TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
104üncü Birleşim
17 Haziran 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri
Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her
tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve
tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun
olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, Seyitömer Linyit İşletmesi
ve Termik Santralinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursadaki dolu ve aşırı
yağış nedeniyle çiftçilerimizin yaşadığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, Bingölde BDP il binasına yapılan
saldırıya ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Yozgatta meydana gelen
yağışlar nedeniyle ürünleri hasar gören çiftçilere yardım
konusunda Hükûmeti duyarlılığa davet ettiğine ilişkin
açıklaması
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu'nun, Kahramanmaraş
Havaalanıyla ilgili sorunlara ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, IŞİD saldırıları
karşısında Iraktaki Türkmenlerin durumuna ve Hükûmetin bu
konuda sessiz kaldığına ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru'nun, Irak Türkmenlerine yapılan
IŞİD saldırısını kınadığına
ve Tokat ili Reşadiye ilçesi Yolüstü beldesinde bulunan taş
ocaklarının çevreye verdiği zararlara ilişkin
açıklaması
5.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı'nın, Musulda IŞİD
tarafından rehin alınan şoförlerin durumuna ve Hükûmetin bu
konuda bir çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbulun birçok
semtinde imam-hatip okuluna dönüştürülen ilköğretim
okullarının durumuna ilişkin açıklaması
7.- Adana
Milletvekili Ali Halaman'ın, IŞİD terör örgütünün Iraktaki
Türkmenlere yaptığı saldırılara karşı
Hükûmetin neden duyarsız kaldığını öğrenmek
istediğine ilişkin açıklaması
8.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Çanakkalenin ilçelerinde
meydana gelen yağış ve dolu nedeniyle mağdur olan
çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
9.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç'in, Irakta masum insanların öldürülmesinden
Hükûmetin sorumlu olduğuna ve Hükûmetin bu konuda Genel Kurulda bilgi
vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun Iraktaki gelişmelerle ilgili bilgi
vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
11.- Bursa
Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursanın ilçelerinde
aşırı yağışlar sonrasında tarım
sigortasında yaşanan sıkıntılara ilişkin
açıklaması
12.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Iraktaki Türkmenlerin IŞİD
saldırıları nedeniyle Türkiyeden yardım beklediklerine
ilişkin açıklaması
13.-
Muş Milletvekili Demir Çelik'in, demokratik çözüm sürecinin Hükûmetin
duyarsızlıkları nedeniyle riske girdiğine ilişkin
açıklaması
14.- Mersin
Milletvekili Ali Öz'ün, SSPE hastalığı ile diğer nörolojik
ve miyopatik hastalıkların rehabilitasyonu konusunda eksiklikler
olduğuna ilişkin açıklaması
15.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, kızamık
vakalarındaki artışın kökeninin Avrupa değil Suriye
olduğuna ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu'nun, kızamık
aşısının bütün yurtta ücretsiz verilip
uygulanmasının çok büyük bir başarı olduğunu
düşündüğüne ilişkin açıklaması
17.-
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 103üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.-Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, gıda güvenliği
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/978)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin,
16/6/2012 tarihinde Şanlıurfa E Tipi Kapalı ve Açık Ceza
İnfaz Kurumunda meydana gelen olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/979)
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 25 milletvekilinin, işsizlik ve
istihdam sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/980)
B) Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin
duyuru
C)
Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Moğolistan Parlamentosu
Başkanı Zandaakhuu Enkhboldun vaki davetine icabet etmek üzere
Moğolistana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/1508)
2.-
Başbakanlığın, 439 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri verilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1509)
D) Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlunun, (2/353)
esas numaralı 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/167)
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasî
Parti Grubu Önerileri
1.- HDP
Grubunun, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
kamuoyunda kızamık hastalığı olarak bilinen subakut
sklerozan panensefalit (SSPE) hastalığının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP
Grubunun, MHP Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından, son dönemde Irakta
yaşanan gelişmeler başta olmak üzere rehin alınan
vatandaşlarımızın durumunu, IŞİD tehdidinin
sınırımıza ve Türkmen kardeşlerimize olan etkisini
tartışmak üzere 17/06/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.- CHP
Grubunun, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve
arkadaşları tarafından, üniversite öğrencilerinin
sorunlarının ve öğrenci affı konusunun
araştırılması amacıyla 17/06/2014 tarihinde verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran
2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın'ın, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şekerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşmasın nedeniyle konuşması
4.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşmasın nedeniyle konuşması
5.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşmasın
nedeniyle konuşması
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşmasın nedeniyle konuşması
7.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,'nin Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
IX.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türk
Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün; İstanbul Milletvekili
Erdoğan Toprakın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin;
Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker ve
7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın; Eskişehir
Milletvekili Kazım Kurt ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın;
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncelin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin; İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanalın; Ankara Milletvekili Levent Gökün; Barış ve
Demokrasi Partisi Grup Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Van
Milletvekili Aysel Tuğlukun; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın; Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın; Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun; Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin;
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve İstanbul Milletvekili
Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/918, 2/14, 2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571,
2/577, 2/876, 2/960, 2/1060, 2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864,
2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982, 2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592)
4.-
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik, ve Spor Komisyonu
Raporu (1/927) (S. Sayısı: 601)
X.-
OYLAMALAR
1.-
(Sıra Sayısı 592) Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
oylaması
XI.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Ali Demirçalı'nın, RTÜK tarafından ceza verilen
bazı televizyon kanallarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43494)
2.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türk Dil Kurumu eserlerinin kütüphanelere
ücretsiz dağıtılmasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43555)
3.-
İstanbul Milletvekili Sedef Küçük'ün, kadın erkek eşitliği
konusunda Bakanlık bünyesinde yürütülmekte olan çalışmalar ile
Bakanlıktaki kadın istihdamına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/43562)
4.-
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, bağlı
kurumların binalarının engellilerin kullanımına uygun
olup olmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43564)
5.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar'ın, Aşık Paşa Vakfına
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43735)
6.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Türk
Tarih Kurumu Başkanlığı tarafından oluşturulan
veri bankalarına, yayınlanan ve kütüphanelere
dağıtılan kitap sayısına ve yaptırılan
bilimsel çalışmaların sayısına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/43882)
7.-
Kastamonu Milletvekili Emin Çınar'ın, Kastamonu'ya yönelik
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43886)
8.- Manisa
Milletvekili Sakine Öz'ün, bir evlendirme programına ve kadına
karşı şiddete dair yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/43887)
9.-
Kastamonu Milletvekili Emin Çınar'ın, Türk Telekomun
özelleştirilmesine ve elde edilen gelire ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/43935)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İstanbul
Gümrük Müdürlüğünde görev yapmış bir memura ilişkin sorusu
ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/44044)
11.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin'in, kamu kurum ve kuruluşlarının
engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/44164)
12.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde maden faciasının yaşandığı tarihte
TRT'nin yemek programı yayınlamasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/44165)
13.- Ankara
Milletvekili İzzet Çetin'in, kamu kurum ve kuruluşlarının
engellilerin erişebilirliğine uygun duruma getirilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/44219)
14.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM binalarının röleve ve
restütisyonuna ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44247)
15.-
İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, TRT'de
yayınlanan bir programa ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/44256)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da kaza
meydana gelen maden ocağının sahibi hakkındaki iddialara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/44257)
17.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, rektör
atamalarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/44557)
18.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
İstanbul'daki bağlı kurum ve kuruluş binalarının
depreme dayanıklılığına ve alınan önlemlere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/44740)
17 Haziran 2014
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 104üncü Birleşimini açıyorum.
III.-
YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerinse yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içeresinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Seyitömer Linyit İşletmesi ve Termik
Santralinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıka aittir.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Seyitömer Linyit
İşletmesi ve Termik Santralinde yaşanan sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; daha önce
değişik vesilelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşıyarak gerek sizleri gerek sorumluları gerekse kamuoyunu
bilgilendirmek amacıyla ele aldığım bir konuyu, maalesef,
son dönemde yaşanan bazı toplumsal olaylar nedeniyle bir kez daha
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve bizleri
izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Kütahya ili merkez ilçe
sınırları içerisinde faaliyet gösteren Seyitömer Linyit
İşletmesi ve Seyitömer Termik Santrali, maalesef, AKP hükûmetlerinin
iş başına gelir gelmez başlattıkları
özelleştirme furyasının bir halkası olarak geçen yıl
birlikte özelleştirildi. Geçen yıl, tam bir yıl önce, 18 Haziran
2013 tarihinde yine bu kürsüden bir başka gündem dışı
konuşmayla bu özelleştirmenin yanlış olduğunu ve bu
şekliyle yapılan özelleştirmenin ileride çok sayıda
çalışana mağduriyet getireceğini ifade etmiştim ve
gerekli tedbirlerin alınması amacıyla da ilgilileri göreve davet
etmiştim. Ancak o günün şartlarında işletmenin
satılması gerektiğini ilgili bakan geldi burada çok
hırslı bir şekilde savundu, hatta bizi iş bilmemekle de
suçlayarak kârlı olan bir işletmenin satışını
âdeta yüce Meclise çok iyi bir satış olarak
gerçekleştirdiklerini ifade ederek açıklamada bulundu.
Değerli milletvekilleri, bu işletmelerin
özelleştirilmesinin ardından öncelikle dışarıya
yapılan kömür satışının ihale kapsamı içinde
olmaması nedeniyle bazı işçilerin işletmeyi alan iş
yeri sahipleri tarafından çalıştırılacak alan
bulunamadığı gerekçesiyle önce İŞKURa 300e
yakın kişinin işten çıkarılması gerektiği
yönündeki taleplerini ilettiler ve arkasından 109 işçinin işine
son verildi.
Bu olay üzerine 17 Nisan 2014 tarihinde işletmede
çalışan işçiler, maalesef, hiçbirimizin tasvip etmediği ve
arzu etmediği toplumsal olayların yaşanmasına neden olan
bir protesto eylemine giriştiler ve bu olayların bastırılmasının
ardından olay tabii ki savcılığa yapılan suç duyurularının
ardından yargıya intikal etti ve yargı süreci devam ederken 109
işçinin geriye iadesi kabul edildi iş yeri tarafından ve
arkasından eylemlere karıştığı gerekçesiyle, önce
20 işçinin, ardından da 18 işçinin işine son verilmesiyle
beraber on gün önce olaylar yeniden patlak verdi ve işletmede
çalışan işçilerin tamamı oturma eylemine başlayarak on
gündür işten çıkarılan arkadaşları işe iade
edilmediği sürece işe gitmeyeceklerini ve bu işçi
kıyımlarının durdurulması gerektiğini ileri
sürerek oturma eylemlerini sürdürmektedirler.
İki gün önce işletmede eylemi yapan
işçiler ve ailelerini ziyarete gittim ve tesadüf, gider gitmez de çok
yoğun bir yağış altında işçilerimizle bu
sıkıntıların çözümü konusunda ne yapabileceğimizi
onlarla konuşurken yıldırım düşmesi sonucunda da bir
arkadaşımız yaralandı, birçok arkadaşımız da
bundan etkilenerek o olaylar da yaşandı ve bu mağduriyet devam
ediyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu
işletmelerin satışı sırasında işçilerin
mağdur edilmeyeceği sözünü veren siyasiler ve aracı olan
yetkililer şimdi kulaklarını tıkadılar, Burada ne
oluyor? diye bakmıyorlar. Şimdi, sizlerle bu konuyla ilgili
yapılması gerekeni bir kez daha paylaşıyor ve Hükûmeti,
özellikle de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Maliye
Bakanlığını, sorumlu bakanlıkları bu sorunun
çözümüne davet ediyorum.
Şimdi, dışarıya kömür
satışını iptal ettiyseniz bu işçilerin de orada
çalışması gerektiğine hepimiz inanıyorsak -ki
inanıyoruz- bu çözümü Hükûmetin bulması gerekiyor. İş yeri
sahiplerinin mağduriyetine ve işçilerin mağduriyetine yol açan
bu yanlış uygulamanın bir kez daha yaşanmaması
gerekiyor ama yaşanan olaylardan ders almayan Hükûmetin, en son,
Yatağandaki ısrarlı tavrını bir kez daha gördük.
Orada da buna benzer olaylar yaşanacak. Arkasından Kütahya Tunçbilek
Termik Santrali ve Garp Linyit İşletmeleri özelleştirme
kapsamına alındı, yine o olaylar orada devam edecek.
Gerekli tedbirlerin alınmasını tekrar
talep ediyor, ilgilileri göreve davet ediyorum ve sizi de tekrar saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Gündem dışı ikinci söz, Bursadaki dolu ve
aşırı yağış nedeniyle çiftçilerimizin
yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen Bursa
Milletvekili Sayın İlhan Demiröze aittir.
Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursadaki dolu ve
aşırı yağış nedeniyle çiftçilerimizin yaşadığı
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bursada yaşanan dolu ve
aşırı yağış nedeniyle çiftçilerimizin
yaşadığı sıkıntılara ilişkin gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri ve ekranları
başında bizleri izleyen değerli çiftçilerimizi ve
vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde 2014
yılı tarımsal üretim dönemi, 2013 yılı son
aylarında beklenen yağışların olmaması nedeniyle
kurak geçmiş, 2014 Mart ve Mayıs ayları içerisinde de ülkemizin
belli bölgelerinde don ve dolu olaylarının yaşandığı
doğal afetlerle başlamıştır.
Bursamızın yüzde 35ini verimli arazilerin
oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, iktidarın izlediği
yanlış tarım politikaları ve uygulamaları sebebiyle
çiftçilerimizi, tarım arazilerimizi, su kaynaklarımızı,
doğamızı ve kültürel varlıklarımızı birer
birer kaybetme noktasındayız.
Buna son aylarda yaşanan iklimsel felaketleri de
eklediğimizde, Bursanın Osmangazi, Gürsu, Mustafakemalpaşa,
Karacabey, Keles, Kestel, Mudanya, Gemlik, İznik, Orhangazi gibi
tarımsal üretimin yoğun olduğu ilçelerimizde çiftçilerimizin
yüzde 80 ile yüzde 100 arası zarar gördüğünü ifade etmek isterim.
Değerli
arkadaşlar, bir örnek vermek istiyorum: Bursa Karacabey ilçemizde
yaklaşık 80 dönüm arazisi olan ve üretim yapan bir çiftçimizin
düştüğü borç sarmalı sebebiyle tüm arazisini kaybettiğini
ve SRC belgesi alabilmek için yardım istediğini sizlerle
paylaşmak isterim. Bu çiftçimiz sulama birliğine verdiği taahhüt
nedeniyle kışa hapiste yatmaya hazırlanıyor. Arazileri
ipotekli ve Çiftçilikte bu yıl son senemiz. diyor.
Çiftçilerimizin
içinde bulundukları bu durumun ne kadar ciddi ve üzüntülü olduğunu
belirtmek isterim. Ancak buna rağmen Plan ve Bütçe Komisyonuna 61 madde
olarak girip, oluşturulan alt komisyondan 106 madde olarak çıkan ve
komisyonda şu anda görüşülmekte olan torba kanun
tasarısında çiftçilerimizin içinde bulundukları borçlarına
yönelik bir tek kanun maddesinin bulunmamasının nedenini ilgili
bakanın çiftçilerimize ve bizlere açıklamasını talep
ediyoruz.
Hâl
böyle iken sorun ve sıkıntılarını demokratik bir
eylemle dile getiren ve çare arayan Diyarbakırda, Mardinde,
Şanlıurfada, Siverek ve Viranşehirdeki çiftçilerimiz yine gaz,
su, copla cezalandırılmışlardır. Sayın Bakan kendi seçim bölgesinde
yaşanan bu feryatları dahi duymamış ve üreticiye olan
vurdumduymaz tavrını sürdürmüştür. Sayın Bakan konuşmalarında,
Türk tarımının kendilerinin döneminde ayağa
kalktığını, milyarlarca lira kredi verdiklerini, kredilerin
geriye döndüğünü, ihracat yaptıklarını ifade eder, ithalata
değinmeden bitmek tükenmek bilmeyen bir övünme içerisindedir. Ancak çiftçilerimiz bakanın bu her yerde
övündüğü rakamları hiç anlamadıklarını, başta
girdi maliyetleri olmak üzere ürettikleri ürünün
karşılığını alamadıklarını,
doğal afetler nedeniyle gerekli desteklerin
sağlanmadığını, topraklarının ellerinden
çeşitli yasalarla alınmak istendiğini ifade ederek, bunlarla
nasıl baş edeceklerini bilmediklerinden dövünmeyle
yaşamaktadırlar. Şimdi, buna bir de devlet eliyle dövülmeleri
eklenmiştir.
Tüm bu gelişmeler ışığında
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını
göreve çağırıyor, sektörün tüm paydaşlarıyla bir araya
gelerek sıkıntılara, sorunlara çözüm bulmasını talep
ediyoruz, ilçe ziraat odalarımızın Marmarabirlikin bölgesindeki
hasarla ilgili oran ve raporlarını dikkate almasını
istiyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen torba kanun
tasarısına derhâl çiftçilerimizin iklimsel nedenlerden dolayı
afet kapsamına alınarak zararlarının karşılanmasını,
tarım kredi kooperatiflerine, elektrik dağıtım
şirketlerine, sulama birliklerine ve Ziraat Bankasına olan
borçlarının faizlerinin silinerek ana paranın uzun vadede tekrar
yapılanmasının sağlanmasını talep ediyor, yüce
heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Gündem dışı üçüncü söz, Bingöldeki
saldırılarla ilgili söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın
İdris Balukene aittir.
Buyurun Sayın Baluken. (HDP sıralarından
alkışlar)
3.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Bingölde BDP il binasına
yapılan saldırıya ilişkin gündem dışı
konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
13 Haziran 2014 tarihinde yani geçtiğimiz cuma günü
Bingölde BDP il binasına yönelik yapılan saldırıyla ilgili
Genel Kurulu bilgilendirme amacıyla söz aldım.
Değerli milletvekilleri, Diyarbakırda sahneye
konmak istenen bayrak provokasyonunun bir benzeri cuma günü Bingölde devreye
konmak istendi. Aralarında, korucuların, kontra yapıların
ve derin ilişkiler içerisinde olan bazı çevrelerin olduğu 40-50
kişilik bir grup tarafından Liceye gidiyoruz. bahanesiyle
yapılan etkinlik Genç ilçesinde polis tarafından engellenmiş ve
bu grup Bingöl merkeze yönlendirilmiştir. Bingöl merkeze gelen bu grup,
günler öncesinden İçişleri Bakanlığının haberi
olmasına rağmen, Bingöl Valisinin, Bingöl Emniyet Müdürlüğünün
günler öncesinden haberi olmasına rağmen kent içerisinde ellerinde
Kalaşnikof silahlarla, pompalı silahlarla konvoy yapmak suretiyle
âdeta Bingölü karanlık bir planın içerisine koymak
istemişlerdir. O gün Bingölde yaşananlar, Teksas filmlerini aratan
sahneleri maalesef önümüze getirmiştir. Bu, ellerinde Kalaşnikof ve
pompalı silahlar olan grup, Barış ve Demokrasi Partisi
binasının önüne kadar büyük bir rahatlık içerisinde
gelmişler, il binasının önüne geldiğinde de ellerindeki
silahlarla çevreye rastgele ateş açmışlardır. Gerek parti
binasında gerekse de yakınında bulunan bir banka şubesine
isabet eden kurşunlar, çok büyük bir tesadüfle insanlara isabet
etmemiş ve can kaybı Allah tarafından korunarak
yaşanmamıştır.
Biz, bu olayın derin bir provokasyon olduğunu
biliyoruz. Günler öncesinden uyarmamıza rağmen tedbir almayan Bingöl
Valisinin ve Bingöl Emniyet Müdürünün ve bu provokasyonu devreye koyanlara
yardımcı olan Bingöl polisinin direkt olarak sorumlu olduğu bir
karanlık planlama olduğunu buradan paylaşmak istiyoruz. Bu
provokasyonu ortaya koyanlara yardım ve yataklık eden, başta
Bingöl Valisi ve Bingöl Emniyet Müdürü olmak üzere, ilgili sorumlular
hakkında derhâl bir adli ve idari soruşturma
açılmasını ve bu sorumluların da derhâl görevden el
çektirilecek şekilde bir sürecin Bingöl kamuoyuna, Bingöl halkına
aktarılması gerektiğini ifade ediyoruz.
Daha önce de bu Meclis kürsüsünden bahsetmiştik, bir
buçuk yıl önce de yine Bingölde BDP il binasına silahlı
saldırı şeklinde bir provokasyon ortaya konmuştu. O
dönemde, tamamen polisin yönlendirmesi ve yardımıyla yapılan o
saldırılarda yine can kaybı büyük bir tesadüf neticesinde
yaşanmamıştı. O gün yaşanan hadiselerden sonra bugüne
kadar maalesef ne bir adli soruşturma ne bir idari soruşturma
açıldı, ilgililer hakkında tek bir görevden alma durumu bile
yaşanmadı. O durum yaşanmadığı için Bingölde BDP
İl Binası âdeta devlet tarafından bilinçli bir şekilde
hedef hâline getirildi ve AKPli seçilmişlerin de bilgisi dâhilinde olan o
planla ilgili herhangi bir soruşturma süreci yürütmeyen AKP, âdeta bugünkü
saldırıya da bir davetiye çıkarmış oldu.
Biz şunu açıkça belirtelim: Bingöl
halkının, artık, bu uygulamalarınıza ve bu
işletmiş olduğunuz adalet sistemine güveni
kalmamıştır. 18 yaşındaki bir lise öğrencisini sahte
iddianamelerle müebbet hapse mahkûm eden, 16 yaşındaki bir kız
çocuğuna yıllarca tecavüz ve cinsel istismarda bulunan askerleri
koruyan, kollayan bir yargı sistemi elinde Kalaşnikof silahlarla
parti binalarına saldıran, rastgele ateş açanlar hakkında
bir işlem yapmamışsa orada artık adaletten bahsetmek mümkün
değildir. Dolayısıyla, ortaya çıkan bu durum, halkın
kendi adaletini kendisinin araması şeklinde bir fiilî durumu
beraberinde getirmiştir.
Biz, bunun tehlikeli bir boyuta gideceğini buradan
tekrar ifade etmek istiyoruz. Yapılması gerekenin, bu
saldırganları ve bu provokatörleri bir an önce yargı önüne
çıkarmak olduğunu, Bingöl Valisi ve Bingöl Emniyet Müdürü başta
olmak üzere, sorumlular hakkında da derhâl idari soruşturmalar
başlatılarak gerekli takibatın yapılmasının
gerekli olduğunu belirtiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
10 arkadaşımıza birer dakika pek kısa
söz vereceğim.
Sayın Özkan
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Yozgatta meydana gelen
yağışlar nedeniyle ürünleri hasar gören çiftçilere yardım
konusunda Hükûmeti duyarlılığa davet ettiğine ilişkin
açıklaması
RAZAMAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Geçtiğimiz perşembe günü, Bartın
Milletvekilimiz Rıza Yalçınkaya ve Yozgat Cumhuriyet Halk Partisi
İl Başkanı ve yöneticileriyle Yozgat ilinin Merkez, Lök,
Büyükincirli, Sırçalı, Yamaçlı, Çakmak, Dereçepni,
Yoğunhisar, Abdilli, Yapalak, Yenikışla, Karakuyu
köylerindeydik. Bu köylerde yaklaşık 80 bin dönüm buğday,
mercimek, nohut ve pancar ekili arazi yüzde 100 hasar görmüştür.
Üreticilerimize faks geçilmiştir, fakslarında yüzde 3 faizle erteleme
söz konusu yapılmıştır. Ziraat Bankasına, tarım
kredi ve özel bankalara faizsiz bir erteleme istenmektedir.
Ayrıca, buradaki üreticilerin tohumluğa
ihtiyacı vardır. Önümüzdeki dönemde tarlalarına tohum
atabilmeleri için Hükûmet yetkililerinden tohum talep etmektedirler.
Ayrıca, finans kaynağına ihtiyaçları vardır. Şu
anda hiçbir şeyleri kalmamıştır. Bu konuda Hükûmeti
duyarlılığa davet ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
2.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu'nun, Kahramanmaraş
Havaalanıyla ilgili sorunlara ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş tekstili ve sanayisiyle
gelişmekte olan bir ilimiz. Yıllarca, havaalanımızın
uluslararası standartlara ulaşması konusunda çok büyük
mücadeleler verdik. Havaalanının birçok bölümünü
Kahramanmaraşlılar olarak kendi imkânlarımızla yaptık.
Havaalanında uçaklarımızın rahat inip kalkabilmesi için
eksik olan cihazların bir an önce yapılması, ayrıca
Ankara-İstanbul uçuşlarının ve saatlerinin yeniden
düzenlenmesiyle ilgili
İlgili bakanlıktan bunu rica ediyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Sayın Yeniçeri
3.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, IŞİD
saldırıları karşısında Iraktaki Türkmenlerin
durumuna ve Hükûmetin bu konuda sessiz kaldığına ilişkin
açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Irakta kan gövdeyi götürüyor, katiller, caniler ve
zalimler Türkmenleri katlediyor, AKP iktidarı olanı biteni
seyrediyor. Türkmenlerin feryatları arşıâlâyı
sarmıştır. Türkmenler, Telafer ve Tuzhurmatuda evlerinden
sökülüyor, yurtlarından kovuluyor ve katlediliyor. Türkmenler
insanlık dramı yaşıyor. Şu anda Telaferden
canını kurtarmak için yollara düşmüş 200 bin insan
peşmergeyle IŞİD arasında sıkışmış
kalmıştır. IŞİD, Türkmenleri katlediyor, kovuyor,
peşmerge soyuyor, AKP seyrediyor. Türkmenler Türkiyeden, feryat figan,
can güvenliklerinin korunmasını istemektedir. AKP iktidarı
Türkmenlerin dramına ölüm sessizliği içerisinde bakıyor;
Başbakan sessiz, Hükûmet sessiz, bakanlar sessiz, AKP sessizce
Türkmenlerin ölümünü seyrediyor. AKP, Türkmenlerin yurtlarında
katledilmesinden, sürülmesinden ve kovulmasından sorumludur. Türkmen
katliamını seyretmek katillere destek olmaktır
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Doğru
4.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Irak Türkmenlerine yapılan
IŞİD saldırısını kınadığına
ve Tokat ili Reşadiye ilçesi Yolüstü beldesinde bulunan taş
ocaklarının çevreye verdiği zararlara ilişkin
açıklaması
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Ben de Irak Türklerine yapılan IŞİD
saldırısını şiddetle kınıyorum, acil olarak
Hükûmetin desteğini beklemekte olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Tokat ili
Reşadiye ilçesi Yolüstü beldesinde bulunan Zinav Termal Turizm Merkezi,
burada faaliyet gösteren taş ocaklarının çevreyi
bozmasından dolayı tehdit altındadır. Burası
dünyanın en güzel yerlerinin başında olup gölü ve Zinav
Kanyonuyla müstesna bir yerdir. Burada bulunan taş ocaklarının
turizm bölgesi sınırları içerisinde olması doğal
dokunun bozulmasına, güzelliklerin kaybolmasına sebep
olmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığının daha önce
verdiği kararlar doğrultusunda taş ocakları tesislerinin
kapatılmaması bölge halkını huzursuz etmektedir. Devletin
yetkililerinin bu karara uyması, alınan kararın uygulamaya
konulması için gereğinin yapılmasını bekliyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Varlı
5.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı'nın, Musulda IŞİD
tarafından rehin alınan şoförlerin durumuna ve Hükûmetin bu
konuda bir çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şu anda Musulla
ilgili haberlerin yayınlanmasına bir tedbir konuldu ama buna
rağmen orada IŞİD tarafından rehin alınan
şoförlerin bir kısmı bize ulaşıyorlar telefonla ve çok
kötü durumda olduklarını ifade ediyorlar.
Bugün, orada,
Adananın Ceyhan ilçesinden iki tane şoför var rehin tutulan
şoförler arasında; birisi Tahsin Sürerin oğlu diğeri
Kızıldere köyünden. İkisi de feryat figan ediyorlar,
Sıcağın altında aç susuz burada bekletiliyoruz ve
IŞİD, para verilmezse, bizi öldürecek. diyorlar. Ama Hükûmete
baktığınız zaman, onlara göre hiçbir şey yok, sanki bu
rehineler bir anda serbest bırakılacakmış gibi bir ifade
kullanıyorlar.
Hükûmetin bir an önce bu
rehinelerle ilgili tedbir almasını ve insanlarımızın
ailelerini, onları bekleyen insanları rahatlatmasını ve
orada rehin tutulan insanlarımızı da bir an önce
kurtarmasını, aynı zamanda Türkmenlerle ilgili de bir çözüm
üretmesini bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Öğüt
6.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbulun birçok
semtinde imam-hatip okuluna dönüştürülen ilköğretim
okullarının durumuna ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Bugün, İstanbulun
birçok semtinde yıllardır başarılı bir şekilde
hizmet veren ve bölge halkının taleplerini karşılayan
okullar, öğrenci ve velilerin talep ve tepkileri göz ardı edilerek
birer birer imam-hatibe dönüştürülmektedir.
Özellikle Üsküdarda ve Kadıköyde geçtiğimiz
eğitim öğretim yılından beri imam-hatip
açığı olduğu söylenerek bu dönüşümler
yapılmaktadır. Son olarak, Üsküdarda mülkiyeti bedelsiz olarak
ilkokul yapılmak üzere il özel idaresine devredilen ve Ata 2
İlkokulu olarak hizmete başlaması öngörülen ortaokulun
imam-hatip ortaokulu olarak açılacağı dile getirilmiştir.
Yine, İstanbul Üsküdarda bulunan III. Selim
İlköğretim Okulunun da imam-hatip okuluna dönüştürüleceği
kararı, öğrenci ve velilerin tepkisine neden olmuştur.
Geçen yıl, veli itirazlarına rağmen
Kadıköyde İntaş Lisesinde, Gözcübaba Lisesinde, Ahmet Sani
Lisesinde de bu dönüşümler yapılmıştır.
Bu sebeple, mevcut okullar dönüştürülerek
öğrencilerin ve ailelerinin düzeni bozulmaktadır. İmam-hatiplere
ihtiyaç varsa neden yeni okullar yapılmamakta, mevcut okullar
dönüştürülmektedir? Bunun, Millî Eğitim Bakanı tarafından
cevaplandırılmasını istemekteyim.
BAŞKAN Sayın Halaman
7.-
Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, IŞİD terör örgütünün
Iraktaki Türkmenlere yaptığı saldırılara
karşı Hükûmetin neden duyarsız kaldığını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, son zamanlarda özellikle,
ülkemizde, ülkemizin malına mülküne, bütün sıfatına,
özelliklerine kasteden bir PKK terör örgütü vardı; bunlar her yerde yolu
kesiyor, beli kesiyor, bayrakları indiriyor. Şimdi yine Hükûmetten,
siyasetten beslenen bir IŞİD çıktı. diyorlar yani
Hükûmetin beslediği söyleniyor. Bunu da gazetelerden, basından
öğreniyoruz.
Şimdi, bu PKK yetmiyordu da bu IŞİDi bu
Hükûmet siyasi manada çıkararak yani Musuldaki, Kerkükteki o Türkmen,
Türkmeneli dediğimiz bölgenin bu kadar imha edilmesine bu Hükûmet
nasıl duyarsız kalıyor? Ben bunu sizin
aracılığınızla yöneticilere söylemek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Sarıbaş
8.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Çanakkalenin ilçelerinde
meydana gelen yağış ve dolu nedeniyle mağdur olan
çiftçilerin durumuna ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türkiye'nin ve özellikle İstanbulun sebze meyvesini
karşılayan, kiraz, elma, şeftali ve nektarın bahçelerinin
beşiği olan Lâpseki, Umurbey, Çardak ve Bayramiç ilçelerimizde
yoğun yağış ve dolu yüzünden bu sene yüzde 80
civarında meyvelerimizde üretim eksikliği olmuştur. Bundan dolayı
çiftçimiz perişan durumdadır; gübre, mazot ve ilaç paralarını
ödeyememektedir.
Buradan Hükûmet yetkililerine duyurmak istiyorum: Burada
mağdur olan bu çiftçilerimiz faizlerinin ertelenmesini ve bunlara
yardım yapılmasını istiyorlar ve bu anlamda da gerekli
önlemlerin alınmasını istiyorlar. Böyle giderse bir dahaki sene
üretim yapılamayacağını ve ağaçları sökmek zorunda kalacaklarını
bizzat kendileri ifade ediyor ve böylece İstanbul ve İzmirin de
meyvesiz kalacağını özellikle belirtmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Genç
9.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Irakta masum insanların
öldürülmesinden Hükûmetin sorumlu olduğuna ve Hükûmetin bu konuda Genel
Kurulda bilgi vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
17 Aralık ve 25
Aralıkta hırsızlıkları yaparken yakalanan AKP
iktidarının bakanları hakkında verilen soruşturma
önergesine üye vermemekle bundan kaçıyorlar. Ayrıca da bu işi
örtbas etmek için anlaşılıyor ki Musuldaki Konsolosluğumuzu
bunlar işgal ettirdiler gündem değiştirmek için ama orada 49
tane Konsolosluk mensubumuz şu anda tutsak, aşağı
yukarı 90a yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tutsak.
Hükûmet sorumsuz, halktan ve milletten utanmadan bir gelip burada bize bir
bilgi vermiyor. Bunlar bu memleketi nereye getirmek istiyorlar? Eğer iktidarı
yapamıyorlarsa, güçleri yetmiyorsa, onurlu ve haysiyetli insanların
yapacağı bir yola başvursunlar ve istifa etsinler. Yani, bugün
Irakta o kadar masum insanlar öldürülüyor, bunun baş sorumlusu bu iktidar
ve başı olduğu hâlde maalesef kimseden ses çıkmıyor.
Yani, ille memleket isyan mı etsin, ille bu Meclisin kürsüsünde ve
buralarda isyan mı çıksın, bunu mu bekliyorlar?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlunun Iraktaki gelişmelerle ilgili bilgi
vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Irakta olağanüstü bir süreç yaşanmaktadır.
IŞİD isimli örgüt kendisine bağlı kuvvetlerle önce Musulu
işgal etmiştir, Musulda Konsolos ve Konsolosluk görevlileriyle,
kamyon şoförlerimiz bu örgüt tarafından rehin
alınmıştır. Şimdi, bu örgüt yine kendisine
bağlı kuvvetlerle Telaferi işgal etmiştir. Bu hareketin,
işgal hareketinin, istila hareketinin nerede duracağı belli
değildir; son derece kontrolsüz, güvensiz, can tehlikesi olan bir süreç
yaşanmaktadır.
Telafer, Türkmenlerin Irakta
yoğun olarak yaşadığı ikinci bölgedir. Bu bölgedeki
Türkmenlerin petrol zenginliklerine el koymak amacıyla,
yıllardır kendileri, bu bölgeden yıldırma, göç ettirme
politikalarıyla sürülmek istenmektedirler. Şimdi bu
kardeşlerimiz Telaferden sürülmüş, yakın bölge olan Sincara
sığınmak istemişler ancak orası küçük olduğu için
oraya alınmamıştır, arazide kalmışlardır.
Sayın Davutoğlunun ifadesine göre 100 bini aşkın Türkmen
kardeşimiz söz konusudur. Hükûmet acaba bu konuda ne yapmaktadır?
Orada ciddi bir süreç söz konusudur. Sayın Bakandan bu konuda bilgi
vermesini rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Demiröz
11.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, Bursanın ilçelerinde
aşırı yağışlar sonrasında tarım
sigortasında yaşanan sıkıntılara ilişkin
açıklaması
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, tarım
sigortalarının yeniden uygulamasının gözden geçirilmesi
gerektiğini ifade ederek, Gürsuda 60 dönüm bir armut bahçesine dolu
vurmuş. TARSİM yetkilileri burada hasat dönemine kadar bu armutlarla
ilgili tekleme yapılmamasını istemişler ama çiftçi
şöyle düşünüyor: Bu teklemeyi yapmadığı takdirde
ateş yanığıyla bu bahçe elden çıkacaktır.
Aynı şekilde, Orhangazi, İznik, Mudanya ve Gemlikteki
aşırı yağıştan dolayı zeytinlerdeki çiçeklenme
dönemi de TARSİM sigorta kapsamında değil. Bunun da dikkate
alınmasını ifade ediyor
ve teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu
12.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Iraktaki Türkmenlerin
IŞİD saldırıları nedeniyle Türkiyeden yardım beklediklerine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Başta Telaferden olmak üzere, Tuzhurmatudan
şu an Türkmenler tarafından çok büyük bir feryat, çağrı
sesi gelmektedir. Kendileriyle direkt telefonla yaptığım görüşmelerde
peşmergelere sığınanların silahlarının
elinden alınmak istendiğini, onun dışında,
IŞİDin Kürküke doğru yürümeye
başladığını ve IŞİDin, Telaferin Sünni bölgelerinden Şii bölgelerine
havan topu attığını, yine Tuzhurmatuda büyük katliamlar
yapıldığını belirttiler ve Türkiyeden yardım eli
bekliyorlar. Yaklaşık 150 bin kişi Sincara doğru hareket
ediyor ve onların yollarda çekecekleri meşakkatlerden ve
sıkıntılardan bahsediyorlar ve acil olarak yardım
bekliyorlar. Hükûmete bu konuda acil çağrı yapıyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Çelik
13.-
Muş Milletvekili Demir Çelik'in, demokratik çözüm sürecinin Hükûmetin
duyarsızlıkları nedeniyle riske girdiğine ilişkin
açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3
Ocak 2013ten bu yana on sekiz ay inadına arkasında durup
sahiplendiğimiz demokratik çözüm süreci, AKPnin ve iktidarın,
aynı zamanda Hükûmetin duyarsızlıklarıyla yeni risklerin
yaşanmasına vesile olmaktadır.
Tanıklığını yaptığımız bu süreçte,
nitelikli adımlarla halklarımıza onurlu bir barış
kazandırması gerekenler ha bire siyasal rehine muamelesiyle
halkımızı iradesizleştirip teslim almak istemektedirler. En
son, 30 yaşında olan, Muştan Celal Çeker isminde bir partilimiz
-ki on iki yıldır demokratik siyasal faaliyeti yürütmekten öte bir
günahı, suçu olmayan arkadaşımız- örgüt üyeliğinden
maalesef demokratik siyaseti dillendirdiği için mahkûm olmuş
bulunmaktadır. Bu, bir paradokstur.
Dikkatinizi çekerek, ya
siyasete yol vereceğiz ya da siyaset dışı bir
kısım şiddet argümanları bir kez daha geleceğimizi
çalmaya devam edeceğini hatırlatır, saygılar sunarım.
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, gıda güvenliği
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/978)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tüketime sunulan
gıdalarda, gıda güvenliğinin sağlanması, üreticilerin
ve satış yerlerinin sürekli denetlenerek, insan
sağlığını tehdit eden katkı maddelerinin kullanımının
ve hijyen olmayan koşullarda üretim yapılmasının
önlenmesini kapsayan gıda güvenliği konusunda yaşanan
sorunların araştırılarak tüketilen gıdaların
güvenilirliği konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve bu alanda
alınacak bütün önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın
98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Halil Aksoy (Ağrı)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
11) Adil Zozani (Hakkâri)
12) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
13) Altan Tan (Diyarbakır)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Nazmi Gür (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe
Meksika'da düzenlenen G 20 Zirvesi'nde, gıda
güvenliğine ilişkin somut adımlar atılması hedefler
arasında. Türkiye gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki
sağlığı konusunda yeni düzenlemelere ihtiyaç duyacak
ülkelerin başında geliyor. Gıda güvenliği, aynı
zamanda, Avrupa Birliği sürecinde de en önemli başlıklardan
birini oluşturuyor. Başlık daha 2010 yılında
açıldı ve Türkiye'nin bu konuda Avrupa Birliği
müktesebatına uyum sağlaması son derece zor görünüyor. Bu
durumda, gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı
politikası alanındaki AB müktesebatının
uyumlaştırılması gerekiyor ancak Türkiye henüz bu hedefe
oldukça uzak. Güvenli gıda tüketimi halk sağlığı
açısından hayati önem taşıyor ve Avrupa Birliği
sürecinde üzerinde durulan en önemli başlığı teşkil
diyor. Türkiye'de ise ne hükümetler ne de işletmeler açısından
gıda güvenliğinin bir önemi yok. Ayrıca, katkı maddelerine
yönelik bir yasaklama da yok, içine ne katıldığı belli
olmayan merdiven altı ürünler rahatlıkla üreticiye
ulaşıyor; oysa ABD, Rusya ve AB ülkelerinde birçok koruyucu
katkı maddesi yasak çünkü katkı maddeleri toplumun
sağlığını bozarken üreticinin daha ekonomik ürün
üretmesini ve ürünün rafta daha uzun süreli kalmasını
sağlıyor.
"Merdiven altı" diye tabir edilen
gıda maddelerinin satışının engellenmesi halk sağlığı
açısından hayati önem taşıyor. Ancak Türkiye'de, genel
olarak, özellikle açıkta satılan, etiketsiz, ambalajsız, son
kullanma tarihi geçmiş, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
üretim izni olmayan ürün satışı ve tüketimi son derece
yaygındır. Kayıt dışı ve merdiven altı
gıda satışının önlenmesi için bugüne kadar
alınmış etkili önlemler bulunmamakla beraber, söz konusu üretim
şekillerine göz yumuluyor, halk sağlığını tehdit
eden üretim şekillerine izin veriliyor.
Gıda güvenliği hakkında mevzuatta,
gıda güvenliğinin ve kalitesinin temini için, gıda iş
yerlerinin asgari teknik ve hijyenik şartları ile gıda ve
gıda ile temasta bulunan madde ve malzemelerin gıda mevzuatına
uygunluğunun denetimi ve kontrol hizmetleri ile iş yeri
sorumluluklarına dair usul ve esasları belirlenmiş ancak söz
konusu mevzuata bağlı kalan işletme sayısı yok denecek
kadar az. Aynı zamanda bu yönlü sürekli denetim ve kontroller de yok.
Türkiye'de fırınlar, pastaneler, yemek firmaları ve diğer
gıda üretimi yapan yerler, bir bütün olarak periyodik şekilde
denetlenmeli, kâr amacı güderek sağlıksız gıda üretimi
yapan ve hijyen koşulları tüketime uygun olmayan üretici firmalar
kapatılmalıdır. Gıda güvenliğine yönelik olarak
denetimlerin sağlıklı bir biçimde yürütülmesi için, yeterli
kadronun ve teknik imkânların sağlanması gerekiyor. Türkiye'de
tüketime sunulan ürünlerin çoğunda, ürünle ilgisi olmayan maddelerin
kullanımı son derece yaygındır. Geldiğimiz
aşamada toplum olarak ne tükettiğimizi, gıdaların hangi
koşullarda üretildiğini ve ne içerdiğini bilemez
durumdayız. Sağlıksız üretim şekilleri kimi zaman
deşifre ediliyor olsa da bunların büyük çoğunluğu bu
şekilde üretimine devam etmektedir. Toplum
sağlığının korunması ve sağlık
koşullarının geliştirilerek yüksek düzeyde tutulması,
ayrıca halkın sağlıklı ve kaliteli gıdalarla
beslenmesinin sağlanması ve sağlam kuşakların
yetiştirilmesi için gıdaların üretiminden tüketimine kadar
kontrol altında bulundurulması gerekiyor.
Gıda güvenliği konusunda
sağlıklı istatistik bulunmuyor. Bu konuda gereken önlemler bir
an önce alınmalı, ilgili kamu otoriteleri arasında koordineli
çalışma sağlanarak kayıt dışı üretim
önlenmelidir. Bu amaçla Mecliste bir araştırma komisyonu
kurulmalıdır.
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 23 milletvekilinin,
16/6/2012 tarihinde Şanlıurfa E Tipi Kapalı ve Açık Ceza
İnfaz Kurumunda meydana gelen olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/979)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
16 Haziran 2012 tarihinde Şanlıurfa E Tipi
Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumunda meydana gelen ve 13
kişinin hayatına mal olan olaylarla ilgili iddiaların
araştırılması için Anayasa'nın 98inci ve TBMM
İçtüzüğünün 104üncü ve 105inci maddeleri gereği bir Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
2) Aylin Nazlıaka (Ankara)
3) Ensar Öğüt (Ardahan)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
7) Sakine Öz (Manisa)
8) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
9) Hasan Ören (Manisa)
10) İlhan Demiröz (Bursa)
11) İhsan Özkes (İstanbul)
12) Ali Haydar Öner (Isparta)
13) Ali Özgündüz (İstanbul)
14) Celal Dinçer (İstanbul)
15) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
16) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
17) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
18) Vahap Seçer (Mersin)
19) Hülya Güven (İzmir)
20) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
21) Mahmut Tanal (İstanbul)
22) Hurşit Güneş (Kocaeli)
23) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
24) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
16 Haziran 2012 tarihinde Şanlıurfa E Tipi
Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumunda meydana gelen olaylar
neticesinde 13 kişi feci bir biçimde yaşamını
yitirmiştir. Adalet Bakanlığının bünyesinde bulunan
cezaevlerinde yaşanan korkunç hadiselerden biri olan Şanlıurfa E
Tipi Cezaevi olaylarında ciddi ihmaller bulunduğu kamuoyuna
yansımıştır.
Cezaevinde çıkan yangın sırasında
yaşamını yitirenlerin isimleri şöyledir: Şükrü Uldes,
Fuat Yıldız, Sinan Özalp, Mehmet Satış, Suphi Köksal, Yunus
Eskili, Mehmet Emin Gerçek, Hüseyin Kıskaç, Mehmet Kemal Kılıç,
Taner Şimşek, Bakır Tek, Mehmet Aslantay, İbrahim Halil
Kaya.
İnsan Hakları Derneğinin raporlarına
bakıldığında, 2002-2011 yılları arasında
331, Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre ise 322
vatandaşımızın gözaltında veya cezaevinde
hayatını kaybettiği görülmektedir. 2003-2011 yılları
arasında gözaltında gerçekleşen ölüm sayısı 44 olduğuna
göre, cezaevlerindeki ölüm sayısı 270'i aşmaktadır.
Dolayısıyla Şanlıurfa'da yaşanan elim hadise münferit
olarak değerlendirilemeyeceği gibi cezaevlerinde yapısal
sorunların bulunduğunu da ortaya koymaktadır.
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı
verilere göre; 2002 yılında cezaevlerinde 69.512 tutuklu ve hükümlü
bulunurken, bu rakam 2012 yılı Nisan ayında 132.060'a
çıktığı ve cezaevlerinde bulunan 8.076 kişinin yatacak
yerinin bile olmadığı belirtilmiştir.
2011 yılı içerisinde Şanlıurfa Barosu
tarafından yaşanan bu acı olayın nedenleri vurgulanarak
belirtilmiş ve Adalet Bakanlığı göreve davet
edilmiştir. Kapasitenin üstünde tutuklu ve hükümlü bulunduğu,
açık ve kapalı görüş sürelerinin yetersiz olduğu,
cezaevinin altyapı koşullarının çağa uygun
olmadığı ve birçok koğuşun kapasiteyi
karşılamak amacıyla koğuş vasfı olmayan odalardan oluştuğu
raporda belirtilmiştir. Fakat ne Pozantı Cezaevi için uyarılarda
bulunan Gaziantep Üniversitesi ne de Şanlıurfa Cezaevi için
uyarılarda bulunan Şanlıurfa Barosu Adalet
Bakanlığı tarafından dikkate alınmayarak ülkemiz
adına insan hakları konusunda büyük bir utanca imza
atmıştır.
AKP hükûmetleri döneminde cezaya dönüştürülen uzun
tutukluluk süreleri, iddianamelerin yıllarca açıklanmaması,
etkin soruşturma ve şeffaf yargılamanın rafa
kaldırılması cezaevlerinin dolup taşmasına sebep
olmuş, mahkûmlar insanlık dışı şartlarda
yaşamak durumunda bırakılmıştır. Bu koşullar
gün geçtikçe daha da zorlaşmakta ve cezaevleri âdeta toplama
kamplarına dönüşmektedir.
Şanlıurfa E Tipi Cezaevinde meydana gelen toplu
ölüm vakası konusunda iddialar muhteliftir. Adalet Bakanının
beyanatlarına bakılırsa, 13 kişinin ölümüne sebep olan
hadise, cezaevlerindeki kapasite sorunu. Zira 350 kişilik
Şanlıurfa E Tipi Cezaevinde 1.157 tutuklu ve hükümlü
bulunmaktadır. Öte yandan, kapasitesinin çok üstünde insanın
yaşadığı cezaevinde, koğuşların
serinletilmesi için klima talep edildiği ancak cezaevi yönetiminin bu
talebe olumsuz yanıt vermesi sonucu isyan yaşandığı
ileri sürülmektedir.
Kimi iddialara göre de yatacak ranza bulamayan mahkûmlar,
yer kavgası neticesinde yatakları ateşe vererek yönetime tepki
gösterdi. Cezaevinde kamera sistemi ve yangın alarm sistemi yerine, ilkel
çağlardan kalan yetkililerin yangın kokusu alma ile harekete geçme uygulaması
nedeniyle yangına geç müdahale edilmiş ve 13 kişi can
vermiştir. İdaresi altındaki bir cezaevinde 13 tutuklu veya
hükümlünün yaşamını yitirmesi öncelikle cezaevi yönetiminin daha
sonra da Adalet Bakanlığı ve Hükûmetin doğrudan
sorumluluğuna işaret etmektedir.
Aylardır Şanlıurfa Cezaeviyle ilgili
şikâyetlerin ilgili makamlara iletildiği halde hiçbir adım
atılmadığına dair değerlendirmeler de bu kanaati
güçlendirmektedir. Bu ve buna benzer çok sayıda iddianın
araştırılması, 13 kişinin hayatını yitirmesine
sebebiyet veren sorumluların ortaya çıkarılması ve
cezaevlerindeki yapısal sorunların incelenerek çözüm önerilerinin
belirlenmesi için TBMM bünyesinde bir araştırma komisyonu
kurulmasını elzem görmekteyiz.
3.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve 25 milletvekilinin, işsizlik ve
istihdam sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/980)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizdeki işsizlik ve istihdam sorunu ile bu
sorunların çözülebilmesi ve işsizlikle mücadele için çözüm
odaklı çalışmaların tespiti amacıyla Anayasanın
98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.
18/06/2012
1) Mahmut Tanal (İstanbul)
2) İhsan Özkes (İstanbul)
3) Ensar Öğüt (Ardahan)
4) Candan Yüceer (Tekirdağ)
5) Mehmet Şeker (Gaziantep)
6) Ali Rıza Öztürk
(Mersin)
7) Sakine Öz (Manisa)
8) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
9) Mehmet Ali Susam (İzmir)
10) Hülya Güven (İzmir)
11) Osman Aydın (Aydın)
12) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
13) Hasan Ören (Manisa)
14) İlhan Demiröz (Bursa)
15) Celal Dinçer
(İstanbul)
16) Ali Özgündüz (İstanbul)
17) Ali Haydar Öner (Isparta)
18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
19) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
20) Aylin Nazlıaka (Ankara)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
23) Vahap Seçer (Mersin)
24) Hurşit Güneş (Kocaeli)
25) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
26) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
İşsizlik; çalışma isteği ve
yeterliliği olmasına karşın düzenli ve sürekli gelir
sağlayabilecek bir işi bulamayan kişileri ifade etmektedir.
İşsizlik sorunu Türkiye'nin en önemli sosyal sorunlarının
başında gelmektedir.
Ülkemizde kendi uzmanlık alanında,
istediği şartlarda çalışan çok az insan bulunmaktadır.
İşsizlik git gide artarken, kendi mesleğinde, kendi
uzmanlık alanında çalışan insan sayısı
azalmaktadır. İşsizliğin fazla olması nedeniyle yeter
ki bir işi olsun düşüncesiyle herkes her bulduğu işi
yapacak duruma gelmektedir. Ziraat mühendisleri mezarlıklarda
çalışmakta, iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunları
iş bulamamakta, öğretmenler ise atanamadıklarından
işsizlik sorunuyla yüz yüze gelmektedirler. Bu ve buna benzer birçok
meslek sahibi vatandaşımız işsizlikle mücadele etmek
zorundadırlar.
İşsizlik sorunu ülkemizin gündemindeki en
önemli konu olarak yerini, önemini ve ciddiyetini korumaktadır. Ülkemizde
yaşanan işsizlik sorunlarının çözümünü ve işsizlikle
mücadele amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini
saygılarımla arz ederim.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
B)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday
olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 23 Haziran
2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
C)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek
başkanlığındaki bir heyetin, Moğolistan Parlamentosu
Başkanı Zandaakhuu Enkhboldun vaki davetine icabet etmek üzere
Moğolistana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/1508)
11/6/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek Başkanlığındaki heyetin Moğolistan Parlamentosu
Başkanı Zandaakhuu Enkhboldun vaki davetine icabet etmek üzere
Moğolistana resmî ziyarette bulunması hususu, 28/3/1990 tarihli ve
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.50
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.02
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.12
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin ikinci oylamasında da karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım. Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır ve tezkere kabul edilmiştir.
Başbakanlığın kanun
tasarısının geri verilmesine dair bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
2.-
Başbakanlığın, 439 sıra sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının geri verilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1509)
12/6/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: 17/1/2013 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-689-277 sayılı yazımız.
İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza
sunulan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Libya Hükümeti Arasında Eğitim Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 75inci maddesine göre geri gönderilmesini arz
ederim.
Recep Tayyip
Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN Tezkereyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Gündemde bulunan kanun tasarısı Hükûmete geri
verilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
kamuoyunda kızamık hastalığı olarak bilinen subakut
sklerozan panensefalit (SSPE) hastalığının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 17/06/2014 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/479), kamuoyunda
kızamık hastalığı olarak bilinen subakut sklerozan
panensefalit (SSPE) hastalığının
araştırılması amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşülmesinin Genel Kurulun 17/06/2014 Salı günlü birleşiminde
birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisinin lehinde ilk söz Bingöl
Milletvekili Sayın İdris
Balukene aittir.
Buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun
vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uzun bir süredir,
aslında, ülke gündeminde olan çok önemli bir konuyu bugün Meclis Genel
Kuruluna getirdik. Subakut sklerozan panensefalit hastalığı
ağır seyreden bir tablo, mortalitesi son derece yüksek olan bir
hastalık. Belki bundan daha vahim olanı, hem hasta
açısından hem hasta yakınları açısından sosyal ve
psikolojik olarak da çok ağır faturası olan bir durum.
Biz, SSPE
hastalığıyla ilgili daha önce de aslında Meclisi görev ve
sorumluluk almaya davet etmiştik. Bu konuda zaman zaman hem vermiş
olduğumuz araştırma önergeleri hem soru önergeleriyle ilgili
kamuoyunda bir duyarlılık yaratmaya
çalışmıştık ama maalesef, bugüne kadar Meclis bu
konuda bir inisiyatif almadı; aileler, hastalar ve hasta
yakınları, içerisinde bulundukları sorunlarla
boğuşmaya devam ediyorlar.
Değerli
milletvekilleri, bu subakut sklerozan panensefalit hastalığı
kızamık hastalığının geç dönem bir
komplikasyonudur. Özellikle, beyinde ağır bir iltihabi durumla
seyreden bir hastalık. Eskiden bu hastalığın
kızamık aşısının bir komplikasyonu olduğu
biliniyordu ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda, bu
hastalığın, kızamık aşısının
komplikasyonu değil, kızamık aşısı
yapılmadan önce enfeksiyon geçirme durumu ya da yapılmasına
rağmen yeterli bağışıklık sisteminin
olmaması ya da kızamık aşılama programının
yetersizliğiyle ilgili bir komplikasyon olduğu belirtiliyor.
Burada, beyinde yerleşen virüsün reactive
olduğu ya da buna karşı otoimmün bir cevabın
geliştiğiyle ilgili hâlâ aydınlanmamış bazı
noktalar var. Bu konuda bilim dünyası da yoğun bir çaba içerisinde.
Hastalığın tablosu şu: Genellikle kızamık
hastalığını geçirdikten sonra, birkaç yıl sonra ortaya
çıkıyor. Davranış bozukluğu, konuşma bozukluğu,
yürüme bozukluğu gibi seyreden tablolarla birlikte bilinç kaybı ve
komaya, ölüme doğru giden bir hastalık var. Ortalama yaşam
süresi genellikle altı ay ila on iki ay arasında yani
hastalığı geçirenler altı ay ila bir yıl içerisinde
çoğunlukla yaşamlarını yitiriyorlar. O nedenle, son derece
vahim bir durumla, vahim bir tabloyla karşı
karşıyayız.
Tabii, ülkemize baktığımızda,
özellikle 1995 ve 2005 yılları arasında bu subakut sklerozan
panensefalit tablosunun ciddi düzeyde bir pik yaptığını,
daha sonra yapılan aşılama programıyla belli bir miktarda
vakalarda azalma olduğunu görüyoruz. Burada ilginç olan tablo, özellikle
ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde fazla;
Diyarbakır, Batman, Mardin ve Siirt gibi illerimizde neredeyse
sayıları 300ü, 400ü, 500ü aşan hasta ve hasta
yakınlarının mağduriyetinden söz ediyoruz. Ama ülke
genelinde de bu subakut sklerozan panensefalitin oranlarının,
gelişmiş, sağlık politikaları yerleşmiş,
sağlık sistemini oturtmuş ülkelerden daha yüksek olduğunu
belirtmemiz gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde genellikle milyonda 0,5ten
daha az görülen bu vakalar, Türkiyede milyonda 3 gibi, milyonda 3,2 gibi
-özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadoluda- oranlara çıkmakta ve
bunlar Sağlık Bakanlığının vermiş
olduğu resmî bilgilerde de açık bir şekilde görülmektedir.
Şimdi, bu hastaların zaten hastalık süresi
boyunca bir bakıma ihtiyaç duydukları, çok ağır ve
maliyetli olan tedavi süreçleriyle ilgili sosyal devletin desteğine
gereksinim duydukları, ihtiyaç duydukları bir vakıa olarak ortada.
Özellikle, bu hastalar dışında, hasta yakınları
açısından da uzun süre yatalak olan, genellikle cihaza
bağlı olarak yaşamını sürdüren bu hastaların
bakımları sırasında çok ağır psikolojik ve sosyal
sorunlar da maalesef yaşanıyor. Bu nedenle, bu aileler mümkün
olduğunca bir dernek çatısı altında birleşip buraya
seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bugüne kadar, maalesef, oradan
yükselttikleri haykırışlar, oradan ortaya koymuş
oldukları talepler Meclis tarafından yeterince dinlenmedi, Ankara
tarafından yeterince dikkate alınmadı.
Bugün bu aileler grubumuzu da ziyaret ettiler, grup
toplantımıza katıldılar. Genel olarak ailelerin
belirtmiş olduğu talepler şunlar: Birincisi, her şeyden
önce, bu hastalığın sebebinin ortaya çıkarılması
ve bu sebeple ilgili ortada bir ihmal var ise bu ihmalle ilgili bir
soruşturma sürecinin yürütülmesidir. Özellikle şöyle bir algı
bölgenin genelinde var: 1998 ve 2000li yıllarda uygulanan
yanlış aşılama programlarının ya da tarihi
geçmiş bazı bayat aşıların bu hastalığa
sebep olduğuyla ilgili yargılar var. Bu yargıların tabii
dikkate alınması gerekiyor. Sağlık
Bakanlığının da aslında bugüne kadar bunları
açığa kavuşturacak şekilde bazı süreçleri
araştırmış olması gerekiyordu. Bu konuda 2005
yılında Sağlık Bakanlığının
oluşturmuş olduğu bir bilimsel komisyon var ve o komisyon bir
rapor hazırladı. Ancak, o raporu incelediğimizde, bölgede bir
insidans artışından bahsediliyor ama bunun sebeplerinin ne
olduğu net olarak ortaya konmuyor. Daha çok, bayat aşının
olmadığı, tarihi geçmiş aşının
uygulanmadığı yönünde bir rapor var. Ama, biz şöyle bir
ihtimalin de olabileceğini düşünüyoruz: Bu aşıların
Bakanlıktan alınıp kişiye uygulanmasına kadar geçen
soğuk zincir içerisinde bazı yetersizliklerin yaşanmış
olabileceğini ve soğuk zincirden dolayı korunmamış
olan aşıların da kızamık virüsüne karşı
yeterli bir bağışıklık sisteminin reaksiyonunu
geliştirmemiş olabileceğini düşünüyoruz ve bunun da önemli
olduğunu düşünüyoruz, bunun mutlaka araştırılması
gerektiğini düşünüyoruz.
Ailelerin
bir diğer talebi: Uzun süredir Sağlık
Bakanlığından ve Sağlık Bakanından randevu talep
ediyorlar. Böyle ağır hastalarla uğraşmak zorunda kalan
hasta yakınlarına bu tarihe kadar hâlen Sağlık
Bakanlığı yetkilileri ya da Sağlık Bakanı
tarafından randevu verilmemiş olmasını, muhatap olarak
dinlenmemiş olunmasını biz büyük bir yetersizlik olarak
görüyoruz ve bu konudaki yetersizliğin bir an önce giderilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Diğer
taraftan, bahsettiğim sosyal problemlerin çözümüne yönelik, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığının, bu ailelerle ilgili, hasta ve
hasta yakınlarıyla ilgili özel bir planlama ve program
oluşturması gerektiğini düşünüyorlar. Aynen
katılıyoruz bu taleplerine de, bu konuda da maalesef bugüne kadar bu
Bakanlığın yapmış olduğu bir
çalışmanın olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Yine,
aileler, gerek kendi vakalarıyla ilgili, kendi hastalarıyla ilgili
gerekse de önümüzdeki dönemde bu hastalığın önlenmesi ve
hastaların tedavisiyle ilgili TÜBİTAK bünyesinde bir bilimsel proje
sürecinin işletilmesini öneriyorlar, bunu talep ediyorlar. Bu konuda da
bugüne kadar bir çalışmanın ortaya
konmadığını biz de buradan ifade etmek istiyoruz.
Bu
ailelerin çoğu yoksul aileler ve tedavi süreçleri çok pahalı olan
durumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Çoğunlukla
bu tedavi süreçlerinin maliyetlerini karşılayamayacak durumda
oldukları için pek çoğu psikolojik bir travmaya maruz kalıyor ve
bu ailelerin kendileri de aslında bir rehabilitasyon programına tabi
tutulacak, manevi bir desteğe ihtiyaç duyan bir gerçeklikle
karşılaşıyorlar.
Dolayısıyla,
bahsetmiş olduğumuz bütün bu sorunların çözümüne yönelik bu
ailelerimizin taleplerinin dikkate alınmasını ve Meclisin bu
konuda mutlaka bir araştırma komisyonu kurmasını ve bu
araştırma komisyonunun da bir an önce çalışmalarına
başlayarak Meclis Genel Kuruluna gerekli bilgilendirmeleri
yapmalarını son derece önemsiyoruz. Özellikle her 3 parti grubunda da
hekim olan arkadaşlarımız var. Bu hekim
arkadaşlarımız, sahada çoğunlukla bu hastalarla bire bir
muhatap olmuşlardır, hasta yakınlarının dertlerini
dinlemişlerdir. Özellikle grupların ortaya koyacağı tutum
açısından bu hekim arkadaşların fikirlerinin
alınması ve oylamada ona göre bir iradenin ortaya konması
gerektiğini biz son derece önemsiyoruz.
Buraya gelip, kızamık aşısı ve
kızamıkla mücadele konusunda birtakım rakamlar verip
İşler yolunda gidiyor, iyi bir mücadele ortaya koyuyoruz. demenin
bizce bir anlamı yoktur. Önümüzde büyük bir problem vardır, Meclisin
de bu konuya artık bir an önce müdahil olması gereken bir durum vardır.
Ben bu duygularla hepinizi önergemize destek vermeye
çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde ilk söz Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin
Aydına aittir.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Halkların
Demokratik Partisinin kızamık ve (SSPE) subakut sklerozan
panensefalitin araştırılması ve gerekli önlemlerin
alınması konusunda vermiş olduğu araştırma
önergesi üzerine görüşlerimi belirtmek istiyorum.
Görüşlerimi belirtirken değerli hatibin, benden
önceki hatibin son cümlelerindeki duygusal konuşmaya elbette bizler de
katılacağız ama tabii ki son yıllarda Türkiyede özellikle
bulaşıcı hastalıkların nereden nereye geldiğini
de bir miktar konuşmamız gerekiyor.
Değerli hatip arkadaşımızın
izniyle, 1990-1992 yılları arasında Diyarbakır Tıp
Fakültesinde enfeksiyon hastalıkları araştırma görevlisi
olarak çalışan bir kişinin bölgeyi ne kadar yakinen
bildiğini; Diyarbakırın Bağlarında, 24 Nisan
Mahallesinde ve caddelerinde, bulaşıcı hastalık
taşıyanların ambulanslarla değil tırlarla hastaneye
ulaştırıldığı bir şehrin hekimliğini
yapma öz güveniyle de bir miktar bulaşıcı hastalıkları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sizin de belirttiğiniz gibi, subakut sklerozan
panensefalit, kızamık virüsünün özellikle beyinde
yaptığı ve hastalığın geçirildikten sonra,
kısa süre olmakla beraber, otuz yıllara kadar uzayan bir dönemde ya
da ortalama beş altı yıl sonra ortaya çıkan, yüzde 50lerin
üzerinde mortaliteyle yani ölümle seyreden bir hastalıktır.
Aşılaması yüksek olan ülkelerde, çağdaş, modern,
gelişmiş ve son yıllarda Türkiye'nin aldığı gibi
sağlık hizmetlerini uzun yıllar boyunca alan ülkelerde milyonda
1lerin altında iken az gelişmiş ülkelerde ve
aşılamanın düşük olduğu ülkelerde bu oran milyonda 10
ve 20lere ulaşabilmektedir.
Türkiyede bu tarz hastalıkların
araştırılması gerektiğine dair önergeler
verildiğinde... Değerli hatibin belirttiği gibi ve önergelerinde
de belirttikleri gibi, subakut sklerozan panensefalit yani sorun olan
hastalık virüsün direkt kendi etkisiyle olmaktadır, aşıya
bağlı bir etkiyle olmamaktadır, bunun bir kere baştan belirtilmiş
olması çok güzel. Ama, diğer taraftan, bir derneğin ya da sivil
toplum örgütünün ne şekilde tanımladığını
bilmediğimiz, Dünya Sağlık Örgütü veya diğer bilimsel
verilerde karşılığını bulmadığımız
tanımlamalar Meclisin gündemine getirildiği zaman, doğu ve
güneydoğuda ya da bu anlamda eğitimin düşük olduğu
bölgelerde aşıya karşı oluşturulacak defansın da
sorumluluğunu burada üstlenmemiz gerekiyor. Bu önergenin şöyle
verilmiş olmasını ben daha çok arzu ederdim ve o zaman da yüzde
yüz de katılacağımı belirtebilirdim. Evet, subakut
sklerozan panensefalit vakaları 100ler, 200ler, 300ler
civarındadır, bunlar da sekiz on yıl önce olmaktadır. Bu
bozuk aşı tanımlamasını kullanan insanların
bunu kullanması üzerine bir araştırma yapalım. Yani, bir
sivil toplum örgütü ya da bir doktor ya da bir kamu idarecisi Aşı
bozuk olduğundan dolayı bunlar olur. deyip toplumu yanlış
bilgilendiriyor, Diyarbakırda, Viranşehirde ya da Hakkâride
aşılama oranlarının düşmesine neden oluyorsa bunun o
zaman sorgulanması ve araştırılması gerekir. Biz
burada tartışırken bu aşının bozukluğunun
hiçbir zaman olmayacağını kabul ettiğimiz ve... Türkiyede
70lerden beri başlayan tüm aşılamalarda ve bugün, dünyada
soğuk zincir en iyi uygulanan ülkelerden birisidir ve Dünya
Sağlık Örgütü bu anlamda, eğitimlerini Türkiyede yapmaktadır.
Bakın, bunu 90lara, 80lere kadar indirebilir bir
durumdayız. Ama, subakut sklerozan panensefalit vakalarının çok
olduğunu söylediğimizde, geriye dönüp o bölgelerde, vakaların
yoğun olduğu bölgelerde 2002lerden önceki aşılama
oranlarına da bakmamız lazım. Güneydoğuda, özellikle
aşı kampanyasının olduğu 90lı yıllarda
bizler sahaya çıktığımız o zaman da başka bir
tanımlama kullanılıp Çocukları sakat bırakacak. Çocuk
olmasını engelleyecek. gibi bir politika uygulanıyordu. Bunu
sahada bizzat yaşayan bir kişiyim ben. Ev ev gittiğimizde,
aşı yapalım diye devletin parasını pulunu ve mesaisini
harcayan bizler gittiğimiz zaman, o gün de bir başka propagandayla
Eğer siz bu aşıyı yaptırırsanız
çocuklarınız olmayacak,
kısırlaştırılacaksınız ve bölgenin nüfusu
azaltılacak. tarzında bir propagandaydı. İşte, o
propagandaların sonucu, 2002den önce, 98den önce Hakkâride yüzde 8,
Şırnakta yüzde 13 veya Viranşehirde yüzde 30un altında;
2002ye yaklaştığımızda Batmanda yüzde 60,
Diyarbakırda yüzde 54, Hakkâride yüzde 50ler civarında olan bir
aşılama söz konusuysa, siz eğer devletin kapıya kadar
getirdiği aşıyı engelleyen bir politika
uyguluyorsanız, o zaman, aşılanmayan insanların da o virüsün
direkt etkisiyle subakut sklerozan panensefalit olma riskini ve olma
sorumluluğunu üzerimizde taşımamız gerekiyor.
Yani, kısacası, bu kürsüye biz geldiğimiz
zaman şunu dememiz gerekiyor: Ey Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı,
ey anne babalar; bakın, bu aşı Türkiyede, soğuk zincir ve
uygulama kuralları içerisinde son derece doğru ve düzgün
uygulanmaktadır. Uluslararası anlamda, GMP dediğimiz iyi
üretim tekniklerinden geçen aşılar Türkiye Cumhuriyetine geldikten
sonra da Hıfzıssıhhada tekrar incelenmektedir ve sahaya hiçbir
zaman böyle bir şeyin gitmesi söz konusu değildir. O zaman, sahaya
gelen tüm bu aşıları, anne babalara Gülen
çocuklarımız solmasın diye, lütfen,
aşılarınızı yaptırın. diyerek bu cümleleri
konuşmamız gerekirken biz, çeşitli politikaların ne amaç
güttüğünü bilemeden, aşıların bozuk olduğu,
aşıların kötü amaçla yapıldığı,
Aşılar yapılarak Güneydoğu Bölgesinde nüfusun
azaltılması hedeflenmektedir. gibi bir kısım
yanlış politikalarla toplumu maalesef yanlış yere itmekteyiz.
Sağlık Bakanlığımızın
son yıllarda, özellikle kızamık vakaları yüksek
olduğunda yaptığı aşı kampanyasıyla 18,5
milyon çocuğumuz aşılanmış olup kızamık
vakaları 30 binlerden sıfıra kadar inmiştir. Son
yıllarda, özellikle Avrupa kökenli vakalarla beraber kızamıkta
bir miktar artış söz konusudur ama 2015ten itibaren de
sıfıra inmesi planlanmaktadır.
Yine, bizlerin para vererek çocuklarımıza
aldığımız, devletin 2006dan önce
karşılamadığı üçlü aşı, daha önce bir hekim
olarak kendi çocuğuma para verip alarak yaptığım aşı,
2006dan itibaren -Avrupa standartlarında gelen- Sağlık
Bakanlığımızın uyguladığı politikalarla
ücretsiz olmuştur.
Aşı politikalarında tek ya da çift doz
uygulamalarının yanlışlığı da politize
edilmektedir. 1998e kadar tek aşı uygulanırken artan
aşı oranlarından dolayı -elbette ki 9 aylıkken
uygulanan aşının immün cevabı düşüktü- 12 aylık
ve ilkokul 1inci sınıftan itibaren de aşı uygulanmaya
başlanmıştır. Tabii ki 2002 ve 1998den önceki düşük
aşı profiline bağlı, düşük aşı
uygulamalarına bağlı olarak subakut sklerozan panensefalit yani
SSP vakalarının bölgede görülmesi üzerine Sağlık
Bakanlığımız bununla da ilgili gerekli tedbiri
almıştır. Yani, araştırma önergesiyle
sağlanması arzu edilen, dört aylık bir çalışma
sonucunda elde edilecek verilerle çıkacak tüm tedbirler
alınmıştır. Nedir bu? 2005 yılında bilimsel kurul
kurulmuş ve o kurulun önerileri doğrultusunda vakaların
yoğun olduğu yerde çocuk nörolojisi, çocuk enfeksiyon
hastalıkları, çocuk hastalıkları uzmanları,
erişkin enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve halk
sağlığı uzmanları bu alanlarda hizmet vermeye
başlamış ve 2005 yılından itibaren de bildirimi
zorunlu hâle getirilmiştir.
Yine, 1995 yıllarında Şanlıurfa
Viranşehirde bu vakalar çok görülmüştür çünkü 1995
yılından altı yıl önceye gidecek olursak, 1980li
yıllardaki düşük aşı oranlarını rahatlıkla
söyleyebiliriz ve şu anda şunu söyleyebiliyoruz ki: 2007
yılından sonra doğan hiçbir çocuğumuzda subakut sklerozan
panensefalit vakası bildirilmemektedir. Bu da şunu göstermektedir,
elbette yıl ilerleyince belki çıkma ihtimali vardır ama 2007den
itibaren ulaşılmış olan yüzde 96, 97, 98 aşılama
oranlarıyla da önemli bir oranda bu aşılamanın doğru
bir sonuç doğurduğunu ve vakaların vahşi virüsle
karşılaşma oranının düştüğünü
söyleyebiliriz.
Yine, özellikle tanı ve tedavide Sağlık
Uygulama Tebliğiyle her şeyin karşılandığını
söyleyebiliriz; evet, bir kısım disabilitiy olan ya da engelli
duruma gelen kardeşlerimizin de Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı tarafından da bakım ücreti karşılandığını.
Şunu önemsiyorum: Böyle bir vaka
karşımıza geldiyse, aile burada bir zorluk yaşıyorsa,
bunun hastaneye gitmesi, hastanede tedavi alması veya evde
bakımı için ne tür eksiklik söz konusuysa bunların Bakanlık
düzeyinde mutlaka değerlendirilerek tedbirlerin alınması ve
uygulanması gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu araştırma
önergesi eğer gündeme alınır, kabul edilirse elde edilecek
verilerin tüm uygulamalarının son on yıldır
Sağlık Bakanlığımız ve Hükûmetimiz
tarafından uygulanmakta olduğunu bugün Türkiye Cumhuriyetinin
herhangi bir ilinde yüzde 90ın altında aşılamanın söz
konusu olmadığı görülecektir.
Sözlerimin sonunda, aşılamalara anne,
babaların uymasını, gülen yüzlerimizin solmamasını
arzu ediyor, bu önergenin gerekliliğine katılmıyoruz.
Saygılar sunuyorum.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, sayın hatip konuşması sırasında bu
aşılama programını engelleyen bazı politikalardan
bahsetti
BAŞKAN Şimdi, ben size söz vereceğim de
ikinizin ne konuştuğundan, dikkatle dinlememe rağmen, hiçbir
şey anlamadım, başkalarının da
anladığını zannetmiyorum, iki doktor
karşılıklı konuştunuz!
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in, Gümüşhane Milletvekili
Kemalettin Aydının HDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, mümkün olduğunca herkesin anlayabileceği bir
şekilde konuşmaya çalışıyoruz ama tabii, tıpta
bunu başarmak her zaman mümkün olmayabilir.
Sayın hatip burada konuşması
sırasında özellikle aşılama programını engelleyen
bazı politikalardan bahsetti ve sanki partimizin böyle bir politikası
olduğunu ima eden bir konuşma yaptı. Bunu büyük bir talihsizlik
olarak değerlendiriyoruz. Böyle bir politika hiçbir zaman partimizin
ardılı olduğu siyasi gelenek tarafından da ortaya
konmamıştır. Hele hele bizim gibi bu şekilde hekimlik
yapan, bilime bu kadar güvenen insanlar karşısında bu
suçlamayı yapmanızı biz doğrusu son derece
yadırgıyoruz. Zaten, konuşmamı dikkatle dinlemiş
olsaydınız, konuşmam sırasında bölgede bayat
aşı ya da yanlış aşının
yapıldığına dair bir yargı olduğunu, bu
yargıyı bizim doğru bulmadığımızı,
olası durumun o dönemde soğuk aşı zincirine
uyulmamasıyla ilgili yeterli bağışıklık
oluşturmayan bir aşılama durumunun olabileceğini ve bunun
da incelenmeye muhtaç bir durum olduğunu ifade etmiştik. Buradan
farklı bir mesaj çıkması mümkün değil. Biz tabii ki bütün
aşılama programlarının sağlıklı bir
şekilde yürütülmesinin bütün sivil toplumun, siyasi partilerin de destek
vermesi gereken önemli bir konu olduğunu ifade etmek istiyoruz. Sizin
bahsettiğiniz bir karşıt kampanya varsa bu karşıt
kampanyayı gidermek de yine Sağlık
Bakanlığının ve sosyal devletin işidir. Yani
Çocuklarınız olmayacak, çocuklar kısır olacak. üzerinden
bir kampanya varsa o dönem bunu gidermek de yine o Bakanlığın ve
işte mevcut hükûmetlerin işi olması gerekirdi ve onun önüne
geçilmesi gerekirdi. Dolayısıyla, bütün bunların araştırılmasının
önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bir de sadece vakaların ortaya çıkması
üzerinden bir çerçeve çizmedik. Yani bu ailelerin sosyal, toplumsal, ekonomik,
psikolojik açıdan yaşamış olduğu
sıkıntılar konusunda da Meclisin bir inisiyatif almasına
ihtiyaç olduğunu belirttik.
Bütün bu gerekçelerle, biz tekrar bu grup önerimize
destek istediğimizi ifade ediyoruz.
Teşekkürler. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
kamuoyunda kızamık hastalığı olarak bilinen subakut
sklerozan panensefalit (SSPE) hastalığının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Bir diğer doktor milletvekili
arkadaşımız, Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisinin
lehinde, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Şeker.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Halkların Demokratik
Partisinin grup önerisi hakkında partim adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hepinize
sağlıklı, uzun bir ömür diliyorum.
Sayın İdris Balukeni de tebrik ediyorum hem
konuşmasından dolayı hem de öngörüsünden dolayı. Dedi ki
burada: Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisinin temsilcileri
çıkacak, aşılamayla ilgili, sağlık
politikalarıyla ilgili ne kadar başarılı
olduklarını, ne kadar iyi şeyler yaptıklarını
anlatacaklar. Bu konuşmasından dolayı da teşekkür
ediyorum. Öngörünüz doğru çıktı.
Değerli arkadaşlar, subakat sklerozan
panensefalit bir sonuç, bu bir sonuç. Neden bir sonuç? Öncesi var; işte,
aşı yapmada eksik kalabilirsiniz, aşı bayat olabilir,
hastalığın seyri farklı olabilir, kaçırdığınız
bir vaka olabilir. Her ne şekilde olursa olsun sabukat sklerozan
panensefalit bir gerçek, bununla boğuşan aileler var, çocukları
bu hastalığa yakalanan, bu hastalıkla ilgilenen bir kesim var;
bunları da çok iyi anlamak lazım, bunların da sorunlarıyla
ilgili çok ciddi çalışmalar yapmak lazım.
Muhalefet olarak biz burada çoğu zaman
konuşuyoruz, anlatıyoruz Sayın Sağlık
Bakanlığı yetkilileri sadece reçete yazan bir hekim ordusu
yarattılar Türkiyede. diyoruz ve bu gerçeğin de altını çiziyoruz.
Bir yılda 342 milyon reçete yazan bir hekim ordusu yaratıldı.
Peki, koruyucu hekimlikte ne yapıyoruz, nereye
geldik? Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü hekim
arkadaşım diyor ki: Türkiyede daha önce paralı aşı
vardı, şimdi aşılar ücretsiz. Tüm dünyada zaten koruyucu
hekimlik ücretsiz yapılıyor yani aşının parayla
satıldığı bir üçüncü dünya ülkesi bile yok, bunun
övünülecek bir tarafı da yok ve bir devletin de yapması gereken
şey bu ama siz 342 milyon reçete yazdırarak hâlâ kronik
hastalıkları artırıyorsanız ve bu ülkede kronik
hastalıklardan dolayı insanlar sıkıntı
yaşıyorsa; diyabet, kronik obstrüktif akciğer
hastalığı dediğimiz astım, hatta ve hatta otuz
kırk yıl öncesinin hastalığı olan tüberkülozu tekrar
geri gündeme getirmişseniz ve sınır güvenliğini
sağlayamadığınız için bugün çocuklarımıza
tekrar kızamık aşısına başladıysak bunda bir
yanlışımız var. Yani, muhalefet her şeyi sizleri
eleştirmek için söylemiyor. Bizim de çocuklarımız var, bizim de
torunlarımız var, bunların da hasta olmaması gerekiyor, bu
ülkede sağlıklı bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor ve bunun
için de mücadele etmemiz gerekiyor, hepimize de görev düşüyor.
Dolayısıyla buradaki eleştirileri sadece siyasi eleştiriler
olarak almamanızı temenni ediyor ve diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, siyaseten burada çıkıp konuşuyoruz zaman zaman
ama en iyi bildiğimiz şey hekimlik. Hekimlikle ilgili eksikleri,
yapılması gerekenleri zaman
zaman da gündeme getiriyoruz. Bu Mecliste kendi kendime ve hekim
arkadaşlarıma da şu sözü vermiştik: Hekimlerin ve
sağlıkla ilgili bütün sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisinde
gündeme gelmesi için elimizden geleni yapacağız dedik ve bunun da
arkasında duruyoruz.
Ben
Sağlık Bakanlığına bir soru önergesi sunmuştum,
dedim ki: Şubat 2012den günümüze kadar kızamık vakası
görülen iller, vaka sayıları nelerdir? Son bir yılda kaç
Suriyeli sığınmacıda kızamık ve verem vakası
görülmüştür? Şimdiye kadar kaç Suriyeliye kızamık
aşısı yapılmıştır? Bunları sorarken
şunları söyledik: Bu kürsüde, Sınır güvenliği olmayan
bir ülkede kapıda, sınırda güvenlik sağlayamazsanız,
insanların giriş ve çıkışlarını denetim
altına alamazsanız, terör eylemlerinden tutun
kaçakçılığa kadar, insan ticaretine kadar ve hatta
sağlığınızı tehdit edecek bir oluşumun da
gündeme gelmesine sebep olursunuz diye hep konuşmuştuk. Şu anda,
Suriye sınırımız boyunca hiçbir güvenlik yok. Suriyedeki
hükûmet de kendi vatandaşlarına aşı yapamıyor çünkü
orada bir çatışma var, terör ortamı var, bombalar patlıyor,
çok ciddi sağlık hizmeti verilen bir ülke konumunda değil; bunu
basından da takip ediyoruz, görüyoruz da. Suriyeli
sığınmacılar Türkiyeye girdiler, AFADın
kayıtlarında olan yani kamplarda kalanların 5 katı Suriyeli
vatandaş var Türkiyede. Bu çocuklar Suriyeden buraya girdiğinde
maalesef, bizim Sağlık Bakanlığı bunlara aşı
yapamadı, bunlara ulaşamadı, hangi evde oturduğunu
bilmiyor, kaç kişi kaldıklarını bilmiyor, bunların
nasıl geçindiğini, ne iş yaptığını, ne yaptıklarını
maalesef bilmiyor.
Ben
Gaziantep Milletvekili olarak söylüyorum: Gaziantepte 400 bin Suriyeli
sığınmacı var arkadaşlar. 400 bin Suriyeli sığınmacıya
sağlık hizmeti vereceksiniz, temiz su götüreceksiniz, yeşil alan
götüreceksiniz, yiyecek içecek vereceksiniz, her türlü
sorunlarını çözeceksiniz. Çözebildik mi? Hayır, yapamadık.
Bu denetimden kaçan şeyden sonra, denetimlerin olmamasından sonra, terör
olaylarının dışında, o siyasi olaya girmeyeceğim
şimdi ama maalesef, Türkiyede hastalıklar da hortladı.
Benim sorduğum soruya Sağlık
Bakanlığının verdiği cevap burada. Diyor ki: 8/7/2013
tarihi itibarıyla 67 ilden bildirilen toplam 6.731 kızamık vakası
vardır. İllere göre de dağılımını
vermiş. Sayın hatip arkadaşımız biraz önce -işte,
Sağlık Bakanlığının size verdiği bilgi o ve
o bilgi doğru değil- Avrupadan gelen bir hastalıktan bahsetti.
Değerli arkadaşlar, Şanlıurfa ve
Gaziantep Avrupa sınırında değil, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde ve Suriyeli sığınmacıların en çok
olduğu, sınır güvenliğinin olmadığı,
kapının, sınırın yolgeçen hanına döndüğü bir
yer olduğu için, oradan gelen insanlara yeterli sağlık hizmeti
veremedik, aşılayamadık, nerede oturduklarını
bilemedik, ne iş yaptıklarını bilemedik
dolayısıyla bu şehirlerde kızamık vakası
arttı. Peki, ne olacak bunun arkasından?
Değerli arkadaşlar, kızamık
vakası işte biraz önce bahsettiğimiz, subakut sklerozan
panensefalit dediğimiz, Allah kimsenin başına vermesin, ciddi
bir hastalığın habercisi. Peki, Sağlık
Bakanlığı bununla ilgili bir tedbir aldı mı? Onunla
ilgili de çok ciddi uğraştık, çok ciddi şekilde
uyardık: Bakın, bu insanlar Suriyede aşılanmıyor, o
kapıdan giriyorlar, denetimleri maalesef yoktur, valilik bilmiyor,
çoğunu tanıyamıyoruz, çoğunu bilemiyoruz, aramızda
yaşıyorlar, beraber aynı binada oturuyoruz, aynı
sokakları paylaşıyoruz, hatta hatta kız alıp
vermelerimiz başladı ama bu insanların çocuklarını
maalesef, ciddi şekilde aşılayamadık ve bunun sonucunda bu
bölgelerde kızamık vakaları artmaya başladı, dedik.
Değerli arkadaşlar, bu
uyarılarımızı lütfen ciddiye alın. Bu
uyarılarımız siyasi iktidarı eleştirmek amacıyla
söylediğimiz, sadece siyasi kazanç elde etmek için söylediğimiz şeyler
değil. Biz, bu gerçeklerle iç içe yaşıyoruz. Gaziantepe
ekonomik anlamda, siyasi anlamda, sosyal anlamda ne zararlar verdiğini ben
bu kürsüden çok anlattım. Silah yüklü araçların nasıl yüklenip
gittiğini, yakalandığında içinde nelerin olduğunu,
bunları kimlerin götürdüğünü, kimlere teslim ettiğini ve nerede
patlatıldığını hep söyledik, hep konuştuk ama bu
söylediğimiz daha ciddi bir iş. Ülkemize dışarıdan
hastalık ithal ettik ve ithal ettiğimiz bu hastalık ileride
çocuklarımızın sakat kalmasına, ileride çocuklarımızın
çok ciddi şekilde toplumdan uzak olmasına, ailelerin psikolojilerinin
bozulmasına, ailelerin bu hastalıkla mücadele ederken çok ciddi
şekilde sorunlar yaşamasına yol açacak.
Değerli
arkadaşlar Avrupa kaynaklı. denen bu hastalığın
Avrupayla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Bakanlık diyor ki:
Efendim, İstanbulda da görüldüğü için Avrupa kaynaklı.
İstanbulda görülmüş olması Avrupa kaynaklı demek
değil arkadaşlar. İstanbulda da 200 bin Suriyeli var,
İzmirde de 150 bin Suriyeli var, Türkiyede 2,5 milyona yakın
Suriyeli var. AFADın verileri 1 milyon 200 bin zaten, bunların
üzerinde Suriyeli var. Bu, Suriyeli vatandaşların sağlıktan
yeterli hizmet alamadığını, denetlenemediğini, kontrol
edilemediğini gösteriyor. Bu, sağlıkta
yaşadığımız ciddi bir fiyaskodur.
Yine, diyor ki
Sağlık Bakanlığı Adanadaki bir aile sağlık
merkezindeki arkadaşımıza: Yakaladığınız
yerde aşılayın. Peki, kolay, yakaladığımız
yerde aşılayalım. Hekim arkadaşlar da diyor ki:
Kardeşim, aşıda eksiklik var, yeterli aşıya
ulaşamıyoruz. Bugün, bir başka sorun da bu değerli
arkadaşlar. Keşke bizim ülkemiz de aşı üretebilseydi,
keşke bizim ülkemiz de uçak, araba üretmekten vazgeçip en temel
ihtiyacımız olan aşıyı üretebilseydi ve biz de bu
çocukları aşılayabilseydik, bugün bir başka ülkenin
kapısında aşı beklemek zorunda kalmasaydık. Bu
çocuklarımızın çok ciddi sıkıntıları olacak
ileriki yaşamda, bunlarla ilgili gerekli çalışmanın yapılması
için ben de bir araştırma komisyonu kurulması
taraftarıyım. Enine boyuna araştırılmalı ve
bununla ilgili çok ciddi şekilde çalışmalar yapılmalı.
Hepinize
sağlıklı ve mutlu bir uzun ömür diliyorum. (CHP ve HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şeker.
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın
Aydın
KEMALETTİN AYDIN
(Gümüşhane) Söylediğim cümlelerin doğru
olmadığını beyan etti, onunla ilgili
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) - Ben öyle bir şey demedim.
BAŞKAN Ne güzel
işte, birbiri ardı sıra devam edeceksiniz!
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın'ın, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şekerin HDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Değerli
Başkan, sevgili milletvekili arkadaşlarım; konuşan
arkadaşlarımızın da ikisi hekim ama 1990 ve 2014 dersek,
bir otuz yıla yakın enfeksiyon hastalıkları yani bir
virüsün nasıl dolandığını bizatihi
araştırarak ömrünü geçirmiş bir kişiyim.
Şanlıurfa ve Gaziantepin yedi yaşında 1inci
sınıfa giden oğlum tarafından da biliniyor Avrupada
olmadığı. Burada polemik anlamında bunu söylemiyorum ama
Türkiye'de, 2005ten sonraki tüm suşlar Avrupa kökenli
suşlardır. Bu suş illa Avrupa Kıtası kenarında
olmak zorunda değildir elbette ki Çinden de veya Kırım Kongo
Kayseride de görülebilir, böyle bir virüs vardır ve Türkiye'de de
dolaşır. Onun için bir düzeltme ihtiyacı hissettim.
Bir diğeri de, belki cümleler kişilerin
algısı anlamında farklı algılanabilir. Ben herhangi
bir siyasi partinin böyle bir politika uyguladığını
söylemedim. Size ve bize düşen -aynen cümlemi tekrar ediyorum- güneydoğuda
veya eğitimi düşük olan çevrelerde bu tarzda yanlış
bilgilerin önüne geçme adına bir fikir birlikteliğiyle doğruyu
söylemek, yoksa HDPnin güneydoğuda böyle bir kampanya yürüttüğünü
değil.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bir komisyon
kuralım diyoruz.
KEMALETTİN AYDIN (Devamla) Benim
çalıştığım dönemde güneydoğuda böyle bir kampanya
vardı, o zaman da HDP yoktu. Bu kampanyaların önüne geçmek adına
siz, ben ve diğer siyasi partilerdeki hekim arkadaşların
doğru cümlelerle, doğru bir şekilde toplumu bilgilendirmemizin
gerekli olduğunu söyledim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Öz, size bir dakika söz
vereceğim.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, bir saniye
Sıra sıra
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
14.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, SSPE hastalığı ile diğer
nörolojik ve miyopatik hastalıkların rehabilitasyonu konusunda
eksiklikler olduğuna ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Aslında tabii ki, Meclisi bilgilendirme adına
bir söz istemiştim. Subakut sklerozan panensefalit değil sadece,
toplumda gördüğümüz nörolojik ve miyopatik hastalıkların
rehabilitasyonu noktasında vatandaşlarımızın çok büyük
sıkıntı içerisinde olduğunu herkesin bilmesini istiyorum.
Özellikle bu amçla kurulmuş dernekler tarafından bizlere çok
sayıda müracaat var; ALS hastalığının mesela
rehabilitasyonunu yapamıyorlar. Gerek Sosyal Güvenlik Kurumunun
ödemelerini eksik yapması gerekse Türkiyenin, rehabilitasyon merkezleri -doğuştan
veya sonradan, kazalar sonucu oluşan- noktasında çok büyük
eksiğinin olduğunu ve bunu gidermek üzere büyük bir gayret içerisinde
olmamız gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ederim.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Şeker, çok güzel bir
Yani, hiç kimseye sataşmadı.
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Hayır, yok, sataşma değil. Ben de bir düzeltme
yapacağım.
BAŞKAN O
zaman, yerinizden, buyurun.
15.-
Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, kızamık
vakalarındaki artışın kökeninin Avrupa değil Suriye
olduğuna ilişkin açıklaması
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, Avrupa
kökenli olduğunu söyleyen Sağlık
Bakanlığıydı bu virüsün yani kızamık virüsünün
ama en çok görüldüğü iller Gaziantep ve Şanlıurfa. Gaziantep ve
Şanlıurfada, anlattığım şekliyle,
sınır güvenliğinin olmamasından ve Suriyeli mültecilerin
çok yoğun gelmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, bunun
Avrupa kökenli olduğunu söylemenin bir anlamı yok çünkü Avrupada da
kızamık vakası görülmedi bu arada. Orada da artmış bir
durum söz konusu değil, kızamık vakalarında anormal bir
artış söz konusu değil ama Türkiyede var. Bununla ilgili
açıklama yaptı arkadaşımız ama bu da doğru
değil. Çünkü, Avrupa kökenli değil, kökeni tamamen kontrolsüz,
denetimsiz Suriye kapısı.
BAŞKAN Evet.
Sayın
Dağoğlu, buyurun.
Başka sisteme
giren olmasın doktorlardan, lütfen.
16.-
İstanbul Milletvekili Türkan Dağoğlu'nun, kızamık
aşısının bütün yurtta ücretsiz verilip uygulanmasının
çok büyük bir başarı olduğunu düşündüğüne ilişkin
açıklaması
TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, efendim, bu kızamık viral bir
enfeksiyon. Kızamığın tabii ki komplikasyonları
olabilir. Ama, aşılama konusuna gelindiği zaman, ben bir AK
PARTİ milletvekili olarak değil gerçekten bir hekim ve vatandaş
olarak kızamık aşısının bütün yurtta ücretsiz
olarak verilip uygulanmasının çok büyük bir başarı
olduğunu düşünüyorum. Bunu kesinlikle göz ardı etmemek
lazım. Kızamık aşısının, hepatit Bnin,
hepatit Anın, bunların ücretsiz olarak verilmesi toplum için
gerçekten büyük bir hizmettir.
Diğer
ensefalit konusuna gelindiği zaman da hekimler çok iyi bilir ki viral olan
enfeksiyonların genelde büyük bir kısmının ensefalit yapma
riski vardır, aynen bu kızamıkta olduğu gibi.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
kamuoyunda kızamık hastalığı olarak bilinen subakut
sklerozan panensefalit (SSPE) hastalığının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin aleyhinde son söz Kayseri Milletvekili Sayın İsmail
Tamerin.
İsmail Bey, yalnız iyice kafam
karıştı benim, torun olursa yandık.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisinin grup önerisi hakkında şahsım adına aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, subakut sklerozan panensefalitin
kızamık hastalığının geç dönem komplikasyonlardan
biri olduğunun da altını çizerek sözlerime başlamak
istiyorum. Kızamık geçirmiş her hastada -değerli
arkadaşlarım, doktor arkadaşlarım da benden önce ifade
ettiler- beş, altı yıl veya yirmi dokuz, otuz yıla kadar
bir dönem içerisinde subakut sklerozan panensefalit hastalığına
rastlamak mümkündür. Ancak, bunun aşıyla ilgili bölümünde
-Değerli Türkan Hocam da bahsetti- her virütük hastalığın
arkasında ensefalit yapma riski de söz konusudur. Dolayısıyla,
burada gözüken subakut sklerozan panensefalitin kızamık sonucunda
ortaya çıktığını veya kızamıkla ilgili
aşıların yapılmasıyla ilgili ortaya
çıktığını ifade etmenin yanlış olabileceğini
ifade etmek istiyorum.
Bakanlığımız aşı
uygulamalarında ülkemizde de hastalıklara verilen değer
değerlendirilerek bir Bağışıklama Danışma
Kurulu kurmuştur. Bu kurul, Dünya Sağlık
Teşkilatının da öngörüleri çerçevesinde
yapılmıştır. 1998 yılında, özellikle Doğu
Anadolu Bölgesinde ilköğretim döneminde 1inci sınıflarda 2 doz
aşı yapılmaktaydı, üçlü aşı. Şöyle düşündüğümüz
zaman, 2002 yılı öncesinde yapılan aşıların 7 alerjiye karşı
yapıldığını ama artık günümüzde, özellikle bizim
Hükûmetimiz sonrasında, Sağlık
Bakanlığımızın da önemli çalışmalar
sonucunda yapmış olduğu, özellikle 13 tane antijene
karşı aşının uygulandığını hepimiz
biliyoruz, bir gerçek. Tabii, bunların arkasından, soğuk
zincirin çok önemli olduğunu, aşıların hastalara
ulaşmasındaki sıkıntıların 2002 yılı
öncesinde çok daha fazla olduğunu yine hepimiz biliyoruz. Yıllar
öncesinden hatırlıyorum, aşı kampanyaları ülkemizde
otuz yıldır devam ediyor ama en etkili dönemin özellikle 2004
yılında başlayıp 2008 yılında ortaya konulan,
Sağlık Bakanlığının önemli çalışmalarından
biri olduğunu da ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Tabii ki bu öneriyi biz kabul etmiyoruz. Şunun için
kabul etmiyoruz: Sağlık Bakanlığının
yapmış olduğu kızamık aşılaması ile
subakut sklerozan panensefalit hastalığı arasındaki ilişki
bazı bölgelerimizde daha sık görülüyor, bunu da
arkadaşlarımız belirtti. 2005 yılında bilimsel bir
komisyon da kurulmuş. Bu komisyona çocuk nörolojisi, çocuk enfeksiyon
hastalıkları, çocuk sağlığı
hastalıkları, erişkin enfeksiyon ve halk
sağlığı uzmanları alınmış.
Bunların yapmış olduğu çalışmalar sonucunda da
bir rapor hazırlanmış.
Bu rapora göre -kısa kısa izah edeceğim,
ifade edeceğim- birincisi: Subakut sklerozan panensefalitin erkeklerde
kadınlara göre 2,7 kat daha fazla olduğu görülmüş.
Sağlık Bakanlığı tarafından aşı
programı kapsamında uygulanan tüm aşıların kalite
kontrolleri yapılmış. Kullanıcıya soğuk zincirin
uygun bir şekilde gitmesi sağlanmış. Ülkemizde
geçmişte uygulanmış ve hâlen uygulanmakta olan kızamık
aşı şemaları başta Dünya Sağlık Örgütü
tarafından uygun görüldüğü şekilde yapılmaya
çalışılmış.
Yine, hastalığın -kızamık
aşısının değil- kızamık
hastalığının bir komplikasyonu olduğu daha çok
bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Kızamık
hastalığı virüsü bundan sorumlu tutulmuştur.
Yine, bu hastalığın görülme
sıklığı, ülkemizde aşılanma oranları göz
önüne alınarak, benzer ülkelerden çok farklıdır; 2005
yılından önce çok daha fazla görülmesine rağmen, 2005
yılından sonra daha düşük seviyede görülmüş. Özellikle
Güneydoğu Anadolu, kuzey Anadolu ve orta Anadolu bölgelerinde sıklıkla
rastlanmış. Tekrar altını çizerek söylüyorum: Bunun da en
önemli nedenlerinden birisi aşılanma oranının
düşüklüğüdür değerli arkadaşlar, yoksa aşıyla
ilgili, aşının bozukluğuyla ilgili bir oran değildir,
olay da değildir, bunu özellikle de belirtmek istiyorum.
Ülkemizde, yine, bu hastalığın
vakalarının, aşılanma oranları ve aşıyla
elde edilen toplumsal bağışıklığın
düşük olduğu dönemlerde gözüken kızamık vakalarından
sonra da ortaya çıkabileceğini tekrar ifade etmek istiyorum. Yine,
hastalığın daha sık görüldüğü illerin geçmişte
kızamık aşısı oranlarının düşük
olduğu veyahut da göç aldığıyla ilgili önemli bir bulgu
vardır, bunun Şanlıurfa örneğini vermiştik zaten. Ama
bugünkü kızamık aşısı, şu ana kadar özellikle
2004 yılında başlayıp 2008 yılında elimine
edilmiş, eradike etmek için de Sağlık Bakanlığı
elinden geldiği kadar, çok başarılı bir şekilde
kampanyalarını yürütmektedir, aşı kampanyaları yine
devam etmektedir.
Ayrıca, 2010 yılından itibaren subakut
sklerozan panensefalit vakalarında belirgin bir azalma görülmekte, bunun
da 2005 yılından itibaren kızamık aşılama
oranlarının yükselmesine bağlı olduğu yine bu Kurul
tarafından tespit edilmiş. Bakanlığımız,
başta Dünya Sağlık Örgütü nezdinde olmak üzere bu
hastalığın yeni tedavi yaklaşımlarıyla ilgili
bilimsel gelişmeler yapmıştır, örneğin Hacettepe
Üniversitesiyle beraber eğitim araştırma hastanelerini devreye
sokmuş ve bu bağlamda da çalışmalar yapmaya
başlamıştır.
Yine, ayrıca Bakanlığımız,
vakaların ihtiyaçlarının karşılanması hususunda
ilgili derneklerin taleplerini önemli ölçüde dikkate almış ve
bunlarla ilgili çalışmalar yürütmüştür. Ve Sosyal Güvenlik
Kurumunda da sağlık uygulama tebliğine koyarak ücretsiz olarak
ilaçları vermeye başlamıştık. Yine, önemli bir ilaç,
bununla ilgili yapılan bir ilaç, etken maddesi inosin pranobex olan bu
ilacı alıp ücretsiz olarak hastalara dağıtmaktadır.
Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım, özellikle Halkların Demokratik Partisinin
yapmış olduğu suçlama şeklini kabul etmemiz mümkün
değil çünkü koruyucu hekimliğin Türkiyede geldiği yeri
-değerli doktor arkadaşlarım benden önce konuştular-
hepimiz biliyoruz. Ben göreve başladığımda, Artvinde
Sağlık Müdürlüğü dönemimde, o zaman
başlatmıştık aşı kampanyasını, o zaman
kampanya oranlarını -tekrar hatırlıyorum- yüzde 50lere
ancak getirebilmiştik. Yer yer bazı illerde bu, yüzde 50lere,
70lere falan yükselmişti. Ama, şu bir gerçek ki bizden önceki
sağlık bakanlarının da -yine onların emeğine de
teşekkür etmemiz lazım- başlatmış olduğu bu
bağışıklama oranının en etkili, bizim Hükûmetimiz
zamanında olduğunun da burada altını çizerek ifade etmek
istiyorum. Çünkü, zaten soğuk zincir dâhil yapmış olduğumuz
çalışmalar ortadadır.
Kısaca şunu ifade edebilirim: Bu hastalıkta
özellikle yanlış aşılarla, soğuk zincirdeki
bozukluklarla veya bozuk aşıların doğuya gönderilmesiyle
ilgili bir durumun olmadığını ifade ediyorum ve bu
önergenin karşısında olduğumu ifade ediyorum.
Hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özgündüz, Sayın
Şeker, Sayın Havutça, Sayın Özkan, Sayın Özdemir,
Sayın Bayraktutan, Sayın Genç, Sayın Nazlıaka, Sayın
Özkoç, Sayın Eyidoğan, Sayın Öz, Sayın Köktürk, Sayın
Kart, Sayın Türmen, Sayın Düzgün, Sayın Gümüş, Sayın
Dinçer, Sayın Güneş, Sayın Özel, Sayın Toptaş.
İki dakika süre veriyorum, yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubunun
önerisinin oylanmasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
HDP Grubunun, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
kamuoyunda kızamık hastalığı olarak bilinen subakut
sklerozan panensefalit (SSPE) hastalığının
araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin ön
görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.-
MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından, son dönemde
Irakta yaşanan gelişmeler başta olmak üzere rehin alınan
vatandaşlarımızın durumunu, IŞİD tehdidinin
sınırımıza ve Türkmen kardeşlerimize olan etkisini
tartışmak üzere 17/06/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
17/06/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 17 Haziran 2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Yusuf Halaçoğlu
Kayseri Grup
Başkan Vekili
Öneri:
17 Haziran 2014 tarih ve 6512 sayı ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğumuz MHP
Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ve MHP Grup
Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun son dönemde
Irakta yaşanan gelişmeler başta olmak üzere, rehin alınan
vatandaşlarımızın durumu, IŞİD tehdidinin
sınırımıza ve Türkmen kardeşlerimize olan etkisini
tartışmak üzere genel görüşme açılması önergemizin
17/06/2014 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin
bugünkü birleşimde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
lehinde ilk söz, Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım
Tuğrul Türkeşe aittir.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin
Irakta yaşanan gelişmeler konusundaki grup önerisi için söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi bu konu, malumunuz olduğu üzere, ta geçen
hafta burada görüşülmesi gereken bir konudur. Yani geçen hafta Musuldaki
konsolosluk baskını ve oradaki 49 vatandaşımızın
-3ü bebek olmak üzere- IŞİDin eline geçmesinden beri bir gayret var
siyasi iktidarda: Aman bunu konuşmayalım, şimdi durum kritik,
bunu dile getirmeyelim.
Ama değerli arkadaşlar, bugün geldiğimiz
noktada öyle bir yere geldik ki uluslararası medya konuşuyor, takip
ediyor konuyu, herkes konuşuyor, Türkiyedeki medya konuşuyor, bir
tek bunun müzakere edilmediği, bir tek ne oluyor, ne bitiyoru
değerlendirmeyen tek yer artık sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çatısı altıdır. Yani bu Meclisin dışında
herkesin konuştuğu, herkesin fikir yürüttüğü, herkesin hatta
ahkâm kestiği bir konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi
iktidarın ricaları, girişimleri, şunları bunlarıyla
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, önemli
bir konuyu gündeme getiriyoruz yani Türkiye'nin gündemi. Sayın bakanlar
bunlarla ayakta sohbet edeceklerine böyle bir meseleye kulak assalar da hiç
olmazsa yani
LEVENT GÖK (Ankara) Haklısınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir şey olmaz ya,
böyle bir saygısızlık olmaz ya.
BAŞKAN Evet, Sayın Türkeş, buyurun.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Evet,
şimdi bunu diğer konularda, Kıbrıs olaylarında da
yaşadık yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu konuda,
Türkiyeyi bu kayıp insanlarla ilgili bir cezaya çarptırdı.
Konuşalım. Aman gündemde bugün bu var, sonra
bunu yapalım. Değerli arkadaşlar, çok kıymetli
milletvekilleri; Türkiyenin hayati, hassas, millî meselelerini burada
konuşmayacaksak neyi konuşacağız Allah aşkına?
Şimdi, Yazmayın, çok tehlikeli. Ellemeyin, efendim, çok kritik bir
safhadayız, her an kurtaracağız insanları, rehineleri. Ama
rehine bile değil, Dışişleri Bakanlığının
yetkilisi rehine bile olmadığını söylüyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakanların ilgisi bu
kadar zaten, orada sohbet ediyorlar.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Peki, nedir
değerli arkadaşlar? 31 özel harekâtçı, 1 Başkonsolos,
Dışişleri mensupları, diğer görevli arkadaşlar,
toplam 49 kişi, çoluk çocuk 7nci gününü tamamladı IŞİDin
elinde, bir haftayı geride bıraktık. Nedir bunlar, rehine
değil?
Şimdi, Dışişleri
Bakanlığı, ilk başta, geçen hafta Bunu gündeme
alalım, konuşalım. dediğimiz yerde dediler ki: Sayın
Dışişleri Bakanı siyasi partilere bilgi verecek. Peki,
bekleyelim, bilgiyi alalım. Aldığımız bilgiler burada
konuşulamayacak bilgiler değildi değerli arkadaşlar yani
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında seçilmiş
milletvekilleriyle paylaşılmayacak hiçbir bilgi yoktu o
görüşmelerde. Peki, niye kaçınıyoruz? Fidye mi istiyorlar?
Yok. Bir talepleri var mı? Hayır. Size müracaatları var
mı? Yok. Bağdattaki Büyükelçiliğe var mı? Yok.
Elde tuttukları rehinelerden herhangi bir talepleri oldu mu? Yok. E,
peki, bırak. Bırakmıyor. Şimdi, bunun bir izahını
siyasi iktidarın yapma zorunluluğu vardır; bunun
anlatılması lazım, bunun izah edilmesi lazım.
Şimdi, Irakta birtakım olaylar var,
birtakım gelişmeler var. Şimdi, bu gelişmelerin ne
olduğunu anlamaz isek, buna doğru dürüst bakmaz isek, bunu doğru
dürüst tarif edemez isek o zaman, orada olan olayları da basite
indirgiyoruz ve basit zannettiğimiz olaylar sonra büyüyor, dağ
oluyor, çığ hâline geliyor.
Şimdi, Iraktaki durumu değerlendirirken nelere
bakmamız lazım değerli arkadaşlar, bunlara bir
değinmek istiyorum. Bir kere, 30 Nisan 2014te Irakta parlamento
seçimleri yapıldı. Bu seçimlerin sonuçları nedir, bu seçimlerde
ne olmuştur, neler meydana gelmiştir? Mezhepler ortaya
çıkmıştır ama mezheplerin daha belirgin ortaya
çıkmasının yanı sıra, daha da bölünmüş bir
yapı ortaya çıkmıştır.
Bir diğer nokta, Irakta şimdiki bulunan durum,
Amerika Birleşik Devletlerinin güçlerinin görünürde resmî olarak Iraktan
çekildiğinden sonraki ilk seçim olmasıdır. Bunun da doğru dürüst
değerlendirilmesi lazımdır. Bunları değerlendiremez
isek, bunların etkilerini, sonuçlarını göremez isek bunu
doğru dürüst tahlil etmemiz mümkün değildir. Haberlerde gayet basit
geçiyor: IŞİD, (Irak-Şam İslam Devleti) örgütü. Terör
örgütü diyemiyorsunuz. Peki, terör örgütü olmayan bir organizasyon sizin
başkonsolosunuzu ve onunla birlikte 48 kişiyi, artı 30un
üzerindeki şoförünüzü, vatandaşınızı niye
alıkoydu? Terör örgütü değil de nedir bu Allah aşkına? Bunu
buraya gelip de bir sayın bakan izah etmek ihtiyacı hissetmiyor mu?
Böyle bir şey olur mu?
Ha, bir diğer nokta, buradaki petrolün durumunun
görüşülmesi lazımdır. Bunu örtülü olarak, bunun üstüne
birtakım isimler, sıfatlar koyarak Kuzey Iraktan alınan
petrolle ilgili sıkıntılar nedir? Bununla ilgili, sizin
alıp satmaya kalktığınız petrolle ilgili
uluslararası arenada davalar açılmış mıdır,
soruşturma açılmış mıdır? Bunların da
görüşülmesi lazım, bunların da anlaşılması
lazım.
Irakta yaşanan
olayların tarihî bir perspektifi var değerli arkadaşlar.
1915te, bir yıl süren, Fransa
ve İngiltere arasındaki Sykes-Picot Anlaşması var. Bunun
100üncü yılına denk gelmiş olması ve orada yeni toprak
bölüşümlerini, yani yüz sene önceki bölüşülen Irak
topraklarının 21inci yüzyıla göre, 21inci yüzyıldaki
egemen güçlere göre yeniden paylaşımı için 100üncü
yılında bunun meydana gelmiş olması tesadüfi olabilir mi?
Ve bunların ışığında, IŞİD nedir terör
örgütü değilse? Yani Irak-Şam deyince, sokaktaki vatandaş,
Şamdan ilham alarak bunu, Suriye, Suriyedeki
karışıklık neticesinde ortaya çıkmış olan
bir örgüt zannediyor.
Değerli
arkadaşlar, çok kıymetli milletvekilleri; bu Irak-Levant İslam
Devletidir. Levant, ta Haçlı Seferlerinden bu tarafa o
coğrafyanın tümünü kapsar. Bu çok önemlidir. Yani, bu, Suriye
kaynaklı değildir. Ve bu örgütün arkasında, yani, işte,
Zevahiriden al, oradan gel, buraya Bağdadiye bağla, bu örgütün,
bundan daha fazla, toprağın altında görünmeyen kısmı
vardır. Ben, Sayın Dışişleri Bakanı dâhil, bu
konuyla ilgilenen insanların bunu bihakkın görüp, anlayıp, ona
göre davrandığından da şahsen şüphe duyuyorum;
kaygılarım var.
Tabii, IŞİDe
karşı Türkiyenin, siyasi iktidarın tavrı da fevkalade
manidar. İspanyada, orada adam toplayan ve oraya savaşçı
getiren insanlara yönelik İspanya devleti operasyon yaptı ve 7-8 kişiyi
gözaltına aldı. Bugünkü gazetelerde Türkiyede, İstanbulda da
bunların ofisleri olduğu söyleniyor ama Aman incitmeyelim, aman
bunlar laftan bile sakınıyorlar. yaklaşımıyla bunlara
değinilemiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Şimdi, bir dakika bugün sadece bu
konuya ait veriyorum, diğer konuşmacılara da vereceğim.
Buyurun.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Devamla) Evet, peki,
teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, bütün bunların sonunda bir de
şu var: Orada soydaşlarımız var. Irak Türkmenlerinin çok
vahim bir durum içinde olduğu da açık, aşikâr. Bunlarla ilgili,
Hükûmetin, siyasi iktidarın herhangi bir çabası ve gayreti yok. Geçen
hafta görüştüğümüzde, olası göçle ilgili bir düşüncelerinin
olup olmadığı sorulduğunda Vallahi, bizim de böyle bir
kaygımız var ama çok da ciddi bir şey görmüyoruz.
diyorlardı ama bu hafta göç başladı.
Tabii, süre Irakı konuşmak için yeterli bir
süre değil ama son olarak şunu söyleyeyim: Çok kıymetli
milletvekilleri, kendi ülkeniz sınırları içinde
bayrağınıza sahip çıkamazsanız
sınırlarınızın dışındaki
vatandaşlara, asla, sahip çıkmanız söz konusu olmaz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkeş.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan, buyurunuz. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Musulda yaşanan olaydan hemen sonra, aynı gün, Halkların
Demokratik Partisi olarak biz, Mecliste genel görüşme
açılmasını 11 Haziran 2014te istedik. Gerçekten önemli bir
konu, Türkiyeyi yakından ilgilendiriyor,
sınırlarımızın güvenliğini, Orta Doğudaki
gelişmeleri, Suriyedeki gelişmeleri çok yakından ilgilendiriyor.
Şunu söyledik, aslında bunu Suriyede iç
savaş başladığından beri söyledik, defalarca burada
anlattık: Ceylanpınardan -Serekaniden- tutun Antakyaya kadar
sınır geçişlerini, konaklamaları, oradaki unsurların
El Kaide, El Nusra, IŞİD veya Özgür Suriye Ordusu adı
altında desteklenmelerini ve daha sonra da Rojava Kürtlerine
karşı saldırı amaçlı bunların orada
bulundurulduğunu, bunun çok tehlikeli olduğunu, hem Suriye
açısından, Suriye halklarının kendi kaderini belirleme hakkı
açısından hem Türkiyeyle ilgili sorunlar açısından hem Türkiye'nin
iç barışı açısından bunun ne kadar önemli
olduğunu söyledik. Hatta, geçen gün şu bakanlık genelgesini -ki
yalanlanmadı Hükûmet tarafından- burada çok açık bir
şekilde ifade ettik yani Mücahit El Nusraya deniliyor MİT
gözetiminde -Diyanetten tutun da Hükûmetin valilerine- kalma, konaklama,
geçiş ve saire konusunda yardım yapılması
diyor ama
ilginci, en üstte ne diyor: Bölücü örgüt PKK uzantısı PYDye
karşı savaştırılan
PKKye karşı
savaştırılan
Bakın, dikkatinizi çekerim. Biz, buradan uyardık,
bunun nasıl bir felaket getireceğini, bu kontrolsüz güçlerin
silahlandırılmasının, Antalyadaki 5
yıldızlı otellerde silahlarıyla toplantıya
katılmalarını, tırları, vesaireyi, vesaireyi ve
Rojavada çocuklara yapılan katliamları, Ermeni yerleşimlerine,
Türkmenlere yapılan saldırıları -Süleyman Şah
Türbesine, daha sonra Somalideki elçilik binasına- bütün bunları
söyledik.
Şimdi, Hükûmet bunları bilmiyor değildi,
Hükûmet bütün bunları biliyordu. 1 milyon Suriyeli mülteci Türkiye'nin her
bir tarafına dağılmış, İstanbuldan İzmire,
İzmirden Edirneye, Ankaranın göbeğine kadar her yerde
statüleri belli olmayan, kimin ne olduğu belli olmayan, mahalleliyle kavga
eden veya suç olayları veya yoksulluk felaketi içinde perişan durumda
olan insanları gördük. Suriye üzerinden bu yaşanan olayın
fotoğrafını üç yıl boyunca burada verdik. Ancak, ne zaman
ki Musula dayandı, IŞİD Konsolosluğa girdi, orada
bayrağı indirdi, Konsolosluk görevlilerini ve 32 tane şoför
esnafımızı gözaltına aldı, yeniden uyanmaya
başladı insanlar, bu tehlikenin farkına varmaya
başladı.
Buraya bayrak asabilirsiniz arkadaşlar, çok kolay,
burada bayrağı korumak da kolaydır. Bayrağı
toprağınız olan yerde korumak önemlidir, bir; ikincisi,
provokatörlük yapıp 35 derece sıcakta eldivenlerle direklere
tırmanan provokatörleri ve arkasındaki güçleri çıkarmak
doğru olandır.
Biz burada şunu açıkça ifade ettik:
Tuzhurmatu'da, o bölgede 2 Kürt tugayı peşmerge Türkmenleri korurken
ve Kerkükten ordu çekilirken, yine, Kürtler Kerkükü korurken
Soydaşlarımız
deniliyor; vallahi, Kürtlerin de soydaşları bu Mecliste var,
Türklerin de soydaşları var ve bir ortak çıkarımız
var. Orayı eğer
Orada, Irakta demokratik bir yönetimi hayata
geçirirsek IŞİDle o tür örgütlerle
Ki, El Nusrayı Hükûmet bir
ay önce terör örgütleri listesine aldı. Türkiye komşu olmaz.
Bir seçeneği var Türkiyenin, Bin yıldır
beraber yaşadık Kürtlerle. diyor. Bin yıl daha stratejik olarak
beraber yaşamak istiyor musunuz Suriyedeki, Türkiyedeki, Iraktaki,
hatta İrandaki Kürtlerle, sınırlarınızla? Ki iyi
niyet ilişkileri bunu gösteriyor, orada demokratik Kürt yönetimleri var,
Erbil Parlamentosunda 8 Türkmen parlamenter var, 1 bakanlıkları var,
tabii ki, burada 3 partiden arkadaşlarımız bir gün olsun gidip
Erbil Parlamentosundaki Türkmen parlamenterlerle, bakanlarla
konuşmamışlardır Ya, ne yapıyorsunuz burada
arkadaşlar? diye. Burada Kürt halkı her 3 kantonda; Afrinde,
Kobanide, Cezirede yediden yetmişe silahlanarak, bu öldürmede sınır
tanımayan, İslamiyet adına öldürmede sınır tanımayan
güçlere karşı bir halk direnişi ortaya koyarak kendilerini,
ülkelerini ve namuslarını koruyabildiler. İşte, o unsurlar
hareket hâlindedir, birçok ülkeden gitmiştir, oradan Musula
gittiğinde Musulda bir gerçeklik vardır arkadaşlar: Eğer,
Irakı 3 parça, kuzeyde Kürt bölgesel yönetimi, Musul ve etrafında,
Ninova vilayetinde Sünnileri ve daha güneyde Şiileri; bu gerçekliğini
görmezseniz, bu gerçekliğine uygun bir demokratik yönetim inşası
konusunda Türkiye komşu bir devlet olarak görmezse; şu an itibarıyla
her gün Türkiye, 10 milyar lira
Habur Kapısından geliri, gideri, Mersine kadar, Konyaya kadar
esnafımızı etkileyen bir tahribata yol açmıştır,
ekonomisi bir yana, can kayıpları bir yana.
Bugün 5inci güne girdik. 5inci gündeyiz, Konsolosluk
görevlileri rehin; diplomasiye bakıyorsunuz, rehin diplomasisi, takas
diplomasisi, fidye diplomasisi. Hangi dışişlerinde böyle bir
diplomasi var arkadaşlar? Orta Doğu yeniden şekillenirken,
Avrupa kriz yaşarken, Amerika ve karşısında Çin, Rusya,
İran, karşılıklı güç dengeleri oynanırken, Suriye
üçüncü, dördüncü senesine girerken, Türkiye'nin dış
politikasını mezhep ve ideoloji üzerine kurması asla kabul
edilir bir dış politika olamaz.
Şimdi, düşünebiliyor musunuz, Orta Doğuda
bir dönemler Osmanlı var; Musul ve Kerkükü 500 sterline vermişsiniz,
sonra gelip burada şunu konuşacaksınız: Orada yaşayan
Türkmenlerin de, Kürt halkının da, Arapların da
hakkını hukukunu nasıl koruruz? Eğer tarih bağımız
bunu gerektiriyorsa birlikte ne yapabiliriz? Ama Katardan, Suudiden 45 milyar
lira para transferinin hesabı verilmeden bu olayları
açıklayamazsınız arkadaşlar.
Elbette ki Musulda bir anda, bir gecede bütün ordu
teslim oluyor, silahları bırakıyor, havaalanlarını
bırakıyor, tankları, topları bırakıyor ve
gidiyor. Sizin aklınıza, mantığınıza uyuyor mu,
70 bin tane ordu mensubu 5 bin tane IŞİD mensubu
karşısında teslim oldu? Hayır, teslim olunan bir durum yok,
danışıklı bir durum var. Saddamın
yıkılmasından sonra Şiiler yönetime geldi, Maliki yönetimi
Irakı doğru dürüst yönetemedi, yönetemediği için Kürtlerle
kavgalı oldu, Sünnilerle kavgalı oldu, seçimlerin
yapılmasına rağmen bir düzen oturtulamadı Irakta. Şu
an, ya Irak üçe bölünecek, Kürtler, Sünniler ve Şiiler olarak -bu bir
seçenek, federasyon yönetim biçimiyle devam edecek- ya da ayrı
devletçiklere bölünecekler. Bu, çözüm bulunmadığı zaman son
derece hayati bir durum ve oradaki yurttaşlarımız,
soydaşlarımız, akrabalarımız, insanlarımız,
dostlarımız sorun yaşayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ek süre veriyorum size de.
Buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, biz, burada,
Orta Doğuda 45 milyon Kürt halkıyla ilgili olarak Hükûmeti uyarmak
istiyoruz. Genel görüşme önergemiz var, usulünce gelmesi için sabrettik.
Bakın, bugün, Ankara 9. Ağır Ceza
Mahkemesi de rehinelerle ilgili basına yayın yasağı
kararı vermiş. Hepimiz bu konuda hassasız. Biz, herkesten hassas
davrandık. Genel görüşme önergesini ilk veren parti olmamıza
rağmen Dışişleri Bakanının gelip
görüşmesini, bilgisini önemsedik ama 5inci gün
Gelin,
tartışalım. Dışişleri Bakanı gelsin, Meclis
bu konuyu konuşsun, isterseniz açık oturum, isterseniz kapalı
oturum ama bunu konuşmak zorundayız. Bunu başkasına
konuşturtmayız ve Hükûmetin seçeneği ortada: Ya 45 milyon Kürt
halkı Orta Doğuda komşularınız olacak, onlarla
beraber stratejik bin yıl ya da IŞİDle beraber
olacaksınız. Başka seçeneğiniz yok diyoruz arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde
İstanbul Milletvekili Sayın Osman Taney Korutürk.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, yeni bir genel görüşme
önergesiyle karşı karşıyayız. Görüyorsunuz, muhalefet
adına konuşanların lehte de konuşanı, aleyhte de
konuşanı diyor ki: Bunu açalım, görüşelim, bu konuyu bir
tartışalım. Bu konuyu tartışmadan geçiştirme
imkânımız yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biz üzerinde
konuştuk çünkü biz de vermişiz, evet.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Bakın,
Dışişleri Bakanı dedi ki: Liderleri
dolaşacağım, liderlere bilgi vereceğim. Bu konuda bir
tartışma açarsak onlarla ilgili zorluk olabilir. Rehine demiyor Dışişleri
Bakanı nedense, misafir mi diyor, ne diyorsa
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Alıkoyma.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Buna hiç
katılmıyoruz çünkü onlarla ilgili zorluğun çok ötesine geçtik.
Bakın, 5 gün geçti, 6ncı günün içindeyiz. Koskoca bir
Başkonsolosluk aileleriyle birlikte, çoluğuyla çocuğuyla birlikte,
hatta kedi köpeğiyle birlikte toparlanmış, Başkonsolosluk
binasının dışına götürülmüş, hâlâ Bakan
Yardımcısı, Bakan Biz buna rehine gözüyle bakmıyoruz.
diyor. Ne gözüyle bakıyorsunuz? Akşam oturmasına mı
gittiler, pikniğe mi çıktılar? Böyle bir şey olabilir mi?
Aldılar bunları, bağladılar, götürdüler. Bunların
içinde
Görev yapmış oldukları Türkiye Cumhuriyeti
Başkonsolosluğunu başka maksatla kullanmaya
başladılar. Türkiye Cumhuriyeti toprağının üzerindeki
bayrak direğindeki bayrağı indirdiler. Bütün bunları
gördükten sonra Rehine gözüyle bakıyoruz, bakmıyoruz; bu
zararlı olur, zararlı olmaz
bu kabul edilebilir bir şey
değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi böyle önemli bir toplantıda bir
kere bu kadar az insanla olmamalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi burada
tamamen dolu olmalı ve Dışişleri Bakanı gelmeli,
kiminle görüşüyorlar, ne görüşüyorlar
Diplomatik çaba
Hangi
diplomatik çaba arkadaşlar? Terörle diplomatik çaba oluyor mu? Terör ile
diplomasi bağdaşıyor mu? Diplomatik yoldan çözeceğiz
Diplomatik yol diye bir şey söz konusu değil burada. Ama, müzakere
edildiği görülüyor, görüşmeler yapıldığı
görülüyor. Kiminle yapıyorsunuz, onları da anlatmanız lazım
çünkü kiminle yaptığınızı iyi biliyor musunuz ondan da
çok emin değilim. Ankarada yerleşik eski Irak
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi
demeçler veriyor filan, bu işin içerisinde gözüküyor. Tarık
Haşiminin ağırlığı Irak içerisinde ne
kadardır, onu Dışişleri Bakanının gelip burada
anlatması lazım. Tarık Haşiminin eğer
aşiretlerle vesaireyle sağlam bir ilişkisi olsaydı burada
olmazdı. Saddamın iki numarası İbrahim El Duri gibi,
harekâtın 10uncu senesinde kendi memleketinde olurdu. Yanlış
adamlarla yanlış işler yapmaya kalkarak oradaki
insanlarımızı tehlikeye sokuyorsunuz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sizin öneriniz ne,
öneriniz?
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Konsolosluğun
personeli, şoförler, termik santral personeli, henüz bilmediğimiz
kimseler, şimdi bunlara bir de Türkmenler ilave oldu. Dün bir Türkmen
heyeti Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekilini makamında ziyaret
etti, daha sonra da bizimle görüştü. Söylediklerine göre, Türkmenler de
şimdi Telaferi terk etmiş vaziyetteler. Telafer
yakınlarındaki Sincar kasabasına, Türkmenlerin
sayılarının fazla olması ve güvenlik riski
doğurdukları gerekçesiyle sokulmuyorlar. Açık arazide, 50 derece
hararetin altında ve her an Telaferden kendilerine yönelip elde
kılıç, pala, ciğerini yemeye, kalbini sökmeye gelecek
olanları bekliyorlar. Türkiye bunlarla ilgili ne yapıyor? Şimdi,
Dışişleri Bakanlığının -eğer diplomatik
bir çaba içerisine girmekten bahsediyorsa- Irak Hükûmetiyle, Kürdistan Bölgesel
Yönetimiyle, teröre bulaşmamış olan diğer Sünni
aşiretlerle, diğer Şii aşiretlerle, Türkmen Cephesi ile
Sünni Türkmenlerle, Şii Türkmenlerle, hiçbir ayrım yapmaksızın,
hepsiyle birlikte temas kurması lazım ve Irak toplumunun çeşitli
katmanlarını bu meselenin üzerine bir şekilde
yoğunlaştırması lazım. Bunları yapıp
yapmadığı konusunda da Bakanın gelip burada bizimle
bunları paylaşması lazım. Bizim içimizde bu konuda
tecrübeli arkadaşlarımız da var.
Şimdi, Türkiyenin tabii ki birinci önceliği
oradaki insanlarını kurtarmak. Onların canlarının
kurtarılması için biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak elimizden gelen
her türlü katkıyı yapmaya hazırız,
uzmanlığımızla, temaslarımızla, kontak
noktalarımızla yardımcı olmaya hazırız ama bu
Yardımcı olmaya hazırız. demek, Hükûmetin bu konudaki
çok ağır sorumluluğunu görmezden geliriz. demek değil.
Hükûmetin fevkalade yanlış bir politikayla Suriyede
giriştiği rejim değiştirme çabası
başarısızlıkla sonuçlandı, bunu herkes biliyor ama
rejim değiştirme çabasını zorlamak için oraya dünyanın
silahlı örgütü getirildi. O örgütler de silahlarla beslendi. Şimdi bu
silahlar bize dönmüş durumda ve şimdi bu silahlar, Irakta bizim
başlangıçtan itibaren Türkiye olarak en korktuğumuz şeyin
meydana gelmesine yol açtı. Biz
Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyetinin bütün fertleri için de geçerli
olmak üzere, bir güvence olarak, Irakın bir bütün olarak muhafaza
edilmesini tercih ediyorduk. Irakın bütün olarak muhafaza edilmesinin
aksi Şiilerin ayrı bir oluşum içerisine gitmesi, Kürtlerin
ayrı bir oluşum içerisine gitmesi, Sünnilerin ayrı bir
oluşum içine gitmesi. Şiiler de, Kürtler de kendi kendilerini
avrayabilecek imkânlara sahipler doğal kaynak olarak, yönetim tecrübesi
olarak ama Sünnilerin böyle bir imkânı olmadığı için
Türkiyenin öteden beri uluslararası alanda her zaman bu konu gündeme
geldiğinde söylediği şuydu: Eğer böyle bir oluşum,
böyle bir olgu ortaya çıkarsa, üçe bölünme olursa Irakın doğal
kaynaklardan yoksun olan, ezilmiş bulunan Sünni kısmı da terör
örgütleri için bir sığınma cenneti hâline gelebilecektir;
maalesef böyle oldu ve oluyor. Türkiye bununla ilgili olarak ne yapıyor arkadaşlar?
İnsanlarımızı kurtarmamızı, evet, söyledik,
birinci önceliğimiz bu konuda yardımcı olmaya da
hazırız üstümüze düşen bir şey varsa, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, ben eminim, herkes bunu yapmaya hazır ama mesele bununla
bitmiyor. O insanlarımızı kurtarıp aldıktan sonra o
bölge ne olacak onu görmek lazım, uluslararası camiayı bir
şekilde hareketlendirmek lazım. Uluslararası camiayı
Türkiye'nin hareketlendirmesi lazım fakat bunu hareketlendirirken
Irakın toplum katmanlarının hepsiyle de de temas edebilmesi
lazım. Ediyor mu, etmiyor mu, bunu niye gelip de burada görüşmeyelim?
Genel görüşme talebi birkaç partiden geldi, bizim de
genel görüşme talebimiz vardı fakat bu rehineleri kurtarma
çabalarına yardımcı olmak için biz bunu geri çektik. Ama bunu
geri çektik demek bunun burada görüşülmesini istemiyoruz demek değil,
bunu mutlaka görüşmek lazım burada. Dışişleri
Bakanının da bütün kadrosuyla birlikte gelip buraya bilgi vermesi
lazım, kiminle görüşüyor, ne görüşüyor ve burada da herkesin
elinden gelen, en azından fikrî katkıyı bu kürsüden yapması
lazım.
Şimdi, Türkiye böyle bir durumla çok sık
karşılaşmış değil. Bu durum ciddi bir
tedbirsizlik sonucu meydana gelmiş bir durum. Bağdat
Büyükelçiliğinin de, Halep Başkonsolosluğunun da tahliye planları
ne durumdadır, onları da bilmek herhâlde bizim hakkımız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Basra
Konsolosluğu şu an itibarıyla tahliye edilmiştir.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) İşte, edilmesi
lazım, çok önceden birçoğunun edilmesi lazım. Bir kere ailelerin
çıkartılması lazım en başlangıçta.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Özel bir haber değil bu,
basına düşen bir haber. Hasip Bey oradan haber almış
değil yani, basına düşen bir haber.
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) İşte,
tevatürle yürütülüyor iş. Bizim böyle şeyle değil, tevatürle,
duyumla, Öyle oldu, böyle oldu., gazete haberiyle değil, bizim buraya
gelip her gün Dışişleri Bakanının bilgi vermesi
lazım. Dışişleri Bakanının, evet, çok işi
var ama Dışişleri Bakanının işlerinden bir tanesi
de Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bilgi birikiminden yararlanmak. Bunları atlatmakla, gidip birtakım
analizler manalizler, aslında şu sırada ve şu noktada
kimsenin işine çok fazla yaramayacak yorumlar yapmakla değil, somut
bilgi vermekle ve somut bilgi almakla bu iş yürütülür. Bu iş maalesef
kötüye doğru gidiyor arkadaşlar. Ben rehinelerden bahsetmiyorum
sadece ama Irakın durumu kötüye doğru gidiyor, bölgenin durumu
kötüye doğru gidiyor. Türkiyenin eskiden istikrar oluşturma,
istikrar yapma rolünü oynarken çok başarılı olduğunu
görüyoruz çünkü Türkiyenin istikrar yaptığı dönemde bölge de
istikrar içindeydi. Türkiye bu istikrarı mezhepçi politikalarla veya
mezhepçi politikaları başka yerlerde destekleyerek de bozdu. Bunun
altından bir an önce kalkmak için herkesin ortak akla ihtiyacı var. Ortak
akıl, demokratik parlamenter rejimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
aklıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aklına Hükûmetin
artık vakit geçmeden müracaat etmesinin zamanı gelmiştir,
geçmektedir. Eğer, bu bir an önce yapılmazsa yarın öbür gün olacak
bütün olayların sorumluluğu bugünkünden çok daha fazla, misliyle bu
Hükûmetin üzerine yüklenecektir. Hükûmet
sadece Türkiye sathımailin değil, dünya kamuoyu önünde de çok büyük bir sorumluluk altına girecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Korutürk.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, şu
hırsızlar sırasında oturan kişileri görüyor musunuz;
bak, sırtlarını Meclise çevirmişler.
BAŞKAN Efendim
KAMER GENÇ (Tunceli) Hırsızlar
sırasında oturanları görüyor musunuz, sırtlarını
Meclise dönmüşler.
BAŞKAN Sayın
Genç, hepsi cezai ehliyete sahip
insanlar canım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani ikaz edin efendim, edin
yani; sırtlarını Meclise çevirmişler.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sayın Başkan, yalnız,
söylediği
BAŞKAN Tamam da yani şimdi ben de
sınıf başkanı gibi hissediyorum kendimi ya, yapmayın!
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani herkes
BAŞKAN Ne yapalım canım!
Yani, hepsi akıl baliğ olmuş, cezai
ehliyeti, olan arkadaşlar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Var mı yok mu cezai ehliyeti,
bir kontrol etmek lazım yani.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın
Volkan Bozkır.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Irakta
yaşanan gelişmelerle ilgili olarak genel görüşme
açılması önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Irakta son on gündür tam bir dram
yaşanmaktadır. Ülke, 2013 işgalinin ve 2007-2008 iç
savaşının ardından en büyük krizle karşı
karşıyadır.
Irak ve Suriyede yıllardır devam eden siyasi
kriz ortamından yararlanan ve bölgede ortaya çıkan siyasi
boşluğu kendi yöntemleriyle doldurmaya çalışan bir örgüt
söz konusudur. Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt, Irak
Hükûmeti ve Suriyedeki rejimin yanlış ve yetersiz politikaları
sonucunda bugünkü gücüne ulaşmıştır.
Yaşadığı ülkenin yöneticilerince siyaseten
dışlanan, baskı altına alınan ve meşru
taleplerine kulak tıkanan halk kitleleri, nihayetinde bu örgütün
istismarına açık hâle gelmiştir. Bunun sonucunda, iki
yıldır devam eden zulüm yüzünden bu bölgeler IŞİDin
yöneticilerine âdeta altın tepside sunulmuştur.
Öte yandan, Musulda 50 bin askerden oluşan ordu
birliklerinin, birkaç bin olduğu tahmin edilen IŞİD
unsurlarıyla çatışmaya girmek yerine süratle Musulu terk ederek
geri çekilmeleri de dikkat çekici bir gelişme olmuştur. Bir örgütün
Irakın en büyük vilayetlerini iki üç gün içinde ve yerel halkın da
desteğiyle tamamen ele geçirmesi başka türlü izah edilemez. Irakta
giderek derinleşen ayrımlar, gerginlikler konusunda iki yıldan
fazla bir süredir ısrarla yaptığımız uyarılar
maalesef dikkate alınmamıştır.
Uyarılarımızda haklı çıkmış olmaktan
dolayı da üzüntü duyuyoruz.
Sonuç olarak bugün için bakıldığında,
Irakın Sünni bölgelerinin büyük çoğunluğu IŞİDin
kontrolü altındadır. Söz konusu örgütün hedefi, Irak ve Suriyenin
büyük bir bölümünü içerecek şekilde sözde bir İslam devleti
kurulmasıdır. Son bir hafta içerisinde Iraktaki ilerleyişi,
IŞİDin, söz konusu hedefine doğru ilerlemekte olduğunu ve
Bağdata saldırmayı planladığını da
göstermektedir. IŞİDin ilerlemesine karşılık Irakta
Şii nüfusun yoğun olduğu güney eyaletlerinden de çok sayıda
gönüllü, milis ve askerin kuzeye, ülkenin orta kesimlerine doğru
kaydırıldığı ve Irak ordusunun havadan IŞİD
mevzilerine bazı müdahalelerde bulunduğu yönünde bilgiler intikal
etmektedir. Bu gelişmeler, Irakın, 2007-2008 döneminden daha da
kanlı bir mezhep savaşına sürüklendiğine işaret
etmektedir. Bu riski Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere
ilgili tüm aktörlerin dikkatine getiriyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
maalesef, Iraktaki Türkmen soydaşlarımız da bu krizden olumsuz
şekilde etkilenmektedirler. Özellikle Telaferdeki
soydaşlarımız son iki gündür büyük bir mücadele
vermişlerdir. Neticede Telafer de dün gece IŞİD hâkimiyeti
altına girmiştir. Bunun hemen öncesinde şehri terk eden ve
Kürtlerin hâkimiyetindeki Sincar bölgesine sığınmak zorunda
kalan 100 binin üzerinde olduğunu anladığımız Şii
Türkmen soydaşlarımıza acil insani yardım
yapılması için Hükûmetimiz derhâl harekete geçmiştir. AFAD
tarafından gereken çalışma derhâl
başlatılmıştır. Esasen, Musuldan geçen hafta Irak
Kürt bölgesine sığınmak zorunda kalan 500 bin kadar Iraklı
kardeşimiz için de benzer insani yardımlar süratle yerine
ulaştırılmıştır.
Bu son olaylar, ülkemizin, herhangi bir mezhep veya etnik
aidiyete bakılmaksızın, zulme uğrayanların, zor durumda
kalanların daima yanında olduğunu bir kez daha ortaya
koymuştur. Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatu dâhil Iraktaki tüm
soydaşlarımızın durumunu yakından takip etmeye devam
edeceğiz. Bu bölgelerin güvenliğinin sağlanabilmesi
amacıyla elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Tek
taraflı oldubitti yaratılmasına kesinlikle müsaade
etmeyeceğiz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri,
Birleşmiş Milletler ve NATO dâhil ilgili tüm taraflarla üst düzey
temaslarımız devam etmektedir. İkili ve çok taraflı platformlarda
sınırlarımızın hemen güneyinde Suriyeden
başlayan, Irakı ortadan bölerek İran sınırına
kadar ulaşan bir El Kaide devletinin yalnız Orta Doğu için
değil, tüm dünya için ne anlama geldiğini hatırlatmayı
sürdürdüğümüz muhataplarımızın görüşlerimizi
paylaştığını da görüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabiatıyla, bizleri son derece üzen en önemli gelişme ise Musul
Başkonsolosluğu personelimizin, bu Başkonsolosluğumuza
sığınan vatandaşlarımızın ve İskenderun
Limanından Musulun Geyara bölgesindeki santrale mazot taşıyan
şoför kardeşlerimizin IŞİD tarafından
alıkonmuş olmalarıdır. Şu anda Musulda
IŞİDin elinde bulunan Başkonsolosluk personelimiz ve diğer
vatandaşlarımız ve onların can güvenliği bizim için
hayati önemi haizdir. Ayrıca Türkiye'nin ekonomik ve stratejik menfaatleri
açısından da çok önemli bir aşamadayız.
Son derece hassas bir süreç işliyor. Takdir
edersiniz ki kamuoyunda bu tür hassas konularda çok fazla açıklama yapmak,
detaylara girmek doğru değildir. Dış politikanın iki önemli
unsuru mahremiyet ve ketumiyete bu aşamada riayet edilmesi her zamankinden
daha önem arz etmektedir. O bakımdan, bu konuda Hükûmetimizin ve
Dışişleri Bakanlığımızın
açıklamaları şimdiye kadar son derece dikkatle ve özenle
yapıldı ve bu, bundan sonra da bu şekilde devam edecektir.
Bu kritik aşamada Dışişleri
Bakanımız, doğrudan sayın genel başkanları
bilgilendirmek suretiyle Mecliste grubu bulunan siyasi partilerimizin konuya
vâkıf olmalarını sağladı, gerektiğinde de bu
bilgilendirme tekrar yapılabilecektir. Ancak önümüzde hem kritik hem
dinamik bir süreç var. Bir taraftan da bu bilgilendirmeleri yaparken,
kamuoyumuzu aydınlatırken, diğer taraftan da Irakta 11
Hazirandan beri alıkonulan Musul Başkonsolosluğumuzun personeli
ve 31 vatandaşımızın ülkemize en kısa sürede sağ
salim dönmeleri amacıyla gerekli tüm çalışmalar da hassasiyetle
sürdürülmektedir. Bu çalışmaların olumlu sonuç vereceğine
ve bu kardeşlerimize en kısa zamanda kavuşacağımıza
içtenlikle inanıyorum.
Irakta güvenlik alanında yaşanan kriz
nedeniyle Dışişleri Bakanlığımız
tarafından bu ülkeye ilişkin güvenlik uyarıları
devamlı yapılmaktadır. Bu çerçevede Musul, Kerkük, Selahaddin,
Diyala, Anbar, Bağdat ve Basra'da bulunan
vatandaşlarımızın can güvenlikleri bakımından
tedbirli davranmaları, mümkün olan en kısa zamanda bu bölgelerden
ayrılmaları ve söz konusu bölgelere seyahat edilmesinden
kaçınılması kuvvetle tavsiye edilmektedir. Güvenlik önlemleri
meyanında Basra Başkonsolosluğumuz bugün öğleden sonra
tahliye edilmiştir. Konsolosluk çalışanları güvenli bir şekilde
Kuveyte geçirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bölgemizde yaşanan bu gelişmeler, uzun vadeli dönüşümler
yaratabilecek niteliktedir. Tabiatıyla, ortaya çıkan
çatışma ve vahşet görüntüleri kabul edilebilir değildir.
Ancak, Irak ve Suriyenin neden bu duruma geldiği de dikkatle incelenmeli
ve hatırlanmalıdır. Kadim medeniyetlerin beşiği olan
bu ülkelerin kaos ortamının içine düşmelerinin başlıca
sorumlusu bugünkü yöneticileridir. Siyasi çıkarları gereği
toplumsal kutuplaşmaları körükleyen bu yöneticiler elbette tarih
önünde hesap vereceklerdir. Ülkemiz ise komşularımız Suriye ve
Irakta barış ve istikrarın tesisi için üzerine düşeni
yapmaya devam edecektir. Amacımız tüm komşularımızla
karşılıklı çıkar esasına dayanan iyi
ilişkiler tesis etmektir. Ancak, bu tabloya ulaşabilmemiz için
komşumuz bu iki ülkede hukuka ve insan haklarına saygılı
yönetimlerin başa gelmesi ve demokrasinin temel ilkelerinin avdet etmesi
asgari beklentimizi teşkil etmektedir. Bu çok önemli aşamada
gerçekten siyasi partilerimiz, Mecliste grubu bulunan partilerimiz son derece
örnek teşkil edebilecek bir dayanışma göstermişlerdir.
Bunun için gerçekten kendilerine teşekkür borçluyuz.
Ancak, içinde bulunduğumuz bu ortamda gerçekten çok
hassas olan gelişmelerde mümkün olduğu kadar bu dayanışmaya
ve mümkün olduğu kadar olayın detaylarını kamuoyuyla daha
az paylaşmaya ve esas amaç olan bu kardeşlerimizin Türkiyeye geri
dönmesinin sağlanmasına enerjimizi teksif etmenin son derece önemli
olduğunu düşünüyorum.
Bu ifadelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Bozkır.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve
arkadaşları tarafından, üniversite öğrencilerinin
sorunlarının ve öğrenci affı konusunun
araştırılması amacıyla 17/06/2014 tarihinde
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
17 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına
ve görüşmelerinin aynı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun 17/6/2014 Salı günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve
arkadaşları tarafından, üniversite öğrencilerinin
sorunları ve öğrenci affı konusunun
araştırılması amacıyla 17/06/2014 tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1403 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 17/06/2014
Salı günlü birleşimde Sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde Balıkesir Milletvekili Sayın Namık Havutça. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, biraz daha, bakanlar
sıralarında daha yavaş sesle konuşulursa
Buyurunuz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
üniversite öğrencilerimizin affıyla ilgili grup önerisi üzerinde söz
aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii,
ülkenin birçok sorunu olabilir; enflasyon olabilir, işsizlik olabilir ama
bir ülkede eğer o ülke gençlerinin ülkeye olan güvenleri, o ülkede mutlu
olmanın yolları eğer kapatılırsa en büyük facialardan
bir tanesi budur. O nedenle, bakın, eğitim hakkı
uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmış
bir haktır. Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin ek 2nci maddesinde Hiç kimse eğitim hakkından
yoksun bırakılamaz. der. Yine, buna paralel olarak
Anayasamızın 42nci maddesinde Kimse, eğitim ve öğretim
hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, maddi imkânlardan yoksun
başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürmesi
amacıyla burs ve başka yollarla destek olur. der.
Şimdi, üniversiteye giden -burada daha önce bir yasa
çıkarıldı, 6111 sayılı bir Yasa, torba kanunla- 25
Şubat 2011den önce, bir şekilde, maddi imkânsızlıklar,
devamsızlık, ailevi sebepler, bir başka özür sebebiyle, herhangi
bir suça bulaşmamış öğrencilere af getirildi, 25 Şubat
2011. Peki, 25 Şubat 2011den sonraki öğrencilerimizin durumu ne
oldu, eğitim hakları ne oldu?
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bakın, gençlerimizin eğitim hakkıyla ilgili ben bir yasa teklifi
verdim ve bunu defalarca
Eğitim Komisyonu Başkanı
arkadaşımız burada. Bize sürekli bu öğrencilerimiz diyor
ki: Sayın Vekilim, empati yapın, bizi kendi evladınız gibi
düşünün. diyor. Emre diyor ki: Yani bizi siz, eğitim sisteminin
dışında bırakarak bizim bireysel gelişim
hakkımızı da engelliyorsunuz. Hem bireysel hak hem de kolektif
hakkını da engelliyoruz toplumun. Belki bu çocukların
içerisinden bu Türkiyenin sistemini, düzenini değiştirecek çok
önemli bir değer yetişecek; o nedenle bu sese kulak vermemiz
gerekiyor.
Bakın, ben size rakamlar veriyorum.
Araştırma önergemizin özünde Türkiyede bugün üniversite
öğrencilerimizin en önemli sorunları arasında barınma
sorunu geliyor değerli milletvekilleri. Bakın, 2013-2014 akademik
yılında 673 bin yeni kayıt yapılmış, bu
öğrencilerimizin 370 bini yurt başvurusunda bulunmuş, bunların
87 bini yurtlara kabul edilmiş yani üniversitelerimizi kazanan
öğrencilerimizin beşte 1i ancak yurtlarda barınma
olanağı bulabiliyor. Bugün Türkiyede 5 milyon öğrencimiz var,
beşte 1i ancak yurtlarda barınma imkânı bulabiliyor. Peki,
geride kalan öğrencilerimiz nerede barınacaklar? Ailesinin
imkânları yok, asgari ücretle çalışıyor, bu
öğrencilerin barınma sorununu mutlaka çözmek zorundayız.
Bakın, yine öğrencilerimizin ekonomik
sorunları... Bir öğrencimiz, YURTKUR yurtlarında
barınmayı hak kazanan öğrenci 2014 yılında 120 TL
ödemiş değerli milletvekilleri. 124 TL ile 201 TL arasında
değişiyor bir öğrencinin yurtta kaldığı süre
içerisinde ödediği para. 190 lira depozito ödüyor ve 250 lira veriyor.
Yurtlarda yemek kupon bedeli asgari 5 lira ve bununla beraber kabaca bir hesap
yaptığımızda, öğrencinin barınma ve yemek bedeli
369 TL; yani bu bile bir asgari ücretli ailenin parasının
yarısı bir öğrenci için, yani ekonomik durumları da böyle.
Şimdi, siz geldiğinizde, burada, barınma, ekonomik
sorunların ötesinde, esas sorun -az önce değindiğim gibi- bu
öğrencileri sistem dışına itmede. Yani şimdi -demin
ifade ettiğim gibi- o yasanın, verdiğimiz yasanın, torba
yasada çıkardığınız ve üniversite öğrencilerine
af getiren yasadan sonra şu anda, o tarihten itibaren tam 200 bin
öğrenci eğitimde sistem dışına itildi. Bu
öğrenciler ne yapıyor? Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu öğrencilerin Türkiye Cumhuriyeti devletine ve
geleceğe ilişkin umutları kararmış durumda.
Bakın, ben size bunlardan örnek vereceğim: Ersan Ayvaz,
İstanbulda yaşıyor, 28 yaşında, Yıldız
Teknik Üniversitesinde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Bölümü 3üncü sınıfındayken iki kere not ortalamasının
altında kaldığı için okuldan atıldı, 2013te.
Kenan Cengiz, Diyarbakırda yaşıyor, 26 yaşında,
Kastamonu Tosya Meslek Yüksekokulunda 1inci sınıf öğrencisi
iken maddi imkânsızlıklar nedeniyle okulu bırakmak zorunda
kaldı. Alper Çamoğlu, Mersinde yaşıyor, 25
yaşında, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyoloji Bölümü
1inci sınıfında iken ailevi nedenlerle okulu bıraktı.
Soner Dağdelen, 25 yaşında, Malatyada yaşıyor,
açık öğretim fakültesi 2nci sınıfta maddi
imkânsızlık nedeniyle 2011de ilişiği kesildi, yeniden açık
öğretime girse bile iki yıl kaybetmiş olacak. Bakın, yine
Emre Yılmaz ne diyor? Diyor ki: Eğer bu yasa çıkarsa Namık
Ağabey, yeniden doğmuş gibi olacağım. Bakın,
öğrencimizin şeyi. Bir de Emre Polatla, Buse de diyor ki: Herkes
elini vicdanına koysun. Kendi evladınız gibi bizi düşünün.
Değerli arkadaşlarım, ben bu feryadı gördüm.
Bu öğrencilerimiz Balıkesirde, Diyarbakırda, Hakkâride,
Mardinde, Türkiye'nin her yerinde, hepimizin evladı, yakını,
hısımı, akrabası. Bakın, 6111 sayılı torba
Yasadan sonra tam 200 bin mağdur var. Öğrenciler bekliyor
kapıda, gözleri Mecliste. Ya, Eğitim Komisyonunda bir karar alarak
bizim
Ben bununla ilgili daha önce bir kanun teklifi verdim, sanırım
MHPnin de bir kanun teklifi var ve sanırım AKPdeki
arkadaşlarımız da, Eğitim Komisyonunun Değerli
Başkanı bu öğrencilerimizin sorunlarına olumlu bakıyor
idi, biz daha önce kendisiyle görüştük. O hâlde gelin, bakın, 25
Şubat 2011 tarihiyle 25 Mayıs 2012 tarihleri arasında 106.791
üniversite öğrencisinin çeşitli sebeplerle üniversitelerden
ilişiği kesildi. Bu sayı bugün 200 bin. Eğer bu teklif esas
komisyonda görüşülürse ve ortaklaşa bir partiler arası
uzlaşma sağlanırsa bu öğrencilerimiz yeniden örgün
eğitim kapsamına alınacak, belki de bu ülkede yeni
keşifleri yapacak, Türkiyenin yarınlarını güvenli,
Türkiyenin önünü açacak önemli insanlar yetiştireceğiz. Bu,
dünyanın hiçbir yerinde eğitim sistemi kapsamında, bir gence, 18
yaşında, 25 yaşında
bir gence devletin kapılarını, üniversite kapılarını
kapatarak Hayır, sen devamsızlık yaptın, bir daha ebediyen
eğitim hakkından mahrumsun. Senin maddi olanaksızlıkların
var, artık sen okula gelmeyeceksin. Bunu demeye hakkımız var
mı değerli milletvekilleri?
O nedenle, değerli arkadaşlarım, biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz araştırma önergesinin
Türkiyenin sosyal devlet olmasının, Türkiyenin hukuk devleti,
yargının bağımsızlığı ilkelerinden ve
sosyal devlet olmanın gereği olarak
Bu öğrencilerimizin, bu
yoksul öğrencilerimizin ailesinin asgari ücretle çalışması
onun sorumluluğu değil. Bir öğrencinin eğitim sisteminin
dışına atılması o öğrencinin suçu değildir,
oradaki sorumluluk onu iyi yetiştiremeyen sistemin sorunudur. Hani deriz
ya hukukta, Suçlu, anadan doğma suçlu olmaz. Öğrenci, anadan
doğma başarısız olmaz. Onu o şekilde eğitemeyen sistemin
sorunudur, kişiyi suçlu yapan sistemin sorunudur. O nedenle buradan, hani
diyoruz ya Somadaki acılı aileler üzerinden siyaset
yapmayalım. ama üniversite kapılarında bekleyen ve sistem
dışına atılan öğrenciler üzerinden de siyaset
yapmayalım. Gelin, bu evlatlarımıza yarınların
güvencesi, Türkiye Cumhuriyetini aydınlık ufuklara
taşıyacak, çağdaş cumhuriyetin birer bireyi olarak bu
ülkenin devletine, milletine güvenen -Parlamentosuna en önemlisi- gözleri
burada olan ve buradan çıkacak yasayla hayata ilişkin gelecekleri
yeniden açılacak olan, aydınlık bir Türkiyeye doğacak olan
bu çocuklarımızın umutlarına, Türkiyenin çaresi olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak burada, onlara gelin bir hayat verelim.
Bunu yapmazsak eğer bu çocukların, bizi buradan izleyen
Büşranın, Yılmazın, Kübranın, Malatyadaki
Muratın umutlarını, Türkiyeye olan bu güvenlerini
kaybedeceğiz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak teklifimizi verdik.
Ben buradan Büşraya, Murata, Esraya sesleniyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi bu yasanın çıkmasıyla ilgili bütün iradesini ortaya
koyuyor. Biz hazırız. Bu gençlerimizi yarınlara kazandırmak
adına bu yasanın kabul edilmesiyle ilgili bütün çabamız
sürecektir ve bu araştırma önergesinin de gündeme alınarak
Parlamentoda ortaklaşa bir irade oluşmasını diliyorum,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Havutça.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Amasya
Milletvekili Sayın Mehmet Naci Bostancı, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi öncelikle saygıyla
selamlıyorum.
CHP önergesi özü itibarıyla öğrenci affına
ilişkin, bu yönde bir araştırma açılmasını talep
ediyorlar. Şu anda komisyon gündeminde, Sağlık Komisyonunun
gündeminde zaten öğrenci affına dair bir taslak mevcut, kanun
tasarısı mevcut. Perşembe günü bu görüşülecek. Muhtemelen
komisyonda müzakere edilecek ve olumlu bir şekilde karar verilecek. CHP de
desteklediğine göre, tasarı da Hükûmetten geldiğine göre, MHP de
olumlu baktığına göre, HDP de aynı şekilde, bunun
hayırlı bir şekilde neticelenmesini bekliyoruz.
Dolayısıyla perşembe günü bu iş bağlanacak.
Mesele, bu önergede, dili ve anlatımı
itibarıyla sadece öğrenci affına yönelik bir mantıkla
davranılmış olsaydı benim konuşmamı da burada
noktalamam, bu iş hayırlı bir şekilde neticeleneceği
için bunun üzerine daha fazla mülahazada bulunmamam gerekirdi. Ancak önergeyi
okuduğumda iki husus dikkatimi çekti.
Bunlardan birincisi: Türkiyenin yükseköğretim
sistemine ilişkin öylesine olumsuz bir tablo çiziliyor ki, öylesine
eleştirel bir tablo çiziliyor ki, sanki on-on iki yıldır
yükseköğretim kendi hâlinde yürüyor, AK PARTİ de seyrediyor ve her
şey kötüye gidiyor şeklinde bir anlatım. Muhalefetten tabii ki
güzelleme beklemeyiz ama Anadoluda bir söz vardır: Yiğidi öldür,
yiğidi öldürmeye kalk ama hakkını ver. Yiğidi öldürmeye
kalkabilir CHP önergesiyle ama hakkını verme konusunda da oraya
birkaç fikir yazması lazımdı. Çünkü bu on-on iki yıl
içerisinde, eğer Türkiyeyi dolaşıyorsanız,
bırakın herhangi bir şeyi okumayı, şehirlerdeki
üniversitelere, oradaki binalara, oradaki gelişmelere
bakıyorsanız zaten yiğide hakkını verme konusunda bir
anlayışla, bir akılla da bakmanız gerekirdi. Buna
ilişkin rakamları vereceğim.
İkincisi ise buradaki mantık. Buradaki
mantığı biraz tuhaf bulduğumu ifade etmeliyim. Şöyle
ki: Önergeyi okuduğumda diyor ki: Yükseköğrenim gören
öğrencilerimizin hemen hepsinin sorunları var -hepsinin- sözü edilen
sorunlar her geçen gün kötüye gidiyor. Aynı zamanda ekonomik sorun yıkıcı
boyutlarda. Acaba nereden bahsediliyor? Ve hüküm cümlesine bakın: Bu
sorunların bir sonucu olarak yaklaşık 200 bin üniversite
öğrencisi eğitimine ara vermiş durumdadır. Yani ekonomi
kötü olduğu için, bu öğrencilere yurt
sağlanamadığı için, burs verilemediği için
öğrenciler başarısız oldular. Kendilerinin hiçbir kusuru,
günahı yok. Yahu yapmayın. Bu önergeyi ben üniversite hocası
olarak okusam ve hak versem, çocuklara sınavda not mu vereceğim, derim
ki: Çocuklar, hepiniz geçin, hiçbirinizin kusuru yok. Önergede diyor ki:
Bütün kusur sistemde. Sizin başarısız olma gibi bir durumunuz
olmaz ki, sizinle ilgili değil. Bu, tamamen sizin
şartlarınızla ilgili. Kimse kalmasın, herkes geçsin
Bu
önergenin mantığına bakınca, tabii iktidarı
eleştireceğim diye öyle bir mantık kuruyorsunuz ki,
insanların kişisel sorumluluğunu göz ardı ediyorsunuz.
Bunu okuyunca aklıma aydınlanma geldi.
Aydınlanmanın Türkiyede siyasi olarak takipçisi olarak CHP ve onun
ifade ettiği gelenek sahip çıkar aydınlanmaya. Kantın çok
güzel bir sözü vardır aydınlanmaya ilişkin, diyor ki:
Aydınlanma, kişinin kendi
kusuru olarak düşmüş olduğu bir ergin olmama hâlinden
kurtulması, kendi aklını kullanmaya
başlamasıdır. Hakikaten çok önemli. Yani, şunu demek
istiyor: Eğer bir insan yaşadığı probleme ilişkin
olarak kendi kusurunu görmüyor, sürekli başka nedenler arıyor ise
işte bu aydınlanmanın gerisinde kalmıştır.
Aydınlanma, benim kusurum nedir diye sormayı gerektirir. diyor.
Arkadaşlar, kusurları da affederiz. Tabii,
insan kusur da yapabilir. Kendi kusurları dolayısıyla
sınıfta kalmış olan öğrencileri dün affettik, bugün de
affederiz, perşembe günü konuşulur. Ama iktidarı
eleştireceğim diye insanların kendi kusurlarına
ilişkin her şeyi bir kenara bırakan bir anlayış
doğru bir anlayış değil, aydınlanmayla çelişen
bir anlayış, kişisel sorumluluğu bir kenara iten bir
anlayış.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani,
daha önce çıkarılan aflarla siz aydınlanmaya karşı
mı gelmiş oldunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Sonra düşündüm
CHP niye böyle bir akıl yürütüyor? diye, bana öyle geliyor ki, Türkiye
siyasetine ilişkin genel değerlendirmesinin, genel
bakışının bir neticesi olabilir. Şöyle ki: Çok
kıymetli arkadaşlar var biliyorum, konuştuğumuzda,
kişisel sohbetlerde çok gerçekçi değerlendirmeler de yapıyorlar
ama kamuoyuna akseden CHPnin genel siyasetine
baktığımızda, o siyasi partinin siyasi olarak işgal
ettiği konuma ilişkin başarısızlık
algısında hep sorumlu başkaları. Mesela, Tayyip Beye
kızıyorlar, AK PARTİye kızıyorlar, bazen millete
kızıyorlar. Yahu kardeşim, acaba ilgili partinin elde
ettiği bir sonuca ilişkin kendi sorumluluğu yok mu?
Tıpkı Kantın dediği gibi, bir ergin olmama hâli mi söz
konusu? Tabii, bir siyasi anlayış kamuoyuna bu şekilde takdim
edildiğinde, öğrencilere ilişkin bir önergede de böyle bir ergin
olmama hâlinden Sizin hiçbir sorununuz yok, hiçbir probleminiz yok,
aslında sizin kusurunuz değil. Bu kusur bütünüyle on-on iki
yıldır yükseköğretimi harap etmiş olan AK PARTİnindir.
Dolayısıyla, ey hocalar, bu yanlışlığı
düzeltin, tashih edin, hepsini geçirin. Böyle bir anlayış
çıkıyor, böyle bir algı çıkıyor. Bunu şunun için
diyorum: Hakikaten bu ifadeleri koyarken dikkat etmek lazım. Ne anlama
geliyor, bunun sonucu nasıl bir mantık ortaya çıkıyor?
Bunlara dikkat etmek lazım.
Değerli arkadaşlar, gelelim
yükseköğretimde neler olduğuna. Ben Anadoluyu dolaşıyorum.
Bir kere muhteşem binalar yapılıyor. Muş Üniversitesine
gittim, orada konferans verdim. O insanların onur duyacağı
binalar. Sadece dışı değil, içi; sadece bina ve eşya
değil, aynı zamanda insan. Ağrı Üniversitesini gördüm,
muhteşemdi. Siirt Üniversitesini gördüm, Rize Üniversitesini gördüm,
Aydın Üniversitesini gördüm. Bizim Amasya Üniversitesi 2006da kuruldu,
muhteşem mekânlar oluşturuyorlar, önemli. Eşya iyi olacak,
mekânlar güzel olacak çünkü bunlar insana saygının gereğidir.
Bizim anlayışımız da bu. O tür mekânlardan ancak kendisine
güvenen ve dünyayı fethetmek için kendisinde cüret bulan insanlar
yetişir. Bizim perspektifimiz bu. O yüzden, masasından sandalyesine,
araştırma laboratuvarından o binaların kendisine,
sosyokültürel alanlara kadar her yerde kaliteyi, estetiği dikkate alan bir
anlayışla üniversitelere destek veriliyor.
2002de 76 üniversite vardı, bugün 179. 2002deki 76
küsurat olmuş. Üniversite bütçesi 2,5 milyarken 17 milyara
çıkmış. 188 bin kişi yurtta kalırken bugün 311 bin
kişi yurtta kalıyor, yeni yurtlar da yapılıyor.
Ayrıca, belediyelere de bu konuda imkân verilecek, müzakere edilecek
Mecliste. Bu konudaki ihtiyaçları tamamen karşılamaya dönük bir
yetkilendirme inşallah yapılacak. 45 bin kişi kredi alırken
300 bin kişi kredi alıyor, 50 bin kişi burs alırken burs,
altını çiziyorum- 1 milyon 741 bin kişiye burs veriyoruz.
Öğrenim kredisini 451 bin kişi alırken 667 bin kişi
alıyor şimdi, katkı kredisini 405 bin kişi alırken
şimdi 509 bin kişi alıyor. Yüksek lisans yapanlara 600 lira,
doktora yapanlara 900 lira veriyoruz. Yurtta öğrencilere 220 lira beslenme
yardımı yapıyoruz. Bütün bunlar aslında üniversiteye AK
PARTİ iktidarının ne kadar destek verdiğinin, oradaki
öğrencilerinin her birini nasıl kıymetli bir birey, Türkiyeyi
geleceğe taşıyacak olan birer bayrak gibi gördüğünün
işaretidir bu yapılan hizmetler.
Dolayısıyla, şunu anlarım:
Eleştiri, eyvallah, yapacaksınız muhakkak ama o eleştirinin
kamu vicdanında bir karşılığı olabilmesi için
yanına yiğidi öldürmeye kalkanların onun hakkını
yemeyecek bilgileri de eklemesi lazım ki insanlar Evet, helal olsun,
eleştiriyorlar ama bak, hakkaniyet ve adaletle davranıyorlar,
yapılanlara karşı da gözleri görüyor, bunları da ifade
ediyorlar. desin. Ben, CHP gibi köklü geleneği olan bir partiden
böylesine bir göz, böylesine bir akıl beklerim ama bu önergenin dili buna
çok uygun değil, beni bağışlayın.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, sayın konuşmacı böyle Immanuel Kanta,
aydınlanmaya kadar giderek oradan almış olduğu
birtakım kavramlarla bir teorik değerlendirme yapıp bizim,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun önergesinin Immanuel Kantın tarif
ettiği insanın ergin olmama hâline uygun düştüğünü söylemek
suretiyle grubumuza sataşmada, hatta hakarette bulunmuştur.
Söz istiyorum efendim.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Hakaret yok. Hakaret
olur mu?
BAŞKAN Buyurunuz.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşmasın nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sayın
konuşmacı hayret verici bir şekilde bir değerlendirme
yaptı. Bizim önergemiz açık, üniversitede sorun var, insanlar
senelerini kaybetmişler, Gelin bunlara bir sınav imkânı daha
verelim, kayıtları silinmesin, üniversiteden
çıkarılmasın.
Immanuel Kantın Aydınlanma Teorisi var, evet,
Kant 1784te Aydınlanma nedir? diye bir makale yazmıştır
ve Aydınlanma Devrimi Kantın bu makalesiyle başlar, 10-15
sayfalık bir makaledir. Oradaki aydınlanma tarifinde şunu söyler
Kant: Aklın, kişinin kendi kusuru nedeniyle düşmüş
olduğu ergin olmama hâli, kişinin kendi aklını -bir
başkasının kılavuzluğunda-
kullanamamasıdır. Buradan alıntıyla diyor ki akademik
kariyeri olan sayın konuşmacı: Yani kabahat Hükûmette mi?
Kabahat öğrencilerde, akıllarını kullansaydılar,
başarılı olsaydılar kayıtları da silinmeseydi
okuldan. Peki, ben size soruyorum: Daha önce birkaç kez öğrenci affı
çıkardınız. Siz acaba bu öğrenci aflarını hangi
gerekçeyle çıkardınız? O zaman demediniz mi: Kabahatli sizsiniz
ey öğrenciler, aklınız yok muydu? Hayır, bu bir
sorundur. dediniz, çıkardınız.
Şimdi, Sayın Bostancı, size bir tavsiyede
bulunmak istiyorum: Hep gidip gidip Kanta gidiyorsunuz. Evet, Kant
insanlığa büyük bir hizmet yapmıştır, Aydınlanma
Devriminin öncüsü olmuştur ama Kantın aklından bu yana,
Akıl Teorisinden bu yana başka bir sürü akıllar çıktı;
Habermas çıktı, araçsal akıl çıktı, iletişimsel
akıl çıktı, insanın duygularına önem veren
değerlendirmeler yapıldı. Biraz iletişimsel akla gelin de
insanın sadece akıl değil aynı zamanda duygulardan da
oluşan bir varlık olduğunu kabul edin, çağa gelin
çağa.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Sayın Başkan
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi sıraya geçiyorsunuz
muhteremler.
Buyurunuz, Sayın Havutçanın önceliği var.
Bu arada televizyon kapanmadan da diğer
arkadaşlarıma söz vereceğim.
Buyurun.
4.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşmasın nedeniyle konuşması
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Değerli
Başkanım, benim araştırma önergesinde
kullandığım ifade aynen şudur: Bugün, yükseköğrenim
gören öğrencilerimizin hemen hepsinin ekonomik, eğitim, öğretim,
burs, sosyokültürel sorunlar başta olmak üzere pek çok sorunu
bulunmaktadır. Sözü edilen sorunlar her geçen gün büyümektedir diyorum,
başka bir ifade kullanmıyorum, Büyümektedir. diyorum.
Örnek olsun diye söylüyorum, 2002 yılında AKP
iktidara geldiğinde Türkiyede atanamayan öğretmen sayısı
45-50 bin civarındaydı, 2002 yılında. Bakın,
Türkiyenin nüfus profili belli. Ben yirmi beş yıl tarih
öğretmeni olarak görev yaptım. Türkiyede, biz okulu
bitirdiğimizde, haziranda okulu bitirdik, eylülde göreve
başladık; öğretmenliğe başladık,
kuramızı çektik, öğretmenliğe başladık. Yani,
Türkiyede, beş yıllık zaman dilimi içerisinde kaç matematik
öğretmenine ihtiyaç var, kaç tarih öğretmenine ihtiyaç var, bu
bellidir; Balıkesirin nüfus artışı bellidir,
Ankaranın bellidir, Hakkârinin bellidir. Yani, 2002 yılındaki
50 bin öğretmen fazlası üç yıl sonra 80 bine
çıkmış, dört yıl sonra 100 bine çıkmış.
Peki, siz Türkiyeyi yönetiyor musunuz Millî Eğitim Bakanı olarak?
Siz, beş yıl sonra Türkiyede, Türkiyenin nüfusu ne kadar, kaç tane
matematik öğretmeni ihtiyacı var, bunu görmüyor musunuz? Sonra da
bize Bunu niye söylüyorsunuz? diyorsunuz. Türkiyede atanamayan öğretmen
300 bin Sayın Hocam. Bu fakülteleri biz mi açtık? Türkiyenin
matematik öğretmeni fazlası vardı da dışarı
mı gönderdik? Bunları niye planlamadınız? Bunu sormayacak
mıyız burada? Bunu söyleyince de
Matematik öğretmeni
fazlaları şu anda bizi izliyorlar, Neden atanamıyoruz? diye
soruyorlar. Atanamaz çünkü çok fazla. 1 tane matematik fakültesine ihtiyaç var,
siz 10 tane açtınız. Bunu YÖKle beraber planlayamadı Millî
Eğitim Bakanlığı, koordine edemediniz ki. O nedenle, bizim
burada bir karalamamız yok, bir gerçeğin tespiti var.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Şimdi, Sayın Bostancı, size
söz vereceğim ama yani, bir alt yazı geçmek zorundayım. Ne
Sayın Hamzaçebi ne de Sayın Havutça sizin söylediklerinize yönelik
hakaretamiz, ağır eleştiriye yönelik bir cümle sarf etmediler
yani ben herkesinkini çok dikkatle dinledim. Şimdi size söz vereceğim
ama yani cevap vermeye mecbur bırakan bir konuşma lütfen
yapmayınız.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
5.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancı'nın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşmasın nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Birincisi, ben
CHPye hakaret etmedim, kamuya yansıyan politik görüntüsüne ilişkin
bir değerlendirmeden bahsettim.
İkincisi, Kantın da hakaret ettiğini
düşünmüyorum, Sayın Hamzaçebi de düşünmüyordur. Burada
Kantın sözünü tekrar ettim. Kant böyle derken acaba hakaret mi ediyordu?
Hayır, bir durum tespiti yapmaya çalışıyordu;
katılırsınız, katılmazsınız. Ben de CHPnin
durumuna ilişkin bir tespit yapmaya çalıştım. Anladım
ki Sayın Hamzaçebi katılmıyor ama ben bu tespiti yaparken
buradaki önergenin dili üzerinden gittim. Önergeyi okursanız görürsünüz,
önergede yükseköğretimin problemleri sayılıyor ve bütün
bunların neticesi olarak başarısız olan 200 bin
öğrenci deniliyor. Ben de diyorum ki: İnsaf! Yani bu
öğrencilerin kendi kusuru yok mu, kendi kusurlarını görmeyecekler
mi?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Öğrencilerin
tembellik yapma hakkı da var yani.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Kaldı ki
İnsanların kendi kusuru olsa bile affederiz. dedim, bir
mantıksızlık yapmadım. Niye 2011de yapıyorsunuz?
Öyle bir şey yok. Adam vergi ödemiyor, af geliyor ve ne yapıyor?
Kendi kusuru, affediyorsun. Niçin? Barış olsun. diye. Aynı
şekilde, kendi kusuru dolayısıyla tabii ki affedebilirsin. Bu,
insanların kusursuz olduğu anlamına gelmez, hiçbirimiz de
kusursuz değiliz ayrıca. Yani öğrenciler niye kusurlu? Hepimiz
kusursuzuz da onların kusuru nedir? Öyle bir mantık da yok ama
herkesin kendi sorumluluğunu görmeye ilişkin bir akıl gerekmez
mi?
Yaşadıkları şartlara ilişkin
problemler olabilir, zaten hayatın problemsiz alanı yok.
Bakarsanız, Sayın Hamzaçebinin problemlerine ilişkin de bir önerge
vermek mümkün olabilir. Bunu şunun için diyorum: Benim de problemlerime
ilişkin
İnsanın problemi olur, yaşayanın problemi
olur, probleminin olmaması diye bir şey söz konusu olmaz. Ben
sorumluluktan bahsediyorum, kendi iradesi ve inisiyatifinin ona getirdiği
sorumluluk. Eğer her şeyi sisteme atfederseniz o zaman hepsinin
geçmesi lazım, kişisel olarak sorumlu değiller, böyle bir
mantık da yok.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
Şimdi, bundan sonra, son söz size, başka
kimseye söz vermeyeceğim.
6.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Amasya Milletvekili
Mehmet Naci Bostancının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşmasın nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani,
benim önerge verilmesini gerektiren herhangi bir problemim yok, sizin varsa
yardımcı olabiliriz biz size, destek de veririz eğer o önergeyi
getirirseniz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sorun
açık: Üniversitede 200 bin civarında öğrencimizin problemi var.
Arkadaşımız diyor ki: Aklını kullansaydı,
çalışsaydı, hepsinin sorumlusu biz miyiz? Kalmasaydı
sınıfta, devam etseydi. Yani, evet, Immanuel Kantın aklı,
aydınlanması bunu gerektirir, Aklını kullan. der. Yanlış
bir teori değil ama yani insan sadece akıldan ibaret bir varlık
değil; insanın duyguları var, sosyal çevresi var,
arkadaşları var, problemleri var. İnsanı bu çevreyle, bu
problemlerle birlikte alıp değerlendireceksiniz. Bu insan, bu
öğrenci okuluna devam edememiş olabilir, özel hayatında
problemleri olmuş olabilir, aile hayatında problemleri olmuş
olabilir, işini kaybetmiş olabilir, parasız kalmış
olabilir, birçok neden olabilir, hatta tembellik yapmış olabilir,
hepsi olabilir ama yaptığı tembellikten pişman olmuş
olabilir. Bu insanlara bir fırsat daha vermek devletin görevidir. Yani,
Hayır, bunun sorumlusu sensin, katılmıyoruz. demeyi ben
hükûmet etme anlayışına yakıştıramıyorum,
böyle bir hükûmet etme anlayışı olmaz. Hükûmetler,
sorunları çözmek için vardır.
Niye şimdi Plan ve Bütçe Komisyonunda vergi ve prim
affı düzenlemesi var? Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek
veriyoruz. 6 kere bu affı yaptınız bugüne kadar, sadece vergi
affını, prim afları hariç, onlarla birlikte 10u bulur. Niye
yapıyorsunuz? Aklını kullansaydın, ödeseydin kardeşim
zamanında. denilebilirdi. Ödememiş, ödeyememiş, mali durumu
iyi olmamış, işleri iyi olmamış, bir fırsat daha
verelim. deniliyor. Çifte standart yok; tutarlılık, her yerde
aynı olmayı gerektirir. 200 bin kişiyi hiçbir hükûmet, hiçbir
parlamento görmezlikten gelemez.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Namık Havutça ve arkadaşları
tarafından, üniversite öğrencilerinin sorunlarının ve
öğrenci affı konusunun araştırılması
amacıyla 17/06/2014 tarihinde verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 17 Haziran 2014 Salı
günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde Ankara Milletvekili Sayın Zühal Topcu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben buradan hemen Naci Hocama bir sataşmada
bulunayım: Bu konuşmaları yapmadan önce, keşke, 4+4+4
Kanunu geçerken yirmi dakika içerisinde, Sayın Naci Hocamın
oynadığı rolü tekrar hatırlamasını, gözden
geçirmesini isterim. O videoyu isterseniz bir alın, seyredin.
Arkadaşlar, el kaldırın. İşte, Kabul edildi.,
Arkadaşlar, şöyle yapın. şeklinde. Yani, o akıl
keşke doğru olarak kullanılsaydı ve o 4+4+4 geçtikten sonra
Hükûmet Pardon. dedi aslında. Naci Hocam, dinler misiniz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Dinliyorum.
ZÜHAL TOPCU (Devamla) Hükûmet Pardon. dedi, Biz 66
aylıklarda yanlış yaptık, pardon. dedi. Bu millet affetti
onu, onu hatırlatmak istiyorum, özellikle vurgulamak istiyorum burada.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, CHP Grubunun vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinde Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz
almış bulunuyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
AKP iktidarının, evet, uyguladıkları
bütün burada gözler önünde aslında. İnsana gerçekten değer vermeyen
bir politika uygulanıyor. Bunu bütün sektörlerde çok rahatlıkla
görebiliyoruz. İşte, eğitimde şu anda
tartıştığımız gibi, uluslararası alanda da
bunu görebiliyoruz ve insanların, gençlerin nasıl pervasızca
harcandığını çok rahatlıkla görebiliyoruz. Bugün
Kerkükte, Musulda, Telaferde ve Doğu Türkistana yönelik, şu
andaki sıcak gündemlere yönelik politikalardan da anlamaktayız.
İnsanların haykırışları sessiz
çığlıklara dönüştü. Çaresizlik, acı,
hıçkırık diz boyu ama bu çaresizliğe yönelik bu
iktidarın uyguladığı politikalar buradaki değerlerin
yani insanların ne kadar ciddiye alındığının da
göstergesi. Bu zamanda bu acıya, bu çığlığa cevap
vermeyeceğiz de ne zaman vereceğiz? İşte, insanın
değeri bu kadar, onu vurgulamak istiyoruz. İşte, bu
başını alıp giden değersizlik özellikle eğitim
alanında çığırından çıkmıştır. Bu
kadar soruna karşılık iktidarın sunduğu rehavet ve
pişkinlik de Artık pes! dedirtecek boyutlara gelmiştir.
Eğitimde gerçekten çok önemli sorunlarla
karşı karşıyayız. Bunlardan bir tanesi de yine
Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergede bahsettiği yurtlarla
ilgili kısımdır. Özellikle 2011 ve 2012 yılına ait
-sorduğumuz önergede verilen cevapta- 265 bin öğrencinin yurtlarda
kaldığı bildirilirken, 2013 ve 2014 yılında 310 bin
öğrenciye hizmet verildiği yazılmıştır. İki
yılda 45 bin yatak kapasitesi artmasına rağmen, talebin 70 bin
arttığını görmekteyiz. Eğer bu projeksiyonlar,
öğrencinin başvurmasına yönelik olarak tahminler doğru
yapılsaydı, bugün, yurt problemi olarak karşımıza
böyle bir problem çıkmayacaktı. Yani, talep 70 bin artarken kapasite
45 binde kalmıştır. Devlet, öğrencilere yurt temin etmekte
yetersiz görülmektedir. Özellikle, örgün eğitime devam eden
öğrencilerin yalnızca yüzde 50sinin yurt talepleri
karşılanabilmektedir. Yurda giren şanslı öğrencilerin
karşılaştıkları farklı problemler de
bulunmaktadır.
Bunlardan bir tanesi,
özellikle, son bir yılda basına yansıyan haberlerden
edindiğimiz ve bizzat öğrencilerden elde ettiğimiz bilgilere
dayanarak terör problemi olmaktadır. Özellikle, terör örgütlerinin kol
gezdiği ve etkinliklerini artırdığı yurtlarda
artık öğrencilerin can güvenliği bulunmamaktadır. Medyadaki
çıkan haberlerden de bunu teyit edebilmeniz mümkündür.
Yemekler konusunda da
sıkıntının olduğunu bildirmek istiyoruz. Çoğu
yurtlarda öğrenciler 8 kişilik odalarda kalmaktadır.
Ayrıca, yurtlarda
yüksek ücret ve düşük ücret olmak üzere sosyal devlet
anlayışına uymayan uygulamalar da yapılmaktadır. Yani
para verene iyi hizmet, parası olmayana daha kötü hizmet şeklinde
bir anlayışı biz buradan Milliyetçi Hareket Partisi olarak
onurumuza yediremiyoruz, kabul edemiyoruz ve bunların da düzeltilmesini
istiyoruz.
Özellikle, yurtlarla
ilgili Sayın Başbakan tarafından sarf edilen ve bu işlerin
çığırından çıktığını gösteren ifadeleri
sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki Sayın Başbakan:
Eğer Kredi Yurtlarda yer yoksa sizi otellerde
ağırlayacağız, devletin kurumlarında
ağırlayacağız çünkü bunların zulmüne sizi asla muhatap
etmeyeceğiz. Sayın Başbakana soruyoruz: Acaba, devlet yurtlarına
başvurup da giremeyen öğrencilere, bu gençlerimize bu inceliği,
bu zarafeti, bu celallenmeyi neden gösteremiyoruz da ancak belli sorunlarla
karşılaştığımızda belli gruba yönelik olarak
bu nezaketi gösterme ihtiyacı duyuyoruz, bunu hatırlatmak istiyoruz.
Sorun yalnızca bir gruba ait değil, sorun bütün gençliğin
sorunu. Bu gençlik hepimizin, eğer bu gençliğe sahip çıkmazsak
yarın bumerang gibi karşımızda bulacağız
bunları. Bir başbakanın ağzından bu sözler dökülebilir
mi? Kinini, nefretini, bir başbakan nasıl bu şekilde
dışa vurabilir? Siz, Başbakan olarak bütün ülkenin
Başbakanısınız bunu hatırlatmak istiyoruz ve namusumuz
ve şerefimiz üzerine bu kürsüden edilen yeminleri nasıl unutuyoruz,
hatırlatmak istiyoruz özellikle.
Ve yine, önergede bahsedilen, 200 bin öğrenciyi
kapsayan bir af söz konusu ve gündeme getirilmesini istiyoruz aslında.
Bazı öğrencilerin kanun çıktıktan sonra af kapsamına
alınmadığı için -100 küsur binden fazla öğrencinin-
mağdur edildiğini biliyoruz. Biz bunun için diyoruz ki, özellikle,
tekrar bir şansın bu çocuklara verilmesi lazım, onun için
yeniden bu 110 bin öğrencinin mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.
Ve yine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
42nci maddesinde yer alan Kimse eğitim ve öğretim hakkından
yoksun bırakılamaz. ifadesine istinaden öğrencilerin
mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir. Ve şunu da belirtmek
istiyoruz ki, hiç kimse zorunlu olmadan eğitimini yarıda
bırakmaz. Hepimiz o süreçten geçtik, kim bilir başımızdan
neler geçti; eğer bizlere bu imkânlar bir daha sunulmasaydı bizim
buralarda oturma şansımız belki de olamayacaktı. Empatik
bakmamız lazım, bunun için, empatik baktığımızda
ancak o zaman o çocukların, o gençlerin hangi sorunlarla boğuştuğunun
biraz daha farkına varabiliriz diye düşünüyorum. Kim bilir hangi
maddi sorunlarla boğuşmaktalar. Ailevi, kişisel veya psikolojik
sorunlarla karşı karşıyalar ve bu çocuklar, bu gençler yüz
kızartıcı suç işlememişler. Bu ülkede, yüz
kızartıcı suç işleyenlerin bile affedildiği ve birinci
sınıf insan olarak kabul edildiği böyle bir yerde bu
çocukların kendi özel maddi imkânsızlıklardan dolayı veya
masum sorunlardan dolayı bu affın, kaybettikleri bu mağduriyetin
giderilmesini istiyoruz.
Ve yine, on iki yılda artık gördük ki,
öğrenciler, veliler, herkes tedirginlik içinde. Bu iktidar, hem velilerin
hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin, artık, sorunlarına
karşılık veremiyor. Ve yine, 6 bin öğrenci mağdur
oldu. Özellikle üniversite giriş sınavına başvurularını
yaptıkları hâlde sistemden kaynaklanan sorunlardan dolayı başvuruları
kabul edilmedi, bu çocuklar paralarını da
yatırmışlardı. Diyoruz ki: Acaba, empatik bakabilsek, bu
sorun bu sefer oldu ama bir affa doğru yönelsek çok daha iyi olmaz
mıydı?
ÖSYM Başkanı Ali Demir kaç sefer hata
yaptı ama hâlâ o koltukta oturuyor. Millî Eğitim bakanları bu
ülkede ne kadar hata yaptılar ama baktık ki hâlâ o koltukta
oturabiliyorsa, o çocuklardan kaynaklanmayan, sistemden kaynaklanan
hataların tekrar giderilmesi lazım ve mağdur olanların, bu
cumartesi, pazar yapılan ve önümüzdeki hafta da yapılacak olan
sınavlardaki mağduriyetlerinin giderilmesi lazım.
Ve gördük ki, bu iktidarın duygusal
zekâsının kümülatif toplamı, artık, bu ülke
insanını anlamada ve sorunlarını çözmede yetersiz
kalmaktadır. Diyoruz ki artık: İnşallah, bu ülkenin sorunlarını
anlayabilecek, çözebilecek çok daha farklı bir geleceğe doğru
yönelmemiz inancıyla hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Topcu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde aleyhte
olmak üzere Isparta Milletvekili Sayın Recep Özel.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi
talebinin aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Burada, gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerekse Milliyetçi
Hareket Partisi adına konuşan konuşmacılar, Türkiye'de öyle
bir eğitim modeli, öyle bir tablo çizdiler ki sanki biz bu ülkede
yaşamıyoruz
FARUK BAL (Konya) Doğru!
RECEP ÖZEL (Devamla) Hangi ülkenin eğitim
alanını konuştuklarını anlayabilmiş değiliz.
Tabii ki çoğu ülkenin nüfusundan fazla bizim
öğrencimiz var; ortaöğretimde 17 milyon öğrencimiz var,
yükseköğrenimde de 3 milyon öğrencimiz var.
Biz iktidara geldiğimizde öğrenci
sayısı, üniversite sayısı neydi? Şu anda yüzde 100e
yakın bir artış sağlandı, 197ye yakın
üniversitemiz oldu.
Burada öğrencilerimizin daha iyi koşullarda
öğrenim görmeleri hepimizin, herkesin, bütün siyasilerin ortak
amacıdır, hedefidir, ama yapılanları görmeden, öğrenci
sayımızdaki artışları görmeden
Geçmişte Millî Savunma Bakanlığı
bütçeleri en fazla bütçeden pay alırken, ilk defa bizim dönemimizde Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi en fazla payı alır hâle
gelmiş bulunmakta.
Yapılan iyi şeyleri görmeden, sırf
eğitimin içerisinde bulunduğu
Eğitim sorunsuz bir alan
değil, elbette ki problemleri, sorunları vardır, çözülmesi için
de bir irade ortaya konulmaktadır, bir siyaset ortaya konulmaktadır.
200 bine yakın gencimiz, o sebeple, bu sebeple,
birtakım eğitim haklarında kayıtlarını
dondurmuşlar, af beklentisi içerisinde olanlar var. Bunların her
birini de, evet, af beklentisini de böyle bir sosyolojik olay olarak bir
beklenti hâline dönüştürmek yanlış. Kısım
kısım aflar çıkmakta. Biz, bunları burada siyasi polemik
konusu hâline getirerek bir sonuç elde etmeye çalışmak da
öğrencilerimize biraz haksızlık, onları çalışma
gayretlerinden biraz alıkoyma olarak algılanabilir diye
düşünüyoruz. Tabii ki bir birikim, bir yığılma olduğu
zaman geçmişte çeşitli zamanlarda aflar gündeme geldi ve
çıktı, önümüzdeki perşembe günü de Millî Eğitim
Komisyonunda görüşülecek bir tasarı var, teklif var. Orada tekrar bu
değerlendirilecektir. Ülkemizin şartları, üniversite
gençliğimizin beklentileri neyse bunlara cevap verilecektir. Bedelli
askerlik bekler gibi bir affı beklemenin de yanlış olduğu
kanısındayım.
Tabii, eğitime yapılmış olan
yatırımlar, destekler tamamen bundan ibaret değil;
akıllı tahta bizim dönemimizde geldi, bütün teknoloji
sınıfları bizim dönemimizde. Şimdi, artık, kendi tankını,
kendi tüfeğini, kendi savunma sanayisini geliştiren bir ülkede
eğitimin geriye gittiğini söylemek mümkün mü? Eğer
eğitimimiz geriye gitmiş olsa, geçmişte
yapamadığımız bütün bu icatları, bu
atılımları bu dönemde yapıyor olmamız
Demek ki
eğitime biz sağlam temeller atmak üzereyiz ki bu tür
Geçen de teslim
törenini yapmış olduğumuz millî helikopterimizi bu dönemde
Eğitime yatırım yapmayan bir devletin, eğitime
yatırım yapmayan bir ülkenin böyle açılışlar, böyle
yatırımlar yapması mümkün mü?
Şimdi, elimizi vicdanımıza
koyacağız, iyi yapılan işler için İyi yaptık,
teşekkür ederiz ama daha iyisi şöyle yapılabilir. diyebilme
erdemini siyaset kurumu olarak hepimizin göstermesi gerekiyor.
Tabii ki ülkemizde bütün üniversite öğrencilerimizin
sorunsuz bir şekilde okuyabilmesi hepimizin arzusu ama insanın
olduğu yerde, 3 milyon üniversite öğrencisinin, 17 milyon
ortaöğrenim öğrencisinin olduğu yerde elbette ki sorunlar
olacaktır. Ümit ediyoruz ki gündemde olan bu affı hayırlı
bir neticeye bağlarız. Bizim amacımız, hedefimiz
Türkiyedeki herkesin yükseköğrenimde okuyabilmesi. İnşallah,
ülkemizde sınavların kaldırıldığı bir dönemi
de yaşatmak, üniversitelere sınavsız geçişlerin olduğu
bir hâle getirmek de temel arzumuzdur.
Üniversite okuyan öğrencilerimizin yurt
sorunları var mıdır? Evet, vardır. Bunların
giderilmesi için de yeni torba yasaya bir madde ilave ettik; artık, belediyelerimiz de yurt yapma
imkânına sahip olabilecekler. En kısa sürede bu üniversite
öğrencilerimizin yurt problemlerini çözmek de ana hedeflerimiz
arasındadır.
Tabii, Türk Ceza Kanununu -geçen haftadan- iki
haftadır konuşuyoruz, o sarktı. Bu hafta, inşallah, bugün
itibarıyla bunu bitirmeyi ümit ediyoruz, arzuluyoruz. Muhalefetin üstün
destekleriyle, katkılarıyla bu hafta içindeki çalışma
takvimimiz de belli. Güzel gayretleriniz için şimdiden teşekkür
ediyorum.
Önerinize maalesef
katılamadığımı beyan ediyor, saygılar sunuyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi bir şey soracağım değerli
milletvekilleri. 37nci maddeye göre, doğrudan gündeme alınma diye
bir
Ya onu, on dakikada, beklerseniz
AHMET AYDIN (Adıyaman) Görüşelim.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Görüşelim
efendim.
BAŞKAN Ha, görüşelim. Ondan sonra da ara
vereceğim yemek için.
Siz istediniz, ara verecektim; gıcıklık
istemiyorum, ona göre.
Evet, şimdi, İç Tüzükün 37nci maddesine göre
verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlunun, (2/353)
esas numaralı 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/167)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/353) esas numaralı (2457 Sayılı
Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi) Kanun Teklifime İç Tüzükün 37nci maddesine göre
işlem yapılmasını arz ederim.
Ayşe
Eser Danışoğlu
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak, İstanbul
Milletvekili Sayın Ayşe Eser Danışoğlu.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE ESER DANIŞOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifi 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 54üncü maddesinin
değiştirilmesini içeriyor. Biliyoruz ki YÖK Kanunu, 12 Eylül
darbesinden sonra, öğretim üyeleri ve öğrenciler üzerinde akademik ve
idari baskı kurmak üzere, üniversitelerin özgürlük alanını daraltmak
amacıyla hazırlanmıştır. Ancak, otuz yıl sonra,
hâlâ özündeki merkeziyetçi felsefe doğrultusunda uygulanmaktadır. YÖK
Kanunu, akademik ve idari özgürlükleri siyasi nedenlerle ortadan
kaldırmaktadır. YÖK bağımsız ve tarafsız bir
kurum değildir, olmamıştır; tam tersi, siyasi bir kurumdur.
Varlık nedeni akademik kaygılar değil, tamamen ideolojik
denetimdir.
Öğrenci Disiplin
Yönetmeliği, YÖK Kanununun 54/(a) maddesindeki hükme dayanılarak
Yükseköğretim Kurulu tarafından düzenlenmektedir yani
yönetmeliğin çerçevesini kanun maddesi düzenlemektedir. Bu yönetmelikte
2012 yılında bazı değişikliklere gidildi, bazı
tanımlar ve hükümler kaldırıldı, 2013 yılında
başka ilave değişiklikler de geldi ancak yönetmeliğin dayanağının
kanun olması nedeniyle, kanun değişmediği sürece
yönetmelikteki değişiklikler de temelsiz kalmaktadır. Zaten bu
kanun sadece antidemokratik bir yönetmeliğe temel teşkil edebilir.
Kanunun özündeki anlayış öğrencileri potansiyel suçlu olarak
gördüğünden, hiçbir yeni yönetmelik de uygulamada bir fark
yaratmayacaktır, zaten yaratmamıştır. Ayrıca, son
ilave düzenlemelerle de izinsiz bildiri dağıtmak bile yine ceza
kapsamına alınmıştır.
Mevcut 54üncü maddeye
göre, yükseköğrenim kurumları içinde veya dışında
yükseköğrenim öğrenciliği sıfatına, onur ve
şerefine aykırı hareket etmek soruşturma nedenidir,
saygı dışı davranışlarda bulunmak soruşturma
nedenidir, dolaylı olarak öğrenme ve öğretme hürriyetini
kısıtlama da öyle. Yani, bunlar, takdire, yoruma açık, öznel
kavramlar olarak ceza kapsamına alınmıştır kanunla.
Örneğin, saygı toplum içinde
değişkenlik gösteren, yazılı olmayan kurallardan bir tanesi
olmakla beraber ölçülebilir bir değer değildir,
dolayısıyla, saygısızlığın
cezalandırılması da kabul edilebilir değildir.
İşte, bu saydıklarım aslında yeni yönetmelikte yer
almamakta ancak mevcut kanuna göre suç teşkil etmektedir.
Kanundaki bir diğer siyasi kontrol unsuru
anarşik ve ideolojik olaylara katılma yasağıdır. Bu
ifade, Anayasanın bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan
25, 26 ve 34üncü maddelerini göz ardı etmektedir.
Değerli milletvekilleri, öğrencilerin
eğitim hayatlarını ve geleceklerini etkileyen bu düzenlemeler,
YÖKün gençlerin sindirilmesi, üniversitelerin
suskunlaştırılması amacını bugün de
sürdürdüğünün göstergesidir. Bu, öğrencileri yıldırma
politikasının sonuçları sadece sınavlara girmeme, okulu
uzatmayla sınırlı kalmayıp devlet yurtlarından
atılmaya kadar da varmaktadır. Özellikle tutuklu ve hükümlü
öğrencilerin çok fazla sıkıntısı ve sorunu da var.
Ülkemizde, bilimde, teknolojide, sosyal bilimlerde ilerlemelerin
gerçekleştirilmesi için akademik özgürlük, uluslararası çapta
akademik kadrolar ve devletin yeterli kaynak sağlaması
şarttır. Dünyada ilk 10 ekonomi arasına bilim üretmeden, sadece
betonlaşarak giren bir ülke ben bilmiyorum.
Şüphesiz ki bir gün bu YÖK Kanunu
değişecek. Yükseköğretim Kurulu 2012 yılında MEBe
oldukça tartışmalı değişiklikler içeren bir kanun
taslağı sundu. Ancak, bu kanun taslağında da Öğrenci
Disiplin Yönetmeliği anlamında olumlu bir değişim
görülmüyor.
Sonuç olarak, eleştirilen bu yönetmeliğin
demokratik ve çağdaş bir biçimde yenilenmesi, bu yönetmeliğe
dayanak teşkil eden 2547nin 54üncü maddesinin yeniden düzenlenmesine
bağlıdır. Yönetmeliklerin ve kanunların çağımızın
gereklerine, gençlerimizin ihtiyaçlarına uyması için ve
öğrencilerimizin demokratik haklarına kavuşması için bu
teklifin kabul edilebileceğini ümit ediyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Danışoğlu.
Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre vermiş
olduğumuz YÖK Kanun Teklifimizin ilgili komisyonda kırk beş gün
içinde gündeme alınmamasından dolayı doğrudan gündeme
alınması teklifimiz var. Bunu son derece önemsiyoruz. Ancak, bu
konudaki görüşlerimi dile getirmeden önce içinde bulunduğum bir
sıkıntılı durumu Meclisle paylaşmak isterim. Bunun
ortak sıkıntımız olduğunu düşünüyorum çünkü
Somada büyük bir facia yaşadık ve Somaya söz verdik, dedik ki
Sayın Salih Kapusuz Başbakanın elçisi olarak geldi ve Beş
gün içinde Somayla ilgili düzenlemeleri yapacağız. dedi. Bunun
içinde günlük çalışma saatinin altı saat, haftalık otuz
altı saat olmasından yer altına özel bir asgari ücret
uygulamasına, iş güvenliğinden geride kalanlara bir ev, bir
maaş, bir istihdam sağlanmasına kadar pek çok nokta vardı.
Geldiğimiz noktada, Somanın üzerinden günler geçtikçe Soma unutulmaya,
unutturulmaya, savsaklanmaya
Somayla ilgili 8 maddelik, bu sözleri içeren
kanun teklifi, Plan Bütçe alt komisyonunda 50 maddeye, görüşülürken 104
maddeye, korkarız şimdi ana komisyonda 200 maddeyi aşacak bir
noktaya doğru ilerliyor.
Şimdi, ben, Somaya verilen sözler tutulmadan, yine,
iktidar partisi milletvekillerinin altı saatlik çalışmayla
ilgili önergeyi geri çekmesiyle daha alt komisyonda geri adım
atılmışken, diğer
konulardaki beklentiler her geçen gün biraz daha boşa çıkarken burada
başka bir şey konuşacak olmaktan üzüntü ve utanç duyuyorum.
Ancak, bu konudaki önemli sorumluluğun iktidar partisi grubuna ve iktidar
partisinin Hükûmetine ait olduğunun ve şu alt komisyondaki duruma
müdahale edilmesi gerektiğinin bir kez daha altını çiziyorum.
Kanun teklifimiz Yükseköğretim Kuruluyla ilgili.
İşte bir kez daha Adalet ve Kalkınma Partisinin demokrasiyle
imtihanı, işte bir kez daha tutarlılık sınavı;
işte bir kez daha iyi niyet, işte bir kez daha hakkaniyet testiyle
karşı karşıya iktidar partisi grubu.
On yıl öncesine kadar, Beyazıt Meydanında
her cuma namazından sonra kadınlı erkekli öğrenciler ve
dışarıdan gelen desteklerle YÖKü protesto edenler şimdi
neredeler? O gün YÖKe, YÖK size ait
değil diye mi karşı çıkıyordunuz? Bugün YÖK ele
geçirildikten sonra
Kenan Evrenin 1980 darbesinin ürünü 1982
Anayasasının mihenk taşlarından olan YÖKün
kaldırılmasıyla ilgili birazdan muhalefet partileri el
kaldıracaklar. Şimdi o el kaldırmaya iştirak edecek
misiniz? Sizi GATA palasta Kenan Paşa dikkatle izliyor. Şöyle bir
yatağında doğrulacak, yüzünde bir tebessümle Bakalım bizim
çocuklar ne yapacak? Bugüne kadar utandırmadılar. Kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi istedim, paşa arkadaşlarım Bu
kadar da olmaz. dedi, Olur, olur. dedim; azca kullandım, benim
kullanmamın misliyle AKP kullandı. Sıkıyönetim
mahkemelerini legalleştireyim dedim, Bu kadar da olmaz. dediler; AKP
sonradan kendinin de başına bela olacak olan özel yetkili mahkemeleri
kurdu. Seçim barajını koydum, Paşam, demokraside olmaz. dediler;
Başbakan aslanlar gibi savunmaya devam ediyor. Şimdi, YÖK Kanununda
beni mahcup etmezler, birazdan oylama var ve bizim çocuklar YÖKü savunacaklar,
kim ne derse desin. diyecek. Belki BDP ile MHP, MHP ile CHP birlikte oy
kullanacaklar ama Kenan Paşanın çocukları YÖKü savunmaya devam
edecek.
SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) Sen kimin
çocuğusun?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sakın, Paşayı
mahcup etmeyin! Paşa bundan rahatsız olur, yatağında
vallahi gözü açık gider. O yüzden, onun bir tebessümle oturması için,
siz YÖK Kanununu savunmaya devam etmelisiniz.
Geçen sene burada defalarca söyledim, bu sürpriz bir
durum değil ki. 12 Eylül referandumu, 7 Kasım 1982 ve oylama
yapıldı. Oylamada Türkiyede yüzde 91 evet oyu
kullanıldı, şeffaf zarflar falan vardı. Herkesin kendine
göre mazeretleri, haklı gerekçeleri, korkuları olabilir ama bundan
önceki referandumda sorulan soruya karşı bir duraksayıp sonra
Ben hayır kullanmıştım. diyen Sayın
Başbakanın oy kullandığı sandıktan bir tek
hayır oyu çıktığını ve eşiyle birlikte o
sandıkta oy kullandığını biliyor musunuz? (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Yalan.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ben soruyorum: Bu konuda, o
sandığın sonucunu getirin, o sandığın sonucunu
istiyoruz.
Bir de aman ha Kenan Paşayı mahcup etmeyin,
dikkatle sizi izliyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Karar yeter sayısı
istiyorum.
BAŞKAN Şimdi, önergeyi oylarınıza
sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.13
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer
alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve benzer mahiyetteki kanun
teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ile
Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.-
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün;
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin; Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapanın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara
Milletvekili Levent Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel
Tuğlukun; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14,
2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060,
2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982,
2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
12/6/2014 tarihli 102nci
Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak
görüşülen tasarının dördüncü bölümünde yer alan 86ncı
maddesi kabul edilmişti.
Şimdi, 87nci madde üzerinde üç önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S. Kanunun 87. maddesi ile
düzenlenen 5549 S. Kanunun 9/A maddesinin 2. fıkrasında bulunan;
veya kurulmuş olanları kullanmaya,
tebliğe elverişli elektronik adres kullanma ve cevapların
elektronik ortamda verilmesi zorunluluğu getirmeye, elektronik ortamda
tebliğ yapılacaklar ile elektronik ortamdaki tebligata ilişkin
diğer usul ve esasları belirlemeye ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Uzunırmak Yusuf
Halaçoğlu
Konya Aydın Kayseri
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz
Kütahya Adana
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 87 inci maddesi ile eklenen 9/A
maddesinin 1 inci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Nursel
Aydoğan
Mardin Diyarbakır
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun tasarısının, 87. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin Kırklareli Uşak
Kamer
Genç Mehmet
Haberal
Tunceli Zonguldak
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yasanın sistematiğini bozmaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 87 inci maddesi ile eklenen 9/A
maddesinin 1 inci fıkrasının tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Terörizmin Finansmanının Engellenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı Terörle Mücadele Yasasını
temel almış ve onun üzerine inşa edilmiş bir yasadır.
Nitekim kapsamı çok geniş tutulmuş olan bu yasa Meclis gündemine
geldiğinde gündeme alınmamasını,
yasalaşmamasını önermiş idik. Hâlihazırda da
lağvedilmesini öngörmüş olduğumuz bu yasaya dair önerilen
düzenlemenin de tarafımızca kabulü mümkün olmayıp tasarı
metninden çıkarılmasını teklif etmekteyiz.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.22
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 87nci maddesi üzerinde Bingöl Milletvekili
Sayın İdris Baluken ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler...
Şimdi, kâtip üyeler arasında
anlaşmazlık olduğundan elektronik cihazla oylama
yapacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S. Kanunun 87. maddesi ile
düzenlenen 5549 S. Kanunun 9/A maddesinin 2. fıkrasında bulunan;
veya kurulmuş olanları kullanmaya,
tebliğe elverişli elektronik adres kullanma ve cevapların
elektronik ortamda verilmesi zorunluluğu getirmeye, elektronik ortamda
tebliğ yapılacaklar ile elektronik ortamdaki tebligata ilişkin
diğer usul ve esasları belirlemeye ibaresinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz maddeyle ilgili olmak üzere, Adalet ve
Kalkınma Partisi tek adam yönetimine ilişkin bir devlet
anlayışını bu maddeye de olduğu gibi
yerleştiriyor; hukuki sonuç doğuran tebligatın usul ve
esaslarının kanunla belirlenmesi gerekirken onun usul ve
esaslarını yürütmenin bir organı olan, bir idari ajan olan
TİB Başkanına devrediyor. Bu, demokratik değerlere,
parlamenter sistemin özüne, yasama ve yürütme arasındaki ilişkiye
aykırıdır. Bu aykırılığın AKP
oylarıyla giderileceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla,
meseleyi başka bir noktaya getirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Irakın Türkmeneli
Bölgesinde kan akmaktadır, Irakın Türkmeneli Bölgesinden Türkmen
çığlığı bütün dünyaya yayılmaktadır. Orada
akan kan insanlık vicdanında ağır lekeler bırakacak
şekilde göle dönüşmüştür. Bu çığlığı,
Telaferde, Musulda, Tuzhurmatuda ortaya çıkan bu
çığlığı AKP Hükûmeti görmüyor, duymuyor, bunlara
karşı kör, sağır ve dilsiz.
Değerli
arkadaşlarım, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türk milletinin her unsurunun hukukunun
korunacağı yer burasıdır. Bu Meclis kurulurken Musul,
Kerkük ve o civardaki Türkemenelinin diğer bölgeleri Misakımillî
içerisindeydi. Şimdi, o Misakımillî içerisinde olan yerler
Kurtuluş Savaşından sonra nasıl Türkiyeden
koparılmış ve petrol ağalarının, petrol
babalarının, petrol tröstlerinin, kartellerinin elinde oyuncak
edilerek cetvellerle sınırlar çizilmiş ise 2014
yılında o cetveli elinde tutanlar, o kalemi elinde tutanlar
şimdi tekrar masabaşında ve tekrar yeni bir harita çizmeye
çalışıyorlar. Bu amaçla da BOP projesi adı altındaki
Orta Doğuyu yeniden şekillendirme projesinin adım adım
ilerleyişini görüyoruz. Bu ilerleyişte BOP projesinin Eş
Başkanı olarak Sayın Başbakan da çok önemli görevler ifa
etmiştir. Suriyenin istikrarsızlaştırılması
süreci içerisinde elbette ki gaddar olan, elbette ki zalim olan Esede
karşı mücadelede kantarın topu kaçırılmış,
orada silahları bir gün Türkiyeye dönecek olan terör örgütleriyle birtakım
ilişkiler kurulmuştur. Bu terör örgütlerinin karargâhları
Türkiyede toplantılara davet edilmiş, birtakım lojistik
eğitim, destekler verilmiş ve şimdi karşımıza
IŞİD eşkıyası, IŞİD teröristi ve
IŞİD katliamcısı olarak çıkmıştır.
IŞİDin elde etmiş olduğu, katetmiş olduğu
mesafede AKPnin vebali vardır, IŞİDin katletmiş
olduğu Türkmen kanında da AKPnin vebali vardır.
Desteklediği, beslediği IŞİD, şimdi, Musulda Türk
Bayrağının, nazlı ay yıldızlı al
bayrağın dalgalandığı Musul Konsolosluğunu tek
kurşun atmadan teslim almış ve oradaki Türk
vatandaşlarını, diplomatlarını her türlü hukuki
değeri çiğneyerek, tam bir terörist anlayışıyla esir
almış, rehin almış durumdadır.
Buna elbette ki
çare bulmak AKP Hükûmetinindir ancak şu tehditle karşı
karşıyadır: Eğer bir operasyon yapılırsa
bunların hayatı tehlikededir. AKP teröre karşı teslimiyet
politikasını izlediği için IŞİDin bu tehdidine
karşı da boyun eğmiş, geçtiğimiz cuma gününden
itibaren Meclisi bilgilendirme çerçevesi içerisinde bir adım atması
beklenirken aradan dört gün, beş gün geçmiş hâlâ AKP, Meclisi bu konuda
bilgilendirebilecek bir adım dahi atamamıştır. Çünkü,
buradan yükselen sesler IŞİDin terörist olduğunu, barbar
olduğunu, elini Türkmen kanına buladığını
açıklayacak ve Türkmenin çığlığına, bir imdat
sesinin duyurulmasına imkân sağlayacaktır. Bunu dahi
duyurmayı düşünemeyen, beceremeyen Adalet ve Kalkınma Partisi,
tam bir teslimiyet politikası içerisinde, Türkmen kitlesini kaderiyle
baş başa bırakmıştır. Bunun vebali büyüktür,
ağırdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
- Nasıl Mısırda, nasıl Açede, nasıl Somalide,
nasıl Sudanda birtakım haksızlıklara, usulsüzlüklere
karşı bir mücadele veriyorsa, Müslüman Türkmenin de mücadelesinde
AKPnin bir yerde durmasını bekliyoruz. Ancak sizin
duracağınız yer belli, belli besbelli, Türkmenin yanında
değildir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 88de dört adet önerge vardır; ikisi aynı
mahiyettedir, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 88 inci maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 5549 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesinin beşinci fıkrasında yer alan iki milyon ibaresinin
on milyon ve beş yüz bin ibaresinin bir milyon şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah
Belma Satır Mehmet
Doğan Kubat Azize
Sibel Gönül
İstanbul İstanbul Kocaeli
İdris
Şahin Ahmet
Berat Çonkar İlyas
Şeker
Çankırı İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 88 inci maddesi ile 5549
sayılı yasanın 13 üncü maddesine eklenen 4 üncü fıkrasında
yer alan Bu şekilde ibaresinden sonra gelmek üzere ve kapsamda
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Esat
Canan
Mardin Hakkâri
BAŞKAN Şimdi okutacağım iki önerge
aynı mahiyettedir, birlikte işleme alacağım; istenirse
ayrı ayrı önerge sahiplerine söz vereceğim:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S. Kanunun 88. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Uzunırmak Yusuf
Halaçoğlu
Konya Aydın Kayseri
Seyfettin
Yılmaz Alim
Işık
Adana Kütahya
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin Kırklareli Uşak
Kamer
Genç Mehmet
Haberal
Tunceli Zonguldak
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
önergelere?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN İlk önerge için Konya Milletvekili
Sayın Faruk Bal.
Sayın milletvekilleri, arka sıradakiler,
kahkahalar güzel, sohbet güzel de
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Değerli milletvekilleri,
kaldığım yerden devam edeceğim.
Ben konuşurken bazı
arkadaşlarımız sohbeti tercih ediyor. Bu dünyada belki rahat
edebilirsiniz ama belki öbür dünyanıza yardımcı olmak üzere
dinlemenizi tavsiye ediyorum.
Elbette ki insanlık değerlerine büyük
katkılarda bulunmuş İslam itikadı mazlumun yanında
durmayı emreder, zalimin karşısında olmayı da emreder,
her hâl ve şartta emreder. Bu kapsam içerisinde Somalide, Açede ve
dünyanın dört bir yerinde birtakım haksızlıklara
karşı Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun da hükûmetleri
karşı durmuştur. Bu kapsam içerisinde Adalet ve Kalkınma
Partisinin hükûmetleri de karşı durmuştur ve zulme
karşı her hareketlerini de biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak
destekliyoruz.
Ancak, bir şey eksik. Eksik olan şu:
Mısırda Rabia var, Rabiaya ağıtlar yakılıyor,
Rabianın işaretleri yapılıyor; bir de Çin mezalimi
altında ezilen Doğu Türkistanda Uygur Türkünün Rabiası var.
Bu Rabia bir iş kadını ve büyük bir refah içerisindeyken Uygur
Türkünün gördüğü zulme karşı Çine bayrak açmış ve
bir mücadeleye girmiştir; ülkesini, yurdunu, ocağını terk
etmek zorunda kalmış, işini, ailesini terk etmek zorunda
kalmış ve Amerika Birleşik Devletlerine
sığınmıştır.
Daha iki gün önce 3 Uygur Türkü Çin zulmü altında
idam edilmiştir; duyanınız, bileniniz var mı AKP
milletvekilleri? Ondan önce, 2 Uygur
Türkü Çin mahkemesi tarafından idam cezasına mahkûm edilmiş ve
idam edilmiştir; duyanınız, bileniniz var mı? Alo
hatlarıyla kontrol altına aldığınız basın
bunu Türk milletine niye ulaştırmaz? Bunda sizin sorumluluğunuz
yok mu?
İşte, Rabialar çift; biri sizin siyaseten
sömürdüğünüz Müslüman Rabia, diğeri de Türk milletinin özü,
İslam dünyasının da özü olan Uygur Türkünün, Doğu
Türkistanın Rabiası.
Gelelim buradan Iraka. Iraka giden yolun
taşlarını teker teker Suriyede döşediniz. Esad
kardeşinizdi, kardeşiniz Esadı düşman hâline getirdiniz,
adını değiştirdiniz; Esed. Ona karşı
birtakım mücadele içerisindeyken terör örgütleriyle iş birliği
yaptınız, onlara destek verdiniz. 2 bin tır dolusu silahın
gittiğini MİT Müsteşarı, Bakanın, Genelkurmay
İkinci Başkanının bulunduğu toplantıda ikrar
ediyor. Nereye gitti bu silah kardeşim? Ben Türkmenlerin bütün
yetkilileriyle görüşüyorum. Çocuk bezine dahi ihtiyacımız var,
gelmedi Türkiyeden. Hiçbir yardım maddesi almadık, bırakın
silahı. diyor. Yardıma muhtaç, suya muhtaç, una muhtaç, şekere
muhtaç Türkmen, şimdi IŞİDin silah tehdidi altında;.şakağında
IŞİDin silahı, canıyla hayat arasında bir tercih
noktasındadır ve yüz binlerce Türkmen bulundukları alanlardan
Telaferden, Tuzhurmatudan ve diğer yerlerden- kaçarak çöllere
sığınmıştır.
Dün gece Türkmen Meclisinin Başkanı bütün
televizyonlarda konuşuldu- Suya ihtiyacımız var, suya. diyor.
Böyle bir zulüm altındaki Türkmenlere AKPnin verdiği cevap belli.
Sayın Bülent Arınç açıklıyor dün Bakanlar Kurulundan sonra:
Türkmenler akıllı insanlardır, Türkiyenin orada askerî
müdahale yapamayacağını bilir, akıllı
davranmaları gerekir. Yani akıllıca ya IŞİDin
silahı altında kanını akıtacaktır ya da
akıllıca Türkmen kimliğinden vazgeçecektir.
Değerli arkadaşlarım, siz İslam
dünyasına elinizi uzatırken diğer taraftan hem Müslüman hem Türk
dünyasını niye görmüyorsunuz? Size Cenab-ı Allah iki tane göz
vermiştir dünyayı doğru görün diye, tek gözle bakmayın ve
bu çığlığa bir cevap verin. Yarın bir gün buradaki
sorun Türkiyeye yansıyacak, bunun için falcı olmaya gerek yok. Orada
yaşanan, Suriyede yaşanan sorun nasıl Iraka
yansıtılıyorsa Irakta olan sorun olduğu gibi Türkiyeye
yansıyacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürk mü
konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe
Yasanın sistematiğini bozmaktadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.48
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 88inci maddesinin metinden
çıkarılmasına ilişkin aynı mahiyetteki iki önergenin
birlikte yapılan oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı vardır, kabul edilmemiştir.
Kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 88 inci maddesi ile 5549
sayılı yasanın 13 üncü maddesine eklenen 4 üncü fıkrasında
yer alan Bu şekilde ibaresinden sonra gelmek üzere ve kapsamında
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen.
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 88
inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5549 sayılı
Kanunun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan iki
milyon ibaresinin on milyon ve beş yüz bin ibaresinin bir milyon
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah Belma Satır (İstanbul) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor
musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddede düzenlenen idari para cezalarının üst
sınırının artırılması amacıyla bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 88i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 89da üç önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 89 uncu maddesinde yer alan yirmi bin güne
kadar ibaresinin yirmi beş güne kadar şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl
Van
Gülser
Yıldırım Sırrı
Süreyya Önder
Mardin
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 89 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mihrimah
Belma Satır Mehmet
Doğan Kubat İdris
Şahin
İstanbul
İstanbul
Çankırı
Ekrem
Çelebi Ahmet
Berat Çonkar Fatih Han Ünal Ağrı İstanbul Ordu
Osman
Ören
Siirt
MADDE 89- 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinin; ikinci
fıkrasında yer alan "sahte belge kullanmak suretiyle"
ibaresi "aldatıcı işlem ve davranışlarla"
şeklinde, "bir yıldan" ibaresi "iki yıldan"
şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan "altı aydan iki
yıla" ibaresi "bir yıldan üç yıla" şeklinde;
dördüncü fıkrasında yer alan "sahte belge ile yurt
dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi,
altı aydan üç yıla" ibaresi "hile ile yurt
dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi,
bir yıldan üç yıla" şeklinde; beşinci fıkrasında
yer alan "altı aydan iki yıla" ibaresi "bir
yıldan üç yıla" şeklinde; altıncı
fıkrasında yer alan "üç aydan bir yıla" ibaresi
"altı aydan iki yıla" şeklinde; sekizinci
fıkrasında yer alan "altı aydan iki yıla" ibaresi
"bir yıldan üç yıla" şeklinde; dokuzuncu
fıkrasında yer alan "İhracat gerçekleşmediği
halde gerçekleşmiş gibi göstermek ya da gerçekleştirilen
ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya fiyatını
değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik,
sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız
çıkar sağlayan" ibaresi "İlgili kanun hükümlerine göre
teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak amacıyla
ihracat gerçekleşmediği halde gerçekleşmiş gibi gösteren ya
da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya
fiyatını değişik gösteren" şeklinde; onuncu
fıkrasında yer alan "kaçakçılık suçunu işleyen
kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne
kadar adli para cezası ile cezalandırılır." ibaresi
"yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar
yarısından iki katına kadar artırılır, ancak bu
fıkranın uygulanması suretiyle verilecek ceza üç yıldan az
olamaz." şeklinde; on birinci ve on sekizinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, on
dokuzuncu ve yirminci fıkralar yürürlükten kaldırılmış
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(11) Ulusal marker uygulamasına tabi olup da,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun belirlediği seviyenin
altında ulusal marker içeren veya hiç içermeyen akaryakıtı;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden,
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın
alan,
kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis
ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Ancak, marker içermeyen veya seviyesi geçersiz
olan akaryakıtın kaçak olarak yurda sokulduğunun
anlaşılması hâlinde, onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya
hükmolunur."
"(18) Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram,
pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit veya
yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri
işaretleri taşıyan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve
alkollü içkileri;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın
alan,
kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis
ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Ancak, tütün mamullerinin, etil alkol, metanol
ve alkollü içkilerin kaçak olarak yurda sokulduğunun
anlaşılması hâlinde, onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya
hükmolunur."
"(22) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın
değerinin fahiş olması hâlinde, verilecek cezalar
yarısından bir katına kadar artırılır."
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 Sıra Sayılı
Kanun Tasarısının 89. Maddesinin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Öz Reşat
Doğru
Konya Mersin Tokat
Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır
Kayseri Konya Mersin
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz
önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Irakın ve Suriyenin bugününe
baktığımızda, perşembenin geleceği
çarşambadan belliydi. BOP projesiyle Orta Doğu ve Orta Asya
bölgesindeki 33 tane ülkenin şekli, şemaili değiştirilirken
Türkiye, bu projeye, eş başkanlık görevi süreci içerisinde
komşularla sıfır sorun politikası adı altında
destek vermiştir. Daha önce, 2002 yılında en azından
düşman olmadığımız, iyi ilişkiler içerisinde
bulunduğumuz komşularımızla, uygulanan sıfır
sorun politikası kapsamı içerisinde tamamıyla düşman hâline
geldik.
Meseleyi sadece Irak ve Suriye açısından
değerlendirmek istiyorum zaman nedeniyle. Değerli
arkadaşlarım, Suriyenin
istikrarsızlaştırılması sürecinde, IŞİD ve
diğer terör örgütlerine Adalet ve Kalkınma Partisinin kurduğu
Hükûmet önemli destekler vermiştir. Terör örgütüyle aşık
atılmayacağını bütün demokratik ülkeler bilir. Ancak,
demokratik geleneği ve demokrasiyi özünden benimseyememiş olan Adalet
ve Kalkınma Partisi, kısa gün hesaplarıyla Esedin çabukça
gideceğini düşünerek veya böyle bir hedefi gerçekleştirmeyi
amaçlayarak bu terör örgütlerine destek verdi. Gün geldi, destek verdikleri,
Esedi iktidardan düşüreceğini umdukları IŞİD
güçlendiği zaman vahşetini ortaya koydu ve tarihin
tanımış olduğu en ciddi barbarlardan daha barbar
uygulamaları ortaya koymaya başladı. Bugün sanal medyada, bu
Alo Fatihli medyalarda göremiyoruz, yandaş ve candaş medyalarda
göremiyoruz ama sanal medyada görülen görüntüler insanın yüreğini
ağzına getirecek ve kanını donduracak niteliktedir. Sizin
destek vererek Esedi yıkmak için ortaya
çıkardığınız IŞİD, 5 tane insanın
başını kesip, o başları kuzu kellesi gibi önüne dizip
fotoğraf çektirecek kadar vahşeti bütün dünyaya kendisi ilan ediyor.
15 tane esir aldığı Türkmenin ve diğer etnik
grupların başına bir tek kişi gelerek takır takır
takır takır silah sıkarak, öldürerek kanını
akıtıp ve bu korkulu görüntüyü bütün dünyaya kendi yayın
organlarıyla göstererek etrafındaki hasım güçlere
karşı şiddetin, terörün gücünden yararlanarak yaymak istiyor.
Bütün bunlar belli, besbelli bir durumda. İşte, bu çerçeve içerisinde
IŞİD Musulu, Tikriti, Anbarı, Telaferi, Felluceyi eline
geçirdi. Musul ile Bağdat arasındaki 150 kilometrelik mesafeyi
katetti ve bu katettiği mesafede korkuya dayalı bir üstünlük
sağladı. Bu üstünlüğün elbette ki ortaya çıkmasında
sizin sorumluluğunuz var ama burada sizin dikkatinizi çekmek
istediğim konu, bundan korkan Türkmenler var. Bundan korkan Türkmenlerin
bir tek duyabileceği sesin Türkiyeden gelmesi lazım. Oysa siz bu
sıfır sorun ve BOP projesi kapsamı içerisinde
uyguladığınız politikalarda BOP ve küresel güçlere dost
oldunuz; daha ileriye giderek Türkmen düşmanı, Müslüman Türk
düşmanı olanlara post oldunuz ve netice itibarıyla da PKK gibi,
IŞİD gibi, El Nusra gibi terör örgütleri arasında tost oldunuz.
Ve bu tostluk sizin, önümüzdeki süreç içerisinde, millet vicdanında
muhasebe edilmenize, murakabe edilmenize ve muaheze edilmenize vesile
olacaktır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.11
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
89uncu madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 89 uncu maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mihrimah Belma Satır
(İstanbul) ve arkadaşları
MADDE 89- 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinin; ikinci
fıkrasında yer alan "sahte belge kullanmak suretiyle"
ibaresi "aldatıcı işlem ve davranışlarla"
şeklinde, "bir yıldan" ibaresi "iki yıldan"
şeklinde; üçüncü fıkrasında yer alan "altı aydan iki
yıla" ibaresi "bir yıldan üç yıla" şeklinde;
dördüncü fıkrasında yer alan "sahte belge ile yurt
dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi,
altı aydan üç yıla" ibaresi "hile ile yurt
dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi,
bir yıldan üç yıla" şeklinde; beşinci
fıkrasında yer alan "altı aydan iki yıla" ibaresi
"bir yıldan üç yıla" şeklinde; altıncı
fıkrasında yer alan "üç aydan bir yıla" ibaresi
"altı aydan iki yıla" şeklinde; sekizinci
fıkrasında yer alan "altı aydan iki yıla" ibaresi
"bir yıldan üç yıla" şeklinde; dokuzuncu
fıkrasında yer alan "İhracat gerçekleşmediği
halde gerçekleşmiş gibi göstermek ya da gerçekleştirilen
ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya fiyatını
değişik göstererek ilgili kanun hükümlerine göre teşvik, sübvansiyon
veya parasal iadelerden yararlanmak suretiyle haksız çıkar
sağlayan" ibaresi "İlgili kanun hükümlerine göre
teşvik, sübvansiyon veya parasal iadelerden yararlanmak amacıyla
ihracat gerçekleşmediği hâlde gerçekleşmiş gibi gösteren ya
da gerçekleştirilen ihracata konu malın cins, miktar, evsaf veya
fiyatını değişik gösteren" şeklinde; onuncu
fıkrasında yer alan "kaçakçılık suçunu işleyen
kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne
kadar adli para cezası ile cezalandırılır." ibaresi
"yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar
yarısından iki katına kadar artırılır, ancak bu
fıkranın uygulanması suretiyle verilecek ceza üç yıldan az
olamaz." şeklinde; on birinci ve on sekizinci fıkraları
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, on
dokuzuncu ve yirminci fıkralar yürürlükten kaldırılmış
ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(11) Ulusal marker uygulamasına tabi olup da,
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun belirlediği seviyenin
altında ulusal marker içeren veya hiç içermeyen akaryakıtı;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden,
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın
alan,
kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis
ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Ancak, marker içermeyen veya seviyesi geçersiz
olan akaryakıtın kaçak olarak yurda sokulduğunun
anlaşılması hâlinde, onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya
hükmolunur."
"(18) Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram,
pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit veya
yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri
işaretleri taşıyan tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve
alkollü içkileri;
a) Ticari amaçla üreten, bulunduran veya nakleden
b) Satışa arz eden veya satan,
c) Bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın
alan,
kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis
ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile
cezalandırılır. Ancak, tütün mamullerinin, etil alkol, metanol
ve alkollü içkilerin kaçak olarak yurda sokulduğunun anlaşılması
hâlinde, onuncu fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmolunur."
"(22) Yukarıdaki fıkralarda
tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyanın
değerinin fahiş olması hâlinde, verilecek cezalar
yarısından bir katına kadar artırılır."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, burada, getirilen
kanunla benzin kaçakçılığını, petrol
kaçakçılığını, silah
kaçakçılığını affediyoruz. Şimdi, bu Hükûmet bize
açıklasın, bu Komisyon açıklasın efendim. Böyle bir saatte,
hiç bizim haberimiz olmadan bu kadar kaçakçılığı affeden
bu kişiler kimin peşinde
koşuyorlar, bu kaçakçılarla ortak mı değil mi?
Bekir niye gülüyorsun ya,
açıkla?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Böyle bir usul var mı Başkanım ya?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Yalan söylüyorsunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, efendim, iki sayfalık af kanunu
getiriyorsunuz, bunu açıkla bize.
RECEP ÖZEL (Isparta) Cezalar artıyor ya.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, biz burada milletvekili
olarak oy veriyoruz. Şimdi, son anda
Kanunları yapma tekniği belli: Önce, kanunlar gidecek,
komisyonlarda görüşülecek, komisyonlar orada bir sonuca varacak, gelecek
buraya.
RECEP ÖZEL (Isparta) Adalet Komisyonundaki üyeler biliyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Önerge veremez mi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Biz maddeyi bilmiyoruz, getirilen şey yok.
AKP grup başkan vekilleri son anda, kendilerine yakın olan vergi
kaçakçılarını, imar kaçakçılarını, petrol
kaçakçılarını, silah kaçakçılarını getirip burada
affediyorlar, benim vicdanım kabul etmiyor efendim, açıklasınlar
efendim, açıklasınlar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi canım sende be!
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Hem de televizyonun yayın
yapmadığı bir saatte affediyorlar efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, Hükûmet bir açıklama yapacak.
Buyurun
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, özellikle, tabii,
milletvekillerinin her daim önerge verme hakkı vardır.
BAŞKAN - Hayır, onu biliyorum.
Şimdi, Sayın Bakan dedi ki: Ben bin açıklama
yapacağım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kaldı ki bu önerge grup başkan
vekiliyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekiliyle de görüşüldü
diye biliyorum ben, bu konuyla ilgili bir sıkıntı da
olmaması lazım yani iddia ettiği şeylerin doğru
şeyler olmadığını söylemeye çalışıyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hayır,
hayır, öyle değil efendim.
Şimdi, görüşülmesini
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın Başkan
Sayın Başkan
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir saniye Sayın
Bakanım.
Efendim, Görüşüldü. deyince şöyle bir anlam
çıkıyor: Sanki bu önergeden Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan
Vekili olarak benim haberim vardı; böyle bir şey yok.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bilgilendirme yapıldı, onun için
ara verildi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye son anda veriyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Geçen hafta verildi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bu önergeyi ben de
biraz önce görünce, bu kadar kapsamlı bir önerge olması nedeniyle
rica ettim, siz ara verdiniz, arkaya geçtik hem Adalet Komisyonu Sayın
Başkanından, Başkan Vekilinden hem ilgili teknik
arkadaşlardan önergeyle ilgili bilgi aldım. Yani, Kamer Beyin
itirazı aslında, bir anlamda doğrudur, bu kadar kapsamlı
bir önergenin Genel Kurulu önceden bilgilendirme yapmak suretiyle verilmesi
gerekirdi. Çünkü ne yapılıyor? Bu konuda zamanın izin
verdiği ölçüde Sayın Adalet Komisyonu Başkanından bilgi
aldık ama bir de kendisi bir kez daha bu bilgiyi burada verirse memnun
olurum tabii ki.
BAŞKAN - Sayın Bakan, siz mi konuşacaksınız,
Komisyon mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sayın
Başkanım, izniniz olursa
BAŞKAN - Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu maddede ve maddeye
getirilen değişiklik önergesinde esasında cezalarda herhangi bir
indirime gidilmemektedir. Adalet Komisyonu müzakereleri sırasında bu
madde...
KAMER GENÇ (Tunceli) Zamanında niye vermiyorsun,
zamanında? Hangi malı kimden kaçırıyorsun? Neyi
kaçırıyorsun?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
üzerinde
müzakereler yapılırken bu madde üzerinde birtakım
çalışmalar yapılması söylendi, Komisyonun talebi
doğrultusunda madde üzerinde çalışma yapıldı ve madde
ona göre değişikliğe uğradı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Kanun böyle yapılır
mı Bekir ya?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Mevcut
yasadan hiçbir cezada geriye gitme söz konusu değildir. Örneğin,
işte, eşyayı sahte belge kullanmak suretiyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, şimdi birisinde cezayla
tehdit ediyorsun, hesabına gelenleri de affediyorsun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
gümrük
vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin ülkeye sokma bir yıldan
beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezasıyken
iki yıldan beş yıla kadar hapis
Hepsini okumuyorum, bütün
başlıklarda ceza artırımı yapılmaktadır. Bir
tane başlıkta Cezada indirim yapılıyor. derse o zaman ben
Adalet Bakanı olarak yalan söylediğimi kabul edeceğim ama
bakın, bir tane maddede indirim yok, hiç kimseye af yok; cezaları
artırıyoruz ama siz burada Af yapıyorsunuz. diye itiraz
ediyorsunuz. Sizi millete şikâyet
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye sonradan getiriyorsunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Sonradan
da verilmedi, bu önerge geçen hafta verildi, geçen haftadan beri
buradadır, kaydı buradadır.
BAŞKAN Sayın Bakan
KAMER GENÇ (Tunceli) Verin önergeyi görelim.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Bu önerge
sonradan verilmedi, geçen hafta verildi. O yüzden, burada herhangi bir
KAMER GENÇ (Tunceli) Ver önergeyi. Önergeyi verin,
görelim bakalım!
BAŞKAN Ne yapalım?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi
Bir saniye.
Şimdi okunan önerge 500 kelimeyi geçtiği için
hazırlanan gerekçenin özetini okutacağım, gerekçenin tamamı
tutanak dergisinde yer alacaktır.(*)
Özet Gerekçe
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununun 3 üncü maddesinin düzenlemesinde aynı mahiyetteki
kaçakçılık fiilleri bakımından farklı cezalar
düzenlendiği, bu nedenle uygulamada tereddüt doğduğu
görülmüştür.
Diğer yandan, kaçakçılık suçunun
unsurlarında yer alan hükümler nedeniyle kaçakçılık fiilleri dar
yorumlanmakta ve bazı kaçaklık eylemlerinin cezasız
kaldığı eleştirileri yapılmaktadır. Bu kapsamda
maddenin birinci fıkrasında yer alan "sahte belge kullanmak
suretiyle" ibaresi, "aldatıcı işlem ve
davranışlarla" şeklinde değiştirilmektedir. Keza
dördüncü fıkrada da benzer bir düzenleme yapılmaktadır.
Öte yandan, kaçakçılık suçlarıyla daha
etkin mücadele edebilmek amacıyla maddenin ikinci, üçüncü, dördüncü,
beşinci, altıncı ve sekizinci fıkralarındaki cezalar
artırılmaktadır.
Onuncu fıkrada yapılan değişiklikle,
kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın
akaryakıt ile tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü
içkiler olması hâli, müstakil bir suç oluşturmaktan
çıkarılmış ve maddenin yukarıdaki
fıkralarında tanımlanan suçların, konusu itibarıyla
nitelikli hâline dönüştürülmektedir. Ayrıca, yapılan
değişiklikle, maddenin onsekizinci, ondokuzuncu ve yirminci
fıkralarında tanımlanan suçların unsurlarının
benzer olması nedeniyle tek bir fıkra kapsamında
düzenlenmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önergeyle madde tamamen
değiştiğinden, bu maddede değişiklik öngören Bingöl
Milletvekili Sayın İdris Baluken ve arkadaşlarının
önergesini işlemden kaldırıyorum.
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, bizim
önergemiz olması lazım bununla ilgili.
BAŞKAN Yok, siz konuştunuz, daha 89uncu
maddedeyiz.
Evet, kabul edilen önerge çerçevesi içinde madde 89u
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 90da üç önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 90 ıncı maddesinde yer alan "Teftiş
Kurulu Başkanını" ibaresinin "Teftiş
Kurulu Başkanı ile" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım İbrahim
Ayhan
Mardin Şanlıurfa
BAŞKAN
Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir,
okutacağım ve önerge sahiplerine istemleri hâlinde söz
vereceğim, tek olarak işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı kanun
tasarısının, 90. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin Kırklareli Uşak
Kamer
Genç Mehmet
Haberal Ali
İhsan Köktürk
Tunceli Zonguldak Zonguldak
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Mehmet
Erdoğan Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz
Muğla Kütahya Adana
Ali
Öz Adnan
Şefik Çirkin S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Hatay Isparta
Emin
Çınar
Kastamonu
BAŞKAN Komisyon önergelere katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Zonguldak Milletvekili Sayın Ali
İhsan Köktürk, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592
sıra sayılı Tasarının 90ıncı maddesine
yönelik önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, üzerinde söz
aldığımız madde ve devam eden 10 madde Hâkim ve
Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını düzenliyor. Hepimiz
biliyoruz ki bundan çok daha kısa süre önce, iki ay kadar önce aynı
maddeler, başka bir içerikle, yargıyı Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kurulu kanalıyla yürütmenin kuyruğuna takan bir biçimle, bir
anlayışla Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonuna ve Genel
Kurul gündemine getirilmişti. Genel Kurulda görüşmeler
sırasında ve Adalet Komisyonundaki görüşmeler
sırasında aslında hiç de arzu edilmeyen sahnelere
tanıklık etmiştik hep beraber. Bizler Cumhuriyet Halk Partisi ve
muhalefet grupları olarak, aslında bu önergenin Anayasanın
değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen ilk 3 maddesine
aykırı olduğundan işleme konulamayacağını
çünkü hukuk devleti ilkesini ortadan kaldırdığını
ileri sürmüştük. Bu tezlerimizde de kuvvetler ayrılığı
ilkesinin sadece parlamenter demokrasilerin değil, aynı zamanda hukuk
devletinin de ön koşulu olduğunu, yargı
bağımsızlığının da hukuk devletinin vazgeçilmez
bir ilkesi hâline geldiğini, Anayasamızda da gerek kuvvetler
ayrılığı ilkesine gerekse yargı
bağımsızlığı ilkesine açıkça yer
verildiğini, Anayasanın başlangıç kısmında
yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden
ayrıldığını ve yargı yetkisinin de yine ilgili
maddede Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağının açıkça ifade edildiğini
defalarca, gerek Adalet Komisyonunda gerekse Genel Kurulda
tekrarlamıştık. Sadece bunlarla da yetinmemiştik; ne kadar
oy alırsa alsın -ister yüzde 40 ister yüzde 50 isterse yüzde 90-
Anayasaya göre egemenlik yetkisinin sadece yürütmeye tanınan bir hak
olmadığını, Anayasamızın açık hükmü
gereğince egemenlik yetkisinin herhangi bir organa, herhangi bir kişiye
veya sınıfa bırakılamayacağını ve Anayasada
gösterilen organlar kanalıyla paylaşılarak
kullanılacağını defalarca tekrarlamıştık.
Ancak, söz konusu önerge, cumhuriyetin temel niteliklerini
değiştirdiği için, teklif dahi edilemeyecek bir önerge
olduğu için, tasarı olduğu için, gerekse kuvvetler ayrılığı
ilkesini ve yargı bağımsızlığı ilkesini
ortadan kaldırdığı için bizler görüşülemeyeceğini
ifade ederken maalesef Adalet Komisyonu uçan tekmelere, havada uçuşan
yumruklara sahne olmuştu.
Evet, yine bu yasa bu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken aynı sahnelere
tanıklık ettik. Değerli milletvekilleri, bu yasa
görüşülürken Mecliste yumruklar konuştu. Sadece parmak
çoğunluğuyla değil, yumruk atarak, tekme atarak, burun
kırarak demokrasilerde emsali görülmeyecek bir yöntemle bu maddeleri Genel
Kuruldan geçirdiniz, değil mi? Bu maddeleri geçirdiniz. Bunu niçin
yaptınız? Türkiye cumhuriyet tarihinin ucu siyasal iktidara kadar
dokunan, Hükûmete kadar dokunan 17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk
soruşturmalarını örtmek için yaptınız; halkın
gözü önüne saçılan ayakkabı kutularını ve banka
kasalarını halkın gözünden kaçırmak, yargının bu
soruşturmaların üzerine kararlılıkla gitmesini önlemek
amacıyla, yargıyı dağıtmak amacıyla
yaptınız. Bizi, bunları yaparken hem iç basında hem
dış basında hukuk devletini içselleştirememiş,
demokrasisini oturtturamamış üçüncü sınıf demokratik bir
ülke konumuna düşürdünüz. Burada yaşananlar, burada havada
uçuşan yumruklar, burada uçuşan tekmeler, burada kırılan
burunlar ve burada akıtılan kanlar sadece Türkiyede değil, tüm
dünya basınında birinci sayfada manşetten verildi.
Peki, ne oldu değerli arkadaşlar, soruyorum
size, iki ay sonra ne oldu? Elimizde Anayasa Mahkemesinin bir kararı var.
Bakın, lütfen, Anayasa Mahkemesi bu kararıyla, Cumhuriyet Halk
Partisi ve muhalefet partilerinin söylediklerini yani bu yasanın bu
Mecliste görüşülemeyeceğini tevsik etti. Anayasa Mahkemesi,
HSYKnın yürütmeye bağlı bir organ
olmadığını, yürütmenin terfi ve nakil makamı hâline
dönüştürülemeyeceğini, Adalet Bakanlığının ikinci
müsteşarlığına dönüştürülemeyeceğini,
düzenlemenin Anayasanın 159uncu maddesine açıkça aykırı
olduğunu söyledi. Yani, bu Anayasa Mahkemesinin kararı burada.
Şimdi, ben burada Sayın Bakana sormak istiyorum, Adalet ve
Kalkınma Partisi grup başkan vekillerine de sormak istiyorum yani
hafif bir kızarıklık hissediyor musunuz? Türk halkına bir özür borcunuz
olduğunu düşünüyor musunuz? Burada çıkıp hem Türkiye Büyük
Millet Meclisinden hem muhalefet partilerinden hem de adına Anayasaya
bağlılık yemini ettiğiniz Türk halkından özür dilemeyi
düşünüyor musunuz? Yoksa Demokrasi bizim için araçtır, amaç
değildir. Biz o yasayı
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
çıkarttık, işimizi de gördük, iptal kararı geriye
yürümüyor, biz o yolsuzluk
soruşturmalarının üzerini kapattık. diyerek burada gerine
gerine oturmayı mı düşünüyorsunuz? Ben Sayın Bakanın, Adalet Komisyonunun ve Adalet
ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilinin burada çıkıp özür
dilemeleri gerektiğini düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerimle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önerge üzerinde Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 90ıncı maddesinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Musulda, Kerkükte, Telaferde, Tuzhurmatuda
IŞİD terörüne maruz kalan Türkmen kardeşlerimiz, Musul
Başkonsolosumuz ve personeline sahip çıkma konusunda gerekli
hassasiyetin gösterilmesini temenni ediyorum. Allah, Türkmen kardeşlerimize
yardım etsin.
Tabii, bu noktada şunu da ifade etmek istiyorum: Biz
bugün oradaki Türkmen kardeşlerimize sahip çıkıp onların
bulundukları yerde, kendi memleketlerinde
yaşamasını sağlayamazsak yarın kendi
güvenliğimizin de tehdit altında olacağını
unutmamamız gerekmektedir. Daha önceki konuşmalarımda da ifade
ettim, çok kanun yapmak adaleti sağlamaz, doğru ve kalıcı
kanunlar yapmak ve yapılan kanunları herkese eşit uygulanarak
adalet sağlanabilir. İktidarın şapkayı önüne koyup
düşünmesi lazım. Yargıya güven on iki senede dibe vurdu.
Eğer bu başarıysa bu başarı size yani iktidara aittir,
istediğiniz kadar övünebilirsiniz, böbürlenebilirsiniz. Ancak yargıya
güvenin bu kadar azalmasının bir başarı olduğundan
bahsetmek herhâlde insan aklıyla alay etmek demektir. O zaman da bu
başarısızlık, bu güvensizlik sizin eserinizdir. Buradan
geriye dönüş hâkim, savcı tayiniyle olmaz, oturup yargı
sistemini ve usul mevzuatını, ceza mevzuatını doğru
zemine oturtacak çalışmalar yapmak lazım.
Demokrasi, kurumlar ve
kurallar rejimidir. Son dönemde kurumlar çok yıpratıldı.
Artık, yargı bir bütün olarak tartışılıyor,
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere bütün yargı kararları
tartışılıyor, kurallar tartışılıyor.
Çünkü devriiktidarınızda maç devam ederken sürekli kural
değiştiriliyor. MİT Müsteşarı hakkında
yapılan takibatı engellemek için bir gecede kanun
çıkarılıyor. İmralı görüşmelerini
meşrulaştırmak için bir gecede kanun çıkarılıyor.
Bu örnekleri artırmak mümkün. Tabii, bu durum, yasama kurumunun yani gazi
Meclisimizin de itibarını zedeliyor.
Yürütmenin durumu da
aynı durumda. Yıllardır aklımıza gelmeyenler,
artık hayal edemediklerimiz gerçek oluyor. Üniversite sınavında
şaibe, SBSde şaibe, polislik sınavında şaibe,
hâkimlik sınavında şaibe; bütün bunları
devriiktidarınızda yaşadık. Olan biten kanunsuzlukları,
saldırıları yok sayma da idarenin bir başka
vurdumduymazlığı hâline geldi. Diyarbakırda bayraksız
miting düzenleniyor, yürütme bunu engellemiyor, yargı
cezalandıramıyor. Musulda Konsolosluğumuz teröristler
tarafından işgal ediliyor, Konsolosumuz ve Konsolosluk personelimiz,
tır şoförlerimiz rehin alınıyor; ses yok. Siz
kurumları ve kuralları böylesine kritik dönemlerde
çalıştıramazsanız yaptığımız
kanunların ne anlamı var? Gerektiğinde en iyi şekilde
uygulanmadıkça dünyanın en iyi kanunlarını yapsanız ne
anlamı var?
İktidar, mazeret üretme yeri değildir.
İktidar, burada yaptığımız kanunları en iyi
şekilde uygulayarak toplumun huzur ve refahını sağlama
yeridir. İktidar, kanunların size verdiği yetkileri ve gücü
kullanarak milletimizin, devletimizin bekasını sağlama yeridir.
İktidar, size verilen yetkiyi ve gücü kullanarak devletimizin,
milletimizin itibarını koruma yeridir. İktidar, size sadece güç
vermez, aynı zamanda sorumluluk verir. Bu bakımdan, iktidar, yan
gelip yatma yeri değildir; size verilen sorumlulukları yerine
getirme, bu milleti bugün içine düştüğü kargaşadan çıkarma
yeridir.
Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 90ıncı maddesinde yer alan "Teftiş
Kurulu Başkanını" ibaresinin "Teftiş
Kurulu Başkanı ile" şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe...
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 91de üç önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
tasarının çerçeve 91. maddesindeki 2. bendin son sözcüğü olan
verir ibaresinin verilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Dilek
Akagün Yılmaz Ali
İhsan Köktürk Kamer
Genç
Uşak Zonguldak Tunceli
Sinan
Aydın Aygün Ali
Haydar Öner
Ankara Isparta
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 91 inci maddesinde yer alan seçimle
ibaresinin seçim yoluyla şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Hüsamettin
Zenderlioğlu
Mardin
Bitlis
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum.
TBMM Başkanlığına
592 Sıra sayılı Kanun
Tasarısının 91. Maddesinin Tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık Seyfettin
Yılmaz Ali
Öz
Kütahya Adana Mersin
Emin
Çınar S.
Nevzat Korkmaz
Kastamonu Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işık, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 91inci maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu madde, Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulundaki dairelerin oluşumu, daire
başkanlarının seçimi ve görev ve yetkileriyle ilgili maddenin
orijinal hâlinde bazı değişiklikler öngören bir madde. Ancak
baktığımız zaman maalesef bu düzenleme 11 Aralık 2010
tarihli 6087 sayılı Kanunda yer alan düzenleme. 12 Eylül 2010
tarihinde yapılan referandumun ardından çıkartılan
kanundaki bir düzenleme. Referandum döneminde millet iradesi vurgusuyla
Milletten aldığımız gücün gereği olarak bu kanunu
değiştiriyoruz. diye buraya getirdiniz. O zaman bunları
sizlerle paylaştık, uyardık, Yapılanlar
yanlıştır, yaptığınız yüksek
yargının doğrudan siyasallaştırılması ve
yürütmenin emrine sokulması yönünde bir düzenlemedir, bu doğru
değildir. dedik. İnanmadınız, aradan zaman geçti, üç
yıl sonra kendiniz yeniden değiştirdiniz. Ne zaman? İki ay önce.
Biraz önce Sayın Köktürk de ifade etti. O zaman da söyledik: Yapmayın.
dedik. Ama o gün böyle bir kargaşanın yaşanması gerekiyordu
çünkü kamuoyunun gündeminde tam bugün altıncı ayını
dolduran asrın yolsuzluk ve rüşvet iddiaları vardı, üstünün
kapatılması gerekiyordu, acilen savcıların ve hâkimlerin
görevlerinden alınıp ucu iktidara ve iktidardaki Hükûmet kabinesinde
yer alan bazı kişilerin ailelerine dokunan yolsuzlukların
kapatılması gerekiyordu, amaç hasıl oldu; Anayasa Mahkemesi bu
konuyla ilgili düzenlemenin yanlış olduğunu tescilledi,
şimdi geri getiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, ya önceki
yanlıştı ya şimdiki yanlış ya da her ikisi de
yanlış. Gelin, artık yanlış yapmaktan,
yanlışları doğrultmak için bu yüce Meclisi sürekli çalıştırmaktan
vazgeçelim. Onun için, bu düzenleme bu hâliyle doğru bir düzenleme
değildir, yine yargının yürütmenin emrine girmesini ve
bağımsızlığını iyice yitirmesini gündeme
getirecek bir düzenlemedir. Önergemiz bu amaçla verilmiştir.
Bu vesileyle bugün maalesef medyaya IŞİD yani
Irak-Şam İslam Devleti adlı terör örgütünün Musuldaki Türk
Konsolosluğunu basması ve rehin almasıyla ilgili haberlere yasak
getirildiği haberleri geliyor. Bu nasıl bir yargı? Madem yasak
gelecekti, o zaman, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar
Bürosu Savcılığının geçen hafta bu konuda
açmış olduğu soruşturmayı niye
başlattınız? Madem yasak getirecektiniz, bu yasağı,
iki üç gün önce Sayın Başbakanın medyaya hitaben Aman ha, bu
IŞİDle ilgili fazla yazıp çizmeyin. uyarısından
sonra niye getirdiniz?
Değerli milletvekilleri, yargı üzerinde bu
kadar oynarsanız, yargıyla ilgili bu kadar sık
değişiklik yaparsanız bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin
itibarını sıfırlayan, Türk milletinin vicdanını
yaralayan bir konuya da yargı kararıyla engel olursunuz ve haber,
yayın yasağı getirirsiniz. İnternete yasak, televizyona
yasak, gazetelere yasak. Ne yapalım? IŞİD beslensin,
beslendiği yere silah sıksın, Türk milleti uyumaya devam etsin.
Olmuyor, olmuyor, olmuyor! Yine yapılacak yanlışlık, bu
düzenlemelerle bundan sonra da bu milletin vicdanı kanamaya devam edecek,
yaralar kapanmayacak, daha da büyüyecek. Buradan bir kez de ben
uyarıyorum, Türk milletinin tavrı nasıl olması gerekiyorsa,
millî irade bizi buraya hangi amaçlar için gönderdiyse Hükûmetin bu
doğrultuda çalışması gerekiyor. Bir terör örgütüne
yaptığınız yardımların sonucunda bugün bu bu ülke
zarar görüyorsa bunun vebalinin kimlerde olduğunu da inanıyorum ki
sizler de vicdanlarınıza danıştığınız
zaman bulacaksınız.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 91 inci maddesinde yer alan seçimle
ibaresinin seçim yoluyla şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
tasarının çerçeve 91. maddesindeki 2. bendin son sözcüğü olan
verir ibaresinin verilir olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI
KÖYLÜ (Kastamonu) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
592 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 91inci maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, aslında biraz önce Ali
İhsan Köktürk arkadaşımız bununla ilgili olayı
anlattı. Şimdi, Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olduktan sonra
bir görev verildi kendisine; 17 Aralık ve 25 Aralıkta
hırsızlıkları yakalanan, suçüstü yakalanan, paraları
yakalanan kişilerle ilgili soruşturma yapan hâkimleri ve
savcıları görevden almak görevi verilmişti. Hemen, gelir gelmez,
bu HSYKnın ilgili dairesindeki hâkimleri değiştirdi. Ondan
sonra kendisine göre bu hırsızlıkları ve yolsuzlukları
tespit eden, soruşturmaları yapan hâkimleri ve savcıları
görevden aldı. Ondan sonra biz burada Bu, Anayasaya
aykırıdır. dedik.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, sen oğlunun
apartmanlarının hesabını versene, oğlunun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Hâkimler ve Savcılar Kurulunun atamaları, işte,
dairelere görevlerin verilmesi, mahkemelerin kurulması konusundaki yetki
Adalet Bakanlığında değil de HSYKda olması
lazım. Bekir ben bunu dediğim için gitti, benim aleyhime 20 milyar
tazminat açtı. Kazanırsan sana haram olacak o, onu bilesin.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sen niye açıyorsun?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sen de açıyorsun dava.
KAMER GENÇ
(Devamla) Şimdi, ne yaptı? Görevini yaptı. Yaptıktan
sonra hâkimleri değiştirdi, savcıları değiştirdi,
ondan sonra siz de soruşturma önergesini verdiniz. Yahu eğer 17
Aralık ve 25 Aralık darbe ise siz niye soruşturma önergesini
verdiniz? Niye bu bakanları görevden aldınız? Niye bunlar istifa
etti? Hep tenakuz içindesiniz. Dolayısıyla burada suçüstü
yakalandınız.
Şimdi, sizin
amacınız hak değil, adalet değil. Ben, arkadaşlar,
otuz küsur senedir şu Parlamentodayım. AKP iktidarı kadar
hırsızları affeden, imar yolsuzluklarını affeden,
vergi kaçakçılarını affeden ben bir iktidar görmedim yahu! Bu
kadar olgunluk da olmaz ve bunun hesabını çok ağır
ödeyeceksiniz.
Bakın, beyler,
Musul Türkiye Konsolosluğu Türkiye'nin Çankayasıdır. Şu
anda Türkiye'nin Çankayası işgal altındadır. 100 küsur
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tutsaktır ve bunların tutsak
olarak sorumlusu sizsiniz. Bunları tutsak edenlere silahları gönderen
sizsiniz. 1.700 tane masum insanı öldüren silahları veren de
sizsiniz.
Beyler, efendiler,
insanda da bir sorumluluk duygusu olur. Bu kadar insan katledilirken
vicdanınız sızlamıyor mu yahu? AKPliler, bu zaman bugüne
kadar bu kürsüde oturanlara bu kadar ağır ithamlar
yapılmadı. Niye ki siz susuyorsunuz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Düzgün konuş!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Senin oğluna da bu kadar ağır itham
yapılmadı. Onun hesabını versene.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, Bekir Bozdağ bundan bir süre önce burada
hâkimleri, savcıları değiştirmedi mi? Bakın, bir
savcı getirdiler. Savcı, 17 Aralık, 25 Aralıkta mahkeme
kararıyla dinlenen telefonları, Bu telefonları hükümsüz kabul
ediyorum. dedi ve takipsizlik kararı verdi. Yahu bu dünyanın en
ilkel memleketinde görülmedi.
Siz zannediyor musunuz ki bu parmaklarla en büyük
hırsızlıkları, yolsuzlukları, şerefsizlikleri
affedeceksiniz
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne şerefsizliği yahu!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bu
hırsızlıkları yok edemezsiniz
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sen düzgün konuşsana!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bu parmaklar
kırılır. Bu parmakların hesabını veremezsiniz,
çoluk çocuğunuza veremezsiniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya, sen oğlunun
hesabını versene! Ya, sen çocuğunun hesabını veriyor musun,
çocuğun?
KAMER GENÇ (Devamla) Dolayısıyla, yani
getiriyorsunuz, bu Meclisi boş şeylerle ilgilendiriyorsunuz.
Bakın, biraz önce bir af, bir tane kanun getirdiniz.
Kanunların bir usulü var; bunları getireceksiniz, komisyonlarda
tartışacaksınız.
Arkadaşlar, bana çok saldırıyorsunuz.
Geçen hafta burada Halk Bankasından bir müesseseye 575 milyon dolar kredi
verildiğini ve bunun battığını söyledim. Meclis
Başkan Vekili olan Ayşenur bana dedi ki: Efendim, onları açma
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sen ne biçim
konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu,
hırsızlıkları açmayacak mıyım? Bana ceza veriyor.
Ya, böyle olmaz
Ya, siz ne yapacağınızı
RECEP ÖZEL (Isparta) Başkanım,
Başkanlık makamına ne biçim konuşuyor!
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, yarın halkın
karşısına çıkamazsınız. Bakın, yarın
halkın içinde gezemezsiniz. Ben, çıkar, yarın
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen ne yapacaksın? Sen
geziyor musun?
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, Türkiyeyi yok
ettiniz; devletiyle yok ettiniz, askeriyle yok ettiniz, onuruyla yok ettiniz.
Bugün, sizin topraklarınız işgal altında,
vatandaşlarınız işgal altında; onların
hakkını korumuyorsunuz, vicdanınız hiç mi
sızlamıyor ya? Bugün, 1.700 tane masum insanı öldüren
IŞİDin mensupları sizin arkanızda. Onları öldüren
insanların silahını siz verdiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, nereden biliyorsun bunu?
KAMER GENÇ (Devamla) O insanların günahı
sizin boynunuzda. Bunun bir hesabını vereceksiniz.
Tabii, zamanım olsa, size daha
ayrıntılı bunları vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz sana daha
ayrıntılı verelim, gel
KAMER GENÇ (Devamla) Ya, bana saldırmakla bir
şey ifade etmiyorsunuz. Sizin vicdanınız rahat mı?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Sizin vicdanınız
rahatsa
Ama bu halk sizin burnunuzdan getirecek bunları.
BAŞKAN Önergeyi
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi yürü! Hadi yürü!
BAŞKAN Sayın Can, lütfen
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi yürü! Anca
gidersin!
BAŞKAN Sayın Can, lütfen
Lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Niye yürüyeyim ya?
BAŞKAN Sayın Genç, çok teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, müdahale
eder misin?
BAŞKAN Uyardım Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Ama yani
BAŞKAN Şimdi, bakın, herkes birbirine
aynı şeyleri söylüyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi oradan! Otur
yerine!
BAŞKAN Sayın Can, lütfen
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hadi yürü!
KAMER GENÇ (Devamla) Sen
kimsin? Günahkâr bir adamsın. BAŞKAN Sayın Genç, teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle bir şey olur mu?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
KAMER GENÇ (Tunceli) Karar yeter sayısı
Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, arayacağım.
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.11
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), İsmail KAŞDEMİR
(Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
91inci madde üzerinde Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Karar yeter sayısı vardır.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
92nci maddede iki önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Beşer dakika arayla oylama yapılıyor
muhteremler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 92 inci maddesin de yer alan alınarak
ibaresinin alınmak koşuluyla şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora İdris
Balüken Nazmi Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser Yıldırım Mülkiye Birtane
Mardin Kars
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
592 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 92. Maddesinin Tasarı metninden
çıkartılmasını arz ederiz.
Alim Işık Seyfettin
Yılmaz Ali Öz
Kütahya Adana Mersin
Emin Çınar Adnan
Şefik Çirkin
Kastamonu Hatay
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Adana Milletvekili Sayın Seyfettin
Yılmaz.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 92nci maddesine verdiğimiz değişiklik
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, on iki yılın
sonunda AKPnin iç ve dış politikada öngörülerinin ve
uyguladığı politikaların ne yazık ki hiçbirisi
doğru mecrada ilerlememiştir. Adalete onun adaleti, şunun
adaleti, benim yakınımın adaleti mantığıyla
baktığımız süre içerisinde adaletten bahsetmenin mümkün
olmadığı bir süreçle karşı karşıya
geliyoruz.
Bundan dört yıl, beş yıl önce
birtakım insanlar Telefonlarımız dinleniyor; devlet olarak,
hukuk olarak gereğini yapın. dediğinde, bu telefonları
dinlenenleri kendinize muhalif olarak gördüğünüz süreç içerisinde
bunların üzerine hiç gitmediniz. Şunu düşünmediniz: Hukukta bu
telefon dinlemelerinin yeri var mıdır, hukuka uygun mudur, burada bir
suç unsuru var mıdır? Bu noktada, simitçinin bile
telefonlarının dinlendiği zamanda, işinize geldiği
için bunları -bırakın üzerine gitmeyi- destekleyici
birtakım çalışmaların içerisine girdiniz ama ne zamanki 17
ve 25 Aralıkta asrın yolsuzluğu gündeme geldi
Telefonlarımız dinleniyor. diye bas bas bağıran bir
sürecin içerisine geçtiniz.
Şimdi, değerli milletvekilleri, ben size
buradan açıkça soruyorum: Bir ülkenin Başbakanı, on iki
yıldır mutlak çoğunlukla bu ülkeyi yönettiği bir yerde
kendisini dahi koruyamıyorsa, Cumhurbaşkanını
koruyamıyorsa, devletin kurumlarını koruyamıyorsa, devletin
en hassas bilgilerini koruyamıyorsa, bu şahsın bu ülkede
Başbakanlık yapması hak mıdır?
Şimdi, televizyonlara çıkıp da
Bir
Başbakan düşünün, on iki yıl bu ülkeyi yönetiyor ve televizyonlarda
diyor ki: Ülkenin Başbakanı olarak ben dinleniyorum,
Cumhurbaşkanı dinleniyor, Anayasa Mahkemesi Başkanı
dinleniyor. Ya, bunu diyen Torosların eteğindeki falanca köydeki
Ahmet Ağa olsa anlayacağım ama bunu söyleyen ne yazık ki bu
ülkenin Başbakanı. O zaman, AKP Grubu olarak aklınıza hiç
sormak gelmiyor mu: Ey Sayın Başbakan, biz Meclis grubu olarak senin
arkanda dimdik durduk. Bu ülkeyi on iki yıldır muktedir bir
şekilde yönetiyorsun. Sen kendini dahi koruyamıyorsan, bu ülkenin
Cumhurbaşkanını koruyamıyorsan, Anayasa Mahkemesi
Başkanını koruyamıyorsan, devletin en hassas kozmik
odalarını koruyamıyorsan, bilgilerini koruyamıyorsan, o
zaman Sayın Başbakan, on iki yıldır sen yaptın? demek
aklınıza gelmedi mi?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Çankayaya çıkaralım
bitsin bu iş.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Yani, şimdi bugün
buradan bas bas bağırarak, Sayın Metiner, yok paralel
yapıymış, yok cemaatmiş, yok Haşhaşiymiş,
bunları geçeceksiniz, bunları geçeceksiniz. Dün, işte orada
Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığından alınıyor,
diyor ki: Yargının imamı var, yargının imamı.
Yani, bunu diyen muhalefet milletvekili olarak ben değilim veya
Adananın Şakirpaşa Mahallesindeki Ahmet Ağa değil.
Adalet Bakanı, yargının imamı varsa çıkar,
gereğini yapar. Bugün bir Adalet Bakanı, ucu kendisine dokunduğu
zaman, ucu Hükûmete dokunduğu zaman, ucu bakana dokunduğu zaman,
Başbakana dokunduğu zaman yargının imamı diyorsa,
adama sorarlar: Sen bir yıldır hangi Adalet Bakanlığını
yaptın? veya Kaç yıl hangi Adalet Bakanlığını yaptın?
Şimdi, değerli milletvekilleri, şunu
düşünün: Ülkeyi getirdiğiniz durum ortadadır. Bugün eğer
bir Başbakan kendini koruyamıyorsa Türk Bayrağını
koruyamaz.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Hadi be!
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Musulda Türk devleti
işgal ediliyor, Türk toprağı işgal ediliyor, bunu hangi
mantıkla korumasını beklersiniz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ekmeleddin
İhsanoğlunu koruyacak!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ama, şunu
unutmayın: Eğer o giden tırlarda bugün Türkmenlerin kanı
varsa, onlarda giden silahlarla o Türkmenlerin kanı dökülmüşse, o
masum Müslüman milletin kanı dökülmüşse, bunun hesabını bu
dünyada da vereceksiniz, ahirette de vereceksiniz. Bunlar ortaya çıkacak,
hiçbir şey gizli kalmaz. Biz zamanından beri söylüyoruz: Adil
olacaksınız, hakka inanacaksınız, hakikatten yana
olacaksınız. Bunlardan olmadığınız müddetçe ister
el hareketi yapın, ister şüyu yapın, biat edin, siz biat etmeye
devam edin
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hepsi bizde var.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Ama, biat
edeceğimiz bir yer var, Cenab-ı Allahın adaleti ve hakkaniyeti
mutlaka yerini bulacaktır.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 92 inci maddesin de yer alan alınarak
ibaresinin alınmak koşuluyla şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın
Buldan, gerekçeyi mi okutayım?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Gerekçe Başkanım, her seferinde gerekçe okunsun.
BAŞKAN Peki, tamam.
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile anlatımın anlaşılır
kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 93te iki adet
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
sıra sayılı kanun tasarısının 93 üncü maddesinde
yer alan mükteseplerine ibaresinin kazanılmış haklarına
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl
Van
Gülser
Yıldırım Abdullah
Levent Tüzel Mardin İstanbul
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
592 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının 93. Maddesinin Tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve talep ederiz.
S.
Nevzat Korkmaz Oktay
Vural Emin
Çınar
Isparta İzmir Kastamonu
Seyfettin
Yılmaz Alim
Işık
Adana
Kütahya
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 9. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği tedbir
kararıyla ilgili konuşmak istiyorum.
Şimdi, Irakta cereyan eden olayları, görüyoruz
ki Adalet ve Kalkınma Partisi iki açıdan değerlendiriyor: Bir,
Musuldaki Konsolosluğumuzun basılması ve Başkonsolosumuz
başta olmak üzere, onun etrafındaki çalışma
arkadaşları, Türk vatandaşları IŞİD terör örgütü
tarafından rehin alınmıştır. Bununla ilgili bir
çalışması var. Bununla ilgili çalışmasına da
Milliyetçi Hareket Partisi olarak olduğu gibi destek veriyoruz. Yani,
Musulda bulunan Konsolosluk binası Türk toprağıdır,
oradaki bayrak Türk Bayrağıdır, bunu indiren IŞİD
terör örgütüdür. Buna karşı Türkiye Cumhuriyeti devleti, silahlı
müdahale dâhil, diplomatik yollar dâhil ne yapacaksa yapsın.
Şimdi konuşmak istediğim ikinci konu ise:
Irakta bunun dışında bir vahşet var, bir Türkmen
katliamı var. Yarım saat önce telefon geliyor, Tuzhurmatu, Kerkük,
Musul, Telaferde katliam var. Bu çığlığı Adalet ve
Kalkınma Partisi duymuyor, görmüyor ve bununla ilgili herhangi bir
adım atmıyor.
Bunun yanı sıra Sayın Başbakan diyor
ki: Bu işin üzerine gitmeyin, bu işi
karıştırmayın, konuşmayın, yazmayın,
çizmeyin. Arkasından bir mahkeme karar veriyor: Bu olayla ilgili yazmak,
çizmek, konuşmak, yayın yapmak yasak.
Değerli arkadaşlar, bir milletin millet olarak
varlığının en önemli iki ayrı boyutu vardır.
Biri, acıyı birlikte çekecektir; Türkmenelinde bir acı varsa
burada biz yüreğimizde hissedeceğiz, kederi birlikte
yaşayacağız, sızıyı birlikte
yaşayacağız ki millet olduğumuzun farkına
varacağız, onların derdine derman olacağız. Bunun
yanında sevinci, bunun yanında merhameti, şefkati de birlikte
yaşayacağız.
Şimdi, Türk milleti adına karar veren bir 9.
Ağır Ceza Mahkemesi
Oradaki hâkim ne biçim hâkim ki milletin var
olmasını ortaya koyacak olan, kederde, tasada, kıvançta birlikte
yaşayabileceği unsurları Türkiyede yaşayan
vatandaşlarımızın duymasının, bilmesinin önüne
mahkeme kararıyla engel koyuyor.
Burada Adalet Bakanı yok. Buradan o hâkimi
şikâyet ediyorum; asıl anayasal suçu bu hâkim işliyor. Böyle
lüzumsuz bir karar olabilir mi? Benim millet olarak orada yaşayan
soydaşlarımın, millettaşlarımın nasıl bir
ızdırap çektiklerini, kellelerinin nasıl kesildiğini,
kanlarının nasıl aktığını görmem ve onlara
yardım edebilmek için duaysa dua, bedduaysa beddua, silah
yardımıysa silah yardımı, maddi yardımsa maddi
yardım, bunu yapmam lazım. Ben bunu bilemezsem, bunu göremezsem, bunu
duyamazsam nasıl millet olacağım, nasıl Benim
parçamdır. diyebileceğim? Dolayısıyla, zabıtlara
geçsin ve bunun takipçisi olacağım. Bu mahkeme kararını
veren hâkimden, bununla ilgili olarak eğer birisi baskı
yapmışsa ondan, hem Allah huzurunda hem vicdan huzurunda hem millet
huzurunda şikâyetçiyim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bal.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.41
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 22.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
93üncü madde üzerinde Konya Milletvekili Sayın
Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
İkisi anlaşamadılar. Elektronik olarak
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
592 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
sıra sayılı kanun tasarısının 93 üncü maddesinde
yer alan mükteseplerine ibaresinin kazanılmış haklarına
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okuyun lütfen.
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile anlatımın anlaşılır
kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 94te üç adet önerge
vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
sıra sayılı kanun tasarısının 94 üncü maddesinde
yer alan Kurul ibaresinin Genel Kurul şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Esat
Canan
Mardin Hakkâri
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S.Kanun
Tasarısının 94.maddesinde bulunan ibaresi kelimesinin
kelimesi ve şeklinde kelimesinin olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya Kocaeli Kahramanmaraş
Alim
Işık Zühal
Topcu Adnan
Şefik Çirkin
Kütahya Ankara Hatay
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun tasarısının, 94. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin
Kırklareli
Uşak
Kamer
Genç Mehmet
Haberal Bedii
Süheyl Batum
Tunceli
Zonguldak
Eskişehir
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Eskişehir Milletvekili Sayın
Süheyl Batum, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu kanunun, esas
itibarıyla, şimdi üzerinde görüştüğümüz maddesi dâhil,
90ıncı maddesinden sonra gelen maddelerini hepimiz biliyoruz,
hepimiz hatırlıyoruz. Daha önce burada yaptığınız
bir yasada bu değişiklikleri getirmiştiniz ve Anayasa Mahkemesi
bu yasayı iptal etti.
Değerli arkadaşlar
-hatırlayacaksınız- bu yasayla getirdiğimiz,
90ıncı maddeden sonra getirdiğimiz hükümleri daha önce
değiştirirken hepimiz burada Sayın Bekir Bozdağa da,
sizlere de buradaki HSYK Yasasının Anayasaya açıkça
aykırı olduğunu söylemiştik. Bunun için bakan olmaya,
hukukçu olmaya da gerek yok, çok açıklıkla aykırılık
var. demiştik. Sadece biz değil, Türkiye Barolar Birliği,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 2. Başkanı, Başkan
Vekili, hukukçular, barolar, hepsi, Anayasaya açıkça aykırı
olduğunu söylediler ve o sırada, Bakan olarak Sayın Bekir
Bozdağ, çıktı, bize şunu söyledi: Hayır, hayır,
değil. Anayasanın 159uncu maddesi açık, istediğimiz
yasayı yapabiliriz, takdir yetkisi bizde. Yani, Sayın Bekir
Bozdağ ve sizler bu açık aykırılığı
görmediniz, anlamadınız ya da görmezden geldiniz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Reddedilen maddeler de var.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) Olağan
zekâya sahip bir hukuk fakültesi öğrencisinin bile, birinci
sınıf öğrencisinin bile bilebileceği, gördüğü
açık aykırılığı sizler nasıl oldu da
görmediniz? Bakan Bekir Bozdağ nasıl oldu da görmedi? Ve Anayasa
Mahkemesi bunu 10/4/2014 tarihinde iptal etti, Evet, doğru söylüyorlar,
bu getirdikleri düzenlemeler Anayasaya açıkça aykırı. dedi.
Değerli arkadaşlar, şimdi, HSYK
Yasasını yaparken, hatırlayacaksınız, deliller
karartıldı, hâkim ve savcıların
değiştirileceğine yönelik Bakanın her şeye hâkim
olacağı bir yasayı burada getirdiniz. Söyledik: Anayasaya
aykırı. Olsun, bir günlük krallık krallıktır,
elimize geçirelim de istediğimizi yaparız. dediniz.
Arkasından, özel yetkili mahkemeleri
kaldırırken size söyledik.
Değerli arkadaşlar, şunun için söylüyorum:
Önünüzde çok açık aykırılıklar var. Bir kez daha -herhâlde
bu, son konuşmalardan biri olacak- çok açık
aykırılıklar var. İnanılmaz bir şey var.
İnsanlar sahte delillerle yargılandılar, Başbakanın
özel danışmanı dahi -şu anda aranızda mı
bilmiyorum- Bir kumpas kuruldu. dedi, sizin içinizden biri söyledi ama size
bakıyorum, görmezden geliyorsunuz, aynı Anayasaya
aykırılık gibi. Nerede canım. diyorsunuz, Olur mu?
diyorsunuz. Türk hukukunda, kanıtsız, tek kanıtı sahte olan
yargılamaların sonucunda varılan kararlar
Buradaki
arkadaşlarımızın, şu anda bile olan, dört yıl,
beş yıl, altı yıl, yedi yıl tutuklu kalanların
haklarına yönelik ne yaptınız? Ama sorarsak Ceza Yasası
yaptık. diyorsunuz. Bunu çocuklarımıza
anlatamayacağız. Ama bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum:
Bu Meclis, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Parlamentosu, Meclisi. diyoruz. Neyin? Türkiye Cumhuriyeti devletinin.
Devlet nedir? diye sorsam, yine hukuk fakültesinin birinci sınıf
öğrencileri şunu söyler:
Devlet, belli bir toprak parçası olacak adına vatan
dediğimiz; onun üstünde yaşayan, adına ulus dediğimiz bir
insan topluluğu olacak ve onu yöneten üstün, egemen, etkin bir güç olacak.
Ama bu gücün olması yeterli değil, yeterli değil, ne olacak? Bu
örgütlü egemenliğe sahip güç keyfiyete ya da kaba kuvvete ya da
başbakanların özel talimatlarına dayalı olmayacak. Neye
dayalı olacak? Hukuka. Sayenizde, öyle bir durum oldu ki, artık,
Türkiye Cumhuriyeti devleti kesinlikle bir devlet olmaktan çıktı, bir
örgüt oldu, bir çete oldu. Neden? Çünkü hukuku yok, çünkü hukukunu sizler,
Bekir Bozdağın, Başbakanın talimatlarına göre
değiştirir oldunuz, Allah kolaylık versin!
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Batum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S.Kanun
Tasarısının 94.maddesinde bulunan ibaresi kelimesinin
kelimesi ve şeklinde kelimesinin olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen
Gerekçe:
Önerge ile madde kanun yapma tekniğine uygun hale
getirilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 94 üncü maddesinde yer alan Kurul ibaresinin
Genel Kurul şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun lütfen
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 95te üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 95 inci maddesinin a bendinde yer alan ve
ibaresinin ile şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Selma
Irmak
Mardin Şırnak
TBMM Başkanlığına
592 S. S. Kanun Tasarısının 95. md.
İle düzenlenen 6087 S. Kanun 18. Maddesinin (2) fıkrasında yer
alan yararlı olacağı ibaresinden sonra gelmek üzere objektif
ölçülerde ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Öz Seyfettin
Yılmaz
Konya Mersin Adana
Zühal
Topcu Alim
Işık Mesut
Dedeoğlu
Ankara Kütahya Kahramanmaraş
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum.
TURGUT DİBEK (Kırklareli) Önergeyi çekiyoruz.
BAŞKAN Tamam, çektik onu.
O zaman, en son okunan önergeyi
Muhterem Komisyon?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592
sıra sayılı Kanun Tasarısının 95inci maddesiyle
alakalı verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, son on yılda temel
kanunların tamamına yakını değiştirilmiştir.
Toplumun değişen ihtiyaçlarına cevap vermek ve toplumsal
barışı sağlamak için yasal değişiklikler elbette
yapılacaktır, ancak itirazımız, yasa yapma
hakkının çok özensiz ve öngörülerden uzak olarak
kullanılmasınadır. İktidar, sayısal
çoğunluğunun verdiği güçle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün sağladığı imkânlarla yasama
faaliyetlerini çok hoyratça kullanmaktadır. Bu süreçte temel kanunlar
çıkartılmış, sayısını unuttuğumuz
yargı paketleri ve torba yasalarla Türk hukuk mevzuatı âdeta
yamalı bohçaya dönmüştür. Hükûmet, yasa yapma süreçlerinde,
katılımcı bir anlayıştan uzak, konjonktürel tepkilerle
yasa taslaklarını hazırlamakta ve aceleci bir şekilde
Türkiye Büyük Millet Meclisinden yasalaşmasını istemektedir.
Oysa yapılması gereken, Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan
yasaların uygulanmasını sabırla takip etmek ve bir sorun
çıkarsa tüm taraflarla birlikte yeni bir düzenleme yapmaktır.
Hukuk devletinde yasalara aykırı davrananlar
mahkemelerce yargılanarak cezaları hukuk sistemi tarafından
verilir. Geldiğimiz nokta itibarıyla Türkiye'nin artık bir hukuk
devleti olmaktan çıktığını üzülerek ifade etmek
istiyorum. Savcı ve yargıçların inisiyatifsiz
bırakıldığı, toplumsal huzur ve barış için
hukuk yerine emniyet güçlerinin devreye sokulduğu görülmektedir. Toplumda
kutuplaşmayı kışkırtan bu anlayışın
devamı daha büyük bir kaos ortamı hazırlayacaktır.
Hukukun egemen olduğu bir ülkede devlet adına
hareket edenler bilmelidir ki bir ülkede adaleti sağlayacak olan sadece ve
sadece hukuk sistemidir. Yargının sacayağını
oluşturan hâkim, savcı ve avukatlar, adaletin teminatı olarak
bağımsız bir şekilde görev yapabilmelidir. Ancak, iktidara
geldiği andan itibaren hukuku, barışı, huzuru, adaleti,
kamu düzenini sağlayacak unsurları kendisi belirleyen iktidar, bugün
yargı sistemini felç eden ve buna bağlı olarak da toplumu kaosa
sokan bir anlayışı gütmektedir. AKP iktidarı, kendi
hâkimini, kendi savcısını ve nihayetinde evrensel hukuk yerine
kendi hukukunu oluşturma çabasındadır.
Meclisteki görüşmeleri hepimiz biliyoruz. Burada
yasaları yaparken AKP iktidarının Ben yaptım, oldu.
tavrı ülkeyi bugün bu noktaya getirmiştir. Komisyon
görüşmelerini oldubittiye getiren, Meclis görüşmelerinde ise
muhalefetin yükselen sesine kulak tıkayan iktidar, sağlıklı
ve adil bir yasa yapıcı olduğunu iddia edemez. Haburda
kurduğunuz mahkemede yolsuzluk operasyonunun ardından yargıda
başlattığınız cadı avı da aslında
anlayışınızın ne kadar sakat olduğunu ortaya
koyuyor. Mahkemeler Türk milleti adına karar vermelidir. Ama sayenizde son
dönemde alınan pek çok kararın milliğinden ve evrensel hukuk
ilkelerine uygunluğundan bahsetmek mümkün değildir. Bu nedenle, sizin
yargıya bakışınızın da evrensel
olmadığı açıktır. Sizin yargıya bakış
açınız, kadrolaşma suçlarınızı örtbas etme,
sizden olanı koruma esasına dayalıdır. Oysa yarı
insanları siz, biz diye ayırmamalı ve bağımsız
olmalıdır.
Bu maddedeki kurul müfettişleri en az beş
yıl görev yapmış savcı ve hâkimlerden teşekkül
ettirilmekle seçilecek olmasına rağmen, burada da objektif kriterlere
yer verilmeksizin sadece kurulun öngöreceği kişileri atamak
aslında sizden olanları, size yakın olanları, sizin
istediğinizi yerine getirecek olanları görevlendirme arzunuzun bir
gerçek yansımasıdır.
Bu vesileyle, yapmış olduğunuz yasalar da
devletin bü ülkede yaşayan 76 milyon insanın tamamını
düşünerek bu kanunları geçirmenizi, parmaklarınızı ona
göre kaldırmanızı tavsiye ediyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 95 inci maddesinin a bendinde yer alan ve
ibaresinin ile şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET ERDÖL (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
96ncı maddede iki önerge vardır, ikisi de
aynı mahiyettedir, okutup aynı anda işleme alacağım,
önerge sahiplerine söz vereceğim:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 96 ncı maddesinde yer alan benzeri
ibaresinin benzer şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erol Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl
Van
Gülser Yıldırım İbrahim Ayhan
Mardin Şanlıurfa
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S. Sayılı Kanun
Tasarısının 96. Maddesi ile düzenlenen 6087 S. Kanunun 16.
maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde bulunan benzeri
kelimesinin metinden çıkarılmasını, benzer kelimesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya Kocaeli Kahramanmaraş
Zühal Topcu Alim
Işık Ali
Halaman
Ankara Kütahya Adana
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Adana Milletvekili Sayın Ali Halaman,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
592 sıra sayılı kanun, 104 madde,
çıkması ısrar edilen bir kanun, on gündür devam ediyor. Ben de
bu kanunun 96ncı maddesinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında söz almış bulunmaktayım. Milliyetçi Hareket
Partisi ve şahsım adına Genel Kurulu ve milletimizi saygı,
sevgiyle selamlarım.
Kanun 104 madde olmasına rağmen, genelde
mükerrer. Daha önce de çıkan kanunlar, şimdi güncellemesi
yapılıyor. Daha çok, suçları, cezaları artıran, görev
ve yetkileri siyasetin, Hükûmetin emrine veren, kurumsallaşmadan çok,
siyasi, kişisel, inisiyatif artıran kanunlar manzumesi gibi.
Bu kanunlar çıkmasına rağmen toplumda çok
karşılık bulmuyor, uzun dönem çıkarılmasına
rağmen. Çünkü, karşılık bulmuş olsa ticaretin bu kadar
çok bozulmaması lazım, ahlaksızlığın bu kadar çok
artmaması lazım. Terörün arttığı, gürültünün,
kavganın, mutsuzluğun, adaletsizliğin,
haksızlığın, torpilin, rüşvetin
çoğaldığı bir Türkiye, çözülen bir Türkiye;
bayrağı aşağıya inen, İstiklal Marşı
okunmayan, Musulda, Kerkükte elçilikleri rehin alınan, kara
yollarında taşımacılık yapan şoförleri tutsak
edilen bir dönemi yaşıyoruz.
Şimdi, geçmiş yıllarda hükûmetler,
dolayısıyla siyaset bu Millî Misak sınırları
dışında kalan
Yani Kurtuluş Savaşından sonra,
özellikle Kafkaslarda Şeyh Şamilin şiirlerini,
dolayısıyla edebiyatını, vermiş olduğu mücadeleyi
fark ederek büyüdük. Yine, Kırımda Tatar Mustafa Cemiloğlunun
mücadelesini fark ederek, dolayısıyla onların şiirlerine, hayatına
bakarak büyüdük. Yine, Azerbaycanda rahmetli Elçibeyin mücadelesini izleyerek
büyüdük. Yani, Kırımda İsmail Gaspıralının
şiirlerini fark ettik. Sonra, Kerkükte, Musulda Irak Türkmen Cephesinin
Menim gardaşım diyerek Türklüğü ifade eden, kendi vatan
topraklarını koruma, kollama, ileriye taşıma
noktasında gayretlerini gördük. Ama, bugün geldiğimiz noktada,
bugünkü Hükûmet yani iktidar -dışarıda soydaş kabul
ettiğimiz bu soylu gruplara, kümelere destek, yardımcı
olmayıp, PKKya, bugün gündeme gelen IŞİDe yardımcı
olduğu kadar bir Irak Türkmen Cephesine yardımcı olmayıp-
orada Konsolosluğun düşmesine, bayrağın
aşağıya inmesine engel olamadı. Dolayısıyla, ben,
bugün bunu yani Türklüğün, Türkmenliğin aşağıda
kaldığı ve Türk soyunun bu kadar aşağılanarak
uzak durulduğu bir siyaseti -kanunun bu maddesinde vermiş olduğumuz
önerge üzerinde konuşma olmamasına rağmen- ve buradan Hükûmeti
kınadığımı söyler, hepinizi, büyük Türk milletini
saygı sevgiyle anar, hepinize teşekkür ederim. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Diğer önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan
değişiklik ile anlatımın anlaşılır
kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
97nci maddede iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 97 nci maddesinin 2 nci fıkrasında
yer alan hâkim ve savcı ibaresinden sonra konulan ; işaretinin ,
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Halil
Aksoy
Mardin Ağrı
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 S. Sayılı Kanun
Tasarısının 97. maddesi ile düzenlenen 6087 S. Kanunun 19.
maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin metinden
çıkarılmasını, yerine Her boş üyelik için en fazla oy
alan beş adayın ismi TBMMne bildirilir. TBMM Genel Kurulunca bu
adaylar arasından 2/3 çoğunluk ile, üç turda 2/3 çoğunluk
sağlanmadığı takdirde aralarında çekilecek kura ile
seçilir. cümlelerinin eklenmesini,
Arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya Kocaeli Kahramanmaraş
Zühal
Topcu Alim
Işık S.
Nevzat Korkmaz
Ankara Kütahya Isparta
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat
Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinize hayırlı akşamlar
diliyorum ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, yargıya paket ya da
torba gözüyle bakılmaz, bu ancak 5inci sınıf ülkeler muamelesi
yapılan bir devlette söz konusu olur. Çağdaş hukuk devleti,
adalet mekanizmasına kılı kırk yaran bir gözlükle bakar.
Yaptığınız ne hukukun tesisidir ne adaletin tecellisidir;
sadece, bağımsızlık ve tarafsızlık adına,
adalet üreten yargı sistemimizde ele geçiremediğiniz son kaleleri de
fethederek zapturapt altına almak olayıdır.
Değerli milletvekilleri, AKPnin birçok eksiği
var -bunu her platformda dile getiriyoruz- ama galiba en büyük eksiği,
muhalefet partileriyle yahut farklı düşünen kesimlerle bir türlü
istişare etmemesidir. Bu Meclis iktidar ve muhalefetten oluşuyor.
Akıllı iktidarlar, muhalefeti incinse de incitmeyen ve onları
sürecin içinde tutarak onların farklı görüşlerinden istifade
eden iktidarlardır. Bu nasıl bir böbürlenme ve nasıl
karşısındaki fikri küçük görme hastalığıdır
ki muhalefetin her yaptığını
itibarsızlaştırma ve her yaptığını zararlı
görme gibi bir ruh hâli içine sokuyor sizleri? Bugün bunun birçok örneği
var ise de en son örneği Sayın Ekmeleddin İhsanoğlunun
adaylığı konusudur. Daha bismillah, dakika bir, hemen adayı
gözden düşürme operasyonuna dönüşüyor.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Hayırlı
olsun, hayırlı olsun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Hâlbuki çok değil,
bundan sadece iki yıl önce Sayın Ekmeleddin İhsanoğlunun
Genel Sekreter olarak seçilmesini bir AKP başarısı olarak
anlatıyordunuz her tarafta.
Yine, bir başka örnek: Muhalefet çatı aday
dedi, üşenmediniz, hemen temeline indiniz, çatısına
çıktınız. Yahu, meşveret etmenin neresi kötü değerli
arkadaşlar? Yani, farklı düşünen iki parti bir araya
gelmiş, bu meseleyi yeni krizlere sebep olmadan, uzlaşma içerisinde
nasıl çözebiliriz diye efendim, birbirlerini ziyaret etmişler. Sadece
birbirlerini de değil, aşağı yukarı bütün siyasi
partileri ziyaret etmişler, Meclis içinde, dışında ve büyük
STKları ziyaret etmişler. Ne dediniz? Bu çoğulcu demokrasi
arayışını tebrik etmek yerine Kapı kapı
dolaşıyorsunuz. dediniz. Yani gerekirse rızayı temin etmek
için kapı kapı da dolaşılır. Ancak, siz ne
yaptınız değerli AKP milletvekilleri, siz ne yaptınız?
Bırakın siyasi partilerin farklı düşüncelerini, Meclis
dışındaki küçük partileri bile -yetkili sözcünüz- Efendim,
yüzde
Aynı bağnazlığı Türkiye Büyük Millet
Meclisi çatısı altında da gösteriyorsunuz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, bildiğiniz üzere, komisyonlar marifetiyle yürür. Siz
komisyonları yani muhalefetin de temsil edildiği çalışma
komisyonlarını bir yük olarak görüyorsunuz, mümkün olsa tüm komisyonları
kaldıracaksınız. 17, 25 Aralık yolsuzluk meselelerini
soruşturmak üzere kurulması kabul edilmiş komisyonu kurmamak
için habire mazeret üretiyorsunuz. Bir sansür, bir veto kurulu
oluşturmuşsunuz, aynen 12 Eylül cuntasının Kimler
Parlamentoya girecek, kimler girmeyecek. vetosunda olduğu gibi. Niye?
Çünkü onlar görüşlerini açıklamışlar.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede
yaşayacaksın ve asrın en büyük yolsuzluk iddiası olan 17, 25
Aralıkla ilgili milletvekili görüşünü açıklamayacak. Ne
açıklayacak; çiçeklerden, böceklerden, kelebeklerden mi bahsedecek? Bunu
mu istiyorsunuz? Hayır, sizin istediğiniz, değerli
arkadaşlar, bu komisyonu kurdurmadan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin sonrasına bırakmak, milletin gözünün önünden
kaçırmak.
Sadece bu da değil. Âlây-ı vâlâ ile Millî
İstihbarat Teşkilatı Yasası çıkardınız. Bu
yasada dediniz ki: Millî irade istihbari hizmetleri denetleyecek, önerilerde
bulunacak bir sürekli komisyon kuracağız. Nerede bu komisyon? Hâlâ,
Adalet ve Kalkınma Partisi bu komisyona üye vermedi. Bakın, her
tarafımız ateş altında, yanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
Komşularımızdaki bu sıkıntı Türkiyeye kadar
sirayet edecek ama millî güvenlik meselelerinde önerilerde bulunacak bu
komisyon sizin vasıtanızla toplanmıyor. Severiz böyle
demokrasiyi, çoğulculuk anlayışını.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 97 nci maddesinin 2 nci fıkrasında
yer alan hâkim ve savcı ibaresinden sonra konulan ; işaretinin ,
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 98de iki önerge vardır, sırasıyla
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarının 98 inci maddesinde yer alan gereken ibaresinin
gerekli şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Erol
Dora İdris
Baluken Nazmi
Gür
Mardin Bingöl Van
Gülser
Yıldırım Murat
Bozlak
Mardin Adana
TBMM Başkanlığına
592 S. Sayılı Kanun Tasarısının
98. maddesi ile düzenlenen 6087 S. Kanunun 29. maddesinin 2.
fıkrasında bulunan da ekinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya Kocaeli Kahramanmaraş
Zühal
Topcu Alim
Işık
Ankara Kütahya
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin daha iyi anlaşılabilmesi için bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
kanun tasarısının 98 inci maddesinde yer alan gereken
ibaresinin gerekli şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erol
Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılan değişiklik ile anlatımın
anlaşılır kılınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
99uncu maddede bir önerge vardır, okutup
işleme alıyorum:
TBMM Başkanlığına
592 S.Sayılı Kanun Tasarısının
99. maddesi ile düzenlenen 6087 S. Kanunun 36. Maddesinin (1)
fıkrasında bulunan yürütülecek kelimesinin metinden
çıkarılmasını, yerine yapılacak kelimesinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya Kocaeli Kahramanmaraş
Zühal
Topcu Alim
Işık
Ankara Kütahya
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, gerekçeyi mi
okutayım?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yapılacak fiili ile disiplin
soruşturmasını daha iyi anlaşılabilir hâle
getirebilmek amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 100de bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
TBMM
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 S.Sayılı Kanun Tasarısının 100. maddesinin 3.
fıkrasında yer alan ya da ibaresinin metinden çıkarılarak
yerine veya kelimesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya
Kocaeli
Kahramanmaraş
Zühal
Topcu Alim
Işık
Ankara
Kütahya
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) Katılmıyoruz
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi mi okutuyorum?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Evet.
BAŞKAN
Gerekçe
Gerekçe:
Maddenin daha iyi
anlaşılabilir hâle getirilmesi amacıyla bu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 101de bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 592 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 101.
Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Öz Reşat
Doğru
Konya
Mersin
Tokat
Yusuf
Halaçoğlu Mustafa
Kalaycı Mehmet
Şandır
Kayseri
Konya
Mersin
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi lütfen
Gerekçe:
Bu madde ile; yeni kadrolar
ihdas edilmek istenmektedir.
İhdas edilecek
kadrolar ağırlıklı olarak istinaf mahkemelerinde
kullanılacaktır.
İstinaf
mahkemeleri ile ilgili düzenleme altyapısı oluşturulmadığından
ve Danıştay ve Yargıtayın
siyasallaştırılması amacına yönelik olduğundan
kadro ihdasına gerek bulunmamaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
İç Tüzükün
91inci maddesine göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun
salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde
görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge
verilebilir.
Bu nedenle,
önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin eklenmesini ve
diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nurettin
Canikli Mehmet
Doğan Kubat Muzaffer
Yurttaş
Giresun İstanbul Manisa
Ali
Aydınlıoğlu Erkan
Akçay Özgür
Özel
Balıkesir Manisa Manisa
Selçuk
Özdağ Vural
Kavuncu Hasan
Fehmi Kinay
Manisa Kütahya Kütahya
Tülay
Babuşcu Ali
Aşlık Uğur
Aydemir
Balıkesir İzmir Manisa
Recai
Berber Pervin
Buldan İlknur
Denizli
Manisa Iğdır İzmir
Sakine
Öz Mehmet
Cemal Öztaylan
Manisa Balıkesir
MADDE 102- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 12- Manisa İlinde taş
kömürü madenciliği ve linyit madenciliği alanında faaliyet
gösteren;
a) Eynez maden
ocağı işletmesinde 13/5/2014 tarihi itibarıyla, 31/5/2006
tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendi kapsamında sigortalı olanlara veya bunların 5510
sayılı Kanunun 34 üncü maddesinde sayılan hak sahiplerine
aynı maddede belirtilen oranlarda, son aylık net ücretleri esas
alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanınca belirlenen
sürede Fondan aylık ödeme yapılır. Bu ödemelerden herhangi bir
vergi ve kesinti yapılmaz.
b) Eynez,
Atabacası ve Işıklar maden ocağı işletmelerinde
13/5/2014 tarihi itibarıyla, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalı olanlara; işyerinin kapalı olduğu dönemle
sınırlı olmak üzere, 6331 sayılı Kanunun 25 inci
maddesinin 6 ncı fıkrasında belirtilen ve işveren
tarafından ödenmeyen ücretleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanınca belirlenen süre ile aylık olarak Fondan ödenir ve yapılan
bu ödemeler yasal faiz uygulanmak suretiyle işverenden tahsil edilir.
BAŞKAN Komisyon, salt çoğunlukla önergeye
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) İç Tüzükümüzün 45 ve 87nci maddelerinde
aranan çoğunluk koşulu oluştuğundan katılıyoruz.
BAŞKAN Buna söyleyecek bir sözüm yok.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Peki, teşekkürler.
BAŞKAN Hükûmete sorulmuyor zaten.
Evet, şimdi, madde üzerinde konuşma talebi yok,
soru-cevap işlemi yok ama bir önerge vardır; okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 102. maddesinin Geçici madde 12nin
(a) fıkrasının son satırında Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanınca yerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca şeklinde değiştirilmesini arz
ederiz.
Mehmet
Erdoğan Erkan
Akçay Yusuf
Halaçoğlu
Muğla Manisa Kayseri
S.
Nevzat Korkmaz Seyfettin
Yılmaz
Isparta Adana
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MURAT GÖKTÜRK
(Nevşehir) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle ifade etmek isterim ki biraz evvel 102nci
maddeye eklenmesi talep edilen ve bizim de imzamızın bulunduğu
teklifi kabul ediyoruz ve destekliyoruz. Bunu baştan söyledikten sonra,
asıl söylemek istediklerimizi de mutlaka bu birkaç dakika içerisinde
iletmeyi ben büyük bir borç sayıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin malumu
olduğu üzere 13 Mayıs 2014 tarihinde Somada çok büyük bir maden
faciası meydana geldi ve bu faciada da 301 maden işçimiz hayatını
kaybetti ve o günden bugüne de bir aydan fazla bir süre geçti. Kazadan hemen
sonra bazı Hükûmet yetkilileri ile bir kısım Adalet ve
Kalkınma Partisi Genel Merkez yöneticilerinin bazı sözleri ve
verdikleri sözler oldu. Olayın ertesi günü, çarşamba günü Sayın
Başbakan Somaya geldi -yaşananları hepiniz biliyorsunuz- ve
daha sonra, bir hafta sonra da Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Manisa
Milletvekili Recai Berberin refakatinde 10 maden işçisi Ankaraya
getirildi, geldiler, Çalışma Bakanıyla, Enerji Bakanıyla ve
Başbakanla görüşüldü. İşçiler taleplerini dile getirdi ve
bazı sözler verildi fakat geçen bu süre içerisinde bu verilen sözlerin
hiçbiri yerine gelmedi ve yapılması gereken yasal düzenlemeler de yapılmadı.
Verilen sözler arasında da On gün içinde bütün bu yasaları
çıkartacağız, düzenlemeleri yapacağız. şeklinde
sözler vardı. 4 Haziranda da Plan ve Bütçe Komisyonunda bir torba
tasarının görüşmelerine başlandı ve bu torba tasarıda
Soma maden kazasıyla ilgili, iş güvenliğiyle ilgili ve yer
altı maden işçiliğiyle ilgili bazı maddeler de vardı.
Biz Komisyonda o maddelerin bir an evvel ayrılarak Genel Kurula derhâl
getirilmesi ve diğer maddelerin görüşmelerine de devam edilmesini
ısrarla ve defaatle ifade ettik ve bugün itibarıyla alt komisyon
çalışmaları bitip üst komisyon çalışmaları
başlamasına rağmen, bu ısrarımızı,
talebimizi devam ettirmemize rağmen, Hükûmet inatla, iktidar partisi
inatla bu torba tasarıdan Somayla ilgili maddeleri ayırmadı ve
Soma âdeta bir patlama noktasına geldi. Talepleri yerine gelmemiş ve
dün itibarıyla da maden işçileri maaşlarını alamaz
hâle geldiler. Çünkü, maden şirketinin bütün mal varlığına,
banka hesaplarına Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından da
el konulmuş. Tabii, bu durumda da alelacele, apar topar getirilen bu
düzenleme kısmen- hiçbir şeyi çözmüyor aslında. Ancak, birkaç
ay da olsa, bir iki aylık da olsa, işçilerin
maaşlarını bir şekilde alabileceği bir düzenleme
yapılıyor, verdiğimiz destek de bu.
Bundan sonra, bu kalıcı düzenlemelerin derhâl
yapılması ve verilen sözlerin yerine getirilmesi gerekiyor. Çifte
maaş verilmekten bahsedildi, ondan sonra, hayatını kaybedenlerin
ailelerine verilen sözler var, yer altında 301 arkadaşını
kaybetmiş maden işçilerinin istihdam talepleri var, İş
güvenliği sağlanmadan madene indirmeyeceğiz. sözüne
rağmen, işverenin yazılı işe çağrı talepleri
var. Bu talepleri karşısında Somalı maden işçileri
âdeta sahipsiz durumdadır, tepki gösteriyorlar haklı olarak,
karşılığında da polis copuyla, biber gazıyla
karşı karşıya geliyor. Eşini kaybetmiş insanlar
dahi çocuklarıyla birlikte maalesef, polis copuyla
karşılandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Ben buradan, son söz olarak,
Hükûmeti tekrar uyarıyorum: Soma âdeta diken üzerindedir ve patlamaya
hazır bir dinamit gibidir. Bunu özellikle tekrar hatırlatıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi bir önerge daha gelmiştir.
Anlaşmaları bozup bozup beni zora sokuyorsunuz, bunu da
kayıtlara geçireyim.
Okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Maddede yer alan tahsil edilir
ibaresinin tahsil olunur olarak değiştirilmesini öneririz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Özgür Özel Ali İhsan
Köktürk
İstanbul Manisa Zonguldak
Ramazan Kerim Özkan Mehmet Volkan
Canalioğlu
Burdur Trabzon
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Özel, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, burada, aslında şöyle bir iş
yapıyoruz: Plan ve Bütçe Komisyonundan alt komisyona sevk edilen ve
madencilerle ilgili yapılması gereken düzenlemelerin içine 100den
fazla madde ilave edildi. Aslında, bir zamanlar terminolojide krizden
fırsat yaratma vardı, şimdi birileri faciadan fırsat
yaratıyorlar.
301 madencimizi kaybettiğimiz noktada artık
bizim yapmamız gereken şey, eksiklerimizi gidermek, özellikle ILOnun
yer altında çalışmayla ilgili 176 sayılı düzenlemesine
imza atmak, sonra buna uygun kanunları çıkarmak, buna uygun
yönetmelikleri yayımlamak ve denetimi buna göre madenlerde yapmaktır.
Neden? Ben Taner Yıldızın yalancısıyım. Taner
Yıldız dedi ki: Eynez madeni, Türkiyenin, belki Avrupanın en
güvenli madenlerindendir. Ne zaman? Geçen sene temmuz ayında söyledi
bunu. Ne oldu? O bunu söyledikten yedi sekiz ay sonra Türkiyenin en büyük
maden kazası, iş kazası 301 canımızı aldı.
Demek ki mevcut mevzuatımıza göre, mevcut denetim yöntemlerimize göre
o madenler, Türkiyedeki hiçbir maden artık güvenli değil.
Bunun yanında, faciadan sonra Somaya gelen ekipler,
Somada oturma eylemi yapan madencileri alıp Ankaraya getirenler, Recep
Tayyip Erdoğanla görüştürenler ve Somaya tekrar gelip Recep Tayyip
Erdoğanın sözlerini madencilere söyleyenler birçok şey söyledi.
Bunun içinde, madencilerin ailelerinden geriye kalanlara istihdamdan birer tane
konuta, verilecek ilave maaşa kadar veya madenlerde çalışanlara
kimsenin onları madene zorla indirmeyeceğinden gerekirse üç dört ay
süreyle maaşın devlet tarafından verileceğini söylemeye
kadar
Hatta, devamında Başbakan sormuş: Kaç para
alıyorsun? 1.200. Vah vah vah! Böyle şey olur mu? demiş,
En az 2.000 lira yapalım. İkramiye alıyor musun?
Almıyoruz. Yılda 6 tane de ikramiye verelim. Peki, bunun dışında
kaç saat çalışıyorsunuz? Yedi buçuk saat. Ya, altı
saate indirelim, haftalık otuz saati geçmesin. Ve sanki huzuruna
varmış olan birisine bir padişahın buyurması, vermesi
gibi madencileri memnun edecek birçok şeyle madencileri yolladılar ve
oturma eylemi bitti. O oturma eylemi bitsin diye Başbakanın
aracılığını yapan Salih Kapusuz Bize beş gün
verin. dedi; yandan uyardılar, Beş gün az olur, beş Meclis
günü olsun, taş çatlasa sekiz gün, on gün. O sözün üzerinden yirmi üç,
yirmi dört gün geçti, o gün diyorlardı ki: Beş gün sonra
dediklerimiz yapılmazsa biz de gelip sizinle birlikte burada otururuz.
Bugün, o sözü verenler Mecliste, komisyonda koltuklarında oturuyorlar
ancak madenciler yeniden oturma eylemine başladı. Bugün yol kestiler,
kamyoncularla kavga etmek zorunda kaldılar. An itibarıyla, 750
madenci Soma Kaymakamlığının önünde oturuyor, 2 bini gün
boyunca kaymakamlık önündeydi. Yeni vali geldi, söylediklerinden kimse
tatmin olmadı, Sayın Vali, sana saygımız sonsuz, sözü
verenler gelsin buraya. dedi madenci kardeşlerimiz.
İşte, bu, sadece
ve sadece, defalarca uyarmamıza rağmen
Eğer, bu maden
ocağı bu parayı ödemezse bu çocukların hâli nice olur.
dedik. İşte, o sözün bir parçasını şimdi 4 parti
birlikte getiriyoruz: Ödenmezse devlet ödeyecek, sonra kamu
alacaklarının tahsili yoluyla işverenin üstüne gidecek. Bugün, o
gün madende ölenlere, o madenden yaralı kurtulanlara on üç günlük
maaşını bile ödememiş olan o işverenin görevini yerine
getiriyoruz, sonra tahsilatta bulunacağız.
Verdiğiniz on tane
söz var. Başbakanın mı sözü üstün, dayıbaşının
mı, göreceğiz. diyorlar ya, o on devlet sözünün tutulması için
takipçi olmaya devam edeceğiz. Biz yukarıda önerdik, kabul etmediler.
Yapılacak iş şudur: O sözlerin içinde bulunduğu 8 maddeyi
ve verip de tutmadığınız 2 maddeyi derhâl yarın Plan
Bütçeden, torbadan ayırıp buraya getirin. Yoksa torba, referandumda
yapıp da üstünü şeker kaplayıp millete acı
yutturduğunuz gibi, sonradan anladığınız gibi,
şimdi gelinen noktada da kabul edilecek şeyleri
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) -
kabul edilmeyecek şeylerle birlikte sevk etme noktasına
gelmiştir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Zannederim bir önerge daha
geldi. Şimdi, Manisa milletvekilleri bir yarışma içinde!
Buyurunuz, bunu da kabul
ettik.
Hadi bakalım, ondan
sonra da bir saat ara vereceğim!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Saat 2de toplanalım tekrar!
BAŞKAN Siz
bozdunuz, öyle devam etti. Anlaşıyorsunuz, anlaşmayı devam
ettirin yani yanlış işlem yapıyorum ben şu anda. Böyle
şey mi olur?
Neyse canım, okuyun
Tamam, hepsi kabul bugün.
5 imzayı bulun,
bekliyorum ben.
Bir önerge daha geldi, okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sayılı Kanun
Tasarısının 102 maddesiyle eklenen Geçici Madde 12nin birinci
fıkrasında geçen Manisa İlinde ibaresinin Manisada
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mihrimah
Belma Satır Muzaffer
Yurttaş Bayram
Özçelik
İstanbul Manisa Burdur
Mehmet
Şükrü Erdinç Selçuk
Özdağ
Adana Manisa
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Genel Kurulun takdirlerine bırakıyorum
efendim.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Katılıyoruz Sayın Başkan.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Muzaffer Yurttaş
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) O zaman konuşamaz ki!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Hayır, konuşamaz.
BAŞKAN Efendim?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Konuşamaz efendim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Komisyon
katılırsa konuşamaz.
BAŞKAN Manisa Milletvekili Sayın Muzaffer
Yurttaş, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUZAFFER YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Somada meydana gelen kazadan sonra, Somadaki
mağduriyeti gidermek adına, Somadaki maden kazalarını
araştırma komisyonumuz bölgede çalışmalarını
yaptı. Şimdi de Mecliste, oradaki sorunların, işçilerin
sorunlarının bir an önce giderilmesiyle ilgili, oradaki
mağduriyeti, maaşlarının ödenmemesiyle ilgili
mağduriyeti gidermek üzere bu tasarıyı hazırladık.
İnşallah, burada -biraz önce Özgür Özel Milletvekilimiz belirtti-
işçilerin mağduriyetinin olmaması adına devlet ödemeyi
yapacak ve devlet buradaki patrondan rücu edecek.
İlk günden itibaren Manisa milletvekilleri olarak
oradaydık, işçilerimizin mağduriyetini nasıl giderebiliriz,
bununla ilgili çalışmalar yaptık. Tabii ki burada beklenilen
husus, işçilerin patrondan alacakları maaşlar. Eğer Bakanlık
tarafından bu iş yerinde üretim durdurulmuşsa, üç ay içerisinde
işçilerin maaşları devlet tarafından, fon tarafından
ödenecek ve devletin alacakları devlet tarafından oradaki
işverenden tahsil edilecek. Amaç, oradaki işçilerin üç aylık
süre zarfında mağduriyetini gidermektir. Biz bu konuda Hükûmetimizin
yapmış olduğu çalışmalarla inşallah, önümüzdeki
hafta içerisinde, torba yasada emekliliği hak etmeyen, emekliliği
kazanamayan 67 işçimizin emeklilik haklarını da düzenlemiş
olacağız. Bu düzenlemelerden sonra, önümüzdeki yaz dönemine, tatile
girmeden önce işçilerimizin hem emeklilikle ilgili hakları hem de
maaşlarıyla ilgili hakları da tamamen düzenlenmiş olacak.
Ben buradan, tüm partilerin bu önergemize destek
vermesini talep ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmiştir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bu önerge dağıtılmadı bize.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Sizinki
de dağıtılmamıştı.
BAŞKAN Şimdi, hepiniz son anda
verdiğiniz için önergeleri
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Efendim, bizim verdiğimiz önergeyi dağıttınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Dağıtılmadı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Dolayısıyla, çok önemli bir değişiklik mi yapıldı
acaba?
BAŞKAN Manisa ilindeyi, Manisada
yaptılar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Merak
ettiğim şudur: Şimdi, Manisa ili yerine Manisada
denmiş. Sayın Komisyon Başkanı Genel Kurulun takdirine
sundu, Sayın Bakan bu önemli değişikliğe katıldığını
söyledi.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Bu saatte
uğraştığımız şeye bakar
mısınız?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Biz de
bir değişiklik önermiştik, tahsil edilir ifadesini tahsil
olunur olarak değiştirmiştik; Komisyon Başkanı
katılmadı, Sayın Bakan katılmadı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) İkinizinki de çok
ciddi!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani,
bu nasıl bir partizanlık Sayın Bakan? Bir kelime
değişikliği Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan gelirse
katılıyorsunuz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan gelirse
katılmıyorsunuz. Merak ettim doğrusu, açıklarsanız çok
memnun olacağım.
BAŞKAN Şimdi, siz birbirinize anlatın.
Yirmi dakika birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.49
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu
açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Kabul edilen önerge doğrultusunda yeni madde
ihdasına dair önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece tasarıya
102nci madde olarak yeni madde ihdas edilmiştir.
Herhangi bir
karışıklığa mahal vermemek için mevcut sıra
sayısı metni üzerinden görüşmelere devam edeceğiz. Kanunun
yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.
Tasarının mevcut
102nci maddesi üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 102. Maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal Ali
Öz Reşat
Doğru
Konya
Mersin
Tokat
Yusuf
Halaçoğlu
Mehmet Şandır Mustafa
Kalaycı
Kayseri
Mersin
Konya
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
sıra sayılı Kanun tasarısının, 102. Maddesinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek
İstanbul
Mersin
Kırklareli
Dilek
Akagün Yılmaz Kamer
Genç Mehmet
Haberal
Uşak
Tunceli
Zonguldak
BAŞKAN Komisyon,
önergelere katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
İstanbul Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargıyla ilgili
çeşitli düzenlemeleri kapsayan bir yasa tasarısını
görüşüyoruz. Geçtiğimiz maddelerin birinde Kaçakçılık
Kanununda da değişiklik yapılarak bazı ceza maddeleri
yeniden düzenlendi. Kaçakçılık Kanununda düzenleme
yapılırken bundan üç beş yıl öncesine yönelik olarak
Sayın Başbakanın kaçakçılık konusunda
yaptığı bir değerlendirme hatırıma geldi ve bu
değerlendirmeyi ve buna ilişkin görüşlerimi sizlerle
paylaşma ihtiyacı duydum. Sayın Başbakan 13 Şubat 2007
tarihli Adalet ve Kalkınma Partisi grup toplantısında
akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili çok ciddi
değerlendirmelerde bulundu. Sayın Başbakan o tarihte
şunları söyledi: Türkiyede otomobil, otomotiv sektörü sürekli
gelişiyor; otomobil sayısı, motorlu araç sayısı
artıyor ama buna rağmen, bu artışa paralel olarak
akaryakıt tüketiminde herhangi bir artış meydana gelmiyor, tam
tersine akaryakıt tüketimi yerinde sayıyor. İşte bu,
akaryakıtta bir kaçakçılık olduğunu göstermektedir. Evet,
Sayın Başbakan gerçekten doğru bir yerden hareket ediyordu ve
Biz bu gerçeği görerek bir çalışma başlattık,
Türkiyeye yurt dışından ne kadar akaryakıt gelmiştir
kayıtlara göre ve Türkiyede ne kadar akaryakıt
satılmıştır kayıtlara göre, bunları
çıkardık. Tam 48 ülkeye
yazı yazdık Türkiyeye ne kadar akaryakıt sattınız?
diye. Bu 48 ülkenin 31inden cevap geldi. 31 ülkeden gelen cevaba göre son iki
buçuk yıl içerisinde Türkiyeye bu ülkelerden 28 milyar dolarlık
petrol gelmiştir -28 milyar dolar- ancak kayıtlara göre, gümrük kayıtlarına
göre Türkiyeye giren petrolün miktarı 9,3 milyar dolardır. Sayın Başbakan bu
fahiş farka dikkat çekerek Tam
18,7 milyar dolarlık bir kaçak vardır. Buna KDV, ÖTV ve EPDK
payını da eklediğimizde bu kaçakçılığın
boyutu tam 38 milyar dolara ulaşmaktadır. İşte 38 milyar
dolarlık bu rakam kaçakçının cebine girmektedir. Biz bunu tespit
ettik. dedi.
Sayın Başbakanın bu
açıklamasından sonra, bu 38 milyar dolarlık kaçakçının
cebine giren para konusunda bir takibat bekledik, bir işlem bekledik, bir
soruşturma bekledik. Yıl 2007, şimdi yıl 2014; aradan yedi
yıl geçti, Sayın Başbakan bu konuda bir daha ağzını
açmadı, tek kelime etmedi.
Şimdi, ben,
Sayın Başbakana sormak istiyorum, Hükûmeti temsilen Sayın
Bakan burada, kendisine sormak istiyorum: Bu tespit ettiğiniz 38 milyar
dolarlık kaçakçılığın, kaçakçının cebine
giren paranın hakkında hangi işlemi yaptınız; bu
parayı cebine koyan kaçakçılarla ilgili, Hükûmetiniz, Sayın
Başbakan hangi işlemi yapmıştır? Bir işlem
yapılmadı ise bu kaçakçılara neden ve neyin
karşılığında göz yumulmuştur? Sayın
Başbakanın söylediklerine ben itibar etmek zorundayım: 38 milyar
doları kaçakçılar cebine koydu. Sayın Başbakana soruyorum:
38 milyar doları cebine koyan kaçakçılar hakkında hangi
işlemi yaptınız? Yoksa, bunlarla daha sonra bir şekilde
uzlaştınız mı? Devletin bilmediği birtakım
gayriresmî uzlaşmalar, anlaşmalar mı gerçekleştirdiniz,
neyin karşılığında gerçekleştirdiniz?
Veya bir üçüncü ihtimal,
bunların hiçbiri doğru değildi, Sayın Başbakan
doğruyu söylemiyordu yani yalan söylüyordu. Hangisi? Bana itiraz
edeceksiniz: Sayın Başbakan yalan söylemez. Evet, ben, başbakanların
yalan söylememesi gerektiğine inanırım.
Ben, Sayın Bakandan
cevap bekliyorum -Kaçakçılık Kanunuyla ilgili burada düzenlemeler
yapıyorsunuz- bu 38 milyar doları ne yaptınız, kimin cebine
girdi, kimler aldı, neden göz yumuldu ya da Başbakan yalan mı söyledi,
gerçekleri çarpıttı mı? Sayın Bakan açıklarsa memnun
olurum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN - Özür dilerim, onu arayacağım da
Diğer önerge için Sayın Halaçoğlu
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Gerekçe
BAŞKAN - Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu madde ile; 276, 277, 271 ve 5320 sayılı
kanunların bazı maddelerini yürürlükten kaldırmakta, istinaf ve
sulh ceza hâkimlikleri ihdas edilmektedir.
İstinaf mahkemeleri ile ilgili düzenleme alt
yapısı oluşturmadığından ve Danıştay ve
Yargıtay'ın siyasallaştırılması amacına
yönelik olduğundan, sulh ceza hakimlikleri de yargının
siyasallaştırılması amacına matuf olduğundan bu
kanun maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına gerek
bulunmamaktadır.
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum,
karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önergeler
reddedilmiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi, yeni geçici madde
ihdasına dair bir önerge vardır. İç Tüzükün 91inci maddesine
göre, yeni bir madde olarak görüşülmesine Komisyonun salt çoğunlukla
katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır
ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla,
14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden
kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 102. maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin
buna göre teselsülünü arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Hamzaçebi Ömer
Süha Aldan Mehmet
Volkan Canalioğlu
İstanbul Muğla Trabzon
Turgut
Dibek Ali
İhsan Köktürk Ramazan
Kerim Özkan
Kırklareli Zonguldak Burdur
Geçici Madde (1) 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilen
milletvekili genel seçim sonuçlarına göre milletvekili seçilenlerden,
haklarında mahkûmiyet kararları kesinleşenlerin
cezalarının infazı yasama dönemi sonuna kadar ertelenir. Hükümlü
olarak cezası infaz edilen milletvekilleri kanunun yürürlüğe
girdiği tarihte derhal salıverilir.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim?
BAŞKAN Tabii, buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu önerge
tutuklu veya hükümlü milletvekillerinin cezalarının dönem sonuna
ertelenmesini öngörüyor. Şu anda cezaevinde olan milletvekili sadece
Sayın Engin Alandır. 7 milletvekili, bu dönem tutuklu veya hükümlü
olduğu hâlde Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş, yemin ederek
görevine başlamıştır. Cezaevinde sadece Engin Alan
vardır. Engin Alanın hâlen cezaevinde kalıyor olması, bu
Parlamentonun bir ayıbıdır.
Ben, tüm Komisyon üyelerini oraya, Komisyon
sıralarına davet ediyorum efendim. Demin, nasıl Soma
önergesinde, orada iktidar-muhalefet bir çoğunluk sağladıysak
böylesi farklı bir önergede de bu çoğunluğu orada
sağlayıp bu maddeyi yasalaştırabiliriz.
Ben bunu Genel Kurulun takdirine sunuyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisini bu ayıptan kurtaralım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Sayın Başkanım, salt
çoğunluğumuz olmadığından Komisyonun katılım
yönünde bir irade izharı imkânı bulunmamaktadır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Komisyon önergeye salt çoğunlukla
katılmamış olduğundan önergeyi işlemden
kaldırıyorum maalesef.
Madde 103te iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
TBMM Başkanlığına
592 S.S. Kanun Tasarısının 103. maddesinde
bulunan yayımı kelimesinin metinden
çıkarılmasını, yerine 01.01.2020 tarihinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Faruk
Bal Lütfü
Türkkan Mesut
Dedeoğlu
Konya Kocaeli Kahramanmaraş
Alim
Işık Zühal
Topcu
Kütahya Ankara
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592 sıra sayılı
Kanun tasarısının 103. maddesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin Kırklareli Uşak
Kamer
Genç Mehmet
Haberal
Tunceli Zonguldak
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN İstanbul Milletvekili Sayın Akif
Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Komisyon
çoğunluğu olmadığı için kabul edilmeyen önerge
nedeniyle bir sonraki madde önergesinde konuşmak istedim, o nedenle
buradayım.
Değerli arkadaşlar, 2011 seçimleri
yapıldığında 8 milletvekilimiz cezaevindeydi. Bunlardan ilk
olarak Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Mehmet Haberal, dört yılı
aşkın bir tutukluluğun ardından, Ergenekon davasıyla
ilgili olarak mahkemenin verdiği haksız mahkûmiyet kararı
sonrasında verilen ceza ile cezaevinde kaldığı süre
arasında bir kıyaslama yapılmak suretiyle tahliye oldu, Türkiye
Büyük Millet Meclisine geldi, yemin ederek görevine başladı. Tabii ki
bundan gurur duyduk, mutlu olduk. Daha sonra, İzmir Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Balbay, Anayasa Mahkemesine yapmış olduğu
bireysel başvuru sonucunda, Anayasa Mahkemesinin verdiği karar
nedeniyle tahliye olup Türkiye Büyük Millet Meclisine gelerek yemin etti,
görevine başladı. Sayın Mehmet Haberal ve Sayın Mustafa
Balbayın bu kararlarını emsal gösteren o zamanki adıyla
Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri de mahkemeye
başvurdular. Bir dizi prosedürden sonra, mahkemelerin çeşitli
kararlarından sonra sonuçta o milletvekilleri de tahliye oldular, Türkiye
Büyük Millet Meclisine geldiler, yemin ederek göreve başladılar.
Şimdi cezaevinde kalan tek milletvekili,
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alandır. 7 milletvekili
burada, 8inci milletvekili olan Sayın Engin Alan cezaevinde. Önümüzdeki
hafta sonu Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarını
bitirerek tatile girecek. Sayın Engin Alan cezaevinde kalmaya devam edecek
ve biz sanki gönül huzuruyla işlerimizi bitirmiş gibi tatile
gireceğiz, tatilimize çıkacağız, Engin Alan cezaevinde
kalmaya devam edecek. Engin Alana yapılan bir zulümdür, bir
haksızlıktır. Bırakalım o Balyoz, Ergenekon gibi
davaların haksızlığını, hukuksuzluğunu; o
davaların mahkûmiyet kararının
haksızlığını, hukuksuzluğunu. Bunları bütün
kamuoyu artık biliyor ama 7 milletvekili cezaevinden çıkıp
Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği hâlde Engin Alan eğer
gelemiyor ise, hâlen cezaevinde kalmaya devam ediyor ise ve buna Türkiye Büyük
Millet Meclisi seyirci kalıyor ise bu bir ayıptır
arkadaşlar, bu vicdansızlıktır!
Değerli arkadaşlar, Engin Alanın
nasıl bir kusuru var acaba, ben merak ediyorum. Türk ordusunun
şerefli bir komutanı, bütün görevlerini layıkıyla
yapmış, 2011 seçimlerine alnının akıyla girmiş,
milletin oylarıyla milletvekili seçilmiş ve beş yıldır
cezaevinde. Biz hiçbir şey olmamış gibi Meclisi kapatıp
tatile gireceğiz. Bu önerge reddedildi, işleme girmedi ama gelin,
çağrıda bulunuyorum: Önümüzdeki hafta sonuna kadar süremiz var.
Anayasa değişikliği ise Anayasa değişikliği, yasa
değişikliği ise yasa değişikliği, bunu
gerçekleştirelim.
Evet, söyleyeceğim çok şey var ama zaman
kısıtlı. İşin özü budur: Engin Alanı
özgürlüğüne kavuşturmak, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirip
görevine başlatmak gerekir. Önergemizin içeriği de sadece ve sadece
cezanın dönem sonuna ertelenmesidir, hepsi budur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
592 S.S. Kanun Tasarısının 103. maddesinde
bulunan yayımı kelimesinin metinden
çıkarılmasını, yerine 01.01.2020 tarihinin eklenmesini
arz ve talep ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET
İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl)
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf
Halaçoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, tabii ki Engin
Alan Beyin hapishaneden kurtarılması konusundaki tekliflerinden
dolayı Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür ediyorum.
Ancak, aslında, bunun yolu çok daha basit, bir
önergeye bile ihtiyacı yok. Şöyle ki: Engin Alan Paşa
Anayasanın 14üncü maddesi gereğince içeride tutuluyor
diğerlerinden farklı olarak. 14üncü madde şunu söylüyor:
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına
dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan
faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Aslında, şerefle Türk
ordusunda görev yapmış, terörle mücadele etmiş,
Kıbrısta bulunmuş, Azerbaycanda bulunmuş, pek çok görevi
başarıyla ifa etmiş bir komutanın bu şekilde, bu
suçlamalarla, aksine sürekli olarak ülkenin bölünmez bütünlüğü konusunda
çalışan bir şahsın bu adla suçlanarak içeriye
atılmış olması ve içeride tutulması gerçekten kabul
edilemez bir durumdur. Her şeyden önce, orduya kumpas kurulduğunu
söyleyen Hükûmetin bu konuda çok daha aktif hâle gelmesi ve onun
Mademki
kumpas kurulmuşsa ve üstelik de TÜBİTAK tarafından da sahte
CDler hazırlandığı ortaya konulmuşsa girişimde bulunularak Engin Alan
Paşanın, milletvekilimizin çıkarılması gerekir.
Değerli milletvekilleri, yapılacak iş
sadece şudur: Yargıtay Ceza Genel Kurulunda Yargıtay
Başsavcısının delillerin yetersiz olduğunu veya
deliller üzerinde birtakım yanlış durumların söz konusu
edildiğini beyan etmesi yargılamayı tekrar gündeme getiriyor.
Böyle bir durum karşısında, Engin Alan milletvekilimizin tekrar
yargılanmak üzere mahkûmiyeti düşüyor. Bu durumda da diğer
milletvekilleri gibi serbest bırakılabiliyor. Bunu savcılarla,
Yargıtay başsavcılarıyla bizzat
yaptığımız görüşmelerde teyit ettik.
Dolayısıyla, çok basit bir şey, Yargıtay
Başsavcısının -tekrar ediyorum- Yargıtay Ceza Genel
Kurulunda delillerin yetersiz olduğunu bildirmesi üzerine mahkûmiyetin
düştüğü ve yeniden yargılanma yolunun
açıldığı ortaya çıkıyor. Böyle bir konuşma,
aslında kıvranıp duran Türkiye Büyük Millet Meclisini veya
Millet Meclisindeki milletvekillerini sıkıntıdan kurtaracak bir
konu. Bunu defalarca dile getirmemize rağmen, maalesef kimse bu konuda bir
adım atmıyor. Çünkü, Engin Alan Paşa, zannediyorum ki Abdullah
Öcalana karşı rehin olarak tutuluyor. Aksi takdirde, onun serbest
bırakılması için bu kadar kolay bir yol bir varken Hükûmet
veyahut da Adalet Bakanlığı neden bu konuda bir girişimde
bulunmuyor? Her konuda girişimde bulunanların bu konuda
girişimde bulunmaması gerçekten ilgi çekici değil mi? Çok basit
diyorum, tekrar ediyorum: 14üncü madde gereğince içeride tutulduğu
için çıkarılması herhangi bir kanun teklifiyle mümkün değil
Anayasanın 14üncü maddesi bulunduğu müddetçe. Bunu
kaldırdığınız takdirde ancak çıkabilir. Hâlbuki
ben de aksini söylüyorum. Yargıtay Başsavcısının,
sadece, Ceza Genel Kurulunda delillerin yetersizliğini veyahut da
TÜBİTAKın vermiş olduğu karar çerçevesinde yeniden gözden
geçirilmesini gerektiğini beyan etmesi mahkûmiyeti düşürüyor ve yeniden
yargılanmasına imkân tanıyor. Bu yapıldığı
takdirde o da milletin teveccühüyle seçilmiş olduğu için bu Mecliste
yerini alacaktır.
Hepinizi bu konuda birlikte hareket etmeye davet
ediyorum.
Saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Halaçoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 104te bir adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 592
sıra sayılı Kanun tasarısının, 104. maddesinde
yer alan Bakanlar Kurulu ibaresinin Adalet Bakanı olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk Turgut
Dibek Dilek
Akagün Yılmaz
Mersin Kırklareli Uşak
Mehmet
Haberal Kamer
Genç
Zonguldak Tunceli
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Kırklareli Milletvekili Sayın Turgut Dibek, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, tasarının son maddesi, kanunu tamamlıyoruz.
Biraz sonra tümünü de oylayarak sanıyorum arkadaşlarımız
yasalaştıracak.
Şimdi, 104 maddelik
bir tasarı.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Bu önergenin gerekçesi
Yani, çok önemli bir önerge!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Tabii, önerge önemli bir önerge.
MİHRİMAH BELMA
SATIR (İstanbul) Çok! Açıklaması lazım!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Evet, çok önemli bir önerge.
Son şeyde de söz
alabilirdim yani son söz olarak da. Aslında benim amacım
tasarıyla ilgili son değerlendirmeleri, böyle, kısaca, özet
olarak yapmak.
Şimdi, arkadaşlar,
on beş ayrı kanunda değişiklik yapan bir tasarı ki
ilave değişiklik de oldu, on altı sanıyorum. Aslında
omurgası biraz daha farklı. Yani, omurgada Türk Ceza Kanunu var,
İdari Yargılama Usulü Kanunu var, Ceza Muhakemesi Kanunu var. Bu
düzenlemeleri daha çok kapsıyor, onun dışında birer
ikişer maddelik değişiklikleri de kapsıyor. Aslında o
omurgaya baktığımızda kendi içerisinde bir anlam ifade
ediyor. Yani, Danıştay ve Yargıtayın iş yükü -burada
yıllardır ben de zaman zaman kürsüde konuşuyorum- sürekli şikâyet
konusudur. Bir anlamda hem Yargıtayın hem Danıştayın
bu iş yükünü azaltmak için istinaf mahkemelerinin, işte bölge adliye
mahkemelerinin çok kısa bir süre içerisinde hayata geçmesinin
amaçlandığı söyleniyor. O düzenlemeler anlaşılabilir.
Uygulamada ne olacak onu da göreceğiz? Yani uygulamada bu yararlı
mı olacak, zararlı mı olacak? Yoksa kısa bir süre sonra
Ya, biz yanlış yapmışız diye, işte bir
yılın içerisinde yeni düzenlemeler gelecek mi bilmiyorum.
Tabii, Ceza Kanununda kamuoyunda konuşulan cinsel
dokunulmazlığa yönelik saldırılar, özellikle çocuklara
yönelik saldırılarla ilgili cezalarda artış düzenlendi,
biliyorsunuz. Hırsızlık suçlarının nitelikli
halleriyle ilgili olarak artışlar düzenlendi. Yine, uyuşturucu
temini ve kullanımla ilgili olan düzenlemeler de var.
Şimdi, bunların dışında,
aslında bu tasarıya hiç yakışmayan birkaç madde var
değerli arkadaşlar. Yani bunları siz de biliyorsunuz,
aslında bu, Meclise de yakışmıyor bence, bizlere de
yakışmıyor, sizlere de yakışmıyor. Biz Adalet Komisyonundan
buraya kadar yapıcı olarak bunları her fırsatta anlatmaya
çalıştık. Komisyonda da Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu
tasarıyı sanıyorum dört gün, beş gün
tartıştığımızda, o şikâyetlerimizi orada da
da, yanlışları orada da dile getirmiştik, burada da dile
getirdik.
Şimdi bu tasarıyı bence bulandıran,
lekeleyen, gerçekten hukuk dışına çıkaran,
siyasallaştıran, Anayasaya da aykırı hâle getiren
düzenlemeler var. İşte bir tanesi burada, değerli milletvekili
arkadaşımız, sizin genel yöneticilerinizi kurtarmak için, o
gerçeğe aykırı üye yapan, sahte üye kaydı yapan ve şu
anda yargılanan kişileri
kurtarmak için, işte Siyasi Partiler Kanununun 114üncü maddesindeki cezayı
aşağıya çeken bir talebiniz oldu ve bunu kabul ettiniz.
Aslında bu, Türk Ceza Kanununun özel evrakta sahtekârlık suçunu
düzenleyen 207nci maddesine de çok açık bir şekilde
aykırıydı yani o 2 madde bir bütün hâlinde düzenlenmişti.
Orada ceza bir yıldan üç yıla kadar düzenlenmiş yani bir özel
belgeyi sahte olarak kullanan, hazırlayan, düzenleyen, neyse, kişi
bir yıldan üç yıla kadar ceza alıyor ama sizin
arkadaşlarınız o suçu işlediğinde cezayı bir
aydan üç aya kadar arkadaşlar düzenlediniz. Böyle tuhaf bir düzenleme yaptınız. Hiç
yakışmadı değerli arkadaşlar.
Şimdi, bunun
dışında yine Türk Ceza Kanununun 277nci maddesi var,
yine sizi ilgilendiriyor. Sayın Bakan yerinde. Sayın Bakanı
doğrudan ilgilendiriyor mu, bilemiyorum. Yani, telefon açtı mı
savcılara? Yargı görevini yapanları etkileme suçudur o 277nci
madde. Ama müsteşarı açmıştır telefon, diğer
başka kişiler de açmıştır. İşte O
dosyayı kapatın., Savcıyı değiştirin., O
dosyayı alın. talimatlarıyla karşılaşılmıştır.
O soruşturmaları da ortadan kaldıran... 277nci maddedeki,
yargı görevini yapanı etkileme suçunun soruşturma
safhasındaki suç olmasını kaldırdınız. Bu da hiç
yakışmadı değerli arkadaşlar, bunu da söyleyeyim
sizlere.
Bunun dışında, bir ivedi yargılama
usulü var, onu da belirtmiştik. Israrla biz de, muhalefetin diğer
parti temsilcileri de belirttiler. O düzenleme de bu tasarı için özel bir
düzenlemeydi, nokta bir düzenlemeydi. Değerli arkadaşlar, o da
yerinde değildi. Bakın, o düzenlemeler Anayasanın 10uncu
maddesi, 36ncı maddesi, 138inci maddesi... O, bu tasarıyı, o
maddeleri aykırı hâle getirmiştir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) 104te 4; 6...
TURGUT DİBEK (Devamla) Var daha, birkaç tane daha
var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Ama şunu söylemeye
çalışıyorum: Bunlar keşke olmasaydı, keşke bu
düzenlemeleri yapmasaydınız değerli arkadaşlar. En
azından şöyle olabilirdi...
BÜLENT TURAN (İstanbul) Yetmez ama evet
diyorsunuz...
TURGUT DİBEK (Devamla) Hayır, yani biz o
diğer düzenlemelerle ilgili de aslında çekincelerimizi dile getirdik;
sulh ceza mahkemesinin kaldırılmasını, hâkimliklere
dönüşmesini... Ama o yaptığınız düzenlemeler bence
burada not düşmüştür tarihe ve size de hiç
yakışmamıştır.
Bunları takdirinize sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının görüşmeleri
tamamlanmıştır.
Şimdi, İç Tüzük madde 86ya göre, tasarı
hakkında, lehte olarak, Manisa Milletvekili Sayın Selçuk Özdağ.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir yasa tasarısının sonuna geldik. Biraz
sonra oylarımızla inşallah, Allah nasip ederse yürürlüğe
konulacak ve geçecek.
Toplumsal hayat değişkenlik arz eder, toplumsal
hareketler değişkenlik arz eder ve bu değişkenlik arz eden
toplumsal hayata ve toplumsal şekle göre de Türkiye Büyük Millet Meclisi,
zaman zaman kanunlar çıkartır, ihdas eder, zaman zaman da kanunlarda
değişiklikler yapar. Bu kanun tasarısı da onlardan bir
tanesidir. Biliyorsunuz bu kanunun önemli maddelerinden bir tanesi de
vermiş olduğumuz önergeydi, bu önergeye aynı zamanda muhalefet
partisi milletvekilleri de imzalarını attılar ve birlikte bir
toplumsal yarayı daha sarmak istiyoruz ve saracağız.
Biliyorsunuz, 13
Mayıs 2014 tarihinde Türkiyenin, cumhuriyet tarihinin en büyük iş
kazalarından bir tanesi tecelli etti ve 301 canımızı
kaybettik ve orada, aynı zamanda, 494 vatandaşımız da
kurtuldu veya kurtarıldılar. O günden itibaren devlet oraya elini
uzattı, aynı zamanda, STKlar oradaydı, sivil toplum
kuruluşları oradaydı ve bir toplumsal yarayı beraberce
sarmaya çalışıyoruz ama bu toplumsal yarayı istismar
edenler de vardı. Buna rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi,
devletimiz ve Hükûmetimizle bu olayla ilgili olarak da buradaki yaraları
sarma noktasında samimi gayretler sarf etmektedir.
Bununla ilgili olarak şunu söylemek isterim. Burada
iş kazasında olan olaydan sonra, hemen oraya intikal
ettiğimizde, orada vatandaşlarımızdan
bazılarının şu tür duygularıyla karşı
karşıya kaldık. Bir ceset geliyordu, bir naaş geliyordu,
oradan bir kadın şunu söylüyordu: Mustafam, Mustafam, Mustafam!
diye bağırıyordu. Oradan bir çocuk cesedi geliyordu, eli
açıldığında Evladım, bana hakkını helal
et. diyordu. Aynı zamanda, sabahın dördünde Hadi
evladının yanına git. dediğimizde Hayır
gitmeyeceğim, evladım dört yaşında, Babamı getirmeden
gelme. diyerek bana seslendi, babasını ölü veya diri
götüreceğim. demişti. İşte böyle bir toplumsal yarayla
beraber bize dersler verdi bu insanlar, bu dersleri idraklerimiz ölçüsünde
almaya gayret sarf ettik.
Şimdi ise bu önergeyle beraber bir toplumsal
yarayı daha sarıyoruz demiştim. Nedir bu? Ayın 17sine
kadar işveren, bu arkadaşlarımızın, bu işçi
kardeşlerimizin gerek Atabacasında gerek Işıklarda
gerekse de Eynezde maaşlarını ödemesi gerekiyordu, 17sine
kadar ödemediler. Bugün ise Türkiye Büyük Millet Meclisi ödenmeyen
maaşlara karşı bir hamle yaptı ve Bu maaşları
İşsizlik Fonundan ödeyeceğiz ve aynı zamanda, daha sonra
işverenden yasal faiziyle beraber rücu ettireceğiz. ifadesini
kullanıyoruz ve inşallah bir toplumsal yarayı daha saracağız.
Ben buradan işçi kardeşlerime seslenmek istiyorum: Elbette ki hukuki
haklarınızı kullanabilirsiniz, elbette ki toplumsal olaylarda
haklarınızı hukuki zeminlerde değerlendirmek
isteyebilirsiniz ama istismarlara karşı lütfen, olaylara
İstismar edilen insanlar ettirmesinler kendilerini ve biz inanıyoruz
ki
Bu torba yasa içerisinde bu maddeyi koymuştuk. Öyle birilerinin
demiş olduğu gibi Siz eylem yaptınız ve bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi devreye girdi.
değil. On gün sonra bu yasa çıkacaktı, torba yasayla beraber
çıkacaktı, ardından Cumhurbaşkanlığı makamına
gidecek, onaylanacak ve yürürlüğe girecekti fakat bugün maaşlar
ödenmeyince Türkiye Büyük Millet
Meclisinde grubu bulunan partiler birlikte bir önerge vererek bu toplumsal
yarayı sarmak istedi. Ben buradan işçi kardeşlerime
sesleniyorum: Lütfen, eylemleri yaparken kesinlikle istismarlara kapı
açmayınız, evlerinize dönünüz. Devlet güçlüdür, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun için
vardır, Hükûmetimiz güçlüdür ve sizin maaşlarınızı
mutlaka ödeyecektir ve ödemeye de devam edecektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Aynı zamanda, biz, buradaki
arkadaşlarımızın ölüm aylıklarını ödüyoruz.
Geri kalan 64 vatandaşımızın ise inşallah torba
yasayla beraber ödenmemiş primleri buradan ödenecek ve onlar da aynı
şekilde ölüm aylıklarını alacaklar, emekli
maaşlarına bağlanacaklar ve hayata tutunmaya gayret sarf
edecekler. Aynı zamanda, toplanan paralarla, AFADda toplanan
yardımlarla beraber de bu insanlara yine aynı şekilde sosyal
yardım olarak desteklerimiz devam edecektir. Aynı zamanda,
belediyemiz bir yer tahsis edecek ve orada 301 vatandaşımıza ev
yapılarak kendilerine teslim edilecektir.
O nedenle, buradan özellikle şunu vurgulamak
istiyorum: Burada istismarları yapmak isteyenler var. Bu istismarları
yapmak isteyenler belli kişiler. Burada diyorlar ki: Maaşlarınız
ödenmeyecek.; diyorlar ki: Ölüm aylıklarınızı
almayacaksınız.; diyorlar ki: Primleriniz ödenmeyecek. Bunlar
aynı zamanda oradaki insanları kışkırtmak istiyorlar
ama bilsinler ki oradaki insanlar, işçi kardeşlerimiz, devletimiz ve
Hükûmetimiz güçlüdür, bu maaşlar ödenecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) İşte bunun için
bu düzenlemeyi yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.
Bu kanunun hayırlara vesile olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özdağ.
Sayın Bakan, size yerinizden şimdi söz
verebilirim ya da oylamayı bitirdikten sonra teşekkür için söz
verebilirim. Oradan?
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Yerimden.
BAŞKAN Yerinizden, peki.
Yani, usulümüze göre gidiyoruz.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
17.-
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın, İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin 592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 103üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce Sayın Grup Başkan Vekili Akif Hamzaçebi
2007 yılında yapılan bir konuşmaya referansla bazı
değerlendirmeler yaptı. Bir Grup Başkan Vekili olarak üslubunu
çok yadırgadığımı burada çok açık bir
şekilde ifade etmem gerekir.
Kaçakçılık gibi net bir rakam ortaya
koymanın son derece güç olduğu bir alanda teorik bazı
hesaplamalar her zaman için yapılabilir, farklı hesaplamalara konu
olabilir bu işler. Kaçakçıları yakalarsınız, net bir
rakam tespit edersiniz ama bulamadıklarınızla ilgili
dolaylı, endirekt yollarla çeşitli hesaplamalar yapılabilir. Siz
de farklı bir yöntem belirlersiniz, farklı birtakım hesaplamalar
da yapabilirsiniz.
Tabii ki o metni şu anda görmüyoruz, önümüzde
değil ama orada Sayın Başbakan bu konudaki
kararlılığını vurguluyor, bu konuya verilen önemi
vurguluyor. Bunu amacından saptırarak, bağlamından kopararak
hiçbir şekilde çekilmemesi gereken noktalara getirip böyle bir üslupla bu
gece vakti ortaya koymasını çok
yadırgadığımı belirtmek isterim. Hükûmetimizin
kaçakçılıkla ilgili politikaları ortadadır,
kararlılığı ortadadır, yaptıkları
ortadadır ama bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bu işleri
sıfırlamak elbette mümkün değildir ama gerek koordinasyon
mekanizmalarıyla, kurumsal kapasitelerle, mevzuatıyla, bütün
imkânlarıyla Hükûmetimiz, kurumlarımız kaçakçılık
konusunda üzerine düşen görevi yapmışlardır, bundan sonra
da yapmaya devam edeceklerdir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) -
Sayın Başkan, şimdi, Sayın Bakan, benim konuşma
üslubumu yadırgadığını söyledi. Benim konuşma
üslubumu yadırgayan Bakanı ben yadırgıyorum. Yani, sanki
benim gerçek dışı bir şey söylediğimi söyledi.
Başbakan böyle söylememiş, benim gerçek dışı bir
şey söylediğimi diyerek benim söylediklerimi
çarpıtmıştır. 69uncu maddeye söz istiyorum efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi,'nin Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; elbette Hükûmet koltuğunda oturan Sayın Bakan,
Başbakanını savunacaktır. Ama Sayın Bakan, siz
bürokrasiden geldiniz, planlamadan geldiniz. İnsan oturur biraz
çalışır, biraz dersini çalışır da öyle cevap
verir, tutarlı bir şey söyler. Yani gelişigüzel bir şey
söylüyorsunuz, Yok, amacından, bağlamından kopararak vesaire
Başbakanı koruyacaksınız ya, yoksa Başbakan size hesap
soracak. Ey Bakan, orada ne yaptın? Hamzaçebi söylerken sen orada seyirci
mi kaldın?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Çatı gerginliği.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Evet, evet, bu korkuyla orada gelişigüzel bir
şey söylüyorsunuz. Bakın, akıllıca bir şey
yapsaydınız susardınız. Susmayarak daha kötü bir şey
yapıyorsunuz.
Benim üslubumda ne
var Allah aşkına? Başbakan 2007 tarihindeki grup
toplantısında 38 milyar dolar kaçakçının cebine
girmiştir. dedi. Ülkelerle yazıştık, ülkelerden rakamlar
aldık, 38 milyar dolar kaçakçının cebine girmiştir. Biz
bunun hesabını soracağız. dedi. İşte, AK
PARTİ Hükûmeti böyle bir hükûmet. dedi. Nesi yalan bunun? Yalan
olduğunu söyleyemiyorsunuz. Başbakanı savunacaksınız
ya. Gerçek bağlamından kopararak ben bunları söylemişim
Hayır, Başbakanın grup toplantısındaki cümlesi aynen
böyle.
Bu sırada
hemen İnternete girip onları mutlaka görmüşsünüzdür.
Gördüğünüz hâlde bir şey diyemiyorsunuz, başka bir şey
söylemeniz lazım, yalan söylüyorsunuz Sayın Bakan, kusura
bakmayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Olmadı!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hiç yadırganmayacak bir şey değil mi!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Yakışmadı! Yakışmadı!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Peki, doğru söylemiyorsunuz o zaman.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hiç yakıştı mı? Hiç
yakışıyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Başbakanı savunmak adına gerçekleri
saptırıyorsunuz. Benim üslubumu bana yakıştıramadığınızı
söylüyorsunuz. Ben size yakıştıramıyorum. Bürokrasiden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Çok edepsiz konuşuyorsun! Burada edepsizlik
yapıyorsun! Burada hakaret ediyorsun ve edepsizlik yapıyorsun! Bu,
grup başkan vekilliğine yakışmaz!
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yeniden hakaret etti.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Bakan, oturduğu yerden bana
Edepsizlik yapıyorsunuz. dedi.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Siz Yalan söylüyor. diyorsunuz. Neymiş
söylediğim yalan?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Hakaret etmiştir. Söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
İşte, Başbakan korkusu böyle bir şey. Bana ne diyor?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu, seviye meselesi
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Elbette
seviye meselesi, elbette
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Evet, sizin
seviyenizin göstergesi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Yani seviye
meselesi, adam olma meselesi, insan olma meselesi
Evet.
Şimdi, söylediğimin nesi yanlış? (AK
PARTİ sıralarından Yalan söylüyorsun. dediğin
yanlış. sesleri)
HAMZA DAĞ (İzmir) Her şeyi
yanlış
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Biraz
bilgiye, rakama hâkim olan insan, biraz mevzuata hâkim olan insan orada
başka bir şey söyler Başbakanını savunma adına.
Bu işlemler bitmemiştir. diyebilir, Devam ediyor. diyebilir ama
bunları söylemek için tabii bugün Immanuel Kanttan akıl makıl
diye burada konuşan bir arkadaşınız vardı; biraz
Kanta, aydınlanma devrimine, oralara gitmek lazım.
Evet arkadaşlar, gerçekten ben söyleyecek şey
bulamıyorum. Bir şey söylüyorum, bana oradan edep dersi vermeye
kalkıyor. Sayın Bakan, sizi ayıplıyorum. Ben sizin
seviyenize inmeyeceğim. Bu cümlenizi de size iade ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 00.51
ON İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 104üncü Birleşiminin On İkinci Oturumunu
açıyorum.
592 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.-
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun; Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün;
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın; İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin; Bursa Milletvekili Sena Kalelinin; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şeker ve 7 Milletvekilinin; Antalya Milletvekili
Yıldıray Sapanın; Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt
ve İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın; İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Bursa Milletvekili
Aykan Erdemirin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Ankara
Milletvekili Levent Gökün; Barış ve Demokrasi Partisi Grup
Başkanvekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun; Van Milletvekili Aysel
Tuğlukun; İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 69 Milletvekilinin; Tokat Milletvekili Reşat Doğru
ve 2 Milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun; Gaziantep
Milletvekili Mehmet Şekerin; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can
ve İstanbul Milletvekili Bülent Turan ile 1 Milletvekilinin Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/918, 2/14,
2/25, 2/67, 2/214, 2/218, 2/335, 2/542, 2/571, 2/577, 2/876, 2/960, 2/1060,
2/1087, 2/1369, 2/1648, 2/1675, 2/1830, 2/1864, 2/1883, 2/1941, 2/1973, 2/1982,
2/2115, 2/2149) (S. Sayısı: 592) (Devam)
BAŞKAN Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi söz sırası tasarının
tümünün oylanmasından önce, İç Tüzükün 86ncı maddesine göre,
oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte, Zonguldak Milletvekili Sayın Ali
İhsan Köktürktedir.
Buyurunuz Sayın Köktürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 592
sıra sayılı beşinci yargı reformu paketi olarak da
nitelendirilen Hükûmet Tasarısının aleyhinde düşüncemi
beyan etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, bundan önce dört paket Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getirilmiştir. Bu getirilen paketlerden her birisi kamuoyuna çok ciddi
gerekçelerle sunulmuş, çok ciddi gerekçelerle
pazarlanmıştır. Bu gerekçelere baktığımızda,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının gereğinin
yerine getirilmesi, mahkemelerdeki insan hakları ihlallerinin önlenmesi,
yargıdaki iş yükünün azaltılması, yargının
etkinleştirilmesi, yargıdaki tıkanıklığın
giderilmesi gibi son derece önemli iddialar ortaya konulmuştur. Ancak,
değerli milletvekilleri, bu iddialara baktığımızda,
Hükûmet tasarısının bu iddiaların hiçbirini
gerçekleştirmediğini, maalesef, kamuoyuna sunulan, yaratılan
beklentilerin hiçbirinin karşılanamadığını çok
üzülerek söylemek zorundayız. Çünkü, bakıyoruz bugün, özel yetkili
mahkemeler kaldırıldı ancak özel yetkili mahkemelerde
mağdur edilen Türk ordusunun seçkin subaylarına mağduriyetlerini
giderecek yeniden yargılama yolu açılmadı, mağduriyetleri
devam ediyor. Bu konuda, beşinci yargı paketinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu olarak yeniden yargılamaya yönelik vermiş
olduğumuz önerge Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu tarafından
reddedildi. Az önce Somayla ilgili, birlikte madde ihdası verdik, biz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak doğru olan bir önergenin yanında
durduk ancak aynı tavrı Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekillerinden de beklerdik. Yargıdaki kumpas iddialarına
rağmen, Millî iradeye saygı diye Sayın Başbakanın
mütemadiyen söylemlerine rağmen, Engin Alanın, millî iradeyle Türkiye
Büyük Millet Meclisi sıralarında bizlerle birlikte görev yapmak için
halk tarafından seçilen Engin Alanın mağduriyetinin
giderilmesi, bizlerle birlikte aynı sıralarda milletvekili görevini
yerine getirebilmesi için az önce sunmuş olduğumuz madde ihdasına
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan destek göremedik.
Değerli milletvekilleri, maalesef mahkemelerdeki
adil yargılanma hakkı ihlalleri devam ediyor. Dolayısıyla,
bundan önceki dört pakette olduğu gibi beşinci paket de insan
hakkı ihlallerini ortadan kaldırma, mahkemelerdeki adil
yargılanma hakkı ihlallerini ortadan kaldırma konusunda son
derece yetersiz. Sadece yetersiz mi? Sadece yetersiz olsa belki bu
tasarının bir ucundan tutmak mümkün olabilir. Yetersizliğin
yanında hukuksuzluğu, adaletsizliği, keyfîliği özendirecek,
destekleyecek maddeler var.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, idari
yargının amacı yönetimi hukuk devleti sınırları
içerisinde tutmaktır değil mi? İdari davaların amacı
da budur. Bir bakıyoruz bu tasarıda ivedi yargılama usulü dediğimiz
yöntemle, ihaleden yasaklama kararı hariç, ihale işlemleri, efendim,
ÇED raporları, acele kamulaştırma işlemleri, Turizmi
Teşvik Kanunundan kaynaklanan kiralama, tahsis, satış
işlemleri, Afet Yasasından kaynaklanan kentsel dönüşüm
kararlarının tamamı ivedi yargılama usulüne tabi tutularak
kamuoyu denetiminden kaçırılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti yeni bir
keyfîliğin, yeni bir hukuksuzluğun, yeni bir adaletsizliğin
girdabına sokuluyor.
Sadece bu mu? Yürütmenin durdurulması müessesesi
var. Anayasamızda açıkça koşulları
sayılmış, Anayasada sayılan koşullara rağmen,
iki koşula rağmen bir üçüncü koşul getiriyorsunuz bu
düzenlemeyle. İdari yargılamalarda, bir defa yürütmenin durdurulması
talebi istendikten sonra yürütmenin durdurulmasına artık itiraz
edilemiyor, yeniden karar verilemiyor. Oysaki yürütmenin durdurulması,
açıkça hukuka aykırı olan hâllerde ve gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde Anayasanın ilgili maddesine göre yargılamanın
her aşamasında istenebilecekken; siz bunu sınırlayarak
Anayasaya aykırı olarak böyle bir düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçirdiğiniz gibi Türk yargısını yeni bir
hukuksuzluğun, yeni bir keyfîliğin, yeni bir adaletsizliğin
girdabına sokuyorsunuz.
Sadece bu mu? Sayın Başbakan Yargı
yoluyla Hükûmete darbe yapıldı, paralel devlet yargıyı ele
geçirdi, çeteler yargıya hâkim oldu. diyor ama açıkça
kasıtlı karar veren, açıkça kasıtlı kararları
nedeniyle, kişisel kusurları nedeniyle zarara neden olan hâkimlere
karşı tazminat davası açılmasını ortadan
kaldırıyorsunuz, sadece devlete karşı tazminat davası
açılabileceği yönündeki bir düzenlemeyi getirerek hukuk devletini
açıkça bir keyfî devletin, adaletsizliği teşvik eden bir
uygulamanın içine sokuyorsunuz. O zaman arkadaşlar, hangi sözünüz
samimi? Hakikaten çeteler yargıya hâkim mi oldu, paralel devlet
yargıya hâkim mi oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) Yoksa siz kendi
paralel devletinizi kurmak için o hâkimleri koruma altına alarak yeni bir
paralel yargı mı yaratmak istiyorsunuz?
Onun için bu tasarı, Hâkim ve Savcılar Yüksek
Kurulu Yasa Tasarısına yönelik Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı verdiği hükmün ispatı doğru olmakla beraber amaç
açısından son derece hukuk devletiyle çelişen düzenlemeleri
içermektedir. Bu nedenle bu tasarının aleyhinde oy
kullanacağız Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Kabul edilen yeni 102nci madde hükmü çerçevesinde
tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın şekli hakkında Genel
Kurulun kararını alacağım.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre vereceğim, oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 228
Kabul : 209
Ret : 18
Çekimser : 1
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muhammet Rıza Yalçınkaya Fehmi
Küpçü
Bartın Bolu
(x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
4üncü sırada yer alan, Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik, ve Spor Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.-
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik, ve Spor Komisyonu
Raporu (1/927) (S. Sayısı: 601)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun olmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 18 Haziran 2014 Çarşamba günü, saat
14.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler.
Kapanma Saati: 01.09