TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
100üncü
Birleşim
10
Haziran 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, MHP
Grubu olarak Diyarbakır Licede Türk Bayrağına yapılan
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak Diyarbakır Licede Türk
Bayrağına yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
3.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, AK PARTİ Grubu olarak Diyarbakır Licede Türk
Bayrağına yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
4.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, (11/36) esas
numaralı Gensoru Önergesiyle aynı konuda verilmiş bir soruşturma
önergesi olduğuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçekin Anayasayı ihlal ederek bu soruşturma önergesini iade
ettiğine ilişkin açıklaması
5.- Bolu Milletvekili Fehmi Küpçünün, Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
6.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü üzerinde CHP
Grubu ve şahsı adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM
Başkan Vekili Ayşe Nur Bahçekapılının,
Başkanlık Divanı olarak, Diyarbakır Licede Türk
Bayrağına yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
VI.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat
Korkmazın, Ukraynada yaşanan sıkıntılardan etkilenen
Ahıska Türklerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Niğde Milletvekili Doğan Şafakın,
Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan geçici
işçilerin kadroya alınması ve sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.-
Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir Gizligiderin, yer altı
depoculuğunun geliştirilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
VII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve 39 milletvekilinin, toplu
sözleşme haklarını kullanmaları engellenen işçiler ve
aileleri açısından ortaya çıkan mağduriyetlerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/969)
2.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve 22 milletvekilinin, cezaevlerinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/970)
3.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve 22 milletvekilinin, Dikmen Vadisi Son Etap
Kentsel Dönüşüm Projesinin yurttaşlara etkisinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/971)
B)
Gensoru Önergeleri
1.-
CHP Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebi, Sinop Milletvekili Engin Altay ve Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin, yolsuzluk olaylarına karıştığı
iddia edilen bakanlara isnat edilen suçları önceden bildiği hâlde
gerekli işlemleri yapmayarak görevini kötüye kullandığı,
yolsuzluk iddialarının üzerini örtmek için girişimlerde bulunduğu,
yargı görevini yapanları etkilemeye teşebbüs ettiği ve
haksız mal edinme, mal kaçırma ve gizleme suçlarını
işlediği iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/36)
C)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa
Birliği Uyum Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
D) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki heyetin, 11-13 Haziran 2014
tarihleri arasında Baküde düzenlenecek olan Türk Dili Konuşan
Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) 5inci Genel Kuruluna katılmak üzere
Azerbaycana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/1507)
E) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Binnaz
Toprakın, (2/1949) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/164)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan dericilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (10/559) görüşmelerinin
Genel Kurulun 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu Milletvekili Fehmi Küpçünün CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 36ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin,
Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğanın 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 48inci maddesiyle ilgili
önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün;
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van Milletvekili Aysel
Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14,
2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060,
2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982,
2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)
4.-
Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/410) (S.
Sayısı: 90)
XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin, cari açığa, altın ithalatına ve 17 Aralık
operasyonu kapsamında tutuklanan bir kişinin ifadelerine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/43135)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, görev yeri değiştirilen veya haklarında
soruşturma açılan kamu personeline ilişkin sorusu ve Milli
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/43159)
3.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, giriş sınavlarında usulsüzlük
yapıldığı gerekçesiyle bazı kamu personeline ait
dosyaların incelemeye alındığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43196)
4.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Türk Dil Kurumu tarafından bilgi teknolojisi alanındaki
uygulamaların Türkçe'nin özelliklerine göre uyarlanmasına yönelik
çalışmaların desteklenmesine,
Türk dili ve edebiyatına
ait eski dönemlerde yayımlanan eserlerin yeni Türk alfabesine
aktarılması ve yayımlanması adına yürütülmekte olan
çalışma ve projelere,
İlköğretim,
ortaöğretim ve yüksek öğretim öğrencileri arasında
Türkçe'nin doğru ve etkin kullanılması konusunda düzenlenen
yarışmalara,
Türk Dil Kurumu
tarafından halkın her kesiminin günlük yaşamda dili doğru
kullanması adına yürütülmekte olan çalışmalara,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43198), (7/43199), (7/43200), (7/43202)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Türk Dil Kurumu tarafından Türkçe'nin toplumun farklı
kesimlerinde bilinçli kullanılmasına yönelik düzenlenen etkinliklere
ve bu etkinlikler için satın alınan mal ve hizmetlere ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/43201)
6.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Türk Dil Kurumu tarafından Türk dilinin gelişim
sürecinde emeği geçen kişilerin ve yaşanan belli başlı
olayların anılmasına yönelik olarak düzenlenen etkinliklere,
Türk Dil Kurumu
tarafından farklı kültürlerin temel düşünce, bilim ve sanat
eserlerinin Türkçeye çevrilmesi adına yürütülmekte olan çalışma
ve projelere,
Türk Dil Kurumu
tarafından kütüphane hizmetlerinin etkinlik düzeyinin yükseltilmesi ve
kurum yayınlarının daha geniş kitlelere
ulaştırılması adına yürütülmekte olan
çalışma ve projelere
Türk Dil Kurumu
tarafından Türkçe'nin korunmasına katkıda bulunan kişi,
kurum ve kuruluşların desteklenmesi adına yürütülmekte olan
çalışma ve projelere,
Türk Dil Kurumu
tarafından yürütülmekte olan bazı belgesel
çalışmalarına,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43203), (7/43204), (7/43205), (7/43206),
(7/43207)
7.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, RTÜK'e izleyiciler tarafından çeşitli yollarla
yapılan bildirim ve şikâyetlere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43208)
8.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, RTÜK tarafından radyo ve televizyon yayınlarının
bozucu etkilerinin giderilmesi adına yürütülmekte olan çalışma
ve projelere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/43209)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, güncel kablolu yayın, güncel uydu yayın ve güncel karasal
analog lisansına sahip radyo ve televizyonlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/43210)
10.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında RTÜK
tarafından yayıncı kuruluşlara tahakkuk ettirilen frekans ücretlerine,
RTÜK'ten izinsiz olarak verici kurduğu tespit edilen radyo ve
televizyonlar ve yayın ihlali yaptığı tespit edilen radyo
ve televizyonlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43213)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Türkçe ile ilgili eğitim/seminer dersi
hazırlanması projesine ve Türkçenin doğru ve güzel
kullanılması konusundaki eğitim çalışmalarına,
Türk dilinin korunmasına
katkısı olan kişi ve kurumların desteklenmesine,
Türk Dili Arşivinde yer
alan malzemeler için katalog hazırlanması projesine,
Türk Dil Kurumu
tarafından hazırlatılan çeşitli belgesellere,
Türk Dil Kurumu
Başkanlığı tarafından çeşitli proje ve
çalışmalar için dışarıdan görevlendirilen
kişilere,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43545), (7/43546), (7/43547), (7/43548),
(7/43549)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Türkçedeki yabancılaşmayı engellemek için
hazırlanan basılı malzemelere,
Türk Dil Kurumu
Başkanlığı tarafından bilgi teknolojileri konusunda
diğer kurumlarla ortak yürütülen projelere,
Türkçedeki
yabancılaşmayı engellemek için hazırlanan kamu
spotları ve eğitici kısa televizyon filmlerine,
Temel eserlerin Türkçeye
çevrilmesi çalışmalarına,
2002-2014 yılları
arasında Türk Dil Kurumu tarafından sunulan e-kitaplara,
Türkçedeki
yabancılaşmayı önlemek amacıyla gerçekleştirilen
çalışma ve projelere,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43550), (7/43551), (7/43552), (7/43553),
(7/43554), (7/43556)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Türk İşaret Dili konusundaki
çalışmalara,
Türkçe öğrenimi için
oluşturulan e-öğrenme uygulamalarına,
Türkçenin doğru
kullanılması amacıyla oluşturulan yazılım ve
uygulamalara,
Türk Dil Kurumu
tarafından gerçekleştirilen çeşitli çalışma ve
projelere,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43557), (7/43558), (7/43559), (7/43560)
14.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt'ün, yerel gazetelerin sosyal güvenlik prim
borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43561)
15.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, Başbakanlığa ait resmi
taşıtlar ile kullanılan kiralık araçlara ve Taşıt
Kanunu'na aykırı kullanımdan dolayı hakkında
işlem yapılan sürücülere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43740)
16.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı
tarafından Türk tarihi ve Türkiye tarihinin tüm yönleriyle hakikatlere
uygun olarak ortaya konması amacıyla yürütülen çalışmalara,
Türk Tarih Kurumu
Başkanlığı bünyesinde yürütülen bazı projelere,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43881), (7/43884)
17.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Türk Tarih Kurumu Başkanlığı
tarafından Türk tarihi ve Türkiye tarihinin kaynak eserlerinin tespit
edilmesi, incelenmesi, yayına hazırlanması ve bu alandaki
araştırmaların takip edilmesi adına yürütülen
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/43883)
18.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Türk Tarih Kurumu
Başkanlığı tarafından yapılan kazıların
sayısı ile yurt içi ve yurt dışında düzenlenen
bilimsel toplantıların sayısına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/43885)
19.- Mersin Milletvekili Ali
Öz'ün, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından Ar-Ge konusunda
yürütülmekte olan çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43972)
10 Haziran 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe
Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı
vardır.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
(MHP sıralarına ayrı
ayrı Türk Bayrağı asılması)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Vural, söz
vereceğim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, MHP Grubu olarak Diyarbakır Licede Türk
Bayrağına yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, burada
BAŞKAN Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir) -
milletin
vekilleri olarak söz hakkımızı milletin
bağımsızlığı ve egemenliği sayesinde
kullanıyoruz.
BAŞKAN Elbette.
OKTAY VURAL (İzmir)
Egemenliğimizin ve
bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün,
tarihimizin, şerefimizin, onurumuzun ve mücadelemizin sembolü olan ve
burada varlık sebebimiz olan bayrağımıza yönelik
saldırıyı kınıyorum.
BAŞKAN Sayın Vural,
sözünüzü kesmiş olmak istemem ama isterseniz şimdi grup başkan
vekillerine söz vereyim veya gündem dışı konuşmalardan
sonra vereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, ben
sözümü söyleyeyim sonra isteyene söz verirsiniz.
Sayın Başkanım,
dolayısıyla, burada, tarih bunların akıbetini nasıl
yazmışsa bundan sonra böyle yazacaktır. Bu
bayrağımıza uzanan elleri, bu elleri cesaretlendirenleri, hoş
görenleri, hepsini, Türk milleti adına, milletin egemenliğini
kullanan milletvekilleri adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
milletvekilleri adına kınadığımızı ifade
etmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu amaçla,
bugün burada olmamızın, varlık sebebimizin anlamı bu
şanlı al bayraktır. O bakımdan, gündem dışı
ya da gündem içi, bundan daha önemli bir gündem de yoktur. Bu bakımdan, bu
konudaki tepkimizi iletmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Siz de aynı konuda
mı görüş bildireceksiniz?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Aynı konuda efendim.
BAŞKAN Peki.
Gündeme geçmeden grup başkan vekillerine söz vereyim.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
2.- İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu olarak Diyarbakır Licede Türk
Bayrağına yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
güneydoğuda, Diyarbakırda Türk Bayrağının
indirilmesiyle ortaya çıkan olayı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak şiddetle, nefretle kınıyoruz. Bu olayı kabul etmek
mümkün değildir.
Bu olay ister provokasyon olsun ister
başka bir nedenle yapılmış olsun sonuçta Türkiye
Cumhuriyetinin bayrağı bir askerî birliğimizden
indirilmektedir. Gerçekte, o bayrağı indiren o direğe çıkan
kişi değildir. Orada bir yönetim boşluğu vardır, bir
yönetim zafiyeti vardır. Bunun sorumlusu olarak biz, oradaki o
birliğin komutanını da görmüyoruz. Sayın Başbakan
Yardımcısının konuya ilişkin açıklamaları,
daha önceki açıklamaları talimatın çok yukarıdan,
Hükûmetten gittiğini göstermektedir. Böyle olaylar
karşısında askerin herhangi bir şekilde müdahale etmemesi
yönünde Türk Silahlı Kuvvetleri talimatlandırılmıştır
ve bu yönetim boşluğu kendisini orada bugün bayrak indirme olarak
göstermektedir, yarın farklı şekilde gösterecektir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Doğu Anadolu Bölgesinde bugün Türkiye
Cumhuriyetinin gücü hissedilmemektedir, bu güç
zayıflamıştır. Sayın Başbakanın yönetim
anlayışı, Cumhurbaşkanlığı sürecindeki
adaylık düşüncesi orada yönetim boşluğu doğmasına
yol açmıştır. Bu anlayışı şiddetle
kınıyoruz. Bayrak, bir ülkenin, bir toplumun namusudur,
şerefidir; buna hiç kimse elini uzatamaz, dilini uzatamaz.
Kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Belma Satır, buyurun.
3.- İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın, AK PARTİ Grubu olarak Diyarbakır
Licede Türk Bayrağına yapılan saldırıyı
kınadıklarına ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarımız; Licede dün yaşanan olayı,
aynı şekilde ben de bütün grubum adına şiddetle
lanetliyorum, kınıyorum. Asla ve asla, hiçbir şekilde kabul
edilemeyecek bir davranıştır.
Olayın failinin çocuk, genç,
kadın, erkek olması bizim için hiçbir şey ifade etmez.
Olayın sorumluları, gerek görevliler gerek yapan kişiler idare
tarafından yakalanacak ve gerekli cezaları verilecektir. Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak bu işin takipçisi olacağız. Biz,
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında kardeşlik hukukunun tesisi için
çalışan bir siyasi hareketiz. Bunu için Tek millet, tek devlet, tek
bayrak, tek vatan. diyoruz. Bu amaçla çalışmaya devam edeceğiz.
Olayı tekrar grubum adına
lanetlediğimi ifade ediyorum. Bugünkü grup toplantımızda da bu
konuda Sayın Başbakanımızın
açıklamalarını aynen tekrar ediyoruz.
Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak,
Diyarbakır Licede Türk Bayrağına yapılan
saldırıyı kınadıklarına ilişkin
açıklaması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, bayrak, bizim en önemli hassasiyetimizdir. Bayrak,
cumhuriyetimizin ve bağımsızlığımızın
simgesidir. Bayrak, onurumuzdur. Bu nedenle toplumsal
barışımıza ve bayrağımıza yapılan bu
menfur saldırıyı şahsım ve Başkanlık
Divanı adına bizler de kınıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
Ukraynada yaşanan sıkıntılardan etkilenen Ahıska
Türklerinin sorunları hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili
Nevzat Korkmaza aittir.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Ukraynada yaşanan
sıkıntılardan etkilenen Ahıska Türklerinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz
tarafından kürsüye Türk Bayrağı asılması)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Bu kürsü
Türk milletinin kürsüsü, bu bayrak da Türk milletinin kanlarıyla,
canlarıyla vücut verdiği ay yıldızlı al bayrak.
Dolayısıyla iki sevgiliyi buluşturmak ve Türk milletinin
tamamının dileği olarak bu bayrağı Türk milletinin
iradesinin tecelli ettiği bu kürsüye asmak istedik. Hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Ukraynanın güneydoğusunda Slavyanski şehri ve köylerinde
Ukrayna ile Rusya yanlıları arasında bildiğiniz gibi
şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Ahıska Türklerinin
yaşadığı Çervonny, Malaçar ve Semyonovka köylerinde
ağır silahlar kullanılıyor. Ahıska Türkleri
Federasyonu Başkanı Sayın Osman Çelik, 4 bine yakın
soydaşımızın şiddetli çatışmaların
ortasında mahsur kaldığını ve kadın ve çocukların
birçoğunun evlerini terk ederek 150 kilometre uzaklıktaki Donetsk
merkezinde bir camiye sığınmak zorunda
kaldıklarını ifade ediyor.
Her şey
Dışişlerimizin ve Büyükelçiliğin gözü önünde cereyan
ediyor. Yetkililerin söylediği tek şey: Bölgede silahlı
çatışma var, yardım götüremiyoruz; evlerinizi
boşaltın. Evlerini boşaltıp nereye gidecekler değerli
milletvekillerim? Bunu söylemekten başka Hükûmetin yapabileceği bir
şey yok mu? Aktif dış politikadan kastettiğiniz, böyle
durumlarda taşın, kovuğun arkasına gizlenmek mi? Özü sözü
Müslüman Türk olan soydaşlarımızın ve Türk
dünyasının sorunlarıyla ne zaman ilgileneceksiniz? Analar
ağlamasın, çocuklar ölmesin. diye tüm insani duyguları istismar
ederek ülke bütünlüğünü ateşe atıyor, PKKyla
çalıştaylar yapıp pazarlıklar yapıyorsunuz. Doğu
Türkistanda, Musulda, Kerkükte, Karabağda anaların
gözyaşları sel oldu akıyor, görmüyorsunuz.
Bugün de Ukraynada Ahıska
Türkleri, yaşlısı genci, kadını erkeğiyle feryat
figan, ana vatanlarından uzanacak bir kardeş elini bekliyorlar.
Sadece onlar mı bekliyor? Kırımdan göç etmiş binlerce
yurttaşımız ve hatta Türk milletinin tamamı.
Silahların gölgesinde can derdine düşmüş bu kardeşlerimizle
ilgili daha ne kadar sessiz kalacaksınız?
Değerli milletvekilleri,
Ahıska Türklerinin çektiği ilk acı değil bu, neredeyse bir
kez bile gün yüzü görmediler, acıları bir an olsun dinmedi.
Kırım, Türk milletinin kanayan yarasıdır. Anadoluya
çekilirken orada bıraktığımız kardeşlerimiz var:
Ahıska Türkleri, Kırım Tatarları ve Çeçenler.
İnsanlık tarihinin şahit
olduğu en zalim rejim olan komünizmin kanlı diktatörü Stalin 1944te
bu kardeşlerimizin 90 binini yük vagonlarına doldurarak Rusya
steplerine sürgün etti. On binlerce Türk, bile bile, günlerce açılmayan
vagonlarda açlıktan, havasızlıktan, hastalıktan ve
dondurucu soğuktan hayatını kaybetti. Ana evladından,
kardeş kardeşinden ayrı düştü, binlerce ocak söndü. O
günden beri Ahıska Türkleri, kan gözyaşları döküyorlar ve haklarını
alamadılar. Geri dönenler topraklarının Hristiyan, Gürcü ve
Ermenilere peşkeş çekildiklerini gördüler. Yetmiş
yıldır orada burada vatansız yaşıyorlar.
Gürcistanın 1999da geri dönüşleri için Avrupa Parlamentosuna
verdiği bir söz var, 2007de de bu doğrultuda bir yasa
çıkardı. Ama bu kararı takip edecek millî Hükûmet nerede?
Ahıskalı kardeşlerimiz, bunca acıya ve zulme rağmen
Türklüklerinden ve Müslümanlıklarından hiç vazgeçmediler, bugün de
ateşle imtihan ediliyorlar; Ukraynada iki ateş arasındalar,
yarınları meçhul. Devletimizin yapacağı,
kardeşlerimizin bölgeden operasyonu opsiyonu da dâhil olmak üzere, her
yolun denenmesi lazım çünkü oradaki kardeşlerimiz soykırım
tehdidi altında. Ya Ukraynayla görüşülecek, can ve mal emniyetleri
temin edilecek ya Gürcistana, geri dönüş sözü hatırlatılarak
Ahıskaya yerleşmeleri sağlanacak ya da gerekiyorsa Türkiyeye
getirilip yerleştirilecekler.
Sayın Başbakan, Ahıska
Türkü kardeşlerimiz bu kadarcık ilgiyi fazlasıyla hak ediyor.
Dinimiz de tarihimiz de bunu emrediyor, ecdadımızın bizden
beklentisi de bu. Bir an önce Türk dünyası için girdiğiniz derin
uykudan uyanın, kahredici sessizliğinize bir son verin. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak Ahıska Türkü kardeşlerimiz hakkında
üreteceğiniz her tedbire destek olmaya hazırız. Bu işin
şanı, şerefi de sizin olsun, yeter ki kardeşlerimiz
kurtulsun, huzur bulsun.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı ikinci söz,
Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan geçici
işçilerin kadroya alınması ve sorunları hakkında söz isteyen
Niğde Milletvekili Doğan Şafaka aittir.
Buyurun Sayın Şafak. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Niğde Milletvekili
Doğan Şafakın, Karayolları Genel Müdürlüğünde
çalışan geçici işçilerin kadroya alınması ve
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
DOĞAN ŞAFAK (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel
Müdürlüğünde çalışan geçici işçilerin kadroya
alınması ve sorunları hakkında gündem dışı
söz aldım.
Öncelikle, Licede Türk
Bayrağına yapılan saldırıyı şiddetle
kınayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi sizlere mahkeme kararıyla
kazanılmış hakları olan, Maliye
Bakanlığının gündeminde olmayan ama binlerce işçinin
gündeminde olan mağduriyetten bahsedeceğim. 2006 yılından
itibaren kadrolu işçi personelinin emekli olması nedeniyle, yerlerine
yeni kadro verilmemesi nedeniyle bu görevi yerine getirebilmesi için hizmet
alımıyla çalışan 8.761 işçinin Maliye Bakanı ve
Ulaştırma, Denizcilik Bakanı yüzünden hayatları
kararmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğünde yüklenici
işçi firması adına çalışan işçilerin yerel
mahkemeye açmış oldukları davaların akabinde, Yargıtay
tarafından, belirtilen işçilerin Karayolları Genel
Müdürlüğü personeli olduğu tespiti mahkeme kararıyla
kesinleşmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü iş yerinde
hizmet alımı yoluyla çalışan yüklenici firma
işçilerini temsilen Türkiye YOL-İŞ Sendikasının
Karayolları Genel Müdürlüğü ile görünüşteki işveren
yüklenici firmalar arasındaki hukuki ilişkileri sorunlu
olduğundan dolayı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı, 26/3/2012 tarihinde Maliye Bakanlığına
Karayolları Genel Müdürlüğünde hizmet alımıyla
çalışan 8.761 işçi hakkında toplu iş sözleşmesi
yapılması için kadro ödeneği müracaatı
yapmıştır. Buna rağmen, dönemin Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali
Yıldırımın 26 Mart 2012 tarihindeki müracaatına
bugüne kadar Maliye Bakanlığı tarafından müspet bir cevap
verilmemiştir. Maliye Bakanlığı, Yargıtay
kararının bulunmasına ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığının mahkeme kararı
doğrultusundaki talebine rağmen, 2013 yılı bütçesinde
Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde hizmet alımıyla
çalışan binlerce işçi hakkında herhangi bir kadro
ihdası ve haklarının iadesiyle ilgili bir çalışma
yapmamıştır. Türkiye YOL-İŞ Sendikası ile
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2008 yılında mutabık kalınan 12nci dönem toplu iş
sözleşmesinin ek 1-b skalasının 1-1 derece-kademe
karşılığında çalıştırılmak üzere
kadro ihdasıyla çalışmalara devam edilmesine, kamu hizmetinin
aksamadan yürütülmesi ve maliyet açısından çözüm olduğu
görüşünde olup konunun Maliye Bakanlığınca olumlu
değerlendirilmesi yönündeki talebine ret cevabı verilmiştir.
Maliye Bakanlığının kadro ihdası için
kılını kıpırdatmaması binlerce işçimizi
aileleriyle beraber üzmektedir. İşçileri ve aileleri en çok üzen
şey ise Yargıtay tarafından onanan bir kararın olması
ve uygulanmamasıdır.
Ayrıca, üniversite mezunu
işçiler, yıllardır kamu kurum ve kuruluşlarında
işçi kadrosunda istihdam edilmelerine karşılık,
mühendislik, mimarlık, işletme, maliye, istatistik ve benzeri
dallarda 657 sayılı Yasaya tabi çalışanlarla aynı
görevi ifa etmelerine, bulundukları kadrolarda sorumluluk yüklenmelerine
rağmen derece ve kademe yükselmesiyle birlikte yetki ve unvan
artışı alamamakta, nakil olamamaktadırlar.
Hükûmetten, bir: Yargıtay
kararıyla onanan Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan
ve Maliye Bakanlığı tarafından bir türlü dikkate
alınmayan 8.761 işçi; iki: Karayolları 6. Bölge 64. Şube
Şefliğinde geçici olarak çalışan, geçen yıl
yetmiş gün boyunca bütçe yetersizliği nedeniyle ücretlerini alamayan
40tan fazla işçi; tarım kredi kooperatiflerinde çalışan,
havuza alınan ve hiçbir ücret alamayan işçiler ve birçok kurumda
çalışan 4/Cli işçiler, mevsimlik işçiler, kamuda
çalışan 25 bin civarı üniversite mezunu işçi çözüm
beklemektedir.
Mahkeme kararlarına uymuyorsunuz,
her konuda Anayasaya aykırı işler yapıyorsunuz, Yeni bir
anayasa yapalım. diyorsunuz ama yasalara uymuyorsunuz;
uymadığınız yeni anayasayı ne yapacaksınız?
Muhalefet, uymayacağınız yeni bir anayasayı niçin sizinle
yapsın?
Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz,
yer altı depoculuğunun geliştirilmesi hakkında söz isteyen
Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir Gizligidere aittir.
Buyurun Sayın Gizligider. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir Gizligiderin, yer
altı depoculuğunun geliştirilmesine ilişkin gündem
dışı konuşması
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; gündem dışı söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Hafta sonunda Diyarbakırda
gerçekleşen olaya dair şunu söylemek isterim ki:
Bayrağımıza uzanan kirli elleri ve o uşakların
efendilerini lanetliyorum. Kimsenin şüphesi olmasın ki biz, bu bayrak
uğruna şehit olunmak gerekiyorsa gene şehit olur ama o
nazlı hilale ve yıldıza halel getirmeyiz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Saygıdeğer milletvekilleri,
esasen bölgemize has ama aslında bütün ülkemizin gizli kalmış
bir zenginliğinden bahsetmek istiyorum. Doğal depolar Nevşehir
ilimizde tarımsal, turistik ve ticari amaçlara hizmet etmekte olup ilimiz
ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Kaya oyma mekânlar ilimizde ağırlıklı
olarak merkez ilçeye bağlı beldelerimizde, Ürgüp ilçemizde ve Avanos
ilçemizde yoğunluk göstermektedir. Depo sayısı
yaklaşık 1.100 adet olup 897 bin metrekare alanda 900 bin ton
kapasiteye ulaşmış bulunmaktadır. Nevşehir ilimizde
bulunan doğal depoların eylül-haziran arasındaki ortalama
sıcaklıkları 2 ila 10 derece arasındadır ve bu dönemde
nem yaklaşık yüzde 90 civarındadır.
İç Anadolu ve özellikle Kapadokya
bölgesinin jeolojisi yaklaşık beş milyon yıl önce volkanik
faaliyetler sonucunda oluşan, 100 ila 300 metre aralığında,
istifli, genelde tüf kökenli yumuşak kayaçlardır. İşte bu
yumuşak kayaçlar aslında bizden binlerce yıl önce
yaşamış farklı topluluklar tarafından, kimi zaman
dinlerini muhafaza etmek, kimi zaman canlarını muhafaza etmek için
kullanılmışken bugün bölgede ticaret, turizm ve tarım
alanında teknolojiyle birleştirilerek oldukça faydalı menfaatler
sağlamaktadır. Geçen zaman içerisinde bu yapılar, gelişen
teknolojiyle birlikte günümüzde modern yer altı tesislerinin kazandırıldığı
bir hâle dönüşmüş durumdadır.
Bu amaçla 1.100ü aşkın depo
bulunmaktadır. Bu soğuk hava depolarının diğer
depolara nazaran işletme maliyeti yaklaşık yüzde 90 daha
azdır çünkü ekstra elektrik ve ekstra bir iklimlendirme gerektirmemektedir.
Yine bu soğuk hava depoları, esasen hepimizin günlük dilde
kullandığı yatak limonu tabirinin yataklarıdır ve
ilk oluşturulma aşamasında da alternatifi olan diğer
depolara göre yaklaşık yüzde 60 daha az maliyet sahibidir.
Ayrıca, nem ve istenen iklim düzeyi doğal olarak yer
aldığı için hem daha ekonomik hem de daha verimli ürünler
çıkmaktadır. Ayrıca, bu soğuk hava depoları, elma
buzhanesi -limonu zikrettik- ve en önemlisi, gerek bölgemizin gerekse
diğer bölgelerde yetiştirilen patateslerin doğal deposudur,
âdeta bölge için bacasız fabrika niteliğindedir. Rakamla ifade edecek
olursam: Örneğin bölgede depolanan sadece patates 1 milyon ton ve yatak
limon 120 bin ton yani 6 milyon 100 bini aşkın sandık rezervini
içermektedir ve kaldı ki şu ana kadar bize ulaşan teknik araştırmalar
yaklaşık yüzde 10unun kullanıldığı
noktasındadır.
Değerli milletvekilleri, bu
depoları, alternatifi olan yer üstü betonarme soğuk hava
depolarıyla az önce karşılaştırdık. Yine, bu
noktada kayda değer önemli bir gelişme daha olmuştur ki bu noktada,
ruhsatlandırma ve diğer planlamalardaki özverili
çalışmaları için Çevre ve Şehircilik İl Müdürümüz,
Tarım İl Müdürümüz, Çevre ve Şehircilik Bakanımız ve
Tarım Bakanımıza özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Yine, bu konuyu öncelikle yüce Meclisin
gündemine ilk olarak 30 Mart 2012 tarihli -24 milletvekilimizle birlikte- bir
Meclis araştırması önergesi vererek getirmiştik. Bu
noktada, bu önergemizin kabulü yönünde oy kullanan saygıdeğer
milletvekillerine de bu vesileyle teşekkür ediyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
REŞAT DOĞRU (Tokat)
Sayın Başkan, 60ıncı maddeye göre söz istiyoruz.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Beş dakika ara veriyorum
birleşime ve grup başkan vekillerini arkaya davet ediyorum.
Buyurun.
Kapanma
Saati: 15.24
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.40
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 100üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündeme geçtiğimizi daha önce
belirtmiştim.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırma
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ve
39 milletvekilinin, toplu sözleşme haklarını kullanmaları
engellenen işçiler ve aileleri açısından ortaya çıkan
mağduriyetlerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/969)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İş kollarının
belirlenmesi sürecini sürüncemede bırakarak toplu sözleşme
hakkının fiilen kullanılmasını engelleyenlerin ortaya
çıkarılması ile bu süreçte işçiler ve aileleri
açısından ortaya çıkan mağduriyetlerin belirlenmesi ve
alınması gereken önlemlerin tespiti amacıyla Anayasa'nın
98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını az ve teklif
ederiz.
1) Süleyman Çelebi (İstanbul)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
6) İlhan Demiröz (Bursa)
7) Osman Aydın (Aydın)
8) Mehmet Ali Susam (İzmir)
9) Kemal Değirmendereli (Edirne)
10) Musa Çam (İzmir)
11) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12) Binnaz Toprak (İstanbul)
13) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
14) Aytun Çıray (İzmir)
15) Uğur Bayraktutan (Artvin)
16) Gürkut Acar (Antalya)
17) İlhan Cihaner (Denizli)
18) Haydar Akar (Kocaeli)
19) Ömer Süha Aldan (Muğla)
20) Muharrem Işık (Erzincan)
21) Ali Demirçalı (Adana)
22) Kamer Genç (Tunceli)
23) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
24) Kazım Kurt (Eskişehir)
25) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
26) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
27) Mahmut Tanal (İstanbul)
28) A. Haluk Koç (Samsun)
29) İdris Yıldız (Ordu)
30) Ahmet Toptaş (Afyonkarahisar)
31) Doğan Şafak (Niğde)
32) Turgut Dibek (Kırklareli)
33) Bülent Tezcan (Aydın)
34) Atilla Kart (Konya)
35) Levent Gök (Ankara)
36) Refik Eryılmaz (Hatay)
37) Ali Haydar Öner (Isparta)
38) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
39) Erdal Aksünger (İzmir)
40) Ali Özgündüz (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye'de çalışma
yaşamının temel kurumlarından biri olan toplu pazarlık
hakkı Anayasamızın 53üncü maddesinde "İşçiler
ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal
durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek
amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.
Toplu iş sözleşmesinin
nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir." şeklinde
ifade edilmiş ve bu çerçevede hâlen yürürlükte bulunan 2822
sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunuyla
da bu hakkın kullanımının usul ve esasları saptanmıştır.
31/1/2012 tarihinden itibaren
Anayasamızda belirlenen hak ve özgürlüğün kullanımında
ciddi bir uygulama sorunu yaşanmakta ve işçilerin toplu pazarlık
hakkını fiilen kullanamamasına neden olunmaktadır. Toplu
iş sözleşmesi yapmak isteyen sendikaların iş yerlerinde
yetkili olduklarına dair başvuruları Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca yanıtsız bırakılmakta,
ne lehte ne de aleyhte bir cevap verilmemektedir.
1/2/2012 tarihinden 8/5/2012 tarihine
kadarki süre içerisinde Sayın Bakanın yaptığı resmî
açıklamada, toplu iş sözleşmesi için yetki bekleyen 631
başvurunun olduğu bildirilmiştir. Ancak, Sayın Bakan
yapılan görüşmelerde bu sayının 900'ü
aştığı ve bu başvurular kapsamında da 200 binden
fazla işçinin bulunduğunu belirtmiştir.
Öncelikle yukarıda da
belirtildiği üzere, toplu sözleşme hakkı Anayasamızın
53üncü maddesinde belirlenmiş bir haktır ve ortada bu hakkın
kullanımının engellenmesi durumu söz konusudur.
Ayrıca, şu an yürürlükte
bulunan 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve
Lokavt Kanunu'nun 12nci maddesinin üçüncü fıkrasında "Bir
işkolunda çalışan işçilerin yüzde onunun tespitinde
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca her yıl
Ocak ve Temmuz aylarında yayımlanacak istatistikler esas
alınır. Bu istatistiklerde belirtilecek işkolundaki bütün
işçi sayısı ile bu işkolundaki sendikalara mensup üye
sayısı toplu sözleşme ve diğer işlemler için
istatistik yayımlanıncaya kadar geçerlidir. Yetki belgesi almak üzere
müracaat eden veya yetki belgesi alan işçi sendikasının
yetkisini daha sonra yayımlanacak istatistikler etkilemez. Bakanlık;
yetkili sendikanın belirlenmesinde ve istatistiklerin düzenlenmesinde,
1/8/2010 tarihinden itibaren kendisine gönderilen üyelik ve istifa bildirimleri
ile Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan işçi bildirimlerini esas
alır. Bu tarihe kadar Bakanlıkça yayımlanmış bulunan
en son işçi ve üye istatistikleri geçerlidir." hükmü
bulunmaktadır. Bu hükme göre, Bakanlık tarafından en son
yayımlanmış olan istatistiğe göre işlem
yapılması gerekmektedir. Bakanlığın en son yayınladığı
ve hâlen kendi web sayfasında ve Resmî Gazetede
yayımlanmış istatistik de 2009 yılı Temmuz ayı
istatistiğidir. Dolayısıyla, Bakanın cevabi
yazısında belirttiği hükümsüzlük olgusu yasaya
aykırıdır.
Kaldı ki ilgili yasanın
13üncü maddesinin ikinci fıkrasında da yetki başvurusunda
bulunulan sendikaya altı iş günü içerisinde yetki başvurusuna
ilişkin müspet veya menfi cevap verme zorunluluğu bulunmaktadır.
Bakanlık bu yükümlülüğe de aykırı hareket etmektedir.
Bu sürecin kesintiye uğraması
sonucunda yüzlerce işçi sendikaya üye oldukları için işten
atılmış, bu insanların ekmekleriyle
oynanmıştır. Bu durumun en yakın örneği, Ankara Togo
ayakkabı fabrikasında çalışan ve sendikaya üye
oldukları için işten atılan 35 işçidir. 35 işçinin
işten atılmasıyla sendika yetki tespiti başvurusunda
bulunmuştur fakat Bakanlık yetki tespiti başvurusuna
karşılık hiçbir işlem yapmamıştır.
Belirtilen gerekçelerle yüce Meclisin
ivedilikle bu sorunu çözüme ulaştırması gerekmektedir.
2.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve 22 milletvekilinin,
cezaevlerinde yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/970)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
16 Haziran 2012 tarihinde, Urfa E Tipi
Kapalı Cezaevinde mahkûmların, cezaevinin kötü
koşullarını protesto etmek amacıyla isyan çıkararak
koğuşu ateşe vermesi sonucu 13 kişi ölmüş, 5 kişi
yaralanmıştır. Bu vahim olay, Türkiyedeki cezaevleri sisteminin
yakın geçmişteki pratikler de göz önünde bulundurunca, AKP iktidarı
döneminde ne denli insan yaşamının kutsallığına
devlet eliyle saldırıldığını bir kez daha tokat
gibi yüzümüze çarpmıştır.
Bu olayla birlikte, uzun zamandır
kamuoyunun tartıştığı cezaevlerindeki koşullar ve
hak ihlalleri yeniden gün yüzüne çıkmış ve asli görevi yasama
olan Meclisin cezaevlerinde yaşanan bu trajediye karşı
ivedilikle bir adım atılması zorunluluğu
doğmuştur. Bu nedenle, Urfa E Tipi Kapalı Cezaevinde
yaşanan vahşet nezdinde, benzer olayların başka
cezaevlerinde yaşanmasının çok muhtemel olduğu
gerçekliği göz önünde bulundurularak bunun önüne geçmek ve Türkiyedeki
bütün cezaevlerindeki çok ağır yaşam koşullarının
bir an evvel düzeltilmesi amacıyla Anayasanın 98, İç Tüzükün
104üncü ve 105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
için gereğini arz ve talep ederim.
1) Adil Zozani (Hakkâri)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Murat Bozlak (Adana)
5) Sırrı Sakık (Muş)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) İdris Baluken (Bingöl)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye'de devletin cezaevi
algısı, geçmişten bugüne birey-devlet ilişkisi
bakımından, kurulu düzene karşı duruşunun
cezasını çekerken ya da kendini doğrudan devlete
aykırı bir yerde konumlandırışı üzerinden bireyi
iki kere cezalandırmak üzerine kuruludur. Cumhuriyetin kuruluşu
itibarıyla bugüne kadarki süreç bu şekilde işletilmiştir.
12 Eylül darbesi sonrasında cezaevlerine atılan binlerce kişinin
maruz kaldıkları zulüm ya da çok daha yakın süreçte cezaevi
koşullarına karşı önce açlık grevi, sonrasında
ölüm orucu gibi eylemsellikler gerçekleştirdikleri için Hayata Dönüş
Operasyonuyla vahşice yakılan ve öldürülen onlarca mahkûm;
Türkiye'deki devlet algısının, cezaevlerini ve oraya
hapsedilenleri tanımlayış biçimi açısından yakın
tarihte yaşanan en önemli iki vahim olaydır.
Ancak, geçmişte yaşanan bu
acı deneyimler, AKP iktidarı sonrasında katlanarak devam
etmektedir. On yıllık iktidarlığı döneminde AKP,
yaptığı yasal değişikliklerle neredeyse her bireyi
terörist ilan edebilen geniş suç tanımını
yaratmış, yargı organlarını kendi siyasi
uzantısı gibi konumlandırmış ve uzun tutukluluk
süreleriyle cezaevlerini âdeta bir toplama kampına
dönüştürmüştür. Bu sebeple cezaevlerine hapsedilenler,
doğuştan gelen temel haklar hiçe sayılarak cezaevlerinde çok
ağır yaşam koşullarına maruz
bırakılmıştır.
Türkiye Ceza ve Tevkifevleri Genel
Müdürlüğünün hazırlamış olduğu rapora göre,
cezaevlerinin doluluk oranları Mart 2012 tarihi itibarıyla yüzde 200
artmış durumda. Raporda, ülkedeki cezaevlerinde tutulan 9.083
kişinin yatacak yerinin olmadığı belirtilmiş;
açık cezaevlerindeki kapasite fazlasının 1.007, kapalı
cezaevlerindeki kapasite fazlasının ise 8.076 kişi olduğu
tespit edilmiştir. Mart ayından bu yana, yüzlerce gözaltı ve
tutuklama furyasının devam edip yüzlerce kişinin cezaevinde
tabiri caizse rehin alındığı gerçekliği göz önünde
bulundurulursa, bu oran daha da artmış ve mevcut politikalarla her
geçen gün daha da artmaktadır.
Açıkça görülmektedir ki Urfa E
Tipi Kapalı Cezaevinde gerçekleşen bu vahşet, insanların
cezaevlerinde esir alınması ve cezaevinde çok ağır bir
biçimde maruz kaldıkları baskıların bir sonucudur üstelik
koşulların düzeltilmesine dönük bütün çabalar ve taleplere
rağmen. Zira aynı cezaevinde aynı şikâyetlerle
geçmişte de isyanlar çıkmış, son olarak Temmuz 2010'da
Erkan Gümüştaş isminde bir mahkûm kendisini ateşe vermişti.
Ayrıca Urfa Cezaevindeki bu ağır koşullara Urfa Barosu,
geçen yıl hazırladığı raporda önemle vurgu
yapmış ve cezaevindeki koşulları insanlık
dışı ve onur kırıcı bir durum olarak
nitelemiştir. Buna rağmen, 6-8 kişilik koğuşlarda 18 kişinin
kalarak 1 yatağı 3 kişinin paylaşması, gölgede bile 40
dereceyi aşan sıcaklıklara rağmen cezaevinde
havalandırma sisteminin olmayışı gibi mahkûmların en
temel haklarına dair bütün talepleri cezaevi yönetimi tarafından
yanıtsız kalmış ve mahkûmlar tepki olarak âdeta
canlarını feda etmişlerdir. Bu yönüyle bu isyan, cezaevi
sistemine ve siyasi iktidar olan AKP'ye çok açık bir mesaj niteliği
taşımaktadır.
Bütün bu gelişmeler göz önünde
bulundurularak, temel görevi yasama ve yürütme erkini denetlemek olan Meclisin;
öncelikle cezaevlerindeki insani olmayan doluluk oranlarını azaltmaya
dönük yasal çalışmaları hızlandırması, benzer
vahim olayların yaşanmasının önüne geçmek adına
mahkûmların temel haklarına ilişkin bütün taleplerine çözüm
bulacak adımlar atması amacıyla ivedilikle bir Meclis
araştırması açılmasını çok elzem görmekteyiz.
3.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozani ve 22 milletvekilinin,
Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel Dönüşüm Projesinin yurttaşlara
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/971)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ankara Yukarı Dikmen Vadisi'nde
"Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel Dönüşüm Projesi" adıyla
yapılacak olan kentsel dönüşüm projesi, bölgedeki halkı bu
sürece dâhil ederek talepleri doğrultusunda mekân kalitesini yükselten bir
kentsel yenileme örneği olmanın aksine, yörede yaşayan
yurttaşların barınma hakkını ihlal eden ve onları
baskıyla yerinden etmeyi hedefleyen bir proje olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Dönüşümün, yöre halkını
ikna ederek katılımcı bir planlama yaklaşımıyla
gerçekleştirilmesi ve yurttaşları mağdur etmeden,
barınma hakkına saygılı bir şekilde
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple, projenin yurttaşlara
etkisini araştırarak onları karar sürecine dâhil etmeyen ve
onları mağdur eden bir dönüşümün gerçekleşmesine engel olmak
ve hem mekânı hem de bölgede yaşayanların sosyal yaşam
standartlarını yükselten yeni bir kentsel yenileme
anlayışının gerçekleşmesi amacıyla
Anayasa'nın 98, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca
bir Meclis araştırması için gereğini arz ve talep ederim.
1) Adil Zozani (Hakkâri)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Halil Aksoy (Ağrı)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Ankara Yukarı Dikmen Vadisi'nde
Ankara Büyükşehir Belediyesinin "Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel
Dönüşüm Projesi" adıyla hayata geçirmeye
çalıştığı proje, orada ikamet eden yöre
halkının kabul ettiği ve yürütülmesini istediği bir proje
değildir. Ankara Büyükşehir Belediyesi bu kentsel dönüşüm
projesinde halkın katılımını ve onların
taleplerini reddeden bir anlayış sergilemiş ve hak, hukuk
tanımaz bir hâlde, bir an evvel bu dönüşüm projesini uygulamaya
çalışmıştır.
Bahsi geçen alanda 600 hane ve
yaklaşık 2 bin yurttaş yaşamakta olup bu yurttaşlar,
evlerinin yıkılması durumunda, yaşlısı,
çocuğu, kadını demeden kendini sokakta bulmakla karşı
karşıyadırlar. Zira, tamamı yoksul olan bu
yurttaşların sosyal ve ekonomik durumlarını göz önünde
bulunduran ve onların haklarını gözeten hiçbir teklif
Büyükşehir Belediyesi tarafından sunulmamıştır. Yöre
halkının taleplerini gözetmenin aksine, Büyükşehir Belediyesi bu
alanın bir an evvel tahliye edilmesi ve yıkılmasına dönük
adımlar atmıştır. Ancak, bu adımlara
karşılık Dikmen halkı, kendi örgütlü mücadelesi ve demokratik
kitlelerin desteğiyle, evlerini yıkmaya giden Büyükşehir
Belediye ekiplerine karşı uzun süredir bir direniş sergilemekte
ve evlerini tahliye etmemektedirler.
Ankara
Büyükşehir Belediyesinin bu tutumu, öncelikle, en temel insan
haklarından biri olan ve Anayasada yer alan barınma hakkına
aykırıdır. Ancak, bunun haricinde, bu yıkımın
hukuki bir dayanağı da yoktur. Nitekim Ankara 8. İdare
Mahkemesi, 9/2/2012 tarih ve 2011/1917
E. sayılı Kararla Dikmen Vadisi Son Etap Kentsel Dönüşüm Projesinin
yürütmesini durdurma kararı almıştır. Ayrıca, projenin
yetki hükmündeki 7/7/2010 tarih ve 2010/667 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararına yöre halkı dava açmış ve Danıştay 6.
Dairesinde bu projenin iptaline yönelik süreç devam etmektedir. Üstelik
19/10/2011 tarihinde açıklanan ara kararla Danıştay 6. Daire, bu
proje alanında keşif yapılmasına ve bilirkişi
incelemesine hükmetmiştir. Dolayısıyla, bu projenin iptaline
dönük hukuki süreç devam etmekte olup bu alanın tahliyesi ve
yıkılmasına dair iş ve işlemlerin yapılması yasal
olmayıp yargı sürecine müdahale anlamına gelmektedir.
Buna rağmen, söz konusu
Yukarı Dikmen Vadisi'nde, Ankara Büyükşehir Belediyesi
yıkım için sürekli olarak alana gitmekte, ısrarla alanın
tahliyesini istemekte ve bunu gerçekleştirmek için güç
kullanmaktadır. En son 12 Nisan tarihinde alana gidilmiş ve yöre
halkının direnişiyle
karşılaşılmıştır. Ancak bu direniş,
güvenlik güçlerinin gaz bombaları ve plastik mermiler kullanmasıyla
karşılığını bulmuş ve sonuç itibarıyla
güvenlik güçleriyle evlerini terk etmek istemeyen yurttaşlar
karşı karşıya gelmiş ve birçok yurttaş yaralanmıştır.
Bu nedenle, bu dönüşüm projesinin
gerçekleşmesi için, öncelikle yöre
halkının ikna edilmesi ve bu yurttaşlar mağdur edilmeden
dönüşümün gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, projenin
yurttaşlara etkisinin araştırılması, onların
karar sürecinde bu dönüşümün en önemli parçası olarak kabul edilmesi
ve dünyadaki iyi örnekleri gibi katılımcı bir planlama
yaklaşımıyla, kentsel alanın kalitesinin ve yaşam
standartlarının yükseltilmesini sağlamak ve bu bağlamda
Meclise düşen sorumluluğun yerine getirilmesi amacıyla, Meclis
araştırması açılması çok büyük önem
taşımaktadır.
BAŞKAN- Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak
ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır.
Önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
B) Gensoru Önergeleri
1.- CHP Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebi, Sinop Milletvekili Engin Altay ve Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, yolsuzluk olaylarına
karıştığı iddia edilen bakanlara isnat edilen
suçları önceden bildiği hâlde gerekli işlemleri yapmayarak
görevini kötüye kullandığı, yolsuzluk iddialarının
üzerini örtmek için girişimlerde bulunduğu, yargı görevini
yapanları etkilemeye teşebbüs ettiği ve haksız mal edinme,
mal kaçırma ve gizleme suçlarını işlediği
iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/36)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Halkımızın 17 Aralık
2013 tarihinde öğrendiği, siyasi tarihimizin en büyük yolsuzluk
olaylarına ilişkin ibretle izlenen bir süreç yaşanmaktadır.
Bu süreçte erkler ayrılığı ilkesi askıya
alınmış, anayasal kurumlar işlevsiz
kılınmıştır. Yasama organında yolsuzlukların
ele alınması engellenmeye çalışılmış, yasama
sorumsuzluğu ilkesi ortadan kaldırılmıştır.
Yolsuzluk olaylarının üstünün örtülmesi için dikta rejimlerini
aratmayan yöntemlere başvurulmuştur.
TBMM'de bakanlar hakkındaki
fezlekeler, milletvekillerinin incelemesine açılmayarak Meclisten
kaçırılmaya çalışılmıştır. Ancak,
CHP'nin ısrarı sonucunda 4 bakanla ilgili Meclis Soruşturma
Komisyonu önergesi kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeyle CHP'nin konuya
ilişkin verdiği soruşturma önergelerindeki bilgiler ve süreçte
ortaya çıkan diğer bilgiler bu gensoru önergesinin verilmesinin de
gerekçelerini oluşturmaktadır.
Yolsuzluk olaylarının medyada
yer almaması için demokrasilerde görülmeyecek baskılar
uygulanmış, ülkemizin itibarını zedeleme pahasına
ilkel bir yaklaşımla sosyal medyanın yasaklanması yoluna
gidilmiştir.
Yolsuzluk olaylarına ilişkin
kamuoyuna mal olmuş tüm bilgi, belgeler yolsuzluk olayları ile bu
olayların üstünün örtülmesi için gerçekleştirilen yasa
dışı girişimlerin öznesinin Tayyip Erdoğan olduğunu
ortaya koymaktadır. Bu durum Erdoğan Bayraktar tarafından 26
Aralık 2013 günü NTV kanalındaki yayında
açıklanmış ve Tayyip Erdoğan, Bayraktar tarafından
"Millet ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakanın
istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade
ediyorum." sözleriyle istifaya
çağırılmıştır.
TBMM'de temsil edilen tüm partilerin
oylarıyla 4 eski bakan hakkında TBMM Genel Kurulunda kabul edilen
soruşturma önergesine konu olan yolsuzluk olaylarından da Tayyip
Erdoğan'ın önceden bilgi sahibi olduğu ortaya çıkmıştır.
MİT 18 Nisan 2013 tarihli raporuyla bilgilendirmiş olmasına
rağmen, Tayyip Erdoğan, Zafer Çağlayan ve Muammer Güler'i himaye
ederek görevini kötüye kullanmıştır.
Yolsuzluk olaylarının üstünün
örtülmesi amacıyla yargı ve kolluk görevlilerinin görevlerini yerine
getirmeleri engellenmiş, yargının siyasi iktidarın güdümüne
girmesi ve yaşanan yolsuzluk olaylarının üzerinin örtülmesi için
gerekli yasal değişiklikler de bizzat Tayyip Erdoğan'ın
talimatlarıyla gerçekleştirilmiştir.
17 Aralık günü Tayyip Erdoğan
ve Bilal Erdoğan'ın yaptığı konuşmaların ses
kayıtları ve çözümleri medya organlarına
yansımıştır. Aynı gün içinde gerçekleştirilen bu
konuşmalarda, sabah saat 08.02'den saat 23.15'e kadar olan zaman diliminde
Tayyip Erdoğan'a ait olduğu anlaşılan dolar, avro ve TL
cinsinden çok büyük miktarlarda paranın Erdoğan'ın evinden
taşındığı ve saat 23.15 itibarıyla bu
taşıma işleminin bitirilemediği
anlaşılmaktadır. Para taşıma işleminin en az on
beş saat sürdüğü düşünülürse taşınan paranın
tutarının milyar dolarla ifade edilebileceği
anlaşılmaktadır. Tayyip Erdoğan söz konusu dinleme
kayıtlarının montaj olduğunu
kanıtlayamadığı gibi, 22 Nisan 2014 tarihli grup
konuşmasında "
Benim bakanlarımla yaptığım
görüşmeleri ancak verebildiler veya eşimle, çocuğumla
yaptıklarımı verebildiler
" demek suretiyle bu
konuşmaların gerçekliğini kabul etmiştir. Paranın
bakan yakınları ve bazı işadamlarının
gözaltına alınmasının hemen ardından kaçırılması
yasal yollarla elde edilmediğini göstermektedir.
Ayrıca, TBMM Başkanı,
Tayyip Erdoğan hakkında CHPli milletvekillerinin verdiği Meclis
soruşturma önergesini, önerge metninde Erdoğan ile oğlu Bilal
Erdoğan arasında geçen konuşmaların "haberleşme
hürriyeti ile özel hayatın gizliliği" ilkelerine
aykırı bularak işleme koymamıştır. Bu da
anılan konuşmaların doğruluğunu göstermektedir.
Tarihimizin en büyük yolsuzluk
olaylarına karışan bakanların işledikleri suçu önceden
bildiği hâlde gerekli işlemleri yapmayarak görevini kötüye kullanan,
yolsuzluk olaylarının üzerini örtmek için demokrasinin işleyişini
engelleyen girişimlerde bulunan, yargı görevlerini yapanları
etkilemeye teşebbüs eden; haksız mal edinme, mal kaçırma ve
gizleme suçlarını işleyen Başbakan Tayyip Erdoğan
hakkında Anayasanın 98 ve 99uncu, TBMM İçtüzüğünün
106ncı maddeleri gereğince gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Engin
Altay Muharrem
İnce
İstanbul Sinop Yalova
CHP Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekili CHP
Grup Başkan Vekil
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmenin gününü
de kapsayan Danışma Kurulu önerisi daha sonra oylarınıza
sunulacaktır.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin, (11/36) esas numaralı Gensoru Önergesiyle aynı konuda
verilmiş bir soruşturma önergesi olduğuna ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçekin Anayasayı ihlal ederek bu
soruşturma önergesini iade ettiğine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, daha önce bu konuda biz Meclis
soruşturması önergesi vermiştik, bu soruşturma önergesinde
de benim imzam vardı. Bu Meclis soruşturması önergesi,
Anayasanın 100üncü maddesinde açıkça belirtilmesine rağmen,
Cemil Çiçek haddini aşarak, Anayasayı ihlal ederek o soruşturma
önergemizi geri çevirmiştir. Kendisi Anayasayı ihlal etmiştir.
Meclis Başkanı, 55 milletvekilinin imzaladığı
soruşturma önergesini iade edemez. Onun yetkisi Türkiye Büyük Millet
Meclisine aittir. Cemil Çiçek Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisini gasbetmiştir.
Kendisini istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Cemil
Çiçek soruşturma önergesinin reddine ilişkin
açıklamasını detaylı olarak yapmıştır
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır efendim, yanlış yaptı. Sayın
Başkan, yanlış yaptı.
BAŞKAN
Müsaade eder misiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli)
İsterseniz bu konuda bir usul tartışması açalım.
BAŞKAN Siz
yanlış olduğunu söylüyorsunuz, ben de bu konuda açıklama
yaptığını belirtiyorum.
Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama bu konuda isterseniz bir usul tartışması
açalım. Bunların hepsi yol oluyor. Meclis Başkanı 55
milletvekilinin yaptığı imzayı hükümsüz sayamaz.
BAŞKAN
Sayın Genç, tamam, söylediniz, kayda geçti. Ben de Sayın
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama hakkı yok efendim.
BAŞKAN
Tamam, siz Hakkı yok. diyorsunuz ama biz mahkeme değiliz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama bundan sonra Meclis Başkanı
Hayır, Meclisteyiz
efendim, buraya
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın,
Meclis Başkanı, 55 milletvekilinin iradesini yok sayamaz.
BAŞKAN Sayın Genç, siz bu
konudaki açıklamanızı yaptınız, itirazınızda
bulundunuz
KAMER GENÇ (Tunceli) Yaptım ama
bunu bir de kamuoyuna müsaade edin de biz söyleyelim.
BAŞKAN Ben de size diyorum ki:
Sayın Çiçek bu reddinin gerekçesini Sayın
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
mayın değil; tamamen Tayyip Erdoğanın emrindeki Cemil
Çiçek.
BAŞKAN Lütfen hakaret etmeyin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hakaret
etmiyorum, emrinde.
BAŞKAN Lütfen hakaret etmeyin
Meclis Başkanımıza.
KAMER GENÇ (Tunceli) Emrinde. Yani,
Meclis Başkanı çıkıp da efendim, bu kadar yolsuzluğa,
bu kadar hırsızlığa bulaşmış birisini
koruyamaz.
BŞAKAN Ret gerekçesini
açıklamıştır. Sizin de itirazınız kayda
geçmiştir.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tayyip
Erdoğanla ilgili yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları
ortaya çıkarken bunu örtbas edemez efendim.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonlarında siyasi
parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday
olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin
yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1
üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerinin, 16 Haziran 2014 Pazartesi günü saat 18.00e
kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım:
D) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki heyetin, 11-13 Haziran 2014
tarihleri arasında Baküde düzenlenecek olan Türk Dili Konuşan Ülkeler
Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) 5inci Genel Kuruluna katılmak üzere
Azerbaycana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/1507)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
9/6/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Cemil Çiçek ve beraberindeki heyetin, 11-13
Haziran 2014 tarihleri arasında Baküde düzenlenecek olan Türk Dili
Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) 5inci Genel Kuruluna
katılmak üzere Azerbaycana ziyarette bulunmaları hususu Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9uncu maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş
bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bizim önerimiz, Kıbrısla ilgili gelişmeler
hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesini temin etmek
amacıyla bir genel görüşme talebiyle ilgilidir.
Dolayısıyla, bizim amacımız bu konuyla ilgili
sorumluların Meclise bilgi vermesini temin etmektir. Hükûmet gelecek
hafta
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Çarşamba günü.
OKTAY VURAL
(İzmir)
bu konuda bilgi vermeyi taahhüt etmiştir. Ondan sonra
gruplar olarak biz de bu konuda görüşlerimizi ifade etme, millî dava
konusundaki gelişmeler konusunda
değerlendirmemizi milletle paylaşma imkânı bulacağız.
Bu bakımdan, bu grup önerimizi çekiyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, ben söz istedim, vermediniz.
BAŞKAN Sayın
Acar, gündem dışında 60a göre milletvekillerine söz
vermediğimi bilmeniz gerekiyor. Daha önce bu konuda açıklama
yapmıştım.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, herkese göre bu değişiyor mu? Başka
zaman yapıyorlar.
BAŞKAN Şimdi
gündeme geçtik.
Teşekkür ederim.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Yani bizim bir milletvekili olarak konuşma hakkımız olmayacak
mı Mecliste?
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/559) görüşmelerinin Genel
Kurulun 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/06/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulu 10/06/2014 Salı günü
(bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisini, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (Dericilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi) (10/559) esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 10/06/2014 Salı günlü
(bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
lehinde Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcan konuşacak.
Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, bugün, Türkiyenin bugüne kadar sorunları çok
konuşulmamış ancak son derece önemli ve meşakkatli bir
iş yapan sektörüyle ilgili, deri iş kolunda çalışan
işçi arkadaşlarımızın sorunlarıyla ilgili
düşüncelerimi açıklamak için grubum adına söz almış
bulunmaktayım.
Arkadaşlar, özellikle Soma faciası
sonrasında kamuoyunun dikkati çalışanlarımız,
emekçilerimiz üzerinde yoğunlaştı. Maden işçilerinin
sorunlarıyla ilgili bu Meclis kürsüsünden hepimizin
faydalandığı çok değerli konuşmalar yapıldı.
Bugün sorunlarını tartışacağımız,
konuşacağımız deri işçileri de neredeyse maden
işçileri kadar zor şartlarda çalışan ve önemli bir
kısmı maalesef kayıt dışı olan bir sektörün
temsilcileri.
Arkadaşlar, takriben 250 bin
civarında deri işçisi Türkiyede deri iş kolunda faaliyet
gösteriyor ancak resmî kayıtlara baktığınızda bunun
100 bin kadar olduğunu görüyorsunuz. Neden? diye sorarsanız,
bunların önemli bir kısmı sigortalı değil, resmî
kayıtlarda bunların çalıştığına dair
herhangi bir ibare dahi yok.
Çoğunuz belki bilmezsiniz
sayın milletvekilleri: Deri işçileri nerede çalışır,
ne iş yapar? Deri işçileri tabakhane denilen orta ve büyük boy
işletmelerde çalışıyorlar, deriyi burada işliyorlar.
Hayatınızda hiç tabakhaneye gittiniz mi biliyorum ama
gittiğinizde çok şaşıracağınıza eminim.
Çünkü tabakhaneye gittiğinizde ilk olarak yoğun, keskin ve
iğrenç bir kokuyla karşılaşıyorsunuz. Düşünün ki
oradaki işçiler bu kokuyla günlerce, aylarca, yıllarca
çalışmak zorunda kalıyorlar, gerçekten çok kötü. Tabakhaneye
girdiğiniz zaman düşük ücretlerle çalışan, iş
güvencesiz olarak çalışan, çok çok önemli bir kısmı
sigortasız olan işçi arkadaşlarımızla
karşılaşıyorsunuz, gariban Anadolu çocuklarıyla
karşılaşıyorsunuz. Tabakhaneye girdiğinizde her an
iş kazasına maruz kalınabilecek bir ortamda bu işçilerin
çalıştığını görüyorsunuz. Hatta, arkadaşlar,
abartarak söylemiyorum, tabakhaneye girdiğinizde ağır veya hafif
hemen hemen her işçinin bir iş kazasına maruz
kaldığını görüyorsunuz; kiminin kolu kopmuş, kiminin
bacağı kopmuş, kiminin parmağı kopmuş. En
iyisinin hâli nasıl biliyor musunuz arkadaşlar? Kolunda ve
bacaklarında onlarca kesi var. İşte bu zor şartlarda çalışıyor
bu insanlar.
Sayın milletvekilleri, tabii, bu
işçiler çalışmayı bıraktıktan sonra da
tabakhanedeki çalışma koşullarından kaynaklı
problemler ileride de bu arkadaşlarımızın
yakasını bırakmıyor. KOAH gibi, astım gibi hastalıklar
sürekli bunların başını ağrıtmaya devam ediyor.
Bu sektörde kimyasal maddelerle çalışıldığından
ve kimyasal maddelere doğrudan temas edildiğinden deri sektöründe
çalışan işçi arkadaşlarımızın önemli bir
kısmında kanser rahatsızlığı görüldüğü de bir
vakıa, herkes tarafından da kabul ediliyor.
Sayın milletvekilleri, benim seçim
bölgem olan Bolunun Gerede ilçesinde de ciddi anlamda bir dericilik faaliyeti
var. Dericilik sektörü anlamında Gerede, Türkiyede 2nci büyük yer,
alanımız. Arkadaşlar, burada,
Gerede Kaymakamının açıklamasına göre
yaklaşık 3.500 kadar işçi çalışıyor, 2011
yılında bunu söylemiş ama resmî kayıtlara
baktığımızda Geredede çalışan deri işçisi
sayısı sadece 1.039. Neden biliyor musunuz? Aslında Kaymakam
doğru söylüyor, burada 3.500e yakın çalışan var ancak bu
çalışanların önemli bir kısmı sigortasız olarak
çalışmalarına devam ediyor.
Yaklaşık iki buçuk yıl
önce ben bu Meclis kürsüsünden anlatmıştım. Geredede deri
işçileri birden ayaklandı, tarihlerinde ilk kez. Ne istediler biliyor
musunuz? Sigorta istiyoruz; hafta sonu çalışma ücreti istiyoruz,
hafta sonu bir gün tatil istiyoruz; yıllık ücretli izin bize
hakmış, bunu istiyoruz. dediler. Onun dışında
herhangi bir şey istemediler. Yani yasanın kendilerine
tanıdığı hakların tamamını bile istemediler.
Bunlar verilmedi diye de bu işçi arkadaşlarımız
ayaklandı, iş bıraktılar, yürüyüş yaptılar. Bunun
sonucunda bu arkadaşlarımızın belli bir sayısına
tekabül eden kısmı hakkında dava açıldı ve 2
arkadaşımız hakkını aradı diye mahkûm oldu. Ben
bunu paylaşmak istedim sizinle. Düşünebiliyor musunuz, artık
2014 yılındayız Hafta sonu iznimi istiyorum. diye ayaklanan
işçi hakkında mahkûmiyet kararı veriyor mahkeme? Sigorta
hakkımı istiyorum. diyor. Fazla mesai yaptırıyorsunuz
bana, bari bir kısmını ödeyin, ne olur. diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İşten
atarlar, işten; çünkü hak hukukları yok.
TANJU ÖZCAN (Devamla) - Ama bunun
sonucunda polis gazına, copuna maruz kalıyor ve arkasından da
mahkeme kararıyla mahkûm oluyor. İşte böyle bir ortamda
yaşıyoruz.
Sayın milletvekilleri, ben sizden
şunu samimiyetle istirham ediyorum: Şu önerimizi kabul edin. Gelin,
deri iş kolunda faaliyet yürüten işçilerimizin çalışma
koşullarını bir inceleyelim. Gerçekten çok
şaşıracaksınız, gerçekten nasıl şartlarda
çalıştıklarını görünce diyeceksiniz ki: Aman
Allahım biz bugüne kadar bunu nasıl ihmal etmişiz?
İşte ben o yüzden samimiyetle sizlerden istirham ediyorum, dericilik
sektöründe çalışan işçi kardeşlerimizin, emekçilerimizin
çalışma koşullarını görelim, iş güvenliğiyle
ilgili şartlarını görelim. Yine, şunu da söylüyorum: Bu
alanda faaliyet gösteren tüccarlarımızın, iş
adamlarımızın sıkıntıları varsa bunları
gidermenin de yollarını arayalım. Bu konuda ben sizlerden samimi
bir destek bekliyorum.
Sayın
milletvekilleri, bu konu dışında, tabii, önemli bir konu da var
Türkiye gündeminde. Diyarbakırda Hava Kuvvetleri
Komutanlığına ait kışlada
bayrağımızın indirilmesi beni gerçekten çok yaraladı
ve gerçekten, o görüntüleri izlerken benim midem bulandı sayın
milletvekilleri. Herkes şimdi şunu söylüyor: Bayrak bir ulusun
onurudur. Bayrak bir ulusun namusudur, şerefidir. Bunu hepimiz
söylüyoruz, doğru da bunlar. Hatta, Sayın Başbakan da bugün
söylüyor. Ancak, arkadaşlar, yürüttüğünüz, iki yıldır
yürüttüğünüz sürecin sonunda bu bayrağın o gönderden indirilmesi
terörün önünde Türkiye Cumhuriyeti devletini diz çöktürmenizin resmidir
maalesef. Şimdi, Sayın Başbakan çıkıyor, grupta
aslanlar gibi kükrüyor. Neler söylüyor? Vay efendim Niye o komutan buna
müdahale etmedi? O komutan buna müdahale etseydi ne olacaktı biliyor
musunuz? Bugün O komutan niye müdahale etmedi? diyen Başbakan hemen o
komutanla ilgili soruşturma başlatılması
talimatını verecekti. Geçmişte bunlar oldu. İki
yıldır sayenizde teröristler doğuda ve güneydoğuda cirit
atıyor, yolları kapatıyor, resmî kurumlardaki bayrakları
indiriyor. Bayrak indirilmesi ne demektir sayın milletvekilleri? Bayrak
indirilmesi şu demektir: Bayrak hangi şartlarda indirilir? Hani, bir
savaş hâlinde düşman kuvvetleri sizin toprağınızı
işgal eder, hükümranlığınıza son verdiğini
göstermek için de bayrağı indirir burada. Şimdi ben soruyorum:
Bizim, hem de kışlamızda bayrağımız indiriliyor.
Bu, şu demek mi, şu mesaj mı veriliyor bizlere? Türkiye
Cumhuriyeti devletinin burada hükümranlığı sona ermiştir.
Türkiye Cumhuriyetinin bu kışlada bulunan askerleri işgalci
kuvvettir. Bunu mu demek istiyorlar? Böyle mi algılayalım?
Başbakanlık makamı kınama makamı değildir ülkede
yaşanan bir olayla ilgili. Başbakan gereğini yapacak,
kınamayacak yetkilileri, şunu bunu. Siz polise ve askere bu yetkiyi
vereceksiniz. Ama polis ve asker ne yapsın? Siz bunların
savaştığı teröristlerin başıyla iki senedir zaten
müzakere yapıyorsunuz, aynı masa etrafında oturuyorsunuz.
Şimdi de o bayrak orada indirildi diye Kınıyorum. diyorsunuz.
Siz neyi kınıyorsunuz arkadaşlar? Siz o bayrağı
indirenin suç ortağısınız. Hiç kusura bakmayın, suç
ortağısınız. Yürüttüğünüz sürecin sonucu bunlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, Sayın
Başbakana cevap Liceden geldi. Nasıl bir cevap geldi izlediniz mi?
İşte, şu anda burada olmayan BDP Grubu Licede grup
toplantısı yaptı. Eş başkanlarının
arkasındaki resme dikkat ettiniz mi? Sizin
Başbakanınızın aynı masa etrafında çözüm aramaya
çalıştığı teröristbaşının posterleri
vardı arkasında. Bu bir mesajdı Başbakana. Bu mesajı
aldınız mı?
İSMET UÇMA (İstanbul) Sen
aldın mı?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Almalısınız, siz almalısınız, biz zaten bu
mesajın ne olduğunu biliyoruz. Teröristbaşı oradan
açıklama yapıyor, muhtemelen ortağı rica etti, Bir
açıklama yap da tansiyonu düşür. Diyor ki efendi: Efendim,
diğer ulusların bayraklarına saygılıyız. Ne
demektir bu laf? Ne demek diğer ulusların bayrağına
saygılıyız? Bu bayrak Türk ulusunun bayrağı, Türk
ulusu da bu coğrafyada yaşayan Türkün de, Kürtün de, Lazın
da, Çerkezin de ortak adıdır. Lütfen, gidin bunu
ortağınıza anlatın, o İmralıdaki caniye.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Hangi gerekçeyle, lütfen,
söyler misiniz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, bayrağı indirenin suç
ortağı olmakla
Bir tanesi bu. Hem hakaret
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Bolu
Milletvekili Tanju Özcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle, Licede yaşanan bu hadisenin ya da buna
benzer hadiselerin, hatta 50 katı bile olsa, 100 katı bile olsa bu
tür hadiseleri bu milletin egemenliğine, özgürlüğüne, Türk milletinin
egemenliğine, özgürlüğüne, bayrağının şerefine
zerre kadar en ufak bir leke süremeyecektir, sürmesi mümkün değildir. Hiç
kimse de bu bayrağı yere düşüremez; bu bir.
FARUK BAL (Konya) Sürdü, indirdi
adam.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Aldı, aşağıya aldı.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bakın, bu, bu milletin bütün evlatlarının ortak
düşüncesidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Tamam,
aşağıya aldılar bayrağı.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bu milletin bir parçası olan herkes de böyle düşünmek
zorundadır, böyle düşünecektir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, sorun şu: Bir kendini bilmez, bir hain o çitleri
aşıyor yani Silahlı Kuvvetlerin bir alanının çitlerini
aşıyor ve bayrağı indirmeye çalışıyor, o
lanetlediğimiz fiili yapmaya çalışıyor.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sen
gitsen seni sokacaklar mı oraya? Ne biçim konuşuyorsun ya.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Şimdi, böyle bir olayın herhangi bir şekilde
korunması söz konusu olabilir mi değerli arkadaşlar? Kim böyle
bir şeyi koruyabilir?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Canikli, bu işin temeli olmaz. Sorumluluğunuzu
yerine getirin.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani, efendim, İndirilseydi., İndirilmesi gerekirdi.;
İndirilseydi komutan hakkında soruşturma
açılırdı... Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlar?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Askere
Karışmayın. diye talimatı siz vermediniz mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bugüne kadar bunun en ufak bir örneği var mı? Kim böyle
bir şey yapabilir, kim böyle bir şeye yeltenebilir?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Beşir
Atalayın açıklamasını dinlememişsin sen,
Talimatımız bu yönde. dedi.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani, bunu gerçekleştiren, görevini yapan güvenlik
güçlerimizle ilgili kim böyle bir şey yapabilir? Böyle bir şey söz
konusu bile olamaz. (MHP sıralarından gürültüler)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Hepsi cezaevinde.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Bu, haddini bilmez bir hadisedir, gereği
yapılacaktır. Bundan yana hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri...
GÜRKUT ACAR (Antalya) Askere
talimatı siz verdiniz!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ondan yana, en ufak tereddüde kimse kapılmasın. Türk
milletinin her evladı da buna gereken her
türlü tepkiyi gösterir, gösteriyoruz, göstermeye de devam edeceğiz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Ne tepkisi?
Lafla tepki olmaz! Askere talimatı siz verdiniz!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Ama takdir edersiniz ki değerli arkadaşlar, orada bu
görevi yapması gerekenler vardı, yapmaları gerekirdi,
yapmaları gerekeni yapmamışlardır.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Siz bostan korkuluğu musunuz, Hükûmet misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir)
İmralıya ricacı gönderdiniz, İmralıya! İmralıya
heyet gönderdiniz be!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Hâlâ
görüşüyorlar, hâlâ!
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Biz o yapması gerekenler hakkında gereğini
yapacağız.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Canikli.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hâlâ
Süreç iyi gidiyor. diyorsunuz.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisi üzerinde, aleyhinde olmak üzerinde Bolu Milletvekili Sayın
Fehmi Küpçü konuşacak.
Buyurun.
(AK PARTİ ve MHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Sayın milletvekilleri, Sayın
Türkkan, Sayın Canikli; lütfen... Konuşmacı kürsüde.
Sayın Küpçü,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/559) görüşmelerinin Genel
Kurulun 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİnin
ve memleket insanı olarak o vatanın, milletin bütün
insanlığa kardeşlerim diyen düsturuyla ben de tüm gruplar gibi
bayrağımıza yapılan bu hain saldırıyı esefle
kınıyorum.
FARUK BAL (Konya)
Geç, geç. Adam gibi milletvekilliği yapılması lazım
burada.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Devamla) CHP Grubu önerisi hakkında söz aldım deri işçileri
ve sektörle ilgili sorunlar üzerinde. Buna ilişkin öncelikle bir genel
değerlendirme yapmak icap ettiğini düşünüyorum.
Özellikle
milletimizin, Türklerin dericiliğe başlamaları 12nci
yüzyıla kadar gitmektedir. Köken ve tarih itibarıyla tarihsel, köklü
bir geçmişe sahiptir. Sektör 1980lerde dışa açılmaya
başlamış, 2001 yılından sonra da sektör dışa
açılma noktasında hızlanmıştır. Gayrisafi millî
hasıla içerisindeki payı takribî yüzde 1-1,5 civarındadır,
yine imalat sanayisi içindeki payı yüzde 2,3 civarındadır;
sanayide istihdam payı yüzde 1,5 civarında. 13 adet deri OSBmiz
-Türkiye genelinde- ve 4 bine yakın imalatçı işletmemiz vardır,
üreticimiz vardır. Dünyadaki üreticiler arasında deri giyiminin
takribî yüzde 1,2si ülkemiz tarafından
Yine ayakkabı üretiminde tüm
ülkeler arasında da dünyada 11inci sırada bulunmaktayız.
Ülkemiz
açısından sektörün avantajları vardır, bunlardan
başlıca olanları özellikle ana pazarlara olan yakınlıktır.
Avrupa Birliği ülkelerine ve Rusyaya bu konuda yakınlık ciddi
bir katkı sağlamaktadır. Yine turizm ülkesi olmamız bu
meyanda avantajlarımızdan bir tanesidir. Yine üretimde esneklik,
kalite, coğrafi yakınlık -özellikle lojistik anlamında- ve
liberal ticaret politikaları avantajlarımızdan
başlıcalarıdır.
Değerli
milletvekilleri, dericiler bu sözü bilir Debbağ ya da tabak-
sevdiği deriyi yerden yere vurur. derler. Ben de CHP grup önerisinin bu
derici atasözündeki gibi dostluk ve kardeşlik hukuku üzerine bu niyetle
düşünerek verilmiş olduğunu varsayıyorum. Zira, tarihî
geçmişe dayalı bu sektörün sıkıntılarını
biliyoruz. Doksan bir yıllık cumhuriyetimizin son on
yılında, özellikle Hükûmetimiz döneminde sektör ciddi bir safahat
kaydetti. Neredeyse Osmanlının kuruluşu itibarıyla
ülkemizde ya da coğrafyamızda başlayan, sektörle ilgili,
özellikle son on yıl içerisinde yüzde sıfır noktasından ya
da yüzde 10 noktasından sigortalılık oranı anlamında
yüzde 90 seviyelerine çıkılmıştır.
Yine, verilen teşviklerle ilgili
TANJU ÖZCAN (Bolu) Geredeyle ilgili
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Sayın
Vekilim, geleceğim inşallah.
OSBlere yatırım ve
teşvik noktasında ciddi bir kaynak bu on yıllık süre
içerisinde aktarılmıştır. Aslında bu, temel bir
paradoksu da ortadan kaldırmaktadır çünkü biz işçilerin
sağlıklı koşullarda çalışmasını temin
edebilmek için bir kere sağlıklı iş yerleri ya da iş
güvenliği açısından işletmelerin iş güvenliği
noktasında yeni işletmeler yapma durumundayız.
Değerli milletvekilleri, Türkiye
genelinde OSBlerimize baktığımızda İstanbul Tuzla
1992 yılında kurulmuş; İzmir Menemen, yine Çorlu, yine
bizim seçim bölgemiz olan Bolu Geredeye 1992 yılında
başlandı, Bursa OSB 1995 yılı; Denizli, Manisa, Uşak
ve Bor
Değerli milletvekilleri, benim
seçim bölgem olan Bolunun Gerede ilçesinde başlangıcı 1395 yani
Geredenin Osmanlıya katılmasıyla beraber ahiler tarafından
-ki Ahi Evran debbağdır, dericidir- kurulmuş bir sektör var
elimizde. Bu sektörde -sayın vekilim benden önce de söyledi- 2.500e
yakın insan çalışmakta dönem dönem. 140a yakın
tabakhanemiz var, 160a yakın kemer ve kimyasalcımız var. Yine,
Türkiyedeki büyükbaş hayvan derisinin sadece yüzde 40ını tek
başına Bolunun Gerede ilçesi karşılamakta. Günlük 300-350
ton -ki bunun dolar bazındaki karşılığı günlük
600 bin dolara tekabül etmekte- üretim kapasitesine sahip.
Peki, sektörle ilgili
sıkıntılara baktığımızda, örneğin
sayın vekilimin Meclis araştırma önergesine konu olan deri
sektöründeki ve hassaten Geredeyle ilgili
1993 yılında
kurulmuş bir OSBsi var. Şehir içerisinde deri sanayisi. 5-6 defa
taşınmış ve en son Demirciler Mahallesi
sınırları içerisinde kalmış, sağlıksız
koşullarda çalışan bir deri sanayisi var. 1997 yılında
yatırım programına alınmış ve 2007
yılında, özellikle arıtması, deri OSBnin olduğu,
şehrin 5-6 kilometre dışındaki bir alana
Yine, Sanayi ve
Orman Bakanlıklarının ve Başbakanlığın ve
Başbakanımızın hassaten katkılarıyla, OSBsi yaşanabilir
çevre açısından da o çevresel felaketten korunarak 5-6 kilometrelik
isale hattıyla arıtması açılmıştır.
Yine, sektörle ilgili,
baktığımızda, Bolu, kalkınmada öncelikli bölgeler
arasında, zengin iller arasında birinci sırada çıkmakta
idi. Bu dönem itibarıyla ikinci bölgede, OSBsi olan bölgeler açısından
üçüncü bölge rejimine tabi ve 2012 yılında, bu üçüncü bölge rejimi
dışında da, altıncı, yedinci bölge rejimine tabi
olacak şekilde. Yine, demin söyledim, o, konuşmanın
başındaki temel paradoksu da ilgilendiren
Çünkü Gerede deri sanayisini
bilenler bilir, 1 no.lu sokağı ahşap, eski işletmelerden
mütevellittir. Dolayısıyla, sizin orada son teknoloji aletlerle ya da
makinalarla sağlıklı bir iş güvenliği yapma
şansınız yok. 5 ve 6 no.lu, sonradan imar ve ihya edilen
sokaklar bu konuda daha sağlıklı çalışma yapmakta.
Dolayısıyla, 2012 yılında da deri OSBnin
taşınması noktasında -ki on yedi-on sekiz yıldır,
ki cumhuriyet tarihimizden bugüne kadar, en son on sekiz yıldır
altyapı projeleri ve ihalesi yapılmamıştı-
elhamdülillah, AK PARTİ iktidarı döneminde, bizim dönemimizde bu
sektörle ilgili, taşınmayla ilgili yüzde 50 hibe alındı. 25
trilyon liralık teşvikin 12,5 trilyon lirası bedava olmak üzere,
diğeri de faizsiz kredi olmak üzere
İnşallah, 30/10/2015
yılında 131 hektar ya da 1.312 dönümlük alan deri OSB olarak
kurulmuş durumda, olacak.
Evet, bizim bir derdimiz var, biz
coğrafyamızı, milletimizi yürekten sevmeye
çalışıyoruz. Çünkü AK PARTİ insan odaklı, hizmet
odaklı siyaset yapmaya ve üretmeye çalışıyor
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sevgili
kardeşim, AK PARTİ iktidarı zamanında üretim yapılacak
hangi tesisler kuruldu söyler misin Boluda?
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla)
ve on
yıllık iktidarı döneminde de bunu gösterdi Sayın Haydar
Akar. Bunu niçin gösterdi, onu da söyleyeyim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Biz size
yollayalım biraz.
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Bakın,
Gerede deri sanayisine ilişkin, Sayın Vekilim oradaki işverenler
kaç para verir, bilmez; deri sanayisinin sıkıntıları nedir,
bilmez
LEVENT GÖK (Ankara) Ama
sataştın şimdi bak, sataştın şimdi ha.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bak sevgili
kardeşim
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla)
sektörle
ilgili, OSBnin yeri nerededir, bilmez. Bakın, bizim bir derdimiz var: Biz
işçiyi bedavadan, öyle hamaset yaparak sevmiyoruz, onu merkeze koyarak
sevmeye çalışıyoruz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Öyle mi? Sen
işçi için üç senedir Meclistesin- hangi hakları çıkardın
Allah aşkına ya? Çıkardığın iş
sağlığı, iş kanunu, yasaları hep işçinin
aleyhine burada, hep işçinin aleyhine sevgili kardeşim.
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla)
millet
odaklı, hizmet odaklı siyaset yapmaya çalışıyoruz.
Bakın, demin bahsetti 2
işçinin ceza aldığına ilişkin. Ben kaç para ücret
aldıklarını, kimlerle bağlantılı
olduklarını burada paylaşmak istemiyorum çünkü Sayın
Vekilimle iyi niyet anlaşması yaptık, bunu söylemeyeceğim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Paylaş,
paylaş, beni zan altında bırakma, paylaş.
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Ama
şunu bilin: Osmanlı döneminde Ahilikle beraber kurulmuş bu
sektör, AK PARTİ döneminde, AK PARTİyle beraber son on yıl
içerisinde büyük bir ivme kazanmıştır. Şehir merkezinde
bulunan deri sanayisi taşınma noktasında. OSB Genel
Müdürlüğüne ben yeni milletvekili olduğumda gittim. O zaman ben
soruyorum: Siz deri işçilerini nasıl seviyorsunuz sektörü
taşımadan? 1 no.lu sokaktaki o ahşap işletmeler üzerinde
hangi iş güvenliğini vermeyi düşünüyorsunuz deri işçilerine?
Dolayısıyla biz işçileri bedavadan sevmiyoruz. Bizim bir
derdimiz var, on yıllık iktidarımız döneminde de bunu
gösterdik. Biz, evet, bu milletin birlik beraberliğine, rahmetine,
merhametine, kardeşlik hukukuna hep yürekten inandık.
Dolayısıyla okula giden çocuğun masasının üzerine ders
kitabı koyabilmekti bizim derdimiz, onların arasındaki hukuku
temin edebilmekti ve elhamdülillah, her zaman o sağduyulu bölge
insanı da bu oyunu çok çabuk gördü. Dolayısıyla
yıllardır o işverenler tarafından direnişe
karşı da elhamdülillah, OSByi taşıma noktasında, bu
eylemlerden önce 25 trilyon lira teşvik almayan bölgede 12,5 trilyon
lirası hibe olmak üzere, elhamdülillah, aldık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen, sevgili
kardeşim, bir üretim tesisinde, sanayide nasıl çalışıldığını
biliyor musun?
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Bundan
sonra da elhamdülillah, Allahın izniyle, biz yine aşkla, muhabbetle
yolumuza devam edeceğiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya,
elhamdülillahla, maşallahla olmaz bu işler. Olmaz bu işler
maşallahla, inşallahla; kanunlarla olur, kanunlarla.
Olmadığını Somada gördük. Yapma gözünü seveyim ya!
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Kimse
kusura bakmasın, 91 yıllık cumhuriyetimizin 81 yılı
boyunca sizler iktidardaydınız. Muhtemelen deri sanayisinin sadece
kokusundan dolayı bölgede olduğunu biliyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bırakın bu işleri! Elhamdülillah, maşallah
işlerini bırakın. Yazık, günah ya!
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Sayın
Valim bölgede çalıştı, az çok OSByle ilgili oradaki hikâyeyi
bilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adamları
öldürüyorsunuz, elhamdülillah, maşallah diyorsunuz ya!
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen
FEHMİ KÜPÇÜ (Devamla) Bizim
derdimiz şu: Tabak sevdiği deriyi yerden yere vurur. prensibini iyi
niyetli olarak, grup önerisi olarak varsayıyorum ben şahsen bölge
insanı olarak ama şunu söylemeye çalışıyorum: AK
PARTİ iktidarı döneminde aşkla, samimiyetle
yapılmıştır, bundan sonra da yine o millet eksenli siyaset
noktasında, malzemeden çalmadan, Ankaraya hapsolmadan aşkla,
muhabbetle yolumuza devam edeceğiz.
Ben, bu meyanda, o demin
bahsettiğim paradoksu çok da içermeyen CHP grup önerisinin aleyhinde
olduğumu beyan ediyor, tekrar, heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz
işçinin lehinde olmazsınız!
BAŞKAN Teşekkür ederim.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Özcan.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hatip,
konuşmasında grup önerimizde, benim tarafımdan hazırlanan
grup önerisinde bahsi geçen işçilerin nerede
çalıştığını, ne yaptığını, ne
kadar ücret aldığını -Gerededeki deri işçileriyle
ilgili- dahi bilmediğim konusunda bir ithamda bulunarak bana
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Yok, burada bir
sataşma yok.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, öyle
şey olur mu?
BAŞKAN Lütfen, Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkanım, müsaade eder misiniz.
BAŞKAN Ben çok iyi dinledim,
lütfen, burada bir sataşma söz konusu değil.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, grup önerisi vermiş
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, bana
şunu diyor: Verdiğin grup önerisiyle ilgili bilgin dahi yok, neden
bahsedildiğini bilmiyorsun.
FEHMİ
KÜPÇÜ (Bolu) Hayır Sayın Başkanım, tutanaklarda var, öyle
bir şey demedim.
BAŞKAN Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, bu çok
net.
BAŞKAN Bakın, İyi
niyet anlaşması yaptık. dedi, bazı şeyleri de
söylemedi.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Efendim, iyi niyet
anlaşmasının
BAŞKAN Sizinle ilgili, özel,
şahsınızla ilgili bir sataşma olmadı, lütfen.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hayır
efendim, beni söylüyor.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Muharrem İnce isteyecek Grup Başkan Vekili olarak
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hayır, benim hakkımı Tanju Beye verebiliriz.
BAŞKAN
hakkını size
verecek ama burada bir sataşma yok.
MUHARREM İNCE (Yalova)
Hayır, bilmediğini söylüyor.
BAŞKAN Efendim?
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim,
bir milletvekilinin bilmediğini söylemek ağır
sataşmadır.
BAŞKAN Yani böyle bir şey
yok.
Buyurun Sayın Özcan, iki dakika.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Bolu Milletvekili
Fehmi Küpçünün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bugün önemli bir konuyu gündeme
getirdik. Grup önerimizde de sorunlar aslında, özet olarak
yazılabileceği ölçüde net bir şekilde yazıldı ve ben
bu konuda daha önce de Türkiye Büyük Millet Meclisini aydınlatma
adına da burada gündem dışı bir söz alarak konuyu gündeme
getirdim.
Sayın Milletvekilim şöyle de
bir şey söyledi, tuhaf da bir şey söyledi: Efendim, bir iyi niyet
anlaşması yaptık, açıklamak istemiyorum. Bunun bu konuyla
bir ilgisi yok, aramızdaki iyi niyet anlaşması, bölge
milletvekili olarak Bundan sonra ilişkilerimize daha çok dikkat edelim.
anlaşması; yoksa Gerede işçilerinin sorunlarıyla ilgili,
Gerededeki deri işçilerinin sorunlarıyla ilgili
yapılmış gizli bir anlaşma yok. Zaten, benim lügatimde de
gizli anlaşma yok. Bizim öyle bir anlayışımız yok.
Sayın milletvekilleri, şunu
söylemek istiyorum: Gerededeki işçi ayaklanması, deri işçisi
ayaklanması neden çıkmıştı biliyor musunuz? Günlük
yevmiyenin 35 liradan 36 liraya çıkartılması meselesinden, 1
lira yüzünden. O 1 lira meselesi var ya, bardağı taşıran
son damlaydı.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Kaç para alıyor?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) O Tabaklar var ya Gerededeki o Tabaklar
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Kaç para alıyor, işçi
kaç para alıyor?
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Bu Tabaklar, Gerededeki işçiyi yıllardır sömürüyor.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Sayın Vekilim, işçi kaç para alıyor, söylesene.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Öyle bir siyasal güçleri var ki, sizin içinizde öyle bir
palazlanmışlar ki benim
buradaki konuşmamdan sonra
Çalışma Bakanı, bölgeye 21 müfettiş göndermek zorunda
kaldı.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Sayın Vekilim, işçi ne kadar alıyor, söylesene.
BAŞKAN Sayın Küpçü
TANJU ÖZCAN
(Devamla) 21 müfettiş oraya gitti olağanüstü bir durum var diye ve
21 müfettiş bir hafta sonra Bakanın emriyle hızlı bir
şekilde geriye çekildi. Çünkü orada işçileri köle düzeninde
çalıştırmayı alışkanlık hâline getirmiş
olan bu Tabaklar, siyasal güçlerini de kullanarak sizin içinizdeki en yetkili
insanlara da ulaşarak, bu müfettişlerin derhâl geri çekilmesi
konusunda olağanüstü bir çaba gösterdiler ve bunun sonucunda da muvaffak
oldular. Olan, gene garibim işçiye oldu.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) İşçi ne kadar
alıyor, işçi ne kadar alıyor söylesene.
TANJU ÖZCAN
(Devamla) Olan, gene garibim
işçiye oldu. 3.500 işçi var, resmî kayıtlarda 1.039 görünüyor;
2.500 tanesi sigortasız! Sizler daha neden bahsediyorsunuz
arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özcan.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Sayın Başkan, sayın hatip kürsüde konuşurken,
gizli bir anlaşma yaptığımız sanki
Nezaketen söylediğim bir şeyi ve
Bakanlık tarafından gönderilen yetkilileri kastederek -Biz Bolu
Milletvekiliyiz Ali Ercoşkunla beraber ve hassaten ben o bölgenin
insanıyım- bana sataşmada bulunmuştur, ben de aynı
meyanda
MUHARREM İNCE
(Yalova) Konuyu açıkladı
zaten.
BAŞKAN Hayır, bir sataşma değil
Sayın Küpçü. Lütfen
FARUK BAL (Konya)
Var var, sataşma var.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Sayın Başkanım
ama aynı gerekçeyle o sözü verdiniz.
BAŞKAN Hayır, Sayın Küpçü, bu, bir
sataşma değil.
FARUK BAL (Konya)
Sataşma var Başkan, var.
BAŞKAN Açıklama yapmak isterseniz size
yerinizden söz vereceğim bir dakika.
Sataşma
değil, lütfen
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Bolu Milletvekili Fehmi
Küpçünün, Bolu Milletvekili Tanju Özcanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
FEHMİ KÜPÇÜ
(Bolu) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Kürsüde hatip
demin konuşurken, milletvekili arkadaşım, meslektaşım,
tabii, bunu nezaketen söyledim, bizim gerekçemiz, deri işçilerinin bir an
önce taşınması noktasında, onların
sağlıklı koşullarda çalıştırılması
gerekçesi. Evet, benim neyi kastettiğimi
biliyor. Özellikle, hangi sendika tarafından, oradaki hangi kardeş
hukukunun ve hangi milletvekilinin -burada olmadığı için
söylemekten imtina ediyorum- kimler tarafından
arandığını ben burada, nezaketen, paylaşmak
istemiyorum. Söyleme kastım oydu.
İkincisi: Değerli
Başkanım, Gerede deri sanayisinde, AK PARTİ döneminde özellikle,
ciddi bir safahat kaydedildi. Bizim derdimiz onları
sağlıklı koşullarda çalıştırmak. Bakın,
ben kürsüde hatibe soruyorum, diyorum ki: Sayın Vekilim, işçi ne
kadar alıyor? bilmiyor, Sektör nerede? bilmiyor. Deri sanayisinin
yerini göster. desem emin olun, bulamaz çünkü Gerede deri sanayisi, OSB deri
sanayisi farklı bir noktada.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Gene
sataşıyor Sayın Başkan.
FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) -
Dolayısıyla, biz, bedavadan, memleketimizi, memleket
insanını sevmemeye çalışıyoruz. Biz başından
beri, işçi eylemlerinden önce de kardeşlerimizin yanında
bulunduk, tüm sektörü ve süreci yakinen takip ediyoruz. Bu meyanda hem
Boludaki hem bu sektörün içerisindeki kardeşlerimiz rahat olsun. Bunu
açıklamayı hissettim.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/559) görüşmelerinin Genel
Kurulun 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin lehinde olmak üzere Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkan konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bolunun Gerede ilçesinde faaliyet
gösteren dericilik sektörünün sorunlarının ortaya konulması ve
çalışan işçilerimizin sorunlarının giderilmesi için
verilen Meclis araştırması önergesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum.
Soma faciasının
acısı, hâlâ tazeyken yine risk grubunda olan bir başka sektörün
sorunlarıyla ilgili söz aldım. Somada 301 fidanımızı
yitirdik, 301 eve ateş düştü; 432 evlat babasız kaldı;
eşler, hanımefendiler eşsiz kaldı; evlerin direkleri
yitirildi. Ne uğruna? Gerçekten, bir hiç uğruna. Bu konuyu çok fazla
uzatmayacağım.
Soma faciasından önce, Manisa
Milletvekili Özgür Özel arkadaşımızın verdiği önerge
Adalet ve Kalkınma Partisi oylarıyla reddedilmeseydi, belki de o
acı yaşanmayacaktı. Bu önergenin tarihine bakıyorum, iki
yıl önce verilmiş, Meclis gündemine ancak yeni alınıyor.
Allah göstermesin, bu sektörün konuşulması için illa bir facia
mı olması gerekiyor? Bugün Türkiyede deri işletmelerinde
çalışarak yaşamını sürdürmeye çalışan deri
işçilerinin de kangren hâline gelmiş sorunları var. Diğer
sektörlerde çalışan işçiler gibi deri işçileri de birlik olamamaları, güçlü bir
mücadele hattı örememeleri nedeniyle çözümsüzlük
yaşamaktadırlar.
Türkiye, deri
üretiminde Avrupada 2nci, dünyada ise
4üncü sırada. 80ler ve 90lar, deri sanayicileri için Türkiyede
deri sektörünün hızla geliştiği dönemlerdi ve
İtalyanın tahtına göz koymakla övünüyorlardı. Onların
bu övünçle bahsettikleri ve palazlanıp büyüdükleri dönem, deri
işçilerinin Kazlıçeşmede insanlık dışı
koşullarda köle gibi çalıştırıldıkları,
yaşadıkları mahallelerin bataklıktan farksız
olduğu bir dönemdi. Kazlıçeşmede çalışan binlerce
deri işçisinin, birçok yönüyle unutamayacağı bir geçmişi
var. Geçmişte Kazlıçeşme
atölyelerinde ağır çalışma koşulları, bugün hâlâ
taşradaki deri atölyelerinde devam ediyor. Filmlere de konu olan bu
çalışma ve üretim koşulları çalışanların
birçoğunun sağlığını elinden
aldığı gibi, atıklar da çevreyi yaşanılmaz bir
hâle getirdi ve getirmeye de devam ediyor.
Deri işçileri
gerçekten dertli. Az zamanda, az işçiden, fazla üretim yapmaları
isteniyor. Çalışma koşulları gerçekten kötü.
Sigortasız çalışmanın çok fazla olduğu bilgisi
elimizde var. Ücretleri gayet de düşük ama kendilerinden hep maksimum
verim isteniyor. Dericilik sektöründe de taşeronlaşma en üst
seviyede, diğer sanayi sektörlerinde olduğu gibi. İşçiler,
fazla mesai nedir bilmiyorlar. Sağlık sorunları had safhada
çünkü riskli meslek grubundalar. Boğuştukları sağlık
sorunlarıyla ilgili bilgileri yoktur, bilgilendirilmezler zira. Deri
işçilerinin hemen hemen hepsinde bel ve sırt ağrıları
var. İş kazaları bu sektörde çok fazla görülüyor. Tozlu ortam,
işçilerin çok erken yaşlarda KOAH, astım gibi akciğer
hastalıklarına yakalanmasına sebep olmakta. Kimyasallar nedeniyle
kanser vakaları sıklıkla görülmekte.
Deri çalışanları da
mevcut Hükûmet nedeniyle işsizliğin tavan yaptığı bir
ülkede üç kuruşa çalışmak zorundalar. Yaşadıkları
tüm zorluklara karşın, deri işçilerinin demokratik
haklarını kullanmalarına, eylem yapmalarına izin
verilmemektedir. Tuzla Deri Organize Sanayi
Bölgesinde de, Geredede çalışan işçi kardeşlerimize de
zamanında çok sert müdahalelerde bulunulmuştur polis tarafından.
Doğu ve güneydoğuda yol kesen, çocuk kaçıran, bayrak indiren
teröristlere sessiz kalan güvenlik güçleri, diğer bölgelerde, âdeta,
kükremektedirler. Doğu ve güneydoğudaki eli kanlı canilerin
eylemleri film gibi izlenmektedir. Yüzlerce askerin olduğu bir kuvvette
bir soytarı giriyor
Ben henüz anlayabilmiş değilim, nasıl
girebiliyor? Hadi giriyor, direğe nasıl tırmanıyor? O pis
elleriyle şanlı Türk Bayrağını dokunup indirmesine
nasıl izin veriliyor? Bu Hükûmet, şerefli ordumuzun kahraman
neferlerini nasıl bu hâle getirdi, anlamakta zorluk çekiyorum.
Ben buradan Diyarbakır 2. Hava
Kuvvet Komutanlığında görev yapan Mehmetçiklerimize sormak
istiyorum: O şarlatan, bayrak direğine tırmanırken
Sakaryada, Dumlupınarda, Kocatepede, Çanakkalede şehit olan
atalarımız hiç mi aklınıza gelmedi? Vatanın
bütünlüğünü korumak için can veren şehitlerimiz hiç mi gözünüzün
önüne gelmedi? Sizi her gördüğünde kendi evlatlarıymış gibi
sarılan o şehit analarının, şehit
babalarının gözyaşları da mı sizi harekete geçirmedi?
Ben çocuk denilen o eli kanlı teröristin o direğe
tırmanmasına göz yumulmasından esef duyuyorum.
Sayın Başbakan günah keçisini
yine buldu; Bayrağın indirilmesine göz yuman, o birlikte görev yapan
asker ya da komutan her kimse bunun bedelini ödeyecekler. diyor. Bence yine
tribünlere oynuyor. Sözde çözüm sürecinin ilerleyebilmesi için Teröristlere
dokunmayın. talimatı vereceksiniz, sonra da Bedelini ödeyecekler.
diyeceksiniz. Bu, bir tenakuz değil mi? Biraz evvel Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Muhterem Canikli Bizim bu konuda
sessiz kalmamız mümkün mü? O komutanın orada sessiz
kalmasını hoş görmemiz mümkün mü? derken Sayın Beşir
Atalayın olayın üzerinden birkaç saat geçmesinin üzerinden Bizim
talimatımız bu minvaldedir. açıklamasını zannediyorum
duymamış.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başbakanımızın açıklaması
da var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ortamı
germemek için, bu konuda çözüm sürecine helak getirmemek için böyle bir
talimatımız var. demiştir.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Öyle bir şey yoktur, çok net söylüyorum. Öyle bir talimat
olamaz, öyle bir talimat yoktur.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın
Beşir Atalaya söyleyin onu.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Ben söylüyorum işte.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Kendi
açıklaması, Sayın Beşir Atalay gelip bunu tevil etsin o
zaman.
Sayın Başbakanın bugünkü
grup konuşmasında söyledikleri de çok manidar: Ankaradan gelip ben
mi indireyim? diyor. Başbakan, Ankaradan Diyarbakıra bu iş
için gitseydi, emin olun, değil indirmek, o teröriste direğe
çıkması için yardım ederdi.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Yapma ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Merdiven
koyardı, destek çıkardı çözüm sürecine kolaylık getirsin
diye.
AHMET YENİ (Samsun) - Hadi oradan!
Dediğin lafa bak!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Seni bir daha
uyarıyorum, bir daha uyarıyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Sen kimsin!
Haddini bil!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) -
Aklını başına al, dikkat et!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Olaydan
saatler sonra Genelkurmay Başkanlığından Bu tür eylemlere
karşı serinkanlı davranmaya gayret sarf ediyoruz.
açıklaması geliyor. Dün önergemde sordum, bir kez de buradan sormak
istiyorum: Mehmetçiklerimiz kışla içinde şehit edildiğinde
de aynı serinkanlılığı gösterecek misiniz sayın
komutanlar, onu mu bekliyorsunuz? Soğukkanlı mı
davranacaksınız? Mehmetçikler teker teker orada can verirken siz
serinkanlılığınızı muhafaza mı edeceksiniz?
Ben böyle bir olayın yaşanmasına izin verildiği için aziz
şehitlerimizden ve onların kederli ailelerinden ve aziz milletimizden
özür diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) O direğe çıkanı Sayın Başbakan
teşvik ederdi. gibi bir ifade kullandı.
BAŞKAN Buyurun iki dakika, yeni
sataşmalara neden olmayın lütfen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın CHP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başbakanımızın en önemli özelliklerinden bir tanesi de
düşündüğünü çok net, açık bir şekilde söylemesidir, her
yerde ve her zaman. Bu, aslında bilinir, herkes tarafından bilinir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) -
Doğuda ayrı, batıda ayrı; kuzeyde ayrı, güneyde
ayrı; akşam ayrı, sabah ayrı; bilmiyor muyuz
Başbakanı.
BAŞKAN Sayın Korkmaz
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bu konuyla da ilgili Sayın Başbakanımız grup
toplantısında kanaatlerini, düşüncelerini çok açık bir
şekilde tüm Türkiyeyle ve dünyayla paylaşmıştır.
Oradan bu konuyla ilgili ne söylediği de bellidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aynı
konuşmada iki ayrı şey söylüyor, aynı konuşmada.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Orada o direğe tırmananla ilgili, onu destekleyenlerle
ilgili, arkasındaki güçlerle ilgili kanaatini en net şekilde ortaya
koymuş ve ifade etmiştir. Daha nasıl ifade edilebilir? Bütün
dünyayla paylaşmıştır, kamuoyuyla
paylaşmıştır. Bu, samimi bir açıklamadır, samimi
bir düşüncedir. Elbette, o görevi ilk önce yapması gerekenler
oradakilerdir. Öyle değil mi arkadaşlar? Orada görevli olanların
yapması gerekmez mi bu işi, bunu?
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Karışmayın. diye talimat verdiniz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ve şu anda bu konuyla
ilgili gerekli çalışmalar yapılmış, hem o haddini
bilmeze ve arkasındakilere haddinin bildirilmesi için hem de ihmali
olanlara, bu konuda görevini yapmayanlara gereğinin yapılması
için çok hızlı bir şekilde adımlar
atılmıştır, onunla ilgili görevden almalar
yapılmıştır ve devam edecektir bu süreç.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Şırnak Valisiyle ilgili de soruşturma açtınız mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani, bu konuda samimi bir tepki gösterilmesi gerekiyorsa,
nasıl yapılması gerekiyorsa o şekilde
davranılmıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Canikli, Abdullah Öcalana saygı sunan Valiyle ilgili bir
şey yaptınız mı?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ve söylenenler samimi iradesidir hem Sayın Başbakanımızın
hem de partimizin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Şırnak Valisine ne yaptınız?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani O direğe tırmanan haddini bilmezin indirilmesi
gerekirdi. şeklindeki ifade daha nasıl anlatabilir bu
düşünceyi, bu samimi düşünceyi, değerli arkadaşlar,
milletimizin bu kanaatini?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Talimatı
siz verdiniz, Karışmayın. diye talimatı siz verdiniz.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ve Sayın Başbakanımız da bunu bütün
Türkiyeyle, dünyayla paylaşmıştır. Ancak bu şekilde ifade
edilebilir, ancak bu kararlılıkta ortaya konulabilir, adım
atılabilir ve o gereği de yapılmıştır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, bayrak, milletimizin ve devletimizin egemenliğini temsil
eder. O bayrağa uzanan el, o coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne hâle
düşürüldüğünü gösteriyor. Çözüm ve barış süreci içerisinde
PKK terör örgütünün silahlarıyla birlikte kalmalarını
meşrulaştıranlar, onu muhatap alanlar, bu milletin
adını ayaklar altına alanlar ve bu süreç içerisinde Türk
Silahlı Kuvvetlerinin bu bölgeden çekilmesini, operasyon
yapmasını ortadan kaldırmak için kanuni düzenlemelere kadar
götürenler, o direğe çıkan elin azmettiricileridir. Meselenin özü
budur.
Bakın, dünden bu yana doğu ve
güneydoğudan vatandaşlar bizi arıyor, haykırıyor ve
Devlet nerede? Burada makbuzlarla vergi topluyorlar, mahkemeler
kurmuşlar. T.Cye gitmeyin, bizim mahkemelerimize geleceksiniz. deyip
Kandile mahkemelere gönderiyorlar. Devlet nerede? diye soruyor.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
OKTAY VURAL (İzmir) O
bayrağa uzanan eli cesaretlendirenler, o coğrafyada devleti ve
milleti ayaklar altına alan, çözüm ve barış sürecinin eş
başkanlarıdır.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) On
sekiz gündür yol kapalı olur mu bir ülkede ya!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım, terör örgütü bitirilecektir, terör
bitecektir. Terör örgütü kesinlikle dağdan indirilecektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Ne
dağda, ne dağda?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, cevap hakkına saygı gösterin lütfen!
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Evet, indirilecektir ve etkisiz hâle getirilecektir. Bu millet bunu
yapacaktır, sadece Hükûmetimiz değil, bu millet bunu
yapacaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) Millet
yapacak tabii, bu millet yapacak tabii.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) La
Fontaineden masallar, La Fontaineden masallar! Gelinen noktaya bakın,
gelinen noktaya.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Türkiyenin herhangi bir yerinde, Doğu ve Güneydoğu ya da
bir başka bölgesinde hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti devletinin
egemenliğinin azaltılmasına yol açacak bir adım atamaz, hiç
kimse buna cesaret edemez. Her şeyden önce buna büyük Türk milleti müsaade
etmez Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (İzmir) Senin valin,
teröristbaşına methiye düzüyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Valiyle
ilgili ne yaptınız Nurettin Bey?
BAŞKAN Teşekkür ederim,
sağ olun.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/559) görüşmelerinin Genel
Kurulun 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi
grup önerisinin aleyhinde olmak üzere son konuşmacı Bolu Milletvekili
Sayın Ali Ercoşkun.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Bolu
Milletvekili kardeşimizin vermiş olduğu bu grup önerisi,
aslında iki yıl önce gündeme gelen bir meseleydi ve bu süreçte
kendisi birkaç sefer Meclis kürsüsünde bu anlamda da bilgilendirmeler
yapmıştı.
Evet, Bolu,
özellikle Gerede ilçesi anlamında, ham deri sanayisinin, Türkiyedeki ham
deri sektörünün yaklaşık yüzde 40ına hitap eden bir il.
Dolayısıyla, Gerededeki başlıca iştigal alanı da
bu ham derinin ham madde olarak Türkiyedeki deri sanayisine, deri sektörüne
verilmesi; bu manada geçmişten gelen bir yapı söz konusu. Gerededeki
deri sanayisinin aslında ne kadar uzun bir geçmişe sahip
olduğunu da açıkçası bilmiyoruz ama yüz yıllara dayanan bir
sektör olduğunu hep birlikte biliyoruz. Dolayısıyla, o bölge
için böylesine önemli olan sektörün, modernleşme anlamında,
yenileşme anlamında bazı sıkıntıları
olduğu da bir gerçek.
Bu manada, özellikle Deri Organize
Sanayi Bölgesinin kurulmasıyla alakalı bazı adımlar da
geçtiğimiz süreçlerde atılmıştı. Deri Organize Sanayi
Bölgesinin yapılabilmesi için yer tahsisi gerçekleştikten sonra
1.312 dönüm üzerinde, yüzde 50si hibe olmak kaydıyla 25 milyon
liralık bir yatırım teşviki ortaya konuldu ve şu anda
altyapı ihalesi de gerçekleşti, yapım devam ediyor. Bu
yapımın bitmesiyle beraber de inşallah, hâlihazırda
Geredenin içinde kalan hem eski tesisler hem modernleşmeyen bazı
yerlerde üretim yapan tesisler, Deri Organize Sanayi Bölgesine geçerek modern,
güncel, tüm dünyadaki deri sektörüne hizmet verebilecek seviyeye de
kavuşmuş olacaklar. Bu, aynı zamanda yeni tesislerin de
yapılabilmesinin önünü açacak ve bu esnada da özellikle işçilerin
çalışma şartlarıyla alakalı konular da otomatikman
yenileşmiş, modernleşmiş olacak.
Tabii, bunun farklı alanlarda da
desteklenmesi lazım yani sadece ham derinin değil, aynı zamanda
mamullerinin de üretilebileceği ortamların oluşturulması,
desteklenmesi lazım. Bu manada gerek Doğu Marmara Kalkınma
Ajansının gerek KOSGEBin desteklediği bazı projeler söz
konusu ama özellikle Abant İzzet Baysal Üniversitesinin Gerededeki
ünitelerinin, daha doğrusu, 4 yıllık yüksekokulunun
açılması, 2 yıllık okulların 4 yıllık
okullarla destekleniyor olması ve burada ayakkabı başta olmak
üzere, deri sektörüyle alakalı gelişmiş modellerin
yapılabilecek olması, üniversite tarafından bunların
teşvik edilmesi de gerçekten sektörün, dolayısıyla Geredenin ve
Bolumuzun gelişmesine ciddi manada katkıda bulunacak.
Evet, sıkıntılar
muhakkak var. Bu sıkıntıların çözülmesi noktasında da
bizler varız. İktidarıyla, muhalefetiyle beraber bu
sıkıntıları nasıl çözebiliriz, buradaki
vatandaşlarımızla alakalı bu ortaya konulan problemleri
nasıl ortadan kaldırabiliriz diye aslında birlikte
çalışma ortaya koymak lazım. Ben bu manada Cumhuriyet Halk
Partili milletvekili arkadaşımızla her çalışmada
birlikte olabileceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Aynı şekilde, Bolu
Milletvekili Fehmi Küpçü kardeşimiz, çok detaylı bir şekilde
burada deri sektörüyle ve Boludaki durumla alakalı gerekli bilgilendirmeleri
de yaptılar, ona da teşekkür ediyorum.
İnşallah, bu vesileyle,
bundan sonraki süreçte gerek Geredede gerekse Türkiye'nin değişik
yerlerinde deri sektörüyle alakalı, özellikle çalışanların
yaşamış olduğu problemlerin çözülebilmesi için hep
birlikte, inşallah, katkı koyacağımızı ümit
ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
bildiğiniz gibi gündemimiz malum, bir an önce tasarı ve tekliflerin
yasalaşmasıyla alakalı bir mesaiyi hep birlikte ortaya koymak
istiyoruz. Dolayısıyla, Cumhuriyet Halk Partisinin bu grup önerisinin
aleyhinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın İnce, Sayın
Öztürk, Sayın Akar, Sayın Özcan, Sayın Toprak, Sayın Gök,
Sayın Çelebi, Sayın Serindağ, Sayın Acar, Sayın Küçük,
Sayın Oyan, Sayın Çıray, Sayın Güven, Sayın Türmen,
Sayın Korutürk, Sayın Altay, Sayın Susam, Sayın Genç,
Sayın Serter, Sayın Akova, Sayın Özkan
Yoklama için iki dakika müddet
veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan dericilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin (10/559) görüşmelerinin Genel
Kurulun 10 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
E) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili
Binnaz Toprakın, (2/1949) esas numaralı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/164)
09/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununda değişiklik yapılmasına
ilişkin (2/1949) esas no.lu Kanun Teklifimin İç Tüzükün 37nci
maddesine göre Genel Kurulda görüşülmesini arz ederim.
Saygılarımla.
Binnaz
Toprak
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak
İstanbul Milletvekili Sayın Binnaz Toprak konuşacak.
Buyurun.
Sayın milletvekilleri, sessizlik
lütfen
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul)
Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar
Sessiz olursanız
konuşabileceğim galiba.
Gündeme getirdiğim konu 2547
sayılı YÖK Yasasında değişiklik yapılmasına
dair bir teklif. Teklifin gerekçesi de intihalin YÖK Yasasında suç olarak
belirtilmemiş olması. İntihal, biliyorsunuz, akademik dünyada
çok önemli bir kavram. İntihalden kastedilen şu: Bir
başkasının görüşlerini, düşüncelerini, projesini, bir
sanat eserini, cümlelerini ve genel olarak fikirlerini kaynak vermeden, sanki
sizin kendinizin fikirleriymiş veya görüşleriymiş ya da
eseriymiş gibi sunmak. Bu, gerçekten de bütün dünyada saygın olan
Çok gürültü var Sayın Başkan,
bu gürültüde konuşabilmek mümkün değil. Susturmanız mümkün mü?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen konuşmacıya biraz saygı gösterelim.
Buyurun Sayın Toprak.
BİNNAZ TOPRAK (Devamla) Evet,
teşekkür ederim.
Bütün saygın üniversitelerde suç
sayılıyor intihal, bizde de 5846 sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanununda mevcut. İntihali suç olarak sayıyor bu kanun.
Aynı zamanda Yükseköğretim Kurumları Disiplin
Yönetmeliğinde var ama YÖK Yasasında
Bunu özellikle de AKPli
milletvekillerinin duymasını istiyorum ama maalesef dinlemiyorlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Dinliyoruz hocam.
BİNNAZ TOPRAK (Devamla)
Dinliyorsunuz ama burada konuşuluyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Dinliyoruz.
BİNNAZ TOPRAK (Devamla) Evet,
peki.
Ama, YÖK Yasasında yok.
Şimdi, YÖK Yasasında olmamasının şöyle bir sonucu
doğdu: 2012 yılında, İstanbul Üniversitesi, intihal suçunu
işlediği sabit olan, kanıtlanmış olan bir öğretim
üyesinin işine -görevine- son veriyor. Bu kişi de Danıştaya
gidiyor, dava açıyor ve davayı kazanıyor. Davayı
kazanmasının gerekçesi de bu, Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulunun 20/9/2012 tarihli Kararı. Kurul diyor ki: YÖK
Kanununda böyle bir suç yok, suç olmadığı için de böyle bir
ceza veremezsiniz. Dolayısıyla da öğretim üyesini İstanbul
Üniversitesine iade ediyor.
Şimdi, bakın arkadaşlar,
biz ne zaman bir yasa teklifi getirsek, yasa değişikliği teklifi
getirsek ya da bir önerge -araştırma önergesi- sunsak kabul görmüyor
çünkü Gündemi saptırmak için bunu yapıyorsunuz. diyorlar.
İnanın, burada gündemi saptırmak gibi bir niyetim yok. Hatta,
eğer bu gürültü patırtı olmasaydı beş dakikamı
bile bitirmeden konuşmamı kesecektim.
Bu gerçekten önemli bir mesele çünkü
bilim camiasının yani Türkiye'deki bilim camiasının uluslararası
saygınlığını yitirmesine neden olacak bir mesele,
aynı zamanda da Türkiye içindeki bilim camiası tarafından da çok
tepki gören bir hikâye. Mesela, Türkiye Bilim Akademisi, Öğretim Üyeleri
Derneği ve çok sayıda öğretim üyesi bu yasanın
değişmesi talebinde bulunmakta. Dolayısıyla, benim ricam,
kırk yılda bir, ilk defa olarak bunu kabul etmeniz. Önümüzde bir
torba yasa var, çok kolaylıkla bu torba yasaya eklenebilir.
Ben önerdiğim maddeyi
okuyayım: Bir başkasının bilimsel eserinin veya
çalışmasının tümünü veya bir kısmını veya
eserinde, çalışmasında yer alan düşünceleri kaynak
göstermeden kendi orijinal eseri, düşüncesi gibi sunmak intihal suçunu
oluşturur. İntihal suçunun kovuşturulma usulü, tespit edilmesi
ve verilecek ceza ilgili kanun ve yönetmeliklerle belirlenir.
Yani, bütün yapacağımız
şey, bunu bugünlerde konuşacağımız şu torba
yasaya eklemek çünkü aksi düşünülebilecek bir şey değil.
Hakikaten de hiçbir saygın bilim camiası intihal suçunu suç olmaktan
çıkaramaz.
Çok teşekkür ederim
dinlediğiniz için.
Bunu, zaman kaybı olarak
görmemenizi ümit ediyorum. Sayın Millî Eğitim Bakanımız da
burada, kendisinden de özellikle rica ediyorum.
TÜLAY BAKIR (Samsun) Keşke
öğrencileri de alsaydınız. Üniversite öğrencileri
copy-paste yapıyor, keşke onu da alsaydınız.
BİNNAZ TOPRAK (Devamla) Olabilir
tabii. Yani zaten öğretim üyeleri ve öğrenciler de dâhil buna tabii
ki ama öğrenci yönetmeliğinde de ayrıca var. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Toprak.
Önerge üzerinde bir milletvekili olarak
İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan konuşacak.
Buyurun Sayın Oğan.
OĞUZ OYAN (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, şimdi, AKP
döneminde intihalin kısa tarihçesini bir anlayalım.
2005 yılında, o sırada
Başbakanlık Müsteşarı olan Ömer Dinçer YÖK tarafından
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çok
teessüfler, bu konu on defa konuşuldu.
OĞUZ OYAN (Devamla)
üniversite
öğretim üyeliğinden çıkarılıyor intihal suçuyla.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Mahkeme
kararı var, on defa
İHSAN ŞENER (Ordu) Hâlâ
oralarda mısınız ya?
OĞUZ OYAN (Devamla) 2008
yılında Ömer Dinçer Ankara 1. İdare Mahkemesine itiraz ediyor,
mahkeme reddediyor. 23 Aralık 2010, yeni YÖK Genel Kurulu beş
yıl önceki intihal cezasını kaldırıyor, o sırada
Çalışma Bakanı. 20 Eylül 2012, intihal suçundan meslekten
çıkarılmış bir akademisyenin başvurusu üzerine,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu öğretim üyesiyle
ilgili verdiği kararda intihali suç olmaktan çıkarıyor. Neye
dayanarak? Efendim, 2547 sayılı Yasa ile 657 sayılı Yasada
bu yer almıyor diye. Oysa söz konusu suç, 5846 sayılı Fikir ve
Sanat Eserleri Yasasının 71inci maddesinde duruyor.
Dolayısıyla, Danıştay tamamen dönemin ruhuna uygun,
iktidara yanaşma şeyiyle bir karar veriyor. Yani, böylece, Türkiyede
bilimsel hırsızlık, 2012de verilen bu karardan sonra meşru
hâle getiriliyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi böyle, tabii, bilimsel hırsızlığın
meşru hâle geldiği, kamu malının
çalınmasının
meşrulaştırıldığı bir Türkiyede çok da
yadırganacak bir durum değildir.
Bakın, ben size başka bir
şey söyleyeyim. Ömer Dinçer örneği tek örnek değil, şu
TÜBİTAK meselesine bakın. Türkiyenin yüz akı olması
gereken bir kurum TÜBİTAK; bugün yaptığı uygulamalarla,
icraatlarla bilimsel doğruluk konusunda bizim herhangi bir umutlanma
içinde olmamamızı bize bir kez daha gösteriyor. Yani,
TÜBİTAKın şu son kararı vaktim yok tekrar üzerinde
durmaya- açıkça Türkiyede birtakım bilim kurumlarının
nasıl yolsuzlukların örtbas edilmesi için araç olarak
kullanılacağını bir kez daha gösteriyor. TÜBİTAK böyle
kullanılıyor ise acaba Türkiyede bugün bu önerge kabul edilir ve
bilimsel hırsızlık suç kabul edilebilir mi, bunun için
umutlanabilir miyiz? Bakınız, yalan üretmek üzere kurulu bir
siyasetten bunu bekleyebilir miyiz? Dolmabahçe meselesinin tam 1inci yıl
dönümündeyiz, üretilen yalanın 1inci yıl dönümü bugün. Kabataş
yalanının gene 1inci yıl dönümündeyiz, hâlâ bunlar konusunda
halktan özür dilenmedi. 17 Aralık, 25 Aralık yolsuzluk meselesinde
bütün delilleri karartma operasyonları yapılıyor, bunun 7nci
ayındayız. Somanın 1inci ayındayız. Somada,
Cumhurbaşkanı dâhil herkesi yanıltan, ilk önce Sadece bir
iş kazası, trafo, vesaire
deyip arkasından işin içinden
çıkamayınca şirketi sorumlu hâle getiren bir anlayış
bu. Aslında bütün bu vakaların, gerek iş cinayetleri olsun
gerekse kamu malının çalınması olsun gerekse Gezi
olaylarına her türlü şiddetle saldırı olsun, bütün bunlarda
suçüstü yakalanan bir iktidarın yalan makinası gibi
çalıştığını görüyoruz.
Şimdi, dolayısıyla,
aslında bir eski bakanın bir hatırlatması belki Türkiyenin
bilimsel, teknolojik, akademik ufkunu özetliyor. Ne demişti o bakan?
Türkiyenin sınırları ara eleman yetiştirmek üzerinedir.
demişti ve TÜBİTAK gibi kurumların neyle meşgul olması
gerektiğini anlatmıştı. Şimdi, Türkiyede
üniversitelerde akademik özgürlükler baskı altına alınırken
biz aynı anda bilim hırsızlığını serbest
bırakan bir Türkiyede yaşamayı nasıl
adlandırabiliriz? Aslında bu bir çelişki değildir. Ben
burada AKPyi çok tutarlı görüyorum. Bir tarafıyla akademik
özgürlükler baskı altına alınıyor, öbür taraftan da
bilimsel hırsızlık sonuna kadar serbest. Böyle bir ortamda bu
önerge kabul edilebilir mi? Bunun için umutlu olmak mümkün değil ama hadi
bir mucize yapın, hadi bizi şaşırtın, hadi Türkiyede tekrar
bilimsel özgürlükler yanında bilimsel alın terine sahip
çıkın, insanların eserlerinin çalınmaması için,
emeklerinin çalınmaması için bilim
hırsızlığına Hayır. deyin ve bu önergeyi
destekleyin, bizi bir şaşırtın bakalım!
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 37nci maddesinin ikinci fıkrasına göre beş dakika
Hükûmete de söz vereceğim. Hükûmet adına Millî Eğitim
Bakanımız Sayın Nabi Avcı konuşacak.
Buyurun Sayın Bakan, süreniz
beş dakikadır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
NABİ AVCI (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Binnaz Toprak ve arkadaşları
tarafından Meclis Başkanlığımıza sunulan 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifini ve gerekçesini Bakanlık olarak biz de
inceledik.
Kanun teklifinin gerekçesinde
belirtildiği gibi, intihal suçu, akademik dünyanın
saygınlığına gölge düşüren ve çağdaş dünyada
da en ağır cezaların verildiği akademik bir suçtur. Zaman
zaman basına da yansıdığı kadarıyla, maalesef,
üniversite camiamızda, akademik saygınlığa
yakışmayan bu suçu işleyen öğretim üyelerine az sayıda
da olsa rastlanmaktadır. Bizler, akademik olgunluğa sahip bireylerin
bu suçu hiç işlememesini arzu etmekle birlikte, bu suçu işleyenlerin
veya buna yeltenenlerin de işledikleri intihal suçunun cezasız
kalmaması gerektiğini düşünüyoruz. Arkadaşlarımız
tarafından sunulan teklif gerekçesinde, Danıytayın 15 Nisan 2013
tarih ve 19088 sayılı Kararıyla intihalin suç olmaktan
çıkarıldığı söylenmektedir.
Değerli arkadaşlar, ilgili
Danıştay kararı intihali suç olmaktan çıkarmaktan çok
Kanunsuz suç ve ceza olmaz. kuralı gereği, intihal suçunun daha
önce YÖK Disiplin Yönetmeliğine göre cezalandırılmasına
karşı çıkmış ve bu konuda yasal bir düzenleme
olması gerektiğini söylemişti. Biz de bu boşluğu
doldurmak üzere, biliyorsunuz, 2547 sayılı Yasada 14 Mart 2014 tarihli 6528 sayılı Yasayla bir
değişiklik yaptık. 14 Mart 2014
tarihli 6528 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 7nci
maddesinde şu değişiklik yapılmıştı:
MADDE 7 4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesinin (b)
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
b. Öğretim elemanları, memur
ve diğer personele uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma,
kınama, yönetim görevinden ayırma, aylıktan kesme, kademe
ilerlemesinin durdurulması, üniversite öğretim mesleğinden
çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır. Hangi
fiillere hangi disiplin cezasının uygulanacağı, bu bentte
sayılan kişilerin disiplin işlemleri ve disiplin amirlerinin
yetkileri, Devlet memurlarına uygulanan usul ve esaslar da göz önüne
alınmak suretiyle Yükseköğretim Kurulunca düzenlenir.
Görüldüğü gibi, bu yasal
değişiklik, YÖKe yasal olarak disiplin suçlarını ve
bunlara verilecek cezaları belirleme yetkisi vermektedir.
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bu yasaya dayanarak
Disiplin Yönetmeliğiyle ilgili revizyon çalışmalarını
sürdürmektedir ve önümüzdeki hafta bitirilmesi planlanan bu çalışma
sonucu intihal suçuna verilecek cezalar yasal bir dayanak kazanmış
olacaktır.
Bu yasa değişikliği ve
buna göre güncellenecek Disiplin Yönetmeliği, Sayın Binnaz Toprak ve
arkadaşlarının verdiği kanun teklifinin gerekçelerinde
sunulan haklı kaygıları gidereceği için bu konuda yeni bir
yasal düzenlemeye gerek olmadığını düşünüyoruz.
İntihalin hiç
olmadığı bir akademik dünyamız olması dileğiyle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama?
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli) 61inci maddeye
göre son söz milletvekilinindir.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim,
bakın, 37nci maddeye göre komisyon ve Hükûmet önce konuşabilir.
Bakın, burada önce Hükûmete ve komisyona söz vermeniz lazımdı,
arkasından milletvekiline vermeniz lazım ama önce milletvekilleri
konuştuğu için
61inci maddeye göre son söz milletvekilinindir, ona
göre söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Genç,
şimdi, 37nci maddeye uygun olarak uygulama yapıyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, 37nci
maddeye göre, bakın, Sayın Başkan
BAŞKAN Dikkat ederseniz 37nin ikinci
paragrafına göre uygulama yaptık. Sizin talebinizi dikkate
alamayacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim,
bakın, 37nci maddeyi okursanız, önce Hükûmet ve komisyon,
arkasından da teklif sahibi milletvekili ve başka bir milletvekili
konuşur ama siz önce Hükûmet ve komisyona söz vermediniz,
milletvekillerine verdiniz. Son konuşmayı Hükûmet yaptı. İç
Tüzükün 61inci maddesine göre, Son söz milletvekilinindir. prensibine göre
ben söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Şimdi, Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani keyfî tüzük
uygulayabilirsiniz.
BAŞKAN Sayın Genç, bir
dakika, müsaade eder misiniz, yargılamayın lütfen, ben sizi dinledim.
Şu anda 37nci maddeye göre görüşüyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, 37nci
madde
BAŞKAN Bir dakika, müsaade edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) 61inci madde
genel bir madde
BAŞKAN Müsaade eder misiniz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evet, buyurun.
BAŞKAN Sayın Toprak
görüşlerini bildirdi, Sayın Oyan görüşlerini bildirdi. Bunun
üzerine, Hükûmet kendi görüşlerini bildirmek için söz istedi ve biz 37nci
maddeye göre görüşüyoruz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, 37nci
maddedeki sıraya göre önce hükûmet veya komisyon, arkasından teklif
sahibi milletvekili konuşur. Siz burada önce milletvekiline söz verdiniz,
sonra Hükûmete söz verdiniz. 61inci madde genel bir ilkedir. Yani
doğrusunu yaparsanız yapın tabii
BAŞKAN Peki, buyurun Sayın
Genç.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Nereye
buyuruyor Sayın Başkan!
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, yoklama
vardı Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, İç
Tüzükü bilin, öğrenin biraz.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bakın, bu memlekette,
devriiktidarınızda ne bilim kaldı ne ilim kaldı ne adalet
kaldı ne hak kaldı ne hukuk kaldı, hepsini yok ettiniz.
Konuşmama başlarken, evvela,
Diyarbakırda Türk Bayrağını indiren zihniyeti
şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bayrağı burada
indirenin bu Hükûmet olduğunu, Hükûmetin askere talimat verdiğini
Hiçbir suretle PKKnın hiçbir hareketine müdahale edilmemesi ve valilerden
talimat alınmadan herhangi bir terör olayına müdahale edilmemesi
konusunda verilen talimat vardı. Eğer orada, kışlada
bulunan asker o direğe çıkan kişiye ateş etseydi, siz
elbette ki gidecektiniz, orada Benim talimatımı nasıl
dinlemiyorsun? diye onu vuran kişileri en şiddetli şekilde
cezalandıracaktınız. Bana göre, o direğe çıkarak o bayrağı
indiren kişi milletimize, devletimize ihanet etmiştir. İhanetçilerin
hak ettikleri ceza da kanunlarda belirtilmiştir ama Türkiyede Hükûmet
yok, hiçbir kural işlemiyor. Tayyip Erdoğan, 17 Aralık, 25
Aralıkta yaptığı yolsuzlukları örtbas etmek
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen konuyla ilgili konuşur
musunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) Konuya
geleceğim Sayın Başkan.
için her türlü hileye, her türlü
hukuksuzluğa başvuruyor, burada da böyle.
Şimdi, eski
Müsteşarınız, YÖK Başkanınız, Millî Eğitim
Bakanınız bir intihal suçunu işlemiş fakat sizin
zamanınızda hukuk ortadan kaldırıldığı için
Danıştay bir karar vermiş.
İHSAN ŞENER (Ordu) 28
Şubattaki hukuk değil mi o hukuk?
KAMER GENÇ (Devamla) Yani öyle bir
düzenleme yapmışsınız ki Danıştayın
verdiği bu karar, kesin karardır. Arkadaşımız
teklifinde diyor ki: Bilimsel kariyeri korumak için, intihalleri yasaklamak
için, bilim hırsızlığını yok etmek için gelin,
Meclis olarak bunu suç sayabilecek bir düzenleme yapalım. Bu gerçek
ortadayken siz eğer buna inanıyorsanız
Zaten bu biraz önce konuşan, Hükûmet adına
konuşan kişi -millî eğitimi getirdiği seviye, böyle
4+4+4e- Türk millî eğitim sistemini de çökertti, bilimi de çökertti -her
türlü çökertmeyi- ilimle ilgisi kalmadı Türkiye Cumhuriyeti devletinin.
Kendi kafasına göre, kafasının ermediği konularda mütalaa
veriyor. Zaten doğru dürüst bir bilim adamı kariyeri olsaydı
çıkıp da bunları öne sürmezdi.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen temiz bir dille konuşun ve
hakaret etmeyin.
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, tamam,
temiz dille konuşuyorum.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Nasıl böyle konuşuyorsun, hiçbir sorumluluğun yok mu senin?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Sen ne anlarsın bilimden?
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi
burada bir yorum getiriyorum. Bakın, Danıştayın kararı
ortada, Danıştay Genel Kurulu kararı karşısında
eğer hukuki bir düzenleme getirmezseniz, bundan sonra herkes istediği
gibi, istediği kişinin kitaplarını, tezlerini kopyalayacak
ve bu kopyalamayı engelleyen de herhangi bir yasal düzenleme yok.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Kaç tane kitap okudun? Siz ne anlarsınız?
KAMER GENÇ (Devamla)
Dolayısıyla, bu yasal düzenlemeyi kabul edin eğer tabii
hırsızlıklara karşı iseniz, bilimin birtakım
cahil insanlar tarafından kopya edilmesine karşı iseniz
İşte getirmişsiniz, hayvanat bahçesindeki bir kişiyi TÜBİKTAKın
başına getirmişsiniz, TÜBİKTAKın başına
gelen hayvanat bahçesi müdürünü...(×)
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen ilk
önce onu doğru söylemeyi öğren!
KAMER GENÇ (Devamla) -
ondan sonra
TÜBİTAKa rapor düzenletiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
konuya geliniz, bu size birinci ihtarımdır İç Tüzük 66ncı
maddeye göre. Lütfen!
KAMER GENÇ (Devamla) Efendim, birinci
ihtarınız da bunları
Bakın, benden biraz önce,
konuşan kişi demedi mi ki Hayvanat bahçesi müdürünü getirdiniz
TÜBİTAKa müdür tayin ettiniz. diye ona niye müdahale etmediniz?
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Siz, bu Meclise yakışmıyorsunuz!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani,
şimdi, Sayın Başkan, orada o makamı biraz tarafsız
şey edin.
Elbette ki burada yapılan
şey, Türkiyede bu AKP iktidarıyla beraber, sizin
iktidarınızda bilim düşmanlığı, ilim
düşmanlığı, adalet düşmanlığı aldı
yürüdü. Memleketin en temel noktalarında hak arama yolları
tıkandı; Danıştay kalmadı, Yargıtay kalmadı,
Anayasa Mahkemesi kalmadı
MEHMET METİNER (Adıyaman)
İyi ki de kalmadı!
KAMER GENÇ (Devamla)
ve her türlü
hırsızlık ve yolsuzluklar yapılmakta ama bunlar örtbas
edilmektedir, bunların karşısında maalesef hiçbir direnç
gösterilmemektedir. Bunun cezasını çok ağır göreceksiniz,
yarın çocuklarınız, sizin burada yaptığınız
bu düzenlemelerden dolayı, sizlere lanet okuyacaklar, bunu bilmenizi
istiyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bizimle gurur duyacaklar.
KAMER GENÇ (Devamla) Onun için siz de
bu lanetliği önlemek için gelin bundan sonra bir dönüş yapın.
Şu memlekete demokrasi
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman)
CHPnin siyasal sistemini değiştiriyoruz biz.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, alınan
karar gereğince, sözlü soru önergeleriyle diğer denetim
konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer alan, Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada
yer alan, Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün;
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Bursa Milletvekili
Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van Milletvekili Aysel
Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van
Milletvekili Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara
Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)(x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
6/6/2014 tarihli 99uncu
Birleşimde, İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının birinci bölümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 29 ila 55inci
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde
grupları adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal konuşacak.
Buyurun Sayın Bal.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA FARUK BAL
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölüm
üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurunuzdayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu bölümde Yargıtayla
ilgili düzenlemeler bulunmaktadır. Bayrakla ilgili konuda, buradan hareket
ederek konuşmanın son kısmında bir değerlendirme
yapacağım.
Tabii ki 2004 yılında Adalet ve
Kalkınma Partisi, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler
Kanununu değiştirerek Türk hukukunda oluşmuş
içtihatları, hafızayı ve kültürü sanki Maonun kültür ihtilali
gibi ortadan kaldırdıktan sonra bir mesele hallettiğini
zannederek 2007 yılında yargının
siyasallaştırılması amacıyla tasarruflarından
ilkini ortaya koydu. Bu, Yargıtayın üye sayısını 150ye
indirmek ve orada zülfüyâra dokunan üyeleri tasfiye etmek için düzenlenmiş
bir tasarıydı, bunu kanunlaştıramadı. Arkasından
2010 yılında, on seçime bedel Mezardakileri kaldırın, oy
verdirin. söylemleriyle yargının denge ve denetim
mekanizmalarını bozan ve kendi içerisinde denetimsiz ve denge
organları bozulmuş olan yargıyı siyasallaştırmak
istedi. Yargıyı böyle siyasallaştırabilmek amacıyla
AKP, milletimizin kadına olan saygısını, çocuğa olan
sevgisini, şehit, dul ve yetimlerine karşı olan şefkatini,
engelliye olan muhabbetini, hatta hiç ilgisi yokken başörtüsünü bile
suistimal etti, milleti aldattı, kandırdı ve 2010 tarihindeki
Anayasa değişikliğiyle yargıda bir siyasi yapı
oluşturdu. Şimdi bu siyasi yapının işleyişinden
Adalet ve Kalkınma Partisi şikâyetçi. Ne zaman? 17, 25 Aralık
büyük yolsuzluk operasyonunu yargı başlattığı zaman
şikâyetçi. Yani, rüşvet, kara para aklama gibi vahim suçların
Hükûmet, 4 bakanına, onların çocuklarına ve Başbakana kadar
uzanan bir yolsuzluk operasyonundan sonra yeni bir devre girdi. Bu devir
içerisinde AKP, 2010 tarihinde inşa etmiş olduğu, dengesiz ve
denetimsiz bir duruma getirmiş olduğu yargıyı paralel
devlet nitelemesiyle hasım göstermekte ve ilan ettiği bu paralel
devlete karşı da istiklal mücadelesi vermektedir.
Değerli milletvekilleri, Türk
milleti İstiklal Harbinin ne demek olduğunu bilir. İstiklal
Harbinin mührü arkamızdaki vecizede yazılıdır: Hâkimiyet
kayıtsız şartsız milletindir. İşte,
İstiklal Harbinin mührü budur. Yapılmış olan İstiklal
Harbiyle de Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur.
Şimdi, bu devletin geldiği
hâle bakalım. Orada bir paralel devlet var, AKP'nin görmediği bir
paralel devlet var. Bu paralel devlet Analar ağlamasın. söylemi
adı altında dağdan indirilen PKK terör örgütü mensupları,
teröristler şehirlere, mezralara, ilçelere, köylere, illere
yerleştiler. Bunlar gece silahlı, gündüz külahlı.
Geçtiğimiz seçim süreci içerisinde vatandaşın seçme ve seçilme
hürriyetini yok ederek tehditle aday gösterdiler, tehditle oy aldılar ve
arkasından da vatandaştan, PKKya vergi adı altında
-altını çiziyorum- Türkiye Cumhuriyeti devletinin
vatandaşlarından haraç topladılar, toplamaya devam ediyorlar.
İkincisi: PKKya asker adı
altında -altını çiziyorum- dağa militan topladılar,
gitmeyenleri zorla kaçırdılar. Şimdi Analar
ağlamasın. diyenler Diyarbakırda ağlayan anaların hâlini
görmemezlikten geliyor, onların vicdan sızlatan evlat
acısına ortak olmamaya gayret gösteriyorlar.
Üçüncüsü: Asayiş birlikleri
adı altında birtakım gençlere üniformalar giydirerek devletin
polisine, devletin askerine varana kadar kimlik kontrolleri yapıyorlar.
Dördüncüsü: Önemli gördüğü
olaylarda Devletin mahkemesine gitmeyeceksin, bana geleceksin. diyerek gece
silahla tehdit, gündüz külahla hüküm kurmaktadırlar.
Bütün bunlar nedir değerli
arkadaşlarım? Bütün bunlar, Hâkimiyet kayıtsız
şartsız milletindir. diyen, İstiklal Harbiyle elde edilen bu
mukaddes ve mübarek vecizenin ortaya çıkarmış olduğu
hükümranlık hakkının paylaşılması demektir. Vergi
toplamak bir devletin hükümranlık hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti
devleti, AKPnin devriiktidarında birtakım teröristleri vergi
toplayan bir unsur hâline getirmiştir. Askere almak hükümranlık
hakkının ortaya konması demektir. Bir devlet ancak askere
alabilirse devlet olduğunu ortaya koyabilir. Şimdi, PKK terör örgütü,
kendi dağ unsurlarına eleman toplayabilmek için asker adı
altında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 15 yaşındaki gencecik
çocukları militan olarak dağa götürüp terörist olarak
yetiştirmektedir. Bir devletin hükümranlık hakkı asayişi
kontrol etmekle ve devletin vatandaşlarının can ve mal
güvenliğini korumakla ortaya çıkar. Hükümranlık hakkı
asayişi kontrol görevini vermektedir. Şimdi, AKPnin
devriiktidarında açılım denilen yıkım projesiyle PKK
terör örgütünün elemanları teröristler Güneydoğu Anadolu Bölgemizde
asayiş kontrolü yapar hâle gelmişlerdir. Bir devletin
hükümranlık hakkı yani eğer hâkimiyet kayıtsız ve
şartsız millete ait ise ancak yargılamayı o devletin
unsurları yapabilir. Şimdi, AKPnin açılım adı
altındaki yıkım projesinin sonucu Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde PKKnın birtakım yargılama faaliyetleriyle
karşı karşıyayız. En son, değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığının
timsali, Türk milletinin varlığının timsali ay
yıldızlı al bayrağımızı, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin, iç ve dış tehditlere karşı korumakla görevli
bir silahlı birliğinde, birtakım terörist hareketler
neticesinde, birisi çıkarak ay yıldızlı, nazlı Türk
Bayrağını oradan indirme haysiyetsizliğini,
şerefsizliğini ortaya koymuştur. Bu haysiyetsiz ve şerefsiz
eylemin bir cezası vardır. Bu cezayı geçmişte Türk
Silahlı Kuvvetleri vermiştir. Güney Kıbrıs Rum Kesiminde
Solomos adındaki gereksiz bir düşünceye mensup kişi Türk
Bayrağını indirmek için göndere çıktığında
yere indirilmiştir. Türk Bayrağı indirilemez ancak onu indirmek
için göndere çıkan indirilir. Evet, maalesef, bunların sebebi hikmeti
AKPnin uygulamış olduğu yıkım projesidir.
Değerli
arkadaşlarım, bu yıkım projesi kapsamı içerisinde PKK
terör örgütü üyeleri, teröristleri, militanları dağdan şehre
indirilirken güvenlik güçlerinin eli kolu bağlanmıştır.
Operasyon için yetki valilerden izin şartına
bağlanmıştır. Valiler izin vermemektedir.
Dolayısıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve emniyet
mensuplarının eli kolu bağlanmıştır.
Geçmişte büyük hizmetleri görülen, merkez operasyon gücü olarak tanımlanan
emniyet teşkilatı içerisindeki özel güvenlik güçleri
bulundukları görevlerden alınmış, inşaat birimlerine,
trafik birimlerine gönderilmiştir ve ortaya hazin bir netice
çıkmıştır. O hazin neticeyi de işte görüyoruz.
Diyarbakır-Bingöl kara yolu on yedi gündür PKK terör örgütleri
tarafından kapatılmıştır. Türkiyede seyahat hürriyeti
mi vardır? Bir PKK terör örgütünün unsuru eğer iki vilayet
arasındaki yolu on yedi gün kapatabiliyor ve onu açmaya devletin kudreti,
devletin gücü yetmiyorsa Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir. lafının anlamı kalmamıştır, o
bölgede hâkimiyet kayıtsız şartsız PKK terör örgütüne
geçmiştir. Niçin siz engelleyemiyorsunuz bunu? Bir devletin valisi çıkıyor,
diyor ki: PKK terör örgütü askerlerimize ateş etmiştir ancak askerlerimiz
karşılık vermemiştir. Bu ne iştir? Bu nasıl bir
iştir? Bir vali nasıl böyle bir laf edebilir? Nasıl vali olarak
orada durabilir? Bir başka şapşal adam çıkıyor, diyor
ki: Sayın Erdoğan ve Öcalanı takdir ediyorum. Sana mı
kalmış PKK terör örgütünü takdir etmek? Eğer PKK terör örgütünü
takdir ediyor isen o takdirde valilik makamında işin ne senin? Böyle
lüzumsuz işlerin hepsinin sebebi, müsebbibi AKPnin yıkım
projesi ve valilere vermiş olduğu talimatlar olmuştur.
Biz diyoruz ki bayrakları bayrak yapan
üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
İşte, geldiğimiz nokta budur değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) - Bu noktada,
ülkemizin, milletimizin ve geleceğimizin iyi bir şekilde değerlendirilebilmesi
ve geleceğe daha ümitli bakabilmemiz için bizim söylememiz yetmiyor,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun içerisindeki değerli vatansever
milletvekillerinin de söyleyeceği bir söz olması gerekiyor diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz konuşacak.
Sayın Yılmaz,
şahsınız adına da konuşacağınız için
sürenizi birleştiriyorum, on beş dakika.
Buyurun Sayın Yılmaz.
CHP GRUBU ADINA
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bugün burada pek çok arkadaşımız
bayrağımızla ilgili duyarlılığını dile
getirdi. Elbette hepimizin duyarlılığı
bayrağımızdır; egemenliğimizin simgesidir bayrak, bu
ülkenin bağımsızlığının simgesidir, bu
ülkenin Kurtuluş Savaşının simgesidir, o nedenle bayrak
konusunda hepimizin duyarlı olması çok normaldir, duyarlı
olmazsak zaten anormaldir.
Ancak, ben bir
duyarlılığı daha anlatmak istiyorum size. Dün, zannederim,
İran Devlet Başkanı Ruhani geldi. Bütün devlet
başkanları geldiğinde önce Anıtkabire giderler ancak ne
hikmetse Ruhani, Anıtkabire gitmedi, devlet töreni yapılmadı.
Ben bunun hesabını soruyorum şimdi AKP Grubundan: Neden böylesi
bir şeye izin verildi? Eğer bizim kurucumuz ve gerçekten de bu
ülkenin kurucusu, temsilcisi, Kurtuluş Savaşımızın ve
devrimlerin, bu Meclisin kurucularından olan Kemal Atatürkün
Anıtkabirinin ziyaretine eğer gidilmiyorsa o zaman o devlet başkanı
bu ülkeye gelmez, eğer geliyorsa da onu mutlaka Anıtkabire
götürürsünüz. Sadece bayrakla ilgili duyarlılıkları dile
getirmek yetmiyor. Sayın milletvekilleri, Sayın Grup Başkan
vekili; bu konuda da, Ruhaninin Anıtkabire gitmemesi konusunu da ben
sizlerden kınamanızı istiyorum.
Şimdi,
özellikle bayrak konusunda
Bu, sadece tek olan bir olay değil, bugün
grubun grup toplantısında Genel Başkanımız da söyledi
ama daha önce de 21 Mart 2013te o
terörist Abdullah Öcalanın mitingini yaptırdınız
Diyarbakırda, 21 Martta. Ne oldu orada? Türk Bayrakları yoktu ama
PKK bayrakları vardı, sesinizi çıkarmadınız ona.
Ardından Bodrumda, baba bir düğünde Türk Bayrağı asmak
istedi evine, ona izin verilmedi. Neymiş efendim: Türk Bayrağı
tahrik unsuru oluyormuş.
Bakın, işte siz böylesine bir ortamı
yarattınız, bunlara izin verdiniz ve o nedenle de insanlar neredeyse
düğünlerinde bile Türk Bayrağını asamaz konuma
getirildiler.
Şimdi, bu
konuda bayrak indirilirken görevli komutanlar baktı diye Sayın
Başbakan da tepkisini koyuyor ama öbür taraftan da Bülent Arınç diyor
ki: Biz bu konuda siyasi bir karar aldık, siyasi bir tavır
aldık, o nedenle oradaki askerler buna ses çıkarmadı. Bugünkü
gelinen ortama siz neden oldunuz, AKP Grubunun bu çözülme süreci neden
olmuştur. Bunun bütün halkımız tarafından bilindiğine ben
eminim. Eğer şimdiye kadar görmeyenler de varsa artık bundan
sonra göreceklerdir eminim.
Yalnız, ben
size bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. 5 Haziran günü burada, Genel
Kurulda bir başka şey daha oldu sevgili arkadaşlar. Ülkemizin
kurucusu, Kurtuluş Savaşımızın muzaffer komutanı
ve devrimlerimizin asıl babası olan Kemal Atatürke buradan bir
hakaret yapıldı. Bu hakaret neydi? Ben burada duymayan insanlara da
bunu duyurmak istiyorum. Adil Zozani -HDP Grubundan bir Milletvekili- aynen
şöyle söyledi: Kemalizm dediğiniz şey bir parça Hitler, bir
parça Mussolinidir. dedi ve bu konuda bizim Büyük Önderimiz Atatürke hakaret
etti ancak bu konuda ne Meclis Başkanlığından ne de bir
başkasından tepki geldi. Bizim grup başkan vekilimiz
çıktı ve tepkisini gösterdi. Adil Zozaninin burada
olmasını ben gerçekten isterdim. Bugün özellikle onlara cevap vermek
için, bu konuda, Atatürke dil uzatanlara cevap vermek için bir
hazırlık yaptım.
Aynı zamanda
HDP Grubuna şunu hatırlatmak istiyorum: Kendi içlerinde bir sürü
milletvekili konumunda olan o insanlar, önceden Cumhuriyet Halk Partisinin il
başkanlığını, ilçe
başkanlığını ve milletvekilliğini yaptılar.
Bunu yapanlar şimdi Cumhuriyet Halk Partisine, kurucusuna bu şekilde
bir saldırı yapıyorlar, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisine de bir
saldırı yapıyorlar.
Ben, Mussolini ve
Hitlerle ilgili Atatürkün söylediği bir sözden burada bahsetmek
istiyorum. Atatürk diyor ki: Dünya nimetlerinin emperyalist ülkeler
tarafından pervasızca paylaşıldığını ve
bu paylaşma esnasında gelişmemiş ülkelerin tarihten
silindiğini belirterek İtalya
faşizm ideolojisine dört elle sarılmış. Bu ülkenin
diktatörü olan Mussolini ülkesinin 8 milyon faşist gencinin süngüsü
üzerinde yaşadığını haykırıp duruyor.
İtalyan gençlerine kara gömlekler giydirerek çoktan tarihe gömülmüş
bulunan Roma İmparatorluğunu yeniden kurmayı bu
şartlandırılmış gençlere aşılamaya
çalışıyor.
Almanyada
Hitlerin yaratarak geliştirmekte olduğu Nazilik de faşizmin bir
başka büyük, tehlikeli benzeridir. Hitler bir ırkçıdır,
dikkat buyurunuz, milliyetçi demiyorum, ırkçıdır. Alman
ırkını en üstün ırk olarak gören bir mecnundur, bir
delidir. Tekmil Alman gençliğini peşine takmış, onlara bu
ideali aşılamıştır. Faşizmin de Nazizmin de sonu
yoktur. Halkı ve gençliği sürekli olarak heyecan içinde tutmak için
durmadan silahlanmak, sağa sola tehditler savurarak ayakta kalmak
zorundadırlar. Bu işin sonucu ise savaştır ve bu
savaşın sonunda ne faşizmin ne de Nazizmin ayakta kalmasına
olanak göremiyorum. diyor. Bakın, bunu Büyük Önderimiz Atatürk
İkinci Dünya Savaşının çıkmasından yıllar
önce söylüyor ve Mussoliniyi de Hitleri de birer faşist olarak
nitelendiriyor ama buradaki bu aymaz ve kendisini bilmez bir milletvekili bizim
Atatürkümüze dil uzatıyor.
Ben buradan özellikle şunu talep
ediyorum, Meclis Başkanlığından da yazılı olarak
talep ettim: Atatürke Nasyonel sosyalisttir. diyen, Biraz Mossolinidir,
biraz Hitlerdir. diyen bu HDP milletvekilinin Meclisten ve Cumhuriyet Halk
Partisinden ve milletimizden özür dilemesi sağlanmalıdır. Bu
yazılı talebim gerçekleştirilmediği takdirde bu konuda ben,
yargı yolu da dâhil olmak üzere her türlü çabayı göstereceğime
buradan bütün milletimizin önünde söz veriyorum.
Şimdi, bu çözüm süreciyle ilgili
de birkaç şey söylemek istiyorum.
Hepimiz biliyoruz ki bu çözüm süreci
denilen olayda, çözülme sürecinde Tayyip Erdoğan, Öcalanla bu çözülme
sürecini başlattığında ve HDP milletvekillerini göndererek
Kandille birlikte bu çözülme sürecini başlattığında biz
karşısına neler çıkabileceğini söyledik. Şimdi
PKK yolları kesiyor, çocukları kaçırıyor, insanları
kaçırıyor ve karakolların yapımına karşı
çıkıyor, orada Benim elimdedir artık buradaki hâkimiyet.
diyor, bunu hep beraber görüyoruz. Bu tamamen Hükûmetin yapmış
olduğu yanlışlıkların sonucudur.
Hakan Fidan Osloda ortaya çıkan
ses kayıtlarında ne demişti? Demişti ki PKKlılara:
Eğer sizin hoşunuza gitmeyen komutan varsa, hoşunuza gitmeyen
vali varsa biz onu değiştiririz. Değiştirdiniz ve
değiştirdiğiniz o valiler şimdi her türlü saldırı
karşısında Aman süreç zarar görmesin, aman Başbakan bize
kızmasın. diye susuyorlar, herhangi bir müdahalede bulunmuyorlar,
orada devletin gücünü ve otoritesini göstermekten artık vazgeçmiş
durumdalar.
Şimdi, elinde silah tutan
Kandildeki teröristler ise diyorlar ki: HDPyi de tanımıyoruz.
Tabii ki Başbakanı da tanımıyorlar, tabii ki Öcalanı
da tanımıyorlar, Elinde silah tutan kim ise artık onun hükmü
vardır. diyorlar ve ayaklanmaya çağırıyorlar ve
insanları ayağa kalkmaya çağırıyorlar, isyana
çağırıyorlar.
Şimdi, siz onlara Silah
bırakın da gidin. dediniz ya, daha sonra da Başbakan Silah
bırakmadan da gidersiniz isterseniz, gidin. demişti. Bu aslında
örtülü aftı, o teröristlere örtülü aftı. O suçu işleyenler yurt
dışına çıkabilir ya da serbestçe bu ülkede gezebilir.
dediniz ama bizim kumpas mağduru olan askerlerimizi, milletvekillerimizi
ne yazık ki cezaevlerinde tuttunuz. Bunlara sizler neden oldunuz.
İşte sizin neden olduğunuz bugünkü olaylar sonucunda da
artık teröristler önü alınamaz bir şekilde herkesi tehdit
ediyorlar, hepimizi tehdit ediyorlar.
Öcalana özgürlük. diyorlar,
Askerler çekilsin tamamen. diyorlar, Çocuklar dağda kalsın, orada
eğitim vereceğiz. diyorlar, özerklik diyorlar; bunu dağdaki
PKKlılar söylüyor. PKKlıların sözcüsü konumunda olan HDP
milletvekillerinden, yine, Demir Çelik, Taraf gazetesinde 28 Nisan 2014te aynen şunu söylüyor, diyor
ki: Türkiye 25 ayrı etnik bölgeye bölünsün -yani ırk temelinde
bölünsün diyor- ayrı bayrak olsun, ayrı meclis olsun, ayrı
başkent olsun, kamuda ve eğitimde ayrı dil olsun, ayrı
polis gücü olsun, özerk bölge ve siyasi statü olsun. Buna ne dersek deyin, siz
ister özerklik deyin ister Yerel yönetimleri güçlendireceğiz. deyin,
bunun adı federasyondur, bunun sonu bağımsızlığa
gider. Bunu hepimiz görüyoruz ama ne yazık ki Başbakan görmüyor,
sizler görmüyorsunuz. Tayyip Erdoğan ne dedi? Onların Anayasa
Uzlaşma Komisyonuna verdikleri bu önerge zamanında Eyalet sistemi
neden olmasın. dedi. Yani orada bir uzlaşma olduğu görülüyor,
Anayasa Uzlaşma Komisyonunun önergelerinde de bunlar belli zaten. Biraz
önce Grup Başkan Vekili Hanımefendi şunu söyledi: Tek vatan
dedi, tek bayrak dedi ama tek dil diyemedi. Bunu gözlemledim ben. Demek ki
artık Türkçenin resmî dil olmasından vazgeçildiğini
gözlemliyorum. Acaba böyle mi diye grup başkan vekilinden de soruyorum.
Şimdi, bize dayatılan bu 25
ayrı bölge olsun, 25 ayrı dil olsun, 25 ayrı bayrak olsun.
aslında bize dayatılan Sevrdir. Sevri dayatıyorlar bize, buna
da sizler alet oluyorsunuz. PKK dayatıyor, HDP dayatıyor ama bunu
halkımızın gözünden gizlemeye çalışıyorsunuz.
Bizler ne diyoruz? Müzakereyi,
Öcalanla yapılan, PKKyla yapılan müzakereyi bırakın.
diyoruz, Muhatap yasal temsilcilerdir. diyoruz, Muhatap Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. diyoruz, Eğitim dili ve resmî dil Türkçedir. diyoruz,
Ancak yerel diller -Kürtçe dâhil- öğrenilmeli, kullanılmalı,
yayın yasakları olmamalı, kültürel haklar
geliştirilmelidir. diyoruz. Ancak bizim vazgeçmeyeceğimiz tek
şey var, üniter devlet, ulus devletten asla vazgeçmeyiz. diyoruz.
Türkiyeyi ırk temelinde, etnisite temelinde, dil temelinde
bölemezsiniz. diyoruz. Ulus devlet ırkçılık değildir,
siyasi bir birlikteliktir, vatandaşların eşitlik temelinde
birlikteliğidir. diyoruz. Ama Başbakan buna karşılık
ne diyor? Bütün milliyetçiliği ayaklar altına aldım. diyor,
aynı zamanda eyaletler istiyor. Aynı zamanda ulusal bayramların
kutlanmasını neredeyse artık yok ediyorsunuz, Türkiye
Cumhuriyetini zihinlerden ve tabelalardan silmeye
çalışıyorsunuz, Andımızı
kaldırıyorsunuz. Sıra ne zaman İstiklal Marşına
gelecek? diye de vatandaşlarımız soruyorlar. Aynı zamanda,
doğuda, artık okullarda İstiklal Marşının
okunamadığını, bu konuda direnen öğretmenlerin
dağa kaçırılmakla, kaldırılmakla tehdit edildiklerini
hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde, Davutoğlu da Ulus devlet
artık bitmiştir. diyor, Öcalan da PKK da HDP de Ulus devlet
bitmiştir. diyor.
Büyükşehir Yasasıyla idari
federasyonu getirdiniz, buna doğru yol alıyorsunuz. Önce Özel
okullarda ana dil böler. dedi Tayyip Erdoğan, ardından demokrasi
paketi adı altında karşı devrim paketiyle bunu getirdiniz.
Terör örgütünün
propagandasını serbest bıraktınız. Aynı
şekilde, tüm bu işlemleri yapabilmek için Balyoz ve Ergenekon
davalarını yarattınız, yurtsever askerlerimizi, bilim
insanlarımızı ve bütün aydınlarımızı
cezaevine koydunuz. Buna karşı tavır olacaklara
Şimdi
Kuzey Irakla birleşmenin yollarını ve
sınırlarımızın ortadan
kaldırılmasının yolunu arıyorsunuz.
Ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu ülkenin temsilcileri olarak
şunu bilmenizi istiyoruz: Sevri nasıl Kurtuluş
Savaşıyla yırtıp attıysak sizin bütün projelerinizi
de yırtıp atacağız. Onun için ben AKP milletvekillerine
özellikle şunu söylüyorum: Kendinize gelin. Nereye gittiğimizi lütfen
hepiniz gözlemleyin. Bilmeyenler de, özellikle bu HDPnin ve Anayasa
Uzlaşma Komisyonunda sizin milletvekillerinizin de önerdiği
şeylere baksınlar lütfen. İyiniyetli olan AKP milletvekillerine
buradan seslenmek istiyorum.
Şimdi, 592 sıra
sayılı Yasa Tasarıyla ilgili aslında bölüm
konuşmasını yapmak üzere gelmiştim ama gündem o kadar
sıcak ki bunlara değinmeden ve bu gerçekleri size anlatmadan o konuya
geçmek istemedim.
Şimdi, Yargıtay Kanununda da
belli değişiklikler yapılıyor. Bu Yargıtay Kanununda yapılan
değişikler neler? Öncelikle Yargıtay üzerinde yine bir oyun
oynanıyor, daireler yeniden şekillendiriliyor ve bu dairelerde görev
alacak ya da 1. Başkanlıklarda, daire başkanlıklarında
görev alacakların görev sınırları yükseltiliyor.
Şimdiye kadar neden bunu, daha önce o Yargıtay
Başkanlığında görev alacakların görev süresini
değiştirmişsiniz de şimdi yükseltiyorsunuz? Bunun bir tek
nedeni var sevgili arkadaşlar: Cemaatle yapmış olduğunuz suç
ortaklığı artık bittiği için cemaate mensup yargı
mensuplarını, Yargıtay üyelerini siz oradan
dağıtmayı istiyorsunuz, o daireleri dağıtmayı
istiyorsunuz. Onun için yeniden geçici maddeyle Bu dairelerin iş bölümü
ve bu dairelerdeki bütün görevlilerin yerleri değişecektir.
diyorsunuz. Yargıtay Başkanlığı için on yıl ve
diğer başsavcılıklar için de beş yıl süresini
koyuyorsunuz.
Şimdi ben size şunu
soracağım: Eğer siz bu hâkimlik ve savcılıkla ilgili,
mesleğe yeni alınmalarla ilgili doğru düzgün bir düzenleme
yapmazsanız, gerçekten bu işi hak edenleri almazsanız, AKPli ya
da sağ görüşlü olacak ille de yani bu iş hak edenler değil
de AKPli olacaklar şeklinde bu düzenlemenize devam ederseniz aynen
cemaatle yapmış olduğunuz o iş birliğindeki gibi sizi
arkanızdan vuracak insanlar yeniden gündeme gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Şimdi suç ortaklığınızın bitmesi nedeniyle bu
düzenlemeleri yeniden yapıyorsunuz.
Bu düzenlemenin yapılmasının gerçek nedeni cemaatle olan suç
ortaklığınızdır. Bunu söylemek istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Canikli, sisteme
girmişsiniz, soru için mi?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, konuşmacı hanımefendi bir
soru yöneltti, onu açıklamak için.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Hükûmete yöneltti.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Yok, direkt, doğrudan ismimi yani Grup Başkan Vekili
olarak diye
BAŞKAN - Buyurun yerinizden.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın 592
sıra sayılı Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde CHP Grubu ve şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın konuşmacı Türkçeyle ilgili, resmî dil
konusuyla ilgili görüşümüzü istedi, memnuniyetle arz ediyorum; Türkçe
resmî dilimizdir, resmî dil olarak sadece Türkçe kalmaya devam edecektir; bu
bir.
İkincisi: Federasyon ya da
konfederasyon ya da federal sistem, eyalet sistemi ya da bu anlama gelebilecek
buna benzer hiçbir sistem, yöntem, mekanizma devreye sokulmayacaktır; öyle
bir düşüncemiz, planımız, projemiz gizli ya da kapalı
yoktur, olmayacaktır. Arz ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in;
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van Milletvekili
Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara
Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent
Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN - Hükûmet adına Adalet
Bakanı Sayın Bekir Bozdağ konuşacak.
Buyurunuz Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin
başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok önemli değişiklikler
içeren bir kanun tasarısını müzakere ediyoruz. Pek çok husus
tartışıldı, bundan sonra da elbette
tartışılacaktır ama bunların içerisinde en önemli olan
husus şüphesiz ki idari yargıda da istinaf yargı yolunun
açılmasıdır. Tabii, bununla beraber esasında adli
yargıda da istinaf yargı yolunun hukukumuzda önümüzdeki zaman
içerisinde devreye alınacak olmasıdır.
İstinafta yargılama konusu
ilk derece mahkemesinin kararı değil, aksine ilk derece mahkemesinde
çözümlenen uyuşmazlığın bizatihi kendisidir. Bu sebeple
istinaf mahkemeleri, uyuşmazlığı ilk kez ele alan mahkemeler
kadar yetkili olduklarından, doktrinde ikinci birinci derece mahkemeleri
olarak da değerlendirilmektedir. İstinaf mahkemeleri, ilk derece
mahkemelerinde toplanan delilleri yeniden değerlendirebilecekleri gibi
yeni delil ikamesine de izin verirler. Bu kapsamda, istinaf mahkemeleri,
duruşma açmak suretiyle tanık dinleyebilir, keşif yapabilir.
İlk derece mahkemelerine hâkim olan ilkeler yani açıklık,
sözlülük, yüz yüzelik gibi ana ilkeler istinaf mahkemeleri bakımından
da aynen geçerlidir.
İstinaf mahkemelerinin
işleyişine baktığımızda, mahkemeler, inceledikleri
konuda ilk derece mahkemesinin kararını hukuka uygun buluyorsa
istinaf başvurusunu reddedecektir. Bu ret kararı, ilk derece
mahkemesi kararının onanması anlamına gelecektir. İlk
derece mahkemesinin kararında kanunda nitelenen kesin hukuka
aykırılık sebeplerinin var olduğu kanaatine varırsa
kararı bozarak ilk derece mahkemesine gönderecektir. İlk derece
mahkemesinin kararını hukuka aykırı buluyorsa istinaf
başvurusunu kabul edip yerel mahkeme kararını kaldıracak ve
kendisi ilk derece mahkemesiymiş gibi yeniden yargılama yaparak
işin esası hakkında karar verecektir.
Adli yargının ceza bölümünde
ilk derece mahkemelerince verilmiş olup beş yılı aşan
hapis cezaları, hukuk bölümünde ise değeri 25 bin Türk
lirasını aşan davalar ile konusu parayla değerlendirilemeyen
bazı hukuk davaları temyizen Yargıtayda görülecektir.
Bu düzenlemeyle, ayrıca idari
yargıda da istinaf yolu açılmaktadır. Orada da temyizen
Danıştayda incelenecekler ile istinafta kesinleşecek hususlar
kanunda ayrı ayrı açıklanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, istinaf,
esasında bizim hukukumuza yabancı bir müessese değildir. 1879
yılından 1924 yılına kadar istinaf
uygulanmıştır, 1924 yılında yürürlükten
kaldırılmıştır. Türkiyede bugüne kadar pek çok
hukukçu, Yargıtay ve hukuk fakültelerinde araştırma yapan bilim
insanları istinafın Türkiye için bir zaruret olduğunu,
kurulmamasının büyük bir eksiklik olduğunu ifade
etmişlerdir. 1932, 1963, 1977, 1978 ve 1993 yıllarında istinaf
mahkemelerinin yeniden kurulmasına ilişkin kanun tasarısı
taslaklarının hazırlandığını görüyoruz,
ancak bunlar hayata geçirilememiştir. Hükûmetlerimiz döneminde bölge
adliye mahkemelerinin kurulmasına ilişkin kanun tasarısı
yasalaştırılmış, şimdi bölge idare mahkemelerinin
kurulmasına ilişkin adımı da atmaktayız. Bugün
Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Hollanda, İspanya,
İsveç, Avusturya, Yunanistan, Macaristan, Sırbistan gibi pek çok
ülkede istinaf mahkemeleri varlığını sürdürmekte ve
buralarda faaliyetlerde bulunmaktadır.
Birkaç hususu da ifade etmek isterim.
Bazı konuşmacılar istinafı Türkiye'nin eyaletlere
bölüneceğinin bir işareti olarak algıladılar, bu yönde
değerlendirmelerde bulundular. İfade etmek isterim ki istinaf
Türkiye'yi bölecek bir iş değil, yargıyı hızlandıracak,
hak sahibinin hakkına daha erken ve daha doğru bir şekilde
kavuşmasına yardımcı olacak bir müessesedir. Eğer
istinafı biz böyle kabul edersek, bölge idare mahkemeleri on
yıllardır yürürlükte. Bölge idare mahkemeleri olduğunda Türkiye
bölündü mü? Bölünmedi. Buradan böylesi bir değerlendirme yaparak sonuç
çıkarmak fevkalade yanlıştır. Bunun altını
özellikle çizmek isterim.
İstinaf yargı yolunun
açılması davaları uzatacak, vatandaşın hakkına
vaktinde kavuşmasına engel olacak, pek çok
sıkıntıyı doğuracak yönündeki değerlendirmelere
de katılamıyorum. Çünkü istinaf yargıyı
hızlandıracak bir müessesedir. Gecikmiş adalet, adalet
değildir. anlayışı gereği adaleti vaktinde tecelli
ettirecek bir müessesedir. Baktığımız zaman bugün
Yargıtayda ceza dairelerinde 390 bin dosya var, hukuk dairelerinde ise 505
bin dosya bulunmaktadır. Bunlar temyizen incelenmesini beklemektedir. Bu
düzenlemelerin hayata geçmesinden sonra cezada davaların yüzde 90ı
istinafta kesinleşecektir, hukukta ise davaların yüzde 89u istinafta
kesinleşecektir. Dolayısıyla istinafta kesinleşen davaların
sayısı artacak, Yargıtaya giden, Danıştaya giden davaların sayısı elbette
azalacaktır. Bu ne demektir? Bir: Yargıtay daha hızla karar
verecek, önündeki dosyaları daha fazla zaman ayırarak inceleyip
karara bağlayabilecektir. Ayrıca istinaf daha süratli karar verecek
ve pek çok eksikliği sanki ilk derece mahkemesiymiş gibi gözeterek
giderecek ve değerlendirecek, vatandaşımızın daha
erken vakitte hakkına kavuşmasına yardımcı
olacaktır. Bu, yargı sürecini uzatan değil yargı sürecini
kısaltan ve vaktinde adaletin tecellisine yardımcı olan önemli
bir hukuk müessesesidir. Bunu doğru okumak lazım ama bu noktada
maalesef değerlendirmeler oldukça farklı.
Peki, istinaf çok sayıda daireden
oluşacak, bunlarla ilgili kararlar arasında çelişkiler olabilir,
bu çelişkileri kim giderecek, nasıl giderecek?
Baktığınız zaman, bu çelişkileri giderecek usul
yasamızda öngörülmektedir. İstinaf daireleri veya istinaf mahkemeleri
arasında içtihat farklılıkları olduğu zaman bölge
adliye mahkemeleri başkanları bunu Yargıtaya, bölge idare
mahkemesi başkanları bunu Danıştaya taşıyabilecek
ve buradan alınan kararlarla içtihat farklılıkları ortadan
kaldırılarak bir birliktelik sağlanabilecek, çelişkiler
ortadan kaldırılabilecektir.
Şu anda mevcut bulunan
davaların durumu ne olacaktır? sorusu çok soruldu hem
Danıştayla ilgili hem bölge adliye mahkemeleriyle ilgili. İlk derece adli ve idari yargı
mercilerinin istinaf mahkemelerinin göreve başlayacağı tarihten sonra
verdikleri kararlar istinaf mahkemelerince denetlenecek, bu tarihten önce
verilmiş kararlar sanki istinaf yokmuş gibi Yargıtay ve
Danıştay tarafından temyizen incelenip karara
bağlanacaktır. Herhangi bir boşluğun bulunması söz
konusu değildir, kaosa yol açacak bir durum da söz konusu değildir.
Bugün burada
tartışıldı ama ben de buradan görüşümü ifade etmek
isterim.
Bayrak hepimizin bayrağı, al
yıldızlı al bayrağa uzanan hain eller kimin tarafından
uzatılırsa uzatılsın bu elleri kırmak hepimizin
vazifesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu eli
uzatanlar da ihanetinin karşılığını mutlaka
görecektir. Ama bilmenizi isterim ki bayrak hangi siyasi partiden olursak
olalım hepimizin bayrağı, toprak hepimizin toprağı,
gökyüzü hepimizin ve bunlar birliğimizin sembolü, bizi
ayrıştıran, bizi birbirimizin karşısına diken bir
biçimde asla kullanılamaz. O bayrağa uzanan el orada
kırılmalıydı bana göre de. O bayrağı indirmeye
çalışan oradan indirilmeliydi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya) Valilere talimat
verdiniz asker müdahale etmesin diye. Valiye talimat verdiniz Sayın
Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) Bunlarla ilgili idari ve diğer adli tahkikatlar
başlamıştır. İhmali olanlarla, kusuru olanlarla ilgili
gereğinin yapılacağından hiç kimsenin endişesi olmasın.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir
gün öncekilerle ilgili dava açtınız mı, tahkikat
açtınız mı, açmadınız mı?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bir
gün öncekilerle ilgili tahkikat açıldı Sayın Bakan, müdahale
edenlere tahkikat açtınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Hepsiyle ilgili inceleme yapılacak.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Hayır, tahkikat açtınız öldürdüler diye. Ötekiler niye dokunsun
bu sefer.
BAŞKAN Şahsı
adına Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu
konuşacak.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının ikinci bölümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarımız, içeriği
itibarıyla yargı hizmetlerinin hızlandırılması,
etkin ve verimli bir şekilde icra edilmesi ve toplum vicdanını
yaralayan bazı suçların ceza oranlarının
artırılması amacıyla hazırlanmış bir
tasarıdır. Düzenlemeleri ceza hukukuna, idari yargıya,
Yargıtay Kanununda değişiklik yapılmasına
ilişkin düzenlemeler ve diğer düzenlemeler başlıkları
altında sıralayabiliriz.
Ceza hukuku alanında yapılan
değişiklikler ana hatlarıyla şunlardır:
Cinsel dokunulmazlığa karşı
işlenen suçlarla ilgili olarak, Türk Ceza Kanununun 102, 103, 104 ve
105inci maddelerinde yapılan değişikliklerle bu suçlar için
öngörülen cezalar önemli ölçüde artırılmaktadır. Suçun çocuklara
karşı işlenmesi hâlinde,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
alanlar 30 yıl yerine 39 yıl, müebbet hapis cezası alanlar 24
yıl yerine 33 yıl ceza infaz kurumlarında kalacaklardır.
Suçun sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde, mağdur
yetişkinse 2 yıldan 5 yıla, mağdur çocuksa 3 yıldan 8
yıla kadar hapis cezası verilecektir.
Sulh ceza, asliye ceza
ayrımının kaldırılmasına ilişkin
düzenlemeyle sulh ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçların
yargılaması asliye ceza mahkemelerine devredilmekte; ayrıca,
soruşturma aşamasında hâkim tarafından verilmesi gereken kararları
vermek üzere sulh ceza hâkimlikleri oluşturulmakta, böylelikle koruma
tedbirlerine ilişkin ihtisaslaşma sağlanması, temel hak ve
hürriyetlerin daha etkin bir şekilde güvence altına
alınması ve yargılama faaliyetlerinin daha adil bir noktaya
taşınması amaçlanmaktadır.
Uyuşturucu ve uyarıcı
maddelere ilişkin düzenlemede, esrar elde etmek amacıyla kenevir
ekimi suçunun cezası 1 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasıyken
4 yıldan 12 yıla çıkarılmakta, uyuşturucu ve
uyarıcı madde imal, ihraç ve ithal suçunun cezası 10 yıldan
20 yıla kadar hapis cezasıyken 20 yıldan 30 yıla
çıkarılmaktadır. Uyuşturucu ve uyarıcı madde
satma suçunun cezası 5 yıldan 15 yıla kadar hapis
cezasıyken 10 yıldan 20 yıla çıkarılmaktadır.
Uyuşturucu ve uyarıcı maddenin çocuğa verilmesi veya
satılması durumunda hapis cezası 15 yıldan az
olamayacaktır.
Hırsızlık
suçuna ilişkin düzenlemede, konuttan hırsızlığın
cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapisken 5 yıldan 10 yıla
kadar çıkarılmaktadır. Gece vakti yapılan hırsızlığın
cezası üçte 1ine kadar artırılabilirken bundan sonra
yarısı oranında artırılacaktır. Haberleşme,
enerji, demir yolu ve hava yolu ulaşımına ilişkin eşya
hakkında işlenen hırsızlık ve mala zarar verme
suçlarında genellikle hırsızlık ve mala zarar verme
suçları birlikte işlenmektedir. Hırsızlık ve mala
zarar verme suçu sonucunda haberleşme, enerji, demir yolu ve hava yoluna
ilişkin kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde verilecek
ceza 2 katına kadar artırılacaktır.
Ceza infaz kurumunda hastalık veya
engellilik nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen
hükümlülerin cezalarının infazının ertelenmesi için toplum
güvenliği bakımından tehlike oluşturmaması
şartı aranmaktadır. Bu tehlikelilik unsuruna ağır ve
somut kriteri eklenmek suretiyle kavram daraltılıp,
somutlaştırılmaktadır.
İdari yargıya ilişkin
düzenlemelere gelince: Herkesin bildiği üzere, yoğun iş yükü
sebebiyle Danıştaya gelen dosyaların kesinleşme süresi
uzamaktadır. İstinaf kanun yolunun getirilmesi ayrıca, öteden
beri tartışılan bir husustur.
Tasarıyla bölge idare mahkemeleri
istinaf merci olarak İdari Yargılama Usulü Kanununda yapılan
değişiklikle yeniden yapılandırılacak, idare ve vergi
mahkemelerinin kararlarına karşı yapılan istinaf başvurularını
karara bağlayacaktır. Bölge idare mahkemelerinin sayısı
yeni sisteme göre azaltılacak ve ihtiyaca göre belirlenecek sayıda
bölge idare mahkemeleri kurulacaktır.
İstinaf incelemesi sonucu
verilecek kararlardan sadece 2577
sayılı Kanunun 46ncı maddesinde sayılanlar
hakkında temyiz yoluna başvurulabilecektir. 2577 sayılı
Kanunun 45inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, konusu 5 bin TLyi
geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari
işlemlere karşı açılacak iptal davaları hakkında
verilen kararlar kesin olacak ve bu kararlar hakkında istinaf ve temyiz yoluna
başvurulamayacaktır.
Son olarak, idari yargıda yeni bir
usul olan ivedi yargılama usulü getirilmektedir. Yapılan tüm bu
düzenlemelerle gecikmeden kaynaklanan sıkıntı ve
mağduriyetler ortadan kaldırılmış olacaktır.
Tasarının milletimize ve
yargı camiasına hayırlı uğurlu olmasını
diler, aziz milletimizi ve heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap
bölümüne geldik. Yedi buçuk dakika sayın milletvekillerine soru için süre
vereceğim, geri kalan kısmında Sayın Bakan cevaplamaya
çalışacak.
Sisteme giren milletvekilleri var,
sırasıyla söz veriyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, teşekkür ederim.
Sorum Adalet Bakanına. Sayın
Adalet Bakanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en en çok kanun
Adalet Bakanlığının sunumuyla Meclise geliyor ama bu Adalet
Bakanlığına ait kanunlar çıkmakla birlikte Türkiye'nin
sosyal, siyasi, bürokratik, ekonomik kavgası bitmiyor. Bu çıkan kanunlardan
mı kaynaklanıyor yoksa uygulama alanından mı
kaynaklanıyor? Buna bir cevap verirse memnun oluruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz,
buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başbakan Erdoğan yakın
geçmişte PKKyla görüşmeleri defalarca yalanlamış ve inkâr
etmiştir. Bununla kalmamış Görüşen ve görüştü diyen
şerefsiz. diyerek üste çıkmaya çalışmıştır.
Daha sonra Biz değil devlet görüşüyor. sözleriyle farklı bir
noktaya gelmiştir. En sonunda gerek kendisi gerekse de AKPli bazı
isimler pazarlıkları kabul etmek zorunda kalmıştır.
AKP 2006 yılından beri PKKyla harıl harıl
görüşmektedir. 2008 yılının Eylül ayından itibaren
pazarlıklar düzenli ve yoğun
hâl almıştır. Bu tarihte Başbakan ve Hükûmeti Erbilden
PKKya özel uçak tahsis etmiş midir? Buradan yüklediği
militanları Osloya götürmüş müdür? PKK terör örgütü geçmişte
oluk oluk şehit kanı dökerken Başbakan ve Hükûmeti, başta
Oslo olmak üzere, bazı Avrupa ülkelerinde örgütle görüşmeleri
sürdürmüş müdür? Türk Ceza Kanunu, bugünkü ve geçmişteki yasalar
çerçevesinde bu yapılanlar suç mudur?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Diyarbakır
İstinaf Mahkemesinin yapımı sırasında Avrupa
Birliği fonlarından kaynak aktarıldığı ve bu
amaçla gelen kaynakların önemli bir bölümünün de PKK terör örgütüne
gönderildiği iddiaları ve bu konuda medyaya yansıyan haberler
doğru mudur? Doğruysa AKP Hükûmeti bu tür bir kaynak
aktarımına neden engel olmamıştır? Bu da Oslo görüşmeleri
sırasında masaya yatırılan konulardan biri midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akagün
Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bu
Yargıtayla ilgili, Cemaat yapılanmasıyla ilgili, biliyorsunuz,
Mehmet Ali Şahin o süreçte, işte, Yargıtaydan bazı
dosyaların Fethullah Gülene gönderildiği ve onun oluru alınarak
kararlar verildiği şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
Öncelikle, Mehmet Ali Şahin bu olayla ilgili ihbarda
bulunmadığı için kendisi de kusurludur, suçludur. Ancak, böyle
bir ihbarda bulunduktan sonra da o Yargıtay üyesiyle ilgili herhangi bir
işlem yapılmış mıdır, hakkında bir
soruşturma açılmış mıdır?
Aynı zamanda, güneydoğuda
şu anda savcılar, yargıçlar artık kapılarından
dışarı çıkamamaktadırlar, keşfe gidilememektedir,
bütün kamu görevlileri ancak kendilerini korumak durumunda kalmaktadırlar.
Orada, adliyede, tüm idari birimlerde artık devlet otoritesi yok
olmuştur. Savcı ve yargıçların keşfe gidememesi ve bu
konudaki, olan son durumla ilgili nedir düşünceniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Küçükçekmece
Adliyesi 2004 yılında Cennet Mahallesinde bulunan, mülkiyeti
hazineye ait bir binaya taşınmıştı. Şimdi, geçen
aylarda siz bu adliyeyi boşalttınız, Sefaköyde kiralık bir
bina tuttunuz, ceza kısımları ve savcılık
kısmı buraya gitti; hukuk kısımları ise Beşyolda
başka bir binada, yine kirada hizmet veriyor. Adliyeyi ikiye
ayırdınız ve mülkiyeti hazineye ait bir yerden boşalttınız,
bunun gerekçesi nedir? O binanın, 2004ten beri adliye olarak
kullanılan binanın dinî motifli bir vakfa tahsis edileceği
söyleniyor, doğru mudur ve siz bu binalara ne kadar kira ödüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanımdan bir konuyu
özellikle açıklamasını istirham ediyorum. Iğdır ve
civarında Adli Tıp Kurumu, maalesef, yok. Herhangi bir olay
olduğunda Iğdırlı vatandaşlarımız 1.200
kilometre yol yapmak zorunda -gidiş dönüş olarak- ve yirmi dört saate
tekabül ediyor bu. İnsanlar zaten acı içerisinde oluyor ve bu
acı içerisinde olan insanları Iğdırdan alıp,
Trabzona götürüp bir daha geri getirmenin ne âlemi var, doğrusu merak
ediyorum. İnsanlara bir acı daha, Sayın Bakan, niye
yaşatıyorsunuz? Devlet o kadar âciz mi? Iğdırda olmasa
bile yakın bir yerde, bütün o bölgenin ihtiyacını
karşılayacak bir Adli Tıp Kurumu açmaktan âciz misiniz?
Âcizseniz siz, biz aramızda para toplayıp böyle bir kurum
açalım.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Türk Bayrağı egemenlik
hakkının sembolüdür, ancak bir yerde egemenliğimiz sona ererse
bayrağımız iner. AKP iktidarı PKKyı bütün Kürtlerin
temsilcisi olarak kabul ettiği için bayrağımız
indirilmiştir, AKP iktidarı ülkemizde yaşayan Kürt
kardeşlerimizi PKKya itaate mahkûm etmiştir, AKP iktidarı gizli
anlaşmalarla Doğu Anadoludaki egemenliği emperyalizme boyun
eğerek PKKya teslim etmiştir. Irakta Süleymaniyede askerimizin
başına çuval geçirten AKP iktidarı orduyu tasfiye
ettirmiştir, şimdi de Doğu Anadoluda
bayrağımızın indirilmesine boyun eğerek Doğu
Anadoludan Türkiye Cumhuriyetini tasfiye etmek üzeredir. Askere açılım
nedeniyle PKKya tavır göstermemesi için emir veren Hükûmet ve
Başbakan değil midir, bunu soruyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Serindağ
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Bülent
Arınçın Manisada olduğu bir sırada Sayın
Arınça suikast yapmak üzere bazı kişilerin gözaltına
alındığı ifade edilmişti. O tarihten bu yana biz bu
olayla ilgili ne bir takipsizlik kararı verildiğini ne de bir dava
açıldığını duymadık. Acaba bu konuda
işlemler hangi safhadadır? Bu konuyla ilgileniyor musunuz? Bu konuda
herhangi bir dava açıldı mı veya bir takipsizlik kararı
verildi mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika daha var ama
Sayın Bakana söz verelim, sistemde soru soran yok.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sayın Halaman, pek çok kanun değişikliğinden bahsetti;
haklılar, pek çok kanun değişikliği oldu; Adalet
Bakanlığının hazırladığı pek çok kanun
da Meclisimiz tarafından kabul edildi. Esasında iyi kanun-kötü kanun
tartışması yanında, iyi uygulayıcı-kötü
uygulayıcı tartışmasını da hep yaptık. Bir
kanun ne kadar iyi olursa olsun eğer uygulayıcılar bunu iyi
uygulamazlarsa elbette sıkıntı olabilir, bir kanun ne kadar kötü
olursa olsun uygulayıcılar bu noktada kanunu doğru
uyguladıkları zaman da sıkıntılar az olabilir.
Şimdi, bizim yasalarla ilgili
düzenlemelere baktığımızda, uygulamada çok ciddi
sıkıntılar olduğuna ben de inanıyorum. Geçmişte,
301inci maddenin tartışmalarını çok yaptık. O
dönemde, Avrupada 301inci madde benzeri maddeler var mı? diye bir
mukayeseli hukuk incelemesi de yaptırmıştık. Gördük ki
Avrupanın pek çok ülkesinde 301e benzer maddeler var ve hatta orada
301in suç unsurlarından daha kolay oluşan suç tiplemeleri var. Ama
Buralarda açılan soruşturmalar, yapılan yargılamalar ne
kadardır? diye baktığımızda tabii, burada çok
farklı bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.
Türkiyede haftada açılan soruşturma kadar, on yıllar içerisinde
açılan soruşturmaların olmadığını görüyoruz.
Orada da aynı madde var -daha ağırı var- bizde de var. Biz
ne yaptık? Uygulama, her ifade açıklamasını 301 kapsamına
koymaya başlayınca hatırlarsanız bakan iznini
kaldırmıştık 301den, daha sonra bakan iznini yeniden
getirmek zorunda kaldık.
Şimdi, Yargıtay Ceza Genel
Kurulunun verdiği bir kararla karşı karşıyayız.
Birkaç gün oldu, takip edenleriniz vardır, İstanbulda bir
uyuşturucu soruşturması çerçevesinde 135e göre dinleme
kararı alınan 2 kişi var; bunlarla ilgili dinleme
yapılırken dinleme kapsamında olmayan üçüncü bir şahıs
var. Bu üçüncü şahıs, dinlenen diğer 2 kişi gibi ilk derece
mahkemesi tarafından ceza alıyor Bunlar iştirak hâlindedir.
gerekçesiyle. Konu Yargıtayın ilgili ceza dairesine geliyor,
Yargıtayın ilgili ceza dairesi Bu üçüncü kişiyle, dinleme
kapsamında olmayan kişiyle ilgili siz aynı şekilde ceza
veremezsiniz. diye bunu bozuyor. Sonra, Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı bunun tekrar, yeniden gözden
geçirilmesini istiyor ve konu Ceza Genel Kuruluna geliyor. Şimdi, Ceza
Genel Kurulu -138inci madde tesadüfen elde edilen delilleri de
değerlendiriyor- 135 çerçevesinde, Her ne kadar 135, 138i ele
aldıktan sonra böyleyse de burada üstün toplum yararı olduğu
için bununla ilgili aynı dosyada şüpheliyse onun hakkında da ben
bunu delil kabul ederim. diyor. Biz yıllar yılı
alışmışız, Danıştayda kamu yararı
diyerek şimdi kararlar veriliyor. Şimdi, Yargıtay Ceza Genel
Kurulu 135 çok açık; bir, katalogda olacak, onlarla ilgili olacak;
ikincisi de tesadüfen elde edilen delil kapsamında değerlendirme
şartlarını taşıyacak... Ondan sonra ancak bunu yapan,
dinleme kapsamında olmayanla ilgili
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Bakan, orada Suç şerikidir. diyor, Suç
ortağıdır. diyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bakın, dinlenmeyen birisiyle ilgili siz onu delil yerine ikame
edemezsiniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Eder Sayın Bakanım, suç şerikidir.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Ama, Yargıtay Ceza Genel Kurulu 13e 19 Her ne kadar yasa
böyleyse de burada üstün toplum yararı vardır. diyor ve yasanın
yerine geçerek kendisi bir kararla yasa ihdas ediyor âdeta ve o kararı
veriyor.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Bakan, yorum yapmak Yargıtayın görevidir, sizin değil
ki, hâkimlerin görevidir.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Şimdi, bu ne demektir? Bu şu demektir: Kanun ne yazarsa
yazsın, biz nasıl okursak, nasıl yorumlarsak, nasıl
anlarsak öyle olur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Öyle demiyor, öyle demiyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bunu yargıçlar da dememelidir, idareciler de dememelidir,
bakanlar da dememelidir, hiç kimse dememelidir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Bakan diyor, Bakan öyle diyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Sadece biz kanuna uymalıyız, kanunu
uygulamalıyız. Kanunu beğenmeyebiliriz ama maalesef kanunu
başka türlü uygularsanız, içtihatla kanunu değiştirirseniz
buna da kimse Siz iyi yapıyorsunuz. demez. Ne oluyor o zaman? Kanun
geliyor buraya, sen kanuna uymazsan ben bunu daha açık açık yazma
gereği duyarım diyoruz. Pek çok konu esasında Parlamentonun
gündemine gelmemesi gereken konu ama maalesef uygulamada yaşanan
problemler ne yapıyor? Pek çok konuyu yüce Meclisin huzuruna getirtiyor.
Uygulama doğru olmuş olsa ben eminim ki bu
tartışmaların pek çoğu ortadan kalkar. Bizim
kanunlarımızda esasında bu kadar sık
değişikliği gerektirecek bir şey olduğuna ben de
inanmıyorum ama uygulama kanunları yorumla
farklılaştırırsa, o zaman kanun koyucu iradesini
yenilemekte ve bunu açık bir şekilde ifade etmekte yetkisini
kullanabilir.
Sayın Yılmaz terör örgütüyle
görüşme konusunda geçmişte yaşanmış bir
tartışmayı dile getirdi. Ben o tartışmayı çok iyi
hatırlıyorum. O zaman şu söylenmişti: Hükûmet direkt yani
Hükûmetten bir bakan veya bir siyasi kişilik direkt terör örgütüyle
görüşüyor. şeklinde bir açıklama yapıldı. Bu
açıklama üzerine de Sayın Başbakanımız dedi ki:
Görüşen de Görüştü. diyen de şerefsizdir.
FARUK BAL (Konya) Endirekt.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Kayıtlar ortada Sayın Bakan.
Kayıtları bir daha izlemenizi tavsiye ederim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bu açıklama bunun üzerine yapılmıştır.
Yoksa Devletten birileri görüşüyor, görüşme yoktur. şeklinde
bir açıklama yapılmamıştır.
Bir şey daha söyleyeceğim:
Terör örgütü lideriyle yakalandığı günden bugüne kadar pek çok
devlet görevlisi görüşmüştür.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şu
anda Bakan görüşüyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Sizin hükûmetleriniz
döneminde de görüşmüştür.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bakan
görüşüyor mu şu anda?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Bakan, görüştüler diye
Ergenekonda sanık olarak yargılanıyorlar.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Sizin hükûmetleriniz
döneminde de cezaevinde görüşmeler vardır. Her dönemde
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sayın Bakan, Ergenekonda sanık olarak yargılanıyor Özel
Kuvvetler Komutanlığı yetkilileri.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Hiçbir bakan görüşmemiştir, hiçbir bakan. Şu anda da
yok, hiçbir zaman da olmamıştır, olması da söz konusu
değildir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) O
zaman siz de sanıksınız bu suçun
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Terör
örgütü temsilcileriyle görüşülüyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Bizim söylediğimiz odur, Bakan görüşmüştür, siyasi
görüşmüştür. iddiasına karşı bir cevaptır.
Yoksa, devletin içindeki bir görevli görüşebilir, bunda da bir mahzur
yoktur. Biz bunu hep söyledik, terörle mücadele ederken terörle sadece güvenlik
boyutuyla değil, diğer bütün boyutlarla da mücadele edilmesi
lazım. Terörün elebaşı elinizde
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Artık onu kale almıyorlar Sayın
Bakan, kale almıyorlar yani.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat)
onunla görüşmek gerekirse terörü bitirmek için, bununla
görüşmekte bir mahzur olmadığını biz her
defasında söyledik.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Meşrulaştırdınız Sayın Bakan, siz PKKyı da Öcalanı da
meşrulaştırdınız.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) - Sayın Işık, Diyarbakır İstinaf Mahkemesiyle
ilgili bir hususu dile getirdi ama bu istinaf mahkemesiyle ilgili iddia,
gazetedeki haber gerçek dışıdır. O istinaf mahkemesiyle
alakalı para, Avrupa Birliği fonlarından alındı.
Türkiyede istinafın hayata geçmesi için Diyarbakır, Erzurum ve
Ankara bölge adliye mahkemelerinin yapılmasına ilişkin fon
sağlandı. Ancak, Türkiye vaktinde istinafı hayata
geçiremediği için de bu fonların -tamamı bilmiyorum ama- şu
anda bizden iadesi isteniyor. İade ettik mi, onun bilgisini
arkadaşlarım henüz bana vermediler, Edildi. diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK (Kütahya) Yani ne
kadar olduğu konusunda bir rakam var mı?
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Bakın, bir şeyi ifade etmem lazım: Terör örgütüne
aktarılan bir para asla söz konusu değil. 25 milyon euro üçünün
bedeli.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, ikinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümde yer alan
maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan
sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
29uncu maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 29. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Ali Serindağ
Gaziantep
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 29. Maddesinin Anayasaya
aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Seyfettin Yılmaz Lütfü Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Adana Kocaeli Kahramanmaraş
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, AKP, terör sorununu neden çözemez? AKPnin sahip olduğu
zihniyeti muhafaza ettiği sürece terör sorununu çözemeyeceği
ortadadır. AKP, doğduğu gelenek ve benimsediği zihniyet
itibarıyla, devlet kavrayışı olmayan, etnik ve dinî
ayrımcı, çok kültürlü ve çok hukuklu bir siyasal yapıyı
savunan tarihsiz bir bilinç düzeyini temsil etmekte olduğundan -devletin
bütünlüğünü ve milletin birliğini korumak şartıyla- terör
sorununu çözemezdi ve çözemedi de.
AKPnin, kendini
değiştirmediği sürece, başaramayacağı işler
bununla sınırlı değildir. Nihayetinde terör sorununu çözmek
devlet işlerinden biridir ve AKP, sadece bunu değil, devlet
işlerinin bütününü sağlıklı bir şekilde yürütecek
zihniyet altyapısına da sahip değildir.
Şimdi bunun
nedenleri üzerinde durmak istiyorum. AKP zihniyeti ve onun müşahhas
timsali olan Başbakanın, devlet kavramının felsefi
içeriğine dair zerrece kavrayışı olmadığı
gibi, böyle bir kavrayışı sağlayacak kaynaklarla ilgisi de
bulunmamaktadır. İlk akla gelen kaynak Türk devlet geleneğidir
ki Başbakanın Türklüğe olan bakış açısı, bu
kaynakla kurulması mümkün bağa tamamen engeldir. Bunun sonucu olarak,
Türk devlet felsefesi devlet ile devlet adamının
özdeşleştirilmesine asla izin vermezken benim bakanım, benim
valim, benim polisim adımlarıyla yürüyen Başbakan devlet
benim noktasına gelmiştir. Türk devlet felsefesi yasayı hükümdarın
dahi üzerine yerleştirmiştir. Objektif ve zorunlu, genelgeçer yasalar
karşısında herkes eşittir. Devletin amacı adaleti
gerçekleştirmektir. Başbakan ise ucu kendine dokunan yolsuzluk
davalarının sanıklarından önce savcılarını
yargılatmakta, kendi adamlarını korumak için özel yasalar
çıkartmakta, adli kolluğun savcı talimatlarını ve
mahkeme emirlerini yerine getirmelerini sağlamakta, getirenleri görevden
almakta, sürmekte ve cezalandırmaktadır. Başbakan Herkes
eşittir ama AKPliler daha eşittir. demektedir.
Türk devlet felsefesi, siyaseti
halkın adil yasalarla yönetilmesi ve toplumsal barışın
sağlanması olarak görmüştür halkın bütününün
sorumluluğunu üstlenmiş olan siyasi otoritenin halkı
arasında ayrım yapmasını, toplumsal barışa
yönelik en büyük tehdit sayılmıştır. Tayyip Erdoğan
ise Türk milletini 36 etnik parçaya bölme gayretinin yanı sıra,
vatandaşların bir bölümünü diğerlerinden üstün tutmuş ve
kalanları aşağılamıştır. Miting
meydanlarında Önemli olan soydur, soy! diye haykıran, Yezidi bile
olsa insana değer veririz. diye sirkatin söyleyen ve Reyhanlıda 53
Sünni vatandaşımız şehit edildi. diyebilen
Başbakanın ta kendisidir.
Sayın milletvekilleri, acaba AKP
zihniyeti devlet işlerinin yürütülmesinde Başbakanın
referansım dediği İslamın siyaset felsefesinden
etkilenmiş olabilir mi? Şimdi ona bakalım: Bunların dini
kendi tekellerinde görmelerine aldanmayın. İslam
anlayışları ithaldir ve sorunludur. Onlar İslamı
insanları birleştiren bir şey olarak değil, kendilerini
başkalarından ayıran ve onlara üstün kılan bir şey
olarak görürler. İslam, başkalarına karşı
kullandıkları bir silah olarak ellerindedir. AKP temsilcisi gibi
makamında oturan Diyanet İşleri Başkanlarına veya
Başbakanın oğlunun vakfına verilen ve onların
aldıkları paralar rüşvet sayılmaz. fetvası veren
büyük fıkıh bilginlerine baktığınızda bunu
anlamanız güç olmaz. Bu fetva onları kurtarmaya yetmeyecektir fakat
fetva sahibini bu dünyada da ahirette de zora sokacağı
açıktır.
Sözüm ona İslam devleti
kuracaklarını savunan cihatçı gruplar ile bunlar arasındaki
nitelik değil nicelik farkıdır. Oysa İslam, siyaset
felsefesi çalışmalarının açıklıkla ortaya
koyduğu gibi, Kur'an'da hiçbir yönetim biçimi buyurulmamışken
temel ahlak ilkeleri siyasetin de temeline yerleştirilmiştir. Bunlar
da adalet, liyakat ve şûradır ki, adalet, parti tabelalarında
kalmış; liyakat, parti kimliği olarak ceplerine girmiş;
şûra ise kendinden menkul söz ve kararlarıyla kendi
bakanlarını bile boşluğa düşüren Başbakanın
anlayışı altında ezildikten sonra, bir milletvekilinin
"Genel Başkanımız, büyük liderimiz,
Başbakanımız bir irade beyanında bulunmuştur. Kusursuz
itaatse biz büyük liderimize kusursuz itaat ediyoruz." sözleri üzerine son
nefesini vermiştir. Yani Başbakan, ne devlet kavramının
teorik çerçevesine ne de devlet işlerini yönetme bilgisine dair Türk
devlet geleneğinden de İslam'dan da zerrece ilham almış
değildir. Zaten devlet geleneğinin ne derece değer ifade
ettiğini zerrece idrak edebilmiş olsaydı, ne devlet
geleneğinin yerine parti zihniyetini ikame etmeye kalkar
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
ne
de tarihe Ben, ülkemi pazarlamakla mükellefim. diyen bir Başbakan olarak
geçerdi.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 29. maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Serindağ
(Gaziantep) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyor Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Serindağ konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün sayısını
unuttuğumuz bir yargı paketini görüşüyoruz ama siz bu yargı
paketini önümüze bir ihtiyaçtan doğduğu için değil, sizin
işinize geleceğini düşünerek getirdiniz. İşinize gelir
mi gelmez mi onu da bilmem. Geçen konuşmamda da ifade etmiştim, bu
tür davranışların ne size ne de ülkemize hiçbir yararı
olmaz. Siz, yargıyı kendinize göre dizayn ediyorsunuz, öyle
zannediyorsunuz, bir de
bakıyorsunuz ki yargı, sizin dizayn ettiğiniz şekilde
olmamış, başka bir şekilde olmuş diyorsunuz.
Şimdi, Sabah gazetesinde neyse,
ismini de verdim- bir haber var, efendim, diyor ki: Gezideki
çadırların yakılması emrini paralelci bir amir
vermiş. Buna sizin aklınız yatıyor mu değerli
arkadaşlar? Bu soruyu kendinize sormuyor musunuz? Peki, diyelim ki
talimatı paralelci amir verdi; peki, Polis destan yazdı. diyen
kimdi? Başbakan değil miydi değerli arkadaşlarım? Siz
bu haberlere inanıyor musunuz?
Bakınız, siz bunlarla
uğraşırken ne oluyor biliyor musunuz, ülkemizin bir
parçasında, bir bölgesinde bir yangın var, yangın. Bakın,
devlet orada vatandaşları korumaktan âciz hâle gelmiş. Devlet
orada vatandaşları artık kendi hâline bırakmış.
Siz bunlarla uğraşırken orada bunlar oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
daha önce arkadaşlarımız değindiler, bir ülke düşünün
ki, bir kişi geliyor, askerî birliğin nizamiyesinden içeri
giriyor -nöbetçiler var- bayrak
direğine tırmanıyor, bayrağımızı indiriyor
ve tekrar telleri aşarak gidiyor. Bu size hiç dokunmuyor mu? Değerli
arkadaşlarım, siz bundan hiç ızdırap duymuyor musunuz?
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Duyuyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Duyuyorsanız, hesabı soracağınız kişi bellidir.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Soruyoruz.
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) - O hesap kime
sorulacaktır, sizin sormanız lazım.
Bakın, özellikle, sizin
sormanız lazım, kime sormanız lazım? Başbakana
sormanız lazım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hayda!
ALİ SERİNDAĞ
(Devamla) - Çünkü bu olay, bu hadise
Başbakanın ve Hükûmetin yarattığı iklimin sonucudur,
başka hiçbir yerde kabahati aramayın. Zaten Başbakan Yardımcısı
Sayın Arınç da bunu söylüyor değerli arkadaşlarım, ne
diyor biliyor musunuz Eğer Hükûmetin siyasi iradesine
bağlılık olmasaydı cezası orada verilirdi. diyor.
Demek ki cezası niye verilmemiş? Hükûmetin siyasi iradesi o yönde
tecelli ettiği için verilmemiş. Bunu biz söylemiyoruz, bunu Bülent
Arınç söylüyor değerli arkadaşlarım. Efendim, biz oraya ne
gönderdik? Müfettiş gönderdik. diyor. Şimdi, Sayın
Başbakan ne zaman açıklama yaptı? Olaydan iki gün sonra
yaptı. Onu da ne üzerine yaptı? İran Cumhurbaşkanıyla
görüşmesi sırasında sorulan bir soru üzerine yaptı. Bunun
dışında, Sayın Başbakandan ses seda çıkmadı.
Vali ne zaman açıklama yaptı? O anda da Vali yaptı çünkü
Başbakan açıklamayı yaptıktan sonra, öyle zannediyorum ki
Vali haberdar oldu, açıklamayı Vali yaptı.
Değerli arkadaşlarım,
böyle, bir ülkeyi yönetemezsiniz, bu durumu sürdüremezsiniz. Bakın, size
dostça söylüyorum, siz kafanızı kuma gömmeyin değerli
arkadaşlarım. Ülkemizin orasında devlet hâkimiyeti
kaybolmuş, komiteler kurulmuş; devlet işleri kaymakam
tarafından, vali tarafından, hâkim, savcı tarafında
çözülmüyor; sorunlar komiteye aktarılıyor, komite sorunları
çözemezse üst komiteye gidiyor. Değerli arkadaşlarım, siz bunu
bilmiyor musunuz? Biliyorum ki sizler de en az benim kadar biliyorsunuz, sizler
de benim kadar bu haberleri alıyorsunuz ama hiçbiriniz sesinizi
çıkarmıyorsunuz. Bu sessizliğiniz daha ne kadar devam edecek?
Her şeyi açık açık söylemelisiniz. İnsanlar seyahat
edemiyor. Bakın, sorun bakalım Varto-Karlıova yolu açık
mı, değil mi; vatandaş rahatça oradan oraya gidebiliyor mu,
gidemiyor mu? Siz burada başka işlerle uğraşırken
değerli arkadaşlar, ülkemiz bu duruma dönmüş. İnsanlar
seyahat edemiyor
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ne
işle uğraşıyoruz?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Sen konuş, sen konuş da, bir telefon et bakalım, orada
Karlıovadan Vartoya, Vartodan Karlıovaya gidebiliyorlar mı,
gidemiyorlar mı, bir sorun bakalım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) CHPnin
oyu kaç orada?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, siz ne derseniz deyin
Bakın,
özellikle size dönüyorum, sorumluluk size ait.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla)
Bunun hesabını mutlaka size soracaklardır.
Çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Serindağ.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
30uncu maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarının çerçeve 30. maddesindeki
şeklinde ibaresinin metinden çıkarılarak olarak ibaresinin
maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
592 sıra sayılı kanun
tasarısının 30. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Cemalettin Şimşek Yusuf
Halaçoğlu S.
Nevzat Korkmaz
Samsun Kayseri Isparta
Mustafa Kalaycı Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan
Konya Adana Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta
Milletvekili Nevzat Korkmaz konuşacak.
Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunu saygıyla selamlıyorum.
Başbakan bugün grup
toplantısında yine zehir zemberek konuştu. Hâlbuki, kendi
yardımcısı Beşir Atalay daha önce vermiş olduğu
demeçte, orada görevli olan askerlerin, bürokrasinin çözüm süreci çerçevesi içerisinde
hareket ettiğini söylüyordu, aynen şöyle diyordu: Güvenlik
birimlerimiz çözüm süreci hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, dikkatli
davranıyor çünkü bizim talimatımızdır. Yani, değerli
arkadaşlar, bir Başbakan düşünün, Başbakan, tabii, futbol
oynamış amatör kümede, topu alıyor, bu maçı acaba
nasıl askerin sahasına yıkarım endişesiyle böyle bir
söz sarf ediyor zehir zemberek ama kendi yardımcısı da onu
yalanlıyor.
Sen sağ, ben selamet değerli
arkadaşlar. Âdeta, Sayın Başbakan, sütten çıkmış
ak kaşık. Ne yaptı? Askeri suçladı, Bizim
talimatlarımız aslında öyle değil ama onu
uygulamıyorlar. şeklinde kendisini akladı.
Tabii, değerli arkadaşlar,
askerin, hâkimin, savcının, bürokratın ağzı var dili
yok siyasetçi karşısında. Elbette askerin ihmali,
sorumluluğu var, bunu Sayın Genel Başkanımız da bugün
grup konuşmasında belirtti.
FARUK BAL (Konya) Bayrağı
korumak için Başbakandan talimat mı alacak asker?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Nitekim,
buna benzer bir hadise: Güney Kıbrıs Rum Kesiminde, efendim, Türk
Bayrağını indirmek isteyen o bahtsız Rumun
aşağıya indirilmesiyle alakalı olarak o dönemde Türk kuvvetlerine,
barış kuvvetlerine komutanlık yapan Hasan Kundakçı
Paşa yıllar sonra aynen şunu söylüyor değerli
arkadaşlar: Ankaradan da emir gelse o direğe tırmanan ve Türk
Bayrağını indirmeye kalkan adama engel olurdum. diyor. Evet,
bugün o 2. Hava Kuvveti Komutanlığında görev yapan, özellikle o
üst düzeydeki rütbeli askerlere ağabeylerini, komutan ağabeylerini
örnek almalarını tavsiye ediyorum.
Tabii ki ihmali sorumluluk var, bunun
mutlaka bedeli ödettirilmeli ama, arkadaşlar, siyasi sorumluluk kime ait?
Yani, bir de bu işin siyasi sorumluluğu var. Bugüne kadar sen âdeta
askeri, polisi kör, sağır ve dilsiz hâle getirdin. Bölgede görev
yapan arkadaşlarımız aynen şunu söylüyor; vali, kaymakam,
emniyet müdürü diyor ki: Biz Ankaradaki bu iradeyi gördükten sonra, biliyoruz
ki müdahil olsak yedi sülalemizden hesap sorulacak. O yüzden görevimizi
tamamlayıp, efendim, Ankaraya veya bir başka yere tayin bekler hâle
geldik. Yani, bölgede görev yapan bürokrasi, Ankaradaki Hükûmetin
duruşuna göre hizaya geçiyor değerli arkadaşlar. Ankarada bir
irade yok; Ankarada güçlü kuvvetli bir irade olmadığı için de
terörle mücadele iradesi taşraya, sahaya yansımıyor.
Sizler değil misiniz terör
örgütünü âdeta legalize eden adımları atan? Çözüm sürecinin hukuki
altyapısını hazırlıyoruz. diyen kim? Terör örgütünün
propaganda yapmasını kolaylaştıran kim? Başka bir
dille propaganda yapılmasının ve teröristlere methiyeler
düzülmesinin önünü açan kim? Mahkemelerde -hiç ihtiyaç olmadığı hâlde-
başka bir dille savunmanın önünü açan kim? Allahtan korkun. Vatan,
millet, bayrak. diyen ve bunun için kahramanca bu değerleri savunan
askerlerimiz, polislerimiz içeride ve maalesef bu millete kasteden,
PKKnın çığırtkanlığını yapan
milletvekilleri dışarıda. Engin Alan Paşanın içeride
olmasından dolayı, Allah rızası için, ey AKP
milletvekilleri, bir gün hicap duydunuz mu? Bunun vebali var, hem bu dünyada
vebali var hem de öbür tarafta vebali var. Büyükşehir Yasası
Açık açık millî devletin, üniter devletin önündeki büyük engel olacak
-bugün de yarın da- Büyükşehir Yasasını çıkaran kim?
Cevabı: AKP.
Bunlar ortadayken arkadaşlar
-sizler PKK örgütüne kılavuzluk yaptınız ve PKK örgütü de bu
açtığınız yolda bugün bir bir ilerliyor- sizler bu manada,
siyasi anlamda günahtan, kusurdan münezzeh değilsiniz. Başkalarını
suçlayacağına Sayın
Başbakan, önce bir aynaya bak ve kendini hesaba çek, Türk milleti
önünde de hesap ver.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarının çerçeve 30. maddesindeki
şeklinde ibaresinin metinden çıkarılarak olarak ibaresinin
maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza
Öztürk konuşacak.
Buyurun.(CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Diyarbakırda
indirilen ve ayaklar altına alınan, ayaklarla çiğnenen bayrak
olayıyla ilgili düşüncelerimi söylemek istiyorum: Bu, çok çirkin bir
olay ancak bu olayın tek sorumlusu vardır: Hükûmettir, Başbakandır.
Şimdi, onu da söyleyeceğim,
çünkü hemen diyorsunuz ki: Ya, hep Hükûmet mi sorumlu, hep Hükûmet mi
sorumlu? Evet, hep Hükûmet sorumlu, hep Başbakan sorumlu. Çünkü,
Anayasanın 8inci maddesi çok açık bir şekilde yürütme görevini
ve yetkisini Hükûmete vermiştir. Yani, yasama yetkisi ve yargı yetkisi
verilmişken burada bir de görev verilmiştir, yürütme görevi
verilmiştir. Dolayısıyla, bugün, Adalet ve Kalkınma
Partisinin dışındaki herhangi bir parti iktidarda olsaydı,
o Başbakan sorumlu olacaktı. Nitekim, bir AKPli arkadaşım
bana dedi ki: Farz et ki bu olay CHP döneminde oldu, Başbakan da CHPli,
ne olacak? CHPli Başbakan sorumludur. Burada, bu Hükûmetin izlediği
politikalar buraya getirmiştir.
Yalnız, şunu söylemek
istiyorum, bu, bayrak çiğnenme olayı üzerinden
kışkırtıcılık yapmaya yönelik siyasetleri çok
doğru bulmadığımı söylüyorum. Sayın
Başbakanın bu olayı açıklarken Tokatı örnek
göstermesi bence çok kötü olmuştur arkadaşlar. Bu şu demektir:
Kürt-Türk çatışmasına prim vermektir, bunu
kışkırtmaktır. Bu doğru değildir. Orada Türk
Bayrağının ayaklar altına alınması sadece Türk
vatandaşlarının değil, aynı zamanda Kürt kökenli
yurttaşlarımızın da, Kürtlerin de onurunu
zedelemiştir. Orada bayrağın ayaklar altına alınma
olayını Kürtlere, Kürt halkına yıkamayız, ondan
dolayı onları suçlayamayız. Dolayısıyla, herhangi bir
ilde, başka bir ilde, başka bir ilçede Kürtlere yönelik şiddet
hareketini de tasvip etmemiz mümkün değildir.
Ben düşünüyorum, hem muhalefet hem
iktidar özellikle dünden bugüne kadar bu bayrak üzerinden siyaset
yapıyorlar, bu çok doğru değildir; hatta çok değil, hiç
doğru değildir. Bunu bırakmamız gerektiğini ben
düşünüyorum. Kötü olaydır. Bayrak ilk defa da inmemiştir, bundan
önce de bayrak indirildi ama bunun bir tek nedeni vardır, PKK terör
örgütüyle çözüm süreci adı altında yürütülen süreçte yaşanan
yanlışlıklardır.
Şimdi,
arkadaşlarımız konuşuyor: Efendim, PKK terör örgütüyle
görüşmeyelim de terör devam mı etsin? E, dünyada bu nasıl
olmuşsa Türkiye'de de öyle olur. E, tamam, olur. Mesela, İspanyada
nasıl olmuşsa, İrlandada nasıl olmuşsa Türkiye'de de
öyle olur ama İrlandada ve İspanyada terör örgütleri silahı
bıraktıktan sonra müzakereler başlamıştır. Ben
size onun listesini getiririm diğer dünya ülkelerinden, bayağı
da inceledik, çalıştık. İspanyada, hatta, 2009
yılında parlamentodaki Batasuna milletvekillerinin hepsi hapse girdi,
o ETAnın şeydeki temsilcileri de hapse girdi. Dolayısıyla,
hiç kimse silahı bıraktıktan sonra bu terör örgütü
mensuplarıyla görüşmeyelim falan demiyor.
Bu terörle pazarlık konusunda
itiraz ettiğimiz konu şudur: Çözüm süreci adı altında ne
olduğu belli olmayan
Yani, ben onu söyledim, Sırrı Süreyya
Önder çözüm sürecini biliyor, ben bilmiyorum; ben de milletvekiliyim, o da
milletvekili. O zaman, ne alınıp verildiğini, ne
konuşulduğunu bizim milletvekili olarak bilmemiz en doğal
hakkımızdır -biz neye karşı çıkacağız,
neye destek vereceğiz- şahsen ben bilmek isterim. Bunların
burada açıklanması gerektiğini düşünüyorum. O nedenle, ben
diyorum ki bu ülkede yaşanan her türlü sorundan Başbakan sorumludur.
Yani, güzel şeyler sizin oluyor, çirkin şeyleri devlet yaptı
diyor. Arkadaşlar, devleti hükûmet yönetiyor. Yani, devlet dediğiniz
mekanizma bir otomobil, içerisindeki şoför de hükûmettir. Yani, devleti
hükûmet yönetiyor. Dolayısıyla, devlet aygıtı vasıtasıyla
zaten hükûmet politikalarını uygular. Burada terör örgütüyle Hükûmet
başından beri görüşme yapıyor. Efendim, bizden önce de
yapıyordu. E, yapıyordu, sizden önce de yapıyordu zaten.
Eğer bu doğru olsaydı yani bu görüşmeler yasal görüşme
olmuş olsaydı bundan önce çıkardığımız bu
MİT Yasasında herhâlde terör örgütü ile MİTin görüşmesi
yasallaştırılmış olmazdı. Demek ki o yasa
çıkarılmadan önce terör örgütü ile MİTin yaptığı
görüşmeler bile yasa dışıymış ki
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
böyle
bir düzenlemeye ihtiyaç duyuldu. Bunu
Abdullah Öcalan da söyledi zaten Biz yasa dışı iş
yapıyoruz. diye. Yasa dışı iş yapan aynı zamanda
Hükûmettir.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, bir konuya açıklık getirmek istiyorum,
yanlış anlaşılmaması için bulunduğum yerden.
BAŞKAN - Bir dakika, bir oylama
işlemimi tamamlayayım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sayın Başkan, demin hatibin bir sözü vardı Bayrak bugüne kadar
hiç inmemiş midir, indirilmemiş midir? gibi. Şimdi, bakın,
HDPnin, BDPnin kongresinde indirilmiştir veya Ermeniler
bayrağımızı yakmıştır.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) -
Gezide yakıldı, Gezide. Onu
da konuşalım, Gezide yakıldı bayrak, Gezide.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama
bir şekilde askerî birliğin alanına girilip oradaki bayrak
indirilmemiştir hiçbir zaman. Burada, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Kızılayın ortasında yakıldı Gezide.
Neredeydiniz o zaman?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bunun
provokasyon olarak nitelendirilmesi de tamamen yanlış bir
düşüncedir.
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Çünkü
on sekiz gün 2 il arasındaki yolun kapalı tutulmasından sorumlu
olan kişileri provokatör olarak nitelendiremezsiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
20.11
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
31inci madde üzerinde iki önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 31. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 31. Maddesinin Anayasaya
aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mesut
Dedeoğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kahramanmaraş
Kayseri
Reşat Doğru Murat
Başesgioğlu
Tokat İstanbul
BAŞKAN Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.13
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.23
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
31inci madde üzerinde iki önerge
okumuştum.
Anayasaya aykırılık
önergesi olan son okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana
Milletvekili Sayın Ali Halaman konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
592 sıra sayılı
Tasarı 104 madde, 3 bölüm; ikinci bölüm bu. 31inci maddede vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygı,
sevgiyle selamlarım.
Şimdi, madde genelde
Yargıtayın iş bölümüyle ilgili bir madde. Ben bundan ziyade
Adananın bundan dört gün, beş gün önce sel altında kalan yani
afet olan, merkez ilçesi olan Sarıçamdan bahsedeceğim.
Dolayısıyla, Sarıçam 140
bin nüfusu olan, 69 tane köyüyle birlikte mahallesi olan bir şehir hâline
geldi, büyükşehre bağlandı. Büyükşehir Yasasından
sonra da Adananın şöyle bir talihsizliği oldu: Büyükşehir
Yasasından dolayı il özel idareleri kapandı, araçları
gereçleri AKPli belediyelere verildi, personeli MHPli belediyelere
gönderildi. Şimdi, bu Sarıçam böyle 3 tepeli-4 tepeli bir yer.
Beldeyken ANAPlılar yönetiyordu, son on küsur senedir AKP yönetiyor yani
mahallî idareleri. Mahallî idareler genelde bir şehrin önünü açabilir,
kapatabilir. Ama, bu Sarıçamda on senedir AKP belediye yönetimi
tarafından, genelde böyle anonim şirket gibi değil, bir limitet
şirket gibi yönetildiği için -Mahallî İdareler Kanunundan da
imkân buluyorlar- böyle aileciliğe dayalı yani eskiden
ağalık derlerdi, şimdi yeni yeni kravatlı ağalar
yaratarak politik gerekçelerle hısım akraba diyerek belediyelere
personel almak, yerleştirmek, dolayısıyla onlara göre ruhsat
vermek, onlara göre benzinlik ruhsatı vermek, onlara göre imar alanları
açmak
Dereler üzerine ev yaptırmaktan dolayı, yapılan koca bir
şehir, dört gün içinde güçlü bir yağmur yağdığı
için selin altında kalmış; Esentepesi, Şentepesi, Yavuz
Sultan Selim Mahallesi. Gittik, gördük. Son zamanlarda özellikle
Adananın kuzeyi dediğimiz, Adana başta olmak
şartıyla, AKPnin yönetiminden memnun olmayan insanlar, halk o kuzey
Adana dediğimiz Sarıçam, İmamoğlu, Kozan, Saimbeyli, Feke
AKP iktidarını belediye mevzusunda aşağı tuttu, MHPyi
yukarı çekti.
Şimdi, hepsi müthiş bir
borcun içinde. Sel felaketi oluyor; AFAD yok, Kızılay yok, Yok mu
bana battaniye? diyen, Yok mu bana giysi? diyen, Yok mu bana ekmek? diyen
bir mücavir alan.
Şimdi, bu mücavir alan içerisinde
yaşayan insanları
MHPli belediye başkanı
arkadaşlarımız hâle bakıyor, belediyeler borç
batağının içerisinde.
Şimdi, ben bunlardan dolayı
-mevcut iktidardan, orada afet olmasına rağmen, elini uzatan pek yok-
bunun için, geçmiş dönemde de -afet kapsamı dediğimiz- bu
alanı afet kapsamına almak için bir kanun teklifi verdim, bir de
Meclis araştırma önergesi verdik. Belki, bu görüşülen kanunla
ilgisi olmamakla birlikte, önümüzdeki dönemde bu belediyelere
yardımcı olabilmek için Sarıçamın bir defa afet
kapsamına alınmasını -Sayın Bakanımız da
burada- bekliyor, hepinize saygı, sevgilerimi sunuyorum.
Son günlerde Türkmenlerin
yaşadığı bu bölgelerde işsizliğin,
güçsüzlüğün, üretkenliğin azaldığını görme
imkânımız oluyor. Cenab-ı Hak Türk milletini, Tanrı Türkü
korusun. demenin ötesinde fazla yapacak bir
şeyimiz de yok.
Hepinize saygı, sevgilerimi
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.29
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
20.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 31inci maddesi üzerindeki Adana Milletvekili Ali
Halaman ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar
yeter sayısı bulunmamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 31. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Levent
Gök (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 592
sıra sayılı Kanun Tasarısının 31inci maddesi
üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarıyla, anılan maddede,
şu anda Yargıtayda sayıları 38 olan ve 23ü hukuk, 15i de
ceza olmak üzere görev yapan dairelerin bu unvanlarının
kaldırılarak, Yargıtay dairelerini hukuk veya ceza daireleri
olarak değil, hepsini 38 daire olarak belirleyen bir teklifi
görüşüyoruz ve bu teklifle, tasarıdaki bu değişiklikle
yapılan, amaçlanan, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun hangi dairelerinin
ceza, hangilerinin hukuka bakacağına karar vermesi; bu,
değiştirilmeye çalışılıyor kanun tasarısında.
Bu niçin yapılıyor? Şimdiye kadar
alışılagelmiş bir şekilde sürdürdüğümüz 23 tane
hukuk dairesi, 15 tane ceza dairesi bir anda sıfırlanacak, hepsi
Yargıtay dairesi olacak ama Yargıtay Büyük Genel Kurulu bunlar
arasında iş bölümüne karar verecek.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerekçesi bu şekilde açıklanan bu teklifle
aslında biz hukuk dünyamızı pek çok konuda delen, altüst eden,
arkadan dolanan yasalar çıkartıyoruz. Hukuk, adalet dediğimiz
zaman bir devletin temelini konuşuyoruz değerli milletvekilleri.
Hukuk içtihatları, yıllarca süren ve pek çok dairenin, mahkemenin
verdikleri kararlarla, uygulamalarla içtihat hâline gelen kurallardan
oluşuyor. Bakınız, hukuk fakültelerinde hâlen Roma hukuku
okutulur yani çok önemli bir hukuk dalı olarak yüzyıllar öncesinden
gelen Roma hukuku hâlen bugün hukukumuza bir yol göstermeye devam eder.
Hukukun her yönüyle, adaletin
süjeleriyle sık sık oynanmaz. Devlet sistemi, adalet sistemi
bozulduğunda adaletten de beklenen amaç gerçekleşmez ve devletin de
birliği sağlanmaz. Değerli milletvekilleri, bu nedenle yapılması
gereken sık sık yasa değişiklikleriyle
kanunlarımızı
yetersiz olanlar elbette değiştirilebilir ama- temelden
sarsacak değişikliklerde çok dikkatli olunmalı ve devlet
sistemimizi kökten bozacak, geleneklerimizi, içtihatlarımızı
altüst edecek, onları yok edecek uygulamalardan kaçınmak gerekir.
Şimdi, bugün bu
değişiklikler nereden çıktı? İşte, iddia
ediyorsunuz: Bir paralel yapı var. Bu paralel yapıyı ortadan
kaldıralım. Kaldıralım ama yerine AKP
yapısını mı kuralım değerli
arkadaşlarım? Yani ne AKP yapısı ne paralel yapı ne
CHP yapısı, vicdanlarda hâkim adalet yapısı. Eğer biz
adalete güveni sağlayamazsak yapılan bu değişiklikler bugün
belki iktidarda olduğunuz için sizin ihtiyacınızı görebilir
ama kısa bir süre sonra bumerang gibi size döner ve o zaman adalet
dersiniz.
Adalet kavramının içini
boşaltmayalım, adaleti hepimiz bir kör müessese olarak görelim. O,
kimseye AKPli, CHPli, MHPli olarak bakmasın; insan olarak baksın,
haksızlıklar karşısında sıfır toleransla,
bir kör duyarlılığıyla baksın. Biz adaletten bunu
bekliyoruz ve adaletin terazisini tartan kişinin gözü zaten bu nedenle
bağlıdır, kimseyi görmemelidir adalet. Ama biz herkesi siyasi,
ideolojik durumlarına göre belirleyen şekillendirmeler yapmaya
çalışıyoruz. Bu, adalet açısından en büyük tehlikelerden
bir tanesidir.
Burada ben şunu anlatmak
istiyorum: Adaletin belirlenmiş ve yıllardan beri süregelen
uygulamalarından kolaylıkla vazgeçilmemelidir, bundan
sakınılmalıdır, bir kıskançlıkla, titizlikle
korunmalıdır. Çünkü bunlar kolay oluşturulmuyor, içtihatlar
kolay oluşturulmuyor, kararlar kolay oluşturulmuyor. Bir olay
karşısında bugün, mahkemelerin verdiği kararların
altında yıllardır süren mahkemelerden geçen kararların
oluşturduğu içtihatlar vardır, uygulamalar vardır. Birçok
Avrupa devletini inceledim, orada kanunlar ve adalet mekanizmaları
böylesine sık sık değiştirilmiyor değerli
arkadaşlarım.
Yapılması gereken, adalete
güvenin tesis edilmesidir, biz bunu istiyoruz. Bunu sağlayabiliyorsak bu
değişikliklerin bir anlamı olabilir ama bu değişiklikler
olduktan sonra adalete güven hâlen devam etmiyorsa ortada çok ciddi bir sorun
vardır ve bu sorunun başlıca muhatabı da Adalet
Bakanıdır ve iktidar partisidir.
Bu nedenle, kıskançlıkla,
titizlikle, hukuk ve adaletteki bütün değişiklikleri berrak bir
şekilde tartışmalı, yararlı olanı elbette
yapmalıyız ama sistemi baştan bozacak bütün uygulamalardan
kaçınmalı diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
32nci madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
32. maddesindeki cümlenin son kısmındaki ibaresi sözcüğünün
metinden çıkarılarak ibareleri sözlerinin maddeye eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut
Dibek Tanju
Özcan İsa
Gök
Kırklareli Bolu Mersin
Haydar Akar
Kocaeli
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 32. maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Yusuf
Halaçoğlu Sinan Oğan Murat
Başesgioğlu
Kayseri Iğdır İstanbul
Sümer
Oral Ali
Halaman Cemalettin
Şimşek
Manisa Adana Samsun
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan konuşacak.
Buyurun Sayın Oğan. (MHP
sıralarından alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuyla belki
doğrudan bağlantılı değil ama bu konuyu, bu
konuları nasıl algıladığımızla doğrudan
bağlantılı olduğu için bir konuyu gündeminize
taşımak istiyorum.
Öncelikle şunun altını
çizeyim: Sizin desteklediğiniz, sizin besleyip büyüttüğünüz
IŞİD terör örgütü bugün itibarıyla Musulu işgal
etmiştir ve orada büyük bir katliamla karşı
karşıyayız. Siz beslediniz büyüttünüz, şimdi oradaki
insanlarımızı korumak Hükûmet olarak size düşer.
Değerli milletvekilleri, bugün,
Türk dünyasının ulu çınarı Cengiz Aytmatovun
vefatının 6ncı seneidevriyesi. Cengiz Aytmatovu huzurunuzda
rahmet ve saygıyla anıyorum.
Cengiz Aytmatovun Gün Uzar
Yüzyıl Olur adlı eserinde gündeme getirdiği bir tabir
vardır: Mankurt tabiri. Bugün mankurt tabiriyle ilgili kısa bir
değerlendirmede bulunmak istiyorum çünkü Cengiz Aytmatov Orta
Asyanın steplerini değil, bugünün Türkiyesini âdeta çizmiştir.
Mankurt nedir? Mankurt, öz köküne
yabancılaşmadır. Mankurt, düşmanları tarafından
bedeni ve ruhu, maddi ve manevi varlığı esir
alınmış, zincire vurulmuş, köleleştirilmiş, millî
ve dinî hafızası silinip onun yerine düşmanın kültürel
değerleri doldurulmuş, öz benliğini kaybetmiş bir saman
çuvalıdır âdeta. Mankurt, düşmanların yaptığı
operasyonlar sonucu tarihini, atalarını, kültürünü, dilini, dinini,
kimliğini, milletini unutur; düşmanı onun zihin ve ruh
dünyasını yeniden inşa eder. Öz benliğini, millî
kimliğini kaybeden mankurt, efendi edindiği düşmanını
çoğu zaman âdeta tanrı beller ve onun robotlaşmış bir
kölesi olur.
Nasıl mankurt olur insanlar? Orta
Asyada, Cengiz Aytmatov o dönemde diyor ki: Devenin özellikle boyun
kısmından olan deri başı kazıtılmış
insanın kafasına geçirilir, birkaç gün aç, susuz
bırakılır ve o güneş vurdukça deri kurur, deri kurudukça
kafayı sıkar ve bir süre sonra insan kim olduğunu, ne için bu
dünyaya geldiğini, atalarını, gelmişini, geçmişini,
dilini, dinini, bayrağını unutur hâle gelir, bayrağına
yad hâle gelir, geçmişine düşman hâle gelir. Ve bugün o mankurtlar,
maalesef ki Diyarbakırda Türk Bayrağına haince
saldırmışlardır.
Cemil Meriçten de bir mankurt tarifi
var. Ne Batıyı tanıyoruz ne Doğuyu, en az
tanıdığımız ise kendimiz. diyor. Biz,
Müslümanlığından, Doğululuğundan, Türklüğünden
utanan, tarihinden utanan, dilinden utanan şuursuz bir
yığın hâline geldik.
Değerli milletvekilleri, bugün,
maalesef Türkiyede yaşanan tam da budur, tam bir mankurtlaşma
hadisesiyle Türkiyede karşı karşıyayız. Ortak
değerimiz olan bayrağımıza maalesef ki bugün Türkiyede
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından el
uzatılır hâle gelmiştir. Ortak geçmişimiz olan Kazım
Karabekir Paşa, bugün, maalesef ki Türkiye Cumhuriyetinin
İçişleri Bakanlığına bağlı bir belediyemizin
başkanı tarafından âdeta tarihimizden silinmek istenmektedir.
Bu, işte Cengiz Aytmatovun belirttiği mankurtlaşmanın
bugün hayata geçmiş şeklidir.
Peki, bu mankurtlar
karşısında ne yapıyoruz, ne yapıyorsunuz?
İşte o mankurtları izleyen, bu toplumun mankurt hâle gelmesine
sebep olanlar da o mankurtlardan emin olunuz ki çok farklı değildir.
Türkiyenin bayrağına el uzatılıyor, Genelkurmay
Başkanı ve Sayın Başbakan başta olmak üzere, sanki bu
ülkenin Başbakanı değil, sanki bu ülkede elinde yetki olan
insanlar değil, dışarıdan, balkondan seyreden kişiler
gibi Şunlar yapılmalı, bunlar yapılmalı. deniyor. Bu
da mankurtluğun -kusura bakmayın- başka bir versiyonudur ve
Türkiye, bugün, maalesef mankurtlar tarafından yönetilmektedir.
Türkiyenin bugün, acil olarak bu
mankurt zihniyetinden kurtulması lazım diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebiniz var,
peki.
Sayın İnce, Sayın Dibek,
Sayın Yılmaz, Sayın Serindağ, Sayın Köktürk,
Sayın Gök, Sayın Toprak, Sayın Sarı, Sayın
Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Gümüş, Sayın Küçük, Sayın
Atıcı, Sayın Özkan, Sayın Öztürk, Sayın Şeker,
Sayın Aygün, Sayın Susam, Sayın Özgündüz, Sayın Özcan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van
Milletvekili Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in; Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1
Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960,
2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973,
2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 32. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki ibaresi sözcüğünün metinden
çıkarılarak ibareleri sözlerinin maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Tanju
Özcan (Bolu) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Bolu
Milletvekili Sayın Tanju Özcan konuşacak.
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Adalet Bakanımız
buradayken ben sormak istiyorum konuşmamın başında.
Sayın Bakanım, gerçekten televizyonlar takip etmese, siz, bu paketin
kaçıncı paket olduğunu biliyor musunuz, hiç üzerinde
çalıştınız mı bilmiyorum.
Bugüne kadar, neredeyse, Hükûmetiniz
döneminde değişmeyen herhangi bir mevzuat kalmadı. Ceza
Muhakemesi Yasasını değiştirdik, Ceza Kanununu
değiştirdik defalarca.
BAŞKAN Sayın Özcan, lütfen
Genel Kurula hitap eder misiniz?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Tabii efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Danıştayda bu düzenlemeyi yapıyoruz, Yargıtayın
yapısını değiştiriyoruz. Sürekli bunu yapıyoruz
ve bundan sonra da hangi paketin geleceğini de bilmiyoruz.
Sayın Bakanım, bu çok önemli.
Sizin milletvekilleriniz, grubunuza mensup milletvekilleri de muhakkak
aynı konudan dertlidir. Ne zaman bir paket konusu gündeme gelse cezaevinde
ne kadar tutuklu ve hükümlü varsa bizim kapımızı çalıyor.
Acaba altıncı pakette bizimle ilgili bir düzenleme çıkar
mı, çıkmaz mı? Acaba ben bu düzenleme sonunda tahliye olur
muyum, olamaz mıyım? diyor, sürekli bunlar tartışılıyor.
Artık bu, yazboz tahtasına döndü. Sayın Levent Gökün az önce
ifade ettiği gibi, yasaları sürekli değiştirerek Türkiyede
adalet tesis edemeyiz. Derli toplu bir şekilde gelir bu, bir kez gelir,
otururuz üzerinde mutabık kalırız, ondan sonra bu düzenlemeyi
yaparız ama her ay mevzuatla ilgili bir paket gelmesi artık gerçekten
toplumda farklı beklentilerin oluşmasına da sebebiyet verdi.
Sayın Adalet Bakanıma ben
müsaadenizle bir soru daha sormak istiyorum. Sayın Bakanım,
hazır ortaklar da burada yokken, ben şu sorunun cevabını
çok merak ediyorum, çok sayıda milletvekili de bunu merak ediyordur: Acaba
İmralı ile yapılan müzakerelerle ilgili olarak bugüne kadar
kabul edilen paketlerde uzlaşılan hangi konularla ilgili düzenlemeler
yapıldı veya eksik olanlar nedir, sıkıntı nedir? Bunun
cevabını ben sizden duymak istiyorum.
MÜSLİM SARI (İstanbul)
Sayın Bakan dinlemiyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın
Bakan, dinliyor musunuz bilmiyorum, önemli bir soru sordum.
Sayın Bakan, soruyu tekrar etmek
istiyorum. Bakın, hazır ortaklar da yok, müzakere sürecinin bir
tarafı yok. Onlar yokken samimi bir şekilde şu soruya cevap
vermenizi istiyorum: Bugüne kadar gelen paketlerle ilgili olarak uzlaşılan
hangi maddeler yürürlüğe girdi veya hangileri yürürlüğe giremedi?
Bunun cevabını ben sizden samimiyetle istiyorum Sayın
Bakanım.
Sayın milletvekilleri, bugün
burada bayrakla ilgili, bayrak indirilme olayıyla ilgili çok sayıda
milletvekilimiz düşüncelerini ifade etti. Tabii, bugün Sayın
Başbakan grubunda şu soruyu sordu: Neden komutan müdahale etmedi?
sorusunu sordu.
Değerli milletvekilleri, iki gün
önce, bu bayrak indirilmeden iki gün önce, Licede meydana gelen olayda
teröristler yolu kapatıyor, askerler Dağılın. diye ikazda
bulunuyor, sonra o kalabalığın içerisinden askere ateş
açılıyor, bunun sonucunda asker ateşle karşılık
veriyor, 2 vatandaşımız vefat ediyor. Bunun sonucunda ne oldu
hatırlar mısınız? İlgili cumhuriyet savcısı,
o gün operasyona katılan bütün askerlerin silahlarına el koydu,
balistik inceleme yapıyor.
Şimdi, hangi asker bu kadar
baskı altında, o bayrağı indirmeye çalışan
teröriste müdahalede bulunmaya yeltenebilir? Hangi asker buna yeltenebilir,
samimi olmak lazım. Siz askerleri sindirdiniz. Askeri ve polisi
teröristlere müdahale etmekten çekinir hâle getirdiniz. Aslında,
Sayın Arınç, dün yaptığı açıklamada
Başbakandan daha samimi davrandı Asker, siyasi irade olarak bizim
ortaya koyduğumuz prosedürü uyguluyor. anlamına gelen bir şey
söyledi. Bu noktada bence daha samimiydi. Yani, en başından bu yana
siz askere ve polise şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: Aman süreç zarar
görmesin. Teröristler ne yaparsa yapsın, PKK yandaşları ne
yaparsa yapsın müdahale etmeyin. Samimi olarak bunu ortaya koymak
lazım. İşte, bunun sonucunda da Hükûmetinizin
baskılarından, soruşturma tehditlerinden, görevden
almalarından korkan bürokratlar ve askerler de maalesef bu konuda
cesaretli davranamıyorlar. Hatta, yapmaları gerekenleri de
yapamıyorlar Sayın Canikli. Bu durum böyle devam ederse, maalesef,
terör yeniden bu bölgede hızlı bir şekilde yükselişe
geçecek, bu gerçeği de görmek lazım.
Bir de bir konu aklıma
takılıyor, bu doğru mu, değil mi merak ediyorum. Askerlerin
operasyon için valilerden izin istedikleri ve bu izin taleplerinin yüzde
99unun ilgili mülki amir tarafından reddedildiği sürekli olarak
anlatılıyor, askerler tarafından da anlatılıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bu husus
doğru mudur, değil midir? Doğruysa bunun gerekçesini bizimle
paylaşırsanız sevinirim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özcan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
33üncü maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 33. maddesindeki cümlenin son
kısmındaki zorunludur sözcüğünün metinden
çıkarılarak gereklidir sözlerinin maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa Gök Haydar Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Bedii Süheyl Batum
Eskişehir
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 33. Maddesinin Anayasaya
aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat Başesgioğlu Yusuf Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Seyfettin Yılmaz Lütfü Türkkan Reşat Doğru
Adana Kocaeli Tokat
Emin Çınar
Kastamonu
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kastamonu
Milletvekili Sayın Emin Çınar konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
EMİN ÇINAR (Kastamonu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33üncü
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
milletlerin refah, huzur, barış ve kardeşlik içerisinde bir
hayat sürebilmeleri için, toplumsal düzeni ve nizamı sağlayacak
kanunlara ihtiyaçları vardır. Kanunlar toplumsal düzeni
sağladığı gibi, suça karşı
caydırıcı birer önlem aracı olma özelliğini de
taşımaktadır. Kanunlar yapılırken toplumun
ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Bir kanun
yapılırken çok iyi düşünülmeli, ihtiyaçlar tespit edilmeli ve en
önemlisi, aceleye hiç getirilmemelidir. Ne yazık ki Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, yıllardır sayısal çoğunluğu elinde
bulunduran Adalet ve Kalkınma Partisi, kanun yaparken sadece günün
ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmakta, geleceğe dair hiçbir
öngörüde bulunmadan, düşünmeden, gelecekte ortaya çıkabilecek
ihtiyaçları tespit etmeden günü kurtarmak için kanun tasarı ve
teklifleri hazırlamaktadır.
Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi
de bugün görüştüğümüz bu kanun tasarısıdır. Bu
tasarı, Türk Ceza Kanununda ve bazı kanunlarda değişiklik
yapmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı kamuoyunda
yargı paketi olarak adlandırılan bu yasadan bugüne kadar kaç
tane çıkartmıştır? Neden her üç beş yılda bir
yargı paketi hazırlanıp Meclis gündemine alınmaktadır?
Neden toplumun en çok ihtiyaç duyduğu adalet alanında
değişiklikler acele ve özensiz bir şekilde hazırlanarak
Genel Kurula indirilmektedir? Bunun tek bir cevabı vardır, o da
beceriksizliktir. Eğer iktidar bu konuda çok becerikli olsaydı bugüne
kadar Türk milletinin adalet sorunu çoktan çözülmüş olacaktı.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin üzeri her geçen
gün kara bulutlarla kaplanmakta, ülkemiz, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarının kutuplaştırıcı ve
ayrıştırıcı politikaları yüzünden
çatışma ortamına doğru sürüklenmektedir. Bunun en önemli
ispatı, İstanbulda ve Diyarbakırda bir kez daha
yaşanmıştır. Gaziosmanpaşa semtinde
teröristbaşı cani Abdullah Öcalan için özgürlük isteyen şehir
eşkıyaları olaylar çıkarmış,
vatandaşlarımıza saldırıp devletin otobüslerini
ateşe vermiştir. Yıllardır verilen tavizlerle cesaretlenen
teröristler de dağlardan inip şehirlerde çocuklarımızı
kaçırır noktaya gelmiştir. Teröristler aldıkları
tavizlerle daha da ileriye giderek Diyarbakırda bir askerî üssümüzdeki
bayrağımızı gönderden indirme
saygısızlığına cüret etmişlerdir. Bunları
yapanlar, cesaretlerini Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği
tavizlerden almaktadır. Milletimizin huzurunu bozup çatışma ve
kargaşa çıkartanlar kim olursa olsun bir an önce yakalanmalı ve
en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Devletimizi ve milletimizi bölmek, parçalamak ve yok etmek isteyenleri ve bayrağımıza
el uzatanları buradan bir kez daha lanetle kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, devletin
vazifelerinden biri de temel hizmetleri vatandaşımızın
ayağına getirmek olmalıdır. Ancak yargı paketini
Meclise getiren Hükûmet, küçük ilçelerimizdeki adliyeleri kapatarak
vatandaşlarımızı mağdur etmiştir. Seçim bölgem olan
Kastamonuda da maalesef, böyle bir uygulama sonrasında
vatandaşımız mağdur olmuştur. Bozkurt, Abana,
Çatalzeytin ve Daday ilçelerimizin adliyeleri
kapatılmıştır. Buralarda yaşayan vatandaşlarımız,
en yakın ilçe olan İnebolu ilçesinden bu adli hizmetleri almak için
oraya yönlendirilmiştir ama maalesef,
Çatalzeytin ilçemizin köylerinin merkeze olan uzaklığı 30
kilometrenin üzerindedir. Yine, bu ilçemizin adli hizmeti aldığı
en yakın ilçeye, İnebolu ilçemize uzaklığı 47
kilometredir ve toplamda 80 kilometreye yakın bir mesafeden orada
yaşayan vatandaşlarımız adli hizmetleri almak durumunda
kalmıştır. Sayın Bakan, bu kanunun tümü üzerinde
görüşülürken tekrardan adliyelerin açılmayacağını
ifade etti ama burada devlet tasarruf mu ediyor, yoksa
vatandaşımıza zulüm mü ediliyor, bunun bir kere daha gözden
geçirilmesini ben bu vesileyle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Verdiğimiz teklifimize
desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 33. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki zorunludur sözcüğünün metinden
çıkarılarak gereklidir sözlerinin maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Bedii Süheyl
Batum (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Süheyl Batum konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce, AKP Grubu
olarak 4 tane yargı paketi yaptınız. Yargı paketlerini
yaparken hep Türkiyede yargının sorunlarına çözüm
üreteceğinizi söylediniz. Maalesef, hep itiraz ettik, biz bunların
olmayacağını söyledik ama aydınlarımızın
maalesef bir bölümü, gazetecilerimizin bir bölümü Yetmez ama evet. diye, Bir
yerinden başladık, olsun, fena mı? diye destekler verdiler ve
inanılmaz sorunları hep görmezden geldik. Yargının
sorunlarını da hiçbir şekilde çözmeden bugüne kadar geldik.
Şimdi aynı şeyleri tekrar yaşıyoruz, beşinci
yargı paketi
Değerli arkadaşlar, daha önce
yaptığınız dört yargı paketinde insanlar dört
yıl, beş yıl, altı yıl, yedi yıl tutuklu
kaldı. Mehmet Haberal orada, Balbay burada yine. Bunlar, bu
yaptığınız yasaların hiçbir işe
yaramadığının maalesef -sizin bilip bilmediğinizi
bilmiyorum ama sayın adalet bakanları bilirken- hiçbir şeye
yaramadan yasa yaptığınızın örnekleri olarak şu
anda aramızda oturuyor.
Dün Türk Bayrağı gönderden
indirildi. Hepimiz çok kızdık, herkes konuşma yapıyor. Oysa
iki yıl önce Osloda Hakan Fidan ve arkadaşı Afet Güneş
oraya katılıp Başbakanın özel temsilcisi olarak
Reşadiyede aşka geldiniz, 7 askeri şehit ettiniz, bir daha
etmeyin! dediğinde neredeydik? Aynı şekilde Osloda yine Hakan
Fidan, sizin Hakanınız Metropolleri silahlarla doldurdunuz,
patlayıcılarla doldurdunuz; hepsini biliyoruz ama hiçbir şey
yapmıyoruz. derken neredeydiniz? Ha, yaptınız! Hemen, bir
gecede, Başbakan isteyince yasa yapıp bir gecede Hakan Fidanı
kurtardınız.
Sonra, değerli arkadaşlar,
HSYK Yasası. Delilleri kararttınız, hâkim, savcıları
değiştirdiniz, yetkiyi bir aylığına da olsa bile bile
aldınız, Özel yetkili mahkemeleri kaldırıyoruz. dediniz;
bakanları, Bilal oğlanları kurtardınız, delilleri
kararttınız, bir daha yolsuzluk, hırsızlık delilleri
ortaya çıkmasın diye el koyma kararlarını imkânsız
hâle getirdiniz. Ama değerli arkadaşlar, bir şeyi hiç yapmadınız;
yargının sorunlarını çözmek bir yana -dikkat edin- bugün
Türkiyenin gerçek sorunu Balyoz davasında Türk ordusunun
yarısıyla -öbür
yarısının da ne yaptığınızı gördük Türk
Bayrağı indirilirken- sahte delille mahkûm ettirdiğiniz
insanlarla hiç ilgilenmediniz, umurunuzda bile değil. İnsaf,
yazık! Bir dava düşünün, davanın temelini oluşturan tek ve
en önemli delil sahte çıkıyor. O TÜBİTAKınız bile
bunu itiraf etmek zorunda kalıyor. Ne yaptınız?
Kanıtsız verdiğiniz mahkeme kararı uygulanıyor. Siz
neredesiniz? Hani Hakan Fidanı kurtarmak için bir gecede yasa
yapıyordunuz, hani burada, yasada nerede? Tekrar diğer bir maddede
söyleyeceğim; Bakanı kurtarmak için, Bekir Bozdağı
kurtarmak için bu sefer de bir yasa yapıyorsunuz, bir madde koyuyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hangi madde o
Hocam?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla)
Recep Bey, bilirsin, bilirsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, söyleyin.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla)
Bilirsin, bilmezden gelirsin.
RECEP ÖZEL (Isparta) Süheyl Hocam,
biliyorsanız söyleyin.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla)
Nerede Balyoz davasında yargılanan o insanlar, nerede sahte delille
yargılananlar? Bir tane madde aklınıza gelmedi mi? Üstelik,
aynı mahkemelerin başka kişiler için verdiği kararlar
korkudan uygulanamıyor, korkudan. Ama, Deniz Kuvvetlerinin yarısı
hâlen içeride, hâlen tutsak, umursamıyorsunuz bile, oralı bile
değilsiniz. İnsanları ölüme terk ettiniz ama değerli
arkadaşlar, lütfen bunu yapmayın diye söylüyorum.
Bakanlar yapar, bakanlar yapar, öyle
bakan oluyorlar ama sizler, Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunun değerli
milletvekillerisiniz, görmezden gelmeyin, çocuklarımıza bile
anlatamayacağımız bir rezilliğe hep beraber imza
atmayalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.17
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.26
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 33üncü maddesi üzerinde Eskişehir
Milletvekili Bedii Süheyl Batum ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
34üncü maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 34. maddesindeki
kere ibaresinin metinden çıkarılarak kez ibaresinin maddeye
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla İsa Gök Turgut Dibek Haydar Akar Mehmet
Şeker
Mersin
Kırklareli Kocaeli Gaziantep
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Gaziantep
Milletvekili Sayın Mehmet Şeker konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yine bir
Adalet ve Kalkınma Partisi klasiğiyle karşı
karşıyayız, yine bir kanun, yine pek çok maddeli. Bizlerin de
ismi var muhalefetten ama Siz bu teklifleri niçin verdiniz, hangi gerekçeyle
verdiniz? gibi bize hiç sorulmayan, yine geldiği gibi, el
kaldırılıp kabul edilen bir teklifle karşı
karşıyayız. Maalesef, şimdiye kadar gelen pek çok kanunda
da bu Meclisin bir kanun fabrikası gibi işletilmesi hiç de doğru
bir yaklaşım değil. Mutlaka bu konuyla ilgili herkesle
görüşmek gerekiyor, sivil toplum örgütleriyle görüşmek gerekiyor,
ilgili kuruluşlarla görüşmek gerekiyor. En azından böyle bir
teklifi veren milletvekili arkadaşlarımızla Siz niçin bu
teklifi verdiniz, hangi gerekçeyle verdiniz? gibi o komisyonun davet edip
görüşmesi gerekiyor. Ama maalesef bunlar hiçbir şekilde yapılmıyor.
Korkumuzla yaşıyoruz, dün
işte Ergenekonla yaşıyorduk, Ergenekon korkumuz vardı; bir
faiz lobisi vardı, bilmiyorum unutunuz mu, faiz lobisi korkumuz
vardı; şimdi bir paralel yapı korkumuz var ve bunlarla ilgili
zaman zaman kanun tekliflerini getiriyoruz ve birtakım şeyleri
değiştirmeye çalışıyoruz. Oysa, değerli
milletvekilleri, 1980 yılındaki askerî yönetimin getirdiği
kanunlarla bu ülkeyi yönetiyoruz hâlâ. Bu, bu ülke için o Anayasayla ve o
kanunlarla yönetilmek de bence bir hukuk cinayeti ve bir ayıp olarak, bu
Meclisin adına yakışmayacak bir olay olarak
karşımızda duruyor.
Neleri değiştirdik? Bu
kanunla pek çok şeyi değiştiriyoruz. Bizim verdiğimiz
teklifler cinsel suçlarla içerikli olan tekliflerdi değerli
milletvekilleri. Tasarının 42, 45, 54, 60 ve 63üncü maddelerinde
5237 sayılı TCKnın 102, 105; 5271 sayılı CMKnın
231 ve 286; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanunun 108inci maddelerini içeren
değişiklikler bu tasarı metninde yer alıyor. Kadın ve
çocuklara yönelik cinsel suçlara ağır cezalar getireceği iddia
edilen bu değişiklikler birçok suçun cezasını hafifletecek,
birçok tecavüzcü ve istismarcıyı serbest bırakacaktır.
Cinsel suçlara sözde ceza artırımı diye sunulan bu tasarı,
özde cezasızlık içermektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet,
cinsel suçların önlenmesini sağlayacak adımları atmamakta,
erkek egemen devlet ve hukuku, erkeğin lehine uygulamaları
değiştirmemekte, cezayı artırmak ya da azaltmakla sorunun
çözülebileceği yanılgısını yaymaya
çalışmaktadır. Yasada kadın cinayetlerine ya da kadına
karşı şiddete ilişkin bir düzenleme
yapılmamıştır. Türk Ceza Kanununun birçok maddesinde
değişiklik öneren bu yasa tasarısında kadına
karşı şiddet ve kadın cinayetleri konusunda bir tek
düzenleme maalesef yoktur.
15-18 yaş arası kadın ve
erkekler arasında cinsel ilişkiye dair hapis cezasının
artırılması kabul edilemez. TCKda var olan ve yarısı
da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan, bu konuyla ilgili
diğer yarısı yürürlükte olan TCKnın 104üncü maddesinin de
tümünün iptali gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, taciz ve
saldırı ayrımı getirmeye çalışmak,
çocukların taciz edilmesi hâlinde cezasının düşmesi
anlamına gelir ki bu da çocukları korumak değildir.
Cinsel suçların çok küçük bir
bölümü hastalar tarafından işlenir. Oysa, önümüzdeki bu yasa
tasarısında sanıkların tedavisinden söz edilmesi, devlet
nezdinde eylemin hâlâ bir suç değil hastalık olarak görüldüğünü
bize gösteriyor. Yasada tedaviden söz edilerek bu suç toplumun önünde
tıbbileştirmeye çalışılıyor, bu da doğru
değil değerli arkadaşlar.
Çocuk gelinlerin
olmadığı, en güvenli sığınağımız
olan evlerde şiddet ve istismarın yaşanmadığı,
her geçen gün giderek artan, çocuğa yönelik taciz ve tecavüz
vakalarının bu ülkenin gerçeği olmaktan
çıktığı, kadın cinayetlerinin bir kader olmadığı
bir Türkiye dileğimle hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
35inci maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 35. maddesindeki
verebilir ibaresinin metinden çıkarılarak verir ibaresinin
maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Haydar Akar Uğur
Bayraktutan İsa
Gök
Kocaeli Artvin Mersin
Turgut Dibek
Kırklareli
TBMM
Başkanlığına
592 sıra sayılı Kanun
tasarısının 35. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Her üye, ancak bir aday için oy
kullanabilir.
Faruk Bal Alim
Işık Emin
Çınar
Konya Kütahya Kastamonu
Yusuf Halaçoğlu S.
Nevzat Korkmaz
Kayseri Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Süleyman Nevzat Korkmaz konuşacak, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, gerçekten biz burada müzakere yaparken yüzlerce
yıllık Türk yurdu Musulun IŞİD güçlerince işgal
edildiğini ve şehrin düşmek üzere olduğunu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Binlerce Türkmen kardeşimiz çoluğunu
çocuğunu katliamdan kurtarmak için şehri terk etmek üzere yollara
düşmüşlerdir. Dışişleri Bakanlığı
derhâl Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmeli ve acilen duruma müdahil
olmalıdır. Musul ve Kerkük üzerindeki Türk devletinin, Türk
milletinin hukuku bunu gerekli kılmaktadır. Hem bu gerekliliğin
bir sonucu hem de muhtemel yeni bir göç dalgasının önünün
alınabilmesi için derhâl Türkiye Cumhuriyeti Türkmenlerin can ve mal
güvenliğini temin etmek üzere inisiyatif almalıdır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak hem olayları hem de Hükûmetin atacağı
adımları -atıp atmayacağını- takip
ettiğimizi belirtmek istiyorum.
Gündem dışı
konuşmamda Ukraynadaki Ahıskalı kardeşlerimizin
problemleriyle ilgili düşüncelerimizi ifade etmiştik. Elbette yine
Türkiyeye yerleşmiş yüz binlerce Ahıska Türkü
kardeşimizin, onların da çok ciddi problemleri var. Bu kısa süre
içerisinde de bu problemlerini gündeme getirmek istiyorum.
1995-1997 yılları arasında,
Türkiyeye kabul edilmiş Ahıska Türklerinin sorunlarıyla
Iğdırda -geçici iskân bölgesinde- vali yardımcısı ve
kaymakam olarak ilgilenme imkânı bulmuştum değerli
milletvekilleri. Onları tanıdıktan sonra vatan ve bayrak
özlemiyle aziz vatan toprağını nasıl hürmet ve sadakatle
öptüklerine, ay yıldızlı al bayrağı görünce nasıl
gözyaşı döktüklerini görüp bu vatanın kıymetini bilmeyen
eşkıyalara nasıl ah ettiklerine şahit olmuştum.
Yaşadıkları dayanılır şeyler değil. 1944
yılında komünist diktatör Stalin Karadenizi Türklerden
arındırmak üzere bir karar aldı ve iki saat içinde tren
vagonlarına 90 bin kadar Ahıska Türkünü yaka paça yerleştirdiler
ve tren kapaklarını açmadan Rusyanın içerisine, steplere sürgün
ettiler. Bu yolculuk esnasında 17 bin Müslüman Türk bu sürgünde can verdi.
Hâlbuki İkinci Dünya Savaşında Nazi Alman ordusuna karşı
40 bin Ahıskalı mücadele etmişti. Savaştan geri dönen
gaziler evlerinde ana babalarını, kardeşlerini,
evlatlarını bulamadılar çünkü hepsi göç ettirilmişti. Nazi
zulmüne film çeken sinemacılara buradan sesleniyorum: Ahıska
Türkünün yaşadıklarından binlerce dram, binlerce senaryo
çıkar diyorum.
Bu kardeşlerimizin artık
huzura erdirilmesi ve sorunlarının bir an önce çözümlenmesi
gerekiyor. Nedir bu sorunlar?
1) Türkiye'ye temelli göç etmiş
Ahıska Türkü soydaşlarımız, hâlihazırda Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde bekleyen 4.500
kişilik isim listelerine istisnai vatandaşlık verilmesini,
İçişleri Bakanlığı ve Hükûmetin gereğini
yapmasını beklemektedirler.
2) Ahıskalı
kardeşlerimiz, 1992 öncesi ve sonrasında SSCBden ayrılan
bağımsız devletlerde çalışmış oldukları
iş günlerini belgelemelerini müteakip, Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından durumlarının incelenip banka marifetiyle
borçlandırıldıktan sonra emekli olmalarının
sağlanmasını, bunun için de gerekli yasal düzenlemenin
Meclisimizce yapılmasını istemektedirler.
3) Başta Ukraynada olmak üzere,
Kırgızistanda, Azerbaycanda yaşayan ve çok ciddi geçim
sıkıntıları içerisinde olan Ahıskalı
kardeşlerimize acilen ekonomik yardımlar yapılmalıdır.
4) Gürcistanda bulunan Ahıska
topraklarına göç etmek isteyen ve bununla ilgili resmî başvuruda
bulunan Ahıskalı soydaşlarımızın bir an önce
vatanlarına dönmeleri için Gürcistan Hükûmetiyle görüşülmeli ve göç
meselesi acilen çözüme kavuşturulmalıdır.
5) Yurt dışında
eğitim görmüş Ahıskalı soydaşlarımızdan
özellikle tıp doktorası yapmış kişilerden 1996 sonrası
mezun olanların diplomalarına YÖK denklik vermemekte ve imtihana tabi
tutmaktadır. Bu sorunun da acilen çözümü gerekmektedir. Ve tabii ki tüm
bunlar yapılırken Ahıska Türkleri Federasyonu ve temsilcileri
muhatap alınarak yapılmalıdır.
Bu sorunların aşılabilmesi
için Milliyetçi Hareket Partisi olarak gerekli desteği vermeye hazır
olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 35. maddesindeki
verebilir ibaresinin metinden çıkarılarak verir ibaresinin
maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Uğur
Bayraktutan (Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; bugün önemli bir gün ama değişik bir
konuşma yapacağım ben. Daha önce bu kürsüde bu konuşmaya
benzer bir konuşma yaptım ama gündeme uyduğunu düşünüyorum.
18inci yüzyılda Prusya
İmparatoru II. Frederick bir gezi yapıyor Potsdam ormanlarında
ve muhteşem bir arazi görüyor. Araziyi gördüğü zaman beğeniyor,
Orada bir saray yapayım. diyor, adamlarını gönderiyor. Ama,
orada bir yel değirmeni sahibi olan bir köylüyü görüyor. Ona Al
parayı, çek git buradan. diyor. Köylü direniyor. O kadar direniyor ki
Ben buradan bir yere gitmem. diyor. Bir daha gönderiyor adamlarını,
buradan göndereyim diye Ücretini vereyim, ne istiyorsan vereyim. diyor. Köylü
Burası dedemden babama, babamdan bana kaldı. O nedenle burayı
terk etmiyorum. diyor. Prusya Kralı Burayı illa terk et. diye
ısrar edince o ünlü sözü söylüyor bütün hukukçular bilir- diyor ki:
Berlinde hâkimler vardır. Aradan yüzyıl geçiyor. Yüzyıl sonra
Osmanlı Devleti kendi subaylarını oraya gönderiyor eğitim
için. Bir akşamüzeri o subaylara bu anıyı anlatıyorlar,
diyorlar ki: Bakın, bu saray yapılmıştır,
sarayın yanında bir tane yel değirmeni var -onun ben
fotoğrafını da göstereyim- o yel değirmeni adaleti
simgeliyor. ve bunu Osmanlı subaylarına, Osmanlı zabitlerine
anlatıyorlar. Bir gece vakti bunları yataktan kaldırıyorlar
burayı görmeleri için ve bunlardan 2-3 tanesi böyle yatak çarşaflarını
birbirlerine dolayarak yurttan iniyorlar, 2-3 tanesi eğlenmeye gidiyor, 1
tanesi bir gece karanlığında, bir ay
ışığında gidiyor bu muhteşem yapıyı
görüyor. O kim biliyor musunuz? Cumhuriyetin banisi, ulusal Kurtuluş
Savaşımızın Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk değerli
arkadaşlarım. Ve ülkesine dönüyor, ülkesine döndükten sonra ilk hukuk
mektebini açıyor. 5 Kasım 1925te hukuk fakültesinin
açılışında şunu diyor: Cumhuriyetin müeyyidesi olacak
bu müessesenin açılışında duyduğum saadeti hiçbir
teşebbüste duymadım. Hemen onun arkasından,
bazılarının ırkçı olarak nitelendirdiği o minik
Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt cumhuriyet savcılarına diyor
ki: Cumhuriyet savcıları Meriç kıyılarında
çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu
vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak
haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız
kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz
sorumlusunuz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, o beğenmediğiniz Atatürk döneminde, 9 Eylülde
bu şanlı bayrağımız İzmirde göndere çekiliyordu,
ne yazık ki sizin döneminizde gönderden indiriliyor, aradaki fark bu
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi size başka bir şey
daha anlatacağım. Yargılama teknikleri açısından
geçenlerde İstanbulda 15. Asliye Ceza Mahkemesinde bir VIP sanık,
çok önemli bir sanık, asliye ceza mahkemesine görevi kötüye kullanmadan
dolayı geliyor. Hâkim bu VIP sanığı içeriye alıyor,
sanık sandalyesine oturuyor sanık. Hâkim diyor ki: Hayır, oraya
oturma. Lütfen oradan kalkar mısınız? Size orası
yakışmıyor, sizi buraya alalım, avukatların
yanına. Avukatların yanına oturuyor. Biraz sonra Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 147nci maddesi kapsamında sorgu
yapılıyor. Sorguda hâkimin sorması gerekiyor. İfade
verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu sorulur.
deniliyor, emredici bir hüküm olarak bunlar öngörülüyor ama hâkim ne
yapıyor biliyor musunuz? Sorular sorulduğu zaman Onlara hiç gerek
yok, oralara girmeyelim. Ekonomik durumuna filan hiç gerek yok, onları da
kapatalım. filan diyor. Şimdi, bu hâkim bu kişi hakkında
ne yapıyor değerli arkadaşlarım biliyor musunuz? Bir yandan
da karar vermeden evvel ihsasıreyde bulunuyor. Diyor ki: Bu kişi
hakkında ben beraat kararı verdim. O önemli kişi de kapıya
çıkıyor diyor ki: Evet, mahkeme benim hakkımda beraat
kararı verdi. Bu şekilde de herhangi bir problem yoktur.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, yirmi dört yıl avukatlık yaptım. Ben bir
sanığın duruşma salonundan içeriye girildiği zaman,
hâkim tarafından, hiç Orada oturma, bu tarafa geçin, istirham ederim,
size yakışıyor mu? dediğini görmedim değerli
arkadaşlarım. Hukukçu olanlar gördü mü bilmiyorum? Ben avukat olarak
görmedim. Böyle bir VIP sanığın avukatlığını
da yapmadım ama bu tablo karşısında arkasından bunun
beraat etmesi, hemen onun arkasından da hiç ona ekonomik durumunun
sorulmaması, gelir durumunun sorulmaması çok ilginç. Bu soruları
sormayan, hâkimlik görevini yapmayan
kişinin adı ne biliyor musunuz değerli
arkadaşlarım? İstanbul 15. Asliye Ceza Hâkimi, Mustafa
Erdoğan. Yaşadığım müddetçe bu adamın nereye
geleceğini takip edeceğim. Tahmin ediyorum ki -bir not alın-
Mustafa Erdoğan çok yakın bir zaman içerisinde muhtemelen
Yargıtay üyesi olabilir, önemli bir ağır ceza mahkemesinin
başkanı olabilir, önemli bir komisyon başkanı olabilir.
Mustafa Erdoğanı buradan kutluyorum yapmış olduğu
adil yargılamadan dolayı. Hani Berlinde hâkimler vardı ya,
İstanbulda da hâkimler varmış bizlere bunu gösterdi. Yani
aradan iki yüz yıl geçtikten sonra İstanbulda da hâkimlerin olduğunu
Mustafa Erdoğan bize gösterdi. Ama bu Mustafa Erdoğanın
yapmış olduğu muhteşem yargılamanın
şüphelisi kim sizce? Kim olabilir? Kim olabilir sayın başkanlar?
Ne yazık ki hemşehrim Kadir Topbaş. İstanbul
Büyükşehir Başkanı ancak bu şekilde VIP
yargılanabilir. Hâkimi de kutluyorum, savcıyı da kutluyorum,
şüpheliyi de içten kutluyorum, başka ne diyeyim?
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
36ncı maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 36. maddesindeki
şarttır ibaresinin metinden çıkarılarak gereklidir
ibaresinin maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Ali Özgündüz
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Ali Özgündüz konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii,
birçok kanunda değişiklik yapan bir tasarıyı
görüşüyoruz ama yasalar niçin yapılır? Uygulanmak için. Yani,
yasa yapmak devletin egemenlik hakkının en önemli unsurudur, onu da
bu yüce Meclis kullanır. Fakat, yasalar uygulanmayacaksa bir anlamı
yok. O zaman biz burada boşa uğraşıyoruz.
Bugün sabahtan
beri bu kürsüde şanlı bayrağımız var ve herkes buradan
konuşuyor. Bayrağa karşı yapılan
saygısızlık hem Türk Bayrağı Kanununda hem de Türk
Ceza Kanununda düzenlemiştir, cezai müeyyide altına
alınmıştır. Dolayısıyla, dün yapılan olay,
bayrağa karşı işlenen bir suçtur. Türk Ceza Kanununun
3üncü maddesinde Türk Bayrağının alenen
aşağılanmasının cezası gösterilmiştir.
Burada, şimdi Hükûmetin başındaki kişi grup
toplantısında atıp tutuyor, efeleniyor, celalleniyor
İndireceksin. falan... Hayır Sayın Başbakan, o
kişiyi oraya çıkarmayacaksın, ona cüret ettirmeyeceksin, önce
bunu önleyeceksin. Askerî kışlanın içine girerek gönderdeki
bayrağı birisi alıyorsa yazıklar olsun o kışlanın
komutanına ve onu bu hâle getiren, âciz hâle getiren siyasi iktidara da
yazıklar olsun diyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Sana da olsun.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (Devamla) Çünkü,
siz kabul ediyorsunuz. Başbakan Yardımcısı, Hükûmet Sözcüsü
açık açık -Genelkurmayın açıklamasında- dedi ki:
Siyasi iktidarın talimatları doğrultusunda
davrandığı için biz o kişiye bir şey
yapmadık. Dolayısıyla,
sorumluluk Hükûmetindir. Başbakan diyor ki: İçişleri
Bakanına talimat verdim, soruşturma açacak. İçişleri
Bakanı milletvekili bile değil değerli arkadaşlar. Bu
Parlamento, sizler milletin temsilcileri olarak İçişleri
Bakanını da sorguya çekeceksiniz,
denetime alacaksınız. Sen dışarıdan gelmiş
bir bürokratsın kardeşim, Bakan olarak atanmışsın,
görevini niye yapmıyorsun? Bu kişiyi, sıradan bir militan, bir
zavallı falan filan deyip geçiştiremezsiniz. Öyle bir yere o hamleyi
yaparak giren bir kişi ya servisin elemanıdır ya Emniyetin
elemanıdır ya başka istihbarat servislerinin
kullandığı bir zavallıdır ama o hâle getirdiniz ki
ülkeyi bu tür işler yapılabiliyor. Dolayısıyla, bu
işin siyasi sorumluluğu Hükûmetin üzerindedir. Efendim, ona buna
fatura kesmekle bu işten kurtulmak olmaz. Siz yapmıyor musunuz,
müzakereleri siz yürütmüyor musunuz? Niye Licede bu olaylar oluyor? Yani,
pazarlık nerede tıkandı? Nerede tıkandı ki, birileri
indi, eşkıya yolu kesiyor?
Değerli arkadaşlar, bayrak
egemenliğin timsalidir, hepimizin onurudur, şerefidir. Milletlerin
kutsalları olmalı insanların da olduğu gibi. Namusa
nasıl saldırı olduğu zaman gereği yapılırsa
bayrak da bütün milletin, hepimizin namusudur. Dolayısıyla, oraya
karşı yapılan saldırı hepimize karşı
yapılmıştır. Burada da bu saldırının
hazırlanmasına zemin hazırlayan Hükûmeti, önce sizin, iktidar
partisi grubunun eleştirmesi lazım. Ne görüşüyorsun ki
kardeşim, şu anda Allah aşkına siz biliyor musunuz iktidar
partisi olarak? Yani bu görüşmelerden Beşir Atalay, Yalçın
Akdoğan, Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidanın
dışında sizin haberiniz var mı? Diğer bakanların
bile haberi yok. Siz denetim yapacaksınız, Hükûmeti
denetleyeceksiniz. Ne oluyor kardeşim, neler alıp veriyorsun ki
benim bayrağıma karşı, onuruma, şerefime, namusuma
karşı bir saldırı gerçekleşebiliyor? Bunun
hesabını siz sormalısınız diyorum.
Gelelim verdiğimiz önergeye,
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun yapısı
değiştiriliyor, sayı artıyor. Niye yapılıyor?
Buradaki amaç nedir? Sizin tabirinizle, geçen sene özel olarak seçilen 60
kişilik Yargıtay üyeleri dolayısıyla hâkimiyet sizde
değil, yeni baştan dairelerin yapısını
değiştirecek olan, iş bölümü yapacak olan bu Başkanlar
Kurulunun yapısını değiştirerek böyle bir şey mi
düşünüyorsunuz? Bunlar palyatif tedbirlerdir. Eğer samimiyseniz,
yargıyla ilgili tereddütleriniz varsa, bağımsız,
tarafsız, gerçekten hukukun üstünlüğü savunan bir yargı
istiyorsanız Sayın Bakan, sayın Hükûmet yetkilileri, gelin
oturalım, birlikte Anayasa başta olmak üzere yargıyı yeni
baştan düzenleyelim ve bu Meclis kapanmadan onu yapalım. Bunlar
palyatif tedbirlerdir diyorum.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Pardon, buyurun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın konuşmacı, biraz önce Hükûmetimize yönelik
olarak Yazıklar olsun. şeklinde bir ithamda, hakarette bulunmuştur,
sataşmada bulunmuştur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hükûmet temsilcisi orada Sayın Başkanım, Hükûmet cevap versin.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Hükûmeti de biz temsil ediyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Hükûmet temsilcisi orada efendim.
BAŞKAN Evet, arkadaşlar,
lütfen.
Buyurun iki dakika.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Giresun Milletvekili Nurettin
Caniklinin, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 36ncı maddesiyle
ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kaba, gerçekten bu kürsüye
yakışmayan bu ifadeleri iade ediyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Yahu bayrağa karşı saldırıyı önlemeyen Hükûmete
yazıklar olsun diyorum.
BAŞKAN Sayın Özgündüz,
lütfen dinleyelim.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Yani eleştirin, düşüncenizi söyleyin, kanaatinizi
söyleyin ama bu şekilde itham edici, hakaret içeren ifadeler
kullanamazsınız.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Hayır, siz de bu şekilde hakaret ediyorsunuz.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Hiç kimsenin ona hakkı yok ve böyle bir
hareket bize aynen iade etme hakkı doğurur ve iade ediyorum, bu bir.
İkincisi:
Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi konuştuk, sabahtan
beri konuşuyoruz, önemli bir konu, konuşulması da gerekir,
herkes enine boyuna kanaatini, düşüncesini söyleyecek, çok mühim bir
mesele.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Yani bayrağı biz mi indirdik?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Fakat burada özellikle yaşanan olayın
bir bölümü son derece önemli ve dikkatlerin, elbette diğer tarafların
yanında, buraya kanalize edilmesi gerekiyor, o da şu: Bakın, bir
askerî mıntıka var, bir askerî alan, saha var ve o sahayı
koruyan duvar, çit her neyse yani korunuyor, kamera, güvenlik sistemi, çit,
doğal yöntemlerle ciddi bir koruma var. Şimdi, birisi geliyor, bir
haddini bilmez geliyor ve burayı aşıyor, bakın, burayı
tırmanıyor, burayı geçiyor ve direğe tırmanıyor
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Biliyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Asker niye çaresiz, sorun
burada. Asker niye müdahale etmeye korkuyor, sorun burada.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ama bakın, biliyoruz, biliyoruz da
şimdi şunun için söylüyorum bunu: Bütün bakışların
buraya ağırlıklı olarak kanalize edilmesi gerekir. Burada o
haddini bilmeze dersi verilip indirilmiş olsaydı en haklı bir
konumdur burası. Yani bu an, böyle bir nokta bunu yapan
açısından, yapması gereken görevliler açısından en
doğal haktır, en doğal ortamdır. Neden? Bakın, çiti
aşıyor
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Hemen soruşturma açarsınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Efendim, işte Askeri
bastırdınız, polisi sindirdiniz. Hadi diyelim ki
dışarıda olsa böyle bir olay, bir toplumsal olaya
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla)
müdahale çerçevesinde böyle bir şey
yapılsa yani yok öyle bir şey ya- burada gündeme gelebilir ama böyle
bir olayda bu kişinin aşağıya indirilmesi en doğal, en
tabii hakkıdır. Böyle bir olay karşısında, böyle bir
tepki karşısında, haklı, doğal tepki
karşısında hiç kimsenin
bir şey söylemesi mümkün değil. Önümüzdeki günlerde bu olay,
göreceksiniz, esas konunun aydınlatılmasını sağlayacak
olan da burasıdır, hep
birlikte göreceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) - Yalnız, Bülent
Arınç Siyasi irade gereği indirilmedi, müdahale edilmedi. dedi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, hatip konuşmasında
şahsımı kastederek
BAŞKAN Sayın Özgündüz, buyurun.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Hatip konuşmasında şahsımı kastederek kaba, kürsüye
yakışmayan ifadeler şeklinde sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN Hayır, size bir
sataşmada bulunmadı. Sadece Aynen iade ediyorum söylediklerinizi.
dedi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Sataşmada bulunmuştur. Aynen ben de o sözlerini kendisine iade
ediyorum, aynen kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN Tamam, peki, oldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, şimdi, burada, kim olursa olsun, bu Parlamentoda ortak
tepkiyi koymamız gerekiyor, doğrudur.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama
Hükûmetin Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı O bayrağı
oradan yere indirmeye cüret eden insana herhâlde cezası orada
verilebilirdi eğer sabır olmasaydı, eğer Hükûmetin siyasi
iradesine bağlılık olmasaydı. diyor.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Bütün mesele bu işte! Buna cevap verin Sayın Canikli.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Yazıklar olsun! deriz biz de, deriz yani.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani bunu
söyleyen kimse
(AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Vural...
Sayın milletvekilleri, lütfen
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Bunu
söyleyen kim ise sorumluluk onlarındır, dolayısıyla siyasi irade
olarak bu sorumluluğu üzerine almıştır. Tablo budur.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL (İzmir)
Dolayısıyla, hesap soracaksanız ondan gidip hesap sorun,
güvenoyu verdiklerinizden.
BAŞKAN Sayın Vural,
teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Benim söylediğim bir gerçektir ve kimin söylediğinin
ötesinde bir gerçektir.
OKTAY VURAL (İzmir) Gelin
düşürelim, gelin düşürelim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Kim ne söylerse söylesin, orada dikkat çekici ve son derece önemli
bir olay vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Gelin, hep
beraber, birlikte güvensizlik oyu verelim, buyurun. Var mısınız?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Kim ne derse desin
OKTAY VURAL (İzmir) - Var
mısınız? Hadi.
BAŞKAN Teşekkür ederim
sayın milletvekilleri.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Dolayısıyla, onun üzerine gidilmesi gerekir.
OKTAY VURAL (İzmir) Hadi
varsanız güvensizlik oyu verirsiniz.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van
Milletvekili Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)
(Devam)
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
37nci maddede üç adet önerge
vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 37 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan
Kubat Salih
Koca
Giresun İstanbul Eskişehir
Hacı Bayram Türkoğlu Türkan
Dağoğlu Şirin
Ünal
Hatay İstanbul İstanbul
Harun Karaca Tülay
Kaynarca
İstanbul İstanbul
"MADDE 37- 2797 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 13- Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren;
a)
Üç gün içinde bu Kanunda yapılan değişikliğe uygun olarak
Genel Sekreter ve genel sekreter yardımcıları yeniden belirlenir.
b)
Yedi gün içinde bu Kanunda yapılan değişikliğe uygun olarak
Birinci Başkanlık Kurulu yeniden belirlenir.
Belirlenen Birinci Başkanlık
Kurulu on gün içinde, iş durumunu dikkate alarak, ceza ve hukuk
dairelerinin sayısı ile bu daireler arasındaki işbölümüne
ilişkin karar tasarısını hazırlar ve Yargıtay
Büyük Genel Kurulunun onayına sunar.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu,
tasarıyı beş gün içinde karara bağlar. Yargıtay Büyük
Genel Kurulunun işbölümünün onaylanmasına ilişkin kararı
derhal Resmî Gazete'de yayımlanır ve yayım tarihinden itibaren
on gün sonra uygulanmaya başlanır.
Birinci Başkanlık Kurulu,
işbölümüne ilişkin kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından itibaren on gün içinde, dairelerin iş durumunu
ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak Yargıtayın daire
başkanları, üyeleri ve tetkik hâkimlerinin hangi dairelerde görev
yapacağını yeniden belirler.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun
işbölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya
başlayıncaya kadar bu Kanunla yapılan değişiklikten
önceki işbölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur.
Daha önce başka dairelerde
görülmekte olup da dairesi değiştirilen dava dosyaları mevcut
hâlleriyle ilgili daireye gönderilir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 37. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 37. Maddesinin Anayasaya
aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Seyfettin Yılmaz Lütfü Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Adana Kocaeli Kahramanmaraş
Reşat Doğru Alim
Işık
Tokat Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
592 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 37nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında,
Diyarbakırda 2. Hava Kuvvet Komutanlığında meydana gelen
bayrak indirme olayı karşısında âciz kalan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin düşmüş olduğu durumu tekrar yüce Meclisin
değerlendirmesine sunuyor, o Türk Bayrağına el uzatan terör
örgütü mensubunun nasıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir birliğine
girdiğini ve bayrak direğine çıkarak Türkiye Cumhuriyeti
devletinin ve aziz Türk milletinin bağımsızlık sembolü olan
bayrağa el uzattığını gerçekten bu yüce Meclisin çok
iyi düşünmesi gerektiğini sizlere hatırlatıyorum.
Özellikle son günlerde Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde bazı iller arasında gidiş-geliş
yollarını kapatan terör örgütünün faaliyetleri
karşılığında kabinenin 2 önemli isminin
açıklamalarını sizlerle paylaşacağım. Birincisi,
Yol kesen teröristlere asker haddini bildirmeli. diyor. Bunu diyen Sayın
Başbakan. İkinci önemli adam Güvenlik birimlerimiz çözüm sürecinin
hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, çok dikkatli çünkü bizim talimatımızdır
o. diyor. Bunu diyen kim? Yıkım projesinin koordinatörü,
Başbakan Yardımcısı, eski İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay. Değerli milletvekilleri, bu ülkede
Başbakan mı doğru söylüyor, yoksa Başbakanın da
üstünde olan bir başkası mı doğru söylüyor? Bu ifadelere
göre bu ülkenin Başbakanının Sayın Beşir Atalay
olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü bu bayrak direğine çıkan
terör örgütü mensubuna, maalesef verdiğiniz o talimatlar gereği Türk
Silahlı Kuvvetlerinin herhangi bir şey yapamadığı gibi
bir sonuca Türk milletini götürüyor.
Şimdi, Sayın Beşir
Atalayın bu talimatların ne olduğunu gelip bu yüce Meclise
anlatması lazım. Sayın Beşir Atalay kime, kanunların
ve Anayasanın üzerinde hangi yetkiyle, ne talimatı verdi, bunu
buradan açıklaması gerekiyor. İşte Türk Silahlı
Kuvvetlerinin içine düştüğü durum budur değerli milletvekilleri.
Orada askerin gözünün önünde bayrak direğine tırmanılacak ve bu
kişi indirilemeyecek. Bu konu derhâl ama derhâl gereği yapılarak
yüce Türk milletinin infialini söndürecek bir noktaya getirilmelidir. Bugün
Sayın Bakan açıklama yapıyor: Gereği yapılacak. Bir
gecede MİT Müsteşarı için burada apar topar kanun çıkaran
bu yüce Meclis kırk sekiz saattir bunun gereğini yapamıyorsa
Türkiyede, o zaman hepimizin oturup iyi düşünmesi gerektiğini
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
olaylar Diyarbakırda Çözüm Süreci Çalıştayı adı
altında bazı bakanların, meşhur
danışmanların ve adına kanun çıkartılan bir
bürokratın da katılımından sonra orada açıklanan
ifadelerin ardından terör örgütünün yeniden cesaret bulmasının
sonucudur. Kimse kimseyi kandırmasın, bu ülkede bir başbakan
yardımcısı çıkıyor terör örgütünü cüretlendirecek her
türlü tavizi veriyor ve bunu Türk milletiyle paylaşmaktan çekinmiyorsa
terör örgütünün Çocuk diye dokunmadık. denen bir mensubu bu milletin
bağımsızlık sembolüne kirli elini uzatabilir.
Değerli milletvekilleri, bu
kanunda yapılacak her türlü değişikliğin pratikte hiçbir
anlamı yok. Bugün gelinen noktada bu yüce Meclis gereğini
yaptırmalı. Bu açıklamaları yapan insanlar gelip burada bu
yüce Meclisi bilgilendirme zahmetinde bile bulunmuyorlar. Eğer bugün, bu
ülkenin güneydoğusunda Türk Silahlı Kuvvetleri kanuni görevlerini
yapmıyorsa, yapamıyorsa bu ayıp hepimize yeter diyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama
istiyorum.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Sayın İnce, Sayın Yılmaz, Sayın
Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Sarı, Sayın
Eyidoğan, Sayın Acar, Sayın Küçük, Sayın Atıcı,
Sayın Şeker, Sayın Ediboğlu, Sayın Batum, Sayın
Güven, Sayın Danışoğlu, Sayın Eryılmaz,
Sayın Genç, Sayın Haberal, Sayın Özgündüz, Sayın Güler,
Sayın Yüksel.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Bursa
Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van Milletvekili Aysel
Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Malatya
Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker'in; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14,
2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087,
2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115,
2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi tekrar oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 37. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Dilek
Akagün Yılmaz konuşacak, Uşak Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 37nci maddesinin
biz metinden çıkartılmasını talep ediyoruz. Neden bunu
talep ediyoruz? Öncelikle, Yargıtay ceza ve hukuk daireleri de birer
mahkemedir ve Anayasanın 142nci maddesi uyarınca mutlaka yasayla
belirlenmesi gereklidir. Ama, burada ne yapılıyor? 37nci madde
çerçevesinde Yargıtay ceza ve hukuk daireleri geçici maddeyle hepsiyle
birlikte lağvediliyor, yeniden bütün dairelerdeki görevlendirmeler
yapılıyor. Bu, biraz önceki konuşmamda da söylediğim gibi,
tamamen cemaatle biten iş birliğinizin sonucunda cemaatçi
yargıçları temizlemek ve onları etkisizleştirmek
amacıyla yapılıyor.
Şimdi, bir de şunu
söyleyeyim: Yeniden bir değişiklik önergesi vermiş AKP Grubu.
Biz bunları konuşuyoruz alt komisyonlarda, normal komisyonlarda.
Burada yeniden bu önerge neden veriliyor, ona bir
baktığımızda, artık süreleri bile
sınırlandırıp üç gün, yedi gün
Hiçbir şekilde
tahammülünüz yok, orada oluşturduğunuz yapıya tahammül yok; öyle
anlaşılıyor burada. Süreleri de sınırlayarak bir an
önce kendi operasyonunuzu yapmak istiyorsunuz ama bu operasyonların
hiçbirisinin önemi yok. Bunların hepsi bumerang gibi dönüp gelip sonuçta
sizleri vuruyor. Biz bunların hepsini yaşayarak görüyoruz ne
yazık ki.
Şimdi, bu yasa
tasarısında kumpas mağdurlarıyla ilgili herhangi bir
şey yok. Bu neden yok? Sayın Bakan söz verdi, Başbakan söz
verdi, bütün bakanlarınız söz verdi ama ne yazık ki Balyoz,
Ergenekon, Casusluk davası gibi Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine
yapılan, o millî ordu üzerine yapılan operasyonlara ilişkin,
onlarla ilgili yapılan kumpas davalara ilişkin herhangi bir düzenleme
yok.
Başbakan sahte deliller dedi.
Yine, Başbakan Yardımcısı kumpas, katakulli dedi,
Ayarlanmış yargıçlarla bu kararlar verildi. dendi ama ne
yazık ki şu anda bu tasarıda herhangi bir şey yok.
Şimdi, Başbakan dedi ki:
Bunlar kumpas mağdurları, boşu boşuna orada
yatıyorlar, onlara haksızlık yapıldı. Ama paralel
örgütten diye görevden alınan emniyetçi Ali Fuat Yılmazer ise
Başbakandan talimat almadan en ufak bir adım atmadık. dedi,
hatta Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğun
tutuklanması konusunda Başbakanın talimatı oldu. Onun
üzerine tutuklanması konusunda talepte bulunduk ve işlemleri
yaptık. dedi.
Aynı zamanda, Başbakan Ben
bu davanın savcısıyım. demişti, ta ki 17 Aralık
2013 operasyonlarına gelinceye kadar, cemaat ile AKPnin arasındaki
kavga su yüzüne çıkıncaya kadar. Oradaki yolsuzluk
iddialarının gündeme gelmesiyle beraber cemaatle bütün yollar
ayrıldı ve bütün kumpasları cemaatin yaptığı ama
Başbakan ve bakanların pirüpak olduğuna dair bir algı
yaratılmaya çalışıldı.
Ama gerçeklerin üstü örtülemez
sayın milletvekilleri, örtemiyorsunuz da nitekim. Ocak 2014te TÜBİTAK
bu problemli olaylardan sonra, yolsuzluk iddialarından sonra ve
Başbakanın söylemlerinden sonra bir rapor verdi, dedi ki: 5 no.lu
hard disk Balyoz, Ergenekon, Casusluk, bütün davaların dayanağı
olan 5 no.lu harddisk sahte. Yani, buradan anlaşılıyor ki
aslında darbe falan yok. Darbe iddiasıyla bu insanlar orada
yıllardır tutuluyorlar, yıllardır içeride tutuluyorlar ama
ne yazık ki bu kumpasları yapan, ortak olan Hükûmetten bununla ilgili
en ufak bir çaba yok.
Aynı zamanda, bununla ilgili
sadece 5 no.lu harddisk değil sayın milletvekilleri,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Keyfî Tutuklamalar
Çalışma Grubunun 1 Mayıs 2013te
Bakın,
Birleşmiş Milletlerin, çok zor çıkan bir karardır bu.
Balyoz davasında yargılanan 250 sanığın
tutukluluğunun keyfî olduğuna karar verdi Birleşmiş
Milletler.
Şimdi, istediğinizde MİT
Kanununu bir günde çıkartıyorsunuz, istediğiniz anda Adalet
Bakanı hakkındaki soruşturmayı engellemek için hemen
kanunları çıkartıyorsunuz, tırlarla ilgili MİT
Kanununu değiştiriyorsunuz bir daha MİT tırları
kontrol edilemesin diye ama kumpas mağdurlarını, cezaevindeki o
mağdur edilmiş insanları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yurtsever askerlerini hâlen daha cezaevinde tutmaya devam ediyorsunuz. Anayasa
Mahkemesine bunun suçunu atarak, Anayasa Mahkemesinden medet umarak bundan
kurtulamazsınız. Anayasa Mahkemesi yapmamıştır bu
kumpası, doğrudan doğruya AKP iktidarı ve cemaat birlikte
yapmıştır. Şimdi cemaatle kavga ettiğinize göre
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) -
onları siz içinizden attığınıza göre artık bunu
düzenlemek, bunu yapmak sizin görevinizdir. Ancak vicdanınız öyle
rahat edebilir diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 37 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
"MADDE 37- 2797 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 13- Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren;
a)
Üç gün içinde bu Kanunda yapılan değişikliğe uygun olarak
Genel Sekreter ve genel sekreter yardımcıları yeniden
belirlenir.
b)
Yedi gün içinde bu Kanunda yapılan değişikliğe uygun olarak
Birinci Başkanlık Kurulu yeniden belirlenir.
Belirlenen Birinci Başkanlık
Kurulu on gün içinde, iş durumunu dikkate alarak, ceza ve hukuk dairelerinin
sayısı ile bu daireler arasındaki işbölümüne ilişkin
karar tasarısını hazırlar ve Yargıtay Büyük Genel
Kurulunun onayına sunar.
Yargıtay Büyük Genel Kurulu,
tasarıyı beş gün içinde karara bağlar. Yargıtay Büyük
Genel Kurulunun işbölümünün onaylanmasına ilişkin kararı
derhal Resmî Gazete'de yayımlanır ve yayım tarihinden itibaren
on gün sonra uygulanmaya başlanır.
Birinci Başkanlık Kurulu,
işbölümüne ilişkin kararın Resmî Gazete'de
yayımlanmasından itibaren on gün içinde, dairelerin iş durumunu
ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak Yargıtayın daire
başkanları, üyeleri ve tetkik hâkimlerinin hangi dairelerde görev
yapacağını yeniden belirler.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun
işbölümünün onaylanmasına ilişkin kararı uygulanmaya
başlayıncaya kadar bu Kanunla yapılan değişiklikten
önceki işbölümüne ilişkin hükümler uygulanmaya devam olunur.
Daha önce başka dairelerde
görülmekte olup da dairesi değiştirilen dava dosyaları mevcut
halleriyle ilgili daireye gönderilir."
Türkan Dağoğlu
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yargıtay Kanununda yapılan
değişikliklere ilişkin geçiş hükümlerinin daha
hızlı bir şekilde uygulanabilmesi için iş bu önerge
verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
38inci maddede bir adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 38. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki şekilde sözcüğünün metinden
çıkarılarak biçimde sözlerinin maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
İsa
Gök Haydar
Akar Gürkut
Acar
Mersin Kocaeli Antalya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Antalya
Milletvekili Sayın Gürkut Acar konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
bağırmayacağım, merak etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
592 sıra sayılı torba Kanun Tasarısının 38inci
maddesi üzerinde söz aldım. Yüce kurulunuzu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
38inci madde nedir, önce ona bir bakalım. Şöyle demişiz: 2820
sayılı Siyasi Partiler Kanununun 96ncı maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ve benzeri işaretleri ibaresinden sonra
gelmek üzere aynen veya iltibasa mahal verecek şekilde ibaresi
eklenmiştir. Ve öyle olunca da bu madde ne oluyor değerli
arkadaşlarım? 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun
96ncı maddesi şöyle oluyor:
Kullanılmayacak parti adları
ve işaretler:
Madde 96 - Anayasa Mahkemesince temelli
kapatılan veya siyasi parti siciline kayıtlı bulunan siyasi
partilerin isimleri, amblemleri, rumuzları, rozetleri ve benzeri
işaretleri aynen veya iltibasa mahal verecek şekilde
Yani
karışıklığa yer verecek şekildeyi ekliyoruz
buraya.
başka bir siyasi partice kullanılmayacağı gibi,
daha önce kurulmuş Türk Devletlerine ait topluma mal olmuş bayrak,
amblem ve flamalar da siyasi partilerce kullanılamaz. olacak.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi elinizi vicdanınıza koyun, bunun cinsel suçlarla ne ilgisi
var? Aynı kanuna bunu koymanın ne anlamı var? Ben söyleyeyim,
anlamı şu: Burada, bu 38inci madde ve bunun arkasından gelen
39uncu madde aslında 40ıncı maddeyi kamufle etmek, gözlerden
korumak için özellikle uydurulmuştur. Öyle olsa ne olur, böyle olsa ne
olur?
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu 40ıncı madde nedir? 40ıncı madde
şudur değerli arkadaşlarım: 40ıncı madde,
aslında işte bu AKPnin kendisinin işlemiş olduğu
sahtecilik suçunun cezasını indiren bir maddedir. İşte bu
40ıncı maddeyi getirebilmek için 38 ve 39 getirilmiştir.
Bakınız, burada binlerce -60
bine yakın- Cumhuriyet Halk Partili sahte olarak Adalet ve Kalkınma
Partisine üye yapılmıştır ve bunların cezası
vardır, bir yıldan üç yıla kadardır. İşte bu bir
yıldan üç yıla kadar olan cezayı üç aydan bir yıla kadar
indirmek için getirilmiş bir kamuflaj maddesidir bu madde.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, bu getirilen maddelere baktığımız zaman
hepsinde şunları görüyoruz: Aslında tüm yargı paketleri
yargıyı AKPlileştirmek için getirilmiştir. Bu yargı
paketi de aslında yargıda değişiklik yapmak, Yargıtay
ve Danıştayın Adalet ve Kalkınma Partisine karşı
bir tavır almasını önermiş olan, getirmiş olan her
kararı yok etmek için özenle getirilmiş bir tasarıdır
karşınızdaki. Bunu da Cinsel suçların cezasında
artırım yapıyoruz. adı altında getirdiniz. Değerli
arkadaşlarım, bunların hepsi yargıyı
AKPlileştirmektir. Bu, hukukta olacak bir şey değildir,
yanlıştır; yanlış yapıyorsunuz.
Bakın değerli
arkadaşlarım, burada iktidar olarak yargıyı
ayağınıza bağ sayıyorsunuz. Yargının AKP
aleyhinde, yandaşları aleyhinde, Sayın Başbakan aleyhinde
verdiği her kararda hemen çıkıp İşte bu karar millî
iradeye aykırıdır. diyorsunuz.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ)
Bağırmayacağım. demiştin. Hani,
bağırmayacaktın!
GÜRKUT ACAR (Devamla) Değerli
arkadaşlarım, Allah aşkına, rica ediyorum, böyle bir
anlayış olabilir mi? Yargı gücünü nereden almaktadır,
yetkisini nereden almaktadır? Yargı, yetkisini Anayasadan
almaktadır. Anayasal bir yargı, gücünü Türk milletinden alır.
İktidar nasıl Türk milletinden alıyorsa, burada da yargı,
gücünü Türk milletinden almaktadır.
Ama, AKP iktidarı her şeyle
kavgalıdır. Cumhuriyet savcılarıyla kavgalıdır
çünkü sürmektedir, ezmektedir onları. Yargıçlarla
kavgalıdır, değiştirmek için bu yasayı getirmektedir, daha
öncekilerde aynısı yapılmıştır. Avukatlarla
kavgalıdır, Türkiye Barolar Birliğinin Başkanının
konuşmasına bile tahammül edememiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
yargıyla bu şekilde giderseniz, Adalet ve Kalkınma Partisi,
korkarım, çok hazin bir sona uğrayacak, kendisinin getirdiği
yargıçlar bir gün kendilerini mahkûm edecek. Bu iktidar bu şekilde
yürümez.
Bu torba yasa tümüyle cinsel suçlar
için getirilmiş gibi gösterildi. Aslında cinsel suçlarda
yaptığınız değişiklik de çok yanlış
çünkü burada, nasıl bir tepsi baklava çaldığı için on altı
seneye hapsedilmiş insan vicdanları sızlatmışsa
aynı şekilde vicdan sızlatacak sonuçlar çıkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Devamla) Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Acar.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
39uncu maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun tasarısının çerçeve 39. maddesiyle 2820
sayılı Kanunun 104.maddesine eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet
Doğan Kubat Fatih
Şahin
Giresun
İstanbul
Ankara
Hacı
Bayram Türkoğlu Mehmet
Şükrü Erdinç Orhan
Karasayar
Hatay
Adana
Hatay
Yıldırım
M. Ramazanoğlu Osman
Aşkın Bak Ekrem
Erdem
Kahramanmaraş
İstanbul
İstanbul
Tüzüklerinde Anayasa Mahkemesince
temelli kapatılan veya siyasi parti siciline kayıtlı bulunan
siyasi partilerin isimleri, amblemleri ve rumuzlarını aynen veya
iltibasa mahal verecek şekilde kabul eden veya kullanan siyasi parti
aleyhine Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet
Başsavcılığınca re'sen veya ilgili siyasi parti
tarafından doğrudan yazı ile başvurulur. Anayasa Mahkemesi
başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde isim, amblem ve
rumuzlarla ilgili olarak siyasi parti siciline kayıt önceliğine göre
yapacağı incelemede bu Kanunun 96 ncı maddesinin birinci
fıkrasına aykırılık görürse, aykırılık
teşkil eden isim, amblem ve rumuzların hükümsüzlüğüne ve siyasi
parti sicilinden terkinine karar verir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 39.maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek Haydar
Akar İsa Gök
Kırklareli Kocaeli Mersin
Bedii
Süheyl Batum
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili
Sayın Süheyl Batum konuşacak.
Buyurun.
BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Bu yasanın 39uncu maddesinde Siyasi Partiler
Kanununda bir değişiklik yaptınız, sonra tekrar bir
değişiklikle onu da olması gereken şekle
dönüştürdünüz.
Şimdi, bakın, açık
söyleyeyim, Avrupa parlamentolarında yasalar genelde, her zaman teklifi
yapan milletvekilinin ya da tasarının hazırlanmasına önayak
olan bakanın adıyla anılır, Avrupa parlamentolarında
bu böyle, bizde ise yok. Nedenini hep merak edenler olur ama ben anladım,
söyleyeyim: Kimse bilmesin diye, anonim kalsın diye, bir daha ileride
aileleri, çocukları Baba -ya da- anne, bu yasayı sen mi
hazırlattın, sen mi hazırladın? diyemesin diye. Ama
nafile! Sadullah Ergin daha önce yapılan 4 tane yargı paketinin
mimarı olarak her zaman kalacaktır. O meşhur Haberal
yasası dediğimiz, Haberal kendisi hakkında tutuklama
kararını uzatan hâkimleri mahkûm ettirince, o da Yargıtay
tarafından onaylanınca yasayı değiştiren Sadullah
Erginin yasası olarak kalacak o; hep o, o mimar olarak
Anlaşılan o ki, tutukluluk beş yıl yerine on yıl olsun
diye o meşum önergeyi vermek, o önergenin mimarı olmak Bekir
Bozdağa yetmemiş. Bir de şimdi bu beşinci yargı
paketinin mimarı olarak tarihe
geçti.
Değerli arkadaşlar, bu
paketin bir özelliği var, gene söylüyorum. Tabii, bu Bekir Bozdağdan
mı kaynaklanıyor yoksa sizlerden de mi kaynaklanıyor bilmiyorum
ama sizlerin bir özelliği var, hukuk devleti deyince tüccar devlet
anlıyorsunuz. Hukuktan anladığınız tüccar. Neden? diyeceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, bireysel başvuruyu getirdiniz,
dünyada ilk defa bireysel başvurunun harcı var, 200 küsur lira, bir
de yanlış açarsan 2 bin lira da cezası var. Oh, ne güzel! Siz
şimdi, biliyorsunuz, elektrik borcunu ödemeyen tüccara, Elektrik borcunu
ödemeyene tarım destekleme yok. diye 9 Mart tarihli Resmî Gazetede özel karar çıkarttınız. Şimdi de ilginç
maddeler getirmişsiniz, bu yasayla gelmiş bu maddeler: İvedi
yargılama usulü. Ne güzel! Değerli arkadaşlar, bir
baktınız mı ivedi yargılama usulüne? Hangi zamanlarda var?
İhalede, kamulaştırmada, turizm arazisi
satışında, turizm arazisi kiralamasında
Başka ivedi
yargılama? Yok. İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler,
tutukluluk
Yok onlarda, onlara gerek yok. Biz, idarenin bu parasal işlerinde
ivedi yargılama getirelim.
Şimdi bu maddede de, evet,
Tüzüklerinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma
İlk önce
şöyle getirdiniz bakın: Onu, güzel, değiştirdiniz ama neden
burada değiştiriyorsunuz? E, haklısınız da Bekir Bozdağ
koskoca bakanlıkta bunu hazırlatırken bunların
farkında değil mi? Bekir Bozdağ Adalet Bakanı değil
mi? Yoksa, Bekir Bozdağ sadece tüccar devletle ilgilenir, insan
haklarıyla biz ilgileniriz! Değerli arkadaşlarım, bunu
kabul etmek mümkün değil.
Bir şey daha söyleyeceğim,
demin arkadaşım da söyledi, gene gene söylüyorum: Sevgili
arkadaşlar, ne olur yapmayın. Önergeleri getiriyorsunuz, bu
önergelerle bu yasaları değiştirebiliyoruz. Lütfen, lütfen, gene
gözünüzün önünde işlenen bir cinayete ortak olmayalım. Şu
Balyozdan yargılanan insanlar -günah- tek bir madde, tek bir kanıtla
yargılandılar ve o kanıtın sahte olduğu
çıktı ortaya. Başka tanıklar, başka kanıtlar
varsa söyleyin. Öyle toptancı hükümlerle Efendim, bugüne kadar bütün
verilmiş filan değil. Türk hukukunda sahte kanıtla,
yalancı kanıtla verilen hükümlülükler zaten kabul edilmiyor. Gelin
bunu değiştirelim, gelin bunu Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcısının iki dudağından
çıkartalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun tasarısının çerçeve 39. maddesiyle 2820
sayılı Kanunun 104. maddesine eklenen fıkranın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları
Tüzüklerinde
Anayasa Mahkemesince temelli kapatılan veya siyasi parti siciline
kayıtlı bulunan siyasi partilerin isimleri, amblemleri ve
rumuzlarını aynen veya iltibasa mahal verecek şekilde kabul eden
veya kullanan siyasi parti aleyhine Anayasa Mahkemesine, Cumhuriyet
Başsavcılığınca re'sen veya ilgili siyasi parti
tarafından doğrudan yazı ile başvurulur. Anayasa Mahkemesi
başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde isim, amblem ve
rumuzlarla ilgili olarak siyasi parti siciline kayıt önceliğine göre
yapacağı incelemede bu Kanunun 96 ncı maddesinin birinci
fıkrasına aykırılık görürse, aykırılık
teşkil eden isim, amblem ve rumuzların hükümsüzlüğüne ve siyasi
parti sicilinden terkinine karar verir."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılıyoruz efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Siyasi partiler, Anayasa ve kanunlar
çerçevesinde, önceden izin almaksızın serbestçe kurulurlar. Siyasi
partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Siyasi partilerin faaliyetleri ve kararları Anayasada nitelikleri
belirtilen demokrasi esaslarına aykırı olamaz. Siyasi Partiler
Kanununun 8. maddesinde siyasi partilerin kurulmasına dair usul ve esaslar
düzenlenmiş; 9. maddesinde ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca
her siyasi parti için bir sicil dosyası tutulacağı, bu sicil
dosyasında kuruluş bildirisi ve ekleri ile parti tüzük ve
programlarında yapılan değişikliklerin de yer
alacağı belirtilmiştir. Siyasi Partiler Kanununun 96. maddesinde
de siyasi partilerce kullanılamayacak parti adları ve işaretlerle
ilgili sınırlamalar gösterilmiştir.
Siyasi partiler siciline
kayıtlı bir partinin tüzüğünde kabul ettiği tam ve
kısaltılmış ismi ile amblem ve rumuzlarının
başka bir siyasi parti tarafından aynen veya iltibasa mahal verecek
şekilde kullanılması kanunen yasaklandığı gibi bu
eylemler dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil eder
ve seçmen iradesini yanıltıcı nitelik taşır. Bu
sebeple yeni kurulan veya sonradan tüzüğünde isim, amblem veya rumuz gibi
ayırt edici işaretlerde yetkili organlarının kararı ile
değişiklik yapan kurulu bir siyasi partinin bu hususlarda işlem
yaparken anlam ve şekil yönünden yeterli ayırt ediciliği
sağlamaya dikkat ve özen göstermesi, diğer partilerce kullanılan
ve parti siciline tescilli isim, amblem ve rumuzlarının
aynısını veya seçmen iradesini yanıltıcı
nitelikte tefrik edilemeyecek derecede benzerini kullanmaması, yani
başka partilerin haklarını ihlal etmemesi gerekir.
Kuşkusuz, bu
sınırlamalar, Anayasa
Mahkemesince temelli kapatılan siyasi partilerin ismi ile amblem ve rumuzlarının
kullanımında da geçerli olup, aynı zamanda kamu düzeni ile de
ilgilidir.
104. maddeye eklenen fıkra ile
siyasi parti siciline kayıtlı bulunan bir siyası partinin Siyasi
Partiler Kanunu ve parti iç mevzuatına uygun biçimde resmen
kullandığı tam veya kısaltılmış adıyla,
amblem ve rumuzlarının başka bir siyasi parti tarafından
aynen veya ciddi karışıklığa yol açacak yani seçmen
iradesini yanıltacak şekilde tüzüğünde kullanılması
hâlinde uygulanacak yaptırım düzenlenmektedir.
Anayasa Mahkemesi Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan veya
hakkı ihlal edilen siyasi parti tarafından yapılacak
yazılı başvuru tarihinden itibaren söz konusu isim, amblem ve
rumuzların parti siciline kayıt önceliğini esas alarak bu isim,
amblem ve rumuzları gerçekte kullanma hakkına sahip olan siyasi
partinin aleyhine durum oluşturacak hak ihlallerini önleyici nitelikte bir
karar vererek, hukuka aykırılığı giderecektir. Böylece
hakkın kötüye kullanılması önlenmekte ve demokratik
yarışın iyi niyet kuralları çerçevesinde yürütülmesi
amaçlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesince temelli
kapatılan siyasi partilerin ismi ile amblem ve rumuzlarının bir
siyasi partice kullanımı nedeniyle oluşan hukuka
aykırılıklarda ise bu başvuru doğal olarak sadece Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılabilecektir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
40ıncı maddede üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun tasarısının Çerçeve 40. maddesiyle
değiştirilen 2820 sayılı Kanunun 114. maddesinde geçen
"üç aydan bir yıla" ibaresinin "bir aydan üç aya"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır Mehmet Doğan Kubat Hilmi Bilgin
İstanbul İstanbul Sivas
Gülay Dalyan Tülay Kaynarca Ekrem Çelebi
İstanbul İstanbul Ağrı
Ekrem Erdem Mehmet Şükrü
Erdinç Orhan
Karasayar
İstanbul Adana Hatay
Sevim Savaşer
İstanbul
BAŞKAN Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 40. Maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mesut
Dedeoğlu Murat
Başesgioğlu
Konya Kahramanmaraş İstanbul
Yusuf
Halaçoğlu Reşat Doğru
Kayseri Tokat
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek Haydar
Akar İsa
Gök
Kırklareli Kocaeli Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN Kırklareli
Milletvekili Sayın Turgut Dibek konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, bu madde
de ilginç bir madde, anlattıklarımdan sonra sizler ne kadar
katılacaksınız bilmiyorum ama. Madde neyi düzenliyor? Siyasi
Partiler Kanununun 114üncü maddesindeki cezayı ortadan kaldıran bir
düzenleme. 114üncü madde, değerli arkadaşlar, siyasi partilerde üye kayıtlarını
düzenliyor, gerçeğe aykırı üye yapanlara verilecek olan
cezayı düzenliyor. Bu maddenin Türk Ceza Kanununda da bir
karşılığı var: Özel evrakta sahtecilik suçunu
düzenleyen 207nci madde Türk Ceza Kanununda.
Şimdi, bu madde kimi
ilgilendiriyor derseniz, bir defa, bizi hiç ilgilendirmiyor. Bu madde çok net
bir şekilde AKPnin illerdeki, ilçelerdeki yöneticilerini ilgilendiriyor
değerli arkadaşlar. Olay şu, bakın, bir süre evvel
basına da yansıdı, televizyonlarda da bu konu konuşuldu:
Sahte üye yazımı. Şimdi, birdenbire, zannediyorum, AKPnin genel
merkezindeki yetkilileri yerel yöneticilerine, illere, ilçelere şöyle bir
talimat vermiş: Üye sayınızı
artıracaksınız. Üye sayısını ne kadar
artırırsanız sizler bizim gözümüzde o denli daha
başarılı örgütler olacaksınız. Sizlere bir anlamda
puan vereceğiz, prim vereceğiz. gibi böyle bir söz gitmiş ya da
genelge gitmiş. Bunun üzerine, AKPnin yöneticileri, illerinde,
ilçelerinde kimin nüfus kâğıdını buldularsa, kimin T.C.
no.sunu buldularsa -ki basına yansımıştır, Cumhuriyet
Halk Partisinin belediye başkanları var, il başkanları var,
parti yöneticileri var o yöredeki- o kişileri, değerli
arkadaşlar, gitmişler, gerçeğe aykırı formlarla onlar
adına formlar düzenlemişler, imzalarını atmışlar,
üye yapmışlar. Tabii ki bu olay ortaya
çıktığında, değerli arkadaşlar,
düşünebiliyor musunuz, bir belediye başkanı, Cumhuriyet Halk
Partisinin veya diğer partilerin bir yöneticisi bir bakıyor ki
işte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından
Siz AKPye de üyesiniz. diye kendisine bilgi geliyor, hem kendi partisinden
üyeliği siliniyor hem diğer partiden üyeliği siliniyor. Bir de o
kişinin konumunu düşünün. Bunun üzerine tabii, şikâyetler oldu,
şikâyetler üzerine de çok sayıda AKPnin yöneticisi hakkında
dava açıldı.
Bakın, olay şu: Şimdi,
Türk Ceza Kanununda ceza bir yıldan üç yıla kadar, arkadaşlar. Yani,
orada bir özel belgede sahtecilik, bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen
veya bir gerçek özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde
kullanan kişi... Bu suçun aynısı. Zaten, yasa koyucu
geçmişte ne yapmış? Almış bu suçu Siyasi Partiler
Kanununun 114üncü maddesindeki bu eyleme uyarlamış, aynı
cezayı vermiş. Bakarsanız yasaya, Siyasi Partiler Kanununda da
bir yıldan üç yıla kadar olan ceza var.
Şimdi, Komisyonda dedik ki: Ya,
arkadaşlar, ne yapıyorsunuz siz? Anayasanın bir 10uncu maddesi
var, eşitlik kuralını düzenliyor, hem ilk fıkrası hem
dördüncü fıkrası. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz. diyor dördüncü fıkrası;
Herkes eşittir. diyor Anayasamızın 10uncu maddesinin ilk
fıkrası. Bakın, daha sonra, arkadaşlar, Komisyonda -şu
anki gelen yeni önergeyi okudum- Bu suçun cezası bir aydan üç yıla kadar olsun. şeklinde bir
düzenleme yapmışlardı, ya, herhâlde utandılar kendileri ve
bunu bir önergeyle üç aydan bir yıla kadar değiştirdiler.
Şimdi, ne olduysa önerge yine değişmiş.
Bakın, değerli
arkadaşlar, olayın özü şudur: Şimdi, bir suçu bir
vatandaş işlerse, sıradan bir vatandaş veya diğer, kim
olursa olsun işlerse -özel belgede sahtecilik için konuşuyorum- ilgili
mahkemede yargılanacak, o kişiye verilecek olan ceza asgari bir
yıl, eylemin ağırlığına göre mahkeme üç yıla
kadar bu cezayı verecek. Ama, bu cezayı bir AKPli işlerse
cezası bir ay veya üç ay olacak değerli arkadaşlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Herkes için aynı ya, kanun herkese
uygulanır.
TURGUT DİBEK (Devamla)
Bakın, bu neye benziyor biliyor musunuz? Bir cinayeti -biraz farklı,
absürt olacak belki ama ağır bir örnekten gideyim- bir vatandaş işlerse onun cezası
yirmi dört yıl ya da işte suçun niteliğine göre
ağırlaştırılmış müebbette kadar gider ama
AKPli biri işlerse cezası bir aydan üç yıla kadar. Ya, bunu
kabul etmeniz mümkün mü?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Yapma Turgut Bey, ya!
TURGUT DİBEK (Devamla)
Hayır, olay bu. Yani, böyle bir ayrım
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Yapma ya!
TURGUT DİBEK (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, Başbakan bugün
bağırıp çağırıyor, az önce de
arkadaşlarımızın dile getirdiği o
bayrağımıza yapılan saldırıyla ilgili olarak
İHSAN ŞENER (Ordu) Her
şeyi böyle anlıyorsunuz.
TURGUT DİBEK (Devamla)
diyor
ki: O bayrağın oradan indirilmesine kim göz yumduysa bunun
hesabını ödeyecek. O bayrağı oradan indiren kişi çocuk
da olsa bunun hesabını verecek.
Demedi mi?
İHSAN ŞENER (Ordu) Dedi.
TURGUT DİBEK (Devamla) Aynen
böyle dedi.
İHSAN ŞENER (Ordu) Ama
sizin mantığınız böyle çalışıyor.
TURGUT DİBEK (Devamla) E, peki
arkadaşlar, AKPliler kalkıp da sahte üye yaparsa ne olacak?
AKPliler, sahte üye yaparsa
İHSAN ŞENER (Ordu) Sen
yaparsan ne olacak?
TURGUT DİBEK (Devamla)
değerli arkadaşlar, gereğini yerine getirmeyeceksiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
TURGUT DİBEK (Devamla)
Bakın, şunu söyleyeyim: Bu düzenlemenin tek amacı
arkadaşlarınızı kurtarmaktır.
Sayın Bakan, değerli
arkadaşlar; utanın.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) Bu, bir
özel düzenlemedir
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla)
Anayasanın 10uncu maddesine çok net aykırıdır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Herkes yararlanacak.
TURGUT DİBEK (Devamla)
Hayır arkadaşlar, çelişkili bir durum, Anayasa Mahkemesi bunu
iptal edecek.
BAŞKAN Sayın Dibek,
teşekkür ederim.
TURGUT DİBEK (Devamla) Bu
yakışmaz, yakışmaz değerli arkadaşlar.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Herkes yararlanacak; CHPliler de yararlanacak AK PARTİliler de.
BAŞKAN Aynı mahiyetteki
önergeler üzerinde diğer konuşmacı Iğdır Milletvekili
Sayın Sinan Oğan.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
592 sıra sayılı Kanun Tasarısının
40ıncı maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Şimdi,
değerli milletvekili arkadaşlarım, niye acaba sizin
iktidarınız döneminde üçkâğıtçılığa,
yalancılığa, dolandırıcılığa, devleti
dolandırmaya, bu ve benzeri suçlara hep indirim geliyor? Yani, bu bir
tesadüf müdür? Niye sizin iktidarınız özellikle bu tür konulara hep
kolaylık getiriyor? Acaba, sizin içerinizde, sizin camianızda bu
yönde bir suçluluk psikolojisi mi var? Eşiniz, dostunuz, çevreniz acaba
bu konuda suçlu da siz bu konuda indirim getiriyorsunuz. gibi bir algı da
oluşuyor insanların zihninde. Tam tersine, bugün bu tür suçlar
ağırlaştırılacağına, sizin
devriiktidarınız döneminde, devletin malını zimmetine
geçiren, ayakkabı kutusunu dolduran, sahtecilik yapan, sahte
oy kullanan, sahte üye kaydı yapan kişilere yönelik hep af geliyor.
Önümüzdeki günlerde
başka bir af gelecek. Sayın Maliye Bakanını burada çok
bulamıyoruz, bulmuşken bir cümle ifade etmek istiyorum. Sayın
Maliye Bakanı bizzat demişti ki: Bir daha af gelmeyecek. Sayın
Maliye Bakanının şimdi bu sözünü ne yapacağını
doğrusu merak ediyorum.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU
(Bursa) - MHP karşı mı?
SİNAN OĞAN
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Bakan
buradayken Sayın Bakana dedim ki: Iğdırda bir adli tıp
kurumu yok. Hani diyelim her ilde olmuyor, civar illerde de yok. Birisi
Hakkın rahmetine kavuştuğu zaman zaten acılı olan
aile 1.200 kilometre yol yapmak zorunda. Bu da yaklaşık yirmi dört
saat demektir. Yani insan zaten acılı ve siz bu insanı
Iğdırdan alıp, ta Trabzona gidip
Orada, Adli Tıp
Kurumunda yakınının, vefat eden veya bir olaya karışan
yakınının acısını daha da katlıyorsunuz. Ya,
devletimizin
Hakikaten de bazen bazı uygulamalarınıza inanmak
istemiyorum, insan inanamıyor. Ya, devletimiz bu kadar âciz mi? Devletimiz
insanlara bu kadar zulmetmekten hoşlanıyor mu ya? Yani bir adli
tıp kurumunu -Karsa, Erzuruma, Iğdıra, Vana,
Ağrıya- bütün o bölgenin ihtiyacını karşılayacak
bir adli tıp kurumunu devriiktidarınız döneminde yapma
becerisini niye gösteremediniz? Bir de övünüyorsunuz. Bir de övünüyorsunuz
bilmem bölgenin nesiyiz diye ama bölgede bir adli tıp kurumunu hâlâ
yapamadınız. Erzurum milletvekilleri burada, Kars milletvekilleri
burada, Ağrı milletvekilleri burada. Çok şükür,
Iğdırdan milletvekiliniz olmadığı için onlar burada
değil. Peki, Kars, Ağrı, Erzurum, Van, Ardahan milletvekilleri,
size soruyorum: Vatandaşlarımızın bu acısına niye
ortak olmuyorsunuz, niye sesiniz çıkmıyor?
AHMET ARSLAN (Kars)
Ortak oluyoruz. Karsta da var, Erzurumda da var, uzman yok.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Bunu, gelin, iktidar-muhalefet
meselesi olarak görmeyelim, gelin bunu omuz omuza yapalım.
Uzman meselesine gelince, kolay.
Hayvanat bahçesi müdüründen bu ülkede TÜBİTAK Başkanı oluyor,
adli tıp kurumuna da uygun esbapta birini bulursunuz.
AHMET ARSLAN (Kars) Onu da sen
bulacaksın demek ki!
SİNAN OĞAN (Devamla)
Nasılsa hayvanat bahçesi müdürünü getirip TÜBİTAKa Başkan
yapabiliyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bu
mesele, bölgede insanlarımızın acısını daha da
ağırlaştırma meselesidir. Soru sordum, Sayın Bakan
cevap vermedi. Buradan bir daha soruyorum: Sayın Bakan, bizim bilmediğimiz
bir gerekçe mi var? Yok, Devletin parası yok. diyorsanız ben
buradan halkımıza çağrıda bulunacağım, ben de
katkıda bulunacağım, aramızda para toplayacağız,
o bölgeye bir tane adli tıp kurumu yaptıracağız. Uzman
mı yok? Uzman var. Emin olunuz Türkiye'de her konuda yeterince
yetişmiş personel var. Eğer Uzman yok. diyorsanız, on iki
yıldır iktidardasınız, on iki yılda uzman
yetiştirememişseniz bu da sizin ayıbınızdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler
kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun tasarısının Çerçeve 40. maddesiyle
değiştirilen 2820 sayılı Kanunun 114. maddesinde geçen
"üç aydan bir yıla" ibaresinin "bir aydan üç aya"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Sevim Savaşer
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Ceza miktarı orantılılık
ilkesi gözetilerek belirlenmiştir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
41inci maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 41. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki kişilerce sözcüğünün metinden
çıkarılarak şahıslarca sözlerinin maddeye eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Muharrem İnce Turgut
Dibek Ömer
Süha Aldan
Yalova Kırklareli Muğla
Ali Rıza Öztürk Haydar
Akar Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin Kocaeli Uşak
İsa Gök
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT
GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN - Önerge üzerinde Yalova
Milletvekili Sayın Muharrem İnce konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Uzak kalmışım buralara,
kendimi yatılı okulda okuyup da yaz tatilinden dönen öğrenciler
gibi hissettim. Neden uzak kaldığımı da YSKlılara
buradan ithaf ediyorum.
Şimdi, bir bayrak
tartışmasıdır gidiyor. Peki, şu soruyu soralım:
Bayrağı reklam filminde oynatmak mı, göstermek mi önemlidir
yoksa gönderdeki bayrağa sahip çıkmak mı önemlidir?
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Oyun kaç
orada, oyun kaç?
MUHARREM İNCE (Devamla) - Türk ordusuna
kumpas kurulduğu zaman o bayrak zaten inmişti. Yani, Çakmak
Salonunda masanın baş köşesine oturup Ben protokolü
değiştirdim. deyip bugün de Sayın Bozdağ Orada
bayrağı indireni ben mi indireceğim, gitsin, askerler indirsin.
diyemez. Çakmak Salonunda caka satarken iyi, buraya geldi mi yok.
Karada, denizde, havada, her yerde
onurumuzu kırdınız. Suriye uçağımızı
düşürdü, misliyle cevap verecektik; havada onurumuzu
kırdınız. Askerlerimizin başına çuval geçirildi, Nota
verecek misin? diye sordular Sayın Başbakana, Ne notası, müzik
notası mı? dedi; karada da onurumuzu kırdı. Gemimizi
vurdular, tazminat alacaktık, özür dileyeceklerdi, hiç bunlar olmadı;
denizde de onurumuzu kırdılar.
İHSAN ŞENER (Ordu) -
Nasıl olmadı? Özür dilemedi mi adamlar?
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Şimdi, devam ediyor, bayrak tartışması.
Arkadaşlar, o bayrağı
indiren sizsiniz.
Bakın, bir şey daha
söyleyeyim. Arif Nihat Asyanın Bayrak şiiri ders kitaplarına
ne zaman konmuştur biliyor musunuz? O beğenmediğiniz CHP
döneminde konmuştur, 1940ta konmuştur. 1940ta ders kitaplarına
giren Bayrak şiirini yetmiş iki yıl sonra, 2012de
kaldıran sizsiniz, bayrağı indiren sizsiniz yani reklamda
kullandınız ama ders kitabından çıkartan sizsiniz. Çuval
geçirten sizsiniz. Bütün bunları sizler yaptınız.
Asker niye çekiniyor?
Kıbrısta indirmek istediler bayrağı, gereği
yapıldı; bunu hepimiz gördük, izledik. Peki, asker niye çekiniyor,
niye müdahale edemiyor da şimdi ucuz kabadayılık yapıyoruz?
Gereği yapılabilirmiş. Bülent Arınç açıkça söylüyor
zaten, Sabır ve siyasi iradeye bağlılık. diyor, bunu
açıkça söylüyor. Neden çekiniyor asker? Kıbrısta neden
çekinmedi, Diyarbakırda neden çekindi? Neden çekindi? Sizden çekindi. Ona
da paralelci mi diyecektiniz, kumpas kuruyor mu diyecektiniz,
suçlayacaktınız. İnsanları ne hâle getirdiğinizi
lütfen bir görün.
Evlere şenlik bir
Genelkurmayımız var artık. TÜBİTAKımız öyle,
Genelkurmayımız öyle. Eski Genelkurmay Başkanına terörist
dedirttiniz. Yargımız öyle, üniversitemiz öyle. Yani TÜBİTAKla
ilgili ilk dönemi hatırlayın, 22nci Dönemi Bir defaya mahsus
Başbakan TÜBİTAK Başkanını atar. diye kanun
çıkarttınız. TÜBİTAKın hâline bakın, içler
acısı. Yok mu bir uluslararası kuruluş, neden kendinize
güveniyorsanız bunu yaptırmıyorsunuz? Yargının hâline
bakın, Genelkurmayın hâline bakın. Bütün kurumları
çökerttiniz, bütün devlet geleneklerini yok ettiniz. Bakın, bundan hepimiz
zarar göreceğiz. Bu çatıyı hepimizin üstüne çökertiyorsunuz
farkında değilsiniz. Bundan biz de zarar göreceğiz ama siz de zarar
göreceksiniz.
İHSAN ŞENER (Ordu) Bunu
inanarak mı söylüyorsunuz?
MUHARREM İNCE (Devamla) Bugün
çuval geçirirler, yarın gönderden bayrağını indirirler,
öbür gün uçağını vururlar, öbür gün gemini vururlar. Bu
coğrafyada bir kere şamar yemeye başladın mı seni
rahat bırakmazlar bu coğrafyada. Burası Yeni Zelanda değil,
Kafkasların, Balkanların, Orta Doğunun ortasında bin
yıldır sorunlu bir bölge burası. Bu bölgede küçücük bir
şekilde bu ülkenin geleneklerini yok ederseniz hepimiz perişan oluruz
değerli arkadaşlarım.
Yargıya güven diplerde artık,
yüzde 20lere düşmüş. Destan yazdı. dediğiniz polisinize
kendiniz de güvenmiyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti ibaresini kaldır,
dünyanın bütün ülkelerinde olan Andımızı kaldır, Gezi
olaylarında bayrak satanı bile tutukla; peki, bu düştüğümüz
durum ne?
İHSAN ŞENER (Ordu) Gezide
bayrak yakılırken sesin çıkmıyordu ama.
MUHARREM İNCE (Devamla) Hani,
jimnastik saatini artırarak, 12 kanallı televizyon vererek ve
dostlarla sohbeti artırarak bunları biz çözmüştük. Bunları
çözdüysek bu yaşadıklarımız nedir?
Bana laf atmayı bırakın
da bence kapalı grup toplantısında gidin Sayın
Başbakana bunları sorun.
İHSAN ŞENER (Ordu) Biz ne
yapacağımızı biliriz.
MUHARREM İNCE (Devamla)
Bunları benim sormam gerektiği kadar sizin de sormanız
gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz
Bakanlar Kurulunun üyesi değilsiniz, siz Bakanlar Kurulunu denetlemekle
görevli yasamanın üyelerisiniz, tıpkı benim gibi.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN ŞENER (Ordu)
Gezideki bayrağa da sahip çıksaydınız keşke.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
42nci maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 42. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki şeklinde sözcüğünün metinden
çıkarılarak olarak sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Uğur Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; geçen yıl 21 Martta
burada bir konuşma yapmıştım. Konuşma
yaptığımda da yine burada olan şanlı
bayrağımızı göstermiştim. Sayın Başbakan
ertesi gün çıktı grup konuşmasında dedi ki: Dün Artvin
Milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisinde şov yaptı. Benim burada
bayrağı açtığım gün Diyarbakırda belki 10 bin,
belki 100 bin PKK bayrağı açıldı, Başbakan onlardan
rahatsız olmadı, benim burada açtığım Türk
Bayrağından rahatsız oldu arkadaşlar.
İHSAN ŞENER (Ordu)
Eşit misiniz?
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Bayrak o zaman inmişti aslında, bugün inmemişti değerli
arkadaşlarım.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya)
Saçmalama ya! Ne saçmalıyorsun!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Bakın, ben Karadenizliyim, benim bölgem Karadeniz. Siz Hopadan
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ben
de Yörüküm, ne var!
UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla)
Hanımefendi, bir dinleyin.
Hopadan Samsuna
kadar yolculuk edin, Hopadan Samsuna kadar yolculuk ettiğiniz zaman
Karadenizdeki bütün üst geçitlerde şehit asteğmenlerin, şehit
askerlerin, şehitlerimizin, şehit polislerimizin isimleri vardır
değerli arkadaşlarım. Halkın çocuklarının
isimleri Karadenizde üst geçitlere yazılıyor; halkın
çocukları olmayanların isimleri ise gemilere yazılıyor;
rezidansların tapu kayıtlarına yazılıyor, lüks
Porschelerin trafik tescil kayıtlarına yazılıyor. Bunu
anlamayanların, bunu yaşamayanların şehitliğin ne
olduğunu bilmesi mümkün değil değerli arkadaşlarım.
Bakın, bu ülkede, bugün gelinen
tabloda, bu bayrak bugün inmemiştir, Osloda indirilmiştir bu bayrak.
3 Kasım 2002de eğer bu Türkiyede terör yoksa, eğer bugün
Türkiye bir bölünme projesiyle karşı karşıyaysa bunun
sorumlusu muhalefet midir değerli arkadaşlarım? Görmüyor musunuz
neyin ne olduğunu?
Bakın, Licede adamlar yirmi
gündür yol kestiler, ulaşımı engelliyorlar. Bakın, HDP
Grubu bugün Licede. Çok ilginç bir olay var arkadaşlar, değerli
arkadaşlar: HDP Grubu bir başka şeye gidiyor, milletvekillerinin
yolunu PKKlılar kesiyor; danışıklı dövüş.
Türkiye elden gidiyor, farkında değil misiniz değerli arkadaşlarım?
Ben içinizde bu işin sıkıntısını çeken
milletvekillerinin olduğunu biliyorum. Demin bir değerli
milletvekilimiz bir şey konuştu otopsiye ilişkin. Bugün
haberlerde okudum. Muhtemelen, Licede ölenlerden birisinin ailesine savcı
diyor ki: Otopsi yapılacak. Aile karşı çıkıyor,
Hayır, otopsiye göndermem., savcı da Başüstüne. diyor. O, biraz önce
konuştuğum, Mahmut Esat Bozkurtun savcısı değil; o,
cumhuriyetin savcısı olsa o şekilde davranmaz değerli
arkadaşlarım.
Bakın, ülke elden gidiyor, çok
vahim bir tabloyla karşı karşıyayız. Mustafa Kemal
Atatürkün üniter devleti tehlike altındadır, ulus devlet
kimliğimizi kaybediyoruz. Neyi tartışıyoruz burada?
Bayrağımızı indirmişler, biz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde başka şeyleri tartışıyoruz değerli
arkadaşlarım. Bayrağımızı indirmişler,
namusumuza, şerefimize, onurumuza, geçmişimize
saldırmışlar. Kimin saldırdığının
hiçbir önemi yok değerli arkadaşlarım. Osloda masaya
oturduğunuz anda kaybettiniz bu işi. Ana dilde savunmayla
başladık ya, hani sarı öküz, arkası gelmiyor, açık
açık diyorlar. Onun Parlamentosunda Mustafa Kemal Atatürke hakaret
ettiler.
Geçen gün birisi buraya
çıktı, ne dedi? Mussolininin, Hitlerin faşizmi ile Kemalizmi
aynı çizgiye koydu değerli arkadaşlarım. Kemalizm,
cumhuriyet bizim varlık nedenimizdir, Atatürk bizim varlık
nedenimizdir size dokunsa da dokunmasa da. Ne diyor? Size savaşmayı
değil ölmeyi emrediyorum. diyor, Bağımsızlık ve
özgürlük benim karakterimdir. diyor Mustafa Kemal Atatürk. Biz, onun
Meclisinde konuşuyoruz. Düşünebiliyor musunuz, 2014 Türkiyesinde,
güneydoğuda sizin bir eski milletvekiliniz kalkıyor, diyor ki:
Kürdistan tanımı yapıldığı zaman bunu bundan
yıllar önce yapsaydılar başka türlü olurdu. Gözlerimden
yaşlar akıyor değerli arkadaşlarım, bunları
açık açık konuşmalıyız. Bir milletvekiliniz
çıkıp demedi mi Benim 2 bin tane PKKlı evladım var.
diye; dedi mi, demedi değerli arkadaşlarım? Ben ona bir
televizyon programında söyledim, git DNA testi yaptır dedim,
bunların babası mısın, değil misin diye değerli
arkadaşlarım.
O nedenle, bakın, bu cumhuriyet,
geçmiş dönemden, kurulduğu andan bugüne kadar hiçbir dönemde bu kadar
tehdit ve tehlike altında olmamıştır. Üniter devletimiz,
varlık nedenimiz, cumhuriyetin temel nitelikleri, ulus devletimiz o
sarı saçlı, mavi gözlü dev adamın Benim en büyük eserim.
dediği cumhuriyet, tehdit ve tehlike altındadır. Bunu hâlâ
görmüyor musunuz değerli arkadaşlarım? (CHP
sıralarından alkışlar) Bunun farkında değil
misiniz? Bu birkaç şeyle, bir subaya, bir astsubaya fatura edilerek Vay
efendim, niye buna müdahale etmediler? denilecek kadar basit bir olay
değil bu olay. Bu olay, büyük bir olay, büyük bir proje üretilmeye
çalışılıyor. Güneydoğunun ismini de koydular,
bayrağına da diyorlar ki: Senin bayrağını, egemenlik
hakkını alacağım. Önümüzdeki günlerde muhtemelen
parayı da basacaklar değerli arkadaşlarım. Yeni bir devlet
kuruyorlar adamlar, bunu görmeyen ya aymazdır, ya aptaldır
değerli arkadaşlarım. Bakın burada, Atatürkün Meclisinde
bunu söylüyorum. Bunun farkında olmayan ya aymazdır, ya
aptaldır. O nedenle bizler, herhangi bir siyasal partinin milletvekili
olmanın ötesinde şunu asla unutmayalım:
Gözyaşlarımızın rengi aynıdır, göz renklerimiz
farklıdır ama gözyaşlarımızın rengi
aynıdır. Şunu asla unutmayın: Farklı partilerin
mensupları olabiliriz, farklı siyasal partilerin üyeleri olabiliriz
ama şunu asla unutmayın; hepimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
milletvekilleriyiz. Bunu asla unutmayın.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
22.59
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
43üncü madde üzerinde iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
43. maddesindeki cümlenin son kısmındaki hususlar sözcüğünün
metinden çıkarılarak konular sözünün maddeye eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Aytuğ Atıcı
Mersin
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının 43. maddesinin Anayasaya
aykırı olması sebebiyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Seyfettin Yılmaz Emin Çınar Ali Öz
Adana Kastamonu Mersin
S. Nevzat Korkmaz Celal Adan
Isparta İstanbul
BAŞKAN Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 43üncü maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bir
haftadır Türk Ceza Kanunuyla ilgili görüşmelere devam ediyoruz ama
baktığımızda, kendinizi koruma içgüdüsüyle kanun
çıkarıyorsunuz. Günlük ve kişilerin ihtiyaçlarına göre
kanun çıkardığınız bu süreç içerisinde sonuca
ulaşmak mümkün değildir çünkü kanunlar uygulanmak için vardır.
Eğer siz kanunları uygulamıyorsanız ve kendinize göre
yorumluyorsanız çıkardığınız kanunlar da bir anlam
ifade etmez.
Şimdi geriye dönüp bir
baktığınızda, 2010 yılında, hepimiz biliyoruz ki
HSYK başta olmak üzere Anayasanın yapısını,
Yargıtayın yapısını, Danıştayın yapısını
değiştirecek -ve milletin kararıyla, yüzde 57 çoğunlukla-
birtakım değişiklikler yaptınız ama bugün
yaptığınız değişikliklerden kendiniz şikâyet
ederek milletin iradesiyle değiştirilenleri yeniden
değiştiriyorsunuz. Niye değiştiriyorsunuz?
Hepiniz biliyorsunuz ki Balyoz ve
Ergenekon davalarını yürüten savcılar, o gün geldiğinde
Başta Sayın Başbakan ve bugün bakanlar sırasında
oturan bakanlar başta olmak üzere şu ifadeyi kullanıyordunuz,
diyordunuz ki: Dokunulmazlara dokunuyoruz. Artık üstünlerin hukuk bitti,
hukukun üstünlüğü başladı. Ama aradan dört yıl geçtikten
sonra, başta Sayın Başbakan ve bakanlara dokunulduğunda
şunu gördük ki dokunulmazlara dokunmaktan
anladığınız, size muhalif olabilecek, sizin
çıkarlarınıza, hedeflerinize engel olacak kimler varsa onlara
dokunulduğunda hukukun üstünlüğü aklınıza geliyor ama ne
zaman ki Sayın Başbakana, bakanlara ve bakan çocuklarına
dokunulduğunda yargıyı vatan haini ilan ediyorsunuz. Eğer
sizin anladığınız manada vatan bakan çocuklarının
evindeki para kasalarıysa, vatan eğer bakanın kolundaki 700 bin
liralık saatse, eğer vatan Urladaki villalarsa, eğer vatan
evdeki milyon dolarları sıfırlamaksa o zaman, sizin
anlayışınıza göre, bu savcılar vatan hainidir.
Yine, Anayasa Mahkemesinde Adalet ve
Kalkınma Partisinin kapatılması davası
açıldığında, bugün Mahkeme Başkanı olan
Haşim Kılıçın oyuyla kapatılmaktan kurtulduğunda
İşte gerçek yargıçlar. dediğiniz bir süreçte, ne zaman ki
sizin görüşlerinizin tersine bir karar verdiğinde bir bakıyoruz
ki Anayasa Mahkemesi Başkanı paralelci, Amerikan ve İsrail
güçleriyle hareket eden, öngörüleriyle hareket eden bir kişi hâline
geliyor.
Ve düşünebiliyor musunuz, bir
İçişleri Bakanı Gerekirse savcının
kapısını kırarak, tekmeleyerek gireceksiniz. dediği
bir noktada hâlâ İçişleri Bakanlığı koltuğunda
oturuyorsa burada bir yanlışlık vardır.
Eğer Adalet Bakanının
hakkında yargıya müdahale etmekten dolayı dava
açılıyor ve burada hâlâ Adalet Bakanı olarak bu Türk Ceza
Kanunundaki değişiklikleri getiriyorsa o Ceza Kanunundaki
değişikliklerden bu millete fayda gelmeyeceği kesindir.
Bir Başbakan Mahkemenin
verdiği kararı bir Başbakan olarak ben tanımıyorum.
diyorsa bu ülkede yargıdan ve hukuktan bahsetmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri,
işte, yine, burada, hepimizin ciğerini parçalayan, Türk
Bayrağının indirildiği bir süreçten geçiyoruz ve
Sayın Başbakan diyor ki: İndirenler indirilmelidir. Evet,
Sayın Başbakan, doğru söylüyorsun, indirenler indirilmelidir ama
şunu ifade ediyorum: O indirilmenin kilometre taşlarını
döşeyenler, o indirilmeye yol açanlar, o hainlere, o teröristlere indirme
cesaretini verenler, on binlerce vatan evladının katlinden sorumlu
teröristbaşını bugün siyasi aktör yapanlar, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluyu onlara teslim edenler, o bölgede yol kesmesine, vergi
toplamasına, silahlarıyla o bölgeyi hâkimiyetleri altına
almasına müsaade edenler kimlerse önce onlar indirilmelidir ve önce onlar
indirilecektir ve şunu unutmayın ki: Yüce Türk milleti bunu mutlaka
yapacaktır. O Türk Bayrağının indirilmesine vesile
olanları yüce Türk milleti indirecektir, Türk milleti son sözünü söyleyecektir.
Saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
EMİN ÇINAR (Kastamonu) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
saati: 23.23
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:
23.29
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu
açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 43üncü maddesi üzerindeki Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Karar yeter
sayısı vardır. demeniz lazım.
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
43. maddesindeki cümlenin son kısmındaki hususlar sözcüğünün
metinden çıkarılarak konular sözünün maddeye eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı konuşacak.
Buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
beşinci yargı paketi olarak adlandırılan bu
tasarının 43üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerine
söz almış bulunuyorum. Sadece hukuku değil, adaleti de savunan
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün
bence özel bir gün; 24üncü Dönemin Dördüncü Yasama Yılının
100üncü Birleşimini idrak ediyoruz. Şöyle kendimce kabaca bir hesap
ettim: Her yasama yılında yaklaşık olarak 100 birleşim
yaptıysak bu demektir ki bu dönemde 400den fazla birleşim olacak. AKP
dönemine de şöyle bir baktığım zaman, yaklaşık
1.500 civarında birleşim yapmışsınız. Bu
birleşimlerin de kaç oturum olduğunu hesap edecek olursak binlerce
oturum. AKP döneminde yapılan binlerce oturumdan sonra hâlâ yüzlerce
maddelik torba önerilerle gelen bir Hükûmetle karşı
karşıyayız, her şeyi yapboz hâline getiren bir Hükûmetle
maalesef karşı karşıyayız.
Şimdi, 43üncü madde ne diyor?
43üncü madde özetle diyor ki: Benim personelim cezaevlerinde... Sayın
Bakan, personelinizi eğitmek istiyorsunuz anlaşılan.
Sayın Bakanım, eğer
dinlerseniz çok önemli bir şeyler söyleyeceğim. Siz de daha sonra
eğer mümkünse
Şimdi, diyorsunuz ki: Benim
personelimin eğitime ihtiyacı var ve eğitim merkezleri
yapacağım. Hâlbuki, ben cezaevlerini gezdiğim zaman personel diyor
ki: Evet, eğitim lazım ama ben öncelikle sayımın
artırılmasını istiyorum çünkü yetemiyorum. Özlük
haklarımı artırın diyorum çünkü ben eve ekmek
götüremiyorum. Ceza infaz memurları, sosyal hizmet
çalışanları, psikologlar ve diğer çalışanlar
Yıpranma payı istiyoruz, geberiyoruz burada, siz bize eğitimden
bahsediyorsunuz. diyorlar.
Sayın Bakan, bir süredir, çocuk
hekimi olmam hasebiyle, çocuk cezaevlerini geziyorum. Orada suça itilmiş
çocukların durumlarını inceliyorum, bir de annelerinin
yanında kalmak zorunda olan çocukların durumlarını
inceliyorum. Şimdi, siz Adalet Bakanısınız; AKP
milletvekilleri içerisinde sağlıkçılar var, anneler var,
kadınlar var, babalar var. Şimdi ben sizlere birkaç cümleyle orada
yaşadıklarımı anlatmak istiyorum ve bunları çok acil,
kolayca çözülebilecek, âdeta siyasetüstü, partilerüstü kavramlar olarak
anlatmaya çalışacağım.
Bakın, Sayın Bakan, bir suçlu
anne cezaevinde bulunuyor, yanında da çocuğu var. Çocuğuna bir
bakıcı buluyor, teyzesi bakabilir çocuğun, altı aylık
bir çocuk. Çocuk teyzesinin yanında kaldığında, bu anne
çocuğunu emzirse bile sadece ve de sadece ayda bir kere bağrına
basabiliyor tıpkı diğer mahkûmlar gibi. Haftada bir kere
kapalı görüş verdiriyorsunuz, ayda bir kere de o annenin o
çocuğu sarmasına izin veriyorsunuz. Bu zor bir şey değil,
Ankara Sincanda topu topu 40 tane bu şekilde çocuklu anne var. Ne olur
her gün görseler? Ne olur her gün bu anneler çocuklarını emzirseler?
Ne olur, biz bir servis çıkarsak, çocukları toplayıp getirsek
bunları emzirseler? Zor bir şey değil, bunu yapalım
Sayın Bakan, bu bizim çocuklara karşı insanlık görevimiz.
Çocuklar 6 yaşına kadar
annelerinin yanında kalıyorlar, sonra Çocuk Esirgemeye gidiyorlar.
Oradaki bütün sosyologlar, bütün sosyal hizmet çalışanları
diyorlar ki: Tartışalım, 3 yaşından sonra çocuklar
annelerinin yanında cezaevinde kalmasınlar. Zor bir şey
değil, toplayalım, bir çalıştay yapalım, çocuk
hekimleriyle beraber sosyologlar karar verelim, çocuk kaç yaşından
sonra cezaevinden, annesinin yanından ayrılmalı. Zor bir
şey değil Sayın Bakan, çok kolay ve anneleri, özellikle küçük
çocuğu olan anneleri kendi evlerine yakın yerlere koyalım. Yani,
kadın suç işlemiş olabilir, cezasını çeksin ama o çocuğun
ne günahı var?
Şimdi, siz eğitim verelim
diyorsunuz ama istediğiniz kadar eğitim verin, bir anne ile yavrusunu
ayırdığınız zaman hiçbir şekilde bir işe
yaramayacak.
Bakın Sayın Bakan, çocuklara
yemek çıkıyor hapishanelerde. Anneye soruyorlar: Yemek mi istersin
çocuğuna, kumanya mı istersin? Kumanya ne? İşte, pasta,
börek, çörek. Kadın diyor ki: Çocuğuma, işte, bisküvi verin,
kumanya verin. Böylece kendi yemeğini çocuğuyla paylaşmak
zorunda kalıyor sırf çocuğu biraz pasta, börek alsın diye.
Bunlar çok basit konular ve hemen çözebileceğimiz konular.
Ben size bunları bir rapor hâlinde
sunacağım ve tartışmak istiyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
44üncü maddede üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 44üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan Kubat Hacı Bayram Türkoğlu
Giresun İstanbul Hatay
Salih Koca Harun
Karaca Mehmet
Şükrü Erdinç
Eskişehir İstanbul Adana
Türkan Dağoğlu Şirin Ünal Mehmet
S. Hamzaoğulları
İstanbul İstanbul
Diyarbakır
MADDE 44- 23/7/2003 tarihli ve 4954
sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eğitim ibaresinden sonra gelmek üzere ile
adli, idari ve askerî yargı hâkim ve savcılarına yönelik meslek
içi eğitim ibaresi eklenmiştir.
TBMM
Başkanlığına
592 sıra sayılı 44.
Maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
23.7.2003 tarihli ve 4954
sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kn.nun 41. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan eğitim ibaresinden sonra gelmek üzere ile
adlî ve idari yargı hâkim ve savcılarına yönelik hizmet içi
eğitim ibaresi eklenmiştir.
Alim Işık Şefik
Çirkin S.
Nevzat Korkmaz
Kütahya Hatay Isparta
Mehmet
Erdoğan Oktay Vural
Muğla İzmir
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 44. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Ömer
Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Kadir
Gökmen Öğüt
İstanbul
BAŞKAN Okunan son önergeye
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Kadir Gökmen Öğüt konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu kanun tasarısında yeniden düzeltme
ihtiyacı doğmuş. Kervan yolda düzülür. felsefesi devam
etmekte. Bir HSYK Kanunu çıkartılıyor, tekrar düzeltiliyor,
tekrar düzeltiliyor, bugün yeniden düzeltiliyor. Bu düzeltmelerle nereye kadar
gidecek, onu da merak etmekteyiz. Kervan yolda düzülecek. diye bir felsefeyi
inatla Hükûmet devam ettiriyor.
Hükûmetin başı, her yerde
olduğu gibi, havaalanı açılışında da düşman
yaratmaya gine çalışmış. Havaalanına değil,
yerine karşı olanları; yola, köprüye değil, kuzey
ormanlarının yok edilmesine karşı çıkanları kendi
çapında küçümsemiş ve Gezi zekâlılar diyerek alçaltmaya
çalışmış. Geziye katılan 8 milyon kişinin,
orantısız zekâ kullanarak Türkiyede yarattığı
sempatiyi aklınca anlayamamış, Hadi, yoluma çıkın.
diyerek arkasına aldığı on binlerce polisle tehdit etmeye
başlamış yani kendisine yakışanı
yapmış. Oysa Gezi, kendisinin de söylediği gibi sadece ağaç
değil; Gezi, ezilenlerin, taşeron sistemine mahkûm edilenlerin,
mezhep ayrımına karşı çıkanların tepkisidir, her
yıl değişen lise ve üniversiteye giriş
sınavlarına tepkidir, Türkiyenin gerici bir eğitim sistemine doğru
yönelmesine tepkidir, ihtiyaç olmadığı hâlde bütün
okulların imam-hatipleştirilmesine ve ancak parası
olanların iyi okullara gidebilmesine bir tepkidir.
Geçen hafta liseye giriş sistemi
yeniden bu Hükûmetçe düzenlenmiş, altüst edilmiş,
çocuklarımızın aklı yine
karıştırılmıştır. Ülkenin birçok yerinde
mahallelinin direnişine
rağmen, normal okullar, ilkokullar arka arkaya imam-hatibe çevrilmeye
çalışılmaktadır.
Gezide hayatını
kaybedenlere, 1 Mayısta hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum.
Onları saygıyla anıyorum. Balyozdan, Ergenekondan,
zulümhanelerde zulüm çeken yurtseverler yeniden yargılama beklerken
Hükümetin başı Bizim suçumuz yok, kumpas var. derken Hükûmet bu
hafta yeniden yargılama için formül bulamadıklarını
açıklamış, tüm umutlarını tekrar tekrar
yıkmıştır. Gezi, 1 Mayıs, Balyoz, KCK davalarında
yargılananların mahkemelerde avukatlarıyla oturmalarına ve
iletişim kurmalarına izin verilmezken 65 milyon euroluk metrobüs
yolsuzluğundan yargılanan İstanbul Belediye Başkanı
avukatlarıyla birlikte oturabilmektedir. Doğru olan budur ama sizin
adaletiniz sanıklara göre değişebilmektedir. VIP yargılama
dönemi bu olsa gerekmektedir. Sizin çifte standartlı adaletiniz işte
budur. Size karşı çıkan herkesi suçlamakta ve
aklınızca aşağılamaktasınız. Bakın,
daha geçen haftalardaki müftü müsveddesi -müftümüz bize güzel cevap verdi-
sanatçı müsveddesi, milletvekili müsveddesi sizin sözleriniz. Size
diktatör müsveddesi, bakan müsveddesi diyenlere ne diyeceksiniz?
Sanatçı müsveddesi dediklerinizden Hükûmetin başına bir cevap
var, diyorlar ki: Tayyip Erdoğanın sanata az çok
bulaşmışlığı var. Belki şiir seviyor.
Gençliğinde, hatta kendisinin yazıp yönettiği bir tiyatro
eserinde de oynamış. Yeteneklerini bu yönlerde geliştirmeye
çalışsa ülkeye belki daha az zararı dokunurdu fakat kader onu
siyasete sürüklemiş. Gerçi sanata ilgisini büsbütün yitirmediği
görülüyor. Konuşmalarında arada bir şiir bilgisini ve zevkini
sergilediğini görüyoruz. Tiyatroya ve sinemaya ilgisini geçenlerde
yaptığı bir konuşmada Artist burada. diyerek kendini
işaret etmiş. Bir heykeli ucube diye nitelemesi bu alanda da
iddialı olduğunu göstermişti fakat kendisine karşı
olan sanatçılara müsvedde demesini nasıl
açıklayacağız? Amacı sanatsal bir değerlendirme mi
yoksa hakaret mi? Sanatsal değerlendirmeyse bunu hangi ölçülere göre,
hangi yetkiyle yapıyor? Hakaretse acaba karşısındakilerin
görüşlerini eleştirmek yerine sanatçı kişiliklerine niye
saldırıyor? Sanat ve sanatçı konusunda bir yetinmezlik, bir
kıskançlık duygusu mu var? Eğer öyleyse rahat olsun, siyasette bugünkü konumunu
kaybettikten sonra tıpkı Kenan Evren gibi sanata soyunarak
istediği sanat alanında ürün vermeyi deneyebilir. Hatta bu işten
iyi para da kazanabilir. Örneğin amatör bir ressam olan Hitlerin
tablolarının çok iyi para ettiğini biliyoruz. Irak celladı
Bush da yine bir süre önce böyle bir deneme yaparak para kazandı.
Şimdi ya da düştükten sonra çıkaracağı bir şiir
kitabının milyonlarca satacağından kuşku yok. Biz
sanatçı müsveddelerince Başbakana ilişkin olarak asıl
sorun, onun şu andaki konumunda müsvedde olup olmamasıdır. Sanatçıların
verdiği cevap bu.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (Devamla)
Türkiyede kimseyi aşağılamaya kimsenin gücü yetmez diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Kimin müsvedde olduğuna millet karar veriyor.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına
592 sıra sayılı 44.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
23.7.2003 tarihli ve 4954
sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kn.nun 41. maddesinin 1.
fıkrasında yer alan eğitim ibaresinden sonra gelmek üzere ile
adli ve idari yargı hâkim ve savcılarına yönelik hizmet içi
eğitim ibaresi eklenmiştir.
S. Nevzat
Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize
hayırlı geceler diliyorum.
Vatan, millet, bayrak, din gibi yüce
değerlerin bir bir istismar edildiği, altının
boşaltıldığı günler yaşıyoruz. Bu istismarda
hiçbir beis görmeyen AKPnin yegâne hedefi sandık başarısıdır.
Her ne pahasına olursa olsun, ülke, millet neyle
karşılaşırsa karşılaşsın, yeter ki
Erdoğan kazansın, yeter ki Cumhurbaşkanı olsun Sayın
Erdoğan; hatta hatta, üçüncü dönem yasağıyla yol arkadaşları bile yarı
yolda bırakılabilir. Sürekli, tarihimizi ve ecdadımızı
istismar ederek yaptıklarına meşruiyet arayan AKP'ye birkaç
tarihî menkıbeyi tekrar hatırlatmak isterim:
Dönem Kanuni dönemi. Kanuni, bilinenin
tersine, lakabını kanun yaptığı için değil,
şeri ve örfi kanunlara titizlikle uyduğu için
almıştır. Büyük sultan bir gün hasbahçede dolaşırken
bazı ağaçların karınca istilasına
uğradığını görür, diğer ağaçları
kurtarmak için tüm karınca yuvalarına kireç suyu dökülmesini ve
karıncaların yok edilmesini ister. Bir taraftan da içi rahat
değil tabii ki, yaptığının dinen caiz olup
olmadığı konusunda tereddütlüdür. Şeyhülislama şiirle
sorar yaptığının uygun olup olmadığını,
der ki: "Dırahtı ger sarmış olsa karınca / Zarar
var mı karıncayı kırınca?" Şeyhülislam da
aynı incelikte cevap veriyor: "Yarın Hakkın divanına
varınca/ Süleyman'dan hakkını alır karınca."
Kanuni kibirsiz ve ihtirassız bir
padişahtır, böyle olduğu için de Tek yetkili ben olayım,
tüm yetkiler bende toplansın." dememiştir. Üzerine elzem olmayan
işe karışmaz, verdiği yetkilere müdahil olmaz. Bugün de
demokratik yönetimin özü sayılan ve o zaman çok da bilinmeyen kuvvetler
ayrılığı prensibine dikkat eder, çevresine de hep bu yönde
telkinde bulunur. Yani, şimdikiler gibi "Ben hem hâkim
olacağım hem de savcı, bana Başbakan yetkileri yetmez,
Cumhurbaşkanlığı yetkilerini de isterim." demez. Buna
muktedirdir hâlbuki. Ama kendisi ile vezirleri, payitaht ile Osmanlı
vilayetleri arasında bu yetki ilişkisine, güçlerin uyumlu ve dengeli
çalışmasına hep dikkat ederdi.
Bir gün yine, Kanuni karar verir,
Kağıthane'deki mesire yerlerine su getirmek ister. Nikola isimli bir
mimarı çağırıp görevlendirir. Bir sene sonra mesire yerine
gittiği zaman hiçbir faaliyet olmadığını görür,
sadrazama Bu nasıl iştir, buyruğumuz yerine
getirilmemiştir, tez Nikola'yı bana getirin." der. Sadrazam
"Nikola hapistedir." cevabını verir, bu sefer, sadrazama
öfkelenir "Bu ne demek oluyor, padişahın emri, buyruğu
yerine getirilmiyor?" diye. Sadrazam aynen şu cevabı verir:
"Buralarda izinsiz kazı yaptığını görünce ben
hapse attırdım. Sultan sizsiniz ama ben devlet-i âliyyenin
sadrazamıyım, padişahların bu işe
karışması töremizde yoktur. Bunu değiştirecekseniz
buyurun mührü, devlet sorumluluğu bendedir. Ve Cihan Hükümdarı
töreye boyun eğer, susar.
Yine, bir başka menkıbe:
Osmanlılarda vakıf dükkânlarının kirası yani ecrimisli
vakıf idaresince tespit edilirdi. Dükkân sahibi bunu kabul ederse eder,
etmezse de boşaltmak durumundaydı. Ayasofya vakıflarına ait
dükkân kiraları bir miktar artırılınca kiracılar
Sultana itiraz etmek için huzura çıkarlar. Vakıflar zengindir,
gelirleri giderlerinden fazladır, biz de emeğiyle geçinen muhtaç
Müslüman esnafız, emredin bu zammı geri alsınlar. derler.
Kanuni gelenlere merhamet edip zammın geri alınmasını
emredince Şeyhülislam Ebussuûd Efendi direnip Bunu tamim etmem. der.
Padişahın fermanıyla kira tespiti yapılmaz. Zira,
Padişahın emriyle doğru yanlış, haram helal olmaz.
Artırım ve eksiltmeleri vakıf idaresi yapar. der ve
kararından vazgeçmez. Padişah emrine bir şeyh nasıl
karşı çıkar? denilirken koca Padişah Şeyhin sözü
haklıdır. der ve susar. Padişah
padişahlığını, vezir vezirliğini,
şeyhülislam da şeyhliğini bilirdi. Şimdiki gibi Tüm maden
ruhsatlarını Başbakan olarak ben vereyim, tüm makamları,
hatta şube müdürlerini ben atayayım. demezdi, Her yetki bende toplansın,
her şey benden sorulsun. demezdi.
Sayın Başbakana hitabım:
Öncelikle
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
elinizdeki yetkileri adaletle kullanmayı bilin, ondan sonra, diğer
yetkilere tevessül edin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 44 üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Madde 44 23/7/2003 tarihli ve 4954
sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan eğitim ibaresinden sonra gelmek üzere ile
adli, idari ve askeri yargı hâkim ve savcılarına yönelik meslek
içi eğitim ibaresi eklenmiştir.
Mehmet
Doğan Kubat (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılıyoruz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle adli ve idari yargı hâkim
ve savcıları yanında askeri yargı hâkim ve
savcılarının meslek içi eğitiminin de ücretsiz olarak
Türkiye Adalet Akademisinde yapılması sağlanmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde
kabul edilmiştir.
Madde 45te bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 45. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki tesbit edilir sözcüğünün metinden
çıkarılarak kararlaştırılır sözünün maddeye
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacak.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bundan önceki konuşmamda da söylemiştim, bu PKKya
yapılan açılım süreci denilen süreçle ilgili yapılan
eleştirilere yönelik olarak şunları söylemek istiyorum;
öncelikle, ben kendim hiç yorum yapmayacağım:
PKK örgütü terör örgütü müdür,
değil midir? Siyasi iktidarın ya da diğer kesimlerin bu konuda
bir karar vermesi lazım. Eğer PKK örgütü terör örgütüdür. deniliyor
ise o zaman PKK örgütüyle bu görüşmeler yapılır
mıymış, yapılmaz mıymış? Bunları ben
sadece okuyacağım arkadaşlar:
Amerika Birleşik Devletleri
teröristlerle hiçbir zaman müzakere etmeyecektir. Ronald Reagan, 1980.
Terör sona ermelidir. Hiçbir ülke
teröristlerle müzakere edemez. Bütün amaçları insanları öldürmek
olanlarla barış yapmanın yolu yoktur. George Bush, 2002.
Zayıf değil, güçlü
olmalısınız. Bu insanlara yapılacak tek muamele onları
adalete teslim etmektir. Onlarla konuşamazsınız, onlarla
müzakere edemezsiniz. George Bush, 2003.
Usame Bin Ladini Beyaz Saraya veya
Brüksele davet edip onunla görüşebilir ve istediklerini dikte etmesine
müsaade edebilir misiniz? Vladimir Putin.
Hükûmet, teröristlerle hiçbir zaman
görüşmeyecektir, terörü kullanan veya destekleyenlerin şantajına
boyun eğmeyecektir. Teröristlerle müzakere etmek kısmen de olsa
onların haklı olduğunu kabul etmektir ve ETA kesinlikle
haklı değildir. Mariano Rajoy, İspanya Başbakanı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bizimki de
Görüşen şerefsizdir. demişti. Bizimkiler daha ağır
konuşmuş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla)
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2001 tarihli, 1373
sayılı Kararında da Birleşmiş Milletler
Yasasına uygun olarak uluslararası barış ve güvenliğe
tehdit oluşturan terörist eylemlerle bütün vasıtalarla mücadele etme
gereği belirtilerek etkili sınır kontrol eylemleriyle
teröristlerin ve terör gruplarının hareketlerinin engellenmesi
gerektiği üye ülkelerin hepsine belirtiliyor.
Hep konuşuluyor: Efendim,
İspanyadaki nasıl çözmüş? Evet, İspanyada nasıl
çözdüyse biz ona varız. Gelin, İspanya nasıl çözmüş
bakalım: İspanya oturup ETA örgütüyle pazarlık yaparak
çözmemiş arkadaşlar. İspanya, 2011de tek taraflı olarak
ilan ettiği kalıcı ateşkes kararından sonra 21
Şubat 2014 tarihinde silahların imhasına başlamış.
Burada bir uluslararası gözlem heyeti de kurulmuş, buna rağmen
ETAyla müzakerede bulunmayı İspanyol Hükûmeti reddetmiş, izleme
komitesine soğuk bakmış ve İçişleri Bakanı Jorge
Fernandez Diaz aynen şunu söylüyor: İspanyol halkı,
ETAnın kayıtsız şartsız ve hiçbir taviz verilmeden,
kesin biçimde varlığını sona erdirmesini bekliyor. ETA,
silahlarını kesinlikle bırakacaksa bunların yerini polise
bildirmelidir. ETA, silahlarını satın alırken
aracılara ihtiyaç duymamıştı. Şimdi de o
silahları terk etmek için aracıya ihtiyaç duymamalıdır.
Bazılarının terörle
mücadele konusunda Türkiyeye örnek göstermeye
çalıştığı İspanya işte böyle kararlı
bir tutumla terörün hakkından gelmiş ve terörü yenmiştir, terör
örgütüyle pazarlık yapma yoluna gitmemiştir. Terörü sona erdirmek için
barış süreci başlatmak, Anayasayı deldirtmek kimsenin
aklına gelmiyor. Başbakan Rajoy Silahları bırakma da olsa
terör örgütüyle masaya oturmak, onların kısmen de olsa haklı
olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Biz bunu reddediyoruz. diyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiyede gerçekten terör sorununu çözmek için bu müzakereyi öneren ülkeler
acaba daha 2014 yılında İspanyaya bu önerileri niye
götürmemişler? Niye Oturun da siz ETA örgütüyle pazarlık
yapın. dememişler? ETA örgütünün İspanya Parlamentosundaki
Batasuna milletvekillerini niye tutuklamışlar? Neden tutuklamışlar
biliyor musunuz? Çok basit bir şeyden tutuklamışlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) O
İspanya milletvekillerinden birisi ETAnın amblemini
taşımış, ondan tutuklamışlar.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
46ncı maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 46. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki yer alan sözcüğünün metinden
çıkarılarak bulunan sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
İsa
Gök
Turgut Dibek Ömer
Süha Aldan Uğur
Bayraktutan
Mersin Kırklareli Muğla Artvin
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge, Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 46. Maddesinin Anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Seyfettin
Yılmaz Lütfü Türkkan Reşat Doğru
Adana Kocaeli Tokat
Mesut
Dedeoğlu Adnan Şefik Çirkin
Kahramanmaraş Hatay
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Hatay
Milletvekili Sayın Şefik
Çirkin konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 592
sıra sayılı Kanun Tasarısının 46ncı
maddesinin Anayasa aykırılık sebebiyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Bu maddeyle, gerekçe olarak da, sulh
ceza mahkemeleri kaldırılmaktadır diyoruz. Gerçi memlekette ne sulh
kalmış ne ceza kalmış. Yani, herkes birbirine giriyor,
karı koca birbirini öldürüyor, kadın cinayetleri arşa
çıkıyor ve en sonunda bayrağımız indiriliyor. Yani, bu
memlekette artık sulhtan, cezadan bahsetmenin pek bir manası
kalmıyor. Suçlu olanlar cezalarını görmüyor, ceza alması
gerekenler ortalıkta geziyor, suçsuz yere insanlar ceza alıyor.
Türkiyede bunların hepsi birbirine girmiş. Hepimizi inciten, bu
Meclisin neredeyse tamamının yani iktidar partisinin sayın milletvekillerinin de muhtemelen yüzde
90ının yüreğini inciten bir olayı yaşıyoruz,
yaşadık, bayrağımız indirildi. Ama buna bir günde
gelmedik yani bir günde birisi çıkıp orada
bayrağımızı indirmedi. Bunun denemeleri oldu, bunun
özerklik ilanı oldu, bunun farklı versiyonları oldu ve en sonunda
iş geldi burada tıkandı ve bütün Türkiye şu anda infial
hâlinde. Suça, suçluya gerekli ve adil müdahaleyi yapmazsak, ceza alması
gereken insanları cezalandırmazsak
-hukuk yoluyla elbette- ve ceza almaması gereken insanlar yani
vicdanlarda soru işareti bırakan insanlar da bugün içeride yatarsa
-başta Balyoz davası olmak üzere; en azından
tartışmalı, muvazaalı sahte delillerden bahsediliyor-
işte bu ülkede bayrağımızı da indirirler, ondan
ötesine de geçerler. Yani, bugün Diyarbakırda, eğer böyle giderse
yarın İzmirde, öbür gün başka bir yerde, öbür gün başka
bir yerde ve bu il, il, il yayılır. Artık bir kendimize
gelmeliyiz.
Yani, şöyle Türkiyeye de bir
baktığımız zaman, ceza yasalarını
görüşüyoruz. Bir Deniz Feneri davası oldu, olabilir. Deniz Feneri
davasında yargılananlar suçsuz da olabilir, mahkeme karar vermedikten
sonra bir şey diyemeyiz ama ne televizyonda ne basında tek satır
okumuyoruz, duymuyoruz bile. Belki bu da doğrudur. Yani, bu insanlar
neticede yolsuzlukla suçlanıyor ve haksız yere her gün
televizyonlarda, basında yer almaları vicdani olmayabilir ama Balyoz
davasını, Ergenekon davasını her gün çarşaf
çarşaf bu millet yıllarca izledi. Başta, bir adaletsizlik var
burada. Sonunda, yine içinizden, iktidar partisinden bir sayın
milletvekili çıktı, bu davaların topuna kumpas dedi ve laf
ortada kaldı.
Sayın
milletvekilleri, eğer, bu iş böyle giderse bunun sonu kötü. Yani, bir
akıl, bir mantıkla bunları değerlendirmek zorundayız.
Yani, bir vatan, koskoca tugay seviyesinde bir birlikte, bir çapulcu gidiyor,
bir bayrağı indirebiliyor, direğe tırmanabiliyor. Bundan on
sene, on beş sene evvel ona konulan tavır bugün niye konulmuyor?
Oraya ben milletvekili sıfatımla acaba elimi kolumu sallayarak
girebilir miyim? Bunu hepimiz biliriz, yazar: Askerî bölge, girilmez. Bunlar
nasıl oluyor? Oradaki komutanlar niye benliğini kaybediyor, niye
bu hâle düşüyor? Niye çekip vurmuyor, vuramıyor? On iki
yılın hesabını bir yapalım. Bunlar nasıl bu hâle
geldi? Bunları tekrardan bir değerlendirelim.
Önergemizi desteklemenizi
rica ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 46. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki yer alan sözcüğünün metinden
çıkarılarak bulunan sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Uğur Bayraktutan
(Artvin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN- Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde Artvin
Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sevgili Ali
Rıza Öztürkün yaptığı konuşmayı tamamlama
babında bir şey söyleyeyim.
İspanyada terör örgütü
ETAnın siyasal kanadı Batasuna terör örgütü eylemlerini
kınamadığı için İspanyol Anayasa Mahkemesi
tarafından kapatılmış, bu kapatma kararına Batasuna
tarafından itiraz edilmiş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bunu bir ifade özgürlüğü kapsamında görmemiştir, önce onu ifade
edeyim. Yani bir anlamda ülkenin rejimini, demokratik rejimini koruyan
AİHMin ilginç bir kararı vardır, önce onu ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yargıya ilişkin paketleri ortaya koyuyoruz ama esas
yargının paketlenmiş olduğu tarih 12 Eylül 2010 tarihidir.
12 Eylül 2010 tarihinde Yargıyı daha
demokratikleştireceğiz, daha şeffaf bir yargı
oluşturacağız, katılımı daha çok sağlayacağız.
diye yeni bir sistem getirilmeye çalışılmıştır.
Ben kendi bölgem açısından diyorum, örneğin HSYK üyeleri bütün
yargı mensuplarının oylarıyla belirlenecektir.
iddiasıyla yola çıkılmış ve HSYK üyelerine oy kullanan
adliyelere listeler gönderilmiş ve bunun dışında herhangi
bir oylamanın, bunun dışında yapılacak oy tercihinin o
adliyelerdeki tayin ve terfilerde rol alacağını bizzat
gözlemlemiş bir arkadaşınızım. O tarihte Artvin
Adliyesindeydim, önce onu ifade ediyorum. Hemen arkasından Yargıtay
dizayn edilmiştir. Hatırlarsanız, 160 Yargıtay üyesi
boş oy kullanmıştır, test edilmişlerdir. Bir anlamda
yargı olayı halledilmiştir değerli arkadaşlarım.
Şimdi gelelim öbür tarafına.
Şimdi, biraz önce bahsetmiş olduğumuz, bugün hepimizde infial
yaratan bayrak olayının arkasındaki olay nedir, onları da
bir anlatmamız gerekiyor bu yüce Mecliste. Değerli
arkadaşlarım, bu olayların önündeki bütün muhalefet engelleri,
önündeki bütün engeller bir anlamda kaldırılmıştır.
Nedir? En azından yargı olayına ilişkin engeller
kaldırılmıştır. Bunlardan bir tanesi: 12 Eylül
2010dan evvel burada yine bir gece yarısı operasyonuyla asker
kişilerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önü
açılmış, bir anlamda demokratikleşme paketinin ön
olguları gibi toplumun önüne sunulmuş ama ileri aşamalarda bunun
ne kadar subjektif değerlendirildiği bir anlamda ortaya
çıkmıştır.
Hemen arkasından gizli
tanık demiş olduğumuz olaylar... Ceza muhakemesinde yeni bir
sistem getirilmiştir.
Yine, ceza
yargılamasının en önemli maddelerinden bir tanesi: Yeni komplo
teorileri oluşturularak Hükûmeti yıkmak gibi bir suç
oluşturulmuş, bunun maddi ve manevi unsurlarına bakılmadan,
suç kastı, özel kasıt, genel kasıt tanımı
yapılmadan bütün aydınlar, askerler, oraya muhalif olanlar bir
anlamda enterne edilmiştir değerli arkadaşlarım.
Bunun haricinde başka şeyler
de yapılmıştır. Bakın, gizli tanıklar, sahte
deliller
Ceza yargılamasının en önemli kurallarından bir
tanesi, ceza yargılamasında yasa dışı yoldan elde
edilen delillerin zincirleme fonksiyonudur. Yasa dışı yoldan elde
edilen bir delili ceza yargılamasında kullanamazsınız, bunu
bir somut delil olarak ele alamazsınız. Buna rağmen yasa
dışı yoldan elde edilen deliller hükme esas teşkil
edilmiş, dayanak teşkil edilmiş ve bugün, Yargıtaydan
geçmiş maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden kararlar
bulunmaktadır.
Bakın, size İtalyan
Yargıtayının yıllar önce vermiş olduğu ceza
yargılamasının en önemli kararlarından bize
ışık tutacak olan bir kararını sizinle paylaşmak
istiyorum. İtalyada bir vatandaşı, bir yurttaşı
öldürüyorlar. Şüpheli olan kişiyi çağırıyorlar,
soruyorlar Bu kişiyi öldürdün mü? ısrarla Hayır, ben bunu
öldürmedim. diyor. Hemen arkasından, bunu itiraf ettirme anlamında
polis sorgusunda kendisine pentanol veriyorlar, bilincini kaybediyor ve
bilincini kaybettikten sonra da diyor ki Evet, ben bu kişiyi öldürdüm.
Bıçak veya silah da filan
yerdedir. Gerçekten de pentanol etkisi altında ifade veren bu
kişinin ifadesinden sonra gidiyorlar, o yerde o silahı, o
bıçağı buluyorlar değerli arkadaşlarım.
Yapılan balistik incelemede parmak izi bulunuyor, her türlü işlem
tamamlanıyor ve alt mahkeme o kişi hakkında hürriyeti
bağlayıcı ceza veriyor. İtalyan Yargıtayı ne
diyor biliyor musun değerli arkadaşlarım, tahmin ettiğiniz
gibi esastan bozuyor. Yasa dışı yoldan elde edilen bir delille
mahkûmiyet kararı verilmesi ceza hukukunun ve hukukun genel ilkelerine
aykırıdır. Bu şekildeki bir ceza tayini kesinlikle hukuk
ilkelerini bir anlamda göz ardı etmektir. diyor ve beraat kararı
veriyor. Bu, ceza yargılamasının geçmiş dönemdeki vermiş
olduğu en cesur, en derin uygulamalardan bir tanesidir. Ama, buna
rağmen bizim yargılamalarımıza
baktığımız zaman hiç bu şekilde bir olay görmüyoruz.
Yine, ceza
yargılamasının en önemli kurallarından bir tanesi
Şüpheden sanık yararlanır. ilkesidir değerli
arkadaşlarım. Ama, benim görmüş olduğum, benim yıllarca
avukatlık yaptığım adliyelerde, hele de son yıllarda
özel yetkili mahkemelerin yapmış olduğu yargılamalarda
şüpheden sanık yararlanmıyor değerli
arkadaşlarım, şüpheden hâkimler yararlanıyorlar. Öyle yeni
bir yargılama yöntemi oluşturmaya çalıştık. Şimdi,
öyle olunca da özel yetkili mahkemelerde yapılan yargılamalarda uzun
tutukluluk süreleri, mağduriyetler ve bütün bu projenin önündeki engeller
bir anlamda ortadan kaldırılıyor. Biraz önce, gelmeden evvel
baktım, Hurşit Tolon üç yıldır yatıyormuş, biraz
önce tahliye olmuş. Şimdi cezaevlerinde yatan insanlar var. Daha
geçen günlerde Mamak Askerî Cezaevinde bir deniz kurmay albayı ziyaret
ettim, inanın onunla konuşurken utandım değerli
arkadaşlarım. Ülkemizin değerlerini ne hâle getirdiğimizi
bir anlamda sorgulamamız gerekiyor.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yoklama
istiyorum.
BAŞKAN Yoklama talebi var,
yerine getireceğim.
Sayın Öztürk, Sayın Dibek,
Sayın Yılmaz, Sayın Köktürk, Sayın Dinçer, Sayın
Atıcı, Sayın Tunay, Sayın Küçük, Sayın Onur,
Sayın Özkan, Sayın Ören, Sayın Danışoğlu, Sayın
Acar, Sayın Eyidoğan, Sayın Batum, Sayın Öğüt,
Sayın Bayraktutan, Sayın Haberal, Sayın Moroğlu, Sayın
Özel, Sayın Aldan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum
ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır.
X.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van
Milletvekili Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)
(Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
47nci maddede iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 47. maddesindeki cümlenin son
kısmındaki yer alan sözcüğünün metinden çıkarılarak
bulunan sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek Haydar Akar İsa
Gök
Kırklareli Kocaeli Mersin
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47.
Maddesinin Anayasaya aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Seyfettin Yılmaz Lütfü Türkkan Reşat
Doğru
Adana Kocaeli Tokat
Sinan Oğan
Iğdır
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan konuşacak.
Buyurun.
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
592 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47nci
maddesinin Anayasaya aykırılık sebebiyle tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Tabii, hukukun üzerinde torba yasalarla
o kadar oynadınız ki şimdi neyi getirip neyi
götürdüğünüzün, neyi niye değiştirdiğinizin emin olun siz
de farkında değilsiniz ve bu mahkemelerin yarın başka bir
tehdit ve tehlike sebebiyle yine sizin tarafınızdan
değiştirilmeyeceğinin garantisi yok. Niye diyorum bunu? 2010
tarihinde biz sokak sokak gezip şunu anlatmaya çalıştık: Bu
getirdiğiniz kanun tasarısı, referandumla getirdiğiniz yeni
yasalar hukuku bir kesimin âdeta tahakkümü altına alacaktır dedik ama
siz tersini iddia ettiniz. Hatta, Sayın Başbakan burada
çıkıp ülkücü şehidimizi de istismar ederek, mektup okuyarak
aksini iddia etti. Ne oldu? Geldi yine sizin ayağınıza
dolaştı. Şimdi sizin ayağınıza
dolaştığı için bunu değiştirmenin derdindesiniz.
Emin olunuz ki bugün değiştirdiğiniz mahkemelerin yarın
başınıza ne iş açacağının garantisi yok ve
göreceksiniz, yine sizin ayağınıza bu mahkemeler
dolanacaktır.
Değerli milletvekilleri, tabii,
burada gecenin bu vakti mahkemeleri, hukuk sistemimizi torbanın içerisine
doldurup getirmişsiniz, hangi maddenin nerede olduğundan, iddia
ediyorum, burada birçok AK PARTİli
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu madde ne, sen
onu söyle. Bu madde ne?
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Bir sus. Konuşma, bir sus.
...milletvekilinin haberi yok ama...
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen
hangi maddede konuşuyorsun? Konuştuğun konu sulh ceza değil
ki.
SİNAN OĞAN (Devamla) Bir
dinle, bir dinle... Önemli bir şey söylüyorum.
Şu an, arkadaşlar, sizin
besleyip büyüttüğünüz, Esad diktatörüne karşı besleyip
büyüttüğünüz...
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Bırak Allah aşkına, herkesin işi var ya!
SİNAN OĞAN (Devamla) -
Sayın Başkan, susmasını söyler misiniz. Müdahale eder
misiniz Sayın Başkan. Boş boş konuşuyor orada.
BAŞKAN Devam edin, laf
atmayın birbirinize lütfen.
Buyurun Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN (Devamla)
Teşekkür ederim.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Komisyona hiç gelmedi Sayın Başkan. Arkadaşları geldi,
kendisi gelmedi.
BAŞKAN Sayın Turan,
lütfen...
SİNAN OĞAN (Devamla) - ...IŞİD
terör örgütü Irakta Musul kentini ele geçirmiş, Tuzhurmatuyu da ele
geçirdiği iddia ediliyor ve garip olanını söyleyeyim: Musulda
bugün devlet yok, devletin güvenlik güçleri yok. Musul
Başkonsolosluğumuz bugün...
BÜLENT TURAN (İstanbul) Maddeye
gel, maddeye, madem biliyorsun.
SİNAN OĞAN (Devamla) Bir
sus ya, bir konuşma ya, bir sus!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ben
Komisyon üyesiyim.
SİNAN OĞAN (Devamla) - Sana
ne ya! Neyi konuşacağım! Sus, konuşma!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen...
İHSAN ŞENER (Ordu)
Konuşma. diyemezsin.
SİNAN OĞAN (Devamla)
Konuşma. derim, konuşmayacaksın.
BAŞKAN Sayın Oğan,
lütfen devam eder misiniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen 100
milyon dolarlık hibeden bahset.
SİNAN OĞAN (Devamla) Bugün
bu saatlerde... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Kardeşim, burası kürsü,
derdin varsa gelir bu kürsüden konuşursun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Maddeye
gel o zaman.
SİNAN OĞAN (Devamla) -
Besleyip büyüttüğünüz IŞİD terör örgütü Musul Başkonsolosluğumuzun
etrafını sarmış. Haberin var mı senin?
İHSAN ŞENER (Ordu) Delilin
var mı, delilin?
SİNAN OĞAN (Devamla)
Haberin var mı senin?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hadi
oradan!
SİNAN OĞAN (Devamla)
Türkmenler orada kan ağlıyor. Haberin var mı senin?
İHSAN ŞENER (Ordu) Atma!
Delilin var mı, delilin?
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
SİNAN OĞAN (Devamla) Tabii,
senin Türkmen gibi bir derdin yok...
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hadi
oradan be!
BAŞKAN Sayın Turan...
SİNAN OĞAN (Devamla) ...senin
IŞİD gibi, desteklediğin bir terör örgütü var. IŞİD
terör örgütü Irakta Türkmenleri oradan silip süpürüyor, sen burada gelmiş
boş boş konuşuyorsun. Senin Türkmen gibi bir derdin olsaydı
bugün Meclis bu saatte en azından bir ara verirdi oturuma, orada Türkmen
kardeşlerimiz kan ağlıyor, ne yapabiliriz diye bir toplantı
yapardı ama yok, bir an önce bitsin, torbalara kanunlar dolsun ve bir an
önce bu kanunlar geçsin; 17, 25 Aralıklar aklansın ve dün kol kola
gezdiğiniz bugün paralel yapı diye suçladığınız
yapılardan kurtulalım derdindesiniz.
Değerli arkadaşlar,
Dışişleri Bakanın sağda solda gezmeyecek,
Dışişleri Bakanın gelecek burada millete hesap verecek.
Millet bu hesabı size soracak emin olunuz. IŞİDi nasıl
desteklediğinizi de biz her fırsatta dile getireceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Oğan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 47. maddesindeki cümlenin son
kısmındaki yer alan sözcüğünün metinden çıkarılarak
bulunan sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza
Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
TURGUT DİBEK (Kırklareli)
Evet, öncelikle saygılarımı sunuyorum değerli
arkadaşlar.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, tasarının bu 47, 48 ve 49uncu maddeleri bizim ceza
yargılama sistemimizde yeni bir düzenleme getiriyor yani bugüne kadar
-tabii hukukçu arkadaşlarımız çok yakından bilirler, bizi
izleyen vatandaşlarımız da bilirler- adliyelerde ceza
yargılamaları için gidildiğinde bir sulh ceza mahkemeleri
vardır, bir asliye ceza mahkemeleri vardır, bir de ağır
ceza mahkemeleri vardır. Şimdi, bu düzenlemeyle sulh ceza mahkemeleri
kaldırılıyor yani üç madde arka arkaya bu düzenlemeyi
yapıyor. Şimdi, bakıldığında Komisyonda bu konuyu
konuşurken niçin kaldırılıyor yani amaç nedir, buradan ne
fayda sağlanacak diye mutlaka bizler de uzun uzun konuştuk. Uzman
arkadaşlar da vardı, Yargıtaydan da arkadaşlar vardı,
benim gördüğüm şu: Bir düzenleme yapılıyor, bir
tarafıyla belki uygulamada bir olumluluk olabilir diye düşünüyorum
ama diğer taraftan, bu sulh ceza mahkemelerinin
kaldırılmasının çok ciddi sakıncaları da olacak.
Artı bu mahkemeler kaldırılarak oradaki hâkimler artık sulh
ceza hâkimliği görevini üstlenecekler ve onlar sadece, yargılama dışında,
yani mahkeme, yargılama yapmayacaklar, koruma tedbirlerini
değerlendirecekler, tutuklamaya, işte diğer koruma tedbirlerine
bakacaklar. Artı, önemli bir görev daha veriliyor bu tasarıyla,
takipsizlik kararlarına yönelik itirazları da bu sulh ceza hâkimleri
inceleyecek. Amaç şu: Bu sulh ceza mahkemelerindeki hâkimleri
açığa çıkarmak, sulh ceza mahkemelerindeki bu yargılama
işlerini asliye ceza mahkemelerine havale etmek, o yargılamaları
orada yaptırmak. Tabii, sulh ceza mahkemelerinin -yüz binlerce veya
işte ne kadarsa, sayısını tam bilmiyorum ama-
sanıyorum, 100 binin üzerinde dosyası vardır. Çünkü
yaklaşık 60 bin civarı sulh cezadan görevsizlik verilmiş,
Bunlar asliye cezaya gitmeli. denmiş, işte yaklaşık bir
100 bine yakın asliye ceza görevsizlik vermiş Benim bakmamam
gerekir, sulh cezanın bakması gerekir. demiş; Bunlar da zaman
kaybı oluyor. diye gerekçeler
oluşturulmuş.
Değerli arkadaşlar, hâkim
kazancı olabilir ama bakın, çok ciddi çelişkiler de var. Çok
değil, hatırlayın, şubat ayı içerisinde olabilir,
burada yine sizin tarafınızdan gelen o yolsuzluk operasyonları
sonrası geçenlerde de söyledim- bir yangın var sendromuna
kapıldınız burada ve birtakım düzenlemeler geldi. Onun
içerisinde ne vardı biliyor musunuz? Bu telefonların dinlenmesiyle
ilgili kararları biliyorsunuz, bu hâkimler veriyordu, sulh ceza hâkimleri
veriyordu. Kalktınız, şöyle bir düzenleme yaptınız: Bu
telefon dinlemeleri, aramaları yani ev ve iş yerlerindeki
aramaları, mal varlıklarına el koymayla ilgili kararları
ağır ceza mahkemelerinin bünyesine verdiniz. Ve bu yetmedi, orada da
ağır ceza mahkemeleri 3 kişiden oluşuyor biliyorsunuz,
oradaki oy çoğunluğu değil
Hatta burada eleştirmiştik
Ya, bu ağır ceza mahkemeleri yeri geliyor, müebbet ağır
hapisler veriyor 2ye 1 oranla ama bu telefon dinlemelerine ilişkin
kararları 3 hâkimin oy birliğine bıraktınız.
Şimdi düşünebiliyor musunuz, bir telefon dinlemesini 3 hâkimin oy
birliğine bırakıyorsunuz ya da bir iş yerinde ya da evde
aramayı ama gelin
Bir savcı bir dosyayı inceliyor, bir
soruşturma yapıyor ama diyor ki
Çok ciddi bir soruşturma da
olabilir. Zaten, bir işi kapatmak istiyorsanız en kolay yolu bu çünkü
bir savcı Ben burada dava açmaya gerek duymuyorum, takipsizlik
kararı veriyorum. dediği anda, değerli arkadaşlar, bunun
tek yolu itiraz. İtiraz neydi mevcut sistemde? O kararı veren merciye
en yakın yerdeki ağır ceza mahkemesine itiraz ediliyordu,
hatırlayın, yani bir başka ildeki veya bir başka ilçedeki
veya işte, birden fazlaysalar en yakın yerdeki ağır ceza
mahkemesine. Orada bir heyet inceliyordu. Şimdi: Hayır, sulh ceza
hâkimi inceleyecek.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz,
o yerdeki savcı -o adliye binasında beraber
çalışıyorlar- dedi ki Bu deliller yeterli değil, ben
davayı açmıyorum. ve kapattı. Çok önemli bir dosya da olabilir.
Sulh ceza hâkimi bunu tek başına inceleyecek. Ya, değerli
arkadaşlar, telefonla dinleme kararını siz 3 kişilik
ağır ceza mahkemesine bıraktınız, daha doğrusu
onlara verdiniz ya da bir evdeki bir aramayı ya da bir iş yerindeki
aramayı
Böyle bir tuhaflık olabilir mi?
Şimdi, bunları Komisyonda
düzeltelim dedik. Tabii, gecenin bu saati
-bakıyorum, saat on iki otuza geliyor- bunları anlatınca
belki size sıkıcı geliyor ama değerli arkadaşlar,
bunlar yanlışlar. Tamam, sulh ceza hâkimleri bir görev üstlensin ama,
bu görevleri yapsın ama, ya takipsizlik kararlarına, itiraza
bakabilir mi bunlar değerli arkadaşlar? Hele hele aynı binada
beraber oturuyorlar, savcı demiş ki Takipsizlik veriyorum., oradaki
hâkim demiş ki Sen yanlış yaptın. Mümkün değil. Aralarında
bir sosyal ilişki var, bunların diyalogları var.
Bunun mutlaka değişmesi
lazım değerli arkadaşlar. Bunun uygulamada
yanlışlarını göreceksiniz. Çok değil
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dibek.
TURGUT DİBEK (Devamla)
Sayın Süha Aldanın bir sözü vardı, diyordu ki: Bu
değişikliklerin en yaşlısı on yaşında
arkadaşlar.
Bakın, biz bunları bugün de
yapıyoruz, kanun yürürlüğe girsin, çok değil,
sakıncalarını uygulamada birkaç yıl içerisinde görürüz,
birkaç yıl içerisinde. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dibek.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
48inci maddede iki adet önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 48. maddesindeki 7.
fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 48. Maddesinin Anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Seyfettin Yılmaz Lütfü Türkkan Reşat
Doğru
Adana Kocaeli Tokat
Mehmet
Erdoğan
Muğla
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 48inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, tabii ki görüşmekte
olduğumuz bu yargı paketine bakarken şöyle bir geçmişe
doğru, AKP iktidarının geldiği yerden, 2002den bugüne
kadar yargıda ne oldu, ne geldi? aslında biraz bu konuya dikkatinizi
çekmek istiyorum.
2002 yılında bu toplumda
yapılan araştırmalarda, yargıya güven anketlerinde
çıkan sonuç yüzde 70ler civarındaydı. Arkasından Ceza
Kanunu, usul kanunları, Anayasa referandumları, yargı paketleri
derken -bugün yeni bir paketi
görüşüyoruz ama- bugün açıklanan yeni bir güven anketinde Türkiyede
toplumun yargıya güven duygusu yüzde 20ye düşmüş. Bunu oturup
herkesin bir düşünmesi lazım ve bu iktidarın şöyle bir
aynaya bakması lazım: Buraya nereden geldik? Nerede yanlış
yaptık? Niye böyle oldu? Bunun sonucunu eğer ortaya koyamazsak bu
yaptığımız paketlerle, kanun değişiklikleriyle
yargıya güvenin sağlanamadığı açıkça ortada
durmaktadır. Onun için, biz yargının önemini çok iyi görmek
zorundayız.
Adalet mülkün temelidir. Adalet olmayan
bir ülkede başka hiçbir konuda düzenin sağlanması mümkün
değildir. Adalete güveni sağlamak için de burada iki şeye bakmak
lazım: Bir, yaptığımız kanunlara; iki, uygulamaya
bakmak lazım. Bugün Türkiyede uygulamayla ilgili de çok ciddi bir çifte
standartla karşı karşıyayız. 2013ün nevruzunda,
burada, biliyorsunuz, Yabancılar Kanununu görüşüyorduk. O gün
İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler burada Meclise bilgi
verdi, dedi ki: Diyarbakır Meydanında yapılan bu
bayraksız miting kanuna aykırıdır, nizama
aykırıdır. Bununla ilgili bütün bilgileri, belgeleri adaletin
önüne koyacağız. Ben bugün soruyorum Sayın Bakana, bugün
soruyorum sizlere: O günden bugüne kadar yaklaşık bir buçuk sene
geçti. Bir buçuk senedir bu konuyla ilgili hangi işlemler
yapıldı, kimin hakkında tahkikat yapıldı, sonucu
nedir, nereye geldik? Yani bugüne kadar Türkiyede bölücülükle ilgili, ihanetle
ilgili bütün suçlar göz ardı edildi, bu suçluların hepsi serbest
bırakıldı. Bugün de ondan cesaret alanlar, işte, iki gün
önce karşımıza çıkan manzarayı ortaya koydular. Sizin,
eğer on iki senedir yargıyla ilgili yaptığınız
yanlışları bir bütün olarak ele alıp Bunların hepsini
nasıl çözeceğiz, uygulamayı nasıl daha iyi hâle
getireceğiz? diye bir derdiniz yoksa yarın sizin
bayrağınızı Diyarbakırda indirdikleri gibi Ankarada
da indirirler, buna çok dikkat etmeniz lazım.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU
(Kahramanmaraş) Bayrak hepimizin bayrağı ama Sizin
bayrağınız. deyince
özelleştirdiniz, hepimizin bayrağı. Sizin
bayrağınız. diye sehven farklı ifade ettiniz.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bizim
bayrağımız tabii ki, sizin öyle bir derdiniz yok zaten.
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Ne alakası var canım?
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin bayrağınızı
indirdiler. dedin de
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU
(Kahramanmaraş) Yok, yok, hepimizin bayrağı
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
Devam edin siz Sayın
Konuşmacı.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yani
arkadaşlar, sizin zaten bayrakla, birlikle, dirlikle ilgili bir derdiniz
yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir tane AKPli
milletvekilinin bu bayrağın indirilmesiyle ilgili
açıklamasını biz duymadık, görmedik, yok öyle bir şey.
Nerede var?
BAŞKAN Sayın Erdoğan,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız?
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ya,
arkadaşlar, bugün Sayın Başbakanın grupta
yaptığı konuşmanın başıyla sonu birbirine
uymuyor. Bugün Başbakan diyor ki: O bayrak oradan indirilirken o askerler
neredeydi, ben mi gidip indirecektim? Arkasındaki cümlede de diyor ki:
Eğer o bayrak orada inseydi güneydoğu karışacaktı.
Bunun hangisine inanacağız? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle demedi.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ya,
arkadaşlar, önce kendi içinizde söyledikleriniz birbiriyle uysun. Bugün
adaleti bu hâle siz düşürdünüz, bu adalet yerden kalkmadan Türkiye huzur
bulmaz.
Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, bayrak meselesiyle ilgili olarak bu konuda
AK PARTİden hiç kimsenin açıklama yapmadığını,
konuşma yapmadığını söyledi ve sataşmada bulundu.
OKTAY VURAL (İzmir) Nurettin Bey
grup adına konuştu efendim.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
5.- Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Muğla
Milletvekili Mehmet Erdoğanın 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 48inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, biraz önce buraya gelirken
Sayın Vuralın söylediği gibi AK PARTİ Grubu adına
bugün ben 3 ya da 4 kez bu konuyla ilgili olarak Grubumuzun görüşlerini
çok net, açık bir şekilde sizlerle paylaştım ve arz ettim.
Dolayısıyla, bu söylediğiniz ifade doğru değil yani
AK PARTİden hiç kimse bu konuda bir açıklama yapmadı. şeklindeki
ifadeniz doğruyu yansıtmıyor. Tutanaklara
baktığınız zaman bunu görürsünüz.
Özetle tekrar etmekte fayda var
görüşlerimizi. Böyle bir olay, gerçekten hepimizin, öncelikle tüylerini
diken diken etmiştir, çok vahim bir olaydır, vahim bir hadisedir. Bu
vahametine uygun bir şekilde üzerine gidilmesi gerekir ve gidiliyor.
Tutuklamalar yapılmıştır, görevden almalar, yer
değiştirmeler gerçekleştirilmiştir en hızlı bir
şekilde. Ayrıca, daha geniş soruşturma da devam ediyor ama
yani Efendim, soruşturma yapılıyor. gibi bir
yaklaşımla işi soruşturmaya havale etme
kolaycılığına da kaçılmadı. Adımlar
atıldı, tutuklamalar yapıldı, çok geniş kapsamlı
bir şekilde de bu olayın özelliğine uygun bir şekilde devam
ediyor.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sonucu değiştirecek
mi? O bayrağın indirilmesi savunulur mu bu şekilde?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Ayrıca, bakın, devam edecek, bu olayın üzerine
gidilecek; arkasından, içinden, altından neler
çıkacağını da hep birlikte göreceğiz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ona kim
veriyor bu cesareti Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Bizim açıklamalarımız samimi, Sayın
Başbakanımızın açıklamaları da samimi, yürekten
gelen açıklamalar.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Bunun neresi samimi? Başı ile sonu belli olmuyor.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) İfade ediyor, o olayın olduğu anda ne
yapılması gerektiğini çok açık bir şekilde söylüyor.
Elbette Sayın Başbakanımız, herhâlde
Yani, orada
görevliler var; çitler aşılıyor, direklere
tırmanılıyor. Elbette, Sayın
Başbakanımızın ya da herhangi birimizin, herhangi bir
kişinin, herhangi bir görevlinin, bakanın oraya gidip fiilî olarak
müdahale etmesi mümkün değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Görevlilerin elini tutuyordu, görevlilerin önüne set çekiyordu ya.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Sayın Başbakanımızın
konuşmasının başı da sonu da tutarlı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) Söylediğimiz husus, sadece bir
proje olduğunu, bir özel çalışma olduğunu ve özel
çalışmada iki taraflı bir amaç gerçekleştirmek
hedeflendiği gerçeğini ifade ediyor Sayın
Başbakanımız. Yoksa, konuşmasının başı
ile sonu arasında herhangi bir fark yok.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canikli.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun; Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt'ün; İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; Bursa Milletvekili Sena
Kaleli'nin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin;
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Ankara Milletvekili Levent Gök'ün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Baluken'in; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Van
Milletvekili Aysel Tuğluk'un; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın; Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun;
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in; Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin
Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14,
2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060,
2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982,
2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 48. maddesindeki 7.
fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Ömer Süha
Aldan (Muğla) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Önerge üzerinde
Sayın Aldan konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra
sayılı Yasa Tasarısının 48inci maddesiyle 5235
sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun
10uncu maddesinde değişiklik yapılmaktadır.
Öncelikle kısa bir bilgi vermek
isterim. Aslında, Türkiye'de bu yasal düzenleme eğer kanunlaşırsa
üçlü ceza mahkemeleri sistemi ikiliye dönmektedir yani sulh ceza mahkemeleri
kapatılmaktadır. 5235 sayılı Yasanın 7, 8, 9uncu
maddelerinde mahkemelerin görev alanları belirlenmiştir, 12nci maddeye
kadar. Keza, üst sınırı iki yıldan az cezayı müstelzim
olan suçlara ilişkin olarak sulh ceza mahkemesi görevlidir. 12nci maddede
tek tek sayılmıştır ağır ceza mahkemesinin görev
alanı, onun dışında kalanlar da asliye ceza mahkemesine tevdi
edilecektir.
Yıllardan bu yana sulh ceza
mahkemeleri ile asliye ceza mahkemeleri arasındaki ayrıma
karşı çıkılmıştır. Bu anlamda, yapılan
düzenleme olumlu bir düzenlemedir ancak şunu belirtmek gerekir ki bu yasa
tasarısının geneline egemen olan husus bir şeyleri koruma
anlayışıdır. Yani, bütün düzenlemelere baktığınızda,
yargıda yeni bir yapılanmaya gidilmek istenmektedir. Hatta, özetle
şöyle söyleyebiliriz: Bir anlamda sürprizlerden kaçınma
amaçlanmaktadır. Lakin bu yapılırken çok önemli bir hata
gerçekleştirilmektedir. O da şu: 10uncu maddenin yedinci
fıkrasıyla 15inci maddenin ikinci fıkrası
aynıdır; hatta, 10uncu maddenin sekizinci fıkrasıyla
15inci maddenin üçüncü fıkrası da aynıdır. Madde
tekniği açısından son derece yanlış bir uygulamadır.
Yani bu tasarının ne kadar özensiz
hazırlandığının en büyük kanıtlarından bir
tanesi budur. Aynı yasada 2 tane maddede aynı fıkra noktası
virgülüne kadar yazılmış olacaktır yani buna bile itina
gösterilmemiştir.
Bu noktada şu da çok önemlidir:
Sulh ceza hâkimliği uygulamada çok büyük sorunlara yol açacaktır.
Asliye ceza mahkemelerinin iş yükü son derece artacaktır. İki:
Sulh ceza hâkimliklerinin sayısı düşürüleceğinden pek çok
insan başka bir kente götürülmek zorunda kalınacaktır
tutuklanmak üzere. Bu bir zaman kaybıdır, bir masraftır,
getirisinden daha fazla götürüsü olacaktır bu düzenlemenin.
Kaldı ki aynı
anlayışa sahip sulh ceza hâkimleri marifetiyle tutuklamalar kontrol
altına alınmak istenmektedir. Bu düzenlemeden en geç bir yıl
içerisinde vazgeçileceğini şimdiden burada söylüyorum. Sulh ceza hâkimliklerinin
sayısını kısıtladığınız zaman, o
takdirde, onların sayısını alıp da oradaki sulh ceza
hâkimlerini asliye cezaya vereceksiniz ama uygulamada dava sayısı
asliye ceza mahkemelerinin üstünde büyük bir yük oluşturacaktır ve
bunu yeniden düzenlemenin yoluna bakılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
bugünlerde gündemde olan güneydoğudaki olaylarla ilgili olarak da ben de
bir dakikalık dönemde belli şeylere dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi, bu bir çelişki değil midir? Bir yandan O bayrağı
oradan indirdi, nasıl indirtirsiniz, neden müdahale edilmedi, niye
vurulmadı, asılmadı, kesilmedi? lafları edilirken Licede
2 kişinin öldürülmesi olayına ilişkin olarak savcı gidip
güvenlik güçlerinin fişeklerini topluyor; bu bir çelişki değil
mi? Yönetim anlayışı açısından çelişkidir.
İki, üç temel yanlış
vardır: Bir tanesi, bu sorunun çözümü dışarıda aranmak
istenmektedir. Türkiyenin iç sorunudur, kendi iç dinamiğiyle
çözülmelidir. İkincisi, terör örgütünün cezaevindeki hükümlü lideri muhatap
alınamaz. Dünyada bunun da örnekleri vardır, her zaman terör
örgütlerinin legal yapılanmasıdır muhatap alınan, en önemli
hatalardan bir tanesi odur. Üçüncüsü, bu sorunu çözmek yerine eylemi dondurma
yöntemi benimsenmiştir, en büyük yanlış buradadır. Bir eti
dondurup, buzdolabından çıkarıp, çözdürüp tekrar
buzdolabına koyduğunuz zaman o et kokar.
Hepinize saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
49uncu maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 49. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki gelmek üzere sözcüğünün metinden
çıkarılarak gelecek şekilde sözünün maddeye eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
İsa Gök Haydar
Akar Turgut
Dibek
Mersin Kocaeli Kırklareli
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 49. Maddesinin Anayasaya
aykırılık sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Mesut Dedeoğlu Reşat
Doğru Seyfettin
Yılmaz
Kahramanmaraş Tokat Adana
S. Nevzat Korkmaz
Isparta
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
ADALET BAKANI
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz
konuşacak.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkındaki Kanun Tasarısının 49uncu maddesinde
verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, demokrasinin özü ve güvencesi hukuk bilinci ve yargı
bağımsızlığıdır. Demokrasiye yönelik
tehdidin en genel ifadesi yargının bağımsız
olmamasıdır. Türkiye ne kaybediyorsa, bugün yaşanan ne kadar
sıkıntı varsa yargının
bağımsızlığından ziyade, gücü eline geçirenlerin
yargıyı kendilerine bağlamaları, bağlamaya
çalışmaları ve yargıyı arkabahçeleri olarak görmelerinden
kaynaklanan sıkıntılar bugünkü bu sonucu getirmiştir. Onun
için, hepimizin üzerinde durması gereken yargının
bağımsızlığıdır. Dün birilerinin iddia
ettiği gibi, yargı birilerinin arkabahçesiyse, bir grubun elindeyse
onun çözümü yargıyı kendinize bağlamak değil, yargının
tam bağımsız olması yönündeki adımları
atmanızdır.
Bugün burada
söylüyorum: Şu anda, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı,
Başbakan ve MİTin oluşturmaya
çalıştığı, paralel devlet, paralel yargı,
yargının içerisindeki paralel yapılanma adı altında
yürüttüğünüz soruşturmanın bir benzerini bir sene sonra siz
yaşamak zorunda kalabilirsiniz Sayın Bakan. Yapılan
uygulamalarla, HSYKda yaptığınız düzenlemelerle -Anayasa
Mahkemesinden bir kısmı döndü- yargı tamamen Adalet Bakanı
Bekir Bozdağa bağlı bir hâle geliyor. MİTle ilgili
yasalarla İçişleri Bakanı olağanüstü yetkilere sahip oldu.
MİT Müsteşarı bugün ülkeyi yönetecek bir hâle gelmiş
durumdadır. Yarın eğer ülkeyi, ülkede iktidarı ele
geçirenler ülkede bir paralel devlet ararsa emin olun bu paralel devletin en
önemli aktörleri ve sorumluları başta Adalet Bakanı,
İçişleri Bakanı ve MİT Müsteşarının
olduğu bir yapıyla karşı karşıya gelebilirsiniz.
Onun için, bugünkü gücünüze güvenerek yargıyı arkabahçeniz hâline
getirmeyin, yargıyı kendinize bağlamanın gayreti içerisine
girmeyin. Bugün buradan, gecenin bu saatinde Hükûmeti ve AKP Grubunu uyarıyorum,
bu konuda dikkatli olsunlar çünkü gün gelir devran döner, hesap dönerse bunun
altından kalkamazsınız.
Şimdi, biraz
önce Caniklinin açıklamalarına dayanarak bir şeyi ifade
edeceğim. Ülkede 2006 yılında bir açılım süreci,
çözüm süreci dediğiniz bir çözülme sürecini başlattınız
ve buradaki en önemli argümanınız şuydu: Analar
ağlamasın. Şunu ifade etmek istiyorum: Bugün Türkiye Büyük
Millet Meclisinin altında, bu bayrağın altında, bu ülkede
bağımsız yaşıyorsanız Çanakkalede bu ülkenin
birliği için, bu bayrağın özgürce dalgalanması için 250 bin
şehit verdiğimizi unutmayın. Eğer o şehitlerimiz
verilmemiş olsaydı bugün burada özgür olarak
yaşayamazdınız. Buradan soruyorum: Onların anası yok
muydu, onların anası ağlamadı mı? 12-13
yaşındaki vatan evlatları bu ülkede şehadet şerbetini
içerken ne için içtiler? Bu bayrak için içtiler, bu vatan için içtiler,
milletin birliği için içtiler. Şimdi oradan laf atmak yerine, ben
size soruyorum: Analar ağlamasın diye bu ülkenin bir bölümünü
PKKlı teröristlere teslim etme noktasına geldiyseniz, eğer
-bayrakla ilgili laf söylüyorsunuz- bu ülkede bu devletin bayrağı hem
de nerede, Hava Kuvvetlerinin üssünde indiriliyorsa şapkamızı
önümüze alıp düşüneceğiz. Şimdi, oradan çıkıp da
orada o bayrağın indirilmesine ses çıkarmayan komutanlara laf
söyleyen Sayın Başbakana ve Hükûmet yetkililerine şunu
soruyorum: Eğer bir tane asker çıkıp da orada o bayrak
direğine tırmanana ateş etseydi veya indirseydi ne olurdu
biliyor musunuz? Ona derlerdi ki: Siz paralel devletin, paralel
yapının bir unsurusunuz. Bu, CIA ve MOSSAD ajanı. Gelinen nokta
bu.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep)
Ne alakası var?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, laf atıyorsunuz ama ben size soruyorum:
Askerimizi katleden, çocuğumuzu katleden, kundaktaki bebeği
katledenler, askerin, polisin gözünün önünde elindeki silahla gezerken ona
asker niye dokunamıyor, ona polis niye dokunamıyor? Bu, sizin bugün
getirdiğiniz politikadandır. Ondan sonra çıkıp da buradan,
grup başkan vekiliyle ilgili, Ben burada söz söyledim. deme hakkına
sahip değilsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Maddeye gel,
maddeye!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Siz
nasıl bakarsanız taşra öyle bakar ama
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
asıl hedefinize ulaşamayacaksınız, açık ve net
söylüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yılmaz.
KEMALLETTİN AYDIN (Gümüşhane)
İdam kararını ne yaptınız?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ne
yaptığımı anlatırım ben sana! Ne yaptığımı
gel burada sana anlatayım!
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 49. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki gelmek üzere sözcüğünün metinden
çıkarılarak gelecek şekilde sözünün maddeye eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacak.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu görüşülmekte olan
kanun tasarısının aslında cemaatle, daha doğrusu
paralel yapı, iktidarın paralel yapı diye
adlandırdığı cemaat ile Hükûmet arasındaki denge
savaşı olduğunu söylemiştim. Bu kavganın bir sonucu
olarak bu gelmiştir. Aslında buradaki temel amaç
bağımsız ve tarafsız yargı oluşturmak
olmalıydı.
Hâkimlerin bireyin güvencesi olabilmesi
için kendi vicdanları ve hukuk dışında hiçbir etki
altında kalmadan karar verebilmeleri gerekir ve burada alacakları
referans sadece uluslararası hukuk kuralları ve bizim kendi ulusal
hukukumuz olmalıdır; bunun dışında hiçbir etki
altında kalmamalıdırlar. Yine, hâkimler, kendi içlerindeki
yanlı duygulara karşı da tarafsız olmalıdırlar.
Ancak, yaşadığımız süreçte Danıştayda,
Yargıtayda, kürsüde bazı hâkim ve savcıların
-bırakın kullandıkları oyu- kimin kime ne zaman nasıl
selam verecekleri, kimin kime soğuk mu sıcak mı
davranacakları konusunda bile kendi iradeleriyle karar veremedikleri ve
bağımsız olamadıkları bilinen bir gerçektir ve bu olay
aslında son günlerde ülkemizde gerçekten telafisi güç olan mağdurlar
yaratmıştır, mağdur yargılamalar
yaratmıştır. Bu, aslında, hem hâkimlik mesleğinin hem
de bu hâkimlik mesleğinin mensuplarının iflası demektir
yani Türkiye'de yargı iflas etmiştir. Yargı iflas ettiği
için de zaten son zamanlarda ülkemizde çok ciddi mağduriyet yaratan
yargılamalar olmuştur.
Hatta, Başbakan da en sonunda,
daha önce savcısı olduğu yargılamaların
savcılığından istifa etmiştir, savunma tarafına geçmiştir
ve orada yatan insanların günahsız olduğunu söylemiştir.
Ancak, Sayın Başbakan ve AKP Hükûmeti bir yandan bu
yargılamaların gerçekten mağduriyet yaratan, intikam
amacıyla yapılan yargılamalar olduğunu söylemelerine
rağmen, bunun sonuçlarını Parlamento olarak düzenleme konusunda
aynı cesareti gösterememişlerdir. Kendileri yeniden
yargılamayı telaffuz etmelerine rağmen, bu telaffuzun sonucunu
Parlamentoda bir yasama organının iradesi olarak ortaya koyamamışlardır;
bu bir eksikliktir.
Ben, aslında,
Sayın Adalet Bakanının ülkemizdeki bu mağduriyetleri
giderme konusunda cesaretli adım atacağını umuyordum ve
bekliyordum. Bu pakette, gerçekten, o mağduriyet yaratan
yargılamaların yeniden hukuk kurallarına göre
yapılması gerektiğini düşünüyordum ama bu konuda
doğrusunu isterseniz, gerçekten umudum kırıldı. Şimdi,
yapılması gereken şudur arkadaşlar: Bakın, siyasetin
bir kişisi olarak Başbakanın haksız yargılamalar
dediği yargılamalardaki haksızlığı bu
Parlamentonun düzeltmesi gerekirken Anayasa Mahkemesi düzeltti. Şimdi de
yeniden yargılama konusunu yani o Balyoz davası ve diğer
davalarda verilen haksız kararların düzeltilmesini Başbakan ve
Adalet Bakanı sanıyorum Anayasa Mahkemesinden bekliyor.
Değerli arkadaşlarım,
bir yandan millî irade diyoruz, Yasama yetkisi Parlamentonundur. diyoruz,
öbür taraftan da gerçekten o haksızlığı ve
hukuksuzluğu giderme konusunda isteksiz davranıyoruz. Ya, bunun için
de mi mutlaka Başbakana dokunması lazım ya da Adalet
Bakanına dokunması lazım ya da AKPye dokunması lazım
bu haksız yargılamaların, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bu
yeniden yargılama konusunun mutlaka Parlamento tarafından çözülmesi
gerektiğini düşünüyorum. Eğer, Sayın Başbakan ve
Adalet Bakanı bu yeniden yargılama konusunda, 5 Ocaktan itibaren
söylediği laflar konusunda samimilerse bu lafları 17 ve 25
Aralıktaki rüşvet ve yolsuzluk iddiasıyla yapılan
soruşturmaları örtmek, bunları önlemek için
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) -
söylememişlerse o zaman, Parlamentonun gündemine getirip bunun yasal
düzenlemesini yapmaları gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
50nci maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 50. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki kurulunca sözcüğünün metinden
çıkarılarak kurulu tarafından sözünün maddeye eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Haydar Akar Özgür
Özel İsa
Gök
Kocaeli Manisa Mersin
Turgut Dibek
Kırklareli
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 50. Maddesinin Anayasaya
aykırı olması sebebiyle Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Murat
Başesgioğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya İstanbul Kayseri
Mesut Dedeoğlu Reşat
Doğru Alim
Işık
Kahramanmaraş Tokat Kütahya
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
592 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 50nci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi bir kez daha saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri -bu
maddede de görüldüğü gibi- söz konusu yargı paketi adıyla
tartıştığımız bu tasarı da, maalesef,
iktidarın kendi yaptığını bozan, bozduğunu tekrar yapmaya çalışan bir
düzenlemeye şahit olduğumuzu göstermektedir. Nitekim, bu madde, 2004
yılında yine Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
çıkarılmış olan 5235 sayılı Adlî Yargı
İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev
ve Yetkileri Hakkında Kanunda yeni bir düzenlemeyi getirmektedir.
Bu kanunda eski hâliyle var olan bu
madde aynen şöyledir: Bölge adliye mahkemesi başkanı birinci
sınıf; daire başkanı birinci sınıfa
ayrılmış ve Yargıtay üyeliğine seçilme
hakkını yitirmemiş, daire üyeleri birinci sınıfa
ayrılmış adlî yargı hâkim ve savcıları
arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca atanır. Bunlar,
dört yıldan önce başka bir yere veya göreve atanamazlar, ancak
meşru mazeretleri durumunda muvafakatları alınarak veya
haklarında yapılacak soruşturma sonunda görev yeri veya
görevlerinin değiştirilmesine Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca karar verilebilir. Maddenin orijinali bu. Getirilen yeni düzenlemede
ne değişmiş diye baktığınız zaman Dört yıldan
önce başka bir yere ve göreve atanamazlar. hükmü
kaldırılmış, diğerleri yeniden düzenlenmiş.
Yani, yeni düzenlemeyle denilmek
isteniyor ki: 2010 referandumunda ileri demokrasi nutuklarıyla
değiştirdiğimiz düzenleme sonucu ortaya çıkan
yapıyı değiştireceğiz. Niye? Çünkü 17 ve 25
Aralık tarihlerinde ortaya çıkan rüşvet ve yolsuzluk
soruşturması sonucunda birilerine dokunan ve kamuoyunda ciddi
rahatsızlıklara yol açan gelişmeler sonunda yargıyla
hesaplaşma zamanı geldi. Yani, Sen Dört yıl süreyle
değiştirilemezsin. hükmüne göre burada bu soruşturmaları
yürütmeye devam edemezsin kardeşim. Senin yapın paralel, senin
yapın üçgen, senin yapın yamuk. Şimdi bunu
değiştiriyorum. diyorsunuz. Bunun sonucu: Türkiyede yargıya
güvenin hızla düşmesine ve bu azalan güven sonucunda da kaosun
artmasına yol açan bir yeni Türkiye demektir.
O nedenle, yapılacak
düzenlemelerin birilerini rahatlatma adına değil, gerçekten hukuk
devleti oluşturma ve toplumu rahatlatma adına yapılması
gerekmektedir. Maalesef, bu yeni düzenleme de kendi içerisinde bir çelişki
içinde bulunan Hükûmetin kendi kararlarıyla yeni kargaşa
ortamına yol açacak düzenlemeleri amaçladığını
göstermektedir. Nitekim, Osmanlı İmparatorluğu döneminde
kırk yıl uygulanan istinaf mahkemelerinin cumhuriyetin
kuruluşuyla beraber kaldırılmasının ardından,
bugün yeniden doksan bir yıl öncesine dönülmeye
çalışılması başka amaçları
taşımaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarıdaki yeni düzenleme Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniter
yapısının bozulmasına ve eyalet sistemine geçişe bir
hazırlıktır. O nedenle, yaptığınız iş
doğru bir iş değildir. Ayrıca, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine Ek 7 No.lu Protokolle de bu düzenlemelerin bir
ilgisi bulunmamaktadır. Yapılan düzenleme, 1.500 civarında
birinci sınıf hâkim ve savcının bulunamayacağı ve
bu nedenle de yeniden Türkiyede ayrı bir kaosun yaşanacağı
bir düzenlemedir.
Bu uyarıları yapmayı bir
görev biliyoruz. Tabii ki takdir yüce Meclisindir diyor, tekrar hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 50. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki kurulunca sözcüğünün metinden
çıkarılarak kurulu tarafından sözünün maddeye eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Manisa
Milletvekili Sayın Özgür Özel konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
(AK PARTİ sıralarından
Somayı anlatacak. sesleri)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum.
Kürsüye gelirken değerli
arkadaşlar Somayı anlatırsın. dedi. Evet, Somayı
anlatacağım. Yüce Meclise bugün, Soma Faciasını
İnceleme ve Araştırma Komisyonu olarak iki gündür
çalışmalarımızı yaptık, Somadan çok selam ve çok
beklenti getirdik. 301 canımızı bir kez daha, hep beraber,
Somada Meclis adına rahmetle andık, taziye ziyaretlerinde bulunduk
ve çalışmalarımıza başladık.
Ama şöyle bir hafıza
tazelemeye ihtiyaç var: Somada kaza Soma AŞde olmuştu, onun
Eynezdeki ocağında. Aynı firmanın 2 tane daha
ocağı vardı; Ata ve Işıklar. Oralarda da 5 bine
yakın kişi çalışıyordu. Biz Sayın Bakan Taner
Yıldızın ifadelerine inanarak
Yedi ay önce demişti ki:
Türkiye'nin en güvenli maden ocağı Eynezdir. Eynezde Türkiye
Cumhuriyeti tarihinin en büyük iş kazasını yaşadıktan
sonra şunu bildik ki diğer ocaklar bu ocaktan daha güvencesiz. Bunu
sadece bizler düşünmedik. Eşler kocalarını, analar
oğullarını, çocuklar babalarını o madene yollamak
istemediler ve diğer madenlerde çalışanlar işbaşı
yapmadılar ve kurtarma çalışmalarına katkı verdikten
sonra oturma eylemine başladılar. Oturma eylemini yapan madencilerden
10 kişi Başbakanla görüştürülmek üzere Ankaraya getirildi,
huzura çıktılar.
Daha sonra, ertesi gün, Sayın Salih Kapusuzun
Başkanlığında 10a yakın AKP milletvekili de Somaya
geldi, Oturma eylemini bitirin çünkü size devlet söz verdi artık.
dediler. Bu sözün içinde çalışma süresinin altı saate
indirilmesinden tutun da haftalık otuz altı saatten çok
çalışmamaya, 2008de gasbedilen erken emeklilik hakkının
geri verilmesine kadar pek çok taahhüt bulunuyordu ve o insanlar oturma
eylemini bitirmeden önce sordular Salih Kapusuza, Recai Berbere, diğer
milletvekillerine: Bu söylediğiniz garanti yani Başbakanın
söylediği Madenler güvenli olana kadar kimse o madene inmeye zorlanmayacak
ve gerekirse üç ay dört ay maaşları devlet ödeyecek ama kimse
zorlanmayacak. Bu bütün madenler için geçerli mi? Sayın Kapusuz dedi ki: Evet, Işıklar
için, Ata için
hatta daha fazlasını saydılar ve bu güvenceyle
insanlar gitmedi. Sonra söylentiler başladı, Sadece kazanın
olduğu yeri kapsayacakmış. Ardından telefonlar geldi
dayıbaşılardan: Herkes işinin başına.
Başbakan böyle söz vermedi. dediler, dayıbaşı dedi ki:
Oğlum yerin altında Başbakan yok, dayıbaşı var;
oranın Başbakanı benim. Gelirsen çalışırsın,
gelmezsen yerine adam bulurum. Onun üzerine, koştuk, gittik
Sayın Recai Berbere Özgür sadece
Eynez.dedi. Ya, nasıl olur? Biz onu söz verdik. dedi. Bu flaş
diski yarın Plan ve Bütçenin ekranında oynatacağız. Bunun
içinde, Sayın Salih Kapusuza ve
Sayın Recai Berbere sorulurken
tek tek madenlerin isimlerini sayarak
işçileri ikna ettikleri görüntüler var. Somadaki yerel basından
aldım, getirdim; ben izledim, yarın hep beraber izleyeceğiz.
Şimdi, oradaki insanlara
tebligatlar gidiyor yani diyorlar ki: Maden ocağına ineceksin
tekrar. Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu maden
ocaklarının patlayandan daha güvensiz olduğunu Bakan söyledi. En
güvenli hâle getirilse biz 13 Mayıs günü patlayan, yangının
olduğu maden ocağındaki riskten daha az bir riske canlarımızı
yollamıyoruz. Ama geçen hafta alt komisyonda sadece Eynezdi, ben önerge
verdim diğer ikisi de olsun diye, iktidar partisi oylarıyla
reddedildi, Ancak, alt komisyon raporlarına yazarız, bu konuyu
tekrar görüşürüz. diye bir iyi niyet beyanında bulunuldu.
Sizlerden Somadaki madenciler
adına rica ediyoruz: Lütfen, bu sürece dâhil olunuz. Devletin sözünün bir
anlam ifade ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının
oradaki bir kalabalığı dağıtmak için bir söz verip
daha sonra Arap hurmadan indi, mafiş. yapmayacağını,
Türkiye Cumhuriyetinin, Hükûmetinin, iktidar partisinin sözünün bir
karşılığı olduğunu ve kimsenin- Madenlerde
ölmeye zorlanmayacaksınız. denen devlet sözünün arkasında hep
beraber durduğumuzu göstermek lazım. Bu güveni yarın verdik
verdik, vermedik yetmiş iki saatlik süre doluyor,
evlatlarımızı ölüme indirecekler.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
51inci maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 51. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki kurulunca sözcüğünün metinden
çıkarılarak kurulu tarafından sözünün maddeye eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk
Ömer Süha
Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek Haydar Akar İsa
Gök
Kırklareli Kocaeli Mersin
BAŞKAN Şimdi
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 51.
Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Mesut
Dedeoğlu Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kahramanmaraş Kayseri
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, çekiyoruz
önergeyi.
BAŞKAN Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 51.
maddesindeki cümlenin son kısmındaki kurulunca sözcüğünün
metinden çıkarılarak kurulu tarafından sözünün maddeye
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haydar
Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL
ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde kim konuşacak
Sayın Öztürk?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Gerekçe okunsun.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Metnin daha anlaşılır olmasını
sağlamak için önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
52nci maddede üç adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 52 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli Mehmet Doğan
Kubat Osman
Aşkın Bak
Giresun İstanbul İstanbul
Mehmet Geldi Aydın
Şengül Tülay
Kaynarca
Giresun İzmir İstanbul
"MADDE 52- 5235 sayılı Kanunun 45 inci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Yargıtay
daire başkanı ve üyeleri, istekleri üzerine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca bölge adliye mahkemesi başkanlığına, daire
başkanlıklarına veya Cumhuriyet
başsavcılığına dört yıllığına
atanabilirler. Başka bir bölge adliye mahkemesine yapılacak
atamalarda da aynı usul uygulanır. Bu şekilde atananların;
Yargıtay üyeliği sıfatı, kadrosu, aylık ve ödeneği
ile her türlü özlük hakları korunur; aylık ve ödenekleri ile her
türlü mali ve sosyal haklarının Yargıtay bütçesinden ödenmesine
devam olunur; disiplin ve ceza soruşturma ve kovuşturmaları
Yargıtay üyeleri hakkındaki hükümlere tabidir; bu görevde geçirdikleri
süre Yargıtay üyeliğinde geçmiş sayılır. Bu
kişiler; Yargıtay üyeleri tarafından Yargıtayda
yapılan iş ve işlemlere katılamazlar; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği seçimleri hariç Yargıtaydaki
seçimlerde aday olamaz ve oy kullanamazlar; istekleri üzerine Yargıtaydaki
görevlerine geri dönerler.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 52. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir, öncelikle işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 52.
Maddesinin Anayasaya aykırı olması sebebiyle Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Seyfettin
Yılmaz
Konya Adana
OKTAY VURAL
(İzmir) Çektik efendim önergeyi.
BAŞKAN Çekiyorlar
önergeyi.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 52. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk konuşacak.
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
görüşülmekte olan tasasının 52nci maddesinin biz ya madde
metninden çıkarılması ya da
Aslında
çıkarılması için şey yaptık. Ancak, biz bu 5235
sayılı Yasanın 45inci maddesinin (1)inci fıkrasında
değiştirilen bu 52nci maddesinde şöyle bir değişiklik
öneriyoruz: Yargıtay daire başkanı ve üyeleri istekleri veya
ihtiyaç oranında beş yılını doldurmamış
olanlar arasından Birinci Başkanlık Kurulunun belirlemesi ve
HSYKya bildirilmesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bölge adliye
mahkemesi başkanlığına, daire
başkanlıklarına veya cumhuriyet
başsavcılıklarına atanabilirler. şeklinde
değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Umuyorum ve
diliyorum ki bu maddeyle ilgili sanıyorum tekriri müzakereyle ileride
tekrar bunu görüşeceğiz diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 52 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve
arkadaşları
"MADDE 52- 5235 sayılı
Kanunun 45 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Yargıtay daire
başkanı ve üyeleri, istekleri üzerine Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca bölge adliye mahkemesi başkanlığına, daire
başkanlıklarına veya Cumhuriyet
başsavcılığına dört yıllığına
atanabilirler. Başka bir bölge adliye mahkemesine yapılacak
atamalarda da aynı usul uygulanır. Bu şekilde atananların;
Yargıtay üyeliği sıfatı, kadrosu, aylık ve
ödeneği ile her türlü özlük hakları korunur; aylık ve ödenekleri
ile her türlü mali ve sosyal haklarının Yargıtay bütçesinden
ödenmesine devam olunur; disiplin ve ceza soruşturma ve kovuşturmaları
Yargıtay üyeleri hakkındaki hükümlere tabidir; bu görevde
geçirdikleri süre Yargıtay üyeliğinde geçmiş sayılır.
Bu kişiler; Yargıtay üyeleri tarafından Yargıtayda
yapılan iş ve işlemlere katılamazlar; Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği seçimleri hariç Yargıtaydaki
seçimlerde aday olamaz ve oy kullanamazlar; istekleri üzerine Yargıtaydaki
görevlerine geri dönerler."
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önergeyle Yargıtaydan bölge adliye
mahkemelerine atanacakların dört yıllığına
atanmaları sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
53üncü maddede iki adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 53. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki yer alan sözcüğünün metinden
çıkarılarak bulunan sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Ömer Süha Aldan Sedef
Küçük Turgut
Dibek
Muğla İstanbul Kırklareli
İsa Gök
Mersin
BAŞKAN - Şimdi,
okutacağım önerge Anayasaya aykırılık önergesidir,
öncelikle işleme alacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim
önergeyse çekiyoruz efendim.
BAŞKAN Sizinki.
Komisyon önergeye katılıyor
mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üzerinde
İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 53üncü maddesi üzerine söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz kanun tasarının bazı maddeleriyle
özellikle çocukların cinsel istismarına yönelik cezaların
artırılması yerinde bir adımdır. Keşke bu kadar
geç kalmasaydık diyorum çünkü son olaylar kamuoyumuzu haklı infiale
sevk etmiş olsa da bu durum yeni değildir. Basına yansıyan
rakamlara göre son iki yılda 250den fazla çocuk tecavüze
uğradı, bine yakın olay Yargıtaya intikal etti. 2012den bugüne
104 çocuk tacize uğradığı gerekçesiyle yargıya başvurdu.
Mardinde N.Ç.; Adapazarında Ö.C.; Diyarbakırda F.S.; Zonguldak
Kozluda E.A.; Pozantı ve Sincan cezaevinde yaşananlar, tecavüze
uğrayan çocukların rızası olduğuna ilişkin
mahkeme kararları, Adli Tıpta rapor işkencesi,
hafızalarımıza insanlığın durduğu anlar
olarak kazınan örneklerden sadece birkaçı. Sorun, insanların
özellikle çocukların cinsel istismarı olunca sözün bittiği
yerdeyiz demektir. Bu açıdan cezaların daha caydırıcı
hâle gelmesini, ceza artırımını tabii ki olumlu buluyoruz
ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Muhakkak ki cezaların
artırılması çok önemlidir ama asıl önemli olan buna neden
olan toplumsal dinamiklerin belirlenmesi ve buna karşı önlemlerin
alınmasıdır.
Görmezden gelmek, saklamak Bizim
ülkemizde böyle şeyler olur mu canım, bizim örf ve ananelerimize
aykırıdır. demek bu acımasızlığa davet
çıkarmak anlamına gelmektedir ve kanımca da artık toplumsal
bir yüzleşme gerekmektedir. Ensest de dâhil olmak üzere bu suçların
ne kadar yaygın olduğunu görmemiz ve kamuoyuna göstermemiz gerekiyor.
Bireyleri, aileleri, adli yapıyı, kolluk kuvvetlerini,
sağlık teşkilatımızı bilgilendirmemiz gerekiyor.
Bu suçları fısıltıyla konuşmak dünyanın neresinde
olursak olalım çözümü uzaklaştırır, hastalıklı
yapıyı besler. Ve aslında hepimiz bu ortaya çıkanların
buzdağının sadece gözüken bir kısmı olduğunu
biliyoruz ama hiçbirimiz, üniversiteler de, Bakanlık da, medya da dâhil
olmak üzere, buzdağının görünmeyen kısmını araştırmıyoruz.
Bu olaylar gündeme geldiğinde, önce toplumsal bir infial vuku buluyor ve
sonra unutuluyor ve bir bakıyoruz ki binlerce çocuk tacizi bir istatistik
hâlini almış ve o istatistiğin altındaki trajediler
toplumsal hafızadan silinmiş.
Bu görmezden gelmeye ve unutmaya en
çarpıcı örneklerden birisi de bu çatı, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir. Muhalefet partileri bu konunun araştırılması
için çok sayıda önerge verdiler. En son 2010 yılında yani dört
yıl önce, kayıp çocuklarla ilgili bir komisyon kuruldu. Bunun
dışındaki tüm önergeler reddedildi. Şimdi soruyorum
sizlere: Niye reddedildi? Böyle bir sorun yok muydu, yoksa muhalefet partileri
veriyor diye ezberden mi reddettiniz? Oysa bu toplumsal yaranın
tartışılması, enine boyuna ele alınması gerekiyor
ve sorunu çözmenin tek yolu da kafayı kuma gömmemek. Ne yazık ki
Bakanlık gibi, medya gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi de kafayı
kuma gömmüştür ve bu, kabul edilecek bir durum değildir.
Şimdi, bu
yasa Meclisimize geldi, ilgili maddeler üzerinde mutabakat var ve
yasalaşacak. Bu tabii ki çok güzel bir gelişme ama yine hepimiz
biliyoruz ki sorun ortadan kalkmayacak. Çünkü yalnızca ceza
artırımıyla sonuç almak mümkün değildir. Bu, yalnızca
atılacak adımlardan bir tanesidir. Bu sorunun kalıcı
biçimde çözülebilmesi için daha pek çok adım gerekmektedir.
İktidarıyla muhalefetiyle tüm Meclis, medya, üniversiteler, sivil
toplum örgütleri, bakanlıklar ortaklaşa hareket etmezlerse ve
sağduyulu davranmazlarsa, korkarım, daha çok çocuğumuzu, daha
çok kadınımızı bu acımasızlığa kurban
vereceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir.
54üncü maddede bir adet önerge
vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı kanun tasarısının çerçeve 54. maddesindeki
cümlenin son kısmındaki gelmek üzere sözcüğünün metinden
çıkarılarak gelecek şekilde sözünün maddeye eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali
Rıza Öztürk Haydar
Akar
Uşak Mersin Kocaeli
Ömer Süha Aldan Ayşe
Eser Danışoğlu Turgut
Dibek
Muğla İstanbul Kırklareli
İsa Gök
Mersin
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ayşe Eser
Danışoğlu konuşacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
AYŞE ESER
DANIŞOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İvedi
yargılama usulünden çocuklara yönelik suçlara kadar geniş bir
alanı kapsayan 104 maddelik bir torba yasa tasarısını görüşüyoruz.
Tasarının toplumda olumlu algılanmasını sağlayan,
çocuklara yönelik cinsel suçlarda ceza artırımı öngören maddeler
ancak 256 kadın örgütü bu tasarının geri çekilmesi için sürekli
çağrı yapıyor. Türk Tabipleri Birliği Kadın
Sağlığı Kolu, yasanın cinsel taciz ve
saldırıları önlemeyeceğini, çocuk ve kadınları
koruyamayacağını ve bir caydırıcı etkisi
olmayacağını düşündükleri için itiraz ediyorlar. Eğer
bu çatı altında halkın tamamı temsil ediliyor ve
tamamı için kanun yapılıyorsa bütün bu itirazların dikkate
alınması da gerekiyor.
Görülmesi,
duyulması istenmiyor ama istismar ve şiddetin en çok
yaşandığı yer ne yazık ki aileler. Aile hepimiz için
çok değerli ancak ailenin kutsallığı söylemi, aile içinde
yaşanan şiddeti ve istismarı bir kılıfa sokuyor,
görünmez kılıyor, kadınların ve çocukların
yaşadıklarının üstü kapatılıyor ve cinayetler,
şiddet ve tecavüzler de azalmıyor.
İkinci defa kız çocuk dünyaya
getirdi diye elektrik işkencesiyle öldürülen Mübarek Turanın
kocası, cinayeti işlerken 155 Polis İmdatı arıyor
Vallahi daha ölmemiş ama katli bana helalse öldürüyorum. diyor. Bu
zihniyeti değiştirmek için iktidar partisinde bir çaba var mı,
ben göremiyorum. Her gün sokaklarda çocuklarının gözü önünde katledilen
kadınları, bir ömür annesiz kalan küçük çocukları hiç
düşünüyor musunuz, bundan da emin değilim çünkü bu tasarıda
kadın cinayetlerine ve kadına karşı şiddete dair de
hiçbir düzenleme yok. Âdeta böyle bir toplumsal sorun yokmuş gibi davranılıyor.
Kadın cinayetlerine ağırlaştırılmış
müebbet cezasının yasalaştırılması için öneriler
getirildi ama kulaklar gene tıkalı.
Değerli milletvekilleri, devletin
kadına bakışını bir davayı hatırlatarak
açıklamak istiyorum, karakolda nasıl feci şekilde
dövüldüğünü hepimizin kayıtlardan izlediği Fevziye Cengizin
davası. Yargılanan polislere bir yıla kadar hapis cezası,
birine de beraat istendi, dayak yiyen Fevziye Cengiz hakkında polislere
hakaret ve direnme gerekçesiyle sekiz yıl dokuz aya kadar yani
aşağı yukarı dokuz yıl kadar hapis cezası
istendi. Kadınları ve haklarını bu devlet
anlayışı nasıl koruyacak?
Tasarıda cinayet davalarında
ceza indirimi sağlayan haksız tahrik indirimi uygulanmasını
engelleyecek bir düzenleme de yer almıyor, bu da kadın örgütlerinin
önemli itirazlarından bir tanesi.
Ülkemizde mağdur olan sadece
kadın ve çocuklar değil tabii, bir de kimlikleri yok sayılan
LGBTİ bireyler var. Geçenlerde bir cinayet davasında haksız
tahrik indirimi verilmesine gerekçe olarak maktulün travesti olması
gösterildi. Kanunlar önünde herkes eşit değil mi? Bu tasarıda da
bir düzenlemeye yer verilmediğine göre, iktidar,
onaylamadığı vatandaşlarına yönelik nefret söylemine,
ayrımcılığa ve her türlü şiddete aldırmıyor
mu dememiz gerekiyor.
Tasarıdaki
bir diğer eksiklik, çocuk yaşta evliliklerin üzerinde durulmaması.
Kız çocuklarının eğitim görmesinin, güçlenerek istedikleri
hayatı kurabilmesinin en büyük engellerinden biri de budur. Çocuk
gelinlerin nikâhını kıyan imamlar, köylerdeki muhtarlar, kamu
görevlileri ve en önemlisi aileler bu istismara göz yumuyor diye Hükûmete
düşen de bunu seyretmek midir? Kader Erten 12sinde evlendirildi, 13ünde
anne oldu, 14ünde de öldürüldü. Her adımı bir çocuk istismarı
olan bu olayın failleri belli ama görmezden geliniyor. İşte çocuğa
bakışımız budur.
Değerli
milletvekilleri, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını bir
devlet politikası olarak her kademede eğitimde ve her kurumda
yerleştirmemiz gerekiyor. Bir zihniyet dönüşümü sağlanamazsa
zayıflar her zaman ezilecektir.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
55inci maddede
iki adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
55. maddesindeki cümlenin son kısmındaki kurulu
tarafından sözcüğünün
metinden çıkarılarak kurulunca sözünün maddeye eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Dilek Akagün Yılmaz Ali Rıza Öztürk Ömer Süha Aldan
Uşak Mersin Muğla
Turgut Dibek İsa
Gök Haydar
Akar
Kırklareli Mersin Kocaeli
Sedef Küçük
İstanbul
BAŞKAN
Şimdi okutacağım önerge Anayasaya aykırılık
önergesidir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çekiyoruz efendim.
BAŞKAN
Önerge geri çekilmiştir.
Okutulan önergeye
Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA
KEMAL ŞERBETÇİOĞLU (Bursa) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önerge üstünde
İstanbul Milletvekili Sayın Sedef Küçük konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 55inci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yargının temel işlevi ve amacı adaletin
sağlanmasıdır. Eğer kanunları sıkça
değiştiriyorsanız, hâkimleri ve savcıları benim
adamım, onun adamı diye niteliyorsanız, hakkınızda
soruşturma açıldı diye yargıyı hallaç pamuğu gibi
atıyorsanız orada yargı tartışmalı hâle gelir.
Bir demokratik hukuk devletinde
insanların güce yakınlığı veya uzaklığı
ile adalet kavramı ve adalet anlayışı
değişmemelidir, değişiyorsa o ülkenin adalet sistemi
baştan hatalı kurulmuş demektir. Daha dün yanlış
denilenlere bugün doğru deniliyorsa vatandaşlarınızda
adalete güveni ortadan kaldırıyorsunuz demektir. Dün
alkışladığınız Anayasa Mahkemesi
Başkanını istediğinizi söylemedi diye bugün yerden yere
vuruyorsanız hukuka güveni yok ediyorsunuz demektir. Bir sistem de kendi
kendisiyle çelişmeye başladıysa içten içe de bir çürüme
başlamış demektir. Bu çürümenin olmaması için, halkın
yargı kurumuna güvenini koruyabilmesi için kişilerden öte ilkelere
yaslanmak zorundayız ve bu ilkelerin de en önemlisi hukukun
üstünlüğüdür. Hukukun üstünlüğünün var olduğu yerlerde
imtiyazlara yer yoktur. Birisi için işletilen bir kural bir
başkası için farklı işletiliyorsa derin bir
yanlışlık var demektir. Bir kural varsa bu kural sokaktaki
vatandaşından iktidara en yakın olanına kadar herkes için
geçerli olmalıdır, iktidara yakınlık veya uzaklık
kuralları esnetmemelidir. Eğer iktidara yakın olanlar için
kurallar değiştiriliyorsa orada, bırakın hukuk devletini,
kabile devleti bile yoktur. Kabile devletlerinde kanunlar öngörülemez,
keyfîdir; böyle sistemlerde öngörülen tek şey, her an her şeyin
olabileceğidir.
Değerli milletvekilleri,
bağımsızlık ve tarafsızlık, adaletin
dayanması gereken iki temel ilkeyi oluşturmaktadır. Yani
yargı bağımsız ve tarafsız değilse, siyasi
kaygılarla veya yürütmenin baskısıyla veya birilerinin
yönlendirmesiyle karar veriyorsa ya da karar vermek zorunda
bırakılıyorsa hukukun üstünlüğünden ve adaletten söz
edilemez. Nitekim, son yıllarda görülmüş birçok dava bir adaletsizlik
örneği olarak hukuk tarihinde yerini almıştır. Bu davalar
hakkında hiç kimsenin, hele hele yürütmenin Yargı
bağımsızdı, olanlardan bizim haberimiz yoktu. deme
kolaycılığına sapma hakkı yoktur. Bu davalarda
haksız ve hukuksuzca yargılanan, mahkûm edilen, kamuoyu önünde günah
keçisi hâline getirilen insanlara bu yargının ve bu yürütmenin özür
borcu vardır. Poşu taktı diye ya da protesto hakkını
kullandı diye yargılanan gençlere de, yargılanan milletvekillerine
de, mahkûm edilen askerlerine de, itibar cellatlarının önüne
atılan rahmetli Türkan Saylana da birer özür borçludur bu devlet. Daha
birkaç gün önce, Antalyadaki Gezi protestolarına katıldı diye
20 yaşındaki bir genç kız için savcı tarafından doksan
sekiz yıl ceza isteniyorsa, bu devletin özür karnesi daha da büyüyor
demektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir ülkenin iyi yönetilip yönetilmediğini anlamak için
sorulacak ilk soru O ülkede hukukun üstünlüğü var mıdır, yok
mudur? sorusudur. Bu nedenledir ki biz milletvekilleri yemin ederken, hukukun
üstünlüğüne bağlı kalacağımıza dair namusumuz ve
şerefimiz üzerine ant içiyoruz. Demokratik bir hukuk devletini kurmak ve
yaşatmak bizim görevimizdir. Bunun için, yargının
istenildiğinde kullanılacak bir araç hâlinden
çıkarılması, herkes için eşit hâle getirilmesi hayati önem
arz eder. Bu sağlanmazsa, bu eşitlik kurulmazsa o zaman tarih önünde
hepimiz sorumlu oluruz diyor, tekrar sizleri saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Licedekilerin Gezidekilerden ne farkı var?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, ikinci
bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 01.29
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:
01.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100üncü Birleşiminin
Onuncu Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan,
Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/410) (S.
Sayısı: 90)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da Komisyon
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan
karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 11 Haziran 2014
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; bütün milletvekillerine iyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 01.33