TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
97nci
Birleşim
25
Nisan 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili
Şirin Ünalın, Türkiye Pilotlar Gününe ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, üniversitelerde yaşanan olaylar ile
Hükûmet ve Alevilik konusuna ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, işçi sınıfı ve
emekçilerin çalışma hayatı ve sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, tüm şehit çocuklarının nezdinde,
yedi ay önce şehit olan Çınar Üsteğmenin dünyaya gelen
kızı Masal Rüzgâra sağlıklı, uzun ve mutlu bir ömür
dilediğine, ODTÜdeki öğrenci olaylarına ve Öcalan-Erdoğan
ittifakının toplumu taşıdığı noktaya
ilişkin açıklaması
2.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4/C statüsünde çalışanların
durumuna ilişkin açıklaması
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin terörist
PKKlılar için aktivist ifadesini kullanmasına, AKP Hükûmetinin
tavrının uluslararası kuruluşların PKKya
bakışını değiştirdiğine ve iktidarı
terör örgütüyle iş birliği yapmaya son vermeye
çağırdığına ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesine bağlı olarak kurulan Pazarcık Meslek
Yüksekokulunun bina ihtiyacı olduğuna ilişkin
açıklaması
5.- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, Bursa Yenişehir Havalimanından Ankaraya
yapılan seferlerin bir ay süreyle ertelenmesi konusunda bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
6.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Ankaranın Polatlı ilçesinin girişinde
bulunan levhadaki yazıya ve Adanadaki yayla yollarının durumuna
ilişkin açıklaması
7.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yükselin, taşeron işçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
8.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun, İzmirdeki BMC işçilerinin
sorunlarına ve iktidarın bir an önce işçilerin örgütlenmesine
olanak sağlayıcı yasaları çıkarması
gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Tohma köyünde
yaşayan insanların sorunlarına ilişkin açıklaması
10.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzonun 5084
sayılı Teşvik Yasası kapsamından
çıkarılması nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
11.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, İstanbul Milletvekili Emine Ülker Tarhanın
açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz gerektiğine, Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisinin raporunun tavsiye niteliğinde
olduğuna ve uluslararası
bağlayıcılığının
bulunmadığına ilişkin açıklaması
13.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeliye yapılan
havaalanının durumuna ilişkin açıklaması
14.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Iğdırdaki sağlık hizmetlerinin
yetersizliğine ilişkin açıklaması
15.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün
gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
16.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Cumhuriyet Halk Partisinin barıştan rahatsız
olmadığına, sürecin sonunda daha çok kan dökülmesinden
korktuğuna ilişkin açıklaması
17.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
güneydoğudan çekildiğini gözlemlediklerine, bunu şiddetle protesto ettiklerine ve
ODTÜdeki bilimsel bir toplantıda yapılan saldırıya
ilişkin açıklaması
18.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmakın, terörle barışmak diye bir
şeyin olmayacağına, silahların
bırakılmasının ve adalete teslim olunmasının
barış için tek yol olacağına ilişkin
açıklaması
19.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
20.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, görüşülen kanun tasarısının soru-cevap
bölümünde kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle özür
dilemesi ve kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
21.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
görüşülen kanun tasarısının soru-cevap bölümünde
kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle özür dilemesi ve
kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
22.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin görüşülen kanun tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma
sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.- GEÇEN TUTANAK
HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 24/4/2013 tarihli 96ncı Birleşimde
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde
konuşmasındaki bazı ifadelere ilişkin konuşması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, 24/4/2013 tarihli 96ncı Birleşimde
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı
ifadelere ilişkin konuşan Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Doktor Hasan Bozerin
beraberinde bir Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/4/2013
tarihli 47 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1206)
B) Meclis
Araştırması Önergesi
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/597)
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin
yaşadığı maddi, manevi zorlukların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/598)
3.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/599)
C) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Doktor Hasan Bozer ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz. denilmesi
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 3üncü sırasına
alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25 Nisan 2013 Perşembe günkü
birleşiminde 436 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural'ın;
T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü ve
Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme
Sınavının İsminin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli Milletvekili
Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/745, 2/594, 2/847, 2/1037) (S.
Sayısı: 436)
X.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençe, görüşülen kanun tasarısının
soru-cevap bölümünde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahine
söylediği bazı sözler nedeniyle kınama cezası verilmesi
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, istihdam edilen personel sayısı ile personelin
sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/20039)
2.- Mersin Milletvekili Ali Özün, demokrasi
eğitimi ve okul meclisleri projesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet Sağlamın cevabı
(7/21506)
25 Nisan 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Pilotlar Günü nedeniyle söz isteyen İstanbul
Milletvekili Şirin Ünala aittir.
Buyurunuz
Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Şirin Ünalın, Türkiye Pilotlar Gününe ilişkin
gündem dışı konuşmsı
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Pilotlar Günü konusunda gündem dışı söz almış
bulunuyorum, Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan
tam yüz bir yıl önce, 26 Nisan 1912 tarihinde, ilk Türk pilotu ve
ülkemizin 1 numaralı uçuş brövesi sahibi merhum Mehmet Fesa Evrensev,
bugünkü Atatürk Havalimanından havalanarak ülkemiz semalarında ilk
uçuşunu gerçekleştiren Türk pilotu olarak tarihe geçmiştir. Bu
uçuştan seksen sekiz yıl sonra, 2000 yılında, Türkiye
Havayolu Pilotları Derneği ile Türk Hava Kuvvetleri
Komutanlığı arasında yapılan çalışmalar
neticesinde 26 Nisan, Türkiye Pilotlar Günü olarak kutlanmaya
başlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, dünyada kendi pilotlarını ve hatta dost ve müttefik
ülke pilotlarını yetiştirebilen sayılı ülke hava
kuvvetlerinden biri olan Türk Hava Kuvvetleri, söz konusu ihtiyacı, NATO
ve Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri eğitimleri
standartlarında uyguladığı pilot eğitim sistemiyle
karşılamaktadır. Türk Hava Kuvvetleri pilot eğitimlerini
2nci Ana Jet Üs Komutanlığı İzmir Çiğlide bulunan
SF-260, KT-1 ve T-38 uçaklarıyla sürdürmektedir.
Kara
Kuvvetleri Komutanlığı pilot eğitimlerini Ankara
Güvercinlikte yapmakta, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ise Hava
ve Kara Kuvvetleri uçuş okullarından yararlanarak pilot
eğitimlerini yapmaktadır. Öte yandan, sivil
havacılığın gelişmesi ve kalkınması
bağlamında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı bünyesindeki Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü de havacılık emniyeti ve güvenliğinden taviz
vermeden, diğer ulaşım modelleriyle entegre, insana ve çevreye
duyarlı sivil havacılık faaliyetlerinin sürdürülebilir
gelişimini sağlayacak altyapıyı oluşturmak üzere,
uluslararası iş birliği içerisinde, güvenilir, etkin,
şeffaf ve tarafsız bir şekilde düzenleme ve denetleme
yapmaktadır.
Pilot
eğitimi, bazılarının isimlerini
sıralayacağım özel ve yarı özel kuruluşlarda da
verilmektedir. Bunlar, Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı
Uçuş Eğitim Okulu, Türk Hava Kurumuna ait Ankara, Efes ve
İstanbulda bulunan uçuş eğitim merkezleri, Anadolu Üniversitesi
Sivil Havacılık Yüksekokulu, AYJET, Setair, Bon Air ve bunlar gibi
özel ticari havacılık şirketleridir.
Ayrıca,
böylesi geniş kapsama kavuşmuş bulunan bir sektöre yön veren
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüz de son yıllarda daha da
artan bir oranda sektöre yön vermekte ve uluslararası platformlarda
ağırlığını giderek artırmaktadır. Bu durum,
ülkemizin 2023 vizyonuna Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüzün
sağlayacağı katkının devamlı olarak
artacağı hususundaki inancımı kuvvetlendirmiştir. Buna
ilave olarak, öğrenci alımına geçtiğimiz yıllarda
başlayan Türk Hava Kurumu Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesinin de
faaliyetlerine başlamasıyla pilot eğitim
sayısının artacağını değerlendiriyorum.
Sayın
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarıyla, Türkiye'nin son on yılda
havacılık sektöründe çok önemli bir noktaya geldiği
aşikârdır. Hava yoluyla ulaşım
sağladığımız ülkelerle olan ticaretimizde gözle
görülebilir bir artış olmaktadır. Gerek Türk Hava Yolları
Anonim Ortaklığı gerekse diğer özel hava yolu
firmalarıyla uçuş ağı son on yılda 4 kat
artmıştır. Rakamsal olarak bir örnekle ifade etmek gerekirse, Türk
Hava Yolları on farklı çeşit olmak üzere, toplamda 217 uçak
sayısı ve yaklaşık 39 bin yolcu koltuk kapasitesiyle
milletimize hizmet vermektedir. Bir bu kadar koltuk kapasitemiz de özel hava
yolu şirketlerimizde bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, havacılık bir yetenektir, yaşam
tarzıdır. Risk yönetimini doğasında devamlı
yaşatan, başkalarının yaşam sorumluluğunu da
yetkilendiren bir olgudur. Bu nedenle, her girdisi hâkim bir unsur olarak
ciddiyetle ele alınmalıdır. Takımdaşlık ve
koordinasyon sürekli tutulmalıdır. Eğitimi zor ve uzun,
tecrübesi çok değerli olan pilotluk mesleğinin ekonominin diğer
ürün çeşitleri gibi temini düşünülür ise bunun getireceği yüksek
maliyet ve yaşam acılarının telafisi asla mümkün
olmayacaktır. Ticari ve askeri pilot eğitimlerinde dünyada söz sahibi
olan ülkemizin cumhuriyetin 100üncü yıl kutlamaları kapsamında
Türk astronot, uzay adamı eğitimlerinin de hedeflenmesinin uygun
olacağını değerlendiriyor, Türkiyede ve dış ülke
semalarında emniyetli olarak görevlerini icra eden tüm pilot
kardeşlerimizin bu özel gününü kutluyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
Gündem
dışı ikinci söz, üniversitelerde yaşanan olaylar
hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygüne aittir.
Buyurun
Sayın Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün, üniversitelerde yaşanan olaylar ile
Hükûmet ve Alevilik konusuna ilişkin gündem dışı
konuşması
HÜSEYİN
AYGÜN (Tunceli) Aslında başlığı hemen düzeltmem
lazım. Üniversitede yaşanan olaylar sadece konuşmanın bir
parçasını oluşturacak. Esasen Hükûmet ve Alevilik konulu bir
konuşma yapmayı planlamıştım. Üniversitede tutuklanan
öğrencilerle de ilgili boyutları bulunuyor.
Çernobilin
yarın 27nci yıl dönümü ve Hükûmet Sinopta, Akkuyuda yeni nükleer
santraller yapıyor. Hem yirmi yedi yıl evvel canlarını
kaybedenleri anarız hem de nükleerin insanlığa ne kadar büyük
bir felaket getirdiğini Hükûmetin tekrar hatırlamasını ve
santraller konusundaki inadından vazgeçmesini bu kürsüden dileriz.
Değerli
milletvekilleri, aslında hikâye geçen sene başladı. TESEV,
Cengiz Çandara bir rapor yayınlattı. Cengiz Bey kendisi iyi niyetle
-en azından, kendi beyanını esas alarak söyleyeyim- PKKyla yapılacak bir barışın
Kandildeki Alevileri, PKKdaki 1970lerde oluşan yapılanmada yer
alan Mustafa Karasu başta olmak üzere Kandil liderlerini tasfiye etmekten,
onları ikna etmekten geçeceğini, barışın yolunun PKK
içindeki Alevilerle hesaplaşmadan açılamayacağını
söyledi. Sonra aldığı eleştiriler üzerine, sadece bir
analiz yaptığını söyledi. Ama bu TESEV
raporlarını bu yıl izleyen bazı gelişmeler, mesela
Ankara Milletvekili Sayın Yalçın Akdoğanın Star
gazetesinde yazdığı kimi yazılar, daha sonra Zaman gazetesi
yazarı Mümtazer Türkönenin vurguları, Kürtlerle
barışılırken, Kürtlerle ve PKKyla bir barış
aranırken yeni düşmanın Aleviler olduğunu ortaya koydu.
Dolayısıyla, TESEV raporunun, bulutsuz gökte çakan bir
şimşek olmadığı, bir sürecin ilk
kıvılcımı olduğu ortaya çıktı.
Şimdi,
Hükûmet sanırım Orta Doğuda Sünni ittifakı gibi bir
şey, ABDnin emriyle, gündeme koydu ve bunun içinde ne Malikiye yer var
ne Nusayri olarak ilan ettiği ama bizim Alevi gördüğümüz Esada yer
var ne de Türkiyedeki 15-20 milyon Alevi halkına yer var.
DHKP-C
diye bir operasyon -bana göre son derece yapma- 90lı yıllarda gücü
olan, şu an herhangi bir tehdit oluşturmayan bir örgütün ismi yeniden
canlandırılarak bu operasyonlar başlatıldı ve her ne
hikmetse bu operasyonlarda da alınanlar -sürekli bu kürsüde konuşan
AKPli milletvekillerinin vurgusuyla söylüyorum- belli bir mezhebe yakın
olanlar. Bu kürsüde çok sayıda milletvekili çıkıp o mezhebin
adını söylemeden Bir örgüt bu mezhebi istismar ediyor.
şeklinde tehlikelere dikkat çekti. Tabii, Başbakan Cemevi ibadethane
değil kültür evidir. falan diyor, o yüzden gelip burada herhangi bir
AKPli milletvekilinin de bir mezhebi hedef alması son derece normal.
Şöyle,
savlarımı ayrıntılandırabilirim: Ankara DHKP-C
davasında 21 civarında öğrenci yargılanıyor; 10u
tutukluydu, büyük bir bölümü serbest bırakıldı. İzledim ben
ilk duruşmayı. Bu 21 tutuklu, çoğu öğrenci olan
sanıkların dörtte 3ten fazlası Alevi kökenli. Dikkat ettim, 353
sayfalık iddianameyi okuyunca da Aleviliğin nasıl hedef hâline
geldiğini, terörizm olarak damgalandığını bizzat kendi
gözlerimle gördüm.
Mesela
iddianame şunu söylüyor: Sanık Batıkentteki cemevi
inşaatında aktif çalışmalar yapmıştır.
suçlamalardan biri. Başka bir sanık Kahramanmaraş
katliamını kınama eyleminde aktif rol almıştır.
Başka bir sanık, Hüseyin Gazi Derneğinde matematik dersleri
vermiştir. Başka bir sanık cemevine gitmiştir. Çok ilginç,
duruşmada da sordu Cemevine niye gittin? diye. Çocuk da Gittim. dedi.
Niye çıktın? dedi. Girilince çıkılıyor. dedi.
Salonda gülüşmeler oldu.
Ben
hiçbir iddianamede Camiye niye gittin, neden camiye gidip
çıkıyorsun, şu caminin inşaatında niye aktif rol
aldın? diye insanların suçlandığını
okumadım. Dolayısıyla, bu badem bıyıklı
savcımızı buradan gerçekten tebrik ediyorum, hem hukuk hem
vicdan düzeyi nedeniyle.
Aynı
iddianameyi dikkatli inceledim, Alevi sözcüğü tam 51 kez geçiyor, Ankara
DHKP-C davası. Hüseyin Gazi Derneği 25 kez, Hacı Bektaş
Vakfı 11 kez, Pir Sultan Derneği 12 kez, cemevi 14 kez geçiyor yani
iddianame âdeta Alevi düşmanlığıyla inşa edilmiş
durumda. Dolayısıyla bu iddianamenin, Ankarada DHKP-C davası
dediğiniz, aslında, ODTÜde, son derece zeki çocukların
eğitim haklarının ve geleceklerinin yok edildiği bu
operasyonun bir Alevi avı, bir Alevi hesaplaşması olduğu
kanısındayım. Kandildeki PKKları hedef gösteren
zihniyetin DHKP-C diye yeni bir düşman yaratarak hem Kandilde hem
Türkiyede bütün Alevi toplumunu terörize etmeye, korkutmaya çalıştığını
düşünüyorum.
Kürtlerle
barışmak lazım, sonuna kadar barıştan yanayım ama
Türkiye'nin kadim bir halkı olan Alevilerle savaş eğer bu
eksenin yerine konacaksa bununla savaşmak da bizim boynumuzun borcu olsun.
Hepinizi
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aygün.
Gündem
dışı üçüncü söz, işçi sorunları ve hakları
konusunda söz isteyen İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzele
aittir.
Buyurunuz
Sayın Tüzel. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, işçi sınıfı ve emekçilerin
çalışma hayatı ve sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Değerli
Başkan, milletvekili arkadaşlarım; işçi
sınıfı ve emekçilerin çalışma hayatı ve
sorunları üzerine söz almış bulunuyorum.
Öncelikle,
dün Bangladeş Dakkada yıkılan bina altında 145i
aşkın tekstil işçisi hayatını kaybetti, kardeş
Bangladeş halkına, emekçilerine başsağlığı
diliyorum ve buradan çıkaracağımız ders, elbette,
Çalışma Bakanının örnek ülke olarak gösterdiği yani
karın tokluğuna çalışma ve rekabet adı altında
gösterdiği ülkede işçilerin karşı karşıya
kaldığı durum bu. Bu, kabul edilebilir değil.
İkinci
bir konu, tabii ki dün burada demiryollarının
serbestleştirilmesi adı altında özelleştirme, demir yolu
ulaşımının yerli-yabancı tekellere, piyasaya
açılması yasası geçti. Bu, demir yolu
çalışanlarına güvencesizlik, yolcularına da pahalı
hizmet anlamına geliyordu. Demir yolu emekçileri de bu yasayı kabul
etmeyeceklerini, bürokratlara bir avanta olduğunu, işçiler ve memurlar
için de gönüllü bir emeklilik olmayacağını bize bildirdiler.
Değerli milletvekilleri, dün,
Hükûmet tarafından Meclise bir yasa sunuldu, ikinci varlık
barışı adı altında ve bildiğimiz gibi bu
varlık barışı denilen şey, bir kez daha gelir vergisinde
zenginlere, servet sahiplerine bir kıyak çekmeydi. Büyüme, büyüme
denilen şeyin aslında bu büyümeyi yaratan işçi
sınıfı için külfetinin, cefasının, yoksulluğunun
işçilere düştüğünü; sefasının, refahının,
varlığının da servet sahibi patronlara düştüğünü
bir kez daha gösterdi. Bu Hükûmet, gerçekte işsizlik ve yoksullukla
mücadele etmediği gibi, bütün çalışmalarıyla, devlet
aklıyla sermayeye hizmet etmekten geri durmuyor. Bütün bunlar
karşısında, 1 Mayısa doğru giderken bizler de
işçilerin, emekçilerin birlik, mücadele, dayanışma günü
öncesinde işçilerle yaptığımız toplantılarda
bizlere sunulan öneriler, eleştiriler, teklifler doğrultusunda
işçilerin haklarını ve çalışma hayatını
iyileştirecek düzenlemelere dair yasa teklifleri hazırladık ve
bugün Meclis Başkanlığına sunduk.
Birincisi: İşçi
alacaklarına güvence getiriyor, işçilere alacaklarını
ödemekten kaçınan patronların hisseleri oranında şahsi
servetleriyle sorumlu olacakları, aynı zamanda İşsizlik Sigorta
Fonundaki Ücret Garanti Fonuyla birlikte bu alacaklara devlet güvencesinin
getirilmesini öneriyor ve savunuyoruz.
Bir önemli konu, İşsizlik Fonunun nasıl
değerlendirildiği, daha doğrusu nasıl
yağmalandığıdır. Artık, bu
yağmalanmasına son vermek üzere ve kullanılacak işçilerin,
yararlanacak işçilerin bu olanaklarının
artırılması, yüzde 40tan yüzde 80 oranına
çıkartılması ve bu fonun, yatırımları ve
teşvikleri desteklemek adına GAP gibi benzeri alanlarda tüketilmesine
artık son vermek üzere bir düzenleme teklif ediyoruz.
Çalışma
Bakanlığının gündeminde olan taşeron
işçiliğinin yaygınlaştırılması ve kabul
edilmesine dönük
Bizler de taşeron işçiliğinin yani
kuralsızlığın, güvencesizliğin, örgütsüzlüğün,
iş cinayetlerinin adı olan bu taşeron çalışmanın
geçici ve sınırlı bir şekilde, istisnai bir şekilde
düzenlemesi ve kaldırılmasına dönük bir teklifte bulunuyoruz.
Eğer,
işsizlik ve yoksullukla mücadele etmek istiyorsanız, önce, bu had
safhaya varmış çalışma saatlerinin düşürülmesi önemli
bir konudur. İşçiler için haftada kırk beş saat, memurlar
için haftada kırk saat olan çalışma süresinin bütün
çalışan emekçiler için haftada otuz beş saate düşürülmesini
aynı şekilde öneriyoruz.
Ve
tabii ki 13 yaşında, kafası presle sıkışan
Adanalı Ahmet Yıldızın ölümü, bir kez daha bize çocuk
işçiliğini hatırlatıyor. Çocuk işçiliğinin yani
18 yaşın altında çocukların
çalışmasının yasaklanması için teklifte bulunuyoruz.
Ve
4/B, 4/C adı altında güvencesiz çalışanların
kadrolu, güvenceli çalışmasını öneriyoruz.
Emeklilik
hakkı, emeklilik yaşının kaldırılması ve
prim sayısının düşürülmesi, gelir vergisindeki
adaletsizliğin giderilmesi için de çalışmalarımız
olacak.
Ben,
buradan, emeği için, geleceği için, hakları için direnen,
mücadele eden hava işçilerini, ÇAYKUR işçilerini, BMC
işçilerini, metal işçilerini selamlıyorum ve işçilerimizi,
gençlerimizi, kadınlarımızı, kendilerinin mücadele günü
olan 1 Mayısta
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH
LEVENT TÜZEL (Devamla) -
alanlarda emeği, barışı,
kardeşliği savunmak üzere yerlerini almaya davet ediyorum.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Gündeme
geçmeden önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerimize çok kısa
söz vereceğim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, çok kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Tarhan, sistemi açalım.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, tüm şehit çocuklarının nezdinde,
yedi ay önce şehit olan Çınar Üsteğmenin dünyaya gelen
kızı Masal Rüzgâra sağlıklı, uzun ve mutlu bir ömür
dilediğine, ODTÜdeki öğrenci olaylarına ve Öcalan-Erdoğan
ittifakının toplumu taşıdığı noktaya
ilişkin açıklaması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dün, Ankarada bir şey oldu; Çınar Üsteğmenin kızı
Masal Rüzgâr doğdu dün. Babası yedi ay önce şehit olmuştu,
hayata babasız başladı. Doğduğunda yanında, onun
babasının can güvenliğini sağlayamayan iktidar yoktu -dün
yanlarındaydım- devlet yoktu çünkü teröristlerin can güvenliğini
sağlamak için pazarlık yapmakla meşguldüler. Öcalanın
talimatı gereği ordularını geri çekmekle meşguldüler.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) - Masal Rüzgâr, babasını ve unutturmak
isteyenlere karşı hep dirençli olacak. Şehit olmadan bir mektup
yazmış Çınar Üsteğmen. Şöyle demiş, mektubu da
gösterdiler: Sen doğmadan ölürsem adın Masal Rüzgâr olsun. Vatan da
sen de beni unutma. Masal Rüzgârın babasının ölümüne yol
açanlar Değerli Başkanım, engerekler ve yılanlardır,
onun geleceğine göz koyanlardır bize göre. Masal Rüzgâr, onları
unutmayacak, unutmadan büyüyecek.
Tüm
şehit çocuklarının nezdinde Masal Rüzgâra sağlık ve
uzun, mutlu bir ömür diliyorum.
Dün
bir şey daha oldu Ankarada, ODTÜde. Birileri, bilimsel bir
toplantının ardından verilen, altı aylık bebekten
seksen yaşındaki dedenin bulunduğu kokteyli basıp,
yolları kesip, PKKnın adına kimlik ve yol kontrolü
yaptılar ODTÜde. Öğrencileri ve öğretmenleri yaraladılar;
manidardır, beyzbol sopasıyla yaraladılar. Böylece, dağdaki
eşkıya, kılık dahi değiştirme zahmetine bile
girmeden üniversitelerimize indirildi, toplumsal gerginlik bir kez daha
ateşlendi.
Öcalan-Erdoğan
ittifakının toplumu taşıdığı noktayı,
umarım, umuyorum AKPye oy veren seçmenler de hatta milletvekilleri de
bunun farkındadırlar, görüyorlardır.
Marksizmden
bir gecede İslam bayraktarlığına geçebilme
kıvraklığına sahip PKKnın artık terör örgütü
olmadığını, bu kararın yapımında ve
yayınında emeği geçen kadim dostlara ben hayırlı olsun
diyorum. Ama onlar, insan öldürenlerin, ölüm emri verenlerin, elini kolunu
sallaya sallaya gitmesine göz yumsa da bunu yapsa da belleklerimizi silemezler
ya, bunu yapamazlar.
Biz,
kediye kedi deriz Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Bizim
için terörist, her zaman teröristtir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tarhan.
Sayın
Özcan
2.- Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 4/C statüsünde
çalışanların durumuna ilişkin açıklaması
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, zaman zaman burada çeşitli meslek kuruluşlarına
veya alanlara ait çalışanların sorunlarını
tartışıyoruz. Ancak hemen burnumuzun dibinde olan ve bize her
zaman yoldaşlık yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışanlarının sorunlarını görmezlikten
geliyoruz. Burada ücret adaletsizliği var, burada çalışma
saatleriyle ilgili adaletsizlik var. Burada yardımcı idari hizmetler,
genel idari hizmetler, taşeron ayrımı var. Aynı işi
yapan insanların farklı ücret aldığını,
farklı koşullarda çalıştığını üzülerek
görüyoruz.
Hükûmetin
kamudaki 4/Clileri kadroya geçirme konusunda bir ön çalışması
olduğunu duyuyoruz ve yine Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde olan
yaklaşık 1.800 civarında olduğunu tahmin ettiğim
4/Clilerin bu kapsam dışında tutulacağını da
üzülerek duyuyoruz. Sayın Başkan, biz, yanı
başımızdaki arkadaşlara sahip çıkamazsak, her gün
bizim elimiz kolumuz olan insanlara sahip çıkamazsak, Türkiyenin
diğer çalışanlarına nasıl sahip
çıkacağımızı ben burada bulunan Sayın Bakana
aracılığınızla sormak istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özcan.
Sayın
Yeniçeri
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin terörist
PKKlılar için aktivist ifadesini kullanmasına, AKP Hükûmetinin
tavrının uluslararası kuruluşların PKKya
bakışını değiştirdiğine ve iktidarı
terör örgütüyle iş birliği yapmaya son vermeye
çağırdığına ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi terörist PKKlılar için aktivist
ifadesini kullanmaktadır. AKP Hükûmetinin tavrı, uluslararası
kuruluşların PKKya bakışını
değiştirmiştir. Bebek katilinin yerini İmralı
kelimesi almıştır. Türk kelimesinin yerine Türkiye
vatandaşları deyimi kullanılmaktadır. Avrupalı da PKK
terörüne terör değil çatışma demeye
başlamıştır. AKP iktidarından önce Avrupalılar
terörist dedikleri PKKlılara artık aktivist diyor. PKKnın
aktivist olarak ilan edildiği yerde, AKP iktidarı da terör ve
terörist karşısında aciz düşmüş pasifist bir iktidar
olarak tarihe geçmiş bulunmaktır. AKPnin katkılarıyla,
terör örgütü PKK giderek uluslararası meşru muhatap olunacak
kurtuluş örgütü hâline gelmektedir. Bu durum, AKP ile PKKnın millî
devlete karşı iş birliği içinde gerçekleşmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) İktidarı bir kez daha, terör örgütüyle
iş birliği yapmaya son vermeye çağırıyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın
Dedeoğlu, buyurunuz.
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesine bağlı olarak kurulan Pazarcık Meslek
Yüksekokulunun bina ihtiyacı olduğuna ilişkin
açıklaması
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesine bağlı olarak kurulan Pazarcık
Meslek Yüksekokulumuzun yıllardan beri Pazarcıkta binası yok.
Orada okuyan öğrencilerimiz Pazarcıktan Kahramanmaraşa
gelmekte. İlgili bakanlıklardan ricamız şudur ki:
Pazarcık Meslek Yüksekokulumuzun bine yaklaşan öğrencilerinin
Pazarcıkta meslek yüksekokuluna yakışır bir şekliyle
bu binalarının yapılması.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.
Sayın Demiröz.
5.- Bursa Milletvekili
İlhan Demirözün, Bursa Yenişehir Havalimanından Ankaraya
yapılan seferlerin bir ay süreyle ertelenmesi konusunda bilgi almak
istediğine ilişkin açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bursa ilimiz tarım,
sanayi ve nüfus anlamında ülkemizin 4üncü büyük ili. Bursa Yenişehir
Havalimanımız var. Bursa Yenişehir Havalimanından sadece
Ankara bağlantılı uçuşlar olduğunu ifade etmek
istiyorum ve sorumu ilgili bakanlığa şöyle sormak isterim: Yaz
tatili uygulamaları, yaz uygulamalarının
yapıldığı bu dönemde Bursadaki Yenişehir
Havalimanından Ankara seferlerinin akşam da yapılması ve 4
sefere çıkarılması gerekirken bu bir ay süreyle
ertelenmiştir haziran ayına. Bu ertelemenin kimler tarafından,
nasıl yapıldığı konusunda bilgi almak istiyoruz, bir.
Bir de bu,
Bursalılar için görülen bir reva mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın Halaman.
6.- Adana Milletvekili
Ali Halamanın, Ankaranın Polatlı ilçesinin girişinde
bulunan levhadaki yazıya ve Adanadaki yayla yollarının durumuna
ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, sağ ol.
Sayın
Başkanım, bu Ankaranın Polatlı ilçesi var. Bu Polatlı
ilçesine girerken levhada şöyle bir yazı yazıyor: Türkçe
anlatamadık derdimizi, İngilizce anlatacağız. Hükûmetin
Türkçeye karşı bir mesafesi var zannedersem.
Önümüz yaz. Bu Adana
bölgesi genelde yaylaya çıkıyor. Yaylaya giderken KÖYDES veya BELDES
adına yolların yapılacağı söyleniyor. Gündeme
getirmemize rağmen bir türlü bu içme suyu, yol yapılmıyor.
Yapılana kadar söylemeye devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Halaman.
Sayın Yüksel.
7.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yükselin, taşeron işçilerin sorunlarına
ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Emek düşmanı
AKP Hükûmetinin taşeron politikaları sonucu İzmirde yine 650
belediye işçimiz büyük sorun yaşamaktadır. Bu
taşeron politikaları sonucunda ülkemizde dokuz yılda 663.459
iş kazası olmuş ve 10.538 kişi hayatını
kaybetmiştir. Yılda ortalama 70 bin iş kazası oluyor. Yalnız
geçen yıl, 2012 yılında 1.700 işçimiz bu iş
cinayetlerinde hayatlarını kaybetmişlerdir, 15.061 işçi
malulen emekli olmuştur, sakat kalmıştır, 5.323 kişi
meslek hastalığına yakalanmıştır, meslek
hastalığı sonucu 72 kişi hayatını
kaybetmiştir, yine meslek hastalığı sonucu sürekli iş
göremez kişi sayısı 2.093tür. İş kazalarında ve
iş ölümlerinde Avrupada 1inci sıradayız, dünyada 3üncü
sıradayız.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yüksel.
Sayın Moroğlu
8.- İzmir
Milletvekili Mustafa Moroğlunun, İzmirdeki BMC işçilerinin sorunlarına
ve iktidarın bir an önce işçilerin örgütlenmesine olanak
sağlayıcı yasaları çıkarması gerektiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA MOROĞLU
(İzmir) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
İzmirdeki BMC
işçilerinin sorunlarını değişik defalar gerek bir
dakikalık sorularla gerekse kürsüden yaptığımız
konuşmalarla dile getirdik. İzmirdeki AKP milletvekili
arkadaşlarımız da BMC işçilerini ziyaret ederek bu
dosyalarını alıp En kısa zamanda gerekli
bakanlarımızla görüşerek sizin sorunlarınıza çözüm
bulacağız. demişlerdir. Fakat bugüne kadar BMC işçileri
fabrikayı çalıştırmak için harekete geçtikleri hâlde
aylardır maaşlarını alamamaktalar ve en ufak bir denetim,
düzenleme, ne tür bir çıkış yolu olacağı konusunda da
iktidardan bir yol haritası beklemektedirler.
Aynı şekilde,
İş Kanunuyla ilgili işverenlere kolaylık sağlayan
yasalar çıkarılırken işçilerin her direnişi,
işçilerin her sendikalaşma hareketi patronlar tarafından
kapı önüne konarak sonuçlanmaktadır. Onun için iktidar bir an önce
işçilerin örgütlenmesine olanak sağlayıcı yasaları
çıkarmalıdır.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
Sayın Ağbaba
9.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyanın Tohma köyünde
yaşayan insanların sorunlarına ilişkin açıklaması
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, Malatyada 2004 yılında yeni köy
kuruldu, adı Tohma. Çelikhanda 7 muhtarlık ve 14 mezra Çat
Barajının havzasında kaldığı için
topraklarından, köylerinden koparılarak Malatyaya yerleştirildi.
Bu insanlara, eğer taşınırsanız 3 eve 1 traktör, hane
başı 2 inek, arazilerinize sondaj, beş yıl boyunca aile
reislerine maaş bağlanacağı taahhüt edildi.
Yaptıkları evleri 7.500 TL ve yirmi beş yılda
ödeyeceklerdi. Evler 21.bin TLye mal oldu, insanlar borçlarını
ödeyemiyor, her ay faiz biniyor. Köylüler kandırılmış,
çaresizlik içinde kendilerine verilen sözlerin tutulmasını
bekliyorlar. Doğdukları topraklardan koparılan köylüler
işsiz güçsüz, hiçbir şey ekip biçemeden yaşamaya
çalışıyorlar. İşsizlik almış
başını gidiyor. Bir dönüm tütün ekerek kendi köyümüzde ağa
idik, burada 1 TL gelirimiz yok. Erkeklerimiz boş,
kadınlarımız kayısı fabrikasında
çalışıyor, onların ellerine bakıyoruz. Bizi bu duruma
düşürenlere yazıklar olsun, oylarımız haram olsun.
diyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Onların bu haykırışını
dile getirmek istedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Canalioğlu
10.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Trabzonun 5084
sayılı Teşvik Yasası kapsamından
çıkarılması nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Bilindiği
gibi, Hükûmet aralarında Trabzonun da bulunduğu 49 ilde 5084
sayılı Teşvik Yasasını uyguluyordu. Yasanın en
önemli yararı ise 10 kişi ve üzerinde çalıştırılan
işletmelerde Sosyal Güvenlik Kurumu kesintilerinde işveren
payının devlet tarafından ödenmesiydi. Teşvik sisteminin
sona erdirilip yeni teşvik sistemine geçilmesi sırasında çok
ciddi sorunlar yaşanabileceği ve ülke çapında yüz binlerce
işçinin ya işine son verileceği ya da kayıt
dışına çıkarılacağı uyarıları
yapılmıştı. Ancak Hükûmet uyarılara pek kulak
asmadı. Trabzon şişirilmiş rakamlarla ülkenin en
gelişen illerinden biri olarak gösterildi ve nispeten gelişmiş
üçüncü derece illeri arasında sayıldı, teşvikteki
avantajlarını da kaybetti. Eski teşvik sisteminin sona
ermesinden sonra Trabzon için 2013ün ilk iki ayında çok vahim bir tablo
ortaya çıktı. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2012
yılı Aralık ayında Trabzonda özel sektörde 107.450
işçi çalışırken 2013 yılı Ocak ayında bu
rakam 104.080e indi, yani Ocak ayında 3.370 işçi işten
çıkarıldı. Şubat ayında ise tam bir kıyım
yaşandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Canalioğlu.
Sayın
Buldan
11.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, İstanbul Milletvekili Emine Ülker
Tarhanın açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin
açıklaması
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz
önce Sayın Emine Ülker Tarhanın açıklamalarını
dinlerken tüylerim diken diken oldu gerçekten. Bu coğrafyada ne kadar çok
çocuğun yetim kaldığını acaba bilmez mi Sayın
Tarhan? Siz bir örnek verdiniz ama ben size binlerce örnek veririm. Böylesi bir
atmosferde barışa karşı olmak ne kadar acıdır
Sayın Tarhan.
Benim
kızım doğduğu gün babası öldürüldü, bunu bilir misiniz
acaba? Ama ben hiçbir zaman bu coğrafyada savaşın devam
etmesinden yana bir tavır sergilemedim. Ben sürekli bu coğrafyaya bir
barışın gelmesi için çırpındım durdum, mücadele
ettim ama siz sürekli bir tarafı göstererek diğer tarafı ne
yazık ki bu ülkede acı çekmemiş gibi göstermeye
çalışıyorsunuz. Akan kardeş kanının durması
sizi neden bu kadar rahatsız ediyor, ben bunu anlamakta
sıkıntı yaşıyorum. Bugün Kandilde önemli bir
açıklama yapılacak, tarihî bir günü yaşıyoruz. Bugün
Türkiye tarihî bir güne tanıklık edecek, Kandilde bir açıklama
yapılacak ve gerilla güçleri Türkiye sınırlarının
gerisine çekilecek. Bu sizi mutlu etmeli, bu sizi umutlandırmalı, bu
coğrafyaya barış geliyor diye umutlanmalısınız
bence. Ama ne yazık ki halkımız sizin
politikalarınızı da çok yakından izliyor, bunun
cevabını da size en yakın zamanda gösterecekler, bundan emin
olabilirsiniz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Buldan.
Buyurunuz
Sayın Ünal.
12.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kamuoyunu doğru bilgilendirmemiz gerektiğine, Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisinin raporunun tavsiye niteliğinde
olduğuna ve uluslararası
bağlayıcılığının
bulunmadığına ilişkin açıklaması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çatısı altında bulunduğumuz Türkiye Büyük
Millet Meclisi her şeyden önce her birimizin üslubu, söylemi, kullandığı
dil açısından büyük bir siyasi sorumluluk gerektiren bir çatı ve
burada yaptığımız konuşmalarda da kamuoyunu
bilgilendirirken doğru bilgilendirmemiz ve seçtiğimiz kelimelerin
gerçeği yansıtması gerekiyor.
Özellikle,
dün AKPMde kabul edilen tavsiye niteliğindeki bir rapor üzerinden
hareketle, aktivist ve terör örgütü ayrımı üzerinden ifadelerle
ilgili kısa bir düzeltme kullanmak istiyorum. Burada milletvekillerimizin
bir önergeye evet ya da hayır demesinden ziyade, bu rapor tavsiye
niteliğinde bir rapordur ve bu raporun uluslararası bir
bağlayıcılığı yoktur. Aynı şekilde de
AKPM Başkanının dün yaptığı açıklamada da
bunun altı çizilmiştir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünal.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.
Dün
bu konuyu ben getirmiştim ama böyle bir rezaletin bu raporun içine
alınmasını müsaade edin de kınayalım. Değil mi?
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) - Bir mahzuru var mı kınamamızın?
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hayır efendim, bir mahzuru yok.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ben kınamanızı tercih ederdim. Raporun
anlamsızlığından ziyade bu ifadeleri
kınamanızı tercih ederdim doğrusu.
BAŞKAN
Sayın Vural, isterseniz sisteme girip söyleyebilirsiniz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Yok efendim, söyleyeceğimi söyledim zaten.
BAŞKAN
Peki efendim.
Sayın
Akar
13.- Kocaeli
Milletvekili Haydar Akarın, Kocaeliye yapılan
havaalanının durumuna ilişkin açıklaması
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, Kocaeli ilinde yıllardan sonra
bir gecekondu havaalanı yapıldı. Gecekondu diyorum çünkü
Türkiyede ilk defa bir havaalanı Devlet Hava Meydanları
dışında yapıldı, Büyükşehir Belediyesi
tarafından işletmeye açıldı. Bu havaalanında önce gece
görüşü ve uçakların inip kalkması için gerekli cihazlar yoktu.
Bu havaalanının uçak yer hizmetleri yine Sabiha Gökçen Havaalanı
personeli tarafından yapılmaya başlandı. Bu havaalanında
ambulans yoktu, bu havaalanında itfaiye yoktu. Önce bu havaalanına
ATLASJET geldi, çekti gitti. Sonra BORAJET geldi, o da çekti gitti ve bugün o
havaalanında -çok affedersiniz ama- inekler otlamaktadır.
Kocaeli
Türkiyeye en çok vergi veren bir kent olarak bunu hak etmiyor diye
düşünüyorum. Böyle şova yönelik, şovla açılan gecekondu
havaalanlarının, gerçekten havaalanı işletmeciliğini
haiz olmayan pistlerle şova dönüştürülen
Türkiyedeki bu
yatırım ifadelerini doğru bulmadığımı ifade
etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
Oğan
14.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Iğdırdaki sağlık
hizmetlerinin yetersizliğine ilişkin açıklaması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarları on sene boyunca en çok sağlık
alanında yaptıklarını iddia ettikleri şeylerle
övündüler ama Iğdırda manzara farklıdır.
Iğdırda her gün hastane kapatılmaktadır, şimdi de
Tuzluca Devlet Hastanesi kapatılmaya çalışılmaktadır.
Iğdırda Tuzluca ilçesinde hastane var ama hastaneye doktor yok.
Aynı şekilde, Iğdır merkezde de yeni bir hastane
yapılıyor, doğrudur, ama mevcut hastane yenisi
yapılıncaya kadar da durumu idare edebilecek durumda değildir.
Biz, Iğdıra hastane ve hastanenin içinde de doktor istiyoruz, sadece
bina değil.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Sayın
Baluken
15.- Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün
gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Biraz önce gündem
dışı söz alarak konuşan Dersim Milletvekillinin
kullanmış olduğu cümlelerle ilgili bazı düzeltmeler
yapacağım.
Kürtlerle
barış Alevilerle savaş kararları pahasına
yürütülüyor. ifadesini kullandı. Kürtlerin hiçbir zaman Alevilerle
savaş senaryoları içerisinde oldukları tarihî olarak
gösterilemez. Bugün de ortaya konan bu savların tamamı mesnetsiz,
dayanaksız iftiraların ötesine geçmemiştir. Kendisi Kürt
sorununun çözümüne yönelik Dersim modelini önerecek
vicdansızlığı gösterenlerle aynı siyasal gelenekte
şu anda bulunuyor. Alevi katliamlarına yönelik bu kadar
duyarlılığı varsa yakın dönemin en büyük Alevi
Kızılbaş katliamı olan Dersim katliamında kimin imzasının
olduğunu, kimin iktidar olduğunu tekrar araştırmaya davet
ediyorum.
Diğer
taraftan katliamcı Esadı Alevi gibi göstermek de Alevilere
yapılacak en büyük haksızlıktır diye düşünüyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Daha bir hafta önce Eşrefiye mahallesinde kimyasal
silah kullanarak Kürtleri katleden bir kişinin Alevi olarak Meclis
kürsüsünden sunulmasını da buradan
kınadığımı belirtmek istiyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Baluken.
Sayın
Köse...
16.- Çorum Milletvekili
Tufan Kösenin, Cumhuriyet Halk Partisinin barıştan rahatsız
olmadığına, sürecin sonunda daha çok kan dökülmesinden
korktuğuna ilişkin açıklaması
TUFAN
KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, barıştan rahatsız olan, barışın
dilini konuşmak istemeyen bir tek Cumhuriyet Halk Partili, bir tek
Cumhuriyet Halk Partilili milletvekili dahi yoktur. Ancak ölümle, terörle
tehdit ederek, şantaj yaparak sağlanacağı iddia edilen
barışın gerçek bir barış olmayacağını
düşünüyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gerçek barışı siz önerin.
TUFAN
KÖSE (Çorum) Amerikanın, İngilterenin, İsrailin, Avrupa
Birliğinin, kısaca emperyalizmin el atıp da barış
getirdiği tek bir coğrafyanın olmadığını
biliyoruz. Biz, barıştan değil, sürecin sonunda daha çok kan
dökülmesinden korkuyoruz.
Teşekkür
ederiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Köse.
Son
olarak Sayın Yılmaz
17.- Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
güneydoğudan çekildiğini gözlemlediklerine, bunu şiddetle protesto ettiklerine ve
ODTÜdeki bilimsel bir toplantıda yapılan saldırıya
ilişkin açıklaması
DİLEK
AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Duran Kalkanın
Vatan gazetesine vermiş olduğu açıklamalarını okudum.
Orada diyor ki: Silahsızlanma tek taraflı olmayacaktır. Biz de
görüyoruz ki Türk Silahlı Kuvvetleri güneydoğudan çekiliyor, onun
yerine PKKlılar yerleştirilecek, onu gözlemliyoruz. Biz ülkemizin
topraklarının savaşmadan teslim edilmesini gözlemliyoruz. Bunu şiddetle
protesto ediyoruz.
Diğer
yandan, dün ODTÜde yapılan
bilimsel bir toplantıya ve bilim insanlarına saldırı
yapılmıştır. Kendilerine PKKlı adı veren
kişiler tarafından saldırı yapılmıştır.
Bu çok ciddi bir provokasyondur. Üniversitelere yapılan, PKK adı
verilen kişiler -kimlerse bunlar- ya da Hizbullahçılar
tarafından yapılan saldırıları şiddetle
kınıyoruz. Özgür bilim her zaman özgür kalacaktır.
Üniversitelerdeki yükselen Atatürkçü, cumhuriyetçi mücadele hiçbir şekilde
bastırılamayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Biliyorum Sayın Yeniçeri, söz vereceğim size.
Sayın
Uzunırmak, sisteme girmişsiniz. En son dedim ama son olarak size
söz veriyorum ve bu konuyu bitireceğim.
Buyurunuz.
18.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, terörle barışmak diye bir şeyin
olmayacağına, silahların bırakılmasının ve
adalete teslim olunmasının barış için tek yol olacağına
ilişkin açıklaması
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, önce, biz burada devlet adamlarıyız. Gelecek on
yılları, yirmi yılları, elli yılları
düşündüğümüzde, bilhassa AKP milletvekili arkadaşlarıma
seslenmek istiyorum: Acaba Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı
bilinci ve kültürü, Türkiye Cumhuriyeti devleti
vatandaşlığına aidiyet artmakta mıdır, azalmakta
mıdır? Bugün istediği birtakım şeyleri alanlar belki
mutlu bir dönem yaşayabilirler ama onları harcadıklarında yeni
bir istekle Türkiye Cumhuriyeti devletine dikileceklerdir.
Bugün,
dünyada herhangi bir ülke gösterin ki sınırları içerisinde suç
işlemiş insanları nezaret ederek sınır
dışına çıkartmaktadır. Böyle, terörle
barışmak diye bir şey olmaz, böyle bir barış olmaz,
dünyada böyle bir ülke yok. Onurlu, ayakta kalmış bir devlet olamaz böyle
bir devlet. Dolayısıyla tek yol vardır: Silahlarını
bıraksınlar, adalete teslim olsunlar ve devletin
vatandaşlık aidiyetini hissetsinler, hissettirsinler ancak o zaman bu
ülkede barıştan bahsedilebilir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın
Milletvekilleri, Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri İç Tüzükün
58inci maddesine göre, geçen birleşim tutanağında yer alan bir
beyanının düzeltilmesi amacıyla söz istemiştir.
Buyurunuz
Sayın Yeniçeri.
V.- GEÇEN TUTANAK
HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 24/4/2013 tarihli 96ncı Birleşimde
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın CHP grup önerisi üzerinde
konuşmasındaki bazı ifadelere ilişkin konuşması (x)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, özellikle dün, Sayın Ramazan Can, konuşmasında,
basın toplantılarıyla ilgili bir hususa temas ederken
Sayın Özcan Yeniçeri, temmuz ayına kadar bu saati, bu toplantı
salonunu tamamen kendisine tahsis etmiş vaziyette. gibi bir ifade
kullanmıştır. Doğrudur.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Ya, bu kadar abartma her şeyi.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Kırıkkale) Bir milletvekilinin görevi odur. Bir
milletvekili, her gün, meydana gelen, ülkeyi, toplumu sarsan sorunlar konusunda
görüş ve düşünce ifade etmiyorsa o milletvekili zaten
milletvekilliğini yapmıyor demektir. Bir milletvekili eğer yasa
tasarısı, teklifi sunmuyorsa, bir milletvekili kürsüden gelip
görüşlerini ifade etmiyorsa, bir milletvekili soru önergesi vererek
iktidarı veya yapılanları sorgulamıyorsa o zaten
milletvekili değildir. Yani, milletvekilinin saat 11.30da gidip de Ben
bu saatte basın toplantısı yapmak istiyorum. demesi
milletvekilliğinin en temel özgürlüğüdür, en temel
hakkıdır, yapması gereken bir şeydir. İnsanı
insan olduğu için suçlamak ya da onun yanlış
yaptığını ifade etmek mümkün mü? Niye kapatmış
olayım! Sayın Ramazan Can 11.30la 12.00 arasında görüşmek
istiyorsa o saat ona açıktır, istediği kadar görüşebilir,
gelsin, basın toplantısı yapabilir. Ben oraya gidiyorum önceden,
eğer sabah konulacaksa sabahleyin o saatte basın toplantısı
yapmak istiyorum. Bundan daha doğal ne olabilir? Siz de gelin, benden on
dakika önce gelirseniz siz alırsınız o basın
toplantısı saatini.
Şimdi,
tepeden tırnağa, yapılan konuşmalar, ortaya konan
görüşler, nereden bakarsanız bakın ipe sapa gelir görüşler
değil.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Kime göre?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Yani, bu, akla, mantığa, bilime,
şerefe, namusa, haysiyete göre böyledir. Çok açık söylüyorum. Bu
ülkede savaş olduğunu çıkın açıklayın. Savaş
mı var da barış istiyorsunuz? Ne savaşı! PKK terör
örgütünün tek yanlı saldırısı var. Aklınızı
başınıza devşirin.
Yani,
burada...
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) Özcan Bey, yavaş
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Hayır, arkadaşlar şunu söylemek
istiyorum: Çıkıyorsunuz diyorsunuz ki...
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) Özcan Bey, sakin
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Benim üslubum böyle, yani kimseyi muhatap
etmiyorum.
Ama
şunu söyleyeyim: Şimdi, tek taraflı olarak, alçak ve cani örgüt
milletin barışına ve huzuruna musallat olmuş ve bu milleti
rahatsız edecek kitle katliamları gerçekleştirmekte, yollar
kesmekteydi. Şimdi bundan vazgeçmişse kendi bileceği bir
iştir. Bu terör eşkıyalarını sınırın
dışına elini kolunu sallayarak çıkartmak suçtur.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bu neyin düzeltmesi dört
dakika?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Neyi düzeltiyor?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Kim bunu yaparsa yapsın suç işleyecektir.
Bunların yapacağı şey, devletin adaletine, milletin
merhametine sığınmaktır.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Neyi düzeltiyor bu? Sayın Başkanım, tutanak
düzeltmiyor.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, biraz sakin olunuz lütfen.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bunun başka yolu yoktur.
BAŞKAN
Sakin olunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Tutanakla ilgili konuş.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Sesini değil sözünü yükselt, sözünü!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Üçüncü bir yol da burada yoktur. Şunu
kesinlikle söylemek gerekir ki ortada olmayan
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Hocam, tutanakla ilgili konuş.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Tutanakları söyledim ama tutanaklarla
ilgili olarak isteyen kişi, istediği zaman, istediği saatte, bir
milletvekili gider orada basın toplantısı yapar. Ben de yapıyorum,
bu benim en temel hakkımdır ve ben bunu yapmak zorundayım. Beni
buraya bunun için bu millet seçti ve gönderdi. Ben burada süs bitkisi
değilim. Ben orada sıralarda oturup da el indir-el kaldır
yapacak bir şeyi kendime görevini yapmış olarak kabul edemem.
Dolayısıyla da ben bunu yapıyorum. Bunu da her yanda
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Milletvekilinin asli görevini, yasama gibi bir şeyi niye
karıştırıyorsun ya! Asli görevidir milletvekilinin.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Siz ise iktidar olarak elden gelen bütün
yolları kullanarak, önünüze gelen her türlü yolu muhalefeti susturmakta
kullanıyorsunuz.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Neyi susturuyoruz? Bak dört dakikadan beri
konuşuyorsunuz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) İşte televizyon yayınları
ortada, işte gazeteler ortada, işte basın ortada, işte
basın ve ifade özgürlüğü ortada.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Hocam, akşama kadar konuşuyorsun sen ya.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Beni durduramazsınız, beni
susturamazsınız, sizin iktidarınızın da gücü yetmez,
Başbakanınızın da gücü yetmez.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Kimse susturmuyor seni.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Ben özgür iradeli bir adamım ve ben
milletten aldım bu yetkiyi.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Biz nereden aldık?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Size düşen görev, sizin de aynı
şekilde kendinizi ifade etmenizdir, başkasını susturmak
değil. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET
YENİ (Samsun) Millet susturdu sizi.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir
dakika, sakin olunuz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkanım, hatip ismimden de
bahsederek bana sataştığından
AHMET
YENİ (Samsun) Sayın Yeniçeri, millet susturdu sizi.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Millet sizin ağzınıza kilit
vuracak, kilit. Siz yerinizden kalkamayacaksınız.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, hangi sözü söyleyecekseniz, lütfen münakaşa
şeklinde değil, müzakere şeklinde, daha sessiz bir üslup
kullanırsanız daha iyi olacağını düşünüyorum.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Evet, duygularımızla değil,
aklımızla konuşmanın yeri çünkü burası.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bağırılmaması
lazım, buyurunuz.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Canın, 24/4/2013 tarihli 96ncı Birleşimde
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı
ifadelere ilişkin konuşan Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Yeniçeri hoca olabilir ama milletvekilleri öğrencileri değildir onun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletvekilleri
seçimle gelmiş, binlerce oyun temsilcisidir burada.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Yeniçeri milletvekili beyefendi,
ekselansları!
RAMAZAN
CAN (Devamla) Burada bir hoca edasıyla -bizler de öğrenci
edasıyla- tavır takınamazsınız.
Diğer
taraftan, burada televizyonla ilgili dün ben bir açıklama yaptım, dedim
ki: Bu televizyon yayınlarının hukuki dayanağı
nedir? Hukuki dayanağı 1995 yılında imzalanan bir
protokole dayanıyor. Bu protokolü kim imzalamış? Dönemin Meclis
Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile dönemin TRT Genel Müdürü Profesör Doktor.
Tayfun Akgüner arasında imzalanmış. Bu protokole göre,
haftanın üç günü Meclisin 14.00 ile 19.00 saatleri arasında
çalışacağı deklare edilmiş, teyit edilmiş ve
uygulama bu meyanda devam etmiş.
Diğer
taraftan, biz iktidar partisi olarak muhalefet milletvekillerinin ya da
muhalefetin sesini kısmakla
Bizim anlayışımızda bu
yoktur. AK PARTİ zaten aleni, açık bir partidir,
şeffaflığa inanan bir partidir. Herkes, her şey ortamda
açıkça cereyan etmektedir.
Diğer
taraftan, basın toplantısıyla ilgili: Bugün iktidar partisi grup
başkan vekili basın toplantısını odalarında
yapmaktadır. Ben dedim ki dün: Muhalefet partisi grup başkan
vekillerinden bir, saat 11.30da pazartesi, çarşamba günü toplantı
yapamaz. Niye? Çünkü Sayın Yeniçeri tarafından burası
kapatılmış. Temmuz
ayına kadar kapatılma olabilir mi? Bunun üzerine -Medeni Kanun-
Kanun lafzıyla ve ruhuyla temas ettiği bütün meselelerde meridir.
dedim. Eğer bir hakkın sırf ıztırarı varsa kanun
bunu himâye etmez. dedim. Hüsnüniyet şart kılınan hâllerde asıl
olan onun vücududur. dedim. Eğer bu benim okuduğum kanun metnini
tefsir etseydi Sayın Yeniçeri, bu meyanda konuşmayı
yapmazdı. Burada hakkın kötüye kullanılmasını kimse
istismar edemez, hakkı da istismar etmemelidir. Bu nedenle, Sayın
Yeniçerinin bu açıklamaları yerinde değildir diyorum.
Tekrar
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Can.
Gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Doktor Hasan Bozerin
beraberinde bir Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret etmesinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 18/4/2013
tarihli 47 sayılı Kararı ile uygun bulunduğuna ilişkin
tezkeresi (3/1206)
24/04/2013
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr.
Hasan Bozerin beraberinde bir Parlamento heyeti ile birlikte ülkemizi ziyaret
etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
18/04/2013 tarih ve 47 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz
konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil
Çiçek
TBMM
Başkanı
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergesi
1.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, huzurevlerinde ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/597)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Huzurevlerinde
ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde yaşanan sorunların
bütün boyutları ile ele alınması, yaşlıların
maruz kaldıkları fiziksel ve psikolojik şiddetin nedenlerinin
araştırılarak ortadan kaldırılması için
alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Huzurevleri,
belirli bir yaşın üzerindeki vatandaşların, ücret veya
belirli bir bağış karşılığında
kaldıkları bakım evleridir. Huzurevleri, sosyal yoksunluk ya da ekonomik
yoksulluk içinde bulunan yaşlıların yaşam
standartlarını koruma ve yükseltme amaçlı hizmetleri planlamak,
düzenlemek, izlemek, koordine etmek ve denetlemekle görevli olarak Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğüne
bağlı bulunmaktadır.
Türkiye'de
hemen hemen bütün huzur evlerinde yaşanan ve benzerlik gösteren sorunlar
bulunmakta, bu sorunlar kimi zaman insanı dehşete düşürecek
boyutlarıyla kamuoyuna da yansımaktadır.
Yaşlıları korumak, bakmak, sosyal, psikolojik ve fiziksel
gereksinimlerini karşılamak, sürekli bakıma ve rehabilitasyona
gereksinim duyanlara bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermekle görevli ve
yükümlü olan huzurevleri, bu yükümlülüklerini yerine sorunsuz ve eksiksiz
olarak getirmemektedir.
Hem
kapasite hem de personel yetersizliği bulunan huzurevleri ve
yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde, yükümlülükleri yerine kusursuz
bir şekilde getirecek niteliğe sahip personel oldukça azdır.
Huzurevleri Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliğinin 5inci
maddesinde huzurevlerinde kapasite ve gereksinime göre uygun görülen nitelik ve
sayıda müdür ve müdür yardımcısı, sosyal
çalışmacı, psikolog, tabip ve hemşire, fizyoterapist,
diyetisyen, teknisyen, genel idare ve yardımcı hizmetler
sınıfından personel görevlendirilmesi öngörülmüş
olmasına rağmen bu husus çoğu huzurevi idaresi tarafından
dikkate alınmamaktadır. Huzurevleri, bakıma muhtaç
yaşlıların hayatlarını mutlu ve rahat bir şekilde
geçirecekleri yer olmaktan çok yaşlıların ölümü bekledikleri bir
yer olma anlayışı ile hizmet vermektedir.
Huzurevlerinde
ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerinde, yaşlılara gerekli
ilgi gösterilmemekte, ihtiyaçları uygun yöntemlerle
karşılanmamakta ve sosyal hayatları yok sayılmaktadır.
Özellikle ailesinden ilgi görmediği için huzurevine girmek zorunda kalan
yaşlılar bu nedenden dolayı bunalıma girmekte ve gerekli
psikolojik desteği alamadıkları için intihar ederek
hayatına son vermektedirler. Balıkesir, Afyonkarahisar, Konya, Edirne
ve daha bir çok huzurevinde intihar ederek yaşamına son veren
yaşlılar olmuştur.
Bu
tür yerlerde yaşlılar sürekli fiziksel ve zihinsel istismara maruz
kalmaktadır. Yaşlıların hasta bakıcıların ve
idarecilerin fiziksel şiddetine maruz kaldığı çoğu kez
basına yansımış ancak bu konuda kamuoyunu tatmin edecek ve
yaşlılara güvenli bir ortam sağlayacak tedbirler
alınmamıştır. Gerekli denetimlerin
yapılmadığı bu yerlerde kimi zaman yaşlılar maruz
kaldıkları fiziksel şiddetten dolayı yaralanmakta ve
hayatları boyunca kimseye açıklama olanağı
bulmadıkları baskı ve tehditlere katlanmak zorunda
kalmaktadırlar.
İstanbul
Kartal'daki Özel Aydos Huzurevi'nde kalan alzaymır hastalarına
şiddet uygulandığı ortaya çıkmış,
huzurevindeki görevlilerin 25 yaşlıya dayak attığı
görüntülenmişti. Yine aynı şekilde İstanbul
Selimpaşa'da özel bir huzurevinde ve İzmir'de benzer olaylar
yaşanmıştı. Kaynak yetersizliği, buna bağlı
olarak eğitimli eleman istihdam edilememesi ve kötü ekonomik
koşulların "ne iş olursa yaparım"
anlayışını hâkim kıldığı ülkemizde,
kendi branşında ve gönüllülüğe bağlı çalışma
hemen hemen ortadan kalkmıştır. Çoğu alanda olduğu
gibi huzurevlerinde de mesleki yeterliliği olmayan kişiler istihdam
edilmektedir. Buralarda yaşanan şiddet ve istismarın
yalnızca küçük bir boyutu kamuoyuna yansımakta, psikolojik ve
fiziksel şiddet gizlenerek sürmektedir.
Huzurevi
ya da rehabilitasyon merkezlerinde yaşamlarını sürdürmeye
çalışan yaşlıların, ihtiyaçlarına,
inançlarına, haysiyetlerine, özel yaşamlarına
(mahremiyetlerine), bakımları ve yaşam biçimleri hakkında
kendi kararlarını vermelerine saygı gösterilmemektedir.
Yaşlılar, insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak
yararlanamamaktadır.
Huzurevlerindeki
ve yaşlı rehabilitasyon merkezlerindeki bu durum, şiddetin
giderek boyutlandığı Türkiye'de, şiddetin
boyutlarının toplumun bakıma muhtaç tüm kesimlerine
uzandığını ortaya koymaktadır. İnsani
şartların altında hizmet veren huzurevlerinin ve yaşlı
rehabilitasyon merkezlerinin sorunlarının tespit edilerek, başta
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğünü olmak
üzere bütün yetkilileri harekete geçirmek ve yaşlıların huzurlu
bir ortamda yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak
amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulmasının
uygun olacağını düşünmekteyiz.
2.- BDP Grubu
adına Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin
yaşadığı maddi, manevi zorlukların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/598)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tutuklu
ve hükümlülerin, ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerinde tutulmaları
nedeniyle, tutuklu ve hükümlülerin ve ailelerinin yaşadığı
maddi-manevi zorlukların tespit edilerek, yaşanan sorunların
ortadan kaldırılması için bu doğrultuda alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 1O5nci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan
Iğdır
BDP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 2nci
maddesinde, "ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin
kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet,
doğum, felsefi inanç, millî veya sosyal köken ve siyasi veya diğer
fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal
konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir
kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır."
hükmü bulunmaktadır. Ayrıca aynı maddede "ceza ve güvenlik
tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı,
aşağılayıcı ve onur kırıcı
davranışlarda bulunulamaz." ibaresi yer almaktadır.
Ancak
Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gün geçtikçe
derinleşmekte, verilen cezalar hukuksuz uygulamalarla amacını
aşmış bulunmaktadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun'un 2nci maddesinde belirtilen
"hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet,
doğum, felsefi inanç, millî veya sosyal köken ve siyasi veya diğer
fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları
yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye
ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır." hükmü
açık bir şekilde sürekli ihlal edilmektedir. Bu hüküm özellikle
siyasi hükümlü ve tutuklular için yok sayılmakta ve tutukluların en
temel insani haklardan yararlanmaları bile engellenmektedir.
Siyasi
hükümlü ve tutuklular genellikle ailelerinden uzak yerlerdeki cezaevlerine
nakledilmektedir. F tipi cezaevleri genelde uzak yerlerde (Ankara-Sincan, Bolu,
Tekirdağ, İzmir, Adana vb) yapılmıştır. Aileler
ekonomik açıdan zorluklarla yüz yüze kalırken, bu uygulama ile Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ihlal edilmekte,
tutukluların aileleri ile görüşmesini zorlaştırmakta,
tutuklunun ruhsal durumunu gözetmek yükümlülüğünün dışına
çıkmış olunmaktadır. Özellikle hükümlülerin, ailelerinin
ikamet ettikleri yerlerden yüzlerce kilometre uzağa nakilleri,
onların yanında yakınlarını da mağdur etmektedir.
Bu uygulama ile "cezanın şahsiliği" ilkesinden
çıkılarak ailenin tüm bireylerini kapsayacak bir boyut almasına
yol açmaktadır.
Sivas
katliamı hükümlüleri, çeşitli iddialar nedeniyle nakledildikleri
cezaevinden "uzaklıktan ailelerinin gelemediği" gerekçesi
ile yaptıkları başvuru neticesinde Sivas'a geri
gönderilmişlerdir. Ancak buna karşın hâlihazırda ne ile
suçlandıklarını dahi bilmeyen binlerce tutuklu ve hükümlü de
ailelerinden uzakta olup yakınları ile görüşememektedirler. Söz
konusu tutuklu ve hükümlüler, aileleri ile görüşemediklerinden
yakınmakta ve bu taleplerini içeren başvurularda bulunmalarına
rağmen başvuruları reddedilmektedir. Üstelik çoğu tutuklu
vatandaş ne ile suçlandığını dahi bilmemekte, aradan
geçen onca zamana rağmen iddianameleri düzenlenmediğinden
yargılamalarına dahi başlanmamış durumdadır.
Ailelerinin bulunduğu yerden çok uzak cezaevlerinde kalmakta olan bu
vatandaşlar aileleri ile görüşme hakkından mahrum
kalmaktadırlar. Bu yöndeki talepleri ise hiç değerlendirilmemektedir.
Aileler yakınlarının tutuklu bulunduğu illere gitmek için
maddi imkân bulamamakta ve kimileri yılda bir defa gidebilme imkânı
bulmakta bile zorlanmaktadırlar. Görüş günlerinde bile gidecekleri
ilde kalma koşulları olmadığı için aile fertlerinden
ya yalnızca biri görüşe gidebilmekte ya da görüşe
gidilmemektedir. Söz konusu uygulama hem tutukluları hem de tutuklu
yakınlarını maddi ve manevi olarak zorlarken, en temel
hakları bu uygulama ile fiilen engellenmektedir.
Tutuklu
ve hükümlülerin sevk taleplerinin zorlaştırılmaması,
ailelerin bu konudaki mazeret ve mağduriyetlerinin dikkate
alınması, hükümlü ve tutukluların cezalarını,
ailelerine en yakın ikamet yerlerindeki ceza ve tutukevlerinde
çekmelerinin sağlanması için gerekli koşulların
oluşturulması ve bunun yasal düzenlemeler yapılarak hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
3.- Bursa Milletvekili
Necati Özensoy ve 19 milletvekilinin, tekstil sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/599)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
yaşanan tekstil sektörünün sorunlarının
araştırılarak, gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasanın 98inci ve TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.
1)
Necati Özensoy (Bursa)
2)
Mehmet Şandır (Mersin)
3)
Ali Uzunırmak (Aydın)
4)
Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
5)
Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
6)
Celal Adan (İstanbul)
7)
Enver Erdem (Elazığ)
8)
Cemalettin Şimşek (Samsun)
9)
Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
10)
D. Ali Torlak (İstanbul)
11)
Emin Haluk Ayhan (Denizli)
12)
Reşat Doğru (Tokat)
13)
Ali Öz (Mersin)
14)
Atila Kaya (İstanbul)
15)
Erkan Akçay (Manisa)
16)
Özcan Yeniçeri (Ankara)
17)
Zühal Topcu (Ankara)
18)
Mustafa Kalaycı (Konya)
19)
Muharrem Varlı (Adana)
20)
Mehmet Günal (Antalya)
Gerekçe:
Tekstil
endüstrisi gerek istihdam gerekse üretim ve pazar imkânları
açısından Türkiye'nin ve Bursa'nın en önemli sektörleri
arasındadır. Ekonomimizin itici ve lokomotif gücünü oluşturan
toplam ihracatımızın yüzde 40'ından fazlasını
oluşturmaktadır.
Tekstil
sektörünün sorunlarının bir kısmı geneldir ve Türk
ekonomisinin tümünü ilgilendirmektedir. Bu endüstri kolunun sahip olduğu
genel sorunlar şu şekilde sıralanabilir:
Yatırımların
büyük çoğunluğunun yüksek faizli ve kısa vadeli borçlanma
şeklinde yönlendirilmesi işletmelerin mali yapılarını
daha da bozmuştur. Kriz dönemlerinde plansız davranılarak
yatırıma devam edilmesi sektörün genel yapısına zarar
vermiştir. Sektördeki firmaların büyük çoğunluğunun
KOBİ'lerden oluşuyor olması işletmelerin bozuk finansal
yapılarının temel nedenini oluşturmaktadır. Sektörde
ciddi bir pazar problemi yaşanmaktadır. Türkiye'deki tekstil
endüstrisinin temeldeki en büyük sorunu araştırma-geliştirme
eksikliğidir. Gelişmiş ülkelerin tekstil üretimi ve
ticaretindeki etkinliği devam etmekte iken hazır giyim üretim ve
ihracatı azalmakta, ithalat ise hızla artmaya devam etmektedir. Bu
durum yapılabilecek olan yeni düzenlemelerle ülkemiz lehine
çevrilebilecektir.
Kaliteli
üretim için gerekli olan iş gücü verimliliği Türkiye'de son derece
düşüktür. Toplam tekstil ürünleri ihracatımızın 2/3'ü
tekstil makineleri ithalatı için döviz olarak yurt dışına
geri ödenmektedir. Teknoloji üretmeyen bir ülke olduğumuz bu bağlamda
asla unutulmamalıdır.
Tekstil
sektöründe vizyon ve strateji eksikliği vardır. Bu nedenle,
sektördeki birçok işletme gelecekte ve AB kapsamında
çalışmalarını hangi yöne çevireceği konusunda bilgisiz
ve kararsızdır. Bu durum tekstil sektörünü AB sürecinde sorunlarla
karşı karşıya bırakacaktır. Strateji konusunda
ticaret ve sanayi odalarının teşvikleri gereklidir.
Çin
sektörünün aşırı, acımasız ve haksız rekabeti çok
önemli bir sorundur. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde
bir çok işletme kapanacaktır. Yurt dışındaki rakiplere
göre enerji, doğal gaz, vergi, sigorta gibi temel girdiler ülkemizde
oldukça yüksektir. Diğer ihracatçılar gibi tekstilcilerde kur riski
ile karsı karşıyadır. Kurlardaki düşüş
ihracatçıların rekabet şansını azaltmaktadır.
Tekstil
sektörünün en önemli sorunlarından birisi de kayıt
dışılıktır. Kayıt dışı
çalışan tekstil işletmeleri rekabet ortamının
bozulmasına, makine parkının bilinmemesine ve istihdam
bilgilerinin yetersizliğine neden olmaktadır. Yetersiz bilgiler
sektörle ilgili geleceğe ilişkin doğru tahminler
yapılmasına olanak vermemektedir. Bu sektörde nitelikli eleman
yetersizliği söz konusudur. Üniversite-sanayi iş birliği
gerçekleştirilememektedir.
Sektörün
diğer bir sorunu; tasarım yapamamak, marka olamamak ve moda
yaratamamaktır. Tekstil firmaları çalışanlarına
gereken yatırımı yapmamaktadır.
Tekstil
sektörüne ilişkin yukarıda saydığımız sorunlar
ancak akılcı ve sektörün yapısına uygun çözümler
getirilerek aşılabilir. Genel olarak getirilebilecek çözümler:
Öncelikle sağlıklı bir sektör envanteri
çıkarılmalı ve sorunlar masaya
yatırılmalıdır. Bu endüstriye ilişkin kısa, orta
ve uzun vadeli hedefler belirlenmeli, vizyon oluşturulmalı ve
dünyadaki gelişmelere göre izlenecek stratejiler tespit edilmelidir.
Belirlenen hedef ve stratejiler sektör bünyesindeki firmalara
anlatılmalıdır.
Tekstil
şirketleri bir araya gelerek sorunlarına ortak çözümler arayabilmeli,
sektörel kümeler oluşturulabilmelidir. AR-GE ve eğitim
yatırımları en üst düzeyde yapılmalıdır. Tekstil
sektörünün kayıt altına alınabilmesi için vergi oranları
düşürülmeli, denetimler yoğunlaştırılmalı ve
kapsamlı bir vergi reformu yapılmalıdır. Fiyatı devlet
tarafından belirlenen ve sanayide kullanılan enerji giderleri dünya
fiyatları seviyesine çekilmelidir. Türk lirasının
aşırı değerlenmesine karşı, ihracat yapan
firmalara, ülkeye döviz girişi yaptıklarında en az enflasyonun
altında kalmamak suretiyle kur verilmelidir.
Devlet
desteğiyle yeni pazar arayışlarına gidilmelidir. Ham
maddenin sanayiciye dünya fiyatlarıyla ulaştırılması
sağlanmalıdır.
Bu
nedenle, tekstil sektöründe yaşanan sorunlar hakkında
araştırma yapılarak, gerekli önlemlerin alınması
konusunda Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddesi uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 3üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
Tarih:25/04/2013
Danışma
Kurulunun 25/04/2013 Perşembe günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılı Emine
Ülker Tarhan
İstanbul Ankara
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay Vural İdris
Baluken
İzmir Bingöl
Öneri:
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında yer alan 436 sıra sayılı
Kanun Tasarısının, bu kısmın 3üncü
sırasına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
Genel
Kurulun 25 Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisinin lehinde Tunceli Milletvekili Kamer Genç.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin tek
kaynağıdır ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi egemenliğin
tabii yasama bölümüdür ama tek kaynağı değil, tabii
yargısı da var, yasaması da var. Fakat Türkiye Büyük Millet
Meclisinden çok şeyler gizleniyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde
şu anda Başkanlık makamında bulunan kişi Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kişiliğini korumuyor.
Bakın,
dün bir cenaze vardı, Genelkurmay Başkanının babası
vefat etmişti. Allah rahmet eylesin. Şimdi, bir tarafında Tayyip
Erdoğan duruyor, bir tarafında Abdullah Gül duruyor.
MUHYETTİN
AKSAK (Erzurum) Milletin özlediği bir fotoğraf!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Cemil Çiçek nerede? Kenara atılmış. Burada, bakın,
Meclis Başkanı Tayyip Erdoğan değil, Meclis
Başkanı Cemil Çiçektir. Meclis Başkanı kendi
bulunduğu makamını temsil edecek gücünden yoksunsa o makamdan
istifa etmesi lazım.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Camide, cenazede protokol olmaz!
KAMER GENÇ (Devamla) -
Şimdi değerli milletvekilleri, ayrıca Türkiye çok ciddi
olaylarla karşı karşıya; bir yandan birçok olay oluyor... 2
tane bildiri okundu Diyarbakır meydanında. Birisi, bizim
öteden beri söylediğimiz, işte, Amerika, Abdullah Öcalan, Abdullah
Gül, Tayip Erdoğanın da bilgisi dâhilinde hazırlanan
Diyarbakır meydanında okunan bildiridir ve bugün diyorlar ki:
Artık doksan üç yıldır bu memlekette uygulanan laik Türkiye
Cumhuriyeti rejimi yıkılacak, yerine Türkiyenin öteden beri yani
Osmanlı devleti zamanında, daha öncesinde, Türkler ve Kürtler sanki
Türkler ve Kürtler dışında başka bir ırk yokmuş
bu memlekette- İslam bayrağı altında yaşayacaklar.
Değerli
arkadaşlar, bakın, biz bu cumhuriyeti boşuna kurmadık.
Tamam, barış gelsin, barış gelsin ama biz Türkiye Cumhuriyeti
Devletini, laik cumhuriyeti yıkacak bir barışa razı
değiliz çünkü biz bu cumhuriyeti kanla kurduk. Biz bu cumhuriyeti kurarken
yabancı işgal güçlerine karşı savaştık.
Şimdi, biz, o kadar, doksan sene önce, doksan üç sene önce kanla,
savaşarak bu cumhuriyeti kuran insanlar belli bir süre sonra Tayip
Erdoğan, Abdullah Gül ve Abdullah Öcalanın keyfini
birleştirerek bu cumhuriyeti kendi istekleri doğrultusunda
yıkacakları bir projenin destekçisi olamayız. Herkes bazı
gerçekleri kavraması lazım, bilmesi lazım. Bu ülkenin, bu
memleketin başına ne çoraplar örülüyor, bunları bilmemiz
lazım. Meclisin bir şeyden haberi yok, neler konuşulmuş.
Biz de arkadaşlar
Bakın,
ben Tunceli Milletvekiliyim, en büyük vahşet benim ilimde
yaşandı. 1990larda, 1980lerde bütün okullarımız
yakıldı, birçok insan yani nüfusumuzun yüzde 80ine yakını
kendi bölgemizden göç ettirildi. Elbette ki istiyoruz, böyle bir olayın
durması, silahların bitmesi insanların kardeşçe
yaşaması...
Arkadaşlar,
hepimiz insanız, hepimiz bu memleketin vatandaşlarıyız.
Bizim konuşarak, tartışarak kardeş duygularını
dile getirerek o ölçüde halledemeyeceğimiz meseleler yok. Ama bizim
içimize birtakım şeytanlar karışıyor, birtakım
emperyalist güçler geliyor ve bunlar diyorlar ki: Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bu sınırları içinde yaşayan bu halk barış içinde
kaldığı zaman bu halkın zekâsı, kişiliği,
niteliği
Gerçekten, yüce Atatürkün bu devleti kurarken hedef
seçtiği, akla ve bilme dayalı bir eğitim sistemiyle, böyle bir
dinamizmle bu ülkeyi yönettikleri zaman bu Türkiyeyle başa
çıkamayız. Ne yapmamız lazım? Bu insanları birbirine
vurdurmamız lazım, bunların içine kardeş
kavgasını sokmamız lazım ve bu insanları, bu devleti
böyle parçalamamız lazım.
Şimdi,
arkadaşlar, biz hepimiz kardeşiz yahu, hepimiz bu toprakların
içinde yaşıyoruz; dinimiz bir, duygularımız bir,
inançlarımız bir, hepimizin bir millî ülküsü var. Bunu niye bir
tarafa itiyoruz? Burada birbirimize karşı düşmanca
duyguları bir tarafa bırakarak, kardeşçe yan yana gelerek
meseleleri halletmeye gücümüz yetmiyor mu? Yeter. Peşin hükümlü hareket
etmenin anlamı yok ama bugün siyasi iktidarı elinde tutan güç
maalesef bu memleketi bölmeye çalışıyor.
Bakın,
Tayyip Erdoğana soruyorlar, diyorlar ki: T.C.yi kaldırmaları
konusunda sizin bilginiz var mı? Benim bilgim yok ama mademki bu T.C.yi
kaldırdılar, arkasında da dursalardı. diyor. Bu ne kadar
vahşetçe bir düşünce tarzı. Yani T.C.nin
kaldırılmasını -aslında onu da itiraf ediyor- istiyor. Ben kaldırmadım ama niye
arkasında
Yani Siz kaldırdınız ey valiler, ey
kişiler, siz bunun arkasında devam edin. diyor; bu, bu anlama
geliyor.
Arkadaşlar,
T.C.yi kaldırınca yerine ne koyacaksınız? Cemaatleri mi
koyacaksınız, tarikatları mı kuracaksınız? Şimdi
valiliğin üstündeki Türkiye Cumhuriyetini kaldırıyorsunuz,
valilik kelimesi orada kalıyor. Hangi devletin valiliği? Yunanistan
valisi mi; efendim, Rus valisi mi, Amerikan valisi mi? Bunların hepsinin
arkadaşlar, bunların geldiği anlamı bilmemiz lazım.
Bakın,
Türkiyede çok ciddi olaylar var. AKP iktidara geldiği günden beri
maalesef belli bir inanç grubuna karşı çok açık bir cephe
alıyor. Ben inanmanızı istiyorum; benim için insanların
ırkı, dini, dili, mezhebi önemli değil. Ben bir insanım,
kendimi insan kabul ettiğim gibi, karşıdaki herkesi de insan
kabul ederim. Onun inancı, milliyeti, ırkı önemli değil ama
bir siyasi iktidar bu kadar mezhebe dayalı bir uygulama yaparsa gerçekten
de artık bizim de burada parlamenter olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
milletvekili olarak burada yemini yaparken aldığımız
sorumlulukların gereğini de yapmamız lazım.
Bugün,
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinde, kabinede görev yapan 9 tane
milletvekili arkadaşımız Kürt. Soruyorum bunlara... Bakın,
her gün birçok yerlerden insanlar geliyor bana. Diyorlar ki: Biz...
SIRRI
SAKIK (Muş) Sen nesin Kamer Bey, sen nesin?
KAMER
GENÇ (Devamla) Ya, şimdi, Sırrı, ben biliyorum, birbirimizi
tanıyoruz.
Bir
tane...
SIRRI
SAKIK (Muş) Sen nesin?
KAMER
GENÇ (Devamla) Sen bir sor bakalım, bu Kürt bakanların
başında bulundukları bakanlıklardan bir tanesi bir Alevi
vatandaşı işe almışlar mı. Ya, bu kadar
ayrımcılık yapıyorsun, onu da çık söyle. Bak, Maliye
Bakanlığının başında Kürt var, efendim,
İçişleri Bakanlığının başında Kürt var;
Tarım Bakanlığının başında Kürt var. Yani
sayayım hepsini. Devlet Bakanlığı şeyi var ama
insanlarımız, fakülteleri bitiriyorlar, maalesef,
yazılılarda en üst puanları alıyorlar fakat sözlüye gelince
almıyorlar. Peki, bu insanlar ne yapacak arkadaşlar?
Bakın,
ihaleleri hep kendi yandaşlarınıza veriyorsunuz. İhalelerde
hukuk uygulanmıyor. İhale kanunları, kamu ihale kanunları
uygulanmıyor. İşe alınmada bu mezhebe mensup insanlar
dışlanıyor ve yatırım konusunda da işte görüyoruz
Tuncelide. Arkadaşlar, bakın bakalım, işsizlik konusunda
verilen kadroları bir inceleyin, verilen yatırımları bir
inceleyin, yolları bir inceleyin, yok bura. Özellikle ayrım
yapılıyor. Bu ayrımı yapmayın.
Bakın,
bu memlekette siz iktidarsınız. Türkiyeyi çok ciddi bir kardeş
kavgasına sürüklüyorsunuz. Bu memlekette Alevi vatandaş diyor ki:
Kardeşim, benim ibadet yerim cemevi. Ya, şimdi, Diyanet
İşleri Başkanı diye bir zat var, diyor ki: Efendim, ibadet
yalnız camide ve mescitte yapılabilir. Ya, sana ne kardeşim! Ben
dağın başında ibadet yaparım, sana ne! Sana var
mı? Yani bunu böyle... Sen bu yetkiyi kimden almışsın?
Dolayısıyla bu insanlara karşı bu kadar kinle, nefretle,
ayrımla yaklaşmamak lazım. Bakın, biraz önce sevgili
milletvekili arkadaşım Hüseyin Aygün burada birtakım gerçekleri
dile getirdi. Bu gerçeklerin doğru olup olmadığını
araştırmak yerine o arkadaşımızı suçlamak da
kimsenin haddine değil.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Onun söylemlerinin ardında duruyor musun?
KAMER
GENÇ (Devamla) Efendim, ayrım yapıyor
Sen şimdi ben neyin
arkasında
Burada konuşmamda Alevi inançlı vatandaşlara
karşı açıkça ayrım içindesiniz diyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hiç de ayrım içinde değiliz. Sen ayrım
içindesin.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Var mı yüreğin? Söylediklerinin
ardında durabiliyor musun?
KAMER
GENÇ (Devamla) Yahu yapma
Yahu, işte size binlerce misal veriyorum.
Bugün ben vergi veriyorum; tamam, cami yapalım ama öte taraftan cemevi
niye yapılmıyor?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Senin yüreğin var mı, onun ardında
durabiliyor musun?
KAMER
GENÇ (Devamla) Öte taraftan, benim verdiğim vergiyle sen caminin,
kilisenin, havranın elektrik ve su parasını ödüyorsun da
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Önergenizin ardında durun.
KAMER
GENÇ (Devamla)
Alevi vatandaşın verdiği vergiyi niye
cemevinin yakıt, aydınlatma parası, su parası
yapıyorsunuz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hüseyin Aygünün söylemlerinin ardında
durabiliyor musun? Yüreğin var mı yüreğin?
KAMER
GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, şimdi, bakın, boşu
boşuna bağırmayın, gelin burada konuşun. Biz her zaman
için
Siz eğer insansanız, söylenenleri anlıyorsanız biz bu
memlekette birlik yanında konuşuyoruz. Ben diyorum ki bakın, bu
insanların hakkını koruyun. Bir zamanlar siz burada
bağırıyordunuz İmam-hatipliler bir yere
alınmıyor... ama şimdi imam-hatipliler dışında
kimse kamu görevine alınmıyor.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) İmam-hatip kadar, kafana taş düşsün!
Başka bir şey yok mu senin bildiğin? Başka bir şey yok
mu?
KAMER
GENÇ (Devamla) İşte, siz de zamanında söylediğiniz
şeyleri bari şimdi yapın.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben söz istiyorum.
BAŞKAN
Aleyhinde
Buyurunuz
Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında
4 siyasi partinin ortak bir önergesi
Şimdi,
bizim böyle bir konuşma talebimiz yoktu ama buraya çıkan sayın
hatip yani sürekli, bilinen ezberini tekrarlıyor.
Şimdi,
bakın, bugün önemli bir süreçten geçiyoruz. Bugün ülkenin
Yani burada
çatışanlar ülke sınırının dışına
çıkıyor ve silahlar susuyor, yeniden geleceğimizi birlikte
inşa edeceğiz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Yahu, neyi yeniden kuracağız kardeşim, eskimizde
ne hata var?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Dünyanın dört bir tarafında herkesin gözü
Kandildeyken
Ama bunlar hani tek parti dönemindeki
anlayışlarını ve iktidarlarını sürdürmek
adına
Bu saltanatları yıkıyor. Onun içindir, birkaç
gündür sizin birçok üyeniz grubumuza saldırarak, Kürtlere saldırarak
ve bu süreci sabote etmeye çalışıyorsunuz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Yahu kimse saldırmıyor. Kimse sana
saldırmıyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, ben size cevap olarak söylemiyorum.
Diyarbakırdaki o gün, 21 Martı biz gerçekten ülkemiz adına yeni
bir milat olarak gördüğümüzü birkaç kez burada seslendirdik.
Orada
ne söyleniyor? Bakın, bütün halkların kardeşliğinden
bahseden o metinden, siz çıktınız, sadece iki cümleyi
getirdiniz, gerisini görmediniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Esas özü o.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bakın, ne diyor? Binlerce yıllık büyük
medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe,
dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile
Fırat, Sakarya ve Meriçin kardeşliğinden bahsediyor.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Munzur ne oluyor? Munzur ne oluyor?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ağrı ve Cudi Dağının Kaçkar,
Erciyes Dağının kardeşliğinden bahsediyor ve
artık ne diyor? Bugün artık yeni bir Türkiye, yeni bir Orta
Doğuya, yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Artık silahlar
sussun, geleceğimizi birlikte inşa edelim. diyor. Silahlı
direniş sürecinden demokratik siyaset sürecine doğru gidiyoruz. Siz
Türkçeyi bilmiyor musunuz?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Türkçeyi senin öğrenmen gerekiyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Silahlar susacaksa niye rahatsız oluyorsunuz bundan?
Neden rahatsız oluyorsunuz? Çünkü silahtır sizi ayakta tutan. Çünkü
sizi ayakta tutan ret ve inkâr politikalarıdır.
Sizin,
hele hele Dersim milletvekillerinin çıkıp bize söz söylemeye
hakları yoktur. Sizin atalarınızın nasıl
kılıçtan geçtiğini, sizin atalarınızın ve bu
partinin mimarı olduğunu siz de biliyorsunuz.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Bunlar celladına gülümsüyor.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Evet, doğrudur, doğrudur
Şimdi,
bunlar olurken hepinizin bu sürece destek sunması gerekirken
çıkıp süreci tetiklemek, süreç adına Efendim nereye gidiyoruz?
Nereye gidiyoruz? Demokratik bir cumhuriyete gidiyoruz. Nereye gidiyoruz? Özgür
bir ülkeye doğru gidiyoruz. Herkesin kendi kimliğiyle kendisini
özgürce ifade edebileceği, demokratik bir cumhuriyette buluşacak
bütün halklar, bütün inançlar kendisini özgürce ifade edecek ve siz, o günkü
açıklamaya ne diyorsunuz? Efendim, Aleviler yok. Bakın, o Aleviler
yok. dediğiniz ve o siyaset üzerinden hesap yapmaya
çalıştığınız, en çok Aleviler için,
bedenini ölüme yatıran bir gelenekten geliyorlar onlar ve hâlâ yüzlerce
Alevi genç, o süreç içerisinde, Alevilerin özgürlüğü için mücadele
ediyorlar ama siz ne yapıyorsunuz?
RAMİS
TOPAL (Amasya) Sen kendi adına konuş Sırrı Bey, Aleviler
adına konuşma.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Nevroz için sesler
yükseldiğinde, Nevroz için milyonlarca insan o sokaklarda, alanlarda
barışı ve özgürlüğü alkışladığında
siz ne yaptınız? Getirip, sizin vekiliniz, burada Türk
Bayrağını asıyordu. Nereye? Nereyi işgal ediyorsunuz?
Gidip genel merkezine, genel merkezin kocaman duvarlarına kocaman
bayraklar asarak bu ülkede barışı sağlayamazsınız
ve o bayraklarla siyaset yaparak, hele hele üniversitelerde
Bakın, bu
üniversiteleri çıkıp burada bugün konuşan arkadaşımız,
üniversitelerde bir grup gencin elinde bayraklar ve o bayrakların
sopalarıyla, barış ve demokrasi isteyenlere o sopalarla
işkence ediliyor, zulüm ediliyor. Bu değerler eğer ortak
değerlerse bunları bir saldırı aracı olmaktan
çıkarınız. Bir taraftan bayrak, bir taraftan İstiklal
Marşı, bir taraftan, efendim, tekbir sesleriyle muhalifleri
susturmaya çalışmak
Süreci gerçekten baltalamaya
çalışıyorsunuz.
Türkiye
ilk kez önemli bir süreçte buluşuyor. Bakın, Türkiye toplumunun büyük
bir kısmı bu barış sürecini destekliyor. Sağ olsun
medyamız, belli kanallar
Bakın, kapalı toplantılarda
binlerce insan gidip akil insanlarla oturup konuşuyorlar. Bu
yansımıyor ama 3-5 kişi dışarıda, ellerinde
bayraklarla oranın huzurunu, ülkenin huzurunu bozmaya
çalışıyorlarsa onları akşam, medya ekranlara
yansıtıyor ve siz de buradan
Bakın, geçen gün
buradan söyledim ama sizin arkadaşlarınız buna tepki
gösterdiler. Ben Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir parti olduğunu
düşünmüyorum çünkü bu süreçte Cumhuriyet Halk Partisi de yer
almalıdır. En zor günde Kürt sorunundan korkup kaçanlar
O dönem SHP
bu konuda rapor hazırladı. Şimdi, dönün 1989un ruhuna, o
devrimci ruha, o farklılıkları hayata geçiren SHPnin ruhuna
sahip çıkın yoksa burada
Birkaç gündür bütün konuşmalara
tanıklık ediyoruz, sabrın da bir tahammülü vardır. Sürekli bir
kesime hakaret etmek, sürekli süreci baltalamak ve hele hele marjinal gruplara
hitap etmek, bunlarla yeniden siyaseti dizayn etmek, kimsenin bu süreçte bundan
bir şey kazanma şansı yoktur. Allah aşkına, hep de
söylüyorum ve altını da çizerek söylüyorum: Son altı aydır
bu coğrafyada ölüm yok. Rahatsız mısınız
arkadaşlar?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Rahatsız olanlar var.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Gerillası ölmüyor, askeri ölmüyor, polisi ölmüyor. Kim rahatsız
bundan? Evet, bu sürecin karşısında duruş sergileyenler
rahatsızdır.
Bakın, bütün
dünyanın gözü bugün Kandilde. Silahlar susacak, yeniden geleceğimizi
birlikte inşa edeceğiz. Kim rahatsız?
OKTAY VURAL (İzmir)
Ne birlikte ya! PKK terör örgütüyle birlikte olacak neyimiz var ya!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sizler rahatsızsınız. Evet, sürekli bunları söylemek
kolaydır. Bakın, biz bu barışı
sağlayacağız, sizlere rağmen sağlayacağız.
Bu ülkede barış lobisi savaş lobisinden daha güçlüdür çünkü
vicdan sahibidir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Savaş lobisinin baronları sizsiniz be!
SIRRI SAKIK (Devamla)
Savaş çığırtkanlığı yapanlar şunu
OKTAY VURAL (İzmir)
Mayınların, silahların baronları, uyuşturucu
tacirleri, çocukları öldürenler
SIRRI SAKIK (Devamla)
Artık bizim sırtımızdan hamasi nutuklar atarak
savaşı tetiklemeyin.
OKTAY VURAL (İzmir)
Uyuşturucu ticareti yapanlar, insan ticareti yapanlar
SIRRI SAKIK (Devamla)
Gücünüz yetiyorsa çocuklarınızı alın gidin
savaşın. Başkasının çocukları üzerinden siyaset
yapmayın.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bırakın silahları, bırakın!
SIRRI SAKIK (Devamla) Bu
çocuklar bizim geleceğimiz. Anadoludaki bütün çocuklar, Kürt ve Türk
çocukları, hepsi bizim geleceğimiz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Geleceği beraber planlayacaksınız öyle mi, silah
karşılığında?
SIRRI SAKIK (Devamla)
Atalarımız bize özgür bir ülke bırakmadı. Yani keşke
1921lerin
Hani bugün dönüp dolaşıyoruz, yeni bir anayasa, yeni bir
toplumsal sözleşmeden bahsediyoruz ve düşünün, doksan üç yılı
geride bıraktık, hâlen 1920lerin Anayasasını
arıyoruz. Eğer 1920lerdeki Anayasa hayat bulmuş olsaydı,
bugün bunları konuşmayacaktık. Eğer gerçekten bugünkü
barış süreci hayat bulursa yarın bunları konuşmuyor
olacağız. Bir şehit annesinin Keşke altı ay önce
olsaydı, çocuklarımız ölmeseydi, oğlum ölmeseydi. sözü
size hiçbir şey hatırlatmıyor mu?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) PKK olmasaydı hiçbiri ölmezdi.
SIRRI SAKIK (Devamla)
Biraz kendinizi o annelerin, o babaların yerine koyun. Yani dün hata
yaptık, dün siyaset dünyası bu noktada gerekeni yapmadı, halka
sözleri vardı, halka taahhütleri vardı, Sorunları
çözeceğim. diyordu ama yapmadı. İlk kez bir siyasal iktidar
çıkıp halka taahhüt ettiği şeyleri yerine getirmeye
çalışıyorsa
OKTAY
VURAL (İzmir) Ne taahhüt etti, söyle bakalım. Taahhütleri bir
açıklayın.
SIRRI
SAKIK (Devamla) -
ve bu konuda adım atıyorsa neden bu konuda
rahatsızlık duyuluyor Allah aşkına, söyler misiniz?
OKTAY
VURAL (İzmir) Taahhütleri bir açıklayın bakalım.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Ve bugün hepimizin burada aslında dört siyasi partinin
de
OKTAY
VURAL (İzmir) Taahhütleri bir açıklayın. Ne taahhüt etti size?
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Eğer gerçekten ülkede vatanseverlik ve yurtseverlik
esassa, eğer kardeşlik esassa bugün aslında hepimiz önemli bir
günü
Aradan doksan üç yıl geçiyor, yeniden bir cumhuriyet
yaratacağız, demokratik bir cumhuriyetin adımları
atılıyor, bunlar için bugün bir açıklama yapılacak ama tam
tersi biz barışın dilini değil, savaşın dilini
kullanıyoruz. Birbirimizi ötekileştirmeye, birbirimize
saldırmaya çalışıyoruz. Bunlar geçmişte
yaşandı, bunların hiçbiri bu ülkeye ne barışı
getirdi ne kardeşliği getirdi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Türk milletine saldıran sizsiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) - Belli marjinal gruplar evet, iktidarlara ortak da oldular,
koltukları da oldu ama artık deniz bitti. Halk gerçekten
Kürtler
diyor ki:
(x) Ev sahibi ve
hırsız artık birbirini tanıyor. Barışseverler
kazanacak.
Hepinize
teşekkürler. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benim beyanatlarımı
yanlış tefsir etti, sataşmadan söz istiyorum. Yani Dersimin
katliamlarını getirip bizim partiye bağladı.
SIRRI
SAKIK (Muş) Benim babam mı yaptı, kim yaptı?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Arkasından benim düşüncelerimi, biz bu
barışa karşıymışız şeklinde ifadeler
kullandı. Müsaade ederseniz sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz düzeltiniz ama lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben her zaman her yerde ne
konuşacağımı iyi bilen bir insanım.
BAŞKAN
Tabii bilirsiniz ama lütfen uygun bir şekilde konuşunuz.
Buyurunuz.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR(Devam)
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
yaptığı konuşma sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
KAMER
GENÇ (Tunceli) Şimdi, sayın milletvekilleri, evvela en büyük
dürüstlük konuşulanları doğru anlamaktır. Biz ne
açılıma karşıyız ne savaştan yanayız, biz
Türkiye Cumhuriyeti devletinde huzurun gelmesini istiyoruz ama
başkalarının, emperyalist güçlerin uşağı olarak
hareket etmiyoruz; kendi vicdanımızla, kendi aklımızla
hareket ediyoruz. Şimdi, silah bırakılmış, ondan sonra
insanlar öldürülmüyor, bizim için en onurlu bir durum, en istenen bir durum ama
biz burada diyoruz ki: Kardeşim, ben birtakım
Abdullah Gül, Tayyip
Erdoğan, Abdullah Öcalan, Amerika gizli bir anlaşma
yapmışsa bu anlaşmayı açıklayın.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Öyle bir anlaşma yok.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Rüya görüyorsun sen rüya.
KAMER
GENÇ (Devamla) - Diyarbakır meydanında sizin
açıkladığınız cümle çok önemli. Bin senedir
Diyor:
İslam bayrağı altında yaşayacağız, Türkiye
Cumhuriyeti devletini kaldıracağız. Ben bunu istemiyorum, bu da
benim hakkım değil mi? Ben İslam bayrağı altında
yaşamak istemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti devleti bayrağı
altında yaşamak istiyorum. Benim birinci hedefim bu.
İkincisi,
şimdi, arkadaşlarımız Dersimden bahsediyorlar. O Dersim
katliamını kim yaptı? Hamidiye alayları yaptı. Hamidiye
alayları kim? Kim olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz. Denildi
ki o zaman, efendim: Cennete gitmek için 2 tane, 3 tane
Kızılbaş katledin... İşte buyurun, işte o
düşüncedeki insanlar geldi, o Dersimdeki insanları katletti. Onu
istiyorsanız, araştırma önergelerimiz var, açalım; AKP
içindeki Kürt milletvekilleri de buna kabul versinler, bu konuda biz
araştırma önergesine
Dersimde ne olmuş, kim
haksızlık yapmış, bu olayların özünü
açıklayalım. Bugün, Alevilerin inanç yerlerinin, cemevlerinin inanç
yeri kabul edilmemesinin nedeni de işte AKP içindeki Kürt milletvekilleri
buna kabul vermiyorlar. Buyurun verin de Alevilerin de inanç yerlerinin,
cemevinin inanç yeri olduğunu kabul edelim. Niye yani bunlardan
çekiniyorsunuz? Tabii zamanımız olmadığı için çok
ayrıntılı da konuşmuyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Genç.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, Hamidiye alayları
günahkârdır tutanaklara girsin ama Dersim katliamı 1937-1938de oldu.
Orada o dönem Hamidiye alayları yok. Biraz tarih karıştır,
tarihî bilgiye sahip ol.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 3üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
-Lehinde, Iğdır Milletvekili Sinan Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Oğan.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Türkiyede geçtiğimiz senelerde bir one minute tiyatrosu
oynanmıştı. Türkiyede geçtiğimiz senelerde İsraille
bir çadır tiyatrosu kurulmuştu. Aynı çadır tiyatrosunun
şimdi Kandile kurulduğunu görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, kaç gündür bir açılım süreci
başlattınız, açılım sürecinin şimdi geldiği
noktada, sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir başka ülkeyle
savaşmış ve savaşı kaybetmiş gibi,
barış masasına oturduğunu iddia ediyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Onu siz diyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Türk milleti hiçbir savaşı kaybetmedi
değerli milletvekilleri. Teröristler ise, bugün sizin kardeş
dediğiniz, bağrınıza bastığınız
teröristler ise, emin olunuz, bugün belki sizinle beraber kol kola girerler ama
iki sene sonra, Milliyetçi Hareket Partisi iktidara geldiği gün, hem o
teröristler hem o teröristlere yardım ve yataklık edenler bunun
hesabını Türk milleti karşısında vereceklerdir.
Biraz
önce ifade ediyorsunuz, diyorsunuz ki: Üniversitelerde, elinde bayrak olanlar
bilmem ne yapıyor. Bugün maalesef -Spor Bakanımız uyuyor
herhâlde- yurtlar, üniversiteler PKKnın âdeta Kandili hâline gelmiş
durumdadır. Türk milliyetçisi öğrenciler her gün PKKnın
saldırısı altındadır ve AKPyle PKKnın,
üniversitelerde, her gün iş birliğine bu ülke sahne olmaktadır,
bu ülkenin üniversiteleri bu iş birliğine sahne olmaktadır.
Bugün
Kandilden açıklama gelecekmiş, neyin açıklaması gelecek?
Efendim, çekiliyorlarmış. Nereye çekiliyorlar? Uzaya mı
gidecekler? Zaten her gün gittikleri yer, zaten her gün geldikleri yer.
Ellerinde silah orada duracaklar; Hükûmete, Türkiye'ye, Türk devletine, Türk
milletine tehditlerine devam edecekler, siz de bunu başarı hanenize
yazmış olacaksınız, öyle mi? Türk milleti artık
bunları görüyor. Sizin bu kirli pazarlığınızın,
terörü bitirmek değil, terörü meşrulaştırmak çabası
olduğunu Türk milleti artık görüyor.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Niye öyle yapalım?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Niye yapalım kardeşim?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Terörü meşrulaştırmak değil, bu
millet size terörü bitirme görevi verdi.
RECEP
ÖZEL (Isparta) İşte bitiriyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bu millet, terörü, teröristi Kandile davulla zurnayla
göndermek değil, onları yeniden Haburda davulla zurnayla
karşılamak değil, teröre, teröriste, Mehmetçike kurşun
sıkana, binlerce çocuğu babasız annesiz bırakana
kanunları, sadece ve sadece kanunları işletin diye size verdi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Bir daha olmasın diye yapıyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Elbette bir daha olmasın. Elbette, bir tek
vatandaşımızın, kökeni ne olursa olsun bir tek
vatandaşımızın dahi burnu kanamasın.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Tamam işte onu diyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ama bunun yöntemi
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Silahların bırakılması değil(!)
SİNAN OĞAN
(Devamla)
elinde 40 bin kişinin kanı olan bir
katilin, bir bebek katilinin bugün Hükûmetin muhatabı olarak, neredeyse
partinizin eş başkanı sıfatına getirilmesiyle
değil.
Biz hepimiz özgür olacağız. diyor.
Nasıl olacaksınız? Nasıl olacaksınız, bunu gelin
burada açıklayın. Siz AKP olarak ne vadettiniz? Türk milleti bunu
bilmek istiyor. Siz PKK terör örgütüne, elinde silah eli kanlı terör
örgütüne ne vadettiniz?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Vadetmedik.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Vadetmedik.
OKTAY
VURAL (İzmir) Televizyonla hallettiler işi.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Biraz vicdanınız olsun, gelin bu kürsüde
konuşalım. PKK terör örgütüne siz ne vadettiniz, ne verdiniz de
RECEP
ÖZEL (Isparta) Hiçbir şey vadetmedik.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Hiçbir şey vermedik.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Peki, hiçbir şey vermediğinizi iddia
ediyorsunuz, kafasına taş mı düştü, bir gece uyandı da
Efendim, biz artık kan dökmekten vazgeçtik. dedi.
OKTAY
VURAL (İzmir) Televizyon gönderdiler.
SİNAN
OĞAN (Devamla) PKKnın en çok kanını döktüğü
insanlar benim Kürt vatandaşımdır. Kürt
vatandaşımın kanını döken PKKyı, siz bugün, Kürt
vatandaşımızın temsilcisi hâline getiriyorsunuz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Siz onu yapıyorsunuz, siz!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bu bir terör örgütüdür.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Biz Kürt vatandaşlarımızı kucaklıyoruz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bu terör örgütü bölgede insanımıza diyor ki:
Biz bu savaşı kazandık. Benim bölgemde, Iğdırda,
Karsta, Diyarbakırda, oradaki insanıma diyor ki: Biz T.C.yi diz
üstüne çöktürdük, biz bu savaşı kazandık. Sizin işte terörü,
teröristi getirdiğiniz nokta maalesef bu.
Ama
şunu unutmayın ki: Bu millet size nasıl o yetkiyi verdiyse, emin
olunuz ki o yetkiyi almasını ve herkesi hak ettiği yere
göndermesini de bilir, bilecektir. İnşallah, hep beraber
göreceğiz.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) 2011de de aynı şeyi söylüyordunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, 63 tane akil olarak
adlandırdığınız insanı
salmışsınız piyasaya, salmışsınız
insanlarımızın içine, AKP propagandası yapıyor.
Ben
buradan soruyorum, buradan çağrıda bulunuyorum: TÜRK-İŞ
Başkanı hangi yetkiyi aldı da akil insan diye piyasada
dolaşıyor?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Sana mı soracaktı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) Rifat Hisarcıklıoğlu hangi yetkiyle
piyasada dolaşıyor, hangi odadan bu yetkiyi aldı
dolaşıyor?
Bunların
hepsinin hesabı emin olunuz ki sorulacaktır.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Komisyona gel de konuş
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, emin olunuz ki bu ülkede tek bir vatandaşımızın
dahi burnunun kanamasını istemeyen bir partiyiz. Huzurun gelmesini
isteyen ve zamanında bu millet bize yetki verdiği zaman huzuru da
getiren bir partiyiz. Ama siz Oslo müzakerelerinizle, ama siz bugün Kandil
müzakerenizle milleti kandıramayacaksınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Biz milleti falan kandırmıyoruz ya! Siz kendinizi
kandırıyorsunuz!
OKTAY
VURAL (İzmir) - Kürdistanda anlaşmadınız mı?
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Millet size her sokağa
çıktığınızda, her yere gittiğinizde şu
soruyu soracaktır. PKKya ne verdiniz de PKK bugün AKP ağzıyla
konuşuyor?
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Aynı şeyi söyleyip duruyorsun on dakikadır!
OKTAY
VURAL (İzmir) İmralıda çay içmeye mi gittiniz?
SİNAN
OĞAN (Devamla) PKKya ne verdiniz de PKK bugün AKP ağzıyla
konuşuyor, AKP bugün PKK ağzıyla konuşuyor? Sizin
pazarlığınızı, Oslodaki
pazarlığınızı Milliyetçi Hareket Partisi deşifre
ettiği zaman Sayın Başbakanın söylediği sözler
hepimizin hatırındadır ve bugün yine Milliyetçi Hareket Partisi
sizin PKKyla pazarlığınızı deşifre etmeye devam
ediyor, deşifre etmeye de devam edecektir. Sizin PKKyla yapmış
olduğunuz pazarlığı bu millet eninde sonunda
öğrenecektir. Siz zannetmeyin ki PKKya birtakım vaatlerde bulunarak
başkanlık sistemine geçebileceğinizi.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Terör örgütüne yalvarıyorsun bırakma silahı
diye ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - PKKya birtakım vaatlerde bulunarak Anayasayı
istediğiniz gibi değiştireceğinizi düşünmeyin.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Âdeta yalvarıyorsun PKKya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - PKKya birtakım vaatlerde bulunarak siz belediye
seçimlerini kazanacağınızı zannetmeyin.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, vaatte falan bulunmadı AK PARTİ.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - PKKya bazı vaatlerde bulunarak siz istediğiniz
gibi bu ülkeyi başkanlık ve eyalet sistemine götüreceğinizi
zannetmeyin.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kan ağlıyorsunuz şehit gelmiyor
diye, kan ağlıyorsunuz!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Millet artık bu pazarlıklarınızı
görüyor. Türk milleti artık AKPnin PKK ağzıyla
konuştuğunu görüyor. Türk milleti artık BDPnin AKP
ağzıyla konuşmaya başladığını görüyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Zaten bu Öcalanın projesi.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Türk milleti artık AKPnin eş
başkanının bebek katili Abdullah Öcalan olduğunu görüyor.
Türk milleti bunları görüyor ve bunların hesabını size
soracaktır. Türk milleti size soracaktır, diyecektir ki: Bu
milletten siz Öcalanı dışarıya çıkarmak için yetki
almadınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ya, millet sana itibar etmedi, oy oranından belli oluyor.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Öcalanı ev hapsine çıkarmak için yetki
almadınız. Hapisteki eli kanlı PKK teröristlerini Meclis
vasıtasıyla siz meşrulaştırmak; teröristi, terör
örgütünü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde aklamak için siz yetki
almadınız. Türk milleti size bunun için yetki vermedi.
RECEP
ÖZEL (Isparta) İşçi Partisiyle siz aynı çizgiye geldiniz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Değerli milletvekilleri, hepimiz bu milletten
aldığımız yetkiyle geldik buraya.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Doğu Perinçekle, İşçi Partisiyle aynı
saftasınız.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Bu milletin yetkisi PKKyı
meşrulaştırmak için kullanılamaz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Ortak program yapıyorsunuz, ortak eylem
yapıyorsunuz.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Açıkça suç işliyorsunuz, açıkça siz
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü altında suç işliyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) PKK eşliğinde siyaset yapıyorsunuz. Bir de
kendi düşünceniz olsa bari!
SİNAN
OĞAN (Devamla) PKKyı siz meşrulaştırarak suç
işliyorsunuz. PKKyı siz, sanki şehitlerimizin kanı
bunların elinde değilmiş gibi, sanki Serapları
PKKlılar yakmadı gibi PKKyı
meşrulaştırıyorsunuz.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Doğu Perinçeki de genel başkan yaparsınız
artık.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Doğu Perinçeki genel başkan yapın da
kurtulun.
SİNAN
OĞAN (Devamla) PKKyı meşrulaştırmanızın,
teröristleri aklamanızın hesabını Türk milleti size
soracaktır değerli milletvekilleri.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Cevap veremedin be buna!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Türk milleti size, uyuşturucu tacirlerinin, insan
kaçakçılarının
RECEP
ÖZEL (Isparta) Geç onları, geç.
SİNAN
OĞAN (Devamla)
sigara kaçakçılarının, mazot
kaçakçılarının nasıl sizinle iş birliği
yaptığının hesabını soracaktır. PKK bir suç
unsurudur, PKK bir uyuşturucu çetesi mensubudur. PKK, insan öldüren, çocuk
öldüren, altı aylık kundaktaki bebekleri kurşunlayan terör örgütüdür.
Dünden bugüne hiçbir şey değişmiş değil
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SİNAN
OĞAN (Devamla) -
dün nasıl PKK İsrailin, Amerikanın,
başkalarının uşağıysa
RECEP
ÖZEL (Isparta) Meydanlarda Doğu Perinçekle
OKTAY
VURAL (İzmir) PKKya laf ettirmiyor. Sen avukatı mısın
PKKnın?
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oyuncağınızı kaybettiniz,
oyuncağınızı.
SİNAN
OĞAN (Devamla) -
bugün PKK aynı uşaklığını
devam ettiriyor, siz de maalesef bugün bunu yapıyorsunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oyuncağınızı kaybettiniz,
oyuncağınızı.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, PKKya laf söylüyoruz, AKPli
vekiller şikâyet ediyor. Niye? Birkaç tanesi pardon, hepsi değil,
özür dilerim.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurunuz
Sayın Tarhan
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR Devam)
3.- Ankara Milletvekili
Emine Ülker Tarhanın, Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
yaptığı konuşma sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Sayın Başkan, az önce ben çok iyi
işitememiş olabilirim ama- Sayın Sırrı Sakık
partimizle ilgili barışçı olmadığımız,
savaş yanlısı olduğumuz yolunda bir ifade kullanmış.
Kürsü falan istemiyorum sizden, kendisine söylediği bir sözü
hatırlatacağım.
Aynen
okuyorum, bakın, Meclis kürsüsünden siz bize dönüp aynen şunu
söylemiştiniz, demiştiniz ki: Evet, tehditse tehdit. Azdan az,
çoktan çok gider. diye bir söz kullandınız, hatırlıyor
musunuz?
SIRRI
SAKIK (Muş) Hatırlıyorum.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Siz barışçı mısınız?
Külahıma anlatın benim, külahıma! (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Tarhan, teşekkür ederiz.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Sakık, buyurunuz.
4.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın, Ankara Milletvekili Emine
Ülker Tarhanın sataşma nedeniyle yaptığı konuşma
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SIRRI
SAKIK (Muş) Şimdi, Sayın Tarhan, ben sözümün
arkasındayım. Bu sözü şunun için söyledim
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Siz bize Haddinizi bilin! de demiştiniz,
hatırlıyor musunuz? Boşnaklardan gelenler, Kafkaslardan
gelenler, haddinizi bilin! dememiş miydiniz?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ben bu sözümü size söylemedim, bakın, bir dakika,
çarpıtmayın, lütfen.
BAŞKAN
Sayın Tarhan, lütfen
Buyurunuz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, lütfen yeni baştan
alırmısınız?
BAŞKAN
Buyurunuz, yeniden söz vereceğim.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Ben bu sözümü söyledim ve arkasındayım. Eğer
siz gidip farklı halkları linç ederseniz bir kimlik adına, o
zaman Azdan az, çoktan çok gider. sözünü söyledim ve arkasındayım
da. Zulüm edemezsiniz yani yıl 1938 değil, 1937 değil, tek parti
dönemi değil. Zaten Kürt çocukları sizin zulmünüze karşı
bedenlerini ölüme yatırdı.
Şimdi,
geldiğimiz süreçte, sevgili arkadaşlar, dönüp bize diyorlar ki: Siz
AKP ağzıyla konuşuyorsunuz.
EMİNE
ÜLKER TARHAN (Ankara) Yakında AKPnin içinde eriyecek ve nostaljiye
dönüşeceksiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) En sert muhalefeti biz AKPye karşı yaptık.
AKP de geçmişte, diğer siyasal iktidarlar gibi, evet, müzakere yerine
o da mücadeleyi sürdürdü. Kavga mı? Evet, geçen yıl 1.200 gerilla ve
asker öldü, AKP döneminde oldu. Ama döndüler, baktılar ki mücadele
artık iflas etmiştir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Doğru, iflas etmiştir.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oyuncağını elinden aldık!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Gelinen yer müzakeredir. Bundan dolayı kendilerini
kutladık. Yani doksan yıl boyunca, Kürtlere karşı sürekli
mücadele yöntemi uygulandı ama ilk kez bir müzakere
Daha medeni, insani
bir şekilde oturup sorunlarımızı konuşabiliyorsak bu
büyük bir erdemliliktir.
Bakın,
bir de şu var: Aslında yenişemeyenlerin bir
helalleşmesidir, Bunu niye anlamıyorsunuz? Otuz yıllık
kavgada bütün şiddete rağmen PKKyi yok edebildiniz mi? Hayır.
Onun için hepimizin bir helalleşme sürecine ihtiyacımız var.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bunu onlara söyleyeceksin!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bugün yaşanan bir helalleşme sürecidir.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Helalleşme CHPye
saldırıyla mı oluyor?
SIRRI
SAKIK (Devamla) Şimdi, bakın, Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Helalleşme CHPye
saldırıyla mı oluyor? Helalleşme CHPye saldıyla
olacaksa yapın!
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sevgili Kardeşim, birkaç gündür sizin grubunuzdan
sürekli bu barış süreci ve BDPye bir saldırı vardır.
Biz sabrın, tahammülün bir noktaya kadar olduğunu söylüyoruz ve sizi
göreve davet ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Sakık.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Sürece katkı verin, tehdit etmekle olmaz.
Biz
sizi döveceğiz, siz bize boyun eğeceksiniz. Vallahi, kimse size
boyun eğmez, kusura bakmayın! (BDP sıralarından
alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bizim BDP Grubuna karşı bir
sataşmamız yok, arkadaşlar mahsus oraya çeviriyorlar. Bizim
hedefimiz AKP. Bu memleketi batıran, bu memleketi parçalayan AKP. BDPyle
hiçbir ilgimiz yok. (AK PARTİ sıralarından Otur yerine!
sesleri, gürültüler)
BAŞKAN
Sakin olun sayın milletvekilleri.
Lütfen
Sayın Genç
Teşekkür ederiz.
Sayın
Bahçekapılı, buyurunuz.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 3üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aleyhe
söz almış durumundayım şekil olarak -grup önerimiz
adına- ama mecbur bırakıldım. Bunu açıklamadan
sözlerime başlamak istemedim ve sözlerimin başında da, özellikle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna teessüflerimi bildirerek sözlerime
başlamak istiyorum.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hayrola?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Anlatacağım.
Dün
hep birlikte, bütün grup başkan vekilleri ortak imzayla bugün
görüşeceğimiz yasayı öne çektik. Ortak bir Danışma
Kurulu yaptık ve bu ortak Danışma Kurulunun amacı kimsenin,
hiçbir grubun bu Danışma Kurulu önerisiyle ilgili
konuşmamasıdır ama maalesef, bu ortak kararımızı
CHP bilemediğimiz veyahut da gördüğümüz ama
anlayamadığımız nedenlerden dolayı bozdu ve şu
anda bu aşamadayız, tartışıyoruz.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Niye güvendiniz ki Sayın Başkan?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Konuşmadan niye o kadar korkuyorsunuz?
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Biz konuşmadan korkmuyoruz,
sizden de hiç korkmuyoruz.
Ben bir düzenin bozulmasından bahsediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Siz
düzene riayet ediyor musunuz?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Sus da beni dinle!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
sus!
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen
kimsin Sus. diyorsun!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Siz konuşmanızda, burada, Sayın Cemil Çiçekin bu
Meclisin onurunu koruyamadığını söylediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Senin Meclis Başkanın nerede? Gitmiş köşede oturuyor.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Örnek olarak da bir cenaze merasimindeki bir fotoğraftan, bir
yer alıştan, bir duruştan bahsettiniz. Ayıptır! Cenaze
namazında protokol mü olur? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Orada protokol var tabii.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bu cenaze namazlarını da artık düşüncelerinize,
siyaset üretmenize araç hâline mi getiriyorsunuz? Yazıktır size,
gerçekten yazıktır. Neyse teessüflerimizi, bildirdik.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sadede gel, sadede!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Sorun, tabii ki, hepimizin bahsettiği bir konu, çözüm süreci,
çözüm süreci ile ilgili gelişmeler ve oluşumlar. Herkesin
ağzında bir kardeşlik duygusu var, Gelin, birlikte
kardeşçe yaşayalım. diyorlar ama herkesin ağzından
şiddet, kan, kavga ve lav fışkırıyor, lav. Biz de buna
rağmen kardeşçe yaşamayı öneriyoruz ve sıkı
sıkıya bu ilkemize sarılı kalıyoruz.
Evet, bu ülkede bir Kürt
sorunu yaşandı senelerden beri. Kimi başka adlarla adlandırdı,
kimisi başka adlar söyledi; Güneydoğu problemi. dedi, Kürt
problemi. dedi, Terör sorunu. dedi ama neticede böyle bir realite
vardı. Şimdi bu çözülüyor. Bu birdenbire olmadı. Biz AK
PARTİ iktidarı olarak, göreve geldiğimizden bu yana bu ve
benzeri sorunların demokratik yollarla, hak ve özgürlükleri teminat
altına alarak çözülmesinden yanaydık. Bununla ilgili de birtakım
faaliyetler yaptık, birtakım düzenlemeler yaptık, Millî Birlik
ve Kkardeşlik Projesini başlattık ve nihayet çözümün silahla
değil, konuşarak olması gerektiğini ortaya koyduk.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Getirin konuşalım işte, biz de bunu istiyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Silahla çözümün miadını doldurduğunu
vurguladık. Konuşarak bu işi halledelim dedik.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bırakıyorlar mı silahları?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Ve ülkede bugün bir bayram havası var, bir kardeşlik
vurgusu var. Herkes bu olayla ilgili olarak düşüncelerini sorguluyor,
birbirleriyle yan yana gelmeyecek insanlar birbirleriyle yan yana geliyor ama
Meclisin hâline bakın arkadaşlar.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Rahatsız oluyorlar Başkanım.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Meclisin hâline bakın. Bir pazarlık, bir
satma, bir anlaşma kaygısı veya kavgasıdır gidiyor. Ne
anlaşması ne taahhüdü ne satması
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O tarafa söyle!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Böyle bir şey yok. Bu kara propagandayla bu
süreci engellemeye ve olumsuzlaştırmaya çalışıyorsunuz
ama başarılı olamayacaksınız, bittiniz çünkü. Çünkü
size kan veren, siyaset üretmenize neden olan cenazeler artık yok. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; BDP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Oyuncakları elinden alındı
Sayın Başkanım.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Bırakalım bu kara propagandayı.
Artık gençler rahatlıkla askere gidebiliyor. Bunun farkına
varabilelim.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Askerler de güneydoğudan
çekiliyorlar artık sayenizde!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Şehit aileleri ve gazilerimiz Bu süreci
başarın. diye bize yalvarıyor. Ben geçtiğimiz hafta
Bartındaydım. Şehit ve gazi dernekleri başkanı gazi
bir arkadaşımız söz aldı toplantıda ve geldi Sonuna kadar
arkanızdayız. dedi. Ben bu Meclis kürsüsünden kendisine sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Bütün
şehit aileleri ve gazi aileleri bu süreci desteklerken ama bir
çocuğunu doğuda veya başka bir yerde askere göndermeyip onun
sabah akşam kara haberini bekleme durumundan uzak yaşayan bir
kişi, olayı kavga hâline getirmeye çalışıyor; kan
çıksın, gözyaşı dökülsün istiyor. Biz buna
karşıyız. Biz bayramlaşmak istiyoruz, biz helalleşmek
istiyoruz. Bizim alnımız ak.
En
büyük sınav yeri sokaktır. Rahat rahat sokakta yürüyoruz. Rahat rahat
halkımızla buluşuyoruz. Rahat rahat halkımızla konuşuyoruz.
Gördüğümüz destekten gözlerimiz yaşarıyor. Gördüğümüz
desteği yürekten alkışlıyoruz.
Çok
basit bir şey arkadaşlar, silahlar sustu. Bu ülkede silahlar sustu.
Bunun ötesi yok.
MALİK
ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kandırma milleti!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (Devamla) Ne oldu, ne verildi? tartışmasında
da şunları söyleyebilirim: Bizi artık huzur bekliyor, bizi güven
bekliyor, bizi gerçek anlamda kardeşlik bekliyor, bizi gerçek anlamda
ortak bir hayatı beklemek bekliyor. Bakın, bu ülkenin gökyüzü, bu
ülkenin toprakları hepimize farklılıklarımızı
koruyarak yaşama hakkı tanıyacak kadar şefkatli ve uçsuz
bucaksızdır. Lütfen, bunu kanla örmeyin; lütfen, bu sürece kan
dökmeyin; lütfen, bu sürece şiddet bulaştırmayın; lütfen,
artık bizi ağlatmayın; lütfen, kimseyi ağlatmayın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Lütfen, kan üzerinden
siyaset yapmayı bir kenara bırakın. Bu ülkede hepimiz
kardeşçe yaşamanın özlemi içindeyiz. Bunu
gerçekleştiriyoruz, bu kadar basit, bunu gerçekleştiriyoruz, böyle
bir süreçteyiz.
Ne istiyorsunuz, kurban
olayım ne istiyorsunuz? Tekrar silahların patlamasını
mı, gözlerin yaşlanmasını mı istiyorsunuz?
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ya bunu inanarak mı söylüyorsun?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Yetmedi mi size bu akan kan?
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen hangi yüzle böyle söylüyorsun?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Yetmedi mi size bu terör? Yetmedimi size bu gözyaşı? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Şu hakarete bakın ya! Utanmıyor musunuz? Ayıp be! Ayıp
be!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bizim alnımız ak, siz kendinize bakın!
OKTAY VURAL (İzmir)
Katillerle konuş sen, katilinle konuş!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Kendinizi düzeltin, kendinizi düzeltin! Bu ülkede size artık
yer yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sen Milliyetçi Hareket Partisine bakıp nasıl dil uzatabilirsin?
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bu ülkede kandan siyaset yapanlara yer yok.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kandan beslenen sensin. Sözünü geri al!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bu ülkede şiddetin siyasetine yer yok.
BAŞKAN Lütfen sakin
olunuz!
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(Devamla) Bu ülkede artık bayram var, bayram. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir)
Sözünü geri al! Sözünü geri al!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bahçekapılı.
Sayın
Vural, buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
19.- İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılının Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde
yaptığı konuşma sırasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan, bu ülkede, PKK bir terör örgütüdür, kan döken de PKK
terör örgütüdür.
Biz, bu milletin
değerlerinden can alırız. Kandan medet umanlar, kanla iş
birliği yapanlardır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Hadi oradan!
RECEP ÖZEL (Isparta)
Hadi oradan be!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi oradan!
OKTAY VURAL (İzmir)
Kan üzerinden siyaset yapanlardır, kan üzerinden açılım
yapanlardır.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Yani Kan dökmeyeceğiz. deseler olmaz mı?
OKTAY VURAL (İzmir)
Kahpe kurşunlarla askerimizi, polisimizi öldürenler, Serapı
yakanlar...
İHSAN ŞENER
(Ordu) - Vazgeçerse ne olacak, vazgeçerse? Devam mı etsin?
OKTAY VURAL (İzmir)
kendi milletvekilin çocuğunu öldürenlerle beraber ve birlikte bu milletin
birlik ve bütünlüğünü pazarlık konusu yapan, peşkeş çeken
bir zihniyet bugün AKPyle PKKnın iş birliğine şehadet
ediyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
Doğu Perinçekle kol kola giriyorsunuz be, daha ne konuşuyorsun?
OKTAY VURAL (İzmir)
Şuradan şunu ifade ediyorum: O şehitler, o gaziler
Neyi korumak
için şehit oldular? Neyi korumak için?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Vatanı korumak için şehit oldular.
OKTAY
VURAL (İzmir) Git orada cumhuriyeti
peşkeş çek, Türklüğü peşkeş çekin diye şehit
olmadılar!
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Yine vatanı korumak için şehit olacaklar.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizin zihniyetiniz
Çanakkalede olsaydı Çanakkale geçilir. Derdiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sizin zihniyetiniz Kurtuluş
Savaşında olsaydı Sevri barış anlaşması
olarak kabul ederdiniz!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce
konuşmamda söylediğim gibi, bundan sonraki bizim siyasetimizde bu
üslup yoktur. Bizim siyasetimizde bayram ve helalleşme vardır, sonuna
kadar da arkasında duracağız. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Sayın
milletvekilleri, lütfen
OKTAY
VURAL (İzmir) Bizim siyasetimizde de bu milletin millî ve manevi
değerleri vardır, PKKnın ve Öcalanın ipiyle siyaset
yapmak yoktur, meşrulaştırmak yoktur, bölücülük yoktur. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın milletvekilleri
OKTAY
VURAL (İzmir) - Bu milletin dinine küfredenlerle birlikte olmak yoktur,
Peygamberi inkâr edenlerle birlikte olmak yoktur. Gidin, onlarla birlikte olun.
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Doğu Perinçekle kol kola gelmek vardır,
değil mi!
BAŞKAN
Üslubun Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısına uygun bir hâle
gelecek olmasından ayrıca Divan olarak mutluluk duyacağız.
VIII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Danışma
Kurulu Önerileri (Devam)
1.- Danışma
Kurulunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmında yer alan 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 3üncü
sırasına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 25
Nisan 2013 Perşembe günkü birleşiminde 436 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
On
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
- Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan, Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere
Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan
ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili
Oktay Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur
Seçme Sınavının İsminin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli Milletvekili Hurşit
Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
3.- Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme
Sınavının İsminin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli Milletvekili
Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporları (1/745, 2/594, 2/847, 2/1037) (S.
Sayısı: 436)(X)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 436
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekili Erol Dora konuşacaktır.
Buyurunuz Sayın Dora.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 436 sıra
sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli
Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümü üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyaca ünlü astrofizikçi Stephen Hawking, Dünya
Sağlık Örgütünün engelliler raporuna yazdığı ön sözde
Engelli olmanın başarıya mâni olmasına gerek yok.
Yetişkin hayatımın neredeyse tamamını motor nöron
hastalığıyla geçirdim ama bu hastalık, beni astrofizik
alanında önemli bir kariyer ve mutlu bir aile sahibi olmaktan
alıkoyamadı. diyor.
Evet,
kesinlikle öyle, engelliler engellenmezse başaramayacakları hiçbir
şey yok. 1 milyardan fazla insanın veya 2010 dünya nüfus tahminlerine
göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15inin bir tür engellilikle
yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu, Dünya Sağlık
Örgütünün yaklaşık yüzde 10 olduğunu ileri sürdüğü
1970lere ait önceki tahminlerden daha yüksektir.
Türkiye'de
en son 2002 yılında Başbakanlık Özürlüler İdaresi
Başkanlığı tarafından yapılan
araştırmanın bulgularına göre, nüfusun yüzde 12,29u
engellidir. Bu orana göre, Türkiye'de yaklaşık 8 milyon 500 bin
kişi engelli olarak yaşamını sürdürmekteyken, günümüzde bu
sayı 10 milyon kişiye yaklaşmıştır.
Türkiye
nüfusunun bu kadar büyük bir kısmını kapsayan engelliler,
kendilerine yöneltilen ifadelerden toplumsal hayata katılıma kadar
geniş bir alanda ötekileştirilmeye ve dışlanmaya maruz
bırakılmışlardır.
Görüşmekte
olduğumuz kanun tasarısıyla, taraf olduğumuz
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi ve insan
hakları belgeleri dikkate alınmış ve engelli
vatandaşların toplumdan soyutlanmasına neden olan sakat,
özürlü ve çürük ifadelerinde değişiklik yapılması
gündeme getirilmiştir. Toplum içerisinde negatif bir algı yaratan bu
sözcüklerin mevzuatta da kullanılıyor olması, engelli
vatandaşların diğer bireylerle eşit koşullarda
yaşamalarına, en doğal haklarına erişebilmelerine
engel olmaktadır.
Tasarıda
öngörülen değişikliklerile, ilgili mevzuatta terminoloji
birliğinin sağlanması, uluslararası hukuki metinlerde ve
literatürde ağırlık kazanan eğilimin
yansıtılması, söz konusu ifadelere yönelik toplum nezdindeki
negatif algının izale edilmesi amaçlarını teminen
mevzuatımızda yer alan sakat, çürük, özürlü ibarelerinin ve
türevlerinin yerine engelli ibaresinin ve türevlerinin kullanılması
öngörülmektedir.
Ayrıca,
mevcut belgelerin geçerliliğine ilişkin bir tereddüt
oluşmasını engellemek ve uygulayıcıların, ibare
değişikliğini gerekçe göstererek engelli
vatandaşlarımızdan yeni belge talebinde bulunmalarını
önlemek amacıyla, engelli bireylere veya yakınlarına, engellilik
durumlarının tespitine veya engellilikleri dolayısıyla
kolaylıklar ya da haklar teminine yönelik olarak verilmiş olan
özürlü, sakat, çürük veya benzer ibareleri içeren rapor, sağlık
kurulu raporu, belge, kimlik, kart ve benzeri belgelerin geçerli oldukları
süreler ve şartlar dahilinde olmak kaydıyla geçerliliklerinin
korunacağına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
olarak, tasarıyla öngörülen düzenlemeleri oldukça değerli buluyoruz.
Sakat, özürlü, çürük ifadelerinin engelli birey ve türevleri olarak
değiştirilmesi ile birlikte kamu otoritesinde ve toplumda egemen olan
yardım ve acıma tutumunun sonlandırılması, engelli
vatandaşlarımızın da eşit koşullarda toplumda var
olabilmesi için oldukça önemli bir adımdır fakat yeterli değildir.
Yapılan terminolojik değişiklikler ancak bir başlangıç
olarak yorumlanabilir. Engelli vatandaşlarımızın
karşı karşıya kaldıkları sorunlar dikkate
alındığında daha kapsamlı çalışmalara
ihtiyaç vardır.
Türkiye,
2008 yılında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesini imzalamıştır. Tasarıyla gündeme
getirilen düzenlemelerin de bu sözleşme dikkate alınarak
yapıldığı belirtilmiştir. Sözleşme, engellilerin
bütün dünyada temel hak ve özgürlüklere eşit erişim
olanaklarından yoksun olmaları gerçeğinden yola çıkmakta ve
engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığın
önlenmesini ve engellilerin insan haklarını güçlendirmeyi
amaçlamaktadır.
Türkiye
mevzuatında ise ayrımcılık karşıtı
düzenlemeler çoğunlukla genel eşitlik düzenlemeleri olmaktan öteye
geçememektedir. Son on yıl içinde çeşitli kanunlara eklenen
ayrımcılık karşıtı hükümler ise, tüm
ayrımcılık temellerine vurgu yapılmaması,
ayrımcılık tanımlarına yer verilmemesi, ispat yükünün
yer değiştirmesi ilkesine uyulmaması,
yaptırımların yeterli olmaması ve bağımsız
izleme mekanizmalarının oluşturulmaması nedeniyle
ayrımcılığı ortadan kaldırmaktan uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye mevzuatında engelliler açısından
ayrımcılık içeren birkaç düzenlemeden bahsetmek istiyorum.
Türkiyedeki mevcut mevzuatlarda, engelliler açısından doğrudan
hükümler, özellikle meslekler ile ilgili kanunlarda yer almaktadır.
Örneğin, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun
adayların niteliklerini içeren 8inci maddesinin (g) bendinde Hâkimlik ve
savcılık görevlerini sürekli olarak yurdun her yerinde yapmasına
engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı veya
sakatlığı, alışılmışın
dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde
konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek
gibi özürlü durumları bulunmamak. denilmektedir. Düzenlemede, engellilik
yanında alışılmışın dışında
çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve
organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi özürlü
durumları bulunmamak cümlesi ile meslekle ilgili objektif kriterler
yerine, her kişi, zaman veya kültürde farklı olabilecek bir duruma
vurgu yapılmıştır. Düzenleme bu hâliyle engelliler
açısından doğrudan ayrımcılık içermektedir.
Yine,
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununun oda ve borsa genel sekreterleri ile ilgili 74üncü
maddesinde, odalar ve borsaların işlerini yürütmek üzere
görevlendirilecek genel sekreterin, görevini devamlı yapmasına engel
olabilecek vücut veya akıl hastalığı veya vücut
sakatlığı ile özürlü bulunmaması gerektiği
belirtilmiştir. Bu madde de engelliler açısından doğrudan
ayrımcılık içermektedir.
Türkiyede
engellilere karşı olan hak ihlalleri, yaşam hakkından
erişebilirlik sorununa kadar geniş bir alanı kapsamaktadır.
Bunun içerisinde ayrımcılığa, şiddete maruz kalmak,
nefret söylemine tabi tutulmak, aşağılanmak, acıyarak
sürekli yardıma muhtaç konumda değerlendirilmek bulunmaktadır.
Eşit
Haklar İçin İzleme Derneğinin 2011 yılında Türkiyede
Engellilere Yönelik Ayrımcılık ve Hak İhlalleri İzleme
Raporunda, engellilerin maruz kaldığı ihlaller istatistikler
şeklinde verilmiştir. Tespit edilen vakalar üzerinden
çıkarılan istatistiklere göre, ihmal ve saldırılar sonucu
16 engelli vatandaşımız hayatını kaybetmiş,
eğitim ve istihdam alanında 9 kişi
ayrımcılığa uğramış; 24 kişi
işkence, insanlık dışı ve
aşağılayıcı muameleye maruz kalmıştır.
En temelde olan yaşam hakkının korunması noktasında
bile bu denli ciddi problemlerin yaşanması, sorunların ne kadar
büyük olduğunu göstermektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelli
vatandaşlarımızın, insan haklarından
yararlanmasını etkileyen en temel sorun erişebilirlik
sorunudur. Kamusal mekânlar ve hizmetler
çoğunlukla engellileri yok sayan bir bakış açısıyla
planlanmakta ve sunulmaktadır. Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesinin 9uncu maddesi, kamusal alanlar, hizmetler,
bilgi ve iletişime engellilerin erişimi konusunda taraf devletleri
gerekli her türlü önlemi almak, erişilebilirlik standartları
oluşturmak ve gelişmeleri izlemekle yükümlü kılmaktadır.
Ayrıca 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun geçici 2nci maddesinde Kamu kurum ve kuruluşlarına ait
mevcut resmî yapılar, mevcut tüm
yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor
alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ile
gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılmış ve umuma
açık hizmet veren her türlü yapılar bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren yedi yıl içinde özürlülerin
erişebilirliğine uygun duruma getirilir. ifadeleri yer almasına
rağmen planlı bir çalışma yürütülmemekte ve pratikte var
olan uygulamalar engelli vatandaşlarımızın aleyhine
işlemektedir. Ayrıca, kanun hükümlerine uymayan kurum ve
kuruluşlara yönelik herhangi bir müeyyidenin bulunmaması önemli bir
eksikliktir. Buna en yakın örnek Taksimin
Yayalaştırılması Projesidir.
Başlatılan
proje nedeniyle, Taksim Meydanına çıkan engelli asansörlerden biri
süresiz olarak kapatılmıştır. Yaklaşık yedi ay
devam eden bu durum, yine engelli vatandaşların kendi mücadeleleri
sonucu çözüme ulaşmış ve Taksim Meydanına ancak mart
ayında iki rampa yapılabilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, engelli bireylerin yaşadıkları başlı
başına büyük bir sorunken engelli nüfus içerisinde yer alan
kadınlar ve engelli çocuklar daha yoğun hak ihlalleri ile
karşı karşıya kalmaktadırlar. Genel olarak
kadınların toplumsal hayatta ve iş hayatında
karşı karşıya kaldığı sorunlar oldukça
artmışken, engellilik durumuyla birleştiği noktada da daha
da zor bir durum ortaya çıkmaktadır. Türkiyede her gün yüzlerce
kadın taciz, tecavüz, şiddet olayları ile
karşılaşırken, engelli kadınlara yönelik bu tür
şiddet olayları daha sık yaşanmaktadır.
Yine,
engelli kadınların diğer önemli bir sorunu ise istihdama
katılımdır. Engelli nüfusunun iş gücüne katılım
oranı sadece yüzde 22 iken, kadın engellilerin katılım
oranı yüzde 7lere kadar düşmektedir. İstihdamda
ayrımcılık ve cinsel taciz, şiddet tehdidi engelli
kadınların evlere hapsedilmesini desteklemektedir.
Diğer
önemli grup olan engelli çocuklar için de Türkiyede yoğun hak
ihlallerinin olduğu bir yaşam söz konusudur. Türkiye İstatistik
Kurumunun 2002de yaptığı araştırmaya göre, 0 ila 9
yaş grubundaki çocukların yüzde 1,54ü ve 10 ila 19 yaş
grubundakilerin yüzde 1,96sı engellidir. Engelli çocukların büyük
bir çoğunluğu şiddete maruz kalmakta ve bu durum, kayıt
altına alınıp müdahale edilebilen bir olaya
dönüşememektedir.
Yine,
engelli çocukların en büyük problemlerinden biri eğitim
haklarına erişebilirlik sorunudur. Genel olarak okul
binalarının, ulaşım hizmetlerinin yeterli olmaması ve
engelli çocuklara devlet tarafından yeterli desteğin
sağlanamaması çocukların eğitim hakkından yoksun
kalmasına neden olmaktadır.
2002
Türkiye Özürlüler Araştırmasının verilerine göre, genel
nüfusta ilkokul ve öncesi eğitim düzeyindekilerin oranı, okuryazar
olmayanlar dâhil, Türkiye nüfusunun yüzde 69,3ünü oluşturmaktadır.
Bu hâliyle, Türkiyede okuryazarlık yüksek olsa da eğitim düzeyinin
genel olarak düşük olduğu söylenebilir. Genel nüfusun eğitim
düzeyindeki bu durum, engelli nüfusta da yansımasını
göstermiştir.
Araştırma
sonuçlarına göre, genel nüfusun yüzde 12,9u okuma yazma bilmezken,
engellilerde bu oran 3 kat daha fazladır. Bu dramatik
farklılığın yanı sıra, engellilerde ilkokul ve
öncesi eğitim düzeyine sahip olanların oranı yüzde 84,2dir.
Sonuç olarak, okuryazarlığı olmayan ve eğitim seviyesi
düşük bir engelli kitlesinin varlığından söz edilebilir
ancak bu durumun başlıca nedeni engellilerin engellenmesinden
kaynaklanmaktadır.
Engelli
birey, eğitim hizmetlerinden ve olanaklarından maalesef
yararlanamamaktadır. Engellilerin eğitimine bütçe
ayrılmaması, ilköğretim ve liselerde kaynaştırma
sınıflarında heba edilmelerine, özel araç ve gereçlerin
yetersizliğine ve taşımalı eğitimde ciddi
sıkıntılara neden olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesinin 16ncı maddesi, engellilerin ev içinde ve
dışında her türlü sömürü, şiddet ve istismara maruz
kalmasının önlenmesini düzenlemektedir. Maddede ayrıca
engellilere, ailelerine ve bakımını sağlayanlara sömürü,
şiddet ve istismar durumlarının önlenmesi, tespiti ve ilgili
mercilere bildiriminin nasıl yapılacağına ilişkin
eğitimler verilmesi ile engellilere hizmet sunan tüm kurumların
bağımsız denetime açılması da düzenlenmektedir.
Kapalı kurumların bağımsız denetime
açılması, engellilere yönelik şiddet ve istismarın gerçek
boyutlarının ortaya çıkarılması açısından
son derece önemlidir. Araştırmalar, şiddet ve istismara maruz
kalma riskinin kapalı kurumlarda daha fazla olduğuna işaret etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin demokrasisini ve sosyal
politikasını değerlendirmek için o ülkenin eğitim,
sağlık, adalet, istihdam ve ekonomide gereken şartları
yerine getirebiliyor olmasına, gelişmişlik düzeyine,
medeniyetine, asaletine ve saygınlığına bakmak gerekir.
Gelişen
bir ülke, adalet anlayışı ne kadar sağlam olursa olsun,
şeffaf, paylaşımcı ve dağılımda eşit
bir yaklaşım sergilemediği sürece gerçek adaleti uygulayacak
zemin ve imkândan yoksundur. Engelli,
kadın, çocuk veya yaşlı insanların ya da ülkedeki tüm
vatandaşların çağdaş medeniyetlere yakışır
bir hayat sürebilmeleri için öncelikle o ülke toplumunun eğitimli,
bilinçli, medeni olması, devletin de bunu sağlayan ve destekleyen
politikaları izliyor olması gerekmektedir. Demokratik, şeffaf,
eşitlikçi, adaletli, evrensel ilkeler ışığında
bireye bakabilen, insan hak ve hürriyetine saygı duyan ve
paylaşımcı ekonomiden oluşan bir devlet zihniyetinin
inşa edilmesi hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.
Engelli
bireylerin hakları sorunu bir insan hakları sorunudur. Dünyanın
birçok yerinde olduğu gibi Türkiyede de engelli bireyler temel haklardan
yararlanmada ayrımcılık ile
karşılaşmaktadır.
Engelli
bireylere yönelik ayrımcılık ve hak ihlallerinin görünür
kılınması yoluyla farkındalık yaratmak ve yasama,
yürütme otoritesinin engelliler alanındaki politika ve
uygulamalarının insan hakları ve fırsat eşitliği
temeline oturtulmasına katkıda bulunmanın sosyal devlet
olmanın da bir gereği olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu tekrar
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş.
Buyurunuz
Sayın Güneş. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; samimiyetle ifade edeyim ki bugün güzel bir gün.
Çünkü, Mecliste, yüce Mecliste Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonundan uzlaşmayla muhalefet şerhsiz bir
yasa tasarısı geldi.
Değerli
arkadaşlar, 4 Aralık tarihinde yani geçen yıl bir yasa teklifi
vermiştim, uzun bir çalışma yapmıştım, zorlu bir
çalışma. Yasalarımızda, tüm hukuki mevzuatımızda
yer alan özürlü ve sakat sözcüklerinin kaldırılıp
arındırılarak yerine engelli sözcüğünün konulması
için bir yasa teklifi hazırlamıştım. Fakat, ne güzeldir ki
Hükûmetimiz daha sonra 19 Şubat 2013 tarihinde benzer bir
tasarıyı getirdi, Meclise sundu. Bu nedenle, hemen, baştan ifade
edeyim: Sayın Fatma Şahini kutluyorum. Çok doğru ve olumlu bir
iş yaptı ve bizim bu yasa teklifimiz doğrultusunda bir
tasarıyı yüce Meclise sundu. Beraberinde, Milliyetçi Hareket
Partisinin ve Barış ve Demokrasi Partisinin temsilcilerini de
kutluyorum, yine Komisyonda buna Cumhuriyet Halk Partisiyle beraber destek
verdiler.
Değerli
arkadaşlar, genç bir yaşta, öğrenciyken, yurt
dışında, üniversite kampüsünde, görmeyen bir öğrencinin
trafikte karşıdan karşıya geçerken zorluk çektiğini ve
engelli olmayan öğrencilerin koşturarak onun karşıdan
karşıya geçmesine yardım ettiğini gözlemledim. Orada bir şeyi
gördüm, çok önemli: Engelli olmayanlar, engelli olanlardan kendilerini sorumlu
hissediyorlardı bir toplumun parçasıyız diye. Engellilerin
sorunları, aslında, engelsizlerin sorunu olarak, sorumluluğu
olarak görülüyordu, anlaşılıyordu.
Şimdi,
özürlü kelimesi ayıp bir kelime. Sanki, engelli
yurttaşlarımızın bir özrü, bir kabahati var da bundan
dolayı özür dileyecek. Sakat kelimesi yer alıyor bazı
yasalarımızda; sakat yani bir yeri bozuk. Bu
yurttaşlarımızın, bu insanların bir yeri bozuk
değil, sadece bazı engelleri var. O nedenle, bunun
değişmesi, kalkması gerekiyordu. 94 maddede, kanun maddesinde
değişiklik yapılıyor ve bu ayıp, bu özür,
yasalarımızdan kalkıyor.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, mutluluğumu ifade ettim. Mutluluğumun
bir toplumsal tarafı var -onu ifade ettim- bir de siyasi tarafı var.
O siyasi taraf da şu: Parlamentoda demek ki uzlaşma olabiliyor.
Şimdi, zaten, parlamentoların temel işlevi ve amacı da
uzlaşma. Şimdi, bakınız, muhalefet tabii eleştirecek,
eleştirirse doğrusunu yapar, görevini yapar, sorumluluğunu
yerine getirir; ikaz edecek, yol gösterecek, eleştirecek, hatta, bazen
yanlışı engellemeye çalışacak, bazen de doğruyken
de destek verecek, bugün yaptığımız gibi.
Şimdi,
burada, akıllı iktidar, muhalefete değer verdikçe, muhalefetle
uzlaşma yahut müzakereyi açık bıraktıkça kendisi
başarılı olur. İşaret etmek istediğimiz temel
mesele de bu: Muhalefete ses verin, dikkat edin, önerilerini,
eleştirilerini dikkate alın ve değer verin.
Değerli
arkadaşlar, şu anda Mecliste bine yakın Cumhuriyet Halk
Partisinin yasa teklifi var, 949 tane bildiğim kadarıyla. 855
araştırma önergesi var. 10 bini aşkın, hatta 12 bine
yakın yazılı soru önergesi var. Soru önergeleri, tabii, bilgi
almak için ama yasa tekliflerinin çok önemli bir yeri var. Bu yasa
tekliflerinin birçoğu çok değerli. İşte, biraz önce, benim
daha önce verdiğim yasa teklifi, Sayın Bakan tarafından
Hükûmetin yasa tasarısı olarak getirildi. Dolayısıyla,
bunlara dikkat etmek, bunları değerlendirmek ve bunların
gereğini yapmak gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, bunları söylüyorum ama eleştirilerimiz var. Biz ne
zaman bir konuda Hükûmete bir eleştiride bulunsak yahut yol göstermeye
çalışsak, hatta destek vermeye çalışsak, kredi açsak,
Başbakan ne yazık ki elinin tersiyle itiyor. Bir tanesini
biliyorsunuz, Muhtac-ı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya
himmet ede. dedi. Şimdi, nasıl engellilere özürlü demek
ayıpsa, bir muhalefete de destek açmak istediği zaman böyle bir
muamele ayıp. Bunu doğru bulmuyoruz. Birlikte Türkiyedeki her toplumsal
sorunu çözebiliriz, zaten o nedenle parlamenter demokrasi var. Burada,
birlikte, her toplumsal sorunu çözebiliriz.
Mesela,
Birlikte daha demokratik bir anayasa yapabiliriz. dedik ve bir Anayasa
Uzlaşma Komisyonu kurduk. Ama yarıda kaldı. Sayın Başbakan
süre koydu, Şu tarihten önce
bitiremezseniz ben orayı lağvederim, çıkarım oradan. dedi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, anayasalar nasıl yapılıyor? Ya
Mecliste büyük bir çoğunlukla kabul ediliyor ya da halkoyuna sunuluyor,
yine büyük bir ittifak aranıyor. Şimdi, uzlaşma çok önemli bir
kurum ve demokrasinin de özü. Barış da uzlaşmayla elde edilir.
Barışı sadece toplumun bir kesimi elde edemez. Eğer bir
toplumsal barış arıyorsak, toplumun tamamının
barış konusunda uzlaşması gerekiyor. İşte,
Cumhuriyet Halk Partisi de o nedenle Barışı bu Mecliste elde
edelim. dedi ve bu Mecliste, temel sorunumuz olan terörü -bir boyutu orada,
bir boyutu Kürt sorunu- Mecliste tartışalım, Mecliste komisyonları kuralım
istedi.
Şimdi
akil adamlar var, Türkiyenin her bir yönünü dolaşıyorlar. Ne
anlatıyorlar? Ben merak ediyorum, akil adamlar ne anlatıyorlar? Akil
adamlar barışı anlatıyorlar. Türkiyede 76 milyon nüfus
içinde barış istemeyen mi var? Yani Karabüke gittiklerinde
barışı istemeyen birileri var da onları ikna etmeye mi
çalışıyorlar? Yahut Mardine gittiklerinde yahut Rizeye
gittiklerinde Türkiyede barışı istemeyen var mı?
Barışı istememek mümkün mü? Değerli arkadaşlar,
Türkiyede yurttaşlarımızın tamamı kan dursun,
barış olsun istiyor. Şimdi, peki, bu arkadaşlar ne
yapıyor? Akil insanlar gidiyorlar -televizyonlar bunları gösteriyor- bir
reklam kumpanyası gibi her yeri dolaşıyorlar, geziler
yapıyorlar, Barış olsun. diyorlar; sanki istemeyen birisi var
ve onu ikna edecekler. Peki, ne anlatıyorlar? Barış olsun. diyorlar.
İçeriği yok, süreç yok, ayrıntı yok.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde kalıcı barış ve huzuru hepimiz
istiyoruz. Ama bir şey söylüyoruz: Silahlar geçici olarak susmasın,
ateşkes olmasın, barış olsun diyoruz. Fark burada.
Silahın susması yeterli değil. Parlamenter uzlaşma olacak,
hepimiz anlaşacağız.
Bakınız,
ilginç bir şey daha oldu: Kandille görüşmeler oluyor
yazılı ama burada görüşme olmuyor, Parlamentoda görüşme
olmuyor. Bu nasıl parlamenter demokrasi? Bu nasıl anlayış?
Cumhuriyet
Halk Partisi olarak -biraz önceki konuşmaları da izledim- bizim
istediğimiz şu: Biz silahların bırakılıp Kandile
gidilmesinden elbette mutlu oluruz ama yetmez. Genel Başkanımız
dün söyledi, dedi ki: Gitmelerinden, terk etmelerinden elbette mutlu oluruz.
Neden yetmez? Biz Kandile gitmelerini değil, Kandilin
boşalmasını istiyoruz.
SIRRI
SAKIK (Muş) Gereğini yapın, Kandili de boşaltın.
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) Ortadan tamamıyla kalksın PKK istiyoruz.
Kandil boşalsın istiyoruz ve kalıcı olarak silahlar ortadan
kalksın istiyoruz. Öyle bir ortam olsun ki silaha başvurulmasın
istiyoruz, silahın kökü kurusun istiyoruz, özgür Türkiye olsun istiyoruz;
sadece fikirler tartışılsın, zemini de başta
Parlamento diyoruz.
Şimdi, bakın,
Genel Başkanımız bir hukuk sürecinden bahsetti. Çok önemli
hukuk. Şimdi, Haburdan yahut sınırlarımızdan terörist
unsurlar çıkacak. Varsayalım, güvenlik kuvvetlerinden biri Dur,
nereye gidiyorsun? dedi, Kandile dönüyorum. Silahımı
bıraktım. Daha önce askerleri öldürüyordum, şimdi öldürmüyorum, dönüyorum.
dedi. Peki, hadi git, bir daha da yapma. dedi. Öyle mi? Bir kaçakçı
geçiyor, Dur, nereye gidiyorsun?, Ben kaçakçıydım,
sınırdan kaçıyorum. Onu yakalayacak. Böyle hukuk olur mu? Böyle
hukuk olur mu? İkazımız budur. Hukuksuz bir şey olmaz, hukuk
herkese lazım.
SIRRI SAKIK (Muş)
Sayın Güneş, hukukunu birlikte oluşturalım o zaman.
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) Evet, bu Parlamentoda, gelin, bu Parlamentoda, siz de
dâhil, Adalet ve Kalkınma Partisi de dâhil, Milliyetçi Hareket Partisi de
dâhil ve Cumhuriyet Halk Partisi de dâhil hep birlikte barışı
burada tartışalım; Kandilde değil, İmralıda
değil. Arzu ettiğimiz olay budur.
Şimdi, biz terörün
ardında elbette dış güçlerin olduğunu biliyoruz, herkes
biliyor. Fakat, Kürt sorununu çözeceksek bölgeye sadece ekonomik
yatırımların yeterli olmadığını da söyledik.
Dedik ki: Gelişmiş bir demokrasi sağlayalım Türkiye'ye,
özgürlükler geniş olsun, kültürel özgürlükler geniş olsun, bunları
sağlayalım. Genel Başkanımız ve Cumhuriyet Halk
Partisi yönetimi getirdi, 16 maddelik bir özgürlük paketi sundu. Siyasi
Partiler Kanununu değiştirelim dedik, Seçim Kanununu
değiştirelim dedik. Seçim Kanununda demokratik olmayan unsurlar var.
Acayip bir usulle, bağımsız olarak arkadaşlar seçiliyor,
sonra bir siyasi partiye dâhil olup buraya geliyorlar. Niye? Bu demokrasi mi?
Bu düzgün bir şey mi? İndirelim şu barajı dedik. Neden
olmuyor? Neden baraj meselesi bu Parlamentoya bir türlü gelmiyor? Demokrasi bu,
sorunu asıl ve kökten çözecek olan unsurlar bunlar.
Değerli arkadaşlar,
Başbakan diyor ki: Ben pazarlık yapmadım PKKyla. E, ne oldu?
Birdenbire Abdullah Öcalanın başına taş düştü de onun
için mi bu mektupları yazdı? Ne oldu? Yani birtakım mektuplar
yazıldı, niye o mektuplar gidip de MİT yetkililerinin eline
verilip de onaydan geçiyor? Ne oluyor? Biz bunları öğrenmek
istiyoruz. Bunu öğrenmek bu Parlamentonun hakkı olduğu gibi, tüm
Türk halkının hakkı.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, önemli bir süreçten geçiyoruz. Ama bu sürecin bir
parçası daha var. Aynı zamanda bir başka tartışma daha
oldu, o da şu: Başbakan Eğer benim Anayasa sürecim böyle
Parlamentodan filan geçmezse bir C senaryom var, BDPyle ben onu yaparım.
dedi. Nereden aklına geldi bu C senaryosu? Yani, diğer tüm siyasi partiler
aklından çıktı da tam bu İmralı sürecinde birdenbire
aklına BDPyle bir anayasa yapmak mı geldi?
RECEP ÖZEL (Isparta)
Yanaşmazsanız ne olacak? Uzatılan eli tutmazsanız ne
olacak?
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) Biz hazırız Beyefendi, biz hazırız.
Anayasa Komisyonunda arkadaşlarımız çalışıyor,
kaldırmıyoruz oradan, sonuna kadar oturun ve demokratik bir
anayasayı Türkiye için yapın diyoruz. Orada oturmak hepimizin
boynunun borcu. Eğer demokratik bir anayasa istiyorsak o Komisyon sonuna
kadar çalışacak ve Türkiye'nin özlediği bir anayasayı bize
getirecek. Uzlaşmayla, uzlaşmayla
Posta memurlarının
getirip götürdüğü yazışmaları kabul edeceksiniz ama
anayasayı burada tartışmayacaksınız,
oluşturmayacaksınız.
Şimdi, bir şey
daha söyleyeceğim. BDPli arkadaşların da
konuşmalarını izledim. Onların da
ızdıraplarını anlıyoruz ama bir şey daha var.
Bakın, demokrasi şeffaflık ister. Uluderede ne oldu,
öğrendiler mi? Biz öğrenemedik Uluderede ne oldu, kim talimatı
verdi, öğrenemedik. Afyonda patlama muamma kaldı. Cilvegözünde
bomba patladı, muamma kaldı. Demokrasiden bahsediyoruz, şeffaf
demokrasiden, herkesin bilgi aldığı bir demokrasiden,
bunları öğrenemedik, bunlar öyle kaldı. Suriyeye, bizim
-sınırları dışında- uçağımız
düştü, ne olduğunu anlayamadık. Suudi Arabistandan ve Katardan
birtakım nakliyatlar olduğu haberleri çıktı, hatta Ankara
Esenboğa Havaalanının bir nakliyat noktası olduğu
söylendi, yazıldı Batı basınında. Öğrenebildik
mi? Hayır, öğrenemedik. Türkiyede demokrasi olsaydı,
şeffaf bir demokrasi olsaydı bunları öğrenirdik. Bunlar
muamma olarak kaldı. Şimdi, aynı şeyi de bu süreçle ilgili
Cumhuriyet Halk Partisi söylüyor. Muamma olsun istemiyoruz, bilgi verin
diyoruz. Doğru bir şey yapıyorsanız katkı veririz,
yanlış bir şey yapıyorsanız eleştiririz; bu kadar
basit ve net.
Şimdi,
bakınız, bir şey daha söyleyeyim, önemli bir konu diye
düşünüyorum. Sınırlarımızdan teröristler çıkacak,
Kandile dönecekler. Akil insanlar da barış için
dolaşıyorlar. Peki, bu akil insanlar Silivriye gidip tek kurşun
sıkmamış fakat yıllardır orada yatan,
yargıları bir türlü bitmeyen ve adaletin bir türlü tesis
edilmediği yere gidecekler mi? Adaletten ve barıştan bahsediyorlarsa
bir de orayı ziyaret etsinler, görelim. Madem bu kadar
akıllılar, madem Türkiyeye akıl ve barış
satıyorlar, oraya da gitmeleri gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, mayıs ayı içinde Başbakanımız
Gazzeyi ziyaret edecekmiş, hayırlı olsun. Şimdi, tabii,
Amerikalılar Gitme. diyor, hatta Filistin yönetimi de Gitme. diyor
ama
MUSA
ÇAM (İzmir) John Kerry izin vermiyor!
HURŞİT
GÜNEŞ (Devamla) Evet.
Bir
şey söyleyeceğim. Gazzede ızdırap ve zulüm var,
doğru. Kim yapıyor? Zalim kim? İsrail.
Şimdi,
Mavi Marmarada 9 yurttaşımız öldü. Ne kadar zaman önce? Üç yıl
önce. Özür ne zaman geldi? Üç yıl sonra geldi. Neyin üzerine geldi? Barack
Obama İsraili ziyaret ettikten sonra geldi. Tazminat da geliyor. Ama bir
şey söyleyeyim, Mavi Marmarada ölen yurttaşlarımızın
aileleri tazminatı kabul etmiyor, diyor ki: Ceza istiyoruz. Ceza yok. Kabul
etmiyorlar; tıpkı Uluderedeki onurlu yurttaşlarımız
gibi tazminatı kabul etmiyorlar, Para istemiyoruz, onurumuzu istiyoruz.
diyorlar. Dolayısıyla, onların canının mali bedeli,
pahası yok.
Şimdi,
bir şey söyleyeceğim. Üç yıl boyunca ne yaptı Hükûmet? Esti
kükredi, değil mi? Ama bir şey daha oldu arada. O zalim İsraili
korumak için Kürecike radar koydu, koydu ki İsrail güvende olsun diye. Yine,
İsraili son derece sıkıntıya sokan Suriyenin içini de bir
iç savaşa dönüştürdü. İsraili rahatlattı, İsrail
şimdi huzurlu; istediği gibi Gazzeyi abluka altına alabiliyor,
istediği gibi ezebiliyor, zulmedebiliyor. Bu, ikiyüzlü bir dış
politikadır.
Değerli
arkadaşlar, engellilerle ilgili konuda Bakanlık
mensuplarını ve Hükûmet tasarısını
kutladığımı söyledim muhalefetin diğer partileriyle
birlikte. Şimdi, bu yetmez. Bu bir başlangıç ama yetmez. Neden
yetmez? Çünkü Anayasanın 10uncu ve 113üncü maddelerinde özürlü
sözcükleri duruyor. Sayın Bakana Sağlık Komisyonunda söyledim.
Yine aynı biçimde, 61inci maddede sakat kelimesi duruyor. Madem
Mecliste uzlaşabiliyoruz, getirin Anayasayı da
değiştirelim dedim. Başbakan bu konuda, benim Sayın
Elitaş aracılığıyla yolladığım mesaja
olumlu baktığını söyledi ama gereğini yapmadı.
Dedi ki: Hayhay, Hocanın dediğini yapalım. Hatta, tek maddelik
bir öneriyle o değişikliği yapalım. Niye olmadı?
Uzlaşıyoruz işte, iyi şeylerde uzlaşıyoruz.
Getirin, parlamenter demokrasiyi çalıştıralım. Pervin
Buldan Hanımefendiyle ve yine, Mehmet Şandır Beyle görüşmüştüm,
hazırlar. Biz de hazırız Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu
Anayasa değişikliğini hemen ve derhâl yapalım. Bu bir
başlangıç ve sembolik bir değer taşıyor.
Tabii,
yasalardaki ve Anayasadaki özürlü sözcüğünün kalkması engellilerin
sorunlarını kaldırmıyor ama sembolik bir değer
taşıyor dedim, hem toplumsal açıdan hem de siyasal açıdan yani
uzlaşma, parlamenter uzlaşma açısından önemli bir anlam
taşıyor. Ama bunu yapmalıyız, bir an önce
yapmalıyız çünkü Türkiyede ne yazık ki engelliler gerçekten zor
bir yaşamı paylaşıyorlar.
Şimdi,
bakınız, bazı verileri vermek konumundayım. En önemlisi, engellilerin
yüzde 36sı okuryazar değil. Üçte 1den fazlası engellilerin
okuryazar değil, düşünebiliyor musunuz? Engellilerin sadece yüzde
2,4ü üniversite mezunu, hâle bakın. Engellilerle ilgili sadece bir kelime
değişikliği yapıyoruz bugün. Türkiyenin yüzde 12si, 8-9
milyon engellimiz var, durumları bu. İş gücüne katılım
oranları yüzde 20nin biraz üstünde, yani çalışamıyorlar.
Kadınları soruyorsanız, onu da söyleyeyim. Kadınların
yüzde 93ü iş gücüne katılamıyor, yani engelli bir
kadının çalışma olasılığı yüzde 7; olasılığı,
iş gücüne katılması; iş bulmasını söylemedim.
Olağanüstü bir ızdırap var ve bunu kaldırmamız
gerekiyor.
Şimdi,
TÜİK engellilerle ilgili araştırma yapıyor mu?
Yapıyor. Soruyor, diyor ki: Nedir sorunlarınız? Tek tek
ayrıntısıyla anlatmayayım fakat söylenilen şu: Üçte
2si kamu hizmetlerinin yetersiz olduğunu söylüyor kendileri için,
kaldırımlardan dükkânlara, marketlere, mağazalara, lokantalara
kadar. Yüzde 85i devletten aldıkları yardımın yetersiz
olduğunu söylüyor ve bu konuda Bakanlığa çok büyük görevler
düşüyor.
Değerli
arkadaşlar, tekrardan kutluyorum ama şunu da söyleyeyim: Özürlü
yurttaşlarımızdan, engelli yurttaşlarımızdan
şimdiye kadar onları özürlü diye nitelediğimiz için özür
diliyorum, bütün engelsizler adına özür diliyorum. Bu yasa
değişiklikleri engelliler için bir müjde olmasın, bir
başlangıç olsun ve bu başlangıç da engelliler için
değil, engelsizlerin bir sorumluluğu olarak üstümüzde olsun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. Hayırlı uğurlu olsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Güneş.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel.
Buyurunuz
Sayın Demirel. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Genelde,
biliyorsunuz, önemli yasalar akşam karanlıkta çıkardı, bu
sefer gün ışığında ama katılımsız olarak
bu yasayı çıkaracağız. Çünkü bu yasa Mecliste grubu bulunan
bütün partilerin mutabakatıyla çıkacak bir yasa olması
itibarıyla çok önemli bir yasa ama gördüğümüz gibi,
katılımsız bir yasa olacak. Bu üzücü bir şey
tabiatıyla.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) 2 kişi var MHPde.
RUHSAR
DEMİREL (Devamla) - Ben 2011 yılının 14 Aralık gününe
dönmek istiyorum. Yıl 2011, 14 Aralık günü; Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının bütçe görüşmesi var efendim o
gün. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 2011
yılının 14 Aralık günü yaptığımız bütçe
konuşmasını da 15 Aralık 2012 günü ben burada parti grubum
adına hatırlattım.
Sonuçta,
iki konuşmada da şunu söyledik 2011 yılının
Aralığından 2012 yılına kadar: Bir KHKyla kurulan bu
yeni Bakanlığın örgüt şemasının hâlâ 2000lere
yakışmayacak bir formatta hazırlandığını,
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü diye bir isim
olduğunu, bu ismin 21inci yüzyılda çıkmış ilk
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olan Engelli Hakları
Sözleşmesinde de geçen ibare olan engelli sözüne bile uygun
olmadığını, bunun Türkiyenin bir yüz karası
olduğunu, bu durumun düzeltilmesi gerektiğini Sayın Bakana rica
etmiştik. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, 14 Aralık 2011 günü söylediğimiz
bu sözleri 15 Aralık 2012de de tekrarladık ve dedik ki: Hâlâ bir
şey yapılmadı, lütfen Sayın Bakan, bu konuda bir şey
yapar mısınız. O günden bugüne hâlâ hiçbir şey
yapılmamıştı. Muhtelif arkadaşlarımızın
yasa teklifleri vardı, hatta Anayasa değişikliği öneren
arkadaşlar da vardı ama hiçbir şey yapılmadı. O
arkadaşlarımızın teklifi şuydu: Özürlü, sakat,
çürük sözlerinin yerine engelli gelsin.
Değerli
milletvekilleri, sizler de biliyorsunuz ki dil yaşayan bir organizma.
Bugün kullandığınız bir söz yarınlarda çok geçersiz
olabilir. Bugün bir soruna koyduğunuz isim yarınlarda hiç
kullanılmıyor olabilir, hatta tarafınızdan bile. Bazı
konulara öyle isimler koyarsınız, ertesi hafta ismini
değiştirmek durumunda kalırsınız toplumun reaksiyonu
nedeniyle. O yüzden, bu konu da öyledir. Dil, yaşayan bir
organizmadır. Bugün sizin engelli dediğinize dünya artık özel
durumlu bireyler diyor ve bunu biz 2012 yılında da 2011de de
hatırlattık Özürlü sözü yakışmıyor ama dünya buna
artık özel durumlu bireyler diyor, lütfen bunu bu çerçevede
değerlendiriniz. diye. Neden bunun üzerine basarak söylüyoruz? Şunun
için: Örneğin 2,35 boyundaki birisine engelli diyemezsiniz ama bizim
ülkemizdeki yasalara göre bu kişi engelli olarak işlem görüyor.
Üstün
zekâlı çocuklar
Bu konuyu da Meclis kürsüsüne ilk taşıyan
Milliyetçi Hareket Partisidir. Onlar için ne yapıyorsunuz? dedik. Sonra
bir komisyon kuruldu, çalışmalarını da tamamladı
sanıyorum. Üstün zekâlı çocuklar engelli kapsamında. Bunlar bir
engel değildir, bunlar özel durumdur ve bu özel duruma yönelik
çalışmaların yapılması gerekiyor. O yüzden biz,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Sayın Bakandan, hazır yasa
düzeltilirken, bunun engelli ve benzer tanımlamalar değil de
doğrudan, şimdiden özel durumlu bireyler diye düzeltilmesini
açıkçası tercih ederiz.
Bu
konuda bütçe konuşmasında bir örnek vermiştik, dedik ki: Mesela
paralimpik olimpiyatları. Bizler zannediyoruz ki paralimpik
olimpiyatları engelliler için yapılıyor. Oysa bu işitme engellileri
kapsamıyor. Onlar için deafolimpik tabiri kullanılıyor. O
yüzden biz Engelliyi belli bir kalıbın içine sokmayalım, daha
güncel, daha evrensel tanımlamalarla bunu ifade edelim. diye de ifade
ettik ama hiçbir şey olmamıştı.
Peki,
bu arada ne oldu? 2012 yılının Temmuz başında Meclis
kapanmadan önce bir yasa çıkarıldı. Bu yasa ne için
çıkarılmıştı herhâlde hatırlayacaksınız
çünkü evet oyları vermiştiniz sizler, 2012 Temmuzunda dolan yedi
yıllık süre uzatılsın. diye el
kaldırmıştınız. Engellilerin
erişebilirliğinin yaptırımlarının
uygulanması için konulmuş süreydi o. Temmuz 2012ye kadar kamudaki
düzenlemeler yapılmamış ise yaptırım
uygulanacaktı ama siz Temmuz 2012de bir yasa çıkararak, yasada bir
yıl, altındaki maddelerde de artı iki yıl ekleyerek üç
yıllık bir süre bu yaptırımların
uzatılmasına el kaldırdınız.
Ta
ki 16 Kasım 2012ye kadar bu konuda hiçbir ses seda
çıkmamıştı. 16 Kasım 2012de gazete manşetlerinde
şöyle bir haber vardı: Sayın Fatma Şahin
Hanımın engellilere verdiği bir müjde. diye basına geçti
bu. Merakla da okuduk biz Nedir bu müjde? diye. Sayın Bakan 16
Kasım 2012de aslında bunu basına duyurdu, dedi ki:
Kanunlardaki sakat, çürük ve özürlü gibi
aşağılayıcı ifadeleri değiştireceğiz.
Bunun 16 Kasımda duyurulma sebebi, peşinden 3 Aralık geliyordu,
Dünya Engelliler Günü ama o güne yetişmedi. Peki, şimdi bugün ne
oldu? 10-16 Mayıs Engelliler
Haftası gelmek üzere, bu hafta çıkarsa Engelliler Haftasında
basına sunulacak bir malzeme olacak. 10-16 Mayıs Engelliler Haftasında
Bakın, sizin için bugüne kadar, cumhuriyet tarihi boyunca
yapılmamış bir şey yaptık, özürlü sözünü
kaldırdık, sakat sözünü kaldırdık, sizi artık
engelli kabul ediyoruz. diyecekler. Fakat işte zihniyetteki engel
kalkmayınca neyi değiştirseniz boş. Neden böyle söylüyorum
biliyor musunuz? Gözlerin görmüyor ama bu hâlde bile sana iş verdik.
diyen bir bakanımız vardı, hatırlıyor musunuz? Bir
vatandaşa Görmeyen gözlerine rağmen sana iş verdik. diyen bir
bakanı olan bir hükûmetimiz vardı; hamdolsun, Sayın
Başbakana teşekkür ediyoruz bizi bu ayıptan
kurtardığı için. Ama şimdi de başka bir şeyimiz
var: Otistik çocukların inancını sorgulayan bir sosyoloğu
var bu ülkenin. Bu konuda Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı ne yaptı? diye takip ettik. Twitterdan
mesaj atıldı. Efendim, ben aslında bu haberi ilk duyduğumda
parti olarak değerlendirdik, Herhâlde, zaytung.comdan geldi bu haber.
dedik. Gerçekten, gerçeklikle hiç bağlantısı olamayacak kadar
anormal biz sözdü bu. İnsanların inancının nerede, ne
şekilde ölçümlendiğini o sosyolog nasıl biliyor bilmiyorum ama
bir tıp doktoru olarak ben henüz böyle bir ölçümleme duymadım; ne
eğitim hayatımda, ne eğitim sonrası sürecimde böyle bir
şey duymadım. Sayın Bakandan, ben, bütün engelli diye
tanımlanan insanlar ve engelsiz bizler adına da rica ediyorum: Bu
sosyolog beyin diplomasını bir sorgulasınlar. Bu sosyolog beyin
inanç sistemini de belki bir sorgulamak lazım. Bir
başkasının inancı ya da inançsızlığı
üzerinden bu kadar hakaretamiz sözler söyleme cüret ve cesaretini bu bey
nereden bulmuştur? Bugüne kadar bununla ilgili ne
yapılmıştır? Toplum düzenini, toplum
barışını sabote eden böyle bir kişiye yönelik hangi
eylem ve icraat gerçekleşmiştir, biz merak ediyoruz.
Yalnız,
tabii ki bu süreçte başka şeyler de oldu bütçeden bu yana. Mesela, bu
yılki bütçe konuşmamızda Sayın Bakandan bir ricamız
olmuştu. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yalnızca eleştiren
bir siyasetin, eleştiren bir muhalefetin, eleştirel gözle
bakmanın ötesinde çözüm önerileri de sunmayı siyasetimizin temel
felsefesi sayıyoruz çünkü. Sayın Bakana rica etmiştik: 2022
sayılı Kanunla maaş alan 65 yaşını
doldurmuş muhtaç ve engellileri kapsayan bu maaşları üç ayda bir
aldıklarını, hiç değilse ayda bir almalarının
daha iyi olabileceğini söylemiştik. Bu konuda şöyle bir ses
çıktı: Bakanlık, ocak ayı itibarıyla yeni bir
yönetmeliği gündeme getirdi. Muhtaç aylıkları, eskiden,
aylık geliri 97 liranın altında olanlara bağlanıyordu,
şimdi 119 liraya yükseltildi ve bu 119 liraya yükselmeyle beraber -engellilerle
ilgili çalışan derneklerin söylediğine göre- bugüne kadar
yaklaşık 800 küsur bin maaş alabilen engelli
vatandaşlarımızın 100 küsur bin seviyesine
düşeceğini söylüyorlar. Sayın Bakan, Hiç değilse ayda bir
alsınlar. diye biz size bu yasayı hatırlatmıştık,
2022yi; sizse, Hiç almasınlar. şeklinde herhâlde düşündünüz.
Bu konudaki üzüntü yalnızca bizim değil, bu maaş alan
vatandaşlarımızın da. Biz, 2022den maaş alan muhtaç,
engelli, malullerimizin hem maaşlarının ayda bir verilmesini hem
de bu kriterin yumuşatılmasını onlar ve bütün Türkiye için
istiyoruz.
Aslında,
burada tabii ki bir isim değişikliği yapılıyor ama
dediğim gibi, zihniyet değişmedikten sonra isim
değişiklikleri hiçbir işe yaramıyor. O bakımdan, biz
istediğimizi, muradımızın ne olduğunu biraz
konuşmak taraftarıyız. Engellilerin sağlık,
eğitim, rehabilitasyon, istihdam, bakım ve sosyal güvenliğine
ilişkin sorunlarının çözülmesini istiyoruz biz. İsminizin
ne olduğu çok önemli değil. Hani zaman zaman bizlere de bayan
derler ya, çok da önemli değil, önemli olan insanın veya yapılan
işin özgül ağırlığı. Burada ismin engelli
olmasının, sakat olmasının önemi yok, iş ki burada
bizim söz konusu vatandaşlarımızın karşı
karşıya kaldıkları toplumsal handikaplarının
giderilmesi.
Böyle
yuvarlak konuşuyorum, niye konuşuyorum biliyor musunuz? Çünkü
sayılarını hâlâ bilmiyoruz. Hani e-devlete geçtik, hani her
şey kayıt altında ama ben Sayın Bakana bir soru önergesi
vermiştim Kaç tane engellimiz var? diye, 1 milyon 200 küsur bin diye
bana bir cevap vermişti kendisi. Oysa, hani şu her zaman söylenen bir
57nci Hükûmet var ya Milliyetçi Hareket Partisinin koalisyon ortağı
olduğu ve şu anda o koalisyonun Parlamentodaki tek bakiyesi olan
Milliyetçi Hareket Partisinin ilgili devlet bakanının o üç buçuk
yıllık kısa sürede yaptığı bir iş var:
Türkiye'nin ilk ve tek özürlüler araştırması. O gün için jargon
özürlüydü, evet. Bu araştırma yapıldı ve bu
araştırmayı Hükûmet de hâlâ kullanıyor yüzde 12,29; 8,5
milyon diye.
Ben
sormak istiyorum buradan
Demek ki 2002den bu yana hiçbir şey
değişmedi. Siz hâlâ aynı rakamı, aynı yüzdeyi
kullanıyorsunuz. Hiçbir şey değişmediyse on bir
yıldır ne yaptınız? On bir yıldır Teknoloji
gelişti. diyorsunuz, Fiber kablolar döktük her yerlere, yerlere
donattık, işte, uydular fırlattık, e-devlete geçtik, her
şey kayıt altında
Peki, o zaman, bu rakamı, sizin
partiniz dâhil herkes niye hâlâ 2002 yılında yapılmış
ilk ve tek özürlüler araştırmasını referans alarak
kullanıyor ki? Demek ki bu konuda söyleyecek yeni bir sözünüz yok.
Bütün
bunların sonrasında biz peki ne yaptık? Biz, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu konuyu yine çalışmaya devam ettik çünkü bu ülkede
hâlâ engellilerin yalnızca yüzde 2si eğitim şansı elde
edebiliyor. Engellilerin yüzde 50si okuryazar bile değil, öyleyse biz
yasa tekliflerimizi Meclise sunalım. dedik ve Meclisten öncelikle bir
konuda Meclis araştırma komisyonu kurulması talebinde bulunduk
bir kanun teklifiyle. Her konuda Meclis araştırma komisyonu kurulabiliyor.
Bazı sorunlar yaratılıyor önce, sonra O sorunları
çözelim. diye komisyonlar kurulabiliyor. Biz de Var olan evrensel bir sorun
var; engelli meselesi. Engelli vatandaşlarımızın ve
ailelerinin haklarına erişmeleri ve eşitlik ilkesi uyarınca
ihtiyaçlarının teminine yönelik çalışmaların neler
olduğu, neler yapılabileceği, buna katkı
sağlamayanlara ne tür yaptırımlar uygulanabileceği
konusunda daimî bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun çünkü bu, bu
çağın artık giderek artan bir sayısal problemi, bunu hep
beraber konuşalım. dedik ama hâlâ kanun teklifimiz raflarda
bekliyor.
Onun
arkasından Ülkemizde, mevcut kanuni
düzenlemeler ve imzalanan sözleşmeler gereğince engelli
vatandaşlarımıza tanınan hakların hayata
geçirilmesinin yanı sıra uygulamadaki eksikliklerin çok iyi
denetlenmesi gerekiyor; sizin bugüne kadar yaptığınız
denetimlerde ne oldu? diye muhtelif zamanlarda da soru önergeleri verdik. Açıkçası
bunlara da çok bir cevap alabilmiş değiliz ama biz biliyoruz ki
engellilerimizin veya ailelerinin ödemek zorunda kaldıkları
sağlık katkı payları çok yüksek; bunun da düşürülmesi
için kanun teklifini verdi Milliyetçi Hareket Partisi çünkü engellilerimiz
ortez, protez ve diğer iyileştirici araç gereçlere herhangi bir
şekilde ulaşmak istediklerinde çok yüksek oranda katkı payı
vermek durumundalar.
Başka
bir sorunumuz daha var bu konuda: Devlet Memurları Kanununda engelliler
için öngörülen yüzde 3lük istihdam meselesi. Sanki bu bir azami
rakammış gibi algılanıyor, en fazla yüzde 3 gibi. Bunu
değiştirelim En az yüzde 3 olsun. diye bir yasa teklifi verdik ki
Sayın Bakanın da sanıyorum daha önce böyle bir yasa teklifi var,
milletvekili olduğu zaman, bu sayının yükseltilmesi konusunda-
ama henüz bu konuda da bir girişim olmadı.
Aylık
bağlanması ve devlet memurluğuna atamada yüzde 40 engellilik
sınırı baz alınmasına, emlak vergisi muafiyetinde de
engellilik oranının aranmamasına rağmen, motorlu
taşıt almak istediğinizde önünüze bir yasa değil ama bir
yönetmelik çıkıyor: yüzde 90. İşte, bu yüzde 90 ve üzeri
engellilik raporuna sahip olma koşulunu lütfen indiriniz. Motorlu
taşıt vergisi ve özel tüketim vergisinden muaf tutunuz bu
vatandaşlarımızı. diye de bir yasa teklifi verdik.
Teklifimiz yine Meclisin raflarında bekliyor.
Yüzde
40 ve üzerindeki engelli raporu sahibi vatandaşlarımızın motorlu
taşıt alımı sırasında motorlu taşıt
vergisi, ÖTV, KDV muafiyeti, -engelli vatandaşlarımızın
ulaşımlarını kolaylaştırıcı ve sosyal
hayata intibaklarında önemli bir etken olması itibarıyla- konularında
bir iyileştirme yapınız. diye bir yasa teklifi verdik, Meclisin
raflarında bekliyor.
Kamu
kurum ve kuruluşlarında engelli kadrosunda çalışan, onuncu
yılını dolduran memurlarla emeklilere yeşil pasaport
şansı veriniz çünkü engelli hiçbir çalışan yeşil
pasaport sahibi olamıyor. dedik. O konuda da henüz bir şey
olmadı.
Yüksek
Öğretim Kanununda değişiklik yapılarak en az yüzde 85
oranında bedensel engelli ve görme engelli olanlara kontenjan
açılsın yükseköğretimde. Bu gençlerimiz o aşamaya
gelebiliyorlarsa -ki az önce de söyledim Yüzde 2si anca eğitim şansı
bulabiliyor. diye- eğer üniversiteye girme gibi bir gayretin içindelerse
ve yüzde 85 engellilikleri varsa ya da görme engellilerse bunlara
üniversitelerde kontenjan açılsın. dedik. Henüz bu konuda da bir ses
yok.
Ayrıca
Yüzde 40 oranında engelli olduğunu gösteren sağlık kurulu
raporu olanlardan ikinci öğretim, açık öğretim, uzaktan
öğretim ve lisansüstü öğrenim gören öğrencileri kayıt ve
kayıt yenileme sırasındaki eğitim ücretlerinden muaf
tutunuz, bunları vermek durumunda olmasınlar çünkü bu ülkenin
engellilerinin eğitim alma şansı hemen hemen yok denilecek bir
durumda. dedik ama buna da bir cevap alamadık.
Kısacası,
şu anda da 7 tane yasa teklifimiz Meclisin raflarında bekliyor.
Sayın Bakandan bu konuda bir ilgi bekliyoruz. Bunu niye istiyoruz? Çünkü,
bu ülkede, bize kalsa şu anda 9 milyon 600 küsur bin kadar bir engelli var
ve bu engellilerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Teknoloji
bazen hayatımıza iyilikler, bazen olumsuzluklar getiriyor ama engelli
sayımızın giderek artması bu konuya aciliyetle
bakılmasının gerekli olduğunu gösteriyor.
Özellikle
engelli hakları komisyonu konusunda Sayın Bakanın kabinede
ağırlık koyarak hızla bu komisyonun kurulması
konusunda bir çalışması olmasını ve bunu İç
Tüzükle ilgili çalışan Komisyona iletmesini biz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak rica ediyoruz ama bundan ötesi, sizlerle bir şeyi
paylaşmak istiyorum. Engelli yakını olmanın yükünü içimizde
kaç kişi biliyor, bilmiyorum. Evet, engelli olmak zor ama engelli
yakınları için hayat çok daha zor, özellikle engelli çocukların
anne ve babaları için. Engelli çocuğu olan bir anneye çocuğu
için okul ararken ben dedim ki: Ankarada şurada bir engelli okulu var,
çok iyi eğitim veriyormuş. Anne bana baktı Ruhsar Hanım,
benim çocuğum Einstein olmayacak. Benim en büyük derdim ne biliyor
musunuz? dedi. Baktım, Benden sonraya kalmasın demek bir anne için
nedir bilir misiniz? dedi.
Ben
bir anneyim. Evladım benden sonraya kalmasın. demek bir anne için
ölümle aynıdır. Evlatlarımızın bizden sonra ne
olacağını ya da Rabbimin tecellisinin kim için ne zaman
gerçekleşeceğini bilmediğimiz için, evimizdeki yaşlı
da olsa engellilerimizin ne olacağını, biz olmazsak
hayatlarını nasıl sürdüreceklerini düşünmek insanlar için
ölümden beter.
Bu
konunun siyasetle, bu konunun hamasetle, bu konunun bu zaytung.comvari
sosyologların ifadeleriyle izah edilir bir tarafı yok. Bu konu
hepimizin, bir nefes sonramızı, bir adım ötemizi
bilmediğimiz şu dünyada acilen, bir an önce halletmemiz gereken bir
sorun. İsmi ne olursa olsun, bütün engellerin
kaldırıldığı, engelsiz bir hayatın hepimiz için
mümkün olabildiği bir dünya tabii ki istiyoruz ama önce zihnî
engellerimizi kaldırmamız lazım. Öncelikle bu sorunu çözmeye ne
kadar hevesliyiz, ona bakmak lazım.
Yasaları
çıkarıyoruz, pek çok yasa çıkarılıyor. Ben,
yaklaşık iki yıldır milletvekilliyim, sayısız
defa yasa çıktı burada ama değişen bir şey yok.
Bakın, az önce de söyledim, 2002deki özürlü araştırmasının
üzerine on bir yıldır hiçbir şey yapılmadı.
Sayılarını bile bilmiyoruz, hangi tür engellimiz var, bunu bile
bilmiyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir gazete haberi vardı; görme
engelliler kadar işitme engellilerin de olduğunu, her 10
doğumdan şu kadarının engelli olduğunu filan söylüyorda.
Tabii ki bunlar sporadik ölçümlemelerle yapılan şeyler.
Sayın
Bakandan biz rica ediyoruz: Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuda
vermemiz gereken katkıyı 50 milletvekiliyle veririz, lütfen bu konuda
bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun, kalıcı bir
komisyon olsun çünkü bu, süreğen bir sorun. Bu sorun nasıl
aşılır, bu sorun nasıl çözülür, bu sorunun çözümüne
katkı vermeyen kamu karar vericileri için ne yapılabilir,
bunları konuşmalıyız ve kısıtlamaları
değil, engelleri kaldırırken haklarımızı,
yarınlarda karşılaşabileceğimiz riskleri hep birlikte
paylaşmalıyız.
Biz,
yasanın şimdiden hayırlı olmasını diliyoruz ama
bu yasanın isimde kalmamasını, hepimiz için hayatı daha
kolaylaştırıcı uygulamaların gerçekleştiği
bir Türkiye istiyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
Şahsı
adına İzmir Milletvekili Hülya Güven.
Buyurunuz
Sayın Güven. (CHP sıralarından alkışlar)
HÜLYA
GÜVEN (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kanun
ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan engelli bireylere yönelik ibarelerin
değiştirilmesi amaçlı 436 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün, burada, engellilere ait kanunlarda ve kararnamelerde
geçen çeşitli ibarelerin düzeltilerek tek tanımda geçmesini istemek
çok doğru ve çok gurur verici bir düşünce. Ancak, engellilerin sorunu
yalnızca ibarelerin düzeltilmesi mi? İbareler düzelince tüm bu
engellilerin bugüne kadar yaşadıklarıyla, vicdanlar rahatlayacak
mı? Engellilerin sorunu aslında çok daha fazla, çok büyük. Bugün, 18
yaşını dolduran engellilerin engelli aylıkları
kesildi. Neden kesildi? Ailedeki birey başına gelir 119 lirayı
geçtiği için. Bir engellimiz, ne diyor biliyor musunuz: Devletin bana
layık gördüğü 119 lira, bir ayda 5 tişört veya 1 ayakkabı
parası. Ben, bu parayla bir ay ne yiyorum, ne içiyorum, düşünmüyor Yani,
çaresizliğini dile getiriyor.
Sayın
vekiller, gerçekten çocuklarınızın aylık masrafı ya da
harçlığı 119 lira mı? Üstelik verilen engelli
aylıkları da çok farklı değil ve çok görülüyor bu rakam.
Neden engelli aylıkları en az asgari ücret olmuyor? Devlet bu kadar
yoksul mu?
Sayın
vekillerimiz, bunu dile getiren engellinin gelir testiyle saptanan ve bu
nedenle aylığı kesilen geliri ne idi biliyor musunuz? 120 lira
yani 119 liradan 1 lira fazla. Peki, gelir testinde nelere bakılıyor?
Bunu kaç milletvekilimiz biliyor acaba? Eve giren aylık gelir değil, televizyonu
varsa, koltuğu varsa, çamaşır makinesi varsa biliyorsunuz,
yoksullara bir valimiz çamaşır makinesi hediye etmişti- hatta
gecekondu da olsa kira ödemediği bir evi varsa tüm bunlar gelir olarak
değerlendiriliyor.
Yine,
30 yaşında çalışamayacak durumda olan ya da iş
bulamadığı için çalışamayan bir gencimiz Ben 30
yaşındayım, neden hâlâ annemden, babamdan harçlık almak
zorundayım? İş bulamıyorsam benim kabahatim mi? Devlet bana
iş versin ya da tazminat ödesin. demektedir. Haksız mı?
Engelliler aslında iş istiyorlar, sadaka değil. Hükûmetiniz her
yıl 20 bin, 30 bin kişi işe alınacak. derken
istihdamın 1.500-2.000 kişiye düştüğünü görüyoruz. Bu
rakamların da doğru olup olmadığı belli değil.
Engelliler
iş haklarını kullanamamaktadırlar. Engelliler, yeterli
eğitim alamadıkları için alınacak olan engelli
elemanların istenilen eğitim standardına
ulaşamadıklarını söylemektedirler. Yani, bugüne kadar
yapılan eğitimlerin göstermelik olduğu ortaya çıkıyor
çünkü sayın bakanlarımıza sorduğumuz Kaç engelli
eğitim aldı? Eğitim alan engellilerin kaçı işe girdi?
soruları hep yanıtsız kaldı. İşitme engellilerini
iş için Diyanete yönlendirip hafızlık belgesi sormak, istihdam
söylemlerinizin acı bir komedisidir.
Yine,
özel ya da devlet bakımevinde kalan engelli ve yaşlıların
da aylığını kestiniz gerekçesi, engelliye ya da
yaşlıya Ya evde kal özürlü aylığı al ya da ayda 10-20
lira harçlık al. şeklinde. Yani, iktidarınız engellilere
Yemek, içmek, yatmak ile yetinmelisiniz. demektedir. AKP iktidarının,
engelli ve yaşlıları evlerine ya da bakımevlerine
kapatmayı hedeflediği ortaya çıkıyor.
Bugün,
engelliler sağlıkta katkı payı ödemek zorunda
kalıyorlar. İhtiyaçları olan ilaç ve tıbbi malzemeleri
alamıyorlar, protezleri alamıyorlar, ihtiyaçları olan akülü ya
da tekerlekli sandalyeleri alamıyorlar. Katkı payları ödeme
güçlerinin çok ötesinde. Bunları bedelsiz sağlamak Hükûmetin görevi
değil mi? Geçenlerde, Sayın Başbakan bir engelli kadına
akülü sandalye hediye etti. Bence sayın bakanlarımızın bu
durumdan sıkılması gerekirdi. Sosyal devletsek Sayın
Başbakanın hediye edecek bir yurttaş bulamaması gerekirdi.
Devletin görevi, bu sandalyeleri bedelsiz olarak sağlamaktır tabii
ki.
Anayasamızın
61inci maddesi: Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum
hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri
alır. demektedir. Hükûmet, engellilere iş sağlamayarak,
sağlık giderlerini karşılamayarak, eğitimlerini
engelleyerek engellileri yok etmeye çalışmaktadır.
Yine,
2022den yararlanan engelli yurttaşların özellerden sağlık
hizmeti almaları da kaldırıldı. Seçimden önce bu hak
verilmişti, seçimden sonra geri alındı. Bu nedenle, engellilerin
hayatlarını kaybetmeleriyle sonuçlanan süreçler
yaşanmaktadır. Yakın zamanda, İzmirde, böbrek hastası
ve iki ayağı olmayan bir kadın engelli, özel bir merkezde
diyalize giremediği, kamu hastanelerinde de yer olmadığı
için hayatını kaybetmiştir. Daha da acısı, bu hastaya
ambulans da verilmemiştir. Ne oldu helikopter ambulanslara? Hangi amaçla
kullanılıyorlar acaba? Hani hayat kurtarıyorlardı? Bugün,
engelliler hastanelere gidip gelebilecek normal ambulans bulamıyorlar.
Fenilketonüri hastalarına özel gıdaların devlet tarafından
verilmesi gerekirken beslenmelerine üç gün yetecek kadar para verilmektedir.
Zihinsel engellilere 23 yaş sınırı getirilmiştir,
iş okullarına gidemiyorlar. İş okullarını
kısıtlamak, kapatmak yerine sayılarını artırmak
gerekmez miydi? Örnekler o kadar çok ki saymakla bitmez.
Hükûmetiniz
engelliler için çözümlenmesi gereken hedefi 2023 olarak göstermiştir, yani
on yıl daha öteye atmıştır. Bugün AKP iktidarı engelli
yurttaşlarımıza çağdaş bir devletin vermesi gereken
hizmetleri ve sosyal hakları hak ettikleri şekilde vermemektedir.
Engelliler mağdur olmakta, yoksullaştırılmakta,
çalışma yaşamı dışına itilmekte, ikinci
sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler. Hükûmet, sorun çözmek
istememekte, engellileri aileleriyle birlikte, anneleriyle birlikte
hapsetmektedir.
Sayın
milletvekilleri, Anayasamızın 5inci maddesinin uygulanması
gerekiyor ve sadece kanun ve kararnamelerdeki engellilerle ilgili ibareleri
düzeltmek yetmez. Keşke engellilerin asıl diğer sorunları
da buraya gelseydi ve çözümü hep birlikte bulsaydık.
Anayasamızın
5inci maddesi
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan
siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve
manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları
hazırlamaya çalışmaktır. demektedir. İşte, bunun
için çözümü hep birlikte bulsaydık, burada tartışsaydık
eminim ki tüm engelli yurttaşlarımız çok mutlu olacaklardı.
Teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Güven.
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER
GENÇ (Tunceli) Öncelik Komisyona
aittir, Hükûmete değil.
BAŞKAN
Öyle mi?
KAMER
GENÇ (Tunceli) Tabii, İç Tüzükte
öyle.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Biz,
Sayın Başkan ne diyorsa onu yapıyoruz.
BAŞKAN
Buyurunuz efendim.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli bireylerimizin
bütün kanunlardaki farklı sakat, çürük, elverişsiz şeklindeki
tanımlarını değiştirmek üzere
hazırladığımız kanunumuzu Genel Kurula getirmek için
huzurlarınızdayız ve hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyoruz.
Tabii,
engellilerimizle ilgili meseleyi biz bir insan hakkı meselesi olarak
görüyoruz, bir demokratikleşme meselesi olarak görüyoruz, aynı
zamanda bir kalkınma meselesi olarak görüyoruz ve önce insan diye
merkeze aldığımız sosyal politikaları
engelli-engelsiz, yaşlı-genç, kadın-erkek demeden herkesin
birinci sınıf vatandaş olduğu; dili, dini, mezhebi,
ırkı, bölgesi nerede olursa olsun, annesi babası kim olursa
olsun herkesin onurluca yaşam mücadelesinde yanında
olacağımız bir sosyal devlet anlayışıyla bu
çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bizim engellilerle ilgili
yaptığımız çalışmalarda önce bu yasaları, bu
terminolojiyi neden değiştirme ihtiyacı hissettik? Çünkü,
farklı tanımlamaların terminolojide bir bütüncüllük
oluşturmadığını ve farklı sorunlara uygulamalarda
neden olduğunu gördük. Ayrıca terminoloji, tanım, terim
aslında düşüncenin de başlangıcı. Düşünce
davranışlarımızı oluşturuyor,
davranışlar değer yargılarımızı
oluşturuyor ve zihinsel dönüşüm dediğimiz şeyin
aslında en önemli basamağını oluşturuyor. Bu
bakımdan, bu 85 kanunda, 9 kanun hükmünde kararnamede, bugün diğer partilerimizin de
desteğiyle vereceğimiz bir önergeyle beraber bu kanunların
hepsinden özürlü, engelli, sakat, elverişsiz, çürük ifadelerinin
çıkmış olmasındaki amacımız, engellilerimizin
üzerindeki negatif algıyı kaldırmak ve bir bütüncül bakış
açısı içerisinde, onların yaşamlarının her
noktasında, yapmak istedikleri her noktada, sosyal hayatta, kültürel
hayatta, ekonomik hayatta önlerindeki engeli kaldıracak bir
çalışmanın merkezinde bu işi yapıyoruz. Bu
tanımları değiştirmek aslında işin en önemli
kısmı ama beraberinde yapmamız gereken önemli altyapı
çalışmaları da var. Ben diğer partilerimizin sözcülerini
dikkatlice dinledim. Arkadan, şu anda
çalıştığımız ve ayrımcılıkla
mücadele dediğimiz engellilikle ilgili ikinci bir kanun tasarısını
tamamlamak üzereyiz ve Bakanlar Kuruluna sevk etmek üzereyiz. Bugün değerli
sözcülerimizin söylediği birçok alanda bunları da içine koyacak
şekilde daha güçlü bir çalışmayı inşallah en kısa
sürede Parlamentoya getireceğiz.
Sayın Güneşin Anayasa
değişimiyle ilgili bize söylenen talebini de Sayın
Başbakanımızın başkanlığında hem
Bakanlar Kurulunda hem Merkez Karar Yönetim Kurulunda değerlendirdik ve
biz çalışmamızı yaparak Bakanlar Kuruluna sevk ettik.
Parlamentoda bu uzlaşma olduğu sürece hızlı bir
şekilde Anayasa değişimini de yapacak hukuki altyapıyı
oluşturmaya hazırız. Peki, bundan önce biz ne yaptık,
bundan sonra ne yapmak istiyoruz?
Biz engellilerle ilgili, engelli
kardeşlerimizin yaşamlarıyla ilgili, yaşam kalitelerini
yükseltmeyle ilgili sorunları dört ana başlıkta inceledik;
birincisi ve en önemli kısım eğitimdi. Eğitimde, özellikle
eğitimde ve sağlıkta fırsat eşitliği onlar için en
temel ihtiyaçtı ve hukuk devletinde yapılması gereken en önemli
ihtiyaçlardan bir tanesiydi. Bu rehabilitasyon sisteminin -Millî Eğitim
Bakanlığında yapılan özel eğitim sistemi- bizim
Bakanlığımızdaki kurumsal kapasitenin
genişletilmesiyle beraber, taşımalı eğitimde verilen
desteklerle beraber, eğitimde fırsat eşitliğinin önünü
açmaya ve engelli kardeşlerimize pozitif ayrımcılık yaparak
hem mali desteği güçlendirmeye hem de beraberinde kurumsal kapasiteyi
artırmaya çalıştık.
Aynı
şekilde, sağlıkta dönüşümde, bugün, herkesin
hızlı bir şekilde, sosyal güvenlik sisteminin içinde var
olması, engelli çocuğu olan kişilerin erken emeklilik
hakkının verilmesi, Gelir Vergisi Kanununda yapılan
çalışmalarla engellilerin bireysel engelliliğe bağlı olarak
erken emeklilik hakkının kullanılması gibi birçok -hem
sağlık hem sosyal güvenlik ayağını güçlendiren-
çalışmaları yaptık.
Üçüncü
çalışmamız da istihdamla alakalıdır ve istihdamla
alakalı çalışma güçlü bir şekilde devam etmektedir. Burada,
özel sektör üzerinde, 2008 yılında
çıkardığımız yasada, istihdam paketinde Engelli
çalıştıran kişilerin işveren payını devletin
ödeyeceği şeklinde yapılan pozitif ayrımcılıkla,
özel sektörün cezalandırmayı değil de -kazan kazan- engelli
çalıştırdığı zaman kendisinin de kazanacağı,
engellinin ve toplumun da kazanacağı bir çalışmayı
başlattık.
Kamuda
geldiğimiz noktada da biliyorsunuz, iki yıl önce çok önemli bir
sınav sistemini hayata geçirdik ve bugün, engelli kardeşlerimizin
engellilik grubuna göre, görme engelli, işitme engelli, zihinsel engelli,
bedensel engellinin her birinin kendi içinde sınav edildiği, daha
adaletli ve burada başarı oranının daha kendi içinde
spesifik olarak güçlendirildiği bir sistemi hayata geçirdik ve son
yaptığımız sınav sistemiyle de 13 bin
kardeşimizin iki yılda, bir sınavda kamuya yerleştirilmesini
sağladık.
Özellikle,
şu anda üzerinde çalıştığımız çok önemli iki
paket var, onu da huzurlarınızda sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bir tanesi, engellilerimizin girişimci olmasını çok önemsiyoruz
ve onlara verdiğimiz hibe destekleriyle -KOSGEBle, Sanayi
Bakanlığımızla beraber- engelli girişimciliğini
teşvik ediyoruz çünkü onların her birinin yeteneğine ve
kapasitesine göre farklı alanlarda kapasitesini kullanacağı
alternatifler üretmeyi çok önemsiyoruz.
İkincisi
de zihinsel engelli çocukları olan ailelerin, biraz önce değerli
milletvekilimin de söylediği Tamam, biz varken bunlar var, sosyal devlet
olarak, siz gerekli her türlü çalışmayı yapıyorsunuz ama
bizden sonra bu grup ne olacak? dediği endişelerini haklı bir
şekilde karşılıyoruz ve o yüzden, korumalı iş
yerinin
Yine Çalışma Bakanlığımızla,
İŞKURla yaptığımız çalışmayla bu,
yıl, şu anda 15 tane korumalı iş yerinin
açılmasıyla ilgili bütün çalışmayı tamamladık.
150 bin TL hibeyle beraber, iş yerlerinde özellikle
Otistik olan, Down Sendromu
olan çocuklarımızı bizim insanlarımızla
kıyasladığımız zaman aslında çok güçlü
tarafları var, özellikle tekrara dayalı işlerde çok
başarılı oldukları ve verimliliği
Kendilerine ait
bazı alanlarda, gıda sektöründe olabiliyor, konfeksiyonda olabiliyor çok
verimli bir şekilde. Korumalı iş yeri ortamı
sağladığınız zaman, iş yerindeki diğer
vatandaşlarımıza, diğer çalışan işçilere
göre çok daha başarılı olan ve kapasitesini çok daha güçlü bir
şekilde ortaya koyduğunu gördüğümüz örnekler var.
Bunun
üzerine, önümüzdeki hafta Bursada olmak üzere, hızlı bir
şekilde, bu 15 tane korumalı iş yerinin hayata geçmesini
sağlayacağız ve özellikle istihdamla ilgili bu alternatifleri
çoğaltarak engellilerimizin yardımdan çıkıp tamamen sosyal
hayatın içerisinde, ekonomik hayatın içerisinde ve kapasitesiyle
toplumun kalkınmasında, ülkenin kalkınmasında güçlü bir
özne olarak çalışmasına devam etmesini çok önemsiyoruz.
Dördüncü
çalıştığımız alan da ulaşılabilirlik.
Tabii, engellilerimiz 1990lı yıllarda evinden çıkamıyordu,
zincire bağlı bir şekilde evlerinde kalmak zorundaydı ama
şimdi, bu fırsat eşitliği verilince -eğitimde,
sağlıkta yapılan çalışmalarla beraber- engellimiz
güvenli ve bağımsız bir şekilde hayatını devam
ettirmek istiyor. Ama, onun için kaldırımlarımızın,
toplu taşıma sistemlerimizin, açık alanların, kapalı
alanların engellilere göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Bu konuda
Türkiyenin bütün haritasını çıkardık. Kim daha iyi, kim
daha zayıf, eğitici eğitimlerini tamamladık. Türk
Standartları Enstitüsüyle erişilebilirlikte,
ulaşılabilirlikte asansörün boyutlarından tutun,
kaldırımın boyutlarına kadar bütün
standartlarımızı oluşturduk ve bunu Belediyeler
Birliğiyle beraber çok yaygınlaştırarak 81 ilimizde, bu
işin muhataplarıyla Bunu nasıl yapacaklar? bunun takibini
yaptık.
Şimdi, 6ncı ayda, illerde, içinde sivil toplum
kuruluşlarımızın da olduğu ilgili
bakanlıkların da temsilcisinin olduğu yeni bir denetim sistemine
geçiyoruz. Yapanla yapmayanın birbirinden ayırt edildiği,
yapmayana ciddi manada cezalar verildiği yeni bir sistemin de takipçisi
olacağız çünkü engellimizin hayatın her alanında
olmasını ve engelsizlerle beraber yaşamı
paylaşmasını çok önemsiyoruz. Bu süreçte, Parlamento olarak da,
biz Bakanlık olarak da bu işin takipçisi olacağız.
Tabii, bu söylediğim şeylerin, müsaade ederseniz, rakamsal
değerlerini de heyetinizle paylaşmak istiyorum. Özellikle Son on
yılda hiçbir şey yapılmadı. Engelliler üzerinden siyaset ve
hamaset yapmayalım. deyip bir annenin mektubunu okuduktan sonra Engellilerle
ilgili hiçbir şey yapılmadı. anlayışıyla burada
konuşan milletvekili arkadaşlarımıza da ben rakamlarla
cevap vermek istiyorum müsaade ederseniz.
Şu ana kadar, son on yılda sosyal politikalara ayrılan
bütçe 1,2 milyar TLden 20 milyar TLye ulaştı ve 16 kat
artışta bu toplam sosyal politikalarda engellilere ayrılan bütçe
nedir? diye bakacak olursanız ve Kaç kişiye biz bu şekilde
destek verdik? diye soracak olursanız:
Evde bakım 2007 yılında başladı. Şu anda
404 bin engelli kardeşimiz evde bakım hizmetinden istifade
ediyor. Özel eğitimde, Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde 250 bin çocuğumuz bu hizmetten istifade ediyor. Engellilerin
ücretsiz taşınmasından 43 bin çocuğumuz şu anda
istifade ediyor. Özel kuruluşta bakımda 9 bin, kurumda bakımda
da 5 bin şu anda engelli kardeşlerimizin toplam olarak istifade ettiği
sayıdır ve bu söylediğim 20 milyar TLnin 7 milyar 571 milyonu
engellilerimiz için ayrılmıştır. Bu bakımdan da
ayrılan bütçenin ne kadar önemli olduğunu ve bu güçlü desteğin
de hızlı bir şekilde devam edeceğini de yüce heyetinize
belirtmek istiyorum.
Ayrıca,
yine, bu, kurum bakımıyla ilgili, özellikle maaşların
kesilmesiyle ilgili Hülya Hanımın söylediği, Sayın
Güvenin söylediği, Siz, engellilerin mali desteğini kesiyorsunuz. Dediği
Özel kuruluşlarda bakımda ve kurumda bakımda şu anda 11 bin
kişi var, 11 bin yaşlı ve engelli kardeşimiz var. Burada,
hem bizim kurumlarımızda kalan yani hem bizim
kurumlarımızda bakımı sağlanan hem de bundan, 2022den
istifade eden kardeşlerimizin bize gelen talebi şuydu: Sayın
Bakanım
Değerli arkadaşlar, bu çok önemli bir şey, oradan
gelen talep üzerine
Dediler ki bize: Kurumlarda siz bize
bakıyormuşsunuz ama bizim çocuklarımız, bizimle
ilgilenmemelerine rağmen, 2022 aylığını gelip bizden
alıyorlar, elimizden alıyorlar. Bu konuda bize yardımcı olun.
Biz o mali desteği onlara verecek şekilde düzenledik. Aslında, keşke,
burada Maaşlar kesiliyor. şeklinde bir eleştiriden önce Bu
niye yapılıyor? Onların talebi nedir? şeklinde bir araya
gelip konuşabilsek belki bu farklı bilgilendirmelerin, farklı
algıların da düzeltilmesine sebep olur. O yüzden, biz hiç kimsenin maaşını
kesmiyoruz, tam tersi, engellilerimiz için, engellilerimizle birlikte
onların yaşam kalitelerini yükseltmeye çalışıyoruz.
Rehabilitasyon
sisteminde de yeni bir yapılanmaya gidiyoruz. Özel rehabilitasyon
merkezlerinin standartlarını değiştiriyoruz,
yönetmeliğimizi değiştiriyoruz. Yeni yönetmeliğimizi bu
hafta içerisinde yayımlayacağız. Uzman kadro, fiziksel
altyapı, engellilerimize
Çünkü bir engellinin özel bakım
rehabilitasyonundan istifade etmesi için iki asgari ücret ödüyoruz ama asgari
ücret ödediğimiz yerde eğer engellimize yeterince bakım
yapılamıyorsa, bizim denetim sistemimizde de bu eksiklikler
görüldüyse
Biz 16 rehabilitasyon merkezinin tahliye kararını da
verdik. Kesinlikle, hiç kimsenin o konuda da
Verilen mali desteğin
engellinin yaşamında kullanılması ve yaşam kalitesinin
düşürülmemesi noktasında da takibimizi Bakanlık olarak bire bir
yapıyoruz.
Ayrıca, 2002
yılında 47 resmî merkezimiz hizmet vermekteyken bugün, 2012
yılı itibarıyla 117 yatılı, 7 gündüzlü kuruluşta
ve 19 umutevinde hizmet vermekteyiz. Bu yatılı kapasitemize
baktığınız zaman da on yılda yüzde 300ü geçen bir
rakamla bu hizmetlere devam ediyoruz.
Özel rehabilitasyon
merkezlerinde de yeni bir sistemin çalışmasını
tamamlayacağız ve kalite odaklı, denetim hizmetinin güçlü bir
şekilde devam ettiği bir sistemi hayata geçireceğiz. Özellikle
özel eğitim sınıflarında, kaynaştırma
eğitimlerinde çocuklarımızın çok daha güçlü bir
şekilde hayata hazırlanmalarını çok önemsiyoruz. Millî
Eğitim Bakanlığıyla beraber çalışıyoruz ama
Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü üzerinden de onların
ihtiyacı olan -taşımalı eğitim gibi- birçok sosyal
desteği, mali desteği o grup
için veriyoruz çünkü özel rehabilitasyon sistemini güçlendirip, onların
hayatın içerisinde olmasını ve yaşam kalitelerini,
mücadelelerini çok önemsediğimizi de belirtmek istiyoruz.
Yani değerli
milletvekilleri, Değerli Başkanım; söylemeye
çalıştığımız şey şudur ki: Biz engelli
kardeşlerimizin yaşamıyla, engelli kardeşlerimizin
kaderiyle kendi kaderimizi aynı şekilde görüyoruz. Ve gördüğümüz
en büyük şey, eğer ailesinde, akrabasında, yakınında
bir engellisi varsa empati gücü çok daha hızlı gelişiyor ve çok
daha hızlı bir şekilde, engellinin önündeki engeli kaldırmak
için bize yardımcı oluyor. Ama en büyük sorun, engellilerimizle
engelsizlerimiz arasında ortak yaşam alanları zayıf
olduğu için iki taraf birbirini anlayamıyor ve en büyük sorun,
engelsiz kardeşlerimizin engellileri anlamakta
yaşadığı sorundur, araştırmalar da bunu bize
göstermektedir. O yüzden biz 74 milyonun tümünü, engelli-engelsiz, bir bütüncül
bakış açısı içerisinde ve pozitif
ayrımcılığı onlara verecek şekilde de
çalışmalarımızı tamamlamayı çok önemsiyoruz.
Ulaşılabilirlik
ve istihdam, Bakanlığımızın
çalıştığı en büyük alandır ve inşallah en
kısa sürede, sayın milletvekillerimizin de söylediği,
farklı alanlarda çok daha yapısal dönüşümleri
başardığımız, her türlü
ayrımcılığın ortadan kalktığı yeni bir
yasal anlayışı çalışmalarımızı
Birleşmiş Milletler Engelliler Sözleşmesine uygun bir
şekilde tamamlayacağız.
Bir
taraftan da demokrasimizin önündeki engelleri, hukuk devleti önündeki
engelleri, kardeşlik hukukumuzun önündeki engelleri kaldırmaya
çalışıyoruz ve inşallah, bunların hepsini, bütün
engelleri kaldırarak, yaşam kalitemizi yükselterek, aslolan insan
mutluluğuysa engellilerimizin mutluluğunu önemseyip öne alarak ve
onların sürekli yanlarında olarak bu çalışmaları
tamamlıyoruz.
Bence
engellimizin burada ne düşündüğü, engelli ailelerimizin burada
nasıl yaklaştığı çok önemli. Biz sürekli onlarla
beraberiz ve bu yapılan çalışmaların, hem hukuki
düzenlemelerin hem kurumsal kapasitelerin ne kadar önemli olduğunu,
onların bakışlarında, onların yaşama
dokunmalarında, öz güvenlerinde, umutlarının artmasında
görüyoruz. Bu çalışmalar da, onlarla beraber yaptığımız
çalışma da bizi moral ve motivasyon olarak güçlendirmektedir.
Parlamentodan
bu desteği aldığımız için çok teşekkür ediyoruz
bütün partilere. Çok hızlı bir şekilde Komisyondan geçirdik, çok
hızlı bir şekilde Parlamentodan geçiriyoruz. İnşallah
-bizim alanımız çok insani ve vicdani bir alan- Parlamento da
uzlaşmayla bizi bekleyen sorunları hızlı bir şekilde
çözecek. Bu Parlamentonun da hizmetkârı olmaya devam edeceğiz diyor,
hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Şahsı
adına, Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Yetiş.
MUHAMMED
MURTAZA YETİŞ (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bugün hakikaten Meclis Genel Kurulu açısından çok da
zor olmayan bir kanun görüşüyoruz. Çünkü, bütün bir toplumun ortak
duyarlılığını bugün Parlamento da
paylaşmış durumda.
Elbette
bu duyarlılığın gelişmesinde, AK PARTİnin son on
yılda ortaya koyduğu sosyal politikalar çok önemli bir katkı
sağlamıştır ve bugün burada konuşan tüm değerli
arkadaşlarımızın da ortak ifadesiyle hem bu kanun üzerinde
hem de bundan önce engellilerle ilgili yapılan düzenlemelerin
tamamında, bütün parti gruplarının konsensüsünün
sağlanmış olması da hepimizin ortak
duyarlılığının yine bir göstergesidir.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakanımız, sadece Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının bir buçuk yıl gibi
kısa bir sürede yaptıklarını çok özet geçmek durumunda
kaldı çünkü yapılan o kadar çok şey var ki bunları anlatmak
bu zamana sığmıyor. Ama, burada benim değinmek
istediğim temel bir nokta var. Aslında insanlık tarihiyle
birlikte, devlet dediğiniz olgu da çok ciddi değişimler
yaşamış. Bu, işte Platondan başlayarak bugüne kadar
gelme niyetinde değilim ama sadece cumhuriyet tarihi boyunca bile
devletten algılanan, devlet deyince algılanan şey, çok
farklı birtakım aşamalar geçirmiş. Çok değil, daha on
yıl öncesine kadar biz devlet deyince, önce Türkiye Cumhuriyetinin
laiklik özelliğini anlardık, bunu hemen ön planda tutmaya
çalışırdık, bunu hemen öne çıkarırdık. Oysa
bugün, Türkiye Cumhuriyetinin sadece laik bir devlet
olmadığını, aynı zamanda hukuk devleti olduğunu,
birtakım vesayetlerden, birtakım mihraklardan, birtakım derin
yapılardan bu devletin arındırılması gerektiğini
ve bunun, cumhuriyetin laiklik niteliği kadar, en az onun kadar önemli bir
konu olduğunu hepimiz ortaya koyabiliyoruz.
Yine
AK PARTİyle birlikte, bu devletin, bu cumhuriyetin sosyal niteliğini
de hepimiz çok daha yakından görmeye başladık ve sosyal devlet
neymiş, neler yaparmış, bunları sosyal politikalar
bağlamında, gerek engellilerimiz gerek
yaşlılarımız gerek kadınlarımız gerek
çocuklarımız yani toplumun bütün kesimlerine yönelik olarak ortaya
konan politikalarla, çalışmalarla sosyal devletten ne
anlaşıldığını da artık insanımız,
halkımız birer birer görmeye başladı.
Burada
elbette önemli olan husus şu: Elbette, iktidarla birlikte muhalefetin de
ya da kamuyla birlikte sivil toplumun da, devletle birlikte halkın da
beraberce -birlikte- aynı yöne bakabilmesi ve aynı yürüyüşü
gerçekleştirebilmesidir. Şimdi, siyasi iktidarın, hele sosyal
politikalarda Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın ortaya koyduğu
çalışmalarla, özellikle gerek Parlamentoda uzlaşma
arayışı içerisinde olması gerekse sivil toplumla çok
yakın bir çalışma temposunu, anlayışını
yürütmesi, bu politikaların da çok daha hızlı bir şekilde
ortaya konmasını sağlıyor.
Değerli
arkadaşlar, burada, aslında bu kanunla biz somut olarak yeni bir
şey getirmiyoruz, evet, ama demin ifade ettiğim çerçevede bir
paradigma değişikliğini, geleceğe dönük yeni bir
bakış açısını da ortaya koymuş oluyoruz. Burada,
kanun tasarısında, özellikle engellilikle ilgili yeni bir tanım
getiriliyor ve engelliliğin insanın kendi üzerinde
taşıdığı bir özür, bir eksiklik, bir araz olmaktan
çıkarılıp onun çevresinde yaşadığı ya da
onun çevresini kuşatan bütün çevresel koşulların
iyileştirilmesi, çevresel birtakım engellerin
kaldırılmasıyla engellerin kalkabileceği gibi, hem bir
iradeyi hem bir duruşu, azmi hem de bu anlamda o kişinin zaten
varoluşsal anlamda taşıdığı potansiyeli de ortaya
koymuş oluyoruz. Yani özürlü, eksik, araz ya da üzerinde engel
taşıyan bir insan yoktur. Çevresinde birtakım engellere maruz
kalmış olan ve bu engellerin kaldırılması suretiyle de
önündeki bütün potansiyelini ortaya koyabileceği imkânı yakalayan
engeli olan bireyden bahsediyoruz artık.
Dolayısıyla,
bugün ve bugünden yarına, bu ülkede yaşayan bütün insanların,
tıpkı Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi,
demokratikleşmede, bu ülkenin kardeşliğinde, bu ülkenin ekonomik
anlamda ayağını bağlayan bütün engellerden
kurtuluşunda, bu ülkenin dış politika noktasında kendi coğrafyasında
yeniden ve güçlü büyük Türkiye oluşunda nasıl ki bütün engelleri
birer birer kaldırıyorsak, bu toplumun bütün kesimlerinin, bu
toplumun çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle,
kadınıyla, erkeğiyle, engele sahip olan bireyiyle, engele sahip
olmayan bireyiyle bütün kesimlerinin de önündeki engelleri birer birer
kaldırmış oluyoruz ve bunun iradesini, bunun duruşunu bu
kanun tasarısıyla birlikte, bu bakışla birlikte yeniden
ortaya koymuş oluyoruz.
Bu,
aslında bu yönüyle yeni bir durum da değil. Şu son on
yıllık süreç içerisinde bizim belki de adını koymadan
yaptığımız uygulamaların tarifini yapmak ve bunu
kavramsallaştırmak ve bunu mevzuatımız içerisine koymak
anlamına da geliyor. Dolayısıyla, AK PARTİ hükûmetlerinin
sosyal politikalar ve engellilik alanında ortaya koyduğu bütün
uygulamalar, zaten bir iradenin ve var olan bütün
imkânsızlıkların aşılabileceğine olan
inancın da ifadesiydi. Bugün hepimiz, Parlamentodaki bütün siyasi partiler
olarak da bunun doğru bir nokta olduğunu, toplumun artık bu
noktaya geldiğini bir anlamda zımnen ifade etmiş oluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, ben de özellikle bütün parti gruplarımızın da
daha önceki engelliliğe ilişkin 2007 yılında
çıkardığımız Özürlüler Kanununda olduğu gibi
-yine Anayasa; Anayasada gerçi onu yakalayamadık ama bundan sonrası
için belki yakalayabiliriz- bugün de uzlaşmasıyla
çıkmasını çok önemsiyorum.
Biz,
2010 yılında, Anayasaya pozitif ayrımcılıkla ilgili
de bir madde ekleyerek aslında bu alanla ilgili yapılacak bütün
çalışmaların önünü anayasal bir güce de
dayandırmış olduk. Ümit ediyorum ki Anayasa da sadece sembolik
anlam ifade eden kelimelerin, kavramların değiştirilmesi gibi
hususlarda değil, bu toplumun hayati derecede geleceğini etkileyecek
olan diğer hususlarda da uzlaşma sağlanır ve böyle bir
anayasal dönüşümü de yine beraberce yakalamış oluruz.
Ben,
bu vesileyle başta uzlaşmacı ve çok atak çalışma
anlayışıyla bizlere, hele hele engelliler için çok
hızlı, bir zaman tünelinden geçermiş gibi âdeta, yeni
uygulamalarla ciddi çalışmalar yapan Sayın Bakanımıza
ve Bakanlık yöneticilerimize, ayrıca bu kanun
tasarısının uzlaşmayla çıkmasını
sağlayan bütün parti gruplarına çok teşekkür ediyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Yetiş.
Soru-cevap
bölümüne geçiyoruz.
Bu
bölümde soru-cevap yirmi dakikadır; yarısını sorulara
ayıracağım ve birer dakika vereceğim sorular için.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER
GENÇ (Tunceli) Efendim, engelli yurttaşlarımızın
yaşam koşullarının iyileştirilmesi için devletimizin
ve Meclisimizin bütün olanaklarının seferber edilmesi
gerektiğine inanıyorum.
Bakana
soruyorum: Oturduğu bina hangi holdingden kiralanmıştır,
yıllık kaça kiralanmıştır?
Bir de 18 Mart Çanakkale
Zaferi nedeniyle Fatma Hanım bir dergi hazırlamış. Ön
sözünde Çanakkale Zaferinin çok kıymetli komutanlar tarafından
kazanıldığını diyor ama Atatürk kelimesini
ağzına almıyor. Bu Atatürk kelimesini almak sizi çok mu
rahatsız ediyor? Acaba Atatürk bu cumhuriyeti kurmasaydı siz
şimdi hangi devletin vatandaşıydınız ve o makamda
oturacak mıydınız? Eğer zaten otursaydınız hangi
tarikat mensubu bir kitlenin bilmem kaçıncı hanımı durumuna
düşerdiniz? Yani, bu Atatürkün getirdiği nimetleri inkâr etmeyin.(x)
(AK PARTİ sıralarından Utan ya! sesleri)
Teşekkür ederim.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Ya, ne terbiyesiz adamsın sen be!
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Sorduğun soruya bak ya! Utan!
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU
(Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
Bakanlığınızın
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Utan, utan!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Konuşulanları anlayın, anlayın! (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sakin olun
lütfen.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Türkiye Cumhuriyetinin Bakanına nasıl
konuşuyorsun?
BAŞKAN Sessiz
olunuz.
Buyurunuz Sayın
Türkoğlu.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Bakanım,
Bakanlığınızın görev alanı içerisinde bulunan
kurumlardan birisi de yetiştirme yurtları. Eski bir Personel Daire
Başkanı olarak yetiştirme yurtlarından
ayrılmış çocukların istihdamı konusunda çok
emeğim var, çok katkım var. Çocukları çok yakından
tanıyorum, çok değerli çocuklar. Devletin verdiği bu iş
imkânına da dört elle sarılıyorlar, layıkıyla yerine
getiriyorlar. Ancak bu çocuklardan 4.200ü hâlen iş bekliyor; bunlardan
2.400ü ortaokul mezunu, 623ü ilkokul mezunu olduğu için kamu
kurumlarında işe giremiyorlar. Bu işe yerleştirmeyi merkezî
yapabilir miyiz?
Diğer
taraftan, 18 yaşını tamamladıktan sonra yurttan
ayrılan çocuklardan 700ü sokaklarda yaşıyor. Bu, iki
haftalık tespit. Eve Dönüş Projesi kapsamında ailelerin
yanına verdiğiniz çocukların paraları ellerinden
alınıyor, çocuklar hâlâ sokakta.
Bir
de bu çocukların kurduğu dernekler var YURT AY DER diye. Bunlardan
20 tanesi on dört aydır sizden randevu bekliyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bu çocuklar, bir anne olarak bir Bakan
olarak sizin şefkatinizi istiyorlar; size dertlerini anlatmak istiyorlar,
randevu vermeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Sayın
Ağbaba
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan, ben, engellilerle ilgili
konuşmamı birazdan yapacağım ama 44 Malatyasporla ilgili
yaşanan bir gelişmeyi Meclisin dikkatine sunmak istiyorum: 44
Malatyaspor, Payas Belediyesporla birlikte bölgesel amatör ligde
şampiyonluğa oynuyor. Geçtiğimiz hafta da burnumuza pis kokular
geliyor ve siyaset giriyor demiştik. Şimdi, önümüzdeki cumartesi günü
Elazığ İl Özel İdare Spor ile Payas Belediyespor maçı
var, ortalama 100 seyirci gelir bu maça ancak güvenlik nedeniyle seyircisiz
oynanma kararı alınmış. Bu kararın, arkasındaki
gerçeğin, AKPli bir bakanın talimatıyla
alındığı söyleniyor. Bu konuda gerekli girişimlerin
yapılmasını ve futbola siyasetin girmemesini, futbolun
kirlenmemesini bir Malatya Milletvekili olarak sizden rica ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.
Sayın
Akar? Yok.
Sayın
Vural
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Bakan, 25 Ocak 2013 tarihinde, 2022 sayılı Kanuna ilişkin
yönetmelik çıktı ve muhtaçlık durumuna göre gelir testi 115
TLye düştüğü zaman bu engelli kardeşlerimizin engelli
maaşı kesiliyor. Kaç kişinin kesildi? Bunun bir yanlış
olduğunu düşünüyor musunuz, düzeltmeyi düşünüyor musunuz?
İkincisi:
Yüzde 80-85 engelli vatandaşlar arıyor. Kendilerinin raporu var,
raporla ilaç alıyorlar ama bu ilaçları alırken katkı
payı veriyorlar. Ben bunu engelli maaşından vermek zorunda
kalıyorum. diyor. Bunlar için bu katkıları kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
Ayrıca, şehit
ailelerinin ikinci istihdam hakkı var. Bunlarla ilgili ciddi sorunlarla
karşılaştıklarını ifade ediyorlar. Bunlarla
ilgili düzenleme ne zaman gelecek?
Ayrıca, kaç muhtaç
dul kadınımıza maaş ödenmektedir?
Bununla ilgili bir bilgi
verirseniz memnun olurum.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın Oğan
SİNAN OĞAN
(Iğdır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle, Sayın
Bakan, teşekkür ediyorum. Benim de sunmuş olduğum kanun
teklifini birleştirerek Mecliste uzlaşmayla birtakım
şeylerin çıkabileceğini, muhalefetin tekliflerinin de dikkate
alınabileceğini göstermiş oldunuz.
Şimdi, Sayın
Başbakanın, Iğdırda engelli
vatandaşlarımıza, özellikle de Yeşil Iğdır
Engelliler Spor Kulübü Derneğine vermiş olduğu bir söz var. Bu
söz, oradaki vatandaşlarımızın hem şehir içi hem şehir
dışı ulaşımını sağlayacak bir
aracın tahsis edilmesi sözüydü ama bu söz bugüne kadar hâlâ
gerçekleşmiş değil. Her görüştüğümüzde
vatandaşlarımız bunu hatırlatıyorlar. Biz
ulaşamıyoruz, lütfen siz Sayın Başbakanın sözünü
Sayın Bakanımıza iletiniz. Bize
ulaşımımızı sağlayacak aracı ne zaman tahsis
edecekler? derler. İnanıyorum ki en kısa sürede
sağlanacaktır Sayın Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Oğan.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
her ne kadar bu söyleyeceklerim doğrudan sizi ilgilendirmese de Bakan
arkadaşınız
Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından hazırlanıyor engelli kardeşlerimizin okullardaki
ders saati. Aynı mahalleden, hatta aynı apartmandan alınan
engelli kardeşlerimiz okula gittiğinde, bazıları altı
saat ders görüyor, bazıları yedi saat ders görüyor. Bu aradaki bir
saat, bir buçuk saatlik zaman diliminde engelli kardeşlerimiz bekletilmek
zorunda kalıyor. Bu belki küçük gelebilir ama inanın, yüzlerle ifade
edilen bir sorun, engelli ailelerinin bize ilettikleri çok önemli bir sorun. En
azından, ders saatlerinin altı saat veya yedi saat, tümü birlikte
düzenlenebilir ise bu sorun ortadan kalkacaktır. Bu konuda sizler
çalışma yapmayı veya Bakan arkadaşınızla
görüşmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.
Sayın Dedeoğlu
MESUT
DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, engellilerle ilgili çalışmalarınızı
yakinen takip ediyoruz. Ben de Türkiyede engellilerle ilgili
çalışmış, yıllarca Türkiyede federasyon
başkanlığı yapmış bir arkadaşınızım.
Tabii,
engellilerin birçok problemi var; eğitimi, rehabilitasyonu,
sağlıkları, iş istihdamları ama bununla beraber en
önemli noktalardan bir tanesi evinden dışarıya
çıkamayanların tekerlekli sandalyeleri, arabaları, özellikle
akülü arabaları. Hatta hatta öyle dağ köylerimizde, öyle kenar
semtlerimizde akülü araba değil, şu anda toplanan kapaklarla alınan
ve fiyatı da pek fazla yüksek olmayan arabalara ihtiyaç var. Tüm
Anadoluda, tüm 81 ilimizde akülü araba olsun, diğer araba olsun, devlet
olarak katkı anlamında tamamına bunları
dağıtmayı düşünüyor muyuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dedeoğlu.
Sayın
Özel
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan,
Sayın
Bakanım, geçen sene haziran ayında, belediyelerin engellilerin
önündeki engelleri kaldırmasıyla ilgili yükümlülüklerinin süresi
dolduğunda ve hayata geçirilmesi gereken gün geldiğinde bir yıl
süreyle uzatmıştık. Bu sene haziranda o süre doluyor diye
biliyorum. Bu konuda yeni bir uzatmanın olmayacağını ve bu
konuda belediyelerin sorumluluk sahibi olduğunu buradan ifade edecek
misiniz, yoksa yine son dakikada, uzatma gibi bir düzenleme gündeme gelebilir
mi?
Bir
de Twitter hesabınızda -takip edebildiğim kadarıyla-
engelliler konusunda gerekli yükümlülükleri yerine getirmeyen kamu
görevlilerine de birtakım cezai yaptırımlarla ilgili bir
çalışma içinde olduğunuzu ifade etmiştiniz bir gazeteci
arkadaşla karşılıklı yazışırken, bu
konuda bilgi verebilir misiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özel.
Sayın
Aslanoğlu
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Bakan, Türkiyede
engellilerle ilgili birçok spor kulübümüz var. Bunlar engellilerimizin
yaşamı, onların umudu. Bir yarışma, bir mücadele
aşkı spor kulüpleri engelliler için. Ancak gerek ekonomik olarak
gerekse araç gereç olarak son derece kötü durumdalar. Bu açıdan, en
azından Türkiyedeki Spor Bakanlığının amatör sporlara
yardımından engelliler spor kulüplerine
Belediyelerin eline
bakıyorlar, otobüs bulamıyorlar, harçlıkları yok, yatacak
yer bulamıyorlar. Sorun var, bu sorunu çözmek için en azından Gençlik
ve Spor Bakanlığının ayrıcalıklı bir
işlevini yaratabilir miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım,
biraz evvel yarım kaldı, bu YURT AY DER dediğimiz yurttan
ayrılan çocuklara randevu vermeyi düşünüyor musunuz? On dört aydır
sabırla sizi bekliyorlar.
Bir de yine, iş
bekleyen yetişme yurtlarından ayrılmış çocuklarla
ilgili bir hususun da altını çizmek istiyorum. Yine,
Bakanlığınız görev alanı içerisinde şehit
ailelerine, yakınlarına, gazilere iş imkânı veriyorsunuz.
Orada tahsille ilgili soru sorulmuyor yani ilkokul, ortaokul mezunu olup
olmadığına bakılmıyor. Bu çocuklar için de böyle bir
düzenleme yapmak uygun olmaz mı diye hatırlatmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkoğlu.
Buyurunuz Sayın Bakan.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Özellikle, Sayın
Kamer Gençi esefle kınadığımı, bir Bakan olarak
değil bir kadın, bir anne olarak bu üslupsuzluğunu, bu
hadsizliğini ve bu sorduğu soruların cevabını
vermemeyi
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Veremezsin!
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Bir kadın
olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, sizinle bu
çatı altında olmaktan da büyük bir utanç duyduğumu ifade etmek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli)
Veremezsin çünkü sen ona cevap verecek nitelikte değilsin.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Utandın mı, utandın mı? Yüzün
kızarmıyor mu?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Bir kere
Atatürkün bize bıraktığı miras yetişme
yurtlarıdır.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Niye ismini anmıyorsun, dergide niye öyle yazmadın?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Bize
bıraktığı yetiştirme yurtlarına, o çocuklara
sahip çıkıyoruz. O çocukların yaşam kalitelerini
yükseltiyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama
niye yazmadın dergiye?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Atatürkçülüğü sözde yapmıyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Utandın mı, utandın mı?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Bu ülkenin
medenileşmesinde, bu ülkenin çağdaşlaşmasında
gövdemizi koyuyoruz. O yüzden haddinizi bilin! Lütfen ağzınızdan
çıkanı da kulağınız duysun Sayın Genç. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Utandın mı?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
utan! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Sen utan, sen!
KAMER GENÇ (Tunceli)
Çanakkale Zaferini kim kazandı?
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Türkiye Cumhuriyetinin Bakanıyla nasıl
konuşuyorsun sen?
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
kimin avukatısın?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen sakin olunuz.
Buyurunuz Sayın
Bakan, devam ediniz.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR
BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkanım,
Türkiye Cumhuriyetinde Aile ve Sosyal Bakanı olan birine
kaç eşli olabileceğini soracak kadar hadsiz ve
terbiyesizdir! (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Türkiye Cumhuriyetinin bir
bakanını, bir hanımefendiyi savunuyorum. Utan, utan! (CHP
sıralarından gürültüler)
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
İnsanların fikri neyse zikri de odur. Demek ki kendi kalbinden ve
yüreğinden bu geçiyor, bu soruyu bana soruyor. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Şahin, devam ediniz lütfen.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Evet, Milliyetçi Hareket Partisi, Sayın Vuralın sorularına
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Böyle bir adamı savunuyorsunuz!
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Değerli arkadaşlar, ben cevabımı verdim. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Utan, utan!
KAMER
GENÇ (Tunceli) Avukatı mısın sen?
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Utanmıyor musun? Ne yapacaksın? (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen... Lütfen
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Ayıp ya! Ayıp ya! Onu mu
savunuyorsunuz? (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Lan sensin! Konuşma!
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) - Bu kadar terbiyesizlik
BAŞKAN
Lütfen
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kabadayı mısın? Utanmıyor musun?
BAŞKAN
- Sayın milletvekilleri
VELİ
AĞBABA (Malatya) Lan sensin! Lan sensin! İade ediyorum!
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Kamer Gençin avukatı mısın?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kabadayı! Terbiyesiz!
BAŞKAN
- Yakışmıyor sayın milletvekilleri
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sen kimsin? Kabadayı mısın sen?
BAŞKAN
- Herkes
VELİ
AĞBABA (Malatya) Lan sensin!
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Başkanım, Sayın Gençe yakışıyor mu?
Bir kadın olarak çok eşliliği bana sorma cesaretini gösteriyor.
BAŞKAN
Sayın Şahin, siz cevabınızı verdiniz. Sayın
milletvekillerinin de
(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Kabadayı mısın sen?
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Sayın Başkan, sizin de
kınamanız lazım!
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Herkes haddini bilecek!
BAŞKAN
Siz söyleyeceğinizi söylediniz Sayın Şahin. (AK PARTİ ve
CHP sıralarından gürültüler)
Sayın
milletvekillerinizin de sakin olmalarını rica ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.44
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
436
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Tasarının
tümü üzerinde soru-cevap işleminde kalmıştık.
Buyurunuz
Sayın Bahçekapılı.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
20.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Tunceli Milletvekili
Kamer Gençin, görüşülen kanun tasarısının soru-cevap
bölümünde kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle özür
dilemesi ve kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu salonda,
adı Kamer Genç olan bir kişi var; Bütün işi gücü gelip
burayı karıştırmak, sonra da kaçmak, biraz önce olduğu
gibi. Kendisi bu davranışlarıyla, yok olan itibarını
herhâlde canlı tutmaya çalışıyor. Bu kişi,
milletvekilliğini küfür etmek ve gürültü kirliliği yaratmak olarak
değerlendiriyor herhâlde.
Biz,
fikir olmayan kafada küfür olur diye düşünüyoruz. Zaten bu şahıs
hakkında, Tuncelide, seçim çalışmaları esnasında,
bazı dernekler, özellikle vurguluyorum, bu kişinin düşkün ilan
edilmesi için çağrıda bulunmuştu. Bugün o
çağrının ne kadar haklı ve yerinde olduğuna bir kez
daha tanık olduk.
Bu
şahıs, Danışma Kurulunun, grupların ortak
kararına uymadığı gibi, bugün, ayrıca, aynen okuyorum,
bir kez daha not edilmesini istiyorum, Sayın Bakanımıza soru
sorarken şu cümleyi sarf etti: Acaba Atatürk bu cumhuriyeti
kurmasaydı siz şimdi hangi devletin
vatandaşıydınız ve o makamda oturacak
mıydınız? Eğer zaten otursaydınız hangi tarikat
mensubu bir kitlenin bilmem kaçıncı hanımı durumuna
düşerdiniz?
Kendisini
lanetliyorum. Özür de dilemiyorum. (AK PARTİ ve BDP sıralarından
alkışlar) Kendisini protesto ediyorum.
Sayın
Başkan, İç Tüzükün 160ıncı maddesinin (3), (4) ve
(5)inci fıkraları
gereğince kendisinin kınama cezasıyla
cezalandırılmasını talep ediyorum. (AK PARTİ ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurunuz.
21.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
görüşülen kanun tasarısının soru-cevap bölümünde
kullanmış olduğu bazı ifadeler nedeniyle özür dilemesi ve
kendisine kınama cezası verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY
VURAL (İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Burada,
sayın milletvekilleri Sayın Başkan adına sayın
bakanlara soru yöneltir. Dolayısıyla, oturumdan önce bir soru
münasebetiyle bir sayın bakana, bakan olmasının yanında bir
hanımefendiye karşı böylesine bir konunun, kişisel bir
atıfla dile getirilmesini çok rencide edici bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum.
O
bakımdan, bu konuda gerekli özrün dilenmesi gerektiğini
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Şimdi,
sayın milletvekilleri, tabii ki, düzgün Türkçeyle ve güzel bir
şekilde, birbirimize hakaret etmeden bu Mecliste konuşmamız
gerekir. Onun için, bu talebiniz doğrultusunda, İç Tüzükün 163üncü
maddesi uyarınca Sayın Kamer Gençe kınama cezası
verilmesini ben de teklif ediyorum ama savunmasını da almamız
gerek. Eğer buradaysa kendisi, burada değilse yerine hangi
arkadaşımız gelip konuşacaksa onu kürsüye davet
edeceğim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) 161 Sayın Başkan, 163 değil. Kınama
değil Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
X.-
DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Gençe, görüşülen kanun tasarısının
soru-cevap bölümünde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahine
söylediği bazı sözler nedeniyle kınama cezası verilmesi
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; Türkiyenin tüm kadınları bizim
annelerimiz, bizim bacılarımız, onlar bizim her şeyimiz,
Kurtuluş Savaşında bizim her şeyimizdi. Eğer
Sayın Milletvekili, Sayın Bakanın şahsını
kastettiyse, altını çiziyorum
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Ne demek ettiyse ya, soru sorarken
Adaş, böyle bir şey var mı ya!
MEHMET
ERSOY (Sinop) Var mı Mevlüt Bey ya! Utanmıyor musunuz, duymuyor
musunuz?
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika efendim
Bir sözümü bitireyim
efendim...
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen bir dinleyiniz, sözünü bitirsin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Tüm hanımlardan özür diliyorum.
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Yetti be, yetti!
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bir dakika, sözümü bitirmedim, bana müdahale
etmeyin.
Eğer
Sayın Bakanın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ALİ
İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Biraz, konuşmasına müsaade edin
arkadaşlar ya!
MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Çıksın madem, net söylesin.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Net söylüyorum. Ben böyle
kıvırmasını bilmem senin gibi orada.
Kıvırmasını bilmem, ben net konuşurum.
BAŞKAN
Sayın Aslanoğlu, lütfen devam ediniz.
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben buraya bu Meclisin, çıktım
Özür dilemek bir erdemliliktir. Eğer sen bunu anlamıyorsan benim sana
lafım yok.
Arkadaşlar,
eğer Sayın Bakanımın şahsına
algılandıysa ve kastettiyse herkesten özür diliyorum Sayın Kamer
Genç adına.
İki,
kadınlarımız
Sayın Gençin kastettiği Yüce Atatürk
kadınlarımıza bu hakları verdi
Orada bir genelleme
yaparken eğer bir özelleme
yapmışsa yine özür diliyorum.
Yüce
Atatürkten bahsetmedi. dedi, ancak şunu da söylüyorum, bu Mecliste bu
duyarlılığa çok teşekkür ediyorum, ama keşke herkesin
yaptığı hatalara, kadınlara karşı yapılan
hatalara aynı duyarlılığı bu Meclis gösterseydi, daha
önce oldu, göstermediniz.
Hepinize
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.
Şimdi,
Sayın Kamer Gençe kınama cezası verilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
MUSA
ÇAM (İzmir) Özür dilendi artık yani!
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Ayıp, ayıp! Ben bir talepte
bulundum, karar veriliyor.
BAŞKAN
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme
Sınavının İsminin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745,
2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436) (Devam)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, şimdi işlemimize devam ediyoruz.
Soru-cevap
bölümünde kalmıştık, Sayın Bakan cevap verecekti.
Buyurunuz
efendim.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Parlamentonun
duyarlılığına çok teşekkür ederim. Sayın Genç
aynı zamanda ne kadar korkak ve yüreksiz olduğunu da buraya
girmeyerek göstermiştir; bütün Türkiye Cumhuriyeti de, 75 milyon da onun
yüreksizliğini ve cesaretsizliğini görmüştür, bunu da
kanıtlamıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET
ERSOY (Sinop) Tüm onursuzlar korkaktır!
BAŞKAN
Buyurunuz, devam ediniz Sayın Bakan.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Evet,
şimdi ben sorulara cevap vermek istiyorum.
Özellikle
Türkoğlunun sorduğu soruya cevap vererek başlamak istiyorum.
Yurtlarımızda kalan çocuklarımızla alakalı, toplam 16.500
çocuğumuz şu ana kadar işe yerleştirilmiş, bu yıl
1.200 çocuğumuz işe yerleştirilmiştir. Sayın
Türkoğlunun, tabii, işin içinden de gelmesinden dolayı
haklı olarak söylediği, bekleyen çocuklarımız var işe
yerleştirilmek üzere, bunun için de biz, özellikle, akademik
başarısı zayıf olup eğitim seviyesi düşük
olduğu için yerleştirme sorunu yaşanan çocuklarımızla
ilgili bir yasal düzenlemeyle, bir defaya mahsus olmak üzere işe
yerleştirilmesinin altyapısını şu anda
oluşturuyoruz, bunun takipçisi olacağız.
Yine,
sizin çok haklı bir şekilde söylemiş olduğunuz, 18
yaşından sonra çocuklarımız zaten üniversiteyi
kazanıyorsa kurumlarımızda kalıyor,
üniversiteyi kazanmama durumunda da bizim şu anda
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne verdiğimiz talimatla, bu
çocuklarımızla alakalı izleme ve takip, her türlü sosyal
desteğin verildiği bir sistemi hayata geçirmek durumundayız.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bu sistem çalışmıyor.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Siz
çok haklısınız, sistemi daha da güçlü
çalıştırmamız gerekiyor. Bu işlerden sorumlu olan,
yerelde, bütün Türkiye de ciddi bir sivil toplum örgütü oluşmuş
durumda. Sizin söylediğiniz arkadaşımız da bu
arkadaşlarımızdan bir tanesi. Ben Çankırı da birebir
görüştüm. Bakan Yardımcımız Anadoluda yaptığı
çalışmalarda değerli başkanımızı yanına
alarak, götürerek Bakanlığımızın çalışmalarını
örnek olarak gösteriyor ve orada konuşturuyor. İnşallah, bu
söylediğimiz çalışmaları güçlendiririz. Bu konuda sizinle
de beraber sürecin takipçisi olacağız.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bir de kabul etseniz Sayın Bakan,
bir yarım saatinizi ayırsanız.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Tamam. Ben Çankırıda görüştüm, Ankarada da kabul
edeceğim.
Sayın
Vuralın sormuş olduğu 2022ye göre yaşlılık ve engelli
maaşı alan vatandaşlarımız doğrudan genel
sağlık sigortası kapsamındadır. Bu
vatandaşlarımızın sigorta primleri
Bakanlığımızca karşılanmaktadır.
Ayrıca, engelli vatandaşlarımızın ilaç vesaire
katılım paylarının talepleri hâlinde, Sosyal Yardımlar
Genel Müdürlüğümüz tarafından bu desteği alabilmektedirler.
Eğer talep ederlerse biz bunun karşılığında mali
desteği de veriyoruz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Onu bir kanunla kaldıralım. Ne gerek var
efendim.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Olur, yapalım.
Yine,
Sayın Vural Genel sağlık sigortasıyla beraber kesintilerle
ilgili durum nedir? diye çok haklı bir şekilde bir soru sordunuz.
1976
yılında çıkan bir kriter var. Bu kritere göre, çalışan
ve
115 lira olan kriter, memurluk katsayısıyla 119 liraya
çıktı ama kesintilerle ilgili kısımda 119 lira kriteri
aşağıda kaldığı için yaklaşık on
beş gün önce -Sayın Başbakanımızın
başkanlığında- bu yaşanan durumu anlattık ve 234
liraya yani asgari ücretin üçte 1ine çıkarma kararı aldık.
Şu ana kadar olan sistemde yani SOYBİS sisteminde 119 liranın
altında kaldığı için kesilecek olanların hepsinin
kesintisini durdurduk, 234 liraya çıkardık.
OKTAY
VURAL (İzmir) Kaç kişinin kesildi efendim?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Şu ana kadar da hiç kimsenin kesintisi olmadı Sayın
Başkanım. O yüzden
düzeltmek için de teknik altyapıyı
TÜBİTAKla çalıştık ve 234e çıkartacak şekilde
de yasal altyapıyı
OKTAY
VURAL (İzmir) 234...
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Evet, asgari ücretin üçte 1i. Buna göre de yeniden düzenliyoruz. Bunlar
şu anda sahada yaşanan önemli olaylar.
Sorduğunuz
için ve bize cevap verme fırsatı tanıdığınız
için de sizlere çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca
OKTAY
VURAL (İzmir) İkinci iş
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
İkinci işle ilgili de yönetmelik çıktı, şu an
İçişleri Bakanlığında. İlk
çıkardığımız paketle, hepimizin toplu olarak
altına imza koyduğumuz paketle ilgili 8 bin kardeşimiz
-şehit yakını, gazimiz- İçişleri
Bakanlığına ikinci istihdam için başvurdu ama on gün önce
Sayın Başbakanımızın grup toplantısında
açıkladığı paketin büyüklüğüyle ilgili de, siz de
takip ettiniz, yasal altyapı gerekiyor. Onun için de biz bu hafta hepsini
toplu olarak, ücretsiz seyahat hakkı, istihdam hakkı, hak malulü,
vazife malulü, terörle mücadeleyle ilgili hepsinin haklarının
eşitlendiği bir altyapıyı, teknik altyapıyı bu
hafta oluşturuyoruz, haftaya Bakanlar Kuruluna gönderiyoruz.
İnşallah, Parlamento tatile girmeden, yine hepimizin
çalışmasıyla bunu tamamlayacağız.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ama bağlanmayla ilgili şeyi de düzeltmek
lazım. Orada feragatle ilgili önemli bir sıkıntıyla
karşı karşıya kalınabilir, onu çözmek gerekiyor.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Onu
da konuşalım Başkanım. O konuda da inşallah Parlamento
kapanmadan, tatile girmeden bu güçlü paketi de çıkaracağız.
Burada
Sayın Aslanoğlunun futbolla, sporla ilgili sormuş olduğu
bir soru vardı. Biz özellikle hem çocuklarımızla ilgili hem
engellilerimizle ilgili sporu çok önemsiyoruz. Hem rehabilitasyon gücü var
sporun hem de beraberinde, çocuklarımızın zihnî olarak, fikrî
olarak, ruhsal olarak, bedensel olarak da gelişimine neden oluyor. Bu
bakımdan da biz Gençlik ve Spor Bakanlığıyla beraber
çalışıyoruz ve bunun daha güçlü bir şekilde
çıkmasının takipçisi olacağız.
Sayın
Dinçerin rehabilitasyon saatiyle ilgili, yine saatlerin küçüklüğü ve
azlığıyla ilgili talebi var. Bu da yine çok doğru bir
talep. Şu an Millî Eğitim Bakanlığıyla engellilerden
sorumlu genel müdürlüğümüzün, onların engellilerden sorumlu genel
müdürlüğüyle üzerinde çalıştığı bir sistem. Biz
Sayın Bakanımızla konuştuk. Şu an uzmanlar bu
işin nasıl yapılacağının altyapısını
oluşturdular. İnşallah, kısa süre içerisinde de bu
işin takipçisi olacağız.
Bu
engellilere çıkardığımız yasayla ilgili de,
ulaşılabilirlikle ilgili de uzatma kararı olup
olmayacağıyla ilgili bir soru vardı. Kesinlikle uzatma
düşünmüyoruz. Altıncı aydan sonra da cezaların bire bir
takipçisi olacağız. Yerel yönetimlere de, belediye
başkanlarına da bu konudaki hassasiyetimizi ve buradaki
duruşumuzu da her fırsatta yeniliyoruz. İnşallah, bu konuda
da olumlu bir gelişmenin takipçisi olacağımızı
söylemek istiyorum.
Ayrıca,
Özgür Özel Beyin sorusuydu. Dedeoğlunun tekerlekli sandalyelerle ilgili
sorduğu soruda da Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık
Bakanlığıyla beraber SUT dediğimiz standartlar üzerinde
çalışıyor. Bir kısmına ödüyor, bir kısmına
ödemiyor. Şimdi, bu SUT dediğimiz standartların içinde Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak biz de daha güçlü bir
şekilde yer almak ve buradaki kriterleri ve standartları yeniden,
daha geliştirecek ve iyileştirecek şekilde sürecin takipçisi
olmak istiyoruz. Ben değerli bakanlarımla görüştüm.
İnşallah, uzman kadrosuyla da -teknik altyapı- bu konuda
çalışılacak.
Bunun
dışında, Amasyayla ilgili sayın milletvekilimizin
sorduğu bir soru vardı. Bunu araştıracağız.
Kesinlikle bu tür alanların
Bizim alanımız çok insani bir alan.
Asla bir ideolojik, bir siyasi kaygıya veya bundan kaynaklı bir
mağduriyete fırsat vermemek gerekiyor. Eğer bundan dolayı
bir sorun da varsa bunun takipçisi olacağız ve sayın milletvekilimize
de bunun sonucunu bildireceğiz diyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.59
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.09
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER : Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
------ 0 ------
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının
maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tasarının maddelerine
geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Karar
yeter sayısı vardır.
436
sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere
devam edeceğiz.
Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
1inci
maddeyi okutuyorum:
KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE
KARARNAMELERDE YER ALAN ENGELLİ BİREYLERE YÖNELİK
İBARELERİN DEĞİŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI
KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE
DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE1-Bu
maddenin yayımı tarihinde;
1)
18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun;
a)
74 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"sakatlanmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
b)
Ek 16 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"sakatlananların" ibaresi "engelli hâle gelenlerin",
c)
Ek 17 nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan
"sakatlananların" ibaresi "engelli hâle gelenlerin",
2)
21/6/1927 tarihli ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun;
a)
67 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "çürüklerin"
ve "çürüklükleri" ibareleri sırasıyla "askerliğe
elverişli olmayanların" ve "askerliğe elverişli
olmama",
b)
68 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"çürüklükleri" ve "çürüklük" ibareleri sırasıyla
"askerliğe elverişli olmadıkları" ve
"askerliğe elverişli olmadığı",
c)
Geçici 46 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"özürlüler" ibaresi "engelliler",
3)
11/4/1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun ek 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (s) bendinde yer alan
"özürlülüğü" ibaresi "engelliliği",
4)
14/1/1943 tarihli ve 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su
Baskınlarına Karşı Korunma Kanununun 11 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "sakatlananların
sakatlık", "sakatlananlar" ve "sakatları"
ibareleri sırasıyla "engelli hâle gelenlerin engel",
"engelli hâle gelenler" ve "engellileri",
5)
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 56 ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "sakatlığının"
ibaresi "engelliliğinin",
6)
15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanununun;
a)
13 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan
"özürlerinden" ibaresi "engellerinden",
b)
14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (A) ve (B) bentlerinde yer
alan "özürlerinden" ibareleri "engellerinden",
7)
31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 71 inci maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "sakatlananlara
sakatlık" ibaresi "engelli hâle gelenlere engellilik", (c)
bendinde yer alan "Sakatlık" ibaresi "Engellilik",
ikinci fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibaresi
"engelli hâle gelen", beşinci fıkrasında yer alan
"sakatlanan" ibaresi "engelli hâle gelen",
altıncı fıkrasında yer alan "sakatlık"
ibaresi "engellilik","
8)
9/6/1958 tarihli ve 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununun 13 üncü
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık"
ibaresi "engelli hâle gelme",
9)
15/5/1959 tarihli ve 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler
Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara
Dair Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakatlanan" ibaresi "engelli hâle gelen",
10)
16/12/1960 tarihli ve 168 sayılı Yabancı Memleketlerde Türk
Asıllı ve Yabancı Uyruklu Öğretmenlere Sosyal Yardım
Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
11)
31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun;
a)
25 inci maddesinin birinci fıkrasının (1)ve (9) numaralı
bentlerinde yer alan "sakatlık"
ibareleri
"engellilik",
b)
31 inci maddesinin başlığında yer alan
"Sakatlık" ibaresi "Engellilik", birinci
fıkrasında yer alan "sakat" ve "sakatlık"
ibareleri sırasıyla
"engelli" ve
"engellilik", ikinci fıkrasında yer alan
"Sakatlık" ve "sakatlar" ibareleri sırasıyla
"Engellilik" ve "engelliler", üçüncü fıkrasında
yer alan "Sakatlık" ibaresi "Engellilik",
c) 63 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
ç) 89 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik", (3) numaralı
bendinde yer alan "özürlülerin" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "engellilerin" ve "engelli",
12)
3/1/1961 tarihli ve 205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu
Kanununun 26 ncı
maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "sakatlık"
ibaresi "engellilik",(b) bendinde yer alan
"sakatlıklar" ibaresi "engellilikler"
13) 5/1/1961 tarihli ve
222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 12 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
14) 26/4/1961 tarihli ve
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkında Kanunun;
a) 36 ncı maddesinin
yedinci fıkrasında yer alan "özürlülüğü" ibaresi
"engelliliği",
b) 74 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
c) 90 ıncı
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlar" ibaresi
"engelliler",
ç) 93 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "sakatlıkları" ibaresi
"engellilikleri",
15) 18/2/1963 tarihli ve
197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan
"Sakatlık dereceleri" ibaresi "Engellilik oranı",
16) 23/6/1965 tarihli ve
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 42 nci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "Özürlülerin" ve "özürlünün"
ibareleri sırasıyla "Engellilerin" ve
"engellinin",
17)
14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;
a)
53 üncü maddesinin başlığında yer alan "Özürlü"
ibaresi "Engelli", birinci fıkrasında yer alan
"özürlü" ibaresi "engelli", ikinci fıkrasında yer
alan "Özürlüler", "özürlü" ve "özür" ibareleri
sırasıyla "Engelliler", "engelli" ve
"engel", üçüncü fıkrasında yer alan "Özürlü",
"özürlülerin", "özürlülere" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "Engelli", "engellilerin",
"engellilere" ve "engelli", dördüncü fıkrasında
yer alan "Özürlülerin", "özür", "özürlülerin" ve
"özürlü" ibareleri sırasıyla "Engellilerin",
"engel", "engellilerin" ve "engelli",
b)
100 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlüler"
ve "özür" ibareleri sırasıyla "engelliler" ve
"engel",
c)
101 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Özürlü"
ibaresi "Engelli",
ç)
Ek 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli",
18)
14/7/1966 tarihli ve 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri
Kanununun;
a)
3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (2)
numaralı alt bendinde yer alan "sakatları" ibaresi
"engellileri",
b)
6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinde yer alan
"sakatlığı" ibaresi "engelliliği",
19)
20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanununun;
a)
13 üncü maddesinin başlığında yer alan "Sakat"
ibaresi "Engelli", birinci fıkrasında yer alan
"sakat" ibaresi "engelli",
b)
14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı
bendinin (b) alt bendinde yer alan "engel bir hastalığa veya
sakatlığa uğraması" ibaresi "engel bir
hastalığa yakalanması veya engelli hâle gelmesi",
c)
50 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan
"sakat" ibareleri "engelli",
20)
29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 8 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlülerin" ibaresi
"engellilerin",
21)
18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun;
a)
73 üncü maddesinin başlığında yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli", birinci fıkrasında yer alan
"özürlü" ve "özürlünün" ibareleri sırasıyla
"engelli" ve "engellinin",
b)
75 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "özürlüler"
ibaresi "engelliler",
22)
1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan "özürlü" ve
"özürlülerden" ibareleri sırasıyla "engelli" ve
"engellilerden", (b) bendinde yer alan "özürlülerden"
ibaresi "engellilerden", (c) bendinde yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli", ikinci fıkrasında yer alan
"özürlü", "özürlülük" ve "Özürlülük" ibareleri
sırasıyla "engelli", "engellilik" ve
"Engellilik", üçüncü fıkrasında yer alan
"özürlülerin" ibaresi "engellilerin" ve beşinci
fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
23)
3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunun;
a) 1 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat
kalmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
b) 3 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan
"sakatlananlara" ve "sakatlık" ibareleri
sırasıyla "engelli hâle gelenlere" ve
"engellilik",
c) 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
"Sakatlanarak" ibaresi "Engelli hâle gelerek", (b) bendinde
yer alan "sakatlananların" ibaresi "engelli hâle
gelenlerin" ve (d) bendinde yer alan "sakat kalmaları"
ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
ç) 5 inci
maddesinin başlığında yer alan "sakatlanma"
ibaresi "engelli hâle gelme", birinci fıkrasında yer alan
"sakatlanmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
d) 7 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat
kalanların" ibaresi "engelli hâle gelenlerin", beşinci
fıkrasında yer alan "sakatlanmalardan" ibaresi
"engelli hâle gelmelerden",
e) 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlanma" ibaresi
"engelli hâle gelme",
f) 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlık"
ibareleri "engellilik",
24)
23/4/1981 tarihli ve 2453 sayılı Yurt Dışında Görevli
Personele Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakat kalan" ibareleri "engelli hâle gelen",
25)
18/12/1981 tarihli ve 2566 sayılı Bazı Kamu Görevlerine Nakdi
Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanununun 1
inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlanan"
ibareleri "engelli hâle gelen",
26)
28/2/1982 tarihli ve 2629 sayılı Uçuş, Paraşüt,
Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanununun;
a) 5 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "sakatlanarak"
ibaresi "engelli hâle gelerek",
b) Üçüncü
bölüm başlığında yer alan "Sakatlık" ibaresi
"Engellilik",
c) 13 üncü
maddesinin başlığında yer alan "sakatlık"
ibaresi "engellilik", birinci fıkrasında yer alan
"sakat kalanlara" ibaresi "engelli hâle gelenlere",
ç) 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan
"sakatlık" ibareleri "engellilik",
d) 16
ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
e) 19 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakatlananlar" ve
"sakatlık" ibareleri sırasıyla "engelli hâle
gelenler" ve "engellilik",
27)
14/4/1982 tarihli ve 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanununun 16
ncı maddesinde yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
28) 9/7/1982 tarihli ve
2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 19
uncu
maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "sakat kalmaları" ibaresi
"engelli hâle gelmeleri",
29) 11/1/1983 tarihli ve
2780 sayılı Uçuş, Dalış ve Atlayış
Eğitimine Tabi Tutulacak Askeri Öğrenciler ile Aday Öğrenciler
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakat kalmaları" ve "sakatlık" ibareleri
sırasıyla "engelli hâle gelmeleri" ve
"engellilik", ikinci fıkrasında yer alan "sakat
kalmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
30) 24/2/1983 tarihli ve
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8 inci maddesinin
birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan
"sakatlığı" ve "özürlü durumları"
ibareleri sırasıyla "engelliliği" ve
"engeli",
31) 24/5/1983 tarihli ve
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun;
a) 1 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
b) 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "Özürlü"
ibaresi "Engelli", (d) bendinde yer alan "Özürlü",
"özürlülük" ve "özürlü" ibareleri sırasıyla
"Engelli", "engellilik" ve "engelli", (f)
bendinin (5) numaralı alt bendinde yer alan "özürleri" ibaresi
"engellilikleri", aynı bendin (9) ve (15) numaralı alt
bentlerinde yer alan "özürlü" ibareleri "engelli",
c) 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli", (h) bendinde yer alan "özür" ibaresi
"engel", (1) bendinde yer alan "özürlü" ve
"özürlülerin" ibareleri sırasıyla "engelli" ve
"engellilerin", ikinci fıkrasında yer alan
"Özürlülere" ibaresi "Engellilere", aynı
fıkranın (a) bendinde yer alan "özürlülerin" ibaresi
"engellilerin", (b) bendinde yer alan "özürlüler" ibaresi
"engelliler", (c) bendinde yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere", (d) bendinde yer alan "özürlülerin" ve
"özürlülerce" ibareleri sırasıyla "engellilerin"
ve "engellilerce", (e) bendinde yer alan "Özürlülerin"
ibaresi "Engellilerin", (f) bendinde yer alan "Özürlülere"
ve "özürlülerin" ibareleri sırasıyla
"Engellilere" ve "engellilerin",
ç) 16 ncı
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "özürleri" ibaresi
"engellilikleri",
d) 21 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
e) 24 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "özürleri"
ibaresi "engellilikleri",
f) 25 inci maddesinin
üçüncü fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
g) 26 ncı
maddesinin başlığında ve birinci fıkrasında yer
alan "özürlü" ibareleri "engelli",
ğ) Ek 7 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere", ikinci fıkrasında yer alan
"özürlülere" ve "Kurumun koordinatörlüğünde, Maliye
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve
Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ibareleri
sırasıyla "engellilere" ve "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının koordinatörlüğünde, Maliye
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca",
üçüncü fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere", dördüncü fıkrasında yer alan
"özürlülerden" ibaresi "engellilerden", beşinci
fıkrasında yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere", altıncı fıkrasında yer alan
"özürlü" ve "özürlüye" ibareleri sırasıyla
"engelli" ve "engelliye",
h) Ek 8 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "özürlülerine" ve
"Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün müştereken hazırlayacakları"
ibareleri sırasıyla "engellilere" ve "Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığınca hazırlanacak",
ı) Geçici 9 uncu
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "özürlüye" ibaresi
"engelliye",
32) 16/6/1983 tarihli ve
2847 sayılı Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malulü
Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri ile Muharip Gaziler Dernekleri
Hakkında Kanunun mükerrer 1 inci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "sakatlığı" ibaresi "engelliliği",
33) 13/10/1983 tarihli
ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun;
a) 38 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "sakatlara" ibaresi
"engellilere",
b) 61 inci maddesinin
birinci fıkrasının (o) bendinde yer alan "Özürlülerin"
ibaresi "Engellilerin",
c) 77 nci maddesinin
başlığında yer alan "sakat" ibaresi
"engelli", birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan
"sakatlara" ibaresi "engellilere",
34) 25/10/1983 tarihli
ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 28 inci maddesinin
başlığında yer alan "sakatlanma" ibaresi
"engelli hâle gelme", birinci fıkrasında yer alan
"sakat kalmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
35) 1/11/1983 tarihli ve
2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli
İstihbarat Teşkilatı Kanununun 17 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan "sakat kalan" ibaresi
"engelli hâle gelen",
36) 25/10/1984 tarihli
ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin
(2) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan
"sakat" ibaresi "engelli", (4) numaralı
fıkrasının (s) bendinde yer alan "Özürlülerin" ibaresi
"Engellilerin",
37) 9/1/1985 tarihli ve
3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer
alan "Sakatların" ibaresi "Engellilerin",
38) 28/2/1985 tarihli ve
3160 sayılı Emniyet Teşkilâtı Uçuş ve Dalış
Hizmetleri Tazminat Kanununun;
a) 10 uncu maddesinin başlığında
yer alan "sakatlık" ibaresi "engellilik", birinci
fıkrasında yer alan "sakat kalmaları" ibaresi
"engelli hâle gelmeleri", ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
b) 11 inci maddesinde yer alan
"sakatlık" ve "sakatlanma" ibareleri
sırasıyla "engellilik" ve "engelli hâle gelmeye",
39) 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı
İmar Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"özürlüler" ibaresi "engelliler",
40) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Spor
Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (o) bendinde yer alan
"Özürlü", "özürlülerin" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "Engelli",
"engellilerin" ve
"engelli",
41) 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun;
a) 4 üncü maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan "Özürlüler İdaresi
Başkanlığı", "özürlülere",
"Başkanlığın", "Başbakanlığa
bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı" ibareleri sırasıyla
"Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü",
"engellilere", "anılan Genel Müdürlüğün",
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı",
b) 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "Özürlülerin" ve "özürlülere" ibareleri
sırasıyla "Engellilerin" ve "engellilere",
c) Ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
42) 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (1) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
43) 10/11/1988 tarihli ve 3497 sayılı Kara
Sınırlarının Korunması ve Güvenliği Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "sakat
kalmaları" ibaresi "engelli hâle gelmeleri",
44) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakatlanan" ibaresi "engelli hâle gelen", aynı
fıkranın (h) bendinde yer alan "sakatlanarak" ibaresi
"engelli hâle gelerek", (i) bendinde yer alan
"sakatlananlardan" ibaresi "engelli hâle gelenlerden", (j)
bendinde yer alan "sakatlandıkları" ibaresi "engelli
hâle geldikleri", ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlanan" ibaresi "engelli hâle gelen",
45) 28/12/1993 tarihli ve 3960 sayılı
Kalıtsal Hastalıklarla Mücadele Kanununun 1 inci maddesinde yer alan
"özürlülüğe" ibareleri "engelliliğe",
46) 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 21 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
47) 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "özürlüleri" ibaresi
"engellileri",
48) 23/7/1995 tarihli ve 4123 sayılı Tabii Afet Nedeniyle
Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine
Dair Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakat kalanlara" ve "sakatlık" ibareleri
sırasıyla "engelli hâle gelenlere" ve
"engellilik",
49) 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanununun 60 ıncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "sakat kalanlara" ibaresi "engelli
hâle gelenlere",
50) 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci
maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendinin (a)
alt bendinde yer alan "sakatların" ibaresi
"engellilerin",
51) 24/2/2000 tarihli ve 4536 sayılı Denizlerde ve Yurt
Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere
Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanunun 12 nci maddesinin
başlığında yer alan "sakatlanma" ibaresi
"engelli hâle gelme", birinci fıkrasında yer alan
"sakat kalan" ibaresi "engelli hâle gelen", ikinci
fıkrasında yer alan "sakatlanan" ibaresi "engelli hâle
gelen",
52) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun;
a) 313 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1)
numaralı bendinde yer alan "özrü" ibaresi "engeli",
b) 340 ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"özürlü" ibaresi "engelli",
c) 408 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakatlığı" ibaresi "engelliliği",
ç) 417 nci maddesinin birinci fıkrasının (2)
numaralı bendinde yer alan "özürleri" ibaresi
"engelleri",
d) 674 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlıkları" ibaresi "engelliliği",
53) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
53 üncü maddesinde yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
54) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi
Kanununun 7 nci maddesinde yer alan "sakatlık derecesi" ibaresi
"engellilik oranı", "sakatlığına"
ibaresi "engelliliğine",
55) 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun;
a) 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (I)
numaralı bendinin (a) alt bendinde yer alan "veya sakatlığa
uğraması halinde" ibaresi "yakalanması veya engelli
hâle gelmesi durumunda",
b) 30 uncu maddesinin başlığında yer alan
"Özürlü" ibaresi "Engelli", birinci fıkrasında
yer alan "özürlü" ibareleri "engelli", ikinci
fıkrasında yer alan "sakatlananlara" ibaresi "engelli
hâle gelenlere", dördüncü fıkrasında yer alan "özürlü"
ibaresi "engelli", altıncı fıkrasında yer alan
"özürlü" ibareleri "engelli", yedinci fıkrasında
yer alan "özürlülerin", "özürlünün", "Özürlü" ve
"özürlüyü" ibareleri sırasıyla "engellilerin",
"engellinin", "Engelli" ve "engelliyi",
c) 101 inci maddesinin başlığında yer alan
"Özürlü" ibaresi "Engelli", birinci fıkrasında
yer alan "özürlü" ibareleri "engelli",
56) 25/6/2003 tarihli ve 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu
Kanununun;
a) 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer
alan "özür" ibaresi "engel",
b) 32 nci maddesinin birinci fıkrasının (k) bendinde yer
alan "özürlüler" ibaresi "engelliler",
57) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası
Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (41) numaralı
bendinde yer alan "sakatlanmasına" ibaresi "engelli hâle
gelmesine",
58) 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 74 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinde yer alan "vücut veya akıl
hastalığı veya vücut sakatlığı ile özürlü
bulunmamak" ibaresi "hastalığı, zihinsel veya bedensel
engeli bulunmamak"
59) 25/5/2004 tarihli ve 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
60) 10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine
Dair Kanunun;
a) 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer
alan "özürlü" ibaresi "engelli",
b) 15 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan
"sakatlanan" ibareleri "engelli hâle gelen",
61) 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanununun;
a) 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendinde yer alan
"özürlüler" ibaresi "engelliler",
b) 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (m) bendinde yer
alan "özürlülerle" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "engellilerle" ve "engelli",
c) 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde yer
alan "özürlülere" ibaresi "engellilere",
ç) Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"özürlülerle", "özürlü", "özürlülere" ve
"Özürlü" ibareleri sırasıyla "engellilerle",
"engelli", "engellilere" ve "Engelli",
62) 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör
ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanunun;
a) 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "sakatlanmalarda" ibaresi "engelli hâle gelme
durumlarında",
b) 7 nci maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan "sakatlanma" ibaresi "engelli hâle gelme",
c) 9 uncu maddesinin başlığında ve
birinci fıkrasında yer alan "sakatlanma" ibareleri
"engelli hâle gelme", altıncı fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
ç) 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "sakatlanma" ibaresi "engelli hâle gelme",
63) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununun;
a) 122 nci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "özürlülük" ibaresi "engellilik",
b) 278 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan "özürlü" ibaresi "engelli",
64) 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı
Dernekler Kanununun 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"özürlülerin" ibareleri "engellilerin",
65) 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun;
a) 16 ncı maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
b) 105/A maddesinin üçüncü fıkrasında yer
alan "sakatlık" ibareleri "engellilik",
66) 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl
Özel İdaresi Kanununun;
a) 6 ncı maddesinin altıncı
fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
b) 43 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (h) bendinde yer alan "özürlülere" ibaresi
"engellilere",
c) 65 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "özürlülere" ibaresi "engellilere",
67) 2/3/2005 tarihli ve 5307 sayılı
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)
Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (t) bendinde yer alan "sakatlanmasına"
ibaresi "engelli hâle gelmesine",
68) 16/6/2005 tarihli ve 5369 sayılı
Evrensel Hizmet Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendinde yer alan "özürlüler" ibaresi "engelliler",
69) 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı
Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun;
a) Adında yer alan "Özürlüler ve Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması" ibaresi "Engelliler",
b) 1 inci maddesinde yer alan
"özürlülüğün" ve "özürlülerin" ibareleri
sırasıyla "engelliliğin" ve "engellilerin",
c) 2 nci maddesinde yer alan "özürlüleri" ve
"özürlülere" ibareleri sırasıyla "engellileri" ve
"engellilere",
ç) 3 üncü maddesinde yer alan "Özürlü",
"Özürlülük", "özürlü", "özürlüler",
"özürlülerin", "özürlülere", "özrü",
"özürlülüğün", "özürlüye" ve "özürlünün"
ibareleri sırasıyla "Engelli", "Engellilik",
"engelli", "engelliler", "engellilerin",
"engellilere", "engelliliği",
"engelliliğin", "engelliye" ve "engellinin",
d) 4 üncü maddesinde yer alan "özürlülerin",
"özürlülüğün", "Özürlüler", "özürlülere",
"Özürlülere" ve "Özürlüler İdaresi Başkanlığının"
ibareleri sırasıyla "engellilerin",
"engelliliğin", "Engelliler", "engellilere",
"Engellilere" ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının",
e) 5 inci maddesinde yer alan "Özürlülerle",
"özürlülük", "Özürlülük" ve "Özürlüler İdaresi
Başkanlığınca" ibareleri sırasıyla
"Engellilerle", "engellilik", "Engellilik" ve
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca",
f) 6 ncı maddesinde yer alan "Özürlü"
ibaresi "Engelli",
g) 7 nci maddesinde yer alan "Özürlülere" ve
"Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden"
ibareleri sırasıyla "Engellilere" ve "Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığından",
ğ) 8 inci maddesinde yer alan "Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü" ibaresi
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı",
h) 10 uncu maddesinde yer alan "özürlülerin"
ve "özürlü" ibareleri sırasıyla "engellilerin" ve
"engelli",
ı) 11 inci maddesinde yer alan
"özürlülüğe", "özürlülüğün" ve "özrün"
ibareleri sırasıyla "engelliliğe",
"engelliliğin" ve "engelliliğin",
i) 12 nci maddesinde yer alan "Özür",
"Özürlüler İdaresi Başkanlığının" ve
"özürlülerin" ibareleri sırasıyla "Engellilik",
"Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının" ve "engellilerin",
j) 13 üncü maddesinde yer alan
"Özürlülerin", "Özürlüler İdaresi
Başkanlığınca", "Özürlünün" ve "özürlü"
ibareleri sırasıyla "Engellilerin", "Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığınca", "Engellinin" ve
"engelli",
k) 14 üncü maddesinde yer alan
"özürlülerin", "özrüyle", "Özürlülük" ve
"Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ibareleri
sırasıyla "engellilerin", "engelliliğiyle",
"Engellilik" ve "Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığınca",
1) 15 inci maddesinde yer alan
"özürlülerin", "Özürlü", "özürlü",
"özürlülere", "Özürlüler", "Özürlüler İdaresi
Başkanlığınca", "Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi
Başkanlığınca" ve "Özürlülerin" ibareleri
sırasıyla "engellilerin", "Engelli",
"engelli", "engellilere", "Engelliler", "Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca", "Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığınca" ve "Engellilerin",
m) 16 ncı maddesinde yer alan
"Özürlülerin", "özürlü", "özürlülerin" ve
"Özürlüler İdaresi Başkanlığınca" ibareleri
sırasıyla "Engellilerin", "engelli", "engellilerin"
ve "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca",
n) Geçici 2 nci maddesinde yer alan "özürlülerin"
ibaresi "engellilerin",
o) Geçici 3 üncü maddesinde yer alan
"özürlülerin" ve "özürlüler" ibareleri sırasıyla
"engellilerin" ve "engelliler",
70) 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun;
a) 14 üncü maddesinde yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
b) 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (n) bendinde yer
alan "özürlülere" ve "özürlüler" ibareleri
sırasıyla "engellilere" ve "engelliler",
c) 44 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yer
alan "sakatlık" ibaresi "engellilik",
ç) 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (i)
bendinde yer alan "özürlülere" ibaresi "engellilere",
d) 77 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"özürlülere" ibaresi "engellilere",
71) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık
Kanununun;
a) 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
b) 114 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
72) 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanununun 19 uncu maddesinin başlığında ve ikinci fıkrasında
yer alan "özürlü" ibareleri "engelli",
73) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununun;
a) 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer
alan "özüre uğratan" ibaresi "engelli hâle getiren",
b) 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"özürlülük" ibaresi "engellilik",
c) 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"özürlülük" ibaresi "engellilik",
ç) 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"özürler" ibaresi "engellilik", dokuzuncu fıkrasında
yer alan "özürlülük" ibaresi "engellilik", onuncu
fıkrasında yer alan "özürlerin" ibaresi "engellilik
hallerinin",
d) 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"özrü" ibaresi "engelliliği", üçüncü
fıkrasında yer alan "özürleri" ibaresi "engellilik
hâlleri",
e) 28 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"hastalık veya özürü" ibaresi "hastalığı
veya engelliliği",
f) Geçici 4 üncü maddesinin altıncı fıkrasında yer
alan "özürlü" ibareleri "engelli",
g) Geçici 10 uncu maddesinin başlığında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik", birinci
fıkrasında yer alan "özrü" ibaresi "engeli",
ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan
"sakatlığı" ibareleri "engelliliği",
ğ) Geçici 37 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"sakat kalanlara" ibaresi "engelli hâle gelenlere",
h) Geçici 39 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b)
bendinde yer alan "sakatlığı" ibaresi
"engelliliği",
74) 14/12/2006 tarihli ve 5564 sayılı Kimyasal Silahların
Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının
Yasaklanması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde yer alan "sakatlığa"
ibaresi "engelliliğe",
75) 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma
Kanununun 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"sakatlanması" ibaresi "engelli hâle gelmesi",
76) 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanununun
43 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
77) 24/6/2008 tarihli ve 5774 sayılı Başarılı
Sporculara Aylık Bağlanması ile Devlet Sporcusu Unvanı
Verilmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan "Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında", "özür",
"Özür", "özürlülük" ve "Özürlülük" ibareleri
sırasıyla "Engelliler Hakkında",
"engellilik", "Engellilik", "engellilik" ve
"Engellilik",
78) 5/11/2008 tarihli ve 5809 sayılı Elektronik
Haberleşme Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(k) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
79) 18/3/2010 tarihli ve 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanununun 9
uncu maddesinin altıncı fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
80) 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı Dışişleri
Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Kanunun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
81) 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanununun;
a) 172 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibaresi "engellilik",
b) 235 inci maddesinin başlığında yer alan
"özürlülerin" ibaresi "engellilerin" , birinci
fıkrasında yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
c) 259 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
"özürlü" ibaresi "engelli",
82) 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun
1507 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"sakatlık" ibareleri "engellilik",
83) 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunun;
a) 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer
alan "özürlülük" ibaresi "engellilik", (ğ) bendinde
yer alan "özürlülere" ibaresi "engellilere",
b) 9 uncu maddesinin altıncı fıkrasının (b)
bendinde yer alan "özürlülük" ibaresi "engellilik",
c) 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan
"özürlü" ibaresi "engelli",
ç) 37 nci maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendinde yer
alan "Özürlülerin" ibaresi "Engellilerin",
84) 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "özre
uğratan" ibaresi "engelli hâle getiren",
85) 21/6/2012 tarihli ve 6332 sayılı Türkiye İnsan
Hakları Kurumu Kanununun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında
yer alan "sakatlık" ibaresi "engellilik",
86) 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer
alan "özürlü" ve "Özürlü" ibareleri sırasıyla
"engelli" ve "Engelli",
b) Ek 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"özürlü" ibaresi "engelli",
87) 8/6/1984 tarihli ve 217 sayılı Devlet Personel
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 12/B maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde yer alan "özürlülerin" ibaresi "engellilerin",
88) 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanunu, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu, 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu, 2914
Sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu, 5434 Sayılı T.C.
Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması, Devlet
Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban
Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat
Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinin (A)
fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
89) 22/1/1990 tarihli ve 399 sayılı Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesinin
birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan "vücut
sakatlığı ile özürlü olmamaları" ibaresi "bedensel
engel ile engelli olmamaları",
90) 30/5/1997 tarihli ve 573 sayılı Özel
Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinde yer alan "özür" ibaresi "engellilik durumu",
b) 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "özür" ibaresi "engellilik durumu",
c) 18 inci maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "özür" ibaresi "engellilik durumu", ikinci
fıkrasında yer alan "özürü" ibaresi
"engelliliği",
ç) 20 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan "özür" ibaresi "engellilik durumu",
91) 3/6/2011 tarihli ve 633 sayılı Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 2 nci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendinde yer alan "Özürlülerin" ve "özürlülere"
ibareleri sırasıyla "Engellilerin" ve
"engellilere", (g) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi
"engelli",
b) 6 ncı maddesinin birinci
fıkrasının (ç) bendinde yer alan "Özürlü" ibaresi
"Engelli",
c) 10 uncu maddesinin başlığında
ve birinci fıkrasında yer alan "Özürlü" ibareleri
"Engelli", aynı fıkranın (a) bendinde yer alan
"özürlülere" ibaresi "engellilere", (b) bendinde yer alan
"Özürlülüğün" ve "özürlülerin" ibareleri
sırasıyla "Engelliliğin" ve "engellilerin",
(c) bendinde yer alan "Özürlülerin" ibaresi "Engellilerin",
(ç) bendinde yer alan "Özürlülerle" ibaresi "Engellilerle",
(d) bendinde yer alan "özürlülere" ve "özürlü" ibareleri
sırasıyla "engellilere" ve "engelli", (g)
bendinde yer alan "özürlülerin" ibaresi "engellilerin", (h)
bendinde yer alan "özürlülere" ibaresi "engellilere",
ç) 22 nci maddesinin birinci fıkrasının
(f) bendinde yer alan "özürlü" ibaresi "engelli",
d) Eki (I) sayılı cetvelin hizmet birimleri
sütununun (4) numaralı sırasında yer alan "Özürlü"
ibaresi "Engelli",
92) 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin;
a) 2 nci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendinde yer alan "özürlülerin" ibaresi "engellilerin",
b) 43 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "Özürlü", "özürlü", "özür grupları" ve
"özür niteliğine" ibareleri sırasıyla "Engelliler
için", "engelli", "engel grupları" ve
"engelinin niteliğine",
93) 26/9/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu
Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan "sakatlık" ibaresi
"engellilik",
94) 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 23 üncü maddesinin yedinci fıkrasının (c)
ve (ç) bentlerinde yer alan "özürlülüğüne" ibareleri
"engelliliğine",
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Dinçer.
CHP
GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 436 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 12si yani gene
yaklaşık 9 milyona yakın vatandaşımız engelli
olarak yaşamını sürdürmektedir. Engelliler her yıl
mayıs ayında kutlanan hafta dolayısıyla
hatırlanmaktadır. Bu hafta boyunca engellilerin sorunları
gündeme getirilmekte, yetkililerce birçok vaatlerde bulunulmaktadır ama
sorunları da bir türlü çözülememektedir. Bir insanın engelli
olması onun diğer insanlar gibi yaşaması,
çalışması ve de başarılı olması için sorun
teşkil etmemelidir. Engelli insanların sadece özel koruma önlemleri
içerisine alınmaları da yeterli olmaz.
Siyaha
beyaz demekle, kara yerine ak demekle sorunların çözülemediği
gibi özürlü yerine engelli tabirinin kullanılması ile de sorunlar
çözülemez. Ama gene de bu kanun tasarısı önemli bir düzenlemedir,
önemli bir adımdır. Çünkü taraf olduğumuz Birleşmiş
Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinde ve insan hakları
belgelerinde özürlü kişi yerine engelli kişi ifadesi
kullanılmaktadır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; asıl önemli olanın
engellilerin eğitim imkânlarının hazırlanması
suretiyle kendi toplumlarıyla kaynaştırılması,
onların yaşamını kolaylaştıracak altyapı
düzenlemelerinin yapılması ve nihayet istihdam şartları
yaratılarak ekonomiye etkin bir şekilde katılmalarının
sağlanması gerektiğidir. Huzurlu ve güvenli bir ülke
oluşturmanın tek yolu, engelli vatandaşlarımızın
toplumla derhâl uyumlaştırılması ve toplumun ayrılmaz
bir parçası hâline getirilmesidir. Tüm engelli
vatandaşlarımızın başkalarına gereksinim duymadan
yaşamını sürdüren, üreten ve toplumsal yaşama katkıda
bulunan bireyler olmaları devletin temel hedeflerinden biri
olmalıdır. Aynı zamanda sosyal hukuk devletinin de bir
gereğidir bu husus.
Engelli
vatandaşlarımızla ilgili en önemli düzenleme 1997
yılında 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yapılmıştır.
Bu kararnameyle İmar Kanununda bazı değişiklikler
yapılarak bazı adımlar atılmış, ruhsat verilmesi engellilerin
erişimine uygun hâle getirilmesi koşuluna
bağlanmıştır. 2005 yılına gelindiğinde bu
yasal düzenlemeye uyulmadığı görülmüş, 7 Temmuz 2005
tarihinde 5378 sayılı bir Kanunla yeni düzenlemeler
yapılmıştır. Bu kanunla altyapı düzenlemelerinin
yapılması için tüm yetkililere yedi yıl süre
tanınmıştır. Verilen bu süre 7 Temmuz 2012
yılında dolmasına rağmen kanunun emrettiği
çalışmalar pratikte yine hiç yapılmamıştır. Bu
süre geçtiğimiz yıl 6353 sayılı Kanunla tekrar bir
yıl daha uzatılmıştır. Bu ek sürenin sonunda da
istenen eksikliklerin giderilmesi mümkün olmayacaktır.
Tekrar
ediyorum arkadaşlar: Önemli olan zihniyet değişikliğidir
çünkü on beş yılda yapılamayan işlerin bir yılda
yapılması mümkün olmayacaktır. Hâlen özellikle cadde ve
kaldırımlar ile toplu taşıma araçları özürlülerin
erişebilirliğine uygun hâle getirilememiştir. Yapılan
düzenlemeler de sembolik olmaktan öteye geçmemektedir.
Ulaşılabilirlik olarak isimlendirilen bu uygulamalar yapılan
yasal düzenlemelerle tüm yerel yönetimler için zorunlu hâle gelmiş ancak
yerel yönetimlerdeki bütçe problemi, yapılacak düzenlemelerde bir
standardın olmaması, engellilik alanının önemsenmemesi gibi
nedenlerle ulaşılabilirlik konusuna yeterince özen
gösterilmemektedir. Üst geçitler, metro, bunun gibi yerlerde engelli
asansörleri çoğu zaman çalışmamakta, görme engelliler için
hazırlanmış olan sarı bantlar bile, engelli olan ya da
engelli olmayan kişilerin takılıp düşmesine neden
olmaktadır. Geçen yıl İstanbulda metro istasyonlarında meydana
gelen kazalarda 2 engelli vatandaşımız ağır
yaralanmıştır. Bu olayda belediye yetkilileri âdeta görme
engelli vatandaşı suçlamış, Uçurumu niye görmedin? diye
savunma yapmışlardır. Yine geçtiğimiz yıl ÖSYM
tarafından yapılan bir sınavda engelli vatandaşlarımız
düşünülmemiş ve asansörü olmayan 3üncü ve 4üncü katlardaki
sınav salonlarına alınmıştır arkadaşlar. Bu
örnekler bile zihniyet değişikliğinin ne kadar önemli olduğunu
hatırlatmaya yetmektedir.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde yaşayan
engelli vatandaşlarımızın istek ve sorunları bir hayli
fazladır. Bu taleplerden bazılarını sizlere açıklamak
istiyorum.
Yeni
adıyla Engelliler İdaresi Başkanlığı bünyesinde
sivil toplum kuruluşlarının, Sakatlar Konfederasyonunun,
Engelliler Konfederasyonunun, Bakanlık temsilcilerinin, belediyeler
temsilcilerinin ve şehir plancılarının olduğu,
ayrımcı uygulamaları izleyen, listeleyen ve yetkili mercileri
harekete geçiren bir engelli hakları izleme komisyonu yasayla mutlaka
kurulmalıdır. Yeni kurulan engelli federasyon ve
konfederasyonlarına temsil kabiliyeti sağlanmalıdır.
Engelli
vatandaşların yararlandıkları haktan engellilerin
kurmuş oldukları tüzel kişiliklerin de
yararlandırılması gerekmektedir. Özellikle, araç edinme
ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ÖTVden muaf tutulmalıdır.
Engelli
ticaret erbabının yıllık gelir indiriminden
yararlanması sağlanmalıdır. Kendilerine ait veya bakmakla
yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama
aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücretin
tutarının altında olan bakıma muhtaç engellilere resmî veya
özel bakım merkezlerinde ya da ikametgâhlarında bakım hizmeti
verilmelidir.
Kamusal
ulaşım hizmetlerinin yetersiz kalması nedeniyle bedensel
engellilerin ulaşımını sağlayacak özel araç
alımını kolaylaştırıcı tedbirler
alınmalıdır.
Kamusal
hizmetlerin her alanında görme, konuşma ve işitme engellilerinin
yararlanabileceği düzenlemeler getirilmelidir.
Muhtaç
engellilere aylık bağlanmasında ölçü alınan kişisel
gelir miktarı yükseltilmeli, bağlanan aylık ücretin asgari ücret
düzeyine çıkarılması
sağlanmalıdır.
Tedavi,
ilaç ve tıbbi cihazlarda alınan katkı payından engelliler
muaf tutulmalıdır.
Eğitimin
özellikle zihinsel engelliler yönünden yaşam boyu sürdürülmesi için
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Özel
eğitim kurumları çok iyi denetlenerek suistimallere izin
verilmemelidir.
Bedensel
engellilerin erişimine müsait hâle getirilmeyen kamusal alanlarla ilgili
olarak sorumlu kamu görevlilerinin kişisel
cezalandırılmalarını sağlayacak düzenlemeler mutlaka
yapılmalıdır.
Tüketicinin
engelliliği nedeniyle ürünün kullanımından doğabilecek
sağlık, güvenlik ve ekonomik çıkarların korunması için
gerekli önlemler alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak
tüzüğümüzün 3üncü maddesinde, engellilerin toplumsal yaşama
katılımını sağlayacak önlemleri almak, her engelli
bireyin farklı gereksinimlerinin olduğunu göz önünde tutmak ilkesi
yer almaktadır. Bu ilke
doğrultusunda hazırlanan parti programımızda engelli
vatandaşlarımızla ilgili görev ve sorumluluklarımız
belirtilmiştir. Sosyal devlet anlayışımızın
gereği olarak engelli bireylerin yaşamının
gerektirdiği olanaklara her alanda kavuşturulmasını temel
bir insan hakkı olarak görüyoruz.
Ayrımcılığın
bilinçaltındaki köklerini
kazımak, ayrımcı uygulama ve düzenlemelere son vermek ve son
verilmesi için gereken önlemleri almak ve engelli vatandaşlarımıza
hayatı kolaylaştırmak amacıyla her zeminde mücadelemiz
devam etmektedir. Engelli sorunlarını bireysel bir sorun olarak
değil, herkesin ortak duyarlılığını gerektiren
toplumsal bir sorun olarak değerlendiriyor ve engellilere merkezî ve yerel
yönetimler tarafından götürülecek bütün hizmetlerin sosyal devlet ilkesine
göre oluşturulmasını öngörüyoruz.
Engelli
sorunlarını yüce Meclisin her yerine, her zaman
taşıdık. Bu alanda 34 adet kanun teklifi verdik, 13 adet Meclis
araştırma önergesi verdik, 151 adet yazılı ve sözlü soru
önergesi verdik. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da -yeni anayasa
çalışmaları da dâhil olmak üzere- engellilerin toplumca
kabulünde ve toplumla kaynaşmasında ciddi sorunlar yaşatan;
onların, toplumdan uzaklaştırılması ve
ötekileştirilmesi sonucuna yol açan her türlü düzenlemenin
karşısında olacağız.
Bu
konuda çalışmalar yapan tüm arkadaşlarımıza
-ayrımsız, tüm arkadaşlarımıza- Sayın
Bakanlığımıza teşekkür ediyor ve bir kez daha,
engelsiz günler için engellilerimizin hep yanında
olacağımızı vurgulamak istiyorum.
Yüce
Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.
Şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu.
Buyurunuz
Sayın Dağoğlu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 436 sıra
sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli
Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi Amacıyla
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, epeyce uzun bir zamandan, saatlerden beri bu kanun üzerinde
görüşüyoruz. Bu konuyla ilgili, engellilere birtakım hakların
verildiği, verilmediği veya çok az verildiği, bu
tartışmalar devamlı gündemimizde. Ancak, ben şunu ifade
etmek istiyorum ki, her ne hikmetse bugün bu kürsüde engellileri bu kadar
düşünen milletvekillerimiz ancak ve ancak kanunlarla bazı
şeyleri yerine getirdiğimizi düşünerek, bununla ilgili bir kanun
ancak 2005 yılında çıkarılabilmiş, yani 2005
yılından evvel yapılan işlerde veya yapılacak
olanlarda engelli vatandaşlarımızın zaten bir kanunu bile
yokmuş. Dolayısıyla, şimdi biz eleştirilerimizi
yaparken tabii ki bunları göz önünde bulundurmamız gerekir.
Bir
vatandaş neden engelli olur? Burada yani bir engelli olmanın bir
nedeni var. Bu neden, öncelikle ya anne karnında, çocukların
takibinde veya genetik birtakım nedenlerle veya doğum esnasında
çocukların görmüş olduğu zararlarla veya kazalarla birtakım
engellilikler olabilir. Peki, devlet olarak veya şu anda iktidarda olan AK
PARTİsi olarak bunlarla ilgili herhangi bir çözüm yapılıyor mu?
Evet, fazlasıyla yapılıyor. Çünkü bunların büyük bir
kısmı sağlığı ilgilendiriyor ve
dolayısıyla sağlıkta dönüşüm rüzgârıyla
bunların hepsine çok aşırı bir biçimde de
eğildiği zaten bir gerçek. Dolayısıyla, ortaya geldikten
sonra engellilerle uğraşmaktansa bunları daha evvel, yani
kuyunun kapağını daha evvel kapamak şüphesiz ki bize daha
ucuza ve daha az bir uğraşa neden olacaktır.
Şimdi,
engelli vatandaşlarımıza yapılan birtakım hizmetler. Eğer
halkın arasında olursanız, eğer engelli
vatandaşlarımızla konuşursanız onlar bundan son derece
memnunlar. Hükûmetin yapmış olduğu desteklerden son derece
memnunlar. Ben bir örnek vermek istiyorum: Belki şu anda aramızda,
Bağcılar Belediye Başkanıydı, Sayın Milletvekili
Feyzullah Kıyıklık ve Bağcılarda engelliler için
yapılan Engelliler Sarayını, ben bütün milletvekillerinin bir
kerecik de olsa görmelerini çok isterim. İşte onu görmekle gerçekten
engellilere ne kadar önem verildiğini orada çok daha iyi anlamak mümkün.
Peki, 2005 yılında çıkarılan bu yasayla ne kazandı
engelliler? Engelliler sağlık alanında, eğitim
alanında, istihdam alanında ve sosyal alanda birtakım haklar
kazanıldı ancak bu çıktıktan sonra bunlara yönelik
birtakım işlemler yapılabildi.
Biz,
Komisyondan bu yasadaki engellilik terimini, terminolojisini komisyonda oy
birliğiyle kabul ettik. İktidar ve muhalefet milletvekilleri, hepimiz
için bu doğru bir karardı; hatta orada bunun
tartışmasını bile yapmadık ve bu nedenle, bu kelimenin
çürük, yaramaz, işte, daha, sakat belki de çok uygun olmayan
kelimelerin yerine engelli kelimesinin kullanılması hem
uluslararası düzeyde hem de hukuksal açıdan ve sivil toplum
kuruluşları açısından da çok uygun bir terminolojiydi ve
bunu hep beraber kabul ettik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TÜRKAN
DAĞOĞLU (Devamla) Ben acaba bir dakikalık bir düzeltme
yapabilir miyim?
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dağoğlu, usulümüz yok.
TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) Ben
tekrar geriye dönüp konuşmak istemem. Ancak Meclisin
açıldığı saatlerde Sayın Meclis Başkanı
Cemil Çiçekin Türkiye Büyük Millet Meclisini iyi temsil edemediği yönünde
bir açıklamada bulunuldu. Siz, şüphesiz bunu çok iyi biliyorsunuz
ancak oradaki protokolde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeri
Cumhurbaşkanının sağ tarafıdır. Sizler bunu zaten
biliyorsunuzdur ama ben de bir kere bunu ifade etmek istedim.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Dağoğlu.
Iğdır
Milletvekili Sinan Oğan.
Buyurunuz
Sayın Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün hakikaten de Türkiyede 4,5
milyon, yaklaşık 5 milyon insanımızı ilgilendiren bir
konuda her üç partinin de ortak kanun teklifiyle milletimizin huzuruna gelmesi
hakikaten Meclisimiz adına sevindirici bir hadise. Bundan belki örnek
alarak bundan sonra da muhalefetten gelecek önerileri daha fazla Meclisimizin
dikkate alması hem bugünlerde Meclisimizde yükselen tansiyonu
düşürecektir hem de milletimize sadece iktidarın değil
muhalefetin de hizmet edebileceğinin bir kez daha gösterilmesine vesile
olacaktır. Bu sebeple Sayın Bakanımıza ben teşekkür
ediyorum ki muhalefet ve iktidarla vatandaşımızı
ilgilendiren konularda hep beraber hizmet edilebileceğini
göstermiştir.
Sayın
Bakanım, biraz önce sorular kısmında zatıalinize soru
sormuştum ancak zannediyorum süre yetmediği için cevap veremediniz.
Iğdırlı vatandaşlarımızın,
Iğdırlı engelli vatandaşlarımızın
sorularını, sorunlarını gündeme getirmiştim.
Sayın Başbakanın Iğdırda engelli vatandaşlarımıza,
özellikle Yeşil Iğdır Engelliler Spor Derneğine bir sözü
vardı. Iğdır doğunun en doğusunda bir yer Sayın
Bakanım. Ankarada, İstanbulda daha geniş imkânlar elbette
vardır ama doğu ve güneydoğudaki engelli
vatandaşlarımızın sorunlarının oralarda bir
değil bin kat daha fazla olduğunu dikkate almamız lazım.
Iğdırdaki vatandaşlarımızın bir yerden bir yere
dolmuş güzergâhı olmadığı için gitme konusunda
sıkıntıları var. Iğdırdaki
vatandaşlarımızın, engelli
vatandaşlarımızın sınavına girme noktasında
sorunu var, burada eşitsizlik de var. Yani, pozitif
ayrımcılığı engelli vatandaşlarımıza
mutlaka yapmalıyız ama onu da kendi içerisinde daha pozitif hâle
getirmemiz lazım. Çünkü, batıda, insanlarımızın,
engelli vatandaşlarımızın sınavlara hazırlanma,
hayata hazırlanma şartları ile doğudaki maalesef ki bir
değil. Bu sebeple, doğunun en doğusunda, Doğu Anadoluda,
Güneydoğu Anadoludaki engelli vatandaşlarımızın
sınava girmelerinde, belki biraz daha öncelik tanınması, belki
biraz daha müsamaha tanınması, oradaki
vatandaşlarımızın da topluma katılması konusunda
bir nebze olsun katkıda bulunacaktır.
Iğdırdaki
vatandaşlarımız çok fazla bir şey istemiyor. Sadece, sosyal
hayata katılma noktasında, kendilerine Sayın Başbakan
tarafından söz verilen araçların, aracın -1 tane araç
istiyorlar- ne zaman teslim edileceğini soruyorlar.
Aynı zamanda,
buradaki engelli vatandaşlarımız Eve mahkûm olmayalım, hiç
olmazsa arada bir çıkalım; başka insanlarla, diğer engelli
arkadaşlarımızla bir araya gelelim, sohbet edelim, vakit
geçirelim. diye bir sosyal tesisin Iğdırda kurulmasını
beklemektedirler.
Engelli
vatandaşlarımız bir de şunu ifade ediyor, diyorlar ki:
Öyle aileler var ki eşlerin her ikisi de engelli, her 2si de
işsiz. Bu anlamda da, acaba bir pozitif düzenleme, pozitif
ayrımcılık yapılabilir mi? Sayın Bakanım, böyle
ailelerin, hiç olmazsa birisinin işe alınmasında öncelik
tanınabilir mi? Çünkü bu ailelerimiz hakikaten de isteyerek o hâle
gelmiş değiller ve devletin şefkatli ellerine daha fazla,
diğerlerinden, diğer ailelerden daha fazla ihtiyaç
duymaktadırlar. Dolayısıyla, bizim her birimizin bir engelli
adayı olduğunu ve hayatımızın,
yaşamımızın, yaşadığımız yerlerin
hepimize göre düzenlenmesi gerektiğini unutmayalım.
Iğdır
Belediyesi, maalesef, bu konuda engelli vatandaşlarımız için
hizmetlerini yeterince yapamamaktadır. Burada onu da ifade etmek
istiyorum, bu konuda siyaset yapmak istemiyorum ama Iğdır
Belediyesinin engelli vatandaşlarımıza Bakanlıkla beraber
daha fazla hizmet sunması lazım. Sadece
vatandaşlarımıza, engelli vatandaşlarımıza
değil, aslında, Iğdır Belediyesinin normalde hizmet
sunması lazım ama maalesef BDPli Iğdır Belediyesi bu
konuda üzerine düşen görevi yapamamaktadır.
Ama
burada bir sene kaldı, inşallah, bir sene sonra biz o sorunu da çözeceğiz
diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 436 sıra sayılı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Yer
Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin Değiştirilmesi
Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin (85) no.lu bendinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesini ve diğer bentlerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe
Nur Bahçekapılı Mehmet
Doğan Kubat Ali
Uzunırmak
İstanbul İstanbul Aydın
Özgür
Özel Tülay
Kaynarca
Haydar Akar
Manisa İstanbul Kocaeli
İbrahim
Binici Hakan
Çavuşoğlu
Şanlıurfa Bursa
"86-
6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 120
nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan 'sakatlık' ibaresi
'engellilik',
87-
4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (1)
bendinde yer alan 'özürlü' ibaresi 'engelli',"
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
AYŞE
NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge
ile mevzuatımızda yer alan sakatlık ve özürlü ibaresi yerine
engellilik ve engelli ibaresinin kullanılması
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
1inci
maddeyi oylarınıza sunmadan önce Komisyonun bir talebi vardır.
Buyurunuz.
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Tasarının
1inci maddesinin (1)inci fıkrasının (25)inci bendinde geçen
görevlerine ifadesinin görevlilerine şeklinde redakte edilmesini arz
ve talep ediyoruz efendim.
BAŞKAN
Bu redaksiyon talebiyle birlikte 1inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci
maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- 5378 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"Mevcut
belgelerin geçerliliği
GEÇİCİ
MADDE 5- Engelli bireylerin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
önce ilgili mevzuatına göre almış oldukları
sağlık kurulu raporlarına istinaden hâlen yararlanmakta
oldukları hak ve menfaatlerin, sağlık kurulu raporu
dışındaki diğer şartların muhafaza edilmesi ve
ilgili mevzuatına göre bu hak ve menfaatlerin devamının mümkün
olması kaydıyla, önceki raporların geçerlilik süresi içinde
aynı şekilde uygulanmasına devam olunur. Ayrıca, engelli
bireylerin ilgili mevzuatına uygun olarak daha önceden almış
oldukları sağlık kurulu raporlarına istinaden engellilik
durumlarının tespitine veya engellilikleri dolayısıyla
kendilerine veya yakınlarına kolaylıklar ya da haklar teminine
yönelik olarak bu maddenin yayımı tarihine kadar verilmiş olan
özürlü, sakat, çürük veya zihinsel ya da bedensel engelleri niteleyen benzeri
ibareleri içeren belge, kimlik, kart ve benzeri belgelerin, geçerli
oldukları süreler dâhilinde yenilenmeleri gerekmez."
BAŞKAN
Gruplar adına söz talebi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı konuşacaktır.
Şahsı adına da söz talebi olduğu için ikisini
birleştiriyorum.
Buyurunuz
Sayın Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde yer alan engelli
bireylere yönelik ibarelerin değiştirilmesi amacıyla
hazırlanan ve 436 sıra sayısıyla gündeme alınan
tasarının 2nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan ve bizleri izleyen tüm engelli
yurttaşlarımızı ve engelli adayı olan diğer
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanun tasarısının görüşülmesi
ilginç bir tesadüfe sahne oluyor. Yarın Çernobil faciasının 27inci
yıl dönümü. Çernobil faciası ülkemiz sınırlarında
olmadığı hâlde ülkemizde pek çok engelli
yaratmıştır. Çernobil faciasının tüm dünyaya örnek
olması, ibret olması gerekirken, maalesef dünyada ve maalesef,
maalesef ülkemizde hâlâ nükleer santral sevdası devam etmektedir ve
nükleer santrallerin yaratacağı engelli bireyler hiç mi hiç dikkate
alınmamaktadır. Birazdan bu konuya biraz daha detayıyla girmeye
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlarım, her ne kadar özürlü veya sakat yerine engelli
demek engelli yurttaşlarımızın sorunlarını
çözmeyecek ve engelli haklarına katkı sağlamayacak ise de
tanım açısından önemli olduğunu düşünüyorum ve bu
vesileyle de olsa engellilerin sorunlarının
tartışılmasını önemli buluyorum ve Cumhuriyet Halk
Partisi olarak bu tasarıyı desteklediğimizi ifade etmek
istiyorum. İşte, bu vesileyle ben de çözüm önerilerimiz, yani engelli
yurttaşlarımızın sorunları, çözüm önerilerimiz ve çok
çok daha önemlisi, yeni engelli kişilerin oluşmaması için neler
yapılması gerektiği konusunda da düşüncelerimi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ben bir hekimim ve koruyucu hekimliğe çok
inanırım. Engelli birey oluşumunun önlenmesi, engellilerin
tedavi ve rehabilite edilmesinden çok daha kolaydır, çok daha ucuzdur. Bir
insanı korursanız, bu insanı tedavi etmekten çok daha ucuza mal
edersiniz. Bu ucuzluk, sadece maddi ucuzluk anlamında değil,
aynı zamanda manevi ucuzluk ve vücudun da tahrip edilmemesi şeklinde
yorumlanabilir.
Peki,
engelli birey oluşmasını önlemenin en önemli basamağı
nedir diye sorarsanız, bence öncelikle bir anlayış
değişikliği oluşturmaktır. İsterseniz işe
Hükûmet yetkililerinin söylemlerinden başlayalım. Hükûmet
yetkilileri, bakan düzeyine gelmiş olan insanların, Gözlerin
görmediği hâlde sana iş verdik, daha ne istiyorsun?
noktasından, bu engelli yurttaşlarımıza, Size nasıl
daha çok yardım edebilirim. noktasına gelmesi gerekmektedir.
İşte, bu anlayış değişmediği sürece,
bizler sakat yerine engelli
demişiz, özürlü yerine engelli demişiz, inanın hiçbir
şey değişmeyecek. Ben de hekimlik yaptığım
dönemlerde pek çok engelli insanla bir arada oldum. İnanın, onlar
kendilerine sakat, özürlü filan denmesinden çok çok muzdarip değiller,
hatta derneklerinin adı Sakatlar Derneği. Kendi kendilerine de özürlü
diyorlar, bunu hiç de yadırgamıyorlar çünkü kendilerinin bir özrü
olmadıklarını biliyorlar, kendilerinin sakat
olmadıklarını biliyorlar. Onlar, onları bu hâle getiren ve
onların sorunlarını çözmeyenlerin özürlü olduğunu çok iyi
biliyorlar. Onlar, kendilerine yardımcı olmayan, yeni yeni engelli
bireyler üretilmesini engellemeyen zihniyetin sakat olduğunu çok çok iyi
biliyorlar. O yüzden de onlar bizden çok daha olgunlar. Acılar
insanları olgunlaştırır. Hepimiz acı çekiyoruz. Eminim
içimizde ailesinde engelli bireyleri olanlar vardır; onlar
acının, ızdırabın en demek olduğunu bilirler.
İşte, değerli arkadaşlarım, bu acıyı, bu
ızdırabı yaşayan insanlar inanın bizden çok daha
olgunlar. Onlar bizden sadece basit bir kelime değişikliği
yapmamızı istemiyorlar. Onlar diyorlar ki: Bizim
haklarımızı verin. Bize lütfetmeyin, biz, sizin lütuflarınıza
muhtaç değiliz. Biz isteyerek bu duruma gelmedik ve bizim bu duruma
gelmemiz engellenebilirdi. Bizim engelliler olarak bu duruma gelmemize
sağlık sistemleri neden oldu. Hâlbuki, sağlık, Anayasada
zikredildiği üzere anayasal bir haktır. Sağlığı
da devlet, imkânları ölçüsünde vatandaşlarına en iyi
şekilde sunmak üzere Anayasa tarafından görevlendirilmiştir.
İşte bu görevini yapmayan insanlar bizim engelli
haklarımızı hiç olmazsa gasb etmesinler. diyorlar.
Bakın
değerli arkadaşlarım, zaman zaman burada bazı rakamlar
verildi, 2002 yılında yapılan bir araştırmaya da zaman
zaman değinildi. Türkiye Özürlüler Araştırması
yapıldı 2002 yılında. Bu araştırmaya göre,
Türkiyede engelli nüfus toplam nüfusun yüzde 12si yani bir başka deyişle,
yaklaşık olarak 9 milyon engelli vatandaşımız var. Bu
engelli vatandaşlarımızın ailelerini, sevdiklerini de
koyduğunuz zaman ne kadar büyük bir kitlenin bizden hizmet
beklediğini anlayabiliriz. Bu kanunun bunlara bu hizmeti
götürmeyeceğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak bu kanun
dolayısıyla birazdan bahsedeceğim sorunlarımızı,
Sayın Bakan da kulak verir dinler ise belki o zaman daha iyi bir
şekilde çözme yoluna gidebiliriz.
Engelliler
arasında neler var? Ortopedik engelliler; görme, işitme, dil ve
konuşma, zihinsel engelliler var. Ama bir şey daha var, bunlardan çok
daha fazlası, kronik hastalıklar. Kronik hastalıklar da
insanları maalesef engelli yapıyor. Peki, bu kronik hastalıklar
yeri geldiğinde önlenebilir miydi? Evet, önlenebilirlerdi. Peki, bu kronik
hastalıklara yeterince ilgi gösteriliyor mu? Hayır, gösterilmiyor.
Çünkü, kronik hastalıkların tedavisi zor ve pahalıdır.
Daha
kürsüye çıkmadan beş dakika önce, beni, Mersinden, ülseratif kolit
ve kron hastalığı olan bireylerin bir araya gelerek kurduğu
derneğin yetkilisi aradı ve dedi ki: Siz engellileri sadece kolu,
bacağı olmayanlar olarak mı değerlendiriyorsunuz? Benim de
bağırsaklarım sakat. Ben de yirmi dört saatin sadece üç saati
ayakta kalabiliyorum ve yüzde 80e yakın engelliyim. Benim
sorunlarımı da dile getirin.
Bu
platform, bu kürsü, herkesin sorununun dile getirilmesi gereken ve herkesin de
can kulağıyla engellilerin sorunlarına eğilmesi gereken bir
platformdur.
Peki,
bakın, bu kadar engelli sayısından bahsettik, 9 milyon
engelliden bahsettik. Bizim için, hekimler için en önemli olan şey nedir
biliyor musunuz? Acaba biz bu engellileri engelleyebilir miydik? Bakın,
bir iki rakam vereceğim ve siz de durumun vahametini
anlayacaksınız.
Eğer
ortopedik engelli iseniz yüzde 73 oranında bu engeliniz önlenebilirdi yani
ortopedik özürlü, ortopedik engelli yurttaşlarımızın yüzde
73ü korunabilirdi. Görme engellilerin yüzde 76sı uygun tedaviyle birinci
basamakta eğer iyi tedavi edilselerdi korunabilirdi. İşitme
engellilerin yüzde 67si, her 3 işitme engelliden 2 tanesi korunabilirdi
ama maalesef bunlar elden kaçtı, bunlar gözden kaçtı. Bizler
allı pullu helikopterlerle işler yapalım derken çok basit tarama
testlerine para yatırmayı ve bunlara hizmet götürmeyi maalesef
unuttuk. O yüzden de bizim onlara özür borcumuz var. O yüzden, Hükûmet yetkilileri
de on bir yıldır engelliler ordusuna kattığı
engelliler için gerçekten insanca özür dilemelidir.
Değerli
arkadaşlarım, yukarıdaki rakamlar gösteriyor ki bizim
sağlık sistemimiz engelli olmayı önleyemiyor,
önleyememiştir de. Hatta tam tersine engelli üretiyor bile diyebiliriz.
Neden, biliyor musunuz? Bakın, yine bir rakam vereceğim ve bu
rakamları çok iyi hatırlayacaksınız çünkü size bütçe
rakamlarımızdan bahsedeceğim. Sağlık
Bakanlığı acaba birinci basamakta koruyucu hekimliğe
yeterince kaynak ayırıyor mu, ayırmıyor mu? Bunun
kararını siz vereceksiniz.
Bakın,
2012 yılında sağlık giderlerimiz yaklaşık 70
milyar lira yani yeni parayla söylüyorum: 70 milyar lira bir sağlık
gideri gerçekleşti. Peki, 2013 yılında Sağlık
Bakanlığının bütçesi ne kadardı? Sadece 16 milyar
lira. Yani diğer harcamalar SGKdan yapıldı, cepten
yapıldı, şuradan buradan yapıldı. 16 milyar lira para
ayrıldı. Peki, acaba Sağlık Bakanlığı
kendisine ayrılan bu 16 milyar liradan ne kadarını koruyucu
sağlık hizmetlerine yani bireylerimizin,
yurttaşlarımızın engelli olmasını önleyecek
kuruma acaba ne kadar para aktardı? Bakın, Sağlık
Bakanlığı pek çok alana para aktardı. Personellere
aktardı, efendim, işte, cihazlara aktardı, çeşitli kiralara
aktardı. Hatta T.C. ibaresini kaldırıp indirmek için
tabelalara bile para aktardı ama koruyucu hekimliğe
aktardığı para 6 milyar lira. Yani 70 milyar lira toplam para
harcanıyor, bunun yüzde 10unu bile koruyucu hekimliğe
ayırmıyor. İşte, bu zihniyetle mücadele etmediğimiz
sürece, değerli arkadaşlarım, sözcükleri değiştirerek
biz engellilerin haklarını hiçbir şekilde koruyamayız.
Peki,
bu koruyucu hekimlik bu kadar çok koruyor mu sakatlıkları hakikaten?
Bir küçücük örnek vereceğim size değerli arkadaşlarım:
Hepinizin çok yakından bildiği bir hastalık. Bu
hastalığın adı kızamık hastalığı.
Belki bu salonda, bu Mecliste şu anda bulunan arkadaşlarım
hatırlayacaklardır, ben bu kürsüye çıkıp Kızamık
hortluyor, kızamık tekrar kendini gösteriyor. Hekimlerimizin ve
sağlık personelimizin katkısıyla kızamık bu
ülkeden defedilmişti. Birinci basamağa lütfen para ayırın,
kızamık yine geliyor. diye feryat ettiğimde Sağlık
Bakanı çıkıp âdeta bize Hayal görüyorsunuz, yok öyle bir
şey. demiş idi. Şimdi, kızamık hastalığı,
maalesef, salgın hâle geldi, Yeni yeni aşılama
programlarıyla kızamık salgınını nasıl
engelleyebiliriz? noktasına geldi.
Peki,
kızamık engellilik yaratır mı? Hem de en üst düzeyde
engellilik yaratabilir. Kızamık virüsü beyne yerleştiğinde
SSPE denilen, halk arasında beyin erimesi denilen bir
hastalığa neden olur ve bu çocuklar, maalesef, çok ağır
özürlü olur. Bir küçücük aşı ihmal edildiği için, çocuk,
kızamık olduğunda bu hastalığa yakalanabilir.
İşte, o yüzden koruyucu hekimlik gerçekten çok önemlidir, gerçekten para
ayrılması gerekir.
Peki,
değerli arkadaşlarım, sağlıktan bu kadar bahsettik.
Engelli yaratan başka sektörler var mı Türkiyede diye
baktığımızda, evet, var. Bunlardan bir tanesi
mayınlar. Yine, ben hem bu kürsüde hem çeşitli vesilelerle Türkiyede
mevcut olan mayınların derhâl temizlenmesi gerektiğini ve
artık engelli bireyleri, mayınlar dolayısıyla,
istemediğimizi dile getirmiş idim. Ve biliyorsunuz ki mayınlar
ortopedik engellerin en önemli sebebidir ve en kolay önlenebilir sebebidir.
Türkiye
Cumhuriyeti bundan dokuz yıl önce bir anlaşmaya imza atarak, Ottawa Anlaşmasına
imza atarak şöyle bir söz verdi, dedi ki: Ben ülkemdeki
mayınları on yıl içinde temizleyeceğim. Bir sene
kaldı, hâlâ mayınlar olduğu yerde duruyor ve temizlenme
olasılığı yok. Bir ara, bu mayınlar üzerinden rant
bile elde edilmeye çalışıldı, İsraile verildi o
topraklar biliyorsunuz, bizim müdahalemizle geri çevrildi ama o mayınlar
orada olduğu sürece her üç günde bir, yanlış duymuyorsunuz, her
üç günde bir 1 vatandaşımız ya ölüyor ya engelli oluyor. Bakın,
o vatandaşlarımıza ödeyeceğimiz tazminatlar, o
vatandaşımızı tedavi etmek, acılar, kayıplar,
hiçbir şey paraların üstünde değil. Peki, suç mayında
mı? Hayır. Birinci suç o mayınları oraya
yerleştirende, ikinci suç ise o mayınları temizlemeyende. Peki,
başka suçlular var mı? Suçluların sayısını çok
artırabiliriz değerli arkadaşlarım. Bunlardan bir tanesi Karayolları.
Duble yollar yaptık, duble yollar yaptık. diye yola
çıktınız ama yaptığınız bir tek şey
var, o da engelli sayısını artırdınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Yalan mı, yalan mı?
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Duble yollar yaparak engelli ve trafik kazası
sayısını artırdınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Engelli sayısı niye arttı biliyor musun, kayda
alındığı için arttı.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) Bana inanmıyor iseniz açın,
Karayollarının raporuna bakın. O Karayolları raporu size ne
söyleyecek? O Karayolları raporu size diyecek ki: Son on yılda
trafik kazaları da arttı, bu sebepten engelliler de arttı.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Ölümlü kazalar azaldı.
AYTUĞ
ATICI (Devamla) İşte, iş kazaları da yine engelli yaratan
başka bir konu. O da sizin gerçekten yüz karanızdır. Ne zaman
iş kazası gündeme gelse, tıpkı nükleer santral gibi o da
sizin yüz karanız olacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
2nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Gruplar adına, 3üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Musa Çam.
Buyurunuz
Sayın Çam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; 436 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tüm engelli
kardeşlerimi ve ailelerini de sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Her
şey insan olmakla başlar, hepimiz aynı şekilde doğduk,
aynı şekilde doyduk, çocuk olduk sonra büyüdük, yaşlı ve
genç, özgür ve tutuklu, siyah ve beyaz farklı sıfatlar verildi her
birimize; uzun, kısa, şişman, güzel, çirkin, engelli ama bir tek
eşit olamadık. Sizler sokağa
çıktığınızda kaç engelli yurttaş ile karşılaşıyorsunuz?
Karşılaştığınızda ne düşünüyorsunuz?
Türkiye nüfusunun yüzde kaçı engelli? Sokakta bir engelli görmek için kaç
engeliniz var farkında mısınız? Peki onların
nasıl yaşayamadıklarını biliyor musunuz? Hükûmet
sözcülerine ve bakanların söylediklerine bakıldığında,
Türkiyede engelli olmanın yaşamak için bir dezavantaj olmadığı,
karşılaşılması muhtemel sorunların Hükûmet ve
bürokrasi tarafından öngörülerek çözümün derhâl hayata geçirildiği,
sorunların tespiti ve çözümler konusunda gelişmiş ülkelerdekine
eş ve hatta üstün yasal düzenlemelerin bu Hükûmet döneminde yürürlüğe
konulduğu, kısacası her şeyin Hükûmetin kontrolü
altında olduğu, engelliliği olan yurttaşların ve
ailelerinin herkes gibi yaşayabildiği, sağlık, eğitim,
ulaşım, istihdam hizmetlerine yeterince ulaşılabildiği
hissine kapılıyorsunuz. Peki, gerçekten öyle mi?
Değerli
milletvekilleri, son dönemde katıldığım birçok
toplantıda, bölgemde yaptığım çalışmalarda
engelli yurttaşlarımızın sorunlarını dinleme
fırsatı buldum ve belirtmeliyim ki durum hiç de böyle tozpembe
değil. Elbette bugün yapılmakta olan düzenleme olumludur ve
destekliyoruz. Mevzuatta ve kanunlarda özürlü, çürük ve benzeri
tanımlamaların yerine engelli kavramının
kullanılması önemlidir. Ancak, bununla birlikte çok daha önemli
ihtiyaçlar, talepler bulunmaktadır. Bu arada belirtmek isterim ki ben de
konuya dair Meclis Başkanlığına bir kanun teklifi sunmuştum. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki
Kanun Hükmündeki Kararnamede bir değişiklik talebinde bulunarak
Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, engelli
hizmetleri genel müdürlüğü ve yaşlı hizmetleri genel
müdürlüğü olarak yeniden düzenlenmesini ve bununla birlikte de kanun
hükmündeki kararnamede geçen özürlü ifadesinin engelli ifadesiyle
değiştirilmesini hedefleyen bir teklif. Ancak, Komisyonda birleştirilmediği
için bugün onu görüşemiyoruz. Görüşmekte olduğumuz yasanın
Komisyon görüşmeleri sırasında benim teklifim de gündeme
gelmiş, fakat genel müdürlüklerin düzenlemesini içermesi nedeniyle kapsam
dışı bırakılmıştır. Umarım, en
kısa zamanda yasa teklifim gündeme gelecek ve kabul edilecektir. Çünkü,
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi çerçevesinde,
engelliler aleyhinde ayrımcılık teşkil eden yürürlükteki
hukuk kurallarını düzenlemeleri, gelenekleri ve uygulamaları
değiştirmek veya ortadan kaldırmak için gerekli olan yasama
faaliyetleri dâhil, uygun tüm tedbirleri alma, tüm politika ve
programlarında engellilerin insan haklarının
korunmasını ve güçlendirilmesini dikkate alma konusunda verilen sözün
gereği yapılmalıdır. Eşitliği sağlamak ve
ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere engellilere
yönelik makul uyumlaştırmanın yapılması gerekmektedir.
Bu çerçevede de engelli bireylerin taleplerini daha iyi karşılayacak
ayrı bir birimin kurulması önemlidir hem
yaşlılarımız hem de engellilerimiz ayrı birer genel
müdürlük kurulmasını hak edecek kadar geniş, önemli bir tabana
sahiptir.
Önemli
bir konu da: Biliyoruz ki 2005 yılında yine sizin Hükûmetinizin
çıkarmış olduğu 5378 sayılı Özürlüler Kanununun
geçici 2nci ve 3üncü maddeleriyle tüm kamusal alanların ve toplu
taşıma araçlarının engellilerin erişimine uygun hâle
getirilmesi için tanınan yedi yıllık süre, 7 Temmuz 2012
tarihinde bitiyordu Sayın Bakan. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla, sizin oylarınızla
28 Haziran 2012 tarihinde kabul edilen düzenlemeyle, yedi yıllık bu
süreyi uzattınız. Alelacele çıkartılan bu yasanın
onaylanmaması için, çok kısa bir sürede 147 sivil toplum örgütü ve 3
binden fazla engelli kişiden bireysel olarak imza toplanmasına rağmen
maddeyi kabul ettiniz ve Sayın Cumhurbaşkanı da yasayı 12
Temmuz 2012de onayladı ve yasa kanunlaşıp yürürlüğe girdi.
6353
sayılı bu Kanunun 34üncü maddesiyle, bir yıllık kanun
marifetiyle, iki yıl da ilgili bakanlık eliyle olmak üzere en az üç
yıl daha erişebilirlik standartlarının uygulanması
ertelenmiş, engelliler evlerinde mahkûm edilmişlerdir. Bu kanunla
gerçekten engelliler sonsuza kadar engellenmiş, evlerine hapsedilmiş
oldu çünkü yasayla getirilen ceza sistemiyle Cezayı öde, sorumluluktan
kurtul dönemi artık başlamıştır. Üstelik bu ceza
tutarları, engellilerin de vermiş olduğu vergilerle ödenecektir.
Bu düzenleme, onurlu bir yaşam sürdürme hakkını en az üç
yıl ertelediği için, Anayasamızın 2nci maddesinde yer
alan sosyal devlet ilkesine aykırıdır.
Değerli
arkadaşlar, yeni düzenleme, devletin, engellilerin, insan hak ve
özgürlüklerinin tümünden diğerleriyle eşit biçimde
yararlanmalarını sağlama yükümlülüğünden
kaçındığı için, açık biçimde Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Engelli
Hakları Sözleşmesine aykırıdır. Bununla
birlikte, Türkiyenin bu
sözleşmelere taraf olması dolayısıyla
Anayasamızın 90ıncı maddesine de aykırıdır.
Kamu
ve belediyeler, engellilere karşı yükümlülüklerinden yedi yıl
boyunca kaçmışlar, iktidar da haziran ayında
çıkardığı bu yasayla, görevlerini yedi yıldır
yapmayan kamu görevlileri ve belediye başkanlarını bir
bakıma ödüllendirmiş, sorumluluktan kurtarmıştır.
Engellilere
evde hapis yasasını oylayan, oylarıyla Meclisten geçiren iktidar
partisi milletvekillerine ve engellilere evde hapis yasasını
onaylayan Sayın Cumhurbaşkanına da buradan teessüflerimi ve
üzüntülerimi gönderiyorum.
Değerli
milletvekilleri, on yıllık iktidarınızda, engelli
yurttaşlarımızın hangi taleplerine yanıt verdiniz,
hangi çalışmaları yaptınız? Oysaki tek talepleri
eşitlik ve adalet. Sözü edilen bu talepleri somutlaştırmak için
kısaca dile getirmek gerekirse, engelli örgütleri, 2022 sayılı
Yasadaki muhtaçlık sınırının asgari ücretle
belirlenmesini, bu aylığın, hiçbir
kriter gözetilmeksizin işsiz tüm engellilere ödenmesini istemektedirler.
2022 sayılı Yasa ile ödenen muhtaçlık aylığı,
engelliler için bir işsizlik tazminatına dönüştürülmelidir.
Ayrıca,
Sağlık Kurulu Raporları Yönetmeliği ivedilikle
değiştirilmeli, sakatlık oranı sağlık kurulu
raporlarıyla belirlenirken vücut fonksiyon kaybı oranı,
yapılacak yasal düzenlemeler sonucunda uzman bir kurul tarafından
belirlenmelidir.
Özel eğitim ve
rehabilitasyon hizmetlerine daha çok kaynak ayrılarak devlet
tarafından sürdürülmesi sağlanmalı, mevcut özel eğitim ve
rehabilitasyon merkezlerindeki eğitim süresi haftanın beş günü
yarım güne çıkarılmalı ve sıkı denetim
altına alınmalıdır.
Bakım
hizmetlerinin verilmesinin koşulu olarak konulan ailedeki birey
başına gelirin asgari ücretin 2/3'ünün altında olması
zorunluluğunun kaldırılması, yoksulluk ölçütü
kullanılmadan, bakıma muhtaç tüm engelli
vatandaşlarımızın bakım hizmetlerinden ücretsiz
yararlanmalarının sağlanması, en iyi bakımın aile
ortamında yapılabileceği gerçeğinden hareketle evde
bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve
özendirilmesi, bakıma ayrılan kaynakların
artırılması için bakım sigortası sistemile sağlam
güvencelere kavuşturulması gerekmektedir.
Tüm yerel
yönetimleri, yasal yükümlülüklerini bir an önce yerine getirmeleri için göreve
çağırıyoruz.
Bununla
birlikte, normal iş gücü piyasasında hiç yer bulamayan zihinsel
engelliler ve ağır engelliler, çalışma yaşamına
katılmalarının önünü açacak girişimler bekliyorlar. Bu
bağlamda, dernekler, vakıflar ve yerel yönetimlerce açılacak kâr
amacı gütmeyen, devletin de mali ve teknik destek vereceği sosyal
rehabilitasyon merkezlerinin kurulması çok önemlidir. Bu merkezlerin
açılmasına olanak sağlayacak korumalı iş yeri
yasasının bir an önce çıkarılması gerekmektedir.
Korumalı iş yeri açacak olan dernek veya vakıfların ciddi
projelerine hazine arsası tahsisi, vergi muafiyetleri ve diğer
kolaylıklar sağlanarak bu merkezlerin ve tam korumalı iş
yerlerinin ülke genelinde yaygınlaşması ve
yaşatılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Engelli işçi ve
memur kadrolarının ivedilikle doldurulması, kendi işini
kuran engellilere kredi, vergi kolaylıkları sağlanması,
kotaların kaldırılması yönündeki
çalışmaların derhâl son verilmesi, ülkemizin de onaylayarak
yürürlüğe koyduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları
Sözleşmesine uyularak, engellileri ilgilendiren düzenlemelerde ve
uygulamalarda engelli örgütlerin söz ve karar sahibi olması gerekmektedir.
Bu yasanın ardından, hızlıca kamu kurum ve kuruluşlarına
ait mevcut resmî yapılar, tüm yollar, kaldırımlar, yaya
geçitleri, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri
sosyal ve kültürel altyapı alanlarıyla, kamuya açık her türlü
özel yapılar engellilerin erişebileceği uygun duruma getirilmelidir.
Ayrıca, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, şehir içi
hizmetleriyle toplu taşıma araçlarını engellilerin
erişebilmelerine hazır hâle getirmeli ve engellilerimiz evde hapis
kalmaktan kurtulmalıdır.
Bu nedenle, bugün
görüştüğümüz kanunla düzenlenen sadece özürlü kelimesinin
engelliye dönüştürülmesi konusu yeterli değildir. Nüfusumuzun
kayıtlı yüzde 12sini teşkil eden ama kayıtsızlarla
beraber belki de yüzde 15i bulan tüm engelli
yurttaşlarımızın veya kardeşlerimizin geleceğe
umutla bakması için her türlü yasal düzenlemenin
yapılmasını talep ediyor, tüm engelli kardeşlerimizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan,
konuşmanızın bir bölümünde dediniz ki: Yapılan yardımlarla
ilgili tüm bilgiler SOYBİS sistemimizde tescillidir, isteyen
milletvekillerimizle paylaşırız. Bunu sizden istiyoruz ama 10 Ocak
2013 tarihinde bir soru önergesi verdim Sayın Bakan. 6 soruluk bu
önergede, Türkiye genelinde illere göre evde bakım yardımı alan
kaç yurttaşımız bulunmaktadır?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) Bu
yurttaşlarımızın bakım masrafları illere göre
ayrı ayrı aylık bazda ne kadardır? Bu
yardımların temel kaynağı nedir? Ayrılan bütçe yeterli
olmakta mıdır? Evde bakıma muhtaç
yurttaşlarımızın belirlenmesindeki temel ölçütler nelerdir?
Bu ölçütlerin denetimi hangi sıklıkla yapılmaktadır ve
denetimi yapan kişilerde hangi vasıflar aranmaktadır? Denetim
görevini yapan kişilerin sayıları ve görev süreleri ne
kadardır? diye 10 Ocakta sormuşum, aradan üç ay geçmiş,
maalesef bu sorularıma yanıt alamamışım. Şimdi
bir kez daha bunu size elden takdim ediyorum ve sorularımıza cevap
bekliyoruz.
Saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çam.
Şahsı adına
Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ.
Buyurunuz Sayın
Akdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDURRAHİM AKDAĞ
(Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; engelli
bireylere yönelik ibarelerin değiştirilmesiyle ilgili 436 sıra
sayılı Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Birleşmiş Milletler
Engelli Hakları Sözleşmesinde ve insan hakları belgelerinde
özürlü kişi veya birey yerine engelli kişi veya birey
sözcükleri tercih edilmektedir. Uluslararası platformda aynı dili
konuşmayı, aynı terminolojiyi kullanmayı sağlamak
üzere, mevzuatımızda yer alan özürlü, sakat ve çürük
kelimelerinin yerine engelli kelimesinin yer alması için bu kanun
tasarını hazırladık. Hepimizin malumudur ki az önce
zikrettiğim kelimeler, başta biz engelli insanlarımız olmak
üzere bütün toplumumuzda hoş karşılanmamaktadır.
2002 yılında,
Türkiye Özürlüler Araştırmasına göre toplam nüfus içinde
engelli sayısı, nüfusun yüzde 12,3üne tekabül etmektedir. Buna göre
8,5 milyon kişi engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Bu
oran içinde ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel
engellilerin oranı yüzde 2,6 iken süreğen hastalığı
olanların oranı yüzde 9,7dir.
İşsizlik
sorununu, engelli istihdamındaki sorunu asgariye çekmeye
çalışıyoruz. Engellilerin hayat şartlarını
iyileştirmek, karşılaştıkları sorunları
çözmek için, geçen on yıl içinde önemli adımlar attık. Bu alanda
2005te çıkarılan 5378 sayılı Kanun devrim
niteliğindedir. Eğitim hizmetlerinde, bakım hizmetlerinde,
istihdamda ayrımcılığın önlenmesine kadar engellileri
ilgilendiren pek çok konuda engellilerin en tabii haklarını
kendilerine teslim ettik.
Engellilerle
ilgili pozitif ayrımcılık içeren kanunların Anayasa
Mahkemesi engeline takılmaması için 12 Eylül 2010daki halk
oylamasında Anayasada değişiklik yapıldı. Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı ihdas edilerek bünyesinde
engellilere yönelik çalışmaları yürüten Engelli ve
Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü kuruldu. 29 Nisan 2012
tarihinde, dünya tarihinde de belki bir ilki gerçekleştirdik: Şu anki
adıyla ÖMSS yani Özürlü Memur Seçme Sınavı ama yakın bir
zamanda EMSS yani Engelli Memur Seçme Sınavı olarak sınav
gerçekleştirildi Engelli Memur Seçme Sınavı adıyla bir
sınav düzenlemek, gerçekten güzel bir karardı. Bu sınav
neticesinde, ilk etapta 9 Ağustos 2012de gerçekleştirdiğimiz
yerleştirmede 7.746 engelli kardeşimiz kamuda istihdam edildi. Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız, ikinci
yerleştirmede de 591 engelliyi kura yöntemiyle, 5.335 engelliyi de ÖMSSde
aldıkları puanlarla, açılan kadrolara atamalarını
gerçekleştirdi. Toplam 5.926 engelli, 14 Mart 2013 tarihinde kamuda
işe başladı.
2002de
engelli kontenjanında memur olarak çalışan 5.777 engelli varken,
bu rakam, Mart 2013 itibarıyla 33 bini geçti, yıl sonuna kadar da 35
bini bulacak. 2002 yılında kamu ve özel sektörde çalışan
toplam engelli sayısı 49 bin iken bu sayı, şimdi, 101 bine
ulaştı.
Özel
eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde öğrenim gören öğrenci
sayısı 2006da 83 bin iken, 2012de özel eğitim desteği
alan öğrenci sayısı 246 bine yükseldi.
Engelli
kardeşlerimiz, Devlet Demiryollarının şehir içi ve
şehirler arası hatlarında, deniz yollarının şehir
içi ve şehirler arası hatlarında, belediyelerin şehir içi
toplu taşıma araçlarında ücretsiz seyahat edebileceklerdir.
Ayrıca, ağır engelli kardeşlerimizin yanında, bir de
refakatçi bu hizmetten istifade edebilecektir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde Engelli
Haklarını İnceleme Alt Komisyonunu kurarak bu alanda
çalışmalarımızı yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
Grupların ittifakıyla Başkanlık şahsıma uygun
görüldü. Çok yakında, çalışmalarımızı
tamamlayıp bir rapor hâlinde hazırlayacağız. Hedefimiz,
engellilerin sosyal ve ekonomik hayatlarını daha kolay
sürdürebilmeleri amacıyla barınma, ulaşım, iletişim ve
çalışma şartlarına dair asgari standartların sağlandığı
ve ülke genelinde yaygınlaştırıldığı,
engellilerin sosyal dışlanmışlık duygusundan
kurtulduğu bir Türkiyedir. Birçok engelli, yaşıtlarına karşın
birçok konuda geri kalmıştır. Bu açığı kapatmak
için engellilerin daha çok çalışmasının gerektiğini biliyoruz.
Siz
engelli olmayan bireylere düşen görev, var olan engellilerle yan yana
geldiğinizde onları anlama çabası içinde olmanızdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; engelliliğin önlenmesi
çalışmalarına ağırlık verilmesinin
gerektiğini söylüyor, bu duygu ve düşünceyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akdağ.
3üncü
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Manisa Milletvekili Özgür Özel.
Şahsı
adına da söz talebi vardır.
Buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yapmış
olduğu bir çalışma üzerine görüşmelerde bulunuyoruz ve
ittifakla, bütün grupların ittifakıyla Komisyonumuzdan geçmiş
olan bu kanunu birazdan burada yine ittifakla
kanunlaştıracağız.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bizim
açımızdan çok önemli. Gerek Komisyonda gerek burada gerek taşra
teşkilatında bir iktidar-muhalefet ilişkisi içinde almıyoruz
meseleyi. Eleştirilerimiz yapıcı, yönlendirici ve katkı
verici noktada ve hiçbir zaman da bir engelleme yoluna gitmiyoruz. Sayın
Bakana da Komisyonda ifade ettik. Bu, bizim, hepimizin gözü gibi bakması gereken bir
Bakanlık ve çalışmaları öyle olmalı çünkü bu, devletin
sol eli. Bu devletin sol eline özellikle bizim gibi sosyal demokrat bir
partinin çok daha sıcak bakması lazım. Biz devletin sağ
elinin neler yaptığını biliyoruz ama sosyal politikalar
üreten, alan değil, veren
RECEP ÖZEL (Isparta) O sol eli de AK
PARTİ yaptı, biliyor musun, yapamadıklarınızı
yaptı.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
düşkünlere, yoksullara, yaşlılara sahip çıkan
politikaları üretecek olan el, devletin sol elidir. Aynı, siyasetin
sol tarafının bu konulardaki duyarlılığının
yüksek olması gibi, burada da devletin bu Bakanlığını,
devletin, alan değil, veren, dövmeyen, seven, şefkatli sol eli olarak
kabul ediyoruz ve bununla bir çelişki içinde olmamız mümkün
değil bizim.
Sayın Bakanın
şahsında da çok uyumlu çalışma hâlindeyiz. Kendisinin
pozitif yaklaşımlarına her zaman müteşekkir olduğumuzu
ifade ediyoruz. Bugün Genel Kurulda maksadını aşan bir ifade ve
son derece üzücü bir şey yaşadık. Biz, hiçbirimiz, bunun
Sayın Bakanın şahsında böyle yaşanmasını
istemezdik. Hepimizin içi daraldı, içi sıkıldı ama bu
meseleye şöyle bakmak lazım: Ben, Sayın Bakanın partisindeki
hanımefendilerin, kadın milletvekillerimizin gösterdiği
duyarlılığı gerçekten anlıyorum ama bu çifte standart
meselesi, bu Senin hakaretin kötüdür, benim hakaretim iyidir. Meselesi, Sen
söylersen yanlıştır ama bizimki söylerse görmeyiz. Bu çoğunluk
bize bu meşruiyeti tanır. meselesi, bu Parlamentodaki
kadınların göstermiş olduğu duyarlılığı
birazcık gölgeledi. Bu meseledeki gibi, Sayın Aylin Nazlıakaya
Bülent Arınç bunları söylerken de aynı duyarlılık
gösterilebilseydi
Hadi onu bırakın, hep beraber bir bakalım:
Mesela, Mehmet Metinerin yaptığına her biriniz Çok
yanlış yaptı, keşke yapmasaydı ama
deyip oylamaya
gelince sizler hayır oyu vermeseydiniz de bugün biz çekimser kalmak gibi
örnek bir davranış gösterirken onu da hep beraber daha ilerisine
götürebilseydik ama burada birinin bir adım atması lazım da
Bu
Şeyh Edebalinin oğluna verdiği nasihati anlatan ve iktidara
sorumluluk yükleyen o şeyi Plan Bütçe Komisyonundan tutun bu kürsüye kadar
sıklıkla dile getirdiğinizde biz de memnuniyetle
karşılayarak dinliyoruz. O, iktidara sorumluluk yükler. Burada muhalefetten sorumluluk beklemek veya ana
muhalefet partisinin pozisyonundan bir diğer muhalefet partisinin
tuttuğu pozisyona gidip teşekkür etmek ama daha sonra o muhalefet
partisiyle milletvekiliniz karşılıklı hakaret
ettiğinde ona kınama cezası verip, sizinkine kınama
cezası verilmemesine el kaldırmak
. İşte, Şeyh Edebali;
iktidarı teslim ettiği, iktidarı alan oğluna bunları
öğütlemiyor. Bir de meseleye buradan yaklaşmak lazım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunun dışında ne yapmaya
çalışıyoruz bugün burada? Kanunlarımızdaki
kullanıla kullanıla dejenere olmuş, özür, sakatlık ve
benzeri kelimeler yerine daha çağdaş, daha az yıpranmış
engelli kelimesini kullanıyoruz ama emin olun, eğer içini
dolduramazsak yani anlayışa dönüştüremezsek, bunu bir
davranış biçimi, bir bakış açısı hâline
getiremezsek yaptığımız uygulamalar, bu kelimenin de içini
boşaltacak, on beş-yirmi sene sonra yine bir sayın bakan, bu
sefer engelli kelimesini dile daha uygun gelen, fonetik adaptasyonu daha
kulakları tırmalamayan bir kelimeyle değiştirmeye
çalışacak. Aslında kavramları bu hâle getiren, o
kavramların, kelimenin kendisi değil, ona yüklediğiniz anlam, eylemlerinizle
o anlamı taşıdığınız nokta oluyor.
Böyle şeyler
yapılmasını ümit ediyoruz. Bu günü bir başlangıç günü,
sembolik bir gün olarak kabul ediyoruz. Biz artık özürlü yerine
engelli kelimesini kullanarak şunu yapacağımıza
inanıyoruz: Özür derseniz, özrü merkeze alıyorsunuz yani diyorsunuz
ki Sende bir kusur var, sen nereye gidersen git, bu kusur seninle geliyor. O
yüzden sorun sende, ben sana ne yapayım? Ama engel derseniz, sorunu
kişiden alıyorsunuz ve çevreye tanımlıyorsunuz. Aynen
şöyle: Yan yana 2 tane engelli düşünelim, yüksek bir
kaldırım var, o yüksek kaldırım, yürümekte olan ortopedik
engelli için bir engel ama yanındaki duyma engelli için bir engel
değil. Daha sonra sesle yönlendirmenin olduğu bir yere
gittiğinizde, bu sefer engelliler yer değiştiriyor. Bu yüzden de
biz özür yerine engel diyerek sorunun çevrede yani engeli taşıyan
bireyde değil de ona onu yükleyen çevrede ve bizlerde olduğunu kabul
ediyoruz ve oradan sonra da aslında kendi üzerimize birtakım yükler
alıyoruz. Diyoruz ki: Biz çevreye ve bunun gibi işte belediyelere bu konuda
görevler yükleyeceğiz, beklemek veya ana muhalefet partisinin
pozisyonundan bir diğer muhalefet partisinin tuttuğu pozisyona gidip
teşekkür etmek ama daha sonra o muhalefet partisiyle milletvekiliniz
karşılıklı hakaret ettiğinde ona kınama
cezası verip, sizinkine kınama cezası verilmemesine el
kaldırmak
. İşte, Şeyh Edebalinin iktidarı teslim
ettiği, iktidarı alan oğluna bunları öğütlemiyor. Bir
de meseleye buradan yaklaşmak lazım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunun dışında ne yapmaya
çalışıyoruz bugün burada? Kanunlarımızdaki
kullanıla kullanıla dejenere olmuş, özür, sakatlık ve
benzeri kelimeler yerine daha çağdaş, daha az
yıpranmış engelli kelimesini kullanıyoruz ama emin olun,
eğer içini dolduramazsak yani anlayışa dönüştüremezsek,
bunu bir davranış biçimi, bir bakış açısı hâline
getiremezsek yaptığımız uygulamalar, bu kelimenin de içini
boşaltacak, on beş-yirmi sene sonra yine bir Sayın Bakan, bu
sefer engelli kelimesini dile daha uygun gelen, fonetik adaptasyonu daha
kulakları tırmalamayan bir kelimeyle değiştirmeye
çalışacak. Aslında kavramları bu hâle getiren, o
kavramların, kelimenin kendisi değil, ona yüklediğiniz anlam,
eylemlerinizle o anlamı taşıdığınız nokta
oluyor.
Böyle şeyler
yapılmasını ümit ediyoruz. Bu günü bir başlangıç günü,
sembolik bir gün olarak kabul ediyoruz. Biz artık özürlü yerine
engelli kelimesini kullanarak şunu yapacağımıza
inanıyoruz: Özür derseniz, özrü merkeze alıyorsunuz yani diyorsunuz
ki, Sende bir kusur var, sen nereye gidersen git, bu kusur seninle geliyor. O
yüzden sorun sende, ben sana ne yapayım? Ama engel derseniz, sorunu
kişiden alıyorsunuz ve çevreye tanımlıyorsunuz. Aynen
şöyle: Yan yana 2 tane engelli düşünelim, yüksek bir
kaldırım var, o yüksek kaldırım, yürümekte olan ortopedik
engelli için bir engel ama yanındaki duyma engelli için bir engel
değil. Daha sonra sesle yönlendirmenin olduğu bir yere
gittiğinizde, bu sefer engelliler yer değiştiriyor. Bu yüzden de
biz, özür yerine engel diyerek sorunun çevrede yani engeli
taşıyan bireyde değil de ona onu yükleyen çevrede ve bizlerde
olduğunu kabul ediyoruz ve oradan sonra da aslında kendi üzerimize
birtakım yükler alıyoruz. Diyoruz k: Biz çevreyi ve bunun gibi
işte belediyelere bu konuda görevler yükleyeceğiz, Meclise
görevler yükleyeceğiz, tüm bakanlıklar, tüm bürokrasi birtakım
görevler yüklenecek ve onun üzerinden yol yürüyeceğiz diyoruz. Bu bir
irade beyanıysa, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun tamamen
arkasındayız ve yanındayız.
Bakın,
konuya biraz çarpıcı bir örnek vermek gerekirse: Benim
hemşehrim, 24 Mart 2013 gününde YGS sınavına Manisalı görme
engelli Müge Müjgan Turanlı girdi. Müge Müjgan Turanlı sınava
girerken bir dilekçe yazdı, başvuruda bulundu ve dedi ki:
Sayısal derslerden anlayan bir yardımcıya ihtiyacım var.
Çünkü göremiyor. Ona verilen yardımcı ve onun durumunda kalan pek çok
kişiden dinledik ki: Bu sayısal işlerden anlayan kelimelerini
biz anlamamışız, okuma yazma bilen birini vermişiz
yanına. O da şöyle söylüyormuş: A var, ters bardak var, B var,
eşittir. A kesişim B kümesi demek istiyor arkadaşlar.
Demiş ki: El yazısıyla R var, kuyruğu solucan gibi
aşağı uzuyor. Gama kısaltmasını tarif ediyor.
Şimdi, bu arkadaşımızın önüne başlı
başına koyduğumuz engele -talebine rağmen-
kaldırabileceğimiz bu engele, yanına bir matematik
öğretmeni vererek çözebileceğimiz bu engele gösterdiğimiz
özensizliğe dikkat çekmek istiyorum. Demek ki burada Bakanlık
bürokrasisinin not alacağı bir şeyler var. Yani bu bir
bakış açısı ve komple bütün bakanlıklara da görevler
yükleyen ve etkin bir çalışma gerektiren bir gruptur diye
düşünüyoruz.
BAŞKAN
Sayın Özel, bir dakikanızı rica edeceğim.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Çeşitli
İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi
Başkanı Doktor Hasan Bozer ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, ülkemizi ziyaret etmekte olan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Sayın Doktor
Hasan Bozer ve beraberindeki heyet, Meclis Başkanımız Sayın
Cemil Çiçekle birlikte şu anda Meclisimizi teşrif etmiş
bulunuyorlar. Kendilerine Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum
efendim. (Alkışlar)
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme
Sınavının İsminin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745,
2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436) (Devam)
BAŞKAN
- Buyurunuz Sayın Özel.
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
zatıalilerini kürsüden saygıyla selamlıyorum ve hoş
geldiniz diyorum.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Niye sadece CHP?
ÖZGÜR
ÖZEL (Devamla) Hatta Parlamentodaki bütün gruplar adına. Öyle bir itiraz
geliyorsa çok teşekkür ederim. (Alkışlar)
Şimdi,
tabii, şunun üzerinde biraz daha durmak lazım ki: 2005
yılında kabul edilen Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, engelliler için temel kanun ve bu
kanun, engellilere hak sahibi özneler olarak bakmayan; aksine, engellileri
Türkiyede devletin temel bakışı olan korunmaya ve yardıma
muhtaç kişiler olarak algılayan bir temel yapıya, bir arka
plana sahip. Bir kere bunu değiştirmemiz gerekiyor. Çünkü, öylesine
eleştiriler var ki -zaman zaman biz bunu bu kürsülerden de söyledik- son
on yılda sosyal devletten sadaka devletine doğru bir dönüş var
diye. Bunun böyle olmadığını Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bize icraatlarıyla ispat etmesine
ihtiyacımız var.
Sosyal Hizmetler Kanunu ile engelli
bireylerimizin ailelerine verilen asgari ücret tutarındaki evde bakım
yardımını geçen sene 27 Haziranda burada konuşmuştuk
ama şöyle konuştuk: Eğer 500 liranın üstünde yani asgari
ücretin 2/3ünden fazla geliriniz varsa ve eğer bu yardımı
alıyorsanız, bu Meclis bütün itirazlarımıza rağmen üç
ay bir süre tanıdı, üç ay içinde başvurmayanlara da icra takibi
yoluyla bu paraların geri alınması
O gün burada neye itiraz
ettiysek bugün iktidar, muhalefet bütün milletvekillerinin başında bu
dert. Düşük gelir seviyesinde, 600-700 lira geliri olan aile, 500
lirayı geçmiş, kendini ihbar etmemiş ve bu paranın geri
alınmasıyla ilgili hepinize gelen başvurular var, Bana bu kadar
borç çıkardılar. diyorlar. Bu konulara dikkat etmek lazım.
Evde bakım dersek, evde bakımda da
mantık aynı. Engelline evde bak; engelline, yaşlına evde
bak, çocuğuna evde bak, ben sana para vereyim. Bu yaklaşım
doğru değil. Yani, bu yaklaşım şu açıdan
doğru değil: Türk filmlerini hatırlatıyor bu
yaklaşım. Eski Türk filmlerinde bir ayyaş baba vardır,
devamlı içer, çocuklarla ilgilenmez; çocuğu şefkat için
yanına gelir, cepten para çıkarır verir. Veya o konken oynayan
anne tiplemesi. Çocuk okuldan gelir, kapıda bir öpücük bekler, ilgi
bekler, sıcak bir yemek bekler; anne konken oynamaktadır,
çocuğun cebine para sokuşturur, Git bir hamburger ye. der. Orada
içiniz sızlar ya. Bakın, o ayyaş baba veya konken oynayan ana
meselesi, bizim devlet babanın ve devlet ananın bugünkü meselesidir.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Bak, bizim
analarımız böyle.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Sosyal
politikalar üretmek yerine, Ben sana parasını vereyim, sen bu
işin arkasını arama artık. denir ama herkes şunu
bilir ki, o filmlerde herkes onu bilir ki o paranın bir
devamlılığı da yoktur, inanın, bir
kıymetiharbiyesi de yoktur. Kadını sosyal hayattan tecrit eden,
üstüne üstlük, profesyonel bakıma muhtaç engellileri bundan ayrı
tutan, onları zaman zaman şiddete, hatta bir karanlık odada
yatak yaralarına, ölüme terk eden bu sistemin sosyal devletle ilgisi
yoktur.
Bir de şöyle bir anlayış
var: Kimse kızmasın ama Sayın Başbakanın bir temel
yaklaşımı var ya Erkekler devlet kurar, kadınlar aile
kurar. Bu mesele tam olarak ona doğru gidiyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Nereden
çıkarıyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Erkekler
devletin çatısı, kadınların ailede görevleri var.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Nereden çıkardın bunu Özgür, nereden?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Meseleyi sadece
aile olarak merkeze alan yani bekâr kadını, evlenmeme tercihinde
bulunan kadını sanki bu devletin ulvi menfaatlerinin
dışında davranan ve bir nevi de pek böyle işe yaramayan bir
vatandaş gözüyle gören bu yaklaşımı da buradan
tartışıyor olmamız gerekir diye düşünüyorum.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Kim görüyor
onu ya, kim? Kim görüyor onu?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Engelli
maaşı meselesi çok konuşuluyor. Engelli maaşına
gelmeden önce şu Balthazard cetvelinden bir bahsetmek lazım.
Değerli iktidar partisi
milletvekilleri, size herkes geliyor ve diyor ya: Eskiden yüzde 70ti, 80di
benim engelim, benden tekrar rapor istediler, 43e düştü, maaşım
kesildi; benden tekrar rapor istediler, düştü. Bakın, 1880,
Fransız bir bilim insanı Balthazard cetveli diye bir şey icat
etmiş. Bu insan aslında bunu adli tıp için icat etmiş yani
birisi dayak yiyor, bazı yerleri işlev göremiyor veya ölmüş,
bakıyor, sağ kolu çalışmıyorsa 12 puan, sol
bacağı tutmuyorsa şu kadar puan, gözünün biri kapanmış,
görmezse bu kadar... Balthazard cetveli bu. Bunu daha sonra engel durumunun
tespitinde kullanmaya başladılar. Bütün dünya bu
yanlışı yaptı. Sonra, bu 1880deki Balthazard cetvelinden
1970lerden itibaren herkes geri dönmeye başladı. Herkes döndü, bir
tek biz 2006dan itibaren Balthazard cetvelini uygulamaya başladık. Balthazard
cetveli, ayrı ayrı durumdaki çoklu engel durumları
toplanınca 2yle 2nin 4 değil, 3 etmesine yarayan ve engellileri
mağdur eden bir şey; bunu
bilgilerinize sunuyorum, bunu bir tartışmaya açalım. Eski
sistem, doktor veriyordu bu raporu ve o raporu veren heyette psikiyatrist de
vardı. Bakın, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi şöyle diyor, 2009da revizyon yaptılar:
Engellilik statüsü, vücudunda engel
oranıyla değil, toplum içindeki ayrımcılığı
nasıl hissettiği, nasıl eksiklendiği, nasıl
yeteneklerini kullandığıyla ölçülen bir durumdur. Çağdaş olanı
bu. Bırakın öyle 1880 model Balthazard cetvellerini falan da bizim
bir an önce bu meseleyi tekrar doğru bir şekilde ele almamız
lazım.
Düşünün ki, bir kolu olmayan biri,
buna sen
Bir de şöyle bir şeyi daha
vurgulayayım: 119 liralık kazanç meselesi var ya. Engelli parası
alınacaksa kişi başına 119 liradan daha az gelirinin
olması gerekiyor. Eskiden şöyleydi: Ailenin giderinden geliri
çıkıyordu 119 liralık fark varsa verilmiyordu. Şimdi,
inanır mısınız ailenin geliri 500, gideri 600, aradaki 100
lirayı da bir yerden bulmuş, belgelendirilmemiş kazanç, gelir
600 hesaplanıyor, aile 3 kişiyse aylığı 200e geliyor,
bakım parası kesiliyor. Yani eskiden farkın 119 lira olması
gerekiyordu en az, şimdi bölünüyor 119 lira.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Eskiden bakım parası da yoktu.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Bunlara çözüm bekliyoruz.
Hepinize saygılar, sevgiler
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özel.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapmama
izin veriniz lütfen.
BAŞKAN Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
22.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılının, Manisa Milletvekili
Özgür Özelin görüşülen kanun tasarısının 4üncü maddesi
üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşma sırasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) Sayın
Konuşmacı, kadınlar ve aile konusunda Sayın
Başbakanımızın sarf ettiği sözleri
bağlamından kopararak ve çarpıtarak kürsüde ifade etti. Kendisine
şu anlık gerçeği hatırlamak istiyorum: Ben
kadınım, AK PARTİ Grup Başkan Vekiliyim, Sayın
Bakanımız kadındır, Hükûmetin kadın Bakanı olarak orada oturmaktadır.
Kendilerine arz ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tek kadın
Bakanı.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bahçekapılı.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Yer Alan Engelli Bireylere Yönelik İbarelerin
Değiştirilmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Iğdır Milletvekili Sinan Oğan ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın; T.C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Özürlü
ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün ve Özürlü Memur Seçme
Sınavının İsminin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Kocaeli
Milletvekili Hurşit Güneş'in; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporları (1/745,
2/594, 2/847, 2/1037) (S. Sayısı: 436) (Devam)
BAŞKAN 4üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan teşekkür konuşması
yapacaktır.
Buyurunuz Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA
ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; çok önemli bir ortak konumuzda ortak bir
yasamızı uzlaşmayla çıkardık. Sayın Gençe
rağmen bu Parlamento kendine yakışanı
yapmıştır ve uzlaşmayla bu yasayı
çıkarmıştır. (AK PARTİ Sıralarından
alkışlar)
Bütün milletvekili arkadaşlarımın
söylediği doğru taleplerin hepsinin çalışmasını
tamamlıyoruz. Arkasından, Parlamento kapanmadan, tatile girmeden
bunların hepsini güçlü bir şekilde, yeniden Parlamentoya
getireceğiz inşallah yine bu uzlaşma zihniyetiyle. Bizim
alanımız çünkü insani ve vicdani bir alan, bizim alanımızın
partisi olmaz, bizim alanımızın ideolojisi olmaz. Bu Parlamento
bu alanda, kendi içinde birliğini beraberliğini
sağlayacaktır.
Ayrıca, Sayın Özel, söylediği -Sayın
Başbakanımızla ben on yıldır
çalışıyorum- Devleti erkek, aileyi kadın kurar.
şeklindeki böyle bir algıyı nereden düşündü, nasıl bu
şekilde bir karar verdi, anlayamadım. Hâlbuki bizim medeniyetimiz,
bizim inancımız kadın-erkek beraber kurulmuştur; bizim
devlet anlayışımız da kadın-erkek beraber
kurulmuştur, biz cumhuriyeti kadın-erkek beraber kurduk, biz
Kurtuluş Savaşını kadın-erkek beraber kurduk, son on
yıldan beri yapılan bütün işleri de gördüğünüz gibi
kadın-erkek beraber kuruyoruz.
Ayrıca, aile yalnızca kadının,
annenin alanı değildir, bu iş, babalık ve erkeklikle
beraber tamamlanan
Kadını ve erkeği birbirinin velisi
kılan bir anlayışın mensuplarıyız.
Dolayısıyla, Aile Bakanı olarak ben erkeklerin de Bakanı
oldum. Yeniden Parlamentodan ifade ediyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleriyle
alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 30 Nisan 2013 Salı günü saat 15:00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.03
(x) Bu açıklamaya ilişkin ifade 24/04/2013 tarihli 96ncı Birleşim Tutanağının inci sayfasında yer almıştır.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(X) 436 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Bu ifadeye ilişkin açıklama 30/4/2013 tarihli 98inci Birleşim tutanağının 3üncü sayfasında Geçen Tutanak Hakkında Konuşmalar bölümünde yer almıştır.