TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
99uncu
Birleşim
2
Mayıs 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan
Milletvekili Orhan Atalayın, Dünya Kardeşlik Haftasına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adana Milletvekili
Ümit Özgümüşün, 1 Mayıs 1977de İstanbul Taksimde yaşanan
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnakın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramında
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin Cerattepede çıkarılmak istenen madenle ilgili mahkeme
kararına ilişkin açıklaması
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, 1 Mayıs
İşçi ve Emekçiler Bayramını kutladığına ve
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda söylediği bazı sözlere
ilişkin açıklaması
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 3
Mayıs Milliyetçiler Gününe ilişkin açıklaması
5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
İstanbulda 1 Mayısta yaşanan olaylarda iki kadının
yaralanmasına ve bunu yapanları lanetlediğine ilişkin
açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Akçakale Sınır Kapısında yaşanan olaylara ve
Hükûmetin acilen sınır güvenliğini sağlaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 1
Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramını
kutladığına ve 1 Mayısta İstanbulda yaşanan
olaylara ilişkin açıklaması
8.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, 1 Mayıs
İşçi ve Emekçiler Bayramını kutladığına,
CHP Milletvekili Kamer Gençe 30 Nisan 2013 Salı günü kürsüde
konuşurken yapılan saldırıya ve bu durumu hiçbir parti
grubunun kınamamasına ilişkin açıklaması
9.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler
Bayramını kutladığına ve Çanakkalenin Ezine ve
Bayramiç ilçelerinin bazı sorunlarına ilişkin
açıklaması
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 30 Nisan 2013
Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yaşanan
olaylarda Meclis Başkanlığının tarafsız
davranmadığına ve bu durumu kınadığına
ilişkin açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 3
Mayıs Milliyetçiler Gününü kutladığına, MHP Grubu olarak,
30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kullanılan ifadeleri ve 1 Mayısta İstanbulda yaşanan
olayları ve müsebbiplerini kınadıklarına ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda yaşanan olaylarla ilgili AK PARTİ Grubu olarak
gereğini yaptıklarına ve aynı hassasiyeti diğer
gruplardan da beklediklerine ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Zeyid Aslanın, haberleşme hürriyeti ve özel hayatın
gizliliğinin ihlallerini araştırma ve önerileri belirleme
amacıyla kurulmuş olan Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanlığı ve üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/109)
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 22 milletvekilinin, Adana iline bağlı Kozan
ilçesindeki Gökdere Köprü Barajının yapımında ve baraj
tünelinin patlamasında hayatını kaybedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/603)
2.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 22 milletvekilinin, Adana iline bağlı Kozan ilçesinin
tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/604)
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve 20 milletvekilinin, Ankaragücü futbol
takımının içine düşürüldüğü durumun bireysel,
toplumsal ve ekonomik etkenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/605)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları
tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Kırıkkale Milletvekili Oğuz
Kağan Köksalın CHP grup önerisinin aleyhinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun CHP grup önerisinin lehinde yaptığı
konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısı
ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu Raporu (1/751) (S. Sayısı: 452)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
promosyon ödemesi ile ilgili yapılan sözleşmeye ilişkin sorusu
ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/18980)
2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, 2010-2013 yılları arasında Rizeye
yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/19230)
3.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün,
kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19231)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2010-2012 yılları
arasında Rizeye yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/19232)
5.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlık tarafından
hizmete açılan tesislere ve açılış törenlerinin maliyetine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/19233)
6.- Diyarbakır
Milletvekili Emine Aynanın, Diyarbakırda yürütülen projelere
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/19234)
7.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, Afyonkarahisar spor kompleksine
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/19452)
8.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, güreş sporunun olimpiyatlardan
çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/19453)
9.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, lisanslı sporcu sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/19454)
10.- Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlunun, Bitlis Gençlik Hizmetleri ve Spor İl
Müdürlüğünce kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/19455)
11.- Diyarbakır
Milletvekili Altan Tanın, Çanakkalede bir öğrenci yurdunda Kürt
kökenli öğrencilerin darbedildiği iddialarına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/19456)
12.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlığın Bursadaki
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/19457)
13.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydarın, Bakanlık tarafından hazırlanan kamu
spotlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19458)
14.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, taşeron firma çalışanlarına
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Mehmet
Sağlamın cevabı (7/19652)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Siirte yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19754)
16.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2012 yılında
Bakanlığa yapılan bilgi edinme başvurularına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/19755)
17.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, istihdam edilen personel
sayısı ile personelin sendikal örgütlenmesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/19894)
18.- Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutanın, metal bakır üretimi için yapılan bir
ihaleye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/19950)
19.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçerin, üniversite öğrencilerine verilen burs
miktarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19954)
20.- Mersin Milletvekili Ali
Rıza Öztürkün, Beşiktaş İnönü Stadının yeniden
inşası ile ilgili ve adının değiştirileceği
yönündeki iddialara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19955)
21.- Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin, Türkiye ulusal gençlik konseyi kurulması
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/19956)
22.- Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygünün, Mersinde KYK yurdunda bir grup öğrencinin
saldırıya uğraması ile diğer üniversite ve yurtlarda
yaşanan olaylara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın cevabı (7/19957)
23.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, 2002-2012 yılları arasında
idareye devredilen taşınmazlara ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/20038)
24.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Bakanlığa bağlı birimlerde
çalışan taşeron işçilere ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/20415)
25.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında kendisine sunulan
hediye ve ödüllere ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/20965)
2
Mayıs 2013 Perşembe
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.02
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99uncu
Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla iki dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Kardeşlik
Haftası münasebetiyle söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Orhan
Atalaya aittir.
Buyurun Sayın Atalay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Orhan Atalayın, Dünya
Kardeşlik Haftasına ilişkin gündem dışı
konuşması
ORHAN ATALAY (Ardahan) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu hafta, bildiğimiz üzere Kardeşlik ve
Sevgi Haftasıdır. Esasında, dünyamızın bu iki
değere ihtiyacının her gün, her geçen gün daha
arttığını hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün dünya
insanlığının geleceğe ilişkin en büyük
korkularının başında, gerek etrafınızda ve
gerekse tüm dünyada gittikçe artan saldırgan milliyetçilikler ve
başta Avrupa olmak üzere bütün dünyada artış göstermeye
başlayan ırkçılık sorunu gelmektedir.
Muhtemeldir ki bu sorunun önüne geçmek için, buna
ilişkin tedbirleri almak için Kardeşlik ve Sevgi Haftasında bu
değere vurgu yapmak, bunları belki bir düşünceye, bir duyguya,
bir yaşam biçimine dönüştürmek için, bu değerlerin
etkinliğine inanan insanların belki de bu hafta biraz daha
konuşmaları gerektiği kanaatindeyim.
Değerli kardeşlerim, şüphesiz ki biz
insanlar Âdem ve Havvanın çocukları olarak, Nuhun gemisinde bulunan
insanların çocukları olarak aynı biyolojik kökeni
paylaşmamıza rağmen, ne yazık ki derilerimizin,
dinlerimizin, dillerimizin farklılığı, çoğu zaman
birbirimizin katline cevaz vermişçesine, verircesine, ayrılık,
gayrılık nedeni olarak addedilmiş ve insanlık bu konuda
olabildiğince ızdıraplar çekmiştir. Bunu önlemek için
başta dinler -semavi dinler- olmak üzere insanlığın
biyolojik köken birliğine, Âdem ve Havvanın çocukları olduğu
bilincine olabildiğince zengin öğretilerle vurgu yaparlar. Bu dinler
içerisinde özellikle İslam dininin en büyük tarihsel
başarısının bu noktada ortaya
çıktığını görürüz. Her ne kadar bütün semavi dinler bu
uğurda ortak ise de özellikle Yahudilikteki seçkin millet sapması
bana göre bugünkü ırkçılığın da temelini oluşturmuştur.
Baştan beri şeytan Âdemi, Kabil Habili, İsrailoğulları
Arap peygamberi, Ebu Cehil ise Hazreti Muhammedi kabul etmemiş ise bunun
tek bir nedeni, tek bir izahı vardır, o da O değil, ben
üstünüm. dedikleri için. Dolayısıyla, insanlığın
kardeşliğinin önündeki en büyük engelin de böyle bir
sapkınlık olduğuna inanıyorum.
Değerli kardeşlerim, 21inci yüzyılda
yaşamamıza rağmen ırkçılık probleminin henüz daha
sona erdiğini hiç kimse ama hiç kimse iddia edemez. Başta Avrupa
olmak üzere, saldırgan etnik milliyetçiliklerin ve
ırkçılıkların tehlikesine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Bu nedenle, birlikte yaşama ve uyum duygu ve düşüncesine artan
ihtiyacımızı ifade etmek istiyorum. Bilmeliyiz ki Cenab-ı
Allah siyah derilerin altında da beyaz ruhlar yaratmıştır
ama bunu kavramayanlar, kavramayan beyaz insan, özellikle, beyaz derilerin
altındaki ruhları da karartacak bir edebiyat, bir dünya inşa
ettiler.
Değerli kardeşlerim, hepimizin bildiği
gibi, İslam dininin özellikle yüz yıl süren kan davasını
sonlandırmak için Evs ve Hazrec kabilelerini kardeşleştirmek,
barıştırmak konusunda Peygamberimizin bize kalmış olan
en büyük miraslarından birisi kardeşleşme
anlaşmasıdır. Evs ve Hazrec yüz yıl boyunca kan
davasını sürdürdüler ama iman ettikten sonra, Müslüman olduktan sonra
o kan davası, o kavga, o savaş yerini kardeşliğe
bırakmıştı. Bunu Kur'an-ı Kerim Allahın size
olan nimetini hatırlayın, bir zamanlar düşman idiniz de Allah
kalplerinizi telif etti ve onun nimeti yani İslam sayesinde kardeşler
oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, Cenab-ı Allah
elinizden tuttu o çukurun kenarında sizi kurtardı, size kardeş
olmanın yolunu gösterdi... Belki de bundan dolayıdır ki
İslam dünyasında bin dört yüz yıldır bu manada bir
ırklar arası savaş olmamıştır, çatışma
olmamıştır. Bugün her ne kadar Cenab-ı Allah, biz
Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığı selamet
yurduna, barış yurduna davet ediyorsa da ve Müslümanlar bu yurdu, bu
coğrafyayı bir savaş alanına çevirmişlerse, bu
hepimizi kahrediyorsa, bilelim ki bunun nedeni İslam değil, aksine,
İslamın bu coğrafyayı, bu toprakları, bu iklimi terk
etmiş olmasındandır.
Dolayısıyla bizim kendi medeniyet
değerlerimizin kökleriyle buluşmak ve yeniden bu değerler
üzerinde bir kardeşlik çınarını
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ORHAN ATALAY (Devamla) -
hayata aktarmak, diriltmek,
yükseltmek ve yeşertmek ihtiyacımız vardır. Tarihin en
kritik devresinde kardeşlik çınarımızı yeniden yeşertmeye
ihtiyacımız vardır.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Atalay.
Gündem dışı ikinci söz, 1 Mayıs
1977deki olaylar konusunda söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Ümit
Özgümüşe aittir.
Buyurun Sayın Özgümüş. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili
Ümit Özgümüşün, 1 Mayıs 1977de İstanbul Taksimde yaşanan
olaylara ilişkin gündem dışı konuşması
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan,
çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Ben, üzerinde çok konuşulan, çok araştırma
önergesi verilen, soru önergesi verilen ve bizzat içinde olduğum 1
Mayıs 1977 olaylarıyla ilgili söz almıştım ama 77ye
girmeden önce dün yaşanan olaylarla ilgili birkaç cümleyle düşüncelerimi
belirtmek istiyorum. (Bir grup CHP milletvekilinin ellerindeki, üzerinde
fotoğraf ve yazı bulunan kâğıtları basın
locasına ve Genel Kurula göstermesi)
Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde Türkiye çok
garip bir ülke oldu. Türkiye sınırları içerisinde eli
silahlı militanlar milletvekilleriyle sarılıp öpüşebiliyor.
Türkiye sınırları içerisinde karakol basan, askerimizi öldüren,
köylerimi basan militanlar ellerinde silahlarla yurt dışına
çıkıyor ve Türkiyede sınır yok.
Yine, güneyde, Türkiyenin beslediği devşirme
militanlar, toplama militanlar Suriyeye gidip terör eylemi yapıyor geri
geliyor yine sınır yok ama Türkiyede eli en temiz olan, elinde
anahtardan başka, kaynak makinesinden başka bir şey olmayan
emekçiler ve onların yasal temsilcisi olan sendikalar yasal bir alan olan
Taksim Meydanına girerken önlerinde barikat var, engel var,
sınır var. Orada inşaat olabilir. Eğer dün güvenlik güçleri
işçileri, emekçileri, sendikaları alana almamak için
harcadıkları enerjinin beşte 1ini sadece inşaat alanını
güvenlik altına almak için harcasalardı ve alanın diğer
kesimlerinde işçiler, emekçiler kendi bayramını
kutlasalardı bu kadar kargaşa, bu kadar yaralı ve bu kadar kötü
görüntü ortaya çıkmayacaktı. Deniyor ki: Başka yerde
kutlasınlar. Değerli arkadaşlar, 1 Mayısın, 1
Mayıs alanının yani Taksim Meydanının sembolik bir
anlamı var. Sarıkamış şehitlerini siz Kartalkayada ya
da Bolu dağlarında mı ya da Uludağda mı
anıyorsunuz? Bundan sonraki süreçte de emekçiler 1 Mayıs
bayramlarını yine Taksim Meydanında kutlayacaklar.
1 Mayıs 1977 ile ilgili çok şey
yazıldı çizildi. 1 Mayıs 1977de ben oradaydım.
Değerli arkadaşlar, 1 Mayıs 1977, 12 Eylül faşist darbesine
giden yoldaki en önemli taşlardan bir tanesiydi. Amaç, o dönemde
belirsizliği arttırmak ve toplumun önemli kesimlerini, büyük
kesimlerini bir askerî darbeden başka çıkış yolu
olmadığına inandırmaktı. Gerginlik 1 Mayıstan on
beş gün, yirmi gün, bir ay öncesinden başlamıştı. O
zaman yasal yetkili olan DİSK, sol içerisinde kendisine karşı
olan bazı grupları alana almayacağını
açıklamıştı ve başta o zaman Ilıcakların
Tercüman gazetesi olmak üzere, üç hafta öncesinden, dört hafta öncesinden
gerginlik yaratılmaya başlandı 1 Mayıs 1977de olaylar
çıkacak, Maocular Lenincilerle kavga edecek ve çatışma çıkacak.
diye.
1 Mayıs 1977 günü biz normal yürüyüş
mesafesiyle on beş-yirmi dakikada yürünecek olan Beşiktaşta
Barbaros Bulvarından Taksime kadar beş saatte çıktık ve
kendimizi güvenli olarak o zamanki adıyla Intercontinental Otelinin
altına aldık. Bir süre sonra, alana alınmayacak olan gruplar
Tarlabaşı tarafından alana girdiklerinde, önce oradaki DİSK
görevlileriyle gelenler arasında sopalı çatışma çıktı. Daha
sonra, arkasına bir tane cılız 7.65 bir tabanca ama tam bir
şarjör boşaltır gibi değil, aralıklı olarak,
işaret verir gibi- patladı ve bizim kendimizi güvenli
zannettiğimiz Intercontinental Otelinin dördüncü, beşinci
katından aşağıya doğru otomatik silahlarla
tarandık. İlk gelen mermiler hedefli atışlardı. Bir
arkadaşımız otobüs durağının üzerinde
konuşuyordu ve ilk gelen mermilerden 1 tanesi megafonuna geldi, ondan
sonraki birkaç saniye içerisinde İstanbula beraber gittiğimiz
arkadaşım Antalyalı Niyazi Darı göğsünden yedi
kurşunu ve kasığında kaldı.
Bazı dönme sol aydınlar o dönemde bunun sol gruplar
arasında bir çatışma olduğunu iddia etmekte utanmadan.
Eğer gidip otopsi raporlarına bakarlarsa oradaki
çatışmanın ne olduğunu bilebilirler.
Daha sonraki süreçte, bilinçli olarak, dağılan kalabalık
Taksim tarafına doğru, Sıraselvilere doğru sürüldü ama
orada da polis barikatları vardı. İnsanlar Kazancı
Yokuşuna gittiler, Kazancı Yokuşunda o kadar güvenlik önlemine
rağmen hâlâ kimin tarafından konulduğu belli olmayan
kırmızı bir kamyonet vardı, insanların bir
kısmı orada sıkıştı ve ne yazık ki çok
sayıda kayıp verdik.
Ben ondan sonraki süreçte, hayatımın hiçbir döneminde
savaş filmlerinde bile bu kadar silah sesi ve bu kadar patlama
duymadım. Eğer isteselerdi orada 34 ya da 37 kişi yerine 3 bin,
4 bin kişi de öldürülürdü. Amaç, 12 Eylül faşist darbesine ortam
hazırlamaktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Ben orada ölen bütün devrimcilerin,
bütün antiemperyalist mücadele eden arkadaşlarımın
anısı önünde saygıyla eğiliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özgümüş.
Gündem dışı üçüncü söz, Şırnakın
sorunları hakkında söz isteyen, Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın Kaplan.
3.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Şırnakın sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Değerli milletvekilleri,
Şırnaktan, Botan bölgesinden hepinize sevgiler, selamlar diye
başlamak istiyorum çünkü gerçekten Türkiye'nin en güzel
coğrafyasında, Çözüm sürecinde yüzde 100 destek. diyen ilimizde,
barışın inşallah özgürlük ve demokrasiyle de
buluşacağı, sorunlarını aşacağı bir
aşamaya geçmesini diliyoruz.
Tabii ki Mem ü Zinin diyarı, Hazreti Nuhun gemisinin olduğu
Cudi Dağı; yine, Melaye Cizirînin, Ahmedi Haninin, Medresa Sorun,
Fekiye Teyranın; yine, doğa harikası tarihinin, Birca Belek,
Bedirhan Beyliği saraylarının, Cizrenin tarihî
surlarının, kalesinin, bütün bu güzelliklerinin yanında
mitolojik olarak Kasrik Kalesinin; kaplıcalar olarak Beytüşşebaptan
Besta Kaplıcalarına, Bestadan
Güçlükonaktaki Belkıs Kaplıcalarına
Bunların hepsi,
bu güzellikler ve Dicle Nehriyle beraber dokuz ırmağın
aktığı bir şehir, bu şehir, Hakkâriden ta Mardine
kadar Suriye ve Irak sınırında hem güzellikleri hem
sıkıntıları beraberinde içeriyor.
Öncelikle, Sayın Kültür Bakanı Ömer Çelike
buradan çağrım: Cizre Kalesi, Birca Belek, tarihî Mem ü Zin, saray ve
Romalılardan kalan oradaki kalıntılar harap olmadan o
güzelliklerin koruma altına acilen alınması gerektiğini
buradan ifade etmek istiyorum.
Diğer bir konu, Habur dünyanın en büyük kara
sınır ticaret kapısıdır arkadaşlar. Dünyanın
en büyük, Türkiyenin de en fazla milyar dolar hacminde ithalat ve
ihracatının gerçekleştiği bir yerdir. Burada
Şırnak Havaalanı ile üç ülke kapısının
birleştiği Habur, Suriye ve Türkiye buluşmasıyla beraber
çok ciddi adımların atılması gerekir ki
Şırnak
Üniversitesinin gecikmiş, eksik kalmış ünitelerinin derhâl
kurulması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.
Buradan Uludere, Beytüşşebapın 70 bin
nüfusunun sadece yüzde 20sinin korucu ve geri kalanların işsizlik ve
yayla yasakları nedeniyle sınır ticaretinin getirdiği
sıkıntılar
Ki yakın bir zamanda yaşanan bir
sıkıntı daha vardı, Roboski katliamı benzeri bir
olayın yaşanmasını, son dakikada, İçişleri Bakanıyla
da görüşerek önleyebilmiştik.
Habur 2de bir kapı ticareti ve sınırda
yaşayanlara sınır ticaret belgesi denen bir olayın hayata
geçirilmesi.
Orman kesimlerinin durdurulması. Artık,
güvenlik nedeniyle orman kesimi utanç vericidir. Maalasef BOTAŞ
hattında orman kesimleri var.
Kasrik-Kumçatı yolu Cizre Barajının
suları altında kalacak mı, kalmayacak mı? Vatandaş
bilmiyor. Evini yapıyor, okul yapılıyor, çözüm yok.
Andaç, Ortaköy, askeriyle beraber 6 bin nüfus, bir tek
doktoru yok, orada doktor yok.
Uludere kaymakamı, elim bir, acı bir olay
sonrası eşini kaybetti ve ayrıldı. Yedi ay kaymakam yok
arkadaşlar, bunca Mülkiyeli boşta gezerken.
Allah var, hele hele millî eğitimde,
sağlıkta partizanlıkta sınır tanımayan bir
yaklaşımın barış sürecinin, çözüm sürecinin
kıyısından geçmediğini görüyoruz. Cizre Millî Eğitim
Müdürü görevden alınıyor. Niye? Seviyor Cizrelileri. Sevdiği
için alınıyor, başka yere gönderiliyor ve -dikkat edin- AKP İlçe
Başkan Yardımcısı protesto ediyor, istifa ediyor,
EĞİTİM SEN protesto ediyor. Arkadaşlar, cemaat cumhuriyeti
kimseye bir şey kazandırmaz. Kimse yanlı davranmamalı.
Farklı görüş, farklı sendika, farklı dernek, farklı
Hele yerli düşmanlığı kimseye kazandırmaz,
Şırnakta hiç kazandırmaz.
Bu yanlış tutum ve uygulamalara son verilmesi,
özellikle de güvenlik güçlerinin Cizrede yaşadığı son
vahim olayların adaletin önünde mutlaka hesabının
sorulması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bütün bunlar dileklerimiz.
Saygılarımla.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
İlk 10 arkadaşımıza 60ıncı
maddeye göre söz vereceğim.
Sayın Havutça
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramında
yaşanan olaylara ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Dün 1 Mayıs İşçi ve Emekçi
Bayramını kutladık. Türkiye'nin dört bir yanında emekçiler
alanlardaydı. Demokratik taleplerini, yaşadıkları düzenden kendi paylarına düşen
açlığı, sefaleti, yoksulluğu, yaşamaya mahkûm
edildikleri köle düzenine istikrar diyen AKP Hükûmetine ve
politikalarına haklı itirazlarını ve
protestolarını yapmak istediler. Demokratik haklarını
kullanmaya bile ne yazık ki izin verilmedi. Yine AKPnin gaz bombası,
biber gazı ve tazyikli suyu ile karşı karşıya
geldiler. Bugün bırakın adalet ve sosyal demokrasinin
kırıntısını, Türkiye'de demokrasinin bile
kırıntısını bulamıyoruz. Artık, Türkiye'de
faşizmin gaz hâli biber gazı, faşizmin sıvı hâli
tazyikli su, faşizmin katı hâli de AKP hâlini
almıştır!
Bugün toprağa
can veren, yaşama dair ne varsa onların alın teri ve
emeğiyle yaratılan işçi ve emekçi halkımız elbette
üzerlerine çöken bu karanlık günleri de atlatacaktır.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bayraktutan.
2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
Artvin Cerattepede çıkarılmak istenen madenle ilgili mahkeme
kararına ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geçen günlerde
Artvinde çıkartılmak istenen Cerattepedeki madene ilişkin çok
büyük bir miting yapıldı. Artvinin her siyasi yelpazesindeki
insanlar, on binler meydanlara çıkarak bu maden katliamına dur
dediler. Sayın Bakanın bunu özellikle dinlemesini istiyorum. Rizeden
çıkartılmış olan daha önceki mahkeme kararının
tam tersi çıktı. Sayın Bakan, bir şey demiştiniz
burada, hiç unutmuyorum: Siz yanıldınız, noterden yaptığınız
tespitte tam tersi çıktı. demiştiniz. Önümüzdeki günlerde kimin
yanıldığını hep beraber göreceğiz.
O, sizin
almadığını iddia ettiğiniz firmanın
yandaşları beni arıyorlar Bu işin üzerine gitme. diye
Sayın Bakan. Size müjdeler olsun, sizi tebrik ediyorum! Onlar beni
nasıl arıyorlar biliyor musunuz Bu işin üzerine gitme. diye.
Hani siz dediniz ya O firma almadı. diye, ısrarla diyordunuz ya bu
kürsüden. Kimin ne şekilde araya girdiğini size ayrıca baş
başa açıklayacağım.
O firmanın, o
ihalenin kimi tarif ettiğini biliyordum, siz yanıldınız,
ben yanılmadım; onu önümüzdeki günlerde hep beraber göreceğiz. O
madeni Samsunda mı işleyecekler, sizin evde mi, bizim evde mi
işleyecekler hep beraber göreceğiz Sayın Bakan. Önümüzdeki
günlerde ihaleye fesadın nasıl karıştırıldığını
bu Mecliste bütün Parlamentoya anlatacağız.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Erdemir.
3.- Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, 1 Mayıs
İşçi ve Emekçiler Bayramını kutladığına ve
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda söylediği bazı sözlere
ilişkin açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle,
Türkiye'de, çalışan, üreten, alın teriyle kazanan tüm
emekçilerimizin 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını
kutluyorum.
Ne yazık ki,
dün, Türkiye, görmeye arzu etmediğimiz, baskıcı, otoriter 12
Eylülden kalma görüntüleri yaşadı. İnanıyoruz ki, en
kısa zamanda Türkiye temel hak ve özgürlüklere, çağdaş,
çoğulcu, katılımcı bir demokrasiye kavuşacak.
Yine, Türkiye için
üzücü bir sahne
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın
ağza alınmayan küfürler ettiği, bir milletvekilimizin rahmetli
annesine dil uzatmaya cüret ettiği görüntüler yaşandı fakat
tutanağa girmeyen daha endişe verici bir söylem şuydu: Senin
leşini buraya sereceğim, tehditse tehdit!
Evet, artık Türkiye Büyük Millet Meclisinde ne yazık
ki can güvenliği kalmamıştır, milletvekilleri aleni bir
şekilde ölümle tehdit edilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğru
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, 3
Mayıs Milliyetçiler Gününe ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Türk dünyasının 3 Mayıs Türk
Milliyetçileri Gününü kutluyorum. Bu manada, Türkçülüğe gönül vermiş
ve hizmette bulunmuş bütün şahsiyetleri rahmet, minnet, şükran
duygularıyla anıyorum. 3
Mayıs, milletin birliği, devletin bölünmezliğinin gündeme
getirildiği gündür, Türk milletinin
bağımsızlığına, egemenliğine irade
konulduğu gündür. 3 Mayıs, Türk milletinin Ön Asya
coğrafyasında ilelebet var olacağının onaylandığı
gündür. Bizim Türkçülük anlayışımız milletimizi sevmek ve
yüceltmektir, hiçbir şekilde diğer milletlerden üstün görmek değildir.
3 Mayıs 1944te çok büyük acılar çekilmiş
ama Türk milliyetçileri tekrar Türk'üm diyemeyen ağızlara gereken
dersi de vermişlerdir. Bizler 3 Mayıs ruhunu unutmadık, hiç de
unutmayacağız.
Tanrı Türkü ve Türk yurdunu korusun.
BAŞKAN Sayın Aygün
5.- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün,
İstanbulda 1 Mayısta yaşanan olaylarda iki kadının
yaralanmasına ve bunu yapanları lanetlediğine ilişkin
açıklaması
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Sayın
Başkanım, dün İstanbuldaki 1 Mayıs törenlerinde Meral
Dönmez ve Dilan Alp isimli 2 genç kadın, polisin gaz bombası
fünyesini isabet ettirmesi, kasıtlı ateş açması sonucu
ağır yaralandı. Şu an İstanbulda aynı hastanede
tedavileri sürüyor. Birisi, bir yıl, füze kalkanını protesto
ettiği için cezaevinde kaldı ve DHKP-C üyeliğinden altı
yıl sekiz ay ceza aldı, Meral Dönmez. Öbürü ise Hey Tekstil adlı
iş yerinde bir yıldır grev yapan bir işçinin
çocuğuydu. Doğrusu her ikisinin kimliğine dün hastaneye giden
arkadaşların verdiği bilgilerden sonra bakınca, neden
polislerin bu kadar vahşice, öldürmek niyetiyle fünyeyi
başlarına vurduğunu daha iyi anladım. Onlara şu an
hastanede sürdürdükleri hayatta kalma mücadelesinde ancak dualar ederek destek
verebiliyorum. Bunu yapanları da lanetliyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Akçakale Sınır Kapısında yaşanan olaylara ve
Hükûmetin acilen sınır güvenliğini sağlaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Modern, çağdaş, hukuk devleti olan ülkelerde
sınır güvenliği sağlanır, 1 Mayıslar özgür bir
ortamda kutlanır ancak otoriter, faşist olan ülkelerde 1
Mayıslar kutlanmaz.
Sınır güvenliğimizle ilgili
Şanlıurfanın Akçakale Sınır Kapısından
Türkiye tarafına geçmek isteyen muhalif Suriyeli güçler gümrük kapısında
görevli olan polisimize, sivil memurumuza, askerimize saldırır, 1
polisimiz şehit olur, 11 asker, polis ve sivil memurumuz
yaralıdır. Vefat eden polis memurumuza Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Hükûmeti acilen sınır
güvenliğini sağlaması hususunda davet ediyorum. Eğer bu
sınır güvenliklerini sağlayamıyorlarsa lütfen
İçişleri Bakanını ve Dışişleri
Bakanını istifaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 1
Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramını
kutladığına ve 1 Mayısta İstanbulda yaşanan
olaylara ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
1 Mayıs İşçi ve Emekçiler
Bayramını kutluyorum. İktidarın aczi ve dayatmaları
yüzünden 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramının
çatıştırmaya dönüştürülmesini de kınıyorum.
İstanbul halkı 1 Mayıs günü fiilen
evlerini hapsedilmiştir; yollar polis tarafından kesilmiş,
köprüler kapanmış, vapurlar bağlanmış, toplu
ulaşım imkânsız hâle getirilmiştir. Televizyonlara 1
Mayıstan yansıyan görüntüler Türkiyeye
yakışmamaktadır. Bir yanda maskeli gruplar, taş tutan
eller, vatandaşın iş yerlerine zarar veren vandalist unsurlar,
diğer yandan barikatlar, biber gazları, tazyikli sular, bu görüntüler
Türkiyeye yakışmıyor. Emekçi ve İşçi
Bayramının gerçek bir bayram gibi kutlanması emeğe duyulan
saygının gereğidir. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi
Bayramını kaosa ve gaza boğanlar hakkında gereken işlemlerin
yapılması gerekir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Köse
8.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, 1 Mayıs
İşçi ve Emekçiler Bayramını kutladığına,
CHP Milletvekili Kamer Gençe 30 Nisan 2013 Salı günü kürsüde
konuşurken yapılan saldırıya ve bu durumu hiçbir parti
grubunun kınamamasına ilişkin açıklaması
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Ben de emekçilerin 1 Mayıs Bayramını
kutluyorum, İstanbulda yapılan saldırıları
kınıyorum.
Sayın Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisi
Milletvekili Kamer Genç kürsüde konuşurken AKPli bir milletvekili
olduğu söylenen kişi tarafından yapılan saldırı
ve sarf edilen sözler kabul edilemez ama daha kötüsü, Meclis tarihinde
yaşanmamış böylesi ağır hakaretleri ve çirkinliği
hiçbir parti grubunun kınamamasıdır. Hepsinden de beteri AKP
Grubunun sayısal çoğunluğuna kaba kuvveti de ekleyerek kürsü
dokunulmazlığına fiilî saldırıda
bulunmasıdır. Bu, hiç kabul edilemez; bu, demokrasiye yapılan
bir saldırıdır. Bu saldırıyı yapan
milletvekilinin yanında bulunan bir kısım AKPli
milletvekillerinin de Başbakana yaranmak için sarf ettiği sözler de
kabul edilemez.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıbaş
9.- Çanakkale Milletvekili Ali
Sarıbaşın, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler
Bayramını kutladığına ve Çanakkalenin Ezine ve
Bayramiç ilçelerinin bazı sorunlarına ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın
Başkan, öncelikle 1 Mayıs İşçi ve Emekçi
Bayramını kutluyor, Taksimde AKP iktidarının faşizm
uygulayarak işçilere saldırmasını da ayrıca
kınıyorum.
Ezine ilçemize bağlı Akçakeçili,
Körüktaşı, Kemallı ve köylerinde kanalizasyon nedeniyle
kazınan ve kaldırımları bozuk olarak kullanılan,
arıtma tesisleri yapılmayan ve yolları tekrar yapılmayan,
suları olmayan bu köylerimizin bu hâlinin ne zaman düzeltileceği
konusunda bilgi almak istiyorum, bu bakımdan da Sayın
Ulaştırma Bakanına sormak istiyorum
aracılığınızla.
Yine, Bayramiç ilçesine bağlı Yenice köyünde
meydana gelen heyelan nedeniyle evleri yıkılan köylerimize toplam 500
TL verilmiştir. Yetkililer daha sonra gelerek hasar tespiti
yapmışlardır ve yaklaşık dört ay geçmesine
rağmen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, 30 Nisan 2013
Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda yaşanan
olaylarda Meclis Başkanlığının tarafsız
davranmadığına ve bu durumu kınadığına
ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, geçen salı günü olan olayda
özellikle Başkanlığınız tarafsız davranmadı,
çünkü evvela bu cinayet niteliğindeki bu küfürleri, ben size getirdim,
tutanağı verdim, siz Biraz geç yapalım. dediniz, sonradan grup
başkan vekillerini topladınız, Mecliste kaba kuvvet
kullanılmaması konusunda Başkanlık Divanının bir
gruplarla temennisini anlattınız, ama sonra dediniz ki Falan
milletvekiline kınama verme cezasını oylarınıza sunuyorum.
ama neden dolayı kınama verdiğinizi açıklamadınız
ve kimse de bilmedi. Bu halkın bilmesi lazım burada kimler ne laflar,
sözler sarf ediyorsa; tarafsız Meclis Başkanının görevi
budur.
Ayrıca da Meclis Başkanı bunları
gizlemek için tutanaklardan çıkarıyor. Yarın bir dava
açıldığı zaman bu tutanakların delil olarak
verilmemesini istiyor. Böyle taraflı bir Meclis
Başkanlığı ve yönetimi olmaz. Ben bu durumu
kınıyorum efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Vural
11.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, 3
Mayıs Milliyetçiler Gününü kutladığına, MHP Grubu olarak,
30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kullanılan ifadeleri ve 1 Mayısta İstanbulda yaşanan
olayları ve müsebbiplerini kınadıklarına ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, yarın 3 Mayıs
Milliyetçiler Günü. Günü kutluyorum. 3 Mayıs 1944te düşünce ve ifade
hürriyetini kullanan, demokratik hakkını kullanan öğretim
üyeleri ve öğrenciler çökertilmeye çalışılan bir toplum
için ümit ve cesaret kaynağı olmuştur. Baskılar,
şiddetler, işkenceler yıldıramamıştır. 3
Mayıs 1944ün kalıntıları aynı oyunları 12 Eylülde
sergiledi, milliyetçiliği yargılamaya çalıştılar ama
tarihin karanlığına gömüldüler. Bugün de yine
milliyetçiliği ayaklar altına almak isteyenler var. Bu millet bunu
söyleyenleri de ayaklar altına alacaktır. Hak ve hakikat yolunda
mücadele veren Türk milliyetçiliği davasının
mensuplarının gününü kutluyorum.
Ayrıca, salı günü Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kullanılan ifadeleri Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak
kınıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinin bu utanç verici
sözlerini tutanağa sokan zihniyetin Türk milletinin temsilinden ve
edebinden uzak olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum.
1 Mayısta yaşanan olaylar maalesef Emek ve
Dayanışma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir)
Gününün
kutlanmasını engellemiştir. Dolayısıyla, meydana gelen
bu olayları ve müsebbiplerini ve İstanbulluları sokağa
çıkamaz hâle dönüştüren bu zihniyeti
kınadığımı ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Aydın
12.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, 30 Nisan 2013 Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda yaşanan olaylarla ilgili AK PARTİ Grubu olarak
gereğini yaptıklarına ve aynı hassasiyeti diğer
gruplardan da beklediklerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Geçtiğimiz salı günü hiçbirimizin arzu
etmediği söylemlere bizler de tanıklık ettik maalesef. AK
PARTİ Grubu olarak, bir defa muhafazakâr demokrat kimliğimize ve
aynı zamanda milletimizin manevi şahsiyetine
yakıştıramadığımızı beyan etmek
istiyorum. Sözler, hakikaten söylenmeyecek derece de çok ağır
sözlerdi. İlgili arkadaşımız da zaten kendisine ve grubuna
yakıştıramadığını, bu millete
yakıştıramadığını söyledi, bu maksatla da
kamuoyundan özür diledi. Yine aynı şekilde, AK PARTİ Grubu
olarak biz, bunların tabii ki gereğini yapmak için elimizden geleni
yaptık ve bu manada gerek Grup İç Yönetmeliğimiz gerekse Meclis
İçtüzüğümüz neyi gerektiriyorsa da aynı cezalarla da
karşılaştı bu arkadaşımız. Şimdi,
özellikle salı günü AK PARTİ Grubu olarak, bir defa biz kınama
cezası verilmesi gerektiğini kendimiz ifade ettik, sizlerin de
talebiyle, grup olarak da oy birliğiyle biz bu kınama
cezasını verdik. Aynı şekilde, yürütmekte olduğu bir
komisyon üyeliği ve komisyon başkanlığı var Zeyid
Aslan arkadaşımızın. Deruhte ettiği komisyon
başkanlığından ve komisyon üyeliğinden de istifa
etmiş durumdadır şu anda.
Yine aynı şekilde, AK PARTİ Grubu olarak
da arkadaşımızı Grup Disiplin Kuruluna sevk ettik.
Yalnız, burada bir hususun da bilinmesini arzu
ediyorum. Az önce konuşan arkadaşlar, özellikle malum
arkadaşımız Kimlerin ne küfürler sarf ettiğini çok iyi
biliyor kamuoyu. diyor. Şimdi, ciltler dolusu küfürler edenler,
sözcüleri, genel başkanlar ya da başka başka, kim olursa olsun
bunların yanında da durmamamız lazım. Biz gereğini
yaptık bugüne kadar, hassasiyetle durduk. Geçen dönem de yaptık; Avni
Doğan, Feyzi İşbaşaran, Ahmet Aydoğmuş gibi
milletvekillerimize cezalar verdik, şimdi de verdik, yanına kâr
kalmıyor. Ama diğer gruplardan da, özellikle ana muhalefetten de
aynı hassasiyeti bekliyorum; aynı hassasiyeti, aynı
işlemleri bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması komisyonundan bir
istifa tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili
Zeyid Aslanın, haberleşme hürriyeti ve özel hayatın
gizliliğinin ihlallerini araştırma ve önerileri belirleme
amacıyla kurulmuş olan Meclis Araştırma Komisyonu
Başkanlığı ve üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/109)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan haberleşme
hürriyeti ve özel hayatın gizliliğinin ihlallerini
araştırma ve önerileri belirleme amacıyla kurulmuş olan ve
ülkemizin önem arz eden bir gündemine yönelik çalışma yürüten
araştırma komisyonunun çalışmalarını daha
sağlıklı bir ortamda yürütebilmesi ve kamuoyunun beklediği
sonuca daha hızlı ulaşabilmesi ve ülkemizin gündeminin yersiz
işgal edilmemesi için Araştırma Komisyonu
Başkanlığı ve üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygıyla arz ederim. 02/05/2013
Zeyid Aslan
Tokat
BAŞKAN Bilgilerinize sunulur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 22 milletvekilinin, Adana iline bağlı Kozan
ilçesindeki Gökdere Köprü Barajının yapımında ve baraj
tünelinin patlamasında hayatını kaybedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/603)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adana iline bağlı Kozan ilçesinin Gökdere Köprü
Barajının yapımı ve Baraj tünelinin patlamasında
hayatını kaybedenlerle ilgili Anayasanın 98inci ve İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
24/02/2013
1) Ali Halaman (Adana)
2) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
3) Mehmet Günal (Antalya)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Münir Kutluata (Sakarya)
6) Sinan Oğan (Iğdır)
7) Bahattin Şeker (Bilecik)
8) Sadir Durmaz (Yozgat)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Zühal Topcu (Ankara)
11) Mustafa Erdem (Ankara)
12) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
17) Bülent Belen (Tekirdağ)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
21) Enver Erdem (Elâzığ)
22) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
23) Atila Kaya (İstanbul)
Gerekçe:
Adana iline bağlı Kozan ilçesinde
Ergenuşağı köyünde yapımı devam eden Enerjisaya
bağlı Gökdere Barajında toplam 10 kişi hayatını
kaybetmiştir. Geçtiğimiz aylarda da habersiz bırakılan
baraj suyu yüzünden 2 kardeş hayatını kaybetmiştir. Baraj
yüzünden insanlar hayatını kaybediyor, doğa katlediliyor.
Çukurova bölgesinde yapımı devam eden HES'ler
(hidroelektrik santralleri) gerek proje ve gerekse de çevreye etkileri
konusunda yeterli çalışma yapılmadan birbiri ardına
uygulamaya sokulmaya çalışılmaktadır.
Adana ili ve ilçelerinde enerji projeleri toplam 52 adettir.
Bunların 12 tanesi işletme aşamasında, 8 tanesi inşaat
aşamasında, 32 tanesi ise fizibilite aşamasındadır.
HESlerin yapımlarında insan ve çevre
faktörünün göz ardı edildiği, yapım aşamasında bir
dizi ihmal ve denetimsizlik suistimallerinin olduğu açıkça
ortadadır. Barajda çalışan işçilerden bazıları
baraj kapağının altında çatlak olduğunu bildikleri
hâlde dikkate alınmadığını yeterli hassasiyet
gösterilmemesi sonucu 10 hemşehrimiz sular altında hayatını
kaybetmiştir. Baraj kapağının patlaması sonucu önemli
bir erozyon tehlikesi ve toprak kaymasına zemin hazırlanmış
olup bu da sorumsuzluğun ve denetimsizliğin bir boyutudur. Bu,
olayın ne kadar vahim olduğunu göstermektedir.
Gerek ihale aşamasında ve gerekse de Gökdere
Barajı'nın yapım aşamasında çevre ve insan faktörünü
göz önüne almayan, geliyorum diyen felaket karşısında
hassasiyet göstermeyen firmalar, insanlarımızın
sağlığını tehlikeye atan sorumlular hakkında en
kısa zamanda gereken soruşturma açılmalı ve suçlular
yargı önüne çıkarılmalıdır.
Hükûmetin HES politikalarını yeniden gözden
geçirmesini ve enerji üretimi konusunda alternatif çözümlerin
araştırılmasını, bu konuda bilim adamlarının
bilgi ve belgelerinden faydalanması daha uygun olur diye düşünüyorum.
HES projelerinin getireceği yarar ve faydalardan
daha çok, çevreye ve doğal yaşama alanlarına zarar
verdiğini, projelerin yatırımdan çok yıkıma
dönüştüğünü ve bu nedenle HES'lere karşı olduğumuzu
bir kez daha belirtiyoruz.
Bölgemizde HES yapımına ilk
başlandığında vatandaşlar bunu devlet yatırımı
olarak görüyorlardı. Halkımız HES'lerin doğaya ve
kendilerine verdiği zararı şimdi yaşayarak gördüler.
Vatandaşlarımız ne zaman ki kilometrelerce tünellerin
açıldığını, ağaçların kesilmeye
başlandığını, ne zaman ki tarihî ve kültürel
yerlerimizin yok olduğunu, ne zaman ki köylerin zarar gördüğünü, içme
sularının kaybolmaya başladığını, derelerin
etrafını kuşatılmaya başlandığını
ve derelerdeki suyun kilometrelerce tünellere alınacağını
gördü ve durumun ciddiyetini anladı. Vatandaşlarımız
HES'lere karşı sürdürülen demokratik mücadele ile hukuksal
mücadeleden de örnekler vererek, bu yöndeki birlik ve bütünlüğümüzü,
HES'lere karşı sürdürülen mücadelemiz aralıksız olarak
devam edecektir.
Açıkladığımız bu gerekçelerle,
yapılması gerekenler konusunda bir Meclis araştırması
komisyonu kurulmasında, ülkemize ve yöre halkımıza sosyal,
kültürel, tarihî ve ekonomik açıdan faydası
tartışılmaz yararlar sağlayacaktır.
2.- Adana Milletvekili
Ali Halaman ve 22 milletvekilinin, Adana iline bağlı Kozan ilçesinin
tarihî ve turistik değerlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/604)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adana iline bağlı Kozan ilçesinin tarihî ve
turistik değerlerinin araştırılarak kültür
mirasımız olan eserlerin korunması, geliştirilmesi, ilçenin
sosyal ve ekonomik yönden kalkınması amacıyla Anayasanın
98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 24/02/2012
1) Ali Halaman (Adana)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
4) Atila Kaya (İstanbul)
5) Sadir Durmaz (Yozgat)
6) Münir Kutluata (Sakarya)
7) Bahattin Şeker (Bilecik)
8) Zühal Topcu (Ankara)
9) D. Ali Torlak (İstanbul)
10) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
11) Mustafa Erdem (Ankara)
12) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
13) Erkan Akçay (Manisa)
14) Mustafa Kalaycı (Konya)
15) Seyfettin Yılmaz (Adana)
16) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
17) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
20) Bülent Belen (Tekirdağ)
21) Mehmet Günal (Antalya)
22) Enver Erdem (Elâzığ)
23) Sinan Oğan (Iğdır)
Gerekçe:
Adana iline bağlı olan, kuzeyinde Feke, güneyde
Ceyhan, batıda Karaisalı, Aladağ ve İmamoğlu
ilçeleriyle sınırı bulunan Kozan ilçesi, Toros Dağı
eteklerine kurulmuştur.
Kozan'ın tarihi, milattan önce 1900'lü yıllara
kadar uzanmaktadır. Yüzyıllar boyu Hitit
Krallığının bir merkezi olan Kozan, milattan önce 1200'lerde
Asur egemenliğine geçmiş, sonra sırasıyla
İranlılar, Araplar, Makedonyalılar, Selökidler, Romalılar
ve Bizanslılarca yönetilmiştir.
Sision, Flaviopolis ve Flavias olarak bilinen ve
tarihin her dönemine şahitlik yapan Kozan, Yakın Çağda Sis olarak
tanınmıştır. Bizanslılardan bir süre Ermenilerin eline
geçen Kozan (Sis), sırayla Selçuklular ve Ramazanoğulları
tarafından idare edilmişti.
Kurtuluş Savaşında Fransız ve
Ermenilere karşı savaşan Kozan, 1923'te vilayet, daha sonra
1926'da ilçe olmuş ve aynı yıl Adana'ya
bağlanmıştır. Özellikle Selçuklu ve Osmanlı
eserleriyle tarihî zenginliğini korumaktadır.
1997 geçici nüfus sayımına göre 114.693, ilçe
merkezinde ise 61.328 olan nüfusu, 2000 yılı nüfus sayımına
göre tahminî nüfusu 80 bin civarındadır. 2011 yılındaki
nüfusu 127.804, ilçe merkezi ise 78.587 civarındadır.
Kozan'ın önemli tarihî eserleri, Kozan Kalesi,
Anavarza Kalesi ve ilçe merkezinde bulunan Hoşkadem Camisidir.
Hoşkadem Camisi, Mısır Kölemen
Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 tarihinde
yaptırılmıştır. Cami, bütünüyle dikdörtgen bir plan
teşkil eden ulu camiler sınıfına dâhil olup bedeni kesme
taşlardan yapılmış, üzerini örten kubbesiyle Türk mimari
anlayışına yabancı kalan bir görünüm arz etmektedir.
Çeşitli defalar tamir edilmiş olması dolayısıyla bugün
ilk mimari tarzını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Kozan-Feke karayolunun üzerinde ve Kozan'a 24 kilometre
uzaklıkta bulunan (bugünkü adıyla Suluhan) Kervansaray
(namıdiğer Bizans'tan) ise, bakımsızlık ve ilgisizlik
yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Anavarza Kalesi, milattan önce 9uncu yüzyılda
Asurlular tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Kale,
Romalılar döneminde önem kazanmıştır. Ünlü Doktor
Dioskurides ve Şair Aptiyanos'un bu kalede doğmuş ve
yaşamış bulunduğu sanılmaktadır. Kale, ilk kez,
14üncü yüzyılda Ramazanoğulları döneminde Türklerin eline
geçmiştir.
Küçük Ermenistan Krallığının
Tarsus'tan sonra (1185) ikinci bir merkezi olan Kozan (Sis) Kalesi,
taşlı bir dağın meyli üzerine "amphitheatre"
şeklinde inşa edilmiş, Kilikya'nın en önemli şehir ve
kalelerinden birini teşkil eder. Kalede 44 burç mevcut olup güney
kısmının ortasında bir iç kale bulunmaktadır. Güneyden
kuzeye 6 kilometre uzunluğunda 2 sur mevcut olup kalede 20-30 basamak
merdivenle inilen mahzenler ve gizli yollar vardır.
İlçenin turizme açılması için sosyal
konaklama tesisleri yapılmalı, şu anki hâliyle dahi açık
hava müzesi konumunda olan Kozan ve Anavarza kalelerinin bakım,
onarım ve restorasyonunun yapılarak tarihimizin bütün dönemlerini
simgeleştirerek anlatan birer müze hâline getirilmelidir. Bu eşsiz
hazinenin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması
çalışmaları için ihtiyaç duyulan ödeneklerin Kültür
Bakanlığınca acilen gönderilmeli ve özel bir kanunla
destekleyici fon oluşturulmalıdır.
Ekonomisinin büyük bir çoğunluğu tarıma
dayalı olan yöre halkının bu açıdan desteklenmesi
gerekmektedir. 73.150 dekar narenciye bahçesi olup yıllık ortalama
135 bin ton ürün elde edilmektedir. İlçede bir meyve suyu fabrikası
kurularak narenciye üreticisinin ürünlerinin değerlendirilmesi
gerekmektedir. Böylece, hem ülke ekonomisine hem de yöre halkına büyük
destek sağlanacaktır.
Açıkladığımız bu gerekçelerle,
yapılması gerekenler konusunda bir Meclis araştırması
komisyonu kurulmasında, ülkemize ve yöre halkımıza sosyal,
kültürel, tarihî ve ekonomik açıdan faydası
tartışılmaz yararlar sağlayacaktır.
3.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri ve 20 milletvekilinin, Ankaragücü futbol
takımının içine düşürüldüğü durumun bireysel,
toplumsal ve ekonomik etkenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/605)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Başkent Ankara'yı uluslararası ve ulusal
spor faaliyetlerinde temsil eden, yüz iki yıllık başarılarla
dolu tarihî bir geçmişe sahip, Ankaragücü futbol takımının
içinde bulunduğu ve içine düşürüldüğü durumun bireysel,
toplumsal ve ekonomik etkenlerin araştırılması,
alınacak önlemlerin tespit edilmesi ve sorunların çözümü için
Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
29.02.2012
1) Özcan Yeniçeri (Ankara)
2) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
3) Necati Özensoy (Bursa)
4) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
5) Atila Kaya (İstanbul)
6) Ali Uzunırmak (Aydın)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
9) Enver Erdem (Elâzığ)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Muharrem Varlı (Adana)
12) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
13) Seyfettin Yılmaz (Adana)
14) Alim Işık (Kütahya)
15) Mustafa Kalaycı (Konya)
16) Reşat Doğru (Tokat)
17) Zühal Topcu (Ankara)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Erkan Akçay (Manisa)
20) D. Ali Torlak (İstanbul)
21) Oktay Vural (İzmir)
Gerekçe:
Kuruluşu Osmanlı İmparatorluğu
dönemine dayanan, İstanbul çapında yapılan İstanbul ligi
sürmekte iken savunma sanayisinde çalışan işçi futbolcular ile
buralara işçi yetiştiren meslek okullarında okuyan gençler
tarafından 31 Ağustos 1910 yılında kurulmuş olan yüz
iki yıllık bir geçmişe sahip Ankaragücü futbol kulübü,
kurulduğu günden bu güne kadar birçok sportif başarının
altına imza atmış güzide bir futbol kulübümüzdür.
Başkent Ankara'da ilk resmî futbol maçı 26 Ekim
1922 günü bugünkü Cebeci İnönü Stadyumu'nun bulunduğu yerde
yapılmıştır. Başkentin gelişmesi ve özellikle
işçilerin artmasıyla birlikte çeşitli isimler adı
altında faaliyet gösteren ve sonradan Ankaragücü adını alacak
kulübe destek giderek artmaktadır. Fabrikalar çerçevesinde
dayanışma sandıklarıyla, işçi örgütleriyle birlikte
gelişen kulüp, sosyal alanda da faaliyetler göstermektedir. 1933
yılında -bugünkü adı olan- Ankaragücü adını alacak
olan, mahallî Ankara Liginde çok kez şampiyonluk yaşamış
olan ve profesyonel millî ligin kurulmasıyla bugüne dek gelen
macerasına devam etmektedir.
Başkent Ankara'nın futbol takımı olan
uluslararası ve ulusal karşılaşmalarda Ankara'yı
temsil eden Ankaragücü kulübü, içine düşürüldüğü yönetsel krizin
etkisi ve hukuksal kaos sonucu tüm gelirlerine temlik konulduğu için ödemelerini
zamanında yapamaz duruma gelmiş, oyuncularına
maaşlarını ödeyememekte, sahada mücadele edecek oyuncuların
malzemelerini bile karşılamayacak kadar zor duruma
düşürülmüştür. Yüz iki yıllık bir geçmişe sahip
başkent Ankara'yı temsil eden Ankaragücü futbol kulübünün
geleceğinin ne olacağı ise koskocaman bir soru işaretidir.
Makine
Kimya Endüstrisi Ankaragücü ya da yaygın olarak bilinen kısa ismiyle
MKE Ankaragücü futbol takımı, 2009 yılında içine
atıldığı yönetsel ve hukuksal sorunlarla
boğuşmaya devam etmekte, âdeta yaşam savaşı
vermektedir. Ankaragücü Kulübünün içinde bulunduğu maddi
sıkıntılar ve ardı arkası kesilmeyen üzücü ve derinden
etkileyici hadiseler, mevcut futbolcuların ayrılması, elde kalan
futbolcularla alınan sonuçlar nedenleriyle Süper Ligin bitimine haftalar
kala, yüz iki yıllık bir geçmişe sahip asırlık bir
kulüp olan MKE Ankaragücünün bir alt lige düşmesi
kesinleşmiştir. Futbol tarihimizin hafızalarda unutulmayan
takımları olan Vefa, Hacettepe, Karagümrük, PTT ve daha nice kulüpler
gibi ismi kitaplarda kalacak ve yok olma tehlikesi ile karşı
karşıya kalacaktır.
Dünya
başkentleri futbol takımlarından örnek verecek olursak
İngilterede Chelsea ve Arsenal, İtalya'da Roma ve Lazio,
İspanya'da Real Madrid, Fransa'da Paris Saint Germen, Portekiz'de Sporting
Lizbon, Rusya'da CSKA Moskova gibi takımlar kendi liglerinde birçok
şampiyonluk ve başarı elde etmiş, uluslararası alanda
ülkelerinin başkentlerini temsil etmekte ve isimlerini
duyurmaktadırlar. Ülkemizde başkent Ankara'yı temsil eden takımlar
ise kendi liglerinde tutunabilme savaşı vermektedirler.
Başkent
Ankara'yı uluslararası ve ulusal spor faaliyetlerinde temsil eden,
yüz iki yıllık başarılarla dolu tarihî bir geçmişe
sahip Ankaragücü futbol takımının içinde bulunduğu ve içine
düşürüldüğü durumun bireysel, toplumsal ve ekonomik etkenlerin
araştırılması, alınacak önlemlerin tespit edilmesi ve
sorunların çözümü için Anayasamızın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılması için gereğini arz
ederiz.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları
tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2/5/2013
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 2/5/2013 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları tarafından, 2/5/2013
tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 1
Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesinin (884
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 2/5/2013 Perşembe günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz İstanbul
Milletvekili Sayın Süleyman Çelebiye aittir.
Buyurun
Sayın Çelebi. (CHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Dün
İstanbulda yaşanan faşizmi anlatmak açısından bir kez
daha dikkatinizi çekmek ve 1 Mayısta İstanbulda
yaşananları sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunuyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, İstanbul dün tam bir kaos yaşamıştır.
Dün İstanbul tam bir devlet terörünü yaşamıştır. Dün
İstanbul sıkıyönetim koşullarının bile ötesinde
bir uygulamaya maruz kalmıştır. İstanbul halkı dün
abluka altına alınmıştır. Tarihinde ilk defa, 1971
yılında 15-16 Haziran direnişlerinde açılan Galata Köprüsü
dün yine ulaşıma kapatılmıştır. Atatürk Köprüsü
dün ulaşıma kapatılmıştır. Dün metrolar,
metrobüsler, İDO, denizden ve karadan tüm ulaşım ilişkileri
İstanbul halkına kapatılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, dün 1 Mayısta yaşanan baskı ve
şiddeti anlamak için orada yaşamanızı beklerdim,
orayı yaşayarak ve hissederek görmenizi isterdim. 2013 1
Mayısında İstanbul çelik yelekli, gaz bombalı binlerce
silahlı kolluk tarafından işgal altındaydı; köprüler
kesilmiş, yollar kapatılmış, toplu taşıma bir
sonraki emre kadar iptal edilmişti. İstanbulda sıkıyönetim
uygulamakla yetinmeyen Hükûmet işçilere, emekçilere, halka, 1 Mayısa
saldırmaya devam ediyor. Bu saldırılar, AKPnin işçi ve
emekçi düşmanı tavrını bir kez daha ortaya koymuştur.
Orantılı güç kullandık. diye açıklama yapan İstanbul
Valisi kimsenin Taksimdeki çukurlara düşmemesinin haklı(!) gururunu
yaşarken emekçiler gazlı, coplu polis şiddetinden hastanelere
kaldırıldılar. Taksimde çukurlar korunmuş, insanlar
korunmamıştır. İstanbul Valisi ve güvenlik güçleri
padişah edasıyla Başbakanın fermanını
acımasızca uygulamaya koymuşlardır. Bir tarafta
barış diyen, diğer tarafta işçilere savaş açan bir
iktidar var ortada. Bugün suskun toplum yaratmanın ve toplumu baskı
altında tutmanın gayretidir bütün bu uygulamalar. 1 Mayısta
binlerce kişi bir ağızdan barış diyecekti, özgürlük
diyecekti, bayram diyecekti, engel oldular. Taksimde 1 Mayısı
kutlama adına ortaya konulan görüşlerin bahane olduğu dünkü
uygulamanın sıkıyönetim koşullarıyla bir kez daha
ortaya çıkmıştır. Taksimin yasaklanması tamamen
siyasal bir karardı, amaç Taksimi 1 Mayıs alanı olmaktan
tamamen çıkarma projesidir. İstanbul Valisi Taksimde yapılacak
1 Mayısın hukuk dışı olacağını söyledi
ancak Taksimin 1 Mayıs alanı olduğu AİHM tarafından
tescillenmiş, Hükûmet Taksimin yasağı nedeniyle mahkûm olmuştur.
Bu uygulamalardan dolayı da bir kez daha AİHMde, bu
uygulamaları yaptığı için Hükûmet mahkûm olacaktır
çünkü AİHMin yaptığı incelemede toplantı ve gösteri
yapma hakkının gösterinin yapılacağı yeri belirlemeyi
de kapsadığı; DİSKin üyelerini anmak için Taksim Meydanını
kullanmak istemesinin hakkı ve üyelere karşı görevi olduğu,
gösterilerden günlük yaşam etkilense bile Hükûmetin,
barışçıl hakkı gerçekleştirmesi konusunda hoşgörülü
olması gerektiği, Hükûmetin, hakkın kullanımını
engellemek için ileri sürdüğü DİSK binasından taş
atıldığı, göstericiler arasında yasa
dışı örgüt üyelerinin bulunduğu gerekçelerinin
kanıtlanmadığı, Şişli Etfal Hastanesine
atılan gaz bombasının hiçbir haklı gerekçesinin
olmayacağı, tüm bunların ifade ve toplantı özgürlüğünü
ihlal ettiği kararını verdi.
Biz Taksimi, değerli arkadaşlar, kolay
almadık. Hani, Başbakanın sürekli Ben verdim. padişah
edasıyla Ben alıyorum. mantığını kabul
etmiyoruz. Orayı işçiler mücadeleyle aldı, direnerek aldı,
bedel ödeyerek aldı. Yine de işçiler 1 Mayısı o meydanda
kutlayacaklar. Buna siz de engel olamayacaksınız. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kanunu kim
çıkardı ya?
RECEP ÖZEL (Isparta) Kutlamayacaklar denmiyor ki.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, panzerleri
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) CHP döneminde
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) CHP döneminde neler
yapıldığını da biliyoruz, sizin faşizminizin dün
nerede olduğunu da gördük.
Panzerlerle, 10 binlerce polisiyle Taksimden
Beşiktaşa, Mecidiyeköyden Şişliye kadar 1
Mayısı abluka altına alan AKP Hükûmetinin, cop ve gaz
bombalarıyla polisin halkın üzerine saldırmasının bir
tek açıklaması var, o da faşizmdir. AKP faşizmi dün
açığa bir kez daha çıkmıştır, tüm işçiler
tarafından da bu tescil edilmiştir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Taksimi kim
kapattı, kim?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) 12 Eylülcüler kapattı,
generaller kapattı.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Kim açtı?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Direnerek biz
açtırdık, bir daha da açtıracağız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Kim açtı? Biz açtık.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Sizlerin icazetiyle
değil, işçilerin mücadeleleriyle açıldı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) 77den beri direniyorsun.
Kim açtı?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Çünkü tüm şehir
felç edildi dün. Önlemler alınmış, halkın seyahat
özgürlüğü dün engellenmiştir. Tüm İstanbulda âdeta sokağa
çıkma yasağı ilan edilmiştir. Faşizmdir çünkü
Anayasada yer alan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı
engellenmiştir. Faşizmdir çünkü 40 bin polisiyle, gazla, copla
orantısız güç kullanılmıştır. Dün barıştan
söz eden zihniyet işçiye, emekçiye bayram gününü savaş alanına
çevirmiştir.
Bu kez hedef, gaz bombalarının 1 Mayısta
kutlamaya gelenlerin vücuduna isabet etmesidir. 1 Mayıs günü yaşanan
devlet terörü sonucunda hastanelik olan 100e yakın yaralı var. Bu
yaralılardan biri, başına gaz bombası isabet eden,
Tarlabaşındaki evinin önünde yaralanan Dilan Alp.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Evi Bahçelievlerde tespit
edildi Sayın Başkan.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Dilan,
Tarlabaşında gecekondunun önünde gaz bombasına hedef oldu ve ne
tesadüftür ki Dilan, aylardır Hey Tekstilde direnen, parasını
alamayan, işsiz bir babanın kızıydı, Hey Tekstil
işçisinin kızıydı.
İşte, AKPnin ileri demokrasisi bu değerli
arkadaşlar. Ama her zaman söylediğimiz bir söz var: Sabahın bir
sahibi var; sorarlar bir gün, sorarlar. Bunu da sizlerden bu halk soracak.
(CHP sıralarından alkışlar) Emekçinin, işçinin eli
bizim ellerimizde, bizim ellerimiz sizin yakanızda olacaktır. AKPnin
işçi düşmanlığına, sendikalara karşı
tahammülsüz yaklaşımlarına karşı sessiz
kalmayacağız. Ne yasalar ne yasaklar ne de iktidardan gelen güçleri
emeğin sesini kesmeye yetmeyecektir.
Sizlere -zamanım da kısaldı- iki üç tane
tablo sunacağım: İşte, sizin dünkü gaz
bombalarınız. Bir tek koklamanızı istiyorum, durabilecek
misiniz bakalım. İşte, sizin dün dağıttığınız
gaz bombaları. Dün, o meydandaki gaz bombaları hurdacılar
tarafından böyle toplandı. Dün
RECEP ÖZEL (Isparta) Polise sapan atanlar ne oldu,
onları göstersene. O sapanın fotoğrafını da
göstersene.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bu fotoğraftan
utanın. Bu fotoğraf, Fransada 1 Mayıs, Güney Korede 1
Mayıs, Hindistanda 1 Mayıs, Rusyada 1 Mayıs; ortadaki de
Türkiyedeki fotoğraflar. Bu ayıptan utanın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Bu, Türkiye'nin dünkü
fotoğrafı. Bu fotoğraftan utanın. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Bu fotoğraftan utanın. Gaz bombalarıyla ve
RECEP ÖZEL (Isparta) Vatandaşın
dükkânının yağmalandığını da göstersene.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Son söz şu:
Bakın, bugün dağıttık, ite, 1 Mayıs 2013ün
faşizminin 3 yönü: Faşizmin gaz hâli biber gazı, faşizmin
sıvı hâli tazyikli su, faşizmin katı hâli AKP
iktidarıdır. İşte sizin iktidarınız, işte
uygulamalarınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
RECEP ÖZEL (Isparta) Çanakkalede de
senedikalar kutladı bak 1 Mayısı.
OKTAY VURAL (İzmir) Biber
gazı da emekçilerin millî içeceği oldu yani.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Kokla, kokla... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Oradaki
sapanlardan da getirseydiniz ya.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Onlar bir koklasınlar, durabiliyorlar mı bakalım.
BAŞKAN Muhteremler, şakalaşmanız
kavgaya dönmesin.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk
söz, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan
Yok. Onu, sona
bırakalım.
Kırıkkale Milletvekili Sayın Oğuz
Kağan Köksal.
Buyurun Sayın Köksal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Esas biber gazcı, esas!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Esas biber gazcı!
MUSA ÇAM (İzmir) - Hangi yüzle konuşuyorsun sen
orada, hangi yüzle konuşacaksın orada, hangi yüzle!
BAŞKAN Şimdi, Sayın Çam
MUSA ÇAM (İzmir) Bütün faili meçhul cinayetlerde
senin parmağın var, her türlü olayda senin parmağın var.
Hangi yüzle çıkıyor orada konuşuyorsun?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Aydın, ben şimdi ne
yapayım? Allah Allah!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ya demokrasi
anlayışınız...
MUSA ÇAM (İzmir)
Hangi yüzle çıkıyor, orada konuşuyorsun!
BAŞKAN Hayır ben, Sayın Çam diye
söyleyeceğim ama duyan yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya, bir tane işçi yok
mu, işçi! İşçi yok mu sizde?
BAŞKAN Şimdi, bakın, geçen salı
günü buradan benim de Başkanlık Divanı adına imza
koyduğum, bütün grup başkan vekillerinin de imzasını
koyduğu bir deklarasyon yayımladık. Şimdi, şu kürsüde
konuşan insanlara lütfen müsaade edin.
Buyurun.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Kırıkkale)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlarken sözlerime başlamadan önce, daha ben kürsüye
gelmeden önce, Meclisin azametine yakışmayan bir harekette bulunan
değerli milletvekilimize üzüntülerimi belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hangi yüzle? diye sordu. Ben yirmi bir yıl bu
ülkenin çeşitli vilayetlerinde valilik yaptım; valilik
yaptığım süre içerisinde de çeşitli hükûmetler gelip geçti,
sadece AK PARTİ Hükûmeti değil. Şu anda, valilik
yaptığım arkadaşlarınız da var,
hangi yüzle konuştuğumu onlar size anlatır. Bulunduğum her
yerde bu devleti en iyi şekilde temsil ettim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu devleti yüceltmek için elimden
gelen gayreti gösterdim, o yüzle de burada rahatlıkla
konuşabiliyorum, size ithaf olunur.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Cargilli anlat Sayın Valim?
MUSA ÇAM
(İzmir) Emniyet Genel Müdürü olduğun dönemleri de anlat.
BAŞKAN
Sayın Çam, lütfen!
Buyurun.
OĞUZ
KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Değerli milletvekillerim, CHPnin
Taksimdeki 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili grup önerisi hakkında
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
az önce konuşan arkadaşlarımız da konuyu anlattılar,
aslında anlatırken kendileri de söylediler. AK PARTİ olarak biz,
demokratik hak ve özgürlüklerin alabildiğince kullanılması için
gayret sarf eden bir partiyiz ve onların söylediği gibi, Anayasanın
34üncü maddesine aykırı hareket değil, tam tersine, 34üncü
maddenin uygulanması için gayret sarf ettik.
İsterseniz, şöyle
kısaca hafızalarınızı bir tazelemek istiyorum:
Geçmişe dönüp baktığımızda, 1 Mayıs
kutlamaları -ki az önce gene tartışması oldu- 1971de
yasaklandı, bırakın Taksimi Türkiyede kutlanması
senelerce yasaklandı. Şimdi AK PARTİye saldıranlar, onu
faşistlikle suçlayanlar o zaman o yasakları alkışlayan
insanlardı. Şimdi geri dönüp buna bakmak lazım. AK PARTİ
Hükûmeti iktidara geldikten sonra belli periyotlar içerisinde özgürlükleri
artırmak için gayret sarf ederken bu arada 1 Mayısla ilgili
çalışmaları da yaptı. Hepinizin bildiği gibi, 2008
yılında Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanmasına
AK PARTİ Hükûmeti karar verdi ve onlar tarafından ilk birinci sene,
2008de gün olarak kutlandı. Sonra bakıldı ki Gün olarak
kutlanırken işçi ve işveren noktasında birtakım
sıkıntılar doğuyor, o zaman bu günü biz tatil ilan edelim.
dendi ve 2009 yılında AK PARTİnin getirdiği bir kanun
teklifiyle yüce Meclisimiz tarafından o 1 Mayıs günü, Emek ve
Dayanışma Günü tatil ilan edildi.
Yani buradaki olay,
arkadaşımız az önce söyledi, İşçi
sınıfı, biz zorla aldık. şeklinde bir ifade
kullandı da yani şimdi, işçi sınıfı zorla
alıyordu da AK PARTİ hükûmetlerini niye bekledi? AK PARTİ
hükûmetleri kurulmadan zorla alsaydı ya. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Buradaki olay bir zihniyet
meselesidir. AK PARTİ olarak bizim, emeğe saygımız
vardır, AK PARTİ olarak, üretene saygımız vardır, AK
PARTİ olarak, işçilerimizin ve üretenlerin bu ülkeyi çağdaş
medeniyetler seviyesine çıkartacaklarına inancımız
vardır ve bütün çalışmalarımız bu noktadadır.
Bunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii,
aslında insanlar birtakım olayların olmasını asla arzu
etmezler, burada, olaylar olduğu zaman haklı, haksız
meselesinden ziyade, isterler ki olay olmasın. Şöyle bir
düşünelim: Elbette ki muhalefetin görevi iktidarı tenkit etmek,
bundan daha doğal bir şey yok. Yalnız, Anadoluda bir söz var:
Çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de
kendinize batırın. Gelin, şimdi buradan 1 Mayıs
olaylarının gelişimine hep birlikte bir bakalım.
Türkiyenin her tarafında 1 Mayıs bayramı
büyük bir coşkuyla kutlandı, bir tek İstanbulda olaylar
çıktı. İstanbuldaki olaylara bakalım: Şöyle on-on
beş gün evvelinden ilin valisi, ilin emniyet müdürü buradaki
çukurların 30-40 metre derinliğinde olduğunu, orada kazı
makinelerinin, malzemelerin yığılı olduğunu, bütün
demir uçlarının açık, insana zarar verecek şekilde
dışarıda olduğunu izah ettiler, ilan ettiler. Sonra ne
yaptılar? Sendikacılarla iki defa, üç defa toplantı
yaptılar, kendilerinden rica ettiler. Bakın, özellikle siz faşistlikle
suçlarken şunu ifade ediyorum: Faşistlik yapan bir kurum, insan,
kişi, her neyse, rica etmez. Rica ettiler, dediler ki: Bakın,
burası bu işi kutlamaya elverişli değil. Gelin size
şeyi açalım, Taksime götürün çelenginizi koyun, yukarı
şeye gidin
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kazlıçeşmeye
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
Kazlıçeşmeye gitmeden önce gidin Kazancı Yokuşuna
çiçeklerinizi koyun, saygı duruşunda bulunun, size her türlü
kolaylığı sağlayalım, Kazlıçeşmede de
mitinginizi yapın. Şimdi, bu bir ricaydı. Geldi,
sendikacılarımız burada biraz daha direndiler, kabul etmeye
yanaşmadılar ve olaylar bu şekilde
karşılıklı basın açıklamalarıyla, tekrar,
toplantılarla
Ve en sonunda sendikacılar Sayın Başbakandan
randevu istediler, ülkenin Başbakanıyla gidip görüştüler ve
Sayın Başbakanımızın gruptaki ifadesi aynen
şudur: Ben kendilerinden, ülkem adına, burada bu işin
yapılmayacağını, zarar vereceğini, en az 15-20
insanımızın zarar göreceğini, hatta bir
insanımızın bile zarar görmesini istemediğimizi
Kendilerinden ülkemiz adına rica ediyorum, gelin buralarda
yapın." Yani, bir ülkenin Başbakanı bile rica edecek, sonra
da diyeceksiniz ki: Efendim, bu, faşistliktir. Bu faşistliği
tam tersinden almak lazım. İlla, faşizmin özetine bakarsak
faşistlik, dediğinde ısrar etmek noktasındadır. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Israr
eden sizsiniz arkadaş. Ve, gün geldi, Artık burada
yapılmayacak. diye söylendi.
E, tabii, şimdi, bir noktada, sendikalar da
arkalarında birtakım güçlerle bu işe yürüyorlar.
Sendikaların arkasında Hadi gidin, yapın. Hadi gidin,
şöyle yapın. Zorla girin. Ya, böyle bir şey, hukuk devletinde
olan bir şey değil. Bu noktayı bir kere daha
değerlendirelim. Bakın, hukuk devletinde, arkadaşımız,
eski bir emniyet genel müdürünün bu kürsüde konuşmasını bile
Hangi yüzle? diye ifade ediyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Onların faşizmi öyle
işte, onların anlayışı, demokrasi
anlayışı öyle.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Hangi yüzle
olacak, Kırıkkale halkının verdiği helal oylarla
burada geldim, konuşuyorum. Daha bundan ötesi var mı? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ve otuz sekiz yıllık
meslek hayatım başarılarla doludur. Onu burada söylüyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Valim, gaz
sıktırdınız mı hiç, onu söyleyin.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ve değerli
milletvekilleri, sonra ne oldu? Sonra tabii ki bir şey yasaklanınca
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Gaz
sıktırdığın gece rahat uyudun mu?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla)
hukuk
kuralı vardır, uygulanır. Bazı gruplar
Ben burada
özellikle işçileri tenzih ediyorum, Türk işçisi, bizim işçimiz
her zaman kurallara uyan insanlardır. Çünkü onların bütün gailesi
üretmek, daha çok üretmek ve ülkeyi yüceltmektir. Bizim işçimiz değil
onlar, orada bir grup provokasyon yapma niyetinde ve hâlâ, modası
geçmiş birtakım düşüncelerin peşinde olan bazı gruplar
gelip orada olay çıkartmak istediler.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sizin düşüncenizin
modası geçti.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Nereden
çıktı bu? diyeceksiniz. Yakalananlardan. 40 tane molotofkokteylini
niye yanında gezdiriyordu gelen adam? Ellerinde sapan taşları
niye vardı ve yüzleri niye maskeliydi? Yaptıkları iş
doğruydu da yüzlerini niye gizlediler? Ha, bunlara
baktığımız zaman
Onun için lütfen, gelin, biraz da
iğneyi kendinize batırın. Deyin ki Ya, Hükûmetle
anlaşsaydık, güzelce, bu sene bu işleri yapsaydık. Seneye
de bu meydan düzelirdi, toplantı hâline gelirdi, yapardık. Nitekim
üç yıldır Taksimde kutlamadılar mı? Üç yıldır
Taksimde kutlanmadı mı? Ve hiçbir olay olmayacak
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Seneye kutlayacaklar. de. Seneye
kutlayacaklar. de. Söyle, söyle, hadi, hadi.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Neyse.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Beyefendi kızar. Beyefendi
kafada Taksimi bitirmiş. Kutlayacaklar. desene seneye.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ve ondan sonra
böyle olsaydı ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı ve nitekim
Türkiyenin her tarafında 1 Mayıs büyük bir olgunluk ve büyük bir
vakar içerisinde kutlandı.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Demokratik hakları, seneye
kutlayacaklar. de. Beyefendi Taksimi kafada bitirmiş kafada. Bir parça
cesareti yok söylemeye, bugün kim çıktıysa kıvırdı.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Bütün Türkiyeye,
inşallah, İstanbuldaki olaylarda daha sonradan
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hadi, söyle.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Şu anda 70
kişi civarında gözaltında ve gözaltında olanların büyük
bir kısmı da bu noktada. Adamlar gelmişler 66 tane dükkân
yağmalanmış, 66 tane dükkânın camları
kırılmış, 4 banka şubesi
Şimdi, bunların 1
Mayısla ne alakası var? Oradaki inşaat binaları tahrip
edilmiş. Hep söyleniyor, doğrudur, ben ona şiddetle
karşıyım, onu ifade edeyim: İşte,
vatandaşlarımızın yaralanmasına
Onlara da geçmiş
olsun diyorum ama lütfen, o bilyeyle yaralanan güvenlik görevlimize de bir
geçmiş olsun deyin. Çelik bilye kafasında ne geziyordu, kim
attı? Ya, bunu da söyleyelim, bunu da söyleyelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Söyledik
Söyledik
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Dedik
Dedik
AHMET YENİ (Samsun) Kaldırım
taşlarını kim söktü?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ve bizim emniyet
güçlerimiz mümkün olduğunca olaya teenniyle
yaklaşmışlardır.
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz, bizim genel
başkan yardımcılarımıza geçmiş olsun dediniz mi,
telefon açtınız mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Grubumuz söyledi,
ben buradan söyleyeyim, bence hiç mahzuru yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) Milletvekillerine, milletvekillerine
Aradınız
mı?
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Ondan sonra
teenniyle yaklaştı emniyetçilerimiz ama bir noktaya geldi ki,
artık müdahale şart, başka çaresi yok. Kamu düzeni çünkü
dükkânlar kırılıyor, meydanlar yağmalanıyor, devlet
malı tahrip ediliyor; bu noktada ister istemez müdahale edildi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ona itirazımız yok.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Gönlümüz
istemiyor, böyle olmasını asla arzu etmiyorduk ama biraz da tedbirin alınması
lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Köksal.
OĞUZ KAĞAN KÖKSAL (Devamla) Özellikle konuyu
İçişleri Bakanlığımız da şu anda incelemeye
aldı, inceleme sonunda herhangi bir problem varsa zaten müdahale
edecektir. İncelemeye aldığı için de ben bu grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmacı, benim söylediklerimi tamamen
değiştirerek, tamamen benim konuşmamın ötesinde bir yorumda
bulunarak
SONER AKSOY (Kütahya) Otur yerine ya! (CHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen bulmaca çözmeye devam et,
bulmaca.
BAŞKAN
Sayın Çelebi, duymuyorum bir saniye
Bir saniye
Sayın milletvekilleri, Sayın Çelebiyi
duymuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen bulmaca çöz, boş, ver
bunlara aldırma.
MUHARREM İNCE (Yalova) Başkanım, Soner
Bey bulmacayı çözememiş sinirlenmiş, onun için
BAŞKAN Anladım da, ben Sayın Çelebiyi
duyamıyorum.
Buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, konuşmacı benim söylediklerimi tamamen
değiştirerek yani 71 yılından itibaren işte
yasaklandı, bunları aynen
AHMET YENİ (Samsun) Ne kadar taş söküldü,
onları anlatacak.
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Çelebinin, Kırıkkale Milletvekili Oğuz
Kağan Köksalın CHP grup önerisinin aleyhinde yaptığı
konuşma sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Değerli
arkadaşlar, tekrar saygıyla selamlıyorum.
Bir olay bu kadar saptırılabilir. Şimdi,
Alkışladınız. dediğiniz
Yasakları
alkışladınız. diyenler bize bu alkışı
hiçbir zaman söyleme haklarına sahip değildir. Biz 76 yılından
itibaren Taksimde 1 Mayısı kutladık, 77de kutladık, 78de
kutladık. Sıkıyönetim koşullarında cuntaya,
faşizme karşı hapishanelerde savunduk. Bunu bize söyleyecek tek
parti vardır bizimle ilgili, o da sizsiniz.
MEHMET GELDİ (Giresun) Allah doğrusunu
söyletti. Doğruyu söyledin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Söyleyemeyecek tek parti
sizsiniz. O nedenle, bizim oradaki sınavımız belli.
İkinci söyleyeceğim şu: Sürekli marjinal
gruplardan bahsediliyor. Bu marjinal gruplar 2010da neredeydi, 2011de neredeydi,
2012de neredeydi? Onlar yine o Taksimdeydi, övüyordunuz o zaman. Bravo, çok
güzel gitti, çok güzel kutladınız. diye övdüğünüz marjinal
gruplar, dün şiddet uyguladığınız gruplardır. Dün
başka yerlerde, İzmirde, Ankarada yoklar mıydı?
RECEP ÖZEL (Isparta) Yoklardı.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Vardı.
Şimdi, mesele şu arkadaşlar: Ben verdim,
ben alırım. Sayın Başbakanın IV. Murad gibi ferman
okumasının devri geçmiştir. Evet, bir daha söylüyorum, bir daha
söylüyorum, bu kürsüden söylüyorum: Dün, orada, CHP milletvekilleri, bizler,
hepimiz gaza ve tazyikli suya muhatap olduk. O marjinal grup dedikleriniz
Cumhuriyet Halk Partisidir, ÖDPdir. Sizin orada çok övdüğünüz ve
şimdi akil insanlar grubuna koyduğunuz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla)
KESKin
Başkanıdır, TÜRK-İŞin Başkanıdır,
onlara gaz sıktınız. Bu kadar
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum,
sağ olun.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları
tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk
milletinin saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından verilen 1 Mayıs 2013 tarihinde İstanbulda meydana
gelen olayların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılması yönündeki önergenin lehinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, dün, terör örgütü
mensupları tarafından döşenen mayına basmak suretiyle
Ağrı Dağının eteklerinde hayatını kaybeden
Iğdır askerî personelinden 2 arkadaşımızın, 2
kardeşimizin şehadetiyle ilgili üzüntümü dile getirmek istiyorum.
Onlara Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabır
diliyorum, Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Yine dün 1 Mayıs gösterileri sebebiyle
İstanbulda meydana gelen olaylarda Cumhuriyet Halk Partisine mensup
milletvekillerinden yaralananlara geçmiş olsun diliyorum. Ayrıca
orada, gösterilerde yaralanan, özellikle 2 tanesi ağır yaralı
kardeşimize geçmiş olsun diliyorum. İstanbul halkına da geçmiş
olsun diliyorum çünkü on bir yıldır iktidarda bulunan AKP
tarafından, Anayasada zikrediliyor olmasına rağmen, bir türlü
olağanüstü hâl ya da sıkıyönetim ilan edilmeyen bir bölge var.
Bu bölgede bölücü terör örgütü mensupları, istedikleri alanda eylem koyabilir
hâle geldiler, kimlik kontrolü yapabilir hâle geldiler,
vatandaşlarımızı, kamu görevlilerini alıp dağa
kaldırabilir hâle geldiler ama Anayasada emredilmesine rağmen,
iktidar partisi tarafından, Hükûmet tarafından uygulanmayan
sıkıyönetim uygulaması İstanbul halkı için dün
uygulandı ve İstanbul
halkı bir günlük, iki günlük sıkıyönetime tabi tutuldu.
Onlara da geçmiş olsun diliyorum.
Tabii, burada vazifesini yapmak, alınan emirleri
yerine getirmek üzere mücadele eden başta emniyet mensubu polislerimiz
olmak üzere, haklı bazı davalarla Hükûmetten gelen emirler
arasında sıkışmak, ezilmek zorunda kalan polislerimize,
güvenlik güçlerine de geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum.
1 Mayıs, işçi hareketinin sosyal, ekonomik
kazanımlarının kutlandığı gün olarak pek çok
ülkede resmî bir bayram olarak kabul edilmiştir. 1 Mayıs, işçi
ve emekçiler tarafından dünya çapında birlik, dayanışma ve
haksızlıklarla mücadele günü olarak kabul edilmekte olup dünya
üzerindeki birçok ülkede resmî tatil olarak kabul edilmiştir.
1 Mayısla ilgili tarihî sürece göz
attığımızda, işçiler açısından organize bir
şekilde ilk kez hak arama girişimi olarak 1856da Avustralyanın
Melbourne kentinde, taş ve inşaat işçilerinin çalışma
saatlerinin günde sekiz saate indirilmesi için gerçekleştirdikleri
yürüyüşle başlamış, 1886da Amerika İşçi
Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde, işçilerin günde on iki
saat, haftada altı gün olan çalışma takvimine karşı
günlük sekiz saat çalışma talebiyle iş bırakma eylemi
yapmalarıyla devam etmiş ve sonunda 1889da toplanan 2nci
Enternasyonalde Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1
Mayıs gününün tüm dünyada birlik, mücadele ve dayanışma günü
olarak kutlanması kararı alınmıştır.
Ülkemizde ise ilk kitlesel işçi hareketleri
Osmanlının Meşrutiyet Döneminde başlamış, 1
Mayıs Cumhuriyet Döneminde de işçiler tarafından
kutlanmıştır. İlk kez 1911 yılında Selanikte
tütün, pamuk ve liman işçileri tarafından kutlanan 1 Mayıs,
cumhuriyetin ilanından sonra ilk kez 1923te resmî olarak kutlanmıştır.
1976 yılında ilk kez geniş katılımlı kutlanan 1
Mayıs, 1977 yılında 500 bin kişinin
katılımıyla en kalabalık şekilde
kutlanmıştır. 1 Mayıs 1977de Taksim Meydanında
kutlanan İşçi Bayramı, provokatörlerin
kışkırtması sonucu kanlı olaylara sahne olmuş, 34
kişi hayatını kaybetmiştir. Bu talihsiz hadise sonucu 1
Mayıs 1977 kutlamaları, tarihe kanlı 1 Mayıs olarak
geçmiştir.
Ülkemizde Mayıs 1977de yaşanan bu acı
hadiseler ne yazık ki toplumsal hafızamızda derin izler
yaratmıştır. Toplumsal barışın tescil
edildiği bir gün olması gereken 1 Mayıslar ne yazık ki
ülkemizde bir tedirginliğin, korkunun kaynağı hâline
gelmiştir. Bu olayların bir daha yaşanmaması, 1
Mayısların bütün çağdaş ülkelerde olduğu gibi
ülkemizde de işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak
kutlanması ve bir gerilim günü olmaktan çıkması için Milliyetçi
Hareket Partisinin de destek ve katkılarıyla 1 Mayıs, Emek ve
Dayanışma Günü olarak kabul edilmiş ve resmî tatil ilan
edilmiştir.
Resmî tatil olarak ilan edilen 1 Mayıs vesilesiyle
Milliyetçi Hareket Partisi olarak beklentimiz, çalışanların
sorunlarının tartışıldığı,
sorunların çözümü için somut adımların atıldığı,
çalışan, işveren ve siyasi iradenin
kaynaştığı, çalışma barışının
sağlandığı bir gün olarak görülmesi en önemli arzumuzdur.
Emeğiyle değer üreten, alın teriyle helal
kazancını arayan değişik meslek ve iş kollarına
mensup işçi kardeşlerimizin Emek ve Dayanışma Günündeki
beklentileri muhakkak ki karşılanmalıdır. Hedef, iş hayatının
adaletli, özgürlükçü, katılımcı, rekabetçi ve teşvik edici
bir iklime ve hüviyete kavuşmuş olmasıdır. Bu noktada somut
olarak işçilerimizin çoğalan problemleri, başta taşeronlaşma,
asgari ücretin yetersizliği olmak üzere, çoğalan problemleri, meslek
hastalıklarının artışı, iş
sağlığı ve iş güvenliğinden kaynaklanan
sıkıntıları bir an evvel çözülmelidir. İşte, 1
Mayıslarda görmek istediğimiz iklim budur.
Ancak dün yaşanan 1 Mayıs görüntüleri,
maalesef, 1977 1 Mayısını hatırlatmaktadır. Can
kaybı olmaması bir sevinç vesilesidir ama hastanelerde yatan ve
özellikle hayati tehlikesi bulunan 2 yaralı insanımız
düşünüldüğünde, görsel medyaya düşen ve iç savaş
görüntüsünü andıran sahneler değerlendirildiğinde, Hükûmetin 1
Mayısla ilgili süreci ne kadar kötü yönettiği hepimizin kabulüdür.
İşçilerimizin ve sendikaların
İstanbulun bir meydanında açık hava toplantısı yapma
istekleri anlayışla karşılanmalıydı. Hem 1
Mayıslar için sembol olmuş Taksimin kullanılma isteği
makul görülmeli hem de bu mekânda yapılacak olan toplantının
sabote edilmemesi, provoke edilmemesi için yetkili ve görevlilerin vazifelerini
iyi yapmaları gerekirdi. İşçilerimizin ve sendikaların da
hain amaçlara hizmet edenlere, kışkırtıcılara, yasa
dışı grup ve oluşumlara karşı dikkatli ve hassas
olmaları gerekirdi.
Dünkü tablolardan gördüğümüz, Hükûmetin bir Taksim
yasağı saplantısı içinde olduğudur. Taksimde gösteri
ve toplantı yürüyüşü yaptırmama konusunda kararlı olan
Hükûmetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak isteyen işçiler
ve işçi örgütleriyle ortaya çıkan çatışma, Türkiyede
birçok kesimin içini acıtmıştır. Aslında bu
yasakçı anlayış, gerilimin tırmandırılması
yaklaşımı, provokasyon ve sabotajın da zeminini
oluşturmaktadır. Geçen birkaç yılda Taksimde yapılan
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde hiç olay
çıkmamıştır. Demek ki, Taksimde olaysız toplantı
ve gösteri yürüyüşü yapılabilmektedir. O hâlde bu yasağın
sebebi nedir? Sebep, bölücü örgütlerin provokasyonu mudur? Siz zaten bu
örgütlerle her gün içli dışlısınız. Siz zaten bu örgütlerle
Osloda, İmralıda, Kandilde muhabbetler içerisindesiniz.
Bunların hangi provokasyonu söz konusu olabilecek? Yoksa maksadınız-
Tarihî dokusunu koruyacağız, burada tarihi
yaşatacağız. diye Taksimde
başlattığınız inşaatlarla
yandaşlarınıza peşkeş çekeceğiniz
alışveriş merkezleri ve rezidansları yani lüks
konutları mı gizlemek istiyorsunuz? Oraya gelecek on binlerin,
yandaşlarınızın zenginliğine zenginlik katacak bu
mülkleri görmesinden mi korkuyorsunuz? Ya da adı ileri demokrasi de olsa
modernleşme de olsa Eğer bir gösteri ve toplantı gösteri
yürüyüşü yapılacaksa onun nerede ve nasıl
yapılacağına biz karar veririz. mi demek istiyorsunuz? Yoksa
siz de gençlere dönüp Bu memlekete sosyalizm gelecekse onu da biz getiririz.
diyen anlayıştan mısınız?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Onları da siz getirin.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Nerede sizin
yasaklarla olan mücadeleniz? Yasaklar sizin tarafınızdan koyulunca
hikmetihükûmet ya da keramet mi oluyor? İşte ortada: Siz de
yasakçısınız, sizin de demokrasi anlayışınız
nasipsizlik. Siz de eleştirdiklerinizden farklı değilsiniz.
Dünkü 1 Mayıs olayları belki İstanbul
Emniyetini, İstanbul Valiliğini, İçişleri
Bakanlığını sıkıntıya sokmuştur ancak
kanaatimce, bu olaylar vesilesiyle, Hükûmet bir süredir PKK terör örgütüyle
muhabbetinin ortaya çıkmasından yani takkesinin düşüp kelinin
görünmesinden rahatsızdı; 25 Nisanda Kandildeki kanalizasyon
ağızlıların toplantısı ile kel tamamen ortaya
çıkmıştı; Hükûmet bu olaylarla gündemi
değiştirmek niyetindeydi ama kel büyük, kapanmıyor değerli
arkadaşlarım. Yoksa 22 bin takviye polisle alınan tedbirlerle
marjinal gruplar etkisiz hâle getirilemez miydi? Dünkü 1 Mayıs, Hükûmetin
hem güvenlik ve asayiş konusundaki beceriksizliğine hem de terör
örgütü ile olan muhabbetini unutturmaktaki beceriksizliğine
çarpıcı bir örnektir. Siz ne İstanbulu, ne de Türkiye'yi
yönetecek anlayış ve kadroya sahipsiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ona millet karar
verir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Bu,
artık milletimizin de gördüğü bir gerçektir. Hak ettiğinize
kavuşacaksınız, az bekleyin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ona millet karar
verir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Bu
düşüncelerle Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Daha çok
beklersin, rüya görmeye devam edin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım,
bizi ihanetle, yandaşlarına peşkeş çekmekle
BAŞKAN Buyurun, buyurun
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun CHP grup önerisinin lehinde yaptığı
konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. Tabii, böyle bir konuşmayı yapmak
hakikaten bana da biraz zül geliyor, onu ifade etmek istiyorum. Yani her
seferinde, belli bazı konuşmacılar bu kürsüye
çıktığında ihanet, bölücülük, yandaşlarına
peşkeş çekmek gibi suçlamalarda bulundu. On senedir bu ülkeyi aziz
milletimizin oylarıyla idare ediyoruz ve her gittiğimiz seçimlerde
oylarımızı artırarak, katbekat güçlendirerek eğer bu
yönetimde söz sahibiysek, demek ki biz doğru yoldayız. Biz
milletimizle birlikte bu istikameti seçtik ve bugüne kadar da bu istikametten,
milletin bize göstermiş olduğu doğrulardan
şaşmadık. Siz bir defa kendi geçmişinize bakın, siz bu
ülkeyi nereye getirdiniz, biz nereden alıp nereye getirdik?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz nereye götürüyorsunuz, onu
da anlat.
AHMET AYDIN (Devamla) Her seferinde bunları
söylemek durumunda değilim arkadaşlar. Biz birlik ve kardeşlik
diyoruz, bakın bugün kardeşlik günü. Birlik ve kardeşlikten,
millî birlikten bahsettiğimiz müddetçe siz niye rahatsız oluyorsunuz,
niye bölücülükten bahsediyorsunuz, niye ihanetten bahsediyorsunuz? Asıl
ihanet, bu millî birlik ve kardeşliğe karşı çıkmaktır,
bu çözüme karşı çıkmaktır. Bu millet adına, bu
milletin gündeminde olan sorunların çözümü noktasında biz bu kadar
gayret sarf ederken, elimizi taşın altına koyarken, siyasi bütün
riskleri de gerekiyorsa alırken, millet adına siyaset yapan sizler ne
yapıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz biraz kendinizi sorgulayın?
Hakikaten yani çuvaldızı batırırken iğneyi de biraz
kendinize batırın. Bugüne kadar bu millete ne verdiniz, ne
yaptınız?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Şer güçlere
karşı geliyoruz, ne yapacağız; bundan daha büyük hizmet mi
olur?
AHMET AYDIN (Devamla) Ekonomide dünyanın en büyük
küçülmesini yaşattınız bu ülkeye. Merkez Bankası
boşaldı, sıkıntılar yaşandı, memurun
maaşını ödeyemeyecek duruma geldi bu ülke ama bugün bakın,
Taksimde eğer şu anda o çukurlar varsa muazzam yatırımlar
yapılacaktır. Bu ülke yeniden imar oluyor, inşa oluyor, her
açıdan inşa oluyor, zihinler değişiyor. Artık, millet
adına lütfen sizler de siyaset yapmaya çalışın. Milletin
sorunlarının çözümü noktasına katkı sunun, katkı
sunmazsanız gölge etmeyin bari ve bölücülükle, ihanetle, böyle kuru edebiyatlarla
bu işler olmuyor. Kimin ne yaptığını bu millet çok iyi
biliyor ve günü geldiğinde de sandığa da gittiğimizde de
millet tekrar kararını verecek diyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Biz de zaten millet adına
konuşuyoruz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Milletin terazisi
iyi tartıyor.
AHMET AYDIN (Devamla) Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
(Devam)
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları
tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Gurubu önerisinin
aleyhinde son söz Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplanın.
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, 1 Mayısta ne
oldu? derken, şuradaki tartışmalara
baktığımız zaman, birbirimizi anlama konusunda, diyalog kurma
konusunda, ortaklaşma konusunda bir sorun yaşanılıyor ve bu
sorunun bir tarafından baktığınız zaman,
yaşanılanlar halka, insanlarımıza acı veriyor,
sonuçları ağır oluyor. Ama bir alışkanlık var ki
çıkan konuşmacılar, iktidar bir taraftan ama muhalefet partileri
de bir taraftan, illa tartışmalarının odağına
BDPyi oturtacaklar, BDP üzerinden de bir süreç, eleştiri, bir şey
yapacaklar.
Arkadaşlar, BDP nerede duracağını net
bilir, kafası nettir, önü açıktır, hedefi düzdür. 1 Mayıs
1977de kanla sulanan o meydanda işçinin, emekçinin hakkı, hukuku,
mücadelesi, direnişi vardır ve bu direnişin sonucu, bunca emek
sonucu, bunca gazın sonucu bu hak teslim edilmiştir; 1 Mayıs
resmî tatil olmuştur, Taksim Meydanında bir önceki 1 Mayısta
gazsız kutlama olmuştur.
Şimdi, Allah aşkına, üç partiye de
söyleyeceklerim var. Dünyada, Caz Festivali kutlanıyor İstanbulda,
İstanbul cazın başkenti olur. diyoruz, öyle mi? Ama gazın
festivaline dönmüş, gazın başkenti olmuş. Dünyada
İstanbul kadar güzel ama İstanbul kadar gazlanan başka bir
şehir var mıdır Allah aşkına, söyler misiniz? Söyler
misiniz, gazla anılacak bir şehir midir İstanbul? Orhan Velinin
kemiklerini sızlatıyorsunuz, Nazımın, nice şairin,
nice edebiyatçının.
Eğer demokratik hak ve özgürlüklerde en temel hak
olan bir toplanma ve gösteri yürüyüşünü organize edecek bilinç ve
demokrasi anlayışına kavuşamamışsak bunun
baş sorumlusu siyasilerdir. Bir tarafta Sebep çukurlar. diyor Hükûmet, birileri
diyor ki: Hayır, çukurlar değil, bölücüler. Allah Allah, her
şeyin altında bir bölücülük sendromu vardı, son zamanlarda da
bir Taksim sendromu çıkmaya başladı, 1 Mayıs gelince Taksim
sendromu tutuyor.
Arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bir dahaki seneye
Diyarbakırda yapacaklar, Diyarbakırda! 1 Mayıs
Diyarbakırda, orada serbest!
HASİP KAPLAN (Devamla) Dilovasının
havası çok bozuk. Sen biraz çevreyle ilgilen orada, daha iyi edersin!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Orada Kürtler var, çabuk ölsünler
diye yapıyorlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) Gözüm, bakın,
açık söylüyorum, eğer çukurlar çok önemliyse ve sendikaların,
mümtaz işçi sınıfının önderlerinin hayatı
düşünülüyorsa, aman kazara DİSK Genel Başkanı Sayın
Beko düşmesin o çukura, yaralanmasın diye düşünülüyorsa,
eğer TÜRK-İŞin Genel Başkanı Kumlu o çukura
düşmesin, KESKin Genel Başkanı Lami Özgen oraya düşmesin,
Türk Tabipleri Birliğinin mümtaz hekimleri o çukura düşmesin, Türkiye
mimar mühendis odalarının o mümtaz yöneticileri o çukura
düşmesin, başlarına bir kaza, felaket gelmesin diye bu önlemi alıyorsanız,
Hükûmet olarak siz peşinen çukura düşmüşsünüz. Arkadaşlar,
o çukura siz düşmüşsünüz. Yanlış yaptınız.
Açık konuşalım. Ne demek bir mitingi yönetememek,
güvenliğini alamamak, önlemini alamamak? Alabiliyorsunuz isteyince. Diklenince
nevrozlarda bize yaşattınız. 14 Temmuzda Diyarbakırda bir
miting yapacaktık, bütün genel başkanlarımızın
ağzına ağzına gaz sıktınız. Şimdi de
Dilanın, 17 yaşındaki Dilanın kafasındaki kapsül,
Meralin kafasındaki kapsül güvenlik önlemiyle ilgili! Çukura
düşselerdi, bu kadar kafalarından ölüm tehlikesi altında olmayacaklardı.
Köprülerin ayaklarını kaldırdınız ayağa, şehrin
Galata Köprüsünü, Unkapanı Köprüsünü
Müslüman antikapitalistlere de gaz
sıktınız. Fatih Camiinden çıktılar yola, onları
da gazladınız.
Bakın, eğri oturup doğru
konuşacağız, düz konuşacağız arkadaşlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Doğru oturun,
doğru konuşun.
AHMET YENİ (Samsun) Doğru oturun, doğru.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şunu açık
açık söyleyeceğiz: DİSK, KESK, TÜRK-İŞ, Tabipler
Birliği yani muhalefet, işçinin, emekçinin birlik ve
dayanışma gününde elbette ki yüz binler iktidara övgü dizmeyecekti
orada. İktidara eleştirilerini, iş güvenliğini,
çalışma, örgütlenme hakkını, grev, sendikal
haklarını, gelişen kriz karşısındaki
tutumlarını açıklayacaklardı ve muhalefetin bu sesi
sendikal alanda duyulacaktı,
Hükûmet buna tahammül etmedi. Biz de o konvoydaydık Barış
ve Demokrasi Partisi olarak. İktidarın yandaş sendikası
HAK-İŞ, 50 kişiyle, alıyor, davul zurnayla davul da
demeyeceğim- zurna festivali yapıyor. HAK-İŞ,
iktidarın sendikası, zurna festivali yapıyor 1 Mayısta.
Güvenlik güçleri gaz festivali yapıyor, onun da yandaş sendikası
50 tane polisle zurna festivali yapıyor. Bu mudur hak ve özgürlükler?
Ayıp değil midir iktidar yanlısı bir sendika,
konfederasyonun 50 kişiyle çıkıp Taksim Meydanında çiçeklerle,
güvenlik güçlerinin endamında salınmaları? Ayıptır
arkadaşlar, yanlıştır. Bu hak ve özgürlükler ne evrenseldir
ne bir şey. Arap Baharındaki gibi, Tunusa bakın,
Mısıra bakın, Libyaya bakın; bakın oradan ne dersler
göreceksiniz. Hangi diktatörlüklerde, liderliklerde kitleler hak için
toplandığında üstlerine tepeden helikopterlerle gaz
DİSKin
sendika binasının içine -ben
de iki sene önce oradaydım- niye gaz bombası atarsınız
arkadaşlar? Allah aşkına, niye atarsınız? Evinin içine
niye atarsınız? Bir sosyalist parti binasına, üyeleri
içerideyken, kapıdan dışarı çıkmazken o binanın
içine niye gaz atarsınız? Bu hangi devlet
anlayışıdır?
Sayın Oğuz Kağan Köksal,
bağışlayın, Bu hakkı biz verdik. Diyorsunuz,
değil mi? Bu hakkı söke söke aldı işçi emekçiler, bu
hakkı öyle bir söke söke aldılar, direnemediniz. Size 1
Mayısı da aha burada kutlattılar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Bundan önce niye
almadılar?
HASİP KAPLAN (Devamla) Hayatınızda ilk
defa millî oldunuz; geldiniz Çalışma Bakanıyla, 3 bin
kişiyle aha burada bir meydanda siz 1 Mayısı
kutladınız, aha öbür meydanda yüz binler de 1 Mayısı
kutladı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Vallahi, doğru
söylüyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Biz her zaman
doğruyu söylüyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu iş böyle ama
yapmayın etmeyin. Özgürlük-güvenlik denkleminde güvenliğin topuzunu
fazla kaçırdınız, yanlış yaptınız.
Özgürlükler size de lazım, bize de lazım, hepimize de lazım. Ama
bizim üzerimizden siyaseten birbirinize vurmayın, gerek yok. Birbirinize
benziyorsunuz üçünüz sistemin partisi olarak.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ya, bize de sataşma
böyle.
HASİP KAPLAN (Devamla) BDP hak ve özgürlüklerde
evrenseldir. Tencere dibin kara, seninki daha kara. Zihniyetiyle, her buraya
çıkan bölücülükten, bilmem neden dem vuruyor. Ya, biz bu ülkeye
barış gelsin, güzellikler gelsin
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, ortaklarına anlat. Bize
anlatma, ortaklarına anlat, ortaklarınız orada.
HASİP KAPLAN (Devamla)
Arkadaşlarınıza siz de anlatın biraz. Ben size burada
işçilerin, emekçilerin
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ortaklarına anlat, çözüm
ortağına anlat. Kankana anlat, kankana.
HASİP KAPLAN (Devamla) Diyarbakırda
kutladık, ben Cizrede katıldım. Cizrede 1 Mayıs
meydanında bana bir şey anlatıyorlardı, Buranın Millî
Eğitim Müdürünü görevden aldı AK PARTİnin kaymakamı ve
valisi. diyorlardı. Niye aldı? diyorum. Vallahi, AK PARTİ
İlçe Başkan Yardımcısı da buna itiraz etti, isyan
etti, istifa etti. Sonra açtım İnterneti, hakikaten öyle.
İşçinin güvenliği yok, memurun yok, öğretmenin yok,
sağlıkçının yok, elbette ki meydanlarda bunu
haykıracak.
Arkadaşlar,
20 bin polis getirdiniz Taksime, dünyanın gaz
fişeğini harcadınız. Kamyon kamyon boş kovanları
satıyordu insanlar. Allahtan korkun ya! O kadar harcama
yapacağınıza, çağırırdınız beş
konfederasyonu, güvenliğinizi kendiniz alın, sorumlu sizsiniz
derdiniz; o kadar harcama yapıp özel uçak
kaldıracağınıza, TOMA getireceğinize, o çukurun üzerine
bir tahta perde çekerdiniz. İsteseniz kırmızı halı
bile sererdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) Ama siz sermaye için
istiyorsunuz, işçiler için istemiyorsunuz. Bütün sorun burada
arkadaş.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum...
III.-
Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istemi vardır, şimdi onu
alıyoruz.
Sayın İnce, Sayın Özel, Sayın Tanal,
Sayın Eyidoğan, Sayın Özkoç, Sayın Özcan, Sayın Tayan,
Sayın Erdemir, Sayın Toptaş, Sayın Aksünger, Sayın
Özgümüş, Sayın Ediboğlu, Sayın Acar, Sayın Özdemir,
Sayın Öz, Sayın Özkan, Sayın Çelebi, Sayın Özgündüz,
Sayın Çam, Sayın Kesimoğlu.
Yoklama için sizlere iki dakika süre veriyor ve de
yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER
(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve arkadaşları
tarafından 1 Mayıs 2013 tarihinde meydana gelen olayların
araştırılması amacıyla 2/5/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin Genel Kurulun 2 Mayıs 2013 Perşembe
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.44
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan, Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S.
Sayısı: 452)(x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 452 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu
tasarı, İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun
olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı
ayrı oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısı üzerine söz aldım. Grubumuz adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu,
hani, Avrupa Birliği olmasaydı, Avrupa Birliği de önümüze bir
uyum paketi koymasaydı -Avrupa Birliğinin 97/67/EC sayılı
birinci direktifi var- Bu konuda tekelleşme doğuracak konuları
değiştirin. demeseydi bir şeyler olmayacaktı diyecektim
ama öyle bir macera yaşamış ki posta hizmetleri, PTT hizmetleri;
önceden bir özelleştirme geçirmiş, özelleştirmeden sonra bu
Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yeni bir süreç
geçirmiş, yeniden bir yapılanma isteniyor. Peki, buradan
kârımız ne? Sendikalara sordunuz mu? Örneğin, HABER-SENe gidip
konuştunuz mu? Kardeşim, ne düşünüyorsunuz? Bakın, sizi
ilgilendiren, binlerce işçiyi ilgilendiren bir yasa çıkarıyoruz.
Bir konu yok. Peki, bu konuyla ilgili kurumları dinlediniz mi? Yok. Bu
konuda neyi dinlediniz peki?
Şöyle
bir bakalım, isterseniz iki boyutuyla ele alalım. Türk TELEKOM
özelleştirildi, kim aldı? Yabancılar aldı. Türk TELEKOMu
yabancılar aldığına göre, Türklerin
olmadığına göre
Adı Türk TELEKOM; isterse Arenası
olsun, isterse stadyumu olsun, nesi olursa olsun o şirketin hisseleri
kimin adına yazılı, bakacaksınız. Sonra, neyi
almışlar? Adamlar uyanık, satın alırken para edecek,
kâr edecek şeyleri almışlar; sabit
telefonlarınızı almışlar, sonra İnternet
hizmetinizi almışlar -TTNETi almışlar- telefonları
almışlar, televizyonun kablolu yayınını almışlar,
bilgisayar dünyasına kadar girmişler. Kişisel erişimde bütün bilgilerinizi -bütün abonelerini
TELEKOMun- bütün Türkiyedeki sabit telefon bilgilerini kendilerine
arşivlemişler; istedikleri gibi dünyanın bütün devletleriyle de
paylaşıyorlar.
Şimdi, siz, bunun güvenliğini alıyor
musunuz? Yok. Kişisel verilerin korunması konusundaki haklarına
riayet
O da yok. Peki, bu kişisel verilerin banka sektöründe,
iletişim sektöründe, medya sektöründe, İnternet sektöründe, uydu
sektöründe, televizyon sektöründe kullanıldığını
biliyor musunuz? Evet. Denetleyebiliyor musunuz? Hayır.
Şimdi, burada, bu özelleştirmeye güvenlik
denklemi açısından baktığınız zaman bir ülkenin
güvenliği için eğer bu alan önemliyse ülkenin güvenliği
satılmıştır, gitmiştir arkadaşlar. Geriye ne
kalıyor? Geriye, postacıların, bir tek, mektup getirip
götürmesi, kolileri getirip götürmesi, son dönemlerde para ödeme
işlemlerinin yapılması
Ona daha fonksiyonel bir şey
kazandırmak için -Sayın Bakanımız zaman zaman sohbetlerinde
söylüyor- onu daha cazip bir hâle nasıl getirebiliriz? Çünkü, tarihî,
kadim bir kuruluş PTT. Herkesin tarihinde, edebiyatında,
şiirinde, sanatında, sinemasında, müziğinde, filmlerinde,
postacının, PTTnin ayrı bir yeri vardır, ayrı bir
dünyası vardır. Şimdi, bunun hatırasına saygıya
binaen de olsa belki en hayırlı iş, kanun çıkarmaktan öte,
Sayın Bakanımız, bu Galatasaraydaki meşhur ve güzel PTT binasında
ve onun gibi bir iki yerde
-Sirkecideki- daha müzesini kurar. İlkokul çocuklarımız oraya
ücretsiz gider ve ilk manyetolu telefonları tanır, ilk
haberleşmeyi öğrenir ondan sonra, ilk mektupları görür, ilk pul
koleksiyonlarının gençliğimiz döneminde bizim yaş grubu
için ne kadar kıymetli olduğunu öğrenir, biraz nostalji
yaşar. Sonra da gelir Bu cep telefonlarına, siz bu noktaya gelene
kadar bu ülke böyle bir evrim geçirdi ama bu evrim geçirilirken hep dolar,
yeşil paralar endekslendi
Ve insanların emeğini,
postacının göz nurunu, uykusuzluğunu, bayramda bile siz tatil
ederken işçilerin izin yapamadığını, izin yapmak
isteyen postacının yerine yedek bir görevli koymadan tatile
çıkamadığını, babasının cenaze törenine bile
gidemediğini de anlatmak lazım çocuklarımıza.
O, haberleşme sektöründe çalışan,
bankodaki çalışandan tutun ayağında postal, sokak sokak,
kapı kapı gezip resmî ve özel tebligatları, posta
evraklarını dağıtan, her gün kapımızı çalan,
bizim bir parçamız olan o insanların güvencesini, iş
güvencesini, sendikal haklarını, geleceğini özelleştirmeye
kurban etmeden, taşeronlaştırmadan ve
satamadığımız bu kalan kısmı hiç olmazsa ayakta tutmak
adına, bu kurumun bir de farklı yanları olduğunu
düşünerek bir yapılanmayı hak ettiklerini düşünmek
gerekiyor.
Arkadaşlar, e-maillerden önce, SMSlerden önce,
hatta Skype gibi görüntülü iletişimler kurulmadan önce telefonların,
mektupların hayatımızda ne kadar önemli olduğunu, bu
yaşamımızda, Muhteşem Yüzyılda bile Kanuninin
mektuplarının sefer yerlerinden saraya nasıl gidip
geldiğini göstermeden; ilk bobinden, ses titreşiminden telgrafa
geçiş ve telgrafta KGBnin ve CIAnın, Pentagonun ilk telgraf
çekilmelerindeki noktalarda okuma üzerinden dinleme, gizli dinleme olayına
kadar ülke güvenliklerini, kişi hak ve özgürlüklerini, güvenliklerini
öğrenmeden, çocuklarımıza -bugün 70 milyonun elinde cep
telefonu, 5 yaşında çocuğun bile elinde akıllı telefon
olduğu günümüzde- haberleşme hürriyetini, buna emek verenlerin
haklarını, örgütlenmesini anlatamayız. Çünkü, Arenaya
Galatasarayın futbol maçına gittiği zaman tabelada Türk
Telekom Arena yazıyor. Zannederler ki bu şirketin hissedarı
yabancı ülkenin A, B, C kişileri, şirketleri hakikaten
gelmiş, burayı kurmuş çünkü kâr öne çıkıyor.
Evet, Avrupa diyor ki: Tekeli kaldırın.
Tekeli kaldırdınız, kurye sistemini kurdunuz, özel kargoyu
kurdunuz. Dünya uçaklar üzerinden özel kargo sistemini geliştirmiş,
günübirlik dünyanın her köşesine iletişim yapılıyor.
Şimdi, şunu merak ediyoruz tabii: Mardinde çıkan kirazı
siz sekiz saatte Kuzey Kutbundaki bir ülkeye götürebilir misiniz, tabii ki
İzmitin kirazını da Tekirdağın kirazını da
İzmirin üzümünü de? Yani, bu sektörel olarak böyle bir alandır, çok
geniş şimdiki boyutuyla. Bunu yapabiliyor musunuz?
Yapamıyorsunuz, sendikal hakları kısıyorsunuz;
yapamıyorsunuz, taşeronlaştırıp işçinin emeklilik
haklarını tehlikeye atıyorsunuz, 4/Clileştiriyorsunuz,
onları mağdur ediyorsunuz. Peki, Allah aşkına
kazanılmış hak diye bir şey yok mu? Olması lazım
diye düşünüyoruz. Yani, otuz sene bu sektörde çalışmış
bir haberleşme personelinin, işçinin, emekçinin haklarını
korumak gibi bir sevdamız, bir borcumuz, bir görevimiz yok mu? Vardır
ama işte bu yasalarda kaynıyor bu.
Şimdi, burada işçilerin itirazlarına
bakıyoruz Anonim şirkete çeviriyorlar ve kısa vadede taşeronlaşma
hedeleniyor. diyorlar yani tekelleşmenin kaldırılmasının
ötesinde.
PTT hizmetleri ticarileştiriliyor. PTT hizmetlerinin
insanî yanını Sayın Bakanım kaybettirtmeyiniz. Gerçekten,
İzmirin, Adananın, Diyarbakırın, ilk posta binaları
en güzel binalardır. Bunun bir insanî yanı var, bir belleği var,
bir hafızası var. Kitaplarda, edebiyatta elbette bunlar var.
Çalışanların haklarını korumak için çokça şey var.
PTT şubeleri bankamatik gibi bile çalışabilir; küçük yerlerde
banka kurulmuyor, banka şubesi gibi bile çalışabilir, onu
yapabilirsiniz, zaten o konuda çaba var. Yeter ki işçinin, emekçinin
hakkını koruyarak, örgütlülüğünü koruyarak bir kılcal
damarlar misali Türkiyenin her tarafında bunların örgütlü olarak
kendi onurlu hak taleplerini karşılayın, bunu yapabilirsiniz.
Ticarileştirdiğiniz zaman, devlet şirketler gibi dolar görmeye
başlar. Dolar görmek rüyada da hayra alamet değildir Sayın
Bakan.
Şimdi bakın, bazen bize kızıyorsunuz:
Ya, Barış ve Demokrasi Partisi konuşurken hep emek cephesinden
konuşuyor. İnanın, biz, bulunduğumuz cephenin
haklarını koruma konusunda konuşmasını biliriz. Biz,
öbür türlü, desek ki: Ya biraz da holdinglere, tekellere, biraz da onlara
kolaylık olsun. Diyemiyoruz çünkü önceliğimiz onlardır,
emeğin haklarıdır, çalışanın haklarıdır.
Ve bir hizmet sektörü, 1840lardan bu yana, Osmanlıdan günümüze kadar
eğer bir sektör dizayn ediliyorsa geçmişinden kopmadan
geleceğini inşa ediyorsa elbette ki en önemli unsuru olan insan ve
çalışanın haklarını gözetiriz. Bunu, biz, bir onur
mücadelesi olarak görüyoruz çünkü emeğinin
karşılığını verdiğiniz posta,
haberleşme sektöründe çalışan insanlarımızın
hakları, inanın,o asgari ücretle, hele hele
taşeronlaştırıldıktan sonra 4/C maaşıyla
hiçbir zaman ödenemez ve bu dünyadan bu devletten alacaklı olarak
gidiyorlar, hakları ödenmiyor arkadaşlar.
Şimdi, biz, bunların hakları düzeltilsin
dediğimiz zaman, e tabii ki tekellerin, holdinglerin, patronların
kârları da biraz azalıyor. E kardeşim, siz de insaf edin, vicdanlı
davranın, çok fazla kazanmayın yani biraz da kazandıranlara
kazandırın dediğimiz zaman, farklı bir anlayışla
karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi,
yaklaşık 30 bin kadrolu çalışan ve 15 bin de taşeron
firma personeli var, ne yapacağız bunların haklarını?
Şimdi, şöyle bir kıstasa daha
bakalım: Halkın pahalı biçimde haberleşme hakkını
kullanmasına -haberleşme hakkı biliyorsunuz evrenselleşti,
İnsan Hakları Sözleşmesinde var, her yerde var-
ticarileştirilerek pahalı kullanılmasına ne diyorsunuz?
Şimdi, Sayın Bakan, sizi sevdiğim için çok
fazla yüklenmeyeceğim ama harbiden bir şey söyleyeceğim: Siz
rahat mısınız, değil misiniz?
Arkadaşlar, bu özelleştirilen Türk TELEKOM,
durmadan size TTNET faturası gönderiyor hem postadan hem e-mailden,
farkında mısınız? Ya, orada bir karınca duası
Velhasıl on sene önce bir imza atmışsınız. 30
liralık abone aidatı bir bakıyorsunuz 40a
çıkmış, bir bakıyorsunuz 50ye çıkmış, en
son 75e çıkmış. Her gün arıyorlar, telefondan
sözleşme yapıyorlar Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Ne kadar
gelişti hizmet.
HASİP KAPLAN (Devamla) Gelişti. değil,
onların işine gelişti; bizim zararımıza, tüketicinin
zararına.
Şimdi, tüketicinin hakkını korumak için
bunun supabını, sigortasını nasıl
yapacaksınız? Bütün mesele bu. Bu faturaların
sınırı, denetimi nerede olacak? Türk TELEKOM, TTNET
istediği gibi fatura uyguluyor milyonlarca yurttaşımıza. 80
bin lira TTNET aboneliği zulümdür arkadaşlar. Artık Skype
çıkmış, uydu üzerinden Wi-Fi çıkmış. Kandilde
bile Wi-Fi çalışmıyor. dediler ama Wi-Fi her yerde
çalışıyor arkadaşlar, insanın kafasının
çalıştığı her yerde çalışır. Bakın,
bu kadar ucuza, ücretsiz; gidiyorsunuz, Avrupanın bir sokağında
bir kafeye oturuyorsunuz, ücretsiz bağlanıyorsunuz. E, bizim burada
Türk TELEKOMu satın alanlar 70 kâğıt istiyor ayda. Çok.
Vatandaşı koruyacaksınız, aboneyi
koruyacaksınız, ülkenizin ticari ve ekonomik haklarını
koruyacaksınız. TTNET bunu yapmıyor, başkaları da
yapmıyor. O zaman, devletin en büyük görevi nedir? En ucuz tarifeyle
İnternete, haberleşmeye ulaşımı sağlamak;
devletin birincil görevi vatandaşına karşı bu.
Ben bu konuda da, Sayın Bakanın denetim
mekanizması konusunda bu faturalarda sınırsız soygun, talan
olayına bir el atacağını düşünüyorum.
Sayın Bakan, bir şey daha söyleyeceğim -şırnaktaydı
bir hafta önce Sayın Bakan, Şırnaka gelmişti,
havaalanımıza özel uçakla iniş yaptı, sonra Cudi
Dağı Tüneline gitti, orada Yörük çadırlarında ayran içme
şansını yakaladı- şunu söyleyeceğim haberleşmenin
içine girdiği için, haberleşmenin içinde olduğu için: Bizim
Türkiyede şu telefonlarda TTNET, TELEKOM -ben diğer firmaları
saymıyorum- reklam işkencesi uyguluyorlar Sayın Bakan, biliyor
musunuz?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Nasıl
yani?
HASİP KAPLAN (Devamla) Size açayım mı?
Her gün durmadan bize reklam geliyor. Amerikadasınız, size mesaj
geliyor, diyor ki: Şu malımı alın. Üstüne de siz
parasını ödüyorsunuz. Bu soygun değil mi? Bir reklamla taciz ediyor,
haberleşme sektörü özelleşmiş ya, hani Avrupa Birliğinin
Gümrük Birliği tarifesini de üstüne ekleyin, hem reklam yapıyor hem
taciz yapıyor hem üstüne sizden para alıyor. Böyle bir sektör dünyada
var mı? Var mı arkadaşlar? Eh yani, Allah aşkına!
Şimdi ben şuradan bir açıyorum,
inanın şu an 10 tane reklam var. Benim bu bankalarla sözleşmem
yok, ben imza atmadım, ben bu haberleşme sektörüne imza atmadım.
Ben avukatım, nereye imza atacağımı biliyorum ama
giriyorlar, İnternetten öğreniyorlar telefonumuzu, Meclisteki bütün
telefonlarımızı alıyorlar, reklam bombardımanına
tabi tutuyorlar, hem reklam ediyorlar hem işkence ediyorlar hem para
kazanıyorlar hem üstüne para alıyorlar.
Sayın Bakanım, gelin bunun kanununu
yapalım, Muhteşem Süleymandan bu yana en güzel kanunu
çıkaralım; ona da varız, yapıcı muhalefete de
varız. İnanın, bizim bütün kaygımız bu ülkenin
güzellikleri içindir, bu ülkenin insanları içindir,
çalışanları içindir, emekçileri içindir.
Sayın Bakanımızdan, müze konusunda, Türk
TELEKOMun İnternet faturaları konusunda, reklam işkencesi
konusunda, üç konuda daha fazla gayret istiyorum.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Ali Halaman, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
452 sıra sayılı PTTnin (Posta Telgraf
Teşkilatı) serbestleşmesi, özelleşmesiyle ilgili -46 madde,
2 bölüm- temel kanun hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Sizleri, milletimizi saygı ve
sevgiyle selamlarım.
Konuşmama başlamadan önce, bugün
Iğdırda mayın patlaması sonucu 2 askerimiz
hayatını kaybetti, bunlara Cenab-ı Haktan rahmet diliyorum. 1
tanesi memleketimizin çocuğu, Adanalı.
Sayın milletvekilleri, bu kanun, genelde, memuru
şirkete teslim etme, dolayısıyla kargo firmalarını
şirkete bağlama, PTTnin uygun yerlerini satma kanunu gibi bir
şey ama ben daha çok, Türkiyede on yıldır, iktidarınızda,
özelleştirmenin -yani yumuşak tabir olarak serbestleşme
deniyor- ne anlam kazandığını kendi memleketimden bir
örnekle anlatmak istiyorum.
Biz Adanadan Kozana gidiyoruz. Kozan merkezî bir ilçe. Bu
coğrafyada genelde tarımla uğraşılır, organize
sanayi bölgeleri de var, barajı var, normal şartlarda sulu tarım
yapılır. Şimdi, girdiğinde, sağ tarafta Devlet Su
İşlerinin kurumu vardı, kuruluşu vardı; sol
tarafında da Toprak Mahsulleri Ofisi vardı. Biz, 57nci Hükûmet
döneminde, bu Toprak Mahsulleri Ofisinin içerisine tarımla ilgili
kurutma tesisi derler- çok uğraşarak, mücadele ederek bir kurutma
tesisi kurdurttuk yani çiftçiye, üreticiye hizmet etsin; yaş olan
mısırlarını kurutsun, depolasın ve arzu ettiği
fiyatta satsın dedik. Bu AKP iktidara geldikten sonra, bu
özelleştirme kapsamında Kozandaki Devlet Su İşlerini
kapattılar yani sattılar. Yani, çok cüzi bir paraya da
satıldı. Burası görevini sulama birliklerine devretmiş
oldu, Devlet Su İşlerinin içerisinde çalışan 1den fazla
ziraat mühendisi sağa sola tayin edildi.
Şimdi Kozanın barajından sulama yapılırken
bütün tarla sahipleri yani üreticiler Devlet Su İşlerini arıyor,
bir türlü bulamıyor; yerine görev yapan, şirket
mantığıyla görev yapan birlikleri arıyor, birlikler
siyasallaştığı için tarla sahibinin siyasi
anlayışına göre su bırakıyor.
Şimdi, bu özelleşmenin, bu serbestleşmenin bu halka ne
faydası var, neresi iyi?
1) Memuru, 657ye göre tanzim olan adamı mağdur ediyor.
2) Devletin uzun yıllar Malım, mülküm diyerek, Halka
hizmet diyerek yaptığı müesseseyi satıyorsun, içinde
bisküvi satılıyor veya fasulye satılıyor.
Bundan dolayı -ben bunları söyledikten sonra- asıl Posta
dediğimiz
Yani, yüz yetmiş üç yıllık geleneği olan,
köklü geçmişe sahip, ta 1840lardan bu tarafa Osmanlı ve cumhuriyet
arasında köprü olan, değişik zamanlarda
değişikliğe uğramış, Posta Telgraf
Teşkilatı olarak hizmetlerini sürdürmüş, Osmanlının
geniş coğrafyasında bugüne kadar içeride ve
dışarıda haberleşmede, iletişimde devasa kültürler,
ekonomiler oluşturarak her insanımızın hayatına
girmiş ve her insanın hayatında yer bulmuş bir kurum, bir
kuruluş PTT. Şimdi, 30 bin insan çalışıyor, 15 bini de
bugün taşeron firmalara teslim edilmiş.
57nci Hükûmet döneminde
-ben şuralarda bir yerde oturuyordum- bu TELEKOMun
satışıyla ilgili bir şey gündeme geldi Avrupa Birliği
uyum yasaları diyerek. Bu sıralarda Refah Partisi oturuyordu, 110
milletvekili vardı. TELEKOMun satışıyla ilgili bir mevzu
olduğunda 110 tane milletvekili tespih tanesi gibi ayağa kalktı
Biz bunun Psini sattırmayız. dediler ve o günün
şartlarında TELEKOM, o günkü ilgili bakan buna direndi, personeli
mağdur etmedi dolayısıyla Bu firma uzun yıllar bizim kamu
adına görev yapan, bizim gizliliğimizi koruyan, bizim
mutfağımız. diyerek direndi, teşkilat devam etti.
Bugün TELEKOMu bu
Hükûmet sattı. Bu millete faydası ne? İktidara ne faydası
oldu? Yani, onu bunu dinletmekten başka eğer bir faydasının
olduğunu söyleyen varsa -ücret artırmalarından fazla- ben ona
Tamam, amenna saddakna. diyebilirim.
Şimdi, PTT,
bugün, yüz yetmiş üç yıldır kamu iktisadi teşebbüsü. Yahu,
bu, Osmanlının, Abdülhamitin emekleri, cumhuriyetin emekleri,
insanların vergisi dolayısıyla bu hâle gelmiş. Şimdi,
Türkiye ve Türkiye dışında en az 2 bin tane şubesi var. Bu
şubelerde memleketimizin insanlarına hizmet eden,
dolayısıyla içinde yetişen elemanlar var. Sen, bunları şimdi
yok sayıyorsun, Sizleri işçi hâline getireceğim, taşeron
hâline getireceğim, ben bunları satacağım. diyorsun.
Bunlar çok doğru şey değil.
Şimdi, bu
Postanenin yüz yetmiş üç yıldır marka olması
dolayısı ile
Tabii, Türkiyede malı mülkü olan
-dolayısıyla sosyal tesisleri olan- bunların satımıyla
ilgili, Türkiyenin iktisadi yapısının iyi olduğu,
makroekonomik dengelerinin iyi olduğu, herkesin mutlu olduğu
söyleniyor ama gerçek hayatta, rasyonel manada bu memleketin ekonomik
faaliyetleri zannedildiği kadar çok iyi değil. Bu
memleketin her köşesinde -bütçe görüşmeleri bundan üç ay önce oldu;
Türkiye'nin iç ve dış borcu 550 milyar dolar, cari
açığı ortada, dış açığı ortada- yani
ortada arabalarla gezen insanlara bakarak Bu insanlar hep arabayla geziyor,
Türkiye'nin iktisadi yapısı iyi. demek doğru bir şey
değil. O arabalara binen insanların hiçbir tanesinin, mülkiyeti
muhafazanın dışında, araba kendisinin değil.
Başka bir iş ortamı yaratılamadığı için, bu
memleketin insanının yirmi yıllık, otuz yıllık
hayatı borçlanarak devam ediyor. Hükûmet, eğer yurt
dışında, komşu ülkeler diyerek başka
Kendi
ülkelerinin işçisini, vatandaşını sömürerek, kendi
ülkesinden kaçan insanların parasıyla puluyla bu memleketler ayakta
durup ekonominin iyi olduğunu söylemek doğru bir şey değil.
Şimdi, bu serbestleşme kavramı bir
miktar yumuşak bir kavram. Bundan dolayı Hükûmetin, iktidarın
genelde, Devlet Demiryolları için, kara yolları için, limanlar için
kullandığı kavram serbestleşme. Hâlbuki serbestleşme
-tırnak içinde- özelleşme yani satma, alma, verme. Şimdi, bu
özelleşme, devretme, kiraya verme
Başkaları yapsın ben de
komisyon alayım. Herkes işini yapsın. Devlet küçülsün. Devlet bu
işlerle mi uğraşacak? Bu işleri vatandaşlar
yapsın. Devlet ticaret yapar mı? Devletin tekelini ortadan
kaldıracağız. Bürokrasi yorgun, memur yorgun, memur işine
bakmıyor, dolayısıyla bürokrasiyi azaltacağız,
yorgunluğu
Zarar eden yerlerden kurtulup e-devlet kuracağız.
diyor Hükûmet. Şimdi PTTnin gereği kalmadı. İşte,
cep telefonu, İnternet, bilgisayar, cyberneti
çağırıyorlar. Uzay teknolojisi hayatı sarmaladı, geç
kalmadan PTTyi personeliyle birlikte tasfiye edelim
Yani, bu kanunun
amacı bu.
Daha önce, on yıldır, ülkenin ekonomisinin,
sosyal yapısının, kültürümüzdeki giriş
çıkışlar, siyasi yapının değiştirilmeye
çalışılması, Çok oy aldık diyerek, iktidarın
sürekli bunu ifade ederek Oy aldık, biz doğruyuz, istediğimizi
yaparız. mantığı ve özelleştirme yani bir yerlerden
para kazanma, Hükûmetin olmazsa olmaz işi hâline geldi.
Bu tüccar anlayışı, bu şirket
mantığı, faiz getirisi, etnik temelli anlayış,
küçülme, tekeli kırma adına, devletin uzun emeklerle oluşan
kurumları, kuruluşları, bölgesel hemşehricilik,
yakınlık, bizim adam adına devredilip yeni sahipler
yaratılıp, yeni ekonomik avaneler oluşturulup siyasetin
sermayesi oluşturulmaya çalışılıyor. Var olan,
çalışan kurumlara, isim değişikliği
yaptırılıp yeni isimlerle adına serbestleştik
deniyor.
Demokrasiler çok kutsal sistemler değil,
sıradan yönetim anlayışı aslında. Demokrasilerde Oy
aldık, iktidar olduk, devlet olduk, kendi ideolojimize göre devleti tanzim
eder, yönetir, bundan dolayı sermayeyi, parayı esas alan ülkelere
göre şekillendiririz Türkiye'nin ekonomisini. demek
Türkiye ileri
gitmedi
Geçmişe takılmadan, geleceğinin tanzimini satmakta,
vermekte aramak doğru değil. Kapitalist anlayışın
pratiklerini hem devlette hem siyasi yapılanmamızda hem de ekonomik
alanlarımızda özelleştirme adına, çok hızlı ve
süratli bu Hükûmet yapıyor. Kapitalist ekonomilerde en önemli unsurlardan
birisi genelde ticarette marka olmak. denir. Türkiyede on yıllık
iktidar, marka yaratılmadığı için şikâyetlenirken
bu yüz yetmiş üç yıllık,
dünyanın her tarafında marka olmuş Postayı, PTTyi niye
satıyor? Eğer marka diyorsan, baksan, bu memlekette doksan senedir
100 tane marka olmuş firma yok. Yüz yetmiş üç senedir marka olan bir
firmayı, Postayı, PTTyi, dün Psini sattırmayız.
diyordunuz Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili, bugün mevcut
Sayın Cumhurbaşkanımız dâhil, ön sıralarda oturuyordu.
Bugün niye satıyorsunuz? Bu kanunu niye çıkarıyorsunuz?
Yeni bir kanunda
Önünü açma, kendi markasını
yaratma gibi şeyler bunun içinde var. Türkiyede Postayla ilgisi olmayan
mevcut Ticaret Kanununa, mevcut vergi kanunlarına tabi olan kargo,
taşıma firmaları var. Şimdi, sen bu kargo firmalarına diyorsun
ki: Hayır, sen, bundan sonra bunu yapmak için şirketten izin
alacaksın, ben şirket kuruyorum. Bak, bir tarafta serbestleşme,
bir tarafta merkeze çekme. Adam yıllardır
Yani bir sürü kargo
firması var, iyi kötü yapıyor, herkes para kazanıyor, kazanmıyor.
Sen niye Bundan sonra bana tabi olacaksın. diyorsun ki? Bu
tekelleşme değil mi o zaman?
Bunun yanı sıra, yine ben bu özelleşmeyle
ilgili geçmiş yıllarda
Bundan önce, devletle özdeş olan
kurumlar vardı Türkiyede, ben bunlardan bir tanesini misal vereceğim
bir miktar fark ettiğim için. Bir TÜGSAŞ vardı eskiden, bir de İGSAŞ
vardı. İGSAŞ İzmitteydi, TÜGSAŞ Samsunda vardı,
ondan sonra, Gemlikte vardı, Kütahyada vardı, merkezi
Ankaradaydı. Şimdi, bunları özelleştirme,
serbestleşme adına bugünkü on yıllık iktidar Oy
aldık. diyerek, Bu çok rantabl değil, ekonomiye katkısı
yok. diyerek sattı. Bugün iyi mi oldu sattıkları yer? Ben
bakıyorum bugünkü Samsun Azot Sanayii de TÜGSAŞa bağlı,
orada yeller esiyor ve Türkiyedeki bu özelleştirmeden dolayı, arsa
fiyatına sattıkları yerlerin dışında, tarım
kredi kooperatifleri, Tarım Bakanlığı Türkiyenin
dışındaki ülkelerden çiftçinin ihtiyacı gübreyi bulmak için
ülke ülke geziyorlar, uçak dolusu gidiyorlar ya. Şimdi, sen, bir
memlekette kendi malını satarak
Ya ben bunu kendimden, böyle tarla
takım sahibi olan insanlardan biliyorum. Ya, bir çiftçinin kendi
tarlasını satıp Kiraya vermek daha iyi. deme
mantığı iyi bir şey mi ya? Şimdi, bunların hepsi Ekonomiye
katkısı olacak. denilerek yapılıyor. Demokratikleşme,
özgürleşme, serbest ticaret adına yapıldı. deniyor, yerine
yenisi kurulmadı. Şimdi, tabii, Hükûmet bunları yaparken son
siyasi yapılanmamıza itiraz etme noktasında akil güruh, akil adamlar
çıkarttı, keşke bunlar için de bir akil adamlar grubu
çıkartsa da bir sorsalardı Biz böyle böyle yapacağız.
deselerdi. PTTye, ileriki günlerde kurulan şirkete yetki veriyor,
satacak, kiraya verecek. Zaman zaman Para kazanmıyor, personelin
maaşını ödemekte zorlanıyoruz. diyerek birçok PTT
kuruluşunun... Yani, Tufanbeylinin köşesinde PTT var; Kapısına,
burada çalışan memuru işçi yapacağız, taşeron
yapacağız, zaten maaşını da ödemekte zorlanıyoruz
deyip bir levha asalım ve sattık diyelim... Orada işte, bulursa
birkaç tane adam, alacak.
Bundan dolayı, yine kanunda Bilgi Teknolojileri
İletişim Kurumu yani otorite bir kuruluş yapma gibi bir küme
oluşuyor orada; Bu denetleyici olsun. diyor. Yahu,
sattığı malın neyini denetleyecek? Zaten satıyor.
Sattığın malı kim denetleyecek? Sattığın
adam sana müsaade eder mi? Gel beni denetle. der mi?
Şimdi, bundan dolayı, yine, bu Postanede olsun,
Karayollarında olsun, limanlarda olsun, Devlet Demiryollarında olsun,
buralarda mağdur olan, 657e tabi olan, iş güvenliği olan
dolayısıyla kademesini, unvanını sürekli 657e göre
organize eden bu memur arkadaşların mağduriyetlerini
İnşallah,
Cenab-ı Hak Milliyetçi Hareket
Partisine bir müsaade eder önümüzdeki seçimlerde, bunların
haklarının iadesini biz vereceğiz.
AHMET ARSLAN (Kars) Alınan hak yok ki.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Var, var, çok var.
Sandık kurdular, daha ne olsun? 150 trilyon...
ALİ HALAMAN (Devamla) Bundan dolayı hepinize
saygı ve sevgilerimi sunarken, en kalbî duygularımla Türk milletini
selamlıyor, bu vesileyle hayırlı olmasını temenni
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Haluk Eyidoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK EĞİDOĞAN
(İstanbul) Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; 452
sıra sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının
tümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına görüş ve önerilerimi
sunacağım.
173 yaşına erişen ve şu anda Türkiye
Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığına bağlı PTT Genel Müdürlüğü
Gerçi
PTTnin Telefonu yok ama adı öyle kaldığı için Telefonu
gitti, yerine Teşkilatı geldi, değil mi Sayın Bakan?
Telefon nereye gitti? Biraz sonra onu konuşuruz. Telefon AŞ oldu
biliyorsunuz. Dolayısıyla, PTT marka olduğu için Telefonu Teşkilat
oldu. AŞ olduktan sonra PTT ne olur onu bilemiyorum, belki onu da
değiştirirler.
Şimdi, posta ve lojistik hizmetleri
yaptığını beyan eden bu kurumumuz yeniden düzenlenme
ihtiyacı duyuyor ve bu kanunu çıkarıyor. Soruyoruz, neden
yeniden düzenlenme gereğini duyuyorsunuz? Bu posta ve lojistik
hizmetlerinin ülke içinde ve dışında önemli bir bölümünü yürüten
PTT Genel Müdürlüğü acaba neden memnun değil durumundan da yeniden
yapılandırmak istiyor kendini? Bunu nasıl yapacak? Kendini
AŞ yaparak yapacak.
Şimdi, acaba hizmetlerden halk mı memnun
değil, personel mi yetersiz, ulusal ve uluslararası hizmette mi bir
sorun var? Acaba teknolojik yeniliklere mi uyamıyor? AR-GE mi
yapamıyor? Avrupa Birliğinin bazı kuralları var, onlarla
mı uyuşamıyor? Bunların hangisi, yoksa hepsi mi?
Şimdi, halkın memnuniyeti açısından
baktığımız zaman, PTT, halkın memnuniyet derecesini
anlamak için epey bir para harcamış. Ne kadar para harcamış
bilmiyorum bu anket için. 100 bini aşan kişiye anket göndermiş,
sanıyorum 150 bin kişiye anket göndermiş. Değerlendirmeye
alınan anket sayısı 21.800 kişiye ait. Bu anketlerde ücretler,
güvenilirlik, hizmet çeşitliliği, hizmet kalitesi, teknoloji
kullanımı, iş yerlerine hizmet alma süresi, iş yerlerinin
yaygınlığı, personel davranış ve tutumları,
iş yerlerinin görsel tasarımı, iş yerlerindeki personel
sayısı, iş yerlerindeki fiziksel imkânlar, personelden gerekli
bilgi alabilme gibi, genel olarak PTTyle çalışmakla ilgili sorular
var. Bunu PTT kendi yaptırmış ve web sayfasına koymuş.
Herkes İnternete girip bunu görebilir.
Şimdi, ücretler konusunda vatandaşın yani
21.800 kişinin yüzde 76sı Biz ücretlerden memnunuz. diyor. PTT de
bunu biliyor, zaten kendi yaptırmış. Kısmen memnun olan da
yüzde 19. Peki, ücretlerden memnun olmayan kaç kişi yani yüzde kaçı?
Yüzde 4,6sı. Demek ki ücretler iyi. Yani rekabet, amaçlardan biri
değil miydi? İşte, size rekabet.
Güvenilirlik: Vatandaşın yüzde 82si Ben bu
kuruma güveniyorum. demiş, yüzde 13ü Kısmen memnunum. demiş,
yine yüzde 4,5u da Memnun değilim. demiş. Yani güvenilirlik
açısından da yüzde 80in üzerinde, yüzde 90 gibi bir sayıyla
karşı karşıyayız. Bu şekilde gidiyor.
İş yerlerinde hizmet alma süresi: Burada
memnuniyet oranı yüzde 59a düşüyor. Demek ki personel
açığı var. Nitekim, personel açığı aslında
çok bariz yansıyor anketlere. İş yerlerindeki personel
sayısı hakkındaki memnuniyet sorusuna ankete
katılanların yüzde 43ü ancak Memnunum. diyebiliyor. Demek ki PTT,
37 bin küsur personeliyle -ki bunun 7 bin küsuru taşerondur, geri kalan 30
bin kişiyle- tüm Türkiye sathında hizmet veriyor ve personel
sayısı az olduğu için ne yapıyor, vatandaşın
yüzde 43ü ancak memnun oluyor. Hâlbuki ücretler ve güvenilirlik, hizmet
çeşitliliği gibi konularda, personelin davranış ve
tutumları konusunda, iş yerlerinin yaygınlığı
konusunda vatandaş memnun ama PTT memnun değil. PTT Genel
Müdürlüğü Ben kendimi değiştireceğim. diyor. Niye
değiştirecek? İşte, çeşitli nedenleri biraz sonra
söyleriz.
Ayrıca, bir anket daha var, PTT yine bunu
yaptırmış, Tanınırlık düzeyim nedir benim? diye
sormuş. PTT Kargo yüzde 98,6; mektupta tanınırlık düzeyi
yüzde 99; havale yüzde 97,5;
kapıdan kapıya teslim yüzde 87,4; fatura tahsilatı yüzde
97,4; posta çeki yüzde 93,5. Bu, anketlerin analiz sonucunu ortaya
çıkarıyor. Dolayısıyla, tanınırlık ve
kullanım açısından da bir sorun yok ama PTT Ben kendimi AŞ
yapacağım kardeşim. diyor.
Şimdi, kanun tasarısının genel
gerekçesine baktığımız zaman, halkın memnun
olduğunu ve tanınma durumunun iyi olduğunu biliyoruz, gerekçede
bundan bahsedilmiyor. Aslında, halkın memnuniyeti ve tanınma
durumu açısından bir sorun yok fakat kanun
değişikliğinde böyle bir gerekçe yok, halk memnun değil,
biz tanınmıyoruz diye bir gerekçe yok. Onun yerine, genel gerekçe
şu: Günümüzde enformasyon çağının yarattığı
büyük değişime ayak uydurma gereği. Gerekçelerden bir tanesi
bu. Yani, PTT kendini dünyadaki enformasyon çağının
yarattığı büyük değişime uyduracakmış!
Önemli bir gerekçe, bunu nasıl yapacak? Bunu AŞ olarak
yapacağım. AŞ olursam dünyadaki enformasyon
çağının değişimine ben de uyacağım. diyor.
Ama, hangi AR-GEyle uyacak? Bu, tabii, büyük soru işareti.
Hükûmet, gerekçesinde piyasa dünyasına ayak uydurmak
için devlete önemli görevler
düştüğünü ifade ederek piyasayı rekabet ve serbestleştirme
altyapısı kurmaya çağırıyor ve bunun devletin önemli
bir görevi olduğunu söylüyor, uluslararası bu değişimin
kişilere kadar yansıdığını öne sürüyor. Ancak,
anketlere bakıldığında, vatandaşın bu konuda
bir fikri veya şikâyeti yok, zaten
bu sorulmamış. Yani, vatandaşa Biz dünya enformasyon
gelişimine ayak uyduramadık, ne diyorsun? diye bir soru yok.
Değerli milletvekilleri, kanun gerekçesinde
ayrıca şöyle deniyor: Ekonomilerdeki serbestleşme ve rekabet
üstünlüğü arayışı eğilimleri, ülke ve blokları bu
amaçla hizmet ve teknoloji üretme ve bunları verimli kullanabilme
yeteneği arayışını içeren ekonomik planlar yapmaya
zorlamaktadır. Güzel, dünyayı izliyor PTT.
Şimdi, bu tespitte önemli noktalardan bir tanesi
teknoloji üretme konusu. Şimdi, kanun çıkarabilirsiniz,
insanlarımızı eğitebilirsiniz, hatta yurt
dışına götürüp, gönderip orada eğitebilirsiniz, master,
doktora yaptırabilirsiniz, sanayileşmiş ve gelişmiş
ülkelerin yüksek teknoloji ürünlerini alacak parayı bir yerlerden
bulabilirsiniz, know-howlarla idare edebilirsiniz ama hiçbiri, kendi
kendinize yetme aracı olan bilim ve teknoloji üretmenin yerini tutamaz
yani ülkede hangi sahaya el atarsanız atın durum böyledir. Yerli
görünümlü, yabancılaşmış şirketler de zaten
AR-GElerini biliyorsunuz- burada
yapmıyorlar, dışarıda yapıyorlar, prototiplerini orada
geliştiriyorlar. Yani, çok çalışırız, kanunlar
çıkarırız ama vizyonsuzluktan bilgi ve teknoloji üreten bir
toplum olamayız. Kanun çıkarmakla da bunlar öyle kolay kolay
değişmez Sayın Bakan. Hazırı tüketiriz ve onu
üretenlere bağlı kalırız bugün birçok sahada olduğu
gibi dolayısıyla yerimizde sayarız.
Kanunun amacına yönelik ifadeler şunlar:
ülke
genelinde posta hizmetlerinin kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar
için karşılanabilir bir ücretle, etkin, rekabete dayalı esaslar
çerçevesinde sunulmasını sağlamak üzere posta sektörünün
serbestleştirilerek mali açıdan güçlü, istikrarlı ve
şeffaflığı sağlanmış bir sektör oluşturulması
ve bu sektörde düzenleme ve denetimin gerçekleştirilmesi
Amaç bu. Tabii,
bunu yapmak için kanun acaba ne getiriyor, bir de bu açıdan bakalım.
Bir araç bulunuyor, deniliyor ki: Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim
Şirketinin kuruluşu, yapılanması, faaliyet konuları ve
hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen bir
AŞ kurulmalı. Yani, bulunan yol bu.
Peki, bu PTT AŞ kurulduktan sonra, şu anda
piyasada mevcut ve rekabet etmeye aday ve 80-90 bin kişinin
çalıştığı, istihdam edildiği özel
şirketlerle, kargo şirketleriyle, posta şirketleriyle, serbest
piyasa koşullarında nasıl rekabet edecek, gerçekten böyle mi
olacak, bunu, biraz anlatmaya çalışacağız ileride.
Şimdi, PTTnin yüz yetmiş yıllık
tarihinde, özellikle haberleşme teknolojisinin zıplamaya
başladığı yani gelişmesinin üstelleştiği
yıllarda, PTTnin o zaman en çok kullanılmaya başlanan ve en çok
kazanç getirecek olan Telefon kısmı, PTTnin Telefon
kısmı şimdi, o son Tsi Teşkilat biliyorsunuz- 1994
tarihinde AŞ yapıldı ki o yıllarda haberleşme
teknolojileri, bilişim teknolojileri, telefon kullanma ve o dönüşüm
hızlanmaya başlamıştı. Yani, PTT Telefonu
tutsaydı ve altyapıda bilim ve teknolojiyi kullanarak AR-GEsini
yapıp gelişimini sağlasaydı eğer, o zaman belki daha
gelişecek, daha fazla para kazanacaktı. Sonra, PTTnin Telefonu
ayrıldı ve Türk TELEKOM olarak, biliyorsunuz bugün yüzde 53ü
yabancılara ait ve oraya satıldı.
Şimdi, bu, dünyadaki gelişmelere ayak uydurma
mı oluyor? Yani, bir şirketi, hisseleri yabancılara
satıyorsunuz ve diyorsunuz ki Dünyada böyle temayüller var, işte biz
de yabancılara verdik. Bu, dünyadaki gelişmelere ayak uydurma
olmuyor; bu, sizin bir kurumu çalıştıramamanızdan, bu
işi becerememenizden kaynaklanıyor, Alın, siz yapın.
diyorsunuz. Sözüm ona, sektörün serbestleştirilerek, mali açıdan
güçlü, istikrarlı ve şeffaflığı
sağlanmış bir sektör oluşturulması yöntemi, Türk
TELEKOMdaki gibi mi olacak? PTT, AŞ olduktan sonra Türk TELEKOMun yolunu
mu izleyeceksiniz Sayın Bakan? Yabancılara satarak ne ulusal ne de
uluslararası rekabet olmaz; olsa olsa satış olur. Böyle bir
stratejide, devlet, yabancılara satışın
altyapısını hazırlama misyonunu yerine getiriyor olur. Bu,
uzun ve orta vadeli stratejileri acaba, gerçekten kim yapıyor, Bakanlıkta
mı, dışarıda mı? Son on yılda, kendi
telefonculuğunun yüzde 53ünü Suudilere ve Lübnanlılara satan
Hükûmetin dünyadaki liberalleşme gelişmelerine ne anlamda
uyduğunu düşünüyorsunuz? AR-GEyi umursamayan ve anlamayan,
İnternetteki gelişmeleri ve güvenlik olgularını
algılayamayan bu Hükûmet teknolojik gelişmeye yetişemeyince
İnternet sağlayıcılığını tekelinde
tutarak ilerleme sağlayacağını sandı ama olmadı.
Millî gelire göre dünyanın en pahalı İnternet
sağlayıcısından biri olan ve AR-GEyi yapmayan Türk
TELEKOM, bir müddet sonra bakacak ki bu iş olmuyor, İnternet ve
bilişim teknolojisiyle baş edemiyor, kalan yüzde 47 hisseyi de
satalım diyecek.
ASELSAN
orada duruyor. Bir şeyler yapıyor ASELSAN, yapmaya
çalışıyor. 160 tane üniversite kurduk, bu konularla ilgili bölümler
var. TÜBİTAK var. Birçok özel, büyük, yerli şirketimiz,
kuruluşumuz varken teknolojiyi geliştiremedik, stratejik olan
haberleşme altyapısı için AR-GE yapamadık, yabancı
markalara teslim olduk. Analog haberleşme sistemini, emniyet, jandarma ve
çok önemli olan -büyük depremlerde bunun maalesef yetersiz
kaldığını gördüğümüz- afet yönetim
haberleşmesinde sayısal haberleşme sistemini
geliştiremeyen, bu anlamda ABye uyum sağlayamayan ve rekabet
edemeyen Türkiye, ulusal varlıklarını arttıramayan Türk
TELEKOMunu bir müddet sonra tamamen yabancılara satacak. AR-GEyi
yapamayan çeker gider kuralı yine işleyecek. Bizim emekçi, bizim
çalışan, yine ücretli, taşeron emekçi olacak, haberleşme
güvenliği yine sorun olacak. Bu durumu biz de tabii, ana muhalefet partisi
olarak izleyeceğiz ve yeri geldiğinde görüşlerimizi
açıklayacağız. İnşallah, haklı çıkmayız
diyoruz PTT için de.
Değerli
milletvekilleri, gerekçede diğer bir neden de Avrupa Birliği
müktesebatının içeriği, onların söyledikleri şeyler.
Posta sektörünün düzenlenme ihtiyacı Türkiye'nin AB üyelik süreci
bağlamında gündeme getiriliyor. AB, Türkiyeden sektörün AB
standartlarına göre düzenlenmesini bu müktesebat içinde görüyoruz-
istiyor. ABnin 97/67/EC sayılı I. Direktifinde posta ve lojistik
sektörünün serbestleştirilerek tekel hakkının
sınırlandırılması ve bağımsız düzenleyici
kurumun kurulması öngörülürken 2008/6/EC sayılı III.
Direktifinde ise 2011 yılına kadar tekel hakkının yüzde
95, 2013 yılında ise sektörün serbestleştirilerek tamamen
kaldırılması öngörülüyor.
Türkiye, AB
Müktesebatına Uyum Programında sektörün serbestleştirilerek
düzenleneceği yasanın, 2008 yılında,
çıkarılacağı yükümlülüğü altına girmiş
bulunuyor.
Bu konudaki
gelişmelerle ilgili olarak burada işaret etmek istediğim ve
önemli olduğuna inandığım bir konu var. AB Komisyonu için
hazırlanmış, 2008-2010 yılları için, Posta Sektöründe
Ana Gelişmeler Raporunun 151 ve 158inci sayfasında iş gücü piyasası
ele alınmış ve irdelenmiş. Orada şöyle tespitler var:
Serbestleşme ve rekabetin ABde (Avrupa Birliğinde) istihdam üzerinde
anlamlı bir etkisi olmamıştır. Teknolojik gelişmeye
paralel olarak otomasyon ve elektronik haberleşme gelişmeleri
istihdam üzerinde negatif etki yapmıştır. Serbestleşme ve
rekabet ile birlikte, yeni aktörlerin ölçek dezavantajını ödünlemek
üzere daha düşük kalitede, daha genç istihdama yönelmiş ve bu
çerçevede part-time istihdamında artış göstermiş ve
ücretler baskılanmıştır. Serbestleşme öncesinde
piyasada faaliyet gösteren şirketler, serbestleşme sonrasında
tüm sektöre yönelik ücret ve istihdam koşullarının
belirlenmesinde öncü rol oynayabilmiştir.
Acaba, PTT, AŞ
olduktan sonra bu işlevleri yerine getirebilecek mi? Rapordan elde edilen
bilgiler bakımından kritik husus olarak Serbestleşme
sonrasında tekel hakkı ne kadar geniş tutulursa ortaya
çıkacak ölçek dezavantajı nedeniyle emekçilerin,
çalışanların ücretleri o ölçüde baskılanacaktır.
deniyor.
Değerli milletvekilleri, bu yasa aslında çok
değişik bir özellikte yeni bir tekel getiriyor. Kanunun birçok
maddesinde, başta 6ncı maddesi olmak üzere, bununla ilgili
çeşitli tespitlerimiz var. Bu kanun tasarısıyla oluşturulan
yasal posta tekelinin devlet ya da 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2nci maddesine göre kamu tüzel kişisi şeklinde
kurulacak kamu iktisadi kuruluşu adına oluşturulması, yasal
tekelin özel hukuk tüzel kişisi eliyle yürütülmesi isteniyorsa da devlet
adına kurulup rekabetçi şartlarla açılacak imtiyazın devri
ihalesi sonucunda ihaleyi kazanan özel hukuk tüzel kişisine yapılacak
ve Danıştayın görüşünden geçirilecek imtiyazın devri
sözleşmesiyle işletmesi sağlanması gerekmektedir. Aksine
bir düzenleme Anayasaya aykırıdır. Hükûmet -Anayasa Mahkemesi
gibi değil- 12 Eylül referandumu ile iktidara bağlı bir Anayasa
Mahkemesi yarattık. Bizim Anayasa Mahkememiz iptal etmez. şeklinde
düşünebilir. Anayasa Mahkemesinin kararlarını yürürlükteki
Anayasaya göre vermesi gerekeceğine ve Anayasada kimsenin görmezden
gelemeyeceği açık hükümler olduğuna göre bu düşüncenin sonu
hüsranla bitebilir ve Türkiyenin yüz yetmiş üç yıllık
kuruluşuna yazık edilebilir.
Yüce Meclise saygılarımı sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Eyidoğan.
Şahıslar adına Niğde Milletvekili
Sayın Doğan Şafak, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı üzerinde görüşlerimi bildirmek için
söz almış bulunmaktayım.
Yalnız, buna geçmeden önce, bugün Niğde ilinden
çok sayıda telefonlar aldım. Hükûmetin iki bakanı burada iken
bunu da belirtmek istiyorum. Niğde ilinde, tarımsal sulamada borcu
olan ya da olmayan bütün üreticilerin elektrikleri kesik durumda ve şu
anda buğdayları tarlalarda yanmayla karşı
karşıya. Bu önemli konuyu da Hükûmete belirtmiş olayım.
Değerli arkadaşlar, haberleşmenin en temel
insan ihtiyaçları ve insan hakları arasında olduğu kabul
edilmektedir. Posta hizmetleri ise en eski ve en önde gelen haberleşme
yöntemlerinden biridir. Posta hizmetlerinin devlete ait tekeller
tarafından sunulmasının altında yatan temel gerekçeler
arasında, tüm vatandaşlara, karşılanabilir ücretlerle,
hatta bazı bölgeler sübvanse edilerek evrensel posta hizmetlerinin
sunulabilmesi ve posta şebekelerinin güvenliğinin devlet
tarafından sağlanmasının temin edilmesi sayılmıştır.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
kanun tasarısıyla PTT, özel hukuk hükümlerine tabi, sermayesinin
tamamı hazineye ait olan bir anonim şirket şeklinde
örgütlenmektedir. Böylece, PTTnin yürüttüğü tekel konumunda olan
hizmetler özel sektöre açılmaktadır. Öncelikle, getirilen bu yasal düzenleme
Anayasaya aykırıdır. Anayasanın 22nci maddesinde
düzenlenen haberleşme hürriyeti, 31inci maddesinde düzenlenen kamu tüzel
kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme
araçlarından yararlanma hakkı ile 47nci maddesinde düzenlenen
devletleştirme, tekel hakkı, kişinin hakları ve ödevleri
düzenlenmiştir. Anayasanın 65inci maddesinde ise devletin iktisadi
ve sosyal ödevlerinin sınırları Devlet, sosyal ve ekonomik
alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına
uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği
ölçüsünde yerine getirir. hükmü ile belirlenmiştir.
Tasarının genel yapısını
yukarıda belirtilen anayasa hukuku açısından ele
aldığımızda, kamu hizmeti olan posta hizmetlerinin, tekel
dâhil, özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluş şekliyle yeni bir
şirket adı altında yeniden düzenlenmesi anayasal sisteme uygun
bulunmamaktadır.
PTTnin Genel Müdürlüğü, kamu iktisadi kuruluşu
kimliği korunarak anonim şirkete dönüştürülmektedir.
Tasarının gerekçesinde hizmetin iyileştirilmesi, "serbestleştirilmesi
gibi kulağa çok hoş gelen ifadeler bulunmaktadır. Aynı
güzel sözleri özelleştirilen bütün kurumlarda duyduk. Hizmetlerin kalitesi
artacak, fiyatlar ucuzlayacaktı ancak Türk TELEKOMda mağdur
ettiğiniz o kadar personele rağmen ne fiyatlar ucuzladı ne de
hizmet kaliteli oldu. Vatandaşlar şimdi evindeki sabit
telefonları pahalı olduğu için bir bir kapatmaktadır. Türk
TELEKOMu yabancılara satmanız sonucunda milyarlarca
dolarımız yurt dışına gitmiştir.
PTTnin yıllık kârı yaklaşık 200
milyon liradır. Özelleştirmede amaç, atıl durumda olan, rantabl
olmayan, kârı düşük olan ve hantal yapıda bir kısım
ticari yerin bu olumsuz yapıdan kurtarılarak üreten ve ülke
ekonomisine daha çok artı değer kazandıran duruma getirilmesidir.
Ama PTTnin kâr getiren bir kuruluş olması göz önüne
alındığında böyle bir yapıyı bozmaya kimsenin
hakkı yoktur.
Özelleştirme, siyasi müdahaleler sonucu ekonomik
rasyonelliğini yitirmiş ve artık devletin üzerinde yük
teşkil eden, stratejik olarak da çok büyük önemi olmayan KİTlerde
yapılmalıdır. Ancak, ülkemizde özelleştirmeye, bunun tam
tersi, kâr eden, stratejik öneme sahip kurumlardan başlanmış ve
dayatmalar getirilmiştir. Hükûmet, bugüne kadar, dayatmalar sonucu TEKEL,
PETKİM, TÜPRAŞ ve Türk TELEKOM, bankalar, sigortalar gibi
kârlılığı çok yüksek olan ve bütçenin yükünü
taşıyan kuruluşları özelleştirmiştir. Sıra
haberleşme gibi kutsal bir görevi yerine getiren PTTye gelmiştir.
Yapılanları özelleştirme değil,
yabancılaştırma olarak görmekteyiz. Özelleştirme adı
altında diğer ülkelerle rekabet edeceğimiz bütün kurumlar elden
çıkartılıyor, stratejik değerlerimiz yok ediliyor. Hiçbir
koruma tedbirimiz kalmamıştır. Özelleştirme adı
altında üretim gücümüz sıfırlanmaktadır. Tüm emeğimiz,
varlıklarımız, cumhuriyetin kurduğu değerler
satılıyor. Peki, biz bundan sonraki nesillere ne
bırakacağız?
Değerli arkadaşlar, yine tasarıya
baktığımızda, mevcut personele de büyük haksızlık
yapıyoruz. Çalışanları mağdur ediyorsunuz.
Tasarıya göre, hâlen çalışmakta olan personel bütün hakları
saklı kalmak kaydıyla çalışmaya devam edecek ancak unvan
yükselmesi yapamayacak, yine personele ödenecek olan ikramiye ve diğer
haklardan faydalanamayacaktır. Yani kadro karşılığı
sözleşmeli statüyle çalışan bu personel, tasarıyla kölelik
statüsüne geçmeye zorlanacaktır. Tasarı, bu hâliyle kurumda
çalışma barışını bozacak, çalışanlar
arasında husumet çıkaracaktır. PTTnin anonim şirket
olması durumunda kuruma idari sözleşmeli personel statüsü ile KPSS
aracılığı ile personel alınacak ancak sözleşmeli
personelin iş güvencesi olmayacak, 657 sayılı Kanun ve 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin dışında
tutulacaktır. Yeni tip sözleşmeli personelin bütün hakları her yıl
Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek, sözleşmelerin yenilenip
yenilenmeyeceğine Bakanlar Kurulu karar verecektir. Taşeron
firmalarda çalışan elemanların bile siyasi parti
aracılığı ile belirlendiği bir ülkede sözleşmeli
olarak işe giren bu personelin geleceği olmayacak, personelin
performansa dayalı ücretle köle gibi
çalıştırılması söz konusu olacaktır.
Kanun tasarısında diğer
bir eksiklik ise gerek mevcut personelin ve gerekse sözleşmeli personelin
sendikal örgütlenmesi hususunda, tasarıda, 4688 sayılı Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanununa göre açık bir görevlendirme maddesi
bulunmamasıdır.
Kanun tasarısının
27nci maddesine ve geçici 5inci maddesine göre, PTT Anonim Şirketinin
hizmetlerinin 2 değişik statüyü haiz personel eliyle yürütülmesi
öngörülmüştür:
1) Mevcut PTT Anonim Şirketi
personeli.
2) Sözleşmeli personel.
Kanun tasarının geçici
5inci maddesine göre, mevcut PTT Anonim Şirketi personeli 4
değişik şekilde toplanmıştır:
1) 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre çalışan memurlar.
2) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (I)
sayılı cetvele tabi kadrolu personel.
3) 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname eki (II)
sayılı cetvele tabi sözleşmeli personel.
4) 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortasıdır.
Bu karışık çalışma sistemi
çalışanları huzursuz ve mutsuz edecektir.
Değerli milletvekilleri, özel hukuk tüzel
kişisi adına yasayla tekel oluşturulması Anayasaya
aykırı olduğundan PTTnin 223 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye tabi kamu tüzel kişisi olarak kamu iktisadi
kuruluşları (KİK) şeklinde kurulması ve posta tekel
hakkını yasadan alması zorunludur. görüşündeyiz. Devletin
ve halkın malı devlette ve halkta kalmalıdır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şafak.
Erzurum Milletvekili Sayın Muhyettin Aksak, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısı hakkında söz almış bulunuyorum.
Televizyonları başında bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımıza ve siz değerli milletvekillerine
selamlarımı sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, iletişim tarihi
insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın var olmasıyla ortaya
çıkan iletişim olgusunun temelinde paylaşma
ihtiyacının giderilmesi gerçeği yatmaktadır. İletişimi
Temel prensibi paylaşım, etkileşim ve ortaklık kurmak
olan, çeşitli semboller ve araçlarla dünyayı daha
yaşanılır kılan, ileti alışverişine
dayalı sosyal bir süreçtir. diye tanımlayabiliriz.
Temel vatandaşlık haklarının bir
tanesi de haberleşme hakkıdır. Bunun birçok değişik
formundan birisi de posta hizmetidir. 1948 yılında
Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından kabul edilen
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin
birçok maddesinde posta hizmetlerine ilişkin doğrudan hükümler
bulunmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin
kişilerin mahremiyet haklarıyla ilgili 12nci maddesi, açık ve
net bir şekilde, kişilerin posta haberleşmesi hakkının
güvence altına alınmasını düzenlemektedir: Hiç kimsenin
gizlilik hakkına, aile mahremiyetine ve posta haberleşmesi
hakkına keyfî bir şekilde müdahale edilemez, kişilerin
şeref ve haysiyetine saldırıda bulunulamaz. Her yurttaş bu
müdahale ve saldırılara karşı koruma sağlayan yasalara
sahip olma hakkına sahiptir. denilmek
suretiyle, hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da
yazışmasına keyfî olarak
karışılamayacağı, onuruna ve adına
saldırılamayacağı, herkesin bu gibi müdahalelere
karşı, saldırılara karşı yasa tarafından
korunma hakkının bulunduğu vurgulanmıştır;
kişilerin posta haberleşmesi hakkı güvence altına
alınmıştır.
Anayasamızda da herkesin haberleşme
hürriyetine sahip olduğu düzenlenmekte ve bu hürriyetin Anayasada
belirlenen istisnai durumlar haricinde engellenemeyeceğine ve
haberleşmenin gizliliğine dokunulamayacağına yer verilmektedir.
Dünya Posta Birliği, posta hizmetlerinin
sunulmasını ve kalitesinin artırılmasını
sağlamak ve bu alanda uluslararası iş birliğinin
gelişmesine yardımcı olmak amacıyla kurulmuş
uluslararası bir birliktir. Dünya Posta Birliğinin 190 üye ülkesinde
bulunan posta hizmeti, dünyanın en geniş fiziksel
dağıtım şebekesini oluşturmaktadır.
Dünya Posta Sözleşmesinin 1inci maddesi, üye
ülkelere, tüm kullanıcıların, müşterilerin ülkelerinin her
noktasında erişilebilir, makul ücretler
karşılığında sunulan, sürekli ve belirli kalitedeki
temel posta hizmetlerinden faydalanmalarını
sağlamalarını şart koşmaktadır. Üye ülkeler,
evrensel posta hizmetini sağlamakla yükümlü işletmeciler
tarafından yürütülen posta hizmetlerini ve kalite standartlarını
gözetmekle yükümlüdür.
Ülkemizde hâlen posta hizmetleri, yüz yetmiş üç
yıllık köklü bir geçmişe sahip kamu iktisadi kuruluşu
olarak faaliyetlerini sürdüren PTT tarafından yürütülmektedir. Posta
hizmetlerinin yürütülmesini düzenleyen 5584 sayılı Posta Kanunu
dışında posta sektörünü düzenleyen yasal bir altyapı
bulunmamaktadır. Bu alanda faaliyette bulunan müteşebbislerin posta
tekeli haricindeki faaliyetleri ve verdikleri hizmetlerin kalitesi
denetlenememektedir. Günümüzde çoğu sektörde piyasalar serbest teşebbüslere
açılmış, aynı zamanda sektörlerin, bağımsız
idari otoriteler vasıtasıyla düzenleyici kuruluş olarak
uyulması gereken kuralları belirleme zorunluluğu ortaya
çıkarılmıştır.
Posta sektörünü belirleyen ilkeler ve kuralların
çerçevesinin sağlanmasını ve hukuki altyapıya
kavuşturulmasını temin amacıyla hazırlanan Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısı üç kısım, on üç bölümden
oluşmaktadır. Tasarıyla, öncelikle, posta sektöründe politika
belirleme, düzenleme ve iletme birimlerinin ayrılması, hizmet
sağlayıcılarının yetkilendirilmesi, posta hizmetleri
piyasasının serbestleştirilerek etkin rekabet
ortamının sağlanması, posta hizmetlerinin sürekli ve
kaliteli sunulması, PTT Genel Müdürlüğünün yeniden
yapılandırılması ve etkin karar mekanizması
oluşturulması amaçlanmaktadır. Ayrıca, bu bölümde,
tasarıda yer alan ve açıklanmasına ihtiyaç duyulan kavramlar
tanımlanmıştır. Posta hizmetlerini düzenleme ve denetleme
yetkisi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna verilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu posta hizmetlerinin
Bakanlıkça belirlenecek politikaya uygun olarak güvenilir, kesintisiz, alt
ve üst limitleri kurumca belirlenen, karşılanabilir bir ücretle yetki
belgesine sahip hizmet sağlayıcıları tarafından
verilmesinin sağlanması, hizmet sağlayıcılarının
uyacakları ilke ve kuralların
belirlenmesi ve denetlenmesi, oluşabilecek ihtilafların
giderilmesi ve sektör kurallarına aykırı davrananlara idari
yaptırım uygulanması, evrensel posta hizmetinin ulusal ve
uluslararası standartlara uygun olarak yürütülmesi için gerekli
tedbirlerin alınması konularında görevli ve yetkili
kılınmıştır.
Posta hizmeti ve posta tekelinin kapsamı ve tekel
ihlali hâlinde uygulanacak yaptırımlar belirlenmektedir.
Yurt içi ve yurt dışında posta
gönderilerinin kabulü, toplanması, işlenmesi, sevki,
dağıtımı ve teslimi hizmet
sağlayıcıları tarafından yerine getirilecektir.
E-tebligat dâhil tebligat işlemleri, pul
basımı ve satımı ile ağırlık ve ücret sınırı kurumun önerisi ve
Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen posta gönderilerinin tekel
hakkı evrensel posta hizmet
yükümlüsüne aittir.
Posta tekelini ihlal edenler posta ücretinin 10 katı
tutarında tazminat ödeyecek ve bu tazminat, evrensel posta hizmet
yükümlüsüne irat kaydedilecektir.
Yetki belgesinin verilmesine ilişkin usul ve esaslar
ile hizmet sağlayıcılarının yükümlülükleri
düzenlenmiştir. Posta hizmeti, yetki belgesine sahip ve görev
sözleşmesi imzalayan hizmet sağlayıcıları
tarafından yapılabilecektir. Yetki belgesinin ücreti, süresi, kapsamı
ve diğer şartları kurum tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenecektir.
Hizmet sağlayıcıları rekabet
kuralları çerçevesinde posta hizmetinin sunulması
aşamasında can ve mal güvenliği için gerekli tedbirleri almak,
acil durum ihtiyaçlarına öncelik vermek ve kurum tarafından
belirlenen sektör kurallarına uymakla yükümlü
kılınmaktadır.
Haberleşme hakkını garanti altına
alan ve devletin bir sorumluluğu olarak değerlendirilen evrensel
posta hizmeti sosyal devlet olgusunun temel sacayağıdır. 1999 yılında
Pekinde yapılan Dünya Posta Birliği Kongresinde evrensel posta
hizmeti kavramının özel olarak birliğin yasasına dâhil
edilmesinin yanı sıra evrensel posta hizmetinin birliğin
evrensel, birinci ve en önemli amacı olarak belirlenmesi kararı
alınmıştır. Evrensel posta hizmeti, devletin toplumun tüm
kesimlerine, sürekli ve belirlenmiş bir kalite standardıyla veya
karşılanabilir fiyatlarla posta hizmeti sunumunu garanti altına
alma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, öncelikle evrensel
posta hizmetinin sağlanmasının garanti altına
alınması, tanımı gereği devletin temel bir
yükümlülüğüdür. Toplum ihtiyaçları değişip geliştikçe
devlet, sunumunda kamu yararı görülen hizmetler de dâhil olmak üzere
vatandaşlık haklarının temel bileşenleri olan
değişik hizmetlerin sunumunun devamının
sağlanmasını garanti altına almakla yükümlüdür.
İkinci olarak, söz konusu hizmetlerin temel
özelliği bu hizmetlerin evrenselliğidir; söz konusu hizmetlerin bir
milletin bütün fertlerine sunumu, yaşadıkları bölge, ırk,
din, sosyal statü gibi unsurlardan bağımsız olmak üzere garanti
altına alınmasıdır. Devlet tarafından sunumu garanti
altına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHYETTİN AKSAK (Devamla)
alınan evrensel
hizmetlerin belirlenmesi kalite standartlarının
sağlanabilmesiyle esas olacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aksak.
MUHYETTİN AKSAK (Devamla) Bu duygularla Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyorum:
Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Öncelikle kamu iktisadi teşebbüslerinde on altı
yıldır, on yedi yıldır, her yıl dört ay olmak üzere
çalışan geçici işçilerle ilgili bir düzenleme
yapılması düşünülmekte midir? Çünkü bu insanlar on altı-on
yedi yıldır, on yılı aşkın süredir birçoğu
çalışmakta olduğu kamu iktisadi teşebbüslerine kendilerini
bağlamışlardır. Bunu sormak istiyorum.
İkincisi de, son günlerde kamu
kuruluşlarının asli hizmetlerini gören, asli hizmetleriyle de
ilgili olsa orada çalışanlarıda da taşeronlaşmaya
gidileceği yönünde düzenlemeler yapılacağına ilişkin
haberler basında yer almaktadır. Bu konuda Hükûmetin düşüncesi
nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu? Yok.
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Bakanım, PTT
Genel Müdürlüğüne bağlı iş yerlerinde yeterli personel
olmaması nedeniyle hizmetlerde yaşanan aksamalar personele mal
edilmektedir. Hâlbuki PTT personeli, iktidarınız döneminde hakkı
olan yıllık izinlerini dahi tam olarak
kullanamamıştır. İktidara geldiğiniz dönemde 51 bin
personelle çalışan PTT Genel Müdürlüğü çalışanı
bugün -taşeron dâhil- 38 bine düşürülmüş; aksine, iş
çeşitliliği 10lardan 200lere çıkmıştır. Bu
bağlamda, yıllardır kâr ettiği söylenen, PTT yöneticileri
kaç personel eksik çalıştırarak personel giderlerini kâra
dönüştürmüştür? On iki yıllık sürede PTT personeli ne kadar
yıllık iznini kullanamamıştır? Bu süre kaç güne
tekabül etmektedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, İstanbul Avrupa yakası,
Anadolu yakası, Ankara ve İzmirde PTT başmüdürlükleri ikiye
ayrılarak posta ve işleme ve dağıtım
başmüdürlüğü adı altında ikiye
ayrılmıştı fakat uygulanabilirliğinin
olmadığı görülerek yeniden eski düzene dönüldü. Bu işlemler
yapılırken, deneme yanılma yoluyla yapılan bu uygulamalar
için yeni başmüdürlükler de yaptırılmıştı. Bu
başmüdürlüklerin inşaat ve tefrişatı için PTTnin yani
kamunun ne kadar parası çöpe gitmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, İstanbul Hadımköyde
yapılan posta işleme merkezi için TOKİnin vatandaşlardan 17 milyon liraya aldığı
arsaya PTTnin 70 milyon lira ödediği ve bina yapımı için de
TOKİye 45 milyon lira ödediği iddiası doğru mudur?
Diğer taraftan, İstanbul Avrupa yakasında,
Bahçeşehirde kiralanan bir bina için içine taşınmadan yani
boş binaya on sekiz ay boyunca her ay 125 bin TL ödendiği doğru
mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, her konuşmanızda
ailenin kutsallığından söz ediyorsunuz ama ailelerin
dağılmasına göz yumuyorsunuz. Size bağlı kurumlarda
taşeron işçiler çalışıyor. Bu yurttaşlarımız
paralarını alamadıkları gibi işlerinden de
çıkarılıyor. İşsiz kalınca eşi de evi terk
ediyor, yuvası yıkılıyor. Maalesef, bu, bütün taşeron
olarak çalışan işçilerimizin kaderi. Hiç mi denetim
yapmıyorsunuz? Yandaş kayırma olunca ne aile birliği ne
aile kutsallığı kalıyor. Bu işlerinden
çıkarılan işçilerin durumuyla ilgili ne yapmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Torlak
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Sayın Bakan,
Konut Yönergesinin 30uncu maddesinde Görev tahsisli veya hizmet tahsisli
konutlarda oturanlar; tahsise esas görevinin son bulduğu tarihten itibaren
iki ay;
içerisinde konutları boşaltmak zorundadır.
denmektedir. Adana PTT Başmüdürü iken
Konya PTT Başmüdürü iken görev
tahsisli kamu lojmanında oturmakta
iken 2010 yılından bu yana ayrıca Adana PTT
Başmüdürlüğüne atanması yapıldığı hâlde,
aradan iki yıldan fazla zaman geçtiği hâlde ailesinin Konyadaki
görev tahsisli lojmanda oturmaya devam ettiği, bu kanun ve yönergeye
aykırı olarak Adanada ayrıca görev tahsisli lojmanda
oturduğu iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur? Doğru ise
Kamu Konutları Kanununa aykırı bir işlem değil midir?
İkinci bir lojman tahsisinin yapılmasının gerekçesi nedir?
Fazladan oturulan lojman için söz konusu Başmüdüre zimmet
çıkarmayı düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız ne zaman
zimmet çıkaracaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dibek
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, yanılmıyorsam
TELEKOMun sermaye dağılımı şöyle: Yüzde 55i Oger
Telekomünikasyon, yüzde 30u Hazine Müsteşarlığı yani kamu,
yüzde 15i de halka açık. Bu yıl içerisinde de sanıyorum kamuya
ait olan hissenin bir kısmını özelleştirmeyi
düşünüyorsunuz, yüzde 6,5 kadar, öyle biliyorum. Bunu ne zaman özelleştirmeyi
düşünüyorsunuz? O konuda öncelikle birinci sorum.
İkinci sorum şu: Bu kamu hissesinin tümünü
-yani geriye yüzde 25 gibi bir hisse kalacak- tamamını
özelleştirmeyi düşünüyor musunuz TELEKOMun?
Bir de, bu TELEKOMda uygulamış olduğunuz
takvimi Demiryolları ve PTT için de uygulamayı düşünüyor
musunuz, aynı yöntemi, aynı takvimi?
Bir soru da şu: Vatandaşlarımız
soruyorlar. Yakınlarına para gönderiyorlar PTT yoluyla, biliyorsunuz
havale ediyorlar. O sırada kendilerinden bir ücret alınıyor. Bu
ücretin alınmaması konusunda talepleri var. Bu konuda böyle bir
düşünceniz var mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sincan Organize Sanayi Bölgesinin
açılışında yapmış olduğunuz konuşmada
Doğuya yatırımlar yaptık fakat terör örgütü inat etti,
yatırımlarımızı yaktı, yıktı. Biz de
inat ettik, sonunda onlar da havlu attı, hizaya geldi. şeklindeki
sözlerinizi bizzat dinledim. PKK on yıldır masaya oturmuyordu da
sizler mi bu PKKyı on yıl sonra masaya oturttunuz yani bunu bir
başarı olarak görüyor musunuz? Havlu atan siz misiniz yoksa gerçekten
PKK mıdır? Eğer PKK ise yani bu söyledikleriniz doğruysa,
PKKnın havlu attığına inanıyorsanız, bu yüce
Mecliste, PKKnın açıkça havlu attığını, bütün
siyasi parti gruplarının önünde, özellikle BDP Grubunun da önünde
ağzınızdan bir kere daha duymak istiyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, özellikle, köylerde ve beldelerde
yaşayan, Sosyal Güvenlik Kurumu primlerini PTT aracılıyla
yatıran insanların Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığıyla bir protokol imzalayarak tekrardan bu primleri
yatırması yönünde bir çalışmanız var mı? Orada
yaşayan insanların çoğu bankalara gelebilmek için bir sürü para
harcamak zorundalar. Bu insanlar zaten bu güvenlik kurumlarına primlerini
zar zor yatırıyorlar.
Yine, PTT, AŞ olduğu zaman, çocukları
üniversitede okuyan insanlar öğrencilerine cep
harçlıklarını hangi yolla, hangi kanalla gönderecekler? Bu
kanunları çıkartırken bunları düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gümüş
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Taşeronlaşma öyle önemli bir konudur ki ahlakı ilgilendirir;
çalışma hayatını, sağlığı, ülkenin
geleceğini ilgilendirir. Şu andaki taşeronlaşma
uygulamasıyla 18inci yüzyıldaki çalışma ilişkilerine
dönülmeye başlamıştır. Bir özel şirkette 80 tane
taşeron şirket var. Nerede kaldı kıdem tazminatı,
nerede kaldı izin?
Bir maden işletmesinde bir taşeron iş
alıyor, ondan sonra başka taşerona devrediliyor. Bakıyoruz,
işçilerden ikişer milyarlık çek almışlar;
bakıyoruz, anlaşmada Ulaştırma ücretlerini işveren
verir. diyor, işçiler ulaştırma ücretlerini veriyor. Ne kontrol
var ne bir şey var, ahlaki bir sorundur. Devlet, hizmetlerini
taşeronlara, taşeronlar da öbür taşeronlara yaptırıyor.
Ahlaki bir iştir, Hükûmetinizin vicdanına bırakıyorum. Bu,
utanılacak bir konudur. Taşeronlaşma ciddi bir konudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köse
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Türk Hava Yollarının yüzde 49u kamu
hissesidir. Öncelikle, niye yüzde 49 da yüzde 50, 51 değil, bunu
öğrenmek istiyorum. Bu, acaba denetimden kaçmanın bir yolu olabilir
mi?
Bir de, yüzde 49 kamu hissesi olan Türk Hava
Yollarında uçaklara isimler veriliyor. Bu isimleri neye göre
belirliyorsunuz? Milletvekili olduğum Çorumun da ismini yeni
alınacak uçaklardan birisine vermeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Adana PTT Başmüdürlüğünün
hizmet aldığı bir taşeron şirkette
çalışanlardan Fahri Fırat isimli bir eleman var, âdeta iş yerine
hiç gelmeden ücret almaktadır. PİM Müdürlüğünde görevli
olmasına rağmen, defalarca yazılı ve sözlü
uyarılmasına rağmen olumsuz davranışlarına ve
diğer elemanlara, diğer çalışanlara kötü örnek olmaya devam
ediyor. Tutanaklardan da anlaşıldığı üzere,
dosyasında, devamlı işe gelmeme, rapor alma gibi faaliyetleri
yanında, amirlerine tehditler savurduğu tutanaklar altına
alınmıştır. Bu elemana kimsenin bir yaptırım
uygulaması mümkün görülmemiştir.
Bu kişinin eski AKP Milletvekili ve AKP
yöneticilerinden Dengir Mir Fırat Beyin yakını olduğu
söyleniyor; bu doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
On dakikanız var.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Sayın Köse geçici işçiler ve taşeron
işçilerle ilgili konuyu dile getirdi. Tabii, geçici işçiler ve
taşeron işçiler, gerçekten hem kamuda hem özelde bir sorun,
çalışma hayatının önemli sorunlarından bir tanesi.
Kamuda hizmet alımıyla çalıştırılanların
sayısı 600 binin üzerinde, özellikle Sağlık
Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı başta olmak
üzere. Bu konuya bir çözüm üretilmesi için
Hükûmetimiz Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığına görev vermiştir, hâlen
Bakanlığımız çalışmalarını
sürdürmektedir.
Sayın Türkkan, doğru söylüyorsunuz, yani PTT,
az personelle çok iş yapmaya çalışıyor, 7 kalemden 200
kaleme kadar iş yapıyor. Bir ayda 2.400 işlem yaparken 26 milyon
işleme çıktı yani biraz verimliliğini artırdı. O
yüzden de personelde biraz fedakârlık yaptığı
doğrudur. Geçmiş dönemlerde personel sayısı fazla, hizmet
miktarı ve hizmet kalitesi de daha düşüktü. Dolayısıyla,
personelin fazla olması fazla hizmet anlamına gelmiyor. Siz bir
iş adamı olarak bunu çok daha iyi iş hayatından bilirsiniz.
Sayın Özensoy, posta işleme merkezleri
faaliyetlerine devam ediyor, herhangi bir geriye dönüş yok. İş
yoğunluğu bölgesel dağılımdan dolayı bölge
müdürlüklerini özellikle İstanbulda ayırma bir zaruret hâline geldi.
İstanbuldaki ulaşım
imkânları ve hitap edilen hizmet alanları dikkate
alınarak bu mecburi olarak yapıldı. O yüzden burada herhangi bir
uygulamadan vazgeçilip eski modele gelme diye bir şey söz konusu
değil.
Hadımköy Posta İşleme Merkezi, posta
teşkilatımızın en büyük işleme merkezidir ve bu merkez
çok verimli ve başarılı şekilde
çalışmaktadır. Burasını TOKİ, PTTye yapmıştır.
TOKİyle yapılan protokol çerçevesinde gelir paylaşımı
esasına göre gerçekleştirilen bir projedir. Bu konuda daha fazla
detayı da size yazılı olarak verebiliriz.
Sayın Sakine Özün sorusu da yine taşeron
işçilerle ilgili. Bu hizmet alımı konusu yani işletmeler
belirli, muayyen bir süre için bu hizmeti alıyorlar, daha sonra
sözleşme süresi bitince başka bir firma kazandığı
zaman maalesef bazen aynı çalışanlarla devam etmiyor, etmek
istemiyor. Biz, mümkün mertebe devreye girerek Bu
arkadaşlarımız hazır tecrübe kazanmış, bunlarla devam
edin. diye telkinde bulunuyoruz ama buna rağmen zaman zaman bazı
yıkıcı rekabetten dolayı da ya işlerini kaybediyorlar
ya da haklarında maalesef olumsuzluk yaşanıyor.
Sayın Durmuş Ali Torlak Vekilimiz, tabii, o
Adana-Konya arasında tayin edilen 2 personelin usulsüz ve haksız
lojman kullandığı konusunda bir konuyu dile getirdi. Buna
özellikle baktıracağım, nedir, konuyu -takdir edersiniz- şu
anda bilmiyorum. Eğer yanlış bir uygulama varsa da bunun
gereğini yaparız, bundan endişeniz olmasın.
Türk TELEKOMun yüzde 55i evet, blok satışla Oger
TELEKOMda, yüzde 31,6sı kamuda, yüzde 13 küsuru da borsada işlem
görüyor. Yüzde 6,5un bu sene içerisinde tekrar borsaya, halka arz edilmesi
yönünde bir kararımız var. Piyasanın şartlarına göre
hareket edeceğiz. Yakın vadede geri kalan yüzde 25in
özelleştirilmesi gündemimizde değil.
TCDDde, PTTde TELEKOMdakine benzer bir işlem, bir
yapılanma düşünmüyoruz.
Sayın Bayraktutan, tabii, ülkemizdeki birlik,
beraberlik, terörün sona erdirilmesiyle ilgili konudaki daha önce
söylediğim, muhtelif yerlerde de tekrarladığım konularla
ilgili sözlerimi dile getirdi. Biz, söylediğimiz sözün her zaman
arkasındayız. Aynı şeyleri şimdi de söylüyorum. Bu
ülkenin huzura ihtiyacı var; bu ülkenin kalkınmaya, birliğe,
beraberliğe ihtiyacı var. Terörden Türkiye hiçbir şey
kazanmadı; hem insan kaynağını kaybetti hem de büyük mali
kaynaklarını tüketti. Bunu, ülkemiz adına bir fırsat
görmemiz lazım ve terörün bir daha bu ülkeye gelmeyecek şekilde
Türkiyenin gündeminden kalkması lazım. Biz bunu söylüyoruz.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakan, PKK
havlu attı mı? Onu duyalım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Gelişmeleri görüyorsunuz, işte çekiliyorlar. Bunun adı ne?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Ama sizden duyalım
diyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Havlu mu attı Sayın
Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet, havlu
attı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Silahlarıyla birlikte
atıyorlar, öyle mi? Hani silahsız gideceklerdi!
BAŞKAN Söyledi, söyledi. Ben duydum.
Evet, devam edin.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet.
Sayın Öz, SGK primlerinin PTTyle
yatırılması konusunda şu anda bir anlaşma
arifesindeler. Dolayısıyla bu dediğiniz de yerine gelmiş
olacak.
Sayın Gümüş, taşeronlaşma konusunda
yaşadığımız gerçeği dile getirdiniz, yani bu, bu
ülkenin genel bir sorunudur. Hem özel sektör hem de kamuda hizmet
alımı suretiyle böyle bir olgu var. Bunun, bir müşterek
çalışmayla, bir ortak anlayışla, çalışma
hayatında sivil toplum örgütleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız ve bütün paydaşlarla kapsamlı bir
şekilde ele alınmasının doğru olacağını
düşünüyorum.
Sayın Köse, Türk Hava Yollarının yüzde
49u kamuya aittir, doğrudur. Dolayısıyla bu bilinerek
yapılmıştır, doğru. Eğer, Türk Hava Yolları
kamunun kontrolünde bir şirket olsaydı bugün kan kaybetmeye devam
edecekti, dünyanın en hızlı büyüyen şirketi
olamayacaktı. Neden? Şunu söyleyeyim: Şu anda dünyada 204
noktaya uçan başka uçak şirketi yok, sadece Türk Hava Yolları var.
Avrupanın 3üncü, dünyanın 7nci büyük şirketi ve 235 tane yeni
uçak aldı. Biz, Türk Hava Yollarını 55 uçakla devraldık,
şu andaki uçak sayısı 337, önümüzdeki beş sene içerisinde
500e yaklaşacak. Türk Hava Yolları 160 ülkeye uçuyor, Afrikada 36
noktaya uçuyor. Türk Hava Yollarının direkt uçuşlarından
sonra Afrikayla aramızdaki ticaret 7 ila 23 kat arasında
artmıştır. Dünyanın birçok ülkesine doğrudan uçuş
yapan, hizmet kalitesiyle günden güne gelişmesini sürdüren Türk Hava
Yolları, kendisine verilen bu serbestlikle bunu
başarmıştır, bunu ifade etmek istiyorum.
Arz ederim Sayın Başkan.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Sayın
Bakanım, bir şey daha sormuştum ama, bu havale ücreti
alıyorsunuz dediğimiz
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Airbus 321
Çorum uçağı mevcuttur.
BAŞKAN Sayın Bakan, bir saniye. Biraz ekledik
biz size ama süreniz doldu, kalanını herhâlde yazılı olarak
vereceksiniz.
Buyurun tamamlayın.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Efendim, bir
son soru da: İsimler -Çorum uçağı- nelere göre konuluyor?
İl, ilçe isimleri, deniz isimleri konuluyor, şahıs isimleri
konulmuyor, ülkemizin muhtelif yerlerinin isimleri konuluyor. Milletvekilimizin
sorduğu Airbus 321 tipi uçaklardan birinin ismi de Çorum yani Çorum
isimli bir uçağımız mevcuttur.
Burada bahsetmediğim konuların da
detaylarını yazılı olarak arz edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım Sayın Genç.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.46
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.59
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının maddelerine geçilmesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
452 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm, 1 ila 20nci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Sakine Öz.
Buyurun Sayın Öz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, AKP Hükûmeti bir süredir
halkın malı demir yollarına karşı
başlattığı yıkım sürecine bu hafta PTT ile devam
ediyor. Demir yolu yasasıyla ülkeyi raydan çıkardığı
yetmezmiş gibi, ülke çapındaki tüm PTT şubelerinin önüne birer
bombalı kargo paketi bırakıyor.
Çıkarılan yeni yasalar neredeyse kamu
binalarının camına Tasfiye nedeniyle zararına
satış yazısı asıyor ama depodan dolaşıp
arka bahçede gizli pazarlıklarla yeni şirketler kurmanın
hesabını yapıyor. Yaptığınız her hukuksuz
işlemin, her yanlış özelleştirme sürecinin faturası
ise yurttaşın sırtına vergi olarak bindiriliyor. Hükûmet,
özel sektöre neredeyse hiçbir külfet yüklemeden, kamu hizmeti
alanlarını bir bir sermayeye açıyor.
Altyapının kurulma aşamasında TCDD
AŞ, PTT AŞ gibi kamu şirketleri yaratıyor, sektörün
hamallığını halkın ödeyeceği vergilere yükleyerek
şirketleri rahat ettiriyor. Büyük şirketler neredeyse risksiz,
dikensiz, mayınsız arazide at koştururken, yatırım olanağına
kavuşurken, halkın daha ucuza hizmet almasını
sağlayacak özel sektöre böylesine önemli bir alanda önemli yükümlülükler
getirecek düzenlemelere yasa tasarısında yer verilmiyor.
Sayın Başkan, sükûneti sağlar
mısınız?
Sayın milletvekilleri, gelin serbestleştirme,
sürdürülebilir, uygulanabilir, finanse edilebilir hizmetler gibi tekerlemeye
benzeyen kavramlarla süslenen tasarıdan önce emeğin ve emekçinin
nasıl sömürüldüğünü konuşalım.
Sayın Bakan, PTT
çalışanları, memurundan sözleşmelisine, taşeronundan
kadrolu işçisine kadar, özlük haklarının elinden
alınmasına Artık yeter! diyor, taleplerini
sıralıyor, eylem kararı alıyor ama siz görmezlikten
geliyorsunuz.
Tasarıyı
hazırlarken görüşünü almadığınız sendikalı
işçiler bir odaya çekiliyor, istifa etmeye zorlanıyor, yasal bir
eyleme katıldı diye haklarında soruşturma
açılıyor. Her fırsatta size aktardığımız bu
sorunları ne zaman çözeceksiniz?
İhaleleri alan
taşeron kargo dağıtım şirketleri sigortaları ve
maaşları eksik yatırıyor. 11 ilde kargo işçileri iki
aydır maaş ve sigorta yüzü görmüyor, duruma itiraz edenler işten
atılıyor. İşçiler alacakları için AKPli
milletvekillerinin kapısını çalıyor. Ne yapalım,
taşeronun iflas etmiş; bu borç devleti bağlamaz.
rahatlığıyla işçiler başlarından
savılıyor. 4 işçinin yapacağı işi 1 kişi
uzun mesailerle görmeye çalışıyor, siz ses
çıkarmıyorsunuz.
Hükûmetiniz, kamu
hizmetini öyle bir ciddiyetsizlikle yürütüyor ki birçok yerde kargo
çalışanı taşeron işçiler şahsi araçlarıyla ve
motorlarıyla dağıtım yapıyor; maaş alamadıkları
gibi, hizmet aksamasın diye de mazotu kendi cebinden ödüyor.
Taşeron firmalar dikkatli incelemelerden
geçmiyor olacak ki, ya ihaleyi aldığının ilk ayı iflas
bayrağını çekiyor ya da tazminat ve izin hakkı
kazanmasın diye işçileri yıllık değil, iki ya da
altı aylık sürelerde sözleşmelerle kendisine bağlıyor.
Herhangi bir hak iddia etmesin diye işçinin elinden imzalı
kâğıt alınıyor. Sözleşmeler, çalışan haklarına
aykırı son model kölelik sistemi içeriyor.
Sayın milletvekilleri, en son geçtiğimiz
çarşamba günü birçok ilde taşeron firmalarla sözleşmeler
feshedilince işçiler iki aylık alacakları ve yatmayan sigorta
primlerini de alamadan evlerine gönderildi. İşte, posta
çalışanlarını artık isyan etme noktasına getiren
bir baskıcı hükûmetle karşı karşıyayız.
Sözü dinlenmeyen ve o çalışanlardan
Kütahyalı Postacımız Nevzat Çoban yaşadığı
sıkıntıları anlatmak için son çareyi film çekip
İnternette yayınlamakta buldu; yıpranma hakkı talebini
anlattı ve tıklama rekoru kırdı. Siz ise bu görüntüleri,
sendikaların ve derneklerin uyarılarını görmezden geldiniz,
yine büyüklerinize oynadınız, uluslararası şirketlerin
dayatmalarına, ABnin zorlamasına eyvallah ettiniz.
Sayın Bakan, taşeronlaşmanın ülke
sorunu olduğundan bahsettiniz ama sorunu siz yarattınız, çözecek
olan da sizsiniz. Biz verdiğimiz sözün arkasındayız. Bizim
iktidarımızda taşeron işçi çalıştırmaya son
vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, AKPnin ülkeyi posta
alanında geçen hafta itibarıyla getirdiği durum işte budur.
Şimdi, Sayın Bakan kalkmış, posta hizmetinden bahsediyor.
Sayın Bakan, bize gelin, önce şunu açıklayın: Bu tasarı
kime hizmettir, bu nasıl bir ticari ilişkidir? PTTyi
şirketleştirmek yerine, kamu hizmetini temel alan, bir kamu
işletmeciliği bakış açısıyla gözden geçiren,
özerkliği koruyan, kamu iktisadi kuruluşu kimliğini terk etmeyen
bir yapıda tutmak çok mu zor? Öve öve bitiremediğiniz PTT ne oldu da
birden gömlek değiştirdi?
Bu tasarının içinde emekçinin hakları
geçmiyor, bu tasarı yasalaşmadan çalışanın tasası
büyüyor. AKP şirketleşme sevdasıyla ve ticarileşme
uğruna kamu hizmeti anlayışını elinin tersiyle itiyor.
Şu sıralarda oturan ve tasarıya kabul oyu vermeye
hazırlanan siz milletvekilleri, verdiğiniz kabul oylarıyla
biliniz ki idari hizmet sözleşmesi adıyla iş güvencesi kariyer
olanaklarını, emeklilik hükümlerini tırpanlıyor,
taşeronlaşmaya çanak tutuyorsunuz; son derece muğlak bir millî
güvenlik tanımı getiriyorsunuz.
Anayasa'ya aykırı bir biçimde, bir yasa yoluyla
ve devlet eliyle özel şirkete imtiyaz hakkı veriyorsunuz.
Bakanlığın, aşırı yetkilerle istediği gibi
at oynatmasına zemin hazırlıyorsunuz. PTT AŞ Genel Kuruluna
göstermelik yetkiler veriyorsunuz. PTT AŞnin dolgun maaşlı
Yönetim Kurulu üyelerini, Sayın Binali Yıldırım ve Ali
Babacanın işaret edeceği şanslı kişiler arasından
Genel Kurula atama görevi yüklüyorsunuz. PTT AŞ Yönetim Kurulu üyelerinin
maaşını güzelleştirirken yargılanmalarını
zorlaştırıyor, onlara âdeta korunaklı ve
ayrıcalıklı bir alan oluşturuyorsunuz. İş gücü
maliyetini taşeron eliyle düşürüp iş güvencesini bitiriyor, PTT
zararlarını işçinin sırtına basarak kapatmaya
odaklanıyorsunuz.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun
özerkliğine uygulamada son vererek Ulaştırma Bakanının
emir erine dönüştürüyorsunuz. Bu kurumu, rekabete ilişkin konularda,
hiç yoktan yere Rekabet Kurumu ile çatışmaya sokuyorsunuz. PTTyi
tümüyle özelleştirmeye, TELEKOM gibi halkın mal
varlığını yok pahasına uluslararası tekellere
altın tepside sunmaya kendinizi adıyorsunuz. PTTyi devlet tekelinden
alıp büyük özel sektör tekellerine sunuyorsunuz. Ancak ve ancak yasayla
düzenlenebilecek temel hükümleri Bakanlığın yetkisine, takdirine
bırakıyorsunuz, Meclisimizin yetkisini gasbediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, birçok hükmü Anayasa'ya, bu
alanı düzenleyen temel kanunlara, rekabet hukukuna aykırı
ilerleyen süreçte, halka, PTT emekçilerine ve en önemlisi, gelecek
kuşaklara nasıl dürüst bir cevap ve hesap vermeyi
düşünüyorsunuz?
Sayın Bakan ve Mecliste neye el kaldırıp
indirdiğini bilmediğini, artık itiraf etmekten çekinmeyen
sayın AKP milletvekilleri, bu tasarıyı size kimlerin
hazırlattığını, kime yaranmaya
çalıştığınızı açıklamak, daha
geçtiğimiz hafta işinden olan kargo işçilerinin
hakkını iade etmek zorundasınız. Emekçi eli değmeden
hazırlanmış, sağlıksız koşullarda
hazırlandığı her hâlinden belli cıvık malzemenin
hamurunu kim kardı, arkasında kim durdu, terini kim sildi, size
serbestleştirme soslu bu özelleştirme ziyafetini kim sipariş
verdi? Bu soruları
Bugünden birikmiş uluslararası tekellerin
sorununu dert edinmiş, kamu hizmetini rafa kaldırmış,
tıkanan taşımacılık sektöründe özel şirketler lehine,
ve emeğin aleyhine tavır almış bu tasarının Türk
halkına hiçbir yararı yoktur.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Görüyorsunuz, hanımefendiler dakikada bitiriyor, ya.
Kocaman bir alkış yapın yani. (CHP sıralarından
alkışlar)
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Sayın Durmuş Ali Torlak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 173üncü kuruluş
yılını 2012 Ekim ayında kutlayan PTT, yaklaşık 38
bin çalışanı, 4 binden fazla iş yeri ve 200ün üzerinde
işlem çeşidiyle hizmet veren bir kamu iktisadi kuruluşudur.
PTT tüm bu işlemlerini mevcut KİT statüsünü
koruyarak gerçekleştirmektedir. 1994 yılında iki ayrı genel
müdürlük olarak yeniden yapılandırılan PTT, Türk TELEKOMun
yüzde 55 hissesini yirmi bir yıllığına
özelleştirmiştir.
Bize göre Hükûmetin posta sektörüyle ilgili
çalışmaları ise Türk TELEKOMun satışıyla
başlamıştır. Daha sonraki süreçte Avrupa Birliği
direktifleri ve sektördeki özel kuruluşların talepleri
değerlendirilerek farklı adlar ile çeşitli kanun
tasarıları hazırlanmış olsa da bunların hiçbiri
yasalaşamamıştır ancak görüşmekte olduğumuz bu
tasarıyla Hükûmetin kamu kurumlarına yönelik politikalarından
PTTnin de etkileneceği açıkça görülmektedir. Bunun
altyapısının da son on yıllık süreçte
oluşturulduğu bilinmektedir çünkü PTTnin daha önceleri kurum
kaynakları ve personeli tarafından verilen hizmetlerin önemli bir
kısmı uzun süredir hizmet satın alma yöntemiyle görülmektedir.
Posta tekeli dışında kalan gönderilerin ayırımı,
dağıtımı, taşınması, güvenlik, temizlik,
kargo kabul, koli kabul ve dağıtımıyla, diğer
hizmetlerinde kullanılan kurum araçlarının yerine filo
kiralanarak hizmet satın alınması yöntemiyle bu kapsamda gerçekleştirilen
kurum hizmetlerinden bazılarıdır.
Hükûmetin şimdiki temel hedefiyse, PTTyi, piyasa
koşullarına ve rekabete açılması sağlanarak, Türk
Ticaret Kanununa bağlı piyasa ekonomisine göre yeniden
yapılandırılmış bir anonim şirkete
dönüştürmektir. Bu tasarıyla şartların
oluşturulması sağlanarak PTTnin özelleştirilmesi asıl
hedef olacaktır. Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının açıklamaları da bu yöndedir.
2010 yılı Ekim ayında İstanbulda gerçekleştirilen
Ulaştırma Şurasında PTT yönetimi tarafından sunulan
raporlarda ise bu hedefler açıkça belirtilmektedir.
Değerli milletvekilleri, PTTnin KİT
statüsünden çıkarılarak anonim şirkete dönüştürülmesi en
çok çalışanları etkileyecektir çünkü, iş güvencesi,
sendikal haklar, çalışma saatlerinin belirlenmesi, işe
alınma, işten çıkarılma, emeklilik, mali ve sosyal haklar
gibi pek çok konuda yönetim kurulu, bu tasarıyla, mevcut yasal
düzenlemelerden bağımsız olağanüstü yetkilerle
donatılmaktadır. Bunun da çalışanlara ciddi bir
güvencesizlik yaratacağı ve hak kaybına yol açacağı
açıktır.
Dünya Posta Birliği üyesi 192 ülkenin posta
idarelerine bakıldığında, yaklaşık yüzde 98inin
kamu kuruluşu ve kamu şirketi statüsünde olduğu görülmektedir.
Tamamı özelleşen Malezya, Malta, Singapur, Hollanda ile kısmen
özelleşen Almanya, Avusturya, Belçika, İngiltere, İtalya ve
Yunanistan dışında özelleşmiş posta idaresi
bulunmamaktadır. Özelleşmiş posta idarelerinden Arjantin posta
idaresi ise yeniden kamulaştırılmıştır.
Bu tespitler, dünyada posta idarelerinin kamu
kuruluşu olma özelliğinin yaygın olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, özelleştirmenin kötü sonuçlar doğuracağına
ilişkin olarak da Arjantin örneğini karşımıza
çıkarmaktadır.
Şimdi, bu bilgiler ışığında
şunu sormak gerekiyor: Bu kanun tasarısıyla yeniden
yapılandırılan PTT AŞ ileride tamamen özelleştirilecek
midir veya bölge bölge, tamamen taşeron şirketlere mi devredilecektir
ya da imtiyaz hakkı devri yöntemine mi gidilecektir? Kamuoyunda
geçtiğimiz günlerde yoğun olarak tartışılan bu
sorulara Hükûmet, Hayır, PTT özelleştirilmeyecek. Kurumun
verimliliğini arttırmak için sadece anonim şirket hâlini
alıyor. gibi, buna benzer beyanatlar vermiştir ve biz bunları
biliyoruz. Kamusal bir şirket olarak kalacaksa buna diyecek hiçbir sözümüz
yoktur ancak PTTnin kendi raporunda, devlet sermayeli özel şirket için
geçen şu tanım, bu kanun tasarısının nihai sonucunun
böyle olmayacağıyla ilgili şüphelerimizi arttırmakta,
PTTnin geleceğiyle ilgili bizlere bazı işaretler vermektedir; tanım
aynen şöyle: Devlet bu tür yapı ve modellerde, kurumun ve posta
teşkilatının finansman kaynaklarına yönelmesine izin verir
ve destek olur. Ki bu yaklaşım özelleştirmeye doğru giden
bir yola girildiğinin öncül göstergesidir. Bu tanımdan ne anlaşılması
gerektiğini yüce heyetinizin takdirlerine sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, posta sektörü teknolojik
gelişmelerden doğal olarak önemli ölçüde etkilenmektedir. Bunun
sonucunda da teknolojinin gelişmesine paralel olarak yaygınlaşan
İnternet çağında, posta işlerinin düşeceği
yönünde kasıtlı veya yanlış bir kanı
oluşturulmaktadır. Ancak bu görüşün aksine, gelişen
teknolojinin posta hizmetlerini çeşitlendirmekte ve
yaygınlaştırmasını sağlamakta olduğunu da
hepimiz biliyoruz çünkü posta sektörüyle ilgili yapılan bilimsel
değerlendirmelerde, İnternet ile ortaya çıkan e-ticaret
uygulamasının lojistik hizmetler kapsamında, posta
işlemlerini önemli bir noktaya taşıyacağı
beklenmektedir. Böyle bir durum ise PTTnin önümüzdeki yıllarda
kârlılığında daha çok artış beklenmesi
gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.
Diğer taraftan, PTTnin tekel haklarının
kaldırılması gerektiğinden bahsedilmektedir ancak PTTnin
tekel hakkı fiiliyatta sadece pul basımındadır. Acentelerin
teminatı oranında yaptığı para havalesi yanında,
tebligat, kurye ve kargo gibi hizmetlerde özel sektör PTTyle paralel hizmet
vermektedir. Buna rağmen PTT, kargo alanında Türkiyede faaliyet
gösteren özel kargo şirketlerinin toplam şube sayısından
daha fazla şubeye sahiptir. Bunun dışında, hiçbir kargo
şirketi köylere kadar hizmet götürmemektedir, hiçbir banka ise emeklilere
maaşını evinde teslim etmemektedir yani özel sektör kârlı
görmediği alanlara girmiyor. Dolayısıyla, PTTnin piyasa
şartlarına uyarak özelleştirme sürecine girmesi, bu tür
hizmetlerin vatandaş tarafından daha pahalıya
alınacağı anlamına gelecektir. Bu durum ise devlet ile
vatandaş arasındaki bağı sarsıcı bir etki
yaratacaktır çünkü vatandaş düşük maliyetli ve kaliteli hizmet
alma beklentisiyle vergilerini kamuya vermektedir yani kamu hizmeti bir nevi
emanettir.
Değerli milletvekilleri, PTTnin istihdam yapısına
baktığımızda, çalışanların büyük
çoğunluğunu 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi
sözleşmeli personel oluşturmaktadır. 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununa göre istihdam edilenler üst düzeydeki yönetici
konumundaki personel olup kadrolu işçi statüsünde
çalışanların sayısı ise yok denecek kadar azdır.
PTTde 2002 yılında hizmet satın alma yöntemiyle taşeron
firmalar tarafından çalıştırılan firma elemanı
sayısı 2 bin iken, şu an 10 bini geçmiştir; bu tasarı
ile de bunun daha yaygın hâle geleceği açıktır.
Dolayısıyla, PTT AŞ yönetimine mevcut kanunlarda olmayan
geniş yetkiler verilerek, personel alımı, işten
çıkarma, tayin, terfi, ücretler ve çalışma koşullarının
belirlenmesi gibi, kamu personel rejiminin dikkate
alınmadığı ucu açık bir sürece girilmektedir. Bu
yetkiyle, çalışanların mevcut kazanımlarının bile
dikkate alınmama ihtimali yüksektir.
Bu kadar geniş yetkinin, çalışma yaşamındaki
mevcut sorunların daha da artmasına yol açacağı
muhakkaktır. Hâlbuki bir kamu kuruluşunda istihdam edilen personelin
ne şekilde işe alınacağı, çalışma
koşulları, sosyal hakları ve ücretleri yasalarla
düzenlenmiştir. İş güvencesi, sendikal haklar, emeklilik, mali
ve sosyal haklar gibi pek çok konuda yönetim kurulu mevcut yasal
düzenlemelerden bağımsız, olağanüstü yetkilerle
donatılmaktadır. Bu düzenlemelerin diğer kamu kurumlarına
örnek oluşturacağı açıktır.
Sonuç olarak, bu tasarıyla, çalışanların özlük
hakları ile ilgili birçok belirsizliklerin ve adaletsizliklerin
bulunması kurum içerisinde çalışma barışının
yok edilerek kurum, kurum çalışanı ve
vatandaşlarımızın büyük mağduriyetler
yaşamasına neden olacağı, yüz yetmiş üç
yıllık köklü bir kurum olan PTTnin kurumsal yapısının
altüst edilerek özelleştirmenin önünün açılmasına zemin
hazırlanacağı açıktır.
Her şeye rağmen, bu kanun
tasarısının büyük Türk milletine ve çalışanlarına
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Kars Milletvekili Sayın Mülkiye Birtane.
Buyurun Sayın Birtane. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA MÜLKİYE BİRTANE (Kars)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra
sayılı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının birinci
bölümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AKPnin istihdam politikaları genelde geçici ve
sözleşmeli işçi statüsü üzerine kurgulanmıştır. Bu
uygulamalarında da uzun bir yol kateden AKP, tüm kamu
kurumlarını tamamen ya da kısmen özelleştirerek güvencesiz
çalıştırmayı temel kural hâline getirmiştir.
Şimdi görüştüğümüz tasarı da bu politikaların bir
parçası olarak tezahür etmektedir. Bu tasarı, PTTyi anonim şirket
hâline dönüştürtecek bir tasarıdır. Ancak, biliyoruz ki
tasarının temel hedefi özelleştirmenin yolunu açmaktır.
AKPnin PTTyi kendi tekeline almak için
hazırlamış olduğu tasarının gerekçesinde, PTT
hizmetlerinin kaliteli, sürekli, tüm kullanıcılar için
karşılanabilir bir ücretle ve etkin rekabete dayalı esaslar
çerçevesinde sunulmasının hedeflendiğinden bahsedilmektedir. Bu
yanıltmacı yaklaşım sermaye sahiplerine yeni kapılar
açmaya kılıf yapılmakta, sosyal devlet anlayışı
tamamen tasfiye edilmektedir. Bu tasarının yasalaşması, PTT
emekçilerinin esnek, kuralsız, güvencesiz istihdam edilmesi anlamına
gelmektedir. Bugüne kadar alın teri ile çalışmış,
aldığı ücretle zar zor geçinebilmiş çalışanlar bu
sefer de ortada bırakılarak gelecek güvencesi olmadan çalışmaya
mahkûm edilecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
HABER-SEN üyelerinin Bu adım, kamuya hizmet etmek yerine sermayeye kulluk
edenlerin adımıdır. Bu adım, ülkeyi sata sata
bitiremeyenlerin, rantçıların adımıdır. Bu adım,
kamu kuruluşlarını ticarethaneye, halkı müşteriye, PTT
emekçilerini ise pazarlamacıya dönüştüren talan düzenidir. sözleri
AKPnin bu alandaki mevcut politikalarını özetlemektedir. Tabii,
bugüne kadar bu kürsüden çokça feryat edildi. Halkımız, emekçiler,
işçiler meydanlara döküldü, isyan ettiler, çadır kurup kar
altında direniş destanları yazdılar ama AKP yine de kendi
bildiğini okudu, okumaya devam ediyor. Gelinen aşamada tekrar
aynı filmi izliyoruz. Meclisi de tekeline almış, kendine göre
kanun çıkarıp yasalaştıran AKP, PTT Kanun Tasarısı
ile işçileri sözleşmeli personel statüsüne geçiriyor. İşçilerin,
özlük haklarından bir bir vazgeçmeleri isteniyor.
Yukarıda da belirtmiş olduğum gibi,
çağın gereklerine uygun değişiklikler ve düzenlemeler
yaptığını ileri süren Hükûmete bu değişikliklerin
PTTnin anonim şirket hâline dönüştürülmeden yapılmasının
olanak dâhilinde olup olmadığını sormak isterim. Kamu Kurumları
devlete bağlı iken çağın gereklerine uygun hâle
getirilemiyor mu? Buna engel teşkil eden nedenler nelerdir? Madem kamu
hizmetlerini tamamen kaldırıp tüm hizmetleri özel sektöre devredeceksiniz,
o zaman yoksuldan, işçiden, emekliden, işsizlerden neden vergi
alıyorsunuz? Aldığınız yüksek oranlardaki vergiler
nereye harcanıyor?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, sendikalar meydanlarda bu gidişe Dur. diyor ancak
değişen bir şey olmuyor.
İşçilerin hak kaybına onay vermek bizim
işimiz olmamalı. Bizim işimiz, halkın, işçinin
çıkarlarını gözetmek, onların yaşamlarını
kolaylaştırmak olmalıdır. Oysaki bu tasarıyla, PTTyi
aynı zamanda halkın hizmetinden çıkartıyoruz. PTTnin ucuz
ve halka açık niteliği böylece ortadan kalkmış olacak. Bu
tasarı, PTT hizmetlerinde ücret artışına da sebep olacaktır.
PTTyi özel bir şirket hâline getiriyoruz. dedik.
Bu kurumun, yaklaşık 37 bin işçisi var, 27 bini kadrolu görev
yapıyor. İşçilerin hepsi bu tasarı ile taşeron hâline
getirilecek. Bunların yerine yeni işçilerin alınması da söz
konusu. Bununla birlikte, ücretler düşecek, işçiler asgari ücretle
çalıştırılarak sendikasızlaştırılacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmet, Kamu kurumları kârlı olmadığı için devletin
sırtında bir kamburdur ve devlet bu kamburdan bir an önce
kurtulmalıdır. Katı istihdam yapısına sahip kamu
kurumlarında esnek istihdam modelleri uygulanmalıdır.
gerekçesini öne sürerek özelleştirmeyi haklı göstermeye
çalışıyor. Ancak, sendikaların da açıklamış
olduğu gibi, AKPnin iddia ettiğinin aksine, PTT kâr eden bir
kuruluştur. PTTnin 2003 yılı sonunda 22 milyon 891 bin TL olan
kârı, sekiz yıl içerisinde 174 milyon 39 bin TLye
çıkmıştır. Ayrıca, ekonomik krizin yaşandığı
dönemde, yani 2008 yılında PTTnin kârı 377 milyon 292 bin TL
olmuştur.
Dünyada hizmet vermekte olan Dünya Posta Birliği
üyesi 192 ülkenin posta idarelerinin çoğunun da kamu kuruluşu
olduğunu yeniden hatırlatmak isteriz. Kaldı ki, bir kamu
kurumunun yüksek oranda kâr etmesinin beklenmesi doğru bir
yaklaşım değildir.
PTT, Türkiye'nin her noktasına hizmet götürebilen
bir kamu kuruluşudur. Bu kurum, posta, telgraf, kargo işlerinin
yanı sıra bankacılıktan fatura tahsilatına kadar
200ün üzerinde işlem çeşitliliğine sahiptir. Vatandaşlar
uygun fiyatlarla hizmet aldıkları için çoğu işlemlerinde
postaneleri tercih etmektedirler.
PTT, 2011 yılı sonu itibarıyla 4.268
iş yerinde hizmet vermektedir. Anonim şirket hâline getirilmesi ve
akabinde özelleştirilmesiyle birlikte özel PTT piyasa
mantığına göre yeniden şekillenecek ve kâr etmediğini
düşündüğü yerlerdeki şubelerini kapatacaktır ya da kâr
etmek için hizmet ücretlerini yükseltecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
PTTnin anonim şirkete dönüştürülmesinden sonra PTTye personel
alımı, işten çıkarılma, tayin, terfi, ücretlerin
belirlenmesi, çalışma koşullarının ve saatlerinin
belirlenmesi gibi konularda yetkiler şirket yönetimine devredilecektir. Bu
tür yetkilerin çalışma yaşamında mobbing başta olmak
üzere çalışanların iş ortamlarını olumsuz
etkileyen bir faktöre dönüştüğü düşünüldüğünde mevcut
sorunların daha da artmasına yol açacağı
aşikârdır. Temel bir kamu hizmeti olan PTT hizmetlerinin
ticarileştirilmesi işçilerin kazanılmış
haklarından vazgeçmelerini dayatmak anlamına gelecektir. PTTnin
mevcut durumda yüzlerce sorunu var ancak bu tasarı sorunları daha da
büyütecektir. Binlerce personeli zaten iş güvencesiz ve düşük ücretle
çalışmaktadır. Bu tasarı yerine yapılması gereken
kamu kurumu olma özelliği korunarak, mevcut sorunların
sendikaların, PTT çalışanlarının görüş ve
önerileri doğrultusunda yeni düzenlemelerin yapılmasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kurum yönetim yapısı ve işleyişi elbette yeniden
yapılandırılmalıdır. Sendikalar tarafından da
belirtildiği gibi, çalışanların örgütlü olduğu sendikaların
aktif biçimde yer alacağı bir komisyon tarafından ve
katılımcı bir süreç işletilerek yeniden
yapılandırılması gerektiği fikrini hatırlatarak
tasarının bu hâliyle geri çekilmesi gerektiğini belirtir,
hepinize saygılarımı sunarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Birtane.
Şahıslar adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Kemalettin Yılmaz.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 452 sıra
sayılı posta hizmetleri kanunuyla ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günüydü.
Dünden bugüne akıllarımızda kalanlar maalesef yüreklerimizi
acıtıyor. Emek kutsaldır ve karşılıksız
bırakılmamalıdır. Dün, iş güvenliği ve işçi
sağlığı yeterli mi, geçici işçilerin durumları ne
olacak, taşeron işçilerin sorunları nasıl çözülecek,
işsizlik sorunu nasıl çözülecek, çocuk işçilerin, özellikle
pamuk, mısır, kimyon, fındık tarlalarında
okullarına gidemeyerek çalışan çocuk işçilerimizin
öğrenim durumları ne olacak, bunlar görüşülebilirdi ama
olmadı. Dün öfke, kin, gaz, cop ve yasak hâkimdi İstanbulda;
yazıktır, günahtır.
Değerli milletvekilleri, yarın, 3 Mayıs
Milliyetçiler Günü Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına
aldım. diyen Başbakana rağmen günün mana ve önemine
yakışır bir şekilde kutlanacaktır. Türk milliyetçileri
ülkemizin her yerinde kendilerine verilen emanetin kutsaliyetinin
farkındadırlar. Seviyeli bir sorumluluk anlayışı
içerisinde görevlerini her noktada yapmışlardır ve bundan sonra
da yapacaklardır. Bugünden 3 Mayıs Milliyetçiler Günü kutlu olsun.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısıyla PTT Genel Müdürlüğü bir
anonim şirket hâline dönüştürülmektedir. Hizmetin daha iyi, daha
ucuz, daha hızlı, daha güvenli verilmesinden öte, serbest rekabet
şartları adı altında sermaye kesiminin talepleri
doğrultusunda düzenleme yapılmak istenmektedir.
PTTnin ikinci Tsi zaten TELEKOM adı altında
atılmıştır. PTT çalışanları ise
yıllarca mağdur edilmişlerdir. İnsan emeğiyle
yapılan hizmetler, yıllarca, maalesef yok
sayılmıştır. Kasıtlı bir şekilde tecrübeli
personel sayısı eksiltilerek taşeronlaşmanın önü
açılmış ve de pek çok yerde yetkisiz ve yetersiz taşeronlar
yüzünden hizmetler aksatılmış ve vatandaş PTT
çalışanlarıyla karşı karşıya
getirilmiştir.
Emekli olan veya başka nedenlerle ayrılan
personelin yerine ancak yüzde 10u kadar personel alınabilmiş,
dolayısıyla mevcut tecrübeli personelin sayısı devamlı
azaltılmıştır.
Kayıtlı posta ve PTT kargo hizmetleri
taşeronlara verilmiş, ancak ahbap çavuş ilişkisi içerisinde
hizmet alındığı için bu hizmetler aksamış,
PTTnin kadrolu dağıtıcılarıyla iş yürütülmeye
çalışılmıştır. Yani parayı taşeron
firmalar alırken, az sayıda kalmış olan PTT
çalışanlarına ekstra bir yük getirilmiştir.
Yanlış yönetim anlayışı
nedeniyle binlerce gönderi alıcısına
ulaştırılamamış ve vatandaşımız
mağdur edilmiştir. Daha doğrusu bilinçli bir yanlış
yönetim anlayışı sergilenerek, görüşmekte olduğumuz tasarıyla,
köklü bir kamu iktisadi teşebbüsü olan PTTnin kurumsal yapısı
altüst edilerek, Türk TELEKOMda olduğu gibi yok pahasına
satılmasına zemin hazırlanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, özelleştirmeye
karşı değiliz, ancak özelleştirme adı altında
üretim dışı kalmaya, teknoloji dışı kalmaya,
hatta yabancılaşmaya şiddetle karşıyız.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısına bu hâliyle karşı olduğumu beyan
eder, yüce heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Şahısları adına son söz, Ordu
Milletvekili Sayın Fatih Han Ünala aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 1inci
maddesi üzerine şahsım adına söz almış buluyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, ülkemizde posta
teşkilâtı yüz yetmiş üç yıllık köklü bir geçmişe
sahip olup Posta Nazırlığı unvanıyla kurulduğu
1840lı yıllardan bu yana, yapısı ve unvanı birçok
kere değişikliğe uğramıştır; dolayısıyla,
bugün de bir değişiklik ihtiyacı hasıl olmuş. Sayın
Bakanımıza, özellikle Bakanlığımıza,
dedelerimizin hizmet aldığı bu güzide kuruluşumuzda
zamanın şartlarına uygun şekilde düzenleme
yaptığı için teşekkür ediyorum.
Günümüzde iletişim çağı olarak nitelendirilen
büyük değişim karşısında, gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde kendilerinden kaynaklanan bu değişimi
izlemek için devlete rekabete dayalı hukuki altyapının
oluşturulması gibi görevler düşmektedir. Kaldı ki bugün,
haberleşme niteliği taşıyan gönderiler PTTnin tekelinde
olup posta sektöründe tekel kapsamı dışında faaliyette
bulunan işletmeciler olmasına rağmen sektörü düzenleyen yasal
bir altyapı maalesef bulunmamaktadır. Bu nedenle, sektörde yer alan işletmecilerin
faaliyetleri ve verdikleri hizmetlerin kalitesi de denetlenememektedir. Bunun
da vatandaşlarımıza olumsuz yansımaları
bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu durum gözetilerek tasarı
ile posta sektöründe düzenleme ve işletme birimlerinin birbirinden
ayrılmasını sağlayacak hukuki altyapının
oluşturulması ve sektörün kademeli olarak serbestleşmesi yani
özelleştirme değil, serbestleştirilmesi söz konusudur.
Serbestleşecek sektörde faaliyette bulunacak işletmeciler ile rekabet
edilebilmesini teminen PTTnin de bir şirket olarak yeniden yapılandırılması
hedeflenmiştir. Bakanlık bu konuda sektör politikası ve
stratejilerinin belirlenmesi ve gerekli koordinasyonun sağlanması ile
yetkili kılınmıştır.
Değerli arkadaşlar, posta hizmetlerinin daha
kaliteli verilmesini, sürekli, tüm kullanıcılar için karşılanabilir
bir ücretle, etkin, rekabete dayalı esaslar çerçevesinde
sunulmasını sağlamak üzere, posta sektörünün
serbestleştirilerek mali açıdan güçlü, istikrarlı ve
şeffaflığı sağlanmış bir sektör
oluşturulması ve bu sektörde düzenleme ve denetimin gerçekleştirilmesi
ve Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin kurulması,
yapılanması gibi bir düzenleme yapılmaktadır, bu
amaçlanmaktadır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu, bu
sektörün düzenleyicisi, denetleyicisi ve yaptırım uygulayacak otorite
olarak belirlenmiştir.
Şimdiden yasanın ülkemize hayırlar
getirmesini temenni eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünal.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, Elâzığ Karayolları
Bölge Müdürlüğü içinde en az hizmet alan il Tunceli. Bu arada, bu
taşeron işçileri
Orada eskiden Karayollarıyla yapılan
işleri taşerona verdiler, 20 trilyon liralık işi 40 trilyon
liraya verdiler, makineleri de verdiler. Burada taşeron işçileri çok
zor bir durumda.
İkinci bir sorum: Tayyip Bey Başbakan olduktan
sonra Simitise gitti, bir iki saat görüştü. Ondan sonra Kanal
İstanbul Projesini attı ortaya. Bu Kanal İstanbul Projesi
yapıldığı zaman üç tane köprü yapılacak. Bu köprüler
orada bombalandığı zaman Trakyaya, Yunanlılara terk
edilmiş olacak. Bunu düşündü mü Hükûmet, onu sormak istiyorum
efendim. Yani Kanal İstanbul
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Köse
Yok.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir)
Sayın Başkan, ben bir şey sorabilir miyim?
BAŞKAN Şimdi soramazsınız,
sırayla gidiyoruz. Siz sisteme girin de bir bakalım.
Sayın Acar
Yok.
Sayın Yılmaz
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, 1 Şubat 2013 tarihinde Türkiye
genelinde vatandaşın tebligat ve kayıtsız postanın
haricindeki gönderilerinin tümünün dağıtımı hiçbir
altyapı hazırlanmadan taşeron şirketlere
devredilmiştir. Yirmi gün süreyle gönderiler hemen hemen hiç
dağıtılmadan bekletilmiştir. Daha sonra PTTnin eksik
personeliyle yaptığı dağıtımın yüzde 50si
bile dağıtılamamış ve üç ay gibi bir sürede tüm
şirketler çekilmiş veya el çektirilmiştir. Bu süreç içerisinde
PTT, kurumsal anlamda prestij ve kazancının büyük bir bölümünü
kaybetmiştir. Hiçbir araştırma yapılmadan, deneme
yanılma yolu ile yapılan bu uygulamanın müsebbipleri kimlerdir?
PTTnin bu uygulamadan dolayı uğramış olduğu zarar ne
kadardır? Zararın hesabı sorulmuş mudur? Herhangi bir
soruşturma açılmış mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi, kanunla
kurulmuş PTT Kefalet Sandığının hükûmetleriniz
döneminde lağvedildiği, PTT çalışanlarından kesilerek
biriktirilen paraların irat kaydedilerek lojman ve bina yapımında
kullanıldığı belirtilmektedir. Türk TELEKOM tarafından
kişi başına yaklaşık 18 bin TL olarak geri ödenen bu
paraların maalesef PTT tarafından çalışanlara geri
ödenmediği, dolayısıyla çalışanların mağdur
edildiği iddiaları doğruysa bu paraların geri ödenmesi
yönünde bir çalışmanız olacak mıdır? Bu konuda bir
açıklama beklenmektedir, cevaplarsanız memnun olurum.
İkinci sorum da şu: Hâlen PTTde kadrolu,
sözleşmeli, geçici personel ya da taşeron sistemiyle
çalıştırılanların toplam sayıları
nasıldır? Bu düzenlemelerden söz konusu personelin mağduriyeti
ne olacaktır? Bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce sorduğum bir soruya
yanlış anlaşılmadan dolayı yanlış bir cevap
vermiştiniz. Şimdi yazılı olarak göndermişsiniz, bu
nezaketinizden dolayı teşekkür ediyorum. Yani başmüdürlüklerin
açılma ve kapanmasıyla ilgiliydi, bunu yazılı olarak
belirtmişsiniz. Yalnız,
sonunda -ben bu zararı sormuştum zaten- Mevcut bina malzeme ve
iş gücü kullanılarak yapıldığından herhangi bir
ek maliyet oluşmamıştır. deniyor. Yani, mevcut malzeme ve
PTTde istihdam edilenler tarafından mı yapıldı acaba,
bundan dolayı mı zararı olmadı? Onu sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öz
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, Manisanın Salihli ilçesinde
Yeşilkavak köyünde metruk durumda tren vagonları bulunmaktadır.
Bu durum çevre açısından güzel bir görüntü olmadığı
gibi, okula yakın olan bu vagonlarda çocuklar oyun oynamakta, çocuklar
açısından tehlike yaratmaktadır. Akşamları ise bu
vagonlarda kimliği belirsiz kişilerin kaldığı
söylenmektedir. Yıllardır burada bulunan hurdaya dönmüş bu
vagonları kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Yine, ikinci bir
sorum olarak: Akhisar bölgesinde ya da Akhisara yakın olan bölgelerde ray
kaynak işleri yapılmaktadır. Burada kendi iş makineleriniz
olmasına rağmen, özel şirketlere verildiği doğru
mudur? Bunları özel şirketlere mi yaptırıyorsunuz?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, PTT şubelerindeki personel azlığına
bağlı olarak yoğunluklar herkesçe malum. Osmaniyede de bu
konuda PTT şubelerinde özellikle ayın belli günlerinde çok ciddi
sıkıntılar var. Düziçinde zaman zaman yakınmalar oluyor.
Sayın Genel Müdüre de bu konuları
ilettik ama bu konuda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir de geçen Demiryollarının
özelleştirilmesine ilişkin kanun tasarısı
sırasında sormuştum ama cevap alamadım: Osmaniye-Gaziantep
istikametinde yapılan duble yol sebebiyle Dereli, Çardak, Çona,
Issızca, Çaşak köylerinin tarlalarıyla
bağlantısını kesti bu duble yollar. Dolayısıyla,
vatandaşlar, tarlalarına ulaşmak için kilometrelerce asfalt
boyunda yol gitmek zorunda kalıyorlar, bu da trafik kazaları
açısından sıkıntı. Buralara geçiş düzenlemeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aksünger
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
özellikle geçen yıl sonlarında, bu Türk TELEKOMun fişlenme
-TTNETin daha doğrusu- konusunda incelemeden sonra da soruşturma
açılmıştı. Süreç hangi noktaya geldi? Basında
cezalarla ilgili konularda demeçler verilmiş ama sürecin son geldiği
noktanın ne olduğunu bize bildirirseniz seviniriz.
İkincisi, bundan
sonraki süreçte ne gibi tedbirler almak gerekiyor, ne düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Bakan, buyurun.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Genç
Elâzığ Bölge Müdürlüğündeki hizmetlerden Tunceli az pay
alıyor. diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Karayollarına hiç gitmiyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Gitmez olur mu canım, gidiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Fuzuli gidiyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Eldeki projeler, planlanan projeler
Bölgenin
sınırları dâhilinde adil bir şekilde
dağıtılıyor devam eden projelere. Bunların dökümü
şu anda elimde yok, gerekirse onları da size iletiriz.
Kanal İstanbul
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, nasıl savunma yapacaksınız,
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Doğrusu, benim hayal gücümün dışına
taşan bir şey, onun için çok fazla cevap veremiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sizde hayal gücü yok. Orada köprüler yıkıldığı zaman
oraya kuvvetler nasıl gidecek?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sevkiyat yapılamaz. diyor, Tanklar nasıl
geçecek? diyor.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Eğer Boğazda da köprülere bir şey olursa tabii
Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçiş olmaz. Neyse, denizden,
kanaldan da geçiş var. Bir sıkıntı olmaz, merak etmeyin.
Türkiye'nin savunmasında bir sıkıntı çıkmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Neyse, biz söyleyelim de.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Üstelik emniyetli. Gemiler, tankerler, petrol taşıyan
gemiler, doğal gaz gemileri Boğaza çok daha büyük risk içeriyor, onu
önlemiş olacağız. Proje onunla ilgili.
Sayın
Yılmaz 2013 Şubatında yapılan bir ihaleden söz etti.
Doğru. Bu, komisyonda da gündeme geldi. Bazı hizmetleri PTT hizmet
alımıyla dört firmaya ihale etmiş ancak firmalar beklenen
performansı gösteremediği için sonra bütün bunların
sözleşmeleri feshedilmiş. Dolayısıyla, orada herhangi bir
hizmet aksaması da olmamıştır. PTT kendi imkânlarıyla
bunu yürütmeye devam etmektedir.
Sayın
Işık, PTT sandığıyla ilgili sorunuz: Bu PTT
sandığıyla ilgili bir yasa çıktı. Bu yasaya göre
alacakları personele bir kısmı verildi.
NECATİ
ÖZENSOY (Bursa) 17 trilyon, 237 trilyondu
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(İzmir) Çıkan yasayı söylüyorum. Yani burada bir yasa
çıktı, bu Parlamentodan çıktı ve alacakları, tüm
ödedikleri her türlü para faiziyle birlikte geri ödendi. Ayrıca,
sandıkta kalan diğer para da PTT iş yerlerinin
iyileştirilmesi için harcanmıştır. Bu konu aslında
Anayasa Mahkemesine de götürülmüştü vaktiyle, Anayasa Mahkemesi de
işlemin Anayasaya uygun olduğuna hükmetti.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Şimdi, AİHMde
Sayın Bakan, AİHMde şimdi.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Sayın
Özensoy, bu az önce sorduğunuz soruyla ilgili, burada sadece unvanlar
değiştirilmiş, binalar, tefrişatı üzerinde bir
değişiklik yapılmamış fakat faydası
olmadığı görüldüğünden tekrar eski sisteme geçilmiştir,
olay budur.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Tefrişat
yapıldı Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Tekrar
soruşturalım, bana verilen bilgi böyle, eğer sizde ilave bir
bilgi varsa bakarız.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Tamam,
soruşturalım. Tefrişat var, Sayın Genel Müdüre sorun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) İhtiyaç
olan demirbaş her zaman alınabilir ama köklü bir tadilat,
değişiklik binalarda yapılmadığı konusu
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - O zaman, ne kadar
olduğunu söylesin Sayın Genel Müdür.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bunu da size
yazılı olarak bildirelim.
Sayın Öz, bu metruk vagonlar konusuna
bakacağız. Hakikaten böyle bir durum söz konusuysa gereğini
yaparız, bunu ifade etmek istiyorum.
Ray kaynak işleriyle ilgili de konu şu: Demir
yollarında bugüne kadar
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Bakan, araçlar
sürekli kullanılmıyor mu?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Demiryollarının elinde çok fazla aracı yok.
Demiryollarının yeni yeni araçlarını almaya
başlıyoruz. Dolayısıyla, araçları atıl
bırakıp işi dışarı yaptırmak diye bir
düşünce söz konusu değil, onu bilmenizi isterim.
Sayın Türkoğlu bütün PTTlerde
yaşadığımız sıkıntıyı ifade etti.
Personel sıkıntımız var, doğrudur. Şu anda
PTTde, açıkçası, personel sayısı da soruldu, onu da
söyleyeyim: Kadrolu 1.061, sözleşmeli 26.600, hizmet alımı
şeklinde 8.200 ve toplam 36.634 çalışan mevcuttur. Buradaki
sıkışıklığı gidermek üzere
arkadaşlarımız imkânlar dâhilinde gereğini yapacaktır.
Osmaniyedeki bölünmüş yol
çalışmalarıyla ilgili, Nur Dağı yolundaki Dereli,
Çardak köylerine bağlantılarla ilgili sorunları dile
getirmiştiniz. Arkadaşlarımız bu konuda talimatlandırıldılar,
hat üzerinde çalışmalarını yapıyorlar, gereğini
yapacaklar.
Sayın Aksünger, bu, Phorm diye bir şirketin
kullanıcıların bilgilerine eriştiği yönünde
şikâyetleri siz de dile getirmiştiniz. Bunun üzerine BTK TTNETte bir
inceleme başlattı ve bu inceleme henüz tamamlanmış
değildir. İncelemenin tamamlanmasını müteakip bir rapor
çıkacak, muhtemelen firmaya bir ceza kesilecek; zaten işlem
durduruldu, onu bilmenizi isterim. Bu ve buna benzer şeyler
çıkabilir; yine müdahale edilecek, bundan başka yolu yok.
Bilişimde her şeyi her an kontrol etme şansımız yok,
gelişmelere göre adım atacağız. Yani, böyle bir
girişimin tekrar çıkma ihtimali olabilir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan, süreniz
doldu.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır, iki önerge
birbirinin aynısı. Şimdi bu önergeleri okutacağım,
sırasıyla işleme alacağım ama aynı mahiyette olan
iki önergeyi birlikte işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim
Şirketinin ibaresinin Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Mehmet Günal Necati
Özensoy Lütfü
Türkkan
Antalya Bursa Kocaeli
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette bulunduğundan
önergeleri birlikte işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge
sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini
okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 1. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Nazmi Gür Mülkiye
Birtane
Van Kars
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
İlhan Demiröz Haluk
Eyidoğan Sakine
Öz
Bursa İstanbul Manisa
Haydar Akar Doğan
Şafak İdris
Yıldız
Kocaeli Niğde Ordu
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU
BAŞKAN VEKİLİ OYA ERONAT (Diyarbakır)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Kaplan, siz mi konuşacaksınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hükümet bugüne kadar her fırsatta PTTnin 172 yıldır
verdiği kaliteli ve etkin hizmetten bahsederek övünmekteydi. Buradan da
anlaşılacağı gibi esas amaç PTTnin yaptığı
işi hizmet olmaktan çıkartıp tüm halk için ücretli bir hale getirilmek
istenmektedir. PTTden yapılacak tüm ödemeler ve işlemler için türlü
isimler altında bir ücret alınacaktır. Bu kuşkusuz kamu
yararı içermeyen bir durumdur.
Bu nedenle maddenin tasarı metninden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN Diğer önerge için konuşacak var mı?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Doğan Şafak
BAŞKAN Sayın Şafak, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
DOĞAN ŞAFAK (Niğde) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısının 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım.
PTT 1840 yılında bakanlık olarak kurulmuş,
Osmanlıdan miras, yüz yetmiş üç yıllık bir
kuruluşumuzdur. PTT Genel Müdürlüğü, 08/06/1984 tarihli ve 233
sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname hükümlerine göre kamu iktisadi kuruluşu -KİK-
statüsünde olup 02/03/1950 tarihli ve 5584 sayılı Posta Kanunu
kapsamındaki faaliyet ve hizmetleri, 233 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile 22/02/2000 tarih ve 23972 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel
Müdürlüğü Ana Statüsü hükümleri uyarınca yerine getirmektedir.
2011 yılı faaliyet raporuna göre PTT,
posta-telgraf, lojistik, koli ve kargo
taşımacılığı ve bankacılık gibi dört
ana faaliyetini 1.089 devlet memuru, 27.317 sözleşmeli personel, 789
işçi ve 8.644 taşeron firma işçisi olmak üzere toplam 37.819
personel eliyle yürütmektedir. 2011 yılı faaliyet raporuna göre
PTTnin 2011 yılında 1 milyar 788 milyon 40 bin TL geliri, 1 milyar
614 milyon bin TL gideri olmuş ve 174 milyon 39 bin TL net kâr elde
etmiştir. Bu verilere göre kârlılık oranı yüzde 11dir.
Bilişim teknolojilerindeki yeniliklere dayalı alternatif
iletişim yolları, PTTnin yasal tekelinde bulunan mektup ve kart
postası ile telgraf gönderilerinin süreç içinde azalmasına yol
açmıştır.
Değerli
milletvekilleri, öte yandan, kanunun amacı, 1inci maddesinde, posta
hizmetlerinin kaliteli ve sürekli, tüm kullanıcılar için
karşılanabilir bir ücretle, etkin, rekabete dayalı esaslar
çerçevesinde sunulmasını sağlamak şeklinde ortaya
konmuştur. Bu bağlamda, rekabete dayalı bir piyasada, daha
baştan taban ve tavan ücreti tespit ederek rekabeti tespit edilen fiyatlar
aralığına hapsetmek, piyasanın serbestleştirilmesi ve
rekabetin niteliğiyle örtüşmemektedir. Serbest rekabetçi bir piyasada
taban ve tavan fiyat uygulaması ancak piyasa aktörlerinin birbirlerini
piyasadan silerek tekelci güce sahip olmak amacıyla yıkıcı
bir fiyat rekabetine girmeleri durumunda söz konusu olabilir ki, ancak bu
durumda özelleşmenin önüne geçmek ve posta hizmetlerinin
sürekliliğini sağlamak amacıyla taban ve tavan fiyatı
belirlemesine gidilebilir. Dolayısıyla, taban ve tavan fiyatı
belirlemek ancak gerektiğinde kullanılabilecek bir yetki olmak
durumundadır. Olağan piyasa şartlarında fiyat belirlenmesi,
serbest rekabet ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi posta
sektörü piyasasının PTTnin maliyetlerine hapsolunarak etkinlikten ve
verimlilikten koparılmasına yol açar.
Kanun tasarısıyla PTT AŞ
kurulmasının diğer bir amacı ise çalışanları
yoksullaştırmak, güvencesiz olarak, kıdem tazminatsız,
sendikasız, sosyal hakları kısıtlı ve asgari ücretle
çalıştırarak köleleştirmektir. PTT
çalışanları, tüm hakları ve çalışma
koşullarını belirleyen yönetmelik ve idari hizmet
sözleşmesi tanımlarında düzenlenmiştir.
PTT, bugün ve yüz yetmiş iki yıldır
sürekli olarak, halkın çoğunlukla yoksulluk sınırı
altında olan kesimine kaliteli hizmet veren ve halkın yüzde 93
oranında memnuniyetini alan, ülkemizin köy, kasaba, belde, ilçe ve
illerinde etkin hizmet üreten ve bu özellikleriyle diğer kargo
şirketlerine ve bankalara rağmen tercih edilen önemli bir
kurumumuzdur. Bu kurumun özelleştirilmesiyle sermayenin bitmek bilmeyen
emek sömürüsü üzerinden değerlendirme yapılması, PTT bünyesinde
fedakârca çalışmış ve çalışan emekçilerimize
büyük bir saygısızlıktır. Kanun tasarısının
bu hâliyle Genel Kuruldan geçmesinin doğru olmayacağını
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı
yok.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.02
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Mustafa HAMARAT (Ordu) , Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
1inci madde üzerinde verilmiş olan aynı
mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı
bulanamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
452 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim
Şirketinin ibaresinin Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Türkkan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
Müslümanım, Hazreti Muhammedin ümmetindenim. Bununla şeref
duyarım. Ümmetçilik, Peygamberin ümmetine mensubiyet ifade ettiği
için de ümmetçi olmaktan da rahatsız olmam.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Onları okumadan söyle.
Okumadan söyle, okumadan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Senin unuttuklarını ben daha önce
yazmıştım. Duydun mu?
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Onları okumadan söyle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bir daha söylüyorum: Senin
unuttuklarını ben daha önce yazmıştım. (MHP
sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Geç, geç
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ama bir şey daha var:
Ben Türküm. Hucurat Suresinin 13üncü ayetinde yazılı
sınırları aşmadan, kendi soyumla da mensubiyetimle de onur
duyarım.
Hiç ırkçı olmadım, hayatım boyunca hiç ırk
ayrımı yapmadım. Ölçüm hep Peygamberin Veda Hutbesindeki ölçü
oldu. Bütün bunlarla beraber İslamiyetin on asır boyunca
bayraktarlığını yapmış Türklüğümle,
diğer Türk olmayan kardeşlerimle beraber mensup olduğumuz Türk
milletiyle de iftihar ediyorum.
Bütün bunları neden söyledim? Güzel bir söz var Türkçemizde,
Aslını inkâr eden haramzade. derler. Son zamanlarda Türk ve Türk
milleti düşmanlığı yapmayı marifet sayan, bu sayede
kendilerine atfedilen aydın sıfatını hak etmeyen bir
çirkef taifesi var, ki içlerinde İslamcı geçinen bazı tipler de
var. Bu İslamcıyı da oldum olası ben hiç
anlayamadım. İslamcı ne demek? Yani rahmetli benim babam Cevat
Türkkan camcıydı. Sebebi şuydu: Cam satardı.
İslamcının nasıl bir tarif olduğunu ben henüz
anlayamadım, yaşım 54.
Bu kanılar üzerinde fazla konuşuyorlar bu arkadaşlar. Bu
yüzden bu konuya değinmek istedim.
Bu çirkeflerin, Türkler ve Türk milleti aleyhindeki sözlerini
Haçlılar dahi söylememiş. Şimdilerde Türkiyede eski Marksist,
yeni liberaller ve bunların peşlerine takılan İslamcı
bozuntuları, bu konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi
olduklarını zannedip, her gece bir yerlerde konuşup her gün bir
yerlerde yazmaya devam ediyorlar.
Bu çirkef güruhun yeni iddiası: Türk diye bir şey yoktur.
Bunlara göre Türklük sözü ilk defa 1912 Balkan Harbinden sonra icat
edilmiştir. Sakallı Celalin sözünü hatırlayanınız var
mı? Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür.
Yahu deyyuslar, bin sene evvel yazılmış,
Kâşgarlı Mahmudun, Divanû Lûgat-it-Türkün adını hiç
duydun mu? Veyahut da milattan sonra 5inci yüzyılda kurulan Göktürk
Devletini de mi duymadın? Bilge Hanın Göktürk Kitabelerine
düşen Ey Türk, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer
delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir. sözcüklerini hiç okumadın
mı? Antik devirden başlayınız da günümüze kadar Türkler
yaşamışlar, imparatorluklar, medeniyetler, devletler, beylikler
kurmuşlardır.
Talas Savaşında Araplarla karşılaştıklarında
Müslümanlık dininin varlığından haberdar olmuşlar,
Abdülkadir Saltuk Buğra Hanın
Peygamber efendimizi rüyasında görmesiyle de İslamiyet ile
şereflenmiş ve her dönemde ilâyi kelimetullahın
bayraktarlığını yapmışlardır. Marco Polo
seyahatnamesinde vatan dediğimiz bu toprakları Türkiye diye
adlandırmış. Doğulusu da, batılısı da tüm
bilim adamları Osmanlı İmparatorluğunu Turkish Empire
yani Türk İmparatorluğu, Kanuni başta olmak üzere bütün
Osmanlı padişahlarını grand Türk yani büyük Türk olarak
nitelendirmiştir. Osman Gaziden başlamak üzere bütün padişahlar
Türk olduklarını söylemişler, İslam halifesi olmakla da
Yavuzdan itibaren övünmüşlerdir. Panislamizmin en iyi
uygulayıcısı Abdülhamit Han, birçok defa Ben Türk
hakanıyım demiştir. Ahmet Yesevinin alperenleri de, Hacı
Bektaş Veli de, Yunus Emre de, daha nice mücahitler, Türkmen evliyaları
Türklükleriyle övünmüşlerdir. Türkler altı yüz yıldır dünya
tarihinde vardır ve inşallah kıyamete kadar da Müslüman olarak
yaşacaklar, ezan sesi kulaklarında, Türk ve İslam
bayrağını şerefle taşıyacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın
3 Mayıs Türk milliyetçilerinin bayramı. 3 Mayıs 1944te Türk
milliyetçileri işkenceler gördüler. Buna rağmen onlar bildikleri
yoldan ayrılmadılar. 3 Mayıs Türk milliyetçilerinin Türkü
tarihten silmek isteyenlere başkaldırış günüdür, Türk
milliyetçilerinin yeniden doğum günüdür. Türk milliyetçilerinin
bayramı kutlu olsun. Ne mutlu Türküm. diyene.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 2de iki önerge vardır, ayrı ayrı
okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 2nci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim
Şirketinin ibaresinin Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy Hasan
Hüseyin Türkoğlu Mehmet
Günal
Bursa Osmaniye Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 2nci Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Haluk Eyidoğan Haydar
Akar Doğan
Şafak
İstanbul Kocaeli Niğde
İdris Yıldız Aykut Erdoğdu Gürkut Acar
Ordu İstanbul Antalya
İlhan Demiröz Sakine
Öz
Bursa Manisa
BAŞKAN Komisyon, şimdi okunan önergeye
katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın İnce, kim konuşacak?
MUHARREM İNCE (Yalova) Gürkut Acar Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Acar, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısının 2nci maddesiyle ilgili önergemiz üzerine
söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 1 Mayısta Taksim Alanını
zulümhaneye çeviren, vatandaşlarımızı, işçileri,
emekçileri gazla boğmaya, yıldırmaya çalışan emek
düşmanı zihniyeti kınıyorum. Türkiye AKPye rağmen
demokratikleşecek ve özgürleşecektir.
Değerli arkadaşlar, Başbakan ve
iktidarın çekirdek kadrosu sürekli olarak Cumhuriyet Dönemine,
kendisinden önceki döneme verip veriştiriyor; ağır suçlamalar
yöneltiyor ama aslında iktidarını onların
yaptıklarını satarak sürdürüyor. Bir çivi çakmadılar.
dediğiniz insanların yaptıklarını on yılda haraç
mezat satarak 40 milyar dolar kaynak sağladınız. Müflis tüccar
gibi elde avuçta ne varsa satıyorsunuz, çalışanları
taşeronlaştırıyorsunuz, emeği ucuzlatıyorsunuz,
işçiyi köleleştiriyorsunuz. Yaptığınız budur.
Bir de bütün kurumları altüst ederek Türkiye'nin
kurumlarını, kurum kültürünü, Türkiye'nin geçmişini yok etmeye
çalışıyorsunuz. Nasıl T.C.yi her yerden kaldırmaya
çalışıyorsanız, Türkiye'nin değerlerini,
kurumlarını da yok ediyorsunuz. Şimdi sıra PTTye
gelmiştir. Tablo budur. Adım adım Türkiyeyi felakete
sürüklüyorsunuz ama bunun hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır çünkü
kamu hizmeti kavramını tarihe gömüyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede hukuk devleti
AKP eliyle, mahkemeler eliyle yok ediliyor. Meclisten Mahkeme kararları
uygulanmaz. diye kanunlar çıkarsa, Anayasaya aykırı kanunlar
çıkarsa burada hukuk devleti kalır mı? Kalmaz,
kalmamıştır da. Arkadaşlarımız bu kanunun muhalefet
şerhine yazmışlar, Bu tasarı bu hâliyle Anayasaya
aykırı. Ama dinleyen kim? Tabii, Anayasa Mahkemesi de AK Anayasa
Mahkemesi olduğu için aykırılık falan umurunuzda olmuyor,
aykırılıkları görmüyorsunuz.
Neredeyse Başbakanın sözleriyle gerekçeli
kararlar yazılıyor. Eğitimin 4+4+4 olarak parçalanmasına ve
şimdiden 37 bin kız çocuğunun liseye gidememesine ilişkin
kanunla ilgili diyor ki Anayasa Mahkemesi: Çoğunluğun
inançlarına bazı öncelikler, ayrıcalıklar
tanınmasında sorun olmaz. Kim, nasıl belirleyecek bu
öncelikleri? Bu ayrıcalıkların sınırı ne olacak?
Başbakan mı belirleyecek ayrıcalıkları? Böyle hukuk
olur mu? O zaman, bundan sonra, ayran içenlere öncelik mi verilecek? Ayran
içenler ayrıcalıklı mı olacak Türkiyede? Böyle bir
anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca şunu
da söylemek istiyorum: Ayran bir içki değil, içecektir. İçkiyle
içecek de aynı şey değildir.
Değerli arkadaşlar, bu tasarının
temel amacı PTTnin şirketleştirilmesidir. Şirket olunca ne
gibi bir yarar sağlanacak, bunu merak ediyorum. Yani postalar daha
hızlı mı gidecek? Ne olacak? Olacağı şudur: PTT
çalışanlarını da
taşeronlaştıracaksınız, iş gücünü, emeği
ucuzlatacaksınız; budur olacağı. Türkiye bir değerini
daha kaybedecektir. Türkiyede bağımsız kurullar nedense
vatandaşa karşı bağımsızlar, vatandaşın
hakkını, hukukunu korumaları gerekirken şirketlerin
kârlarını koruyorlar. Bunu anlamak mümkün değil.
Şimdi, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu posta alanında da yetkili ve düzenleyici hâle getiriliyor. Peki, bu
Kurum vatandaşın faturalarını aşağı
çekmesinde bir katkı sağlamış mıdır? Hayır.
Cep telefonu faturaları vergi tahsilatı aracı olarak işlev
görüyor. Bu konuda bir çözüm getirilebildi mi? Hayır. İnternet
erişimi ucuzladı mı? Hayır. Peki, şimdi, posta
hizmetleri ucuzlayacak mı? Hayır. Ucuzlayacak tek şey PTT
çalışanlarının emeği olacaktır. Bunu da
yaşayıp hep birlikte göreceğiz.
Değerli arkadaşlar, şimdi, posta
alanında da evrensel hizmet getiriliyor. Ben buradan bu evrensel hizmet
ile ilgili bugüne kadar ne toplandı, nereye harcandı, bunun bilgisini
istiyorum. Yani bu paralar toplanıp ne yapılıyor, amacına
uygun kullanılıyor mu, gerçekten vatandaşın hizmetine
ulaşıyor mu, vatandaş ucuz hizmet alabiliyor mu, bunun
yanıtını bekliyorum.
Anayasaya açık aykırılıklar içeren
bu maddenin tasarıdan çıkarılmasına ilişkin
önergemizin kabul edilmesini bekliyoruz ve sizleri saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama istiyorsunuz.
Buyurun.
Sayın İnce, Sayın Eyidoğan,
Sayın Dibek, Sayın Genç, Sayın Çam, Sayın Erdoğdu,
Sayın Köse, Sayın Köktürk, Sayın Özgümüş, Sayın
Aksünger, Sayın Öz, Sayın Kesimoğlu, Sayın Yalçınkaya,
Sayın Özgündüz, Sayın Altay, Sayın Toptaş, Sayın
Demiröz, Sayın Kaleli, Sayın Aygün, Sayın Kalkavan.
İki dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/751) (S.
Sayısı: 452) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 2inci maddesinin (1) inci
fıkrasında yer alan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim
Şirketinin ibaresinin Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunun
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Hasan
Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 452 sıra sayılı
Tasarının 2nci maddesine ilişkin olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Tasarının 2nci maddesi, mevcut hâliyle, Posta
ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünü Posta ve Telgraf Anonim
Şirketi hâline getirmektedir yani PTT Anonim Şirketi hâline
getirilmek suretiyle özel hukuk hükümlerine tabi bir ticari şirket
durumuna getirilmekte ve özelleştirme öncesi son adım
atılmaktadır.
PTTnin, yaklaşık iki asırlık bir
geçmişi olan köklü bir yapısı, toplum nezdinde de saygın
bir yeri vardır. Çok sıkıntıları, personel
eksikliği ve imkânsızlıklarına rağmen, PTT,
yaklaşık 200 milyon TL civarında da kâr elde etmektedir. Bu
kârın ortaya çıkmasında, PTTnin başındaki bazı
bürokratların gayretli çalışmaları olduğu kadar,
şüphesiz ki kurumsal yapının köklü ve yerleşmiş
olması da önemli bir faktördür.
AKP hükûmetleri, özelleştirmenin temel
amaçlarından hep uzak kalmışlardır. Özelleştirmede
temel prensip, ekonomik rasyonelliğini yitirmiş ve artık devlet
üzerinde yük teşkil eden, stratejik olarak da çok büyük önemi olmayan
KİTlerde yapılmasıdır. Oysa, AKPnin özelleştirme
anlayışıyla, kâr eden, stratejik öneme sahip ve daha da
acısı, yandaşlar tarafından talep edilen kurumlar
satılmıştır. TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ, Türk TELEKOM,
bankalar ve sigorta kuruluşları gibi kârlılığı
çok yüksek ve bütçenin yükünü taşıyan kuruluşlar elden
çıkarılmıştır.
Milletin alın teri, uzun yılların birikimi
bu tesisler, çok kısa sürede, çarçur denilebilecek seviyede rakamlara,
ya yandaşlara ya da yabancılara âdeta hibe edilmişlerdir yani
aslında, bunun adına özelleştirme değil,
yandaşları güzelleştirme dense daha uygun olacaktır.
Bugüne kadar, on bir yılda, AKP hükûmetleri
tarafından yaklaşık 38 milyar dolarlık özelleştirme
yapılmıştır. Bu rakama, yabancılara 22 milyar dolara
satılan gayrimenkulleri de ekleyecek olursak 60 milyar dolarlık
özelleştirme söz konusudur. Bu rakamlara rağmen istihdamın
artması söz konusu olmamış, sadece asgari ücretle geçinmek
zorunda kalan, taşeron eline düşmüş özelleştirme
mağdurları ortaya çıkmıştır çünkü
özelleştirmelerden elde edilen gelirler, Hükûmet tarafından,
istihdamı artırmak yerine bütçe açığının
kapatılmasında kullanılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, önergemizle, Posta
ve Telgraf Teşkilatının özelleştirilmesinin ve yabancı
uluslararası şirketlere satılmasının engellenmesi
hedeflenmektedir. Çünkü bu teşkilat, millî güvenlik açısından
hassasiyeti olan bir teşkilattır.
Nitekim, Anayasanın 22nci, 31inci ve 47nci
maddeleri beraber değerlendirildiğinde, posta hizmetlerinin bir kamu
görevi olduğu anlaşılmaktadır. Anayasanın 65inci
maddesiyle birleştirildiğinde, kamu hizmetlerinden olan posta
hizmetinin özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluş şekliyle yeni bir
şirket adı altında düzenlenmesinin anayasal sisteme uygun
olmadığı açıktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; küresel güçler, potansiyeli olan devlet ve topluluklar için
bir strateji izlemektedir. Bu strateji, milletleri ahlaki, kültürel ve ekonomik
anlamda zayıflatmak, ekonomik bağımlılığa
aldıkları ülkelerin kendilerine itaat etmelerini sağlamak
şeklindedir. Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve
uluslararası organizasyonlar, küresel güçlerin bu amaçla kullandığı
enstrümanlardır.
Yukarıda saydığımız ve özelleştirilen
birkaç kuruluşun hem devlet bütçesine katkısı hem de hangi
kritik alanlarda hizmet verdikleri tartışmasızdır. AKP
tarafından özelleştirilen bu kuruluşların ortaklık
yapılarının nasıl değiştiği, borsalarda
işlem gören hisselerinin kimlere ait olduğu hepimizce malumdur.
Artık bu kuruluşlar için millî demek söz konusu değildir. Bu
çerçevede PTTnin de aynı akıbete uğraması ihtimali
endişe vericidir.
AKP, bugüne kadar, özelleştirmelerinde halka
vadettiği ilkelere uymamıştır. AKP, özelleştirmelerde şeffaflık,
Sayıştay denetimi, öncelikle çalışanlara satış
ilkelerinden bahsetmiştir ancak şeffaflıktan ve
satışta çalışanlara öncelikten vazgeçtik,
özelleştirmelerin yargısal denetimini ayaklar altına
almıştır.
Daha evvel birçok kez söylendiği gibi, AKP, yargı
kararıyla hukuka uygun olmadığı, kamu yararı
bulunmadığı gerekçesiyle iptal edilen özelleştirme
işlemlerini Bakanlar Kurulu kararıyla ihya etme düzenlemesi
getirmiştir. Bu düzenleme, hukuk devletinin ayaklar altına
alınmasından başka bir şey değildir.
Umarım önergemiz kabul edilir ve PTT, bir anonim
şirket değil, kamu iktisadi kuruluşu olarak kalır ve ahbap
ve yandaşlara peşkeş çekilmez.
Bu duygu ve düşüncelerle Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 3te dört adet önerge vardır, sırayla
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendinde yer alan "tutarı"
ibaresinden önce gelmek üzere, ", hesap ayrıştırması
yapılamadığı durumda gelir tablosundaki "net
satışlar" başlığı altında
belirtilen" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli Ahmet
Arslan Recep
Özel
Giresun Kars Isparta
Ramazan Can Hakan
Çavuşoğlu
Kırıkkale Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısının 3'üncü maddesinin (1) inci
fıkrasının y bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
D. Ali Torlak Ali
Halaman Zühal
Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy Mehmet
Günal
Bursa Antalya
MADDE
3-(1)
y)
PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunu
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS 452) Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının "Tanımlar" başlıklı 3
ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) ve (ı)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını; (u), (ü) ve (y)
bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"u) Posta gönderisi: Göndericinin bizzat kendisi veya
talimatıyla, üzerinde belirtilen yer ve adrese, gönderi türüne ve özel
hizmetine göre teslim edilen haberleşme gönderileri ile kitap, katalog,
gazete ve süreli yayınları ve ticari değerleri olsun veya
olmasın eşya içeren en fazla iki kilogram
ağırlığa sahip posta maddesini, "
"ü) Posta kolisi veya kargosu: Hizmet
sağlayıcısı aracılığıyla yollanan ve
kapsamında haberleşme niteliği taşıyan yazılar
bulunmayan en fazla yirmi kilogram ağırlığa sahip her türlü
maddeyi, "
"y) PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel
Müdürlüğünü, "
İlhan Demiröz İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Bursa Ordu İstanbul
Doğan Şafak Haydar Akar Aykut
Erdoğdu
Niğde Kocaeli İstanbul
Sakine
Öz
Manisa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
452 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3.
Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Hasip
Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Mülkiye Birtane Sırrı
Süreyya Önder Kars İstanbul
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3. Maddesindeki tanımlara
bakıldığında Evrensel Posta Hizmet Yükümlüsü haline
getirilen PTT, hizmet sağlayıcısı tanımıyla BTK
verdiği yetkilerle aynı işi yapan şirketlerle etkin piyasa
gücü tanımından da anlaşılacağı gibi birlikte
ortaklık yapmasını ve böylece piyasanın tamamı
üzerinde hakimiyet kurabilecek bir taşeron tekeli
oluşturulmasına olanak sağlanmaktadır. Aynı zamanda
PTT kendini de taşeron yapmaktadır.
Bu nedenle maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının "Tanımlar" başlıklı 3
ncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) ve (ı)
bentlerinin madde metninden çıkarılmasını; (u), (ü) ve (y)
bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"u) Posta gönderisi:
Göndericinin bizzat kendisi veya talimatıyla, üzerinde belirtilen yer ve
adrese, gönderi türüne ve özel hizmetine göre teslim edilen haberleşme
gönderileri ile kitap, katalog, gazete ve süreli yayınları ve ticari
değerleri olsun veya olmasın eşya içeren en fazla iki kilogram
ağırlığa sahip posta maddesini, "
"ü) Posta kolisi veya
kargosu: Hizmet sağlayıcısı
aracılığıyla yollanan ve kapsamında haberleşme
niteliği taşıyan yazılar bulunmayan en fazla yirmi kilogram
ağırlığa sahip her türlü maddeyi, "
"y) PTT: Posta ve Telgraf
Teşkilatı Genel Müdürlüğünü, "
Aykut
Erdoğdu (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Posta
Hizmetleri Kanunu Tasarısının 3üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun, posta
hizmetlerinin serbestleştirilmesi adı altında bize takdim edildi
ama biz biliyoruz ki, bu serbestleştirme adı özelleştirmenin ilk
aşamasıdır, tekel ve imtiyaz niteliği taşıyan
posta hizmetlerinin özelleştirilmesinin ilk adımıdır.
Değerli arkadaşlar, iktidar partisi, kendisini
programında liberal, muhafazakâr bir parti olarak
tanımlamaktadır, ekonomik anlamda kendisini liberal olarak
sunmaktadır. Bu, dünyada yükselen bir trenddir neoliberal ekonomi
anlayışı ancak liberallik, şeffaflığı, saydamlığı
eğer beraberinde getirmezse bunun adı vahşi kapitalizm, bunu
iktidar baskısıyla karanlıkta yaparsanız da anarko
vahşi kapitalizm yani kural tanımayan vahşi kapitalizm hâline
gelir. Kural tanımayan vahşi kapitalizm içerisinde, kamu
imtiyazlarını bu şekilde uluslararası sermayenin emrine
açtığınızda da ne yazık ki emek yani insan değeri
sadece bir üretim faktörü hâline gelir. Yurttaşlar müşteri kabul
edilir, vatansa koskoca bir pazara dönüşür.
Şimdi, siz, kendinizi iktidar partisi olarak liberal
tanımlıyorsunuz, eğitim, sağlık, ulaştırma,
iletişim, birçok alanda özelleştirmelere başlıyorsunuz ama
sizin iktisat politikalarınızda bir
tutarlılığınız yok çünkü aynı zamanda bir konut
politikanız var. Konut politikanızda, Toplu Konut İdaresi
aslında liberal ekonomi içerisinde tamamen rekabetçi olması gereken
bir yerdeyken, bütün konutlarınızı TOKİ yapıyor. Peki,
neden böyle oluyor? Çünkü siz, TOKİ üzerinden, sizlere siyasal destek
sağlayan firmalara kaynak aktarma derdine düşmüşsünüz. Eğer
siz liberal bir ekonomik anlayışa inanıyorsanız ve
eğitim hizmetlerini, sağlık hizmetlerini
özelleştiriyorsanız bu TOKİnin mantığını da
bize anlatmak durumundasınız değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, siz bu liberal mantık
içerisinde içine düştüğünüz finans sıkıntısından
çıkmak için çılgın projelerle ortaya çıktınız.
Kusura bakmayın ama bu projelerin fizibiliteleri bile ortada yok, bizim
kendi yaptığımız fizibilitelere
baktığınızda, bunların çılgın proje
değil, saçma projeler olduğu ortaya çıkıyor. Bunun
birincisi 3üncü köprü, 3üncü havalimanı ama en saçma projeniz kanal
projesi. 3üncü bir boğaz yapacağız. diyorsunuz,
hafriyatıyla alakalı bile mimarlar odasının,, mühendisler
odasının yaptığı çalışmalara
baktığınızda, korkunç bir rakam çıkıyor
değerli arkadaşlar. Bütün yeni nesilleri borçlandırabilecek,
saçma sapan bir projeye bu kadar kaynak aktarmak gerçekten ilginç bir şey
ama iktidar partisine ben baktığımda şunu görüyorum: Mevcut
teknolojide herkes biyoteknolojiyle, nanoteknolojiyle ilgilenirken araba
yapacak gericilikte bir teknoloji, bilim anlayışı, kalkınma
anlayışı beraberinde bunu getirir.
Bu arada, Sayın Bakan yok ama bu 3üncü
havalimanı projesinin ihalesi yarın yapılıyor. Şimdi,
dört sene içinde bu 3üncü havalimanı yapılacak ve bir Atatürk
Havalimanı var, bu Atatürk Havalimanında bir firma hangar
yapmış, dört sene sonra kapatılacak, Türk Hava Yollarına 80
milyon dolara satıldığına yönelik bir bilgi geliyor.
Şimdi, hosteslerin rujlarıyla, etekleriyle ilgilenecek kadar gerici
bir Türk Hava Yolları yönetimi acaba bunu hangi kafayla yaptı, dört
yıl sonra kapatılacak bir havalimanında hangarlara 80 milyon
dolar nasıl verdi? Hem Sevgili Maliye Bakanının hem de
Ulaştırma Bakanın bu konuyu araştırmasını
rica ediyorum.
Şimdi, yarın dünyanın en büyük ihalelerinden biri
yapılacak, 3üncü havalimanı. Değerli arkadaşlar, Sabiha
Gökçen Havalimanını ve Atatürk Havalimanını daha önce
özelleştirmediniz mi? Özelleştirdiniz. Peki, bunu
yaptığınızda bu firmalara yirmi beş yıllık
bir özelleştirme yaptırmıştınız. Şimdi bu
firmalar dönüp de sizi tahkime götürürse, sizden tazminat isterse bunu
nasıl ödeyeceksiniz? Eğer bu firmalara özellik sağlarsanız,
rekabeti nasıl sağlayacaksınız?
Diğer bir husus: Şimdi 3 milyar dolarla
başladınız 3üncü havalimanı projesine, geldiniz 10 milyar
dolara. 7 milyon ağaç kesilecek. Benim seçim bölgemde olduğu için ve
Kamu İktisadi Teşebbüsleri CHP Grup Sözcüsü olduğum için bütün
bu ihaleleri başından sonuna, uygulama aşamasına kadar yakından
izleyeceğiz değerli arkadaşlar.
10 milyar dolardan bahsediyoruz. 10 milyar doların bu kadar önemli
olmasının bir diğer sebebi de devlet garantisi olması,
hazine garantisi olması yani bu firmaların girdiği bir risk yok.
Eğer öngörüler gerçekleşmezse Hazine
Müsteşarlığı, halkın hazinesi, devletin hazinesi
korkunç bir borç yükü altına girecek.
Biraz sonraki maddede ben bu 3üncü havalimanıyla alakalı
kaygılarımı tekrar anlatmaya çalışacağım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı Posta Hizmetleri
Kanunu Tasarısının 3üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının y bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Necati Özensoy (Bursa) ve
arkadaşları
MADDE 3- (1)
y) PTT: Posta ve Telgraf Teşkilatı Kurumunu
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 452 sıra sayılı Kanunun 3üncü
maddesi ile ilgili verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu yasa görüşmeleri başlamadan -sabah- PTT
çalışanları Bursadan Ankaraya doğru yürüyüşe
başladılar. Ankaraya kadar yürüyerek geleceklerini ifade ediyorlar.
Burada Sayın Bakan, yerine Savunma Bakanını oturtmuş ama
işçilere karşı savunmasına falan gerek yok. Yani, yürüyerek
gelecekleri için belki yedi sekiz günde anca Ankaraya gelecekler. Tabii,
yollarda, içinde bulundukları durumu, dertlerini anlata anlata gelecekler.
Onların, ana başlıklarıyla, iki talepleri var.
Birincisi: Bu kurumun anonim şirkete
dönüştürülmemesi. Yani sıkıntı olan, anlaşılan,
PTTnin AŞ yapılmasıyla özelleştirmenin altyapısı
olduğuna inanılan bu AŞnin gerçekleşmemesini talep ediyor
PTT çalışanları.
Bir de yıpranma paylarının bir an önce
verilmesini talep ediyorlar. Ben Sayın Bakana arada görüşmelerde de
ifade ettim. Gerçekten, artık, 55 yaşından sonra zaten kurum
çalışanlarına postacılık dahi
yaptırmıyorlar. Postacılar, hepinizin bildiği gibi, günde
onlarca kilometre yol yürüyerek ekmeklerini öyle kazanıyorlar.
Baktığımız zaman, çalışanların içerisinde
yıprananların herhâlde en başında gelir ama nedense, ne
hikmetse bir türlü bu yıpranma payları posta
çalışanlarına, postacılara verilmiyor.
Sayın Bakan açık yüreklilikle dedi ki: Maliye
Bakanını ikna edemedik. Sayın Bakan da burada, bilmiyorum
eğer, gerçekten Maliye Bakanlığımız posta
çalışanlarının, postacıların yıpranma
payının verilmesine engel oluyorsa, ben, Sayın Maliye
Bakanının bu kadar vicdansız olmadığını
düşünüyorum. Yani, bunca çalışmalarının içerisinde bu
yıpranan postacıların bu haklarının, hukuklarının
verilmesi noktasında Maliye Bakanımızın da
anlayış göstereceği kanaatindeyim.
Tabii, yine, bu çalışanlar, posta
çalışanlarıyla ilgili sıkıntılı olunan
konulardan bir tanesi de -Sayın Bakana soru olarak da soruldu ama
verdiği cevabı, hep, yine, yuvarlak birtakım rakamlarla
verdiği için çok da anlaşılmıyor- kefalet
sandığıyla ilgili. Yapılan o ilave maddeyle birlikte,
çalışanların tam 238 trilyon lirasına, kefalet
sandığındaki paraya el kondu. Bu 238 trilyon liranın
yaklaşık 18 trilyon lirası çalışanlara
dağıtıldı. Kaldı ki TELEKOMa geçenlere yani
TELEKOMda kalanlara tamamı, nemalarıyla birlikte TELEKOM
tarafından ödenmiş olmasına rağmen, aynı kurum olan
PTT, daha önce birlikte, aynı kurumda olan PTT, ne hikmetse, bu paraya el
koydu ve bu paranın da, kalan 220 trilyonun da yüzde 30unu Maliyeye
devrettiler yani 66 trilyon liralık kısmına da Maliye el koymuş
oldu. Dolayısıyla Sayın Maliye Bakanı da
Bu 66 trilyon
lira, bu postacıların yıpranma payını,
nemalarını vesairelerini hesaplarsak herhâlde birebir
karşılar gibi geliyor yani ilave bir himmete de gerek olmaz diye
düşünüyorum. Bir de bu geri kalan parayla ilgili de, Sayın Bakan onu
da ifade etti, dedi ki: Geri kalanla PTTde birtakım yenilikler
yapıldı." Hakikaten doğru. Çalışanların
parasıyla, PTTde, işte, ne bileyim motosikletler alındı
vesaire birtakım harcamalar yapıldı yani bu
çalışanların trilyonları PTTnin sermayesinin içerisine
girdi. Ben buradan şimdi bir teklifte daha bulunuyorum: Madem PTT
çalışanlarının kefalet sandığındaki
paralarını PTT aldı, PTT değerlendirdi; o sermaye girdiyse,
şuraya bir madde de koyalım da hiç olmazsa o verdikleri para
nispetinde, çalışanlar yani o parayı verenler PTTye ortak
olsunlar yani bu para sonuçta onların hakkıydı. Ama Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine de başvurmuş bu
çalışanlarımız haklarını almak için -aslında
çok yazıktır- inşallah bunu da geri alırlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (r) bendinde yer alan "tutarı"
ibaresinden önce gelmek üzere, ", hesap ayrıştırması
yapılamadığı durumda gelir tablosundaki "net
satışlar" başlığı altında
belirtilen" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılıyoruz Başkanım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe - Bu Kanun ile, yapılacak ödemelerin
tamamına yakınının kanunda tanımlanan "Net
satışlar üzerinden yapılması hüküm altına
alınmıştır. Posta hizmet
sağlayıcısının herhangi bir sebeple hesap
ayrımı yapmaması veya yapamaması durumunda posta
hizmetlerinden elde edilen gelirlerinin "Net satış"
tutarının tam olarak tespit edilmesi neredeyse imkânsızdır.
Bu tutarın tam olarak tespit edilememesi nedeniyle ödemelerin
yapılması aşamasında ciddi uyuşmazlıklar
yaşanacağı aşikârdır. Hesap ayrımı
yapılamadığı durumlarda, ödemelerin hizmet
sağlayıcısının gelir tablosundaki "Net
satışlar" kaleminde belirtilen tutar üzerinden
yapılmasının konuya çözüm getireceği düşünülerek bu
önerge hazırlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 4te üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 sıra sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 4'üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının (m) bendinde yer alan "Posta sektöründe"
ibaresinden önce gelmek üzere ""Rekabet Kurumu ile yapılacak
yetkilendirme protokolü kapsamında ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
D. Ali Torlak Ali
Halaman Zühal Topcu
İstanbul Adana Ankara
Necati Özensoy S.
Nevzat Korkmaz Mehmet Günal
Bursa Isparta Antalya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/751 Esas numaralı (SS-452) Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 4üncü
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesi ile (e) bendindeki "...
görev sözleşmesine ..." ibaresinin ve (ç) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
"c) Tarifelerin onaylanması, izlenmesi ve
denetlenmesine ilişkin yöntemler ile Bakanlığın
görüşünü alarak gerektiğinde tarifelerin alt ve üst
sınırlarının tespit edilmesi ve bunların uygulama esas
ve usullerini belirlemek,
İlhan Demiröz İdris
Yıldız Haluk
Eyidoğan
Bursa Ordu İstanbul
Sakine Öz Aykut
Erdoğdu Doğan
Şafak
Manisa İstanbul Niğde
Haydar Akar
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
452
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4üncü maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin Buldan Hasip Kaplan
Bingöl Iğdır Şırnak
Ayla Akat Ata Mülkiye Birtane
Batman Kars
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
655
sayılı KHKnın madde 13 (d) ve (e) bentleri ile
tasarının 4üncü maddesinin (k) bendi arasında net bir
ayrım ortaya konmamıştır. Bu durum evrensel hizmet
yükümlülüğü konusunda hukuki belirsizlik yaratabilecektir.
Bu nedenle,
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/751 Esas
numaralı Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 4üncü
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinin
aşağıdaki şekilde düzenlenmesi ile (c) bendindeki "...
görev sözleşmesine ..." ibaresinin ve (ç) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
"c)
Tarifelerin onaylanması, izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin
yöntemler ile Bakanlığın görüşünü alarak gerektiğinde
tarifelerin alt ve üst sınırlarının tespit edilmesi ve
bunların uygulama esas ve usullerini belirlemek,
Sakine Öz (Manisa) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK,
İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY
SELAMOĞLU (Ankara) Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ
SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Öz, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
SAKİNE
ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Posta Hizmetleri Kanunu
Tasarısının 4üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bizler, 1
Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramında hakça bir düzen, gerçek barış
ve demokrasi talebimizle alanlardaydık. AKP faşizmi emirlerini
sorgusuz, sualsiz her türlü şiddete başvurarak uygulatmak isterken
alanlara akan emekçilerin taleplerini ve direnişlerini sonuna kadar
destekliyorum. Yaralanan tüm yurttaşlarımıza buradan geçmiş
olsun dileklerimi bir kez daha sunmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz 4üncü maddenin gerekçesinde Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna verilen görev ve yetkilerden bahsediliyor.
Önergemizde
(c) bendinin düzenlenmesi, (e) bendinde görev
sözleşmesi ibaresinin ve (ç) bendinin metinden
çıkarılmasını talep ettik. Vermiş olduğumuz
önergenin dışında (m) bendinde ise kuruma, rekabetin tesisi,
rekabeti engelleyici, bozucu, kısıtlayıcı uygulamaları
giderme yetkisi veriliyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna
posta sektöründeki rekabet ihlallerini denetleme, yaptırım uygulama,
mevzuatın öngördüğü hâllerde posta sektöründe rekabet ihlallerine
ilişkin konularda gerektiğinde Rekabet Kurumundan da görüş alma
yetkisini tanıyor. Tasarıya göre, Rekabet Kurumundan alınacak bu
görüşün bağlayıcı değeri yok. Ne zaman görüş
alınması gerektiğine dair zorunlu bir hüküm yok. Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu, posta kısmını aniden
rekabet kurumunun asıl görev alanından çıkarıp alıyor.
Üstelik, Rekabet Kurumuna tam anlamıyla dağdan gelip bağdakini
kovuyor niteliğinde Sana istediğim zaman
danışırım, neyin ne zaman gerekeceğine de ben karar
veririm. diyor. Bu yasa tasarısı, Rekabet Kurumundan görüş
alınması zorunlu hâlleri sıralamadığı gibi rekabet
hukukunun genel kabullerini, yargı kararlarını ve 4054
sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunu hiçe
sayıyor. Yürürlükteki rekabet hukukunda Rekabet Kurumuna tanınan
yetki ve görevlerin belli bir bölümü Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumuna sağlanıyor. Tasarı, Rekabet Kurumunun genel yetki
alanına giren işlemleri Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu bünyesine alarak kurumlar arasındaki görev ve yetki
uyuşmazlıklarının temelini hazırlıyor. Bu
durumda, rekabet konusunda bir anlaşmazlık doğduğunda hangi
kurum önce davranırsa dosyayı o kapacak. Devlet kurumlarını
mendil kapmaca veya istop oynamaya çağıran bu tasarı maddeniz
devlet ciddiyetinden uzaktır.
Sayın Bakana soracaktım ama şu anda yok. Sayın
Bakana yine de ben buradan sormuş olayım. Rekabet Kurumu
bürokratları Komisyonda bu konu hakkında söz istedi,
konuşturmadınız İleride büyük sorunlar doğuracak bu
düzenlemenize karşı görüş vermek istiyoruz. dediler,
engellediniz. Komisyonda konuşturulmayan Rekabet Kurumu
bürokratını yanınıza çağırarak ne söylediniz,
neden rahatsızlık duydunuz da konuşmasını istemediniz?
Komisyon Başkanımız burada
karşıda oturuyor. Komisyonda ve alt komisyonda görüş belirtmek
istemelerine karşın, Rekabet Kurumunun Komisyona açıklama
yapmasına neden izin vermediniz? Neydi sizi her zamanki gibi acele
ettiren?
Sayın milletvekilleri, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumuna bu tasarı yoluyla yüklenen yetkiler kurumun
bağımsız niteliğini de zedeleyecek, kurumu
Ulaştırma Bakanlığının gölgesi altına alacak
boyuttadır.
Tasarının genelinde de görüldüğü üzere,
Hükûmet açıkça, Bakanlık bünyesine alamadığı sektörün
denetim, rekabet, yetki belgesi işlemlerini göstermelik biçimde Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumuna yaptırıyor, konunun ana
çerçevesini de tamamıyla Bakana çizdiriyor.
Sayın Bakan, bir kez daha söylüyoruz, gelin bu hükmü
madde metninden çıkaralım ve Rekabet Kurumunun rekabete ilişkin
denetimlerini üstlenen genel yetkisini tanıyalım, farklı
kanunlar arasında çelişki yaratmayalım. Posta alanında
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna da yetki tanıyan bu
düzenlemenizi geriye çekin, devlete daha fazla çift başlılık
yaratmayın.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.02
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.07
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
452 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
4üncü madde üzerinde Manisa Milletvekili Sayın
Sakine Öz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 452 Sıra Sayılı
Posta Hizmetleri Kanunu Tasarısının 4'üncü maddesinin (1)inci
fıkrasının "m" bendinde yer alan "Posta
sektöründe" ibaresinden önce gelmek üzere "Rekabet Kurumu ile
yapılacak yetkilendirme protokolü kapsamında ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ TÜLAY SELAMOĞLU (Ankara) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet de katılmıyor.
Sayın Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu devlet, zengini ve fakiri ile hepimizin, PTT de bizim,
diğer kurumlar da bizim. Öldüm fiyatına elden çıkarılan,
Türk ekonomisinin amiral gemilerinden biri olan işletmeler de bizimdi,
Türk TELEKOM gibi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak işletme bilimi ve
millî ekonominin gerekleri düşünülerek yapılan hiçbir
özelleştirmeye karşı çıkmadık. Ancak,
özelleştirmede AKP Hükûmetince sat kurtulcu bir anlayışla öyle
yanlış işler yapıldı ki bu anlayışla
yapılan özelleştirmelere mesafeli durmak zorunluluğunu
hissediyoruz. Türk TELEKOM gibi Türkiyenin en stratejik
kuruluşlarının kamunun elinde kalmasının ne kadar
önemli olduğunu bir türlü anlatamadık. Anlamadıkları gibi,
bu kuruluşları yok fiyatına elden çıkardılar. Bu
olmadı. Hiç olmazsa hak ettiği fiyatla satsaydınız, o da
olmadı. TELEKOM kime verilmiştir? Hariri sülalesine. Kaça
verilmiştir? Marka değeri bir o kadar olan Türk TELEKOM, sadece
6,5 milyar dolara Hariri sülalesine
verilmiştir.
Türk TELEKOM önce büyük miktarda personel
çıkışlarına yol verdi. Yani telefonlu PTT ve Türk TELEKOM
KİT iken istihdam edilen binlerce işçi işsiz kaldı. Büyük
gayrimenkulleri de Ali Cengiz oyunu ile kamunun elinden alındı.
Bunları zarar hanesine yazın. Ne kazanıldı? Siyasi
etkilerden uzaklaşıldı. Gelin külahıma anlatın bu
gerekçeyi. Daha geçenlerde bir özel sektör firmasına AKPli eski iki bakan
yönetim kurulu üyeliğine atanmadı mı? Eski AKPli bu üyeler bu
firmaya personel alırken referans vermiyorlar mı? Demek ki bu firma
siyasal etkilerden uzaklaştırılmadı, AKPnin talepleri
emrine memur edildi.
Gelelim satın alanların kârına. Türk
TELEKOMun kârı Türk ekonomisi için alternatif maliyettir yani kârdan
vazgeçmenin maliyetidir. Bu vazgeçilen rakamlar ne kadardır? 2010
kârı bir önceki yıla göre yüzde 32 artmış, 2,5 katrilyon
liraya ulaşmış. 2011 kârı 2010a göre yüzde 16
artmış, 2,1 katrilyon liraya ulaşmış. 2012 kârı
ise, 2011 ile kıyaslandığında yüzde 27,5 artışla
2,7 katrilyon liraya yükselmiş.
Ekonomiyi çok bilen AKP kurmayları, Türk TELEKOM
sadece dört yıllık kârı karşılığında
Hariri sülalesine satılmıştır. Bunun adına
özelleştirme falan denilemez; olsa olsa peşkeş çekmektir,
milleti zarara uğratmaktır. TELEKOMun yıllık kârı,
KİTlerin görev zararı, kamu bankalarının gelir kaybı
toplamı kadardır neredeyse. Bu paralar tüketimi teşvik eden ve
şirketin kârını maksimize edecek yatırımlar
dışında tamamıyla yabancıların kasasına
girmektedir. Elimize de bütçe deliklerini dış borçlarla kapatmaya
çalışan, bunun için de emeğin, alın terinin ücretlerinden
kesinti yapan bir Türkiye kalmıştır. Birazcık hesap kitap
bilen, ekonomi ilminden anlayan insanın bu denli kârlı ve bir o kadar
da stratejik bir kuruluşu elden çıkarması için aklını
peynir ekmekle yemesi lazımdı. Altın yumurtlayan tavuğu
kesmek, herhâlde, kıymetli arkadaşlar, böyle bir şey olsa gerek.
Gerçi AKP baltayı ilk kez taşa vurmuyor; bu
hatayı, bu yanlışı ilk kez yapmıyor. TEKELde,
PETKİMde, elektrik dağıtım ihalelerinde ve birçok
özelleştirmede aynı hesapsızlığı gördük.
Şimdi PTTyi getiriyorsunuz önümüze. Ayinesi
iştir kişinin, lafına bakılmaz. demişler. Bugüne
kadar yaptığınız ortada. Neyinize güvenelim, size milletin
haklarını, milletin değerlerini nasıl emanet edelim? Sadece
bir yolun doğru olması yahut o yolun sonunda bekleyen hedefin
doğru olması yetmez, beraber yürüyeceğiniz yol
arkadaşlarınızın da doğru adam olması lazım.
PTTnin özelleştirilmesi için siz doğru hükûmet değilsiniz
diyoruz.
Sözlerimin sonunda, mayına basarak şehit
olmuş Kahramanmaraşlı ve Adanalı asker kardeşlerimize
Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize de
başsağlığı diliyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.13
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.18
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Özlem
YEMİŞÇİ (Tekirdağ), Fatih ŞAHİN (Ankara)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 99uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
452 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için 7 Mayıs 2013
Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.19