TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
11inci
Birleşim
31
Ekim 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- AÇIKLAMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
2.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
3.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
4.- İstanbul Milletvekili
Mihrimah Belma Satırın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
5.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul
Milletvekili Şafak Paveyin, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanan
mağduriyetlere ilişkin gündem dışı konuşması
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
V.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın gündem dışı konuşmaya ve yapılan
açıklamalara cevabı sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 31 Ekim 2013 Perşembe günkü birleşiminde
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
kısmında yer alan Danışma Kurulu önerisi işleminin
tamamlanmasından sonra başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin önerisi
VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, gençlik
eğitim merkezlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı (7/24880)
2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlakın,
sporda şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/24881)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın, Mersinde öğrenci yurdunda kalan
bazı üniversite öğrencilerinin yurttan süresiz uzaklaştırma
cezası almalarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıçın cevabı
(7/24882)
4.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, uluslararası gençlik
faaliyetleri ile ilgili mal ve hizmet alımı ihalelerine ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/24883)
5.- Konya Milletvekili
Mustafa Kalaycının, PTT 1. Lig Play-Off ilk maçına ilişkin
sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın cevabı
(7/24884)
6.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Bakanlık tarafından psikolojik
tacizin (mobbing) önlenmesi kapsamında yapılan çalışmalara
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıçın
cevabı (7/24885)
7.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/24886)
8.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, soru önergelerine ve bunların
cevaplandırılmasına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıçın cevabı (7/26742)
9.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, EPDK tarafından 2002-2013 yılları
arasında verilen lisansların sayısına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/29302)
10.- Manisa Milletvekili
Sakine Özün, tarımsal sulama amaçlı elektrik bedellerinin tahsilat
dönemine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/30012)
11.- Balıkesir
Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, Balıkesir
Sarımsaklıda yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30038)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars, Iğdır ve Ağrıya
yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/30443)
13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum,
Gümüşhane ve Bayburta yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı
(7/30444)
14.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşinin, yapılması planlanan HESler
tamamlandığında sağlanacak toplam elektrik enerjisi
miktarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/30449)
15.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, orman muhafaza memurluğuna ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/30626)
16.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, milletvekillerinin ortak ya da yönetici
olduğu şirketlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/32193)
17.- İstanbul
Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, 24üncü Yasama Döneminde verilen
Meclis araştırması önergeleri ile siyasi parti grup önerilerine
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/32195)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Atatürk Florya Deniz Köşkünde
yapılan gübreleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/32196)
31 Ekim 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır.
Görüşmelere
başlıyoruz.
Buyurun Sayın
İnce.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, 23 Nisan 1920den bu yana bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisinde farklı bir uygulama var, Meclisin geleneklerine
aykırı bir uygulama var. İzin verirseniz böyle bir farklı
uygulamada sayın grup başkan vekillerine onar dakika ve bu
olayın mağduru olan Sayın Şafak Paveye de on dakika söz
verirseniz ve de bir farklı uygulamada siyasi partiler ve mağdur olan
sayın milletvekili bunu hak ediyor diye düşünüyorum. Takdir sizin.
BAŞKAN
Şimdi, şöyle yapalım
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, buna olağanüstü bir şey
yüklemenin doğru olmadığını düşünüyoruz
aslında.
BAŞKAN
Şimdi şöyle yapalım: Ben, sayın grup başkan
vekillerini kürsü arkasına davet ediyorum, ondan sonra ne
yapacağımıza bakalım.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bugün kıyafet konusunda yeni bir uygulama söz konusu.
Grup başkan vekillerimizin, her gruptan bir milletvekiline söz verilmesine
ilişkin talebi vardır, sırasıyla söz vereceğim.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Yalova Milletvekili Sayın
Muharrem İnceye aittir.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.-
AÇIKLAMALAR
1.- Yalova Milletvekili
Muharrem İncenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, Türban
yüzde 1,5un sorunudur. diyen Sayın Mehmet Ali Şahine, Sadece
üniversite öğrencilerini düşünüyoruz. diyen Sayın Başbakana, Kız
çocuklarımı türban yüzünden Türkiyede okutamadım. deyip erkek
çocuklarını da Amerikada okutan Sayın Başbakana, Bir
Hristiyan haç takarsa, bir Musevi takke takarsa, bir Müslüman başörtüsü
takarsa tarafsız davranamayabilir; hizmet konusunda endişe verebilir,
korku yayabilir. diyen Sayın Bülent Arınça
saygılarımı sunarak başlamak istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Hâlâ orada mısın sen?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Bugün geldiğimiz nokta bir özgürlük tartışması
değildir, bir kıyafet tartışması değildir, bu
tartışma bir demokrasi tartışması da değildir; bu
tartışma bir zalimin yeni bir mağduriyet yaratma
tartışmasıdır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Benim başörtülü bacıma Beşiktaş
Meydanında eli sopalı saldırdılar. deyip kameralardan bu
görüntüleri bilemeyenlerin anlattığıdır bunlar. Camide
içki içtiler. deyip Cuma günü görüntüleri açıklayacağım.
diyerek aradan yirmi cuma geçmesine rağmen bu görüntüleri
açıklayamayanların tartışmasıdır bu. Camileri
hazineye satarak belediyelerin borcunu ödeyenler siz değil misiniz?
Şimdi de Örtünmek dinin emridir. diyor Başbakan.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Din söylüyor, Başbakan söylemedi.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Peki, dinin emriyse sadece dinin bir tane mi emri var? Yetimin
hakkını yememek, ihalelere fesat karıştırmamak (CHP sıralarından
alkışlar) milletin içine nifak sokmamak, milleti
ayrıştırmamak, açları doyurmak, onlara iş bulmak dinin
emri değil mi? Ölülerimizin arkasından kötü konuşmamak dinin
emri değil mi? Peki, siz madem dinin emrini yerine getiriyorsunuz,
şimdi soruyorum: Miras konusunda da bu emri yerine getirecek misiniz? (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) Yalova Camisinde konuşuyor.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Kız çocuklarına mirastan 1 pay, erkek çocuklarına 2
pay verecek misiniz? Ben örtünen kardeşlerime sesleniyorum:
Babanızın mirasından 1 pay, erkek kardeşinize 2 pay verecek
misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bir sayın
milletvekili resetlendiğini söylüyor. Bakın, İslam
anlayışını bu kadar dejenere eden, İslam
anlayışını hiç bilmeyen bir açıklamadır bu.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kim söylüyor bunu? Kim söylüyor, kim?
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Kişi Allah karşısında resetlendiğine
karar veremez, ancak tövbe eder, af diler, yalvarır yakarır. Onun
resetlenip resetlenmediğine, kabul olup olmadığına
kişi kendisi karar veremez. Bu, İslam anlayışını
bile bilmeyen bir anlayıştır.
Değerli
arkadaşlarım, siz Allah karşısında
resetlendiğinize karar veremezsiniz ama Tayyip Erdoğan
karşısında resetlenmiş olabilirsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Siz öyle yapıyorsunuz herhâlde.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sizlere bir kez daha sesleniyorum: İçinizden bir
arkadaşımız bir kez olsun bu kürsüye gelip de bir kez
konuşmadı.
AHMET YENİ
(Samsun) - Konuştukça batıyorsun!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Milletin sorunlarını anlatmadı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sana ne ya!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Burada, merdiven altında sigortasız çalışan,
AVMlerde asgari ücretle çalışan, tatili olmayan kadınları
bir kez olsun o arkadaşım gelip bu kürsüden savunmadı. Yürüyüşe
katıldı diye 15 yaşındaki kız çocuğunun
saçından çekildi, o kız çocuğunu burada savunmadınız.
Kırmızılı kadın diye
tanıdığımız, ağzına yüzüne biber gazı
sıkılan kadını bir kez olsun burada savunmadınız.
Kıyafeti nedeniyle Genel Başkan Yardımcınızın
talimatıyla işten atılan sunucuyu hiçbir kadın milletvekili
gelip buraya, bunları savunmadınız. Meclise türbanla girme
mücadelesi veriyorsunuz ama milletin vergilerinin nasıl
harcandığının kontrolü mücadelesini vermediniz.
Sayıştay raporlarının bu Meclise gelmesi için
ağzınızı açmadınız. Asrın
yolsuzluğundan Almanyaya giremeyenler Çankaya Köşküne girdi, bu
konuda tek kelime laf etmediniz. Uluderede 35 çocuğun ölümüne sebep olan
olaya ilk emri kim verdi? diye bir kere sormadınız. Bakalım,
resetlendiniz, şimdiden sonra soracak mısınız,
doğrusu çok merak ediyorum. Sivasta 35 kişiyi diri diri
yakanların davasının
SIRRI SAKIK
(Muş) Tezkereye siz oy vermediniz mi!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Tezkereci!
MUHARREM İNCE
(Devamla) ...zaman aşımına uğramasına
Hayırlı olsun. diyen Başbakana bir kez olsun karşı
çıkmadınız. (AK PARTİ ve BDP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Başbakana Kevser Suresini öğretip
İnşallah
bundan sonra Başbakana Kevser Suresini öğretirsiniz ve Başbakan
da artık Kevser Suresini öğrendikten sonra
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Size lazım o.
MUHARREM İNCE
(Devamla)
seçim meydanlarında Soy önemli, soy! demez. Kevser
Suresini bilen, seçim meydanlarında Soy önemli, soy. der mi?
İnşallah şimdiden sonra Başbakana onu öğretirsiniz.
(CHP sıralarından alkışlar)
İnşallah
şimdiden sonra Benim maaşımı, şans oyunlarından,
lotodan, totodan, İddaadan, yedi gün koşturduğunuz
beygirlerden, içkiden alınan vergilerden ödemeyin. dersiniz. (AK
PARTİ sıralarından Oynamayın. sesi)
Kardeşini
danışman yapıp, kardeşini çapraz danışman
yapıp, maaşı cebe atıp ondan sonra da hacca gidenlerden
hesap sorarsınız diye düşünüyorum. Sorarsınız diye
düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kimmiş soralım. Soralım. Beraber
soralım.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Burada Sataşın, sataşın CHPyi tahrik edin de
bize saldırsınlar, biz de mağdur olalım. diyenlere
inşallah cevap verirsiniz. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) Böyle bir mantık olur mu?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla) İnşallah cevap verirsiniz. İnşallah, milletin
huzurunda yetimin hakkını artık savunur, Başbakanın
karşısına çıkarsınız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
21/12/2002de
Strazburgda Başbakan şöyle diyor: Ya, ne türban meselesi, 5 milyon
300 bin işsizimiz var, açlık sınırında olan milyonlar
var, insan var; bunları konuşalım önce. diyor başbakana.
Peki, işsizlik çözüldü mü? Sorunlar bitti mi? Açlık
sınırı çözüldü mü?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) O iş bitti, hepsi çözüldü.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bunların hiçbirini halletmeden acaba şimdi Başbakana
Ya, gel bu işsizliği konuşalım. diyecek misiniz?
Sizlerin, seçim
yaklaşırken sizin üzerinizden siyaset yapılmasına,
mağdur edebiyatı yapmanıza izin vermeyeceğiz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) İhtiyacımız yok. İhtiyacımız yok.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sizin bir tane sermayeniz var. Bakın, o
arkadaşlarıma şunu söylemek istiyorum: İktidar olmak için
papaz elbisesi bile giyerim. diyene Ya olduğun gibi görün ya
göründüğün gibi ol. diyebilecek misiniz, bunu merak ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Türkiyede bütün
özgürlükleri yok ettiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Daha geçen pazar günü
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ahmet Aydın Bey, işi sulandırma
ya!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Türkiyenin bütün özgürlüklerini yok ettiniz. Türkiyede Kamu
İhale Kanununu neyle örteceksiniz? Yandaşlarınıza ihale
vermek için o kanunu yüz kez, mevzuatı yüz kez nasıl
değiştirdiğinizi gelip burada anlatabilecek misiniz?
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Kim vermiş açıkla, varsa bir şey
açıkla.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz dinin emrinden bahsediyorsunuz. Şans Topunu kim buldu
mucitler? İçinizdeki mucit kim? (CHP sıralarından
alkışlar) İddaayı kim buldu mucitler, kim? Beygirler iki
gün koşuyordu, beygirleri yedi gün koşturuyorsunuz, yetmedi, bir de
gece koşturuyorsunuz. Kumardan parayı kazanan kim? Siz değil
misiniz? Bunlar siz değil misiniz? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Başka işin yok mu, bunlarla mı
uğraşıyorsun?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla) Irakta Müslümanlar öldürülürken, Irakta Müslümanları
öldürürken o askerlerin, öldüren askerlerin sağ salim dönmesini, o konuda
dua eden siz değil misiniz? AVM yapmak için Malatyada cami yıkan siz
değil misiniz?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Kendin inanıyor musun? Kendin inanıyor
musun?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Akar getirmediği gerekçesiyle camileri hazineye satıp
AKPli belediyelerin borcunu ödeyen siz değil misiniz?
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Ahıra çevirdiniz camileri,
ahıra.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Mücahitlik taslayıp aslında gerçekte müteahhit olanlar
siz değil misiniz?
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Camileri ahıra çeviren kim?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siz bu insanları yıllarca kandırdınız,
bakın, bu insanları yıllarca kandırdınız. Size bu
sefer bunu yaptırmayacağız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Meydanlarda Benim
başörtülü bacım
Başörtüsüz senin bacın değil mi?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Senin bacın değil mi?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Başörtülüler de bizim bacımız, başörtüsüzler de
bizim bacımız. [CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar (!)]
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Hadi alkışlayın,
alkışlayın hadi!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Helal olsun Muharrem, oyum sana!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUHARREM İNCE
(Devamla) Siyasetçiler zaman zaman her gittiği yerde
hemşehrilerim der ya, her gittiği yerde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Devamla) Bak, Belma Hanım, size ben bir şey söyleyeyim: Sayın
Grup Başkan Vekilim, siyasetçiler
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, sataşmak için
çıktı oraya, sataşıyor.
BAŞKAN Ama
yani
MUHARREM İNCE
(Devamla) Ama süremi çaldılar, gitmem. Bir dakika süremi çaldılar.
BAŞKAN
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Devamla) Sayın milletvekilleri, siyasetçiler her gittiği yerde
hemşehrilerim der; başörtülü bacım, başörtüsüz
bacım da bir söylemdir.
Belma Hanım,
ben size bir şey söyleyeyim mi? Benim bir tane bacım var, bir tane
kız kardeşim var.
MUSTAFA
ŞAHİN (Malatya) O da kapalı.
MUHARREM İNCE
(Devamla) O da kapalı, sizin gibi açık değil. [AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler, alkışlar (!)] Yani, o
arkadaşlara göre
Yani 4 arkadaşınız resetlenmiş ya,
benim kız kardeşim 12 yaşından beri resetlenmiştir,
size bunu anlatıyorum.
OSMAN ÇAKIR
(Düzce) O zaman niye karşı çıkıyorsun, niye
karşı çıkıyorsun?
MUHARREM İNCE
(Devamla) Yani başörtülü bacım dediğim zaman benim
ağzıma yakışır bu, yakışır ama ben bunu
siyaset için kullanmam, oy için kullanmam, rant için kullanmam, size de
kullandırmayacağız. Bunun böyle bilinmesini istiyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın
Pervin Buldan.
Buyurun.
2.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı
PERVİN BULDAN
(Iğdır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bugün Türkiyenin en önemli
meselelerinden birisi olan türban meselesinin ya da başörtüsü
meselesinin Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında
çözülmüş olmasından kaynaklı memnuniyetimizi ifade etmek
istiyoruz. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bugün bu çatı altında ikinci bir Merve Kavakçı
olayı yaşanmadığı için, bir bütün olarak grupları
ve partileri kutluyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Ama şunun altını da önemle çizmek istiyorum:
Bugün 4 kadın milletvekili arkadaşımızın
başörtüsü takarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altına gelmelerinin altında en büyük neden ve sebep,
kadınların yıllardır alanlarda ve meydanlarda vermiş
olduğu bir mücadelenin sonucudur. Bundan dolayı da bütün
kadınları kutluyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Çünkü AKP iktidarı 11 yıldır türban
meselesini gündemine almamış ve çözmemiştir. Geçen yıl
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Altan Tanın vermiş
olduğu kanun teklifi AKPli milletvekilleri tarafından
reddedilmiştir. Bu gerçeği hiç kimsenin unutmaması
gerektiğinin altını önemle çizmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, özgürlükler sadece türban meselesinde olmamalıdır.
Bugün Türkiye açısından sadece türban ya da başörtüsü
yasaklı değildir. Bugün Türkiyede diller, kimlikler ve kültürler,
aynı zamanda inançlar yasaklı hâldedir. Bir bütün olarak Türkiyede
artık hiçbir konuda yasakların olmaması gerektiği, her
konuda insanların kendilerini özgürce ifade edebildiği, özgürce
yaşayabildiği bir Türkiyeyi hep birlikte yaratmak durumundayız.
Değerli
arkadaşlar, birincisi erkeklere, ikincisi de ayrıca kadınlara
çağrı yapmak istiyorum. Erkeklere çağrım şudur:
Kadın meselesinde erkekler lütfen konuşmasın. Kadınların
ne giyeceğine, kadınların ne takacağına,
kadınların nasıl hareket edeceğine lütfen erkekler
karışmasın. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Bu konuda erkeklerin konuşmaya ne hakkı
vardır ne de haddidir. Biz kadınlar olarak bundan sonra erkeklerden
bize ilişkin hiçbir şekilde bir eleştiri, bir müdahale ve bir
öneri almak istemiyoruz.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Of bile demeyiz.
PERVİN BULDAN
(Devamla) Biz kadınlar nasıl giyineceğimizi, nasıl
yaşayacağımızı sizlerden öğrenmek istemiyoruz.
Düşünecek beynimiz, hareket edecek, mücadele edecek gücümüz var
olduğunu buradan ispat edebiliriz size değerli arkadaşlar.
Ayrıca,
kadın arkadaşlarıma bir çağrı yapmak istiyorum:
Sevgili
kadınlar, sadece başörtü meselesinde değil, kadına yönelik
her türlü tecavüz, şiddet, taciz meselesinde de bir araya gelebilmeliyiz,
kadınların haklarını bizler savunabilmeliyiz. Bakın,
bugün Nusaybinde bir kadın Belediye Başkanımız Sayın
Ayşe Gökkan bedenini ölüm orucuna yatırdı. Bundan haberiniz var
mı? Nusaybinde utanç duvarına karşı, Rojavayla Türkiye
arasına örülmek istenen duvara karşı Sayın Ayşe Gökkan
bedenini ölüme yatırdı. Biz kadınların Ayşe Gökkan
hakkında da konuşmamız gerektiğini ifade etmek istiyorum,
burada hep birlikte tavır almamız gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Kadınlar tek ses olduğu sürece, kadınlar tek yürek olduğu
sürece, kadınlar birlikte hareket ettiği sürece mücadelemiz daha çok
büyüyecek, özgürlüklerimiz daha çok gelişecek ve Türkiyede kadınlara
bakış açısı daha fazla değişecektir değerli
arkadaşlar. Bu anlamda hepinizi, özellikle kadınları, birlik ve
beraberliğe, birlikte hareket etmeye, birlikte mücadele etmeye davet
ediyorum.
Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bütün özgürlükler bizim olsun
diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
3.- Eskişehir
Milletvekili Ruhsar Demirelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi adına olağan bir gündür Meclis çatısı altında.
Burası Türkiyede yaşayan 75 milyonun problemlerinin konuşulup
çözülmesi gereken bir alandır. Burada özgürlük adı altında
bizim görüşümüzce bir mobbing yapılıyor. Bu, inançlarına
dayalı olarak giyimlerini tanzim eden hanımefendilerin hayatları
bir mikroskoba konuldu. Kim ne yaptı, nasıl örttü, ne etti, bunlar
kimseyi ilgilendirmez. Bir parça empati yapınız lütfen. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Burada
hem sizlere hem televizyon başında bizi izleyenlere, özellikle
erkeklere sesleniyorum: Empati yapınız. Hanımlarınız,
kızlarınız var, nasıl giyindikleri kimi ilgilendirir?
Kaldı ki bu bir inancın uzantısıysa hiç kimsenin haddi değildir
ama burada özgürlük adı altında Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
milleti temsil etme yeterliğini haiz olmuş 4 hanımefendiye
mobbing yapılıyor ve onlar üzerinden bize. Korkarım ki bizlerin
de kıyafetleri değerlendiriliyor. Nitekim geçtiğimiz yasama
döneminde bir sayın bakanın bu konuda bir atfı var bir
hanımefendiye. Dolayısıyla, bunları bütün kadın
milletvekilleri, bütün kadın siyasetçiler, bütün Türk kadınları
ve bütün dünyadaki kadınlar adına reddediyoruz ve Milliyetçi Hareket
Partisi olarak insanları kılığı kıyafeti
üzerinden tanımlamayı affetmiyoruz çünkü biz 2008 yılında
bir yasa teklifi verdik ve şu anda hükûmet eden parti o zaman da
hükûmetteydi. Onlarla partimizin yetkilileri konuşup bir akit
imzaladılar. 2008 yılında Bu sorun -eğer sorunsa ki bizce
hayatın olağan akışı içinde bir tablodur- çözülsün,
YÖKün ilgili 17nci maddesi de kaldırılsın. İnanç bir
özgürlük, eğitim bir haksa kadınları bu haktan ve bu özgürlükten
mahrum etmeyelim. dediğimizde kalkmayan parmaklar, 411 parmak kaosa
kalkıyor. diye yazanlar bugün vicdanlarına bunun hesabını
versinler. 2008de bunu yapmadılar, 2010da tekrar ettik, dedik ki: Bizim
böyle bir teklifimiz var. Yine hiç kimse sesini çıkarmadı çünkü
seçimler vardı, çünkü referandumlar vardı, çünkü başka
şeyler vardı.
Özellikle
beyefendilere seslenmek istiyorum: Biz hanımlar üzerinden siyaset
yapmayınız lütfen. Biz üzerimizden değil, bizimle siyaset
yapılmasını istiyoruz ve siyasetin tek
yapıldığı yer Türkiye Büyük Millet Meclisi değildir.
Bütün teşkilatlarımızdaki hanımefendiler bizim için
saygıdeğerdir, hepsi kıymetlidir. Sizlerin ve bizlerin buraya
gelmesine sebep olan, hepimiz için verilen o ortalama 80 bin oyun büyük
emeğinin sahibi, başı açık ya da kapalı, bizim için
hiç önemli değil, hanımefendilerdir. Kapıları çalan, her
kapıdan içeriye giren, bizler için partilerimizin politikalarını
anlatan ve bizleri buraya taşıyan onların omuzlarıdır.
Buna saygı gösteriniz, buna hürmet ediniz ve özgürlük adı
altında bu mobbingden, bu şiddetten lütfen vazgeçiniz.
Bugün Türkiyede
konuşulması gereken başka sorunlar var, sorunumuz bu değil.
Bizim sorunumuz, bakınız, Dünya Ekonomik Forumu açıklama
yaptı, Türkiye 136 ülke içinde 127nci sırada iş gücüne
katılımda. Genel sıralamada 120nciyiz. Bugün basına
bakın, 91 bin tane çocuk anne var bu ülkede. Bizim ne giydiğimizi
değil, onların ne yiyemedikleri, onların nerelerde
çalışamadıkları, onların evlerine götüremedikleri
ekmekleri, onların alamadıkları sağlık hizmetini
konuşmamız gerekirken, bizler ki bu ülkenin çok ayrıcalıklı
insanlarıyız, gelir düzeyimiz olarak, eğitim düzeyimiz olarak,
yaşam standardımız olarak, bizim kılık
kıyafetimiz bu ülkenin sorunu olamaz. Böyle bir hakkı kendimizde
görmemeliyiz. Biz burada memleketin sorunlarını konuşmak için,
bunlarla ilgili çözüm önerisi getirmek için toplanmışken kendimiz bir
sorunun parçası oluyorsak oturup kendi durumumuzu biz
değerlendirmeliyiz. Bunların hiçbiri hakkımız
değildir. Bu millet bizi buraya sorunları çözelim, var olan
sorunları konuşalım ve birbirimizle uzlaşalım diye
yolluyor, kavga edelim diye değil. İnsanda akıl var, insanda dil
var, insanda gönül var; konuşalım, akıl süzgecimizden geçirelim
ve vicdanlarımızla buluşalım diye. Rabbim her şeye
muktedir; eğer kavga etmemizi istese bize birer tane pençe vermeye hiçbir
engeli yoktu, bu pençeleri bize verir, biz de burada kavga ederdik. Burası
ne bir boks ringi ne bir güreş alanı. Bizler burada konuşmak
için varız, bizler burada aklımız için varız. Ve kendimizin
kadın diye tanımlanmasından da -cinsiyetimizle
barışık olmakla beraber- memnun değiliz. Bizler de sizin
gibi birer milletvekiliyiz. Burada sizler kadar aklımızla, sizler
kadar zekâmızla ve vicdanımızla, memleket adına bir hizmet
yapmak için bulunuyoruz partilerimizin siyasi duruşunu temsil etmek
adına.
Milliyetçi Hareket
Partisi 2008 yılında bu teklifi yaptığında
hayır diyenler, 2010 yılında teklifini
tekrarladığında duymazdan gelenler bugün eğer özgürlük
diyorsa, birazcık vicdanlarına baksınlar, neyin özgürlüğü?
Zaten modern zamanların en büyük sorunu şu: Önce bir sorun yarat,
sonra da Çözüyorum. de. Küreselleşme dedikleri de böyle bir şey
zaten. Kimlik siyaseti denilen budur. Bizi
farklılıklarımızla barizleştirmek yerine
ortaklıklarımızla çoğaltacak akla ihtiyacımız
var. Farklılıklarımızın altını çizmek
hiçbirimize bir şey getirmiyor. Kaç türüz, kaç cinsiz, kaç etnisiteyiz,
kaç mezhebiz? Biz ortaklıklarımız üzerinden birlikte büyümeyi
isteyen bir siyasi partiyiz. Milliyetçi Hareket Partisi, toplumdaki bu
tansiyonun düşmesi adına, başta Sayın Genel
Başkanımız Devlet Bahçeli Bey olmak üzere, her zaman
çağrı yapmıştır, bu konuda da yaptı.
Hanımefendiler istedikleri gibi girebilirler; bu, inançlarının
bir uzantısıdır. dedi. İnsanları inançları
üzerinden yargılayamayız. İnsanları inanç tercihleri
yüzünden bir kriterin içine sokamayız. Onlarla fotoğraf çektirip
Twitterda paylaşıp Başörtülü Genel Kurulda bulunuyoruz. deyip
reklam yapacak bir durum da yok. Ben onu da görmüyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu hanımefendilerin
hayatını laboratuvarmış gibi, mikroskopa koymuş
inceler gibi, akvaryumdaki balık gibi
Bunlar yanlıştır
arkadaşlar, yapmayınız. Birçoğunuz Twitterdan bu tür
resimler paylaşıyorsunuz. Bunlar yakışıksız
şeyler. Bu hanımefendilerin eşleri yerine koyun kendinizi, bu
hanımefendilerin oğulları, erkek kardeşleri yerine koyun.
Bunların hayatı özel hayat.
Mahremiyet bizim
toplumumuzdaki en önemli değerdir. Mahremlerimize girmeyiniz. Bir
kadın ne örtecek? Bir kadın kaç çocuk doğuracak? Bu
doğuracağı çocuğu sezaryenle mi yapsın? Ayran mı
içsin? Bunlar bizim özel hayatımız. Bunlar bizim mahremimiz.
Mahremimize girmenizden -erkek arkadaşlara söylüyorum-
rahatsızız. Sizin bu yüksek perdeden, dikte edici
konuşmalarınızdan rahatsızız. Biz ne yapacağımızı
bilecek durumdayız ki vatandaş bizi seçti ve buraya yolladı.
Sizlerden hiçbir farkımız yok. Anayasanın Eşitlik ilkesini
hatırlatmak istiyoruz sizlere.
Bizim mahrem alanımızdan çıkınız çünkü bu bizim
olduğu kadar ailelerimizin de mahremi. Biz sizlerin ne yiyip ne
içtiğini konuşuyor muyuz? Ne giydiğinizi, ne
taktığınızı konuşuyor muyuz? Ve bunları
konuşmayı da doğru bulmuyoruz. Siyaset bu değildir.
Siyaset, evet, bir tercihler manzumesidir ama bu tercihler millet adına,
vatan adına, memleket adına yapılacak tercihlerden ibarettir.
Mahremimizden çıkınız. Herkes inancının getirdiği
özgürlüklerini kullansın. İnanç bir özgürlüktür. İnsanların
özgürlük hanesini genişletmek devletin sorumluluğudur.
Türkiyede bugün
bu tür konuların sorun diye anlaşılma sebebi devletin fazla
görünür olmasıdır. Devlet dediğimiz şeyin görünmez bir el
olarak bizi kollaması gerekir ama devlet bugün hayatımızın
çok içinde. Türkiyedeki yüksek tansiyonun sebebi de bu olsa gerek.
Geriye dönük
baktığımızda, evet, eğitim sistemimizde de bu var,
bize hep yapmamamız gerekenler öğretildi. Trafikte
kırmızıda geçme. Bu söylendi, onun içindir insanların
sarıda geçmeye çalışması. Ama biz Milliyetçi Hareket
Partisi olarak şunun öğretilmesini istiyoruz: Yeşilde geçilir,
geçilecek. Olumlu olan, özgürlükleri genişleten,
haklarımızı bize öğreten her şeye biz varız. Milliyetçi
Hareket Partisi için bugün yaşanan da olağan bir süreçtir.
Hac
farizasını yerine getirenlere Allah kabul etsin, Allah gitmek isteyen
hepimize de nasip etsin ama inanç üzerinden bir siyaseti, kadın
kimliği üzerinden ayrıştırmayı ve cinsiyet üzerinden
yapılan mobbingi grubum adına reddediyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Demirel.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Mihrimah Belma Satır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz
4.- İstanbul
Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili
açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, hacdan
gelen arkadaşlarımıza Allah hayırlı, mübarek etsin
diyorum. Bugün izlediğim konuşmalardan, dinlediğim
konuşmalardan dolayı memnuniyetimi belirtmek istiyorum.
İşte, Türkiyenin beklediği, bu coğrafyada yaşayan
insanların, kadın erkek hepimizin beklediği ortam bu. Birlikte,
beraber, insan haklarına, demokratik hakların kullanımına
dayalı bir ortak yaratmak.
Değerli
milletvekilleri, bugün inşallah Türkiyedeki yasakları, Türkiyedeki
yasal engeli olmayan ama sıkıntılı bir ortamı da
bitiriyoruz hep birlikte. Kendi istek ve iradeleriyle hac dönüşü
başlarını kapatan arkadaşlarımız bugün
aramızdalar, kendilerine hoş geldiniz diyoruz.
Türkiyede biraz
evvel de konuşmacıların da söylediği gibi- kadın erkek
eşitliğinin sağlanması, temsilde adaletin
sağlanması için gerekli olan bir konuydu bu. Türkiyede kadın
üzerinden siyasetin yapılması, kadının giysisi üzerinden
siyasetin yapılması ve gündem maddesi olması hepimizin ilk
günden beri reddettiği bir konuydu. Eğer Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasında demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu
yazıyorsa bunun gereğini hep birlikte yapmak durumundaydık. Bu
arkadaşlarımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısında
olması demokrasi gereği, laiklik gereği ve hukuk devleti
olmanın gereğidir.
Bildiğiniz
gibi, bu anlamda hiçbir yasal engel yoktu, İç Tüzükte de engel yoktu ama
uygulamadaki sıkıntılardan dolayı başörtülü
arkadaşlarımız maalesef eğitimde, kamuda ve Mecliste yer
alamıyorlardı. Bugün, inşallah, demokratikleşme hareketinin
neticesi yapılan yönetmelik değişiklikleri sonucunda kamuda
görev alan arkadaşlarımız, son nokta olarak da Mecliste bizlerle
beraber siyaset yapmaya devam edecekler. Burada önemli olan kadın temsil
oranının artması. Türkiyede yüzde 70e yakın kadın
başörtülü ve bu arkadaşlarımızın Mecliste temsilinde
sıkıntılar yaşanıyordu. İnşallah bugünden
sonra bu konu da çözülmüş olacak ve daha çok arkadaşımız
karar mekanizmalarında, milletvekilliğinde ve başka bölümlerde
görev alacaklar.
Değerli milletvekilleri,
biraz evvel söylenen konuşmalara ben de aynen katılıyorum ve
şunu söylemek istiyorum: Kadınlar bugüne kadar hep teferruat
durumunda kaldılar, olayların öznesi olmadılar.
Kadınların hep başörtüsü üzerinden, kılık
kıyafetleri üzerinden, yaşam tarzları üzerinden gündem
yaratıldı. İnşallah bugünden sonra bu konuda da çözüm
üretilmiş olacak ve kadın üzerinden siyaset yapmanın önüne
geçmiş olacağız.
Bugünlerde, Türkiye
Cumhuriyetinin 90ıncı yıl dönümünü
yaşadığımız günlerde gerçekten bir başka taçlandırdık
Meclisimizi. Daha evvel, yıllar evvel Sayın Merve Kavakçı
döneminde yaşanan sıkıntıları yaşamadık. Hep
birlikte bu Mecliste bu gündemle toplandık ve bu arkadaşlarımızla
beraber siyasette Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına
devam edeceğiz. Kadınların siyasette var olması, siyasette
kalıcı olması, hangi siyasi partide olursak olalım, hangi
görüşte olursak olalım birbirimizi desteklemekle olacaktır.
Kadınların siyasette aktif yer alması Türkiye toplumunun daha
ileriye gitmesi için bir sebep olacaktır diye düşünüyorum.
Biraz
heyecanlıyım, kusura bakmayın. Bu konuşmayı
aslında Mahir Bey yapacaktı, bizim çalışmamız öyleydi
ama bana verildi. Gerçekten, şu resme baktığım zaman
memnuniyetimi de belirtmek istiyorum. İnşallah daha güzel günlerde
birlikte olmayı diliyoruz. Arkadaşlarımıza aramıza
hoş geldiniz diyorum. Bundan sonra, kadınların Türkiyede
siyasette, ticarette, eğitimde, kamu otoritelerinde daha fazla yer
alması için hep birlikte çalışacağımıza dair söz
veriyorum.
Heyetinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Satır.
Sayın milletvekilleri,
Halkların Demokratik Partisi Genel Başkanı, İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncele yerinden söz vereceğim.
Sayın Tuncel,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
5.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncelin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
kıyafet konusundaki yeni uygulamayla ilgili açıklaması ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
27 Ekimde
Ankarada yaptığımız kongreyle yeni bir partimiz oldu,
Halkların Demokratik Partisi adına tüm Genel Kurulu saygıyla,
sevgiyle selamlıyoruz, Başkana da teşekkür ediyoruz bize söz
hakkı verdiği için.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten Türkiye demokrasisi açısından uzun süredir
tartışma konusu olan ve bu konuda çok çeşitli defalar da
Türkiye'nin gündemine gelen, her zaman gerilim konusu olan bir sorunu
çözmüş oluyoruz.
Tabii ki bu,
Türkiye'nin bütün sorunlarını çözdüğü anlamına gelmiyor,
çok daha fazla sorunlarımız var, ama bu sorunu çözme konusunda bugüne
kadar bunun mücadelesini veren, bu konuda bedel ödeyen başörtülü
kadın arkadaşlarımızla, başörtülü kadınların
özgürlüğünü savunan başı açık kadınların
verdiği mücadele sayesinde bugün bu ayıbın ortadan
kalktığını görüyoruz. O açıdan bu bir iktidarın
falan başarısı değildir, bu konuda bedel ödeyen, bu konuda
bedel ödeyen kadınların yanında olan ve ortak mücadele eden
kadınları bir kez daha buradan saygıyla, sevgiyle
selamlıyoruz.
Ama biz biliyoruz
ki kadınların sorunları çok fazla, sadece mesele başörtüsü
meselesi değil, inanç özgürlüğü meselesini de ele
aldığımızda, başı açık kadınların
da özellikle Alevi kadınların da çok ciddi sorunları
olduğunu biliyoruz. Sadece bir dine mensup olanlar değil, bu ülkede
inanmayanların da aslında ciddi anlamda sorunlar
yaşadığını biliyoruz. Eğer bu Parlamento
gerçekten başörtülü kadınların sorunlarını çözme
konusunda kendisini iradeli görüyorsa, önümüzde inanç özgürlüğü
kapsamında bundan sonraki sorunları çözme konusunda da kendisini
yetkili, sorumlu görmelidir, bunu sadece siyasetin bir malzemesi hâline
getirmemelidir. Bunun altını bir kez daha çizmek istiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, hep biz kadınlardan bahsedilirken ne yazık ki
eşit bireyler olarak bahsedilmiyor. Bu ülkenin Başbakanı bile
kadın erkek eşitliğine inanmadığını her
fırsatta ifade ediyor. Kadınların nasıl doğum
yapması gerektiği, kaç çocuk yapması gerektiği,
kadınların nasıl giyinmesi konusunda dikkat ederseniz hep
erkekler konuşuyor.
Yine -biraz önce
sayın hatip de ifade etti- biz hep birilerinin bacısı oluyoruz
ya da annesiyiz ya da kız kardeşleriyiz. Şunu bir kez daha
söylemek istiyoruz: Biz kimsenin bacısı, kız kardeşi,
annesi falan değiliz. Biz, burada, Parlamentoda erkeklerle siyaset yapan
kişileriz ve özgür bireler olarak siyasette duruşumuzu ifade
ediyoruz. O açıdan, diğer yaklaşım, geleneksel olarak erkek
egemen sistemin devam ettirilmesi anlamına geliyor. Her gün her gün
aslında biz bunun mağduriyetleriyle karşı karşıya
kalıyoruz. Her gün bu kültür, erkek egemen sistemin
kadınlığı ikincil gören, erkeğin yedeğinde gören,
ancak kadınları mutfakta gören ya da kadınları birisinin
bacısı, annesi, kız kardeşi olarak gören zihniyet
aslında bugün yaşadığımız sorunların temel
kaynağıdır. Umuyoruz ki bugün buna da bugün nokta konulacak ve
kadınlar adına lütfen artık kadınlar konuşsun,
erkeklerin söylediği her söz aslında bu geleneksel erkek egemen
sistemi devam ettirendir. Tabii, sadece kadınların
konuşması da yetmez. Kadınlar
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Bitiriyorum Sayın Başkan, bir dakika verirseniz.
BAŞKAN Bir
dakikayı
Bayağı verdim ben size de gitti.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Tamam, bitiriyorum Sayın Başkan.
SIRRI SÜREYYA
ÖNDER (İstanbul) Müsaade edin, taze parti.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Genel Başkan, Genel Başkan...
BAŞKAN -
Şimdi bakın, biz birbirimiz biliyoruz. Üç dakikaya
ayarlamıştım.
Buyurun,
açtık.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) Kadınların da hangi perspektiften olaya
baktıkları önemlidir diye düşünüyorum ve biz bir kez daha
Halkların Demokratik Partisi adına şunu ifade etmek istiyoruz:
Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi geç de olsa bir hak ihlalini ortadan kaldırmıştır.
Bu, önemlidir ama bundan sonra üzerimize düşen çok büyük sorumluluklar
var. Bu ülkede inanç özgürlüğü konusunda hâlâ ciddi mağduriyetler
yaşayanlar var. Mesela, 3 Kasımda İstanbulda Aleviler
sokağa çıkacak eşit yurttaşlık temelinde. Onların
sorununu da burası, bu Parlamento çözmek zorundadır. Eğer
çözmezse işte o zaman burada inanç özgürlüğünden falan bahsetmek
mümkün olmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten demokrasi bizim açımızdan olmazsa olmaz
bir konudur. Eğer demokrasi inşa edeceksek
farklılıklarımızı reddetmeden,
farklılıklarımızla bir arada durmayı becerebilmemiz
gerekiyor. Bu konuda da bütün farklılıkların hak ve hukukunu
gözeten bir noktadan; birbirine dayatan, birbirini ötekileştiren,
baskı uygulayan noktadan değil, birbirinin hak ve hukukunu gözeten
bir noktadan bakmak gerekiyor. O açıdan, bugün buraya baş örtüsüyle
gelen kadın arkadaşlarımız keşke daha öncesinden bu
şeyi yapsalardı daha iyi olurdu. En azından sokakta mücadele
eden kadınların mücadelesine de destek olmuş olurlardı ama
bugün burada bu tartışmanın bitmiş olmasının
önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bir de son
noktada, özellikle bu kılık kıyafet yönetmeliği konusunda
partiler henüz anlaşmadılar. Biz de diyelim ki artık bu etek
giymek meselesinin çözülmesi gerektiğini, nasıl giyinileceği
Bu
Parlamentoya bu da bir baskı aslında, kontrol etme
mekanizmalarından biri. Kadınların Parlamentoya nasıl
gireceği meselesinin de düzenlenmesi gerekiyor. Daha önce de biliyorsunuz
Şafak Hanım benzer bir sorun yaşamıştı, o zaman
yine bu sorunu çözememişti bu Parlamento, kadınlar olarak da biz
çözememiştik. Belki bunun öz eleştirisini vermek gerekiyor. (BDP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tuncel.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanan
mağduriyetler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili
Sayın Şafak Paveye aittir.
Buyurun Sayın
Pavey. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu arada,
Sayın Pavey için Sayın Selçuk Özdağ feragat etti, kendisine de
buradan
Yani bilgi vermiş olalım.
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Şafak Paveyin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yaşanan mağduriyetlere ilişkin gündem dışı
konuşması ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı
ŞAFAK PAVEY
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; size bu
konuşmayı her şeyin yasak olduğu Genel Kurulda
yapıyorum. Ortalama yaşın 50lerde olduğu bir mecliste, su
içmenin dahi yasak olduğu bir genel kuruldan yapıyorum.
Yaşlı haklarının, hasta üyelerinin haklarının
bile düşünülmediği bir genel kuruldan söz ediyorum. Turist olarak
bile gitmediğiniz coğrafyalarda, Afganistanda, Yemende,
İranda yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak
yapıyorum. Mecliste pantolon giymesi bir erkek vekil tarafından
engellenmiş bir kadın vekil olarak yapıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Olmayan bacağı erkekler
tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum
ve artık, AKPnin başı açık vitrin vekillerinin emanet
oyları gerçek sahibelerine geri verme zamanlarının geldiklerini
düşünüyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Hiç yakışmıyor sana!
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) AKPyi iktidara taşımış asıl
kadınlarının Meclis koltuklarını almalarının
hakları olduğuna inanıyorum. Ayrıca, AKPli kimi vekillerin
başörtülü eşlerini saklamaya çalışıp utanmalarından
kendim çok inciniyorum. Elbette ülkemde sekülarizmin geleceği ile ilgili
muazzam endişelerim var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) Ama kaygım, türbanla kırmızı ruj arasına
sıkıştırılmış semboller değildir.
Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal
karşılanırken türbanlı kadın polise yasak gelmesine
çok şaşırmıştım. Daha vahim bir cinsiyet
ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin
başındaki türbandan değil, bana vadettiği şiddet
geleceğinden korkarım. Mecliste cemevi açmak için Diyanetten fetva
isteyen anlayıştan korkuyorum yani bir inancın ibadet
hakkını diğer inancın iznine bağlayan
anlayıştan korkuyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Hukukun karşısına dini koyan
anlayıştan korkuyorum. Kadın özgürlüklerinden asla korkmam.
Söylemek isterim ki özgür bir hayat çok zor kurulur ama çok kolay
yıkılır. Tam da bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve
daracık pantolonuyla Çamlıca Parkının kuytularında
sevgilisiyle öpüşen genç kıza özgürlüğünü Mustafa Kemale borçlu
olduğunu hatırlatmak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ÜLKER CAN
(Eskişehir) Hop, hop, hop!
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) Onun adı özgürlük değil!
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç
baskısını. Birçok kadın inanarak örtünürken birçok kız
kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılır.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Bravo, bravo!
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) Clinton 2007de Kadın değişirse gelecek de
değişir. demişti. Hatta Emine Erdoğan o kadar
beğenmiş olmalı ki geçenlerde bir konuşmasında
kullandı.
Sosyal özgürlük
alanlarımız geleceğimizden çalınarak birer birer imha
ediliyor. 5 yaşında örtülen, 15 yaşında evlendirilen
kızlarımızdan bahsediyorum. Geleceğimiz gerçekten
kadınlarımızın hâli üstünden berbat bir şekilde
değişiyor. Biz kültür olarak hiç önemsemeyiz ama her özgürlük
aynı zamanda büyük bir sorumluluktur.
Türbanlı
kadın vekillerden beklentim büyük. Mesela ülkemin neden kadın
hakları konusunda dünyanın 120ncisi olduğunu
anlatmalarını bekliyorum. Neden 57 İslam ülkesindeki toplam
kadın hakları ortalamasının, tek başına
Birleşmiş Milletlerin üyesi bile olmayan Tayvanın seviyesine
ulaşmamış olduğunu açıklamalarını
bekliyorum. Artık türbanı bir insan hakları ihlalinden bir insan
hakları kazanımına dönüştürmek onların
sorumluluğundadır. İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi
geleceğimizi dinî rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülarizmdir.
Lütfen hatırlayın, Orta Doğuda bizim seküler toplumumuz tek
taş pırlanta gibi ışıldıyordu.
Oldukça merak
ettiğim bir ayrıntı var: İnanç gösteri için
kullanılabilir mi? Büyük bir ruh temizliğinden doğan
muhteşem bir tevazuyla yaşanması emredilmiyor mu?
Buraya gelmeden
önce türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım.
Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime
kullanmadıklarına rastladım. Kendi inanç özgürlüklerine
gösterdikleri hassasiyeti ruhban okulu, azınlık okulları,
cemevleri, bir inanç biçiminin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında
göremedim. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen onlar için ne yaptın?
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen.
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki
fikirlerini de bilmiyorum ama şu hakareti bütün haberlerde duydum ve çok
üzülerek: Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim. Bu
durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? (CHP
sıralarından Helal olsun! sesleri, alkışlar)
İnanç
üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Pavey, size ek süre veriyorum. O sürede tamamlayın lütfen.
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) - Görülüyor ki bir arada yaşama efsanemiz çökmüş. Kibirden
küfelik olmuşsanız size benzemeyenin
çığlığını nasıl duyacaksınız?
AHMET BERAT ÇONKAR
(İstanbul) - Başkasının dinî inancını
yargılamak senin hakkın değil.
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) - Bir taraf bir arada yaşamanın yolunu ararken öbürü
sindirmek, dönüştürmek, özgürlüklerini birer birer yok etmek istiyorsa,
bizi yok ettiğinizde gelecek olimpiyat tanıtımına kimi
koyacaksınız? (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Biz Sivasta
yakılan, Gezide vurulan, evlerine işaret konulan, hayat
tarzından ötürü cezalandırılanlarız ama her nasılsa
kronik mağdur hep sizsiniz. Azınlığın
çoğunluğu ezmesi sürdürülemez ama çoğunluğun
azınlığı ezmesi sürdürülebilirdir, asıl korkutan da
budur.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Asla, o da sürdürülemez. Zulüm sürdürülemez,
zulüm baki kalmaz.
ŞAFAK PAVEY
(Devamla) - Gerçekten bu ülkeyi korkunç bir akıbete sürüklemekten
kaçınmaya niyetliyseniz adaletle öç almak arasındaki farkı en
kısa zamanda öğrenmeye mecbursunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bizden
çatışma bekleyenler için altını çizmek istiyorum: Biz
çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz. Tarihe dönüp
bakarsanız hepimizi neyin beklediğini çok açıklıkla
göreceksiniz. Kendi yarattığınız radikal canavarın
sizi de teslim almasını sadece bizim var olma mücadelemiz
engelleyebilir. Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Pavey.
Hükûmet adına
Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan, çok değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum,
çalışmalarımızın başarılı
olmasını diliyorum.
Sayın
Paveyin gündem dışı konuşmasına karşı,
Hükûmet olarak düşüncelerimizi ifade etmek için
huzurlarınızdayım. Sayın Başkana teşekkür
ediyorum.
Bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu çok anlamlı hâle getiren, bir
olağanüstülük yükleyen ve sadece Türkiyenin değil, bütün
dünyanın dikkatlerini buraya toplayan ve şurada basın
localarını tıka basa dolduran değerli gazeteci
arkadaşlarımla birlikte herkesin merakla beklediği bir konu var.
Bu konu ifade edildi, bazı milletvekili arkadaşlarımız
kendi bireysel kararlarıyla başlarını örtme ihtiyacı
duymuşlar, bunu takınmak suretiyle Genel Kurula geldiler. Zannediyorum,
bu, Türkiyede ilk defa oluyor; olabilir, her şeyin bir ilki vardır.
Buna karşı toplumda çok yüksek bir tepki yok olumsuz anlamda,
söylüyorum. Siyasi partilerimizden de olumlu tepkiler var, olumsuz tepkiler
var. Bugün madem ki herkesin gözü buradadır, ne olacak diye, nerede bir
kavga çıkacak diye, nerede çirkin bir söz sarfedilecek diye bekleyen pek
çok insan var. Siz bunların hepsini boşa çıkardınız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben yüce Meclisi bu
konuda takdirle karşılıyorum.
İlk
konuşmayı yapan ve Sayın Başkanımızın
kararıyla gruplara verilen söz ve daha sonra yeni kurulan bir partimizin
eş başkanına verilen sözle birlikte hepsini dikkatle izledim.
Sayın İnceye, Sayın Pervin Buldana, Sayın Ruhsar
Demirele, Sayın Belma Satıra, Sayın Sebahat Tuncele ve çok
güzel bir konuşma yapan Sayın Şafak Paveye tebriklerimi
sunuyorum. Bence, Meclise yakışan budur. Düşüncelerimizi ifade
ederken kibar olmak, saygılı olmak, tartışmaya yol açmamak
ve kişisel eleştirilerde bulunmamak gerekir. Bizden ve bu Meclisten,
23 Nisan 1920den bu yana
bağımsızlığımızın sembolü, millî
iradenin tecelligâhı olan Meclisten beklenen budur.
Beğenmediğimiz sözler olabilir, eleştiririz;
beğendiğimiz sözler olur, alkışlarız ama bugün
herkesin bir kavga, bir gerginlik, bir sıkıntı
yaşanacağını umduğu Meclisimizde böylesine büyük bir olgunluğun
gösterilmesini, yıllardır bu Parlamentoda olan bir
arkadaşınız olarak takdirle karşıladım, tüm
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ben de konuşmamda
aynı ağırlıkta ve olgunlukta olmaya gayret edeceğim,
bu bizim görevimizdir ve bu güzel, muhteşem havayı bozmamaya
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlarım, sadece bu sözlerimin içerisinde Sayın
İncenin birbiriyle kafiyeli ve bugünkü konunun çok dışında
kalan farklı konularda Hükûmetimizi ve partimizi suçlamasına
razı değilim, bunların hiçbirisine müstahak değiliz, bu
suçlamaları kabul etmiyorum ve aynen kendisine iade ediyorum. İkinci
olarak, Sayın Paveyin de -şüphesiz, çok güzel bir üslup içerisinde
konuştu ama- bir yönüyle de partimizi, milletvekillerimizi veya Sayın
Başbakanımızı suçlayıcı ifadelerinin tartışmaya
açık olduğunu düşünüyorum ama bu sözlerin bizi muhatap alan
kısmını da kabul etmediğimi ifade etmek istiyorum,
anlayışınıza sığınıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Buldan hatırlattığı için
söylüyorum: Evet, bundan on dört yıl önce, İstanbul Milletvekili
Merve Kavakçı bu salona girdiğinde Sayın Haluk İpekin
oturduğu yere oturdu, ben de Sayın Yılmaz Tunçun oturduğu
yerdeydim. DSP Grubu buradaydı, şurada ANAP vardı zannediyorum,
DYP ve diğer partiler. O gün, Meclisimize yakışmayan
tartışmalar oldu; ben, şahsen çok üzüldüm.
Şimdi, on
dört yıl sonra, artık, Sayın Cumhurbaşkanı -o
zamanın- Demirelin bunu bir provokasyon olarak yorumlayan sözlerini, rahmetli
Ecevitin kendisine çok saygı duyduğum bir lider- kürsüye
çıkarak yaptığı konuşmaları unutmak istiyorum
çünkü onlar, Türkiye demokrasisi içerisinde kabul edilmesi mümkün olmayan
şeylerdi. Düşünün, bir arkadaşımız aday olmaya karar
veriyor, partisine müracaat ediyor, partisi onu il seçim kuruluna, Yüksek Seçim
Kuruluna bildiriyor. Başında örtüsü var Ben bu hâlimle seçimlere
gireceğim. diyor; hiçbir itiraz yok, hiçbir dava
açılmamış. Seçimlere girerken kampanyasında bu
kıyafetiyle Ben böyle seçileceğim. diye halkına gösteriyor,
öyle oy alıyor ve seçiliyor. Eğer seçilmesi mümkün olduysa -ki Merve Kavakçı
mümkün olmuştu- il seçim kurulu mazbatasını veriyor
Milletvekili seçildiniz. diyor. Yapılacak tek şey var,
yapılacak tek şey var: Buraya gelip ant içecek. Ant içmek üzere
geldiğinde de çok iyi hatırlıyorum, rahmetli Sayın Ali
Rıza Septioğlu, Sayın Akşener Başkanımın
yerindeydi ve bizler de heyecan içerisinde, gecenin geç bir saatinde bunu takip
ediyorduk. Dışarı, dışarı,
dışarı!lar, yapılan konuşmalar, Başkana yapılan
müdahaleler; ant içmek mümkün olmadı. Bu bir acı tablodur. Siz
farklı düşünebilirsiniz ama bugün geldiğimiz noktaya bakarak
bunun tekrar yaşanmamış olmasının Türkiye'nin
demokratikleşmesi açısından, bazı düşüncelerin
değişimi ve dönüşümü bakımından ne kadar olumlu
olduğunu biliyorum.
O olayın
siyasi sonuçları olmuştu. En basitinden, yüzde 22den yüzde 1,5a
düşen bir partinin o olaydan ne kadar etkilendiğini bir kenara
koyalım, 2000-2001 krizleri de şüphesiz bunda etkili olmuştur
ama o gün Dışarı, dışarı! diye bağıranların
hemen hemen hepsi dışarıda kaldığı gibi,
partileri de yüzde 1,5a düştü çünkü halk bunu affetmedi, bunu
yanlış buldu. Benim seçtiğim bir milletvekilini sen nasıl
Parlamentodan atıyorsun! dedi, benim kanaatim bu. Şimdi, çok
şükür, sürecin içerisinde çok şeyler gördük. Öncelikle, bu mesele,
üniversitelerdeki kılık kıyafetle başladı. Yani,
başı örtülü olarak kızlarımız üniversiteye gidecek mi,
gitmeyecek mi?
90lı
yılların başında 3 tane üniversite hariç birisi Hacettepe
ve diğerlerini biliyorsunuz- pek çoğunda serbestti. Benim
kızım da o dönemde Celal Bayar Türk Dili ve
Edebiyatındaydı. Değerli arkadaşlarım, sonra devir
değişti, anlayış değişti, talimatlar yağmaya
başladı, her birinde yasak geldi. Kızlarımız gözleri
yaşlı, birtakım travmalar geçirerek, psikolojileri bozularak,
Benim başörtülü başladığım üniversite hayatıma
neden son veriyorsunuz, bu zulüm nedendir? diyerek, gerçekten büyük bir
acı yaşadılar. Mücadele sadece, üniversitelerde kılık
kıyafetin serbest olmasıyla bağlantılı kaldı.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi geldiğimiz noktaya bakıyoruz ki
bütün üniversitelerimizde hemen hemen kılık kıyafet
yasaklaması kalmamıştır. Öğrencilerimiz arasında
bir sorun yok, öğretim üyeleriyle öğrencilerimiz arasında bir
sorun yok, rektörlerle bir sorun yok; anlayış
değişmiştir, buna da hiçbir siyasi partinin itirazı yok
şu anda. Artık üniversitelerde kılık kıyafet
serbestliği olmalıdır. Aynen şuna misal vermek istiyorum:
Mazbatasını aldığı hâlde, burada andı içirilmeyen
ve başörtüsü sebebiyle buradan atılmaya çalışılan
insanlarımızın üniversitede okumak isteyen gençlerimizle kaderi
bir noktada buluştu.
Bir başka
şey: Kamuda çalışan kadınlarımızın
kılık kıyafetleri noktasında yönetmeliklerle
düzenlenmiş yasaklamalar vardı. Bir kısmı çok eski, bir
kısmı 1983 tarihini taşıyor. Unutmayın, bayram
öncesinde bu yönetmelikler de yürürlükten kaldırıldı.
Yargı, emniyet ve askerî güçlerde çalışanlar hariç olmak üzere,
artık başlarını
İstedikleri şekilde bir
kıyafet seçmek suretiyle görevlerini yapabilecekler. Kurumsal olarak
hiçbir partimizin de bu konuda itirazı olmadı, zannediyorum bir iki
milletvekili arkadaşımız bu konuda dava açtı ve itiraz
etti.
Şimdi,
geldiğimiz noktaya buralardan geldik. Arkadaşlar, ben bu konularda kendisini de işin
odağına koyan, bundan dolayı mağdur olduğuna inanan
bir insan olarak, Meclis Başkanlığımda yaşadığımız
olaylarla, onun öncesinde bir veli olarak kızımdan dolayı, daha
sonra da eşinin başörtüsünden dolayı hedefte, hücumda, zan
altında bırakılan bir insan olarak bu meselelerde onlarca
konferans verdim, onlarca toplantıya katıldım, yüzlerce defa
konuştum. Bu bizim bir hayat tarzımız oldu. Yani biz böyle bir
aile içerisinde yetiştik, böyle bir aile içerisinde
çocuklarımızla birlikte olduk. Niçin bu ayrımcılık
var? Kapılar neden yüzümüze kapanıyor? Bu yasaklamalar niçin bizim
için bu ülkeyi bir zindan hâline getiren bir yasaklama durumunda kalıyor?
Hep bunları düşündük. İsyan etmedik, dağa çıkmayı
aklımızdan geçirmedik, sabırla ve demokrasinin güçlenmesiyle bu
sorunların çözüleceğine ta baştan inandık. Demek ki
sabır çok gerekliymiş.
Evet, uzun
yıllar geçti. On sene sonra, on dört sene sonra bazı şeyler
gerçekleşiyor ama kırmadan, dökmeden, yıkmadan
gerçekleşiyor, ele silah almadan gerçekleşiyor, dağa
çıkmadan gerçekleşiyor. Demokrasi kültürünün güçlenmesiyle insanlar
bir noktada Artık böyle olması lazım canım, biraz da
mahcup oluyoruz, ayıp oluyor. deme noktasına geliyorlar, ister
siyasi sebeplerle geliyorlar ister başka sebeplerle. Artık genel
başkanlar çarşaflı hanımefendileri bile partilerine üye
kaydetmeye çalışıyor. Artık Aday olarak gelsinler canım,
başımızın üstünde yerleri var. diyor. Soruyoruz, aday
olarak gelene eyvallah da seçildikten sonra Meclise geleceklerse ne
yapacaksınız? Sükût ediyorlar, topu taca atıyorlar. Ama
görüyoruz ki üzerlerinde müthiş bir düşünce var. O nedir? Artık
Türkiyenin geldiği noktada yasakların ortadan kalkması
lazım, özgürlüklerin asıl olması lazım.
Sayın
Buldan ve diğer arkadaşlarımı
Sayın Ruhsar Demirel de
çok doyurucu bir konuşma yaptı. Evet, bazı eşitsizlikler
var, bazı konularda yanlış telakkiler, anlayışlar var,
bunların hepsini düzeltelim. Bunların hepsinde bir araya gelip çözüm
yollarını bulabileceğimize inanıyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, Sayın İnce bugüne kadar
yaptığı birkaç günlük
konuşmalarda ve bugün de tarih vermeden bir şeyden bahsediyor. Benim bazı
konuşmalarımı geçmişten bugüne kadar farklı sebeplerle
gündeme getiriyorlar. Bu benim için bir övünç kaynağıdır. Ben
tutanaklara geçmiş her sözümün arkasındayım. O zaman
yanlış yapmışsam yanlış düşünmüşüm,
yanlış yapmışım, özür dilerim derim ama doğru
olanların da bana neye mal olursa olsun arkasında dururum.
Dün ve evvelki
günkü gazetelerde 2005 tarihine ait bazı haberler yayınlandı.
Bugün onların hepsini çıkardım. Hiçbirisinde Sayın
İncenin gazetelerde yazıldığı şekliyle bana
atfettiği sözler yok. Aslında böyle bir imkânı vermemiş
olsaydı Sayın Başkanımız, ben 69uncu maddeden bir
açıklama yapmak ihtiyacını duyacaktım. Ben kendisine de
fotokopilerini göndereceğim. 14/11/2005 tarihinde ben, bizim Refik
Belendirde bir sosyal tesisimiz var, orada gazetecileri
toplamışım, o günün en önemli konusu, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin Leyla Şahin hakkında verdiği
kararı bir hukukçu olarak irdelemişim. Hepiniz
hatırlayacaksınız, bu önemli bir karardı, Leyla Şahin
hakkında verdiği kararın Türkiye'deki laikliği tarif
etmediğini, bunun yasaklamalar noktasında kesin bir hüküm
getirmediğini, bir karar alınırsa bunun da Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarına karşı
olmayacağını söylüyorum. Altında Sayın İncenin
bahsettiği sözlere yakın cümleler var.
Bakıyorum 7
dakikam kalmış, hepsini okumak zorunda değilim, sizlere takdim
edeceğim.
Ama, benim
başörtüsü, laiklik veya buna benzer konulardaki tüm sözlerim bunun bir
ifade özgürlüğü olduğudur, kıyafet serbestisi olduğudur,
bir anlatım özgürlüğü olmasıdır. Ben bunları
hayatım boyunca her defasında söyledim ve müdafaa ettim.
Yani, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin kararları bir tarafa, laiklik
uygulamaları dünyanın her yerinde farklıdır. Bize biraz
benzeyen Fransa bile bizden farklıdır. Fransayı örnek
göstererek Okullarda, koynunda kolyelerinde haç taşıyanlar,
başında türban taşıyanlar kamuda hizmet veren olamaz.
şeklindeki anlayış
Eğer oranın sistemini iyice
bilirseniz eğitimde düalist bir yapı vardır. Bir tarafta laik
okullar vardır, bir tarafta kilisenin okulları vardır, dinî
örgütlerin okulları vardır. Laik okullara ait getirilen
yasaklamaları tüm eğitim sistemi içerisine alamazsınız.
Türkiye, kendine özgü, Anayasanın 2nci maddesinin gerekçesinde
yazılı laiklik anlayışını uygulamak
zorundadır. Kanaatimi söylüyorum. Merak edenler için bu
konuşmalarımın tamamını arkadaşlarıma,
başta Sayın İnceye takdim edeceğim ama gündeme
getirdiği için ona da çok teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar,
Genel Kuruldayız. Her yere girer. Her yere girmez. Elimde notlar var.
Meclis Başkanlığım döneminde, şimdi aramızda
olmayan milletvekilleri bana her gün soru önergesi veriyorlardı. Niçin
biliyor musunuz? Bu kadar ziyaretçi geliyor, niye bunların içerisinde
başı örtülü olanlar var? Ben bunlara cevap vermek zorunda kalıyordum
ve onlara diyordum ki: Millet neyse Meclis de odur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Kendi kıyafetiyle bu
Parlamentoya gelecekler. Bak, notlarımda var. Yani, İzmirli bir
sayın bayan milletvekili -kulaklarını en azından buradan
çınlatayım- akşam da bir televizyonda konuşuyordu ne
dediği de pek anlaşılmayan şekilde. Şimdi, bu
arkadaşımız İran Meclisine döndü Meclis. diyordu. Niçin?
Yukarılarda bazı dinleyicilerimizin başı örtülü olması
şeklinde... Yine, aynı sayın milletvekili şurada muhalefet
kulislerinin kenarında küçücük bir odada, 4 kişi veya 5 kişinin
sığabileceği bir yerde kadınların namaz
kılması için ayrılmış bir yere geliyor, baskın
yapıyor ve orada basın toplantısıyla Laik bir ülkede
Mecliste böyle bir şey olmaz. diyordu. Unutmayın, orada
başörtülü bir kadına müdahale edecek kadar kendisinde yetki gören bir
insan bugün Parlamentoda yok ama burada Sayın
Cumhurbaşkanımızın eşleri var. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar,
geldiğimiz nokta budur. Bugün de bu işe karşı
çıkanların çok büyük bir kısmının bir buçuk sene sonra
burada olacaklarını tahmin etmiyorum; başkaları olacak, biz
de değişeceğiz, her şey değişecek. Ama, temel
insan haklarına karşı çıkma cesaretini gösteren kim olursa
olsun, hangi kurum ve kuruluş olursa olsun eninde ve sonunda gidecek,
onlar gidecek yerine özgürlük isteyenler gelecek. Benim siyasetten
öğrendiğim bu. Şimdi, burada oturur mu, oturmaz mı; nereye
bakacağız? Hukuk
devletiyiz, bir hukuk normuna bakmamız lazım. Anayasada bunu
düzenleyen bir hüküm var mı? Yok, olması da gerekmez zaten. Hukukta
var mı, yani bir kanunda var mı? Yok. Ben de hukuk okudum, siz de
okudunuz. Kadınların kılık kıyafetlerini düzenleyen
hiçbir kanun yoktur, sadece şapka iktisası hakkında bir kanun
vardır. Dinî ruhanilerin kisveleriyle ilgili bir kanun vardı,
1925li, 1926lı tarihlerde ama kadınların
başının açık olması, kapalı olmasını
söyleyen yönetmelik vardır. Yönetmelikler ikincil düzenlemelerdir ve
yönetmeliklerin hiçbirisinin kanuna aykırı olmaması gerekir.
Şunu
söyleyeceğim: Burada, 56ncı maddede kıyafet konusu
yazılmış, ezberinizde olduğu için tekrar etmeyeceğim
ama ben farklı bir şey yaptım. Bu İç Tüzük 1973
yılında yasalaştı ve hepinizin elinde olan bu Anayasa ve
İç Tüzükün arkasında İç Tüzükün hangi maddelerinin, hangi
tarihte değiştiğine dair bir kayıt var. Bakınız,
56ncı maddesi hiç değişmemiştir. Bu maddeler her hukuk
normunda olduğu gibi Özgürlükler esastır, yasaklar istisnaidir.
kuralına göre tanzim edilmiş, yani Başı açık olmak
mecburidir. diye burada bir hüküm olsaydı bunu yerine getirmek
zorundaydık.
Bakınız,
1973teki Anayasa Komisyonu Başkanı, hepsi rahmetli oldu, bizim
Cevdet Akçalı Beyefendi; İç Tüzük teklifinde imzası bulunanlar,
Çorum Milletvekili Abdurrahman Güler, Tunceli Milletvekili Kenan Aral, Muş
Milletvekili Nermin Neftçi, İstanbul Milletvekili Reşit Ülker, Van
Milletvekili Salih Yıldız ve diğerleri... Anayasa Komisyonu
raporu ve Komisyondaki konuşmaların hepsini çıkardım.
Hüsamettin Başer Nevşehirden konuşuyor, Orhan Birgit
konuşuyor, Cevdet Akçalı konuşuyor, diğerlerinin hepsi
konuşuyor, hiçbirisinin başörtüsüyle ilgili bir yasaklama olması
veya buna ilişkin bir hüküm bulunması konusunda hiçbir sözü yok.
Aksine şu var -burada bir serbestlik olduğunu görüyoruz- arkadaşlarımız
bir gelenekten bahsediyorlar: Şu tarihten bu tarihe kadar
olmamış. E, olmayacağı anlamına gelir mi? Hukuk
uygulanırken yazılı kanun maddeleri uygulanır, ondan sonra
en sonunda içtihatlara gelinir, bazı kanunlarda da gelenekler ve teamüller
dikkate alınır. Yani burada Bir gelenek var. diyerek bunu devam
ettirme iddiası, Anayasada,
kanunda, şunda, bunda bulunmayan bir hükmü bizim için geçerli sayabilir
mi? Siyasi simgedir canım, burada olmaması lazım. Ee siyasi
simgeyse yakalarınızdaki rozet ne oluyor? Yakalarınızda
altı oklu rozet olacak, üç hilalli rozet olacak, bizde ampul olacak, bunu
buraya takacağız, arkadaşımızın siyasi simgesi
başındaysa itiraz edeceğiz.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Öyle kimse söylemedi. Bunları kimse söylemedi.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bu gülünç olmaktır. Aslında,
arkadaşlarımız dinî gerekçelerle başlarını
örttüklerini ifade ediyorlar. Farklı da olabilir; moda böyle gerektirir,
başında, saçlarında bir arıza vardır,
başını örtmek ihtiyacı duyabilir, ameliyat
geçirmiştir, bir başka şeydir. Hepsine saygı
duyacağız ve sorgulamayacağız.
Arkadaşlarımız ne güzel söyledi: Kadınları
kılık kıyafetleri üzerinden sorgulamayacağız.
İnandığım bir şeyi elli defadır söylüyorum.
Kadınlarımızı başı açık ve başı
kapalı olarak kategorize etmek ahlaksızlığın
daniskasıdır. Hiçbir şekilde bunu ayırmamak
mecburiyetindeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Paveyle ilgili -burada çok
konuşmadı o konu üzerinde- bir pantolonla ilgili konu.
Bakınız, arkadaşlar, burada kadının, erkeğin
nasıl giyineceği yazılı ama Sayın
Başkanımızın kıyafetine bakın
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
Bir cümle
söyleyebilir miyim Sayın Başkanım, bir iki dakika verirseniz
sözümü bitireceğim. Lütfen, takdir ederseniz.
BAŞKAN Bir
dakika verdim.
Buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Burada 56ncı madde çok gülünç
yazılmış. Benim dönemimde olmadı, kadın başkan
vekili yoktu, benden sonra oldu. Başkanlık kürsüsünde Başkan,
beyaz kelebek kıravat ve siyah yelek üstüne siyah fırak giyer.
diyor. Şimdi, Sayın Meral Akşenerin -yani isminizden
bahsettiğim için özür diliyorum, ayırmadığı için-öyle
bir kıyafet var mı üstünde? Yok. İyi ki yok. Bu kadar rüküş
bir kıyafeti Sayın Akşenere giydirecek hâlimiz yoktu ama
İç Tüzük değişmedi. İç Tüzük değişmedi, fiilî
olarak kendi kıyafetlerini seçtiler, belirlediler. Arkadaşlarıma
da rica ettim, memurlar için pantolon giyme özgürlüğü geldiyse bu hâliyle
milletvekillerimiz için de olmalı. Derhâl -bu tasarı
olmayacağına göre- bir araya gelin. Kadınlar için elbette pantolon
güzel bir kıyafettir, bu olabilir. Bununla birlikte bir düzenlemeyi de
rahatlıkla yapalım.
Değerli
arkadaşlarım, yani burada şunu söylemek istiyorum: Aslında,
grup başkan vekillerinden aldığım bilgiyle, böyle bir
düzenleme yapılmak istenmiş ama bazı arkadaşlar itiraz
etmişler.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Pantolon ve diğer konularda, İç
Tüzükte kıyafete yönelik yeni bir şey yapılması
isteniyorsa lütfen bir araya gelin.
Sözlerim bitti.
Sayın
Başkana teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Ben değerli
arkadaşlarıma aramıza katıldıkları için
teşekkür ediyorum, onları saygıyla karşılıyorum.
Bu bir zafer günü değildir, bu bir nümayiş günü değildir.
Olması gerekendir, olmuştur, tabiidir ve yüce Meclisimiz en büyük
olgunlukla bu olayı karşılamıştır.
Hepinize candan
teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Arınç.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, Sayın Arınç kendisine atfen, kendisinin
söylemediği sözleri benim söylediğimi söyledi.
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın gündem
dışı konuşmaya ve yapılan açıklamalara
cevabı sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Arınçın anlattıklarının ezici bir
çoğunluğuna karşı değiliz zaten, onlarla ilgili bir
sorunumuz yok. Bizim anlatmak istediğimiz şu: Bunun istismarını
yapıyorsunuz. Biz istismarını yapmayın diyoruz. Bir kere,
burada anlaşalım.
Artı, Benim
söylemediğim sözleri söyledi. diyorsunuz. Peki, Sayın Arınç,
Laik bir ülkenin kanun koyucusu dinî amaçlarla kural koyamaz. diyen siz
misiniz, değil misiniz? İnternete yazdığınız
zaman Bülent Arınç bunları görüyorsunuz, ben bunları orada
görüyorum. Yani ya o bilgisayarlar yanlış söylüyor ya ben ya siz.
İki: Yine
Arınç: Kuranı, Tevratı, İncili esas alarak düzenleme
yapamaz Meclis. Bu sözler size ait. Yani Sayın Başbakanla
çelişmiyor musunuz siz? Bir taraftan Dinin gereğidir. diyor
Başbakan, diğer taraftan siz Laik bir ülkenin kanun koyucusu dinî
amaçlarla kural koyamaz. diyorsunuz. Kuranı, Tevratı, İncili
esas alarak düzenleme yapamaz. diyorsunuz. Bizim sorunumuz bu, istismarı
bunun.
Yani şu: Benim
çocuklarım mağdur oldu, başörtüsü yüzünden okuyamadı.
deyip çaktırmadan oğlanı da Amerikaya göndermek. İstismar
bu.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Katsayı!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Hadi kız okuyamadı, hadi anladım, e
oğlanın da mı türbanı vardı? Oğlan niye
okuyamadı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Katsayı!
MUHARREM İNCE
(Devamla) Başka, başka...
AHMET YENİ
(Samsun) Katsayı problemi yaşadı.
MUHARREM İNCE
(Devamla) - Camide içki içildi, hani video kaydı? Hani Beşiktaş
meydanında bir başörtülü bacımıza 70-80 kişi
saldırmıştı, hani video kaydı? Hadi diyelim ki
toplumun infiale sürüklenmesinden korkuyorsunuz, gelin, bize gösterin bu video
kaydını, biz de konuşmayalım bir daha. Gösterin o zaman.
Biz de bu ülkenin
Parlamentosunda görevliyiz. İstismar etmenize karşıyız biz,
bunu yapmanızı istemiyoruz. Derdimiz budur, bunu anlatmaktır.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, efendim, biraz önce Sayın
Arınç Pantolonla ilgili bir düzenleme yapılması konusunda
gruplar bir araya gelsinler. dedi. Aslında bu konuda bir mutabakat var.
Biliyorsunuz, içeride de bunu ifade ettim, söyledim.
BAŞKAN
Söylediniz, evet.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu konuyu, Sayın Şafak Paveyin de mağduriyetine
yol açan bu konuyu ivedilikle düzenleme konusunda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak bütün grup başkan vekillerine sesleniyorum: Gelin, salı günü
bu pantolon konusunu da hep beraber, birlikte çözelim, bunu da sonuca erdirelim
diyorum.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Canikli
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın İnce konuşmasında
Sayın Başbakanımızın istismarda bulunduğunu ifade
etti. Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
AK PARTİ Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, gerçekten
Sayın Başbakanımızın ifade ettiği gibi,
kapalı olarak, başı örtülü olarak kız
çocuklarımız üniversitelerde okutulmadığı için, bu
imkân kendilerine verilmediği için, sadece
Başbakanımızın çocukları değil, başka
binlerce kızımız sırf bu nedenle despotça önleri
kesildiği için başka ülkelerde okumak zorunda kaldılar. Evet,
bugün -uzun zamandan beri aslında, aylardan beri- bu uygulamaya da son verilmiştir.
Bunu da bir kez daha hatırlatmakta fayda var.
Şimdi,
gelelim, Bunu yaparken, kız çocuklarını gönderirken Sayın
Başbakanımız, erkek çocuklarını okutabilirdi burada. Onları
neden yurt dışına gönderdi? Dolayısıyla bir istismar
söz konusudur. ifadesi gündeme geldi, hatta suçlaması gündeme geldi.
Bakın, çok ciddi, ağır bir bilgi eksikliği söz konusu.
Aynı sorun imam-hatip
mezunları için de, onların da üniversiteye girmelerini engelleyen bir
katsayı problemi vardı. Türkiye 1incisi dahi olsa, o zaman,
kesintisiz eğitimle ilgili o garabet ortadan kaldırılmadan önce,
2010 yılında, 2011 yılında bu Meclis tarafından
kaldırılmadan önce bir imam-hatip mezunu kardeşimiz Türkiye
1incisi dahi olsa üniversiteye girme şansı yoktu. Neden?
Katsayı farkı nedeniyle. İmam-hatipler ve diğer meslek
liselerinin önü bu şekilde kesilmişti. O nedenle Sayın
İnce, o nedenle o kardeşlerimiz de, Sayın
Başbakanımızın oğlu da imam-hatip mezunuydu ve o
katsayı zulmü nedeniyle eğitimini yurt dışında tamamlamak
zorunda kaldı. Bilgi olarak söylüyorum Sayın İnce,
bilmeyebilirsiniz, bir şey söylemiyorum.
Biz, bakın,
hep şunu söyledik, başından beri şunu söyledik: Bakın,
değerli arkadaşlar, tamam, biz istismar ediyorsak istismarı hep
birlikte kaldıralım o zaman, bize bu imkânı vermeyin o zaman. Gelin,
yasakları kaldıralım, hepsini kaldıralım, istismar
konusu da gündemden düşsün. Hep bunu söylemedik mi biz, hep bu
çağrıda bulunmadık mı? Ama daha düne kadar neler söylendi.
Bu olumlu havayı da bozmak istemiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sağ
olun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN Hava
gitti zaten de bir dakika.
Şimdi,
sıraya girdiler
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Arınç, orada göstererek Ben bunları
göndereceğim. dedi. Ben de -kayıtlara geçmesi anlamında-
Sayın Arınça benim okuduğum sözlerin Vatan gazetesinde
çıkmış o açıklamalarını göndereceğim. O
zamanlar Vatan gazetesine tekzip yapmamış, şimdi bana Genel
Kurulda yapıyor. Sayın Arınç bana göndersin, ben de kendisine
göndereceğim, bakalım neler demiş.
BAŞKAN
Evet.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Meclis İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu üyesiyim.
Kılık kıyafet yönetmeliği
BAŞKAN Yok,
bunların hepsi bugün konuşuldu, siz kayıtlara geçmesi için
söyleyin.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Söylüyorum efendim.
BAŞKAN -
Ondan sonra biraz ara vereceğim, ben bayılmak üzereyim.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, şimdi bu konuda 4 parti grubu
anlaşmış durumdadır.
BAŞKAN
Tamam.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Zaten 165 maddeden
birisi de odur. Bu tayyör konusu da Fransızca bir kelime olduğu için
metin olarak kabul edildi. Bir engel yoktur, bütün kadın milletvekilleri
pantolon giyip gelebilir buraya.
BAŞKAN
Tamamdır.
Teşekkür
ediyorum.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Önce bütün
partilerimizin grup başkan vekillerine çok kalpten teşekkür ediyorum.
Bugünkü yönetimimde bana ve Başkanlık Divanına gösterdikleri
anlayış, iyi niyet için tek tek teşekkür ederim.
Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları vardır.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:
VI.- ÖNERİLER
A) Danışma
Kurulu Önerileri
1.- Danışma
Kurulunun, Genel Kurulun 31 Ekim 2013 Perşembe günkü birleşiminde
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları
kısmında yer alan Danışma Kurulu önerisi işleminin
tamamlanmasından sonra başka bir konunun görüşülmemesine
ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
31/10/2013
Genel Kurulun 31
Ekim 2013 Perşembe günkü birleşiminde Başkanlığın
Genel Kurula Sunuşları kısmında Danışma Kurulu
önerisi işleminin tamamlanmasından sonra başkaca bir konunun
görüşülmemesi önerilmiştir.
Cemil
Çiçek
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Mahir
Ünal Muharrem
İnce
Adalet ve
Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf
Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
BAŞKAN Danışma
Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince, Türk
sporunda yaşanan doping vakalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
Meclis araştırması önergelerini görüşmek için 5 Kasım
2013 Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Tekrar iyi günler.
Kapanma
Saati: 15.57