TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
105inci
Birleşim
18
Haziran 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Bartın Milletvekili
Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın, Bartının Amasra
ilçesinde kurulması planlanan termik santrale ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycı'nın, tarım arazileri ile meyve ve sebze
bahçelerine doğal afetlerin verdiği zararlara ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Muş Milletvekili
Faruk Işık'ın, Muşun sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, PKKnın Diyarbakır-Bingöl yolunu kapatarak kimlik kontrolü
yaptığına ve Hükûmetin, Türk milletinin egemenlik
hakkını PKKnın kullanmasına izin vermekten suçlu
olduğuna ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutça'nın, 30 Mart seçimlerinden sonra CHPden
AKPye geçen Balıkesir Susurluk Belediyesinde işten
çıkarılan 80 işçinin durumuna ilişkin açıklaması
3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru'nun, Irak Türkmenlerine yapılan IŞİD
saldırısını kınadığına ve
Sağlık Bakanlığının başta Tokat olmak üzere
Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığının
olduğu illeri karantinaya alması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- Bursa Milletvekili
İlhan Demiröz'ün, il özel idareleriyle ilgili sorusuna verdiği cevap
nedeniyle İçişleri Bakanını kınadığına
ilişkin açıklaması
5.- Adana Milletvekili Ali
Halaman'ın, Adana ve çevresinde siyasi huzursuzluğun yanında
ticari huzursuzluğun da olduğuna ve Hükûmetin bu konuyla ilgilenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan'ın, Iraktaki IŞİD
saldırılarıyla ilgili Hükûmet yetkililerinin bilgi vermesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbulda özelleştirme
kapsamına alınan arazi ve taşınmazların durumuna
ilişkin açıklaması
8.- Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmaz'ın, Iraktaki Türkmenlere yapılan
saldırılar nedeniyle Hükûmeti ve Dışişleri
Bakanını istifaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
9.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar'ın, İzmit Gazi Anadolu Lisesini birincilikle bitiren
Işıtan Önderi mezuniyet konuşması nedeniyle disiplin
kuruluna sevk edenleri ve okul birinciliğini alanları
kınadığına ilişkin açıklaması
10.- İzmir Milletvekili
Mehmet Ali Susam'ın, çiftçilerin doğal afetlerden gördükleri
zararın telafi edilmesi için Bakanlar Kurulunun önlem alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 33 milletvekilinin, düşünce, ifade ve
yayınlama özgürlüğünün önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/981)
2.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçer ve 29 milletvekilinin, çocuk işçiliği
sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/982)
3.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin, çalışanların
iş güvenliği ve sağlıkla ilgili sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/983)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- HDP Grubunun, Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, arıcılık ve bal üreticilerinin
içinde bulunduğu olumsuz durumun tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
(10/87), Genel Kurulun 18 Haziran 2014 Çarşamba günkü birleşiminde ön
görüşmelerinin yapılmasına ilişkin önerisi
2.- MHP Grubunun, MHP Grup
Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından, 1953 yılından bu
yana siyasi literatürümüzde millî dava olarak nitelenen ve kabul edilen, son
dönemlerde dikkat çekici gelişmelerin yaşandığı
Kıbrıs meselesinin etraflıca ve kapsamlı biçimde
değerlendirilmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında faaliyet gösteren siyasi partilerin dünya kamuoyuna ortak bir
irade beyan etmesine fırsat sunmak amacıyla 10/6/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.- CHP Grubunun, Manisa
Milletvekili Sakine Öz ve 31 milletvekili tarafından, Manisanın Soma
ilçesindeki maden kazasında yaşamını yitirenlerin aileleri
ile bu kazadan sağ olarak kurtulanların yaşadığı
travmanın etkilerinin tüm boyutlarıyla araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/5/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun
18 Haziran 2014 Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda
okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik, ve Spor Komisyonu Raporu (1/927) (S. Sayısı: 601)
4.- Vatansız
Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/410) (S.
Sayısı: 90)
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının yerinden sarf ettiği sözleri sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına ve AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının usul
görüşmesi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin usul
görüşmesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
X.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER
1.- AK PARTİ Grubunun
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye
bildirmemesiyle ilgili işlemlerin Meclis Başkanlığı
tarafından yürütülmesi nedeniyle Başkanın bu konuda usul
tartışması açmasının mümkün olup
olmadığı hakkında
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı:
601) Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı'nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbaba'nın, Malatya ilinde kullanılan taşıt, konut ve
ihtiyaç kredilerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/42907)
2.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar'ın, makam ve sekretaryalarda kullanılan telefonlara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/43490)
3.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar'ın, Yeni Halkla İlişkiler Binası ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/43491)
4.- Antalya Milletvekili
Mehmet Günal'ın, Yeni Halkla İlişkiler Binası ile ilgili
çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/43492)
5.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM Yeni Halkla İlişkiler
Binasındaki asansörlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/43493)
6.- İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan'ın, İzmir Çamaltı Tuzlası'nın
satılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/43497)
7.- İzmir Milletvekili
Mustafa Moroğlu'nun, İzmir Çamaltı Tuzlası'nın
satılacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/43538)
8.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, son iki yıl içerisinde
yapılan temsil, ağırlama, tören ve tanıtım
harcamalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/43619)
9.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak'ın, kaçak elektrik kullanımına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/43766)
10.- İstanbul Milletvekili
Umut Oran'ın, Bakanlığa ait resmî taşıtlar ile
kullanılan kiralık araçlara ve Taşıt Kanunu'na
aykırı kullanımdan dolayı hakkında işlem
yapılan sürücülere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/43767)
11.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, TBMM eski Tabur Binasının personel binasına
dönüştürülmesi kapsamında yapılan harcamalara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/44154)
12.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 2014 Mayıs ayı itibarıyla TBMM ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca kullanılan araçlara
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/44155)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, Mustafa Necati Kültür Evinin tadilatı için
yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44156)
14.- Ankara Milletvekili
İzzet Çetin'in, kamu kurum ve kuruluşlarının engellilerin
erişebilirliğine uygun duruma getirilmesine yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44236)
15.- İstanbul
Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'da yap-işlet-devret
modeliyle gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/44427)
16.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba'nın, Bakanlık bünyesinde çalışan
sözleşmeli ve geçici personel ile iş kazası ve meslek
hastalıklarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44428)
17.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba'nın, Başbakana TBMM'de uygulanan güvenlik
önlemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44960)
18 Haziran 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 105inci Birleşimini açıyorum.
III. YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Sayın
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; Genel Kuruldaki
uğultuyu hafifletirsek gündem dışı söz vereceğim
arkadaşlarımıza.
Gündem
dışı ilk söz, Bartının Amasra ilçesinde
kurulması planlanan termik santral projesi hakkında söz isteyen
Bartın Milletvekili Sayın Muhammet Rıza Yalçınkayaya
aittir.
Buyurunuz
Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya'nın,
Bartının Amasra ilçesinde kurulması planlanan termik santrale
ilişkin gündem dışı konuşması
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün Bartın ilimizin çok önemli bir sorunu olan,
Amasraya kurulması düşünülen termik santralle ilgili, bir kez daha
bu konuyu gündeme getirmek için gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Burası neresi? diye sorarsanız, burası
Bartın ilinin Amasra ilçesi. 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet,
Amasrayı Cenevizlilerden almak için sefere gittiğinde,
Amasrayı ilk gördüğünde Lala, Lala, çeşm-i cihan bu mu ola?
diyerek dünyanın gözü niteliğindeki bir güzelliğe hayran
kaldığını belirtmiştir. 3 bin yıllık tarihî
geçmişi ve doğal güzellikleriyle Bartının göz bebeği,
Karadenizin incisi Amasraya termik santral kurulmak isteniyor ve gerçekten,
ülkemizin çok önemli bir turizm cazibe merkezi olan Amasra, kurulacak olan
termik santralle ortadan yok edilmek isteniyor, Amasraya kıyılmak
isteniyor, Amasraya karşı bir cinayet işleniyor.
Dolayısıyla -bugünkü konuşmamdaki ana tema- Amasraya kurulacak
bu termik santralin kurulmaması konusunda sizlerin desteğini ve
katkınızı istemek için karşınızda bulunuyorum.
Yapılan usulsüzlükler var, yapılan hatalar var, yapılan
yanlışlıklar var; bu yanlışlıklardan bir an önce
dönülmesi gerektiği hususunda ilgililere buradan seslenmek istiyorum.
Son olarak geldiğimiz
noktada, projeyi hazırlayan Hema Endüstri Anonim Şirketinin ÇED
başvuru dosyaları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından 2009, 2010, 2013 yıllarında 1/100.000 ölçekli Zonguldak-Bartın-Karabük
Bölgesel Çevre Düzeni Planına aykırı olduğu gerekçesiyle
iade edilmesine rağmen, 8 Mayıs 2014 tarihinde yapılan son
inceleme ve değerlendirme komisyon toplantısında ÇED süreci
nihai hâle getirilmiştir. ÇED raporunun nihai olarak kabul edilip inceleme
ve değerlendirme sürecinin sona erdiğine ilişkin karar ise 10
Haziran 2014 tarihinde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının İnternet sitesinde
yayınlanmış ve on günlük itiraz süreci başlatılmıştır.
Bu sürecin bu güne gelmesi, gerçekten, 1/100.000lik çevre düzeni planına
göre imkânsız olması gerekirken maalesef Bakanlık, kendi
yaptırdığı plana saygı duymayarak, daha önce
almış olduğu kararları hiçe sayarak Amasraya termik
santral kurulma konusunda ısrarla bu aşamayı bitirme
noktasına gelmiştir.
Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Amasra için yaptırmış olduğu
1/100.000lik çevre düzeni planında, Amasranın mutlak korunması
gereken bir alan olduğu, tarihî ve arkeolojik değerleri
açısından, turizm için önemli bir merkez hâline getirmek için,
sürekli kalkınma planlarıyla turizm anlamında hedefe doğru
getirilmesi gerektiğini dile getiren plan hükümlerini bu planı
yaptırırken içerisine koymuştur ama maalesef, maalesef Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı, Amasra için yaptırmış
olduğu bu planları geçersiz sayıp, Amasrada termik santral
kurulmaması konusunda açık ve net hüküm olmasına rağmen,
usulsüz ve hukuksuz bir şekilde Amasraya termik santral kurma
girişimlerine hızlı bir şekilde devam etmektedir.
Amasra ve
Bartın halkı termik santral konusunda büyük bir direniş, büyük
bir mücadele göstermektedir. Amasra ve Bartın halkı 1/100.000lik
çevre düzeni planına uyulması gerektiğini dile getirmektedir ve
bunun için 5 Haziran Dünya Çevre Gününde Amasra halkı el ele bir zincir
oluşturarak Amasraya termik santral kurulmaması konusunda tepkilerini
dile getirmiştir. Şimdi de 30 bin itiraz dilekçesiyle Çevre
Bakanlığına başvurmak üzeredir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Devamla) Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
Amasraya termik santral kurulması konusunda, lütfen, bir kez daha,
alınan kararların gözden geçirilmesini temenni ediyorum ve sizleri
Amasraya davet ediyorum, Amasranın balığını yemeye,
Amasranın salatasını yemeye, Amasranın ballı cevizli
manda yoğurdunu yemeye davet ediyorum, Amasranın güzelliklerini
görmeye davet ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya.
Yalnız, bir
şey soracağım: Şimdi herkesi davet ettiniz. Toplanıp
gelirsek siz ödeyecek misiniz?
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA
(Bartın) Biz öderiz, bakarız.
BAŞKAN
Tamam, peki.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ben öderim Başkanım, ben öderim.
MUHAMMET RIZA
YALÇINKAYA (Bartın) - Amasra halkı olarak bakarız.
BAŞKAN Ya, o
zaman siz de dâhilsiniz, peki, tamam. Sayın Yalçınkaya, Sayın
Tunçun davetlisisiniz.
Gündem
dışı ikinci söz, tarım arazileri ile meyve ve sebze
bahçelerine doğal afetlerin verdiği zararlar hakkında söz
isteyen Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıya aittir.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
2.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, tarım arazileri ile
meyve ve sebze bahçelerine doğal afetlerin verdiği zararlara
ilişkin gündem dışı konuşması
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçimizin
tarım arazilerini, meyve ve sebze bahçelerini vuran doğal afetlerle
ilgili gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Irak'ta
yaşanan gelişmelerden kısaca bahsetmek istiyorum.
Türkmeneli'nden gelen haberler Türk milletinin yüreğini dağlamaktadır.
Türkmenler göz göre göre soykırıma maruz kalmaktadır. Maalesef
dünya bunu seyretmektedir, en kötüsü de AKP iktidarı bunu seyretmektedir.
Yıllardır kurusıkı atan Başbakan nerededir? Türkiye'nin
toprakları işgal edilmiş, bayrağı indirilmiş,
insanları rehin alınmıştır. Tereyağından
kıl çekmekle uğraşan Başbakan, IŞİD'e terörist
bile diyememiş, dememiştir. Türkmenler, vicdansızca, alçakça
canından olurken, Başbakan ve Hükûmet
suya sabuna dokunmayan açıklamalarla oyalanmaktadır.
Türkmenler Türk milleti
için onur, şeref ve namus meselesidir. Kerkük'ün, Musul'un, Telafer'in,
Tuzhurmatunun güvenliği Türkiye'nin güvenliğidir, Türkmeneli
güvensiz olursa Türkiye güvensiz olur. AKP Hükûmeti Türkmeneli'nin imdat
çağrısını karşılıksız
bırakmamalıdır, Türk askeri bugünler için vardır.
Başbakan ve Hükûmeti kararlı bir tutum izlemeli, korkak, âciz, sünepe
ve pısırık politikaları derhâl terk etmelidir, Türkiye'nin
fiilî askerî gücüne de dayanan etkili bir caydırıcılık
stratejisini tümüyle hayata geçirmelidir.
Değerli
milletvekilleri, ekim ayından mayıs ayına kadar yaşanan
kuraklığın ardından, son aylarda arka arkaya meydana gelen
don, aşırı yağış, dolu ve sel afetlerinden
üreticilerimiz büyük zarar görmüştür. Çiftçimiz uzun yıllardır
karşılaşmadığı boyutta doğal afetlere maruz
kalmıştır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği
tarafından hazırlanan rapora göre, doğal afetlerin
oluşturduğu zarar, illere göre farklılık göstermekle
birlikte, fındık, kayısı, elma, çay ve kivide yüzde 20 ile
yüzde 100, buğdayda ise yüzde 50 düzeyindedir.
Türkiyenin en
büyük buğday üreticisi konumunda bulunan ve geçen yıl 2 milyon 292
bin ton üretim yapılan Konya'da, bu yıl üretimin yüzde 40
kayıpla 1 milyon 375 bin tona gerilemesi öngörülmektedir. Tarım
kesiminde çalışan milyonlarca vatandaşımızın
feryatları dalga dalga yükselmektedir. Çiftçilerimiz çaresiz
kalmış, devletinden bir yardım eli uzatılmasını
beklemektedir. Çiftçimizin kaderine terk edilmemesi; tarıma dayalı,
tarıma yönelik acilen bir destek paketi uygulamaya konulması
konusunda verdiğim soru önergesine Tarım Bakanınca daha geçen
hafta verilen 6 Haziran 2014 tarihli cevapta, tarım sektörünün iyi durumda
olduğundan bahsedilmekte ve 2014 yılı ilkbahar döneminde görülen
yağışların tarımsal üretimimize önemli katkı
sağladığı söylenmektedir. Tarım Bakanı, bu
cevapla tarımdan bihaber olduğunu ve çiftçinin sorunlarına
kayıtsız ve duyarsız kaldığını açıkça
ortaya koymuştur.
Ürettiği ürünü
değerinde satamayan ve başta mazot ve gübre olmak üzere tarımsal
girdilere gelen yüksek zamlarla beli bükülen, bankalara olan kredi
borçları katlanarak artan çiftçimiz, şimdi de kuraklık, don,
dolu, sel ve taşkın felaketi nedeniyle perişan durumdadır.
Ancak AKP Hükûmeti, ne çiftçinin ne de Türk tarımının durumunu
dert edinmektedir. AKP Hükûmeti çiftçi ve köylüye destek vermek yerine köstek
olmaktadır. Nitekim, çiftçimiz elektrik borçlarına kolaylık
getirilmesini beklerken, AKP Hükûmeti tam tersine elektrik borcu nedeniyle
tarımsal desteklerin verilmemesini kararlaştırmıştır.
Hükûmet bu süreçte yine ithalata sarılmış, Toprak Mahsulleri
Ofisine sıfır gümrükle buğday, arpa, pirinç, mısır
ithal görevi vermiştir. Hükûmet, Çiftçinin Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını bir yıl
erteledik. diyor. Hâlbuki ürünleri, hayvan varlıkları, tesis veya
seraları en az yüzde 30 oranında zarar gören çiftçilerin
borçları yüzde 3 faizle ertelenmektedir. Doğal afetten dolayı
elde avuçta bir şeyi kalmayan çiftçilerin borçlarına hâlâ faiz yükü
bindirmek insafsızlıktır.
Hükûmet,
mağduriyet yaşayan üreticilerimize muhakkak, yardım eli uzatarak
şefkat ve iyi niyetini göstermelidir. Ancak Hükûmet tarafından
Meclise sevk edilen ve cumhuriyet tarihinin en kapsamlı af yasası
diye adlandırılan torba tasarıda çiftçimizin sorunları niye
görmezden gelinmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem
IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Muşun sorunları hakkında söz
isteyen Muş Milletvekili Sayın Faruk Işıka aittir.
Buyurunuz
Sayın Işık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
3.-
Muş Milletvekili Faruk Işık'ın, Muşun
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
FARUK IŞIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
20nci
yüzyılın tüm dünyada estirdiği ulus devlet
anlayışı, birbirinden farklı birçok coğrafyada
olduğu gibi bize de çok büyük acılar yaşatmıştır.
İnsan fıtratına ters, ceberutluğa ulaşmış
otoriter devlet anlayışı, toplumun her kesiminde, maalesef,
derin izler bırakmıştır. Ülkemin her rengi, her bölgesi ve
her ırkı, kavmi bunu en acı şekilde
yaşamıştır. Fakat, bu acılar, vekili bulunduğum
coğrafyada farklı aktörlerin devreye girmesiyle çok daha acı bir
hâl almıştır. En yanık ağıtlar, en ağır
trajediler, en insafsız muameleler, faili meçhuller, hukuka hasret
mahkemeler, işkenceler, yasaklar, inkârlar, asimilasyonlar ve daha nicesi,
bölgemize koca bir cehennem yaşatmıştır. Çok şükür ki
AK PARTİnin kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihi, ülkem için,
milletim için, fakirliğin, geri kalmışlığın,
güvensizliğin, cesaretsizliğin, kinin, nefretin, asimilasyonun ve
ötekileştirmenin son bulduğu tarih olmuştur.
Şimdi, bu
bahsettiğim tarihin Muşta nasıl hissedildiğini anlatmak
istiyorum. Devasa büyüklüğe sahip, cennet gibi mümbit ovasıyla,
kıvrım kıvrım akan Murat ve Karasu Irmaklarıyla,
ağustos ayında bile üzerinde kar bulunduran Kürtik
Dağıyla, hepsinden önemlisi, Türklerin ve Kürtlerin birlikte neler
yapabileceklerini tüm dünyaya haykırdıkları Malazgirtin
şirin ve güzel Muşundan bahsetmek istiyorum.
Muş ilimiz,
son on yılda hemen hemen her alanda fiziki altyapı eksikliklerini
hızla tamamlayan, eğitim, sağlık, ulaşım, çevre
ve sosyal donanımlarıyla gerçek bir şehir hüviyetine her geçen
gün biraz daha bürünen bir süreci yaşıyor. Bu sürecin
tamamlanmasıyla birlikte, öyle inanıyorum ki şimdiye kadar maruz
kaldığı kayıplarını, hem de fazlasıyla
telafi etme imkânı bulacaktır. Nitekim, AK PARTİ
iktidarları döneminde kaydedilen başarılarla, cumhuriyet tarihi
boyunca açık ara önde olduğu net olarak görülmektedir. Bu süreçte,
özellikle son üç yılda yaklaşık 800 milyon TL
yatırımın Muşa aktarıldığını
rahatlıkla ifade etmek isterim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunların yanı
sıra ülkem, bölgem ve şehrim için belki de en önemli
yatırım, en önemli proje, çözüm ve barış projesidir.
Şöyle ki: Son otuz yılda batısından doğusuna,
kuzeyinden güneyine, Kürtünden, Türkünden, Arapından, Lazından
Çerkezine on binlerce çocuğumuzu, gencecik bedenleri toprağa verdik.
Kısacası, binlerce yıllık müşterek tarihimize, bizi
hem neseben hem de dinen kardeş kılmış dinimize, ortak
yaşam kültürümüze rağmen her birimizi yekdiğerinin katili veya
maktulü kılmış kahrolası bir zaman mağarasından
geçtik ama adını çözüm veya barış süreci
koyduğumuz yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Öyle ise gelin, hiçbir
siyasi kaygı ve çıkar, istismar ve ön yargıya izin vermeksizin,
bu tarihî fırsatı akıl, vicdan ve hakikat
ışığında değerlendirip gerek bölgesel gerek
küresel çapta daha itibarlı bir gelecek inşa edelim.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimizin başladığı çözüm süreci
üzerinden tam on dokuz ay geçti. Tam on dokuz aydır bu meseleden dolayı
hiçbir genç hayatını kaybetmedi, hiçbir anne gözyaşı
dökmedi, hiçbir çocuk yetim kalmadı. Bu sürecin en büyük
kazanımı, dün yaşayan gençlerin bugün de yaşayabilmesi,
bugün hayatta olan gençlerimizi yarın da hayatta tutabilmektir. Bilge Kral
Aliya İzzetbegoviç, barış müzakerelerinde attığı
imzadan sonra bir gazeteciye verdiği mülakatta şunu söyler: Bu imza,
şüphesiz, Bosna için fevkalade bir anlaşma ima etmez ama eğer bu
imzayı o an atmamış olsaydım, bugün hayatta olan birçok
Boşnak, şu an toprak altında olurdu, birçoğu da
açlıktan ölmüştü.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK IŞIK
(Devamla) En azından, şu an Boşnaklar yaşıyor ve
Bosna davamız sürüyor.
Çok değil,
çözüm süreci bir yıl önce başlamış olsaydı, bugün
toprağın altında olan binlerce gencimiz hayatta olmuş
olacaktı.
Değerli
milletvekilleri
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık, bitti.
FARUK IŞIK
(Devamla) - Bir saniye efendim.
BAŞKAN Yok,
bir saniyemiz yok ki. Siz konuşursunuz ayrı, ona bir şey
diyemem.
FARUK IŞIK
(Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ne
çok da alkış aldınız.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sen de en önemli şeyi en sona
bırakmasaydın yani.
BAŞKAN Hiç!
Evet, on
arkadaşımıza pek kısa söz vereceğim.
Sayın
Yeniçeri
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, PKKnın Diyarbakır-Bingöl
yolunu kapatarak kimlik kontrolü yaptığına ve Hükûmetin, Türk
milletinin egemenlik hakkını PKKnın kullanmasına izin
vermekten suçlu olduğuna ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
PKK, yirmi dört
gündür Diyarbakır-Bingöl yolunu kapatacak, eşkıya yollara hendek
açacak, köprüler tahrip edecek, kimlik kontrolü yapacak ve siz seyredeceksiniz;
PKK, yirmi dört gün sonra insafa gelip yol kesmeye son verecek, yola
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Havutça
2.-
Balıkesir Milletvekili Namık Havutça'nın, 30 Mart seçimlerinden
sonra CHPden AKPye geçen Balıkesir Susurluk Belediyesinde işten
çıkarılan 80 işçinin durumuna ilişkin açıklaması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Balıkesir
Susurlukta 2009 yılından 2012 yılına kadar Cumhuriyet Halk
Partisi belediyeyi yönetti ve çalışanlar barış içerisinde,
kardeşçe, hiçbir ayrım gözetmeksizin büyük bir iş
barışıyla çalıştılar.
30 Mart
seçimlerinden sonra CHPden AKPye geçen Susurluk Belediyesinde yeni gelen
belediye yönetimi derhâl, sendikasız çalışmayı kabul
etmeyen 80 işçimizi kapının önüne koydu. Bugün, Susurlukta
şu anda belediyenin önünde 80 işçi kardeşimiz hakları için
mücadele ediyorlar.
Sayın Bakan,
işçi kıyımı sadece Somada olmuyor. Bakın, Somada
katliamdan sonra 301 yurttaşımızla, hayatını kaybeden
yurttaşlarımızla ilgili bugün büyük bir mücadele yürütüyoruz ama
sadece madenlerde değil, AKPnin iktidar olduğu her alanda işçi
kıyımları var. Bakın, bugün Susurlukta 80 işçi
kardeşimiz işini, aşını, ekmeğini,
çocuklarının ekmek parasını kaybetti. Bu
ızdırabı
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Doğru
3.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru'nun, Irak Türkmenlerine yapılan
IŞİD saldırısını kınadığına
ve Sağlık Bakanlığının başta Tokat olmak
üzere Kırım Kongo kanamalı ateşi
hastalığının olduğu illeri karantinaya alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Irak Türkmenlerine yapılan
terör saldırılarını şiddetle kınıyorum.
Iraktaki hainlere, katillere karşı topraklarını,
namuslarını korumaya çalışan Irak Türklerini Türkiye Büyük
Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum, onların yanında
olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.
Ayrıca, Tokat
ili son on beş yıldan beri Kırım Kongo kanamalı
hastalığı denilen, kene ısırmasından
bulaşan bir hastalıktan dolayı çok büyük bir tehlike
altındadır. Yaklaşık 50 kişi bu hastalıktan vefat
etmiş, yüzlerce insan da hastanede yatarak tedavi görmüştür. Ancak,
halk bu hastalıktan dolayı büyük tedirginlik yaşamaktadır.
Bu yıl da 9 kişi hastalıktan ölmüştür. Köylü, çiftçi,
tarlasına, bahçesine giderken büyük tedirginlik yaşamaktadır. Sağlık
Bakanlığı acil olarak, başta Tokat ili olmak üzere, bu hastalığın
olduğu illeri karantinaya almalı, başta aşı olmak
üzere de koruyucu hekimlik noktasında
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Demiröz
4.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, il özel idareleriyle ilgili sorusuna
verdiği cevap nedeniyle İçişleri Bakanını
kınadığına ilişkin açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, sizin aracılığınızla İçişleri
Bakanına sormak istiyorum. Daha önce -ben il özel idaresinden emekli
olmuş bir mühendisim- il özel idaresi mülkiyetinde bulunan
taşınmazlarla ilgili soru sordum. Kurumun, zannediyorum, bununla
ilgili hazırlıklarına rağmen Sayın İçişleri
Bakanı bize Efendim, oluşturulan Devir, Tasfiye ve
Paylaştırma Komisyonu kararı doğrultusunda, ilgisine göre
kurum ve kuruluşlara paylaştırılarak devredilmiş.
diye çok kısa bir cevap yazıyor. Buradan İçişleri
Bakanını kınıyorum ve İçişleri Bakanı,
milletvekillerine bu şekilde olabilmesi için bürokrat olarak özellikle mi
seçildi, onu da sormak istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Halaman
5.-
Adana Milletvekili Ali Halaman'ın, Adana ve çevresinde siyasi
huzursuzluğun yanında ticari huzursuzluğun da olduğuna ve
Hükûmetin bu konuyla ilgilenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın
Başkanım, son zamanlarda, özellikle Adana bölgesinde siyasi bir
huzursuzluk var. Dolayısıyla, ticari huzursuzluk da var. Portakal
döneminin, narenciye döneminin piyasası oluşmadı, iyi gitmedi,
narenciye aşağıda kaldı. Buğday hasadı oldu,
iklim şartlarından mütevellit o da iyi olmadı. Şimdi,
gündeme ayçiçeği geliyor, karpuz geldi. Siyaseti temsil eden, bu işle
ilgili olan Sayın Bakanımız, hiç olmazsa, şu
ayçiçeğiyle ilgili bir şey söylesin yani bunların tanzimi
noktasında biraz alakadar olsunlar.
Ben teşekkür
ederim, bunu söylemek istedim.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
6.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, Iraktaki IŞİD
saldırılarıyla ilgili Hükûmet yetkililerinin bilgi vermesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Irakta
konsolosluğumuza yapılan hain saldırıdan yaklaşık
bir hafta geçti, bugün sekizinci gün. Konsolosluğumuzla beraber, Irakta
yaşanan hadiseler ortada; yaklaşık 100ün üzerinde
vatandaşımız tutsak ve rehin. Ancak, Hükûmetin hiçbir
yetkilisinden, özellikle Sayın Dışişleri Bakanından
bir tek ses çıkmıyor. Ses çıkmadığı gibi
Türkiyede Biz bunu çözeceğiz. deyip, medyayı susturup yasaklayan
anlayış, Türkiye Büyük Millet Meclisinde -ne yazıktır ki-
milletvekillerine de hâlâ bir bilgi vermiş değil.
Vatandaşlarımızla ilgili ne önlem aldıklarını
merak ediyorum. Sayın Hükûmet yetkililerinden, şu anda Hükûmet
saflarında bulunan Sayın Bakanımdan açıklama bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Öğüt
7.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbulda
özelleştirme kapsamına alınan arazi ve
taşınmazların durumuna ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
İstanbulda 2
bin dönümlük 71 taşınmazın özelleştirilecek olmasıyla
ilgili tebliğin 8 Mayısta yürürlüğe girmesi, büyük ve haklı
tepkilere neden olmuştur. Özelleştirilecek yerler arasında sit
ve arkeolojik alanlar, dere yatakları, yollar, yeşil alanlar, askerî
bölgeler bulunmaktadır. Özellikle, Erenköydeki Tarım İl
Müdürlüğü binası ve arazisinin özelleştirilme kapsamına
alınması büyük bir vurgundur. Burası, bölgenin en büyük
yeşil alanıdır ve satışı hâlinde bu alan
yapılaşmaya açılacaktır. Daha önceleri de araziyi imara
açmak adına birçok adım atılmış ancak hukuken
engellenmiştir. Kaldı ki Hükûmetin başı, 2009 seçimleri
öncesi, Kadıköyde yeşil alanların
kalmadığını söylemiş, söz konusu arazinin yeşil
alan yapılacağını duyurmuştur.
Sata sata nefes
alınacak alan bırakılmayan İstanbulda, Erenköydeki
araziye göz dikilmesinin sebebi nedir? İlaveten, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının Üsküdarda devreye soktuğu yeni imar
planı da büyük bir talandır. Acıbademdeki tek parkın
yapılaşmaya açılması, Burhaniye-Altunizade arasındaki
yeşil alanların
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
8.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, Iraktaki Türkmenlere
yapılan saldırılar nedeniyle Hükûmeti ve
Dışişleri Bakanını istifaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Güneydeki iki
komşu devlet Irak ve Suriyenin bölünme tehlikesiyle karşı
karşıya olduğu kanlı bir süreç yaşanmaktadır.
IŞİD, Musulu ele geçirmesinin ardından ilerleyişini
sürdürmektedir. Sayıları 3 milyonu aşan Türkmenler başta
olmak üzere, bölgedeki milyonlarca masum Müslüman ahalinin, mezheplere
dayalı radikal örgütler ve barbar IŞİD terör örgütünün
insafına terk edilmesi karşısında, Gücümüzü test etmeyin.
demekten öteye gidemeyen Dışişleri Bakanını ve
Hükûmeti istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Akar
9.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, İzmit Gazi Anadolu Lisesini
birincilikle bitiren Işıtan Önderi mezuniyet konuşması
nedeniyle disiplin kuruluna sevk edenleri ve okul birinciliğini
alanları kınadığına ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan; Işıtan Önder, İzmit Gazi
Anadolu Lisesinden birincilikle mezun olmuş ve mezuniyet kürsüsünde
yaptığı konuşmanın son kısmında, kendisi
gibi öğrenci olan, öğrenim hakları katiller tarafından
ellerinden alınan 15 yaşındaki Berkin Elvan ve
Eşkişehirde yaşam hakkı elinden alınan Ali
İsmail Korkmazın Gezi eylemleri sırasında öldürülmelerine
vurgu yaparak, anayasal hakkı olan ifade özgürlüğünü kullanması
nedeniyle mezuniyet töreninden sonra okul yönetimi tarafından disiplin kuruluna
sevk edilmiş ve okul birinciliği elinden alınmıştır.
Ortaöğretim Kurumları Ödül ve Disiplin Yönetmeliğinin 163, 164,
165 ve 166ncı maddelerinde olmamasına rağmen, bu
öğrencimize bu cezayı veren tüm korkakları kınıyorum.
Işıtan
Önderi ve böyle özgürce düşüncelerini ifade eden bir evlat yetiştirdikleri
için de ailesini tebrik ediyorum. Belki
BAŞKAN
Sayın Susam
10.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam'ın, çiftçilerin doğal
afetlerden gördükleri zararın telafi edilmesi için Bakanlar Kurulunun
önlem alması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın Başkanım,
aracılığınızla Tarım Bakanına bir soru
sormak istiyorum. Tarım arazileri doğal afetler nedeniyle çok ciddi
zararlar gördü, köylümüzün ürünleri ya daha oluşmadan ya oluşmuş
aşamada dolu ve diğer felaketler nedeniyle zarar gördü. Bu
zararın telafi edilmesi konusunda Hükûmet, TARSİM sigortası
olanların borcunun ertelenmesi dışında hiçbir alternatif
tavır göstermemiştir. Bu anlamıyla da köylü çaresiz; ürününü
elde edip parasını alamadığı gibi, ürününde doğan
zararı telafi etme noktasında da bir şey yapamamaktadır.
Çok acilen -burada bulunan Değerli Kalkınma Bakanına da söylemek
istiyorum- köylünün, çiftçinin bu doğal afetten gördüğü zararın
giderilmesi noktasında Bakanlar Kurulunca önlem alınmasına,
köylünün üretimden kaynaklanan zararlarının giderilmesi için destek
verilmesine, sadece
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir)
borçlarının değil, üretim yapabilmesi için
yeni desteklere ihtiyaçları olduğunu sizlere
hatırlatıyorum. Sizleri göreve davet ediyorum.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
2nci sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden
fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni
Tutanak Dergisinde yer alacaktır.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 33 milletvekilinin, düşünce,
ifade ve yayınlama özgürlüğünün önündeki engellerin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/981)
21/6/2012
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiye
Yayıncılar Birliği (TYB) Yayınlama Özgürlüğü Raporuna
(Haziran 2011-Haziran 2012) göre muhalif düşüncelere sahip oldukları
ve bunları sözlü veya yazılı ifade ettikleri için hapse
düşen düşünür sayısında ciddi artış vardır.
Rapora göre, 2011 yılında pek çok yazar, çevirmen ve çizer,
eserlerinden ve çalışmalarından dolayı
yargılanmış, yayıncıların yayınlama
haklarına yönelik engelleyici karar ve uygulamalarla karşı
karşıya kalmıştır.
BİA Gözlem
Raporuna göre ülkemizde mart sonu itibarıyla 100 gazeteci, 35
dağıtımcı tutukludur. Mart 2011de Ahmet Şık'ın
İmamın Ordusu kitabının taslağına el
konulmuş ve toplatılmıştır. Aralık ayında
ise Harun Gürek'in Belediye İhale Dalavereleri kitabı
toplatılmıştır. Ocak 2012'den itibaren Musa Anter'in Aram
Yayınlarından çıkan kitaplarına yasak gelmiştir. Zülfü
Livaneli'nin Engereğin Gözündeki Kamaşma kitabının çizgi
roman versiyonunu hazırlayan Destek Yayınevinin kitabının
kapağı müstehcen bulunduğu için İstanbul metrosuna
asılmasına izin verilmemiştir, sansürlenen kapak sonrasında
afişler metroya asılmıştır.
TYB raporuna göre
Aydınlık dergisinden Deniz Yıldırım, Cumhuriyet
gazetesinden İlhan Taşçı, Hürriyet gazetesinden Ali Dağlar,
Radikal gazetesinden İsmail Saymaz ve Hanefi Avcı
yazdıkları kitaplar yüzünden, Metis Yayınevi
yayınladığı ajanda yüzünden, Penguen dergisinden
Bahadır Baruter çizdiği karikatür yüzünden, Do Yayınevi
yayınladığı kitaplar yüzünden davalık
olmuşlardır.
Chuck Palahniuk'un
Ölüm Pornosu kitabını yayınlayan Ayrıntı
Yayınlarına ve çevirmenine, William S. Burroughs'un Yumuşak
Makine kitabını yayınlayan İrfan Sancı ve çevirmenine
müstehcenlik yüzünden dava açılmıştır. Dünyaca ünlü iki
yazar ve kitaplarının edebî eser olup olmadığı ve
çevirisinin doğru yapılıp yapılmadığı
üzerine dava devam etmektedir.
Yine rapora göre,
Ankara'da öğrencilerine Mina Urgan'ın Bir Dinozorun
Anıları kitabını öneren öğretmene soruşturma
açılmıştır.
Rapor, birçok
davada kitapların suç delili olarak dava dosyalarına girdiğini
de ortaya koymaktadır. Ülkemizde yasak olmayan yüzlerce kitap
iddianamelerde suç delili ve örgüt üyeliğinin kanıtı olarak yer
almıştır.
Cezaevlerinde ise
durum daha da vahimdir. Cezaevlerine, yasak olmayan, piyasada satılan
birçok kitabın girişi mevzuata aykırı olarak yasaktır.
Tutuklu ve hükümlülerin okuma özgürlükleri yoktur.
AKP, iktidara
geldiği günden beri, yazarlar, çizerler, yayıncılar, basın
mensupları üzerinde yoğun bir baskı kurmuştur. Düşünen
ve bunu ifade eden bireyler davalarla korkutulmaktadır. Bu durum
düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engelin mevcut
iktidar olduğunun kanıtıdır. AKP iktidarında kitaplar
yasaklanmış, toplatılmış; yayıncılar,
gazeteciler, yazarlar, düşüncelerini açıklayan aydınlar hapse
atılmış; gazeteler, İnternet siteleri
kapatılmıştır. Yaşananlar AKP iktidarının
muhalif hiçbir sese tahammülü olmadığının
kanıtıdır.
Düşünce, ifade
ve yayınlama özgürlüğünün önündeki sorunların tespit edilmesi ve
bu sorunların çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98inci
maddesi, İç Tüzükümüzün 104üncü ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1)
Turgut Dibek (Kırklareli)
2)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
3)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4)
Sedef Küçük (İstanbul)
5)
Kamer Genç (Tunceli)
6)
Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
8)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9)
İhsan Özkes (İstanbul)
10)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
11)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
12)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
13)
Sakine Öz (Manisa)
14)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
15)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
16)
Hasan Ören (Manisa)
17)
İlhan Demiröz (Bursa)
18)
Ali Haydar Öner (Isparta)
19)
Ali Özgündüz (İstanbul)
20)
Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
22)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
23)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
24)
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
25)
Celal Dinçer (İstanbul)
26)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
27)
Vahap Seçer (Mersin)
28)
Hülya Güven (İzmir)
29)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
30)
Mahmut Tanal (İstanbul)
31)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
32)
Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
33)
Bülent Tezcan (Aydın)
34)
Ensar Öğüt (Ardahan)
2.-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 29 milletvekilinin, çocuk
işçiliği sorununun araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/982) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türkiyede
yaklaşık 2 milyon, dünya genelinde ise 200 milyondan fazla çocuk
işçi bulunduğu bilinmektedir. Türkiyede küçük ölçekli iş yerlerinde
kayıt dışı çalışan çocuklar göz önünde
bulundurulduğunda ortaya büyük sayısal veriler çıkmaktadır.
Çocuk işçiliği emek sömürüsünün en kötü hâli olmakla beraber,
milyonlarca çocuk, ruhsal, psikolojik, duygusal, fiziksel olarak
sömürülmektedir. Ekonomik krizin, Türkiyede çocuk işçiliğinin
artışına neden olması yüksek bir ihtimaldir. Hükûmetin
uyguladığı 4+4+4 diye adlandırılan kanun
değişikliği sonucu oluşan yeni eğitim
politikasıyla bu oranların daha da yükseleceği
aşikârdır. Bu nedenle oluşan bu sorunların tespiti ve çözüm
yollarının bulunması için Anayasanın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1)
Celal Dinçer (İstanbul)
2)
Ensar Öğüt (Ardahan)
3)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4)
Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
5)
Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6)
İhsan Özkes (İstanbul)
7)
Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
8)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
9)
Ali Özgündüz (İstanbul)
10)
Mehmet Şeker (Gaziantep)
11)
Hasan Ören (Manisa)
12)
İlhan Demiröz (Bursa)
13)
Hülya Güven (İzmir)
14)
Sakine Öz (Manisa)
15)
Ali Haydar Öner (Isparta)
16)
Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
17)
Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
18)
Ali Rıza Öztürk (Mersin)
19)
Aylin Nazlıaka (Ankara)
20)
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
21)
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22)
Malik Ecder Özdemir (Sivas)
23)
Vahap Seçer (Mersin)
24)
Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
25)
Mahmut Tanal (İstanbul)
26)
Hurşit Güneş (Kocaeli)
27)
Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
28)
Bülent Tezcan (Aydın)
29)
Hasan Akgöl (Hatay)
30)
Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
Özet
Gerekçe:
BM'ye
bağlı Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) "Çocuk
İşçiliğinde Sona Doğru Ulaşılabilir Bir Hedef
raporunda, 2000-2006 yılları arasındaki altı
yıllık dönemde, 246 milyon olan çalışan çocuk
sayısının 216 milyona düştüğüne dair verilere yer
verilmiştir.
Çocuk işçiliği, dünya
gündeminde en üst sırada yer alması gereken ve acil çözüm bekleyen en
önemli sorundur. Dünyanın çeşitli
yerlerinde, milyonlarca çocuk, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal,
eğitsel ve kültürel gelişimlerine zarar veren ve ulusal yasalar ile
uluslararası standartlara uygun olmayan koşullarda
çalışmaktadır.
Konuyu dünya çapında ele alan
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 1992-1993
yıllarından itibaren "Çocuk İşçiliğinin Sona
Erdirilmesi Uluslararası Programı" (IPEC) adında,
çalışan çocukları korumayı, çocuk işçiliği
sorunuyla mücadeleyi ve bu soruna son vermeyi amaçlayan bir çalışma
programı oluşturmuştur. IPEC'in uzun vadedeki hedefi çocuk
işçiliğine son verilmesini sağlamak iken, kısa ve orta
vadede ise çocukların korunması ve çalışma koşullarının
iyileştirilmesini hedef almakta, ayrıca belirli aralıklarla,
dünyadaki çocuk iş gücünün genel durumuna yönelik araştırmalar
yaparak veriler yayınlamaktadır. ILO katkısıyla Türkiye
İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen Ekim 1999 Çocuk
İşgücü Anketi temel göstergelerine bakıldığında
Türkiye genelinde 6-17 yaş grubu arasında bulunan 16.088.000
çocuğun içerisinde ekonomik faaliyette bulunanların oranı yüzde
10,2 (1.635.000 kişi) olarak tahmin edilmiştir. Zaman içinde çocuk
işçi sayısının düşüş göstermesinde etkili olan en
önemli faktörlerden biri de 8 yıllık zorunlu eğitimin uygulamaya
geçirilmiş olmasıdır. Bu faktör çocuk işçiliğine bir
çözüm sunmamakta, sadece ertelemeyi getirmekte, Hükûmetin uygulamaya
koyduğu 4+4+4 eğitim sisteminin ise çocuk işçi
sayısını tekrar arttıracağı endişesini öne
çıkarmaktadır. Çocukların
çalıştırılması sorununun ortadan
kaldırılması gibi çok yönlü bir konuda kalıcı çözümler
elde edebilmek, ancak sorunun ulusal politika hâline getirilmesi ve ilgili tüm
kurum ve kuruluşların katılımlarının
sağlanmasıyla mümkündür. Dünya çapında yürütülen
çalışmaların yanı sıra, ulusal bazda da çözüm önerilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
İş teftiş kurullarıyla birlikte ilgili bakanlıklar,
yerel yönetim kuruluşları, gönüllü kuruluşlar, işçi ve
işveren örgütleri, araştırma kuruluşları ve
üniversiteleriyle iş birliği içinde
çalışılacakları mekanizmalar istenen sonuca
ulaşılmasında etkili olacaktır. Ülkemizde çocuk
haklarını her yönüyle kavrayacak, çocukları yaşanan bu
sorunlardan hakları kapsamında koruyup, çekip çıkaracak bir
çocuk politikasının bulunmayışı, çocuklara dair tüm
alanlarda bir sorun ve büyük bir eksiklik olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Bu nedenle
oluşan bu sorunların tespiti ve çözüm yollarının
bulunması için Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104
ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırmasının
uygun olacağı düşünülmüştür.
3.-
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 milletvekilinin,
çalışanların iş güvenliği ve sağlıkla ilgili
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/983)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Meslek
hastalıkları başta olmak üzere, iş kazaları ve
bağlantılı hastalıkların tespit edilebilmesi,
yaralanmaların ve çalışanlara yönelik risklerin
azaltılabilmesi veya ortadan kaldırılabilmesi için gerekli
önlemlerin alınabilmesi amacıyla, Anayasamızın 98inci,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104üncü ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1) Ruhsar Demirel (Eskişehir)
2) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
3) Cemalettin
Şimşek (Samsun)
4) Hasan Hüseyin
Türkoğlu (Osmaniye)
5) Yusuf
Halaçoğlu (Kayseri)
6) Ahmet Kenan
Tanrıkulu (İzmir)
7) Mustafa
Kalaycı (Konya)
8) Mehmet Günal (Antalya)
9) Oktay Vural (İzmir)
10) Muharrem
Varlı (Adana)
11) Mehmet
Erdoğan (Muğla)
12) Ali Öz (Mersin)
13) Sinan Oğan (Iğdır)
14) Alim
Işık (Kütahya)
15) Erkan Akçay (Manisa)
16) Mesut
Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
17) Ali Halaman (Adana)
18) Kemalettin
Yılmaz (Afyonkarahisar)
19) Emin Çınar (Kastamonu)
20) Seyfettin
Yılmaz (Adana)
21) Emin Haluk
Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
İş
güvenliği uygulamalarında sağlık, iş güvenliğinin
ayrılmaz bir parçası olmakla birlikte, iş güvenliğinin
temel felsefesi çalışanların ve iş
sağlığının korunması, geliştirilmesi ve
sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Ülkemizde, kayıtlı
çalışanlar üzerinden yapılan bir araştırmaya göre her
2 çalışandan 1i iş kazasına uğramakta ve kayıt
dışı çalışanlarda bu oranın daha da yüksek
olduğu tahmin edilmektedir.
Çalışma
şartlarının çalışanlar üzerindeki sağlık ve
güvenlikle ilgili olumsuz etkilerini en aza indirecek şekilde,
işyerinin tasarımı, iş ekipmanlarının seçimi,
çalışma şekli ve saatleriyle hizmet ve üretim yöntemlerinin
gelişen teknolojiyle sürekli uyumlu hâle getirilmesi, sosyal
ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili diğer
faktörlerin de etkilerini kapsayan genel bir önleme politikasının
geliştirilmesi gerekmektedir.
Çalışanın
güvenliği, ülkemizde ilk kez 1969 yılında İSGÜM'ün ILO'yla
yaptığı sözleşmelerle mevzuatımızda yer almaya
başlamış, ancak hiçbir zaman kendine ait bir yasası
olmamıştır. İstanbul Deklarasyonunun
altyapısını oluşturan ve 2008'de Seul'de imzalanan deklarasyonda
açıkça belirtildiği gibi, "Çalışanların
sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla güçlü ve etkin bir
iş denetimi sistemini de içerecek şekilde tam ve uygun
sağlık ve güvenlik standartlarını yürürlüğe koymak
hükûmetlerin görevidir."
Tahminlere göre 1
milyon çocuk çalışanın olduğu ve bu çocukların 600
binden fazlasının ağır işçi olarak
çalıştığı, tüm kayıtlı
çalışanların yüzde 71'inin mutsuz olduğunu ifade
ettiği ülkemizde, yüklenen toplumsal ortak sorumluluk çerçevesinde sadece
iş kazalarının önlenmesi değil, çalışanların
iyilik ve refahının artırılacağı ekonomik ve
sosyokültürel altyapının oluşturulması gerekmektedir.
Çalışanların sağlık ve güvenlik endişesinin
olmaması şüphesiz verimliliği artıran en büyük
etmenlerdendir.
Araştırmanın
genel amacı, "Çalışanların sağlık ve
güvenliğiyle ilgili kamuoyu farkındalığının
artırılabilmesi, risk yönetimi, çalışma
koşullarının düzenlenmesi ve denetim yöntemlerinin
belirlenmesi" amacıyla gerekli önlemlerin alınabilmesidir.
Araştırmanın
alt amaçları:
1)
Kayıtlı ve kayıt dışı çalışanlar ile
çocuk işçilerin sayıları ve çalıştıkları
iş kollarını belirlemek,
2) İş kazaları sonucunda yaralanan,
hastalanan ve hayatını kaybeden çalışan
sayısını ve olguların nedenlerini belirlemek,
3) Oluşan meslek
hastalıklarının ve iş kazalarının iş
kollarına göre dağılımlarını belirlemek,
4) Meslek hastalıkları, iş
kazaları ve bağlantılı hastalıkları ve
çalışanlara yönelik riskleri belirlemek,
5)
Çalışanların refah seviyesi, moral ve motivasyonun
artırılmasına yönelik oluşturulacak sosyoekonomik
altyapıyı belirlemek,
6) Meslek
hastalıkları ve iş kazalarının önlenmesine yönelik
denetim yöntemleri ve sıklığını belirlemek,
7) Ülkemizde,
meslek hastalıkları ve iş kazalarına yönelik imzalanan
uluslararası sözleşmelere uyumda yaşanan problemleri belirlemek.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Halkların
Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
HDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, arıcılık ve bal üreticilerinin
içinde bulunduğu olumsuz durumun tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/87), Genel Kurulun 18 Haziran 2014 Çarşamba
günkü birleşiminde ön görüşmelerinin yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 18/06/2014 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan (10/87) "Arıcılık ve bal
üreticilerinin içinde bulunduğu olumsuz durumun tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşülmesinin, Genel Kurulun 18/06/2014
Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Halkların Demokratik Partisi Grubu
önerisinin lehinde ilk söz Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozaniye
aittir.
Buyurunuz Sayın Zozani. (HDP sıralarından
alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Esasında bu konuşmayı 1 Haziran
seçimlerinde Ağrı Belediye Başkanı seçilen Milletvekilimiz
Sayın Sırrı Sakık yapacaktı. Ancak belediye
başkanlığı mazbatasını almış
olmasından dolayı, Meclis Başkan Vekilimizin de takdirleri
nedeniyle Sayın Sakık bu konuşmayı yapmaktan vazgeçti,
iş bana düştü. O nedenle önerge üzerine ben
konuşacağım.
Sayın Sakıka yeni seçildiği görevinde
başarılar diliyorum. Umut ediyorum ki grup olarak, ülke olarak
kendisiyle gurur duyacağımız hizmetlere Ağrıda imza
atacaktır. Kendisine çalışmalarında şimdiden
başarılar diliyoruz.
Şimdi, Türkiyede esasında yoğun
karmaşa içerisinde, yoğun gündemler arasında, Türkiyede
yaşayan üreticilerin, esnafın, çiftçinin
sıkıntıları hep ötelenir oldu, hep konuşulamaz oldu
maalesef. Biz de bu grup önerimizi, bir nebze, Türkiye'nin asli gündemine,
Türkiye'nin asli sorunlarına Meclis kayıtsız kalmasın,
Meclis bu sorunları unutmasın diye gündeme getirdik.
Arıcılar
sorunu bizim açımızdan çok önemli çünkü Türkiye'nin dört bir
yanında geleneksel yöntemlerle arıcılık yapan pek çok
sayıda insanımız var ve bu insanlarımızın, bu
üreticilerimizin ürettikleri, geleneksel yöntemlerle ürettikleri Türkiyeyi
dünya klasmanında 4üncü sıraya yükseltiyor. Neredeyse 5 milyona
yakın arı kovanı ve yıllık 81 bin, 82 bin ton bal
üretimi var Türkiyede ama bu konuda arıcılara, bu anlamdaki
üreticilere yol gösterici mekanizmalar, bilimsel mekanizmalar yok denecek kadar
azdır.
Bu mekanizmalardan
bir tanesi Bitlis ilimizdeydi, Arıcılık ve Araştırma
Enstitüsü adı altında kurulmuştu, bir nebze özellikle bölgede
arıcılık yapan insanlara rehberlik eden bir mekanizmaydı,
bilimsel bir mekanizmaydı ancak bu da daha sonra kapatıldı ve bu
enstitünün kapatılmasından sonra bölgede, özellikle Bitlis yöresinde
yoğun arı ölümlerine tanıklık ediyoruz. Geleneksel
yöntemlerle arıların korunamadığı, arı
üreticiliğinin, bal üreticiliğinin yapılamamış
olmasından kaynaklı sıkıntılar yaşanıyor.
Hem arıcıların
sıkıntılarına işaret etmek için hem de bu anlamda
yapılması gereken bilimsel çalışmalara, bu anlamda üretim
yapan insanlara katkı sunacak, destek sunacak, veri sunacak bilimsel
çalışmalara işaret etmek, o ihtiyaca işaret etmek için bunu
bugün burada konuşuyoruz. Dolayısıyla, hem Bitlis
açısından hem bir bütün olarak bölge açısından, Türkiye'nin
geneli açısından son derece önemli bir sorundan söz ediyoruz. Bu
alana eğilindiği zaman, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı bu konuda ön açıcı politikalar, projeler
geliştirdiği zaman esasında Türkiyeyi bu alanda ihraç ürünü
elde eden bir ülke durumuna getirebilir. Ama maalesef, bunlardan hiçbirini
görmüyoruz.
Söz Bitlisten
açılmışken bir garabeti de buradan sizinle paylaşmak
istiyorum, garabet şu: 2009-2010 yıllarında, TEKEL
özelleştirildiğinde, daha önce 950 hissedarın müştereken
Bitliste fabrika kurulsun. diye fabrika alanı olarak hibe ettiği
127 dönüm arazi, TEKEL özelleştirmesinden sonra belediyeye kamu yararına
kullanılmak üzere hibe edildi. Belediye, geride
bıraktığımız beş yıl içerisinde bu arazi
üzerinde itfaiye binası, sosyal yardımlaşma binaları
vesaire yapılaşmasına gitti; beş yıl da
kullanıldı. Ancak 30 Mart seçimlerinde belediyenin el
değiştirmesi nedeniyle bir garabete tanıklık ettik.
Seçimlerden bir buçuk ay sonra, Başbakanın ve 4 icracı
bakanın imzasıyla belediyeye hibe edilen TEKEL arazileri 12
Mayısta geri alındı. 14 Mayısta Başbakanın ve 4
icracı bakanın altında imzası bulunan karar Resmî Gazetede
yayınlandı. 16 Haziranda geri alınan araziler, belediyeye hibe
edilen araziler
14 Mayıstan hemen sonra, Diyarbakır
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yetkilileri,
kararın hemen arkasındaki gün, 15inde Bitlise gidiyorlar, tapu
müdürlüğüne başvuruyorlar, tapuyu kendi üzerlerine alıyorlar;
16sında da tapular tamamıyla çevrilmiş oldu.
Şimdi, Mardin
Belediyesinde de benzer sıkıntılar var ama özellikle bu garabeti
dikkatinize sunmak istiyorum. Ne oldu da beş yıl belediye o arazileri
kullandı? Oradaki vatandaşların
arazisi bu. 950 hissedarın bedelsiz olarak hibe ettiği bu arazi
beş yıl belediyede kaldıktan sonra belediye yönetimi el
değiştirince neden geri alma ihtiyacı duyuldu? Ne
yapacaksınız bu araziyi, kime peşkeş çekeceksiniz? Kime
fabrika alanı yapacaksınız bu arazileri? En başta iktidar
partisinin Bitlis milletvekillerinin çıkıp buna isyan etmesi
gerekirdi, Böyle bir garabet olamaz. demeleri gerekirdi ama zannediyorum, bu
karardan menfaat umulmuş olmalı ki dut yemiş bülbül gibiler, bu
konuya hiç eğilmezler.
Mardin Belediyesinde de
benzer bir sıkıntı var. Dünyanın başka bir yerinde
olsa bu skandal hükûmetlerin el değiştirmesine bile sebebiyet verir.
Mardin Büyükşehir Belediyesi, şu anda çadır belediyesidir,
binası olmayan belediyedir. Sebebi de şu: Seçimlerden bir gün önce
Mardin Büyükşehir Belediyesinin, daha önce Mardin Belediyesinin
kullandığı bina alt kademe belediyelerden bir tanesine, Artuklu
Belediyesine devredildi. Orası Artuklu Belediyesinin binası hâline
getirildi. Sebep şuydu: Niye Artuklu Belediyesi? Anketlerde Belki biz
kazanırız Artuklu Belediyesini. beklentisi vardı,
kazanamayınca bu beklenti de boşa çıktı ama bina bu defa
Artuklu Belediyesinde kaldı. Mardin Büyükşehir Belediyesi el
değiştirdikten sonra baktılar ki içinde oturacakları bir
bina yok, belediye eş başkanlarının oturacakları bir
odaları yok. Artuklu Belediyesinin şu anda kullandığı
hizmet binası büyükşehir belediyesiyle ortaklaşa
kullanılıyor. Mardin Büyükşehir Belediyesi Artuklu Belediyesinin
hizmet binasında işgalci pozisyonundadır. Bunu ben söylemiyorum,
Artuklu Belediyesi bir dilekçeyle valiliğe başvuruyor, Benim binam
büyükşehir belediyesi tarafından işgal edilmiş.
Boşaltılmasını talep ediyor.
Garabet bununla
bitmiyor yani tezgâhlanan oyun bununla bitmiyor. Mardinde bütün ilçe
belediyelerinin borçları büyükşehir belediyesine yazıldı
ama Büyükşehir Belediye Yasasıyla büyükşehre geçmesi gereken
varlıkların tamamı da valiliğin tasarrufuna
bırakıldı. Yani, borçları belediye ödeyecek ama
varlıkları, kullandıkları araçlar dâhil, il özel idaresinin
araçları dâhi -normalde yasal olarak bunların tamamının
belediyelere geçmesi gerekiyordu- hepsi valiliğin tasarrufuna
bırakıldı. Bu garabeti, bu ucubeliği, bu keyfîliği
birilerinin çıkıp burada izah etmesi gerekiyor.
Teşekkür
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zozani.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kars Milletvekili Sayın
Yunus Kılıç.
Buyurunuz
Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YUNUS KILIÇ (Kars)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Halkların
Demokratik Partisi adına 21 milletvekili arkadaşımızın,
arıcıların ve bal üreticilerinin sorunlarıyla alakalı
bir Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisinin aleyhinde
söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, öncelikle arıcılık ne anlam ifade ediyor bizim
açımızdan, ülkemiz açısından, dünya açısından,
kısaca onun hakkında bazı bilgiler verdikten sonra, araştırma
komisyonu kurulmasına yönelik soruları da cevaplayacağım
inşallah.
Türkiye, dünya
arıcılık üretiminde, özellikle arıcılık
ürünlerinden birisi olan bal üretiminde 2nci sırada. Sayın Zozani
4üncü sırada. dedi ama son yıllardaki gelişmelere dikkat
etmemiş galiba. Şu anda bal üretimimiz 95 bin ton civarında,
kovan varlığımız dünyada Çinden sonra 2nci sırada ve
Türkiye, dünyada bal üretimi noktasında 2nci sırada. Türkiyenin
nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık 1,1ine tekabül ederken, bal
üretimimiz dünyada yüzde olarak 5,5-6 civarındadır. Yani aslında
baktığınız zaman bal üretimi noktasında Türkiye
oldukça iyi bir durumdadır ancak Türkiye daha fazlasını
üretebilir mi? İnsanlarının gelir seviyesini,
arıcılıkla uğraşanların gelir seviyesini daha
fazla yükseltebilir mi? Elbette bunun imkânı var, olanakları var.
Aşağı
yukarı Türkiyede 20 bin köyde arıcılık yapılıyor
ve bu 20 bin köyde aşağı yukarı 80 bin aile -ortalama 4er
kişiden sayarsanız bunu 320 bin kişi- bizzat
arıcılık yapıyor, bal üretiyor, diğer arı
ürünlerini üretiyor ve aile yaşamına, geçimine katkıda
bulunuyor, yaşam standartlarını bununla belirliyor. Ve yine bir
rakam: Türkiyede kişi başına tüketilen bal miktarı
Türkiye, bu genel
kabulden sonra neler yapmıştır geçmişte? Bugün arıcılıkla
alakalı, bal üreticilerinin sorunlarıyla alakalı neler
yapmaktadır? Yapılan yeterli midir? Daha fazlasına mı
ihtiyaç vardır? Bir de o pencereden bakmak bence daha doğru bir
değerlendirme alanı oluşturacak diye düşünüyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, aslında, Türkiyede Anadolu, Trakya, bu bölge var
olduğu süreden beri- endemik bitki çeşitliliğinin, floranın
oldukça zengin olması sebebiyle arıcılık hep önemli bir
üretim alanı olmuş, halk elinde bu yetiştiricilik ve üreticilik
hep yapılagelmiş. Ancak, son yıllarda daha modern anlamda bir
arıcılık yapılması faaliyetleriyle beraber, kovan
varlığımız modern kovanlara dönüştürülmüş, bal
üretimimiz kısmen kovan başına artırılmış
-tabii beklenen seviyelerin hâlâ altında olduğunu itiraf etmek
lazım- ve insanlarımız -özellikle arıcılıkla
uğraşanlar- bir kayıt sistemi altına alınmış
-efendim, arıcılık kayıt sistemine dâhil edilmiş- her ilde
arıcıların oluşturduğu birlikler kurulmuş, merkez
birliğine dönüştürülmüş ve bugün hemen hemen
arıcılık faaliyeti yapan, bal üreten, diğer
arıcılık ürünlerini üreten insanlarımızın
tamamı bu kayıt sistemi altına dâhil edilmiş. Bunlara, 2003
yılından başlamak üzere, çeşitli kalemlerde destekler
verilmiş ve bu destekler artırılarak devam ediyor. 2000
öncesinde var mıydı, 2003 öncesinde var mıydı? Yoktu. O
zaman, AK PARTİ, aslında, arıcılığın
bilinçli olarak desteklenmesini ve geliştirilmesini başlatan parti.
Aslında, burada, buna teşekkür etmek gerektiğini de
düşünüyorum.
2003
yılından 2008 yılına kadar, arkadaşlar, ana arı
üretimine ve süzme bal üretimine verilen destekler ve teşvikler 2008den
itibaren kovan başına bir destek hâline getirilmiş ve
bugün, arıcılık
kayıt sistemine dâhil olan bütün arıcılara arı kovanı
başına 10 TL destekleme yapılmaktadır. 10 TL az bir rakam
mıdır? Elbet artırılabilir, daha fazlası
yapılabilir ama arkadaşlar, bir arı kovanının,
arılı bir kovanın zaten Türkiyedeki fiyatı
aşağı yukarı 200 TL
civarındadır, yani o noktadan baktığınızda yüzde
5ine tekabül eder her yıl. Bu da çok azımsanacak bir rakam
değildir. Daha fazlası verilebilir mi? Elbette ülke imkânlarıyla
alakalı verilebilir.
Daha önemlisi,
arkadaşlar, arıcılık sektörü için dedik ki: Sermaye
birikimi az olan insanların yaptığı bir uğraş.
Dolayısıyla, arıcılık işletmelerinin geliştirilmesi,
ürünlerinin çeşitlendirilmesi adına Ziraat Bankası, tarım
kredi kooperatifleri, Avrupa Birliği destekli IPARD Projesi, Kırsal
Kalkınmanın yapmış olduğu desteklerle yüzde 50lere
varan hibe oranlarında, ciddi miktarlarda, 1,5 milyon euroya kadar, işletme
kurdukları takdirde, destekler alabilmekte ve Ziraat Bankasından,
tarım kredi kooperatiflerinden sübvansiyonlu krediler alabilmektedirler.
Özellikle, 50 kovanın üzerinde işletmeleri olanlar buradan çok
rahatlıkla yararlanabilmekte, Ben işletmemi büyütmek istiyorum ve 50
kovanın üzerine çıkarmak istiyorum. diyenler de yine bu
sübvansiyonlu kredilerden yararlanabilmektedir.
Bu,
arıcılığımızın son yıllarda daha
bilinçli yapılmasına, daha ayakları yere basar bir hâlde
yapılmasına, geleceğini biraz daha net olarak görebilmesine
yönelik faaliyetler. Arıcılar, arıcılar birlikleri
aslında bunun farkında ama ülkemizde bununla bitmiyor. Tabii,
arıcılığın başka, çözülmesi gereken, başlanmış
olan, daha geliştirilmesi gereken, ilerletilmesi gereken problemlerinin
olduğunu da biliyoruz. Özellikle, bunlardan göçer arıcılık
noktasındaki yapılan desteklerin artırılması ve bu
göçer arıcıların kışı geçirebilme
alanlarının oluşturulabilmesine katkı sunulması,
özellikle tarımsal arazilerde, bitkisel üretim yapılan alanlarda
arıcılık yapılan noktaların Tarım
Bakanlığıyla istişare edilerek ilaçlama, özellikle pestisit
kullanımının belli zaman aralıklarında kontrol
altına alınması
Bu, toplu arı ölümlerinden bahsedildi,
bunun önüne geçecek en önemli olay budur, pestisitlerin bilinçsiz,
zamansız kullanımlarıdır. Bu, dünyada da, özellikle Amerika
Birleşik Devletlerinde arı kolonilerinin topluca ölümlerinin ana
sebebi olarak gösterilmektedir. Bu noktada, ülkemizde hâlâ yapılması
gereken, atılması gereken adımlar vardır ama şunu da
bilmek lazım: AK PARTİ döneminde Türkiyede kullanılan, bitkisel
üretimde kullanılan pestisit oranı yüzde 80 oranında
azaltılmıştır arkadaşlar. Yüzde 80 çok önemli bir
rakamdır ve havadan ilaçlama yerine artık yerden ilaçlama
başlatılarak bunun kalıcı etkisi de önemli oranda
artırılmıştır.
Türkiyede
aynı zamanda 2002 yılından bu yana kovan sayısında,
arkadaşlar, yüzde 57lik bir artış olmuştur; bu, modern
kovana geçiş anlamında aynı zamanda. Bu, çok önemli bir
rakamdır. Aynı zamanda Türkiyede bal üretimi, yine 2002
yılına göre baktığınız zaman, 75 bin tondan 95
bin tona çıkmıştır ki bu da yüzde 27ye tekabül eden bir
artıştır. Önemli bir artıştır aslında ama şu
noktadan baktığınızda Türkiye hâlâ bunun birkaç katı
kadar bal üretebilir ve Türkiye şu anda bunun yollarını
arıyor. Tarım Bakanlığı bu manada ciddi destekler
veriyor, özellikle işletmelerini büyütme noktasında ciddi destekler
veriyor. Yaz aylarında şeker kullanımının önüne
geçebilmek için, aynı zamanda Tarım Bakanlığı,
arıcılık yapanlara bu manada talep ettikleri takdirde
sübvansiyonlu krediler veriyor.
Şimdi, bir de
Bitlisteki bal üretim istasyonunun, arıcılık üretim
istasyonunun kapatılmasıyla alakalı Sayın Zozani
şikâyette bulundu. Aslında arkadaşlar, orası
kapatılmadı, orası daha rantabl bir üretim alanına
dönüştürülmek için Millî Emlaka devredildi. Tarım
Bakanlığına bağlı bir kuruluştu, Millî Emlaka
devredildi. Daha sonra Millî Emlak, burayı Bitlis İli Arı
Yetiştiricileri Birliğine devretti ve bununla da bırakmadı,
tarımsal, kırsal kalkınma fonlarından buraya çok ciddi
destekler verdi ve burayı bal paketleme tesisi ve balmumu üretim tesisi
hâline getirdi ve bölge arıcılığına da eğitim
verebilecek bir merkez hâline getirdi. Şu anda Türkiyedeki
arıcılığa ve dünyadaki arıcılığa
katkı yapacak çok medeni, modern bir kuruluş hâline gelmesine de
ciddi bir destek verildi aslında Bitliste. Ben bekliyordum ki Sayın
Zozani bu manada Hükûmetimize teşekkür edecektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YUNUS KILIÇ
(Devamla) - Belki yeniden söz alırsa bu teşekkürü, bu gecikmiş
teşekkürü yapar diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kılıç.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin lehinde Çanakkale Milletvekili Sayın
Ali Sarıbaş.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli
milletvekilleri, Türkiye'de tarım ve tarımcılığın
dışında diyemeyeceğim ama içinde en önemli konulardan bir
tanesi de arıcılıktır. Arıcılık aslında
günümüzde Türkiyenin en önemli konularını işgal eden ve
Türkiyenin her yerinde bol yetiştiricisine sahip olan bir sektördür ancak
son on iki yıl içerisinde Türkiye'de, az önce konuşmacı
arkadaşımın söylediği şekilde,
arıcılıkta bal üretimi dünyada ve Türkiye'de haklı yerini
alamamıştır. Bunun başlıca sebepleri sadece arıcılığın
desteklenmesi ve Türkiye'deki koşullarının iyi olması
yönünden değil. Aslında baktığımızda, on iki
yıldır arıların yetiştirildiği doğa
koşullarının Türkiye'de yok olmasından
kaynaklandığını görüyoruz. Onun için, burada yapılan
tüm düzenlemelere baktığımızda, meralar, çevre,
dağlar, madencilik ve kullandığımız diğer
ilaçlarla birlikte, arıcılığın gün geçtikçe şekil
değiştirmesiyle birlikte -kendi öz yapısında- ve kendi öz
cinslerini değiştirmesiyle birlikte arılarımızın
gün geçtikçe yok olduğunu görüyoruz ve özellikle oğul yapmakta ve
üretimini, kendilerini, yenilemekte zorluklar çektiğini görüyoruz.
Bu yıl içerisinde,
özellikle az önceki arkadaşım hiç konuşmasında
değinmedi ama bu sene üretimde çok büyük bir düşüş var.
Öncelikle dolunun çok olması bahar balının Türkiye genelinde
üretiminin düştüğünü gösteriyor, yağmurun olmaması bunun
düştüğünün baş göstergesi. Özellikle bölgemizde bahar balı
bu dönem içerisinde hiç yoktur ve bu anlamda da üreticilerimiz bu dönem
içerisinde mağdur durumdadır. Türkiyenin 50 bin kapasitesine sahip
arıcılık kovanı içerisinde olan ve ciddi bir nüfusun
geçimini sağlayan arıcılık sektörü maalesef ilgililer
içerisinde tarım deyince, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı deyince çok gündeme gelmeyen bir konudur. Ancak,
benim bölgem de dâhil olmak üzere Türkiye'de, Türkiyenin büyük bir kesiminin
özellikle geçim kaynağı arıcılıktır. Bu anlamda,
tarımda, Türkiye'de arı sektörü deyince biliyorsunuz ki en önemli 5
tane arının özel cinsi vardır -ki bu Türkiye'ye aittir-
bunların korunması da çok önemlidir bal yapımında. Dünyada
koloni başına bal verimi ortalama 24 kilogram/koloni iken ülkemizde
Az önce de dedi ki: 2nciyiz. Hayır, bu değer ülkemizde 16 ve 17
kilogram/koloni civarındadır. Özellikle
YUNUS KILIÇ (Kars)
Dünyadaki bal üretimi açısından
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Efendim, sorularınız varsa daha sonra özel söyleyebilirim.
Dinleyin siz sadece.
Onun için, ben,
arıcılık konusunda bu anlamda sorunları dile getirmekte ve
bunlarla ilgilenmekte gerçekten ciddi yarar görmekteyim. Bu anlamda da bu 50
bin kişinin, arıcılıktan fiilen geçimini sağlayan
insanlarımızın sırasıyla sorunlarını sayacak
olursak:
1) Yeteri kadar Türkçe
kaynak bulamamaları sorundur.
2) Türkiye'de üretimde
karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik
olarak danışacakları başlıca kurum ve
kuruluşların yetersizliği söz konusudur.
3) Belli bir standardın
oluşmaması ve üretimde yerleşmemesi sorunları vardır.
4) Ürettikleri bal
pazarlanırken karşılaştıkları sorunlar çok
önemlidir.
5) Arıların
hastalıklarıyla mücadele konusunda
karşılaştıkları problemleri sıralayabiliriz.
Onun için, bu ana
problemlerin çözümü konusunda da Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının bu konuyla yeteri kadar ilgilenmediğini,
özellikle arı yetiştiricileri birlikleri ve bölgemizde
kooperatifçilerin sıkıntı içerisinde ve pazarlama konusunda
sıkıntılar içerisinde olduklarını biliyorum. Özellikle,
bu bal üretiminin, bu sonbahar üretimiyle birlikte
-çıkamamasının konular içerisinde- bunların bu yıl
içerisinde desteklenmesi gerektiğini de ayrıca kendileri bize ifade
etmişlerdir.
Bal bakımından,
az önce de ifade ettiğim gibi, koloniler arasında ortaya çıkan
farklılığın yüzde 85inin çevre koşulları, yüzde
15inin genotip farklılıklardan kaynaklandığı göz
önüne alınırsa, ülkemizin, bal verimliliği en yüksek ülkelerden birisi
olması beklenirken arıcılığın genel
yapısı ve sorunlarıyla -arı ürünlerinin üretimi ve
ticaretine ilişkin veriler ve son derece potansiyel kaynak olmasına
rağmen- yeterince ilgilenilmediği için Türkiyede
arıcılığın gelişmediğini görmekteyiz.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, pazarlama konusunda -bugünkü yasalar
çerçevesinde, Tarım Bakanlığının verileri
çerçevesinde- bugünkü koşullar, paketleme ve ihracat konusunda,
arıcılarımızın kendi içerisinde, sorunlarını
çözmek için bir kooperatifleşmeye yöneldiklerini görüyoruz. Ancak,
kooperatifleşmeye yönelmelerine rağmen kendi -sorunları için-
finansman kaynaklarının yetmediğini ve desteklenmeleri
gerektiğini özellikle belirtiyorlar. Bu konuda da özel yasalar
çıkarılarak Tarım Bakanlığının bu yasalarla
birlikte arıcılığımızı desteklemesi
gerektiğine inanıyoruz.
Bu vesileyle, dünyada
ballı bitkilerin yüzde 70i Anadoluda üretilmekteyken bunun yüzde
40ının da endemik bitkilerden olduğunu söyleyerek Türkiyedeki
endemik bitkilerle yetiştirilen bu balın kalitesi açısından
da Türkiyenin dünyada yerini almadığını gene defalarca kez
söylemeye devam ediyorum.
Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, özellikle, arıların doğaya
yani günümüzdeki doğa koşullarına bağlı
kaldığını unutmamalıyız. Burada
arıların taşınmasında mazot girdileri Türkiyede bal
üreticilerinin birinci talepleridir, birinci faktördür. Onun için:
1) Mazot
fiyatları arıcılık yapanlar için mutlaka indirilmelidir.
(CHP sıralarından alkışlar) Mazot fiyatı
indirilmediği sürece ana girdisini düşüremeyiz.
2) Kovan
alımlarında da -bugünkü bilimsel anlamda yapılan kovanlar anlamında-
kooperatiflerin desteklenmesini ve pazarlama konusunda da özel bir indirimle bu
kovanların kooperatiflerimize ve birliklere sağlanmasının
ön koşul olduğunu sizlere hatırlatmak isterim arkadaşlar.
Yine, burada,
arıcılığın pazarlanması ve paketlenmesi
konusunda, entegre tesis anlamında yasaların verdiği
zorlukları aşması için, uluslararası şirketlerle
rekabet edememesi nedeniyle küçük köylümüze, arıcılık yapan
çiftçimize, özellikle bu konuda da -entegre tesis yapma konusunda-
KOBİler ve krediler konusunda da daha ucuz ve uzun vadeli kredilerin
verilmesinin doğru olduğuna inanmaktayım ve bu konuda da
desteklenmeleri gerektiğine inanıyorum. Onun için de burada öncelikle
çevre koşullarının iyileştirilmesi mutlaka elzemdir.
Son yapılan
Mera Kanunu da dâhil olmak üzere Mera Kanununda yapılan
değişikliklerle meralarımızın inşaat alanına
dönüştürülmesi, özellikle çevreye olan duyarlılıkla birlikte,
buradaki, çevremizdeki ağaçların ve özellikle de çok ilaç
kullanımıyla birlikte bitkilerin doğada yok olması, endemik
bitkilerin yok olması arıcılığın
başlıca önemli sorunlarından bir tanesidir.
Yine, ülkemizde
arıcılığın sorunları içerisinde gelen en önemli
konulardan bir tanesi de biliyorsunuz ki ilaç kullanımıdır.
Maalesef, Türkiye'de çiftçimiz ucuz ilaç kullanmak zorunda kalıyor ve
zehirli ilaçları kullandığı için de doğaya zarar
vermektedir. Bu anlamda da bütün tarım üreticileri, çiftçiler, daha
bilimsel, doğaya zarar vermeyecek, üniversitelerimizin önderliğinde
üretilen tarım ilaçlarına yönlendirilmeli, tarımdaki ilaçlar
desteklenerek, bu arada zehirli ilaç kullanımları önlenerek, bu
anlamda da zirai ilaçlar ucuz verilerek çevredeki
arılarımızın ölmemesi sağlanmalıdır.
Dünyadaki
ısıyla birlikte, gelişmesinden çok, arılarımız
öldüğünde, arılarımız yok olduğunda tüm
canlıların ve tüm dünyadaki bitki dokusunun yok
olacağını unutmamalıyız. Arıların
yaşamasının insanların yaşamıyla ve doğada
olmasıyla eş değerli olduğunu unutmamalıyız.
Arı yaşamın bir parçasıdır, doğayı
tamamlayan bir parçadır, doğayı dönüştürebilen bir
canlıdır. Bu anlamda da Türkiye'de özellikle çiftçiye verilen
değer anlamında, AKP, arıcılığa da mazot
desteği ve ucuz kredi desteğini mutlaka sağlamalı ve
dünyadaki bal sektörü anlamında da ikinci derecede dediği izni
mutlaka almalıyız diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Isparta Milletvekili Sayın
Recep Özel.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Halkların Demokratik Partisinin
vermiş olduğu grup önerisinin aleyhine söz aldım.
Grup önerisiyle
Türkiyedeki arıcılık ve bal sektörünün içinde bulunduğu
sorunların araştırılması
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Ya insanların sorunları
Arıların
sorunları mı kaldı sırada? Arıya mı geldi
sıra ya?
RECEP ÖZEL
(Devamla)
bununla ilgili bir komisyon kurulması ve çözüm önerilerinin
getirilmesi
Tabii ki her konuda talepte bulunulabilir, araştırma
komisyonları kurulabilir. Eğer muhalefet tarafından
verilmiş olan bütün talepler yerine getirilmiş olsa herhâlde bizim
burada milletvekili sayımız yetmez, komisyonlar çalışmaktan
kendini alıkoyamaz, Genel Kurulu çalıştıramayız diye
düşünüyorum.
Tabii,
arıcılıkla ilgili de, çok eski yıllardan beri bir gelenek
olarak yapılagelen arıcılık genellikle ülkemizde sosyal,
ekonomik bir faaliyettir. Türkiye, FAO arıcılık 2011 verilerine
göre, dünya bal üretiminde, Çinden sonra 6 milyon koloni
varlığı ile 100 bin tona yaklaşan üretimiyle 2nci
sırada bulunmaktadır. Hem kovan varlığı hem de bal
üretimi bakımından dünyanın en önemli ülkeleri arasında
Türkiye yani ülkemiz bulunmaktadır.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) 2nci sıradayız, 2nci sırada.
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Avukat arıdan anlar mı ya?
RECEP ÖZEL
(Devamla) Hem dünya bal ticaretindeki payımız hem de koloni
başına bal üretimimiz dikkate alındığında,
ülkemizin sahip olduğu mevcut arıcılık potansiyelinden
yeteri kadar faydalanamadığımız da ortaya
çıkmaktadır.
Diğer yandan,
ülkemizde bal dışında diğer arı ürünlerinin üretimi ve
bal arılarının bitkisel üretimde yeterli tozlaşmanın
sağlanması amacıyla kullanılmaları da yaygın
bulunmamaktadır.
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Ispartaya dolu yağdı. Ispartadaki doludan bahset.
RECEP ÖZEL
(Devamla) Kovan başına bal üretiminin artırılması,
bal üretimi yanında diğer arı ürünlerinin üretilmesi ve bal
arılarının bitkisel üretimde daha yaygın
kullanılması durumunda mevcut potansiyelimizi daha iyi
değerlendireceğimiz açıktır. İlkel ve geçit
kovanlardan modern kovanlara geçiş büyük ölçüde tamamlanmış,
koloni başına ortalama bal üretiminde artışlar
sağlanmaktadır.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Nerede yapmışsınız ya? Bu modern
kovanlar nerede, bize de gösterin.
RECEP ÖZEL
(Devamla) Ülkemizin ekolojik ve sosyoekonomik yapısı gereği
her yerinde arıcılık yapılabilirken, en çok Ege, Karadeniz
ve Akdeniz bölgeleri üretim payı bakımından,
arıcılık için en önemli bölgelerimiz arasında yer
almaktadır. Arıcılık için çok uygun şartları haiz
olan ülkemizde, arıcılığın geliştirilmesi ve
istenilen üretim ve ihracata ulaşmak için gerekli ıslah
çalışmaları da yapılmaktadır.
Geçmiş yıllarda
Avrupa Birliğinin ülkemizden bal ithalatını durdurmayı
düşünmesi gibi kararlarını da burada sizlere hatırlatmak
durumundayım. Bugün ise böyle bir durum söz konusu değildir.
SİNAN AYDIN AYGÜN
(Ankara) Arıyı nasıl ıslah edecek? Arı ıslah
edilir mi ya?
RECEP ÖZEL (Devamla)
İktidara geldikten hemen sonra, 2003 yılından itibaren
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Okumadan söyle.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
200 arıcıyla başlanılan desteklerimiz, şu anda 40
bini aşmış arı yetiştiricimiz ile 5 milyonun
üzerindeki koçan ile 45 milyon TL civarında ödeme, hibe
-karşılıksız- şeklinde arı üreticilerimize
verilmiş bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere,
tarım ve hayvancılık alanında çiftçilerimizi ve
üreticilerimizi hiçbir zaman mağdur etmedik
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Islahatları anlat, ıslahatları.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
ve
etmeyeceğiz de.
Bir başka uygulama da:
Orman ve Su İşleri Bakanlığımız, ormanlar
içerisinde bal ormanları kurarak bu sektöre gerekli desteği, bu
zamana kadar yapılmayan desteği, Sayın Seyfettin Beyin bir
zamanlar bürokrat olduğu Bakanlıkta kendisinin
yapamadığı icraatı şu anda yapmakta, bal
ormanları kurarak
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bir açıklasana nedir bal ormanları? Bal ormanı nereye
kurulmuş, nedir bal ormanı?
RECEP ÖZEL (Devamla) -
bal çiftçilerimize, bal üreticilerimize gerekli desteği vermektedir.
Şimdi, sizlere
unutulmaya yüz tutmuş
SİNAN AYDIN AYGÜN
(Ankara) Kaç tane kraliçe arı vardır? Söyle bakalım.
RECEP ÖZEL (Devamla) -
bir atasözümüzü sizlerle paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum. O
atasözü de şu: Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa da yağ kokar,
aslı ayrandır. diyorum.
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Kraliçe arıdan bahset, kraliçe arı ne demek?
RECEP ÖZEL (Devamla) - HDP
grup önerisi aleyhinde oy kullanacağımı bildiriyor, hepinize
saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özel .
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi
vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
2.-
MHP Grubunun, MHP Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu tarafından, 1953
yılından bu yana siyasi literatürümüzde millî dava olarak nitelenen
ve kabul edilen, son dönemlerde dikkat çekici gelişmelerin
yaşandığı Kıbrıs meselesinin etraflıca ve kapsamlı
biçimde değerlendirilmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında faaliyet gösteren siyasi partilerin dünya
kamuoyuna ortak bir irade beyan etmesine fırsat sunmak amacıyla
10/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşimde yapılmasına ilişkin önerisi
18/6/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 18 Haziran 2014 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla
Yusuf Halaçoğlu
Kayseri
MHP Grup Başkan Vekili
10 Haziran 2014
tarih ve 6158 sayı ile TBMM Başkanlığına vermiş
olduğumuz MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Oktay
Vural ile MHP Grup Başkan Vekili ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
1953 yılından bu yana siyasi literatürümüzde millî dava olarak
nitelenen ve kabul edilen Kıbrıs meselesiyle alakalı son
dönemlerde dikkat çekici gelişmeler yaşanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 12 Mayıs 2014 tarihli
kararında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni Kıbrıs'ın 1974
Barış Harekâtı'nı takiben bölünmesi ile ilgili olarak 90
Milyon avro tutarında manevi tazminat ödemeye mahkûm etmiştir.
Evrensel hukuk prensipleriyle doğrudan ve derinden çelişen bu karar,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi (GKRY) arasında hâlihazırda yürütülen müzakere sürecine
tesir etmeye yöneliktir. Ayrıca, 21 Mayıs 2014 tarihinde Amerika
Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Joe
Biden'ın GKRY'ne yaptığı ziyaret esnasında
Kıbrıs meselesine ilişkin sarf ettiği ifadeler de
müzakerelerin geleceği açısından Türk kamuoyunu kuşkuya
sevk etmiştir. Tüm bu hadiselerin etraflıca ve kapsamlı biçimde
değerlendirilmesine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında faaliyet gösteren siyasi partilerin dünya kamuoyuna ortak bir
irade beyan etmesine fırsat sunmak amacıyla" genel görüşme
açılması önergemizin 18/6/2014 Çarşamba günü (bugün) Genel
Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi lehinde, Ankara Milletvekili
Sayın Yıldırım Tuğrul Türkeş.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
YILDIRIM
TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlarken yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Hepinizin malumu
olduğu üzere, Kıbrıs millî davamızdır. Bu millî
davanın bugün karşı karşıya olduğu meselelerin bu
Meclis çatısı altında detaylı bir şekilde
görüşülmesi gerekir. Bu nedenle, grup başkan vekillerimiz bu konunun
Genel Kurula bir Danışma Kurulu önerisi olarak gelmesini önerdiler
ancak kabul edilmedi. Burada, muhalefetin getirdiği genel görüşme
teklifleri iktidar partisi tarafından hep gereksiz bir konu ve gündemi
saptırmak olarak algılanmaktadır ancak geçtiğimiz aylarda
Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özelin Somayla
ilgili girişimlerinin ve geçtiğimiz günlerde Musuldaki gelişen
olaylarda Iğdır Milletvekilimiz Sayın Sinan Oğanın
gündeme getirdiği konular açıkça ortaya koymuştur ki muhalefetin
gündeme taşımak arzusunda olduğu konular en az iktidar
partisinin kadar, hatta onun çok daha üzerinde önemi haiz meselelerdir.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin malumu olduğu üzere, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi, 18 Mart 2014 tarihinde, teröristbaşıyla
alakalı Dantenin İlahi Komedya eserine atıf yapan bir karar
vermiştir. Söz konusu kararın ayıbı tazeliğini
korurken, aynı merci bu defa da Yunanın iki yüz yıllık
Megali İdeasına meşruiyet kazandırmaya yönelik bir adımda
bulundu. Bilindiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 12
Mayıs 2014 tarihinde, Türkiyeyi 1974te yaptığı
Kıbrıs Harekâtı nedeniyle Rum tarafına 90 milyon euro
tazminat ödemeye mahkûm etti. Kararın, hâlihazırda yangından mal
kaçırırmışçasına ve en hafif tabiriyle şüpheli
bulduğumuz bir hız ve baskıyla yürütülen müzakerelere denk
gelmesi de ayrıca düşündürücüdür. Burada yeni olan, sadece Sayın
Başbakanın ümitsizce hayalini kurduğu yeni Türkiye'nin, daha
doğru bir tabirle AKP Türkiyesinin Kıbrısa olan
bakışıdır. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir iktidar,
aziz şehit kanlarıyla sulanmış topraklardan vazgeçmeye bu
denli hazır ve isteklidir. Öyle ki AKP iktidarı bu defa Batıdan
dahi erken davranmış ve bu meselede ön almıştır. Bu
vesileyle, Babalar gibi satacağım. mantığının
bugün Kıbrısla ete kemiğe büründürüldüğünü ve can
bulduğunu ifade etmeliyim.
Değerli
milletvekilleri, Kıbrıs denilince ister istemez şöyle bir
geçmişe bakıyoruz neler oldu, neler yaşandı diye,
bakınca da hatırlıyoruz. Mesela Başbakan
Erdoğanın her fırsatta istismar etmeye
çalıştığı merhum Menderesin Kıbrıs
yaklaşımından zerre kadar dahi olsa nasiplenmesini öylesine arzu
ederdik ki.
Kıbrıs,
Türkiye Cumhuriyeti devleti için 1953 tarihinden bu yana millî davadır.
1955 ve 1957de merhum Adnan Menderes tarafından kurulan 22nci ve 23üncü
Hükûmetlerin programlarında, Kıbrıs konusundan, konunun
milletimize mal olduğunu gösteren ifadelerle bahsedilmiştir.
Her vesileyle
rahmetle andığımız merhum Menderes, 1955
yılının Ağustos ayında Kıbrıs Anadolunun
bir devamından ibarettir ve onun emniyetinin esas noktalarından
biridir. şeklinde beyanat vermiştir. Gerçekten de merhum Menderes
1955 yılında Kıbrısla alakalı olarak iç bünyede
öylesine güçlü bir millî hava estirmiştir ki merhum İnönü, 25
Ağustos 1955 tarihinde bir demeç vererek, Dış
politikamızın Kıbrısla meşgul olacağı
bugünlerde, iç politikamızın havasının da
Kıbrısla dolu olduğunu dünyaya göstermek vazifemizdir.
demiştir.
Keza merhum
Bölükbaşı, aynı tarihlerde Kıbrıs meselesi ve oradaki
kardeşlerimizi tehdit eden yakın tehlike hakkında, Hükûmetimizin
bütün gazetelerde okuduğumuz ve çoktan beri beklediğimiz enerjik
beyanatını büyük bir memnuniyetle karşıladık.
ifadelerini kullanmıştır.
Millî iradenin
tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu şerefli
kürsüsünden, vakti zamanında milletin davasına sahip çıkan
merhum Menderesi, Merhum İnönüyü, merhum Bölükbaşını bu
vesileyle bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum.
Türkiyenin
tarihinde Kıbrıs bağlamında milleti ve milletin
temsilcilerini bu derece bölen bir siyasi zihniyet daha yoktur.
Kıbrıs davamızla ilgili bu kürsüden Kesin müzakereleri,
durdurun. Amerikanın hoşuna gitmezmiş, bana ne Amerikadan!
diyen ve burada coşkulu ve hararetli nutuklar atan, Kıbrıs
konuşmalarından sonra kan ter içinde kalan merhum Necmettin
Erbakanı hatırlıyor ve rahmetle ve hayırla yâd ediyorum.
Elbette merhum Bülent Eceviti anıyor ve düşünüyorum.
Kıbrısa savaş için değil, barış için
gidiyoruz. diyerek Türk milletinin ve askerinin bir harekât esnasında
dahi insanlığını unutmadığını ve
unutmayacağını ortaya koyan merhum Ecevitin millî duruşunu
hatırlıyorum. Allah hepsinden razı olsun ve hepsine gani gani
rahmet eylesin.
Bunları niçin
anlatıyorum? Demokratik hayatımızda, Menderesten Ecevite
uzanan büyük devlet geleneğimizde, her yönetici, mevzubahis Kıbrıs
olduğunda içteki ihtilafları rafa kaldırmayı bilmiş ve
olabildiğince geniş bir millî mutabakat arayışına
girişmiştir. Bunda da büyük ölçüde hepsi başarı sağlamıştır.
Menderes ile İnönüyü, Ecevit ile Erbakanı, Demirel ile
Türkeşi, bu büyük insanları bir araya getiren neydi biliyor musunuz?
Millî dava Kıbrısın, Kıbrıs Türkünün ve dahi
Anadolunun kayıtsız şartsız müdafaasıydı.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidara geldiği 2002den bu yana millî
değerlerimiz o kadar çok tahrip edildi, Türkiyeye içeriden o kadar çok
zarar verildi ki artık ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarına ne bayrağımızın askerî birlikten
indirilmesine ne de başka bir şeye şaşıramıyoruz.
AKP iktidarı, dış dünyada Türkiye karşıtlarına
yönelik öyle tavizkâr bir tutum sergilemekte ki bu durum sonunda, küresel
güçler nezdinde Türkiyeye istediğimizi dayatabilir, ondan her şeyi
alabiliriz. intibası uyandırılmaktadır. Görünen odur ki
aynı AKP iktidarı son dönemlerde Arap dünyasında olan bitenle,
İhvancı kardeşlerinin akıbetini düşünmekle o kadar
meşgul olmuştur ki Türk dünyasını ve Kıbrıs
davasını irdelemeye vakit bulamamıştır. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararının açıklanmasının
ertesi gününde kabinenin 2 bakanından iki çelişkili açıklama
geldi. Bu manzara, Kıbrıs meselesinin ne son Bakanlar Kurulunda ne de
son Millî Güvenlik Kurulunda ele alınmadığı yönündeki
iddiamızı teyit etmektedir. Dışişleri Bakanı
Sayın Davutoğlu kararı incitici bulurken, Sayın Atalay söz
konusu kararın müzakereleri etkilemeyeceğinden bahsetmiştir.
Değerli
milletvekilleri, takdir edersiniz ki konuşmamın başında
merhum devlet adamlarımızın örneklerini kulağa hoş
gelsin diye ya da zaman geçirmek için vermedim. Tarih bize, Türkiye Büyük
Millet Meclisin yekvücut olduğunda ülkemizin nelerin üstesinden
gelebileceğini, milletimizin neleri başarabileceğini net
kesitlerle açıkça göstermektedir. Buradan AKP Hükûmetine
çağrımızdır: Cesaretinizi toplayın ve
Kıbrısta süren ve Kıbrıs Türkünün ve Türkiyenin hiçbir
şekilde yararına olmayan bu müzakereleri derhâl durdurun, askıya
alın. Bu yüce çatı altında yer alan tüm partiler bir araya
gelelim ve bir ortak bildiriye imza atalım. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin siyasi ve Helenist kararını kınayalım ve uluslararası
hukukun Türkiye aleyhtarlığıyla şekillendirilmesinin
yanlış olduğuna işaret edelim. Ayrıca, bu vesileyle
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 21inci yüzyılda evrensel
hukukun objektif kriterleriyle karar yetisinin olup
olmadığının da tartışılmaya
açılması gerektiğine inanıyorum. Nihai karar noktası
olan böyle bir kurumun tarafgir kararlarının olması hâlinde
bunların nasıl değerlendirilmesi gerektiği de
tartışılmalıdır.
Evet, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkeş.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, İstanbul Milletvekili Sayın
Bülent Turan.
Buyurunuz
Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin Kıbrısla ilgili, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararı vesilesiyle vermiş olduğu grup
önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle belirtmek isterim ki bizim
için İstanbul ne kadar kıymetliyse, Ankara, İzmir, Konya,
Kayseri ne kadar kıymetliyse Magosa da, Lefkoşa da, Lefke de, Karpaz
da, Girne de o kadar kıymetlidir. Bizim için Eyüp Sultan ne kadar
anlamlıysa, ne kadar değerliyse, bizim için Hacı Bayram ne kadar
kıymetliyse, ne kadar anlamlıysa Hala Sultan da (Ümmü Haram Annemiz)
Kıbrıstaki bütün değerlerimiz de aynı derecede
kıymetlidir, anlamlıdır.
Bizim
Kıbrısla bağımız bugün ya da 1974te ya da 1573te
başlamış değil. Hazreti Peygamberin rüyasıyla,
Hazreti Osmanın emriyle, Hala Sultanın orada şehadetiyle başlamıştır.
1573, II. Selim,
Lala Mustafa Paşa, tarihteki en önemli hamlelerimizden bir tanesidir. 1974
belki de bu coğrafyada hep geriye çekilmemizin, hep kaybetmemizin
kırılıp ilk defa taarruza geçerek bir adım
attığı, cumhuriyetimizin en önemli başarılarından
bir tanesidir.
Değerli
arkadaşlar, Kıbrısın jeopolitik konumu hakkında
şimdiye kadar söylenmeyen kalmadı, yazılmayan kalmadı,
okumadığımız makale kalmadı. Kıbrısa hâkim
olan Doğu Akdenize hâkim olur. dendi. Amerikalıların Deniz
Hâkimiyet Teorisi paylaşıldı, söylendi. Yüzemeyen bir
savaş gemisidir. dendi, paylaşıldı. Ancak, tüm
bunların üzerinde son birkaç yılda ekstra birtakım jeopolitik
önemler ortaya çıkardılar. Örneğin, doğal gaz bu siyasi
sorunu farklı bir yere getirdi. Örneğin, Türkiye'nin büyük bir
hamleyle,
Değerli
arkadaşlar, grup önerisine konu olan Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararı bugünlerin konusu değil, AK PARTİden çok
önce de bu siyasi sorunun çözümü için önemli adımlar atıldı,
bununla ilgili eski iktidarlar da çalışmalar yaptı. Ancak,
hepimizin bildiği bir şey var, bu karara gerekçe olan asıl
başvuru çok önceleri yapılmakla beraber, 1994
yılındaki -3üncü kez olmak
üzere- başvurudan sonra AİHMce gündeme alındı. O zamana
kadar Mağduriyetler tespit edilemiyor. deniyordu ya da
Mağduriyetler karşılıklı olduğu için gündem
olamaz. deniyordu. Ancak, siyasi birtakım sebeplerle, biliyorsunuz,
farklı bir hukuk zemini oluşturuldu, âdeta Avrupa Birliğine
haksız şekilde başkan yapılan, dönem başkanı
yapılan, üyeliğe kabul edilen Rum tarafı, tüm dünyaca ve
özellikle Türkiye tarafından tanınmak zorunda olsun diye bu
gayrihukuki karar verilmiş oldu.
Değerli
arkadaşlar, gönül isterdi ki eksiğiyle fazlasıyla şimdiye
kadar bu sorunu bitirseydik. Biz ne zaman Türkiye olarak uluslararası
arenada ciddi bir adım atsak önümüze iki büyük sorun getirildi: Bir, Kürt
sorunu dendi; iki, Kıbrıs sorunu dendi. Hamdolsun, Hükûmetimizin
güçlü iradesiyle Kürt sorunu diye ifade edilen Türkiye'nin kadim problemi
büyük ölçüde çözülmüş oldu. İnşallah çözülecek. İsteriz ki
Kıbrıs sorununda da Türkiye'nin iradesiyle, Kıbrıslı
Türklerin iradesiyle çözüm sürecine erişilmiş olsun.
Eksiğiyle
fazlasıyla Annan Planı bugün
geçmiş olsaydı bu önergeyi değil başka konuları
konuşuyor olacaktık. Ancak, üzülerek gördük ki o zaman bizim
muhalefetimiz de o zaman Rum tarafı da olur olmaz bahanelerle
-bildiğiniz gibi- o süreci âdeta sabote etti. O gün o plan kabul edilse
bugün bu sıkıntıları yaşıyor olmayacaktık.
Ama, bugün AİHMin kararı önümüzde, Güney Kıbrısı
tanıyın. diyen baskısı önümüzde, bambaşka bir sürece başladık.
Değerli
arkadaşlar, o kanunun, o AİHM kararının hukuki sürecine
baktığımızda şu birkaç konunun altını çizmek
isterim. Bir tanesi şu: Biliyorsunuz, 1994te başvurulduğunda
esasa ilişkin karar vermekle beraber o zamanki AİHM Mağduriyet
var ama tazminatı sonra görüşeceğim. demişti, yıl
1994. Aynı işlem devam etti. Bunun üzerine Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti hatalı bir işlem olmasın, hatalı bir karar
verilmesin diye tedbir alarak Kuzey Kıbrısta Taşınmaz Mal
Komisyonunu kurdu ve mağduriyetlerin burada çözülmesini talep etti. İlginçtir,
AİHM de bu Komisyonun iç hukuk anlamında bağlayıcı
olduğunu ve AİHMe başvuru için de gerekli şart
olduğunu kabul etti. Bu, çok olumlu bir adımdı. Ancak, 2010
yılına gelindiğinde Rum tarafı anlaşılmaz bir
şekilde bu Komisyonun yetkisini gasbederek tekrar AİHMe
başvurdu. Fakat, daha da anlaşılmaz olanı -şimdiye
kadar Mısırda, Avrupa Birliğinin dönem
başkanlığını üstlendiren süreçteki AB'nin
tavırlarında- Rum tarafında attığı
adımlarla, her türlü farklı demokrasi sınavında iki yüzlülüğüne
şahit olduğumuz Avrupa Birliği bu konuda hiç ses
çıkarmadı ve AİHM, önüne gelen bu davayla 2014
yılının Mayıs ayında Türkiyeyi mahkûm etti;
anlaşılmaz bir kararla kendi içtihatlarıyla çelişti,
defaaten vermiş olduğu kararları ayağının
altına aldı, defaaten reddettiği, İki tarafın
mağduriyeti var. dediği meseleyi kabul etmiş oldu. Fakat daha
da vahimi, AİHMin, her hukukçunun bileceği bir temel prensibi var.
Kişilerin başvurusu esas olmasına rağmen, devletler hukuku
nezdinde farklı değerlendirmeler olmasına rağmen bu
kararında Rum tarafının başvurusunu kabul etti ve daha da
vahimi tanımadığını iddia ettiği Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin tazminat ödemesine hükmetti. Bunun birçok
hukuki gerekçesi var. Vaktim olmadığı için ayrıntıya
girmeyeceğim. Ancak bu karar siyasi bir karardır; bunu verenler de
biliyor, bunu bizler de biliyoruz. Bu siyasi kararın bizim nezdimizde bir
bağlayıcılığı yok, hukuk dünyasında
karşılığı yok, o yüzden çok büyük ses getirmedi zaten.
90 milyon avronun kime verileceği, başvurucular adına
yapılan işlemin geçerli olup olmadığı, kimlerin
hayatta olup olmadığı, Türk tarafındaki
mağduriyetlerin ne olacağının bilinmediği bir süreçte
tek başına bu kararın hukuk dünyasında bir
karşılığının olması mümkün değil. Bir
kere, bu tazminat kararının dokuz sene sürüp tekrar müzakerelerin
başladığı zamanda sonuca bağlanması aslında
bize niyetleriyle ilgili önemli bir ipucu veriyor. Dokuz sene bekleyeceksiniz,
dokuz senenin sonunda gelip tekrar görüşmelerin
başladığı, tekrar iki tarafın da iyi niyetli
yaklaşımlarının ortaya konduğu bir süreçte bu
kararı vereceksiniz. Bunun iyi niyetten, hukuktan çok uzak bir adım
olduğu çok nettir diye düşünüyorum. Kaldı ki şimdiye kadar
Güney Kıbrısın istenen belgeleri, ölenlerin kim olduğu,
onların hayatta olup olmadığı, dosyada birtakım teknik
gereklilikler olarak istenen bilgileri, belgeleri vermemiş olması da
zaten bu tartışmanın devam ettirilme niyetinden
kaynaklandığını gösteren bir süreçtir.
Ben, muhalefetiyle
iktidarıyla Kıbrıs gibi millî sorunlarımızda çok daha
fazla bir araya gelerek, birbirimizi daha iyi anlayarak, nasıl ki Türkiye
ayağına bağ olan birçok temel sorununu çözme iradesini
göstermişse, Kıbrısta da Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinin tüm dünya tarafından tanındığı,
saygın bir devlet olduğunu hepimizin çalışmasıyla,
Kıbrıstaki Türklerin gayretiyle ortaya koyarız diye ümit
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Turan.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Osman
Taney Korutürk, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, benden önce, Adalet ve Kalkınma Partisi adına
konuşan değerli milletvekili arkadaşıma söylediği
konulardan dolayı teşekkür ediyorum. Bir araya gelelim, bu
konuları mümkün olduğu kadar konuşalım,
tartışalım aramızda ve belli bir çizgiye gelelim. dedi.
Biz de bu fikirdeyiz, bizim de arzumuz bu ve anladığım
kadarıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin de sunmuş olduğu genel
görüşme önergesinin amacı bu.
Hakikaten, biz bu
gibi önemli konuları, millî konuları Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak destekleyebilmeliyiz, destekleriz de. Yurt dışına
gittiğimiz zaman, partilerimiz arasında birçok siyasi konuda
değişik görüşler varken millî konularda birleşebiliyoruz.
Bu da bu birleşeceğimiz ve birleşmemiz gereken konulardan biri.
Ama şimdi ben eminim, ben bu konuşmamı yaptıktan sonra,
belki başka bir arkadaşımız daha konuşacaktır,
ondan sonra oylamaya konulacak ve oylamada bu genel görüşme talebi
reddedilecek. Niçin reddediliyor? Reddedilmemiş olsa,
Dışişleri Bakanı buraya gelse, Dışişleri
Bakanlığının personeliyle birlikte burada yapmış
oldukları hazırlık çerçevesinde, biraz önce konuşan Adalet
ve Kalkınma Partili sayın hatibin söylediği gibi, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi kararının siyasi bir karar
olduğunu, bunun şu açıdan bu konuya zarar verdiğini, bu
zararı telafi etmek için Hükûmetin ne öngördüğünü, nereye gitmek
istediğini, ne yapmak istediğini bizlere anlatsa, bizler de sizlere
destek olsak çok daha düzgün, çok daha millî, çok daha şuurlu bir pozisyon
takınmış olmaz mıyız? Bizim istediğimiz bu. Ben
şimdiye kadar çok çıktım bu kürsüye. Araştırma
önergeleri, genel görüşme talepleri, bunların hepsi muhalefetten geldiği
için reddediliyor. Neyi saklamak istiyorsunuz, onu anlamıyorum. Yani ne
gidiyor? Gizli kapılar arkasında ne konuşuluyor, ne
görüşülüyor? Halktan hangisi saklanıyor? Şimdi saklanır,
gizli yapılır, yürütülür, arkasından da hayırlı bir
netice gelir, biz de deriz ki: Evet, şunun için yapmışlar ama
bak, neticesini de almışlar. Maalesef bu gizli hareketlerin
arkasından hayırlı bir şey de gelmiyor arkadaşlar. Her
gizli hareketin arkasından olmadık bir şey çıkıyor.
Her gizli hareketin arkasından Türkiye olarak istemediğimiz
pozisyonlara düşüyoruz. Hâlbuki, biz diyoruz ki: İşte, bunları
hep beraber şurada konuşalım, tartışalım, biz de
fikirlerimizi katalım, siz de fikirlerinizi katın, millî bir pozisyon
alarak çıkalım bunu her tarafta savunalım. Bakın,
şimdi göreceğiz işte, burada zaten az bir katılımla bu
toplantıyı yapıyoruz, Kabul edenler
Etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir. denilecek, başka bir şeye geçilecek, biraz önceki
sayın hatibin, benim de katıldığım, çok iyi niyetli ve
doğru temennisi tahakkuk etmemiş olacak.
1963
yılında başlayan Kıbrıs sorunu, aradan geçen elli
yıla rağmen, adil, hakça, kalıcı bir çözüme
kavuşturulamamıştır. Burada Kıbrıs Türk
tarafı hakikaten mağdurdur. Bakın, Kıbrıs Türk
tarafı ve Türkiye, onu destekleyen Türkiye, Kıbrıs sorununun
çözülmesi için şimdiye kadar elinden gelen her türlü gayreti her zaman
göstermiştir. En son 2004 yılında Adanın kuzey ve güney
kesimlerinde, Türk ve Rum kesimlerinde yapılan referandumla
Kıbrıs Türk tarafı iki kesimli bir federasyon çözümünü, o
zamanki ismiyle Annan Planını kabul etmiş, Kıbrıs Rum
tarafı bunu reddetmiştir. Kıbrıs Rum tarafı bunu
reddettiğinde sanki reddeden tarafı mükâfatlandırır gibi,
hemen aynı yıl, hemen bunun arkasından Güney Kıbrıs
Rum Yönetimi -ki Adanın sadece bir bölümüne hâkimdir, diğer
bölümünde ne hukuki ne fiilî bir yetkisi bulunmamaktadır- Kıbrıs
adı altında, Adanın bütününü temsil ediyormuş gibi Avrupa
Birliğine dâhil edilmiştir. Avrupa Birliğinin yapmış
olduğu bu tek taraflı hareket Kıbrıs sorununu tamamen felç
etmiştir. Çünkü artık Kıbrıs Rumlarının elinde
iki taraflı, iki bölgeli, iki eşit kurucu halkın kurucu
iradesinden kaynaklanan bir yeni ortaklık olarak kurmaya yönelmek için
hiçbir teşvik edici -eski tabirle müşevvik- unsur yoktur. Şimdi
bekledikleri, Kıbrıs Rum kesiminin bugün her yönüyle
yararlandığı Avrupa Birliği nimetlerinin Kıbrıs
Türk tarafınca da iştiyakla görülmesi ve Kıbrıs Rum
tarafının giderek o tarafa iltihak edip zamana yayarak bunu
geçiştirmesi ve neticede Kıbrıs Rum tarafının Avrupa
Birliği üyeliğinin... Kıbrıs sorununun Türk
halkının, Kıbrıs Türk halkının menfaatleriyle tam
bağdaşmayan bir şekilde çözülmesi. Bekledikleri bu.
2011
yılında Kıbrısın güneyinde deniz
yataklarının içerisinde petrol, ciddi doğal gaz bulunduğu ortaya çıktı.
Bu ciddi doğal gaz varlığı Kıbrıs sorununun hem
stratejik hem ekonomik önemini bir anda katladı ve bugüne kadar
Kıbrıs sorununa bir siyasi sorun diye bakılırken -hatta bir
parça da savunma sorunu- bölgede bunun işte bir sabit uçak gemisi gibi
kullanılabileceğinden bahsedilirken bu defa artık
Kıbrıs bu bölgede çok ciddi bir stratejik ve ekonomik alan hâline
geldi. O zaman buraya karşı da ilgi arttı ve Amerika
Birleşik Devletleri çok uzun bir zamandır ilk defa olarak bu konuya
direkt müdahil oldu ve 11 Şubat 2014 tarihli açıklamayla canlanan
yeni müzakere süreci başlamış oldu. Bu müzakere süreci ile demin
benden önce konuşan iki hatibin de bahsetmiş oldukları Avrupa
İnsan Hakları kararı çelişiyor. Çünkü bir yandan müzakere
yapıyorsunuz, sorunu çözmeye kalkıyorsunuz; öteki taraftan da
işgal diye varit olmayan bir gerekçeyi öne sürerek çok yüksek bir tazminat
hükmüyle işi hukuki yönden başka mecralara getiriyorsunuz.
Şimdi bizim
istediğimiz, bu iki çelişen unsuru, Hükûmet müzakere sürecini
desteklemek açısından nasıl bağdaştırıyor?
Bize bu konuda bilgi vermesi lazım. Bu iki unsur aynı zamanda
masanın üzerinde olabilir mi? Onun dışında dünya çok
başka konularla ilgilenirken, Orta Doğu yangın hâline
dönmüşken, orada Türkmenler, Kürtler, Aleviler, Sünniler, Şiiler,
Asuriler çok ciddi tehlikeler altındayken kapalı kapılar
arkasında gibi bir Kıbrıs müzakeresine de girmek ne kadar
doğru Hükûmet açısından, onu da bilmiyoruz. İstenmeyen
tavizler, tek taraflı tavizler gündeme gelir mi gelmez mi, gelirse ne
olur, bilmiyoruz.
Kıbrıs
meselesi, Kıbrıs Türk halkının olduğu kadar
Türkiyenin de sorunudur, hem manevi açıdan hem maddi açıdan. Bu
konuda yapılan müzakere sürecinin içerisinde iki tarafı ilgilendiren,
paylaşılan egemenlik anlayışı, iki kesimlilik, siyasi
eşitlik, iki tarafın kurucu devlet anlayışı hangi
ölçüde değerlendirilmektedir? Avrupa Birliğinin birincil hukuk
düzeyinde geçerliliğinden bahsediliyor ama mevcut vatandaşlık
statülerinin korunması, doğal gaz ve diğer tabii
kaynakların adil paylaşımı ilkeleri ne şekilde yer
alıyor, bunları görmemiz lazım. Türkiye için de bu sadece
artık manevi bir şey değil -demin söylediğim gibi- maddi
yönü de olan bir şey. Hem enerji kaynakları, enerji güvenliği,
savunma, bölgedeki siyasi gelişmeler karşısında
Adanın önemi Türkiye için de son derece önemli. Bu konuları bu
Mecliste bir genel görüşme kapsamı içerisinde etraflı bir
şekilde tartışmamız lazım.
Kıbrıs
-demin arkadaşımızın da bahsettiği gibi- ayrı bir
devlet tabii, Türkiye tarafından tanınan bir devlet. Eğer
Kıbrıs Rumları ile Kıbrıs Türkleri arasında bir
anlaşma olamayacak noktaya gelirse bunu sonuna kadar sürüncemede
bırakmak da çok doğru mudur değil midir, onu tartışmak
lazım.
Eski İngiliz
Dışişleri Bakanı Jack Strawun yazmış olduğu
birkaç makalede öne sürdüğü bir fikir var, diyor ki: Çok daha küçük
devletler de var. Olmuyorsa iki ayrı devlet olur. İki ayrı
devlet sonra kendi aralarında, kendi menfaatlerine, çıkarlarına
uygun görürlerse birleşirler. Bu konuyu da Türkiyenin artık biraz
dillendirmesi lazım.
Benim size biraz
önce söylediğim, Kıbrıs Rum tarafının Avrupa
Birliğine girmesiyle ortadan kalkan teşvik edici unsuru belki böyle
bir olasılığın ortaya çıkması suretiyle yeniden
ikame etmemiz, yerine koymamız mümkün olur. Ama bütün bunları
konuşmak, görüşmek için bizim burada bir genel görüşmeye
ihtiyacımız var.
Bu
düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından teklif edilen
genel görüşme talebini destekliyorum.
O genel
görüşme talebinin içerisinde gözden kaçmaması gereken önemli bir
nokta da var. Orada bir de Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir ortak beyanda
bulunmasından bahsediliyor. O da sizin demin bahsetmiş olduğunuz
birliği ve beraberliği sağlayabilecek çok önemli bir unsur
olabilir diye düşünüyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Korutürk.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
Dışişleri Bakanımız Ciddede devletimizi,
Hükûmetimizi, milletimizi ilgilendiren önemli bir toplantıda, o
toplantıya iştirak ettiğini beyan ediyorum.
Diğer
taraftan, Değerli Milletvekilimiz Bülent Turan tafsilatlı, güzel bir
konuşma yaptı, gerçekten Genel Kurulu bilgilendirdi.
Huzurlarınızda Sayın Turana da teşekkür ediyorum.
Diğer
taraftan, Korutürkün beyanlarına da iştirak ediyorum. Gerçekten o da
memleketimizi ve milletimizi ilgilendiren ulusal bir konuda siyasetten uzak,
daha doğrusu memleketimizin menfaatine yönelik bir konuşma
yaptı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; benim korkum şudur ki Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu bu karar tabii ki
hukuki değildir, tabii ki bağlayıcı değildir, siyasi
bir karardır. Yalnız, kararı incelediğimiz kadarıyla
burada verilen tazminat manevi tazminat. Dolaysısıyla, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Rum kesiminin iddialarına yönelik 14
eylemde tespit etmiş olduğu ihlalde işkence ve mülkiyet
iddialarına ilişkin ihlali kabul etmiştir. Dolayısıyla,
yirmi yıl geçtikten sonra, 1994 yılında açılan davayla
birlikte 2001 yılında verilen kararda tazminat ötelenmiş olmakla
birlikte eylemlerle ihlal edildiği sübuta ermiştir. Burada, 12
Mayıs 2014 yılında verilen kararın manevi tazminata yönelik
bir karar olduğunu değerlendiriyorum ben. Korkarım ki Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin bu bakış açısını
El birliğiyle, gerek mukayeseli hukuk açısından gerek
uluslararası hukuk açısından gerekse memleketimizde bütün siyasi
gruplar birlikte hareket ederek hukuki ve lojistik anlamda Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesini bu kararından sarfınazar etmek
noktasında gayret sarf etmeliyiz. Maazallah, burada, ileriye yönelik,
mülkiyet hak iddialarına yönelik maddi tazminat davaları
açıldığında 90 milyon avronun çok küçük, sembolik bir
miktarda kalacağından, memleketimizi ileriye yönelik
sıkıntılara sokacak maddi tazminatlarla karşı
karşıya kalabileceğimizden endişe etmekte olduğumu
belirtmek istiyorum.
Bu kararın
tahliline gelecek olur isek, 2001 yılında karara
bağlanmış, maddi gerçekler sübuta ermiş, tazminat
açısından ise ileride muhtemel tazminatları değerlendirme
noktasında karar verelim diye mahkeme tazminata yönelik
duruşmasını ötelemiştir. 12 Mayıs 2014 tarihine
gelindiğinde ise maalesef Karpaz bölgesinde yaşayan Rumlarla ilgili
ve Kıbrısta harekâttan sonra kaybolan insanlarla ilgili, Rum
kesimiyle ilgili verilen tazminat da 60 milyon artı 30 milyon, 90 milyon
avro. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 17 üyeli yönetiminde 16 üye
bu tazminatın kabulü yönünde, 1 üye ise -Işıl Karakaş- aleyhine,
ret oyu kullanmıştır ve muhalefet şerhi vermiştir.
Muhalefet şerhini inceleme zamanımız olmadı; inceleyip
oradan da istifade etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Tabii ki küresel
güçlerin her zaman uluslararası hukukta, uluslararası stratejik
durumlarda kararları etkileyebilecek durumları var. Biliyorsunuz ki
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararı verirken hukuki
olmaktan ziyade siyasi mülahazalarla hareket etti. Her ne kadar kararın
hukuki bağlayıcılığı olmasa da, kararın icrai
kabiliyeti, uygulanabilir kabiliyeti olmasa da çözüm sürecini, barış
çözümüne yönelik süreci psikolojik anlamda bir sıkıntıya
uğrattığı da aşikârdır diye düşünüyorum ben.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; demin de belirttiğim üzere,
kesinlikle, uluslararası hukuk bağlamında Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin bu kararı bağlayıcı
değildir. Evrensel hukuk açısından sakıncalı,
hatalı bir karar olduğu gibi, kararın zamanlaması da
manidardır. Kıbrısta müzakerede kapsamlı barış
çerçevesinde ciddi gelişme yaşanırken, uzun
uğraşlardan sonra Türkiyenin öncülüğünde yeni bir
barış süreci gelişirken, uluslararası kamuoyu buna
yönlenirken böyle bir çözüm engelleyici karar alınması,
başmüzakerecinin garantör devletler olan gerek Türkiye Cumhuriyeti gerekse
Yunanistanla ilgili görüşmelere devam ettiği, bir neticeye
varılacak ortamda verilen böyle bir karar maalesef süreci de olumsuz
etkilemiştir.
Netice
itibarıyla, bu grup önerisinde dile getirilen hadiselerde muhalefet
partileri olarak da aynı hassasiyeti paylaşmaktayız. Gerek
Dışişlerimiz gerekse Hükûmetimiz kararı yakinen takip
etmektedir. Bu karar siyasi bir karardır, hukuki bir karar değildir.
Hukuki bir karar değil. deyip bu siyasi süreci de bırakmak
doğru değildir.
Demin de
belirttiğim üzere, maddi tazminata yönelik davalar muhtemeldir. Bunun
önünü kesme noktasında gerek iç hukuk gerekse mukayeseli hukuk
anlamında üzerimize düşeni el birliğiyle yapmamız
gerektiğine inanıyor, grup önerisine gündemin yoğunluğuna
müteallik ret oyu kullanacağımızı belirtiyor, tekrar Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Can.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gerçekten çok
istifade ettiğim konuşmalar yapıldı. Kişisel olarak
teşekkür ederim. Bir de böyle itiş kakış olmadan
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 31 milletvekili tarafından,
Manisanın Soma ilçesindeki maden kazasında yaşamını
yitirenlerin aileleri ile bu kazadan sağ olarak kurtulanların
yaşadığı travmanın etkilerinin tüm boyutlarıyla
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 23/5/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 18 Haziran 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 18/06/2014 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Manisa Milletvekili Sakine Öz ve 31 milletvekili
tarafından, Manisa'nın Soma ilçesindeki maden kazasında
yaşamını yitirenlerin aileleri ile bu kazadan sağ olarak
kurtulanların yaşadığı travmanın etkilerinin tüm
boyutlarıyla araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/05/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırma önergesinin (1379 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 18/06/2014
Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde Manisa Milletvekili Sayın
Sakine Öz konuşacaklardır.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Soma maden faciasının yol
açtığı ve etkileri her geçen gün derinleşen bireysel ve
toplumsal travmaların araştırılması, bölgeye Meclis
eliyle yeni ve acil bir elin uzanması konulu araştırma
önergemizin üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Çalışma
hayatımızın en derin acısını
yaşadığımız Somada kâr hırsı ve
özelleştirme yıllardır insanlık dışı bir seyir izlemektedir. Biz, Manisa
milletvekilleri olarak 13 Mayıs tarihinden önce tam 13 defa Hükûmeti
uyardık. Madencilerin çalışma haklarından ağır ve
uzun mesailere, sosyal güvencelerden birikmiş tazminatlara ve denetim
sorunlarına, yanık tedavi merkezinden Somada maden nedeniyle
ağır tehlike altındaki evlere kadar her konuda dikkatinizi
çektik. Her konuya Ben bilirim dinlemem, ne söylesen kabul etmem. tepkisini
gösteren Hükûmetin açıkça meydan verdiği bu facia, üzerinden otuz altı
gün geçmesine karşın kalıcı çözüme
ulaşmamıştır, madencilerimizin maaşları, kömür
paketleme tesisinde birikmiş alacakları, esnafın ve
nakliyecilerin durumu, ölüm aylıkları, eşini, oğlunu
yitiren ailelerimizin yaşadığı derin travma, devletin
ilgisizliği ve çareden uzak duran tutumu nedeniyle daha da
derinleşmiştir.
Üzülerek söylüyorum
sayın milletvekilleri, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının il müdürlüklerinin
açıkladıkları sayıların hepsi elimizde. Ancak bu
sayılar, oğlu faciada vefat eden bakıma muhtaç annelerin ve
erken doğum yapan kadınların sosyal güvencesinin kesilmesini,
hastane kapısında eli böğründe bekleyerek dışarı
edilmesini, devlet ayıbını asla örtemiyor. Acısını
çocuklarının buruk karne gününe katan annelerimizin birçoğu
geleceğe umutsuz gözlerle bakarken, istihdam ve çocuklarının
gelecek kaygısını taşırken kadınların
yaşadığı travmanın en yakın dert
ortaklarından biri olarak şunu görüyorum: Devletin sadece soğuk
yüzü Somaya hâkim olmuş. Oyalayan ama net konuşmayan, travmayı
ve yas sürecini hatalı adımlarla uzatan kötü bir yönetim var
karşımızda. Bakanlık 30 ailenin psikolojik desteğe
muhtaç olduğunu açıklamakla birlikte, vardığımız
evlerin, paylaştığımız sorunların çok büyük
bölümünde ekonomik sorunlarla iç içe geçmiş, geçim ve gelecek derdiyle
birleşmiş yüzlerce derin öykü var.
Devleti yönetenler,
kadınların ve çocukların Somada yaşadıkları
büyük sorunları aşmak adına, acıyı bir nebze dindirmek
amacıyla hâlâ somut bir adım atamadı. Önümüze getirdikleri kanun
tasarısıyla Somayı açıkça büyük şirketlerin
taşeron hevesine, alacakları yeni işçiden kesilecek
İşsizlik Sigortası Fonuna terk etti. 61 maddeyle önümüze gelen
tasarı 106 maddeyi aştı. Soma bu koca tasarının içinde
ufaldıkça ufaldı. Madencilerin eş ve çocuklarının,
ailelerinin bakımı için önerdiğimiz olumlu, sorun çözmeye
odaklanmış adımlar alt komisyonlarda çoğunlukla reddedildi.
Değerli
milletvekilleri, biz, sendikalarla ve sivil toplumlarla birlikte Soma için
ayrı bir kanun yapalım diyoruz. AKP sıraları Soma
acısını da zenginler ve iktidara yakın kadrolar için
fırsata dönüştürmenin peşinde. Acıyı birlikte
aşmayı reddedenler bugün yukarıda Komisyon masasına
getirdikleri ek maddelerle Somaya çözüm değil, bambaşka konularda
yandaşlarına arpalık dağıtmanın, cemaatle 17
Aralık hesaplaşmasına devam etmenin, taşeronu her alana
yaymanın derdine düşmüştür. Biz, Somadaki alacakların,
devlet ve şirket sorumlularının peşine düşmüşken
AKP sıraları 45 ek maddeyle madencilerimize hak değil,
zenginlere seçim öncesi vergi affı hediye etmektedir. Hükûmet, Somadaki
acıyla hiç ilgisi yokken HES projeleri, sağlık personeline ek
nöbet, mahkeme kararlarına set çekmeye adanmış özelleştirme
hükümleri, Demiryolu ve PTTye para bulma derdi, mahkemeye düşen RTÜK yayın
ihalesini arka kapıdan kaçıran düzenlemeleri getirmektedir.
Somanın yasına hakaret edercesine torba yasada okul müdürlerinin,
polis, hâkim ve savcıların açacağı davalarda göreve iade
kararı aldıkları takdirde bu kararları iki yıl bekletme,
kararı uygulamayan kişilerin ise kovuşturma ve soruşturmadan
muaf olma hükmü yazılmaktadır. Somadaki travmayı hafife alan,
emeği için meydanı inleten madenciye kulak tıkayanlar, Ankarada
madenci temsilciliklerine verdikleri sözü tek tek terk etmektedirler.
Bugün madenci
ailelerinin yüzüne bakamayan AKP sıraları, önce size soruyorum: Bir
aydır neyin hesabını yapıyorsunuz? Torba yasalarla
işleyen Mecliste Soma niye öncelikli gündeminiz olmadı? Bilmenizi
isterim, Somalılar attığınız her adımı gün
gün izliyor, sizi hiç ama hiç unutmuyor çünkü siz, madenci maaş
bordrolarına yazılan sıfır çocuk
karşısında sustunuz, Mitinglere baretli madenciler parayla ve
zorla taşınıyor. diyen işçilerimize
bağırdınız. 432 yetim çocuğumuzun annesine bakacak
yüzünüz kalmadı. Oğullarını toprağa veren böbrek
hastası babanın, sara hastası annenin, erken doğum yapan
eşin sosyal güvencesini kesme kararına seyirci kaldınız.
Dün maaş günü geldi, Başbakanım neredesin? pankartı açan
madenciye yanıt verecek Somalı bir siyasetçimiz yoktu ama
Somanın artık sabit bir TOMAsı oldu.
Koca bir ekmek
ocağı, kadınların acılı yuvası,
çocuklarımın uzağa bakan güzel gözleri, iki gün aynı
gömleği giyen Bakanın -otuz altı gündür- Somada
atacağı adımı bekliyor. Somadaki madenlerde esaslı
denetimler olmadan madenlere inilmesin. dediğimizde sizler yine sustunuz.
Dayıbaşının, şirketin işe çağırma
yazıları karşısında bir kenara çekildiniz. Madenden
sağ çıkan ama 486 kişilik listeye
yazılmadığı için kaymakamlık yardımından
yoksun kalan madenci aileleri günlerdir sizden haber bekliyor, yoksullukla acısını
birleştiriyor ama kulak tıkıyorsunuz. Biz Bu sayı 486
değil, onlarca kişi eksik ve listeler elimizde. dedikçe Hayır,
şirketin listesini esas alırız. dediniz. Prim gün sayısı
dolmamış 67 madencimiz hâlâ kanunun geçmesini bekliyor; acele
etmiyorsunuz. Siz sadece kendi sözünüzü yalanlamakta
ustalaştınız sayın milletvekilleri. Önce Madende otuz
altı saat mesai olacak. dediniz, geçen hafta ise kanun
tasarısını değiştirdiniz. Madene inme ve çıkma
süresini, molaları otuz altı saatin dışına
attınız. Somada sekiz saat mesai istiyoruz. diye işçilerden
yazılı dilekçe almaya çalıştınız, işçiden
zorla imza alanların yanında saf tuttunuz.
Sayın
milletvekilleri, ölümün ve yoksulluğun yanına asla
uğramayacağından bu kadar emin, krizi fırsata çevirmeyi
siyasetin özü sayan bu yoz anlayış bugün Somaya çok daha büyük bir
acı yaşatmaktadır. Biz Somada kadınların ve
çocukların geleceğine çok daha dikkatle eğilmeliyiz. Bu
travmayı aşma görevini bakanlıklarla sınırlı
tutmamalıyız. Kurulmuş olan Soma Komisyonunun öncelikli
gündeminde ailelerin yaşadığı travma yoktur. Bu yüzden,
kadın ve çocuk sorunlarına ayrıca hassasiyetle eğilmeliyiz.
Madenci yakınlarımızın, özellikle kadın ve
çocuklarımızın kamu kaynaklarından
karşılıksız yararlanması, yas sürecine yön verecek kalıcı
çözümler için harekete geçecek bir komisyon çok daha etkin, tarafsız,
kapsayıcı ve hızlı sonuçlara ulaşmayı
sağlayabilecektir. Çalışanların, tüm toplum
bileşenlerinin ve uzmanların katkısıyla birlikte
şekilleneceği, gerçek talep, beklenti ve ihtiyaçların Somadaki
madenci yakınlarımızın odağa alınarak çözüme
kavuşacağı, yaralara merhem olma amaçlı bir komisyon için
olumlu oylarınızı bekliyoruz.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Öz.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Şırnak Milletvekili Sayın
Hasip Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Başkanım.
Tabii, bu İç
Tüzükü değiştiremedik, böyle lehinde, aleyhinde konuşma diye
bir olay
Bunun üzerinde konuşulur arkadaşlar. Soma deyince içimiz
yanıyor. Burada defalarca araştırma önergeleri verdik,
konuşulması gerektiğini, maden ocaklarını, grizuyu
Maden Araştırma Komisyonu olarak Somaya gittik, Somada
incelemelerde bulunduk, rapor verdik Meclise, attılar bir kenara. 2010
Maden Araştırma Komisyon Raporumuz bu Mecliste görüşülmedi
arkadaşlar. Görüşülmüş olsaydı bu facia
yaşanmayacaktı Türkiyede, yaşandı.
Peki, devlet ne
yapıyor? Hükûmet ne yapıyor? Yani on gündür bir torba yasayla
boğuşuyoruz. Bu torba yasada Somada yaşamını yitiren
301 maden işçisiyle ilgili düzenleme yapıyoruz. diye kamuoyu ha bire
yanıltılıyor. Ne olacak? Çalışma saatleri indiriliyor,
emeklilik yaşı 50ye indiriliyor, çalışma haftada otuz
altı saate indiriliyor. Peki kardeşim, madende, yer altında,
kömürde, kromda, bakırda, her alanda yer altında çalışan 50
bin işçimiz var ve bunların en zor koşullarda
çalışanı kömür ocaklarında çalışıyor. 2010
raporunda grizu felaketinin derinlere indikçe artacağını rapor
etmemize rağmen niye önlem alınmadı? Alınmadı.
Şimdi, torba kanunla ne yapılmak isteniyor? Küçük bir iki düzenleme,
arkasından da bu acıları fırsata çevirmek, torba kanuna
partizanca kadroları yerleştirmek, istismar etmek ve bunu da Meclise
torba olarak getirmek, üstelik de bunu, Somadaki 301
yurttaşımızın acıları üzerine yapmak. Bu, ahlaki
bir duruş değil arkadaşlar.
Bakın, her gün
iletişim kuruyoruz Somayla. Aradan
geçen süre otuz altı gün. Sadece 485 kişi kurtulan. Kaymakamlık,
460 TL kişi başına para vermiş, 460 lira
arkadaşlar. Ölenlerin ailelerine
aylık bağlanması ve hak ettikleri hakların teslimi
konusunda bu torba kanunu düzenleyen, bu torba kanunun içine bir şeyler
koymayı hedefleyen bir Hükûmet var. On gündür söylüyoruz Bu torba kanunda
Soma işçilerini, maden işçilerini ayırın; ayırın,
getirin, iki günde çıkaralım. diyoruz, Hükûmeti ikna edemiyoruz.
Bakın,
yukarıda -maden komisyonu- Somayla ilgili torba kanunda
çalışıyoruz -alt komisyonda çalıştım, şimdi
üst komisyondayız- önergemiz var. Buradan çağrıda bulunuyorum
Hükûmete: Eğer 301 işçimizin acısını yüreğinizde
hissediyorsanız, Soma maden işçileriyle ilgili düzenlemeyi
ayırın, getirin, iki günde bu Mecliste yasalaştıralım,
bu kadar açık.
Yevmiyesini almayan
işçiler var, arkadaşlar, biliyor musunuz. Çocuklarına mama
alamayan işçiler var, Allah'tan korkun, on bir gün, on beş gün
çalışmış, yevmiyesini alamamış. Şimdi, bu
işçilere, kaymakamın Sosyal Yardımlaşma Fonundan
verdiği 460 lira dışında, şu ana kadar
O
insanlarımıza, Allah aşkına,
bu devlet, şefkatle eğilmeli, yurttaşının
acısını sarmayı, dayanışmayı, sosyolojisini,
psikolojisini, ailelerin durumunu, bütün bunları
Evet, bir şeyler
yapıyor Bakanlık, sivil toplum kuruluşları, baroların
da heyetleri gidiyor, platformlar da var ama yetmiyor. Bu Meclisin bir görevi
olması lazım, sadece kanunsa bu kanunu çıkaralım diyoruz
ama bu Meclisin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu,
soruyorum, gitti mi Somaya arkadaşlar? Çalışanların,
grizuda paramparça ölenlerin, kömür alevlerinde parçalanan bedenlerin, can
verenlerin insan hakları yok mu? İşçinin insan hakkı yok
mu? Bu Meclisin İnsan Hakları Komisyonunun ilk gün gitmesi gerekmez
miydi oraya? TOMA hakkı mı var arkadaşlar, hak arayınca
gazlama hakkı mı var sadece devletin? Bu acımasızlık
insanı iflah ettirmez.
Bakın,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun konusuna giriyor,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunun kapsamına giriyor. Meclisin bu Komisyonunun, hepsinin
yönetimi sizin elinizde, başkanlık divanları AK PARTİnin
elinde. Hiç mi birinizin alanına girmiyor da buradan bir heyet
oluşturup oraya gidelim demiyorsunuz? Somaya gitmiyorsunuz.
Ben size
Şırnakta olanları anlatayım mı? Türkiye Kömür
İşletmeleri, havzalarının hepsini valiliğe redevans
karşılığı verdi. Valilik -bakın, dikkat edin-
aldı redevans karşılığı bu kömür
havzalarını, önce özel şirketlere verdi, sonra termik
santrallere verdi. 2 ünite, 3 ünite, 4 ünite, yetmedi 7 tane başvuru oldu.
Şimdi 2 şirket daha termik santral izni aldı Avgamasyada. Peki,
on gün içinde 5 tane işçi Şırnakta kömür ocaklarında
hayatlarını kaybetti. Enerji Bakanı oraya gitti mi?
Çalışma Bakanlığı oraya gitti mi, denetledi mi; kaçak
mı ruhsatlı mı, baktı mı? Peki, bir şey
sorayım: Köyleri yakıldı o insanların, göç ettirildiler.
Şimdi de
Bu devlet, TKİ
başta olmak üzere, Türkiye Kömür İşletmeleri yani devletin
işletmelerini taşerona vermiştir. Redevans
karşılığı vermiştir. Redevansta kirli işler
dönmüştür. Milyarlarca para alınmıştır.
Vatandaşın milyarca parasına el konulmuştur. O
vatandaşın cenazesini çıkaracak bir kurtarma ekibi, bir gaz
maskesi olmamıştır. İşte öyle kömür çıkıyor.
O kömür gidiyor termik santrallere. Termik santraller şirketlerin,
patronların cebine kâr akıtıyor. O koşullarda kömür
çıkarılıyor. O koşullarda enerji sağlıyorlar. O
koşullarda kirletiyorlar çevreyi. O koşullarda kâr ediyorlar.
Devletin TKİsi, Hükûmetin emrinde, bu taşeron firmalara vererek bu
termik santraller, enerji santralleriyle kirli iş birliği içindedir,
ortaklık içindedir arkadaşlar. Bu vahşi bir kapitalizmdir.
Taşeronlaşmayı
bu düzenlemeyle kaldırmak zorundayız. Eğer siz bunu
kaldırmazsanız, bu sömürü düzenini kaldırmazsanız
Şırnakta, Zonguldakta taşkömüründe her yerde insanlar ölmeye
devam eder.
Bakın, sabah
görüştüğüm Somalı işçiler diyor ki: Evimize,
çocuğumuza süt alamıyoruz, süt. Allah aşkına
En son
Başbakanın eşinin, Hanımefendinin gittiği, bir miktar
para yardımında bulunduğu duyumu aldık. Ne derece
Manisa
milletvekilleri daha iyi bilir.
Peki, devlet,
sosyal devlet mi, asosyal devlet mi Allah aşkına? Bu devlet maden
ocaklarının derinliklerinde neden biter? Neden işçi ölümlerinde,
emekçi ölümlerinde bu devletin sosyal devlet özelliği biter? Neden bu
kadar vurdumduymazdır? Otuz altı günde atılacak adım bu
kadar mıdır?
Bakın, torba
kanununu görüşüyoruz, sorumlu bakanlardan bugün Çalışma
Bakanı geldi -tabii, sağlık sorunu vardı, mazereti- on
gündür Enerji Bakanını bekledik, bu torbada gelsin de ona iki söz
edelim; gelmediler, bürokratlarını gönderdiler oraya.
Böyle şey
olmaz arkadaşlar, biraz vicdan ve bu konuda hepimiz insanlık borcu
olarak, Meclis olarak vebal altındayız. Açıkça söylüyorum,
hepinize çağrımızdır, bu konuda adım atalım. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu Soma maden kazasında yaşanan travmaların
araştırılmasına ilişkin Meclis araştırma
önergesi üzerinde lehinde söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 13 Mayısta, Somada, hepimizin tanık olduğu ve
bildiği üzere büyük bir facia yaşandı. Bu facia, sadece
Somayı ve Manisayı değil, bütün Türkiyeyi, bütün
insanlarımızı ve milletimizi derinden sarstı ve o
sarsıntı hâlen devam etmektedir. Bu, millet olarak hepimizin ortak
acısıdır.
Şunu da ifade
etmek isterim ki Manisa Milletvekili olarak: Şimdi Soma üzerinde
konuşuyoruz ama bilinsin ki ve anlaşılsın ki aslında
bütün Türkiyede ve en son da Şırnakta yaşanan maden
kazası ve faciası üzerine de konuşuyorum. Ancak Somada
yaşanan ve 301 insanımızın hayatına mal olan bu facia
bugüne kadar bütün Türkiyede yaşanan, başta maden kazaları
olmak üzere, bütün iş kazaları ve faciaları hakkında bir
turnusol görevi görüyor ve bunun üzerinde konuşmalar ve
çalışmalar yapıyoruz. Ve bu yaşanan acılar başta
aileleri olmak üzere, onların yakınları ve o kazanın
yaşandığı belde ve vilayetler olmak üzere, bütün Türkiyede
yüreklerimizin bir köşesinde acı bir hüzün olarak ve bir hatıra
olarak da yaşayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, milletler hafızası olan topluluklardır ve bu
acılar da bizim millî hafızamızda çok derin izler
bırakacaktır. Şimdi, biz sağ kalanlar ve biz sorumlular,
bütün aziz millet fertleri, başta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olmak
üzere, en başta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olmak üzere, bütün devlet sorumluluğunu
omuzlarında taşıması gerekenler ve taşıyanlar,
bütün kurumlarımız, bütün siyasi partilerimiz, meslek
odalarımız, sivil toplum kuruluşlarımız,
medyamız, bütün ekonomik aktörler, iş adamları ve iş
dünyası, herkes ortak aklını çalıştırıp
millî refleksimizle senkronize bir şekilde bir taraftan bu yaraları
sarmaya çalışırken diğer taraftan da bu faciaların bir
daha hiç yaşanmaması için gereken önlemleri ülke olarak almamız
gerekir ve bu önlemleri alabilecek, yaraları mümkün olduğunca
sarabilecek bir ülke ve millet olduğumuza yürekten inanıyorum.
Madencilerimizin
eşleri, çocukları, anne babaları, yakın çevreleri ve
Türkiyedeki bütün madencilerimiz bu büyük facianın psikolojik, fiziksel,
tıbbi ve sosyolojik bakımdan ve ayrıca ekonomik yönden de en
ağır şekilde travmasını yaşamaktadırlar.
Şu anda insanlarımız bu acıları aşma yolunda,
maalesef, büyük bir karamsarlık içindedirler çünkü kazanın
yaşandığı 13 Mayıstan sonra yaşanan olaylar bu
karamsarlığı beslemektedir. Yapılan vaatler, verilen sözler
ve bugüne kadar gördüklerimiz maalesef bu karamsarlığı
gidermekten uzaktır.
Dün haber aldık, çok
basit bir örnek vermek istiyorum değerli arkadaşlar: Manisada bir
endüstri meslek lisesinde 40 öğrenci devamsızlıktan
sınıfta bırakılıyor. Bunların bir kısmı
normal bir öğrenci devamsızlığıdır mutlaka fakat
önemli bir kısmı da bu maden faciasının
yarattığı etkiyle
Kimi yakınını kaybetmiş
ve o ilçede de büyük bir acı var, bunun da etkisinin olabileceği
düşünülmeliydi. Yani her şey mutlaka bir emir komuta içerisinde
cereyan etmez. Oradaki bir okul müdürü veya idareciler, öğretmenler bunun
kolaylıkla tedbirlerini alabilirlerdi.
Dün maden işçilerimiz
maaşlarını alamadılar ve bu da haklı ve ciddi
tepkilere neden oldu. Bu, bütün uyarılara rağmen oldu. Daha kaza
meydana geldikten hemen sonra bunu hepimiz sorduk, işçiler de sordu: Ne
olacak bizim durumumuz? Maaşlarımızı alabilecek miyiz?
Acaba güvenlik tedbirleri ne durumda olacak? Ama üzülerek gördük ki Hükûmet
sadece seyirci kaldı. 4 Haziranda bir torba tasarı şeklinde
geldi, hâlâ görüşmeleri devam ediyor. Muhalefet partileri olarak âdeta
yalvarırcasına, defaatle, defalarca Bu önemli, acilen
çıkması gereken maddeleri bir an evvel Genel Kuruldan
çıkartalım. ısrarımıza rağmen iktidar hâlâ ayak
sürümekte devam ediyor. Yani illa dünkü maaş ödenmemesi gibi başka
sıkıntıların da mı çıkması gerekiyor?
Yardımların
nasıl yürütüldüğü
Maalesef biz derli toplu, somut bilgilere de
şu an itibarıyla sahip değiliz. İnanın, yurdun dört
bir tarafından hatta yurt dışından pek çok vatandaşımız,
yüzlerce, binlerce vatandaşımız Somaya akın ederek bu
yaraların sarılması, vatandaşlarımıza maddi
manevi destek olunması için büyük bir gayrete girişti. Bazı
devlet yöneticilerinin, Sayın Başbakanın, sayın bakanların
eşleri de Somayı ziyaret ettiler, onların da bazı
yardımlarda bulunduklarını da biliyoruz ama Hükûmet ne
yapıyor? AFAD ne yapıyor? Şu an itibarıyla ne yaptı,
bugüne kadar ne yaptı? Bu işler hayır hasenatla yürümez. Devlet,
devlet olarak üzerine düşeni bir an evvel yapmak durumundadır.
Kaza esnasında
yaşanan kurtarma faaliyetleri, kazada hayatını kaybedenlerle
ilgili birtakım haberler, yapılacak yardımlar, madencilere
verilecek ücretler, maden ocaklarının tekrar açılmasıyla
ilgili çelişkili haberler, kazada hayatını kaybedenlerin
aileleri ile kazadan yaralı kurtulan madencilerimizin ve ailelerinin
psikolojisini son derece olumsuz etkilemiş durumda. O acının
üstüne şimdi de bir karamsarlık bulutu vardır.
Kaza sonrası
Sayın Başbakanın söylemleri de aslında bu
karamsarlığı tetiklemiştir. Ölüm, madenciliğin
fıtratında var. açıklamasının, ondan sonra Enerji
Bakanı Sayın Yıldız ile Facebookta resimlerini
gördüğümüz bazı özel kıyafetli cemaatçi kişilerin, kazada
hayatını kaybeden madencilerin aileleri üzerinden birtakım
mesajlar vermeye çalışmalarının bu aileler üzerinde de ciddi
manada olumsuz etkisi olmuştur. Çünkü, bu kişilerin vatandaşa,
kazadan mağdur olanlara değil devlet yetkililerine, maden sahiplerine
ve yöneticilerine o telkinlerde bulunmaları gerekirdi. Çünkü, kazada
hayatını kaybeden hiçbir madencimizin ailesi kadere isyan
etmemektedir, etmemiştir. Bu ailelerin isyanı, yapılan
ihmallere, vurdumduymazlıklara ve bu ihmallere göz yumanlaradır,
isyanlar bunadır.
Somadaki maden
kazasında hayatını kaybeden bir madencimizin ailesinin Soma
Kömür İşletmelerine dava açması üzerine bu şirketin bütün
mal varlığına el konulduğu için maaşları
ödenemiyor. Dünkü yaptığımız düzenleme de çok çok geçici
bir düzenlemedir ve daha pek çok yapılması gereken şeyler vardır.
O nedenle, hem bu Somayla ilgili hem de bütün şehirlerimizde meydana
gelen bu maden kazalarıyla ilgili bir Meclis araştırması
önergesinin de ele alınıp, derli toplu organize bir şekilde
çalışmaların yapılmasında büyük fayda görüyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akçay.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Manisa Milletvekili Sayın Muzaffer
Yurttaş, buyurunuz.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Soma maden
kazasında vefat eden 301 vatandaşımıza Allahtan rahmet,
kalanlara başsağlığı diliyorum.
Olayı haber
alır almaz Sayın Enerji Bakanımızla birlikte, bütün bölge
milletvekilleriyle, bakan yardımcılarımızla olay
bölgesindeydik. Meclisimizde kurulan ve 17 milletvekilinden oluşturulan
Araştırma Komisyonunda görev yapan bir Manisa Milletvekili olarak,
bugüne kadar bakanlıklarımızın,
kurumlarımızın yapmış olduğu çalışmalar
hakkında da bilgiler vereceğim.
Maden
Kazalarını Araştırma Komisyonumuz Somayı ziyaret
etti, madencilerimizi, şehitliğimizi ziyaret etti, taziyelerde
bulundu, kurtulan işçiler ve diğer işçi temsilcileriyle
görüştü ve onların da talep ve isteklerini aldı. Kazanın
olduğu andan itibaren devletimiz tüm imkânlarını orada seferber
etti, sivil toplum kuruluşları seferber oldu; Ulusal Medikal Kurtarma
Ekibi, AFAD, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız,
Sağlık Bakanlığımız, özel ve diğer
kuruluşlardaki kurtarma ekipleri de bu çalışmalar içerisinde yer
aldılar. Toplam 2.743 personel bu çalışmalarda görev yaptı.
258 kara aracı ve 9 hava aracı da kişilerin
kurtarılmasıyla ilgili gayret gösterdi. 787 işçimizin
486sı kurtarıldı, 301i de vefat etti. Kurtarma
çalışmalarında bulunanlar, kurtulanlar ve yaralı kurtulanlara
psikososyal destekle ilgili çalışmalar da devam etmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığımızın il müdürlükleri tüm ailelere, 301
ailenin yakınına ulaşarak onların kaç çocukları
vardır, çocuklarının eğitim durumları, borçları,
ihtiyaçları, talepleri, ekonomik durumlarıyla ilgili bilgiler
aldı ve şimdi o bilgiler analiz ediliyor. Ve Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımız Sosyal Yardımlar Genel
Müdürlüğü her aileye, yakını vefat eden ailenin her birine biner
lira yardımda bulundu. Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığımız da her aileye 465 lira yardımda bulundu.
Bugüne kadar,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
yapmış olduğu çalışmalar sayesinde 301
vatandaşımızın 234ünün 580 hak sahibine ölüm
aylığı, 254ünün 632 hak sahibine de ölüm geliri
bağlanmıştır. Kalan 67 ölen yakınına ise
aylık bağlanmasıyla ilgili bir kanuni düzenleme
gerektiğinden, o kanuni düzenleme de önümüzdeki hafta torba yasayla
Meclisimizde bulunacaktır.
AFAD tarafından
yardımlar toplanmaktadır. Bu toplanan yardımlar ölenlerin
yakınlarına, yaralı kurtulanlara, mağdur olanlara maddi
yardım şeklinde eşit ve adil şekilde
ulaştırılacaktır.
Soma Maden
Kazalarını Araştırma Komisyonumuz hızla
çalışmalarına başlamış, tüm karanlıkta
kaldığını düşündüğümüz noktalara
ışık tutacak, kamu vicdanını tatmin edecek sonuçlar
ortaya çıkana kadar çalışmalarına devam edecektir.
Kurulmuş olan
Komisyonun iki önemli görevi var: Bu kaza neden olmuştur, kazanın
nedenleri, ihmaller var mıdır, bunları ortaya koyacak.
İkinci olarak
da bundan sonra yapılacak olan çalışmalar, iş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili çalışmalar,
bundan sonra madencilikte ne tür önlemler alınacak, gelişmiş
ülkelerdeki teknolojiler; bunları ortaya koyacaktır madencilik
komisyonumuz.
Kamuoyunun
Komisyonumuzdan büyük bir beklentisi bulunmaktadır. Basının,
mağdurların ve yakınlarının, halkımızın
gözü Komisyonumuzun üzerinde olacaktır.
Çalışmalarımızı da kılı kırk yararak
yürüteceğimizden herkes emin olmalıdır.
Önemli bir
problemle karşı karşıyayız. Bu problemleri çözmeye
odaklanmamız gerekiyor. Ön yargılardan ve peşin hükümlerden
sıyrılarak objektif ve şeffaf bir çalışma
yürütmeliyiz. Konuyu aceleye getirmeden ama fazla da geciktirmeden Komisyonumuz
tüm detaylarıyla ortaya koyacaktır.
Kısa ve orta
vadede yapılması gereken pek çok düzenlemeler vardır. Dün gece
Meclisimizde, acil ve kısa vadede yapılması gereken
düzenlemelerden birisi geçirilmiştir. Türk Ceza Kanununda
değişiklik öneren kanun teklifinin içerisinde bir madde, bütün
iktidar ve muhalefete ait milletvekilleri tarafından imzalanmış
ve bu madde sayesinde
O bölgede Soma Madenlerine ait Işıklar, Eynez
ve Ata Bacası madenlerinde şu anda iş
sağlığı ve güvenliği tedbirleri eksik olduğundan
ve gerekli düzenlemeler eksik bulunduğundan bu madenlerin üretimleri
durdurulmuştur. Dolayısıyla, 5.800 civarındaki
işçimizin aylıklarının ödenmesi konusunda görevli olan
maden şirketi ödemesini yapmadığından, şimdi, dün
verdiğimiz teklifle birlikte bu işçilerin ücretleri
İşsizlik Fonundan ödenecek ve ödenen bu ödenekler patrondan, maden
şirketinden faiziyle birlikte rücu ettirilecektir. Bu konuda düzenlemeye
katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.
Orta vadede
yapılması gereken düzenlemeler önümüzdeki hafta torba yasa diye
ifade ettiğimiz yasanın içerisinde yer alacaktır. Neler var
bunda? Emeklilik yaşının 50ye indirilmesi, hayatını
kaybedenlerin yakınlarından 1 kişinin kamuda istihdam edilmesi.
67 vatandaşımıza aylık
bağlanamadığından bahsettik. Bir gün dahi olsa bu
madenlerde çalışırken iş kazası neticesi vefat edenlerin
emekli aylıklarının alınabilmesiyle ilgili de düzenleme
torba yasanın içerisinde bulunmaktadır. Böylelikle maaş
bağlayamadığımız 67 kişiye de maaşları
bağlanabilecektir.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Vatandaşların psikolojisinden bahsedin.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Devamla) - Ayrıca, yer üstünde geçen sürelerin yer
altında çalışıyormuş gibi gösterilmesiyle ilgili
düzenlemeler de bu konunun içerisinde yer almaktadır.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Ben bu önergeyi onun için veriyorum.
BAŞKAN
Sayın Öz, lütfen, lütfen, lütfen
MUZAFFER
YURTTAŞ (Devamla) - Buradan hepimizin çıkaracağı dersler
var. Madencilik sektörü yeniden ele alınacak ve masaya
yatırılacaktır. Belki sadece kömür madenleri, çünkü özellik arz
ediyor, madenlerin içerisinde kömür madenleri ve yer altı kömür
madenciliği, onunla ilgili bir düzenlemenin yapılması
yararlı olacaktır. İş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili hususları yerine getirmeyen müesseselerin üretimi
durdurulacaktır. Bugüne kadar 114 madenin kapatılması
sağlanmıştır. Şu anda faaliyette bulunan 160a
yakın madenin de iş sağlığı ve güvenliğiyle
ilgili denetlemeleri hızla devam etmektedir, bunların da eksiklikleri
tespit edildiğinde üretimleri durdurulacaktır.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Önergeyi kabul ediyor musun etmiyor musun, onu söyleyin.
MUZAFFER
YURTTAŞ (Devamla) - Yaşam odaları ya da oksijen maskeleriyle
ilgili de inşallah düzenlemeler önümüzdeki dönem içerisinde kısa
sürede yapılacaktır.
Manisa Milletvekili
olarak burada bir konuyu daha özellikle gündeme getirmek istiyorum.
Manisamızda 8 tane organize sanayi bölgesi var, pek çok madenimiz var. Bu
bölgede çalışanların meslek hastalıklarına
yakalanmaları ve onların tanı ve tedavisiyle ilgili Türkiyede
şu anda 3 tane bulunan meslek hastalıkları hastanesine bir ilave
de Manisada kurulmasıyla ilgili çalışmalarımızı Bakanlığımıza
ilettik, inşallah herkesten bu konuda destek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, geride kalanların üzüntü ve hüznüne karşı
söylenecek her söz sakil kalır. Ancak bilinmelidir ki, millet olarak
onların emanetlerinin yanındayız. Bugüne kadar
yaptığımız çalışmalar madencilerimizin,
madencilerin
Madenin kapatılması çok kolay bir konu, önemli olan
Gittiğimizde orada -iktidar, muhalefet- milletvekillerine herkes şunu
ifade etti: Biz çalışmak istiyoruz. Madenleri güvenilir hâle
getirin, biz buralarda çalışmak istiyoruz. Hepimizin üzerine
düşen de bu madenleri iş sağlığı ve
güvenliği konusunda güvenli hâle getirmek ve Türkiyenin
madenciliğine, madencilik sektörüne bu konuda katkıda bulunmak, önünü
açmaktır. Yerin yüzlerce metre altında çalışan
işçilerimizin aldıkları ücret, son noktasına kadar
alınlarının hakkıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yurttaş.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Söyledikten sonra olmaz ki.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sözünüz bitmedi ki.
BAŞKAN Zaten ara
verecektim, fark etmez de yani
RECEP ÖZEL (Isparta)
Zaten var.
BAŞKAN Evet, karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
2
arkadaşımız anlaşamadılar, elektronik cihazla oylama
yapıyorum,.
İki dakika süre
veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Öneriyi kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, efendim,
5 Mayısta Türkiye Büyük Millet Meclisi hırsızlık
yapan 4 bakan hakkında soruşturma önergesini kabul etmişti. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, bakanlar hakkında böyle bir
konuşma yapmaya hakkı var mı hırsızlık yapan
diye?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bir dakika yahu
Ne demek yok?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, İç Tüzükü
uygulamanızı isteyeceğim.
Böyle şey olur
mu ya? Sen, mahkeme misin, hâkim misin, savcı mısın?
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, 5 Mayıstan bugüne kadar, bugün 18
Haziran, soruşturma komisyonu kurulmamış. Anayasanın
100üncü maddesine göre soruşturma komisyonunun en süratli şekilde
kurulması, yani iki ay içinde kurulması, iki ay içinde görevini
yapamazsa, iki ay sonra da bunu şey etmezse iki ay daha süre verilmesi
lazım.
BAŞKAN -
Anladım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı gruplara yazı yazıyor
ve bu gruplar soruşturma komisyonuna üye vermiyorlar.
BAŞKAN - Evet.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Şimdi, ne olacak?
İç Tüzükün 109uncu
maddesinde soruşturma komisyonuna grupların üye bildirme süreleriyle
ilgili bir hüküm yok ama diyor ki, bu kadar süre içinde şey eder.
Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Bey diyor ki
Tabii, Cemil Bey bu
hırsızlıkları ve yolsuzlukları örtmek için
çalışan bir insan
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan ne
hırsızlığı? İç Tüzükü uygulayın. Böyle
konuşamaz!
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir
dakika efendim, usul tartışması
BAŞKAN - Anladım
da
Sayın Genç,
şimdi, benim, oturduğum yerden
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, hayır, görevinizi hatırlatacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanının her birleşim
açılışında Türkiye Büyük Millet Meclisine şu
sunuşu yapması lazım: Ey Türkiye Büyük Millet Meclisi; ey Türk
halkı, bakın, soruşturma komisyonu 5 Mayısta kurulmuş
fakat AKP bu soruşturma komisyonuna üye vermiyor. Bu sunuşu
yapmadığı için, 63üncü maddeye göre gündemin düzenlenmesiyle
ilgili usul hakkında tartışma istiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Usulle alakası yok Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Böyle bir şey var mı ya?
BAŞKAN - Peki, ben de
o zaman usul hakkında tartışmayı oylarınıza
sunayım, açalım mı açmayalım mı diye.
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Hayır, sunmayın efendim, oya sunamazsınız efendim.
BAŞKAN - Bir saniye
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Usul
tartışmasını oya da sunma hakkım yokmuş hukuken.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Evet. Ancak açmak zorundasın.
BAŞKAN -
Dolayısıyla, açma hakkı
Yok, benim tutumumla ilgili bir durum olmadığı için açma
hakkım da söz konusu değil.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkanım, 63üncü maddede diyor ki: Meclis
Başkanının gündeme riayetiyle ilgili gündeme uygun usul
tartışması açılabilir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Gündem belli, gündemi icra ediyor Meclis
Başkanlığı, şu anda gündemi icra ediyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, Ahmet sen şimdi konuşma
BAŞKAN
Gündemde böyle bir konu yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hayır, hayır, bakın
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, neye göre konuşuyor Allah
aşkına? Her seferinde
BAŞKAN Ne yapayım
şimdi ben Sayın Aydın?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ama her seferinde çıkıp yerinden
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
ve
Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, benim bir talebim oldu efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet,
buyurun.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, biraz önce Sayın
Kamer Gençin, Meclis soruşturma komisyonunun kurulması konusunda
Adalet ve Kalkınma Partisinin bugüne kadar üye bildirmemesi nedeniyle bir
usul tartışması talebi oldu.
Tabii, konu
doğrudan sizi ilgilendiren bir konu değil kişi olarak,
Sayın Meral Akşener olarak veya Başkan Vekili olarak sizi
ilgilendirmiyor ama Meclis Başkanının bu konuda inisiyatif
almamış olması nedeniyle bu soruşturma komisyonu bugüne
kadar kurulamamıştır.
Dolayısıyla,
bu konuda Sayın Kamer Gençin talep ettiği usul
tartışmasını bir açalım efendim, bu konuyu bir
tartışalım çünkü bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu bu üyeleri bildirmemek suretiyle komisyonun kurulmasını
engellemiştir.
BAŞKAN
Şimdi, hukuken
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Hesap, önümüzdeki hafta sonuna kadar da bunu
bildirmeyerek soruşturma komisyonunu kurmaksızın Meclisi tatile
sokmak.
BAŞKAN
Sayın Hamzaçebi, şimdi, ben, bu Meclis çatısı altında
hiçbir milletvekilini kırmamaya, incitmemeye gayret eden bir insanım;
söz kesmemeye gayret ederim, konuşmalarına müdahale etmemeye gayret
ederim. Birincisi bu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Tabii, tabii.
BAŞKAN Usul
tartışması açmayla ilgili de bugüne kadar bütün talepleri yerine
getirdim fakat hukuken benim ne usul tartışması açma ne de
-hatta ben oylayalım dedim- onu oylama yetkimin olmadığı
bana hukukçu arkadaşlar tarafından bildirildi. Dolayısıyla,
şimdi benim de yapabileceğim bir şey yok. Yani, niye
vermiyorsunuz arkadaşlar
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, şimdi, Meclis
Başkanlığı komisyon üyelerini bildirmiş olsaydı
bu Meclis gündeminde yer alacaktı. Bu gündemi, o isimleri Meclis
Başkanı bildirmemek suretiyle oluşturmuştur. Yani,
olması gereken, soruşturma komisyonu üyelerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna okunması şeklindeki bir gündem maddesidir. Bu
gündem maddesinin gündemde yer alması engellenmiştir. Usul
tartışmasını bu nedenle açıyoruz efendim. 63üncü
madde gayet açık efendim.
BAŞKAN
Anladım da bula bula beni buldunuz. Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim onlara sormayın, onlar bilmezler.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Her şeyi Kamer Bey bilir
KAMER GENÇ
(Tunceli) Gündeme riayet etmiyor Meclis Başkanı.
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Hamzaçebi, normalde usul tartışması
açamıyorum fakat bu konu üzerinde usul tartışması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, özür diliyorum ama
BAŞKAN
Buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Şimdi, Sayın Başkanım, usul
BAŞKAN Nur
topu gibi bir problemimiz oldu.
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Ama, problem olmaması gereken bir konu Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Neyse. Sinirlenmeden, sinirlenmeden, tamam.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Problem var, olur mu, problem var.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Şimdi, Sayın Başkanım, her konuyla
alakalı bir usul tartışması açılabilir mi, böyle bir
imkân var mı, İç Tüzük buna müsaade ediyor mu? Hayır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Efendim, sunuşlarda söylüyor Sayın Başkan,
sunuşlarda.
BAŞKAN
Şimdi, ben sizi dikkatle dinledim, Sayın Hamzaçebiyi de dinledim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İç Tüzük madde 63 çok açık. Gündem belli. Gündeme
dair bir konuyla alakalı olarak istenebilir. Kaldı ki biz gündem
dışıları bitirdik ve gündeme geçtik. Gündemimiz belli.
Gündemle alakalı bir konu değil; bir.
İkincisi:
İddia edildiği gibi bir konu söz konusu değil. Kaldı ki
Cumhuriyet Halk Partisi de usulüne uygun, Anayasaya uygun, İç Tüzük 109a
uygun zaten isim vermemiş ve hukuken onlar da isim vermemiş
sayılır. Çünkü, buna ilişkin itirazlarımız oldu,
Meclis Başkanlığı bu itirazları haklı buldu,
gerekçeleriyle birlikte iletti. Dolayısıyla, onların da
vermiş olduğu isimler zaten hukuken geçerli isimler değil.
İsim vermemiş gibiler şu anda.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen nereden biliyorsun ya?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bitiriyorum.
Çünkü, İç
Tüzük 109 çok net: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre hâkimlerin davaya
bakmasına veya karara katılmasına engel oluşturacak
durumlarda bulunan, Meclis soruşturması önergesini veren veya daha
önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde ya da dışında bu konudaki
görüşünü açıklamış milletvekilleri, bu komisyona
seçilemezler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) O ayrı şey ama
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Görüşlerini beyan eden milletvekillerini verdikleri için
biz onlara itiraz ettik,
itirazlarımız haklı görüldü ve dolayısıyla
zaten Cumhuriyet Halk Partisi de hukuken isim vermemiş durumda şu
anda, isimlerini yenilemedikleri için.
ALİM IŞIK
(Kütahya) O ayrı bir konu.
BAŞKAN
Şimdi
Yani uzuyor, ben açacağım da
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ondan önce bir şey söyleyeceğim.
Usul tartışması talebimiz ayrı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hayır, usul tartışması talebi yerine
getirilemez Sayın Başkanım. Hukuka uygun değildir.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Ahmet Aydın grubumuza
sataşmada bulunmuştur efendim. Yani, soruşturma komisyonuna
bizim bildirdiğimiz isimlerle ilgili bir değerlendirme yaptı.
Grubumuz sanki hiç isim bildirmemiş gibi gerçeğe aykırı bir
şey söylemiştir. Ben 69uncu maddeye göre söz istiyorum efendim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben kürsüde konuşmadım, yerinde konuşuyor
zaten efendim.
BAŞKAN
Şimdi, bir saniye
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Anladım ben sizi de lafımı
Yani, bir tutum
açıklayacağım da, şimdi ben tutumumu açıklayayım,
bu sataşmayla ilgili meseleyle bu iş kapanıyor mu?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Efendim, usul tartışmasını
ayrıca açalım ama bana sataşmada bulundu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, Allah aşkına,
doğru bir şey mi? Yani, her şeyi söyleyecekler. Ben kürsüde
konuşmadım üstelik.
BAŞKAN
Tamam, size de sataşılır şimdi, size de kürsüden verilir.
Hayırlısıyla başladık.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ama yani usul bu olmamalı.
BAŞKAN -
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının yerinden sarf ettiği sözleri
sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Aydın, size
sataşacağım, söz hakkı doğacak size. O nedenle, siz de
buraya çıkarsınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Sataşmanıza gerek yok. Öyle konuşma meraklısı
değilim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bir şeyi Sayın Aydın
açıklıkla söyledi, ben kendisine teşekkür ederim. Biz Meclis
Başkanlığına soruşturma komisyonunda görev almak üzere
12 isim bildirdik. Aydın diyor ki: Biz o isimlere itiraz ettik.
Sayın Aydın, bu isimler Meclis Başkanlığıyla
bizim aramızda, siz nereden biliyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne demek Nereden biliyorsunuz?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Meclis Başkanı gereği için size mi
gönderiyor bu isimleri Bir bakın, bunlar ihsasıreyde bulunmuş
mu, bulunmamış mı? diye?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Basından takip etmiyor musunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Basından takip etmiyor musunuz?
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Basında vardı, basında.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Suçüstü yakalandınız.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bırak Allah aşkına!
FAHRETTİN
POYRAZ (Bilecik) Gazeteler yazdı ya, çarşaf çarşaf yazdı
gazeteler.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Şimdi, biz bu isimleri bildirdik, Meclis
Başkanlığı dedi ki: İhsasıreyde bulunmuş
olanlar var. Demek ki sizin takibinizle, sizin kontrolünüzle bu isimleri bize
bildirdiği anlaşılıyor. Hayır, Genel Kurul
aslında buna yetkilidir. İhsasırey varsa da bunu
değerlendirecek olan Genel Kuruldur. dedik. Yine ısrar etti
görüşünde. Peki. dedik sizin elinizden o silahı almak için. O
isimleri de Meclis Başkanlığına bildirdik. 12 ismimiz
Meclis Başkanlığında duruyor ama Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu daha bir tane isim bildirmiş değil. Kaçıyorsunuz;
kaçmıyorsanız gelin, söyleyin buradan, deyin ki: Biz de yarın bu
isimlerin hepsini bildireceğiz. Var mısınız? Diyemezsiniz.
Şimdi,
bakın, bunu diyemeyeceğinizi söyleyerek size bir söz hakkı
yaratmış oluyorum. Bekliyorum Sayın Aydın, eğer Meclis
soruşturma komisyonunun kurulmasından korkmuyorsanız Biz bu
isimleri yarın bildireceğiz. cevabını sizden bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Önergeyi biz verdik, önergeyi sizden önce biz verdik.
BAŞKAN
Buyurun.
2.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir defa, 17
Aralıktan 5 Mayıs tarihine kadar birtakım iddialarda
bulunacaksınız, yerli yersiz, hukuklu hukuksuz bir sürü iddiada
bulunacaksınız ve sayınız yetmesine rağmen
soruşturma komisyonu talep etmeyeceksiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Korkmuyorsanız, bu iddia ise niye ispatlamadınız?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bizim önerimiz üzerine, bizim talebimiz üzerine ve ilk defa, AK
PARTİ olağanüstü toplantıya geldikten sonra, 19unda
Soruşturma komisyonunu biz kuracağız. dedik ve soruşturma
komisyonu kurulması yönündeki talebi ilettik.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Korktunuz, gelemediniz
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu soruşturma komisyonunun kurulmasını talep eden,
bu komisyonun kurulmasına vesile olan AK PARTİdir; sizin ona
yüreğiniz yetmedi. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama hâlâ isim vermiyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Sadece dedikodularla, iftiralarla hareket ettiniz, hiç kusura
bakmayın. Eğer bizim korkumuz olsaydı
(MHP
sıralarından Ayıp, ayıp! sesleri)
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) - Kaçma Ahmet, kaçma
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yanlışı olan varsa, kim yapıyorsa yapsın
yanlışın yanında durmayız. dedik.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hırsızları korumayın,
hırsızlığı savunmayın.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bunu biz talep etmedik mi? Biz talep ettik.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) 300 küsur tane milletvekiliniz var, milletvekilleri
görevini yapsın.
AHMET AYDIN
(Devamla) - İkincisi: İç Tüzük çok açık, kimler soruşturma
komisyonuna üye olabilir, kimler olamaz...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bak, Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken
hırsızları koruyarak gidiyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Siz bu İç Tüzükü çiğneyerek ihsasıreyde
bulunanları talep ettiniz ve bunları basın çarşaf
çarşaf yazdı. Bu gizli bir şey değil, bilinmeyecek bir
şey değil. Dolayısıyla, biz şunu dedik: Ya, doğru
dürüst, İç Tüzüke uygun isim vereceksiniz.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Ahmet, isim bildirdin mi? İsimleri söyle,
isimleri.
AHMET AYDIN
(Devamla) - 313 tane milletvekilimiz var; tek tek, didik didik bütün milletvekillerimizi
araştırıyoruz, kim bu konuyla ilgili ihsasıreyde
bulunmuşsa onu dışarıda tutuyoruz. Biz yaptık mı
sağlam yaparız, işimizi düzgün yaparız.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Hırsızlığı da güzel yapıyorsunuz!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu konuyla ilgili ihsasıreyde bulunmayanları
çağırırız, koyarız. Sizin gibi sembolik olarak, sizin
gibi usulsüz bir şekilde, bir iş yapıyormuş görüntüsü
altında iş yapmayız. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Biz yaptık mı doğru yaparız. Bunu kamuoyu da
takdir ediyor.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Ahmet, hırsızları savunmak sana
yakışmıyor Ahmet.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yavuz hırsız ev sahibini kovarmış.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sen vakıf üyesi misin Ahmet? Sen de bir vakıf üyesisin.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ne saygısız adamsınız ya
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sen de mi vakıf üyesisin yoksa?
BAŞKAN
Şimdi, bu arada, usul tartışmasını tamamlıyoruz.
Buyurun.
3.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis soruşturma komisyonu kurabilmesi amacıyla
fezlekelerin okunması için 19 Mart 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve
bağımsız milletvekillerinin de katılımıyla
olağanüstü toplantıya çağırdık.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Niçin çağırdınız? Toplantı talebiniz
neydi? Soruşturma komisyonu değildi, biz açtık.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Kaçtınız, giremediniz, toplantıya
giremediniz. Çoğunluk sağlamayız diye kapıda beklediniz, ne
zaman çoğunluk sağlandı, içeri girdiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hangi taleple topladınız Meclisi?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Aynı gün 4 bakanla ilgili Meclis
soruşturma önergesini verdik.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hangi taleple topladınız Meclisi,
açıklayın.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Aynı gün o önergeleri verdik. Siz de
telaşla verdiniz. Sonra bu önergeleri
Sizin önergeniz İç Tüzüke de
uygun değildi, yalan yanlış... Bunu söyledik burada, o tarihte
söyledik: Önergeniz yanlış, usulüne uygun değil, İç
Tüzüke aykırı. Telaşla sonra onu değiştirdiniz, o
önergeyi değiştirdiniz, dediğimize geldiniz.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Siz önerge vermemiştiniz o zaman. Siz toplantıya
çağırdığınızda önergeniz yoktu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Soruşturma komisyonu kurulması bir
toplantıda burada kararlaştırıldı ama o tarihten beri
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak soruşturma komisyonuna üye
vermekten kaçıyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kaçmıyoruz. Hakiki, sağlam, gerçek üye vereceğiz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın,
Sayın Aydın size biraz önce buradan çağrı yaptım,
çıkın mertçe burada söyleyin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Araştırıyoruz, vereceğiz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Eğer kaçmıyorsanız, Bu isimleri
yarın bildiriyoruz. deyin. Hadi size yarın değil, pazartesine
kadar süre veriyorum, hadi verin. Bizim bütün isimlerimiz, 12 ismimiz orada
duruyor. Meclis Başkanı dedi ki
Yanlış bir şeyle
ihsasıreyde bulunmuştur, katılmıyoruz aslında ama
katılmıyoruz deyip bu Meclisin kuracağı soruşturma
komisyonun kurulmasında bir engel oluşturmak istemiyoruz. Onun
görüşüne katılmıyoruz ama dediğini yaptık, 12 ismi de
bildirdik, Meclis Başkanında duruyor. Daha bir isminiz yok,
bildiremiyorsunuz, burada da onu söylemiyorsunuz.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, şurada sadece tutanaklara
geçsin diye söylüyorum.
Birincisi: Az önce
de ifade ettim, 313 milletvekilimiz var, didik didik inceliyoruz, biz bu
işten kaçmayız. Sağlam, İç Tüzüke uygun üye
vereceğiz.
İkincisi:
Meclisi olağanüstü toplantıya çağırma gerekçeleri bu
değildi, olağanüstü toplantı esnasında AK PARTİ olarak
biz söyledik Soruşturma komisyonunu siz kurmuyorsanız biz
kuracağız. dedik. Onun üzerine onlar da sonradan talep etti. AK
PARTİ arkasında duracak, bu komisyon kurulacaktır efendim.
Komisyon kurulacaktır, biz de üye vereceğiz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, usul tartışması
açtınız mı efendim?
BAŞKAN
Açmadım daha.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ama açın yani.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, ben hiç kimseye emir kipi kullanmadım bugüne
kadar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Estağfurullah.
BAŞKAN Ha
bire emrediyorsunuz ya!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Talep ediyorum.
BAŞKAN Talep
ediyorsunuz da, bakın, ben daha ağzımı açamadım ki!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, açmayın peki.
Yani, ben sizden
talep ediyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, bu nedir Allah aşkına!
BAŞKAN
Bilmem, ne olduğu hakkında bir fikrim yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yani, ben sizden talep ediyorum, teklifte bulunuyorum.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, Meclisi siz mi
yönetiyorsunuz, vekil mi yönetiyor canım?
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Genç, benim ne dediğimi biliyor musunuz şu
anda?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Yeter artık ama, Allah, Allah!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki efendim, ben bekleyeyim.
BAŞKAN -
Bilmiyorsunuz, niye yorum yapıyorsunuz!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, tamam.
BAŞKAN Daha,
ancak birbirlerine sataşmaya cevap verdiler, daha gelemedik oraya
muhterem!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki, efendim.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) A, yazık etti, muhterem kelimesine.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Hamzaçebinin belirttiği husus,
gündemimizde bulunan bir işe ilişkin değildir. Gündeme
bağlılık ilkesi gereğince, gündemde olmayan bir hususa
ilişkin usul tartışması açılamamaktadır.
Soruşturma komisyonu üye adaylarının belirlenmesi hususundaki
işlemler Başkanlıkça yürütülmektedir. Bu konuda usul
tartışması açılmasının mümkün
olmadığı yönündeki tutumum üzerinde usul
tartışması açıyorum.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Lehte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lehte.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Lehte.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aleyhte Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam, tamam. Aleyhimde olduğunuzu biliyorum canım, bu Mecliste de en
eski ben tanıyorum kendisini. En eski dostluğu olan iki kişiyiz
ama
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, usul
tartışması açma gerekçesi olağanüstü güzeldi, sizi
kutluyorum efendim.
BAŞKAN Yani,
ben uzman oldum hukuk bükmekte iki gündür.
Şimdi, lehte
Doğan Kubat, Ahmet Aydın, Yusuf Halaçoğlu, Alim Işık
Aleyhte söz
isteminde boşluk var.
ALİM IŞIK
Ben konuşabilirim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam, Alim Işık aleyhte konuşacak.
Sayın Kubat ve
Sayın Aydın lehte; Sayın Genç, Sayın Işık
aleyhte.
Buyurun.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
AK PARTİ Grubunun (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonuna üye bildirmemesiyle ilgili işlemlerin Meclis
Başkanlığı tarafından yürütülmesi nedeniyle
Başkanın bu konuda usul tartışması açmasının
mümkün olup olmadığı hakkında
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aslında
tutumunuz doğru bir tutumdu. Şöyle ki: Gündemde olmayan bir konuyla
alakalı, görüşmediğimiz bir konuyla alakalı, olmadık
bir konuyu buraya, huzura getirip gündemi savsaklatmaya çalışan
birtakım taleplerle karşı karşıya kaldınız.
Evet, gündemde olmadığı için bunun usul
tartışmasına konu olmaması lazımdı ama keşke
böyle usulü olmayan bir işlemin de burada gene usul
tartışmasını açmamış olsaydık diye
düşünüyorum. Çünkü usulün usulünü tartışıyoruz şu
anda, aslında bizim tartıştığımız o, sadece
usul tartışması değil, usulün usulünü tartışıyoruz.
Dolayısıyla bu, ileride bizi nereye kadar götürür meçhul ama ben bunu
son kez olsun diye söylüyorum. Bundan sonraki süreçte... Çünkü burada
teamüllere de gerek yok. İç Tüzüküzümün 63üncü maddesi çok açık,
mevcut gündemdeki konuyla alakalı Görüşmeye yer olup olmaması,
Başkanı gündeme veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma usullerine uymaya davet, bir konuyu öne alma veya geriye
bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce
konuşulur. diyor. Burada ne gündeme ilişkin bir konu var ne Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma usullerine davet var ne de başka
bir şey var.
Dolayısıyla
burada, Başkanlık Divanının, daha önce Danışma Kurulu kararıyla gündemine
aldığı Çanakkale Gelibolu Yasa Tasarısını
görüşeceğiz. O tasarıya ilişkin görüşmelere
aslında bizim çoktan geçmiş olmamız lazım. Kaldı ki
siz zaten bu konuya ilişkin gündeme geçtiniz, gündeme geçmeden önce de olmadı.
Gündeme de geçtiniz, gündeme geçtiğinizi de ifade ettiniz ama maalesef,
işte bir arkadaşımız, Kamer şeref Genç sağ olsun,
böyle bir arkadaşımız, her durumda, her dönemde, bu şeref
Genç olan arkadaşımız, Kamer Genç arkadaşımız,
her seferinde, olmadık bir konuda, olmadık bir durumda, olmadık
bir zamanda böyle, birtakım tartışmaları gündeme getiriyor,
Meclisi aksatmaya çalışıyor, hakaret dilini konuşuyor,
bütün insanlara, buradaki tüm milletvekillerine, halkımızın
nezdinde tüm milletvekillerine de maalesef yakışmayacak tarzda edep
dışı laflar kullanıyor. Onun için, öncelikle, aslında
uyarılması gereken ilgili şahsın kendisi. Eğer
uyarıyla da vazgeçmiyorsa, İç Tüzükü işleteceksek ilgili cezai
müeyyidelerin de uygulanması gerekiyor. Biz burada Anayasaya, İç
Tüzüke ve Meclis teamüllerine göre bunu yürütmek durumundayız, bunu
yönetmek durumundayız. Eğer Anayasayı hiçe sayarsak, İç
Tüzükü rafa kaldırırsak, teamüller de olmazsa o zaman bu Meclisi
idare etmek gerçekten çok zor olacak.
Değerli
arkadaşlar, iktidarıyla muhalefetiyle milletin Meclisi,
övündüğümüz gazi Meclis, Türkiyeyi yöneten Meclis, tüm sorunların
çözüm yeri olan Mecliste hepimizin hâl ve hareketlerimize dikkat etmemiz
lazım diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Aleyhte olmak üzere Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, ben aleyhte değil
Evvela, bana
sataşma yaptı, Edep dışı konuştu. dedi.
İsterseniz aleyhte arkadaşımız konuşsun, ben
sataşmadan söz istiyorum ama sonra aleyhte konuşacağım.
Bana çok ağır hakaretlerde bulundu Sayın Başkan.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Şimdi, Sayın Başkanım, hırsız
diyecek, şunu diyecek, bunu diyecek. Bunların hiçbir şeyi yok
da
BAŞKAN
Şimdi, bakın, edep dışı konuşmak
Siz neler
söylüyorsunuz?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkanım, sizden rica ediyorum, evvela
sataşmadan sözü alayım, sonra arkadaş aleyhte konuşsun, ben
sonra konuşayım ama bana sataştı efendim. Ya, kusura
bakmayın Sayın Başkan
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, 550 milletvekilini 1
milletvekiline mahkûm ediyorsunuz ya!
BAŞKAN Ben
size bir dakika ilave edeceğim, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Peki efendim.
BAŞKAN
Aleyhte konuşuyorsunuz, bir dakika ilave edeceğim.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Bir milletvekiline mahkûm ediliyoruz, olur mu
öyle bir şey!
BAŞKAN
Buyurun.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının usul görüşmesi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın
Yine üç dakika
verdiniz, neyse
BAŞKAN
Hayır, bir dakika ilave edeceğim.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ben otuz küsur senedir bu Parlamentoda çalışıyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yazık, yazık!
KAMER GENÇ
(Devamla) Bak, Ahmet, şimdi, sen edep dışı dedin.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
AK PARTİ Grubunun (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonuna üye bildirmemesiyle ilgili işlemlerin Meclis
Başkanlığı tarafından yürütülmesi nedeniyle
Başkanın bu konuda usul tartışması açmasının
mümkün olup olmadığı hakkında (Devam)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bakın, arkadaşlar, şimdi, Anayasanın 100üncü
maddesinde diyor ki
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Meclisi bu kadar aşağıya çekmeyin
ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Ya, bir dinle be! Dinle, bir öğren be!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Dinlemiyorum. Dinlemek zorunda mıyım?
Yeter!
KAMER GENÇ
(Devamla) Anayasanın 100üncü maddesinde Soruşturma komisyonu iki
ay çalışır, iki ayın sonunda da raporunu bitirir ve
bitirmezse iki ay süre verilir. diyor. Ayrıca, İç Tüzükün 107, 108
ve 109uncu maddeleri soruşturma komisyonunun kurulmasını
şey ediyor ve nasıl çalışacağı, nasıl rapor
vereceğini belirtiyor.
Peki, şimdi,
soruşturma komisyonuna grupların üye vermesine ilişkin bir süre
yok. Ne yapacağız arkadaşlar?
HARUN KARACA
(İstanbul) Tüzükü değiştireceğiz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Soruşturma komisyonuna gruplar eğer üye vermezlerse iki
sene bekleyecek miyiz? Soruşturma komisyonu çok önemli bir kurumdur. Bu
kurumda ne oluyor? Bakanlar hırsızlık yapmış,
Başbakanlar hırsızlık yapmış; bunlarla ilgili
ciddi iddialar var, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bunlar
hırsızdır. diyor, Yolsuzdur. diyor. Ceza Kanununa göre
bunlar hakkında bir karar verilmesi lazım. diyor. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, temiz bir dille konuşmaya davet
eder misiniz?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Meclis onu demiyor, Araştırılsın.
diyor, Soruşturulsun. diyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Burada, bu yolsuzluk ve hırsızlık meselesinin en
kısa zamanda Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kuracağı bir komisyon kanalıyla tespiti gerekir.
Şimdi, bakın, 5 Mayısta soruşturma komisyonu kurulmuş,
bugün 18 Haziran, iki ay geçmiş, AKP üye vermiyor. Meclis
Başkanı diyor ki: Benim topum tüfeğim mi var? Hayır,
topun tüfeğin yok. Burada, Cemil Çiçek, sen AKPnin militanı gibi
hareket ediyorsun.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ya, böyle bir üslup olur mu ya!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, Meclis Başkanlık
Divanına da hakaret ediyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer AKPnin militanı gibi hareket etmiyorsan her gün
burada, getirdiğin gündemde Sunuşlarda diyeceksin: Ey
milletvekilleri, ey Türk halkı; bu Türkiye Büyük Millet Meclisi şu 4
bakan hakkında soruşturma önergesini kabul etmiş ama AKP bu
soruşturma komisyonuna üye vermiyor.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) AKP kadar kafana taş düşsün!
KAMER GENÇ
(Devamla) Buradan anons edeceksiniz, Sunuşlarda bunu söyleyeceksiniz:
Ey halk, bu AKP soruşturma komisyonuna üye vermiyor. Bu halk duysun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sen söylüyorsun ya, sana itibar etmiyorlar herhâlde.
KAMER GENÇ
(Devamla) Ama saklıyor Cemil Çiçek, gündeme koymuyor. Benim burada usul
tartışması açmamdaki maksat
Cemil Çiçek de diyor ki: Benim
elimde top tüfek yok. Senin elinde top tüfek yok ama sen AKPnin
hırsızlıklarını, yolsuzluklarını örten bir
militansın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla)
Bir dakika efendim, bir dakika
BAŞKAN
Sayın Genç, bakın, edep dışı dendiği için söz
aldınız ya, yapmayın
KAMER GENÇ
(Devamla) Ondan sonra, bunları söyleyeceksin ki, millet diyecek ki: AKP
bu soruşturma komisyonuna üye vermiyor, anlatsın.
RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Edebini takın, edebini!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, gereğini yapın.
KAMER GENÇ
(Devamla) Dolayısıyla, AKPnin buraya, soruşturma komisyonuna
üye vermediğini milletin bilmesi lazım.
RECEP AKDAĞ
(Erzurum) Her çıktığın zaman böyle konuşuyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) Çünkü bunların bir hedefi var: Cumhurbaşkanı
seçimine kadar bu yapılan yolsuzlukları,
hırsızlıkları milletin gözünde örtbas etmek.
Peki, siz namuslu
ve şerefli bir grup olarak soruşturma önergesini verdiniz mi, kabul
ettiniz mi?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Yahu namusu, şerefi, öyle kelimeleri
ağzına alma be adam ya! Hayret bir şey ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Niye komisyona üye vermiyorsunuz, niye iki ayı geçtiği
hâlde bu komisyona üyeler vermiyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sende namusu, şerefi ölçecek çap yok, yok.
KAMER GENÇ
(Devamla) Demek ki hırsızlıkları örtmeye
çalışıyorsunuz, hırsızlıklara arka çıkmak
istiyorsunuz, milletin gerçekleri öğrenmesini istemiyorsunuz. Komisyona
üyeleri bildirin. İki ayda bildirilmez mi yahu? Neye çekiniyorsunuz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bu hakaretleri duymak zorunda
değiliz.
KAMER GENÇ
(Devamla) Çünkü hırsızlıklarınız tescil
edilmiş, çünkü suçlusunuz, çünkü milletin karşısına
çıkacak bir yüzünüz yok.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Allah Allah!
KAMER GENÇ
(Devamla) Çünkü bu, ahlak kurallarına aykırı.
Dolayısıyla, burada komisyon üyelerini bildirmemekle
hırsızlıkları, yolsuzlukları örtmek için ayak
diretiyorsunuz ve Meclis Başkanı da size yardımcı oluyor,
Cemil Çiçek de zaten bu iktidardan büyük rant sağlıyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne konuşuyorsun ya!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Yahu nasıl konuşuyorsun ya!
KAMER GENÇ
(Devamla) Eğer istiyorsanız açıklayalım onu, şey
edelim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
şimdi bir saniye.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN Ben
size söz vereceğim ama Sayın Işık da konuşsun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Benim bunun üzerine bir şey ifade etmem lazım
Sayın Başkanım, bu tamamlanmadan.
BAŞKAN Peki,
buyurun.
Yani, mümkünse
cevap verilmeyecek bir konuşma yapın, bir an evvel şu işi
bitirelim.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin usul görüşmesi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, öncelikle tabii bütün kamuoyu
izliyor, arkadaşın neler söylediğini sizler de takip ediyorsunuz.
Bakın, bir
defa burada Meclis Başkanlık Divanını, Meclis
Başkanlık makamını korumanız lazım. İç
Tüzükün 161inci maddesinin 3üncü bendi çok açık ve ben bunu sizden
talep ediyorum. Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkan Vekiline
hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek yahut Türkiye
Cumhuriyetine veya onun Anayasa düzenine sövmek geçici çıkarma
cezasını gerektirir.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Lütfen Sayın Başkan.
AHMET AYDIN
(Devamla) Meclis Başkanına militan diyor, Meclis
Başkanına ismen birçok hakarette bulunuyor, bütün gruba hakarette
bulunuyor. Dava hakkımız saklı kalmak üzere AK PARTİ Grup
Başkan Vekili olarak İç Tüzükü işletmenizi ve en az üç gün
geçici çıkarma cezasıyla cezalandırmanızı talep
ediyoruz.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Gerçekleri söyledi.
ALİ ÖZ
(Mersin) Sizden başka kimse gelmesin isterseniz ya! Verin komisyona
üyelerinizi, bitsin bu iş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, ben de sataşmadan söz istiyorum.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ayıp ya! Ağır eleştiri mi ya!
Bırakın Allah aşkın ya!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, Ahmet, senin şirketlerini açıklayacağım
ha.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne yapıyorsan yap ya!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, izin vermeyin böyle bir üsluba.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, sanıyorum siz bir
değerlendirme yapacaksınız çünkü öyle bir açıklama
yapmıştınız ama Sayın Aydın öncelikle söz talep
edince ona söz verdiniz. Meclis Başkanlık makamıyla ilgili
olarak gerekli açıklamayı, değerlendirmeyi yapmak Sayın
Meclis Başkan Vekiline düşer. Ayrıca Sayın Kamer Genç
Meclis Başkanına yönelik olarak sert bir eleştiride
bulunmuştur. Bu eleştiri sert eleştiriydi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yazık ya, yazık ya!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Hayır, hakaret kelimesi varsa, ben
kaçırmış olabilirim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hırsız diyeceksin, hakaret edeceksin, militan
diyeceksin
RECEP ÖZEL
(Isparta) Adan zye hakaret, hepsi hakaret.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bakın, hakaret kelimesini kesinlikle
hoş görmem, kesinlikle hoş görmem. Bakın, hakaret kelimesini
eden bir kişi kendi parti mensubum da olsa asla korumam ama ben
konuşmalarındaki cümleleri sert eleştiri olarak aldım.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ya, Meclis Başkanına militan diyor, Meclis
Başkanına.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Eğer farklı bir görüş varsa,
tabii ki siz değerlendirebilirsiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) AKPnin yardımcısı, AK PARTİnin
yardımcısı, militan diyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Meclis Başkanına yönelik olarak
militan kelimesini kullanmıştır. Militan sert bir
eleştiri kelimesidir, bir hakaret ifade etmez.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Nerede yazıyor sert olduğu?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bence militan hakarettir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ceza verin ya, ben istiyorum, ceza verin ya.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sert bir hakaret.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) İç Tüzüke göre hareket edilmesi isteniyorsa
arkadaşlar İç Tüzüke uysunlar, soruşturma komisyonuna adam
versinler.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, benim sataşma hakkım, yani
sataşmadan sonra
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Otur yerine be!
BAŞKAN
Şimdi, bakın, artık ben yani şu andan itibaren istiap
haddim doldu. Şu işi bitireyim. Ondan sonra da bir açıklama
yapacağım. Sonrasında, lütfen
Yani iyi niyetimi herkes istismar
ediyor canım!
Sayın
Işık, buyurun.
X.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
1.-
AK PARTİ Grubunun (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonuna üye bildirmemesiyle ilgili işlemlerin Meclis
Başkanlığı tarafından yürütülmesi nedeniyle
Başkanın bu konuda usul tartışması açmasının
mümkün olup olmadığı hakkında (Devam)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tutumunuzun
usulen aleyhinde söz aldım ancak lehinde konuşacağım gibi,
Meclis Başkanının tutumunun da aleyhine konuşmak zorunda
olduğumu ifade etmek istiyorum.
Bilindiği
gibi, 17-25 Aralık tarihlerinde kamuoyunun gündemine yolsuzluk ve
rüşvet operasyonları olarak gelen konu üzerine 4 eski bakanın
adının karıştığı fezlekeler Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına gelmiş ve yerel seçimler
nedeniyle Meclisin tatil olduğu bir dönemde muhalefet partilerinin
talebiyle fezlekelerin Mecliste okunması amacıyla olağanüstü
çağrıyla Meclisimiz 19 Mart tarihinde toplanmıştı. O
zaman AKPli Meclis üyeleri dışarıda beklediler, gelmediler;
muhalefet çoğunluğu sağlayamasın, fezlekeler
okunmasın, bu yerel seçimler öncesinde yapılan usulsüzlükler ve
yolsuzluklar
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Biz buradaydık, ben buradaydım.
ALİM IŞIK
(Devamla) Dışarıdaydınız
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Ben buradaydım.
ALİM IŞIK
(Devamla)
veya yeterli çoğunlukta burada değildiniz.
Dolayısıyla
muhalefet çoğunluğu sağladı, Meclis açıldı, bu
konularla ilgili müzakereler
Maalesef, fezlekelerin okunmaması yönünde
AKPli Meclis üyelerinin gizli oylama sonucunda reddedildi.
Dolayısıyla tüm milletvekilleri olarak sizler ihsasıreyi o gün
zaten burada ortaya koydunuz, hiçbiriniz soruşturma komisyonu üyesi
olamazsınız. (MHP sıralarından alkışlar)
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Siz soruşturun o zaman.
ALİM IŞIK
(Devamla) Dolayısıyla sizler suç işlediniz, siz suç
işlediniz.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Ne suçu bu?
ALİM IŞIK
(Devamla) Çünkü o oylamalarda, bu iddialarla ilgili, burada fezlekenin
oylanmaması, okunmaması yönünde oy kullandınız. Onun için
şu ana kadar üye veremiyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Siz de kullandınız, siz de veremezsiniz. Böyle bir
mantık olmaz.
ALİM IŞIK
(Devamla) Biz muhalefet partisi milletvekili olmamız nedeniyle buradaki
denetim görevi gereği açıklama yapmak zorundayız,
yapacağız, yapmaya da devam edeceğiz.
Hırsızlıkla, yolsuzlukla ilgili bu iddiaların Türkiye Büyük
Millet Meclisinde tartışılması konusundaki
görüşlerimiz her zaman devam edecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı kendi görevini kötüye
kullanmıştır çünkü muhalefet partilerinin vermiş
olduğu isimlerle ilgili yaptıkları açıklamaların bu
Meclis soruşturma komisyonunda üye olamayacağı yönündeki bir
kararı bu Genel Kurul verir, Meclis Başkanı veremez. Çünkü bu
irade, Anayasada ve İç Tüzükte Genel Kurula verilmiştir, Meclis
Başkanının böyle bir görevi yoktur, olamaz. AKPnin talebi
üzerine muhalefet partisi gruplarının üyelerini reddetme hakkı
yoktur. Bu konuyla ilgili yargıya başvurumuzu yapacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu üyelerinden birisi olarak konuşuyorum.
Dolayısıyla daha bizim fikrimizin ne olduğu ortaya çıkmadan
Meclis Başkanı, benim komisyon üyeliğimi reddedemez, böyle bir
görevi yoktur. Dolayısıyla Meclis Başkanı görevini kötüye
kullanmaktadır.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.16
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri,
yasama faaliyetlerimizi belirlenmiş gündemimize göre yürüttüğümüz
malumunuzdur. Gündem konularının değişikliğine
ilişkin siyasi parti grup önerileri de gündemin Sunuşlar
kısmında işlem görmüştür. Gündemimizin
dışında bir konuyu görüşemeyeceğimize dair tutumumuzda
bir değişiklik olması mümkün değildir.
Gündemimizde
bulunan konular üzerindeki çalışmalarımıza
sağlıklı bir şekilde devam edebilmemiz için, İç
Tüzükümüze uygun bir şekilde işlemleri gerçekleştirmemiz, söz
taleplerimizi buna göre yapmamız, konuşmalarımızda temiz ve
yapıcı bir dil ve üslup kullanmamız önem
taşımaktadır. Bu Meclisin her bir üyesinin şahsında
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını gözetme
ve sağlama yükümlülüğü olduğunu hatırlatmak isterim.
Bu andan itibaren tartışmalarımızı
geride bırakarak Çanakkale savaşları gibi tarihimizin önemli bir
olayının yaşandığı yerlerle ilgili düzenlemenin
görüşmelerine geçmemizin uygun olacağını
değerlendiriyorum.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, tabii, bu Meclisin
saygınlığını, mehabetini korumak bütün
milletvekillerinin görevidir. Özellikle ilgili milletvekiliyle alakalı
olarak bir ceza talebimiz olmuştu. Temiz bir dil kullanılması
noktasında İç Tüzükün amir hükümleri var ve bunun
karşılığında cezai müeyyideler var. Tabii, biz bir
milletvekilinin ceza almasından hoşnut olmayız, lakin bir
milletvekili ısrarlı bir şekilde Ben ceza almak istiyorum.
diyorsa ve ısrarlı bir şekilde bu Parlamentodaki,
Başbakanımız, Meclis Başkanı dâhil olmak üzere, tüm
milletvekillerine âdeta hakaret eder bir dil kullanıyorsa ben bunu Meclis
Başkanlık Divanımın ve aynı zamanda CHP grup
yönetiminin de takdirlerine sunuyorum. Cezamızda da ısrarcı
olduğumuzu ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, bu benim dediğimi anlamamış.
BAŞKAN
Artık yeter!
3üncü sırada
yer alan, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihî Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik, ve Spor Komisyonu
Raporu (1/927) (S. Sayısı: 601) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 601
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzükün 91inci maddesi kapsamında temel kanun olarak
görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının
tümü üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen
Kars Milletvekili Sayın Mülkiye Birtane.
Buyurunuz
Sayın Birtane. (HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
HDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Savaşları
Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanun Tasarısı üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Yasayla ilgili
konuşmama başlamadan önce, her gün, hatta her saat değişen
Iraktaki durumla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Musula
yapılan IŞİD çetelerinin saldırıları
esnasında Hewlerdeydim. Iraktaki durumun vahameti, halkın söylem ve
tavırlarından açıkça görülmekteydi. Çocuklar Bu çeteler gelip
başımızı kesecek. diye uyumuyor, kadınlar tedirgin,
bir bütün olarak toplum Yarın ne olacak? diye geleceğe karamsar
bakıyor.
Yıllardır
Suriyede ve Rojavada Kürt halkı bu çetelere karşı muazzam bir
mücadele verip direnirken ve katliamdan geçirilirken kimsenin sesi
çıkmıyordu. Kürtler, dört yıl önce, bu çetelerin hiçbir insani ölçüyü
tanımadan insanları inanç ve etnik kimliklerinden dolayı
katlettiklerini ve tüm Orta Doğu halkları ve ülkeleri için tehdit
unsuru olduğunu söylemiş ancak hiçbir şekilde dikkate
alınmamışlardır. En son bu çetelerin Musula girişleri
birçok kesime söz söyleme hakkı vermiş gibi, her gün onlarca
kişi bu konuda yorum yapmaktadır. Hükûmet ise ne yazık ki
konsolosluğunda bayrağı indirilmesine ve onlarca
çalışanı ve vatandaşı alıkonulmasına
rağmen ses çıkarmamış veya çıkaramamış,
aksine, Sayın Başbakan basın-yayın
kuruluşlarının sessiz kalması gerektiğini
vurgulamıştır. Acaba dedikleri gibi asıl amaç oradaki
rehineleri korumak mı, yoksa Suriyeye tırlar dolusu silah
gönderilirken IŞİDle olan ilişki ortaya
çıktığı hâlde sessiz kalarak desteğini devam
ettirdiğini mi göstermeye çalışıyor, merak ediyoruz. O
silahların, iddia edildiği gibi Türkmenlere gitmediği de
açıklığa kavuşmuştur. Varsayalım ki o silahlar
Türkmenlere gönderildi, bu, düpedüz Suriyeye müdahaledir, hiçbir şekilde
kabul edilemez.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son gelişmeler de
göstermiştir ki Türkiyenin, AKP iktidarının,
yıllardır izlediği dış politikasında, özellikle
de Kürt politikasında acilen değişiklik yapması
gerekmektedir. Kürtleri karşısına alarak Türkiyenin
demokratikleşmesi ve barış ortamına kavuşması
hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısına ilişkin olarak
görüşlerimizi de şöyle paylaşmak isterim: Evet, her zaman dile
getirdiğimiz üzere, Türkiye, birçok medeniyetin ana vatanı
olduğu topraklar üzerinde kurulmuştur. Ancak, ulus devletçi
yapılanma, kimlikleri, kültürleri, inançları, çoğulculuğu
reddeden bir anlayışın ürünüdür ve Türkiyenin de bu süreci,
katliamlar, sürgünler, göçler, asimilasyon, imha, yok sayma ve daha birçok
baskı ve inkâr politikalarıyla doludur.
Çanakkalede yan yana
savaşan halklara reva görülen, Türk Sünni olarak var olma ya da yok
olmaydı. Türkiyede ulus devlet yapılanması sürecinde dinler,
diller, kültürler yok sayılmıştır. Burada, medeniyetlerin,
tarihin en kesin ispatı olan tarihî yapılar, eserler, resimler,
mezarlıklar, anıtlar, surlar, kaleler, kiliseler yok edilmiştir.
Türkiye, üzerinde kurulduğu medeniyetlere ait tarihî
kalıntıları, yapıları ya yok etmiş,
yağmalamış ya da kendi milliyetçi anlayışına göre
yeniden dizayn etmiştir.
Özünden, gerçek
kimliğinden, gerçekliğinden, tarihinden,
yaşanmışlığından koparılan bu topraklarda
elbette inkâr ve imha önce halkların tarihlerine karşı
başlatılmıştır. Tarihi yok edilen halklar bu ülkede
birer mülteci, sığınmacı olarak yaşamıştır.
Hayatta kalabilmek için, dillerini, dinlerini gizleyerek
yaşamışlardır. Türkiye, medeniyetlere ait tarihi yok
sayıp kendisine, tarihî gerçeklikle ilgisi olmayan bir resmî tarih
oluşturmuştur. Bu durumsa doğal olarak bugüne kadar Türkiyeyi
gerçek demokrasiye kavuşturmayan en önemli neden olmuştur.
Aslında
Türkiye, başkalarına ait dilleri, tarihi, inancı yok sayıp
yeryüzünden silmeye çalıştıkça kendi tarihini de yok
etmiştir. Bugüne kadar gelmiş kuşaklar Türkiyenin gerçek
tarihini bilmeyerek yaşamıştır. Zoraki yaratılan bir
tarih elbette beraberinde başka halklara, dillere, inançlara
düşmanlığı yaratmıştır. Çok kültürlü, çok
dilli, çok dinli topraklar tek din, tek millet, tek dil dayatmasıyla kan
gölüne dönüştürülmüştür. Bugün hâlâ bunun ceremesini Türkiye
halkları çekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin dört bir
yanını sarmış tarihî yapılar şimdi yok olmakla
karşı karşıyadır. Türkiye, büyük bir enerjisini ya bu
yapıları yok etmek için harcamış ya da
değiştirerek Türkleştirmiştir. Tarihî yapıları,
başka medeniyetlere ait bir tarihi bile Türkleştirmek, herkesi Türk
saymak üzerine kurulmuş bu anlayış bugün ise tarihî
yapıları kendi kaderine terk etmekle yetinmektedir. Türkiye, hiç
olmazsa bundan sonra gerçek tarihiyle yüzleşmelidir. Çünkü tarihî
yapıların her biri bir inancı, bir kültürü, bir dili yani bir
halkı temsil ediyor ve kabul etmeliyiz ki onların da bu topraklarda
dillerini, dinlerini, kimliklerini yaşamak gibi bir hakları vardır.
Çanakkale
savaşlarının cereyan ettiği alanın bütünsel bir
bakış açısıyla ele alınarak açık hava müzesi
olarak yeniden düzenlenmesine ve yönetilmesine ilişkin faaliyetleri
yürütecek Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
kurulmasına yönelik hazırlanan bu tasarının Türkiyedeki
tüm tarihî yapıların tarihî gerçekliğine uygun bir şekilde
korunması için uyumlaştırılması gerektiğini
düşünüyoruz.
Çanakkale
savaşlarının yaşandığı Kumkale beldesindeki
alan ve Gelibolu Yarımadası UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine
de alınmıştır.
Bizler
savaşların değil bu savaşların hangi gerçeklik
üzerinden yaşandığı, gerçek tarihinin ne olduğu,
halkların bu savaşlarda ne yaşadıklarının öne
çıkarılması, gerçek tarihine uygun bir bakış
açısıyla faaliyetlerin yürütülmesinden yanayız. Başka
halkların nasıl yok edildiği, savaşı yücelten,
özendiren bir anlayışla değil, Türkiyenin, hiçbir dönem
yapmadığı, başaramadığı kabul etme, gerçekle
yüzleşme, hakikati topluma ulaştırma anlayışıyla
toplumla -sivil toplum örgütleri ile aydınlar, tarihçilerle-
ortaklaşarak, doğayı tahrip etmeden, yapaylıktan oldukça
uzak durarak bir gerçekliği ortaya çıkarma fikrini hayata geçirmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Bu tasarı
hazırlanırken STÖlerin, tarihçilerin, çevrecilerin ve ilgili olan
bilim insanlarının görüşleri alınmamıştır.
AKP iktidarının her zaman yaptığı gibi bu
değişikliği de oldubittiye getirdiğini düşünüyoruz.
Ayrıca, tasarıda geçen, bu alanda çalıştırılacak
işçilerin hangi koşullar altında iş yapacağı da
başka bir konudur ve Hükûmetin bu konuya da bir açıklık getirmesini
bekliyoruz. Aynı şekilde, yereldeki halkla, orada yaşayan
vatandaşlarla nasıl bir ortaklaşma
yapıldığını bilmiyoruz. Bu alanın bu şekilde
düzenlenmesinin orada halkı nasıl etkileyeceği, buna rıza
göstermeyecek halkın sorunlarının bilinmesi ve 4533 sayılı
Yasayla yerel halka tanınan avantajların yer alıp
almayacağı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Kültür ve Turizm
Bakanlığının UNESCOya yaptığı başvuru
neticesinde Dünya Miras Merkezince yapılan değerlendirme sonucu
hayata geçecek bu proje aslında geçiştirilecek bir proje olmayıp
bir tarihin yaşandığı alanın doğasına uygun
bir şekilde korunmasını öngörüyor. Çanakkale deniz ve kara
muharebelerinin yapıldığı yerler de Gelibolu Yarımadası
içinde yer alıyor. Batık gemiler, toplar, siperler, kaleler, burçlar
ve savaşla ilgili kalıntılar, savaşta hayatını
kaybedenlerin mezarları, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz ve
Fransız askerlerinin mezarları ve anıtları da yer
alıyor. Bu alanın bu şekilde düzenlenmesi, savaş ruhunu
değil, barışı, çoğulculuğu, hoşgörüyü,
eşitliği, bütün halkların aynı değerde olduğunu,
her halkın dilinin, sembollerinin, kimliklerinin saygıyı hak
ettiğini vurgulayan bir anlayışı temsil etmelidir.
Türklüğü, Türkü tek başına ve kazanımları sadece
Türke ve Türklüğe mal eden yaklaşımdan özenle kaçınılmalıdır.
Demin de ifade
ettiğim gibi, Türkiye, tarihi ile olduğu gibi doğayla da
barışmalıdır çünkü doğa ve tarih iç içedir. Çanakkale
savaşlarına ait kalıntılar korunduğu gibi, Kars Ani
Ören Yeri, Kars tarihî Rus evleri, Diyarbakır Surları, tarihî Efes
Kenti aynı özenle korunmalıdır. Örneğin, kendi seçim bölgem
olan Karsta yüzlerce tarihî yapı vardır. Bu vesileyle de dile
getirmek isterim ki Karsta bulunan bu yapılar yok olmak üzeredir.
Sosyoekonomik açıdan en geri kalmış iller arasında bulunan
kent, dünyaca ünlü Ani Antik Kenti ve Kars Kalesi gibi büyük tarihî miraslara
da sahiptir. Tarihin çok eski devirlerine uzanan antik
kalıntıları bulunan kent, Yontma Taş Çağından
itibaren kesintisiz bir yerleşim yeridir. Kentte birçok tarihî ev, konak,
cami ve Paleolitik Dönem eserleri bulunmaktadır.
Ayrıca, Urartulardan, Selçuklulardan, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma
sayısız taş ve madenî eser mevcuttur. Ani Antik Kenti,
yabancı turistlerin merak ve ilgiyle ziyaret ettiği merkezlerdendir.
Ayrıca, Modern Kars Müzesi, günümüzde arkeolojik, etnografik ve taş
eserlerin sergilendiği önemli müzeler arasında yer almaktadır.
Bu zengin tarihî
miras, ilgisizlik ve bakımsızlık nedeniyle yok olmak üzeredir.
Tarihî ve kültürel varlıkların çoğu tahrip olmuş ve ilin turizme
elverişli mekânları hiçbir şekilde
değerlendirilememiştir. Kars'ta tarihî mirası ve kültürel
değerleri yaşatmaya ve tanıtmaya yönelik çalışmalar
yok denecek kadar azdır. İlde kültür ve turizm alanında kayda
değer herhangi bir yatırım bulunmamaktadır. Tarihî
eserlerin tanıtımı yapılmıyor, ile gelen turistlere
rehberlik edecek bir görevli bulamıyorlar.
Ani Antik Kenti
korunmadığı için kale çevresinde ve içinde altın
araması yapılmış, içeride koca çukurlar
açılmıştır. Aramalar kilise duvarlarında da yapılmış,
duvar taşları içi oyularak yerinden çıkarılmış,
duvarların hepsi tebeşir veya taşlarla çizilmiştir. Ani
Antik Kenti çok geniş bir alanı kaplamaktadır ve tam olarak gezilmesi
için bir günlük bir zaman ayrılması gerekiyor. Buna karşın,
antik kentin çevresinde herhangi bir şekilde dinlenme tesisinin
bulunmaması ciddi problemlere neden olmakta ve mekân cazibesini
yitirmektedir. Kars merkezde yer alan Kars Kalesi de aynı durumdadır.
Bütün tarihî yapılar için restorasyon ve koruma çağrısı
yaparken Ani Antik Kenti, tabyalar ve Kars Kalesi için ise ayrıca bir
çağrı yapma ihtiyacı duyuyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca belirtmek isterim ki
Türkiye, ulusçu bir yaklaşımla kendisine ait gördüğü tarihi
yüceltirken Hasankeyfi sular altına gömmekten, Hakkâride Kela Mîran
yani Mir Kalesinin askerler tarafından kullanılması
politikalarından ve Dersim, Zilan ve benzeri birçok bölgede yaşanan
tarihin izlerini silmekten el çekmelidir. Tarihi, tarihî yapıları korumak
için çaba sarf edecekse doğa katliamı yapmaktan vazgeçmelidir.
21inci yüzyılın çoğulcu, demokratik, çevreci ve
barışçı anlayışını esas alarak doğayla
da yeniden barışmalıdır. HESlerle, barajlarla, betonlarla
nehirleri, dereleri, ormanları ve tarihî mekânları yok etmekten
vazgeçmelidir.
Kirlilikle yok
olmak üzere olan Bafa Gölü, Ankara Çayı, Kars Çayı, kuruyan gölleri
de içinde yaşadığımız ve geleceğe
devredeceğimiz çevremize yaptığımız diğer
haksızlıklar olarak görüyoruz ve acil tedbirlerin alınması
gerektiğini vurguluyoruz.
Tabii ki burada bu
kanun tasarısıyla ilgili olarak yapılması gerekenleri
yukarıda sıraladık. Bunlarla ilgili olarak, 4533
sayılı Yasanın aslında değiştirilmesiyle ilgili
bir kanun teklifi olduğunu da düşünerek düşüncelerimizi burada
sonlandırıyor ve hepinize saygılar sunuyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Birtane.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, evet, Türkler Anadoluya 1056dan itibaren ikinci kere
geldiler. Karşılarında sadece Bizans İmparatorluğu
vardı yani Doğu Roma İmparatorluğu vardı ve hâliyle
karşılarında onu buldular, onlarla mücadele ettiler ve
Anadoluyu kendi topraklarına kattılar, bir Türk yurdu hâline
getirdiler.
Türkler hiçbir zaman
bulundukları coğrafyada diğer milletlere karşı
herhangi bir asimilasyon işine girişmemişlerdir. Zaten
girişmiş olsalardı bin senedir Anadolu topraklarında
başka herhangi bir ırkın yaşaması mümkün değildi.
Fransızlar bile Cezayirde yüz otuz senede bütün Cezayiri Fransız
hâle getirdiler, dillerini değiştirdiler. Balkanlarda beş yüz
sene kalan Osmanlı Devleti, Balkan ülkelerinin hiçbirinde, ne dinlerini ne
dillerini değiştirmiştir. Aslında, Anadoluda meydana gelen
olaylar içerisinde ilk defa Bizanslılar Ermenileri ortadan
kaldırmıştır. Anadolu Medeniyetleri Müzesine
gittiğiniz zaman Frigleri, Lidyalıları, Asurluları,
Hititleri ve buna benzer onlarca devleti ve medeniyeti görürsünüz. Bunlar,
çoğu zaman Bizans tarafından ortadan kaldırılmış
devletlerdir, medeniyetlerdir.
Osmanlı Devleti
kurulduktan sonra da Anadoluda herkese saygı gösteren, bütün dinlere
saygı gösteren, onların vakıflarına saygı gösteren bir
politika izlemiştir. Nitekim Anadolunun en büyük istilasını Haçlılar
gerçekleştirmiş ve Anadoluda Bizans döneminden kalan birçok eseri
ortadan kaldırmıştır. Özellikle 1204 yılında
İstanbulu işgal eden Latinlerin İstanbulu
yağmaladıkları, İstanbuldaki Ortodoks Kilisesine ait olan
bütün eserleri tahrip ettikleri bir gerçektir. Justinyanusun heykeli bulunan
Çemberlitaşı bile ortadan kaldıran yine Latinlerdir. Genelde
Bizans döneminden kalma gözleri oyulmuş heykellerin hemen hepsi, tamamen
Türkler öncesinde meydana gelmiş olaylardır. Çünkü Hristiyanlıkla
bağlantılı olarak meydana getirilmiştir, paganizmin
sonrasında kurulan Hristiyanlık bunları tahrip etmiştir.
Eğer Türkler Anadoluda bulunmasalardı zannediyorum ki Anadolu
medeniyetlerinden hiçbir izin Türkiyede, Anadoluda kalmadığını
görürdünüz. Bugün bile Anadoluda hâlâ o kadar fazla mimari yapı
vardır ki bunun hesabını hiç kimse neredeyse bilemez. Zaten
Hıristiyan dünyasının ortaya çıkışında,
Hıristiyanlıktan önce var olan paganizm Hıristiyanlığı
baskı altına aldığı için Hıristiyanların
birtakım mağaralarda ve gizli yerlerde ibadethaneler
kurduklarını hepiniz bilirsiniz. Hatta ve hatta, yer altı
şehirleri bu dönemlerde kurulmuştur. Dolayısıyla, herhangi
bir tahribi Türklere mal etmek zannediyorum ki bilgisizliğin en zirvesine
çıkmış hâlidir.
Değerli
milletvekilleri, tabii ki Çanakkaleden söz ediyoruz. Çanakkalenin bizim
açımızdan, Türk tarihi açısından önemi son derece büyüktür.
Zira, burada meydana gelen savaş, aynı zamanda emperyalizme
karşı verilen savaşın ta kendisidir. Binlerce kilometre
öteden gelen insanların Türkleri, Doğu Romayı
yıktıkları için cezalandırmaları ve tekrar
İstanbulu ele geçirmelerinin bir göstergesidir. Dolayısıyla,
böyle bir yasayla Gelibolu Yarımadasının bir bütün hâlinde
tarihî dokusunun korunmasına yönelik bir çalışmanın
yapılması bizim tarafımızdan da son derece doğru
olarak bulunmaktadır, görülmektedir.
Muhterem
milletvekilleri, Mart ayının 18i geldi mi içimizi farklı
duygular kaplar; biraz buruk, biraz iftihar dolu, biraz hüzünlü ama bir o kadar
da gururla dolu duygular hâkim olur. Zira, tarihe insanlığın
kıyamete kadar dönüp dönüp bakacağı, bakıp da ders
alacağı, unutulmaz bir not düşülmüştür Çanakkalede. Biz,
tarihin şeref levhalarına, ecdadının yapıp
ettikleriyle iftihar edecek, tarihi okuyup anlatırken yüzü
kızarmayacak, yeryüzünde nadide milletlerden biri olarak ibretle bakacak
bir geçmişe sahibiz.
Bugün tarihin tozlu
raflarından çıkarılıp insanlığın önüne
serilen birçok doküman Çanakkalede akıl almaz hadiselerden bahsediyor.
Şimdilerde bunlar hakkında bir sürü kitap ve makaleler yazılarak
o günlere bir ışık tutulmaya çalışılıyor. Bu
hususta samimi gayretleri olan herkesi samimiyetle alkışlıyor ve
onlara çok müteşekkir olduğumu arz etmek istiyorum. Bizim, işin
bundan sonrası adına gerekli şeyi yapıp
yapmadığımız hususunda ise çok iç açıcı şeyler
söylenemez zannediyorum.
Çanakkale
savaşları kendi kulvarında dünyanın en büyük
olaylarından birisidir. Yokluk varlığı, iman küfrü, tevazu
ve mahviyet kuru gururu perişan etmiştir. Mevzuya böyle
yaklaşıldığında Çanakkaleden çıkabilecek pek çok
ders vardır. Bunlardan bazıları şunlar olabilir: Her
şeyden evvel, Çanakkalenin savaş yoluyla geçilemeyeceği bütün
dünya tarafından görülmüş ve kabul edilmiştir. O dönemin süper
güçleri İngiliz ve Fransız ordularının, onların
isimlendirmesiyle Yenilmez Armada olarak bilinen orduların dahi
yenilebilir olduğu bütün dünyaya ispat edilmiştir. Tarihin hemen her
döneminde dünyanın dört bir tarafında problem çıkaran, baş
ağrıtan, âdeta çıbanbaşı durumundaki İngiltere,
tarihindeki en büyük hezimet ve asker kaybıyla büyük bir prestij
kaybına uğramıştır. Çanakkale geçilemeyince Birinci
Dünya Harbi uzamıştır. Sıcak denizlere inme,
yıkılan Osmanlı pastasından pay alma ümidiyle ittifak
devletlerinin safında savaşa katılan Çarlık Rusyası,
Çanakkale'den geçip kendisine ulaşacak ittifak kuvvetlerinin
yardımını elde edemediği için, içindeki iç
karışıklıkların üstesinden gelememiş ve
Bolşevik İhtilali'ne sahne olmuştur. Doğusundaki son
karakolunda kardeşlerinin ölüm kalım mücadelesine seyirci kalan
Âlemiislam, Türk ordusunun muzafferiyetiyle bayram etmiştir. Tarihin
felsefesini yapanlar, bundan daha çok netice ve ders çıkarabilirler.
Sayın
milletvekilleri, Çanakkale Savaşı'nda şehit olan insanların
torunları olan bizler, Çanakkaleyi geçilmez yapan bu savaşın
tarihî, siyasi, askerî ve diplomatik yönlerini iyi bilmeli, günümüze
ulaşan etkilerini iyi değerlendirmeliyiz. Çanakkale cephesindeki
savaşlar sonucu Anadolu'daki her 3 evin 1'inden şehit
çıkmıştır, 3 kadından 1'isi ise dul kalmıştır.
Arıburnu ve Conkbayırı'nda şehit olan üniversite
öğrencilerinin büyük kısmı İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi -o zamanki ismiyle Darülfünun Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane-
öğrencisidir. Fakülte, öğrenciler ordu hizmetine
alındığı için 1915te mezun verememiştir.
Çanakkale
cephesinin deniz harekâtı kuşkusuz sıradan bir askerî harekât ya
da muharebe olayı değildir. Boğazlar, konumu ve tarihî önemi
itibarıyla, İstanbul Karadeniz kapısı, Çanakkale de Ege
Denizi kapısı olarak geçmişte taşıdıkları ve
çağımızda taşımakta oldukları stratejik önem ve
değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve
edilmektedir. Her iki boğaz klasik ve dar çerçevede sadece Akdenizi
Karadenize, Avrupayı Asyaya bağlayan su geçitleri ya da köprüler
değil, Akdenizin öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve
Süveyş Kanalıyla da bütünleşerek dünyanın büyük
denizlerini ve büyük kıta kara parçalarını birbirine
bağlayan, daha geniş anlamda jeopolitik konumuyla dünya siyaset ve
iktisadiyatı üzerinde olan etkilerini bugün de korumaktadır. Bu
nedenledir ki Türk Boğazları uluslararası ilişkilere yön
vermede daima odak noktası olmuşlardır. Gerçekten, tarihin eski
dönemlerinden beri ön planda, Avrupa-Asya ülkeleri arasında
başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle askerî
hareketler sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir.
Başka bir deyişle Boğazlar, dünyanın diğer
parçalarında pek görülmemiş, ardı arkası kesilmeyen
mücadelelere sahne olmuştur.
Boğazların
tarihin akışı içerisindeki stratejik durumu ve jeopolitik
konumuyla ilgili yukarıdaki kısa açıklamaların ışığı
altında Çanakkale muharebelerinin sonuçları üzerindeki
değerlendirmeler kuşkusuz daha bir önem ve anlam
taşıyacaktır. Böylesine bir değerlendirmenin daha gerçekçi
ve sağlıklı olabilmesi için ise büyük devletlerin Türk
Boğazları üzerindeki ulusal emellerine de kısaca göz atmak
gerekir.
Birinci Dünya Harbi
öncesinin başlıca büyük devletlerinden Almanyanın doğuya
doğru politikası, Rusyanın ılık denizlere
ulaşma emelleri, İngilterenin Denizlere egemen olan dünyaya hâkim
olur. teorisine dayanarak, özellikle 19uncu yüzyıldan bu yana
güttüğü Rusyanın Akdenize çıkmasını engelleme
siyaseti hep Türk Boğazlarında düğümlenmektedir.
Boğazların
bu tartışma götürmez önemi konusunda Napolyon İstanbul bir
anahtardır, İstanbula egemen olan dünyaya hükmedecektir. Eğer
Rusya Çanakkale Boğazını ele geçirecek olursa Tulon, Napoli ve
Korfu kapılarına dayanmış olacaktır. demekle
Fransanın Boğazlar üzerindeki duyarlılığını
açık seçik ortaya koymuş olmaktadır.
Rusyanın
görüşüyse, Genelkurmay Başkanı Kropatkinin bir raporunda,
20nci yüzyılda Rusyanın en önemli işinin İstanbul
Boğazını ele geçirmek olduğuna işaretle Osmanlı
Devletini Boğazı Rusyaya bırakmaya hazırlamalı ve
Almanyayla anlaşma yapmalıdır. şeklinde ifadesini
bulmaktadır.
Büyük devletlerin Boğazlar
üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri onları kendi
aralarında da gizli birtakım mücadelelere yöneltmiştir. Nitekim,
Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, Çar tarafından da
onaylanan bir raporunda Boğazların güçlü bir devletin eline geçmesi
tüm Güney Rusyanın ekonomik hayatının o devletin
egemenliği altına girmesidir. demekte ve bu durumun önlenmesi için
İstanbulun alınmasını önermektedir.
Öte yandan,
Kasım 1911de Rusyanın Osmanlı Hükûmetine Boğazlar
üzerindeki istekleriyle ilgili bir notasından haberdar edilen
İngiltere ve Fransa, Rus isteklerini reddetmişlerdir. Keza,
Rusyanın bu ve buna benzer çeşitli tarihlerdeki yinelenen daha
birçok istek ve baskılarının birbirini izlemesi Osmanlı
Devletinin Birinci Dünya Savaşında merkez devletlerinin safına
kaymasında büyük bir etken olmuştur.
İşte, Boğazlar
üzerindeki bu gizli çıkar çatışmalarıdır ki
İngiliz ve Fransızları İstanbulu almaya ve Ruslardan önce
Karadeniz Boğazına el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesinin
açılmasında başlıca etken olmuştur. Ruslara silah ve
malzeme yardımı sorunuysa savaşın sadece görünüşteki
nedenini oluşturmuştur.
Böylece büyük
devletlerin Türk Boğazları üzerindeki tarihî emellerini ortaya
koyarken, bu devletlerden İngilterenin bu cephenin açılmasında
birinci derecede aktif rol aldığını belirtmek doğru
olur. Nitekim İngiliz Donanma Bakanı Churchill cephenin
açılmasında büyük çaba göstermiş ve etkili olmuştur.
Gerçekten o, bu cephenin açılmasının baş mimarı
olmuş, Türklerin askerî gücünü ciddiye almamış, olayı basit
ve sadece sınırlı bir cezalandırma hareketi olarak
görmüştü. En güçlü ve modern silahlarla donatılmış
zırhlılarının Boğazda görünüvermesiyle Türklerin
direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı. Kuşkusuz bu büyük
yanılgıydı. İngilizler Çanakkale'deki Türk
savunmasını ve askerini sadece matematiksel ölçülere vurup onun
yüksek manevi gücünü görmezden gelerek büyük bir hesap hatasına
düştüler ve sonunda, önce denizde, sonra da karada hiç beklemedikleri
amansız cevabı aldılar. Böylece, onlar zaferi, Boğazda Türk
top ve mayınlarına, karada Türk süngüsüne bırakarak çekilip
gittiler.
Çanakkale
Zaferinin özellikle genç nesillere iyi anlatılması
ecdadımıza ve şehitlerimize bir borcumuz olduğu gibi,
geleceğimizin de teminatıdır. Nitekim kazanılan zafer
hakkında devrin önemli liderleri şunları söylediler: Mesela
Churchill Türkler, Çanakkaleyi zorlayan, çağının en ileri
tekniğine sahip güçler karşısına âdeta bir kale gibi
dikilmişlerdir." diyor. General Tawshend Avrupada hiçbir asker
yoktur ki -bu ifadenin altını çiziyorum- Türklerle mukayese
edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul
olunabilir fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal
olarak Geliboluyu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük
zayiata uğrayan kıtalar Türk olmasalardı yerlerinde kalamaz ve
derhâl değiştirilirlerdi. Hâlbuki Türkler bütün muharebe müddetince
yerlerinde kaldılar. diyor. Sör Kombet ise Çanakkalede her şeyimiz
kusursuzdur fakat başarılı olmadık. Zira Türkler
yuvalarına girilmiş aslanların hiddet, cesaret ve
kahramanlığıyla savaşıyorlardı. Böyle bir millet
görmedim. diyor.
Sayın
milletvekilleri, çocuklarımıza Çanakkale'yi anlatırken,
Çanakkale'nin normal bir savaş olmadığını
anlatmalıyız. Gerçekten de Çanakkale, tabya yerine göğüslerin
düşmana siper edildiği, havada kurşunların birbiriyle
çarpıştığı sıra dışı bir
savaştı. Çanakkale, aynı zamanda yaralı
düşmanını savaş alanından alıp, düşman
siperlerine götürüp teslim edecek kadar insan olduğunu unutmayanların
savaşıydı.
Dünyanın en
büyük deniz gücüne sahip İngiltere'nin görkemli filosunun Boğaz
Muharebesinde düştüğü aczi, yarınların Çanakkale
savunucuları hiçbir zaman hatırlarından
çıkarmamalıdır. Burada, Türk askerinin dünyanın en güçlü zırhlıları
ve en modern harp silah, araç gereç ve bol cephanesiyle donatılmış
deniz ve kara ordularına karşı sergilediği, başka
ulusların askerleriyle kıyas götürmez direnç, azim ve ruhu, Türk
İstiklal Savaşımızın Kuvayımilliye ruhuyla eş
değer bir anlam taşıması açısından ayrıca
tarihsel bir değere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki bu dev
armadalar, ateş edebileceğinden bile kuşkuya düşülen eski
birtakım demode toplarla alay edercesine savaşıyor, karadaki
Türk topçusu ona sadece 1.900 mermi atabilirken, onlar tek bir bataryamıza
4 bin mermi kullanabiliyordu. Ne var ki, bu mermi yağmurundan karada hasar
gören 4 Türk topuna karşı, sadece batan düşman gemilerinin
üstünde 44 topun birden Boğaz sularına gömüldüğü görülüyordu.
Aslında gerçek, modern silahların, iman ve inançla
savaşmasıydı. Hayalleri Kostantinopolis'i İstanbul
yapanları buradan atmak ve kendilerine göre düşmanı ezmek,
Bizans'ı yeniden diriltmekti. Yoksa topraklarımıza on binlerce
kilometre öteden neden gelmişlerdi? Mehmet Akif merhumun dediği gibi:
Eski Dünya, Yeni
Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum
gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi
cihanın duruyor karşında,
Avustralyayla
beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler
başka, lisanlar, deriler rengârenk.
Sade bir hadise var
ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi
yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da
züldür bu rezil istila
Sayın
milletvekilleri, bu yeni yasayla, umut ederim ki, iyi niyet, jest veya
uluslararası dostluk ve kardeşlik adına Çanakkale'de,
Avustralyalılara, Yeni Zelandalılara, çıkarma
yaptıkları yerlerin idaresi verilmez. Millî park alanı
kaldırılan yerlerde olmaması gereken bazı tasarruflara
gidilmez. Zira yıllardır Çanakkale'de taraf devletler bu şekilde
bir istekte bulunmaktadırlar. Bugüne kadar Çanakkale'nin barış
parkı olarak adlandırılması gibi istekler reddedilmiş
ve Çanakkale'de Çanakkale'yi geçilmez yapan şehitlerimizin aziz
hatıraları korunmuştur. Böyle bir isteği kabul edecek
kimler olursa olsun, hiç şüpheniz olmasın ki tarihe şehitlerin
vebali ve lanetiyle geçeceklerdir. Çünkü onlar bir hilal uğruna, bu
topraklar için toprağa düştüler. Onlar, son ehli salibin savletini
kırdılar, Selahaddin Eyyubi'yi, Kılıç Arslan'ı
kendilerine hayran bıraktılar. Onlar, makbere ihtiyaç
duymayanlardı. Zira onlar Hz. Peygamberin bayrağı altında
yer buldular.
Mukaddes vatan
toprakları için canlarını seve seve vererek bir ulusun kaderini
değiştiren, vatanımızı, istiklalimizi, sarsılmaz
imanları, eşsiz cesaretlerine borçlu olduğumuz aziz
şehitlerimiz, dünyada eşi benzeri olmayan bir destan
yazmıştır. Bu destanı yazanları, ülkemizi işgal
etmek isteyenleri ötekileştirmemek adına kim idiğü belirsiz
kişiler gibi tanımlayan bedhahlar, huzuru mahşerde bunun
hesabını şehitlerimize vermek zorunda kalacaklardır. Bu
gibilerin toplumumuz tarafından iyi bilinmesi gerekmektedir.
Bu vesileyle,
cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü, Çanakkale şehitlerimizi
ve bugüne kadar vermiş olduğumuz tüm aziz şehitlerimizi bir kez
daha saygı ve şükranla anıyor, yüce Allah'tan rahmet diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum ve çıkarılacak yasanın
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Haluk
Eyidoğan.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale Savaşları
Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
görüşlerimi bildireceğim.
Daha önce,
diğer kanun tasarılarında
da vurguladığımız gibi sık sık bu kürsüden, bu
kanun tasarısı da benzer anlayışla acele şekilde
Komisyona sunulmuştur. 5 tane tali komisyon adı olmasına rağmen
esas komisyonda iş bitirilmeye
çalışılmıştır. Alt komisyon görüşmesine
gitmesi için uzun bir uğraş verildikten sonra alt komisyonda
görüşülmüş ancak tali komisyonlarda görüşülmemiştir. Ancak
komisyon bilgileri sayfasında da bu 5 tali komisyonun raporunu
vermediği şeklinde bir ibare yer almaktadır. Görüşülmeyen
bir kanun tasarısı raporu zaten verilemez. Yani burada sanki bilerek
raporun verilmediği gibi bir ifade var; bu sanıyorum dikkatinizi
çekmiştir. Tali komisyona gitmeyen tasarı hakkında raporun
verilmesi -gördüğünüz gibi- mümkün değil ama biz tali komisyon
üyeleri olarak da bu esas komisyon çalışmalarına
katıldık ve görüşlerimizi bildirdik.
Çanakkale Gelibolu
Yarımadası, emperyalist devletlerin milletimizi yeni bir sömürge ülke
hâline getirmek ve vatanımızı bölüp parçalamak üzere işgal
sürecini başlattığı bir vatan toprağıdır.
Oralar, her karış toprağı şehitlerimizin kanıyla
sulanmış topraklardır. Bu ülkenin tam bağımsız ve
özgür olabilmesi için, barış için, Çanakkale Geliboluda şehit
olanların, gazilerin oralarda her toprak parçasında anıları
ve hikâyeleri vardır. Kumkale Oyalama Çıkarması, Seddülbahir
bölgesindeki muharebeler, Alçıtepe (Kirte) Çıkarması,
Arıburnu bölgesindeki muharebeler, Anafartalar, Suvla Koyu
Çıkarması Çanakkale kara ve deniz savaşlarının
şeref dolu mekânlarıdır. Bugün Gelibolu
Yarımadasındaki anıtlar, şehitlikler ve mezarlar bugüne
dair önemli dersler çıkarılacak, yeni nesle mutlaka
aktarılması gereken, ağır, acı dolu
yaşanmışlıkları hatırlatır.
Kardeşi
kardeşe, dindaşı dindaşa düşüren sömürgecilerin ve
iş birlikçilerinin neler yaptığını ve
yaptırdığını bugün Orta Doğuda çok acı
örnekleriyle yaşıyoruz. Orada yaşananlar bize
barışın, özgürlüğün ve
bağımsızlığın ne kadar değerli
olduğunu, bu değerlere sarılmamız gerektiğini
gösteriyor. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı da bu anlamda
görülmesi ve gezilmesi gereken bir vatan toprağımızdır.
Hükûmet, ülkemizi
her gün bir yenisini görmeye alıştığımız ve
kabullenmeye zorlandığımız oldubittilerle yüz yüze
bırakmaktadır. Millî ve manevi değerlerimizin kilometre
taşlarını oluşturan hassas konularda sürekli kendi ideolojik
yorumları ve saptırmaları doğrultusunda, profesyonel
propaganda yollarıyla kafaları karıştıran yorumlar ve
uygulamalar yapmaktadır.
Bugün
görüştüğümüz Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun ile de yeni
bir oldubitti yaratılmak istenmektedir. 2015 yılında kutlanacak
olan Çanakkale ve Gelibolu savaşlarının 100üncü yılı
etkinliklerine yetiştirilmek kaygısıyla yazılan ancak
satır aralarında çok ciddi soru işaretleri bırakan bir
kanun metniyle yeni bir fiilî durum yaratılmak istenmektedir. Buna
özellikle dikkatinizi çekiyorum. Bu çerçevede görüşlerimizi
ileteceğiz.
Hükûmet, uygulamaya
koymaya çalıştığı bu kanun tasarısıyla
başta kurum başkanı olmak üzere, tanımı ve mesleki
formasyonu bile tanımlanmamış bir yapılanmanın
adımlarını atmak istemektedir. Ayrıca, bu kanun
tasarısının metni üzerinde yaptığımız
incelemeler bizde ilgili sivil toplum kuruluşlarının görüş
ve bilgisine başvurulmadığı fikrini
oluşturmuştur. Kanunun daha nitelikli, bilimsel ve toplumsal
uzlaşı kültürü doğrultusunda hazırlanması
gerektiğine inanıyoruz. Aşağıda Komisyon
tarafından dikkatle değerlendirilmesini istediğimiz tespitler
şunlardır
Sayın
Başkan, sanıyorum biraz uğultu var.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan, bir saniye...
Sayın Özel,
siz başta olmak üzere arkadaşlarımıza rica ediyorum, sessiz
olun. Sayın Eyidoğan beni uyardı, ben de sizi uyarayım,
uğultuyu keselim.
Buyurunuz.
HALUK
EYİDOĞAN (Devamla) - 4533 sayılı Kanunun neden yürürlükten
kaldırıldığı ve buna neden ihtiyaç duyulduğu,
4533 sayılı Kanunun hangi tür sorunların çözümünde yetersiz
kaldığı, bu tasarıyla bunların nasıl
çözüleceği, 4533 sayılı Kanunda öngörülmeyen hangi tür ek
amaçların benimsendiği gibi hususların tasarının genel
gerekçesinde açıklamaları yoktur. Tasarının genel gerekçesi
hamasetle geçiştirilmeye çalışılmıştır. 4533
sayılı Kanunun genel gerekçesindeki evrenselliğe gönderme yapan
barışçıl ifadeler, tasarıda yerelliğe dayalı
şovenist bir retoriğe dönüştürülmüştür.
Bu kanunla
kaldırılmaya çalışılan 4533 sayılı Gelibolu Milli
Parkı Kanununun genel gerekçesinde aynen şöyle deniliyor: Dünya ve
Türk harp tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil eden 1915
Çanakkale deniz ve kara muharebelerinin yoğun cereyan ettiği
sahaları kapsayan Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkının; tarihî, kültürel ve
doğal dokusunu koruyarak, Çanakkale Savaşlarında Türk Milletinin
vatan sevgisini, kahramanlığını, cesaretini, azmini ve
fedakârlığını Millî Parka gelen yerli ve yabancı
ziyaretçilere Yaşayan Tarih yorumu ile sunmak üzere, yeni düzenlemeler
yapılması gerekmektedir.
4533
sayılı Gelibolu Kanununda amaç ise şöyle belirlenmiştir:
1915 Çanakkale deniz ve kara muharebelerinin cereyan ettiği Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli
Parkının tarihî, kültürel değerleri ile orman ve bitki örtüsünün
korunması, geliştirilmesi ve yönetimine ilişkin esas ve
usullerin düzenlenmesi ile Türk vatan savunmasının ve
doğanın güzel bir örneği olarak uluslararası
barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına
tanıtılmasıdır.
Getirilen yeni
kanun tasarısının amaç ve kapsamına dair
açıklamalarıyla 4533 sayılı Kanunun açıklamaları
açısından bazı önemli farklar göze çarpmaktadır.
Birinci fark: 4533
sayılı Kanunun amaçları arasında yer alan Türk vatan
savunması sözcükleri kaldırılmıştır. Neden?
Türk vatanı ifadesinde bir yanlış mı var, rahatsız
edici bir şey mi var? Burada bunu hamaset yapmak için söylemiyorum,
dikkatinize sunuyorum. Neden bu ayrıntı, niyet nedir? Bunu
açıklamak zorundasınız. Bu tür değişikliklerle
maalesef daha başka değişikliklere kapı açılmaktadır.
Bayraklarımızın indirildiği bu zor günlerde, TC harflerinin
devlet kurumu tabelalarından kaldırıldığı bu zor
günlerde gidişat bizi endişeye sevk etmektedir. Hükûmet bu
endişelerimizi giderecek bir şeyler söylemelidir ve
yapmalıdır. İyi niyetle yazıldığına inanmak
istediğimiz bu kanun tasarısında yine bizi tereddütlere ve
endişelere sevk edecek bazı girişimler karşımıza
çıkmaktadır.
İkinci fark:
Gelibolu Tarihî Yarımadasının uluslararası
barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına
tanıtılması amacının madde metninden
çıkarılmasıdır. Kendi tarihimizin maneviyat temelinde,
menkıbeler eşliğinde, kendimize tanıtılması
amacının benimsenmesi gibi bir dar görüşlülüğü
onaylamıyoruz. Amaç metninde tanıtılması kelimesinin
yerine, uluslararası barışa hizmet etmesi için dünya
uluslarına tanıtılması ibaresinin mutlaka eklenmesi
gerektiğine inanıyoruz. Bu kanunun amacının yeniden
yazılması gerekmektedir. Bu amacı biz tekrar sizin için
yazdık. Bakın, amaç için önerimiz şudur, tırnak içinde
okuyorum: Türk vatanı savunması sırasında Çanakkale deniz
ve kara savaşlarının meydana geldiği Gelibolu Millî Tarihî
Alanının tarihî, kültürel ve manevi değerleri ile doğal
dokusunun korunması, yaşatılması, geliştirilmesi,
uluslararası barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına
tanıtılması, gelecek kuşaklara aktarılması ve
yönetimini sağlamak üzere, görev alanı tarihî alanla
sınırlı ve Gelibolu Yarımadası ile Çanakkale
savaşlarının yaşandığı Anadolu yakası
sahaları hariç olmak üzere, Çanakkale Savaşları Gelibolu Milli
Tarihi Alan Başkanlığı kurulması ile görev ve
yetkilerini düzenlemektir. Bu amacı tekrar yazdık. Bu şekilde
düzenlenerek Çanakkale Savaşları Gelibolu Milli, Tarihi Alan
Başkanlığının görev alanının hududu ve
şümulü belli bir alanda faaliyetinin sürdürülmesinin sağlanması
gerekmektedir.
Bu kanun
tasarısının karşımıza
çıkardığı önemli bir sorun da Tanımlar bölümünde yer
alan ve bugüne kadar hiçbir yerde resmî tanımı olmayan ve Geliboluya
atfen yapılmış tarihî alan ifadesidir. Tarihî alan olarak
tanımlanacak çok yer vardır. Her yerden tarih
fışkırıyor ülkemizde. Yalnız, bunun, burada, tarihî
alan tanımının daha dikkatli yapılması gerekiyor. Bir
tanımlama yapmadan, kaçamak bir yaklaşımla 4533 sayılı
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanunundaki milli park
ifadesi tarihi alan ifadesiyle yer değiştiriliyor. Madem bir
değişiklik yapılacaktı o zaman yeni bir tanım yapmak
gerekiyor. İlgili kanun ve yönetmeliklerimizde tarihî sit, millî park
tanımlarımız vardır. O hâlde bunlardan esinlenerek geliniz
bu kanun vesilesiyle yeni bir tanım yapalım. Gelibolu tarihî alan
ifadesini Gelibolu Millî Park tanımına benzer bir ifadeyle,
anlamını kaybetmeyecek bir biçimde tanımlayalım. Neden
millî sözcüğünü kaldırıyorsunuz? Millî sözcüğünün bir
zararını mı gördünüz?
Biraz önce benzer
bir durumu açıklamıştım. Türk vatanı savunması
ifadesini de kaldırıyorsunuz. Amaç Gelibolu için daha iyi bir
şey yapmak mı yoksa bunu fırsat bilip başka sulara yelken
açmak mı? Bu gidişle Millî Eğitim
Bakanlığının adındaki millî sözcüğünü de
kaldıracak mısınız, aynı bazı kurumların
adlarından TCyi kaldırdığınız gibi? Şimdi,
biz bu tarihî alan tanımı yerine aynı koordinatlardaki alana millî
tarihî alan başlığı altında bir tanım öneriyoruz
millî sözcüğünü de katarak. Şöyle diyoruz: Ekli haritada ve
koordinatlar listesinde sınırları belirtilen, ulusal ve
uluslararası açıdan önemli millî olayların cereyan ettiği,
tarihî ve kültürel kaynak değerleriyle mutlak koruma altına alınması
gereken alan ve bu kanunla başkanlığa tahsis edilen Çanakkale
savaşları ve Gelibolu millî tarihî alanı.
Ayrıca burada
tarihî alan planlarının tanımını yeniden
yapıyoruz. Buna göre tanım şöyle olacak: Bu kanun hükümlerine
göre hazırlanan millî tarihî alanın korunması,
geliştirilmesi, yönetimi, tanıtılması, koruma esasları
ve kullanma şartlarının belirlenmesi, bölgenin
sağlıklılaştırılması, yenilenmesi, açık
alan sistemi, yaya dolaşımı, taşıt dolaşımı
ve altyapı tesislerinin tasarım esaslarıyla bölge
halkının sosyal ve ekonomik yapısının iyileştirilmesi
konularında hedefler, stratejiler ve kararları belirleyen ve
Bakanlıkça onaylanan her tür ölçekteki planlar. Biz, aslında, burada
koruma planları şeklinde bir düzeltme yapmıştık
millî sözcüğünü eklemenin yanı sıra. Ancak, şunu
söylemeye çalıştık, şunu anlatmaya çalıştık:
Koruma planlarını vurgulayarak burada 5.000lik ve 1.000lik planlar
üzerinde 1/25.000lik ya da ona benzer daha geniş bölge
planlarının yapılmasını bir şekilde engellemek
açısından eğer Hükûmet bize bu konuda garanti verirse Biz
5.000likte, 1.000likte kalacağız, 25.000lik, 100.000lik -ne
bileyim- çevre düzeni planlarına karışmayacağız.
derse biz de bu koruma planlarındaki koruma vurgusunu
kaldırabiliriz. Eğer böyle olmazsa ne olur? Aksi takdirde bu planlar
imar planları gibi mütalaa edilerek -örneklerini Türkiyede her gün
görüyoruz- ileride önlenemez imar tadilatlarına ve dolayısıyla
ihlallere uğrayacaktır ve Gelibolu tarihî millî alanı bazı
vasıflarını, niteliklerini kaybedebilecektir. Buradan
uyarıyorum.
Bu kanun tasarısıyla
birçok hükmü Anayasamıza aykırı biçimde değiştirmeyi
veya yok sayarak yeni bir uygulamayla kendi kapsamına almak gibi bir
Anayasa ihlalinin amaçlandığını da görüyoruz. O kanunlar
şunlardır: Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 98inci
maddesi, 26 Mayıs 1973 tarihli ve 6477 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı, Milli Parklar Kanunu, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkı Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, Orman Kanunu,
Kıyı Kanunu, Kamulaştırma Kanunu, Orman Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, 644
sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 4848 sayılı Kanun ve 2863
sayılı Kanun.
Ayrıca, bu
tasarıyla kurulacak başkanlık, hiçbir kamu kuruluşunda
olmayan ayrıcalıklara sahip kılınırken faaliyetin kamu
hizmeti kapsamına alınması ve kamusal fon tahsis edilmesi,
amacıyla bağdaşmayan ve bütün kamusal faaliyetlerin temelinde
yatan kamu yararı ilkesine aykırı olan düzenlemeler de
yapılmaktadır. O düzenlemeler şunlardır: 4533
sayılı Kanunla kurulan, Orman ve Su İşleri
Bakanlığına bağlı Gelibolu Yarımadası Tarihi
Milli Parkı Müdürlüğünün yerine Kültür ve Turizm
Bakanlığı bünyesinde merkezi Çanakkalede bulunan, tüzel
kişiliğe sahip, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı adında bir kamu kuruluşu
kurulması. Diğeri, Gelibolu Yarımadasının 2873
sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamından ve tarihî millî park
statüsünden çıkarılarak bu tasarıyla oluşturulan Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alanı kapsamına
alınması. Orman ve Su İşleri Bakanlığı
bütçesinde yer alan ve ita amiri sahibi Bakan olan Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkı özel hesabı yerine, Kültür ve
Turizm Bakanının onayıyla yürürlüğe giren ve Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alanı Başkanın yetkisinde
olan, bütçe denetimi dışında -özellikle vurgulamak istiyorum,
bunu alt komisyonda da tartıştık- ve dolayısıyla
TBMMnin yetkisi dışında yeni bir bütçe oluşturulması,
Başkanlığa verilen kamu görevlilerinin 4533 sayılı
Kanunda öngörülen, memur statüsü bir yana, işçi statüsünde de olmayan ve
fakat iş mevzuatı hükümlerine göre yapılacak iş
sözleşmesiyle istihdam edilmesi öngörülen, devlet memuriyetine atanma
yeterliliğini haiz uzman personel ve destek personelle yürütülmesi.
Başkanlığın, kamu kurum ve kuruluşlarında
çalışan işçiler hariç, ihtiyaç duyduğu diğer personeli
-memur ve sözleşmeli personel- muvafakat aranmadan, ilgili kurumun iznini
almak kaydıyla geçici görevle çalıştırabilmesi. Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanının kamuda veya
özel sektörde en az beş yıl çalışmış olanlar
arasından müşterek kararnameyle atanması,
Başkanlığın ana faaliyetlerine yönelik
ihtiyaçlarını 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi
olmadan karşılayabilmesi ile bütçenin hazırlanması,
uygulanması ve kontrolünde 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununa, işlettireceği yerleri kiralamasında 2886
sayılı Devlet İhale Kanununa ve kıyıların
kullanımına ilişkin olarak 3621 sayılı Kıyı
Kanununa tabi olmaması.
Bu tasarıda
göze çarpan bir başka nokta ise, devletin var olduğu ancak milletin
unutulduğu bir taslak olmasıdır; öyle ki köy yerleşim
alanlarında yerleşik veya zilyetlik bağı oluşmuş
taşınmazlardaki hak sahiplerinin ekonomik ve sosyal konumu bizce pek
düşünülmemiştir. Burada yaşayan Gazi köy halkı
yıllardır ekip biçtikleri topraklarını, ekili veya dikili
alanlarını kaybedebilirler.
Bu kanunda
belirlenen ölçütlere göre dört yıllık yükseköğretimi bitirdikten
sonra veya önce özel sektörde veya kamu sektöründe beş yıl
çalışmış olan herkes kamu tüzel kişiliğine sahip
Tarihi Alan Başkanlığı görevine atanabilecektir. Bize göre
bu düzenlemenin Mimarlık, şehir ve bölge planlama, peyzaj
mimarlığı, tarih, coğrafya veya bunlara denkliği
Yüksek Öğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki
yükseköğretim kurumlarından mezun olup kamu kurum ve kuruluşları
emrinde en az beş yıl görev yapmış olanlar ile Genelkurmay
Başkanlığı, Askerî Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı ve Askerî Müze Komutanlığı
emrinde askerî tarih konularında en az beş yıl görev
almış, mesleki açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip,
mesleğiyle ilgili olarak kamuda veya özel sektörde en az beş yıl
çalışmış olanlar arasından müşterek kararnameyle
atanır. şeklinde düzeltilmesi gerekiyor.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Eyidoğan.
Şahıslar
adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Ali Sarıbaş.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Türkiyenin her
yerini ilgilendiren, aynı zamanda tabii ki, Türkiyenin
dışında tüm dünyayı da ilgilendiren böylesi önemli bir
kanunda konuşmak üzere sizleri selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin de çok iyi bildiği gibi, Gelibolu, doğal
ve kültürel değerlerin yanında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürkün
komutanlığında, emperyalist güçleri şaşkına
çeviren Çanakkale savaşlarının yaşandığı ve
nice isimsiz kahramanlarımızın yattığı çok önemli
tarihî olaylara tanıklık etmiş bir yerdir. Gelibolu, 2000
yılında çıkarılan yasayla, ilk defa millî park olarak özel
yasayla koruma altına alınmıştır. Bu yasayla, Gelibolu
Yarımadası Milli Parkının tarihinin ve kültürel
değerleri ile orman ve bitki örtüsünün korunması, geliştirilmesi
ve yönetimine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesi ile Türk vatanının
savunmasının ve doğal, güzel bir örneği olan, uluslararası
barışa hizmet etmesi için tüm dünyaya tanıtılması
amaçlanmıştır.
Şimdi, bu
akşam sizler ne yapıyorsunuz? İçerisinden barış ve
millî değerlerin kelimelerini çıkararak burada savaşın
bolca geçtiği, kullanıldığı bir başkanlık
dönemine çıkarmaya çalışıyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, ilk bakışta bu tasarının ranta
dönük bir tasarı olduğu görülüyor. Tasarı daha Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmeden Anafartalar Ovası, Seddülbahir ve çevresi
başta olmak üzere, bölgede arsa vurguncuları, büyük holdingler,
binlerce dönüm arsayı kapatmaya başladılar bile.
Bildiğiniz
gibi, UNESCO, Gelibolu Yarımadasını Dünya Mirası Geçici
Listesine aldı, 25 Haziranda yapılacak Meclis
toplantısında ise asil listeye geçişi görüşülecek. Bu
projeyi Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiltere de destekliyor. Bu
tasarının çıkarılması için bu kadar aceleci
davranmanızın sebebi UNESCOnun Gelibolu Millî Parkını
Dünya Mirası Listesine koyması olabilir mi? Alınacak karar sizi
korkutuyor mu? Bu acelenizin sebebi nedir? Rant elde etme telaşı
mıdır, yoksa altında bilmediğimiz başka nedenler mi
yatmaktadır?
Meclisin ana
muhalefet partisi olarak bizim görüş, öneri ve tekliflerimizi dikkate
almadığınız gibi, tasarıyla ilgili sivil toplum
örgütlerinin görüş, öneri ve düşüncelerini almadığınızı
biliyorum. Aldığınız görüşler varsa biz de bilmek
istiyoruz.
Bu tasarının toplumsal
uzlaşı kültürü doğrultusunda, daha nitelikli ve bilimsel bir
şekilde hazırlanması mümkünken siz buna gerek
duymadınız. Neden? Siz bunların hiç birini
yapmadığınız gibi, tasarı ile Milli Parklar Kanunu,
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanunuyla birlikte Kamu
İhale Kanunu, Orman Kanunu, Kıyı Kanunu, Kamulaştırma
Kanunu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
gibi birçok kanunu yok sayarak, aykırı biçimde geliştiriyor,
Anayasamızın 89uncu ve 161inci maddelerini de ihlal ediyorsunuz.
Bu tasarıyla, özel olarak çıkarılan Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununu da tamamen yürürlükten
kaldırıyorsunuz.
Bildiğiniz
gibi, Çanakkale barışın kentidir. Tasarıyla kurmayı
düşündüğünüz Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığının adının, her şeyden önce,
Dünya Barış Parkı Başkanlığı olması
orada yaşayan tüm vatandaşlarımızın ortak paydası.
Tarihî alan
içerisindeki tahsisler Başkanlığın kurulmasıyla
birlikte bedelsiz olarak Başkanlığa terk ediliyor. Burada
bulunan işletmecilerin hakları gasbediliyor. işletmeciler
mağdur ediliyor, bölgede turizme yönelik hizmet sunan, pansiyonculuk yapan
ve hediyelik eşya satışıyla geçimini sağlayan
köylülerin bu faaliyetleri engelleniyor. Başka da bir geçim
kaynağı olmadığı için köylüler mağdur edilerek
-tarımla da geçinemediklerinden ve kısıtlı hâllerinden-
burada insanlar göçe zorlanma ihtimaliyle karşı karşıya
kalabilirler.
Köy yerleşim
alanlarının imar planlarıyla Eceabat Belediye
sınırlarıyla il mücavir alanlarına ilişkin imar
planlarının hazırlanması ve mücavir alanlara ilişkin
imar planlarının revizyonu Başkanlığın olumlu
görüşü olmadan yapılamaz. deniliyor. Belediye
başkanlarının yetkileri zaten Şehircilik
Bakanlığı, Başbakanlık ve TOKİyle mağdur
edilmişken, bir de, şimdi bu yasayla -daha çok yetkiler
alınarak- mağdur ediliyor. Tarihî alanda her tür ve ölçekte
planların hazırlanması, yenilenme ve değiştirme
yetkisi tek başına başkana veriliyor. Dünyanın hiçbir
yerinde, hiçbir ülkesinde bu kadar yetkiyle donatılan ve denetlenmeyen,
tüm yetkileri haiz bir tüzel kuruluş, bir devlet erki var mıdır?
Başkanlığın
gelirleri içerisinde yer alan Çanakkale Özel İdaresi, Çanakkale Belediyesi
ve Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası bütçelerinden en az yüzde 1
oranında ayrılacak paylar
ifadesi yer alıyor. Bu ifade de
doğru değildir. Burada mutlaka bütçenin teknik anlamda
Bundan önce
gerçekleşen bütçe üzerindeki gelirlerden pay alınması gerekir.
diye ifadenin de ayrıca düzeltilmesi doğru olur diye
düşünüyorum.
Şimdi, burada,
hem genel bütçedeki tüm yetkileri hızlandırarak tek
Bakanlığa veriyoruz, eyvallah, bürokrasi ortadan kalkıyor
Yönetim biçimi olarak da Kültür Bakanlığına devredilmesi
doğru bir anlayıştır, buraya da hiçbir şeyim yok.
Ancak, burada, az önce söylediğim gibi, dikkate alınması
gereken, yeni bir anlayış tarzıyla, yetkilerle
donatılması ve insanların buradaki haklarını
araması dâhil -kira kanunları da ortadan kaldırarak hakları
araması dâhil olarak- yok edilmesidir. Bu bütçeler üzerinde baskı
kurmaya devam ediliyor. Başkana âdeta bakan yetkisi verilmiş ve bu
kadar geniş yetki verilmesi de ayrıca doğru mudur,
tartışılır.
Tarihi Alanda,
Eceabat ve köyler dışında kalan her türlü
yapılaşmanın ve yapıların kullanımının
denetimi Başkanlıkça yapılır. deniyor. Yasayla, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına verilen yetki ve 81 ilde
yapılan lisanslı yapı denetim kuruluşları ile ilgili
yürütülen denetim yetkisi gasbediliyor. O kadar yetkiyle donatılan
kişinin -bakın, çok önemli- bu kadar yetki verdiğimiz bir
insanın sadece dört yıllık yüksek okul mezunu ve beş
yıl kamu ve özel teşebbüste çalışması yeterli
görülüyor. Ancak, bir baktığımızda, bu kadar yetkiyle donatılan,
bu kadar yetki verilen bir insan da donanımlı olmalıdır.
Yani bir mimar, bir mühendis olabileceği gibi ayrıca o da yeterlidir,
mezun olması. En az bir kıstas konmalıdır, deneyim
kıstası. Beş yıl, on yıl gibi deneyimli bir insan
olmasının konması gerekir. Peyzaj mimarlığı,
tarih bilgisi gibi; yurt dışından mezun olup burada bununla
ilgili ihtisas konularında deneyimi olan bir arkadaşın
atanması çok doğru olur. Burada kimin ne yapabileceği
Bir
fizikçinin dahi buraya atanabileceğinin kanun teklifine konması çok
hoş değildir.
Başkanlığın
en üst organı olan koordinasyon kurulunun yılda 2 kez toplanarak
başkanlığın faaliyetlerine yönelik plan ve programları
müzakere etmek, öneri ve görüşlerini bildirmekten başka bir görevi
yoktur. Acaba 2 kez toplanarak buradaki yetkililer huzur alacaklarını
mı takip edecekler? Başkanlığın mali hesap verme
konusunda da olabildiğince sıkıntı yaratmaktadır.
Çünkü, 5018 ve diğer kanunlara baktığımızda da burada
oldukça sıkıntı yaratacağını görmekteyiz.
2015 yılı
yaklaşırken Çanakkalede 2015 Ajansı hâlâ
kurulmamıştır. Bakın, 100üncü yıl
yaklaşıyor ve bununla ilgili kutlamalarda -100 bin kişilik talep
olmasına rağmen- hac kotası konar gibi 10.500 kişilik kotadan
fazla gelemezsiniz. diye buradaki misafirlerimizin de
Hazır hâle
gelmeyen bir anlayış vardır. Bu kadar, sekiz ay gibi kalan bir
süre içerisinde buradan bu yetkiyi alarak yetiştireceğimize
inanmıyorum. Bunu aldınız, yetkileri de donattınız,
her şeyi yaptınız ama 2015e bu kafayla, bu anlayışla
Çanakkaledeki Gelibolu Yarımadasının hazırlanması
mümkün değildir.
Onun için,
Türkiyede herkesi ilgilendiren böylesi bir millî davada bu kanunun
hayırlı olmasını diliyorken, bunların da göz önüne
alınmasını dikkatlerinize sunuyorum.
Saygılar ve
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıbaş.
Şahısları
adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Uçma, buyurunuz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMET UÇMA
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 601
sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi saygıyla selamlıyor, hepinize
sevgilerimi sunuyorum.
Sevgili
arkadaşlar, bugün Çanakkale gibi bir milletin birliğini,
bütünlüğünü, beraberliğini ve bütün milletleri bir araya getiren
tarihî bir olayı konuşuyoruz. Vatanını savunan bir milletin
dünyanın bütün süper güçlerine karşı verdiği mücadeleyi
konuşuyoruz. Tıpkı Hazreti Nuhun Rabbim, yenildim.
dediğinde kendisine gemi talimatının verilmesi gibi,
bittiğini zannettikleri bir toplumun ve milletin son anda küllerinden yeniden
dirildiği bir günü konuşuyoruz ve Çanakkaleyi inşallah, hep
birlikte evrensel barış üssü hâline getirmeyi tasarlıyor ve
inşallah çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz.
Sevgili
arkadaşlar, tarihî yerler, tarihî eserler bir toplumun tapusu
mesabesindedir. Bu itibarla, tarihî mekânlarımıza, tarihî eserlerimize
sahip çıkmak, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde
aktarmak hepimizin boynunun borcudur.
Kuşkusuz,
Çanakkale bir ara dönem savaşıdır. Şayet Çanakkale
olmasaydı cumhuriyetimiz olmayacaktı ve kurulamayacaktı.
Sanılanın aksine Çanakkale bir Osmanlı savaşıdır.
Toplumun geneli cumhuriyet dönemi savaşı zannetmektedir. Hatta,
Çanakkale olmasaydı 1919da Samsuna çıkılamayacaktı ve
Necmettin Halil Onanın:
Dur yolcu,
bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir
devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak
ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin
attığı yerdir!
Bu ıssız,
gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu
tümsek Anadolu'nda
İstiklal
uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed'in
yattığı yerdir!
Bu tümsek, koparken
büyük zelzele,
Son vatan
parçası geçerken ele,
Mehmed'in
düşmanı boğduğu sele,
Mübarek
kanını kattığı yerdir!..
Düşün ki
haşrolan kan, kemik, etin,
Yaptığı
bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda
bütün milletin,
Hürriyet zevkini
tattığı yerdir!.. dediği Çanakkaleyi konuşuyoruz.
Çanakkale
Zaferinin 100üncü yılı yaklaşırken bir büyük medeniyet
tasavvurunun ayağa kalktığı bu büyük vatan
toprağının her köyünden, kasabasından ve şehrinden,
şehidin kucak kucağa yattığı Gelibolu
Yarımadası için AK PARTİ iktidarlarına kadar, maalesef,
üzgünüm, ciddi bir adım atılmamıştır. Daha
doğrusu, yeterli ve kuşatıcı bir düzenlemenin
yapılmamış olması milletimiz adına bir nakisa olsa
gerektir.
Hatırlatmak
isterim ki Çanakkale muharebelerinden sonra şehit ve gazilerimize
Kurtuluş Savaşına katılmamışlarsa Osmanlı
askeri sayılmamış ve bundan dolayı maaş
bağlanmamıştır, sağlıklarıyla alakadar
olunamamıştır. Her birimizin övünerek ve bir hamaset abidesi
olarak anlattığımız fotoğraflarında
sırtında 250 okkalık mermi taşıyan Seyit
Onbaşı ve diğer gazilerimiz bu anlaşılmaz uygulamanın
kurbanı olmuş, Seyit Onbaşı hamallık yaparak
hayatını sürdürmeye çalışırken
bakımsızlıktan verem olmuş ve fakruzaruret içinde
dârülbekaya intikal etmiştir.
Çanakkale Muharebesi, her
birimizin okuduğu tarih derslerinde Birinci Dünya
Savaşının bir cephesi olarak birkaç satırda
anlatılıp geçilmiş, bu savaşın Türkiye, Orta
Doğu, Rusya, Türk dünyası ve İslam dünyası için, hatta
Batı ve itilaf devletleri için ne anlama geldiği anlatılmamış,
anlatılamamıştır. Hatta, Çanakkale, Homerosun Truva
Savaşına konu Truva atıyla özdeşleştirilerek
Geliboluda gerçekleşen büyük direniş gölgede
kalmıştır, gölgede bırakılmıştır.
Çanakkale muharebe
alanları için bir şeyler yapma zamanı AK PARTİ
iktidarlarına kadar hakikaten yerine getirilememiştir. Bölgenin
tarihî ihmaller ve görmezden gelmeler, tarihî hâline gelmesi, bu millete, bu
medeniyete, bu insanlığa karşı işlenmiş
eksiklikler olarak düşünüyorum. Bir başka çarpıcı örnek,
Çanakkale muharebe alanının 1970li yıllara kadar askerî bölge
olarak kalması, halka ve halkın ziyaretine yasak olmasıdır.
O yıllarda askerî bölge dışındaki tarlalarını
süren çiftçilerin öküzlerinin ayakları altında ezilen şehit
kemiklerinden haberdar mısınız sevgili arkadaşlar? Yine,
Çanakkale Savaşı sonrasında bölgedeki 7 köye Balkanlardan gelen göçmen
kardeşlerimizin yerleştirildiğini ve 70li yıllara kadar
tek geçim kaynaklarının savaş mühimmatı hurdası
satışı olduğunu ve pek çok mühimmatın eritilerek
mutfak malzemesi yapıldığını hatırlatmak isteriz.
Şehit olanlar,
onların geride bıraktığı eş, ana, baba ve
yetimler ile gaziler için bu iktidar dönemine kadar hiçbir şey
yapılmamış, tarihine ve ceddine hak ettiği ölçüde sahip
çıkılmamıştır. Bu utancın izlerini silemesek de
gelin birlikte iyi bir iş yapalım. O topraklarda yiten canlar, akan
kanlar ve babalarını o topraklarda bırakmış yetim
çocukların acı ve hüzünlerinden bir iftihar abidesi yükseltelim. O
toprakları koruma altına alalım ve uzman kişilerin
gözetiminde tarihimize sahip çıkalım. Asla unutmayalım,
Çanakkale Savaşı küçücük bir toprak parçasında, Gelibolu
Yarımadacığında yaşanmış küçücük bir
savaş değildir, destanlara tanık bu coğrafyanın en
büyük destanıdır.
Geçilmeyen,
geçilemeyen Çanakkale... Çünkü savaş Anadolu insanın her bir ferdinin
hanesinde, Osmanlı coğrafyasının ve ezan sesinin
yankılandığı her bir karış toprakta
yaşanmış bir savaştır. Erkeksiz kalan köylerde,
kasabalarda çift süren kadınlarımızın, kız
kardeşlerimizin, analarımızın onur ve namus
savaşıdır Çanakkale. Herkes çok iyi biliyor ki
İslamın bekçiliğini yapmış büyük devletin
başkenti, son kalesi İstanbulun alınmasıyla bir devir
bitecekti ancak Çanakkale bir milletin, bir büyük medeniyetin tarih
sayfasında yaşatmak için verdiği var olma mücadelesinin adı
oldu.
Çanakkale bir medeniyet
müdafaasıdır. Bu yasa bile İstiklal
Marşımızın şairi Mehmet Akifin şu ifadeleri
karşısında bir yetersizlik olarak kalacaktır:
Bu
taşındır. diyerek Kâbe'yi diksem başına,
Ruhumun vahyini
duysam da geçirsem taşına,
Sonra gök kubbeyi
alsam da ridâ namıyla,
Kanayan lahdine
çeksem bütün ecrâmıyla,
Mor bulutlarla
açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli
Süreyya'yı uzatsam oradan,
Sen bu avizenin
altında bürünmüş kanına,
Uzanırken gece
mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın
gibi ta fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile
avizeni lebriz etsem,
Tüllenen magribi,
akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey
yapabildim diyemem hatırana.
Bu yasanın
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi ve
heyetinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Uçma.
Şimdi, ara
vereceğim, soru-cevap işlemini dönüşe bırakıyorum
oylama açısından da.
20.30da toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.53
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
601 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biliyorsunuz bu Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı 1973
yılında millî park ilan edildi. 17 Şubat 2000 tarihinde
Türkiyede ilk defa bir millî parka özel Gelibolu Yarımadası Tarihi
Milli Parkı Kanunu çıktı ve burada tarihî millî parkın
bütünsel bir bakışla tarihî alanları ve yapılacaklar için
uzun devreli gelişme planı yapılmış ve uygulanmaya
konmuştur, şu anda çalışmalar devam ediyor. Bu kanun
devreye girdikten sonra yapılan bu master planıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Uygulamaya devam edecek misiniz, tamamen devre dışı
bırakacak mısınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Çanakkale Tarihî
Millî Parkıyla ilgili 2000-2001 yıllarında yapılan master
planında bugüne kadar hangi değişiklikleri yaptınız?
Bu kapsamda, AKP hükûmetleri döneminde söz konusu alanda kaç trilyon
liralık ihale açıldı ve bu ihalelerin ne kadarı
gerçekleşti?
Şu ana kadar
Kültür Bakanlığı olarak kaç orijinal şehitlik
yapılmıştır, kaç şehitlik yapılmayı
beklemektedir? Sembolik şehitlik kalmış mıdır?
Şehitliklerde daha önce şehitlerin soyadı ve nüfus yerleri
kayıtlı iken son dönemde bunların
çıkartılmış olmasının sebebi nedir? Neden
şehitlerin soyadları kaldırılmıştır?
Yıllar itibarıyla şehitliğe ne kadar harcama
yapıldığı konusunda bir açıklamada bulunabilir
misiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Acar
Gürkut Acar Bey yok
mu?
Sayın
Eyidoğan, buyurun.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Gelibolu
Yarımadası gibi binlerce yıllık tarihi yer altında ve
yer üstünde barındıran alanlarda arkeolojik araştırmalar
mutlaka sürdürülmelidir. Bu konuda Anıtlar ve Müzeler Genel
Müdürlüğüyle ilişkiler güçlendirilmelidir. Kültür
Bakanlığı içerisinde yer bilimsel değerlerin
saptanmasını, denetlenmesini ve
çalışılmasını sağlayacak jeolog ve jeofizikçi
kadroları oluşturulmalıdır. Aynı biçimde arkeolojik
varlıkların kazı yapılmadan önce saptanmasını
sağlayan ve pek çok açıdan büyük yarar sağlayacak jeofizik
yöntemlerin kullanımı ve buna yönelik kadro ve bütçe planda yoktur.
Bu çalışmaların gerekli standartlarının denetimini,
hatta zorlayıcılığı sağlayan yasal düzenlemelere
ve bu çalışmaları yapacak birimlere de acilen gereksinim
bulunduğunu da belirtmek isterim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Canalioğlu, buyurunuz.
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bilindiği üzere eşit işe eşit ücret prensibiyle aynı
makam ve unvan ile çalışan memurların ücretleri arasındaki
maaş farklarını gidermek üzere düzenlemeler yapılmaktadır.
Ancak yapılan düzenlemelerle, üçlü kararnameyle ataması
yapılmış olan il kültür ve turizm müdürleri arasında bir
kısmı 3600 ek gösterge üzerinde maaş alırken diğer bir
kısım il kültür ve turizm müdürü 3000 ek gösterge üzerinden maaş
almaktadır. Oysa aynı işi yapmaktadırlar, aynı
görevleri yapmaktadırlar. Bu arkadaşlarımızın
durumlarında bir değişiklik yapmayı ve
durumlarını eşit seviyeye getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş
Sayın
Sarıbaş yok mu?
Sayın
Moroğlu
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii,
burada daha önce 600e yakın alan kılavuzları görev yapmakta ve
bu bölgeyi çok iyi tanımaktalar ama bu kanun tasarısına
baktığımızda alan kılavuzlarıyla ilgili herhangi
bir düzenleme yok. Bu kanun yürürlüğe girdikten sonra bu alan
kılavuzlarının durumu ne olacak?
Yine, bu bölgeye
baktığımızda -master planda da var- mutlak koruma
zonları var, sınırlı koruma zonları var, tampon zonlar
var. Bu yapılacak tarihî planda bu zonlara dikkat edilecek mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Gelişen jeoloji ve jeofizik bilimleri
arkeolojik alanın kazı öncesi tanımlanmasından
başlayarak kazı sonrası ortaya çıkan arkeolojik nesnelerin
değişik analiz tekniklerinin tamamlanmasına değin süren
uzun bir süreci kapsar. Jeoloji ve jeofizik bilimleri arkeolojik
çalışmalar için de uygulamada yaygınlaşmaya
başlamış ve saygınlık kazanmıştır.
Dolayısıyla,
bu kanunla kurulacak Başkanlığın bünyesinde arkeoloji dâhil
her türlü yer altı araştırmalarında ve afet risk yönetimi
planları amaçlı etütlerde bu kanunun 4üncü maddesinde de
belirtildiği gibi jeolojik, jeofizik ve jeoteknik
araştırmaların yapılmasının ve bu yönde
teşkilatlanmanın sağlanmasını talep ediyoruz.
Teşekkürler.
BAŞKAN
Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
sizin de gayet yakından takip ettiğiniz ve bildiğiniz gibi
Trabzon Çakırgöl Kış Sporları Merkezi 2005
yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından
yapılan değişiklik sonucunda Gümüşhane Çakırgöl
Kış Sporları Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir.
İlan edilen bu turizm merkezinde 7 mekanik tesis ve 11 kayak pistinin
yapılmasının planlandığı
açıklanmıştı. Trabzon-Meryem Ana ve Meryem
Ana-Çakırgöl arasındaki yol ve altyapı
çalışmalarının 2010 yılında bitirilmesi
planlanmıştı. Ancak gelişen noktada herhangi bir ilerleme
kaydedilmemiştir. Çakırgöl Kış Sporları Turizm Merkezi
Projesi hangi aşamadadır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Çanakkale Gelibolu şehitlik alanından Anzaklara ayrılan alan ne
kadardır? Bunların yeni bir alan talebi söz konusu mudur? Eğer
alan talebi varsa Bakanlığınızın bu konudaki
görüşü nedir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakanım, şehirlerde cami, kümbet,
kütüphane gibi eski tarihî eserlerin çevresine çok sundurma binalar
yapılarak bu tarihî eserler görmezden gelinmekte, kaybolmakta ve dikkat
çekmemektedir. O tarihî dokuya saygı noktasında, çevresinin
düzenlenmesi için Belediyeler Kanununda bir değişiklik, bir
yaptırım yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, Trabzon ili Maçka ilçemizde bulunan Çataltepe
Şehitliğinde her yıl 17 Temmuzda şehitleri anma törenleri
düzenlenmektedir fakat şehitleri anma törenine katılmak isteyen
vatandaşlarımızın tören alanına gitmeleri için var
olan 10 kilometrelik yol bozuk durumda ve zor şartlarda ulaşım
sağlanmaktadır şehitliğe. Çataltepe Şehitliğinin
bozuk olan yolunun düzelmesi ve turizm yolları ağına
alınması gibi bir çalışmanız var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekillerine de teşekkür
ederim.
Şimdi, burada
yaptığımız çalışmanın özünü
Bu bölgede,
tarihî niteliği hepimiz için eşsiz olan bu bölgede bizim
Bakanlığımızın faaliyetleri var, Millî Savunma
Bakanlığının faaliyetleri var, yetki alanı var daha
doğrusu, Orman Bakanlığının faaliyetleri var. Buradaki
mesele, buranın tek elden yönetilmesiyle ilgili bir mesele.
Şimdi, burada,
Komisyonda da çok gündeme geldi ve arkadaşlarımızla
ayrıntılı bir biçimde konuştuk. Burada millî park olmakla
sahip olduğu bütün kazanımlar, bütün korumalar aynen devam ediyor.
Buradaki temel yaklaşım, gerek Orman Bakanlığının
gerek Millî Savunma Bakanlığının gerekse başka bir
bakanlığın burada herhangi bir yetkisi varsa bu yetkilerin bu
bölgenin tek elden yönetilmesi amacına matuf olarak Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından yönetilmesi. Fakat burayla ilgili
yapacağımız çalışmalar esasında kabaca ikiye
ayrılıyor. Birincisi, bu tarihî alanın tarihsel kimliğine,
oradaki şehitlerimizin bize
bıraktığı mirasa uygun olarak yeniden diriltilmesi. İkincisi ise, milletimiz bu büyük
savaştan bütün dünyaya barış mesajı veren bir organizasyon
çıkarmıştır, ülkemizi işgal etmeye gelen o günün
düşman kuvvetlerinin bugün torunlarıyla birlikte bir barış
projesine imza atmıştır.
Bugüne kadar olan
etkinliklerin bundan sonra daha da artarak, daha da büyüyerek devam etmesi ve
her sene bu hem bizim tarafımızda olan hem karşı tarafta
olan kişilerin bugün dünyada yayıldığı ülkeler
yaklaşık 39 ülkeye tekabül ediyor, bu 39 ülkenin devlet ve hükûmet
başkanlarının çağrılarak her yıl anma törenleri
düzenlenmesi.
Dolayısıyla,
burada artık planlar tek bir elden yapılacak. Bu sorulan soruda
Millî park çerçevesinde yapılan planların bu düzenlemeye uygun
olanları tabii ki devam edecek, bu düzenlemeyle çatışan
tarafları revize edilecek ama şu vardır: Bugüne kadar Çanakkale
ilinde Bakanlığımızca yapılan toplam yatırım
2004-2013 arasında 21 milyon 456 bin lira yaklaşık,
Bakanlığımızca devam eden yatırım toplamı 91
milyon 846 bin lira yaklaşık. Ve tabii, Orman ve Su İşleri
Bakanlığımıza burada teşekkür borçluyuz çünkü buraya
çok büyük bir titizlik göstermiştir sayın bakanlarımız ve
Bakanlığımız. Toplamda 121 milyon 890 bin liralık bu yatırımlar
yapılmıştır. Bundan sonrasında gerek Millî Savunma
Bakanlığının yapmayı düşündüğü işler
gerek Orman ve Su İşleri Bakanlığının gerek Tarım
Bakanlığının yapmayı düşündüğü bütün
işler tek elden bu Başkanlık tarafından yönetilecektir.
Aslında getirdiğimiz düzenlemenin esası burayı çok
başlılıktan kurtarmak, tarihsel kimliğine uygun olarak
yeniden diriltmektir.
O bölgede
şimdiye kadar görev yapan, millî parklarda görev yapan alan
kılavuzlarıyla ilgili yaklaşımımız şu:
Bunların içerisinde, görebildiğimiz kadarıyla yeterli
arkadaşlarımız var fakat belirli yeterliliğe sahip olmayan
arkadaşlarımız da var. Kategorik olarak bunlar aynen istihdam
edilecek ya da kategorik olarak bunlardan bundan sonra faydalanılmayacak
gibi herhangi bir yaklaşımımız yok. Bunların
içerisinden yapılacak belli bir standardı tutturma çerçevesindeki
sınavı geçenler bu bölgede değerlendirilecektir, bu
sınavı geçemeyenler değerlendirilmeyecektir çünkü burada
tarihsel bilgilerin doğru olması önemli, eğitimlerinin yeterli
olması önemli, anlattıklarının tarihsel gerçekliğe
uygun olması önemli. Dolayısıyla, oraya gelenlerin doğru
bir şekilde bilgilendirilmesi bakımından bir yeterlilik
sınavına tabii ki tabi tutulacaklardır ama hepsi aynı
görevine aynen devam edecektir diye bir şey yok veya hiçbirinden
faydalanılmayacaktır diye bir şey de yok.
Çakırgöl
Kış Turizm Merkezinin 1/25.000, 1/5.000, 1/1.000 ölçekli
planları 2010 yılında onaylandı. Alan mera vasfında.
Kanuni düzenleme yapıldı. Hazine adına tescil işlemi devam
etmektedir. Daha sonra ilana çıkılıp tahsis işlemi
gerçekleştirilecektir.
Tarihî alan içerisinde 35
Türk anıtı, 45 Türk şehitliği, 35 yabancı
mezarlık bulunmaktadır. Tarihî alan dışında da 11 Türk
şehitliği bulunmaktadır. Burada şehitliklerden sorumlu
bakanlık olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
da görüşleri alınarak bu şehitliklerin eksikliklerinin
giderilmesi ve şehitlerimizin manevi hatıralarına uygun olarak
bu şehitliklerin imarı ve diriltilmesi konusunda gereken
çalışmaları yapacağız.
Bunun
dışında arkadaşlarımızın sorduğu
bazı sorular var, teknik sorular. O rakamlar elimde değil şu
anda. O rakamları kendilerine -arkadaşlarımız not
aldılar- yazılı olarak bildireceğim.
Bir de burada ifade edildi
çeşitli konuşmalarda, buranın herhangi bir şekilde ranta
açılıp açılmadığı, buranın dünyaya
verdiği barış mesajının yok edilip edilmediği
şeklinde. Saygıdeğer milletvekillerine arz etmek isterim ki,
burası hepimizin ortak değeri ve ortak hassasiyetle üzerinde
bulunduğumuz bir mekân. Getirdiğimiz tasarıda şimdiye kadar
olmadığı kadar mutlak bir koruma altına
alınmaktadır bu mekân ve hem bu tasarı hem de bu
tasarının atıf yaptığı kanunlar
bakımından hiçbir şekilde tarihsel kimliği zedelenmeyecek şekilde
mutlak koruma altına alınması bu tasarıyla
gerçekleşmektedir.
Tabii buranın
barış mesajı verme kimliğinin zedelendiğine dair
iddialar dile getirildi. Bu iddiaların, doğrusunu söylemek gerekirse
tasarıda ve bizim yapmayı planladığımız
işlerde bir karşılığı yok. Kuşkusuz
burası bütün dünyaya, her sene 39 ülke devlet ve hükûmet başkanlarının
toplanmasına bir barış mesajı verecek. Ama şunu da
unutmamak gerekir ki, burada milletimiz o günün şartlarında
uluslararası bir saldırıya uğramıştır. Bu
saldırının neticesinde millî ruh
şahlanmıştır, burası savunulmuştur ve bu büyük
millet, kendisini işgal etmeye gelen kuvvetlerin mağlup edilmesinden
sonra bunu bir kin davasına dönüştürmemiştir, buradan bütün
dünyaya barış mesajı çıkaracak bir iş birliği
ortaya koymuştur. Dün savaştığı
düşmanlarının torunlarıyla bugün bunu kutlamaktadır.
Dolayısıyla, barış mesajı verme kimliğinin
zıddı olarak hemen Şovenizm propagandası yapılacak.
şeklindeki yakıştırmalar hiçbir şekilde doğru
olmaz. Burada tarihsel olay neyse o doğru bir biçimde bu ülkenin
çocuklarına anlatılacaktır. Bugün, burada, medeniyet havzamızın
paydaşı olan pek çok ülkenin çocukları, dedeleri
yatmaktadır. Nitekim, o günün düşmanlarının bugün
torunları olan insanlarla da bir anma töreni yapmaktayız. Buradan
tabii ki bütün dünyaya barış mesajı vereceğiz. Ama tarihsel
kimliği açısından da bunun bir zamanlar ülkemizin
karşı karşıya bulunduğu işgalden ve büyük
mütecaviz saldırıdan sonra bu büyük milletin
çıkardığı bir barış mesajı olduğunu da
bütün dünyaya anlatacağız.
Bir de bir şey
daha gündeme getirilmişti Burada bu Koordinasyon Kurulu senede 2 kere
toplanıyor. diye. 2yle sınırlı değil, istediği
kadar toplanır ama en az 2 kere toplanacak.
Bir huzur
hakkından bahsedildi. Onun herhangi bir huzur hakkı
olmadığını da sayın milletvekillerine arz etmek
isterim.
Arkadaşlarımızın
diğer sorularına yazılı olarak cevap vereceğim.
Çok teşekkür
ediyorum, sağ olunuz.
BAŞKAN
Sayın Korkmaz, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
ben, siyaset üstü bir hususu dile getireceğim ve hassasiyetle, lütfen, üzerinde
durmanızı istirham edeceğim.
Türkiye
Cumhuriyetinin en ünlü mimarı ve Osmanlı ekolünün de son
temsilcilerinden olan Mimar Kemaleddin Beyin -ki bu mimarımız Ulusal
Mimarlık Akımının öncüsüdür. Ayrıca Osmanlı
Mühendis ve Mimarları Odasının ilk kurucusudur. Yine bu mimar
toplu konut fikrinin dünyadaki atasıdır, babasıdır. Birçok
eseri vardır ve en önemli eseri olarak da Mescidi Aksayı restore
eden mimarımızdır- bu mimarımızın, maalesef, Gazi
Üniversitesindeki müzesi -ki ailesinin buraya vermiş olduğu özel
eşyaların sergilendiği bu müze- Gazi Üniversitesi
Rektörlüğü tarafından kapatılmıştır ve
eşyalar ailesine iade edilmiştir. Aynı rektörlük Mimar
Kemaleddin Salonunu restore ediyorum. diye ortaya çıkmış,
aslından uzaklaştırılmış bir eser ortaya koymuştur.
Ben bunu konuşmamda da, soru önergelerinde de sizlere ilettim. Bu hususta
lütfen ilginizi istirham ediyorum Sayın Bakan.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Cevap verebilir miyim?
BAŞKAN Tabii
Sayın Bakan, üç dakikamız var.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Bu müze
Bakanlığımızın denetiminde olan bir müze
değildir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Evet.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Müzeyi açan da kapatan da rektörlüktür ama ben
şimdi buradan ifade ediyorum, arkadaşlarımız aileyle
irtibata geçsinler, aile bu eserlerin bizim tarafımızdan
sergilenmesini isterse biz uygun bir müzede bu eserlerin sergilenmesi için
gerekli girişimi yaparız. O talimatı da vermiş oluyorum arkadaşlarımıza.
Gereği yapılacak.
BAŞKAN Sayın
Hamzaçebi
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Soru sormadan artakalan
bir zaman olduğunu görerek bu zamanı kullanmak amacıyla bir
görüşümü ifade etmek için söz aldım Sayın Başkan.
Bugün Anayasa Mahkemesi
Balyoz davasıyla ilgili olarak hak ihlaline karar verdi. Anayasa
Mahkemesinin oy birliğiyle vermiş olduğu hukuku yücelten bu
kararı nedeniyle gerçekten mutluyum. Anayasa Mahkemesini, Başkan ve
üyelerini kutluyorum.
Dün, burada ,Sayın
Engin Alanın Meclis tatile girmeden Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelerek yemin etmesi için kanun değişikliği yönünde
verdiğimiz önerge iktidar partisi grubu destek vermediği için
görüşülemedi. Şimdi, öyle umuyorum ki bu karar sonrasında
Sayın Engin Alan tahliye olup, gelip Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin
edecektir. İktidar partisinin çoğunluk oylarıyla
sağlamadığı bu olanağı mahkeme
sağlamıştır. Tabii ki sadece Sayın Engin Alan için
değil, Balyozda haksız yere, hukukun ayaklar altına
alındığı bir yöntemle yargılanıp mahkûm edilen
tüm vatandaşlarımızı, tüm tutukluları buradan
kutluyorum, selam ve sevgilerimizi gönderiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
Sayın Bakana ben de taşeron sistemiyle ilgili bir şey sormak
istiyorum bu artan zaman içerisinde.
Türkiyede her şey
yağmalanıyor, taşeron sistemiyle de emek yağmalanıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle de taşeron sistemi
çalışma hayatının her alanına sokuluyor, sendikasız,
güvencesiz çalışma insanlara dayatılıyor. Devletin bütün
işleri neredeyse taşerona havale ediliyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde de taşeron sistemi yaygınlaştırılıyor.
Bu insanlar bizim
insanlarımız Sayın Bakan, yurttaşlarımız. Asgari
ücrete ve tazminatsız çalışmaya mahkûm edilirken birileri
buralardan para kazanıyor; bunu kabul etmek mümkün değil.
Yurttaşlarımızın hayatlarını çalan taşeron
sisteminin, örgütsüz, güvencesiz çalışma sisteminin bir an önce son
bulması için adım atılmalıdır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin bu konuda bir rahatsızlık duyduğunu sanmıyorum
ama yine de soruyorum: Taşeron sistemi en azından kamuda ne zaman son
bulacaktır Sayın Bakanım?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila
8inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Savaşları
Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması
Hakkında Kanun Tasarısının birinci bölümü üzerinde MHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarihin, eşine az rastlanır, en büyük
destanlarından birinin yazıldığı Çanakkale
savaşları hiç şüphesiz ki sadece askerî bir zafer değildir.
Çanakkale, milletimizin onca yokluk ve yoksulluk içinde eşsiz bir iman ve
azimle vermiş olduğu büyük bir mücadelenin adıdır. Türk
milletinin belirleyici bir rol oynadığı, milletimizin
kahramanlık ve fedakârlığının doruk noktasına
ulaştığı bir mücadeledir. Çanakkale Zaferi, sadece
geçmişimizin aziz bir hatırası olarak değil, geleceğe
yürüyüşümüzün en güçlü ilham kaynağı olarak da Türk milletinin
hissiyatında son derece önemli bir yere sahiptir. Bu kahramanlık
destanının yaşandığı topraklar Türk milleti için
vazgeçilmezdir ve büyük bir anlam ifade etmektedir. Nitekim bu önemden
dolayı Gelibolu Yarımadası 1973 yılında millî park
ilan edilmiştir. Yine, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkı, Türkiye'de ilk defa, birçok millî park olmasına rağmen,
sadece burada aziz şehitlerimizin hatıralarını
yaşatmak adına ve onların hatıralarını gelecek
nesillere aktarmak adına 17 Şubat 2000 yılında 4533
sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanunu
yürürlüğe sokulmuştur. Burası bugüne kadar gerek 2873
sayılı Tarihi Milli Parklar Kanunu gerekse 4533 sayılı
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanununa göre
yürütülmüştür. Zaten 4533 sayılı Gelibolu Yarımadası
Tarihi Milli Parkı Kanununun amacı da 1915 Çanakkale deniz ve kara
muharebelerinin cereyan ettiği Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkının tarihî, kültürel değerleri ile orman ve bitki
örtüsünün korunması, geliştirilmesi ve yönetimine ilişkin esas
ve usullerin düzenlenmesi ile Türk vatan savunmasının ve
doğanın güzel bir örneği olarak uluslararası
barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına
tanıtılmasıdır. Belirtilen amaç doğrultusunda
yapılacak çalışmalarda uyulacak esasları, alınacak önlemleri,
yapılacak denetimleri, sağlanacak eş güdümü ve tabi olunacak
hukuki ve cezai hükümleri da kapsamaktadır.
Ayrıca, millî
park alanının korunması, iyileştirilmesi,
geliştirilmesi ve uzun devreli gelişme planına göre
yapılaşmasında uyulacak esaslar da bu kanunla
belirlenmiştir. Ayrıca, bu alan 1997 yılında
Uluslararası Tabiat ve Tabiat Kaynaklarını Koruma Birliği
tarafından Korunan Alanlar listesine alınmıştır.
Millî park alanının uzun devreli gelişme planı
yapılmış ve bu plan bu kanun hükümlerine göre hazırlanan ve
millî parkın korunması, geliştirilmesi, yönetimi,
tanıtılmasıyla ilgili planlama esaslarını, bu planla
öngörülen koruma ve gelişim bölgeleri için hazırlanacak uygulama
planlarının yapım esaslarını belirleyen ve
Bakanlıkça onanan plandır. Millî park koruma ve gelişme
bölgeleri için tasdikli hâlihazır harita üzerinde uzun devreli
gelişme planı esaslarına göre, mülkiyet, koruma, kullanma,
yapılaşma, altyapı ve ulaşım, dolaşım,
ağaçlandırma gibi esasları belirleyen ve onanan planlar da
uygulama planlarıdır.
Millî park
alanı bu planlar çerçevesinde yönetilmekte ve korunmaktaydı.
Şimdi önümüze bir tasarı geldi. Bu tasarıyla birlikte neler
yapılmaktadır?
Şimdi, bu
tasarıyla birlikte Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkının millî park statüsü kaldırılmaktadır. 4533
sayılı Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanunu
iptal edilmektedir. Tasarıyla alan millî park statüsünden
çıkarıldığı için 2873 sayılı Milli Parklar
Kanununa da tabi olmayacaktır. Tasarıyla alanın yönetimi Orman
Bakanlığından alınarak Kültür ve Turizm
Bakanlığına devredilecektir. Tasarıyla, Orman Kanunundaki
izinlerin aranmayacağı, bazı görevlerin ifasında 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa
tabi olmayacağı düzenlemeler getirilmiş ve birçok muafiyetler
tanınmıştır. Millî park içerisindeki ormanlık alanlar
dâhil, tüm alanlar bedelsiz olarak, kurulacak başkanlığa
verilmektedir.
Tasarıyla
alanın millî park statüsü kaldırılmaktadır. Bunun sebebi
nedir? Alan 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu, 4533 sayılı
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Kanunu ve hazırlanan
uzun devreli gelişme planıyla korunmamakta mıdır,
yönetilememekte midir? Bu tasarıyla amaçlanan, alanın millî park
statüsü kaldırılarak, 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu ve
6831 sayılı Orman Kanununun korumacı ve
kısıtlayıcı hükümlerinden kurtulmak ve alanı
istedikleri gibi yönetmek midir? Orman ve Su İşleri
Bakanlığı millî park alanını koruyamamakta
mıdır, yönetememekte midir ki bu alanın yönetimi Kültür ve
Turizm Bakanlığına verilmektedir?
Birçok
gelişmiş ülkede olduğu gibi, ülkemizde de millî park
alanları ve diğer korunan alanlar doğa koruma ve millî parklarla
ilgili genel müdürlük, kuruluş ve bakanlıklarca yönetilmektedir. Bu
tasarıyla amaçlananın ise bu alanın korunması,
geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetim olmadığı
aşikârdır; bu alanı tamamen kullanıma açmak istedikleri
şeklindeki yapılaşmalara göz yummak mıdır?
Tasarıda yapılan düzenlemelerde bu konu çok açık olarak ortaya
konmamaktadır.
Tasarıyla,
Orman Kanunundaki izinlerin aranmayacağı, bazı görevlerin
ifasında 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tabi
olmayacağı düzenlemeleri getirilmiştir. Şimdi, burada
Bakanlığın savunmasına baktığınızda
Burada bir eş güdümü sağlayarak bunların tek elden
yönetilmesini amaçlıyoruz. diyorlar. Peki, öyleyse, Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkına baktığınız
zaman, yaklaşık 30 bin hektar alanın yüzde 53 veya 55e
yakın kısmı ormanlık alan. Burada Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, dolayısıyla Milli Parklar
Genel Müdürlüğü, elli yıllık tecrübesiyle, buranın
korunması, yaşatılması, değerlerine sahip
çıkılması noktasında çok ciddi çalışmalar
yapmıştır. Bunu Kültür ve Turizm Bakanlığına
bağlayana kadar, bu kanunu
Eğer amacınız burada kurumlar
arasındaki birliği, beraberliği sağlamaksa, Orman ve Su
İşleri Bakanlığı bünyesindeki Milli Parklar Genel
Müdürlüğünü güçlendirirsiniz, organizasyonu onun bünyesinde
yaparsınız. Zaten orada elli yıllık bir geçmişiyle
buraya hâkim olan bir yapıya sahip. Orada kalanların birçoğu
Orman ve Su İşleri Bakanlığının uhdesinde.
Tasarıya baktığınızda, zaten yüzde 53lük
kısımda olabilecek bütün çalışmaların yine bu
Bakanlık tarafından yürütüleceği söyleniyor.
Yine, Çanakkale
milletvekilleri burada, hepiniz biliyorsunuz ki rüzgârın en güçlü
olduğu yer ve o bölge Türkiyenin yangına en hassas bölgelerinden bir
tanesi. 1994 yılında, yanılmıyorsam, yaklaşık 40
bin dönüm alan orada yangında kaybedilmiştir ve her yıl
Türkiyedeki en önemli yangınların çıktığı
bölgelerden bir tanesi o bölgedir. Şimdi, siz Orman ve Su İşleri
Bakanlığına güvenmiyorsunuz da bunu Kültür ve Turizm
Bakanlığına ifa ediyorsunuz? Eğer Orman ve Su
İşleri Bakanlığına güvenmiyorsanız -doğrudur,
kendisiyle ilgili birçok iddialarda bulunduk- değiştirirsiniz, o
Bakanlığı yapabilecek daha iyi birisini getirirsiniz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biz güveniyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - O zaman, güveniyorsanız bu tasarıyla beraber
şunu söyleyeyim: Geçen yıl dile getirdim. Bakın, niyetlerin iyi
olması bir şey ifade etmiyor. Oraya biliyorsunuz geçen yıl
Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi yapıldı ve hepimiz
destekledik, dedik ki: Oranın ruhunu yaşatmak adına uygun bir
şeydir. Ama ne oldu biliyor musunuz? Orada yapılan bu çalışmaya
ne yazık ki Orman ve Su İşleri Bakanlığı gölge
düşürdü. Bunu ben söylemiyorum. Kendi kitabında diyor ki: Bu ihale
58 trilyonluk bir ihale. Değerli arkadaşlar, 58 trilyonluk ihaleye 5
firma katılıyor. Alan firma işe başlıyor ama
GİNTAŞ firması dava açıyor ve sonuçta davayı
kazanıyor. Davayı kazanınca ne yapıyorlar biliyor musunuz?
Bunu kitaplarında yazıyor Orman ve Su İşleri Bakanı,
diyor ki: Davayı kazanan firmanın masraflarını
karşılattırdık firmaya ve kâr mahrumiyetini de istedi, onu
da verdik. Peki, bu masraflar ve kâr mahrumiyeti ne kadar
baktığınızda? En azından 6-7 trilyon. Sonuçta ne
oluyor biliyor musunuz? Burada, sözleşmede olmayan birtakım
düzenlemelere o komisyona imza atın diye memurlara baskı
yapılıyor. O memurlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla)
bu hak edişleri imzalamadığı için
hepsinin tayini çıkıyor. Buna cevap verebilecek bir tane AK
PARTİli bakan veya yetkili var mıdır veya Bakan cevap verebildi
mi? İşte güvendiğiniz Bakan bu.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yılmaz.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Serdar
Soydan. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Türk milletinin en zor
şartlarda ayağa kalkarak cihana karşı durduğu Vatan
böyle savunulur. sözünün içinin doldurulduğu, her metrekaresi
şehitlerin kanlarıyla sulanmış, dünyanın geçilemez
kabul ettiği topraklardır. Antik çağlardan bu yana önemini
kaybetmeyen topraklar, Asya'nın zenginliklerini Avrupa'ya
taşımanın en kısa yoludur. Bu özellikleri nedeniyle dünyada
stratejik öneme sahip yerlerden birisidir.
1995
yılında, uluslararası bir fikir projesi yarışması
açılması kararıyla birlikte bu savaş alanlarının
"barış parkı" olması ve böyle anılması
yönünde mutabakat sağlanmıştır.
1998'de Norveçli
bir ekibin mimari projesi 1inci olmuş, akabinde Profesör Doktor Raci
Bademli Başkanlığındaki ODTÜ'lü bir ekip tarafından
uzun devreli gelişme planı hazırlanmış ve 2003
yılında onaylanmıştır.
2003-2004
yıllarında bu planın stratejisi, uygulanma öncelikleri,
politikaları ve ayrıntılı alt projeleri
çalışması yapılarak bütüncül, bilimsel ve evrensel
ilkelerle donatılmış bir teorik belge ortaya
çıkmıştır.
Millî parkın
batısı, güneyi ve doğusu sırasıyla Ege Denizi ve
Çanakkale Boğazı tarafından çevrilmiş, ancak millî
parkın kuzeyinde karasal sınır söz konusudur.
Çanakkale'nin
Eceabat ilçesinin toplam 12 adet yerleşim birimlerinden 8 tanesi millî
park içinde kalmaktadır.
Millî park
sınırları içerisinde şehitlikler, yabancı askerlerin
mezarları, savaş alanları, savaş
kalıntıları, tabyalar, kaleler, siperler, anıtlar,
kitabeler, müzeler, tanıtım merkezleri, dinlenme noktaları
bulunmaktadır. Bu kalıntılar sit alanları ve kültürel
varlık olarak ilan edilmiş ve koruma altına
alınmıştır. Tarihî yarımada, tarihsel ve kültürel
değerlerin yanında doğal güzellikleri ile görülmeye değer
eşsiz bir coğrafyaya sahiptir.
2002
yılından günümüze kadar bölgede AKP hükûmetleri tarafından
bazı fiziksel düzenlemeler yapılmıştır ancak ana tema
olan "barış" konusunun yerine manevi değerlerin
oluştuğu, yapılan tüm düzenlemelerde "barış"
temasının geriye itildiği tespit edilmektedir. Alana
yapılan yatırımların bütçesel karşılığı
çok büyük ölçeklerde olup, bunun sevk ve idaresi büyük çoğunlukla Ankara
merkezli gerçekleşmektedir. Bu kadar büyük ölçekte fiziki müdahalelerin
bölge için gerekliliği ise bilim insanları tarafından hâlâ
tartışılmaktadır. Millî park içerisindeki
yapılaşmalar, kazılar, inşaat ve yol çalışmaları
sırasında tarihî ve kültürel değerlere telafisi mümkün olmayan
zararlar verilmektedir. Bölgede yaşayan insanların yaşam
alanları kısıtlanmış, topraklarında üretemez hâle
gelmişlerdir.
Son olarak
Ağadere mevkisinde yaklaşık 3 bin şehidimizin
bulunduğu bölgeye bir şehitlik yapılması beklenirken
şehit mezarları üzerine Panorama 1915 Müzesinin yapılacak
olması vicdanları sızlatmaktadır. Hükûmet bu konudaki
çalışmalarının bilimsel değerlerden ne kadar uzak
olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Gelen
ziyaretçilerin bölge gezisi sonrası ne tür bir edinim
oluşturduğu hiç tartışılmamıştır.
Yapılan tespitlerde bu edinimlerin daha çok turistik gezi üzerine
yoğunlaştığı gözlenmektedir. Ayrıca, bölgede
ziyaretçi trafiğinin düzenlenmesi, disipline edilmesi konusunda ve rehber
hizmetlerinde ciddi yanlışlıklar ve sorunlar yaşanmaktadır.
Bölgede yaşayan insanlara mutlu ve huzurlu yaşam imkânı sunmadan
bölgeyi korumak, kollamak ve gelecek nesillere kültürel ve tarihî mirası
taşımak mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, on iki yıllık AKP
iktidarı Gelibolu Milli Parkında yeni bir dönem
başlatmıştır. Barışçıl ve evrensel dili
tercih eden anlayışların yerini savaşı,
maneviyatçı ve İslami değerleri öne alan anlayış
almıştır. Bölgenin tarihî, coğrafi ve kültürel
miraslarını koruma ve yaşatma anlayışından
uzaklaşılmış, bilimsel plan ve çalışmalara
dayanmayan yol, bina, tesisler yapılarak bölgenin betonlaşması
ve tarihsel ve kültürel dokuların kaybolması anlayışı
hâkim olmuştur. Görüşmekte olduğumuz tasarıyla bu anlayış
yaşama geçirilmek isteniyor.
Millî parka gelen ziyaretçilere gerçek
dışı birçok hurafeler anlatılmaktadır. Bu tür
anlatı ve hurafelerin önüne geçmek için 2003 yılında onaylanan
Uzun Devreli Gelişme Planı doğrultusunda oluşturulan alan
kılavuzluğu ortadan kaldırılarak, siyasi yandaş
rehberlerin ve kılavuzların önü açılmaktadır.
Gelibolu Milli Parkının statüsü
kaldırılmaktadır. Bu alan koruma anlamında içinde
çeşitli sit alanlarının bulunduğu sıradan bölgeye
dönüşmektedir.
Gelibolu Milli
Parkının yüz yıllık birikimi yeni önermede kendini
göstermemektedir. Özellikle, 1994-2004 yılları arasında çok
yoğun emekler ve bilimsel değerlerle yapılan planlama
çalışmaları yok sayılmaktadır. Son yirmi yılda toplumsal yaygınlığa
ulaşan ve hukuki mevzuata giren barış parkı
kavramları ve tarihi milli park adı taslaktan tamamen çıkarılmıştır.
Yani, ne barış kalmış ne de milli kelimesi
kalmış. Tasarıyla, yıllardır şikâyet edilen
koordinasyon eksikliği müzakere, diyalog ve iş birliğiyle
çözülmek yerine, otoriter bir yapıya dönüştürülmektedir.
Bölgedeki ilgili
resmî kurumları sürecin dışına atan, yerel hiçbir kurum ve
kuruluşu, STK ve toplumsal kesimi
sürece katmayan bir merkezî otoriter yapı oluşturulmaktadır. Bu
durum, yerel katılımcılığı ve çağdaş
demokratik yönetim anlayışını reddeden bir tasarı
olduğunu bizlere açıkça göstermektedir. Özellikle, Çanakkale
Belediyesiyle ilgili, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odasından yüzde 1
ölçeğindeki bütçe katkısı istenmesi,
şaşırtıcı düzeyde yanlışlıklar
içermektedir. Çünkü, bu iki kurumun bölgeyle doğrudan bir ilişkisi
bulunmamaktadır. Çalışma, hizmet alan ve
sınırlarında bu bölgeler bulunmaz. Bu durumda, ilgili
kurumların söz konusu alana dair para harcaması hukuksuzluğu da
beraberinde getirmektedir. Ayrıca, sadece, karar ekinde bulunmayan bu
husus Çanakkale Belediyesi Koordinasyon Kuruluna uyarılarımız
sonucu ilave edilmiştir.
Bilindiği gibi
Koordinasyon Kurulu karar kurulu değil, sadece bir danışma
kuruludur. Bu kurumların bütçesinden katılım almak, demokratik
yaşam ve demokratik yönetim modeliyle kesinlikle
bağdaşmamaktadır.
Tasarı
dikkatli incelendiğinde ve Hükûmetin daha önceki koruma alanları, sit
alanları ve millî parklardaki uygulamaları göz önüne
alındığında ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı
karşıya olduğumuz görülmektedir. Ayrıca, Sayın
Bakanın ve Hükûmetin tarihî millî park sınırları içerisinde
yapmayı düşündüğü iyi niyetli tüm çalışmalar ve
organizasyonları bugünkü kanunlar çerçevesinde yapması mümkündür.
Bugün Sayın Bakanı engelleyen ne vardır, bunu bilmek hepimizin
hakkıdır.
Hükûmetin
doğaya, çevreye bakışı on iki yıldır bize
şunu göstermiştir: Hükûmetin anlayışının, koruma-kullanma
dengesinin kullanma lehine değiştirilmesi yönünde olduğu
unutulmamalıdır. Bu anlayışın Gelibolu Tarihi Milli
Parkında hâkim kılınmasına izin vermeyeceğiz. Bugün,
ulusal bağımsızlığına kavuşmuş bir
ulusun askerlerinin savaştığı, her karış
toprağı şehitlerimizin kanıyla sulanmış vatan
toprakları artık barışın, özgürlüğün, ulusal
bağımsızlığın simgesi olmuştur.
Sayın
milletvekilleri, Çanakkale Zaferinden tam on dokuz yıl sonra Atatürk
bütün dünyaya şu eşi olmayan barış, hoşgörü ve
uygarlık mesajını vermiştir: Bu memleketin toprakları
üstünde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız,
huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun
koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen
analar, gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız
bizim bağrımızdadır. Onlar bu toprakta canlarını
verdikten sonra artık bizim evlatlarımız
olmuşlardır." (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, Çanakkale barışın kenti olmuştur.
Barışın kenti Çanakkale'deki tarihî millî park dünya
barış parkı olmalıdır.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı geriye çekilerek, katılımcı,
müzakereci ve özellikle yerel kesimleri de içine alacak bir tartışma
sürecinde, Profesör Doktor Raci Bademli
başkanlığında hazırlanan, 2003 yılında
onaylanan Uzun Devreli Gelişme Planından yararlanılarak yeni
bir yasal düzenleme yapılmalıdır.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Soydan.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 601
sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının birinci bölümü üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısıyla, 2015 yılında anılacak olan
Çanakkale ve Gelibolu savaşlarının 100üncü yıl
etkinliklerine yetiştirilme kaygısı taşıyan yeni bir
fiilî durum yaratılmak istenmektedir. Tasarının
Başkanlığın kuruluş amacını belirten 1inci
maddesinde millî ve manevi duygulara özellikle vurgu yapılırken,
dünya barışına hizmet etmesi için dünya halklarına ve
Türkiye halklarına tanıtılması yönünde bir ibarenin
eklenmemiş olmasını biz büyük bir eksiklik olarak görüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, biz bütünüyle savaşlara karşı olduğumuz
için, Çanakkale savaşları niteliğinde bir vakıanın
dünyanın hiçbir coğrafyasında tekerrür etmemesi için, gerekli
sorumlulukları göstermenin tüm devletlerin ve hükûmetlerin öncelikli
görevlerinden olması gerektiğine inanmaktayız. Bu kapsamda,
kanun tasarısının 1'inci maddesinde dünya
barışını vurgulayan ifadelerin yer almasını da
biz gerekli görmekteyiz.
Tasarıyla
oluşturulması öngörülen ve büyük önemler atfedilen
başkanlık görevini sürdürecek kimsede dört yıllık lisans
eğitimi mezunu olması dışında herhangi bir şart
aranmıyor olması Hükûmetin hazırladığı
tasarının eksikliğini yeterince ortaya koymaktadır. Bu
durum, Hükûmetin sıkça yaptığı kişiye özel makam icat
etme girişimlerinden birisi niteliğindedir.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıda göze çarpan bir başka nokta ise devletin
var olduğu ancak halkın unutulduğu bir taslak
olmasıdır. Öyle ki köy yerleşim alanlarında yerleşik
veya zilyetlik bağı oluşmuş taşınmazlardaki hak
sahiplerinin ekonomik ve sosyal boyutu hiç düşünülmemiş, âdeta burada
yaşayan köy halkı üstü kapalı bir tehcir uygulamasına tabi
tutulmaktadırlar. Devlet tarafından, yıllardır ekip
biçtikleri topraklardan, ekili ve dikili alanlarından sökülüp atılmak
istenmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, elbette kanun tasarıları tarihî, kültürel ve
doğal yaşam mekânlarına dönük kapsayıcı bir nitelikle
hazırlanabildiklerinde daha büyük anlamlar kazanabilirler. Korunması,
geliştirilmesi, tanıtılması bakımlarından hiçbir
tarihî, kültürel mekân ötekileştirmeye tabi tutulmamalıdır. Bu
kapsamda, Anadolu ve Mezopotamya topraklarında yaşamış ve
hâlâ yaşamakta olan halklara ait ve yıkılma, yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya bulunan yüzlerce yapı ve
kutsal mekân bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye'de Ermeni, Rum ve
Süryanilere ait, yok olmaya yüz tutmuş yüzlerce tarihî kilise ve
manastır mevcuttur. Bu kiliselerin büyük bir kısmı
bakımsızlıktan, bir kısmı definecilerin
saldırıları nedeniyle, bir kısmı da yeni imar
alanları oluşturma gerekçesiyle yıkılmış ve
yıkılmaya devam etmektedir. Öte yandan, kısmen ayakta
kalabilmiş bazı kilise ve manastırların hâlâ ambar,
ahır gibi uygunsuz biçimlerde kullanılmaya devam edildiği
bilinmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, imzalamış
olduğu Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması
Sözleşmesi ve Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması
Sözleşmesi kapsamında, sözleşmelerin gerektirdiği
hassasiyetleri yerine getirmemektedir. Bunun en canlı örneklerinden birisi
Hasankeyftir. Yine benzer bir örnek: Güneydoğunun Efesi olarak tabir
edilen ve binlerce yıl boyunca farklı medeniyetlerce yurt
edinilmiş Dara Antik Kentindeki kazı çalışmalarına
Kültür Bakanlığı tarafından gerekli özenin ve ehemmiyetin
gösterilmediği de açıkça bilinmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bir başka örnek, özellikle Alevi
yurttaşlarımızca büyük önem atfedilen ziyaretgâhların
özellikle Dersim bölgesinde baraj altında bırakmak suretiyle yok
edilmesi politikalarıdır. Görüldüğü gibi, Hükûmetin doğal,
tarihî ve kültürel mekânlarla ilgili izlediği yol, maden ocakları,
HESler, barajlar, orman kıyımları konularında kamuya ait
doğal yaşam alanlarını sınırsız kâr
hırsıyla hareket eden sermayeye âdeta denetimsiz bir biçimde
peşkeş çekmek biçiminde politikalarla biçimlenmektedir.
Dolayısıyla, sadece bir halkın değil, tüm Türkiye'nin,
hatta dünyanın ortak kültür mirası olan ve günümüze kadar hâlâ ayakta
kalabilmiş bu tarihî ve kültürel değerlerin koruma altına
alınması için gereken tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamı son günlerde bölge ve dünya gündemine
oturan, Irakta yaşanan gelişmeler üzerine sürdürmek istiyorum.
IŞİD terör örgütü Musulu işgalinden sonra bölgedeki işgal
ve saldırılarına devam ederken Irakın yıllardır
içinde bulunduğu kaos ortamının daha da derinleşmesine yol
açmıştır. Uluslararası Göç Örgütü geçtiğimiz hafta
itibarıyla sadece Musulda yaklaşık 500 bin kişinin
evlerini terk etmek zorunda kaldığını
açıklamıştır. Bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuri,
Süryani, Keldaniler, Ermeniler, Türkmenler ve Ezidiler bölgeyi terk ederek güvenli
bölgelere sığınmaya çalışmaktadırlar.
IŞİD terör örgütünün bölgede binlerce insanı katlettiği
haberleri gelmektedir. Rehin alınan yurttaşlarımızın
akıbeti konusunda ise hâlâ sağlıklı bilgilere sahip
değiliz.
Değerli
milletvekilleri, tarih boyunca Mezopotamya coğrafyasında
savaşlar hiç eksik olmamıştır, dolayısıyla
günümüze kadar bu coğrafyada insanlık dramları bitmek
bilmemiştir. Bu savaşlarda taraf olmamalarına karşın en
fazla zarar görenler ise azınlıkta olan farklı etnik ve inanç
grupları olmuştur. Bugün de Musul ve civar kentlerin IŞİD
tarafından işgal edilmesine bu çerçevede
bakıldığında, Asuri, Süryani, Keldani, Ermeni, Türkmen ve
Ezidi halklarının tıpkı Suriye'de üç yıldır devam
etmekte olan iç savaşta olduğu gibi büyük zararlar gördüğü
açıktır.
Suriye'de iç
savaş öncesinde 2 milyona yakın Hristiyan nüfus yaşıyorken
bugün bu nüfusun yarısından fazlasının Suriye'yi terk etmek
zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. Bir yılı aşkın
bir süredir Suriye'de kaçırılmış üst düzey Hristiyan din
adamı, Süryani Ortodoks Metropoliti Yuhanna İbrahim ve Rum Ortodoks Metropoliti Pavlus
Yazıcı'nın akıbetleri hâlâ belirsizliğini
korumaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; IŞİD teröristlerinin denetiminde
olan Musul ve Ninova bölgesi Süryanilerin de yoğun olarak
yaşadığı bölgelerdendir. Bölgeden edinilen bilgilere
göre, binlerce Süryani ve Ermeni bölgeyi terk ederek Kürdistan bölgesine
kaçmaktadırlar ya da diğer güvenli bölgelerdeki kilise ve
manastırlara sığınmaktadırlar. Geride
bıraktıkları tarihî kilise ve manastırların
bazılarının IŞİD'in eline geçtiği ve
bunların bir kısmının bombalanarak
yıkıldığı yönünde de basından haberler
gelmektedir. Ayrıca, IŞİD örgütünün kontrol ettiği
bölgelerde yürürlüğe koyduğu despot uygulamalar farklı inançlara
sahip halklara yaşam alanı tanımamaktadır.
Değerli milletvekilleri, Irak'ta
Saddam Hüseyin rejiminin 2003'te yıkılmasından sonra,
Hristiyanlara yönelik yapılan saldırılarda, ülkede yaşayan
1,5 milyona yakın olan nüfusları yaklaşık 400 bine
düşmüş bulunmaktadır. Musul'da yaşayan 35 bin
Hristiyanın sayısının ise son on yılda 3 bine
düştüğü tahmin ediliyor. Son saldırılarla birlikte bu
sayının binin altına düştüğü ifade ediliyor.
Değerli
milletvekilleri, Musul'da yaşayan Kürtler, Araplar, Asuri, Süryani,
Keldaniler, Ermeniler, Türkmenler ve Ezidiler aynı zamanda Anadolu ve
Mezopotamyanın yerli halklarıdırlar ve Türkiye halklarıyla
akraba topluluklardır. Bu temelde başta iktidar olmak üzere tüm
siyasi partilerin gerek yurt içi gerekse yurt dışı politika ve
söylemlerinde kültürler ve halklar arasındaki kardeşliği ve
barışı özellikle vurgulayan, ayrıca hiçbir etnik kültür ve
inancı ötekileştirmeyen bir yaklaşım ve tutum
geliştirebilmek noktasında daha duyarlı ve eşit
davranmaları gerekmektedir. Zira, dünya insanlık ailesinde halkların
kardeşliğine inanmak, uygulamalar düzeyinde de açığa
çıkarılmadığı müddetçe yüzeysel birer söylemden ibaret
kalacaktır. Halklar ve inançlar arasında geliştirilen
hiyerarşik, tahakkümcü ve sömürü temelli politikalar sadece ilgili
halklara zarar vermeyecek, insanlığın sosyal tarihinde, siyasi
tarihinde, edebî tarihinde, sanat tarihinde büyük acılarla belleklerde
yerini alacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölge özelinde son yıllarda
yaşanan gelişmeler bir kez daha açıkça ortaya çıkarmıştır
ki, evrensel insan hakları, demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi
evrensel değerlerin başta Orta Doğu olmak üzere Türkiye'de de
hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. Aksi takdirde, AKP hükûmetlerinin
yürüttüğü istihbari ve siyasi
politikalarla bölgede etkin bir
ülke olunamayacağı da aşikâr bir şekilde bu son olaylarla
da ortaya çıkmıştır.
Bu duygu ve
düşüncelerle Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dora.
Şahısları
adına Çanakkale Milletvekili Sayın İsmail Kaşdemir.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Savaşları
Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı kurulması gerçekten
bugüne kadar hepimizin birçok ortamda dile getirmiş olduğu bir
ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Tarihi Alan Başkanlığı
bugüne kadar birçok koordinasyon eksikliğinin, birçok eksikliğin
tamamlanması adına Bakanlar Kurulu kararıyla Genel Kurulumuzun
gündemine gelmiş bir kanun tasarısıdır. Ben bugüne kadar
gerçekten Çanakkale Şehitliğine, Çanakkale
savaşlarının yaşandığı yere emeği büyük
olan gerek Milli Park Genel Müdürlüğümüze gerekse Orman ve Su
İşleri Bakanlığımıza çok çok teşekkür
ediyorum.
Alan
Başkanlığı bugüne kadar yapılmışlardan daha
ileriye doğru atılmış önemli bir, doğru bir adımdır.
O yüzden, biz Çanakkale savaşlarının 100üncü yıl dönümünde
Çanakkale Alan Başkanlığının çok önemli bir işlev
göreceğini düşünüyoruz. Çanakkale Alan Başkanlığı
1915in 100üncü yıl dönümünde yani Çanakkale zaferlerinin 100üncü
yıl dönümünde uluslararası arenada düzenlenecek olan faaliyetlerin
Çanakkalede toplanacağı bir yer hâline gelecektir. Sayın Kültür
ve Turizm Bakanlığımızın üstün gayretleriyle ve Kültür
ve Turizm Bakanlığımızın bürokratlarının
üstün gayretleriyle bu kanun tasarısının çok önemli işlevler
göreceğine inanıyoruz.
Tabii, burada,
Çanakkalenin bir kez daha birleştirici gücünü Mecliste de görme
imkânına sahip olduk. Gerek muhalefetimizin gerek
iktidarımızın bu kanuna katkısı büyüktür. Biz komisyon
toplantılarımızda da iktidar partisi olarak, muhalefet partileri
olarak da bu kanunun Genel Kurula indirilmesinde ve bu aşamaya gelmesinde
hep beraber hareket ettiğimizi ifade etmek istiyorum ama elimizi
vicdanımıza koymak gerekiyor. Tabii ki marifet iltifata tabidir. Çanakkale
Şehitliklerinin olduğu yerler, Çanakkale savaşlarının
yapıldığı yerler, Çanakkale
kahramanlığının yaşandığı yerler 2002
yılına kadar maalesef hak ettiği önemde ve mahiyette değildi.
Sayın Başbakanımızın ve AK PARTİ
iktidarlarının Çanakkale zaferlerine, Çanakkale Şehitliklerine,
Çanakkale savaşlarına ve Çanakkale ruhuna vermiş olduğu
önem sayesinde bugün Çanakkale Şehitlikleri daha önce gıptayla
baktığımız, imrendiğimiz yabancı
şehitliklerden çok çok daha önemli ve güzel bir hâle gelmiştir. O
yüzden, bu Alan Başkanlığının kurulmasıyla
beraber, oradaki Alan Başkanlığının yapmış
olduğu faaliyetlerle biz tarihimize yakışır, zaferlerimize
yakışır, kahraman ecdadımıza yakışır,
Çanakkale ruhuna yakışır bir şehitliğin ortaya
çıkartılmasında sizlerle beraber çalışmak niyetinde
olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.
Tabii, az önceki
ifadeleri, az önceki eleştirileri olumlu manada kendime
aldığımı ifade etmek isterim. Oradaki köylerimizde herhangi
bir şekilde ne köylerimizin ne de köylülerimizin hak ve menfaatlerine bir
halel gelmeyeceğini buradan bir kez ben de ifade etmek istiyorum. Tabii,
orada az önce bir kez daha ifade edildiği gibi, Alan
Başkanlığı denetimden ari bir makam değildir. Alan
Başkanlığı en önce Kültür Bakanlığının
Teftiş Kuruluna, daha sonra Sayıştay denetimine ve en son tahlilde
de yargı denetimine her zaman açık bir kurumdur. O yüzden bizim Alan
Başkanlığının bütçesinin hiç kimseye hesap vermeden
harcanacağı yönündeki iddialara
katılmadığımızı bir kez daha buradan ifade etmek
istiyorum.
Çanakkale gerçekten
hepimizin ortak değeridir. Çanakkale bu milletin ortak paydası,
asgari müştereğidir. Çanakkale ruhu, aziz milletimizin kalbini ve
gücünü birleştirince aşamayacağı engelin, bertaraf
edemeyeceği bir zorluğun olmadığının
göstergesidir. Çanakkale ruhu çok yüce, ari bir dayanışmadır,
kaynaşmadır. Çanakkale, hiçbir ayrıma tabi olmadan tek yürek
olma, ortak bir geçmişten alınan güçle ortak bir geleceğe
yürüme, millet olma şuuru ve idealidir.
İşte,
bizler için Çanakkale bunun için çok önemlidir. 2023 hedeflerimizi de,
muasır medeniyet hedeflerimizi de gerçekleştirmemizde bize güç
verecek en önemli kavramlardan biri Çanakkale ruhudur. Çanakkale en kanlı
çarpışmalarda bile insani değerlerin yitirilmediği bir
yerdir. Çanakkale savaşları bir centilmenler
savaşıdır. O yüzden biz bir kez daha buradan ifade etmek isteriz
ki bu milletin geleceğinde her zaman Çanakkale ruhu çok önemli bir rol
oynayacaktır.
Buradan bir kez
daha aziz şehitlerimize rahmet diliyorum, bir kez daha Allah onlardan
razı olsun. diyorum.
Bu kanun
tasarısının da Çanakkaleye, ülkemize, milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaşdemir.
Şahıslar
adına son söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkana aittir.
Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı hakkında söz aldım.
Sayın
Bakanım, bu çok teknik bir kanun. Benim ilgi alanımın da çok
içinde değil teknik olması itibarıyla ama ben kısa bir soru
sormak istiyorum. Bu işin içerisinde, gerçekten, daha sonra kanundan
çıkan boşluklarla oradaki mevcut belediyeler bazı sahaları
imara açma imkânı bulabilirler mi, sadece onu sormak istiyorum, yani var
mı?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) İmkânsız.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) İmkânsız.
Teşekkür
ediyorum.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Milyonda bir ihtimal bile yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Yani orada belediyelerin yaptırımıyla herhangi bir
imar rantı oluşursa çok üzücü bir şey olur.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Mutlak
dokunulmazlığı var.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Teşekkür ediyorum.
Çanakkale savaşları
Birinci Dünya Savaşı içinde tarihin en kanlı bölümü olarak
biliniyor. Türkün gerçekten sayısız zaferle, şerefle dolu
tarihinin en parlak sayfası. Çanakkale Savaşlarında binlerce
şehit verdik, binlerce askerimiz de yaralandı. Bugün Çanakkaledeki
şehitlerimizin yattığı mezarlığı ziyaret
eden her Türkün o anları yaşamaması, şehitlerimizin
yaşadıkları karşısında gözyaşı
dökmemesi imkânsız.
Çanakkale savaşlarına
birçok Kerküklü de katılmış ve şehit düşmüştür,
Türkmen toprakları olan Kerkükten Millî Mücadeleye katılan binlerce
Kerküklü tespit edilmiş. Şehit olanlar da nur içinde yatmaktadır.
Çanakkale
Şehitliğine gittiğinizde 20li yaşlarda birçok Kerküklünün
ana vatan toprakları içinde bir Erzurumlu, bir İstanbullu, bir
Şanlıurfalı ve Gaziantepliyle yan yana
yattığını görürsünüz. 57nci Piyade Alayında vatan
için canını vermekte olan Anadolu evladından geri kalmayan
Kerküklülerin şimdi kemikleri sızlıyor. Doğdukları
toprakları dağıtılıyor, işgal ediliyor.
Çanakkalede yan
yana, kucak kucağa yatan Kerküklü, Ankaralı, İstanbullu gibi
bugün de Anadoluda toprak için canını feda etmeye hazır
binlerce gencimiz var. Birlik, dirlik, bütünlük uğruna yüce ataların
şanlı orduları içinde Allah, Allah! diyerek bu toprakları
bize emanet eden dedelerimizin emanetine mukaddes olarak bakacağız.
Sayın
Başbakan ve Hükûmet yetkilileri eğer zahmet edip Çanakkale
Şehitliğine giderlerse, oradaki isimleri de okurlarsa bugün
baskı, zulüm, haksızlık, insan hakları ihlalleri ve
katliamlara maruz kalan Irak Türkmenlerinin de ecdadının Çanakkale
Şehitliğinde yattıklarını göreceksiniz.
İnsanlık, adalet ve hakkaniyet adına, bugün Irak Türkmenlerinin
de Gazze ve Suriyeliler gibi yaşama hakkı ve insani yardıma
ihtiyaçları vardır ama bugün ne yazık ki Türkmenler kaderlerine
terk edilmiş vaziyettedir. Bugün burada Musulu, Telaferi, orada
Türkmenlere yapılan vahşeti seyredenlerin Çanakkaleyle övünmeye
hakları yoktur. Türkiyenin Iraktaki Türkmenlere gerçek anlamda
vereceği destek, Türkmenleri Irakta ayakta tutabileceği gibi,
Türkiyenin de elini güçlendirecektir ama ne yazık ki bu
yapılmamaktadır.
Tarihe
ışık tutacak olursak, bir zamanlar Türkiyenin başına
bela olan terör örgütü ASALAnın bitirilmesinde de Irak Türkmenlerinin
oynadığı aktif rolü birçok insan bilmektedir. Bu kahraman
Türkmenler canlarını feda ederken o gün Türkiye zor durumdaydı.
Bugün Irak Türkleri zor durumdadır ve yardıma ihtiyaçları
vardır.
Peki, ana vatanları
Türkiye, Gazzelilere ve Suriyelilere uzattığı yardım elini
Irak Türkmenlerine yeterince sahip çıkıp uzatıyor mu?
Hayır. Türkmenleri koruyup ellerinin güçlenmesine yardımcı
oluyor mu? Üzülerek söylüyorum ki hayır. Bir gece ansızın
gelebilir hayalleriyle yatıp kalktıkları Türkiye tarafından
bir anda kaderlerine terk edilen Türkmenler artık yalnız ve
çaresizdir. Nihai bir etnik temizlik dalgasının hedefi olmayı
bekliyorlar. Sonrası ise ebedî esaret.
Yağmasa da
arada sırada gürleyen bir Türkiye, üçüncü sınıf insan
muamelesine tabi tutulan Türkmenler için en azından bir umut
kaynağı idi. Bugün ne yazık ki Irakta yasal temsilcisi ve
silahlı gücü olmayan tek etnik varlık Türkmenler. Bin
yıllık Türkmen kentleri Musul ve Telafer, bir gece içinde, toplam sayıları
10 bini geçmeyen bir silahlı örgütün militanları tarafından
işgal ediliyor. Bin yıllık Türkmen kenti Kerkük, olup bitenleri
fırsat bilen peşmerge çapulcuları tarafından bir tek
kurşun dahi atılmadan kontrol altına alınıyor.
Türkiyenin
yanı başında âdeta bir insanlık dramı
yaşanıyor. Bütün suçları Türkçe düşünmek, Türkçe okumak,
Türkçe şarkı söylemek olan Türkmenler, yaşadıkları
topraklarda artık mülteci muamelesi görüyorlar. Türkmeneli ölüyor, AKP
seyrediyor.
Artık gözünüzü
kulağınızı biraz daha açmanızı şiddetle
tavsiye ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Şimdi
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak 2013 yılında Adana
ilimize ne kadarlık bir yatırım yaptınız? 2014
yılında Adana ilimize ne kadar yatırım yapmayı
düşünüyorsunuz?
İkinci sorum
da, Karataştan başlayarak Akyatan ve Tuzlayı da içine alan
Tarsus sınırına kadar 44 kilometrelik dünyanın en güzel
sahillerine sahip olan bu yerimizi turizme açmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın
Bakanım, Trabzon Çaykara ilçesinde bulunan Sultan Murat
Şehitliği ile Köprübaşı ilçesinde bulunan Harmantepe
Şehitliği ile ilgili bir çalışmanız var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Moroğlu
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Benim mikrofonumu açtınız Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hayır, demek ki Sayın Moroğlu oradan girmiş sisteme.
Buyurun Sayın
Sarıbaş.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ediyorum, sağ olun.
Sayın Bakan,
bundan önceki bakanımız çok kez ilan etti ve Çanakkalede sürekli
işledi; Amerikadaki gibi bir heykelin, Çanakkale girişinden itibaren
Herodot heykelinin kurulması konusunda gerçekten hep söz verdiler ve
Çanakkale kamuoyuyla ve Türkiye kamuoyuyla hep paylaştılar. Bunu bir
soru önergemde size sormuştum, hâlâ cevabı gelmedi. Bu projenizin
hâlâ arkasında mısınız, yoksa siz geldikten sonra bu
devamlılık ortadan kalktı, bu projeniz gerçekleşmeyecek
midir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Sayın Bakan, Cem Uzanın açtığı
Stockholmde bir dava var fakat -Cem- Uzanlardan Enerji
Bakanlığının el koyduğu Antalyadaki Kepez Elektrik
Anonim Şirketinin ve Adanadaki Çukurova Anonim Şirketinin
bakanlık ve Cem Uzan payları dışında kalan
hissedarlarının hakları ne oldu? Buna ilişkin
sorularımıza yanıt verilmemiştir Hükûmet tarafından.
Sayın Bakan,
bu kadar açıkça hukukun çiğnendiği, bedeli ödenmemiş küçük
pay sahiplerinin payları için Mahkemeye gidin. demek adil değildir.
Bu pay sahiplerinin haklarını devlet olarak vermek zorundasınız.
Devlet ile -Cem- Uzanların kavgasından hiç ilgisi olmayan küçük
tasarruf sahiplerinin zarar görmesi Anayasanın mülkiyet hakkına
aykırı değil midir? Nerede devletin adaleti, nerede insaf,
nerede hakkaniyet?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakana
sormak istiyorum. Bu tasarı yasalaştığı zaman burada
çalışan teknik elemanların, burada çalışan diğer
teknik personelin, yardımcı personelin şu anda Orman Bakanlığı,
Orman Bölge Müdürlüğü tarafından Emekli olun veya başka yerlere
tayin isteyin. şeklinde bir baskıyla karşı
karşıya olduğu ifade ediliyor. Bu yasa
gerçekleştiğinde acaba buradaki teknik elemanlardan yararlanacak
mısınız, yoksa buradaki, millî parklardaki teknik
elemanları göreve davet etmeyecek misiniz? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Genç
KAMER GENÇ
(Tunceli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, bilindiği üzere havra, kilise, sinagog ve cami ibadet yeri
sayılıyor ama Alevilerin ibadet yeri olan cemevi ibadet yeri
sayılmıyor. Bunun sebebini izah edebilir mi? Cemevlerini ibadet yeri
olarak kabul edecekler mi, etmeyecekler mi?
Ayrıca
Çamlıcada yapılan camiye hangi vergi mükellefi, ne kadar miktarda
bağışta bulunmuştur? Biliyorsunuz, ibadet yerlerine gelir
ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından yapılan
bağışların tamamı son yapılan bir vergi kanunu
değişikliğiyle gider yazılabiliyor. Şimdi, Alevi
vatandaşların cemevi yapılması için yapacakları
bağışlar gider yazılmıyor ama kilise, sinagog ve
havraya yapılan bağışlar gider yazılıyor. Bu,
Alevi vatandaşlara karşı yapılan bir haksızlık
değil midir? Bu konuda ne zaman çözüm bulacaklar?
Teşekkür
ederim efendim.
BAŞKAN
Sayın Canalioğlu
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Trabzon ilimizin Düzköy ilçesinin
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Erdoğdu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, Marmaray inşaatlarının
yapımı sırasında tarihî, kültürel veya antik buluntular
bulunduğu ve bu buluntuların Bakanlığa haber verilmeksizin
birtakım kişilerce pazarlandığı iddiası
doğru mudur? Bu konuda tarafınıza iletilmiş bir iddia var
mıdır? Yürütülmekte olan bir inceleme, araştırma veya
soruşturma var mıdır?
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurunuz.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Saygıdeğer
Başkanım, teşekkür ederim.
Şimdi,
defalarca gündeme getirildiği için bunun üzerine tekrar söz söylemek
gerekiyor, yani Burası bir barış parkı olarak
yapılandırılsın, bir barış parkı olarak ismi
koyulsun, barış parkı olarak düzenlensin. diye.
Şimdi, bu
parkın tek amacı barış mesajı vermek değil,
önemli boyutlarından bir tanesi barış mesajı vermek. Zaten
burada dünyanın en ciddi
savaşlarından biri yaşanmış, milletimiz burada
emperyalizme karşı bir millî kurtuluş mücadelesi vermiş,
devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarih sahnesine burada
çıkmış, Mehmet Akifin Bedrin aslanları ancak bu kadar
şanlı idi dediği bir askerlik, bir fedakârlık tarihi
burada yazılmış, Muhammed İkbalin ümmetin namusu,
şerefi dediği bir mücadele bütün bir medeniyet havzamız
adına burada verilmiş ve burada, kuşkusuz şunu unutmamak
gerekir ki: Biz başka bir ülkenin toprağını işgal
etmeye gitmedik. Bize karşı mütecaviz ve emperyalist bir
saldırı yapıldı. Bu mütecaviz ve emperyalist
saldırı karşısında aziz milletimiz, aziz Mehmetçik bu
toprakları korumak adına gereken cevabı verdi. İşin
önemli bir boyutu budur. Tarihimizin önemli kurucu dinamiklerinden olan bu olayı
gelecek nesillere doğru düzgün bir şekilde anlatmak ve bu mekânı
bu şekilde dile getirmek bizim misyonlarımızdan bir tanesi, ama
tabii ki bununla sınırlı kalmıyor. Bu kadar büyük bir
mücadele verildikten sonra Atatürkün Anzak annelerine seslenişinde olduğu
gibi, bizim milletimize karşı bu mütecaviz saldırıyı
gerçekleştirmek üzere topraklarımıza gelenler ve bu topraklarda
ölenler artık bu topraklarda dost askerlerle beraber yatmaktadırlar
ve onlar bize ebediyen emanettirler. Burada da her sene Avustralya ve Yeni Zelandanın
millî tarihi açısından neredeyse kurucu bir öğe hâline gelen bu
olayın anılması için buradan bütün dünyaya bir organizasyon
düzenleyerek barış mesajı da veriyoruz. Dolayısıyla,
burada yanlış anlaşılabilecek bazı cümleler kuruldu.
Ben hiç kimsenin kastının bu olduğunu doğrusu düşünmek
istemem ama Barışın yerine savaşın maneviyatçı
ve İslamî yönü öne çıkmaktadır, böyle bir mesaj verilmektedir.
şeklindeki cümleler doğru değildir. Maneviyat ve İslam
kelimeleriyle savaşın bir arada kullanılması doğru
değildir. Eğer illa İslamiyet ile bu cümlede bir kelimeyi yan
yana kullanacaksak biz barış kelimesini kullanırız. Tabii
ki barışa karşı şovenist bir mesajın verilmesine
biz müsaade etmeyiz. Zaten, bundan sonra yapacağımız törenlerde
de bütün dünyayı, hem bizim safımızda savaşmış
ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarını hem karşı
safta savaşmış olan, ülkemize karşı
savaşmış olan ülkelerin devlet ve hükûmet
başkanlarını davet ederek bu anma törenlerini gerçekleştireceğiz
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Zaten gerçekleşiyor.
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ÖMER ÇELİK (Adana)
ve buradan da bütün dünyaya daha güçlü bir mesaj
vereceğiz, daha ileri bir boyuta taşımaya da elimizden gelen
gayreti göstereceğiz. Bu zaten Hükûmetimiz zamanında özel bir ilgi
gösterilerek yapılıyor; daha büyük bir organizasyon hâline
getireceğiz.
Dolayısıyla,
mesele Burada barış mesajı vermezseniz buradan şovenist
mesaj çıkar. gibisinden sanal bir ikilem üzerinden yürümemelidir. Hele de
illa barış mesajı vermek için oranın manevi kimliğinin
ve İslamî kimliğinin reddedilmesi gibisinden bir cümle de
kurulmamalıdır. Yani, Barış mesajı vermek için,
barış mesajı vermek yerine maneviyatçı unsurlar öne
çıkıyor. demek paradigmatik olarak da yanlış bir cümledir,
zihinsel olarak da yanlış bir cümledir, bunu özellikle vurgulamak
isterim.
Onun
dışında, arkadaşlarımızın
tabii bu hassasiyetine müteşekkiriz, burada bu tarihî alanının
sınırlarının korunması, burada herhangi bir eksiklik
meydana gelmemesi için birtakım kavramlar üzerinde hassasiyetle
duruyorlar. Burada açık bir şekilde söylemek isteriz ki Gelibolu
Yarımadası Tarihi Milli Parkını ifade eden tanım ve
bahse konu Bakanlar Kurulu ekinde yer alan haritanın bire bir
aynısı ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünden temin edilen
koordinatların eklenmesi suretiyle bu yerin sınırları belirlenmiştir.
Başka türlü bir tanım yapılması hâlinde bu alanda
birtakım yerlerin başka amaçlarla kapsam dışı
bırakıldığı şeklinde bir spekülasyon
çıkmaması için tasarıda geçen tarihî alan tanımı
sadece bu kanunda belirtilen yerleri, alanı ifade etmek için
getirilmiş bir tanımdır; sit alanı, millî park gibi genel
ve hukuki tanım değildir. Dolayısıyla bu alan 1.400
noktadan işaretlendirilerek mutlak bir korumaya, mutlak bir tanıma
kavuşturulmuştur.
Bir diğer
husus şu: Niçin, işte orada Milli Parklar Genel Müdürlüğünün,
Orman Bakanlığının, Millî Savunma
Bakanlığının yetkileri kaldırıldı ve bu
şekilde bir düzenleme getirildi? Zaten düzenlemenin nihai amacı
budur. Burada çok başlılık var; bir yandan Millî Savunma
Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar var,
bir yandan Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından yapılan çalışmalar var, bir yandan bizim
tarafımızdan yapılan çalışmalar var. Fakat gelinen
noktada buranın bütünsel bir bakış açısıyla tarihî
kimliğine uygun olarak yapılandırılması,
korunması ve hem ülkemizdeki gençlere ve yeni nesillere
tanıtılması bakımından hem dış dünyada
insanlara tanıtılması bakımından, burada restore
edilen yerlere işlev verilmesi bakımından buranın tek elden
yönetilmesi zaruret hâlini almıştır ve o sebeple zaten bu
tasarı getirilmiştir.
Onların
yapamadığı neydi de biz bu tasarıyı getirdik?
Birincisi, çok başlılık vardı, yetki
çatışması ortaya çıkıyordu. İkincisi,
altyapı ve üstyapıda pek çok unsur yerine getirilmesine rağmen
buraya kültürel bir bakış açısıyla işlev
verilemediği için, bu işlevin verilememesi sonunda
yapılmış işler tekrar başa dönüyordu. Bütün
bunları tek bir elden yönetmek amacıyla bu
Başkanlığın kurulmasına karar verilmiştir.
Bir diğer
nokta buradaki yerleşim yerleri, özellikle gazi köyle ilgili hassasiyet.
Tabii ki, bu hassasiyeti saygıyla karşılıyoruz ama çok
büyük bir yanlış anlama var ve metinde de hiçbir şekilde
karşılık bulmayan bir yanlış anlama var, o da şu:
Köy yerleşim alanlarıyla ilgili biz mevcudu korumuş ve herhangi
bir farklılık getirmemişken, Komisyonda rapora yazılan
muhalefet şerhinde bu alanda yaşayan köylülerimizi tehcir
uygulamasına tabi tuttuğumuz şeklinde bir ifade hiçbir
karşılığı olmayan -ki bir milletvekilimiz
tarafından da dile getirildi- nereden çıktığı
anlaşılmayan bir ifadedir. Zaten tam tersi bir uygulama
yapılıyor. Asıl biz muhalefet şerhindeki öneriyi kabul
etseydik o zaman gerçekten bu köylerin yerinin değiştirilmesi gibi
bir tehlike söz konusu olacaktı. Hâlbuki tasarının 4üncü
maddesi (8)inci fıkrası (ğ) bendiyle Başkanlığa
tarihî alan sınırları içinde yer alan gazi köyler
halkının kalkındırılmasına yönelik faaliyetleri
teşvik etme görevi verilmiştir. Başkanlığın yöre
halkına bu anlamda proje üretme misyonu da vardır. Bakanlık
olarak gazi köylerimizin mevcut yerlerinde muhafaza edilmek suretiyle
refahları için de bu düzenleme buraya yerleştirilmiştir.
Bir diğer
konu, başkanla ilgili konu. Burada tanımı biraz geniş
tutarak şöyle bir hareket sahası elde etmek istedik: Tek bir
tanım getirmedik, birden çok vasfı olabilecek, pek çok fakülteyi
içine alabilecek bir tanım getirdik. Çünkü burada, bir, kültürel
kimliği ilgilendiren unsurlar var. İkincisi: Buradaki
başkanın planlar konusunda, oranın yeniden
yapılandırılması konusunda buradaki formasyona
yatkınlığının olması gerektiğini
düşünüyoruz. Dolayısıyla bu bakımdan bu sayılan
fakülteler içerisinden herhangi birini seçme şeklinde bir hareket
genişliğine sahip olmayı çok önemsedik. Kuşkusuz sadece
tarihçi deseydik kendimizi çok başka bir yerle
sınırlandıracaktık veya başka bir meslekten bahsetseydik
yine kendimizi sınırlandıracaktık. Buraya, çok özel bir
düzenlemeyle, buranın bundan sonraki kimliğinin korunması
bakımından, özel projeler gerektirdiği için, bu vasıflara
sahip birini elimizden gelen en yüksek kapasiteyle bulmak için bize bu hareket
genişliği veren tanımı koyduk.
Sayın
milletvekilleri çeşitli alanlarla ilgili özel sorular sordular.
Kuşkusuz, bu, Marmaray kazılarıyla ilgili zaman zaman dile de
getirildi, Marmaray kazılarında çıkan hiçbir arkeolojik buluntu
kaçakçılığa konu olmamıştır. Tüm buluntular
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğünce koruma altına
alınmıştır.
Adana
Karataşla ilgili planlama çalışması için Adana
Valiliğine yetki verilmiştir 2012 yılında. Planlama
çalışması tamamlanınca kamu arazileri tahsis edilecek, özel
mülkler de planlı hâle getirilip yatırıma açılacaktır.
Adanaya 2013 yılında 6 milyon 130 bin lira altyapı
yatırımı için ödenek gitmiştir.
Trabzon Çal
Mağarası
Mağaraların çevre düzenlemesi valilikler
tarafından yapılıyor bilindiği gibi.
Bakanlığımızdan teknik ve maddi destek istenilirse mevcut
imkânlar çerçevesinde yardımcı olunması söz konusu
olacaktır. Eğer bu destek istenirse tabii ki bunu memnuniyetle yerine
getirmeye hazırız.
Dara Ören Yerinde
hâlen arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmaları Mardin
Müzesi Müdürlüğünce devam ettirilmektedir.
Çanakkaleye
dikilmesi bahsedilen heykelle ilgili bizim bir projemiz bulunmamaktadır.
Bu o zaman temenni edilmiştir ama bizim bu heykelin dikilmesiyle ilgili
herhangi bir planımız, projemiz yoktur.
Ağadere
Ağır Mecruhin Hastanesi ve Şehitliği Uygulama Projesi
Proje maliyeti 15 milyondur. Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından
burada jeoradar taraması yapılmış ama herhangi bir
buluntuya rastlanmamıştır.
Yine, soruldu,
Ağadere Şehitliğinin olduğu alanda Uzun Devreli
Gelişim Planı ve koruma amaçlı imar planlarında panorama
müzesi görülmektedir. Panorama müzesine kıyı kenar çizgisinde
bulunduğundan ve kamulaştırma problemi bulunduğundan henüz
başlanmamıştır.
Adana Arkeoloji
Müzesi birinci etap uygulaması ihale edilmiştir. 20 milyon 507 bin
718 lira ödenek gönderilmiştir.
Adana Etnografya
Müzesi uygulaması için 1 milyon 596 bin 735 lira ödenek
ayrılmıştır.
Sayın
Başkanım, cevaplarım bu kadar.
Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bizim sorular ne oldu Sayın Başkan?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Diğer sorulara
yazılı cevap vereceğim.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Biz de soru sorduk Sayın Bakan.
BAŞKAN
Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim. dedi, zaten zaman
bitti.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) O zaman, öyle desin Sayın Başkan.
BAŞKAN
Tamam. Der misiniz Sayın Bakan? Söylediniz de hani bir kere de
bağırarak söyleyin lütfen.
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Tutanaklarda var, ikinci kere
söylüyorum: Diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN Ben
duydum da arkadaşlar da duysun.
Evet, birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
1inci maddede üç
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinde geçen "Tarihi Alan" ibaresinin
"Milli Tarihi Alan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Alim Işık Ahmet Duran
Bulut Özcan
Yeniçeri
Kütahya Balıkesir Ankara
Seyfettin Yılmaz Lütfü Türkkan
Adana Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 1. Maddesindeki
"...tanıtılması, gelecek kuşaklara
aktarılması" ibaresinden sonra gelmek üzere ",
savaşın yarattığı tahribatları sergileyip,
barışın gereksiniminin vurgulanması" ibaresi
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars Şanlıurfa
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Amaç ve Kapsam
Madde 1 - (1) Bu
Kanunun amacı; : Türk Vatanının savunması
sırasında Çanakkale deniz ve kara savaşlarının meydana
geldiği Gelibolu Milli Tarihi Alanının tarihi, kültürel ve
manevi değerleri ile doğal dokusunun korunması,
yaşatılması, geliştirilmesi, uluslararası
barışa hizmet etmesi için dünya uluslarına tanıtılması,
gelecek kuşaklara aktarılması ve yönetimini sağlamak üzere,
Çanakkale Savaşları Gelibolu Milli Tarihi Alan
Başkanlığının kurulması ile görev ve yetkilerini
düzenlemektir.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan Namık
Havutça
Çanakkale İstanbul Balıkesir
Fatma
Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Çanakkale
Savaşları Gelibolu Milli Tarihi Alan
Başkanlığının görev faaliyetini sürdürmesinin
sağlanması ile ilgili konularda, Başkanlığın
tanıtım faaliyetlerinin uluslararası boyutunun vurgulanması
ile tanımı yapılan tarihi alan ifadesinin yerine "Milli
Tarihi Alan" ifadesinin kullanılması yerinde olacaktır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 1. Maddesindeki
"...tanıtılması, gelecek kuşaklara
aktarılması" ibaresinden sonra gelmek üzere ",
savaşın yarattığı tahribatları sergileyip,
barışın gereksiniminin vurgulanması" ibaresi
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu bu
önergeye niye katılmadığınızı anlamadık.
Önergeyi tekrar okuyayım ben. Savaşın yarattığı
tahribatları sergileyip barışın gereksiniminin
vurgulanmasını istiyoruz. Buna bir milletvekili niye karşı
çıkar, niye buna karşıt bir pozisyon alır? Bunu
anlamlandırmak son derece zor. Ancak, anladığımız
kadarıyla sizin barış gibi bir derdiniz yok. Yani, biz burada
yaklaşık bir buçuk yıldır çok önemli uyarılarda,
tespitlerde bulunuyoruz ama maalesef gerek iç politikada gerekse de
dış politikada barış arayışını merkeze
alan bir Hükûmet pratiğiyle karşı karşıya olmadığımızı
üzülerek ifade etmek istiyorum.
Dış
politikadaki, Orta Doğudaki gelişmeleri hepiniz takip ediyorsunuz.
Biz Orta Doğu ve Suriye politikasında mezhep eksenli bir
yaklaşımın, ayakları yere basmayan Neoosmanlıcı
bir politikanın ve bu Neoosmanlıcı politikanın derinlikten uzak,
öngörüsüz stratejilerinin Türkiyeyi aslında savaşın fiilî bir
tarafı hâline getirdiğini defalarca iletmiştik. Bütün
uyarılarımıza rağmen ısrarla bu öngörüsüz
dış politikanızı devam ettirdiniz. Suriyede mezhep eksenli
politikalarla, IŞİD çetelerine, El Nusra çetelerine, El Kaideyle
bağlantılı örgütlere destek verdiniz ve bugün gelmiş
olduğunuz aşamanın sonuçlarını maalesef ülke olarak
hepimiz bu faturalarla ödemek zorunda kalıyoruz.
El Nusra, El Kaide,
IŞİD çetelerine destek verirken bir taşla iki kuş
vurmayı amaçlıyordunuz. Bir yandan bunlar Esadla savaşacak,
Suriye rejimini zayıflatacak öngörünüz vardı; diğer taraftan da
tarihî olarak korktuğunuz Kürtlere yönelik Rojavada bunlar mücadele
edecek. Böylece Kürtlerin kazanım elde etmemesi üzerine bir dış
politika ortaya koydunuz ama gelinen aşama: Beslediğiniz karga bugün
gözünüzü oymaya başladı. IŞİD çetelerinin bugün Musulda,
Irakta yaratmış olduğu terör dalgası oradaki bütün
halklara tarihe geçecek katliamlar yaşatmakla kalmadı, Türkiyeyi de
Orta Doğu bataklığında büyük bir savaşın,
maalesef, eşiğine getirdi. Konsolosluk baskınları,
işte, rehin pozisyonunda tutulan Türkiye vatandaşları, bunlar
konusunda bakıyorum hem Hükûmet hem AK PARTİ Grubu son derece rahat.
Düşünün ki ortada bu kadar facia bir durumla karşı
karşıyayız. Hadi bırakalım, hiç konsolosluk baskını
ya da bu kadar vatandaş rehin alınmamış olsun; bu kadar
ağır katliamların görüntüleri bütün dünya tarafından
izleniyor, yanı başımızda bir yangın var, bu Meclis
henüz bu gündemle bir oturum bile yapmadı, bu ülkenin
Dışişleri Bakanı gelip, zahmet edip bu Meclisin Genel
Kuruluna bir bilgilendirme bile yapmadı. Dolayısıyla, bu yönlü
bir barış arayışınızın
olmadığını burada vurgulamak istiyorum. Bu nedenle bu
önergeye destek vermiyorsunuz.
İçeride de
aynı durum var, içeride de bir buçuk yıldır yürüyen bir çözüm
sürecinden bahsediyoruz. Bu çözüm sürecinin sonucunda kalıcı
barışı getirme, yüz yıllık bir meseleyi çözme, otuz
yıllık bir çatışmayı tamamen ortadan kaldırma
gibi tarihî bir fırsatla karşı karşıyasınız.
Başından beri diyoruz: Barışın ve çözümün yasasını
buraya getirin, burada bu Meclis barışın ve çözümün
yasasını yapsın. Biz bunu derken siz ne yapıyorsunuz?
Bölgenin her tarafına kalekollar yapıyorsunuz, karakollar
yapıyorsunuz, güvenlik barajları yapıyorsunuz, Heronlarla
keşif uçuşları yaptırıyorsunuz, âdeta savaş
döneminin hafızasını canlandıracak uygulamalarda
bulunuyorsunuz.
Açıkçası
kaygılıyız, artık, dışarıdaki savaşla
ilgili hissetmiş olduğumuz o yakıcı
sıcaklığı Türkiye'nin büyük bir iç savaşa
gideceği bir iç çatışmanın sıcaklığında
da hissetmeye başladık. Biz sizi uyarıyoruz. Bu tarz kanun
teklifleriyle ilgili bu Meclis saatlerce mesai yapıyor. Ama
barışa dair bir saatlik mesai yapmayan bir Meclis korkarız ki
Türkiyeyi de yangın yerine çevirecek. O yangında da hepimizin
yanıp kavrulma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 1 inci maddesinde geçen Tarihi Alan ibaresinin
Milli Tarihi Alan olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Lütfü Türkkan (Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Şu akıllı telefonlar icat oldu, mertlik bozuldu. Hepimiz için
diyorum bunu.
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum.
Malumualiniz,
1inci maddede vermiş olduğumuz önergeyle tarihî alan
kavramının millîyle birlikte millî tarihî alan olarak ifade
edilmesini önerdik.
Şimdi, millî
bir millete has, bir kültüre has, bir değerler sistemine has, bir
toplumsal yapıya özgü bir anlam ifade eder. Bu yönü itibarıyla
bakıldığında, Çanakkalenin bir milletin ölüm kalım
mücadelesi verdiği, bir mahşerin yaşandığı bir
alan olduğu akla gelir. Böyle bir alanın, hiç kuşku yok ki,
öncelikle o millete ait olduğunun ortaya konması ve ifade edilmesi
aslında son derece uygun düşecektir. Fakat, bizde son zamanlarda bu
millî kavramına karşı, milliyetçilik kavramına
karşı cehaletten ve gafletten kaynaklanan bir karşı
çıkış olduğu için bu kavram da işte bir grubun, bir
kişinin veya bir anlayışın anlamı olarak
değerlendirildiğinden hemen peşinen ret içerisine giriliyor.
Şimdi,
mukallitlikten gelen bir kültürde
elbette millîlik yadırganan bir kavram olarak karşınızda
durur. Ama şunu bilmek gerekiyor ki özgün olmayanlar özgür olamazlar.
Dolayısıyla da özgürlüğün temeli özgünlükten geçer.
Özgünlüğe sahip olduktan sonra ancak özgürlüğü
algılayabilirsiniz.
İkincisi de:
Millî ile evrenseli, sürekli bir biçimde, insanlar sanki birbirlerinin
alternatifi veya birbirlerinin karşıtı kavramlar olarak
düşünüyorlar ki külliyen yanlıştır. Evrensel içerisinde her
milletin, her kültürün, her etnisitenin katkısı vardır ve
dolayısıyla da millî olmadan evrensel olunamıyor. Durum bu
olduğuna göre -millî ve evrenselin karşıtlığından
değil- aslında bir kavrama,
bir algılama ve bir anlamlandırma meselesi olarak bu kavramın
içerisinde tutmamız gerekiyor.
Önce şunu
söyleyeyim: Bu yasa tasarısı, gerçekten, biz bu Mecliste
bulunduğumuz süre içerisinde gelen bana göre en anlamlı yasa
tasarısı. Çünkü, bir milletin var oluşunu, devlet kuran
iradesinin zuhur ettiği bir mekânın disiplinize edilmesini, denetim
altına alınmasını ve bunun nesillere aktarılması
için bir çabayı anlatıyor. Onun için her türlü takdirin üstündedir,
gecikmiş bir tasarıdır ve dolayısıyla bunda emeği
geçen herkesi aslında kutlamak gerekir.
Biz Yahya Kemalden
bahsederken Kökü mazide olan atiyiz. diyerek kendimize aslında bir anlam
yükleriz; geçmiş-hâl-gelecek arasında böyle bir paralellik kurmaya
çalışırız. Paralelliği neyle kuracaksınız?
Eğer siz bu paralelliği
Mazi-hâl-ati arasındaki bağlantıyı
ancak mekân şuuru yaratarak, onun size yüklediği anlamı içselleştirerek
ve bunları nesillerinize aktararak kurabilirsiniz. Eğer bunu
layıkıveçhile ortaya koyabilirseniz yetiştirdiğiniz
nesiller hem dün, hem bugün, hem yarın arasında kendi
topraklarına, kendi varlıklarına, kendi tarihine, kendi
kimliğine hâkim bir konuma gelecek ve dolayısıyla buradan yola
çıkarak da evrensel ve aynı zamanda insanlığa da büyük
katkılar ortaya koyacaklardır.
Kendisine
faydası olmayanın dünyaya da faydası olmaz, tarihini bilmeyenin
dünya tarihini bilmesi de düşünülemez, anlaşılamaz bir şeydir.
Onun için, sürekli bir biçimde bu karşıtlık içerisinde ele
alınan problemi aslında bir arada ve birbirinin devamı olarak
düşünmek ve bu şekilde değerlendirmek gerekir diyorum.
Zaman bitti,
devamını biraz sonra ifade edeceğim. Şimdilik, bu yasa
tasarısı hayırlı olsun diyorum. (MHP, AKP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 2de iki adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 2. Maddesindeki
"...korunma esasları ve kullanma şartlarının
belirlenmesi" ibaresinden sonra gelmek üzere ", barış
vurgusuna dair eylemlerin tasarlanması" ibaresi eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars Şanlıurfa
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN
Şimdiki önergeyi okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 2. Maddesinin 1. Fıkrasının
"e" ve "f" bentlerinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan Mustafa
Serdar Soydan
Çanakkale İstanbul Çanakkale
e ) Milli Tarihi
Alan: Ekli haritada ve koordinatlar listesinde sınırları
belirtilen, ulusal ve uluslararası açıdan önemli tarihi
olayların cereyan ettiği, tarihi ve kültürel kaynak değerleri
ile mutlak koruma altına alınması gereken ve bu kanunla
Başkanlığa tahsis edilen Çanakkale Savaşları ve
Gelibolu Milli Tarihi Alanını,
f ) Milli Tarihi
Alan Planları: Bu Kanun hükümlerine göre hazırlanan, Milli Tarihi Alanın
korunması, geliştirilmesi, yönetimi, tanıtılması,
koruma esasları ve kullanma şartlarının belirlenmesi,
bölgenin sağlıklaştırılması, yenilenmesi,
açık alan sistemi yaya dolaşımı, taşıt
ulaşımı ve altyapı tesislerinin tasarım esasları
ile bölge halkının sosyal ve ekonomik yapısının
iyileştirilmesi konularında hedefler, stratejiler ve kararları
belirleyen ve Bakanlıkça onaylanan her tür ve ölçekteki planları,
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
Sayın Soydan,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA SERDAR
SOYDAN (Çanakkale) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 2nci maddesinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Tasarı
metninin Tanımlar başlıklı 2nci maddesinde yer alan
tarihi alan ifadesinin sadece koordinatlarla belirlenen alanlar olarak ifade
edilmesi çalışmanın ne kadar özensiz ve acele
yapıldığını bize göstermektedir. Tanımlar
başlıklı kısımda Koordinatlar dışında
bilimsel ve estetik bakımdan millî ve milletlerarası ender bulunan
tabii ve kültürel kaynak değerleri ile koruma, dinlenme ve turizm
alanlarına sahip tabiat parçaları tarihî alandır. diye
tanımlanması gerekmektedir.
Ayrıca, yine,
2nci maddenin (1)inci fıkrasının (f) bendine göre, her türlü
ölçekteki koruma planları ibaresi eklenerek planların aynı
zamanda bir koruma planı olduğu belirtilmek zorundadır. Aksi
takdirde, bu planlar uygulayıcı tarafından imar planları
gibi değerlendirilir ve bu değerlendirme de ileride önlenemez
ihlallerin oluşmasına neden olabilir.
Bugün bu
tasarıyı görüşürken en çok rahatsızlık duyduğumuz
konu, tasarının hazırlık aşamasında bizlere,
yerel yöneticilere ve sivil toplum kuruluşlarına yeteri kadar bilgi
verilmemesidir. Tasarı, Bakanlık koridorlarında gizlice
hazırlanırken, Kimsenin haberi olmuyor. diye düşünülürken
Eceabat ilçemizde, tarihî yarımadada birçok arazinin el
değiştirdiği konuşulmaya başlanmıştır.
Tasarıyla,
Bakanlığın onayıyla yürürlüğe girecek olan tarihî alan
planlarında öngörülen yapılar nelerdir? Bu yapılar tarihî alan
içerisinde nerelere yapılacaktır? Tüm Çanakkale halkı ve
duyarlı vatandaşlarımız merak etmektedir. Bu konularda
belirsizlikler ve Bakanlık inisiyatifine bırakılan yetkilerle
tarihî millî park içerisindeki askerî çıkarmaların
yapıldığı eşi benzeri olmayan muhteşem sahiller
ve sit alanları ciddi şekilde korumasız ve tehdit altında
bırakılmaktadır.
Sayın Bakan,
tarihî millî parkın millîsini yok edip tarihî alan hâline getirerek
hangi alanı daha iyi koruyacaksınız? Bugün
koruyamadığınız hangi alanı daha iyi korumaya
alacaksınız? Mevcut kanunların hangisi daha fazla
korumanızı ve kollamanızı engellemektedir?
Sizin
amacınız korumak ve kollamak değildir. Şehit
kanlarıyla sulanmış, Ulusal Kurtuluş
Savaşının meşalesinin yakıldığı vatan
topraklarını rant uğruna tahrip etmek, yok etmektir. AKP
Hükûmeti on iki yıldır millî parka yapılan gezileri bile
disipline etmeyi başaramamıştır. Beton yollar, otoparklar,
binalar yaptınız ama hâlâ karmaşa ve düzensizlik devam etmektedir.
Tarihî millî park içerisinde AKP Hükûmetinin yaptığı simülasyon
merkezinde hiç sıkılmadan, çekinmeden, şehitlerimizin
kemiklerini sızlatacak AKPnin siyasi propagandası tüm
uyarılarımıza rağmen devam etmektedir.
Sizin gelecek
kuşaklara anlatmanız gereken Çanakkale savaşları
sırasında Mustafa Kemalin askerî dehasıdır, Mehmetçikin
öleceğini bilerek vatanını nasıl kahramanca
savunduğudur, cephelerde ve cephe gerisinde yaşanan
kahramanlıklardır. Anlamanız ve anlatmanız gereken, vatan
uğruna, bağımsızlık uğruna ödenen bedellerdir;
Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül değildir. Sizin göreviniz,
bağımsızlığın hangi bedeller ödenerek
kazanıldığını tüm tarihsel gerçekler
doğrultusunda anlatmaktır. Göreviniz, Atatürkün 57. Alayla ilgili
şu sözlerini anlamak ve dünyaya anlatmaktır: Onlar mukaddes vatan
toprakları için canlarını seve seve vermişler, Çanakkale
savaşlarının kaderini değiştirmişlerdir. Burada
geçen her saniye, kullanılan her an, ölen her nefer Türk vatan ve milletinin mukadderatını
çizmiştir. Kara savaşlarına katılan ilk birlik olan 57.
Alay vatan sevgisinin ne olduğunu insanlığa göstermiştir.
Bu kahraman alayı hayranlık, minnet ve rahmetle anıyorum.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Soydan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 2. Maddesindeki
"...korunma esasları ve kullanma şartlarının
belirlenmesi" ibaresinden sonra gelmek üzere", barış
vurgusuna dair eylemlerin tasarlanması" ibaresi eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Erol Dora (Mardin) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gerekçe...
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı
metninin 1. Maddesinde önerdiğimiz barış vurgusuna istinaden,
alanın yönetiminde barışın önemini aktaracak etkinliklerin
düzenlenmesi, sanat eserlerinin sergilenmesi, çeşitli sembollerin
kullanılması gibi çeşitli mekanizmaların
kullanılması ve kurgulanması gerekmektedir. Bu açıdan
hedeflere, stratejilere ve planlamaya ihtiyaç vardır.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum...
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Karar yeter sayısı...
BAŞKAN Karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.19
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 22.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
601 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı,
şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Arkadaşımız
var diyor, diğer arkadaşımız yok diyor.
Elektronik cihazla
oylama yapıyorum.
İki dakika
süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar
yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
601 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Madde 3te üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 3. Maddesin a bendinde
"...harp tarihi" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
barışın öneminin anlatılması" ibaresi ile a
bendinin sonuna "Ancak Koordinasyon Kurulu tarafından kabul edilen ve
barış vurgusunu ön plana çıkaran sanat eseri niteliğindeki
yapılar yapılabilir" ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye
Birtane Erol
Dora
Iğdır Kars Mardin
İbrahim Binici Adil Zozani
Şanlıurfa Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 3. Maddesinin 1. Fıkrasının birinci
cümlesinde geçen Tarihi Alan ibaresinin "Milli Tarihi Alan" olarak ve
"d", "e" ve "ğ" bentlerinin de
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Sarıbaş Ramazan Kerim Özkan Haluk Eyidoğan
Çanakkale Burdur İstanbul
Kamer Genç İhsan
Özkes Gürkut
Acar
Tunceli İstanbul Antalya
Mehmet
Volkan Canalioğlu
Trabzon
d)
Milli Tarihi Alandaki ormanların ve yabani ağaçlık
alanların bakımı, korunması, yangın, hastalık ve
zararlılarla mücadelesi 6831 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca Orman ve Su İşleri Bakanlığınca
yürütülür. Milli Tarihi Alan için özel yangın söndürme planı
yapılır ye uygulanır.
e)
Milli Tarihi Alan içinde birinci derece arkeolojik sit dışındaki
özel mülkiyete konu olan tarım alanlarında, tarım ve
hayvancılık konularında, geliştirilmiş tekniklerin
uygulanması ve özel ağaçlandırmalar teşvik edilir. Bu
amaçların gerçekleştirilmesinde ve Milli Tarihi Alanda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevleri
kapsamında yapılacak benzer uygulamalarda adı geçen
Bakanlıkça destek ve işbirliği sağlanır. Bu alanlarda
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
kullanımı amacı ile yapılacak yapı ve tesis kurma
esasları, tarihi alan planında belirtilir.
ğ)
Milli Tarihi Alanın her tür ve ölçekte planların
hazırlanması, yenilenmesi ve değiştirilmesi işlemleri
Başkanlıkça yürütülür ve Bakanlığın onayı ile yürürlüğe
girer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesinin (e) ve (g)
fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve telif ederiz.
"(e) Tarihi
Alan içinde birinci derece arkeolojik sit dışındaki özel
mülkiyet konusu olan tarım alanlarında, tarım ve
hayvancılık konularında, geliştirilmiş tekniklerin
uygulanması ve özel ağaçlandırmalar teşvik edilir. Bu
amaçların gerçekleştirilmesinde ve Tarihi Alanda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevleri
kapsamında yapılacak benzer uygulamalarda adı geçen Bakanlıkça
destek ve işbirliği sağlanır. Bu alanlarda yapı ve
tesis kurma esasları, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı mevzuatı ve normlarında öngörülen
standartlarda olmak üzere tarihi alan planında belirtilir."
(g) İmar
mevzuatına göre, Eceabat'ın belediye sınırları ile
mücavir alanlara ilişkin imar planının hazırlanması ve
revizyonu, bu Kanun ve tarihi alan planına aykırı olmamak üzere
Belediyece yapılır."
(h) Tarihi
Alandaki turizm tesisleri yatırımlarına olanak sağlamak
bakımından mevcut Turizm Odak Alanlarının korunarak turizme
yönelik tüm yatırımlarının bu alanlar ve Eceabat Belediyesi
sınırları ile köy yerleşim alanları içerisinde
planlanması esastır.
Alim Işık Ahmet Duran
Bulut Özcan
Yeniçeri
Kütahya Balıkesir Ankara
Lütfü Türkkan Seyfettin
Yılmaz Yusuf
Halaçoğlu
Kocaeli Adana Kayseri
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, bu kanun tasarısının en önemli
gerekçesi şuydu: Sayın Kültür Bakanının hem Komisyonda hem
Mecliste yaptığı açıklamalarda buradaki çok
başlılığı kaldırarak buraların tek elden
yönetilmesi ve Çanakkale Savaşlarının 100üncü
yılında orada güzel bir etkinliğin düzenlenmesinin
hedeflendiğini ifade etmişti ama şimdi burada
baktığımızda, buradaki alanın, biraz önce de
söylediğim gibi, yüzde 53ü ormanlarla kaplı, Orman ve Su
İşleri Bakanlığının uhdesinde. Burada Sayın
Bakanın ve Hükûmetin görüşünün tersine maddeler var.
Peki, siz burada
tek elden yöneteceksiniz. Şimdi 3üncü maddenin (d) fıkrasına
baktığımızda şöyle diyor: Tarihi Alandaki
ormanların bakımı, korunması, yangın, hastalık ve
zararlılarla mücadelesi 6831 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca Orman ve Su İşleri Bakanlığınca
yürütülür. Tarihi Alandaki yabani ağaçlık alanların
bakımı ve korunması ile yangın, hastalık ve
zararlılarla mücadelede 6831 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca Orman ve Su İşleri Bakanlığınca destek
ve işbirliği sağlanır.
Yine aynı
maddenin (e) fıkrasında Tarihi Alanda Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının görevleri
kapsamında yapılacak benzer uygulamalarda adı geçen
Bakanlıkça destek ve işbirliği sağlanır. O zaman hani
sizin nerede kaldı Tek elden yürütülecek. iddianız?
Şimdi, burada
baktığımızda, bu Gelibolu Milli Parkıyla ilgili 2000
yılında bir kanun çıktı. Bu kanunun maddelerine atfen
burada düzenlemelerin yapıldığını görüyoruz.
Şimdi burada baktığımızda, 3üncü maddenin (c)
fıkrasında Tarihi Alandaki kıyılarda; tarihi alan
planlarında belirlenmiş düzenlemeler ve müzeler
dışında yapı ve tesis yapılamaz. deniyor. Yani ne
eklenmiş burada diğer kanuna göre? Tarihî alan planlamalarında
belirlenmiş düzenlemeler. O zaman burada siz tarihî alan planlarına
neyi getireceksiniz? Buranın, Millî Parkın ruhuna, Gelibolu
Yarımadasındaki bu ruha aykırı işleri yarın
tarihî alan planlarının içerisine yerleştirdiğinizde bunu
neyle ifade edeceksiniz?
Şimdi Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun görüşleri
doğrultusunda bu tarihî plan yapılır. diyor ama ne yazık
ki Kültür ve Turizm Bakanlığında Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulunun sicili doğru
çalışmıyor, doğru işlemiyor. Bunu hepimiz burada
gördük. Siyasi baskılarla, Başbakanın veya bakanların
baskılarıyla bir gecede birinci derece sit alanının üçüncü
derece sit alanına nasıl dönüştüğünü hep beraber gördük.
Eğer siz buna, kanunlara esneklik getirirseniz bunları
yaşarsınız. Hepimizin gözü önünde, Ankaranın
göbeğinde Gazi Yerleşkesi, içerisinde yüz yıllık sedir ağaçları,
ıhlamur ağaçları, on binlerce ağacın olduğu yer
bir gecede üçüncü derecede sit alanına çevrildi bu Kurul tarafından.
Niye çevrildi? Çünkü Başbakan talimat verdi Ben buraya Başkanlık
sarayı istiyorum. diye. Bütün kanunlar kurullar tarafından değiştirildi
ve orada Bakan -kayıtlarda vardır- Bir tane ağaç kesilmeyecek.
demesine rağmen, binlerce ağaç Ankaralının gözü önünde
kesildi. Şimdi sicilinizin bu kadar karanlık olduğu noktada
Yani, çok ileriye
gitmeye de gerek yok, defalarca söyledim, sizin, Adalet ve Kalkınma
Partisinin park olarak kullandığınız yer bile Ormanın
yeri. Oradaki Söğütözü Millî Parkına bir bakın, o AKPnin
penceresinden bir bakın, bundan on yıl önce, on iki yıl önce
orası Ankaranın ciğeriydi, Ankaranın nefes
aldığı yerdi, Söğütözü Millî Parkıydı. Ne
yaptınız? Binanızın önüne park yaptınız,
araçlarınızı park ediyorsunuz, oradaki parkı katlettiniz.
Yarın bu esneklikle bu maddenin içerisinde Başbakanın,
bakanın birtakım talepleriyle neleri getireceğiniz
noktasındaki şüpheleri ortadan kaldırmadan bu kanun
tasarısının geçmesi doğru değildir. Mevcut yasayla
zaten neyi yapmak istediniz de yapamadınız?
Teşekkür
ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 3. Maddesinin a bendinde
"...harp tarihi" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile
barışın öneminin anlatılması" ibaresi ile a
bendinin sonuna "Ancak Koordinasyon Kurulu tarafından kabul edilen ve
barış vurgusunu ön plana çıkaran sanat eseri niteliğindeki
yapılar yapılabilir" ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve
Arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı
metninin 1. Maddesinde önerdiğimiz barış vurgusuna istinaden,
alanın yönetiminde barışın önemini aktaracak etkinliklerin
düzenlenmesi, sanat eserlerinin sergilenmesi, çeşitli sembollerin
kullanılması gibi çeşitli mekanizmaların
kullanılması ve kurgulanması gerekmektedir. Bu açıdan tarihi
alanda uyulacak esaslarda bu düzenlenmelidir.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 3. Maddesinin 1. Fıkrasının birinci
cümlesinde geçen Tarihi Alan ibaresinin "Milli Tarihi Alan" olarak ve
"d", "e" ve "ğ" bentlerinin de
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
d) Milli Tarihi
Alandaki ormanların ve yabani ağaçlık alanların
bakımı, korunması, yangın, hastalık ve
zararlılarla mücadelesi 6831 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca Orman ve Su İşleri Bakanlığınca
yürütülür. Milli Tarihi Alan için özel yangın söndürme planı
yapılır ye uygulanır.
e) Milli Tarihi
Alan içinde birinci derece arkeolojik sit dışındaki özel
mülkiyete konu olan tarım alanlarında, tarım ve
hayvancılık konularında, geliştirilmiş tekniklerin
uygulanması ve özel ağaçlandırmalar teşvik edilir. Bu
amaçların gerçekleştirilmesinde ve Milli Tarihi Alanda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevleri
kapsamında yapılacak benzer uygulamalarda adı geçen Bakanlıkça
destek ve işbirliği sağlanır. Bu alanlarda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
kullanımı amacı ile yapılacak yapı ve tesis kurma
esasları, tarihi alan planında belirtilir.
ğ) Milli
Tarihi Alanın her tür ve ölçekte planların hazırlanması,
yenilenmesi ve değiştirilmesi işlemleri Başkanlıkça
yürütülür ve Bakanlığın onayı ile yürürlüğe girer.
Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) - Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Trabzon
Milletvekili Sayın Canalioğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET VOLKAN
CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, 21inci yüzyılın ilk
çeyreğinden şöyle 1915e gidip yaşanmış olaylardan
sizlere bir örnek sunmak istiyorum ve bu savaşların nasıl kazanıldığını
bir kez daha burada anımsatmak istiyorum ve gelecek kuşaklara da
örnek olması açısından çok önemsiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, yıl 1915, Çanakkalede kızılca
kıyametin koptuğu günler, aylardan mayıs. Vefa Lisesi
Fransızca muallimi Ahmet Rıfkı her günkü gibi mektepten içeriye
girer. Koridorlarda sessizlik hâkimdir. İlk
dersi birinci sınıftadır ve aynı suskunluk o
sınıfta da vardır. Talebeler başlarını önlerine
eğmişler, öylece sıralarında oturuyorlardır. Selam
verir Ahmet Rıfkı ama çocuklar selama bile karşılık
vermezler. Ahmet Rıfkı iyice
şaşırmıştır. Arka sıralarda oturanlardan
biri ayağa kalkar Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan
ağabeylerimiz Çanakkaleye gönüllü gittiler ama siz hâlâ
buradasınız. Biz de gitmek istiyoruz fakat yaşımız
tutmuyor. Söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin
verdiğiniz eğitim ne işe yarar? Ahmet Rıfkının
konuşacak hâli yoktur. Çocuklar elbette haklıdır ve o an
kararını verir, kendisi de Çanakkaleye gitmelidir. Vatan için, Hakk
ve hakikat için düşmanla çarpışmalıdır.
Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine
dilekçesini verir. Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır.
Evine gelir. Ahmet Rıfkının hayattaki tek
varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve
Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar.
Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helal etmesini ister. Ardından,
mahallenin bakkalı, gün görmüş bir zat olan Selahattin Adil Efendi'ye
uğrar ve şöyle der: "Selahattin Amca, vatanın
bağrına saplanmış olan düşman hançerini Allah'ın
izniyle çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz
bırakma, kısmetse dönüşte borcumu öderim.
Ahmet Rıfkı önce
İstanbul'da kısa bir eğitim görür sonra da
Çanakkale-Düztepe'deki birliğine bölük komutanı olarak gider.
Çeşitli cephe ve siper savaşlarına katılır ve 19
Aralık 1915 günü şehit olur. Ahmet Rıfkı'nın
şehitlik haberi kısa zamanda İstanbul'a ulaşır. Annesi
haberi alır, çok üzülmesine rağmen, imanı bütün bir hanım
olduğundan hadiseyi tevekkülle karşılar. Aklına veresiye
yiyecek aldığı bakkal gelir. Bakkala gider ve "Selahattin
Efendi, oğlum Çanakkale'de şehit düştü. Şehitlik künyesi,
eşyaları ve ikramiyesi bir heyetle bu sabah bana
ulaştırıldı. Yedi aydır senden veresiye
alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın."
der. Selahattin Efendi şöyle cevap verir: "Ayşe Hanım, sen
okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yakınını getir de
hesabını o çıkarsın." Bunun üzerine Ayşe
Hanım, komşusunun kızı Gülşah'la birlikte dükkâna
gider. Selahattin Adil Efendi, "Ahmet Rıfkı" bölümünü
açarak veresiye defterini Gülşah'ın önüne koyar. Kız defteri
incelerken birden hıçkırıklarla ağlamaya başlar. Bu
duruma Ayşe Hanım ve dükkândaki diğer müşteriler de
şaşırmışlardır. Gülşah'ın yanına
gelirler. Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı
harflerle yazılmış satırları gösterir. Şöyle
yazıyordur defterde: "Bu hesap
Ahmet Rıfkı'nın kanıyla ödenmiştir vesselam." O
ana kadar hiç konuşmayan bakkal Selâhattin Efendi yaşlı gözlerle
şu sözleri söyler: "Ahmet Rıfkı bu vatan uğruna
canını feda etti, biz birkaç parça mal vermekten mi çekineceğiz.
Katbekat helal olsun. Âlemi berzahta inşallah bizlere şefaatçi
olur."
Değerli
arkadaşlarım, 1915te Çanakkale savaşlarında
vatanımızı işgal eden düşmanlara karşı
mücadele eden kahraman evlatlarımız bir bütünlük içerisinde, etnik
kimlik ayrımı gözetmeden, hep birlikte, bu vatanı düşman
işgalinden kurtarmak için mücadele verdiler ve 100 binlerce
insanımız orada bu vatan toprağı için şehit
düştü. Ruhları şad olsun.
Şimdi, elbette
ki gelecek olan bu kanunda Çanakkale savaşlarının geçtiği
yerde Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı kurulmasını
önemsiyoruz ama arkadaşlarımızın da söylediği gibi
çekincelerimiz de var. Burayı mutlaka gelecek nesillere aktarmak ve
günümüz insanlarıyla buluşturmak ve ona göre tasvir edip
değerlendirmek durumundayız çünkü Çanakkale savaşları
hepimiz için çok önem taşımaktadır. Bu Çanakkale savaşları,
biliyorsunuz, dünya insanlık tarihinde çok önemli mesajlar vermiştir,
Dünya Savaşında önemli mesajlar vermiştir. O da şudur:
Savaş esnasında her iki taraf karşılıklı
istirahat hâlindeyken Türkler Fransızlara ve diğer işgal
kuvvetlerine su ikram ediyorlar, onlar da buna karşılık bisküvi
ve çeşitli -çikolata gibi- yiyecek maddesi ikram ediyor.
Dünya tarihinde
önemli ders olan bu savaşların bir daha tekrarlanmaması için
bugün yapılacak kanunun hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 4te üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. Maddesindeki "...
yüksek öğretim kurumlarından mezun olan" ibaresinden sonra gelen
ibareler "tarihi alan yönetimi konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip,
tarihi alan yönetimi konusuyla ilgili olarak kamuda veya özel sektörde en az 5
yıl çalışmış olanlar arasından müşterek
kararname ile seçilir" ibareleri ile değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Erol Dora
Iğdır Kars Mardin
İbrahim Binici Adil Zozani İdris
Baluken
Şanlıurfa Hakkâri Bingöl
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 601 sıra sayılı
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve 8 inci
fıkrasına aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
"(1) Bu kanunla verilen görevleri yürütmek üzere,
kamu tüzel kişiliğini haiz, Bakanlık ile ilgili ve merkezi
Çanakkale'de bulunan Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı kurulmuştur.
Başkanlığın merkezi Eceabat ilçesidir."
"(ı) Alana mal olmuş şahsiyetlerin ve
bölgenin simgeleşmiş turistik objelerinin standartlarının
belirlenmesi, ticari olarak satışa sunulmadan önce gerekli
izinlerinin verilmesi konusunda Başkanlık yetkilidir.
Başkanlık bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla müşterek
hareket eder.
Yusuf Halaçoğlu Alim
Işık Ahmet
Duran Bulut
Kayseri Kütahya Balıkesir
Özcan Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Ankara Adana Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale
Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının 4 üncü Maddesinin
3 üncü Fıkrası, 7 inci Fıkrası ve 8 inci
Fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini, 8 inci Fıkrasına (ı) bendinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Namık Havutça Kadir Gökmen
Öğüt Haluk
Eyidoğan
Balıkesir İstanbul İstanbul
İlhan Demiröz Hasan Akgöl
Bursa Hatay
(3) Başkan, en az dört yıllık eğitim
veren yükseköğretim kurumlarının Mimarlık, Şehir ve
Bölge Planlama, Peyzaj Mimarlığı, Tarih, Coğrafya veya
bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen
yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olup,
Kamu Kurum ve Kuruluşları emrinde 5 yıl görev yapmış
olanlar ile Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve
Stratejik Etüt Başkanlığı ve Askeri Müze Komutanlığı
emrinde askeri tarih konularında en az 5 yıl görev almış,
meslekî açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip, mesleği ile ilgili
olarak kamuda veya özel sektörde en az beş yıl
çalışmış olanlar arasından müşterek kararname ile
atanır.
(7) Milli Tarihi Alanda yapılacak jeolojik,
jeofizik, jeoteknik, deniz bilimleri ve diğer bilimsel araştırmaları
ve etütleri yapmaya ve yaptırmaya ve bunlara ilişkin raporları
onaylamaya Başkanlık yetkilidir.
ç) Tarihi Alanın her tür ve ölçekteki koruma ve
çevre düzeni planlarını hazırlamak, hazırlatmak ve
uygulamak.
I) Bu Kanun ile belirlenen Milli Tarihi
Alanının korunan alanlarının sahip oldukları kaynak
değerlerinin korunarak kullanılması, ziyaretçilerin
bilgilendirilmesi, ziyaret yönetiminin sağlanması amacıyla
ilgili mevzuatı çerçevesinde faaliyet gösteren Alan Kılavuzları
ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, GENÇLİK, KÜLTÜR VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen...
Gerekçe:
Bu maddede
Başkan'ın yeni oluşturulan Başkanlığın görev
ve sorumluluğu ile bağdaşan mesleki eğitim, bilgi, görgü ve
tecrübe ile donatılmış nitelikleri haiz, devlet memuru olabilme
vasıflarını içeren kişilerden atanabilmesi maksadı ile
belirli bir kriter saptaması yapılmıştır. Ayrıca
Bu Tasarının hiçbir maddesinde bahsi geçmeyen Alan
Kılavuzlarının da kanun kapsamında değerlendirilmesi
imkânı sağlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 601 sıra sayılı
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve 8 inci
fıkrasına aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
"(1) Bu kanunla verilen görevleri yürütmek üzere,
kamu tüzel kişiliğini haiz, Bakanlık ile ilgili ve merkezi
Çanakkale'de bulunan Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı kurulmuştur.
Başkanlığın merkezi Eceabat ilçesidir."
"(ı) Alana mal olmuş şahsiyetlerin ve
bölgenin simgeleşmiş turistik objelerinin standartlarının
belirlenmesi, ticari olarak satışa sunulmadan önce gerekli
izinlerinin verilmesi konusunda Başkanlık yetkilidir.
Başkanlık bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla müşterek
hareket eder.
Alim Işık (Kütahya) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, GENÇLİK, KÜLTÜR VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergeyi gördünüz; zannediyorum, Komisyon da Bakan da
anlamadı önergeyi. Önergede ifade edilen şey şu: Gelin, bu güzel
yasa tasarısını, iyi duygularla maddelendirilmiş bu yasayı
halka mal edelim. Eceabat, bu işin göbeğinde olan bir ilçe, oradaki
insanlar buna sahiplik ederlerse bu alan hem kalıcı olur hem de devam
ederek gelişir, gelişerek de devam eder. Halkla bütünleştirelim.
Halk bir taraftan Ankaranın, bir taraftan da yerelin müşterek
hareket ettiği bir imkâna ve şarta kavuşsun dedik. Umarım
bunu değerlendirir AKPli oy verecek arkadaşlar.
Ama ben öncelikle
şunu söylemek istiyorum: Bir defa, bu yasa tasarısı gerçekten
-biraz önce de ifade ettiğim gibi- tarihî tahayyülü disipline etmek
bakımından son derece önemli. Belki birçokları geçmişte
olmuş bitmişlerin bugün yeniden hikâye edilmesi veya düzenlenmesini
anlamlı da bulmayabilir ama şu bilinmelidir ki, tarih olmadan
siyaset, iktisat, kültür, ekonomi ne olabilir ne de anlaşılabilir.
Türkiye'nin karşılaştığı bugünkü sorunların
ve tezatların temeli tarihten gelmektedir. Ancak biz geçmişi çok iyi
algılayarak anlamlandırabiliriz.
Ünlü bir
düşünür İnsanların davranışını düzeltmek
konusunda hiçbir şey geçmişi tanımak kadar etkili
değildir. der. Hafızalarını, hatıralarını
yaşattığı sürece insanlar sağlıklıdır.
Hatıralar şuurun kaynaklarıdır. Hatıralarla
temellendirilmiş şuurlar kuvvetlenir. Sosyal varlık kökleri olan
bütün şuurlu ve yarı şuurlu hatıralara
bağlanmadıkça ve onlara en açık şeklini vermedikçe gerçek
dinamik bir sosyal varlığa sahip olunamaz.
Ortega y Gasset
Milletlerin tabiatları yoktur, tarihleri vardır. der. Tarih yoksa,
tarihe saygı yoksa, tarih ihmali varsa aslında kâmil manada orada
millet de yoktur; ilkellik vardır. Bunun özellikle altını
çizdikten sonra, kimlik denilen şey de sonuç itibarıyla milletlerin
tarihsel süreçte kendilerini diğerlerinden ayıran hikâyelerden
ibarettir.
Yüce Meclise
sunulan bu tasarının Türk tarihi konusundaki bu tür hassasiyetlerden
kaynaklandığını anlamak, düşünmek isteriz. Türk
milleti yönünden, devlet kuran irade olan Çanakkale ve bu savaşların
geçtiği mekânların korunması ve yaşatılması
yolunda atılan her adım gibi bu adım da tarihî şuurun
zorunlu sonucudur.
Tasarıyla,
insanların içinde yaşadıkları mekânın şuuruna
ulaşması sağlanacak, mekân şuuru tarih şuurunu
besleyen bir damar olarak ortaya çıkacaktır. Bu tasarıyla
amaçlananın dışına çıkar ve çıkar amaçlı
işlere tevessül edilirse bu da tarihe ihanet olur. Tarihî alanları
rant aracı hâline getirmek için böyle bir tasarının gündeme
getirildiğini de düşünmek istemiyoruz.
Kanunda adı
geçen Gelibolu Yarımadası ve Çanakkale savaşları Türk
tarihi ile cumhuriyet tarihimiz açısından büyük önem arz etmektedir.
Bir anlamda Çanakkale Savaşı ve kanunda anılan bölge
Kurtuluş Savaşının provasının
yapıldığı yerdir. Kurtuluşun mümkün olduğuna dair
inanç ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran irade Çanakkalede
mayalanmıştır. Tarih şuuruna katkı sağlayacak her
düzenleme millete yapılacak katkıdır. Aslında, bu
yasanın gecikmiş bile olduğunu biraz önce de söyledik, bir kez
daha burada ifade etmek istiyoruz.
Ancak, bu yasa
tasarısında millet yok, devlet var; bu yasa tasarısında
Çanakkale yok, Ankara var; bu yasa tasarısında yerel yok, merkez var;
bu yasa tasarısında merkezden yönetim var, yerinden yönetim yok.
İşte, Çanakkale Savaşı ve Çanakkale türküleriyle doğup
büyüyenlerin, kendi topraklarında meydana gelen ve o bölgeyi açık
hava müzesine çeviren bir alandan onların da yararlanması,
onların da beyninin, zekâsının, gönlünün bu yasa
tasarısının içerisine konulması gerekiyordu. Bu teklifle
biz bunu getirdik. Umarım evet dersiniz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 4. Maddesindeki
"...yüksek öğretim kurumlarından mezun olan" ibaresinden
sonra gelen ibareler "tarihi alan yönetimi konusunda yeterli bilgi ve
deneyime sahip, tarihi alan yönetimi konusuyla ilgili olarak kamuda veya özel
sektörde en az 5 yıl çalışmış olanlar arasından
müşterek kararname ile seçilir" ibareleri ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Sayın Baluken, buyurunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4üncü madde üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Tekrar
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu 601
sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı
Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının
hazırlanmış olmasını tarihî, kültürel, manevi
değerlerin korunması ve yaşatılması
açısından tabii ki bizler de anlaşılır buluyoruz.
Ancak, böylesi bir düzenlemeyle bir kanun tasarısı buraya
getirilirken bile bu kanun tasarısının tamamını
incelediğimizde, maalesef yine bir katı merkeziyetçi
anlayışı burada görüyoruz. Daha çok, halkı karar
süreçlerine ya da denetime katmayan, yerel yönetimlere inisiyatif vermeyen,
bütün bu süreçleri merkezî Bakanlık üzerinde merkezîleştiren bir
anlayışın doğru olmadığını ve AKPnin
bugüne kadar hazırlamış olduğu bütün yasa
tasarılarında olduğu gibi bu yasa tasarısında da
maalesef aynı ruhla burada ele alındığını
görüyoruz. Biz hep şunu söylüyoruz: Bu katı merkeziyetçi yapı
aşılmadan, yetkileri Ankaradan yerele aktarmadan, yerele devretmeden
ne demokrasi açısından ne özgürlükler açısından ne de
yönetimsel anlamda bir yol almamızın mümkün
olmadığını burada tekrar ifade etmek istiyoruz.
Tabii, bu 4üncü
madde özellikle farklı bir kaygıyı da bizde
uyandırıyor. Bu 4üncü maddede, maalesef hep kendi zihniyetinize göre
yapmış olduğunuz kamu kurumlarındaki kadrolaşmayla
ilgili bir uygulamayı burada da devreye koyacağınızla
ilgili bir kaygımız var. Maalesef artık, yeterlilik ve liyakat
kriterlerinden çok, partinizin kadrolaşma esaslarına göre belli
işleyişleri esas alan düzenlemeler yapıyorsunuz. Burada da
seçilecek olan başkanla ilgili belirlenen kriterlerin çok net
olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla, merkezî
Bakanlığın bu konudaki kadrolaşmasıyla ilgili önünü
açan bir düzenlemeden bahsedebiliriz.
Diğer taraftan, bu
Koordinasyon ile Başkanlık arasındaki ilişkinin
şeffaflığıyla ilgili kaygılarımız var.
Bunlarla ilgili, bu işlerliğin sağlanmasıyla ilgili net
tanımlamaları görmediğimizi ifade ediyoruz.
Biz tabii ki bütün tarihî
alanlarımız, kültürel varlıklarımızla ilgili, bütün bu
konularda yapılan yasal düzenlemeleri destekleriz. Bunu Anadolu ve
Mezopotamya kültürünün bir zenginliği ve bu toprakların tarihinin kadim
varlığını yaşatma açısından önemseriz ama
maalesef, dediğim gibi, pratik sahaya baktığımızda,
daha çok, halka rağmen kendi bildiğini okuyan bir anlayışla
karşı karşıya olduğumuzu hep görüyoruz. Bugün, işte,
bölgenin, bizim seçildiğimiz bölgenin geneline
baktığımız zaman -Hasankeyf örneği ortada- binlerce
yıllık bir tarihî ve kültürel dokunun sular altında
bırakılmasına ilişkin, halktan, doğru, çok ciddi
eleştiriler, tepkiler ve itirazlar olmasına rağmen hep kendi
bildiğini yapan bir anlayışı, maalesef, siz esas
alıyorsunuz. Bunu Peri Suyu üzerindeki, Munzur Suyu üzerindeki
yapmış olduğunuz HES barajları uygulamalarında da
açık bir şekilde görebiliriz. Yani, tarihî ve kültürel dokunun
korunmasına yönelik halkı karar süreçlerine katan, halktan gelen
itirazları kendi önüne alan, oradaki eleştirileri katkı
sağlayacak bir unsur olarak değerlendiren bir anlayıştan
uzak olarak, maalesef, yaklaşıyorsunuz; bu yasa tasarısında
da biz bunu görüyoruz. Yerel yönetimleri dikkate almazsanız, Çanakkale
halkını dikkate almazsanız, Çanakkale Savaşında
yaşamını yitirenlerin torunlarının ne
düşündüğünü dikkate almazsanız, En iyisini ben bilirim, ben
uygularım. anlayışı içerisinde bir yasa
tasarısını uygulamaya kalkarsanız korkarız ki bu yasa
tasarısı da amacına ulaşmama durumuyla karşı
karşıya kalır.
O nedenle, biz bu yasa
tasarısının bütün sivil toplum örgütleri, demokratik kitle
örgütleri, oradaki yerel yönetimler ve mümkünse halkla birlikte belli
ortaklaşmalar ve tartışmalar yapıldıktan sonra önümüze
gelmesini isterdik. Bu konudaki eksikliklerinizi bundan sonra
getireceğiniz yasa tasarılarında umarım dikkate
alırsınız.
Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul
edilmiştir.
Madde
5te iki önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601
sıra sayılı kanun tasarısının 5.
Maddesindeki
Başkanlığın
amaç ve politikalarına, stratejik planına ibaresinden sonra gelmek
üzere ilgili yerel yönetimlerin ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane
Erol Dora
Iğdır Kars Mardin
İbrahim Binici Adil Zozani
Şanlıurfa Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 5 inci Maddesinin 3 üncü Fıkrasının
(b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini,
5 inci Fıkrasına (d) bendi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Namık
Havutça Haluk
Eyidoğan Kadir
Gökmen Öğüt
Balıkesir İstanbul İstanbul
İlhan
Demiröz Hasan
Akgöl
Bursa Hatay
(b)
Risk Yönetimi ve sakınım planlarının yapılmasına
ve onaylanmasına ilişkin kuralları belirlemek ve izlemek, plana
esas jeolojik, jeofizik ve jeoteknik etütleri yapmak, yaptırmak ve
Başkanın onayına sunmak.
(d)
Alan Kılavuzları ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Kim konuşacak?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
tasarısıyla Başkanlığa verilen risk yönetimi ve
sakınım planlarının yapılması veya
yaptırılması yetkisinin daha bilimsel bir platforma
oturması, jeolojik ve jeoteknik etüdün yanında jeofizik etüdün de yer
alması ile bu planların objektif ve bilimsel özelliklere göre
yapılmasında yarar sağlayacaktır. Ayrıca Alan
Kılavuzlarının iş ve işlemleri ile doğrudan
ilgilenen bir birimin kanun kapsamına alınması
sağlandı.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601
sıra sayılı kanun tasarısının 5. Maddesindeki
Başkanlığın amaç ve politikalarına, stratejik
planına ibaresinden sonra gelmek üzere ilgili yerel yönetimlerin
ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Tasarı
çağdaş kamu yönetimi anlayışına ve Türkiyenin
ihtiyacı olan yerel yönetim reformlarına uygun şekilde
düşünülmemiş ve yerel yönetimlerin rolü hafife
alınmıştır. Bu açıdan alan yönetiminin ilgili
mekanizmalarında yerel yönetimlerin etkisi
artırılmalıdır.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 6da üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 6. Maddesindeki "Orman
ve Su İşleri Bakanlığı müsteşarları ile
Çanakkale Valisi" ibaresinden sonra gelmek üzere "Kent Konseyi
Başkanı" ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars Şanlıurfa
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve telif ederiz.
"(1)
Koordinasyon Kurulu; Bakanın başkanlığında,
Başbakanlık, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kültür
ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı,
Milli Savunma Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı müsteşarları, Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu
üyelerinden biri, Genelkurmay Başkanlığından bir üye,
Eceabat ve Çanakkale Belediye Başkanları ile Çanakkale Valisi olmak
üzere 15 üyeden oluşur. Bakanın olmadığı
toplantılarda Koordinasyon Kuruluna Başbakanlık
Müsteşarı başkanlık eder."
Yusuf Halaçoğlu Alim
Işık Ahmet
Duran Bulut
Kayseri Kütahya Balıkesir
Özcan Yeniçeri Seyfettin
Yılmaz Lütfü
Türkkan
Ankara Adana Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 6. Maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) Koordinasyon Kurulu;
Bakanın başkanlığında, Başbakanlık, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı,
Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî
Eğitim Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı,
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı müsteşarları, Türk
Tarih Kurumu Başkanı, Çanakkale Valisi, Çanakkale İl Genel
Meclisi Başkanı, Çanakkale Belediye Başkanı olmak üzere
onbeş üyeden oluşur. Bakanın olmadığı
toplantılarda Koordinasyon Kuruluna Başbakanlık
Müsteşarı başkanlık eder.
Ali Sarıbaş Namık
Havutça Haluk
Eyidoğan
Çanakkale Balıkesir İstanbul
Fatma Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Milli Tarihi Alan
Başkanlığının görev ve yetkileri Gazi Köylerin
tarımsal faaliyetlerini özendireceği söylenirken bu konuyla ilgili
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
devre dışı bırakılması düşünülemez. Bu
nedenle kurulda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
da temsili gerekmektedir. Tasarı ile Tarihi Alan
Başkanlığı'nın kurulması düşünülürken bu
kurulda Türk Tarih Kurumunun temsil edilmemesi büyük bir tezat
oluşturmaktadır. Yapılacak değişiklik ile ilgili
bakanlıkların ve tarih kurumunun kurulda temsil edilmesinin daha
doğru olacağı düşünülmüştür.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 601 sıra sayılı
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesinin 1 inci
fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve telif ederiz.
"(1) Koordinasyon Kurulu; Bakanın
başkanlığında, Başbakanlık, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm
Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Milli
Savunma Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı müsteşarları, Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu
üyelerinden biri, Genelkurmay Başkanlığından bir üye,
Eceabat ve Çanakkale Belediye Başkanları ile Çanakkale Valisi olmak
üzere 15 üyeden oluşur. Bakanın olmadığı
toplantılarda Koordinasyon Kuruluna Başbakanlık
Müsteşarı başkanlık eder."
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu, buyurunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanım; şimdi, Koordinasyon Kurulu
kurmuşsunuz ama Başkanlığın kendisi burada yok
Koordinasyon Kurulu içerisinde. Yani, Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı kuruyorsunuz, başkanın kendisi
Koordinasyon Kurulunda yok.
İkinci olarak
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Bu tarafa bakın Sayın Başkan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Efendim?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Biz de duyalım, duyamıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Tamam. Ses çok güzel gidiyor.
Diyorum ki: Yani,
bir Koordinasyon Kurulu var, işin başında olan başkan
Koordinasyon Kurulunda yok. Yani, dolayısıyla bunun bir düzene
sokulması gerekmez mi?
Diğer
taraftan, bu Koordinasyon Kurulu oluşturuluyorsa muhakkak ki
toplantılarında birtakım kararlar verecek, kararlar verirken
yanlarında biraz önce de söylendi ama- Türk Tarih Kurumu
Başkanının veya Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin
Çanakkaleyle ilgili araştırma enstitüsü başkanının
veya bölüm başkanının burada yer alması doğru olmaz
mı?
Bir de burada
Başbakanlığın ne işi var, onu merak ettim. Şimdi,
bir bakanın başkanlığında
Başbakanlığın ne işi var? Zaten Bakan o koordineyi
sağlayacak, diğer bakanlar da var, müsteşar da var.
Dolayısıyla,
burada bunun bir düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum. Yani, bizimkini
reddettiniz, söylediğim şeyleri ama, yani olmazsa kendiniz bir düzene
sokun. Şimdi, hakikaten işi yürüten başkanlığın
başkanı bu Koordinasyon Kurulunda yok, ne yapacak? Yani, böyle bir kurul
nasıl oluşturuluyor? Bunları göz önüne almak lazım
geldiğini düşünüyorum, sadece bunu söylemek istiyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 6. Maddesindeki "Orman
ve Su İşleri Bakanlığı müsteşarları ile
Çanakkale Valisi" ibaresinden sonra gelmek üzere "Kent Konseyi Başkanı"
ibaresi eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen
Gerekçe:
Tasarı
çağdaş kamu yönetimi anlayışına ve Türkiye'nin
ihtiyacı olan yerel yönetim reformlarına uygun şekilde
düşünülmemiş ve yerel yönetimlerin rolü hafife alınmıştır.
Bu açıdan alan yönetiminin ilgili mekanizmalarında yerel yönetimlerin
etkisi arttırılmalıdır.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Madde 7de bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 7. Maddesine aşağıdaki
fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan Namık
Havutça
Çanakkale İstanbul Balıkesir
Fatma Nur Serter
İstanbul
(13) Başkanlık
bünyesinde çalıştırılacak personelin temini mümkün
olduğu takdirde, Milli Tarih Alanı bölgesinde ikamet eden
kişilere öncelik tanınır.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun
tasarısıyla mağduriyet yaşanmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Madde 8de bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 8. Maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1) Milli Tarihi
Alanda, köyler dışında Eceabat ve Milli Tarihi Alanda her türlü
yapının inşaatı Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından yetkilendirilen yapı denetim
firmaları tarafından denetlenir. Milli Tarihi Alanda
yapılaşmanın ve yapıların kullanımının
denetimi Başkanlıkça yapılır. Denetimle ilgili usul ve
esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan Namık
Havutça
Çanakkale İstanbul Balıkesir
Fatma Nur Serter
İstanbul
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde 644
sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri hakkındaki KHK ve 4708 sayılı
Yapı Denetim Kanunundan doğan yetkilerinin bir başka kuruma
devri niteliği taşıdığından hareketle bu konuda
bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Birinci bölümde yer
alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
geçici 1inci madde dâhil, 9 ila 15inci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Balıkesir
Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yer önemli bir yer,
güzel bir şehir, güzel bir konu ve çok önemli bir kanun
tasarısı. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı... Bölgeyi iyi bilirim, geçmişte de çok
güzel düzenlemeler yapıldı. Sayın Bakanın
icraatlarından bildiğim kadarıyla, 100üncü yıl anma
programları çerçevesinde Türkiye'nin imajını da daha iyi hâle
getirmek adına büyük kapsamlı bir program hazırlamaya
çalışıyorlar. El birliğiyle bir daire
başkanlığı şeklinde, işlerin daha iyi yürümesi,
kaynakların daha iyi değerlendirilmesi adına bunu
yaptıklarını düşünüyorum ve diliyorum, umuyorum, kanunda
suistimale açık bir madde bulunmasın çünkü kanunun içerisinde
Sayıştay denetiminden buranın çıkartılmasına ben
anlam veremedim. Mutlaka bunu birinin denetlemesi lazım.
İkincisi:
Çanakkalede bölge olarak konuya bakmak lazım. Çanakkale tabii ki sadece
Geliboludan ibaret değil; Çanakkale Türkiye'nin vitrini,
medarıiftiharı. Çanakkale Saros Körfeziyle, Gelibolusuyla,
Gökçeadasıyla, Bozcaadasıyla, Assosuyla, Neandriasıyla çok
önemli bir tarih ve kültür şehri. Bizim yakın tarihimiz
açısından da her Türkün, her Türk vatandaşının,
çocuğunun elinden tutup oraya götürüp bu ülkenin nelere mal olduğunu,
bedelinin ne olduğunu, kimliğini, kişiliğini kazanması
açısından oraları göstermesi bir ebeveynin, yetişkinin en
başta gelen görevidir.
Tabii, Çanakkale
deyince, Çanakkale Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Atatürk geliyor.
Atatürkün dünya tarihine çıktığı o Ben size taarruzu
emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. diye verdiği emirle dünya harp
okullarında ders olarak okutulan, dünyanın en donanımlı
ordularının, en güçlü ordularının, en modern
silahlarının, gemilerinin, maddenin mana karşısında
yenildiği bir yer. O inancın, o imanın, o Çanakkale ruhunun ne
olduğunu yine Mustafa Kemal anlatıyor. Ne diyor?
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe
Sayın Bakan,
bu bölgede bu ruhu temsil ettiremezseniz, ayakta tutamazsanız,
oraları ne yaparsanız yapın hiçbir anlamı yoktur. Ahmet
Tüfekçi diyor ki:
Ey Çanakkale, sen
topraksan suyun kandır,
Toprak, sen
vatansan sebep bundandır.
Ey ömür,
bitmişsen hayatın baharında,
Bilsin ki cihan,
dünya kokmayanlar orada yatanlardır,
Çok
kısasın şehidimin Çanakkale yaşında,
Uzun olur ancak
Türkün vatan yaşında.
Ey tarih, seni
yazdıran da var, yazan da,
Geçmişte
yazıldın, yazılacaksın daha,
Yalnız,
Çanakkalede yazılanlar yazılamaz bir daha.
Ruhların
düğününde inlerken yer gök,
Tekbir sesleriyle
dualar orada bir başka.
Yoğrulan
hamura bir bak, unu toprak, suyu kandı,
Ergenekondan
gelenlere son vatandı,
Onu silmeye
gelenlerin gömüldüğü bu yerde
Türklükle
İslamın öpüştüğü andı,
Ey Çanakkale,
bağrında yatanlar
Esareti zincir
yapıp milletlere takanlara Türkün kim olduğunu anlatanlardı.
diye ifade ediyor.
Bu anlam, bu mana,
oralarda siyasi propaganda, Türkün o manevi kıblesi şeklinde, millî
kıblesi şeklinde değerlendirdiğimiz o madde ile
mananın birleştiği, Türklükle İslamın
öpüştüğü, orada ölenlerin gayelerinin, amaçlarının ne
olduğunun anlamının mutlaka orada belirtilmesi gerekmektedir.
Geliboluda
Abidelerde Türk Bayrağı dalgalanır. Karşı sahilden,
karşı yakadan görünür o bayrak. Bayrak, vatan, şehit,
Mehmetçik bu kavramlar tabii ki eğitimle, öğretimle olur.
Öğretimi okullarımız maalesef veremiyor, eğitimle de böyle
gösteremiyoruz. Son on yıldır eğitim politikası olmayan AKP
hükûmetleri polis gücünde yüzde 88 bir artış
yapmıştır, öğretmen gücünde ise yüzde 24lük
düşüş yapmıştır. Dolayısıyla, eğitimi
tekdirle yapma gibi bir metot seçmiştir. Bu şekilde bayrak
kavramını onun yüreklerine gergef gergef nakşedemezseniz,
işte çıkar, o bayrağı indirir orada soytarı. Orada o
bayrak için yediği kurşunlara rağmen siperlere Türk
Bayrağını diken Mehmetçik dururken, Diyarbakırda Mehmetçik
seyreder sadece. Bununla sorumlu olan komutan, yönetici, siyasetçi, herkes,
kimisi ona bir bez parçası der, kimisi anlamsız, Süreci
bozmasın. der, bizim yüreklerimizi dağladığı gibi,
Adıyaman Besnideki Nuri Beyin de yüreğini dağlar, bana
çektiği mesajda ağlar. Çünkü o bayrak Siirtlinin, Hakkârilinin, Vanlının,
Erzurumlunun, hepimizin. Bu değerleri, bu kavramları bilemezsek,
kıymetini bilemezsek, işte gider Musulda da
bayrağımızı indirirler, biz otururuz ve susarız kendi
kimliğimizi değerlerimizi koruyamazsak. Almanlar Almanyadan gelip,
Irakta operasyon yapıp bu eşkıyaların elinden
adamlarını almışken, 3 tane İsrailli kendi
vatandaşının kaçırılmasına karşı
operasyon yapmışken biz vatandaşımızdan bu bilgileri
dahi gizleyen, Musulla ilgili haberler yapmayın. diyen bir yönetime
sahibiz. Biz eğer kendi yüreğimizi, kendi güvenimizi, kendi
inancımızı ortaya koyamazsak hep maskara oluruz.
Barış,
savaşa hazırlıkla olur. Yarın kan dökmeye hazır
olmayanlar yarınki barışı da elde edemezler.
Gardını alacaksın, çekilecek karşıdaki. Ancak,
Mehmetçiki ezdik, polisi sürdük, insanları zorla emekli ettik,
hapishanelere tıktık; ne komutan bir şey yapabiliyor ne gazeteci
yazabiliyor ne millete gerçekleri gösterebiliyoruz.
Sayın
Bakanım, kanununuzu destekliyoruz. Lütfen bundaki eksiklikleri
düzenleyiniz. Birileri, sizden sonra gelenler, bunu kötüye alet etmesinler,
şahsi çıkarlar peşine düşmesinler, Napolyonculuk
yapmasınlar.
Bu anlamda,
yasanın milletimize hayırlı olmasını diliyor, evet
oyu vereceğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Soydan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Çanakkale Savaşları Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının ikinci bölümü üzerine söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Tasarının
mali saydamlık ve hesap verme sorumluluğu adıyla
hazırlanan o bölüm, aslında nasıl hesap verilmeyeceğini,
nasıl denetimden kaçılacağını bize göstermektedir.
Alan Başkanlığı kime hesap verecek, kim denetleyecek
bütçesini? Alan Başkanlığı Bakanlığa
bağlı ilgili kuruluş olarak kamu tüzel kişiliğini haiz
olacak, Başkanlık bütçesine genel bütçeden kaynak aktarılacak,
kamu gücü kullanılarak kamu gelirleri elde etme yetkisi verilecektir.
Başkanlığa Çanakkale Belediyesi İl Özel İdaresi ve
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası bütçelerinden pay aktarılacak, hatta
aktarılacak pay oranlarında alt limit yüzde 1 olmak üzere üst limit
Bakanlığın yetkisine bırakılacaktır. Alan
Başkanlığına ilgili bakanlık Ben yüzde 1 değil
de yüzde 10 pay istiyorum. derse buna kim dur diyecek? Kaynakları kesilen
Çanakkale Belediyesi, Çanakkale İl Özel İdaresi ve Ticaret ve Sanayi
Odası Çanakkaleli vatandaşlara nasıl hizmet götürecek?
Hükûmet, yerel
yönetimlerin bütçesinden -sınır getirmeden- kesinti yapma yetkisi
alarak Çanakkale halkını cezalandırmaktadır. Çanakkale
halkı ve yerel yöneticileri, söz sahibi olmadığı,
yetkisinin olmadığı ve denetleyemediği bir bütçeye
katkı vermek istemiyorlar.
Sayın
milletvekilleri, aynı zamanda, Hükûmet, tasarıyla aktarılan ve
kullanılan bütçenin hesabını millî iradeden, Türkiye Büyük
Millet Meclisinden kaçırmaktadır. Hükûmetin yaptığı,
millî iradenin denetleme yetkisine açıkça, alenen
saldırıdır, millî iradenin denetleme yetkisine açıkça,
alenen saldırıdır, millî iradenin denetim yetkisini yok
saymaktır. Neden harcamaları Türkiye Büyük Millet Meclisi
denetiminden kaçırma gereği duyuyorsunuz? Sayıştay
raporlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçıranlar, bugün
denetimsiz bir harcama yetkisi talep ediyorlar. Doğru şeyler
yaptığına inananlar, kul hakkı yemeyenler neden
şeffaf, bağımsız denetim mekanizmalarından
kaçtığını önce Çanakkale halkına, sonra milletimize
anlatmak zorundadır.
Sayın
milletvekilleri, bugünlerde içinde bulunduğumuz dış politika
kaosu, sınırlarımızda yaşanan savaş, yüz yıl
önce yaşanan Çanakkale Savaşının anlam ve öneminin yurtta
ve dünyada kavranamadığını bizlere göstermektedir ama
asıl üzücü olan, bugün getirilen tasarıyla Çanakkale ruhunu yurtta ve
dünyada daha iyi anlatmak istediğini söyleyen AKP Hükûmetinin yüz yıl
sonra bile Çanakkale ruhunu anlayamadığı,
kavrayamadığı ortaya çıkmıştır.
AKP tarafından
ülke içinde yaratılan kutuplaşma siyaseti ve ötekine düşmanca
yaklaşma anlayışı egemen kılınmaya
çalışılırken ülke dışında da öncelikle
komşu ülkelerle sıfır sorun diye yola çıkanlar, kendi
yarattıkları sorunlar içerisinde boğulmaya
başlamış, tüm komşularla sorunlu hâle gelmiştir. Orta
Doğuda ve sınır komşumuz olan ülkelerde yaşanan
mezhep savaşlarında taraf olunmuş ve komşu ülkelerin iç
işlerine müdahale edilmeye başlanmıştır.
Musulda hiçbir
ülke konsolosluk açmazken konsolosluk açılmış fakat
görevlilerimiz ve bayrağımız korunamamıştır.
Vatandaşlarımızı rehin alan ve dünyanın terör örgütü
olarak tanımladığı örgüte Başbakan ve Dışişleri
Bakanı terör örgütü bile diyemeyerek tam bir basiretsizlik örneği
sergilemektedirler. Yüz yıl önceki Çanakkale
bağımsızlık, özgürlük ve barış ruhunu
anlayamayan, içine sindiremeyen AKP Hükûmeti bugün yaşananlardan
artık ders almalıdır.
Sayın Bakan,
İslami savaşçı-maneviyatçı retoriğini
anlayamamış, manevi ve uhrevi değerler yerine
barışçıl evrensel değerlerin
anlayışının hâkim kılınması gerekir. Bugün,
Orta Doğu ve komşularımız, manevi değerler üzerinden
manevi değerler adına oluk oluk kan döküyorlar.
Sayın Bakan
Israrla her yıl barış mesajı vereceğiz. diyor ama
cumhuriyetin kurucusu, Ulusal Kurtuluş Savaşının önderi
Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta barış, cihanda barış.
vurgusunu, barışın kenti Çanakkaledeki barış
parkından verilmesini sağlayacağız diyemiyor.
Yüz yıl önce,
tarihî yarımadada dünyanın en kanlı savaşlarından
birisi yaşanmıştır. 500 bin kişinin kanlarıyla
sulanan vatan topraklarında özgürlük ve bağımsızlık
meşalesini yakan Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
ilkelerinden birisi olan Yurtta barış, cihanda barış.
ilkesini dünyaya duyurmuştur. Ülkemizde ve dünyada savaşın
yerine barışın, çatışmanın yerine
uzlaşmanın hâkim olması ancak ve ancak Atatürkün Yurtta sulh,
dünyada sulh. ilkesinin yaşama geçirilmesiyle mümkündür.
Değerli
milletvekilleri, o dönemde yaşanmış bir hikâyeyi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Kocadere köyünde bir sargı yeri
kurulmuştur. Bütün yaralılar oraya gelmektedir. Her yerde yaralanan
askerlerimiz oraya gelmekte, tedavi olmaktadır ve oranın
komutanı her gelen askerle ilgilenmektedir. Bir asker gelir, der ki: Komutanım,
ben Lapseki Beybaş köyünden arkadaşım Halilden 1 Mecidiye borç
aldım ama bu kargaşada onu göremedim. Bu savaşta, bu gürültüde
onu görüp ona bu borcumu veremedim. Eğer şehit düşersem,
görürseniz ne olur söyleyin, hakkını helal etsin. der ve yarası
ağırdır İbrahimin, şehit düşer. Yine, birçok
yaralılar gelmektedir, bir yaralı gelir Komutanım. diye
seslenir, komutanı koşar Buyur evladım. der, elini tutar.
Ben, Lapsekinin Beybaş köyündenim, arkadaşım İbrahime
savaştan önce 1 Mecidiye borç vermiştim. İnanıyorum ki
arkadaşım beni aramıştır savaş yerinde ama bu
gürültüde, bu karmaşada beni bulup borcunu verememiştir. Ne olur
söyleyin, ona hakkımı helal ediyorum. der ve şehit düşer.
Elbette ki komutanı ağlar.
Değerli
arkadaşlar, bütçeyi denetlemede şehit düşen askerlerimizin ruhuna
lütfen sadık olunuz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza
sunacağım.
Madde 9da iki adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 9. Maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Sarıbaş Fatma Nur Serter Haluk Eyidoğan
Çanakkale İstanbul İstanbul
Namık Havutça Mehmet Akif Hamzaçebi
Balıkesir İstanbul
(1)
Başkanlık mali kaynaklarının elde edilmesi ve
kullanılmasında, denetim ve saydamlığın
sağlanması amacıyla kamuoyunu zamanında bilgilendirmekle
yükümlüdür. Bu amaçla yıllık çalışma programıyla
bütçenin hazırlanması, uygulanması ve uygulama sonuçları,
raporların kamuoyuna açık ve ulaşılabilir olmasına
ilişkin tedbirler Başkanlık tarafından alınır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601
sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. Maddesine
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Başkanlık,
en az yılda iki kez çalışma programı ile bütçenin
hazırlanması, uygulanması ve uygulama sonuçları ile
raporları Koordinasyon Kuruluna sunar.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars Şanlıurfa
Adil Zozani Erol Dora
Hakkâri Mardin
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Alan Yönetimi Başkanlığının
mali saydamlığının hesap verme sorumluluğunun
artırılabilmesi için gerekli bilgilerin düzenli olarak Koordinasyon
Kuruluyla paylaşılması gerekmektedir.
Bu nedenle maddenin
tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan (1/927) esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkındaki Kanun
Tasarısının 9uncu maddesinin birinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
(1)
Başkanlık, mali kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılmasında, denetim ve
saydamlığın sağlanması amacıyla kamuoyunu
zamanında bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu amaçla yıllık
çalışma programıyla bütçenin hazırlanması,
uygulanması ve uygulama sonuçları, raporların kamuoyuna
açık ve ulaşılabilir olmasına ilişkin tedbirler
Başkanlık tarafından alınır.
Ali Sarıbaş (Çanakkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Saydamlığın
sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 10da üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Kanun tasarısının 10.
maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(ç) Çanakkale
İl Özel İdaresi, Çanakkale Belediyesi ve Çanakkale Ticaret ve Sanayi
Odasının bir önceki yıl kesinleşmiş bütçe
gelirlerinden en az yüzde bir oranında ayrılacak paylar,
Ahmet Aydın Mehmet Doğan
Kubat Recep
Özel
Adıyaman İstanbul Isparta
İsmail Kaşdemir Mehmet Daniş
Fatih
Şahin
Çanakkale Çanakkale
Ankara
İlyas Şeker Ali
Aydınlıoğlu Bülent
Turan
Kocaeli Balıkesir İstanbul
Mehmet Şükrü Erdinç Ramazan Can
Adana Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin 2. fıkrasının
"ç" bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
ç) Çanakkale
İl Özel İdaresi, Çanakkale Belediyesi ve Çanakkale Ticaret ve Sanayi
Odası net bütçelerinden yüzde biri oranında ayrılacak paylar.
Ali Sarıbaş Muharrem
Işık Ali
Haydar Öner
Çanakkale Erzincan Isparta
Turgut Develi Haluk
Eyidoğan
Adana İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 10. Maddesinin ihtisas
komisyonunda tekrar düzenlenmesi gerektiğinden tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars
Şanlıurfa
Adil Zozani Erol
Dora
Hakkâri Mardin
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLİ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda Alan
Yönetimi Başkanlığı "Kanun ve diğer mevzuatta
kendisine verilen yetki ve görevleri Bakana karşı sorumlu olarak
kullanır ve yerine getirir." denmektedir. Aynı şekilde
başkanlık bütçesi Bakan onayı ile yürürlüğe girmektedir.
Başkanlığın
karar mekanizmalarında yerel yönetimlere yetki verilmemesine rağmen
tasarıda Çanakkale İl Özel İdaresi, Çanakkale Belediyesi ve
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası bütçelerinden en az yüzde bir oranında
pay ayrılması yasallaştırılmaktadır.
Hükümet birçok
tasarıda bu politikasızlık çerçevesinde yerel yönetimlere yetki
vermeden, kısıtlı bütçelerini daha da kısma yoluna
gitmektedir.
Tasarı metni
ihtisas komisyonunda tekrar görüşülerek, ya
Başkanlığın ilgili yerel yönetimlere karşı da
sorumlu olmaları sağlanmalıdır ya da yerel yönetimlerin
bütçeden pay ayrılmasına yönelik düzenleme
değiştirilmelidir.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin 2. fıkrasının "ç"
bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
ç) Çanakkale
İl Özel İdaresi, Çanakkale Belediyesi ve Çanakkale Ticaret ve Sanayi
Odası net bütçelerinden yüzde biri oranında ayrılacak paylar.
Ali Sarıbaş (Çanakkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; öncelikle az önce, İsmet Uçma Milletvekilimizin bir
konuşmasını düzeltmek istiyorum. Şurada şöyle bir
ifade var. Bir kere, Çanakkale Gelibolu Yarımadasında
savaşlardan bugüne değin ne kadar gelmiş geçmiş hükûmet, ne
kadar genel müdürlük, ne kadar devlet erkânı, ne kadar Genelkurmay
başkanı varsa hepsine teşekkür ediyoruz hizmet
açısından. Ancak, şu usul doğru değildir, aynen
okuyorum tutanaktan: 1970 öncesi yani yıllara sari olarak köyler
-Çanakkale savaşlarından sonra- askerlerimizin bulunduğu tarihî
alan parkları hiçbir zaman için gezilemiyordu. yasak anlamı. Bu, çok
doğru değildir. Bir kere önce bir bilgi sahibi olmak lazım. Tüm
Türkiye'de, ben de dâhil, ilkokul 5 ve 4üncü sınıftaki tüm insanlar,
o günkü -alan kılavuzları yoktu- tarih öğretmenleri
tarafından 1970ten önce de Türkiye Cumhuriyetinde askerî bölge de dâhil
olmak üzere orayı hepimiz ziyaret ediyorduk. Bunu düzeltmek lazım.
Bir yeri karalamak doğru değildir. Onun için, bu bilgi
kirliliğini düzeltmek istiyorum yani bir haksızlık
yapmayalım. Bir yeri karalamak doğru değildir. Varsa direkt
hedefinizi söyleyebilirsiniz.
Ancak, orada
söylemek istersek gelip orada orduyla ilgili bir sorun varsa biraz daha
açalım. Orada Genelkurmay Başkanlığı, bugün
Bigalı köyü de dâhil olmak üzere, bir sürü köye kendisi bizzat
düzenlemeler yapmıştır. 1973te çıkan o günkü yasa,
kırk bir yıl önceki yasada da o günkü hâliyle yer almış,
2000de çıkan yasayla bugüne kadar getirilmiş ve şimdi yeni
düzenlemeler yapılıyor. O zaman Kültür Bakanlığı,
Orman ve Savunma Bakanlıkları, Genelkurmay, hepsi 1970den önce de
oraya yatırım yapmıştır, halkın ayni
yardımlarıyla da toplanan paralarla oraya yardım
yapmıştır ama bir devri karalayarak sadece Biz on iki
yılda yatırım yapmak
hiç doğru değildir. Özellikle
bunu da öğretmek istiyorum.
Özellikle
Sayın Bakanıma da buradan bir düzeltme yapmak istiyorum. Millî
kelimesini çok güzel anlattınız ve söylemeye, vurgulamaya
çalıştınız ancak niye tasarının başına
millî kelimesini koymuyorsunuz? Niye çekiniyorsunuz? Az önce Bu bizim
değerlerimizle, yargımızla farklı, eşleşmiyor.
Onun için biz, millî olan bu duygularımızı paylaşan bu
millî değerlerimizi burada kaldıramayız. Sadece barış
olarak bakamayız. diyorsunuz ama getirdiğiniz,
Bakanlığın tasarısında millî kelimesini başına
koyamıyorsunuz. Ama Türkiye Cumhuriyetinin TCsini, millî olan
değerlerini, millî olan bütün her şeyi yok etmeye
çalıştığınız gibi bu kanun tasarısında
da verilecek cevap size millî kelimesini ortadan kaldırmaktır.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Öyle bir şey yok.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Öyle, evet, kendisi söyledi, ben söylemedim.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bu kanunun ruhunda millîlik var.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Arkadaşım, okursan
Deminden beri bütün
önergelere bir bakın. Burada konuşmacıları da hiç
dinlememişsiniz. Siz akşamdan beri sadece parmak
kaldırıyorsunuz. Burada muhalefetin verdiği bütün
konuşmaları dinlemediğinize de emin oldum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Dinliyoruz işte.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Yani, onun için, bu millî ruhunuz bu kadar iyiydi de
niye tasarıdan millî kelimesini kaldırıyorsunuz? Millî parklar
vardı millî kelimesini niçin kaldırıyorsunuz Sayın Bakan?
O zaman bunun cevabını vereceksiniz. Diyorsunuz ki:
Barışın karşılığındaki kelimenin
burada oturduğunu kabul etmiyoruz. Onun sonucunda
Bir düzeltme daha
yapıyorum Sayın Bakan. Biz, buraya, uluslararası törenlerde
bundan sonra çağıracağız. Bugüne kadar uluslararası
Çanakkale 18 Mart törenlerine siz de çağırdınız, bundan
önceki kutlamalardaki hükûmetler de çağırdı. Niye böyle kelime
oyunları yapmaya çalışıyoruz ki? Bunları düzeltme gereği hissettiğim için söylüyorum.
Gelelim asıl
konuya. Bir konuda
Yerel yönetimlerle ilgili ayağını da hemen
söylemeye çalışıyorum. Burada düzeltilmesi gereken konu şu: Gerçekleşen reel gelirler
üzerinden pay almak istiyorsanız gerçekleşen reel gelirler üzerinden
bütçeye pay koymalısınız. Doğru olan budur. Yani burada en
az kelimesi de doğru değildir, net koymalısınız. Bunu
da özellikle söylemek istiyorum. Hem diyeceksiniz ki Yerel
anlayışı sokmak istemiyoruz.
ve sonuçta zorla bunu kabul ettirerek alt komisyonda koydunuz,
şimdi de buradan para alma konusunda da istekli olmaya devam ediyorsunuz.
Bu bir çelişkidir. Onun için, orada, yerel ayağı olmayan,
katılımcı olmayan, kontrolü olmayan bir yasanın yürütülmesi
mümkün değildir.
Çok teşekkür
ederim.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Başkanım
BAŞKAN Yani
siz sataşmadan mı söz istiyorsunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Ya sataşma değil, açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN O
zaman, buyurun, iki dakika.
Şimdi, bu
güzel, gayet nazik, nezaketli, sakin, sıcak ortamı sakın
bozmayın.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
Sevgili
milletvekili arkadaşlarım, hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Sevgili
arkadaşlar, sevgili konuşmacımız, büyük bir heyecanla bilgi
kirliliğinden bahsetti.
Şimdi,
Çanakkale bir rahmet dilidir, bir mağfiret dilidir. Dolayısıyla,
bütün toplulukları temsil eden segmenttir. Herkes birbirinin
segmentasyonuna saygı duyacak. Dolayısıyla, burada bilgi
kirliliği yok.
1924,1936,1960,1970,1992
yıllarına ait birtakım tarihî eserlere bakarsanız
Ben bir
tanesini söyleyeyim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Tutanaktan okudum.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (Devamla) Sadettin
Özgür Çanakkaleyi Anlamak adlı esere bakarsanız, ki böylece
binlerce
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) İnsanlar gezemiyordu. diyorsunuz. Ben gezdim
arkadaş.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (Devamla) Evet, yani
hakikaten de 70li yıllarda askerî alan olarak ilan edilmiş ve
1970li yıllara kadar
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Yapmayın yani, yapmayın bunu. Böyle
yapmayın yani.
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (Devamla) Efendim,
müsaade buyurun lütfen.
Ve ikinci bir
şey neydi sevgili arkadaşlar? AK PARTİ hükûmetlerine kadar
Çanakkale bu milletin değerine, tarihî dokusuna uygun şekilde
değerlendirilmemiştir. dedik. Hiçbir kimse bir şey
yapmamıştır. demedik ve bu kanaatimi yineliyorum.
Sevgili arkadaşlar,
unutmamak gerekir ki Montrö, Mondros ve Lozan zabıtları okunmadan
Çanakkale anlaşılamaz. Şu kadarını da ifade etmek
isterim, son olarak şunu da söylemek isterim sevgili arkadaşlar: Şimdi,
1936da gerçekten de İngilizler ve Anzaklar bize Çanakkale
Şehitliğini kutlamayı önermişler ve gelip
örneklemişler, öğretmişlerdir. O zamana kadar da
başkasından almamamız gerekirdi bunu diye düşünüyorum. Bu
itibarla, 1992de çok fazla anıt yapıldı biliyorsunuz. 25
Mayıs 1992de de son şehitlik anıtımız
açıldı, hâlâ yapılmaya inşallah devam edecek.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Evet, diğer önergeyi
okutuyorum ve işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Kanun tasarısının 10.
maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(ç)
Çanakkale İl Özel idaresi Çanakkale Belediyesi ve Çanakkale Ticaret ve Sanayi
Odasının bir önceki yıl kesinleşmiş bütçe
gelirlerinden en az yüzde bir oranında ayrılacak paylar,"
Mehmet Daniş (Çanakkale) ve
arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Takdire bırakıyoruz
efendim.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Uygulamada
açıklık sağlamak amacıyla işbu önerge
verilmiştir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
çerçevesi içinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11de iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra sayılı kanun
tasarısının 11. Maddesinin 6. Fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz;
(6) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin sekizinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında yapılacak mevzi ve
siperlerin restorasyonuna ilişkin işlerde mevzi veya siperin uç
noktalarından
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars
Şanlıurfa
Adil Zozani Erol Dora
Hakkâri Mardin
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun Tasarısının
11. Maddesinin 4 ve 5. fıkralarının Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan Mustafa
Serdar Soydan
Çanakkale İstanbul Çanakkale
Mustafa Moroğlu Aykan Erdemir
İzmir Bursa
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, siz mi konuşacaksınız?
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Uçma
eline kâğıdı, kalemi aldı.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Evet, aynen tutanaktan okuyorum.
BAŞKAN Bir
şey demiyorum; buyurun, buyurun.
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Onun için, ben bu tutanakları almadan söyleseydim
belki inanırdım; düzelterek söylüyorum. 1970li yıllara kadar
askerî bölge olarak kalması halka ve halkın ziyaretine yasak
olmasıdır. O yıllarda askerî bölge dışındaki
tarlaları süren çiftçilerin, öküzlerin ayakları altında ezilen
şehitlerin kemiklerinden haberdar mısınız sevgili
arkadaşlar? Bakın, çok net. 1970den önce askerî bölgeymiş,
oraya insanlar giremiyormuş; burada söylüyorsunuz. Siz söylediniz, ben
söylemedim. Ben orayı 1968, 1967, 1966 yılında ziyaret eden, o
dönemde de bu duyguları yaşayan ve Atatürk sevgisinin ilk orada
aşısını alan bir insanım. Komutanlıklar, o
zamanki komutanlık bölgesindeki insanlar elimizden tutarak -o zaman
kılavuzlar da yoktu- tarih öğretmenleri vasıtasıyla bize
bilgiler verildi. Onun için lütfen -yani bunu ben söylemedim tutanaklarınızda
var- bir dönemi yok saymaya gerek yok. Tekrar ediyorum: Buraya kadar, orada,
tüm Türkiyede ve tüm dünyada herkesin kabul ettiği ve barış
hâline geldiği ve her türlü etnisite içerisinde savaşan, Türkiyenin her
yerinde savaşan insanların, burada her kuruşu
değerlendirilerek yapılan, ayni yardımlar dâhil olmak üzere
Az
önce söylüyorsunuz, oraya da gelmek istiyorum, düzeltirsiniz. Orada, eski
şehitliklerde yapılan, eski bakanlıklarınızın
yaparak, yenileyerek anlayış farkı getiren sizlersiniz. Oraya
girmek istemedim ama siz açtığınız için giriyorum. Buraya
kadar -az önceki konuşmamda söyledim- her bakanlığın, her
özel kuruluşun hepsine çok teşekkür ediyorum. Ortak bir
değerimiz orası bizim, Türkiyenin millî değerleri. Onun için
şu 1970den önce kötüydü... O zaman, bir dakika
On iki yıldır
siz ne yaptınız? On iki yıldır bu yasayı niye
çıkarmadınız? Tam on iki yıl beklediniz Sayın Bakan,
niye? Sekiz ay kaldı, 2015 ajansını kurmadınız, sekiz
ay kaldı 100üncü yıla. Niye bu zamana kadar beklediniz? Çok
çalışan, çok para harcayan bir AKP Hükûmeti, rantı seven bir AKP
Hükûmeti niye bekledi Sayın Bakanım?
Değerli
arkadaşlarım, gelelim esas konuya; dünyanın hiçbir ülkesinde,
bir bütçe ve bütçenin bütünlüğünün parça parça bozulmasına müsaade
eden böyle bir Hükûmet daha görülmemiştir. Yani plan ve bütçe
bütünlüğünden bahsedemeyiz, muaf, vergilerden muaf, belediye
yasalarındaki gelirlerden muaf, 4734 sayılı İhale
Kanunundan muaf. Yahu arkadaşlar, lütfen
Muhtarlık bile deri
ihalesi yapıyor, topladığı derileri ihale ediyor. Hangi
devirde yaşıyoruz? Siz burada fakir fukaranın, devletin
parasıyla ihalesiz niye
Nasıl hesap vereceksiniz insanlara? Böyle
bir anlayış olabilir mi? 2886dan -ben istediğim yere
dükkânları kiralayacağım, hediyelik eşyaları
vereceğim- siz nasıl muaf olursunuz? Türkiye'de bir kirayı iki
kişinin dudağı arasında, bir
başkanlığın dudağı arasında verme
hakkını nereden alıyorsunuz? Yani bana, dünyada, özel
kuruluşlar da dâhil olmak üzere, her şeyden muaf olan bir tane tüzel
kişilik gösterebilir misiniz?
Değerli
arkadaşlarım, onun için mali yönden olduğu gibi, kültür,
Kıyı Kanunu, imar kanunları, hepsinden muaf. Ee, buyurun, rant,
çiftlik, her şey mübah. Böyle bir anlayış var mı? Denetim
denen, devletin kendi organlarında denetimini sizler bize nasıl
yapacaksınız?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ya, bu Çanakkaleye ne kadar yatırım
yapılıyor ya Ali Bey? Diyorum: Çanakkaleye ne güzel
yatırım yapılıyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Teşekkür ettin.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Tebrik etsene Ali Bey, bir duyalım ya. Teşekkür et
de bir duyalım hadi!
ALİ
SARIBAŞ (Devamla) Bu akşam sen uyumaktan başka bir işe
yaramadın yani ancak uykun açılmaya başladı.
Değerli
arkadaşlar, onun için tekrar söylüyorum: Gelin, bu ülkede denetimden
kaçmayın. Bu ülkede bütçeyi bile burada Sayıştay
raporlarını getiren anlayışın bu yasa içerisinde devam
ettiğini, bütçeyi paramparça yaparak denetimden kaçmanızı
kınıyorum ve bu kanuna da bu anlam içerisinde halka hesap
veremeyeceğinizi hatırlatmak istiyorum ve hepinize çok teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 11. Maddesinin 6.
Fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz;
"(6) Bu
Kanunun 4 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının (b) bendi
kapsamında yapılacak mevzi ve siperlerin restorasyonuna ilişkin
işlerde mevzi veya siperin uç noktalarından
Pervin Buldan (Iğdır) ve
arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet, siz katılıyor musunuz?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı
metninde mevzi ve siperlerin restorasyonuna ilişkin işlerin
kapladığı alan
sınırlandırılmamıştır. 6831 sayılı
Kanun ormanları korumakla mükelleftir. Bu açıdan net
sınırlar belirlenmeden 6831 sayılı kanunun hükümleri pas geçilemez.
Bu nedenlerle
maddenin tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Şimdi,
kısa bir ara verip geleceğim ama bir şey diyeceğim:
Aslında ben de tarih hocasıyım, tarihçi epey var ama şimdi,
hocaların hocası burada. Yani tarih üzerinde herhâlde bilirkişi
Sayın Halaçoğludur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.01
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
601 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
Madde 12de üç adet
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 601 sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu
Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin 1 inci fıkrasının
(ç) bendinde geçen dört kilometre ibaresinin beş kilometre olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut Seyfettin
Yılmaz
Ankara Balıkesir Adana
Alim Işık Yusuf
Halaçoğlu Lütfü
Türkkan
Kütahya Ankara Kocaeli
Mehmet
Doğan Kubat
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 12. Maddesinin 1.
Fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz;
Konaklamanın
yasaklandığı yerlerde gecelemek, alkol tüketiminin yasaklı
olduğu yerlerde alkollü içki tüketmek
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars Şanlıurfa
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 12. Maddesinin 1. fıkrasının (ç)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
ç) Tarihi alan
sınırları içinde veya bu sınırlara dört kilometre
mesafede anız veya benzeri bitki örtüsünü yakmak, yasaktır.
Ali Sarıbaş Haluk
Eyidoğan Fatma
Nur Serter
Çanakkale İstanbul İstanbul
Namık
Havutça
Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin bu
şekilde değiştirilmesi uygun görülmüştür.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 12. Maddesinin 1.
Fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz;
"Konaklamanın yasaklandığı
yerlerde gecelemek, alkol tüketiminin yasaklı olduğu yerlerde alkollü
içki tüketmek"
Pervin Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Gerekçe
lütfen.
Gerekçe:
Yasalar
yapılırken özgürlüklere sınırlı alan
bırakılmaz, özgürlüklerin sınırları belirlenir. Bu
açıdan tasarı metninde bendin dili özgürlüğü
yaralayıcı bir dildir.
Bu nedenlerle maddenin
tasarı metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 601
sıra sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin 1 inci fıkrasının
(ç) bendinde geçen "dört kilometre" ibaresinin "beş
kilometre" olarak değiştirilmesini arz ve telif ederiz.
Özcan Yeniçeri (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN Şimdi,
Sayın Kubatın da imzası var, ona göre soruyorum: Komisyon
katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, buyurunuz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, hiçbir önergemizi kabul etmiyorlar diyecektim. Böylece, bir
önergeyi kabul ettiler. O sözü söyleyemiyorum, teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, bu alan kılavuzu meselesi gerçekten önemli
bir konu ve önemli sayıda alan kılavuzu var. Tabii, bunların
yeterlilikleri konusunda tam bir bilgim yok ama şurasını
söyleyeyim: En azından, bu kanun çıktıktan sonra belli bir
müddet içerisinde bunların görevinde devam etmesini ve belki de
bunların içerisinde görevini layıkıyla yerine getireceklerin bir
şekilde istihdam edilmelerini, devam ettirilmelerini sağlamak
önemlidir diye düşünüyorum. Çünkü, büyük bir boşluk meydana gelecek.
Belki bir seminere bir kısmının da alınarak bunların
işlerinin devam ettirilmesinde yarar var diye düşünüyorum. Çünkü,
burada herhangi bir madde yok bununla ilgili ve büyük bir boşluk
doğacak.
İkinci bir konu,
değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; şimdi aslında sürekli
olarak şu söyleniyor: Çanakkale bir barış temsilcisi ve bir
barış niteliği taşıyan bir yerdir. Şimdi, Allah
aşkına, dünyanın en büyük savaşının olduğu,
aşağı yukarı 500 bin insanın hayatını
kaybettiği bir yere nasıl barış diyebilirsiniz?
Kafasında hâlâ mermi parçasının durduğu iskeletler,
kurşunların birbiriyle çarpıştığı
-düşünebiliyor musunuz, o alanda kurşunu birbiriyle nasıl
çarpıştırırsınız- yüzlerce birbiriyle
çarpışmış kurşunların bulunduğu bir bölgeye
barış diyorsunuz. Adam 10 bin kilometre öteden, Yeni Zelandadan
gelmiş, ondan sonra Anzak diye gelmiş, Avustralyadan gelmiş,
Gurka diye gelmiş ve o kadar uzaktan, 10 bin kilometre öteden herhâlde
barış için gelmedi bu insanlar ve biz hâlâ bunu Evrensel olsun,
insanlığa hoş görünelim. gibi birtakım düşüncelerle
barış bölgesi gibi nitelendiriyoruz. Böyle bir şey söz konusu
değil. Adamlar resmen geldiler bizim namusumuza el koymaya
çalıştılar, İstanbulu almaya çalıştılar,
ezanı susturmaya çalıştılar. Onlara karşı
göğsünü siper etmiş insanlar varken bu kadar, bu kadar
şehitlerimiz varken hâlâ bunun barış diye nitelendirilmesi
mümkün mü?
Ben ilk
gittiğim yıllarda -1968 yılıydı- inanın ki
araçtan yarım saat aşağı inemedim, basamadım
toprağa çünkü her karış toprağında şehit
kanı vardı. Ben buna nasıl barış bölgesi
diyebilirim? Tam tersine, bunu doğru olarak anlatmak zorundayız yani
tarihi bir şekilde çarpıtırsak bunun sonuçlarının iyi
olacağını zannetmeyin. Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor:
Tarih yazmak yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa
insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.
Eğer biz tarihi doğru şekilde anlatmazsak gençlerimize,
çocuklarımıza, yarın onlardan o Çanakkaledeki o hassasiyeti
nasıl bekleyebiliriz?
Ben diğer bir
şekilde şunu önermek istiyorum. Bunu Kültür Bakanlığı
veya Millî Eğitim Bakanlığı yapabilir: Türkiyede liseyi
bitirmiş her Türk gencinin muhakkak Çanakkaleyi görmesi gerekir, muhakkak
Bursayı görmesi gerekir, muhakkak İstanbulu görmesi gerekir.
Şöyle düşünün: Hakkârideki bir gençle Edirnedeki bir gencin
Ankarada aynı üniversitede okurken birbirlerine anlatacakları ortak
paydalar olur bunlar. İşte, birlik ve beraberliğin
sağlanmasındaki en önemli adımlardan biri atılır.
Dolayısıyla, ortak değerlerimiz olarak
koyacağımız bir unsuru herhâlde
Zannediyorum,
anlatıldığı kadarıyla, çok daha güzel hâle
getirilecek, kıyılara çıkarma unsurları koyulacak.
Dolayısıyla,
ben bu konuda kesinlikle birtakım sivil toplum
kuruluşlarının dışında, belediyelerin
dışında, doğrudan doğruya Millî Eğitim
Bakanlığı veya Kültür Bakanlığının işe
el atmasının ve liseyi bitiren her gencin muhakkak Çanakkaleyi
görmesinin sağlanmasının -diğer saydığım
yerler, Ankara da dâhil olmak üzere- önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Tekrar, bu yasanın -bundan sonra konuşmayacağım için-
hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Bu
arada da şunu söylüyorum: Dün Engin Alan Paşayla ilgili burada bir
konuşma yapmıştım. Tesadüftür belki ama AYM Balyoz
davasında sanıkların ve mahkûmların yeniden yargılanmasıyla
ilgili bir karar verdi ve yarın dosya İstanbula gönderiliyor.
İnşallah salı günü onu aramızda görme şansına
erişiriz hep beraber, hiçbir milletvekilinin de hapishanede olmadığı
bir ortam ortaya çıkar.
Hepinize
teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde
13te bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 1/927 Esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının 13. Maddesinin 2. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Ali Sarıbaş Namık Havutça Fatma Nur Serter Haluk Eyidoğan
Çanakkale Balıkesir
İstanbul İstanbul
(2) Bu Kanunda Başkanlığa
verilen görevlerle ilgili olarak diğer mevzuatta Orman ve Su
İşleri Bakanlığına yapılan atıflar Kültür ve
Turizm Bakanlığına, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parkı Müdürlüğüne yapılan atıflar ise Çanakkale
Savaşları Gelibolu Milli Tarihi Alan Başkanlığına
yapılmış sayılır.
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Sayın Sarıbaş, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Çok değerli milletvekilleri, bir kere, nedense bu saatlerde
hep kanun yapmaya, konuşmaya da alıştık. Televizyonda hiç
konuşamıyoruz, arkadaşlarımızla, kapandıktan
sonra yasa yapmaya çalışıyoruz. Onun için de rahat rahat laf
atmalar da çok kolay oluyor tabii uyku geldikçe.
Çok değerli
milletvekilleri, ben sadece burada Sayın
Bakanımın bir konusu
Bölgemizde yaşayan tüm
milletvekillerimizde, siyasetle uğraşan bütün
arkadaşlarımızda ve yerel yönetimlerde de dâhil olmak üzere bir
kavga var. Bu kavga alan kılavuzluğu kavgası. Çünkü -burada
turizm rehberliği- hakikaten burada bir sıkıntı var.
Şimdi, bu yasayla birlikte bütün oradaki
arkadaşların hepsi soruyorlar: Bu, yasa metninde var mı? Yani,
tabii ki burada belge alındı, belgeleriyle eğitime tabi tutuldu
ve gerçekten de burada bu alan kılavuzluğu konusunda
Çünkü, oraya
2,5 milyon gibi rakamlarla ifade edilen ziyaretçi geliyor her yıl. Bu alan
kılavuzluğu ve turizm rehberleri konusunda da o onu denetliyor, bu
onların arasında, bir yetki
kargaşası. Gerçekten de burada düzenleme yapılması
gerektiğini ve uygulamada teknik hatalar olduğunu söylemek için söz
aldım.
Sayın Bakan, burada
bir düzenleme şart, bu akşam çıkaracağımız yasada
yok. Ama göreceksiniz ki en çok üzerinde durulması gereken, orada
tesisler, ne yaparsak yapalım
Burada eğitilmiş, bu arada,
gerçekten belge almış ve özellikle de Turizm Bakanlığı
ya da buna bağlı olarak eğitilmişlerin
dışında bir de müktesep hak olarak buradaki alan kılavuzlarının
sorununu sormak istiyorum. Bu alan kılavuzlarının
aldığı belgeler bundan sonra geçerli olacak mı olmayacak
mı ya da Turizm Bakanlığının, rehberlerin sözü, mevcut
yasalara göre onlar işlerlik mi kazanacak?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Orman Bakanlığı
ALİ SARIBAŞ
(Devamla) Orman Bakanlığından, rehberler oradan yetişti
ve oradan belgeler aldılar -onu söylüyorum- alan kılavuzluğunu
oradan aldılar. Bunların hakları geçerli olacak mı? Çünkü
bununla ilgili burada ciddi bir hak kaybı söz konusu ve sorulan sorular
içerisinde bu var.
Yine, orada Turizm
Rehberlik Derneği diye kuruluşumuz var, kurmuşlar ve onlarla da
ilgili sıkıntıları var ve Turizm
Bakanlığıyla birlikte ortak bunları denetleme yetkisi
verilmiş ve bu konuda da bir sürtüşme yaşanıyor. Buradaki
sürtüşme, milli parktaki, oraya giden insanları da rahatsız
ediyor. Yani, oraya bir ziyaretçi gittiğinde nereye müracaat edecek,
nasıl doğru bilgi alacak, nasıl gezecek? Bu sorunun
karşılığını biz buradan vermek zorundayız,
bu çelişkiyi yaşatmamak zorundayız. Orada insanların ben bu
alan kılavuzuna gidersem böyle olur diye kafasında soru işareti
var, bu turizm rehberine gitsem böyle olur diye bir soru işareti var. Bu
soru işaretini insanların hafızasından kaldırmak
gerekiyor. Doğru bilgilendirmek, eğitilmiş şekilde
bilgilendirmek gerekiyor ve bu gerçekten bu yasa düzenlemesinde de yok. Hepsi
bu soruyu merak ediyorlar.
Onun için de bir
kere sorunun cevabı burada netlik kazanmalı. Tabii ki alan
kılavuzlarının buralardaki belgeleri müktesep hakları
olmalıdır diye düşünüyorum. Ama, tekrar eğitime tabi
tutulurlar mı tutulamazlar mı onun yetkilisi ve eğitimcisi
değilim. Ancak, bu konuda gerçekten bir düzenleme
yapılmasının şart olduğunu biliyorum çünkü Türkiye'nin
ve dünyanın neresinden gelinirse gelinsin orada bir kargaşa var ve bu
kargaşayı da orada yaşayan insanlar olarak bizler
yaşıyoruz, özellikle de Çanakkaledeki tüm milletvekillerimiz.
Oradaki bütün insanların en çok şikâyet ettiği konulardan bir
tanesi bu. Burada bu düzenleme mutlaka yapılmalıdır ve düzenleme
yapılırken mutlaka oradaki arkadaşlarımız hakları
korumalıdır. Aynı zamanda, bu yasa içerisinde yer
almadığına göre burada çıktıktan sonra bu
boşluğu nasıl dolduracaksınız? Bu boşluğu
doldurmanız için ne yapmanız gerekiyor sorusunu da sormamız
gerekir diye düşünüyorum. Herhâlde ben bundan sonra konuşma da
yapmayacağım. Onun için bu kanun tasarısının
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Bu vesileyle sevgili
arkadaşımın millî konusundaki
Uyuyarak ama dokuzdan sonra da
mutlaka kahve içmesini dileyerek en derin duygularla iyi akşamlar
diliyorum.
Yasa tasarısı
bütün Türkiyeye hayırlı olsun. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Geçici 1inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/927 esas numaralı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısının Geçiş Hükümleri başlıklı Geçici
Madde 1e aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
(7) Bu kanun
yayımı tarihi itibarıyle Başkanlığa tahsis edilen
taşınmazlardan daha önce kiraya verilmiş olanlar veya hangi ad
altında olursa olsun bu taşınmazların
kullandırılmasına ilişkin sözleşmeleri bulunanlar,
sözleşmelerinde belirtilen bitim tarihi itibari ile sözleşmelerinde
tarih bulunmayanlar ise 31.12.2014 tarihine kadar başka bir işleme
gerek kalmaksızın kendiliğinden sona erer ve bu
taşınmazlar 2886 sayılı Kanunun 75 inci maddesine göre
tahliye edilir.
Ali Sarıbaş Fatma Nur
Serter Haluk
Eyidoğan
Çanakkale İstanbul İstanbul
Namık Havutça
Balıkesir
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe mi?
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Gerekçe
BAŞKAN
Gerekçe lütfen
Gerekçe:
Bu
madde ile sözleşme hukuku çerçevesinde faaliyetini sürdürmekte iken bu
kanun ile beklenmedik kayıplara uğraması muhtemel gerçek ya da
tüzel kişiliklere bir geçiş dönemi sağlanması maksadı
ile bu değişiklik gerekli görülmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Geçici 1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 14te bir adet
önerge vardır, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601
sıra sayılı kanun tasarısının 14. Maddesinde yer
alan "tarihinde" ibaresinin "tarihinden itibaren"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane İbrahim
Binici
Iğdır Kars Şanlıurfa
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR
VE TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen
Gerekçe:
Bu
değişiklik ile kanun metninin daha anlaşılır
olması amaçlanmıştır. Bu nedenle maddenin tasarı
metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Madde 15te bir
adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
601 sıra
sayılı kanun tasarısının 15. Maddesinde yer alan
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür ibaresinin Kanunun hükümleri
Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Pervin Buldan Mülkiye Birtane Erol Dora
Iğdır Kars Mardin
İbrahim Binici Adil Zozani
Şanlıurfa Hakkâri
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
MİLLÎ
EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
İSMET UÇMA (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet?
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN
Gerekçe lütfen
Gerekçe:
Bu
değişiklik ile kanun metninin daha anlaşılır
olması amaçlanmıştır. Bu nedenle maddenin tasarı
metninde değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
İkinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Oyunun rengini
lehte olarak belli etmek üzere Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet
Daniş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) Sayın Başkan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Gerçekten de
yaklaşık yedi saattir Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi
Alan Başkanlığı Kurulması Hakkındaki Kanun
Tasarısı üzerinde çalışıyoruz. Çanakkaleyi
konuşuyoruz, 1915i konuşuyoruz yani bizi konuşuyoruz, Türk
milletini konuşuyoruz, birlik, beraberliğimiz konuşuyoruz.
Çanakkale dendiğinde üzerinde tartışma olmayan, Türk milletinin
bütün unsurlarının aynı duyguyla, aynı heyecanla 1915i
yaşadığı bir kavramı konuşuyoruz aslında.
Çanakkale gerçeğine bakıldığında, 253 bin
şehidimizin olduğu, 131 değişik askerlik şubesinden
gelen şehitlerimizin bulunduğu, bunun toplam o günkü Osmanlı
coğrafyasındaki 24 ülkeden gelen gençlerin, gelen insanların
oluşturduğu bir grup olduğunu düşündüğümüzde gerçekten
de Çanakkale bizim tarihimizdir, Çanakkale, cumhuriyetimizin ön sözüdür.
Bakın,
Çanakkalede, daha öncesinde millî park olarak yönetilen alanda Orman
Bakanlığımızın, Milli Parklar Genel Müdürlüğümüzün
gerçekten ciddi çalışmaları oldu. Aslında 2003
yılından bugüne kadar bakıldığında sürekli 3
bakanın görevli olduğu, bir başbakan
yardımcısının veya bir devlet bakanının
koordinatörlük görevini üstlendiği, çalışmaların
yürütüldüğü bir alan oldu Çanakkale. Bunun sebebi de koordinasyondaki
zorluklardı. Ben Sayın Bakanımıza, öncelikle Sayın
Orman Bakanımıza ve onun çok değerli
çalışanlarına, yaptıkları bütün hizmetlerden
dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Yine, Sayın
Çelike, Sayın Bakanımıza da yıllardan beri
yaşadığımız sorunları giderecek bir
tasarıyı bugün önümüze getirdiği için huzurlarınızda
gerçekten teşekkür ediyorum.
Aslında birçok
şey konuşuldu. Çanakkale, artık 2003 yılından bugüne
gelindiğinde birçok şehitliğin ihya edildiği, altyapı
sorunlarının giderildiği, anıtların yükseldiği
bir alan. Ama buradaki en temel problemimiz alanın yönetim sorunu yani
alanın gençlerimize, Türk gençliğine anlatılması,
yaşatılması ve 1915 Çanakkale duygusunun gelecek nesillere
taşınabilmesi duygusudur. Alan kılavuzluğunu da, alan
yönetimini de, Alan Başkanlığını da bizim buradan
başlayarak konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Evet, Çanakkalede
1915te 253 bin gencimizi şehit verdik ama Türkiye Cumhuriyetinde,
yeryüzü var oldukça, bayrağımız dalgalandıkça Çanakkale
ruhu, Çanakkale gençliği yaşamaya devam edecektir ve bizim bu duyguyu
yeni nesillere, gençlerimize aktarmamız gerekmektedir.
Sayın
Halaçoğlunun da ifade ettiği gibi, 2003 yılından beri
tartışılıyor, bunun adımları atıldı,
ortaöğretimi bitirmeden bütün çocuklarımız, bütün gençlerimiz
Çanakkale şehitliklerini gezmeli. Ve 2003 yılında 10 bin gençle
TÜRSABın da destek verdiği bir kampanya bugün artık 2,5
milyonlara ulaşmış durumda. Türkiye'nin değişik...
Sadece Türkiye'den de değil, Misakımillînin dışından,
Balkanlardan dahi her yıl 2,5 milyon insanımızın,
gencimizin gelerek dolaştığı, gezdiği ve yeniden
birlik ve beraberlik şuurumuzun pekiştirildiği bir alan
hâlindedir. Dolayısıyla, bugün Komisyonda da muhalefet partisinden
arkadaşlarımızın vermiş olduğu desteklerle,
katkılarla, bugün burada kabul edilen önergelerle, verilen katkılarla
gerçekten bu alanın bundan sonra daha iyi yönetilebilmesi, daha koordineli
bir şekilde yönetilebilmesi, gelecek nesillere Çanakkale ruhunun aktarılabilmesi
anlamında çok önemli bir çalışma
yaptığımızı düşünüyorum.
Ben bu
çalışmaya katkı veren herkese, siz değerli milletvekili
arkadaşlarımıza, Sayın Bakanımıza ve değerli
çalışanlarına, bürokratlarına huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. Gelecek nesillere, gençliğimize, birlik ve
beraberliğimize bu kanunun hayırlar getirmesini temenni ediyor,
Çanakkale şehitlerimizi ve tüm şehitlerimizi huzurlarınızda
yâd ediyorum.
Hepinize
hayırlı akşamlar diliyorum, sağ olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN -
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
214 |
|
Kabul |
: |
206 |
|
Ret |
: |
8 |
Kâtip Üye Fehmi Küpçü Bolu |
Kâtip Üye Muhammet Rıza Yalçınkaya Bartın |
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın Bakan,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANI ÖMER ÇELİK (Adana) Saygıdeğer
Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; bu tasarıya
eleştirileriyle destek veren, buna katkı sağlayan herkese
teşekkür ediyorum, yüce Meclise teşekkür ediyorum.
Ben, yüce Meclisin
kayıtlarına geçsin ve bu Mecliste benden önce okunmuşsa bir kere
de ben bir Kültür Bakanı olarak okuyayım diye size bir anekdottan
bahsedeceğim, yüce Meclisin hatırasına arz edeceğim çünkü
bunun Gazi Meclis, Gazi sıfatını taşıyan bu Meclis
için fevkalade kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bizim
topraklarımızdan değil başka bir coğrafyadan Çanakkaleye
nasıl bakılıyordu, onunla ilgili bir anekdot.
Pakistanın
millî şairi Muhammed İkbal bir sabah uyanır, büyük Lahor
Meydanına gelir ve halkına bir konuşma yapar. Şair Nedvi
Ebul Hasan o konuşmayı şöyle anlatıyor: Lahorda bir
meydanda ciddi bir toplantı olmuştu. Sayılamayacak kadar
kalabalık vardı. Heyecan son haddine gelmişti. Trablusgarp
işgal edilmişti ve Trablusgarpın ardından sıra
Çanakkaleye gelecekti. Lahor halkı sırtlarındaki elbiselere
kadar, evlerindeki bakıra kadar çıkarıp verdiler. Verirken
şunu diyorlardı: Osmanlının, Mehmetçikin imdadına
yetişsin. Vagonlara yükleyip gönderiyorlardı. Konuşma kürsüsü
hazırlanmıştı. Nazarlar bir tarafa teveccüh etti, belli ki
büyük âlim ve şair geliyordu. O gelen insanda bütün bir milletin
ızdırabını çekmenin havası saklıydı, iki
büklümdü. Konuşma kürsüsüne çıktı, çok belagatlı
konuştu, insanları etkiledi; Osmanlıya, Müslümanlara yardım
etmenin faziletini anlattı ve Muhammed İkbal Lahordaki alanda yüz
binlere şöyle anlattı rüyasını: Bu dünyadan
göçmüştüm. Melekler beni rahmet ayetinin sahibi Efendimiz Hazreti Muhammed
(AS)ın huzuruna çıkardılar. Efendimiz buyurdu: Ey Hicaz
bahçesinin bülbülü, güller senin sözlerinin ateşiyle
ısındı. Senin gönlün aşk şarabıyla
coşkundur, secde ve niyazdır senin coşkunluğun.
Aşağılardan, yeryüzünden göklere doğru uçtuğun zaman
melekler sana yüceliğin sırrını verdiler. Cihan bahçesinden
çıkıp bana güzel bir koku gibi yaklaştın. Söyle bana ne
armağan getirdin? Dedim ki: Efendim, dünyada huzur ve rahat
kalmadı, gönlün arzu ettiği hayat ele geçmiyor. Varlık
bahçelerinde binlerce gül, binlerce lale var ama vefasızdır onlar,
terk eder bizi renkleri de kokuları da. Efendim, bunların yerine bir
şey getirdim size, cennette bile eşi benzeri olmayan bir
şişe kan getirdim. Bu senin ümmetinin namusudur, şerefidir,
vicdanıdır. Bu, Trablusgarpta, Çanakkalede şehit olan
askerlerinin kanıdır
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
4üncü sırada
yer alan, Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.-
Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/410) (S.
Sayısı: 90)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, bundan sonra komisyonun bulunamayacağı
anlaşılmıştır.
Alınan karar
gereğince, tasarı ve teklifler ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için, 19 Haziran 2014
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 00.46