TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
109uncu
Birleşim
26
Haziran 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Tuzlada
yaşanan fırtına ve hortumun bölgeye ve bölge esnafına
verdiği zarar ziyana ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, Balkanlarda ramazan ve
kardeşliğe ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, IŞİD tarafından
öldürülen Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu üyesi Münir Kafiliye Allahtan
rahmet ve MHP Grubu olarak, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünala
mutluluklar dilediklerine ilişkin açıklaması
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AKP Hükûmetinin Türkiyeyi ticaret ve
tüketim toplumuna çevirdiğine ilişkin açıklaması
3.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Atatürk Orman
Çiftliğinin talan edilmesine göz yumup yasaları ayaklar altına
alan birisinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına nasıl
bakıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
4.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalı kutladığına ve Şanlıurfanın
Suruç ilçesindeki sulama projesiyle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
5.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Türkiye Küçük Millet Meclisi
toplantılarının sonuçlarına ilişkin
açıklaması
6.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelinin kendi ürettiği
vergiden pay alamadığı için hak kaybına
uğradığına ve Kocaelide büyük mükellefler vergi dairesi
açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Kahramanmaraşın tarihî ve doğal güzelliklerinin Türk ve dünya
turizmine açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın KRİSTAL-İŞ
Sendikasına bağlı işçilerin grevine ilişkin
açıklaması
9.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Mudanya Belediye Başkanı
Hayri Türkyılmazın uğradığı
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması
10.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Hükûmeti, tarımsal
destekleri alamayan çiftçilere ödeme yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
11.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Cerattepede
açık alan usulüyle yapılmak istenen altın madenciliğine
Artvinlilerin şiddetle karşı çıktığına
ilişkin açıklaması
12.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Millî Eğitim
Bakanlığının yönetici atamalarında hukuksuzluk
yaptığına ilişkin açıklaması
13.-
Adana Milletvekili Necdat Ünüvarın, 26 Haziran Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe, Ceyhan depreminin 16ncı yıl dönümüne ve
ramazanın hayırlar getirmesi ile Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünala mutluluklar dilediğine ilişkin açıklaması
14.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbulda
İSKİnin su fiyatlarının tüketici fiyat endeksinden fazla
artırıldığına ve gıda fiyatları ile susuzluk
konusunda önlem alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
15.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı işçilerin
grevine ilişkin açıklaması
16.-
Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 21 milletvekilinin, ülkemizde
büyük acılara neden olan kitlesel olayların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/993)
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, ÖSYM
tarafından yapılan sınavlardaki hataların nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/994)
3.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 26 milletvekilinin,
İstanbul-Bursa-İzmir Otoyol Projesi nedeniyle ortaya çıkabilecek
sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/995)
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- İzmir Milletvekili Rıza Mahmut Türmen ve 25 Milletvekilinin;
MHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 30 Milletvekilinin; Ak Parti
Grubu adına Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 135 Milletvekilinin; Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 Milletvekilinin ve BDP Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ve Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin; Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel
Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) (S. Sayısı: 489)
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Hatay Milletvekili Hasan
Akgöl'ün, yeni Halkla İlişkiler Binasındaki bir odanın baz
istasyonu olarak kullanıldığı iddiasına ilişkin
sorusu veTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/43192)
2.- Balıkesir
Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, TBMM'ye bağlı tüm bina ve
mekânlardaki fiziki şartların engelli erişimine uygunluğuna
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/43193)
3.- Aydın Milletvekili
Metin Lütfi Baydar'ın, Manisa'nın Soma ilçesinde facianın
yaşandığı maden ocağında gerçekleştirilen
denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44201)
4.- Ankara Milletvekili
Levent Gök'ün, Ankara'nın ekili alanlarında süne
zararlısına karşı alınacak önlemlere,
-
İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'da
yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilen yatırımlara,
-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'in Bergama
ilçesindeki çam fıstığı ağaçlarının
kurumasına,
İzmir'in
Buca ilçesindeki bir et entegre tesisinin atıl vaziyette tutulmasına,
İzmir
ilinde doğal afetlerden etkilenen çiftçilerin borçlarının
ertelenmesine,
-
Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, Bakanlık bünyesinde
çalışan sözleşmeli ve geçici personel ile iş kazası ve
meslek hastalıklarına,
-
Eskişehir Milletvekili Bedii Süheyl Batum'un, Eskişehir'in Mahmudiye
ilçesinde at yetiştiriciliği sektörünün sorunlarına,
İlişkin soruları
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/44357), (7/44358),
(7/44359), (7/44360), (7/44361), (7/44362), (7/44363)
5.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlara
yönelik siber saldırılara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/44716)
6.- Batman Milletvekili Ayla
Akat Ata'nın, tarımsal sulama abonesi olan çiftçi sayısına
ilişkin,
- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut'un, tarım ürünleri ithalatına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/44889), (7/44890)
7.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, İstanbul'da özelleştirilecek
bazı arazilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/44921)
26 Haziran 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşimini
açıyorum.
Ill.- YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Ill.- YOKLAMA
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi, yoklama
işlemini yineleyeceğim.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, İstanbul Tuzlada yaşanan
fırtına ve hortumun bölgeye ve bölge esnafına verdiği zarar
ziyan hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mahmut Tanala
aittir.
Buyurunuz
Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, İstanbul Tuzlada
yaşanan fırtına ve hortumun bölgeye ve bölge esnafına
verdiği zarar ziyana ilişkin gündem dışı
konuşması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.
19 Haziran 2014
tarihinde İstanbul ili Tuzla ilçesinde meydana gelen hortum, kasırga
ve fırtına nedeniyle Tuzla bölgemizde oturan esnaflarımız
hakikaten büyük bir zarar ve ziyan görmüşlerdir.
Bu
fırtına, kasırga ve hortum nedeniyle Tuzlada 22ye yakın
tekne batmış, çok fazla sayıda esnafımız büyük
zararlar görmüştür. Esnafımızın tabii ki bu zararları
kendisinin karşılama imkânı yoktur. Bu açıdan devletin
şefkat duygularına ihtiyacı vardır. Ancak, devletin en
azından buraya el atarak hem burada oturan esnafımızın hem
bölgede, Tuzlanın uzantısı anlamında Pendik ilçemizde
bulunan vatandaşlarımızın maddi anlamda oluşan
zararlarını karşılaması lazım. Aksi takdirde
buradaki mağduriyeti vatandaşın kendi imkânlarıyla
karşılaması çok zor ve mağdur durumda.
Aynı zamanda,
Tuzla ilçemizle ilgili hangi sorunlarımız var?
Orada arıtma
tesislerinin bulunmaması Tuzlayı etkilemekte, büyük pis kokular
oluşmaktadır.
Tuzlada deniz
ulaşımı açısından iskele var ancak vapur
yanaşamıyor, iskele restoran olarak kullanılmakta.
Aynı zamanda,
Tuzla ilçemizin mahallelerinin genelinde, çoğunda hem mülkiyet sorunu var
hem imar sorunu var. Uzun süreden beri Tuzlada AKPden belediye
başkanı olan arkadaşlarımızın hepsi seçim
beyannamelerinde Tuzlanın imar sorununu, Tuzlanın mülkiyet
sorununu halledeceğiz. dedikleri hâlde bugüne kadar Tuzlanın imar
sorunu, mülkiyet sorunu çözümlenmemiş, Tuzlanın hem imar sorunu hem
mülkiyet sorunu sürekli artmakta.
Aynı zamanda,
Tuzlada deri sanayisi içerisinde bulunan arıtma tesisleri zaman zaman
çalıştırılmıyor. Tabii, deri sanayisi içerisinde
bulunan arıtma tesislerinin çalıştırılmasının
herhâlde bir maliyeti var, bu açıdan çalıştırılmayarak
çevreye pis kokular saçılmakta, vatandaşımız bundan
rahatsız olmakta.
Tuzla ilçemizin
Mimar Sinan ve Şifa Mahallelerinde yine gecekondu sorunu var,
vatandaşlarımızın gecekondularla ilgili mülkiyet sorunu
var, imar sorunu var. Bugüne kadar bu iki mahallemizle ilgili hem imar sorunu
hem mülkiyet sorunu Büyükşehir Belediyesi tarafından, Tuzla
Belediyesi tarafından ve iktidar tarafından halledilmemiş,
vatandaşlarımız aynen mağdur durumda.
Aynı şekilde,
yine Tuzla ilçemizin Aydınlı Mahallesinde bulunan yeşil alan
benzin istasyonu yapılmış durumda. Tabii ki bu malum çevreler
tarafından yine bu yeşil alan benzin istasyonuna çevrilmiş
durumda.
Yine, Tuzla sahilde
bulunan Tuzlaspor Çay Bahçesi
Bu hafta içerisinde yapılan ihaleyle
sahilde bulunan yeşil alanlar özel sektöre devredilmiş ve kamunun
yararlanabileceği sahil kesimindeki yeşil alan da yok edilmeyle
karşı karşıya.
Tuzla ilçemizde
bulunan devlet hastanesinde araç gereç yetersiz, doktor yetersiz, hemşire
yetersiz, yatak kapasitesi yetersiz. Bu anlamda Tuzla halkı mağdur
durumda.
Tuzlada aynı
şekilde son zamanlarda uyuşturucu çetesi var. Okulların önünde
uyuşturucu satılmakta. Emniyet yetkilileri bu konuda herhangi bir
tedbir almamakta. Son birkaç gün öncesi yani bu hafta içerisinde 13
yaşında bir kardeşimiz, hakikaten, bu şekilde bir
uyuşturucu komasıyla vefat etmiş durumda. Yani, bu açıdan
Tuzlanın çok büyük sorunları var. Mevcut olan iktidar uzun süreden
beri burada hem mahallî anlamda belediye kendilerinde olduğu hâlde,
büyükşehirde belediye kendilerinde olduğu hâlde Tuzlanın ne
imar sorunu ne mülkiyet sorunu ne uyuşturucu çeteleriyle ilgili
mücadelesi, bunların hiçbirisi halledilmedi.
Şu anda biz
yaz ayındayız. Tuzladan Taksime gelen otobüslerin hepsi eski. Eski
olması nedeniyle klimaları yok, klimaları
çalışmıyor ve yetersiz. Ve aynı zamanda bu otobüsler servis
açısından da uzun süreyle kalkmakta. Periyodik olarak, düzenli olarak
kalkmadığı için vatandaşlarımız da servis
yetersizliğinden dolayı, belediye hizmetinden dolayı mağdur
durumdadırlar. Hele hele geç vakitlere kadar misafirliğe giden
vatandaşlarımız geri dönemiyorlar. Ulaşım
açısından da Tuzlalılar mağdur durumdadır.
Mümkünse buradan
iktidara ve belediyelere sesleniyorum: Tuzlanın bu mağduriyetini
gidermelerini arz eder, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Tanal.
Gündem
dışı ikinci söz, Balkanlarda ramazan ve kardeşlik
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Şirin Ünala aittir.
Buyurunuz
Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
İstanbul Milletvekili Şirin Ünalın, Balkanlarda ramazan ve
kardeşliğe ilişkin gündem dışı
konuşması
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Balkanlarda ramazan ve kardeşlik konusunda gündem dışı söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlamadan evvel, rahmet ve mağfiret
ayı mübarek ramazan ayının ülkemiz, milletimiz ve tüm İslam
âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyor,
barış ve birlik getirmesini diliyorum. Sizlerin de mübarek
ramazanınızı en iyi dileklerimle kutluyorum.
Balkanlar,
coğrafi, siyasi ve ekonomik açıdan olduğu kadar, tarihî,
kültürel ve insani bağlar bakımından da Türkiye için öncelik
taşımaktadır. Coğrafi olarak Türkiye'nin Avrupa
kıtasına uzantısını teşkil eden Balkanlar, Türk
ulusunu şekillendiren tarihî süreçteki özel konumu, bölgesel
bütünleşme ve tüm bölge ülkeleriyle paylaştığımız
Avrupa Birliği üyelik hedefi bağlamında geleceğe dönük
içerdiği potansiyeliyle de büyük önemi haizdir.
Bir bölge ülkesi
sıfatıyla Türkiye, Balkan ülkeleriyle ikili ilişkilerine büyük
önem atfetmekte ve bölge ülkelerinin tümüyle iyi ilişkilerini
sürdürmektedir. İkili ilişkilerimiz, bağımsızlık,
egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ve iç işlerine
karışmama prensipleri üzerine kurulmuş, tarihî
bağlarımız ve iyi komşuluk ilkesi
ışığında daha da gelişmiştir.
Değerli
milletvekilleri, yerel bazda bir örneğinden bahsetmek gerekirse:
İstanbul Bayrampaşa Belediyesi olarak 2005 yılında dönemin
belediye başkanı ve şu anda Meclis çatısı altında
hizmetlerine milletvekili olarak devam eden değerli kardeşimiz
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Bürgenin
başlattığı Balkanlarda Ramazan, Kardeşlik
Sınır Tanımaz Projesi, Balkanlar ile Türkiye arasında gönül
köprüleri kurmuş en büyük kültür, dostluk ve kardeşlik projesidir.
Balkanlar,
kültürel birleşmemizin ve kardeşliğimizin yanı sıra,
maalesef, ayrışmanın ve çatışmanın da merkezi
olmuştur. Balkanlarda ramazan etkinlikleriyle ayrışma
birleşmeye, düşmanlıklar dostluğa dönüşmüştür.
Bölgede kanlı ellerin açtığı yaralar Kardeşlik
Sınır Tanımaz Projesiyle sarılmıştır. Dokuz
yıl boyunca Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ,
Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Yunanistan ve Bulgaristan olmak üzere toplam 9
Balkan ülkesinin her bir şehrinde ve Bayrampaşada ayrı
ayrı iftar sofraları kurmak zoru başarmaktır. Bu zoru
başaran Belediye Başkanımız Sayın Atilla Aydınere ve ekibine
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Tarih şahittir ki Balkanlardaki
kardeşlerimizle asırlarca yan yana yaşadık, onlarla
komşu olduk, akraba olduk, kaynaştık ve bütünleştik. Bazen
aynı bazen de farklı siyasi sınırlar içinde yaşasak da
bu gerçek hiçbir zaman değişmemiştir. Bölge ağır
savaşlara ve kanlı zulümlere rağmen mimarisiyle, kent dokusuyla,
sanatıyla, edebiyatıyla, folkloruyla sosyokültürel bütünlüğünü
korumuştur. Dünden bugüne uzanan köklü bağlarımız ve
Osmanlıların kültürel mirası Türkiyenin Balkanlara yönelik
proje üretmesine vesile olmuştur. Bu yıl 10uncusu
gerçekleştirilecek olan Balkanlarda Ramazan, Kardeşlik
Sınır Tanımaz Projesi kapsamında bereket konvoyumuzu 21
Haziran Cumartesi günü Bayrampaşadan selametle uğurladık.
İnşallah 9 ülkede 21 farklı şehirde 10 binlerce kardeşimizle
tekrar iftar yapmayı ve buluşmayı planlıyoruz.
Hayırlı olsun.
Bu projeyi büyüterek geliştiren
Belediye Başkanımız Sayın
Atilla Aydıneri bir kez daha tebrik ediyorum,
Başkanımıza ve ekibine başarılar diliyorum.
Sözlerime son verirken değerli kardeşimiz
Sayın Cemil Yavuzun şu
dizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Anadoluya Anadolu ile Balkanları
birleştiren bir damar vardır,
Diclenin Fıratın
kardeşi Tuna, Neretva, Vardar vardır,
Akıncıların
atlarını sulamış pınarlar vardır,
Dedelerimin nasırlı elleriyle
yapılmış duvarlar vardır,
Ecdadıma beşik vermiş
çınarlar, huzurla uyuduğu mezarlar vardır,
Balkanlardan kardeş kokusu getiren
rüzgârlar vardır,
Her bayramda kulağı
Balkanlarda gençler, ihtiyarlar vardır,
Mezarı Anadoluda, makamı
Balkanlarda evliyalar vardır,
Ayrılığın bile
ayıramadığı, ayrılığın bile
ayıramadığı ruhlar vardır.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Ünal.
Gündem
dışı üçüncü söz, Erzincanın sorunları hakkında
söz isteyen, Erzincan Milletvekili Muharrem Işıka aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Işık.
3.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın, Erzincanın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Erzincanın sorunlarıyla Türkiyenin sorunları
arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum. Erzincanda
yaşanan sorunların 80 ilde de aynen
yaşandığını düşünüyorum. Tabii, biz
sorunları dile getirdiğimiz zaman özellikle iktidar tarafı bizim
hayal gördüğümüzü düşünüyor ama gerçekler ortada.
Bu çağda suyu
olmayan, su gitmeyen ya da HESler yüzünden su verilmeyen köyler var.
Örneğin, Üzümlünün Sölperen köyünde, Esenyurt köyünde, Kemahın
Karacalar köyünde, Tercanın Kuzuören köyünde şu anda susuz bir
şekilde yaşıyorlar. Kuraklık dolayısıyla
tarlasını sulayamayan, perişan olan çiftçilerimiz var.
Bütün
sorumluluğu sulama birliklerine atarak kurtulmaya çalışan bir
iktidarla karşı karşıyayız. Her seçim öncesi
Erzincana cazibeli su getireceğiz. diye halkı kandıran bir
iktidarla karşı karşıyayız.
Bana oy vermedi.
diye ayrım yapılan, hizmet götürülmeyen köylerimiz var. Şunu
anlarım, belki derim ki: Bir köyde hiç oy çıkmamış, bir
şey yapılmasın. Ama Erzincanda Göyne köyü diye bir köyümüz
var. Bu köy, Erzincana
İşçi
alırken yapılan ayrımcılıklar diz boyu. Aras
Elektrikte işe başlayan ama referans bölümünde benim ismim
yazıldığı için on dört gün sonra işten
çıkarılan genç var.
Özel şirkete
bile liste verilerek Şu, şu kişileri işe alacaksın.
şeklinde verilen talimatlarla yaşıyoruz. Sıkıysa
benim dediğimden başka birini işe al da göreyim! diye tehdit
eden, Hemen sözleşmeni feshederim. diyen bir zihniyetle karşı
karşıyayız. En küçük hak arayışında ses
çıkaranları hemen bastıran, baskı kuran bir iktidarla
karşı karşıyayız, Erzincanda da bunlar oluyor yani.
HESler yüzünden
ağaçlarımız kurudu, tarlalarımız kurudu, biraz
sesimizi çıkaralım. diye ufak bir toplantı yapmaya
çalışanlara hemen baskı kuranlar var devlet
imkânlarıyla, kendi partileri aracılığıyla.
Üzümlü
ilçemizde -HES yüzünden Üzümlü de zarar gördü- oradaki halk Muhalefet
milletvekilini de çağıralım, belki sesimizi duyururuz. diye bir
toplantı yapmaya kalktı; yapılan baskı hiç kimsenin
başına gelmesin.
Meclis
üyeleri biraz ses çıkardı diye meclis toplantılarında ve
geride, meclis üyesinin boynundan tutup yukarı
kaldıracağını söyleyecek kadar ileri giden,
ayrımcılık yapan zihniyetle karşı
karşıyayız.
İlçe
başkanları aracılığıyla köy muhtarları ilçe
başkanlıklarına çağrılıyor. Ne
ihtiyacınız var? diye sorulduktan sonra Eğer
Cumhurbaşkanlığında oy vermezseniz size kesinlikle hizmet
götürmeyeceğiz. diye tehditler bugünden başlamış durumda.
TOKİ
yaptırılırken tüm eziyeti çeken muhalefet belediyeleri. Yeri
tespit ediliyor, geliyor oradan işlemleri yapıyor, bütün işleri
bitiriyor ama ne hikmetse TOKİ çekilişi yapılacağı
zaman, kuralar çekileceği zaman, belediye başkanını
sırf MHPli olduğu için çağırmayıp, orada
bırakıp sonra baskının üzerine utanma belası-
davetiye gönderen bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Tabii,
Erzincandaki en önemli sorun şu anda kuraklık. Erzincanda, ne
yazık ki şu anda özellikle Fıratta su yüzde 10lara
düşmüş durumda ama önlem alınması için hiçbir çaba
gösterilmiyor.
Erzincanda
3 tane büyük sulama birliğimiz var: Akbulut 80 bin dönüm araziyi sulamak
için görevli. Altınadada 36 bin dönüm arazi var. Sol Sahilde 65 bin
dönüm arazi var. Ama şu anda bunların hepsi kurumuş durumda, bir
sefer bile su verilmeyen yerlerimiz var.
HES
yapılacağı zaman bütün imkânlar sağlanıp bütün
derelerdeki suların bir yere toplanmasına izin verilirken sulama
birlikleri tek başlarına bırakıldılar; hiçbir tedbir
alınmıyor, hiçbir destek verilmiyor. Özellikle dile getirdiğimiz
zaman Sulama birliklerine işler verildi, biz artık buna
karışmıyoruz. diye sulama birlikleri vatandaşla
karşı karşıya bırakılıyor.
P-2
pompası elektrikle çalışıyor. Altınadada bir
kısım yerler elektrikle çalışıyor. Elektrik özelleştikten
sonra gününde ödenmediği zaman zaten hemen elektriği kesiyorlar.
Onlar da borç geleceği için çalıştırmıyorlar.
Şu
anda burada sulama birlikleri başkanları gelmiş, toplantı
yapıyorlar ama toplantıdan hiçbir sonuç
çıkmayacağını biliyoruz çünkü baştan beri söylenen
şey şu özellikle doğuda: Ekim yapmayın, hiçbir iş
yapmayın, doğuyu terk edin, başka yerlere göçün. Biz oradaki
madenleri, suları değerlendirip oradaki birilerine peşkeş
çekeceğiz zihniyeti var.
Türkiyede
ve özellikle Erzincanda bu sene kuraklıktan dolayı yapılan bu
zulmü bir an önce durdurmak, oradaki çiftçinin
karşılaştığı sorunları çözmek için önemle
tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Bu konuda Hükûmeti de göreve
çağırıyoruz.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Gündeme geçmeden
önce, sisteme girmiş sayın milletvekillerine birer dakika söz
vereceğim.
Önce, grup
başkan vekilinden başlayacağım.
Sayın Vural
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, IŞİD tarafından
öldürülen Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu üyesi Münir Kafiliye Allahtan
rahmet ve MHP Grubu olarak, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünala
mutluluklar dilediklerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Maalesef,
Kerkükte Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu Üyesi ve Kerkük Merkez İlçe
Meclisi Başkanı Münir Kafili kalleşler tarafından
şehit edilmiştir. Cenab-ı Haktan rahmetler diliyorum,
başımız sağ olsun. Ama, işte, beslenen, bu noktaya
getirilen IŞİD terör örgütünün Türkmenlere yürüttüğü bu süreç
içerisinde, maalesef, Kerkükte de Türkmen varlığı tehdit
altına alınmıştır. Bu, küresel bir projenin Türkmenler
ve Türkiye üzerinde devam ettirildiğini ortaya koyuyor.
Ayrıca,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, milletvekilleri olarak AKP Grup
Başkan Vekili Sayın Mahir Ünalı, kendisini gerçekten bu mutlu
gününde kutluyoruz, Allah mutlu etsin. Bütün milletvekillerimiz olarak
kendisine Cenab-ı Haktan iki cihan saadeti vermesini niyaz ediyoruz.
Tekrar, Sayın
Mahir Ünala mutluluklar diliyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Vural.
Sayın
Yeniçeri
2.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AKP Hükûmetinin Türkiyeyi ticaret ve
tüketim toplumuna çevirdiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
AKP önünde esnaf
bir vatandaş canhıraş bir biçimde şu sözleri söylüyor:
İşte, bizi mağdur eden Tarım Bakanı budur, benim
çoluk çocuğumu perişan etti. Beni kovalıyorsun, elli senelik
esnafım, 50 kişi elimden ekmek yiyordu, bu Hükûmet döneminde
mağdur oldum, Allah da sizi mağdur etsin. Vatandaş daha ne
desin! Bu vatandaşın çığlığı ve sitemi
duyulmasın diye vatandaşın ağzı korumalar
tarafından kapatılıyor.
Ey AKP!
Vatandaş sözünü de söyleyemeyecekse,
hıçkırıklarını dile getiremeyecekse o
vatandaşın yüzüne nasıl bakacaksınız? Sizin
uyguladığınız ekonomi politikanızın ülkeyi
getirdiği yer burasıdır. AKP Hükûmeti, samandan Angusa kadar her
şeyi ithal ederek çiftçiyi, esnafı perişan etti;
esnafının değil, alışveriş merkezlerinin Hükûmeti
oldu; üretmeyip tüketen, ihraç etmeyip ithal eden bir iktidar hâline geldi;
Türkiyeyi ticaret ve tüketim toplumuna çevirdi; sonuç da ortada.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yeniçeri.
Sayın Sarıbaş
3.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Atatürk Orman
Çiftliğinin talan edilmesine göz yumup yasaları ayaklar altına
alan birisinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına nasıl
bakıldığını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale)
Sayın Başkan, Yüce Atatürkün mirası olan Atatürk Orman
Çiftliğinde yapılmakta olan Başbakanlık binası,
kongre merkezi, düğün salonu ve spor kompleksi inşaatı, Mimarlar
Odası Ankara Şubesi ile birlikte 5 meslek odasının
Danıştaya açtığı davada durdurma kararı
çıkmasına karşın tüm hızıyla sürmekte, Atatürk Orman
Çiftçiliği talan edilmektedir. Atatürk Orman Çiftliğinin talan
edilmesine göz yumup yasaları ayaklar altına alan hukuk tanımaz
birinin Cumhurbaşkanı adayı olma cesareti göstermesi
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde hak, hukuk ve yasaları
tanımayacağının ip uçlarını vermiyor mu? Böyle
bir kişinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına nasıl
bakılıyor? Ahmet ve Mehmet önemli değil, davamız
önemlidir. diye sürekli beyanatlar veren Recep Tayyip Erdoğan, bu
davaların ne olduğunu halkımız merak ediyor, yoksa
Anayasadan, cumhuriyet ilkelerinden, laiklikten vazgeçen bir devlet
anlayışından mı bahsediyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Sarıbaş.
Sayın Demir
4.-
Muğla Milletvekili Nurettin Demirin, Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünalı kutladığına ve Şanlıurfanın
Suruç ilçesindeki sulama projesiyle ilgili sorunlara ilişkin
açıklaması
NURETTİN DEMİR (Muğla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Mahir Ünalı ben de kutluyorum.
Şanlıurfanın Suruç
ilçesinde Uludüz ve Aşağı Oylum Mahallelerinde sulama
projesinden kaynaklı yeni tapulaşma, paylaşım
çalışmaları yapılmaktadır. Ancak, sulama projesini
yapan yetkili firma çiftçilerin görüşüne dahi başvurmadan, hatta
vatandaşın onay imzasını dahi almadan, köylere bile
uğramadan yeni tapular tahsis etmiştir. Hüyükyanı Mahallesinde
tapulaşma çalışması esnasında da kavga
çıkmış, 1 kişi ölmüş, 1 kişi de
yaralanmıştır. Yapılan adaletsizliklerle insanlar birbirine
düşürülmüştür. Sulama projesi ihalesini verdiğiniz şirket
halka hizmet değil, zulüm yapmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak
valilik, Gıda, Tarım ve Hayvanlık Bakanlığı yöre
halkının hakkını ve malını gasbetmek için mi
yandaş şirketlere görev vermiştir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demir.
Sayın
Erdemir...
5.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Türkiye Küçük Millet Meclisi
toplantılarının sonuçlarına ilişkin
açıklaması
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu yıl
6ncı yılına giren Türkiye Küçük Millet Meclisi, haziran
ayında Türkiyedeki 19 farklı ilde toplandı. Bu toplantılara
12 meslek odası, 30 sendika, 151 dernek, vakıf ve sivil girişim
temsilcisi katıldı ve bu toplantının ortak payda raporunun
sonuçlarını kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum. 3 maddede
özetlenebilir:
1) 176 sayılı
Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi imzalanmalı ve
her sektörde taşeronlaşma yasaklanmalı.
2) İş
sağlığı ve güvenliğiyle ilgili mevzuat
yazılı metin olarak kalmamalı, uygulamaya geçmeli.
3) Mevcut her iş dalı için
ilgili denetim birimleri, eğitimli ve bağımsız olmalı,
kadro sayısı olarak da düzenli denetim yapabilecek yeterlilikte
olmalı.
Hükûmeti sivil toplumun ortak
aklının sesi olan Türkiye Küçük Millet Meclisi ortak payda
raporuna...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Erdemir.
Sayın Akar...
6.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelinin kendi ürettiği
vergiden pay alamadığı için hak kaybına
uğradığına ve Kocaelide büyük mükellefler vergi dairesi
açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın
Başkan, daha önce defalarca belirttiğim gibi Kocaeli, Türkiye'nin
sanayi başkentidir. Kocaeli sanayi başkenti olmasına rağmen
üretim yapan büyük sanayi kuruluşlarının genel merkezleri
İstanbuldadır. Bu durumda vergiler İstanbuldaki Büyük
Mükellefler Vergi Dairesine yatmaktadır. Bu nedenle Kocaeli, kendi
ürettiği vergiden alacağı paydan mahrum bırakılmakta
ve büyük hak kaybına uğramaktadır.
Sanayicinin işlerinin daha
hızlı çözülebilmesi için, Kocaelinin hak kaybının
önlenebilmesi için Kocaeli ilinde büyük mükellefler vergi dairesi
açılması ve üretim tesisleri Kocaelide olan sanayi
kuruluşlarının vergi dairelerinin Kocaeliye
taşınması gerekmektedir. Sanayi Bakanını da buradan
uyarıyorum ve hatırlatıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Akar.
Sayın Dedeoğlu...
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun,
Kahramanmaraşın tarihî ve doğal güzelliklerinin Türk ve dünya
turizmine açılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş, tarihî ve
doğal güzellikleri olan sayılı şehirlerimizden biridir ama
gün yüzüne çıkartılmamış tarihî eserleri
bulunmaktadır. Bunlardan sadece bir tanesi Kahramanmaraşta hâlâ yer
altında bulanan Germenicia Antik Kentidir. Kahramanmaraş tarihinin
Türk ve dünya turizmine açılması noktasında gerekli
çalışmaların yapılması, ilgili kurumların ve
Bakanlığın derhâl devreye girerek buraya bütçe
ayrılmasını önemle rica etmekteyiz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dedeoğlu.
Sayın Kaplan
8.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın KRİSTAL-İŞ
Sendikasına bağlı işçilerin grevine ilişkin
açıklaması
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gebze bölgemizde
ve Tuzlanın da içinde bulunduğu, Şişecam Topluluğuna
bağlı 10 iş yerinde, KRİSTAL-İŞe bağlı
işçiler greve gitmiştir, bugün beşinci günü. İşçilerin
toplu iş sözleşmesinden doğan hakkını kullanarak talep
ettikleri şu: 60 dereceye varan sıcak ortamdaki çalışma
koşullarının iyileştirilmesi ve iş güvenliği
tedbirlerinin alınması -ortalama bu sıcaklıkta- 1.300 Türk
lirası olan ücretlerinin iyileştirilmesi ve Türkiyedeki açlık
sınırının altına inmemesi ve çalışanlar
arasında ücret ayrımının ortadan kaldırılması
gibi talepleri var. Bunların makul ve kabul edilebilir bu haklı
taleplerine rağmen, yetkililerin bu konuda uzlaşmaz tutumunun ilgili
yetkililer ve Bakanlık tarafından bir uzlaşıyla
sonuçlandırarak bu grevin sona erdirilmesi konusunda yardımcı
olmalarını bekliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Sayın Demiröz
9.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Mudanya Belediye Başkanı
Hayri Türkyılmazın uğradığı
saldırıyı kınadığına ilişkin
açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bursamızın
güzel ilçelerinden biri olan, barışla, sevgiyle, turizmle
özdeşleşen, tarihe ışık tutan Mudanyamızın
Belediye Başkanı Hayri Türkyılmazdır. Sosyal demokrat bir
belediyenin gereklerini yapan, kapılarını halka açan, Mudanyalı
hemşehrilerimizle bütünleşen Belediye Başkanımız bir
saldırıya uğramıştır. Bu saldırıyı
kınıyorum. Soru önergelerine çok kısa cevap vermeyi
alışkanlık hâline getiren İçişleri Bakanı
Sayın Efkan Alanın failleri de en kısa zamanda adalete teslim
edeceği düşüncesiyle saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
Sayın
Işık
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Hükûmeti, tarımsal destekleri
alamayan çiftçilere ödeme yapmaya davet ettiğine ilişkin
açıklaması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Mayıs ayı başında ödenmesi gereken
tarımsal desteklerin bugüne kadar ödenmemiş olması nedeniyle
ülkemizin değişik bölgelerinden çok sayıdaki çiftçimiz bu soruna
çözüm getirilmesini beklemektedir. Zaten, büyük sıkıntılar
içerisinde ayakta durmaya çalışan çiftçilerimizin ciddi mali sorunlar
yaşadığı hepimizin malumlarıdır. Bir yanda hayalî
üretimler nedeniyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı desteklerini alan çiftçiler varken, diğer yanda
gerçek üretici durumundaki çiftçilerimizin yasal haklarının
verilmemesi manidardır. Hükûmeti, daha fazla gecikmeye yol açmadan
hakkı olan tarımsal destekleri hak etmiş çiftçilerimize bu
desteklerini ödemeye davet ediyor, mağduriyetin giderilmesini talep
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Sayın
Bayraktutan
11.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvin Cerattepede
açık alan usulüyle yapılmak istenen altın madenciliğine
Artvinlilerin şiddetle karşı çıktığına
ilişkin açıklaması
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Artvinde
Cerattepe mevkisinde çıkartılmak istenen madenle ilgili olarak,
ilgili firma en başta 38 hektarlık alanla ilgili olarak kapalı
galeri usulüyle bakır madeni çıkartılmasıyla ilgili
başvuru yapmış -bu ÇED raporuna karşı açılan dava
hâlen devam etmektedir- ama aradan zaman geçtikten sonra aynı yerde 19,8
hektarlık alan için daha önceki iddialarından vazgeçerek, kapalı
galeri işletme usulüyle maden çıkartmasına ilişkin
iddiasını geri alarak, bu sefer yüzde 60-70 eğimli olan kentin
üzerinde açıkça bir cinayet işleyerek açık alan usulüyle
altın madenciliği yapmak istemektedir. Bu konuda idareye ÇED raporu
için başvurulmuştur. Valilik makamı da ÇED raporunun gerekli
olduğunu ileri sürmüştür.
Bu konuda Artvini
silahla mı yok edelim, bombayla mı yok edelim arasında bir
tercih yapılmaktadır. İlgili firmanın yapmış
olduğu bu girişim bir hukuk cinayetidir. Artvinliler bu girişime
şiddetle karşı çıkmaktadırlar. Bütün
duyarlılığımız, bu maden çıkartma işleminin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bayraktutan.
Sayın
Atıcı
12.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Millî Eğitim
Bakanlığının yönetici atamalarında hukuksuzluk
yaptığına ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Millî Eğitim
Bakanlığı yaklaşık olarak bir yıl kadar önce
bazı yöneticileri bazı görevlere atadı. Bu atamaları da
yaparken insanlara dedi ki: Bakın, hem yazılı yapıyorum
hem de mülakat yapıyorum. Sonra, yazılı
sınavlarını hiç dikkate almayarak mülakatlar üzerinden
atamalarını gerçekleştirdi. Tabii ki olay yargıya
taşındı ve Danıştay bu uygulamayı doğal
olarak iptal etti. Ancak dün bir utanç yaşadık. Dün, bu
uygulamanın geriye dönük olarak uygulanmasını öngören bir yasa
tasarısı, bir yasa maddesi komisyonda kabul edildi ve geçmişe
yönelik olarak yapılan, hukuksuz olduğu Danıştay
tarafından ispat edilen, gösterilen, karara bağlanan atamaların
kanun yoluyla geçerli olduğunu AKP Hükûmeti
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI
(Mersin)
yeniden gündeme getirdi, bu bir skandaldır.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Atıcı.
Sayın Ünüvar
13.-
Adana Milletvekili Necdat Ünüvarın, 26 Haziran Uluslararası
Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Gününe, Ceyhan depreminin 16ncı yıl dönümüne ve
ramazanın hayırlar getirmesi ile Kahramanmaraş Milletvekili
Mahir Ünala mutluluklar dilediğine ilişkin açıklaması
NECDET ÜNÜVAR
(Adana) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Bugün 26 Haziran
Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla
Mücadele Günüdür. Bugün vesilesiyle, uyuşturucu problemiyle mücadele eden
bütün görevlilere şükranlarımı sunuyor, bu illetten muzdarip
vatandaşlarımıza sağlık diliyorum.
Yarın 27
Haziran 1998 Ceyhan depreminin 16ncı yıl dönümü. Bu depremde
hayatını kaybeden 145 vatandaşımıza Allahtan rahmet,
yaralanan 1.500 vatandaşımıza uzun ömürler diliyorum.
Hükûmetimiz depremle ilgili pek çok tedbiri alıyor ama
vatandaşlarımızın da depremle ilgili kendi üzerine
düşen vazifeleri öğrenmesi gerektiğini bu vesileyle vurgulamak
istiyorum.
Ayrıca, 28
Haziran Cumartesi günü başlayacak olan ramazanı şerifin
milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyor, son olarak
da bugün evlenecek olan Grup Başkan Vekilimiz Mahir Ünala iki cihan
saadeti diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Ünüvar.
Sayın
Öğüt
14.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, İstanbulda
İSKİnin su fiyatlarının tüketici fiyat endeksinden fazla
artırıldığına ve gıda fiyatları ile susuzluk
konusunda önlem alınması gerektiğine ilişkin
açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İstanbulda
İSKi son üç yılda tüketici fiyat endeksi yüzde 26
arttığı hâlde vatandaşa sattığı suyun
fiyatını yüzde 33 artırmıştır, yani tüketici
fiyat endeksinden yüzde 6-7 daha fazlaya satmaktadır.
Aynı
şekilde, mübarek ramazanın yaklaştığı şu
günlerde pide, kuru gıda ve et fiyatlarının da insafsızca
arttığını görmekteyiz. Fakir halkın yanında
olmamız gerektiğini düşünerek bu önlemlerin bir an önce
alınmasını hatırlatıyorum.
Ayrıca,
İstanbulda susuzluğa karşı önlemin daha fazla zam olarak
alınmaması gerektiğini düşünüyorum, daha başka
önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.
Sayın Dibek
15.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibekin,
KRİSTAL-İŞ Sendikasına bağlı işçilerin
grevine ilişkin açıklaması
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Az önce Sayın
Kaplan da dile getirdi, ülke genelindeki çok sayıda fabrikada,
Şişecam Grubuna bağlı KRİSTAL-İŞ üyesi
yaklaşık 5.800 işçi grevde. Bu işçilerin 2.200e
yakını da Kırklarelide, benim ilimdeki Şişecam
fabrikalarında çalışıyorlar.
Sayın
Başkanım, işçilerimizin çok haklı, makul taleplerin dahi
karşılanmamasının yanında gördüğüm kadarıyla
işveren, gerek toplu sözleşmeden gerekse yasaya aykırı bir
şekilde içerideki malları dışarıdan taşeron ya da
farklı kişilerle çıkarmaya çalışıyor. Ben buradan
bizi dinleyen Bakanlık yetkililerini de uyarıyorum. Orada bir iş
barışının ortadan kalkması -çünkü az önce de
görüştüm, baktım orada polis var, jandarma var- söz konusu olabilir.
Bakanlığın derhâl konuya müdahil olması ve oradaki sorunu
gidermesini buradan talep ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dibek.
Son olarak,
Sayın Karakelle
16.-
Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakellenin, Erzincan Milletvekili Muharrem
Işıkın yaptığı gündem dışı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Biraz önce gündem
dışı konuşma yapan Erzincan Milletvekilimiz Muharrem
Işık Bey, Erzincanda AK PARTİ ilçe başkanlarının
muhtarları çağırarak Eğer
Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK PARTİnin adayına
oy vermezseniz hizmet gelmeyecek. şeklinde ifade kullandı. Kendisini
ispata davet ediyorum. Seçmene selam konuşmaları bu kürsüden
yapılmaz.
Bir diğeri:
İl genel meclis hizmetlerinin ayrımcılık yapılarak
Oysa, eğer gider incelerse, inceleme fırsatı bulursa bugüne
kadar il genel meclisimizin aldığı kararlar oy birliğiyle
alınmıştır muhalefetiyle iktidarıyla. Oraya da davet
ediyorum, o hizmetlere de bakmasına.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Bir diğer konu da sulama birlikleriyle ilgili.
Erzincanımızda 3 tane sulama birliği vardır. Bunlar
hakikaten mevcut imkânlar ölçüsünde üzerlerine düşeni yapıyorlar.
Hiçbir çiftçimize ayrım yaparak Şuraya suyu verdik, buraya
vermedik. gibi bir durum yoktur. Bizim artık bundan böyle konuşmalarımız
bu milletin birlik ve beraberliğini sağlamaya yönelik
olmalıdır diyorum. Seçmene selamla bu işleri elbette düzeltmemiz
mümkün değil.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz.
Gündeme geçiyoruz
sayın milletvekilleri.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Celal Dinçer ve 21 milletvekilinin, ülkemizde
büyük acılara neden olan kitlesel olayların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/993)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde
yakın dönemde Ortaca'dan başlayarak, Hekimhan, Kırıkhan,
Çorum, Malatya, Sivas, Erzincan, Maraş, Sivas Madımak, Gazi ve
Ümraniye katliamları ile Başbağlar gibi çok sayıda
"kitlesel katliam" yaşanmıştır. Büyük
çoğunluğu Alevilere yönelik olan bu katliamlar, toplumumuzun
sağduyusu ve geleneksel barışçı tavrı sayesinde
karanlık odakların amaçladığı çatışmalara
dönüşmemiştir. Yaşanan bu katliamlar, ülkemizdeki toplumsal
vicdanı tatmin edecek biçimde
araştırılmamıştır. Ülkemiz de farklı etnik
ve inançsal kesimlerin toplumsal barış içinde, özgürce ve kardeşçe
yaşaması amacıyla sorunlarımızla yüzleşmek,
karanlıkları aydınlatmak için çaba göstermek zorundadır.
Ülkemizde büyük
acılara neden olan bu kitlesel katliam zincirini tüm boyutları ile
incelemek amacıyla bu konu ile ilgili olarak Anayasanın 98inci,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 25/06/2012
1) Celal
Dinçer (İstanbul)
2) Hülya Güven (İzmir)
3) Gürkut Acar (Antalya)
4) Veli
Ağbaba (Malatya)
5) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
6)
Yıldıray Sapan (Antalya)
7) Candan Yüceer (Tekirdağ)
8) İhsan
Özkes (İstanbul)
9) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
10) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
11) Özgür Özel (Manisa)
12) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
13) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
14) Bülent Tezcan (Aydın)
15) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
16) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
17) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
18) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
19) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
20) Namık
Havutça (Balıkesir)
21) Turgut Dibek (Kırklareli)
22) Haydar Akar (Kocaeli)
Gerekçe:
Ülkemizde
yakın dönemde Ortaca'dan başlayarak, Hekimhan, Kırıkhan,
Çorum, Malatya, Sivas, Erzincan, Maraş, Sivas Madımak, Gazi ve
Ümraniye katliamları ile Başbağlar gibi çok sayıda kitlesel
katliam yaşanmıştır. Büyük çoğunluğu Alevilere
yönelik olan bu katliamlar toplumumuzun sağduyusu ve geleneksel
barışçı tavrı sayesinde karanlık odakların
amaçladığı çatışmalara dönüşmemiştir.
Yaşanan bu
katliamlar, ülkemizdeki toplumsal vicdanı tatmin edecek biçimde
araştırılmamıştır. Yargı süreçlerinde gerçek
nedenler ve sorumlular ortaya çıkarılamamış, toplumumuz bu
kitlesel katliamlarla henüz gerektiği gibi yüzleşememiştir.
Mevcut durum bu iken 13 Mart 2012 tarihinde Madımak Katliamı ile
ilgili davayı gören mahkeme Madımak katilleri için "zaman
aşımı kararı" vermiştir. Başbakan'ın,
"zaman aşımı kararı" sonrası, "Bu karar
Türkiye'ye hayırlı uğurlu olsun." demesi ise zaman
aşımı kararından daha yaralayıcı olmuştur.
Bu katliamlar, nedenleri ve sonuçları ile yeterince
açıklığa kavuşturulmadıkça, gerçekler ortaya
çıkarılmadıkça, harcanan çabalara rağmen demokrasinin tüm
kurum ve kuralları ile işlemesinin önünde birer engel olarak kalmaya
devam edeceklerdir.
Ülkemiz de
farklı etnik ve inançsal kesimlerin toplumsal barış içinde
özgürce ve kardeşçe yaşaması amacıyla
sorunlarımız ile yüzleşmek, karanlıkları
aydınlatmak için çabalar göstermek zorundadır.
Ülkemizde büyük
acılara neden olan bu kitlesel katliam zincirini tüm boyutları ile
inceleyecek bir TBMM araştırma komisyonunun en kısa zamanda
oluşturularak faaliyete geçirilmesi gereklidir.
2.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23 milletvekilinin, ÖSYM
tarafından yapılan sınavlardaki hataların nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/994)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezinin (ÖSYM) yapmış olduğu her
sınavın skandalla sonuçlanması, bu konuda siyasi irade
tarafından bugüne kadar bir önlem alınmaması milyonlarca
insanın geleceğini ve kariyerini olumsuz yönde etkilemeye devam
etmektedir. ÖSYM tarafından yapılan yanlışların ve
hataların nedenleriyle birlikte tespit edilmesi, bunların önlenmesine
yönelik politikaların oluşturulması ve kurumun yeniden
güvenilirliğinin sağlanması amacıyla TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Aytuğ
Atıcı (Mersin)
2) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) Arif Bulut (Antalya)
5) İhsan
Özkes (İstanbul)
6) Bülent Tezcan (Aydın)
7) Gürkut Acar (Antalya)
8) Mahmut Tanal (İstanbul)
9) Haluk Ahmet
Gümüş (Balıkesir)
10) İlhan
Demiröz (Bursa)
11) Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
12) Ramis Topal (Amasya)
13) Orhan Düzgün (Tokat)
14) Kemal
Değirmendereli (Edirne)
15) Muharrem
Işık (Erzincan)
16) Ümit
Özgümüş (Adana)
17) Vahap Seçer (Mersin)
18) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
19) Osman Oktay
Ekşi (İstanbul)
20) Ferit Mevlüt
Aslanoğlu (İstanbul)
21) Mustafa
Moroğlu (İzmir)
22) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
23) Turgut Dibek (Kırklareli)
24) Haydar Akar (Kocaeli)
Gerekçe:
Ön lisans, lisans
ve lisansüstü öğretime öğrenci yerleştirme, akademik personel
seçimi, kamu kurum ve kuruluşları veya özel hukuk tüzel kişileri
tarafından talep edilen mesleğe giriş, yeterlilik, görevde
yükselme, yabancı dil bilgi düzeyinin ölçülmesi gibi oldukça geniş
bir yelpazede sınav hizmetlerini yürüten, sınavları
değerlendiren ve sonuç belgelerini düzenleyen Ölçme, Seçme ve
Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), geçtiğimiz yıla kadar en güvenilir
kurumlardan biri olma özelliğini korumaktaydı.
Özellikle son iki
yıl içinde Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) kopya,
Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) şifreli ve
hatalı soru kitapçığı basma gibi ardı arkası
kesilmeyen skandallar, ÖSYM'nin profesyonelliğinin ve
yaptığı sınavların gizlilik, eşitlik, adalet gibi
prensiplere ne kadar uyduğunun sorgulanmasına neden olmuştur.
Örneğin, 2010 yılı KPSS sınavında 300'ü aşkın
kişinin 120 soruda 120 net yapması, bu kişilerin aynı evde
yaşayan evli çiftler, kardeşler veya arkadaşlar olması
sınavdan önce soruların
sızdırıldığının en büyük
kanıtıdır.
2011
yılında, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesinde Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim
Girişi Sınavına (ALES) giren yaklaşık 500
kişiye, eksik, tekrarlı, hatalı ve bazı sayfaları
boş olan soru kitapçıkları dağıtılması sonucu
sınavın oldukça geç başlaması ve adayların
sınavlarını stres altında tamamlamaları da ÖSYM'nin bu
konudaki yetersizliğine en önemli örneği teşkil etmektedir.
29 Mayıs
2011'de yapılan Yurtdışı Yükseköğretim
Diplomaları Denkliği İçin Seviye Tespit Sınavı'nın
Tıp doktorluğu 2'nci aşama kitapçığındaki 100
sorudan 75'inin bir önceki sene yapılan sınavdakilerle aynı
olması ortaya çıkan başka bir skandaldır. 2011 İdari
Yargı Hâkim Adaylığı Sınavı'nda, bazı
kadın hâkim adaylarının sınav giriş belgelerine erkek
adayların fotoğrafları yerleştirilerek başka bir kaos
ortamına zemin hazırlanmıştır. Koordinasyon konusunda
da eksik ve hatalı davranan ÖSYM, Hükûmet yetkilileri tarafından
durdurulan ve seçim sonrasına bırakılan KPSS puanı ile
memur alımlarına ilişkin 2011 Tercih Kılavuzu'nu
İnternet sitesinde önce yayımlamış, sonra da yayından
kaldırmıştır. 2011 LYS'de, ortaöğretim
başarı puanlarının yanlış hesaplandığının
son anda ortaya çıkması ve bu hatanın 5 binin üzerinde
öğrencinin sıralamasını ve tercihlerini etkilemesi de
ÖSYM'nin sınav değerlendirme konusundaki güvenilirliğine gölge
düşürmüştür.
İmza
attığı tüm bu hata ve skandallara rağmen devletin en üst
düzeyinden destek görmesi ve kuruluşundan bugüne kadar yapmış
olduğu sınav ihalelerini alan tek firmayla sağlıksız
ilişkilerinin saptandığı
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK)
raporlarının göz ardı edilmesi de ÖSYM'nin hatalarının
artarak devam etmesine neden olmaktadır.
Sonuç olarak,
Türkiye'de milyonlarca insanımızın kariyerini, gençlerimizin geleceğini
ilgilendiren sınavların bundan sonra ÖSYM tarafından
yapılıp yapılamayacağının belirlenmesi, bugüne
kadar yapılan hataların nedenlerinin tespit edilmesi, bunlara yönelik
çözüm yollarının ve politikaların şimdiden
oluşturulması amacıyla bir araştırma komisyonunun
kurulması kaçınılmazdır.
3.-
Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve 26 milletvekilinin,
İstanbul-Bursa-İzmir Otoyol Projesi nedeniyle ortaya çıkabilecek
sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/995)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İstanbul-Bursa-İzmir
Otoyolu Projesi, otoyol güzergâhıyla ilgili olarak pek çok yerleşim
alanlarında itirazlar bulunmaktadır. Otoyol Projesinin Bursa
geçiş güzergâhında, gözlerden kaçırılan, Türkiye ve
Bursa'nın geleceği adına çok önemli kusurlar yer
almaktadır. Otoyol Projesinin Bursa ili geçiş bölümünde Uluabat
Gölü'nün güney ve kuzeyinden geçen; Gebze-Orhangazi, Orhangazi-Gemlik güzergâhları
ayrıntılı bir şekilde ele alınıp
incelenmemiştir.
Uluabat Gölü
güneyinden geçecek otoyol güzergâhı, tarımsal alanlar, çevrenin ve
sulak alanların korunması, ülke ekonomisi, devlet hazinesi, millî
servetler, teknik olarak yapılabilirlik, yakıt tüketimi, bakım
ve işletme maliyetleri gibi tüm kamu menfaatleri açısından daha
uygun görülmektedir.
Ancak otoyol kuzey güzergâhının ise,
tarımsal ve çevresel etkileri ile kamu yararı açısından
incelendiğinde, Uluabat Gölünün güneyine alınması Bursa sivil
toplum kuruluşları, belediye başkanları, Bursa Otoyol
Platformu, Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) ve bölgede yaşayan
vatandaşlarımız tarafından zorunluluk olarak görülmektedir.
Ayrıca
Orhangazi ve Gemlik Ziraat Odası başkanlarının
açıklamalarına göre bölgelerinde 100-150 bin zeytin
ağacının, Bursa genelinde ise 200-250 bin zeytin
ağacının yok olacağı tespit edilmiştir. Bununla
beraber Orhangazi geçişiyle ilgili olarak daha önceden hazırlanan
alternatif bir güzergâh ve proje olmasına rağmen, Orhangazi ilçesi
ile İznik Gölü söz konusu alüvyal alanlarda yapılacak 5-
Otoyolun Bursa
geçiş güzergâhı olarak düşünülen kuzey güzergâhı,
Bursa'nın ve Türkiye'nin en verimli tarım alanlarını
bünyesinde barındıran Karacabey ve Mustafakemalpaşa
ovalarındaki tarıma büyük zarar verecektir. Ayrıca, maliyet ne
olursa olsun, heba edilen, tahrip edilen toprağın tekrar geri
kazanımı mümkün olmayacaktır. Kaybedilecek tarım
toprakları nedeniyle, gelecekte ülkemizin de gıda kaynakları
sorunlarıyla karşı karşıya kalması mümkün
olacaktır.
Otoyol projesinin
Bursa Uluabat Gölü güney geçişi alternatifi olarak sunulan yeni kuzey
güzergâhta otoyol alansal genişliği 670 hektardır. Otoyol koruma
bandı genişliği 45 metre+
İstanbul-Bursa-İzmir
Otoyol Projesinin, otoyol çevresinde tarımsal alanlar, tarımsal ürün
kaybı, kalite düşüşü, tarımsal alanların
parçalanması, çevresel olumsuz etkileri, arazi zemini ve taş ocakları
bakımından, depremsellik durumu göz önüne alınarak, su
baskınları oluşturma riskleri, kamu kaynaklarının
israfı, kamulaştırma bedelleri ve devlet hazinesine zararı,
teknik yönlerden uygunluk ve yapılabilirliğine yönelik bugünkü
sorunların ve daha sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek
sorunların bu günden tespit edilerek gerekli önlemlerin alınması
için Anayasamızın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1)
İlhan Demiröz (Bursa)
2)
Aykan Erdemir (Bursa)
3)
Sena Kaleli (Bursa)
4)
Doğan
Şafak (Niğde)
5)
Namık Havutça (Balıkesir)
6)
Sakine Öz (Manisa)
7)
Veli Ağbaba (Malatya)
8)
Selahattin
Karaahmetoğlu (Giresun)
9)
Sedef Küçük (İstanbul)
10)
Nurettin Demir (Muğla)
11)
Candan Yüceer (Tekirdağ)
12)
Hurşit
Güneş (Kocaeli)
13)
Aytun Çıray (İzmir)
14)
Turhan Tayan (Bursa)
15)
Mahmut Tanal (İstanbul)
16)
Engin Özkoç (Sakarya)
17)
Uğur
Bayraktutan (Artvin)
18)
Recep Gürkan (Edirne)
19)
Kazım Kurt (Eskişehir)
20)
Musa Çam (İzmir)
21)
Müslim Sarı (İstanbul)
22)
Gürkut Acar (Antalya)
23)
Ali İhsan Köktürk
(Zonguldak)
24)
Turgut Dibek (Kırklareli)
25)
Mehmet Ali Susam (İzmir)
26)
Osman Aydın (Aydın)
27)
Özgür Özel (Manisa)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.13
BAŞKAN: Başkan Vekili
Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır),
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmına geçiyoruz.
Bu
kısımda yer alan, haberleşme özgürlüğüne ve özel
hayatın gizliliğine yönelik ihlallerin tespiti ve önlenmesine
ilişkin tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulmuş bulunan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel
görüşmeye başlıyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler
1.- İzmir Milletvekili Rıza Mahmut Türmen ve 25 Milletvekilinin;
MHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın; İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 30 Milletvekilinin; Ak Parti
Grubu adına Grup Başkanvekilleri Giresun Milletvekili Nurettin
Canikli, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve 135 Milletvekilinin;
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve 21 Milletvekilinin ve BDP Grubu
adına Grup Başkanvekilleri Iğdır Milletvekili Pervin Buldan
ve Bingöl Milletvekili İdris Balukenin; Haberleşme Özgürlüğüne
ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve
Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/74, 471, 472, 473, 474,
475) (S. Sayısı: 489) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
İç
Tüzükümüze göre Meclis araştırması komisyonunun raporu
üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir; daha
sonra İç Tüzükün 72nci maddesine göre siyasi parti grupları
adına birer üyeye, şahısları adına iki üyeye söz
verilecektir. Ayrıca istemleri hâlinde Komisyon ve Hükûmete de söz
verilecek, bu suretle Meclis araştırması komisyonu raporu
üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.
Konuşma
süreleri komisyon, Hükûmet ve siyasi parti grupları için yirmişer
dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için onar dakikadır.
Komisyon Raporu
489 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi rapor
üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum, önerge
sahipleri olarak: Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu, Denizli Milletvekili Bilal Uçar, Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan, Bingöl Milletvekili İdris Baluken.
Gruplar
adına: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili
Nevzat Korkmaz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç; Komisyon
olarak Yozgat Milletvekili Yusuf Başer; Hükûmet adına Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık.
Şahısları
adına: İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, İzmir Milletvekili
Hamza Dağ konuşacaktır.
Şimdi ilk
konuşmacıyı kürsüye davet ediyorum, Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı.
Buyurunuz Sayın Atıcı. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Haberleşme
Özgürlüğüne ve Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin
Tespiti ve Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu üzerinde söz
almış bulunuyorum. Kumpas kültürünü desteklemeyen, bu işe
aracı olmayan, sözünü yiğitçe söyleyen, başkasının ne
konuştuğunu merak edip gözetlemeyen, kendisinin ne
konuştuğuna güvenen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yasal olmayan
telefon dinlemeleri Türkiye'de büyük bir hukuksal ve toplumsal sorun
niteliğini kazanmıştır. Hesabına geldiği zaman
yasa dışı dinlemelere sessiz kalan, hesabına gelmediği
zaman ise feryat figan eden Hükûmet ise bu konunun tek sorumlusudur
diyebilirim.
Değerli arkadaşlarım, bu sorunların
araştırılması amacıyla bir komisyon kurulmasına
yönelik ilk teklif İzmir Milletvekilimiz Sayın Rıza Türmen
tarafından verilmiştir ve tarih Haziran 2011dir. 2011 Haziranında
feryat eden Cumhuriyet Halk Partisinin, Telefon dinlemeleri yasa
dışıdır, Hükûmet de bunun içinde olabilir. diyen
Cumhuriyet Halk Partisinin feryatları duyulmamış, ne zamanki ucu
azıcık Hükûmete dokunmaya başlayınca Ocak 2013 tarihinde
yani bir buçuk yıldan daha fazla bir zaman sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bir komisyon kurulmasına karar verilmiştir ve bu Komisyon
çalışmalarını 2013 yılında yani 12 Haziran 2013
tarihinde tamamlamış ve raporunu Başkanlığa
sunmuştur. Üzerinden bir yıldan daha fazla bir zaman geçtiği
hâlde, Hükûmet de bas bas bağırıp Ben de bu telefon
dinlemelerinden mağdurum. Ben de böceklerden mağdurum. dediği
hâlde bugüne kadar bu raporun konuşulması ertelenmiştir çünkü bu
rapor da -birazdan göreceğiniz üzere- yine Hükûmet ve Başbakan
tarafından istismar edilecektir.
Değerli arkadaşlarım, Başbakan
partisinin bir grup toplantısında önlenemediği için
utanılması gereken bir hukuksuzluk olduğunu söylemiştir
yasa dışı dinlemelerin. Evet, doğru; evet, siz, eğer
yasa dışı dinlemeleri önleyemiyorsanız bu ayıptır
ve utanmanız gerekir ancak bunu söyleyen Başbakan hemen
arkasından dönüp Genel Başkanımızın
attığı her adımın izlendiği ve takip edildiğini
de büyük bir onurla, gururla söylemiştir. Ancak, ne zaman ki
Başbakanlık ofisindeki böcekler ortaya çıktı,
iktidarın kirli işlerinin deşifre olma ihtimali yükseldi, o
zaman herkesin etekleri tutuştu, hele ki 17 Aralık 2013te ortaya
çıkan rüşvet ve yolsuzluklar nedeniyle bu işin ucu Hükûmete
dokunmaya başladı ve konu gündeme getirilmeye başladı.
Tabii, bu konu
aslında çok daha önce gündeme getirilebilirdi. Niye bugün getirildi, niye
bugüne kadar bekletildi? Çünkü önümüzde bir
Cumhurbaşkanlığı seçimi var, AKP her zaman olduğu gibi
Neyi istismar ederim?in peşinde. Burada Başbakanın meydanlara
çıkıp yine mağdur edebiyatı yapmasını ben
bekliyorum, göreceğiz, bakacağız. Bu rapor burada
konuşulduktan sonra Sayın Başbakan
Cumhurbaşkanlığı için çıktığı
meydanlarda acaba Ben de dinleniyordum, benim de ofisime böcekler koydular. Ah
bunlar ah, ah bu paralel vah. deyip acaba propaganda yapacak mı? Bütün
bunların hepsini birlikte göreceğiz ve değerlendireceğiz.
Bugüne kadar
siyaseten çıkarınıza ne geldiyse onu gündeme aldınız,
bugün de siyaseten bu çıkarınıza geldiği için bunu gündeme
aldınız. Hâlbuki rapor biter bitmez gündeme alsaydınız biz
de bu şekilde bir düşünceye kapılmayacaktık ve sizi bu
şekilde itham etmeyecektik. O nedenle, değerli
arkadaşlarım, bu konu istismar konusu edilecektir diye de endişe
ediyorum. Evet, biz endişe ediyoruz ama Başbakanlıkta oturan
istismar uzmanı zat da yavaş yavaş yeniden dinlemelerden
şikâyet etmeye başladı, bu da bizim söylediklerimizin doğru
olduğunu ifade ediyor.
Peki, değerli
arkadaşlarım, acaba bu dinlemeler, iktidarın işine yarayan
bu dinlemeler size bir atasözünü hatırlatıyor mu? Hatta bu atasözünü
biraz daha modifiye edebiliriz, Bana dokunmayan yılan bin
yaşasın. diye bir söylem var, size dokunmadığı
sürece, hatta bu atasözünü Bana hizmet eden yılan bin yaşasın.
diye de değiştirebiliriz sizin sayenizde. Ne zamanki size dokunmaya
başladı, bu durumda etekleriniz tutuştu.
Peki, komisyon
çalıştı, bir rapor hazırladı. Bu rapor
doğrultusunda acaba neler yapılmalı, şimdi bu konuya biraz
zaman ayırmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, çok basit işler yapacaksınız, hep
birlikte yapacağız. Dört tane önemli noktayı hep birlikte
dikkate alalım ve üzerinde çalışalım.
Eğer bir
dinleme hukuka aykırı ise bununla mutlaka mücadele edilmelidir. Bunun
için de, 2011 yılından beri yine Sayın Rıza Türmenin
verdiği bir kanun teklifi var, CMK 174e bir ekleme yapıyor ve diyor
ki: Mahkeme, hâkimin iddianameyi kabul etmeyerek iddia ettiği durumlar
konusunda, bunlardan birisi olarak hukuka aykırı delilleri de
koyuyor. Yani, siz hukuka aykırı bir dinleme yaptıysanız,
hukuka aykırı bir delil elde ettiyseniz bunu kesinlikle
kullanmanız mümkün değildir diyor. Yasa teklifi rafta,
tozlarını silkeleyip indireceksiniz, hemen geçireceğiz eğer
bu raporu istismar etmeyecekseniz ve samimiyseniz. İlk
yapacağınız şey bu. Hukuka aykırı olan
dinlemelerden hepimizin derhâl kurtulması lazım.
İki:
Eğer dinleme kararı bir hâkim tarafından verilmişse yani
şeklen hukuka uygunsa, o zaman yapılacak olan işlem hâkimin
verdiği kararın ne kadar hukuka uygun olduğunun
araştırılmasıdır yani öyle hâkimler gördük ki, kendi
telefonunun dinlenmesi için de altına imza atmış; öyle
işler gördük ki terör suçu diyerek hâkimin önüne bazı evraklar
getiriliyor, imzadan sonra başka telefon numaraları ekleniyor. Neden?
Çünkü, burada bir katakulli yapılıyor ve hâkime sunulan telefon
numaralarının karşısında isim yok, bir gizlilik
ibaresi var. Bu nedenle, hâkim kim için dinleme kararı verdiğini dahi
bilmiyor. O yüzden, bunun önüne geçmek için Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin dinleme kararlarında olması gereken nitelikleri derhâl
bizim iç hukukumuza almamız gerekiyor, zor bir şey değil. Biz
bu işi istismar etmeyeceğiz, biz gerçekten hukukun üstünlüğünü
savunuyoruz ve samimiyiz. diyorsanız -Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bunun için size yol göstermiş, biz de bir teklif vermişiz-
buyurun, hemen yasalaştıralım. Ne diyor Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi? Diyor ki: Bir hâkim eğer bir dinleme kararı
verecekse suçun niteliği dinleme kararında açıkça
yazılmalıdır. Yani, hangi kişi o suçtan
yargılanacaksa bunu mutlaka yazmak gerekir. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, ayrıca, mutlaka dinleme süresini yazacaksınız
kardeşim diyor. İlanihaye dinleme olmaz, terör suçu yazdın,
dinlemeyi uzat babam uzat, uzat babam uzat! Böyle bir şeyi söz konusu bile
edemezsiniz diyor ve ne yapacağınızı size gösteriyor. Hemen
gelin, bu kararları çıkaralım ve iç hukukumuza bunları
aktaralım.
Üçüncü olarak
yapmamız gereken en önemli şey, suç ile ilgili konuşmaların
ayıklanmamasını mutlaka ortadan kaldırmamız
lazım. Yani, hâkim bir dinleme kararı veriyor ve bu dinleme
kararını evrensel hukuk, uluslararası hukuk ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin önerileri doğrultusunda veriyor ve siz bu
insanları dinliyorsunuz ancak bu dinlemeler arasında suçla ilgili
olmayan konuşmalar var. Yani, o kişi eşiyle konuşuyor, o
kişi bir başkasıyla konuşuyor, suçla bir ilgisi yok. Bunun
mutlaka mutlaka ayıklanması gerekir, bunun için de Ceza Muhakemeleri
Kanununa özel bir hüküm eklemek yeterlidir ama yine istismar etmeyecekseniz.
Sayın Başbakanın Bunun neresi özel kardeşim, genel,
genel. dediğini tapelerden çıkarıp sizin de dikkatinize
sunmam mümkündür. Çözüm için adım atmayan, sadece meydanlarda paralel,
paralel diye söyleyip bunu da istismar eden tapeleri de yine dikkatinize
sunarım.
Dördüncü olarak
yapmamız gereken belki de en önemli şeylerden bir tanesi, dinleme ile
basının ilişkisini kurmaktır. Bakın, bir hâkim
kurallara uygun bir şekilde, AİHM kurallarına uygun bir
şekilde karar verdi 1inci, 2nci maddede önerimize göre. Sonra, bu 2
kişi arasındaki suçla ilgili olmayan konuşmaları
ayıkladınız ve işleme başladınız. Ancak,
basın bir şekilde bunu ele geçirdi ve yaymalı mı
yaymamalı mı
İşte, burada basın özgürlüğünü
mutlaka demokratik toplumlarda ele almak zorundayız ve demokratik
toplumlarda basının özgür olduğunu ve bu bilgileri
kullanabileceğini ancak kişisel hakları ciddi anlamda istismar
eden konularda da bazı engellemeler getirilebileceğini yine karara
bağlamamız lazım. Bunu söylerken de siyasetçilerin
eleştirilmesinin normal insanlara göre değerlendirilemeyeceğini
hatırlatmam gerekiyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Atıcı.
Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, çok önemli bir konuda, çok
önemli bir değerde Meclisimizin kurduğu araştırma
komisyonunun raporunu tartışıyoruz. Ancak, bu manzarada
tartışıyoruz. Bir konunun ne kadar değerli olduğu,
muhataplar tarafından nasıl algılandığıyla
ölçülür.
Bu konuyu yani
özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesiyle ilgili, Türkiyede çok
sık yaşanan olayların sebep ve sonuçlarının
araştırılmasıyla ilgili kurulan komisyonun raporunu bugün
şu sebeple tartışıyoruz: Sayın Başbakanın
geçen hafta itibarıyla Başbakanlık ofisinin dinlenmesine,
dinleyenlerin yargı tarafından serbest bırakılmasına
isyanı üzerine bu komisyon raporunu görüşmeye aldık, müzakere
ediyoruz. Halbuki bu konu yeni değil. 2013 tarihinde, 2013ün birinci
ayında, ocak ayında kurulmuş bir komisyon. O zaman da Sayın
Başbakanın ofisinin dinlendiğiyle ilgili iddialar vardı.
Hatta gazetelere yansıdığı kadarıyla söyleyeyim,
Türkiyeye, Türk milletine yakışmaz bir komiklikte,
Başbakanın ofisinde böcek arayan polisler tarafından
yerleştirilen böcekler yakalanıyor bu defa. Bunları koyan
polisler soruşturuluyor, yargı suçsuz buluyor, salıveriyor
savcı ve hâkim. Akabinde Sayın Başbakan diyor ki:
Başbakanın ofisi dinlenecek ve Başbakanın ofisinin
dinlenmesiyle ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu bütün bilgileri
toplayacak ama yargı bunları serbest bırakacak. Nasıl
serbest bırakırsınız? diye de yargıya
çıkışıyor. İşte, bu rapor ondan sonra geliyor.
Bu sebeple, bir
garabet, acınacak bir durumumuzu bu vesileyle tespit etmek
fırsatını buluyoruz.
Değerli
arkadaşlar, özel hayatın gizliliği konusu, medeni olmanın,
demokrat olmanın, hukuk devleti olmanın, insan hak ve özgürlüklerine
bağlı bir hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz şartı.
Anayasamızın ilgili maddelerinde bu konu çok net olarak
tanımlanmıştır. Ayrıca -yalnız bizim
Anayasamızda değil- Anayasanın 20nci, 21inci ve 22nci
maddelerinde özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı
ve haberleşme hürriyeti, vazgeçilmez bir temel hak ve özgürlük alanı
olarak belirlenmiş.
Aynı konu
İnsan Hakları Evrensel Belgesinin 12nci maddesinde, yine Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesinde de bir ortak
değer olarak tanımlanmış ama Türkiyemiz, maalesef
Başbakanın ofisini bile dinlemeyi
Ki Başbakanın ifadesiyle
söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı hakkında da
düzenlenmiş dosya var, Sayın Genelkurmay Başkanı
hakkında da düzenlenmiş dosya var. diye feveran ediyordu.
Anlaşılıyor ki Türkiyede Cumhurbaşkanından,
Genelkurmay Başkanından yani sade vatandaşa sıra geldi mi
bilmiyorum ama
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ona da gelmiştir.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) -
Türkiye'nin her yeri dinlenmiş, izlenmiş,
dosyalanmış, birilerinin kasalarında, birilerinin çekmecelerinde
bir tehdit ve şantaj unsuru olarak, bir baskı aracı olarak
kullanılmayı bekliyor. Türkiyeyi bu noktaya getirdik. On iki
yılın sonunda Sayın Başbakanın bu serzenişi bir
acziyetin ifadesidir. Türk milletine yakışmayan, Türkiye Cumhuriyeti
devletine yakışmayan, zamana yakışmayan
Sayın
Başbakan yargıya sesleniyor, diyor ki: Sizin evlerinizi, yatak
odalarınızı izleseler, dinleseler ne yaparsınız?
Sayın Başbakan, Sayın Bakan; Türkiyeyi siz yönetiyorsunuz,
Türkiyenin geldiği noktaya kızmak değil, üzülmek konumunda olan
en çok sizlersiniz yani üzülmek değil -bana göre doğru kelime-
utanmak durumunda olan sizlersiniz. Türkiyenin geldiği durum bu. Böyle
bir devletin uluslararası düzlemde bir ağırlığı
olur mu?
Değerli
arkadaşlar, bu önerge, bu önergeler, bu araştırma komisyonu
kurulsun talepleri 2013 yılı öncesine dayanıyor ama 2013
yılının birinci ayında komisyon kurulması kararı
çıkıyor, haziran ayında da raporunu veriyor. Rapor üzerinde
ayrıca konuşmak gerekir. Ben uzun müddettir bunları takip eden
bir arkadaşınız olarak, örneği çok görülmemiş bir rapor
örneğiyle karşı karşıyayız. Bu
araştırma komisyonu raporları, Meclis raporu,
dolayısıyla bir ortak rapor olma özelliğinde. Hâlbuki, burada
her grup muhalefet şerhi yazmış. Bizim partimizden iki
sayın milletvekilimizin yazdığı 3-4 sayfalık muhalefet
şerhinde çok ağır, sıkıntılı iddialar var,
hatta 14 tane de önerme var. Dolayısıyla, rapor, bir sorunu çözmek
için ortak aklı oluşturmak amacı gütmemiş
anlaşılan. 2013 Haziranında tanzim edilen bu rapor, çok
sayıda uzman kişiyi, kuruluşu dinleyerek oluşturulan
öneriler anlaşılıyor ki ya tutarsızdı ya da hiç
Hükûmet tarafından dikkate alınmadı ki tam bir yıl sonra,
2014ün Haziranında Sayın Başbakanın ofisinde yine böcek
yakalanıyor, koruma polisleri tarafından konulan böcekler
yakalanıyor ve Başbakan çığlık çığlığa
Benim ofisimi dinlediler. diye toplumun önünde yine bir mazlumiyet, bir
mağduriyet seremonisi geçiyor. Buna hakkınız yok değerli
milletvekilleri. Türkiyeyi içine getirdiğiniz, içine
düşürdüğünüz bu durumdan, geldiğimiz bu noktadan dolayı en
azından milletten özür dilemeniz gerekiyor.
Değerli
arkadaşlar, toplumda dinlendiği, gözlendiği, yatak
odasının izlendiği güvensizliği oluşursa bu devlete
sadakat kalmaz, devlete güven kalmaz, huzur kalmaz. Benim evime
hırsız girdi, polise sordum Evi mi satayım, evi mi
değiştireyim, yatak odasını mı
değiştireyim? diye çünkü biliyorum ki o hırsız bir
şey çalmak için girmemişti, bir şeyler yerleştirmek için
girmişti.
Değerli
arkadaşlar, bazı değerleri dikkatlice savunmamız
lazım. Birilerine yapılınca görmemezlikten gelmek, gün olur
senin de kapını çalabilir. Milliyetçi Hareket Partisinin ve
Cumhuriyet Halk Partisinin maruz kaldığı bu izleme ve dinleme
haysiyetsizliğine Hükûmet, AKP Hükûmeti zamanında gerekli tepkiyi
koyabilse, tedbiri alabilseydi bugün bu dinlenme ve izlemeden şikâyet
etmez, Türkiye bu noktaya gelmezdi. O gün, biraz önce sayın
milletvekillinin söylediği gibi
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bir de kullandılar onu, bir de kullandılar.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla)
partiler aleyhinde bir istismar aracı, bir suçlama aracı,
bir seçim propaganda aracı olarak kullanırsanız bugün aynı
zillet sizin kapınızı da çalabilir. Olan, ülkemize
olmaktadır. Çok temel
hürriyetlerimizde, haberleşme hürriyetinde, özel hayatın
gizliliğinde eğer bir güvenlik duymuyorsak, güvenemiyorsak Türkiyede
yaşamanın onuru, sevinci, kıvancı kalmaz. Türkiyeyi
yaşanmaz hâle getirdiniz. Sizi milletimize şikâyet ediyorum.
Bu rapor hiçbir
derde çözüm olmayacaktır. Rapor yetersizdir, rapor gayriciddidir. Bu
rapor, bir başka amaç için kullanılmış ve zamanlama da ona
göre seçilmiştir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yasak savma
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu
rapora, grubumuz ne karar verir bilmiyorum ama, destek vermeyeceğimizi
düşünüyorum.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Şandır.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, buyurunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başbakan geçen gün, feryat figan Benim böceklerimi koyanlar serbest
kalıyor. Böcek koyan 5 kişi vardı,
bırakılmışlar. dedi, sonra bir baktık, akşama
böcek koyanlar diye, birileri tutuklandı. Acaba, diyorum ki, bu ülkede
gizli dinleme kurbanı olmak için veya kaset, şantaj mağduru
olmak için veya en mahremine girip, telefonlarının, evinin yatak
odasına kadar gözlenmesi, dinlenmesi, izlenmesi, kayda alınması
için
Bu ülkede faillerin yakalanması için illa bir başbakan olmak
mı gerekir? Arkadaşlar, bu ülkede 1 Başbakan var yani 77 milyon
nüfus var, diğerleri ne olacak?
Bakın,
geldiğimiz günden bu yana, Mecliste uyardık: Darbeciler bunu
yaptı. dedik. Çeteler yaptı. dedik. Gladio yaptı. dedik.
Derin devlet yaptı gizli dinlemeleri. dedik. Kontrgerilla yaptı.
dedik. Teknoloji, İnternet, iletişim gelişmiş. Böcekler
piyasada beleş satılıyor, beleş, 50 liraya dinleme
böcekleri alabiliyorsunuz, bu kadar basit ve dedektiflik büroları var,
özel güvenlik 500 bin sınırında herkes herkesi dinleyebiliyor.
Genelkurmay istihbaratı daha önce ayrıydı, Jandarmanın
istihbaratı ayrıydı, Emniyetin istihbaratı
ayrıydı, bir de GES Komutanlığı vardı
biliyorsunuz, bütün bunlar dinleme yapabilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama Meclis dinleyemez, dinlemez.
HASİP KAPLAN
(Devamla) TİB, yeni kuruldu, herkes dinleyebilir
Meclisteki
milletvekilleri de dinlemeden şikâyetçi oluyor ama kendileri
dinlemiyorlar.
Şimdi, hava
sıcak, dışarısı güzel, bahçede çiçekler, gölge var,
çay kahve de geliyor, hiçbiri dinlemiyor. Niye? Çünkü dertleri değil,
onlar için ancak kapıya dayanınca dinleme
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Biz buradayız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sizler buradasınız, burada olanları takdir ediyorum
ben, kusura bakmayın, yani yüzde 5 oranında var burada insanlar.
Şimdi,
burada, mikro ses kayıt cihazlarından dijitale, ses telefon
kayıt cihazlarından casus kaleme, gözlüklerden anahtarlıklardan
kameralardan mikro kulaklıklardan
dinleme sistemlerine, GSM ortam dinlemeden bilgisayar dinlemeye,
izlemeye her türlü cihaz sokakta.
Ben, kendim,
Araştırma Komisyonu üyesiydim, Emniyet ve Jandarma istihbarat
müdürlerine sordum, dedim: Bu cihazlar piyasada satılıyor, haberiniz
var mı?, Yok. dediler, Kaç kuruş? dedim, Yok. dediler. Ben,
İnternetten açtım, bir yeri gördüm, aradım, onların önünde
canlı canlı pazarlık yaptım 60 liraya ağabey, en
iyisinden dinleme cihazını kargoyla hemen gönderiyoruz sana, ne zaman
istersen. Dedim Ya, bu suç muç
değil mi?, Yok, kardeşim, her şeyi yasal. dedi. Yani ben
Meclis Komisyonunda bunu canlı canlı yaptım arkadaşlar.
Şimdi, burada,
geldiğimiz noktada, siz, kişilik haklarından, özel hayatın
dokunulmazlığından, mahremiyetinden bahsedebilir misiniz? Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olan bir ülkeyiz. 2001 Anayasa
değişikliklerinin içinde haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı,
aileye saygı olayı, bütün bunlar anayasal hüküm altına
alındı ama her ne hikmetse, Cumhurbaşkanı dinleniyor,
Başbakan dinleniyor, Anayasa Mahkemesi, üst yargıçlar dinleniyor, bu
ülkede dinlenmeyen kalmadı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hepsini Başbakan dinliyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Şimdi, sorduk soruşturduk, bu önergeyi verdik ve bu
önergeden sonra Komisyon kuruldu, biz de hasbelkader bu Komisyonun üyesi olduk.
O zaman, Barış ve Demokrasi Partisi adına bu Komisyonla beraber
arkadaşlarla incelemeler yaptık ve gittik Emniyet İstihbarata,
dedik ki: Arkadaşlar, siz şöyle nasıl dinliyorsunuz, bize bir
anlatın bakayım. Bizimle dalga geçtiler arkadaşlar, bize bir
bilgisayar ekranı gösterdiler, bir oda, o odaya kartla giriliyormuş,
kartla çıkılıyormuş şimdiki Meclis odaları gibi,
şimdi Meclis odalarına da biliyorsunuz, artık
kartımızla giriyoruz, çıkıyoruz ya- sonra, bir tane fare
vardı, bir de ekran vardı, dediler ki: Biz buradan dinliyoruz. O
kadarını biliyoruz, bilgisayarda nasıl dinleme olduğunu,
TİB üzerinden yaptığınızı. Sonra, şunu
sorduk: Nasıl dinleme? İki türlü dinleme var: Bir, adli dinleme
var. Adli dinlemede mahkeme kararı gerekiyor. Mahkeme kararı için
başvuruluyor ve bunun örneklerini çıkardım, Komisyona verdim,
hâkim kendi telefonunun altına imzayı çakmış. Kendi
telefonunu yazmışlar hâkimin dinlenmesine diye, hâkim kendi
telefonuyla ilgili dinleme kararı yazmış arkadaşlar. Bunu
ben Komisyona verdim. Sonra, gazetecileri kod adlarıyla
yazmışlar, Pastör, Pastörün telefon numarası, Mehmet Altanın
ve diğerlerinin, diğer gazetecilerin, onların da dinlenme
kararı verilmiş. Milletvekilleriyle ilgili kararlar var.
Arkadaşlar, milletvekilinin dokunulmazlığı var bu ülkede,
dinlenmez; bunu herkes bilir ama bir Bakan, İçişleri Bakanı
geldi, şu kürsüden dedi ki: Ben milletvekillerini dinledim. Eski
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, herkes biliyor yani.
Şimdi, o İçişleri Bakanı yeni İçişleri
Bakanına diyor ki: Sen bizi dinliyorsun paralel maralel diyerek. Eski
İçişleri Bakanına cevap veriyor yeni İçişleri
Bakanı, diyor ki: Oo, senin zamanında ne dinlemeler gördük.
Arkadaşlar,
özel yetkili mahkemelerin gizli tanık, gizli dinleme, gizli
savcılık, gizli soruşturma, gizli dosyalarıyla bu ülkede
binlerce insan içeri konuldu, hapsedildi, uzun süre tutuklandı, üç sene
mahkemeye çıkarılmadı. Bu ülkeyi uzun tutukluluk belası
sardı, adil yargılanma hakkı ihlal edildi, adaletin
olmadığı kaygısı ortama hâkim oldu. Ne oluyor
şimdi? Bakıyoruz, Anayasa Mahkemesi birer birer ihlal kararları
veriyor, Ergenekon, Balyoz, ondan sonra sporda şike olayı.
Şimdi,
bakıyoruz arkadaşlar, uzun tutukluluk, adil yargılama, KCK
davasında belediye başkanı ve siyasetçiler tutuklu. Onlarla
ilgili niye karar verilmiyor? Yok, çifte standart var bir kesime, Kürt oldu mu
yurttaş değil sanki, bir ayrımcılık
Peki, dosyalarda
ne var? KCK davalarının dosyalarını incelediğimiz
zaman, adli dinlemenin dışına
çıkıldığını gördük arkadaş.
2937
sayılı Kanunda önleyici dinleme diye bir hüküm var. Bu önleyici
dinleme, MİTin de zaman zaman yaptığı
Gerçi bu son
MİT Yasasıyla artık MİT her şeyi yapabilir, yani onun
yetkisi, sınırı, her şeyi verildi. Önleyici dinlemelere her
ilde, vali, emniyet müdürü ve komutan karar verebiliyor arkadaş.
İlçelerde kaymakam, müdürler düzeyine düşen bir önleyici dinleme var.
Bu önleyici dinlemelerin bir kısmı TİB üzerinden
yapılıyor, bir kısmı GSM şirketleri üzerinden
yapılıyor, bir kısmı yerinden yapılıyor, bir
kısmının dinleme araçları var. Sonra soruşturduk, 11
tane dinleme aracı kayıp. Bu devletin demirbaşları nerede?
Kimisi diyor ki Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının
garajındadır., kimisi bilmem, nerede diyor. 11 tane koskoca dinleme
aracı kayıp; uçtu mu, buharlaştı mı, sanki son Malezya
uçağı gibi birdenbire kayboldu; hâlâ bu ülke bulamadı. Hâlâ bu
ülke Baykalın kasetini çıkaranı bulamadı, hâlâ bu ülke
MHPye yönelik bir seçim operasyonu olan o kasetleri, o şantajları
yapanı, dinleyeni
Bir kişilik bir olay değil, örgütlü bir güç
olayıdır bu. Eğer bu yüzlerce kişi üzerinde
yoğunlaşıyorsa çok sistemli, siyasi, ahlak dışı
suç teşkil eden örgütlü bir harekettir ve bulunamadı. Nasıl
oluyor bulunamıyor? Birileri yapıyor, birileri koruyorsa bulunmaz
arkadaşlar. Bu böyledir, fail bulunmaz. Eğer failin arkasında
devletin yetkisini, gücünü kullananlar varsa onlar bulunmaz. Buradan
açıklıkla söylüyorum, biz çok net söylüyoruz. Öyle böcek möcek
peşine düşenlere şunu söylemek istiyorum ben: Çok çeşit
böcekler var; kapalı devre böcekler, telefon hattı böcekleri,
şehir böcekleri, açık devre cihazları, optik böcekler, ultrasonik
böcekler, radyo frekansı, WİFİ böcekleri, 3G böcekleri ama en
kötü böcekler var ya, bu böcekleri koyan böceklerdir. Asıl bu böcekleri
temizlemeye başlamak lazım. O zaman önleyici dinleme
sağlanır.
Buradan, bu
araştırma raporunda imzası olan bir arkadaşınız
olarak -şimdi bir görüşmemiz var, Yüksek Seçim Kuruluna gidip
geleceğiz- size çok çok daha teknik nasıl önlenebilir, öyle hava civa
değil
Bu ülkede istenirse Meclis bir haftada bu gizli dinlemeyi bitirebilir.
Bunun bütün örneklerini burada anlatacağım.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
Mardin
Milletvekili Erol Dora.
Buyurunuz
Sayın Dora.
EROL DORA (Mardin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 489 sıra
sayılı Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırma Komisyonu Raporu üzerine Halkların Demokratik Partisi
adına söz almış buluyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Kanuna
aykırı biçimde yapılan ve adına ise ister önleme ister adli
ister ortam dinlemesi densin, netice itibarıyla muhaberatın
gizliliği esası ortadan kalkmış durumdadır.
Son yıllarda
hukuka aykırı düzenlemeler artmış, bu durum son birkaç
yıldır tüm eleştiri ve hukuka
aykırılığın giderilmesi adına yürütülen çabalara
rağmen devam etmektedir. Önceleri Adalet Bakanlığı bu
dinlemelerden haberdar olduklarını ve dinlemelerin hukuka uygun
olduğunu belirtmişken, hâlihazırda durumun kontrolden çıktığı
malumdur.
Değerli
milletvekilleri, demokratik bir hukuk devletinde delil elde etme
soruşturmanın temel amacı ve kolluğun görevi olmakla
birlikte, bu amaç ve görev insan hakları ihlallerini
meşrulaştırıcı ve hukuka aykırı
davranmanın bir mazereti olamaz. Nitekim, Anayasanın 22nci maddesi
kural olarak Herkes, haberleşme özgürlüğüne sahiptir.
Haberleşmenin gizliliği esastır. der. Tarafı
olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dâhil ettiğimiz
Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması
Sözleşmesinin 8inci maddesinde de herkesin, haberleşmesine
saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu kurala
bağlanmış. Bu hakka bir kamu otoritesinin müdahalesinin ancak,
ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin
korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın ve ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda gerekli
olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu
olabileceği belirtilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede, seçilmişler, atanmışlar, medya
mensupları, politik mücadele yürüten yurttaşlar, neredeyse herkes
dinlenebilmekte, bu hâliyle haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın
gizliliği hakkı âdeta ortadan kalkmış bulunmaktadır.
Nitekim, KCK operasyonlarında Barış ve Demokrasi Partisi
milletvekillerinin dinlendiği bizzat İçişleri eski Bakanı
Sayın İdris Naim Şahin tarafından itiraf edilmişken,
geçen iki yıla yakın sürede Selam terör örgütü adı
altında, toplamda 7 bin kişinin dinlendiği bilgisi de gazete
manşetlerine yansımıştır.
Haberleşme
özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğine yönelik ihlallerin tespiti
ve önlenmesine ilişkin tedbirlerin belirlenmesi, aslında, ülkemizde
yıllardır gündemleşmesi gereken bir konu iken, AK PARTİ
mensuplarının gizli dinlemelere maruz kalmaları sonucu böyle bir
komisyonun kurulmuş olması, özgürlükler konusunda Türkiyede
yaşanan bencil siyasi tutumların önemli bir göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı, özel yetkili mahkemeler
örneğinde olduğu gibi, özgürlüklerin kısıtlanması,
engellemeler ve siyasi tasfiye girişimleri kendi iktidarına yönelene
kadar her türlü hukuksuzluğa sessiz kalmış, hatta yaşanan
hukuksuzlukları Efendim, adli mercilere müdahale etmemiz uygun
değildir. sloganlarıyla geçiştirmek suretiyle alkışlayabilmiş,
ancak benzer girişimler kendi iktidarlarına yöneldiğinde, sözüm
ona demokrasi ve özgürlük hamisi kesilebilmişlerdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçmişte olmasa da bugün gizli
dinlemelerle ilgili itham edilen ve adına paralel yapı denilen
organizasyona ilişkin, bu organizasyonun gerçekleştirdiği
hukuksuzluklarla ilgili Hükûmet yetkilileri her ortamda yüzeysel ifadelerle
büyük tehlikelerden söz etmektedirler ancak Hükûmet yetkilileri bu paralel
yapılanmanın ne gibi cürümler işlediği, bu cürümleri
işlerken nereden, hangi kişi ve kurumlardan cesaret ve destek
aldıkları, bu destekleri hangi biçimlerde aldıkları, bu
paralel yapı olarak adlandırılan organizasyonu kim ya da
kimlerin himaye ettiğiyle ilgili gerek Parlamentoyu gerekse kamuoyunu aydınlatacak
bilgiler vermekten de özenle kaçınmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, tüm siyasi partiler, tüm milletvekilleri ve tüm siyaset yapan
bireyler demokrasi kavramını oldukça yoğun biçimde
kullanmaktadırlar. Ancak şu soruyu sormak gereklidir diye
düşünüyorum: Bizler demokrasiyi ve özgürlükleri, temel hakları
yalnızca bir zümre, belli bir siyasi grup, bir etnik ya da dinî kimlik
için mi istiyoruz yoksa Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkes için
ve tüm farklı siyasi eğilimler için eşit ölçüde mi istiyoruz? Bu
soruya vereceğimiz yanıt aslında demokrasi
algımızı, özgürlükler algımızı, adalet
algımızı gözler önüne serecektir.
Değerli
milletvekilleri, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonları
kapsamında gözaltına alınan ve birer yetişkin
olmalarına rağmen kamuoyuna bakan çocukları biçiminde
yansıtılmak suretiyle dramatize edilen tablolar
karşısında Hükûmet yetkilileri bu durumu paralel
yapının iktidarı tasfiye girişimi sayabilmiş,
binlerce polis ve onlarca hâkimin görev yerleri değiştirilmiştir.
Ancak geçtiğimiz haftalarda Adanada henüz 15 yaşında olan
İbrahim Aras adlı bir çocuğun, polisin yakın mesafeden
attığı bomba nedeniyle kafatası bedeninden
ayrılmış ve kafatası parçalanmış ve İbrahim
yaşamını yitirmiştir. İbrahim Aras için Hükûmet
yetkilileri, bakan çocuklarının bir süre gözaltında tutulmaları
karşısında gösterdikleri tepkinin yüzde 1ini dahi
gösterememişlerdir veya Hükûmet yetkilileri 17 ve 25 Aralık
operasyonları kapsamında gözaltına alınanlarla ilgili
sürekli dillendirdikleri masumiyet karinesi kavramına dair
tutumlarını kendi Hükûmetleri döneminde haksız yere
cezaevlerinde yıllarca tutuklu olarak bekletilen diğer tutuklularla
ilgili de takınamamışlardır. Dolayısıyla,
görmekteyiz ki Hükûmet, demokrasi, hukuk devleti ve kişi hürriyeti gibi
kavramları ancak iktidarında bir çatlak oluştuğunda
önemsemektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; haberleşme özgürlüğü,
evrensel hukukta da karşılığını bulduğu
üzere, engellenmemelidir. Haberleşme hürriyetinin engellenmesine dönük her
türlü girişim elbette hukuk devleti dairesinde
karşılığını bulmalıdır. Diğer
taraftan, ayrıca belirtmek gerekir ki haberleşme hürriyetinin
engellenmesine yönelik tartışma konusuyla 17 ve 25 Aralık
benzeri yolsuzluk operasyonlarının kapsamları da farklı
kategorilerde ve titizlikle ele alınmalıdır. Haberleşme
özgürlüğüne ve özel hayatın gizliliği ilkesine aykırı
davrananların yanında, yolsuzlukla mücadele ve yolsuzlukların
açığa çıkarılması kapsamında kurumsal yetkilerin
yarattığı nüfuzu kullanmak suretiyle kamunun zarara
uğratılması ve haksız şahsi kazanç elde edilmesi,
yolsuzluk, rüşvet biçiminde cürüm ve cüretlerin faillerinin de ivedilikle
ve adil bir biçimde araştırılması ve adaletin önüne
çıkarılması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın
gizliliğine yönelik mücadelede gösterilen performans, yolsuzluk ve
rüşvetle mücadelede de gösterilebildiğinde belki ilke
açısından siyasi bir tutumdan söz edilebilir. Aksi takdirde,
haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğine dönük
yasal düzenlemeler, yolsuzluk ve rüşvetle ilgili yürütülen
soruşturmaları perdelemek niyetiyle yürütüldüğünde yönetimin
şeffaflığı ilkesinden bahsedemeyiz. Mesele, birilerinin
tutuklanıp birilerinin serbest bırakılması değildir.
Bizler de bütün yurttaşlar gibi adaleti referans alan yasalar, adaleti
sağlamaya çalışan yargıçlar ve bunlara saygı duyan bir
iktidar ve hükûmet istiyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; komisyon raporu vesilesiyle
Halkların Demokratik Partisi ve şahsım adına
altını çizerek belirtmeliyim ki bizler, Türkiyede kişi hak ve
özgürlüklerinin evrensel hukuk standartları çerçevesinde
sağlanabilmesi için her türlü meşru mücadeleyi, bugüne kadar
olduğu gibi, bugünden sonra da vermeye devam edeceğiz. Aynı
biçimde, altını çizerek belirtmem gereken bir nokta da şudur ki:
Bir hükûmetin hesap verebilmeye, denetlenebilmeye açık ve hazır
olması, bir iktidarın demokratlık ve şeffaflık
karnesinde önemli noktaları işgal etmektedir. Zira, bir
iktidarın denetlenebilir olması ya da olmaması iktidarın
diğer alanlardaki politika ve icraatlarının da bir aynası
niteliğindedir.
Bu temelde, Komisyon raporunun,
muhalefet şerhlerinin bir bütün olarak AK PARTİ iktidarı
tarafından dikkate alınarak gereken adımların
atılması elzemdir diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Dora.
Antalya Milletvekili Gürkut Acar.
Buyurunuz Sayın Acar. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Haberleşme Özgürlüğüne ve
Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve
Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla kurulan
Meclis Araştırma Komisyonu hakkında söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
rapor aslında Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan bir
rapordur. Tamamıyla yasak savma kabîlinden getirilmiştir ve
oyalamaya, aldatmaya yöneliktir. Özellikle, insan yaşamının en
önemli bölümü olan özel hayatın gizliliği konusunda bu rapor hiçbir
şey taşımamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
yıllarca bu gizli kayıtlardan şikâyet edildi ama siz Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak hiçbir adım atmadınız, muhalifler
dinlendiği için hiç şikâyet etmediniz. Başbakan seçim
meydanlarında bunları kullandı, Adalet Bakanı, adaleti
sağlaması gereken Bakan, yasa dışı dinlemelerden medet
umdu. Şimdi, Başbakan böcekten şikâyet ediyor, buna hakkı
var mı? Bunların sorumlusu, bunları besleyip büyüten Adalet ve
Kalkınma Partisi değil midir, Sayın Başbakan değil midir?
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu raporda yer alan bazı konuları hep birlikte
görelim. Burada, bu raporda, bu Komisyonun dört ay
çalıştığı söyleniyor ancak bu Komisyon bu kadar
çalışmamıştır. Çalışmaların devamı
için de ek bir süre tanınacağı beklenirken bir aylık süre
uzatımı rapor yazım süresi için
kullanılmıştır. Çalışmalar sırasında,
iki haftadan fazla sürede alt komisyon başkanlarının
programları gerekçe gösterilerek çalışma
yapılmamış, neredeyse bir buçuk aylık bir süre heba
edilmiş, Komisyon çalışmaları engellenmiş ve
kamuoyundan kaçırılmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle, Komisyonda talep edilmesine rağmen,
muhalefet parti temsilcilerinin Komisyona bilgi verilmesini istedikleri
kişi ve kuruluşlar getirilip burada dinlenmemiştir, Komisyona
çağrılmamıştır; çağrılan kurum ve
kuruluşlar ise Komisyona yeterli bilgi ve belgeyi vermemiştir.
Değerli
arkadaşlarım, burada, ülkemizde yaşanan yasa dışı
dinlemelerle ilgili suç ve suçlulara karşı yetkili
kuruluşların neden görevlerini yerine getirmedikleri bu raporda yer
almamıştır. Sınırlı bilgi ve yetkiye sahip kurum
temsilcilerinin Komisyonda sunum yapması nedeniyle bir çok konu
açıklığa çıkarılmamıştır. Burada,
gizlilikler, gizli dinlemelerle şeffaf hâle getirilmiştir; her türlü
edep ve etik duygudan yoksun bir şekilde itibarsızlaştırma,
suçlama ve dışlama vesilesi yapılmıştır. Bu gizli
dinlemelerden dolayı ağır mağduriyetler
yaşanmıştır.
Komisyona sunum
yapan eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Eraslanın,
kaybolduğu iddia edilen 11 dinleme aracıyla ilgili olarak
yaptığı bilgilendirmede, İsrail, Kanada, Amerika
Birleşik Devletleri firmalarından veya Almanyada bazı
firmalardan temin edildiği bildirilen bu araçların hangi ülkelerden
alındığı, hangi amaçlarla nerede
kullanıldığı, ithalatları yapılırken hangi
prosedürün uygulandığı, paraların nasıl ödendiği,
bunların amacı dışında bir büyükşehir belediye
başkanının dahi bu araçlardan kullandığı
iddiaları araştırılmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, çok ilginç, Türkiyeye dışarıdan
bazı tırlar giriyor, girişi belli ama çıkışı
belli değil. Bazı tırlar kayboluyor. Bu tırlarda ne
olduğu araştırılırken bu sefer Türkiyeye dinleme
araçları geliyor, ithal ediliyor ama dinleme araçları Türkiyede
kayboluyor. Nerede olduğu belli olmayan dinleme
araçları var.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, TTNET-Phorm, Türk Trust
konuları da raporda yer almış olmasına rağmen, Türk
Trust şirketinin ürettiği, insanların tüm kişisel hesap
hareketlerine, banka bilgilerine, elektronik postalarına,
yazışmalarına kadar müdahale etme yetkisine sahip iki adet
hatalı sertifikanın bir tanesinin EGO Genel Müdürlüğü
tarafından kullanıldığının tespit edilmesi gözlerin
Ankara Büyükşehir Belediyesine çevrilmesine neden olmuştur ve buna
rağmen bu sertifikanın nerelerde kullanıldığı,
hangi işlemlerin yapıldığı, alt sertifikaların
üretilip üretilmediği tespit edilmemiştir.
Komisyona
sunum yapan Sabri Uzunun, Türkiyede yapılan yasa dışı
işlemlerin tamamının devlet görevlileri tarafından
yapıldığına ilişkin sözleri, kurumlardaki
insanların izni ya da iradesi olmadan böyle bir şeyin gerçekleştirilemeyeceği
iddiası Hükûmetin bu konuda da sorumlu olduğunu göstermektedir.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu dinlemeleri yapanların resmî
kişiler olduğu açıkça ortada olduğu hâlde, bugün Adalet ve
Kalkınma Partisi bu resmî kişilerden bir tekini bile tespit
etmemiştir. Komisyon raporunda bu konu da üstü kapalı şekilde
geçmiştir.
Öncelikle,
Türkiyede özellikle son on yılda yaşanan yasa dışı
izleme ve dinlemelerin kimler tarafından yapıldığı,
hangi amaçlarla yapıldığı, kimlere servis edildiği,
harcamaların nereden ve nasıl karşılandığı,
örtülü ödeneklerinin kullanılıp kullanılmadığı bu
raporda yer almalıydı, almamıştır.
Türkiyede
hangi yabancı istihbarat örgütlerinin bulunduğu, eleman
sayıları, bunların çalışma alanları, Türkiyede
hangi faaliyetlerde bulundukları, Türkiyede ne kadar süre daha
kalacakları, masraflarının nasıl karşılandığı,
örtülü ödenek kullanıp kullanmadıkları, yaptıkları
faaliyetlerden Türk Hükûmetinin haberinin olup olmadığı
konularında da bu raporda hiçbir şey yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, Komisyon üyelerinin dinlenecek kişiler ve
kurumlarla ilgili talepleri karşılanmamış, gerek
şahıs olarak Komisyona başvuranlar gerekse Komisyon üyelerinin
dinlenmesini istediği kişilerle ilgili başvuruları sonuçsuz
kalmıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bu rapor, tamamıyla, bu işin âdeta örtbas
edilmesi için, yasak savmak için yapılmıştır ve bu
rapordan ağır şekilde yararlanması gereken kimse
yararlanamamıştır.
Bakınız,
raporda, Türkiye'de dinleme yapmaya yetkili kuruluşların hangi araç
ve gereçleri kullandıkları, bu araç ve gereçlerin envanterlerinin
olup olmadığı, nasıl ithal edildikleri, nerelerde hangi
amaçlarla kullanıldığı da yer almamıştır ve
özel hayatın gizliliği tümüyle ihlal edilmiştir. Türkiye'de
büyük acılar yaşanmıştır, fişlemeler yapılmıştır,
fişleme sorumlularından da hesap sorulmamıştır. Özel
hayatın gizliliği ağır şekilde ihlal edilmiştir.
Kişisel bilgiler, veriler yayınlanıyor, bu bilgilere
şifreli ulaşma yetkisi olanlar Şifre benim ama ben
sızdırmadım. diyor ama bu dinlemelerden gelen bütün bilgiler
basında yer alıyor ve bu gizli dinlemeler
itibarsızlaştırma, insanları önceden suçlama ve ondan sonra
da onlar hakkında adli işlemlerin yapılmasına sebebiyet
veriyor.
Değerli
arkadaşlarım, raporda log kayıtlarının
tutulmasının önemi vurgulanırken Hrant Dink cinayetinde log
kayıtlarının nasıl ve kimler tarafından, hangi amaçla
değiştirildiğinden bahsedilmemiş, özellikle taklit baz
istasyonları konusu yer bulmamış, A15, A25 araçlarının
envanterleri ve nerelerde, kimler tarafından, hangi amaçla
kullanıldıkları, hangi verilerin elde edilerek kimlere servis
edildiği konusu da raporda yer almamıştır.
Siyasi parti
yöneticilerine karşı yapılan
itibarsızlaştırmalarla ilgili operasyonların nasıl,
kimler tarafından hangi yetkilerle yapıldığı, elde
edilen bulguların kimlerle paylaşıldığı konusu da
raporda yer almamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bir partinin genel başkanı hakkında onun
istifasına sebebiyet verecek olan, bu konuda özel hayatını
deşifre eden kasetlerin bugüne kadar nereden, kim tarafından
nasıl basına servis edildiği, nasıl
sızdırıldığı, özel hayatın böylesine
acımasızca nasıl ihlal edildiği konusunda da maalesef bu
raporda hiçbir şey yoktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu raporda
aslında bütün bunların cevaplarını bulması gerekirken
raporda hiçbir şey yer almamıştır. Yasak savma kabîlinden
bu rapor ortaya konulmuştur.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi herkesin hakkını koruyacak, herkesin
güven duyduğu, herkesin kendi hakkı ihlal edildiği zaman
yardımına koşacak, ona sahip çıkacak bir kurum olmaktan
böylece çıkmaktadır. Türkiyede maalesef insanlar hakkını
teslim edecek herhangi bir makam bulamıyor. Siyasetçiler objektif hukuk
kurallarını bir yana bırakıp Sandık bizi
akladı. anlayışına gidiyor.
Son olarak şunu söylemek
istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluk olmak her şeyi
örtbas ederek kendisinin aleyhinde olan her konuyu ötelemek değildir.
Keser döner, sap döner, gün gelir burada bu emirleri verenler ortaya çıkar
ve bugün iktidarda oldukları için hesap veremeyenler yarın hesap
verir duruma gelecektir.
Hepinizi bu düşüncelerle
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Acar.
Denizli Milletvekili Bilal Uçar.
Buyurunuz Sayın Uçar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BİLAL UÇAR (Denizli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Haberleşme Özgürlüğüne ve
Özel Hayatın Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve
Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde önerge sahibi
olarak söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kişinin can ve mal emniyeti kadar önemli bir konu da
bireyin kendi iç dünyasıdır, özel hayatıdır. Kişilerin
özel hayatı da canı ve malı kadar önemlidir ve
dokunulmazdır. Özel hayatın mahremiyeti,
dokunulmazlığı Anayasada düzenlenmiş, ayrıca Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere, evrensel
hukukta da koruma altına alınmıştır. Özel hayatın
korunması ne kadar yasal teminata bağlansa da bilişim
çağında gelişen teknoloji karşısında bundan
korunmanın pek mümkün olmadığı maalesef bir gerçektir.
Dünyanın her yerinde, başta siyasetçiler olmak üzere, pek çok
kişinin haberleşme özgürlüğünün ihlali yoluyla mağdur
edildikleri herkesin malumudur. Bu öyle bir mağduriyet ki kişinin
özel hayatının, gizli hâllerinin, kendi iç dünyasında
yaşadıklarının gizlice kaydedilmesi ister basın
yoluyla isterse sosyal medyada ya da üçüncü bir kişinin yanında
ifşa edilmesi, cana kast gibi etki yaratmakta, kişinin toplum içinde
onurunu yok etmekte, insan içine çıkamaz hâle getirebilmekte, âdeta
yaşarken öldürmektedir. Hangi sebeple olursa olsun, kişilerin özel
hayatının ihlal edilmesi asla kabul edilemez. Kime
yapılırsa yapılsın, böyle bir durumda herkes ilkeli
davranmalı, değil rakibine, düşmanına karşı bile
yapılsa tevil yoluna bile gitmeden karşı
çıkılmalıdır.
Buna rağmen, İnternet çağında kişilerin özel
hayatı bugün çok daha büyük bir tehdit altındadır. Tehlikeyi bir
yandan cebimizde taşıyoruz. Kişilerin özel hayatının
ses ve görüntü olarak kayıt altına alınması çok kolay.
Yanımızdan ayırmadığımız cep
telefonları bir yandan hayatımızı
kolaylaştırırken diğer yandan da özel hayatımıza
bir tehdit olarak her daim hazır vaziyette.
Özel hayatın korunması noktasında devlet
her türlü tedbiri mutlaka alacaktır, yaptırımların
caydırıcı olması da önemlidir. 2012 yılında Türk
Ceza Kanununda yapılan değişiklikle özel hayatın
gizliliğinin ihlalinde verilecek cezalar
artırılmıştır. Bunun basın yoluyla
gerçekleşmesi hâlinde de yine aynı ceza, basın için geçerli hâle
getirilmiştir. Ancak bu konuda toplumsal bir duyarlılık, bir
bilinç oluşturmak gerektiğine inanıyorum. Daha anaokulundan
başlamak üzere eğitim kurumlarında bu konu işlenmeli,
başkasının özel hayatını ihlalinin büyük bir suç ve
günah olduğu mutlaka öğretilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada en önemli görev siyaset kurumuna düşmektedir çünkü özel
hayatın ihlaline en fazla siyasetçiler maruz kalmaktadır.
Aslında siyaset kurumunun burada iyi bir sınav verdiği de
söylenemez. Doğru olup olmadığı anlaşılmadan,
yasal olup olmadığına bakılmadan, özellikle bir yerlerden
servis edilen telefon dinlemelerinin çarşaf çarşaf afişe
edilmesi, sırf rakiplerini yıpratmak için sahip
çıkılması siyasi çürümüşlüğün göstergesidir.
Geçmişte Şu şuna karşı yaptı da işte, bugün
bu böyle oldu. diyerek hiçbirimiz bu konuda mazeret üretmemeliyiz. Nereden ve
kimden gelirse gelsin, ilkesel bir duruşla karşı
çıkmalıyız.
Bununla birlikte,
kişilerin gizli yaşam alanına girerek veya başka suretle
başkaları tarafından görülmesi mümkün olmayan bir özel
yaşam olayının görüntülü veya sesli olarak saptanması ve
kaydedilmesi suçtur. Ülkemizde tüm bu yasal düzenlemelere ve etkin ceza
yaptırımlarına rağmen, gerek yasal düzenlemelerden ve gerekse
uygulamadan kaynaklanan bazı sorunların olduğu görülmektedir.
Yasa dışı biçimde konuşmaların dinlendiği, kayda
alındığı ve bu kayıtların kimi zaman basın
yoluyla hukuka aykırı bir şekilde
kullanıldığı, buradan siyasi bir sonuç alınmak
istendiği yakın zamanda Türkiye'nin yaşadığı
acı bir gerçek olmuştur. Özellikle kamu görevi yapan bazı
şahısların görevlerini kötüye kullanarak yasa
dışı dinlemelerin içinde olmaları vatandaşın
gözünde devleti töhmet altında bırakacak bir sonuç
çıkarmıştır. Çünkü yasa dışı dinlemelerin
devlet imkânlarıyla yapıldığı yolunda çok ciddi
iddialar eskiden beri mevcut idi. Komisyon üyeleri olarak inceleme
yaptığımız bazı kurumlarda bize anlatılanlardan
bu noktada çok da tatmin olmamıştık. İşte, 17 ve 25
Aralık olaylarında yasa dışı dinlemelerin devlet içine
sızan bir ihanet şebekesi tarafından
yapıldığı ortaya çıktı. Daha geçenlerde
basına da yansıyan bir dinleme skandalı bu konunun ne kadar
ciddi olduğunu bize göstermektedir. Birçok siyaset adamının
farklı isimlerle ve bazı terör örgütleriyle
irtibatlandırılarak mahkeme kararıyla dinlendikleri
belirtilmektedir. Buna benzer bir hadisede binlerce, belki de on binlerce
insanın sahte isimlerle dinlendiği ortaya
çıkmıştı. Hukuki süreç bu konuda devam etmektedir. Bu
ahlaksızlığı yapanlar elbette yargıda bunun
hesabını vereceklerdir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Dün alkışlıyordunuz ama!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Beraber kucak kucağa geçti on bir sene!
BİLAL UÇAR
(Devamla) Özellikle bu noktadan sonra yeni bir düzenleme yapılması
ihtiyacı elzem olarak görüldüğünden Ceza Muhakemesi 135inci maddede
değişiklik yapılarak dinleme kararı verilmesi çok
ağır şartlara bağlanmıştır.
Dinleme
kararları sadece ağır ceza mahkemeleri tarafından oy
birliğiyle verilecektir. Toplumun tamamına yakınında Dinleniyor
muyum acaba? şeklinde bir endişenin bulunması demokratik hukuk
devletinde kabul edilemez. En kısa zamanda bu algının ortadan
kaldırılıp başkasının hak ve özgürlüğünü
ihlal etmeyen, kişi ve özgürlüklerinin korunmasına ve mahremiyetine
saygı gösterilen, güvenli, şeffaf, kanunlara uygun ortamların
oluşturulması gerekmektedir. Kişilerin özel hayatının
ve gizliliğinin korunması için mevcut cezaların bu tarz
suçların işlenmesinde caydırıcı olması da
önemlidir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; işte haberleşme
özgürlüğüne ve özel hayatın gizliliğine yönelik ihlallerin
tespiti ve önlenmesine ilişkin tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
tüm siyasi parti gruplarının ortak iradesi ve mutabakatıyla
kurulmuştur. Böyle bir Komisyonun kurulması kamuoyunda büyük bir ilgi
uyandırmış, sorunun çözüm yollarının ve
alınması gereken yasal, istihbari ve gerekli diğer idari
tedbirlerin tespiti noktasında bir beklenti oluşturmuştur. Bu
nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan iktidar ve muhalefet
partilerinin tamamının ortak iradeleriyle kurulan Komisyonumuz
çalışmalarını tamamlamış ve bugün
görüştüğümüz rapor ortaya çıkmıştır.
Komisyon
çalışmaları esnasında iktidar ve muhalefet milletvekilleri
büyük bir özveri, uyum içinde çalışmış, rapora her bir
Komisyon üyesi çok ciddi katkı sağlamıştır. Muhalefete
mensup milletvekillerinin muhalefet şerhlerinde de dikkate
alınması gereken hususlar bulunmaktadır. İşte bu
noktadan sonra özel hayatın gizliliğinin korunması,
haberleşme özgürlüğüne yönelik ihlallerin ortadan
kaldırılması amacıyla aynı ortak irade ve
kararlılığın devam etmesi gerekmektedir. Rakiplerine
karşı yapıldığında ses
çıkarılmadığı zaman günün birinde kendilerinin de
böyle bir tehlikeye maruz kalabileceği unutulmamalıdır. Bu konu
toplumun genel bir hassasiyetidir. Özel hayatın korunması için
alınması gereken tüm tedbirler alınmalıdır.
Bu raporun, bu
ihlallerin son bulması noktasında gelişmelere vesile
olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.(AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Uçar.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz
Buyurunuz
Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanunsuz dinlemeler için kurulan Meclis araştırma
komisyonunun raporunun görüşülmesinde Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu kürsü, milletin kürsüsü, milletin sorunlarının
dillendirildiği bir platform olmalı tabii ki. Millet aldatılmaz.
Burada yapılan tüm konuşmalar samimi olmalı ve sonuç odaklı
olmalı. Dostlar alışverişte görsün. tavrıyla zaman
kazanmak ya da iş yapmayıp da yapıyormuş gibi görünmek, bir
kere, millî iradeye saygısızlık.
Ortada muhalefetin yıllarca
söylediği, ancak 17-25 Aralık yolsuzluk hadiselerinden sonra da
iktidarın can havliyle sıkça dillendirdiği bir suç var:
İnsanların anayasal hakkı olan haberleşme hürriyeti ve özel
hayatın gizliliğini ihlal eden gayrimeşru dinlemeler. İddia
olmaktan çıkmış. Ülkenin yönetiminden sorumlu Başbakan,
Cumhurbaşkanından Meclis Başkanına, şahsından
ailesine ve çocuklarına kadar dinlenmedik kimsenin kalmadığını
itiraf ediyor.
TİB 2012-2013
yıllarında 510 bin kişinin mahkeme kararıyla
dinlendiğini açıklıyor. Bu sayı kanunsuz dinlemeler hariç.
TİBdeki 2012 öncesi kayıtlar silinmiş değerli
arkadaşlar. Tarih manidar. 2011 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisine
kurulan gayrimeşru dinleme tuzaklarının ve faillerinin hâlen
daha bulunamadığını, bu ahlaksız tezgâhı ortaya
çıkarmak namus borcu olduğu hâlde AKPnin bu olaylarla ilgili
kulağının üzerine yatmış olduğunu
hatırlatmama bilmem gerek var mı?
Millî Savunma
Bakanı Sayın İsmet Yılmazın 510 bin kişinin
dinlenmesine vicdanı müsaade etmemiş olmalı ki Bu sayı
makul değil, ölçü kaçmış. diyor. Evet değerli
milletvekilleri, ölçü kaçtı ki ne kaçtı. Şu sıralarda
oturup da dinlenmediğinden emin olan var mı merak ediyorum.
Vatandaş tedirgin, toplum huzursuz. Bir paranoya oluşmuş
toplumda. Herkes kendi telefonlarından, bilgisayarlarından korkar
hâle gelmiş. Evet, ey AKP, nereden nereye.
Herkesin
bildiği gibi rüzgâr eken fırtına biçermiş. 2011de
Milliyetçi Hareket Partisini Meclis dışında bırakmak için
kurulan bu namussuz dinleme tezgâhına karşı eğer ülkeyi
yöneten Başbakan ve AKP sözcüleri adam gibi bir tepki koysalardı, bir
muhalefet lideri hakkında ortaya sürülen CD ve kasetlere zevkten dört köşe
olmuş bir hâlde Efendim, eline, beline, diline sahip olacaksın.
denmeseydi ve Ne özeli kardeşim, genel genel. diye vicdanları
sızlatan naralar atılmamış olsaydı bugün yaşanan
kaos ve karmaşa bu boyutlara ulaşmayacaktı, AKPnin en
azından söyleyeceği bir şeyleri olacaktı. Maalesef Hükûmet,
bu ahlaksız senaryoları hayata geçirenler karşısında
âdeta onay verircesine sessiz kalmış, hatta
alkışlamıştır.
Tekrar edelim ki
buradaki dramatik sorun, iktidarın bu kanunsuz dinleme ve gözetlemelerin
engellenmesi ve sorumluların ortaya çıkması için gayret sarf
etmemiş olmasıdır. Oğluyla yaptığı
konuşmalara İnternet yasakları getiren Başbakan, Milliyetçi
Hareket Partisine kurulan ahlaksız kumpaslara ve günlerce dizi film gibi
İnternette yayınlatılmasına göz yumarak, gerekli
tedbirleri üretmeyerek âdeta destek vermiştir ve bu işin açıkça
siyasi sorumlusudur. Bunu onur meselesi yapıp istifa eden milletvekili
adayları için Başbakan alacağı 3 tane oy için onların
şeref ve haysiyetlerini, aile yapılarını düşünmeden
meydanlarda istismara yönelmiştir; bugün bumerang gibi kendisini, ailesini
ve bakanlarını vurmuştur. Özel hayatım dedikçe insanlar
koro hâlinde Ne özeli, genel genel. diye bağırmaktadır. Bu
konuda söylenecek çok şey var.
Değerli
milletvekilleri, bu meselelere Oh olsun! demeden milletin huzuru için acilen
çözüm üretmek lazım geldiğini biliyoruz. Bu Komisyon da bunun için
kurulmuştu. Maalesef, bu ahlaksız dinlemeler, gözetlemeler
kendilerini vurduktan sonra AKPnin aklı başına gelmiştir,
bu rezillikler ayyuka çıkıp ayağa düştükten sonra.
Keşke işin başında AKP muhalefetin
rahatsızlıklarına kulak verip bu rezaletin üstüne gitme
hususunda birlikte çalışmaya razı olsaydı. Tıpkı
Soma Maden Ocağı olayında günah çıkarmak için araştırma
önergesini reddedip on beş gün sonra kabul etmesi gibi, dinlemeler bir
başka partinin başına geldiğinde keyif çatan AKP, kendi
başına gelince Bizi dinliyorlar. diye feryat figan etmiştir.
Şimdi de bir yerleri suçlayarak kamuoyu oluşturmaya
çalışmaktadır. AKP deneme-yanılma yoluyla
doğruları görmektedir. Bu arada onurlar ayaklar altına
alınmış, ahlaki değerler pazara
çıkarılmış, bunun hiçbir önemi yoktur Başbakan için,
yeter ki siyaseten oya tahvil edilsin, yeter ki muhalefet zor duruma
düşürülsün.
Sayın
milletvekilleri, çoğunluğunu AKPli vekillerin oluşturduğu
bu Komisyon Raporu bugün Genel Kurulda müzakereye
açılmıştır; maalesef, Mecliste 3-5 milletvekilinin
bulunduğu bir Genel Kurul önünde. Genel Kurulda müzakereye
açılmış ama maalesef -tekrar ediyorum- AKP milletvekilleri, ülkeyi
yönetme sorumluluğunu taşıyan AKP Grubu Meclis
sıralarını boş tutmuştur. İncelendiğinde
görülecektir ki hem çalışma yöntemleri hem de meselenin asıl
sebeplerini ortaya koyma açısından bugün Meclis Genel Kurulu gündemi
önüne getirilen rapor yetersizdir.
205 sayfalık
raporun 180 sayfası uluslararası hukuk, anayasal ve yasal mevzuatla
ilgili, kitabi bilgiler. Bu ahlaksız dinlemelerin sorumlularının
kimler olduğu ya da olabileceği hiç
tartışılmamış, sanki Komisyon çoğunluğu bir
zülfüyâr endişesi taşımış gibi, Sorumlular kimdir?,
Amaçları nedir? sorularını Komisyon kendisine hiç
sormamıştır. Hâl böyleyken yani bu kanunsuz dinlemeleri yapanlar
ortaya çıkarılıp cezalandırılmadığı
için bu çalışmaların bir netice vermesi mümkün değildir.
Üstü âdeta kapatılsın, gitsin istenmiştir AKP tarafından.
Mevcut mevzuatta aslında bu ihlalleri yapanlar hakkında gerekli
yaptırımlar vardır. Burada bir eksiklik yok ama tatbik edende
bir sıkıntı var değerli arkadaşlar.
Yasaları
uygulayan idaredir ve yargının siyasi sorumluluğunu da Hükûmet
taşımaktadır. Bu raporda laf olsun torba dolsun
anlayışıyla âdeta bir kitap neşretmek üzere 180 sayfa
mevzuat kısmına ayrılır iken uygulamadaki sorunlara yani
Hükûmetin sorumluluğuna hiç değinilmemiştir. Bu alanda görev ve
sorumlulukları bulunan Emniyetin, Jandarmanın, MİTin TİBin
görevini yapmadığı ya da yapamadığı ve
suçluların neden tespit edilemediği hususlarına hiç
dokunulmamıştır. Cumhuriyet savcıları ve yargı
neden olaya müdahil değildir, neyi beklemektedirler bu konu hiç ele
alınmamıştır. Bu kadar soru cevapsız
kaldığı için de tüm bu kurumların siyasi sorumluluğunu
taşıyan Hükûmetin kanunsuz dinlemelere karşı karartma
yaptığı şüphesi hasıl olmuştur. Hukuk
devletlerinde tabii ki bu şüphelerin aydınlatılması
zarureti vardır.
Değerli
arkadaşlar, hukuksuz dinleme ve özel hayatın gizliliğine
müdahaleler üç şekilde olabilir: Ya yasal dinleme olabilir, ancak
dinlemeyi yapan kamu görevlisinin amacı aşan uygulamaları
vardır; ya bu yasal kurumlar yasa dışı amaçlarla
kullanılabilirler ya da istihbarat örgütlerinin işlemiş
oldukları hukuksuz dinleme suçu olabilir.
Mevzuatta fazlaca
bir sıkıntı olmadığına göre kanun
dışı dinlemelere ülkemizde neden sıkça
rastlanmaktadır? Bu soruya doğru cevap verebilmek için üçlü
sacayağına dikkat etmek lazımdır; ya dinleme kararı
veren mercilerdir ya teknolojidir ya da dinleme yapan kurumlardaki ihmal ya da
kasıtlardır suçlu.
Sayın
milletvekilleri, özel hayata müdahale etmek veya hukuksuz dinlemeler yapmak
üzere birçok yöntem vardır. Elbette bu konuda şehir efsaneleri de
vardır. Herkes dinlendiğine inanmaktadır ve 76 milyon insan
dinleniyor olarak kendini görüyor ise burada da bir sıkıntı var
demektir.
Bir toplum bu noktaya gelmişse ülkeyi yönetenlerin
bunda çok büyük payı vardır. Çağdaş ülkeler kılı
kırk yararak aslolan özel hayata müdahale etmemek, haberleşme
hürriyetine saygı duymak derken bizde işin kolayına
kaçılmıştır. Hemen dinleme kararı alınması,
hemen uygulamaya konulması herhâlde büyük bir ilkellik olsa gerektir.
TİB 2005
yılında kurulmuş, bir yıl sonra da dinlemeler
başlamıştır. Dinleme işlerinin tek bir çatı
altında toplanması ve bu işlerin mevzuat dahilinde, hukuka uygun
olarak yapılıyor olması beklenir iken, 2006 ve 2010
yılları arasında ihlaller hızla artmış, hukuksuzluklar
âdeta yasal bir kisveye büründürülerek toplum hayatına bir kâbus gibi
çökmüş, milletin neredeyse tamamında bir korku imparatorluğu
oluşturulmuştur.
Milliyetçi Hareket
Partisinin daha önce verdiği araştırma önergelerinde Hükûmetin
gerekli tedbirleri üretmediği, ihmal ve savsaklamalarla olayı örtbas
etmeye çalıştığı vurgulanmış, 2011 seçimleri
öncesinde Milliyetçi Hareket Partisine kurulan tuzakların müsebbiplerinin
ortaya çıkarılmasında Hükûmetin isteksizliği ve ihmaline
sık sık vurgu yapılmıştır.
Hukuksuz
dinlemelere karşı hiçbir şey yapmayan Başbakanın,
dinleme ofisinde ortaya çıkan böceklerle bu minvalde koparılan
fırtınaların daha sonra dillendirilecek paralel yapı
iddialarının âdeta
altyapısını oluşturmak üzere kamuoyuna servis
yapıldığı yönünde ciddi şüpheler, ciddi kaygılar
vardır. Nitekim, Başbakan Erdoğanın makamına böcek
konulduğu iddiasıyla ilgili 11 şüphelinin tamamının
mahkemede ilk etapta serbest bırakılması bu tahminleri güçlü
kılmaktadır. Ondan sonra hepinizin bildiği üzere, bir hâkim
Başbakanın isteğini, arzusunu yerine getirmek üzere grup
konuşmasında verdiği talimatı yerine getirmiş, 5
tanesini akşamüzeri yeniden tutuklamıştır.
Üstelik
Erdoğanın Ülkenin Başbakanını
dinlemişlerse vatandaşa kim
bilir neler yapmışlardır. sözleri de komikliktir, acizliktir.
Evet, Sayın Başbakan, senin yönettiğin ülkede vatandaşa
neler yapıldı neler? Şayet
bostan korkuluğu değilse işlevin niye engel olmadın, niye
vatandaşlarını koruyamadın? Başbakanlık çözüm
makamıdır, sızlanma yeri değildir. Hele hele devletin en
üst makamı olan Genelkurmay Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı,
Meclis Başkanlığı, efendim, siyasi partilerin genel
merkezlerinin dinlenmesi gibi aslında ülke güvenliğini yakından
ilgilendiren iddiaları önce ortaya atıp sonra da bir daha ağzına
almaması şayet planlı bir şey değilse daha sonra
yapılacak operasyonlara bir altyapı hazırlandığı
şüphesini uyandırmaktadır. Çünkü Başbakan, iddiaların
peşine düşme, sorumluları ortaya çıkarma hususunda yine her
zamanki gibi kulağının üzerine yatmış görünmektedir.
Bugünlerde bu vahim iddialar vuzuha kavuşturulmadan, değerli
milletvekilleri, orta yerde durmaktadır. Bu iddialarla ilgili ne söz
konusu makamlar ne de Başbakan kamuoyunu aydınlatacak bir adım
atmamışlardır. Bu konuda Sayın Başbakan bildiklerini
kamuoyundan niçin gizlemektedir? Acaba bu iddialarla Cumhurbaşkanlığı
seçimi öncesinde, her seçim öncesi yaptığı gibi, istismarla,
istismarlarla bazı siyasal avantajlar yakalamak ya da kimi rakip güçlere
mesajlar vermek kurnazlığıyla mı hareket etmektedir? Her
iki taraf için de onlarca kuşku ve soru uyandıran bu iddialarla
vatandaş nezdinde AKPnin yine kaset siyasetine soyunduğu gibi bir
iddia dillendirilmektedir. Asıl kaygı ve üzüntü verici olan,
değerli milletvekilleri, dinlemeler ve gözetlemeler üzerinden siyaset
üretilmesi, âdeta on iki yılık AKP yönetimlerinde bir siyaset
aracı olarak topluma kanıksatılmıştır.
Komisyon, kanunsuz
dinlemeler hususunda bir müddet disiplinli çalışıyor gibi bir
intiba verdikten sonra, son dönemlerinde işlevsizleştirilmiş,
somut bilgiler veren sunumlar yapan uzmanlar susturulmuş, aforoz edilmiştir.
Çünkü bu uzmanlar zülfüyâre dokunmuştur; Kitlesel dinlemelerin bu kadar
organize bir biçimde yapılabilmesi Hükûmetin bilgisi
dışında gerçekleştirilemez. yani Hükûmet sorumluluğu
var. dedikleri için.
Delilden
sanığa gitme gibi bir ilke dururken Önce sanık yarat, sonra
delil topla. gibi bir hukuk dışı zemine
kayılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas
kurulması iddiası üzerinde durulmamıştır. Hükûmet bu
rezaleti hiç üzerine almamış, merak dahi etmemiştir.
Savcılar ve hâkimler de Başbakanın hemen yanı
başında yer alan, aynı zamanda bir milletvekili olan iddia
sahibini bir dinleyelim dememişlerdir. Bildikleri bir şey var da
söylemiyor ise hukuk devletinin katledilmesidir bu ama bilmeden, cahilce
suçluyorsa da, hâkim ve savcıların, hiç olmazsa kendi
onurlarını koruma açısından, bu şahsı
yargının huzuruna çıkarmış olması gerekmez miydi?
Ama maalesef Hükûmet, kör, sağır ve dilsizleri oynamış,
yargı gözlerini kapamıştır.
Anayasanın
20 ve 22nci maddeleri ile Ceza Muhakemeleri Usul Kanununun ilgili maddesinde
yer alan düzenlemeler aslında AB standartlarından
aşağıda değildir. Ne çare ki sorun -biraz önce de
söylediğim gibi- uygulayıcılarda, sorun hükûmettedir. Hükûmetin
kanunsuz dinlemeler karşısında suçluları ortaya
çıkarıp cezalandırmak yerine hiçbir adım atmaması,
sessiz kalması, bu hukuksuzluğa zımni bir onay verdiği
anlamına gelmektedir. Bu tutum da kanunsuz dinleme yapmak isteyenlere
cesaret vermektedir. Her alanda muktedir bir Başbakan ve güçlü Hükûmet
naraları atanlar, her ne hikmetse, bu alanı gördüklerinde suspus
olmakta ve başı önde mahcup delikanlı rolünü
oynamaktadırlar. Bu meselenin daha fazla konuşulmasının
Pandoranın kutusunu
açacağı gibi bir kanaat oluşmasına yol açmaktadır
Başbakanın ve AKPnin bu tavrı.
AKPli komisyon
üyeleri, hukuk devletinde dinlemenin istisnai olduğunu, mümkünse hiç
başvurulmaması lazım geldiğini unutarak, acaba sürekli
dinlemeleri nasıl yasal bir mevzuata kavuştururuz
arayışı içine girmişlerdir. Hâlbuki 17, 25 Aralık
yolsuzluklarında konu Erdoğan ve kendi bakanları mevzubahis
olunca, mahkeme kararıyla yapılan yasal dinlemelere dahi
karşı çıkmışlardır. Yani onlar, dinlemelerin
yasal ve makul olup olmadığına değil de Başbakan ya da
AKPyle ilgili yapılıyor olup olmamasına bakmaktadırlar.
Milliyetçi Hareket
Partisi, CHP için hukuksuz dinlemeler yapılırken suskun kalan, hatta
bundan siyaseten bir takım elbise çıkarmaya çalışan
Erdoğan ve AKP, ayağına basılınca arşıâlâya
fırlamıştır. Başbakan, siyasal görevi denetim olan
muhalefete yüklenerek muhalefetin Mecliste denetim işlevini yerli yersiz
kullandığını tekrarlamaktadır. Bu dinlemelerin
müsebbibini de ortaya koymadığına göre, bugüne kadar mağdur
muhalefet hiç kale alınmamış sonucu ortaya çıkmaktadır.
Muhalefet bu
ahlaksız dinlemeleri soruşturmak için yüzlerce soru sormuş,
cevapsız kalmıştır. Onlarca araştırma önergesi
vermiş, Mecliste çoğunluğu olan AKP tarafından yeterince
destek bulmamıştır.
TİBin
dinleme kapasitelerinin ne olduğu, yetki aşımlarına
nasıl müdahale edildiği bilgileri dahi kamuoyundan gizlenmiş,
gizemli ve korku veren bir kurum imajı yaratılarak rejim
umacıları peydahlanmıştır. Bugün TİB, özellikle
son dönemde yapılan düzenlemelerle, telli ya da telsiz tüm iletişimi
kontrol etme hususunda tek yetkili kuruluştur ama herhâlde dünyada tek
örnektir ki muhalefet denetimine kapalıdır ve millet bu kurumun
işini hukuk sınırları içerisinde yapıp
yapmadığından kaygı duymaktadır.
Ülkemizdeki toplam
75 milyon cep telefonunun görüşme ve mesajlaşmalarının
tespiti ve bu yetkinin mahkeme kararlarıyla üçer aylık periyotlarla
âdeta otomatikman hukuki bir zemine çevrilmesi kaygı vermektedir.
Artık, Türkiyede, demokratik ülkelerde olanın aksine, dinleme normal
ve sıradandır.
Ülkeyi yöneten
AKP, bu hususlarda demokratik ve sorgulanabilir zemin yaratmak yerine, bu
dinlemelerden, ahlaki olsun olmasın, nasıl
yararlanacağının peşine düşmüştür. AKP döneminde
neredeyse yüzlerce dinleme skandalları oluşmuştur.
Başbakanın beyanıyla bütün kurumlar, binlerce üst düzey görevli
siyasi, idari- dinlenmektedir. Trajikomik olan, bu ülkeyi itiraf sahibi AKP
yönetmektedir. Sözde karar makamında oturmaktadır ama hiç üzerine
almamaktadır.
Terör, uyuşturucu, cebir ve tehdidi engelleme
amacıyla yapılan önleme dinlemeleri ile millî güvenliğimiz için
önemli olan dinlemeler kullanılarak yapılan gayrimeşru
dinlemelerin mutlaka durdurulması gerekmektedir. Yetkililerin ve kararı
veren hâkimlerin bu hususta bireysel sorumlulukları da dâhil, mutlaka ek
tedbirler üretilmelidir. Siber güvenlik planlarına ihtiyaç vardır
ülke güvenliği açısından. Dinleme kararı veren ve
uygulayanların çoklu denetim mekanizmalarına tabi olması hayati
önem taşımaktadır.
Değerli arkadaşlar, bu hususun maalesef ortaya
konan bu raporla açıklığa kavuşturulması,
suçluların ortaya konması mümkün değildir. Dolayısıyla
bu raporu yetersiz bulmaktayız Milliyetçi Hareket Partisi olarak.
Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.
On beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.36
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin
Dördüncü Oturumunu açıyorum.
489 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Denizli Milletvekili İlhan Cihanere ait.
Buyurunuz Sayın Cihaner. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER
(Denizli) Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, tabii, hem teknik yönüyle
hem hukuki yönüyle benden önce konuşan milletvekili arkadaşlar
söylenecek çoğu şeyi söyledi. Ben, değinilmeyen, tekrara
düşmemek için
Zaten şurada 15-20 milletvekiliyiz, Mecliscilik
oynuyoruz ama herhâlde izleyen yurttaşlarımız vardır. Onun
için, benden önce özellikle AKP adına konuşan
arkadaşımızın söylediği -en hafif tanımıyla-
yanlış olan bir iki şeye vurgu yapacağım.
Bir kere Komisyon
uyum içinde çalıştı. dedi; uyum içinde falan
çalışmadık. Biz bazı şeyleri açığa
çıkarmaya çalıştık, çözüm önermeye çalıştık;
AKP üstünü örtmeye çalıştı. Onun için, böyle Uyum içinde
çalıştık. falan diye hamaset yapmaya gerek yok. Bu bir
yalandır.
İkincisi:
Bunun en net ispatı, bu raporun içerisinde, kanun dışı
dinlemelerin, hukuka aykırı ihlallerin asıl kaynağı
olan, daha doğrusu en önemli kaynağı olan yargıya
ilişkin hiçbir şey yok. Biz sorduk: Kimler vermiştir bu
kararları? Bu kararların verildiği özel yetkili mahkemelerin
hâkimleri, savcıları, en azından Ankaradaki, İstanbuldaki
sorumlular gelsin bilgi versinler, sorunlar nedir? Kaç karar verildi, kimler
tarafından verildi, hiçbirine ilişilmedi. Zaten, komisyon raporunun
görüşüldüğü, bu kadar önemli bir raporun görüşüldüğü
gündeki bu koltukların boşluğu da gösteriyor.
Şimdi,
raporun tam adı Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu. Ne kadar fiyakalı bir ad.
Halkın daha çok dinleme komisyonu ya da böcek komisyonu dediği
bir komisyon bu, adı çok fiyakalı ve çok da önemli. Gerçekten çok
önemli çünkü güvenlik kaygısının küresel bir paranoyaya,
teknolojik gelişmelerin sağladığı sonsuz olanaklarla
bir izleme, hatta dikizleme ve özel hayatın yok edilmesine yol
açtığı günümüzde, dünyada bu sorun gerçekten tüm
boyutlarıyla tartışılıyor,
tartışılmalı da ama bizim tartışma zeminimiz ve
argümanlarımız çok farklı, detaylandıracağım.
Öncelikle, ben
size bu raporu çöpe atmanızı tavsiye ediyorum çünkü rapor bu soruna
dair hiçbir gerçek hususa temas etmediği gibi, teknik yöntemlere de,
teknik boyutuna da çok doyurucu şeyler söylemiyor. Zaten teknik boyutu da
çok önemsiz. Eğer siyasi irade isterse, samimi bir arzu içerisinde olursa
bu olay çok rahatlıkla tüm boyutlarıyla ortaya çıkarılır
ve tüm sorunlar çözülürdü. Bunu istemedikleri çok açık.
Raporu çöpe
atmamızın gerekçesi tek bir cümlede bile açıklanabilir, o da
raporun sonuç kısmında diyor ki: Komisyonumuz yaptığı
çalışmalar sonucunda, her ülkede olabileceği gibi ülkemizde de
haberleşme özgürlüğüne ve özel hayatın gizliliğine yönelen
somut, şahsi, bazen de organize tehditlerin var olabildiğini tespit
etmiş ancak kamuoyunda yerleşmiş olan Hepimiz dinleniyoruz,
izleniyoruz. algısının teknik olarak mümkün
olamayacağı sonucuna da ulaşmıştır. Bu bile
yeterlidir bu raporu çöpe atmamıza çünkü ne diyor rapor? Her ülkede
olabileceği gibi ülkemizde de
Türkiyede olanlar yani dinleme, izleme
işinin polisiyle, savcılarıyla, yargıçlarıyla bir
cemaatin insafına terk edilmesi ve onların da bunları
arşivleyip işlerine geldiği gibi servis etmeleri her ülkede
olabilirmiş! Keşke bir ülke örneği verselerdi, daha önceden
böyle olmuş bir ülke.
Gene ne diyor
raporun ruhunu taşıyan cümle? Tehditlerin var olabildiği
Yani, somut bir olay yok, böyle bir tehdit var olabilir. Yani, somut tek bir
vaka olsaydı, herhâlde analiz ederlerdi. Ama, biz biliyoruz ki daha
önceden, Anayasa Mahkemesi üyelerinden başsavcılara,
başsavcılardan kuvvet komutanlarına kadar bir sürü insanın
konuşması dinlendi ve servis edildi. Bunların hiçbirini
görmemiş raporu yazanlar, karşı oy yazanları ayrık
tutuyorum tabii ki. Ve bu verilen örneklerin, yapılan dinlemelerin
hiçbiriyle ilgili de zaten yasal bir karar yoktu ve hukuksuz dinlemeler servis
edilmişti. Tabii, bunlar görünen kısmı. Biz bu özel hayatın
ve konuşmaların tespit edilerek kimlerin tehdit edildiğini belki
de hiçbir zaman bilemeyeceğiz; kimin, hangi bürokratın, hangi
yargıcın, hangi savcının bu özel hayata ilişkin
hukuksuz elde edilmiş bilgilerle tehdit edildiğini belki de hiçbir
zaman bilemeyeceğiz. Bu haberlerin, bu tarz elde edilen
kayıtların hepsi de belli gazete ve web sitelerine, belli medyaya
aynı anda servis edildi, buna da çok dikkat etmemiz gerekir ve hepsi de
Hükûmete muhalif kişi ve kuruluşları hedef alan
konuşmalardı.
Şimdi, bu kadar
olay varken bunlar yokmuş gibi davranılması zaten raporu kökten
anlamsız hâle getiriyor. Bir kere dinleme ve izlemeler söz konusu
olduğunda hemen bir edebiyat şaheseri gündeme gelir; George
Orwellın
Ama bu sınırsız, devasa
izleme makinesi ne hikmetse iktidarın sorumlu olduğu cinayetlerde
hiçbir işe yaramıyor. Ethem Sarısülükün katlinde MOBESE
gözlerini başka yere çevirdi; Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan,
Abdullah Cömert cinayetlerinde tamamen kör olmuş bu kameralar. Ve bu
görüntüler, birkaç namuslu gazeteci ve hukukçunun çabalarıyla ortaya
çıkarılmıştır. Nedense, polisin yurttaşların
güvenliği için kurduğunu iddia ettiği, Hükûmetin
yurttaşların güvenliği için kurduğunu iddia ettiği
MOBESElerin hiçbirinden bu soruşturmalarda
faydalanılamamıştır.
Ancak bizim
yaşadıklarımız, özellikle bu dönem -ki iktidarın
Fethullah Gülen cemaatiyle balayı dönemine denk geliyor bu-
iktidarların doğasında var olan toplumu denetim altına alma
arzularından, isteklerinden çok daha farklı dinamiklere sahip.
İşte, raporun göz ardı ettiği, üstünü örttüğü,
görmediği, aslında görmediği değil, gizlediği
gerçeklik de bu, sorunun gerçek kaynağına değinmemiştir.
Öyle ki AKP, 17 Aralık 2013e kadar onun gayriresmî koalisyon
ortağı gibi hareket eden cemaat, yargı ve emniyet içerisindeki
güçlerini kullanarak birlikte yasa dışı dinlemeler
gerçekleştirmiş, bunları medyaya servis etmiş, haysiyet
cellatlığına girişmiştir.
Albay Ali Tatar ve Albay Berk Erden, bu
hukuk dışı servisler nedeniyle, izlemeler nedeniyle onur
intiharında bulunmuş iki subayımızdı, ikisini de
burada saygıyla anıyorum.
Bir dinleme
komisyonunda yaşanan süreçle ilgili en doğru bilgileri alabilmek için
bunların ilgili kurumlarına ziyaret yapmak en
mantıklısıydı. Nitekim Komisyon, Emniyet Genel
Müdürlüğünü, Jandarma Genel Komutanlığını, MİT'i,
İletişim Başkanlığını ve Bilgi Teknolojileri
Kurumundan gelen uzmanları dinledi, buraları ziyaret etti ancak bu
uzmanlar sorduğumuz soruların hiçbirine tatmin edici cevaplar
vermedi, âdeta hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi cevap verdiler.
Çok kritik bir iki noktada bilgi aldık. Bunların da üzerine,
maalesef, AKPli üyeler nedeniyle gidilemedi.
Tüm uzmanlar -çok
somut bir örnek vereceğim- A1 ve A2-5 cihazları denilen sahte baz
istasyonu olarak sisteme kendini tanıtıp o bölgedeki tüm telefon
trafiğini takip eden cihazlar için Biz duymadık, adını
bile duymadık. dediler ama ne hikmetse, cemaatle papaz olduktan sonra bu
cihazlar birdenbire herkes tarafından bilinir oldu ve bu cihazların
kaçırılmış olduğu tespit edildi ve birçok
medyanın, havuz medyasının manşetlerine bile konu oldu ve
peşine düşüldü. Daha ne dehşetengiz birtakım iddialar
gündeme getirildi bu çerçevede.
Onun için, çok
sık paralel, paralelci arayan Hükûmet, eğer gerçekten paralel ve
paralelci arıyorsa, bu gerçeklikleri göz ardı eden, gizleyen bu
Komisyondaki üyelerine ve bu Komisyonda gerçekleri gizleyen kamu görevlilerine,
orada doğru bilgi vermeyen kamu görevlilerine baksa çok iyi
olacaktır.
Gene,
dinlemelerden medet uman, dinlemelerle iktidar olan, dinlemeleri siyasetin
merkezine yerleştiren iktidar, koalisyon ortağıyla araları
bozulduğunda Zamanı gelince. denilerek, dinlenenlerin
zamanının geldiğini acı bir şekilde
öğrenmiş, dinlemeler iktidar partisine bir bumerang misali dönmüştür.
Emin Arslan çok
ilginç şeyler anlattı komisyonda, eski Emniyet Genel Müdür
Yardımcılarından. Aynen -tutanaklara geçen
konuşmasından alıyorum- bir soruma şu şekilde cevap
verdi: Geçmişte sahte baz istasyonu olarak kullanılan yüksek
teknolojik cihazları Emniyete aldık. Bu cihazlar Emniyet, Jandarma ve
MİTte vardır. Yok. diyen varsa yalan söylüyordur. Komisyonun
tamamında gelen uzmanlar Yok. dedi.
Burada tabii
Meclis İç Tüzüküne de bir gönderme yapmak lazım: Eğer Meclisi
gerçekten işlevsel kılmak istiyorsak -denetleme
olanaklarını- Meclis komisyonlarından bilgi saklayan ya da
yanlış bilgi veren kamu görevlilerini de yaptırım
altına almak gerekir, hatta bir suç olarak tanımlanması gerekir
diye düşünüyorum.
Emin Arslan
konuşmasına şöyle devam etti: Ben yıllarca bu iki dairenin
yöneticiliğini yaptım, bunların Emniyete getirilmesine
katkı sağladım, iyi veya kötü. Bu birimlerde kullanılan
cihazlar son iki yıldır örtülü ödenekten alınıyor ve
envantere kaydedilmiyor. Demirbaş kaydı yapılmaması için
örtülü ödenekten alınıyor. Bazı büyükşehir belediye
başkanlarının bile bu araçları yıllardan beri
kullandıklarını biliyoruz. diyerek itirafta bulunmuştur.
Bu büyükşehir belediye başkanının kim olduğunu da,
geçmiş arşiv araştırılırsa Ankarada
Yargıtayın önünde o büyükşehir belediye
başkanının şoförünün bu cihazların bulunduğu bir
araçla suçüstü yakalandığını da biliyoruz ama bunların
hiçbiri yok bu raporda.
İşin en yetkin isimlerinden
birisi, yıllarca dinleme faaliyetlerinin merkezinde bulunmuş bir
polis şefi, Komisyona verdiği ifadede, devletin sahte baz istasyonları
üzerinden yasa dışı dinlemeler yaptığını
itiraf ediyor, bizzat kendisinin bu cihazların alımına
katkı da sağladığını söylüyor, son iki
yıldır Emniyette kullanılan cihazların envantere
kaydedilmediğini bildiriyor ve bunların örtülü ödenekten
alındığını söylüyor. O zaman, bizim sormamız
gereken birtakım sorular olması lazım. Bu raporda ne bu sorular
var ne de bunların cevabı var.
Şu soruyu sormamız
lazım: Böylesi bir devlete hukuk devleti diyebilir miyiz? Bu kadar
delile rağmen, gereğini yapmayan Meclise Meclis, soruşturmayan
yargıya yargı diyebilir miyiz? Böylesi bir ülkede anayasal hak ve
hürriyetlerin güvence altına alındığından söz edebilir
miyiz? Kuşkusuz, bu soruların cevabının hepsi Hayırdır
ve muhatabı, çözüm bulması gereken de iktidar partisiyken, iktidar
partisi ileri demokrasi hikâyeleri adı altında, tam tersi, bu hukuk
dışı delilleri kullanıyor.
Trajikomik olan gene başka bir
durum var; Sabri Uzun da benzer şeyleri dile getirdi. Özellikle üstünü
örtmeye çalıştığı bu gerçeklikleri açık bir
şekilde ortaya koydu o da ve çok kısa bir sürede bunu yapanların
teknik olarak açığa çıkarılabileceğini her iki eski
polis şefi de dile getirdi.
Bizim mutlaka, mutlaka şu
soruları sorup cevaplarını aramamız gerekir: Devlet hangi
gerekçeyle kanun dışı dinlemeler yapmıştır?
Emniyete alınan dinleme cihazları neden kaydedilmemiştir, örtülü
ödenek neden kullanılmıştır? 17 Aralık sonrası
paralel yapı olarak adlandırılan yapılanmanın elinde
bulunduğu iddia edilen cihazlarla ilgili bir girişim
yapılmış mıdır? Madem, iddia edildiği üzere, bu
dinleme cihazları yasa dışı bir yapılanmanın
elindedir, devlet buna önceden neden göz yummuş ve Başbakanlık
neden bunların finansmanını sağlamıştır? Bu
soruların mutlaka yanıtlanması gerekir ancak bir yanıt
gelmeyeceği de açık çünkü 17 Aralık operasyonuna kadar
Ergenekon, Balyoz, KCK, Devrimci Karargâh, Oda TV gibi bütün davalarda
dinlemeleri bir silah olarak kullanmış, hem davaları bu
dinlemeler üzerinden kurgulamış hem de davaların toplumsal
meşruiyetini dinlemeler üzerinden sağlamıştır. 17
Aralık sonrasında yani AKPyle cemaatin kavgasının
başlamasının ardından ise iktidar medyasında ardı
ardına dinlemelerle ilgili manşetler atılmış, cemaatin
söz konusu dinlemeleri AKPden bağımsız yaptığı
gibi bir algı yaratılmaya çalışılmıştır.
Geçmişte koalisyon ortaklığı yaptığı
cemaatle arası bozulan iktidar partisi, rakiplerini tasfiye etmek için
kullandığı dinleme silahı kendisine döndüğü anda en
iyi bildiği yöntemden vazgeçmemiş, demokrasi ve
şeffaflığı seçmek yerine paralel yapılanmayla
mücadele adı altında bir istihbarat devleti kurmaya
girişmiştir. 17 Aralık sonrası Meclisin gündemine gelen
yasaların demokratik bir Türkiyeyle, temel hak ve hürriyetlerin
iyileştirilmesiyle, yargı bağımsızlığının
sağlanmasıyla uzaktan yakından bir alakası yoktur,
Tamamı parti devleti kurulması amacıyla kurgulanmış
yasalardır, Mahkeme kararlarını Millî değildir.
şeklinde nitelendirecek kadar da hukuktan uzaktır. Evrensel hukuk
kurallarına dayanmayan bir rejim inşa eden AKP, kendini dinlemelerin mağduruymuş
gibi gösterirken yapmış olduğu MİT Yasası
düzenlemesiyle başta dinlemeler olmak üzere, MİTin olası her
türlü illegal faaliyetini hukuk denetiminin dışına
çıkarmıştır. Kanun önünde hesap verme
mekanizmalarını neredeyse bütünüyle devre dışı
bırakmıştır. Artık MİT, doğrudan
Başbakan tarafından kontrol edilen, önceliği ulusal güvenlik
değil, Başbakanın kişisel çıkarları olan bir
örgüt hâline dönüştürülmüştür. Dinlemelerden şikâyet edenlerin,
paralel yapıyla mücadele ettiğini iddia edenlerin, anayasal
mekanizmaların denetimi dışında
bırakılmış ve âdeta gayriresmî bir olağanüstü hâl
yönetiminin iç savaş aygıtı gibi görev yapacak bir istihbarat
yapılanmasına gitmesini herhâlde tarih bir ironi olarak
kaydedecektir.
Dinleme komisyonu
da diğer komisyonlar gibi, iktidarın Dostlar
alışverişte görsün. kabîlinden uygulamalarından biridir.
Nitekim Darbe Komisyonu, Uludere Komisyonu, Çözüm Komisyonu gibi, tamamen gaz
almaya ya da bir görüntü oluşturmaya, algı oluşturmaya yönelik
komisyonların hiçbiri doyurucu bir sonuç elde etmedi. AKP, aslında,
Meclisi fiilen iş göremeyen, denetim mekanizmalarını
çalıştırmayan bir kurum hâline getirmiştir. Parlamentosu
işlevsizleşmiş ama adı hâlen parlamenter demokrasi olan
rejimlerde demokrasiden, hukuktan ya da temel hak ve hürriyetlerden söz etmek
mümkün olmayacağı gibi, özel hayatın gizliliği ya da
haberleşme hürriyetinin dokunulmazlığı gibi özgürlüklerden
de söz edilemez. Dolayısıyla sorun siyasidir, siyasi bakıştadır.
Teşhisiniz yanlış olduğu gibi, bir kısmınız
da suçluluğun telaşı içindesiniz.
Son olarak -bu
izleme, dinleme teröründen rahatsız olan herkese- 16ncı
yüzyılda yaşamış Fransız filozof Etienne de La
Boetienin -daha 18 yaşındayken söylediği- Gönüllü Kulluk
Üzerine Söylevinden bir alıntıyla bitirmek istiyorum: Tüm bu zarar,
tüm bu kötülük, bu yıkım size düşmanlardan gelmiyor. Tam
tersine, öylesine yücelttiğiniz, uğrunda cesaretle savaşa gidip
kendinizi ölüme atmaktan çekinmediğiniz o kişiden geliyor. Size
böylesine hâkim olan kişinin iki gözü, iki eli, bir bedeni var. Bunlar
dışında, herhangi bir insandan daha fazla hiçbir şeye sahip
değil. Sizde olmayıp da onda bulunan tek şey, sizi ezmek için
ona sağlamış olduğunuz üstünlük. Eğer siz vermediyseniz,
sizi gözetlediği bu kadar gözü nereden buldu? Sizden almadıysa,
nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar çok eli var? Kentlerinizi
çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse, bunları nereden
almıştır? Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa,
üzerinizde nasıl iktidarı olabilir? Çocuklarınızı,
onlara yapabileceği en iyi şey olan savaşlarına götürsün
diye, katliamlara götürsün diye, onları tutkularının
uşakları ve intikamlarının uygulayıcıları
yapsın diye büyütüyorsunuz. Onun daha güçlü ve sert olması, böylece
dizginleri daha da sıkması için kendinizi
zayıflatıyorsunuz. Bunun için kurtulmaya çabalamanız gerekmez,
yalnızca kurtulmak istemeniz yeterli olacaktır. Kulluk etmemeye karar
verdiğiniz an, özgürsünüz demektir. Onu itmenizi ya da dengesini
bozmanızı söylemiyorum size; fakat yalnızca onu desteklemeyin.
İşte, o zaman, onun, altından kaidesi çekilmiş bir Apollon
heykeli gibi tüm ağırlığıyla düşüp
parçalandığını göreceksiniz.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Cihaner.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz
Sayın Tunç.
AK PARTİ
GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu hakkında AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum.
Mecliste grubu
bulunan tüm siyasi partilerimizin önergelerinin birleştirilmesiyle
oluşturulan Komisyonumuz, dört ay gibi özverili bir
çalışmanın neticesinde raporunu Genel Kurula sundu. Tabii,
Komisyon çalışmalarımız sırasında 2 alt komisyon
oluşturduk; Teknik Komisyon ve Hukuk Alt Komisyonu olmak üzere
çalışmalarımızı titiz bir şekilde gerçekleştirdik
ve hukuki öneriler ve teknik öneriler şeklinde de raporumuza Meclis
Genel Kuruluna sunacağımız tavsiyelerimizi dercetmiş olduk.
Değerli
milletvekilleri, haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın
gizliliği en önemli insan hakkıdır. Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinde ve Anayasamızın 20 ve 22nci
maddelerinde, bu en temel insan hakkı teminat altına
alınmıştır. İnsanların ulusal üstü belgelerle ve
Anayasayla güvence altına alınmış olan haklarının
ihlali hiç kuşkusuz kabul edilemez. Bu hakların ihlalinin önlenmesi
ve ihlali durumunda yeterli yaptırımların olması gerekir.
Haberleşme özgürlüğüne müdahale olarak özellikle yasa dışı
dinlemeler ve özel hayatın gizliliğine yönelik ihlaller sadece son on
iki yılın konusu da değildir. Teknolojinin gelişmesiyle
birlikte, son yıllarda bu konudaki sorunlar artmış olabilir
ancak yasa dışı dinlemeler ve özel hayatın
gizliliğinin korunmasına ilişkin sorunlar çok eskilere
dayanmaktadır.
Komisyonumuzda
dinlediğimiz eski istihbaratçılar, gazeteciler ve bilim
adamlarının konuşmalarından edindiğimiz kanaate göre,
yasa dışı dinlemelerin özellikle olağanüstü dönemlerde ve
darbeye götüren süreçlerde yoğun bir şekilde
kullanıldığını, insanların özel hayatlarına
müdahale edildiğini, yasa dışı dinlemelerle insanların
fişlendiğini bu Araştırma Komisyonu vesilesiyle bir kez
daha gördük. Son yıllarda da yine, devlet içinde çöreklenmiş illegal
yapılar tarafından yasa dışı dinlemelerin
yapıldığını ve yapılabildiğini gördük.
Değerli
milletvekilleri, şunu öncelikle ifade etmemiz gerekir ki AK PARTİnin
iktidara geldiği yıllardan itibaren, özel hayatın
korunmasına ilişkin ve iletişimin denetlenmesine ilişkin
önemli mevzuat çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 2004
yılında yeni Ceza Kanunumuzun yürürlüğe girmesiyle birlikte,
Özel hayatın gizliliğini ihlal ve Kişisel verilerin
korunması başlıkları altında düzenlenen maddelerde
Anayasamızda teminat altına alınan ve uluslararası
sözleşmelerin koruduğu bu özgürlüklere müdahalenin yaptırımları
mevzuatımızda yerini almıştır. Mevzuatımızda
yerini alan bu cezai yaptırımlara rağmen, özel hayatın
gizliliğini ihlal, yasa dışı dinleme ve gizliliğin
görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlali suçları ve
bunların yaptırımlarıyla ilgili kamuoyundaki yoğun
şikâyetlerin devam etmesi üzerine, 2 Temmuz 2012 tarihinde üçüncü
yargı paketi olarak adlandırdığımız Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapan Kanunla da özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda cezalarda
artışlar yapılmıştır.
Yine, son olarak
21 Şubat 2014 tarihli, 6526 sayılı Kanunla da Ceza Kanunumuzda
kişisel verilerin korunmasıyla ilgili, kişisel verileri
kaydeden, yayan ve yok etmeyenlere verilecek cezalarda artışlar
yapılmıştır.
Ülkemizde,
iletişimin denetlenmesi 1 Haziran 2005 tarihine kadar Çıkar
Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu çerçevesinde
gerçekleştiriliyorken 2005 yılında Ceza Muhakemesi Kanununun
yürürlüğe girmesiyle birlikte, adli ve istihbari amaçla iletişimin
tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına yönelik faaliyetlerin
nasıl yapılacağı hususunda mevzuatımız önemli
düzenlemelere kavuşmuştur. 2005 yılında yürürlüğe
giren 5397 sayılı Yasayla da Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı kurularak dinleme yapacak birim ile dinlenecek
iletişim aracının hizmetini sağlayan kurum, operatör
arasında bir denetim mekanizması oluşturulmuştur.
Tüm bu cezai
yaptırımların getirilmiş olmasına, hatta zaman
içerisinde bu suçlara ilişkin cezalarda artırım
sağlanmasına, bir denetim mekanizması oluşturulmasına
rağmen, yasa dışı dinlemeler ve özel hayatın
gizliliğini ihlal eden olaylar konusunda toplumda yoğun
şikâyetler artarak devam etmiş ve sonuçta bu durum Komisyonumuzun da
kurulmasına neden olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, hayatımızın vazgeçilmezleri hâline gelen cep
telefonu, İnternet, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim
araçları bir yandan hayatı kolaylaştırmakta, bir yandan da
bu araçlar kullanılarak en gizli alanlara kolaylıkla müdahale edilmekte
ya da insanlar haberleşme, gizlilik ve hürriyetlerinden haberleri dahi
olmadan mahrum bırakılabilmektedir.
Bunun yanı
sıra, kişilerin ya da devlet kurumlarının özel
alanlarını koruma konusunda gösterdikleri ihmal bu duruma
eklendiğinde, temel hak ve hürriyetleri tehdit eden bir tablo ortaya
çıkmaktadır. Haberleşme ve bilgi güvenliğiyle ilgili en
ufak bir zafiyet, en yüksek düzeyde güvenlik açığını
beraberinde getirmektedir. Bütün bunlar ise haberleşme özgürlüğü ve
özel hayatın gizliliğine yönelik her türlü saldırıya
karşı önleyici tedbir alınması gerekliliğini ortaya
koyduğu gibi, çağımızın en temel hak ve hürriyetleri
arasında sıralanan bu kavramlara yönelik somut
saldırıların da bazen en ağır şekilde
cezalandırılması gerektiğini açığa
çıkarmıştır. Toplumun ve devlet kurumlarının bu
saldırılara karşı etkili bir biçimde korunması
gerekliliği her gün kendisini biraz daha fazla hissettirmektedir.
Yargı
kurumlarınca yürütülmekte olan ve kamuoyunun yakından takip
ettiği, özel hayatın gizliliğine yönelik ihlallere ilişkin
somut bazı soruşturmalardan olan Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Sayın Deniz Baykal, Milliyetçi Hareket Partisi Genel
Başkan Yardımcıları ve milletvekili adayları ile
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın yasa
dışı dinlenmesi ve izlenmesi hakkındaki soruşturma ve
kovuşturmalara ilişkin, Anayasanın 138inci maddesi
gereğince Komisyonumuzca bir araştırma
yapılamamıştır. Bu konuda devam eden
soruşturmaların başarıyla sonuçlanması ve bu
olayların bir an önce aydınlatılması ve sorumluların
tespit edilerek gerekli cezai yaptırımlara
çarptırılması kamuoyunun ve hepimizin beklentisidir.
Ülkemizde, dinleme
ve izleme cihazları piyasada rahat biçimde tedavül edebilmekte; üretimi,
satılmaları, taşınmaları, bulundurulmaları yasal
olarak herhangi bir izne ya da ruhsata tabi kılınmayan eşya
görünümü arz etmektedir. Ayrıca, ülkemizde dinleme ve izleme
cihazlarıyla ilgili ithalat rejimi denetiminin oldukça zayıf
olduğu, üretim ve ithalat rejimlerinin
kayıtsızlığı ve denetimsizliği yüzünden bahsi
geçen bu cihazların gerçek kullanım amacı dışında
beyan edilen başka bir isimle ya da tamamen kaçak yollarla ülkemize
sokuldukları izlenmektedir.
Yürürlükteki ceza
hukukumuzda özel hayat ve haberleşmenin gizliliği
kavramlarının sadece özel olarak dinleme, izleme kasıt ve
amacına dönük olarak üretilmiş cihazlarla değil, cep telefonu,
kamera, bilgisayar gibi asıl olarak başka amaçlarla bulundurulan tüm
teknolojik cihazlar aracılığıyla ihlal edilmesi, cihazlar
arasında ayrım yapılmaksızın suçtur ve Türk Ceza
Kanununun 132nci ve devamındaki diğer maddeleri çerçevesinde
cezayı gerektirmektedir.
Kamuoyunda,
dinleme ve izleme cihazlarının yasa dışı amaçlarla
kullanımının önüne geçebilme düşüncesinden hareketle,
bunların üretim veya ithalinin tamamen yasaklanması, hatta bu
eylemler için hürriyeti bağlayıcı ceza ya da para
cezalarının getirilmesi gerektiği yönünde fikirler
bulunduğu görülse de bazı durumlarda her yönüyle yasal nitelik arz
eden kameralı, ses kaydı yapabilen cep telefonu ve benzeri
cihazların da -suç işleme kasıt ve iradesiyle
birleştiğinde- rahatlıkla haberleşme özgürlüğü ve özel
hayatın gizliliğine yönelen ciddi bir tehdide dönüşebildiği
görüldüğünden, bu cihazların üretimi, ithali, bulundurulması,
sevki ve cihazların beyan edilen amaçlara uygun kullanılıp
kullanılmadığıyla ilgili bir denetim
mekanizmasının hayata geçirilmesinin uygun olacağı
raporumuzda değerlendirilmiştir.
Bireylerin mahrem
alanlarının ihlali suretiyle gerçekleştirilen eylemlerin zaten
niteliği gereği gizlice işlendiği bilinmekte, şikâyet
şartı yokluğu, delil yokluğu ya da yetersizliği,
mağdurun işlenen suçtan habersiz olması gibi çok farklı
sebeplerle ancak çok azının yargı kurumlarının önüne
getirilebildiği görülmektedir. Bu yönüyle, sadece yasal teminatları
geliştirmek yerine, ilave olarak özel hayat ve haberleşmenin gizliliği
ve özgürlüğü kavramlarının en temel toplumsal değer olarak
kabulü için daha kapsamlı çalışmalar yapılması
gerekmektedir.
2010
referandumuyla Anayasamıza giren ve 2004 yılında da Ceza
Kanunumuzda koruma altına alınan kişisel verilerle ilgili kanun
tasarısının bir an önce yasalaşması gerekmektedir.
21 Şubat 2014
tarih ve 6526 sayılı Kanunla, kişisel verilerin
korunmasına ilişkin cezalarda artış
sağlanmış olması olumlu bir adım olmuştur.
Dinleme ve izleme
cihazları ticaretinin de diğer teknolojik ürünlerde olduğu gibi,
ağırlıklı olarak İnternet üzerinden
yapıldığı görülmektedir. Bu bağlamda, elektronik
ticareti düzenleyen bir kanun çıkarılmasının dinleme ve
izleme cihazlarının alım-satımına da
sınırlandırma getireceğini düşündüğümüz için, bu
konuda Meclis gündeminde bulunan Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı'nın da bir an önce
yasalaşmasında fayda vardır.
Dedektiflik
kurumunun Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine yeniden taşınarak
yasal bir altyapıya ve standartlara kavuşturulması ve bu konuda
mesleki standartlar belirlenmesi gerekmektedir.
İzleme ve
dinleme cihazlarının üretimi, ithali, bulundurulması, sevkiyle
ilgili olarak İçişleri; Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme; Bilim, Sanayi ve Teknoloji ile Gümrük ve Ticaret Bakanlıklarının,
bu cihazların beyan edilen amaçlara uygun kullanılıp
kullanılmadığıyla ilgili bir denetim mekanizması ya da
duruma göre diğer bazı tedbirlerin yanında ruhsat modeliyle
ilgili tedbir ve önlemleri hayata geçirmeleri gerekmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; haberleşme özgürlüğü ve
özel hayatın gizliliğinin ihlalinde Komisyonumuzun en çok üzerinde
durduğu konu, Ceza Muhakemesi Kanunumuzda Telekomünikasyon Yoluyla
İletişimin Denetlenmesi ile Gizli Soruşturmacı ve Teknik
Araçlarla İzleme başlığı altında yer alan,
135inci ile 140ıncı maddeler arasında yer alan iletişimin
denetlenmesi konusudur. Burada, Komisyonumuzun tespit ettiği çok önemli
eksiklikler vardı yasal düzenlemeler itibarıyla. Bunlar nelerdi?
Yasal düzenlemelerde sınırsız dinlemeye yol açan bir düzenleme
vardı Ceza Muhakemesi Kanunumuzda. Yine, başka bir kişiye ait
isimle başka birisinin telefonunun dinlenmesi sorunu vardı. Örgüt
suçu kapsamına sokularak katalog suçlar içerisinde yer almayan bir suçtan
dolayı dinleme yapılması yoğun şikâyetler
arasındaydı. Yine, soruşturmayla ilgili olmayan bölümlerin imha
edilmemesine yönelik sorunlar vardı. Dinleme kararlarının
kolayca veriliyor olması hep eleştiri konusu yapılmıştı.
Raporumuzda da yer alan bu hususların tamamına
yakınının 21 Şubat 2014 tarih ve 6526 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 10uncu Maddesi Uyarınca Kurulan
Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunla değiştiğini görmek hukuk sistemimiz adına
memnuniyet vericidir. Raporumuz yayımlandıktan sonra, henüz Genel
Kurulda görüşülmeden, raporun Mecliste yasal düzenlemelere
ışık tuttuğunu, rapordan esinlenildiğini, kanun
koyucunun bu yönde düzenlemeler yaptığını görmek memnuniyet
vericidir.
Ceza Muhakemesi
Kanunumuzun 135inci maddesinde yapılan değişiklikle yasal
dinleme kararlarının kolayca alınması ve haberleşme
özgürlüğüyle özel hayatın gizliliğinin ihlaline yol açacak
uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Yeni
düzenlemeye göre Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve
kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere
dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka
suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda,
ağır ceza mahkemesi veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde
cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya
sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit
edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri
değerlendirilebilir." şeklinde düzenleme yapılarak yasal
dinlemelerde somut delil kriteri getirilmiştir.
Yine,
Komisyonumuzun tespit ettiği en önemli husus, başka isimler
altında kişilerin telefonlarının dinlendiğine yönelik
husustur. Bu da çözüldü 6526 sayılı Yasayla. Burada da yine dinleme
talebinde bulunurken hakkında tedbir kararı verilecek hattın
veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa
kullanıcısını gösterir belge veya raporun eklenmesi
zorunluluğu getirilmiş; böylece, uygulamadaki suistimallerin önüne
geçilmesi amaçlanmıştır.
Yine
Komisyonumuzun tespit ettiği en önemli sorun, sınırsız
dinleme kararlarına ilişkindir. Bu sorun da yine 6526
sayılı Yasayla ortadan kaldırılmıştır.
Tedbir kararı en çok üç ay için verilip bir defa daha uzatılarak
altı aya kadar dinleme -eski mevzuatımıza göre-
yapılırken yapılan değişiklikle artık iki ay için
verilebilecek, bir ay daha uzatılabilecek. Geçmişteki altı
aylık dinleme, yeni düzenlemeyle üç aya indirilmiş
bulunmaktadır.
Sınırsız
dinleme kararlarının verildiği örgütlü suçlarda da yine,
yapılan değişiklikle, en fazla üç ay dinleme kararı
verilebilecek ve ek üç aylık süreyle beraber örgütlü suçlarda da altı
ayı geçemeyecek.
Komisyonumuz, iletişimin denetlenmesinde
katalog suçların yeniden değerlendirilmesi ve keyfîliklerin önlenmesi
konusunda da bir tavsiye kararı almıştır. Bu anlamda da
yine 6526 sayılı Yasa bu sorunu da çözmüştür. Önceden örgüt
suçu adı altında katalog suçlarda yer alırken bu suç, örgüt
suçu, katalog suçlardan çıkarılmış; böylece, örgüt
kapsamına alınarak, katalog suçta olmayan suçlarla ilgili
dinlemelerin de önüne geçilmiş bulunmaktadır.
Dinleme ve izleme
kararlarının kolayca alınabilmesi, Komisyonumuzun
-iktidarıyla, muhalefetiyle- hep eleştirdiği bir husus
olmuştur. Bu kararların kolayca alınamamasını, bütün
milletvekillerimiz, Komisyonumuzda üye olan arkadaşlarımız hep
söylemişlerdir; mevzuatımızın bu yönde düzeltilmesi
gerektiğini ifade etmişlerdir. Yine 6526 sayılı Yasa da bu
hususu çözmüştür. Artık, iletişimin dinlenmesi ve
kayda alınmasıyla
ilgili gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla
izleme kararları ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle
alınabilecektir. Bu değişiklik de Komisyonumuzun tavsiye
kararlarına uygun önemli bir düzenleme olarak hukuk sistemimizde yerini
almış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Araştırma Komisyonumuz hukuk ve teknik olmak üzere iki
başlık altında önemli önerilerde bulunmaktadır.
Mevzuatımızda yapılması gereken değişikliklerin
önemli bir bölümü hayata geçmiştir ama yapılması gereken
başka düzenlemeler de vardır. Teknolojinin gelişmesi, bilgisayar
ve akıllı telefonların yaygınlaşması, dinleme ve
izleme cihazlarının yaygınlaşması nedeniyle bu konuda
da gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınmasına yönelik öneriler
raporumuzda yer almıştır. Bunların hayata geçmesi, yasal
mevzuatla, idari yoldan, idari tedbirle hayata geçmesi mümkündür.
İnşallah, bundan sonraki süreç içerisinde komisyon raporumuz bu
yöndeki uygulamalara bir ışık tutacaktır.
Yasa dışı dinlemeler konusunda hepimiz
hassasız. Ancak, son aylarda, yasa dışı dinlemeler
konusunda bu derece hassas olmamıza ve tüm siyasi partilerin önerileriyle
bu konuda Araştırma Komisyonu dahi kurmuş olmamıza
rağmen, bazı siyasilerin bu hususta hassas
olmadıklarını da üzülerek görüyoruz. Yasa dışı
dinleme kayıtlarının ve montaj olduğu iddia edilen ses
kayıtlarının Meclis kürsülerinden sunulması Mecliste bu
hususta komisyon kurulmasını sağlayan ortak irademize
aslında ters bir tutumdur.
Haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın
gizliliğine yönelik ihlallerin önlenmesi ve bu konuda gerekli tedbirlerin
alınması hususunda komisyon raporumuz önemli bir kaynak olarak görev
yapacaktır.
Önerilerimizin hayata geçmesi dileğiyle, Komisyon
çalışmalarına katılan tüm milletvekillerimize, Komisyonda
çalışan uzmanlarımıza, emeği geçen herkese
huzurlarınızda teşekkür ediyor, raporun hayırlı
olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Tunç.
Halkların Demokratik Partisi Grubu
adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Buyurunuz. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyede gizli dinleme,
haberleşme hürriyetinin ihlali, kişilik haklarının ihlali,
özel hayatın ihlali, insan hakları ihlali günlük, sıradan, rutin
bir olaydır. Cumhurbaşkanının, Başbakanın,
Genelkurmay Başkanının, üst yargı mercilerinin, hâkimlerin,
bunların dinlenmesi de günlük, rutin bir meseledir. Çünkü, bu dinlemeleri,
Özel Harp Dairesinden Genelkurmaya, Genelkurmaydan tutun NATO
hiyerarşisine, NATOdan tutun Emniyetimize, Jandarmamıza, oradan
tutun dedektiflik bürolarına, oradan tutun özel güvenlik
şirketlerine, oradan tutun kişilere, mafyaya kadar herkesin herkesi
dinleyebildiği, dinleme özgürlüğünün sınırsız
olduğu bir Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Bu kadar açık
dinlemenin olduğu bir başka ülke örneğine rastlamak mümkün
değil.
Şöyle bir
baktım yani -AK PARTİnin aklında hep 2002 öncesi ve 2002
sonrası diye bir kıyaslama vardır- 2002 öncesi ne
yapılıyordu? Dönemin İstihbarat Dairesi Başkanı,
Emniyet Genel Müdürlüğünde telekulak skandalıyla ilgili 3 Haziran
1999da ifade veriyordu. Süleyman Demirel, sorgu tarihi 21 Ağustos 1998.
Bülent Ecevitin ev telefonu üzerinden sorgu tarihi
Başbakanlık Özel
Kalem, Yargıtay, Dışişleri, Tuğrul Türkeşten
tutun DYP Genel Merkezine, MHPye, CHPye, MGK Genel Sekreterliğine kadar
Bu, 2002 öncesi, sizin döneminizden önceki dönemin dinlemeleri.
Sizin döneminizde,
teknik daha çok gelişti, dinleme cihazları gelişti. Artık,
küçük bir düğme, bir kalem, bir anahtarlık; her şey bir dinleme
cihazına, bir kayıt cihazına, bir görüntü alma cihazına
dönüştü. Şimdi, bütün bu gelişmelere
baktığımız zaman, Orta Doğuda stratejik bir konumda
olan Türkiyenin güvenlik ve istihbarat zaafının
korkunç açıklarından
Ajanlar cirit atarak, yuvalanarak her alanda,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde, MİTin içinde, Emniyetin içinde,
Dışişlerinin içinde cirit atıyorlar, kadrolu gibi
çalışıyorlar. Yani o kadar rahat ki anlık görüntülerle,
e-maille, anlık İnternet erişimleriyle bunu yapıyorlar.
Bunların bir kısmı özel yetiştirilmiş; bir
kısmı silah alım satım trafiğinde, bir kısmı
enerji ve güvenlikle ilgili yatırım alanlarında; bir
kısmı bazı ülkelerde karışıklık yaratmak,
provokasyon yapmak, siyasi istikrarsızlığı sağlama
çabası içinde. Hepsi medyayı dinliyor, gözlüyor; medya da herkesi bu
kanalların üzerinden dinliyor, gözlüyor, haber yapıyor; haberi
alıyor, haber ondan sonra da ertesi gün basına servis ediliyor.
Şimdi,
bakın, siber güvenlik bir kenara, manuel güvenlik dahi
sağlanamamış bir sistemden bahsediyoruz. Çünkü dinleme,
şantaj, kaset
Allah aşkına, bana Hükûmet çıkıp Ya,
gizli telefon dinleyen filan kişiyi yakaladık, hakkında şu
işlemi yaptık, ceza aldı. diye bir kişi gösterebilir mi?
En son Başbakanın böcekleriyle ilgili bir yakalama var, 5 kişi.
Bu yakalama
Mahkeme ne diyecek, bilmiyoruz.
Şimdi
soruyorum
Bu ülkede herkes dinleniyorum, herkes izleniyorum
kaygısını taşıyor. Herkes evimde, büromda kayıt
cihazları var; elektrik fişlerinden avizelere, avizelerden
kalemliklere, kalemliklerden bardaklıklara, hepsinde
Bu aksesuarlar
hayatın her alanında var ve geliyor gizli dinleme, gizli takip, gizli
delil, gizli soruşturma, gizli istihbarat, gizli emir; yok devlet
sırrı, yok gizlilik kaydı; yok MİT, yok özel yetkili
savcı, özel yetkili mahkeme
Bu ülkede herkes düşman ilan edildi,
herkes özel yetkili mahkemelerde, acımasızca cezaevlerinde uzun
yıllar tutuldu arkadaşlar. Belediye başkanlarımız,
milletvekillerimiz, siyasi parti temsilcilerimiz hâlâ içerideler. Ergenekon,
Balyoz, şike davası Anayasa Mahkemesinden döndü diye bu çarkın
düzeldiğini hiç kimse sanmasın. Bu çark aynen işliyor çünkü
korunuyor bunu yapanlar, yapanlar tek tek biliniyor ve korunuyor.
İşte, bu koruma en sonunda Hükûmete dönmüştür. İster
paralel deyin, ister derin deyin, ister resmî güçleri uhdesinde
barındıran çeteler deyin, 17 Aralıkta Hükûmetin yakasına
yapışmıştır, bakanlarını,
çocuklarını, Başbakanın çocuklarını dinleme
kayıtlarına
Bu kayıtları da fotoğraflarıyla,
teknik takibiyle basına servis edecek noktaya kadar gelmiştir.
Peki,
Başbakana bunu yapanlardan, bakanlara bunu yapanlardan, bakanları
sorumlu tutup istifasını sağlayanlardan, bunlardan tutuklanan
var mı? Birkaç savcının görev yeri değişti, birkaç
emniyet müdürünün görev yeri değişti, bunlara paralel denildi.
Başbakan çıktı, bir düşman yarattı. Türkiye'de
âdettendir, herkes bir düşman yaratır. Ya dış mihraklar
der, ya bölücülük der, ya irtica der, ya laiklik der, ya bilmem ne der
bir düşman yaratır; sonra kendi yetmez kendine, bir de paralel bir
düşman yaratmaya başlar. Hukuk devletlerinde hukuku, yasayı
çiğnemiş birisi varsa onun evrakını tutar savcılar,
yargının önüne çıkarır. Hükûmetlerin görevi de budur.
Eğer bir hükûmetin emrinde 2 milyon silahlı güç varsa, bunun 550
bini, 80 bin korucuyu da kattığınız zaman 630 bini
kolluksa, silahlı kolluk, polis, jandarma, korucu, sahil güvenlik ve 600
binlik bir ordu Türk Silahlı Kuvvetleriyse, elinizin altında TİB
Başkanlığı varsa, elinizin altında BTK varsa, elinizin
altında GES Komutanlığı varsa, elinizin altında
MİT varsa kim yapıyor bu dinlemeleri teker teker
çıkarırsınız ortaya arkadaşlarım.
Ben size şunu açık
söylüyorum: Bu Araştırma Komisyonunun bir üyesi olarak -ilk
geldiğim gün verdiğim araştırma önergelerinden biridir-
şunu Komisyonda arkadaşlarıma açık açık ifade ettim: Bu
dinlemeyi yapanların, kaydı yapanların, hukuku
çiğneyenlerin, birilerinin hesabına çalışanların yüzde
80i kamu görevlisidir. Bu söylediklerimizin hepsi teker teker doğru
çıktı. Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığında
bütün başkanlar ve ekibi defalarca değiştirildi arkadaşlarım.
Yine, İncekte TİBin binasını bilirsiniz, İncekteki
TİBin binasından kabloların başka merkezlere
aktarıldığı, başka merkezlerin TİBin bütün
bilgilerini kontrol ettiği, dinlediği, depoladığı,
sildirdiği basına ve kamuoyuna yansıdı, Başbakan bunun
izahatını yaptı. Şimdi, sizin emrinizdeki kamu görevlisi bu
dinlemeyi yapıyorsa, kayıt tutuyorsa, yayıyorsa sizin ne
yapmanız gerekir? Yasal düzenleme yeridir Meclis. Burası keyif,
şikâyet mercisi değil arkadaşlar.
Biz ne yaptık? Geldik, bu Meclise
20 maddelik kanun teklifi verdik arkadaşlar. Bu 20 madde bilişimle
ilgili, İnternetle ilgili, gizli dinlemeyle ilgili, bunu yayanlarla
ilgili, suç işleyenlerle ilgili; bunların caydırıcı
olarak cezalarının düzenlenmesini teklif ettik. Kabul edildi bu.
Hükûmet Hazır bir çalışma, bu arada da bunlar oluyor. dedi ve
kabul etti ama yetmedi. Bir şey söyledik, bu olayı kökten
çözmediğimiz zaman, eğer piyasada ekmek peynir gibi
satılıyorsa dinleme cihazları -lazerle dinlemelerden tut her
türlü böceğe kadar- bunu denetleyemiyorsak, GSM şirketleri çok
rahatlıkla yabancı güçlerin emrine girip dinlemeleri açabiliyorsa;
Türkiyede İnternet, TTNET, TELEKOM
üzerinden özelleştirilip yabancıları çektiğiniz bu alanda
istediği bilgileri alıp kişisel verileri
dağıtabiliyorsa dinlenirsiniz dedik. Sizi dinlerler, sizi izlerler,
sizi ketenpereye getirirler, sizi rezil ederler, size her şeyi yaparlar
dedik. O zaman bu ülkede hukukun işlemesi lazım. Birilerinin
anlaması lazım, milletin mahremine girip, onun kasetlerini çekip,
siyaseten şantaj olarak kullanmak ahlak çöküntüsüdür arkadaşlar
rezilce bir davranıştır, çukurca bir davranıştır,
kötü bir davranıştır. Bunu mahkûm etmeden hiçbir yere
gidemezsiniz.
Şimdi, bu
gizli dinlemenin her alana bu kadar yayıldığı ülkemizde ne
cihazların hukuku var ne dinleyenlerin hukuku var ne de dinleyenleri de dinleten bir hukuk var
arkadaşlar.
Size burada, bu
raporun içinde verdiğim öneriler var. Bu önerilere, bu raporda her
milletvekili arkadaşımın özenle bakmasını istiyorum.
Burada idari dinleme olayıyla ilgili, idari dinlemelere son verin,
denetleyin dedim; sadece müfettiş, idare değil, bu dinlemeleri
bizatihi gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Meclis
yapmalıdır.
Meclis, İç
Tüzük değişikliği konusunda o aralar çalışma
yapıyordu, gittiğimiz ülkelerde bunun örneği vardı.
Nasıl ki MİTin, istihbaratın denetlemesiyle ilgili bir Komisyon
kurduk burada... Onu da sordum, o Komisyona AK PARTİ hâlâ üye
vermemiş.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Verildi, verildi.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Bugün verdiniz mi? Aklınıza gelmiş hele şükür.
Yani bu MİT Komisyonu sizin teklifiniz olarak geldi.
Bakın, arkadaşlar, şu
Hükûmete o kadar beleş akıl veriyoruz ki verdiğimiz fikirleri,
beleş aklın hiçbirini kullanmasını bilmiyor. Dedik İç
Tüzükte bir Meclis denetimi yapalım, bir komisyon kuralım -bunu
Londrada gördük parlamentoda, Washingtonda gördük, Pariste gördük- İç
Tüzükte Mecliste her parti grubundan 2şer milletvekilinin
oluşturacağı bu gizli dinlemeleri denetleyen bir komisyon olsun
Meclis adına. Yani, bu, herkesin hayatına girdi, tehlikeli bir durum,
bunun hukukunu oluşturalım. Nasıl yapalım? Bu önleyici,
istihbari olan konularda zaten MİTin özel kanunları var -MİTin
sırdı, devletin gizliliğiydi, bilmem neydi kaydı
altında, ayrı bir konu- ama Emniyetin, Jandarmanın, TİBin,
BTKnın yaptığı dinlemeler, adli dinlemeler, yargı
kararları hukuka uygun mu, değil mi, bu Meclis denetlesin ve buna
uymayanlar hakkında gereği yapılmak üzere işlem
yapılsın. Biz İnsan Hakları Kurumunu niye kurduk bu
Mecliste? Ombudsmanlık kurumunu niye kurduk? İdarenin
işlemlerine karşı mağdur olan vatandaşı korumak için
kurmadık mı?
Şimdi, bu önleyici dinlemeler
gizli dinlemelerin yüzde 70ini oluşturuyor arkadaşlar. Yani,
uzatmalı çavuş bile istediği yerde sizi dinleyebilir, bekçi
düzeyine inmiş; poliste bekçi düzeyine, Jandarmada uzatmalı çavuş
düzeyine kadar dinleme, kayıt olayı inmiş durumda. Bunun
pervasızlığını artık siz takdir edin.
Düşünün ki bunun denetimi yok ve amirleriyle ilgili dinleme
yapıyorlar. Gıcıklık olsun yani bazen anlaşamayabilir
insanlar.
Bu adli
dinlemelerde, yine, söyledik, hâkimler, mahkeme incelemiyor. Ne demek katalog
suç? Varsa ciddi delil dinlersin, dinlediğin insanların
kayıtlarını yaymazsın. Dinleme yaparsın, bunun
şüphe karineleri olur, koyarsın ama bizde öyle mahkemeler var ki
koskoca başkentte 8 tane ilçede üç ay boyunca dinleme kararları
verdiler. Patagonya mı burası? Herhangi bir diktatörlükte,
dünyanın hiçbir yerinde böyle bir karar verilemez. Medya
mensuplarını kod adlarıyla dinlediler. Mahkeme hâkimleri -ben
gözümle görmesem inanmazdım- kendi telefonunun altına dinleme
kararı vermiş. Niye? Efendim, örgütlü suçla mücadele, terörle
mücadele... Ee, buna karşı çıkabilir mi? Telefonlar da üstte
sıralı. Maşallah, paket paket 100 tane, 200 tane telefon
yazıyorlar? Niye dinliyorsunuz? Bunlar tehlikeli. Kardeşim, bu
kadar tehlikeli de Suriye savaşından bu yana üç yıldır
senin sınırların kevgire çevrildi; bir taraftan El Nusra
giriyor, bir taraftan IŞİD giriyor, bir taraftan El Kaide giriyor,
bir taraftan herkes giriyor. Bu ülkede sen neyi, nasıl gördün,
denetledin, izleyebildin? diye sormazlar mı? Bunu izleyen, denetleyen bir
Parlamentodan söz edebilir misiniz? Edemezsiniz arkadaşlar çünkü
izlemenize, denetlemenize gerek yok. VIP salonlarında ara sıra
şöyle bir etrafınıza bakın, o unsurlarla
karşılaşırsınız.
Şimdi,
arkadaşlar, çok ciddi konular var önerilerimizin içinde. Dünyanın
hiçbir yerinde milletvekilleri dinlenmez ama Türkiyede dinlenir. Bakan
çıkar bu kürsüde de Dinledim. der, ona bir şey olmaz.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Dünya 1incisi olmak güzel bir şey.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yani Suç işledim. diyor, savcısı harekete
geçmiyor. Biz burada iki kelime dediğimiz an savcıların hepsi
bizim için mesai yapıyor. Ne iştir, anlamadık.
Bakın,
avukatların, müdafilerin sır saklama yükümlülükleri var, ülkelerde
bunların dinlenmesi şarta bağlıdır. Ama, sadece ofis
telefonu hariç, üzerindeki cep telefonu, ev telefonu, hepsi dinlenebiliyor.
Bazı meslekler vardır meslek sırrı gerektiren. Doktorun da
meslek sırrı var, mali müşavirin de var, avukatın da var.
Bunların belli bir kontrolden sonra dinlenmesi gerekir. Bunların
hiçbirisi bizim hukukumuzda yok, bunu getirelim dedik. Komisyon üyesi AK
PARTİli avukatlara söyledim. Sayın Başer kendisi burada,
kendisi dinleme mağdurudur, Araştırma Komisyonu divanında
görev yaptı. Kardeşim, terzi söküğünü diker önce değil mi?
Yani şimdi soruyorum size: Size bu kadar beleşten öneri verdik
muhalefet olarak, şunu yapın dedik, yapmadınız; 17
Aralığa takıldınız. Size dedik bunu yapın,
yapmadınız; 25 Aralığa takıldınız. Size
dedik bunu yapın, yapmadınız; Başbakanın
etrafında böcekler dolaşıyor. Yahu bir şey değil, biz
de canlı böcekler dolaşıyor artık, canlı canlı.
Vallahi, billahi bu elektrik, bu priz miriz böceklerinden başka canlı
böcekler dolaşıyor, üstleri ötüyor, her tarafları ötüyor, kimisi
ağustos böceği gibi.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Karafatma.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Yani onun tarihte milat öncesine ilişkin bir
kutsallığından da bahsederler Mısır tarihinde.
Bilmiyorum, bilen var mıdır, onu iktidar bizden iyi bilir.
Şimdi,
İç Tüzük Uzlaşma Komisyonunda böyle bir denetim komisyonunun
kurulması konusunda 4 parti anlaştık ama bunu kuramıyoruz.
Peki, bilgilerin savelenmesi, korunması, keyfiyetin önlenmesi,
iletişimin denetlenmesi için yasal düzenleme... Kaç tane yasal düzenleme
getirildi buraya? Yok. MİT ile ilişkilerde MİT Komisyonu
kuruldu, akıl verme komisyonuna çevrildi, bizdeki Meclis MİT
Komisyonu akıl verme komisyonu, denetleme komisyonu olmayacak.
Barış ve
çözüm sürecinde arkadaşlar, bu dinleme olayı çok çok önemlidir.
Eğer barış ve çözüm süreçlerinde provokasyona maruz kalmak
istemiyorsanız bu çözüm süreçlerinde birilerinin birilerini denetleyerek,
dinleyerek, birbirinin karşısına getirerek birtakım
provokasyonlar tezgâhlanmasını önlemek istiyorsanız bu
alanı kontrol edeceksiniz, bu alanda hangi ajanların cirit
attığını bileceksiniz. Ve Hükûmetin öncelikle bunu bilip
önlem alması gerekiyor. Biz bütün partiler olarak buna hazırız,
raporu yazdık, fikrimizi verdik, önerimizi yaptık, gerisi Hükûmetin
yapması gereken şeylerdir.
Teşekkür
ederim. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.
On dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.54
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
18.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109uncu Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
489 sıra sayılı Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmelere
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz
sırası Komisyonda.
Komisyon
Başkanı Yozgat Milletvekili Yusuf Başer konuşacaktır.
Buyurunuz efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(10/74, 471, 472,
473, 474, 475) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU
BAŞKANI YUSUF BAŞER (Yozgat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu üzerinde Komisyon adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Haberleşme
özgürlüğü, özel hayatın gizliliği ve korunması hakkı,
Anayasamızın 20, 21, 22nci maddeleri ile Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinde, İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesinde ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmede güvence altına alınan, kişiye sıkı
sıkıya bağlı, dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel
insani haklardan birisidir.
Temel hak ve
özürlüklerden olan haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın
gizliliğine Anayasamızın 13üncü ve 22nci maddeleri ile Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 8inci maddesi uyarınca, millî
güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık
ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması nedenlerinden biri veya birkaçına
bağlı olarak ve ancak kanunla ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine ve ölçülülük ilkelerine uyulmak şartıyla müdahalesi söz
konusu olabilmektedir.
Haberleşme
özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi sorununun
çözümü amacıyla alınması gerekli yasal, idari ve diğer
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin
vermiş olduğu altı önerge Genel Kurulun 22 Ocak 2013 tarihli
oturumunda birleştirilerek görüşülmüş, haberleşme
özgürlüğüne ve özel hayatın gizliliğine yönelik ihlallerin
tespiti ve önlenmesine ilişkin tedbirlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırma komisyonu kurulmuştur. Komisyonumuz 12
Şubat 2013 tarihinde çalışmalarına başlamış,
dört ay süreyle çalışmalarını gerçekleştirmiş ve
12 Haziran 2013 tarihinde raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunmuştur. Komisyonumuz dört aylık çalışma süresi
içerisinde, çalışmaların etkin ve verimli olması amacıyla
hukuk ve teknik alt komisyon kurmuş; 13 komisyon toplantısı, 8
hukuk alt komisyon toplantısı, 4 teknik alt komisyon
toplantısı olmak üzere toplam 25 toplantı
yapmıştır. Komisyon olarak yerinde incelemelerde bulunmak
amacıyla 10 çalışma ziyaretinde bulunulmuştur.
Komisyonumuz dört
aylık çalışma süresi içerisinde konuyla ilgili tüm
paydaşların görüşlerini almış, Adalet
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı,
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, Türkiye
Barolar Birliği, Gazi ve Bilkent Üniversiteleriyle TÜBİTAK
kurumlarından konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler
almıştır. TÜRKSAT, TÜRK TELEKOM, Avea, Turkcell, Vodafone gibi
şirketlerin sunumlarını dinlemiş ve bu kurum ve
şirketlerin merkezlerinde inceleme ve araştırmalarda
bulunmuştur.
Yasa
dışı dinlemelerde kullanılan ve kamuoyunda böcek diye
tabir edilen cihazların yurt dışından ithaline dair
uygulamalara ve alınması gereken önlemlere ilişkin Ekonomi
Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığından
bilgiler alınmıştır. Yürütülen çalışmalar
sırasında, kişilerin arasındaki haberleşme
içeriklerinin hukuka aykırı bir biçimde tespit edilmesi, dinlenmesi,
kayda alınması, kişilerin gizli yaşam alanlarına
girerek veya başka suretle başkaları tarafından görülmesi
mümkün olmayan özel yaşam olayının görüntülü veya sesli olarak
saptanması ve kaydedilmesi, kimi zaman bunların medya
ortamlarında yayınlanması gibi suç teşkil eden
faaliyetlerin nasıl ve hangi araçlar kullanılarak
yapıldığının, araçların nasıl temin
edildiğinin; bu araçların imali, ithali ve bulundurulması
konusunda yasal bir kısıtlama bulunup
bulunmadığının ve yaşanan sorunların çözümü
amacıyla alınması gerekli yasal, idari, istihbari ve diğer
önlemlerin neler olabileceğinin tespiti amaçlanmıştır.
Komisyonumuz
haberleşme özgürlüğüne ve özel hayatın gizliliğine yönelik
ihlallerin son derece önemli bir sorun olduğu bilinciyle
çalışmıştır. Haberleşme özgürlüğü ve özel
hayatın gizliliğinin en temel kişisel haklar olduğunu ve bu
haklara yönelik ihlallerin kesin olarak önlenmesi gerektiği
çalışmalarımızın her aşamasında özellikle
vurgulanmıştır.
Komisyonun
yapmış olduğu çalışmalarda, kamuoyunda meydana gelen
Dinleniyor muyuz? endişelerinin hem mevzuatımızda var olan
bazı eksikliklerden hem de uygulamada ortaya çıkan sorunlardan
kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
Bilinmelidir ki hukuk devleti olmanın başlıca yolu temel hak ve
hürriyetleri güvence altına alabilmekten geçmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
Komisyon çalışmaları sonucunda hukuki ve teknik öneriler
olmak üzere iki ayrı başlık altında sıralanan somut
öneriler ortaya konulmuştur. Hukuk komisyonu olarak 28, teknik olarak da
24 ayrı teklif ve önerilerimizi sunmuş bulunuyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşmacı
arkadaşlardan birisi bu Komisyon Raporunun çöpe atılması
gerektiği hususunda bir görüşte bulundu. Ben de Komisyon Raporumuzun
273üncü sayfasında yine muhalefet milletvekillerinin ve o sözü söyleyen
milletvekillerinin raporla ilgili görüşlerinden bir iki satır okumak
istiyorum: Komisyon Raporunda 28 hukuksal düzenleme önerisi
bulunmaktadır. Bunların büyük bölümü Komisyonumuzun kuruluş
aşamasından itibaren üzerinde fikir birliği oluşan, dünyanın başka ülkelerinde de
örnekleri bilinen önerilerdir. Bu düzenlemelerin tümü özgürlükleri
geliştiren ve hakları sağlam güvencelere kavuşturan bir
anlayışla yapıldığı takdirde
yanındayız, aksi takdirde karşısındayız. diyor
ve bu hususu aziz milletimizin ve saygıdeğer milletvekillerinin
görüşlerine, takdirlerine sunuyorum değerli milletvekilleri.
Evet,
önerilerimizin bazılarını benden önce konuşma yapan
değerli milletvekili arkadaşlarım söyledi, tekrara kaçmamak
kaydı şartıyla onların söylememiş olduğu
hususlarda görüşlerimi serdetmek istiyorum.
Ceza Muhakemesi
Kanununun 134 ile 140ıncı maddeleri arasında düzenlenen ceza
usul hukukuyla ilgili tüm işlemlere dair kararların ihdas olunacak
özel yetkili hâkimliklerce verilmesi ve izlenmesi için yasal düzenlemeye
ihtiyaç bulunmaktadır.
Kamuoyunda mevcut
yasa dışı dinlemeyle ilgili kaygı ve korkunun yoğunluk
düzeyi düzeltildiğinde CMKnın 134 ile 140ıncı maddeleri
arasında düzenlenen, bilgisayarlarda yapılacak arama, el koyma,
telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi,
kararların yerine getirilmesi, iletişimin içeriklerinin yok edilmesi,
tesadüfen elde edilen deliller, gizli soruşturmacı ve teknik
araçlarla izleme işlemleriyle ilgili görev yapacak olan, konusunda uzman,
müstakil ve müstemir yetkili özel hâkimliklerin kurulması gereklidir.
diye düşünmüşüz.
Kurulacak
mahkemelerin personelinin de titizlikle ve bu konuda uzman kişilerden
seçilmesi ve tüm ceza usul hukuku işlemlerinin, konusunda uzman olan
hâkimlerce gerçekleştirilmesi, bu hâkimlerin ise denetimiyle ilgili özel
prosedürün öngörülmesi artık zorunluluk olarak görülmelidir.
CMK 135inci
maddesine göre, kaybolan, öldüğünden şüphe edilen ya da suç
neticesinde özgürlüğünden mahrum bırakıldığı
değerlendirilen kişilerin sinyal bilgilerinin
değerlendirilebileceğine dair hüküm konulmalıdır.
demişiz.
Yine, özel
hayatın gizliliğini ihlal edebilecek bilgilerin adli soruşturma
ve kovuşturma dosyalarında yer almasının
kısıtlanmasıyla ilgili idari ve yasal tedbirler
alınmalıdır.
CMK 138inci
maddesinde, tesadüfen delil elde edildiğinde durumu derhâl cumhuriyet savcılığına
bildirme ve delilin bizzat cumhuriyet savcısınca muhafaza altına
alınması yükümlülüğü getirilmelidir. Alenileşen
yargılama sırasında taraflar, delil olan kayıtlar yanında
tarafların mahrem bilgilerini de öğrenebildikleri için bunun önüne
geçilebilmesi amacıyla savcının iddiasını
dayandırdığı deliller haricinde kalan bilgilerin dosyadan
behemehâl çıkarılması gerekmektedir.
Ülkemizde
özellikle uygulamada telefonu fiilen kullanan kişi ile hat sahibi olan
kişi farklı olduğunda iletişimin denetlenmesiyle ilgili tüm
işlemlerde işlem sonrası yapılacak geri bildirimlerin hem
fiilen dinlenen şahsa hem de hat sahibine yapılması hususunda
tedbir alınmalıdır.
İnternet
üzerinden yapılan iletişim gittikçe zamanımızda
yaygınlaşmakta ve her geçen gün yeni iletişim biçimleri ortaya
çıkmakta. İnternete giren kişi, arkasında
kişiliği hakkında çok zengin ve detaylı bilgiler
bırakmakta. İnternet üzerinden yapılan iletişimin
denetlenmesi bakımından ayrıntılı düzenlemelerin
yapılması, denetimin esas ve usulleriyle ilgili
sınırların belirlenmesi ve özel hayatın gizliliğinin
korunmasına yönelik olarak ilave düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir.
CMKnın
135inci maddesinde iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kaydedilmesinden söz
edildiği hâlde okunmasından söz edilmemektedir. Oysa SMS veya
elektronik postayla yapılan iletişim okunabilir, kaydedilmeden de
okunabilir, görülebilir veya izlenebilir. O nedenle, iletişim
ortamına girilmesi, iletişimin okunması, izlenmesi veya herhangi
bir şekilde elde edilmesi de telekomünikasyon yoluyla yapılan
iletişimin denetimi kapsamı altında düzenlenmelidir.
CMKnın
137nci maddesinde yer alan iletişimin tespitine dair kayıtların
imhasına dair hükümlerin, beraat veya mahkûmiyet durumlarında
nasıl davranılacağına ilişkin olarak detaylı bir
düzenlenme yapılmalıdır.
Mevzuatımızda
soruşturma ve kovuşturma organlarının dinleme tedbirinin
uygulanması suretiyle elde etmiş olduğu delillerin, diğer
soruşturma ve kovuşturma organlarının dinleme tedbirinin
paylaşılmasının esas ve usullerine ilişkin
düzenlemeler yapılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine raporumuzun belki de en önemli maddelerinden, çözüm önerilerinden birisini
sizlerle paylaşmak istiyorum. Türk Ceza Kanununun özel hayata ve
hayatın gizli alanına karşı işlenen suçlara verilmesi
gereken cezalarla ilgili olarak cezaların artırılması
yoluna gidilebileceği gibi seçenek yaptırımlar olan erteleme ve
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını
veya paraya çevirme tedbirinin uygulanmamasını ya da bu konuda
kısıtlayıcı ek, ilave tedbirlerin alınması
gerektiğini düşünüyoruz.
Özellikle
iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulamasında soruşturma ve
kovuşturma aşamasında görev alan kişilerin bu suçu
işlemesi hâlinde cezalarında artırım yapılması ve
fiillerin caydırıcılığı hususunda daha etkin
olacağını düşünüyoruz.
Telekomünikasyon
yoluyla yapılan iletişimin denetimiyle ilgili talepte bulunan, karar
veren ve verilen kararları uygulayan ve tüm sıralanan safahatta rol
üstlenen görevlilerin periyodik olarak eğitilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yurt
dışında bulunan içerik ve yer sağlayıcıların
Türkiyede temsilcilik ve irtibat bürolarının oluşturulması
behemehâl sağlanmalıdır.
6532
sayılı Kanunla hukuka aykırı ifşa edilmiş olan
haberleşme içeriklerinin basın yayın yoluyla
yayımlanması hâlinde faillerin TCK 132, 133, 134üncü maddelerine
göre ceza verilmesi imkânı sağlanmıştır. Ancak bu
düzenleme, yurt dışı kaynaklı sitelerin bu tarz
suçları işlemesi konusunda caydırıcı
olamamaktadır. Cezalandırma yoluna gidilmesi uzun zaman almakta ve bazı
durumlarda yurt dışında bu fiillerin suç olmaması nedeniyle
ceza verilmemektedir. Bununla birlikte, bu tarz yayınların sadece suç
unsuru içeren içeriklerine erişimin engellenmesi de teknik olarak mümkün
değildir. TİB tarafından sitenin tamamına yurt içinden
erişiminin engellenmesi ise kamuoyunda abartılı olarak
bulunmaktadır.
Bunun önüne
geçilmesi amacıyla, özellikle yurt dışı kaynaklı Facebook ve Twitter gibi sosyal
paylaşım sitelerinin, YouTube gibi video paylaşım
sitesinin ve Google gibi arama motoru hizmeti sunan firmaların ülkemizde
sunucuları bulunmadığından Türkiyedeki faaliyetleri
nedeniyle IP adresinin paylaşımı ve kişilik
haklarının korunmasını teminen içeriğin çıkarılması
gibi konularda iş birliğinin sağlanması, bunların
Türkiyede temsilcilik ve irtibat bürolarının oluşturulması
ve bu amaçla uluslararası girişimlerde bulunulması
gerekmektedir.
Sonuç olarak, bu
firmaların ülkemizde yetkili temsilcilik kurmaları, hukuka
aykırı içeriklerin kısa sürede kaldırılabilmesine
imkân sağlayacak, aynı zamanda da vergi kayıplarının
önüne geçilmek suretiyle ülkemize ekonomik olarak da bir katkı
sağlayacaktır.
Suçla mücadelede
suç işlemeye yönelik motivasyonu etkili biçimde azaltacak izleme
merkezleri bulunmaktadır. Özellikle Kent Güvenlik Yönetim Sistemi ve
MOBESE gibi, yine aynı şekilde konutlarda ve iş yerlerinde
ve AVMlerde bulunan kameralarla ilgili yasal altyapının olması
gerekmektedir.
Dünyada siber
güvenliği tehdit altında bulunan 10 ülke içinde bulunmamız
sebebiyle özellikle siber güvenlik uygulama eylem planının
hazırlanması, bir yandan da siber güvenlikle ilgili yasal
düzenlemelerin bitirilmek suretiyle devlete ait verilerin tek bir veri merkezi
tarafından yapılması gerekmektedir.
Kritik altyapılara yönelik
saldırıların birçoğunu engellemek için millî bir antivirüs
programı geliştirilmesi, yüklenmesi ve bununla ilgili düzenli bir
şekilde güncellenmesiyle giderilebileceğini düşünüyoruz.
Uluslararası çevrelerde kabul görmüş kabiliyette bir millî antivirüs
ve güvenlik duvarı yazılımının gerçekleştirilmesi
gerekmektedir.
Telekomünikasyon şirketlerinin
altyapılarının millîleştirilmesi doğrultusunda
teşvikler verilmek suretiyle millî telekom sektörü oluşturulmalı
ve bu alanda dışa bağımlılık azaltılmalıdır.
Bu önerilerin
hayata geçirilmesinin, ülkemizde yaşanan haberleşme özgürlüğüne
ve özel hayatın gizliliğine yönelik ihlallerin önlenmesi
noktasında hayati önem arz ettiğine inanıyoruz.
Komisyonumuzun
oluşmasında ve raporumuzun hazırlanmasında görev alan,
başta Komisyon üyelerimiz olmak üzere, uzmanlarımıza ve
emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Komisyon olarak önerilerimizin bir
kısmının AK PARTİ Hükûmetimiz tarafından hayata
geçirildiğini görmekten memnuniyet duyduğumuzu belirtiyor, önerilerimizin
tamamı hayata geçtiğinde ise ülkemizin hukuk devleti olgusunun ve
ileri demokrasisinin daha da
güçleneceğine inanıyor,
Komisyon raporumuzun hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Başer.
Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 489 sıra
sayılı Haberleşme Özgürlüğüne Ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti Ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerine Hükûmet adına söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle,
konuşmamın başında, bu raporun hazırlanmasında
emeği geçen başta Komisyon Başkanı Yozgat Milletvekilimiz
Yusuf Başer olmak üzere bütün Komisyon üyesi milletvekili
arkadaşlarıma, Komisyonun hazırlık sürecinde emek veren
bütün uzmanlarımıza, Komisyonun çalışma sürecinde
Komisyonumuza katkı sağlayan bütün sivil toplum örgütlerine ve
şahıslara, parti gruplarımıza ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Sözlerimin
başında, özellikle Komisyon Raporunun tümüyle Hükûmetimiz
tarafından dikkate alınmakta olduğunu, bundan sonra da büyük bir
titizlikle dikkate alınacağını ifade ediyorum. Burada
yapılan tüm önerilerin tek tek ele alınmakta olduğunu ve ele
alınacağını bir kez daha ifade ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütün demokrasilerde özgürlük-güvenlik dengesi çok
tartışmalı bir dengedir. Pek çok ülkede Özgürlük mü
ağır basmalı, güvenlik mi ağır basmalı?
tartışması çok uzun yıllardır yapılmaktadır.
Özellikle ülkemiz açısından, 19uncu yüzyılın ikinci
yarısı ve 20nci yüzyılın başında çok büyük
toprak kaybı yaşayan ülkemizde devleti bekası ülkenin en önemli
önceliği hâline gelmiştir ve kurulan genç cumhuriyetimizde devletin
bekası, devletin devamı birinci öncelik olarak görülmüştür. O
dönemdeki özgürlük tartışmalarını da dikkate alırsak
özellikle tek parti dönemimizde güvenlik-özgürlük dengesinde güvenlik yönünde
daha ağır basan bir yapıyı biliyoruz. Fakat daha sonra
Türkiyenin demokrasiye geçmesi, çok partili hayata geçmesiyle birlikte, sivil
iktidarların özgürlükten yana ağır basan pek çok adım
atmaya cesaret ettiklerini, bu konuda pek önemli çalışmalar
yaptıklarını da biliyoruz. Ancak, askerî dönemler, ihtilaller ve
ihtilal sonrası dönemler ve askerî vesayet dönemlerinde özellikle
özgürlüğün bir kenara bırakıldığı, işte,
güvenliğin çok daha ön planda tutulduğu, güvenlik için kişisel
özgürlüklerin kısıtlanabileceği, bireysel hakların
kısıtlanabileceği anlayışının hâkim
olduğu dönemleri de yaşadık. Burada şu hükûmet veya bu
hükûmet, bu ayrışmaya hiçbir zaman girmek istemiyorum. Ancak, AK
PARTİyi kurarken, AK PARTİ iki temel hedefi önüne koydu. Bunlardan
birisi özgür Türkiye, ikincisi zengin Türkiye. Adalet ve Kalkınma
Partisinin aslında en özet ifadesi budur. Ve AK PARTİ 3 Kasım
2002 seçimleriyle birlikte iktidara geldiği günden bugüne kadar
Türkiyenin bir taraftan kalkınmasını, gelişmesini,
büyümesini sürdürürken diğer taraftan da daha özgür ve daha müreffeh bir
ülke olması için gece gündüz çalıştı.
Doğrusu
şunu ifade etmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Özellikle özgürlükler
alanında Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, Hükûmetimizin de bu yöndeki
iradesiyle birlikte hareket edip pek çok özgürlük alanını
genişleten kanunları Meclisimizde yasalaştırmasında
iktidar-muhalefet birlikte çalışmasının da bu noktada
önemli bir işlev gördüğünü özellikle hatırlatmak istiyorum.
Belki bunun en güzel iki örneğini vermek gerekirse değerli
arkadaşlar, 1999 seçimlerinden sonra, bir başörtülü milletvekili
arkadaşımızın Meclise girdiğinde yaşanan tabloyla
geçen yılın ekim ayında birkaç başörtülü milletvekili
arkadaşımızın Meclise girdiğinde yaşanan
tablodaki fark, aslında hem demokrasimizin olgunluğunu hem de
Türkiyede özgürlüklerin geldiği noktayı çok güzel ifade ediyor.
Bundan gurur duymalıyız, hep birlikte gurur duymalıyız.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Ne ilgisi var Sayın Bakan, ne ilgisi var şimdi bunun,
bununla ne ilgisi var?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) İzlenmedik, girilmedik yer kalmadı.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla)
Bunun başarısını da sadece AK PARTİ olarak biz
devşirmek şeyinde değiliz. Meclisimizin tüm milletvekillerine bu
konuda teşekkür ediyoruz.
Veya bundan on iki
yıl önce eğer Türkiyede Kürtçe yayın yapılacak. denseydi
herhâlde kimse inanmazdı ama bugün artık Türkiyede devletin
kanalından Kürtçe yayın yapılabiliyor ve artık bu,
toplumumuzun tüm kesimleri tarafından çok büyük oranda benimsendi.
Değerli
arkadaşlarım, buraya kadar verilen mücadele gerçekten önlemli bir
mücadele.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Başımız göğe erdi!
GÜRKUT ACAR
(İzmir) Sayın Bakan simitçiler bile Dinleniyoruz. diyorlar.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla)
Evet.
Peki, şöyle
söyleyelim: Şimdi, maalesef Türkiyede bu vesayet
anlayışıyla, maalesef Türkiyede siyasetin ve halkın
kontrol altında tutulması gereken mekanizmalar olduğu
anlayışıyla, ta eskiden beri bu anlayışın
gereği bazı işler yapılmış. Ama, AK PARTİ
olarak
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sizinle başladı Sayın Bakanım.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Devamla) Bir
dakika, müsaade edin, arkadaşlar, müsaade edin.
Bakın, ben
büyük bir dikkatle, sabırla dinledim ve
arkadaşlarımızın da özellikle nikâha katılma
noktasındaki taleplerini de mümkün olduğu kadar dikkate alarak birkaç
cümleyi söyleyeceğim ve konuşmamı bitireceğim.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Türkiyede maalesef bizim bu noktada
değiştirmemiz gereken en başta kültür. Hiç kimsenin kimsenin
özgürlük alanına müdahale etmeyeceği, kimsenin kimseyi meşru,
kanuni, hukuki bir sebep olmadan dinlemeyeceği bir Türkiyeyi birlikte
inşa etmek durumundayız.
Bugün şurada,
Mecliste yapılan tüm konuşmalar
Bazı eleştiriler
yapıldı, katılmıyoruz, bazılarını çok
haksız da buluyoruz ama bugünkü Meclis iradesi şunu ortaya koydu: AK
PARTİ, CHP, MHP, HDP; evet arkadaş, hiç kimse hukuksuz yere bir
başkasını kim olursa olsun dinlememeli, bununla ilgili
mekanizmaları hep birlikte kurmalıyız. Yüce Meclis bu noktada
atması gereken adımları hep birlikte atmalı. Şu anda
kişisel verilerin korunmasıyla ilgili kanun tasarısı Meclis
gündeminde. İnşallah bunu hep birlikte çıkarırız ve
bundan sonra özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin
korunması, hukukun üstünlüğüne yönelik her türlü ihlali birlikte
değerlendirir ve bu noktada Türkiyenin çok daha özgür, bireylerinin
kendini çok daha mutlu ve mesut bir ülke olarak algılamasını
sağlarız.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle bugün bu görüşmelerde katkı sağlayan tüm
milletvekili arkadaşlarıma, tekrar Komisyonumuza, parti
gruplarımıza teşekkür ediyor, hepinizi en içten sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
Şahsı
adına İzmir Milletvekili Erdal Aksünger.
Buyurunuz Sayın
Aksünger. (CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Bakanın dediklerini aslında biz zaten daha önce bu Komisyon
kurulduğunda muhalefet şerhi olarak bu kitaba yazdık, ben
yazdım; arkadaşlarımız da yazmıştır
bazı şeyleri. Teorikte bunlar iyiydi ama hepsini es geçtiniz o gün
çünkü böyle bir 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonu
olmadığı için bu konu sizin ilginizi çekmiyordu o zaman. Niye
çekmiyordu? Bak, o gün söylediklerimi bugün yine söylüyorum, o gün de aynı
şeyleri söylemiştik. Bizim Komisyon olarak gittiğimiz tüm
kurumlarda şöyle çok, gerçekten de insanı rencide edecek şöyle
gelişmeler yaşanıyordu: MİTe gittiğimizde bize
bakıp bakıp, garip garip adamları gösterip Biz bu kerizleri
uyuturuz. tarzında, Bu Komisyondan da bir iş çıkmaz.
tarzında bizi postalamaya çalışıyorlardı. Ya,
arkadaşımız da yanınızda, ben de biliyorum neler
olduğunu neler bittiğini, hep beraber çalıştık.
Üstelik de yanınızda, şimdi, Sayın Başer de dâhil
olmak üzere, Adana milletvekiliniz de dâhil dediler ki: Ya, milleti
dinliyorlar. diye kendileri söyledi. Ya, onlarla ilgili işlem
yapmamışsınız. Bırakın onları,
yapmadınız. MİTte, Emniyet İstihbaratta, TİBde,
BTKda nasıl bir işlem yapmışız ya, nasıl
detaylı bir çalışma yaptık? Yapamadık ki, böyle bir
şey yok. Ama bunlara gerek yoktu, niye gerek yoktu? Zaten görünen köyün
hikâyesi belliydi, kılavuzunun da kim olduğu belliydi. Ya, bu
memlekette Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı
yapmış, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı
yapmış adamlar söylediler Hangi cihazları nereden aldık,
getirdik. diye. Ve Bir büyükşehir belediye başkanı da bunu
kullandı. diye bu ülkedeki önemli bir teşkilatın
başındaki adam söyledi. Kim kale aldı, bunların hangisini
kale aldınız? Hangi log kayıtlarının nasıl
silindiğini, bire bir bu işin başında olan, işi yapan
adamlar söyledi. Hanefi Avcı neler söyledi, Emin Arslan neler söyledi,
Sabri Uzun neler söyledi. Ee, bunlar o zamanın da görevlileriydi zaten.
Peki, bunlar araştırıldı da onları yapanların
hepsi mahkemede hâkimler karşısına mı
çıkarıldı? Çıkarılmadı.
Bu memlekette,
mevzuata baktığınız zaman, nasıl yapılması
gerektiğini hukukçular çok iyi biliyorlar ama bu memlekette hukuk
nasıl tarumar edildi, nasıl çiğnendi yerlerde, orada da gördük
bunların hepsini. Sahte isimlerle, kod adlarıyla insanların
dinlendiğini ve kolluk kuvvetlerinin savcıya getirip de adı
belli olmayan adamları, telefon numaralarının kime ait
olduğu belli olmayan adamları hâkimin karşısına
götürüp, Bunlar terörle ilgilidir. deyip kod adlarıyla adamları
dinlettiklerini de orada gördük zaten. O hâkimler de hepsine dinleme izni
verdiler. Bu memleketin 75 milyon insanının HTS
kayıtlarının alındığını o gün orada
gördük. Gördük orada hepsini ve kimlerin yapıldığı
konusunda detaylı bir çalışma yapıldı mı?
Yapılmadı. Kim müsebbipleri bu işin, ortaya
çıkarıldı mı? Çıkarılmadı.
Haklısınız,
tamam, bu konularla ilgili. Benim anlattığım konularla ilgili
Bakın, çok kaba bir örnek vereyim, arkadaşlarımız da
oradaydı: Amerikan Ulusal Güvenliğin bu ülkede yaptığı
icraatları bizatihi anlattım o gün orada. Ondan altı ay sonra
bir olay gerçekleşti dünyada ama ben o gün anlatırken bana
baktıklarında diyorlardı ki arkadaşlar, AKP milletvekili
arkadaşlara söylüyorum: Komplocuya bak, gelmiş burada ne
anlatıyor. Altı ay sonra Rusyada Amerikan bir ajanın,
Snowdenin orada açıklamaları çıkınca ortaya ne oldu? Bizi
dinliyorlarmış. dediler. Ya, bu ülkede, biraz önce arkadaşımın
bahsettiği gibi, simitçiden boyacıya herkes böyle bir fobiye sahip
olmuşsa Ya, beni de dinliyorlar. deyip
Bana telefon
açtıklarında Sayın Vekilim, seninle yüz yüze
konuşalım
Ne var? diyorum, Ya, bizi dinliyorlar, ne olur ne
olmaz. diyor. Ya, bir simitçiyi niye dinlesinler kardeşim? Bu memleketin
halkının geldiği hâl bu. Bugün de, merak etmeyin, aynı
şey devam ediyor şu anda, aynı korku devam ediyor. Kimi
çıkardınız karşısına? Hiç kimseyi
çıkarmadınız ki. Böyle bir şey yok yani.
Sonra, çok ilginç
bir şey yaşandı bu memlekette. Şimdi, detay çok var yani
burada beş saat konuşabilirim bu konularla ilgili, çok
araştırma yaptım gerçekten ama en son yaşanan bir şeyi
söyleyeceğim. Aralık 2013 itibarıyla, işte, bu, özellikle,
rüşvet, yolsuzluk, tapeler meseleleri çıkınca ortaya ocak ve
şubat aylarında TİBde bir operasyon yaptınız. O
operasyonlar sonucunda size aykırı gelen herkesi oradan temizlediniz,
5 kişiyi oradan çıkarttınız, Millî İstihbarat
Teşkilatı kökenli adamları TİBe getirdiniz -iyi yani
kendinize yakın adamları koydunuz- Hukuk Dairesinin başına
hukukla alakası olmayan adamlar koydunuz. Serverları oradan
söktünüz, götürdünüz; ne yapıldığı belli değil.
Bunların hepsi inanılmaz gizlilik özelliğine sahip
serverlardı, dataları barındıran serverlardı,
götürdünüz. Adamların imajları aldığı yetmiyormuş
gibi serverları yerinden söküp götürdüler. Niye söküyorsunuz ya, niye
söküyorsunuz yani? Bunun arkasında başka bir plan vardır, benim
aklıma bu gelir. Diyelim bunlar da oldu
Neyse bunların hepsini
geçtik. Haziran ayına geldiğimizde, Haziranın 2sinde TİBe
bir operasyon yaptınız. Kimdi bu adamlar, sizin getirdiğiniz
adamlardı. Niye operasyon yapıyorsunuz? Siz getirdiniz bu
adamları zaten. Niye yaptığınızı ben söyleyeyim.
Başka kayıtlar vardı, birilerinin bu kayıtları
almış olma ihtimali vardı, bu bütün serverlar tekrar
toplandı yeniden, imajları alınmasına rağmen
serverlar yerinden sökülüp tekrar götürüldü, tekrar geri getirildi. Niye
getirildi? İçine bir şey koydunuz mu acaba? Peki, kimin kayıtlarını
kim silmişti? Acaba, Başbakanın başka konuşmaları
var da onu mu aldılar? Peki, içlerine ne doldurdunuz getirdiniz oraya?
Yetki ve sorumluluk esasına tabi olmayan yani aslında buradaki
serverların yetkisi bir adamdayken sorumluluğunu ona vermeyecek bir
operasyon yaptınız, buyurun bakın. Ya, bu getirdiğiniz
adamlar sizin adamlarınızdı zaten.
Peki, haziranda
yapılan bu operasyonun bugün hâlâ yankıları ortada duruyor. Bir
araştırmaya tabi değil midir? Araştırmaya tabidir
tabii. Böyle bir şey olur mu?
Tabii, o kadar çok buraya şerh yazmıştık ki birkaç
tanesi var. Bu şeyden bahsettim zaten, kayıp araçlarla ilgili
konudan. Ben size bir şey söyleyeyim mi, bu kayıp araçların
2010 yılından itibaren Emniyet İstihbarat Daire
Başkanlığında hiçbir teçhizatın herhangi bir
kaydının tutulmadığını biliyor muydunuz?
Arkadaşlarımız da oradaydı, bize söylediler. Emniyet
İstihbaratta hiçbir türlü kayıt
yapılmadığını cihazlarla ilgili bize beyan ettiler
bunu ya. Böyle bir şey olabilir mi, ne demek ya böyle bir şey? Ne
demek böyle bir şey?
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Büyükşehir belediyesine vermişler.
ERDAL AKSÜNGER
(Devamla) - Tabii ki.
Böyle bir şey
olur mu? Ayrıca, o araçların hangi ülkeden, Kanadadan, Amerikadan,
Almanyadan, hangi şehirden, hangi şirketten
alındığına dair bütün belgeler varken, bütün kod numaralarına
kadar, ithalat kayıtlarına kadar her şey varken bunlar
araştırıldı mı? Araştırılmadı. Ee,
yaptınız da o zaman bunları yapmanız lazımdı,
öncelikli konu buydu zaten memlekette.
Ayrıca,
başka bir şey, daha korkunç bir şey söyleyeyim: Sadece siyasal
dizayn üzerinden dinlemeler yapılmadı bu ülkede, bizatihi itiraf
edildi bunların hepsi, o komisyondaki arkadaşlar da duydu, dediler
ki: Borsayla ilgili bilgiler birilerine aktarılıyor dinlemelerle.
Kim söyledi bunu? Emniyet İstihbarat Daire Başkanı söyledi.
Aktarılıyor. dedi. Ayrıca, sadece borsayla ilgili manipülasyon
üzerinden o datalar aktarılmıyormuş. Başka ne
yapılıyormuş? İhalelerle ilgili bilgilerin de
aktarıldığını kendisi anlattı. Şimdi, bu
kadar büyük, korkunç hikâyeler ortadayken, bu ülkedeki özgürlükten, bu ülkedeki
dürüstlükten, namustan, temiz siyasetten bahsetmek biraz ayıp oluyor. O
zaman, bunların aydınlatılması lazım. Tek tek, isim
isim söylüyorum, adam söyledi: Hrant Dink cinayetindeki logları kimin
sildiğini söyledi, isim isim söyledi. İşlem yapıldı
mı? Hayır, yapılmadı ve yapılmaz da, yapılmayacak
da. Bu memlekette, bunlar, aslında derin hikâyenin en derininde duran
hikâyelerdi ama daha derine gönderip başka yerlere gömdünüz bu hikâyeleri
veya gömmeye çalışıyorsunuz.
MİTteki operasyonları
ben şöyle tanımlıyordum, o zaman, söylediğimde, dedim ki o
dönemlerdekiler hatırlar: Siz, Emniyet İstihbaratı cemaate
teslim etmişsiniz, MİTi de kendi şirketiniz hâline döndürmeye
çalışıyorsunuz. Ya, böyle bir şey olur mu ya? Siz,
devletin kurumlarını bu kadar hunharca kullanabilme ihtimaliniz olan
insanlar olarak mı görüyorsunuz kendinizi? Ne oldu?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kurtlar Vadisi.
ERDAL AKSÜNGER
(Devamla) - Tam tersine döndü hikâye. MİTi ne hâle getirdiniz biliyor
musunuz? MİT, şöyle bir operasyon yapar bir kurum hâline geldi:
MİT, teknik istihbarati bir kurumken icraat yapan bir kurum hâline döndü. Yani
Türk Silahlı Kuvvetlerinin muadili olan bir kuruma döndürmeye
çalıştınız. Yurt dışı operasyonla
değil, yurt içinde yapıyordu zaten operasyonların hepsini.
Efendim 3 tane çanakla aldılar, bunu yurt dışına transfer
ettiler. diyor. Bence gidip bir bakın, o 3 çanak nerede duruyor? Ya, ben
oranın içinde değilim de gidin bir bakın, nerede duruyor? Hiç
kurulmuş mu o çanaklar? Bir kere, o çanaklar kurulduğunda bunu iddia
eden adamlar 2 çanağın birbirini görmesi gerektiğini de herhâlde
biliyordur. Öbür çanak nerede kurulmuş, ona bir baksınlar. Bunlar
altı boş iddialardı zaten. Bu memlekette hunharca bütün kanunlar
çiğnendi, bir sürü insan şu anda fişlenmiş vaziyette bence.
Siyaset dizaynları buradan, finansmanları da buradan
yapıldı.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aksünger.
İzmir
Milletvekili Hamza Dağ.
Buyurunuz
Sayın Dağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAMZA
DAĞ (İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yasa dışı dinlemelerle ilgili
kurulmuş olan araştırma Komisyonu üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
Son
zamanlarda gerek toplumda gerek siyasilerde gerekse toplumun önde gelen
kişilerinde Dinleniyor muyuz? kaygısı bu Komisyonun
kurulmasını zorunlu kılmıştır. Bu sebeple,
sıkça gündeme gelen yasa dışı dinlemeler konusunda dört
partinin ortak önergesiyle 12 Şubat 2013 tarihinde Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Komisyonumuz dört ay boyunca
çalışma yapmış ve 2013 Haziran ayında da raporunu Meclis
Başkanlığımıza sunmuştur.
İletişim
çağı olarak adlandırdığımız bu yüzyılda
teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişmekte ve her gün
hayatımıza yeni iletişim organları girmektedir. Bu durum
iletişimi kolaylaştırmakla birlikte aynı zamanda
haberleşme özgürlüğümüzü kısıtlamakta, iletişim
araçlarını ise güvensizleştirmektedir. Eskiden sadece paralel
çekme ya da santraller üzerinde dinlemeler mümkünken bugün sayısız
yöntem mevcuttur ve bunlara her gün bir yenisi eklenmektedir.
İktidarımız
döneminde
yapılan yasal düzenlemelerle haberleşme özgürlüğü ve özel
hayatın gizliliği noktasında önemli ilerlemeler
kaydedilmiştir. Komisyonumuzca gerek yasal mevzuat gerekse uygulama
alanı incelenmiş, ilgili kurumlar hem dinlenmiş hem de ziyaret
edilmiştir. Konuyla ilgili, mevzuattan ve uygulamadan kaynaklı
eksikliklerin tamamlanması noktasında bir dizi öneriler
getirilmiştir. Yaptığımız çalışmalarla,
haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğinin
sağlanması noktasında getirilen bu önerilerin bir
kısmı zaman içerisinde yasalaşmış ve hayata
geçirilmiştir. Fakat, teknolojinin hızla gelişimi
karşısında ülkemizde olduğu gibi dünyanın da bu alanda
hem mevzuat hem de uygulamada yetersiz kaldığı
aşikârdır.
Komisyonumuzun
yapmış olduğu çalışmaların büyük bölümünü teknik
çalışmalar oluşturmaktadır. Konuşma sürem müsait
olmadığından bu konulara giremeyeceğim fakat konunun hukuki
ve toplumsal boyutuyla, birkaç hususa değinip konuşmamı
tamamlamak istiyorum.
Anayasamızın
22nci maddesinde yer alan haberleşme özgürlüğünün yasa
dışı her yoldan engellenmesi veya gizliliğinin ihlal
edilmesi hiçbir surette kabul edilemez. Bu konuda kaydedilecek en önemli
ilerleme ise yasa dışı dinlemelere ve özel hayatın ihlaline
olan bakış açısıdır. Medyanın ve siyasetin
bunlara prim vermemesi, toplumun bu tarz yasa dışı fiillere
itibar etmemesi bu konunun çözümünün temelini teşkil etmektedir. Yasa
dışı dinlemeleri, kişi mahremiyetini siyasi malzeme yapmak
siyaseten kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi uzun vadede
de siyaset kurumunu da itibarsızlaştıracaktır. Yasa
dışı dinlemelerle siyasete ayar vermeye kalkanlara herkesten
önce biz siyasetçilerin karşı çıkması, buna prim vermemesi
gerekmektedir. Buna dayanarak şunu açıkça ifade etmeliyiz ki yasa
dışı dinlemeleri yapanlar kadar bu dinlemeleri yayanlar ve
bunlar üzerinden siyaset yapıp insanları yargılamaya kalkanlar
da çok açık bir şekilde yanlış içerisindedirler. Türkiye'de
son yıllarda yaşananlar konusunda yani yasa dışı
dinlemeler konusunda en başta biz siyasetçiler olmak üzere, sorumluluk
sahibi bütün aklı selim, aynı şekilde, oturup düşünmeli ve
bu şekilde çalışmamızı yapmak durumundayız.
Komisyonumuz, sadece yasa
dışı dinlemeler üzerine çalışma yapmamış,
ayrıca kişisel verilerin korunması, dedektiflik kurumu, telefon
operatörlerinin çalışma sistemi, siber tehditler, MOBESE ve güvenlik
kameraları, elektronik ticaretin güvenilirliği gibi birçok teknik
konuda da çalışmalarda bulunmuştur.
Burada şu hususu da özellikle
vurgulamak istiyorum: Her ne önlem alınırsa alınsın, her ne
kadar yasal düzenleme yapılırsa yapılsın gelişen
teknolojiyle bu durumun önüne geçilebilmesi her gün daha da imkânsız hâle
gelmektedir. Burada esas olan, bu konuda cezai yaptırımların
artması ve illegal yollardan elde edilen her türlü verinin
yayımının ve kullanımının önüne geçilmesidir. Bu
tarz dataların yani verilerin değeri oldukça bu durumun önüne
geçilebilmesi açıkça mümkün değildir.
Üçüncü yargı paketiyle Türk Ceza
Kanunumuza giren, kişiler arasındaki haberleşmenin
gizliliğini ihlal eden kişinin bir yıldan üç yıla kadar
hapis cezasıyla cezalandırılması, bu gizlilik ihlalinin
haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşmesi hâlinde
ise cezanın 1 kat artırılması, ayrıca ifşa edilen
bu verilerin basın yoluyla yayınlanması hâlinde de aynı cezanın
uygulanacak olması bu noktada atılmış önemli bir
adımdır.
Burada yeri gelmişken şunu da
açıkça ifade etmek istiyorum: Hiçbir iletişim aracı sonsuz ve
sınırsız bir özgürlük alanına sahip değildir.
Yazılı ve görsel medya için geçerli olan hukuk kuralları
aynı şekilde sosyal medya için de geçerlidir. Hukuk kurallarının
işletilmesi herkes için geçerlidir. Bu konuya anlık siyasi
mülahazalar üzerinden yaklaşmak, kısa vadede birilerine çıkar
sağlayabilir belki ama uzun vadede toplumda telafisi mümkün olmayan
birtakım problemlerin ciddi sorunları oluşturmasına da
sebebiyet verme durumu bulunmaktadır.
Bunun yanında, dördüncü ve
beşinci yargı paketleriyle birlikte gerek dinleme kararları
noktasında gerek özel verilere el koyma noktasında önemli
düzenlemeler yapılmış, iletişimin denetlenmesi tedbirinin son
çare olarak uygulanması gerektiği şeklindeki ilkeye riayet
edilmeksizin ilk başvurulan tedbir olarak uygulanmasının önüne
geçilmesi sağlanmıştır.
Ülkemizde tüm bu yasal düzenlemelere ve
etkin ceza yaptırımlarına rağmen gerek yasal
düzenlemelerden ve gerekse uygulamadan kaynaklı birtakım problemler
olduğu da görülmektedir.
Komisyonumuzun
hazırlamış olduğu bu rapor, konuyla ilgili kurumların
çalışmalarına ve önümüzdeki yasama dönemlerinde bu bağlamda
yapılacak yasal düzenlemelere ışık tutacak önemli bir çalışma
olmuştur.
Sözlerime son
verirken Komisyon çalışmasında emeği geçen bütün
arkadaşlarıma, Komisyon üyelerine tekrar teşekkür ediyor;
hepinize saygı, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Dağ.
Sayın
milletvekilleri, böylece Haberleşme Özgürlüğüne ve Özel Hayatın
Gizliliğine Yönelik İhlallerin Tespiti ve Önlenmesine
İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulmuş Bulunan
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel
görüşme tamamlanmıştır.
Teşekkür ediyoruz
efendim.
Şimdi
gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
B) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyon bulunamayacağı anlaşıldığından,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 1 Temmuz 2014 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 18.54
(x) 489 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(10/74,471,472, 473, 474, 475) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin ön görüşmeleri 22/01/2013 tarihli 55inci Birleşimde yapılmıştır.