TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
10uncu
Birleşim
30 Ekim 2013
Çarşamba
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KAĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
Denizli ilindeki güvenlik sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Şanlıurfanın Ceylânpınar ilçesinde sınır
kapısına duvar örülmesine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın,
Karsın 93üncü kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Grup Yorumun
Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosunda yapılması
planlanan konserini iptal etmesine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Cumhuriyet
Bayramını kutladığına ve cumhuriyeti kuran Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygı, minnet ve
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
3.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
Cumhuriyet Bayramını kutladığına, İzmirin
Menderes ilçesine bağlı Yeniköyde bulunan taş ve
mıcır ocaklarına büyük bir çevre kirliliği yarattığı
için ruhsat verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Üsküdarda bulunan okullardaki ısınma sorununun halledilmesini,
Üsküdar Şemsipaşada bulunan Atatürk Anıtının
aydınlatılmasını ve HAVA-İŞin THY grevi
davasıyla ilgili mahkeme kararının uygulanmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Artvin
ilinin sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Karsın 93üncü kurtuluş yıl dönümüne ve
Sultan Abdülmecid tarafından verilen gazilik unvanının Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından yeniden Karsa verilmesini talep
ettiğine ilişkin açıklaması
7.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın BDP grup önerisi üzerinde
ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalardaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın usul görüşmesiyle ilgili
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
10.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, görüşülmekte olan 492 sıra sayılı Kanun
Teklifi ile aynı konuda kendisinin de bir kanun teklifi bulunduğuna
ve bu teklifle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığına
ilişkin açıklaması
11.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun 492 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
12.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün 492 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin,
sınır kapılarına duvar örülmesinden vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19
milletvekilinin, özelleştirme
sonrası 4/C kadrolarına atanan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/747)
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu
ve 20 milletvekilinin, Seyhan Nehri üzerinde kurulan ve yapımı devam eden HESlerin insan
sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/748)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22
milletvekilinin, kamu ve özel sektöre ait iş yerlerinde meydana gelen
işçi ölümlerinin ve iş sağlığı ve güvenliği
alanında yaşanan eksikliklerin sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/749)
B) Tezkereler
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ancak Komisyon
Başkanlık Divanının tüm temsilcilerinin tek bir partiden
seçildiğine ve muhalefet partilerini de temsil edecek üyelerin Komisyon
Başkanlık Divanındaki makamlardan birine seçilmesinin İç
Tüzük gereği zorunlu olduğuna ilişkin tezkeresi (3/1324)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir
parlamenter heyetin, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem
Birimi tarafından 20/11/2013 tarihinde Strazburg'da düzenlenecek olan
Sosyal ve Sendikal Haklar konulu üst düzey çalıştaya
katılımına ilişkin tezkeresi (3/1305)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Aday Ülkeler Eylem Birliği
tarafından 6-7 Kasım 2013 tarihlerinde Belçikanın başkenti
Brükselde düzenlenecek "Balkanlarda Gençlik ve Eğitim" konulu
seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/1306)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve arkadaşlarının Suriye krizi ve
sığınmacılar nedeniyle Şanlıurfada
yaşanmakta olan ekonomik ve sosyal güvenlik sorunlarının
araştırılması amacıyla 1/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Hasan Ören ve
arkadaşlarının kısa dönem askerlik süresinin
düşürülmesinin ülkemize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
sağlayacağı yararların ve kamuoyunun beklentilerinin
araştırılması amacıyla 24/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatlerinin ve gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 102
milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi ve bu konuda verilmiş diğer Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2013
Salı günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin birleştirilerek
aynı günkü birleşiminde yapılmasına; Genel Kurulun 12, 19
ve 26 Kasım 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü
soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 5, 6, 13, 20 ve 27
Kasım 2013 günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 490 ve 477
sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gökün BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubatın,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin usul görüşmesiyle ilgili
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın 492 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun 492 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
9.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin 492 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
11.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
yaptığı açıklama sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
12.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 492
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
13.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 492
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
14.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
15.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
16.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 492 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
17.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
18.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
19.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün 492 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Genel Kurulun bilgisine sunulan
tezkeresinde belirtilen konuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca bir işlem yapılmasına gerek
olup olmadığı hakkında
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci
Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S. Sayısı: 322)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 322) Güneydoğu Avrupa
Savunma Bakanları Süreci Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle
hakkında soruşturma açılan sağlık personeline
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun
cevabı (7/26963)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, 2002-2013 yılları arasında KPSS ile
işe alınan personele ve atamalar ile ilgili iddialara ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/27273)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyanın Simav ilçesinde Türk TELEKOMa ait bir
binanın satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/29018)
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
bir RTÜK çalışanı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/29242)
5.- İstanbul Milletvekili Melda
Onurun, Gezi Parkı protestoları sırasında Taksimde görev
yapan polislerin TRT binasını kullandığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/29243)
6.- Antalya Milletvekili Gürkut
Acarın, RTÜK tarafından bir televizyon kanalına kesilen
cezalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/29244)
7.- Mersin Milletvekili Vahap Seçerin,
RTÜK tarafından basın kuruluşlarına verilen cezalara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/29245)
8.- Manisa Milletvekili Sakine Özün,
TRTde yayınlanan bir programa konuk olarak katılan kişinin programda
kullandığı ifadelere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/29246)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Türkiyede yayımlanan günlük ulusal gazetelerin
sayısına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/29249)
10.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Türkiyede yayımlanan günlük yerel gazetelerin
sayısına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/29250)
11.- Manisa Milletvekili Sakine Özün,
Manisalı çiftçilerin tarımsal sulama amaçlı elektrik
borçlarının yapılandırılmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/29297)
12.- Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın, Diyarbakırın Dicle ilçesine bağlı
bir beldede köylülere ait araziler üzerinde maden arama
çalışmaları yapıldığı iddialarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/29298)
13.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, elektrik faturalarındaki bazı kalemler ile
faturalandırma dönemine ve elektriğe zam
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/29299)
14.- Hakkâri Milletvekili Adil
Zozaninin, Hakkâriye yapılan bir çalışma ziyareti
kapsamındaki temaslarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/29300)
15.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, illere göre kayıp kaçak oranlarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/29301)
16.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, AVMlerle ilgili kriterlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/29334)
17.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, cam ve cam ürünleri ithalat ve ihracat miktarlarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/29336)
18.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, kâğıt ve kâğıt ürünleri ithalat ve ihracat
miktarlarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/29337)
19.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal
Kaplanın, TÜPRAŞa yönelik başlatılan vergi incelemesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/29484)
20.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Sökenin Kemalpaşa mahallesindeki ormanlık alanda
çıkan yangına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/29571)
21.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Beykoz Çavuşpaşadaki ormanlık alanda meydana
gelen yangına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/29574)
22.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Bakanlıkça, karacaların muhafazası ve sayılarının
artırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/29576)
23.- Kahramanmaraş Milletvekili
Durdu Özbolatın, Kahramanmaraşın Elbistan ilçesindeki
Kalealtı Sulama Birliğinin sorunlarına ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/29579)
24.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın, Diyarbakırın Ergani ilçesinde yaşanan su sorununun
çözümüne ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/29581)
25.- İstanbul Milletvekili Melda
Onurun, gazetecilerin çeşitli sorularına ve tutuklu gazetecilere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/29654)
26.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebinin, TRTnin yayın politikasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/29655)
27.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, TRT Genel Müdür
Yardımcılığına vekâleten atanan bir kişiye
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/29884)
28.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyada bazı vakıf bina ve
işyerlerinden yüksek kira bedeli talep edildiği iddialarına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/29885)
29.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, film ve dizilerde oynayacak sanatçıların
seçimi ile ilgili çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/29887)
30.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Anadolu Ajansı tarafından kullanılmaya
başlanan yeni uydu yayın sistemi ile ilgili harcamalara ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/29888)
31.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, ABDli bir yetkilinin Başbakanın bir
açıklaması ile ilgili değerlendirmesinde geçen bir ifadenin AA
tarafından sansürlendiği iddiasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/29889)
32.- Tekirdağ Milletvekili Candan
Yüceerin, TRTde yayınlanan bir dizinin yayından
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/29890)
33.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, Anadolu Ajansı tarafından servis edilen bir haberin
daha sonra geri çekilmesine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/29891)
34.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurum, Bayburt ve Gümüşhanenin alternatif enerji
kaynakları potansiyelinin kullanımına yönelik projeler
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/30009)
35.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Adıyaman, Van ve Siirtin alternatif enerji kaynakları
potansiyelinin kullanımına yönelik projeler geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30010)
36.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Hakkâri, Şırnak ve Muşun alternatif enerji
kaynakları potansiyelinin kullanımına yönelik projeler
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30011)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Kars, Iğdır ve Ağrının alternatif enerji
kaynakları potansiyelinin kullanımına yönelik projeler
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30013)
38.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahanın alternatif enerji kaynakları potansiyelinin
kullanımına yönelik projeler geliştirilmesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30014)
39.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bingöl, Batman ve Bitlisin alternatif enerji kaynakları
potansiyelinin kullanımına yönelik projeler geliştirilmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/30015)
40.- İstanbul Milletvekili Osman
Oktay Ekşinin, Ordunun Mesudiye ilçesi ve çevresindeki ilçelerin
doğal gaz altyapısının kurulmasına yönelik bir
çalışmanın olup olmadığına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30016)
41.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Elazığ, Diyarbakır ve
Şanlıurfadaki birimlerinin personel ve iş makinesi
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/30017)
42.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Bingöl, Bitlis ve Batmandaki
birimlerinin personel ve iş makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30018)
43.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Siirt, Adıyaman ve Mardindeki
birimlerinin personel ve iş makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30019)
44.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Şırnak, Hakkâri ve
Muştaki birimlerinin personel ve iş makinesi ihtiyacına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30020)
45.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Erzurum, Gümüşhane ve Bayburttaki
birimlerinin personel ve iş makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30021)
46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Bakanlığın Kars, Iğdır ve Ağrıdaki
birimlerinin personel ve iş makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30022)
47.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Ardahandaki birimlerinin personel ve
iş makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30023)
48.- Samsun Milletvekili Ahmet
İhsan Kalkavanın, Samsunda kurulacağı açıklanan
nükleer enerji santraline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30024)
49.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Adanadaki maden sahalarına ve bunların çevreye
zararlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/30026)
50.- Balıkesir Milletvekili
Namık Havutçanın, MTA çalışmaları nedeniyle
Bandırmaya içme suyu taşıyan hattın hasar görmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/30027)
51.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Ankarada doğal gaz bulunmayan ilçelere ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30029)
52.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, İstanbul ili Ümraniye ilçesindeki bir parkın
aydınlatma sorununa ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30030)
53.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Kars, Iğdır ve Ağrıya yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30032)
54.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Van, Siirt ve Adıyamana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30033)
55.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Elazığ, Diyarbakır ve Şanlıurfaya
yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30035)
56.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Şırnak, Hakkâri, Muş ve Mardine yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30036)
57.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburta yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/30037)
58.- Ankara Milletvekili Bülent
Kuşoğlunun, ATO Meclisine seçilen bir tüzel kişi üye ile ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/30138)
59.- Çanakkale Milletvekili Mustafa
Serdar Soydanın, Geliboluda meydana gelen orman
yangınının nedeni ile yangına müdahale biçimine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/30448)
60.- İzmir Milletvekili Aytun
Çırayın, ülkemizde meydana gelen orman yangınlarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/30450)
61.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Bakanlığın Diyarbakır, Elazığ ve
Şanlıurfadaki birimlerinin personel ve araç-gereç
sayısının artırılmasına,
Bakanlığın Adıyaman,
Siirt, Mardin ve Vandaki birimlerinin personel ve araç-gereç
sayısının artırılmasına,
Bakanlığın Bingöl, Batman
ve Bitlisteki birimlerinin personel ve araç-gereç sayısının
artırılmasına,
Bakanlığın
Şırnak, Hakkâri ve Muştaki birimlerinin personel ve araç-gereç
sayısının artırılmasına,
Bakanlığın Erzurum,
Gümüşhane ve Bayburttaki birimlerinin personel ve araç-gereç
sayısının artırılmasına,
Bakanlığın Ardahandaki
birimlerinin personel ve araç-gereç sayısının
artırılmasına,
Bakanlığın Kars,
Iğdır ve Ağrıdaki birimlerinin personel ve araç-gereç
sayısının artırılmasına,
İlişkin soruları ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/30451), (7/30452), (7/30453), (7/30454), (7/30455), (7/30456), (7/30457)
62.- Ankara Milletvekili Ayşe
Gülsün Bilgehanın, orman yangınları sonucunda zarar gören arazi
miktarına ve Bakanlığın envanterindeki yangın söndürme
uçaklarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/30458)
63.- İstanbul Milletvekili Melda
Onurun, Seyfe Gölünün kurumasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30459)
64.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyeye DSİ Şube Müdürlüğü
açılmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30460)
65.- İstanbul Milletvekili Melda
Onurun, Aras Kuş Cennetinin yok olma tehdidi altında
bulunmasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30462)
66.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, ökse otu ile mücadeleye ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30464)
67.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, boz yelkovan adlı deniz kuşu türünün korunmasına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30466)
68.- Manisa Milletvekili Özgür Özelin,
orman yangınlarına ve söndürme çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/30467)
69.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Hakkâri ve Şanlıurfadaki doğal sit alanları
ile bu alanların korunması için bütçeden ayrılan paya
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/30468)
70.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Elazığ, Diyarbakır ve Şanlıurfaya
yönelik proje ve yatırımlara,
Şırnak, Hakkâri, Muş ve
Mardine yönelik proje ve yatırımlara,
Van, Siirt ve Adıyamana yönelik
proje ve yatırımlara,
Erzurum, Gümüşhane ve Bayburta
yönelik proje ve yatırımlara,
Kars, Iğdır ve
Ağrıya yönelik proje ve yatırımlara,
İlişkin soruları ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/30469), (7/30470), (7/30471), (7/30472), (7/30473)
71.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurum, Gümüşhane ve Bayburttaki doğal sit
alanları ile bu alanların korunması için bütçeden ayrılan
paya,
Ağrı ve Iğdırdaki
doğal sit alanları ile bu alanların korunması için bütçeden
ayrılan paya,
Ardahandaki doğal sit
alanları ile bu alanların korunması için bütçeden ayrılan
paya,
Karstaki doğal sit alanları
ile bu alanların korunması için bütçeden ayrılan paya,
Bingöl, Bitlis ve Batmandaki doğal
sit alanları ile bu alanların korunması için bütçeden
ayrılan paya,
Muş, Şırnak,
Adıyaman ve Siirtteki doğal sit alanları ile bu alanların
korunması için bütçeden ayrılan paya,
Mardin, Elazığ ve
Diyarbakırdaki doğal sit alanları ile bu alanların
korunması için bütçeden ayrılan paya,
İlişkin soruları ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/30474), (7/30475), (7/30476), (7/30477), (7/30478), (7/30479), (7/30480)
72.- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudunun,
Hatayda çıkan orman yangınlarına,
Hatayda son üç yılda meydana gelen
orman yangınlarına,
İlişkin soruları ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/30481), (7/30482)
73.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, orman yangınlarının meydana geldiği alanlarla
ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30484)
74.- Mersin Milletvekili Ertuğrul
Kürkcünün, Bakanlığın Akkuyu Nükleer Güç Santrali
inşaatı ile ilgili verdiği izinlere ilişkin sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/30485)
75.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Türkiyenin kağıt ürünleri ithalatına
ve kağıt üretimi yapan yerli firmalara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/30662)
76.- İstanbul Milletvekili Umut
Oranın, Lübnanda kaçırılan Türk pilotlara ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/30757)
77.- Muğla Milletvekili Ömer Süha
Aldanın, Suriye ve Mısırda yaşanan gelişmelerin
dış ticaretimize etkilerine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/30898)
78.- Diyarbakır Milletvekili Altan
Tanın, Libyada faaliyette bulunan müteahhitlerin hak edişlerinin
ödenmemesinden kaynaklanan mağduriyetine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/30899)
79.- İstanbul Milletvekili Mustafa
Sezgin Tanrıkulunun, Türkiyede 2002-2013 yılları arasında
yakalanan kaçak içki miktarına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/31010)
80.- Hatay Milletvekili Mehmet Ali
Ediboğlunun, Yayladağı Sınır Kapısının
kapalı olmasının doğurduğu mağduriyetlere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/31011)
81.- Diyarbakır Milletvekili Emine
Aynanın, Bakanlığınıza bağlı Millî Parklar
Genel Müdürlüğü, bölge müdürlükleri ile il şube müdürlüklerinin
kapatılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/31344)
30
Ekim 2013 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla
üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Denizlideki güvenlik
sorunları hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Emin
Haluk Ayhana aittir.
Bu arada, değerli milletvekilleri, salondaki uğultuyu
kesebilirsek iyi olacak.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın,
Denizli ilindeki güvenlik sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün,
Denizlide güvenlik sorunuyla ilgili gündem dışı söz aldım.
Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başbakanın Denizli ilimizi ziyareti
öncesinde İl Emniyet Müdürlüğü tarafından Milliyetçi Hareket
Partisi İl Başkanı ve Kale ilçesinin Milliyetçi Hareket Partili
Belediye Başkanımız aranıyor. Telefon görüşmesinde
güvenlik önlemleri kapsamında Sayın Başbakanın Denizliye
gelişinin arkadaşlarımızla müzakere edilmek istendiği
söyleniyor. Diğer bir ifadeyle böyle izah edilmiş. MHPye yönelik bir
tehdit varsa amenna ama bunların MHP İl Başkanı ve Belediye
Başkanını ilgilendiren bir tarafı yok. MHPli olmayan
başkaları gözaltına alınmış, nedeni ne, bilmem.
Hele Kale Belediye Başkanımızın Tavas ilçesindeki mitinge
gitmemesi, aksi hâlde çıkabilecek olaylardan sorumlu olacağı
söylenmiş. Bu ne densizliktir! İçişleri Bakanlığı
Sayın Başbakanı korumaktan âciz midir ki MHPli Belediye
Başkanına böyle bir ifade kullanılıyor? İftira
atılıyor, direkt olarak yüzüne söyleniyor. Bunu kim,
İçişleri Bakanı mı talimat veriyor? Başbakan gelecek,
geldiğinde size saldırı olacak. dese anlarım ama
Başbakanın gelmesiyle komşu ilçenin belediye
başkanının ne ilgisi, alakası var? Ayrıca,
Başbakan Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, AKPnin
Başbakanı değil. AKPnin ne kadar sığ düşünce
içinde olduğu buradan anlaşılıyor.
Düşünebiliyor musunuz, Ankarada güvenlik
bariyerlerini aşarak mitinglerde Başbakanın en
yakınına alınan, ülkücü ve milliyetçi kardeşlerim diye
Başbakanın içine sığdıramadığı insanlar
vardı. Kimdi onlar? Tespit ettiniz mi? Kimdi bu sahtekârlar? Hâlâ
öğrendiniz mi? İş, Kale Belediye Başkanı olunca hesap
sorulmaya kalkılıyor. Bu olay Valiliğe soruldu mu Bakanlıkça,
soruşturuldu mu? Daha önce bu ilçenin adliyesi
kapatıldığında da üzerinde güvenlik açısından
helikopter dolaştırılmıştı. Bu ilçede AKPli
belediye başkanları, olmayan okulun açılımına Bizzat
katkı sağladık. diye imzalı açıklamalar
yaptılar. Kaleli vatandaşlara doğruyu da söylemiyorlar. Bu
konuda yalan beyandan savcılık soruşturma açtı mı
bilemiyorum. Özel bir kasıt mı var, onu da anlamak istiyorum.
Araştırılıp bizim bilgilendirilmemiz gerekir. Denizlide
AKP, MHPyi suça mı bulaştırmak için uğraşıyor?
diye aklına geliyor insanın. Ankarada ülkücü, MHPli kardeşim
diyeceksin, kim olduğu belli değil, mitingde Başbakanın
dibine kadar sokacaksın, ha onlar kimlermiş resmî açıklama da
yapmayacaksın! Bakın, MHPli Kale Belediyesinin borcu yok,
Alacağını ihaleyle git, DMOdan al. diyoruz, oradan
alıyor ama buna rağmen engel çıkartılıyor. Öyle bir
şey ki AKPliler bu Kale ilçesinde bile olmayan okulu yaptırdık
diye kâğıt dağıtıyorlar. İsim vermek istemiyorum
ama siyaset bu kadar ucuz olmaz. Yalan yazıp dağıtıyorlar,
sonra da yalana kendileri İnanmayın. diyorlar.
Bir diğer olay: Sayın Bakan burada olsaydı
da keşke söyleseydim. Denizlide her tarafta vatandaşlar neyi
istiyorlar, neyi soruyorlar? Eğer
yasal uygulama varsa inşaat ruhsatında, yapı kullanım
izninde, bu bir şekilde çözülsün. diyorlar. Nasıl çözülüyor? Bir
sakallı çıkıyor, diyelim ki aşağı mahalledeki
dövizciye biri para yatırıyor veya çeşitli gelirler
kısmına yatırılıyor, inşaat ruhsatı veya
yapı kullanım izni çözülüyor. Böyle olaylar hangi illerde var
Sayın Bakan burada olsaydı da sorsaydık. Bunlar
araştırılıyor mu? Var mı böyle bir şey? Bunlar
nedir, ne değildir sormak lazım.
Ben şunu anlamak istiyorum: Şayet Başbakan
Denizliye geldiğinde MHP İl Başkanı ve Belediye
Başkanına denseydi ki: Sizin güvenliğinizde
sıkıntı var, hayati tehlikeniz var. Bunları böyle
arayıp bir şey diyebilirdiniz. Başbakanın güvenliğini
koca Denizli, koca Türkiye, koca İçişleri Bakanlığı
sağlayamıyor mu?
Yüce heyete saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Gündem dışı ikinci söz,
Şanlıurfanın Ceylânpınar ilçesinde örülen duvar
hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın İdris Balukene
aittir.
Buyurun Sayın Baluken. (BDP sıralarından
alkışlar)
2.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Şanlıurfanın Ceylânpınar ilçesinde sınır
kapısına duvar örülmesine ilişkin gündem dışı
konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Rojava sınırlarına yapılan utanç duvarlarıyla ilgili
söz almış bulunmaktayım, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Uzun bir süredir Nusaybin-Kamışlı,
Serekaniye-Ceylânpınar, Afrin-Kilis ve Şenyurt-Derbesiye arasına
tarihe utanç sayfası olarak geçecek duvarlar inşa edilmektedir.
Türkiyenin gerek Suriye politikası, gerek Rojava politikasındaki
bütün yanlışları bugüne kadar gün yüzüne çıkmış
olmasına rağmen tarihe geçecek yeni bir yanlışın, yeni
bir utanç sayfasının, maalesef, bugünlerde inşa edildiğine
tanıklık ediyoruz.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim: Kürt
halkı olarak, Türkiye halkları olarak bu utanç duvarlarının
yapımıyla ilgili süreçleri asla kabul etmeyeceğiz, bu
duvarların yapılmasına da asla müsaade etmeyeceğiz çünkü
bizler yüzlerce yıldır halklar arasına, diller arasına,
inançlar arasına örülen utanç duvarlarını yıkmanın
mücadelesini veriyoruz. Şimdi içeride yürüyen süreçle ilgili önemli bir
kavşağa gelmişken hâlâ kendi kafasında bu inkâr
duvarlarını yıkamamış olanların, yasakçı
duvarları yıkamamış olanların halklarımız
arasına tekrar duvar inşa etmelerine asla müsaade etmeyeceğiz
çünkü kafasında bu inkâr ve yasakçı duvarı taşıyanlar
yüzlerce yıldır bu topraklarda kan akmasına neden
olanlardır.
Bizler
bu sürecin ruhunu bu kürsüden de defalarca ifade ettik; tarihî olarak binlerce
yıllık bir Türk-Kürt ittifakının, Türkiyenin Kürtlerle
ittifakının bu çözüm sürecinin ruhu olduğunu ifade ettik.
Şimdi örülmek istenen duvarlar ise binlerce yıl sürecek olan Türk-Kürt
kavgasının, Türkiye-Kürt savaşının zihniyetinin ta
kendisidir. O nedenle bizler böyle bir kavgayı tetikleyecek olan bu
duvarlara karşı kendi tarihî sorumluluğumuzu, barışla
ilgili, kardeşlikle ilgili, özgürlükle ilgili olan bu sorumluluğumuzu
yerine getireceğiz.
Bakın, dünyanın neresinde sınırlar
arasında bu duvarlar yapılmışsa, bu utanç duvarları
inşa edilmişse oralar yüzlerce yıl sürecek savaşları
beraberinde getirmiştir, yaşamıştır, yine oralar kan
deryasına dönmüştür. En yakın örneği İsrail-Filistin
sınırına yapılan duvarlardır. Yine, Berlin
Duvarının taşımış olduğu utancı
insanlık ortadan kaldırmak için yüzlerce yıllık bir
mücadeleden sonra büyük bir başarıyı elde etmiştir. Bu
kadar insanlık tarihinde mahkûm edilmiş utanç duvarı
pratiği varken Türkiyenin Rojava sınırına bu şekilde
duvarlar yapmasının hiçbir izahatı, hiçbir gerekçesi yoktur.
İçişleri Bakanının, AKP yetkililerinin bu duvarlarla ilgili
söylemiş olduğu bütün gerekçeler boştur, anlamsızdır.
Bu duvarların tek bir amacı vardır, başta Kürtler olmak
üzere bölgede yaşayan halkları birbirinden ayırmaktır.
Sınırların
anlamsızlaştığı, sınırların
kaldırıldığı bir dönemde halklar arasına duvar
inşa etmeye kalkarsanız bunun sonuçlarının çok
ağır olacağını biz buradan tekrar vurgulamak
istiyoruz.
O sınırlar ki El Kaide ve El Nusra çetelerine
bugüne kadar yol geçen hanı şeklinde
kullandırılmıştır. Buradan geçen, sınırdan
geçen o çeteler Kürtleri orada katledecek, Kürtlerin canına, malına,
namusuna fetva verecek pervasızlıkları göstermişlerdir.
Sınırda bu şekilde yürütülen bir pratik varken şimdi daha
tehlikeli bir arayışı, utanç duvarlarını inşa
etmeyi biz hem Türkiye açısından hem bölge barışı
açısından son derece tehlikeli buluyoruz.
Rojavayla ilgili yapmanız gereken
başından beri şuydu: Rojavaya uygulanan ablukayı ve
ambargoyu kaldırmaktı. Bugün Afrinde, Kobanide, Serekaniyede bir
çocuk mama bulamadığı için, ilaç bulamadığı için,
aşı olmadığı için yaşamını yitiriyorsa
bunda Rojavaya karşı uygulamış olduğunuz
politikaların son derece büyük önemi vardır. Biz, Sayın
Başbakanın Gazze duvarları için söylemiş olduğu Bu
duvarlar ırkçılık duvarlarıdır, utanç
duvarlarıdır. sözünü size hatırlatıyoruz. Gazzeye
uygulanan ambargoyla ilgili AKP yetkililerinin, AKP vekillerinin
yapmış olduğu bütün konuşmaları sizlere
hatırlatıyorum. Gazzede ambargoya ayrı, duvara ayrı;
Rojavada ambargoya ayrı, duvara ayrı yaklaşamazsınız.
Eğer bu yaklaşımı ortaya koyarsanız bütün
inandırıcılığınızı yitirirsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Barış ve
Demokrasi Partisi olarak 7 Kasımda Nusaybinde bu utanç duvarlarına
karşı halkımızla birlikte çok büyük bir kitlesel eylem,
etkinlik de ortaya koyacağız.
Tekrar, bu yanlıştan sizi vazgeçmeye davet
ediyoruz.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Gündem dışı üçüncü söz, Karsın
Kurtuluş Yıl Dönümü münasebetiyle söz isteyen Kars Milletvekili
Sayın Ahmet Arslana aittir.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Kars Milletvekili Ahmet Arslanın,
Karsın 93üncü kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de Karsın 93üncü Kurtuluş
Yıl Dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kars, 30 Ekim 1920de Kazım Karabekir
komutasında düşmana karşı ilk galibiyetini alıyor ve
diğer illere örnek oluyor Kurtuluş Harbinde verdiği
kurtuluş mücadelesiyle ve yine Kars, özellikle geriye dönüp tarihimize
baktığımızda, 1064te Sultan Alparslan Anadoluya girmeden
önce Ebul Hasan Harakani Hazretleri isminde muhterem bir zatın 1000li
yıllarda Anadoluya gelmesi ve 1033te şehit oluncaya kadar Türklerin
Anadoluda sevgi oluşturması, kabul görmesi anlamında iyi bir
altyapı hazırlıyor. Hâl böyle olunca 1064te Sultan Alparslan
Karstan Anadoluya giriyor, 1072de Menuçehr Camiini yapıyor Ani
Harabelerinde.
Bütün bunları şunun için anlatıyorum:
Kars, geçmişi anlamında, gerek inanç turizmi anlamında gerek
kültür turizmi anlamında çok sayıda değere sahip. Kağızmanda
10 bin yıllık kaya resimleri mevcut. Yine Kars, Selçukluların
yaptığı, 1153 tarihinde yaptığı ilk kaleye sahip
ve bugün dimdik ayakta duruyor. Belki Kars bir başka anlamda sembol, 1,5
milyon civarında Türkler Karsta şehit vermiş ve yine yakın
tarihte Sarıkamışta 90 bin insanımız âdeta gözünü
kırpmadan vatanı uğruna, memleketi uğruna şehit olmaya
gitmiş. Ebul Hasan Harakaniden bahsetmişken özellikle onun şu
veciz sözünü söylemeden geçmek doğru olmaz: Her kim bu kapıya
gelirse ekmeğini ve suyunu verin; adını, dinini sormayın,
zira Ulu Allahın katında ruh taşımaya layık olan
herkes elbette ki Ebul Hasanın sofrasında ekmek yemeğe
layıktır. Bunu asırlar sonra Mevlâna Celâlettin Rûmi de özellikle
Biz her ne aldıysak Ebul Hasan Harakaniden aldık. anlamında
ifade etmektedirler.
Tabii ki geliyoruz günümüze. Günümüzde Karsın
özellikle gurur duyacağı geçmişine bağlı olarak
günümüzde de birtakım şeyler yapmak lazım. Biz bunun için neler
yapıyoruz? Bunun için bölünmüş yollar yapıyoruz, bunun için hastaneler
yapıyoruz, bunun için tarım ve hayvancılık merkezi olan
Karsı daha da geliştirmek adına barajlar yapıyoruz
barajlardan yem bitkiciliğine doğru özellikle dönmek istiyoruz-
bunun için kentsel dönüşüm yapıyoruz, bunun için Karsa layık,
Türkiyeye layık muhteşem bir havaalanı terminalini hizmete
soktuk, hizmete girdi ve insanımız bugün bunu görüyor.
Bir başka şey; Kars, sınırı
bekleyen il. Tabii ki sınırı bekleyen il olmak
durumundasınız, serhat ili olmak durumundasınız ama bu
özelliğinizden de yararlanmanız lazım. Kars bu özelliğinden
yararlanmak adına büyük bir lojistik merkezi yapıyor ve Türkiye
Cumhuriyeti, Karsa yakışır, Türkiyeye yakışır
Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesini gerçekleştiriyor ki Türkiye
bölgesinde sınır ili olma özelliğinden yararlansın. Tabii
ki Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi demir ipek yolunun önemli bir
halkası, Londradan Pekine demir yolunu kesintisiz hâle getiren bir
proje. Tek başına mı? Hayır, Marmaray Projesiyle birlikte
çok anlamlı ve Marmaray Projesi asrın projesi, rüya proje. Dün birçok
kişinin emeğiyle, katkısıyla, cumhuriyetin kuruluşunun
90ıncı yıl dönümünde yani 29 Ekim 1923ten doksan yıl
sonra Türk insanına yakışır bir şekilde rüya bir proje
olarak hizmete girdi. Kimlerin katkısı yok ki? Ecdadın katkısı
var; Sultan Abdülmecitin 1860ta yani yüz elli üç yıl önce hayal
etmesiyle katkısı var, Sultan Abdülhamitin katkısı var. AK
PARTİden önceki hükûmetlerin hazırlık süreciyle ilgili
katkısı var ama bir gerçek var ki AK PARTİ 2004ten 2013e dokuz
yılda rüya olan Marmarayı gerçekleştirdi. Sayın
Başbakanın ne derece önem verdiği ve ne kadar katkı
koyduğunu o projenin altı yıl başında genel müdürlük
yapmış biri olarak çok iyi biliyorum. Gerçekten gecesini gündüzüne
katarak projeyi takip ettiler. Hükûmetlerimiz destek verdi, Meclis destek
verdi. Binali Yıldırım
gece gündüz projeyle birlikte yattı. Tabii ki benimle birlikte birçok
mesai arkadaşımız vardı, onlar da bu projeye çok ciddi emek
verdiler ve ne mutlu ki bu proje cumhuriyetin 90ıncı kuruluş
yıl dönümünde Türkiye Cumhuriyetine, insanımıza ve dünyaya
hediye edildi diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arslan.
60ıncı maddeye göre pek kısa söz
taleplerini yerine getireceğim.
Sayın Öğüt
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin, Grup Yorumun
Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosunda yapılması
planlanan konserini iptal etmesine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Grup Yorumun Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava
Tiyatrosunda yapılması planlanan konseri üç gün öncesinde
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edilmiştir.
Grup Yoruma gönderilen kararda ise bölücü, yıkıcı faaliyetlerde
bulunacağı gerekçe gösterilmiştir. İBB yetkililerinin bu
gerekçeyi hangi kaynağa dayandırdığı bir yana, bu
kararın bütün benzer etkinliklere örnek teşkil etmesi endişesi
taşımaktayız. İktidarın görevi bu tür keyfî
uygulamaların önüne geçmektir. Bu uygulamalar 90ıncı
yılını kutladığımız cumhuriyetimizin AKP
elinde ne kadar demokrat olduğunu göstermektedir. AKP sadece kendisine
demokrat olmaya devam etmektedir. Yaşasın demokratik Türkiye
Cumhuriyeti! diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Cumhuriyet
Bayramını kutladığına ve cumhuriyeti kuran Gazi
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygı, minnet ve
rahmetle andığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
halkımızın en büyük ulusal bayramı olan Cumhuriyet
Bayramını kutluyorum. Hepimizin ortak değeri olan
cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını
saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
Doksan yıl önce yönünü çağdaş
uygarlığa doğru çeviren Türkiye Cumhuriyeti, bir daha asla
karanlığa götürülemeyecektir. Dini istismar ederek halkın yüce
duygularını kullanmaya kalkanlara, halkımız en güzel cevabı
dün sokaklarda vermiştir. Milyonlarca insan, Türkiyenin her
köşesinde sokaklarda kendi öz bayramını, Cumhuriyet
Bayramını kutlamıştır.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çam...
3.- İzmir Milletvekili Musa Çamın,
Cumhuriyet Bayramını kutladığına, İzmirin
Menderes ilçesine bağlı Yeniköyde bulunan taş ve mıcır
ocaklarına büyük bir çevre kirliliği yarattığı için
ruhsat verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUSA ÇAM (İzmir) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Tüm yurttaşlarımızın Cumhuriyet
Bayramını bir kez daha kutluyorum.
Sayın Başkan, İzmirin Menderes ilçesinde
Yeniköy var fakat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu bölgeye
akıl almaz derecede ruhsat vermekte, taş ocakları,
mıcır ocaklarına izin vermektedir. Yeniköyin hemen dibinde
kurulmuş olan bu taş ocakları ve mıcır ocakları
büyük bir çevre kirliliği yaratmaktadır. Her gün sabahlara kadar
çalışmakta, ayrıca 50 ton, 60 ton
ağırlığında büyük tır kamyonlarıyla yükleme
yapılmaktadır ve yirmi dört saat çalışmaktadırlar.
Buradan Çevre ve Şehircilik Bakanlığını ve Orman
Bakanlığını bir kez daha uyarıyorum. Bu tip meskûn
yerlere ruhsat verilmemesine davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Tanal...
4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Üsküdarda bulunan okullardaki ısınma sorununun halledilmesini,
Üsküdar Şemsipaşada bulunan Atatürk Anıtının
aydınlatılmasını ve HAVA-İŞin THY grevi
davasıyla ilgili mahkeme kararının uygulanmasını talep
ettiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Üsküdar Ticaret Meslek Lisesinde -havaların
soğuk olması nedeniyle- kaloriferler uzun süreden beri yanmıyor.
Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının, öncelikle,
havaların soğuması nedeniyle Üsküdar ilçesinde bulunan tüm
okullardaki kalorifer, akaryakıt sorununu halletmesini talep ediyorum.
İkinci husus; Üsküdar ilçemizin
Şemsipaşada bulunan Atatürk Anıtı geçen seneye kadar
aydınlatılırken şimdi aydınlatılmıyor,
karanlıkta bırakılıyor. Bu konunun da bir an önce hallini
talep ediyorum.
Üçüncü sorun; HAVA-İŞ, Türk Hava
Yollarıyla ilgili yasal bir grev kararını
almıştır ancak yasal grevin devamı nedeniyle Hava
Yolları Anonim Ortaklığı Şirketi grev
kırıcılığı sebebiyle eylem yapmaktadır. Grev
kırıcılığının tespiti ve sataşmanın
önlenmesi için dava açmıştır. Hava-İş davayı
kazanmıştır ancak mahkeme kararı uygulanamamaktadır.
Bakanlık bu konuda ne tür işlem yapacak? Bu mahkeme kararına
uyulmasını talep ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Artvin
ilinin sorunlarına ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Artvin ilinin Ardanuç ilçesi büyük ulaşım
sorunları yaşıyor.
Birincisi, Ardanuç ile Ardahan arasında 1952
yılında başlanan 60 kilometrelik yolun hâlâ 8 kilometresinin
tamamlanmamasıdır. 8 kilometresi kalan bu yolun derhâl
tamamlanması gerekiyor.
Yine, Ardanuç ile Olur arası 46 kilometre olan yolun
da 13 kilometresi stabilize olarak yapılmış; bunun da
tamamlanması gerekiyor.
Ardanuç-Erzurum bağlantısı
olmadığından halk Erzuruma Artvin üzerinden gidiyor; bu durum
yolu 40 kilometre uzatıyor. Baraj üzerinden yapılacak bir
bağlantı vatandaşların bu sorununu da ortadan
kaldıracaktır.
Yusufelinin barajla, Bertalıların HESlerle,
Artvinin maden, çevre tahribatıyla başı dertte.
Artvin ilinde onkoloji servisi bulunmayan bir hastane
var. Bolca baraj, azca yatırım var.
AKPnin Artvindeki vatandaşlarımızın
yalnız oylarıyla değil, sorunlarıyla da ilgilenmeleri
gerektiğini bir kez daha ikaz ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oğan, buyurun.
6.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Karsın 93üncü kurtuluş yıl dönümüne ve Sultan
Abdülmecid tarafından verilen gazilik unvanının Türkiye Büyük
Millet Meclisi tarafından yeniden Karsa verilmesini talep ettiğine
ilişkin açıklaması
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Gazi Karsımızın düşman
işgalinden kurtuluşunun 93üncü yıl dönümünü ben de tebrik
ediyorum.
Tabii, daha önce Meclisimize Karsa 1855
yılında Sultan Abdülmecit tarafından verilen gazilik
unvanının yeniden verilmesi konusunda kanun teklifi sunmuştuk
ama AKP Hükûmeti şimdiye kadar bu konuda bizim kanun teklifimizi
değerlendirmeye almadı. Ben buradan Meclisteki değerli Kars
milletvekili arkadaşlarımıza da sesleniyorum. Önümüzde, 7-10
Kasım tarihlerinde Kars, Ardahan, Iğdır Tanıtım
Günleri var. Hem Meclisimizdeki değerli milletvekillerini oraya davet
ediyorum hem de bu tarihe kadar, gelin, bunu hep beraber Meclisten geçirelim ve
Karsımızın hak ettiği gazilik unvanını yeniden
gazi Karsımıza verelim diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları
vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Elâzığ Milletvekili Enver Erdem ve 19
milletvekilinin, özelleştirme
sonrası 4/C kadrolarına atanan personelin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/747)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Özelleştirme sonrası, kamu
kuruluşlarına atanan 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi, 4/C'li olarak bilinen personellerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılıp gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98. ve İç Tüzükün 104-105. maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.02.04.2012
1) Enver Erdem (Elâzığ)
2) Sinan Oğan (Iğdır)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Ali Uzunırmak (Aydın)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Mehmet Erdoğan (Muğla)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Emin Çınar (Kastamonu)
9) Mehmet Günal (Antalya)
10) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
11) Sadir Durmaz (Yozgat)
12) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
13) Bülent Belen (Tekirdağ)
14) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
15) Sümer Oral (Manisa)
16) Mustafa Kalaycı (Konya)
17) Necati Özensoy (Bursa)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Oktay Vural (İzmir)
20) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
Gerekçe:
Ülkemizde kamu yönetimindeki çarpıklık,
özellikle personel sistemi içinde kendisini göstermektedir. Kamuda 657
sayılı Kanunun 4/A, 4/B, 4/C maddeleri ile kadrolu, sözleşmeli
ve geçici personel çalıştırılmakta; dolayısıyla
bu durum, kamuda çok başlı ve karmaşık bir istihdam
yapısını ortaya çıkarmaktadır. Aynı kurum içinde
aynı işi yapan ancak tabi oldukları yasal mevzuatın
farklı olması nedeniyle; maaşları, emeklilik hakları,
iş güvenceleri, sosyal ve özlük hakları farklı olan kamu
görevlileri bulunmaktadır.
Kamuda çalışanlar arasında en
kısıtlı haklara sahip olan kesim ise hiç şüphesiz ki; 657
sayılı Kanunun 4/C maddesi uyarınca
çalıştırılan ve sayıları yaklaşık 110
bini bulan geçici personellerdir. Bu kapsamda çalıştırılan
personelin yıllık izin, tayin hakkı, aile yardımı,
fazla mesai ücreti, kıdem ve ihbar tazminatı ve iş güvencesi
gibi hakları bulunmazken; maaşları da son derece düşüktür.
Kaldı ki; 4 Şubat 2010 tarihinde Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu kararı
ile 4/Cliler arasında farklı uygulamalara gidilmiş, var olan
adaletsizlik daha da derinleştirilmiştir. İlgili kararla 4/C
statüsünde istihdam edilen kamu görevlerinin bir bölümü için yeni haklar
sunulurken, Bakanlar Kurulu kararının sadece özelleştirme
sebebiyle işsiz kalan ve kalacak olan işçilerden 4/C statüsünde
istihdam edilenleri kapsaması büyük bir insan hakkı ihlalini de
ortaya çıkarmıştır.
Haziran 2011'de kamuda
sözleşmeli olarak çalışmakta olan personelin kadroya geçirilmesi
sağlanmışken, 4/C'li personelin kapsam dışında
tutulması adaletli bir tutum olmamıştır. Kamuda
sözleşmeli olarak çalışan, kamu görevlileri sendikalarına üye
olma hakkı bulunan ve dolayısıyla kamu görevlisi olarak kabul
edilmesi gereken 4/C'li personellerin kadroya geçirilmemiş olmaları
bir kez daha mağdur edilmelerine neden olmuştur.
657 sayılı
Kanunun 4/C maddesi uyarınca geçici olarak
çalıştırılan on binlerce personel ve aileleri,
yapılacak düzenleme ve çıkarılacak Bakanlar Kurulu kararı
ile sorunlarının çözüme kavuşturulmasını umutla
beklemektedir.
4/C statüsünde personel
istihdamı sınırlanmalı, asli ve sürekli hizmetlerde bulunan
personel kadroya geçirilmeli, farklı kararlarla, kurumlara özel ödemeler
kaldırılarak tüm 4/C'li personelin maaşları, emsali kadrolu
personelin maaşları ile orantılı olarak belirlenmeli, tüm
4/C'li personelin özlük hakları kurum farkı gözetmeksizin
eşitlenmelidir.
Ayrıca, 4/C personeli
de sosyal yardımlardan faydalandırılmalı, fazla mesai
ücreti ödenmeli, bu statüde istihdam edilen personelin eş durumu
dolayısı ile yer değiştirmesi ve askerlik dönüşü
göreve başlaması sağlanmalıdır.
4/C statüsünde istihdam
edilen personel üzerinde yöneticiler ve amirler tarafından
oluşturulan keyfî uygulamalara son verilmeli, görev tanımları,
sicil ve taltif uygulamaları gibi konularda yasal mevzuat
çalışmaları yapılmalıdır. 4/C'li personelin
kıdem ve ihbar tazminatları ödenmeli, döner sermayeden
faydalandırılmalı ve kadroya alınmaları
sağlanmalıdır.
4/C'li personelin
mağduriyetlerinin giderilmesi ve gerekli iyileştirmelerin
yapılması amacıyla, Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün
104-105inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
2.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu
ve 20 milletvekilinin, Seyhan Nehri üzerinde kurulan ve yapımı devam eden HESlerin insan
sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/748)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Adana ili Seyhan Nehri üzerinde kurulan ve
yapımı devam eden HES santrallerinin doğal çevre ve
insanlarımız üzerinde yarattığı tahribatlar ve sosyal
etkilerin giderilmesi ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla
Anayasamızın 98'inci maddesi, İç Tüzükün 104 ve 105'inci
maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
2) Mehmet Erdoğan (Muğla)
3) Enver Erdem (Elâzığ)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Oktay Vural (İzmir)
6) Emin Çınar (Kastamonu)
7) Özcan Yeniçeri (Ankara)
8) Alim Işık (Kütahya)
9) Seyfettin Yılmaz (Adana)
10) Tunca Toskay (Antalya)
11) Sümer Oral (Manisa)
12) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
13) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
14) Celal Adan (İstanbul)
15) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) D. Ali Torlak (İstanbul)
18) Ali Öz (Mersin)
19) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
20) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
21) Cemalettin Şimşek (Samsun)
Gerekçe:
Adana ilinin bazı ilçelerinde su kaynakları
üzerinde yapımına devam edilen HES'ler, toprak, su ve orman
varlığımızı telafisi imkânsız tahribatlara maruz
bırakmaktadır.
Seyhan Nehrinin ana kollarından birisini
oluşturan Göksu Irmağı 21/8/2010 tarihinden itibaren nehir
üzerindeki HES'lerden bir veya birkaçında su tutulmaya
başlanmasıyla tamamen kurumuş durumdadır.
Köprü, HES'in bulunduğu Kozan'ın
Ergenuşağı köyünün Kale mevkisinde çok geniş bir alan
yerinden 20 metre aşağı düşmüştür. Yine, aynı bölgede
Kızlareskisi köyü, Hüsemli yerleşimi heyelanla yerinden kopmuş
durumdadır.
Köprü HES inşaatından çıkan hafriyatlar
Kızlareskisi köyü, Akkoca tepesinin kuzey yönüne, Göksu
Irmağının içine depolanmaktadır. Irmağın
götürdükleri hariç, sol sahil boyunca 50x30 metre çapında, 1.000 metre
uzunluğunda nehir içine hafriyat dökülmüş, dökülmeye de devam
etmektedir.
Seyhan Nehrinde devam eden HES'ler ve bunlara
açılmakta olan yollar nedeniyle Kozan-Gökgözü yolunun Kösrelik ile Düzyurt
arasında kalan 10 kilometrelik kısmında yol
genişletilirken, kontrolsüzce ormanlık alana bırakılan dev
kaya blokları, meyilli arazide dereye veya Seyhana inene kadar 2
kilometrelik mesafede yüz binlerce ağacı kırmış, kalanlar
ise aldığı darbelerden dolayı peyderpey kurumaktadır.
2011 yılı Ekim ayında Kozan Marangeçili
köyünden Soner Demir, Gökdere Irmağı kenarında
oğulları ile çalışırken Feke II HESten tamamen
kurtulan, nehir yatağına aniden bırakılan su sebebiyle
oğullarını (Nafi Demir 13 yaş, Zafer Demir 18 yaş)
kaybetmiştir. Söz konusu gençlerin cesetleri yirmi dört saat sonra
yaklaşık 5 km aşağıda bulunabilmiştir.
16 Mart 2012 tarihinde Kulaksız HES
inşaatından düşen Şamil Daşçı'nın cesediyle
birlikte bugüne kadar Cuma Ali Değirmenci, Eyüp Altuntaş, Erkan
Yiğen, Veli Damaksız, Erdal Demirelli, Latif Değirmenci, Mehmet
Yılmaz, Hasan Bolat, Necmettin Karayiğit, Selahattin Aral ile
birlikte Gökdere HES inşaatı sırasında toplam 13 kurban
verilmiştir.
Çevre ve Orman Bakanlığının 16/6/2009
tarih ve 4368-35498 sayılı raporlarında nehir tipi HES'lerle
ilgili "Özellikle su iletim tünelleri, su iletim kanalları ve cebrî
boruların geçtiği alanlarda yapılan hafriyatların,
eğimli arazilerden gelişigüzel bırakılması nedeniyle
orman alanlarında büyük tahribatlar oluşmakta, dere yatakları
doldurularak su akış rejimini ve kalitesini olumsuz yönde
etkilemektedir. Yapılan çalışmalarda gerekli tedbirler
alınmadığı için çevre kirliliği oluşmuş,
işletmeye geçmiş tesislerde dere yatağına
bırakılacak biyolojik ihtiyaç suyu yetersiz, balık
geçişleri hiç yapılmamış ya da uygun inşa
edilmediği görülmüştür." denilmektedir.
Elektrik İşleri Etüt İdaresinin 20
yıllık, ATA İnşaatın ise 3 yıllık
çalışmaları neticesi Burada baraj yapılamaz, aksi hâlde
heyelan olur ve sol sahilden 1480 metrelik Henis Dağı, Karasivri,
Yellibelen, Kızıluçuk mevkilerinde ve sağ sahilde ise Karahan
köyü Keçeli yerleşiminde çok açık ve net, çıplak gözle de
gözlenebilen, yüzlerce yıldır devam edegelen hareketlenmeler mevcut.
Bu bölgede yapılacak inşaat faaliyetleri sonucu, adı geçen
dağlar Seyhan'ın üzerine iner" diye iddialar da vardır.
Bölgedeki HES inşaatlarının, bu bilgiler
ışığında Meclis araştırması komisyonu
kurularak araştırılması, bu sorunlara çözüm üretilmesi ve
gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22
milletvekilinin, kamu ve özel sektöre ait iş yerlerinde meydana gelen
işçi ölümlerinin ve iş sağlığı ve güvenliği
alanında yaşanan eksikliklerin sebeplerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/749)
11/4/2012
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu ve özel sektöre ait iş yerlerinde meydana gelen
işçi ölümlerinin bütün sebepleri ile araştırılarak iş
sağlığı ve güvenliği alanında mevcut
eksikliklerin giderilmesi için alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Murat Bozlak (Adana)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye'de, iş yerlerinde teknik emniyet
açısından denetim mekanizmalarının olmaması ya da
yetersiz kalması her yıl yüzlerce çalışanın
hayatına mal oluyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
verilerine göre, Türkiye'de 2002 yılından 2011 yılının
Ekim ayına kadar geçen sürede 706.608 iş kazası meydana
gelmiş, 15.961 işçi sürekli iş göremez hâle gelirken 10.297
işçi de yaşamını yitirmiştir.
Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının son resmî verilerine göre, Ekim
2011-Aralık 2011 dönemi itibarı ile meydana gelen iş
kazalarında toplam 499 işçi hayatını kaybetmiş ve
18.476 işçi iş kazası sonucu yaralanmıştır. Yine,
bu aylar itibarı ile meydana gelen iş kazası sayısı
ise ekim ayında 7.053, kasım ayında 5.596 ve aralık
ayında 6.326 olmak üzere toplamda 18.975'tir.
Ekim 2011-Aralık 2011 dönemi itibarı ile
meydana gelen iş kazası sayısı madencilik ve taş
ocakçılığı alanında faaliyet yürüten kurumlarda
toplamda 3.636, imalat alanında ise 8.997'dir.
Hükûmet ciddi bir denetim mekanizması
oluşturmadığı için iş sağlığı ve
iş güvenliği hakkında çıkarılan düzenlemelerin hiçbiri
iş yeri sahipleri tarafında dikkate alınmıyor. Oysaki
araştırmalar, uygun politikalarla iş kazalarının
önlenebileceğini ortaya koyuyor. Yatırımcılar
kazançlarının tek kuruşunu bile işçi
sağlığı ve güvenliği için ayırmaya
yanaşmıyor. İşçi sağlığı ve
güvenliği alanındaki denetimsizlik, yaptırımların
yetersizliği, sorumlu ve ilgililerin duyarsızlığı bu
kazaların artmasına sebep oluyor.
Türkiye 2011 Yılı İlerleme Raporunda da
iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin çerçeve
direktifin henüz ulusal mevzuata aktarılmadığına dikkat
çekilmiş ve bu konuda kayda değer bir ilerleme
sağlanmadığı vurgulanmış. Birçok ölümcül iş
kazasının gerçekleştiği KOBİlerde ise mevzuatın
uygulanmasının bir sorun olmaya devam ettiği ifade
edilmiştir.
Bütün uyarılara ve toplu işçi ölümlerine
rağmen Hükûmetin bu konuda henüz ciddi bir politikası yoktur.
Düzenlemeler yapılsa dahi en büyük sorun uygulamada çıkıyor. Ölümlerden
sonra iş yerlerine kesilen sembolik cezalar sorunları çözmüyor.
İş kazası sonucu yaşanan faciaları önlemek bu konuda
ciddi ve kapsamlı bir politika yürütülmesine bağlıdır.
Çünkü kimi araştırmalara göre Türkiye iş kazalarında
dünyada 3üncü olup, Avrupa'da ise 1inci sıradadır.
2007-2012 yılları arasında sadece Tuzla
tersanelerinde yaşanan kazalarda 500 işçi hayatını
kaybetti. Meydana gelen iş kazalarının çoğu ağır
yaralanma, sakatlanma ve ölümle sonuçlanıyor. Türkiye'de yaşanan
iş kazalarının toplu cinayetlere dönüştüğünü söylemek
yerinde olacak. Zonguldak'ta bir maden ocağında meydana gelen kazada
30 işçi hayatını kaybetti. Bazılarının cesedi
daha göçük altından çıkartılmadı. Davutpaşa'da meydana
gelen patlama sonucu 23 işçi, Adana Kozan'da baraj inşaatında 10
işçi, İstanbul Esenyurt AVM inşaatında çıkan
yangında 11 işçi hayatını kaybetti. Daha fazla can
kaybı yaşanmadan, işçi sağlığı ve iş
güvenliği kapsamında işçilerin sağlıklı
yaşam ortamlarının, sağlık revirlerinin, dinlenme ve
sosyal aktivite salonlarının, ısınma, barınma, giyinme
yerlerinin standartlara bağlanması hususunda gerekli düzenleme
yapılmalıdır. Bu nedenle bir Meclis araştırması
açılmasını gerekli görüyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
bilgilerinize sunacağım:
B) Tezkereler
1.- Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ancak Komisyon
Başkanlık Divanının tüm temsilcilerinin tek bir partiden
seçildiğine ve muhalefet partilerini de temsil edecek üyelerin Komisyon
Başkanlık Divanındaki makamlardan birine seçilmesinin İç
Tüzük gereği zorunlu olduğuna ilişkin tezkeresi (3/1324)
Sayı: 50152386-146109
Konu: Komisyon Başkanlık Divanı Seçimi
22/10/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimi için 22/10/2013 Salı günü
saat 17.00'de toplanmış ve kullanılan 24 adet oy
pusulasının tasnifi sonucu, aşağıda adları ve
soyadları yazılı üyeler karşılarında gösterilen
oyu alarak İç Tüzükün 24'üncü maddesi uyarınca başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.
Ancak, seçilen Komisyon Başkanlık
Divanının tüm temsilcileri tek bir partiden seçilmiştir.
Anayasamızın 95'inci maddesinin 1 ve 2'nci fıkralarına
göre "Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını,
kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür.
İçtüzük hükümleri, siyasî parti
gruplarının, Meclisin bütün faaliyetlerine üye sayısı
oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir.
Siyasî parti grupları, en az yirmi üyeden meydana gelir." denilmektedir.
Bu hükme göre, Başkanlık Divanında her hâlükârda muhalefet
partilerini de temsil edecek üyelerin başkan, başkan vekili veya
sözcülük makamlarından birisine seçilmesi zorunludur.
Dolayısıyla tek partiden oluşan Başkanlık
Divanının bu çerçevede seçilmesi gerekmektedir.
Saygıyla arz olunur.
Kamer Genç
Tunceli
Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanı
Başkan : Hasan Fehmi Kinay Kütahya Milletvekili 20 oy
Başkan Vekili : Ziver Özdemir Batman Milletvekili 19 oy
Sözcü :
Şenol Gürşan
Kırklareli Milletvekili
20 oy
Kâtip :
Faruk Septioğlu
Elâzığ Milletvekili
20 oy
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir
parlamenter heyetin, Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem
Birimi tarafından 20/11/2013 tarihinde Strazburg'da düzenlenecek olan
Sosyal ve Sendikal Haklar konulu üst düzey çalıştaya
katılımına ilişkin tezkeresi (3/1305)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu (AP) Katılım Öncesi Eylem
Birimi tarafından 20 Kasım 2013 tarihinde Strazburg'da düzenlenecek
olan "Sosyal ve Sendikal Haklar" konulu üst düzey çalıştaya
Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir parlamenter heyetin
katılımı öngörülmektedir.
Söz konusu heyetin Strazburg ziyareti, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 6ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
TBMM Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğerini okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Avrupa Parlamentosu Aday Ülkeler Eylem Birliği
tarafından 6-7 Kasım 2013 tarihlerinde Belçikanın başkenti
Brükselde düzenlenecek "Balkanlarda Gençlik ve Eğitim" konulu
seminere katılım sağlanmasına ilişkin tezkeresi
(3/1306)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Avrupa Parlamentosu Aday Ülkeler Eylem Birliği
tarafından 6-7 Kasım 2013 tarihlerinde Belçika'nın başkenti
Brüksel'de "Balkanlar'da Gençlik ve Eğitim" konulu bir seminer
düzenlenecektir.
Söz konusu seminere katılım
sağlanması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve arkadaşlarının Suriye krizi ve
sığınmacılar nedeniyle Şanlıurfada
yaşanmakta olan ekonomik ve sosyal güvenlik sorunlarının
araştırılması amacıyla 1/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/10/2013 Çarşamba günü
(Bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
Grup Başkan Vekili
Öneri:
1 Ekim 2013 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve arkadaşları tarafından verilen, Suriye
krizi ve sığınmacılar nedeniyle Şanlıurfa'da
yaşanmakta olan ekonomik ve sosyal güvenlik sorunlarının
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
30/10/2013 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşimde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN.- Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın
İbrahim Biniciye aittir.
Buyurun Sayın Binici. (BDP sıralarından
alkışlar)
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grubumuzun verdiği öneri üzerine söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Suriyede 2011
yılı Mart ayından bu yana yaşanmakta olan iç savaş,
başta Türkiye olmak üzere, tüm Orta Doğu bölgesini sosyal, siyasal,
ekonomik ve en önemlisi de güvenlik boyutlarıyla etkilemeye devam
etmektedir. Hükûmet, izlediği politikaların bir sonucu olarak
aslında, Suriye halklarının, direkt olarak kendileriyle ilgili
olmayan bu kirli ve yakıcı savaşın müdahili hâline
gelmiştir. Girdiği kirli ilişkilerle bir yandan bu yangına
benzin dökmeye devam eden Hükûmet, diğer yandan ise Yangın var!
diye bağırmakta ve ortalığı velveleye vermektedir.
Girdiği karanlık ilişkileri, bu ilişkilere
sağladığı türlü desteklerle her geçen gün büyümesine
katkı verdiği bu krizin giderek derinleşmesine katkı veren
Hükûmet, ortaya çıkan bedelleri de Türkiye ve Suriye halklarına
ödetmektedir.
Değerli milletvekilleri, ateş en başta
düştüğü yeri yakmaktadır. Suriyede yaşanmakta olan bu
savaş nedeniyle Suriye içerisinde yaklaşık 5 milyon kişi
evini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu savaş nedeniyle
yarıdan fazlası çocuk yaşta olmak üzere 2 milyonu
aşkın kişi, aralarında Türkiyenin de olduğu
başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır.
AFAD ve Dışişleri Bakanlığı
açıklamaları ışığında, Türkiyeye sığınan
mülteci sayısının 500 bini aştığı ifade
edilmektedir. Aslında, kimi kaynaklarda bu sayının çok daha
fazla olduğu ifade edilmektedir. Türkiyeye gelen
sığınmacıların 200 bini kamplarda kalırken, geri
kalan sığınmacıların nerede ve nasıl
kaldığı sadece yapılan tahminlere dayanmaktadır.
Biliyorsunuz, son dönemde utanç duvarı diye
adlandırdığımız, dünyada örnekleriyle mahkûm edilen bu
duvarlar en son Rojavayla Türkiye arasında örülmektedir. Sayın
Başbakan bahsetmişti, Gazzedekini utanç duvarı diye
adlandırmıştı. Peki, soruyorum Sayın Başbakana:
Bu ördüğünüz duvar neyin nesidir? Bu ördüğünüz duvar, utanç
duvarının ta kendisidir.
Dış politikada iflas eden AKP Hükûmeti,
gerçekten, umudunu El Kaide ve El Nusra çetelerine
bağlamıştır. El Kaide ve El Nusra çeteleri
Başta, biliyorsunuz, en büyük
örneği Reyhanlıda yaşanmıştı.
Saldırıyı açık ve net üstlenen El Kaide çetelerine
karşı bugüne kadar susan AKP Hükûmeti, Urfada örneği
yaşanan haftada 2-3 kişinin ölümüyle sonuçlanan ve bugüne kadar
Akçakale ve Ceylânpınarda toplam 10 kişinin ölümüne neden olan bu
saldırılar, bugün gerçekten yapılıyorsa bu konuda
çıkıp şapkalarını önlerine koymaları
gerekmektedir.
El Nusra ve El Kaide çeteleri tarafından öldürülen
Kürt genci İdris Akgül, Esad güçleri tarafından öldürülseydi bugün bu
Parlamentoda kıyameti koparıyor olacaktınız ama nedense,
öldüren El Kaideciler, ölen de bir Kürt genci olunca suspus oluyorsunuz.
İşte, gerçekliğiniz burada açığa çıkıyor,
gerçek politikanız burada açığa çıkıyor.
Şunu açık ve net söylüyoruz: Orta Doğu
yeniden şekillenecektir. Orta Doğuda bir tarafımızda
Rojava Kürtleri yaşayacaktır, diğer tarafta Kürdistan diye
adlandırdığımız güney Kürtleri yani Barzani ve
Talabani güçleriyle komşu olmak durumundasınız. Yine
Rojhılat dediğimiz İran
Kürdistanında da Kürtlere komşu olmak durumundasınız. O
zaman, oturup düşünmemiz lazım, Kürtlerle iyi diyalog kurmamız
lazım. Kürtler hiçbir zaman farklı taleplerde
bulunmamışlardır, sadece demokratik bir cumhuriyet
inşasında direngenliklerini göstermişlerdir. Onun için, AKP
Hükûmetini bir daha uyarmak durumundayız. AKP Hükûmetinin Kürtlere
karşı özellikle dış politikalarını gözden
geçirmesi şarttır, elzemdir. Artık nereden bakarsanız 3
tarafımızda komşu olan Kürtlerin, bu halkların özgür bir
Orta Doğuda yaşamak adına mücadele ettikleri gözden kaçırılmamalıdır.
Evet, Kürt halkı, 4 parçada da özgürlük arayışlarını
devam ettirecektir. Bunu ne AKP engelleyebilecektir ne diğer dış
güçler engelleyebileceklerdir. Orta Doğuda en büyük irade sahibi olan
Kürt halkı ve Kürt halkının özgürlük
arayışçıları devreye girmiştir. Bunu böyle bilmeliler.
Yine, bu konuda, Reyhanlı saldırısından
sonra büyük kayıp Şanlıurfada olmuştur. Bu yönüyle
bakıldığında, Reyhanlı saldırısından
sonra en büyük kayıp Urfada; ölümlerin 5i Şanlıurfanın
Ceylânpınar ilçesinde, 5i Akçakalede meydana gelmiş. 2 Ekim 2012de
Akçakaleye düşen top mermisi nedeniyle 3ü çocuk 5 kişi, maalesef,
hayatını kaybetti. Yine, geçtiğimiz temmuz ayında
Ceylânpınarda 17
yaşındaki Mahsum Ertuğrulun göğsüne isabet eden mermi ölmesine
neden olmuştur. 16 Temmuzda Ceylânpınarda başından
ağır yaralanan Mehmet Gündüz, bir haftalık yaşam
savaşına yenik düşerek, maalesef, hayatını
kaybetmiştir. Yine, 28 Temmuzda havan topu, sınırı
aşarak tarladaki iftar sofrasında ezanı bekleyen 44
yaşındaki Şükrü Kahramanın ölümüne neden olmuştur. 4
Ağustosta Ceylânpınarda bayram alışverişine giden 10
çocuk babası Ramazan Zeybel, 45 yaşında, kalbinden vurularak can
vermiştir. Bildiğiniz üzere, El Kaidenin kolu olarak nam
yapmış olan El Nusra Cephesinin, AKP Hükûmetinin desteğiyle
Kürtlere karşı açmış olduğu savaşın
neticesinde daha iki gün önce de Ceylânpınarda 1 kişi daha
hayatını kaybetmiştir. El Nusra Cephesinin Ceylânpınara
attığı havan topu mermisinin isabet ettiği düğün evi
yas evine dönüşmüştür. 2 çocuk babası İdris Akgül
hayatını kaybetmiş ve 1 kişi de
yaralanmıştır. Yine, bu gece Ceylânpınara isabet eden 2
havan topu mermisi nedeniyle Ceylânpınar halkının diken üstünde
olduğu basına yansıyan haberlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İBRAHİM BİNİCİ (Devamla) Bu
konuda, başta Hükûmet olmak üzere araştırma önergemizin derhâl
değerlendirilerek sonuca götürülmesini istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Binici.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde ilk söz, Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan
Buyurun Sayın Oğan. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin, Şanlıurfadaki Suriyeli
sığınmacılarla ilgili vermiş olduğu önerge
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Her şeyden önce şunu ifade etmek lazım ki
bu, bir tek Şanlıurfanın sorunu değil,
dolayısıyla bu önergeyi bu anlamda eksik buluyoruz. Türkiye'de
Şanlıurfada Suriyeli sığınmacı var da Meclisin
hemen 1 kilometre ötesine geçin, Meclisin hemen 1 kilometre uzağında
Suriyeden gelmiş sığınmacı yok mu zannediyorsunuz,
Karadeniz Bölgesinde yok mu zannediyorsunuz? Iğdırda, Karsta,
Edirnede, Türkiye'nin her yerinde Suriyeli sığınmacılar
var ve bu meselenin bir tek Şanlıurfa ekseninde
değerlendirilmesinin bu manada yanlış ve eksik olacağı
kanaatindeyiz.
Bu konu araştırılmalıdır,
doğrudur, ama Şanlıurfa değil, bütün Türkiye'deki Suriyeli
sığınmacı sayısı, bunların durumu ve bu
meselenin nereye kadar gideceğinin mutlaka Meclis tarafından
araştırılması gerekmektedir değerli arkadaşlar.
Son dönemlerde Meclisin pek bu işlerle vakit
harcamadığını
biliyoruz. Sayın Başbakan ve kurmuş olduğu özel
ekip, Meclisi baypas ederek her konuda araştırmalarını
yapıyor, her konuda -tabiri caizse- kararları alıyor, Meclisi de
bir onay makamına dönüştürüyor. Ama bu yüce Meclisin, dün
90ıncı yılını kutladığımız
cumhuriyetimizin en büyük kazanımı olan yüce Meclisin bu konuyu
araştırması lazım.
Biraz önce konuşmacı şunu ifade etti, dedi
ki: Orada ölenler, gelen bombayla, seken kurşunla ölenler Kürt.
Sayın Konuşmacı, Türkiyedeki yaşayanların, dirilerin
etnik kökenlerini ayrıştırdınız, her bir noktada etnik
köken vurgusu yaptınız da şimdi de sıra ölenlerin etnik
kökenini mi araştırmaya geldi?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Kürt olunca tepki
yok. dedi, dinlememişsiniz siz.
SİNAN OĞAN (Devamla) Ölen benim
vatandaşımdır, ölen benim insanımdır, bu ülkenin
vatandaşı, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı ve ölenler
Türktür, etnik kökeni ne olursa olsun. Bırakın artık
insanların etnik kökenini araştırmayı, bırakın
artık insanları etnik kökenlerine göre
sınıflandırmayı. Orada bir sorun varsa, Türkiye
Cumhuriyetinin vatandaşı her bir şahsa, her bir milletvekiline
düşen, Türkiyenin sorunlarını, Türkiye Cumhuriyetinin
yaşayanlarının ve ölenlerinin
sorunlarını araştırmaktır. Ölüler üzerinden
etnik siyaset yapmayı artık bırakmak lazım.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin ciddi bir
mülteci sorunu var. Aynı zamanda Türkiyenin ciddi bir güvenlik sorunu var
demektir. Biz Osmanlının torunlarıyız, Osmanlının
mirasçısıyız, bununla da övünüyoruz. Hem inancımız
gereği hem millî değerlerimiz gereği, kapımıza gelen
zor durumdaki insanlara, kökeni ne olursa olsun, ülkesi, milliyeti, dini,
inancı ne olursa olsun sahip
çıkmak durumundayız. Ancak, bizim de bunu bir kontrol içerisinde ve
imkânlarımız ölçüsünde yapmamız gerekir. Suriyeyi
karıştıranlar bellidir. Suriyede bugünkü durumun müsebbipleri
ortada iken hepsi bir kenara çekilmiş, Türkiyede Sayın
Davutoğlunun, Sayın Dışişleri Bakanının
hayali peşinde koşan, ortalığı kan gölüne
çevirmiş, yanı başımızda bir dünya var ve bunun
sıkıntısını maalesef ki bizim insanlarımız
çekiyor. Oradan kurşunlar sekiyor, benim insanım ölüyor. Oradan
atılan füzelerle, bombalarla, roketlerle benim insanım ölüyor ve
benim insanım kıt kanaat geçinir iken, oradan gelen misafirlerimizi,
oradan gelen mültecileri ağırlamak durumunda
kaldığımız için Türkiyenin kıt kaynaklarını
daha fazla bölüşmek durumunda kalıyoruz. Elbette
bölüşeceğiz ama bir taraftan oradaki yangına su ile değil
benzinle giden bir hükûmet varken, öte taraftan oradan daha fazla mülteci
gelmesi, daha fazla sığınmacı gelmesi zaten beklenebilir
bir durum. Dünyada herkes barıştan konuşurken, Suriye
meselesinin barış yoluyla çözülmesinden konuşurken hâlâ siz
Girelim, yetmiş dokuz gün orayı bombalayalım, daha fazla kan
aksın, daha fazla gözyaşı ve daha fazla mülteci gelsin.in
peşindesiniz. Sizin bu saldırgan, sizin bu savaş
çığırtkanlığı yapan politikanızı sizin
müttefikleriniz bile desteklemiyor artık. Ne Almanyası,
Fransası, İngilteresi ne Amerikası ve hatta ne de one
minuteten sonra ticaret oranını yüzde 40a
çıkardığınız gizli dostunuz İsrail dahi
desteklemiyor.
Ortada
yanlış bir durum var arkadaşlar. Suriyedeki savaş sizin
öngördüğünüz gibi, sizin hayal ettiğiniz gibi, bir günde, bir
haftada, üç haftada, üç ayda bitecek bir savaş değil. Bu savaş
kangrene dönüşmek üzere ve bu kangren en fazla Türkiyeyi etkileyecektir;
seken kurşunlarla etkileyecektir, kesilen ticaretle etkileyecektir, Türk
insanının ölmesiyle etkileyecektir ve gelen mülteci akınıyla
etkileyecektir. Bu sebeple iki senedir Dışişleri Komisyonu üyesi
olarak Sayın Davutoğluna çağrıda bulunuyoruz, Sayın
Davutoğlu, zahmet buyurup, bir zahmet gelin. Meclise bilgi vermiyorsunuz,
hiç olmazsa ihtisas komisyonuna bilgi verin, Dışişleri
Komisyonuna bilgi verin. diyoruz, hâlâ gelebilmiş değil Sayın
Davutoğlu. Meclise bilgi vermiyorsunuz, Dışişleri Komisyonuna
bilgi vermiyorsunuz, bu millete bilgi vermiyorsunuz -biraz sonra
televizyonları da, Meclis yayınını keseceksiniz- peki, ne
olupbittiğini vatandaş nereden öğrenecek? Vatandaşın
bilgi edinme hakkı
Gelip Ankaranın göbeğinde
kapısını alıp götürmeye çalışan Suriyeli
meselesinin ne olacağını vatandaş bilmek durumunda
değil mi? Ekmeğini paylaştığı Suriyeli mülteci
sorununun ne olacağını vatandaş bilme hakkına sahip
değil mi değerli arkadaşlar? Neyi gizliyorsunuz
vatandaştan? Gelin, Suriyeli mülteci sorununu, bir bütün olarak
aslında mülteci sorununu değerlendirelim.
Dünyada en çok mültecinin yaşadığı
ülke hâline geldik. Sadece Suriyeli mi? Afganlısı da geliyor,
İranlısı da geliyor, Ermenistanlısı da, herkes
Türkiyede. Bir tarafta kaçak işçilerle Türkiyenin dört bir tarafı
işgal edilmiş, diğer taraftan mültecilerle. Nereye kadar
gidecek? Bu memlekette işsizlik yok mu? Bu memlekette işsizlik var
ama bu memlekette Afrikadan gelip kaçak çalışan insan da dolu, bir
dolu. Bunun bir zapturapt altına alınması sizin göreviniz
değil mi arkadaşlar, Hükûmet olarak sizin Türkiyedeki kaçak
işçileri zapturapt altına almak göreviniz yok mu? Sizin Türkiyede 1
milyona yaklaşan mülteci sorununu, nereden gelip nereye gittiğini,
bunun kademelerini, bunun ne olacağını, buna ne kadar daha
kaynak harcamaya devam edeceğimizi planlamanız gerekmiyor mu?
Gerekiyor, bu sizin göreviniz ama görevinizi yapmıyorsunuz
arkadaşlar. Siz yapmadığınız için gazetelerde iddialar
ortalıkta dolaşıyor. Suudilerin Reyhanlıda hastane
açtığı ve Suriyeli Özgür Suriye Ordusunun yaralılarının
Türkiyedeki başka ülkelerin kaçak açmış olduğu
hastanelerde tedavi gördüğü söyleniyor. Elbette, ne olursa olsun,
yaşlı, hasta, yaralı insanlar tedavi edilmeli ama Türkiyenin
bunu biliyor olması lazım. Türkiyede eğer birileri gelip
hastane açıyor, birileri gelip oradan tedavi ettirdiği askerleri
tekrar oraya savaşmaya gönderiyorsa, affedersiniz, siz bostan
korkuluğu musunuz? Bu memleket teröristlerin yolgeçen hanı
olmuş; bu memlekette birileri gelmiş hastane açıyor, tedavi
ediyor oradan gelen savaşanları, geri gönderiyor; mülteciler
Türkiyenin dört bir yanını sarmış; fuhuş
almış başını gidiyor, Suriyeli genç kızlar
fuhuş bataklığına saplanmış durumda; hırsızlık,
dilencilik almış başını gidiyor. E, siz ne iş
yapıyorsunuz? Bunu zapturapt altına almak lazım değerli
arkadaşlar. Bu, bir siyaset malzemesi, siyaset konusu değil; bu,
memleketin meselesi ve memleketin meselesinin konuşulacağı yer
gizli karanlık odalar değil, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Siz de
bir bütün olarak -böyle sadece bir ili değil, bir bütün olarak- gelin, bu
meseleyi Mecliste, yüce Mecliste konuşalım diyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oğan.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşması sırasında,
grubumuzu kastederek, ölen vatandaşların etnik kimliği üzerinden
siyaset yaptığımızı ifade etti. Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında BDP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Demin burada konuşma yapan sayın hatip
grubumuzu ölümler üzerinde de etnik bir tavır ortaya koymakla
suçladı. Bunun doğru olmadığını, bir kere,
açık ve net olarak ifade edelim. Konuşmacı
arkadaşımız, grubumuz adına konuşan
arkadaşımız şunu söyledi: Ölen ve öldürenin kimliğine
bakarak siyasal tavır ortaya koyan bir hükûmet pratiği ile
karşı karşıyayız. dedi. Öldüren Esad olunca
kıyamet kopuyor, öldüren El Nusra olunca tepki ortaya konmuyor; ölen Kürt
olunca herhangi bir tepki ortaya konmuyor, ölen farklı etnik kökenden bir
vatandaş olunca, Türkiye vatandaşı olunca Hükûmet kıyamet
koparıyor. Böyle değil mi, yani gerçeği de bu değil mi?
Şimdi, Hükûmetin bu Ceylânpınarda
yaşamını yitiren vatandaşımızla ilgili tek bir
açıklaması oldu mu? Niye kıyamet kopmuyor? Niye Hükûmet bu
konuyla ilgili angajman kurallarından, yapılması gerekenlerden, bilmem,
hedeflerin ateş altına alınmasından bahsetmiyor? Yani,
tavır bu olunca, doğal olarak, ölenin ve öldürenin kimliğine
bakarak siyasal tavır belirleyen bir hükûmet eleştirisini
yaparız.
Biz, yaşayanlar için de etnik kimlik üzerinden
siyaset yapan bir parti değiliz. Bu ülkedeki bütün ezilenlerin, Kürtlerin,
Alevilerin, Süryanilerin, gayrimüslimlerin, Lazların, Çerkezlerin,
ayrımcılığa, ötekileştirmeye tabi tutulan bütün
kesimlerin siyasetini yürütüyoruz. Ama, ısrarla siz Kürt dilini, Kürt
kimliğini, Kürt tarihini inkâr edecek, asimilasyonu getirecek
politikaları getirirseniz, burada tabii ki Kürt halkının
haklarını savunan konuşmalarımızla karşılaşırsınız.
Kürtlerin bugüne kadarki inkâr, imha ve asimilasyon sürecini yaratan,
tekleştirme zihniyetini ortaya koyanların buradan gelip partimizi
etnik siyaset yapmakla suçlamasını da hiçbir şekilde kabul
etmiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) Biz tüm Türkiye
halklarının barış ve özgürlük mücadelesini yürütmeye devam
edeceğiz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisini
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir açıklama yapmak
istiyorum az önceki konuşmayla ilgili.
BAŞKAN Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın BDP grup önerisi üzerinde
ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptıkları konuşmalardaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önceki konuşmada dikkatinizi çekmek istediğimiz şey şu:
Orada, Türk veya Kürt, kim ölüyorsa bunun hepsi Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşıdır ve hepsi insandır. Dolayısıyla,
orada ayrım yapmadan konuşulması gerektiğini biz dile
getirdik. Yani El Nusra Kürtleri öldürüyor. denmesi Suriyede meydana gelen
olaylarla alakalıdır ama Ceylânpınarda kimin Kürt, kimin Türk
olduğunu kim, nasıl takdir ediyor? Orada bir sürü de Türk
asıllı kişi hayatını kaybetti. Dolayısıyla,
biz, orada, Kürtlerin veya Türklerin değil, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının hayatını kaybettiğinin -gelen top
atışlarıyla veya kurşunlarla, seken kurşunlarla- dile
getirilmesini isterdik.
Dolayısıyla, eğer Kürtü, Türkü,
Lazı, Çerkezi
diye başlarsanız o ülkede birlik ve
beraberliği sağlayamazsınız ve siyasi parti olarak da bir
bütün olarak Türk milletini ele alamazsınız. Bu, Türkiye
Cumhuriyetinin insanlarını birbirinden ayırmak demektir. Kim
olursa olsun, orada hayatını kaybeden bütün insanlarımız
bizim insanlarımızdır. Orada hayatını kaybeden her kim
ise, hangi etnik gruba tabiyse, kim olursa olsun, bizim insanlarımızdır.
Bunun ayrımını bu şekilde yapmak, maalesef, hem siyasi
partiler için yanlıştır hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin
birlik ve beraberliği açısından yanlıştır; bunu
dile getirmek istedik. Dolayısıyla, burada kimin öldüğüne
bakarak değil, orada bizim vatandaşlarımızın
öldüğüne bakarak değerlendirme yapmak gerektiğini söyledik.
Durum bundan ibarettir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim,
biraz önce, ilk sunuşta okuduğunuz KİT Komisyonu Geçiçi
Başkanlık Divanı sıfatıyla bildirdiğim bir
yazı var.
BAŞKAN Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, orada Bu Mecliste
sanki bir tek parti varmış gibi komisyonların
başkanlık divanı oluşturuluyor. şeklinde bir
ikazım vardı. Geçen hafta getirip bunu okumadı Meclis
Başkanı nedense ama Anayasanın 95inci maddesi çok açık,
diyor ki: Türkiye Büyük Millet Meclisindeki partiler, bütün Türkiye Büyük
Millet Meclisi faaliyetlerine güçleri oranında katılırlar.
Şimdi, bütün komisyonlarda seçim
yapılıyor, başkan AKPli, başkan vekili AKPli, sözcü
AKPli, kâtip AKPli. Böyle bir komisyon başkanlık divanı
olamaz, Anayasanın 95inci maddesine aykırıdır. Bu konuyu
yazımda belirttim ama ben o sırada yoktum siz orada okurken. Bu konuda
lütfen bir
BAŞKAN Tümden okuduk yazıyı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Okudunuz ama bu konuda da
isterseniz
BAŞKAN Yani Genel Kurulun bilgisine,
yazınızı hiç atlamadan okuduk.
KAMER GENÇ (Tunceli)
bir usul
tartışmasını açalım. Yani bir usul
tartışmasını açalım çünkü onlar da
BAŞKAN Ben usul tartışması
açarım da isterseniz şu Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
önerisini bitirelim
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki efendim.
Hayır, yani ben burada değildim, onun için
şey ettim. Neyse, sağ olun.
BAŞKAN Tamam, neyse.
Evet, bitireyim şunu.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve arkadaşlarının Suriye krizi ve
sığınmacılar nedeniyle Şanlıurfada
yaşanmakta olan ekonomik ve sosyal güvenlik sorunlarının
araştırılması amacıyla 1/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisinin lehinde Hatay Milletvekili Sayın Mevlüt Dudu.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEVLÜT DUDU (Hatay) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin Suriye ile ilgili
uyguladığı yanlış politikanın elbette farklı
etkileri var; sosyal ve ekonomik etkileri var, insani anlamda etkileri var.
Suriyede ölen yüz binlerce insan, Türkiyede patlayan bombalar,
yaşamını yitiren vatandaşlarımız ve elbette ki
Suriyeli mülteciler sorunu. Bu önerinin, gündemdeki bu önerinin, BDP
tarafından getirilen önerinin, ben, bütün illerimiz için, ülkemizin
tamamı için gündeme alınmasını daha uygun bulduğumu
ifade etmek istiyorum.
Suriyedeki kardeş kavgasına, komşudaki
yangına körükle, benzinle gitmenin sonucu olarak, tabii ki Türkiyenin
ulusal güvenliğiyle ilgili de ülkemiz ciddi sıkıntılar
yaşıyor. Ancak, yine son günlerde gündemde olan bir konu, Rojavada örülen
duvar. Ben şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Dünyadaki
duvarların yıkılmasının üzerinden çeyrek
yüzyılı aşkın bir zaman geçmiş iken, bu çağda
böylesine çağ dışı bir uygulamaya imza
atılmasını bu kürsüden kınıyorum. Bu duvar Kürtlerin
kalbine örülen bir duvardır, bu duvar AKPnin faşist ve
ırkçı anlayışının çok açık bir tezahürüdür.
Değerli milletvekilleri, Suriyeli mülteciler
sorununu daha iyi anlayabilmek için Arap Baharı
kandırmacasını iyi bilmek gerekiyor. Sadece uluslararası
çıkar odaklarının faydalarını güden Arap Baharı oyunu
içerisinde Türkiyeye biçilen rolü iyi bilmemiz gerekiyor. Ben bunu Sayın
Başbakanın ve Dışişleri Bakanının çok iyi
bildiğinden eminim. Bizim olmayan, bizi hiç ilgilendirmeyen Arap
Baharı oyunu nedeniyle Müslüman ülkelerin hemen tamamında taraf
olduk, daha doğrusu oldunuz; kardeş kavgalarında taraf oldunuz,
Suriyenin kendi iç meselesinde taraf oldunuz. Dünyanın dört bir
yanından, ciğer söken, kafa kesen teröristlerin ellerine silah verip
Suriyeye gitmelerine önayak oldunuz. Hatayı, Apaydın
Kampını, bu ne olduğu, kim olduğu bilinmeyen canilere
karargâh yaptınız.
Başta
Hatay, tüm bir Suriye sınırı terör yuvası oldu. Hatay âdeta
patlayıcı deposuna dönüştü. Bu oyunun altında kalan, ezilen
Suriyeli kardeşlerimiz, ayrıca Cilvegözünde, Reyhanlıda
patlayan bombalar ve ölen vatandaşlarımız, Ceylânpınar ve
Akçakalede Suriyeden gelen mermilerle ölen vatandaşlarımız,
son olarak da sınırlarımızda besleyip büyüttüğünüz
terör gruplarının açtığı ateş sonucunda
şehit olan askerlerimiz; diğer tarafta, ekonomik ve sosyal olarak
sıkıntılara sokulan, başta Hatay olmak üzere
sınır illerimizde yaşayan vatandaşlarımız ve tüm
dünyada yalnız kalan bir Türkiye. Tam bir fiyasko. Stratejik derinlik
olarak isimlendirilen ancak gerek içeride gerekse dışarıda
doğurduğu sonuçlar itibarıyla tam bir stratejik rezilliğe
dönüşen bir dış politika.
En fazla
100 bin mülteci kabul edeceğiz. dediniz; bugün sayısını ne
siz ne de biz biliyoruz ama 500 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Başta Hatay olmak üzere sınır illerimizin tamamı,
sokaklarda dilencilik yapan ve sefalet içinde yaşayan Suriyelilerle dolu.
Değerli milletvekilleri, bu topraklarda yaşayan
insanlar, tarih boyunca, zor durumdaki insanlara, mazlumlara hep kucak
açtılar, şefkat gösterdiler. Bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın
da böyle olacak. O insanların barınma ve iaşe gibi en temel
ihtiyaçları elbette karşılanmak zorunda. Vatanından koparılan
o Suriyeli çocukların eğitim ihtiyaçlarının da
karşılanması gerekir. Ama, tüm bunlar Türkiye Cumhuriyetinin
ciddiyetine ve vakarına yakışır şekilde
yapılmalıdır, devletimizin yasaları hiçe sayılmadan
yapılmalıdır ve en önemlisi, bizzat devlet eliyle
yapılmalıdır, ne idiği belirsiz kişilerce değil.
Bir buçuk ay kadar önce bir Reyhanlı ziyaretimde bir
tabelaya rastladım, Reyhanlı Kaymakamlığının
dikkatinizi çekiyorum- ve İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün tam
karşısında. Tabelanın bir köşesinde Türk Bayrağı,
bir köşesinde ÖSOyu simgeleyen bayrak ve üzerinde Züheriye Okul Lisesi
yazıyor. Bu gözlemi kamuoyuyla paylaştım. Bu okul Türkiye
Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak mı kurulmuştur? diye
sordum. Ertesi gün Valilik ve Millî Eğitim Müdürlüğünden art arda
açıklamalar geldi: Kayıtlarımızda böyle bir okul yoktur.
Bizden izin alınmamıştır. Haberimiz yoktur. dediler.
Tekrar ediyorum, Kaymakamlığın tam karşısında bu
okul. Böyle bir aymazlık olabilir mi değerli milletvekilleri? Daha
önce bu kürsüden fotoğraflarını da
paylaşmıştım.
Yine, bir Altınözü ziyaretimde, bir beldemizde ölüme
terk edilen, hastaneden atılan Suriyelilerle
karşılaştım. Şimdi, buradan Başbakana ve
Dışişleri Bakanına soruyorum: Ülkemizde kaç Suriyeli mülteci
var? Bu mültecilere ne kadar para harcandı? Özellikle Hatayda ve
Türkiye'nin diğer şehirlerinde kırmızı
ışıkta görmeye alıştığımız
Suriyeli dilenci çocukların toplam sayısı kaçtır? Her sokakta
gördüğümüz Suriyeli dilenci kadınların sayısı
kaçtır? Özellikle Hatayda artan hırsızlık ve fuhuş
olaylarının nedenleri nelerdir? Hatayda hemen her iş yerinde görmeye
alıştığımız kaç Suriyeli ülkemizde kayıt
dışı ve kölelik ücretiyle
çalıştırılmaktadır? Bu durum kaç
vatandaşımızı işsiz bırakmıştır?
Suriyeli mülteciler sayesinde yeniden ortaya çıkan kızamık ve
çiçek gibi salgın hastalıklar nasıl önlenecektir? Karbeyaz
beldesinde, bizzat şahit olduğum, ölüme terk edilmiş kaç
Suriyeli vardır? Suriye olayının ülkemize ekonomik maliyeti ne
kadardır ve nasıl telafi edilecektir? Reyhanlıda, Cilvegözünde
bombalarla; Suriyede, Ceylânpınarda kurşunlarla öldürülen
insanların hesabını kim verecektir? Reyhanlıda, bizzat
şahit olduğum, Züheriye gibi Türkiyede kaç okul vardır?
Hatayın sınırları ve Hatay ne zaman normale dönecektir? Bu
soruları soruyorum ama ne yazık ki yanıt veremeyeceğinizi
de biliyorum çünkü Sayın Dışişleri Bakanının
derinliği, bugüne kadarki gelişmeleri kavrayamadığı
gibi, bundan sonraki aşamaları da kavramaktan uzaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sadece bunlar değil, işte
bugün, buradan söylüyorum: Suriyeli mülteciler adına önüne gelen
yardım topluyor. Özellikle İHH isimli bir kuruluşa Hükûmet
tarafından sınırsız olanak sağlanıyor.
Değerli arkadaşlarım, Karamanın koyunu, sonra çıkar
oyunu. Birkaç yıl sonra ortaya çıkacak yeni Deniz Fenerlerini bugün,
buradan sizlere ve tüm Türkiyeye müjdeliyorum.
Ben buradan
Hükûmete bir kez daha seslenmek istiyorum: Barıştan yana olun,
kardeş kavgasında bir tarafın eline silah vermekten vazgeçin. Bu
insanların eğitimlerini ve diğer tüm insani
ihtiyaçlarını ne olduğu bilinmeyen kişilerin eline
bırakmayın. Gerçek mazlumlara kapıları açın;
ideolojik, radikal İslam savaşçılarına kapıları
kapatın.
Saygılar
sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dudu.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Abdulkerim Göke aittir.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi
Partisinin Meclis araştırması önergesi aleyhinde AK PARTİ
Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Burada, benden önceki hatip arkadaşlarım,
meslektaşlarım birçok konuyu dile getirdiler. Ancak, sözlerimin
başında, öncelikle, gerek Ceylânpınarda gerekse Akçakalede ve
elbette ki Reyhanlıda -konu Suriye olduğu için söylüyorum, özellikle
Ceylânpınar ve Akçakale, bu araştırma önergesinde
Şanlıurfa diye geçtiği için söylüyorum- hayatlarını
kaybetmiş olan değerli hemşehrilerimize, kardeşlerimize,
ağabeylerimize Allahtan rahmet diliyorum. Acılarını
paylaşıyorum, acıları bizim acımızdır
diyorum. Sabaha kadar Ceylânpınardaki hadiseleri oradaki tüm yetkili
arkadaşlarımla beraber, kaymakamımızla beraber takip ettim.
Doğrudur, 10 vatandaşımız, kardeşimiz
hayatını kaybetmiş, 40a yakın vatandaşımız
da yaralı olarak kayıtlara geçmiştir. Ve Ceylânpınarın,
özellikle, yoğun bir şekilde yaşanan gergin ve stresli ortamdan
dolayı oradaki insanların durumunu da biliyorum,
paylaşıyorum.
Ancak, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, uluslararası
hukukta değerlendirdiğimizde, dönüp baktığımızda,
bir ülkenin kendi iç meselesindeki hadiseleri çok detaylı bir şekilde
ele almakta fayda var. Yetkili tüm mercilerimiz, yaşanan hadiseler doğrultusunda
gerek Millî Savunma Bakanlığı gerekse Genelkurmay
Başkanlığı angajman kuralları çerçevesinde misliyle
cevap verildiğini ifade ettiler. Uluslararası hukuk bize neyi gerekli
kılmışsa ülke olarak biz bunları yapmaya devam ediyoruz.
Öncelikle, Suriye hadisesi cereyan ederken ilk gün neyi
dile getirdiysek Hükûmet olarak -Sayın Başbakanımız
başta olmakla- bulunduğumuz noktada aynen ilk gün neredeysek şu
anda da o noktada bulunduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ancak,
uluslararası boyutuyla baktığımızda,
Mısırda bir darbe var. dediğimizde bizimle beraber duruş
sergileyen birçok Arap ülkesi Suriyedeki hadisede farklı bir politika
içerisine girmişlerdir.
Şunu demek istiyorum: Bugüne kadar üniversitelerde
öğrendik, öğrettik. Dış politika menfaat eksenlidir,
dış politika çıkar eksenlidir. Doğrudur, bir yere kadar.
Ancak, AK PARTİ iktidarlarıyla beraber biz dış politikaya
ve iç politikaya yeni bir kavram getirdik, onun adı değerler
siyasetidir. Yani, salt kapitalist argümanlarla, bizim menfaatimiz bugün
dış politikada, Suriyede çadır kentleri kurmamak, yaşanan
insanlık dramına kayıtsız kalmak, içeride bir tampon bölge
oluşturmak ve menfaatlerimiz doğrultusunda bu daha iyidir deyip
kayıtsız kalmak değil. Biz, ezberleri bozma yolunda, son derece
statükonun dışında, proaktif bir dış siyasetin nereden
nereye bizi getirdiğini rahatlıkla görüyoruz.
Bugün itibarıyla çadır kentlerde
sayıları 500 binin üzerinde olan kardeşlerimizi
ağırlıyoruz.
Tarih, örf, âdet, gelenek ve göreneklerimiz ve komşuluk
ilişkilerimiz, akraba bağlarımız çerçevesinde bu
insanları ülkemizde barındırıyoruz. Tamamen ülkemizin
vatandaşlarının ödemiş olduğu vergiyle, yüzde 90-95inin ödemiş
olduğu vergiyle bu rakam 2 milyar doları bulmuş bir durumdadır.
Çok şükür ki biz İnananlar kardeştir.
anlayışını, çok şükür ki biz büyük bir devlet
olmanın ve şanı ve şerefi olan bir devlet olmanın gereğini
artık bir bir uyguluyoruz.
Peki, Ceylânpınarda karşıda Resulayn,
Akçakalede Tel Abyad, Suruçta Kobani
Bunu vurgulamadan geçemeyeceğim.
Akçakalenin karşısında Türk ve Kürt nüfusun yoğun
olduğu Suriye sınırındaki bir hadise yani Resulaynda
Tel
Abyadda ağırlıklı nüfus Arap ve Suruçta, Kobanide
ağırlıklı nüfus Kürt. Buradan şunu ifade etmek
istiyorum: Bölgede bir
Arap-Kürt savaşını arzulayanlar, bunun doğru
olmadığının, bunun hiçbir tarafa
yaramayacağının, bunun bizim politikalarımızla ilgisi
olmadığının altını çizmek istiyorum. Biz,
Arapın da, Kürtün de, Türkün de, etnik ve dinsel yapısı ne
olursa olsun, kanının akmasını istemiyoruz. Temel
uygulamış olduğumuz siyasetin özeti de budur. O zaman, yeniden Ceylânpınara
dönüyoruz. Seken kurşunlarla elbette ki bir gergin ortam, elbette ki bir
stresli ortam olmuştur. Başta ifade ettim. Sabaha kadar Ceylânpınardaki
tüm hadiseleri yetkili arkadaşlarımla beraber izledim, bu
konuşmamı yapmadan önce de oradaki -tüm arkadaşlarımla-
durum nedir diye takibe aldım. Oradaki halkımızın stresini
anlıyorum fakat yaklaşan yerel yönetim seçimleri dolayısıyla
bunu iç politika malzemesi olarak kullanmak isteyenlerin de doğru
yapmadığını ifade etmek istiyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ya ayıp!
Ayıp ya! Yaşamını yitiren insanlar var. Bunu seçimle
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Şöyle demek
istiyorum: Yaşamını yitiren benim acımdır sayın vekilim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ayıptır!
Yani burada söylemeyelim mi, yaşamını yitiren insanlar var.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Bakın, sizi
dinledim. Kimseyi de kastetmiyorum, isim de vermedim. Bunu bu şekilde
ifade edenlerin olabileceğinin doğru olmadığının
altını çizmek istiyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Allah, Allah!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Şimdi,
bakınız değerli arkadaşlar, bir kurşun sekmesi
olduğu zaman kurşunun üzerinde Bu bir PYD kurşunudur.
yazıyorsa ben bilmem, Bu bir El Nusra kurşunudur. diye
yazıyorsa onu da bilmem.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Okumadınız
mı?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Ancak, Suriyedeki
yaralı vatandaşımız nereden gelirse gelsin, yeniden büyük
bir devlet olmanın vebaliyle, gururuyla
ÖZDAL ÜÇER (Van) Reyhanlıdaki bomba yüklü
aracın kime ait olduğu biliniyordu da
Reyhanlıdaki bomba yüklü
araca bile bile göz yumdunuz.
ABDULKERİM
GÖK (Devamla)
biz onları hastanelerimizde tedaviye
almışız, almaya da devam ediyoruz. Hiçbir zaman, hiçbir
vatandaşın, karşıdan gelen yaralının hiçbir
kimliğini sormadan, hiçbir kimliğini almadan oradan gelen
insanların üzerinde kimlik de yok değerli arkadaşlar- biz
onları alıp hastanelerde tedavi ediyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) O zaman niye kimliksizi
tutukluyorsunuz?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Sayın Valimiz, bu
hadisenin gerçekleştiği günden bu güne büyük bir gayretle çaba sarf
ediyor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kimliği
olmayanları o zaman nasıl tutukluyorsunuz?
ABDULKERİM
GÖK (Devamla) Sayın Bakanımız Faruk Çelik Bey, Urfa
milletvekilleri bu hadiseler gerçekleştiği günden bugüne gecemizi
gündüzümüze katarak bölgedeyiz, ayrılmıyoruz. Ancak,
uluslararası boyuttaki bu hadisenin getirdiği yer ve
uluslararası hukukun bize tanıdığı meşruiyet
kuralları ve hukuk çerçevesinde, bizim de angajman kuralları
çerçevesinde misliyle cevap verdiğimizi zaten ifade ediyoruz. Bu hadise bu
ülkede bir ekonomik darboğaz açmıştır, mantık ve kural
bunu gerekli kılar. Bizim dış ticaretimizin bir kısmı
Suriyeyledir ve komşu ülkelerin birçoğu da Suriyeyle beraber
ticaret yapmıştır. Biz de aynı şekilde Suriyeyle
ticaret yapmışızdır. Dolayısıyla, Suriyedeki bu
hadisenin karşılığında bizim de ticaretimizde,
aynı zamanda ihracatımızda bir düşüş meydana
gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
Doğal olan, tabii olan bir sonuçtan bahsediyoruz. Devletimiz, Hükûmetimiz
tüm kayıtlarını tutuyor, incelemelerini yapıyor ve
aynı zamanda çadır kentteki sayılar bellidir, ülkemizdeki
giriş çıkışlar son derece kontrol altındadır.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Gök.
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
Bölgenin yetkilileri ve valisi son derece büyük bir çaba ve özveri içerisinde
gecesini gündüzüne katarak bir uğraş içerisindedir. Herkes bir iyi niyetle
burada mücadele göstermektedir. Herkese göstermiş oldukları bu
sağduyudan dolayı teşekkür ediyorum.
Özellikle, Ceylânpınarda,
Akçakalede, Suruçta insanımızın göstermiş olduğu bu
sağduyuya bir kez daha teşekkür ediyor ve
BAŞKAN Ben de size teşekkür
ediyorum.
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş olduğu bu
araştırma önergesinin aleyhinde olacağımızı
belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında Ceylânpınarla ilgili burada dile getirdiğimiz
hususların seçim hesabıyla yapıldığını
kastetti.
BAŞKAN Şimdi onu düzeltti
ama hadi gene siz de düzeltin.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Grubumuz adına Özdal Bey bir açıklama yapacak.
BAŞKAN Şimdi, onun
arkasından sıra sıra gelecek ama. Şimdi, grubunuz
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Yok, yok, hayır.
BAŞKAN Yok, ben biliyorum
sistemi.
Onu düzeltti, yani sayın hatip
düzeltti.
Diğer arkadaşımıza
söz hakkı doğurmayacak bir açıklama rica edeyim Sayın Üçer.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Van Milletvekili Özdal Üçerin, Şanlıurfa
Milletvekili Abdulkerim Gökün BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun vermiş olduğu
araştırma önergesi sadece ülkemizi değil, ülkemizin
doğrudan ya da dolaylı komşu olduğu bütün ülkelerin
yurttaşlarını ve misafirlerini ilgilendirecek bir konudur. Bütün
dünyanın, Brezilyadan tutun Rusyanın, Rusyadan tutun Çinin,
Çinden tutun Amerikanın müdahil olduğu bir savaş ve iç
savaş durumunun Türkiyeye yansıyıp yansımama durumuyla
ilgilidir.
Uluslararası diplomatik
ilişkilerde ulusal çıkarın esas
alındığını herkes bilir ama ulusal çıkar demek
başkalarının çıkarının görmezden gelinmesi,
birilerinin ölümüne göz yumulması, bazı halkların yok edilmesi,
savaşta kurban gitmesi anlamı taşımıyor. Türkiyede eğer
ulusal menfaat, toplumsal menfaat esas alınıyorsa orada Suriye
savaşının bir parçası olmak yerine Suriyedeki çözümün
oradaki halkların demokratik birliktelik çözümünü sağlayacak bir
diplomatik ilişki alanında olunulması lazımdı. Biz
Suriyeden gelen yaralıların tedavi edilmesine karşı
değiliz ama birilerine ayrımcı tutum sergilerken çete üyelerinin
özel hastanelerde tabi tutulduğu özel muamelelere karşıyız.
Suriyeden gelen kim olursa olsun Türkiyenin elbette ki insani ve vicdani
görevidir ki onların yarasını sarsın ama biz bunları
dile getirirken yok Beş ay sonraki seçimden bahsediliyor. şeklinde
bir değerlendirmeyi biz acınacak bir tutum olarak görüyoruz.
Ayıptır, ayıptır! Yakışmaz. Orada insanlar
ölüyor, milyonlarca insan göç ediyor, milyonlarca insan yaşamını
yitiriyor, milyonlarca çocuk kayıp ve o savaşın bir parçası
olmayan yurttaşlarımız yaşamını yitiriyor ama
Buna ilişkin biz gereken tedbirleri aldık. demek
yanlıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Reyhanlıdaki bombaların
görmezden gelindiği ama bir kurşunun da hesabının
yapıldığı bir söylem tarihî bir gaflettir.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Üçer.
İki dakikayı beş dakikaya
çıkarıyorsunuz hepiniz!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, AKP
temsilcisi, Hükûmetin Türkiyeye sığınanlara yardım
ettiğini, muhalefetin bunu istemediğini
Bu konuda yanlış
bilgiler aktardı. İzin verirseniz onu açıklamak istiyorum.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) Öyle bir
ifade kullanmadım ama.
BAŞKAN Şimdi, siz de Ben böyle bir şey
söylemedim. dersiniz, size de veririm, olur biter.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet, teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye tabii ki bir büyük devlettir. Kendisine
sığınana, eğer bir komşu ülkede problem varsa,
savaş varsa, orada açlık varsa, bir zulüm varsa kendisine
sığınan kadına, çocuğa, yaşlıya, sivil
insanlara yardım etmelidir, bunda
hiçbir sakınca yok. Bunu doğru da buluruz, sağlıklı da
buluruz, Türkiyeye yakışan da budur zaten. Biz bundan söz etmiyoruz,
biz eli silahlı gruplardan söz ediyoruz. Türkiyenin şu anda fiilen
Suriyeyle bir sınırı kalmamış. Eli silahlı
gruplar cirit atıyor. Ya bunu böyle yapmayın, siz Türkiyenin
başını belaya sokacaksınız, Türkiyeyi bir
bataklığın içine sürükleyeceksiniz. dediğimizde anlatmak
istediğimiz buydu. Yoksa bize sığınan Suriyeli
kadınlara, çocuklara, yaşlılara tabii ki yardım etmek
görevimizdir.
Bakın, Suriye politikasında
hatalısınız, Türkiyenin başını belaya soktunuz.
Yani Dostum Esad diyordunuz, birlikte tatil yapıyordunuz. 49
uluslararası anlaşma imzaladınız suyla ilgili, terörle
mücadeleyle ilgili. En fazla anlaşma bu dönemde, AKP döneminde
imzalandı. Ama sonra bir baktık ki geldiğimiz noktada Dostum
Esad dediğiniz kişiye Kanlım Esed dediniz. Ama, bu üç
yılın sonunda tekrar şunu gördük ki eğer yakında
Sayın Başbakan Esada tekrar Esed demekten vazgeçip Esad derse
hiç şaşırmam. Yani o Esed demesinin nedeni Ya, bu benim
dostum olan değil, bu başka kişiymiş. diye milleti
kandırmak istemesiydi ama eski dostunu yeniden hatırlarsa, Esedi
yeniden Esad yaparsa hiç şaşırmam.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Resetler, bilgisayardan resetler.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu noktada
hatalısınız gerçekten ve Türkiye 1980den 2002ye kadar
Suriyeyle 13 anlaşma imzalamıştı ama 2002den 2013e kadar
49 anlaşmayı imzalayan sizsiniz, Boğazda yatlarla gezen
sizsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bodrumda tatil yapan
sizsiniz, bugün düşman olan da sizsiniz. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Fotoğraf çektiren de
sizsiniz.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binici ve arkadaşlarının Suriye krizi ve
sığınmacılar nedeniyle Şanlıurfada
yaşanmakta olan ekonomik ve sosyal güvenlik sorunlarının
araştırılması amacıyla 1/10/2013 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu
Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç, ben şimdi sizi
dinleyeyim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkanım,
şimdi, ben KİT Komisyonunda en kıdemli üye olarak
Başkanlık Divanına üye seçiminde Başkanlık
yaptım.
Ancak, Anayasamızın 95inci maddesi Türkiye
Büyük Millet Meclisi yaptığı tüzüğe göre
çalışır diyor, tüzüğün de hangi koşullarda
hazırlanacağını belirtmiş, tüzük yapılırken
siyasi gruplar Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün faaliyetlerine güçleri
oranında katılır diye ikinci fıkra getirmiş.
Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu dönem
komisyonlara seçilen başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip hep
AKPli. Hâlbuki AKPnin 326 milletvekili var ama 200 küsur milletvekili de
muhalefet partilerinde var.
Şimdi, başkanlık divanının bu
şekildeki teşekkülü Anayasanın 95inci maddesine
aykırıdır. Ben bunu Başkanlık Divanına,
Başkana ve Meclis Başkanına bildirdim ama hiç karar
almamışsınız. Uygun görürseniz bu konuda bir usul
tartışması açalım.
BAŞKAN Şimdi, yalnız -ben de
konuştum arkadaşlarla- İç Tüzükün 24üncü maddesi komisyon
başkanı, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtibinin seçimini
düzenlemiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) Anladım, ben onu biliyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Komisyonun yetkisinde olan bu
hususta Başkanlığımıza tanınmış bir
takdir hakkı yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama efendim,
Başkanlığınıza tanınmamış da
Başkanlığın çalışmasını Meclis
Başkanının
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) En
yaşlı üye olarak
BAŞKAN Ne olur
Anlamıyorum, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Meclis Başkanının
görevi var, komisyonları denetleme görevi. Şimdi, Anayasa mı
önde gelir, tüzük
Farz edelim ki
Yani Tüzükün o maddesi -başkanın,
başkan vekilinin, kâtibin ve sözcünün tek bir partiden seçileceğine
değil- o parçası yorumlanırken Anayasanın 95inci
maddesine göre yorumlanmak zorunda. Yani burada tek bir
BAŞKAN Anladım da gariban Başkan
Vekilinin burada bir takdir hakkı yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, ama o seçimin
BAŞKAN Yani siz kendi yerinizde yapıyorsunuz
ya onu
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, diyorum ki yani o
seçimler hükümsüz. Uygun görürseniz... Yani burada, Mecliste tek parti
varmış gibi komisyon başkanlık divanının
teşekkülü
BAŞKAN Şimdi, Sayın Genç, benim böyle
bir takdir hakkım yok ama bakın, başka bir şey: Siz
ısrarla bu konu üzerinde
Ben, şimdi İç Tüzükü yerine
getirelim, 95inci maddeyi yerine getirelim. derken İç Tüzükü hafifçe
bükerek size söz hakkı tanırım ama benim kendi tutumum
hakkında, o seçimi yaptırmadığım için bir takdir
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, hayır, sizinle
ilgisi yok, Meclis Başkanının tavrıyla ilgili.
BAŞKAN O zaman, onun yolları başka.
Şimdi yöneten benim
ÖZDAL ÜÇER (Van) Başkanım, ara verin.
BAŞKAN Hayır canım!
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, hayır
Sayın
Başkan, 63üncü madde, Meclisin çalışma usulü
BAŞKAN Neyse, biz birbirimizi anladık.
Buyurun, size iki dakika söz veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
BAŞKAN Lehte, aleyhte var mı tutumum
hakkında?
RECEP ÖZEL (Isparta) Lehte
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Lehte
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Lehte
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Lehte
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Lehte
BAŞKAN Tamam, ikişer dakika.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ben de aleyhte
konuşayım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu
Geçici Başkanlığının, Genel Kurulun bilgisine sunulan
tezkeresinde belirtilen konuyla ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca bir işlem yapılmasına gerek
olup olmadığı hakkında
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Anayasanın 95inci maddesi diyor ki:
Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi yaptığı içtüzüğe göre
yönetilir. Ve ikinci fıkrasında da diyor ki: Türkiye Büyük Millet
Meclisi tüzüğü yapılırken Parlamentoda bulunan bütün partilerin
Meclisin bütün faaliyetlerine kendi güçleri oranında katkı
sağlayacak şekilde düzenlenmesi şarttır. Evet, İç
Tüzükün 24üncü maddesinde diyor ki: Komisyon, başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtibi seçer. Seçerken Anayasanın 95inci maddesini
ihmal edemez.
Şimdi, burada AKPnin 326 milletvekili var. Geriye
kalan, herhâlde, 200 küsur milletvekili de öteki muhalefet partilerinin var.
Şimdi, 326 milletvekiline başkanı, başkan vekilini,
sözcüyü, kâtibi veriyorsunuz ama komisyon başkanlık divanında
muhalefete mensup bir kişiyi vermiyorsunuz. Bu, Anayasanın 95inci
maddesine aykırı yani biraz, herhâlde, okuma yazması olan, biraz
hukuk tahsili gören insanlar bunun çok açık ve seçik aykırı
olduğunu görür.
Dolayısıyla, yani, tamam, komisyonlarda
çoğunluk AKPde ama bu seçimin de Anayasanın 95inci maddesine uygun
yapılması lazım. Yani, bugün bir muhalefet partisi
milletvekilinin
Komisyonda temsil yetkisi olan kimdir? Başkandır, başkan
vekili ve sözcüdür. Dolayısıyla, başkan, başkan vekili veya
sözcüden birisinin en azından bir muhalefet partisine verilmesi
lazım.
Bakın, Anayasanın 94üncü maddesine göre, yine
Meclis Başkanlık Divanı oluşurken çoğunluk
sistemindeki yani en büyük partiye 2 başkan vekilliği veriliyor, ötekisi
güçleri oranında dağıtılıyor.
Bana göre, teşekkül eden bu komisyon
başkanlık divanı tamamen Anayasanın 95inci maddesine
aykırıdır ama Meclis Başkanı Meclisin
çalışmasıyla ilgilenmiyor ki başka şeylerle ilgileniyor.
Yani, işte, birtakım rantsal şeylerle ilgileniyor. Keşke
zamanımız olsa da onları da açıklasak burada.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Çok teşekkür ederim Sayın Genç.
Lehte İstanbul Milletvekili Sayın Doğan
Kubat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, açılan usul tartışmasında tutumunuzun
lehinde
Esasen, bir usul tartışmasına konu olacak bir konu da
değil, sizin yaptığınız bir işlem değil,
biraz önce de ifade ettiniz.
Anayasanın 95inci maddesinin birinci
fıkrasında, İç Tüzük hükümlerine göre Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmalarını yürüteceği; ikinci
fıkrasında da bu Meclis çalışmalarının partilerin
kuvvetleri oranında temsil edilmesi esasına göre yürütüleceğine
dair amir bir hüküm var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Partilerin kuvvetleri
oranında değil.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Evet, kuvvetleri
oranında.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kuvvetleri oranında
değil.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Hayır. Anayasa
Mahkemesinin kararlarına bakın Muharrem Bey, hiç tartışmaya
gerek yok bu konuda.
MUHARREM İNCE (Yalova) Üye sayısı
oranında. Kuvvet ayrı bir şey.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Efendim, sayısal
çoğunluğa göre güçleri oranında temsil edilir yani buradaki
sayısal çoğunluk, oranlama suretiyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Üye sayısı
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Şimdi esas
konuya gelelim: Bizim Meclis ihtisas komisyonlarının
MUHARREM İNCE (Yalova) Güçle kuvvet başka,
fizik öğretmeni olarak söylüyorum sana, bak.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Sayın
Başkanım, bunu özelde tartışalım, hiç konuyu
dağıtmaya gerek yok.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayı başka,
güç başkadır.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) 20nci maddede
belirlenen komisyonlarda siyasi parti gruplarının üyelerinin
nasıl temsil edileceği 21inci maddede çok net biçimde
belirlenmiş. Burada her partiye kaç üye düşüyorsa bunlar -temsil
edilip- Meclis Başkanı tarafından ilgili siyasi partilere
bildiriliyor ve buna göre seçim yapılıyor.
24üncü maddenin, komisyon başkanı, başkan
vekili ve kâtiplerin seçimiyle ilgili maddenin gerekçesini okuyorum: Bu
vesileyle komisyonlarda başkanlık divanı diye bir organın
bulunmadığına dikkat çekmek lazımdır. Gerçekten komisyon başkanı,
başkan vekili, sözcüsü ve kâtibi bir heyet hâlinde bir işlem yapmakta
değildirler. Bu görevlerin hepsi ayrı ayrı ifa edilen
görevlerdir. Bu sebeplerle komisyonlardaki bu görevlerin bir heyet içinde
görüşülüyormuşçasına mütalaa edilerek bu makamların siyasi
parti gruplarının oranlarına göre bölüşülmesi söz konusu
olamaz. Meğerki kanunla bir komisyon kurulmuş ve bunun için bir
başkanlık divanı öngörülmüşse -İnsan Hakları
Komisyonunda olduğu gibi- o zaman siyasi parti gruplarının üye
çoğunluğuna
KAMER GENÇ (Tunceli) Lehte olacak
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Efendim, lütfen
Gerekçeyi
okuyayım Kamer Bey.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tüzük, Anayasaya
aykırı.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) Kamer Bey, siz
işi çok iyi biliyorsunuz, dolayısıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) O nedenle,
Başkanlığın tutumu yerindedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir partinin üye
sayısı çok olabilir ama kuvveti düşük olabilir. Kuvveti
diyemezsin, üye sayısı oranında
Kalabalık olabilirsin, o gücünü göstermez. Hacim olarak fazla
olabilirsin, o ayrı mesele.
BAŞKAN - Aleyhte Hakkâri Milletvekili Sayın
Adil Zozani.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
Çok hızlı
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Kubatın dili sürçtü, kuvvet
kavramını kullandı ama askerî bir zihniyetle hâlâ yönetiliyor
olmanın verdiği öyle de bir şey vardır. Sayısal
verilerin burada konuşulması gerekir ya da baz alınması
gerekir ki İç Tüzükte öyle geçiyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Üye sayısı
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, İç
Tüzükle ilgili olarak gündeme gelen bütün konularda, esasen, şu anda,
usulen aleyhte konuşuyorum ama mesele sadece 95inci maddeyle ilgili
değil, İç Tüzükle ilgili konular konuşulduğu zaman, biraz
daha enine boyuna masaya yatırıp düşünmek lazım bu
işi. Şimdi, deve misali gibi bir şey bu. Yani Boynun
eğri. demişler, Ama nerem doğru? demiş. Şimdi, bu
İç Tüzükün neresi doğru ki? Eğer burada bir eleştiri
yapılacaksa burada bir konu var: Yaklaşık bir yıldır
Meclis İç Tüzük Komisyonu oluşturuldu, çalışmaları var
ama 20 kritik maddede geldi iş düğümlendi. Maalesef, Hükûmet
kanadı, bu İç Tüzükün layıkıyla
çıkarılması, Meclisin yeni bir iç tüzüğe
kavuşturulması konusunda gereken sorumluluğa imza atamadı.
Dolayısıyla, her defasında, isteyen üyenin istediği
şekilde maddelerini yorumlayıp izafiyete kapısı açık
bir İç Tüzükle Meclis yönetiliyor olunca da durum böyledir. Yani, bir
yarım saat sonra herhangi bir Meclis üyesi çıksa, burada Usul
tartışması açmak istiyorum. dese hiçbir güç önüne geçemez, açar
çünkü İç Tüzük böyle. Bu İç Tüzükle bu kadar yapılır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Anayasa var, Anayasanın
95inci maddesi açık.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, siz öyle
diyorsunuz da yani mevcuttaki durumu böyledir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Anayasayı da
değiştirmek lazım Başkanım.
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Bunu tümden ortadan
kaldırmak lazım. Bu ucubeliği artık terk etmemiz
lazım, ortadan kaldırmak lazım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Ben teşekkür
ederim.
BAŞKAN - Sağ olasınız.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın
Başkanım, özür dileyerek bir iki dakikada bir açıklama yapmak
istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, sırayla bitireyim de ondan
sonra açıklama yapsanız olur mu?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Peki, tamam.
BAŞKAN Yani, ben şimdi işlemin
hızlanmasını istiyorum. Tamam mı? Nasıl olsa belki
itiraz edeceğiniz bir şey daha çıkar. Zamandan tasarruf
yapıyorum.
Lehte, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli üyeler; Adalet ve Kalkınma Partili sayın milletvekili
arkadaşın konuştuklarını dinleyince sanki bu Meclisi
hep Tüzüke ve Anayasaya göre yönetiyorlar, Türkiyeyi Anayasadan hiç
ayrılmadan, tüzüklere, genelgelere uygun bir şekilde yönetiyorlar
zannedersiniz. Hayır, öyle bir şey yok. Türkiyede, iktidar partisini
en çok rahatsız eden söylem ne şu anda Sayın Başkanım,
Mahir Ünal Bey? Siz faşist diktatörler gibi yönetiyorsunuz.
suçlaması karşısında Adalet ve Kalkınma Partisi
sıkıntıya düşüyor. Sebebi ne, bunu hiç düşündünüz mü?
Bu tip uygulamalardan geçiyor. Tüzük dersiniz, Anayasanın 95inci maddesi
dersiniz ama bir de vicdani hukuk diye bir şey var. Çevre Komisyonuna
gittim ben, Başkan Vekili de burada, en yaşlı üye olarak
açtı. Biz muhalefet milletvekilleri olmasak seçim yapamıyoruz. Ben de
bu işleri bilirim yani katılırım fakat hazıruna imza
atmayabilirim. Fakat ben Avrupa Birliği Komisyonundan gittim. Avrupa
Birliği Komisyonunda ve Karma Parlamento Komisyonunda, Sayın Mehmet
Tekelioğlu ve Afif Demirkıranın, ikisinin başkanlık
yaptığı komisyonlarda başkanlık divanı diğer
muhalefet partilerinden temsilcilerle beraber temsil edilir. Hukuki bir
zorunluluk var veya yok tartışmasına girmiyorum, böyle bir
temayül oluşmuş ve bundan da ne Adalet ve Kalkınma Partisi
şikâyetçi ne de muhalefet partisi şikâyetçi. Ama Hayır efendim,
biz burada çoğunluğuz, dolayısıyla başkanlık
divanını da biz seçeriz. Buyurun, yönetin o zaman. Yönettiğiniz
zaman biz de size her yerde faşist, diktatör demeye devam ederiz. Bunu
kabul ediyorsanız bütün komisyonların hepsine hatta üye bile
almayın, Anayasayı bir de oradan delin.
Bakın, eğer bu ülkeyi gerçekten muhalefet
partileriyle beraber yönetmeye niyetliyseniz, bu çağrıya kulak verin.
Bu ülkede alınacak kararlara muhalefet partilerinin dahli çok önemli. Aksi
hâlde burada, kendiniz gelin, kendiniz güvey olursunuz, bu işten de mutlu
olmazsınız. Bizi ne kadar dışarı atarsanız o
kadar daha çok faşist ve diktatör demeye devam ederiz.
Hayırlı günler diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkkan. Sağ
olun.
Evet, Sayın Kubat
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın
Başkanım, müsaadeniz olursa, biraz önce Adil Bey kuvvet sözünden
hareketle, düşüncelerimi yanlış biçimde aksettirdi, onunla
ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kuvvetten o
anlaşılıyor Kubat Bey. Kuvvet deyince onu anladık
yani.
BAŞKAN Sürekli bir açıklama yapma hâlinde, ondan
sonra uzayıp gidiyor.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin usul görüşmesiyle
ilgili konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, ben kuvvet sözünü kullanırken bir gönderme olsun
diye değil, gerçekten böyle bir şey aklımın köşesinden
bile geçmez. Konu çok teknik yani burada tartışılması
Ben de teknik boyutuyla meseleye müdahil
oluyorum.
İç Tüzükün 21inci maddesinin gerekçesini eğer
okuma fırsatınız olursa, o dönemdeki Anayasanın 95inci
maddesinin ikinci fıkrası siyasi parti gruplarını
komisyonlarda kuvvetleri oranında temsilci bulundurmaya mecbur etmemekte,
sadece İç Tüzük hükümlerinin bu grupların komisyonların
faaliyetlerine kuvvetleri oranında katılmalarını
sağlayacak tarzda düzenlenmesini emretmektedir. İç Tüzük Siyasi
parti gruplarına her bir komisyona ve başkanlık divanına
kendi kuvvet oranlarına uygun sayıda
diyerek devam ediyor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - O maddeyi cunta
yazmıştı, bizim dediğimizi doğruluyorsunuz. Zaten,
askerler yazmıştı o maddeyi.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Dolayısıyla
bu, Tüzükün bir gerekçesinde geçen kavramdır.
Teşekkür eder, saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz, sağ
olasınız.
Tutumumda bir değişiklik
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN - Ben önce şunu açıklayayım:
Zaten benim tutumumla alakalı bir durum yoktu.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, kayıtlara geçmesi açısından
BAŞKAN Ha, anladım.
V.- AÇIKLAMALAR(Devam)
8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın usul görüşmesiyle ilgili
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın hatip,
benim ismimi de zikrederek partimizle ilgili diktatör ve faşist
ifadelerini kullandı.
İç Tüzükten kaynaklanan bütün hakları burada
bulunan bütün siyasi partiler kullanmaktadır. Sözünü ettiği AB Uyum
Komisyonu olsun, İnsan Hakları Komisyonu olsun, KEFEK olsun, bunlar
kanunla kurulmuş komisyonlardır. Orada doğal olarak bir başkan
yardımcısı bulundurulmaktadır. Ama diğer
komisyonların seçimini komisyon kendisi yaptığı için, bu
tamamen komisyonun kendi tercihidir. Buradan yola çıkarak bir siyasi
partiyi faşistlikle, diktatörlükle suçlamak başka bir şeydir,
Uygulama yanlıştır. diye eleştiri getirmek başka bir
şeydir. Dolayısıyla sayın konuşmacının bu
ifadesinin maksadı aştığını düşünüyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam. Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade
eder misiniz.
BAŞKAN Bir saniye.
Zaten benim tutumumla ilgili bir usul
tartışması açmadık, tamamladık. Tutumumda da bir
değişiklik yoktur
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Yalnız,
sözlerini geri alacağını düşündüm, onun için geri
almasını talep etmedim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Şimdi
sözlerini geri almadı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkanım,
ben, daha önce seçildiğim Çevre Komisyonunda bu tip uygulamalara maruz
kaldığım için
-Sayın Başkanı da teyit eder manada- bu faşizan
tutumu protesto etmek için istifa ettiğimi burada bildiriyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.58
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Hasan Ören ve
arkadaşlarının kısa dönem askerlik süresinin
düşürülmesinin ülkemize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
sağlayacağı yararların ve kamuoyunun beklentilerinin araştırılması
amacıyla 24/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
30/10/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/10/2013 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Hasan Ören ve arkadaşları
tarafından 24/10/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına kısa dönem askerlik süresinin
düşürülmesinin ülkemize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine
sağlayacağı yararların ve kamuoyunun beklentilerinin araştırılması
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1065
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak 30/10/2013 Çarşamba günlü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk söz Manisa Milletvekili Sayın Hasan Örene aittir.
Buyurun Sayın Ören. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan,
değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk
Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.
Konu, askerliğin, kısa dönem askerliğin
kısaltılması ama buna geçmeden önce, ileri demokrasi istemi ve
talebiyle her zaman gündeme getirdiğiniz konular üzerinde şöyle bir
Meclise baktığınızda, bu Meclisi nasıl baypas
ettiğinizi, sadece bu Meclisin noter vazifesi gördüğünü kabul etmemek
mümkün değil. Meclis TV saat 19.00da yani iki buçuk saat sonra Meclis
çalışmalarıyla ilgili yayını kesecek. Grup
konuşmalarını, sayın genel başkanların
haftalık sunumlarını, ülkede ne olmuş ne bitmiş bunu
Türkiyeye duyurma, Türkiyeyle paylaşma istekleri ve taleplerini
kapattınız, kestiniz; Türkiyede Meclis TV yayın yapmıyor.
Değerli arkadaşlar, ben Sayın Bülent
Arınça sormak isterim; bu önemli tedbirleri alarak Meclis TVde acaba ne
kadar tasarruf sağladı, buradan ne kadar arkadaşımız
işten çıktı veya nasıl bir sonuç elde edildi, gelip burada
söylemesi gerekli.
TRT Şeş yirmi dört saat yayın yapıyor
-yaptığı yayından da gurur duyuyorum, hiç
alındığımız yok- bütün İslam alemine yirmi dört
saat yayın var. Halkın iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin
Parlamentoda konuşmalarını kesme isteğinizi, saat 19.00dan
sonra bu yayını niçin kestiğinizi anlamak mümkün değil. Ben
inanıyorum ki bu sıralarda oturan sizler de anlamıyorsunuz çünkü
eşleriniz, seçmenleriniz bu kürsüden konuşurken sizi dinlemek
istiyorlar, Ben milletvekilini gönderdim, milletvekili ne işe
yarıyor Mecliste? diye sizi takip etmek istiyorlar.
Şimdi, bütçe geliyor, sabahlara kadar
çalışacağız bütçede. Sabahlara kadar
çalışacağız ama halkın iradesinin teşekkül
ettiği bu Parlamentoyu hiç kimse izleyemeyecek yani denetim vazifesini
görecek olan halk, yurttaş kendi seçtiği milletvekillerini
denetleyemeyecek. İnşallah vereceğiniz bir karar ile Meclis
TVnin yayınlarını ve grup toplantılarını Meclis
kapanıncaya kadar yayınlama kararı alırsınız.
Değerli arkadaşlarım, askerlik konusunda
yeni bir Bakanlar Kurulu kararıyla on beş aylık askerliği
on iki aya indirdiniz. Güzel ve isabetli bir karar, destekliyoruz ama yeterli
görmüyoruz. Size -on iki aya indirdiğiniz askerliği- kısa dönem
yani altı ay askerlik yapan arkadaşlarımızla ilgili
önerimiz onların da dört aya indirilmesidir. Eğer siz konuya
hassasiyet gösterirseniz, hastalığı teşhis edip reçeteyi
ona göre yazarsanız sonuçları doğru olur. Sayın
Başbakanın açıkladığına göre Türkiye'de şu
an 600 bin asker kaçağı var, bakaya. Yani 600 bin üniversite
öğrencisi veya çoğunluğunun üniversite öğrencisi
olduğu 600 bin yurttaşımız bakaya, asker kaçağı
olarak Türkiye'de dolaşıyor. Aslında bunlar askerlik yapmak
istemediklerinden mi, yoksa askerliğe karşı geldiklerinden mi,
askerliğin bir zulüm olduğundan dolayı mı böyle bir
sayı ve oranda bu ülkede asker kaçağı var? Hayır. Süreler
uzun. Üniversiteyi bitirmiş bir öğrenciye veya normal bir
yurttaşımıza, askerlikle ilgili, en verimli çağında
siz on iki ay, on beş ay, altı ay gibi sürelerle askerlik
yaptırmaya kalkarsanız o zaman yaşam içerisindeki
koşullarını değiştirmiş olursunuz o kişinin.
Şu an, dünyada 7nci, NATOda da 2nci en büyük
askere sahip olan ülkeyiz Türkiye olarak. 380 bin askerimiz var, 600 bin
kaçağımız var. Bunu düşünmeden, siz, bu konuyla ilgili bir
çözüm önermeden, ben yaptım oldu mantığıyla 70 bin askeri
ocak ayında terhis edelim, martta oy kullanırlar. düşüncesiyle
sadece bunlarla ilgili kararı çıkarırsanız karar
yanlış olur. Altı aylık askerlik süresi, üniversiteyi
bitirmiş
Genelkurmay Başkanlığı demiş ki: Ben
üniversite öğrencileriyle, üniversiteyi bitirmiş gençlerle ilgili ne
kadar ihtiyacım varsa ayırıyorum. Bunun
dışındakilerin de altı ay kısa süreyle er ve
erbaş olarak askerliğini yapmaları gereklidir.
Ayırdığınıza
-kabulüm- on iki ay askerlik yaptırıyorsunuz ve
karşılığında da para veriyorsunuz. Peki, o altı
ay askerlik yapacak arkadaşlarımızın askerlikle ilgili
olayları öğrenmesiyle ilgili, üniversite bitirmiş bir
öğrencinin G-3ün tetiğini nasıl çekeceğini altı ayda
mı öğrenmesi gerekli veya 203lük obüsün tetiğinin iple
nasıl asıldığını veya saat beş buçukta,
beşte kalkıp mıntıka temizliğinin nasıl
olacağını mı öğreteceksiniz altı ayda? Zaten
Genelkurmay Başkanı olarak diyorsunuz ki: Altı ay kısa
dönem askerlik yapacak olan üniversite öğrencilerine ihtiyacım yok.
Ben ihtiyacım olan üniversite tahsilini gerçekleştirmiş
askerlerden yeterince alıyorum. Geriye kalanlarına altı ay
askerlik yaptırmak o üniversite öğrencilerinin yaşam
içerisindeki pozisyonlarının dengesini bozuyor.
Cumhuriyet Halk Partisine her zaman haksız ve
nedensiz eleştiriler getiriyorsunuz: Çözüm önermiyorsunuz, çözüm
yollarını söylemiyorsunuz. E, çözüm önerilecek yer Meclistir. Siz,
Meclisi baypas etmiş iseniz, sadece Başbakanın iki
dudağının arasında kanun hükmünde kararnamelerle, Bakanlar
Kurulu kararlarıyla ülkeyi yönetme alışkanlığını
edinmiş iseniz, milletvekili olarak sizlere hiçbir şey sorulmaz
duruma geldiyseniz bu sorun, sizin sorununuzdur, Cumhuriyet Halk Partisinin
sorunu değildir.
Dört aya indirelim. Bununla ilgili kanun teklifimiz var.
Bu arkadaşlarımızla ilgili dört aya inmesinde ne mahzur
olabilir? Yani mıntıka temizliğini dört ayda öğrenemezler
mi? Bence öğrenirler ama ister iseniz olur. Peki, ne yaparız dört aya
indirdiğimizde? Türkiyenin ekonomisiyle ilgili katkı koymuş
oluruz. Bu arkadaşlarımız sokaklarda gezen, sokaklarda
işsiz yürüyen insanlar değil. Bu arkadaşlarımız bir
işe girmişler, o işlerde çalışıyorlar;
Türkiyenin geliriyle ilgili, Türkiyenin katma değeriyle ilgili üretim
içerisindeler.
Değerli arkadaşlarım, artık, ne
olursunuz, hiç olmazsa burada kullanalım şu ortak aklı. Gelin,
üniversite öğrencileriyle, Genelkurmayın ihtiyaç hissetmediği,
altı ay askerlikle ilgili görevde biçimlendirdiği bu
arkadaşlarımızla ilgili dört aylık kanun teklifimizi bu
Meclisten geçirelim. Şunu diyebilirsiniz: Ama Cumhuriyet Halk Partisi
veriyor bu öneriyi; şimdi biz, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği
kanun teklifini geçirir isek alışkanlıklarımıza uygun
düşmez. Doğru da söylüyor olabilirsiniz. Kanun teklifini siz
hazırlayın, Adalet ve Kalkınma Partisi hazırlasın
-Sayın Grup Başkan Vekilim herhâlde izin verecektir- altına biz
de imza atalım, altı aylık kısa dönem askerliği dört
aya düşürelim. Sayın Grup Başkan Vekilimiz Mustafa Beyin
verdiği demecinde Evet, benim de şahsi düşüncem altı aydan
dört aya indirilmesidir. diye gazetelerde beyanı var. 4 Ekim tarihli
gazetelere baktığınızda Sayın Grup Başkan
Vekilimizin bu konuda düşüncelerimizi
paylaştığını görürsünüz. Ama, Anadoluda bir tabir
vardır: Ağanın elini tutulmaz. Ağanın gönlünden ne
geçiyorsa onu versin. Siz Dört ay fazla, üç ay olsun. Üniversite bitirmiş
gençlerimiz üç ayda da mıntıka temizliğini, G-3ü
kullanmasını öğrenir. der iseniz bu fikrinizin de
başımızın üstünde yeri vardır.
Lütfen bu konuda ısrar etmeyelim. Binlerce, on
binlerce gencimizi bu dertten kurtaralım. Yapacağınız veya
hazırlayacağınız bir kanun teklifiyle bunu Meclise getirip
bir an önce birlikte çıkarmak, ortak aklın Mecliste kullanılabildiğini
halka gösterme açısından önemlidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde
İstanbul Milletvekili Sayın Şirin Ünal.
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, askerlik hizmeti, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 72nci maddesi gereğince her Türk
vatandaşının hakkı ve ödevidir. Askerlik hizmeti, 1111
sayılı Askerlik Kanunu ile 1076 sayılı Yedek Subaylar ve
Yedek Askerî Memurlar Kanununun detaylarıyla düzenlenmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde kısa dönem erler
yani çavuşlar altı ay, yedek subaylar on iki ay, er ve erbaşlar
ise on beş ay süreyle vatani görevini yerine getirmektelerdi. Ancak,
Hükûmetimizin yaptığı düzenleme ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinin asker ihtiyacı, harbe hazırlık, risk, tehdit
algıları göz önünde bulundurulmuş ve bu doğrultuda uzun
dönem askerlik Genelkurmay Başkanlığı ile koordineli
çalışmalar neticesinde on beş aydan on iki aya
indirilmiştir. Resmî Gazetenin 25 Ekim 2013 tarihinde yayınlanan
kararıyla Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında 1111
sayılı Askerlik Kanununa tabi yükümlülerin muvazzaf askerlik hizmet
süresinin, 1 Ocak 2014 tarihinden geçerli olmak üzere, silah altındaki
yükümlüleri de kapsayacak şekilde, erbaş ve erler için on beş
aydan on iki aya indirilmesi kararlaştırılmıştır.
Değerli milletvekilleri, alınmış olan
bu karar, özellikle Türkiyenin değişim ve dönüşüm içerisinde
olan konjonktüründe gerçekten önemli ve anlamlı bir karardır.
Geçtiğimiz üç dört aydan beri bu konu kamuoyunun gündeminin içerisinde
bulunmaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik koşullar ve
çevresel ilişkilere de bakıldığında, dönem dönem
askerlikle ilgili düzenleme yapılması konusuna ihtiyaç olduğunu
görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, bir ülke, güvenliğini
oluştururken güvenlik-refah dengesini azami seviyede tutması
gerekmektedir. Hükûmetimiz güvenlikle ilgili aldığı
kararları hep bu doğrultuda almıştır. Özellikle
teknolojinin geliştiği böyle bir çağda artık insan
gücünden, bireyden ziyade teknolojinin çok önde olduğu bir kuvvet
yapısına ihtiyaç olduğunu görmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı
Kuvvetleri rakamsal olarak NATO bünyesindeki ülkeler arasında personel
yönünden 2nci büyük orduya sahiptir; öte yandan, NATO bünyesindeki birçok
ülke, soğuk savaşların geride kalması sonrasında ordularını
yeniden yapılandırmışlardır ancak ülkemiz, içinde
bulunduğu durumdan ötürü, haklı olarak, bu dönüşümü
gerçekleştirememiştir. Bunun sebebi, iç güvenlik, terörle mücadele
konusundaki yüksek duyarlılık ve bu bağlamda yaşanan
gelişmelerdir.
Demokratikleşme paketi içerisinde sunulan kararlarla
birlikte bu süreç de sağlıklı bir şekilde devam edecektir.
Ayrıca, terörle mücadele konusunda otuz yıldan beri devam eden
sürecin en önemli sıkıntılarından biri, bu olayın
sadece güvenlik boyutunun çok öne çıkarılması ve bunun sadece
Türk Silahlı Kuvvetlerine havale edilmesiydi. Ancak AK PARTİ Hükûmeti
olarak, yönetimi devraldığımız günden beri, bu yükü Türk
Silahlı Kuvvetlerinin üzerinden alarak hadisenin Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çözülmesi, yönetim boyutuyla ele alınarak çözülmesi için
çabaladık. Ekonomik, sivil, sosyal, kültürel, diplomatik bütün
ayaklarını devreye sokarak güvenlik boyutuyla alakalı olan
konulardaki ihtiyaçları yeniden gözden geçirdik. Bu bağlamda, bu kararın
zamanlaması çok önemlidir.
Demokratikleşme paketinin sahaya indirildiği
şu dönemde asla bir zafiyet söz konusu olamaz çünkü artık Türkiye
eski Türkiye değildir. Az önce de belirttiğim üzere, önceki
dönemlerde askerin tamamen merkezde olduğu bir ilişki modeli varken
bugün ciddi bir koordinasyon içerisinde, Genelkurmay
Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve
Hükûmetimiz ciddi hazırlıklar neticesinde böyle bir kararı
almıştır. Bu tarz stratejik kararlar verilirken analitik
düşünce yapısıyla yetişen Türk Silahlı Kuvvetlerinin
güvenlik konusunda asla herhangi bir zafiyete düşmeden bu kararları
vereceğinin altını çizmekte fayda görmekteyim. Böylesine hassas
bir konu, çok iyi çalışılmış bir pakettir.
Değerli
milletvekilleri, güvenlik yönetilirken teknolojinin çok öne
çıktığını görmekteyiz. Türkiye, ateş gücü yüksek,
operasyonel kabiliyeti yoğun ve yüksek olan bir orduya doğru
gitmektedir. İşte bu noktada er sayısının düşmesi
zorunlu olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, erlerimizin
uzun süreli görev yapacağı çok teknik sahalar mevcut değildir.
Yani teknoloji yoğun herhangi bir araç ve gerecin uzun dönemli
çalıştırılması için, malumunuz, uzman
erbaşların devreye girdiğini görmekteyiz, kademe kademe.
Hizmet faaliyetlerinin,
lojistik faaliyetlerin her geçen gün sivilleşmesi, özelleşmesi
verimlilik açısından da bütün dünya ülkelerinde uygulanan bir
gerçektir. İnsan gücü planlamasında da rakamların düşmesi
çok anlamlı bir karardır. Profesyonel orduya geçiş
noktasında çalışmalarımız zaten devam etmektedir.
Konunun özeline baktığımızda, hem sosyokültürel
yapısı hem de jeopolitik konumu itibarıyla belki de karma
ordunun Türkiye için bugünlerde çok daha anlamlı olacağını
söyleyebiliriz.
Değerli
milletvekilleri, Batı ülkelerindeki profesyonel ordu çok öne
çıkıyor olabilir ama Batılı ülkelere
baktığımızda bunların tehdit ve risk
algılamaları Türkiyeden çok daha farklıdır. Burada esas
önemli olan konu, verimli bir ordunun operasyonel gücünün maksimum seviyede
olacağı bir optimalı yakalamaktır. Hükûmetimiz bu konuda
çok kararlı olup özellikle terörle mücadeledeki hassasiyeti ve çevre
ülkelerde meydana gelen gelişmeleri dikkate alarak bu kararı
almıştır.
Kamuoyunda herhangi bir endişe ve tereddüde yer
olmaması gerektiğini düşünmekteyim. Zaten savunma sanayisinin
millîleştirilmesi, geliştirilmesi yolundaki yoğun gayretler çok
önemlidir. Türkiye her geçen gün kendi silah ve teçhizatını üretme
konusunda önemli adımlarla ilerlemektedir. Çinden alınan hava
savunma sistemlerinin NATOya rağmen Çinden alınmasının en
önemli sebebi, buradaki millîlik oranının yani ortak üretimin
olmasıdır. Daha öncesinde hep Türkiyenin silahlı kuvvetlerinin,
güvenlik unsurlarının istediği kaynak kodları
dediğimiz yani kumandaların, yazılımların tamamen
Türkiyede olduğu bir sürece gidilmesinden dolayı böyle bir tercih
kullanılmıştır. Burada önemli olan, minimum maliyet,
maksimum verimdir.
İnsan gücü planlaması açısından
askerliğin kısalması bence çok anlamlıdır ve
yerindedir. İnsan gücü burada iş gücüne de dönüşecektir. Er
statüsünde askerlik yapan ve erken terhis olarak bu durumdan faydalanabilecek
yaklaşık 70 bin Mehmetçik askerlikte değil, iş
hayatında olacaktır. Bunun Türkiye ekonomisine yaratacağı
katkıyı da unutmamalıyız. Askerliği gençlerimizin bir
kayıp vakit olarak değil de hakikaten bir vatani görev olarak
görmelerini sağlayacağız. Askerlik geçiştirilecek bir görev
değil, anayasal bir hak ve ödevdir. Asker sayısı fazla olan
değil, ateş gücü ve operasyonel gücü yüksek ordular her zaman daha
güçlüdür ve daha başarılıdırlar. İnsansız hava
araçları, pilotsuz uçakların olduğu bir süreçte
bulunmaktayız. Sınır güvenliği konusunda da artık
karakollarda nöbetler değil, elektronik ve dijital sistemlerle
sınır güvenliği operasyonel anlamda daha
başarılıdır. Burada esas önemli olan hizmet faaliyetleri ve
lojistik faaliyetlerde olan kadroların özelleştirilmesiyle hem kalite
yükselmiştir hem de bu noktada askerliğe ihtiyaç bir anlamda
kısmen azalmıştır. Özellikle orduevleri, askerî kamplar
gibi sosyal tesislerde hizmet faaliyeti veren kadroların, sanıyorum,
önümüzdeki dönemden itibaren süratli bir şekilde özelleştirilmesine
doğru gidilecektir. Artık kahraman askerimiz patates, soğan
soyan, çukur kazan asker değil, daha çok operasyonel anlamda olması
gerektiği yerde olacaktır.
Konuşmamın başında da
belirttiğim üzere, sürelerin artırılıp düşürülmesi
Hükûmetimizin, Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma
Bakanlığıyla koordineli yaptığı
çalışmalar neticesinde ortaya çıkabilen bir durumdur. Risk,
tehdit algılamaları göz önünde bulundurulmuştur, harbe
hazırlık önemsenmiştir.
Değerli milletvekilleri, yedek subay adayı
statüsüne ayrılmayan kısa dönem statüsündeki yükümlülerin hizmet
süresi -1111 sayılı Askerlik Kanununun 5inci maddesi- yedek subay
adayı olarak ayrılanların hizmet süresinin yani on iki ayın
yarısı olarak, altı ay olarak belirlenmiştir. Bunun
yaklaşık bir ayı acemilik eğitiminde geçmekte, on iki günü
de izin olarak kullanılmaktadır. Yaklaşık dört buçuk ay da
bu ülkeye harbe hazır asker olarak hizmet etmektedir değerli kardeşlerimiz.
Dolayısıyla, kısa dönem askerlerimizin sürelerinin yeterli
olduğunu düşünmekteyim. Zira Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece
uzun dönem askerlerimize değil üniversite, fakülte mezunu askerlere yani
kısa dönem çavuşlarımıza da ihtiyacı
bulunmaktadır.
Kısa dönem askerlik, yedek subaylık süresi ve
sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Ayrıca, uzun dönemin on
beş aydan on iki aya indirilmesinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin harbe
hazırlığına olabilecek etkilerinin sönümlenmesine kadar
beklemede kalınmasının yararlı olacağını da
değerlendiriyorum. Bu bağlamda, kısa dönem askerlik süresinin
altı ay olmasının makul olduğuna inanıyor, bu
vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilen kısa dönem askerliğin düşürülmesiyle ilgili grup önerisi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiyenin tarihî konumu ve kültürel mirasından
doğan yükümlülükleri, bölge ve dünya barışının
tesisinde üstlendiği rol nedeniyle güçlü ve caydırıcı bir
savunma sistemi tesis edilmelidir, tesis edilen bu savunma sistemi
sürdürülebilir olmalıdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevini
çağın şartlarına uygun bir şekilde ve
başarılı bir biçimde yerine getirebilmesi mutlaka
sağlanmalıdır; bu konuda, Hükûmet, Türk Silahlı Kuvvetlerine
her türlü kolaylığı sağlamalıdır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin hareket kabiliyetinin
artırılması ve caydırıcılığının
yükseltilmesi gerekmektedir. Askerî modernizasyon programı
başlatılarak Türk Silahlı Kuvvetleri silah, teçhizat ve ileri
teknoloji kullanma kabiliyeti konusunda dünyanın en güçlü
ordularından biri hâline getirilmelidir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin silah ve teçhizat
yönünden dışa bağımlılığı
azaltılmadır. İhracat kapasitesi yüksek, bağımsız
ve yerli harp sanayisinin ve yerli müteşebbisin de silah, askerî teçhizat
üretimine yatırım yapabilmesi için gerekli teşviklerin
sağlanması gereklidir. Malzeme, teknoloji, elektronik harp,
havacılık, uzay ve uydu teknolojileri, ağ merkezli savaş,
insansız hava araçları, güdüm ve kontrol teknolojileri gibi savunma
sanayisi teknolojilerinin AR-GE çalışmaları desteklenmelidir.
Savunma sanayisinde bilgi güvenliğini sağlamak
amacıyla millî yazılım sistemi
yaygınlaştırılmalı ve Türkiyeye mal edilmelidir.
Savunma ve güvenlik alanında uydu imkânlarından
yararlanmak için havacılık ve uzay teknolojilerine
ağırlık verilmeli ve tamamen yerli uydu üretimi
sağlanması için gerekli çalışmalar
yapılmalıdır.
Savunma sanayimiz teknoloji transfer eden değil,
teknolojiyi üreten bir yapıya kavuşturulmalıdır, harp
sanayisinin ulusal ihtiyaçlarına dönük üretim yapması da
sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
asırlık köklü maziye sahip olan Türk ordusunun, Türk milletinin
vicdanında saygınlığının gelişigüzel günlük
politikalarla, iç ve dış kamuoyunda yıpratılmasına
izin verilmemelidir. Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratacak popülist politikalardan
uzak durulmalıdır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yapısı, insan
gücü, teknoloji ve organizasyon açısından güçlendirilerek yeniden
yapılandırılmalı, modernize edilmeli, bölgesel ve küresel
anlamda caydırıcı kabiliyeti artırılmalıdır.
Yeni teşkilatlanma modelinde siber savaş ve elektronik
güvenliğine önem verilmelidir. Eğitim, teşkilatlanma ve
teçhizatlandırma alanlarında görev tanımına uygun
uzmanlaşma yanında, asimetrik tehdit ağırlıklı
değişikliklere de gidilmelidir. Belli uzmanlık gerektiren
görevler ile asimetrik tehdide yönelik görevlerde profesyonel
ağırlıklı, diğer görevlerde ise yükümlü askerliği
esas alan bir sistem esas alınmalıdır. İdari ve sosyal
tesisler sivil ağırlıklı hâle getirilmelidir. Bu
tesislerden sivillerin de yararlanmaları sağlanmalıdır.
İç güvenlik birimlerinin faaliyetlerinde
koordinasyon sağlanmalıdır. İç güvenlik alanındaki
kurumların yetki ve sorumlulukları yeniden tanımlanmak
suretiyle, hizmetin uyum içinde yerine getirilmesi sağlanarak
çağdaş yöntemlerle çalışır hâle getirilmelidir.
Kurumsal yapılanmada istihbarat faaliyetlerinde, bilgi
akışında ve suçla mücadele birimleri arasında etkili bir
eş güdüm sağlanmalıdır.
Güvenlik güçlerinin
saygınlığının tesisi için tedbirler
alınmalı, mali ve sosyal hakları görev ve sorumlulukları
ile uyumlu hâle getirilmelidir. Güvenlik personelinin atama ve terfilerinde
liyakat esas alınmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Askerlik Kanununun 5inci maddesi Erbaş ve erler için muvazzaflık
hizmet süresi; Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel
Komutanlığında on sekiz aydır. Bu sürenin,
barışta, önce on beş aya ve bilahare on iki aya kadar
indirilmesine, Silahlı Kuvvetlerin de ihtiyacı dikkate alınarak,
Bakanlar Kurulunca karar verilebilir. hükmünü içeriyor. Türk Silahlı
Kuvvetlerinde hâlen 379 bin erbaş, er görev yapıyor. Bakanlar
Kurulundan askerliği kısaltan kararın açıklanması
durumunda, ilk etapta on iki ayını doldurmuş 40 bin
civarında askerin terhis belgesi alması öngörülüyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye'nin göz bebeği
durumundadır. Terörle mücadele konusunda çok önemli çalışmalar
yapmış bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının
komutanları bugün maalesef tutuklu durumdadır. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin komutanları bugün tutuklu durumda iken, hapse
atılmış iken atılan adımlar, her gün Türk Silahlı
Kuvvetlerinin moral ve motivasyonunu olumsuz yönde etkileyen gelişmeler
hâline gelmiştir. Burada önemli olan, Hükûmet tarafından
başlatılan politikayla Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarına
bir zarar gelip gelmediği konusudur.
Devraldığımız ve uygulamaya koymaya
çalıştığımız, her zaman, Yurtta sulh, cihanda
sulh. ilkesinin devamı açısından, ülkelerin savaşla
birbirlerini yok etmeye çalışması sağlıklı
değildir. Onun için, Yüce Önder Atatürkün söylediği gibi Yurtta
sulh, cihanda sulh. ilkesini her zaman uygulamaya koymak ve bu düsturun
arkasında durmak durumundayız.
Önceliklerimize, bize karşı olabilecek
hareketlere, politikalara ve husumetlere karşı bir
caydırıcı güç her zaman var olmalıdır. Tarihsel
geçmişimizi, coğrafi konumumuzu dikkate alarak silahlı kuvvetlerimizi
daima göreve hazır hâlde bulundurmalıyız. Savunmamız için
gerektiğinde kullanılmak üzere cephe savaşlarına, asimetrik
savaşlara, teröristlerle mücadele gücümüze, ablukalara, güç göstermede
askerlerimizi daima hazır durumda, eğitilmiş bir hâlde
bulundurmak mecburiyetimiz var. Savunmamızın gereği, 3
kıtanın âdeta ortası durumundaki ülkemizin
sınırlarını korumada çok güçlü olunmalıdır.
Denizlerimizde 8.300, karamızda 2.875 kilometre olan
sınırlarımızdaki güvenliğimizi,
kaçakçılığı, hem de teröristlerin
giriş-çıkış trafiğini yeterli derecede
önleyemediğimizi hepimiz maalesef ki biliyoruz. Bu sebeple,
sınır güvenliğimizi çok yönlü iyileştirmelerle
geliştirmeli ve güçlendirmeliyiz. Bu sebeplerle, sınırlarda
belirttiğimiz makul yeni düzenlemeler gerçekleşinceye kadar da
sınır güvenlik kuşağı, tampon bölgeler
oluşturmalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
savaşta, vatan görevlerinde ve terörle mücadelede hayatlarını
kaybetmiş şehitlerimiz ve birçok gazimiz bulunmaktadır.
Gazilerimizin ve şehit ailelerinin tamamını kapsayan -onların
tanımlamaları dâhil- onlara ve yakınlarına yapılacak
maddi, manevi yardımlar ve hizmetlerin belirleneceği çeşitli
yasal düzenlemelerdeki farklılıklar ve aksaklıklar mutlaka
giderilmelidir.
Ayrıca, millî savunmanın ve silahlı
kuvvetlerimizin ve emniyette görevli bütün personelin özlük haklarında
iyileştirmeler yapmalıyız.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dedeoğlu, sağ olun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde,
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani, buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun araştırma
önergesinin aleyhinde söz aldım ama esasında bu konunun
ultralehindeyiz. Biraz sonra neden lehinde olduğumuzu ifade edeceğim
ama ondan önce, eğer Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili de
dinlerse, daha başka, önemli bir konu var, onu ifade edeceğim, daha
sonra bu konuyla ilgili görüşlerimizi ifade edeceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben dinliyorum da sizin
arkadaşlarınız dinlemiyor.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bugün basında yer
aldı, dünden beri basında konuşuluyor. Cumhuriyet Halk Partili
Aydın ili Kuşadası ilçesi Belediye Başkanı,
Anadolunun kayıp şarkılarının mimarı olan,
ortaya çıkaran, Anadoluda kaybolan sesleri gün
ışığına çıkarmayı kendine görev addeden ve
bu konunun filmini de yapan Nezih Ünenin Repertuvarında Kürtçe
şarkılar var. diye konserini iptal etti, mutlaka bilginiz
vardır. Nezih Ünenin kendi ifadeleri var. Belediye Başkanıyla
konuştuğunu ve Repertuarınızdaki Kürtçe
şarkıları eğer çıkarmazsanız konserinizi iptal
edeceğiz. dendiğini ve bu nedenden dolayı konserinin iptal
edildiğini ifade ediyor. Dün bugündür basında duruyor. Bu konuda,
herhâlde, Cumhuriyet Halk Partisinin bu duruma ilişkin olarak bir
izahının olması gerekir, bir izah getirmeniz gerekiyor. Sizi
burada açıklama yapmaya davet ediyorum bu konuyla ilgili olarak.
Bu araştırma önergesinin konusuyla ilgili
olarak da ifade edeyim, biz öncelikle zorunlu askerliğin
kaldırılması taraftarıyız. Zorunlu askerlik
kavramının artık bu çağda kabul gören bir kavram
olmadığını ifade etmek istiyorum. Türkiyede vicdani ret
hakkının tanınmadığı bir ortamda
yaşıyoruz ki zorunlu askerlik kavramıyla birlikte
esasında vicdani ret kavramı anlamlıdır çünkü zorunlu
askerliğin olduğu yerde vicdani ret kavramı hayat buluyor,
anlamlıdır. Paralı askerlik yapan, böyle sistemleri olan
ülkelerde böyle bir uygulamanın olması, vicdani ret
kavramının geçerliliği yok. Zaten orada isteyen gidip askerlik
yapıyor ama bizim ülkemizdeki gibi zorunlu askerliğin olduğu
yerde vicdani ret hakkının mutlaka ama mutlaka olması gerekir.
Bu konuda, bakın, her defasında
uygulamaları itibarıyla İsrail çok eleştiriliyor ama
İsrailin katbekat gerisindedir Türkiye. İsrailde yaklaşık
4 bin civarında vicdani retçi var ve kanuni haktır da İsrail
gibi bir yerde ki kadınların, erkeklerin tümünün askerliğe tabi
tutulduğu bir ülkedir İsrail ama Türkiye bunun da çok çok
gerisindedir.
İkinci önemli husus şu: Ordu, hâlâ kapalı
bir kutudur Türkiyede. Ordu içindeki uygulamalardan hiçbir zaman bilgi sahibi
olma şansımız yoktur. Bu kapalı kutunun açılması
gerekir. Bu kutunun içerisinde ne var, kışlada ne olup bitiyor,
bilmemiz gerekiyor. Ama ne Parlamento olarak ne de normal, sivil bir
vatandaş olarak bunu bilebilme şansına sahip değil
Türkiyede yaşayanlar. Orada yaşananlar orada kalıyor.
Bakın, yıllarca PKK gerillaları vurdu.
dendi, bir sürü insan cezaevine konuldu, on beş gün boyunca Lice
yakılıp, yıkıldı. Yıllar sonra, bakın, tam
yirmi yıl sonra gerçek açığa çıktı, Bahtiyar
Aydının Licede kimler tarafından katledildiği yirmi
yıl sonra açığa çıktı. Yirmi yıl mı beklemek
lazım bir gerçeği kavramak için, bir gerçeği görmek için? Ya da
kışladaki intiharların, kaza süsü verilmiş iddiasıyla
mahkemelere kadar yansımış intihar olaylarının
araştırılması için Meclis neyi bekliyor? Neden imtina
ediliyor? Kışlalardaki uygulamalardan Türkiyede yaşayan sivil
vatandaşlar, bizler bilgi sahibi olursak ordu kıymetinden neyi
eksiltir, neyi kaybeder? Çok kolay, bütün siyasetçiler çıkarız,
burada Ordumuz şöyle güçlü, ordumuz böyle güçlü. deriz.
İtirazımız yok. Peki, o güçlü ordunun içerisinde olup bitenleri
araştırabiliyor musunuz? Yok. Kendi generalini vurmuş bir
ordunun içinde olup bitenleri araştırabiliyor musunuz? Yok. Bu
karanlık olayların hiçbirini Meclis araştıramıyor.
Daha birkaç yıl önce, Kıbrısta,
Genelkurmay Başkanına suikast girişimi oldu. Türkiyede kim
ilgilendi? Kim bu konuyu araştırdı? Meclis ne kadar üzerine
gidebildi? Genelkurmay Başkanının arkasındaki bir
başka rütbeli öldü, yaşamını yitirdi. Kim
araştırdı bunu? Hiç mi aklınıza gelmiyor?
Süre meselesine gelince
Ya, bu üniforma
aşkından vazgeçelim. Biz Zorunlu askerlik olmamalıdır.
diyoruz. Hele hele üniversite bitirmiş, doktor olmuş, avukat olmuş,
sosyolog olmuş, bilmem, mühendis olmuş insana Sen üniforma giymeden
hiçbir şey olamazsın. demek çağ dışılıktır.
Postal giymeden bu memlekette yaşanmıyor mu? Ne diye üniversite
bitirmiş, yıllarını vermiş bilim adamına illa
postal giydireceğiz, illa mıntıka temizliği
yaptıracağız? Nedir bu sevda? Dört aymış, altı
aymış
Bir gün dahi giydirirseniz ayıptır. Bir gün dahi
giydirilirse ayıptır.
Gönüllü askerlik yapmak isteyen
Gönüllü polislik var
mı? Zorunlu polislik yaptırıyor musunuz? Yok. Nasıl zorunlu
polislik yoksa zorunlu askerlik de olmasın. Öyle hamasetin arkasına
sığınarak şöyleydik, böyleydik demenin bir anlamı yok.
Tümden bu uygulamanın ortadan kaldırılması gerekir.
Başka türlü bu konuyu düzeltemezsiniz. Bakın, yıllardır bu
konularla ilgili olarak söyleniyor, çok sayıda araştırma
önergesi, çok sayıda kanun teklifi, çok sayıda soru önergesi
verilmiştir bu konuda. Hiçbirine hiçbir zaman sağlıklı
cevap alamadık, sağlıklı cevap verilmiyor.
Bu ülkede askerî harcamalara bütçeden ayrılan pay
neredeyse diğer bakanlıkların bütçesine ayrılanların
yarısı kadardır. Örtülü ödeneğinden haberiniz yok,
yapılan ihalelerden haberiniz yok, hiçbir şeyden haberiniz yok, ondan
sonra da gelip işte, şu kadar iyiyiz, şu kadar büyük kudrete
sahibiz. Bunların hiçbiri anlamlı değildir.
Dünyada süngü gücüyle kendi varlığını
koruyabilen hiçbir güç olmamıştır, Türkiyenin de süngü gücüyle
kendini koruma imkânı olmaz. Bilimle, irfanla kendinizi koruyabilirsiniz,
güçlü demokrasiyle kendinizi koruyabilirsiniz. Böyle, herkesi asker
yapmanın Türkiyeye hiçbir faydası yok. Bunun hamaseti de artık
tutmuyor. Çünkü Türkiyede yaklaşık 1 milyon asker kaçağı
var. 600 bin rakamını Sayın Başbakan veriyor ama esas
gerçek rakam o değil. Tecil veya şu bu gerekçelerin arkasına da
sığınarak askere gitmeyen vatandaşlar var, hepsinin
toplamı 1 milyonun üzerindedir ki bir önceki yıl Millî Savunma
Bakanının ifadesidir, 950 bin kişilik bir firari ordudan söz
ediliyor bedelli askerlikten yararlanacaklar sıralanırken.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Dolayısıyla,
evet, ordu içerisindeki uygulamalar araştırılmalıdır.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu konudaki
haksızlığın da açığa çıkarılması
araştırmaya değerdir. Bu nedenle lehinde olduğumuzu ifade
ettim ama konunun bundan ibaret olmadığının da
altını çizmek istiyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Zozani.
MUHARREM İNCE (Yalova) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini -karar
yeter sayısı arayacağım- oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 16.59
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.17
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Efendim
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın
Başkanım, biraz önceki sayın hatip konuşması
sırasında Kuşadası Belediyesinde gerçekte var olmayan bir
olayla ilgili açıklama yaptı, gerçeğe aykırı bir
açıklamaydı, düzeltmek
BAŞKAN Ama ara verdim ki ben.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Yoklama istediğimiz
için ara verince, o yüzden
BAŞKAN Ama yok, o İç Tüzüke göre olmuyor.
Hakikaten olmuyor, o zaman söyleseydiniz. Ve anında İç Tüzük geldi
gördüğünüz gibi.
SIRRI SAKIK (Muş) Yerinizden açıklama
yapın.
BAŞKAN 69a göre isteyebilirsiniz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Evet, 69a göre
açıklama hakkı istiyorum.
BAŞKAN Pardon, bir dakika, benim kafam kısa
devre yaptı!
Açıklama ve cevaplar için Başkan, aynı
oturum içinde olmak üzere söz verme zamanını takdir eder. diyor.
Yani ben fark etmedim, siz talep etmediniz, ara verdik,
dolayısıyla olmuyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
talep etti de ben o arada yoklama isteyince gürültüye gitti.
BAŞKAN Ama görmedim ben zaten
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Yani yerimizden de
açıklayabiliriz.
BAŞKAN Bakın, Sayın İnce bilir.
Yani beni zora sokmayın. Hakikaten ben iki dakikayı kendimden mi
veriyorum Allah aşkına! Yani sizden kıymetli mi iki dakika?
Değil. Ama oradan bari düzeltin, tutanaklara geçsin.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Sayın Başkan,
buradan düzelteyim, yani kürsüye gelmem şart değil.
BAŞKAN Tamam, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcanın,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
BÜLENT TEZCAN (Aydın) Şimdi, sayın
hatip, Kuşadasındaki bir festivalde Anadolunun Kayıp
Şarkıları isimli etkinliğin içinde Kürtçe türkü
bulunduğu için iptal edildiğini ifade etti. Bu gerçek değildir.
Kuşadası Belediye Başkanımız bu konuda basına
açıklamada bulundu. Dört yıldan bu yana devam eden Kardeş
Kentler Festivalinde, Kuşadasında, Anadolunun bütün dillerinden
şarkıların, dünyanın bütün dillerinden
şarkıların
Özellikle de Anadoluda Kayıp
Şarkılar adı altında bizzat belediye tarafından
organize edilen bir uygulamaydı, ancak festivalin onur konuğu olan
İtalyanın programının elde olmayan sebeplerle uzaması
nedeniyle etkinliğin yapılacağı saat gecikmiş, bu
nedenle katılımcı kalmadığından daha sonraki bir
tarihte daha da büyüğünü yapmak üzere sadece ertelemişlerdir.
Sayın Belediye Başkanının da basına bu konuda
açıklaması vardır.
Tutanaklara geçmesini istiyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim, sağ olun.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER(Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatlerinin ve gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 102
milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi ve bu konuda verilmiş diğer Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2013
Salı günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin birleştirilerek
aynı günkü birleşiminde yapılmasına; Genel Kurulun 12, 19
ve 26 Kasım 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü
soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 5, 6, 13, 20 ve 27
Kasım 2013 günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 490 ve 477
sıra sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün
91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
önerisi
30/10/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 30/10/2013 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
bulunan 492, 490, 477, 105, 421, 359, 397, 399, 379, 440, 447 ve 54 sıra
sayılı kanun teklifi ve tasarılarının bu
kısmın 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14üncü
sıralarına alınması ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak ve
102 milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi ve bu konuda verilmiş diğer Meclis
araştırma önergelerinin Genel Kurulun 5 Kasım 2013 Salı
günkü birleşiminde okunması ve önergelerin görüşmelerinin
birleştirilerek aynı günkü birleşimde yapılması,
Genel Kurulun;
12, 19 ve 26 Kasım 2013 Salı günkü
birleşimlerinde bir saat sözlü soruların görüşülmesini müteakip
diğer denetim konularının görüşülmeyerek, gündemin "
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi,
5, 6, 13, 20 ve 27 Kasım 2013 günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi,
30 Ekim 2013
Çarşamba günkü birleşiminde (bugün) 492 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
31 Ekim
2013 Perşembe günkü birleşiminde saat 21.00'e kadar;
5 Kasım 2013 Salı günkü birleşiminde saat
24.00'e kadar,
6 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde saat 14.00'te toplanması ve bu
birleşimde 477 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
7 Kasım 2013
Perşembe günü saat 14.00'te toplanması ve 383 sıra
sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,
12, 19 ve 26
Kasım 2013 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-20.00 saatleri
arasında,
13, 14, 20, 21, 27
ve 28 Kasım 2013 Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde
14.00-20.00 saatleri arasında,
Yukarıda belirtilen birleşimlerde gece 24.00te
günlük programların tamamlanamaması hâlinde günlük programların
tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,
490 ve 477 sıra sayılı kanun
tasarılarının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel
kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle
olması,
önerilmiştir.
490 sıra sayılı Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı (1/787) |
||
Bölümler |
Bölüm maddeleri |
Bölümdeki madde sayısı |
1inci Bölüm |
1 ila 30uncu maddeler |
30 |
2nci Bölüm |
31 ila 60ıncı maddeler |
30 |
3üncü Bölüm |
61 ila 88inci maddeler (Geçici 1inci madde dâhil) |
29 |
Toplam madde sayısı |
89 |
477 sıra
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/774) |
||
Bölümler |
Bölüm maddeleri |
Bölümdeki madde sayısı |
1inci Bölüm |
1 ila 6ncı maddeler (6ncı maddeye
bağlı ek 2 ve ek 3üncü maddeler dâhil |
7 |
2nci Bölüm |
7 ila 11inci maddeler |
5 |
Toplam madde sayısı |
12 |
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz, Çankırı Milletvekili Sayın
İdris Şahin.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup
önerisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, AK PARTİ grup önerisi gündemi,
çalışma saatlerini ve temel kanunları içeren bir düzenlemeyi
ihtiva etmektedir. Danışma Kurulunun 30/10/2013 tarihinde yani bugün
yaptığı toplantıda siyasi parti grupları arasında
oy birliği sağlanamadığından İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince grubumuzun önerisi aşağıdaki şekilde
Meclis gündemine getirilmiştir.
Şöyle ki, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
492, 490, 477, 105, 421, 359, 397, 399, 379, 440, 447 ile 54 sıra sayılı
kanun teklifi ve tasarılarının bu kısmın 3, 4, 5, 6,
7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14üncü sıralarına alınması ve
diğer işlerin buna göre teselsül ettirilmesi önerilmektedir.
Ayrıca, demokratikleşme paketinde ifade edilen
Nevşehir Üniversitesi adının Nevşehir Hacı
Bektaş Veli Üniversitesi, Siirt iline bağlı Aydınlar
ilçesinin adının Tillo olarak değiştirilmesi kanun
teklifi gündemin 3üncü sırasına alınmıştır.
Yine, tüketicinin korunmasıyla ilgili kanun
tasarısı gündemin 4üncü sırasında yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesi ile ilgili kanun tasarısı ise
gündemin 5inci sırasına alınmıştır.
Yine, Azerbaycan ile ilgili sözleşmeler gündemin
6ncı sırasından itibaren gündeme
alınmıştır.
Ayrıca, kasım ayı çalışma
saatleri önergemiz ile düzenlenmekte olup Salı günleri 15.00 ila 20.00
saatleri arasında bir saat sözlü soru olacak şekilde, çarşamba
günleri ise sözlü soruların görüşülmemesi ve çarşamba ve
perşembe günleri 14.00 ila 20.00 arasında gerçekleşmesi
önerilmektedir. Ayrıca, bu hafta ve önümüzdeki hafta çalışma
saatleri ise yeniden düzenlenmektedir.
Biraz önce ifade ettiğim gibi, bugün Nevşehir
Hacı Bektaş Üniversitesi ve Aydınlar ilçesinin isminin Tillo
olarak değiştirilmesine yönelik kanun teklifinin görüşmelerinin
bitimine kadar Meclisin çalışması önerilmektedir.
Yine, yarın yani perşembe günü saat 21.00e
kadar çalışma sürelerinin belirlenmesi, haftaya salı günü ise
doping ile ilgili araştırma önergelerinin görüşülmesi ve saat
24.00e kadar bu görüşmelerin devam etmesi önerilmektedir.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesiyle alakalı düzenleme
önümüzdeki hafta çarşamba günü gündeme getirilmekte, perşembe günü ise
383 sıra sayılı Tasarıya kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanması teklif edilmektedir. Yine aynı süre
içerisinde tüketicinin korunması hakkındaki kanun yani 490 sıra
sayılı Teklifin de görüşülmesi ve Türkiye Cumhuriyeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki basın ve enformasyon
alanlarında iş birliği protokolünün onaylanmasına
ilişkin hükümler de önümüzdeki haftanın gündeminde yer
almaktadır. Bunların tamamı gündem, çalışma saatleri
ve bahsettiğimiz 2 kanunun da temel kanun olarak gündeme getirilmesine
yönelik teklifleri içermektedir.
Önümüzdeki haftanın çalışma saatlerini ve
bu haftanın süre bitimine kadar olan çalışma saatlerini ihtiva
eden bu düzenlemelere iktidarıyla, muhalefetiyle desteğinizi
bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerisinde her zaman bildiğimiz bir hadise var; Meclisin denetiminden
kaçırmak için devamlı gündeme farklı maddeler ekliyorlar, burada
da aynı şey söz konusu. Meclise verilen denetleme yetkisini erteleye erteleye
erteleye sonunda herhâlde bize kendilerini yargılama yetkisi verecekler.
Bırakın da denetleyelim, yargılanacak fırsat kalmasın,
biz de denetleyelim.
Bu, sadece, Mecliste olmuyor tabii, bakanlık
bütçeleri, diğer devlet, kamu kurumlarının bütçeleri
Sayıştay denetlemesinden nasıl kaçırılıyorsa
burada da Meclisten denetleme yetkisini alacak uygulamalara ısrarla devam
ediyorlar. Ben buradan tekraren söylüyorum: Bu Meclisi
çalıştırmak önce sizin vazifeniz ama Meclisin denetleme
vazifesini elinden alarak değil, bize bu yetkiyi sonuna kadar
kullandırın ki sizin daha az hata yapmanızın önüne geçelim
zira bu hataların sonu gitgide daha bir felakete ulaşır.
Sayıştayla ilgili şu ana kadar
yapılan bütün eleştirilere burada ciddi hiçbir muhatap, söz
bulamadık. İlk defa, Türkiyenin bütçesinde Sayıştay
raporları gelmeden bir bütçe geçti geçen sefer. Kimse bunu doğru
dürüst cevaplayamadı. Hakeza diğer kamu kurumlarının
denetlemesini de Sayıştaydan kaçırmaya devam ediyorsunuz.
Muhteremler, burada kaçırmak istediğiniz nedir onu merak ediyorum?
Gerçekten kaçırılmak istenen yolsuzluk mu vardı ki bu kadar
acele ediyorsunuz, bu kadar acul davranıyorsunuz, bu kadar gizli tutmaya
çalışıyorsunuz? Bu insanların denetleme yetkisini elinden
almak için sayısal çoğunluğun verdiği her türlü yetkiyi
sonuna kadar kullanıyorsunuz. Bir daha tekrar ediyorum: Gerçekten bu
Meclisin size az hata yaptırmak gibi bir vazifesi var aynı zamanda.
Bunun için de denetleme yetkisini elinden almayın.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde
İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.
Buyurun Sayın Kaynarca. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi lehine söz aldım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma saatleri ve gündeminin tespitine yönelik öngörümüzle ilgili.
Öncelikle gündem, arkasından çalışma saatleri ve temel kanun
olarak görüşülmesiyle ilgili önerilerimizi kapsıyor.
Gündem sıralamasında, bugün olmak üzere, ilçe
ve üniversite adı değişikliğini içeren kanun teklifimiz var
öncelikle. Arkasından, tüketicilerle ilgili kanun
tasarısının ve Anayasa Mahkemesiyle ilgili kanun
tasarısının da 4üncü ve 5inci sıralarda
görüşülmesini öngörüyoruz. Yine, Azerbaycanla ilgili sözleşmeler de
gündemin 6ncı sırasını kapsıyor.
Bu hafta ve kasım ayı çalışma
saatlerinin ise şu şekilde olmasını öngörüyoruz; o da
şu: Bu hafta, bugün itibarıyla, üniversite ve ilçe adı
değişikliği kanun teklifinin bitimine kadar görüşülmesi
yani bugün bitimine kadar, yarın da saat 21.00 itibarıyla Meclisimizin
çalışma saatlerini öngörüyoruz. Haftaya ise salı 24.00e kadar
ve çarşamba, perşembe günleri de ilgili kanunların bitimine
kadar çalışılmasını öneri olarak Meclisimize
sunuyoruz.
Kasım ayı çalışma saatlerini ise
salı günü 15.00-20.00 itibarıyla, çarşamba günleri de yine sözlü
soruların görüşülmemesini çalışma takvimi olarak Genel
Kurulumuza sunuyoruz. Çarşamba ve perşembe günleri kasım
ayı çalışma takvimini de yine 14.00te başlayıp 20.00
itibarıyla bitirmesini Genel Kurulumuza öneri olarak sunuyoruz.
Bütün bunların yanı sıra, 490 ve 477
sıra sayılı kanun tasarılarının temel kanun
olarak görüşülmesi de yine grup önerimizin bir
başlığı.
Bu öneriler doğrultusunda, grup önerimizin lehinde
oy kullanmanız üzerine önerimi sunuyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Gündem, Meclisin çalışma saatleri, hiç
inandırıcı gelmiyor ki bana. Yani, AKPden önce temel kanun bir
ayrıcalık olarak, bir ihtiyaç duyulduğunda
kullanılmış, şimdi onun 10 katı temel kanun var.
Gündem: E, bir söylediğiniz diğer söylediğinizi tutmuyor ki
sizin gündeminize uyalım.
Bakın, bugün Türkiye neyi konuşuyor, 2008de
neyi konuşmuş ona bir bakalım. Burada Hüsnü Tuna diye bir
arkadaşımız vardı, AKP Konya Milletvekili. Bir
açıklama yaptı, dedi ki: İnşallah hedefimiz kamu
hizmetlerinde de yani kamu hizmeti veren personelde de böyle bir
yasağın olmamasıdır. Tarih veriyorum: 24/01/2008. Hemen
27sinde bir daha açıklama yaptı: Bunlar partimin değil benim
görüşlerim. dedi. 27sinde, aynı gün, Grup Başkan Vekili
Sayın Canikli: Bizim tek bir derdimiz var o da üniversitedeki
çocuklarımızdır. dedi. Aradan iki gün geçti, Başbakan
açıklama yaptı, dedi ki: Tek hedefimiz
Üniversite
kapılarındaki kızlarımızın mağduriyetini
gidermekten başka hiçbir şeyi
amaçlamadığımızın bilinmesi lazım. Bunları
söyleyen Başbakanın kendisi. İşte ikiyüzlü politika böyle
bir politika; halktan gizleyen, gizli gündemi olan... Erken konuştuğu
için de bu sefer Hüsnü Tunayı 13 Şubatta disipline verdiler. Parti
disiplinine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle Hüsnü
Tunayı, uyarı için, uyarı cezasıyla disipline sevk ettiler
ve 8 Nisan 2008de Konya Milletvekili Hüsnü Tunaya uyarı cezası
çıktı. Yazık değil mi? Bugün konuşuyorsunuz, 2008de
niye ceza verdiniz o zaman milletvekilinize? Niyetinizi erken söylediği
için mi?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, yine Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Leyla Şahin davasıyla ilgili
kararından sonra 14/11/2005te Sayın Bülent Arınçın
açıklamasını okuyorum: "Boynunda haç taşıyan bir
kamu görevlisi Hristiyanlığı sembolize ederse, bir Musevi
başındaki takkesiyle veya bir Müslüman başörtüsüyle
karşısındakine mesaj vermeye çalışan kamu görevlisi
kendisinden eşit hizmet almaya çalışanlara bir korku verebilir,
tarafsız davranamayacağı konusunda bir endişe verebilir.
Kamu görevlilerinin dinî sembol takmaları bu nedenle
yasaklanmıştır." Bunları ben söylemedim, Cumhuriyet
Halk Partisinin Sayın Genel Başkanı da söylemedi. Bunları
söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Onun için
sizin gizli gündeminiz var, onun için size inanmıyoruz, onun için size
güvenmiyoruz.
AHMET
YENİ (Samsun) Millet inanıyor, millet!
MUHARREM
İNCE (Devamla) - Size bir tane sorum olacak. Üniversiteli
kızlarımızla sınırlı. dediniz, kamuda
öğretmen dâhil, hâkim, savcı, polis hariç. Beş sene sonraki
gündeminiz ne olacak? Sorum şu: Beş sene sonra Öğretmenler
başı açık giremez. diye karar mı
çıkaracaksınız? (CHP sıralarından alkışlar)
Sorum bu kadar açık. Adım adım, adım adım
Sorum
şu: Beş sene sonra 3 yaşındaki çocuğa türban
takılacak. diyecek misiniz, demeyecek misiniz? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Siz on bir yıl bekleyip bugün niye
gündeme getiriyorsunuz biliyor musunuz, söyleyeyim mi? Seçim
yaklaştı, istismar zamanı, istismar mevsimi açıldı,
artık istismar zamanı. Sandık yaklaştı,
oylarınız düşüyor, meydanlarda Benim başörtülü
bacım. Size onu dedirtmeyeceğiz, size o istismarı
yaptırtmayacağız, bunu bilin, size o istismarı
yaptırmayacağız. Millete sizin nasıl bir ikiyüzlü politika uyguladığınızı
göstereceğiz. Eski sözlerinizi
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Bu sözler bana ait değil, bu sözler size ait.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sana ne?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Hanımefendi, o zaman
sen de takar gelirsin yarın.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bu benim
özgürlüğüm takarım, seni ilgilendirmez.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir başkası,
arkadaşımız, hacca gitmiş, Allah kabul etsin, hiçbir
itirazım yok.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Konuştukça
batıyorsun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ama, şunu
söyleyeceğim: Bugün açıklama yapıyor
AHMET YENİ (Samsun) Sayın İnce
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) - Ben de gideceğim,
merak etme. Ben arkadaşlarıyla gittim oraya bir yere ama
fotoğraflarımı paylaşmadım, zamanı gelince
konuşuruz.
Bakın, arkadaşımız açıklama
yapmış. Bir baktım, iki buçuk yıldır milletvekili bir
kere kürsüye çıkmamış. Ya, sen sigortasız çalışan
kadınları konuşmamışsın, atanamayan
öğretmenleri konuşmamışsın, bir kere gelip de bu
kürsüye bir kez kadın sorunlarını anlatmamışsın,
açıklama yapıyorsun: Temizlendim, geldim. diye. E, kapanmayanlar
kirli mi? Böyle bir mantık olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?
Bir kez olsun kürsüye çıkmamışsın, demek ki sen militanca
davranacaksın, demek ki senin derdin bu, demek ki senin derdin Türkiye'nin
sorunları değil.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Niyet
okuyuculuğu yapıyorsun yine.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Kamu İhale Kanununu
100 kez değiştireceksiniz, Şans Topunu siz
bulacaksınız, beygirleri yedi gün
yarıştıracaksınız, İddaayı siz
bulacaksınız, Türkiyede kumarı 7 katına çıkaracaksanız
ama takmışsınız bir yerlere, oradan siyasi sembolleri dinî
sembollerle karıştırarak millete istismar edip onların
oyunu almak istiyorsunuz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Dünyanın gündemi
Marmaray.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Tabanvay, Marmarayın
yerine tabanvay.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Müslüman
kardeşlerimiz öldürülürken siz Müslümanları öldüren Amerikan
askerlerine dua etmediniz mi? Siz Mısırda laiklik pazarlayıp
kendi ülkenizde laikliğin canına okumadınız mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dün Marmaray, bugün tabanvay.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz Türkiyede türban
yüzde 1,5un sorunudur. demediniz mi? Siz Yaşam tarzına müdahale
etmeyiz. deyip etek boyu ölçmediniz mi? Siz mücahitlik taslayıp
müteahhitlik yapmadınız mı?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Hem de
nasıl, hem de nasıl.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz Kız
çocuklarım türban yüzünden okuyamadı. deyip erkek
çocuklarınızı da Amerikaya gönderip okutmadınız
mı? Siz kamu personeli ideolojisini açıkladı diye onlara ceza
kesip kamu personelinin dinî inancını açıkça ilan etmesine ses
çıkarmadınız mı? Askere alırken mezhebini
sormayıp şehit olan Alevi çocuğun cemevindeki cenaze törenine
devlet erkânını göndermeyen siz değil misiniz? Terör
saldırısı sonucunda şehit olan
vatandaşlarımıza 53 Sünni vatandaşımız diye
ayrımcılık yapan siz değil misiniz? 35
yurttaşımızı yakarak öldürenlerin davası zaman
aşımına uğradığında Hayırlı
olsun. diyen siz değil misiniz? Faiz haram deyip faizle bir yaşam
kuran bu devlet, bu millet, bu Hükûmet değil mi?
Değerli arkadaşlarım, sizler bunun
istismarını yapıyorsunuz. Türkiyede özgürlükleri yok ettiniz.
Haberleşme özgürlüğü yoktur, Türkiyede seyahat özgürlüğü yoktur;
bugün özgürlükten söz ediyorsunuz.
Müslümanlar ikiye ayrıldı. Bir, bizim gibi
kalubeladan beri Müslüman olanlar, bir de AKPden sonra Müslüman olanlar
çıktı başımıza. (CHP sıralarından
alkışlar)
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Bunlar çok
ayıp sözler.
MUHARREM İNCE (Devamla) Sizin İslam
anlayışınız, sizin Müslümanlık
anlayışınız sakat bir anlayış üstüne kurulmuştur.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Çok geride kaldın sen
çok.
MUHARREM İNCE (Devamla) Başbakana dokunmak
ibadettir. diyenler, Başbakanın doğduğu,
yaşadığı şehirleri mübarek kabul edenler
GÖKCEN ERDOĞAN ENÇ (Antalya) Yok öyle bir şey
ya.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Başbakan için
şükür namazı kılanlar, Kazlıçeşmeye gitmek
farzıayındır. diyenler, Recep Tayyip Erdoğan sünnetidir
bu. diyenler sakat bir İslam anlayışının
temsilcisidir. Bu anlayışları biz yapmadık, bu
anlayışların tümünü siz yaptınız sayın
milletvekilleri.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Meclise
bir kadın arkadaşımızın türbanla gelip gelmemesi çok
önemli değil.
GÖKCEN ERDOĞAN ENÇ (Antalya) Başörtüsü.
MUHARREM İNCE (Devamla) Başörtüsü, fark
etmez, çok önemli değil.
GÖKCEN ERDOĞAN ENÇ (Antalya) Önemli.
MUHARREM İNCE (Devamla) Önemli olan ne biliyor
musunuz? Bu Meclisin itibarını kurtarmaktır, bu Meclisin onurunu
kurtarmaktır. Önemli olan Sayıştay raporlarının
Meclise gelmemesidir, yolsuzluktur, yolsuzluk. (CHP sıralarından
alkışlar) Yolsuzluktur, hırsızlıktır, yetim
hakkı yemektir, din istismarcılığı yapmaktır,
seçim yaklaşınca dini hatırlamaktır. Bu fakir milleti, bu
fukara milleti kandırmaktır, onları istismar etmektir. Bana, ne
milletvekilliğinden bahsediyorsun? Sen de milletvekilisin, ben de
milletvekiliyim. İktidar-muhalefet fark etmez. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sayıştay raporları
gelmemişse bu Meclise hakaret yapılmıştır. Sen
kimsin? Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim
yapar. Sen kimsin de bu raporları Meclise göndermiyorsun? deyip
çıkacak bir babayiğit yok içinizde. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Meclisin onuru böyle kurtarılır,
Meclisin saygınlığı böyle korunur! Yoksa, doksan üç
yıldır kimsenin aklına gelmemiş konuları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) Tek uyanık siz
değilsiniz.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen susar
mısınız, Sayın Satır konuşacak.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin AK PARTİ
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Öncelikle, hacdan dönen Değerli
Başkanımıza tekrar hayırlı olsun dileklerimi
iletiyorum.
Sayın grup başkan vekilinin
konuşmasını büyük bir hayretle ve
şaşkınlıkla izledim. Meclis çalışmalarıyla
ilgili yaptığımız çalışmalara vereceğiniz
cevabı gündemle birleştirdiniz. Müsaade ederseniz, ben de size cevap
vermek isterim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tabii, ne demek.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) - Kadın
üzerinden, din üzerinden ve başörtüsü üzerinden siyaset yapmayı
artık bırakın, lütfen. Buradan size de ekmek çıkmaz, bize
de ekmek çıkmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler) Bunu öncelikle söylemek istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Siz bırakın, siz!
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, hac vazifesini yerine getiren arkadaşlarımızdan
bir kısmı veya tamamı bundan sonraki özel hayatında
başörtüsü kullanmaya karar vermişler ve Meclise böyle gelmek
arzusundalar. Hac mevsimi
MUHARREM İNCE (Yalova) Seçim zamanı mı
aklına geldi, on bir yıldır nerede?
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Bir müsaade
ederseniz
Her şeyden önce dinlemeyi bir öğrenin Sayın Grup
Başkan Vekili. Ben sizi büyük bir saygıyla dinledim, lütfen dinleyin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı
hanım milletvekili geçen yıl da hacca gitti. Geçen yıl niye
yapmadı?
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) -
Arkadaşlarımız bu kararlarını medyayla
paylaştılar. Bu konularda izin ve icazet olmaz. Kendi özel
hayatlarıyla ilgili kendi aileleriyle ve vicdanlarıyla verdikleri
kararla birlikte bundan sonra hayatlarını böyle devam ettirme
kararı almışlar. Biz milletvekilleri olarak buna saygı
duyarız.
MUHARREM İNCE (Yalova) İtirazımız
yok, bir şey demedik.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) - Eminim ki siz
de demokratik ve
Anayasada yazıldığı gibi -sayın vekilim,
biliyorsunuz- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında der ki:
demokratik,
laik, sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasi gereği bu
arkadaşlarımız başörtüyle gelebilir, laiklik gereği
başörtüyle gelebilir, hukuk devleti olmanın gereği
başörtüyle gelebilir. Bizler de 24üncü Dönem milletvekili olarak
kendilerine burada hoş geldiniz deriz ve çalışmalarına
devam ederler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu arkadaşlarımızın Mecliste
konuşmamalarıyla ilgili söylediğiniz cümleyi de esefle
karşıladığımı söylemek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır canım,
tutanaklara bakın, konuşmuş mu?
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Hiç
konuşmamış hiç, bir kere bile çıkmamış kürsüye.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Milletvekilliği sadece Mecliste, Genel Kurulda
konuşmak değildir.
BAŞKAN Sayın Satır, teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Sayın Başkan, üç
saniye daha alabilir miyim?
BAŞKAN Yok, usulü bozamıyoruz Başkanım hiç
yapmadık.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Bu
arkadaşlarımız inşallah yarın Mecliste olacak.
Kendilerine tekrar hayırlı olsun diyorum, saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Türkiyeye
hayırlı olsun, Türkiyeye.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatlerinin ve gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 102
milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi ve bu konuda verilmiş diğer Meclis
araştırması önergelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2013
Salı günkü birleşiminde okunmasına ve görüşmelerinin birleştirilerek
aynı günkü birleşiminde yapılmasına; Genel Kurulun 12, 19
ve 26 Kasım 2013 Salı günkü birleşimlerinde bir saat sözlü
soruların görüşülmesini müteakip diğer denetim
konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 5, 6, 13, 20 ve 27
Kasım 2013 günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 490 ve 477 sıra
sayılı kanun tasarılarının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemin Oylaması Yapılacak İşler
kısmında yer alan, Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları
Süreci Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylamasına başlıyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci
Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/390) (S. Sayısı: 322)(X)
BAŞKAN - Daha önce açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.
Oylama için üç dakika süre vereceğim.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Güneydoğu Avrupa Savunma
Bakanları Süreci Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının açık oylama sonucu:
Oy
Sayısı |
: |
193 |
|
Kabul |
: |
193 |
Kâtip Üye Dilek Yüksel Tokat |
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan
gelen diğer işler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
3.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484)
(S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya alınan Nevşehir Milletvekili
Sayın Ahmet Erdal Feralan ve Siirt Milletvekili Sayın Afif
Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite Adı ile Bir
İlçe Adının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (x)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 492 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu
Yok.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık, kanun teklifinin
tümü üzerinde konuşmak için buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
Yirmi dakika süreniz var.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
BDP Grubu olarak ne düşündüğümüzü, ne
tartıştığımızı sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Şimdi, son günlerde Sayın Başbakanın
açıklamasıyla gündeme gelen demokratikleşme paketiyle bu, bugün
görüşeceğimiz, kanunlaşacak, işte, Aydınların
Tillo olması ve Nevşehir Üniversitesinin de Hacı Bektaş
Veli Üniversitesi olmasıyla ilgili daha önce de söyledik ve
düşüncelerimizi sizlerle paylaştık. Yani bu temel sorunları
konuşurken bu sorunların adını koymadan az şey verip
çok zamana yayarak sorunları çözemeyeceğimizi hayat hepimize
göstermesine rağmen buradan bir türlü dersler çıkaramadık.
Şimdi, bakın, bugün görüşeceğimiz bu
yasa 1940larda başlayan yani Karadenizden başlayan, Trakyaya kadar
ve oradan gelip Anadoludan Mezopotamyaya, Kürdistana kadar yayılan,
bütün köylerin, kentlerin isimlerini değiştiren bir anlayış
yani 1940lardaki İttihat-Terakki anlayışı neyse sözüm ona
bugün onları telafi ediyoruz; bu değişikliklerle, gasp edilen
hakları iade ediyoruz. Peki, o süre içerisinde 30 bin köy, kent ismi
değiştirilmiş ama bugün dönüp bakıyoruz, büyük bir
devrimden bahsediyoruz: Aydınlı ismini Tillo, bir üniversite ismini
de Hacı Bektaş Veli yapacağız ve Alevilerin
sorunlarını çözeceğiz.
Biraz önce burada da tanıklık ettik. Buradan
sözüm ona gasp edilen hakların iadesi
Bir taraftan da türban hemen
gündeme geldi. Ben bu konuda, türbanla ilgili de düşüncelerimizi sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bakın, sevgili arkadaşlar, bu grubumuz 2011
seçimlerinden sonra türbanın hayatın her alanında
özgürleşmesi için bir teklifte bulundu ama sizin yüreğiniz yetmedi;
döndünüz dolaştınız, geri aldınız. Biz dedik: Sadece
Parlamentoda değil, üniversitede değil, hayatın her alanında
kadına dokunamazsınız. Kadın kendi karar verir;
başını mı örter, başını mı açar, o onun
sorunudur. Eğer Parlamentoda karar verecekseniz
Parlamentoya
milletvekilleri türbanlı gelecek de yargıda niye türbanlı
olmasın, kolluk kuvvetlerinde niye türbanlı olmasın? Gücünüz
yetiyorsa gelin, buna Evet. deyin. Ama hayır, sizin amacınız
az şeylerle günü kotarmak.
Yarın da -yanılmıyorsam- bununla ilgili
bazı milletvekili arkadaşlarımız buraya gelecekler. Bir
itirazımız yok ama bir eleştirimiz var. Bu mücadeleler öyle
eften püften mücadeleler değil, çok emek ve bedel ödenerek gelinen
noktalardır. Burada elinin tersiyle Parlamentoyu reddeden, türbandan
dolayı dik duran Merveye haksızlık etmeyin; AKP Grubunda, Refah
Grubunda uzun yıllar türban için mücadele edenlerin mücadelesine
haksızlık etmeyin. Bu insanlar Parlamentoyu da belediye
başkanlıklarını da inançları için ellerinin tersiyle
ittiler. Eğer gelecekse, yani 24üncü Dönem milletvekilleri, böyle,
durumdan vazife çıkararak buraya gelmemeliler, bırakmalılar, 25inci
Dönemde bu türbanla ilgili kim ki emek, bedel ödediyse çıkıp gelsin,
burada o türbanıyla, o inançlarıyla yemin etsin. Yüreğiniz
yetiyorsa bunu yapın ve günü kotarmaya çalışmayınız.
Bizim, türbanla ilgili düşüncelerimiz açık ve net olarak bu. Emek verenlerin
emeklerine haksızlık ve hırsızlık yapmayın. Ve
ben birçok arkadaşımızın da geçmişte
Bugün türbanla
ilgili gelecek elli yıl boyunca hayatın her alanında özgürce
yaşayacaksınız. Bugün ben gittim, Efendim, örtünmek istiyorum
Bu sizin sorununuz ama buna saygılı olun.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bakın, 30 bin
köy. 30 bin köyün ismi ve içinde illerin isimleri değiştirildi ve
1940lardan başlayan bugüne kadar gelen bir süreç. Eğer bir süreçte
siz samimi olmuş olsaydınız
Bu demokratikleşme paketi -bakın,
bizim haklı eleştirilerimiz- ne kadar haklı olduğumuzun da
bir göstergesi. Sizin gerçekten demokrasiyi ve özgürlükleri, yasakları
yani demokrasiyi ve özgürlükleri hayata geçirmek gibi bir derdiniz yok,
yasaklara karşı bir dik duruşunuz yok. Eğer samimiyseniz
tek şey şunu yapacaktınız: Sadece Tilloyla ilgili
değil, Hacı Bektaş
Veliyle ilgili değil, 30 bin değişim alan yani isimleri asimile
edilen, reddedilen, inkâr edilen alanların önünü topluca
açacaktınız. Bunlar Rizedeki, Trabzondaki, Edirnedeki,
Uşaktaki ve Türkiye'nin dört bir tarafındaki bütün alanlarda bu
isimler değiştirilebilirdi.
Bizim bu konuda Arkadaşımız Sayın
Hasip Kaplanın hazırladığı bir kanun teklifi var ve
bu kanun teklifiyle bunları iade
Ama siz ortaklaşmadınız,
hiçbir konuda ortaklaşmadığınız gibi burada da
ortaklaşmadınız.
Bakın, Adanada 169, Erzincanda 366, Mardinde 647
-tutanaklara geçsin diye söylüyorum- Adıyamanda 224, Erzurumda 653,
Muğlada 70, Afyonda 88, Eskişehirde 70, Muşta 297,
Ağrıda 374, Gaziantepte 279, Nevşehirde 24 yani İç
Anadoluda -bir bütün olarak okuyamadım- belli yerlerde sayılar az
ama farklı halkların, kültürlerin, kimliklerin
yaşadıkları yerlerde köyden mezraya kadar bütün alanların
ismini değiştirmişsiniz ve bu İttihat Terakkiden gelen yani
1940larda başlayan hâlâ siz de o iz düşümünde yol almaya
çalışıyorsunuz. Samimi olsaydınız bu 30 bin ve sonra
12 Eylül sonrası 280
Kaç yer ismi de dâhil edilmiş, bunları bir bütün olarak değiştirirdiniz
ama siz onları yapmıyorsunuz. Dönüp dolaşıyorsunuz
geçmişten bugüne kadar uygulanan politikaların tıpatıp,
aynısını yapmaya çalışıyorsunuz ve siz eğer
bir sorunu çözmek istiyorsanız o sorunun adını
koymalısınız.
Dün 90ıncı yılını
kutladığımız cumhuriyetin 1920lerine dönün bakın, bu
kürsüde konuşan hatipler, Kürt milletvekilleri Kürdistan milletvekilidir,
Laz milletvekilleri Lazistan milletvekilidir, öyle
çağırılır, tutanaklara öyle geçilir ama bugün aradan doksan yıl geçmiş, hâlâ tutanaklarda
geçen dönem Bilinmeyen dil yazılıyordu, şimdi de xx
bilmem
ne yazılıyor.
Şimdi, bir halkın sorunlarını çözmek
istiyorsanız ilk önce o halkı kabul edeceksiniz. Bir Kürt halkı
gerçeği vardır, Kürt halkı vardır, Kürt halkının
yaşadığı topraklar vardır. Bu toprakların
adı Kürdistandır. Kürdistanı serbest kılacaksınız.
Yasalar ve Anayasa düzeyinde Kürt gerçeğini kabul edeceksiniz. Kürt diline
vurduğunuz gemi, reddi, inkârı, asimilasyonu derhâl ortadan
kaldıracaksınız. Yasalarınızı,
Anayasanızı buna göre dizayn edeceksiniz ama hâlâ benim
coğrafyamın ismi yasaksa, hâlâ Kürt dilinde eğitim olmaz.
diyorsanız burada yapacağınız bugünkü
değişiklikle Türkiyenin temel sorunlarını çözemezsiniz.
Size düşen tek şey, çıkıp, Evet, 1920lerde bu
gerçeğin, realitenin altı çizilmişti, sonra ret ve inkâr
politikaları uygulandı, bugün dönüyoruz ve bu halktan özür diliyoruz.
O vesileyle, bu halkın bir gerçeği vardır, dili vardır,
kimliği vardır ve yaşadığı toprağı
vardır. Bu toprağın adı Kürdistandır ve Kürt
halkıdır. Ana dilde eğitimin olması gerekir. Eğer
Tillo gerçeğini kabul ediyorsanız ana dilde eğitimi kabul etmek
zorundasınız.
Şimdi, bir taraftan Dersimden özür ama bu yasada
Dersim ismi yok. Peki, ne zaman bunları hayata geçireceğiz? Ana
dilde eğitim olmaz. diyorlar. Ana dilde eğitim olmazsa vallahi iç
barış da olmaz. Kürtler doksan yıldır cebelleşiyor,
kavga ediyorsa ana diliyle kendisini özgürce ifade etmek içindir. Sizin
nasıl ki ana diliniz bir haksa Kürtlerin ana dili de bir o kadar
haktır ve şimdi hâlâ ana muhalefet partisi de ana dilde eğitimin
ülkeyi böleceğini söylüyor, iktidar partisi aynı şeyi söylüyor.
Kardeşim, bizim dilimiz sizin ülkenizi niye bölsün? Eğer bizim
dilimiz bu ülkede yoksa, bu ülkenin bizim için de bir anlamı olmaz.
ÜLKER CAN (Eskişehir) - Sizin ülkeniz değil mi,
sizin ülkeniz diyorsunuz?
SIRRI SAKIK (Devamla) Bir kardeşlik hukuku
oluşmazsa bizim varlığımızın da bu ülkede bir
anlamı olmaz ve bir anlam da ifade etmez. Birbirimizin hukukuna saygı
göstermeliyiz.
Yolunuz açık olsun, türbanla ilgili
Danıştaya gidin, andımızla ilgili Danıştaya
gidin. Yolunuz açık olsun, bir yol bulmuşsunuz, gidiyorsunuz ve bir
milletvekiliniz de çıktı, televizyonda aynen şunu söylüyor, diyor
ki: Bakın, bu köy, kent isimlerinin değiştirilmesi çok masumane
değil. Bunu söyleyen sözüm ona, sözde sol, sosyal demokrat bir partinin
milletvekili. Köylerin, kentlerin ismi değiştirilirse bu çok vahim
bir şeydir, Türkiye bunun altından çıkamaz. diyor. Bu Tillo ve
Nevşehir Üniversitesi görüşmeleri Komisyonda olurken yine bir
milletvekili Nasıl olur, böyle bir şey olabilir? diyor ve
karşı oy kullanıyor. Şimdi ben de o milletvekiline
soruyorum: Efendim, Aydın ismi çok aydınlık bir isimmiş.
Niye Tillo oluyor? diyor. Sizin adınız da Nur. Peki, ben size
karanlık desem siz kabul eder misiniz? Size bu ne kadar
haksızlıksa o kentlere, köylere verilen isimlere karşı
duruş da bu kadar haksızlıktır ve hele hele bu
ırkçı, ayrımcı antla ilgili dönüp Danıştaya gidip
buralardan medet beklemek ayıptır ve günahtır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Niye ayıp? Hukuk yoluna
başvurmak ne zaman ayıp olmuş? Sen hiç dava açmadın
mı? Sırrı, sen hiç dava açmadın mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, dava açmadın
mı? Yargıya başvurmak niye ayıp oluyor?
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, bakın, antla
ilgili gidip
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, o senin
anlayışın kardeşim, kendi adına konuş. Dersimle
senin ne işin var?
SIRRI SAKIK (Devamla)
dava açmak, o tekçi,
ırkçı, ayrımcı antla ilgili gidip dava açmak
faşizmdir, ırkçılıktır ve yıllarca
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sizin kongrelerinizde
söylediğiniz PKK marşı ne oluyor?
SIRRI SAKIK (Devamla)
bunu Kürt çocuklarına
uygulayan bütün anlayış ayrımcı ve tekçidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, adam hak arıyorsa sen
nasıl ayıplarsın?
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, buradan diğer
hukuku nasıl bulabilirsiniz? Hele hele Dersimden gelmiş birinin bunu
söylemesi abesle iştigaldir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Anayasa
Mahkemesine gitmeyi AKP suç sayıyor, aynı mantıktasın.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, ben ne
söylediğimi çok iyi biliyorum, ben ne söylediğimi çok iyi biliyorum,
ben ne söylediğimi çok çok iyi biliyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) PKK
marşını söylerken ırkçı olmuyorsunuz siz, onlar çok
meşru!
SIRRI SAKIK (Devamla) Eğer Türkiyede bir ana
muhalefet partisi çıkar bu duruşu sergilerse, bizim de bunlara
söyleyecek sözümüz vardır. Siz çıkıp
ırkçılığı, milliyetçiliği tetiklerseniz, biz de
ırkçı olduğunuzu söyleriz, ayrımcı olduğunuzu
söyleriz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Asıl
ırkçı sizsiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Asıl ırkçı sensin!
Her tarafından senin ırkçılık ve faşizm akıyor,
senden akıyor asıl! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teröre prim veren
sizsiniz. O marşları söyleyen sizsiniz. Kürtçe adları isteyen
sizsiniz. Siz, asıl kendi ırkçılığınızı
örtmek için bunları söylüyorsunuz. Bu, ırkçılık değil.
Türk milletine ırkçı diyemezsiniz siz!
SIRRI SAKIK (Devamla) Vallahi seni bütün Türkiye
halkı da tanıyor biz de tanıyoruz, biz de seni tanıyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Seni de
tanıyor.
SIRRI SAKIK (Devamla) Geçen dönem
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Sakık, Genel Kurula hitap edin lütfen
Sayın Yılmaz,
lütfen
Lütfen
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) PKKya nasıl
taviz verdiğinizi herkes biliyor. Siz bağımsız milletvekili
değilsiniz, PKKnın vesayeti altındasınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Bakın, ben sizi aslında
muhatap almak istemiyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Ben seni hiç
muhatap almıyorum.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben sizi hiç almıyorum. Hiç
almıyorum, muhatap da almak istemiyorum. Geçen dönem sizin farklı bir
versiyonunuz vardı, bu dönemde Allah sizi eksik etmesin. Siz böylesiniz
zaten.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sen kendine bak!
Sen kendi yaptıklarına bak!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben ne
yaptığımı biliyorum. Ben bakın, bugün
BAŞKAN Sayın Sakık, Genel Kurula hitap
edin. Sayın Yılmaz, lütfen
Ne olur
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, bugün,
bizim 1994te buradan demokrasi ve özgürlük mücadelesi için alınıp
götürülüp ve bize ceza verilen gündür. Biz söylediklerimizi çok afişe
etmek istemiyoruz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sanki sadece siz
içeri alındınız.
SIRRI SAKIK (Devamla) Biz özgürlük mücadelesini
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sadece siz
alınmadınız içeri!
SIRRI SAKIK (Devamla) Çok fazla konuşmayın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Dinleyin, dinleyin
Varsa bir sözünüz çıkar söylersiniz.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Şimdi, sevgili arkadaşlar, çok da fazla polemiklere
falan da girmek istemiyoruz. Hele hele bize demokrasi dersi kimse vermesin.
Bizim nasıl, nerelerden geldiğimizi, bu halkı yoktan nasıl
var ettiğimizi bütün dost da, düşman da bilir. Biz, doksan
yıldır sizin ret ve inkâr politikalarınıza karşı
acımasız bir şekilde, ölüm de olsa hiç boyun eğmeyen bir
gelenekten geliyoruz. Biz, Kürt çocukları, Kürt halkı
yıllardır sizin ret ve inkâr politikalarınıza
karşı direnerek geliyoruz, zindanda varız, dağda
varız, alanda varız, var olmaya devam edeceğiz. Bu hakları
kazanıncaya kadar sizin gibi faşist ve ırkçı kesimlere
karşı mücadelemizi de sürdüreceğiz.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Biz de sizlere
karşı mücadele edeceğiz, sizin gibi ırkçılara.
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi, bakın sevgili
arkadaşlar, bir taraftan bunları getirirken, diğer taraftan da
sizin dönüp
Bakın, uygulamalarınızdaki birkaç
örneği vurgulamak istiyorum. Şimdi, bunları özgürleştirmeye
çalışıyorsunuz ya, diğer taraftan da mesela bizim
Diyarbakır Kayapınar Belediyesi bir parka şu ismi veriyor:
Beybun. Beybun ismi papatyadır. Hemen sizin emrinizdeki valiler bu
parkın ismini yasaklıyor ve bakın şurada ne oluyor?
Kayapınar Belediyesi
Parkı Şimdi, bir çiçeğin ismine
bile tahammülünüz yok yani onları eleştiriyoruz ama siz onların
iz düşümündesiniz. Sizin valileriniz hâlen bunu yapıyor. Sayın
Başbakan kürsüye çıkıyor ne diyor? Cegerxwindan, bütün Kürt
âlimlerinden, seydalarından bahsediyor. Ne oluyor? Cegerxwinun ismini bir
parka veriyoruz ama Cegerxwinun ismini sizin valiniz, kaymakamınız
yasaklıyor. Berfin ismini veriyor bizim belediyeler. Berfin ismini
hepiniz bilirsiniz, bu masumane isimleri bile yasaklayan bir
anlayışınız var. Bugünkü getirdiğiniz bu kanun teklifi
İle bu yasaklar arasında korkunç bir yol ayrımı var. Şimdi, bunları
nasıl izah edeceksiniz? Yol yakınken bir bütün olarak, eğer
gerçekten bu sorunu çözmek istiyorsanız, bu sorunun adını
korkmadan koymalısınız. Kürt gerçeği vardır, Kürtlerin
sorunlarını birlikte çözeceğiz ve birlikte yeni bir anayasal
düzenleme yapacağız, Kürtlerin demokratik haklarını inşa
edeceğiz. Var mısınız buna? Eğer varsanız biz de
sizinle buyurun birlikte yol alalım ama yok.
Sekiz-on
aydır bu ülkede kan akmıyor, sekiz-on aydır insanlar ölmüyor.
Size tarih, hayat önemli bir fırsat sundu, gelin bu fırsatı
birlikte değerlendirelim. E bu kadar önemli bir süreçten geçiliyor ama siz
hâlâ dönüp dolaşıyorsunuz geçmişin argümanlarıyla
Kimileri
hâlâ bilmem ne devasa projeleri hayata geçiriyor, benim ana muhalefet partim
türbanın etrafında dönüyor. Siz, Kürtlerin köy, kent isimlerinin
etrafında dönüyorsunuz. Bu şekilde kardeşliği inşa
edemezsiniz, bu şekilde bir arada yaşama hukukunu
oluşturamazsınız.
Benim size dostça önerimdir: Yani bu noktada siz,
özellikle bölge milletvekilleri, çıkıp söyleyebilmelisiniz. Bu sorun
sadece bizim, BDPnin sorunu değil ki, bu ülkede yaşayan herkesin
ortak sorunu. Çıkın birlikte, Sayın Başbakana söyleyin,
Sayın Cumhurbaşkanına. Erdemliliktir, bazı konularda geri
adım atmak bir erdemlilik değil midir? Dün Sayın
Cumhurbaşkanımızın Ahmet Kayayla ilgili, sanat ve kültürle ilgili ödül vermesi bir
özür değil mi? Bu önemlidir. Bakın, bu yaraları sarmak için
karşılıklı jestlere ihtiyaç vardır. Sizin de
bunları yapma şansınız var. Kürtlerin doksan
yıllık yarasını hep birlikte sarabiliriz. Bu kardeş
halka bu kadar zulüm ettik, bu zulmü hep birlikte ortadan kaldırabiliriz.
Parlamentonun görevi bu, siyaset dünyasının görevi de budur ama biz
sadece genel başkanlıklarımıza, partimize biat ederek
siyaseti dizayn edemeyiz ki. Yani, öyle bir siyasi partiler yasası, öyle
bir seçim kanunu var ki sadece biat et ve buraya gel. Ya, gelmeseniz ne olur? O
kadar çok insan tanıdık ki, gelip gittiler ki buradan; bir
çoğunun esamesi okunmuyor, bir çoğu tarihin çöplüğünde.
Halkına zulmedenler tarihin çöplüğüne gömüldüler. Gelin, bu
halkın sorunlarını hep birlikte çözelim. Gelin, tarihe
tanıklık ederek, hep birlikte sorumlulukları alarak, gerçekten
sorunun ismini koyarak sorunu çözelim. Bu ülkede, evet, Kürtlerin hakları
gasbedildi, diğer halkların hakları gasbedildi. Bakın, bu
ülkede yani Cumhuriyet Dönemi öncesi nüfusun yüzde 40ı gayrimüslimlerdi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Nerede, nerede,
Anadoluda mı?
SIRRI SAKIK (Devamla) Bugün, bu ülkede nüfusun ancak
yüzde 1i gayrimüslimlerden oluşuyor. Hepsini öldürdük, talan ettik,
sürdük bu topraklardan. Süremediğiniz tek halk kaldı burada, o da
Kürtler ve hep birlikte
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Siz niye
öldürdünüz Ermenileri?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Niye öldürdünüz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Öldürmeseydiniz
diyorlar.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Hakikaten, bu
Ermenileri niye öldürdünüz ya?
SIRRI SAKIK (Devamla) Ben teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bir dakika
Yani, birer birer gelin, ne
oldu hep beraber?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayır, önce Sayın İnce
kalktı, sonra Sayın Türkkan, sonra Sayın Kaplan.
Soracağım.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Sakık
grubumuzu itham ederek ırkçılık
BAŞKAN Efendim
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
sağlık sorunlarım var; sesim çok çıkmıyor.
BAŞKAN İşte, aynı durumdayız.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
grubumuzu itham ederek
ırkçılık yaptığımızı söyledi; izin
verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın 492 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir dava açmak, mahkemeye
gitmek, hukuk yoluna başvurmak ırkçılıkmış
meğer, Sayın Sakıkın derin hukuk bilgisi sayesinde bunu da
öğrenmiş olduk.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Andımızı kaldırmak için başvurunca
ırkçılık oluyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama on bir yıldır
bu Mecliste zaman zaman sinirle sonradan üzüldüğümüz birtakım sözler
söyledik ama mesela ben hiç şöyle bir söz söylemedim: Sonradan bu ülkeyi
vatan edinenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz. Balkanlardan,
Kafkaslardan -hatta onu Boşnaklardan diyor- gelenler haddinizi
bileceksiniz. diyor. Bu sözler gerçekten bir ırkçılık
değil mi? Ben böyle bir söz söylediğimi hiç hatırlamıyorum
örneğin.
Değerli arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; isminin Dersim olması, Tillo olması Hacı
Bektaş Veli olması bence çok önemli değil biliyor musunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bizce önemli.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Önemli olan ne biliyor
musunuz? Tunceli olsa ne olur Dersim olsa ne olur? Siz on bir
yıllık iktidarınızda bir tane Tunceliliyi, bir Tunceliliyi
genel müdür yaptınız mı, müsteşar yaptınız
mı, okul müdürü yaptınız mı? Siz bir tanesini, bir
kişiyi, bir kişiyi polis memuru yaptınız mı?
Bunların hiç birini yapmayacaksın, sonra al sana bir tane
Sonra, al
sana bir tane isim vereceksin.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Federasyon Başkanı yaptık.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Suat, karşıma
geçip öyle konuşursun, arkamdan konuşma! Karşıma geç, öyle
konuş. (CHP sıralarından alkışlar)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Federasyon Başkanı yaptım. Muharrem.
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, bakın, bir başka konu da şu:
Önemli olan ne yaptığındır.
Bir başkası; sayın milletvekilleri, büyük
devletler sembollerle uğraşmaz. Andımızla
uğraşırsan sırada İstiklal Marşı gelir
Kahraman ırkım diyor. Alman Millî Marşı da, İngiliz
Millî Marşı da, Amerikan Millî Marşı da hepsinin içinde
ırkçı birtakım söylemler vardır ama aradan yüz yıl,
iki yüz yıl, üç yüz yıl geçince bir Fransız, bir Alman, bir
İngiliz Ya bunlar çok modası geçmiş deyimler deyip,
bunları değiştirmek istemez. Bu, ancak bu toprağın
insanlarının aklına gelir. (CHP sıralarından
alkışlar) Sembollerine dokunursan bu topraklarda rahat
yaşayamazsın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) - Marşına, ona benzer sembollerine,
birtakım simgelere, öne çıkmış değerlere büyük
milletler, büyük devletler dokunmazlar ancak kompleksi olanlar bunlara dokunur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN Sıra sıra, bir dakika.
Evet, Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, sayın
hatibin Meclis kürsüsünde sarf ettiği Kürdistan diye bir bölge
Türkiye'de mevcut değildir. MHP Grubu olarak tutanaklardan o sözcüğün
çıkmasını istirham ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) O zaman hiç tutanak
olmaz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, böyle bir
tabir yok, hiçbir yerde yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O bölgede Güneydoğu
Anadolu Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi vardır.
Teşekkür ediyorum.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Size göre yok zaten.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Sakık
HASİP KAPLAN (Şırnak) Atatürkün
sözlerini de çıkarırsınız o zaman.
BAŞKAN - Bir dakika ya, dinleyeceğim önce, öyle
yok hemen.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, benim
daha önce yaptığım bir
konuşmadan bir çok kez açıklama yapmama rağmen
Balkanlarda ve Kafkaslarda
BAŞKAN Şimdi bir saniye
Sayın Kaplan, siz niye?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Benim asıl
önemli konu
BAŞKAN Ama averaj oluyor siz de iki, iki, dört
dakika. Birinizden birine vereceğim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır,
hayır, Sırrı Beye bireysel sataşmadan.
BAŞKAN Anladım, muhterem anladım.
HASİP KAPLAN (Şırnak) O ayrı, benim
ayrı.
BAŞKAN Muhterem size ne!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Benim bizzat kanun
teklifiyle ilgili bir talebim var.
BAŞKAN Biz bu işi bitiremeyiz.
Buyurun.
7.- Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın,
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; tekrar hepinizi selamlıyorum.
Bakın, bu ırkçı ant, benim sembolüm
değil, benim andım değil. Kimin sembolüyse, andıysa
alsın başına çalsın, beni ilgilendirmiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başımıza
çalmıyoruz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Başınıza çalın.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başımıza taç
ediyoruz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Taç edersiniz, ne ederseniz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu mantık
doğru bir mantık mı? Bu söylem doğru bir söylem mi
şimdi? O zaman sen de şimdiye kadar söylediklerinin hepsini al kendi
başına çal.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Başımızın üstünde yeri var.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yıllarca ben burada
yaptığım bir konuşmada aynen şunu söyledim ve
altına imzamı atıyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Başımızın üstünde yeri var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başımıza taç
ediyoruz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Birlikten
bütünlükten bahsediyorsun
SIRRI SAKIK (Devamla) Dedim ki: Ey, Balkanlardan ve
Kafkaslardan gelenler, siz zulme maruz kalanlar, gelip bu toprakları vatan
edinenler en az bizim kadar bu toprakların sahibisiniz ama gelip burada
ırkçılaşıp
İZZET ÇETİN (Ankara) Senden daha büyük
ırkçı insan yok.
SIRRI SAKIK (Devamla)
burada, eğer Bosnada
Sırpların zulmüne maruz kalmışsanız gelip burada
Kürtlere, Alevilere karşı Sırplaşırsanız
haddinizi bilin. altına tekrar imzamı koyuyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sırplaşan sizsiniz yani. İnsanları katleden sizsiniz.
SIRRI SAKIK (Devamla) Yoksa Bosnadan, Balkanlardan,
Kafkaslardan gelenlere herhangi bir itirazımın
olmadığı, ırkçılık yaptıkları için
açık ve net olarak bu tavrımızı koyduk, bugün de bunu söylüyoruz
.
Diğer bir konu Kürdistan. Ya Mustafa Kemalin
tutanaklarından çıkaracaksınız Kürdistanı. Kürdistan
neresidir biliyor musunuz? Kürdistan, bundan bir hafta önce siz, siz ve siz
üçünüzün birlikte tezkereye oy verdiği ve bombaladığınız
toprakların adı Kürdistandır, Kuzey Kürdistandır, Güney
Kürdistandır, Doğu Kürdistandır, Rojava Kürdistandır
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiye
sınırları içerisinde, Misakımillî sınırları
içerisinde Kürdistan diye bir vatan yoktur.
SIRRI SAKIK (Devamla)
ve o Kürdistan sizden önce de
vardı, var olmaya devam edecek, Kürt halkı da Kürdistan da
vardır ve yoluna devam edecek.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Kaplan, neydi konu?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkanım, benim bu tartışmalardan öte bir usul
itirazım var. Söz konusu teklif -492- bir üniversite isminin
değiştirilmesi, bir de Aydınlar isminin Tillo olması.
Bir kanun teklifim var aynı konuda da...
BAŞKAN Tamam, buyurun. Yalnız kavga çıkarmıyorsunuz,
öyle anlaşarak veriyorum,
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kavgalı bir konu
da değil.
BAŞKAN Hayır, istiap haddi doldu da onun
için.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, görüşülmekte olan 492 sıra sayılı Kanun
Teklifi ile aynı konuda kendisinin de bir kanun teklifi bulunduğuna
ve bu teklifle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığına
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkanım, teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, şu kanun teklifine iyi
bakınız. En son 7 Ekim 2011, sayısı 39, köy isimlerinin,
mezraların, meraların, nehirlerin isimlerinin
değiştirilmesiyle ilgili.
Şimdi, bu teklif Mecliste dururken bu teklif geliyor
ve bu teklifimiz komisyona inmiyor. Bizim teklifimiz bundan tam üç sene önce
verilmişken komisyonda -Sayın Bakan da burada, komisyon
başkanları da burada- bu teklifi indirmiyorlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Birleştirmiyorlar
mı?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Muhalefetin
birleştirme talebi olmadan resen dikkate alınması gereken bir
konuda Türkiye'de Gürcülerin, Hemşinlilerin, Lazların,
Trakların, Egelilerin, İç Anadolunun, Akdenizin ve 1949da
Kürdistanın -evet, Kürdistan diyorum- bütün hafızasını
silen, isimlerini değiştiren teklifler, kanunlar verildi ve 30 binin
üstünde tescilli bir değişiklik var.
Bizim burada sunduğumuz, eski isimlerle birlikte,
bir arada kullanılabilme olanağını tanıyan son derece
sorun çözücü bir teklif. Komisyon çağırmıyor, teklif sahibini
çağırmıyor, teklifi görüşmüyor, komisyonda görüşmeden
korsan bir şekilde geçiriliyor Tillo ismi ve getiriliyor Meclise. Böyle
yasalaşma olmaz arkadaşlar. Bu kadar kabaca acemilik yapılmaz.
On yıldır iktidarsınız. Bu kadar acemilik yapılmaz.
Sayın Başkanım, bu eksiktir. Bu teklifin
geri alınması lazım. Önceden verilen teklifimiz vardır. Bu
konuda Başkanlık kusuru vardır. Meclis
Başkanlığından Komisyona kadar bir yanlışlık
vardır. Teklifin geri alınmasını istiyoruz ve teklifimiz
doğrultusunda yeni bir kanun teklifinin Meclise gelmesini talep ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu konuda da hem Sayın
Bakanı hem Komisyonu dinlemek istiyoruz. Gerekirse usul
tartışması açacağız. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkür ederim.
Yalnız, şimdi, hukukçular bir kâğıt
verdiler ama okumayacağım. Ben kendi hislerimi söylemek istiyorum. Ne
kadar arızalı iş varsa kardeşim benim zamanımda
getirip düzeltmeye çalışıyorsunuz. Bu nasıl iştir, onu
da anlayabilmiş değilim. Benden evvel kaç kişi yönetti? Koskoca
Meclis Başkanı var. Kimse gitmiyor, tam ben yönetiyorum, hurra ne var
ne yok, ne eksik ne gedik getiriyorsunuz. Şu andan itibaren kabul
etmiyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA METİN LÜFTİ BAYDAR (Aydın)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bir Üniversite Adı
İle Bir İlçe Adının Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Kültür ve Turizm
Bakanı Komisyonda yapmış olduğu bir konuşmada Almanya
Başbakanı Sayın Merkele, sadece Kapadokya bölgesinde 293 adet
kilisenin varlığını dile getirmenin bir kültür bakanı
için çok şeref verici olduğunu ifade etmişti. Evet, Sayın
Bakana katılmamak elde değil çünkü Anadoluda bulunan zenginliği
dünyanın başka hiçbir coğrafyasında bulamazsınız.
Anadolunun sahip olduğu kültür her dönemde kendi
ağırlığını hissettirmiş ve dünyanın
öbür ucunda yaşanan kötü bir olayın bile çözüm yolu yine bu Anadolu
topraklarında bulunmuştur. Anadolunun hoşgörüsü, sevgisi
anlatılmıştır. Her kin güdene savaşmak, isteği
olana ibadet yerlerinin yan yana oluşundan bahsedilmiş,
Mevlananın Gel, ne olursan gel. sözleriyle
karşılanmıştır hiçbir zaman affedilmeyecek olduğuna
kendini inandırmış olanlar. Hacı Bektaş Velinin
ceylanla aslanı aynı koyunda büyütmesi
anlatılmıştır düşman kardeşlere. İşte,
bunları bize Anadolu sağlamıştır, asırlardır
nice medeniyeti barındırmış bu topraklardan
haykırırcasına.
Değerli milletvekilleri, bütün bunlara rağmen
bizler her şeyi güzel anlatırız, güzel söyleriz. Bir de bir tek
şeyi yapamayız: Aynı topraklarda yaşayan, aynı
havayı paylaşan ve aynı suyu içen bizler güzel olanı,
doğru olanı, iyi olanı devam ettirme anlayışında
değiliz. Güzeli, doğruyu, iyiyi yıkıp kendine göre
olanı yapmayı ne yazık ki matah sanıyoruz.
Düşüncelerimizi en uç noktalarda savunup birbirimize karşı bir
silah gibi kullanıyoruz. Anadolunun bize bahşettiği samimiyeti,
anlayışı, hoşgörüyü, sevgiyi bir kenara atıp yok
ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Nevşehir
Üniversitesine Nevşehir Hacı Bektaş Veli adı verilmesi geç
kalınmış olsa da güzel bir karardır. Ancak, Hacı
Bektaş Velinin düşünceleri üzerine yüksek lisans ve doktora
programları yapacak, Alevi-Bektaşi kültürünün yazılı
dokümantasyonunu geliştirecek, üniversite bünyesi içerisinde Hacı
Bektaş Veli, Alevi-Bektaşi kültürünü araştırma enstitüsü de
kurulmalıdır. Bunun ne derece önemli olduğu, bu üniversitenin
kendisini geliştirmesi için ve onun yanı sıra Türkiyede eksik
olan Alevi-Bektaşi kültürünün yazılı dokümantasyonunun
oluşturulması için de önemli olduğu Komisyonumuza katılan Rektör
tarafından da ifade edildi. Bu sayede Anadolunun engin zenginliğini
içinde barındıran Hacı Bektaş Veliyi daha iyi anlatabilecek
ve adını taşıyan üniversite bünyesinde kültürel ve tarihî
mirasımızın köklerine inme olanağı
bulacağız. Nasıl ki İstanbulda yapılan kazı
çalışmaları bizi şu anda sekiz bin beş yüz yıl
öncesine götürdüyse, üniversitemizle birlikte derinliklerinde zenginliklerimizi
çıkartıp insanlarımızın kalplerine
sunacağız.
Değerli milletvekilleri, bu güzel gelişmenin
yanında üniversitelerimizin sorunları ne yazık ki devam
etmektedir. Üniversitelerimizin kalite sorunu, akademik, idari ve mali özerklik
problemleri hâlâ ortada iken ve de daha da önemlisi, 12 Eylül darbesinin ürünü
olan YÖK Yasası devam ederken, ülkemizin geleceğini mevcut üniversite
yapısına bağlamak ve buna bağlı olarak bir
gelişme beklemek pek uygun gelmemektedir.
2002 yılında YÖKün
kaldırılmasını acil eylem planına koyan AKP
hükûmetleri nedense YÖKü hâlâ kaldıramamışlardır. YÖKü,
kendilerince, ele geçirerek askerî darbe dönemlerinde olmayan baskıyı
kurmuşlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak YÖK konusundaki önerimizi
yinelemek istiyorum: Var olan yapı derhâl yok edilmelidir. YÖK, Millî
Eğitim Bakanlığı ya da Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığında bir genel müdürlük olarak ulusal insan gücü
kaynakları planlaması yapan, bu bağlamda üniversitelerin
eğitim ve araştırma faaliyetlerinde yön çizmesine katkı
sağlayan, üniversiteler hakkında ulusal veri toplayan ve
yıllık raporlar hâlinde bu verileri paylaşan bir birim
olmalıdır.
YÖKün neden olduğu merkeziyetçi, vesayetçi ve
kontrolcü yaklaşım, insanların, kurumların tam kapasiteyle
çalışmalarını, tüm enerjileriyle kendi koydukları
hedeflere ulaşmak için çalışmalarını engellemekte,
ülke çapında kapasitenin gelişmesine ket vurmakta,
başarının önüne set çekmektedir.
Sanayi devriminden kalma bu model değişmelidir.
Bilgi ve teknoloji temelli, ekonomiye ve topluma, hızla değişen
ve uluslararasılaşan yükseköğretim kurumlarına ne
yazık ki bu model dar gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, artık açıkça
görülmektedir ki AKP kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi olmayan hiçbir
şeye tahammül edememekte, bu görüşünü toplumun her alanına
yaydığı gibi, bağımsız olması gereken
üniversitelere de karışmakta ve ciddi bir baskı
oluşturmaktadır.
Son olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesinde
gerçekleştirilen, helikopterli, özel harekâtlı, çevik kuvvetli
müdahale AKP düşüncesinin hangi boyutlara
ulaştığının en somut göstergesidir. Normal bir hukuk
devletinde olmayacak işler AKP sayesinde ileri demokrasi
anlayışı yaşayan ülkemizde ne yazık ki görülmektedir.
Mahkemenin sonuçlanmasını beklemeden, âdeta bir hırsız gibi
Orta Doğu Teknik Üniversitesine yapılan müdahaleyi bir kez daha
Meclis kürsüsünden kınıyorum. Buradan AKP yöneticilerine bir tavsiyem
olacak: ODTÜyü, Orta Doğu Teknik Üniversitesini kontrol etmek için
saatlerce havada tuttuğunuz helikopteri bir de Ankara trafiğini denetlemesi
için kullanın da Ankaralılar için de içinden çıkılmaz hâle
getirdiğiniz trafik sorunundan kurtulsunlar.
Değerli milletvekilleri, Başbakan AKP Grubunda
yapmış olduğu konuşmada Orta Doğu Teknik
Üniversitesine yapılan yol ile alakalı olarak Yol medeniyettir ama
medeni olmayanlar yolun kıymetini anlamazlar. Önünde cami bile olsa, yol
oradan geçecekse o camiyi yıkar, o camiyi gider başka yerde inşa
ederiz. ifadelerinde bulunmuştu. Bunu aslında normal
karşılamak gerekir çünkü zaten işin aslı şu:
Konuşmasında İslamda, Kuranda cami diye bir şey yok,
mescit var, mescit ifadesi geçer. ifadesinde bulunan bir Başbakandan
başka bir açıklama da beklemek olanaksızdır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Nabi
Avcının da katıldığı, Türk Eğitim
Derneği tarafından üçüncüsü düzenlenen Eğitim siyaseti nedir?
konulu forumda Amerika Birleşik Devletlerinden Bush döneminin eğitim
danışmanı Whitehurst tarafından verilen bir örneği
burada aktarmak istiyorum. ABDde bir üniversitede ek kütüphane binasına
ihtiyaç duyuluyor. Yapım kararı alınıyor fakat bir
bakılıyor ki yan tarafta bir bina daha var ve orada deneyler
yapılıyor, yani okulun laboratuvarı var. Diyorlar ki: Eğer
biz bu binayı burada yaparsak deneyler yapılamaz ya da
yapılmış ve sürmekte olan deneylerden istenilen sonuçlar elde
edilemez çünkü mevcut ortam bozulacak. Karar gözden geçiriliyor, daha fazla
para harcanıyor ve yeni bina yerin altına yapılıyor. Bir
yanda medeniyeti yol olarak gören ve önüne kutsal mekân da çıksa yıkacağını
söyleyen, aslında camilerin İslamda olmadığına inanan
bir kişi, diğer yanda binayı yerin altına almayı
düşünerek deneylerin sürmesini sağlayan bir düşünce
yapısı. Başbakanın da dediği gibi: Nereden nereye!
Değerli milletvekilleri, üniversiteler özgür
düşünce ortamlarıdır, farklı seslerin
yaşayabileceği, akademik özgürlük ortamında doğrunun
bulunacağı yerlerdir. Özgürlük ortamına sahip çıkmak
isteyen iki düşünce vardır: Bunlardan birisi sadece kendisi gibi
düşünen, Almanyada, İtalyada, İspanyada örnekleri
görülmüş zavallı rejimlerin uyguladığı, aklına
ipotek koyacağı insanlar yetiştirmek isteyen anlayışa
sahipken, diğeri de insanları olduğu gibi kabul eden,
farklılıklarımızı zenginliğimiz sayan bir
anlayışa sahiptir. İşte, aradaki bu düşünce farkı
üniversitelerin işlerliğine yansımaktadır.
AKP tarafından konulan 2023 hedefinde Türkiyenin
ihtiyacı olan insan gücüne ait bir çalışma bulunmamaktadır.
Her yerde lise benzeri üniversiteler açmak ülkemizi 2023 hedefine
ulaştırmayı bırakın, kıyısından
köşesinden bile geçirmeyecektir. Tek tip yerine bölgesel sorunlara çözüm
üretecek, belirli alanlara yoğunlaşmış tematik
üniversitelerin açılması ülkemizin kurtarıcısı
olacaktır. Modern üniversite olmak mali, akademik, idari özerkliği
gerektirir. Üniversiteler kendi amaçlarını kendileri belirledikten
sonra bu amaçlara nasıl, hangi yöntem ve araçlarla ve hangi kaynaklarla
erişeceğini de kendileri belirlemelidir. Yatırım
kararları, herkesin takdir edeceği üzere Ankarada değil,
bölgenin ve üniversitelerin öncelikleriyle şekillenmelidir. Üniversiteler,
öncelikleri kuşkusuz ulusal strateji belgelerini dikkate alarak
belirleyecek akla ve güce sahiptirler. Böylelikle, harcanan her kuruşun
neden ve neye harcandığı üzerinde tartışmalar en aza
indirgenebilecektir. AR-GE ve inovasyon olmayan üniversitede kaliteyi,
üretimimizin ve ihracatımızın yüksek teknoloji
olmasını sağlayamazsınız. Üniversitelerin bütçedeki
payını artırmadan da AR-GE ve inovasyon yapamazsınız.
AR-GE ve inovasyon için de sanat ve kültür eğitimini almış,
hayal gücü olan, hayal eden, hayal kuran ve hayatı sorgulayan bir
gençliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Biat eden gençlikle, size biat
etmesini istediğiniz gençlikle AR-GE ve inovasyonda yeterli bir yol
katetmeniz mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin
attığı her adım sonrasında kulağına
1938lerden bir ses gelmektedir. AKP Hükûmeti rahatsız olmakta,
uykuları kaçmaktadır ama bu sayede Gazi Mustafa Kemal Atatürkü ve
onun yaptıklarını gün geçtikçe daha iyi anlamaktasınız.
Değerli milletvekilleri, aynı kanun
tasarısının içerisinde bir de Aydınlar ilçesinin
adının Tillo olarak değiştirilmesi konusunda bir teklif
getirilmiştir. Muhalefet şerhimizde belirttiğimiz gibi bu
konunun Millî Eğitim Komisyonunda değil İçişleri
Komisyonunda görüşülmesinin daha uygun, daha etik olacağını
belirttik.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan
AKP grup toplantısında Eniştesi olduğum için söylüyorum,
örneğin Tillo ismi Aydınlar olarak
değiştirilmiştir. ifadesiyle, demokrasi paketiyle birlikte isim
değişikliğine gidileceğini belirtmişti. Bu
konuşmanın ardından kanun teklifi hazırlanarak, komisyondan
geçirilerek Meclis Genel Kuruluna getirildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve
şahsım olarak, Siirtten sorumlu Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili
olarak 22 Kasım 2012 tarihinde bu konuda bir kanun teklifi verdim yani
demokrasi paketinin açılmasından bir yıl önce. Çünkü Siirtte
yapmış olduğum çalışmalarda Aydınlar ilçesinde
(Tillo) Işık Hadisesi Bilim ve Kültür Günleri adıyla valilik
tarafından bir etkinlik düzenlendiğini, bölge halkının Tillo
ismini kullandığını, Kaymakamlığın internet
sitesinde bile ilçeden Tillo olarak bahsedildiğini gördüm.
Araştırdığımda, özellikle dille ilgili
çalışmalar yapan arkadaşlarıma sorduğumda tillonun
Sümercede höyük anlamına geldiğini gördüm ve Siirt halkıyla
yaptığımız sohbetlerde de Tillo olarak isim
değişikliğinin doğru olacağı aktarıldı
yani ortada ne bir paket ne de bir süreç vardı, sadece halkın
istediği ve mevcut uygulamalar oradaydı ve ben de bunun üzerine bir
kanun teklifi verdim.
Değerli milletvekilleri, Aydınlar ilçesi, 3647
sayılı ve 16/5/1990 tarihinde Meclisimizce
çıkarılmış kanunla kurulmuştur; aynı kanunla
birçok ilçe daha kurulmuş, Batman ve Şırnak illeri de
oluşturulmuştur. Kanun görüşmelerinin tutanakları
incelendiğinde, bugün için yapılan tartışmaların o
günlerde yaşanmadığını görmektesiniz. Partiler, il ve
ilçelerin oluşturulması konularının yapım
şekillerini eleştirmişler ve tartışmalar bunun üzerine
yoğunlaşmıştı. Daha çok terör sorununun önlenebilmesi,
şehirler arası mesafenin fazlalığı ve bölgenin zorlu
coğrafyasının aşılması konuları, bölgenin
ekonomik olarak nasıl kalkınacağı yönünde ifade
edilmişti.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak vermiş olduğumuz kanun teklifimizin gerekçesinde bölgenin
inanç ve kültür turizmine katkı sağlayacağını
belirttik. Bir paket veya açılım beklentimiz yoktu ama görüyoruz ki,
AKP yine başka düşüncelerle ve yapacağı bir işi
kendisine en uygun olan şekilde sunuyor.
24 Kasım 2012 tarihli Zaman gazetesine
baktığınızda, Aydınlar ilçesinin adının
Tillo olarak değiştirilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisiyle
birlikte BDP ve AKPnin de kanun teklifi verdiği belirtiliyor fakat
milletvekillerinin sayfasına girin, böyle bir kanun teklifi yok, ta ki geçen haftaya kadar.
Teklif yok ama haberi var, neden? Çünkü, paket bekleniyor ve paketin iyi bir
ambalajla çıkması gerekiyor da ondan.
Değerli milletvekilleri, Siirt programlarım
sırasında başka bir ihtiyaçtan da bahsedildi, bu konuda
çalışma yapılmasının uygun olacağı
belirtildi: Siirt Üniversitesine bağlı bir tıp fakültesinin
kurulması. Bunun üzerine 12 Aralık 2012 tarihinde bir kanun teklifi
daha verdim ve Veysel Karani tıp fakültesinin Siirte
açılmasını istedik Siirt Üniversitesine bağlı olarak.
Siirtte üniversite var ama ona bağlı bir tıp fakültesi yok;
Bitliste yok, Şırnakta yok, Hakkâride yok, Batmanda yok,
Mardinde yok, tıp fakültesi yok buralarda arkadaşlar.
Şırnakta, Siirtte, Batmanda, Mardinde herhangi bir
vatandaşımız bir enfarktüs geçirse ona müdahale edebilecek olan bir
kalp merkezi yok yani oradaki vatandaşlarımız bu bölgede
yaşayan, Ankarada yaşayan insanlarımıza göre daha
şanssız durumdalar bu açıdan. O yüzden dedim ki: Siirte de bir
tıp fakültesi kurulsun. Sadece Vanda bulunmakta. Siirtle Van
arasını veya Bitlisle Van arasını, Şırnakla Van
arasını, Hakkâriyle Van arasını düşündüğünüz
zaman, ne kadar uzak bir mesafe olduğunu, hastanın oraya
taşınıncaya kadar ciddi zarar göreceğini bilmenizi
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifimiz
sonrasında Siirt halkı ve yerel gazeteler memnuniyetlerini dile
getirdiler. Fakat, bir yıla yaklaşıyor, hâlâ AKPden bir ses
yok. Siirtin eniştesiyim. diye övünen bir Başbakan var ama
tıp fakültesi konusunda bir gelişme yok, herhâlde Başbakan bir
paket daha bekliyor. Şimdi ise Siirtten beni arıyorlar, gazetelerde
yazıyorlar: Hocam, iyi yaptın bu kanun teklifiyle, bir de
adını Veysel Karani düşünmüşsün, o da çok güzel ama
sanırız ki AKP bunu gene kendine yediremedi. Bir CHPlinin, bir
Cumhuriyet Halk Partilinin Siirtte tıp fakültesinin açılması
için kanun teklifi vermesi AKPnin elini kolunu bağladı. diyorlar.
Değerli arkadaşlar, Veysel Karani tıp
fakültesi konusunda verilen kanun teklifinin sahibi olarak, eğer AKPnin
de böyle bir düşüncesi var ise, Siirt halkının bir an önce
tıp fakültesine kavuşmasının önünde benim verdiğim
teklif engelse Siirt halkının bir an önce tıp fakültesine
kavuşması için imza sahibi olduğum kanun teklifini geri
çekebilirim, yeter ki şampiyon yine Başbakan olsun, yeter ki en
iyisini o bilsin, yeter ki en iyisini o yapsın, yeter ki
Mazhar-Fuat-Özkanın parçasında olduğu gibi Peki peki,
anladık, sen neymişsin be abi! diyelim, yeter ki Siirte tıp
fakültesi kurulsun.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bir oy sorunumuz yok, Şunu yaparsam oy gelir, bunu yaparsam oy
gelir. diye bir düşünceyle hareket etmiyoruz. Bizler sadece
halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda, kişilerin
değil, bölge insanının isteğini dile getiriyoruz. Bizler
yine Siirt halkımızın yanına gider, çaylarını
içer, hoş sohbet eder, dertleşiriz. Onların bize bir
teşekkürü bile yeterlidir ama artık paketler ardına
saklanmayı bırakın, artık dinî ve manevi konuları
siyasete alet etmeyi bırakın, halk adına hak için ama laik
devlet anlayışına zarar vermeden çalışın.
Değerli arkadaşlar, 2004-2011 yılları
arasında hem Sayın Ahmet Necdet Sezer hem de Sayın Abdullah Gül
tarafından atanarak Süleyman Demirel Üniversitesinin Rektörlüğünü
yapan bir bilim adamıyım. Rektörlüğüm dönemimde üniversite
içerisinde ne bir çalışanı ne de bir öğrencimi ne de bir
öğretim görevlimi incitecek davranışlar içerisinde
bulunmadım. Üniversitede her görüşün birbirine zarar vermeden bir
bütün hâlinde yaşaması için uğraştım. Rektör olduktan
sonra okulun mescidine gidip oranın bakımını yaptım,
onarttım. Gidin şimdi üniversiteye bakın, üniversite hastanesinin
yanında ilahiyat fakültesi için yaptırdığımız çok
güzel bir İlahiyat Fakültesi Camisi var, temelini de ben attım.
Anadolu kültürünün ve İslam dininin içerisinde bu tarz konuşmalar
hoş karşılanmaz ama bana bunları söyletmek zorunda
bırakıyorsunuz.
Bizim amacımız şov yapmak değildir.
Milletimizin vermiş olduğu yetkiyi Meclis çatısı
altında yine milletimiz için kullanmak bizim tek ve en önemli
görevimizdir.
Dinî ve manevi duyguları sömürerek başka
amaçlar için koşmayı bırakınız, cumhuriyete tam
anlamıyla sahip çıkınız.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli üniversitesi ile
Tillo ilçemizin hayırlı olmasını diliyor, sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baydar.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri
Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
Buyurun Sayın Halaçoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi
sözlerime biraz tarihten de bahsederek girmek istiyorum, yer adlarıyla
ilgili.
Osmanlı Devleti bir yeri fethettiği zaman,
kendi topraklarına kattığı zaman oraya il
yazıcılarını gönderir ve tahrir adını
verdiğimiz defterlere tahrir, yazmak demektir zaten- o bölge -bütün
nüfus dâhil- neler üretiyor tümünü yazar. Yani şöyle söyleyeyim: Kaç
tavuğunuz var, kaç ineğiniz var, ne kadar koyununuz var,
mezrasından köyüne, şehrinin mahallelerine kadar, burada oturan
insanların baba adlarıyla birlikte kaydından tutun; âmâ,
malul adı altında engelliler, piri fani adı altında
yaşlılar, imamı, hatibi, yani bekârı, evlisi, ne kadar
araziniz var, ne üretirsiniz, ne kadar vergi verirsiniz, tümünün
kayıtları burada yazılıdır. Böylesine geniş,
bölgelerle ilgili defterler hazırlanmıştır. Bunlara biz
tahrir defterleri deriz. Bu tahrir defterlerinde bütün yer isimleri de
vardır ki Osmanlı Devletinde şu veya bu ismin herhangi bir
şekilde ön yargıyla çıkarılmadığını,
yapılmadığını hepiniz biliyorsunuz.
Şimdi, bu çerçeve içerisinde ele
aldığımızda, Osmanlı topraklarına, Anadoluya
baktığımızda, Anadoluda
arkadaşlarımızın söylediği gibi ne bir kuzey Kürdistan
ne Kürdistanla ilgili bir ifade, bunların hiçbirisini göremezsiniz.
Bunlar 19uncu yüzyılda Batı ülkelerinin Şark meselesi
adı altında çıkardıkları birtakım yeni siyasi
oluşumlarla bağlantılıdır. Nitekim 1500lü Avrupa
tarihlerine, atlaslarına, haritalarına baktığınızda
Kürdistan olarak belirtilen yer bugünkü Süleymaniye, Erbil ve
İranın Luristan bölgesi tarafıdır. Hakkâri bölgesi bütün
Batılı haritalarda Türkomanya olarak geçer. Dolayısıyla,
arkadaşlarımızın söylediklerinin herhangi bir tutar
dalı ve doğru bir kaynağı söz konusu değildir.
Kaldı ki şunu ifade edebilirim: Kürt tarihi olarak yazılan ilk tarih
1597 yılında Şeref Han tarafından yazılmış
olan Şerefnamedir ve Farsçadır. İdrisi Bitlisi Kanuni Sultan
Süleyman döneminde yaşamıştır, eserinin adı Heşt
Behişttir, Farsça sekiz cennet demektir.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bu işte Kürtçedir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Dolayısıyla,
bütün bunları göz önüne aldığınız zaman, şunu
özellikle ifade etmek istiyorum: Madem ki
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) O da Kürtçedir, niye
onu demiyorsunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Heşt Behişt
Kürt olabilir ama Kürtçe değil yalnız.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Efendim, niye Kürtçe
değil onu da söyleyin, tarih profesörüsünüz, onu da söyleyin.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Söylemek istediğim
şey şu
Peki, Kürt İdrisi Bitlisi Heşt Behişt
adıyla Farsça yazmıştır eserini. Bana bir tane Kürtçe
yazılmış Kürt tarihi göstersinler, bu bir.
İkincisi: Madem kuzey Kürdistan, burada Kürtlerin
yapmış olduğu bir mimari yapı göstersinler, hiçbirisini
göremezsiniz.
Değerli milletvekilleri, bu çerçeve içerisinde
şunları özellikle belirtmek istiyorum: Şimdi, Osmanlı
İmparatorluğunun son döneminde, Millî Mücadele sırasında
birtakım vatandaşlarımız, Ermeni
vatandaşlarımız Ruslarla, İngilizlerle, Fransızlarla
iş birliği yaptıkları için tehcire tabi tutulmuştur.
Yani, tehcir dediğimiz zaman bunu sınır dışı etme
anlamında kimse düşünmemelidir; Suriye topraklarında, yine
Osmanlı Devletinin topraklarında bir bölgeye gönderilmişlerdir.
Savaş sonrasında, 18 Aralık 1918de geri
dönüş kararnamesi çıkmıştır Ermenilerle ilgili.
Kasım 1922 itibarıyla Anadoludaki ve İstanbuldaki Ermenilerin
sayısı 644 bin 900dür. Ama Millî Mücadele döneminde yine Ermenilerle
Doğu Anadolu Bölgesinde, güneyde de Fransız ordusu içerisinde
mücadeleler devam ettiği için savaş sonrasında Ermeniler büyük
çapta Anadolu dışına yani Türkiye dışına,
başka ülkelere gitmiştir. Başka ülkelere giden Ermenilerin
sayısı Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre Kasım
1922 itibarıyla 817 bin 873tür; Anadoluda ve İstanbulda kalan
Ermenilerin, Ermeni kimliğiyle kalan Ermeni vatandaşların
sayısı 281 bindir; İstanbulda Ermenilerin sayısı 148
bin 997dir. Bu istatistikleri yapanlar İngilizler ve
Amerikalılardır.
Şimdi, dolayısıyla, bir de Müslüman olmak
durumunda olan Ermeniler vardır ki, bunların sayısı da 95
bindir. Nerede yaşadıkları, hangi köylerde
yaşadıkları da bellidir. Bunlar da yine Ermeniler
tarafından hazırlanmıştır, Amerikan arşivlerinde
mevcuttur.
Şimdi, burada şunu söylemek istiyorum: Millî
Mücadele kazanıldıktan sonra Anadolu içindeki Hristiyanların,
Süryaniler hariç hemen hepsi, özellikle Rumlar
Anadoluyu terk etmek durumunda kalmıştır çünkü
Mübadele adını verdiğimiz, 1923 Lozan Anlaşmasıyla
Anadoludaki Rumlar, İstanbul dışında kalan Anadoludaki
Rumlar Yunanistana, Yunanistanda Batı Trakyadaki Türkler hariç,
diğer, Yunanistanın başka bölgelerindeki Türkler de Anadoluya
nakledilmiştir. Bununla ilgili şu an cumhuriyet arşivinde
Tasfiye Talepnameleri adı altında oradaki terk edilen mallar ve
onların değerleriyle ilgili, değiş tokuşla ilgili
kayıtlar mevcuttur, Dolayısıyla, bunlar buraya nakledilirken
İstanbulda Patrikhane mevcuttur. İstanbuldaki Hristiyanlara hizmet
etmek üzere İstanbulun 6 ilçesinde metropolit atama yetkisi
verilmiştir Lozana göre ama Anadoluda öyle bir Hristiyan nüfus
olmadığı için metropolit ataması da söz konusu
değildir ama bununla beraber şunu özellikle belirteyim: O
toprakları terk edenlerin yerine Balkanlardan gelenler
yerleştirilmiş, Doğu Anadoludaki Ermenilerin yerine de İç
Anadoludaki Türkler nakledilmiştir. İsim vereyim, kendisine de
söylediğim için söyleyebilirim: Fatih Altaylı, Konyadan Vana
gitmedir, Boynuyoğunlu, Atçeken
Yörüklerindendir. Bitliste Hasaniler aynıdır. Buna benzer pek çok
yerde boşalan yerlere Türk nüfusu İç Anadolu Bölgesinden
aktarılmıştır.
Şimdi, burada söylemek istediğim şey
şu: Yer adlarını değiştiriyoruz. Evet, yer adları
gerçekten pek hoş olmayacak şekilde de
değiştirilmiştir yani birçok Türkçe yer adı da değiştirilmiştir.
Mesela, Adana bölgesinde Sırkıntı nahiyesi vardır.
Sırkıntı Yüksekova yapılmıştır. Neden?
Sırkıntı kelimesinin hangi anlama geldiğini bilmedikleri
için. Hâlbuki, Sırkıntılar Avşarların bir koludur.
Keza, Ceyhana bağlı Kırmıt köyü veya beldesi bugün
Sağkaya yapılmıştır. Kırmıt, Tecirli
oymaklarından birinin adıdır. Dolayısıyla, rastgele
değişimler söz konusu olmuştur.
Şimdi, burada Anadolunun değişik
yerlerindeki Rum ve Ermeni isimleri, yer isimleri oraya Türklerin
yerleştirilmesiyle birlikte değiştirilmiştir. Ama bu bir
gelenektir, Anadoludan Rumeliye gönderildiği zaman Yörükler o bölgelere,
yerleştikleri yerlere Anadoludan geldikleri yerlerin adını
vermişlerdir. Orta Asyadan Anadoluya geldiklerinde de Orta Asyadaki yer
isimlerini vermişlerdir. İşte, Kayserideki Talas bunların
başında gelenlerden. Yine, buna benzer olmak üzere Mezitli, Ahlat,
bunların hepsi Orta Asyadaki yer isimleriyle bire bir aynıdır.
Dolayısıyla, oradan gelenleri buraya, buradan Rumeliye gidenleri oraya
vermişlerdir. Ama yer adları bu şekilde değişirken bir
şeyi göz önüne almanız gerekir arkadaşlar. Balkanlardaki bütün
Türkçe yer isimlerinin bir tanesi bile bugün kalmamıştır.
Bakın, Batı Trakyada İskeçe diyoruz. 1923 Lozan
Anlaşmasına rağmen ne diyoruz? Xanthi diyor Yunanlılar.
Hatta, İstanbul kelimesini bile kullanmıyorlar, Konstantinopolis
diyorlar buraya. Keza, Gümülcineye Komotini diyorlar. Yani buna benzer olmak
üzere bütün yer adları değiştirilmiştir.
Bırakın, onun dışında,
birtakım türbeler, Malkoçoğlunun türbesi dâhil, Turhan Beyin
türbesi dâhil kilise yapılmıştır. Yani mezarların
üstüne kilise yapılmıştır, tümüyle
değiştirilmiştir.
Şimdi, siz Anadoludaki yer isimlerini
değiştireceğiz. derken aslında tekrar ya Rumca ya Ermenice
ismi getireceksiniz. Kürtçe diye bir isim yok, İslami isimdir. Kürt
ismi dediğimiz şahıs isimleri bile İslamidir, bizim
ismimiz de İslamidir. Dolayısıyla, bunun Türkçesi veya Kürtçesi
diye bir şey söz konusu değildir. Eğer gerçekten böyle bir
şey yapılacaksa o zaman bir komisyon kuralım, bu komisyon
gerçekleri ortaya koysun, bu isimleri koyalım.
Şimdi siz Dersimi tekrar koyacağız.
diyorsunuz ama Dersimin Kürtlükle, Kürtçeyle hiç alakası yoktur. Dersim
Farsçadır, der kapıdır -bunu bilir Farsça bilenler- sim
gümüştür, gümüşkapı anlamına gelir. Siz istediğiniz
kadar Kürtçe deyin, siz ne derseniz deyin, bu bir gerçektir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Zazaki lehçesinde
öyledir. Zazaca bilmediğiniz için konuşuyorsunuz ya. Zazaca bilin
ondan sonra konuşun, ayıptır.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Dersim Farsçadır,
der kapıdır, Osmanlılar bunu sıkça
kullanmıştır, derbent kelimesini de
kullanmıştır Osmanlılar. Bent tutmak demektir, der de
kapı, kapı tutmak. Karakollar kurmuşlardır geçiş
yollarına ve derbentler oluşturmuşlardır.
Dolayısıyla, Osmanlı dilinde Farsça da, Arapça kelimeler de yer
almaktadır. Mesela kütüphane diyoruz. Kütüb kelimesi köken olarak Arapçadır. Kütüb kitabın
çoğuludur. Hane Farsçadır, ev demektir; kitapların evi
anlamına gelir. Bunu İranda kitaphane olarak kullanırlar
yanlış olarak, tekil olarak kullanırlar.
Şimdi, siz ne derseniz deyin, ben burada
Ki, siyasi
olarak söylemiyorum, bir gerçekçi olarak söylüyorum. Şimdi, Tillo
adı diyorsunuz. Tillo Kürtçe midir? Kesinlikle değil.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Hayır,
Süryanicedir.
SIRRI SAKIK (Muş) Süryanice ve Arapça...
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bir dakika.
Süryanice ne demektir tillo? Tillo Süryanice yüksek
ruh anlamına gelir veya yüksek tepe anlamına gelir ama kelimenin
aslına doğru giderseniz, mesela Araplar da tillo kelimesinin
karşılığında tell kelimesini kullanırlar -iki
lli sonu- o da aynı anlama gelir ama daha da geriye gittiğinizde,
kelimenin kökenine gittiğinizde Sümercede görürsünüz. Sümercede yine
yüksek tepe veya höyük anlamına gelir. Bugün Tillonun bulunduğu
yer, yani Aydınlık ilçemizin bulunduğu yer yüksek tepedir
bildiğiniz gibi. Dolayısıyla, bundan dolayı denir. Höyük
bildiğimiz gibi, Türklerde kurgan dediğimiz, Anadoluda höyük;
öyük, öymek, yükseltmek, yığma anlamına gelir. Bununla
bağlantılıdır tillo, Sümerceden gelir. Hatta hatta,
tillo kelimesi ayrıca Azteklerde de vardır. Yani Aztek
kayıtlarına bakarsanız tillo kelimesini orada da görürsünüz,
orada da yüksek tepe anlamına gelir. Dolayısıyla, siz bir
şeyi değiştirirken hangi anlamda, nasıl değiştirdiğinizi
bilmek zorundasınız. Şimdi, biz eğer Türkiyede herhangi
bir şekilde Bu Kürtçedir, bu Türkçedir. diye bugün tekrardan böyle bir
değişim içerisine girersek toplumu bir bütün hâlde nasıl
tutacağız? Burası Kürt bölgesi, burası Türk bölgesi.
mi diyeceğiz? Nasıl bir anlam
çıkaracaksınız? Şimdi, bu kesinlikle Türkiyede büyük bir
sıkıntıya yol açacaktır ama dediğim gibi tillo
kelimesini bütün etrafıyla araştırmak, bulmak zor bir şey
değil. Dediğim gibi Sümerce kayıtlara bakın, tillonun
gerçekte orada kullanıldığını görürsünüz, yüksek
tepe veya höyük anlamına geldiğini de görürsünüz.
SIRRI SAKIK (Muş) Bir itiraz yok ki buna!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Değerli
milletvekilleri, şimdi siyaseten şunu veya bunu söylemek tabii ki
normal, söylenebilir ama bir şeyi söylüyorsanız, biz Türkiye
Cumhuriyetine hitap ederek buradan konuşuyoruz, biz milletvekilleri
olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde 75 milyon, 76 milyon Türk
insanını temsil ediyoruz, onlar adına konuşuyoruz,
eğer burada söylediklerimiz sadece siyaseten söylenmiş sözler olursa,
onun gelecekte tarihen vebalini de çekmek mecburiyetinde kalırız.
Şimdi, bu çerçeve içerisinde gerçekten Türkiye'de
öylesine uygulamalar var ki
Mesela kentsel dönüşüm adı
altında birtakım uygulamalar yapıyoruz.
Arkadaşlar, bir tarih mevcut olduğu
şekliyle korunduğu zaman tarih yazılabilir, yapılabilir.
Siz, şimdi Efendim, şunlar eskidi, yenisini yapacağız.
diye yeni birtakım konulara, yapılara girerseniz, o zaman tarihi
yazamazsınız, tarihi oluşturamazsınız. Türkiye
Cumhuriyetini, siz ne derse deyin
Diyelim ki Ankaranın Bahçelievler
semti. Siz Bahçelievler semtinde kentsel dönüşüm adına yüksek binalar
yapmak veya yeni bir bina tipi ortaya koymak arzusunda bulunursanız,
cumhuriyetin ilk yapılan o binalarının tamamen ortadan
kalktığını göz önüne alın, peki, Cumhuriyetin ilk
eserleri hangileri? dediğinizde nasıl cevap vereceksiniz? Yani
bakın, gecekondulardan bahsetmiyorum. Bir tarihi yazabilmek için, tarihin
gerçek öznesi olan hususları elde tutmak zorundasınız.
Yarın birisi de gelir der ki Ben, efendim, bunu çok beğenmedim,
işte, Hacı Bayram-ı Velinin bulunduğu yer de
eskimiştir, burayı da düzelteceğim. Böyle bir şey olmaz.
Tarih böyle yazılmaz. Eğrisi veya doğrusuyla bundan önce ne
yaptıysanız, o yapılanlar tarihin sayfalarına girmek
zorundadır ki tarih oluşturulabilsin. Siz, cumhuriyet tarihi
dediğinizde hangi mimari yapıyı göstereceksiniz bana, her
şeyi allak bullak ettiğiniz takdirde? Dolayısıyla,
bunları yaparken çok dikkatli hareket etmek gerekiyor.
Biz, eğer Türk milleti olarak Anadolu
coğrafyasında kalmak istiyorsak, kendi geçmişimizle ilgili en
önemli birtakım öğeleri muhafaza etmek zorundayız. Mesela,
eğer mezarlığınız sürekli olarak yenileniyorsa
Diyelim
ki yontma taşlardan yapılmış mezar taşları
vardı birçok mezarlıklarda. Şimdi, geliyor birileri Ben ailemin
mezarını yeniden yaptırmak istiyorum. diyor, mermer
taşlarla yeni bir mezarlık yaptırıyor. Şimdi,
arkadaşlar, siz onu öyle yaptırdığınız takdirde o
mezarın geçmişini de yok ediyorsunuz. Dolayısıyla, bu gibi
değişimlerde belediyelerimizin olsun, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığımızın olsun, Kültür
Bakanlığımızın olsun çok dikkatli olması
lazım, bu gibi konulara izin vermemesi lazım ve koruma altına
alması lazım.
Dolayısıyla, şimdi, Aydınlar ismi
verilmiş, evet, tamamdır; Tillo ismi veriliyormuş,
tamamdır ama hangi anlama geliyor, hangi bölgelerde hangi isimleri
değiştireceksiniz, bunun farkında değilsiniz.
Dolayısıyla, bunu o şekliyle düşünmemiz lazım.
Şimdi, az önce, Balkanlardan gelen insanlarla ilgili
konuşuldu. Şunu özellikle belirteyim: Balkanlardan gelen
insanların çoğunluğu Türktür, Türk asıllıdır
çünkü Balkanlarda, Rumelide Rumeli Yörükleri diye çok geniş bir nüfus
vardır. Çünkü, Rumeli Yörükleri Rumelinin fethiyle birlikte nakledilmiştir,
geri hizmette tutulmuştur yani kale yapımında, hendek
yapımında, silah yapımında
kullanılmıştır Yörükler ama bu insanlar, toprakların
kaybedilmesiyle beraber asıl ana vatan olan Anadoluya göç
etmişlerdir.
Yalnız şunu da özellikle belirteyim: Biz bir
imparatorluk bakiyesiyiz Türkiye Cumhuriyeti olarak. Gerek Kafkasyadan gerek
Balkanlardan gelen insanlarımızın hepsi de Türk değildir;
içinde Boşnakı da vardır, Arnavutu da vardır,
Bulgarı da vardır, Kafkasyadan gelenlerde de keza
Şimdi, siz,
bu insanlar buraya geldiler diye bunları
dışlayamazsınız, hangi unsurdan olursa olsun
dışlayamazsınız. Onlar bu ülkeyi benimsemişler ve
buraya gelmişlerdir.
Şunu söyleyeyim size: Yaptığım
araştırmalara göre, Kafkasyadan ve Balkanlardan gelen
insanların bugünkü Türkiye Cumhuriyetindeki yüzdesi nedir biliyor
musunuz? Yüzde 35tir. Dolayısıyla, siz ne yaptığınızı
zannediyorsunuz? Yüzde 35tir. Ta Diyarbakıra kadar, Doğu Anadoluya
kadar her yerde bunlar vardır, Girit göçmenlerinden sadece mübadiller
değil Balkanlardan gelenler de. Yüz binlerce, milyonlarca insan
gelmiştir, yollarda kırılmıştır bunlar
hastalıktan veya saldırılardan dolayı. Ama, bu insanlar o
topraklarını, vatanlarını kaybetmiştir. Dedesinin,
babasının, annesinin, karısının mezarını
orada bırakıp gelmiştir.
Onların acılarını paylaşmak
zorundasınız. Buraya gelmişlerdir, vatan olarak gördükleri için
Anadoluya yerleşmişlerdir ama siz bunları ne göçmen diye
adlandırabilirsiniz ne de bunları muhacir diye
adlandırabilirsiniz. Bunlar Türkiyenin özbeöz
vatandaşlarıdır, en az benim kadar, en az sizin kadar bu ülkede, bu topraklarda
hakkı olan insanlardır.
Hatta şunu söyleyeyim: Lozan Antlaşması
eğer azınlıklar statüsünü belirlememiş olsaydı Ermeni,
Rum ve Yahudiler için
Bunlar bence Batının bizim toplumumuza
yaptığı en büyük hatadır çünkü bizim toplumumuz içerisinde
azınlık statüsünde insan olmaması gerekir. Onlar da bu ülkede
benim gibi doğmuştur, onlar da bu ülkenin insanlarıdır.
Dolayısıyla, burada konuya bu şekliyle bakmasını
bilelim. Efendim Kürtler, Kürtler
deyip de belli bir
ayrımcılığa gidip ondan sonra başkasını
ırkçılıkla suçlamayalım. Türkiye Cumhuriyetinde
yaşayan kim varsa kardeşim, ismi, cismi, ırkı, inancı
söz edilmeksizin bu ülkenin vatandaşıdır, bu ülkenin
insanıdır. Dolayısıyla, yaklaşımımız bu
ülkenin insanı olarak olmalıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın hatibin
bir sorusu vardı, eserleri soruyordu.
BAŞKAN Ay, onu kendisine söyleyin ne olur.
Sabahtan beri yani
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hayır,
sadece
BAŞKAN Saat ikiden beri
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ama hatip
BAŞKAN Çok güzel bir dil kullandı.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır, hayır
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi size bakacağım, sizi
dinleyeceğim ama Sayın Kaplan, çok güzel bir dil kullandı,
dikkatle izledim çünkü yani kimseyi rencide edici bir laf etmedi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sadece şunu
sordu: Türkiyede eğer Kürtler varsa eserleri olurdu. dedi.
BAŞKAN Onları reddetmedi. Yok, Kürtler
varsa demedi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Tutanaklara geçsin.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Varsa gösterir
misiniz?
BAŞKAN O zaman, tutanaklara geçirin çünkü
şimdi Sayın Balukeni dinleyeceğim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun 492 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerinde MHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkanım, şimdi, hatip Varsa gösterin. diye bize soru
yönelttiği için ben hem görsel hem de üç tane yer sayacağım:
İshak Paşa Sarayını, Malabadi Köprüsünü, İstanbul,
Diyarbakır (Amed) On Gözlü Köprü, Silvan Köprüsünü ve Medresa Soru Türk
Tarih Kurumu Başkanlığı yapmış sayın hatibin
çok iyi bilmesi lazım. Bu, Kırmızı Medrese, Cizira Botan
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İyi şeyleri
Kürtler yapamaz!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yani bu eserleri
göz göre göre
Yani tarih çarpar adamı, tarihî gerçekler adamı
çarpar. Ben bunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Tamam, kayıtlara da girdi,
teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşması sırasında
Kürdistan diye bir bölgenin olmadığını, Kürtlerin
tarihinin aslında olmadığını
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Anadoluda yok dedim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Anadoluda
olmadığını ifade etti. Dolayısıyla, grubumuzun
Genel Kurulu yanlış bilgilendirdiğini söyledi, ona cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyur, buyur kardeşim.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun 492 sıra sayılı Kanun
Teklifinin tümü üzerinde MHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aslında, bu yapılan konuşmayı muhatap
alıp buradan cevap verme gereği duymuyordum ama tabii, konuşma
öyle bir noktaya geldi ki Kürt yok, Kürtler yok, Kürdistan yok ve Alevi yok.
noktasına geldi. Şimdi, sayın hatip burada bilimsel bir çerçeve
üzerinden
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öyle çarpıtmayın,
öyle bir şey yok!
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Onu siz saptırıyorsunuz
ya!
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
konuştuğunu söylüyor ama bakın, Türk Tarih Kurumu
başkanıyken de o dönem sayın hatip şöyle söylüyor:
Kürtlerin yapısal özellikleri incelendiğinde bunların Türkmen
olduğu, Kürt Alevilerinin de yapısal incelemeleri
yapıldığında Ermeni dönmesi olduğu görülür. diyen
birisidir. Şimdi, bilim dediğiniz şey buysa biz o bilimi kabul
etmiyoruz. Sizin de buraya gelip yıllardır bilim olarak ortaya
koymuş olduğunuz tekçi tezleri bize pozitif bilim olarak sunma
hakkınızın olmadığını düşünüyoruz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Pozitif değil,
sosyal bilim zaten.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Kürdistan tarihi ile
ilgili Sultan Sencer döneminden, Selçuklular dönemindeki Sultan Sencer
döneminden, Yavuz Sultan Selimin İdrisi Bitlisiye yazdığı
mektuptan Mustafa Kemalin bu ilk kurucu Meclisteki tutanaklarına kadar
her şeyi inceleyebiliriz ama şöyle bir kazanım ortaya
çıktı: 2 parça Kürdistanı kabul etti.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - 3 parça, 3, 3.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Yani, Güney
Kürdistanı ve Rojhilatı, Doğu Kürdistanı kabul etti.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Rojavayı da kabul
etti.
İDRİS BALUKEN (Devamla) - Bu da bir
gelişmedir. En azından bundan sonraki süreçte bu tezler çürüdükçe
tarihî olarak Kürdistan bölgesinin şu anda 4 parça olarak Kürtlerin
yaşadığı ana vatan, ana topraklar olarak bu kürsüden kabul
edileceğinin işaretini vermiş oldu, bu da önemli bir
gelişmedir.
Bir cümle de Dersimle ilgili: Ben kendim de
Zazayım. Der Zazacada kapı demektir, sim gümüş demektir.
Dolayısıyla, Dersimde de, yoğunluklu olarak Zaza Kürtlerinin
yaşadığı yerde de Dersimin anlamı son derece
açıktır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Farsçadan geçtiğini
söyledi Hocam.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
söz almam gerekiyor.
BAŞKAN Buyurun.
9.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, az önce çıkan hatip benim
deminki söylediklerimi bile çarpıttı. Kaldı ki Tarih Kurumu
başkanıyken söylediğim şey aynen şöyleydi: Kendisini
Kürt olarak bilen birçok insan aslında Türkmen asıllı. dedim.
Bunda da ısrar ediyorum ve ispat etmem çok zor bir şey değil.
İkincisi, yine kendisini Kürt, hatta Kürt-Alevi
gösteren Ermeni dönmeleri vardır dedim. Bakın, Alevi Kürtler Ermeni
dönmesidir demedim, benim sözüm çok farklı: Kendisini Kürt, hatta
Kürt-Alevi gösteren Ermeni dönmeleri vardır dedim. İsterseniz köy köy
sayayım, isim isim sayayım, mahalle mahalle, ev ev sayayım
istiyorsanız, ister misiniz? (BDP sıralarından Say, say
sesleri) Tunceliyi de sayayım, Batmanı da, her tarafı
sayayım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) O sizin
yazdığınız tarihte öyledir. Bizim tarihimiz ortada, nettir.
O senin yazdığın tarihtir. Yıllarca o tarihi o koltukta
oturup sen yazdın.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, bakın,
ben sizin gibi ırkçılık yapmıyorum, ben onları
saymıyorum ama benim söylediğim aynen budur.
İkincisi, Kürdistan yoktur demedim, tam tersine
Kürdistanın neresi olduğunu anlattım.
Üçüncüsü, Kürtler yoktur demedim, aksine
ALTAN TAN (Diyarbakır) Orta Asya neresi, onu
anlat, Orta Asya. Nereden geldiniz, onu anlat.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) -
sizin Kuzey Kürdistan
dediğiniz coğrafyanın Turcomania diye batı
kaynaklarında, haritalarda geçtiğini söyledim. Sizin meseleyi
İDRİS BALUKEN (Bingöl) En başa döndük
yani, Kürt yoktur.a, Kürdistan yoktur.a.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) -
önce konuşulan
şeyi anlamanız gerekir. Bunu anlamanızı öneriyorum önce.
Beni muhatap alıp almamanız hiç önemli değil. Hani Laza
sormuşlar: Bu adamın sana şu kadar borcu var. Adam demiş
ki karşısında: Ben bunu tanımıyorum. Onun üzerine
bizim Temel demiş ki: Ben onu hiç tanımıyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Tarih
anlatımınız da bize anlattığınız tarih
gibiyse
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, beni muhatap
alıp almamanız hiç önemli değil. Siz kendi dünyanızda o
tartışmayı yapın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bizim tarihimiz
ortadadır, ortada.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama ben bir şey
söylüyorum, demin söylediğim İshak Paşa Sarayı dâhil
hepsine mimari yapı, üslup olarak bakın, hangi sanat tarihçisine
sorarsanız sorun dünyanın neresinde, hepsi
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yani Kürt yoktur. mu
diyorsunuz, oraya mı geldiniz?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) -
tamamen Selçuklu,
Osmanlı mimari tarzıdır. İstediğiniz kadar
Şunlar şuna ait. deyin siz. Güneydoğuda bir tane var mı?
Artuklu, Selçuklu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Zaten Kürt de yoktur,
değil mi?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) -
Osmanlı
eserleridir hepsi, köprüler de dâhil olmak üzere.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
şuradan bir şey söyleyeyim.
Şimdi, bakın, Kürt dili, kültürüyle ilgili
Yok diyor. Peki, Osmanlıda 4 tane üniversite
(MHP ve BDP
sıralarından karşılıklı konuşmalar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) İncebelek,
Mem u Zin, Fakiye Teyran
Sayayım mı? İshak Paşa
Sarayı, Medresa Sor
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Dersim adı
Farsçadır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hocam, Zazaki
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, bir saniye
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani Farsça isim için
söylüyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Olur mu ya, ne
Farsçası ya, Zazaki benim ana dilimdir ya.
SIRRI SAKIK (Muş) Tutanaklara geçmesi için
söylüyorum. Osmanlıda 4 tane üniversite
(MHP ve BDP
sıralarından karşılıklı konuşmalar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Yani Farsçadır,
oradan geçmiş.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri, lütfen
Ben duymuyorum
Sayın Yeniçeri, bir dakika
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) O zaman sizin dilinize
geçen kavramların hepsini çıkarırsak bir şey kalmıyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Türkiye
Cumhuriyetinin ismi bile Türkçe değildir. Buraya mı geleceğiz
yani?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Niye, cumhuriyet
kelimesi Türkçe değil diye mi?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Tabii, değil
işte, cumhuriyet Türkçe değil.
SIRRI SAKIK (Muş) Osmanlı döneminde 4 tane
üniversite
İstanbul, Urfa, Van ve Diyarbakırda Kürt dili ve
edebiyatı üzerine eğitim veren üniversiteler nedir, sayın bilim
adamı onu açıklasın. Osmanlı Döneminde, bakın, 4 tane
il söylüyorum ve buralarda üniversite var ve burada Kürtçe eğitim
veriliyor.
BAŞKAN Evet.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tan
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
benim bir teklifim var. Sayın Halaçoğlu ve benzeri fikirde olanlar
her gün bir saat Mecliste konuşsunlar, biz de gidip evimizde yatalım.
Sadece uykuda olan
(MHP sıralarından gürültüler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sen bilirsin, senin
bileceğin iş!
ALTAN TAN (Diyarbakır)
namus ve haysiyet sahibi
Kürtler varsa, bunlar için çok uyarıcı, her gün konuşsunlar, her
gün!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, sen televizyon
dışında zaten hep evde yatıyorsun! Bir televizyona
çıkıyorsun, bir evde yatıyorsun, başka bir şey
yaptığın yok!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Her gün konuşsunlar,
hâlâ uyuyan Kürtler varsa onlar da uyansınlar. Canlı yayından da
verilsin, bizim konuşmamıza gerek yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Altan Tan, sen zaten evde
yatıyorsun, bir de televizyona çıkıyorsun, başka bir
şey yaptığın yok, Meclise de arada bir
uğruyorsun!
ALTAN TAN (Diyarbakır) Her gün konuşsunlar
her gün bunları. Keşke her gün konuşsa!
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN Teklifin şahıslar
kısmına geçiyoruz.
Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı,
ilk söz.
Buyurun Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 492 sıra
sayılı, bir üniversite adı ile bir ilçe adının
değiştirilmesi hakkında kanun teklifi üzerine söz
almış bulunuyorum. Üniversitelerin özerkliğini savunan,
üniversiteleri ticarethane olarak görmeyen ve Demokrasi paketi
açıklıyorum. diyerek halkı kandırmayan milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu teklif ne getiriyor? Bu teklif,
Nevşehir Üniversitesinin adı Nevşehir Hacı Bektaş
Veli Üniversitesi olsun. diyor. Olmasın mı? Tabii ki olsun, elbette.
Peki, acaba bu isim değişikliğini neden yapıyorsunuz?
Gerekçenizde diyorsunuz ki: Ülkemizdeki üniversitelerin
bazılarının isimlerine kıymet verdiğimiz, halkın
sevdiği insanların adını verdik. Bu nedenle, bu
üniversitenin adı Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olsun. Ve yine
doğruları söylemiyorsunuz. Hacı Bektaş Veliyi
sevdiğinizi söylüyorsunuz ama sevmiyorsunuz. Hacı Bektaş Veliyi
neden sevmediğinizi anlatayım
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Nereden biliyorsun? Ben seviyorum, benim hemşehrim.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Hacı Bektaş
Veliyi neden sevmediğinizi ve ona neden
yakışmadığınızı anlatayım: Eğer,
Hacı Bektaş Veliyi sevseydiniz değerli arkadaşlarım,
onun felsefesini anlardınız ve
yaşamınıza uygulardınız. En azından Hacı
Bektaş Velinin felsefesini uygulayanlara da saygı
duyardınız, siz uygulamasanız bile hiç olmazsa onu uygulayanlara
saygı duyardınız. Onun Eline, diline, beline sahip ol.
anlayışını benimserdiniz. Elinize sahip olup yolsuzluklara
bulaşmazdınız, dilinize sahip olup halka doğruları
söylerdiniz.
Hacı Bektaşı sevseydiniz değerli arkadaşlarım,
bugün cemevlerine hakaret etmezdiniz. Hacı Bektaşı sevseydiniz
cemevlerini ibadethane olarak kabul ederdiniz. Hacı Bektaş Veliyi
sevseydiniz değerli arkadaşlarım, Alevi köylere inadına
inadına cami yaptırma hevesinden vazgeçerdiniz. Hacı Bektaşı
sevseydiniz değerli arkadaşlarım, Alevi yerleşim yerlerine
imam hatip liseleri yaptırmazdınız, Kör parmak kör göze der
gibi. Hacı Bektaş Veliyi sevseydiniz eğer, İncinsen de
incitme. özdeyişinden bir anlam çıkarırdınız, yani
kindar bir nesil yetiştirmezdiniz.
Şimdi anladınız mı neden Hacı
Bektaşı sevmediğinizi, şimdi anladınız mı
neden insanlara doğruları söylemediğinizi?
Peki niye bu ismi veriyorsunuz? Sevmediğiniz bir
zatı muhteremin ismini neden bir üniversiteye veriyorsunuz? Çünkü Alevi
yurttaşlarımızı kandırmaya
çalışıyorsunuz, en basit değimiyle, Alevi
yurttaşlarımızı kandırmaya
çalışıyorsunuz. Yüce hünkârın adını bir
üniversiteye verirseniz hünkârın adının yüceleceğini
zannediyorsunuz, işte sizin anlayışınız bu kadar
sığ. Hani, Recep Tayyip Erdoğan adını bir üniversiteye
verdiğinizde o zatın adı yükseldi ya, zannediyorsunuz ki
hünkârın adını da verirseniz hünkârın adı yükselecek,
böyle bir şey yok. Ancak Hacı Bektaşın ismi o üniversiteye
verildiğinde, o üniversiteye bir değer katar. Yani, siz, bu isim
değişikliğiyle Alevilere lütfettiğinizi zannediyorsunuz,
lütfen kendinizi de kandırmayın, kimseyi de kandırmayın.
Çıkın burada delikanlıca, hanımefendice, beyefendice
doğruları söyleyin, niçin bu ismi verdiğinizi anlatın.
Alevi yurttaşlarımızın zekâsı en az sizinki
kadardır ve inanın herşeyin farkındalar, yani siz
kandırsanız kandırsanız ancak kendinizi
kandırıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, üniversitelerin yığınla sorunları
varken bu sorunları çözmek yerine ha bire üniversitelerin adını
değiştirmeye çalışıyorsunuz. Üniversitelerin adını
değiştirmekle üniversitelerin sorunları çözülecekse topyekûn,
hepsinin adını değiştirelim. Orta Doğu Teknik
Üniversitesindeki öğrencileri artık dövmeyecekseniz, onlara gaz
bombası atmayacaksanız, onları hastanelik etmeyecekseniz
değiştirelim. Ne var, Orta Doğunun adını
değiştiririz, başka bir üniversite yaparsınız, çok zor
bir şey değil. Ama bu sorunlar üniversitenin adının
değişmesiyle değişmeyecek, tıpkı Hacı
Bektaş Veli Üniversitesi adını vererek Alevilerin
sorunlarını çözemeyeceğiniz gibi. Eğer Diyarbakırda
Dicle Üniversitesindeki öğrencileri yok yere artık
tutuklamayacaksanız, Ben Kürtüm. dediği için onlara eziyet
etmeyecekseniz, Ben Aleviyim. dedi diye onlara eziyet etmeyecekseniz,
onları inançları ve etnik kökenleri nedeniyle
aşağılamayacaksanız, buyurun, Dicle Üniversitesinin de
adını değiştirelim, bizce hiçbir mahzuru yok. Ama siz, isim
değiştirerek üniversitelerin hiçbir sorununu çözemeyeceksiniz.
Değerli
arkadaşlarım, üniversitenin adını değiştirince
üniversitenin dili mi açılıyor, üniversiteler konuşuyor mu?
Susturdunuz üniversiteleri, sadece ve de sadece AKP zihniyetini övenler
konuşabiliyorlar. Sizin zihniyetinizin aksine konuşanlara
dünyayı dar ediyorsunuz. Utanç verici! Utanç verici bir tabloyu
getirdiniz, bu güzel ülkeye bıraktınız.
Hani YÖKü
kaldırıyordunuz değerli arkadaşlarım, hani YÖKü
kaldırıyordunuz! Benim bildiğim, laf ağızdan
çıkar ve ağızdan çıkan laf onurlu insanları
bağlar. Başbakan YÖKü kaldıracağız. dedi mi, demedi
mi? Allah aşkına, çıkın, Demedi. deyin. Ne yaptı
peki, kaldırdı mı? Hayır, kaldırmak yerine kendine
benzetti. İşte, sizin üniversitelere yaptığınız
tahribat bu kadar ağır.
Kendi
emirlerinizi uygulamayan, AKPnin borazanlığını yapmayan
herkesi içeri atıyorsunuz, hocaları da kendi
borazanlığınızı yapmaya zorluyorsunuz.
Hapisteki
öğretim üyelerine bakıyorum, içim acıyor. Türkiyenin en
değerli öğretim üyelerini aldınız, yok yere hapislere
tıktınız. Hapisteki öğrencilere bakıyorum, gidip
onlarla konuşuyorum; pırıl pırıl gözleri var,
tıpkı benim evladım gibi ama o insanları içeride gördükçe
gerçekten içim sızlıyor. Gerçek anlamda bir üniversitenin adıyla
madıyla uğraşılmaz; binanın yapısıyla,
rengiyle, merdiveninin rengiyle uğraşılmaz. Gerçek anlamda
üniversite hepimize yön verir. Birçoğumuz üniversitelerden mezun olduk,
geldik buraya. Üniversiteler bize yön verdi arkadaşlar. Şimdi biz
kalkmışız, küçücük aklımızla, üniversitelere yön
vermeye çalışıyoruz. İşte AKPnin
yaptığı en büyük sorunlardan, en büyük problemlerden bir tanesi
budur. Öğretim üyelerinin geldiği durum bunun en önemli göstergesi.
Öğretim üyeleri sizin yüzünüzden derslere girmek istemiyor. Merdivenlerde
karşılaştığım genç bir öğretim üyesi
arkadaşıma Hayırdır, nereye gidiyorsun? diyorum, Allah
kahretsin, yine derse gireceğim. diyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü
onları performans denen bir sisteme, bir illete mahkûm ettiniz,
artık öğrencilere ders vermek istemiyorlar; artık
öğrencilere pratik uygulamalarda bildiklerini aktarmak istemiyorlar,
başka işler yapmak istiyorlar; tıp fakültesinde olan hasta
bakmak istiyor, mühendislikte olan piyasaya iş yapmak istiyor.
Üniversitelerin ismini değiştirerek üniversitelerin bu
sorunlarını çözemezsiniz.
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerde
araştırma yapılıyor mu? Değiştirdiniz
Nevşehir Üniversitesinin adını, araştırması
mı artacak? Artmayacak.
Bakın, şimdi sizlere bazı rakamlar
vereceğim ve bu rakamlara baktıktan sonra benim ne demek
istediğimi anlayacaksınız. Bakın, okuma becerisinde 34 OECD
ülkesi içerisinde 32nciyiz, dokuz yılda bir adım ileri gidemediniz,
bir adım. Eğitimde şunu yaptık, bunu yaptık, 4 tane
bakan, 5 tane bakan değiştirdik... Her gelen bakan Ben devrim
yapacağım. diye buraya çıktı. Ne oldu? Dokuz yılda,
okuma becerisinde bir adım ileri gidemediniz. Eğitim
harcamalarında 34 ülke arasında 33üncüyüz arkadaşlar.
Bunları ben söylemiyorum, gidin OECD rakamlarına bakın. Nüfusun
ortalama eğitim yılı altı buçuk yıl. OECD ülkelerinin
sonuncusuyuz arkadaşlar, hayırlı uğurlu olsun! Dünya demokrasi
endeksinde 89uncu sıraya bizi gerilettiniz. Özgür ülkeler arasında
112nciyiz. Basın özgürlüğü araştırmasında 138inciyiz
dünya ülkelerinde. Yolsuzlukta ise 10 puan üzerinden 4,4 puanla 56ncı
sıradayız. Bakın, bunların hepsi sizin eseriniz,
övünebilirsiniz. Küresel barışta 127nciyiz, kırmızı
listedeyiz. İnsani gelişmişlikte 93üncü sıradayız.
Genel eşitsizlikte 84üncü sıradayız, cinsiyet
eşitsizliğinde 77nci, OECDnin sonuncusuyuz. Eğitimde
eşitsizlikte 102nci, gelirde eşitsizlikte 65inci
Say say bitmiyor,
içim karardı.
Üniversitenin adını değiştirerek
hiçbir iş yapamazsınız. Gelin, kendinizi kandırmayın
değerli milletvekilleri.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Atıcı.
Şahıslar adına son söz, Manisa
Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
Buyurun Sayın Özdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bir Üniversite Adı ile Bir İlçe
Adının Değiştirilmesi Hakkında 492 Sayılı
Kanun Teklifinin lehinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Coğrafik yer isimleri doğal, sosyal ve kültürel
ortamlardan etkilenirler. Anadolu coğrafik konumu sebebiyle binlerce
yıldır farklı kültürlere ev sahipliği
yapmıştır. Bu özelliğinden dolayı yer adlarından
her biri farklı kültürün izlerini taşıyabilir. Türkiyedeki
coğrafik yer isimlerinde değişiklik yapılması sadece
bugün yapılan bir iş değildir. Osmanlının son
döneminden bugüne kadar 30 bin civarında coğrafik yer ismi
değiştirilmiştir. Bu değiştirilen isimlerin yerine
verilen yeni isimler bazen o yörede yaşayan insanlar tarafından hemen
kabullenilmiş, bazen de aradan uzun yıllar geçmesine rağmen
kabullenilmemiştir. Demokratikleşme paketi içerisinde yer alan
hususlardan biri de bazı yer isimlerinin değiştirilmesidir. Bu
çerçevede, uzun yıllar boyunca Tillo ismiyle anılan ve daha sonra
Aydınlar olarak ismi değiştirilen ilçemizin isminin yeniden
Tillo olarak değiştirilmesi gündemimize
alınmıştır. Yine, bu teklif Nevşehir Üniversitemizin
isminin de Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak
değiştirilmesini öngörmektedir.
Demokratikleşme sürecinin devam edeceğini,
toplumsal değişmelere paralel olarak ihtiyaç oldukça yeni paketlerin
gündeme gelebileceğini Sayın Başbakanımız ifade
etmiştir. Haberleşmenin gelişmesi, İnternet teknolojisinin
yaygınlaşması ile birlikte sosyal değişmeler
hızlanmıştır. Her gün değişen bir toplumun
değişmeyen yasalarla yönetilebilmesi mümkün değildir. Önemli
olan, yasaları değişimin yönüne göre ayarlamak, siyaseti
ihtiyaçlara göre tanzim etmektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti
780 bin kilometrekarelik vatan topraklarından ibarettir. Biz bu
coğrafyaya 960lı yıllarda geldik. Geldiğimizde bu
coğrafyada Süryaniler, Rumlar ve Ermenilerle
karşılaştık. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesiyle de bu
coğrafyayı vatanlaştırdık. Ardından büyük
imparatorluklar kurduk Selçuklu gibi, Osmanlı gibi. Bin yıldır
bu topraklardan geçen her imparatorluğun ve devletin kültürünü bize ait
kılarak bizleştirdik, bizim kültürümüz hâline getirdik.
Ülkemizde hiçbir şehir, bölge etnik veya mezhepsel
sıfatla tanımlanamaz. Manisa ne kadar Manisalılarınsa o
kadar da Diyarbakırlıların, o kadar da
Trabzonlularındır. Diyarbakır ne kadar
Diyarbakırlılarınsa o kadar da Manisalılarındır. İsimler
coğrafyanın tapusudur. AK PARTİ ve Hükûmetimiz bunun
bilincindedir. AK PARTİ kimseye üzerinde
yaşadığımız coğrafyanın tapusunu
vermeyecektir. Yaptığımız şey, sadece, topluma mal
olmuş, toplumun bütün kesimleri tarafından kabullenilen bir ismi iade
etmekten ibarettir. Etnik sahiplik ve aidiyete sebep olacak isimlendirmeler
gündemimizde yoktur.
Anadolu topraklarına Türkiye ismini
Batılılar Türklerin yaşadığı yer anlamında
vermişlerdir ve bu topraklarda biz bütün kültürel değerlerden
istifade ederek bize ait olan bir kültür ve medeniyet inşa ettik. Bu
medeniyetin adına zaman zaman gözyaşı medeniyeti, zaman zaman
ilmihâl medeniyeti, zaman zaman kitap medeniyeti, zaman zaman
Türk-İslam medeniyeti, zaman zaman da Türk medeniyeti adını
verdik.
Değerli milletvekilleri, gerek Osmanlıyı
gerek Selçukluyu gerekse Artukluları kuran asıl unsur Türkler olmakla
beraber, tebaası Türklerle Araplardı, Kürtlerdi, Süryanilerdi ve
Bizansın zulmünden kaçan Ermenilerdi. Devletlerimizin kurucuları
Türklerdi. Türk bir kavmin adı, Türk bugün bir kültürün adı,
Türk bugün bir vatandaşlığın adıdır. Her millet
bir isimle tanımlanır.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Başbakan öyle demiyor ya!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Bu ülkeden başka bir
ülkeye giden kişi ve heyetler Türk milletinin bir parçası olarak
tanımlanır. İçimizde yaşayan her etnik ve mezhepsel
yapının inkâr edilmeden, asimile olmadan yaşaması ve
yaşatılması dün de vazifemizdi, bugün de vazifemizdir.
Değerli milletvekilleri, ortak kimliğe sahip
olmayan topluluklar ortak duygu ve tavırlar meydana getiremezler. Onun
için, devletler ortak bir kimlik oluşturmak için bütün güçlerini seferber
etmişlerdir. Ortak kimlik, ortak tarih, kültür, ortak dil ve alfabeyle
oluşur. Ünlü sosyolog Gellner ortak kimlik geliştirmede eğitimin
en önemli faktör olduğuna işaret etmiştir. Tarih, dil ve alfabe
gibi kimlik oluşturmanın ana unsurları ancak eğitim yoluyla
verilebilir. Tarih, ortak bir geçmişten geldiğimizi gösteren, mazide
kurulan bağları atiye taşıyan bir köprüdür. Tarih, bize
ortak değerlerimizin, hatıralarımızın bir dökümünü
verir. Bize hep aynı süreçlerden geçtiğimizi hatırlatır;
ortak isimler, ortak hatıralar yoluyla aramızda duygusal bir bağ
ve ona bağlı olarak bir kimlik kurmaya yardımcı olur.
Ortak kimlik oluşturmanın bir diğer önemli
unsuru da ortak vatan algısıdır. Vatan, sadece üzerinde
yaşadığımız coğrafyayı işaret etmez,
aynı zamanda tahayyül ettiğimiz coğrafyayı da kapsar.
Çoğu zaman idraklerimize giydirdiğimiz vatan ile üzerinde
yaşadığımız vatan farklıdır.
Hayallerimizdeki vatan, içinde yaşadığımızı da
içine alır ama ondan daha büyük bir alanı ihata eder.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
devletini kurduktan bir süre sonra çok partili hayat denemesi olmuş fakat
akamete uğramıştır. Cumhuriyeti demokrasi ile
taçlandırmak 1946 yılında ve o günden bugüne kadar rahmetli
Adnan Menderes ve diğer siyasiler ve rahmetli Turgut Özal ile
demokratikleşme hamleleri sürdürülmüştür. Millet artık
sandığa kadar aktör, sandıktan sonra figüran değildir.
Vesayetçilere artık prim verilmemektedir. Türkiye demokratikleşiyor.
Demokratikleştikçe de halkın nabzını tutan bir anlayış
hâkim kılınıyor.
AK PARTİ, on bir yıllık iktidarında
demokratikleşmenin ve siyasetin alanını genişletmeye
çalışmış; insan hak ve özgürlüklerini daha ileri noktalara
taşımanın, fikir hürriyeti, teşebbüs hürriyeti ve inanç
hürriyetini 76 milyona şamil kılmanın çabası içerisinde
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, geldiğimiz noktada
olağanüstü hâlin kaldırılması, gözaltı sürelerinin
kısaltılması; yargıda, eğitimde, sağlıkta
birçok reformun yapılması demokrasiye inancımızın
göstergeleridir. Demokrasi cumhuriyetle, cumhuriyet demokrasiyle bir anlam
ifade eder.
Katsayı adaletsizliğinin
kaldırılmış olması, inanç hürriyeti noktasında
üniversitelerde başörtüsü probleminin ortadan kaldırılması;
darbe dönemlerinin, insan hak ve özgürlüklerinin hukuki, ekonomik yaralarının
sarılması; darbeleri araştırma komisyonunun kurulması,
kamuda başörtüsü serbestliğinin getirilmesi gibi
çalışmalarımız demokratikleşme konusundaki
samimiyetimizi gösterir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Seni disipline vermesinler!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, kültür dünden bugüne bir milletin yaşam biçimi ve her
alanda biriktirdiklerinin toplamıdır. Dün Tillo isminin Aydınlar
olarak değiştirilmesi yanlıştı. Yaşayan isimler
bize aittir. Biz dili statik değil, dinamik kabul ederiz. Değişime,
gelişime ve dönüşüme inanırız. İnsanlar gibi milletler
de terakki ederler. Yaptıklarımız makul, insani ve meşru
taleplerin karşılanmasından ibarettir.
HASAN ÖREN (Manisa) Nasılsa seçmenler dinlemiyor!
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) Bu
yaptıklarımız devletin varlık ve birliğini koruma
yönündeki hakkını ortadan kaldırmaz. Toplumun talepleri,
insanların toplumdan talepleri insan haklarına ve demokrasiye uygun
olduğu kadar üniter yapımıza halel getirecek evsafta
olmamalıdır. Bu yaptıklarımız da üniter yapımıza
halel getirecek şeyler değildir. Ülkenin birlik ve bütünlüğünü
koruma yönünde bir tedbir, ayrıştırma ve çatışma
yönündeki her çabaya karşı demokratik bir duruştur.
Yaptıklarımız kimseye verilen bir taviz değildir, insani ve
hukuki taleplere bir cevaptır.
Değerli milletvekilleri, dilimize mal olmuş,
Türkçemize mal olmuş, milletimiz tarafından anlaşılan her
kelime, her isim bizimdir. Bunlar velev ki Arapça, Farsça, İngilizce,
Süryanice veya Kürtçe olsun, fark etmez; hepsi bizimdir. Birilerinin
dediği gibi, İzmiri Smyrna, İstanbulu Konstantinopolis mi
yapacaksınız? sorusu doğru bir soru değildir.
İzmirin Smyrna, İstanbulun Konstantinopolis olması toplumun
geneli itibarıyla talep edilen bir konu değildir. Adı İzmir
olan vatan parçası bizim, Smyrna olan bizim değildir. İstanbul
olan vatan parçası bizim, Konstantinopolis olan bizim değildir.
Coğrafyanın bir kısmını dışlayarak, üniter
yapıya zarar vererek, farklılıklarımızı ön plana
çıkararak, yaşayan isimler dışında isimler dayatarak
gelinen talepler makul değildir, karşılık
bulmayacaktır, bunlara prim verilemez. Ama, uzun yıllar Tillo olan
bir ismi yeniden o ilçemize vermek makul bir taleptir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Trilye gibi mi?
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) AK PARTİ, bizi önce
farklılaştırıp sonra çatıştırmak, sonra da
bölmek isteyenlerin planlarını kolaylaştıracak hiçbir
işe imza atmaz. Demokrasi, ortak bir yaşama zemini
oluşturmanın aracıdır. Kimseyi memnun etmek için
Türkiyenin birliğinden, bütünlüğünden taviz vermeyiz.
Yapacaklarımız bölünmenin ve çatışmanın zemini olacak
şeyler değildir; yaptığımız, demokrasiyi
muhkemleştirmek, ileri demokrasiyle tanıştırmaktır.
Değerli milletvekilleri, Aydınlar ilçesinin
ismini yeniden Tillo ismine dönüştürmenin yanında Nevşehir
Üniversitemizin isminin de Nevşehir Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi olarak değiştirilmesi çok yerinde bir talep ve öneridir.
Hacı Bektaş Veli Hazretleri, bu toprakların
vatanlaştırılmasında ve İslamlaştırılmasında
önemli rol oynamış, Alevi-Bektaşi ve Sünni geleneğinden
gelen, herkesin kendisine büyük bir saygı ve sevgi beslediği bir
değerdir. Onun için, hayatının bir kısmını
geçirdiği ve mezarının olduğu bir ilimizdeki üniversitenin
isminin, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak
değiştirilmesi çok makul bir şeydir. Bunun örneklerini Burdur
Mehmet Akif, Ankara Yıldırım Beyazıt, Kahramanmaraş
Sütçü İmam, Manisa Celal Bayarda görmekteyiz. Onun içindir ki Hacı
Bektaş Veli Hazretleri gibi milletimiz için önem taşıyan ve
Anadolunun manevi mimarlarından olan bir şahsiyetin ismini bir üniversiteye
vermek güzel bir gelişmedir.
Korkularımızla bir ülkeyi yönetmek mümkün
değildir. Milletimizden gelen makul talepler çerçevesinde bir yerin
isminin değiştirilmesi, vatanın ve milletin bölünmez
bütünlüğüne halel getirmez, bilakis orada yaşayan insanımızı
devletine daha da bağlar.
Bu duygu ve düşüncelerle, teklifin hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdağ.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu Nabi Bey okullara bir genelge göndermiş, diyor
ki: Bu Mavi Marmara olayında Gazzeye giden İHHye Her
Sınıfta Bir Yetim Projesini yapacaksınız ve her
sınıftan 90 lira para toplayacaksınız. Bunları elden
vereceksiniz veya banka hesaplarına yatıracaksınız. Bu
nereden çıkıyor? Bu parayı nasıl harcayacaksınız?
Bu yetkiyi nereden alıyorsunuz? Yine yeni bir Deniz Feneri olayında
kendinize, Tayyip Erdoğana ve çevresine yeni bir kaynak mı
oluşturmaya çalışıyorsunuz?
Ayrıca da bu Nevşehir ismine Hacı
Bektaş Veli
Aslında Hacı Bektaş Veli sizin
ağzınıza yakışmıyor çünkü siz Hacı
Bektaş sülalesinden gelen, inancından gelen insanların hepsini
tasfiye ettiniz, hiçbir yerde görev vermediniz bunlara ve devlet dairelerinden
tasfiye ettiniz. Ondan sonra insanların aklını çelmek için böyle
bir şeylere giriyorsunuz.
Bakın, cemevlerini daha ibadet yeri saymayan bir
zihniyet Hacı Bektaşa ne saygı duyacak!
BAŞKAN Sayın Fırat
SALİH FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Evet, yıllardır özlemini çektiğimiz
Türkiyede gerçek demokrasiye geçişi AK PARTİ Hükûmeti döneminde
yaşıyoruz. 30 Eylülde açıklanan demokratikleşme paketiyle,
ülkemizin yıllardır beklentisi olan, ellerinden alınan, gerçek,
orijinal isimlerinin tekrar iade edilmesi için bir sembol olan Tillo isminin
verilmesi olumlu bir harekettir, destekliyorum.
Ayrıca, yine, Nevşehir Üniversitesinin isminin
de Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi de
Türkiyede yaşayan Alevi kardeşlerimizin duygularına hitap eden,
AK PARTİnin onlara karşı duyarlılığını
ifade eden, sembolik bir harekettir; takdirle karşılıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Bravo!
BAŞKAN Sorunuz yok yani.
Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, demin kürsüde bir talepte
bulunmuştum, bizim kanun teklifimiz olduğunu, 7 Ekim 2011de
verildiğini ve Türkiyede yapılacaksa bütün değiştirilen
isimlerle ilgili teklifin bütün olarak alınması gerektiğini
söylemiştim. Daha sonra tekliflere baktım, benimkinin
dışında Sayın Altan Tanın da Erzurum iliyle ilgili,
ilçeleriyle ilgili teklifi olduğunu gördüm; aynı şekilde,
Sayın Adil Zozaninin de benzer teklifi olduğunu gördük. Sayın
Komisyonunuz sadece AK PARTİye mi çalışıyor, yoksa Meclise
mi çalışıyor? Meclise çalışıyorsa İç
Tüzükün gereğinin yerine getirilip bütün bu tekliflerin
birleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, Mecliste
muhalefetin milletin vekili olma iradesinin yok
sayıldığının tescili durumu ortaya çıkar ki bu,
milletin iradesiyle kabul edilecek bir durum değildir. Sayın
Bakanın bu yanlışı düzeltmek için teklifi geri alıp,
bizim tekliflerle birleştirip o şekilde Meclise getirmesi
gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.
BAŞKAN Sayın Sakık
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan,
vazgeçtim.
BAŞKAN Öyle mi? Peki.
Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu, Kürtçe öğretmenlerinin
istihdam edilmesiyle ilgili hâlâ herhangi bir gelişme olmadı. Bu
konuda AK PARTİli bir milletvekili arkadaşımızın da
bulunduğu bir görüşme yapmıştık sizinle. Bu,
öğretmenlerin ders başı ücretlendirmesinin kendisi büyük bir
zulümdür. Bir ayda asgari ücretten daha düşük bir ücretle bu öğretmenleri
istihdam edeceğim. demek, açıkçası bu insanların
emeğine karşı yapılmış olan bir
saygısızlıktır bizce. Bununla ilgili defalarca
yaptığımız görüşmelere, verdiğimiz soru
önergelerine herhangi bir cevap verilmemiştir. Bizim isteğimiz her
ilde bir norm kadro havuzunun oluşturulması ve bu öğretmenlerin
bu norm kadro tahsisi üzerinden istihdam edilmesidir. Bu konuyla ilgili
demokratikleşme paketinde de özel okullarda Kürtçe dersi verileceğine
dair bazı düzenlemeler yapıldı.
Bakanlığınızın yürüttüğü yeni bir
çalışma var mıdır? Bu öğretmenler bizden haber
bekliyorlar. Bu konuda düşüncenizi öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Kurt
HASİP KAPLAN (Şırnak) Zozani oldu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sisteminizde
değişmemiş Sayın Başkan herhâlde.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Eski sistem, evet,
doğrudur.
BAŞKAN Adil Kurt yazıyor.
Evet, buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın
Bakanım, Hasip Bey demin ifade etti, benim de Hakkâri ve Şırnak
Üniversitelerinin isimlerinin değiştirilmesine dair kanun teklifim
vardır. Komisyonun İç Tüzükün 35inci maddesine dayalı olarak
benzer mahiyetteki kanun tekliflerini birleştirerek görüşmesi
gerekirdi ancak böyle bir uygulamaya Komisyon girmemiştir ve İç
Tüzükü ihlal etmiştir. Bu mahiyetteki tekliflerin birleştirilerek
görüşülmesi daha doğru bir yöntem, daha doğrusu İç Tüzük
hükmüydü, bu hüküm yok sayılmıştır. Bu konudaki
görüşlerinizi merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın Hilal Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, geçen ay içerisinde Gebze Anadolu
Lisesinde, Bezmiâlem Vakıf Üniversitesince organ
bağışı konusunda öğrencilerin görüşleri
alınması konusunda bir anket dağıtıldı.
Ailelerden gelen şikâyet üzerinde
Anketin bir nüshası bende, size
takdim edebilirim. Gelen anketteki sorulardan bir tanesinde, organ
bağışıyla ilgili fikir alırken Mezhebiniz? Alevi,
Sünni, Şafii ve diğer. Lütfen yazınız. diye not almakta.
Şimdi size soruyorum: Gebze Anadolu Lisesi Müdürü -ismini zikretmeyeyim-
ailelerin bu şikâyeti üzerine kendileriyle görüşmediğini,
dışarı çıkardıklarını, Bununla ilgili Millî
Eğitim Müdürlüğü, il müdürlüğü tarafından verilen bilgiler
doğrultusunda biz çalışma yapıyoruz. diyor. Sizce bunun
bir sakıncası var mı, yok mu? Bakanlığınızın
bilgisi dâhilinde mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, İstanbulda olduğu
gibi Anadoluda da Anadolu liseleri ve fen liselerinin büyük bir
çoğunluğunda kontenjanlar henüz doldurulamamıştır.
Nitekim il, ilçe ve okullarda ne kadar kontenjanın boşta olduğu
Millî Eğitim Bakanlığının sitesinde de mevcuttur.
Bakanlık birinci tercihlerden sonra öğrencilere ikinci ve üçüncü
tercih hakkı vermiş olmasına rağmen sorun hâlâ
çözülememiştir. Hâlbuki Bakan Sayın Nabi Avcı, eylül ayında
açıklamasında boş kontenjan konusunda endişe edecek bir
şey olmadığını ve dolacağını
söylemiştir. Konuyla ilgili geçtiğimiz ay bir önerge de verdik. Ancak
eğitimciler ve öğrencilerin ortak düşüncesi taban
puanlarının düşürülmesi yönündedir. Kamuoyunda, bu kontenjanların
kasıtlı olarak boş bırakıldığı ve
öğrencilerin Anadolu liselerine alınmayarak meslek liselerine
yönlendirilmeye çalışıldığı düşüncesi
vardır. Bu iddialara ne diyorsunuz efendim?
Sağ olun.
BAŞKAN Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben sadece bir bilgi vermek üzere söz aldım. Geçen
hafta Viyanada Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı tarafından verilen
Avrupa Kalite Ödülleri sahiplerini buldu. Ödül töreninde Bursa Nilüfer
Belediyemiz, Avrupa Kalite Ödüllerinde Vatandaşa Değer Katma
kategorisinde başarı ödülüne layık görüldü. Başta Nilüfer
Belediye Başkanımız Sayın Mustafa Bozbey olmak üzere,
emeği geçen tüm çalışanları kutluyor, bu vesileyle de bu
konuyu bilgilerinize aktarmış oluyorum.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Az önce Adıyaman milletvekili aslında AKP
milletvekillerine hakaret etti ama onlar alkışladı, orayı
anlayamadım. İsim değiştirerek Tillo ve üniversite
ismini- sembolik bir hareket yaptık. diyor. Meclis sembolik bir hareket
yapmaz. Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama görevi yapar. Yani Bir
parmak bal çaldık aslında, bir iş yapmadık aslında.
diyor, onlar da alkışlıyor.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Bu bunun
başlangıcı, demokrasinin başlangıcı.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Birincisi burayı
anlayamadım
SALİH FIRAT (Adıyaman) Siz
anlamazsınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) - İkincisi, gerçek
demokrasilerde, insanların oyunu alarak başka partilere geçen
insanlar Türkiyenin demokratikleştirildiğini söyleyemezler. Oy
hırsızlığı yapanlar, insanları kandıranlar,
insanların oyunu alarak onlara danışmadan, bir sonraki seçimi
beklemeden başka bir partiye transfer olanlar demokrasiden söz edemezler;
bunun böyle bilinmesi lazım.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, soruya bizzat Fırat cevap versin çünkü Sayın Bakana
sormadı.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana ben şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Sayın Bakanım, Balıkesirde etek giydikleri için kız
çocukları disipline verilmişlerdi. Bu konuda bu
soruşturmanın sonucu ne oldu, onu öğrenmek istiyorum.
Aynı zamanda, yine Ayvalık ilçesinde
çarşaf giyen bir öğretmen çocukların önünde hem rol model
olmuştu hem de çocuklara şiddet uyguladığına dair
bazı bilgiler gelmişti, velilerin şikâyetleri vardı. Bu
konuda, kıyafet serbestisiyle ilgili yasal bir düzenleme
yapıldı, yönetmelik çıkartıldı. Burada, başı
açık olanlar -artık başı açık ibaresi
kaldırıldı ama yüzü açık ibaresi de yok orada- bundan
sonra çarşaf ve peçeyle öğretmenler ve devlet memurları
görevlerine devam edebilecekler mi? Bu konuda herhangi bir
hazırlığınız var mı?
Bir de ilkokul ve ortaokul düzeyine kadar, yine
çocukların kıyafet serbestisi adı altında
başlarının örtülmesi istenecek mi? Bayram törenlerinde gördük
bunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurunuz.
On dakika süre veriyorum. Biraz azalmıştı
ama on dakikaya tamamladım, ona göre cevaplandırın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Tamam, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu Kürtçe öğretmenlerinin görevlendirilmesi
meselesi: Sayın Balukenin de söylediği gibi, daha önce AK
PARTİli bir milletvekili arkadaşımızın da iştirakiyle
yaptığımız toplantıda ben kendilerine durumu
şöyle izah ettim, o izahat hâlen geçerli: Seçmeli derslerin -Kürtçe dâhil
olmak üzere- hiçbirisi için kadro tahsis edemiyoruz yani bu, Kuran-ı
Kerim dersi için de böyle, Siyeri Nebi dersi için de böyle, Kürtçe dersi için
de böyle çünkü teknik olarak hangi okulda kaç öğrencinin hangi seçmeli
dersi seçeceğini bilmediğimiz için, sanki o okulda bütün seçmeli
dersler sınıf oluşturacak kadar öğrenci tarafından
seçilecekmiş gibi kadro tahsis etmeye kalkarsak işin içinden
çıkamıyoruz. Onun için, size o görüşmemde de izah ettiğim
gibi, geçen sene az çok bir fikir verecek yani nerelerde, hangi okullarda hangi
dersler daha çok seçiliyor, Kürtçe özelinde konuşursak, Kürtçe hangi okullarda
BAŞKAN Sayın Bakan, biraz mikrofona
doğru eğilirseniz
Sesiniz ondan az geliyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Geçen yılki uygulamadan hangi okullarda Kürtçe dersinin
seçmeli ders olduğuna dair bir fikrimiz oldu. Ama, buna rağmen onu
ölçü olarak alamıyoruz çünkü hem duyurmadan kaynaklanan zafiyetler
olabilir yani bu geçen yılki tercihler gerçek talebi ne ölçüde
yansıtıyor, onu bilmiyoruz. Bu yıl bu konudaki seçimler,
tercihler bize daha iyi bir fikir verir diye ümit ediyoruz. Bunlar biraz daha
netleştikten sonra, sizin de önerdiğiniz gibi, o
konuşmamızda da belirttiğimiz gibi, okul bazında değil
çünkü her şeye rağmen bu tercihler okuldan okula önümüzdeki
yıllarda değişebilir ama az çok, hangi seçmeli ders için kaç
öğretmen il genelinde görevlendirilirse ortalama tercihleri
karşılayabiliriz, bunu ölçebilir duruma geleceğiz. Onun için,
önümüzdeki yıldan itibaren, inşallah, illerde Kürtçe de dâhil olmak
üzere, diğer seçmeli derslerde de talepleri göz önüne alarak, seçmeli
dersler için okul bazında değil, il genelinde farklı okullarda
da bu seçmeli derslere girebilecek öğretmenler bulundurmaya
çalışacağız.
Diğer konu, yani özel okullarda bazı derslerin
Kürtçe okutulabilmesine imkân veren son düzenlemeyle ilgili. Önce, bir Bakanlar
Kurulu kararıyla hangi dillerin okutulacağı konusundaki o
sınırlamaların kalkması gerekiyor. O gerçekleştikten
sonra biz de Millî Eğitimin ilgili kanunlarında onun için gerekli
hazırlıklarımızı yaptık. Yani önce Kürtçe dâhil
olmak üzere diğer dillerin okullarda hangi derslerde okutulabileceğine
dair, daha doğrusu, Bakanlar Kurulunun o okutulabilecek dersler
kararının Kürtçeyi de içerecek bir şekilde
değiştirilmesi gerekiyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır. Hangi
özel okulda? diye sormadık, yani Özel okulda da Kürtçe dersi verilecekse
bu öğretmenlere ihtiyaç var. Niye istihdam edilmiyor? diye soruyoruz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Ama onlar bu yıl daha henüz yok. Şimdi, şu
anda belli dersleri Kürtçe veren özel okullarımız yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ama iller düzeyinde
norm kadro tahsisi yapılacak.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) 2014-2015 öğretim yılından itibaren bunlar
olacak. Dolayısıyla, 2014-2015 için
HASİP KAPLAN (Şırnak) Artukluda 500
tane öğretmen eğitim gördü.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bu emekler ne olacak?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Biliyorum, biliyorum. Yani Bunların öğretmeni
yok. demiyoruz. Bu öğretmenlerin nerede görevlendirileceği konusunda
şu anda elimizde sağlam veriler yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bazı okullarda da
öğretmen olmadığı için çocuklar Kürtçe dersi
alamıyorlar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Oluyor. Onun için, işte biraz önce dediğim gibi,
yani bu tercihler gerçek talepleri mi yansıtıyor yoksa dediğiniz
gibi öğretmen eksikliğinden veya öğretmen olmadığı
için seçmemiş olanlar olabilir. 12 öğrenciyi
tamamlayamadığı için seçilmemiş olabilir.
Dolayısıyla, bu değişkenleri
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yoksa bu kadar çok
Kürt çocuğu olduğunu tahmin edemediniz mi Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Biz daha çok Kürt çocuğunun tercih
yapacağını tahmin ederken 18 bin Kürt çocuğu tercih
yaptı.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Olanlara da
yapmadınız Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Efendim?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Olanlara yapın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) 18 bine yaptık.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir açık çay, bir orta
kahve alalım oraya da!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bizim sorular yetim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sizin sorunuzun
muhatabı orada.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) 18 bin çocuğumuz Kırmançi lehçesinde, 1.800
çocuğumuz da Zazakide ders almak istediklerini tercih ettiler. Ben de
doğrusu o kadar az beklemiyordum yani.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bizim soruları
cevaplandırmazsan devamlı soracağız. O yetim
sınıfına
Kime para topluyorsun, kendine mi yoksa Tayyip Beye
mi?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Kontenjanlar meselesine gelince; evet, yedek listeleri
çalıştırdık, 2 defa tekrar tekrar açtık. Yedek
listelere rağmen boş kalan kontenjanlarımız var ama
artık okullar 16sında açıldı, bu kadar aradan sonra yeni
bir kayıt açıp bu saatten sonra o çocukların okul
değiştirmesi eğitimsel açıdan doğru
bulunmadığı için burada mecburen kesmek zorunda kaldık ama
bu konuda sistemik bir düzenleme yapmamız gerektiğini görüyoruz.
İnşallah önümüzdeki yıl bu tercihler meselesini tıpkı
üniversitelere giriş meselesinde olduğu gibi, bütün yedek listeleri
kontenjanlar dolana kadar işletilecek şekilde düzenleyeceğiz. Bu
seneki problem büyük ölçüde özel okullarla devlet okulları arasında
sık sık tercih değiştirenlerle de.. Yani
açtığınız zaman kayıtları, bir kısım
öğrenci oradan kalkıp öteki okulu tercih ediyor. Burada
yaptığı kaydı alıyor, yedeğinin müsait
olduğu okula kaydını yaptırıyor, bu sefer bu tarafta
bir kontenjan açıklığı, kontenjan boşluğu meydana
geliyor. Dolayısıyla, önümüzdeki yılki düzenlemede inşallah
ilk tercihleri aldıktan sonra geçişleri engellersek yani tek tercih
üzerinden bu kayıtları yaparsak o zaman yedek listeler sonuna kadar
boş kaldıkça yukarıya doğru
çalıştırılabilir hâle gelecek. Onu önümüzdeki sene
yapacağız. Artık bu saatten sonra okulların
açılmasının üzerinden çok vakit geçtiği için bunu
yapamıyoruz.
Bu, İHHnın Her Sınıfa Bir Yetim şeyi
bir gönüllülük kampanyası, zorunluluk yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Nasıl gönüllü ya? Bu para
nereye gidiyor, bu parayı sordum. Niye başka bir derneğe
değil de o derneğe?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) İHH da Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal
Konseyinin özel danışmanlık statüsünde üyesi olan bir
uluslararası yardım kuruluşu.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) UNESCO vesaire
değil de neden İHH?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu paranın
miktarını ve nereye harcandığını
soracağız size, kaçamazsınız.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bu, Gebze Anadolu Lisesinde, Bezmiâlem Vakıf
Üniversitesi tarafından bir anket yapıldığı ve burada
da mezhep sorulduğu; Hanefi, Şafii, diğer seçenekler
Bilgimiz
dâhilinde değil, bilmiyorum, bunu araştıracağım.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Size verebilirim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Onu alayım, ben de kendi kaynaklarımızdan
konuyu araştırayım, size daha sağlıklı bilgi
vereyim. Şu anda, Gebze Anadolu Lisesinde yapılan anket
çalışmasının mahiyetini bilmiyorum.
Ayvalıktaki öğretmen meselesi, bazı
yayın kuruluşlarında köpürtüldüğü gibi bir çarşaf
giyme meselesi değil. Türkiyenin her yerinde giyilen geleneksel manto,
biraz daha bol bir manto anladığım kadarıyla. Okul
bahçesinin duvarından çekilmiş fotoğraflar üzerinden
öğretmenin özel hayatını da rencide edecek yayınlar
yapıldı. Doğrusu bu konunun buraya bu şekilde
getirilmiş olmasından da üzüntü duydum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Etek giyenlere
disiplin soruşturması
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Etek giyen öğrencilerle ilgili disiplin kurulu
soruşturmasını soracağım. Nedir, onu da bilmiyorum.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Gazeteye de
yansıdı, çarşaflı öğretmenin çocuklara şiddet
uyguladığı da yansıdı.
MİLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Tam duyamıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Evet, buyurun.
SALİH FIRAT (Adıyaman) İsmim
zikredilerek bana sataşma yapıldı.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
10.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin 492 sıra
sayılı Kanun Teklifinin tümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SALİH FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben, siyasete girerken, siyaset yaparken
inandığım ve bildiğim bazı değerler için siyasete
girdim. Ve her zaman, her yerde...
KAMER GENÇ (Tunceli) İnandığın
değerler neredeyse oraya gitseydin.
SALİH FIRAT (Devamla)
doğru bildiğim,
inandığım ne varsa savunmuşumdur, arkasında
durmuşumdur.
HASAN ÖREN (Manisa) Gülyazıda 34 tane ölü
vardı, seninle beraber gittik oraya biz.
SALİH FIRAT (Devamla) Kürt kimlikli bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşıyım.
HASAN ÖREN (Manisa) Beraber gittik biz oraya seninle.
SALİH FIRAT (Devamla) Siyaset yaparken ilkelerim
doğrultusunda, inançlarım doğrultusunda, değerlerim
doğrultusunda yaptım. Ve bunu, Cumhuriyet Halk Partisinde
milletvekili olduğumda da Adıyamandaki yurttaşlarım ve
bana oy veren seçmenler onların değerlerine, kimliklerine sahip
çıkacağıma inandıkları için bana oy verdiler. Ben,
onların oylarını çalmadım, onların oylarının
hakkını veriyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla, değerlerime, kimliğime
saygı duyulmayan bir yerde olmak, kimliğimden ve değerlerimden
ödün vermektir.
HASAN ÖREN (Manisa) Orada beraber değil miydik?
Sonucunu aldın mı Uluderenin?
SALİH FIRAT (Devamla) Ben, bunu vermeyeceğim
için elbette ki Cumhuriyet Halk Partisinde siyasete devam etme gereğini
görmedim ve dolayısıyla ayrıldım.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Milletvekili olunca
mı anladın!
SALİH FIRAT (Devamla) - Bu benim için doğru bir karardır,
onurlu bir karardır.
HASAN ÖREN (Manisa) Uluderede beraber değil
miydik, Uluderede?
SALİH FIRAT (Devamla) - Türkiyede insanların
değerini, kimliğini yok sayan, inkâr eden, asimilasyonculukla
uğraşan bir partide siyaset yapmayı kendime layık
görmüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) İlkeli duruşumdan dolayı,
ilkeli olduğumdan dolayı da uygun olduğum yerde siyasete devam
ediyorum.
Yine aynı şekilde demokratikleşme paketi
içinde, partimizin karar verdiği ve açıkladığı
bazı maddelerin içinde, biliyorsunuz, ismi değiştirilen yerlerin
adının iadesi vardı ve..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SALİH FIRAT (Devamla) Tillo ismi de bu işte
başlangıç olarak bir semboldür diye düşünüyorum.
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, kaç dakika
verdiniz?
BAŞKAN Yanlış, yanlış
olmuş.
Teşekkür ederim Sayın Fırat.
SALİH FIRAT (Devamla) Yine aynı şekilde
Alevi yurttaşlarımızın, Alevi kardeşlerimizin
değerlerinden dolayı da
(CHP sıralarından gürültüler)
HASAN ÖREN (Manisa) -
Parti değiştirirsen dinletemezsin kendini!
SALİH FIRAT (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Fırat, teşekkür
ederim.
Muhteremler
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hastane ne oldu, hastane?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Akar, sizin Başkan
rahatsız, ben rahatsız; azıcık gayret gösterin
sessizliğe de duyayım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Binlerce Cumhuriyet Halk
Partisine oy vermiş insanın oyuyla seçildi. Onları
aldatmadığını
Ben aldattığını
söylüyorum, o aldatmadığını söylüyor. Hatta onlara bir
haksızlık daha yaptı Ben Adıyamana hizmet için
bunları yapıyorum. dedi. Bu tür demokrasilerde o kişiler gelip
burada konuşma hakkına sahip değil ama bu partiye oy
vermişler. Ben de bu partinin Grup Başkan Vekili olarak onların
adına, seçmenlerin adına ona cevap vermek istiyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
İnce, Kürt raporlarınızın içi fos çıkıyor. Bunu
diyorsunuz. Ne yapsın?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan,
sataştı, cevap verdi.
BAŞKAN Ama o size bir şey yapmadı. Yani,
o cevap verdi sadece, sizin söylediklerinize cevap verdi
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır efendim.
BAŞKAN - Yani haksızlık etmeyelim.
MUHARREM İNCE (Yalova) O, insanları
kandırmadığını söyledi, Adıyamana iyilik
yaptığını söyledi. Ben de
kandırdığını anlatmak istiyorum.
BAŞKAN - Şimdi, siz iki dakika
Kandırdı. diyeceksiniz; o çıkacak, iki dakika
Kandırmadım. diyecek. Sonra
da Mahir Ünal diyecek Hayır, öyle değil. Böylece altı
dakikamız gitti.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kürtlerle Türkler
eşit değildir. dedi. Adam ayrılacak tabii, ne yapacak!
BAŞKAN - Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Salih Fıratın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Parti değiştirilebilir. Parti
değiştirmek olabilir, siyaseten ayrı düşersiniz,
değiştirirsiniz ama ne zaman biliyor musunuz? Dönemi
tamamlarsınız, ayrılırsanız da bağımsız
kalırsınız, dönemin sonunda gidersiniz bir başka partiden
aday olabilirsiniz. Bunu çok doğru bulurum ama Ben
Adıyamanlıları düşündüm... Bunu geç, geç bunları,
bunlara çocuk inanmaz. Sen Adıyamanın çıkarlarını
değil, kendi çıkarlarını düşünerek yaptın. Bal
gibi de oyları çaldın. (CHP sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
Adıyamanlılar hırsızlık yapmaz.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın, geçmişte
-bu Meclisin tutanaklarına bakarsanız- Cumhuriyet Halk Partisinden
Adalet Partisine geçen bir milletvekili için -o zamanlar Genel Başkan
Sayın Demirel- Demirele diyorlar ki -tam anlatamayacağım, eksik
anlatacağım, lafın tamamı zaten söylenmez- Sen, bu CHPli
milletvekiline bu kadar kızıyordun, bunu niye aldın partiye? O
da diyor ki: Ya, sürekli bize, Adalet Partisine saldırıyordu,
şimdi CHPye saldırsın diye aldım.
Şimdi, bakın, insanlar, parti
değiştirip başka yere gidenler hiç olmazsa susmasını
bilmeliler, hiç olmazsa susmasını bilmeliler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Adam da olmalılar,
adam.
MUHARREM İNCE (Devamla) - O susmak bile bir siyasi
terbiyedir, bir siyasi nezakettir.
Burada bir zamanlar CHPden oraya geçip de sürekli CHPye
çakarak prim yapacağını zannedenler vardı, şimdi,
dönemin sonunda bakanlık filan gidince demokrasiyi yeniden
hatırladılar. Sen de listeye konmadığın zaman
demokrasiyi yeniden hatırlarsın.
Adıyamanın da kaderi bu demek ki, ne
yapalım, hep böyle oluyor.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Adıyamanlılar
çok memnun.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Adıyamanlılar bu
işten çok rahatsız, onu biliyorum, çok rahatsız ama dönüyor
dolaşıyor böyle oluyor, bari sus da hiç olmazsa vicdanen biraz
rahatsız olduğunu düşünelim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkürler.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
lll-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Sayın
Başkan
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan,
cevap vermesi lazım.
BAŞKAN Tamam canım, daha buradayım ben.
Yoklama istiyorsunuz, bir dakika.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum.
dedim, yoklama yapılıyor. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan,
Adıyamanlılarda hırsızlık olmaz.
Adıyamanlılar adamdır Sayın Başkan.
Adıyamanlılarda hırsızlık olmaz,
Adıyamanlılar adam satmaz. Adıyamanlılar
aldığı oyun hakkını verir.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Adam olmayı
senden öğrenecek değilim.
BAŞKAN Yapmayın Allah aşkına,
herkes konuştu. Sayın Ağbaba, yeter.
Sayın Öğüt, Sayın Akar, Sayın Ören,
Sayın Genç, Sayın Ağbaba, Sayın Canalioğlu, Sayın
Kaplan, Sayın Aygün, Sayın Dinçer, Sayın Çam
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Lâ havle velâ kuvvete illâ
billahil
BAŞKAN Hasbinallah venimel vekil aslında.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kürtlerle Türkler
eşit değil. diyeceksiniz sonra orada kalacaksınız.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Hırsızlık olmaz, hırsızlık; yakışmaz
Meclise.
BAŞKAN
Sayın Haberal, Sayın Köktürk,
Sayın Bayraktutan, Sayın Hilal Kaplan, Sayın Özel, Sayın
Yüceer, Sayın Cihaner, Sayın Yılmaz, Sayın Sakine Öz,
Sayın Küçük, Sayın İnce
Tamamdır.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bizimle birlikte ayağa
kalkıyor, otur.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Otur oturduğun
yerde, otur.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bir sus ya!
SALİH FIRAT (Adıyaman) Saygısız,
önce bir saygılı olmayı öğren. İnsan ol.
VELİ AĞBABA (Malatya) Senden mi
öğrenecek Salih Fırat, hiç utanmıyorsun ya, adam sen misin?
Utanmıyorsun da.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Adam gibi adamım.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hiç utanmıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yoklamanın
sonucunu alıncaya kadar susar mısınız lütfen?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Burası sokak mı
Sayın Başkan, bu nasıl üslup?
BAŞKAN Ne yapayım canım? Ne yapayım
peki?
Bir dakika, şu yoklamayı yapalım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bu ne
saygısızlıktır ya Sayın Başkan?
BAŞKAN Uyardım, uyardım! Ne
yapayım?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hayır, nezih
bir dille konuşmaya davet edebilirsiniz.
BAŞKAN Yoklama yapıyoruz şu anda! (MHP
sıralarından Ara verelim sesleri)
Hayır, ara mara veremeyiz, yoklama sonucunu
bekliyoruz, siz isterseniz maç bile yapsanız bir şey yapamam,
yoklamanın sonucunu almak zorundayım!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Dinleyin! Uyarın
Sayın Başkan
Bu ne saygısızlık ya!
BAŞKAN Anladım da oturduğu yerden
bağırıyor adam! Burası olsa şeyini kapatacaksın.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Temiz dil diye bir
şey var Sayın Başkan, böyle üslup mu olur? Ne dediğini
duyuyorsunuz!
BAŞKAN Muhterem, orada konuşuyor olsa
kapatırsın, oturduğu yerden bağırıyor!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen de adam
mısın? diyorsun, olur mu öyle şey! Herkes duyuyor senin
dediğini, yakışıyor mu!
HASAN ÖREN (Manisa) Bak, kimse sesini
çıkarmıyor, herkes susuyor, biliyor onlar da yanlış
olduğunu!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Halk duyuyor
söylediklerini, yakışıyor mu?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent, avukat olman Salih
Fıratı savunmanı gerektirmez. Bizi utandırdı, seni de
utandırır!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ya giderse gitsin, o üslup
yanlış bir üslup!
(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Evet, toplantı yeter sayısı
vardır.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Ya, muhterem, bir dakika ya,
yoklamanın sonucunun gereğini yapalım, ben daha oturuyorum
kardeşim yerimde, bir yere gittiğim yok! Sonra istediğiniz kadar
birbirinize çene yarıştırtacağız, ben de müsaade
edeceğim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN - Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi, buyurun, size iki dakika süre.
Sonra sırasıyla devam edeceğiz.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
11.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
yaptığı açıklama sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
SALİH FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben hayatım boyunca, siyaset yaşamım da
dâhil, hiçbir zaman utanılacak hiçbir şey yapmadım, alnım
ak, yüzüm pak yaşıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay, vay, vay!
Doktor Salih Fırat satılık
değildir. diyen sen değil misin?
BAŞKAN Sayın Ağbaba lütfen
Sayın
Ağbaba lütfen
SALİH FIRAT (Devamla) Herkese herkesin diliyle
cevap verilemez. Bazen önce insan olmalıyız, önce adam gibi
konuşmayı bilmeliyiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kendini
yalanlıyor.
SALİH FIRAT (Devamla) Salih Fırat
VELİ AĞBABA (Malatya)
satılık
değildir.
SALİH FIRAT (Devamla)
hiçbir zaman hiçbir yere
giderken pazarlık yaparak gitmez.
VELİ AĞBABA (Malatya) Doktor Salih
Fırat satılık değildir. diyen sen değil misin?
SALİH FIRAT (Devamla) Benim Cumhuriyet Halk
Partisinden istifamdan sonra AK PARTİye geçişim esnasında
herhangi bir çıkardan dolayı bir şey
yaptığımı söyleyen varsa ve bunu ispatlamıyorsa
namerttir. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Hiçbir zaman, hayatımın hiçbir tarihinde, hiçbir
pazarlığa girmedim ve girmem de ama onurumu, ilkelerimi de kimseye
çiğnetmem.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sen Doktor Salih
Fırat satılık değildir. dedin mi, demedin mi?
SALİH FIRAT (Devamla) Önce adam olmayı
öğreneceksin, insan olmayı öğreneceksin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Adam gibi konuş
önce. Adamsan onun cevabını ver!
SALİH FIRAT (Devamla) Senin ağzından
çıkan pis kelimelere cevap vermek istemiyorum. Senin ağzınla,
senin dilinle sana iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Birleşime yarım saat ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.09
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
492 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
1inci maddeyi okutuyorum:
BİR
ÜNİVERSİTE ADI İLE BİR İLÇE ADININ
DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 28/3/1983 tarihli ve
2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununun ek 81 inci maddesinin başlığı ile birinci
fıkrasında yer alan "Nevşehir Üniversitesi" ibareleri "Nevşehir
Hacı Bektaş Veli Üniversitesi" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Namık Havutça,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 1inci maddesi
üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
de Nevşehirden sorumlu milletvekili olarak, o topraklarda
hoşgörünün, sevginin, saygının timsali ve Türk tarihine mal
olmuş öğretisiyle dünya hoşgörü tarihine geçecek sözler
söylemiş büyük hünkârın adının o topraklara verilmesini
gerçekten heyecanla karşılıyorum. Evet, İncinsen de
incitme. diyen, İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
diyen bir hoşgörü abidesinin bu Meclisinde gerçekten de insanın içini
acıtan tartışmaları yaşayınca üzülüyor insan
doğrusu. Bakıyorum, ırkları tartışıyoruz.
Bir hukukçu olarak bize hukuk fakültelerinde Suçluyu kazıyınız,
altından insan çıkar. deniyor. Irkları
kazıyınız, altından insan çıkar. Hepimiz Ademle
Havvadan gelmedik mi? (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
O nedenle, şimdi, bakıyorum, değerli
arkadaşlarım, Türkiyede 12 Eylül öncesi hepimiz bu ülkede hep
şunu söyledik: Aynı köyden çıkmış, biri
sığırtmacın çocuğu, biri hamalın çocuğu.
Üniversiteye gitmiş, biri sağcı olmuş, biri solcu
olmuş, ülkenin emek mücadelesinde çatır çatır çatışmalara
girmiş. Onun için diyorum ki: Bakın, bu ülkenin
mezarlıkları dünyanın en genç mezar taşlarıyla
doludur. On sekiz yaşında
Gelin Balıkesir
mezarlığına, gidin Ankara mezarlığına, bu ülkede
en fazla genç ölümleri veren bir ülkenin evlatlarıyız biz. 12 Eylül
öncesi bunları yaşamadık mı? Bu kış komünizm
gelecek. diye, ne kadar Atatürkçü, solcu, devrimci varsa karakollarda sabahlara
kadar sopa yedik biz, ölümlerden döndük, diğer
arkadaşlarımız da öyle ve hep özgürlükler bir başka bahara
ertelendi. Bu kış şeriat gelecek. diye, yine diğer
taraftan birçok insanın üzerine baskılar yapıldı ve bu
ülkenin tarihi darbelerin tarihi olmadı mı?
Şimdi, ne güzel, hoşgörünün timsali Hacı
Bektaşın adını Nevşehire veriyoruz. Peki,
değerli AKPli dostlarım, arkadaşlarım -size
dostlarım diye hitap etmek istiyorum çünkü içinizde değer
verdiğim hukukçu arkadaşlarım var; hepinize değer veriyoruz,
ayrı bir mesele- şimdi, hoşgörüyle
Sizce -üç örnek
vereceğim- dünyanın hangi ülkesinde bir ibadethane 2 bin tane polisle
korunarak yapılıyor? Geçen hafta ben Mamak Tuzluçayıra gittim.
Cemeviyle caminin birlikte yapıldığı projenize oradaki
partili arkadaşlarımızla 50 kişi yürüdük şöyle.
Değerli kardeşlerim, 50 tane, 100 tane polis,
TOMAlar orayı koruyor, üzerimize saldırıyorlar. Ya, şimdi,
ne oluyor dedik burada. Bakın, 50 metre ilerisinde cami var. dediler -hakikaten
cami var- 50 metre bu tarafında da cemevi var, o yapılan projenin
dibinde. Herhâlde dünya tarihinde bir ibadethanenin yapılmasını
polisle koruyan tek ülkeyiz.
Yine, arkadaşlarımızla geçen hafta ODTÜye
gittik. Orada ne oluyor? Baskınlar, TOMAlar, gazlar, tuzlar geliyor.
Oraya gittik, Grup Başkan Vekilimizle beraber basın
açıklaması yaptık. 2 bin tane polis ve TOMAlar yolu koruyor.
Ya, dünyanın neresinde bir yolun yapımı polisle, TOMAyla
korunuyor? Böyle bir şey olabilir mi?
Hoşgörünüze örnek veriyorum: Yine, Gezi
olaylarında o çadırlarında, ağaçların dibinde saz
çalan, türkü söyleyen, kız arkadaşlarıyla, namaz
kılanıyla, bira içeniyle orada o insanların
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - O sonuncusu olmadı be
Hocam.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla)
o demokratik taleplerini,
özgürlüklerini, çadırlarda yaşayan gençleri, değerli milletvekilim,
sabaha karşı 5 bin tane polisle basarak çadırların
içerisinden boğarcasına aldınız. Ya, bunları izlerken
hoşgörü adına konuşan milletvekili arkadaşlarımın
birazcık yürekleri sızlamadı mı?
MUSA ÇAM (İzmir) - Biraz Emniyet Genel Müdürüne
dönerek konuşun.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Sayın Genel Müdürüm,
sızlamadı mı bunları gördüğünüzde, bu manzara
karşısında irkilmediniz mi?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
İrkilmemiştir, polisliğini hatırlamıştır.
NAMIK HAVUTÇA (Devamla) Şimdi, evet, hoşgörü
gerekiyor tabii ki. Hiç kuşkusuz, demokrasiyi, özgürlükleri
yaşayalım hoşgörü içerisinde ama ne yazık ki gerçeklerle
uygulamalar örtüşmüyor; onu söylemek istiyorum.
Önceki akşam sadece gösteri yapan öğrencilerin
üzerine sıkmıyorsunuz gazı, bütün kampüs, bütün öğrenciler
boğulmak üzere ODTÜde. Ben tesadüfen oradaydım. ODTÜnün
yakınındaki ODTÜ Mezunları Derneğinde misafirlerimizle
yemek yerken bütün mahalle zehirleniyordu. Ya, burası neresi? Burası
demokratik, özgür ve hukuk içerisinde hareket eden bir ülke mi, yoksa
burası insanların gestapo kamplarında zehirlendiği bir ülke
mi? Hoşgörüyü yaşatacaksak bu ülkede, bu gerçekler üzerinden birlikte
yaşatalım ne olur.
Bakın, Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Türkiyenin en önemli bilim üniversitelerinden bir tanesi. Bunlarla ilgili size
örnek vermek istiyorum. 12 Eylül askerî darbesinden sonra 1980 öncesine bir
tepki olarak üniversiteler susturulup sindirilmişti, toplumsal olaylarla
ilgilenmek üniversiteler için olanaksız kılınmıştı.
Bu yasak hem üniversite öğretim görevlilerini hem onların
yetiştirdikleri gençleri son derece bireyci ve çıkarcı
yapmıştı. AKP iktidarı da işte tam aynı çizgiyi
izliyor. Bugün Sayın Abdullah Gül Siyasete de girmeleri serbesttir
üniversite hocalarının, bunların hepsini destekliyorum ama
günlük kavganın içinde olmalarını çok doğru bulmuyorum,
Türkiyenin bundan zararı var. diyor. Yani siyasete girmeyen
hocaların konuşması ve günlük toplumsal olaylarla ilgilenmesi
istenmemektedir. İlgilenilmesi istenmeyen günlük toplumsal olaylar yeni
bir rejim öngörmekte, karşı devrimi gerçekleştirmektedir.
Yine, Sayın Erdoğan Eğer bu hocalar
öğrencilerini böyle yetiştiriyorlarsa onlara da yazıklar olsun.
Bize böyle hocalar lazım değil. diyor. Başbakan, ODTÜ
öğretim üyelerine Akademisyenliği bırakın, sokağa
çıkın. çağrısı yapıyor. Ee, yargı ele
geçirilmeden önce de toplumsal olaylarla yakından ilgilenen ve
açıklamalar yapan yargıçlara Cübbenizi çıkarıp siyasete
girin. çağrısı yapılmıştı. Bu söylemler
üniversitelerin varlık nedeniyle bağdaşmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, her şeye rağmen, bilimsel özerkliğin,
bilimsel üretkenliğin merkezi ve Türkiyenin onuru olan bir üniversitedir.
Eğer üniversitelerde, az önce değerli konuşmacı
arkadaşımızın söylediği gibi, siz gerçekten Türkiyede
üniversitelerin özerkliğini ve
bağımsızlığını savunuyorsanız, dün
muhalefette söylediğiniz gibi, YÖKü kaldırmak
zorundasınız. Üniversitelerde gerçekten bilimsel üretkenlik var
mıdır, özgür üniversite var mıdır, bunları sorguluyor
muyuz? Bilim üretimi var mıdır? Bugün dünyanın hangi demokratik,
özgür üniversitesinde üniversite hocaları kendi rektörlerini seçemiyor,
söyler misiniz bana? Yani, koskoca profesör titrini almış
hocaların bulunduğu üniversitelerde üniversite hocalarımız
rektörünü seçiyor, 5 tanesini getiriyor Cumhurbaşkanının
önüne, Cumhurbaşkanı onlardan birini atıyor. Bu, utanç verici
demokrasi adına. Böyle bir şey olur mu? Okullarda 1inci
sınıf öğrencisi başkanını seçiyor ama bugün
üniversitelerde üniversite hocaları rektörünü seçemiyor. Bunun neresi
demokrasi? Böyle bir bilimsel özerklikten bahsetmek mümkün müdür?
O nedenle, üniversitelerin adını
değiştirebiliriz, üniversitelerin adını Hacı
Bektaş Üniversitesi yapabiliriz ama
değerli milletvekilleri, gelin, Türkiyede gerçek bir hoşgörüyü,
gerçek bir kardeşliği, gerçek bir demokrasiyi, gerçek bir adaleti
getirelim. Bu Parlamentoya bir sürü demokrasi paketi getiriyorsunuz, içinden
her şey çıkıyor ama bir türlü adalet çıkmıyor bu
paketlerden. Orada Balyoz davasında, KCK davasında, tutuklu
gazetecilerde tutuklu öğrencilerde
Maalesef, son olaylarda, üniversitelerde bir cadı
avı başlatıldı. Üniversite öğrencileri üniversitenin
dışında Gezi eylemlerine katıldı diye soruşturma
geçiriyor Balıkesir Üniversitesinde. Ya, kardeşim, adam 18
yaşını geçmiş, üniversite öğrencisi, dışarıda
bir yere katılmış, bir gösteriye katılmış, siz
bununla ilgili soruşturma açıyorsunuz. Bunun adı demokrasi
değil, buradan demokrasi çıkmıyor. O nedenle, biz sizleri
demokrasi ve özgürlükler konusunda tutarlı olmaya, samimi olmaya davet
ediyoruz.
Ben hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Şahıslar adına ilk söz Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin.
Buyurun.(MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bir Üniversite Adı ile Bir
İlçe Adının Değiştirilmesi Hakkında (2/1783)esas
numaralı Kanun Teklifinin, 1inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu söylemekte yarar var: Yani, bir
ülkede bilim adamının söylediklerini ciddiye
almayacaksınız, yargıda hâkimin takdirini ciddiye
almayacaksınız, camide imamın icraatını veya
kıraatini dikkate almayacaksınız ve sınıfta
öğretmeni dikkate almayacaksınız, ondan sonra
çıkacaksınız, o ülkede siz -tabir yerindeyse- şu veya bu
ölçüde demokrasiden bahsedeceksiniz. Getirdiğiniz veya ortaya
koyduğunuz paketlerin adı demokrasi paketi değil, onu
söyleyeyim, demoanarşi paketi. Demos halk demektir, demokrasi
halkın gücünün egemen olduğu rejim demektir, demoanarşi ise
halk anarşisi anlamına gelecek bir kelimedir ve cümledir, o da onun
içinde vardır. Nedir? Eğer ortaya koyduğunuz paket halk
arasında kaygı, endişe ve karşılıklı
birtakım kimlik ve kişilik karşıtlığı oluşturuyorsa,
orada siz demokrasi yaratamazsınız, üretemezsiniz. Demokrasi, Alexis
de Tocquevillein ifade ettiği gibi, şartların da eşit
kılınmasıdır. Şartların eşit
kılınmadığı bir yerde demokrasi de olmaz, önce
şartları eşit kılmaktan yola çıkmak gerekir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Hacı
Bektaş Veli isminin Nevşehir Üniversitesine verilmesini adı
demokratik, gerçekte demoanarşi paketi içinde sunmak talihsiz bir
şaheserdir. Doğru bir işi, doğru yöntem, doğru zaman
ve doğru bir yerde yaparsanız, o anlamlı olur.
Bu genel değerlendirmeyi yaptıktan sonra,
Hacı Bektaş Veli ve onun ışık verici, ufuk
açıcı görüşlerine kısaca temas etmek istiyorum. Öncelikle
şunu belirtmek isterim ki bugün herkesten daha çok ihaleden, ranttan,
paradan gözü dönmüşlerin Hacı Bektaş Velinin görüşlerine
ve düşüncelerine her zamankinden fazla ihtiyacı var. Diğer
yandan dünyaya materyalist ve pozitivist gözle bakanların da Hacı
Bektaş Velinin yıllara meydan okuyan düşüncelerinden nasiplenmelerinde
yarar var. Yıkıcı,
bölücü, bölgeci, etnikçi, ayırıcı ve ötekileştiricilerin de
Hacı Bektaş Velinin vahdet ve tevhit içeren düşüncelerinden
öğrenecekleri vardır.
Bu anlamda,
Hacı Bektaş Veliden ve onun düşüncelerinden kısaca söz
etmenin bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Hacı Bektaş
Veli, ön Asya ve Balkanlar coğrafyasının millî ve manevi
mimarlarının en önde gelenlerinden birisidir. Anadolunun
Türkleşmesini, İslamlaşmasını sağlayan,
manaları inananlar arasında ortak kılan emsalsiz bir
hünkârdır o. Onun düşünceleri, zihniyeti ve insanlık
anlayışı, Türklerin önüne, beylikten imparatorluğa giden
bir süreci başlatmıştır. O, bir anlamda Osmanlı
Beyliğinin manevi yakıtı olmuştur.
Bilindiği
gibi, Hacı Bektaş Veli, Türkistanlı Hoca Ahmet Yesevinin ön
Asyadaki uzantısıdır. O, manevi yönü itibarıyla Orta
Asyayı ön Asya ve Balkanlarla bütünleştiren bağ olmuştur.
Onun Makalât adlı ünlü eseri 4 kapı, 40 makam üzerine oturur.
Bunlar şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kapılarıdır.
Halk arasında Elini, sofranı, kapını açık tut; gözünü,
dilini, belini bağlı tut. söylemi Hacı Bektaş felsefesinin
tipik ürünüdür, halk arasındaki kabulüdür.
Değerli
milletvekilleri, onun 4 kapı, 40 makam anlayışı Türk
mutasavvıflarının yüzyıllar boyunca takip ettikleri yol
olmuştur. Bu bağlamda, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli,
Mevlânâ ve Yunus Emre Anadoluyu manen fetheden 4 önemli
mutasavvıftır. Yunusun Yunus olmasında bir yanda Hacı
Bektaş Velinin, diğer yanda Tapduk Emrenin önemli bir yeri
vardır.
Tabii, bu
saat süratli geçiyor. Ben on dakika zannediyordum ama beş dakika
olduğu için artık yapacak bir şey yok, şeriatın
kestiği parmak acımıyor. Son sözlerimizi bu süreç içerisinde
söyleyelim.
İktidar
partisine ve aslında Sayın Bakana şunu söylemek istiyorum:
Nevşehir Üniversitesinin tabelasının değiştirilmesinin
dışında Nevşehir Üniversitesine ne
katkı sağlayacaksınız? Üniversitenin yalnız
tabelasını değiştirmekle mi yetineceksiniz? Nevşehir
Üniversitesi, şimdiye kadar kendi yağıyla kavrularak
hayırsever iş adamlarının katkılarıyla buraya
geldi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Nevşehir
Üniversitesinin adını değiştiren iktidardan, Nevşehir
halkı, Hacı Bektaş Veliye yakışacak biçimde
üniversitenin örgütlenmesi için yapılacak ek yatırım, ödenek ve
katkının da açıklanması istiyor.
Nevşehir Üniversitesinin adının Hacı
Bektaş Veli olmasının hayırlı olmasını
diliyorum. Yalnız Hacı Bektaşın isminin değil, onun
millî vahdet düşüncesinin ve manevi derinliğinin de bütün kurumlara
hâkim olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O dönemde millîlik
yoktu.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Millî olmayan millî
olamaz, ahlaklı olamaz, insan da olamaz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O dönemde millîlik
yoktu, bilim adamısın sen.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Kendine özgü
olacaksın, kendi ayağının üzerinden yükseleceksin, kendi
köklerine dayanacaksın.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Olmaz olur mu? Millîliği
yok mu ediyorsun?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yeniçeriliğe gerek
yok!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Millî Savunmanın
ismini kaldır, Millî Eğitim Bakanlığının
teşkilatını da kaldır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Millî olmaz mı?
Bakanlığın adı Millî Eğitim
Bakanlığı. Titre ve kendine gel!
BAŞKAN Nevşehir Milletvekili Sayın Ahmet
Erdal Feralan.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AHMET ERDAL FERALAN (Nevşehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz kanun
teklifimizin 1inci maddesi üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Nevşehirimizde, 2007 yılında, AK
PARTİ iktidarı, AK PARTİ Hükûmeti tarafından verilen kanun
tasarısını yüce Meclisimizin yasalaştırmasıyla
Nevşehir Üniversitesi kurulmuş ve ilimiz üniversitesine
kavuşmuştur.
Nevşehir Üniversitesi bugün 7 fakülte, 2 enstitü, 3
yüksekokul, 7 meslek yüksekokulu, 4 araştırma ve uygulama merkezini
bünyesinde barındırmaktadır. Nevşehir Üniversitesinde 269
idari personel, akademik olarak da 12 profesör, 21 doçent, 136
yardımcı doçent, 177 araştırma görevlisi, 105 öğretim
görevlisi, 62 okutman ve 13 uzman olmak üzere toplam 795 personel görev
yapmaktadır.
Üniversitemiz, kurulduğu günden bugüne
hızlı bir gelişim kaydederek 2008 yılından 2013
yılına gelinceye kadar 1.531 olan ön lisans öğrenci
sayısını 5.189a, 1.355 olan lisans öğrenci
sayısını 5.602ye, yüksek lisans öğrenci
sayısını 966ya, doktora öğrenci sayısını
ise 60a çıkarmış olup şu an itibarıyla üniversitemizde
toplam 11.817 öğrenci öğrenimine devam etmektedir.
Nevşehir Üniversitesi, Millî Eğitim
Bakanlığımızın yapmış olduğu
yatırımlar dışında Nevşehir halkımız ve
hayırseverlerin de katkılarıyla fiziki
yapılanmasını hızla tamamlamakta olup 2008
yılında 48 bin metrekare olan kapalı alan miktarını bu
yıl itibarıyla 137 bin metrekareye ulaştırmıştır.
Üniversitemizin fiziki imkân bakımından bu noktaya gelmesinde fakülte
ve yüksekokul binalarımızı yaptıran
hayırseverlerimizden birkaçının isimlerini burada sizlerle
paylaşmak istiyorum. Bu hayırseverlerimiz, üniversitemize birer
ikişer bina kazandıran hayırseverlerimiz. Vefa Küçük
Beyefendiye, Dirikoç ailesinden Asım Dirikoç, Veli Dirikoç, Ali Dirikoç,
Nafiz Dirikoç ve Nezihe Bilgin Hanımefendiye, Fevzi Avlanmaz ve Toksöz
ailesine buradan teşekkürü bir borç bilirim. Ahirete irtihal etmiş
olan Asım Dirikoç ve Erol Toksöz Beylere Allahtan rahmet dilerim.
Ayrıca, Nevşehir Üniversitesi Vakfına
bağışlarıyla destek veren tüm Nevşehirli
hemşehrilerime sonsuz şükranlarımı sunmak isterim.
Birçok köklü medeniyete beşiklik etmiş olan
Nevşehirimiz ve Kapadokya bölgemiz Birleşmiş Milletler ve
Uluslararası Yerel Yönetimler Barış Konferansı
tarafından 2005 yılında barış kentlerinden biri olarak
ilan edilmiştir. Bir barış kenti olan Nevşehirimiz
aynı zamanda Düşmanının da insan olduğunu unutma.
evrensel mesajıyla tüm insanlığa seslenen bir barış ve
hoşgörü insanı Hünkâr Hacı Bektaş Veli Hazretlerine de ev
sahipliği yapmaktadır. Böylece, tarihimizin büyük bir
şahsiyetinin, gönül mimarının ismi, kabrinin bulunduğu
ilimizdeki üniversiteye verilmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Nevşehir
Üniversitesinin isminin Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak
değiştirilmesi bir süredir gündemde olan bir konudur. Hacı
Bektaş Veli sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın bildiği,
tanımaya çalıştığı evrensel bir şahsiyettir.
Mevlânâ gibi, Yunus gibi, Hacı Bektaş Veli gibi gönül insanları hem Anadolunun İslamlaşması
hem de İslamın insan sevgisini merkeze alan, barış ve
hoşgörüyü öne çıkaran mesajlarını evrensel bir dile
çevirerek tüm insanlığa seslenmiştir. Siyasi ve sosyal
çalkantıların yoğun bir şekilde devam ettiği 13üncü
yüzyıl Anadolusunda Hünkâr Hacı Bektaş, olgun
kişiliği, eren kimliği, yol rehberliği ile kitlelere
barış, esenlik ve muhabbet aşılamıştır.
Hoşgörüyü bir tebliğ aracı olarak görmüş, hem kendi
hayatında hem kendi etrafında bizzat tatbik ederek insanlara örnek
olmuştur. Bunu da aslan ile ceylanı yan yana getirmek suretiyle
göstermiştir.
Bu kanun teklifimizle birçok medeniyete ev sahipliği
yapan, her yıl 3 milyona yakın turisti ağırlayan ve bir
kültür, tarih ve barış şehri olan Nevşehirimizde,
üniversitemize Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
adını vermekle bir barış ve hoşgörü insanının
adı bu vesileyle yaşatılmış olacaktır.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Feralan.
Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, daha önce, biliyorsunuz, bir
Genelkurmay Başkanımız Şemdinlideki patlamayla, bir
dükkâna atılan bombayla ilgili olarak bir asker için İyi çocuktur,
tanırım. demişti. O zaman haklı olarak herkes
tarafından kınandı, bunun yersiz bir konuşma olduğu
söylendi. On beş gün önce de Balyoz kararlarının 9. Daire
tarafından açıklanmasından sonra Anayasa Mahkemesi
Başkanımız da yine, bize göre ihsasırey olan bir
konuşma yaparak, 9. Daire kararlarını ve oradaki insanları
tanıdığını, çok doğru kararlar verdiğini
söyledi. Bu konuda Hükûmetinizin ve partinizin herhangi bir tepkisini
göremedik, duyamadık. Bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Adananın Seyhan ilçesinin
Akkapı Mahallesi benim doğup büyüdüğüm yerdir. Bu mahalle,
Adananın en eski ve en büyük mahallelerinden birisidir. Burada
yaşayan insanların da tamamı Arap kökenli Alevi
yurttaşlardır. Daha önce buradan on binlerce insan yetiştiren
Akkapı İlkokulunun daha sonra adı Şehit Kemal Yüzgeç
İlkokulu olarak değiştirilmiş, sonra ilköğretim okulu
olmuştur. Mis gibi kokan bir portakal bahçesi vardı, bu bahçeye
şimdi bir inşaat yapılıyor. Bu inşaatın ne
olduğunu hiç kimse bilmiyor, tabela yok, sorduğumuz hiçbir soruya
cevap alamıyoruz ama vatandaşlarda buraya bir imam-hatip lisesi
yapıldığı konusunda çok ciddi bir endişe var. Bu
konuda bizi aydınlatır mısınız Sayın
Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan...
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçmiş dönemde de bu soruyu
yinelemiştim. Yanınızda Komisyon Başkanı Sayın
Işık var, Kocaeli Milletvekili. Size de sormuştum bu soruyu.
Gebze üniversitesinin biz kanun teklifini verdiğimizde iktidar partisi
vekilleri tarafından reddedildi. Sayın Işıkın da
içinde bulunduğu Kocaeli milletvekillerince, 2013-2014 eğitim
öğretim yılında Gebze üniversitesinin kurulacağı ve
eğitime başlanacağı söylendi. Bu, 3üncü kezdir üniversite
ve benzer konuların yasalaştığı bir kanun maddesi
olmasına rağmen, Gebze üniversitesi yine gündemde yok. Siz
kafanızdan sildiniz mi, bize yardımcı olacak
mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz...
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Bakan, Manisa Fen
Lisesi ile Sosyal Bilimler Lisesi aynı binada öğretim görmekteydi.
Sayın Nimet Başın Bakan olduğu dönemde Sosyal Bilimler
Lisesine yeni bina yapılması için karar alınmış ve
bina bu yıl yapılmıştır. Bundan dolayı, her 2
lise -geçen yıllardaki kontenjanında artırım yaparak- yeni
binaya taşınması kararını dikkate alarak kontenjanlarını
2 katı artırmıştır. Bu yıl 5 Temmuz da
Bakanlığın kararıyla taşınma kararı verilen
liselerin -ne yazık ki- bir hafta sonu taşınması iptal
edilmiştir ve her 2 okul da 2 katı kadro ile aynı binada kalmak
zorunda kalmıştır. Fiziki yetersizlik had safhaya gelmiş,
okulun laboratuvarları bile bozulup sınıf hâline
getirilmiştir. Takdir edersiniz ki fen liseleri yüksek puanla öğrenci
almaktadır ve bu başarılı çocukların laboratuvara
ihtiyaçları vardır. Bunların sınıf olmasıyla
yetersiz eğitim alma durumu ile mağdur olmuşlardır. Bu
mağduriyetin giderilmesi için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) Sayın
Başkanım, Sayın Bakanım; özellikle İstanbulda
bazı ilköğretim okulları ikiye bölünerek öğrenciler eski
okudukları okullardan başka okullara yollanmıştır. Bu
okullara gidebilmek için bazılarında 3-4 kilometrelik mesafeler
vardır ve aynı aileden 2-3 çocuk birden okumaktadır. Bu
çocukları yollayabilmesi için ailelerin servise ihtiyacı vardır.
Fakat, daha çok gecekondu bölgeleri olduğu ve fakir halk oldukları
için bu olanağa sahip değiller. Bu konuda
Bakanlığınızın bu çocuklarımıza
taşımalı eğitim konusunda yardımcı olmasını
veyahut da servis konusunda bir ekonomik yardım yapmasını
düşünüyor musunuz? Bu çocuklarımız gayet mağdur durumdalar,
birçoğu okula gitmek istememektedir çünkü 3-4 kilometre
Hele
kış geldi şimdi, daha çok zorluklar yaşayacaklardır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Kahramanmaraş birçok
konuda, özellikle yatırım konusunda istenilen nitelikte hizmet
alamamıştır. Bunların en başında gelen konulardan
bir tanesi de eğitim. Üniversitemiz 1992 yılında kurulmuş
ama aynı yıl kurulan üniversitelere göre her anlamda çok gerilerde
kalmıştır, gerek bina yatırımları gerekse
öğrenci sayısı anlamında. Bununla beraber, ilköğretim
okullarında ve liselerde hâlâ eksik dersliklerimiz mevcut. Şehir
merkezinde konteyner okullarımız çalışmakta, mezun
vermekte. Ve yine şehir merkezinde, temeli atılmış ve bir
türlü bitirilemeyen okullarımız var. Kahramanmaraşa eğitim
konusunda bir yatırım yapmayı veya bu yapılan
yatırımları geliştirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbulda bazı ilkokulların bölünerek
ortaokulların ayrı yere taşınması meselesiyle ilgili
taşımalı eğitim, benzer sorunlar başka illerde de var,
olabilir düşüncesiyle
Bu taşımalı eğitim biliyorsunuz
kırsaldan merkeze doğru yapılıyordu. Şimdi, o konudaki
yasal düzenlemeyi Maliyenin de onayını alarak -çünkü bu ilave bir
bütçe anlamına geliyor- büyük şehirlerimizde de bu
taşımalı eğitim kapsamına alınacak okulları
belirleme yetkisini yasal bir düzenlemeyle almak istiyoruz, bunun için bir
çalışmamız var. İnşallah, onu
sonuçlandırırız.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Çok geç
kalınmasın Sayın Bakan, çocuklar mağdur.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Manisa Fen Lisesi ile Sosyal Bilimler Lisesinin
taşınması niye iptal edildi veya ertelendi? Onu, şimdi,
Müsteşar Bey kaynağından soruyor. Şu anda somut bilgim yok.
Onu bilgi gelince açıklarım.
Aynı şekilde, Arap Alevi nüfusun olduğu
bölgedeki, Seyhan Akkapı Şehit Kemal Yüzgeç İlkokulu
Oradaki portakal
bahçesine yapılan inşaatı da soruyoruz Nedir o inşaat?
diye.
Maraş Sütçü İmamla ilgili ciddi
yatırım planlaması var, onu zaten bütçe şeyinde
göreceksiniz. Onun dışında, diğer iller gibi Maraşta
da, Kahramanmaraşta da gerek ilköğretimde gerek ortaöğretimde
gerekse pansiyon yapımında çok ciddi artışlar var.
Onların listesini size daha sonra iletirim. Kahramanmaraşta
yapılanları ve yapılacak olanları, programa
alınmış olanları, ayrı ayrı dökümlerini size
ulaştırırız.
Gebze üniversitesi
Toplantının
başında tekrar Sayın Fikri Işıkla onu görüştük,
ilk fırsatta Meclis gündemine taşımak üzere konuştuk. Orada
doğrusu biraz
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu ilk fırsatın bir
tarihi yok mu Sayın Bakan? O fırsat 2015, 2016
MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE
SPOR KOMİSYONU BAŞKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Size
malzeme veriyoruz işte! Daha ne istiyorsunuz?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bizde malzeme çok da bu samimi
bir soru.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) O konudaki gecikme büyük ölçüde benden kaynaklanıyor.
Son Meclis
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sizi mazur görürüz Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Çok teşekkür ederim.
Şöyle oldu: Meclis kapanmadan önce torba yasa
vardı biliyorsunuz, oraya arkadaşlarımız onu da
koyalım istediler. Ben de dedim ki: Bizim de Eskişehir de bir yüksek
teknoloji üniversitesi kurma projemiz var. Duplikasyon olmasın, hangi
fakülteler Gebzede olacak, hangileri Eskişehir yüksek teknolojide olacak;
aynı fakülteleri iki ayrı yerde kurmayalım, onu müşterek,
paralel planlayalım. Böylece iki üniversite de daha fonksiyonel olsun.
diye o biraz benim yüzümden gecikti açıkçası. İnşallah, biz
yine sizi engellemeyeceğiz Eskişehir olarak, sizinkini biraz daha öne
alıp ilk fırsatta onun yasalaşmasını
sağlayacağız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sağ olun Sayın
Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Anayasa Mahkemesi Başkanının 9. Daire ile
ilgili sözünü
Zannediyorum, medyada özellikle mahkeme üyelerine ilişkin
bazı eleştiriler üzerine bir meslektaş olarak kanaat
belirttiğini düşünüyorum. Eski Genelkurmay Başkanının
hakkında soruşturma açılmış bir kişiyle ilgili yaptığı
şey, şüphesiz, mahkemeyi etkileme intibasını
uyandırabilir ama burada mahkemeyi etkileyecek bir şey yok çünkü
zaten karar verilmiş durumda. O karar üzerine yapılan
eleştirilere bir meslektaş cevabı gibi de okunabilir diye
düşünüyorum. İhsasıreye hiç girmez çünkü Anayasa Mahkemesiyle
onların alanları farklı.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Süreniz doldu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Sayın Başkan, geçen oturumda sorulan bir konu
vardı, ona bir kısa açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Peki, çok kısa o zaman.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Çok kısa.
Kendisi burada değil ama Sayın Yılmaz,
etek giydiği için cezalandırılan öğrencilerden söz etti.
Şimdi onun bilgisi geldi, olay şu: O, söz konusu okulda
Biliyorsunuz, yönetmelik değişti, serbest kıyafet isteyenler ve
forma giymek isteyenler oylamayla belirleniyor; veliler tarafından
oylanıyor. O okulda yüzde 76 oranında forma seçilmiş. Forma da
pantolon ve bluzdan oluşuyormuş kız öğrenciler için. Bu
öğrenciler etek giydikleri için değil, okulun genel forma kuralına
uymadıkları için uyarılmışlar, şifahen
uyarılmışlar, herhangi bir disiplin cezası falan söz konusu
değil. Okul karar aldı, formayı seçtik, siz de formaya uyun.
diye şifahen okul müdürü tarafından uyarılmışlar.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Madde üzerinde bir önerge vardır,
okutup işleme alacağım.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 492 sıra sayılı
Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle değiştirilen 28/3/1983 tarihli ve
2809 sayılı YÖK Kanununun ek 81. maddesinin
başlığı ile 1. fıkrasında yer alan Nevşehir
Üniversitesi ibarelerinin Nevşehir Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veli Ağbaba Özgür Özel Sedef Küçük
Malatya Manisa İstanbul
Mehmet Hilal Kaplan Aytuğ Atıcı
Kocaeli Mersin
BAŞKAN Komisyon,
önergeye katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Malatya
Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce bir şahıs bir şeyler söyledi,
konuştu. Ben de bu insanla ilgili konuşmak istemiyordum ama
artık şart oldu çünkü bu kürsü halkın kürsüsü, AKP
milletvekillerinin söylediği gibi Millî iradenin kürsüsü., bu kürsü
milletin kürsüsü.
Tabii, değerli
milletvekilleri, Adıyamanda, geçmişte, 22nci Dönemde, milletvekili
transferiyle ilgili bir tartışma vardı. Bu tecrübe ile 22nci Dönemde
yaşanan bu transfer nedeniyle, biraz önce konuşan şahısla
ilgili de bir şüphe oluştu Adıyamanda. Adıyamanlılar
bu parti değiştirmeyle ilgili haklı bir şüphe duyuyorlar
çünkü 22nci Dönemde bir oy hırsızıyla
tanıştılar. Yani Adıyamanlılar böyle bir
hırsızlıkla, etik olmayan böyle bir davranışla
karşılaştılar ve bir daha karşılaşmak
istemediler haklı olarak hırsızlıkla.
Adıyamanda, bu seçim
öncesinde bir söylenti dolaştı, ben de Malatya ilinin
milletvekiliyim, dedikodular oluştu. Yine seçeriz, yine AKPye geçer mi?
diye sorular oluştu CHP tabanında. Bu söylentiler üzerine, 2011
seçimlerinde CHPden 1inci sıradan aday olan arkadaş üzerine
alınıyor, çeşitli yerlerde konuşma yapıyor, bunu
yalanlıyor. En son konuşması 2011 seçimlerinden iki gün önce, 10
Haziran 2011de Karapınar Mahallesinde diyor ki: Doktor Salih Fırat
satılık değildir. Bir daha söyleyeyim, diyor ki: Doktor Salih
Fırat satılık değildir. Bunu ben söylemiyorum, bunu o
ismini söylediğim şahıs söylüyor. Başka şeyler de
söylüyor, şerefle ilgili, namusla ilgili başka şeyler de söylüyor,
ben bunları söylemiyorum, ben böyle söylemiyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Satılık
değilmiş işte.
VELİ AĞBABA (Devamla) Satılık
değil ama kiralık olduğu anlaşıldı bugün!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hadi canım sen de!
VELİ AĞBABA (Devamla) Tabii, kiralık
olduğu anlaşıldı. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, bir milletvekili hakkında böyle konuşamaz!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bakın, ben
şimdi diyorum ki değerli arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ağzını toplasın,
temiz bir dille konuşsun.
BAŞKAN Ama yapmayın
VELİ AĞBABA (Devamla) Sen otur, sen celepsin!
Sen de celepsin.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Senin değerin kaç
para! Böyle bir şey olur mu ya! Böyle bir şey olur mu ya!
Sayın Başkanım böyle bir şey olmaz ya!
VELİ AĞBABA (Devamla) Şimdi, diyor ki:
Altı ayda CHPyi tanıdım, onun için AKPye geçtim.
Ey vicdan sahibi milletvekili, sen CHPyi altı ayda
tanıdıysan, sen bu partide
BÜLENT TURAN (İstanbul) Türklerle Kürtler için
değil de
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir dakika dur, cevap
vereceğim.
Sen bu partide geçmişte, 2007 yılında
milletvekili adayı oldun mu? O zaman tanımadın mı? Sen 2007
yılından sonra bu partide il başkanlığı
yaptın mı? Senin zekânda özür mü var, sen CHPyi tanımadın
mı? Şimdi, ne zaman tanıyor? Diyor ki: CHPnin
politikalarını yeni tanıdım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
Yani,
önerge üzerinde konuşmanız lazım Sayın Ağbaba.
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, acaba CHPyi mi tanıdı, yoksa AKPyi mi yeni
tanıdı? Acaba AKPde bizim bilmediğimiz başka şeyleri
mi tanıdı, onu merak ediyorum ben.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
VELİ AĞBABA (Devamla) AKPde bizde
bulamadığın neyi buldun? Cumhuriyet Halk Partisinde, bizde
bulamadığın neyi buldun? Bize, neyi buldun, onun
cevabını ver! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen yoksun, yeter!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bizde
bulamadığın, AKPde neyi buldun? Cumhuriyet Halk Partisinde neyi
bulamadın? AKPde neyi buldun, onun cevabını ver! Eğer
adamsan ver!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sen yoksun, yeter!
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, önemli olan bir insanın transfer olması, satılması
değil, önemli olan hangi milletvekiliyse, kimse buna grupların evet
demesi, yanlış olan o! Yanlış olan o!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen yoksun, yeter!
VELİ AĞBABA (Devamla) Maalesef, değerli
milletvekilleri, bugün Hacı Bektaşı konuşuyoruz. Hacı
Bektaş dürüstlük demek, eline, beline, diline sahip olmak demek;
bunların hiçbiri yok sizde. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ders al, ders! Hacı
Bektaşa yakışıyor mu?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Diline sahip ol!
VELİ AĞBABA (Devamla) Sana bak
söyleyeceğim, sana söylerim bozulursun.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Ne söyleyeceksin?
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
VELİ AĞBABA (Devamla) Bak sen celepsin, onu
söylüyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba ama konu üzerinde
konuşun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir de değerli
arkadaşlar, bakın, ben bir kez daha soruyorum
MEHMET METİNER (Adıyaman) Saygısız
bir adamsın!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan, bu
Meclisin bir adabı olması lazım. Bu nasıl bir üslup Allah
aşkına!
VELİ AĞBABA (Devamla) Ben bir kez daha
soruyorum arkadaşlar: Beyefendi CHPde bulamayıp AKPde bulduğu
şeyi bize izah etsin, biz bilelim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Aynı şeyi
söyleyip duruyorsun.
VELİ AĞBABA (Devamla) 2007de il
başkanı, 2007de aday
(CHP sıralarından
alkışlar) Acaba neyi bulamadın, biz de merak ediyoruz. Bizim,
milletvekili olarak sormak hakkımız değil mi? Biz de merak
ediyoruz arkadaşlar.
Bakın, bir konuşmamda söyledim.
Adıyamanlılar yoksul insanlar, Adıyamanlılar hamallık
yapar, Adıyamanlılar gelir Malatyada kayısı
taşırlar, kayısı toplarlar, gider Giresunda
fındık yaparlar ama Adıyamanlı, yoksul da olsa fakir de
olsa kendisini satmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, bu,
usul mü!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sana ne ya!
VELİ AĞBABA (Devamla) Kendisini satmaz,
Adıyamanlı kendisini pazarlık konusu yapmaz,
Adıyamanlı adamdır, Adıyamanlı aldığı
oyun hakkını verir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
VELİ AĞBABA (Devamla) Adıyamanlı
BAŞKAN Sayın Ağbaba, lütfen
VELİ AĞBABA (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Adıyamanlı adamdır çünkü adamdır, adam,
adam. Adamdır. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Ağbaba
Sayın
Ağbaba
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir taraftan Doktor
bilmem ne satılık değildir. deyip, altı ay sonra parti
değiştirmez. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) Bunun
neyini alkışlıyorsunuz!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) - Adamlığı senden mi öğrenecek!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Aynı üslup
Anladığı dil hangi dilse
BÜLENT TURAN (İstanbul) Adamlık sözle olmaz!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
SALİH FIRAT (Adıyaman) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
12.- Adıyaman Milletvekili Salih
Fıratın, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 492
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SALİH FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Aslında, arkadaşlar, şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisinin içinde, tabii, değer verdiğim,
saydığım, sevdiğim arkadaşlarım oldu, var da,
devam da ediyor ama ne yazık ki her yerde olduğu gibi, CHPde de adam
olmayı öğrenememiş, adam olamamış insanlar da var ne
yazık ki. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Evet, CHPden ayrıldım, doğru.
Satılmadım, herhangi bir pazarlık yapmadım.
Daha önceden söylediğim gibi Bununla ilgili
iddiası olan varsa ispatlamayan namerttir, şerefsizdir. dedim ve
tekrar söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Bir şey söylemedi zaten, neden
alındın ki?
VELİ AĞBABA (Malatya) İspatlamazsan sen
öylesin!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sus, sus, dinle!
VELİ AĞBABA (Malatya) İspatla, sen
ispatla!
SALİH FIRAT (Devamla) Ayrıca,
arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinde evet, siyaset yaptım. CHPnin
sosyal demokrat parti olacağını, CHPnin insan haklarına
saygılı olacağını, CHPnin özgürlükçü bir parti
olacağını düşünerek orada siyaset yaptım ancak ne
yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimde Cumhuriyet Halk
Partisinin gerçek yüzünün o olmadığını, gerçek yüzünün
farklı olduğunu gördüm. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O yüzden, insana değer veren, insanlığa
değer veren, demokrasiye inanan, insan haklarına inanan, insanı
Yaradandan dolayı seven bir parti olarak gördüğüm için AK
PARTİye geçtim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa) Salih, duygusal bu işler!
SALİH FIRAT (Devamla) Tekrar söylüyorum,
milliyetçilik, ırkçılık yapan bir partide bulunamam.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN Önce Sayın Aydına
vereceğim, sonra size, devam edecek gibi anlaşılıyor.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, doğru değil ki bu.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
niye söz...
BAŞKAN Hayır, o, grubu için konuşacak
canım. Herkes birbirine hakaret savuruyor buradan. Yani,
dolayısıyla ilgililerine söz veriyorum.
Buyurun.
13.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın 492
sıra sayılı Kanun Teklifinin 1inci maddesiyle ilgili önerge
üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Evet, bu, milletin kürsüsü ve burada konuşurken
milletimizin değerleriyle çatışmadan, hakarete varmadan
konuşmamız lazım. Öncelikle şunu ifade edeyim ki: Salih
Fırat gibi, bütün Adıyamanlılar da merttir, doğrudur,
kalender insanlardır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sizin gibi insanların varlığını
görerek şu anda ne kadar doğru bir iş
yaptığını kendisi ifade ediyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Çok seviyorsanız
aday gösterin.
AHMET AYDIN (Devamla) Senin gibi insanların
varlığını görerek o partide, sizin gibi bu kadar hakarete
varan, bu kadar doğruluğa aykırı, dürüstlüğe
aykırı, temiz olmayan bir dil kullanan insanlar olduğunu,
böylesine vekilleri gördükten sonra bugün ne kadar doğru iş
yaptığını söyledi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adıyamanlılar adam
AHMET AYDIN (Devamla) Evet, AK PARTİde ne gördü
de geçti? AK PARTİde doğruluk gördü, AK PARTİde dürüstlük
gördü, AK PARTİde insanlık gördü, arkadaşlık,
ahbaplık gördü
BÜLENT TURAN (İstanbul) Veli yok!
HASAN ÖREN (Manisa) Duygusal bu işler!
AHMET AYDIN (Devamla)
AK PARTİde mertlik gördü,
millete hizmet gördü, milletle birlikte gelecek aydınlık
yarınlara doğru yürümenin çalışmalarını
yapıyor.
Biz Salih Fırattan son derece memnunuz, Allah
razı olsun. AK PARTİ olarak, Adıyaman olarak sonuna kadar da arkasındayız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayrını gör,
hayrını!
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) ) Hayrını gör!
AHMET AYDIN (Devamla) ) Hiçbir şekilde size de
Salih Fıratı yedirtmeyiz, kusura bakmayın; kusura
bakmayın, yedirtmeyiz. (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yarın sizi de satar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Haa
Salih Fıratı
yedirtmeyiz. Yeni logo bu.
AHMET AYDIN (Devamla) - Ben özellikle pazarlık
konusuna girenlere sormak istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Satan adam her zaman satar Ahmetciğim.
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer Salih Fıratla bir
pazarlığa girmişsek size de şunu sorarım: Siz,
milletvekili olarak
Sen özellikle, bunu iddia eden milletvekili, senin
değerin kaç paradır? Sen kendini pazarlık konusu yapmaya
hazır mısın? Böyle bir şey var mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Oraya sor ya, oraya sor!
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer mesele paraysa, seninle
de paraya varız ama böyle bir meseleyi, böyle bir şeyi eğer
burada dillendiriyorsan, ispat etmek zorundasın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmetciğim, bizi satan sizi
de satar.
AHMET AYDIN (Devamla) - İspat edemezsen müfterisin,
namertsin. Böyle şey olmaz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizi satan sizi de satar.
Alışmış kudurmuştan beterdir.
AHMET AYDIN (Devamla) Bir milletvekili arkadaş
hakkında bu kürsüde dedikodularla hareket edemezsiniz, Şöyle
deniyor, böyle deniyor. denemez, diyemezsiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Alışmış
kudurmuştan beterdir. Bizi satan sizi de satar.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bildiğiniz bir şey
varsa gelir konuşursunuz. Böylesine mert, böylesine milletine
çalışkan, böylesine gayret eden bir milletvekili için bu hakaretlere
asla taviz vermeyiz diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Satar Ahmetciğim, satar,
seni de satar.
AHMET AYDIN (Devamla) - Özellikle de bundan sonraki
süreçlerde
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bak, bu
konuşmalarını hatırlatırım sana,
sattığı zaman.
BAŞKAN Müsaade buyurun.
AHMET AYDIN (Devamla) -
aynanın
karşısına çık, kendini değerlendir, ondan sonra gel
burada konuş derim.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) 2 milletvekili
arasında süren tartışmaya Grup Başkan Vekili bizim
grubumuzu da kattı. İzin verirseniz, ben grup adına cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ben ilgili milletvekiliyle
ilgili konuştum.
BAŞKAN Yok, herkes birbirine attı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizi satan onları da satar,
Sayın Başkan, onu da söyle. O çok duygusaldır.
BAŞKAN - Yani ne enteresan bir iş, Hacı
Bektaş Veliyle ilgili bir konu konuşulurken birbirinizi yiyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Hakkari) Hoşgörüyü
konuşuyoruz Başkan!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Doğru
söylüyorsunuz. Bunlara müsaade etmeyin.
BAŞKAN - Buyurun.
14.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Sayın Ahmet Aydın, Sayın Salih
Fıratın ne kadar mert ne kadar dürüst adam olduğunu
anlattınız ya az önce, umarım 2011 kampanyası öncesinde de
birbirinize böyle laflar söylemişsinizdir.
Şu Adıyaman basınını, yarın
hiç işim yok, yarın sabahtan bunu tarayacağım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ben CHPdeyken de
söylüyordum. Salih Fıratın dürüst olduğunu, mert olduğunu
o zaman da söylüyordum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunu tarayacağım.
Bakalım o zaman neler demişsin, Salih Fıratın nezdinde
CHPye neler demişsin, kendisine neler demişsin, onlara yarın bir
bakacağım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Biz de Yalova
basınını tarayalım.
MUHARREM İNCE (Devamla) Tara, tara, fark etmez.
Ben 22nci Dönemde AKP milletvekili Şükrü Önder
dürüst bir adam. diyordum, o zaman rakibimdi, dürüst bir adam diyordum;
aradan yıllar geçti, bugün gene söylüyorum, dürüst bir adamdır. Benim
lafım hiç değişmez.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bence de Salih Bey dürüst
bir adam. O zaman da Salih Beyin dürüstlüğünü söylüyordum, şimdi de
söylüyorum.
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, şunu
söyleyeyim: Bak, dürüstlükten bahseden insanların önce şu Meclise
Sayıştay raporlarını getirmesi lazım,
Sayıştay raporları gelecek.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Raporlar geldi, geldi.
Raporlar Plan Bütçede.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Başkan, Veli Beyin
üslubu doğru mu değil mi?
MUHARREM İNCE (Devamla) Dürüstlükten bahseden
insanlar Kamu İhale Kanununu 100 kez değiştirmeyecek.
Dürüstlükten bahsediyorsan bunları yapacaksın, bunları.
Ama şunu söyleyeyim: 22nci Dönemde iki partiydik.
Bizden ayrılanlar size geldi, sonra ilk önce sizi onlar sattı. Burada
ANAP Grubu kurdular şurada, hatırlıyor musunuz?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bizi işaret etme
de başka yere parmağını göster.
MUHARREM İNCE (Devamla) Ahmet Bey, sen yoktun o zamanda.
Burada kimler var, işte, Ünal Kacır Bey hatırlar; bizden istifa
edip size gidenler ilk fırtınada sizi de sattılar, sonra
gittiler, ANAPta grup kurdular; bunu unutmayın. Bu siyasette
satış işi kolay bir iş değildir. Bir kere yol
açıldı mı, bir kere yol yapıldı mı sizin gemi
fırtınaya bir yakalandığında gel gör ki bizi satanlar
ilk önce sizi satacaklardır. Siyasette bu hep böyle olmuştur.
2002-2007 döneminde önce bizi satıp size gelenlerin ANAPı, burada
nasıl grup kurduklarını ben çok iyi hatırlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kamer Genç önceden
neredeydi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
15.- Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VELİ AĞBABA (Malatya) Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Sayın Ahmet Aydına
bir soru sormak istiyorum: Sayın Ahmet Aydın, 2002de transfer
ettiğin milletvekili şu anda nerede? Çok kıymetliyse,
aldıkların çok kıymetliyse -ona söylüyorum- çok kıymetli
diyorsun ya, o nerede?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kıymetli; duruyor
bizde, duruyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) Sana bir soru daha
sormak istiyorum: Sen, Salih Fıratı eskiden tanıyorsun,
akraban. Salih Fırat çok boylu poslu bir adamsa, çok nitelikli bir adamsa
niye aday göstermedin AK PARTİden?
RECEP ÖZEL (Isparta) Gösterdik, 2007de gösterildi.
VELİ AĞBABA (Devamla) Niye göstermedin bu
seçimde, bunun cevabını ver.
Bakın, şimdi geleyim bu beyefendiye.
Değerli arkadaşlar, bir seçimde parti değiştirme diye
söylentiler var Adıyamanda. Bu beyefendi söylüyor, ben söylemiyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aday göstermek kötü mü yani?
VELİ AĞBABA (Devamla) Ben söylemiyorum.
2011 seçimlerine iki gün var, başka mahallelerde
söylemiş, diyorlar ki: Bu beyefendi gidecek.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Niye beyefendi diyorsun?
VELİ AĞBABA (Devamla) Demiyorum, özür
dilerim, Beyefendiye hakaret oldu.
Kürsüye çıkıyor, diyor ki: Değerli arkadaşlar
-ben demiyorum, video var, video kaydı var orada- Doktor Salih Fırat
satılık değildir.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Aynı
şeyleri söylüyor ya.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir daha söylüyor:
Doktor Salih Fırat satılık değildir.
SALİH FIRAT (Adıyaman) Aynı şey.
VELİ AĞBABA (Devamla) Bir daha söylüyor:
Doktor Salih Fırat satılık değildir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Evet.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Başkanım, bu nedir böyle ya?
VELİ AĞBABA (Devamla) E, ben şimdi yalan
söylüyorsun desem olmaz. Böyle şey olur mu?
Bir de arkadaşlar, bakın, AKPde ne
bulduğunu bilmiyoruz ama bizde bulamadıklarını biliyoruz.
Bizde yolsuzluk yok.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen yoksun, sen!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bizde iş takibi
yok. Bizde adam kayırmacılık yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bizde kart yazma yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bizde ihaleye
yandaş olmak yok.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
VELİ AĞBABA (Devamla) Bizde bir tek şey
var
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Yamyamlar var,
yamyamlar!
VELİ AĞBABA (Devamla)
adam olmak. Bizde bir
tek şey var; ideallerin uğruna, muhalefet de kalsan ideallerin
uğruna mücadele etmek. Bizde sosyal demokrasi var. Bizde solculuk var.
Bizde yetimin hakkını yememek var. Bizde oy alıp birilerine
satmak yok, bizde oy alıp birilerine pazarlamak asla yok. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sen şu
yamyamları bir daha anlatsana ya.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.34
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 21.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
492 sıra sayılı Kanun Teklifinin
görüşmelerine devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet?
Burada.
1inci madde üzerinde Malatya Milletvekili Sayın
Veli Ağbaba ve arkadaşlarının verdiği önergeyi
oylarınıza sunuyorum
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa
kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama isteniyor, ona bakacağım.
Sayın Aygün, Sayın İnce, Sayın Çam, Sayın
Haberal, Sayın Baydar, Sayın Köktürk, Sayın Acar, Sayın
Öğüt, Sayın Ağbaba, Sayın Özel, Sayın Aygün,
Sayın Atıcı, Sayın Yüceer, Sayın Küçük, Sayın
Canalioğlu, Sayın Öz, Sayın Kaplan, Sayın Akar, Sayın
Özcan, Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, baştan
sayacaksanız kalkalım bir daha.
BAŞKAN - Yok
canım, saymamıza lüzum yok. Yazdık buraya da eksik yazdık
mı diye bakıyoruz. Her şeye kızmayın canım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bayram, ilkokulda
ikişer ikişer yazmadınız mı ya 100den geriye
doğru?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Efendim, isimleri okuyun,
olmayanlar kendileri söylesin.
BAŞKAN -
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 2809 sayılı Kanuna
aşağıdaki madde eklenmiştir.
"EK MADDE 155- 20/12/2012 tarihli ve 6363
sayılı 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 2/9/1983
tarihli ve 78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim
Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Nevşehir Üniversitesine yapılmış
olan atıflar Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesine
yapılmış sayılır."
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet
Volkan Canalioğluna aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sözlerime başlamadan önce, hac görevinizi yerine
getirdiniz Sayın Başkan, tebrik ediyoruz, kutluyoruz.
BAŞKAN Allah razı olsun.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) - Allah
kabul etsin, Allah razı olsun.
BAŞKAN Amin.
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 492 sıra sayılı Bir
Üniversite Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, demokratikleşme
adı altında açıklanan paket içerisinde Nevşehir
Üniversitesinin adının Hacı Bektaş Veli olarak
değiştirilmesi Alevi vatandaşlarımızın
yüreğinin şişini indirme taktiğidir. Oysa, Alevi
vatandaşlarımız daha köklü değişiklikler
beklemektedirler. Ne yazık ki, bu beklentiler, bir parmak bal
çalınarak giderilmeye çalışılmaktadır. Bu da bir yasak
savma işidir.
Elbette Hacı Bektaş Veli için ne yapılsa
azdır. Zaten o, insanların kalbinde asırlardan beri yer
etmiştir. Onun hoşgörüsü sizin onun adına verdiğiniz
üniversite isminin de önündedir. O, söylemiş olduğu sözlerle
insanlığa hoşgörü ve sabır aşılamıştır
ve onların içinden birkaç tanesini sizlerle paylaşmak gerekirse:
Özünü bilirsen özürden kurtulursun. İncinsen de
incitme. İnsanın gerçek güzelliği sözünün güzelliğidir.
En yüce servet ilimdir. Dikkat et, lokma seni yemesin, sen lokmayı ye.
Ve sonuçta yine bir sözü:
Hararet nardadır, sacda değildir.
Keramet sendedir, taçta değildir.
Her ne ararsan kendinde ara,
Kudüste, Mekkede, hacda değildir.
İşte, Hacı Bektaş Velinin
asırlardır insanlığa yapmış olduğu bu
söylemler bugün, günümüzde bizlere ders olmalı, örnek olmalı ve
gelecek kuşaklara aktarılarak devam etmelidir.
Sayın milletvekilleri, yine üniversitelerimizin
isimlerinin değiştirilmesinin yanı sıra üniversitelerimizin
gerçek bilim, irfan yuvası olarak düzenlenmesi; fikri hür, irfanı
hür, vicdanı hür gençlerin yetiştirilmesi için gerekli teknoloji ve
çağın gerektirdiği ilerici, çağdaş medeniyetleri
yakalayan gençleri eğitmek gerekmektedir ama ne yazık ki bugün
üniversitelerimiz YÖKün vesayeti altındadır, üniversitelerimiz
siyasi iktidarın baskısı altındadır. Bunun en bariz,
açık örneğini rektör atamalarında görmekteyiz. Sözde demokrasi
adı altında rektör adayları öğretim üyelerince belirleniyor
ama sonuçta en fazla oy alan aday değil, en az oy alan adayın
ataması da yapılabiliyor.
Değerli milletvekilleri, bu neye benziyor biliyor
musunuz? Az önce bir gerginlik oldu, biraz da bunu yumuşatalım, bu
şuna benziyor: Geçmiş zamanda bizim bir hemşehrimiz bir ilde
meteoroloji bölge müdürlüğü yapmaktadır ve bu her gün
yapmış olduğu rasatı umum müdürlüğüne
fakslamaktadır ve bu rasatı da rüzgâr gülü ve rüzgâr okuna göre
yapmaktadır. Yine böyle bir rapor yazıyor Ankaraya, Meteoroloji Umum
Genel Müdürlüğüne Şu gün şu tarihte yapılan rasata göre,
rüzgâr gülünden alınan veri ve rüzgâr okundan alınan veriye göre de
rüzgârın şiddeti şu kadar olacak, rüzgârın yönü bu kadar
olacaktır. Görüşlerinize arz ediyorum. diyor ve umum
müdürlüğüne gönderirken yazının altına da şöyle diyor:
Not: Her ne kadar rüzgâr oku ve rüzgâr gülü böyle diyorsa da sonucu
Cenab-ı Rabb-ül âlemin bilir.
Değerli arkadaşlar, şimdi, sizin
yapmış olduğunuz bu atamalarla, bu düzenlemelerle sonucun sizler
tarafından tayin edildiği ve YÖK ile Cumhurbaşkanı
tarafından rektör atamalarının gerçekleştirildiği
bilinmektedir. İşte böylesi bir anlayışla, Her şeyi
biz belirleriz.le üniversitelerimizde hâkimiyet kurarak hak edeni değil,
kendine göre hak edeni rektör tayin ediyorsunuz. Bari bırakın
öğretim üyelerine oy kullandırmayı, onları da birbirlerine
kırdırmayınız. Ayrıca, 2002 seçimlerinde YÖKü yok
sayacağız. diye kampanyalar açmadınız mı? Ama
işbaşına gelince kendinize göre bir YÖK yarattınız.
Sayın milletvekilleri, elbette üniversitelerimizin
isimlerini değiştiriyoruz ama onları düzeltebiliyor muyuz?
Örneğin, kendi seçim bölgem olan ilimden, Karadeniz Teknik
Üniversitesinden birkaç örnek verecek olursam: Karadeniz Teknik Üniversitesine
bağlı Beşikdüzü Meslek Yüksekokulunda bulunan bilgisayar,
makine, işletme, elektrik bölümlerinin kapatılmasına karar
verilmiştir. Oysa, KTÜye bağlı Beşikdüzü Meslek
Yüksekokulu, faal 10 bölümü, 2.300 öğrencisi, eğitim kadrosu ve
fizikî şartlarıyla değil kapatılmayı, bir fakülte
olmayı beklemektedir ama ne yazık ki alınan kararla bunlar
kapatılmıştır.
Yine, ilimizin Tonya ilçesinde 1996 yılından
beri Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı meslek yüksekokulu açılması
konusu gündeme alınmış ve yörenin bakanları,
milletvekilleri oraya, o ilçeye yapmış oldukları her gezide
seçim vaadi olarak Biz Tonyaya meslek yüksekokulu açacağız.
söylemlerini ortaya koymuşlar ama günümüzde hâlâ böyle bir
atılım, böyle bir meslek yüksekokulu
yapılmamıştır.
Tonyalıların istediği bu okul
yapılmazken Tonyalıların istemediği ve bir tabiat,
doğa harikası olan Livalobo mevkisinde çimento fabrikası
yapılması, tamamen onların düşüncelerinin
dışında, Hükûmet tarafından ele
alınmıştır. Bu konuda Tonyalıların yoğun
baskısı sonucunda Hükûmet tarafından geri adım
atılmıştır.
Bir de değerli arkadaşlarım, Sayın
Bakan buradayken, bilindiği gibi fakülte ve yüksekokulların idari,
teknik ve yardımcı hizmetler denetiminde gözetim yapmak, akademik ve
idari personelle ilgili mevzuatı bilmek, fakülte ve meslek yüksekokulu
yerleşkesinde gerekli güvenlik tedbirlerini almak, üniversite
sınavlarının, Açıköğretim Fakültesi sınavlarının
daha sağlıklı bir şekilde yapılmasını
sağlamak için büyük gayret sarf eden fakülte sekreterleri ve yüksekokul
sekreterleri hâlen 3600 ek gösterge almayı
beklemektedirler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
millî eğitim bu Hükûmetiniz zamanında yazboz tahtasına
dönmüştür. Bu Hükûmetin eğitim politikasının ne olduğu
henüz açıkça anlaşılamamıştır. Her millî
eğitim bakanı değiştiğinde program da
değişmekte, kitaplar değişmektedir. Ama öğretmenler,
ücretsiz olarak okullara gönderilen bu kitapların müfredat içerisinde
yeterli olmadığını düşünüp velileri öğrencilere
kitap alması noktasında masrafa sokmaktadır. Bu konunun
Sayın Bakan ve ilgililer tarafından dikkate alınması
gerekiyor.
Sayın Bakan, dershanelerin durumu da bir
karmaşa hâlini almıştır. Dershaneleri
kapatacağız. diyorsunuz ama buradaki öğretmenlerin ne
olacağını ve öğrencilerin nasıl
yetiştirileceğini, okulların yeterli olup
olamayacağını da söylemek gerekiyor.
Ayrıca, yine ilimize atamış olduğunuz
Millî Eğitim Müdürü Sosyal Bilimler Lisesinin öğrencileri aynı
merdiveni kullanıyor, bu nedenle gece uykularım kaçıyor,
uyuyamıyorum, diken üzerinde yatıyorum. diyerek Sosyal Bilimler
Lisesini bir ilçe belediyesine taşımaya kalkmış ama bu,
sonuçta, velilerin ve öğrencilerin katkısı ve etkisiyle
durdurulmuştur.
Şimdi, Sayın Bakanım ve değerli
milletvekilleri; sürem daralıyor ama size bir şeyi daha göstermek
istiyorum. Bakın değerli milletvekilleri, Sevgili Bakanım;
burası TOKİ tarafından Akçaabat Yıldızlı
beldesinde yapılmış bir okul, 32 derslikli. Hemen yanında
da yüksek gerilim hattı var. Şimdi veliler diyor ki: Arkadaş,
yüksek gerilim hattında bizim çocuklarımız
sağlıksız bir ortamda eğitim göreceklerdir. Ne yapmamız
gerekiyor? Bu olmaz.
Bunun üzerine Millî Eğitim Müdürlüğü yazılı
bir açıklama yapıyor ve endişe duyulmaması gerektiği
ve gerekli önlemlerin alındığı vurgulanarak şu
ifadelere yer veriyor: Akçaabat ilçesi Yıldızlı beldesinde
TOKİ Başkanlığı tarafından inşa edilmiş
olan 32 derslikli okul binasının üzerinden geçmekte olan enerji
iletim hattıyla ilgili, kimi velilerimizce endişe ve tereddüt
oluşturduğu yazı ve duyumlardan anlaşılmaktadır.
Türkiye Elektrik İletişim AŞ Genel Müdürlüğü ile
Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
arasında yapılan yazışmalar ve inceleme neticesinde,
emniyet sınırının 11,30 metre olduğu, okul binası
ile enerji iletişim hattı arasındaki en yakın mesafenin ise
11,51 metre olduğu, bu nedenle okul binasının emniyet
sınırın dışında kaldığı
belirtilmektedir.
Yani değerli arkadaşlarım, şu kadar
bir mesafeyle, şu 21 santimlik bir mesafeyle, yüksek gerilim hattıyla
okul binası korumaya alınmış oluyor. Bu okulda ana
sınıfından, kreşinden, Anadolu Öğretmen Lisesine kadar
olan öğrenciler yetişmektedir. Şimdi, buradan öğretmen mi
yetişecek, yoksa buradan daha bilinçli insanlar mı yetişecek,
yoksa buradan bu tehlikeye karşı göğüs geren komando
öğretmenler mi yetişecek? Zaten öğretmenlerimizin de durumu
vahim. Onları da atamayı bekleyen güvercinler gibi tabir
ediyorsunuz ve bu noktada, baktığımız zaman, millî
eğitim süratli bir şekilde düzeltilmeli; artık, öğretim
değil, eğitim yapılmalı ve Türk gençliğini muasır
medeniyetler seviyesine hazırlamamız gerekiyor.
Hepinize saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Canalioğlu.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani, buyurunuz.
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ben de 2nci madde üzerinde
grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Nevşehir Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi hayırlı olsun. Bu isme, herhâlde, burada itiraz edecek,
bir üniversiteye Hünkâr Hacı Bektaş Velinin isminin verilmesini
içine sindiremeyecek kimsenin olmadığını düşünüyorum
Parlamentoda ve dolayısıyla, hepimizin ortak temennisi. Ancak,
devamını getirmek gerekiyor bunun. Bir üniversiteye Alevi
yurttaşlarımızın ki Türkiyede yaşayan bütün
halkların esasında özümsediği, kanaat önderi olarak kabul
ettiği büyük bir ilim adamının isminin verilmesi önemlidir. Ancak,
bu üniversitenin bünyesinde de Alevi yurttaşlarımızla ilgili
olarak bir şey olacak mı, olmayacak mı? Ben baktım, gittim,
üniversite sitesini bir taradım; 7 fakültesi var, bunlardan 1 tanesi de ilahiyat
fakültesi. Bugüne kadar alışılagelmiş, Anadoluda
yaşayan, Anadolu ve Mezopotamyada yaşayan bütün halklara, bütün
inanç mensuplarına Hanefi mezhebine mensupmuş gibi din bilgisi
aşılama merkezi değil de en azından bu üniversite
bünyesinde kurulu ilahiyat fakültesi gerçek anlamda dinler doktrinini
öğretecek bir üniversiteye dönüştürülür mü, dönüştürülmez mi;
bunu merak ediyorum. Böyle bir müfredatı en azından bu üniversite hak
ediyor. Mademki böyle bir isim verdik, müfredatının da buna göre
düzenlenmesi gerekiyor. Dolayısıyla, ismi tekrar hayırlı
olsun diyoruz, önemlidir diyoruz.
Bizim bu konuyla ilgili olarak Türkiyedeki başka
üniversitelerin isimlerine ilişkin olarak da vermiş olduğumuz
kanun tekliflerimiz vardı. Doğrusu bu kanun tekliflerinin İç
Tüzükün 35inci maddesine göre birleştirilerek görüşülmesi
gerekiyordu ancak Hükûmet Benim getirdiğim kadar demokrasiye razı
olursunuz. Benim verdiğim kadar ancak demokrasi olabilir. anlayışıyla
muhalefet partilerinin vermiş olduğu bu kanun tekliflerini yok
saymıştır. İç Tüzükün 35inci maddesine göre de kanunsuz
bir işlem yapmıştır, eksik bir işlem yapmıştır.
Mesela bu üniversitelerden bir tanesi, vermiş
olduğumuz kanun tekliflerinden bir tanesi: Şırnaktaki
üniversiteye Anadoluda yaşamış, Anadolu tarihinin, Mezopotamya
tarihinin en büyük din bilim adamı olan İsmail El Cezerinin isminin
verilmesini önermişiz. Bin yıl önce sibernetik bilimini
keşfetmiş, robot icat etmiş kimdi derseniz, İngilteredeki
büyük müzede Cezerinin mekanik sisteminin onlara, dünyadan giden bütün
turistlere nasıl sergilendiğine tanıklık edersiniz. Ama bu
şahsa ilişkin olarak Türkiyede herhangi bir işlem
yapılmaz. İsmail El Cezerinin isminin bir üniversiteye verilmesini
teklif etmiştik. Ne zaman? 5 Haziran 2013te. Birleştirilmesi
gerekiyordu, birleştirilmemiş olması İç Tüzükün 35inci
maddesine aykırıdır.
Şimdi, bugün
kavramlar hep havada uçuştu, var mıydı, yok muydu
Burada ne
zaman biz bir Kürt, bir Kürdistan kavramı kullanırsak hemen bir
alerji oluşuyor. Müsaadenizle bir belge okumak istiyorum:
El Cezire Cephesi
Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine,
1) Aşamalı
olarak bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk
gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel
yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir.
Kürtlerle dolu bölgede ise hem iç politikamız ve hem de dış
politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını
savunmaktayız.
2) Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada
benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtlerin bu
döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerini kurmuş ve
başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce
kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi
kaderlerine gerçekten sahip oldukları Büyük Millet Meclisi buyruğunda
yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan'daki bütün
çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yönelmesi, El
Cezire Cephesi Komutanlığının görevidir.
Kim söylüyor bunu?
Belgenin altındaki imzayı size okuyorum: 1921 yılında, bu
Parlamentonun bu kürsüsünde dile getirilmiş bir belgedir, bir
konuşmadır bu ve talimat olarak, mesaj olarak El Cezire Komutanına
iletilmiş. Altındaki imzayı da söylüyorum: Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Kemal.
Bir madde daha var burada,
ifade edeceğim. 3üncü maddeyi özellikle okumadım, şimdi o
maddeyi de okuyacağım. Burada farklı savunmalar
yapıldı Yok, Kürdistan orasıydı, burasıydı.
Kürdistandaki Kürtlerin Fransızlar ve özellikle Irak
sınırındaki İngilizlere karşı düşmanlığı
silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve
yabancılarla Kürtlerin birleşmesini engellemek, aşamalı
olarak yerel yönetimlerin kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu
yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak, Kürt
yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize
bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar
benimsenmelidir. diyor.
Hiçbir cümlesi bana ait
değildir. Tamamıyla, Mustafa Kemal Atatürkün kaleminden çıkan
bir belgedir. Nerede ulaşırsınız bu belgeye, ifade edeyim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gizli Celse Zabıtları; Türkiye
İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara -1985
yılında yayınlanmış bu belge- cilt 3, sayfa 550. Bakarsınız.
Dolayısıyla, biz
Kürdistan dediğimiz de gocunmayın, var öyle bir yer. Irakın
sınırı dediğiniz yer de Hakkâridir,
Şırnaktır, Vandır yani Türkiye sınırları
içerisinde de coğrafi olarak bir Kürdistan bölgesi var.
Demokrasi paketiyle ilgili olarak
Evet, Hükûmet bir
kurnazlık yaptı; bu maddeleri, bu şekilde, buraya getirip
taşıyarak esasında bizim kanun tekliflerimiz olan maddeleri
özellikle pakete koydu, bizi kendi kanun tekliflerimizi reddedeceğimiz bir
noktaya taşımak istedi. Ama herhâlde siyaseten herkes bu oyunu
kavrayabilecek durumdadır Türkiyede. Bunlardan bir tanesi, mesela,
Andımızla ilgilidir. En az 5-6 defa, ben bu kürsüde, bu
Andımızla ilgili serzenişlerimizi, eleştirilerimizi,
yakınmalarımızı dile getirmişim. Bu zulme son verin.
demişizdir. O gün Bu zulme son verin. dediğimizde -ben çok iyi
hatırlıyorum- bu sıralardan bize alkış geldi. Benim
çocuğumun varlığını, kimsenin çocuğunun
varlığına armağan ettirmeyin. dedik. Bu serzenişi
buradan ifade ettik ama Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu, Andımızla ilgili
uygulamayı nasıl değerlendiriyor, bir cümlesiyle sizinle
paylaşayım, modu moduna kendi cümlesi Sayın
Kılıçdaroğlunun: O ant, çocuklarımıza birlikte
olmayı öğretir. Vallahi bizim çocuklarımıza bu ant
birlikte olmayı öğretmedi. Kafamıza çok vuruldu, çokça
ezberletilmek istendi ve görünen tablo: Bu ant bize birlikte olmayı
öğretmedi. Ama herhâlde Cumhuriyet Halk Partisine de birlikte olmayı
öğretmemiştir. Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki tabloda,
eğer bu antta ifade edilen tez doğru olmuş olsaydı onlara
en azından birlikte olmayı öğretirdi, bir ses olmayı
öğretirdi. Onlara da öğretemediğine göre bu andın
işlevi yoktur, kaldırılmış olması daha
hayırlıdır, kaldıranları da tebrik ediyorum.
Yüce Kurulu tekrar selamlıyorum.
Madde ile ilgili görüşümüz de pozitiftir. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Keşke
başta söyleseydiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
efendim, dinlediniz az önce, Sayın Genel Başkanımız
başta olmak üzere
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Genel
Başkanın sözünü söyledim.
BAŞKAN Belki siz dinlememişsinizdir dedim ama
dinlemişsiniz.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
16.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 492 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 2nci maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında CHP Genel Başkanına ve
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisine de birlikte
olmayı öğretmekten söz ediyorsunuz. Biz, tabii, belli yerlerden
talimatla iş yapan milletvekilleri değiliz. Bize bir talimat gelip de
o talimatın arkasına düşüp burada ona göre konuşacak
insanlar değiliz. Farklı görüşler olabilir, partimizin içinde de bu
konuda olduğu gibi başka konularda da farklı düşünen
arkadaşlarımız olabilir, bunları da anlatırlar.
Ben size bir
öğretmen olarak şunu söyleyeyim: İlköğretimin amacı,
aynen Genel Başkanımızın dediği gibi, birliktelikleri
öne çıkartmaktır. Örneğin, kırmızı
ışıkta geçmemeyi öğretmektir. Türk de geçmeyecek, Kürt de
geçmeyecek, Alevi de geçmeyecek, Sünni de geçmeyecek. Yere tükürmemeyi
öğretmektir ilköğretimin amacı, saygılı olmayı
öğretmektir. İlköğretimde amaç budur, bir bütün yaratmaktır.
Dünyanın her yerinde tartışma şudur: Çocuk kimin?
tartışmasıdır. Çocuk devletin değildir, çocuk ailenin
değildir, çocuk toplumun da değildir ama devletin de, ailenin de,
toplumun da çocuğa karşı sorumlulukları vardır.
Dünyanın
her yerinde böyle bir ant vardır, cahillik etmeyin. Amerika Birleşik
Devletlerinde her sabah Amerika Birleşik Devletleri bayrağına
bağlılığımı bildiriyorum. Bu cumhuriyet
Tanrının altında sonsuza kadar yaşayacaktır. Özgürlük
ve adalet hepimize. diye bir ant söylenir.
Bu
tartışmalar bilimsel tartışmalar değil, bu
tartışmalar eğitimcilerin yapması gereken
tartışmalardır. Siyasetçilerin yapacağı bir
tartışma değildir ant. Partilerin grup başkan vekillerinin,
milletvekillerinin Meclis kürsüsüne gelerek böyle saçma sapan bir
tartışmayı yapmaları kalp ameliyatını
tartışmaları gibi bir şeydir. Bu, eğitimcilerin
yapması gereken bir iştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM
İNCE (Devamla) Lütfen bu konuda daha fazla konuşup da cehaletinizi
ortaya koymayın diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan Başka yerlerden talimat
alıyorsunuz. dedi.
BAŞKAN
Ne dedi?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Cehalet dedi. Yani daha ne diyecek?
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Başka yerlerden talimat alıyorsunuz.
dedi.
BAŞKAN
Buyurun, hayırlısıyla başladık.
Şimdi,
yalnız, Sayın Buldan Biz bunları dinliyoruz. dediniz ya,
şimdi itiraz yok ha, bakın.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Mecburen cevap verecek Başkanım.
BAŞKAN
Başladık.
Buyurun.
17.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, Yalova
Milletvekili Muharrem İncenin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öğretmenlik
diploması almış olabilirsiniz ama bu eğitim sisteminden
geçtiğiniz için, bu müfredata göre öğretmen olduğunuz için
aslında hiçbir şey öğrenememişsiniz. Açık söylüyorum,
öğrenememişsiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Siz hangi müfredata göre
eğitim aldınız?
ADİL ZOZANİ (Devamla) İtiraz, başkaldırarak
bugüne kadar geldik. Ama, hâlâ bu coğrafyada yaşayan başka etnik
kimliklere mensup olan halkların çocuklarının
varlıklarını senin çocuğunun varlığına
armağan etmesini kabul edeceğimizi düşünüyorsanız bence o
hayalden uyanın, geçti o günler. Zulüm son bulacaktır, zulüm son
bulmuştur. Asla ve asla hiçbir güç bunu bize kabul ettiremez. Ne benim
çocuğum varlığını sizin çocuğunuzun
varlığına armağan etsin ne de sizin çocuğunuz
varlığını benim çocuğumun varlığına
armağan etsin. Bize burada çıkıp öyle
sıkıştığınız yerden dar kapı
aralıklarını bularak kaçmaya çalışmayın. Daha
önce de ifade ettim, bakın, zihniyetiniz nedir? Kuşadasında
MUHARREM İNCE (Yalova) Az önce
açıkladım, duymadınız mı?
BAŞKAN Bu konuda açıklama yapıldı.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Siz de onun doğru
olmadığını çok iyi biliyorsunuz, çok iyi biliyorsunuz.
Bakın, biraz önce size hatırlattım,
Kuşadası Belediye Başkanınız repertuarda Kürtçe var
diye konser iptal ediyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bak, az önce
açıkladım.
ADİL ZOZANİ (Devamla) O açıklamanın
doğru olmadığını siz de biliyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Nereden biliyorsun?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Siz çok iyi
biliyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kuşadası Belediye
Başkanıyla konuştunuz mu?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Çünkü ondan sonra
sanatçıya ulaştık. Böyle bir açıklama yok ve aynen bu
gerekçelerle
MUHARREM İNCE (Yalova) Belediye
Başkanıyla niye konuşmuyorsun?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Şimdi, bu
faşizan zihniyetten, bu kötü alışkanlıklardan bence
uzaklaşın.
MUHARREM İNCE (Yalova) Belediye
Başkanını niye aramadınız?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakın, bu sizi
hiçbir yere taşımaz. Bu olay sizi hiçbir yere taşımaz
kesinlikle ve kesinlikle. Bize sataşarak Başka yerden talimat
alıyorlar. gibi yalan yanlış bilgilerle, yaftalamalarla bize saldırarak
kendinizi bir arada tutamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Siyasi sataşınca
ben cevap verdim.
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Ben size söyleyeyim,
kendinizi bir arada tutamazsınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sataşan sizsiniz Adil
Bey. Siz sataştınız, ben cevap verdim.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Benim
açıklamalarımı yalanladı, onunla ilgili düzeltme
MUHARREM İNCE (Yalova) Sanatçıyı ara.
Niye Belediye Başkanını aramıyorsun? Bir de onu ara, dinle,
Belediye Başkanını dinle.
BAŞKAN Anlamadım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Açıklamalarımla ilgili, Kürdistan açıklamalarımla ilgili
BAŞKAN Açıklamalarınızla ilgili
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) ... yanlış
bilgiler verdi.
BAŞKAN Buyurun
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir dinle, Belediye
Başkanını dinle. Niye dinlemiyorsun? Bir dinle.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Telefonlara çıksa
dinleyeceğiz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben
çıkartacağım, söz. Arayalım Kuşadası Belediye Başkanını.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ara, getir, Meclis
kürsüsünden dinlet.
BAŞKAN Yalnız, rica etsem,
dışarıdan arasanız nasıl olur?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Meclis kürsüsünden
dinletsin Başkanım.
BAŞKAN Hayır, hayır.
Dışarıdan arasanız, ben sonra duyururum buradan.
Buyurun.
18.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Değerli Başkanım,
sayın milletvekilleri; El Cezire bölgesinin neresi olduğunu herhâlde
arkadaşımız bilmiyor. Osmanlı Devleti döneminde bugünkü
Irak bölgesi de, Musul da, Kerkük de Osmanlı topraklarına aittir
Birinci Dünya Savaşında ve Millî Mücadele döneminde çünkü
Misakımillî sınırları içerisindedir. Dolayısıyla,
şimdi El Cezire bölgesinin Kürdistan olarak adlandırılması
gayet tabiidir, Atatürkün de buradan birtakım üyeler istemesi de gayet
tabiidir çünkü o zaman o topraklar bir bütün hâlinde Osmanlı Devletinin
topraklarıydı. O toprakları 1926 yılından sonra
kaybetmiş bulunuyoruz ve Musul petrolleriyle ilgili o tarihte yapılan
Ankara Anlaşmasıyla yirmi beş yıllığına
Irak petrollerinin yüzde 10unun Türkiyeye verilmesi kararlaştırılmıştı.
Bir defa bunu özellikle belirtmek istiyorum.
İkincisi, Kürdistan bölgesi Anadolu için sadece
19uncu yüzyılda Şark meselesiyle bağlantılı olarak
ortaya çıkarılmıştır ve dolayısıyla, bu
Şark meselesi içerisinde sadece Batılıların Türkiyedeki
alanı, coğrafyayı bölme politikalarının bir
parçasıdır. Nitekim 1923te Lozan Anlaşması
sırasında da bununla ilgili ciddi tartışmalar meydana
gelmiştir ve Kürtlere bir azınlık statüsünün Batılılar
tarafından teklif edilmesi karşısında Türk heyeti bunu
kabul etmeyerek Onlar da bizim gibi Müslüman topluluktur ve bir bütündür dolayısıyla
azınlık statüsünde telakki edilemez. demişlerdir ve böylece
Kürtlerin azınlık olması teklifi reddedilmiştir. Şimdi
burada bunları, tarih dersi vermeye kalkışmayalım ama bir
gerçek vardır, siz söyleseniz de söylemeseniz de dünyanın bu şekilde
kabul ettiği bir gerçektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bir Üniversite Adı ile Bir İlçe
Adının Değiştirilmesi Hakkında 1783 esas numaralı
Kanun Teklifinin 2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce
kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Önce şunu söyleyeyim:
Eğer söylenenleri yargılama amacıyla dinlerseniz algılama imkânınız olmaz. O
bakımdan, yargılamaktan daha çok algılamaya, anlamlamaya ve
anlamlandırmaya yönelik bir bakış açısı bizi
doğru bir istikamete götürecektir.
Demin millî ile ilgili bir tartışma
aramızda geçti. Onu kısaca bir açıklamak istiyorum. Nedir bu?
Niçin dünya üzerinde herkes kendisinden başlayan
çıkarlarının savunucusudur? Bu, eşyanın
doğası ve tabiatı gereğidir. Hatta bilimi de bu anlamda
değerlendirmek gerekiyor. Yunus Emre İlim, ilim bilmektir; ilim
kendin bilmektir; sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır. diyor.
Dolayısıyla, kendinizi bilmeden Allahı da bilemezsiniz,
başkasını da tanıyamazsınız. İşe
kendimizi bilmekten başlamamız gerekiyor.
Eğitimde yakından uzağa, eğitimde
somuttan soyuta diye ifade edilen ilke de aslında bunu anlatıyor ve
bunu aktarıyor. Yakınınızdakini bilmezseniz uzağı
anlayamazsınız. Siz eğer somutu bilmezseniz soyutu kavrayamazsınız.
İşin doğasında bu vardır, eğitim, pedagojik
sistem de zaten bunun üzerine oturmaktadır.
Ulusların çıkarları da, aynı
şekilde, aynı biçimde değerlendirilir. Kendi
çıkarını savunmayan, kendi çıkarından yola
çıkmayan, kendi bastığı dalı, yattığı
toprağı, tuttuğu bayrağı tanımayanın,
başkasının toprağını, başkasının
bayrağını, başkasının değerlerini
algılama ve anlaması da söz konusu olmaz. Böyle insanlar aslında
kişilik geliştiremezler, tabir yerindeyse bir maymun psikolojisi
içerisinde bir o daldan bir bu dala atlar giderler.
Dolayısıyla, dünyada kendi kökleri üzerinden başlamayan
hiçbir olgu yok. Anadoluda bir söz vardır, Evinden başla mahalleni
yen, mahallenle bir ol kentini yen, kentinle bir ol ülkeni yen, ülkenle bir ol
dünyanı yen. şeklinde söylenir. Burada da aynı şey söz
konusudur ve aynı mantıkla hareket edilir. Onun için Ben
evrenselim... Sen millî olmadan, sen yerel olmadan, sen bölgesel olmadan
evrensel olamazsın. Evrensel olanlar hep kendi ayakları üzerinde
yükselen, kendi özgürlükleri üzerinden özgürlüğü yakalayanlar
olmuştur. Mevlânaya bakın, Yunusa bakın, Cizreli Ebul
İze bakın, bunların hepsi, biraz önce de ifade ettiğim
gibi, yerel, bölgesel, ulusal, evrensel bir seyir izlemiştir. Onun için,
bu sistemi, şu veya bu demagojik veya güncel ihtiyaçlar için
değiştirip dönüştürerek açıklama imkânına sahip olamazsınız.
Bunu söyledikten sonra şunu ifade edelim: Millî Edebiyatın
ortaya çıkmasında Başka sanat bilmeyiz,
karşımızda dururken/ Söylenmemiş bir masal gibi
Anadolumuz/ Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken/ Sana uğurlar
olsun, ayrılıyor yolumuz. diyor şair. Dolayısıyla
kendi şarkısını, kendi türküsünü, kendi kimliğini,
kendi yer altı kaynağını, kendi yer üstü
kaynağını, kendi değerlerini içselleştirmeyen ve onun
farkında olmayan, ondan aldığı güçle dünyayı yeniden
şekillendirmeyen, bakmayan bir anlayış hasarlı bir
anlayıştır; bunun özellikle altını çiziyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bizi mi işaret
ediyorsun?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Herhâlde seni
değil.
Şimdi şunu söylemek istiyorum: Türk
kelimesine inatla ve ısrarla ırki bir anlam yükleyerek onun üzerinden
hesap yapanlar bu ülkeye ihanet edenlerdir, bu ülkeye bölücülük
yapanlardır. Ben size şunu söylüyorum: Irkçı olsak çıkar
buradan ırkçıyız deriz kardeşim, hiç kimseden de
korkmayız. Biz Türk kavramını, sizin kafanızdan geçirdiğiniz
ya da tasarladığınız şekilde anlamak ya da
anlamlandırmak zorunda değiliz. Türk kavramı kültürel bir
kavramdır ve bu kavram, bu milletin tamamını içselleştiren
bir noktada ve durumdadır. Bakın, Türk kelimesi
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Kimin tarif
ettiği Türk kavramı?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Bir defa
imparatorluk bakiyesi olan bir ülkeden ırkçılık
çıkmaz, Müslüman olan bir ülkeden
ırkçılık çıkmaz. Bir toplum eğer İslam
inancına sahipse Arapın Farsa üstün olmadığını
bilir ve dolayısıyla hem Müslümanım. diyen hem de dar bir
etnik kavram içerisinde kendisini sıkıştırarak bu kavramla
kendini ifade eden bir kişi olamaz; bu, kendi kendisiyle çelişir. Ve
bu tarihî müktesebata baktığınız zaman, Türkler
kurduğu bütün tarihî yapılarda, organizasyonlarda etraflarına
aldıkları onlarca, yüzlerce aşireti, farklı etnik
yapıları, farklı mezhep yapılarını, hatta
farklı dinleri bir araya toplayarak onlarla beraber hareket
etmişlerdir, onlara da milletimiz demişlerdir ve kendilerinden
farklı saymamışlardır.
Osmanlı İmparatorluğuna bakın. Benim
oturduğum mahalle Sokullu Mehmet Paşa Mahallesi ve biz Sokullu Mehmet
Paşa Mahallesinde oturmaktan hiç rahatsız değiliz.
Şuralara bir bakın, Abdullah Cevdetiniz var, Ziya Gökalpiniz var,
var da var. Bunların içerisinde hangisi soyutlanmış, Sen
falanca etnik yapıdansın. diye devre dışı
bırakılmış? Bunların hiçbiri yok. Ufak tefek bir iki
sloganı veya tarihin bazı dönemlerinde bazı şartların
dayatmasıyla ifade edilen bazı talihsiz söz ve söylemleri bir
kuralmış gibi, bir yasaymış gibi, uzun süre
uygulanmış bir yöntemmiş gibi esas alarak bunların
üzerinden Türk milleti ırki bir kavram ifade ediyor ve
dolayısıyla da Ben niye Türk varlığına armağan
edeyim? şeklinde bir anlayış içerisinde âdeta bir
eleştiri getiriliyor. Yok böyle bir şey.
Bir millet hiçbir zaman bir başka grubun, bir
başka toplumun dayatması altında, tehdidi altında, blöfü
altında, şantajı altında varlığını
sürdüremez. Milletin varlığını sürdürmesi kendi iradesini,
kendi düşünce ve kültürel altyapısını
sağlıklı bir biçimde oturtarak ve onun üzerinden hareket ederek
bir hedefe varması söz konusu olmaktadır.
Demokrasi, halkların kaderlerini tayin etmenin
adıdır. Demokrasi, zaten halkın kendi kendini yönetmesi
demektir. Dolayısıyla, ne halkın kendi kaderini tayin etme
hakkından bahsediyorsunuz. Zaten halk kendi kaderini tayin etmiş, zaten
halk kendi kendini yönetiyor. Şimdi bunun içerisinde devlet içinde devlet,
millet içerisinde millet, dil içerisinde dil, sınır içerisinde
sınır koyamazsınız, böyle bir şey düşünemezsiniz.
Çıkıp buraya sabahtan akşama kadar bölücülük veyahut o anlama
gelen yaklaşımlar içerisinde hareket ederek birtakım
değerlendirmeler yapmanın yalnızca o değerlendirmeleri
yapanları bağladığını buradan özellikle yüksek
sesle ifade etmek istiyorum.
Hacı Bektaşi Veli konusuna geldiğimizde
şunu söylemem lazım: Biraz önce de ifade etmiştim, madden
fethettikleriniz tarafından manen fethedilmemek için Hacı Bektaşi
Veli gibi, Yunus Emre gibi, Satuk Buğra Han gibi birtakım kutb
dediğimiz, hünkâr dediğimiz, veli dediğimiz insanlara
ihtiyaç vardır ve bu insanlar da tarihî süreç içerisinde gerçekten bu
görevleri yerine getirmişlerdir.
Bakın, Hacı Bektaşi Veliden birkaç
şey size söylemek istiyorum. Diyor ki: İncinsen de incitme. Şu
sözdeki asalete bakın, derinliğe bakın, fedakârlığa ve
feragate bakın.
Diyor ki: Ölür ise ten ölür, canlar ölesi
değildir.
Yine diyor ki: Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.
Hani Edep ya Hu! diyoruz ya, işte onu söylüyor.
Yine o Benim üç iyi dostum vardır. Ben bu dünyadan
göçünce biri evde kalır, biri yolda kalır, biri de benimle gelir.
Evde kalan malımdır, yolda kalan hısımlarımdır,
benimle gelen de iyiliğimdir. der.
Allah sevgisi, insan sevgisi, hoşgörü,
paylaşım, toplumsal barış, dürüstlük Hacı Bektaşi
Velinin temel aldığı ilkelerdendir. Dolayısıyla, onun
bir üniversiteye isminin verilmesi doğru yolda atılmış bir
adımdır ama bunu getirip demokratik diye, demo amaçlı paketin
içerisine koymak ise talihsizliktir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
Şahıslar adına Tunceli Milletvekili
Sayın Hüseyin Aygün. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Çok teşekkürler
Sayın Başkanım.
Şimdi, bu kürsüden konuşan herkes, özellikle
MHPliler müthiş bir Osmanlı övgüsüyle ecdadımızın ne
kadar insani değerlere sahip olduğunu Hacı Bektaşi Veliyle
de birleştirmek suretiyle ortaya koydular. AKPlilere zaten vurgu
yapmıyorum çünkü onlar cumhuriyet düşmanları olarak
Osmanlının her şeyini övmekte pek mahirdirler.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Kendine bak,
kendine!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Cumhuriyet
düşmanlığı tanımı için aynaya bakacaksın.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Neye dayanarak
söylüyorsun?
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Şimdi, Osmanlı
Devleti 1911 yılında Tuncelinin Nazımiye ilçesini
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Stockholm sendromunun
en güzel tezahür ettiği insanlardan birisin.
BAŞKAN Sayın Külünk, lütfen
Hatibi ben duyamıyorum.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Padişahın
torununun adı Nazım diye, Dersimin Kızılkilise olan
bölgesini o çok övdüğünüz Osmanlı rejimi 1911de Nazımiye
yapmıştır. Sadece padişahın küçücük bir torununun
adını vermiştir. Bulgarca, Yunanca pek çok ismi de Balkanlar
yenilgisinden sonra, Balkanların işgali sürecinde
İslamlaştırmak için değiştirmeye çalışan
bizzat Babıalinin kendisi olmuştur.
Devam edelim: Şu, çok istismar edilen, cumhuriyetin
adları değiştirme politikası diye hep
eleştirdiğiniz, değiştirilen 30.280 ismin -içinde 12 bin
köy var- tam 9 bin küsurunu 1956da Menderesin kurduğu Ad Değiştirme
İhtisas Komisyonu değiştirmiş. Yani üçte 1ini sizin çok
övdüğünüz, İdam edildi. diye her zaman
hatırlattığınız, Tayyip Erdoğanı da
yedirmeyeceğiz. diye örnek verdiğiniz Adnan Menderes
değiştirmiş. Dolayısıyla, bu konuda cumhuriyetin
günahlarına Osmanlı da, cumhuriyetin içindeki Osmanlıcılar
da dâhildir. Meclisi bilgilendirmek açısından bunları söyleme
gereği duyuyorum.
Şimdi, Hacı Bektaş Velinin
adının verilmesi ile ilgili de şunu söyleyeyim: Aslanla kuzunun
dostluğundan hep bahsedildi, herkes bu güzel vurguyu yaptı ama daha
bugün İstanbulda İnsan Hakları Derneğinin çatısı
altında bir araya gelen İstanbul Sığınmacı
Platformu bir rapor açıkladı. Türkiyede bulunan 800 bin
civarındaki sığınmacının kamplarda kalan 200
binine dair açıkladıkları raporda şöyle bir cümle var:
Kamplarda kalan Çerkez, Roman, Hristiyan ve Alevi
sığınmacılar kamplarda kalmak istemiyorlar. Valilerin,
kaymakamların bütün ısrarlarına, yer hazırlanma vaatlerine
rağmen kamplara gitmek istemiyorlar. İşte, bir ay evvel gazetelere
yansıdı, İstanbulda parklarda kalan Türkmen Alevilerin
dramını burada hatırlatabiliriz. Dolayısıyla, aslanla
kuzunun dostluğundan bahsederken daha bugün yalanlanan
kardeşliğe, barışa dair siyasetinizi, bizzat ülkeye davet
ederek getirdiğiniz 800 bin sığınmacı arasında
bile ayrımcılık yaparak bir kez daha ortaya koyduğunuzu
görüyoruz.
Şimdi, Hacı Bektaşa dair de tabii çok
şey var söylenecek ama bir şeyi söyleyeyim: Hacı Bektaş
Üniversitesi yapıyorsunuz, yapın, eyvallah ama şu an Hacı
Bektaşın dergâhını temsil eden Veliyettin Hürrem Ulusoy bu
tasarınızla ilgili bir açıklama yaptı. Hacı
Bektaş soyunu temsil ediyor. Dedi ki: Bize düşe düşe sadece bir
tabela düştü. Yani o posta oturan, öve öve bitiremediğiniz büyük
insanın torunu, ceddi, bu değişikliği bir tabela
değişikliği olarak niteledi. Niye biliyor musunuz? Hacı
Bektaş bünyesinde, üniversite diye değiştireceğiniz o
Nevşehir Üniversitesinin bünyesinde ilahiyat fakültesi var ama bir
Alevilik araştırma enstitüsü bile yok.
Türkiyede nerede var, ona da bir baktım. Hani,
dedim, gelip burada boş şeyler anlatmamayım, hep böyle yapar
hatipler. Üç yerde var: Biri Dersimde, biri Çorumda, biri de Gazide.
Çorumdaki Osman Eğri diye bir arkadaş, çok bilinen akademik
yayınları da var. Bu arkadaş 1985te Ankarada imam-hatibi
bitirmiş, 1990da da ilahiyat fakültesi mezunu yani en çok
yayını olan Hitit Üniversitesindeki Alevilik Araştırma
Merkezinin başındaki arkadaşın sicili böyle. Buradan
Alevilik lehine ne çıkacağını sanırım tahmin
edersiniz. Gazideki arkadaş ise Hüseyin Gümüş diye bir
yardımcı doçent. Onun kariyerine baktım, adam gıda
sağlıkçısı yani seçilen kişilerin etnik kimliklerine,
kökenlerine, o kürsüye uygun olup olmadıklarına değil
sicillerine bakarak oradan nasıl bir bilimsel üretim yapılacağını
düşünebiliriz. Buradan hiçbir şey çıkmayacağını
sadece bu isimlerin sicillerinden de anlamak mümkün. Hacı Bektaşinin
yoluna çok saygı duyuyoruz ama Hacı Bektaşinin yoluna gerçekten
AKP her gün nasıl ihanet ediyor. Reyhanlıda öldürülen 52 insanı
bile Sünni yurttaşlarımız öldürüldü. diye toplumu nasıl
bölüyor biliyoruz. Bu bakımdan atılan adımın sahte ve yapay
olduğunu düşünüyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aygün.
Nevşehir Milletvekili Sayın Ebu Bekir
Gizligider.
Ne ilginç bir soyadı.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Teşekkür ederim.
Hayırlı olsun Sayın Başkanım,
Allah kabul etsin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Nevşehir Üniversitesi adının Nevşehir Hacı
Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi üzerine
vermiş olduğumuz 492 sıra sayılı Teklife dair
şahsım adına söz almış bulunuyor, bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İlim, hakikate giden yolları aydınlatan
ışıktır. İlimden gidilmeyen yolun sonu
karanlıktır. Okunacak en büyük kitap insandır. Dostluk ve
muhabbet kaynamakta ocağımızda bizim. Aslanla ceylan dosttur
kucağımızda bizim.
Sayın milletvekilleri, yukarıda bir
kısmını andığım, her biri için bir kitap yazmak
gereken bu cümleler, asıl adının Muhammed olduğu rivayet
edilen ve hepimizin bildiği ismiyle Hacı Bektaşi Veliye aittir.
Hünkâr Hacı Bektaş, 13üncü yüzyılda Nevşehir
topraklarında yaşamış ve yerleştiği
Sulucakarahöyükte vefat etmiş. Bu köy onun ardından, ismiyle yani
Hacı Bektaş olarak bilinegelmiş. Elbette bu kısa zamanda
kendisi hakkında doyurucu bilgi vermek imkânsız. Ancak herhâlde onu özetleyecek
en iyi tabir şu olur: Çağdaşı Mevlânâ, Hacı Bayram
Veli, Yunus Emre, Şeyh Edebali neyse bizler için, Hünkâr Hacı
Bektaş da odur. Anadolunun ortasından yayılan bu
ışıktan sadece Anadolu değil, bugün Balkanlar da, Orta
Doğu da, hatta İslam dünyasının birçok noktası da
aydınlanmış, bu pınardan kana kana içmiştir.
İşte, sekiz yüz yıl önce ilime bu kadar
değer veren hemşehrimizin ismini, kabrinin bulunduğu kendi
topraklarındaki tek üniversiteye verme teklifinin biz torunlarına
nasip olması büyük bir gurur olmuştur.
2007 yılında, AK PARTİ
iktidarının gerçeğe dönüştürdüğü hayallerden biri olan
Nevşehir Üniversitesinin yaklaşık yüzde 90ını bugünkü
hayırsever torunları inşa etmişken inşallah birazdan
Genel Kurulun takdiriyle, belki de ruhaniyetiyle bizi takip eden hünkârın
isminin üniversitemizin ismine eklenmesi çok anlamlı olacaktır.
Bu vesileyle gerek komisyonda gerekse basında ve
biraz önce de Genel Kurulda muhalefet milletvekillerince dillendirilen bir
hususu da açıklamak isterim.
Üniversitemiz bünyesinde açılması planlanan bir
Hacı Bektaşi Veli araştırma ve uygulama enstitüsüne
ilişkin çalışma, tarafımızdan ve Sayın Bakan
tarafından yakinen takip edilmekte olup bu husus komisyon
çalışmasında da yine aydınlatılmıştır.
Elbette, özellikle CHPli milletvekillerimizin birkaç
eleştirisi vardı. Bölgenin evladı olarak birkaç hususu
samimiyetle paylaşmak ve burada, Hacı Bektaşi Velinin ruhunu
incitmeden, incinsek de incitmeden paylaşmak istiyorum.
O Alevi köylerinin hepsini dolaştık
arkadaşlar, gerek seçimde gerekse seçimden sonra zaman zaman farklı
kültürel ve siyasi faaliyetlerimizle. Tamamının Alevi olduğu
köylerde yani yüzde 100 Alevi nüfusunun olduğu köylerdeki cami
yapımı doğrudur ancak bu, bizim iktidarımız döneminde
olmamıştır, en azından benim şehrim için
söyleyebilirim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Manisada var,
Manisada.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Çoğunluğunun 1980 ihtilalinin ardından
yapıldığı, tabelalarında mevcuttur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Manisada geçen hafta
yapıldı.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Yine, cemevi sayısı hususunda istatistiklerin bizim
iktidarımıza kadar kaç olduğu, bizden sonra kaç olduğu ise
basit bir matematik hesabıyla anlaşılacaktır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Elinize
sağlık!
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Üstadım, Hacı Bektaşi Veli diyoruz; siz, buradan sadece Veliyi
alıp üzerinize alınmayın. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; asıl ismiyle Muhammedin yolunda yani Hacı
Bektaşi Velinin yolunda olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha
tekrarlamak isterim.
Yine, Hacı Bektaşi Velinin yolu dendi. Yine,
bir hususu paylaşmak isterim, işte o Hacı
Beştaşın yolunu biz yaptık, AK PARTİ iktidarı
yaptı
VELİ AĞBABA (Malatya) Kaç yılında?
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
CHPli belediye değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Bilezikleri bozdurup da
mı parayı verdin?
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
Yukarıda izaha çalıştığım gerekçelerle
teklifimize sadece AK PARTİ Grubundan değil bütün gruplardan destek
talep ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Evdeki bilezikleri bozdurup
da mı verdin parayı? Devletin parasıyla yaptın.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla) Sayın
Başbakanımız tarafından açıklanan demokratikleşme
paketini
MUHARREM İNCE (Yalova) Evdeki bilezikleri mi
bozdurdun? Bilezikleri mi bozdurdun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Devamla)
aslında sekiz yüz yıl önce özetlemiş Hünkârın sözüyle
konuşmama son veriyorum: Bir olalım, iri olalım, diri
olalım.
Saygılar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Özcan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Bir saniye
Hocam, başladım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Buradan sadece bir
şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN Başladım Hocam, süre
işliyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama çok önemli.
Şimdi, bakın, enstitünün kuruluşuyla
ilgili başvuru 2009 yılındadır biliyorsunuz; 2013
yılındayız, onu da eklemeniz gerekiyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Özü yalan, özü yalan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Bakana burada sormak istiyorum, Sayın
Bakan gerçi dinlemiyor ama Sayın Bakanım, 12 Kasım 1999da
Boluda bir deprem meydana geldi, bilmiyorum hatırlıyor musunuz, bu deprem
neticesinde Sayın Bakanım, çok sayıda bina hasar gördü,
özellikle kamu binaları. Özellikle okullarla ilgili ciddi de bir
araştırma yapıldı Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğü tarafından ve ortaya çıktı ki daha kısa bir
süre önce, okullar açılmadan önce, Boludaki çok sayıda okul
hasarlı, altını çizerek söylüyorum, hasarlı olduğu
ortaya çıktı. Bu konudaki raporlar valilik makamında
bulunmaktadır ve bu raporlar olmasına rağmen hasar derecesinin ne
olduğu kamuoyundan gizlenerek bu okullarda eğitim öğretim faaliyetine
devam ediliyor Bolu merkezde. Bu konuda bilginiz var mıydı
bilmiyorum, en azından şimdi bilginiz oldu. Bundan sonra ne
yapacaksınız, bunun cevabını bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Küçük
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, Suriyeli mültecilerin
barındığı kamplarda okullar işlemekte midir? Dil
sorunu nedeniyle Türk okullarına gidemeyecek Suriyeli çocuklar için neler
yapılmaktadır?
Kamp dışında yaşayan Suriyeli
mültecilere maddi yardım veya ayni yardım yapılmakta
mıdır? Kamp dışında yaşayan Suriyeli mülteciler
sağlık koşulları konusunda takip ediliyor mu, yardım
yapılıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bir soru sormak istiyorum ben;
milletvekili olduğum gündem bu yana yaşadığımız
bir sorun Malatyada. Taşımalı sistem dediğimiz bir
sistem var. Bu taşımalı sistemle köylerden öğrenciler
okullara taşınıyor. Maalesef bizim kentimiz Malatyada
-geçtiğimiz gün Sayın Cevdet Yılmaza da sordum- hâlâ okullara
öğrenciler gidebilmiş değil, taşıma sisteminden
doğan aksaklık nedeniyle hâlâ okullar açılabilmiş
değil; Malatyanın yoksul, fakir öğrencileri ve zeki
öğrencileri hâlâ okula başlayabilmiş değil. Bu konu da
maalesef her yıl yaşanıyor, her yıl da söylüyoruz, hâlâ bir
çözüm bulunabilmiş değil.
Anlamıyorum, okulun üç ay önceden 16 Eylülde
açılacağı belli. Herkes biliyor, Bakan biliyor, Millî
Eğitim biliyor ama bu konuda çözüm yok. Bu konuda ihaleyi yapamıyor
Millî Eğitim. Nasıl bir Bakanlık? Malatyalı öğrenciler
niye hâlâ eğitime başlayabilmiş değil. İsyan ediyorum.
Başka söyleyecek bir şey yok Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, Manisa Fen Lisesiyle ilgili
soruya verdiğiniz cevaptan meselenin ciddiyetinin farkına
varmadığınız anlaşılıyor maalesef. Manisa
Fen Lisesi hepimizin göz bebeği ve istiyoruz ki Manisanın
çalışkan, kapasiteli, gelecekte büyük başarılar elde edecek
çocukları şehrimizde kalsın. Şimdiye kadar ya İzmire
gittiler ya da hatta bir ilçemiz olan Turgutlunun Halil Kale Fen Lisesine.
Bu sene yüksek puanlı öğrencilere Manisa Fen
Lisesine kayıt yaptırın. kampanyası yapıldı.
Buna uyan aileler şu an çok ciddi bir mağduriyette çünkü son on
beş günde fen lisesinin içindeki sosyal bilimler lisesine yapılan
okul imam-hatip lisesine verildi. Fen lisesi sıkış tepiş;
laboratuvarları ve ilave dersliklerinin hepsi sosyal bilimlere derslik
yapıldı, fen lisesi fen lisesi olmaktan çıktı. Bu konuda
lütfen tatminkâr bir cevap veriniz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Kocaeli ili Darıca
ilçesinde Garanti Bankası Mensupları Yardım ve Kültür
Derneği tarafından yapılan bir okul var, Deniz
Yıldızları Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi. Bu okulun mülkiyeti
hazineye ait olan, hemen içinde yarı olimpik yüzme havuzu, kapalı
spor salonu ve fitness spor salonunun olduğu bir tesis var. Bu tesisin her
türlü bakım, onarım, işletme giderleri, su, elektrik,
ısınma ve personel gideri İl Müdürlüğü tarafından
karşılandığı hâlde, işletmeyi kimin
yaptığını size soruyorum. Ben biliyorum, sizin de
araştırmanızı istiyorum. Kimin akrabası olduğunu
lütfen araştırmanızı istiyorum. Devletin giderlerini
karşıladığı, başkalarına haksız kazanç
sağlayanın okul müdürü mü, İl Millî Eğitim Müdürü mü, yoksa
Bakanlık tarafından bilindiği hâlde pas mı geçiliyor? Bilgilerinize
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Sondan başlayarak cevaplandırayım.
Deniz Yıldızları Teknik ve Endüstri Meslek
Lisesinde anladığım kadarıyla bir suistimalin söz konusu
olduğunu söylüyorsunuz ve siz biliyorsunuz, ben bilmiyorum. Araştıracağım,
gerekli soruşturmayı yaptıracağım, size de bilgi
vereceğim.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Soru önergesiyle de
size takdim edeceğim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Şu anda ilk defa duyuyorum böyle bir şeyi. Varsa
araştırırız, buluruz, gerekeni de yaparız.
Manisa Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesiyle ilgili ben
cevap vermedim, Araştırayım. dedim. Şimdi, arada ilgili
arkadaşlardan aldığım bilgi şuydu: Bir tek yemek
konusunda bu sıkışıklıktan kaynaklanan sorun var. Onun
dışında Fen Lisesiyle Sosyal Bilimler Lisesinin aynı binada
olmasında bir sorun yok. dediler. Şimdi, bu cevap tipik bir bürokrat
cevabı da olabilir, doğru da olabilir.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Doğru değil.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Sizin iddianız, burada ciddi bir yoğunluk
olduğu, dolayısıyla öğrencilerin mağdur edildiği.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Okul aile birliğinin ve
öğrenci velilerinin
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Okul aile birliği de benzer iddiaları ileri
sürüyor. diyor oradan bir arkadaşımız. Tamam,
araştıralım, böyle bir mağduriyet söz konusuysa nasıl
çözebiliriz, ona da bakalım.
Malatya taşımalı sistem, Fakir, yoksul
öğrenciler mağdur ediliyor. meselesi
Şimdi, biraz önce
başka bir soruya verdiğim cevapta da söyledim, problem büyük ölçüde
kayıt sürecinin takviminden kaynaklanıyor.
Şöyle oluyor: Ortaöğretim kurumlarına
kayıtlar okulların açılışına kadar devam ediyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) İlgisi yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Hangi öğrencinin nereden nereye
taşınacağı ancak okullar açıldıktan sonra
belirleniyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) O sorun da var, bu
sorun onunla ilgili değil. Sayın Bakan, onunla ilgisi yok, lütfen
bana inanın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Kamu İhale Kurumuyla ilgili ihale mevzuatı
gereği, bu tarihten sonra taşıma ihalelerinin sonuçlanması
iki ayı bulabiliyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Efendim, bununla ilgisi
yok, bununla kesinlikle ilgisi yok. Lütfen, araştırın, bu
kayıt yaptırmayla asla ilgisi yok. Sadece araçların yaşından
dolayı; yirmi yaşında ihaleye sokmuyorlar veya yol çok bozuk,
ihaleye girmiyorlar.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) O tür kısıtlamalar var, o tür araçların
ihaleye sokulmadığı doğru.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama her yıl
yaşanıyor Sayın Bakan, her yıl Malatyada bu sorun
yaşanıyor, lütfen buna bir el atın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Şimdi, kayıt tarihini biraz daha geriye çekerek
ihaleyi de
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir daha, tekrar
söyleyeyim: Kayıtla ilgisi yok.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Anladım.
Ayrıca, diyorsunuz ki: Getirilen araba
standartları nedeniyle
VELİ AĞBABA (Malatya)
Araştırın, arabanın yaşıyla ilgili, yolun
bozukluğundan dolayı.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir)
taşıma araçları standartları nedeniyle
bunlar gecikebiliyor veya ihaleye alınmayabiliyor. Doğru.
Standartları da elden geçiriyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Efendim, ihale
şartnamesinde Araç on yaşında olacak. deniyor, ilçede on
yaşında araç bulunamıyor, yirmi yaşında araç var.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Evet, bulamıyorlar daha iyisini, doğru.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ve yol bozuk.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Doğru, o da var. Yani, bir tek değişkene
bağlı değil.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sizden rica ediyorum,
Sayın Bakan, sizden rica ediyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bu daha önce sorulan Akkapı Şehit Kemal Yüzgeç
İlköğretim Okulu bahçesine yapılan okulla ilgili bir soru
vardı. Okul müdürünün ve İlçe Millî Eğitim Müdürünün
verdiği bilgiye göre buraya 32 derslikli bir ilkokul binası
yapılıyor, ilkokul. Çünkü, çok talep var, ilkokul öğrencisi çok
sayıda, mevcut okul binası yetmiyor. Yeni yapılan, o
sorduğunuz bina, ilkokul binası olarak
AYTUĞ ATICI (Mersin) İmam-hatip değil?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Değil, değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Tamam, teşekkür ederim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bana gelen bilgi, değil.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, kayıtlara
geçti.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Tabii.
Ben de zaten arkadaşlarımızı
uyardım. Şimdi, ben, burada ilkokul diye açıklarım,
yarın da oradan İmam-hatip yapılacak. derseniz
sıkıntı olur diye, tekrar sordum İlkokul. dendi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Muhtemelen siz o konumda olmayacağınız
için sorun olmaz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) - Ama şunu da söyleyeyim: Pek çok yerde
Ayrıca
orada bir imam-hatip okulumuz da varmış zaten, yakınlarda bir
imam-hatip okulu da varmış yani Bugün ilkokul diye
başlayıp, yarın imam-hatip okuluna dönüştürülme ihtimali
var mı? diye de sordum. Dediler
ki: Yok çünkü yanında bir imam-hatip okulu var zaten.
99 depremiyle ilgili ve Boludaki okullarla ilgili
Boluda hasarlı bina yok. Deprem yönetmeliği değiştiği
için güçlendirilmesi gereken binalar var, onlar da bir program dâhilinde
güçlendiriliyor.
99 depreminden, evet, haberim var. Şöyle haberim
var: O depremin olduğu gün, benim orada akrabalarım var, ben
oradaydım ama partinizin veya bir önceki öncülünün de hükûmette
olduğu dönemde hükûmet orada yoktu, on beş gün hükûmet yoktu. Benim
haberim vardı şahsen vatandaş olarak. 99 depreminden haberiniz
var mı? diye soruyorsunuz. Evet, ertesi gün benim haberim vardı, o
soruyu soran arkadaşın hükûmetinin on beş gün haberi olmadı
Boluda deprem olduğundan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yapmayın Bakan bey
ya! Üç günün sonunda herkese çadır verildi.
Sayın Bakan, siz herhâlde başka yerdeydiniz o
gün.
BAŞKAN Süreniz doldu.
Teşekkür ederim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Suriyeli çocuklar
BAŞKAN O zaman, hızlıca ona da cevap verin çünkü süre doldu, devam edelim.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Suriyeli çocuklar kamplarda, evet, onlarla ilgili
eğitim tedbirleri alınıyor. Kamp dışında,
bazı yerel yönetimlerin aldığı tedbirler var, onların
eğitimlerinin aksamaması için, kendi müfredatları
doğrultusunda eğitim yapmalarını sağlayacak tedbirler de alınıyor. Diploma
sorunları var yalnız, bu eğitimin sonucunda nasıl bir
diploma verilecek, sertifika verilecek, onunla ilgili çalışmalar
devam ediyor. AFAD, sağlıktan eğitime kadar bunların, bu
sığınmacıların her konusuyla ve özellikle
çocukların sorunlarıyla ilgileniyor. Kamp dışında da
dediğim gibi, ilgileri sürüyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 10/12/2003 tarihli ve
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II)
sayılı cetvelin "Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve
Yüksek Teknoloji Enstitüleri" bölümünün 75 inci sırası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"75)
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi"
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın
Hüseyin Aygüne aittir.
Buyurun Sayın Aygün. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Sağ
olun Sayın Başkanım.
Kürsüde çok zikredildi diye açıklama yapmak mecburi
galiba. Dersim adıyla ilgili özellikle MHP ve BDP hatipleri bazı
açıklamalar yaptılar. Oranın milletvekili olarak Dersim
adının orijinine dair Meclisi bilgilendirmek isterim.
Şimdi, Dersimin ilk olarak resmî
yazışmalarda geçmesi 1517 yılına dayanır. 1517de
Babıalide Dersim mutasarrıflığına, Dersim
bölgesindeki Osmanlı komutanlığına yazılan bir
şifrede Dersimin Kızılkilise bölgesindeki Desimli denen
aşiretin üzerine gidilmesi ve hareket yürütülmesi talimatı verilir. O
bölgede o zaman Kızılkilise denen bölgede bir aşiretler
konfederasyonu olan Desimli aşireti yaşamaktadır ve bazı
tarihçiler Dersim adının o aşiretten Desimli adı verilen
o aşiretten geldiğini ileri sürerler.
Desim sözcüğü Dersimin orijinalidir ve bana göre
de Farsça ve Zazaca orijinlidir. Des Zazacada duvar demektir, desim ise
duvarlı gibi bir manaya geliyor, yerel bilgiler bize bunu
kanıtlıyor.
Şimdi, duvarlı adı çok manidar, zira
Dersim bölgesine gidenler bilir, oranın çeşitli
ağıtlarında da dile geldiği gibi Dersimin dört dağ
içinde olması, fanus gibi bir bölgede yaşayan nüfusu
barındırması ifade ediliyor. Bu bakımdan, ben bu duvarlı
adının Dersimin tarihsel arka planına da uyduğu
kanaatindeyim çünkü Munzur silsilesi yukarıdan kaplıyor ve içerideki
halk işte, yüz yıllar boyunca Yavuzun o büyük
katliamlarına da o büyük duvarlar
sayesinde direnerek kendilerini bugüne kadar getirdiler.
Şimdi, BDP adına konuşan hatip
arkadaş şöyle bir şey söyledi: Ben Bingöllüyüm, Zazayım,
Dersim de Zazacadır, Zaza Kürdüyüz. Bu bana şeyi
hatırlattı: Bir zamanlar, Türk milliyetçilerinin
yazdığı eserlerde Türk Kürtleri diye bir kavram vardı.
Kürtlerin varlığını inkâr etmek için Kürtlerin aslında
Türk olduğunu ima eden işte, Dağda karların üzerinde
yürürlerdi, ayaklarından kart, kurt sesleri çıkardı. gibi
bilimsel olmayan tezlerden bir tanesi olarak Türk Kürtleri ileri sürülürdü.
Sevgili BDPli hatibin Zaza Kürtleri lafı doğrusu onu aklıma
getirdi ve çok güldüm çünkü Zazalar kendisini Zaza olarak görüyor, ortaya
koyuyor; Bingölde, Dersimde, Hınısta kendisine Zazayım. diyenler var. Yani onları illa
başka bir etnisiteye bağlama çabasını da
anlaşılır bulmuyorum ama ben de Farsça ve Zazaca olduğuna
inanıyorum. Bizim orada kelimenin orijinine dair anlatılan
şeyler de duvarlarla, oradaki 4 dağ silsilesiyle ilgili olsa gerek.
Şimdi, bunun dışında arkadaşlar,
yani Dersim adının geri verilmesi, Dersimlilerden özür dilenmesi
konusunda da Meclisin hiçbir şey yapmadığını üzülerek
söylemek gerekiyor. Mecliste bir komisyon kuruldu, Dersimden gelen 10 bini
aşan sayıdaki dilekçelere çözüm bulmak adına, Dilekçe
Komisyonunun içinde alt bir komisyondu. Bu komisyon, neredeyse bir yıldır
çalışmalarını tatil etmiş durumda. Yani Dersime dair
o kadar tartışılıyor, herkes birbirini suçluyor, Dersim
katliamından bahsediliyor ama bütün partilerin yer aldığı o
komisyon çoktan, geçtiğimiz yaz Tunceli bölgesine gidip dilekçe sahipleriyle
görüşmeyi programına aldığı hâlde hiçbir şey
yapmadı çünkü Gezi patladı, Dersimlilerden işte, AKPye oy
gitmiyor, oradaki refleksler Hükûmete bir türlü uymuyor, vesaire. Dersimle
ilgili bahsi böyle kapatayım.
İki tane Alevilik araştırma merkezine
dair, oraların başkanlarının kimliklerine ve geçmişlerine
dair bilgiler verdim ve o merkezlerin neden Alevileri asimile etmek için
çalışan ve Alevi toplumunun nezdinde
inandırıcılığı olmayan kurumlar olduğunu
ortaya koymaya çalıştım.
Bir tane de Tuncelide var. Adı Alevilik
Araştırma Merkezi. Ben kurulduğunda orada avukattım ve
başında bir avukat vardı, aynı zamanda öğretim
görevlisiydi, çok yaşlı bir insan, Hüseyin Bey diye çok muhterem bir
beyefendiydi.
Bu Hüseyin Bey beni arıyordu, diyordu ki: Şu
gün panel yapacağız Alevilikle ilgili, bize araba bul. Ben de orada
sıradan bir adamım, araba buluyordum. Mazgirte gideceğiz, bir
ziyaretle ilgili araştırma yapacağız, bize benzin al. Bir
gün dedim ki: Ya Hocam, siz koskoca Alevilik Araştırma Merkezisiniz,
yani mazot aldırıyorsunuz, panel için yardım istiyorsunuz, seve
seve yapalım ama siz kocaman bir üniversitesiniz ve herkes sizi izliyor.
Bana şöyle dedi: Ne bir ödeneğimiz var ne bir büromuz var ne benim
bir sekreterim var.
Hüseyin Bey orada Alevilik Araştırma Merkezi
adına rektör tarafından atanan tek kamu görevlisiymiş ve bu
duruma dayanamadı, 2 tane panelden sonra istifa etti. Sonra da oranın
rektörü Durmuş Boztuğ, Maliyede memur olan başka birini,
Sarı Saltuk Ocağının çok önemli bir dedesini -memur da
olduğu için- Alevilik Araştırma Merkezinin başına
geçmeye ikna etti.
O arkadaş da geldi, birkaç ay kaldı, birkaç
başarısız panel yaptı, en son bu Bekir Bozdağ
Hacı Bektaşta yuhalanınca, orada talihsiz bir yumruk atma
girişimi olunca da -çok yanlış bir olaydı ve hepimiz
kınadık- bu Ali Ekber Dede, Dersimdeki 12 tane cemevinin dedesini
topladı, TRTde canlı yayına çıktı; şöyle dedi:
Tam da Hükûmetimiz Alevi açılımı yapıyordu, her şey
çözülüyordu, provokatörler Hacı Bektaşı birbirine kattı.
Sonra toplum öyle bir tepki gösterdi ki -az evvel ben Ali
Ekber Dedeyle ilgili bilgi istedim danışmanımdan- çocuk
meğerse istifa etmiş. Yani rektörden gelen baskılara Alevilik
Araştırma Merkezi hiçbir şey yapamadığı için,
toplum nezdinde hem dedelik postunu gittikçe saygınlıktan
uzaklaştırdığından ötürü hem de Dersim
halkının tepkilerine dayanamayarak istifa etmiş.
İnanılmaz bir şey. Dersimdeki Alevilik Araştırma
Merkezinin serencamı bu arkadaşlar.
Dolayısıyla, siz Hacı Bektaş
Üniversitesi deseniz bile, aslan ile ceylanın kardeşliğinden
bahsetseniz bile, orada Aleviliğin özüne uygun, Aleviliği
tanımaya, anlamaya, Alevilerin ne istediğini ortaya koymaya dönük
bilimsel çalışmalar yapılmazsa, bu araştırma
merkezlerinin, üniversitelerin hiçbir anlamı kalmıyor. Bu 3 tane
araştırma merkezini bu yüzden anlattım. Mesela, Osman Eğri,
Alevilerin tepkiyle karşıladığı bir isim çünkü bütün
entelektüel faaliyetleri, Alevilerin öncelikle Türklüğünü çok garip,
milliyetçi bir çaba da var- daha sonra da Sünniliğini kanıtlamaya dönük.
Aslında camiye de gelebilecekleri, camiye giden Alevi köyleri
olduğunu ispat etmeye dönük tırnak içinde bilimsel bir faaliyet
yürütüyor.
Bu nedenlerle diyorum ki yani, Hacı Bektaş
Üniversitesi olsun
Gerçi Hacı Bektaşın postnişini
Sayın Ulusoy kabul etmiyor, Bize bir tabela çıktı. diyor. Ben
onun ne dediğine bakarım öncelikle, bu Meclisin bile ne dediği
önemli değil aslında. Mesela, o, bunu çok yetersiz buluyor.
Şöyle diyor: Siz 3üncü köprüye Yavuz Sultan Selimin adının
verilmesi karşısında oluşan tahribatı gidermek için
Hacı Bektaşın adını buraya veriyorsunuz. Yani,
attığınız bu adımı inandırıcı
bulmuyor. Gezide 6 kişi öldü, 6sı da Alevi ölenlerin. Siz hiç
birini telefonla arama zahmetinde bulunmadınız, bu yüzden Aleviler
size inanmıyor. diyor. Üç sayfalık açıklaması var,
konuşmaya gelmeden evvel okudum.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Bakan
evine kadar gitti ya.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Ya, Alevileri anlamak
istiyorsak, Hacı Bektaşın yoluna uygun bir politika izlemek
istiyorsak, dahası Mecliste gerçekten bir kardeşlik ortamı kurulsun
istiyorsak biraz Gezideki acılara kulağımızı versek
iyi olur. Ben gözü çıkan 12 tane arkadaşı ziyaret ettim,
İstanbul, Ankara ve İzmirde yaşıyorlar; 9u Alevi, 3
tanesi Alevi değil. Mesela, bir tane bakan, bir tane milletvekili
aramış mıdır? Sayın Cumhurbaşkanı Gül geldi
bu kürsüde aylar sonra, Gezi artık bastırıldıktan sonra,
Türkiyede darbe olmayacağına dair kesin bir kanaat oluştuktan
sonra, ABDnin henüz AKPnin üstünü çizmediği anlaşıldıktan
sonra şöyle dedi: O acılara da tabii, kayıtsız değiliz,
acıları paylaşırız. Aylar sonra. Oysa benim
eleştirdiğim bir şey, mensubu bulunduğum Cumhuriyet Halk
Partisi Gezinin en sert direnişinin olduğu gün gece yarısı
bir MYK topladı, biz de Taksimde heyecanla bekliyoruz MYKmız ne
karar aldı diye çünkü polisler durmadan bomba atıyorlardı.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Gezidekilerin bir darbe yapacağını mı söylüyorsun sen?
Milletin kürsüsünden darbeye çığırtkanlık yapıyorsun.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) İtiraf ediyor.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Bak, bir de itiraf ediyor.
BAŞKAN Sayın Şahin lütfen
Sayın
Külünk lütfen
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Gece MYK şöyle bir
karar aldı, dedi ki: Abdullah Gül bu krize el koymalı, bu krizi
çözmek için devreye girmeli. Biz Gezide duranlar
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Milletin gözü önünde bir yerden darbeye çığırtkanlık
yapıyorsun.
BAŞKAN Dikkatle izliyorum ben, lütfen
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Biz
de izliyoruz Başkanım, ne dediğini gayet iyi anlıyoruz, çok
iyi dinliyoruz.
BAŞKAN - Tamam da yani oturduğunuz yerden
yapmayın, güzel güzel gidiyor işlem.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Biz, Gezide sizin
paralı askerlerinizin ve halkın hesap soracağı faşist
polis örgütünün bombardımanı altında biz şöyle yaptık,
dedik ki
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Siz de darbe
çığırtkanlığı yaptınız. Darbe yapabilmek
için canınız çıktı.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Cumhurbaşkanı
Gülü niye göreve çağırıyorsun? Cumhurbaşkanı Gülün
bu direnişin ruhuna uygun bir tavır almayacağı ortada. Biz
partimizi eleştirdik ve o Gül Hadi evinize dönün. dedi, CHPyle
görüşmeye gerek duymadı, liderler zirvesini bile kabul etmedi. Aylar
sonra Meclis açıldığında geldi, burada, acıları
paylaştığını söyledi.
Şimdi, bu ortamda, sahne böyleyken, katil Yavuzun
adını 3üncü köprüye vermişken, her gün Alevi öldürürken, her
gün cemevlerinden insanları terörist diye hapishaneye gönderirken
Hacı Bektaş Üniversitesi adını vermenizin ne anlamı
var? Ya, ben Sünni arkadaşları dinledim, konuştular, hepsi çok
tepkiliydi.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Yavuz da bu
toprakların değeri, Hacı Bektaş Veli de size rağmen bu
toprakların değeri. Yavuz Sultan Selim de bu toprakların
değeri, Hacı Bektaş Veli de bu toprakların değeri.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İkisini aynı kefeye
koyma. Hiç ağzına yakışmıyor.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Onlar da bizimle aynı
tepkilerini gösteriyorlar. Dolayısıyla, Hacı Bektaşa dönük
samimi bir özeleştiri yapmadan, Osmanlıda yapılan cinayetleri,
Osmanlıda yapılan katliamları kınamadan, Yavuzun
katliamdan ibaret olan mirasını reddetmeden Alevi
açılımı yapamazsınız.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Her ikisi de bu
toprakların değeri, sizin anlayamayacağınız kadar. Siz
ne Yavuzu anlayabilirsiniz ne de Hacı Bektaşi Veliyi
anlayabilirsiniz.
HÜSEYİN AYGÜN (Devamla) Osmanlı Devletinde
20 tane cumhuriyet ortaya çıktı. Bu sözüm de Yusuf Hocama olsun. Bu
20 devlet kendi tarihlerini araştırırken, neden
uluslaşamadıklarını ve modern devletlere dönemediklerini
araştırırken hep Osmanlı despotizminden bahsediyorlar, 20
ülke. Bir tek Türkler bu gelenekle müthiş övünüyorlar. Burada bir
tuhaflık var. O 20 ülkenin tarihini bence biraz okumak lazım.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Çok şükür
övünüyoruz. Osmanlı tarihinin ihtişamıyla, onuruyla ve
şerefiyle övünüyoruz ve iftihar ediyoruz, size rağmen, size rağmen.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşması sırasında benim
Zaza Kürtleri demek suretiyle kendisini tekleştirmeye
çalıştığımı ifade etti, sataştı. O
nedenle bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Ya, işte, Allah böyle büyük, çarpar adamı.
Şikâyet ettiniz, ettiniz, ettiniz.
CHP ile Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri
arasındaki kavgaya çok bozulmuşlardı.
Buyurun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Biz hakarete ve küfre
bozulmuştuk Sayın Başkan.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
19.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Tunceli
Milletvekili Hüseyin Aygünün 492 sıra sayılı Kanun Teklifinin
3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür
ediyorum.
Tabii, iki dakikada dillerin ya da halkların tarihini buraya
sığdıracak değiliz ama belirtmiş olduğunuz
hususun son derece haksız bir suçlama olduğunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, Kürtçe eşittir Kurmanci. diye bir
algı içerisindeyseniz o yanlış bir algıdır. Sayın
hatip arkadaşımız Kürtçeyi incelerse bütün bilimsel metinlerde
Kürtçenin Kurmanci, Zazaki, Sorani, Gorani ve Lori lehçelerden oluşan bir
dil olduğunu, Kürtlerin de bu dili kullanan halklardan
oluştuğunu görecektir. Biz kendisini nasıl hissediyorsa ona
farklı bir kimlik biçme arayışında değiliz yani bir
Zaza kendisini Kürt olarak hissetmeyebilir, Kürt olarak hissedebilir.
İnsanlara kendisini hissetmediği bir kimliği dayatma
noktasında asla olmadık, bundan sonra da olmayız ama Zaza dilinin
özgürce, kamusal alan başta olmak üzere, ana dilde eğitim başta
olmak üzere kullanılmasıyla ilgili, özgürlüğüyle ilgili bütün
mücadelenin de bir parçasıyız. Benim bahsetmiş olduğum bu
çerçeveden değerlendirmeniz doğru olur.
Tabii, şunu ifade edeyim: Tarihsel gerçeklikler
araştırılırsa ilk kez Zaza kelimesini kullananın
Evliya Çelebi olduğu, Evliya Çelebinin Seyahatnamesinde de Ekrad-ı
Zaza deyimi kullanılarak Zaza Kürtlerinden bahsedildiği, o günden bugüne
kadar da Ziya Gökalp gibi Türkçülüğün Esaslarını
yazanların da Zaza Kürtlerinden bahsettiğini açık ve net bir
şekilde görürüz ama dediğim gibi, iki dakikaya sığacak
konular değil. Yine de biz kimseyi zorla Kürtleştirme, tek bir kimlik
altına alma arayışı içerisinde değiliz. Sayın
vekilim de bu Zazacılık ideolojisi üzerinden bir şeyler yapma
yerine, Zaza dilinin özgürleşmesi için çaba içerisinde olursa daha
anlamlı bir iş yapmış olur.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Halaçoğlu, hayrola?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Vallahi, şimdi,
Yavuza katil dedi, bir. İkincisi de milliyetçiler tarafından Türk
Kürtlerinden bahsediliyor. Onları düzeltmem lazım.
BAŞKAN Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kayıtlara girmesi
lazım.
BAŞKAN Bugün Yusuf Hocanın performansı
çok üst seviyede.
Hadi bakalım, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün 492 sıra sayılı Kanun
Teklifinin 3üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, şimdi, her şeyden
önce şunu söyleyeyim: Yavuz Sultan Selim için katil sözü çok
yanlış bir söz. Yavuz Sultan Selim Trabzonda şehzadeyken
Şah İsmailin Anadoludaki siyasi faaliyetlerini ve gönderdiği
müritlere karşılık bir harekette bulunmuştur. Bu hareket
babası II. Bayezid döneminde Şahkulu Baba Tekeli isyanı ile
ortaya çıkan bir hadisedir, 1511. Şahkulu, isminden
anlaşılacağı üzere Şah İsmaille doğrudan
alakalıdır, dolayısıyla Alevilikle ilgisi yoktur.
Alevilikle Şiilik birbirinden çok farklı
kavramlardır, hiç birbirine benzemez. Şiilere hiçbir zaman Alevi
diyemeyiz. Alevilik tamamen -tabii ki özellikle İrandaki Şiilik de
Türkmenliğe dayanır çoğunlukla ama Şeyh Safiyüddinle
beraber ortaya çıkmıştır fakat- Alevilik tamamen bir
Türkmen inancıdır. Dolayısıyla, bu konuda bir düzeltme
yapmamız gerekiyor.
İkinci olarak, milliyetçilerin Kürt Türkleri sözü
yanlıştır. Şundan dolayı: İhtilalden sonra,
1980den sonra bunu, Türk Kürtlerini ortaya çıkaranlar tamamen ihtilal
yapanlardır ve bu konuda da Millî Güvenlikte birçok araştırmalar
yapılmıştır. Dolayısıyla, milliyetçiler diye
oradaki konuyu düzeltmemiz lazım. İhtilalin bir sonucudur Kürtçenin
yasaklanması, Kürt kelimesinin yasaklanması.
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Türk milliyetçiliği
dedim Hocam, Türk milliyetçiliği.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Diğer taraftan,
Gazi Üniversitesinde Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma
Merkezi var. Ben de o üniversitenin bir mensubu olarak şunu özellikle
belirteyim: Orada çıkan kitapları izlediniz mi, gördünüz mü? Bir
defa, bunlara baktığınız zaman yüzlerce kitap neşredilmiştir
Hacı Bektaş-ı Velinin Velâyetnâmesi dâhil olmak üzere. Çok
ciddi araştırmalar vardır ve bilimsel
araştırmalardır. Onlara baktığınız zaman,
orada başında kimin olduğu önemli değil, onun içinde
çalışan insanların kim olduğuna bakmanız lazım.
Diğer taraftan, Zaza meselesine ben girmedim
artık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) David Magienin
-Amerikalı büyük profesörlerden, bilim adamlarından birisi- Zazalarla
ilgili ciddi araştırmaları vardır ve söylendiği gibi
Kürtlükle alakası yoktur.
Hepinize saygılar sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Yani, Hüseyin Beyle
buluştunuz bir noktada.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Buluşabiliriz,
normaldir.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Doğru vallahi,
ikiniz buluştunuz. Güzel buluştunuz, güzel.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yani, bakın,
şunu söyleyeyim herkes bilsin
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Yok, bunu
kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Anadolu Türklüğünde
her zaman Alevilik vardır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Halaçoğluyla
Sayın Aygün buluştular bu konuda.
(CHP, MHP ve BDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Muhteremler, susar mısınız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(2/1783) (S. Sayısı:
492) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap kısmına geçiyorum.
Sayın Halaman, buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Sayın Bakanım demin 1999 depreminde on
beş gün Hükûmet yoktu. dedi. Ben de o günün şartlarında bu
Parlamentodaydım, Başbakan Ecevitti. Dolayısıyla,
Ulaştırma Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı,
tapudan sorumlu Devlet Bakanlığı MHPye bağlıydı.
Başbakan bu bakanları olağanüstü bakanlık yetkisiyle
görevlendirdi, Düzceye, Boluya akşamdan gittiler. Dolayısıyla,
biz de onların arasındaydık. Sayın Bakanın belki dili
sürçtü, böyle bir şey söyledi. Ben onu hatırlatmak istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Peki.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sorduğumuz sorularla size
rahatsızlık verdiğimizi buradan beden dilinizden anlıyorum.
Eğer rahatsızlık veriyorsak özür dileriz ama çalışmaya
devam edeceğiz.
Sayın Bakan, inanç özgürlüğü diye diye
türbanlı öğretmenleri 6-7 yaşındaki çocukların
karşısına çıkardınız. Samimi soruyorum gerçekten.
Hepimiz biliyoruz ki öğretmenler rol modeldir. Şimdi, inanç özgürlüğünden
yola çıkan bazı aileler çocuklarının böyle bir modelle
karşılaşmasını istemiyorlar, doğal olarak,
kendilerini baskı altında hissediyorlar. Farklı inanç grubunda
olan insanlar asimile edildiklerini düşünüyorlar. Şimdi, bu durumda
nasıl bir yol izleyeceksiniz? İlkokul öğrencilerini inanç
gruplarına göre ayırmayı düşünüyor musunuz? Gerçekten
provoke etmiyorum, gerçekten bana iletilen bir soruyu size iletiyorum
Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan,
yanınızda biraz evvel Kocaeli milletvekili vardı ama şimdi
yok. Kocaeli, her yıl 40-50 bin büyüyor yani bir Bartın ilinin
merkezi kadar büyüyor ve Kocaelideki okul ihtiyacı, ilkokuldaki,
ortaokuldaki okul ihtiyacı, lise ihtiyacı özel sektör tarafından
karşılanıyor ve bugünlerde çıkarmış olduğumuz
Büyükşehir Yasası nedeniyle özel idarenin elindeki tüm mal, mülk
satılarak okul yapımına yönlendirildi. Siz Hükûmet olarak
Kocaeli ilindeki ihtiyacı belirlediniz mi ve buradaki öğretmen
açığı, buradaki dershane açığı ve her yıl
40-50 bin büyüyen bir kente gelecekle ilgili projeksiyonunuz nedir? Çünkü her seferinde
de açık daha da büyümektedir.
BAŞKAN Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Kocaeli Üniversitesine
bağlı 32 adet meslek yüksek okulu var. Kocaeli ilinin nüfusu 1 milyon 600 bin, bunun yaklaşık
650-700 bini Gebze, Darıca, Çayırova ve Dilovasında
bulunmaktadır. 32 meslek yüksekokulunun içerisinde bir tanesi Kocaelinin
batısı dediğimiz Gebze bölgesinde yoktur. Sizin bu bölge için bu
ayrımcı
Bu insanların farklı bir noktada
değerlendirilmesi konusunda bir çalışmanız veya gayretiniz
olacak mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, biraz önce sizin de
şüphelendiğiniz mesele haklı bir şüphe çünkü cevap tam bir
bürokrat cevabı, Manisadan size iletilen cevap. Sorun, sadece yemekte.
diyorlar. Tabii çok önemli bir sorun, çocuklara öğle yemeği
verilemiyor ve çok uzakta bir yerde etrafta sadece sağlıksız
seyyar satıcılar var ama keşke sorun sırf bu kadar
olsaydı. Fen lisesinin laboratuvarları yıkıldı sosyal
bilimlere derslik oldu, rehberlik odası derslik oldu, müzik odası ve
resim atölyesi ortadan kaldırıldı, sosyal bilimlere derslik
oldu. Bunun yanında, öğrenciler ayrı ayrı teneffüse
çıkarılıyor çünkü arterler taşımıyor o kadar
öğrenciyi birden. Bu sefer, derslerin son on dakikası, ilk on
dakikası gürültü içinde geçiyor. Fen lisesinde durum gerçekten vahim ve
çok çarpıcı bir şey söyleyeyim, onun sözü mutlaka sizin için
değerlidir, Manisa Fen Lisesinin duruma isyan eden müdürü de imam-hatip lisesi
mezunu. Bir imam-hatip lisesi mezunu, imam-hatipte yer açmak için yapılan
bu haksızlıklara isyan ediyor Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Yüceer
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, Tekirdağın Kapaklı
ilçesine bağlı, nüfusu 12 bini aşan Karaağaç beldesinde,
beldede yaşayan yurttaşlarımızın büyük bir
kısmı asgari ücretle çalışıyor ve ekonomik
sıkıntılarla yaşam mücadelesi veriyor. Beldede 2 bin
öğrenci var ve her yıl liseye başlayan öğrenci
sayısı yaklaşık olarak 200 olmasın rağmen,
maalesef, yalnızca 2 tane ilköğretim okuluna sahip. Beldemizde
yıllardır hiç lise bulunmamaktadır hem de belediye meclis kararıyla
26.580 metrekare arsanın meslek lisesi yapılmak üzere Millî Eğitime
tahsis edilmiş olmasına rağmen lise yıllardır
yapılmıyor. Çocuklar, ekonomik gücü olmayanlar okul
hayatını bitiriyor. Az çok ekonomik gücü olan, dolmuş, servis
ücretini ödeyebilen de çevre ilçeye ya da beldelere gidiyor. Karaağaçdaki
öğrenicilerimiz daha ne kadar mağdur olacak, bunun adı
ayrımcılık değil midir? Biz, öğreniyoruz ki 2013
bütçesine sanırım okul yapılması için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan,
benim de bir sorum var.
BAŞKAN Efendim?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Benim de bir sorum
vardı.
BAŞKAN Yok, ben zaten bir dakika da Sayın
Yüceere ekstradan vererek
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, acil bir durum var, o konuyla ilgili görüş ifade etmemiz lazım.
O zaman Sayın Bakandan sonra biz söz istiyoruz.
BAŞKAN Yani, Meclise anlatmanız gereken bir
durum mu, Sayın Bakana söylemek gereken
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Genel Kurula
sunmamız gereken acil bir bilgi var, Sayın Bakandan sonra söz
istiyoruz.
BAŞKAN Peki, Sayın Bakan soruları
cevaplandırsın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Bu öğretmen kıyafeti, rol model söylemleriyle
ilgili başından beri söylediğimiz şu:
Öğretmenlerimizin kılığıyla kıyafetiyle
uğraşmayınız. Öğretmenlerimiz kendilerine neyin
yakışacağını bilirler, öğrencileriyle nasıl
ilgileneceklerini bilirler. Dolayısıyla, öyle, öğrenciler
arasında ayrımcılık filan gibi şeyler de söz konusu
değil; nokta.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Velilerin endişesi var,
istemeyen veli ne yapacak Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) Velilerin de öğretmenlerin kılık
kıyafetlerine karışma hakkı yok. Öğretmenlerin
velilerin kılık kıyafetine karışma hakkı
olmadığı gibi, velilerin de öğretmenlerimizin
kılık kıyafetine karışma hakkı yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Rol model olmayacak bu
öğretmenler.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Rol model olmak
için illa belli bir kıyafette mi olması gerekiyor?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Bu sizi rahatsız etmiyorsa, rol model olmayacak
diyorsanız soracak bir sorum yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Sorunuzun içinde
cevap var zaten. Rol model oluyorlar öğretmenlerimiz, gayet güzel rol
model oluyorlar. Erkek öğretmenlerimiz de, kadın öğretmenlerimiz
de öğrencilerimize rol model olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Öğretmenlerimizin kılığıyla kıyafetiyle fazla
uğraşmayalım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kocaeli
projeksiyonumuz var mı? Evet, var. Onunla ilgili bilgileri de biz sizin
mail adresinize iletelim. Daha önce Kahramanmaraşla ilgili soruya da
aynı şekilde cevap verdik, şu anda ilettik o bilgileri. Şu
anda elimde yok tabii Kocaeli projeksiyonları ama
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Üç ay önce vermiş olduğum bir soru önergesi var, hâlen
cevap bekliyorum.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sizden önceki Sayın Bakana soru önergesiyle
sormuştuk bu konuları.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Ne kadar
açığımız var, ne yaptık? 40 bin
aldığımız öğretmenden ne kadarını Kocaeline
verdik, ne kadarını veremedik? Hangi branşlarda ne tür eksikliklerimiz
var? Hepsini size iletiriz, o projeksiyonlarımız var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Peki, teşekkür ederim.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Manisa Fen
Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi meselesine bakacağız. Yani,
dediğim gibi, bize verilen bilgi şimdilik böyle ama sizin
söylediğiniz, iddia ettiğiniz şeylerin de olma ihtimali
vardır, evet. Bakalım, gerekli tedbiri alalım. Eğer sizin
söylediğiniz şeyler doğruysa, geçerliyse, size verilen bilgiler
doğruysa onlara gereken yapılır.
Tekirdağ
Karaağaçla ilgili planlamayı arkadaşlarımız
şimdi araştırıyorlar, yetişirse o bilgiyi de size
veririm. Karaağaçla ilgili bilgileri oturum sonuna kadar alabilirsem size
ulaştırırım.
Kocaeli
Üniversiteyle ilgili, bir önceki oturumda konuştuk. Gebze üniversitesiyle
ilgili
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Gebze üniversitesi değil efendim, Kocaeli
Üniversitesinde
BAŞKAN
Meslek yüksekokulu istiyorlar Gebzeye.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Evet.
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Yaklaşık yüzde 42sinin bulunduğu
bir yerde bir tek meslek yüksekokulu yok.
MİLLÎ
EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) Gebze üniversitesi
bünyesinde muhtemelen bu sorun da çözülür diye arz ediyorum.
BAŞKAN
Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
4üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- Siirt ili "Aydınlar"
İlçesinin adı "Tillo" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Zozani.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin,
sınır kapılarına duvar örülmesinden vazgeçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Biliyorsunuz, uzun süredir Hükûmet Mardinde özellikle
Rojava Kürtlerini izole etmek için bir utanç duvarı uygulamasına
girişti ve Nusaybinde bu utanç duvarları örülüyor. Bugün sabah
saatlerinden beri Nusaybin Belediye Başkanımız Sayın
Ayşe Gökkan tek başına mayınlı arazide oturma eylemi
gerçekleştiriyor ve oturma eylemi mayınlı arazide şu
saatler itibarıyla devam ediyor. Hayati tehlikenin olduğu bir
alandır burası. Olası bir müdahale hem Sayın Gökkanın
hem de müdahale edenlerin yaşamları için risk teşkil etmektedir.
Sayın Bakanın da bu konuya ilgi gösterip Hükûmet yetkililerinin, Valinin
bu konuya duyarlılıkla yaklaşmasını ve bu utanç
duvarı uygulamasından da vazgeçilmesini yüce Meclisin de bilgisine
sunmak istedik.
Teşekkür ediyoruz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Nevşehir Milletvekili Ahmet Erdal Feralan ve
Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ile 3 Milletvekilinin; Bir Üniversite
Adı ile Bir İlçe Adının Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (2/1783) (S.
Sayısı: 492) (Devam)
BAŞKAN Teklif üzerinde 86ncı maddeye göre
aleyhte söz vereceğim.
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, Türkiyenin sorunları açık, ortada. İşsizlik
almış, yürümüş. Devlet talan edilmiş, devlette denetim
kaldırılmış, devleti yönetenler devletin
kaynaklarını babasının çiftliği gibi kullanıyor.
İşte, Abdullah Gül devletin uçağıyla hacca gidiyor. Hacca
gitmene bir şey demiyorum da benim paramla gitme. Haram ediyorum
kendisine, haram ediyorum arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, yani, burada, benim
verdiğim vergiyle sen hacca gidemezsin.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Devlet terbiyesi
nezaket gerektirir nezaket. Devlet terbiyesi almış bir insansın.
KAMER GENÇ (Devamla) Sen şimdi konuşma!
Şimdi, öyle olunca arkadaşlar, yolsuzluk
almış yürümüş, hırsızlık almış
yürümüş. Türkiyede hak yok, hukuk yok, devletin bütün kurumları
çökertilmiş, bu Nabi denilen kişi Millî Eğitimi
çökertmiş.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, kullandığı ifadeye dikkat eder misiniz, Bakan Bey
hakkında kullandığı ifadeye dikkat eder misiniz. Lütfen,
hatibi uyarır mısınız.
BAŞKAN Sayın Genç, kanun hakkında
konuşun lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Ondan sonra memlekette tam bir
karanlık rejim kurulurken biz burada gelmişiz, Efendim şu ilin
ismi, bilmem şu ilçenin ismi şu mu olsun, bu mu olsun?
Arkadaşlar, İstanbulu Fatih Sultan Mehmet fethederken
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
İşgal diyecektin, vazgeçtin.
KAMER GENÇ (Devamla)
oradaki Bizanslılar Yahu
acaba meleklerin cinsi erkek midir, kadın mıdır?
diyorlardı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Biz hâlâ o
yerlere gidiyoruz. Çünkü Osmanlı Devleti bünyesine giren birtakım
kurtlar o büyük Osmanlı Devletini yok ettiler, bitirdiler Osmanlı
Devletini. O zihniyetteki kurtlar, şimdi, Atatürkün kurduğu çağdaş,
ilerici, akla, bilime dayanan ve dünyayı ürküten bir liderin kurduğu
Türkiye Cumhuriyetinin bünyesine girdiler, Türkiye Cumhuriyeti devletini
bitirmeye çalışıyorlar. Bunları anlamak için adam olmak
lazım, benim burada konuştuğum şeyleri anlamak için adam
olmak lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, Türkiyenin başında büyük
karanlıklar dönüyor arkadaşlar. Biz niye burada birbirimize
Şimdi -evvela bu kadar büyük, devasa bir memleket-
bu memleketi kalkındırmak için, Atatürkün kurduğu o
çağdaş, ilerici, bilime, akla dayalı olan bir devlet kurulduktan
sonra, KİTler kuruldu, sanayi geliştirildi, üniversiteler
geliştirildi, ondan sonra öyle bilim adamları yetiştirdik ki
Türkiyede üniversiteler dünya üniversiteleriyle yarışacak
nitelikteki bilim seviyesine ulaştı.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Hangi üniversite?
Nerede?
KAMER GENÇ (Devamla) Doktorlarımız Türkiyede
değil, dünyada aranan doktorlar oldu. Şimdi, ama, işte, Nabi
Avcı gibi, Tayyip Erdoğan gibi, Abdullah Gül gibi kişileri bu
çok rahatsız etti.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, lütfen uyarır mısınız hatibi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ağzı
bozuk adam!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Sayın Genç,
lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, ne
yaptılar? Üniversiteyi bitirdiler, eğitimi bitirdiler. Türkiyede
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, ben bildiğimi
konuşuyorum. Sonra siz beni ikaz edersiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ama lütfen İç
Tüzüke
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Bu kadar
saygısızlık yapma be!
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla ne
yaptılar? Bakın, o kadar büyük yolsuzluklar var ki.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Ağzının ayarı yok senin ya!
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ne kadar
saygısız bir insansın!
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, sizin şimdi 45
milyon dolara uçak alan adamınız kim, biliyor musunuz? Mehmet Cengiz.
Mehmet Cengizin kaç lira vergisini Merkezî Uzlaştırma Komisyonunda
affettiniz? Tam 500 trilyon lira vergisini.
Bakın, bu memlekete o kadar büyük ihanet içindesiniz
ki vergiyi kendi adamlarınızdan almıyorsunuz. Şu
Eskişehir yollarına kurulan o büyük inşaatların
akrabalarını bir araştırırsanız, işte, sizin
Tayyipin de, Abdullahın da adamları.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Bunlar bu paraları nerede
kazanıyorlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Temiz bir dil kullanın Sayın
Genç.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, bu tahrikçiyi lütfen susturun.
KAMER GENÇ (Devamla) Burada niye denetimi
kaldırdınız?
Dolayısıyla, arkadaşlar, bakın, ben
size bir şeyler söylemek istiyorum. Bu memleketi sizin sayenizde yok ediyoruz,
yarına bir kardeş kavgasını götürüyoruz.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) İncir
çekirdeğini bile doldurmaz söylediklerin.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, sizin
iktidarınız kimi destekliyor? Suriyede insanların boynunu
kılıçla kesen adamları sizin iktidarınız destekliyor.
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Kim destekliyor? At,
işkembeden at!
KAMER GENÇ (Devamla) İnsanları diri diri
yakan El Kaide ve El Nusrayı sizin iktidarınız destekliyor.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Ayaküstü kırk tane
yalan söyledin.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, böyle bir devlet
olmaz. Yarına Suriye gücünü kazandıktan sonra o El Nusra ile El Kaide
Türkiyeye dönecek ve gelecek, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bombayı
patlatacak çünkü sizin bunun daha hâlâ farkında olacak bir aklıseliminiz
teşekkül etmemiş.
Ben bunları size niye söylüyorum?
Anlayasınız diye.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sen söylediğini
anlıyor musun acaba?
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, geçen gün ben Hataya
gittim. Hataydaki bir Iraklı, gelmiş, diyor ki: Ayda bin tane
Müslüman öldürülüyor Irakta. Türkiyenin de geleceği öyle. Kim
götürüyor? İşte Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan bu duruma
getirdi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, lütfen
İç Tüzüke uygun bir dil kullanması lazım.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen...
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum...
KAMER GENÇ (Devamla) Bu memlekete bu tuzakların sonucu
bu olur. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, lütfen susturun.
BAŞKAN Bitti Sayın Genç.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teklif kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 31 Ekim 2013
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.31