TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
107nci
Birleşim
24
Haziran 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu'nun, İstanbul
Milletvekili Engin Alanın ant içerek milletvekilliği görevine
başlayacak olmasından dolayı mutlu olduğuna ve kararın
gecikmesi nedeniyle de üzüntü duyduğuna ilişkin konuşması
V.- ANT İÇME
1.- İstanbul
Milletvekili Engin Alan'ın ant içmesi
VI.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Zonguldak Milletvekili
Özcan Ulupınar'ın, Zonguldakın kurtuluşunun 93üncü
yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan'ın, ülkemizin birçok kentinde yaşanan işten
çıkarmalara ilişkin gündem dışı konuşması
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin
Altay'ın, İstanbul Milletvekili Engin Alanın özgürlüğüne
kavuşmasının CHP Grubu için memnuniyet verici bir olay
olduğuna ve yargının siyasallaşmasına karşı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin dik durması gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İstanbul Milletvekili Engin
Alanın yemin ederek görevine başlamasından dolayı mutlu
olduğuna ve Murat Sökmenoğluna Allahtan rahmet dilediğine
ilişkin açıklaması
3.- Muğla Milletvekili
Nurettin Demir'in, İstanbul Milletvekili Engin Alanı ve Balyoz
esaretinden serbest kalanları selamladığına ilişkin
açıklaması
4.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlu'nun, Murat Sökmenoğlu ve babası Tayfur Sökmene
Allahtan rahmet dilediğine ve İstanbul Milletvekili Engin
Alanın serbest bırakılması nedeniyle Türk milletine minnet
ve şükran duygularını ilettiğine ilişkin
açıklaması
5.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Hilal Kaplan'ın, son günlerde artan uyuşturucu
kullanımından ölümler nedeniyle yetkililerin önlem alması
gerektiğine ilişkin açıklaması
6.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı'nın, SSPE hastalığına
yakalanmış çocukların ve ailelerinin durumuna ilişkin
açıklaması
7.- Edirne Milletvekili Kemal
Değirmendereli'nin, Edirnede son aylarda meydana gelen yoğun
yağışlar ve dolu nedeniyle çiftçilerin uğradığı
zararlara ilişkin açıklaması
8.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbulda aile hekimliğiyle
ilgili sorunlara ve Kadıköydeki Kurbağalıderenin çevresinin
bir an önce düzenlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Türkiyenin, Iraklı Türkmenlerin
sığınabilecekleri güvenli bölgeleri zaman geçirmeden
oluşturması gerektiğine ilişkin açıklaması
10.- Adana Milletvekili
Muharrem Varlı'nın, Hükûmeti, Irakta IŞİD tarafından
kaçırılan Türk vatandaşlarını ve Türkmenleri
kurtarmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması
11.- Samsun Milletvekili
Cemalettin Şimşek'in, Türkiyedeki Suriyeli göçmen mültecilerin
durumuna ve Iraklı Türkmenlere sınırlarımızın
kapatılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
12.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim Özkan'ın, İstanbul Milletvekili Engin Alanı
tebrik ettiğine ve ülkenin birçok yerinde yaşanan dolu ve sel
felaketleri konusunda Hükûmeti duyarlılığa davet ettiğine
ilişkin açıklaması
13.- Erzincan Milletvekili
Muharrem Işık'ın, kuraklıkla ilgili çalışma
yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
14.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır'ın, Murat Sökmenoğluna Allahtan rahmet
dilediğine ve İstanbul Milletvekili Engin Alanı tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
15.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, Kütahya Seyitömer Linyit İşletmeleri ve
Termik Santralinin özelleştirilmesinden sonra işten
çıkarılan işçilerin durumuyla ilgili Hükûmeti göreve davet
ettiğine ilişkin açıklaması
VIII.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- HDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, KESKe
yapılan operasyonların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/987)
2.- Kocaeli Milletvekili
Lütfü Türkkan ve 19 milletvekilinin, 444lü hatlarla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/988)
3.- HDP Grubu adına Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, THY
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/989)
B) Duyurular
1.- Başkanlıkça,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonlarında siyasi
parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday
olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin
yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuru
C) Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden
değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1512)
2.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, 1/6/2014 tarihinde yapılan
mahallî idareler seçiminde belediye başkanı seçilerek
mazbatasını alan Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları
ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi
uyarınca belediye başkanlığını tercih
ettiğine ilişkin tezkeresi (3/1510)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının, Dominik Cumhuriyeti Meclisi ile
Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında parlamentolar arası dostluk
grubu kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/1511)
D) Önergeler
1.- İzmir Milletvekili
Aytun Çırayın, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/168)
2.- İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, (2/336) esas numaralı 7.
Cumhurbaşkanı Kenan Evrenin Cumhurbaşkanlığından
Kaynaklı Tüm Haklarının Geri Alınmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/169)
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 24 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde
sözlü soruların görüşülmemesine, bu birleşimde 381 ve 489
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu
Raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
X.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili
Kamer Genç'in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın
Danışma Kurulu önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- BDP Grubu adına Grup
Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın; Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 21 Milletvekilinin; Ankara Milletvekili
Cevdet Erdöl ve 20 Milletvekilinin; Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 20
Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 27 Milletvekilinin;
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 27 Milletvekilinin ve
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20 Milletvekilinin; Bilgi Toplumu
Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile İnternet
Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile
Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/108, 155, 156, 157, 158,
159, 160) (S. Sayısı: 381)
2.- İzmir Milletvekili
Rıza Mahmut Türmen ve 25 Milletvekilinin; MHP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili
Mehmet Şandırın; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 30 Milletvekilinin; AK PARTİ Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 135 Milletvekilinin; Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 Milletvekilinin ve BDP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel
Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) (S. Sayısı: 489)
XII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar'ın, enerji açığına ve olası enerji sorunları
için alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/43911)
2.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar'ın, enerji üretimine ve ithalatına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/43912)
3.- Kastamonu Milletvekili
Emin Çınar'ın, Kastamonu'ya yönelik yatırımlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/43913)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın, televizyon ve radyolarda
yayınlanan reklamlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/43979)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, bir kişinin Ziraat Bankası Yönetim Kurulu
üyeliğinden istifasına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/43983)
6.- Hatay Milletvekili Refik
Eryılmaz'ın, Suriyeli sığınmacılara ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın
cevabı (7/43985)
7.- Tekirdağ
Milletvekili Bülent Belen'in, bazı firmalara ait dahilde işleme izin
belgelerinin taahhütlerinin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/44021)
8.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak'ın, 2009-2014 yılları arasında
İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki şirketlere
gerçekleştirilen denetimlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/44045)
9.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında TBMM ile
bağlı kurum ve kuruluşlarınca kullanılan araçlar için
yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44152)
10.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, ithalata
bağımlılığın artmasına ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/44327)
11.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, yabancı yatırımlara ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/44328)
12.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, kaynağı belirsiz para
girişlerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin
cevabı (7/44329)
13.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçeri'nin, 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana Bakanlık ile
bağlı kurum ve kuruluşlardaki personel hareketlerine
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı
(7/44681)
14.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanlarının TBMM grup toplantılarında
yaptıkları bazı konuşmaları yayınlayan bazı
gazetelere Başbakan'ın avukatları tarafından ihtarname
gönderilmesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/44963)
24 Haziran 2014
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşimini açıyorum.
III. -Y O K L A M
A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Şükran Güldal Mumcu'nun, İstanbul Milletvekili Engin Alanın ant
içerek milletvekilliği görevine başlayacak olmasından
dolayı mutlu olduğuna ve kararın gecikmesi nedeniyle de üzüntü
duyduğuna ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasamıza göre milletvekillerinin göreve başlamadan önce ant
içmeleri gerekmektedir.
Şimdi, ant içmemiş olan İstanbul
Milletvekili Sayın Engin Alanı bu birleşimde ant içmek üzere
kürsüye davet edeceğim.
Kendisinin ant içerek milletvekilliği görevine
başlayacak olmasından dolayı mutluluğumuzu belirtiyorum,
kararın bu kadar gecikmesinden dolayı da üzüntümü bildiriyorum.
V.-
ANT İÇME
1.-
İstanbul Milletvekili Engin Alan'ın ant içmesi
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Alan. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
(İstanbul Milletvekili Engin Alan ant içti)
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Alan.
Hayırlı olsun.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Zonguldakın
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümü nedeniyle söz isteyen Zonguldak
Milletvekili Özcan Ulupınara aittir.
Buyurunuz Sayın Ulupınar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar'ın, Zonguldakın
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ÖZCAN ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Zonguldakın düşman işgalinden
kurtuluşunun 93üncü yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Zonguldak topraklarında milat öncesinden
başlayarak dört bin yıla yakın bir geçmişin ve çeşitli
uygarlıkların izlerini görürüz. 1848de başlayan kömür
üretimiyle birlikte, farklı kültür ve yaşam biçimi olan Rum, Ermeni,
Yahudi, Fransız, İtalyan, Hırvat kökenli insanlar kentimizde
yaşamışlardır.
Zonguldak, ilk dönemlerden başlayarak bir emek kenti
olarak ortaya çıkmıştır, bu nedenle emeğin
başkenti olarak adlandırılmıştır. 1900lü
yılların başlarında, özellikle cumhuriyet döneminden
sonraki yıllarda iş ve ekmek arayan insanların ilk adresidir.
Cumhuriyet dönemine kadar Osmanlı idaresinde olan Zonguldak, 8 Kasım
1829 tarihinde taş kömürünün bulunmasıyla önem kazandı. Taş
kömürü, zamanın en değerli madeni olduğu için yabancı
sermayenin de ilgi odağı hâline geldi.
Birinci Dünya Savaşından sonra ülkemiz,
tarihinin en ağır koşullarını içeren
anlaşmayı imzalamak zorunda bırakılarak düşman
işgali altında kaldı.
Zonguldak ve çevresi, zengin taş kömürü kaynağı olduğu
için, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Fransızlar
tarafından işgal edildi; amaç Fransız şirketlerin
haklarını korumaktı.
Şüphesiz en değerli hazine vatan
toprağıdır. Vatanımıza beslenen düşmanca
duygulara karşı her zaman tek yürek ve tek yumruk olmayı başarabilen ulusumuz,
Anadoluda Atatürkün önderliğinde ulusal kurtuluş ve
bağımsızlık hareketi başlatmış, uzun süren
mücadeleler vermiştir. Müdafai hukuk cemiyetlerine bağlı güçlerin
direnişi sonucunda ülkemiz için son derece önemi olan ilimiz, 21 Haziran
1921de düşman işgalinden kurtulmuştur.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin 1 Nisan 1924 tarihinde
kurduğu ilk il olan Zonguldak tam
bir cumhuriyet kentidir. Yeni Türkiye Cumhuriyeti, ilk büyük eğitim
atılımı için Zonguldakı seçmiş, ilk üniversitesini
1924 yılında Maden Mühendis Mekteb-i Âlisi adıyla burada
kurmuştur. Yüz seksen yıllık sanayi ve üretim kültürü olan
kentimiz, demir ağlarla ana yurdun dört baştan örülmesine katkı
sağlamıştır.
Zonguldak, kömür madenleriyle enerji ve ısı,
Çates Elektrik Santraliyle ışık vererek, Erdemir ve Karabük
Demir Çelik Fabrikalarıyla demir çelik üreterek Anadolunun imar
edilmesinde, demir yollarının Anadoluyu kucaklamasında önemli
bir görevi yerine getirmiştir.
Zonguldakta ilk işçi örgütlenmesi sayılan
Amele Birliği 1921de, Ziraat Sandığı 1913, Ticaret ve
Sanayi Odası 1919, Baro 1927, Halkevi 1932de, Maden Kömürü Havzası
İşçileri Sendikası 1946da kurulmuştur.
Çalışanların örgütlenmesi açısından Zonguldak,
ülkemizin önde gelen illeri arasındadır. Zonguldak ülkemizin tüm
illerine kara yolu, hava yolu, demir yolu ve deniz yolu ulaşımı
olan ender illerimizden birisidir.
Taş kömürü üretimiyle birlikte, 1925
yılında Türk Antrasit Fabrikası, 1948 yılında
Çatalağzı Termik Santrali, Filyos Ateş Tuğla
Fabrikası, 1968 yılında Ereğli Demir ve Çelik
Fabrikaları ve Çaycuma SEKA Kâğıt Fabrikası kuruldu.
Zonguldak, bu tabloyla kömür üretiminin yanı sıra sanayi
kimliğini de kazandı.
Ulu Önderimiz ilimizin ülkemiz için olan önemini
cumhuriyetin kuruluşunun ardından Zonguldakı ziyareti
sırasında şu sözlerle ifade etmiştir: Zonguldakın
derin toprakları altındaki madenler ne kadar kıymetliyse bizim
nazarımızda da Zonguldak o kadar kıymetli bir vilayetimizdir.
Her bir metrekaresi alın teri, şehit kanı ve mücadele olan
ilimiz, Atatürkün de dediği gibi taşı toprağıyla
kıymetli bir ilimizdir. Özellikle, çok uzun yıllardan beri,
yeryüzünün metrelerce altında zor şartlara karşı büyük çaba
sarf ederek ülkemizin kalkınması adına yapılan işte
önemli bir yere sahip olan madenci kardeşlerimizin emeği göz
ardı edilemez.
Karadeniz Ereğlinin elpek bezi, çeliği ve
Osmanlı çileği, Devrekin el emeği göz nuru bastonu ve mis
kokulu gevrek simidi, Alaplının fındığı,
Çaycumanın yoğurdu, Gökçebeyin tavuğu, Filyos Vadisi Projesi,
doğa harikası mağaraları, denizi ve taş kömürüyle
özdeşleşmiş ilimizin yemyeşil doğasıyla
vazgeçilemez olduğu bir gerçektir.
AK PARTİ Hükûmeti olarak bizler de ilimizin
kalkınması, tanıtılması ve modern görünüme
kavuşması için çalışmalarımızı bütün
hızıyla sürdürüyoruz. Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal
Atatürk olmak üzere millî mücadelede şehit ve gazi olan tüm askerlerimizi,
taş kömürünü bularak ülkemizin ve ilimizin kalkınmasında önemli
katkıları bulunan Uzun Mehmeti ve taş kömürünü alın
terleriyle canları pahasına çıkarırken şehit
düşen bütün madencilerimizi rahmetle ve minnetle anıyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ulupınar.
Gündem dışı ikinci söz,
cevaplandırılmayan soru önergeleri hakkında söz isteyen Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurunuz Sayın Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, cevaplandırılmayan soru
önergelerine ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; açıklık,
şeffaflık ve denetim, yolsuzlukları caydıran en önemli
süreçlerdendir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü iktidarı
denetleyecek çok sayıda mekanizma öngörmüştür, bunlardan biri de soru
önergesidir. Oysa, Hükûmet üyeleri soru önergelerine cevap vermemekte, cevap
vermiş gibi yapmakta ve denetimden kaçmaktadır. Meşru ve yasal
iş yapmayanlar, usulsüzlük, haksızlık ve yolsuzluk yapanlar
ancak soru önergelerine doğru cevap vermezler. Saklayacak bir şeyi
olmayanların sorulara cevap vermemesi düşünülemez.
Cevaplandırılamayan ya da geçiştirilen sorular cevap
verilemeyecek vahim durumların olduğunun da kanıtıdır.
Özellikle, İçişleri Bakanlığına
dışarıdan atanmış olan Efkan Ala, bir devlet
adamı ciddiyetiyle bağdaşmayan şekilde soru önergelerine
yaklaşmakta, soru önergelerine cevap veriyor gibi soru önergelerini
geçiştirmekte, âdeta dalga geçmektedir. Kendisine ait olduğu iddia
edilen ve İnternete düşen ses kaydında da yasama gücünün yasa
dışı işleri yasal hâle getirmekte
kullanılabileceği söylemleri vardır. Alanın kendisine ait
olduğu iddia edilen ses kaydında Yüzde 50 oyumuz var,
yaptığımızı suç olmaktan çıkarırız.
diyor.
Değerli milletvekilleri, soru önergeleri, millî
iradenin temsilcileri olan milletvekillerinin iktidarı denetleme
araçlarıdır. İçişleri Bakanlığına yönelik
olarak verdiğimiz soru önergelerine İçişleri Bakanının
verdiği cevaplar millî iradeyle alay eden, saygısız, ciddiyetsiz
sorumsuzluk örnekleridir.
Millet adına İçişleri
Bakanlığına yönelik olarak yönelttiğimiz soru önergelerinde
özet olarak şunu sorduk: Belediye şirketlerinin
sattığı ve kiraladığı taşınmazların
sayıları, satış yöntemi, bu satışla elde edilen
gelirler ve bu gelirlerin nerede harcanmış olduğu. Belediye
şirketlerine satılan ve kiralanan taşınmazlardan hangileri,
hangi bedellerle üçüncü kişi, şirket, kurum ve kuruluşlara
satılmış ya da kiralanmıştır? Soru önergelerinin
tarihi 9/7/2013tür. Belediyelere yönelik 169 soru önergesi on ay sonra,
15/05/2014 tarihinde Efkan Ala imzalı olarak
cevaplandırılmıştır, daha doğrusu
cevaplandırılmamıştır. Bakan Ala, ibretlik
yanıtında, belediyelerin satış ve kiralama
işlemlerinin hangi mevzuat ve hangi yasal çerçevede
yapıldığından söz etmiştir. Bu satışlarla
elde edilen gelirlerin nerelere harcandığına yönelik soru ise
belediyelerin türlü hizmet ve yatırımlarında
kullanıldığı şeklinde yanıtlanmaktadır. Ey Efkan
Ala, sen bizim zekâmızla dalga mı geçiyorsun! Herhâlde, bu Efkan Ala,
sorduğumuz soruyu anlayamamış, sorulara cevap vermemiş,
formaliteyi yerine getirmiştir. Madem bu soruların cevabı bu
kadar basitti, yarım sayfalık cevap için on ay neden beklediniz
Sayın Efkan Ala? Efkan Ala, kendisine yönelik olarak sorduğumuz bütün
soruları geçiştirmekte, doğru cevap vermemekte ve bulunduğu
makamın gereklerine uygun bir biçimde davranmamaktadır.
Alanın sorduğumuz soru önergelerinden
birkaçına verdiği ibretlik cevaplar şöyledir:
Soru: 17 Aralıktan bugüne kadar Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesinde görevden alınan, yeri değişen sivil
memurların sayısı, görevleri ve görevden alınma gerekçeleri
nelerdir?
Cevap: İlgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde
görevlerden alınmışlardır.
Soru: Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından
satın alınan bazı mal ve hizmetler nasıl, kimlerden, hangi
usullerle alınmıştır? Diğer teklifler nelerdir?
Cevap: Soru önergesine konu edilen malzemelerin
alımı Kamu İhale Kanununa göre yapılmıştır.
Sorular, yolsuzluğun ve yozlaşmanın boyut
ve çapını ortaya koyduğu için cevaplandırılamamış
ve geçiştirilmiştir. Denetimsiz yerel yönetimler, satış,
kiralama ve rant amaçlı imar değişiklikleri, ahbap çavuş
yöntemiyle milletin serveti yolsuzluk ve yozlaşma aracı olarak
kullanılmaktadır.
Bize gelen bilgilerden, İçişleri
Bakanlığının soruları belediyelere gönderdiği,
belediyelerin bunlara cevapları verdiği ve Bakanın, bu
cevaplardan kamuoyunun haberdar olmasının infial
yaratacağını bildiği için durumu geçiştirdiği...
Efkan Ala, soru önergelerini geçiştirerek
sorumluluktan kurtulamazsın. Kaçtığın yere kadar seni
kovalayacağız. Millet adına, yaptığının
hesabını sizden sormak bizim görevimiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Gündem dışı üçüncü söz, ülkemizin birçok
kentinde yaşanan işten çıkarmalar hakkında söz isteyen
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplana aittir.
Buyurunuz Sayın Kaplan. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, ülkemizin birçok kentinde
yaşanan işten çıkarmalara ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Geç de olsa Sayın Engin Alanın aramızda
bulunmasından mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.
Anayasamızın 49uncu maddesine göre, devlet,
çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma
hayatını geliştirmek, çalışanları korumak ve
çalışma barışını sağlamak için gereken
tedbirleri almak zorundadır. Hükûmetinizin iktidara geldiği günden bu
yana, tam tersi bir politika izlenmiştir. Gerek kamuda gerekse özelde
hızla taşeronlaşma ve güvencesiz çalıştırma âdeta
bir yaşam hâline gelmiştir. Özellikle, tehlikeli iş kolları
olan madencilik, enerji ve inşaat sektörü gibi alanlarda
çalışmanın ağır koşulları nedeniyle iş
kazaları meydana gelmekte ve bu nedenle de dünyada en çok iş
kazalarının olduğu bir ülke konumuna geldik. İktidara
geldiğinizde, 2002 yılında taşeron işçi
sayısı yaklaşık 400 bindi, bugün 2,5 milyon. Bugün, sadece
kamusal alanda, kamu alanında çalışan taşeron işçi
sayısı 600 bin. Avrupa Birliği ülkelerinin tümünü göz önünde
bulundurduğumuzda yaklaşık 4,5 milyon taşeron işçinin
üçte 1inin Türkiyede olması sizce, Hükûmetinizce ayrıca
düşünülmesi gereken bir nokta.
Değerli milletvekilleri, torba yasa Komisyonda görüşülüyor,
görüşülüyorken gelin, kamuda taşeronlaşmayı ortadan
kaldıralım. Eğer kamuda yapmakta zorlanıyorsanız
gelin, ağır ve tehlikeli iş kollarında
taşeronlaşmayı ortadan kaldıralım. Böylelikle iş
kazalarının ve günde ortalama 3 işçimizin
yaşamını yitirmesinin önüne geçmiş oluruz. Biliyorsunuz,
daha önce burada, Kocaeli milletvekilleri olarak verdiğimiz maden iş
kolundaki taşeronlaşmayı ortadan kaldırmaya önce olumlu bir
yaklaşım içinde bulundunuz ama şimdi gündeme gelmemesi için bir
gayret içerisindesiniz. Samimiyetimle söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak verdiğimiz bu kanun teklifini, eğer ağır ve
tehlikeli iş alanlarının tümünde taşeronlaşmayı
kaldırmayı düşünüyorsanız biz yeniden gözden geçirmeye
razıyız.
Değerli milletvekilleri, işçiler ne istiyor,
nedir bu taşeronlaşma diye her defasında sokakta, fabrikada
insanların dilinden düşmeyen olay nedir? İşçiler,
verilmeyen özlük haklarının verilmesini istiyor, keyfî uygulanan uzun
çalışma saatlerinin ortadan kaldırılmasını
istiyor, gerekçesiz ve patronun keyfiyle işten atılmalarına son
verilmesini istiyor, sendikal faaliyetlerde bulunmanın, örgütsel
yapıların içerisinde bulunmanın işten atılma nedeni
olmamasını istiyor, yıllık izinlerin ve ücret
zamlarının keyfî olarak uygulanmasına dur diyor, ayrıca,
kıdem ve ihbar tazminatının güvence altına
alınmasını istiyor. İşte istedikleri konu bu.
Şimdi soruyorum size: İşçilerin çocuklarına gelecek
vadetmeleri için güvenceli ve sağlıklı bir ortamda
çalışma istekleri çok mu? Neden buna karşı bu kadar
direniyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, Kocaeli, Türkiye'nin
sanayisinin en önemli kentlerinden biri. Şöyle bir algı var:
Kocaelinde sanayinin, fabrikaların çok olması nedeniyle sanki burada
işsizlik yok. Belirtmek istiyorum, dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiyedeki
işsizlik oranlarının 1,5-2 puan üstünde Kocaelinde bir
işsizlik var. Bölgemizde işçi kıyımları keyfî olarak
uygulanmakta; âdeta insanlara, işçilere, çalışanlara zulmedilmek
isteniyor. Size örnek vermek istiyorum: Son altı ay içerisinde
TÜBİTAK Gebze Yerleşkesinden 240 işçi sorgusuz sualsiz
işten atıldı. İş daraltılması nedeniyle
Feniş Alüminyumda 640 işçi sokağa bırakıldı;
dokuz ay geçmiş olmasına rağmen, hâlâ kıdem
tazminatlarını alamadılar. M.T Reklam Şirketinde
çalışan 45 işçi sendikal faaliyetlerde bulunma gerekçesiyle
işten atıldı. Kocaeli Tıp Fakültesi Hastanesinde 6
işçi arkadaşımız sendikal faaliyetlerde bulunma
gerekçesiyle kapının önüne konuldular. Son günlerde, Yıldız
Suntada 47 işçi küçülme gerekçe gösterilerek aslında -örgütsel ve
sendikal faaliyetlerde bulunma gerekçeleriyle- gerekçesiz olarak sokağa
bırakıldılar, kapının önündeler. İzmit
Belediyesinde seçim öncesinde Roman vatandaşlara verilen sözlerde
durulmadı, 30 işçi sokağa bırakıldı.
Değerli milletvekilleri, şunu vurgulamak istiyorum:
Somada yaşanan iş cinayetlerinden sonra, gelin bu millete
verdiğimiz sözü yerine getirelim, taşeronlaşmayı kamudan
kaldıralım. Eğer bunu yapmakta muktedir değilseniz
ağır ve tehlikeli iş kollarındaki alt işvereni ortadan
kaldıralım. Torba yasa görüşülüyorken gelin bu konuda önlem
alalım.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz işçilerin lehine
yapılacak olan düzenlemelerde her zaman size destek vermeye hazır
olduğumuzu belirtir, yüce heyeti tekrar saygıyla selamlarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Gündeme geçmeden önce sisteme girmiş sayın
milletvekillerine söz vereceğim.
Önce, Grup Başkan Vekili olarak Sayın Altay,
buyurunuz.
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, İstanbul Milletvekili Engin
Alanın özgürlüğüne kavuşmasının CHP Grubu için
memnuniyet verici bir olay olduğuna ve yargının
siyasallaşmasına karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinin dik
durması gerektiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alana ve
Parlamentomuza, Milliyetçi Hareket Partisine geçmiş olsun diyorum.
12 Haziran 2011 seçimleriyle oluşan 24üncü Dönem
Meclisimiz üç yıl boyunca ayıplı, fireli ve defolu olarak
çalıştı. 8 üyesi tutsak olarak göreve başladı. Süreç içerisinde
üyeler birer, ikişer özgürlüklerine kavuştu ve nihayet en son Engin
Alan da özgürlüğüne kavuştu. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
bizim için memnuniyet verici bir olaydır ancak bu olay göstermiştir
ki kuvvetler ayrılığı prensibinin muhafazası gerçekten
Türkiye için yaşamsal değer ve önem taşımaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasi dışı yollara tevessül
edenlere karşı ne kadar dik durmalıysa yargının
siyasallaşmasına karşı da o kadar dik durmalıdır
diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Altay.
Buyurunuz Sayın Hamzaçebi
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, İstanbul
Milletvekili Engin Alanın yemin ederek görevine başlamasından
dolayı mutlu olduğuna ve Murat Sökmenoğluna Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alanın
yemin ederek görevine başlamış olması nedeniyle son derece
mutlu olduğumu ifade ediyorum. Cezaevinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunan
milletvekillerinden sonuncusu olan Sayın Engin Alanın çok
gecikmiş bir şekilde de olsa Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin
etmiş olması son derece önemlidir. Bu yeminle birlikte, Silivri
mahkemelerinde yaşanan hukuksuzluk bir kez daha gözler önüne serilmiştir.
İnanıyorum ve diliyorum ki Türkiye Cumhuriyeti bir daha böyle
hukuksuzlukları yaşamayacak, bu hukuksuzlukları yapanlar da
mutlaka, yargı önünde, yapmış oldukları hukuksuzluklar
nedeniyle yargılanacaktır.
Yine, bir ikinci konuda duygularımı ifade etmek
istiyorum. Eski Hatay Milletvekilimiz Sayın Murat Sökmenoğlunun
rahmete intikal etmiş olması nedeniyle kendisine Allahtan rahmet
diliyorum; ailesine, yakınlarına ve Hataylılara sabır
diliyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Hamzaçebi.
Sayın Demir
3.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in, İstanbul Milletvekili Engin
Alanı ve Balyoz esaretinden serbest kalanları
selamladığına ilişkin açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Ben de İstanbul Milletvekilimiz Engin Alanı ve
bütün Balyoz kumpasından, esaretinden serbest kalan kahramanları
buradan selamlıyorum.
Özellikle de Ortacalı yazar Yadigar
Sarının Engin Alan ve kahraman askerler için yazdığı
şiiri burada okumak istiyorum:
Sen üzülme millî kahraman Engin Alan.
Herkes asaletini gösteriyor, bunlar plan.
Esaretten kurtulduk, cumhuriyetti kalan.
İftiradır, ihanettir, bunların hepsi
yalan.
Vatan, millet, cumhuriyet için koştun.
Canını yok saydın, hain peşine
düştün.
Sen hırsız, arsız değil, orduya
baştın.
Cumhuriyetten intikam bunlar, yalan.
Osmanlıda zindan var, bizde Kemal var.
Bilmez miyim o yürek oraya nasıl sığar?
Karanlıklar korksun, elbet güneş doğar.
Cumhuriyete saldırı bunlar, hepsi yalan.
Sen bir cansın, geç bunları, önce
vatansın.
Yüreğinde cesaret dolu, eşsiz kahramansın.
Aslanlar kükreyin, kurtuluş yeniden yansın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın Halaçoğlu
4.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Murat Sökmenoğlu ve
babası Tayfur Sökmene Allahtan rahmet dilediğine ve İstanbul
Milletvekili Engin Alanın serbest bırakılması nedeniyle
Türk milletine minnet ve şükran duygularını ilettiğine
ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Öncelikle 21inci Dönem Milletvekilimiz merhum Murat
Sökmenoğlunun ailesine, bütün camiamıza
başsağlığı diliyorum. Allah rahmetini esirgemesin.
Tabii, bu arada, muhterem babaları Tayfur
Sökmenoğlunu da anmadan geçemeyeceğim. Hatay
Cumhurbaşkanımız olan ve Türkiyeye Hatayın
katılımında çok önemli bir rol oynayan Tayfur Sökmenoğluna
da rahmetler diliyorum.
Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla son tutuklu
mahkûm olan Engin Alan Beyin de aramıza katılmasından
dolayı da bütün camiamıza ve Türk milletine minnet ve şükran
duygularımı iletmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Halaçoğlu.
Sayın Kaplan
5.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan'ın, son günlerde artan
uyuşturucu kullanımından ölümler nedeniyle yetkililerin önlem
alması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Son dönemlerde ülkemizde ve Kocaelinde sıkça da
sözü edilen bir noktayla karşı karşıyayız: Bonzaiden
ölüm vakaları. Kocaelinin Gebze ilçesinde ve Kocaeli merkezde
-İzmitte- 2 olmak üzere, bir de iki gün önce Bursada, bonzaiden
dolayı gençlerimizin ölümüyle karşılaştık.
Uyuşturucu gençlerimizin hayatını karartmak
noktasındadır. Dikkatinizi çekmek istediğim asıl
sıkıntı, bunun esrar, morfin gibi uyuşturucu olarak kabul
edilmemesi, 182 siteden yedi gün yirmi dört saat satışının
yapılıyor olması ilginç bir nokta. Bununla ilgili
alınması gereken tedbirlerden yetkilileri uyarmam gereken bir
başka nokta da, uyuşturucuyla ilgili mücadelede AMATEM gibi
merkezlerden randevu almak için ne yazık ki anne ve babalar sekiz ay, bir
yıla yakın bir randevu sistemiyle karşılaşmak
zorundalar. Gençlerimizin önünü ve yaşamını karartmamak
adına yetkililerin bu konuda, hem AMATEM konusunda hem de gençlere
verilecek olanlar konusunda önlem almalarını istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Atıcı
6.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın, SSPE
hastalığına yakalanmış çocukların ve ailelerinin
durumuna ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinin küçük misafirleri vardı. Bu misafirler, kızamık
hastalığına yakalanmış ve daha sonrasında beyin
erimesi olmuş olan, tıbbi adıyla subakut sklerozan panensefalit
yani SSPE hastalığına yakalanmış olan çocuklar ve
aileleriydi. Bu dramı Türkiye Büyük Millet Meclisine aktardılar ve
Sağlık Bakanlığından çok küçük istekleri vardı,
diyorlardı ki:
1) Bütün çocukları kızamık
aşısıyla aşılayın, kızamık
olmasınlar, SSPE hastalığına -beyin erimesi
hastalığına- yakalanmasınlar.
2) Buna rağmen yakalanan çocuklar olursa
bunları tedavi ediniz, rehabilite ediniz ve hastaneler bunları geri
çevirmesin.
Dertlerini anlatıyorlardı.
3) Bu konuda yapılacak olan araştırmalara
fon ayırın ki bu çocuklara tedavi imkânı sağlansın.
diyorlar, ben de iletiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Sayın Değirmendereli
7.-
Edirne Milletvekili Kemal Değirmendereli'nin, Edirnede son aylarda
meydana gelen yoğun yağışlar ve dolu nedeniyle çiftçilerin
uğradığı zararlara ilişkin açıklaması
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Edirnede son aylarda meydana gelen yoğun
yağışlar ve etkili dolu, özellikle buğday üretimine büyük
zarar vermiş durumdadır. Edirne Lalapaşa ilçemizin Dombay,
Tuğla, Demirköy, Hüseyinpınar köylerinde; İpsalanın, yine,
Paşaköy, Balabancık, Sultan beldesinde büyük zarar vardır.
Çiftçinin büyük mağduriyetini biraz olsun
hafifletmek için Tarım Kredi ve Ziraat Bankasına olan
borçlarının ertelenmesi talebi vardır çiftçilerimizin.
Ayrıca, zarar görmeyen bölgelerdeki buğday
hasadı hızla yapılmaktadır, ancak taban fiyatı da
belli değil. Ofis açılmamıştır. Bir an önce taban
fiyatının belirlenip ofislerin buğday alımına geçmesi
talep edilmektedir.
Ayrıca, çeltik üreticileri de arazilerinin uçakla
ilaçlanmasına izin verilmesini talep etmektedirler.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Değirmendereli.
Sayın Öğüt
8.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbulda aile
hekimliğiyle ilgili sorunlara ve Kadıköydeki
Kurbağalıderenin çevresinin bir an önce düzenlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İstanbulda aile hekimlerinin boş olan 123
kadrosu için ilan verildi geçen hafta fakat ancak 10 tanesi dolabildi. 10
müracaat var, geri kalan 113 aile hekimliği kadrosu boş. Bu 113
kişi, burada 113 olarak belki algılanıyor olabilir ama 450 bin
kişilik bir popülasyona bakıyor, 450 bin kişinin doktorluğunu
yapıyor. Şu anda 450 bin kişinin koruma önlemleri
alınmıyor, aşılama sistemine geçilmediği için 450 bin
kişi korumasız durumda.
Sağlık ocağı
basamağını bozar, tüm sistemin
sıkıntısını aile hekimlerine yüklerseniz, sistem her
yerinden böyle patlayacaktır. Buna bir an önce önlem alınması
gerekmektedir.
Bir de Kadıköyde Kurbağalıdere iki
haftada 3 kere taşmış, bölgedeki tüm parklar ve evleri su
basmıştır, onlarca araç pert hâline gelmiştir, Kuşdili
Parkı yok olma tehlikesindedir. Burada bilinçsiz bir şekilde bir
düzenleme yapılmaktadır. Buranın bir an önce düzenlenmesi
gerekip Kadıköy
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Yeniçeri
9.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türkiyenin, Iraklı Türkmenlerin
sığınabilecekleri güvenli bölgeleri zaman geçirmeden
oluşturması gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Irakta kan gövdeyi götürüyor. Orta Doğuda
sınırlar yeniden çiziliyor. Stratejik kör AKP iktidarı yüzünden
Türkmenler, fiziki ve siyasi soykırıma uğruyor. Davutoğlu,
Türkmenleri oyalıyor, peşmergeye teslim olmaya zorluyor. Böylece,
Türkmen bölgeleri de peşmerge denetimi altına giriyor. IŞİD
katilleri sadece Türkmenleri ve bölge halkını değil,
İslamı da katlediyor. 125 bin Telaferli Türkmen çöl ortasında
imdat bekliyor. Bunlar olurken Davutoğlu, Kerkükün barış ve
huzur şehri olmasını istiyoruz. gibi suya sabuna tirit
konuşmalar yapıyor, Türkmenlerin çığlıklarına
kulaklarını kapatıyor. Türkiye, Türkmenlerin
sığınabilecekleri güvenli bölgeleri zaman geçirmeden
oluşturmak zorundadır, aksi takdirde yarın geç olacaktır,
dökülen Türkmen kanlarından AKP doğrudan sorumlu tutulacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.
Sayın Varlı
10.-
Adana Milletvekili Muharrem Varlı'nın, Hükûmeti, Irakta
IŞİD tarafından kaçırılan Türk
vatandaşlarını ve Türkmenleri kurtarmaya davet ettiğine
ilişkin açıklaması
MUHARREM VARLI (Adana) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu IŞİDin yaptığı hadiselerle
ilgili yayın yasağı getirildi. Dolayısıyla şu
anda, kaçırılan şoförler ve konsolosluktaki rehin tutulanlarla
ilgili kimsenin bir bilgisi yok çünkü yayın yasağı var. Ancak,
oradaki şoförlerin yakınları bize ulaşıyorlar, feryat
figan içerisindeler. Buradaki insanların durumu ne olacak? Hükûmet bununla
alakalı nasıl bir çalışma yapıyor? Bu insanlar ne
zaman serbest kalacaklar? Bununla alakalı kamuoyunun hiçbir bilgisi yok,
Hükûmetin bununla alakalı net bir bilgi vermesi lazım; bu insanlar
bizim insanlarımız, bizim ülkemizin insanları. Orada
IŞİDin tehdidi altında, güneşin altında aç susuz bir
şekilde günlerden beridir bekletiliyorlar ve Hükûmet bunlarla ilgili
hiçbir şey yapmıyor.
Bir an önce, Hükûmeti bunları kurtarmak adına
bir gayret içerisine çağırıyorum, davet ediyorum ve oradaki
Türkmenlerin de bir an önce imdadına yetişilmesi lazım. Yüz
binlerce Türkmen çölde aç ve susuz, Türkiye Cumhuriyeti devletinden yardım
bekliyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Varlı.
Sayın Şimşek
11.-
Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Türkiyedeki Suriyeli
göçmen mültecilerin durumuna ve Iraklı Türkmenlere
sınırlarımızın kapatılmaması
gerektiğine ilişkin açıklaması
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiye çok önemli bir dönemden geçiyor. Önemli
sınır komşularımız olan iki ülke bölünmek üzere.
Birkaç yıldan beri Türkiye, muhaliflere yardım ederek bu bölünme
politikalarının üzerine benzin dökmektedir. Türkiye'nin
güneydoğu sınırından kimin gelip kimin geçtiği belli
değildir.
Bir sayın bakan, geçenlerde, Türkiye'deki Suriyeli
göçmen mülteci sayısının 1 milyonu geçtiğini ifade
etmiştir. Bu sınırlarımız her bakımdan Türkiye
için bir tehdit oluşturmaktadır. Bir taraftan PKK istediği gibi
sınır ötesi ve berisine geçerek aklına gelen her eylemi
yapmakta, diğer taraftan bazı terör örgütü grupları ise Hatayda
ve Konyada eylemler yaparak insanlarımızı öldürmekte, Hükûmet
ise 1 milyon Suriyeliyi ağırlayarak büyük devlet olma
iddiasını sürdürmektedir. Bunun yanında ise Irakta yerlerinden
yurtlarından olan 120 bin Türkmene sınırlarımızı
kapatarak yerinde yardım yaptığını söylemektedir. 1
milyon Suriyeliyi ağırlamakla övünen Türkiye, Türkmen
kardeşlerimize sınırı kapatarak ne yapmak istemektedir? Bir
an önce bu Türkmen kardeşlerimizin bu sorunlarına
Eğer
Türkiyeye iltica etmek istiyorlarsa bunları yapması gerekmektedir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şimşek.
Sayın Özkan
12.-
Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, İstanbul Milletvekili
Engin Alanı tebrik ettiğine ve ülkenin birçok yerinde yaşanan
dolu ve sel felaketleri konusunda Hükûmeti duyarlılığa davet
ettiğine ilişkin açıklaması
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Engin Alanın
aramıza katılmasını tebrik ediyorum, başarılar
diliyorum.
Günümüzde küresel ısınmadan dolayı
ülkemizin birçok yerinde, başta Burdur olmak üzere, Yozgat, Edirne,
Gaziantep, Kocaeli, Geyve, Sakarya, Kastamonu, Zonguldak, Bartın, Ankara,
İzmir, Antalya, Isparta, Konya gibi birçok ilimizde dolu ve sel
felaketleri olmuştur. Bakanlık mesaj geçmiştir üreticilerimize,
faizli bir erteleme söz konusudur fakat vatandaş bitaptır, faizsiz
bir erteleme düşünmektedir. Ayrıca, özel bankalara olan borçları
için kamu bankalarından kendilerine bir desteğe ve tohumluk ürüne ihtiyaçları
vardır, tohumlukları kalmamıştır. Buğday gibi,
nohut gibi, mercimek gibi, diğer ürünlerde tohum
sıkıntısı çekmektedirler. Ben şimdiden
Bakanlığı uyarıyorum.
Ayrıca, hayvancılık konusunda da samana
ihtiyaç duyulacaktır. Şu anda biçim başlamıştır.
Gerekli tedbirlerin, gerekli depolamanın yapılması gerekmektedir
ülkemizde. Değişik yerlerde ürün vardır.
Bakanlığı ve Hükûmeti duyarlılığa davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
Sayın Işık
13.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işık'ın, kuraklıkla ilgili
çalışma yapılması gerektiğine ilişkin
açıklaması
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, biliyorsunuz, bu sene
Türkiye'de ve Erzincanda çok büyük kuraklık var. Şu anda,
Fıratta ayakların ıslanmadan karşıdan
karşıya geçebilirsin. Sulamanın kaderi yalnızca sulama
birliklerine bırakılmış, sulama birlikleri bu konuda hiçbir
şey yapamıyor. Hükûmet, durmadan HESlerin yapılması için
izin verirken sulamalarla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Biz burada
seçmene selam gönderirken Hükûmet üç maymunu oynamaktadır. Kredileri
erteledik. diyor ama önündeki asıl tehlike olan samanın ithal
edilmesi, çiftçilerin perişan durumunun görüşülmesi, bu konuda
çalışma yapılması gerekir diyorum.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Şandır
14.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır'ın, Murat Sökmenoğluna
Allahtan rahmet dilediğine ve İstanbul Milletvekili Engin
Alanı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Çok teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Öncelikle, Murat Sökmenoğlu, Hakkın rahmetine
kavuşmuştur. Ona, Yüce Allahtan rahmetler, acılı ailesine
başsağlığı diliyorum.
Murat Sökmenoğlu özel, önemli bir şahsiyetti.
Hatay Devletinin kurucusu Tayfur Sökmenin oğlu ve Meclisimizde çok
önemli görevler yapmış önemli bir siyaset adamıydı. Ona
yüce Allahtan rahmetler diliyorum.
İkinci olarak da, 24üncü Dönem, Milliyetçi Hareket
Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alanın bugün yemin
ederek milletvekilliği görevine başlamış olmasını
tebrik ediyorum, memnuniyetimi ifade ediyorum. 21inci yüzyıla
yakışmayan, Türk demokrasisine, Türk yargısına
yakışmayan, milletin oyuyla seçilmiş bir milletvekilinin üç
yılı geçkin bir süre hapiste tutulmuş olması bugün sona
ermiştir. Böyle bir ayıptan kurtulmuş olmayı da Meclisimiz,
demokrasimiz açısından önemli bir kazanım olarak görüyor, tekrar
tebrik ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Şandır.
Sayın Işık
15.-
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın, Kütahya Seyitömer Linyit
İşletmeleri ve Termik Santralinin özelleştirilmesinden sonra
işten çıkarılan işçilerin durumuyla ilgili Hükûmeti göreve
davet ettiğine ilişkin açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Geçen hafta da gündeme getirdiğim bir konuyla ilgili
yeni gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bilindiği gibi, geçen yıl, 18 Haziran 2013
tarihinde Kütahya Seyitömer Linyit İşletmeleri ve Termik Santralinin
birlikte özelleştirilmesinin ardından işçi kıyımı
son haddine ulaşmıştır. Dün itibarıyla
yaklaşık 530 civarında işçinin işine son verilen bu
işletmede ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu
işletmelerin özelleştirilmesi sürecinde işçilere verilen
sözlerin tutulmasını, işletme sahiplerinin ihale sözleşmesi
dışındaki isteklerinin yeniden değerlendirilerek
sözleşme hükümlerine aykırı davranışlarının
mutlaka engellenmesi gerektiğini belirtiyor, bu konuda Hükûmeti acilen
çözüm bulmaya ve göreve davet ediyorum.
Size de teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Gündeme geçiyoruz.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır; okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, KESKe yapılan operasyonların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/987)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de kamu hizmetleri alanında, sendikal
örgütlenme özgürlüğünün güvencesi ve demokratik sendikal muhalefetin en
güçlü sesi ve temsilcisi olan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna
yapılan operasyonların düşünce ve örgütlenme özgürlüğü
açısından araştırılması amacıyla
Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104'üncü ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken
Bingöl
HDP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
2009 yılından bu yana KCK adı altında
yürütülen operasyonlarla yaklaşık 8 bin kişi gözaltına
alınıp çoğu tutuklandı. Bu kişiler arasında
BDP/Blok'un 6 milletvekili, 2 Eş Genel Başkan
Yardımcısı, 17 MYK üyesi, 52 PM üyesi, 32 belediye
başkanı, 16 belediye başkan vekili ile yardımcısı
ile çok sayıda BDP parti yöneticisi ve üyesi bulunmaktadır.
Operasyonlar BDP'ye yönelik başlamakla birlikte zamanla toplumsal
muhalefetin tümünü; gazetecileri, avukatları, sendikalıları da
kapsayacak şekilde genişletildi. Şu an, bu operasyonlar
nedeniyle 35 avukat, 37 gazeteciyle birlikte, yüzlerce Kamu Emekçileri
Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi kamu emekçisi tutuklu
bulunmaktadır.
KCK operasyonlarının temel amacı,
Kürtlerin örgütlü olduğu bütün demokratik zeminleri dağıtmak ve
demokratik siyaset alanlarını Kürtlere kapatmak olsa da bu
operasyonlar ile Türkiye'deki demokratik muhalif güçlerle Kürtlerin
birlikteliği de hedef alınmaktadır. Bu durumu akademisyenleri,
yazarları, gazetecileri, insan hakları savunucularını
hedefleyen operasyonlarda gördüğümüz gibi toplumsal yaşamın
vazgeçilmez örgütlü gücü olan sendikalara yönelen müdahalelerde de açık
bir şekilde görüyoruz.
28 Mayıs 2009 tarihinde 35 sendikalının
gözaltına alınmasıyla başlayan sendikal alana yönelik
müdahaleler günümüze kadar genişleyerek devam etmiş, 13 Şubat
2012'de KESK ve bağlı sendikalardaki kadın örgütlenmesini hedef
alacak boyuta ulaşmıştı. 25 Haziranda ise bu durum artık,
hukukla bile açıklanamayacak pervasızlık düzeyine çıkarak,
250 bin üyesi olan ve sendikal mücadelenin asıl gücü olan KESK'in Genel
Başkanı başta olmak üzere, bağlı sendikaların
yöneticileri ve üyeleri KCK operasyonu adı altında gözaltına
alındı. Genel merkezleri ve şubeleri güvenlik güçlerince
basılıp arşivlerine el konuldu. Gözaltına alınan
sendikacılardan bazılarını sıralarsak, durumun
vahameti daha net olarak anlaşılacaktır: KESK Genel
Başkanı Lami Özgen, TÜMBEL-SEN Genel Sekreteri İzzettin
Alpergin, TÜMBEL-SEN 2 no.lu Şube Başkanı Devrim Kahraman,
TÜMBEL-SEN 2 no.lu şube yöneticileri Yılmaz
Yıldırımcı, Ferruh Çelik ile EĞİTİM-SEN
Genel Sekreteri Mehmet Bozgeyik, EĞİTİM-SEN MYK üyeleri Abdullah
Kahraman, EĞİTİM-SEN Kadın Sekreteri Sakine Eryılmaz,
SES Genel Sekreteri Sıddık Akın. Bu sendikacıların
ortak bir özelliği sendikal mücadelede en önde yer alan Kürt
yurttaşlarımız olmalarıdır. Bu operasyonda sendikal
mücadele içerisinde yer alan Kürt yurttaşlarımızın hedef
tahtasına konulduğu çok açıktır. Durum artık, hukuki
bir soruşturmanın ötesinde "Kürt avına" dönüşmüştür
ve bu durumun hukuki gerekçelerle açıklanamayacağı
ortadadır.
Sendikal alana yönelik KCK operasyonunun diğer bir
özelliği de KESK'İ etkisizleştirmektir. Bu operasyonun
gerçekleştirilme nedeni, KESK'in ve KESK'li sendika yöneticilerinin
antidemokratik yasalara karşı grev ve toplu sözleşme hakkı
için gösterdiği direniştir. 21 Aralıktaki büyük grev, 28 Martta
4+4+
KESK bu ülkede emekçiler tarafından sokakta kurulan,
demokrasi kültürünün ve hukukun üstünlüğünün yerleşmesinde kilit bir
öneme sahip olan bir kuruluştur. Türkiye'de kamu emekçilerinin örgütlenerek
demokratik mücadelelerini yürüttükleri, örgütlenme özgürlüğünün güvencesi
olan bir konfederasyondur. Kamu emekçilerinin örgütlenme özgürlüğü ve
örgütlenme hakkının korunması, Türkiye'nin de onay verdiği
ILO sözleşmeleriyle güvence altına alınmıştır.
Hiçbir gücün, kamu emekçilerine sendikal çalışmalarından
dolayı müdahale etmeye hakkı yoktur. Bu durum Anayasanın
51'inci maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Fakat, bugün tüm bunlar yok sayılarak, özel yetkili mahkemeler
aracılığıyla KCK operasyonları adı altında,
KESK ayrıştırılarak kamu emekçilerinden tecrit edilmek ve
tasfiye edilmek isteniyor.
Türkiye'de kamu hizmetleri alanından sendikal
örgütlenme özgürlüğünün güvencesi ve demokratik sendikal muhalefetin en
güçlü sesi ve temsilcisi olan KESK'e yönelik operasyonların düşünce
ve örgütlenme özgürlüğü açısından
araştırılması elzemdir.
2.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve 19 milletvekilinin, 444lü hatlarla
ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/988)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
444'lü hatları kullanarak mal ve hizmet üreten
kuruluşlar tüketicinin milyonlarca liralık kayba uğramasına
neden olmaktadır. Vatandaşlarımızın
sorunlarını çözmeden almış oldukları haksız
kazancın önüne geçilmesi ve sorunların giderilmesi için
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
talep ederiz. 21/06/2012
1) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
2) Alim Işık
(Kütahya)
3) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
4) Oktay Vural (İzmir)
5) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
6) Mustafa Kalaycı (Konya)
7) Ali Öz (Mersin)
8) Sümer Oral (Manisa)
9) Ali Halaman (Adana)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
12) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
13) Enver Erdem (Elâzığ)
14) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
15) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
16) Celal Adan (İstanbul)
17) Sinan Oğan (Iğdır)
18) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
19) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
20) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
Gerekçe:
Bugün Türkiye'de yoğun şekilde
kullanılmakta olan ve tüketicileri her gün milyonlarca liralık zarara
uğratan 444'lü telefon hatlarına müdahale edilmesi gerekmektedir.
444'lü hatlara ait ücretlerin normal hatlardaki ücretlerle eşit düzeye
getirilmesi, tüketiciyi korumamakta sadece zararlarının kısmen
azalmasına yardımcı olmaktadır.
Tüm bankalar, tüm hava, deniz ve kara nakil
araçlarının irtibatlanma birimleri, paralı televizyon
kanalları ve hastaneler dâhil halka yaygın hizmet veren diğer
kurum ve kuruluşlar, 444'lü hatlardan kendilerine
ulaşılması gereken bütün seçenekleri yani normal telefon
hatlarını (ve de faksla ulaşma olanaklarını) devre
dışı bırakarak, elektronik posta ile
ulaştığında bile, yurttaşlarımızı yine
444'lü hatlara yönlendirmektedirler.
Bu hatlar, bekleme süresi çok
uzatıldığı için çok pahalı hatlardır. Bu hatlar,
yurttaşlarımızı saatlerce kendilerinin belirlediği
seçenekler arasında dolaştırıp duruyorlar ve bu
hatları kullanmanın ödemelerini de yurttaşlara fatura
etmektedirler.
Diğer bir konu ise: Tüketicileri sinir küpü hâline
getiren bu uygulama, belki 15-20 dakika, monoton bir müzik ve arada bir
müşteri temsilcisinin ha bire, "Şu anda, tüm operatörlerimiz
meşguldür. Lütfen, hatta kalın ya da daha sonra tekrar deneyin."
sözleriyle tüketiciyi bloke ederek bütün hatta kalma süresinin ödemesini de
tüketiciye yüklemektedirler. Tüketici eğer uzun süre hatta bekliyorsa ya
hat kesilmekte ya da hattan düşmek suretiyle hizmetleri kesilmiş
olmaktadır.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinin tümünde,
tüketicilerin kendileriyle irtibatlanmalarında, görüşme ücreti, mal
veya hizmeti satan tüketici tarafından ödenen 800'lü hatlar
kullanmaktadırlar. Bu uygulama hem bir uygarlık göstergesi hem de
tüketiciye saygılı olmanın bir gereğidir.
Malınızı veya hizmetinizi satmak istiyorsunuz,
karşılığında para kazanmak istiyorsunuz. O hâlde
tüketicinin cebine el atarak işe başlama diye bir yöntem
bulunmamaktadır. Kısaca, yurttaşlarımız göz göre göre
soyuluyor. Soyulmaları karşılığında da
işlerinin çözümlenmediği de bilinmektedir.
444'lü hatların
vatandaşlarımızın sorunlarını çözmeden
almış oldukları haksız kazancın önüne geçilmesi ve
uygar ülkelerdeki 800'lü bedava hatların devreye sokularak sorunların
giderilmesinde alınması gereken önlemlerin tespiti için,
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını
talep ederiz.
3.-
HDP Grubu adına Grup Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris
Balukenin, THY çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/989)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hava iş kolunun ülkemizde özellikle son
yıllarda büyük önem kazandığı ortadadır. Bu önem
çerçevesinde çalışanlara yönelik koruyucu düzenlemeler de
yapılması gerekirken aksi uygulamalar yaşanmaktadır. Bunun
en bariz örneği 30 Mayıs 2012'de hava iş koluna grev ve lokavt
yasağı getiren kanundur. Grev yasağının getirilmesiyle
birlikte hava iş kolunda daha şimdiden ciddi
sıkıntılara neden olmuştur. 29 Mayıs 2012 günü grev
haklarını kullanan THY çalışanlarının
yaşadıkları sorun ve mağduriyetlerinin
araştırılması ve hava iş kolundaki mevcut
sıkıntıların tüm yönleriyle araştırılıp
ihtiyaçlarının belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci,
TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ederim.
İdris Baluken
Bingöl
HDP Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Hava iş kolunun gelişen teknolojiyle birlikte
ülkemizde ulaşımda önemli bir yer tuttuğu gözlemlenmektedir,
buna bağlı olarak bu iş kolunda çalışanların
sayısı artmaktadır. İş koşulları gereği
çalışanlarının niteliğinin ve yaşam
koşullarının çok önemli olduğu bu sektörle ilgili ne
yazık ki gerekli düzenlemeler yapılmamıştır, aksine 29
Mayıs 2012'de Mecliste, havacılık sektörüne grev ve lokavt
yasağı getiren kanun THY çalışanlarının grevi
ardından yasalaşmıştır.
Bu, siyasal iktidarın çalışanlardan
intikam alma politikasının gereği olmuştur. Fakat, trajik
olan, mevcut hakları olan grev hakkını kullandıkları
gerekçe gösterilerek yaklaşık 400 THY çalışanının
işine son verilmesidir. Havacılık sektörüne grev ve lokavt
yasağı getiren yasa henüz yasalaşmadan, haklarını
kullanan işçilerin işten hukuksuz bir şekilde
çıkarıldıkları tüm kamuoyunun takdiridir, işten
çıkarılma usulü de halkın vicdanında derin bir
kırılmaya neden olmuştur. Cep telefonlarına gönderilen
mesajlarla işçilere işten çıkarıldıkları
bildirilmiş ve bunun hangi gerekçeyle olduğu bildirilmemiştir.
Bu yöntem, tüm THY çalışanlarına yönelik bir tehdit olarak
algılanmıştır. İşten çıkarılan
işçilerden birçoğu o an orada olmadıklarını ya da
çalışma saatleri olmadığını bildirmelerine
rağmen herhangi bir gerekçe kabul edilmemiştir, oysa işçilerden
çoğunun elinde o gün izinli olduklarına dair resmi belgeler
bulunmaktadır.
THY çalışanı olarak grev hakkını
kullandıkları için işten çıkarılan işçilerin
durumu, hiçbir gerekçenin anayasalarda güvence altında olan hakların
kullanılmasına engel olmaması ilkesi çerçevesinde
değerlendirilmelidir. THY yönetimi Anayasa ve yasalara aykırı
bir karar almıştır. Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir kurumu,
sınırlar içinde faaliyet gösteren hiçbir özel veya kamu şirketi
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı faaliyet gösteremez.
Yasaların
bağlayıcılığı esasını hiçbir kurum ve
kuruluş kendi yönetimi tarafından bozamaz, ihlal edemez, oysa
maalesef THY çalışanlarının işten
çıkarılması bizce tam da böyle bir durumdur. Kimlerin greve
katılıp kimlerin katılmadığına
bakılmaksızın, HAVA-İŞ Sendikasına üye olanlar,
şahsi kanaatler gereği cep telefonu mesajıyla işten
çıkarıldılar. Bir çalışan ise işten
çıkarıldığında yurtdışı seferinde
görevli olduğu için o ülkede bırakılmıştır.
Bunlar, hava iş kolundaki hükümranlığın,
pervasızlığın hangi boyutlara
ulaştığının göstergesidir.
İşçilerimize sahip çıkılması ve
onların mağduriyetlerinin giderilmesi, sosyal devlet ilkesi
gereği Meclisin görev ve sorumluluğundadır. Bu nedenle, hava
iş kolunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesi,
sorunlarının araştırılması, yapılması
gereken düzenlemelerin yapılması ve geçmişe dönük
mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla bu Meclis araştırmasının
hayati olduğunu düşünmekteyiz. Toplumdaki hiçbir kesimi öteleme,
onlara sağır kalma gibi bir durum asla olmamalıdır.
Yaşanmış ya da yaşanması muhtemel tüm
mağduriyetlerin giderilmesi elzemdir. Bu, her an her yerde yüz yüze
olduğumuz halkımıza karşı sorumluluğumuz gereğidir.
Hava iş kolundaki sorunlar da toplumumuzun önemli sorunlarından
biridir. Bu nedenle, çalışanların sorun ve
mağduriyetlerinin araştırılması için Meclis
araştırması komisyonu gerekmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
B)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile
Avrupa Birliği Uyum komisyonlarında, siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday
olmak isteyen, siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 30 Haziran
2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
Başbakanlığın bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerine sunacağım.
C)
Tezkereler
1.-
Başbakanlığın, Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının yeniden
değerlendirilmesi için evrakın ve fezlekenin iade edilmesine
ilişkin tezkeresi (3/1512)
19 Haziran 2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna hakkında
tanzim edilen ve ilgi (a) yazı ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının yeniden değerlendirilmesi
için evrakın ve fezlekenin iadesinin talep edildiğine dair Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki
ilişikte gönderilmiştir.
Gereğini arz ederim.
Beşir
Atalay
Başbakan
Yardımcısı
BAŞKAN Anayasa ve Adalet komisyonları
üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan (3/280) esas numaralı Dosya,
Hükûmete geri verilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Muş Milletvekili
Sırrı Sakık, 1 Haziran 2014 tarihinde yapılan mahallî
idareler seçiminde Belediye Başkanı seçilerek mazbatasını
almıştır.
Sayın milletvekilinin, Mahallî İdareler ile
Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında
Kanunun 17nci maddesi gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğu yazıyı
okutuyorum:
2.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, 1/6/2014
tarihinde yapılan mahallî idareler seçiminde belediye başkanı
seçilerek mazbatasını alan Muş Milletvekili Sırrı
Sakıkın, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları
ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanunun 17nci maddesi
uyarınca belediye başkanlığını tercih
ettiğine ilişkin tezkeresi (3/1510)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
30 Mart 2014 tarihinde yapılan mahalli idareler
genel seçiminde Ağrı ili Belediye Başkanı seçildim.
Belediye Başkanı seçilmiş olduğuma dair mazbata örneği
ektedir.
Mahallî İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları
ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun'un 17'nci maddesinde yer
alan "Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il
genel meclisi ve belediye meclisi üyeliği ile muhtarlık bir
şahıs uhdesinde birleşemez. Bu görevlerin birisinde
bulunanlardan bir diğerine seçilenler, seçim sonuçlarının
kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içinde
tercih haklarını kullanırlar. hükümleri uyarınca
09/06/2014 tarihinde tarafıma tebliğ edilen mazbatayla belediye
başkanlığı görevini tercih ediyorum. 23/06/2014
Sırrı
Sakık
Muş
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, bu tercih karşısında Muş
Milletvekili Sırrı Sakıkın Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeliği, belediye başkanlığını tercih ederek
göreve başladığı tarih itibarıyla, daha önceki
uygulamalara da uygun olarak kendiliğinden sona ermiş
bulunmaktadır.
Bilgilerinize
sunulmuştur.
Komisyondan istifa
tezkeresi vardır, okutuyorum:
D)
Önergeler
1.-
İzmir Milletvekili Aytun Çırayın, Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/168)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Parti yönetiminde
görev almamdan dolayı, üyesi bulunduğum TBMM Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan istifa ediyorum.
Gereğini
bilgilerinize arz ederim. 24/06/2014
Aytun Çıray
İzmir
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C)
Tezkereler (Devam)
3.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Dominik
Cumhuriyeti Meclisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında
parlamentolar arası dostluk grubu kurulmasına ilişkin tezkeresi
(3/1511)
18/06/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 4üncü maddesi uyarınca
Dominik Cumhuriyeti Meclisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında
parlamentolar arası dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurulun
tasvibine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.54
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik yapalım, itiraz var.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.13
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.24
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı tezkeresinin yapılan ikinci
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza
sunacağım, elektronik olarak bu oylamayı yapacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Tezkere kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Şimdi, Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutup, işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
IX.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 24 Haziran 2014 Salı günkü
birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesine, bu birleşimde
381 ve 489 sıra sayılı Meclis Araştırması
Komisyonu Raporlarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
24/6/2014
Danışma Kurulunun 24/06/2014 Salı günü
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Mustafa
Elitaş Engin
Altay
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf Halaçoğlu İdris
Baluken
Milliyetçi Hareket Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun; 24
Haziran 2014 Salı günkü (bugün) birleşiminde sözlü soruların
görüşülmemesi, bu birleşimde 381 ve 489 sıra sayılı
Meclis Araştırması Komisyonu raporlarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesi, önerilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN
Evet.
Buyurunuz
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirilen
Danışma Kurulu kararıyla, bugün soruların sorulmaması
ve iki tane Meclis araştırması komisyonu raporunun müzakere
edilmesi istenilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yüzlerce soru soruyoruz ve bu sorulara bakanlar olarak Hükûmet
üyeleri doğru dürüst cevap vermiyorlar, hep yanlış cevap
veriyorlar, hep gerçekleri inkâr ediyorlar.
Ayrıca,
İç Tüzükümüzde haftada iki gün, çarşamba ve salı günleri
soruların cevaplandırılması öngörüldüğü hâlde, bugüne
kadar -bu Meclisin çalışması üç sene oldu- daha çarşamba
günü soruların cevaplandırıldığı bir gün
olmadı. Şimdi, böyle bir Meclis olmaz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin İç Tüzükü fiilen işlemez hâldedir.
Değerli
milletvekilleri, aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi fonksiyonunu
kaybetmiştir, bence yapması gereken şeyleri yapmamaktadır,
Anayasa askıya alınmıştır.
Bakın, 17 Aralık ve 25 Aralık
hırsızlık ve yolsuzluk olayları nedeniyle, evvela Tayyip
Erdoğan Bana darbe yapıldı. dedi. Peki, sana darbe
yapıldıysa Tayyip Bey, bu senin grubun, 17 Aralıkta ve 25
Aralıkta yapılan yolsuzluk ve hırsızlıklarla ilgili,
Bunlar yolsuzluktur, hırsızlıktır. diye niye
soruşturma önergesini verdi? Demek ki siz de bunun bir darbe değil,
bir yolsuzluk ve hırsızlık olduğunu kabul ettiniz, bunu
yapan bakanların da suçlu olduğunu kabul ettiniz. Arkasından 3
bakan istifa etti, 1 bakanı da azlettirdiniz. Yani bir bakanın
azledilmesi çok önemli bir olay. Daha önce, bakanlar azledildiği zaman
Yüce Divana gitti ve Yüce Divanda yargılandı.
Şimdi, 5 Mayısta, aşağı
yukarı iki ay önce, soruşturma komisyonu kurulması kabul edildi.
Şimdi, AKP, iki aya yakın bir zaman geçmiş, soruşturma
komisyonuna üye vermiyor. Ya arkadaşlar, Anayasanın 100üncü
maddesine göre soruşturma komisyonunun en geç iki ay içinde -yani göreve
başladığı tarihten- görevini yapması, bitirmesi ve
bitirmediği takdirde de iki ay ek süre istiyor. E, şimdi, bunun
amacı nedir? Hırsızlık ve yolsuzluk yapmakla itham edilen
kişilerin uzun zaman hırsızlık ve yolsuzluk ithamı
altında kalmaması ve bunlarla ilgili iddiaların en seri
şekilde araştırılarak ortaya çıkması ve bunlar
suç işlemişlerse ceza görmesi, eğer masum ise aklanması
gerekir ama AKP vermiyor. Meclis Başkanı, burada gündem belirlerken,
her gün sunuşlarda Ey Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları, bakın, bu AKP kendisi bakanlarının
yolsuzluk ve hırsızlık yaptığı yolunda
soruşturma önergesi verdi, bu soruşturma önergesi soruşturma
komisyonu kurulmak suretiyle kabul edildi ama işi oyalıyor, iki ay
geçmesine rağmen bunu bildirmiyor. demesi lazım ki bu halk da
bilsin. E, halk bilmeyince
Şimdi, Cemil Çiçek aslında Meclis
Başkanı değil, AKPnin yolsuzluklarını ve
hırsızlıklarını örtmeye çalışan tam bir
görevli, oraya gelmiş. Onun için, böyle bir Meclis
Anayasa açıkça
ihlal ediliyor. Anayasayı ihlal eden bir Meclisin fonksiyonu da
kalmamış demektir.
RECEP ÖZEL (Isparta) Meclis Başkanına hakaret
ediyor, siz de duyuyorsunuz!
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, her gün birtakım yalanlarla karşı
karşıyayız. 2011 yılında Tayyip Erdoğan dedi ki:
Benim evime böcek koymuşlar, büroma böcek koymuşlar. 2011
yılında bu böcek meselesi araştırıldı fakat bir
şey yoktu, kapatıldı. Fakat, ne zaman ki 17 Aralık ve 25
Aralıkta hırsızlık ve yolsuzluk ortaya çıkınca
Efendim, bana darbe yapıldı, paralel devlet var. dedi, şimdi
de bunları tekrar, yine çıkarıyor ortaya. Aslında ortada
bir şey yok. Zaten, olsaydı, o zaman savcı bunun hakkında
gerekli soruşturmayı yapardı. Ama, arkadaşlar,
sıkıştığı zaman gündemi değiştirmek
için Vay efendim, benim telefonlarımı dinlediler, ailemi dinlediler
Ya, kimsenin senin telefonunu falan dinlediği yok. Fakat, her gün muhakkak
bir yalan atıyor ortaya.
Şimdi, mahkemeler incelemiş, bunun suçsuz
olduğuna dair, bu kişilerin tutuklanmasını gerektirecek bir
durum yok, bunları tahliye
etmiş. Vay efendim, sen nasıl tahliye edersin? Ya, Tayyip
Erdoğan, sen hâkim misin? Hâkimsen hâkimlerin görevine son ver, de ki:
Kararları ben vereceğim arkadaş. Hâkimler görevinden çekilsin.
Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri.
RECEP ÖZEL (Isparta) O, tahliye değil, adli
kontrol; sen de bilmiyorsun bunu.
KAMER GENÇ (Devamla) Bir memlekette
Başbakanlık makamında oturan kişinin o
Başbakanlık makamının gerektirdiği sorumluluk ve
dürüstlükte hareket etmesi lazım.
İdari karar veriliyor, Atatürk Orman
Çiftliğinde kendisi için yaptırdığı sarayın
hukuka aykırı olduğuna dair bir karar veriliyor, yürütmenin
durdurmasına karar veriliyor, Tayyip Erdoğan diyor ki: Ben
kararı tanımam ya! Yiğitlerse gelsinler, yıksınlar!
Bunu kime söylüyor biliyor musunuz? Bu Meclise diyor. Diyor ki: Ey Meclis, ben
seni tanımıyorum. Bak, yargı kararını da
tanımıyorum.. Ya Tayyip, sen eğer yargı kararını
tanımıyorsan ben seni hiç tanımam.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya Başkan, bu
nasıl konuşma, böyle bir konuşma olabilir mi? Niye
uyarmıyorsunuz?
KAMER GENÇ (Devamla) Çünkü, arkadaşlar, yargı
Anayasadan kaynaklanan bir güç. Eğer bir kişi Anayasayı
tanımıyorsa biz de onu tanımıyoruz. Bugün Tayyip
Erdoğanın Başbakanlığı meşruluğunu
kaybetmiştir çünkü Ben yargı kararını
tanımıyorum. diyor arkadaş. Yargı kararını
tanımayan insan Başbakanlık makamında oturur mu?
Şimdi,
getirmişsiniz
Bakın, geçen hafta burada bir kanun çıktı.
Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olarak, 17 Aralık ve 25
Aralıkta, mahkemelerin dinleme kararları üzerine tespit edilmiş yolsuzluk
iddialarıyla ilgili belgelerin ortadan kaldırılması ve
soruşturmayı kapatmak için tuttu, İzmir
Başsavcılığına ve Adana
Başsavcılığına telefon etti. Git, o belgeleri ortadan
kaldır, soruşturma evraklarını ortadan kaldır,
savcıyı da değiştir. dedi.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Orada mıydın sen?
KAMER
GENÇ (Devamla) Ondan sonra da onunla ilgili fezleke geldi Meclise. Meclis
Başkanı, tabii, Meclis Başkanı değil ki Meclis
Başkanı demek için bin şahit lazım. Bunları tutuyor,
iade ediyor.
RAMAZAN
CAN (Kırıkkale) Sayın Başkan, niye uyarmıyorsunuz?
Temiz bir dille konuşsun!
KAMER
GENÇ (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bir memlekette bir Meclis,
yargı kararlarını uygulamayan bir yürütme gücüne karşı
eğer sessiz kalıyorsa orada artık, Meclisin hükmi şahsiyeti
yok. Dolayısıyla onları uygulamadı ve geri gönderdi. Hâlâ
da şimdi
Kanun getirildi, Ceza
Kanununda değişiklik yaptınız. Efendim, dediniz ki:
Soruşturma aşamasında yargıya müdahale etmekten
dolayı ceza kesilmez. Şimdi de yine bir torba kanunla bir hüküm
getiriyorsunuz: Efendim, mahkeme kararlarını
uygulamayacağız, idari yargının kararlarını
uygulamayacağız. Peki, bu neyin anlamıdır beyler?
Eğer bir memlekette mahkeme kararlarını
uygulamıyorsanız bu kadar hâkim ve savcıya niye maaş
ödüyorsunuz? Niye bu vatandaşlar mahkemeye dava açıyorlar, davada o
kadar masraf ediyorlar, avukat tutuyorlar? Bunlar Türkiyenin geleceğini
karartan ve körelten durumlardır.
Şimdi, önümüzde
Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde eğer Tayyip Erdoğan
aday olursa yüzde 99 değil, yüzde 100 istifa etmesi lazımdır.
Çünkü Cumhurbaşkanı
Sizin çıkardığınız
kanun, okuyun çıkardığınız kanunu. Bu kanunda diyor
ki: Tüzel kişiler Cumhurbaşkanı adayına yardımda
bulunamaz. Tayyip Erdoğan devletin uçağını
kullanıyor, devletin bürosunu kullanıyor, devletin
arabasını kullanıyor. Bu, açıkça Anayasayı ve
yasayı ihlaldir. Dolayısıyla, istifa etmediği takdirde,
Yüksek Seçim Kurulu da
Zaten, maalesef, hâkimler, Tayyip Erdoğan
karşısında yargı görevinin gerektirdiği
tarafsızlık ve kişiliği göstermiyorlar, göstermek durumunda
kalırlarsa Tayyip Erdoğanın istifa etme zorunluluğu
ortadadır. Benim şahsi kanaatime göre, Tayyip Erdoğan aday
olamaz, aday olabilmesi için mal bildiriminde bulunması lazım. Tabii, çok
devasa serveti var; bu servetin içinde yurt dışında
olanları var, bunların hepsini beyan edemez. Beyan etse bunlar hemen
ortaya çıkar ve bunu da kendisi biliyor ve Mal Bildirimi Kanununa
muhalefetten dolayı kendisi de yüzde yüz mahkûm olacaktır. Tabii,
bunları biliyor. Göreceğiz tabii zaman içinde.
AHMET YENİ (Samsun) Boş hayaller kurma.
KAMER GENÇ (Devamla) Benim hayalim mayalim değil.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sen mi garipsin?
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, AKPliler, bugün bu
memlekette yapılan yolsuzlukların, hukuksuzlukların baş
sorumlusu sizsiniz, Hükûmetiniz. Yarın, çocuklarınız size
yapılacak saldırılara cevap veremezler, toplum içinde utanç
içinde gezerler.
AHMET YENİ (Samsun) Sen kendini düşün!
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, memleket elden gitmiş;
efendim, Musul Konsolosluğu birileri tarafından işgal
edilmiş, o Musul Konsolosluğunu işgal eden kişilere silah
veren sizsiniz, sizin Hükûmetiniz.
AHMET YENİ (Samsun) Hâlâ yalan konuşuyorsun,
yalan!
KAMER GENÇ (Devamla) Bugün 80 küsur Türk
vatandaşı on beş gündür tutukludur, tutsaktır fakat kimse
kendi vatandaşlarına sahip çıkmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Bunlar gerçekten utanç verici
şeyler. Aslında, sizin
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, bu
kişiler niye sırtlarını dönmüşler?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sana ne!
BAŞKAN Onu bilemem efendim.
KAMER GENÇ (Devamla) Ben çıkınca niye
sırtlarını döndüler?
BAŞKAN Lütfen, Sayın Genç
KAMER GENÇ (Devamla) Bunların biraz
utanmaları lazım.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Teşekkür ediyoruz.
KAMER GENÇ (Devamla) Niye sırtlarını
dönmüşler? Sizin müdahale etmeniz lazım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Sana ne!
BAŞKAN Onu bilemeyiz efendim, niye döndüklerini.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lehinde konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurunuz efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, siyasi parti grup başkan vekillerine
teşekkür ediyorum. Dün yaptığımız görüşme
çerçevesinde bugünkü programı ayarlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
değerli üyelerinin oylarıyla kurulan komisyon raporları
görüşüldükten sonra, Türk milletine mal olması amacıyla
yaptığımız komisyon toplantılarının burada
görüşülmesini sağlamaktı. Ama, burada konuşan kişi,
hem kendi partisinin hem diğer partilerin grup başkan vekillerinin,
grupların aldığı kararların hilafına ve çok
çirkin bir şekilde yaptığı konuşmayla hepimizi rencide
etmiştir, üzmüştür. Kişinin Ben temizim. demekle, Ben
şöyle dürüstüm. demekle, Namusluyum. demekle namuslu olması mümkün
değildir. Çamur ne kadar çamurluğunu bilirse ancak o kadar güzel
olur. Lağım çukurunun Ben temizim. dediği sürece temiz
olması mümkün değildir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Başkanım, özellikle, bakın,
arkadaşlarımız uyardı, itiraz ettiler. O itiraz
çerçevesinde, siz, İç Tüzükümüzün 161inci maddesinin 3üncü
fıkrasını derhâl uygulamak zorundaydınız. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanına hakaret eden bir kişinin İç
Tüzükümüzün 161inci maddesinin 3üncü fıkrasına göre alması
gereken müeyyide bellidir. Meclis Başkanını beğenmiyor
olabilirsiniz, ayrı partiden olabilir. Ama, siz Türkiye Büyük Millet
Meclisinin hukukunu korumakla görevliyseniz, orada Meclis Başkanı
adına görev yapıyorsanız, burada konuşan kişinin,
Meclis Başkanına hakaret edenin derhâl sözünü kesip ve İç
Tüzükün 161inci maddesinin 3üncü fıkrasını uygulamanız
gerekir ve sizi İç Tüzükü uygulamaya davet ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
Danışma Kurulunun önerisini
oylarınıza sunacağım
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana sataştı.
Lağım çukurunu bana atfetti ve çok çirkin konuştuğumu
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lağım
çukuru Ben temizim. derse temiz değildir dedim. Sen lağım
çukuruysan kalk konuş.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, ben sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, burada Meclis
Başkanlığını yöneten kişilerin, Meclis
Başkan Vekillerinin, milletvekillerinin düzgün bir Türkçeyle ve
eleştiriyi düzgün bir şekilde yapacağını önceden
biliyor olmaları gerektiğini düşünürüz.
Şimdi, burada hakaret etmeden eleştirmeyi bütün
milletvekillerinin yapmasını rica ediyorum. Birbirinize
karşı eleştiri tabii ki yapılacaktır, her makam
eleştirilebilir ama hakaret içeren sözcüklerle yapılamaz bu
eleştiriler.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben hakaret etmedim ki.
BAŞKAN - Onun için eleştirinin hakaret
içermeyecek şekilde yapılmasını sayın
milletvekillerinden rica ediyorum. Bunu da kürsüde olan milletvekilini uyararak
yapmanın onlara ayrıca yakışmadığını düşünüyorum.
Ve kürsüye çıkan her milletvekilinin de sözüne dikkat etmesini
düşünüyorum. Ve hakaret olduğunu eleştirerek tekrar hakaret
edilmesini de uygun görmüyorum.
O zaman, Sayın Genç, şahsınıza
yönelik hakaret yapılmış olarak düşünüyorsanız,
cevabınızı verirken lütfen, hakaret içermeden
konuşmanızı hassaten rica edeceğim.
Buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Peki efendim, tamam.
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
Başkan, sormanız lazım, ne dedi de sataşma
yapıldı? Sataşma sebebini niye sormuyorsunuz Başkanım?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, lağım çukuru olduğunu kabul ettiğinden
dolayı mı hakaret olarak kabul ediyor?
BAŞKAN Kendisini dinleyelim, demek ki üstüne
o şekilde...
Buyurunuz.
X.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın Danışma Kurulu önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şurada, şu memlekete
yapılanları herkes görüyor.
Ben Meclis Başkanına hareket etmedim. Ben
diyorum ki: Ey Cemil Çiçek, soruşturma komisyonu kurulmasını
sağla. Sağlamıyorsan Anayasa suçunu işliyorsun. Birinci
olarak Anayasayı ihlal suçunu sen işliyorsun, ikinci olarak da
buradaki Mustafa Elitaş işliyor, bu grup işliyor, Tayyip
Erdoğan işliyor. Yahu soruşturma komisyonu kurmuşsunuz,
niye gizliyorsunuz? Demek ki alnınız temiz değil, arkanızda
hesabını veremeyeceğiniz derecede ağır lekeler,
ithamlar, hırsızlıklar var. Alnı açık olan adam çıkar
Efendim, buyurun, biz soruşturma komisyonu kurduk, hadi bakalım
şey edelim. der. Sizin amacınız,
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bu konuyu gündeme
getirmemek.
Ayrıca da bakın, ben KİT Komisyonu
üyesiyim. KİT Komisyonu çalıştırılmadı bu sene.
Niye? Çünkü, çok büyük yolsuzluklar var. Mesela Türkiye Denizcilik
İşletmesi. Tayyip Erdoğanın oğlu bir kadını
ezdi, oğlunun aleyhine önce beşte 3 rapor verildi, sonra birisi
çıktı Tayyip Erdoğanın oğlu yüzde yüz suçsuzdur.
diye rapor verdi. Şimdi, onu,
Türkiye Denizcilik İşletmesinin başına getirmişler. O
kadar devasa yolsuzluklar var ki onları burada ayrıca, zamanım
olmadığı için, dile getirmiyorum.
Peki, siz bu kadar yolsuzluk yapıyorsunuz. Kendi
soruşturma önergeleriniz de ortada. Musulda elçilik
mensuplarımız içeride. E, biz bunları söylemeyelim mi? Sizin
Başkanınız Tayyip Erdoğan her gün çıkıyor,
yüzlerce yalan söylüyor ya! Biz artık utanıyoruz bunun
yalanlarını dinlemeye. Bunları dile getirmek temiz dille
değil midir? E, nasıl, hırsıza hırsız demeyelim
mi arkadaşlar? Talan edene talancıdır demeyelim mi?
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, ne zaman uyaracaksınız? Ne zaman
uyaracaksınız?
KAMER GENÇ (Devamla) Yalancıya yalancı
demeyelim mi? E, nasıl ifade edelim?
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, görevinizi yapın lütfen!
KAMER GENÇ (Devamla) Ben köyden gelmiş bir
adamım arkadaşlar, hırsıza ancak hırsız dersem
ifademi sağlamış olabilirim, yalancıya yalancı demekle
ancak ifademi sağlayabilirim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul)
Elitaşın söylediğini kabul ediyor musun?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben bundan daha nazik bir
ifadeyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
karşı tarafı tarif
edemem ki.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Genç.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sataşmadan söz
almak istemiyorum; sadece, İç Tüzükün 67nci maddesinde sizin
görevleriniz var, biliyorsunuz, konuşma üslubunu. Burada, ilk
konuşmasında Sayın Meclis Başkanına hakaret ederken
siz konuşmasını kesebilirdiniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Bana bir ceza verin efendim
rahatlatmak için. Bana bir ceza verin ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
kaba dille
konuşmasını engelleyebilirdiniz; engellemediniz, bitimine kadar
devam ettirmek istediniz. O zaman, ben size İç Tüzükün 161inci
maddesinin 3üncü fıkrasını uygulamanızı teklif
ediyorum.
İç Tüzük 161inci maddenin 3üncü fıkrası
şöyle: Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline
hakarette bulunmak, sövmek veya onları tehdit etmek yahut Türkiye
Cumhuriyeti veya onun Anayasa düzenine sövmek... Bunları yapan kişi
bu konuda gerekli cezayı, Meclisten çıkarma cezasını hak
etmiş demektir. Siz, biraz önce yaptığınız
konuşmada eğer bu kişinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına hakaret ettiğini düşünüyorsanız, bu maddeyi
uygulamanız gerekirdi.
BAŞKAN Sayın Elitaş, Sayın Genç
demin kürsüye geldiğinde hakaret etmediğini ve hakaret maksadı
olmadığını söyledi ve oradaki sözcükler de hakaret
sözcükleri değildi. Eleştiriyor, bunu neden yapmadınız
diyor. Ben de burada bir hakaret görmüyorum. Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama bunun bir
tarzı var, üslubu var Sayın Başkan.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Hırsız
diyor.
BAŞKAN Lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir tarzı
var, üslubu var, ona bakmıyorsunuz ama siz.
BAŞKAN Üslubunu defaatle uyarıyorum efendim,
defaatle uyarıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hayır,
uyarmadınız hiç.
BAŞKAN Bütün milletvekillerinin -tekrar
yineliyorum- lütfen, eleştiri üslubunu düzgün bir şekilde
kullanmasını rica ediyorum, hepinizden. Burada da lütfen
Çok rica
ediyorum
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, hakaret etti mi, etmedi mi Meclis Başkanına?
BAŞKAN Etmedi efendim, eleştirdi.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Altay, siz neden
istiyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) O zaman, ben sizinle
-biraz sonra getirteceğim- aynı kelimelerle
konuşacağım.
BAŞKAN Bakalım efendim o zaman. Ben
eleştiri olarak gördüm, onun için. Bakarız efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tamam, peki,
Sayın Başkanım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) O zaman,
hırsızları koruyor musunuz siz? Başkanım, siz
hırsızları koruyor musunuz?
FATİH ŞAHİN (Ankara) Yalancı
demek eleştiri mi Sayın Başkan? Hırsız demek
eleştiri mi?
BAŞKAN Sayın Altay, siz ne söylüyorsunuz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Başkanım,
siz hırsızları koruyor musunuz?
BAŞKAN Karşılıklı
konuşamam efendim.
Sayın Altay, siz ne istiyorsunuz?
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Elitaş
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Soruma cevap verir
misiniz?
BAŞKAN Çok rica ederim
Burada
karşılıklı konuşma durumunda değilim.
Buyurunuz Sayın Altay.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Siz
hırsızları koruyor musunuz?
FATİH ŞAHİN (Ankara) Hayır, cevap vereceksiniz,
milletvekillerine cevap vereceksiniz. Hırsız demek hakaret mi,
değil mi? Yalancı demek hakaret mi, değil mi? Lütfen, bunun
cevabını verin.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hakaretse açarsın
tazminat davası, alırsın paranı ya! Hayret bir şey ya!
Hadi, gidin Divana yürüyün bari! Yürüyün Divana! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
FATİH ŞAHİN (Ankara) Onu siz bilirsiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Biz oraya yürümeyiz
hiçbir zaman.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bize cevap
vereceksiniz! Bize cevap verin!
BAŞKAN Cevabını
Siz, herhangi bir söz
varsa çıkıp buna cevabını verirsiniz.
Sayın milletvekilleri, bu kürsüde konuşan
FATİH ŞAHİN (Ankara) Cevap vereceksiniz!
BAŞKAN Bağırmayınız. Lütfen,
bağırmayınız.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Yalancı
demek hakaret mi, değil mi? Hırsız demek hakaret mi,
değil mi? Buna cevap vereceksiniz. Cevap verin.
BAŞKAN Bu kürsüde konuşan her milletvekiline
ben müdahale edemem, çok rica ederim. Eğer cevap vermek gerekiyorsa onu
sayın milletvekilleri verir. Lütfen
Buyurunuz efendim.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Hırsız
demek hakaret mi, değil mi, buna cevap verin.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, bu
Meclis dün kurulmadı. Bu kürsüden söz söyleyen milletvekili
İHSAN ŞENER (Ordu) Neyi savunuyorsunuz bir
de!
ENGİN ALTAY (Sinop)
bedelini mahkemede, varsa bir
şey, zaten öder.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, milletvekillerine cevap verin. Görevinizi yapın.
ENGİN ALTAY (Sinop) Burada bu çoğunlukla, bu
kuru gürültüyle hem iktidar partisi grubunun Divanı taciz etmesini
yadırgadığımı belirtmek isterim; bir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kürsüye
yürümemiştir iktidar partisi, sadece, milletvekili olarak
hakkını kullanıyor, kimseyi tehdit etmedi.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Ediyor
parmağıyla, bağırarak yürüdü.
ENGİN ALTAY (Sinop) İkincisi: Bu kürsüden
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı da eleştirilir.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hakaret edilmez
adam.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Gençin
eleştirileri bu çerçevededir. Biz de parti olarak Sayın Meclis
Başkanını
İHSAN ŞENER (Ordu) Bu eleştiri mi?
Hakaret ediyor adam! Eleştiri mi o?
BAŞKAN - Sayın Altay...
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, tarafsızlığınızı yitirdiniz!
İHSAN ŞENER (Ordu) Hayret bir şey ya!
ENGİN ALTAY (Sinop) Kamer Gençin burada
söylediği her şeyin altına imza atıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Altay... Lütfen, sakin olunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yazıklar olsun
sana!
IX.- ÖNERİLER (Devam)
A) Danışma Kurulu Önerileri
(Devam)
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 24 Haziran 2014 Salı günkü birleşiminde
sözlü soruların görüşülmemesine, bu birleşimde 381 ve 489
sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporlarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Karar yeter sayısı
istiyorum Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, görevinizi yapın!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, biraz önce şurada, kürsüde söylediğimin hepsini buna
iade ediyorum, aynısını söylüyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Tamam efendim.
Karar yeter sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.51
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.01
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulu önerisinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar sayısı
yok gibi görünüyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Vardır efendim, kâtiplere
sorsanız...
BAŞKAN Ben
yok diyorum, onlar var diyor.
Elektronik cihazla yapacağız.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisi kabul
edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
D) Önergeler
(Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, (2/336) esas
numaralı 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evrenin
Cumhurbaşkanlığından Kaynaklı Tüm Haklarının
Geri Alınmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/169)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/336) esas numaralı Kanun Teklifim kırk
beş gün süre içerisinde görüşülmediğinden İç Tüzük 37
gereğince TBMM Genel Kurulunda görüşülmesini saygılarımla
arz ederim.
Sırrı
Süreyya Önder
İstanbul
BAŞKAN Teklif sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Sırrı Süreyya Önder.
Buyurunuz Sayın Önder. (HDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; faşist darbelere
karşı bu toplumun her kesiminden ses yükseldi, itiraz yükseldi, bir
tek egemenlik hakkını gasbettiği Meclisten
Bugüne kadar,
faşist darbelere dönük, çocuklarımıza ve bu ülkenin gelecekte
yaşayacak olan bütün insanlarına yüz akı olarak sunacağımız
herhangi bir Meclis tavrından bahsetmek mümkün değil. Meclis bu
konuda hiçbir inisiyatif almadı. Ne yapabilirdi? Bu inisiyatifin en önemli
göstergesi, hâlen önemli ölçüde onların döneminde yapılan Anayasayla
yönetiliyor olmamız hazmedilemezdi, yeni bir anayasa yapabilirdik, Meclis
bu anayasayı yapabilirdi, cevap vermenin bir şekli bu olabilirdi;
bunu yapamadık Meclis olarak çünkü faşist darbe
Anayasasının ilk 3 maddesini neredeyse vazgeçilmez kabul eden, bunu
cuntadan daha büyük bir imanla savunan siyasal partilerimiz oldu. 3 maddesine
dokundurtmayız, 5 maddesine dokundurtmayız, şurasına
elletmeyiz, burasına bulaştırmayız. denen bir tutum
Meclisin tarihî bir fırsatını heba etmesine yol açtı.
Şimdi bu darbe liderlerinden ikisi müebbet hapse mahkûm edildiler.
Ben diyorum ki: O dönemin bütün sorumluları, o
dönemin bütün tasarrufları yok sayılmalıdır; Meclis,
işte bu konuda egemenlik hakkına sahip çıkmanın onuruyla
böyle bir davranış geliştirebilir, böyle bir tutum
geliştirebilir.
Biz evrensel değerlere inanmış
insanlarız. Bu mahkûm olan cunta lideri demişti ki çocukların
yaşını büyütüp idam sehpasına gönderirken: Asmayalım
da besleyelim mi? Biz şimdi kendisinin yaşının
küçültülerek asılmasını talep edemeyiz, biz evrensel insan
değerlerine bağlıyız ama beslemeyelim de. Bu unvan, bu
ülkenin çocuklarının rızkından bu darbe liderine her ay
verilmeye devam etmemeli maddi manevi. Onunla da sınırlı
kalmamalı. Gelin, bu maddeyi Meclis olarak gündemimize alalım, bunun,
bu mahkûm olan insanın darbeden kaynaklı bütün unvanlarını,
gayrimeşru olan unvanlarını ve imtiyazlarını elinden
alıp millete iade edelim. Ondan sonra da o dönem bütün görev yapanlar, o
dönemin işkencecileri, o dönemin Danışma Meclisi üyeleri;
bunların tümünün bugün utanç verici bir şekilde, bizler gibi,
halkın oylarıyla gelmiş, seçilmiş milletvekilleri gibi
yararlandıkları parlamenterlik imtiyazlarına da son verelim.
Bugüne kadar onlara ödenen bütün maddi şeyleri de tazmin edelim geri, bu
yetimin hakkını yetime, ülkenin hakkını ülkeye iade edelim.
Bugün yaşanan birçok kötülüğün, birçok sıkıntının
kaynağında bu darbe ve bu darbecilerin geliştirdikleri
uygulamalar, onların vücut buldurduğu kurumlar vardır; vebali,
sorumluluğu onların boynundadır.
Eğer egemenlik haysiyetine -bundan daha büyük bir
şey yok. Millet bize vermiş, biz egemenlik yetkisini
kullanıyoruz- saygı duyuyorsak, o katlettikleri insanların
anılarına bir nebze kendimizi borçlu hissediyorsak bu kanunu gündeme
alırız, Meclis egemenlik hakkına sahip
çıktığını ve düşkün olduğunu gösterir, yoksa
bu utanç darbecilerden çok bizim boynumuza asılır. Tarihe
karşı bunun sorumluluğu vardır. Bu vebali gelin
üstlenmeyelim.
Ben arzu ederim ki
Bu Mecliste, neredeyse, 12 Eylülde
cezaevi arkadaşım olmayan siyasal parti grubu yok; hepsinden bir
insanla ya işkencehanesinde işkence görmüşüz ya hapishanesinde
yatmışız.
Gelin, oy birliğiyle bu hakkımıza sahip
çıktığımızı gösterelim diyorum, saygılar
sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Önder.
Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Toptaş.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül 1980 darbesinden sonra
çıkardığı Anayasanın olanaklarıyla
Cumhurbaşkanı seçilen Kenan Evrenin Cumhurbaşkanlığından
kaynaklı tüm haklarının geri alınmasına dair kanun
teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 12 Eylül darbesini,
demokrasi, insan hak ve özgürlüklerine vurduğu darbe ve halk üzerinde
yarattığı travma açısından ve benzeri birçok noktadan yola
çıkarak değerlendirmek mümkün. Zaten, bu araştırma ve
değerlendirmeler o günden bu güne enine boyuna yapılıp
tartışılagelmiştir. Elbette bu araştırmalar
yapılacak, 12 Eylül bütün kirli yönleriyle ortaya serilmeye devam
edecektir.
Rahmetli Emil Galip Sandalcının deyimiyle tam
bir yüz karası olan insan hakları dosyamızı ortaya serip
içimizdeki yüz karasını kusmazsak özgür, demokrat, hakça bir toplum
iddiasını sürdüremeyiz. Eğer toplum olarak ikiyüzlülükten,
suskunluktan ve ürkeklikten kurtulmak isteğindeysek ve de
yılların acısına, gözyaşına ve ölülerine
saygılıysak bu karanlık dönemin yüz karası insan
hakları dosyasını açmak ve bu yüz karası lekeyi gelecek
kuşaklara bırakmamak zorundayız.
Öyleyse öncelikli olarak bu kirli, yüz karası
dosyanın takrizini yazan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla
cumhuriyetin bir dönemini kirleten Kenan Evren ve insanlıktan nasibini
almamış şürekâsı ile ona uşaklık, halka
işkence eden tüm yanaşma kadroların dosyalarını
açmalıyız. Bu cümleden olarak geçici 15inci madde kapsamına
giren darbeciler ve oluşturdukları suç örgütü üyesi halk
düşmanlarının, 12 Eylülün faşist valilerinin, 12 Eylülün
halk düşmanı Emniyet Genel Müdürlerinin, 12 Eylülün halk
düşmanı sıkıyönetim komutanlarının, işkence
gören, işkencede ölen binlerce insana sahte sağlam raporu veren
insanlık düşmanı doktorların, cezaevlerini
işkencehaneye çeviren, insanda aranan hiçbir özelliği
taşımayan cezaevi müdür ve personelinin, faşist cuntanın
halk düşmanı politikalarında aktif rol alan gazeteci, yazar ve
politikacıların, 12 Eylüle hararetle destek veren ve onu
meşrulaştırmaya çalışan çanak yalayıcı
üniversite yönetici ve hocalarının, hukuk kuralları yerine
faşist cuntanın emirlerine göre karar veren askerî mahkeme hâkim ve
savcılarının bütün kirli dosyaları açılmalı, gerçek
suçlular ortaya çıkarılmalıdır. Bizler bu kirli
dosyaları ortaya çıkarmazsak, faşist katillerin işkencede
öldürdükleri, idam ettikleri, gözaltına aldıkları,
yargıladıkları, işinden, evinden, okulundan
ayırdıkları milyonların vebaliyle birlikte bu ayıplı
insan hakları dosyalarını kendi çocuklarımıza,
torunlarımıza miras bırakacağız demektir.
Yaşanabilir bir dünya umudu bırakmak yerine çocuklarımıza
yüz karası bir insan hakları dosyası bırakmak
yakışıyorsa size, torunlarımızın unutmayın-
bunun hesabını mutlaka soracaklarını söylüyorum.
Size faşist cuntanın emrindeki mahkemenin
yasaya aykırı olarak henüz 17 yaşında idama mahkûm
ettiği ve Kenan Evrenin Asmayalım da besleyelim mi? dediği ve
idam ettiği 17 yaşındaki bir çocuğun, bir gencin, bir
yiğit insanın annesine mektubunu okuyacağım 12 Eylül
faşizminin kirli yüzünü iyice görün diye.
Sevgili anneciğim, uzun zamandır mektup
yazamadım. Kusura bakma.
Ana, neden mi buradayım? Neden mi evimde
değilim? Neden istediğim zaman yatıp kalkamıyorum? Niye
istediğim kitabı evdeki kanepeye oturup okuyamıyorum,
düşünemiyorum, yazamıyorum? Ne mi arıyorum dört duvar
arasında? O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi ölüp
ölesiye taşırız. O sözler ki bir kere
çıkmıştır ağzımızdan, uğruna
asılırız.
Baharın karın altından
fışkırdığı bugünlerde içeride olmak, çiçek
kokusunu alamamak, geniş yeşilliklerin güzelliğini görememek
insanda anlatılması zor bir duygu yaratıyor. Ama, bu duygu öyle
karamsarlığın, yılgınlığın,
bitkinliğin ve vazgeçmişliğin bir belirtisi olmuyor.
Aksine, bu duygu
beni daha biliyor, daha hırçınlaştırıyor, bir
yerlerden uzaklaştırıyor, bir yerlere
yakınlaştırıyor. Ne yapmalı? Nasıl
savaşmalı? sorusuna cevaplar arıyorum günlerce.
Sizi de düşünüyorum. İçeriye düşmeden önce
anlatmak istediklerimi ama anlatamadıklarımı herhâlde şimdi
daha iyi anlayacaksınız. Bizi anlamayan analara, babalara,
bacılara, eşe dosta, herkese ama herkese anlatın daha vakit
varken. Henüz geç kalmamışken. Vaktim az da olsa var ve eğer biz
değerlendirmesini bilirsek yeter de artar bile. Bu işi hep beraber
yürütürsek ancak kazanabiliriz omuz omuza, birbirinden güç alarak, birbirine
güç vererek. Ve anam, bu savaşı ne pahasına olursa olsun
kazanmalıyız, kazanacağız. Kazanacağız ki
çiçekli, mutlu günleri hep beraber görelim, senin torunların görsün ve
çocukların görsün.
Biz karşımızdakiler gibi bir avuç
değiliz. Biz halkız. Bak sana bizden olanları, iyiyi, güzeli,
haklarını isteyenleri sayayım: Ben varım, babam var, sen
varsın, kardeşlerim var, ablam, bacım var, sonra köydeki
dayılarım, şehirdeki amcalarım ve onların
akrabaları, komşuları var, onların arkadaşları,
onların oğulları, kızları, benim okul
arkadaşlarım, onların arkadaşları, onların
akrabaları, amcaları, dayıları var ve yine onların
Saymakla bitiremeyeceğim kadarız biz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Gördün mü ak saçlı,
boncuk gözlü anacığım, saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz
verelim birbirimize, yeter ki destek olalım ortak mücadelemizde.
Gelecek görüşte bana özgürlüğü, özgürlüğün
tohumlarını getir. Ve demir parmaklıklara bütün bu
yazdıklarımı düşünerek gözyaşlarını, mahzun
bakışlarını bırakmadan git. Boynun bükük olmasın.
Giderken gözün arkada kalmasın. Arkana bakma. Dışarıda da
hep öyle ol.
Sana ve soranlara devrimci selamlar.
Anne, benim anlatmak istediklerimin hemen hemen hepsi bu
mektupta var. Bu da cezaevindeki tüm devrimcilerin düşüncelerinin,
yaşamlarının ve mücadelelerinin aynı olduğunu
gösterir.
Bu yazdıklarımın yanı sıra,
sağlığınıza da dikkat edin ki yaşamın
zorluklarına göğüs gerebilesiniz.
Size, akrabalara ve tüm arkadaşlara devrimci
selamlar. Ellerinizden öperim.
-Yiğit- Erdal Eren.
Erdal Erenin anısı ve onun devrimci
arkadaşlarının önünde huzurunuzda saygıyla eğiliyorum.
(CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Toptaş.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Elektronik cihazla oylama yapacağım,
tartışmaya mahal olmasın lütfen.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Kenan Evren çok
üzülür aman ha! Bak, üzmeyin Kenan Evreni! Yok. deyin! Onun için ne kadar
çok insan Yok. derse o kadar iyi! Kenan Evren çok üzülür! Çok üzülür Kenan
Evren!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Önder,
geçici 15inci maddeyi değiştiren Anayasa teklifine hayır
dediniz. Kenan Evren yargılanmaz. diyordunuz. Yargı
yargıladı ve sizin kanun teklifinizi aldı. Kenan Evren
yargılandı ve şu anda rütbelerinin sökülmesine karar verildi.
Anayasaya evet deseydiniz burada başınız dik bir şekilde
konuşurdunuz. Anayasaya hayır dediniz. Kenan Evren size
teşekkür etmiştir!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Meclis olarak yap sen!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sen Meclis olarak
ne yaptın!
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Konuşamazlardı
böyle evet demeseydik.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, mahkeme karar
verdi kardeşim, mahkeme karar verdi!
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Mahkemenin
arkasına sığınma. Meclis olarak ne yaptın?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Siz,
Cumhurbaşkanı olarak anılmaya devam etsin, milletin
parasını yesin, benzinini yaksın, maaşını
alsın. diyorsunuz. Hadi, egemenlik hakkınıza sahip çıkın,
gasbettiği sizin hakkınızdır.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
İşkenceciler nerede Elitaş, işkenceciler nerede? Asanlar,
mahkeme kararı verenler nerede?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya, arkadaş,
şu kanun ne işe yarar ya?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Meclisin namusunu temizlemeye
yarar Elitaş. Ne işe yarayacak! Meclisin onurunu yerden
kaldırırsın. Bundan kıymetli bir şey mi var!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) O zaman
neredeydiniz?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - O zaman
cezaevindeydik, işkencehanelerindeydik. O zaman cezaevindeydik biz ve
direniyorduk.
BÜLENT TURAN (İstanbul) İstanbulda film
çekiyordu o zaman, 2010da!
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sizin gibi Benim
babam müftü. Fetva verdim
Arkasından koşturmuyorduk! Bu grubun en
az üçte 2si 12 Eylülün zindanındaydı o zaman.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, karar yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.19
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
17.30
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
İç Tüzükün 37nci maddesine göre verilen
doğrudan gündeme alma önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve tartışmaya mahal vermemek
için de elektronik cihazla oylamayı gerçekleştireceğim ve karar
yeter sayısı arayacağım.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, İç
Tüzükün 37nci maddesine göre verilen doğrudan gündeme alma önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunmuştur ve kabul
edilmemiştir.
Şimdi, gündemin Özel Gündemde Yer Alacak
İşler kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1inci sırasında yer alan,
Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile
İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile
Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan
(10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 381 sıra sayılı Raporu
üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
XI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- BDP
Grubu adına Grup Başkanvekili Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın; Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 21 Milletvekilinin;
Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl ve 20 Milletvekilinin; Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar ve 20 Milletvekilinin; İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve
27 Milletvekilinin; Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 27
Milletvekilinin ve Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel ve 20
Milletvekilinin; Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki
Gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta
Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal
Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/108, 155, 156, 157, 158,
159, 160) (S. Sayısı: 381) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İç Tüzükümüze göre Meclis
araştırması komisyonunun raporu üzerindeki genel görüşmede
ilk söz hakkı önerge sahibine aittir; daha sonra İç Tüzükümüzün
72nci maddesine göre siyasi parti grupları adına birer üyeye,
şahısları adına iki üyeye söz verilecektir. Ayrıca,
istemleri hâlinde Komisyon ve Hükûmete de söz verilecek, bu suretle Meclis
araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme
tamamlanmış olacaktır.
Konuşma süreleri Komisyon, Hükûmet ve siyasi parti
grupları için yirmişer dakika, önerge sahibi ve şahıslar
adına onar dakikadır.
Komisyon Raporu 381 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin
isimlerini okuyorum: Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Ankara Milletvekili Cevdet Erdöl, Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, Gaziantep
Milletvekili Mehmet Erdoğan, Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel.
Gruplar
adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili
Erdal Aksünger, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirel, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Erol Dora, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Yıldırım Mehmet
Ramazanoğlu.
Komisyon
adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar; Hükûmet olarak Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık.
Şahıslar
adına Antalya Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç ve Kocaeli Milletvekili
Haydar Akar konuşacaktır.
Şimdi
ilk konuşmacıyı kürsüye davet ediyorum.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, buyurunuz efendim.
(HDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on dakikadır.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, bu rapor 4 parti grubunun birlikte araştırma
komisyonu kurarak yaptığı bir çalışma, kolektif bir
çalışma.
Buraya geldiğimiz zaman, 2007de
milletvekili olduğumda -ilk aklıma gelen- uluslararası hukuk
boyutuyla çalışmalarımdan da kaynaklı, fikir ve sanat
eserleriyle ilgili hak kayıplarının, özellikle İnternetin
gelişimiyle, teknik cihazların gelişimiyle müzik endüstrisinin
çöküşünü, sinemanın, sinema endüstrisinin çöküşünü, bütün
bunların hem CD hem DVD hem albüm hem uluslararası piyasada
dolaşımı konusunda çok büyük hak ihlalleri olduğunu
görmüştük. Bundan yola çıkarak bilgi toplumu olma, İnternetin
bilgiye erişimin aracı olarak kullanılması yani toplumda
kötüye yönelik erişim amaçlı olmaktan çıkarılması,
aksine bilgi toplumu olmak için daha yararlı nasıl bir şeyler
yapılabilir, bunun da üzerinde durmuştuk. Tabii, gelişmeler,
olaylar, maalesef siyasi hayatımıza şantaj kasetleri olarak giren
gelişmeler oldu biliyorsunuz ve onunla ilgili gerçekten de hâlâ kabul
edilemeyen ki bugün Meclis gruplarında da dile getirildi... Bunu
yapanların da bir an önce ortaya çıkarılması gerekir. Bu
araştırma komisyonlarının bir noktada da görevi oydu. Ama,
maalesef, rapora baktım, yani raporda bunu hakikaten tespit edebilmek
mümkün mü? Kim yaptı bunları? Yani TİBdekiler mi yaptı,
başka istihbarat, başka emniyet, jandarma -başka alanlarda da
istihbarat var- istihbarat ajanları mı girdi devreye, yabancı
ajanlar, provokatörler mi yaptı yani dikeyler mi, paraleller mi? Yani,
bunlara girmek istemiyorum. Ama bir şey vardı, kişinin
kişilik haklarının ihlali, özel hayatın
dokunulmazlığı, haberleşme hürriyetinin ihlali, bunlar
evrensel haklardır ve bunları, biliyorsunuz, uluslararası
sözleşmeler boyutuyla Türkiye kabul etmiş. Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesini, daha sonra da ikiz sözleşmeler olarak
anılan Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik ve Sosyal
Haklar Sözleşmesinin kabulüyle Türkiye, Anayasanın
90ıncı maddesini 2004te hayata geçirerek bu konuda önemli bir
adım atmıştı. Ama bunun yeterli
olmadığını gördük. Hakikaten İnternette bu kadar
fütursuzca birilerinin servis edebilmesi, bunun yakalanmaması, failin
yakalanıp hesap verememesi, yakalansa yasalarımızdaki
cezaların azlığı karşısında, yine bir
hukukçu olarak -grubumuzda arkadaşlarımızla da paylaştık-
ben iki ara kanun teklifi verdim.
Verdiğim bu kanun teklifleri, özellikle gizli
dinleme, İnternet, haberleşmenin gizliliğinin ihlaliyle ilgili
Türk Ceza Kanununun 132, yine kişiler arasındaki
konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınmasıyla ilgili madde
133, özel hayatın gizliliğinin ihlaliyle ilgili 134; en önemlisi
kişisel verilerin kaydedilmesiydi, bununla ilgili müeyyideler, verilen
hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirilmesi durumundaki müeyyide,
kontrol, denetim yani bunun sağlanması ve nitelikli ihlaller
dediğimiz bölüm, verileri yok etme veya etmeme, yani bu iki biçimiyle
ayrıca hukuken cezalar boyutu var ve en vahimi, şunu gördüm
arkadaşlar: İnternetle birisinin hayatını mahvediyorsunuz,
ailesinin hayatını mahvediyorsunuz, bütün bir yaşamını
mahvediyorsunuz -çevresini, dostlarını, işlerini, kariyerini,
geleceğini- çok rahatlıkla İnternete bir flaş diskten bir
veri yükleyerek yapıyorsunuz ama bu suç şikâyete bağlı,
şikâyete tabi bir suç. Böyle bir şey olabilir mi yani kamu düzenini
temelden sarsan bir olayda? Bununla da ilgili bir düzenleme önerdik.
140ıncı maddede tüzel kişilerle ilgili
önerdik ve yine, o zaman
Tabii, şimdi hepimiz Halkların Demokratik
Partisindeyiz, öncesi grup döneminde verdiğimiz bu teklifler yine daha
sonraki maddelerde de özellikle sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya
değiştirme, ses ve görüntü kaydı alınması, özel
işaret ve kıyafetlerin usulsüz kullanılması, işte,
resmî kurumlar vesaireyle ilgili maddeler.
Bu 20ye yakın maddeyi kabul edelim ki ilk
yargı paketi, üçüncüde sanıyorum Hükûmet aldı ve büyük ölçüde
bunları olduğu gibi kabul ettiler. Bir iki yerde cezaları bizim
istediğimiz caydırıcılıkta değildi, eksik bulduk.
Eğer o olsaydı, resmî makamların kendi elindeki kudreti
kullanırken işlediği suçlarda biraz daha
caydırıcı bir ceza öngörüyorduk.
Şimdi, bunun aslında Meclisteki en
sağlıklı çalışma ortamı, çalışma
biçimi, kolektif, muhalefet olarak bizim katılımcı muhalefet
yani yapıcı muhalefet dediğimiz bu işte yani biz burada
Diyorlar ki: İşte, HDP Grubu geliyor, aynı konuda, aynı
konuda, aynı konuda konuşuyor Biz araştırma önergelerimizi
çıkardık, kanun tekliflerimizi çıkardık, bölge
sorunlarıyla ilgili olan yüzde 8 arkadaşlar. Araştırma
önergelerimiz ve kanun tekliflerimizin yüzde 73ü sosyal, ekonomik, kültürel,
çevre, doğa ve ekonomiyle ilgili. İşte, nedense medya
bunları görmek istemiyor, yazmak istemiyor. İşte, bu kanun
teklifleri böyle.
Demin bir tartışma yaşandı 12 Eylül
hukukuyla ilgili. Ben biliyorum, 35inci maddeye dayanarak darbe
yapılmıştı ve bu teklifi 4-5 defa getirdim buraya. AK
PARTİli arkadaşlar teklifi reddettiler. Sonra bizim teklifi
kopyalayıp verdiler Meclise, kendileri kaldırdı, biz
kaldırmış olduk. Bu doğru bir yaklaşım
değil.
Yine, şunu söylemek istiyorum: Yani şimdi,
şeklî bir yargılama, çakma bir dava, 2 tane 97 yaşında
ihtiyar generale müebbet hapis vermişsiniz ama bir taraftan diğer
binlerce suç duyurusunda zaman aşımı işliyor. Oysa ki
insanlığa karşı suçlarda zaman aşımı yoktur.
Biz bunu Türk Ceza Kanununun 77nci maddesine koyduk. Bunu bilmek lazım.
Bu Meclisi kapatanlara karşı dahi birlik
olamadığımızı gördüm bugün. Üzüldüm buna, açık
söylüyorum. Bu Meclisi kapatıp üniformalarıyla gelip burada
milletvekillerinin yerine oturup iradesine el koyanlara karşı,
sürgüne gönderenlere karşı, zincir bozana sürenlere karşı
bizim verdiğimiz kanun teklifinin, sadece, Halkların Demokratik
Partisi verdi diye, muhalefet verdi diye bu kanun teklifinin görüşmesi, ön
görüşmenin kabulü bile reddedildi.
Biz birbirimizi nasıl anlayabiliriz arkadaşlar?
Biz demokrasiyi nasıl anlayacağız? Kenan Evrene müebbet
verdik, darbecileri yargıladık. diye meydanlara mı
çıkacağız? Kenan Evrenin 12 Eylül Anayasası hayatta
değil mi? O Anayasayla bu Meclis işlemiyor mu? Kenan Evrenin seçim
sistemi, Siyasal Partiler Yasası hayatta değil mi? Seçim
barajları hayatta değil mi? Sansür, sürgün kararnameleri hayatta
değil mi? 1402yle üniversitelerin bütün hocaları alındı,
10 bin mülteci Avrupada yaşıyor; 12 Eylülün ürünü değil mi
arkadaşlar? Bu mevzuat, bunca kanun, bunca hukuk, hepsi darbe hukuku.
Kenan Evren üç gün sonra ölecek, Kenan Evren müebbet alsa ne yazar, onun hukuku
yaşıyor, onun koyduğu kanunlar yaşıyor, onun
Anayasası yaşıyor. Onun düşünce, örgütlenme
özgürlüğü, sendikal hak ve özgürlükleri, bu ülkede demokrasi adına,
sendika adına, dernek adına, parti adına ne varsa örgütlü
toplumu dağıtan o diktatöryal yanı birilerinin iktidar
olmasının yolunu açabilir ama Türkiyeyi asla demokratik bir ülke
yapmaz.
Arkadaşlar, iki ihtiyar generale müebbet verdik diye
12 Eylülü yargılamış sayılmayız. Otuz dört senedir 12
Eylülün Anayasası, İç Tüzükü ve kanunlarıyla bu Meclis yürüyor
hâlâ. 12 Eylülün darbe Anayasasıyla yürüyen bir Meclis Biz 12 Eylülle
hesaplaştık. diyemez; kargaları bile kandıramaz, kimseyi
kandıramaz. Dürüst olmaya davet ediyorum herkesi, bir daha gözden
geçirmeye davet ediyorum.
Hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel
Buyurunuz Sayın Demirel. (MHP sıralarından
alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, salonda bulunan çok az sayıdaki milletvekiline seslenme imkânı
buluyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi adına daha sonra
konuşma yapılacak, ben önerge sahibi olarak şahsım
adına fikirlerimi ifade etmek istedim bu Meclis Araştırması
Komisyonu raporuyla ilgili.
Evet, ben de Meclis araştırma önergesi
vermiş milletvekillerinden biriydim, hatta bir tanesinin ilk imza
sahibiydim. Verirken çok umutlarımız vardı Ne olacak? diye ama
sonrası biraz tatsız oldu.
Efendim, bilgi toplumu olma yolunda bilişim
sektöründeki gelişmeler ile İnternet kullanımının,
başta çocuklar, gençler ve aile yapısı üzerinde olmak üzere,
sosyal etkilerinin araştırılması konusunda bir komisyon
kuruldu. Sanıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde en uzun isimli
Meclis araştırması komisyonlarından biri ya da birincisi,
26 kelime. O yüzden, basın da şöyle yaptı: İnternet
Komisyonu dedi. Biz yine de daha bilimsel olsun diye Bilişim Komisyonu
diye söyledik kendi aramızda ama bu kadar uzun bir komisyon adı neden
oldu? Aynı torba kanunlar gibi oldu; bir yerinde İnternet, bir
yerinde bilişim, bir yerinde teknoloji geçen bütün Meclis
araştırma önergeleri toplandı, bir yere konuldu. Hani limon
gibi, çaya, çorbaya, hastalığa, sağlığa, her şeye
iyi gelir ya, adında ne varsa alındı ve bir torbaya konuldu.
Torba yapılan o Komisyonunun sonucunda 1.023 sayfalık bir rapor
çıktı. Kaçınız okudu bilmiyorum, 42 sayfa da öneriler
kısmı vardı. Sanıyorum ilgili Komisyonun Başkanı
Sayın Necdet Ünüvar ve ekibi de fark ettiler ki sonra bir özet
kitapçık yayımlandı. Kitapçığın üzerinde Ocak
Başka bir şey daha söyleyeyim: Bu Komisyon 15
Mart 2012 günü çalışmaya başladı, Haziran 2012de de
çalışmalarını tamamladı. Yani, yaklaşık iki
yıldan bahsediyoruz, teknoloji konusunda, bilişim konusunda iki
yıllık bir süreden bahsediyoruz. Teknolojide iki yıl önce hiç
konuşmadığımız tanımlar var, mesela selfie, Türkçesi
de yapıldı, özçekim, oysa şu anda, biz bilişim,
teknoloji, İnternet denildiğinde öyle farklı kavramlar
kullanıyoruz ki. Bunu şunun için söylüyorum: Dünya dönüyor, zaman
akıyor, teknoloji çok hızlı gelişiyor, çok hızlı
kendini yeniliyor ama biz iki yıl önce çalışmış bir
Komisyonu, iki yıl önce rapora bağlanmış bir Komisyonu -ki
Komisyonun ilgi konusu bunlar, bilişim, İnternet ve teknoloji- bugün
daha konuşma çabası içindeyiz.
Bu Komisyonun raporlarında neler var? Bu Komisyonun
raporunda Anayasadan ikincil hukuka, mahkemelerden adli takibe, adli
tıptan normal sağlıkla ilgili konuşmalara her şey var.
Bakın, birkaç tane madde okumak istiyorum ben bu 42 sayfalık
önerilerle ilgili: Bilgiye ve İnternete erişim Anayasada temel bir
hak olarak düzenlenmelidir. diyor. Aslında doğru söylüyor. 2011
yılının Haziran ayında Birleşmiş Milletler bir
hak olarak tanımladı İnterneti. 2011 yılının
Haziranında tanımlanan bu hakkı Birleşmiş Milletler
ilgili ülkelere söylerken biz bunu daha kâğıtlar üzerinde tutabiliyoruz.
Bilişim bakanlığının
kurulmasını da önerdi 42 sayfalık önerilerinde ama hemen
arkasından da ülke gerçekleriyle yüzleşen bir komisyondu bu Komisyon,
şunu söyledi: Zaten böyle bir şey pek olamaz, o zaman
yapısı en uygun bakanlığı dönüştürelim; mevcut
bakanlıklardan uygun olanı yeniden yapılandıralım.
diye daha düzgün bir cümle kurdular, benim az önce söylediğim gibi
olmadı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde daimî bir ihtisas
komisyonu kurulsun. denildi. Evet, çok güzel bir öneri gibi geliyor ama ben
aynı zamanda Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun
da üyesiyim, yasayla kurulmuş bir komisyon, her şeyin talisi gelir;
kadınla ilgili konunun da talisi gelir, toplumsal cinsiyet
eşitliğiyle ilgili konunun da talisi gelir, aileyle ilgili konunun da
talisi gelir, hep bir tali komisyondur. O yüzden, böyle bir ihtisas komisyonu
kurulursa ne olur bilemiyorum ama hoş bir öneri olarak geliyor insana.
Mesela İhtisas mahkemeleri kurulsun. diyor.
Ülkemizde çocuk mahkemeleri de var ama sayıları yeterli olmadığı
için çocukların nerelerde yargılandığını hepimiz
biliyoruz.
Mesela diyor ki: Bilişim ve elektronik
haberleşme hukukunun bağımsız bir bilim dalı olarak
kabul edilmesi ve yükseköğretim müfredatında yer verilmesi ve bu
konuda çalışma yapılsın. Dediğim gibi, güzel,
hoş önerilerle dolu bir şey.
Kısacası, bilişimin, teknolojinin
İnternetle ilgili adı nerelerde geçiyorsa bütün Meclis
araştırması komisyonlarının içine konulduğu bir
torba Meclis araştırması komisyonu da gördü bu Meclis
devriiktidarınızda. Eğitimden ticaretine, hukukundan adli
takibine, İnternet kafelerinden sağlığına kadar,
medyasından vergisine her şeye el süren, her şeyi şöyle bir
panoramik geçen bir Meclis araştırmasının torba
komisyonuydu bu Komisyon.
Mesela, bu Komisyon diyor ki -hep beraber de imza
attık işin enteresan tarafı- önerilerinde: Elektronik
haberleşmenin ve İnternetin doğal afetler ve olağanüstü
hâller nedeniyle aksaması riskine karşı alternatif
haberleşme altyapılarının kurulması, özellikle
kablosuz mobil ve uydu sistemlerine yatırım yapılması
gerekmektedir. Şimdi, niye iki yıl önce kuruldu, hâlâ, bugün yeni
yeni görüşüyoruz diyorum? İki yıl önce kuruldu ama yine
aynı yerdeyiz, hiçbir şey değişmedi. Çünkü, 24 Mayıs
Cumartesi, yaklaşık bir ay önce, Yunanistan merkezli bir deprem oldu
biliyorsunuz. O deprem olduğu gün ben İstanbuldaydım ve
telefonlar çalışmıyordu. İki sene önceki öneride -tekrar
okumak istiyorum- şu diyor: Elektronik haberleşmenin ve
İnternetin doğal afetler ve olağanüstü hâller
dışında olabilecek hâller nedeniyle aksaması riskine
karşı
Bu olağanüstü hâl aslında bizim ülkemizde
değildi -tekraren ifade etmek isterim- Yunanistan merkezli bir depremdi,
Türkiyede belli bölgeler etkilenmişti ama İstanbulda, Türkiye'nin
en büyük nüfusunun yaşadığı şehirde, Türkiyede
neredeyse her 5 kişiden 1inin yaşadığı bir
şehirde telefonla iletişim sağlayamadık biz, bu raporun
yazıldığından iki yıl sonrasında bile.
Mesela, bu rapor hoş bir şey söylüyor, çok
güzel bir şey söylüyor: İnternette fikir ve düşüncelerin yayılmasında
büyük rol oynanan web 2.0 sitelerinin toplumda çok sesliliğin bir
parçası olarak algılanmasının sağlanması.
Söylemde çok güzel, yazıda bile görünce insanın içi
açılıyor ama ülkemizde çok sesliliğe ne kadar tahammül var?
Çoğunluğun sesine, gürültüye, kalabalığa mı
bakıyoruz? Çok seslilikten ne anlıyoruz bilemiyorum. Özellikle sosyal
medya üzerinden yapılan, hani, özellikle de 17-25 Aralıkta cereyan
eden olaylar nedeniyle sosyal medya üzerinde yapılan karartmaya
bakınca çok seslilikten ne anladığımız
Bilmiyorum,
belki de yalnızca müzikal bir şey diye düşünüyoruz!
Evet, bilişim nedir? Bilişim aslında
bilginin sınırsız erişimidir ama biz burada bilgiyle,
bilimsel bilgiyle malumatı ayırabilecek
farkındalığı insanlara çocukluğundan itibaren yetişkinlik
sürecinde de algılatacak bir düzenin, bir eğitimin, bir
öğretimin, bir sosyal
algının yaratılması maksadıyla bu komisyonlarda görev
aldık ve çalıştık bütün Komisyon üyeleri olarak ve
Komisyon, bu raporu yazarken bütün iyi niyetiyle yazdı. Tek bir kusuru
vardı bu Komisyonun -dediğim gibi- torba komisyon olması. Meclis
literatürüne bu girsin bence, hakikaten bir torba komisyondu; 26 kelimeden
oluşan bir hamlede adını bile söyleyemeyeceğiniz bir
komisyondu.
Fakat, şunu dile getirmeden bu konuşmayı
tamamlamak doğru olmaz: Bilişim otoriter yapılarda
bayağı bir etkiler yaptı. Özellikle kapalı toplumları
dünyaya açtı, dünyanın farklı coğrafyalarında olan
olaylardan anında haberdar olmamızı sağladı
bilişim. İşte, bu olaylar bazı ülkelerde olumlu
gelişmelere sebep oldu, bazılarında olumsuz. Tekrar söylüyorum
ki 17 ve 25 Aralıkta olanlar itibarıyla Türkiyede çok seslilik,
bilişim üzerinden bilgilenme bilgiyi çok hızlı yaydı;
kimileri doğru, kimileri yanlıştı bunların
şüphesiz ki ama bu, şunu getirmez: Yasaklayalım, kimse
iletişim kurmasın, herkes haberleşme hürriyetinin
dışında kalsın. deme hakkını kimseye
vermemeliydi. Oradaki ayrımı yapabilmek de işte bu Komisyon
raporundakilerin gereğini yerine getirmekle mümkün olabilecekti ama
şöyle de bir hâl var tabii, onun da getirdiği bir sonuç oldu: Bu
bilimsel gelişmelerle beraber, o büyük katılımlı mitingler -biliyorsunuz-
anlamsızlaştı. İnsanlar artık, teknoloji
aracılığıyla o edilgen seçmen durumundan kurtuldular; soruyorlar,
sorguluyorlar, o mitinglerdeki tek taraflı dinleyip Hım, çok da
doğru söylüyormuş. durumunda değiller. Artık, sorgulayan
bir toplum var; o yüzden, gelişen teknoloji bazı toplumlarda daha
fazla sorgulayan, daha fazla cevap arayan, bulduğu cevaplardan
hoşlanmayan kitleleri de yaratmış olabilir. İşte, bu
hoşnutsuz kitleler de -eğer çok sesliliği toplum
kaldırmıyorsa- bazen sokaklara taşabiliyorlar, bazen meydanlara.
O bakımdan, toplumdaki bu gelişmeyi de göz ardı etmemek
gerekiyor.
Bu arada, tabii, raporda çok şeyler vardı
dedim, mesela, onlardan biri de yerli yazılımın desteklenmesi
konusuydu ama yerli yazılımı desteklemenin tam da aleyhinde bir
çalışmaya imza atıldı: İstanbul Borsası,
sanıyoruz, yabancı bir yazılım şirketine belli bir
yüzde oranında devredildi.
Bunun ötesinde, bilişim teknolojileri
öğretmenleri çok muzdaripler, Hükûmet kanadından bir cevap
bekliyorlar Bilişime bu kadar öncelik veriyorsunuz, madem komisyon da
kuruyorsunuz, bari biz bilişim öğretmenlerine bir kolaylık
sağlasanız. diyorlar ama bunu yapmadınız.
Ben son cümle olarak, Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu
Üyesi Münir Kafilinin şehadeti nedeniyle, kendisine Tanrıdan
rahmet, bütün Türkmenlere kolaylıklar diliyorum, Allah onları
selamete erdirsin inşallah.
Çok teşekkürler ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger
(CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Aksünger.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ruhsar Hanım gerçekten çok güzel bir konuşma
yaptı, bence Komisyonda da, beraber
çalıştığımız dönemde de çok iyi
çalışmalara imza atmıştı, kendisini tebrik ediyorum.
Son söylediği kelimeden başlayayım:
Türkiye'de bilişim konusunu tartışırken, Dünya nereye
gidiyor, Türkiye nereye gidiyor? diye baktığımız zaman,
Ruhsar Hanım biraz önce söyledi, İstanbul Borsasıyla ilgili
yazılım konusu gerçekten bir vahşettir ama tabii, bunu
algılayacak beyinlere ihtiyaç var, öyle insan kaynaklarına ihtiyaç var,
öyle vizyonu olan insanlara ihtiyaç var. Neden?
NASDAQın altyapısını yapan yazılım
şirketinin İstanbul Borsasının -yüzde 15 hissesi
karşılığında- altyapısını
yapmasına izin verdiler. Bu ne demektir? Ekonomik olarak
baktığınız zaman, bir kere, sizin ne kadar âciz
olduğunuzu gösterir, geldiğiniz noktayı gösterir. Devamında
ne olur? İşte, yeni dünya düzeninin aslında bir
parçasıydı bu. Yeni dünyada yeni emek, yeni sermaye, yeni terimlerin
düzenleri kurulurken, Orta Doğuda birtakım yerler
şekillenirken, aslında 1970lerden itibaren İnternetin
liberalleşmesiyle birlikte dijital dünyanın insanı cover
edeceği belliydi.
Aslında 1970lerde İnternet nereden geldi?
diye baktığınız zaman, çoğu bilmez. Aslında,
İnternet dediğiniz bu mecra, NASAnın kendi intranetiydi,
aldı bunu, daha sonra liberalleştirdi, biz de aldık bunu keyifle
kullanmaya başladık ama aslında, dünyadaki bir sürü düzeni
konsolide etmeye
başlamıştı. Bakın, aslında, bütün dünyada altyapılar kurulmaya
başladığı zaman, ekonomik terimlerin üzerinde bir şey
tezgâhlandı: Emek ve sermayenin değeri ne kadar olacaktı?
İşte, niye bunun bilişimle alakası var? 1970lerden
itibaren, dünyanın dijitalleşeceğini bir vesileyle öngören
emperyalistler tüm bu yapıyı elde tutmaya çalıştılar.
Nasıl olacaktı? Bütün veri transferleri öyle veya böyle, ciddi data centerlarda ve dünyanın en büyük
çöllerinin altında toplanacaktı. Ne için toplanacaktı? Bütün
verileri konsolide etmek ve Dünyanın neresinde hangi veri bize lazım
ve bize neyi getirecek? tarzında, verileri ellerinde tutmak amacıyla
yapacaklardı. Ne oldu? Evet, Nevadanın, Teksasın çöllerinin
altında inanılmaz veri depoları, veri merkezleri kuruldu. Bugün,
Ankara coğrafyası kadar büyük bir şekilde Googleın kendi
altyapısı var.
Siz diyorsunuz ki: Son on beş yılda kendi,
yerli yazılımlarımızı destekleyeceğiz.
İşte, İstanbul Borsası örneğinde olduğu gibi
İşte FATİH Projesi, biraz sonra anlatırız. FATİH Projesinde
nasıl çuvallayacağınızı zaten
anlatmıştık iki sene önce, neler yapabileceğinizi,
ihtimallerin neler olacağını da anlatmıştık.
Bunları komplo teorisi gibi görenler, bugün geldikleri noktaya bir
baksınlar. 10 milyon, 15 milyon tablet dağıtacağız.
diye yola çıkanlar 40 bin tablet dağıttılar ve
altyapılarını kurmadıkları işten dolayı.
FATİH Projesi bugün aslında kadük olmuştur zaten,
bitmiştir. Neden bitmiştir? Böyle bir şeyin örneği
Zaten
çok kötü bir örnek vardı önünüzde. Bu raporda biz onu söyledik zaten,
hepsi şerhlerimizde var. Ben iyi niyetli görüyorum Necdet Beyi,
bunların hepsini yazdı pratikte oraya ama uygulamada sıfır
olduğu için söylüyorum. 2005-2006 yıllarında, 32 bin tane
bilişim sınıfı kurdunuz, 8 dersliğin üzerindeki her
okulda bilişim sınıfları oluşturuldu. Peki, bu arada
ne yapıldı? Aslında, akademik kariyeri olacakları da
yetiştirmek üzere üniversitelerde bölümler açtınız. Çok
doğru bir adım, ben de katılıyorum. Gerçi orada
aldıkları eğitimin bu ülkeyi kalkındırabilecek
şekilde yeterli olmadığını düşünüyorum.
Bunları, çocuklar bugün tercihlerinden dolayı zindan hayatı
yaşadıkları için söylüyorum. Bu 32 bin tane okula 5 milyar dolar
para harcadınız. Bugün geldiği noktada, 2010 yılında,
bütün 32 bin tane okul tamamen İnternet
kafeye döndü ve orada bir şey öğretecek öğretmen de
kalmadı, yok çünkü hepsini tarumar ettiniz. Bilişim öğretmenlerini
oralarda, üniversitelerde yetiştirdiniz -ki yetiştirdiğinizi
zannediyorsunuz- o çocuklara hiç acımadınız, o kadar ailenin
parasını çocuklarını okutmak için oraya buraya
yatırttınız, onlara yurt tuttular, akşamları
çocuklarını aradılar Okulunuz nasıl gidiyor? diye, Biz
yetişeceğiz, geleceğin teknolojisine ulaşacağız
ve geleceğin sektöründe meslek yapıyoruz. dediler. Hepsini bir
kenara bıraktınız, FATİH Projesini peydahladınız
arkasından, bu 32 bin tane sınıf bir yerde kaldı
artık, İnternet kafe,
kapıları açılmıyor, örümcek bağladı her taraf,
FATİH Projesi çıkarttınız. Bu arada, FATİH Projesi
uygulansın diye de bu öğretmenlere kadro vermediniz, itibar da
etmediniz, dediniz ki Yüz saat bilişim eğitimi alacak olanı
öğretmen olarak oraya tayin edeceğim. Yani orayı da bir
taşeronlaştırma işine döndürdünüz.
Şimdi, dışarıda bekliyorlar. Hatta,
şimdi unuttum, masanın üzerinde duruyor, çok önemli bir reklam
yapmışlar, oradan gösterin olmazsa. Öğretmen çocuklar para
toplamışlar, Başbakana mesaj vermek için, gitmişler bir
tane billboard kiralamışlar farkındalık yaratmak için. Ya,
siz kendi çocuklarınızı bu hâle düşürecek kadar gerçekten
de insafsız mısınız? Ne yaptınız bu çocuklara
şimdi? Bütün hayalleri, gelecekleri bitti bunların hepsinin. Ama
şöyle bir durum da vardı: Gelselerdi, orada, gerçekten de bu ülkenin
altyapısına uygun bir şekilde o çocukları
eğitebilirler miydi? Müfredatınız inanılmaz bir
şekilde rezalet. 3-4 Millî Eğitim Bakanı geldi, son gelene de
ben hani bakıyordum bazen komisyonlara gittiğimde, ya mutlaka bu bir
şeyler yapar diyordum; bu da onların trenine bindi, bu da
onların trenine bindi. Ben zaten bakıyorum, eğitimde, bir anne
ile baba çocuğunu hangi sınava götürür ve ne için götürür? Ne yapması
gerektiğini biliyorsa ben hiçbir şey bilmiyorum. Ya,
sınavların isimlerini bilmiyor millet. Kaldı ki siz bu toplumu
bilişim altyapılı bir toplum hâline döndüreceksiniz. Zaten sorun
da şurada yatıyor: Teknolojik olunmaz. Teknoloji öyle bir şeydir
ki insan hayatını kolaylaştırmak için sadece ve sadece bir
araçtır, amaç değildir. Siz bunu bir amaç hâline döndürdünüz. Biz 10
milyon tane tablet alırız, teknolojik bir ülkeye döneriz,
altyapımızı yaparız. Yapamazsınız. Çünkü niye? 2
tane bakanlığınız bile birbiriyle datayı
konuşturamıyor. İstediğiniz kadar gidin bakın, gidin
bakın! Ama, bu arada kendi halkınızın verilerini bile
kollayamıyorsunuz, koruyamıyorsunuz. Öyle bir rezalet var ki ortada
İşte, Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulunu koymuş
devreye, bakmış insanların gerçekten verileri güvenli mi,
değil mi diye. Aslında, o, rezaleti görmüş ama biz de kendisine
hatırlattık, ya sizin baktığınız yerler
yanlış, buralar doğru yerler değil, başka yerlerde
başka şeyler yapıyorlar diye. E, bir inceleyelim orayı.
dedi, iki buçuk sene geçmiş aradan. E, bu da öyle. 2002den beri iktidar
değil misiniz? Geldiğinizde, Türkiyede mesela Pardus gibi yeni
projeler vardı diyelim, şimdi ne hâlde? Bir adam var Pardusta,
parayı adama veriyorsunuz ki bunu geliştirsin diye. Ya, öyle bir
şey değil ki bu. Yani milletle dalga mı geçiyorsunuz? Açık
kaynak kodlu yazılımlar dünyanın her yerinde anonim bir
iştir yani anonim derken her yerde, hangi ülkede olursa olsun, bunu
geliştirmek üzere insanlar bir kaynak yapısı oluşturur, onu
İnternete atar, insanlar da bedava kullanır bunu. Açık kaynak
kod dediği buradan. Yoksa, bunu şöyle algılamasın millet:
Açık kaynak kodlu
Ya, bunun güvenliğinde problem var. diye
algılamasın.Kaynağın açık olmasının
şeyi sadece şudur: Taban yazılımlarıyla ilgili olarak
alacağınız şey size özgü olur artık. O yüzden özgür
yazılımlar deniyor bunların hepsine ama bundan haberi olan
bakanınız var mı? Pek zannetmiyorum, çok fazla bununla ilgilenen
arkadaş yoktur bence çünkü Pardusla ilgili projeyi bile 1 adama ihale
etmişsiniz, 1 adam var ya, 1 adam! Üstelik, bundan dolayı da
FATİH Projesinde dediniz ki
Hadi diyelim, biz bunların hepsini
aldık, kenara bıraktık, 5 milyar dolar
harcadığınız, çöpe attığınız
paraları bıraktık bir kenara, Pardus Projesini
kullanacaktınız. Canı isterse uluslararası, Microsoft gibi
firmalarınkini kullansın veya Pardus kullansın. dediniz,
hiçbirisi zaten Microsoft dışında bir şey kullanmıyor.
Akıllı tahtaların hepsinde aynı şey var.
Çok detaylı bir iş bu tarafından
baktığınızda ama şöyle bir şey söyleyeceğim:
Şimdi, sosyal medyayla ilgili konu olduğunda dünyanın şöyle
bir korkusu var
Tabii, bu sizin korkunuz da ondan, öyle oluyor zaten, dünyada
diktatörleşen bütün yönetimler aslında bunu yapıyor, Amerika da
bunu yapıyor: Hani, bu raporda da yazdığımız için
söylüyorum bunu, çok seslilik, dünyada çok seslilik konusu. Dünyada çok
seslilikten emperyalistler korkuyordu, burada da siz korkuyorsunuz zaten.
Çünkü, ne olacaktı? İnsanlar birbiriyle sosyal mecralar üzerinden,
sosyal medya üzerinden diyalog kuracaklardı. Teknoloji o kadar çok
gelişmişti ki aslında sizin bir insanla diyalog kurmanız
için o dili bilmeniz gerekmiyordu artık ve bunu bütün emperyalistler
biliyordu, onu engelleyebilmenin teknolojik altyapısını
kurdular. Siz de Bunu nasıl önleriz? derken sosyal medya yasakları getirdiniz.
Çünkü, dünyanın en büyük partisi şu anda sosyal medya üzerinde. 120
milyon kişi bir sosyal medya üzerinde, 6 tane önemli yaşamsal
duyguyla ilgili mutabık durumdalar. Böyle bir parti dünyada yoktur. O
yüzden rapor güzel, yazdık; teoride sıfır olduğunu
bildiriyor, hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksünger.
Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilgi toplumu olma yolunda bilişim sektöründeki
gelişmeler ile İnternet
kullanımının başta çocuklar, gençler ve aile
yapısı üzerinde olmak üzere sosyal etkilerinin
araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bilişim teknolojileri ve sunduğu hizmetler,
nitelikleri gereği sadece ülkelerin millî düzenlerini değil tüm
uluslararası toplumları etkilemektedir. Modern dünyadaki ülkeler ve
uluslararası örgütler bu alanda iş birliğine hızla giderek,
hızla gelişmekte olan bu yeni ortama uyum sağlamak için
çalışmakta, aynı çabalar birçok ülke tarafından da takip
edilmektedir.
Günümüzde, bilgi teknolojilerine ait ürünler bireylerin
günlük hayatını etkilemekte olup başta bilgisayar olmak üzere
İnternete bağlanabilen cep telefonları, İnternet üzerinden gerçekleştirilen bankacılık
işlemleri ve çeşitli kamu hizmetlerinin de İnternet üzerinden verilebilir olması
yaşamımızı kolaylaştırmakta ve çok büyük imkânlar
sunmaktadır.
İletişim teknolojilerinin kullanımı
çocuklar ve gençler tarafından giderek artmaktadır. Yapılan
araştırmalar İnternetin, genel anlamda haberlerin izlenmesi,
sosyal medya kullanımı ve eğlence amacıyla
kullanıldığını göstermektedir. E-devlet
uygulamaları nüfusun her kesiminin giderek yaygınlaşan oranda
İnternet ve çeşitli mobil uygulamaları kullanmasını
bir ihtiyaç hâline getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bilgi iletişim
teknolojilerinin gündelik yaşamın vazgeçilmez bir parçası
olduğu günümüzde tartışmasız bir hâl
almıştır. 36 milyonun üzerinde İnternet kullanıcısı bulunan Türkiye,
35 milyon Facebook kullanıcısıyla Amerika Birleşik
Devletlerinin ardından dünyada 2nci sırada yer almaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İyi bir tüketiciyiz!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Evet, doğru.
Dünyada 1 milyarın üzerinde insan dijital oyun
oynamaktadır. 75 milyar doların üzerinde devasa bir sektöre sahip
olan dijital oyun sektörü insanlar arasında giderek daha küçük
yaşlara, hatta 5li, 6lı yaşlara kadar inmektedir. Ülkemizde 28
binden fazla İnternet kafe bulunmakta olup İnternet kafelerde en çok
dijital oyun oynanmaktadır. Yabancı kaynaklı şiddet içerikli
oyunlar, çocuklar üzerinde saldırgan duygu, düşünce ve
davranışların gelişmesine neden olmaktadır.
Ayrıca, dijital oyunların -çocukların ders çalışma,
okuma, spor yapma gibi aktivitelere daha az zaman ayırması ve çok
oyun oynamanın neticesinde- çocuklarımızın
asosyalleşmesine neden olduğu izlenmektedir. Türkiyede dijital oyun
sektörü her geçen gün artmakta, yabancı kaynaklı bu oyun sektörünün
özellikle çocuklar üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu ve bu risklerin
azaltılması gerektiği gözlenmektedir. Dijital oyunların
yüzde 95ini yabancı oyunlar oluşturmaktadır. Kendi kültürümüze
uygun eğitici ve öğretici oyunların geliştirilmesiyle
ülkemizin tanıtımına ve ihracatına katkı
sağlanacak şekilde çalışılması üzerinde durulmalıdır.
Bilgi iletişim teknolojileri, uzun süreli
kullanımlarda bağımlılık ve dikkat
dağınıklığı gibi psikolojik, göz bozukluğu
gibi fiziksel rahatsızlıklara da neden olmakta, zaman
kaybını da beraberinde getirmektedir. Bir diğer olumsuz
tarafı da İnternet oyunlarından sanal para alabilmek
maksadıyla maddi kayıplara
neden olmasıdır. Bu olumsuzlukların asgariye indirilmesi
konusunda uluslararası iş birliğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bilgiye ulaşım, bunun istismarı, kötüye kullanımı gibi
konuların ceza hukukuyla ilgili boyutu bulunmakta ve bu konu üzerinde
ciddiyetle durulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, sorun, bilgi
teknolojilerinin kendisi değil, bunların nasıl
kullanıldığıdır. Bütün bu konuların
araştırılmasıyla ilgili olarak, işin ceza hukuku
boyutu, müeyyideler boyutu, eğitim boyutu, psikolojik boyutu, teknolojik
boyutu incelenmeli ve bunların getireceği
sıkıntıların, alınacak tedbirlerin bir devlet
politikası hâline dönüşebilmesi bakımından, gündelik
yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan bilgi teknolojilerinin daha
geniş kapsamda imkânlarının ve risklerinin
araştırılması, bu teknolojilerin daha faydalı bir
biçimde kullandırılmasının sağlanması ve konuyla
ilgili gerekli bilgilendirmenin yapılarak doğru bilgiye kısa
zamanda ulaşmanın altyapısının oluşturulması
gerekmektedir.
İnternet hizmet sunucuları, çocuklar ve
gençlerin zihinlerini olumsuz yönde etkilemekte; İnternet
aracılığıyla, elektronik posta yoluyla, izinsiz reklam,
video ve görüntüler yoluyla çocuklara cinsel istismar uygulamaktadır.
Bilişim aracılığıyla oluşan bu yeni kavram ve
yeni alanlar, mevcut sistemin ve mevzuatla çözümlenemeyen yeni sorunların
ve bu doğrultuda hukuk kurallarının revize edilmesi
ihtiyacını doğurmaktadır.
Son yıllarda büyük gelişme gösteren
bilişim sektörü, faydalarının yanında beklenmedik olumsuz
sonuçlar da doğurmaktadır. İnternet, çocuklara
araştıracakları ve keşfedecekleri bir bilgi ortamı,
yeni kültürler ve yaşamlar ile ufuklarını genişletme
imkânı sunarken bunun yanında çeşitli tehlikelere maruz
kalmalarına da sebep olmaktadır. Bu hizmet sunucularından
bazıları gösterdikleri ilgi, nezaket ve kullanıcılara
sunmakta oldukları hediyelerle çocukları kandırmakta ve hedef
aldıkları çocuk kitlesinin aklını çelmeyi
başarmaktadırlar.çocukların güvenini kazanarak çocukların Bu
kişiler, zamanla kendilerini korumak için koydukları yasakları yumuşatmayı
başarıp mesajlarını cinsel içerikli boyuta
taşıyor, çocukların açık içerikli görüntülerini
toplayıp bu konuların ticaretini yapmaya başlıyorlar.
Önümüzdeki süreçte, sınıraşan organize suçların
işlenmesinde, terör ve terörizmin yaygınlaştırılmasında
sosyal medya daha fazla kullanılacaktır ve
kullanılmaktadır.
Sosyal medyanın sadece kişilerin
sosyalleşmesine yardımcı olmadığı, aynı
zamanda ciddi suçların organizesinde ve işlenmesinde de etkin olarak
kullanıldığı görülmektedir. İncelemeler göstermektedir
ki suç ve terör örgütleri sosyal medyayı bir araç olarak
kullanmaktadır. Özellikle Türkiye'de sosyal medya kullanımı, suç
ve terör örgütlerinin bu alana olan ilgisini göstermektedir. Son yıllarda,
toplumda infial oluşturan tüm olayların ardından özellikle
sosyal medyada mesajlara sıkça rastlamak sıradan bir durum hâline
geldi. Yaşanan ister basit bir sokak kavgası olsun ister büyük bir
terör saldırısı olsun bir anda kitleleri harekete geçirmeye
yönelik kışkırtıcı mesajlar sosyal medyadan hızla
yayılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl,
seçim bölgem olan Gaziantep'te bayramın 2nci günü yaşanan terör
saldırısının hemen arkasından özellikle sosyal medya
üzerinden yalan yanlış bir sürü haber farklı şekilde
yayıldı. O gece, özellikle Twitter'dan atılan bazı
mesajlara bakınca kimilerine göre, o gece Gaziantep'te ikinci bir bomba
patlamış, ölü sayısı 50'leri bulmuş, 200'ü aşan
yaralılara ise kan bulmak mümkün olmamış. Bazı mesajlara
göre, şehir içinde binlerce insan tekbir sesleri eşliğinde ayaklanıp
yürüyüşe geçmiş, bazı evler ve iş yerleri kundaklanmaya
başlanmış ve şehirde sanki bir kargaşa havası
estirilmişti. Kısa süre sonra, tüm bu olayların aslında
birer yalan olduğu ve yaşanan bazı münferit olayların
kimilerince gereğinden fazla abartıldığı ortaya
çıktı.
Terör örgütleri, tıpkı telefon, telsiz, gazete,
dergi ve televizyon gibi çeşitli iletişim araçlarını
kullandıkları gibi, sosyal ağları da kullanıyorlar.
Tabii ki Bu tip haberleri paylaşan herkes terör örgütü
taraftarıdır. demek de doğru bir yaklaşım olmaz çünkü
bazı anlarda insanlar bir panik havasıyla doğru
sandıkları manipülatif mesajları hızla etrafına
yayabiliyorlar.
Kısaca, 2012 yılının Şubat
ayında kurulmuş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Bilişim ve
İnternet Araştırması Komisyonu olarak
hazırlamış olduğumuz bir rapor vardı ve bu raporda
elde ettiğimiz bulguları biraz önce sizlerle kısmen
paylaşmış oldum.
Ben, bu çalışmaların bilişim
teknolojimize katkı sağlamasını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Erdoğan.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve
şahsı adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan 4 siyasi partiye mensup
milletvekillerinin vermiş olduğu toplam 7 farklı
araştırma önergesine istinaden kurulan Komisyonun raporu üzerinde
grubum ve şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlamak istiyorum.
Tabii ki söz konusu önergeler benden önceki değerli
konuşmacıların da ifade ettiği gibi, temelde bilişim
sektörünün sorunları, İnternet kullanımının çocuklar
ve aileler üzerindeki etkileri ve bu sektörün düzenlenmesine yönelik temel
ihtiyaçların belirlenmesini amaçlayan önergelerden oluşmakta.
Ayrıca, müzik, sinema, tiyatro ve benzeri gibi alanlardaki telif
haklarında yaşanan sorunların belirlenmesi, diğer taraftan
on-line ya da çevrim içi İnternet oyunlarının yol
açtığı sorunların ve buna yönelik önlemlerin ortaya
konulması, İnternet kullanımının çocukların
yanında aile bireylerine olan olumsuz etkilerinin ve sağlık
üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, İnternet kullanımında
ortaya çıkan güvenlik sorunlarının ortaya konulması ve
bilgi, iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin yol
açtığı imkânlar ve risklerin belirlenerek gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla ve yine sosyal paylaşım sitelerinin
özellikle son dönemde yaygınlaşması üzerine bunun da aile
yapısı üzerindeki etkilerinin ortaya konularak Meclisin bu konuda
alması gereken önlemlerin neler olduğunu belirlemek amacıyla Komisyon
çalışmalarını yapmış ve gerçekten çok önemli
bilgilerin derlenip toplandığı güzel de bir çalışma
raporunu Meclisin değerlendirmesine sunmuştur. Ancak, Komisyonun bu
raporu Haziran 2012de tamamlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş olmasına rağmen, iki
yıl sonra böyle önemli bir konuda ve her geçen gün giderek büyüyen bir
sektör üzerinde ciddi önerilerin yer aldığı bir konuda ancak
müzakere yapılabiliyor olması da tabii, bu Meclisin ayrıca
değerlendirmesi gereken önemli bir konudur diye düşünüyorum.
Şimdi, rapor çok kapsamlı ve birçok önerinin
yer aldığı bir rapor. Tabii, raporun birinci, ana bölümünde
bilişim sektörünün genel durumu ve ekonomik boyutu ele
alınmış. Ardından, İnternet
kullanımının bireysel ve toplumsal boyutlarına yönelik
veriler derlenmiş. Yine, bilgi güvenliği ve bilişim suçları
konusu ayrı bir bölüm olarak ele alınmış ve son bölümde de
bilgi toplumu ve e-dönüşümle İnternet medyasının
gidişi ve bununla ilgili temel veriler toparlanmış. Hakikaten
değerli veriler var, konu üzerinde çalışacak olan birçok
arkadaşa önemli ipuçları verecek değerli bilgiler
toplanmış.
Yapılan bazı tespitleri ve bu sektördeki
başka kaynaklarda da yer alan bazı konuları sizlerle özetle
paylaşmak istiyorum. Bir defa, bilişim teknolojileri sektörünün
Türkiye dış ticareti üzerindeki etkisi önemli. Yaklaşık 15
milyar dolara yakın ithalatımıza karşılık ancak
yine yaklaşık 3 milyar dolarlık ihracatımız var. Yani,
bu konuda dış açık veren bir ülke konumundayız. O zaman,
hızla, mutlaka Türkiyede yerli ürün üretimini, hizmet üretimini
destekleyecek bir politikaya ihtiyacımız var. Bir başka
deyişle, bu sektörün teşvik edilmesi gereği ortaya
çıkıyor. Eğer siz sadece bu sektörde yıllık
yaklaşık 12 milyar dolarlık bir açık
yaratıyorsanız bunun tedbirini ülke olarak almak
zorundasınız. Önemli konulardan birisi bu. Onun için, bu sektörün bu
anlamda da iyi değerlendirilmesi gerekiyor.
Yine, bilgi teknolojileri ve iletişim sektörünün
hizmet ihtiyacı içindeki payına baktığımız zaman,
yüzde 1 ile 2 arasında değişiyor, veriler onu gösteriyor. Tüm
hizmet sektöründe ihracatta bu kadar az bir paya sahip olan bu sektörün
ülkemizde payının artırılmasıyla ilgili gerekli
teşviklerin sağlanması ve düzenlemelerin mutlaka
yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Özellikle sektördeki girişimci sayıları ve
dağılımı incelediğinde, bu sektördeki
girişimcilerin örneğin, en son veri 2008 yılına ait-
13.320 girişimcinin 12.600 civarına yani yüzde 95ine
yakını küçük işletme, 1 ila 19 kişi
çalıştırıyor. O zaman, bireysel üretim yapan
işletmeler veya kişiler dâhil olmak üzere özellikle yazılım
sektöründe ciddi bir desteğe ve oradaki KDVnin
kaldırılmasına ya da çok küçük bir boyuta düşürülmesine
ihtiyaç var. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifimiz de
var ama üç yıla yakın süredir maalesef bu konuyla ilgili Hükûmetin
bir adım atmadığını da gerçekte yaşayan birisi
olarak görmekteyiz. Yani, sektörün hem desteğe ihtiyacı var hem bu
sektörde çok ciddi para harcıyoruz hem gerekli tedbiri almıyoruz,
yasal düzenlemeyi yapmıyoruz.
Diğer taraftan, sektördeki istihdama
baktığımızda -ciddi bir rakam- 175 binden fazla
kişinin bu sektörde istihdam edildiği görülüyor. Özellikle üniversite
mezunu işsizlerin oranının her geçen gün arttığı
ve günümüzde neredeyse 3 üniversite mezunundan 1inin işsiz
dolaştığı ülkemizde, en iyi istihdam alanlarından
birisi olan bu alana kaynak aktarmaktan
çekiniyoruz, bu sektörü desteklemekten geri duruyoruz. Onun için, istihdamdaki
yeri açısından da bu sektörün ciddi anlamda desteklenmesi
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Büyüme: Türkiyenin ekonomik büyümesinin çok üzerinde,
sanayi sektörünün büyüme oranlarının üzerinde, yıllık ortalama
yüzde 10luk büyüme olan bir sektör. O nedenle sektörün iyi takip edilmesi ve
yöneliminin doğru belirlenerek buna göre katkıların da mutlaka
artırılması gerektiğini düşünmekteyiz. Gayrisafi millî
hasılaya katkısı açısından
baktığımızda yine, sektörün oldukça küçük, yüzde 1-2
arasında bir payla ülkemizde bugüne kadar yer aldığını
görüyoruz, o nedenle bu payın da artırılması
gerektiğini düşünmekteyiz.
Önünde engel ne var yani ciddi sorunlar nedir diye
baktığımızda, en önemli sorunlardan birisi, bu sektördeki
vergi yükünün çok yüksek olduğudur. Yüzde 45-50 gibi toplam vergi yüküyle
Türkiye, dünya ülkeleri arasında -eğer yanlış görmediysem-
birinci sırada yer alıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Doğru görmüşsün.
ALİM IŞIK (Devamla) Dolayısıyla,
buradaki sıkıntıyı aşmanın yolu,
diğerlerinin de
AB ülkelerinde ortalama yüzde 19,5 oranında olan bu
vergi yükü, Türkiyede 3 katına yakınsa
Bir taraftan Avrupa
Birliğiyle entegre olan bir ülke olacaksınız, diğer
taraftan bu konuyla ilgili hiçbir tedbir almayacaksınız veya
çalışma yapmayacaksınız; bu da doğru değil. Onun
için bu vergi yükünün
azaltılması konusu önemlidir. sektördeki çalışanların
ya da işletmelerin genelde küçük işletmeler olduğunu da dikkate
alırsak özellikle KDVnin sıfırlanması yönündeki
tekliflerin ciddi olarak ele alınması gerektiğini
düşünüyorum.
Tabii, abone sayıları da her yıl giderek
artıyor. İnternet kullanımı giderek artmakta
dolayısıyla bu artışla beraber, bir taraftan bilgiye çok
hızlı ulaşılan bir sektörde buna ihtiyacımız var,
diğer taraftan da bu İnternet kullanımındaki
yoğunluğun getirdiği ekonomik yükle, beraber, çocuklar ve
gençler başta olmak üzere tüm bireylerde yarattığı
olumsuzluklar da karşımızda. Özellikle bu on-line oyun
sektöründe ciddi paralar dönmekte. İlkokul, ortaokul ve lise
çağındaki birçok gencimiz sanal kahraman yaratmak için ve
yarattığı bu sanal kahramanı paraya dönüştürerek
satmak ve kendinden bahsettirmek için ciddi anlamda mesai harcıyor ve
kayıt dışı bir sektörde de bu konuyla ilgili ciddi
paraların dönmesine yol açmakta. Özellikle, bu konudan haberdar olan pek
çok İnternet korsanı, yani hacker denen kişiler özellikle
süper kahraman sahibi olan oyuncuların şifrelerini kırarak süper
kahramanı çalmakta ve yine İnternet
üzerinden belirli bir ücret karşılığında arzu edenlere
satabilmektedirler. Yine cep telefonu, mobil telefonlar üzerinden kontör
transferiyle bazen bu karşımıza çıkmakta, bazen de nakit para
alışverişiyle karşımıza çıkabilmekte.
Denetim ve kontrol konusu gerçekten bu sektörde çok önem arz etmekte.
Değerli milletvekilleri, tabii ki bu sektörün
kurumsal muhatabı Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı veya Telekomünikasyon Kurumu. Bunlara
baktığımızda yani Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu dediğimiz kurumsal yapıda da sıkıntılar var.
Örneğin, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunun
17 Şubat 2010 tarihli ve Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığının 2006, 2007 ve 2008 yılları
faaliyetleri ve işlemlerinin denetlenmesiyle ilgili denetim raporunda çok
ciddi tespitler var, öneriler var, hukuki ve yasal bazda alınması
gereken tedbirler var, güvenlik bakımından alınması gereken
tedbirler var. Aradan dört yıl geçmiş, bu arada 2012
yılında bu rapor hazırlanmış, bugün 2014
Haziranındayız ne Cumhurbaşkanlığı Devlet
Denetleme Kurulunun önerilerinde ne de bu raporda yer alan önerilerde bir
adım gelişme yok. O zaman bu kadar mesaiyi
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu başta olmak
üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok sayıda milletvekilinin görev
aldığı araştırma komisyonu ve diğer kurumlardaki
çalışanlar neden harcıyorlar? Eğer bu öneriler yerine
gelmeyecekse, bu önerilerin uygulamaya geçmesi konusunda yürütme organı
bir sorumluluk hissetmiyorsa, bu ciddi önerilere tedbir almam gerekir diye
kendisinde bir hareket oluşturmuyorsa gerçekten bu harcanan zamanlara acımamız
gerektiğini düşünüyorum.
Ama aynı Hükûmet bazı konularda çok
hızlı bir şekilde tedbir alabiliyor. Örneğin 2011 genel
seçimleri öncesi, İnternet üzerinden -özel hayatın gizliliğiyle
de ters düşecek- kasetlerin yayınlanmaya başlandığı
bir süreçte Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu
Başkanlığı sıranın Adalet ve Kalkınma
Partisine mensup üst düzey yöneticilere geldiğini duyar duymaz hemen
çıktı, kurumun önünde yirmi dört saat nöbet kararı alabildi.
Peki, diğer siyasi partilere veya siyasi kimliğe sahip şahıslara
bu haksızlık yapıldığında bu kurum neden
kendisini görevli hissetmedi de iktidar partisine sıra gelince bir anda bu
nöbeti alma kararı aldı ve seçimlere kadar yirmi dört saat bu kurum
görevlilerini bu amaçla çok rahat kullanabildi?
Diğer taraftan, yine son dönemde, 17 Aralık ve
25 Aralık tarihlerinde kamuoyunda yolsuzluk ve rüşvet
operasyonları olarak gündeme gelen ve ciddi iddiaların yer
aldığı soruşturmalarla ilgili İnternet ortamında
ve medyada yayınlanan ses kayıtları bir anda ilgili kurum tarafından
alınan kararlarla sitelerden alınabildi, yayına erişim
yasaklandı. Yine, başvurular üzerine birçok siteye erişim
yasağı konulabildi.
Şimdi, iktidara dokunan bir İnternet
uygulaması varsa bu resmî kurum tedbiri alacak, onun
dışında kime dokunursa dokunsun kulağını
tıkayacak, gözünü kapatacak. Olmuyor! O zaman, işte bu öneriler
sadece kitaplarda ve raporlarda yazılı kalıyor. Gereği
yerine getirilmediği için de emek, zaman ve para kaybıyla Türkiye
sürekli karşı karşıya kalabiliyor.
Değerli milletvekilleri, tabii ki bu sektörün
gelişmesi, insan sağlığı açısından
zararlı etkilerden çocuklarımızın kurtarılması,
ailelerimizin korunması eğitimle ilgili bir konu; bu sektörde görev
alacak eğiticilerin donanımlarıyla da ilgili bir konu.
Bir taraftan, FATİH Projesi adı altında
bir proje için, bilişim sektörünün gelişmesi ve
çocuklarımızın bu konuda eğitilmesi için burada özel
kanunla, Kamu İhale Kanunu kapsamında bir proje uygulamaya
koyacaksınız, bununla ilgili ciddi yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını
göz ardı edeceksiniz; diğer taraftan, bu eğitimi verecek olan
bilişim teknolojileri öğretmenleriyle ilgili atamada gerek
kontenjanı kısıtlı tutacaksınız gerekse
Türkiyede Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde faaliyet
gösteren okullarınızdaki ders sayılarını
azaltacaksınız. O zaman bu iş nasıl oluyor? Bir taraftan,
milyarlarca lira kaynak aktarılan bir projeye özel kanunla destek
veriyorsunuz; diğer taraftan, bu proje kapsamında çalıştırılması
öngörülen öğretmenleri, özellikle bilişim teknolojileri
öğretmenlerini atama zamanı geldiğinde görmeyeceksiniz,
bilgisayarla ilgili dersleri azaltacaksınız, ücretli öğretmen
adı altında, piyasada bu konuda gerekli donanımı olmayan
kişilere ihtiyaca binaen ders verdireceksiniz ve bazı bölgelerde,
özellikle güvenlik sıkıntısı olan bölgelerde de bu dersleri
veren kişiler terör örgütü elemanı olacak. İşte, bu
sıkıntının çözümü yine bu yüce Meclis tarafından
geliştirilmek ve gerekli tedbirler bu Meclis tarafından alınmak
zorunda.
Teşvik sistemini iki yıl önce değiştirdik,
sektörün teşvik edilmesi, desteklenmesi gerektiği tüm raporlarda var
ama getirilen teşvik sistemine bakıyorsunuz, bu konuya özel bir
destek getirecek hiçbir önlem alınmamış. Türkiye 6 bölgeye
ayrıldı. Bölgelere bakıyorsunuz, desteğin verildiği bölgelerde
bu yatırımı yapacak kişiler yok, yapılması
gereken bölgelerde bu sektöre, bu sektördeki yatırımcılara
destek yok. Onun için mutlaka bu sektörün -özellikle yazılım sektörü
başta olmak üzere- ve bireysel dahi olsa bu sektörde istihdam edilen
insanların desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Ayrıca, e-dönüşüm ve e-devlet
uygulamalarına ciddi anlamda kafa yormamız gerektiğini
düşünüyoruz ama maalesef, bu konuda da söylemde çok şey yer
almasına rağmen, uygulamada bugüne kadar ciddi bir adımın
atılamadığı gerçeğiyle de karşı
karşıyayız.
Diğer taraftan, değerli milletvekilleri,
özellikle Türkiyede TÜRK TELEKOMun özelleştirilmesinin ardından
sektörle bağlantılı olarak ciddi sorunlar yaşandı,
yaşanmaya devam ediyor. Kasım 2005ten bu yana, sözleşme imzalanmasından
bu yana bu sektörde ciddi yolsuzluklar, ciddi usulsüzlükler sürekli iddialarla
kamuoyunun gündemine geliyor. Bununla ilgili, ilgili bakanlıklara
verdiğimiz soru önergelerinin hiçbirisi maalesef bugüne kadar cevaplanmadığı
gibi cevaplananlarda da Bakanlığımızla ilgisi yoktur,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından
bu veriler geldiğinde size ulaştırılacaktır. deniyor
ama ne hikmetse o Bakanlığa bu bilgiyi verecek olan kurum bu
bilgileri vermiyor.
TTNET AŞnin Phorm Solution isimli şirket
aracılığıyla Türkiyedeki bireysel verileri gezinti
programı adı altında pazarladığı iddiaları
yargıda da karşılık bulmuş, bu konuyla ilgili
soruşturma açılmış ama bugüne kadar, ne hikmetse bir sonuç
elde edilememiştir. Yani, bu sektör her türlü usulsüzlüğe açık
bir sektör, sıkıntıya açık bir sektör.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİM IŞIK (Devamla) Bu raporda yer alan
öneriler doğrultusunda, inanıyorum ki Hükûmet bunun gerekli
tedbirlerini alır, bir daha bu konuda burada yine bu olumsuzluklardan
bahsetmek zorunda kalmayız diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Erdal Aksünger, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sosyal medya yasaklarıyla ilgili 127 maddelik, torba
kanun geldiği zaman gerçekten bir şoka
uğramıştım. Niye? Biz aslında bu Komisyon Raporunda
onları yazmıştık iki sene önce. Orada da tavsiye
kararlarından bir tanesi şuydu: Bu şartlar altında,
Türkiyede İnternet gerçekten mecra olarak doğru insanlar
tarafından yönetilmiyor ve hor kullanılma ihtimali var. O yüzden,
yasakların çoğunun buradaki mahkemelerden dönebilme ihtimalinden
ziyade Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden Türkiye aleyhine mahkûmiyet
kararları çıkıyor. diye. O zaman da hiç unutmuyorum bakın,
madde önerilerinin 77ncisine koymuşsunuz. Site yerine içerik engelleme
ve cevap hakkı mekanizmalarının tesis edilmesi. Gerçi burada
güzel olmuş ama sonuna
Niyetinizden şüphem yok ama sonradan geldiği
için de, böyle olduğu için de biraz serzenişte bulunayım size
karşı Necdet Bey.
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Postada gecikmiş.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) İyi olmuş, o yüzden,
hani hangi blok, görmek açısından.
Ama şimdi, şöyle bakıyorum, çok komik
işler oldu gerçekten bu komisyonlarda Mecliste. Bu 17 Aralıktan önce
başka şeyler konuşuluyordu ama 17 Aralıktan sonra Türkiyedeki
bütün özgürlük kavramları yeniden tartışılır hâle
geldi. Aynı dünyada 2001den önce başka özgürlük kavramları
vardı Amerikayla ilgili, ondan sonra başka özgürlük kavramları
vardı. Şimdi, bakalım 15 tane madde getirdiniz 127 madde
içerisinde ki bu Araştırma Komisyonu bununla ilgili konularda çok
ciddi çalışıp gerçekten Hangi mecralarda sorun var? Halk
nasıl bilinçlendirilmeli? Dijital okuryazarlık nasıl
olmalı? diye çok çalışmalar yaptı. Takdir ettiğim bir
sürü insan oldu orada, arkadaşların da iyi niyetinden şüphem
yoktu. Ya, bunlar böyle teorikte güzel, hoş, bunları alıyor
herkes bir şeylere yazıyor da
Ben de geldiğimde, ilk
milletvekili olduğumda zannettim ki gerçekten bu komisyonlarda bir
şeyler yazılıyor, çiziliyor; birileri de arka planda gidiyor,
iktidar var mesela bu yürütmeyi yapan, o da gidiyor bunlara bakıyor tek
tek, bunları okuyor, buradan bir şey çıkarıyor, kurullar
oluşturuyor ve Yanlışlarımızı gördük,
düzeltelim. diyor. Bunlar hayalmiş tabii. Hani inanmıştım
yani devlet diye bir kademe var ortada, kurumları var devasa, deve
dişi gibi kurumlar bunlar. Kurumların birbirinden haberi
olmadığını sonra anladım. Bu yasa geldiğinde Plan
ve Bütçeye, konuştuk bununla ilgili.
Burada yazıyor, diyor ki: Sitelerin
kapatılmaması üzerine yeni bir düzenleme yapılması
lazım, içeriğin engellenmesi lazım. İçerik ne demek?
İnternete girdikleri zaman, gördükleri sayfada sakıncalı bir
şey varsa bir mahkeme kararıyla engellenmesi diye
İyi de daha
önce Bunları kanunlaştıralım, bunları engelleyelim.
derken siz buna bir kanun getirdiniz, bunları önlediniz, sonra yerel
seçimler sürecinde Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda konuşurken
diyordu ki bu kanun çıktığı hâlde: Biz Twitterı,
Facebooku yasaklarız. Ama ne zaman? 30 Marttan sonra. Neden öyle? Çünkü,
mevcut kanunlar Twitter veya Facebooku site olarak kapatmaya izin vermiyordu.
Ne yapılması gerekiyordu? Kanunda yeniden düzenleme
yapılması gerekiyordu ama onu da bir kenara bıraktım, bir
hafta kala, kanunda yeri olmamasına rağmen, sosyal mecrayı,
Başbakanın iki dudağı arasından çıkan kelimelerle
yasakladınız, kanunsuz iş yaptınız, kendiniz
söylediniz. Komisyonlarda beraber konuştuk. Bu ülkede Anayasa gerçekten
ayaklar altına o gün alındı yine tekrar, her zaman
yaptığınız gibi.
Sonra Erişim Sağlayıcıları Birliği
kuruldu. Arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok
diyordum, İngiltereyi örnek gösterdiniz, İngilteredeki örneğin
bu olmadığını size ispat ettik. Şimdi, Erişim
Sağlayıcıları Birliğiyle ilgili
yaptığınız gerçekten korkunç bir şey. TİB, 12
tane Erişim Sağlayıcıları Birliği üyesinin ismini
yazmış, bunlara tüzükle ilgili imza attırmış. 112 tane
Erişim Sağlayıcıları Birliği üyesi kendisi tüzük
yapıyor, 112 kişi. Bakın, çok önemli bir şey söylüyorum:
Türkiyedeki İnterneti sağlayan erişim sağlayıcılarının
112 tanesi tüzük yapıyorlar, TİBe gönderiyorlar ama siz, kendi
elinizle tayin ettiğiniz 12 kişiye
yaptırdığınız -bir tanesi de hâkim olan TÜRK TELEKOM-
tüzüğü bu memlekete dayatıyorsunuz; Bunun adına da sivil toplum
kuruluşu diyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Kimi
kandırıyorsunuz ya siz? Orada duruyor. 112 kişi birden bir tüzük
hazırlamış, size göndermiş. İşinize gelmiyor.
İşinize gelmediği için 12 tane
Ama oradaki mesele şu: TÜRK
TELEKOM hâkim olduğu için bu işe, o ne diyorsa o olur. TÜRK TELEKOM
da kiminse, o ne diyorsa o olur veya kime peşkeş çekilmişse, o
ne diyorsa o olur.
Bakın, TÜRK TELEKOMla ilgili bir şey
söyleyeceğim: TÜRK TELEKOMla aynı ölçekte tekel olan, aynı
ölçekteki ülkelere gidin bakın, böyle hizmetleri elinde bulunduran,
altyapıyı elinde bulunduran bir şirketin bedeli kaç
kuruştur kardeşim? 35 milyar dolardır. 6,5 milyar dolara
sattınız, parayı bile almadınız neredeyse;
kazandıklarından kendine göre ödedi. 11 milyar dolar da
yatırım yapacaktı. Ne yaptıysa? TÜRK TELEKOM -yirmi
beş yıllık anlaşması var- mülkleri sattı ya.
Bağıra bağıra, bütün mülkleri sattırdınız.
Sonra diyorsunuz ki: Türkiyedeki bilişim gelişecek. Nasıl
gelişecek ya? Dünyanın en kazık İnternetini
satıyorsunuz, en kazık İnternetini satıyorsunuz. Türkiyede
kaç tane böyle yazılım firmaları, donanım firmaları
var da dev olmuş? Yok ki öyle bir şey. Olamaz da zaten. Normalde
bunların çoğu
Ben o sektörün bağrından geldim,
ciğerinden geldim. Yirmi sene önce zaten kimse sermaye bulamıyordu,
son yirmi yıldır da sermaye bulamıyor. Niye bulamıyor?
Türkiye, yabancıların burada cinnet geçirdiği bir yer hâline
geldi. Hiçbirini bırakmadılar. Siz de buna yardımcı
oldunuz. İşte son olarak Fatih Projesi, aldınız,
yabancılara peşkeş çektiniz. O kadar da anlattınız: Yerli
yapacağız. Nerede yapacaksınız ya yerliyi? Nerede
yapacaksınız yerliyi?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ancak monte edersin.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Ya, Bakan çıktı
kendisi biraz önce buradaydı, gördüm kendisini- dedi ki: Biz yerli
yapacağız tableti, sadece camı getireceğiz. Ya, cam
diyen bir bakan mı olur kardeşim? Sanayi Bakanı mı olur,
Teknoloji Bakanı mı, böyle bir Bakan mı olurmuş yani
Teknoloji Bakanı? Cam diyor buna, LCD desene şuna. Orada yok mu o
hikâye?
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi bakan?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) O Bakan değil, öbür
bakandan bahsediyorum ama onun da bir sürü suçu var, onu da söyleyeceğim
şimdi, onun da var, sırayla söyleyeceğim şimdi hepsini.
Ya, adamın, bir LCD fabrikası kurmak için 10
milyar dolara ihtiyacı var ama bırak onu, kursan da senin öyle bir
pazarın yok, kimse sana vermez. Yerli yapacağız. Nasıl
yapacaksınız? Televizyonu yerli yapıyoruz. Nerede
yapıyorsunuz ya? Milleti niye kandırıyorsunuz. Kentler kuruyorsunuz,
bina dikerek Kent kurdum. Altyapı? Yok, sıfır, buna benziyor.
Altyapın yok ki senin, know howun yok, altta bir şey yok, bir
hikâye yok yani çocuklar yok. Biraz önce anlattığım bilişim
teknolojileriyle ilgili öğretmenlere yaptığınız zulüm,
bu memlekete yapılan en büyük zulümlerden bir tanesi. Böyle altyapı
yok ya. Zaten olan ve bunu geliştirebilecek olan üniversitelerle sizin
aranız bozuk, bozuk aranız. On iki yıldır bunlarla
aranız yok zaten.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Vardı da biz mi
yıktık?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Bunlarla aranız yok.
Zaten siz gelmeden önce sanki dünyada, her tarafta bilişim cirit
atıyordu. Cirit mi atıyordu dünyada? Yoktu ki öyle bir şey.
2000den önce penetrasyon dünyada da belli, yeni yeni filizlenen bir işti
zaten. Öyle attıkları gibi Kuzey Afrikada, işte, efendim,
şöyle oldu, bahar oldu, Twitter üzerinden oldu. Bunların hepsi
yalandır. Orada, bir kere Tunus gibi bir yerde bilgisayar penetrasyonu
kaçmış ya! Yalan, bu emperyalistlerin gelip orada örgütlemesinden
kaynaklanıyor. Bakın, yüzde 3,5-4 bilgisayar sahibi oranı olan
bir yerde siz bütün o 17 milyon, 20 milyon insanı bir sosyal medya
üzerinden örgütleyebilir misiniz? Bu, komple bir yalan. Komple yalan çünkü 100
bin kişiyi bile orada örgütleyemezsiniz, mümkün değil, öyle bir
penetrasyon yok.
Aynı bu yalanlarla Türkiye de böyle
kandırıldı. İşte, Başbakan alanlarda
bahsediyordu, söylüyordu: Türkiye olarak sosyal medyayı en iyi kullanan
dünyanın üç dört ülkesinden biriyiz. Çok güzel, çok iyi. Avrupanın
da senede 15 milyon telefon alan ülkesiyiz. 15 milyon ya! Yüzde 60, 70i de
akıllı telefon, harcadığın paraya bak, sıfır
bilinç, sıfır bilinç! Ya Iphone kullanıyor ya da öbür
akıllı telefon kullanıyor. Ya yüzde kaçını
kullanıyor bu insanlar? Havaya cıvaya
Öyle bir tüketim toplumu
yarattınız ki o yüzden şu anda: Bir, yabancı sıcak
parayla; iki, inşaat sektörünün fiktif işlerinden Türkiyeyi ayakta
tutuyorsunuz. Nerede bilişimde
Ben sektörel bakıyorum,
arkadaşlarımızın çoğu, yirmi otuz yıllık
arkadaşlarımızın çoğu şu an telef durumda,
yabancıların taşeronu olmuş vaziyette. Yani diyorlar ki
artık: Onun altyapısını kullanalım, biz bir şey
üretemedik. Onların altyapısını kullanıyorlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Silikon vadisi açacaklardı, Facebooku,
Microsoftu getireceklerdi.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Arkadaşlar gerçekten
öyle, devasa arkadaşlarımız vardı yani Batıdan
Doğuya, Doğunun en ucundaki arkadaşlar da aynı
mecraları kullanıyordu. O zaman bir dezavantaj konusu yoktu zaten
çünkü sermayesi zaten herkesin yoktu. Öyle dezavantajlık bir durum yoktu o
zaman. Şu anda dev yazılım şirketlerinin, o büyük büyük
yazılım şirketlerinin taşeronluğunu yapıyor
şu anda. Yazık yani bu çok üzüntü verici bir şey. O yüzden hani
bu dediklerinizin öyle çok elle tutulur tarafları yok.
Şimdi, bir örnek daha versin birisi de ben de
rahatlayacağım. Türk Telekom modunda bir şirketi mesela, hangi
ülkede özelleştirmişler, nasıl özelleştirmişler? Bana
bir örnek verin yani, bir örnek istiyorum. Aynı şeyi şimdi
PTTyle ilgili yapıyorsun. İlk yapılan iş
Ya bunu bir
tekel yapalım, bir kere bu lojistik sektörünü bir bitirelim, öldürelim
bunların hepsini, buna bir
değer katalım, sonra bundan parayı alalım. Ee ondan sonra? Memleket öldü, iyi günler, 3
tane adama verdiniz. Şimdi, buna benzer İskandinavya örnekleri var,
Finlandiyanın eğitim sistemiyle ilgili konuya iyi
bakılsın, Norveçin özelleştirme politikalarına iyi bir
bakılsın, ne diyor acaba adamlar? Adam diyor ki: Ben yirmi beş
sene çalışmasam benim bütün toplumum, benim elimdeki kaynaklarla
hayatını ikame ettirebilir. Yirmi yıl, yirmi beş yıl
diyor yani. Şimdi, sen bakıyorsun buraya, ortaya bakıyorsun:
Kredinin üzerinde zavallı insanlar, yarını nasıl
çıkartacağını bilemiyor. Çünkü üretimden düşmüş,
hepsi birden tüketim olan tarafında ne yaparız, borcu nasıl
çeviririz havasına dönmüş.
Hayır daha rahat örnekler verebiliriz, yirmi
yıldır, otuz yıldır yazılım sektöründe
arkadaşlar var. Büyüklerini topla hepsinin komple, Türkiyedeki
yazılım sektöründeki arkadaşları topla -ne yazık ki
diyorum, ne yazık ki- Googleun yirmide 1i yapmaz, ellide 1i yapmaz,
yüzde 1i yapmaz. Neyse, Facebook, Google veya buna benzer
İşte
mesela, en son Rusyanın Yandexi var, onun da ellide 1i yapmaz, yüzde
1i yapmaz yani yapmaz, o da burada çünkü. Şimdi onun
taşeronluğuna soyunuyor insanlar para kazanmak için. Ne yapsın?
Ben de bir şey demiyorum tabii, ne yapacak? Adamın öyle bir
mecrası yok, oradan bir şey çıkmayacağını
biliyor.
Çok önemli konulardan bir tanesi -çok ilgimi çektiği
için söylüyorum- kişisel verilerin güvenliğinin yasası yoktu,
bunu yönetmelikle yapıyorlardı. Çok garip bir şekilde bir
yönetmelik çıktı. Birisi çıksın açıklasın oraya
niye öyle yazmış diye. Mesele şöyle
yazılmıştı oraya: Kişisel verilerin gizliliği
konusunda yurt dışına altı ay süreyle izin veriliyor, ondan
sonra izin verilmeyecek. Yani, altı ay süreyle bu veriler yurt
dışına çıkarılabilir -bunun anlamı bunu
getiriyor- ondan sonra çıkarılamaz. Peki, kim çıkaracak bu
altı ay boyunca? Birisi açıklasın ya, hangi verileri
çıkaracak? Ya, altyapı diyoruz, güvenlik diyoruz, siber saldırı
diyoruz, şu diyoruz, bu diyoruz; güzel bunlar, güzel terimler, güzel.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sağlık
Bakanlığı satmadı mı bunları?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Kim çıkaracak, kim?
Türkiye'deki bazı verileri altı ay dışarıya kim
çıkaracak?
Şimdi Alim Bey söyledi, ben o konuyla çok
ilgilenmiştim, form konusuyla. Sayın BTK Başkanı da burada.
Gerçi ilgi gösterdi, o dönemden kendisinin hakkını yemeyim ama
herhâlde yukarıdan başka talimatlar geliyor, ellemiyorlar. TÜRK
TELEKOMdan kaynaklı oluyor, onlara baskı kuruyorlar da ondan oluyor.
Ne yapsınlar? Bürokratların hepsinin kafasına
dayamışlar şeyi Keseriz. diye.
Şimdi, öyle bir konuydu ki o, facia ya. Adam kendisi
kabul etti, 6,5 milyon İnternet abonesinin bütün kişisel verilerini
aldığını kabul etti, adamı fişlediğini kabul
etti. Yani, aslında seni incelemeye başlayınca
Debian
dedikleri bir program var, altta milyarlarca datayı aslında konsolide
ediyor. Attığın milyarlarca maile -hangisinden
konuşuyorsun, hangi sayfaya giriyorsun, kime bakıyorsun- bunlara
bakınca diyor ki: Bu adamın inancı bu, siyasi tercihi bu,
cinsel tercihi bu, ekonomik durumu bu, şunlarla konuşuyor, bunlarla
konuşuyor. Bunu alıyor, seni böyle komple bir fişliyor. Ya, bu
itiraf edildi bu ülkede. Adama 1 milyon mu, 2 milyon mu ne bir ceza kestiler,
milyarlarca dolarlık. İşte, adam da baktı keyfine, Tamam,
ben o cezayı da öderim, sizin gibi adamlar varken ben her ülkeyi
sömürürüm. dedi. Hangi verilerin gittiğini kimse de bilmiyor yani böyle
bir rapor da çıkmadı, diyen de doğru söylemiyordur yani. Diyen
doğru söylemiyordur, biliyorum yani çıkmaz bu.
Bu memlekette bilim kuruluşları var, var ama
öyle bir hâle getirdiniz ki, öyle bir bilim kuruluşu var ki, bütün
Türkiyedeki bilimsel işleri yapacak bir kurum var, TÜBİTAK. Ama,
adam altı-yedi aydır, sekiz aydır montaj mı, montaj
mı, onunla uğraşıyor yani altı aydır bir
işle montaj diye uğraşmaya çalışıyor ya! Bundan
ne olur ya? Bir montajı altı ayda çözen bir kurumdan ne olur ki
kardeşim ya!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayvanat Bahçesi Müdürünü
TÜBİTAKın Genel Müdürü yaptı.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Ya, genel müdür yapmadı,
onu başka bir yere getirdi ama önemli bir yerdi orası yani Hayvanat
Bahçesi Müdürünü, doğru, BİLGEMin Genel Müdür
Yardımcılığına getirdiler. Şimdi, genel müdür
deyip hakkını yememek lazım. Genel müdür
yardımcılarının hepsini postaladılar zaten. Bu
getirdikleri adam da orada nereye geldi? Üniversiteler arasında bilgi
transferleri olan önemli bir yer orası aslında, çok önemli bir yere
getirdiler. Onu geçiyorum, ondan söylemiyorum da 200-300 adamı
postaladınız buradan
Hatta, bizim bu dinleme komisyonunda da
çalıştığımız bir arkadaş vardı.
Amerikan ulusal güvenlikle ilgili konuştuğumuzda, gerçekten, Hasan
Bey çok ciddi, çok önemli bilgiler vermişti bize, çok iyi şeyler anlatmıştı,
çok şeyler biliyordu adam, hatta mahkemeye gitmiş şimdi.
Adamı attınız, neyle ilgili attınız? Ya, bizim bu
montaj raporunu yazmazsan seni şuraya göndeririz. diye attınız,
doğrusu budur, doğrusu budur ya, başka bir doğrusu yok
bunun.
Şimdi, ben son birkaç senedir bakıyorum, ne var
TÜBİTAKta ya? Türkiyenin bilimsel altyapısı
fışkırıyor mu, bir yerlerden bir şeyler mi geliyor?
Yok bir şey ya. İşte dedim ya, adam yedi sekiz aydır
uğraşıyor Acaba bu montaj mı, değil mi
Bir de
açıklama yapıyorlar, diyorlar ki: Herkesin İnternet üzerinde
bulacağı bir programla yaptık bunu. Yok ya! Kime yediriyorsunuz
bunu ya? Böyle bir şey olur mu ya? Hem TÜBİTAKın bu
işiyse, o gönderdiğiniz adamların yazacağı rapora niye
inanmadınız o zaman?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Büyük keşif, büyük
keşif buldu, satarlar dünyaya.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Aynı şekilde, TÜBA
içler acısı ya, içler acısı. Bakın, bilişimden
konuşuyoruz, İnternetten, teknolojiden konuşuyoruz. Türkiye
Bilimler Akademisi yerle bir olmuş, rezalet bir durumda. Dünyada bu
konuyla ilgili -Avrupa, Amerika da dâhil, hepsi yani Uzak Doğudakilerde
dâhil olmak üzere- bilimler akademileri bize gerekli olan bütün
uyarıları yaptılar. İnce bir kıl noktası var,
orada duruyoruz, postalıyorlar bizi zaten, üç yüz yıllık
bilimler akademileri bunlar. Ne yaptınız? Ya, bir şey demeyeyim
şimdi, adam imanlıdır falan da gelsin, ben adamlara
imanından bir şey söylemiyorum
Ya, kardeşim, bir yerin,
associate üyelerinin yüzde 50si Diyanet, ilahiyat, bilmem ne, şu, bu ilişkili
olur mu? Tamam getir, bir şey söylemiyorum, öbürleri nerede?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İmam olacak ki hissetsin!
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Ya olsun, tamam kardeşim
de o da gitsin başka bir şeyle uğraşsın yani onun yeri
yok mu? Diyanette yeteri kadar peşkeşlik yer var, açın oraya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Buraya alıyorlar, oradan
yolluyorlar oraya, yöntem o.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Zaten bütçesine
baktığın zaman hepsini kabul edebiliyor, komple.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) KPSSye falan ihtiyaç yok orada.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Ya, bu mantığın
içerisinde nasıl yürüyebilirsin? Kim var? Şimdi onlar da gittiler,
İstanbulda kendilerine
Hatta bakın, Amerikan Bilimler Akademisi ve
Avrupa Bilimler Akademisinin üyeleri -bak böyle bir şey ilk defa oluyor
belki dünyada, nadir şeylerden bir tanesi- gittiler
bağımsız bir bilimler akademisi kurdular kendi aralarında,
gittiler oralara başvurularını yaptılar, kendi
çabalarıyla, maaşlarından artırdıklarıyla
birlikte Türkiyenin bilimine katkı koymaya çalışıyorlar.
Kimsenin haberi olmayabilir, arada bir gidip konuşuyorum, içler
acısı durum. Türkiyeyle ilgili raporlar hazırlıyorlar yine
bu kurumlara göndermek üzere. Yani, yine de vatanına, milletine
sevdalı adamlar, dışarıda bir şey anlatmaktan ziyade,
içeriye götürmeye de meraklılar böyle. Dinleyen yok, ayrı bir konu.
Yani, sorun zihniyet sorunu yoksa burada yazılan
raporda her şey var, ben de aynı şeyi iddia ediyorum. Var tabii
yani iyi niyetle bir sürü şeyler yapılmış vaziyette ama
sorun zihniyet sorunu, nasıl uyguladığın sorunu. Aynı
dediğim gibi, kentleri yaparsınız ama altında bir kent
olmadıktan sonra bir şey çıkmaz. E gittiniz, işte
Çamlıcanın oraya bilmem ne yapalım, karşı
tarafı da Zorluya verelim. Yani, vizyonu sıfır olan hikâyedir
bu tabii. Zaten oranın altyapısı kaldırıyor muydu ki
böyle?
Fiber optik
Neymiş? Avrupanın en büyük fiber
optik ağına sahibiz. E sahipsiniz, ne oluyor? Senin mi? Senin
değil ya. Senin değil de kimin bilgisi kime gidiyor ya?
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Açıkla, bilelim o
zaman.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Ya böyle bir şey var
mı? Zaten kime peşkeş çekmişseniz onun. Efendim, bununla
övüneceğiz. Yok ya. Bu verileri bizde konsolide edecek bir şey var
mı?
Bir de kriptolu işlerden bahsedildiği zaman,
çok komik ya. BTK Başkanı burada, kriptolu bir telefon geliyorsa BTK
Başkanına kodlarını vermeden kriptolu telefonu kim
kullanabilir zaten? TÜBİTAK veriyorsa onun da şeyi var, isteyen
arkadaş varsa ithalatını yaptırsın ama onun
kodlarını buraya verecek ki -BTK Başkanı burada- ona
verecek. Niye verecek? Doğru olan o. Onunla ilgili mahkemelik bir konu
olduğu zaman, kriptolu olduğu için, iki kişi arasında
dinlenirken sorun olmasın diye BTK kodları alır, onları
dinler, yasal olarak, yasal diyorum. TÜBİTAK'takiler ne
yapmışlar? Ne bileyim, siz koydunuz onları da oraya. O
TÜBİTAK'taki kriptolu telefonları da onlar yaptı. Demek ki yasal
olarak mahkeme bir karar mı gönderdi, değil mi, çıksın biri
açıklasın. TÜBİTAK'taki adamın bunu nasıl
yaptığını o açıklasın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Oğluyla
konuşacağını düşünememiş oradakiler.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Yani, o kadar basit
şeyler değildir de bunlar sonuç itibarıyla. Mahkeme
kararları varsa hepsinin arkasında durmak lazım. Bu memlekette
neler gördük biz, Komisyonda neler dinledik. Ben anlattım bir sürü
şeyi, bana komplocu diye baktı bütün milletvekili
arkadaşlarım. Baktın da altı ay sonra bir Amerikan
ajanı Rusyadan açıklayınca öyle olmadı ama. Adam söyledi,
Sizi dinledik, her şeyini yaptık. dedi. İşte, Yunanistan,
Pangalos açıkladı, Biz Ankarayı dinledik. dedi. Biz de
çıt yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizi dinlemeyen
kalmamış Erdalcığım, bir tek seni dinlememişler.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Amerikan Başkanı
söylüyor, Ben istedim de dinledik. Yunanistana ben söyledim, yapın bu
işi. diyor. Ya, bir yürekli adam yok mu çıksın
Daha önce
Amerikaya böyle lay lay lom ediyordunuz, şimdi sesiniz çıkmaz,
bitmiş o işler çünkü.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aksünger.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mardin
Milletvekili Erol Dora. (HDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Dora.
HDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı Bilgi
Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile
İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile
Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerine Halkların Demokratik
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Genel Kurulun 15 Mart 2012 tarihli
toplantısında Komisyonda görev yapacak üyelerin seçiminden itibaren
toplam üç ay çalışan söz konusu Komisyon, son
toplantısını 14 Haziran 2012 tarihinde yaparak
çalışmalarını tamamlamıştır. Komisyonca
hazırlanan rapor, kimi eksikliklerine rağmen, elbette çok
değerli bilgi ve verileri de açığa
çıkarmıştır. Bundan sonra mühim olan, yasama ve yürütmenin
bu rapor ışığında uluslararası sözleşmeler
ve evrensel hukuku da referans alarak bilgi, iletişim teknolojilerinin
nitelikli kullanımı noktasında sergileyeceği tutumdur.
Değerli milletvekilleri, bilgi, medeniyetin önemli
unsurudur. Medeniyetin gelişimi, bilginin sürekli yeniden üretilmesiyle
mümkün olmuştur. Gelişmenin, ilerlemenin, kalkınmanın olmazsa
olmaz şartı, bilgiye erişim ile bilginin etkin ve doğru
kullanımıdır. Dolayısıyla, bilgiyi üretme, bilgiyi
edinme ve bilgiyi kullanma biçimlerimizin niteliği ölçüsünde
çağdaş bir demokrasiyi inşa edebiliriz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde
bulunduğumuz çağa damgasını vuran unsur ise özellikle bilgi
ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde
insanlığın bilgiyi üretme, kullanma, işleme, saklama,
paylaşma ve bilgiye erişimde giderek yaygınlaşan,
hızlanan ve çeşitlenen araç ve imkânlara sahip olmasıdır.
İnsanlık tarihinde az sayıda teknoloji, bilgi ve iletişim
teknolojileri kadar insan yaşamını etkilemiştir. Bugün,
teknik olarak iletişimi ve bilgisayar teknolojilerini birlikte
düşünmek mümkündür. Bilgisayar ve iletişim teknolojisindeki
hızlı gelişme, üretim için her türlü bilgi
akışını hızlandırıp
kolaylaştırdığı gibi, zaman kullanımında
sağladığı avantajlarla üretimde etkinlik ve
verimliliği de artırmıştır.
Değerli milletvekilleri, raporun tekrarına
düşmeden, bilgi iletişim teknolojilerinden en önemlisi olan
İnternetin çocuklar ve gençler üzerinde yarattığı
bazı negatif durumların da altını çizmeyi gerekli
buluyorum.
Çağımızın en önemli
buluşlarından olan İnternet ve diğer bilgi iletişim
teknolojilerinin hayatımıza kattığı kolaylıklar
şüphesiz önemlidir ancak çocuk ve gençlerimizin bu bilgi iletişim
teknolojilerini ve İnterneti kullanırken bazı risklerle
karşı karşıya oldukları da bir gerçektir. Bu risklerin
en önemlileri, çocukların cinsel istismarı, çocukların
yaşlarıyla uyumsuz görüntü ve içeriklere muhatap
bırakılmaları, aşırı şiddet içeren oyunlar
nedeniyle çocukların şiddete karşı
duyarsızlaşması, sanal kumar siteleri
aracılığıyla çocukların ve gençlerin kumara
özendirilmesi biçiminde sıralanabilir.
Bunun yanında, uyuşturucu maddelerin özendirilmesi ve temin
edilmesinin kolaylaştırılması, uzun süre bilgisayar
başında kalmaktan dolayı çocuk ve gençlerde davranış
bozukluklarının görülmesi, bedensel ve ruhsal hastalıklara maruz
kalınması gibi diğer riskler de bilinmektedir. Evlerinde
bilgisayarı ve İnternet bağlantısı olmayan çocuklar ve
gençler, çocuklara yasak olmasına rağmen, yeterli denetimler
yapılmadığından dolayı, bu oyunları oynamak için
İnternet kafelere gitmek zorunda kalmaktadırlar. Bu da güvenlik
başta olmak üzere birçok sorunu beraberinde getirmektedir.
Değerli milletvekilleri, dünya genelinde fevkalade
faydaları olan ve geçen yüzyılın en önemli buluşu kabul
edilen İnternet teknolojilerinin kontrolsüz kullanımı hâlinde
özellikle çocuklar ve aileler üzerinde görülen olumsuz etkileri bilim
dünyasının da önemli bir çalışma alanı olmuştur.
İnternetin genel kullanıcılar yönünden önemli risklerinden biri
de İnternet oyunlarında, sanal alışverişlerde ve
benzer sanal ticari faaliyetlerde yaşanan maddi kayıplar,
çeşitli dolandırıcılık faaliyetlerine maruz kalma
biçiminde olumsuzluklardır. İnternette gerçekleştirdiğimiz
birçok işlemde kişisel verilerimizin kaybolması,
çalınması ya da kötü amaçla kullanılmasını
doğrudan etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Günümüzde,
İnternet üzerinden oynanan çevrim içi oyun sektörü, bütün dünyada,
önlenemez bir şekilde büyümeye devam etmektedir. Bu oyun süreçlerinde
gerçekleşen kayıt dışı sanal ticaretin ülkemizde
yılda 1 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu
olumsuzlukların asgariye indirilmesi konusunda gerek ulusal gerekse
uluslararası yetkili teknik kurum ve kuruluşlarla etkin iş
birliği önemli bir tedbir olarak işlev görecektir.
Değerli milletvekilleri, yapılan
araştırmalara göre, Türkiye çapında, kentsel ve kırsal bölgelerde,
9-16 yaş arası çocukların tamamına yakını
İnterneti kullanmaktadır. Araştırmaya göre, ebeveynlerin
ise sadece yüzde 29u İnterneti kullanmaktadır. Erkek ve kadın
ebeveynlerin İnternet kullanım oranları arasında oldukça
büyük bir fark vardır. Erkek ebeveynlerin yüzde 49unun İnternet
kullanmasına karşın, kadın ebeveynlerin sadece yüzde 24ü
İnterneti kullanmaktadır. Avrupa ülkelerine
baktığımızda ise erkek ebeveynlerin yüzde 87sinin ve kadın
ebeveynlerin ise yüzde 82sinin İnternet kullanıcısı olduğu
bilgisini yapılan araştırmalardan edinebilmekteyiz.
İnterneti kullanmaya yetecek kadar bilgiye sahip olan çok az
sayıdaki ebeveyn, ne çocuklarının teknoloji kullanımı
sırasında elde edeceği imkânları ve
karşılaşabileceği riskleri anlamakta ne de İnternette
onları rahatsız edecek durumlarla başa
çıkmalarını sağlayacak yardımı
sağlayabilmektedirler.
Değerli milletvekilleri, ortaya konulduğu
üzere, sorun bilgi teknolojilerinin kendisi değil, bunların
nasıl kullanıldığıyla ilgilidir.
Türkiyede özellikle devlet kurumlarının bilgi
iletişim teknolojilerini kullanma düzeyleri gözden geçirildiğinde,
teknik cihazlar bakımından büyük noksanlıkların
bulunmadığı ancak gerek bilgisayar, İnternet başta
olmak üzere diğer bilgi iletişim teknolojilerinin kullanılması
ve çalışmaları verimli ürünlere dönüştürme noktasında
ve gerekse nitelikli, kalifiye
personel istihdamı konusunda önemli ölçüde kurumsal stratejik
ufuksuzluklar yaşandığı aşikârdır. Öyle ki Avrupa
Birliği müktesebatına göre Türkiyenin Bilgi Toplumu Strateji
Belgesini imzalamasına karşın, bu belgenin içeriğinde yer
alan hedefleri yakalama konusunda henüz çok geride olduğu bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, raporun
başlığı ve muhtevası da göstermektedir ki çocuklar,
gençler ve aile kurumu konularında özellikle Millî Eğitim
Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlıklarına, ayrıca şehir planlamalarında
çocukların ve gençlerin dikkate alınmaları noktasında Çevre
Bakanlığı ile yerel yönetimlere önemli görevler
düşmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının bu önemli
görevleri yerine getirmek için gerekli olan stratejik ve felsefi ufuk
geliştirme noktasında büyük zafiyetler
yaşadığı ise gerçektir. Millî Eğitim
Bakanlığı, öğrencilerde sağlıklı bir okuma,
televizyon izleme ve bilgisayar kullanma alışkanlığı
geliştirme ve bunlar arasında denge sağlama konusunda
uygulanabilir bir politika belirlemelidir. Bu politikalar kapsamında ilk
ve ortaöğretim süresince bilgi iletişim teknolojilerine yönelik
zorunlu ders saatleri artırılmalı, okulların teknik
donanımı güçlendirilmelidir. Öğrenciler için, dengeli bir kitap
okuma, televizyon izleme ve bilgisayar kullanma kültürü yaratmaya yönelik
programlar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
İlköğretim döneminde sınıf içinde
sadece ders kitaplarındaki okuma parçalarıyla yetinilmemeli,
nitelikli bir okuma alışkanlığının
gelişebilmesi için öğrencilerin okuma yelpazesi
genişletilmelidir. Öğretmenler, öğrencilerin okuma ilgilerini
belirleyerek bu doğrultuda öğrencilerine okuyucu rehberliği
yapmalıdırlar. Ayrıca, üniversitelerin eğitim fakültelerinde
okuyan öğretmen adaylarının, bilgisayar ve televizyon gibi
araçların doğru ve etkili kullanımıyla ilgili gerekli
dersler verilerek bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu konuda hem mesleki hem
de kişisel duyarlılık taşımak zorunda görünen
öğretmenler, öğrencilerinin televizyon izleme ve bilgisayar
kullanımlarının okuma alışkanlıklarına zarar
vermesini engelleyecek ve öğrencilerin aktiviteleri arasında denge
kurabilmelerini sağlayacak eğitim yöntemleri konusunda özel pedagojik
formasyona tabi tutulmalıdırlar.
Değerli milletvekilleri, bilgi iletişim
teknolojilerinden çocukları, gençleri ve eğitimcileri
yararlandırmanın, popülist seçim propagandalarına
sıkıştırılmış ve FATİH Projesi biçiminde
kamuoyuna yansıtılmaya çalışılan yüzeysel
yaklaşımlarla gerçekleşmeyeceği açıktır.
Millî Eğitim Bakanlığının
bilişim teknolojilerinden faydalanma adına âdeta eline yüzüne
bulaştırdığı, Bakanlığın ciddi paralar
harcamasına rağmen bir türlü hayata geçiremediği başka bir
uygulamaya da bu konuşmamda değinmeyi önemli buluyorum.
Bu projenin muhtevası, engelli bireylere yönelik
olarak rehberlik araştırma merkezleri ve özel eğitim ve
rehabilitasyon merkezlerine avuç içi damar okuma sistemi kurulmasına
ilişkindir. Söz konusu avuç içi damar okuma sistemi, özel eğitim merkezlerinde
eğitim hizmeti alan engelli çocuklarımızın, sözüm ona bu
eğitim kurumlarına devam edip etmediklerini kontrol etme amaçlı
ve özel eğitim merkezlerinin yolsuzluklar yapmasını engelleme
amaçlı kurgulanan bu sistem, Millî Eğitim Bakanlığınca
büyük harcamalar yapılmış olmasına karşın
yaklaşık iki yıldır hayata geçirilememiştir.
Geçtiğimiz, günlerde, Millî Eğitim Bakanlığı, Özel
Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde yaptığı
değişiklikle, büyük paralar harcayarak kurduğu bu sistemi, bir
yıl daha atıl vaziyette bırakma kararı
almıştır. İki yıldır atıl vaziyette bekleyen
bu avuç içi tanıma sisteminin Millî Eğitim Bakanlığına
çok ciddi maliyetlerinin olduğu bilinmektedir. Millî Eğitim
Bakanlığının, bir türlü hayata geçiremediği bu
uygulamanın bütçeye ve hazineye getirdiği yükün maliyetleri konusunda
kamuoyuna bilgi vermesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim
Bakanlığı, okul öncesi çağdan meslek edinme
çağına kadar bu ülkenin her ferdinin ana sorumluluğunu
taşıyan, taşıması gereken bir kurumdur. Bilgi
iletişim teknolojilerinden çocuk ve gençlerin
faydalandırılması ve teknolojilerin risklerinden çocuk ve
gençlerin korunmalarının salt mevzuat düzenlemeleriyle
olmayacağını hepimiz açık bir şekilde bilmekteyiz.
Özel okullaşmanın özendirilmesi sonucu devlet
okullarında nitelikli eğitimin verilmesini engelleyen yapısal
kararlar, fiilî sınıf mevcutlarının hâlâ Avrupa
standartlarının çok üzerinde olması, okulların yeterli
donanımlardan yoksun bırakılması ile ülke genelinde
uygulanan eğitim sistem ve yöntemlerinin yaratıcı, öz güvenli,
çalışkan bireyler yetiştirme anlayışlarından uzak
oluşu, çocuk ve gençlerin okula, okumaya karşı pozitif
algılarını zayıflatan sebeplerdir.
Değerli milletvekilleri, Her ile bir üniversite
kampanyası sonucu belki her ile bir üniversite binası
yapıldığı doğrudur ancak buralarda okuyan genç
bireylerin bu bölümleri nasıl tercih ettikleri, mezun olduklarında ne
iş yapacakları ve bunun sonucunda oluşan tahsilli işsiz
gençlik ordusu meselesi Millî Eğitim Bakanlığının
plansız ve popülist politikalarının neticesidir. Hükûmetin
sıkça şikâyet ettiği sosyal patlamalar ve gençliğin
kriminalize olduğu biçimindeki algı, bizatihi annelere çocuk
sayısı öneren anlayış ile nüfus artışı
karşısında ve nüfusun yaş ortalamasının 30a
düşmesi karşısında nitelikli politikalar üretmekten yoksun
hükûmet kurumlarının eseridir.
Değerli milletvekilleri, bu ülkede çocuk yaşta
insanlar kaçakçılık yapmak zorunda kalmakta, yine bu çocuklar
devletin silahlı güçleri tarafından bombalanmaktadırlar. Çok
uzaklara, Hakkâriye, Karsa, Rizeye gitmeye gerek yok bizce; sayın
bakanlar, Ankaranın göbeğindeki Altındağa
çıktıklarında, bu ülke çocuklarının ve gençlerinin
yaşadığı sefaleti görebilecekleridir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
milyonlarca çocuk ana dilinde eğitim görememenin yarattığı
travmalarla yaşamını devam ettiriyor. Milyonlarca çocuk
açlık sınırının altında yaşamaktadır.
Yüz binlerce çocuk ve genç, köy yakmalar, köy boşaltmalar, ekonomik
sebepli zorunlu göçler neticesinde metropollerde kültürel, ahlaki kopuklukla
birlikte ekonomik yoksulluk içerisinde yaşamaktadır. Binlerce çocuk
ve genç, otuz yıldır yaşanan savaş neticesinde,
savaşın ortaya çıkardığı travmalarla başa
çıkmaya çalışmaktadır. Binlerce çocuk işçi bu ülkede
mevcudiyetini devam ettirmektedir. Bu ülkede binlerce çocuk ve genç -Somada
olduğu gibi- babasını iş kazalarında kaybetmenin
acısıyla ve korkusuyla yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, son olarak bilgi
iletişim teknolojilerinin kullanımında ifade ve bilgiye
ulaşma özgürlüğü konusuna da değinerek konuşmamı
tamamlamak istiyorum.
Twitterin yasaklandığı ve Anayasa
Mahkemesi kararıyla açıldığı ve dünyanın en
yaygın paylaşım sitelerinden biri olan YouTube sitesinin
yasaklandığı ve yine Anayasa Mahkemesi kararıyla
açılabildiği bir ülke yurttaşı olmak gurur verici bir durum
değildir. Özerk bir kurum olması gereken Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu ile Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığının Hükûmete direkt bağlı karar
mekanizmalarıyla yönetiliyor olması, bu kurumların
özerkliği ilkesinin yanında, özellikle insan hak ve hürriyetleri,
ifade hürriyeti bakımlarından evrensel hukuk normlarından
oldukça geri ve kaygı verici bir uygulamadır.
Değerli milletvekilleri, ifade özgürlüğü,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10ucu maddesinde Kanaat
özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke
sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak
ve vermek özgürlüğü. olarak tanımlanmıştır. Bu
bağlamda ifade özgürlüğü, fikirlerin, kanaatlerin her türlü mecrada
ve her formda dışa vurulmasını kapsamaktadır. Bu
özgürlük demokrasilerin vazgeçilmez değerleri arasında yer
almaktadır. İfade özgürlüğü, hem kendi fikirlerini ifade etme
hem de ifade edilen fikirlere, bilgilere ulaşma yoluyla bireyin kendini
gerçekleştirmesi için gerekli ortamı hazırlamaktadır.
Bugün, bu sebeplerle ifade özgürlüğünün temin edilmediği bir ülkede
ileri demokrasi iddiası absürt kaçmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Freedom Houseun 2013
İnternette Özgürlük Raporuna göre Türkiye kısmen özgür statüsünde
yer alıyor. Rapora göre, Nisan 2013 itibarıyla Türkiyede 29 bin site
engellenmiş durumda. Bugün ise şimdiye kadar engellenmiş olan
sitelerin sayısı Engelli Web verilerine göre 40 bini
aşmış durumdadır. Oldukça vurucu diğer bir istatistik
ise bu kararların yüzde 89unun Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı tarafından verilmiş
olmasıdır. Raporda TİBin özerk olmaması ve karar alma
sürecinin şeffaf olmaması konusundaki eleştiriler de ifade
edilmektedir.
Ayrıca, raporda, 5651 sayılı Kanunun
çocukları korumak amacıyla düzenlenmiş olmasına
rağmen, uygulamada Atılım, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Keditör,
Günlük gazetesi ve Fırat News gibi haber sitelerinin mahkemelerce
engellendiğine işaret edilerek yetişkinlerin de bilgiye
ulaşımlarının kısıtlandığı
belirtilmiştir.
Sınır Tanımayan Gazetecilerin 2012
İnternet Düşmanları Raporu'na göre ise, Türkiye gözetim
altındaki ülkeler arasındadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
İnternete erişim yasakları pek çok evrensel değerle
ilintili bir konudur. İfade özgürlüğü başta olmak üzere,
eğitim ve öğrenim özgürlüğü, bilim özgürlüğü, kişinin
maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkı, insan
onuruna saygı, özel hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti,
ayrıca, basın özgürlüğü, mülkiyet hakkı, ailenin
korunması ve çocuk hakları, çalışma hürriyeti, öze dokunma
yasağı, ölçülülük ilkesi gibi hak ve özgürlük değerleri
İnternete erişim yasaklamaları karşısında
dikkate alınması gereken kavramlar olarak belirtilebilir.
İdare, kolluk yetkisi kapsamında yasaklama
getirirken "öze dokunma yasağı"nı ihlal etmemeli,
ölçülü olmalı, tabir yerindeyse, badem çekirdeğini kırmak için
balyoz kullanmamalı, uluslararası hukuk gereklerini göz ardı
etmemelidir. Otorite-özgürlük tartımında demokratik hukuk devleti
olmanın bir gereği olarak özgürlükten yana tercihte
bulunmalıdır.
Bu anlamda, ümit ediyoruz ki bu rapor önceki raporlar
gibi unutulup sadece yazılı bir belge olarak değerlendirilmez
veya ilgili bakanlıklar komisyon raporunu dikkate alırlar.
Raporun, tüm eksikliklerine rağmen, geleceğin
özneleri olan çocuklar ve gençlerin gerçek sorunlarının tespiti ve
çözümü noktasında önemli bir basamak olmasını temenni ediyor,
Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Sayın milletvekilleri, bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.18
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
20.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
381 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına Kahramanmaraş Milletvekili Yıldırım Mehmet
Ramazanoğlu konuşacak.
Buyurunuz Sayın Ramazanoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA YILDIRIM RAMAZANOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
381 sıra sayılı, kısaca Bilişim
ve İnternet Araştırma Komisyonu olarak isimlendirdiğimiz
Komisyonun Raporu üzerinde AK PARTİ Grubunu temsilen söz almış
bulunmaktayım. Saygıdeğer milletvekillerimizi ve Genel
Kurulumuzu selamlıyorum.
Bu arada, öncelikle, çok değerli
meslektaşım, Hocamız, Profesör Doktor Necdet Ünüvar Beyi,
özellikle Komisyon Başkanlığı sırasında hakikaten
çok büyük gayretlerle, tüm Komisyon üyelerinin, tüm paydaşların
görüşlerini alarak böyle bir bilimsel çalışmayı
gerçekleştirmiş olmasından dolayı kutluyorum.
İlaveten, tabii, Sayın Bakanımız özellikle Bakanlık
görevini üstlendiğinden bu yana, hakikaten çok yoğun bir
çalışma ortamı içerisinde, bizleri temsil etmek suretiyle, hatta
geçenlerde kısa, geçici bir rahatsızlık geçirecek kadar konulara
konsantre olması nedeniyle de bu gayretlerinden dolayı kendisini
tebrik ediyorum ve sağlık, sıhhat, afiyetler diliyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Özellikle bugün aramızda bulunan çok değerli
kurum başkanlarımıza, TÜBİTAK Başkanımıza ve
BTK Başkanımıza da katılımlarından dolayı,
bizleri burada yalnız bırakmadıkları için ayrıca
teşekkür ediyorum, tebrik ediyorum ekipleriyle birlikte.
Çok değerli arkadaşlar, ben, asıl
konuşma içeriğime geçmeden önce bazı eleştirileri
cevaplandırmak adına, bilişim ve teknoloji alanında
Türkiye'de ne kadar güzel şeyler olduğunu da ifade ederek
başlamak istiyorum; ondan sonra da konumun asıl sizlerle
paylaşmak istediğim içeriğine geçmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
biliyorsunuz, trafik sinyalizasyon sistemlerinde, MOBESE sistemlerinde
Türkiye'de çok önemli ilkler gerçekleştirildi. Özellikle trafik
ışıklarında geriye sayan sistem ilk defa Türkiye'de
gerçekleştirildi ve ciddi şekilde bu yazılım
altyapısının ve ekipmanın yurt dışına
satışı sağlandı, bu hâlen devam ediyor.
Bir başka husus: Kredi kartı teknolojisinde,
gerçekten, Türkiye'de yazılım
mühendisleri kredi kartı yazılım altyapılarını
öyle bir zirveye taşıdılar ki hakikaten, dünyada örnek
gösterilen bir altyapı hâline gelen bu platform, kredi kartı
yazılım platformu hem yurt dışındaki paydaşlara
örnek olması bakımından hem de hayretler içerisinde
bırakması bakımından hepimiz için gurur kaynağı.
Özellikle, kredi kartına taksit diyoruz, artı, kredi kartına
harcama puanları diyoruz; bütün bunları ilk defa gerçekleştiren
bizim bankacılık sistemimizin sihirbazlarıdır. Hepsini
buradan kutluyorum, böyle güzel yazılım, bilişim
altyapılarını bizlere kazandırdıkları için.
İlaveten, şu anda, uzayda dolaşan Türk
markalı uydularımız var, haberleşme uydularımız
var. Bunlar da tabii ki bugüne kadar hayal bile edemediğimiz
gelişmelerin, bilişim ve teknolojik çalışmaların
sonucunda ortaya çıkmış olan eserler.
Öte yandan, ATAK helikopterimiz: Hatırlarsanız,
bundan bir hafta kadar önce, ilk ATAK helikopterinin üretimi tamamlandı ve
Türk Silahlı Kuvvetlerimize teslim edildi. Son derece esnek hareket
kabiliyeti, son derece esnek manevra kabiliyeti olan, her yöne ateş
açabilen silah ve mühimmatla teçhiz edilebilen bu kadar güzel ve modern
teknolojiyle donatılmış bir helikopterin ülkemiz Türk
Silahlı Kuvvetlerine, üstelik de Türk mühendislerin üretimi olarak kazandırılmış
olması, yine bilişim ve teknoloji alanımızdaki çok önemli
başarılardan biridir. Öte yandan, F16 savaş sistemlerinin
yazılımlarının yine Türk mühendisler tarafından yapılmış
olması farklı bir başarıdır. Tabii, ben aynı
zamanda Millî Savunma Komisyonu üyesi olduğumdan dolayı askerî
tesislerdeki bu çok önemli bilişim teknolojilerini de bizzat yerinde
görmek suretiyle sizler adına şahitliğini yapmış
oluyorum.
Biliyorsunuz, ANKA ismi verilen insansız uçaklar:
İnsansız, aynı zamanda silah taşıyabilen, yani
Amerikalıların Predatorlarının eş değeri olan
silah ve teçhizatla, mühimmatla yüklenmek suretiyle insansız hava
aracı olarak görev ifa edebilen bu uçakların da imalatı ve
üretimleri sürmektedir. Hepsini bir tarafa bırakalım, özellikle özel
şirkeler tabii ki yine bilişim ve teknoloji alanında çok önemli
gelişmelere imza atmaktalar. Bunlar arasında robotik teknolojisinden
tutunuz, beyaz eşya üretiminden tutunuz, televizyon alanındaki
üretimlerden tutunuz
Bakın, bugün, Vestel bir dünya markası
olmuştur arkadaşlar ve üretim fiyatlarıyla dünyada kendisiyle
rekabeti çok zor bir şirket hâline gelmiştir ve
satışlarının hemen hemen yüzde 80i ihracatla
değerlendirilmektedir.
Tabii, bu arada tekstil sanayisinde çok önemli
gelişmeler cereyan etmekte ve birçok özel kumaş vasıflarına
sahip dokumalar şu anda, gerek Türk Silahlı Kuvvetlerimizin hizmetine
sunulmakta gerekse özel sektörde kullanılmakta; telefon, cep telefonu
sinyali geçirmeyen kumaşlar üretilmektedir. Yakın bir gelecekte,
inşallah, yine bilişim teknolojisine hizmet edebilecek, üzerinde
aynen bilgisayar verilerinin paylaşımına imkân verebilecek
kumaşların da ülkemizde geliştirilmesi mümkün olacak.
Tabii, Turkcellin Geleceği Yazanlar diye bir
projesi vardı. Çocuklarımız ile İnternet arasındaki
ilişkiyi çok güzel kuran, kurgulayan böyle bir projeyi de
alkışlamak hepimizin görevi diye düşünüyorum. Geleceği
Yazanlar Projesi, çocuklarımıza 13, 14, 15 yaşlarından
itibaren cep telefonlarına kod yazma ve bu suretle uygulama projeleri
geliştirme ve profesyonel ekiplerle de bir arada çalışma
yeteneğini kazandırma açısından önemli bir projeydi ve bu
projelerin yarışmaları tamamlandı. 1inci olan
takımlar, Turkcell marifetiyle Silikon Vadisine, Amerika Birleşik
Devletlerine götürülmek suretiyle orada ülkemizi temsil edecekler.
Tabii, bütün bu güzellikler, TÜRKSAT gibi, ASELSAN gibi,
HAVELSAN gibi, TÜBİTAK gibi ve benzerini sayabileceğimiz çok
çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör
kuruluşları tarafından gerçekleştirildiği için,
bunları tüm milletvekillerimizin vitrinine koyabilmek adına,
Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu geçen yıl
devam ederken -sağ olsun, Başkanımız, Cemil Çiçek
Başkanımız bizi kırmadı- benim bir önerim oldu, dedim
ki: Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde ilk defa
bir bilişim ve teknoloji sergisi açalım. Bunu da hem tüm
milletvekillerimize hem tüm vatandaşlarımıza açık
tutalım. Sağ olsunlar, izin verdiler, Tören Salonunu buna tahsis
ettiler. Ve Tören Salonunda -alt kat, üst kat, toplam 2 kat- sekiz gün süreyle,
ilk dört gün kamu kurumlarının bilişim ve teknoloji projeleri,
ikinci dört gün özel sektörün bilişim ve teknoloji projeleri olmak üzere
orada sergilendi. Bu çalışmaların liderliğini de tabii ki
-sağ olsunlar- TÜBİTAK Başkanlığımız
yaptılar. Orayı ziyaret eden tüm milletvekillerimize, genel
başkanlarımız dâhil, hepsine birer dijital nüfus cüzdanı
düzenlediler. Biliyorsunuz dijital akıllı kimlikler şu anda
Boluda deneme mahiyetinde dağıtıldı, yaklaşık
220 bin vatandaşımıza dağıtıldı fakat henüz
Türkiye çapında dağıtım başlamadı. Ama,
orayı ziyaret eden milletvekillerimize de sembolik olarak birer dijital
akıllı kimlik yani nüfus cüzdanı takdim edilmiş oldu.
Değerli arkadaşlar, bu güzellikleri tabii ki
görmezden gelemeyeceğimiz gibi bu güzelliklerin devamı için de
aynı gayretlerimiz ve çalışmalarımız aynı süratle
ve yoğunlukta devam edecek.
Tabii, ben, bunu, bir şekilde şu ana kadar
hitap eden konuşmacıların bazı eleştirilerine cevap
olsun diye, gerek Hükûmetimizin gerek ilgili bakanlarımızın
yapmış oldukları çalışmalar sadedinde dile getirmek
istedim. Şimdi asıl konuya girmek istiyorum.
Şimdi, mümkünse, sayın milletvekillerimizden
ricam, şöyle bir arkalarına yaslansınlar ve ilk defa
duyacakları bazı şeyleri -benden duymak suretiyle- kendileriyle
paylaşmama izin versinler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bak, arkadaşlar çok ilgili,
AKP Grubu, seni dinliyorlar oradan. Vallahi, ben can kulağıyla
dinliyorum ama sizin grup bayağı ilgili yani şuraya bak.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Mevcut
hazırunun burada olması yeter, nasıl olsa bunun video
kaydını da paylaşabiliriz.
Bakın, Google ne diyor arkadaşlar? Google, 30
Nisan 2014 tarihinde en son güncel sözleşmeyi yayınladı. Bir
seneden beri birçoğumuz farkında değiliz ama Google şöyle
bir deklarasyon yayınlıyor ve bunu tüm
kullanıcılarının dikkatine sunuyor ama tabii,
okunmadığı için bu bilinmiyor. Çok değerli hukukçu
ağabeyimiz de burada, Burhan Hocamız; o, özellikle bu konuyu çok daha
farklı değerlendirecektir muhakkak. Diyor ki Google: Hizmetlerimizi
kullanmanız size hizmetlerimizdeki veya eriştiğiniz içerikteki
hiçbir fikrî mülkiyet hakkının sahipliğini vermez. Yani Sen
benim alanımı kullanıyorsun, burada birtakım şeyleri
bana yüklüyorsun, birtakım şeyleri benim ortamımda
paylaşıyorsun fakat bu, paylaştığın şeylerin
mülkiyet hakkını sana vermez. diyor Google. Yani Googlea
yüklediğin anda mülkiyet hakkından istifa ediyorsun ama -artı-
sorumluluğu sizin üzerinize bırakmaya devam ediyor: Bu içeriklerin
tüm sorumluluğu yalnızca ilgili içeriği kullanıma sunan
kişilere aittir.
Şimdi, asıl can alıcı yere geliyoruz
arkadaşlar, bakınız, Google şöyle diyor: Hizmetlerimize
içerik yüklediğinizde, ilettiğinizde, gönderdiğinizde, içerik
depoladığınızda, içerik aldığınızda
veya tüm bunları hizmetlerimizi kullanarak yaptığınızda,
Googlea ve birlikte çalıştığımız kişi ve
kuruluşlara söz konusu içeriği kullanma, barındırma,
depolama, yeniden üretme, değiştirme, türev çalışmalar
oluşturma, iletişimde kullanma, yayınlama, kamuya açık
olarak sunma, kamuya açık olarak görüntüleme ve dağıtmaya
yönelik dünya genelinde bir lisans vermiş olursunuz. Yani bir
kullanıcı olarak Googleın herhangi bir uygulamasına
girdiğiniz anda bu hakkı Googlea otomatikman vermiş
oluyorsunuz, aksi hâlde uygulamaya giremiyorsunuz ama farkında olmadan
hemen orada bir tıklıyoruz, enter yapıyoruz, giriyoruz,
aslında neyi imzaladığımızın veya neyi
onayladığımızın belki de farkında olmuyoruz.
Bakınız ne diyor, cümlenin sonuna bakınız: Bu lisans yani
Googlea verdiğimiz bu izin- hizmetlerimizi kullanmayı bıraksanız
dahi devam eder. Şimdi en can alıcı cümleyi okuyorum, Google
diyor ki: Otomatik sistemlerimiz, içeriğinizi -e-postalar dâhil- analiz
eder ve bu analiz, içerik gönderilirken, alınırken ve
depolandığında yapılır. Yani Tüm e-maillerin
içeriğine ben bakarım, incelerim, istediğim gibi
kullanırım. diyor. Google ayrıca istediği zaman
hizmetleri size sunmayı durdurabilir veya hizmetlerini kullanmanızla
ilgili yeni kısıtlamalar ekleyebilir ya da oluşturabilir. Son
cümle: İşbu şartları veya bir hizmeti, işbu
şartlar veya hizmet için geçerli olan herhangi bir ek şartı
değiştirebiliriz, şartlara düzenli aralıklarla
bakmanız gerekir. Yani bu sözleşmeyi bir defa okumanız
yetmiyor, bu sözleşme sık sık değişebilir. Şimdi,
Google hiçbir zaman bu kadar açık deklare etmemişti yayın
politikasını, hizmet politikasını. Bir yıl önce bu
deklarasyonu yayınladı. Ufak tefek değişiklerle, bu
deklarasyon ağırlaşarak devam ediyor.
Şimdi, arkadaşlar buradan ben bir yere gelmek
istiyorum. Şimdi, İnternet nedir? Dost mudur, düşman
mıdır? Arkadaşlar, İnternet, göreceli olarak eğer bir
şekilde düşman olarak bakıyorsak düşmandır, dost
olarak bakıyorsak dosttur ama her iki bakış açısı da
yanlış. İnternet nedir? İnternet bir paydaştır,
İnternet bir ortamdır. O zaman, paydaşlar arasındaki bir
ilişkiyi konuşuyoruz, İnternet ve biz, İnternet ve toplum.
Şimdi, o zaman acaba İnternet mi toplumu ve bireyi yönetecek? Yoksa
birey mi İnterneti yönetecek, toplum mu İnterneti yönetecek?
Şimdi, şu okuduğum sözleşme metninde,
farkında olmadan biz bunu tickleyip, enterlayıp geçiyoruz. Bu
sözleşme metniyle Google ne yapıyor arkadaşlar? Kendisini
kullanmaya teşebbüs eden herkesi yönetiyor. Ben, senin bütün verilerine
hâkim olmak zorundayım, bütün e-maillerin dâhil- içeriklere bakarım
ve bunları istediğim gibi kullanırım. diyor. Şimdi,
tabii Google akıllıysa biz Googledan daha akıllı olmak
zorundayız.
Şimdi, Kahramanmaraş Milletvekili bir
kardeşiniz olarak ben de diyorum ki: Google beni böyle yönetmek istiyor
ama ben Googleın beni yönetmesine izin vermem. Ne yaparım? Ben
Googleı yönetirim. diyorum. Peki nasıl yöneteceğim şimdi
Googleı?
Şimdi, arkadaşlar, bakın, Google bir
şey söylüyor, ne diyor bakın: İçerik gönderilirken,
alınırken ve depolandığında, ben içeriklere müdahale
ederim. Gönderilirken ve alınırken. Göndermek ve almak
iletişim demek zaten, bir de depolama var. O zaman, benim bilgilerim
ne zaman çalınır arkadaşlar? Benim bilgilerim ya gönder/al
yaparken yani iletilirken çalınabilir, iletim sırasında
çalınabilir veya depolarken çalınabilir. Eğer ben bir verinin
iletirken çalınmasına mani olmak istiyorsam, o zaman o veriyi
iletmeden iletişimin çaresini bulmam lazım.
Şimdi, burada çok ilginç bir şey
söyleyeceğim yani biraz basite indirgeyerek anlatmaya
çalışacağım: Bir veriyi yerinden oynatırsanız
bunu sniffer dediğimiz programlar hemen fark ediyor: Burada bir veri,
bir bilgi yerinden oynadı, bakayım bu bilgi neyin nesiymiş? O
zaman, o bilgiyi yerinden oynatmayalım, o bilgiyi olması gereken
yerde üretelim yani nerede üretelim? Zaten depolamak istediğimiz yerde
üretelim. Ben Googleın alanını kullanıyorum ya, o Googleın
depolama alanında, o bilgiyi ben orada üreteyim; kendi bilgisayarımda
üretip de, kendi ortamımda üretip de Googlea aktarmayayım yani
upload yapmayayım. Ne yapayım? Googleın kendi depolama
alanında üreteyim ve şifreleyim, orada kalsın, hiç hareket etmesin.
Çünkü, ben her ihtiyaç duyduğumda bilgiye oraya gireyim çıkayım;
bu bir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) En iyisi Googleı kullanma
sen!
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) İki:
Arkadaşlar, bir de iletişimde en büyük problem e-maillerin
deşifre olması, okunması. Şimdi, e-mailin deşifre
olmaması için e-maili de yerinden kımıldatmayacağız;
e-mail buradan kalkıp oraya gitmeyecek, e-mail yerinde duracak. Nasıl
duracak? Mesela, diyelim ki Mustafa Elitaş Başkanım ile ben
aramda bir özel iletişim kurmak istiyorum, mailleşmek istiyorum. Bir
ortak e-mail hesabı açıyoruz:
Mustafayıldırım@gmail.com dedik. Şimdi, bu e-mail
adresinin şifresini aramızda paylaşıyoruz.
Dolayısıyla, ben Mustafa Elitaş Başkanıma e-mail
gönderirken o ortak mailden gönderiyorum -dikkat- ama gönder butonuna
basmıyorum. Ne yapıyorum? Taslak bölümünde bırakıyorum
-dikkat- benim hazırladığım mail taslakta kalıyor, bir
yere gitmiyor. Başkanım da bana bir şey iletecekse o da taslakta
bırakıyor. Şifre ben de ya, ben açıyorum -onda da
şifre var- taslağa bakayım Mustafa Başkan ne
yazmış? Bakıyorum, oradan almam gerekeni alıyorum, ondan
sonra onu siliniyorum ve bu gönderdiğim
Dikkat ediniz arkadaşlar,
siz siz olun hiçbir zaman düz mail yazmayın; bakın, bu çok ciddi bir
güvenlik zafiyetidir. Yani, hani mailleşiyoruz ya, düz mail yazmayın.
Ne yapın? Bir word
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şu önerilerden hangisini
yaptınız, onu anlat ya.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) O önerilerin
içinde yok.
Yalnız, şimdi, bunlar üniversitelerde,
kitaplarda yazan bir şey değil Sayın Vekilim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen devam et, çok
güzel şeyler anlatıyorsun.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Bunlar
üniversitelerde falan okutulmuyor, bilgisayar mühendislerine de ben bunun
Yücel Altunbaşak Başkanım bilir, ben bir ara TÜBİTAKtaki
uzman arkadaşlara bazı konularda seminer vermiştim.
Şimdi, arkadaşlar, bakınız, bu bilgi
güvenliği çok önemli. Şimdi, düz mail yazmayalım. Ne
yapalım? Bir word dosyası içine, bir PDF dosyası içine bir
metni koyalım, hatta bir resmin içine bile bir metni gömebilirsiniz. Ne
yapalım? O dosyayı paylaşalım, o dosyayı da
şifreleyelim. Ondan sonra, 128 bitlik kriptoyla ben onu
şifrelediğim zaman, bakalım hangi babayiğit onu kolay kolay
kırabilecek. Şimdi, tabii ki istenirse kırılabilir ama ben
burada şöyle bir noktaya gelmek istiyorum: Arkadaşlar, şimdi,
biz bütün iletişim ihtiyaçlarımızı ne yapıyoruz? Rutin
taramaların, bir şekilde rutin gözlemlerin yani rutin
snifferların faaliyet alanının dışına çekiyoruz
yani rutinine yakalanmıyoruz. Ha, illa birisi kafaya takar da Ya,
kardeşim, bu Yıldırım Ramazanoğlu, Mustafa Elitaş
neyi paylaşıyormuş acaba? Şunların bir mailine özel
olarak girelim, kriptolarını kıralım. derse, bu çok özel
bir proje meselesidir. Yapılamaz mı, yapılır ama bu, netice
itibarıyla onların bizim bilgilerimize müdahil olmalarını
çok ileri derecede zorlaştıracak bir eylemdir.
Ben bunu niçin anlattım arkadaşlar? Şunun
için anlattım: Şimdi, hepimiz cep telefonu
kullanıcısıyız, bilgisayar
kullanıcısıyız, fotoğraf makinesi
kullanıcısıyız. Şimdi fotoğraf makineleri bile
birer bilgisayar oldu. Farkında olmadan fotoğraf makinenizden
Facebooka, Twittera bir defa girdiniz mi, çektiğiniz her fotoğraf
otomatik Facebooka yükleniyor, farkında değilsiniz, belki o
fotoğrafın Facebooka yüklenmesini istemiyordunuz.
Şimdi, benim Meclisteki yerim şu arkadaki
köşe. Orada ben bilgisayarımı kuruyorum, hem dinliyorum hem de
bir yandan çalışıyorum. Kablo çekmişim -Meclisimizin
bazı zafiyetleri var, Sayın Başkanım, özür diliyorum-
oturma birimlerinde priz olmadığı için oraya mecburen 5 metrelik
bir uzatmayla enerji alıyoruz. Dolayısıyla, artı, tabii,
devletin işini devletin elektriğiyle yapıyoruz sonuç
itibarıyla, hiç kimsenin hakkı hiç kimseye geçmesin diye. Ama, demek
istediğim şey şu arkadaşlar
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Keşke
kimsenin hakkı kimseye geçmese.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Şimdi,
bakınız, kredi kartı kullanıyorsunuz, kredi kartı
numaranızı her yere giriyorsunuz. Girmeyin, sanal kredi kartı
numarası oluşturabilirsiniz. Dolayısıyla, bu gibi
şeyler basit gibi görünüyor ama ekstrelerinizi kontrol etmeniz
Bu arada, özellikle, bazı önemli hususları
şu bas-konuşla ses dosyası olarak gönderin. Ses
dosyasının yakalanması çok zordur ve çözümü de çok zordur.
Konuşmalar çok kolay yakalanır ama ses dosyalarının
yakalanması son derece zordur.
Bir de özellikle, bizim Meclisimizde, benim bir ricam
var
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ses dosyalarını hece
hece birleştirebilir miyiz?
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Efendim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hece hece birleştirebilir
miyiz ses dosyalarını?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Yıldırım Bey, sen her şeye cevap verme. Sen güzel
anlatıyorsun, devam et.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hocam sen anlat,
boşver.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Şimdi,
Meclisimizde bir zafiyet var arkadaşlar. O zafiyeti de
başkanlarım biliyorlar, ben daha önce bunu AK PARTİ Grubunda
paylaşmıştım. AK PARTİ Grubu bana dedi ki: Meclise
dilekçe yaz. Meclisimize dilekçe yazdım Başkanım. Şurada
bir kamusal saatimiz yok, herkes kendi saatine göre hareket ediyor. Halbuki,
hepimizin ittifak edeceği bir saatimiz olsa şurada, o çok isabetli
olur; bir.
İkincisi: Şu elektronik panoları biraz
büyütsek, konuşmacının adı, soyadı, hangi kentin
milletvekili olduğu, hangi partiye mensup olduğu, hangi konuda
konuştuğu, konuşmanın kaçıncı dakikasında
olduğu
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ramazan ağabey, NT
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen devam et, devam
et.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Devamla) Şimdi,
demek istediğim şey şu: Meclisimizde modernleştirmeye
ihtiyacımız var arkadaşlar. Bunlarda da siz değerli
milletvekillerimizin desteğine ihtiyaç duyuyoruz. Açıkçası,
bilişim ve teknolojide bu kadar güzel şeyleri gerçekleştiren bir
Türk milleti olarak kendi Meclisimizi de bilişim ve teknolojisinin
zirvesine çıkarmak gibi bir görevimiz var.
Ben bu duygularla, gerçekleştirilmiş olan bu
doktora tezi gibi bilimsel Bilişim ve İnternet Araştırma
Komisyonu Raporunu hazırlayanları kutluyorum. Neticelerinin ülkemize
ve tüm çocuklarımıza, ailelerimize, toplumumuza hayırlı
uğurlu olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Ramazanoğlu.
Komisyon adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Buyurun Sayın Ünüvar.
(10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) ESAS NUMARALI
MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Teşekkürler.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kalabalık bir dosyayla geldim ama günün ilerleyen
saatinde o kadar uzun konuşmayacağım. 381 sıra
sayılı Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu
Başkanı sıfatıyla söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; aslında burada yirmi dakika değil daha uzun süre
konuşmak da bizi mutlu eder çünkü konuştuğumuz konu,
ilgilendiğimiz alan gerçekten, sadece bugünü değil geleceği de
çok ilgilendiren bir alan ve çok önemli bir çalışma yaptık.
Burada bu komisyon raporunun görüşülüyor olması başlı
başına bir iştir, yoksa çok uzun şeyler de konuşmak
mümkün. Ben mümkün olduğunca kısa bir şekilde
konuşacağım.
Ben inanıyorum ki şu komisyon raporu -1.150
sayfalık, 154 tane öneriden oluşan komisyon raporu- Türkiyede
İnternetle ve bilişimle ilgili yapılan en kapsamlı
çalışmadır. Niye en kapsamlı? Burada beş
kısım var. İnternetin ekonomiye, kalkınmaya,
gelişmeye olan etkisini inceledik bir kısımda; bir
kısımda sosyal etkilerini yani eğitimle, sağlıkla ve
toplumsal hayatla ilişkilerini irdeledik; bir kısımda siber
güvenlik ve bilişim suçlarıyla ilgili bölümü inceledik; bir
kısımda e-devletle ilgili çalışmaları inceledik; bir
kısmında da İnternet medyasıyla ilgili konuları
inceledik.
Herhangi bir konuyu ele alan bir çalışma,
maalesef diğerlerini göz ardı etmek durumunda hissediyor yani bilgi
güvenliğiyle ilgili bir konuyu ele alıyorsa İnternet
medyasına çok fazla değinmiyor. Ama bizim çalışmamız,
gerçekten bu çerçevede çok ciddi bir çalışma oldu.
Ben, bu çalışmaya katkı veren değerli
milletvekillerimizi, değerli uzmanlarımızı, bize sunum
yapan kurum, kuruluş temsilcilerini, kişileri gerçekten büyük bir
tebrikle tebrik etmek istiyorum.
Komisyonumuz çok fazla yankı buldu. Ben bu Komisyon
görüşmelerine gelmeden önce hem Yandexten hem Googledan, arama
motorlarından bizim Bilişim ve İnternet Araştırma
Komisyonu ne kadar haber olmuş diye bir tarama yaptım.
Yaklaşık 250 bin civarında bir haber olmuş. Yani, hiçbir
komisyona bu gerçekten nasip olmaz.
Bizim Komisyonumuz -bazı vekil arkadaşlar da
ifade ettiler- 27 kelimeden oluşan bir komisyon. Biz, öncelikle bir
isimlendirme yapalım dedik yani akılda kalıcı bir
terminolojiyle işe başlayalım dedik ve Bilişim ve
İnternet Araştırma Komisyonu dedik. Bilişim, bilgi ve
teknolojinin birlikte kullanılarak üretildiği bir iş.
Aslında içinde İnternet de var ama özellikle işin sosyal
boyutlarını da aldığımız için hem bilişimi
hem İnterneti kullanmak en azından konuyu daha
anlaşılır kılacak diye ifade ettik. Bir de tema belirledik,
İnternet, fırsat penceresinden bakarsanız büyük bir
fırsat, risk penceresinden bakarsanız büyük, ciddi bir risk. olarak
temamızı belirledik ve bu çerçevede
çalışmalarımıza başladık.
35 Komisyon toplantısı yapıldı. 17
milletvekilimiz, 22 uzmanımız vardı ve gerçekten her birisi en
başından en sonuna kadar mükemmel bir çalışma
yaptılar, hepsi ayrı ayrı teşekkürü hak ediyor. Ayrıca
3 kahvaltılı, 1 yemekli toplantı gerçekleştirdik. 14
farklı kurum ve kuruluşa ziyarette bulunduk. İstanbulda iki gün
boyunca 55 paydaşın katıldığı bir çalıştay
yaptık, uzman grupla periyodik olarak görüşmeler yaptık.
Bu rapor çıkarken aynı zamanda bir de
kompozisyon yarışması yaptık. Türkiyede 10 bin kadar
öğrencinin katıldığı ve 40 öğrencinin de
ödüllendirildiği bir kompozisyon yarışması, Bilgi Toplumu
Olma Yolunda İnternetin Rolü diye. Gerçekten çok güzel kompozisyonlar
geldi ve bir seçici kurul bunları ödüllendirdi, bunlara tablet bilgisayar
verdik. Belki de Millî Eğitim Bakanlığımızdan bile
daha önce tablet bilgisayarla öğrencilerimizi buluşturduk. Bu çok
güzel bir çalışma oldu.
Tabii, olayı sadece bilişim ve İnternet
bağlamında almak, o şekilde değerlendirmek de mümkün ama
olayın farklı farklı yönleri her bir konuştuğumuz konu
itibarıyla karşımıza çıktı.
Değerli arkadaşlar, bilişim, esasında
sadece bugünün değil, geleceğin de önündeki en önemli
fırsatlardan birisi. Biz bu fırsatı hiçbir zaman
aklımızdan çıkarmadan bir güzel çalışma yapmayı
planladık. Bakınız, geçenlerde Dünya Bankası Türkiyenin
büyüme rakamlarıyla ilgili konuyu revize etti yani büyüme hedeflerini birazcık
daha yüksekte tuttu. Esasında, Türkiye, her bir büyüme rakamı
açıklandığı zaman beklentilerin üzerinde büyüyen bir ülke
ve buna baktığımız zaman, bütün tartışmalara
rağmen, bilişimin çok önemli rolü olduğunu görüyoruz.
Bakın, burada uluslararası gelişmişlik göstergelerini
çıkarttım ve şöyle bir radar grafik oldu:
Dışarıdaki halka Türkiyeyi, içerideki halkalar da
gelişmiş ülkeleri ifade ediyor. Buraya baktığınız
zaman, şüphesiz beklentilerimizin gerisindeyiz ama yıllar
itibarıyla baktığınız zaman, gerçekten çok önemli
birtakım gelişmeler olduğunu da görebiliriz. Yani, gerek küresel
rekabet gücü gerek yolsuzluk algısı gerek AR-GE
harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranı gerek patent
başvuruları açısından baktığınız zaman,
aslında Türkiyenin, burada, bu kürsüde zaman zaman yapılan
eleştirilerin çok daha ötesinde, çok daha iyi bir noktada olduğunu
görmek mümkün. Bunların detaylarını daha sonraki aşamalarda
görüşmemiz mümkündür. Ben bunu size göndereceğim birazdan.
Şimdi, bizler, tabii, İnternetle ilgili
konuları tartışırken şunu özellikle söylemek isterim:
Her bir konuyla ilgili, konuların daha sonraki aşamada da takipçisi
olduk. Yaklaşık iki yıl önce raporumuzu verdik ama burada, daha
önce de -Sayın Şandır hatırlayacaktır-
araştırma komisyonlarının kaderiyle ilgili de konular
konuşmuştuk. Araştırma komisyonları, maalesef çok
yoğun, kapsamlı çalışmalar neticesinde hak ettiği
noktayı yakalayamayan çalışmalar şeklinde
karşımıza çıkıyor. Bunu aşmak adına, ben bir
defa Komisyon Başkanı sıfatımla, bize sunum yapan veyahut
da bizim ziyaret ettiğimiz her bir kurumun temsilcisine ıslak
imzalı bir mektupla konuyu aktardım ve daha sonra bakanlar ve
kurumlar nezdinde bu konuyu takip ettim, Acaba ne olmuş? şeklinde
konuları takip etmeye çalıştım.
Bakınız, burada detayları var; tek tek,
gerçekten ince ince, her bir önerimizle ilgili Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ne yapmış, Ulaştırma
Bakanlığı ne yapmış, Kalkınma
Bakanlığı ne yapmış, Millî Eğitim
Bakanlığı ne yapmış, BTK ne yapmış diye
onların her birini ayrı ayrı çıkarttım. Ve bu
şekilde gördük ki esasında, tabii ki arzu ettiğimiz nokta,
buradaki önerilerin, 154 önerinin her birinin hayata geçmesi, her birinin bu
ülkeyi kalkındıracak noktalara taşıma noktasında bir
katalizör etkisi yapması... Ama, yüzde 100ünü başaramamışız.
Fakat, aldığım tabloda -yine, bunu arzu eden milletvekili
arkadaşlarımıza da ifade edebilirim- tek tek, burada, bir grafik
çalışması yaptım.
Mesela Ulaştırma Bakanlığına 58
tane öneri tavsiye etmişiz; 20 tanesi uygulamaya geçmiş, 30 tanesinin
üzerinde çalışılıyor, 8 tanesi üzerinde henüz
çalışma yok yani yüzde 34,48inde bir çalışma söz konusu.
Millî Eğitim Bakanlığına 26
tavsiyemiz var; 18inin üzerinde bir işlem yapılmış, 8i
üzerinde çalışılıyor ve şu anda
çalışılmayan herhangi bir önerimiz yok yani Millî Eğitim
Bakanlığı da yaklaşık yüzde 69luk bir oranda
tavsiyelerimizle ilgili en azından bazı adımları
atmış.
Bilgi Teknolojileri Kurumuna (BTK) 37 tavsiyemiz var;
14ü üzerinde bir çalışma yapılmış, 14ü üzerinde
çalışılıyor, 9u üzerinde henüz herhangi bir
çalışma söz konusu değil; yüzde 37,84.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına 31
tavsiyemiz olmuş; 13ü uygulama aşamasında, 13ü üzerinde
çalışılıyor, 5i üzerinde de herhangi bir çalışma
yok.
Bunları şunun için gösteriyorum: Bunları
araştırma komisyonlarının o makûs talihini kırma
anlamında, esasında bir yöntem olarak da arz etmek adına
söylüyorum. Ben 6 komisyonda çalıştım, 3ünde
başkanlık yaptım; takip edilmeyen işlerin hayata
geçmediğini gördüm. Yakinen takip ederseniz onların bir kısmının,
en azından, hayata geçtiğini ifade babında söylüyorum.
Aslında, bunu komisyonların kendisinin takibi değil de
araştırma komisyonu raporlarının gönderildiği
kurumların belli periyotlarla, tercihan altı ayda bir, Meclis
Başkanlığımıza sunu şeklinde yani Siz
şunları şunları önerdiniz, ama bunların
karşılığında biz bunları, bunları
yaptık. veya Yapamadık. veya Yapacağız. şeklinde
birtakım ifadeleri olsun adına söylüyorum. Belki bundan sonraki
araştırma komisyonlarında böyle bir yöntem belirlenirse en
azından bazı şeylerin çok daha rahat bir şekilde yapılabileceğini
söylerim.
Değerli milletvekilleri, bilişim gerçekten
kalkınmanın lokomotifi. Kalkınan, gelişen ülkelere
baktığınız zaman bilişimin ekonomideki
oranlarının çok ciddi olduğunu görürüz; örneğin Amerikada
yüzde 10 civarında, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 6
civarında, Türkiyede yüzde 3 civarında. Japonya, Singapur, Hong
Kong, Tayvan gibi ülkelere baktığınız zaman, hani, o büyüme
mucizesi -tırnak içinde ifade ediyorum- oluşturmuş ülkelerdeki
kalkınmanın lokomotifi bilişimdir yani onlar orta gelir
tuzağını bilişimle aşabildiler. Biz 2023 hedeflerine
ulaşacaksak -ki inşallah ulaşacağız- ancak bunu
bilişimi daha etkin bir şekilde hayatın içine, ekonominin içine
kattığımız zaman yapabileceğiz. Ama, tabii, bunun
ötesinde şöyle bir tenakuzu da beraberinde getiriyor; bir yandan
kalkınmanın lokomotifi, öbür yandan sosyal hayatın da kâbusu
olabiliyor. Yani, çok enteresan, Güney Kore hem dünyada en fazla dijital oyun
üreten ülke hem de dünyada en fazla İnternet bağımlılığının
olduğu bir ülke yani her ikisinde de oranlar yüzde 20ye yakın,
civarında. Dolayısıyla, bir yandan kalkınmayı
sağlarken öbür yandan da İnternet
bağımlılığı gibi ciddi risklerle de mücadele
etmek gerekiyor.
Bunun için, bilinçli toplum son derece önemli. Yani
dijital okuryazarlık oranının mutlaka artırılması
gerekiyor. Maalesef, bu konuda 2011 rakamlarına
baktığımız zaman, 25 ülke arasında yapılan
bilişim okuryazarlığı oranında Türkiye son sırada
kalıyor. O yüzden, bizim mutlaka -çocuklarla ilgili- bilinçli bireyler
yetiştirmek istiyorsak o zaman bilinçli ebeveynler hâline gelmemiz
lazım yani dijital okuryazarlık oranını mutlaka ama mutlaka
artırmamız gerekiyor. Bunu yapabilirsek ancak, bizler üzerimize
düşen görevi yapmış oluruz. Hani, bir fıkravari anekdot anlatırlar: Babası bilgisayarın
başından kalkmayan çocuğuna Oğlum, dışarıda
da hayat var; çık, dışarıda oyna. dediği zaman,
oğlu Baba linkini göndersene.
şeklinde ifade ediyor. Tabii, babası linkten haberdar değil,
oğlu da sadece linklerle yapılan bir oyun dünyasının
içerisinde. Dolayısıyla, bu tenakuzu yaşamamak adına bizim
bilinçli insanlar oluşturmamız gerekiyor.
Tabii, güvenlik-özgürlük dengesi de son derece önemli
yani bir yandan insanların özgürlüğünü kısıtlamayalım
ama öbür yandan da güvenliğini tehlikeye atmayalım. Bu çerçevede,
Siber Güvenlik Kurulundan tutunuz da
e-devlete kadar; devletimizin, kamu
kurumlarının ve özel sektörün yaptığı
yatırımlara kadar gerçekten, bilişim alanında her an yeni
şeyler yapıldığını ve yeni şeyler
yapılmakta olduğunu biliyoruz. Ama, daha çok şeyin
yapılması gerektiğini de biliyoruz. Gerçekten, 2023teki
hedeflerimize ulaşmak istiyorsak o zaman, bilişimin daima ana gündem
maddesi olması gerektiğini ifade edebilirim.
Şöyle bir Hükûmetin varlığından
aslında hepimizin gurur duyması gerekiyor: On bir yıldır
-BTYK toplantılarının bir kısmına ben de
katıldım- Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) her altı ayda bir toplanıyor ve ona Sayın
Başbakan en azı üç saat olmak üzere -bazıları dört saat,
bazıları üç buçuk saat- Başkanlık yapıyor ve oradaki
konular detaylı olarak tartışılıyor. Tabii,
onların bir kısmı hayata geçiyor. Hayata geçen şeyler,
esasında biraz önce ifade ettiğim Dünya Bankasının büyüme
oranlarıyla ilgili, Türkiye'nin olumlu yönde revizyonuna da yol
açabiliyor. Bizim daha hızlı, daha çabuk dünyayı
yakalayabilmemiz adına, bilişimin her zaman gündemimizde,
ajandamızda en başta olması gerektiğini çok rahatlıkla
söyleyebilirim.
Ben, gerçekten, Sayın Elitaş
Başkanıma da söz verdim mümkün olduğunca, birazcık
kısa tutacağım diye. Çok detaylı şeyler söylemek
mümkün ama konuşmamın sonunda, bu konuyla ilgili gerçekten çok
duyarlı davranan milletvekillerimize, uzmanlarımıza, bu konuyla
ilgili gruplarımıza; Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk
Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve BDP Grubuna -o zaman BDPydi, HDP
değildi- ben çok teşekkür ediyorum. Meclis
Başkanlığımızın çok desteklerini gördük.
Bize sunum yapan bütün kurum ve kuruluşlar, bu
konuyla ilgili çalışmamızdan çok büyük bir memnuniyet
duyduklarını ifade ettiler, onlara ayrı ayrı teşekkür
ediyorum.
Bu raporun çok önemli, çok tarihî bir rapor olduğunu
zaten hepimiz biliyoruz. Bizler fani insanlarız, belki buradan
gideceğiz ama bu rapor kalacak. Bu raporun yapılmış
olması önemli, yazılmış olması önemli ama hayata
geçmesi çok daha önemli. Asıl hayata geçerse biz, buradaki 17 milletvekili
ve 22 uzman olarak çok daha kıvanç duyacağız.
Ben, bu duygularla Bilişim ve İnternet
Araştırma Komisyonunun Türkiye'ye, hem bugüne hem de gelecekte bu
ülkeyi yöneteceklere hayırlar getirmesi temennisiyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Ünüvar.
Hükûmet adına, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanı Sayın Fikri Işık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın ışık.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilgi toplumu olma yolunda, bilişim sektöründeki
gelişmeler ile İnternet Kullanımının Başta
Çocuklar, Gençler ve Aile Yapısı Üzerinde Olmak Üzere, Sosyal
Etkilerinin Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonunun 381 sayılı Raporu üzerinde
Hükûmet adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, beş kısımdan oluşan bu
kapsamlı raporun hazırlanmasında emeği geçen başta
Komisyon Başkanımıza, Komisyonumuzun çok değerli üyesi
milletvekillerimize, Komisyonun hazırlanmasında emek veren bütün
uzmanlarımıza, sivil toplum örgütlerimize ve katkı veren herkese
gerçekten çok teşekkür ediyorum.
Toplam beş kısımdan oluşan raporun
ilk kısmında, bilişim sektörü ve bu sektörün ekonomik boyutu ele
alınmış; ikinci kısımda, İnternet
kullanımının bireysel, toplumsal boyutu üzerinde durulmuş;
üçüncü kısımda ise bilgi güvenliği ve bilişim
suçlarına yer ayrılmış; dördüncü kısımda, bilgi
toplumu ve e-dönüşüm konuları, son kısım da ise İnternet
medyası incelenmiştir.
Burada, raporda yer alan önerilere ilişkin,
Hükûmetimiz adına bazı değerlendirmelerimizi sizinle
paylaşmak istiyorum. Öncelikle, raporda yer alan değerlendirmelere
büyük oranda katıldığımızı, hâlihazırda bu
değerlendirmelere uyum gösteren önemli çalışmalar yapıyor
olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Biraz önce, Değerli Komisyon
Başkanımız ifade etti, şu ana kadar ortaya konulan 154
önerinin 102 tanesi hâlihazırda ya hayata geçti ya da hayata geçirme
çalışmaları sürüyor. İnanıyorum ki kalan
kısım da en kısa zamanda bakanlıklarımız
tarafından değerlendirilecek ve belki de ilk defa bir Meclis
araştırması komisyonu raporunun tüm detayları Hükûmet
tarafından büyük bir dikkatle ele alınmış olacak.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, 3
Kasım 2002den bu yana, gerçekten, çok önemli bir değişim ve
gelişim gösterdi. Kendi kabuğuna çekilmiş bir ülke görünümünden,
her alanda iddialı ve yüksek hedeflere sahip bir ülke konumuna yükseldik.
2023 hedeflerimize doğru ilerlerken en fazla önem vermemiz gereken
alanların başında hiç şüphesiz bilgi teknolojileri geliyor.
Bilgi teknolojileriyle ilgili yapacağımız
çalışmaların iki boyutu var: Bunlardan birincisi, bu
teknolojilerin ülkemizde geliştirilmesi, tasarlanması ve
üretilmesidir. İkinci boyut ise bu teknolojilerin kullanımına,
bunların birey ve toplum üzerindeki etkilerine ilişkin
düzenlemelerdir. Rapor, işte bu iki boyutuyla çok ciddi
değerlendirmeler ve öneriler içeriyor.
Raporun ikinci önerisinde de belirtildiği gibi,
bilişim sektörünü stratejik ve önemli öncelikli bir alan olarak belirlemek
gerekiyor. Bu konuda, özellikle TÜBİTAK bünyesinde açılan
programlarda bilişim alanını bir öncelikli alan olarak
gördüğümüzü ifade etmek istiyorum.
Yine, bizim Bakanlığımız bünyesinde
hazırlıklarını sürdürdüğümüz yazılım
stratejisi ve eylem planıyla birlikte sektörle ilgili kapsamlı bir
yol haritası oluşturuyoruz.
Günümüzde, bilginin üretilmesi, depolanması,
paylaşılması ve kullanılması gibi süreçleri çok
doğru yönetmek gerekiyor. Artık yeni gelişen hemen hemen her
teknolojinin bilgi teknolojisi alanıyla bir şekilde münasebeti
bulunuyor. İmalat sanayisinde, finans, ticaret, hizmet veya kamu
sektörlerinde atılan her yeni adımda bu teknolojileri yoğun
şekilde kullanıyoruz. Yüksek katma değerli ve ileri teknolojili
üretim hedefimiz açısından bu sektörü önemsiyoruz.
Bilgi teknolojileri alanında üretim ve ihracat
rakamlarında her geçen yıl bir gelişme yaşanıyor ancak
bu ülkeyi taşıyacak seviyede henüz geride olduğumuzu da kabul
etmek durumundayız.
Biz bu alanda, özellikle gençlerimizin
çığır açabileceklerine inanıyoruz çünkü yazılım,
bilişim ve elektronik gibi alanlarda artık sermaye yetersizliği
bir engel değil, yeter ki iyi bir iş fikri olsun. Bu sektörde çok az
yatırımla, çok az personelle çok başarılı katma
değer ve kârlılık oranları yüksek firmalar kurmak mümkün.
Özellikle AR-GE destek programlarımızdan yararlanan projelerin
yarıya yakını bu sektörde, yazılım ve bilgi
teknolojileri alanlarında. Bu, gerçekten memnuniyet verici bir durum.
Teknoparklar ve bilişim vadisi gibi altyapılar
sayesinde önümüzdeki süreçte bu teknolojileri ülkemizde geliştirme
hususunda çok daha farklı ve iyi bir dönem
yaşayacağımıza inanıyoruz. Bütün bu
çalışmalar raporda yer alan yerli yazılımın
geliştirilmesi, bilişim temelli AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi
gibi hususlarla paralellik arz ediyor.
Yine, raporda kamu alımlarıyla ilgili öneriler
sunuluyor. Son zamanlarda attığımız yüzde 15 fiyat
avantajı ve yeni teknolojik ürünlere iş bitirme belgesi gibi
adımlarla sadece bilişim alanında değil, ileri teknolojili
her alanda çalışan firmalarımız lehine düzenlemeleri de
hâlihazırda hayata geçirmiş bulunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilgi teknolojileri alanında üretim kapasitemizi artırırken bu
teknolojilerin kullanımına ilişkin çalışmalar da
yapmalıyız ve yapıyoruz. Şu rakam çok çarpıcı bir
gerçeği ortaya koyuyor: 2002 yılında ülkemizde geniş bant
İnternet abone sayısı sadece 18 bin idi, mart ayı
itibarıyla bu rakam 35 milyona çıktı. Sadece bu keskin
değişim bile konuyla ilgili yaptığımız ve
yapacağımız düzenlemelerin ne kadar önemli olduğunu
gösteriyor.
Bugün İnternete erişim temel bir insan
hakkı olarak kabul ediliyor. Raporun ilk maddesinde geçtiği üzere, bu
konunun bir temel hak olarak Anayasada düzenlenmesinin isabetli
olacağına inanıyoruz.
Raporun 7nci maddesinde de geçtiği üzere, Türkiye
Büyük Millet Meclisi bünyesinde bilişim alanıyla ilgili daimi bir
ihtisas komisyonunun kurulmasının da konuyla ilgili yasal
düzenlemelerin zamanın ruhuna uygun yapılması açısından
faydalı olabileceğini düşünüyoruz.
Yine raporun 8 ve 9uncu önerilerinde geçen bu alanla
ilgili özel ihtisas mahkemelerinin kurulması, bilişim suçlarıyla
ilgilenecek hâkim ve savcıların yetiştirilmesi, üniversitelerde
özellikle hukuk müfredatında bilişim alanına daha fazla yer
verilmesi gibi konular önem taşıyor. Adalet
Bakanlığımız ve ilgili diğer kuruluşlar bu
konularla ilgili önemli çalışmaları yürütüyor.
Raporda bilişim hedeflerine ulaşabilmemiz
açısından kişisel verilerin korunmasına özel bir vurgu
yapılmıştır. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Tasarısının yasalaşması bu açıdan kritik bir
önem taşıyor. Yine de elektronik haberleşme sektöründeki
bazı kritik hususlara ilişkin özel kanun düzenlemesi buna rağmen
gerekebilir. Bu hususlara ilişkin düzenlemeleri Meclisimizin takdirine
göre 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununa veya
Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısına
ilave bir bölüm koyarak, hatta müstakil bir kanun şeklinde hayata
geçirebiliriz.
Raporda yer verilen öneriler içinde siber güvenlik
konusuna ayrı bir önem verildiğini, bu alanla ilgili 7 öneri
geliştirildiğini görüyoruz. Vatandaşlarımıza daha
kaliteli, hızlı ve güvenilir hizmet sunmamız için kamu
hizmetlerinde bilgi teknolojilerinden azami ölçüde yararlanıyoruz.
Biliyorsunuz, bugüne kadar çok önemli e-devlet projelerini hayata geçirdik,
geçirmeye de devam ediyoruz. Mesela TÜBİTAK bünyesinde yürüttüğümüz
ve tek kart, tek şifre mantığıyla
kurguladığımız projeyle akıllı kimlik kartı
uygulamasına geçeceğiz. Bu kartlarla, elektronik imza atmaktan
ATMlerden para çekmeye kadar pek çok farklı işlemi
gerçekleştirebileceğiz. Yine, özel sektörün faaliyetlerinde,
bankacılık gibi kritik hizmet alanlarında, kamunun ve
firmaların veri tabanlarında bilgi teknolojilerini yoğun bir
şekilde kullanıyoruz. Ancak, bu teknolojilerin kullanımı
bir kolaylık olduğu gibi, güvenlik açısından da bir risk
teşkil ettiği muhakkak.
Kamunun, özel sektörün ve bireylerin bilgi
güvenliğini sağlamak açısından siber güvenlik konusu
gerçekten de çok büyük bir önem taşıyor. Bu konuda Siber Güvenlik
Kurulunu kurduk. Şu an Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ve 2013-2014 Eylem
Planını başarıya uyguluyoruz. Bu plandaki en önemli
eylemlerden biri olan ulusal siber olaylara müdahale merkezinin kurulması
için çalışmalar sürüyor.
Yine, eylem planı kapsamında kamu
kurumlarımızın katıldığı çok ciddi siber
güvenlik tatbikatları yapılıyor. Konuyla ilgili teknik bilgi
birikimi oluşturmak amacıyla TÜBİTAK Siber Güvenlik Enstitüsünü
açtık. TSE kamu kurumlarında çalışacak olan beyaz
şapkalı hackerlarla ilgili sertifika programlarını
açtı. Yine TSE, sızma testi yapan danışmanlık
firmalarıyla ilgili yeterlilik belgesi vermeye başlıyor. Bütün
bu çalışmalar siber güvenlik alanında da raporun önerilerine
uyumlu bir şekilde yolumuza devam ettiğimizi gösteriyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle İnternet kullanımının başta çocuklar ve
gençler olmak üzere, tüm toplum üzerinde belirgin etkiler
oluşturduğunu biliyoruz. Raporda İnternet kullanımının
toplumsal etkileri ve bunun eğitim ve sağlık boyutuyla ilgili
çok sayıda öneri var. İnternetin bilinçli kullanımı, bu
ortamın birey ve aile üzerinde muhtemel olumsuz etkilerinin giderilmesi,
İnternet ortamında çocuk pornosu veya yasa dışı kumar
gibi suç içeriklerine yönelik caydırıcı tedbirlerin
alınması gibi konularda iktidara, muhalefete, medyaya,
üniversitelere, aslında hepimize büyük sorumluluklar düşüyor.
Raporun eğitimle ilgili kısmında yer alan
11 öneride de geçtiği üzere, bu teknolojileri çocuklarımızı
yüksek kaliteli bireyler hâline getirmek, yüksek nitelikli bireyler hâline
getirmek için kullanmalıyız yani aslında dijital çağa
çocuklarımızı hazırlamak durumundayız. Bu dijital
okuryazarlığın çocuklarımız açısından ne
denli önemli olduğu aslında bu raporda bir kez daha
vurgulanmış oldu, bunun da önümüzdeki süreçte çok büyük bir
hassasiyetle yürütüleceğini özellikle ifade ediyorum. Bu açıdan,
FATİH Projesi gerçekten de ülkenin tarihinin en önemli projelerinden bir
tanesidir.
Değerli arkadaşlarım, FATİH
Projesinde 5 milyar dolar çöpe gitmiş değildir; aksine, daha şu
ana kadar harcadığımız rakamlar çok büyük rakamlar
değil ama FATİH Projesinin başlamasının bile ülkeye
ne denli kazanımlar sağladığını ben yakinen
biliyorum. Bakın, çok basit 2 örnek vermek isterim size: FATİH
Projesinin başlamasıyla birlikte şu anda, Türkiyedeki bir özel
sektör firması, dünya etkileşimli tahta piyasasının tek
başına yüzde 55ine hükmediyor. Bu, FATİH Projesi sayesinde
oldu. Bir başka örnek vereyim: FATİH Projesinin en önemli
bileşeni bana göre, elektronik içeriktir. Şu anda, elektronik
içerikte Türkiye dünyanın en iyileriyle yarışıyor ve özel
sektörde bu noktada inanılmaz bir arzu var, istek var; bize hemen hemen
her gün bu konuda çok güzel, çok ciddi veriler geliyor
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çalışan bir okul söyler
misin Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla) -
ve pek çok yerde de karşılaştığımızda
gerçekten ama gerçekten, Türkiyenin elektronik içerikte dünyanın en
iyileriyle rekabet edecek noktaya geldiğini görüyoruz. Bakın,
cumhuriyetimizin en önemli ideallerinden biri eğitimde fırsat
eşitliğidir. Eğitimde fırsat eşitliği için de
elektronik içerik ve dijital çağ bize çok ama çok önemli bir fırsat
sunuyor. Bu konuları çok fazla siyasetin polemik alanına
taşımaktan ziyade, daha iyisini nasıl yaparız
anlayışıyla
Değerli arkadaşlar, bakın, hepimiz
geçiciyiz, baki olan ülkemizdir. Eğitim alanı herkesin özellikle
tartışma alanının dışında olması
lazım. Burada FATİH Projesinin Türkiyeye açtığı ufuk
Türkiyenin bugün gerçekten dijital çağı es geçmeme,
ıskalamaması açısından çok ciddi bir fırsat sundu.
Gelin, daha iyisini nasıl yaparızı konuşalım ama bunu
çok fazla polemik alanına dönüştürmeyelim. Şu anda, FATİH
Projesi sayesinde Türkiye dijital çağın gereklerini yerine getirmede
ciddi gayret gösteriyor.
Bu arada, yeri gelmişken, Pardusla ilgili
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Bakanım,
yapmayın ya!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Şu anda, Pardusla ilgili, sevgili
arkadaşlar
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) 5 milyar doları,
bilişim sınıflarında söyledim ben. 5 milyar doları ben
bilişim sınıflarında
FATİH Projesinde söylemedim.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Erdal Bey, müsaade edersen, Pardusla
ilgili
Şu anda, Pardus bizim TÜBİTAK olarak çok önem
verdiğimiz bir alan ve şu anda 8 arkadaşımız
çalışıyor. Pardusun geliştirilmesi noktasına da çok
önem veriyoruz. Bireysel kullanıcılar açısından değil
kurumsal kullanıcı ve kamu kurumlarının Pardusu
kullanmasıyla ilgili de çok ciddi çalışma yapıyoruz. Bu
noktaya TÜBİTAKta çok özel bir önem veriyoruz, bunu bilin. Bu önemli bir
şey Türkiye için.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İnşallah öyledir,
inşallah yaparsınız.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Seve seve destekleriz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Şu anda da 8
arkadaşımız -1 arkadaşımız değil- tam
zamanlı çalışıyor.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) 8 adamla bir iş olmaz
ya! Proje olması lazım.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Hayır, şimdi, bakın, 8
kişi bu işin proje sorumlusu ama bu işin geliştirilmesi,
açık yazılımın geliştirilmesinin nasıl
olduğunu bilirsiniz. Artık, biz Pardusu Türkiye'nin millî
yazılımı olarak özellikle kamu kurumlarımız ve
kurumsal yapıların kullanmasını önemsiyoruz. FATİH
Projesinde de özellikle istediğimiz, Pardusun işletim sistemi
olarak kullanılması.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Tercihli deyince kimse
kullanmıyor ama.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Göreceğiz, bunu göreceğiz.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada
belki birkaç konunun daha altını çizmekte fayda var. Şimdi,
şu TELEKOMun satışı konusu: Biliyorsunuz, Türkiyede bütün
ihaleler artık, canlı yayınlarla, şeffaf ortamda, herkesin
katılımıyla yapılıyor. 35 milyar dolar
değerindeki bir malın, bir kurumun 6,5 milyar dolara
satılması akıl kârı değil.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Bence de öyle.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Evet, 23,5 milyar dolar olduğu
dönemi biliyoruz. Ne zamandı o? 1990lardaydı. Mobil
telefonların çıkmadığı dönemde, o dönemde
satılmadı. O dönemde satılmayınca
Ki o dönemde
satılsaydı Türkiyenin tüm iç borcunu kapatıyordu. O dönemde
engelleyenlerin kim olduğunu biliyoruz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yine tekel TELEKOM.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Ama, daha sonra mobil telefonların,
diğer iletişim araçlarının gelişmesinin bu telekom
sektörüne olan ilgiyi azalttığını da biliyoruz ama
açık olan şu ki bu ihale herkese açık, televizyonlarda
canlı yayınlanarak herkesin katılımının azami
ölçüde sağlanmaya çalışıldığı bir yöntemle
yapıldı; oluşan fiyat budur.
Bu arada, belki değerli
arkadaşlarımızın sık sık
kullandığı ama özellikle bir yanlışı veya bir
yanlış anlamayı da düzelteyim; şu, bizim hayvanat
bahçesinden müdür muhabbeti. Değerli arkadaşlar, insanlara
haksızlık etmemek lazım. Bakın, bu ses kaydının
montaj olduğuyla ilgili konuda, ben ilk gün bunu hissettiğimi
söylemiştim. Doğru.
CELAL ADAN (İstanbul) Yapmayın! Ayıp ya,
ayıp!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ayıp! Sanayi ve
Teknoloji Bakanının
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Daha sonra savcılığın
yaptığı müracaat üzerine, Ankara Cumhuriyet
Savcılığının yaptığı müracaat üzerine
TÜBİTAK bu konuyu inceledi ve açıkça montaj olduğunu ifade etti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İşte bu teknolojiyi çok
merak ediyordun ya Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani biz de inandık, öyle
mi!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Bir dakika
Bir dakika
Müsaade edin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, sizin teknoloji
çok para yapar!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Müsaade edin
Şimdi
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, ilave edersiniz herhâlde süreye.
Şimdi, müsaade edin
Bu raporun altında
BAŞKAN Şimdi, önce bir dinleyin sayın
milletvekilleri. Lütfen
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Evet, bu raporun altında 3 çok
değerli bilim insanının imzası var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vallahi, bir de dünyaya verin,
çok büyük para yapar!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, önce bir
dinleyin. Ama bir dinleyin, sonra konuşursunuz. Lütfen, dinleyin.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Şimdi, bu raporun altında çok
değerli 3 bilim insanının imzası var. Bunlardan 2si
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği
bölümünden mezun, Amerikada doktorasını yapmış
CELAL ADAN (İstanbul) Ayıp! Ayıp!
Ayıp!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla)
gerçekten dünya çapında bilimsel
makaleleri olan 2 değerli bilim adamı.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Bakanım,
sen bu işe girme!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Üçüncü arkadaşımız da,
yine, Hacettepe Üniversitesinden mezun olmuş elektrik elektronik
bölümünden, Londrada doktorasını yapmış ve önemli bir
akademisyenimiz. Bizim insanımız
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten, siz
hissetmişsiniz, ne gerek var bu uzmanlara ya! Sizin gibi uzman varken
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Ya, arkadaşlar, eğer söyleyecek
bir şeyiniz varsa söylersiniz.
Hayvanat bahçesi muhabbeti şuradan
çıkıyor. Bu Meclis kayıtlarına geçsin diye söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bırakın bu
işleri. Davayla ilgili konularda
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Yalakalık yap
diye
Savunmak zorunda değilsin onu ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Çık da
konuş bir şey söyleyeceksen!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Sayın Başkan, bu ifadeyi
kendisine iade ediyorum.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, düzgün
konuşunuz. Lütfen
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Bu ifadeyi kendisine iade ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu hayvanat
bahçesinden TÜBİTAKın başına adam getirdin muhabbeti
şu: Bakın, TÜBİTAKa bağlı ULAKBİM Enstitümüz
var. Bu enstitü bir müdürlük statüsünde. Burada akademisyenlere
yardımcı olmakla ilgili bir dergi çıkarılması
planlanıyor. Bu dergi çıkarmakla ilgili de dergicilik alanında
tecrübeli isim aranıyor. Hayatının otuz yıla yakın
iş tecrübesinden yirmi yıldan fazlasını dergicilikle
geçirmiş ama bu arada, sadece hayatının iki yılında
büyükşehir belediyesinde hayvanat bahçesi şube müdürlüğü
görevinde bulunmuş, iki yıl da işçi sağlığı
ve iş güvenliği görevinde bulunmuş bir
arkadaşımız dergiyle ilgili bir faaliyette bulunmak üzere
enstitü müdür yardımcılığına atanıyor.
TÜBİTAKın başına geçirilmemiş, enstitüye müdür dahi
yapılmamış, sadece dergi alanıyla ilgili bir birime idari
görevlendirme yapılmış.
Şimdi TÜBİTAKın başına
hayvanat bahçesinden müdür getirirseniz işte, efendim böyle rapor
çıkar
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Ben onu söyledim zaten.
Öyle değil. diye söyledim.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Ayrıca, burada, değerli
arkadaşlara şunu özellikle tavsiye edeyim: Bakın, arkadaşlar,
o sizin, bizim işten çıkardığımız diye
savunduğunuz kişi, bu Balyoz davalarında da diğer davalarda
da bütün bu haltları işleyenlerin başı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz mi
almıştınız işe?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Biz aldık görevden ve bu ses
kayıtlarından önce aldık.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İşe kim aldı?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Bakın, ses kayıtlarından
önce aldık.
Şimdi, bazı şeyleri
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Bırakın canım
ya!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bakın, değerli arkadaşlar, benim size tavsiyem, bazı
şeyleri
Sayın Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman niye sesiniz
çıkmadı o sahte CDleri hazırlarken?
OKTAY VURAL (İzmir) Bozacının
şahidi şıracı. Kimi kandırıyorsunuz ya? Hodri
meydan!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kıymetliydi bunlar,
aynı Zekeriya Öz gibiydi bunlar o zaman, Zekeriya Öz gibiydi vallahi
bunlar da!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI
FİKRİ IŞIK (Devamla) Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Bakanım,
Pardus konusunda sizi yanıltıyorlar, ciddi söylüyorum.
BAŞKAN Şahsı adına Antalya
Milletvekili Gökcen Özdoğan Enç. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz efendim.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı,
Bilgi Toplumu Olma Yolunda Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile
İnternet Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile
Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerine şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Gerçekten, isim uzun.
Son yıllarda bilgi teknolojilerindeki
hızlı gelişmeler bilgiye doğrudan, güvenli ve
hızlı bir biçimde erişebilme ihtiyacının
karşılanmasını kolaylaştırmış ve insan
yaşamındaki önemini ortaya koymuştur. Bu açıdan, bilgi
teknolojilerinin en önemli yeniliği olarak çocukların, yaşlıların,
her bireyin rahatlıkla kullanabileceği İnternet,
yaşamın tüm alanlarını içine almış; birey, aile
ve toplum yaşamını çok yönlü etkileyen bir iletişim
aracı hâline gelmiştir.
Bilgi toplumuna dönüşüm hedefi amacıyla bilgi
ve iletişim teknolojileri kullanımında en önemli göstergelerden
biri de bilgi ve iletişim teknolojilerinde hızla ortaya çıkan
olanakların toplumun tüm bireylerine ulaştırılması ve
vatandaşların günlük ve iş hayatlarında bilgi ve
iletişim teknolojilerinden etkin biçimde faydalanmasıdır. Ancak,
çocuk ve gençlerimizin bu bilgi iletişim teknolojilerini ve
İnterneti kullanırken bazı risklerle karşı
karşıya oldukları da bir gerçektir.
Onların karşı karşıya
oldukları bu riskleri en aza indirgemek ve onların güvenli bir
şekilde bilgiye ulaşmalarını sağlamak ve
alınması gereken önlemleri, sorunları, güvenlik tehditlerini
araştırmak ve bu araştırması neticesinde önlemleri
belirlemek üzere 21 Şubat 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda yapılan görüşmelerle Meclis araştırma
komisyonu kurulmasına karar verilmiştir Üç ay boyunca gerek ilgili
kuruluşlarla gerek sivil toplum temsilcileri gerek ilgili yetkililerle
yaptığımız toplantılar ve incelemeler neticesinde elde
edilen bilgilere ve görüşlere göre araştırma komisyon raporları
oluşturulmuştur. Üyesi olduğum araştırma
komisyonumuzun toplantılarında, Hükûmetimizin on iki yıl
içerisinde gerçekleştirdiği faaliyetler de sık sık gündeme
gelmiştir. Bunlardan birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum: Özellikle,
İnternet teknolojisinin getirmiş olduğu fırsat ve
faydaları vatandaşlara daha rahat aktarabilmek ve İnternet
üzerinden kaliteli hizmet verebilmek için modern devletin en büyük
gereksinimlerinden biri olan E-Devlet Kapısı Projesini gerçekleştirdik.
Türkiyenin bilgi toplumuna geçiş sürecinde önemli
bir kilometre taşı olan E-Devlet Kapısı, 18 Aralık
2008 tarihinde Sayın Başbakanımız tarafından hizmete
açılmıştır. E-Devlet Kapısında 18 milyonu aşkın
kayıtlı kullanıcıya 1.000e yakın kamu hizmeti
verilmektedir. Yine biraz evvel Sayın Bakanımızın da
bahsettiği FATİH Projesini bunlardan sayabiliriz.
2010 yılında başlatılan proje
kapsamında 2013 yılı sonuna kadar meslek liseleri hariç tüm lise
türlerinin 84.921 adet sınıfının tamamına
akıllı tahta yerleştirilmiştir. 3.657 okulumuza çok
fonksiyonlu yazıcı ve doküman kamera kurulumu
yapılmıştır. Yine, aynı liselerde yerel alan
ağı kurulumu tamamlanmıştır. Öğrenci ve
öğretmenlere 62 bin adet tablet dağıtılmıştır.
Bunların yanında, gençlerimizi çok yakından ilgilendiren
yurtlarda ücretsiz İnternet kullanımı dönemini biz
başlattık. 81 ilimizdeki 373 yurdumuzda Yurdum Evim Ücretsiz
İnternetim ismiyle, kesintisiz, güvenli, yüksek hızda ve ücretsiz
İnternet projesini yine Hükûmetimiz döneminde hayata geçirdik.
Kullanıma açıldığından bu yana 280 bin öğrencinin
aktif yararlandığı bu hizmet, öğrencilerimiz
tarafından da yoğun ilgi görmektedir.
Kıymetli arkadaşlar, geçen yıllarda
başlattığımız bir diğer önemli proje de Gören Göz
Projesi. Özellikle görme engelli yurttaşlarımızın
yararlandığı bu projeyle birlikte ilk aşamasında 2012
yılında başlatılan Gören Göz Projesi kapsamında 7 ilde
5 bine yakın görme engellimize ulaştık. Geçen ay ikinci
aşaması başlatılan dağıtımda, 19 ilde yine 5
bin adet gören göz cihazı dağıttık.
Hızla gelişen teknoloji ve artan hizmetler,
kullanım kolaylığı ve gençlerin sosyal etkileşim
alışkanlarının değişmesi gibi birçok neden hane
halkının İnternete erişimini ve kullanımını
artırmaktadır.
Birçok yerde biz hep sansürcü, İnternetin
karşısında olarak suçlandık ama vereceğim rakamlar
bunun aksini kanıtlar cinsten. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
dikkatle dinlemesini rica ediyorum.
2004 yılında yapılan ilk Hanehalkı
Bilişim Anketi verilerine göre, hanelerin yüzde 7sinin İnternete
erişim imkânı mevcuttu. Bu hanelerin yüzde 83ü İnternet
erişimini kişisel bilgisayarından sağlıyordu. Yine,
2012 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen en son
Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması
sonuçlarına göre ise hanelerin yüzde 47si evden İnternet
erişimine sahip durumda. 2002 yılında AK PARTİ iktidara
geldiğinde geniş bant İnternet abone sayısı 20 bin
iken bugün yapılan milyar dolarlık yatırımlar sayesinde 34
milyona ulaşmıştır. Köydeki Ahmet amca bile rahatlıkla
İnternete erişmektedir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Geniş banda Türkiye
Avrupada ne zaman geçti Gökcen Hanım?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Türkiye'de toplam
İnternet abone sayısı 32 milyona, mobil İnternet
kullananların sayısı da 24 milyona
çıkmıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sizinle ne ilgisi var bunun? Ne
yaptınız?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Yine, fiber optik
İnternet ağı 2013 sonu itibarıyla 228 bin kilometreye
yaklaşmıştır. O yüzden biz İnternete
karşıyız, kıymetli arkadaşlar!
İnternete karşıyız, şöyle
karşıyız, buna birkaç örnek daha vermek istiyorum: Şimdi,
ilk, İnternetle ilgili YouTube engellemesinin tarihini Erdal Bey çok iyi
bilir, 6 Mart 2007 yılında. Neden engellenmiş? Mustafa Kemal
Atatürke hakaret içeren video yüzünden engellenmiş. Bir diğeri, yine 17 Ocak 2008 tarihinde
aynı nedenden dolayı engellenmiş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Engellenememiş, yasak
konulmuş ama engellenememiş.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Devamla) Yine, 13 Mart 2008
tarihinde, Atatürke hakaret eden görüntüler nedeniyle Ankara 1. Sulh Ceza
Mahkemesinin kararıyla engellenmiş.
Devam ediyoruz: 2 Kasım 2010 tarihinde, Sayın
Deniz Baykalın, avukatlarının aracılığıyla,
başvurusu sonucu Ankara 11. Sulh Ceza Mahkemesi
aracılığıyla engellenmiş.
Devam ediyoruz: 27 Mart 2014 Perşembe günü, yine
Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlunun, Bakanlık
Müsteşarı Feridun Sinirlioğlunun ve MİT
Müsteşarı Hakan Fidanın o ulusal güvenliği tehdit içerikli
konuşmalarının sızdırılması nedeniyle
engellenmiş.
Şimdi, bizi her seferinde sansürcü zihniyet diye
suçluyorsunuz ancak şu da bir gerçek ki özellikle ilköğretim okulu
öğrencileri için söylüyorum: Ben evimde güvenli İnterneti
kullanıyorum. Kızımın ödevleriyle ilgili
araştırma yaparken İnternete girdiğimiz zaman, gayriahlaki
görüntülerin kızımın gözünün önüne gelmesini istemiyorum. Evet,
bu sansürse ben sansürcü bir anneyim, anlatabiliyor muyum? O yüzden, bu
aldığımız kararlar çerçevesinde, Adalet ve Kalkınma
Partisi olarak bir kere iletişimin hiçbir türüne karşı
değiliz ancak ve ancak ulusal güvenliği tehdit eden, kişisel
haklara saldıran, hakaretler içeren videolara, görüntülere tabii ki
karşıyım. Bizimle ilgisi olan ya da olmayan bir
yığın, Twitterda ya da Facebookta görüşler,
düşünceler paylaşılıyor, bunlarla ilgili de bir yaptırımın
olması gerekiyor. Yani, buna hanginiz katılmaz bilmiyorum ama sizin
eşinizin ya da kız kardeşinizin gayriahlaki bir videosunun
yüklendiğini düşündüğünüz zaman, bunun engellenmesini hepiniz
istersiniz.
Bizim bakış açımız bu şekilde.
Özellikle, ailenin ve toplumun korunmasıyla ilgili
aldığımız kararların arkasındayız, bundan
sonraki süreçte de böyle devam edeceğiz diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Özdoğan Enç.
Şahsı adına son konuşmacı
Kocaeli Milletvekili Haydar Akar.
Buyurunuz Sayın Akar. (CHP sıralarından
alkışlar)
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) Evet,
Haydar, şimdi biz de sana sataşalım!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her şey serbest, gecenin bu saatinde her
şeyi söyleyebilirsiniz. Zaten çok fazla da arkadaş yok görüldüğü
gibi sıralarımızda, burada 3-5 kişi, bilişimde
hazırlanmış olan bu güzel raporu görüşüyoruz.
Evet, 7 tane araştırma önergesi verildi, 7
araştırma önergesi birleştirilerek Mecliste bir
araştırma komisyonu kuruldu. Biraz evvel konuşan
arkadaşlarım da bu araştırma komisyonunun uzun ismini okudular,
ben okumayacağım ama halk dilinde, yine Komisyonda İnternet
Komisyonu diye geçen bir komisyondu bu. Üç ay boyunca da bana göre iyi
işler yaptı, iyi bir de rapor hazırladı. Aslında,
sizin anlatmış olduğunuz gerçeklerin, gerçekte ne kadar abes
olduğunu bu rapor ortaya koydu. Anladığım kadarıyla,
AKP Grubu adına konuşan arkadaşlarım da raporu hiç
okumamışlar, samimi söylüyorum hiç okumamışlar. Rapordan da
hiç bilgileri yok.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Okudum ben.
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi, üç ay boyunca
çalışan bu Komisyon ne yaptı? Sivil toplum örgütleriyle
görüştü, daha sonra kamu bilişim yöneticileriyle görüştü,
yüzlerce kişiyle. Hatta yetmedi, bir de korsanla görüştük, korsanla
da canlı yayın yaptık. Hatta Bir imzanı at.
demiştik. Böyle bir görüşme sürecini hep birlikte tamamladık,
1.150 sayfalık bir rapor ve içinde 154 tane öneri.
Şimdi, tabii, bu öneriye baktığımda,
aslında, bu Komisyonun bilgi toplumu olma yolunda bilişim
sektöründeki gelişmeler olması gerekirken, Komisyonun kuruluşuna
baktığımızda, bilişim konusuyla 17 milletvekili arkadaşın
içerisinde sadece 3 kişinin ilgili olduğunu, diğerlerinin daha
çok doktor ve sağlık sektöründen geldiğini gördük.
Aslında, Komisyon information technology
dediğimiz bir bilgi teknolojileri komisyonuydu. Türkiyedeki bilgi
teknolojilerinin yapısıyla ilgili bir komisyon kurulmuştu.
Tabii, bunun içinde İnternet de vardı. Bilgi teknolojileri deyince
veya bilgisayar deyince tüm insanların aklına İnternet
geliyor, bilgisayar dünyasının İnternetten ibaret olduğu
düşünülüyor ama gerçek öyle değil. Maalesef bilgi teknolojileri
diye adlandırılıyor bütün dünyada, bunun içerisinde donanım
da var, yazılım da var, İnternet de var, ağların
güvenliği de var, altyapısı da var, her şey var bunun
içerisinde, çok geniş kapsamlı bir konu.
Şimdi, Komisyon üyelerine
bakıldığında -biraz evvel dediğim gibi- 3 tane
arkadaşım bu konuyla ilgiliydi. Diğerlerinin tümü başka
sektörlerden, özellikle sağlık sektöründen gelince, bu İnternet
Komisyonu başlangıç itibarıyla, sanki İnterneti
nasıl yasaklarız, çocuklarımız nasıl bundan
etkilenmez? diye bir algı oluştu.
O gün şunu söylemiştim ben Komisyonda:
Eğer çocuğunuz bir şeyi merak ediyorsa, evde bunu
yasaklamışsanız İnternet kafeye gider. İnternet kafede
bunu göremezse, yine İnternet kafede bu yasakla karşı
karşıya kalırsa mutlaka ve mutlaka arkadaşının
evinde bununla yüzleşir veya başka kanalları dener. Onun için de
yasaklar hiçbir toplumda çözüm olmamıştır.
Biraz evvel Sansürcü anneyiz
. Tabii ki sansürcü
Çocuğumuzu kontrol edeceğiz, onun doğru işler yapması,
iyi bir eğitim alması, ahlaklı bir insan olarak yetişmesi
için katkı sunacağız ama bunu, İnterneti ne kadar
yasaklarsanız yasaklayın, mümkün değil, mutlaka o
merakını bir şekilde giderecektir. Onun için de İnternet ve
suç olması dışında bu komisyonun bir bilişim
teknolojileri komisyonu olması için gayret gösterdik. Sağ olsun,
Komisyon Başkanımız gitmedi ama buradan teşekkür de etmek
istiyorum, o da bu konuda çok gayret gösterdi, gerçekten de Türkiye'nin
ihtiyacı olan, bugün için ihtiyacı olan bir rapor hazırlandı.
Ha, bu rapora belki on yıl sonra
baktığınızda, on beş yıl sonra
baktığınızda, o gün bu raporu okuyanlara belki de çok
gülünç gelecektir. Teknoloji o kadar hızla ilerliyor ki raporun
içeriğine baktıklarında Ya, bunları mı
konuşmuşlar o tarihte? diyebilirler ama bugün itibarıyla bu
raporun çok önemli olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.
Şimdi, komisyon ve raporlar deyince
aklımıza Soma Komisyonu raporu geliyor veya Somadan önce, 2010
yılında verilmiş olan madenlerle ilgili bir komisyon raporu geliyor,
yine 2012deki İnternet, bugünkü rapor geliyor.
Niye söylüyorum ben bunu? O gün madenlerdeki raporlar
gerçeğe uygun bir şekilde incelenip ilgili bakanlıklar ilgili
tedbirleri, önerileri yerine getirmiş olsaydı bugün Somada o
kardeşlerimizi, emekçi kardeşlerimizi kaybetmemiş
olacaktık.
Yine, 2012de hazırladığımız bu
İnternet raporunu Hükûmet yetkilileri okumuş olsaydı, biz 5561
sayılı Kanunda değişiklik yapıp Türkiyeyi
bilişim konusunda sansür ülkesi hâline getirmezdik ki o tarihte
yapılan değişiklik, Türkiyeyi Avrupada ve dünyada bir sansür
ülkesi hâline getirmişti.
O kanun burada görüşülürken yine fikirlerimi ifade
etmiştim: Ne yaparsanız yapın, bunları
yasaklayamayacaksınız demiştim. İnternetteki beş
saniyelik, üç saniyelik, bir saniyelik bile bir görüntünün yer alması
demek, artık onu tüm dünyayla paylaşmışsınız
demektir. Bunu engelleyemezsiniz demiştim. Yine ısrarla
Engelleyeceğiz...
Daha önce çıkan kanunda, içerik
sağlayıcılara sadece mahkeme kararlarını
gönderiyorlardı, engelleyemiyorlardı; şimdi servis
sağlayıcılarla bunu yapmaya çalıştılar ama yine o
servis sağlayıcılardan kurulması düşünülen sivil
toplum örgütü devletin organlarına takıldı, istedikleri gibi
tüzük hazırlanmadığı için bir türlü hayata geçirilemiyor.
Ama, yine de engelleyemeyeceksiniz. Twitteri
yasakladınız, o gün Türkiyede tweet rekoru kırıldı,
belki de en çok tweet atıldığı gündü. YouTubeu
yasakladınız, YouTubeu herkes kullandı, Twitterı herkes
kullandı. Siz de kullandınız, ertesi gün siz de tweet
atıyordunuz, Cumhurbaşkanı da tweet atıyordu, yasaklayan
bakan da veya yasaklayan kurum da tweet atıyordu. Bunu bir bulut gibi
düşünün. Buluta nasıl bir kapı yapamazsanız, her
tarafı açıksa İnternet dünyası böyle bir şey, mümkün
değil yasaklamanız.
Şimdi, bilişim teknolojilerinin
hayatımızdaki yerine bakınca her şeyimizin artık bu
yüzyılda bilişim teknolojileriyle ilgili olduğunu görüyoruz.
Biraz evvel, Ramazan Bey burada Googleı anlatıyordu. Ama, ondan
önce, şu Meclis 95 NT serverlar kullanıyor hâlen, yedek parçası
yok, belki de çöktüğü zaman Meclis kullanılamayacak. Arkada,
Sayın Başkanın kullandığı panel bilişim
teknolojilerinin bir eseri. Hayatımızın her alanı, evimizde
kullandığımız her cihaz artık, bir bilişim
teknolojisinin eseri ve bugün getirdiği nokta. Onun için,
hayatımızın her alanında bunu görüyoruz, bu nedenle de
Türkiyeyi bu çağa, bu gelişime hazırlamak zorundayız.
Tamam, hazırlayalım da şimdi Bakan geldi,
burada anlattı, Biz şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz., on
iki yıllık iktidarından örnekler veriyor. Biliyor musunuz
geniş banda en son geçen ülkeyiz dünyada? Bilmiyorsunuz değil mi?
Evet, bunu o zamanki Ulaştırma Bakanımız Binali
Yıldırım açıkladı -tutanaklarda da var- geniş
banda dünyada veya Avrupada diyeyim, dünyada demeyeyim çünkü çok az gelişmiş
ülkeler de var; Avrupada en son geçen ülkelerden bir tanesiyiz. Bununla da
övündü? Niçin? Avrupadaki tüm o sıkıntılar giderilmişti ve
Türkiye temiz bir geniş banda geçmişti, ifadeleri böyleydi. Onun
için, bilmediğiniz konuda fazla yorum yapmayın lütfen, çok rica
ediyorum.
Yine, bilişimde sanki dünyayı fethetmişiz
gibi bir algı yaratmayın. Aynı bu, hani havaya uydu
fırlatıyorsunuz, Yazılımını
gerçekleştirdik, şu kadarı yerli. diyorsunuz. İlgisi yok
ve vatandaşa sorduğumuzda zannediyor ki uzayda 4 tane uydu var, bunun
2 tanesini Türkiye fırlatmış gibi düşünüyor. Aslında
uzayda 987 tane uydu var. Somalinin de Türkiyenin
fırlattığı benzer bir uydusu uzayda şu anda yörüngede
var. Onun için de kimseyi kandırmak, aldatmak durumunda değilsiniz.
Bunu doğru bir şekilde hem tartışacağız,
konuşacağız ve gerçekleri birlikte söyleyeceğiz.
Türkiyede bilişim sektöründe çözülmesi gereken
birçok konu var. Bunlardan bilişim altyapısı asıl önemlisi
ve bununla birlikte, yazılım, donanım ve güvenlikle birlikte
çocuk istismarı gibi konuların konuşulması ve
görüşülmesi gerekiyor, bu problemlerin çözülmesi gerekiyor ama
getirmiş olduğunuz yasaklarla bunu çözme şansınız
bulunmuyor.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Bir şey öner. Ne
öneriyorsun?
HAYDAR AKAR (Devamla) Önerilerim var ama zaman yetmedi,
bir dakika yirmi saniye var. O kadar çok şey var ki zaten atlıyorum.
Bir de Sayın Bakana buradan birkaç şey söylemek
istiyorum. Bilişim teknolojileri konusunda FATİH Projesiyle
teknoloji ürettiğimizi söylüyor. Bakın, bu konuda dünya
sıralamasına bakıldığında, AR-GE
harcamalarında sizin iktidarınız döneminden bahsediyorum-
2008de yüzde 0,72 iken 2012de 0,9. Eğer merak eden arkadaşlar varsa
gelişmiş ülkelerde bilişim teknolojisiyle ilgili AR-GE
harcamalarının ne kadar olduğu bu raporun içerisinde mevcut.
Yine, yüksek teknoloji ürünleri ihracatının imalat sanayisindeki
ürünlere oranı
Bakın, çok önemli, üretimden bahsediyoruz, yüksek
teknoloji ürünlerinin -imalat sanayisindeki ürünlerde- oranında 2010da
64üncü sıradayız dünyada. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin
gayrisafi millî hasıladaki payına baktığımızda
yüzde 3 seviyelerinde olduğumuzu görüyoruz.
Silikon vadisiyle de
Sayın Bakan Kocaelinde
kuruyor silikon vadisini. Kocaeli Milletvekili kendisi, ben de Kocaeli Milletvekiliyim.
Silikon vadisiyle ilgili şunu söylemek istiyorum: Facebooku buraya
getirmeniz, Googleı buraya getirmeniz ya da Twitterı, Yandexi
buraya getirmeniz Türkiyede bu işin gelişeceği anlamına
gelmez. Bilin ki bunları üretenler, Türkiye bütçesi kadar bütçeye sahip
olan bu toolları üretenler ya bir garajda üretmiştir ya da
arkadaşlarıyla sohbette, iki oda yan yana konuşurken
üretmiştir. Silikon vadisini buraya getirip bu insanları buraya
taşıyarak 876 liraya asgari ücretle orada bizim vatandaşlarımızı
bir data giricisi olarak çalıştırmanız, bu işte bizim
gelişeceğimiz anlamına gelmiyor.
Hepinize teşekkür ediyor, bu raporda emeği
geçenlere ayrıca teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Akar.
Sayın milletvekilleri, Bilgi Toplumu Olma Yolunda
Bilişim Sektöründeki Gelişmeler ile İnternet
Kullanımının Başta Çocuklar, Gençler ve Aile
Yapısı Üzerinde Olmak Üzere Sosyal Etkilerinin
Araştırılması Amacıyla Anayasanın 98inci,
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan
(10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeler
tamamlanmıştır.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.40
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.43
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal
MACİT (İstanbul), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 107nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Bu kısmın 2nci sırasında yer alan,
haberleşme özgürlüğüne ve özel hayatın gizliliğine yönelik
ihlallerin tespiti ve önlenmesine ilişkin tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunun 489 sıra sayılı Raporu
üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
2.- İzmir Milletvekili Rıza Mahmut Türmen ve 25
Milletvekilinin; MHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 30 Milletvekilinin; AK PARTİ Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 135 Milletvekilinin;
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 Milletvekilinin ve BDP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin; Haberleşme Özgürlüğüne
ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve
Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) (S. Sayısı: 489)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Böylece, alınan karar gereğince, özel gündemde
yer alan konuyu ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Haziran 2014
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.44
(X) 381 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(10/108, 155, 156, 157, 158, 159, 160) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin ön görüşmeleri 21/02/2002 tarihli 68inci Birleşimde yapılmıştır.