TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
110uncu
Birleşim
1
Temmuz 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Şanlıurfa Milletvekili
İbrahim Binicinin, 2 Temmuz Sivas olaylarına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, cezaevlerinde suça itilmiş ve annesinin
yanında kalmak zorunda olan çocukların sorunlarına ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Gökün, Suriyedeki iç karışıklık nedeniyle Türkiyeye
gelen Suriyelilere ve mübarek ramazan ayının önemine ilişkin
gündem dışı konuşması
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Levent Gök ve 21
milletvekilinin, Ankara metrosu inşaatıyla ilgili sorunların
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/996)
2.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin,
kıyı belediyelerimizin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/997)
3.- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin, kamu görevlilerinin yükümlülüklerini kullanmaları
sırasında yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/998)
B) Duyurular
1.- Başkanlığın, Kadın
Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile
Avrupa Birliği Uyum Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen
siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak
müracaat etmelerine ilişkin duyurusu
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun Türkiye Büyük
Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine
dair taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1516)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair
taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1517)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin uygun
görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1518)
4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil
Çiçek ve beraberindeki heyetin, Avrupa Konseyi Parlamento Başkanları
Konferansına katılmak üzere Norveçe,
Avustralya Senato Başkanı John Hogg ile
Temsilciler Meclisi Başkanı Borwnyn Bishopun vaki davetlerine
icabetle Avustralyaya,
Resmî birer ziyarette bulunmalarına
ilişkin tezkeresi (3/1519)
D) Önergeler
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet
Toptaşın, (2/276) esas numaralı Emniyet Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/170)
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
İç Tüzükün 73üncü maddesine göre, (1/941) esas numaralı Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısının Başkanlıkça İçişleri
Komisyonuna havale edilmesinin İç Tüzük ve Anayasa hükümlerine
aykırı olduğuna ve tasarının Hükûmete iade edilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Cinsiyet
Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (BM Kadın)
Arasında BM Kadın Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisinin İstanbulda
Kurulmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/928) (S. Sayısı: 609)
4.-
Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/410) (S.
Sayısı: 90)
VII.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 609) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş
Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi
Birimi (BM Kadın) Arasında BM Kadın Avrupa ve Orta Asya Bölge
Ofisinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 90) Vatansız Kişilerin Statüsüne
İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yatırımcıların
karşılaştığı bürokratik ve hukuki engellerin en
alt seviyeye çekilmesi adına yürütülmekte olan çalışma ve
projelere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın
cevabı (7/42490)
2.-
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşi'nin, yeni halkla
ilişkiler binasındaki komisyon ve toplantı salonlarında
Atatürk resmi bulunmamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/43191)
3.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, TBMM'de bazı internet sitelerine
erişimde sıkıntı yaşanmasına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/43877)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir
Başbakanlık müşavirinin Soma'daki maden kazası
sonrasında göstericilere yönelik müdahalesine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı
(7/43990)
5.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz'ın, DHMİ tarafından
devredilen bir araziye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/44105)
6.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM Bahçe Lokantasının
tadilatı kapsamında yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/44158)
7.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Anadolu Ajansının
Soma'da meydana gelen maden faciasıyla ilgili attığı bir
tweete ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/44166)
8.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, kamu kurum ve
kuruluşlarının engellilerin erişebilirliğine uygun
duruma getirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/44220)
9.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, yeni halkla ilişkiler
binasına yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44245)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da kaza
meydana gelen maden ocağı ile ilgili çeşitli hususlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44331)
11.-
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, ülkemizdeki maden
ocaklarında yaşam odalarının zorunlu olmamasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44332)
12.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da kaza
meydana gelen maden ocağı ile ilgili işletme ihalesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44333)
13.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da kaza
meydana gelen maden ocağı ile ilgili çeşitli hususlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44334)
14.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma'da kaza
meydana gelen maden ocağının denetimine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44335)
15.-
Kütahya Milletvekili İdris Bal'ın, Soma'daki maden kazasına
sebep olan eksikliklere ve ihmallere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44336)
16.-
İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'da
yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilen yatırımlara
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44337)
17.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, maden ocaklarında alınması
gereken önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44338)
18.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son 10 yılda yardıma muhtaç
vatandaşlara dağıtılan kömüre ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/44339)
19.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, maden ocaklarının denetimlerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44340)
20.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, Türkiye Kömür
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün özel sektöre devrettiği
maden sahalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44341)
21.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, madencilik sektöründe
işçi sağlığı ve güvenliği konusundaki
eksikliklere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44342)
22.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir'in Gaziemir
ilçesinde bir kurşun fabrikasına ait atıkların bertaraf
edilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44343)
23.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun,
Bakanlığın Soma'da meydana gelen maden kazasındaki
sorumluluğuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44344)
24.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, kömür üretim maliyetlerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44345)
25.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın, Madenlerde Güvenlik ve
Sağlık Sözleşmesi'nin imzalanmamasına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44346)
26.-
İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, maden ocaklarına
yönelik denetimlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44347)
27.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın, maden
ocaklarındaki kaçış-yaşam odalarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44349)
28.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın, Bolu'nun Mengen ilçesine bağlı
bir beldedeki maden ocaklarına ve yapılan denetimlere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44350)
29.-
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş'ün, Balıkesir il
sınırları içerisindeki aktif fay hatlarına ve
Balıkesir'in afet risk haritalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/44351)
30.-
İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın, Soma Holding bünyesindeki
işletmelerin faaliyetlerine ve madencilik politikasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44352)
31.-
İstanbul Milletvekili Abdullah Levent Tüzel'in, Soma'daki maden
kazasının nedenlerine ve kurtarma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44353)
32.-
İstanbul Milletvekili Celal Adan'ın, İstanbul'da
yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilen yatırımlara
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/44364)
33.-
İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, Orman Kanununda yapılan
değişikliklere,
Süs
bitkisi üreticilerinin desteklenmesine,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/44425), (7/44638)
34.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, ormanlık alanlarda
yapılan kaçak kazıların neden olduğu sorunlara ve buna
karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44426)
35.-
Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Konya'nın Selçuklu ilçesinde
Vilayetler Hizmet Birliği tarafından yaptırılan bir
binanın bir vakfa bedelsiz olarak kiralanmasına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/44460)
36.-
İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak'ın, TÜRGEV'e yapılan
bağışlar ile vakfın faaliyetlerine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/44464)
37.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, Kırklareli'nde faaliyet
gösteren taş ve maden ocaklarına ve gerçekleştirilen denetimlere
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44497)
38.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran'ın, maden ocaklarının kira,
tahsis ve devir işlemleri ile ilgili verilere ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44498)
39.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlu'nun, Çavdar Yaylası'nda
ikamet eden vatandaşların elektrik sorununa ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44499)
40.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Soma Holding
tarafından işletilen maden ocaklarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44500)
41.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2011-2014 Soma
Holdinge bağlı maden şirketlerine cihaz ve malzeme temin eden
şirketlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44501)
42.-
Niğde Milletvekili Doğan Şafak'ın, Niğde'deki
çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrikten kaynaklanan
borçlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44502)
43.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, TEİAŞ
işletmelerinde yaşanan iş kazalarına ve işçi
ölümlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44503)
44.-
Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş'in, iş güvenliği ile
ilgili sigorta uygulamalarına ve maden ocaklarının denetimlerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44504)
45.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş'ın, Kaz
Dağlarındaki kirliliğe ve bazı bitkilerin kuruması ile
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44549)
46.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TRT tarafından yayınlanan
bazı radyo programlarında iktidar propagandası
yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/44558)
47.-
İstanbul Milletvekili Müslim Sarı'nın, bir kişinin TÜRGEV'e
bağışta bulunup bulunmadığına ilişkin sorusu
ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/44559)
48.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, TRT'ye araştırmacı
olarak atanan bir kişiye ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/44560)
49.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Türkiye'ye gelmek üzere iken
İngiltere'de yakalanan iki kadının Türkiye'ye giriş
çıkışları ile ilgili bilgilere ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/44605)
50.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, yeni halkla ilişkiler
binası ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/44657)
51.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana
Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlardaki personel
hareketlerine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/44659)
52.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, bağlı kurum ve
kuruluşlara yönelik siber saldırılara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/44660)
53.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin Karamürsel ilçesine
bağlı bir köydeki su tesisi ile ilgili iddialara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/44724)
54.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana
Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlardaki personel
hareketlerine,
Bakanlık
ile bağlı kurum ve kuruluşlara yönelik siber
saldırılara,
2002-2014
yılları arasında Bakanlık tarafından satılan veya
kiralanan sosyal tesislere,
Bakanlık
teşkilatında kullanılan araçların sayısına,
navigasyon ve araç takip sistemleri ile kasko sigortalarına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/44725), (7/44726), (7/45259), (7/45260)
55.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar'ın, Bafa Gölündeki
kirliliğe ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/44727)
56.-
Çorum Milletvekili Tufan Köse'nin, yeni halkla ilişkiler binasındaki
sorunlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan
Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/44735)
57.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Anadolu
Ajansının tarafsızlığını yitirdiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/44737)
58.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığın doğal afetlere karşı
aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/44777)
59.-
İstanbul Milletvekili Faik Tunay'ın, tüketici hakem heyetlerindeki
yoğunluğun azaltılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/44778)
60.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
İstanbul'daki bağlı kurum ve kuruluş binalarının
depreme dayanıklılığına ve alınan önlemlere,
Gezi
Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık operasyonu
hakkında sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan veya mobbing uygulanan personel olup
olmadığına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/44791), (7/45678)
61.-
Burdur Milletvekili H. Hami Yıldırım'ın, Burdur'daki mermer
ocaklarının çevreye etkilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44792)
62.-
Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan'ın, 24.05.2014 tarihinde Ege
Denizinde meydana gelen depremin Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli
Parka etkilerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44794)
63.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi'nin, TBMM Kampüsündeki
İnternet altyapısının kurulumuna ve Genel Kurul salonu ile
kulislerdeki İnternet erişiminde yaşanan sorunlara ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/44803)
64.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'de bir Atatürk
büstünün kaldırıldığı iddialarına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/44821)
65.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, Başbakanlık'ta özel kalem müdür
yardımcılığı statüsünde bir kadro bulunup
bulunmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/44827)
66.-
Mersin Milletvekili Vahap Seçer'in, Mersin'de yaşanan deniz
kaplumbağası ölümlerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/44946)
67.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısıyla ilgili
iddialara ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/44962)
68.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, bir vakfa Suudi
Arabistan'dan yapılan bağış ile ilgili iddialara ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in
cevabı (7/44967)
69.-
Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara İstihdam Günleri
etkinliğine katılan firmalara ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin cevabı
(7/44979)
70.-
Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Gediz Deltasının belli bir
bölümünün satılığa çıkarıldığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/45023)
71.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Başbakanlık Özel Kalem Müdür
Yardımcısıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/45040)
72.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı
eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık operasyonu hakkında
sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan veya mobbing uygulanan personel olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/45401)
73.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemir'in, kimlik kartlarında yer alan din
hanesine ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/45495)
74.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı
eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık operasyonu hakkında
sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan veya mobbing uygulanan personel olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/45608)
75.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son 10 yıl içerisinde göreve başlayan
personele ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/45609)
76.-
Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son 10 yıl içerisinde göreve başlayan
personele ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/45679)
77.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir ve çevresine
orman ve su işleri alanında yapılması planlanan kamu
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/45816)
78.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, (9/8) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunun akıbetine ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/45854)
79.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, dinlemelerle ilgili bir açıklamasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağın cevabı (7/43992)
1 Temmuz 2014
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 2 Temmuz Sivas olayları hakkında söz
isteyen Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Biniciye aittir.
Buyurun Sayın
Binici. (HDP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binicinin, 2 Temmuz Sivas olaylarına
ilişkin gündem dışı konuşması
İBRAHİM
BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sivas katliamıyla ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, yarın 2 Temmuz, yarın Sivasta nefretin ateş
olup diri diri yaktığı 35 canın 21inci seneidevriyesi. Üzerinden
değil yirmi bir yıl, 21 bin yıl geçse de Sivasta yakılan
insanlığın acısı yüreklerimizi ve
vicdanlarımızı kolayca terk etmeyecektir.
Karanlığı bir nebze olsun aydınlatmak uğruna mum olup
yananları bir kez de Sivasta yaktılar. Sahneye konan oyun, tarihsel
sürecimizin bildik kara duraklarının âdeta tekrarıydı.
Evvela, dinî duygularıyla oynandığını düşünmeye
hazır, ateşli bir kitle gerekiyordu. Bu kitle, Maraşta,
Malatyada, Çorumda olduğu gibi, Anadolunun her köşesinde ve
Sivasta fazlasıyla mevcuttu. Uygulanacak sinsi planın geri kalan
kısmı artık bir teferruattı. Yaratılmak istenen sahte
cehennem öncesinde camilerde toplantılar yapılmış, Allah
rızası için diyerek biten imzasız bildiriler çoktan
dağıtılmıştı. Sonra ise kasaba
galeyanlarının değişmez repliği Din elden gidiyor.
diyecek üç beş zibidiye ihtiyaç vardı. Bu üç beş zibidiyi bulmak
için öyle derin, öyle çukur falan olmak da gerekmiyordu. Nihayetinde, devletin
şeref locasından seyre daldığı cehennem ateşi
harlanmıştı. Sanatımız, şiirimiz,
romanımız, çizgimiz, sazımız, sözümüz, dilimiz, kültürümüz,
topyekûn varlığımız ve inancımız ateşe
atılmıştı.
Değerli
arkadaşlar, ateş ateş olalı belki de ilk defa Sivasta
utandı. Kerbelâda kuruyan canlara can olamayan su, söndüremediği
ateş için bu kez de Sivasta utandı. Sivasta insan olup da insan
yakanlardan insanlık utandı. Kurtulanlar sevinemedi,
arkadaşları öldüğü için kendi kurtuluşlarından
utandı. Yıllar sonra yargının verdiği zaman
aşımı kararından adalet utandı. Sivasta ateş
utandı, su utandı, insanlık utandı, adalet utandı da
yüce devlet utanmadı. Evet, 35 vatandaşın diri diri
yakılmasını sekiz saat boyunca seyreden devlet ve
yargısı hiç mi hiç utanmadı.
Olay münferittir,
ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş.
Olayları çok yakından izledim, güvenlik güçleri ellerinden geleni
yapmışlardır. Ortada halkla halkın çatışması
yoktur, halkla güvenlik güçlerinin çatışması yoktur,
karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur,
bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.
diyen zihniyet, çoktan utanmalıydı. Çok şükür, otel
dışında halkımız bir zarar görmemiştir.
şeklinde açıklama yapan dönemin Başbakanı utanmadı.
Aziz Nesinin halkın inançlarına karşı bilinen
tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir. diyen dönemin
İçişleri Bakanı da hiç utanmadı. En garibi de Sivas
sanıklarından bir kısmı utanmadan evlendi, düğün
yaptı, askere gitti, hatta öldü ama ne hikmetse ne buldular ne de
yakalayabildiler. Üstelik, Sivas faillerinin avukatları da günü geldi bu
sıralarda milletvekili olarak oturdular.
Değerli
arkadaşlar, utanmazlık sadece o dönemle sınırlı
kalmamış, bugüne de sirayet etmiştir. Şimdinin
Başbakanı Sivas katliamının davasında zaman
aşımı kararı verilmesine Milletimiz için, ülkemiz için
hayırlı olsun. diyebilmiştir. Hayrın da şerrin de
senin olsun diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı ikinci söz, cezaevlerinde suça itilmiş ve annesinin
yanında kalmak zorunda kalan çocukların sorunları hakkında
söz isteyen Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcıya aittir.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin
Milletvekili Aytuğ Atıcının, cezaevlerinde suça
itilmiş ve annesinin yanında kalmak zorunda olan çocukların
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, yarın 2 Temmuz. Sivas Madımak katliamının
21inci yıl dönümü. Orada yakılan canlarımızın
acısı hâlâ yüreklerimizde. Onlara olan borcumuzu, onları
yakanlardan ve yakanları savunanlardan hesap sorduğumuz zaman
ödemiş olacağız, Anıları önünde saygıyla
eğiliyorum.
Değerli
arkadaşlar, cezaevinde tutuklu ve hükümlü çocuklar, anneleri cezaevinde
olan çocuklar ile annelerinin yanında kalmak zorunda olan çocukların
sorunlarını sizlere aktarmak ve çözüm önerilerimizi sunmak istiyorum.
Çocuk
haklarını savunan ve istismar etmeyen herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 31 Mayıs 2014 tarihi
itibarıyla 12-17 yaş arası 1.141 tutuklu, 498 hükümlü, toplam
1.639 çocuk cezaevindedir. Bu hepimizin ayıbıdır. Bunlar suçlu
değildir. Çocuk suçlu olmaz, olamaz, olsa olsa suça itilmiştir; suçlu
varsa onları koruyamayan devlettir, ailedir, çevrelerinde çocuktan sorumlu
olan herkestir yani hepimiziz.
Değerli arkadaşlar, çocukla yan yana gelmeyen
iki kelimeden bir tanesi gelin, bir tanesi ise cezaevidir.
Cezaevi ve çocuk ilişkisini tanımlarken iki ana
sorundan bahsedebiliriz.
Bir: Anneleriyle ceza çeken çocuklar yani annelerinin
yanında kalmak zorunda olan çocuklar, bir de anneleri hapiste kendileri
dışarıda olan çocuklar.
İki: Suça itilmiş çocuklar.
Annesinin yanında kalmak zorunda olan çocuklar,
annelerinin suçunun cezasını da anneleriyle birlikte çekmektedirler.
Anne olan milletvekillerimizin, baba olan
milletvekillerimizin beni daha dikkatle dinlemelerini istiyorum.
Ayrıca, anne, yasal cezası
dışında annelik haklarının kısıtlanması
nedeniyle de ayrıca cezalandırılmaktadır. Bu durum adil ve
insani değildir.
Annelerinin yanında kalan çocuklar, emzikli bebekler
ile cezaevi şartları iyi olmadığı için
dışarıda kalan bebeklerin anneleri ayrı ayrı dram
yaşamaktadır. Anne, diğer mahkûmlara tanınan haklarla
aynı haklara sahiptir, aynı açık ve kapalı görüşme
hakkına sahiptir. Ancak ve de ancak anne ayda bir kere -çocuğunu
emziriyor olsa bile- açık görüş hakkına sahip olup çocuğunu
koklayabilmektedir, haftada bir kere de çocuğuna uzaktan el
sallayabilmektedir. Bu, Allahtan reva mıdır, bu insani midir?
Eğer bu anne çocuğunu emziriyorsa düşülen bu durumdan hepimizin
utanması gerekmiyor mu?
Ayrıca, Ankarada Sincanda sadece, 40 çocuklu anne
var. Çocukların anne sevgisi, anne sütü ve diğer gereksinimleri için
bu yüce Meclis, kolaylıkla, her gün görüşü düzenleyebilir. Bütün
çocuklar Bakanlığa ait araçlarla toplanıp annelerinin
yanına götürülebilir.
Çocuklar
annelerinin yanında 6 yaşına kadar kalıyorlar, daha sonra
da Çocuk Esirgeme Kurumuna gönderiliyorlar. Uzmanlar bunun doğru
olmadığını bas bas bağırıyorlar. Uzmanlara
göre 3 yaştan sonra çocuklar cezaevinde kalmamalıdır. Bu
konudaki önerimiz: Bu durumdaki anneler denetimli serbestlikten ve ceza
ertelemeden daha geniş şekilde yararlanmalıdır. Bu da çok
kolaydır.
Cezaevlerinde,
annelerinin yanında kalan çocukların yaşam
şartlarını da inceledik, bunlar da çok sorunlu. Bunlar
anneleriyle aynı yatakta yatıyorlar; bu yanlıştır,
tehlikelidir. Anne yanında kalan çocukların yemekleri de,
beslenmeleri de ayrı bir sorun. Anne, çocuğu şeker yesin,
bisküvi, meyveli yoğurt yiyebilsin diye normal yemek yerine çocuğuna
kumanya alıyor ve daha sonra da kendi yemeğini çocuğuyla
paylaşıyor. Böylece, her ikisi de aç kalıyor. Ve dikkatinize
sunuyorum değerli milletvekilleri, cezaevinde kalan çocukların
yediği yemeğin bedelini daha sonra aileden iaşe bedeli olarak
devletimiz tahsil ediyor; bu da yanlıştır.
Suça itilmiş
çocuklar eğitilmelidir. Çocuk cezaevleri derhâl
kapatılmalıdır. Çünkü Pozantıda, Ceyhanda ve daha birçok
yerde gördük ki Hükûmet kendisine emanet edilen çocukları
koruyamamaktadır. Eğitim evine
gelene kadar çocukların cezaevlerinde gördükleri şiddet de
gerçekten kayda değerdir, acilen çözülmelidir. Bakın, 1.639
çocuğumuz için yapılan cezaevi ve orada görev yapan insanlara
ödediğimiz parayla bu çocukları çok rahat bir şekilde
eğitebiliriz.
Bütün bu sorunlar
için bir araştırma önergesi verdik. Acilen bu araştırma
önergemizi dikkate almalısınız ve hep beraber bu sorunları
çözmeliyiz. Bu bizim boynumuzun borcudur.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Gündem
dışı üçüncü söz, Suriyedeki iç karışıklık
nedeniyle Türkiyeye gelen Suriyeliler ve mübarek ramazan ayının
önemi hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim
Göke aittir.
Buyurun Sayın
Gök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Şanlıurfa Milletvekili Abdulkerim Gökün, Suriyedeki iç
karışıklık nedeniyle Türkiyeye gelen Suriyelilere ve
mübarek ramazan ayının önemine ilişkin gündem
dışı konuşması
ABDULKERİM
GÖK (Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir kez daha
ramazanınızı tebrik ediyor, ramazanın İslam âlemine,
insanlığa huzura, barışa vesile olmasını
diliyorum.
Çok kıymetli
milletvekilleri, bir kez daha, iyiliğin, kardeşliğin, sevginin,
muhabbetin, yardımlaşmanın zirve yaptığı bir
aydayız, âdeta en zirve olduğu bir aydayız. Ondan dolayıdır
ki dünyanın birçok yerinden, birçok ülkesinden insanı, büyük devlet
olmanın bir gereği olarak ülkemizde barındırıyoruz,
ülkemizde misafir ediyoruz. Özellikle son, yaklaşık bir
yılı aşkındır Suriyeli kardeşlerimizi ülkemizde
barındırdığımız malumunuzdur. Burada, sayıları,
-şu anda AFADda kayıtlı olan- aldığımız
rakamlar doğrultusunda 220 bini bulan kardeşimizi çadır
kentlerde ve çadır kentin dışında da toplamda 1 milyon
insanı ülkemizde misafir ediyoruz. Kendi ülkemizin kaynaklarıyla,
millî bütçemizin kendi imkânları doğrultusunda şu ana kadar 2
katrilyon eski parayla, 2 milyar TL yeni parayla biz bu kardeşlerimize bir
bütçe harcaması yaptık; helalühoş olsun, büyük devlet
olmanın bir gereğidir. Ülkemizde kurumsal kimliğin bir
gereği olarak Kızılay, AFAD özellikle bu çalışmaları
yoğun bir şekilde sürdürmektedir.
Ancak buradan
şunu da ifade edeyim ki Türkiyenin doğu ve güneydoğusunda,
özellikle sınır illerinde, son derece, dünya örgütlerine, insan
haklarına, adında yardımlaşma geçen kuruluşlara
büyük örnekler teşkil eden, insanlarımızın sergilemiş
oldukları büyük organizasyonlar söz konusu. Bunlardan bir tanesi de
Şanlıurfada bünyesinde 52 sivil toplumu barındıran, bu
manada İnsani Yardım Platformu adını almış olan
bir yardımlaşma kuruluşudur. Gönülden tebrik ediyoruz,
gecelerini gündüzlerine kattılar, Suriyedeki kardeşlerimize
yardımları esirgemeden devam ettiriyorlar.
Şunu da ifade
edeyim: Biz Suriyeden gelen kardeşlerimizin dilini, dinini, rengini,
ırkını, kimliğini sorgulamaksızın, büyük devlet
olmanın bir gereği olarak ülkemizde bunları misafir ediyoruz ve
misafir etmeye devam edeceğiz. Eğer varsa bir ekmeğimiz bu
ekmeğimizin yarısını bu kardeşlerimizle
paylaşmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim iktidarlarımız
döneminde siyaset yeni bir kavramla tanıştı, o kavramın adı
da değerler siyaseti oldu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Cami kapılarında dileniyorlar,
dileniyorlar.
ABDULKERİM
GÖK (Devamla) - Ondan dolayı da değerler siyaseti çerçevesinde
komşularıyla barışık, tarihten almış
olduğu o büyük unvan gereği de onun sorumluluklarını da
yerine getirerek biz bu yardımlaşmalarımızı
sürdürüyoruz, sürdürmeye devam ediyoruz.
Buradan dikkat
çekmek isterim ki şu anda bu Suriyeli kardeşlerimizi ülkemizde
misafir ederken bazı tenkitleri, bazı olumsuzlukları da
duymaktayız. Yani bazı arkadaşlarımız özellikle
güvenlik noktasında tenkitlerini sunmaktadırlar ama şunu ifade
etmekte fayda vardır: Biz bir tarih yazıyoruz. Ben gerek
Şanlıurfadaki gerekse Şanlıurfa dışındaki
çadır kentleri gezerken kendilerinden almış olduğum
bilgiler doğrultusunda ifade etmek isterim ki, bizlere son derece kucak
açmışlar, Son derece tarih yazıyorsunuz, biz ülke olarak
Türkiye Cumhuriyeti devletini, AK PARTİ iktidarlarını,
Sayın Başbakanı, Cumhurbaşkanını, Parlamentonuzu
torunlarımızın torunlarına anlatacağız.
diyorlar. Neden? Çünkü geçmişte, tarihte bazı yanlış
adımların atıldığını artık hep beraber
orada yaşayan halklar da görmekte. Elhamdülillah, bu ülke artık o
yanlışları geride bıraktı. Onun için, öncelikle,
dünyanın neresinde olursa olsun, eğer bir zulümle karşı
karşıya kalmışsa, o zulmün neticesinde de -büyük devlet
olmanın gereği- bizim ülkemize
sığınmışlarsa, neye mal olursa olsun, topyekûn, millet
olarak, Hükûmet olarak, devlet olarak bu insanlarımıza
yardımlarımızı yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz.
Mübarek ayın
ruhuna, mübarek ayın anlamına binaen bu yardımların
özellikle ülkemizin her noktasında desteklenmesini istiyor, Parlamentoyu
ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Gündeme geçeceğiz.
Buyurun Sayın
Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım, sayın hatip şunu
söyledi: Suriyeden gelenlerle ilgili eleştiriyorlar. Evet,
eleştirilerin başında gelen
BAŞKAN
Sayın Tanal, gündem dışı bu, sizin gündem
dışına karşı
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Özür dilerim.
Oradaki konu,
Şanlıurfadaki vatandaşlar da hastanede, hastanelerde yer yok.
BAŞKAN Söz
hakkınız da yok, uygulama da yok efendim, lütfen.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Şanlıurfada şu anda vatandaşlar su
bulamıyor, elektriksiz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani, vatandaşımızın bu sorunlarına
çare bulmak lazım.
BAŞKAN -
Sayın Tanal, İç Tüzük gereği gündem dışına ancak
Hükûmet adına bir bakan cevap verebilir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
vardır, okutuyorum
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, böyle
Başkanlık olur mu? Burada söylenen bir yanlış bilgiye
karşı milletvekili çıkar düzeltir onu. Yani, bir sözü dinle
bakalım ya.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Dinle bakalım, dinle, dinle,
dinle lafı. Sen böyle yap. Bir dinle, dinle diyorum.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara
Milletvekili Levent Gök ve 21 milletvekilinin, Ankara metrosu
inşaatıyla ilgili sorunların araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/996)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başkent
Ankara'da 22 Haziran 2012 sabahı İnönü Bulvarında metro
çalışmalarının yapıldığı alanda meydana
gelen göçüğün altında kalan Kadir Sevim'in cesedine on beş saat
sonra MEB yakınındaki metro inşaat alanında
ulaşılabildi.
Kadir Sevim'in yer
altındaki suyun etkisiyle cesedinin
Göçükten sonra
alelacele yapılan çalışmalarla 50 kamyon taş göçük
alanına dökülerek dolgu yapılmaya
çalışılmıştır. Dökülen malzemenin
yoğunluğu göçüğün büyüklüğü hakkında da bir bilgi
vermektedir.
Kamuoyu, Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanı ve Ulaştırma
Bakanının konuyla ilgili açıklamalarını beklemiş,
ancak dört gün sonra Melih Gökçek, metro hatlarını devrettiklerini
açıklayarak sorumluluğu Ulaştırma
Bakanlığına atmıştır. Bakan da 26/6/2012'deki
açıklamasıyla "Bu ve buna benzer olaylar yine beklenebilir.
Dünyada da böyledir, normaldir." diyerek ciddi bir itirafla muhtemel
göçüklerin olabileceğinin sinyalini vermiştir.
Aslında o gün
çöken Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Melih Gökçek'in belediyecilik
anlayışıdır.
Ankara Ana
Ulaşım Planı 1994 yılında Ankara Büyükşehir
Belediye Meclisinde kabul edilmiştir. Planda Ankara'nın gelişme
bölgelerine göre metro yapılması öngörülmüş;
Kızılay-Çayyolu güzergâhı metro yapılacağı
düşüncesiyle nüfus yoğunluğuna açılmış, kamu
binaları bu bölgeye taşınmıştır.
Kızılay-Çayyolu
metrosunun tüm zemin etüdü ve projesi, güzergâhı ve istasyonlarıyla
buna göre hazırlanmıştır
Bu proje Melih
Gökçekle birlikte rafa kaldırılmış, Akay
Kavşağı yapımı ve Eskişehir yolunun
genişletilmesiyle Çayyolu güzergâhının trafik sorununu
çözüleceği sanılmış, yanılgı
anlaşılınca ANKARAY hattının AŞTİden
Çayyolu'na uzatılması gündeme getirilmiştir.
Hiçbir plan ve
öngörü olmadan yapılan bu çalışmalar sonucunda 2001
yılından sonra Batıkent-Sincan, Ulus-Keçiören hatlarında
metronun kaba inşaatının yapımına
başlanılmış ve bir müddet sonra da ANKARAY'ın Çayyolu'na
uzatılması fikrinden vazgeçilerek tekrar Kızılay- Çayyolu
metro projesine dönülmüştür. Melih Gökçek tüm uyarılara
karşın aynı anda 3 metro hattının yapımında
ısrar etmiş, Ankaralıları sürekli gerçek
dışı bitim tarihleriyle oyalamıştır. Bu 3 metro
hattında yıllarca bakım yapılmamış, atıl
inşaat çürümeye terk edilmiştir.
2006
yılından itibaren, Gökçek, Büyükşehir kaynaklarıyla metro
hatlarının yapımının mümkün
olmadığını ifade eder bir konuma gelmiştir. Metroya
kaynak bulamayan Gökçek'in imdadına AKP iktidarı yetişmiş,
2007 tarihinde "Doğalgaz Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun" teklifiyle EGOnun mülkiyet ve
işletmesinde bulunan doğal gazın BAŞKENTGAZ adlı
şirkete devriyle özelleştirilmesi amaçlanmıştır.
Bununla, Büyükşehir Belediyesinin borçlarının tasfiyesi ve
metrolara kaynak aktarılması öngörülmüştür. Gökçek'in 3 milyar
dolar gelir getireceğini ifade ettiği BAŞKENTGAZ'ın
özelleştirilmesi 3 kez ihaleye çıkartılmasına
karşın gerçekleşmemiştir.
Bu kez, bir
adım bile ilerlemeyen metro inşaatlarının, 25/10/2010
tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Ulaştırma
Bakanlığına devredilmesi
kararlaştırılmıştır. Sonrasında
Ulaştırma Bakanlığıyla 25/4/2011 tarihinde
yapılan protokol ile Ankara Büyükşehir Belediyesi metroların
yapım işini Ulaştırma Bakanlığına
devretmiştir.
Başkentin
merkezinde yaşanan bu facianın yeniden yaşanabileceği,
göçüklerin tekrarlanabileceği yolundaki açıklamalar ve meydana gelen
göçüğün boyutu kamuoyunda büyük endişe ve güven bunalımına
yol açtığından metro inşaat süreci konusunda kamuoyunun
bilgilendirilmesi, rahatlatılması ve alınacak önlemlerin
bilinmesi büyük bir ihtiyaç olarak ortada durmaktadır.
Kamuoyu,
Bakanlığın devir öncesinde ve sonrasında on
yıldır atıl duran metro inşaatlarının periyodik
bakım ve onarımının yapılıp
yapılmadığını, metro güzergâhı altındaki yer
altı suları ve derelerin ıslah edilip edilmediğini, kaba
inşaatın standartlara uygun yapılıp
yapılmadığını öğrenme ihtiyacındadır.
Bu nedenlerle,
Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Levent Gök (Ankara)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Özgür Özel (Manisa)
4) Turgut Dibek (Kırklareli)
5) Hurşit
Güneş (Kocaeli)
6) Haydar Akar (Kocaeli)
7) Sena Kaleli (Bursa)
8) Ali Haydar Öner
(Isparta)
9) Alaattin Yüksel
(İzmir)
10) Sakine Öz (Manisa)
11) Sedef Küçük (İstanbul)
12) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
13) Malik Ecder
Özdemir (Sivas)
14) Engin Altay (Sinop)
15) Vahap Seçer (Mersin)
16) Ümit
Özgümüş (Adana)
17) Kazım
Kurt (Eskişehir)
18) Musa Çam (İzmir)
19) Mehmet Volkan
Canalioğlu (Trabzon)
20) Aytun
Çıray (İzmir)
21) Arif Bulut (Antalya)
22) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
2.- Aydın
Milletvekili Bülent Tezcan ve 20 milletvekilinin, kıyı belediyelerimizin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/997)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde bulunan
kıyı belediyelerimizin çoğu yazlık ev uygulaması olan
ve yazın nüfusu 5-10 katına çıkan turistik bölgelerimizdir.
Örneğin Aydın'ın Didim ilçesinde kış nüfusu
yaklaşık 50 bin iken yazın bu sayı 400 binlere,
Kuşadası ilçesinde kış nüfusu yaklaşık 90 bin
iken bu sayı 600 binlere ulaşmaktadır. Bu durum belediyeler
tarafından verilmesi gereken hizmetleri de artırmaktadır.
Kıyı
bölgelerimizde yaz aylarında artan nüfus, ulaşım, temizlik,
zabıta, halkla ilişkiler, park-bahçe, kültür ve eğlence
hizmetlerini zorlaştırmaktadır.
Yaz sezonunda
nüfusu artan kıyı belediyelerimizin İller Bankasından
kış nüfusuna göre genel vergi bütçe gelirlerinden pay alması
yaşanan sorunları artırmakta, hizmetleri de aksatmaktadır.
Kışlık
nüfus esas alınarak kurgulanmış bir pay dağıtım
sistemiyle hizmet vermesi beklenen kıyı belediyelerimizin artan
hizmet talebini karşılayabilmesi mümkün değildir.
Bu bağlamda,
yetersiz bütçe paylarıyla zor koşullar altında
çalışmalarını sürdürmek zorunda kalan kıyı
belediyelerimizin sorunlarını ve sorunlarının çözümüne
ilişkin TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri ve
Anayasanın 98inci maddesi gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Bülent Tezcan (Aydın)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Gürkut Acar (Antalya)
4) Hülya Güven (İzmir)
5) Veli
Ağbaba (Malatya)
6) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
7)
Yıldıray Sapan (Antalya)
8) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
9) Haluk
Eyidoğan (İstanbul)
10) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
11) Candan Yüceer (Tekirdağ)
12) Mehmet
Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
13) Celal Dinçer (İstanbul)
14) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
15) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
16) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
17) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
18) Namık
Havutça (Balıkesir)
19) Özgür Özel (Manisa)
20) Turgut Dibek (Kırklareli)
21) Haydar Akar (Kocaeli)
3.- Kars
Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, kamu görevlilerinin
yükümlülüklerini kullanmaları sırasında yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/998)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kamu
görevlilerinin yükümlülüklerini eksiksiz ve sorunsuz yerine getirmesini
sağlamak suretiyle, kamu hizmetlerinde toplumda güvensizlik yaratan
durumları ortadan kaldırmak, kamu yönetimine halkın güvenini
artırmak, toplumu kamu görevlilerinden beklemeye hakkı olduğu
davranışlar konusunda bilgilendirmek, kamu hizmeti
standartlarını yükseltmek ve kamu görevlilerinin görevi kötüye
kullanma, işkence, kötü muamele, tecavüz, hizmetten yoksun bırakma ve
benzeri suçları işlemesini önlemek için alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzükün 104üncü
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Hasip Kaplan (Şırnak)
3) Sırrı
Sakık (Muş)
4) Murat Bozlak (Adana)
5) Halil Aksoy (Ağrı)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken
(Bingöl)
8) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Erol Dora (Mardin)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Demir Çelik (Muş)
19) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
20) Nazmi Gür (Van)
21) Özdal Üçer (Van)
22) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Kamu hizmeti
sosyal devlet anlayışının en temel
unsurlarındandır. Aynı zamanda toplumsal yaşamın
sürdürülebilmesi için yürütülmesi zorunludur. Kamu hizmeti bu özelliğiyle
de devletin ve idarenin varlık sebebidir. Bu hizmetlerinin yürütülmesi ise
kamu görevlileri tarafından bir kamu kurumunun ya kendisi tarafından
ya da yakın gözetimi altında özel girişim eliyle mümkün
olabiliyor. Türkiye'de kamu hizmetleri daha çok devlet eliyle yürütülüyor olsa
da devletin kamu hizmeti anlayışı artık neredeyse kamu
düzeni sağlama, güvenlik ve asayiş olarak tezahür ediyor. Devlet
kamusal hizmetten yavaş yavaş elini çektiği gibi özel
girişim eliyle sunulan kamu hizmetleri üzerindeki denetimini de
azaltıyor. Ne resmî ne de özel alanda denetim mekanizmalarını
işletmiyor, kamu görevlilerinin öldürme, görevi kötüye kullanma,
işkence, kötü muamele, tecavüz ve hizmetten yoksun bırakma gibi keyfî
tutumlarını görmezden geliyor. Hakkında şikâyette bulunulan
kamu görevlilerini koruyor. Durum böyle olunca kamu hizmetlerinde belli bir
standardı yakalamak da mümkün olmuyor. Türkiye'de kamu hizmetinden yoksun
bırakma, işkence, kötü muamele, fırsat eşitliğini
engelleyici davranış ve uygulamaların olmadığı;
dil, din, felsefi inanç, siyasi düşünce, ırk, yaş, bedensel
engelli ve cinsiyet ayrımı yapılmayan tek kamu kurumu yok.
Devletin en temel görevi kamu hizmeti faaliyetlerini yürütmektir. Ancak bu
faaliyet son derece sorunlu ve büyük problemleri içinde barındırarak,
bazen ise büyük facialar yaşatarak devam ediyor. Bu tür hizmetlerde
yaşanan olumsuzluklar ise son zamanlarda artış gösteriyor.
Artış göstermesinin sebebi ise kamu görevlilerinin kusur, hata ve suç
işlemeleri durumunda korunmaları oluyor. Mardin'de N.Ç adında
bir kız çocuğunun onlarca kamu görevlisi tarafından tecavüze
uğraması karşısındaki tutum bunu kanıtlar
niteliktedir.
Urfa Cezaevinde 15
tutuklunun yanarak can vermesi ve Van'dan İstanbul'a mahkûm götüren
cezaevi aracında çıkan yangında görevlilerin araç
kapılarını açamayarak 5 tutuklunun diri diri yanmasından
tutun da cezaevlerinde yaşanan ölüm, işkence ve kötü muamele;
kadınların cezaevlerinde, karakollarda taciz ve tecavüze
uğraması, çocukların YİBO'lar başta olmak üzere
okullarda, ıslah evlerinde tecavüze uğraması,
sığınma evlerinde, iş yerlerinde, huzur evlerinde
yaşanan tüyler ürpertici tecavüz ve şiddet olayları, toplu
gösteri yürüyüşlerinde onlarca insanın gaz fişeği, biber
gazı, ateşli silah vb müdahaleler sonucu yaşamını yitirmesi,
yargısız infazlar, çete kurma, hukuksuz yapılanmalara destek
sunma ve daha binlerce suç olaylarının hepsi kamu görevlilerinin
icraatlarıdır. Tüm Türkiye'nin tüylerini ürperten Pozantı
Cezaevinde tutuklu çocukların tecavüze uğraması olayı da
yine kamu görevlileri ve devlet denetiminde yaşanan utanç verici olaylardır.
Kamu hizmeti alanında yaşanan sorunlar bu kadar çokken, istifa veya
görevden alma devletin en üst makamlarından tutun da en alt yönetim
birimlerinde bile görülmüyor. Kamu hizmetlerinde ihmal ve bilerek suç
işleme oranı bu kadar yüksek olduğu hâlde, denetim ve
yargılama ise sıfır düzeyde denilebilir. Bu durum ya Hükûmetin
bu alanı kontrol altına almakta zorlandığını,
kendini dinletemediğini ya da kamu hizmetlerinin Hükûmetin onay
verdiği hatta Hükûmetin söylemleri, ayrımcı tutumu ve onay
sunduğu doğrultuda yürüdüğünü gösteriyor. Sebep ne olursa olsun
bu utanç tablosunun müsebbibi Hükûmet yetkilileridir. Türkiye bu utanç
tablosuyla yaşamaya devam edemez. Bu nedenle kamusal alan yeniden
düzenlenmeli, sürekli ve tarafsız bir denetim mekanizması
işletilerek kamu görevlilerinin suç işleme rahatlığına
son verilmelidir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
B) Duyurular
1.- Başkanlığın,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum Komisyonlarında siyasi
parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine düşen birer üyelik için aday
olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı
olarak müracaat etmelerine ilişkin duyurusu
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile Avrupa Birliği Uyum
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine de 1
üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara aday olmak isteyen siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerinin, 7 Temmuz 2014 Pazartesi günü saat 18.00e
kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
yazılı olarak müracaat etmelerini rica ediyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının dört adet tezkeresi
vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Okutuyorum:
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Dilekçe Komisyonunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair taleplerinin uygun görüldüğüne ilişkin
tezkeresi (3/1516)
25/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
İlgi: Dilekçe
Komisyonu Başkanlığının 20/06/2014 tarihli ve
57747403/447 sayılı yazısı.
Dilekçe
Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de
çalışabilmesine dair bir talebi olmuştur.
Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini
okutuyorum:
2.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1517)
25/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
İlgi:
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
Başkanlığının 10/06/2014 tarihli ve
59244875.130.99-117.182079 sayılı yazısı.
İnsan
Hakları Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde
bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep
İç Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini
okutuyorum:
3.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının, Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair taleplerinin
uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1518)
25/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
İlgi:
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
Başkanlığının 17/06/2014 tarihli ve
90603329-130.05-182943 sayılı yazısı.
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de çalışabilmesine dair bir talebi
olmuştur. Başkanlığımızca uygun görülen bu talep İç
Tüzükün 25inci maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Diğerini
okutuyorum:
4.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının,
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki heyetin, Avrupa Konseyi
Parlamento Başkanları Konferansına katılmak üzere
Norveçe,
Avustralya Senato
Başkanı John Hogg ile Temsilciler Meclisi Başkanı Borwnyn
Bishopun vaki davetlerine icabetle Avustralyaya,
Resmî birer
ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1519)
24/06/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ve beraberindeki heyetin, Avrupa
Konseyi Parlamento Başkanları Konferansına katılmak üzere
Norveçe ziyarette bulunmaları hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620
sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 9uncu maddesi;
Avustralya Senato Başkanı John Hogg ile Temsilciler Meclisi
Başkanı Borwnyn Bishopun vaki davetlerine icabetle Avustralyaya
resmî ziyarette bulunmaları, anılan Kanunun 6ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Ayşe
Nur Bahçekapılı
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Okutuyorum:
D) Önergeler
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Ahmet Toptaşın, (2/276) esas numaralı Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/170)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
(2/276) esas
numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzük 37ye göre Genel Kurulda
görüşülmesini saygılarımla arz ederim.
Ahmet
Toptaş
Afyonkarahisar
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
12/06/1937 tarihli
ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim gerekçesiyle
ekte sunulmuştur.
Gereğini arz
ederim. 06/01/2012
Ahmet
Toptaş
Afyonkarahisar
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak söz isteyen Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Toptaş. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
12/06/1937 tarih ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifim hakkında
görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi bu vesileyle saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifimizle emniyet mensuplarının, spor
derneklerine ve Emniyet teşkilatı mensubu şehit ve gazi
ailelerinin kurdukları vakıflara ve derneklere üye
olmalarının sağlanması istenmektedir.
Ne gariptir ki biz
emniyet mensuplarının kurulmuş bulunan derneklere üyeliğini
tartışırken, demokrasiyle yönetilen ülkelerde emniyet
mensuplarının kurdukları sendikalar hem kendi hak ve taleplerini
hem de toplumsal sorumlulukları konusundaki faaliyetlerini hiçbir engelle
karşılaşmadan sürdüregelmektedirler.
Örneğin
İsveçte polis sendikası 1903 yılında kurulmuştur.
İsveç polis sendikasından yüz on sene sonra kurulan
EMNİYET-SEN adlı sendikanın kurucu ve yöneticilerini, mahkeme
kararlarına rağmen, meslekten atmaya ve sürüm sürüm süründürmeye
devam ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, EMNİYET-SEN Tüzüğünde amaçlarını
açık açık anlatmış. Ne diyor? Emniyet
sınıfına dâhil personelin temel hak ve özgürlüklerinin
korunmasını, geliştirilmesini istiyoruz. Emniyet
mensuplarının yani polis teşkilatının insan
haklarına uygun ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetilmesini
istiyoruz. Dil, din, ırk, mezhep ve siyasi düşünce farkı
gözetmeksizin bütün insanların eşit biçimde, genel emniyet, can ve
mal güvenliği hizmetlerinden yararlanmasını ve her türlü
ayrıcalıkların ve ayrımcılığın
önlenmesini istiyoruz. diyor. Sendika mensuplarına insan onuruna
yaraşır bir hayat düzeyi sağlamak için elverişli ücret ve
sosyal yardımlarla daha iyi çalışma şartları ve
mesleki saygınlık kazandırmayı istiyoruz. diyor ve buna
benzer, insani ve çağdaş birçok değeri savunmayı amaç
edindiklerini belirtiyorlar.
Peki, otokratik ve
baskıcı uygulamalarıyla ülkeyi yönetmeyi kural hâline
getirmiş bir iktidar böyle bir sendikayı taşıyabilir mi?
Hayır, çünkü böyle bir polis sendikasının bulunduğu ortamda
anayasal hakkını kullanarak gösteri yapan insanları katledemez
polis. Polis, yönetenlerin talimatıyla düşman gibi davranamaz
halkına. Eskişehirde Ali İsmail Korkmazı sokak
ortasında sopalarla vura vura öldürerek stres atamaz polis.
Halkını ve çocuklarını öldüren polise Daha
fazlasını yapmadıkları için sabrına hayret ediyorum.
diyen bir Başbakanın saldırı makinesi hâline gelmez polis.
Bir
tanıdığının cenaze törenine giden Uğur Kurtu
öldüren polis, polis teşkilatının içerisinde- böyle bir sendika
olursa- bir gün bile barındırılmaz. Bir günde 1.700 polis oradan
oraya sürgün edilemez. Başbakanın iki dudağından çıkan
sözle, böyle bir sendika olursa, bu işler yapılamaz. Polis de
insandır, onlar da bizim çocuklarımızdır. Onları ölüm
makinesi hâline getiren, sonra da intihara sürükleyen talimatlar yerine
getirilemez polis sendikası olursa.
Değerli
milletvekilleri, bir kısım polis iktidarın muhaliflerine
karşı ölüm makinesi hâline getirilirken, cebinde
oynadığı bilyelerle ekmek almaya giden Berkin Elvanı sokak
ortasında öldürürken ülkenin Başbakanı Cumhurbaşkanı
adaylığını açıkladığı toplantıda
başka bir çocukla ilgili anısını aktarıyor. Belediye
başkan adaylığı sırasında İstanbulun yoksul
mahallelerinden birinde 7-8 yaşlarında bir kız çocuğunun
Bunları annem gönderdi. diye eline iki bilezik tutuşturduğunu
söylüyor. O gözleri hiç unutamadım. diyor Sayın Başbakan.
Şimdi ben de
soruyorum Cumhurbaşkanı adayımız Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğana: Cebindeki bilyelerle ekmek almaya giderken senin
polisinin öldürdüğü Berkinin resmindeki gülüşünü, onun
çocukluğunu, hayat dolu bakışını görmeye cesaret
edebiliyor musun bir insan olarak? Miting alanında
yuhalattığın Berkinin anasının senin gözlerine baktığında
neyi gördüğünü de düşünüyor musun bir an?
Musul Konsolosluğunda
görevli aileler esir alındığında yanlarında bulunan
küçücük çocuğun anasına nasıl baktığını,
nasıl çare aradığını, nasıl baskı
altında
O çocuğun teröristlerin içerisinde dururken gözlerine
bakabilecek misin?
Sayın
Başbakan, Musul Konsolosluğu konusunda, Konsolosun esir
alınması konusunda basın
yasağı, yayın yasağı konuldu. Bu, bilerek
yapılmış bir yasaktır diye söyleniyor. Konsolosluk mensuplarımız, oradaki
polislerimiz, görevlilerimiz ne hâlde hiç kimse bilmiyor, aileleri bilmiyor.
Bir pazarlık konusu mudur diye düşünmeden de geçemiyoruz. Pazarlık olup olmadığı
Sayın Başbakanın bunları törenle
karşıladığı gün anlaşılacaktır diyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Bir milletvekili
olarak söz isteyen Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili.
Buyurun Sayın
Düzgün. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, emniyet mensubu vazife malulleri ile şehit, gazi ve malul
personel eş ve çocuğu olanların, emniyet teşkilatı
mensubu şehit ve gazi aileleri ile yakınlarının
kurdukları şehit ve gazilere yönelik yardımlaşma
derneklerine ve vakıflarına üye olabilmeleri hakkındaki kanun teklifi
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bütün demokratik hukuk devletlerinde polis, adaletin
başladığı kapı, adalete gireceğimiz kapı. Bu
nedenle, eğer, gerçekten ülkemizde demokrasi olsun, hukuk olsun
istiyorsak, bir kere, gerçekten, polisin eğitim düzeyini, ekonomik ve sosyal
alandaki yaşam standartlarını mutlaka düzeltmek zorundayız.
Eğer moral kondisyonu yerinde olmayan bir polisle icraat yapmaya
kalkarsanız olacak olanlar bellidir, adaleti daha ilk başında
yaralamış olursunuz. O nedenle, polisin
tarafsızlığı, zinde ve ilkelerine bağlı
çalışması ülkedeki demokrasinin de oturması
açısından son derece önemlidir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bizim ülkemizdeki polisimizin durumu nedir, kısaca
sizlere hatırlatmak isterim: Bakın, bütün demokratik ülkelerde
polisin sendika kurma hakkı var fakat Türkiye'de polisler sendika kurmaya
kalktılar, başlarına pişmiş tavuğun
başına gelenler geldi. Sendikayı kuranlar hemen, apar topar
meslekten ihraç edildiler, üstelik de kendilerine terörist denilerek
meslekten atıldılar.
Şimdi,
düşünün, bir gün önce eline silah vermişsiniz, ülkeyi koruması
için görevlendirmişsiniz, sokakta görev yapıyor, ertesi gün Bu adam
terörist. diyorsunuz, meslekten atıyorsunuz. Bu sanırım bir
alışkanlık oldu, 17 Aralık operasyonlarında da bir gün
önce kahraman olan, Gezide destan yazan polisler bir anda paralel ilan
edildiler, vatan haini ilan edildiler. Hâlbuki, o polisler bir gün önce
devletin en önemli kurumlarına Hükûmetin atamasıyla gelmiş,
belli sicil soruşturmaları da yapılmış kişilerdi;
madem bunlar teröristti, madem bu kadar tehlikeliydiler, neden bu
insanların eline silah verip ülkenin güvenliğini teslim ettiniz?
Bir şey daha
sormak istiyorum: Mademki bu polisler paralelciler, devletin aleyhinde
çalışıyorlar, nereye gönderdiniz bunları? İstanbuldan
aldınız atıyorum- Hakkâriye gönderdiniz, Hakkâri bu memleketin
toprağı değil mi? Yani polis İstanbulda paralel olamaz
Hakkâride olabilir mi demek istiyorsunuz bununla? Eğer bunlar suçluysa,
bu adamları meslekten atacaksınız, ellerindeki silahı alacaksınız,
yok eğer suçlu değillerse bu adamların haklarını
korumak, savunmak zorundasınız.
Değerli
milletvekilleri, bakın, İstanbulda 34 bin tane, polise tahsis
edilmiş makam aracı var. Yani bunun karşıtı şu: 6
bin tane polis şoförlük yapıyor. Bu Emniyet teşkilatı
otobüs firması mı? Yani dün söyleniyorduk, diyorduk ki: Asker postal
boyamak zorunda mı, paşanın postalını? Şimdi, ne
yapıyoruz? Polis emniyet müdürünün şoförlüğünü yapabilir,
eşini kuaföre götürebilir, çocuğunu okula götürebilir, bunlara herhangi
bir şey söylemiyoruz. Yani eğer bir ülkede, ortalama haftada 1 polis
intihar ediyorsa bunun gerekçelerini mutlaka araştırmak
zorundayız değerli arkadaşlarım. Bu konuyla ilgili
verdiğimiz soru önergeleri, araştırma önergeleri sürekli
reddediliyor. Polisin neden öldüğünü, neden intihar ettiğini merak
etmek istemiyor mu bu yüce Meclis? Bunların mutlaka
araştırılması gerekli.
Yine, bir
noktayı vurgulamak isterim: Polisin bir yardımlaşma derneği
var, askerlerin OYAKta olduğu gibi. OYAKtan emekli olan her asker 50-60
milyar para alıyor, polis emekli olduğunda bu POLSANdan bir
kuruş para alamıyor. Neden alamıyor? Çünkü POLSANın
parasının ne olduğu belli değil. Çok ciddi
ortaklıkları var, çok ciddi firmalarla iş birliği
yapmışlar, çok ciddi bir geliri var çünkü 120 bin polisten aylık
100 lira civarında para kesiliyor arkadaşlar fakat bu paranın
nereye gittiği hiç belli değil. Bunu polisler de bilmiyor, emniyeti
yönetenler de bilmiyorlar. Bu POLSANla ilgili konuyu Hükûmetin ciddiyetle
araştırıp, buradaki, iddiaya göre, 465 milyon lira kayıp
paranın nerede olduğunu bulması gerekli değerli
arkadaşlarım.
Evet,
söylediğim gibi, polisin çalışma şartlarını
mutlaka iyileştirmeliyiz fakat bu söylediklerim devletin polisi için
geçerli olanlar. Hükûmetin polisi olanlar, Ali İsmaili döverek
öldürenler, Ethem Sarısülükü katledenler ve bu tür eylemleri siyasi bir
hırsla, bir hınçla yapan polisleri elbette ki buna dâhil etmiyorum,
onlara da günü ve zamanı geldiğinde mutlaka hesap soracağımızı
da açıkça söylemek istiyorum.
Teşekkür
ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
15.44
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.55
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL
(Tokat), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İç Tüzükün 73üncü maddesine göre
yapılmış bir itirazı bulunmaktadır.
Beş dakika
söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Vural.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, İç Tüzükün 73üncü maddesine göre,
(1/941) esas numaralı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısının
Başkanlıkça İçişleri Komisyonuna havale edilmesinin İç
Tüzük ve Anayasa hükümlerine aykırı olduğuna ve tasarının
Hükûmete iade edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı 26 Haziran 2014 tarihinde
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulmuş, aynı gün de Meclis
Başkanlığı bu tasarıyı esas komisyon olarak
İçişleri Komisyonuna, tali komisyon olarak da Anayasa ve Adalet
Komisyonlarına göndermiştir.
İç
Tüzükümüzün 73üncü maddesine göre, kanun tasarılarının belli
hususları içermesi gerekiyor, amacının ne olduğu ve
maddelerinin hangi amaçları gerçekleştirmek için ortaya
konulması gerektiğini açık bir şekilde dile getirmesi
gerekiyor. Her şeyden önce bu havalesi yapılan kanun tasarısı,
ucu belirsiz, muhtevası belirsiz, doğrudan doğruya bir terör
örgütü elebaşının İmralıda Bu yasal süreçte hepiniz
vatana ihanet ediyorsunuz, benim elimdeki en büyük güç bu, silah bu. demek
suretiyle, bu silah bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan imzasıyla gönderilmiştir. Her şeyden önce,
PKK terör örgütünün kullandığı bu silahın yürütme tarafından bir kanun
tasarısı hâline getirilmesinin, bu tasarının neşet
etmesi gereken meşruiyetten yoksun olduğunu düşünüyorum.
Diğer
taraftan, bu tasarının -bu kanunun- gerektirdiği asgari ölçülere
uymadığı için doğrudan doğruya Meclis
Başkanlığı tarafından Hükûmete iade edilmesi
gerekiyordu. Çünkü, gerçekten bu kanun tasarısı
kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi Bakanlar Kuruluna
vermektedir ki bu bakımdan, böyle bir yetkinin Bakanlar Kuruluna
verilmesi, kesinlikle bir kanun tasarısında olması gereken usul
ve esasları da içermediğinden reddedilmesi gerekiyor.
Bu bakımdan,
yapılan havale doğrudan doğruya yanlış olmuştur.
Bu havalenin Meclis Başkanlığı tarafından
Başbakan Recep Tayyip Erdoğana aynen iade edilmesi gerekiyor.
Terör örgütünün
arzusu ve isteğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine kanun
tasarısı gelmez. Terör örgütünü muhatap alan, özellikle
Anayasanın gerektirdiği ölçüler içerisinde idarenin her türlü
iş ve eylemleri yargının denetimine açıkken, bu
tasarıda Kişilerin hukuki, idari ve cezai sorumluluğu
doğmaz. demek, doğrudan doğruya Anayasaya aykırı
iş ve eylemlerin yapılacağını amirdir.
O bakımdan,
keenlemyekün, yok sayılan bir kanun tasarısı, hem tasarı
özelliklerini ihtiva etmemesi hem de bu tasarının aslında PKK
terör örgütünün silahıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesi,
aynı zamanda, bugüne kadar suç işlemiş olanların çerçeve
itibarıyla affedilmesi ve bundan sonra da işleyeceklere suç
işleme özgürlüğü vermesi bakımından, Anayasanın ve
hukuk devletinin gerektirdiği hukuki güvenlik esaslarından da
uzaklaşmış olmasından dolayı, bu havalenin
doğrudan doğruya Meclis Başkanlığı
tarafından Başbakanlığa yapılmış olması
gerekir. Bu bakımdan, biz bu havalenin, hukukun, Anayasanın ve
İç Tüzükün gerektirdiği ölçüler içerisinde bir kanun
tasarısı muhtevası arz etmeyen bu tasarının, bu
ölçüler içerisinde eksik ve yok hükmünde olduğunu düşünüyoruz ve bu
bakımdan da doğrudan doğruya Hükûmete iade edilmesi gerekiyor.
Bununla ilgili
olarak İçişleri Komisyonuna yapılan havale de son derece
yanlıştır çünkü doğrudan doğruya Anayasa ve yasalara
göre suç teşkil eden hususları Hükûmet yapacağını ve
bu suçları işleyeceğini ifade etmiştir Hukuki, idari ve
cezai sorumluluğu doğmaz. demek suretiyle bunu ifade etmiştir.
Bu hususta, Anayasaya ve yasalara aykırı iş ve eylemlerin
teşebbüs seviyesinde durdurulması amacıyla, nasıl
fezlekeleri Sayın Meclis Başkanı burada milletvekillerinin incelemesine
açmamış ve bazı fezlekeleri de ilk gün geri göndermişse bu
tasarıyı da geri göndermesi gerekmektedir.
İçişleri
Komisyonuna yapılan bu havale, İç Tüzük hükümlerine ve Anayasa
hükümlerine kesinlikle uygun değildir. İç Tüzük hükümlerine göre
kanun tasarısı ölçülerine uymayan bu tasarının Meclis
Başkanlığı tarafından iade edilmesi ve bununla ilgili
irade beyanı olmadan önce de İçişleri Komisyonunun bu konuda bir
toplantı yapmaması gereklidir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL
(Devamla) Bu itirazın neticesinde Başkanlığın vereceği
bir karar vardır. Bu bakımdan, bunun aslında İçişleri
Komisyonundan ziyade Anayasa Komisyonunu da doğrudan doğruya
ilgilendirdiği ve esas komisyonun da onun olması gerektiği
izahtan varestedir. Bununla ilgili itirazımı Meclis Başkan
Vekiline iletiyorum. Bu çerçevede de Komisyon Başkanının bu
toplantıyla ilgili iradesini geri alarak bu itiraz neticesinde
yapılacak değerlendirmeden sonra toplantı
çağrısını yenilemesi gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vuralın bu
görüşleri Başkanlıkça değerlendirilecektir.
Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı
ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler
Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (BM
Kadın) Arasında Birleşmiş Milletler Kadın Avrupa ve
Orta Asya Bölge Ofisinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlendirilmesi Birimi (BM Kadın) Arasında BM Kadın Avrupa ve
Orta Asya Bölge Ofisinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/928) (S. Sayısı:
609) (x) (
BAŞKAN Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon Raporu
609 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ
MİLLETLER CİNSİYET EŞİTLİĞİ VE KADININ
GÜÇLENDİRİLMESİ BİRİMİ (BM KADIN) ARASINDA BM
KADIN AVRUPA VE ORTA ASYA BÖLGE OFİSİNİN İSTANBULDA
KURULMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 28 Şubat 2014
tarihinde New York'ta imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlendirilmesi Birimi (BM Kadın) Arasında BM Kadın Avrupa ve
Orta Asya Bölge Ofisi'nin İstanbul'da Kurulmasına İlişkin
Anlaşma"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yapılan açık oylamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştır.
Birleşime on
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
16.08
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
16.20
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Dilek YÜKSEL (Tokat), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110uncu Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
609 sıra
sayılı Kanun Tasarısının yapılan açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
tasarının açık oylamasını elektronik cihazla tekrarlayacağım.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlendirilmesi Birimi (BM Kadın) Arasında BM Kadın Avrupa ve
Orta Asya Bölge Ofisinin İstanbulda Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının yapılan açık oylama sonucunu
açıklıyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 210
Kabul : 210 (x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Dilek Yüksel Muhammet
Rıza Yalçınkaya
Tokat Bartın
Böylece,
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü sırada
yer alan, Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
4.- Vatansız Kişilerin Statüsüne
İlişkin Sözleşmeye Katılmamızın Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/410) (S. Sayısı: 90)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 90
sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
VATANSIZ KİŞİLERİN STATÜSÜNE
İLİŞKİN SÖZLEŞMEYE KATILMAMIZIN UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Birleşmiş Milletler
Ekonomik ve Sosyal Konsey tarafından düzenlenen Tam Yetkili Temsilciler
Konferansında kabul edilen 28 Eylül 1954 tarihli Vatansız
Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
katılmamız uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mustafa Ali
Balbay, İzmir Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) Sayın milletvekilleri, heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Vatansız
Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşmeye
Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunu ben de
okudum. Ben, geçmişte bir gazeteci olarak da dünyanın pek çok ülkesini
dolaşmış, çevre ülkeler dâhil, Irak, Suriye, İran ve
özellikle Balkan ülkelerinde de bulunmuş ve pek çok insanın
vatanına hasret, yabancı topraklarda neler çektiğine tanık
olmuş bir kişi olarak bu sözleşmeye ilişkin
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama tabii ki öncelikle
güncel konu olan, özellikle Suriye ve Iraktaki konuların Türkiyeyi bu
bağlamda nasıl etkilediğini sizlerle ayrıca paylaşmak
istiyorum.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, sohbeti dışarıda
yapsınlar da dinleyelim hatibi.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) Sayın milletvekilleri
BAŞKAN
Sayın Balbay, bir saniye
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulda büyük bir uğultu var, sayın hatibin
konuşması duyulmuyor.
Buyurun Sayın
Balbay.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) Sayın milletvekilleri, özellikle Suriye ve Irakta
yaşananlar ve Türkiye'nin dış politikası, şu anda
üzerinde konuşmakta olduğumuz vatansız kişilerle ilgili
sözleşmeyle doğrudan bağlantılı görünmektedir ve
Türkiye ağır bir sorumluluk altındadır. Türkiye'nin izlemekte
olduğu dış politika çevre ülkelerde vatansız kişilerin
artmasına neden olmaktadır. Özellikle Suriyeden göçenlerin büyük
kentler -Ankarada, İzmirde- bir yana, artık orta büyüklükteki
kentlerimizde de kent merkezlerinin bir parçası hâline geldiğine sizler
de tanık olmaktasınızdır.
Türkiye'nin,
komşu ülkelerde barış ve güvenlik içinde yaşanması
için o ülkelerin iç siyasetinin yurttaşlarının barış
içinde yaşamasına imkân verecek bir ortam yaratılmasına
katkıda bulunmaması, hatta tam tersi, komşu ülkelerde artık
devletlerin içindeki ayrı grupları destekleyen
Bugün IŞİD
örneğinde olduğu gibi, yakın gelecekte nasıl bir sonuç
doğuracağı bilinmeyen grupları da desteklediğimiz için
şu anda -bu sözleşmeye bağlı olarak, dayalı olarak
söylüyorum- Türkiye çevre coğrafyada vatansız kişilerin
artmasına neden olan bir politika izlemektedir ve bu politikanın
devamında şu anda o kişilerin bu ülkede eğitimlerinden
sağlıklı bir barınmaya kadar nasıl bir yaşam
sürecekleri de tartışma konusudur.
Şu anda, en
son bir hafta içinde çıkan haberlere baktığımızda, bir
cezaevinin boşaltılıp Suriyeli göçmenlerin orada
kaldığını ve hatta yıkılacak gecekondularda,
kentsel dönüşüm kapsamı içinde yıkılması gereken
gecekondularda şu anda Suriyeli göçmenlerin oturduğunu hepimiz
biliyoruz. Yani bu anlamda Türkiye, etrafımızdaki coğrafyada,
vatansız kişilerin sorununun çözümüne değil, ne yazık ki
yeni vatansız kişilerin doğmasına neden olan bir politika
izlemektedir.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye'nin tarihinde bizim bu topraklarda kurduğumuz
devletlerde çevre ülkelerden, çevre coğrafyalardan gelen herkesi kendi
bünyemize kattık. Bu yıl 150nci yılı olarak anılan
Kafkas göçleriyle, çok kaba bir değerlendirmeyle yaklaşık 6
milyon yurttaşımızın kökenleri Kafkaslardan,
Kırımdan, Çerkesyadan, çevre coğrafyadan gelen insanlardan
oluşuyor. Yine kabaca bir rakamla yaklaşık 15 milyon Balkan
kökenli yurttaşımız var. Yani biz çevre ülkelerde insanlar zor
duruma düştüğünde onları bağrımıza basmayı
ve yurttaşımız olarak kabul etmeyi bilmiş bir ülkeyiz.
Ancak biz o coğrafyalarda karışıklıkların
çıkmasına ya da iç barışın daha kötü iç savaşa
dönüşmesine neden olan bir politika izlemedik hiçbir zaman. Ancak bugün
özellikle Irakta ve Suriyede yaşananlar bunu körüklemektedir. En son
Sayın Başbakanın Telafer kentindeki Türkmenlerle ilgili olarak,
onların yaşadığı acıları
paylaşırken Oradaki Türkmenlerin bir kısmı Şii, bir
kısmı Sünni. demesi bile o coğrafyadaki acıları,
ayrılıkları körüklemekte ve orada da çevre coğrafyalara
gidecek yeni vatansız insanlar oluşmasına neden olmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, tabii, bugün Başbakan sabah saatlerinde
Cumhurbaşkanlığına adaylığını
açıkladı ve uzun bir değerlendirmeyle hem tüm Türkiye'yi
kucaklayacağını ilan etti hem de konuşmasının çok
önemli bir diliminde bizler ve onlar tanımını kullandı.
Biz kardeşlikten yanayız, onlar şundan yana. Biz bundan
yanayız, onlar şundan yana. Biz tamam da onlar kim sayın
milletvekilleri?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Konuşmayı tam dinlememişsiniz herhâlde.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Burada, tabii biraz da kara mizahtan yardım isteyerek
sizlerle paylaşmak isterim ki vatansız kişilerin statüsüne
ilişkin bu sözleşme Türkiyeye çok yararlı olacaktır.
Çünkü, eğer bu bizler ve onlar siyaseti devam ederse Türkiyedeki pek
çok yurttaşımız maalesef kendini vatansız hissedecektir.
Onlar da herhâlde o dönemde bu yasanın gereklerinden yararlanarak
Birleşmiş Milletlere başvuracak
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Biz milletiz, onlar vesayetçiler.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) -
ve tıpkı bu yasanın maddelerinde yer
aldığı gibi Yaşadığımız ülkede bütün
haklardan yararlanmak istiyoruz; din, ibadet, eğitim, sağlık
başta olmak üzere bu ülke yurttaşlarının
yararlandığı bütün haklardan yararlanmak istiyoruz. diyecekler
ve bu mantıkla şu anda Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan
insanlar, bugünkü uygulamaların ilerleyerek devam etmesi hâlinde,
Sayın Başbakanın bizler ve onlar diye ayrım yaparak
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ya yanlış anlamışsın sen,
Başbakanı tam dinlememişsin. Bizler milletiz, onlar
vesayetçiler; yanlış anlamışsın. Daha ilk
konuşman, daha ilk konuşman. Daha ilk konuşmanda Başbakana
çatıyorsun, dur bir ya!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) -
bu toplumu ortadan ikiye bölerek izleyeceği
politikaların devam etmesi hâlinde maalesef bu ülkede
yurttaşların yarısı kendisini vatansız hissedecektir.
Kendisini vatansız hisseden insanlar da Birleşmiş Milletlere
başvurarak Bu vatanda, bu ülkede bu ülkenin bir yurttaşı gibi
yaşamak istiyoruz. diyecektir.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu milletin kahir ekseriyetini hep
ayrımcılığa tabi tuttunuz. Ayrımcılık yapan
sizlersiniz yıllar boyunca.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Şu anda AKP sıralarından milletvekili
arkadaşlarımızın buna açıklık getirmek yerine
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onlar diye bahsettiği vesayetçi sistem, vesayetçiler.
Darbecilere diyor onlar diye.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) -
yine Başbakanın tutumunu aynı mantık
içinde, aynı ayrımcılık içinde değerlendirmeleri de
benim değerlendirmelerime haklılık kazandırmaktadır.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hep sizler yaptınız onu.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Hadi oradan be, sen ayrımcılık yapıyorsun
ya!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Sayın Başbakan bu sabahki
açıklamalarında baştan sona, önemli bir bölümünde, saydım
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Ya Başbakanın görüşlerini yorumlayacak nitelikte
değilsin sen!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) -
yarısından çoğunda bizler ve onlar diye
ayırmaktaydı. Eğer bu ülkede 76 milyonun
Başbakanlığını yapacaksanız sizden
olmayanları darbeci diye iddia etmeyeceksiniz.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Onlar darbecilerdir, bizler milletiz.
BAŞKAN
Sayın Tunç, lütfen müdahale etmeyin!
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Günlüklerden bahset sen günlüklerden!
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Hırsızlardan bahset, hırsızlardan!
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) - Sizden olmayan herkes; şucu, bucu diye iddia etmeye
kalkarsanız o zaman işte bu ülkede ruhen kendisini vatansız
hisseden insanlar yaratmış olursunuz. O zaman bu insanlar da
çıkış yolunu bu yasada, şu anda bu -rapor- uluslararası
sözleşmenin kapsamı içinde bulup, kendileri Birleşmiş
Milletlerden yardım isteyip Bu vatanda bu ülkenin yurttaşı
olarak yaşamak istiyoruz. diyeceklerdir. Çünkü, bugünden itibaren
yarın öbür gün Cumhurbaşkanlığı için başvurular
sona erecek. Evet, ilk kez halk Cumhurbaşkanını seçecek, 76
milyonun Cumhurbaşkanı belli olacak ama öncekilerden farklı
olarak, şu anda Çankaya Köşküne çıkacak kişinin bu
sözleşmeyi aratır bir icraat izlememesini dilerim.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Artık Türkiye'de günlük
tutulmayacak, günlükler olmayacak.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) Çankaya Köşküne çıkacak kişinin çevre
ülkelerden bahsederken o ülkelerdeki yurttaşları
ayırmamasını dilerim.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Artık kimse günlük tutmayacak.
MUSTAFA ALİ
BALBAY (Devamla) Çankaya Köşküne çıkacak kişinin
İnsanların, o ülke insanlarının artık kendilerinin
Biz bu ülkenin yurttaşı mıyız? diyeceği bir tablo
olmamasını dilerim.
Sayın
milletvekilleri, yarın Sivas olaylarının yıl dönümü. O
insanların, orada yakılan insanların yakınları bu
ülkede hiçbir zaman kin ve nefret tohumu ekmediler ama orada yakılan
insanlar bu ülkede bir daha bu olayların yaşanmaması için çaba
harcarken devleti yönetenler karşısında sık sık
şu soruyu sorma gereği duydular: Biz bu ülkenin yurttaşı
değil miyiz, vatandaşı değil miyiz? diye sordular. Ben,
bir daha Sivas olaylarının yaşanmamasını diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum sayın milletvekilleri, sağ olun, var olun.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yıllarca dindarlar da aynı şeyi
sordu Sayın Balbay, dindarlar, başörtülüler de aynı şeyi
sordu. Başbakan bugün onları ifade etti.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Yazıklar olsun sana! Katilleri mi savunuyorsun?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Yıllarca aynı şeyi dindarlar sordu,
başörtülüler sordu: Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz?
Neredeydin o zaman, neredeydin?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Madde üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Yusuf Halaçoğlu,
Kayseri Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu hakkında
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, aslında, dünyada bütün göçlerin temel sebeplerinin
başında savaşlar, iç savaşlar veya başka ülkeler
arasındaki savaşlar gelir. Bu savaşlar dolayısıyla da
pek çok insan kendi bulundukları bölgelerden daha emin gördükleri yerlere
doğru göç ederler. Nitekim, bu türden olayları biz bütün tarih
boyunca görüyoruz.
Demin bir
arkadaşımız burada konuşmuştu; sadece kendi
iktidarları döneminde değil, Türkiyenin, Türk milletinin çok eski
tarihlerden beri böyle bir göç olayında destek olduğu, insanları
korudukları tarihte görülüyor. Bunların en bariz örneklerinden bir
tanesi, Endülüs Emevî Devletinin parçalanması ve Gırnata Devletinin
kurulmasından sonra İspanyolların orada bulunan Müslümanlara ve
Yahudilere karşı tatbik ettikleri zulüm karşısında II.
Bayezid döneminde Osmanlı Devleti o bölgedeki Müslümanları ve
Yahudileri o bölgeden alarak daha başka emniyetli bölgelere getirdi.
Yine, buna benzer
olmak üzere, 1709 yılında Poltavada meydana gelen savaşta XII.
Şarlın Rusyaya yenilmesi üzerine XII. Şarl Osmanlı
Devletine sığındı ve 1713 yılına kadar
Osmanlı Devletinde kaldı. Bu arada, bütün giderler Osmanlı
Devletinden karşılandığı için ve ülkesine dönmek
arzusunda bulunmadığı için demirbaş unvanını
aldı demirbaşa kaydedilmiş şekliyle ve giderken de
kendisine hayli yüklüce bir miktar maddi destekte bulunuldu, yeniçerilerle
birlikte de ülkesine sağ salim gönderildi.
Keza, aynı
şekilde, Macaristanın, Avusturya-Almanya İmparatorluğunun
baskısı altında bulunduğu dönemlerde, yine Macar
mültecileri olarak bilinenler, başta Kossuth olmak üzere -ki Kütahyada
evi bulunmaktadır, orada ikamet etmiştir- diğeri de Rakozi
Ferenc olmak üzere -ki onun da Tekirdağda yeri vardır- orada alıkonuldular,
ikamet ettirildiler ve onlar Osmanlı Devleti tarafından el üstünde
tutularak bir şekilde mülteciler olarak Osmanlı Devletinde
yaşama hakkı buldular.
Keza, aynı şekilde, Polonyadan gelen
mülteciler de bugünkü, hepimizin bildiği -kalıntıları orada
mevcuttur- Polonezköyde ikamet ettirildi ve onlar da koruma altına
alındı. Hatta tarihin o dönemlerinde meydana gelen bu hadiselerden
dolayı Avrupada büyük bir Türk modası başladı.
İngiltere başta olmak üzere, Fransada Osmanlı kıyafetleri
ön plana çıktı, Türk gibi giyinmek, Türk gibi olmak gibi bir
gelenek veyahut da bir moda söz konusu edildi.
Değerli milletvekilleri, bugün Türkiyenin
çevresinde yine önemli bir savaş dönemi yaşanmaktadır. Bunun
öncesinde şunu da söyleyeyim: Demin Kafkasya söylendi ama Kafkasya
dışında Balkanlardan da yine Balkan Savaşları
dolayısıyla, 1777-1778 Osmanlı-Rus Savaşı
dolayısıyla çok önemli miktarda bir nüfus Anadoluya göç etti. Yine,
1912 Balkan Savaşları sırasında Türkiye Balkanlardan önemli
bir göç aldı. Bunların dışında, oradaki baskılar
sebebiyle Bosnadan, Makedonyadan, Bulgaristandan, Romanyadan,
değişik yerlerden Türkiyeye gelen mülteciler oldu. Bunlara Türkiye
Cumhuriyetinde kucak açıldı ve onlar kendi özbeöz kardeşleri
olarak yaşama hakkı buldular, kardeşlik buldular. Bunların
sayısı o derecedeydi ki 1923 yılında Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluş döneminde mevcut 13,5 milyon nüfusun
yaklaşık 5 milyonuna yakını Kafkasya ve Balkanlardan gelen
göçmenlerden oluşmaktaydı. Bu göçmenler kendi vatanlarına, ana
yurtlarına döndüler, kendi benimsedikleri topraklara ve insanların
arasına geldiler.
Şimdi, yine, Suriyeden gelen göçmenlerin
sayısı, rakamları 1 milyon olarak veriliyor. Ancak, şunu
özellikle belirteyim arkadaşlar: 1 milyonun çok üzerinde mülteci
geldiğini hepiniz biliyorsunuz. Ama, bunlara çok iyi
baktığınızı söylemek hatasına düşmeyin
lütfen. Bugün hepiniz bilirsiniz, arkadaşlarımız bilir, cuma
günleri cami kapılarında dilenen birçok Suriyeliyi görüyorsunuz, yine
marketlerin kapısında dilenen birçok Suriyeliyi görüyorsunuz, onun
ötesinde, hastanelerin almadığı, hastanelere gidemeyen hasta
Suriyeli mültecileri görüyorsunuz. Kampların dışındaki,
ortalıkta dolaşan Suriyelilerin sayısı, hesabı
artık neredeyse bilinmiyor. Dolayısıyla, çok iyi baktığınızı söylemek
hatasına düşmeyin lütfen. Keza, aynı şekilde,
Amerikanın o bölgeleri bombaladığı sırada Iraktan
kaçanların sayısı 2 milyonun üzerinde. Şu an
IŞİDin yapmış olduğu
katliamlar ve insanlık dışı hareketler, canavarca
hareketler, kafa kesmeler sebebiyle oradan kaçan insanların yavaş
yavaş Türkiyeye geldiklerini, Türkiyeye sığınmak
istediklerini hepiniz biliyorsunuz. Dolayısıyla, ne gariptir ki bu
tür savaşların en büyük sıkıntısını siviller
çekmektedir. Afganistan Savaşında Pakistana sığınan
insanların sayısına baktığınızda yine insanlık
dramı yaşandığını görürsünüz, 2 milyona
yakın insanın Pakistanda göçmen olarak
yaşadığını, olumsuz şartlar altında
yaşadığını görürsünüz. Onların, bu gelen
mültecilerin çocuklarının doğru dürüst bir eğitim
aldığını hiçbir zaman söylemeniz mümkün değil. Yani,
bir nesli uzun savaşlar sebebiyle dünya
kaybetmektedir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu
savaşların bulunduğu yerlere dikkatinizi çekmek istiyorum.
Nedense sadece ve sadece İslam dünyasının bulunduğu
coğrafyalarda bu savaşlar olmaktadır. Yani, Avrupada bir
savaş söz konusu değil, başka bir coğrafyada bu savaş
söz konusu değil. Nedense -ki nedenini aslında hepiniz biliyorsunuz-
sadece İslam dünyasında bu savaşlar var! Çünkü, İslam
dünyası Batının, Batı emperyalizminin pazarı ve sömürge hâlinde bulunan bölgeleridir.
Maalesef, İslam dünyası, kendi inancı gereği ilme önem
vermediği, bilgiye önem vermediği için birileri tarafından
kullanılmaktadır, kötü idareciler tarafından kullanılmaktadır.
İşte, birileri çıkmış İslam adına Allahu
ekber diyerek insanların kafasına kurşun sıkan,
kafalarını kılıçlarla, baltalarla kesen ama diğer
taraftan da Kâbeyi yıkacağını söyleyen, İslamın
dışında düşünebileceğimiz bir tavır
sergilemektedir. Böyle olduğu müddetçe İslam dünyası tabii ki
başka ülkeler tarafından sürekli sömürülecektir, tabii ki sürekli
olarak İslam dünyası ve insanlar kullanılacaktır. Böyle
devam ettiği müddetçe de vatanlarını terk eden, başka
ülkelerde zor kanaat geçinen insanlarla karşı karşıya
kalacağız. Bunun önüne geçmek aslında bu coğrafyalara
geçmişte hâkim olan Türkiye'nin görevidir. Ama, Türkiye burada tarafgir
olmak yerine doğrudan doğruya ara bulucu sıfatını
taşıyan, onları barıştırabilen, bu
savaşın önüne geçebilecek, çatışmaların önüne
geçebilecek bir tavır sergilemek zorundadır. Aksi takdirde, tarafgir
olduğunda karşısında diğer grupları
bulacaktır ve o görevi yerine getirmekte de maalesef zorlanacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu yasaya evet diyeceğimizi özellikle belirtmek
istiyorum ve bütün vatansızların vatan sahibi olmaları, tekrar
ülkelerine dönmeleri tarafında olduğumuzu söylüyorum. Yüce Allahtan,
Cenab-ı Allahtan insanlara bu türlü zulüm göstermemesini diliyorum. Ama
bunun için de hepimizin Allahın insanlığa verdiği en
önemli nimet olan aklı kullanmamızı ve bu aklı kullanarak,
ilim sahibi olarak, bilgi sahibi olarak birbirimize düşmememizi, ayrım
yapmamamızı, toplum içerisinde herkesi eşit tutmamızı,
konuşmalarımıza Lazı, Çerkezi, Kürdü diye
başlamamamızı, toplumu bir bütün olarak görmemizi, vatandaş
olarak görmemizi diliyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Kaplan.
HDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Halkların
Demokratik Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle,
Cumhurbaşkanlığı adayları belirlendi,
başvurularını yaptılar, hayırlı
olmasını, centilmence bir yarış, eşit koşullarda
bir yarış, etik bir yarış olmasını diliyorum.
Çünkü Çankaya Köşkü birleştirici bir yerdir,
ayrıştırıcı bir yer değildir. Bu temennilerimle
sözlerime başlamak istiyorum.
Yine, söz konusu
sözleşmeye geçmeden önce, yarın 2 Temmuz, Sivasta yitirdiğimiz
canlarımızın anısı önünde saygıyla
eğiliyoruz ve gerçekten ülkemizde artık çok etkili önlemlerin
alınması gerektiğini düşünüyoruz ve bu konuda bütün partilerin
duyarlı olmasını diliyoruz.
Değerli
arkadaşlar, vatandaşlık denince, yeni anayasa
yapılması sürecinde yeni anayasamızın en
tartışmalı maddesi olduğunu ifade etmek istiyorum yani
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı konusundaki -66ncı
madde- tartışmaları Komisyonda izledik. Ama bu Meclis
kurulduğu zaman ve bu Meclis çatısı altında, bu
çatının altında ilk Anayasa yapıldığı zaman
-1921- orada Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı
kavramı kullanılmıştı arkadaşlar ve bizi
birleştiren bir kavramdır, onu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Türkiye ahalisi veya Türkiye halkı kavramı da yine Birinci
Meclisin kuruluş felsefesinin öznelerinden birisidir. Biz de
Halkların Demokratik Partisi olarak bu konuda son derece
duyarlıyız. Ancak, şunu ifade etmekte büyük bir yarar var:
Osmanlı İmparatorluğundan cumhuriyete geldiğimiz zaman,
Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Doğuda -ister soydaş, ister akraba,
ister aynı inanca sahip- Osmanlı İmparatorluğu döneminde
uzun yıllar birlikte yaşamış halklar var. Arap, SÜryani,
Asuri, Keldani, Ezidi, Türkmen, Kürtler, bunların hepsi bu topraklarda çok
uzun yıllar birlikte yaşadılar. Halep vilayetinden Musul
vilayetine, oradan Balkanlara, Bosna Herseke kadar birçok alanda akraba,
soydaş veya aynı ülkelerde yaşayan birçok vatandaş zaman zaman
konjonktürel olarak yaşanan olaylardan etkilenerek Türkiyeye geliyor. Bu
sadece Türkiyeye özgü bir olay değil ama Orta Doğu
coğrafyasını dikkate aldığımız zaman en son
Suriye olayıyla uzayan bir çatışma süreciyle beraber üç
yılın sonunda 1 milyonun üstünde Suriye vatandaşı şu
an Türkiyededir arkadaşlar, Türkiye üzeri Avrupaya, başka ülkelere
gidenler, geçişler hariç. Ve Ege Denizinde kayıklarda, botlarda,
gemilerde -haddinden fazla- kaçakçılık olaylarında
yaşamını yitiren insanların dramları ortada. Bu sadece
Suriye komşumuzla ilgili 1 milyonu aşkın göç olayının
hemen ardından Irakta yaşanan olaylar, Musul olayı ve Musula
yakın alanlarda Kerkükten Şengal Dağlarına kadar
yaşanan çatışma süreciyle birlikte yaşanan göçler var.
Ondan öncesi, 1991
yılının Mart ayında Saddamın uçaklarının
bombalaması sonucu yaşanan göçler vardı. Yani,
savaşların olduğu yerlerde nüfus hareketliliklerinin
olması, göçlerin olması, insanların yerinden zorla edilmesi,
zorla yerinden edilen insanların
bir başka yere gitmesi, orada yaşaması bir zorunluluk hâline
geliyor. Tabii, Birleşmiş Milletlerin Cenevre sözleşmelerinden
mültecilik hukukundan bu yana Bunların hukuku ne olacak? konusunda
maalesef uluslararası hukuk köklü bir çözüm bulmamıştı.
1954 tarihli
Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme
aslında gecikmiş olarak kabul edilen teknik bir sözleşmedir. Bu
gecikmiş kabul gören sözleşme birçok boyutuyla son derece önemlidir.
Onların bir statüsü oluyor gittiği ülkelerde. Örneğin, Avrupaya
gidenlerde mülteci statüsü oluyor başkalarında vatansızlık
durumu nedeniyle bir hukuki konum arz ediyor. Bunların
çalışması, sosyal güvenlikleri, çocuklarının eğitimi, çocuklarının
evlenme-boşanma durumundaki hukuku, velayet hukuku, miras hukuku, bütün
bunlar işte bu teknik sözleşmelerle milletlerarası özel hukukun,
özel yargılamaların, özel usulün de aynı zamanda konusudur. Siz,
bir kişi hakkında bir karar vermeye kalktığınız
zaman o kararı uygulamak için ne yapacaksınız? Önce
kimliğine bakacaksınız; vatandaş mıdır,
değil midir? Değilse nerenin vatandaşıdır? Nerenin
vatandaşı olduğunu tespit edemiyorsanız, haymatlos
(vatansız) ne olacak?
Şu an
Türkiyede, Balkanlardan, Kafkaslardan veya Orta Doğudan
Ki bu Suriye
göçleriyle ilgili çok fazla evlilikler oluyor. Bu çok fazla evliliklerden
doğan çocuklar var. Burada üç sene, dört sene, beş sene beraber
yaşayıp daha sonra boşananların durumunu bir düşünün.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına da tam geçiş
yapmamış, Türkiyede de yaşıyor, evi var, çocukları
var.
Sayın Bakan
da, konu vatandaşlık olunca
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Geldim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) -
hemen karşıma geldi.
Hakikaten de Balkanlardan, en son Bulgaristandan
yapılan göçlerle geri dönüşler bunun ilginç bir örneğidir. Yine,
Yunanistanda zaman zaman yaşanan sorunları da
biliyoruz ama şu an Orta Doğu ağırlıklı olarak
yaşanan bir sorun var.
Şimdi, Türkiye, Birleşmiş
Milletlerin imzaladığı sözleşmeye göre sadece Avrupadan
gelenleri mülteci olarak kabul ediyor. Bakın, dikkat edin,
soydaşını etmiyor, dindaşını etmiyor,
akrabasını etmiyor. Buraya sığındıkları
zaman geçici bir statüye tabi tutuluyorlar ve oradan
tanıdığı olan varsa kendini kurtarıyor. Yani, burada
Kerkükteki Türkmenlerden ne kadar nüfus var bilemezsiniz veya Kafkaslardan,
Osetyadan ne kadar kişi gelmiş, Çeçenistandan ne kadar kişi
gelmiş, bilemezsiniz. Bosna Hersekten, yaşanan iç savaş
nedeniyle buraya intikal eden nüfusun kayıtlarını,
vatandaşlık hukukunu da bilemezsiniz ama inanın, bunların
tespitini yaptığınız zaman sayı milyonları buluyor,
milyonlarca ifade ediliyor. Bu milyonlarca ifade edilen hususun bir tek
dayanağı kalıyor: Bunları vatandaşlık hukuku ve
uluslararası sözleşmelere taraf olarak belli bir anlayış ve
statü içine almak. Bu sözleşme ne kadar koruyor? Bence bu sözleşmeden
öte Türkiyenin adım atması gerekiyor. Türkiyenin, Suriyeden gelen
mültecilerin hukuku, onların geri dönüşleri konusunda adım
atması gerekiyor.
Peki, yüce Meclise sormak istiyorum, bu
vatansızların durumunu konuştuk: Şırnaktan, Botan
bölgesinden Mahmura giden 15 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
cüzdanı olan, yirmi senedir Mahmurda kalan
yurttaşlarınızın durumu ne olacak?
Yurttaşlarınızı ne zaman getireceksiniz? Bunların
Türkiyeye dönüşü ne zaman sağlanacak? Yani bunlar çok önemli
konulardır arkadaşlar.
Önce kendi çareni kendin için
üreteceksin. Kendi vatandaşların
Arafta kalırken bir çözüm üretemiyorsanız bu çözüm sürecinin bir
parçası olarak bunu geliştirirsiniz. Burada da Suriyedeki mecburiyet
nedeniyle, Iraktaki çatışmalar nedeniyle buraya gelen insanlara
insanca bir koşul yaratmak Türkiye Cumhuriyetinin birçok yönden borcudur
arkadaşlar. Bu insani borcu olmaktan öte, birçok yönden borçlu
olduğunu düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyoruz. (HDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE
2- Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde üzerinde Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına söz isteyen Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili.
Buyurun Sayın Tan. (HDP sıralarından
alkışlar)
HDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Vatansız Kişilerin Statüsüne
İlişkin Sözleşme oldukça geç kalmış bir sözleşme.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu vatan
kavramı, vatandaşlık kavramı hiçbir devletin
vatandaşı olmama kavramları bütün dünyanın, özellikle az
gelişmiş ülkelerin en büyük sorunlarının başında
geliyor. Bugün Afrikada olsun, Asyada olsun milyonlarca insan kendi
ülkelerinde de bir statüye sahip değiller, gidebilecekleri bir ülke de
maalesef yok. Buna en önemli örneklerden birisi Suriyede bulunan Kürtlerin
yaklaşık üçte 1lik kesimi. Suriyedeki Kürtlerin bir kısmı
vatandaşlık haklarına sahip, bir kısmı yabancı
ama o ülkede ikamet eden anlamında ecnebi yani yabancı kimliğine
sahip, bir kısmı ise halk arasında mektûm denilen, hiçbir yere
kaydı olmayan ve hiçbir şekilde var kabul edilmeyen, var olan ama yok
sayılan bir kitleden oluşuyor.
Yine, aynı şekilde, Avrupada Romanların
bir kısmı, Türkiyede yine Roman veya Çingene diye tabir edilen
vatandaşlarımızın belli bir kısmı da bu
kayıt dışılık içinde yaşıyorlar.
Bunları, tabii, tasnif etmeye kalktığımız vakit,
bunların bir kısmı geleneksel sistemin içerisine girmeyen,
devlet sistemine henüz intibak edemeyen ve halk arasında hâlâ Kaydı
yok. denilen kesimler. Mesela, bu konuda yıllar önce en önemli
yazılardan, hikâyelerden birisini Aziz Nesin yazdı Yaşar Ne
Yaşar Ne Yaşamaz adı altında; bu, televizyon filmi, dizi
olarak da sunuldu; var, yaşıyor ama kaydı yok.
Tabii,
vatansızlar tabirinin bir diğer kesimini de bulundukları
ülkelerde varlıkları görülmesine rağmen -işte biraz önce
Suriye Kürtlerinde izah etmeye çalıştığım gibi- yok
kabul edilen, tırnak içinde, siyasi mülahazalarla yok kabul edilen
kesimler oluşturuyor.
Üçüncü bir kesim
de yine bulunduğu ülkede barınamayan, yaşayamayan,
vatandaşlık haklarını kaybeden ancak başka bir ülkenin
de onu kendi vatandaşı olarak kabul etmediği kesimden
oluşuyor. İşte, dünyada
mülteciler, göçmen kampları bu insanlarla dolu ve bunların hukuk
mücadelesi bütün bir dünyada devam ediyor. Türkiyenin böyle bir süreçte bu
konuyu ciddiye alması ve üzerinde çalışması gerçekten çok
önemli ama nasıl yapacak, nasıl tanıyacak, kimlere bu hakkı
verecek, işte esas tartışma konusu da burada başlıyor.
Yine, buna bir
örnek olarak Suriye Kürtleri üzerinden gidersek, bu insanlar Suriyede niye yok
kabul ediliyorlar? Suriye Hükûmeti şöyle söylüyor, diyor ki: Ben 1960
senesinde bir kanun çıkardım ve bu kanuna göre bu ülkedeki
varlığını daha önceki tarihlere göre beyan etmiş,
ispatlamış kişileri vatandaş olarak kabul ettim,
vatandaşlık verdim. Bunun ötesinde, yine, burada
yaşadığını ama başka bir ülkeden geldiğini
söyleyenlere de yabancı kimliği verdim, ecnebi kimliği verdim
fakat hiçbir şekilde bu iki kategoriye de girmeyenleri de yok kabul
ettim.
Şimdi bu
insanlar ne olacak? Bu insanlara Suriye Hükûmetinin dediği: Siz
Türkiyeden gelmişsiniz, işte Türkiyede yaşayan Kürtsünüz,
Arapsınız, Süryanisiniz, bir şekilde Suriyeye geldiniz,
dolayısıyla siz başka bir ülkenin
vatandaşısınız, ben sizi vatandaş kabul etmiyorum.
Peki,
bunların Türkiyedeki durumu ne? Bunların Türkiyedeki durumu da
maalesef benzer bir durumda. Mesela, benim kendi akrabalarım var, dedesinin
kaydı Nusaybinde, bunun kaydı var ama dedesi bir şekilde
gitmiş Suriyeye, çocukları olmuş, torunları olmuş,
bugün bir kişiden 100 kişilik bir aile meydana gelmiş,
torunlarla, torunların çocuklarıyla birlikte; Suriye bunları
vatandaş olarak kabul etmiyor, Türkiyede de bunların dedelerinden
sonra bir kaydı yok; babalarının, annelerinin, torunların
Türkiyede bir nüfus kayıtları bulunmuyor. İşte, bunlar
şu an, öyle, dünyada başka bir yerde aramaya gerek yok, burnumuzun
dibindeki vatansız insanlar.
Onun için, biz
defalarca bu konuda çalışmalar yaptık, dedik ki: Herhangi bir
şekilde, babasının veya dedesinin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olduğunu ispat eden, belgeleyen kişilere
otomatikman Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmelidir.
Ama maalesef, bugüne kadar bu konuda ciddi bir adım atılmadı.
Yine, aynı
şekilde, kayıt dışı olan vatandaşların bir
şekilde kayda geçirilmeleri lazım ve çok sayıda da Afrikadan
Somalili, Etiyopyalı, Mozambikli vatandaşlar geliyor buraya.
Bunların bir kısmının kendi ülkelerinde
vatandaşlıkları var yani ellerinde göstermelik de olsa bir
pasaport var ama bu insanların büyük bir kısmı bu pasaportlarla
da gelmiyorlar buraya, kaçak yollarla geliyorlar. Bir kısmının o
pasaportları da yok ve hemen hemen her hafta basında bir haber
çıkıyor, işte, Yunan adalarına geçmek isteyen kaçak
mültecilerin bulunduğu feribot, kayık, filika -neyse- battı; 10
kişi, 20 kişi, 50 kişi denizde boğuldu, öldü. veya
İstanbulda yaşamakta oldukları bir evde 15 kişi -bu
vakalar da oldu yani bunları böyle kafadan söylemiyorum- yanarak öldüler.
veya
dumandan, gazdan boğularak öldüler. Enteresan bir konu, bu
kürsüden defalarca sizlere hitap ettim. Bu, Mozambikten gelen, Angoladan
gelen, Kenyadan gelen, Somaliden gelen mülteciler ceplerindeki son üç
beş kuruşu, 300, 500, bin, 2 bin doları getirip Aksaraydaki
insan kaçakçılarını bularak teslim ediyorlar ve yollarda can
veriyorlar ama ne hikmetse bizim İçişleri Bakanımız,
Emniyet Genel Müdürümüz, İstanbul Valimiz, İstanbul Emniyet
Müdürümüz, Aksaray Karakolumuzdaki Başkomiserimiz bu insan
kaçakçılarını bulamıyor. İnan edin arkadaşlar, en
fazla vebal içinde olduğunuz mevzulardan birisi budur. Ben bir soru
önergesi verdim: Bugüne kadar kaç kişi insan kaçakçıları
vasıtasıyla Türkiye dışına, Avrupaya veya başka
bir ülkeye kaçmak isterken hayatını kaybetti, kaç kişi? Binlerce
-bunun resmî rakamı da gelmedi henüz bana- sadece benim basından
takip ettiğim, gördüğüm, gözlemleyebildiğim rakamlar 5 bin civarında
yani hayatını kaybeden, değişik vesilelerle boğulan,
yanan, kaza geçiren ve hayatını kaybedenler. Onun için, hakikaten bu
vatansız dediğimiz, eski tabirle haymatlos dediğimiz
insanların ciddi bir dramı var. Ülkemizin içinde böyle bir zümre var,
Suriyede, Irakta, İranda böyle kişiler var. 14 yaşında,
15 yaşında evlendirilen, İrana, Iraka veya Suriyeye gelin
gönderilen insanlar var, ne bunların kaydı var ne
çocuklarının kaydı var. Bir de siyasi durumda Türkiye
vatandaşı olup da bir şekilde kitleler hâlinde Şeyh Sait
olayında, Dersimden Suriyeye, Iraka gidip de hâlâ ne orada ne burada
vatandaş olamayan insanlar var.
Bir de
bunların ötesinde -biraz evvel grubumuz adına konuşan
arkadaşımız Sayın Kaplan da dile getirdi- Mahmurda ciddi
bir vatandaş kitlemiz var. Niye gittiler, nasıl gittiler, kim
götürdü, niye götürdü, nasıl götürdü, ne olacak? Arkadaşlar,
doğan çocukların hiçbir kabahati yok, hepimizin belki kabahati var
ben de dâhil, ama giden çocukların, orada doğan çocukların,
yetişen çocukların bir kabahati yok. Bu çocukların orada da
kaydı yok, burada da kaydı yok ve bunların sayıları
öyle 5, 10 değil, binlerle ifade edilen rakamlar konuşuluyor, şu
an oradaki rakam 10 binin üzerinde.
Dolayısıyla,
bir an evvel bu vatansız kişilerin statüsüne ilişkin
sözleşmeyle bağlantılı olarak hem uluslararası gereken
tüm yükümlülükler yerine getirilmeli hem de bizim yüz yüze olduğumuz daha
somut, daha belirgin, müşahhas, elle tutulur -biraz evvel saymaya
çalıştığım konularla ilgili- ciddi adımlar
atılmalıdır. Bu, Hükûmetin veya muhalefetin sorunu değil
bir insanlık sorunudur. Halledilmesi için her birlikte
çalışmamız lazım.
Hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin
Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı |
: |
208 |
|
Kabul |
: |
207 |
|
Çekimser |
: |
1 |
Kâtip Üye Dilek Yüksel Tokat |
Kâtip Üye Muhammet Rıza
Yalçınkaya Bartın |
Böylece, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır.
Birleşmiş
Milletler Geçici Görev Gücü Bünyesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin 5 Eylül
2014 Tarihinden İtibaren Bir Yıl Daha UNIFIL Harekâtına
İştirak Etmesi Hususunda Anayasanın 92nci Maddesi
Uyarınca Hükûmete İzin Verilmesine İlişkin
Başbakanlık Tezkeresi ile alınan karar gereğince, kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 2 Temmuz 2014 Çarşamba günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati:
17.13