TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
108inci
Birleşim
25
Haziran 2014 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Zeynep
Karahan Uslunun, 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Balıkesir Milletvekili Namık
Havutçanın, Balıkesirin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzelin, KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı
işçilerin grevine ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersinin Akdeniz ilçesinde bulunan 75. Yıl
Anadolu Öğretmen Lisesinin kapatılmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
3.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Adanadaki taşeron işçilerinin sorunlarına
ve Hükûmetin, kuraklık ile dondan etkilenen çiftçilere sahip
çıkması gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Muğla Milletvekili Nurettin Demirin,
Somadaki maden kazasını protesto etmek için eyleme katılan
hekimlerin durumuna ve sağlık personeline yapılan
saldırılara karşı Sağlık
Bakanlığının önlem alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Şanlıurfanın sorunlarına ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, eğitimde yaşanan sorunlara ilişkin
açıklaması
7.- Mersin Milletvekili Ali Özün, 26 Haziran
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe, KRİSTAL-İŞ
Sendikasına bağlı işçilerin grevine ve Mersinde bulunan
Anadolu öğretmen lisesinin kapatılmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
8.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Kazım Koyuncunun ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
9.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının,
KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı işçilerin
grevine ilişkin açıklaması
10.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, KRİSTAL-İŞ
Sendikasına bağlı işçilerin grevine ilişkin
açıklaması
11.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
554 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla kabul edilen geri
kabul sözleşmesinin hemen uygulanmaya başlayacağına ve bu
anlaşmayla Türkiyenin sınırda kontrolü de kabul ettiğine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Makedonya Meclis Başkanı
Trajko Veljanoski ile Danimarka Parlamento Başkanı Mogens
Lykketoftun beraberlerinde birer Parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi
ziyaret etmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 19/6/2014 tarih ve 73 sayılı Kararıyla
uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1513)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Oya Eronat
başkanlığında, Hırvatistan Parlamentosu Turizm Komisyonunun
ev sahipliğinde 10-13 Eylül 2014 tarihlerinde Zagrebde düzenlenecek olan
Sürdürülebilir Turizmin Karşılaştığı Zorluklar,
Kültürel Miras ve Çevrenin Korunmasının Geliştirilmesi konulu
Avrupa Parlamentolar Arası Konferansa katılması Genel Kurulun
3/6/2014 tarihli 96ncı Birleşiminde kabul edilen heyeti
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimlere ilişkin tezkeresi (3/1513)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22
milletvekilinin, kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan şiddetin
hukuki, siyasi ve toplumsal nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/990)
2.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve 22 milletvekilinin,
Mıhellemilerin yaşadıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/991)
3.- Ordu Milletvekili İdris Yıldız ve
20 milletvekilinin, Ankara metro inşaatlarıyla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/992)
C)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri
izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Kenya Parlamentosu Tarım
Komisyonu üyelerinden oluşan heyete Hoş geldiniz. denilmesi
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Osman
Taney Korutürk ve arkadaşları tarafından, Irakın Musul
kentinin IŞİD terör örgütünce işgal edilmesi ve bununla
bağlantılı gelişmeler hakkında 18/6/2014 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş
olan genel görüşme önergesinin, Genel Kurulun 25 Haziran 2014
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğünün
5inci maddesine göre 1 Temmuz 2014 tarihinde tatile girmeyerek
çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun 1, 8, 15 ve 22
Temmuz 2014 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 2, 9, 16 ve 23
Temmuz 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 593 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, Iğdır Milletvekili Sinan Oğanın
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Iğdır Milletvekili Sinan
Oğanın, Isparta Milletvekili Recep Özelin CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Osman Taney
Korutürkün, Isparta Milletvekili Recep Özelin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin Altayın AK PARTİ grup
önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın,
Siirt Millevtekili Afif Demirkıranın 554 sıra sayılı
Kanun Tasarısıyla ilgili oyunun rengini belirtmek üzere
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
1.- İzmir Milletvekili Rıza Mahmut Türmen
ve 25 Milletvekilinin; MHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri
İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet
Şandırın; İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 30 Milletvekilinin; AK PARTİ Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 135 Milletvekilinin;
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 Milletvekilinin ve BDP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin; Haberleşme Özgürlüğüne
ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve
Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) (S. Sayısı: 489)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları
(1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/876) (S. Sayısı: 554)
X.- OYLAMALAR
1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, İran ile yapılan
doğal gaz ve petrol alışverişine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/43090)
2.- İstanbul
Milletvekili Umut Oran'ın, Bakanlığa ait resmî
taşıtlar ile kullanılan kiralık araçlara ve Taşıt
Kanunu'na aykırı kullanımdan dolayı hakkında
işlem yapılan sürücülere ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/43816)
3.-
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın, TPAO'ya bağlı üç birimin
taşeronlaştırılarak kurumun küçültüleceği
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44022)
4.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, Manisa'nın Soma ilçesinde meydana gelen
maden kazasına ve madenlerde alınması gereken iş
sağlığı ve güvenliği önlemlerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44023)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Ulusal Marker
Temin İhalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44024)
6.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, engellilerin
satın aldığı araçlardan alınan vergilere ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/44106)
7.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Soma Kömür İşletmeleri
AŞ.'nin yıllık üretim miktarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44198)
8.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Soma Kömür İşletmeleri AŞ.'de
çalışan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/44199)
9.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, kamu kurum ve
kuruluşlarının engellilerin erişebilirliğine uygun
duruma getirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/44200)
10.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, maden ocağı
sayısı ile maden ocaklarında çalışan işçi
sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44202)
11.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, 2002-2014 yılları
arasında çıkarılan maden ürünlerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44203)
12.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde facianın yaşandığı maden
ocağının sahibinin bir beyanına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44204)
13.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde facianın yaşandığı maden
ocağındaki elektrik trafolarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/44205)
14.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde facianın yaşandığı maden ocağında
kaçış ve yaşam odası bulunup bulunmadığına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44206)
15.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde facianın yaşandığı maden
ocağındaki havalandırmanın standartlara uygun
olmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44207)
16.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesindeki maden ocağında yaşanan facianın nedenine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44208)
17.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesindeki maden faciasında hayatını kaybeden madenci
sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44209)
18.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesindeki maden ocakları ile hastaneler arasında olası maden
kazalarına yönelik bir koordinasyon planı hazırlanıp
hazırlanmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44210)
19.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde maden faciasının yaşandığı
işletmede 3 ay önce bir yangın çıktığı
iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44211)
20.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, maden ocaklarının
denetimlerinde görev alan teknik nezaretçilerin ücretlerinin ilgili
işletmelerce karşılandığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44212)
21.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde facianın meydana geldiği maden ocağında
çalışan işçi sayısının zamanında
açıklanamamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44213)
22.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma
ilçesinde facianın yaşandığı maden ocağında
bulunan işçi sayısının olayın gerçekleştiği
anda açıklanmamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44214)
23.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, çiftçilerin sulama için
kullandığı elektriğin bedelinin yıllık olarak
tahsil edilmesi konusunda bir çalışmanın olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44215)
24.-
Ankara Milletvekili Zühal Topcu'nun, maden ocakları ile ilgili verilere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44216)
25.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM ile bağlı kurum ve
kuruluşlarına yönelik siber saldırılara ve internet
güvenliğinin sağlanmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44244)
26.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, TBMM yerleşkesinde erişilemeyen
bir internet sitesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44453)
27.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, TBMM'de bazı internet
sitelerine erişimde sıkıntı yaşanmasına
ilişkin sorusu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık
Yakutun cevabı (7/44654)
28.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2014 Mayıs ayı
itibarıyla TBMM ile bağlı kurum ve kuruluşlarınca
kullanılan araçlara ilişkin sorusu Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44656)
29.-
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan'ın, (9/8) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunun akıbetine ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/45032)
25 Haziran 2014
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci
Birleşimini açıyorum.
lll - Y O K L A M
A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü
hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan
Usluya aittir.
Buyurunuz Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa
Milletvekili Zeynep Karahan Uslunun, 26 Haziran Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; insanlığın bugünlerine ve yarınlarına
yönelik en büyük tehditlerin başında gelen uyuşturucu maddelerle
mücadelede uluslararası iş birliğini geliştirmek, toplumsal
farkındalığı artırmak üzere Birleşmiş
Milletler tarafından ilan edilen 26 Haziran Dünya Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü
üzerinde söz almış bulunuyorum.
Uyuşturucu
kullanımı ve bağımlılığı,
kullanıcılarına verdiği zarar kadar toplumsal dokuyu da
zehirleyen, toplumsal gelişime ket vuran uluslar üstü bir sorun olup,
ülkemiz ölçeğinde de değerlendirdiğimizde, Avrupa Birliği
ülkelerine ya da birçok ülkeye göre daha düşük seviyede seyretmektedir,
ancak yıllar içinde artış eğilimi gösterdiği,
toplumsal tabakaların her kesiminde var olduğu, gelişen
iletişim yöntemleri neticesinde İnternet üzerinden dahi kullanıcılarına
ulaştırıldığı, sınır ötesi
dağıtım ağlarıyla büyük travmalara neden olup, ortak
geleceğimize yönelik büyük bir tehdit olarak konumlandığı
da açık bir gerçektir. Birleşmiş Milletler verileri,
uyuşturucu kullanımının her yıl bir önceki yıla
göre sürekli artış eğiliminde olduğunu göstermektedir.Madde
kullanımı nedeniyle her yıl 230 bin kişinin
hayatını kaybettiği öngörülmekte ve uyuşturucu ticareti
hacminin de 600 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Ülkemizin bu
sorunla mücadelede son derece aktif ve güçlü bir tutum sergilediği,
2002-2014 yılları arasında uyuşturucu
kaçakçılığına karşı 36 farklı ülkeyle
iş birliği içinde 230 operasyon gerçekleştirildiği
belirtilmelidir.
Yapılan
çalışmalar sonuç vermiş, ülkemizin bu suç türleri
bağlamında büyük ölçüde transit ülke olma konumu
değiştirilmiş, suç örgütleri kendilerine artık yeni rotalar
aramak durumunda kalmışlardır. Ülkemizin tek başına
yaptığı eroin yakalamasının, Avrupa Birliği üye
ülkelerinin toplamından daha fazla olduğu, Birleşmiş
Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından kendi raporlarında
da belirtilmiştir.
Bu bağlamda,
uyuşturucu kaçakçılığının diğer bir boyutu
da terör örgütlerinin yaşam kaynaklarından olması ve bu konuyla
ilgili ülkemizdeki mücadelenin de terörle mücadeleye önemli bir katkı sağlamasıdır.
Ülkemizde yasa dışı uyuşturucu madde ekimine ve
beslediği büyük rant şebekelerine ve terör örgütüne karşı
mücadele kapsamında 2002-2014 yılları arasında 180.402
olaya müdahale edilmiş ve 358.342 şüpheli yakalanarak -son beş
yıl üzerinden konuşacak olursak- uyuşturucu
kaçakçılarına yönelik operasyonlarda yüzde 48, gözaltına
alınan şüphelilerinin sayısında ise yüzde 55 oranında
artış söz konusu olmuştur. Keza, geçtiğimiz hafta
yasalaşan Türk Ceza Kanununda yapılan değişikliklerle,
uyuşturucu kullanımı ve satışına yönelik
mevzuatımızın daha da geliştirilmesi de dikkate
değerdir.
Ancak, bu konunun
sadece yasal müeyyidelere yahut mücadele yaklaşımıyla
çözülemeyeceği de açıktır. Toplumsal
farkındalığı artırmak, talep düzeyini düşürecek
bilinçlenmeyi sağlamak, tedavi ve korunma olanaklarını geliştirip
yaygınlaştırmak kritik öneme sahiptir. Bu noktada bilinçli bir
nesil yetiştirebilmek ve toplum sağlığını
koruyabilmek üzere, AK PARTİ hükûmetlerinin inisiyatifiyle, Türkiye
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı
İzleme Merkezi TUBİMin kurulması ve cumhuriyet tarihinde ilk
kez Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve
Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji
Belgesinin oluşturulmasıyla, konunun paydaşı olan tüm kamu
kurumlarının bütüncül bir yaklaşımla meselelere eşgüdüm
içinde katkı sağlama imkânı doğmuştur.
Bu doğrultuda,
temsilcisi olduğum Şanlıurfanın gerçekleştirdiği
Gülümseyen Yüzler Projesi gibi pek çok proje de konuyla mücadelede hayata
geçirilmiş ve farklı illerimizde de yüz binlerce
vatandaşımıza ulaşılarak okul, aile, toplum sosyal
duyarlılığını güçlendirme çalışmaları
yürütülmektedir. Kamu spotlarının önemi, yine
duyarlılığı artırıcı kitapların
basım ve dağıtımı gibi faaliyetlerin yanı
sıra tedavi merkezlerinin sayısı artırılmış
-şu an 21 merkez üzerinden sağlık hizmeti verilmekte- olup
23üncü Dönemde Mecliste oluşturulan Madde
Bağımlılığı ve Kaçakçılığına
Yönelik Araştırma Komisyonunun da konuya yönelik parlamenter bir
katkı sağladığı belirtilmelidir.
Tüm bu
çalışmaların yanı sıra, başta Yeşilay olmak
üzere ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve ailelerinizin yüksek
hassasiyetiyle bu konuyla mücadeleye aktif katkı vermenin önemini ifade
ediyor, yarınlarımızın daha güçlü olacağı
inancıyla yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uslu.
Gündem
dışı ikinci söz, hasta tutuklular hakkında söz isteyen
Şırnak Milletvekili Selma Irmaka aittir.
Buyurunuz
Sayın Irmak
Yok.
Gündem
dışı üçüncü söz, Balıkesirin sorunları hakkında
söz isteyen Balıkesir Milletvekili Namık Havutçaya aittir.
Buyurunuz
Sayın Havutça. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Balıkesir
Milletvekili Namık Havutçanın, Balıkesirin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada, Balıkesir Susurlukta
işini, aşını, ekmeğini kaybedip sefalete mahkûm olan,
işsizliğe terk edilen Susurluk işçilerinin sorunlarını
gündeme getirmek için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bakın, bugün Susurlukta, Susurluk Belediyesi görevi
aldıktan sonra, tam 76 işçi kardeşimiz,
sendikasızlaşmayı, taşeron çalışmayı
reddettikleri için açlığa, sefalete, yoksulluğa mahkûm
edildiler. Susurluk Belediyesinin önünde her gün eylem yapıyorlar. Bu
kardeşlerimizin tek suçu, bu
insanların tek suçu, AKPli olmamak ya da insanca yaşamak için
sendikal haklarını ve insanca yaşayacak bir ücreti talep etmek.
Bu işçi kardeşlerimiz verilen işi mi yapmadılar?
Hayır. Emirlere karşı mı geldiler? Hayır. Bu insanlar
iş disiplinine aykırı mı geldiler, iş
devamsızlığı mı yaptılar? Hayır. Ama, bugün,
sırf AKPli Belediye onları bir şekilde
ayrıştırdığı için, kendinden ayrı
tuttuğu için ekmeğinden, aşından oldular, çoluk çocuk
açlığa mahkûm oldular.
Bakın, ben
size buradan söylüyorum değerli milletvekilleri: 30 Mart seçimleri
sonrasında belediye, CHPden AKPye geçti ve belediyede çalışan
127 işçiye, Belediye Başkanı, seçilir seçilmez baskı
yapmaya başladı. Bu insanlar AKPye oy vermedi diye onlara şu
teklifi getirdi: Ya benim istediğim taşeron firmaya geçeceksiniz ya
da işsiz kalacaksınız.
Bakın
değerli milletvekilleri, Belediye Başkanı bir taraftan 76 kişiyi
işten çıkarıyor, diğer taraftan 150 kişiyi de
taşeron şirket üzerinden işe alıyor. Bakın, bu
insanlar kimler: Melek Güler, dört buçuk yıldır belediyede
çalışıyor, 2 çocuğunu okutuyor; Feyza Tavukçuoğlu,
dört yıldır belediyede çalışıyor, ikiz bebekleri yeni
yürümeye başladı; Sultan Yıldız, dört yıldır
belediyede çalışıyor, üniversiteye hazırlanan 1 oğlu
var; Cemil Dalkıran, beş yıldır belediyede
çalışıyor, 1 çocuğu var; Turan Özdemir, dört buçuk
yıldır belediyede çalışıyor, 2 çocuğu var. Bunlar
insanlar.
Bakın
değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; Somadaki
faciadan sonra, 301 yurttaşımızın ölümünden sonra işçi
hakları aklımıza geldi. On iki yıllık AKP
iktidarı var. Biz ne istedik, siz neyi reddettiniz, bakın: Biz,
köylünün yaktığı mazottan aldığı yüzde 15 KDVyi
ve yüzde 30 ÖTVyi kaldırıp köylünün ucuz mazot yakmasını
istedik, siz reddettiniz; biz, asgari ücretliden vergi alınmaması
için ve bu işçilerimiz 200 lira fazla alsın diye yasa teklifi verdik,
siz reddettiniz; biz, öğretmenlerimizin, memurlarımızın
toplu sözleşme hakkı için yasa teklifi verdik, siz reddettiniz; biz
öğretmenlerimiz, memurlarımız serbest siyaset yapsın diye
yasa teklifi verdik, siz reddettiniz; biz, taşeron sistemini
kaldıralım diye yasa teklifi verdik, siz reddettiniz; biz, en son,
size, Somada yaşanan olayların araştırılmasıyla
ilgili bir araştırma önergesi verdik ve siz reddetmiştiniz ve
301 insanımız yaşamını kaybetmişti.
Bizim şu anda,
Türkiyede taşeron sistemiyle ilgili
Kamuda çalışan
kardeşlerimizin işini, aşını insanca yaşayacak
koşullarda alması için, taşeron sisteminin de
kaldırılması için büyük bir mücadele yapıyoruz ama siz her
defasında Bu teklifler CHPden geliyor
Sizin döneminizde, on iki
yıllık iktidarınız döneminde, bakın, bu Parlamentodan
işçilerin, köylülerin, emeklilerin, esnafın insanca
yaşayacağı koşulları yaratacak hiçbir yasa teklifi
geçirmediniz.
Ben buradan
işçi kardeşlerime, emeklilere, belediye önünde eylem yapan
kardeşlerime sesleniyorum: On iki yıldan beri AKP
iktidarlarının hiçbir yasası, buradan, işçinin, memurun,
emeklinin, köylünün lehine geçmemiştir. Bakın, bunları biz
teklif ediyoruz, Taşeron sistemi bir kölelik sistemidir. diyoruz. Sadece,
AKP iktidarında taşeron sisteminde çalışan işçiler 5
kat artmış. Bunların hepsi, şu anda açlık içerisinde,
yoksulluk içerisinde bir çalışma düzeninde. Oysa, Adalet ve
Kalkınma Partisi Tüzüğünün 4üncü maddesinde sosyal devlet ilkesi
olmazsa olmaz olarak tanımlanıyor. Peki, işçileri işsiz
bırakmak, aç bırakmak, sosyal devletin neresine uyuyor, adalet
kavramının neresine uyuyor? Onun için, biz diyoruz ki buradan:
İş barışının sağlanması ülkemiz için
çok önemli.
Susurluk
Belediyesinde işten atılan işçi kardeşlerimizin
ekmeğine, aşına yeniden kavuşması için Adalet ve
Kalkınma Partisinin yetkili kurullarını göreve davet ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Havutça.
Gündeme geçmeden
önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerine birer dakika söz
vereceğim.
Sayın Tüzel
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzelin, KRİSTAL-İŞ Sendikasına
bağlı işçilerin grevine ilişkin açıklaması
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dün Trakya
Lüleburgazda, grevlerinin 6ncı gününde Şişecam işçilerini
ziyaret ettim. KRİSTAL-İŞ Sendikasında
örgütlü 5.800 Şişecam işçisi, 10 fabrikada greve
çıkmış durumda. Özellikle, 3.500 civarındaki genç işçi,
asgari ücretten biraz fazla, 940 lira olan ücretlerinin iyileştirilmesi ve
ortalama ücretlerin yükseltilmesi isteğiyle, aynı zamanda da iş
güvencesi sağlanması talebiyle greve çıkmış
durumdalar, epeyce bir uzlaşma arayışından sonra.
Şişecam,
bildiğiniz gibi, İş Bankası ortaklığı ve
dünya 3üncülüğüne oynuyor; çok kazanan, ekonomide önemli bir yer tutan
şirket; kârları, ciroları, kasaları hayli şişkin
ama işçi ücretlerine artışa geldiğinde, olmadık
yalanlara ve numaralara başvuruyor; kabul edilemez durumda.
Şişecam
işçileri, 60 derece sıcaklıkta, ağır ve tehlikeli
koşullarda son derece ağır
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (Devamla)
yükler üstlenerek çalışıyorlar; seslerinin
medya tarafında duyulmasını, Meclisin de dikkate
almasını istiyorlar. Bunu dile getirmek için söz aldım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzel.
Sayın
Atıcı
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Mersinin Akdeniz ilçesinde bulunan 75. Yıl
Anadolu Öğretmen Lisesinin kapatılmaması gerektiğine
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, Mersinin Akdeniz ilçesi, ilimizin en büyük merkez ilçesidir. Bu
ilçemizde 75. Yıl Anadolu Öğretmen Lisesi vardı, diğer
öğretmen liseleri gibi kapatıldı. Bu okulun, fen lisesi
olması bekleniyordu, hem okul yönetimi hem de İl Millî Eğitim
Müdürlüğü, 75. Yıl Anadolu Öğretmen Lisesinin fen lisesi
olmasını önerdi çünkü, bu okulun tam 18 bin metrekare kampüsü var.
Ayrıca, 140 kız, 100 erkek öğrenci kapasiteli pansiyonu var.
Ayrıca, öğretmenler için 20 dairelik lojmanı var, 400
kişilik yemekhanesi var. Ayrıca, her türlü laboratuvarı,
atölyesi, spor salonları ve 6 bin kitaplık kütüphanesi var; Türkiye
genelinde pek çok alanda da birinciliği var. Fen lisesi olması
beklenen bu okul, maalesef, anadolu lisesi hâline çevrildi ve bütün Mersinden
çok büyük tepki gördü. Ben, Millî Eğitim Bakanlığının
bu konuyu ele almasını ve derhâl düzeltmesini istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın
Yılmaz
3.- Adana
Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Adanadaki taşeron
işçilerinin sorunlarına ve Hükûmetin, kuraklık ile dondan
etkilenen çiftçilere sahip çıkması gerektiğine ilişkin
açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özellikle,
taşeron işçiliği tüm ülkenin problemi olduğu gibi, Adana
ilimiz, işsizlikte Türkiyenin en çok işsizinin bulunduğu bir
ilimizdir. Bu işsizlerimiz taşeron firmalarda çalışma
imkânı doğduğunda da şöyle bir sıkıntıyla
karşılaşmaktalar: Tamamen müteahhitlerin inisiyatifine
bırakılmış bir vaziyette -ne yazık ki orada- Bugün
git, yarın gel. şeklinde üç aydır, dört aydır
maaşlarını alamadıkları bir sıkıntıyla
karşı karşıyalar. Mutlaka buna bir çözümün getirilmesi
gerektiğini düşünüyorum, bunlar ileride sosyal patlamalara neden
olabilir.
Yine, Adana
ilimiz, biliyorsunuz, bu kuraklıktan ve dondan çok ciddi manada etkilendi.
Çiftçilerimizin bu noktadaki sıkıntıları son noktaya geldi.
Hükûmet -Tarım Bakanı özellikle- birtakım tedbirler
alındığını ifade etmesine rağmen, ne yazık
ki çiftçilerimizin içerisinde bulunduğu durum içler
acısıdır. Hükûmetin, tarımın merkezi olan bu bereketli
topraklardaki çiftçilerimize sahip çıkmasını bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.
Sayın Demir
4.- Muğla
Milletvekili Nurettin Demirin, Somadaki maden kazasını protesto
etmek için eyleme katılan hekimlerin durumuna ve sağlık
personeline yapılan saldırılara karşı Sağlık
Bakanlığının önlem alması gerektiğine
ilişkin açıklaması
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Somada 301 kişinin hayatını
kaybettiği maden katliamını protesto etmek için Aydında 14
Mayıs günü eyleme katılan 8i hekim, 4ü çocuk olmak üzere, toplam 77
kişi hakkında soruşturma açılmıştır.
Halkın sağlık talepleri
dışında her türlü acısında, sevincinde, demokratik hak
ve yaşam taleplerinde, hekimler her zaman halkın
yanındadır. Bu sorumluluğu yerine getirmek için hekimler
ayrıca özel izin mi almak zorundadırlar?
Kırşehir Ahi Evran
Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisinde
Doktor Hasan Ozan Kurt bir hasta yakınının
saldırısına uğramıştır. Hekime fiziksel ve
sözel şiddetin durması konusunda göstermelik değil, ciddi,
koruyucu ve caydırıcı önlemler ne zaman alınacaktır?
Sağlık Bakanlığı önlem almamakta, ayrıca,
çalışan sağlık personeline de baskı yapmaya devam
etmektedir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Demir.
Sayın Tanal
.
5.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, Şanlıurfanın sorunlarına ilişkin
açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şanlıurfa ilinde elektrikler
sürekli kesilmekte. Sayın Bakan da burada. Şanlıurfada sulama
birlikleri nedeniyle vatandaşımız çok mağdur. Hatta,
Şanlıurfada sulama birliklerinin seçiminden dolayı insanlar
kaçırılmakta ve adam öldürme sorunları gündeme gelmekte. Bu
konuda hakikaten büyük bir sorun var.
Yine, Şanlıurfada
işsizlik çok yüksek ve had safhada. Suriyeden gelen göç nedeniyle oradaki
mültecilerin yaratmış olduğu sorunlar, Urfanın yerlisine
hem sosyal hem kültürel hem ekonomik anlamda gerçekten büyük bir yıkım getirmekte.
Urfa merkezde büyük otopark sorunu var
ve Urfa Büyükşehir Belediyesi, orada çalışan taşerondaki
işçileri işten atmakta, Urfalılar bu konuda mağdur.
Şanlıurfanın köylerinin
yolları asfaltlanmamış; hakikaten, yazın toz duman vesaire
kalkıyor, bu anlamda mağdur.
Bu sebeplerden dolayı,
Urfanın mağduriyetiyle ilgili, Sayın Bakanlığın
bu konuları ele alarak ilgilenmesini arz eder, hepinize saygılar
sunarım.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tanal.
Sayın Öğüt
6.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, eğitimde yaşanan sorunlara
ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçen yıl toplumdaki büyük
itirazlara rağmen ısrarla geçirdiğiniz 4+4+4 yasasının
olumsuz sonuçları ortaya çıkmaya başladı.
EĞİTİM-SENin araştırmalarına göre ilkokulu
bitirenlerin yüzde 80i orta kısma geçtiği hâlde 9 ve 10uncu
sınıfta okul terkleri hızlanıyor. Devam etmeyen
öğrenci sayısı 175 bini bulmuş durumda. Ortaöğrenim
zorunlu hâle gelmesine rağmen açık öğretim lisesindeki
öğrenci sayısı 2012-2013 öğretim yılında 804
bine, 2013-2014 öğretim yılında da 901 bine çıktı,
büyük bir sorun hâline gelmeye başladı. Görünüşte, eğitim
devam ediyor görünüyor.
Ayrıca,
Kadıköyde, en son, imam-hatipleşme zincirine Yeşilbahar
İlkokulu da katılmış durumda. Buraya Kadıköylülerin
büyük itirazı var. Bunun tekrar Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından değerlendirilmesini istiyor Kadıköylüler. Bu anlamda,
yeni bir imam-hatip lazımsa, bölgede herhangi bir alana imam-hatip
yapılabileceğini söylüyorlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Öz
7.- Mersin
Milletvekili Ali Özün, 26 Haziran Uluslararası Uyuşturucu
Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Gününe,
KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı işçilerin
grevine ve Mersinde bulunan Anadolu öğretmen lisesinin
kapatılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
26 Haziran, Dünya
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Günü. Bu bağlamda, madde
bağımlılığıyla tüm dünyada önemli sorun olan bu
sorunun giderilmesi için ülkemizde de AMATEMe bağlı yatak
sayısının hızlı bir şekilde
artırılması gerekiyor. Dolayısıyla, bu konuda
yetkililerden duyarlılık beklediğimi ifade ediyorum.
Yine, hafta sonu
Mersinde özellikle KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı
işçilerin grevde olduğunu gördüm. Bu fabrikada çalışanlar
çok fazla bir şey istemiyorlar; iş güvencesi, asgari ücret kadar
aldıkları ücretlerin artırılması, 60 derecelik
sıcakta çalıştıkları iş kolunun ağır ve
tehlikeli iş dalı olarak adlandırılmasını ifade
ediyorlar.
Yine, Mersin'de
anadolu öğretmen lisesinin tüm altyapısı tamamlanmış
olmasına rağmen, anlaşılmaz bir nedenle Millî Eğitim
Bakanlığının okulu kapatma ve anadolu lisesine
dönüştürme gayretleri vardır. Mersin'de, bununla alakalı ciddi
bir rahatsızlık vardır eğitim dünyasında. Millî
Eğitim Bakanlığının da bu konuda duyarlılık
göstermesini ve okulun aynı şekilde devam etmesini veya fen lisesine
dönüştürülmesi talebinin değerlendirilmesini istiyorlar.
Bilgilerinize
sunuyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öz.
Sayın Kaplan
8.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplanın, Kazım Koyuncunun ölüm yıl
dönümüne ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genç yaşta
yitirdiğimiz, Karadenizin, Laz müziğinin hırçın
çocuğu Kazım Koyuncuyu buradan bir kez daha anmak istiyoruz.
Gerçekten,
müziğiyle, duruşuyla genç yaşta kaybettiğimiz bu güzel
insan şunları söylüyordu: Sistemler çöker ama şarkılar
halkların gönlünde ilelebet sürerler. Ve şarkılarında
yaşıyor, yaşatacağız.
Saygılar duyuyoruz.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Atıcı
9.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, KRİSTAL-İŞ Sendikasına
bağlı işçilerin grevine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, Türkiyede KRİSTAL-İŞ
Sendikası grevde. Mersinde de binlerce işçi bu greve
katılıyor ve destek oluyor. Bu işçilerin istediği bir tek
şey var hak ettikleri alın terinin
karşılığını istiyorlar. O nedenle, Meclis olarak
bu işi siyasi partiler üstü bir iş olarak görüp işçilerin
alın terinin karşılığının verilmesini
hepimiz desteklemeliyiz. Eğer bunu yaparsak bir ortak yol bulunur ve
Türkiyede alın terinin, emeğin karşılığı
bir şekilde ödenmiş olur, hepimiz de bundan rahat ederiz.
Ben buradan grevdeki bütün arkadaşlarımı
selamlıyorum, haklı ve onurlu direnişleri
karşısında saygıyla eğiliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Atıcı.
Son olarak Sayın Öğüt
10.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı
işçilerin grevine ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de buradan, Türkiye'nin yüz akı
Şişecam fabrikasında çalışan KRİSTAL-İŞ
üyesi sendikalı işçilerinin yanlarında olduğumuzu belirtmek
istiyorum. Şişecamın, bu anlaşmada mutlaka onların
yanında destek olması gerektiğini düşünüyorum. Onlara
verilmiş olan 93 kuruşluk komik zam talebinin de hemen geri çekilmesi
gerektiğini düşünüyorum. Çünkü işçiler büyük bir şeyle
boykot ederek onlara gerekli dersi veriyorlar, 93 kuruşu, bulunduğu
bankaya yatırıyorlar, Bizim buna ihtiyacımız yok. Biz,
asgari bir geçim istiyoruz, çoluk çocuğumuzla onurlu bir şekilde
yaşamak istiyoruz. diyorlar.
Kristal-İş üyelerini, işçilerini buradan
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı
ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Makedonya Meclis
Başkanı Trajko Veljanoski ile Danimarka Parlamento Başkanı
Mogens Lykketoftun beraberlerinde birer Parlamento heyetiyle birlikte ülkemizi
ziyaret etmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 19/6/2014 tarih ve 73 sayılı Kararıyla
uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1513)
24/6/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Makedonya Meclis
Başkanı Trajko Veljanoski ile Danimarka Parlamento Başkanı
Mogens Lykketoft'un beraberlerinde birer Parlamento heyeti ile birlikte,
ülkemizi ziyaret etmeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 19/6/2014 tarih ve 73 sayılı Kararıyla
uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetlerin ülkemizi ziyaretleri, 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunun 7nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Ayşe Nur
Bahçekapılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının,
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu
Başkanı Oya Eronat başkanlığında,
Hırvatistan Parlamentosu Turizm Komisyonunun ev sahipliğinde 10-13
Eylül 2014 tarihlerinde Zagrebde düzenlenecek olan Sürdürülebilir Turizmin
Karşılaştığı Zorluklar, Kültürel Miras ve
Çevrenin Korunmasının Geliştirilmesi konulu Avrupa
Parlamentolar Arası Konferansa katılması Genel Kurulun 3/6/2014
tarihli 96ncı Birleşiminde kabul edilen heyeti oluşturmak üzere
siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimlere
ilişkin tezkeresi (3/1513)
25/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanı Oya Eronat
başkanlığında Komisyon üyelerinden oluşan bir heyetin;
Hırvatistan Parlamentosu Turizm Komisyonunun ev sahipliğinde, 10-13
Eylül 2014 tarihlerinde Zagreb'de düzenlenecek olan "Sürdürülebilir
Turizmin Karşılaştığı Zorluklar: Kültürel Miras
ve Çevrenin Korunmasının Geliştirilmesi" konulu Avrupa
Parlamentolar Arası Konferansa katılması hususu Genel Kurulun 3
Haziran 2014 tarihli 96'ncı Birleşiminde kabul edilmiştir.
28/3/1990 tarihli
ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesi
uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Ayşe Nur
Bahçekapılı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Vekili
Oya
Eronat (Diyarbakır)
İbrahim
Korkmaz (Düzce)
Zülfü
Demirbağ (Elâzığ)
Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
D.
Ali Torlak (İstanbul)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, önergeleri ayrı ayrı okutacağım.
2'nci sırada
okutacağım Meclis araştırması önergesi 500 kelimeden
fazla olduğu için önerge özeti okunacaktır ancak önergenin tam metni
Tutanak Dergisi'nde yer alacaktır.
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin, kolluk kuvvetleri
tarafından uygulanan şiddetin hukuki, siyasi ve toplumsal nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/990)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de polis
şiddetinin geldiği noktayı istatistiki bilgilerle ortaya
konulması, polis şiddetinin yaygınlaşmasının
hukuki, siyasi ve toplumsal nedenlerinin araştırılması, bu
şiddetin artmasına neden olan yasaların incelenmesi ve
vatandaşı esas alan insan hakları temelinde yasaların
oluşturulması amacıyla raporların hazırlanması
için araştırmaların yapılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken
(Bingöl)
9)Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Türkiye'de 2007 yılında evine dönerken bir
polis kurşunuyla öldürülen Baran Tursun olayı ile polis şiddeti
bir kez daha gündeme gelmiştir. Bu olay polis şiddetinin Türkiye'de
geldiği düzeyi bir kez daha sorgulanmasını
sağlamıştır. Haziran 2007'de Polis Vazife ve Salahiyetleri
Kanununda yapılan değişiklik sonucu polise ölümcül güç kullanma
konusunda geniş takdir yetkisi verilmesi ve keyfî durdurma, arama
uygulamasının teşvik edilmesiyle birlikte
artmıştır. Bu yetkilerin artmasıyla, en son yine medyaya
yansıyan bir görüntüde Fatihte bir kişinin ailesi önünde polisler
tarafından bayılıncaya kadar dövülmesi göstermiştir ki
polis şiddeti sadece karakollarda değil sokakta, üniversitelerde de
kendini göstermektedir. Mevcut kanunlarla polislerin yetkilerinin çok
geniş olması ve polisin suç işleme hakkı var kabul edilerek
yetkilendirmenin söz konusu olması polis şiddetinin her alanda
yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
İnsan hakları örgütlerinin verilerine göre
özellikle 2007'deki yasa değişikliğinden sonraki iki yılda
polis tarafından öldürülenlerin sayısı artarak 64 kişiyi
bulmuştur. Sadece 2012 yılının ilk 5 ayında
gözaltında şüpheli 4 ölüm gerçekleşmiştir. 52 kişi
polis tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kalmışken
173 kişi bu durumdan mağdur olmuştur. Türkiye İnsan
Hakları Kurumunun verilerine göre, 2012 yılında toplam 2.353
kişi Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasından
dolayı gözaltına alınırken, 569 kişi
tutuklanmıştır. İnsan Hakları Örgütünün raporuna göre,
2011 yılında yargısız infazla 57 kişi öldürülürken 130
kişi yaralanmıştır, 16 sivil vatandaş sınır
bölgelerinde yargısız infazla öldürülmüştür, 36 kişi
gözaltında ölmüştür. Polis ve asker intiharları, şüpheli
ölümler 74 kişiyi bulmuştur.
Uzmanlar, artan polis şiddetinin ve kolluk
kuvvetlerinin saldırgan davranışlarının
arkasında, denetimsizliğin, yargı mensuplarının kolluk
görevlilerini koruyucu tutumlarının ve
cezasızlığın olduğunu belirtmektedir. Polis
şiddetine tanık olan pek çok kişinin polisler aleyhine
tanıklık yapmadıklarından dolayı bu tür polis
şiddeti tanıklıklarına ciddi koruma tedbirlerinin
getirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Ne yazık ki hukuk sürecinde
görevliler sadece açığa alınabilmektedir ya da çoğu zaman
başka bir yere görev yapmaya gönderilmektedir. Medyaya yansımayan
vakalarda ise polis şiddetini engelleyici hiçbir şey
yapılmamaktadır. Mevcut yasaların vatandaşı
değil, devleti ve devletin güvenlik gücünü koruduğu ve polise
sınırsız yetki vermesinden dolayı polis şiddeti
giderek yaşamın her alanında artmaktadır. Güvenlik
konseptiyle içerisindeki bu yaklaşım, her vatandaşı
potansiyel suçlu olarak görmektedir ve en temel ve dokunulmaz hak olan
yaşam hakkını hiç düşünmeden ihlal edebilmektedir. Gelinen
bu boyut, Türkiye'nin insan hakları karnesi ve demokrasisi
açısından çok büyük bir yaradır. Polisin yetkilerinin
daraltılarak, net ifadelerle yetki alanları belirlenmeli ve
vatandaşı esas alan, insan hakları evrensel ilkelerine göre
yasaların uygulanması ve yargının çalışması
sağlanmalıdır. Bu bağlamda, devletin elinde ciddi bir polis
şiddeti verisi ve bilgisi bulunmadığı gibi bu konu üzerinde
de durulmadığı açıktır. Türkiye'de polis
şiddetinin geldiği noktanın istatistiki bilgilerle ortaya
konulması, polis şiddetinin yaygınlaşmasının
hukuki, siyasi, toplumsal nedenlerinin araştırılması, bu
şiddetin artmasına neden olan yasaların incelenmesi ve
vatandaşı esas alan yasaların oluşturulması için,
raporların hazırlanması için, araştırmaların
yapılması için bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını
önermekteyiz.
2.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata ve 22 milletvekilinin, Mıhellemilerin
yaşadıkları sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/991) (x)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de
yaşayan halklardan biri olan Mıhellemilerin
yaşadıkları sorunların tespiti ve çözümü amacıyla
Anayasanın 98'inci ve İç Tüzükün 104üncü ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ederim. 22/6/2012
1) Ayla Akat Ata (Batman)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) İdris
Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14)
Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel
(İstanbul)
16) Mülkiye
Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici
(Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe özeti:
Mıhellemiler
yoğunlukla Batman, Mardin, Şırnak, Siirt ve Midyat çevresinde
yaşayan otantik halk topluluklarından biridir. Türkiye'de
yaklaşık olarak 800 bin Mıhellemi'nin
yaşadığı bilinmektedir.
Dildeki
benzerliklerden hareketle Mıhellemiler ile üç bin yıl önce bölgede
yaşamış olan Akadlar arasında tarihsel bir bağ
kurulmaktadır. Dünya genelinde 3 milyon Mıhellemi'nin
yaşadığı ileri sürülmektedir. Çoğunluğu Müslüman
olmakla beraber, farklı dinlere mensup Mıhellemilerin de
bulunduğu bilinmektedir. Arapça'nın bir lehçesi olan
Mıhellemiceyi konuşan Mıhellemilerden Müslüman olanlar
kendilerini Arap halkının bir parçası gibi hissetmektedir.
Farklı etnisitelerden
gelen diğer halklar gibi, Mıhellemiler de birçok mağduriyet
yaşamaktadır. Ana dilde eğitim hakları tanınmamakta,
çocuklarına ana dillerinde isim vermeleri engellenmektedir.
Yaşadıkları köy, mezra gibi yerleşim yerlerinin isimlerinin
kendilerine danışılmadan değiştirildiğiyle de
karşılaşmışlardır. Kamusal alanda dille ilgili
pek çok kısıtla karşılaşmakta, Türkçe
dışındaki dillere getirilen yasaklar onları da mağdur
etmektedir. Kültürel ve etnik asimilasyon sonucu kültürel varlıkları
ciddi bir tehdit altındadır.
Mıhellemilerin
yaşamın birçok alanında uğradığı
ayrımcılık özellikle genç kuşak açısından
kimliklerini ifade etmede zorluk yaşamayı doğurmuştur.
Sosyolojik olarak bu halkın yapısında önemli ölçüde olumsuz
sonuca sebep olan bu durumun üstesinden gelinmesi, hem toplumsal
hoşgörünün hâkim kılınması hem de demokrasinin
içselleşmesi açısından elzemdir.
Mıhellemilerin
yaşadıkları bir diğer sorun ise sayıları yüz
binleri bulan ve Türkiye'de yaşamayan akrabalarına ilişkindir.
Aslen Türkiyeli Mıhellemilerin büyük çoğunluğu Suriye, Irak ve
Lübnan'da yaşamaktadır ve bu ülkelerde kendilerine
vatandaşlık hakkı verilmemiştir. Yıllardır
vatansız ve kimliksiz yaşayan bu insanlara Türkiye Cumhuriyeti
tarafından da vatandaşlık hakkı verilmemiştir.
Türkiye'nin bu durumdaki Mıhellemilerin sorununa bir çözüm bulması ve
vatandaşlık hakkı tanıyarak Türkiye'ye geri
dönüşlerinin sağlanması için maddi ve hukuki düzenlemeler
yapması gerekmektedir.
Mıhellemilerin
varlığı, içinde yaşadıkları coğrafyanın
halkı dışında neredeyse hiç bilinmemekte, kültürlerini
tanıtabilmeleri için hiçbir imkân sağlanmamaktadır. Kendi
örgütlenmeleri önünde ciddi engeller bulunmaktadır. İktidarın
açılım olarak ileri sürdüğü demokratikleşme hamlelerinin
sözde kalması nedeniyle mevcut durumlarında bir iyileşme
olmamıştır. Sayılan problemlerin dışında bir
diğer sorunları da mülkiyetle ilgilidir. Özellikle, doğu ve
güneydoğu bölgesinde tapu ve kadastro kanunlarından kaynaklı problemler
Mıhellemileri önemli ölçüde etkilemiştir. Kişilere Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşundan önce atalarından miras kalan işlenmiş birçok
bağ, bahçe, tarla haksız yere hazine malı, mera, ortak mal gibi
tescillenmiş tanımlarla vatandaşların elinden
alınmıştır.
Günümüzde hazine
malı olarak belirtilen yerler ilgili yerleşim birimlerindeki
zenginlere ve arazi mafyasına satılarak adaletsiz uygulamalara yol
açılmaktadır. Tarihsel olarak kendilerine ait olduğuna
inandıkları toprakların bu şekilde adaletsiz biçimde el
değiştirmesi insanlarda haklı bir huzursuzluğa sebep
olmaktadır. Bu uygulamalar cinayete kadar varabilen adli vakalara sebep
olduğu gibi, ekonomik olarak zaten zor koşullarda olan
Mıhellemilerdeki mağduriyet olgusunu güçlendirmektedir.
Türkiye'de
Mıhellemilerin kendi kimlik, dil ve kültürlerinin
tanıtılması, korunması ve geliştirilmesi amacıyla
kurulan tek örgüt olan, Mıhellemi Dinler, Diller ve Medeniyetler
Arası Diyalog Derneği çeşitli baskılara maruz
bırakılarak kapatılmak istenmektedir. Mıhellemiler,
öncelikle dernekler üzerindeki bu baskıların ortadan kalkması,
kendi kimlik ve kültürlerinin tanınarak korunup geliştirilmesi,
Mıhellemice yazılı, görsel gazete, dergi, radyo, televizyon ve
diğer medya iletişim araçlarından yararlanmayı
istemektedir. Mülkiyet problemine ilişkin olaraksa tapu ve kadastroda
inceleme ve düzenlemeler yapılarak çatışmalara neden olabilecek
yanlış uygulamaların bir an önce düzeltilerek hak sahiplerine
haklarının iade edilmesi ve sürgünde kimliksiz yaşayan
akrabalarına devletin bir an önce sahip çıkmasını
beklemektedirler.
Mıhellemilerin
yaşadıkları sorunların tam anlamıyla tespit edilmesi
ve çözülmesi amacıyla ileride arazi tartışmasından
çıkabilecek bir çatışmaya engel olabilmek,
yurtdışında sürgün hayatı yaşayan
vatandaşlarımızın ana yurtlarına dönüşlerini
sağlayabilmek için Meclis araştırma komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederim.
3.- Ordu
Milletvekili İdris Yıldız ve 20 milletvekilinin, Ankara metro
inşaatlarıyla ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/992)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
37
yaşındaki yurttaşımız Kadir Sevim ülkemizin
başkentinin en merkezi yerinde, en stratejik yerinde (Hava kuvvetleri
Komutanlığı önü, Genelkurmay Başkanlığı
karşısı) ve başkentin en işlek yerlerinden biri olan
İnönü Bulvarı'nda kaldırımda yürürken altında metro
çalışması yapılan kaldırımın göçmesi
sonucunda hayatını kaybetmiştir. Bu durum Ankaralılarda
Ankara metro inşaatlarının güvenilirliği konusunda ciddi
soru işaretleri yaratmıştır. Kazanın nedeninin
araştırılması için başvuran çeşitli meslek
kuruluşlarına bu imkân tanınmamaktadır. Kazanın nedeni
eğer "uzun süre bitirilememiş metro inşaatları"
olarak tarihe geçen Ankara metro hattı çalışmaları
"uzun atıl bırakılma sürecinden kaynaklı
artmış risk"ten kaynaklanıyor ise bunun değerlendirme
çalışması yapılmasını, yok eğer yeni
başlayan çalışmadan kaynaklanmış ise bunun
saptanması hayati hâle
gelmiştir. Bu süreç, kaza nedeniyle başlayan adli sürecin
dışında ondan bağımsız geleceğe yönelik
olarak alınacak teknik önlemlerin başlayacağı bir süreçtir.
Bu bağlamda, Ankara metro inşaatlarının mevcut
sorunlarının saptanması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.
1) İdris
Yıldız (Ordu)
2) Namık
Havutça (Balıkesir)
3) Özgür Özel (Manisa)
4) Turgut Dibek (Kırklareli)
5) Haydar Akar (Kocaeli)
6) Erdal Aksünger (İzmir)
7) Nurettin Demir (Muğla)
8) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
9) Sena Kaleli (Bursa)
10) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
11) Ahmet
Toptaş (Afyonkarahisar)
12)
Yıldıray Sapan (Antalya)
13) Orhan Düzgün (Tokat)
14) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
15) Celal Dinçer (İstanbul)
16) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
17) Doğan
Şafak (Niğde)
18) Engin Altay (Sinop)
19) İlhan
Cihaner (Denizli)
20) Müslim
Sarı (İstanbul)
21) Veli
Ağbaba (
Malatya)
Gerekçe:
Ankara
Büyükşehir Belediyesince, Batıkent-Sincan, Kızılay-Çayyolu
ve Tandoğan-Keçiören hatlarının her biri belirli ihale bedelleri
ve belirli bitirme zamanları ile ihale edilmiş, her biri için
şaşaalı temel atma törenleri düzenlenmiştir. Ancak, bu
hatların bir durağı dahi yıllar geçmesine rağmen
açılmamış, açılamamıştır. Ancak, metro her
seçim vaatlerinin en önemli malzemesi olmuştur. "Ankara'da bitmek
bilmeyen metro inşaatları" olarak tarihe geçen Ankara metro
hattı çalışmaları 2005 yılında tamamen
durmuş, Aralık 2011 tarihine kadar kaderine terk edilmiş ve bu
tarihte Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığına devredilmiştir.
Bu hatların
her birinde halkımızın parası harcanmış ve
sonunda Ankara Büyükşehir Belediyesi bitiremediği metro
inşaatlarını Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığına devredip kenara çekilmiştir. Bu durum
Bitirilememiş olan metro hatlarının finansal kaynakları ve
bütçeleri belirlenmemiş durumda mı ihaleye çıkarıldı?
Şayet böyle ise o zaman İhale Yasası gereği ihale
edilmemiş olması gerekmez miydi? sorularını akıllara
getirmektedir.
Uzun beklemeler
sonucu Ankaralı vatandaşlarımız mağdur olmuş ve
bundan sonra iki yıl daha mağdur olacağı açıkça görülmektedir.
Metro hattı çalışmalarının bitirilememesi, inşaat
hâlindeki metro istasyonlarının, tünel ve hemzemin yolların
hizmete girmeden kullanılamaz hâle gelmesine neden olmuştur. Metro
yapımı sürecinde İnşaat Mühendisleri Odasınca
yapılan tespitlerde raylı sistem hattındaki istasyon ve
yolların yapımında kullanılan demirlerin küflendiği,
yapılan tünel güzergâhlarının duvarlarında ise çatlaklar
oluştuğu gözlenmiştir. Ancak bu durumdan ve
vatandaşlarımızın yaşadığı
mağduriyetten dolayı Büyükşehir Belediyesi hiçbir şekilde
sorumluluk almamaktadır. Bunun yanı sıra, metro
inşaatını devralan Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, bu zamana kadar metro
inşaatının denetimini yapmayarak ve önleyici tedbirleri almayarak
Büyükşehir Belediyesini âdeta gözetmiştir. Tümüyle metroya
ayrılması gereken bütçenin nereye harcandığı
bilinmediği gibi bu tür konuların Yapanın yanına kâr
kalır. mantığıyla devam ettirilmesinin
vatandaşlarımızın devlet kurumlarına ve belediyelere
olan güvenini zedeleyeceği aşikârdır.
Uzun süre kaderine
terk edilen metro inşatlarının yapımının
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına
geçişiyle birlikte, uzun süre atıl bırakılma sürecinden
kaynaklı risk değerlendirme çalışması
yapılıp yapılmadığı kafalarda soru işareti
yaratmaktadır. Çalışmaların hızla ama gerekli
tedbirler alınmadan yapılmaya başlanmasının
sonuçları sonradan telafi edilemeyecek sonuçlar doğurabilir.
Bu nedenlerle, Ankara metro inşaatlarının
mevcut sorunlarının saptanması ve alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırma komisyonu kurulması yerinde olacaktır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve daha sonra
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk ve arkadaşları
tarafından, Irakın Musul kentinin IŞİD terör örgütünce
işgal edilmesi ve bununla bağlantılı gelişmeler
hakkında 18/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 25 Haziran 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 25/6/2014 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından,
grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzükün 19uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup Başkan
Vekili
Öneri:
İstanbul
Milletvekili Osman Korutürk ve arkadaşları tarafından,
Irak'ın Musul kentinin IŞİD terör örgütünce işgal edilmesi
ve bununla bağlantılı gelişmeler hakkında 18/6/2014
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
verilmiş olan genel görüşme önergesinin (13 sıra no.lu), Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 25/6/2014 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Önerinin lehinde İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk
Buyurunuz
Sayın Korutürk. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, Musulda IŞİDin
işgaliyle meydana gelen ve Irakın tamamına yayılma
istidadı gösteren çok önemli gelişmelerle ilgili olarak Irak
Türkmenlerinin karşı karşıya kaldıkları durum karşısında
Türkiye ne yapabilir, onu konuşalım diye bir Türkiye Büyük Millet
Meclisi genel görüşmesi açılması talebini görüşüyoruz.
Çok dikkat çekici
buluyorum ki bu kadar önemli ulusal meseleler, bu kadar büyük millî meseleler
konuşulduğu zaman Meclis salonları neredeyse bomboş.
Şurada sayacak olsam, Adalet ve Kalkınma Partisinden 10 kişiyi
ancak geçer ama çok önemli konular konuşuyoruz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) 12 kişi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Burada kaç kişi var?
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) CHP Grubunda kaç kişi var?
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (Devamla) Bizim grubumuzla sizin grubunuzu mukayese ettiğiniz
zaman bizim sizden 3 misli daha kalabalık olduğumuzu görürsünüz.
Şimdi,
şöyle düşünüyorum
Neyse, mühim olan o değil, mühim olan
şu: Yani biz bunları Mecliste konuşacağımıza,
acaba diyorum, basın toplantısı yapsak da basın
toplantısında açıklasak daha iyi mi olur? Çünkü Meclisin bu
konulara duyarsız kaldığını görüyoruz, Türkmenlerin
konusuna.
Bakın,
Türkmenler konusunda, dün Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad
Salihi ve beraberindeki heyet Ankaraya gelmiş. Ankarada Sayın
Dışişleri Bakanı bu heyeti kabul etmiş. Bakanla
heyetin arasındaki konuşmayı takip ettiğimiz zaman, hep
nasihatten ibaret olduğunu görüyorsunuz: Şöyle yaparsanız iyi
olur, böyle yaparsanız kötü olur, mezhepçilik yapmayın, aranızda
bölünmeyin. Irak Türkmenleri arasında mezhepçilik hiç olmadı.
Ben Irak konusunda
hasbelkader çok uzun çalışmış bir
arkadaşınızım. Irak Türkmenleri Türkmen kimliğini hep
muhafaza ettiler ve Türkmen kimliği içerisinde de mezhep
farklılıkları Irak Türkmenlerini hiçbir zaman birbirlerine
düşürmedi. O derece ki Velayati Fakih dolayısıyla Şii
oylarıyla birlikte oy kullanmak durumunda olan Iraklı Şii
Türkmenler daha sonra Meclise girdikten sonra, Mecliste, Türkmen cephesinden ve
diğer partilerden gelmiş olan Sünni Türkmenlerle bir arada Türkmen
kimliğini orada muhafaza etmeye çalıştılar.
Türkmen
kimliği dediğimiz nedir? Türkmen kimliği, Irakın
doğal unsurlarından, Irak halkının tabii
katmanlarından biridir. Irakta Arapların, Kürtlerin ne kadar
hakkı varsa Türkmenlerin de o kadar hakkı vardır ama Irak
Türkmenleri bu haklarını hiçbir zaman istedikleri gibi elde
edemiyorlar; bugün de çok ciddi bir vahşetle karşı
karşıya, kendi bulundukları yerlerden kaçmak zorunda
kalıyorlar. Telafer boşaltılmış, Tuzhurmatu
boşaltılmış, Tazehurmatunun ne olduğu belli
değil, Diyalada, vesaire yerlerde Türkmenler son derece zor durumda.
Hükûmet de bunlarla yapmış olduğu görüşmelerde nasihatlerde
bulunuyor: Birbirinizle iyi geçinin, mezhep farkı, ayrımı
yapmayın, şuraya şöyle yapın, buraya böyle yapın.
Yapılması gereken şeyler mezheb şu, bu, bunlar değil,
pratik tedbirlerin alınmasıdır. Hükûmetin doğrudan
doğruya bu işin içerisine girmesi lazım ve bu işin içine
girdiği zaman da bunu önce Irak Merkezî Hükûmeti, sonra nispeten
refahın ve istikrarın bulunduğu diğer bölgelerin
yönetimleri ve bu arada Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle koordine ederek
Türkmenler için bir çıkış ayarlaması, düzenlemesi, ondan
sonra da Türkmenlerin tekrar yerlerine salimen dönmelerini sağlayabilmesi
lazım. Eğer Meclis görüşmesi açılsaydı, sayın
grup başkan vekillerinin çok itiraz ettiği gibi burası bu kadar
az kalabalık olmasaydı, bizim belki burada bu önereceğimiz
planı Adalet ve Kalkınma Partisi alır, yürütür, uygulardı,
biz bundan dolayı hiç gocunmazdık Bizim
hazırladığımız planı siz sahiplendiniz. diye. Bu,
memleketin bir meselesi, Türkmenlerin meselesi, bu meseleyi hep beraber
götürmek lazım. Biz yapmayalım, siz yapın ama bunu Meclis içerisinde
görüşelim.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, yapılması gerekenler nedir, bunu madde
madde size söyleyeyim. Daha sonra zabıtlardan okursunuz
ilgileniyorsanız ama ilgilenmeniz lazım diye düşüyorum.
Şimdi, Hükûmetin alması gereken acil tedbirler arasında, Irak
Hükûmeti, hayatta kalma mücadelesi veren Türkmenlere karşı merkezî
yönetim olarak sorumluluklarını yerine getirmeye davet edilmelidir.
Bunu uluslararası toplumun ortak çağrısı şekline
getirecek girişimlerde Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bulunmalıdır.
Hükûmet, Türkmenlerin maruz kaldığı insanlık
dışı ve önü alınmadığı takdirde
kıyım harekâtına dönüşecek müdahalelere karşı
gerekli önleyici ve caydırıcı tedbirleri almak ve bunları
uluslararası toplumla eşgüdüm içerisinde uygulamaya koymak iradesine
sahip olduğunu açıkça ifade etmeli ve bu yolda bir açıklama
yapmalıdır. Bu açıklamada Türkmenler için güvenli ve insani
koşulları yerine getirecek bir insani yardım operasyonu
başlatılması için Türkiye'nin ikili ve uluslararası iş
birliğine hazır olduğu unsuru da yer almalıdır.
Türkmenlerin
güvenliklerinin sağlanması, insani yardım ve bu
yardımın ulaştırılması için gerekli insani destek
harekâtına yetki temelini sağlamak amacıyla Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin alacağı karara Türkiye öncülük etmeli,
böyle bir karar alınması için öncü girişimlerde
bulunmalıdır. Bu bağlamda, yardım harekâtına Irak
için, Iraklıların ortak harekâtı niteliği
kazandırabilmek için Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle de iş
birliğine olanak sağlayacak mekanizmalar geliştirilmeli ve Irak
Merkezî Yönetimi bu iş birliği mekanizmalarına doğru imale
edilmeli, bu mekanizmalarla iş birliği yapmaya ikna edilmelidir.
Aynı zamanda, Irak Merkezî Yönetiminin bilgisi dâhilinde, Kürdistan
Bölgesel Yönetimi, Irakın toprak ve siyasi bütünlüğünü tehdit eden
gelişmelerle, merkezî yönetimle ortaklaşa oluşturacağı
siyasi önlemlerle birlikte mücadele etmeye yönlendirilmelidir.
Türkmenlerin
yaşadıkları dram daha da derinleşmeden yukarıda
önerilen girişimlerle eş zamanlı olarak,
sınırlarımıza da yakın ve biraz önce söylediğim
gibi, daha istikrarlı olan, ulaşım olanaklarına da sahip
bulunan Zaho bölgesinde Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle iş birliği
hâlinde insani yardım kampları oluşturulması
planlanmalı ve Telaferden, Tuzhurmatudan, Diyaladan, başka
yerlerden ayrılan, geçici olarak memleketlerine, evlerine gidemeyen
Türkmenler bu bölgelerde güvenlik içinde iskân edilmelidir. Türkiye,
uluslararası yardım malzemelerinin gerekli teslimat merkezlerine
güvenli şekilde ulaştırılması amacıyla lojistik
imkânlarını uluslararası yardım operasyonunun kullanımına
sunabileceğini ve gerekli kolaylıkları
sağlayabileceğini de açıklamalıdır. Söz konusu insani
yardım girişimlerine ilave olarak, Telafer başta olmak üzere,
Türkmenlerin yaşadığı bölgelere yönelik olası
saldırılara ön almak ve bunları caydırmak üzere bir askerî
hazırlık yapılması gerekliliği de gözardı
edilmemelidir. Irak içerisinde çatışma ortamının
tırmanması hâlinde sadece Türkmenlere yapılacak bir insani harekâtın
çapı genişletilerek ileriki safhada başka gruplar için de ortaya
çıkabilecek insani trajedilerin önüne geçebileceği cihetle
Birleşmiş Milletlerin ve insani yardım operasyonlarını
yürüten uluslararası organ ve yan kuruluşların
başından itibaren devrede olmaları ve destek sağlamalarının
da temini gerekmektedir.
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlar, Irak içerisinde çatışma
ortamının tırmanması hâlinde sadece Türkmenlere
yapılacak bir insani destek harekâtının çapı
genişletilerek ileriki safhada başka gruplar için de ortaya
çıkabilecek insani trajedilerin de önüne geçilebileceği için
Birleşmiş Milletlerin baştan itibaren katkı ve desteği
sağlanmalıdır.
Şimdi, bütün
bu konuları daha etraflı bir plan çerçevesinde konuşup,
tartışabilmeye biz hazırız. Bütün bu konularda -yol
göstermek tabirini belki Hükûmet sevmeyecektir ama- bilgi ve deneyim birikimimizi
Hükûmetle paylaşmaya hazırız. Hükûmeti, Türkmenlere nasihatte
bulunmak, faydalı nasihatler söylemek Şunu şöyle yapın,
bunu böyle yapın. şeklinde sözlerle geçiştirmek ve bir
kısım basit yardım malzemesini Kızılay
aracılığıyla oradaki perişan kitlelere sevk etmekle Görevimi
yaptım zehabından ayrılmaya davet ediyoruz.
Hükûmeti süratle,
bu söylemiş olduğumuz çerçevede, kendilerinin de
geliştirecekleri ilave planları işleme koyarak
Birleşmiş Milletleri, Birleşmiş Milletlerin insani
yardım kuruluşlarını, Irak Merkezî Hükûmetini, Kürdistan
Bölgesel Yönetimini, Türkmen Cephesi ile diğer Türkmen
kuruluşlarını ve bütün Türkmen unsurlarını Türkiyenin
imkânlarıyla birleştirmeye ve Türkiyenin ön aldığı
bir operasyonu süratle başlatmaya davet ediyoruz. Bu gibi bir operasyonu
konuşabilmek için de Türkiye Büyük Millet Meclisinin vakit geçirmeden bu
konuda bir genel görüşme açmasını telkin ve tavsiye ediyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korutürk.
Aleyhinde Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancı
Buyurunuz
Sayın Bostancı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
öncelikle CHPye bu önergesi için çok teşekkür ediyorum. Çünkü Türkiyenin
dışarıda, yakın çevresinde yaşamış
olduğu toplumsal ve politik problemlere ilişkin mutlak surette
geniş bir tartışma, katılımcı bir
tartışma, birtakım müzakerelerin yapılması ve
bunlardan beslenecek politikaların pratiğe taşınması
mühim.
Türkiye,
çevresiyle sosyokültürel devamlılığı olan bir ülke. Herkes
ulus devletler kurdu ama geçmişin toplumsal ve politik gerçekliği
ulus devletlerin bu sınırlarıyla çok örtüşmüyor,
geçmişin hayaleti de bu ülkelerin üzerinde ve geleceğinde. Nitekim
Irakta bugün yaşanan krizin, Suriyede yaşanan krizin Türkiyeye
etkileri ve Türkiye politikalarının buraya olan etkileri,
geçmişteki o sınırları aşan sürekliliğin bir
neticesidir. Bizim yaklaşımımız, bu tür sosyokültürel
devamlılıkların herkes için fayda sağlayabilecek bir
biçimde nasıl kullanılabileceğidir. Ama eğer bunu
yapamazsanız, sizin için fayda sağlayacak olan bu unsurlar size bir
maliyet şekline de dönüşebilir. İktidarın bu konuda çok
dikkatli bir politika sürdürdüğü hususunu belirtmek isterim.
Irakta Saddam sonrası yaşanan kriz dönemi
orada herkes için çok ciddi bir güvenlik endişesi doğurdu. Bugün
çeşitli semboller yahut da ideolojik anlatılar üzerinde yürütülen
tartışmaların temelinde güvenliğe ilişkin kaygı
var. Bir bölgede, bir coğrafyada insanlar kendilerini güvensiz
hissettiklerinde silahlanmayı, mevcut politik müktesebatlarını
şiddete dayalı bir şekilde oluşturmayı,
varlıklarını korumak için amansız bir mücadelenin içine
girmeyi kendi kaderleri bakımından gerekli görmeye başlarlar.
Dolayısıyla, bunu şunun için söylüyorum: Genellikle Orta
Doğuda kan, vahşet, ölüm meseleleri
anlatıldığını bunun İslamla, bunun bölgedeki
insanların az gelişmişliğiyle bağlantılı bir
okuma vardır; bu okumanın çok haksız olduğunu belirtmek
için söylüyorum. Uzun yıllar Lübnanda, Irakta, Suriyede yaşanan
huzursuzluklarda esasen orada çok farklı kültür ve inançtan olan
insanların, benzeri sertliği, şiddeti ve vahşeti
gösterdiklerini görürüz. Yahudiler de aynı şekilde davranmışlardır
bölgedeki bu güvensizlik ortamı dolayısıyla. Nitekim İsrail
devletinin tutumuna ve politikalarına baktığımızda
bunu teyit edecek sayısız örnek görülür. Hristiyan örgütlenmeler de
aynı şekilde davranmışlardır. İslamın
içerisindeki çeşitli versiyonlar hâlindeki, segmentasyonlar hâlindeki
örgütlenmeler de bu şekilde davranmışlardır.
Bunu şunun için belirtiyorum: Bir, bölgedeki
gelişmeleri doğru okuyabilmek için oradaki kültürel referanslara
gönderme yerine, oradaki toplumsal güvensizliğin ne kadar önemli
olduğunu ve eğer biz vahşete ve zulme karşı
çıkacaksak, her şeyden önce -sadece biz derken Türkiyeyi
kastetmiyorum, dünya kamuoyunu da kastediyorum- barış istiyorsak
orada, toplumsal güvenliği sağlayıcı tedbirleri almak
lazım geldiğine ilişkin bir politikanın ancak bunu
sağlayacağı hususudur. Yoksa, daha baştan bir
önyargıyla şiddet ve İslam, şiddet ve az
gelişmişlik, şiddet ve Zaten bu Orta Doğu halkları
böyledir. şeklindeki ta Antik Yunana kadar uzanan bir düşüncenin
izini sürerek bu tür politikaları geliştirmek mümkün olmaz.
Türkiyede de AK PARTİ iktidarının
yaptığı, bölgedeki genel güvenliği sağlayıcı
ve orada var olan her tür unsurun güvenlik içinde var olmasını
sağlayıcı politikalar, esasında bir Orta Doğu
gerçekliğidir ve iktidarın pozisyonu buradadır.
Son dönemde IŞİD denilen bir örgüt ortaya
çıktı. Aslında hikâyesinin daha eskiye
dayandığını yakından takip edenler biliyor. Ondan
sonra da orta Irak bölgesinde peş peşe birtakım olaylar
yaşandı. Bunun arkasında, Malikinin yürüttüğü angaje
politikaların, bir tür yaslanmak istediği çevrelere gönderdiği
mesajların etkisi olduğunu biliyoruz. Nitekim bu yanlış
politikalar, esasen, orta Iraktaki Sünni İslam tarafından da
desteklenen sert ve savaşçı bir IŞİD örgütünün hayat bulmasına
sebep oldu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Siz de destekliyor
musunuz?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Biz hiçbir
şekilde hiçbir şiddeti, şiddetin neticesi olan
kaçınılmaz olarak zulmü hiçbir biçimde desteklemiyoruz.
Yakından
takip edenler IŞİD denilen bu örgütün İslamın Selefi
ekolüne mensup olduğunu bilirler ve esasen bu coğrafyada
Selefiliğe yaslanan bu tür örgütlenmelerin geçmişini de bilirler,
İbni Teymiyyenin okumalarını da bilirler. Bunların da
politik olarak beslendiği adresler konusunda bir fikir sahibidirler.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Siz de Selefilere
destek veriyorsunuz.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) - Dolayısıyla Türkiyeyle böyle bir
bağlantı kurmak, hem ideolojik olarak hem Türkiye'nin durduğu
inanç haritası olarak hem de Türkiye'nin Orta Doğuya yönelik
politikası olarak imkânsızdır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) İmkânsız değil, Suriye ve Irak
politikanız Selefi örgütünün isteği doğrultusundadır.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Türkiye, her türlü Orta Doğu coğrafyasında
vahşete ve teröre karşı çizgisi olan bir devlettir, AK
PARTİnin yaklaşımı da budur. Burada, Nusayrisinden
Hristiyanına, Yahudisinden Müslümanına kadar herkesin ancak
kendisini güvende ve barış içinde hissettiği bir ortam
kurulabilirse, herkes için barış olursa, o zaman
barışın sağlanacağını bilen bir akılla
AK PARTİ davranmaktadır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Nusayriye Müslüman diyorsunuz, ayrımcılık
yapıyorsunuz Sayın Bostancı. Nusayriye Hristiyan, Müslüman
diyerek bölücülük yapıyorsunuz.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Türkmenler bugün orada zor durumdadırlar.
IŞİDin oradaki toplumsal kesimler tarafından da desteklenen
silahlı hegemonyası Telaferde de birtakım insani krizler
doğurmaktadır.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Türkiye de destekliyor mu?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Hükûmetimiz, gerek Başbakanımız gerek
Dışişleri Bakanlığı ve biraz önce konuşan
değerli hatibin de bir dönem ait olduğu o diplomatik
mekanizmanın bütün bahsedilen konulara ilişkin, Avrupa Birliği
nezdinde, Birleşmiş Milletler nezdinde, ikili ilişkiler
biçiminde oradaki Türkmenlerin meselesini paylaştığını,
gerek insani yardım gerekse güvenliğe ilişkin başka tür
opsiyonlara açık olmak üzere bir politika çerçevesinde
davrandığımızı belirtmek isterim.
Tabii ki öncelikli
olan insani yardımdır ve bu konuda AFADın
yetkilendirildiğini, AFADın oraya çok çeşitli yardımlar
gönderdiğini biliyoruz. Baştan itibaren, AFADın gönderdiği
yardımlara ilişkin elimde bir liste de var: 40.750 kişilik gıda kolisi, 10
bin battaniye, 1.920 yatak, 2 bin mutfak seti, 12.500 kişilik çadır,
218 bin kutu ilaç
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Ne zaman gönderdiniz Sayın Bostancı, ne zaman? IŞİD
Musulu işgal ettikten sonra mı?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) - Biz bu yardımları gönderiyoruz ama bizim
yaklaşımımız şudur değerli arkadaşlar
AHMET TOPBAŞ
(Afyonkarahisar) IŞİDe gönderdikleriniz ne olacak?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Edward Saidi bilirsiniz.
FARUK BAL (Konya) Türkmene değil, Iraka gidiyor,
Türkmene değil!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Edward Said
Eğer size ait olan acıları evrensel bir bağlama
taşıyarak ifade ederseniz ancak o zaman herkesin malı hâline
getirir, ahlaki ve vicdani bir çizgiyi temsil edersiniz. diyor. Biz de oradaki
Türkmenlerin acısını Türkmen olduğumuz, Türk
olduğumuz
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Lafla olmuyor, lafla
olmuyor! Lafla olsa iyi!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
böyle bir millîlik esası üzerinden
önce, millîlik de bir gerçek ama ondan önce insanlığın
bağrında anlamı olan, insanlığın bağrında
karşılığı olan bir dram olarak görüyor ve toplumsal
seferberliği, dünya kamuoyunu bu çerçevede hassasiyete
çağırıyoruz. Dolayısıyla bizim ilgimiz, Türkmenlerin
acılarıyla birlikte o bölgede acı çeken, üzerine Orta
Doğunun o sıcak güneşinin doğduğu her masum, her
mazlum başa gölge olmaya çalışan bir iradedir.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Kendi
konsolosluğumuzda basılan rehineleri ne yaptınız? Rehineler
ne hâlde, onu söylesene!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu
yaklaşımımız inşallah
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
İnşallahı maşallahı yok.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Orta Doğu
coğrafyasında barışın ve selametin
sağlanması için bütün dünya toplumunun, oradaki devletlerin
desteğini, yardımını sağlayıcı bir tarzda
sürmeye devam edecektir.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Hükûmet
gırtlağına kadar Orta Doğu kanına
batmıştır, vebal altındadır!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) İnsanlar ölüyor
orada, ölüyor!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bizim çizgimiz,
Türkmenlerin acısıyla birlikte her türlü acıyı o evrensel
insani bağlama taşımaktır. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teröristleri destekliyorsunuz!
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Rehine
konsolosların acısını nereye taşıyacaksın
Hoca?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Eminim, bu önergeyi
veren CHPnin de arkasındaki üniversal müktesebat, bu politikanın
doğruluğunu teyit edecektir. Ben bağrışmalardan, bu
doğruluğun teyidini görüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Bostancı.
Lehinde Iğdır Milletvekili Sinan Oğan.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Oğan.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Musul konuşulurken Sayın Korutürk de ifade etti- maalesef Mecliste
Musul gibi bir dert olmadığı bir kez daha
anlaşılıyor. Bu sabah, üyesi olduğum, üyesi bulunduğum
Dışişleri Komisyonu toplantısında daha önce Sayın
Korutürkle beraber ve diğer arkadaşlarla beraber
müracaatımız olmuştu: Meclisin Tarım Komisyonu
değiliz, Dışişleri Komisyonuyuz; Türk toprağına
girilmiş, Türk toprağı işgal edilmiş, Türk
Bayrağı indirilmiş, diplomatlarımız, polislerimiz,
vatandaşlarımız rehine durumda, Meclise bilgi vermiyorsunuz, hiç
olmazsa ihtisas komisyonu olan Dışişleri Komisyonuna bilgi
verin. Taleplerimize hiçbir cevap alamadığımız gibi bugün
Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanının da bu
konudaki girişimlerinin neticesiz kaldığını gördük ve
biz: Rehinelerimiz orada IŞİDin elindeyken, Türk toprağı
hâlâ cumhuriyet tarihinden beri ilk defa- işgal altında olmaya devam
ederken bizim herhangi bir anlaşmayı -işte, ne bileyim, şu
ülkeyle tarım anlaşmasını falan- görüşme gibi bir
lüksümüz yok. Genel Kurula konuyu taşımadınız ama ihtisas
komisyonu olan Dışişleri Komisyonuna bilgi vermek mecburiyetiniz
var. deyip görüşme salonunu terk ettik ve aynı talebimiz hâlâ
geçerlidir.
Dışişleri
Komisyonunun bir kukla komisyon olmasına müsaade etmeyeceğiz.
Dış işlerinde yaşanan önemli gelişmeler konusunda
-Sayın Davutoğlunun yüzü varsa- gelip Dışişleri
Komisyonunda bilgi vermek mecburiyetindedir bu arkadaşlar. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla
da Musul konusu üstünü örteceğimiz bir konu değil. Elbette ki bizim
orada vatandaşlarımızın hayatı söz konusudur, elbette
ki dikkat edeceğiz, elbette ki bu konuda bütün milletvekilleri olarak üzerimize
düşen sorumluluğu yerine getireceğiz ama bu, Sayın
Dışişleri Bakanının üzerindeki sorumluluğu bir
kenara atamaz. Oh, ne güzel, orada rehinelerimiz ellerinde, biz bu konuda
bilgi vermeyeceğiz; rehinelerimiz ellerinde, Türkmenler başının
çaresine baksın; rehinelerimiz ellerinde, orada isteyen istediği gibi
at oynatsın. Bu, büyük devletin yapacağı iş değil,
bu, âcizlerin yapacağı bir iştir ama Türkiye Cumhuriyeti devleti
âciz değildir, onu yönetenler ne kadar âciz olsa bile Türk milleti âciz
değildir, Türk devletinin bu şekilde âcz içinde gösterilmesine
müsaade etmeyeceğiz.
Elbette ki bilgi
verilebilir, genel konular görüşülebilir. Belki biz bazı şeyleri
yanlış ifade ediyoruz. Sayın Dışişleri
Bakanının görevi, milletin Meclisine ve milletin vekiline bilgi
vermektir. Belki bazı hassasiyetlerimiz var, devletin elindeki bilgilerin
bizde olmadığını göz önüne alarak bizi o konuda
bilgilendirmesi lazım ama yok. Meclis umurunda değil, muhalefet
umurunda değil, millet umurunda değil, Türk umurunda değil,
Türkmen umurunda değil; kim umurunda? IŞİD umurunda.
Bunların işi gücü IŞİD.
Burada, Mecliste
bu konuyu birkaç defadır konuşuyoruz ama maalesef ki bu konuda
herhangi bir çabanın olmadığını da üzülerek,
kahrolarak konuşuyoruz. Dün, Irak Türkmen Cephesi Yönetim Kurulu Üyesi
Münir Kafiliye suikast düzenlendi ve maalesef şehit oldu. Yine başka
bir Türkmen iş adamımız şehit edildi. Türkmenler hem
yurdundan kovuluyor, Türkmenler aç, susuz, biilaç orada,
dışarıda peşmergenin insafında; diğer taraftan da
teker teker Türkmenlerin aydınları, siyasetçileri vuruluyor ve
maalesef ki Türkmenler ağlıyor: Bizim bir arkamızda
duranımız yok mu? diyor.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Arkalarında duranlar yok, vuranlar var.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Ben de buradan size soruyorum: Türkmenin yanında
niye durmuyorsunuz? Peşmergenin yanında durduğunuz gibi,
Suriyedeki muhaliflerin yanında durduğunuz gibi, onu da geçtim,
yarısı kadar, onda 1i kadar Türkmenin yanında duramaz
mısınız? Onların suçu Türk olmaları mı?
Türkmenlerle konuşuyoruz, diyor ki: Bizler artık öğrenci bile
gönderemiyoruz Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının kontenjanına ve utanarak söylüyorum,
gidip Arapız diye oraya ismimizi yazdırmak zorunda
kalıyoruz. Bu ayıp, o Kurumun Başkanına ve
iktidarınıza yeter.
Değerli
arkadaşlar, burada Türkmen şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Aynı taziyeyi Sayın Başbakandan da bekliyorum. Esma için hepimiz
gözyaşı döktük ama biraz da siz, gelin, Mursiye
yandığınız kadar Türkmene yanın, biraz da Türkmen
şehitlerine, hiç olmazsa dilinizin ucuyla başsağlığı
dileyin ama yok, Türkmen umurunuzda değil.
Kıymetli
hocam üniversitede konferans verir gibi IŞİDin bilmem nesini
anlatıyor. İktidar partisinin milletvekilisin kıymetli hocam,
konferans vermeyeceksiniz burada, Türkmene destek vereceksiniz ama yok, maalesef
nerede!
Nihayet
birtakım yardımlar başladı ama giden yardımlar
peşmergenin kontrolünde dağıtılıyor, onun
istediği noktalara dağıtılıyor ve onun istediği
noktalarda Türkmenler çok az faydalanabiliyor. Türkiye'nin, bu konuda, derhâl
-kontrolü sadece oradaki yerel güç sahiplerine bırakmadan- orada
inisiyatifi ele alması ve gönderilen yardımların doğru
adreslere ulaşmasını takip etmesi lazım.
Türkiye, o bölgede
hiçbir dönemde bu kadar acz içinde olmadı. Yardımı dahi Türkiye
o bölgede sağlayamıyor ve Türkmen kardeşlerimiz o konuda çok
dertli. Birçok şeyi söyleyemiyoruz. Doğru, orada rehinelerimiz var,
onların hayatını tehlikeye atacak birçok şeyi
paylaşmıyoruz, paylaşamıyoruz ama oraya yardım götürmek
herhâlde ki rehinelerimizin hayatını tehlikeye atacak bir konu
değil. O yardımı Türkiye becerebilir, Türkiye'nin buna
imkânı, kapasitesi var.
Çanakkaledeki
şehitlerimiz içerisinde çok sayıda Kerkük doğumlu Türkmen
kardeşimiz var. Bu ülkede, eğer biz, bugün bağımsız
bir şekilde yaşıyorsak Türkmen kardeşlerimizin canı
pahasına yaşıyoruz, bu ülkenin topraklarına verdikleri
kanı pahasına yaşıyoruz. Bizim şimdi kardeşlik
borcumuzu ödememiz lazım değerli arkadaşlar.
Irak bölünüyor ve
Irakın gevşek bir federasyonda üçe bölüneceği neredeyse kesin
gibi ama Hükûmet Türkmen kardeşlerimize baskı yapıyor, diyor ki:
Barzaniyle, peşmergeyle beraber hareket edin, kendi millî
varlığınızdan vazgeçin. Kerkükte, İran ve
dolayısıyla Talabaninin partisi etkin, aşağı
taraflarda Barzaninin partisi etkin; bölünmüş ülke. Herkesin
arkasında duran bir güç var, bir tek Türkmen'in arkasında duran bir
güç yok. Arkasında durmayı bırakın, bir de baskı
yapıyor, diyor ki: Peşmergenin kontrolüne girin, peşmerge ne
diyorsa onu yapın.
Değerli
arkadaşlar, Türkmen buna müsaade etmeyecek, Türk milleti de buna müsaade
etmeyecek, Türkmeni o bölgede yok sayacak herhangi bir girişime Türkmen
razı olmayacak.
Dün Erşat
Salihi buradaydı -Allah razı olsun- Hükûmet üyelerimiz ve Sayın
Başbakan kabul etmişler, kabul buyurmuşlar,
görüşmüşler. Kendileriyle de görüştük. O konuda çok fazla bir
şey söylemeyeceğim ama oradaki Türkmene sahip çıkın. Bu
işin siyasetle bir alakası olmamalı arkadaşlar. Bu konular
siyasete malzeme edilecek konular değil, millî meselelerdir.
İktidarıyla muhalefetiyle kol kola verelim, orada Türkmen
kardeşimize sahip çıkalım.
Ama, grup
konuşmalarına bakıyoruz, Hükûmet sözcülerinin
konuşmalarına bakıyoruz, Sayın Dışişlerinin
konuşmalarına bakıyoruz, ancak Türkmene akıl veriyor,
Şunu yapın, bunu yapın. Onun ötesinde Türkmen orada sahipsiz
değildir. sözünü duymak istiyoruz; bu ülkenin Başbakanından, bu
ülkenin Dışişleri Bakanından Oradaki Türkmen
kardeşlerimiz sahipsiz değildir. sözünü duymak istiyoruz içinizde
Türke dair en ufak bir kırıntı var ise. Yok ise zaten böyle bir
beklenti de boşuna olacak diyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah, Allah, ya, sizin uhdenizde bu Türklük. Böyle bir
faşistlik olabilir mi ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Bir hususu da belirterek konuşmamı bitirmek
istiyorum. Özellikle sınır bölgelerimizde barajlara yönelik
birtakım terör tehditleri var değerli arkadaşlar, bu konuda
güvenlik güçlerimizi de buradan uyarma görevini yerine getiriyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Buyurunuz
Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) IŞİDi desteklediğimize dair beyanları
oldu, onu açıklamak için
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Bostancı.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Amasya
Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, Iğdır Milletvekili
Sinan Oğanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Çok teşekkür ediyorum.
Sinan Bey
kıymetli bir arkadaş, bu konularla da ilgili ancak öyle
anlaşılıyor ki siyasal asabiye biraz farklı bir durum.
Oysaki böylesine ortak meseleleri, biraz önce itiraz ettiği konferans
tarzı konuşmayla değerlendirmek, ortaklığı da
sağlar.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hiçbir ortak yönümüz olamaz
seninle.
FARUK BAL (Konya)
Seninle ortak yönümüz yok. Ancak teröristi destekle.
OKTAY VURAL
(İzmir) IŞİDle, PKKyla ortaklık ara. Senin
ortakların belli zaten.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Eğer Sinan Kardeşimin konuştuğu gibi
ben de burada konuşacak olsam çok ateşli bir şekilde, el kol
hareketlerinin, jestlerin katıldığı ve acımasız
eleştirilerin dile getirildiği Türkmenlere yardım etmeye
çalışırken burada birbirimize düşeriz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Seninle hiç ortaklığımız olmaz.
FARUK BAL (Konya)
Senin ortakların BOP ortakları, BOP! BOP ortakların.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Bizim derdimiz, buradaki bir birlik, bir ortaklık;
toplumsal dayanışma çerçevesinde oradaki kardeşlerimize
yardım edecek olan iradeyi cümle aleme göstermektir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sen
ortaklarını belirlemişsin zaten.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teröristi Müslüman gösteren bir anlayışla
nasıl ortaklık bekliyorsun? Bir önce sözünüzü düzeltin.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Dinlemek istiyoruz Sayın Başkan,
müdahale eder misiniz?
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Burada iktidara yönelik haksız isnatlar, haksız
eleştiriler hiçbir şekilde kabul edilemez. Türklük kimsenin uhdesinde
değil.
FARUK BAL (Konya)
Türklerin uhdesinde, Türklerin!
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Müslümanlık da sizin uhdenizde değil.
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Devamla) Ayrıca, Türklüğü kimse
dağıtmıyor. Buradaki insanların millîliğinden
şüphe edemezsiniz. Ederseniz bu insanlara oy vermiş olanların
aklından ve millîliğinden şüphe edersiniz.
FARUK BAL (Konya)
Geç onları, geç!
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Yani, halkın
büyük bir kısmını Sizin içinizde Türklüğün
kırıntısı bile yok. diye suçlamış olursunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Lafı çarpıtma,
ne alakası var?
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Bu çok
yanlış bir mantık, bu kabul edilemez bir mantık.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Seçmenle ne alakası var?
OKTAY VURAL (İzmir) O, sizinle ilgili, sizinle.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla)
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, Türkmenler meselesine
ilişkin gölge boksu yapmak yerine, oradaki gerçekliğe yönelik
hakkaniyet dolu değerlendirmeler yapmak gereklidir. Orada bir gerçeklik
var; Kürtler var, Türkmenler var, Araplar var.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Eğer o
IŞİDe bir tane silah gitmişse onun bedelini, hesabını
vereceksiniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Devamla) Oradaki çözümün
bütün bu unsurlarla birlikte olacağını görmek lazım. Hiç
merak etmeyin, Türkmen kardeşlerimiz kesinlikle yalnız değildir.
Bunu daha önce de söyledik, her zaman söyleriz. Hiçbir mazlum yalnız
değildir.
Teşekkürler.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bostancı.
VII.-
ÖNERİLER(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri(Devam)
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk ve arkadaşları
tarafından, Irakın Musul kentinin IŞİD terör örgütünce
işgal edilmesi ve bununla bağlantılı gelişmeler
hakkında 18/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 25 Haziran 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Aleyhinde, Isparta Milletvekili Recep Özel.
Buyurunuz
Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Halk Partisinin, Irakın Musul kentinin
IŞİD terör örgütünce işgal edilmesi ve bununla
bağlantılı gelişmeler hakkında vermiş olduğu
genel görüşme önergesi aleyhinde söz almış bulunmaktayım.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan
Sayın Korutürk ve MHP adına konuşan sayın
konuşmacı, burada gelip Meclisin bu konuda duyarsız bir tablo
sergilediğini ifade ederek
Bindiğimiz dalı kesiyoruz
arkadaşlar. Siz de milletvekilisiniz, biz de milletvekiliyiz, hepimiz bu
çatının altında siyaset üretiyoruz, milleti temsil ediyoruz.
FARUK BAL (Konya) AKPnin Dışişleri
Bakanını çağır da bize beyanda bulunsun.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Milleti temsil eden bizler, kendi
bindiğimiz dalı keserek Meclisin duyarsızlığı
noktasında altını çize çize konuşmamızın kime bir
faydası var? Neye bir faydası var? Size mi faydası var, bize mi
faydası, siyaset kurumuna mı bir faydası var? Kime bir
faydası var?
OKTAY VURAL (İzmir) Senin bu konuşmanın
kime faydası var?
RECEP ÖZEL (Devamla) Hiç zannetmeyin ki, bu konular
burada konuşulduğu zaman, buradaki sıralarda birtakım
boşluklar olduğu zaman buna duyarsızız. AK PARTİ
kadroları hiçbir zaman hiçbir meseleye duyarsız
kalmamıştır ve hiçbir meseleyi halının altına
süpürmemiştir, bunun böyle bilinmesini arzu ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Haydi, Rabia işareti
yapın, haydi.
RECEP ÖZEL (Devamla) Şimdi konu, hassas bir konu.
Orada alıkonulan vatandaşlarımız var, Konsolosluk
elemanlarımız var, Türkmenler sıkıntıda. Bu, gelip ulu
orta her konumda, her platformda konuşulacak bir konu mu?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar)
Konuşmayalım mı yani, kalsınlar mı orada, seyredecek
miyiz?
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu konuda,
Dışişleri Bakanımız bütün muhalefet partilerini
dolaşıp bilgi vermedi mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Her şeyi
konuşuyorsunuz, El Kaideyi konuşuyorsunuz, Rabia işareti
yapıyorsunuz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ben bir Türküm. de de
kayıtlara geçsin.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sakince
dinleyin lütfen.
RECEP ÖZEL (Devamla) Bu bilgisini vermeye bundan sonra
da devam edecektir. Öyle, kimse Türklüğü, Türkmenliği uhdesine
alıp sizin dışınızdaki kimse Türk değilmiş
gibi, Türkü sevmez gibi bir konum içerisinde lütfen bulunmayın.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sen bir Türküm. de de,
öyle in.
RECEP ÖZEL (Devamla) Kimsenin tekelinde değildir
Türklük. Biz, Türkleri de, Müslüman Arapları da, bütün coğrafyadaki,
yeryüzünde yaşayan bütün ırkları da insan olmasından
dolayı çok seviyoruz. Biz, sadece bir kavmi değil, bir ırkı
değil
Elbette Türkmenler de, Türk soyundan gelenler de bizim
kardeşlerimizdir, onlara daha fazla duyarlılığımız
vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, ya, ya.
RECEP ÖZEL (Devamla) Zannetmeyin ki onlara ne
Hükûmetimiz ne partimiz Iraktaki bu gelişmelerden dolayı
duyarsız değildir.
ALİM IŞIK (Kütahya) Recep Bey Ben de
Türküm. diyebilir misin?
RECEP ÖZEL (Devamla) Elimizden gelen her şey
uluslararası platformda, Birleşmiş Milletler nezdinde, NATO
nezdinde, uluslararası tüm kuruluşlar nezdinde adan zye yerine
getirilmektedir. Öyle Duyarsız bir Hükûmet, duyarsız bir parti var.
şeyinin altına lütfen sığınmayın.
FARUK BAL (Konya) Var, var, var.
OKTAY VURAL (İzmir) Var, var, duyarsız
değil, duygusuz.
RECEP ÖZEL
(Devamla) Bu konu bir millî konu mu? Bu konu üzerine hiçbirimizin siyaset
yapmaması gerekiyor mu? Bu konu siyaset üstü bir konu mu?
OKTAY VURAL
(İzmir) Rabia işareti yaparken
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Hepimizin duyarlı olması gereken bir konu mu oradaki
vatandaşlarımızın, Türkmenlerin güvenliği? Böyle
diyorsunuz
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, Mısırda katliam olduğu zaman Bodrumda
şortla koyda geziyordu Başbakan be!
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Biraz önceki konuşmacı burada diyor ki: Her şeyi
burada konuşamıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Mısırda katliam olduğunda Bodrumda koyda
geziyordu!
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Kendisi burada her şeyi konuşamadığına
göre, orada, birtakım şeylerin konuşulmaması gerektiği
ama yapılması gerektiği konusunda bir ittifak var. Merak
etmeyin, bize burada gelip bilgi verilmiyorsa, burada konuşulup bir
şey yapılmıyorsa
Yapılması gerekenlerin hepsi de
yapılıyor.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Ne yapıyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne biliyorsunuz ya?
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Dışişleri Komisyonunda, Dışişleri
Bakanımızın gelip bilgi vermesi istenmiş.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Kandırmayın milleti!
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Orada siz, asıl, üyesi bulunduğunuz
Dışişleri Komisyonuna kukla komisyon diyerek içinizde
bulunduğunuz kurumu heder ediyorsunuz ya, ona zarar veriyorsunuz. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin hiçbir komisyonu, hiçbir organı kukla
değildir, olamaz.
FARUK BAL (Konya)
AKPnin kuklası hâline getirilmiştir.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Türkiye Cumhuriyetinin hiçbir organı da kukla değildir.
Bu konularda dile getirilmiş olan bu sorunların her birinin çözüm noktasında AK PARTİ
kadroları bütün kollarıyla, bütün gücüyle
OKTAY VURAL
(İzmir) - IŞİD kadroları
RECEP ÖZEL
(Devamla) -
yerine getirmek, çözmek
için gecesini gündüzüne katarak çalışmaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) IŞİD kadroları
Ayakkabı kutuları
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Lütfen, hassas olan konuları gelip burada siyaset malzemesi
yaparak bize dışarıdan birilerinin gülmesine fırsat
vermeyelim. İçimizdeki bütünlüğü, yeknesaklığı en
azından böyle millî konularda sağlayabilirsek siyaset kurumunu da
yüceltiriz, Meclisi de yüceltiriz, ülkemizi de yüceltiriz diyoruz. Bizim bu
konular konuşulduğu zaman, bu konular gelip burada
paylaşıldığı zaman hiçbir milletvekilinden, muhalefet
partilerinden sakladığımız hiçbir şey yok. Her biri de
konuşulur ama her şeyin bir zamanı ve zemini var. Oradaki vatandaşlarımızın
güvenlik sorunu var. Onu da lütfen bir hesap edin, ona göre gelip burada
konuşun diyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Recep Bey, senin Hükûmetin ne söyledi sana? Hangi bakan
ne söyledi? Bu bilgileri paylaş bizimle.
RECEP ÖZEL
(Devamla) - Bugünkü gündemimiz bellidir. Biraz sonra, yarım kalan
uluslararası sözleşmeyi de konuşacağız, bugün
inşallah nihayete erdireceğiz.
Cumhuriyet Halk
Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN -
Öneriyi oylarınıza sunuyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu Meclis, Türk milletinin egemenliğini kullanıyor.
Türk milletinin egemenliğine uzanan eller konusunda onlara haddini
bildirmeyecek de terör örgütleri tarafından teslim mi alınacak,
susturulacak mıyız biz?
MEHMET GELDİ (Giresun) Vay be!
OKTAY VURAL (İzmir) Bu Meclis, rehin Meclis
değildir, bu Meclis, rehin Meclis değildir. Türk milletine hakaret
ediyorsunuz. Bu Meclis, istediği zaman, istediği yerde, istediği
iradeyi koyabilecek bir Meclistir.
BAŞKAN -
Sayın Vural, böyle bir usulümüz yok, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) üç beş tane çapulcu bizim
Başkonsolosluğumuzu rehin aldı Aman ha, konuşmayın,
susun. diyerek Meclisi susturmak isteyenler, silahla darbeyi ve terörü
meşrulaştırmak isteyen zihniyettir.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Konuş, konuş,
ancak bağır.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bu olay olduğundan beri Hükûmet Bilgi vereceğiz.
dedi, sözünü tutmadı. Dolayısıyla, bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, eğer hep beraber, birlikte
Bugün bayrağımız
indirilmiş, toprağımız işgal altında ise Türk
milletinin egemenliğini oluşturan bu irade, bir tavır, bir irade
ortaya koymalıdır, bu kahpe ele hak ettiği cevabı
vermelidir. Ben bugün
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
bakın, teşekkür edebilirsiniz, sözüm bitince lütfen teşekkür
edin ama sözüm bitmedi. Önemli bir konu
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Konuş, konuş
BAŞKAN -
Buyurun, söyleyiniz ama
OKTAY VURAL (İzmir) Burada, bunun aleyhinde söz
alıp da Bu öneri çok doğru olmuştur. diyen parmaklar, bu
konuda konuşanlar, şimdi burada bu öneriye Evet. Demekle, gerçekten
bu önerinin doğru olup olmadıkları sözüyle mütenasip hareket
edip etmediklerini ortaya koyacaktır.
Ben burada özellikle Adalet ve Kalkınma Partisine
sesleniyorum: Gelin, hep beraber, birlikte, Irakta yaşanan bu
vahşetler
Türkmenler ses istiyor, destek istiyor; gelin, hep beraber,
birlikte bütün uluslararası camiaya ve Hükûmete ortak bir irade
oluşturalım
BAŞKAN - Sayın Vural
Sayın Vural
OKTAY VURAL (İzmir)
ve bu konuda, Türk milletinin
sesinin orada dram yaşayan
Türkmenlerin arkasında olduğunu ortaya koyalım, buna aynı
yönde imza atalım.
BAŞKAN Sayın Vural
Bu konudaki görüşleriniz dile getirildi efendim.
Sayın Vural, gerekçeleriniz daha önceki konuşmacılar
tarafından dile getirildi.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Oğan, buyurunuz.
Siz ne istediniz?
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Efendim, sayın konuşmacı sözlerimi
çarpıtarak Dışişleri Komisyonuna kukla komisyon
dediğimi iddia etti. Müsaade ederseniz düzeltmek istiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara geçti Sayın Başkan,
demediyse tutanaklara geçti.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Müsaade ederseniz düzeltmek istiyorum efendim.
BAŞKAN
Tamam.
Sayın
Korutürk, siz ne istemiştiniz?
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
konuşmacı benim ismimi de zikrederek, Türkmen meselesini siyasi
istismar konusu yaptığımı iddia etti, ona cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Önce
Sayın Oğana iki dakika, sonra da size iki dakika söz vereceğim.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, benim de bir talebim var,
konuşmacılardan sonra
BAŞKAN
Sonra sizin talebinizi dinleyeceğim efendim, neymiş.
Buyurunuz
Sayın Oğan.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Iğdır
Milletvekili Sinan Oğanın, Isparta Milletvekili Recep Özelin CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce Dışişleri Komisyonumuzun bir kukla
komisyon hâline düşürülmesine müsaade etmeyeceğiz. dedik.
Burası Dışişleri Komisyonuysa, eğer bir ülkenin
toprağı işgal edilmişse aksini iddia edebilir misiniz,
toprağımız işgal edilmemiş mi? Edilmiş Bayrağı
indirilmişse, İndirilmedi diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Toprağımız
işgal edilmiş, bayrağımız indirilmiş,
diplomatlarımız, özel harekât timlerimiz, sekiz aylık çocuk
orada rehineyse Dışişleri Komisyonu bunu görüşmeyip neyi
görüşecek Allah aşkına? Senegalle tarım
anlaşmasını mı görüşecek? Eğer siz,
Dışişleri Komisyonumuza memleketin bu gününde bu konuyu
görüştürmeyecekseniz maalesef ki siz Dışişleri Komisyonunu
bir kukla komisyon hâline getirirsiniz. Biz buna müsaade etmeyeceğiz.
dedik, buna müsaade etmeyeceğiz. Onun dışında,
Dışişleri Komisyonumuz kukla komisyondur. demedik, o, Meclisin
saygınlığına da, Komisyonun
saygınlığına da zarar verir.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce söyledim, tekrar ediyorum, Sayın Grup Başkan
Vekilimiz, Sayın Oktay Vural da şimdi ifade etti: Gelin, hep beraber
bir ses verelim buradan. Bu Meclis Türk milletinin Meclisidir. Diyelim ki:
Biz, altında imzası bulunan partiler, orada Türkmenlerin ezilmesine
müsaade etmeyeceğiz. Ey Türkmenler, Türkiye Büyük Millet Meclisi sizin
arkanızdadır. Var mısınız? Var mısınız
buna?
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Oğan.
Buyurunuz
Sayın Korutürk.
3.- İstanbul
Milletvekili Osman Taney Korutürkün, Isparta Milletvekili Recep Özelin CHP
grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, biraz önceki değerli hatip, Türkmen meselesini siyasi
istismar konusu yaptığımızı ihsas etti. Böyle bir
şey yok, böyle bir şey olamaz.
Bugün Irakta
korkunç bir facia yaşanıyor. Bu korkunç faciaya karşı, Biz
Türkmenlerin arkasındayız. diye böyle bir lakırdı,
arkasından birtakım nasihatler Şöyle yaparsanız iyi olur,
böyle yaparsanız kötü olur., Mezhep ayrımı yapmayın,
birbirinizle iyi geçinin. O noktada değiliz ve bu nasihatlerin
karşılığı yok.
Bakın, ben
buradan hiçbir şeyi istismar etmeye kalkmadım. Ben burada 10 maddelik
bir plan açıkladım. Bu plan tutanaklarda var, açıp
bakıldığı zaman gözükür.
Dedim ki: Bu
plana Adalet ve Kalkınma Partisi baksın, okusun. Hükûmetle birlikte,
istiyorsa bizim de katkımızla, istiyorsa bizim katkımız
olmadan geliştirsin ve bunu uygulamaya koysun. Eğer Türkmenlere bir
şey yapacaksanız bununla yapacaksınız, başka türlü
yapma imkânı yok. Birleşmiş Milletleri bu işin içine
sokacaksınız, Irak Merkezî Hükûmetini bu işin içine
sokacaksınız, Kürdistan bölgesel yönetimini bu işin içine
sokacaksınız, hepsiyle birlikte, Türkiye'nin de katkısıyla
orada bir yardım kanalı sağlayacaksınız, bu
insanları vahşetten, perişanlıktan
kurtaracaksınız.
Arkadaşımız
Sana mı faydası var, bana mı faydası var? diyor. Ne bana
faydası olması lazım ne sana faydası olması
lazım, faydasının Türkmenlere ve insanlığa olması
lazım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korutürk.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özgündüz, siz ne talep etmiştiniz, sizin isminiz geçmedi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkanım, az önce konuşan
Sayın Bostancı, Orta Doğuyla ilgili olarak, orada Müslümanların,
Nusayrilerin ve Hristiyanların olduğunu söyledi. Böylelikle Nusayri
Alevi kesimi, İslam dışı, başka bir din mensubu gibi
gösterdi. Bu anlayış Selefi anlayışı temsil ediyor. Ya
düzeltsin ya da çıksın Biz bu Selefi ekole mensubuz. desin
AHMET YENİ
(Samsun) Aleviler Müslümandır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Bakın, arkadaşlar, Alevi Nusayriler, Arap Alevilerine
denir, İslamın içindedir.
Sizin temsilciniz,
efendim, Hristiyan, Nusayri ve Müslüman diyerek bunu İslam
dışı, başka bir şey gibi gösterdi. Bu
anlayış yanlıştır, bu Selefi
anlayıştır, bunu lütfen düzeltin.
AHMET YENİ
(Samsun) Aleviler Müslümandır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) O zaman düzeltin bunu.
BAŞKAN
Evet, Sayın Bostancı
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Kesinlikle öyle bir anlamda söylemedim. Nusayrileri elbette
İslam dairesi içinde, en azından ben kendim öyle görüyorum. Kim
kendisini nasıl görür bilemem. Bunu tayin edecek olan da ben değilim.
Kamuoyu alanında yapılan tartışmalardaki isimlendirmeler
üzerinden konuştum. Ali Beyin söylediği şekilde
anlaşılacak bir beyanım olmamıştır.
BAŞKAN
Tamam, düzelttiniz, teşekkür ederiz.
Sayın Tanal,
sizin arzunuz nedir?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, hatipler dediler ki: Bizim
bu işten ne menfaatimiz var? Bakın, Musul Konsolosumuz
kaçırılmış durumda
BAŞKAN
Sayın Tanal, çok rica ederim, böyle bir usulümüz yok.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Özür dilerim, tek cümle, bitiyor.
BAŞKAN
Herkes konuştu, kendisine sataşılmış olanlar da cevap
verdi.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şimdi, Musul Başkonsolosu, yurt
dışında Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığını
temsil ediyor, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanlığını
temsil ediyor. Yani, oradaki Konsolosumuzun kaçırılmış
olması demek, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanının
kaçırıldığı anlamına gelir. Buna Meclisin
kayıtsız kalması mümkün değil efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Oylamaya geçiyorum.
III.-YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağı kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır oylamadan önce.
Sayın Altay,
Sayın Acar, Sayın Şeker, Sayın Tanal, Sayın Öner,
Sayın Toptaş, Sayın Özgündüz, Sayın Sarıbaş,
Sayın Işık, Sayın Köprülü, Sayın Tayan, Sayın
Güler, Sayın Serter, Sayın Korutürk, Sayın
Danışoğlu, Sayın Onur, Sayın Moroğlu, Sayın
Susam, Sayın Toprak, Sayın Aygün, Sayın Köktürk.
Evet, üç dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN -
Toplantı yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.38
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.48
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III- YOKLAMA
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER(Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun,
İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk ve arkadaşları
tarafından, Irakın Musul kentinin IŞİD terör örgütünce
işgal edilmesi ve bununla bağlantılı gelişmeler
hakkında 18/6/2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme
önergesinin, Genel Kurulun 25 Haziran 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
daha sonra oylarınıza sunacağım.
2.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
TBMM İçtüzüğünün 5inci maddesine göre 1 Temmuz 2014 tarihinde
tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun 1,
8, 15 ve 22 Temmuz 2014 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 2, 9, 16 ve 23
Temmuz 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 593 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 25/06/2014 Çarşamba
günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Mustafa
Elitaş
Kayseri
AK PARTİ Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 609 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 4üncü sırasına, yine
bu kısımda bulunan 593, 391 ve 458 sıra sayılı kanun
tasarılarının ise yine bu kısmın sırasıyla
8, 14 ve
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, TBMM İçtüzüğünün 5'inci maddesine göre 1 Temmuz
2014 tarihinde tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesi;
Genel Kurulun;
1, 8, 15 ve 22
Temmuz 2014 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorularla diğer
denetim konularının görüşülmeyerek Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında yer alan işlerin
görüşülmesi;
2, 9, 16 ve 23
Temmuz 2014 Çarşamba günkü
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesi;
25 Haziran 2014
Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 554 sıra sayılı
Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar;
1 Temmuz 2014
Salı günkü birleşiminde 163 sıra sayılı Kanun
Tasarısına kadar olan işlerin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar;
2 Temmuz 2014
Çarşamba günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde 244
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
3 Temmuz 2014
Perşembe günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde 89
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
8, 15 ve 22 Temmuz
2014 Salı günkü birleşimlerinde 15.00-21.00 saatleri arasında,
9, 10, 16, 17, 23 ve 24 Temmuz 2014 Çarşamba ve
Perşembe günkü birleşimlerinde 14.00-21.00 saatleri arasında;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların
tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına
kadar; çalışmalarına devam etmesi;
593 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması;
Önerilmiştir.
593 sıra sayılı
Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun
Tasarısı (1/894) |
|
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 11 inci maddeler arası |
11 |
2. Bölüm |
12 ila 21 inci maddeler (Geçici |
11 |
|
Toplam Madde Sayısı |
22 |
BAŞKAN
Önerinin lehinde Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can.
Buyurunuz
Sayın Can. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizde
609 sıra sayılı Uluslararası Sözleşmenin kırk
sekiz saat geçmeden gündemin 4üncü sırasına
alınmasını öneriyoruz.
Yine, grup
önerimizde 593 sıra sayılı AR-GE Kanun
Tasarısının temel kanun olarak iki bölümde görüşülmesini
ve gündemin 8inci sırasına alınmasını öneriyoruz.
Yine, grup
önerimizde 391 ve 458 sıra sayılı Kore Devleti ile Hükûmetimiz
arasındaki uluslararası sözleşmelerin 14 ve 15inci
sıralarına alınmasını öneriyoruz.
Yine, grup
önerimizde, Meclisin 1 Temmuzda tatile girmemesini ve
çalışmasını, 25 Temmuza kadar Genel Kurulun
çalışmasını öneriyoruz, 25 Temmuza kadar gündemi ve
saatleri ayarlıyoruz. Buna göre, salı ve çarşamba günleri sözlü
soruların görüşülmemesini ve salı günleri 15.00-21.00 arasında,
çarşamba ve perşembe günleriyse 14.00-21.00 saatlerinde
çalışmasını öneriyoruz. Grup önerimizin kabulünü kabulünü
Genel Kurulun takdirine sunuyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Can.
Aleyhinde, Sinop
Milletvekili Engin Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidar
partisi grup başkan vekilleri herhâlde bu öneriyi hazırlarken
ramazanı unutmuşlar. Siz iftarı da
hesaplamamışsınız burada. Yani, herhâlde bu sene oruç
tutmayacaksınız, öyle anlaşılıyor. Sizinki bir
şey değil de yani bu mübarek aya girerken, böyle bir takvim ortaya
koyarken insan Allahtan korkar, şu Meclis personelini biraz düşünür.
Siz, tabii, Meclisin lokantasını, sahuru, şunu bunu... Bu
çocuklar ne yapacak, bu Meclis personeli? Böyle bir şey olabilir mi? Ne
kadar ayıp, ne kadar günah. Önce işin bu yönünü bir söylememiz
lazım.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, iktidar partisinin Sayın Genel
Başkanı grup toplantısında esti gürledi, dedi ki: Biz
Meclisi temmuzun bilmem neresine kadar
çalıştıracağız. Bir emrivaki, bir dayatma.
Anlaşılabilir değil, kabul edilebilir değil, nazik
değil, sempatik değil. Elbette, iktidar partisinin kamu
yararına, devlet, millet yararına yetiştirmesi gereken kanunlar
olabilir ama bunun yolu Bizim çoğunluğumuz var. Biz bu Meclisi
Temmuzun 24üne kadar çalıştırıp bunları
geçireceğiz kardeşim. diye meydan okumak, salvo atmak değildir.
Eyvallah, geçirebilirsiniz. Burada peşinen muhalefet partisi adına
söylüyorum: Biz burada temmuz ayı boyunca sizi minimum 185 kişi her
beş dakikada bir göreceğiz, her beş dakikada bir 185 iktidar
partisi milletvekili bu sıralarda oturacak. Bunu göze
alacaksınız. Yarın Genel Başkanınıza mahcup
olmanızı istemem.
Örneğin,
şöyle yapsaydınız: Plan ve Bütçe Komisyonu günlerdir alt-üst
çalışıyor. Orada, Somadaki yaraların sarılması
için bizim de altına hemen imza atacağımız 8-9 madde var. Bununla beraber kamuoyunda
emlaktan tutun da prim affına kadar vatandaşların ödeyemediği çeşitli
birikmiş borçların toleransı var, faizlerinin affı var;
derhâl, hemen altına imza atarız. Ama siz, bu torbaya,
Anayasanın 138inci maddesini çok açık bir şekilde ortadan
kaldıran bir hükmü koyuyorsunuz. Ben iktidar partisinin içindeki
hukukçulara da şaşıyorum, o hukuk fakültesi diplomalarını
nasıl almışlar garipsiyorum. Sataşmaysa sataşma,
sataşmaysa sataşma ve Kırk katıra mı kırk
satıra mı? muhalefeti mecbur bırakıyorsunuz. Burası
Parlamento, elbette parmak çoğunluğunuzla buradan kanun geçirirsiniz
ama muhalefeti böyle yok hükmünde sayarsanız, burada, bu Parlamentoda
kanunlar görüşülürken hem Meclisin zaman kaybından dolayı
devletin büyük israfı olur hem geçen kanunlar da gereği kadar
olgunlaşmış olarak buradan geçmez. Bunu bizim söylememiz
lazım.
Öte yandan,
Parlamentonun temmuz ayında çalışması iyi oldu, gerçekten
iyi oldu. Biliyorsunuz, 5 Mayısta, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda, iktidarıyla muhalefetiyle, 17 ve 25 Aralık
soruşturmalarının, olaylarının operasyonlarından
kaynaklı olarak şüpheli duruma düşen 4 sayın bakanla ilgili
bir soruşturma komisyonu kurulmasına millî irade karar verdi. Her
vesileyle millî irade diyen iktidar partisinin Genel Başkanının
bu komisyonu kurdurmamak için bu kadar direnç göstermesi o millî iradeye
yapılabilecek en büyük saygısızlık ve hakarettir. Zaten
soruşturma komisyonunun çalışma süresi, Meclis Genel Kurulunda,
5 Mayısta, iki ay kabul edildi, bugün ayın 25i; iki ay geçti daha
komisyon kurulmadı. Niye? Efendim, Cumhurbaşkanlığı seçimi
sürecinde bu komisyon kurulursa, komisyonun göreve başlaması,
çalışmaları haber olur, bu da sıkıntı olur. Ne
ayıp şey, böyle bir şey düşünülebilir mi? Millî iradeye
saygı kelimesini Tayyip Erdoğan bir daha ağzına almamalıdır.
Bu Genel Kurulda sizler orada bu kutulara oy attınız, Komisyon
kurulsun. dediniz. Sizin iradenize karşı da sayın
milletvekilleri, yapılmış büyük bir saygısızlık
var. Bu konuda, milletvekillerinin milletten aldıkları vekâletin
gereğini yapmaları lazım iktidarıyla muhalefetiyle.
Şimdi,
soruşturma komisyonunun gecikmesi sorulduğunda Sayın Hükûmet
Sözcüsü diyor ki: Zannediyorum ki bu hafta içerisinde AK PARTİ Grubu da
soruşturma komisyonuna vereceği üyeleri mutlaka bildirmiş
olacak, bildirmezse o zaman kasıtlı bir gecikmeden bahsedilebilir.
Söyleyen Hükûmetin Sözcüsü sayın
milletvekilleri. Bunun sorumlusu AK PARTİ Grubu olur. Bülent Arınç ne
zaman söylemiş? 2 Haziranda söylemiş Sayın Grup Başkan
Vekilim.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Gülünecek bir konu değil Sayın Elitaş, çok
ciddi bir konu.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Hükûmet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç sizi itham etmiş, açıkça sizi itham etmiş. Gelin,
şimdi sataşmadan çıkın, Bülent Arınça cevap verin.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Ya, ne kadar komik konu değil mi Sayın Elitaş,
çok komik konu, çok!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Muhatap almıyorum seni.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Şunu diyebilirsiniz: Efendim, muhalefet partisinin üyeleri
rey ihsas etmiş, muhalefet partisinin üyeleri görüş belirtmiş,
bunları geri gönderdi, CHP bunları vaktinde bildirmedi. Hayır,
biz gerekli yazışmaları yaptık. Meclis Başkanı
yetki gasbı yapıyor. Meclis Başkanının böyle bir
yetkisi yok ancak komisyonun çalışmalarına bir an önce
başlaması için biz bu yetki gasbına rağmen, Meclis
Başkanının kendisinde olmayan bir yetkiyi kullanmasına
rağmen üyelerimizi bildirdik.
Sayın
milletvekilleri,
bu partinin bu
Parlamentoya bakışı çok garip zaten. Biraz önce iktidar partisi
adına konuşan milletvekili öyle bir laf etti ki düzeltmeye kalksa
düzeltemez, düzeltmeye kalksa özrü kabahatinden büyük olur. Sayın milletvekili
burada mı bilmiyorum. Parlamentodan büyük bir güç yok. diyorsunuz,
Millî iradenin tecelligâhı. diyorsunuz, Egemenliğin millet
adına kullanıldığı yer. diyorsunuz ama biraz önce bir
grup önerisinde konuşan iktidar partisine mensup milletvekili bu kürsüyü,
bu Parlamentoyu ulu orta ilan etti. Gelsin, özür dilesin. Parlamento ulu orta
bir yer değildir. Musul meselesinin birinci öncelikle
konuşulacağı yer Parlamentodur, sonra Millî Güvenlik Kurulunda
konuşulmalıdır gerekirse Musul meselesi.
Ne kadar garip, ne
kadar yadırgatıcı! Milletvekili olmuşsun, buraya
gelmişsin, senin komşu bir ülkede büyükelçiliğin işgal
edilmiş, 80 vatandaşın rehin edilmiş, esir
alınmış, bu konuyla ilgili Bu konu ulu orta konuşulacak
bir konu değil. diyor Bu konu Parlamentoda niye konuşulmuyor?
diyen muhalefet milletvekillerine. Çok ayıp! İktidar partisi grup
başkan vekilini göreve çağırıyorum, milletvekili gelsin
Kastımı aştım, yanlış laf ettim. desin. Burası
için ulu orta bir yer denilebilir mi sayın milletvekilleri?
Bir şey daha:
Bu kürsüde zaman zaman gerginlikler olur. Dün bir olay yaşandı.
Elbette bu kürsünün dokunulmazlığı var, masuniyeti var,
özgürlüğü var ama şüphesiz bu kimseye hakaret etmeyi gerektirmez,
ayrı, eyvallah ancak sayın milletvekilleri, bu kürsüdeki
laflarından dolayı çok sayıda milletvekili tazminat
ödemiştir, çok sayıda siyasetçi de tazminat
kazanmıştır, bunun yolu da buradır, o yoldur. Burada,
buradaki çoğunlukla muhalefete, Başkanlık Divanına yönelik
böyle toplu, yerinden hakaretamiz hücumlar doğru değildir, kabul
edilemez.
Geçen dönem,
24üncü Dönem Üçüncü Yasama Yılı biterken veda konuşması
yaptı bütün partiler,ben Siyaset önce nezaket ve vicdan işidir.
dedim. Buna hepimizin uyması lazım. Bir arkadaşımız,
bir milletvekili -iktidardan,
muhalefetten- bu kürsüde kastını aşabilir, hakaret edebilir; onu
sonra biz rehabilite ederiz, özür dilemeye zorlarız, bunlar ayrı ama
yanlışa yanlıştan giderek, buradaki sayısal
çoğunluğa da girerek kimse kimseyi bu Mecliste terbiye etmeye, had
bildirmeye kalkışmasın; bedeli ağır olur, iyi olmaz,
hoş olmaz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bedeli ne olur?
ENGİN ALTAY (Devamla)
Bunu da söyleyeyim Sayın Elitaş, bunları söyleyelim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bedelini söyle de ona göre tavır alalım.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Yani, şimdi buradan kalkıp kürsüye yürürse biri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla)
E, bunu söylüyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla)
Gel konuş kardeşim biraz sonra.
Buna gerek yok,
ben daha güzelini öneriyorum: Nezaket ve vicdan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bedeli ne olur, onu söyle?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ya, sen ne yaparsan misliyle
karşılığını alırsın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani, senin o Kürsüye yürüdü. diye ifade
ettiğin arkadaşı
BAŞKAN
Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sen ne yaparsan bedeli o işte.
Karşılığını alırsın. Sen
alırsın, biz alırız, fark etmez, biz de alabiliriz. Her iki
taraf için de söylüyorum ben. Sizi tehdit veya itham ediyor değilim.
Parlamentonun
saygınlığını muhafaza etmesi gerektiğini
söylüyorum. Parlamentonun saygınlığını
muhafazanın bir yolu da Parlamentonun yani yasamanın, yürütmenin
boyunduruğundan çıkmasıdır.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Elitaş
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Konuşmacının herhâlde bir eksik
olması lazım, onda eğer eksik varsa önerge üzerine
konuşayım, yoksa sataşmadan konuşayım. Var mı?
BAŞKAN Yok,
söz talepleri tamamdır.
O zaman buyurunuz,
iki dakika söz vereceğim.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sataşma mı yapmışım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Çağırdın, daha ne olacak?
BAŞKAN
Biraz öyle oldu.
Buyurunuz
Sayın Elitaş.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Grup
Başkan Vekili hem beni buraya, kürsüye çağırıyor hem de
sataştığının farkında değil.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tamam işte, yani burayı yürütmenin boyunduruğundan
kurtarın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, Sayın Grup Başkan Vekili,
değerli milletvekilleri; bu Parlamento kürsüsünden milletvekilinin özgür
iradesiyle her düşünceyi söyleme hakkı vardır, küfretme
hakkı yoktur, iftira etme hakkı yoktur. Siz diyorsunuz ki: Küfür
etmenin karşılığı tazminattır. Ondan sonra
diyorsunuz ki: Ne yaparsanız misliyle karşılık
alırsınız. Bak, ne diyorsunuz: Ne yaparsanız
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Küfrün cezasını İç Tüzük belirtmiş.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İç Tüzük var.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Altay, buradan tazminat nereden olur?
Hakaretten olur, küfürden olur. Küfredersen git mahkemeye kardeşim,
hakkını ara ama iktidar partisi milletvekili bir şey yaparsa
karşılığını alırsınız. Küfredersen
o zaman karşılık verilir. Bunun sonucu buraya gider. Biz bunu
arzu etmiyoruz, diyoruz ki
ENGİN ALTAY (Sinop)
Küfür mü edilsin istiyorsun sen?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
iktidar partisi ve muhalefet partisi
milletvekilleri burada edebiyle, adabıyla ama görüşlerimizi
demokratik bir usulde ifade edelim, anlatalım, incitmeden; incinsen de
incitme hukukuna uygun olarak biz bu hareketi yapalım.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Bunları bize anlatma. Mecliste ana avrat küfredene
anlatsana bunları.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Fakat siz hâlâ Grup Başkan Vekilinin
yanında bir Grup Başkan Vekiline laf atmayı uygun görüyorsunuz,
uygun buluyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben laf mı attım?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Ben onu senin yanındakine söylüyorum.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) İyi de Mecliste ana avrat küfredene ne
yaptınız? Ben bunu soruyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ondan sonra diyorsunuz ki: Böyle, böyle yapın.
İkincisi,
bakın Sayın Başkanım, Parmak çokluğuyla. diye ifade
ediyorsunuz. Bu parmak 150 bin Türk vatandaşını temsil ediyor.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Bizimki neyi temsil ediyor, bizimki? Kardeşim, muhalefet
görevi vermiş vatandaş bize.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Buradaki parmak da oradaki parmak da 150 bin Türk
vatandaşını temsil ediyor. İşte, siz, eğer
vatandaşın ruhuna, kalbine girseydiniz, buradaki 313 milletvekilinin
çoğunluğunu almış olurdunuz.
İkinci
mesele
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ya, bizim görevimiz muhalefet, muhalefet; muhalefet
edeceğiz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Zaten millet size ömür boyu muhalefet görevini
veriyor! Size, millet zaten ilanihaye, ilelebet muhalefet görevini veriyor!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ya, muhalefeti böyle küçük görmek hangi demokrasi
anlayışıyla bağdaşıyor?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, bu soruşturma
komisyonuyla ilgili konuya gelince: Bakın, İç Tüzükün 109uncu
maddesinin sondan bir önceki fıkrasına
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Bitti bitti, süre bitti.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Boşa konuştu, süreyi bitirdi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
eğer muhalefet partileri İç Tüzüke
uygun olarak bu işi yapmış olsalardı bu komisyon
şimdiden kurulmuş olurdu.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yapma ya!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ya, bu kadar olur yani, bu kadar riyakârlık olur ya!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş, konu anlaşıldı.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Elitaş, bu hırsızlıkta senin payın yok,
biliyoruz ama savunma ya!
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hatip, her ne kadar mikrofon kesilmiş olsa da -tutanaklarda da
var- muhalefet partisi olarak bizi İç Tüzükü ihlal etmekle -tam cümle
olarak da böyle- itham etti. Bu açıkça bir sataşmadır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İç Tüzüke uymuş olsaydı. dedim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) O da ithamdır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ya, uyma ithamı
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Mefhumu muhalifinden İç Tüzükü ihlal ettiğimizi
söylüyor dolayısıyla bu bir sataşma.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kürsüyle ilgili de küfür müfür
Benim ağzımdan küfür
çıkmadı, bir de küfür etmeyi meşru görmem ben.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hayır, hakaret ediyorsun
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Hayır, İç Tüzükü ihlal etti, tutanaklarda da var yani.
BAŞKAN
Sayın Altay, sözlerinizin doğru olduğuna inanıyorum. Ben
bire bir duymadım. Ama Sayın Altay, size iki dakika söz
vereceğim, lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz, bu konuyu da
kapatalım lütfen.
Buyurunuz
Sayın Altay.
5.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaşın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Ben, bu kürsüde
kim küfür ederse en ağır şekilde kınanmasından
yanayım. Benim söylediğim şu: Bu kürsüden ağır
eleştiri olabilir, haksız eleştiri de olabilir; ağır
itham olabilir, haksız itham da olabilir. Örneğin, bir milletvekili
der ki: Sen yalancısın. Bu küfür değil, bunun şeyi de
bellidir, tazminat öder. Bir milletvekili der ki: Sen
hırsızsın. Değilse, tazminat öder. Bunların yolu
budur. diyorum ben Küfrün, kaba dilin, yaralayıcı sözün zaten
İç Tüzükte karşılığı var ki siz bu Mecliste
İç Tüzükü en iyi bilenlerdensiniz Sayın Elitaş ama sizin gibi
birinin mevkidaş olarak benim sözlerimi burada
çarpıtmanızı, tahrif etmenizi size
yakıştıramadım.
İlaveten, bu
soruşturma komisyonunun niçin kurulmadığıyla ilgili
buradaki konuşmanızla ilgili de sadece şunu söylerim: Yani
şu an itibarıyla iktidar partisi 27 ismi Meclis
Başkanlığına bildirdi mi? Bildirmedi. Komisyonu 5
Mayısta kurduk. Allahtan korkun, Allahtan korkun, Allahtan korkun! Ben
başka bir şey demiyorum.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Altay.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, buyurunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Meclis soruşturmasıyla ilgili komisyon üyelerimizi biz
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ilettik. Daha
sonra, bazı komisyon üyeleriyle ilgili vaki yazısı üzerine
tekrar yeniledik ama Adalet ve Kalkınma Partisi maalesef soruşturma
komisyonunu engelliyor; tablo budur.
Gönül ister ki bu
soruşturma komisyonu bir an önce başlasın ve bu yolsuzluk ve
rüşvet çetesinden Türk milleti adına hesap sorsun.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Evet, buyurunuz Sayın Elitaş.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, Sayın Altay kendi
sözlerini çarpıtmakla itham etti ve Allahtan korkun. diye ifade etti.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ee, korkun canım!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)- Allahtan korkuyoruz, herkes korkuyor. Ben
şahsen Allahtan çok korkuyorum, yanılmaktan, günah işlemekten
çok korkuyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hocam, onu Allaha ilet Korkuyorum senden. Diye, Meclise gerek
yok ya!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - İzin verirseniz kısa, iki dakikada
meramımı anlatmak istiyorum.
BAŞKAN
Tamam, buyurunuz; korkunuzu ifade edeceksiniz, herhâlde Komisyona da üye
açıklayacaksınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Elitaş, onu Allaha söyle Ben senden
korkarım. de, bize söylemen bir şey ifade etmiyor.
BAŞKAN -
Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
6.- Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın, Sinop Milletvekili Engin Altayın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Şimdi,
bakın değerli milletvekilleri, Sayın Altayla da birlikte biz
İç Tüzük Komisyonunda çalışıyoruz. İç Tüzük 109uncu
maddenin üçüncü fıkrasının başlığı: Meclis
soruşturması komisyonunun kuruluşu. Meclis soruşturma komisyonunun
kurulmasına karar verilir. Soruşturma komisyonunun kurulması
için işlemlerin tekemmül etmesi gerekir. Bu işlemler nedir?
Anayasada yazılıdır. Anayasada diyor ki: Çoğunluğuna
göre ana muhalefet partisine 3-4 üye düşmektedir; Cumhuriyet Halk Partisi
ana muhalefet partisi olarak soruşturma komisyonuna 12 üye teklif
etmelidir. Milliyetçi Hareket Partisine 1 üye düşmektedir, 3 tanesini
teklif edecek. HDPye de 1 üye düşecek, 3 tane teklif edecek. AK
PARTİ Grubu da 9 kişiyle temsil edilecek, 27 tane üye teklif edecek.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Hayır, onu biliyorum da niye bildirmediniz, onu
söyleyin. Üyeleri niye bildirmediniz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Bakın, ne diyor 109un üçüncü fıkrası:
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre hâkimlerin davaya bakmasına veya
karara katılmasına engel oluşturacak durumlarda bulunan, Meclis
soruşturması önergesi veren veya daha önce Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ya da dışında bu konudaki görüşünü açıklamış
milletvekilleri, bu komisyona seçilemezler. Şimdi, bakıyoruz, sizin
verdiğiniz üyeler içerisinde
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Tamam, bildirin önce, bildirin.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sen Meclis Başkanı mısın?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Lütfen, Sayın Toptaş, lüften
BAŞKAN Siz
devam edin.
Lütfen dinleyiniz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
sizin verdiğiniz üyeler içerisinde
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Ama siz bildirdiniz mi, onu söyle canım.
BAŞKAN
Lütfen dinleyiniz.
Buyurunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Sayın Başkan, yani arkadaşlar,
bizim iktidar partisi milletvekilleri biliyor ama muhalefet öğrenmek
istemiyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, siz verdiniz mi?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Biz biliyoruz, siz öğrenin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sizin verdiğiniz üyeler içerisinde, Sayın Altay, herhâlde
sizin gözünüzden kaçmış, önergede imzası bulunan milletvekilini
siz komisyon üyesi diye vermişsiniz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Elitaş, bırak imzayı siz
bildirdiniz mi?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla) Yani dosyayı tekemmül ettirmemek
sorumluluğu size ait.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Siz niye bildirmiyorsunuz, siz?
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Yahu, niye bildirmiyorsunuz, niye?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Adalet ve Kalkınma Partisi soruşturmadan
korkmaktadır, tablo budur, yürek yoktur.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, bu konuşma üzerine, tutanaklara geçsin
diye söylüyorum. Biz, önergede imzası bulunan milletvekilimizi fark eder
fark etmez Meclis Başkanlığına yeni isim bildirdik.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yani çok ciddiye aldınız durumu, tahmin
etmiştim!
ENGİN ALTAY
(Sinop) İlaveten, Meclis Başkanlığının yetkisiz
olarak yaptığı eleme sonucu 9 milletvekili yerine de isim
bildireli günler oldu. Ama Sayın Elitaş, sizin isimler nerede?
OKTAY VURAL
(İzmir) Postada kaybolmuş herhâlde!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Nerede bu 27 kişi, siz çıkın bunun cevabını
verin. Bu kadar pişkinlik doğrusu pes dedirtir ya, pes!
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Adalet ve Kalkınma Partisi üye bildirmiyor, bu
kadar.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Reza tehdit ediyor mu? diye merak ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Reza onaylamamış daha!
BAŞKAN
Bütün bunlar kayda geçti efendim. Sorumluluk ve cevap onlara ait.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Deavam)
2.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
TBMM İçtüzüğünün 5inci maddesine göre 1 Temmuz 2014 tarihinde
tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun 1,
8, 15 ve 22 Temmuz 2014 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 2, 9, 16 ve 23
Temmuz 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 593 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Şimdi, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz.
Buyurunuz
Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet
ve Kalkınma Partisinin grup önerisinin mecburen lehinde söz aldım ama
bu grup önerisinin lehinde olmak mümkün değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aleyhinde konuşamazsın bak! İç
Tüzükle ilgili uyardı.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Yani şimdi, Sayın Elitaş, böyle bir grup
önerisini getiriyorsunuz yani bu grup önerisinin neresinde lehinde olalım?
Allah aşkına ben size soruyorum: Yani önümüzde bir ramazan ayı
var.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Çelişmeyelim. Sayın Elitaş,
aleyhinde konuştu.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Cuma günü -Allah nasip ederse- sahura kalkacağız
ve cumartesi günü oruçlu olacağız.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) İnşallah.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ben bu vesileyle tüm milletimizin ramazan ayını
tebrik ediyorum. İnşallah, Türk ve İslam âlemine hayırlar,
barış ve huzur getirmesini Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.
Şimdi, yani
bu grup önerisiyle ne yapmaya çalıştığınız, daha
doğrusu, ne yaptığınızı bilmediğiniz ortada.
Şimdi kocaman bir grup, on iki yıldır bu ülkeyi yönetiyorsunuz.
30 Martta seçimden çıktık, on gün sonra Meclis toplandı.
Allahınızı severseniz buradaki milletvekillerine soruyorum:
Çoğu zaman Meclis gündem oluşturabilmek için zorlama birtakım
çalışmalar içerisine girdi. Zaman zaman çoğunluğu
sağlayamadınız, Meclis kapanmak zorunda kaldı. Çoğu
zaman boş geçen bir süreç içerisinde, şimdi burada ramazan ayına
giriyoruz ve önümüzde 10 Ağustosta Türkiyenin kaderini belirleyecek bir
Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu kadar kritik süreçler
içerisinden geçtiğimiz bir zaman diliminde böyle bir grup önerisi
getiriyorsunuz. Siz de biliyorsunuz ki bu grup önerisi uygulanmaz. Yani burada
diyorsunuz ki: Saat 21.00e kadar. 21.00e kadar nasıl çalışacaksınız?
Saat sekiz, sekiz buçukta iftar açacağız. Neye göre
çalışacaksınız? Yani iftarı Genel Kurulda açan
milletvekillerini görebileceğiz mi? Sizin grubunuza sesleniyorum. Yani
bunları görmeden
Sadece size talimat verildi muhtemelen: 24üne kadar çalışılsın.
Ama ne planlaması yaparsanız yapın,
yaptığınız plan plana benzemiyor.
Bakın burada
ana amacımız şu: Önümüzde bir
Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bu Cumhurbaşkanlığı
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, bir saniyenizi rica edeceğim. Bir
dakikanızı da ilave edeceğim.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça,
görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
Kenya Parlamentosu Tarım Komisyonu üyelerinden oluşan heyete
Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN
Kenya Tarım Komisyonu ve üyeleri Meclisimizi teşrif etmişlerdir.
Kendilerine Hoş geldiniz. diyoruz Meclisimiz adına.
(Alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Deavam)
2.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
TBMM İçtüzüğünün 5inci maddesine göre 1 Temmuz 2014 tarihinde
tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun 1,
8, 15 ve 22 Temmuz 2014 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 2, 9, 16 ve 23
Temmuz 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 593 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Yılmaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, ben de Kenya heyetine ve Sayın
Başkanımıza Hoş geldiniz. diyorum,
saygılarımı sunuyorum.
Şimdi, bunun uygulanmasının mümkün
olmadığını hep beraber görüyoruz. Size, şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söylüyorum: Gelin yirmi dört saat
çalışalım. Milletin meselelerini, milletin problemlerini bu
Mecliste çözeceksek biz çalışmadan kaçmayız. Yirmi dört saat
çalışmaya varız. Ama siz birtakım planlarla, birtakım
kendi hesaplarınızı yapmak adına, sizin de inanmadığınız,
sizin milletvekillerinizin birçoğunun da -yani bunu inkâr edebilirler ama
bire bir dışarıda görüştüğümde de bunu
yaşadım- inanmadığı 24 Temmuza kadar çalışmayı
getirdiğiniz zaman, burada başka bir planı devreye sokmaya
çalışıyorsunuz. Bunlar milletin menfaatine çalışmalar
değil.
Şimdi, önümüzde Cumhurbaşkanlığı
seçimi var ve bir mübarek ramazan ayı var. Biz gidip seçmenlerimizle,
milletimizle buluşacağız, onların sofralarında
beraberce iftar açacağız, onların dertlerini,
sıkıntılarını hep beraber paylaşacağız.
Şimdi buna niye engel olmaya
çalışıyorsunuz? Yani buradaki gayeniz nedir? Eğer çok acil
bir şey varsa
Ne acil var, ben size söylüyorum: Sayın
Başbakanı Cumhurbaşkanı adayı yapacaksınız.
Ondan önce toplumun tüm kesimlerinin oylarını alabilmek adına
buraya birtakım tasarılar getirerek bu tasarıları burada
görüşüp bir şeyler yapabilir miyiz gayreti içerisindesiniz.
Yine aldığımız duyumlar: Görüyoruz ki
bebek katiline verdiğiniz sözler var. Yine oy hesabı
yapıyorsunuz, yine seçim hesabı yapıyorsunuz. O kanunları
buraya getireceksiniz. Yani niyetiniz salih olsa amenna. Eğer toplumun bir
kesimini, geniş bir kesimini ilgilendiren problemler varsa, gelin hep
beraber yapalım. Buradan sesleniyoruz, hodri meydan. Cumhurbaşkanlığı
seçiminden sonra eylülde toplayın. Çoğunluğunuz var; getirin,
acil ne yapılacaksa onları görüşelim.
Ya, Allah aşkına, Türkiye Büyük Millet Meclisi
kendine dayatılan birtakım çalışmaların
dışında ne yapıyor? Lafa geldiği zaman, söze
geldiği zaman millî iradeden bahsediyoruz. Millî iradenin en önemli karar
organı Türkiye Büyük Millet Meclisi olmasına rağmen, hiçbir
şeyden haberi olmayan Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiçbir şeyden
haberi olmayan bu Meclisin milletvekilleri. Hükûmet bir şeyi
dayatıyor, Hükûmetin içerisindeki üç beş kişi bir şeyi
dayatıyor, biz de onlara uymak zorunda kalıyoruz. Bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisine hakarettir. Bu, milletin iradesine hakarettir. Bu,
milletvekillerine hakarettir. Milletvekillerine ve milletin iradesine de
hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı olmadığını buradan
ifade ediyorum.
Türkiye kan
ağlıyor. Hangi konuyu konuşuyoruz burada? Etrafımızda
en yakın komşularımız Irak ve Suriyenin içerisi bölünme
noktasına gelmiş. On iki yıldır iktidardasınız,
bununla ilgili ne yaptınız, hangi öngörünüz tuttu? Biraz önce burada
Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi görüşüldü. Ben size soruyorum: Allah
aşkına, Suriyede iç karışıklık
başladığı zaman on gün sonra Esadın
devrileceğini söyleyen bir Dışişleri Bakanı, On
beş gün sonra Şamda cuma
namazı kılacağız. diyen Hükûmet yetkililerinin
öngörülerinin olmadığı bir yerde eğer hâlâ bu Hükûmet
görevde duruyorsa ve Dışişleri Bakanı o koltuğa
sımsıkı sarılarak duruyorsa siz hangi iradeden
bahsediyorsunuz? Bununla ilgili bir çalışma mı yapıyor
Meclis?
İşte,
Kerkük kan ağlıyor. Ramazan ayına giriyoruz. Musulda,
Kerkükte, Tuzhurmatuda yaşananlar ortada. Orada Müslüman Türk eli kan
ağlarken ne yapıyoruz burada, biz neyi görüşüyoruz, neyi
görüşmeye çalışıyoruz?
Ben buradan
soruyorum: Şimdi, birçok iddialar dolaşıyor. Eğer bu
Suriyede Esad karşılığı politikanızla,
Esadı devirmek adına girdiğiniz birtakım
çalışmalarla bugün Irakta, Musulda, Kerkükte eli kanlı lanet
bir örgütün görüyorsunuz, kafaları kesiyorlar, insanlığa
sığmayan barbarca hareket ediyorlar- eğer bunların
büyümesinde, yeşillenmesinde, filizlenmesinde zerre kadar dahlimiz varsa,
işte şu girdiğimiz mübarek üç aylar içerisinde, şu ramazan
ayı içerisinde buna el kaldıran milletvekilleri ne yaparlarsa
yapsınlar, bu vicdan azabından, bu haksızlıktan nasıl
kurtulacaklar? Eğer sizin Hükûmetinizin bunda en ufak bir dahli varsa,
Allah nezdinde bunun hesabını vermekle mükellefsin.
SONER AKSOY
(Kütahya) Ayıp! Ayıp!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Oradan istediğin kadar el salla. Neyin ne olduğundan haberin olmadan her gün
arkadan laf atıyorsun. Kerkük kan ağlıyor, Musul kan
ağlıyor, Müslüman Türk milleti kan ağlıyor, sen oradan el
işareti yapıyorsun. Bunda dahliniz varsa Allah indinde hesap
vereceksiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sen gazeteni oku, indir o parmağını!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bundan hiç kurtuluşunuz yok. Bunları
görüşeceksek gelin, çalışalım, bunları çözeceksek
çalışalım.
IŞİD her
gün ilerliyor. Musulda Konsolosluğumuz işgal edildi. Ne demek bu
yahu, ne demek! Bu, Türk toprağının işgali anlamına
geliyor. Oradaki bayrak indiriliyor, bayrak. O bayrak kimin bayrağı?
Türk Bayrağı. O indirilirken sesimiz çıkmayacak
Ama şunu
söylüyorum: Sayın Başbakan Diyarbakırda bayrak
indirildiğinde de aynı ifadeyi kullandı, O bayrağı
oradan indirenler, indiren kişi indirilmelidir. diyor. Doğru
söylüyor Sayın Başbakan. Ama Sayın Başbakan, o
bayrağın indirilmesine giden kilometre taşlarını sen
döşedin. PKKlı terör örgütünün mensuplarını, askerimizin,
polisimizin katillerini 1 numaralı siyasi argüman yaparken, ellerinde
Kalaşnikof silahlarıyla askerimizi öldürenler, polisimizi öldürenler
karakolların önlerinde cirit atıyorsa, orada yol kesiyorlarsa, orada vergi
topluyorlarsa, orada kendi güvenlik güçlerini ortaya çıkarıyorlarsa,
orada hâkimiyetlerini ilan edecek noktaya geliyorlarsa, sensin Sayın
Başbakan bunun sorumlusu ve bu Hükûmettir sorumlusu. Evet, doğrudur,
o bayrağı indirenler indirilmelidir ama o bayrağın
indirilmesine vesile olanlar da mutlaka Türk milleti tarafından
indirilecektir.
Şimdi, Diyarbakırda bayrağa sahip
çıkamayan bu Hükûmet Musulda nasıl sahip çıkacak? Bu nasıl
öngörüdür? Dünya lideri oldum. demekle, Büyük devlet oldum. demekle büyük
devlet olunmaz. Orada birtakım özel şirketler elemanlarını
çekerken, birtakım görevliler elemanlarını çekerken, orada Konsolosumuzu,
Konsoloslukta çalışanlarımızı ve özel
harekâtçılarımızı tahliye etmeyi bile beceremeyen bir
Hükûmet neden bahsedecek?
Şimdi, diyor ki: Musuldaki olaylarla ilgili
yayın yasağı getirdik. Çözüldü mü problemler?
Tereyağından kıl çeker gibi çözeceğiz. Kaç gün geçti
aradan? Ne oluyoruz? IŞİD dediğin bir terör örgütü,. barbar
terör örgütü yüzlerce vatandaşımızı rehin alıyorsa,
orada yüzlerce Müslüman Türk milletine zulmediyorsa, katlediyorsa, günlerce
ilerliyorsa, şehirleri ele geçiriyorsa senin büyük devletliğin nerede
kaldı? Öyle, ele geçirdiğin televizyonlarla, havuz medyasıyla,
devletin bütün imkânlarını kullanarak nutuk çekmekle bu işler
olmaz.
Ramazan ayına girdiğimiz bu süreç içerisinde
herkes elini vicdanına koyacak. Eğer bu işlerde sorumluluğu
olan varsa bu dünyada da, öbür dünyada da mutlaka hesabını
verecektir.
Grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın
Yılmaz.
Aleyhinde İstanbul Milletvekili Abdullah Levent
Tüzel.
Buyurunuz Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun Meclisi temmuz ayı boyunca çalıştırmak
istediğine dair grup önerisi üzerine aleyhinde söz aldım.
Tabii, bizim
karşı çıkma nedenimiz Mecliste halkın beklediği,
işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin beklediği yasaların
görüşülmesi değil. Biliyorsunuz, kamuoyunun
tartıştığı, şu anda da Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülen bir torba yasa var ve bu torba yasa, İş Kanunundaki
değişikliklerle başlayan, daha sonra idare hukukuna müdahale
eden, vergi affı getiren, 30 küsur yasaya değinen, tam anlamıyla
bir torba yasa ama bakıyoruz, bu yasanın içeriğinde de gerçekten
işçilerin, iş cinayetine kurban giden madencilerin talebine uygun bir
düzenleme yok. Hem diğer muhalefet milletvekilleri hem bizler söyledik:
Yani eğer Hükûmet iyi bir şey yapmak istiyorsa, Somanın
acısını dindirmek istiyorsa, iş cinayetlerini önlemek
istiyorsa, bir tazminat ödemek istiyorsa bu maddeleri ayırsın, bir an
önce görüşsün, Meclis Genel Kurulu bu yasayı, bu düzenlemeleri bir an
önce çıkartsın ama şimdi, bu
çıkartılmadığı gibi, aynı mantıkla
Komisyonda -ve Komisyon kendi iç hukukuna, Tüzüke uygun bir şekilde
çalıştırılmayarak- bilgi verilmeyerek de bu düzenlemede
ısrar ediliyor. Şimdi, sürenin uzatılmasındaki bir gerekçe
bu.
Bir diğer gerekçe,
önemli bir gerekçe -Başbakan Yardımcısı Sayın
Beşir Atalayın kamuoyuna verdiği demeçlerle
bağlantılı- çözüm sürecinde beklenen bir yasal düzenleme yani
Kürt sorununda demokratik, eşitlikçi, barışı kazanmaya
dönük, iki yıldır süren, gençlerimizin ölmesini önlemeye dönük bir
sürecin Meclis eliyle yasal güvenceye kavuşturulması ve bu süreç
içerisinde yapılması gerekenlerin mevzuata kavuşturulması.
Bu, epey bir zamandır bekleniyordu; bunun için de çok uzun süre beklemeye
gerek yok; zaten Türkiye halkları, ezilen Kürtü, Alevileri,
işçileri, emekçileri, böyle bir barışın bir an önce tesis
edilmesi için her yerde bir çalışma ve etkinlik içerisinde.
Dolayısıyla, bunları gerekçe göstererek, bunları bahane
ederek bir süre uzatılmasını doğru bulmuyoruz.
Biraz önce
sayın milletvekillerinin CHP grup önerisinde de görüştüğü mesele
yani Irak topraklarında, Irakın parçalanmasını beraberinde
getiren emperyalist planların işlemesinde bir rol oynayan terör
örgütü IŞİDin buradaki Musuldan başlayan işgaline seyirci
kalınması, Konsolosluk işgali, rehine sayılarının
günbegün artması, bunun karşısında Mecliste ve kamuoyunda
bu konuların konuşulmak istenmemesi
Şimdi görüyoruz ki
muhalefet milletvekilleri bir Türkmen ve milliyetçi söylemle, bu olan bitene
müdahale edilsin isteği içerisinde ama görüyoruz ki dış
politikada yapılan yanlışlıklar günbegün, her geçen gün
artan bir boyutta bizi vuruyor.
IŞİDin
bir terör örgütü ilan edilmesi mesele değil çünkü aslında
bakıyoruz, AKP iktidarının Osmanlıcı ve
Türk-İslam sentezi hayalleri bugün Irak topraklarında
gerçekleşiyor ve dolayısıyla, bugün bunun
karşısında ağlamak, yakarmak ne yazık ki nafile bir
yakarış hâlinde karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla, bunları görerek hareket etmek gerekiyor. Yani bu
mesele, geçen haftalar içerisinde Mecliste görüşülseydi, yani Bu bizim
bir millî meselemizdir. Deyip, Başbakanlığa dönüp bu konularda
üzerine giden, Meclis araştırması isteyen, gensoru isteyen
tutumda ısrar edilseydi, o zaman bu dış politikanın ne
menem bir dış politika, ne kadar sonuçsuz ve bizi dönüp vuran bir
politika olduğu çok daha iyi anlaşılacaktı. Evet, bu
konular görüşülmeli, yanlış dış politika
görüşülmeli, işçilere, emekçilere dönük çıkartılan
yanlış torba yasalar, taşeron düzenlemeleri görüşülmeli.
Değerli
milletvekilleri, bakın, şimdi temmuz ayına gelirken asgari
ücretin ikinci bölümü konuşulacak. Şimdiden, çoktan bu 45
liralık artış yalan olmuştur, eriyip gitmiştir. Gelin,
asgari ücretin insanca yaşanabilir, açlık, yoksulluk
sınırının çok ötesinde bir ücret hâline getirilmesi
konularını görüşelim; işçilerin, emekçilerin ha bire can
vermesini önleyecek yasal düzenlemeleri görüşelim; ha bire
ayrımcılık karşısında kaygı duyan, tedirgin
olan Alevi yurttaşlarımızın taleplerini görüşelim;
özellikle son dönemlerde âdeta üzerlerinde bir sürgün avı izlendiği
hissiyatını taşıyan Çerkez
yurttaşlarımızın kaygılarını görüşelim.
Bütün bunlar bu ülkenin, bu memleketin, bu halkların
sorunlarıdır ama bunları görüşmeyip işverenlerin
istekleri doğrultusunda, sermaye sınıfının istekleri
doğrultusunda yeni saldırı yasalarını görüşmek,
Plan ve Bütçedeki bu gidişatı sürdürmek olacak iş değildir.
Değerli
milletvekilleri, bakın, geçen hafta içerisinde ve bu hafta, mücadele eden
işçileri ziyaret ettim, bugün öğlen saatlerinde de basın
toplantısıyla kamuoyunu bilgilendirdim. Bu konuyu sizlerle de
paylaşmak istiyorum çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimi, kim
aday olacak, Başbakan mı aday olacak, ana muhalefetin çatı
adayı, HDP kimi gösterecek işte Musuldaki işgal
gelişmeleri, ramazan ayına giriyoruz gıdadaki patlayan enflasyon,
bunlar konuşuluyor ama bunların acısını
çalışma hayatında da, aile yaşamında da ta yürekten
yaşayan işçilerin, emekçilerin hak gaspları ve bunun
karşısındaki mücadelesi görünmez kılınıyor.
Değerli
milletvekilleri, 7 bini aşan depremzede taşeron işçisi Vanda
oturma eyleminde, açlık grevinde. 2011 Eylülünde, Van depremi sonrası
bu insanlara açıkta kalmasınlar diye geçici işçilik veriliyor
ama 13 Haziranda iş akitleri feshediliyor. Ne yapacak bu 7 bin insan?
Hükûmet o zaman kamuoyu baskıları karşısında böyle bir
düzenleme yaptı ama şimdi Van Valisi Bir şey yapamam, ne
hâliniz varsa görün. diyor. Bunların yakarışları ortada;
mektuplar gönderiyorlar, seslerinin duyulması isteniyor.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Hemen bir fabrika kuralım!
ABDULLAH LEVENT
TÜZEL (Devamla) Şırnakta ilkel koşullarda çalışan
madenciler kuyuya iple sarkıtılan el feneriyle, başında
kasketle -baret değil kasketle- çalışmak zorunda kalan,
açlıkla terbiye edilen Şırnaklı
yurttaşlarımız, şimdi bu koşullar kaldırılsın
diye
Ocaklar kapatıldı, peki o insanların
açlığına, işsizliğine son verildi mi? O insanlar
Termik santral orayı kirletecek. diye karşı çıkıyor,
Şırnak halkı. İşte, cezalandırma ve onları
boyun eğdirme adına şimdi de ocaklar kapatılarak terbiye
edilmek isteniyor. Bu tutum doğru bir tutum değildir.
Somalılara
verilen söz yerine getirilmiyor. Özelleştirmenin ne kadar kötü bir
şey olduğunu yaşayan Kütahya Seyitömer Termik Santrali
işletmesindeki madenciler, 700 işçi kapıya kondu. Neden? Hak
aradıkları için, İşçi atılmasın. dedikleri
için, çay, yemek, su istedikleri için -termik santral işçileriyle
eşit ücrete tabi olalım- özelleştirme sonucu orayı
satın alan Çelikler Anonim Şirketinin keyfî, kötü muamelesine,
küfrüne, kaba muamelesine itiraz ettikleri için, sendikalı olmak
istedikleri için.
Özelleştirme
kötüdür, özelleştirme talandır, vurgundur. dedik, şimdi
aynı muamele Yatağan, Yeniköy, Kemerköydeki işçilere
yapılıyor. Somada olan, Şırnakta olan, Kütahya
Seyitömerde olan yarın öbür gün Yatağanda olacak, onun için
işçiler direniyor.
Bakın,
değerli milletvekilleri, yukarıda taşeron görüşülüyor,
Meclis taşeron çalıştırmaya devam ediyor. Meclis
kapısında, DEV SAĞLIK-İŞ üyesi, sağlık
emekçisi taşeron işçileri buradaki seslerini duyurmak istediklerinde
polis copu, suyu, gözaltısı
Bugün oldu, öğlen saatlerinde,
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğluyla birlikte işçiler
gözaltına alındı. Aralarında Kocaeli Üniversitesinden
atılan 5 tane taşeron işçisi de vardı. Bu kötü muamele
sonucu fenalaştılar, Meclis ambulans göndermedi, Numune Hastanesinden
ambulans geldi.
Türkiyenin
manzaraları bu değerli milletvekilleri. Konuşacaksak, yasa
çıkartacaksak, düzenleme yapılacaksa, komisyon oluşturulacaksa,
gelin bunları konuşalım ama, işçiyi daha çok köleliğe,
açlığa terk edecek, Alevi yurttaşımıza, Çerkezine,
diğerine, halklar arası birbirine kışkırtacak
düzenlemelere bir son verelim.
Orta Doğu
kaynayan kazan, Orta Doğuda mezhepçilik
kışkırtılıyor, Orta Doğuda din siyasete alet
edilmek isteniyor; bunların arkasında emperyalist planlar var.
Halkların boğazlaşmasına karşı önce kendi
ülkemizde halklarımızı bir arada tutmak, sonra da bölünmek,
parçalanmak isteyen Orta Doğu coğrafyasında barışı
savunmak zorundayız. Bu kimle olur? AKPyle olmayacağı
görülmüştür. O nedenle, Meclis bu işe el koymalı, bu konular
burada bütün açıklığıyla görüşülmelidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kiminle olacak, kiminle?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Tüzel.
Adalet ve Kalkınma Partisi
III.-YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Evet, yoklama talebi var.
Önerinin oylamasından önce talebi yerine
getireceğim.
Sayın Altay, Sayın Acar, Sayın Tanal,
Sayın Toptaş, Sayın Özkoç, Sayın Develi, Sayın Akar,
Sayın Öner, Sayın Aksünger, Sayın Dinçer, Sayın
Işık, Sayın Korutürk, Sayın Güven, Sayın Toprak,
Sayın Şafak, Sayın Özgündüz, Sayın
Danışoğlu, Sayın Özgümüş, Sayın Canalioğlu,
Sayın Güler.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:16.42
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
lll- Y O K L A M A
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulanamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri (Deavam)
2.- AK PARTİ
Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatleri ile gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin,
TBMM İçtüzüğünün 5inci maddesine göre 1 Temmuz 2014 tarihinde
tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun 1,
8, 15 ve 22 Temmuz 2014 Salı günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 2, 9, 16 ve 23
Temmuz 2014 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü soruların
görüşülmemesine; 593 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi,
gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu
kısmın 1'inci sırasında yer alan, Haberleşme
Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin
Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi
Amacıyla, Anayasanın 98inci, İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/74, 471, 472, 473, 474 ve 475)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 489 sıra
sayılı Raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler
1.- İzmir
Milletvekili Rıza Mahmut Türmen ve 25 Milletvekilinin; MHP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 30 Milletvekilinin; AK PARTİ Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili Ayşe
Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 135 Milletvekilinin; Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 Milletvekilinin ve BDP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel
Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) (S. Sayısı: 489)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
B) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri
Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
Raporları (1/876) (S. Sayısı: 554) (X)
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
19/6/2014 tarihli 106ncı Birleşimde
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ İLE AVRUPA BİRLİĞİ
ARASINDA
İZİNSİZ İKAMET EDEN KİŞİLERİN GERİ
KABULÜNE İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 16 Aralık 2013 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında
İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Osman Taney Korutürk.
Buyurunuz
Sayın Korutürk. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Avrupa Birliği ile Türkiye
arasında geri kabul anlaşmasını görüşüyoruz. Geri
kabul anlaşmasıyla ilgili olarak Avrupa Birliği
Bakanlığı güzel bir broşür bastırmış. O
broşür renkli, güzel, her şeyi izah ediyor. İngilizlerin,
Anglosaksonların kullandığı bir tabir vardır,
şeker kaplı derler, şeker kaplı bir broşür.
Acıyı şekerle kaplarlar, acıyı yuttuğunuz zaman
şekerin tadı gelir, acıyı yutarken anlamazsınız.
O broşür de öyle bir broşür. O broşürün neden doğruyu
söylemediğini, bu anlaşmanın tümü üzerinde yapmış
olduğu konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Faruk Loğoğlu uzun ve çok içerikli bir konuşmayla
anlattı. Dinlediniz mi bilmiyorum, dinlemediniz sanıyorum,
dinlemediniz herhâlde.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dinlemediler.
OSMAN TANEY
KORUTÜRK (Devamla) Dinlememiş olabilirsiniz ama benim size bir tavsiyem
var, tutanaklardan bulup bir okuyun. Konuşurken belki yirmi dakika çok
cazip gelmeyebilir ama içerik olarak bu anlaşmanın niçin Türkiye
tarafından imzalanması gerektiğini, şu aşamada
imzalanmaması gerektiğini, hangi yanlışları
olduğunu, neleri düzeltmek lazım gelip ondan sonra imzalamak
lazım geldiğini anlattı.
Şimdi,
bakın arkadaşlar, biz burada Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yapmış olduğumuz konuşmalarda, kör muhalefet yapıp da
sadece eleştirmek için konuşmuyoruz. Bu anlaşmanın
yapılmasına da karşı değiliz -yanlış anlaşılmasın-
doğru yapılması lazım geldiğini düşünüyoruz.
Hükûmet bunu
takdim ederken çok yanlış bir şekilde takdim etti. Kalktı,
dedi ki: Bu anlaşmayı yapıyoruz, bunun
karşılığında da üç sene içerisinde Avrupa Birliği
bize vizeleri kaldıracak, halkımıza vize müjdesi veriyoruz. Halkımıza vize
müjdesi vermiyor bu anlaşma, hiç alakası yok. Anlaşmanın
maddelerini okuduğunuz zaman diyor ki: Üç sene içerisinde eğer
düzgün, benim istediğim gibi uyguladığınızı
görürsem o zaman vize muafiyeti uygulayayım mı, vize rejimini
yumuşatayım mı, o konuyu düşüneceğim,
değerlendireceğim, gerekirse bunu oylayacağım. Gerekirse
bunu oylayacağım. dediği zaman, oylama basit oylama değil,
nitelikli oylama, üçte 2 oylama gerekiyor.
Avrupa
Birliği şimdiye kadar Türkiyeye, Kıbrıs Türklerine,
bizimle iltisaklı olan başka yerlere çok söz verdi. Bunlardan
hangisinin yerine getirilmiş olduğunu şöyle bir
hatırlamanızı istiyorum. Bu da: Üç sene bunu bakalım
doğru uyguluyor musunuz? Evet, üç sene sonra eğer iyi
uyguluyorsanız o zaman biz de bir düşünürüz, size bir kolaylık
yapmaya çalışırız. Bu kadar yumuşak, bu kadar
bağlayıcı olmayan bir şey söylüyorlar ve biz buna
karşılık geri kabul anlaşmasını imzalıyoruz.
Faruk
Loğoğlunu belki dinlemediniz ama size şunu çok basit olarak ben
söyleyeyim; nedir bu geri kabul anlaşması? Türkiyeden Batıya,
Avrupaya ha bire insan geçiyor; yasa dışı, orada oturma izni
olmayan insanlar Türkiyeye geliyorlar, Türkiyeden oraya geçiyorlar. Bu
insanları biz kabul etmek mecburiyetinde kalıyoruz bu geri kabul
anlaşmasıyla. Eğer Batı Avrupanın, Avrupa
Birliğinin herhangi bir şehrinde, herhangi bir memleketinde, herhangi
bir ülkesinde yasa dışı oraya gitmiş olan bir
şahıs yakalanırsa, bu şahsın da
yakalandığı zaman Türkiyeden gitmiş olduğu yolunda
bir kanaat yakalayanlarda belirirse, bunu ispat etmek mecburiyeti de
olmaksızın -çünkü okuduğunuz zaman anlaşmayı
görüyorsunuz, ispat da yok bunun içinde- bunu size gerisin geriye gönderiyor. 1
kişiyi göndersin, 3 kişiyi göndersin, 5 kişiyi göndersin, buna
insanın itirazı olmayabilir ama, burada gene başka bir muhalefet
partimiz adına konuşan bir değerli milletvekili dedi ki: Her
yıl Avrupa Birliğine 500 bin insan yasa dışı göç ediyor ve bu 500 bin
yasa dışı insanın da yarıdan fazlası Türkiyeden
geçiyor. Biz ayrıca, bazı ülkelerle, şu anda neden
yapıldığına benim teknik düşüncemle anlam
veremediğim, birtakım vize muafiyeti anlaşmaları
yaptık. Dolayısıyla, bize gelen ve bizde kalmak için değil,
Avrupa Birliğine gitmek için gelen birçok kimse de Türkiyeye yasal olarak
geliyor, oradan kalkıyor, Batıya geçiyor, Batı Avrupaya
geçiyor. Batı Avrupada bunları yakalayacaklar, bunların hepsini
Türkiyeye postalayacaklar.
Türkiyede zaten
büyük bir göç sorunu var. Bu göç sorunu son dönemde Suriyeli göçmenler
dolayısıyla büsbütün arttı. Şimdi Türkiye bir göçmen deposu
hâline gelecek. Birçok insan kalkacak, buralara gelecek, burada bizim elimizde
kalacak çünkü bizim de bunların birçoğuyla, kendi ülkeleriyle geri
kabul anlaşmalarımız yok. Buna karşılık Avrupa
Birliği bize vize kolaylığı uygulayıp
uygulamayacağını iyi niyetle düşünecek, tezekkür edecek,
gerekirse oylayacak.
Ama, Avrupa
Birliğinin, esas itibarıyla, 1963ten bugüne kadar süren Avrupa
Birliği müzakereleri içerisinde vize muafiyetini çoktan uygulaması
lazımdı. Kaldı ki bu geri kabul anlaşmasının
yöntemi de, usulü de
Bu anlaşmayı yaptığınız
zaman bununla beraber vize muafiyetinin de yürürlüğe girmesi lazım. O
kadar da değil, Avrupa Birliği üyelik müzakerelerine
başladığı bütün ülkelerle vize düzenlemesini yapıyor,
üye olmak amacıyla müzakereye başladığı bütün ülkelere
vize muafiyeti tanıyor, bunun tek istisnası Türkiye. Ona
karşılık da bu geri kabul anlaşmasını biz kabul
etmiş gözüküyoruz. Bu son derece büyük bir hata.
Bu geri kabul
anlaşması tek başına değil, geri kabul
anlaşmasının bizim Meclisimizin onayına tabi olmayan bir de
yol haritası diye bir belgesi var. Dışişleri Bakanı
yol haritasının ne olduğunu anlatırken diyor ki:
Türkiye'nin çekincelerini içeren meşruhatlı yol haritası budur,
buna göre düzenliyoruz. Türkiye'nin çekincelerini içeren bu
meşruhatlı yol haritası anlaşma niteliğinde
olmadığı için bir şey ifade etmiyor. Bu bir
anlayış muhtırası, mutabakat muhtırası. Dolayısıyla,
bağlayıcı bir tarafı çekinceler açısından
gözükmüyor ama bunu okuduğunuz zaman bunun içerisinde bir talimatlar
dizisi görüyorsunuz Avrupa Birliğinin Türkiyeye dayattığı
Şunları yapacaksın, bunları yapacaksın. diye bir
talimatlar dizisi görüyorsunuz. O mutabakat muhtırası bizim önümüze
gelmiyor. Mutabakat muhtırası olduğu için yol
haritasını biz onaylamak durumunda değiliz ama onu bir
okumanızı tavsiye ederim. Onu okurken bilen
arkadaşlarımın Lozan Antlaşmasının hükümlerini
de göz önüne alıp mesela Ulusal azınlıkların ayrıseçi
görmemesi. şeklinde bir talimat varken ulusal
azınlığın ne demek olduğunu bir düşünmelerini
tavsiye ediyorum. Lozan Anlaşmasında olmayan azınlık
kavramlarının, bu
şekilde, resmî hayata Dışişleri Bakanının
imzasından geçtiğini de gözden kaçırmamalarını tavsiye
ediyorum.
Geri kabul anlaşmasını kabul edeceksiniz,
uygulayacaksınız, bundan dolayı memleket büyük
sıkıntıya girecek, onda hiçbir şüphe yok. Burada Adalet ve
Kalkınma Partisi adına konuşan Komisyon Başkanı
arkadaşım, meslektaşım 24üncü madde çok açık,
eğer işimize gelmezse feshederiz. dedi. Tabii, kâğıt üzerinde feshedersiniz
de feshettikten sonra Avrupa Birliğiyle müzakere sürecini tekrar sürdürme
imkânınız olur mu? Olmazsa ne gibi baskılara maruz
kalırsınız? Onları da iyi düşünün diye size tavsiye
etmeyi düşünüyorum ben de.
Bu, 16 Aralık tarihinde imzalanmış. Bundan
bir gün sonra, Sayın Başbakan,
17 Aralık tarihli Milliyet gazetesinde verdiği bir demeçte diyor ki:
Biz Avrupaya yük olmaya değil, yük almaya gidiyoruz. İşte,
bu, bu anlaşmayı en güzel tarif eden cümle. Bizzat Başbakanın
ağzından Yük olmaya değil, yük almaya gidiyoruz. diyor.
Biz buralarda konuşuyoruz. Söylediğim gibi,
Adana Milletvekili Loğoğlu çok açık ve çok sistematik bir
şekilde bunun yanlışlarını gösteriyor; okumuyorsunuz,
bakmıyorsunuz, dinlemiyorsunuz, bu anlaşmaları
yapıyorsunuz. Avrupa Birliğinden bu anlaşmayla alacağınız
yükün altından çok zor kalkacağınızı, bu yükün
altına hepimizin de birlikte girmekte olduğumuzu burada ben bir kez
daha söylüyorum; kayıtlara, tutanaklara geçiriyorum ve hepinizi bir kere
daha düşünmeye, karşılığını
alamayacağımı bildiğim hâlde bir kere daha düşünmeye
davet ederek saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Korutürk.
EROL DORA (Mardin)
Efendim, Lütfü Bey konuşacak, Hasip Beyden önce
BAŞKAN
Evet, peki.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan.
Buyurunuz
Sayın Türkkan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel Sayın Bakanla bu
kanunla alakalı olarak da istişare ettik, çekincelerimizi bildirdik,
çekincelerimiz konusunda bazı izahatlar verdik. Bu izahatlar
değerlendirildiğinde, kanunun çok sıkıntılı bir
kanun olmadığı şeklinde bir anlam çıkıyor ama
birtakım çekincelerimizin deruhte edilmesi henüz sağlanmış
değil. Örneğin, bir tanesi şu: Türkiye bu kanunun
yasallaşmasından sonra, Avrupa Birliği ülkelerindeki
mültecilerin -belki uygun bir tabir
değil ama- çöplüğü hâline gelecek. Yani, Avrupa Birliği, kendi
ülkelerine gelmiş olan üçüncü dünya ülkelerindeki vatandaşları,
Şu veya bu sebeple Türkiye üzerinden geldi. deyip Türkiyeye gönderecek.
Türkiye bunu mahrecine -yani Gümrük Yasasında vardır, mahrecine iade
gibi- iade edebilir mi? Geri kabul anlaşması yaptığı
ülkelerle yapma imkânı var ama Türkiye üzerinden giden mültecilerin önemli
bir kısmı Bangladeş, Somali, Pakistan gibi ülkelerle bizim geri
kabul anlaşmamız yok. Velev ki olduğunu düşünüyorum,
yarın imzaladığımızı düşünüyorum, bu sefer
devreye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi giriyor. Avrupa
Birliği ülkeleri, bunları mahrecine, geldikleri ülkeye yani
vatandaşları olduğu ülkeye iade etmeyi bilmiyor mu? Biliyor.
Maliyeti bir tek uçak bileti. Yani alırsınız Somalili
adamı, uçak biletini ödersiniz, ülkesine gönderirsiniz. Ama Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi buna mani, Yaşam hakkını
kısıtlıyorsunuz diye devreye giriyor ve gönderemiyor. Avrupa
Birliği sıkıştığı bir ortamda, Türkiyenin
vize muafiyetini de devreye alarak Size vize muafiyeti sağlarım. Nasıl
yaparsın? Buradaki benim mülteci çöplüğümü alın, siz kendi ülkenize
götürün. Bakın, Türkiye, Avrupa Birliği kapısında onurunu,
gururunu ayaklar altına alarak yıllardır devam ediyor.
Burada Avrupa Birliği Karma
Parlamento Komisyonunda beraber görev yaptığımız
arkadaşlar var. En son toplantımızda bizi davet eden Avrupa
Parlamentosu Başkanı ve Başkan Vekilinin olmadığı
kendi aramızda yemek yemek zorunda kaldık. Yani düşünebiliyor
musunuz? Siz bir ev sahibisiniz, davet ediyor, yemek veriyor ama onlardan kimse
yok. Biz kendi kendimize yemek yedik. Ben bu minvalde, böyle bir meselenin
muhatabı olmamak adına Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu
üyeliğinden istifa ettim. Böyle bir onursuzluğu ben kendime
yediremem, ben Türküm. Avrupada Viyana kapısına dayanmış
bir ecdadın torunuyum. Kalkıp orada bir tane kendini bilmez adamın
hem bizi davet etmesi hem de bu davete kendisinin icabet etmemesi
karşısında daha fazla dayanamam.
Bunun dışında Avrupa
Birliği daha ne dayatıyor bize? Avrupa Birliği birtakım
fonlar verecekmiş. Diyor ki siz benim çöplüğüm olun ama ben de size
fonlar vereceğim. Türkiyenin hani ekonomisi bu kadar iyi, bu kadar
atladı patladı ekonomi, döviz rezervi, Merkez Bankası. Avrupa
Birliğinin bizim mültecileri kabul etme karşısında
vereceği fonlara ihtiyacımız olduğunu belli eder bu kanun yani
o fonlara bizim ihtiyacımız var, ekonomik açıdan
değerlendirin bu hadiseyi.
Sayın Bakan 2 bin adam ne yapar ki
dedi. Doğru, kendisine göre öyle bir rakam çıkartmış. Ama
biraz evvel Sayın Korutürk bir rakam verdi. 500 bin Avrupaya giden
mülteci var, bunun da yüzde 50si Türkiye üzerinden gidiyor. 250 bin, çoğu
Bangladeş, Somali, Afrika kökenli mültecinin Türkiyeye geldiğini
düşünün her yıl. Dört yıl, 1 milyon kişi. Bakın,
Suriyeli 1 milyon kişi var Türkiyede. Türkiye'nin demografik yapısı
farkına varmadan ciddi ciddi değiştiriliyor. 1 milyon Suriyeli
mülteciyi insan hakları adına, Müslümanlık adına
aldık; şu anda 1 milyon aramızda. Kaynağı belli
olmayan, kimliği belli olmayan, nerede yaşadığı, ne
yaptığı belli olmayan, bu ülkenin kültürüyle
bağdaşmayan 1 milyon insanı bu coğrafyada
barındırıyoruz.
Türkiye bir
taraftan yurt dışına kendi insanlarını ekmek aramak
için gönderirken 1 milyon işsiz adamı kendi aramızda
barındırıyoruz. Bu, Türkiyede yaşayan insanların
asayişiyle alakalı, Türkiye'nin güvenliğiyle alakalı.
Türkiyede yarın öbür gün toplumsal terör olaylarının
kaynağında bu insanların kullanılmayacağını
kim garanti eder bize? Yarın öbür gün tekrar Avrupadan Türkiyeye gelen
bu üçüncü dünya ülkelerindeki vatandaşların aynı şekilde
Türkiyede bu tip hadiselerde kullanılmayacağını kim
garanti edebilir bize? Hiç kimse.
Geçen gün
televizyonda izlediniz, bir seyahat acentesi silahla basılıyor gündüz
vakti, 2 siyahi insan soyuyor çıkıyor. Münferit bir hadise olarak
değerlendirebilirsiniz ama bu sayı çoğaldıkça Türkiye gibi
metropolleri çok fazla olan bir ülkede asayişi sağlamakta zorluk
çekersiniz. 250 bin kişiden bahsediyoruz. Dört yıl olduğu zaman
1 milyon kişi, 1 milyon da Suriyeli var.
Bu Suriyelileri
geri göndermeyi düşünüyor musunuz Sayın Bakan? Var mı böyle bir
planımız? Belki muhatabımız siz değilsiniz ama
Dışişleri Komisyonundan Komisyon Başkanı orada. 1
milyon Suriyeli var. Hangi şartlarda bunlar Türkiyeyi terk edecekler?
Nasıl terk edecekler? Böyle bir planı da yok Türkiye'nin. Sadece
açtık kapıları.
Biraz evvel Sayın
Oktay Vural çok güzel bir şey söyledi: Türkiye'nin kapıları
kevgir olmuş. Burada hiç olmazsa gelen adamların kaydını
tutacağız. Türkiyeye giren çıkan belli değil. diyor.
Hakikaten öyle, Türkiye'nin kapıları kevgir olmuş. Suriyeden,
İrandan, Iraktan isteyen buraya geliyor. Türkiye onlar için artık
bir yaşam alanı, yaşadıkları bir ülke ama Türkiye'nin
şartları ve imkânları bu ülkeden gelen insanları
barındıracak durumda değil ne ekonomik açıdan müsait ne de
fiziki açıdan müsait.
Biraz evvel söylediğim
endişemi de tekrarlıyorum: Türkiye'nin demografik yapısı
ciddi ciddi değiştiriliyor.
Türkiye, kendini,
Türk milletini oluşturan unsurların yaşadığı bir
ülke. Bu demografik yapının değişmesi beni çok
rahatsız ediyor diye eleştirenler olabilir. Almanya
yaklaşık on beş yıldır kendi ülkesinin demografik
yapısının değişmesine karşı ciddi önlemler
almaya başladı. Almanyanın endişe duyduğu bir
ortamda, benim, bir Türk vatandaşı olarak Türkiye'nin demografik
yapısının değişmesinden rahatsız olmamı çok
yadırgamamaları gerekiyor. Türkiye'nin demografik
yapısının değişmesi, Türkiye'nin üzerinde oynanan
birtakım oyunlarda bu demografik yapının da aleyhine
kullanılabileceği intibası yaratıyor bende. Bu bir paranoid
şüphe değil, bu ciddi bir tespittir. Bu tespitime de
katılır mısınız, katılmaz mısınız
bilmem Sayın Bakan ama bu tespitimi de lütfen göz önünde bulundurun.
Bu konudaki
çekincelerimizi ben size anlatmaya çalıştım. Umarım,
aklınızın bir tarafına yazarsınız, zira,
yasayı geçirmekte Fülenin burada olması sebebiyle acele ediyorsunuz.
Aynı Füle; işte, Avrupa Parlamentosunda bizi yemeğe davet edip
kendisi gelmeyen bir adamdan bahsediyorum. O Füleye de jest yapmak için,
Parlamento bu kadar sıkı çalışmanın arasında
Avrupa Birliğinin dayattığı geri kabul anlaşmasını
buraya getirmiş.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkkan.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz
Sayın Kaplan. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 554 sıra sayılı Geri Kabul Sözleşmesi,
uluslararası
Dikkat edin, bu
Meclise gelen teknik, uluslararası sözleşmeleri bütün parti
grupları olarak biz ülke çıkarına gördüğümüz zaman,
üzerinde uzlaşarak çıkarmışızdır ama bu,
farklı arkadaşlar. Burada muhalefetin 3 parti grubu da bu
sözleşmeye muhalefet şerhi koymuştur. Geri kabul sözleşmesi
bir neokolonialist sözleşmedir arkadaşlar, çok açık ifade
ediyorum. 1950den beri Türkiye, Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi yolunda ve
bugüne kadar da müzakere sürecinde bir ülkedir. Efendim, burada Vize muafiyeti
sağlamak için. Böyle bir şey olabilir mi? Vize muafiyeti
sağlamak için. Vize muafiyeti bu şekilde sağlanmaz. Eğer
vize muafiyetinin ne olduğunu anlamak istiyorsanız,
diplomatlarınızın hangi ülkelerin kapılarında,
nasıl ezdirildiğini, nasıl horlandığını,
nasıl zorlandığını, diplomatik pasaport
taşıyan milletvekillerinizin dahi geçişlerde nasıl
sorgulandığını, hırpalandığını
biraz bilip ona göre hareket edeceksiniz.
Bu, 23 ve 24üncü
faslın, Avrupa Birliği müzakere sürecinde yani adalet, güvenlik,
özgürlükle ilgili faslın açılış nedeni de olamaz. Evet,
Türkiye'nin konumu kolay değil. Türkiyede şu an, Suriyedeki
yanlış dış politika nedeniyle 1 milyonun üstünde mülteci
var, 1 milyonun üstünde. 1 milyonun üstündeki bu mültecinin 250 bini
çadırlarda, konteynerlerde ama diğerlerinin nerede olduğunu
devlet bilmiyor. Bakın, dikkat edin, İstanbuldan Ankaraya,
Ankaradan İzmire, Ege Denizinde kaçak kayıklarda, gemilerde sahile
vuran cenazeler
Hepsi işte, Asyadan Avrupaya bir köprü gibi stratejik
konumu olan Türkiye üzeri geçişlerin noktasıdır.
Ama şunu
biliyoruz biz: İnsan ticaretinde, insan kaçakçılığında
insanların geçirilmesinde Türkiye'nin imzaladığı
sözleşmelerin dışında, cezai hükümleri olan maddeler var ve
o hükümlerde zaten Yunanistan yakaladığı zaman Türkiyeye iade
ediyor, İtalya yakaladığı zaman Türkiyeye iade ediyor,
Bulgaristan yakaladığı zaman Türkiyeye iade ediyor ve hükümler
var. Şimdi, bunu getiriyorsunuz Avrupa Birliğiyle yapıyorsunuz.
Bakın,
Türkiyede bu konuya duyarlı kuruluşlar var, sivil toplum örgütleri.
Mülteci Hakları Koordinasyonu bu konuda 15 sayfalık bir deklarasyon
hazırlamış ve burada çok ciddi bir şekilde dikkat
çekmiş. Bu kuruluşlar Bu geri kabul anlaşmasını
imzalamayın. diyor, imzalamayın çağrısı yapıyor
çünkü bunun Türkiyeye korkunç yükümlülükler getireceğini... Şöyle
düşünün: 2 milyon 700 bin seçmenim var. diyorsunuz
-Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak- 7 milyona
yakın yurttaşınız Avrupada yaşıyor ve
onların çocukları orada; kiminin yurttaşlığı var,
kiminin oturması var, kimisi yeni evlenmiş. Oradaki kendi
yurttaşlarınızı geri dönüşle karşı
karşıya bırakıyorsunuz, geri dönüşle. Geliyor
Türkiyeye, Anadoludan evleniyor ve evlendiği zaman gidiyor, 2
çocuğu oluyor Almanyada, onları Türkiyeye geri döndürme
tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyorsunuz. Bunun
insan hakları açısından hukuku vardır, uluslararası
hukuk açısından vardır, mülteci hakları hukuku
açısından vardır.
Şimdi,
soruyorum size: Türkiyenin 1951 Cenevre Sözleşmesine koyduğu
çekince, arkasından 67 no.lu Protokolle sürdürdüğü Sadece
Batıdan gelenler Türkiyede mülteci olabilir. Doğudan gelenler;
Kürt, Türkmen, Arap, farklı halklar, Azeri -farz edin ki Azerbaycandan-
bunlar Türkiyeye geldiği zaman mülteci statüsü yok bunlara. Bu ne
ayrımcılıktır, bu ne kafadır arkadaşlar? Hangi
çağda yaşıyoruz? Peki, o zaman 1 milyon Suriyeli mülteci senin
topraklarında nasıl yaşıyor? Mülteci konumu, hukuku yoksa,
mülteci hukuku olmayan bir konuda Birleşmiş Milletler bu konuya
nasıl müdahale edebilir? Yok.
Şimdi,
bakın, bu sivil toplum kuruluşları; Helsinki Yurttaşlar
Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları
Gündemi Derneği, KAOS-GL Mültecilerle Dayanışma Derneği,
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi. Çok açık, bu vize
muafiyetine yönelik diyalog başlatılmasına yeşil
ışık yakmasından sonra, daha önce 2011 Şubat
ayında müzakereleri tamamlanmış olan geri kabul anlaşması
metninin paraflandığından bahsediyor. Şimdi, soruyorum
size: Siz, gümrük birliğini de 1995te imzaladınız. Ticaret
yaptığınız zaman Avrupa Birliği Merkez Bankasına
vergi yatırıyorsunuz ve dolaylı olarak Amerikada, başka
yerde bu vergiyi yüklenmiş olarak mallarınız dolaşıma
açılıyor. Şimdi, onun külfetini çekiyorsunuz ama müzakere
sürecindesiniz, hâlâ kimse sizi almıyor. Bunu düşünmek lazım.
Avrupa Birliği artık demokrasiyi, özgürlükleri değil,
güvenliği esas alan bir projeyle geliyor.
Şu
sözleşmeye bakarsanız arkadaşlar, çok çok tehlikeli şeyler
göreceksiniz. Siz mesela Danimarka Krallığından ya da
Birleşik Krallıktan, onların koyduğu çekincelere bir göz
atarsanız, onlar bile özgürlük ve güvenlik, adalet alanlarına
ilişkin pozisyonlarda çekince koymuşlar. Şimdi, buradan
baktığımız zaman geri kabul anlaşmasıyla ne
yapacaksınız? Türkiye üzerinden Avrupaya giden mültecilerin -yüzde
Şimdi, bunu
bir vize muafiyetine bağlamak ne kadar doğru? Yanlış
arkadaşlar. Vize muafiyetinde karşılıklılık
diye bir kural var. Hele bir çıkın, bakın, Allah aşkına,
VIP salonlarınız yol geçen hanına dönmüş. VIP salonundan
IŞİD geçiyor, El Nusra geçiyor, El Kaide geçiyor, konsolosluğun
alt kademesinden üst kademesine kadar herkes geçiyor. Siz bir milletvekili
olarak onların VIP salonundan geçebilir misiniz? Geçemezsiniz. Siz, kime
ne dersi vereceksiniz? Gurur, onur, yüce, büyük ekonomi, büyük devlet
Hikâye
bunlar, vazgeçin. Vizelerde kapılardasınız, dolaşımda
kapılardasınız, Avrupa Adalet Divanındaki mahkemelerde
kapılardasınız ve imtiyazlı ortaklıkla sınanan
bir kapıdasınız. Bunun nedeni de 12 Eylül darbesinin
Anayasasıyla hâlâ yönetiliyor olmak, bu ülkede adaletin
olmayışı, bu ülkede eşit yurttaşlığın
olmayışı, bu ülkede demokrasinin olmayışı, bu
ülkede insan hakları karnesinin zayıf oluşu, bir de bunun
üzerine böyle bir külfet getirip bu ülkenin üstüne koyma hakkınız
yok. Bunun getirisi yok, boşuna. Bu sözleşmeyi çekin.
Geri kabul sözleşmesiyle
ırkçılığın ayyuka çıktığı, küresel
krizde Antiislamcılığın arttığı bu krizler
döneminde siz önce baltayı kendi ayağınıza vurursunuz, önce
sizin vatandaşlarınızın geri kabule
takılacağını unutmayınız. Kendi ülkenizden giden
mülteciler, azınlıklar, Türkler, Kürtler hepsi bu tehdidin
altında kalacaklar ve hiçbir garantileri olmadan her gün kapı
dışarı, sınır dışı edilebilir tehlikesi
altında kalacaklar. Bunun vebali AK PARTİde olacaktır,
uyarıyoruz. Bu sözleşmeyi geri çekin, biraz daha düşünüp, biraz
daha tefekkür edelim, konuşalım bu konuyu.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Şahsı
adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru? Yok.
Hükûmet adına
Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
Buyurunuz Sayın
Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Çok
teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Avrupa Birliği sürecinde önemli bir
anlaşmayı müzakere ediyoruz. Tabii ki böyle bir anlaşma üzerinde
farklı görüşlerin olması doğal ama burada önemli olan,
gerek anlaşma metninin içeriği, gerekse bazı rakamlar konusunda
doğru bilgileri vermek hem bizim hem de muhalefet partisindeki
arkadaşlarımızın görevidir.
16 Aralık 2013 yılında bu anlaşma
imzalandı ve Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği kurumları
tarafından da onaylandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
da inşallah bugün onaylandıktan sonra yaklaşık üç yıl
sonra uygulamaya geçecek bir anlaşma.
Niye üç yıl? Çünkü bu üç yıl içinde
alınması gereken tedbirler var, Türkiyenin alması gereken
tedbirler var, Avrupa Birliğinin alması gereken tedbirler var
özellikle sınır güvenliği ve kaçak göçle mücadeleyle ilgili.
Yine, Türkiyenin gerek pasaport gerek iç güvenlikle ilgili atması gereken
adımlar var ve bazı adımları da Avrupa Birliği ile
Türkiye birlikte atacak. Bu tüm çalışmalar yaklaşık üç
yıl süreceği için, öyle tahmin edildiği için üç yıl sonra
uygulamaya girecek bir anlaşma. Bu süreçte Avrupa Birliği de Türkiyenin
atması gereken adımlar konusunda fonlar da aktaracak, bu fonlardan da
faydalanacağız.
Avrupa Birliğinin bu üç yıl içinde
Biraz
önceki çok değerli konuşmacı Sayın Korutürkün Türkiyeye
talimat verir gibi İşte, şunları şunları yap.
dediği şeylere baktığınız zaman, Türkiyenin iç
güvenliğiyle ilgili tedbir alınması zaten hepimizin en büyük
arzusu. Pasaport çalışması zaten Hükûmetimizin yapmakta
olduğu bir çalışma. Sınır güvenliği ve kaçak
göçle mücadele hem Türkiyenin bir sorunu hem de Avrupa Birliğinin bir
sorunu. Dolayısıyla, bu konuda tedbir alıyoruz, almaya da devam
etmemiz lazım; bazılarını da Avrupa Birliğiyle
birlikte almak daha sağlıklıdır çünkü bugün kaçak göçle
mücadelede ülkeler tek başına başarılı değildir,
hatta uluslararası örgütler de başarılı
olamamıştır. O nedenle bu iş birliğinin önemi var.
Şimdi, göç olgusu, bugün en çok
tartışılan konulardan bir tanesi. Bugün göçmen
akışı ya da yasa dışı göç özellikle, göçmen
akışı engellenemiyor, engellenemez de. Önümüzdeki on yıl,
yirmi yıl Avrupa'nın en çok ihtiyaç duyacağı konu da
yaşlılıktan ve nüfus azalmasından dolayı yeni
göçmenlerin Avrupaya gelmesidir. Sürdürülebilir bir ekonominin ve toplumun
sağlanabilmesi için, şu andaki istatistiklere göre, Avrupa
Birliğinin göçe ihtiyacı var.
Ha, burada nedir önemli olan? Kaçak göçle mücadele,
kontrollü göçün sağlanması. Zaten Avrupa Birliği ülkelerine
giren göçmen sayısına ya da kaçak göçmenlerin iadesiyle ilgili
rakamlara baktığımız zaman da, bunların
birçoğunun değişik sebeplerle Avrupa Birliği ülkelerinde
yer aldığını görüyoruz.
Şimdi, bu anlaşma neticesinde, üç yıl
sonra bu anlaşma yürürlüğe girdiği zaman belli bir makul süre
içinde de vize serbestisi başlayacak yani Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları serbest, vizesiz dolaşım hakkı elde edecekler.
Bu, azımsanacak bir hak değil. Burada Avrupa Birliğinin çifte
standardını, Avrupa Birliğinin mahkeme kararlarını
uygulamadığını görüyoruz. Özellikle Avrupa Birliği
Adalet Divanının verdiği kararlara
baktığımız zaman, hizmet almak için ve iş kurmak için
giden vatandaşlarımıza vizesiz gitme hakkı veriliyor fakat
hizmet almak için, özellikle para harcamak için giden
vatandaşlarımızla ilgili, onların davalarında ret
verilmiştir. Ya, bunun da bir siyasi karar olduğunu söylüyoruz. Hatta
iş kurmak için ya da hizmet sunmak için
vatandaşlarımızın kazandığı davaları da
tüm Avrupa Birliği ülkeleri de uygulamamaktadır.
Dolayısıyla, bu işin kökten çözümü, tüm
vatandaşlarımızın, ayrım yapılmaksızın
vizesiz dolaşım hakkını elde etmesidir. Bu da çok önemli
bir kazanımdır, bu hepimizin arzusudur. Hep birlikte de mücadele
etmeye devam etmeliyiz.
O nedenle, bu anlaşmayla ilgili Yok, efendim, bunu
sonra feshedersiniz, edemezsiniz. gibi tartışmaya gerek yok. Biz
burada biraz önce Meşruhatlı Yol Haritası dediğimiz,
Avrupa Birliğiyle yaptığımız bu sözleşmeye
dercettirdiğimiz bu yol haritasına baktığımız
zaman, yapacaklarımızı, yapamayacaklarımızı tek
tek açıklamışız ve Makul bir süre içinde Avrupa
Birliği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vizesiz
dolaşım hakkı vermezse biz bu sözleşmeyi feshederiz.
demişiz ve bu makul sürenin de bizim için, tüm çalışmalar dâhil
altı ay olduğunu buraya dercettirmişiz. Dolayısıyla,
altı ay içinde bu uygulanmazsa biz bunu feshederiz.
O nedenle, Avrupa
Birliği, Avrupa Birliği sürecini bunu feshettik diye durdurmak
istiyorsa, zaten herhangi bir sebepten de bunu durdurabilir. Zaten bugün siyasi
engellerle birçok müzakerenin, özellikle müzakere fasıllarının
açılmadığını her vesileyle sizlere de, onlara da
açıklıyoruz.
Burada Lozan
Anlaşmasının ihlali de söz konusu değildir. Yine burada
biz azınlık konusunun Lozan Anlaşmasında tarif
edildiği gibi uygulanacağını aynı şekilde,
yazılı bir şekilde bu anlaşmaya dercettirmişiz,
pozisyonumuzu açık bir şekilde bildirmişiz değerli
arkadaşlar.
Şimdi,
Türkiye, geri kabul edilen kişilerle ilgili ne yapacak? Bir kere, her
şeyden önce Avrupa Birliği ülkelerine bu kişilerin Türkiye
tarafından, Türkiye üzerinden geçtiği ispatlanacak ve Türkiye de bunu
kabul edecek. Rakamlara baktığımız zaman -örneğin
Yunanistanla bizim geri kabul anlaşmamız var 13.648 yasa
dışı göçmen geçtiğini kabul etmişiz ve bunlardan
sadece, değerli arkadaşlar, 3.876 kişi iade edilebilmiş. Bu
süre içinde birçoğu zaten başka haklar elde etmiş ve bu tür
mültecilerin iade edilemeyeceğine dair -Avrupa Birliği Adalet
Divanı dâhil- mahkemelerin kararları var, her ülkenin
değişik kanunları var ama neticede, burada, bu insanların
Türkiye üzerinden geçtiğini Türkiyenin de kabul etmesi lazım ve
Türkiyeye iade edilen herkes de Türkiyede kalacak diye bir kural yoktur,
herkesin kalması gerekir diye bir kural da yoktur.
Birincisi,
Türkiye, yine burada, bu yol haritasında belirttiğimiz gibi,
coğrafi kısıtlamayı devam ettirecektir yani 1951 Birleşmiş
Milletler Cenevre Sözleşmesine koyduğumuz coğrafi
kısıtlamayı devam ettirecektir. Ne zaman
kaldıracaktır? Türkiye, Avrupa Birliğine üye olduğu gün.
Yani bu kişiler Türkiyeye geldiği zaman eğer Türkiye kabul
ederse, bu kişileri, eğer geri kabul anlaşması olan ülkeler
varsa, bunları iade etmek lazım, başka ülkelerle de yine geri
kabul anlaşması yapmamız lazım, bu konuda hepimiz
hemfikiriz ama diyelim ki Türkiyenin doğusundan herhangi bir ülkedense bu
kişiler, bu kişileri ya o ülkelere iade ediyoruz Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğiyle birlikte ya da üçüncü bir
ülkede ikamet etmesini, mülteci olmasını sağlıyoruz.
Türkiye bu rezervini, bu coğrafi kısıtlamasını devam
ettiriyor değerli arkadaşlar.
Ee, şimdi,
Suriyelileri gönderecek miyiz? Suriyeliler niye geldi bizim ülkemize? Orada bir
savaş var, orada bir zulüm var, orada kan var, kendi insanını
öldüren zalim bir rejim var ve bir de ortaya çıkan terörist gruplar var
onlar da acımasız. Ee, şimdi, bu insanları biz bu
çatışmanın ortasında mı bıraksaydık; yoksa
bunlara kapımızı açsaydık da bunları şimdi
ülkemizde barındırsa mıydık, hangisi daha iyi? Şu ortamda, hâlâ orada
istikrarsızlık varken, savaş varken, kan varken,
gözyaşı varken bu insanlara Gidin, siz de ölün. demek bizim
insanlığımıza sığmaz, bizim
anlayışımıza sığmaz değerli arkadaşlar,
bunu genel anlamda söylüyorum. Dolayısıyla ileride inşallah
oraya istikrar gelir
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, onlar nasıl gönderilecek konusu, şu
anda gönderin meselesi değil. Yani onların giderken burada
kalmasıyla ilgili soru ifade edildi; yoksa böyle bir konuda
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Devamla)
Bunların zaten 200 küsur bini kampta yaşıyor. Bunlara istikrar
gelir, güven gelir inşallah Sayın Vural ve orada barış,
istikrar geldiği zaman inşallah onları da
sağlıklı bir şekilde uygularız.
Neticede
değerli arkadaşlar, bu geri kabul anlaşması ve
karşılığında 77 milyon insanımızın
vizesiz dolaşım hakkı hem Türkiyenin yararınadır ve
dolayısıyla Avrupa Birliği sürecimiz için de önemlidir. Bu
konuda siz değerli arkadaşlarımızın destek vermesini
özellikle rica ediyorum.
Hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Çavuşoğlu.
Şahsı
adına Erzincan Milletvekili Muharrem Işık? Yok.
Soru-cevap
bölümüne geçiyorum.
Soru-cevap
bölümümüz on dakikadır, beş dakikasını sorulara, beş
dakikasını cevaplara ayıracağım.
Sayın Öner
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Musulda olaylar
başladığında, IŞİD harekete geçtiğinde,
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu Musulla
ilgili her türlü önlem alındı. demişti. Herhâlde önlem
alındığından IŞİDi haberdar etmediği
anlaşılıyor. Orada Konsolosluk yetkilileri, güvenlik görevlileri
ve aileleri rehin alındılar. Sayın Davutoğlu ne gibi
önlemler almış, alınmasına vesile olmuş? Çok
sayıda vatandaşımız öldürüldü, hâlen esaret altında
olanlar var. Daha ne kadar bu esaret devam edecek?
Teşekkürler.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öner.
Sayın Kaleli?
Yok.
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben Sayın
Bakanıma soruyorum: Ülkemizi geçiş ülkesi olarak kullanan, başta
Afrika ülkeleri olmak üzere diğer yabancı ülke vatandaşları
için bu ülkelerle geri kabul anlaşması tümüyle imzalanmış
mıdır?
İkinci sorum:
AByle müzakere sürdüren aday ülkeler arasında Türk vatandaşları
dışında vizesiz seyahat yasağı uygulanan başka
bir ülke var mıdır?
Üçüncü sorum:
Hükûmetin imzaladığı geri kabul anlaşması, 4 Nisan
2013 tarihinde çıkardığımız Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanununa aykırı değil midir?
Dördüncü sorum:
Türkiyenin daha önceki anlaşmalar çerçevesinde zaten
kazanılmış hakkı olan serbest dolaşım konusunda
ABye bir yükümlülük getirmekte midir bu anlaşma?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.
Sayın
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
hâlen ülkemizde kaçak durumda olan ve yürürlüğe girmesi hâlinde bu
anlaşmadan etkilenecek olan göçmen sayısı nedir?
Ayrıca,
ülkemizi güzergâh olarak kullanıp da AB ülkelerine gitmiş ve bu
anlaşma gereği iade edilecek olan mülteci sayısı ya da
kaçak göçmen sayısı ortalama ne düzeydedir? Bunun Türkiyeye olacak
ekonomik maliyeti konusunda bir çalışmanız oldu mu? Bu yükün
miktarı nedir? ABnin vize muafiyeti konusunda vermiş olduğu
söze Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ne kadar güvenebilirsiniz? Daha önce
verilmiş olup da yerine getirilmeyen taahhütleri dikkate
aldığımızda, sadece Vize muafiyeti alacağız.
yaklaşımıyla bu kadar külfetli bir anlaşmayı Meclise
getirmenizi doğru buluyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, bu kanun tasarısı onaylandıktan
sonra, bir: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Avrupa Birliği
ülkelerine vize muafiyeti kullanarak girebilecek mi? Bugün
onaylandığı zaman girebilecek mi?
İki:
Eğer giremeyecek ve üç buçuk yıl sonra girecek diyorsanız,
Avrupa Birliği üç buçuk yıl sonra -burası önemli, tırnak
içinde söylüyorum- tartışmasız vize muafiyeti sağlayacak
mıdır? Biraz evvel kürsüde bunu ifade ettiniz.
Üç: Bu
anlaşma onaylandığı takdirde Türkiye, geri kabul
anlaşması olmayan ülkelerin vatandaşlarını da Avrupa
Birliğinden kabul edecek midir?
Dört: Bu
göçmenleri kabul ettiğinde, kendi ülkelerine gittiğinde güvenlik
tehdidi altında veya güvenlik tehdidi bulunuyorsa bu göçmenleri biz ne
yapacağız?
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Sayın
Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
az önce konuşmanızda Sınır güvenliği ve kaçak göçle
ilgili gerekli çalışmaları yapıyoruz. dediniz ancak ben
Türkiye-Suriye sınırına gittim. Orada Reyhanlıda
sınır güvenliği için kurulan karakolun Hükûmetiniz
tarafından kapatıldığını bizzat gördüm. Bende
kayıtları, videosu da var. Karakolu kapattınız. Bir
taraftan da Sınır güvenliğiyle ilgili tedbir alıyoruz.
diyorsunuz. Oraları kapattığınız için teröristler
elini kolunu sallayarak ülkeme girdi ve Reyhanlıdaki bombalı
saldırıda 53 yurttaşımız katledildi.
İkincisi, diyorsunuz ki: Üç yıl sonra
yürürlüğe girecek bu anlaşma. Peki, bugün onaylandıktan sonra,
Resmî Gazetede yayınlandığı andan itibaren geri kabul
yükümlülüğüne Türkiye giriyor mu? Üç yıl sonra vize muafiyeti. Ancak
geri kabul yükümlülüğü üç yıl boyunca devam edecek ve üç yıl
sonra Avrupa Birliği vize muafiyeti tanıyacak mı,
tanımayacak mı? Bunu bir açıklayın lütfen.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özgündüz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın Önerin Mısır, Suriye ve bölgeyle
ilgili sorusunu Sayın Dışişleri Bakanımız
yazılı bir şekilde cevaplayacaklar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, en son sorudan
başlarsak, Sayın Özgündüzün: Bugün onaylayacağımız
anlaşma üç yıl sonra yürürlüğe girecek ve bu üç yıl içinde
alınması gereken, atılması gereken tedbirler var. Bizim,
Avrupa Birliğinin ve birlikte atacağımız adımlar ve
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Geri kabul
yükümlülüğü yok mu bugünden?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Yok. Geri kabul de üç yıl sonra
başlayacak, geri kabul başladıktan
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Üç buçuk yıl
sonra
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Evet, altı ay içinde de vizesiz
dolaşım başlayacak, altı ay içinde.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Üç buçuk yıl
nedir Sayın Bakanım?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Üç buçuk yıl sonra yaklaşık
vizesiz serbest dolaşım olacak dedik ya. Üç yıl sonra geri kabul
anlaşması uygulamaya girecek, ondan sonra altı ay içinde de
vizesiz dolaşım hakkı elde edeceğiz. Avrupa Birliği
bizi, Türkiyeyi, negatiften pozitif ülkeler grubuna sokacak.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bu arada biz geri
kabul yükümlülüğüne girmiyoruz?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Hayır, üç yıl sonra başlayacak.
Çok teşekkür ederim sorunuz için ayrıca.
Tabii, burada, diğer arkadaşlarımız
da üç yılla, üç buçuk yılla ilgili sorular sordular. Aynı
şekilde, altı ay içinde eğer Avrupa Birliği vizesiz
dolaşım hakkı, seyahat hakkı vermezse biz bunu iptal
edeceğiz. Kendilerine de söyledik, makul sürenin bizim için altı ay
olduğunu söyledik.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bazı maddeler
hemen yürürlüğe giriyor Sayın Bakan.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Geri
kabulle ilgili şey üç yıl sonra giriyor ve altı ay içinde
vizesiz dolaşım hakkı da, vizesiz seyahat hakkı da bizim
vatandaşlarımıza verilmelidir ve doğrudur, maalesef -bugün
başka sorulara geçiyoruz, birbirine bağlı- ve maalesef aday
ülkeler içinde vizesiz seyahat etme hakkı olmayan tek vatandaş bizim
vatandaşlarımız. Bu, Avrupa Birliğinin de bir çifte
standardıdır, ki biz müzakere eden bir ülkeyiz. Özellikle Balkan
ülkelerinde aday ülkelere bile vizesiz seyahat hakkı verildi. Biz,
onları destekliyoruz. Balkanlardaki kardeşlerimiz bu hakkı elde
etsinler, karşı değiliz ama maalesef, Türkiyeye bunun
uygulanması da başka bir şeydir.
Bu, aslında
değerli arkadaşlar, 12 Eylülün başka bir
yansımasıdır. 12 Eylülden sonra, özellikle Almanya gibi ülkelere
çok sayıda mülteci oraya gidip de mülteci olmak için başvuru
yapınca, o zaman Türkiyeye işte bu vize uygulamaları
gelmiştir. Burada, özellikle Avrupa Birliğinin bu anlaşmayla
beraber bu çifte standardı kökten kaldıracağına
inanıyoruz.
Burada Avrupa
Birliğine yükümlülük getirecek mi? diye sordu Sayın Dinçer. Elbette
Avrupa Birliğine de bir yükümlülük getirecektir ve bunun uygulaması
Bu, karşılıklı bir uygulamadır.
Türkiyeye iade
edilen kişilerle ilgili biraz önce de söyledim- kaç ülkeyle, hepsiyle
anlaşma var mı? diye
Hepsiyle geri kabul anlaşması yok.
Yani göçmenlerin, ağırlıkla kaçak göçün geldiği ülkelerin
hepsiyle anlaşmamız yok. Türkiye'nin doğusundan olan bazı
ülkelerle var. Mesela, Kırgızistanla var, aynı şekilde
Romanyayla var, Pakistanla var, Nijerle var, Yemenle var ve Türkiye'nin
kuzeyinde olan ülkelerle var; işte, Rusya var bunların içinde,
Ukrayna var, Moldova var, Belarus var, Karadağ var ama hepsiyle yok.
Ama bu işi de
nasıl çözüyoruz? Tam üye oluncaya kadar değerli arkadaşlar, coğrafi kısıtlama
uygulamasını devam ettirdiğimiz için Türkiye'nin doğusundan
gelen bu göçmenlere biz mülteci statüsü, göçmen statüsü veremiyoruz; ya
ülkelerine iade ediyoruz ya da üçüncü ülkelere, Birleşmiş Milletlerle
beraber, yerleşmesi için birlikte çalışıyoruz.
Birçok soru geldi
Sayın Başkanım, zaman da kısıtlı olduğu için
bunların hepsine cevap veremeyeceğiz şu anda. Her
arkadaşımız dörder, beşer tane sordu ama genel anlamda tüm
soruları toparlayıcı bir cevap verdik ve diğer arkadaşlarımızın
da
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Güvenlik gerekçesiyle geri yollayamayacağınız
mülteciyi ne yapacaksınız? Burada mı
barındıracağız?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
Değerli arkadaşlar, bakınız, Türkiye, komisyon karar
verecek bu konuda. Neticede, vatansız olanları da mesela Avrupa
Birliği bize iade etmeyecek, bu da var sözleşmede ama biz birçok
olaya da, Suriyede olduğu gibi insani de yaklaşıyoruz, mutlaka
bizim de kabul edeceğimiz ve değişik sebeplerle ülkemizde
kalabilecek -az ya da çok sayıda- belli bir sayıda insan da olabilir
yani bu 77 milyona fazla yük de getirmez ama esas itibarıyla biz bunun
Türkiyeye yükünün ve
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman, Avrupa Birliği insani davranmıyor da biz mi
insani davranmış oluyoruz?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
Avrupa Birliğiyle Türkiyeyi karşılaştırdığımız
zaman, biz hep Avrupa Birliğinden daha fazla insani davranıyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman insani davranmakla onları bağlayalım,
insani davransınlar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Peki, Avrupa Birliği niye kendi alanlarında tutmuyor,
kendi ülkelerinde?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Yani
Türkiyede yaşayan kaçak göçmenlerle ilgili mücadelemiz devam ediyor,
sınır güvenliğiyle ilgili -evet, Suriye sınırında
açık kapı politikamızı hep devam ettirdik ama- özellikle
Edirne kapısı ve diğer bölgelerdeki sınır
güvenliğiyle ilgili çalışmalarımız da herkes
tarafından biliniyor, Avrupa Birliği tarafından da görülüyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Diğer
soruları yazılı cevaplayacağınızı beyan
ettiniz.
Şimdi 1inci
madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 554 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ali
Sarıbaş Haydar
Akar Osman
Faruk Loğoğlu
Çanakkale Kocaeli Adana
Gürkut Acar Celal
Dinçer Ali
Özgündüz
Antalya İstanbul İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Özgündüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu geri kabul
anlaşması, bizim Türkiye üzerinden transit geçerek Avrupa
Birliği ülkelerine giden gerek kendi yurttaşlarımız gerekse
Orta Doğudan, Afrikadan ülkemizi kullanarak giden kişilerin orada
vize koşullarına uymaması ya da ikamet koşullarına
uymaması hâlinde Türkiyenin bunları kabul edeceğine
ilişkin bir anlaşma.
Sayın Bakana
az önce soru sordum, diyor ki: Bu üç yıl içinde yürürlüğe girecek.
Bu arada biz sınır güvenliğiyle ilgili kaçak göç ve göçmenlerle
ilgili gerekli çalışmaları AByle birlikte yapacağız,
sonra altı ay boyunca biz geri alacağız.
Efendim, yine
Sayın Bakan ile Sayın Komisyon Başkanı Volkan Bozkır
da geçen günkü konuşmasında dedi ki: Biz hemen her gönderileni geri
almayacağız. Bir komisyon kuracağız. Orada, ilgili ülke,
kişinin üzerinde Türk malı herhangi bir şey bulsa, bir
alışverişe ilişkin bir POS makinesi fişi bulsa, bir
sigara bulsa, Türkiye'den geçtiğini düşünerek, ona kanaat getirerek
bana iade edecek. Benim komisyonum Hayır kardeşim, ben bunu
almıyorum. dediği anda Altı ay sonra vize muafiyeti
anlaşmasını da ben uygulamıyorum. diyecek. O zaman ne
olacak? Burada efendim feshedeceğim. Yani, altı ay boyunca
alınanlar ne olacak Sayın Bakan? 100 binlerce göçmen.
Şimdi,
bakın, sadece Suriyeden ülkemize gelen, 200 bini kampta olmak üzere 500
binin üzerinde, bazı rakamlara göre 1 milyona yakın göçmen var.
Bugün, batıda çok ciddi sıkıntılar oluşturdular, suça
karıştılar bu insanlar ve emniyet güçleri bunlara işlem
yapmıyor, enteresan bir şekilde emniyet Suriyeden gelenlere
işlem yapmıyor.
Yine Suriyeden,
sizin İnsani amaçla biz misafir ediyoruz. dediğiniz teröristler,
IŞİDin teröristleri, Niğdede yol kontrolü yapan Mehmetçiki
şehit etti ve dedi ki: Bunlar Türk askeri, kâfir ülkenin askeridir,
düşmanlık yapıyor, ben bunu şehit ederek sevap
işledim. Selefi, Vahabi anlayışı. Bakın, bu adam
burayı kullanarak gitse ilgili Avrupa ülkesine, siz bunu alarak ne
yapacaksınız? İlgili ülkeye de gönderdiğiniz anda
hürriyetinden mahrum edilecek ya da belki idam edilecek. İdam
edileceği için siz iade edemeyeceksiniz, bizim de mükellefiyetimiz var.
İki:
Sayın Bakanım, şu anda bizim Türk yurttaşları orada
çocuklarının ikamet tezkeresini herhangi bir nedenle uzatmasa, adres
değişikliğini bildirmese, siz bunların ikamet
koşulları yerine gelmediği için geri kabulünü
onaylıyorsunuz ve açacakları davaları da buradan yürütecekler.
Yani, ilgili ülke sınır dışı edecek benim
yurttaşımı, o vatandaşın Hayır, haksız yere
sınır dışı ettin. diye açacağı davayı
da, -sınır dışı edildiği yani- benim ülkeme
gelecek kendi yurttaşım, buradan yürütecek, kaç seneye sonuç
alabilirse.
Sayın Bakan,
bizim, 1963 Ankara Anlaşması gereği zaten vize muafiyeti
hakkımız var. Siz niye bu hak için mücadele etmiyorsunuz?
Uluslararası mahkemeler bu yönde bizim
yurttaşlarımızın başvurusunu haklı buluyor,
Adalet Divanı haklı buluyor. Bu yolu denemek varken, Avrupa
Birliğini bu yola sürüklemek varken, siz niçin ucu açık, daha çok
ülkemizi mükellefiyet altına sokan böyle bir anlaşmayı
getiriyorsunuz? Bu anlaşmaya bu nedenle biz onay vermeyeceğiz.
Dışişleri
Bakanı Davutoğlu, düşler âleminin bakanı, Bölge ülkesi
olacağız. diyerek ülkeyi batıran, elçiliği,
konsolosluğu işgal ettiren, Dışişleri
mensuplarını şu anda esir ettiren Bakan, 16 Ocak 2013 tarihinde
Avrupa Birliği İçişleri Komisyonuna yazdığı mektupta
diyor ki: Daha önce sizinle ve diğer AB makamlarıyla
yaptığımız görüşmelerde birçok defa altını
çizdiğimiz üzere, geri kabul anlaşmasının hayata geçirilmesi
ile Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat imkânı
tanınması aynı anda olmalıdır. Çok güzel. Şimdi
niye döndünüz bundan? Yani, bu görüşten, ne oldu döndünüz? Aynı anda
olmalıdır. Yani biz müstemleke değiliz; Avrupa Birliğine
eşit, onurlu bir üye olarak girmeyi savunuyoruz. Muhalefet olarak da sizin
arkanızdayız; bunu savunun, Hükûmeti destekleyelim. Ama, onurumuzu
rencide edecek şekilde yani vize muafiyetiyle geri kabul
anlaşmasının aynı anda yürürlüğe girmemesi
şeklinde sizin getirdiğiniz bu anlaşma bizim açımızdan
uygun değil diyoruz. Birileri, bizim yurttaşlar, gidecek,
Şanzelizede, Londrada, Milanoda alışveriş yapacak,
buradan çaldığı çırptığını yiyip içecek;
Vizesiz seyahat edeceğim. diyerek karlı dağları
aşıp gelen, hayatını tehlikeye sokan ve bu nedenle oralara
kadar ulaşan kişileri geri alıp onların özgürlüğü ve
hayatı üzerinden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ(Devamla)
Biz böyle bir vize muafiyeti istemiyoruz.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Özgündüz.
III.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır.
Sayın Altay,
Sayın Acar, Sayın Ayaydın, Sayın Akar, Sayın Öner,
Sayın Dinçer, Sayın Köktürk, Sayın Tanal, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Demiröz, Sayın Akova, Sayın
Eyidoğan, Sayın Ayman Güler, Sayın Onur, Sayın Oyan,
Sayın Danışoğlu, Sayın Balbay, Sayın Öner,
Sayın Pavey, Sayın Moroğlu, Sayın Kaleli.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:18.06
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK
(Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 108inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
lll- Y O K L A M A
BAŞKAN
1inci madde üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulanamamıştı.
Şimdi
yoklamayı yineliyorum.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı
ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı:
554) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Şimdi, 1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2-(1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner.
Buyurunuz
Sayın Öner.
. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Teşekkürler Sayın
Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Hükûmetinin yeni bir
aldatmacası ve kandırmacasıyla karşı
karşıyayız. Ünlü düşünür Nasreddin Hocanın yün
hikâyesini anımsatıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, Genel Kurula geliyorlar, gürültü
yapıyorlar.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) Geri kabul anlaşması onaylanırsa, uygulamaya
konursa vize kalkacakmış. Kimler inanıyor, merak ediyorum.
Gerçekten Parlamentoda yer alan sayın parlamenterlerimiz inanıyorlar
mı?
Brüksel
dönüşü, 7 Ocak 2005te, Sayın Başbakan ile Sayın Melih
Gökçekin organizasyonuyla, Kızılayda gündüz gözüyle havai
fişekler patlatıldı, ABye giriş vizesi
alınmış gibi müzakere tarihinin alınması kutlandı.
Bari vize muafiyeti sözleşmesi de gece kutlansaydı da millet
farkına varabilseydi.
21inci madde
24üncü maddeye atıfta bulunuyor. 24üncü maddenin (3)üncü
fıkrası gereğince, eğer bu sözleşme anlaşmaya
uygun şekilde uygulanmazsa Türkiye fesih hakkını kullanacakmış.
Yani Fos çıktı. denilecek halkın tabiriyle,
feshedilecekmiş. Bize çıkacak faturanın miktarı belli
değil. Türkiye'nin altyapısı yeterli değil çünkü çok
sayıda iade olması hâlinde. Türkiye'den geçen üçüncü dünya
ülkelerinin vatandaşlarının iadesi hâlinde nerelerde
barındırılacak? Geri gönderilenlerin yol açacakları çok
sayıda sorun var; aralarında kavga edecekler, hastalanacaklar,
kaçacaklar, çocukları olacak, üçüncü ülkeye kabul ettirme konusunda
sıkıntılar çekilecek çünkü bu anlaşmayla, diğer ülkelerle
yapılan anlaşmalar da geçersiz sayılacak.
Vatandaşlara
vize muafiyeti bir yana, içinde bulunduğumuz günlerde başka
sıkıntı var. Neredeyse Sayın Başbakana vize konacak.
Almanyaya gidiyor, Merkel ve Alman basını Aman ha, sakın ha,
efendim, Türkiyedeki vatandaşları birbirine düşürdünüz,
Almanyadaki vatandaşlara dokunmayın, onların içini
karıştırmayın, ayrılık gayrılık
yaratmayın. diyorlar. Avusturya da aynı sıkıntı
içinde. Aman ha, Sayın Başbakan gelirse, sadece Türkiye
vatandaşları değil, Avusturyada da sıkıntı
çıkabilir kaygısı içinde. Öfkeyi hitabet sanatı sayanlar
iktidarında gerginlikten geçtiğini düşünüyorlar.
Anlaşılan uygulanan strateji şu: Vade uzun olsun, ya AB dağılır
ya biz vazgeçeriz ama iktidarımız bir dönem daha devam eder.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliğine girmek istiyorsak, vize muafiyeti uğruna
altından kalkamayacağımız tavizlere, sözleşmelere imza
atmayalım, bunu da onaylamayalım.
Bu sözleşme
tasarısı geri çekilirse en doğru işlem
yapılmış olur çünkü Avrupa Birliği bu ödünlerden geçmiyor,
mevcut haklardan vazgeçmekten geçmiyor, Roma ve Ankara Anlaşmalarıyla
kazandığımız haklardan vazgeçmekten geçmiyor. Avrupa
Birliğine geçiş, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler
normlarına uymaktan geçiyor, Hindistan Bangaloredaki konferansta
yapılan mutabakattan geçiyor, Kopenhag Kriterlerinden geçiyor,
Budapeşte Sözleşmesinden geçiyor. Bangalore Sözleşmesi
yargı etiğini ortaya koyuyor.
23 Nisan 2003te Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Komisyonu, Avrupa Konseyinin önerisi üzerine Bakanlar Konseyine
şu tavsiyelerde bulunuyor: Bağımsız ve tarafsız
yargı. Var mı arkadaşlar?
OKTAY
VURAL(İzmir) Bakımsız!
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) Hangi savcı korkusuzca iddianame düzenleyebiliyor? Kaç
hâkim özgür iradesiyle karar verebiliyor? Güvenlik güçleri yargı
talimatını yerine getiremez, yerine getirenler bulundukları
görevlerini sürdüremez oldular. Kopenhag Kriterleri 22 Haziran 1993te kabul
edilmiş. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve
azınlık haklarının güvence altına
alınmasını öngörüyor. Ne ölçüde uygulanabiliyor? Hukukun
üstünlüğü kalmadı, üstünlerin hukuku ağır bir dayatmayla
uygulanır oldu.
Avrupa
Birliğiyle henüz 13 fasıl açılabilmiş. Hani ilerleme? Vize
havucu ile geri kabul sopası bu dengeyi sağlayamaz arkadaşlar.
Gezi Parkı
süreci değerlendirmesi çok kötü. Ne diyorlar? Türkiyede sivil toplumun,
demokrasinin önemli ve yasal bir paydaşı olarak algılanmadığı
değerlendirmesini yapıyor Avrupa.
Ayrıca, 31
Mayıs 2005te, savcılar için Budapeşte İlkeleri var. Adil,
tarafsız, tutarlı, süratli olunacak, insan onuru ve haklarına
saygı gösterilecek. Kamu yararıyla, birey haklarıyla genel
çıkarlar arasında adil denge sağlanacak. Korkusuzca, iltimas ve
ön yargı olmaksızın davranılacak. Bireylerin, kamu ve
medyanın baskısı altında kalmadan, gizliliğe uyarak,
belli yerlere servis edilmeden, masumiyet karinesine saygı duyularak,
kuvvetli şüphe unsurları ve delilleri dikkate alınarak görev
yürütülecek. Savcılar buna imkân bulabiliyorlar mı? Yargıyı
yasama ve yürütmeden bağımsız olarak işletiyor, kendisine
saygı duyuyor, yargı erkini üçüncü bir erk olarak dikkate alıyor muyuz yoksa Hükûmetin ve
iktidarın baskısı altında, direktifi altında
işlem yapmaya mı icbar ediyoruz? Tarafsızlık hani?
Doğruluk ve tutarlılık nerede? Hâkimler, diğer
vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma haklarına
sahiptir. deniyor; uygulayabiliyor muyuz? Eşitlik; herkesin mahkemeler
önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlayabiliyor
muyuz?
Daha pek çok unsur
var ancak yakın bir tarihte Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu bu
yılki Türkiye raporunu düzenlerken 300ün üzerinde değişiklik
önergesi vermek zorunda kaldı. GRECO kuralları, Avrupa Konseyi
Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu, yolsuzluk ve rüşvet
iddialarının siyasi baskıdan uzak, şeffaf ve tarafsız
bir şekilde soruşturulmasını öngörüyor.
Demin Sayın
Elitaş her şeye cevap verdi, niye komisyona üye verilmediğini
belirtmedi. Bolca da güldü, sanki gayriciddi bir konu konuşuluyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bülent Arınç verdi onun cevabını.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) Hâlâ komisyon kurulamadı. Hani kim yaptıysa Allah
belasını versin. Diyordunuz? Hani Sonuna kadar gidilecek.
diyordunuz? Bu mu samimiyet, bu mu tutarlılık?
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Mahşere kaldı artık o iş.
ALİ HAYDAR
ÖNER (Devamla) Vize indirim, kolaylık ve muafiyeti Karadağa,
Hırvatistana, Moldovaya tanınıyor, bize tanınmıyor.
İkili muafiyetler de kalkmış durumda. Üçüncü dünya ülkelerinin
gerisine düşmüş durumdayız; Peru, Guatemala, Arjantin için
uygulanıyor, bize uygulanmıyor. Kazanılmış haklardan
geriye gidiş var. İkamete ilişkin haklar kalkacak. Efendim,
yargıya başvuracakmış! Rızası
aranmaksızın iade edilen nasıl yargıya başvurabilecek?
Anlaşmanın uygulanması zor. Yalan beyanlar da Türkiyeyi
sıkıntıya düşürecek, Hintli denecek, Pakistanlı
çıkacak. Anlaşma süresiz. ne demek?
Hükûmetlerin
görevleri millî çıkarları korumaktır arkadaşlar,
yurttaşların haklarını savunmaktır, hak kaybına
yol açmamaktır. AKP hükûmetleri bu basiret ve sağduyudan yoksun
hareket etmektedir. Emanet, ehlinde değildir.
Emanete layık
olmaya çalışanlara saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öner.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Faruk Bal.
Buyurunuz
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın
izahatını dinledik. İzahata göre, Avrupa Birliğinin iş
gücü ihtiyacı olmasına rağmen, gelmiş olan birtakım
göçmenleri mahrecine iade edebilmek için Türkiyeyi depo bir ülke olarak kullanıp
bu göçmenleri Türkiyeye postalamak amacıyla bu anlaşma
yapılıyor. Biz istersek bu anlaşmayı
feshedebilirmişiz, biz sınır güvenliğimizi sağlamak
için bu anlaşmayı yapıyormuşuz, üstelik kendi
sınır güvenliğimizi -altını çiziyorum, Sayın
Bakan, siz de dinleyin- Avrupa Birliğiyle yaparsak daha iyi
yapabilirmişiz. Güya biz gücü test edilemeyecek bir ülkeydik, güya biz
lider ülkeydik, güya biz bölgesel oyun kurucuyduk. Bu
sıfatlarımız var ise Avrupa Birliğine sınır
güvenliği için nasıl muhtaç hâle geldik? Bu anlaşmanın
gerekçesi niye budur?
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu anlaşmanın gerekçesinin hepsi
bir kenara, işin özü şudur Sayın Bakanım, sizi rencide
etmek için konuşmuyorum ama benim bilgim, tecrübem ve Milliyetçi Hareket
Partisinin feraseti şunu söyletiyor: Avrupa Birliği, üzerindeki
safrayı boşaltıyor, bu bir gerçek. Kendi ekonomisinde işine
yaramayacak, ekonomisine yük olacak, dünyanın dört bir tarafından
gelmiş insanları, Avrupa Birliği seçmenlerinin vergilerini
onlara harcamamak için Avrupa Birliği dışına atıyor,
mesele bu. Gittiği yer neresi olacak? Gittiği yer, Avrupa
Birliğine giden göçmenlerin büyük bir bölümü güneyden yani Fas, Tunus,
Cezayirden ama kahir ekseriyeti Bangladeş, Suriye, Irak, Somali,
Mısır ve Afrika ülkelerinden dolanarak Türkiye üzerinden gidecektir.
Dolayısıyla, bu mahreçli göçmenlerin tümünü Türkiyeye bu
anlaşmayla iade edecektir. Bu anlaşmayla iade edildiğinde,
Avrupa Birliği seçmeninin vergisi mübarek de bizim seçmenimizin vergisi
sebil midir? Niçin, biz kendi ülkemizin vatandaşının vergisiyle
topladığımız bütçeyi Avrupa Birliğinin
harcamadığı yerlere harcamaya mecbur ve mahkûm kalalım? Bu
sorunun cevabı yok. Bu sorunun cevabı aldatmaca ve kandırmaca
bir şekilde: Ama biz de vize muafiyeti sağlayacağız.
Altı ay içerisinde, bu anlaşma yürürlüğüne girdiğinde
Avrupa Birliği bize vize muafiyeti sağlayacak.
Sayın
Bakanım, size Bakanlığınızla ilgili herkesin
bildiği tarihî bilgileri tekrar etmek zorundayım. Avrupa
Birliğiyle maceramız 31 Temmuz 1959da başladı, kömür çelik ortaklığından
Avrupa Ekonomik Topluluğuna döndürüldüğü tarihte. 1963
Anlaşması, daha sonra Roma Anlaşması, aralarında
protokoller, ek protokoller; bunların hepsinde Avrupa Birliği
istediğini aldı, Türkiyeye gelecekte
bir umut verdi. Bu umutların hiçbirisi gerçekleşmedi. Arada, gümrük
birliğinde olduğu gibi, 2005 yılındaki müzakere takviminin
alınmasında olduğu gibi, sadece Türkiyenin semalarında
gündüz patlatılan havai fişekler ve yakılan gündüz fenerleri
kaldı.
Şimdi, o Gümrük Birliği
Anlaşmasının Türkiyeye yabancı ülkelerle ikili
dış ticaret anlaşması yapımında ne kadar engel
olduğunu siz biliyorsunuz. Türkiyenin malı Avrupa Birliğinin
izni olmadan üçüncü ülkelere satılamıyor. İzin verilse Avrupa
Birliği buralara ticari olarak yerleşecek, iki yıl sonra sen
anlaşma yapabileceksin. Türkiyenin ticari ürünleri Avrupa Birliği
izin verdiği ölçüde Avrupanın bütün ülkelerini gezer ama o ticari
ürünlerin, malları sınırdan içeriye giremez. Niye? Vize var.
Şimdi, Bu vizeyi kaldıracağız. diyorsunuz. Bu vize
kalkmayacak Sayın Bakanım, bu vizeyi Avrupa Birliği
kaldırmayacak. Avrupa Birliği Türkiyeyi üye olarak
almayacağız; almayacağımızı nasıl
söyleyeceğiz, nasıl anlatacağız? diye
çırpınıyor ama siz aldatılmaya ve kandırılmaya
alışmış bir parti olarak, aldatılmaya devam etmek
istiyorsunuz.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU
(Antalya) Ne aldatan ne aldanan.
FARUK BAL
(Devamla) Fransa, Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliğini dikkate
alarak yıllar önce anayasasını değiştirdi. Eğer,
Türkiye her şartı kabul eder ise ve Avrupa Birliğinin bütün
dayatmalarını kabul eder ise üyelik zamanı geldiğinde
Fransa referanduma gidecek Türkiyeyi Avrupa Birliğine alayım
mı, almayayım mı? diye. Soruyorum size Sayın Bakanım:
Fransadan, Fransa
halkından Alalım. diye bir karar çıkar mı, Yunanistan
benzerini yaparsa Yunanistandan öyle bir karar çıkar mı? Niye
aldatıyoruz birbirimizi? Niye aldatıyoruz birbirimizi?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Her
aday ülke bunu imzalamıştır, sen bilmeden konuşuyorsun!
FARUK BAL (Devamla) Türk milletinin vergilerle
ödenmiş değerinden, Avrupa Birliğinin safrasını
Türkiyeyi depo ülke hâline getirip buraya toplamak için niye çaba sarf
ediyoruz? Mesele gayet açıktır, nettir: Avrupa Birliği
Bangladeşten, Somaliden, Iraktan, Suriyeden, Mısırdan,
Libyadan, Tunustan, Fastan gelen, safra olarak gördüğü kişileri
ağırlıklı olarak Türkiyeye postalayacak, Türkiyede
bunları beslemek zorunda kalacağız. Diyorsunuz ki: Biz, bunları
geri göndeririz, yerine göndeririz. Gönderemezsiniz. Niye gönderemezsiniz?
Çünkü, Avrupa Birliği kurumları sizin önünüzde engel, İnsan
Hakları Mahkemesi önünüzde engel, Birleşmiş Milletler Mülteciler
Sözleşmesi önünüzde engel. Bu ülkelerden hangisinde can güvenliği
var? Bangladeşte var mı? Somalide var mı? Irakta var mı?
Suriyede var mı? Mısırda var mı? Geldi bu adamlar, diyecekler
ki: Evet, ben oradan buraya geldim -Türkiyeye- bu anlaşma
gereğince. Benim Suriyede can güvenliğim yok, beni gönderemezsiniz.
Nasıl göndereceksiniz Sayın Bakanım, nasıl göndereceksin?
Bunun hiçbir imkânı yok. Hiçbir şart altında gönderemezsiniz,
olduğu gibi bunlar burada kalacak.
Değerli arkadaşlarım,
meselenin özünün ikinci faslında şu gerçek vardır: 1963
yılında, Berline giden tren Sirkeciden kalkmadan önce, oraya,
kendini bahtlı hisseden Türk vatandaşları işçi olarak
giderken birtakım kontrollerden geçerlerdi. Bu kontroller sağlık
kontrolüydü. Başından, dişinden, gözünden, boğazından,
gırtlağından dâhiliyesine kadar bütün organları tetkik
edilir, tam sağlıklı raporu alırsa Almanyaya işçi
olarak giderdi. Böyle bir anlayışla karşı
karşıyayız.
Bunun ikinci örneğini vermek
istiyorum: Halepçe katliamı yapıldığında, Halepçede
gazla insanlar öldürüldüğünde, Türkiyeye Kuzey Iraktan pek çok göçmen
geldi, yüz binleri aştı. Hangi Avrupa Birliği ülkesi Türkiyenin
derdine derman oldu? Hangi Avrupa Birliği ülkesi Türkiyenin bu derdine
bir katkıda bulundu?
Ben size iki tane ülke söylüyorum, belki
zihninizde yoktur: Biri Fransa. 500 genci -yaşlı değil- Bayan
Mitterand geldi, dişlerine kadar kontrol ettirdi, tam
sağlıklı olan 500ünü götürdü. Orada kendi istihbarat
örgütlerinin uygun gördüğü Fransız devletinin organlarında
eğitti, oraya gönderdi. Fransanın yaptığı bu. Amerika
da 5 binini götürdü. Onlar da genç götürdü, onlar da sağlık kontrolü
yaparak götürdü. O götürülen insanlar da CIAin
kontrolünde eğitildi. Bugün Kuzey Iraktaki kişiler
onlardır, bugün Kerküke gidenler de onlardır, bugün
bağımsızlık talep edenler de onlardır, yarın
Bağımsızlık ilan edeceğiz. diyecekler de
onlardır. Avrupa Birliğinin bakışı budur.
Sayın Bakanım, ben sizin
vatanseverliğinizden şüphe etmek istemiyorum ama
aldatılmayın, kandırmayın, milleti de AKP olarak
aldatmayın, kandırmayın. Bu, Türkiye'nin sırtına
gümrük birliğinden daha vahim bir sonuç doğuracak, mali külfet
yükleyecektir. Bu, Türkiye'nin önüne çok ciddi sosyal sorunlar açacaktır.
Gelen insan ne yapacak Türkiyede, bu topluma entegre olabilecek mi? Gelen
insan iş bulabilecek mi, aş bulabilecek mi, sağlık sorununu
halledebilecek mi? İşte, Suriyeliler önümüzde. Buyurun, şuradan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) - 1 milyondan fazla Suriyeliyi
getirirken Türkmenlere kapıları kapatan
Şu anda Tuzhurmatuda,
Kerkükte, Musulda IŞİDin ve peşmergenin arasında tost olmuş
vaziyette olan Türkmenlere sınır kapatıyorsunuz, Avrupanın
safra olarak gördüğü insanlara, Türk insanının vergilerle
ödemiş olduğu bütçesinden yeni masraf kapıları
açıyorsunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bal.
Şahsı adına İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal.
Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, geri dönüşüm sözleşmesi derken geri
dönüşüm sözleşmesinde tüm vatandaşlarımızın
anlayabileceği şekilde
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, geri dönüşüm de
olabilir!
MAHMUT TANAL (Devamla) Aynen o şekilde, aynen o
şekilde.
Zaten teknik anlamda
Yani, Türkiye Cumhuriyeti devleti
göçmenlerin deposu olacak, depo anlamında. Yani, göçmenlerin deposu olarak,
Türkiye Cumhuriyet devleti bir göç deposu olarak kullanılmış
olacak. Tabii, burada göç deposundan kasıt nedir? Netice itibarıyla,
bunun uygulamalarını, Suriyeden gelenleri görüyoruz. İşte,
Hatayda, Gaziantepte, Kiliste, Şanlıurfada, orada bulunan insanlarımızla
ilgili sosyal, kültürel, ekonomik anlamda neler getiriyor, neler götürüyor,
bunu gerçekten görmek lazım.
Peki, Avrupa
Birliği tarafından bu neden dayatıldı bize? Efendim, biz
sizi Avrupa Birliğine alacağız, siz bize inanın. Biz size
göç yoluyla, kaçak yollarla gelenleri veya süresi dolanları göndermek
istiyoruz. Sayın Bakan, Kıbrısla ilgili Annan Planında
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletine Eğer siz evet derseniz,
biz sizi Avrupa Birliğine alacağız? diyen birlik yine Avrupa
Birliği değil miydi ki? Ve netice itibarıyla, orada, Güney Rum
Kesimi reddettiği hâlde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Evet
dediği hâlde, maalesef, Avrupa
Birliğine almadılar ve Avrupa Birliğinin dışına
çıkardılar, hatta Güney Rum Kesimine jest olsun diye onları Avrupa
Birliğine aldılar. Yani, onun için, uluslararası
ilişkilerde menfaat ön planda, ülkenin ulusal çıkarları ön
planda. Bu olaya baktığımız zaman gerçekten Türkiye
Cumhuriyeti devletinin bundan menfaati nedir, Avrupa Birliğinin menfaati
nedir?
Ben İnsan Hakları
Komisyonu üyesiyim. Biz İtalyaya geziye gittiğimiz zaman,
İtalyan Parlamentosunda şu söylendi bizlere: Biz Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosuna teşekkür ediyoruz. Hakikaten siz, bu göçmenlerle ilgili
sözleşmeyi imzalıyorsunuz, biz göçmenlerden kurtuluyoruz. dediler.
Nedir çünkü? Şu anda yurt dışından İtalyaya ilk ayak
basan yabancıya diyorlar ki: Aman
burada dikkatli olun; hırsızlık var, yankesicilik var, hatta bazı
sokaklara girmeyin çünkü güvenliği ve ekonomiyi tehdit ediyor. Bu
açılardan dolayı, Avrupa Birliğinin istemediği bu göç
deposunu... Sizin, Türkiye Cumhuriyeti devletini göç deposu olarak
kullanmanız doğru bir hadise değildir.
Bu, tabii, Türkiye
Cumhuriyeti devletine külfet getirmekte, Avrupa Birliğini gayet
rahat, daha avantajlı duruma
getirmekte. Yani Avrupa Birliği bunda avantajlı durumda olmazsa bunu
yapar mı? Yapmaz.
Aynı
şekilde, gelin, şunu yapalım o zaman: Gümrük Birliği
Sözleşmesini hadi feshedin. Feshedebiliyor musunuz?
Karşılıklı yapalım o zaman, Gümrük Sözleşmesini
feshedelim, bunu da kabul edin o zaman ve vize olayı hemen, derhâl
yürürlüğe girsin. Vizeyi de derhâl yürürlüğe sokmuyorsunuz, üç
yıl sonra diyorsunuz. Bu açıdan gerçekten
sıkıntılı.
Peki, bu
anlaşma kimin çıkarına? Bu anlaşma Avrupa Birliğine
üye olan ülkelerin çıkarına, Türkiye Cumhuriyeti devletinin
çıkarına değil. Bu sözleşme Avrupa Birliği ülkelerine
geniş yetki vermekte, maalesef Türkiye Cumhuriyeti lehine olan herhangi
bir yetki, hüküm yok. Yani, açıkçası, kaçakçı, göçmen deposu
Türkiye Cumhuriyeti devleti olacak.
Peki, bunları
hangi bölgede barındıracaksınız? Avrupada şu anda ne
yapıyorlar? Ekonomik durumu iyi olan eyaletlerde, ekonomik durumuyla
paralel olarak göçmenleri orada bulunduruyorlar. Siz Türkiyede eğer
hepsini Şanlıurfa gibi, Kilis gibi, Gaziantep gibi veya Hatay gibi
bir yerde bulundurursanız o illerin ekonomisini de çökertmiş olursunuz.
Bu açıdan, gerçekten üzerinde çok düşünülmesi gerekir.
Bu Gümrük
Birliği Sözleşmesi nasıl ülkemize bir baş belası
olduysa bu sözleşmeyle de aynı şekilde, ülkeye ikinci bir
baş belası getirilmekte, ülkemize yük getirilmekte.
Hepinize
teşekkürler, saygılarımı sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Gaziantep
Milletvekili Ali Şahin
Buyurunuz
Sayın Şahin.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 554 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri
Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 2nci maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüşmelere başladığımızdan bu
yana, özellikle muhalefetten arkadaşlarımızın Suriyeli
sığınmacılarla, bizlere -canlarını,
mallarını, namuslarını- güvenerek kendilerini Türkiye
sınırlarına atmış o masum insanlarla ilgili
söylediklerini dinleyince sadece içimden Allah kimseyi zalimlerin merhametine
teslim etmesin. demek geçiyor.
Değerli
arkadaşlar, öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Bu anlaşmayı
sadece bir geri kabul anlaşması şeklinde değerlendirmenin
ben bir eksiklik olduğunu düşünüyorum, eş zamanlı
sayabileceğimiz vize muafiyeti anlaşmasıyla birlikte
değerlendirilmesini önemli buluyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Anlaşmada öyle bir muafiyet yok ya!
ALİ
ŞAHİN (Devamla) Bu açıdan da bakıldığında,
ta 1950li yıllardan bu yana değerlendirecek olursak, Avrupa
Birliği serüvenimizde çok önemli bir dönüm noktası olarak
değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım.
Değerli
arkadaşlar, hem Avrupada birtakım Türkiye karşıtı,
Türkiye düşmanı çevrelerin özellikle yaratmak istediği algı
gibi hem burada muhalefetten arkadaşların yaratmış
olduğu birtakım algılar gibi, Türkiye, aslında
Avrupanın kapısına muhtaç bir ülke değil. Bunu, ben, bir
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesi olarak, yine Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu Eş Başkan Yardımcısı olarak,
Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci Parlamenterler
Asamblesinde İçişleri, Güvenlik ve Adalet Komisyonu Başkanı
olarak bütün temaslarımızda edinmiş olduğum izlenimlerden
yola çıkarak söylüyorum.
Bunu bir örnekle
de örneklendirmek istiyorum: Bundan yaklaşık beş, altı ay
kadar önce, Avrupa Parlamentosu gruplarından ECR Grubu Türkiyeye bir
ziyaret düzenlemişti. Gaziantep Milletvekiliyim. Nizipteki
kampımıza Avrupa Parlamentosu üyesi arkadaşlarımız üç
günlük bir ziyaret düzenlediler. Kamplardaki Suriyeli insanlara, Suriyeli
kardeşlerimize verdiğimiz hizmetleri görünce Türkiyeye teşekkür
ettiler ve bugüne kadar bütün dünya üzerinde
karşılaşmış oldukları kamplar arasında da en
iyi kamplar olduğu övgüsünü bize ilettiler. Bu, Türkiye
açısından gurur ve onur duyulacak bir durumdur, tespittir. O
ziyaretleri sırasında birkaç tane ECRa üye birkaç milletvekili,
Avrupa Parlamentosuna üye milletvekili arkadaşımız bana
şunu sordular, dediler ki: Ya, -biz- Avrupa ekonomisi bir irtifa kaybetme
sürecinde, daralma sürecinde, irtifa kaybediyor. Neden Türkiye Avrupa
Birliğine girme konusunda bu kadar ısrarcı? Bizim ekonomimiz bu
kadar daralırken, küçülmeye giderken, irtifa kaybederken Türkiye'nin
ekonomisi meydan okuyan, dirençli bir ekonomi hâline geldi. Bunu, Avrupada
hangi parlamenterlerle görüşürseniz görüşün, ikili
görüşmelerinizde -ister sizler görüşün ister bizler görüşelim-
bu cevabı mutlaka, bu tespiti mutlaka size iletirler. Ben de kendilerine Sizin
ekonominiz irtifa kaybediyor olabilir. Biz, Avrupa Birliğiyle her
şeyden önce ortak bir coğrafyayı paylaşıyoruz, ortak
bir tarihimiz var, bunun içerisinde gerilimler, çatışmalar da olsa.
Siz irtifa kaybettiğinizde, aşağıda sizi tutabilecek güçlü
kollara, güçlü ellere ihtiyaç var; biz Avrupa Birliğine bunun için girmek
istiyoruz. diye esprili de bir yanıt vermiştim. Bunu kabul edersiniz
veya etmezsiniz, ekonomik göstergelere de baktığınızda,
bunun ne kadar net olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Değerli
arkadaşlar -aslında zaman da kısaldı, beş dakikaya
birçok şeyi sığdırmak çok kolay değil- şu
gerçeği kabul etmemiz gerekiyor: Türkiye, Avrupaya açılan, zengin
dünyaya açılan bir coğrafyada bir kapı konumunda. Biz, bu tür
göçlerle, legal ve illegal göçlerle her zaman karşı karşıya
kalmak durumundayız. Biz bu anlaşmayı, bu sözleşmeyi
imzalasak da imzalamasak da bu tür göçlerle her zaman karşı
karşıyayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
ŞAHİN (Devamla) Bu anlaşmayı, sadece daha güçlü bir
sınır yönetimi, daha güçlü bir vize politikası ve
sınır yönetimimizle alakalalı birtakım kamu
kurumlarımızın imkân ve kabiliyetlerinin güçlendirilmesi
noktasında, imkân ve kabiliyetimizi artırma yönünde bir destek
mahiyetinde algılamakta fayda var.
Ben, bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok da fazla müdahale etmeden
dinlediğiniz için ayrıca saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
Madde üzerinde bir
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 554 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 2. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Haydar Akar Osman Faruk
Loğoğlu
İstanbul
Kocaeli Adana
Celal Dinçer Gürkut
Acar
İstanbul Antalya
MADDE 2-(1) Bu
Kanun Avrupa Birliği ile serbest dolaşım
anlaşmasının imzalanması ile eş zamanlı
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, burada, 554 sıra sayılı
Geri Kabul Kanun Tasarısını görüşüyoruz.
Tabii, biraz evvel, İstanbul Milletvekili
arkadaşım geri dönüşüm dedi ama yasanın adı Geri
kabul. Aslında, çok da dili sürçmedi geri dönüşüm derken, sanki
böyle, atıl durumdaki şeylerin tekrar değerlendirildiği bir
kelimeyi çağrıştırıyor. Ama,
baktığınız zaman, bu anlaşmayı
yaptığınız zaman bundan da farklı olmayacak Türkiye,
aynen arkadaşımın belirttiği hâle dönüştürülecek.
Konuya geçmeden önce, size bir tarihi hatırlatmak
istiyorum
Bu tarih 18 Aralık 2004, bundan on yıl önce. Sayın
Bakanım, hatırlıyor musunuz 18 Aralık 2004ü? Burada,
sizden önceki bakan arkadaşa, ben bu kürsüye
çıktığımda her seferinde şunu derdim: Avrupaya
girmemekten sorumlu bakan. Size bunu söylemeyeceğim, umarım iyi
çalışmalar yapar, başarılı çalışmalar yapar,
Avrupaya girmek için gereken gayreti gösterirsiniz. Ama,
baktığım zaman, bu yasaya baktığım zaman, sizin
de bu gayreti göstermediğinizi, Avrupaya teslim olduğunuzu
görüyorum.
O tarihi hatırlayamayanlar için söyleyeyim: O
tarihte, Kızılay Meydanında gündüz vakti havai fişekler
patlatıyordunuz. Niye patlatıyordunuz bu havai fişekleri?
Avrupa Birliğine girdik. diye patlatıyordunuz, böyle de bir
algı yarattınız toplum üzerinde. Türkiye o gün- sizin havai
fişekleriniz sayesinde- Avrupa Birliğine girdi. gibi düşünülmüştü.
On yıl geçti, peki girdik mi Avrupa Birliğine? Tabii ki girmedik
Avrupa Birliğine.
Avrupa Birliğine girmedik de şimdi ne
yapıyoruz? Gümrük Birliği Anlaşmasında olduğu gibi,
çok sonraları sürekli karşı çıkacağımız bir
anlaşma yapıyoruz, Türkiyeyi Avrupa Birliğinin göçmen deposu
hâline getiriyoruz.
Siz, burada, bir aldatmacayla, Türkiye göçmen deposu
hâline geldiğinde, Avrupa fonlarını
kullanacağımızı ve vize muafiyeti
alacağımızı söylüyorsunuz, bu anlaşmayla birlikte bir
vize muafiyeti anlaşması yapılmış gibi bir algı
yaratıyorsunuz. Bu da tamamen yanlış bir algı.
Gerçek ne o zaman? Gerçeği söyleyeyim. Bir: Bu
anlaşmayla bir vize muafiyeti falan ortada yok, vizeden eser
olmadığını görüyoruz.
İki: Göçmen işçilerin ve ailelerinin
sınır dışı edilmeden önce bulundukları ülkede
birtakım güvenceleri vardır. Bu anlaşmayla bu güvenceler de
ortadan kalkıyor. Bundan en çok etkilenecek olan da Avrupada yaşayan
Türkler ve Türkler hiçbir şeye bakılmaksızın, insan
hakları şartlarına bakılmaksızın hızlı
bir şekilde geri yollanacak.
Vize muafiyeti üç buçuk yıl sonra yeniden
değerlendirilerek karar verilecek. diyorsunuz. Yine,
baktığınızda, Avrupa Birliği, daha önce
almış olduğu kararlarda olduğu gibi, bizi tekrar
değerlendirecek ve vize muafiyetini getirmeyeceği gibi, hiçbirimizin
vizeyi kullanma şansı olmayacak.
Üç: Avrupada yasal ikamete sahip olanlar, daha sonra bu
konumlarını kaybettiğinde bu anlaşma kapsamına
girecekler ve sınır dışı edileceklerdir.
Bu hatırlatmaları yaptıktan sonra,
Sayın Komisyon Başkanının burada övgüyle bahsettiği
büyük resimden biraz size bahsetmek istiyorum. Hani dedi ya, buraya, kürsüye
geldiğinde Büyük resmi göremediniz. diye. Şimdi, ben bu resmi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yani, Avrupa Birliğine girdik de Sayın Komisyon
Başkanı Volkan Bey, biz bu büyük resmi göremiyor muyuz? Girdik mi?
On iki yıllık Hükûmetiniz döneminde giremedik.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
VOLKAN BOZKIR (İstanbul) Sayenizde giremedik.
HAYDAR AKAR (Devamla) Yine, 70 ülkeden vizenin
kalktığını, bu büyük resmi göremediğimizi
söylediniz. Şimdi, size sormak istiyorum: Hemen, 5 tane ülke, vize kalkan
5 tane ülke sayın desem, hiçbiriniz 5 tane ülkeyi peş peşe
sayamazsınız çünkü adını sanını bilmediğimiz
birçok ülkeden, hatta bizim vize uyguladığımız ülkelerden
vizeyi kaldırdınız.
Yine büyük resmi
görmek istiyorum. Hükûmetiniz döneminde, iktidarınız döneminde ilk
defa Türk askerinin kafasına çuval geçirildi, bu büyük resmi de görmek
istiyorum. Geçirilmedi mi acaba, merak ediyorum.
Yine, büyük
resimden bahsettiniz. İsrail uluslararası sularda Mavi Marmarayı
vurup 9 Türk vatandaşını öldürmüş ama siz bizim büyük
resmi görmediğimizi iddia ediyorsunuz.
Yine, Hükûmetiniz
döneminde İsraille petrol anlaşmaları yapılmış.
Kim yapmış? Güney Kıbrıs yapmış. Piri Reisi
yolladınız, Bu bir savaş nedenidir. dediniz. Büyük resmi
görmeye çalışıyorum, yine büyük resmi burada göremiyorum.
Yine büyük
resimlerinize bakıyorum, Türk dış işlerinde
yaratmış olduğunuz büyük resme bakıyorum, Suriye
savaş uçaklarının Türk savaş uçağını
düşürdüğünü görüyorum.
Yine büyük resme
bakıyorum, son icraatınıza, bir Konsolosluk işgal
edilmiş. Bunun Türkiye topraklarında Antepi, İstanbulu,
Kocaelini işgal etmekten farkı olmamasına rağmen, bu
büyük resme bakıyorum, kılınızı
kıpırdatmadığınızı görüyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR
(İstanbul) Konsolosunun nerede olduğu,
çalışanlarının nerede olduğu belli değil diyorum.
Bu anlaşmaya
da karşı çıktığımızı ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. Büyük resim bu, Büyük resim! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Akar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde
kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Celal Dinçer.
Buyurunuz
Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 554 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasında Geri Kabul Anlaşmasının
Onaylanmasına Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Göç, insanlık
tarihi boyunca büyük bir olaydır, aynı zamanda büyük bir
dramdır. Savaşların, hastalıkların, ekonomik krizlerin
yarattığı sıkıntılar daima göç yaratır. Bu
yasa tasarısı, siyasi, ekonomik ve sosyal nedenlerle kendi ülkesinden
göç etmiş kişileri kapsamaktadır. Türkiye ve ABye üye
devletlerin birinin topraklarına giriş yapan, burada bulunan ya da
ikamet etme koşullarını sağlamayan veya artık bundan
sonra sağlamayan kişilerin, vatandaşı oldukları
ülkelere geri dönüşümü bu kanunla mümkün olacaktır. Bu anlaşma,
sadece taraf olan ülke vatandaşlarını değil, taraf olan bir
ülkeden çıkarak diğer ülkeye göç eden üçüncü ülke
vatandaşlarını da kapsamaktadır. Asıl
sıkıntı da bu noktada başlamaktadır.
Sınırlarımızın durumu son dört yılda net bir
şekilde ortadadır. Maalesef, sınırlarımız
yolgeçen hanına dönmüştür. Üç tarafı deniz olan ülkemizde deniz
yollarıyla başka ülkelere geçmek isteyen üçüncü ülke
vatandaşlarının sayısı da her geçen gün
artmaktadır. Buna karşılık, ülkemizde yasa
dışı göçe karşı yeterince önlem
alınamamıştır, açık kapı politikası
izlenmektedir. Avrupa Birliğiyle yaptığımız
anlaşmanın temel sıkıntıları da işte bu
noktadan kaynaklanmaktadır ve bu noktada toplanmaktadır.
Bilindiği
üzere, 16 Aralıkta görüşmekte olduğumuz geri kabul
anlaşmasını imzaladık, aynı tarihte AByle vize
muafiyeti için yol haritası belgesini de imzaladık. Bu
anlaşmanın imzalanmasının Adalet, Özgürlük, Güvenlik
başlıklı 24üncü faslın otomatik ve standart bir
gereği olduğu ileri sürülmekte ve sanki Türkiyenin başka
seçeneği olmadığı izlenimi burada verilmeye
çalışılmaktadır. AKP iktidarı, geri kabul
anlaşmasını yeterince müzakere etmeden kabul ederek ciddi ve
ağır bir hataya imza atmıştır. Müzakerelerde,
ülkemizin coğrafi konumundan kaynaklanan özelliklerini, uluslararası
sözleşmeler bağlamındaki çekincelerini yansıtacak hükümlere
anlaşma metninde yer verilmemiştir. AKP Hükûmeti bunda ısrarcı
olmamış, başarısız bir müzakere süreci
yürütmüştür.
Öte yandan, geri
kabul anlaşması ile vize arasındaki bağlantı
aslında Avrupa Birliği tarafının kurduğu ve
dayattığı bir bağlantıdır. Bu
bağlantının Türkiye-Avrupa Birliği ortaklık hukukunda
yeri yoktur. Geri kabul anlaşmasının bazı hükümleri,
Türkiyenin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Temel İnsan
Hakları Sözleşmelerinin 22nci maddesine aykırıdır.
Göçmen işçilere ve aile fertlerine sınır dışı
edilmeden önce bulundukları ülkelerde birtakım güvenceler
sağlayan söz konusu madde, geri kabul anlaşmasının düzensiz
göçmenlerin gecikmeksizin sınır dışı edileceğine
dair hükümlerine aykırıdır, çelişmektedir. Avrupa ülkeleri,
kendilerinin yapamadığını Türkiyeyi taşeron olarak
kullanarak yapmak istemektedirler. İşin özü budur.
Bu arada şunu
belirtelim ki -Sayın Bakan da açıkladı- Avrupa Birliğiyle
müzakereleri sürdüren aday ülkeler arasında sadece Türk
vatandaşlarına vizesiz seyahat yasağı uygulanmaktadır.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yanıtı verilmesi
gereken soru şudur: Türkiye bu anlaşmayla Avrupa Birliğinden ne
almaktadır? Başka bir ifadeyle, anlaşma, Türkiyenin daha önceki
anlaşmalar çerçevesinde zaten kazanılmış hakkı olan
serbest dolaşım konusunda Avrupa Birliğine bir yükümlülük
getirmekte midir? Bu sorunun cevabı çok önemli. Bu sorunun
yanıtına ben cevap vereyim: Koskocaman bir hayır. Bu
anlaşmayla bir yükümlülük yoktur, yalnızca bir iyi niyet ifadesi vardır.
Geri kabul anlaşması, Türkiye açısından getireceği
sorumlulukları, maddi ve idari yükleri bir yana, insani boyutuyla da ele
alınıp tartışılmamıştır.
İktidarın yanlış politikalarıyla sınırlarımızın
kevgire dönmesi yüzünden düzensiz göçün yarattığı insani
trajedinin yükünü yine devletimiz ve vatandaşlarımız çekecektir.
Bizim bu anlaşma ile taahhüt ettiğimiz, üçüncü ülke
vatandaşlarının ülkelerine iadesinde
yaşayacağımız sıkıntı, yine iade edene kadar
misafir statüsünde harcayacağımız emek ve maddi bedel,
vatandaşlarımızın ödeyeceği vergilerle
karşılanacaktır.
Ben Sayın
Bakana sormak istiyorum: Ülkemize yoğun olarak gelen ve ülkemizi
diğer ülkelere geçişte bir basamak olarak kullanan, başta Afrika
ülkeleri olmak üzere, diğer yabancı ülke vatandaşları için
bu ülkelerin tümüyle geri kabul anlaşmasını neden
imzalamadınız? Hatırlanacağı üzere, müzakereler
başlarken AKP iktidarı önce vize muafiyetinin
sağlanacağını, sonra geri kabul anlaşmasının
imzalanacağını söylemişti. Oysa şimdi, uygulamada tam
tersi yapıldı. Sonradan tutum değiştirdiniz, 2
anlaşmayı aynı anda imzaladınız, gene de geri kabul
anlaşmasının vize muafiyetinden daha önce yürürlüğe
gireceği yönünde bir madde koydunuz. Diğer bir deyişle, Hükûmet
olarak dayatmalara dayanamadınız, Türkiyenin
çıkarlarını koruyamadınız. Buna rağmen Avrupa Birliği
eski Bakanı, geri kabul anlaşmasına hiç değinmeden vize
muafiyet diyaloğunun başlamasını bir başarı
olarak sunmaya çalışmıştır. Gerçek durum tamamen aksi
yönde olmasına rağmen, sanki vatandaşlarımız Avrupa
Birliğine artık vizesiz girecekmiş gibi bir hava
yaratılmıştır. Ne yazık ki iktidar, birçok konuda
olduğu gibi bu konuda da kamuoyunu yanıltmıştır.
Türkiye-AB ilişkilerinde benzer bir hayal satma
olayı -biraz evvel Haydar Akar arkadaşımız da
açıkladı- on yıl önce yaşanmıştı. 2004te
hem de gündüz vakti fırlatılan havai fişeklerle Avrupa
Birliği üyeliğimizin hayali kutlanmıştı. Oysa
başlayan, açık uçlu bir müzakereydi. Geçen on yılda Avrupa
Birliğine üyelik konusunda hiçbir ilerleme sağlanamadı, on
yıl önce Avrupa Birliği üyeliği vaadiyle AKPyi destekleyenler
bile o açık uçlu üyelik sözlerinin bir iç siyaset malzemesi olduğunu
anladı ve AKPden desteğini çekti.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; iktidar, geri kabul anlaşmasını, vize müzakere
sürecini kötü ve başarısız yürütmüş, Türkiyenin hak ve
çıkarlarını koruyamamıştır. İktidar, Vize
kolaylığı sağladık. propagandasıyla kamuoyunu
aldatmaktadır.
İktidar, Türkiyeye toplumsal ekonomik ve güvenlik
bağlamında ağır yükümlülükler yüklenecek bir anlaşma
yapmıştır. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle
Türkiyeye dünyanın kaç ülkesinden, kaç milyon göçmenin geleceği
belli değildir. Türkiye, Avrupaya kaçak göç edenlerin göçmen kampı
durumuna dönecektir. Avrupa Birliği tarafından Türkiyeye iade
edilecek düzensiz göçmenlerin kaynak ülkelere geri gönderilip
gönderilmeyeceği anlaşma hükümlerinde belirsizdir.
Bu anlaşmayla
ülkemize yüklenen külfetleri de şöyle özetlemek mümkündür: Göç ve göçü
önleme sorumluluğu anlaşma ile Türkiye'ye verilmektedir. Avrupa
Birliğine, anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce göç
edenleri Türkiye'ye yollama hakkı vermektedir, beş yıl önce göç
etmiş kişileri bile geri yollama hakları vardır.
Dikkatinizi çekiyorum, bir de bu süre, öğrenme tarihinden itibaren
başlayacağı için, on beş yıldır Avrupa
Birliği ülkesinde yaşayan bir insanı dahi geri
gönderebileceklerdir. Anlaşma, Türkiye'ye, Türk yurttaşları
açısından büyük yükümlülükler getirmektedir, çünkü tüm kaçak Türk
vatandaşlarının geri alma yükümlülüğünü de bu
anlaşmayla Avrupa Birliğine vermekteyiz. Anlaşma, kaçak
göçmenler açısından Türkiye'ye büyük yükümlülükler getirmektedir.
Kaçak göçmen sayılarının yüz binlerle ifade edildiği
belirtilmektedir, 1995-2012 yılları arasında 900 bin kaçak
göçmenin yakalandığını belirtirsek, bu rakamların
büyüklüğü ortaya çıkar.
Değerli arkadaşlar,
anlaşmanın Türkiye'ye yaratacağı toplumsal etkiler de
vardır. Mali boyutunun yanında diğer etkileri: Yasa
dışı evlilikler artacak, çocuk gelinler çoğalacak, tecavüz
vakaları artacak, sağlık sorunları büyüyecek, kadına
ve çocuğa şiddet çoğalacak, kayıtsız
çalışanlar hızla artacaktır. Bu anlaşma, Türkiye'ye,
bir AB aday üye ülkesi muamelesi değil -komşu bir ülke bile
değil- bir üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapmaktadır.
Osmanlının son dönemindeki bir muameledir, düveli muazzamanın
Osmanlıya yaptığı müstemleke muamelesidir, dominyon
muamelesidir.
Sayın
Başkan, göç sorunu Avrupa Birliğinin sorunudur ve bu sorunu Avrupa
Birliği kendisi çözmelidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER
(Devamla) - Bu haksız durum hiçbir şekilde kabul edilemez, bu
anlaşmayı bu yüzden Türkiye'nin çıkarlarına uygun
görmüyoruz ve ret oyu vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Dinçer.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili
Alim Işık
Buyurunuz Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 554 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerinde grubum
adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kanun tasarısı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri
Kabulüne İlişkin Anlaşmaya yönelik bir tasarı.
Tasarının adından da belli olduğu gibi, Avrupa
Birliğine üye ülkelere izinsiz gitmiş olan kaçak göçmen durumundaki
başka ülke vatandaşlarının, geldikleri ülkelere geri
gönderilmesi sürecinde Türkiyenin yükümlülüklerini ortaya koyan bir
anlaşmadan bahsediyoruz. Yani, on iki yıllık Adalet ve
Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde son yıla kadar, on bir
yıldır bir türlü imzalanmayan bir anlaşma, son bir
yılda -tesadüftür diye umut
ediyorum- 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
operasyonlarının başladığı günden bir gün önce
Dışişleri Komisyonu ve ülkemizin diğer birimleri
tarafından imzalanıyor. Sonuçta, hemen, alelacele, 5 Şubat 2014
tarihinde Dışişleri Komisyonunda görüşülüyor ve bugün -geçen
hafta itibarıyla- yüce Meclisin Genel Kurul gündemine alınıyor.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık sekiz yıldır bu Mecliste birlikte
çalıştığım birçok arkadaşım da
hatırlar, bu kadar hızla Meclis Genel Kuruluna gelen bir
uluslararası anlaşmaya ilk kez şahit oluyoruz. O zaman burada
bir şey var. Buradan kim, ne kazanıyor? AB daha önce
imzalatamadığı bu anlaşmayı neden son dönemde bu
Hükûmete imzalattı veya Hükûmet bunu neden imzalamak zorunda kaldı?
Bunun cevabını almamız lazım.
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Büyük
Ortadoğu Projesi!
ALİM
IŞIK (Devamla) Dolayısıyla, Büyük Ortadoğu Projesinin
Eş Başkanı, bu ülkenin Başbakanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan acaba bu anlaşmaya neden onay verdi ve bu Komisyon
bunu neden hızla imzalayarak görüştü ve buraya getirdi, muhalefet
şerhlerine ve bundan önceki çok değerli konuşmacıların
işaret ettikleri sakıncalarına rağmen? Onun için, bu son
dönemde, Türkiye Cumhuriyeti devleti artık gündem belirleyen değil,
AKP döneminde kendi gündemi belirlenen bir ülke hâline geldi, bu anlaşma
da bunun somut örneklerinden birisidir. AB dayatıyor, Meclis
onaylıyor; böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil
değerli milletvekilleri.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin değerli milletvekillerine sesleniyorum:
Nasıl bugün, gümrük birliğine zamanında imza atanlara herkes iyi
bakmıyor ve iyi şeyler söylemiyorsa yarın sizlere de bu ülkenin
hiçbir vatandaşı iyi şeyler söylemez. Çünkü sorduk Sayın
Bakana: Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren Türkiye
Cumhuriyeti devletine kaç başka ülkenin vatandaşı geri iade
edilecek ve biz bunlara ne kadar bir para harcayacağız, bunun
maliyeti nedir? dedik, hiç onlara cevap verilmedi. Yazılı verecek,
bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, sınırlarını koruyamaz bir hâle gelmiş
olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, özellikle güneydoğuda
sınırı kevgire dönmüş olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu
sınırlardan yeniden buraya kaçak girecek hiç kimseyi kontrol
altına alma şansına sahip değil. Sınır
güvenliğini sağlamak için buna imza atıyoruz, bunu buradan
geçirmek istiyoruz. Sözleri, dolayısıyla, bir anlam ifade etmiyor.
Bugün siz, kendi
ülkemizin sınırları içerisinde bir ilden bir ile giderken PKK
terör örgütünün yol kesmesine müdahale edemiyorsunuz, oradaki Türk Silahlı
Kuvvetlerinin müdahale iznini, müdahale yetkisini buradan yasa çıkararak
elinden alıyorsunuz, emniyet güçlerine talimat veriyorsunuz, kendi
sınırlarınız içerisindeki PKK terör örgütü üyesine müdahale
edemiyorsunuz, daha sonra ABnin geri göndereceği ve -Sayın
Balın ifadesiyle- bugüne kadar bir safra olarak gördükleri ve başka
ülkelerden kaçak olarak geldikleri için orada uyum sağlayamayan diğer
insanların deposu hâline geliyorsunuz ve ülkeyi safra kesesine
dönüştürüyorsunuz. Bu imzalanan anlaşma bu nedenle oldukça tehlikeli
ve uzun yıllar boyunca, buna onay veren milletvekillerini vebal
altında bırakacak çok önemli bir anlaşmadır. Bu nedenle,
buna müsaade edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Diğer taraftan, özellikle, mali yük konusunda bir
rakam alamamakla beraber yine bu raporda geçen ifadelerden yola çıkarak
söylüyorum; 2012 yılında Avrupa Birliği ülkeleri
sınırlarında ele geçirilen 141 bin kaçak göçmenin 55 bininin
Türkiye üzerinden Yunanistana geçtiği ifade ediliyor ve Yunanistan
tarafından, bu kişilerin her birinin geldiği ülkeye iadesinin
ortalama maliyeti de kişi başına 1.100 avro olarak ifade
ediliyor. Eğer bu rakamlar doğruysa ve başka ülkelerden AB
sınırlarına kaçak giden insanların üçte 1inden
fazlası da Türkiye üzerinden gidiyorsa, geri kabul anlaşması da
bu ülkelerle ülkemiz tarafından imzalanmamış ise bu ne demektir?
Her yıl 150 bin civarında göçmenin 55-60 bini Türkiyeye geri
gönderilecek ve bundan sonraki dönemde de bu maliyeti Türkiye yüklenmek zorunda
kalacak.
Değerli milletvekilleri,
sınırımızda meydana gelen olaylardan dolayı ülkemize
gelen, sığınan mültecilere yaptığımız
masraflar belli. Hâlen, bu ülkenin yönetiminden sorumlu AKP iktidarının sorumlu bakanları
gelip de bu Meclise, örneğin, kaç Suriyeliye son üç yıldır kaç
para harcadık, nerede, ne masraf yaptık, bunu bile
söyleyememişken; bundan sonra sayısının ne
olacağını bilmediğimiz, hangi tehlikelerle
karşılaşacağımızı tahmin edemediğimiz,
hangi ülkelerin teröristlerinin bize iade edileceği konusunda herhangi bir
bilgi sahibi olmadığımız bir konuya -sadece ve sadece
Sayın Bakanın
açıklamalarından anladığımıza göre- üç buçuk
yıl sonra başlamasını ümit ettiğimiz vize muafiyetine
atfen onay veriyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliği, sizi yani Türkiye Cumhuriyeti devleti
olan bizleri kendine kabul etmek istemiyor. Dolayısıyla, bugüne kadar
verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmeyen ABye, burada sözü bile
verilmemiş, sadece konuşmalarda iyi niyet olarak beyan edilmiş
bir söz üzerinden yola çıkarak böyle bir tehlikeli anlaşmaya
nasıl onay verebiliriz, buna nasıl burada kabul oyu verebiliriz? Onun
için, mutlaka bunun yeniden iyi değerlendirilmesi ve bu Meclis gündeminden
geri çekilmesinin çok daha hayırlı olacağını
düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu anlaşmayla bir depo ülke konumuna düşürülen
Türkiyemizin, maalesef, son dönemde içine düştüğü
sıkıntılı durumda böyle bir anlaşmaya onay vermesi,
AKP Hükûmetinin acziyetinin bir sonucudur, bir tescilidir.
Gelin, hep
beraber, Türkiye Cumhuriyeti devletini gücüne kavuşturacak
dayanışma içerisinde buna Hayır. diyelim. Bugün bunu
imzalarsanız, bir hafta sonra başka şeyi size
dayatacaklardır. Çünkü, son dönemde, hızla, özellikle son altı ayda,
yolsuzlukla, rüşvet operasyonlarının gündeme geldiği böyle
bir dönemde AKPnin bu anlaşmaya onay vermesi tesadüfi değildir; AKP
bu işe mecbur kalmış, onay vermiş bir Hükûmet konumuna
düşmüştür. Gelin, bu intibadan kendinizi kurtarın.
Dolayısıyla, bu anlaşmaya onay vermeyelim.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, böyle bir anlaşmaya onay vermeyeceğimizi ifade ediyor
ve söz konusu kanun tasarısına ret oyu kullanacağımızı
sizlerle paylaşıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Şahsı
adına Muş Milletvekili Faruk Işık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Işık.
FARUK IŞIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri
Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
malumlarınız olduğu gibi geri kabul anlaşmaları, yasa
dışı yollardan başka ülkelere geçmiş kişilerin
vatandaşı oldukları veya geldikleri ülkelere düzenli,
hızlı, güvenli ve insan onuruna yaraşır bir şekilde
geri gönderilmelerini içeren hukuki zemin oluşturma
anlaşmalarıdır. Yasa dışı göç üzerinde
caydırıcı rol oynayan geri kabul anlaşmaları,
aynı zamanda ülkeleri yasa dışı göçe karşı önlem
almaya teşvik eden etkin bir araçtır.
Asya ile Avrupa arasında önemli bir
jeopolitiğe sahip olan ülkemiz coğrafyası, çevremizde
yaşanan sıkıntılar nedeniyle önemli ölçüde göçe maruz
kalmakta, aynı zamanda Türkiye'nin doğusunda yer alan ekonomik ve
siyasi açıdan istikrarsız ülkelerin vatandaşları
tarafından Batı ülkelerine geçişte transit güzergâh olarak
kullanılmaktadır.
Ülkemiz üzerinden Avrupa'ya yönelik yasa
dışı göçle mücadele mecburiyeti, Avrupa Birliğiyle
yakın iş birliğini geliştirmemizi zorunlu
kılmaktadır. İnanıyoruz ki Avrupa Birliğiyle iş
birliği, yasa dışı göç trafiğinin bölgemizi etkileyen
olumsuz sonuçları üzerinde caydırıcı etki yapacaktır.
Geri kabul anlaşmasının bu bağlamda etkin bir yöntem
olduğunu değerlendirmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine malumlarınız olduğu üzere, AK PARTİ
hükûmetlerimiz, son dönemde siyasi ilişkilerimizin stratejik boyuta
eriştiği, ekonomik ve ticari ilişkilerimizin derinlik
kazandığı ve özellikle kuvvetli tarihî, kültürel ve insani
bağlarımızın bulunduğu komşu ve çevre ülkelerle
vize muafiyetinin tesisine yönelik çalışmalar
başlatmış ve önemli mesafeler katetmiştir. Bu çerçevede,
vize muafiyeti çalışmaları geri kabul anlaşmasıyla ortak
yürütülen bir süreç olarak benimsenmiş olup bu konudaki
çalışmalar birlikte yürütülmektedir.
Değerli
arkadaşlar, geri kabul anlaşmasının Avrupa Birliğinin
Adalet, Özgürlük ve Güvenlik" başlıklı 24üncü
faslının zorunlu bir gereği olarak ülkemize
dayatıldığı ve iktidarımız tarafından şartsız
olarak kabul edildiği ve imzalandığı iddiası
doğru değildir.
Tarihî sürece
bakacak olursak; Avrupa Birliğiyle imzalanan ve bugün Genel Kurulda
görüştüğümüz Türkiye-Avrupa Birliği geri kabul
anlaşması, Avrupa Birliği tarafından Türkiye'ye ilk kez
2003 yılında önerilmiştir. Avrupa Birliği
tarafının geri kabul anlaşması önerisine
Dışişleri Bakanlığı tarafından Mart 2004'te
cevap verilmiş, Mayıs 2005'te başlatılan müzakerelere,
Avrupa Komisyonunun Türkiye'nin hassasiyetlerine olan
duyarsızlığı ve geri kabul anlaşmasının
Türkiye'ye getireceği külfetler hususunda endişelerimizi anlamaz
tutumu nedeniyle Aralık 2006'daki 4üncü tur sonrasında ara
verilmiştir ve nihayet, 2011 yılında yapılan müzakere neticesinde, metin üzerinde varılan
mutabakatla Türkiye'nin vize serbestisi diyaloğuna ilişkin
çekincelerinin giderilmesi üzerine, 16 Aralık 2013 tarihinde
Türkiye-Avrupa Birliği geri kabul anlaşması
imzalanmıştır. Görüldüğü üzere, anlaşma üzerinde ülke
menfaatlerimizin korunması amacıyla titizlikle
çalışılmış ve on yıllık bir sürecin sonunda
imza atılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu vesileyle, özellikle geri kabul anlaşmasının
vize kolaylığı anlaşması olarak akdedilmeden
doğrudan vize serbestisi diyaloğu başlatılmış
olması bizim için önemlidir. Başlatılan vize serbestisi
diyaloğunun hedefi, tüm vatandaşlarımız için Schengen
vizesi muafiyeti sağlanmasıdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, kanunlaşmasını umduğumuz
tasarının hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce
heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Nevşehir Milletvekili Ebu Bekir Gizligider.
Buyurunuz Sayın Gizligider. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; devletimiz ile
Avrupa Birliği arasında akdedilmiş olan, İzinsiz İkamet
Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 3üncü maddesi
üzerine söz almış bulunuyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, bulunduğu coğrafya nedeniyle maruz
kaldığı düzensiz göç akınıyla kararlılıkla
mücadele etmeye çalışmaktadır. Bu itibarla, yasa
dışı göçmenlerin hukuki zeminde hızlı ve insan onuruna
yaraşır bir şekilde geri gönderilmesini düzenleyen geri kabul
anlaşmalarının kaynak ve geçiş ülkeleriyle
imzalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bugüne kadar
Bosna-Hersek 2012 yılında, Kırgızistan 2003
yılında, Moldova 2012de, Nijerya 2011de, Pakistan 2010da, Romanya,
Rusya Federasyonu, Suriye, Ukrayna, Yemen ve Yunanistan yine 2001
yılında geri kabul düzenlemelerini kabul etmiştir.
Türkiye üzerinden Avrupa Birliğine geçen düzensiz
göçmenlere ilişkin rakamlara bakıldığında, 2011
yılında 57.025, 2012de 35.224 göçmenin
sınırlarımızdan Avrupa ülkelerine geçmiş olduğu
görülmektedir. Muhalefet tarafından özellikle bu kürsüde iddia edilen
sayıların hatalı olduğu bu vesileyle ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla, yasa dışı
göçmenlerin 28 Avrupa Birliği ülkesi tarafından Türkiyeye otomatik
olarak iade edileceği ve milyonlarca göçmenin Türkiyeye akın edeceği
iddiaları da yine gerçek dışıdır.
Ayrıca, Türkiye'nin mültecilerin hukuki statüsüne
ilişkin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesine koyduğu coğrafi
çekince de bu noktada bizim açımızdan önem
taşımaktadır. Aynı anlayışla Avrupa
Birliğiyle sürdürülen geri kabul anlaşması müzakereler,
vatandaşlarımıza vize muafiyeti tanınmasıyla
neticelenecek sürecin başlatılması hedefi doğrultusunda
2011 Ocak ayında sonuçlandırılmıştır. Gelinen
noktada vize muafiyetine ilişkin diyalog sürecine dair kabul edilebilir
bir yol haritasının tarafımıza verilmesiyle AByle
aramızda geri kabul anlaşması imzalanması uygun
görülmüş ve 16 Aralık 2013
tarihinde Ankarada bu anlaşma akdedilmiştir.
Yine şunu da
bu noktada belirtmek lazımdır ki geri kabul anlaşmasıyla ek
bir hukuki yükümlülük devletimize gelmemektedir. AB müktesebatıyla uyumlu
mevzuatın geliştirilmesi amacıyla geçtiğimiz yıl
çıkarılan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu bu
noktada yine bizim açımızdan önemli bir yol haritası olarak
yardımcı olmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, geri kabul anlaşmasıyla en çok
tartışılan konuların başında,
anlaşmanın imzalanmasıyla Türkiye'nin Avrupa ülkelerinin göçmen
deposu hâline geleceği eleştirisi gelmektedir. Türkiye, ,ancak Türk
topraklarını kullanarak Avrupa Birliğine geçtiği belgelenen
kaçak göçmenleri geri kabul etmekle mükellef olacaktır. Yasa
dışı yollarla bir Avrupa Birliği ülkesine giden göçmenin
Türkiyeye iadesi için bu kişinin son olarak Türkiye üzerinden Avrupa
Birliği topraklarına giriş yaptığı,
anlaşmada belirtilen somut belgelerle ispat edilmek durumundadır.
Geri kabul anlaşmasıyla mali açıdan neyi
üstlendiğimize de bakarsak, genel hatlarıyla anlaşma
çerçevesinde iade edilecek kaçakların iade masraflarının
gönderen ülkeler tarafından karşılanması bizim açımızdan
bir avantajdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye olarak vize serbestisi konusunda üzerimize düşen
sorumluluğu tam olarak yerine getirmiş bir ülkeyiz. Ayrıca,
ülkemizin vizelerin makul bir süre içerisinde serbestleşmemesi hâlinde
geri kabul anlaşmasını tek taraflı olarak fesih hakkı
bizi bu noktada rahatlatmaktadır.
Bu
anlaşmanın önemli faydalarından biri de Türkiye'nin
sınır güvenliğini, katılım öncesi AB fonlarıyla
yani IPA yardımlarıyla tahkim edebilecek olmasıdır. Yani en
son teknoloji, sınır güvenliğimizin temini açısından
Avrupa Birliği yardımlarıyla kullanılmış olacaktır;
hedeflenen budur.
İnsanımızın
seyahat özgürlüğü önünde önemli bir engeli kaldıracak Vize Serbestisi
Diyaloğu Mutabakat Metni ve Geri Kabul Anlaşmasının
ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ediyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Gizligider.
Soru-cevap
bölümünde Sayın Vural sisteme girmiş.
Buyurunuz efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, 554 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla kabul edilen geri kabul sözleşmesinin hemen
uygulanmaya başlayacağına ve bu anlaşmayla Türkiyenin
sınırda kontrolü de kabul ettiğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Benim kısa bir söz talebim vardı ama soru-cevaba geldi.
Sayın Bakan
bu sözleşmenin imzalandıktan üç yıl sonra yürürlüğe
gireceğini söyledi ama 24üncü maddede, geri kabul anlaşması
yapılmış olan ülkeler bakımından hemen yürürlüğe
gireceğini söylüyor, hemen uygulanacak yani. Dolayısıyla, üç
yıl sonra uygulanmayacak, geri kabul anlaşması
yapılmışlarda hemen uygulanacak.
Bir de bu müzakere
çerçeve belgesinin 15inci paragrafında Türkiye'nin Avrupa Birliğine
katılımıyla birlikte Schengen müktesebatını da
olduğu gibi uygulayacağı söyleniyor. Yalnız burada, Türkiye
için sınırda kontrolle ilgili hükmün ancak Schengenle ilgili bir
denetimden sonra getirileceğini ifade ediyor. Bu da Türkiye'nin bir
bakıma sınırda kontrolü de kabul ettiğini ortaya koyuyor.
Yani Avrupa Birliğine girmemizle birlikte sınır kontrolleri de
ortadan kalkmamış olacak. Bunun için yeni bir değerlendirme
yapılması gerekecek. Ben bunları paylaşmak istedim.
Teşekkür
ederim.
Sadece,
60ıncı madde efendim benimki, soru-cevap değildi.
BAŞKAN
Soru-cevap olarak değildi, sadece bunu söylemek istediniz.
Teşekkür
ederiz.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı:
554) (Devam)
BAŞKAN O
zaman, madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 554 Sıra Sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 3. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Akif Hamzaçebi Haydar Akar Osman Faruk
Loğoğlu
İstanbul Kocaeli Adana
Celal Dinçer Gürkut
Acar
İstanbul Antalya
MADDE 3-(1) Bu Kanun
hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı yürütür.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
AVRUPA
BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Antalya)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Acar. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
kısaca geri kabul olarak adlandırılan, Avrupa Birliğinin
göndereceklerini Türkiye'nin alacağını hüküm altına alan
554 sıra sayılı Tasarının 3üncü maddesi üzerinde söz
aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye uzun bir zamandır Türkiye Cumhuriyetinin
temel niteliklerinin aşındırılmasının, anayasal
ilkelerin aşındırılmasının ve Türkiye'nin temel dış
politika esaslarının terk edilmesinin
sıkıntılarını yaşıyor.
Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı sadece iç politikada değil,
dış politikada da Türkiyeyi bir uçuruma doğru sürüklüyor. AKP
iktidarı, iç politikada sıkıştıkça dış
politikada tavizler vererek günü kurtarmaya, iktidarın ömrünü uzatmak için
Türkiyeye uzun vadede ağır yükler getirecek, ağır
faturalar çıkaracak anlaşmalara, iş birliklerine imza
atıyor. Görüştüğümüz bu geri kabul anlaşması da bunun
devamıdır ve bunun uzantısıdır, Türkiyeye çok
ağır faturalar çıkaracağı açıktır. Ama,
bundan Türkiye ne kazanacak, bu belli değil.
Arkadaşlarımız,
biraz önceki konuşmacılar uzun uzun anlattılar, muhalefet
şerhlerine de yazmışlar: Türkiye bu anlaşmadan ne
kazanacak? Türkiye, Avrupa
Birliğinin arkabahçesi hâline gelecek, Avrupa Birliğinin
istemedikleri Türkiyede kalacak. Bunun faturasını da 76 milyon
insanımız, Türk halkı ödeyecek. Bunu kabul etmek mümkün
değil değerli arkadaşlarım. Güney illerimizde -hatta
Ankarada otogara gidin bakın- sayılarını
bilemediğimiz binlerce Suriyeli var. Başbakan şikâyet ediyordu
dün Amerika Birleşik Devletleri sözünü tutmadı, Suriyeliler için
gereken yardımı göndermedi. diye. Sayın Başbakan kendisi
şikâyet ediyor. Siz komşunuzla iyi geçinmek yerine emperyalist
ülkelerin desteğiyle onların işlerini
karıştırmaya kalkarsanız faturasını da size
ödetirler. Bu, sadece maddi bir fatura da olmaz.
Bakın,
değerli arkadaşlarım, daha önce de söyledim: Irak ve Suriyenin
toprak bütünlüğü bozulursa Türkiye'nin toprak bütünlüğü de bozulur.
Türkiye'nin çok dikkatli olması gerekir. Ama bölgede yaşanan
gelişmeler bunun doğru okunamadığını ortaya
koymuştur. IŞİD diye bir terör örgütü çıktı,
ortalığı birbirine katıyor ama Türkiye'nin haberi yok.
Bizim derinlikli dış politikamız çok başarılı!
Dış operasyon yetkili Millî İstihbarat Teşkilatı,
hepsi ayakta uyuyormuş meğer. Bir terör örgütünün nasıl bu kadar
güçlendiğini, bırakınız iç savaşın olduğu
bir ülkeyi, Irakın bile bazı bölgelerini işgal edebilecek
boyuta geldiğini görememiş. Bunu da ancak AK Dışişleri
Bakanlığı, AK MİT göremezdi ve görememiştir de. Bu
kurumların derhal hesap vermesi gerekir. Dışişleri
Bakanının da MİT Müsteşarının da derhal istifa
etmesi gerekir. Yetmez, Başbakanın da halktan özür dileyip
istifası gerekir. Tüm bunların sorumlusu Sayın
Başbakandır ama böyle bir davranışı ancak erdem sahibi
kişilerden bekleyebiliriz. 301 işçi ölür ama siyasi sorumlu yoktur.
Hızlı tren faciası yaşanır, sadece makinistler
sorumludur. Bu anlayışla Türkiye kayıplar vermeye devam
edecektir değerli arkadaşlarım. Geri kabul anlaşması,
aynı gümrük birliği anlaşması gibi Türkiyeye
ağır yükler çıkaracaktır. Gümrük birliğinin Türkiyeye
faturası 200 milyar dolarlık cari açıktır. Bu
anlaşmanın yükünün ne olacağını bile kestiremiyoruz.
Sayın Bakan, ne kadar yük getirecek bize acaba maddi olarak? Bunu sormak
istiyorum.
Türkiyenin,
serbest dolaşım hakkı olmadan, tam üyelik garantisi olmadan
böyle bir külfetin altına sokulması kabul edilemez değerli
arkadaşlarım. Türkiyeye üyelik konusunda bir tarih verilmeden, geri
kabulün maliyetlerinin karşılanacağı garanti altına
alınmadan böyle bir anlaşmanın kabulü Türkiyenin
çıkarlarına kesinlikle aykırıdır.
Değerli
arkadaşlarım, tek yanlı olarak Avrupa Birliğinin
çıkarlarını gözeten bir anlaşmanın kabulünün ne anlama
geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu, tıpkı Osmanlı
İmparatorluğunun son dönemindeki kapitülasyonların bir
benzeridir. Türk halkı bunu kabul etmez.
Değerli
arkadaşlarım, kendi yoksulumuz varken Avrupa Birliğinin
gönderdiklerini burada besleyemeyiz. Arkadaşlar, bakın, 150 bin
kişi geldiğini düşünün altı ayda Avrupa Birliğinden,
nereye koyacaksınız? Getto mu yapacaksınız? Silivri gibi
kamplar mı yapacaksınız? Nereye yerleştireceksiniz
bunları? Ondan sonra oradaki insanlık dışı
olayların hesabını gene dünyaya biz vermeyecek miyiz? Buna
nasıl evet dersiniz? Biz hayır diyeceğiz. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Acar.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul
edilmemiştir.
Madde 3ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının tümünün oylamasına geçmeden önce
oyunun rengini belirtmek üzere, lehte, Siirt Milletvekili Afif Demirkıran.
Buyurunuz Sayın Demirkıran. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) Evet,
hayırlı olsun deyip ineceğim ama
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geri kabul anlaşmasının son
konuşmasını yapmak üzere buraya çıktım. Oyumun rengini
şimdiden belirteyim: Kabul diyorum ben. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ret veriyorsun değil mi?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Kabul dememin çok
büyük gerekçeleri var. ama şunu söyleyeyim, biraz önceki hatip dedi ki:
150 bin kişi Türkiyeye gelse ne yapacağız? Vallahi, biz 1
milyon Suriyeliyi bağrımıza bastık, onlara ne
yapıyorsak onlara da öyle yapacağız, bir.
İkincisi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Her tarafta para topluyorlar. Hiç
bağrınıza basmasaydınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Burası yolgeçen hanı
mı? Bu milletin hakkı hukuku ne olacak?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Müsaadenizle
Müsaadenizle
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Her köşede para istiyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) Yolgeçen hanı mı
burası?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) İkincisi, 2001
yılında, bizden önce, bizim iktidarımızdan önce
Yunanistanla geri kabul anlaşması yapılmış, Ve bizden
önce yapılmış. Sizler yaptınız. Bizden önce
yaptınız. Dolayısıyla, bugün zaten
sınırlarımızdan eğer Avrupa Birliğine yasa
dışı bir göç varsa, ağırlıklı olarak
Türkiye-Yunanistan sınırından geçmektedir.
Şimdi, yürürlükte olan geri kabul
anlaşması gereği Yunanistanın onları geri vermesi her
zaman imkân dâhilindedir. Dolayısıyla biz bu anlaşmayı
yapsak da yapmasak da arkadaşlar, Yunanistan Avrupa Birliğinin bir
parçasıdır, oraya yasa dışı giden insanları geri
gönderir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapmayalım o zaman. Tamam,
bir problem yok o zaman.
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) Ama, bakın,
size bir gerçeği söyleyeyim: Yakın zamanda, ta başından
beri, 2001 yılından bugüne kadar Yunanistan demiş ki:
Türkiyeden buraya 110 bin insan gelmiş. Ben bunları geri
göndereceğim. Türkiye incelemiş, bakmış, demiş ki:
Tamam, 13 bin küsurunu ben kabul ederim. Ne kadar gelmiş biliyor
musunuz? Sadece 3.800ünü gönderebilmiş. Sadece 3.800ünü gönderebilmiş.
Yani burada söylediğiniz gibi değil resmin gerçeği.
Üçüncüsü, biz sınırlarımızı
korumak mecburiyetindeyiz. Yani dışarıdan, Suriyeden gelir,
Afganistandan gelir, başka yerden Türkiyeye gelir. Avrupaya giderse,
Avrupa geri gönderirse Hayır, ben kabul etmem. O zaten buradaydı.
Gitmeseydi, buradaydı o insan. Yani bunu niye dikkate almıyorsunuz?
Ama buna karşılık eğer biz vize serbestisi yapacak isek, biz
Avrupaya vatandaşlarımızın vizesiz gideceğini garanti
edeceksek biz geri kabul anlaşması yapmak mecburiyetindeyiz çünkü
nerede vize serbestisi varsa, eğer komşuysa geri kabul
anlaşması yapılmıştır, iki kere iki dörttür ve
baktığımız zaman rakamlara, 2014 yılında
Frontexin yayınladığı yıllık analiz raporu var,
orada diyor ki: Bütün Avrupa Birliğine yasa dışı olarak
107 bin insan gitmiş. Ha, bunun çoğunluğu, işte,
Suriyeden -malum sebepten dolayı- Afganistan ve Eritreden. Türkiyeden
ne kadar gitmiş? Bunun dörtte 1i civarında her sene gidiyor ama bir
önceki yılla mukayese edildiğinde ciddi bir düşüş söz
konusu Türkiyeden Avrupaya geçişlerde.
Dolayısıyla,
ben geri kabul anlaşmasının Türkiyeye eğer vize
serbestisi getirecek ise- hayırlara vesile olacağına
inanıyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) İse, ise, ise!
AFİF
DEMİRKIRAN (Devamla) - Eğer vize serbestisi getirmeyecekse, 24üncü
maddeye göre biz bunu hemen feshedebilme imkânına da sahibiz. Zaten üç
sene sonra yürürlüğe girecek ve ondan sonra altı ay içinde zaten vize
serbestisi olacak ama tekrar ediyorum: Eğer Yunanistanla biz 2001
yılında, AK PARTİ iktidarından önce bu anlaşmayı
yapmışsak zaten kolay gelsin. O zaman siz bu kürsüde acaba neyi
savunuyordunuz, aynı cümlelerle mi konuşuyordunuz? Milliyetçi Hareket
Partisindeki dostlarıma, Cumhuriyet Halk Partisindeki dostlarıma
söylüyorum.
Lütfü Bey buradan
geçti, onu söylemeyecektim ama söyleyeyim: Hayır, değerli dostum,
hiçbir zaman ev sahibi bizden sonra gelmemiştir yemek salonuna. En son
yapmış olduğumuz toplantıda Avrupa Parlamentosu Başkan
Yardımcısı Sayın Surjan bize ev sahipliği
yapmıştır. Yemekler yendikten sonra hediye mübadelesi
yapılmıştır, biz hediyemizi vermişiz, o hediyesini
vermiştir, ondan sonra vedalaşıp
ayrılmışızdır. Dolayısıyla, Lütfü Beyin
burada söylediği Efendim, bizi kabul etmediler, ben bunun için istifa
ettim. Yok böyle bir şey. Böyle bir şey söz konusu olabilir mi hiçbir
zaman? Bizim, Avrupada muhataplarımıza gerektiği zaman,
gerektiği yerde ne tür bir tavır koyduğumuzu bütün Karma
Parlamento Komisyonu üyesi arkadaşlarımız bilir; Umut Bey orada,
diğer arkadaşlarımız burada.
Dolayısıyla,
biz Türkiye'nin menfaatlerini her zaman üstte tutarız ve hiçbir zaman
Türkiye'nin hiçbir menfaatine halel gelmemesi için en büyük gayreti gösteririz;
Avrupa Birliği üyeliği de bunun bir parçasıdır, geri kabul
anlaşması da bunun bir parçasıdır, vize serbestisi
diyaloğu da bunun bir parçasıdır.
Hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirkıran.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN
Evet.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Konuşmacı bizzat ismimi vererek yalan söylediğimi
ifade etti. Ben de kendisine bir cevap vermek istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN
Evet, buyurun Sayın Türkkan.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Arkadan geçiyor. dedi, Buradan geçmiyor. diye
bir şey söylemedi. Sayın Başkan, Buradan geçiyor. diye
söyledi.
BAŞKAN
Yani, yapacak bir şey yok.
Buyurunuz
Sayın Türkkan.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Sataşma yok.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.- Kocaeli
Milletvekili Lütfü Türkkanın, Siirt Millevtekili Afif
Demirkıranın 554 sıra sayılı Kanun
Tasarısıyla ilgili oyunun rengini belirtmek üzere
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Afif Demirkıran bilir ki yurt dışında
katıldığımız onlarca Avrupa Karma Parlamento Komisyonu
toplantılarında, Türkiye'deki siyaseti bir kenara bırakıp
Türkiye adına siyaset yaptık, hatta bunun dışında
hareket eden arkadaşlarımıza karşı da tavır
aldık, kendilerinin almadığı tavrı aldık, bir de
onu ifade edeyim, kendilerinin alamadığı tavrı aldık.
En son yemekte
-Allah razı olsun- Meclis Dış İlişkilerde
çalışan personel de olmasa, yemek masaları boş
kalacaktı.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Avrupa Parlamentosu seçimlerinden dolayı.
OKTAY VURAL
(İZMİR) Katılmasaydınız. Yemeseydiniz
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Bakın, sebep Avrupa Parlamentosu seçimleri vesaire
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Başkan Yardımcısı ev sahibi
olarak oradaydı.
EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Siz var mıydınız
orada Lütfü Ağabey?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Eğer Parlamentomuzdan giden memurlar olmasa boş
kalacaktı. Allahtan biz o memurları da masaya aldık, onlarla
birlikte yemek yeme imkânı yakaladık.
Sayın
Başkanın, onun da zoruna gittiğini ifade ediyorum. Ben öyle
düşünüyorum ama o ifade etmekte zorluk çekiyor.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Ev sahibi oradaydı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) Bakın, bir Türk olarak ben zül addettim kendime, siz bir Türk
olarak bu hadiseyi zül addetmediyseniz ne mutlu size!
Hadi
selamünaleyküm. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Yalan söylüyorsun!
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Ev sahibi oradaydı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Adam olana çok bile!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Türkkan.
IX.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden
Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, İçişleri Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/876) (S. Sayısı:
554) (Devam)
BAŞKAN
Aleyhte Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
biraz önceki hatip Hayırlı olacağı için. dedi. Ben de
hayırlı olmayacağı için hayır oyu vereceğimi
beyan ediyorum. Neden? Çünkü, bu insanlar izinsiz ülkesini terk etmiş
insanlar; hırsız mı, soysuz mu, namussuz mu, namuslu mu, ne
olduğu belli olmayan insanlar.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Ama, Türkiyeye girmiş.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Bir insan ülkesini terk etmez, bir insan köyünü terk etmez,
bir insan memleketini terk etmez. Memleketini terk eden bir insanda bir sorun
var demektir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kaçak yollarla.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Biz terk ettik ama rızkımız için terk ettik;
Almanyaya gittik, Hollandaya gittik, Fransaya gittik ama o ülkelerde sorun
olmadık, Türk vatandaşlarımız o ülkelerde sorun
olmadı. Bu insanlar Pakistandan, İrandan, Iraktan,
değişik ülkeden çıkıyor ama o ülkelerde sorun olduğu
için çöplük diye benim ülkeme gönderiliyor. Ben onun için bu kanuna
hayır vereceğim.
Ayrıca,
değerli arkadaşlarım, ben 1986 yılında, 6ncı
Hudut Taburunda, Türk milletinin namus ve şerefinin korunduğu hudut
taburunda yedek subay olarak askerlik yaptım. Rusya
dağılmamıştı, oranın bir atletizmcisi trenle
geçerken, bakın, trenle bir ırmak üzerinden geçerken ırmağa
atlıyor, ırmaktan Arpaçaya geçiyor, görev karakolunda teslim
alıyoruz. Çocuğun isteği şu: Ben bu ülkeden başka bir
ülkeye, Amerikaya iltica etmek istiyorum. diyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Sayın Başkan, bütün göçmenlere hakaret olur, olmaz
böyle bir şey.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Ama, o günkü hükûmet yetkililerimiz Bu, o ülkede casus olur,
o ülkede sorun olur. diye Doğu Kapıda görüşme
yapıldı.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Bütün göçmenlere hakaret var, hakaret.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Bu atleti, ağlaya ağlaya, tercümanlar
arasında, biz Rusyaya teslim etmek zorunda kaldık, bakın.
Filinta gibi bir insandı, üniversite mezunuydu; o insanı dahi Amerika
kabul etmedi, ülkesine teslim etti. Ki biz sorun olan, izini kaybettirmiş,
bilmediğimiz bir insanı ülkemizde barındıracağız.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Azerbaycandan gelenleri de Ruslara teslim
ettiniz.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Ben, konuşan arkadaşlarıma, Maraşlı
arkadaşlarımıza, Yozgatlı, Sivaslı, Burdurlu,
Ispartalı arkadaşlarıma sesleniyorum: Memleketinizde bu kadar
işsiz insan varken
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Azerileri de Ruslara teslim ettiniz.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla)
bu kadar açımız varken, bu kadar yoksulumuz
varken, Komşusu açken tok yatan bizden değildir. dediğimiz hâlde
ve açlarımız olduğu hâlde, ben kendi açıma bakamazken, bu
çöplüğe bu insanları nasıl kabul ediyorsunuz? Bunu kabul
etmeyelim arkadaşlar.
Biz sorunsuz bir
milletiz, biz Türk milletiyiz, biz asil bir milletiz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bizim hiçbirimiz, ne
Haşhaşi ne faiz lobisi ne çapulcu ne cibilliyetsiz; her birimiz asil
Türk milletinin namuslu evlatlarıyız. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) Bu evlatlar gittiği ülkelerde
sorun olmuyor ama o insanları görüyoruz, sorun oluyor.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Hami milletiz
aynı zamanda.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Hami milletiz,
işte, o Hami kardeşim de Hami olduğu için şimdi
aramızda, Hami Yıldırım aramızda bizim, Hamiye laf
yok. Hamiler işini biliyor, işini biliyor. Bak, Hamiye söz
hakkı doğuruyorsun, gelir şimdi. Söz hakkı
doğuruyorsun, Bayramın konuşma hakkı yok
Değerli arkadaşlarım, bakın, elinizi
vicdanınıza koyun, demin bahsettim sizlere, işsizlik yok mu
memleketimizde? Bakın, doluyu yaşadık, seli yaşadık,
felaket yaşanıyor ülkemizde küresel ısınmadan dolayı.
İnsanlarımız tohumluk derdine düşmüş, Ziraat
Bankası borçlarının derdine düşmüş, Tarım Kredi
borçlarının derdine düşmüş. Bu insanlara bakmamız
gerekirken, biz elin
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Bu kanun çıkmazsa
Cumhurbaşkanı adayını gösteremezsiniz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Biz insanları
seviyoruz, Yaradandan dolayı seviyoruz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Bravo Ramazan!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Ama ben geçenlerde
Kahramanmaraşa gittim, benim gençlerim dışarıda
işsizken, kahve köşelerinde okey, tavla oynarken, her iş yerinde
bir tane Suriyeli gördüm; Maraşta böyle, Elâzığda böyle,
Antepte böyle. Arkadaşlar, bunlar Burdura kadar geldi. Biz Akdenizin
Teke yöresinin iliyiz, memleketimize geldiler. Neden? Aç tavuk ambar deler.
derler. Açlık var onlarda ama namussuzluk da var.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Genelleme yapma, genelleme yapma.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Bakın, daha dün
televizyonlar gösterdi, bir namuslu kızımızı rencide
ettiği için bir berberin evi basıldı, iş yeri
basıldı. Niye? Namussuzluk yaptığı için.
Onun için, ben sizlere sesleniyorum: Gelin, tekrar
düşünelim, bunu hayır olaraktan değerlendirelim. Hayır
da hayır vardır diyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Allah sizi o
duruma düşürmesin.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Bakın, Allah
sizi o duruma düşürmesin, düştüğünüz durum çok acı.
Üzülüyorum.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Yarın ne
olacağını bilemezsin, insanlığa yakışmaz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Bakın, biraz
önce söyledim Biz, yaradılanı Yaradandan dolayı seviyoruz.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Allah kimseyi size
muhtaç etmesin.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Ama ben
eşkıyayı sevmiyorum, ben hırsızı sevmiyorum, ben
yolsuzu sevmiyorum. Siz seviyorsanız kanun hayırlı, uğurlu
olsun.
Teşekkür ediyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Antepe gönderelim 1 milyon
Suriyeliyi.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Allah
kapınıza düşürmesin.
BAŞKAN Tasarının tümü açık oylamaya
tabiidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 10 tanesini de evine al.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan, bir
saniye.
BAŞKAN Efendim Sayın Kacır?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Efendim, insanlar
çeşitli şartlardan dolayı memleketimizden geçmek durumunda
kalabilirler. Burada göçmenlere hakaret var.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Evet, katılıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bunu reddediyorum. Böyle bir
şey olamaz. (AK PARTİ, CHP ve MHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Kayıtlara geçmiştir efendim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Göçmenlerin ana vatanı
burası, gelen Suriyelinin ana vatanı neresi?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Namussuz. dedi.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Balkanlardan gelenler de göçmen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Göçmenlerle Suriyelileri bir
araya getirme. Sen ne anlarsın göçmenden.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI MEVLÜT
ÇAVUŞOĞLU (Antalya) Tamam, o ayrı da bu kadar
aşağılanmaz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ne alakası var Hocam?
Göçmenlerin ana vatanı
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Namussuz. dedi,
sözünü geri alsın.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Kesinlikle öyle bir
şey yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen
Onu kastetmediğini de söyledi.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Kesinlikle öyle bir
şey yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Balkanlardan gelenler yitik mi
yani?
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Ne alakası
var?
BAŞKAN - Şimdi, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Üç dakika süre veriyorum. (AK PARTİ, CHP ve MHP
sıraları arasında karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Yazıklar olsun. Şu
kafaya bakın be! Göçmenin, mültecinin ne olduğunu bilmiyorlar ya.
RECEP ÖZEL (Isparta) Arkadaşlar, kabul.
OKTAY VURAL (İzmir) Ret arkadaşlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) En sonunda Suriyeliler ile
Balkanlardan gelenleri de bir araya koydunuz ya, helal olsun.
OKTAY VURAL (İzmir) Ret arkadaşlar; Avrupa
Birliğine tavize ret.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Avrupa Birliğinin
çöplüğü olmaya ret.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hiç kimse evini
barkını terk etmek istemez. Tamam mı? Hiç kimse böyle bir
şey yapmaz.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Oy
sayısı : 214
Kabul : 193
Ret : 21 (x)
Kâtip Üye Bayram Özçelik Burdur |
Kâtip Üye Mine Lök Beyaz Diyarbakır |
Tasarı
böylece kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince, özel gündemde yer alan
işler ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 26 Haziran 2014
Perşembe günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
19.55