TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK
DERGİSİ
113üncü Birleşim
8 Temmuz 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN
KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, Burdurun güncel sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, TEOG Sınavı ile KPSSde
yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Erzincan
Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, Başbağlar
katliamının 21inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Başbağlar köyünde 33
kişiyi katleden PKKyı kınadığına ve
Başbağlar köyünde yaşayan insanlara
başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'ün, Başbağlar ve Madımak
katliamlarını kınadığına ve İstanbul
Esenyurtta bulunan Muhammediye Camisine yapılan saldırı
konusunda Hükûmetin üzerine düşen görevi yapması gerektiğine
ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye
bildirmeyerek Meclis Başkanlığıyla beraber Komisyonun
kurulmasını engellediğine ve bu engellemeyi Genel Kurulun iradesine
bir hakaret olarak gördüğüne ilişkin açıklaması
4.- Konya
Milletvekili Faruk Bal'ın, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu üyeliğine kabul edilmemesinin Meclis
Başkanının yetkisinde olmadığına ve bu durum
Anayasaya aykırı olduğundan Meclis Başkanının bu
işleminin hatalı olduğuna ilişkin açıklaması
5.- Sinop
Milletvekili Engin Altay'ın, 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmeleri sırasında Meclis TVnin
yayınlarına saat 19.00dan sonra devam etmesi hususunda Meclis
Başkanlığının talepte bulunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Erol Dora ve 22 milletvekilinin, cezaevlerindeki doluluk
oranlarından kaynaklanan hak ihlallerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1005)
2.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan ve 20 milletvekilinin, TOKİ tarafından
gerçekleştirilen ihale ve projelerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1006)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin,
yoksulluğun ve işsizliğin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1007)
B) Duyurular
1.-
Başkanlığın, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu
olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine
ilişkin duyurusu
C) Önergeler
1.- Malatya
Milletvekili Veli Ağbabanın, (2/318) esas numaralı Türk Ceza
Kanununda ve Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti
Grubu Önerileri
1.- AK
PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile
gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine; 615 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine
ilişkin önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda
Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
B) Komisyonlara
Üye Seçimi
1.- (9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi
IX.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 5/5/2014
tarihinde kurulmasına karar verilen (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu üyelerinin isimlerinin belirlenmesi
işleminin geciktirilmesinin İç Tüzükün 109uncu maddesine
aykırı olup olmadığı hakkında
2.-
Birleşime bir saatten fazla ara verilmesinin İç Tüzük hükümlerine
uygun olup olmadığı hakkında
X.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş,
Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 629)
XI.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ile TRT arasındaki protokole göre Meclis TV
yayınlarının saat 19.00dan sonra devam etmesinin mümkün
olmadığına ilişkin konuşması
XII.- OYLAMALAR
1.- (S.
Sayısı 629) Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı'nın maddelerine geçilmesi
oylaması
2.- (S.
Sayısı 629) Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesinin
oylaması
3.- (S.
Sayısı 629) Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesinin
oylaması
XIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, TBMM tarafından yürütülen projelere
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Sadık Yakutun cevabı (7/44246)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların son üç yıldaki temsil ve
ağırlama ödeneklerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı (7/44579)
3.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşlara yönelik siber saldırılara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce'nin cevabı
(7/44677)
4.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşlara yönelik siber saldırılara ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/44693)
5.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşlara yönelik siber saldırılara ilişkin sorusu ve
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmazın cevabı (7/44711)
6.- Ankara
Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara'nın Çubuk ilçesinde yapılan
TOKİ konutlarında arsa sahiplerinden alınan konut tapu
masraflarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
İdris Güllüce'nin cevabı (7/44768)
7.- Burdur
Milletvekili H. Hami Yıldırım'ın, İstanbul'da Afete
Yönelik Acil Eylem Planına uygun hareket edilmediği iddialarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris
Güllüce'nin cevabı (7/44877)
8.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli'nin, üç büyük şehirde esnaf
sayısının azalmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve
Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/44891)
9.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşların temsil ve ağırlama
ödeneklerine ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/44892)
10.- Hatay
Milletvekili Adnan Şefik Çirkin'in, Ankara'da Anadolu Ajansı
tarafından gerçekleştirilen bir çalıştayda kullanılan
bazı ifadelere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/44965)
11.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun, İzmir Kalkınma
Ajansı tarafından açıklanan mali destek programının
iptal edilmesine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/45012)
12.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova'nın, Balıkesir'de
bazı belediyelerin usule aykırı ihale yaptığı
iddialarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/45016)
13.- Antalya
Milletvekili Gürkut Acar'ın, THY'nin bir uçuşunda yaşanan
gecikmeye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/45017)
14.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt'ün, Özelleştirme Yüksek
Kurulu tarafından özelleştirme kapsamına
alındığı iddia edilen arazilere ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı (7/45237)
15.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı
eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık operasyonu hakkında
sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan veya mobbing uygulanan personel olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı (7/45328)
16.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Habur Sınır
Kapısından 2013 yılı içerisinde geçen araç ve
şahıs giriş çıkış sayıları ile
yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/45398)
17.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın, Kapıkule Sınır
Kapısından 2013 yılı içerisinde geçen araç ve
şahıs giriş çıkış sayıları ile
yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/45399)
18.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, iç piyasaya kaçak
olarak sürüldüğü iddia edilen muza ve yapılan işlemlere
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/45400)
19.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı
eylemlerine destek verdiği ve 17 Aralık operasyonu hakkında
sosyal medyada paylaşımda bulunduğu için aleyhinde
soruşturma açılan veya mobbing uygulanan personel olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı
Cevdet Yılmazın cevabı (7/45430)
20.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, ambalaj sanayisine yönelik mevzuat
değişikliklerinin yapılması adına yürütülmekte olan
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret
Bakanı Hayati Yazıcının cevabı (7/45526)
21.- Mersin
Milletvekili Ali Öz'ün, son on yıl içerisinde göreve başlayan
personele ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/45649)
22.- Adana
Milletvekili Ümit Özgümüş'ün, Çukurova Kalkınma Ajansı Genel
Sekreterine ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/45665)
23.- Mersin
Milletvekili Ali Öz'ün, son on yıl içerisinde göreve başlayan
personele ilişkin sorusu ve Kalkınma Bakanı Cevdet
Yılmazın cevabı (7/45666)
24.- Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlu'nun, TBMM bünyesinde düzenlenen bir
yardım kampanyasında toplanan yardımlara ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/45855)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, 17 Aralık 2013 tarihinden bu
yana bağlı kurum ve kuruluşlardaki personel hareketlerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/45870)
26.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık'ın, 17 Aralık 2013 tarihinden bu
yana Bakanlık ile bağlı kurum ve kuruluşlardaki personel
hareketlerine ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin
cevabı (7/45953)
27.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, doğal gaz piyasasına uygun
teşvik mekanizmaları getirilmesi adına yürütülmekte olan
çalışma ve projelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci'nin cevabı (7/45955)
28.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, açık deniz platformu üretilmesi
adına yürütülmekte olan çalışma ve projelere ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin cevabı (7/45957)
8 Temmuz 2014
Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Burdurun güncel sorunları hakkında söz
isteyen Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkana aittir.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessizliğimizi koruyalım.
Buyurun Sayın
Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem
Dışı Konuşmaları
1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan'ın, Burdurun güncel sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göller,
güller ve gönüller diyarı Burdur milletvekili olarak hepinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Burdurun 6 Tsini
sizlerle paylaşmak isterim:
Burdur ilimiz,
tarım ve hayvancılığın başkentidir. Burdur
ilimiz, taşta yani doğal taşta, mermerde, travertende öncü bir
şehirdir. Burdur ilimiz, tarım alet ve makinelerinde öncü bir ildir; taşımada
öncü bir ildir; turizm ve tarihte öncü bir ildir; ticarette,
hayvancılık borsası, süt borsası anlamında da öncü bir
ildir. Ancak, bunlarda sorunlar yaşanmaktadır.
Bizim 3 beyaz
altınımız var. Bunlardan biri bir ilde var, birinde yok ama biz
de bu güzellikleri paylaşıyoruz. Endüstri bitkilerinin en güzeli;
haşhaşı, anasonu, tütünü, pancarı bizde yetişmektedir.
Ancak, pancar üreticilerimiz kotalardan dolayı muzdariptir. Mermerimiz,
Burdur beji
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, bir dakika
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Efendim?
BAŞKAN Bir
dakika
Sürenize ekleyeceğim.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Tabii.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, konuşmacı kürsüde. Lütfen, sessizlik
içinde dinlemenizi rica ediyorum hepinizden.
Buyurun.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Türkiyenin gelir ve getiri kaynaklarını sizlerle
paylaşmak istiyorum arkadaşlarım. Bunlar Türkiyenin beyaz
altınları, bunlar Burdurda var. Bej mermerimiz bugün
Amerikanın New York kentinde, havaalanında, yerlerde ev
sahipliği yapmaktadır. Burdur Şeker Fabrikası,
pancarımız bir markadır ama pancar üreticisi muzdariptir. Pancar
fiyatından, enerji girdisinden, mazot girdisinden, sulamadan yeterli gelir
ve getiriyi elde edememektedir. Şeker pancarına ve şekere sahip
çıkmamız gerekiyor.
Yine,
hayvancılığımızda sütümüz bir markadır, 15 marka
olarak. Sütümüz bir marka olmasına rağmen, süt üreticisi de şu
anda mağdurdur. Şu anda Bakanlık et ithalatı yönünde bir
girişimde bulunmuş, ona şiddetle karşıyız.
Damızlık, besi olarak alınabilir, 250ye 250 anlamında bir
değerlendirmesi var ancak yurt dışından canlı hayvan
getirilişine, besi ve düve anlamında, karşıyız.
Popülasyonumuz vardır. Et ve Süt Kurumunu dengeli bir şekilde
çalıştırmanız gerekiyor.
Bu, mermerimizdeki
sorunlar
Burdur MERİH diye bir proje yaptı arkadaşlar. 353
hektarlık bir alanda OSBmiz var şu anda, MERİH, mermer ihtisas
organize sanayi bölgesi olarak. Bu bölge yaklaşık 2,5 milyarlık bir
yatırımla en az 30 iş adamımıza ev sahipliği
yapacak, burada binlerce insanımız yaşayacak. İş
adamlarımızı buraya davet ediyoruz. Ancak, Burdurumuz OSB
anlamında 3üncü, kalkınma anlamında 4üncü sırada.
Burdur
çalışan bir yer. Burdura verilenleri zaman zaman duyuyoruz,
Tarım Bakanlığı yetkililerinden duyuyoruz. Değerli
arkadaşlarım, Burdura geçen yıl tarımsal anlamda destek 91
milyon ama Burdur üreticisinin sadece yemden ve sütten verdiği KDV 120
milyon. Yani, biz Burdurlu olarak, üreticiler olarak 30 milyondan, sadece süt
ve yemden verdiğimiz KDVden alacaklıyız. Bakın, mazotu
saymıyoruz, diğer kumaşı, traktörü, vergileri
saymıyoruz.
Taşıma
dedim. Değerli arkadaşlarım, yollarımız, Burdurumuzun
yolları Çendikten başlayarak Karamanlıya kadar olan
hattımızda Çendik var, Suluderemiz var, Kuruçayımız var,
Akyakamız var, Yassıgümemiz var, Hacılarımız var.
Bu köylerde, bu yol üzerinde cenazesi çıkmayan bir köyümüz yok. Yine,
aynı şekilde Düğer-Hacılar, Yarıköy-Yazıköy
hatlarımız var. Bu hatlarda da duble yol yapılmadığı
için her gün ölümlü kazalar oluyor. Burdurda Ulaştırma
Bakanlığının bir an önce bu konuya eğilmesi gerekiyor
çünkü Burdurdan günlük 10 bin araç geçiyor.
Taşımacılarımız, kamyoncularımız 10 numara
yağla ömür tüketiyor, onlar nakliye bulmakta, arabalarının R1,
R2, K1, K2 belgelerini ödemekte güçlük çekiyorlar.
Yine, aynı
şekilde mermercilerimiz enerji girdisinden muzdaripler.
Sahalarındaki
Saha açmada zorluk çekiyorlar. Sahaların
uygulaması sadece Başbakanlığa geldi. Maden Dairesini
çalıştırmanız gerekiyor, orada imzalarda gecikmeler oluyor.
Zaten bu üretimi yapan insanlarımız -enerji, mazot, dağlarda
çoban ateşi gibi- ülke ekonomisine katkı koymak için
çalışıyorlar. Onların da çevre duyarlılığı
içinde çalışmaları için o yasamızın
çalışmasını talep ediyoruz.
Yine, süt
hayvancılığımızda, değerli
arkadaşlarım, bakın, yem yine aldı başını
gitti; bu sene saman kıtlığı çekeceğiz. Tarım
Bakanlığının bir an önce yem ve samanda rekolteyi dikkate
alıp bu ürünlere sahip çıkması gerekiyor. Silaj aldı
başını gitti, sulama aldı başını gitti.
Bu enerjideki
KDVyi bir türlü 18den 1lere düşürmediniz. Enerji KDVsi en büyük
girdimiz. Mazottaki özel tüketim vergisi yüzde 65. Yani, çiftçimiz bugün
traktörüne 100 liralık mazot aldığı zaman devletimize 65
lira katkı yapıyor ama çiftçim sattığı hiçbir ürünün
kilosundan veya litresinden 3,5 lira gibi bir para kazanmıyor. Bunu
çiftçimize layık görmeyin, çiftçimizin elinden tutun.
Bakın, bu
sene Türkiye genelinde, bölgelerimizde dolu olayı oldu,
yağışlar oldu, aşırı yağışlar oldu,
bundan çiftçilerimiz zarar gördü, şu anda Ziraat Bankası ve
tarım kredilerde bir yapılandırma bekliyorlar. Ancak Hükûmet
yüzde 3 faizle bir erteleme söz konusu yapıyor, bu yeterli değildir.
Zaten vatandaş ürününü alamamış, gelecek yılın
tohumluğunu elinde bulunduramıyor. Bu
vatandaşlarımızın tohumluk ihtiyacı vardır.
Toprak Mahsulleri Ofisini çalıştırmanız gerekiyor.
Bakınız,
buğday üretimi bitmek üzere, hâlâ bir taban fiyat politikasını,
buğday taban fiyatını açıklamadınız. Üreticimiz,
tüccarın elinde kaldı. Toprak Mahsülleri Ofisinin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Özkan.
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Saygılar
sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gündem
dışı ikinci söz, TEOG ve KPSS sınavlarından
yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim
Işıka aittir.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık'ın, TEOG Sınavı ile KPSSde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği gibi, son yıllarda Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
yani ÖSYM tarafından yapılan hemen hemen her sınavda bir
skandalla karşı karşıya kalmaktayız. Önceki
yıllarda olanları bir tarafa bırakıp bugün de ÖSYMnin en
son yaptığı 2 sınavda yani birisi Temel Eğitimden
Ortaöğretime Geçiş Sınavı olarak bilinen, TEOG olarak
isimlendirilen sınavda, diğeri de üç gün önce Kamu Personeli Seçme
Sınavı yani KPSSde yaşanan sorunlar hakkında sizlerle
sıkıntıları paylaşma adına söz aldım. Bu
vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından daha önce uygulanan SBS yerine
2013-2014 eğitim öğretim yılı başında uygulamaya
konulan TEOG sınavları kapsamında 8inci sınıfı
öğrencilerinin girdiği ilk ortak sınav 28-29 Kasım 2013
tarihlerinde yapılmıştı. Bu sınavlarda
yanlış hazırlandığı gerekçesiyle sınav
sonucunda matematik dersinden 2, fen ve teknoloji dersinden de 1 soru iptal
edilmiş, daha sonra da 4 sorunun daha iptal edilmesi gerekçesiyle Ankara
13. İdare Mahkemesine dava açılmıştır. Açılan bu
dava sonucunda toplam 4 sorunun hatalı olduğu gerekçesiyle 1 Temmuz
2014 tarihinde yürütmenin durdurulmasına, 7 Temmuz 2014 tarihinde de
sınav sonuçlarının iptaline karar verilerek sonuçların
yeniden değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda,
bu sınavda hatalı soru hazırlanan testlerdeki kalan her sorunun
puanı artmış ve bu sorulardan yanlış verilen her cevap
nedeniyle hesaplanan kayıp puanı da artmış olacaktır.
Bu da öğrencilerin başarı puanını düşürecek,
sorumluların cezalandırılması yerine, ÖSYM tarafından
yapılan yanlışın faturasının öğrencilere
yüklenmesine yol açacaktır. Bu mağduriyetin önlenmesi için, iptal
edilen her sınav sorusunun sınava giren tüm öğrenciler
tarafından doğru yapıldığı kabul edilerek
hesaplamanın yapılması ve yaşanacak mağduriyetlerin
önlenmesi gerekmektedir. Çünkü, anılan sınavlara
katılmadığı için, daha sonra mazeret sınavına
giren yaklaşık 46 bin dolayındaki öğrencinin sınav
testlerinde yanlış soru olmadığı için onlar tam puan
üzerinden değerlendirmeye tabi tutulmuş, diğerleri ise eksik
sorularla puan hesaplamasına tabi tutulacaktır. Bu
haksızlık mutlaka önlenmelidir.
Yine, TEOG sınavlarının ikincisi 28-29
Nisan 2014 tarihlerinde yapılmıştır. Bu sınavlarda ise
ikili kopya skandalı yaşanmış, yaklaşık 1 milyon
200 bin öğrencinin girdiği bu sınavda, iptal edilen
soruların yanı sıra, aynı sınıfta sınava
giren fakat aynı soruya yanlış cevap veren 2 öğrencinin
kopya çektiği gerekçesiyle bilgisayar tarafından değerlendirme
sırasında o testte tamamen puanı
sıfırlanmıştır. Böylece, binlerce öğrenci bundan
mağdur olmuş ve eksik sınavla lise tercihine girecek duruma
gelmişlerdir. Bu nedenle, ikili kopya sisteminin mutlaka iptal edilmesi ve
diğer soruların da yine öğrenciler tarafından tam
yapıldığı dikkate alınarak puanlamanın yeniden
yapılması gerekmektedir. Nitekim, Kütahya Cumhuriyet Ortaokulundaki
Kemal Göçer isimli öğrencimiz çok başarılı bir öğrenci
olmasına rağmen, aynı sınıfta bir başka kız
öğrenciyle kopya yaptığı gerekçesiyle sıfır
puanla matematikten değerlendirmesi yapılmış, tüm
itirazlarına da Millî Eğitim Bakanlığının ilgili
daire başkanlığından Yapılacak bir şey yok, matematik
testiniz sıfır olarak değerlendirilmiştir. şeklinde
cevap gelmiştir. Böyle bir şey olamaz, kabullenilmesi de mümkün
değildir.
Bir diğer önemli konu, ÖSYMde skandalların
yaşandığı KPSS sınavları konusudur. 2012de
yapılan KPSSde master soru kitapçığının bina
dışına çıkartılarak bazı illerde PKK terör
örgütüne gelir elde etmek için sınav öncesi satıldığı
iddiaları henüz cevaplanmamışken maalesef 5-6 Temmuz 2014
tarihinde yapılan 2014 KPSS lisans sınavında da ÖSYMnin daha
önce sınav kılavuzunda ilan ettiği sınav konularından
soru sormadığı, sınavda belirtilen, kılavuzda
belirtilen ağırlık ortalamalarına uymadığı
ve siyasi içerikli bazı sorularla siyasi propaganda yapıldığı
iddiaları da kamuoyunun gündemindedir. Bir taraftan, soruların
açıklanmadığı daha önce ÖSYM tarafından
belirtilmiş, dolayısıyla, şu anda bu iddiaların
doğru olup olmadığı da gerçekten tartışma
konusudur.
Özellikle, bu
konunun mutlaka gündeme alınması ve Millî Eğitim
Bakanlığıyla Hükûmetin konunun üzerine giderek yaşanan
mağduriyetleri önlemesi gerektiğini belirtiyor, hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Gündem
dışı üçüncü söz, Başbağlar katliamının
21inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelleye aittir.
Buyurun Sayın
Karakelle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.- Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelle'nin, Başbağlar katliamının 21inci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizi ve milletimizi derin bir yasa boğan, insanlık tarihinin
utanç tablosu Başbağlar katliamının 21inci yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet
sevdasıyla Osmanlı İmparatorluğuna yıllar
yılı uç beyliği yapmış, dağların avucunda
Anadolumuzun cennet köşesi Başbağlar köyümüze gözü dönmüş
canilerce yapılan menfur saldırının üzerinden yirmi bir
yıl geçti. Geçen yirmi bir yıla rağmen acılar tazedir,
yüreklerdeki sızı dinmemiştir. Köyü ateşe veren, camiyi ve
okulu yakan gözü dönmüş caniler Başbağlarımızda
ezanın susmadığını, ay yıldızlı
bayrağın da inmediğini, ilelebet de inmeyeceğini elbette
görmüşlerdir. Başbağlar yakılmış, tarih
sahnesinden silinmek istenmiş, analar evlatsız çocuklar öksüz
kalmış yine de 33 şehidine rağmen
Başbağlarlı hemşehrilerim devletine küsmemiş, Vatan
sağ olsun. demişlerdir. Onlar sadece Sivası gündemlerine
alıp da Başbağları unutanlara gönül
koymuşlardır. Anadolumuzun bağrında kurtuluş
mücadelesi vermiş, et ile tırnak gibi birleşmiş,
milletimizin zenginliği olan küçük
farklılıklarımızı bölüp parçalama adına kullanmak
isteyen art niyetli, provokatif zihniyetler geçmişte olduğu gibi
günümüzde de gelecekte de asla amaçlarına ulaşamayacaklardır.
780 bin kilometrekare vatan
topraklarında yaşayan 77 milyon insanımız ortak
tarihimizin, ortak kültürümüzün
Kürtüyle, Türküyle, Alevisiyle,
Sünnisiyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Abazasıyla bizi kardeş ilan
eden bin yıllık bu coğrafyada bizim birlik ve
beraberliğimizi bozmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkalede, Sakaryada, Dumlupınarda yedi düveli dize
getiren atalarımız bu topraklarda koyun koyuna yatarken bizlere
emanet edilen vatanın her karışında birlik ve beraberlik
nidaları yükselmelidir, bu bizim tarihî bir sorumluluğumuzdur. Çünkü,
terörün insanlığa söyleyeceği bir söz, gösterebileceği bir
hakikat yoktur. Zira, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir fikir ve ideal,
terörle, şiddetle amacına ulaşamamıştır. Bu
yaşananları ülke ve millet bütünlüğüne, dirlik ve düzenine
yapılan saldırılar olarak görmek ve birbirinden ayırt
etmemek, bir arada düşünmek gereklidir.
Bütün bunlar, maalesef, Sivasta
şairlerin, ozanların, sanatkârların, Başbağlarda ise
savunmasız masum köylülerin, kadınların, çocukların
kanı üzerinden yapılan bir hesap, bir provokatif eylem olarak
görülmelidir. Sivası Başbağlardan, Başbağları
Erzurum Yaviden, Yaviyi Maraştan, Maraşı Çorumdan
ayırt etmeden menfur saldırıları şiddetle
kınıyorum.
Üzerinden yirmi bir yıl geçmesine
rağmen Başbağlarda, Sivasta evlatlarını kaybeden
analar hâlâ ağlamaktadırlar. Başbağlarda hunharca
katledilen 13 yaşındaki İbrahim Baltacı ile Sivasta 12
yaşındaki Koray Kaya ve 15 yaşındaki Menekşe
Kayanın birbirlerinden ne farkı var? Bunlar bizim evlatlarımız
değil mi, bunların anaları bizim analarımız değil
mi? Terör örgütü tarafından kandırılarak dağa
çıkarılan, piknik yaparken kaçırılan çocukların
anaları da bizim analarımız değil mi? Diliyor ve
inanıyorum ki çözüm süreci tüm anaların gözyaşlarının
dinmesine, evlatlarıyla kucaklaşmasına vesile olacaktır.
Âşık Veyselin deyimiyle:
Değil miyiz
hep bir kardaş,
Bizi yakar bizim
ataş,
Söndürmektir tek
çaresi.
Sivası her
fırsatta gündemlerine alıp da Başbağları göz
ardı edenleri, bir kez daha, vicdan muhasebesi yapmaya ve bu konuda daha
duyarlı olmaya davet ediyorum.
Yirmi bir yıl
önce ebediyete uğurladığımız Başbağlardaki
şehitlerimize ve terör kurbanı tüm şehitlerimize rahmetler
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündeme geçmeden
önce söz talep eden
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Başbağların katili kim? Onu da
bari söyleyin.
BAŞKAN Laf
atmayın lütfen.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Erzincan) Malum, PKK terör örgütüdür.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Başbağların katili PKK terör
örgütü.
BAŞKAN
Sayın Oğan
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Adını bile anamıyorsunuz be.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Bugün Mecliste aklamaya
çalıştığınız PKK terör örgütü.
BAŞKAN
Gündeme geçmeden önce grup başkan vekillerinden söz talebi varsa onlara
söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlu'nun, Başbağlar köyünde 33 kişiyi katleden
PKKyı kınadığına ve Başbağlar köyünde
yaşayan insanlara başsağlığı dilediğine ilişkin
açıklaması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Başbağlar
köyünde çocuk, kadın, ihtiyar demeden 33 kişiyi hunharca katleden PKK
örgütünü şiddetle kınıyorum. Bu tür olaylar aslında
silahsız insanlara yönelik ilk hareketlerden bir tanesi olmuştur ve
onların acılarını paylaşıyorum. Bugün onlarla
masaya oturanların yarın onları nasıl
durduracaklarını da çok iyi düşünmeleri gerekmektedir.
Bu vesileyle,
bugün Başbağlar köyünde yaşayan bütün insanlara
başsağlığı diliyorum, sabırlar diliyorum. Allah
tümüne rahmet eylesin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Müsaade ederseniz
grubumuzun meramını Sayın Ali Özgündüz aktaracak Genel Kurula.
BAŞKAN
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Ali
Özgündüz'ün, Başbağlar ve Madımak katliamlarını
kınadığına ve İstanbul Esenyurtta bulunan Muhammediye
Camisine yapılan saldırı konusunda Hükûmetin üzerine düşen
görevi yapması gerektiğine ilişkin açıklaması
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün, evet, Başbağlar katliamının
yıl dönümü, aynı zamanda Madımakın da yıl dönümüydü
bir iki hafta önce. Biz her ikisini de kınıyoruz. Madımakta
hayatını kaybeden canlara da, Başbağlarda
hayatını kaybeden yurttaşlarımıza da Allahtan rahmet
diliyoruz, katillerini lanetle, nefretle anıyoruz.
Aynı zamanda dün akşam tehlikeli bir
gelişme oldu. İstanbul Esenyurtta bulunan bizim Caferi
yurttaşların ibadet ettikleri Muhammediye Camisine gece
yarısı bir sabotaj düzenlendi. Daha önce de, yaklaşık bir
ay önce de bir başka camiye sabotaj düzenlenmişti. Bu, çok tehlikeli
bir gelişmedir, son zamanlarda ülkede yaygınlaşan ne yazık
ki bu Vahabi-Selefi anlayışının bir sonucudur. Adam, zaten
gelerek kendisinin Selefi olduğunu ve bu camiyi yakacaklarını
bildirmiş.
Burada Hükûmete önemli görev düşüyor. Hükûmete ve
Diyanete önemli görevler düşüyor. Allah korusun, böyle bir mezhepsel
çatışmanın, bölgede yaşanan çatışmanın
ülkemize sirayet etmesi hepimiz için bir felaket olur. Dolayısıyla,
buradan ben Hükûmeti, başta İçişleri
Bakanlığını göreve çağırıyorum. Bu
olayın failleri bir an önce bulunup yargı önüne
çıkarılmalıdır. Bu bir provokasyondur. Biz incinsek de
incitmeyeceğiz, bu provokasyona gelmeyeceğiz ama Hükûmet de üzerine
düşeni yapmalıdır diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Başka söz talebi yok sanıyorum.
Gündeme geçiyoruz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Var, var,
Başkanım, var.
Başkan, sisteme girmiştim ama sorun var galiba.
BAŞKAN Gündeme geçmeden önce söyleseydiniz
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sıkıntı
var herhâlde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz de sisteme
girmiştik, mümkün mü Sayın Başkan?
BAŞKAN Geç kaldınız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Peki, tamam, sonra
ifade edeyim.
BAŞKAN Evet, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması
Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Erol Dora ve 22
milletvekilinin, cezaevlerindeki doluluk oranlarından kaynaklanan hak
ihlallerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1005)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'deki
cezaevlerinde doluluk oranı dünya ortalamasının çok üstündedir.
1 Nisan 2012 tarihi itibarıyla; cezaevlerinde 77. 587 hükümlü, 36. 273
tutuklu, 18. 509 hükmen tutuklu olmak üzere toplam 132. 368 kişi
cezaevlerinde kalmaktadır. Kapasitelerinin neredeyse 2 katına
yakın tutuklu ve hükümlü barındıran cezaevlerinde kalan tutuklu
ve hükümlüler insanlık onuruna yaraşmayan koşullarda
yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Özgürlüklerinden mahrum
bırakılan mahkûmlar, cezaevlerinde yaşanan insan hakları
ihlalleri yüzünden dayanılmaz koşullara maruz kalmaktadırlar.
Cezaevlerindeki doluluk oranının, yaşanan hak ihlallerinin
araştırılıp gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Erol Dora (Mardin)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Mülkiye Birtane (Kars)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Cezaevlerindeki doluluk oranı ve yaşanan hak
ihlalleri hemen her gün bir gazete haberine konu olmaktadır. Buralarda
kalan tutuklu ve hükümlü yurttaşlar, en doğal insani haklarından
mahrum bırakılmaktadırlar. 12 Eylül dönemi cezaevi
koşullarının bile günümüz koşullarından görece daha
iyi olduğuna dair söylemler mevcuttur. 300 kişilik kapasitesi olan
Mardin Cezaevinde 900'ün üzerinde mahkûm kalmaktadır ve çeşitli
hastalıklara kapılmaktadırlar.
Son örneğini Urfa Kapalı Cezaevinde
yaşanan isyanda gördüğümüz cezaevlerindeki hak ihlalleri gerçeği
artık dayanılmaz boyutlara ulaşmış durumdadır.
Mahkûmlar kendi hayatlarından bıkacak kadar her şeyi göze
almış durumdadırlar. Böyle giderse ve gerekli tedbirler
alınmazsa önümüzdeki aylarda başka cezaevlerinde mahkûmların
isyan edecekleri gün gibi ortadır. Devletin görevi, özgürlüklerini zorla
elinden aldığı yurttaşlarını cezaevlerinde bir
kere daha cezalandırmak değil, bilakis mahkûmların insan onuruna
yaraşır biçimde cezalarını çekmelerini sağlayacak
koşulları yaratmaktır.
Türkiye'de cezaevlerindeki doluluk oranının
dünya ortalamasına oranla bir hayli fazla olmasının temel
nedenlerinden biri tutukluk hâlinin istisna hâli olmaktan
çıkarılıp âdeta bir cezaya dönüştürülmüş
olmasıdır. Oysa tutukluma istisna bir hâldir. Birçok dava için
tutuksuz yargılama mümkünken hiçbir yere kaçması mümkün olmayan
seçilmiş belediye başkanları, parti meclis üyeleri, il ve
belediye meclis üyeleri, gazeteci ve aydınlar olmak üzere binlerce
kişi içeride, özgürlüklerinden mahrum bırakılmaktadırlar.
AKP Hükûmetinin Kürt sorununa karşı almış olduğu
güvenlik konsepti binlerce kişinin en ufak bir muhalefette içeriye
atılmasını öngörmektedir. Siyasetin
yargısallaşması sorunuyla karşı karşıya
kalınmıştır. Hükûmet yetkililerinin yaptıkları
açıklamalardan hemen sonra operasyonlar olmakta, KCK operasyonları
adı altında muhalif kesimler baskı altına alınarak
cezaevlerine tıkıştırılmaktadır.
Mahkûmlar
cezaevlerinde son derece kötü muamelelerle karşı karşıya
bırakılmışlardır. Mahkemeye gidiş gelişlerde
ve revirlerde işkence devam etmektedir. Mahkûmlar verilen
sağlıksız yemeklerden zehirlenmekte, kapasitesinin bazen 3
katından fazla mahkûmun kaldığı cezaevlerinde âdeta hayatta
kalma savaşı vermektedirler. Bir tuvalet ve lavaboyu 30-40 kişi
ortak kullanmakta, yemekhaneye atılan yer yataklarında yatmak zorunda
kalmaktadırlar. Şu anda yüzlerce mahkûm ölümcül hasta olmasına
rağmen, "Cezaevinde tedavisi mümkün değildir."
raporlarına rağmen böylesine kötü koşullarda yaşamak
zorunda kalmaktadır.
Hükûmetin cezaevi
koşullarını düzeltmek için hiçbir projesi yoktur; aksine,
koşullar her geçen gün ağırlaşmaktadır. Hükûmet insani
olmayan koşulları düzeltmek yerine yeni cezaevleri yaparak sorunu
çözmeye çalışmaktadır. Oysa çözüm, yeni cezaevleri yapmak
değil, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin
kaldırılmasından geçmektedir.
Bu sorunlardan
hareketle, cezaevlerinde var olan doluluk oranlarının ve yaşanan
ciddi insan hakkı ihlallerinin araştırılarak
iyileştirmelerin yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Meclis araştırması talep ediyoruz.
2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve
20 milletvekilinin, TOKİ tarafından gerçekleştirilen ihale ve
projelerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1006)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Toplu Konut
İdaresi (TOKİ), AKP iktidarı döneminde yakın ve
yandaşlara rant ve kaynak aktarımının en önemli aracı
hâline gelmiştir. Dar ve orta gelir grubuna yönelik yaygın sosyal
konut üretimi görüntüsü ardında, kentsel dönüşüm ve gelir
paylaşım projeleriyle müteahhit ve iştirakçi yandaşlara
aktarılan büyük rantlar gölgelenmektedir. Bu dönemde dar ve orta gelir
grubu için yapılan sosyal konutların hemen tamamı, idarenin daha
önceki dönemlerde yaptırmış olduğu benzer konutlarda
görülmeyen pek çok sorunla iştirakçilere teslim edilmektedir. Zor
durumdaki iştirakçilere tüketici hakları ve temel hukuk
kurallarına aykırı hükümler ihtiva eden sözleşmeler
imzalatılmak suretiyle onların mağduriyetlerine sebep olunmakta
ve hak arama yolları engellenmektedir. "Altyapı, peyzaj, yol ve
çevre düzenlemesinin tamamlanmamış olması nedeniyle hak talep
edilmeyeceği", "Site yönetiminin TOKİ tarafından atanacak
gerçek veya tüzel kişilerce yapılacağı" gibi hükümlerin
hukuka aykırılığı TBMM Dilekçe Komisyonu
tarafından da tespit edilerek idareden düzeltilmesi talep edildiği
hâlde idare bu hususlara kayıtsız kalmaktadır.
Gelir
paylaşım projeleri ise yandaş müteahhitlere çıkar
sağlama yanında siyasi iktidarın akraba ve yakın çevresine
ucuza gayrimenkul temininden başka bir anlama gelmemektedir. Ankara Erler
Projesinde olduğu gibi bu tür projelerin pazarlanmasında kamuoyuna
duyuru yapılmadan talep örgütlemesi adı altında yandaşlara
ve bir kısım bürokrata tahsis yapılmaktadır. Bu tür
projelerin sözde gerekçesi dar gelirlilere yönelik konut projelerine finansman
temin etmek olarak ifade edilmekteyse de asıl amacın kentlerin yüksek
rantlı kesimlerinde yandaşlara konut yapımı olduğu,
aynı kentteki sosyal konut projeleri ile gelir paylaşımı
amaçlı prestij konutlarında aynı büyüklükteki konutlardan elde
edilen gelirlerin karşılaştırılması suretiyle
kolayca görülebilecektir.
2008
yılında başlayan küresel ekonomik kriz sonrasında iki
yıla yakın bir süre konut ve inşaat sektöründe TOKİ
müteahhitlerinden başka anlamlı bir inşaat faaliyeti
görülmemiştir. Çünkü, AKP iktidarı döneminde sosyal konut finansman
ve üretiminden ziyade, sosyal donatı, bakanlık hizmet binası ve
neredeyse AVM yapımına kadar faaliyet alanı genişletilen
TOKİ aracılığıyla ekonominin en dinamik sektöründeki
bütün rantların kontrolünün iktidar çevresine bağlanması
amaçlanmıştır.
TOKİ bu
dönemde akraba ve yandaş istihdamıyla büyümüş,
hantallaşmış, doğu-batı, kuzey-güney, dağ-ova,
sıcak-soğuk gözetmeden ülkenin bütün yöreleri için masa
başında sosyal konutlar için üretilen tek tip projelerle
çağdaş mimari ve kentleşme anlayışının çok
gerisinde kalmıştır. Nitekim, kamuoyunda artık TOKİ
sosyal konutları için "F tipi" yakıştırması
yapılmaktadır.
TOKİ, sosyal
konutların site yönetimlerini kat maliklerine uzun yıllar
devretmeyerek, Emlak Yönetim Hizmetleri AŞ
aracılığıyla buraları iktidar çevresi için yeni bir
rant kapısı olarak kullanmaktadır. Şehir merkezinden 20-
Yasal görev ve
yetkisi dışına çıkan, ihaleleri hep belirli firmalara
bağlayan, sosyal konut projelerinde altyapı ve çevre düzenlemelerini
konut tesliminden yıllar sonraya bırakan, hukuka ve öz yönetim
ilkesine aykırı bir şekilde site yönetimlerini uzun süre
devretmeyerek toplu yaşamı çekilmez hâle getiren, gelir
paylaşımı projelerini hep iktidar çevresine tahsis yönünde kullanan,
işe alımda ihtiyaç ve ehliyet yerine iktidar çevresinin
referansını arayan, TBMM Dilekçe Komisyonunun taleplerini yerine
getirmeyen TOKİ işlemlerinin araştırılması
amacıyla Anayasanın 98, İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
uyarınca Meclis araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Oğuz Oyan (İzmir)
2) Celal Dinçer (İstanbul)
3) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
4) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
5) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
6) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
7) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
8) Namık
Havutça (Balıkesir)
9) Özgür Özel (Manisa)
10) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
11) Turgut Dibek (Kırklareli)
12) Haydar Akar (Kocaeli)
13) Musa Çam (İzmir)
14) Hasan Ören (Manisa)
15) İhsan
Özkes (İstanbul)
16) Haluk
Eyidoğan (İstanbul
17) Melda Onur (İstanbul)
18) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
19) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
20) Doğan
Şafak (Niğde)
21) Bülent Tezcan (Aydın)
3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu ve 21 milletvekilinin, yoksulluğun ve işsizliğin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1007)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yoksulluk ve
işsizlik sorunu, yıllardır söz verildiği hâlde çözmek
yerine her geçen gün daha da sömürülen konular olmaktadır. 2002
yılında AKP tarafından yoksulluk ve işsizlikle mücadele
edileceğine dair sözler verilmesine rağmen ülkemizin yoksulluk ve
işsizlik rakamları büyümekte ve oy kazancı hırsıyla bu
sorunlar istismar edilmektedir.
AKP
tarafından konunun istismar edildiği, konunun çözümüne yönelik
politikalarının yetersiz kaldığı ve samimiyetten uzak
olduğunu Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve sivil toplum
kuruluşları verileri ispatlamaktadır.
Ülkemizin ekonomik
açıdan büyüdüğüne dair Hükûmet kanadından açıklamalar
yapılmasına rağmen maalesef ülkemizin refah seviyesi yerine
işsizlik ve yoksulluk rakamları artmaktadır. Resmî
rakamların ifade ettiği yoksulluk rakamlarının gerçeği
yansıtmadığını daha öncesinde Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından açıklanarak yoksul yurttaş
sayısının resmî rakamların daha da üstünde olduğunu
paylaşmıştır. Ayrıca genç işsizlik oranı ve
diplomalı işsizler oranı azalmak yerine artmaktadır. Her
yeni doğan çocuğumuzun umutsuz ve işsiz yarınlarda
yaşama olasılığı artmaktadır.
Dolayısıyla
ülkemizdeki yoksul vatandaşlarımızın
sayısını azaltmak ve onların insan onuruna
yakışır, asgari geçim standartlarının üzerinde
yaşamalarını sağlamak için hangi politikaların
uygulanacağını belirlemek amacıyla Anayasanın
98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif
ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
4) Celal Dinçer (İstanbul)
5) Rahmi
Aşkın Türeli (İzmir)
6) Hasan Ören (Manisa)
7) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak)
8) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
9) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
10) Namık
Havutça (Balıkesir)
11) İhsan
Özkes (İstanbul)
12) Musa Çam (İzmir)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) Haydar Akar (Kocaeli)
15) Haluk
Eyidoğan (İstanbul
16) Melda Onur (İstanbul)
17) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
18) Ahmet
İhsan Kalkavan (Samsun)
19) Doğan
Şafak (Niğde)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
21) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
22) Mustafa Serdar
Soydan (Çanakkale)
Genel Gerekçe:
Yoksulluk ve
işsizlikle mücadele devletin asli ve birincil görevleri
arasındadır. Ülkemizde yoksulluk sorunu çözülmek yerine istismar
edilmekte ve sorun üzerinden fayda sağlanmak istenerek âdeta yoksulluk
yönetilmektedir. Yoksullukla mücadele sivil toplum kuruluşlarına,
yerel yönetimlere ve hayırsever yurttaşlara bırakılarak
soruna yönelik planlı ve samimi politikalar geliştirilmemektedir.
Yoksulluk
kısaca, insanların temel ihtiyaçlarını
karşılayamama durumudur. Aynı zamanda bireylerin gıda,
giyim ve barınma gibi olanaklarının yaşamlarını
devam ettirmeye yettiği hâlde toplumun genel düzeyinin gerisinde
kalmasını ifade eder. Türkiye'de yoksulluğu, yolsuzluğu ve
işsizliği bitireceği iddiasıyla iktidar olan AKP, söz
konusu sorunların hiçbirini çözemediği gibi halkı
yoksulluğa alıştırarak yoksulluğu yönetme gayesi
gütmektedir. Yoksulluğu yönetme amacıyla birlikte halkın onuru
ile oynanmakta ve yoksulluk üzerinden nemalanmaktadır. Ayrıca
yapılan yardımlar ile ilgili yolsuzluk iddiaları bulunmakta olup
iddiaları çürütecek veya iddiaların aksini ispatlayacak ne bir
çalışma ne de bir kanıt bulunmaktadır.
Türkiye Devrimci
İşçi Sendikası (DİSK) tarafından hazırlanan raporun
sonuçlarına göre, 4 kişilik bir aile için açlık
sınırı 1.047 TL, yoksulluk sınırı ise 3.312 TL
olarak gerçekleşmiştir.
Araştırmanın
sonuçlarına göre sağlıklı beslenmek için yetişkin bir
kadının yapması gereken günlük harcama tutarı 9,01 TL
olurken bu rakam yetişkin bir erkek için 9,28 TL, 15-19 yaş erkek
çocuk için 9,82 TL, 4-6 yaş bir kız çocuğu için 6,80 TL'dir.
Buna göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için
yapması gereken günlük gıda harcaması 34,92 TL'dir.
Aynı
hesaplamaya göre 4 kişilik ailenin sağlıklı beslenmek ve
insanca yaşayabilmek için yapması gereken asgari harcama tutarı
ise aylık 3.312 TL'dir. Söz konusu ailenin gereksinimlerini
karşılamasında gıda, içecek vb. için ayırması
gereken tutar 1.047, giyim ve ayakkabı için ayırması gereken
tutar 207 TL'dir.
Diğer harcama
kalemleri ve ayrılması gereken tutarlar ise şöyledir: Kira, su,
elektrik vb. için 937 TL, mobilya, ev bakımı vb. için 190 TL,
sağlık için 74 TL, ulaştırma için 323 TL, haberleşme
için 142 TL, eğlence ve kültür hizmetleri için 73 TL, eğitim için 65
TL, lokanta, yemek, otel vb. için 137 TL, çeşitli mal ve hizmetler için
117 TL'dir.
DİSK'in
verilerine göre, geçtiğimiz yılın aynı ayına göre
açlık sınırı 84 TL, yoksulluk sınırı ise 265
TL artış göstermiştir. 2012 yılında asgari ücrete
yapılan zam sonucunda, asgari ücret ile açlık sınırı
ve yoksulluk sınırı arasındaki fark iyice
açılmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
tarafından genç işsizlik üzerine yapılan araştırma
sonuçları da geleceğe yönelik umut yerine umutsuzluk vermiştir.
Araştırmada genç işsizlik oranının yüzde 18,
diplomalı işsizlik oranının ise yüzde 30 olduğu tespit
edilmiştir. Diplomalı işsiz genç erkeklerde bu oranın yüzde
24, genç kadınlarda ise yüzde 35,6 olduğu belirtilmiştir.
Yukarıdaki
açıklamalar gösteriyor ki işsizlik ve yoksulluk üzerine
kalıcı, planlı ve sorunu çözme yönünde bir eylem
bulunmamaktadır. Yoksulluk ve açlık sınırı
altında belirlenen çalışan maaşları bulunmakta olup ailelerin
kıt kanaat okuyarak meslek sahibi olmaları yönünde umut beslediği
gençlikte de oranlar umut yerine umutsuzluk ve mutsuzluk vermektedir. Sonuç
olarak gelinen noktada, yoksulluğu azaltmak ve insanların asgari
geçim standartlarının üzerinde yaşamalarını
sağlamak için hangi politikaların izlenmesi gerektiğinin
belirlenmesi bir zorunluluk olarak karşımıza
çıkmaktadır.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
B) Duyurular
1.- Başkanlığın,
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonlarında siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen birer üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyurusu
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonlarında, siyasi parti grubu
mensubu olmayan milletvekillerine de 1 üyelik düşmektedir. Bu komisyonlara
aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin 14
Temmuz 2014 Pazartesi günü saat 18.00e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 615 sıra sayılı Kanun Tasarısının
İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde
görüşülmesine ilişkin önerisi
08/07/2014
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu 08/07/2014 Salı günü (bugün) toplanamadığından,
İçtüzükün 19uncu maddesi gereğince, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına
sunulmasını arz ederim.
Mihrimah
Belma Satır
İstanbul
AK PARTİ Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Bastırılarak
dağıtılan 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 3üncü sırasına, yine
bu kısımda bulunan 615, 240, 565, 387 ve 464 sıra
sayılı kanun tasarılarının ise yine bu
kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7 ve 8inci sıralarına
alınması ve diğer işlerin sırasının buna
göre teselsül ettirilmesi;
Genel Kurulun;
Haftalık
çalışma günlerinin dışında 11, 12, 13, 14, 18, 19 , 20
ve 21 Temmuz 2014 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri saat 14.00'te
toplanması ve bu birleşimlerinde "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında
yer alan işlerin görüşülmesi;
8 Temmuz 2014 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
9 Temmuz 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde 240 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
10 Temmuz 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 387 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
11 Temmuz 2014 Cuma günkü birleşiminde 163
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
12 Temmuz 2014 Cumartesi günkü birleşiminde
244 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
13 Temmuz 2014 Pazar günkü birleşiminde 590
sıra sayılı Kanun Teklifine kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
14 Temmuz 2014 Pazartesi günkü birleşiminde
104 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
15 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde
458 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
16 Temmuz 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde 440 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
17 Temmuz 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 267 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
18 Temmuz 2014 Cuma günkü birleşiminde 202
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
19 Temmuz 2014 Cumartesi günkü birleşiminde
121 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
20 Temmuz 2014 Pazar günkü birleşiminde 140
sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan işlerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
21 Temmuz 2014 Pazartesi günkü birleşiminde
432 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
22 Temmuz 2014 Salı günkü birleşiminde
383 sıra sayılı Kanun Tasarısına kadar olan
işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
23 Temmuz 2014 Çarşamba günkü
birleşiminde 455 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
24 Temmuz 2014 Perşembe günkü
birleşiminde 377 sıra sayılı Kanun Tasarısına
kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;
Yukarıda
belirtilen birleşimlerde gece 24.00'te günlük programların
tamamlanamaması hâlinde günlük programların tamamlanmasına kadar
çalışmalarına devam etmesi;
615 sıra
sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzükün 91inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki
cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.
615
Sıra Sayılı Türkiye Sağlık Enstitüleri
Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/937) |
||
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde Sayısı |
1. Bölüm |
1 ila 27nci
maddeler arası |
27 |
2. Bölüm |
28 ila 51inci maddeler arası (Çerçeve 32nci
madde ile 2547 sayılı Kanuna ihdas olunan geçici 66; geçici 67;
geçici 68inci maddeler ile Tasarının geçici 1inci maddesi dâhil) |
27 |
Toplam Madde Sayısı |
54 |
BAŞKAN
Sayın Vural, sisteme girmişsiniz, bir şey mi söyleyecektiniz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Görüşmelerden sonra efendim, şeyi bölmeyelim.
BAŞKAN Peki.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi lehinde olmak üzere İstanbul
Milletvekili Sayın Mehmet Doğan Kubat konuşacak.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; grubumuzun önerisi lehinde
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, grup önerimizde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8 Temmuz yani
bugünden 24 Temmuza kadar olan çalışma gün ve saatlerine ilişkin
bazı öneriler yer almaktadır. Yine, gündemdeki bazı kanun
tasarı ve tekliflerinin sıralarının
değiştirilmesi de teklif edilmektedir. Buna göre 629 sıra
sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısının kırk sekiz saat
geçmeden gündemin 3üncü sırasına alınarak -yani bugün eğer
grup önerimiz yüce Genel Kurul tarafından kabul edildiği takdirde-
görüşmelerine bugün başlanması önerilmektedir.
Yine, 615 sıra
sayılı, Sağlık Bakanlığımız için
oldukça önemli, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulmasına İlişkin Kanun Tasarısının da 4üncü
sıraya alınarak bu 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının bitimini müteakip onun da görüşmelerinin yapılması
önerilmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bunun dışında, bir kısım
uluslararası sözleşmeler ön sıralara çekilmekte ve
görüşülmesi önerilmektedir. İnşallah, Plan ve Bütçe
Komisyonumuzun yaklaşık bir buçuk aydır sürdürdüğü
yukarıdaki çalışmalar da nihayete erdirilip sıra
sayısını alıp bu hafta sonu gündemimize gelirse, tabii ki
onun da görüşmeleri bu 24 Temmuza kadar olan süreç içerisinde
yapılacaktır el birliğiyle.
Grup önerimize
desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisi aleyhinde ilk konuşmacı Bingöl
Milletvekili Sayın İdris Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubunun vermiş
olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu grup
önerisine baktığımızda yine AK PARTİ kendi
bildiğini yapıp bu Meclisin önüne bir gündem dayatmak şeklinde
yine bildiği bir yolu işletiyor. Başından beri, biz, bu
yöntemle Meclisin çalıştırılmasını hep bu
kürsüden eleştirdik ve bununla ilgili AK PARTİyi, diğer muhalefet partileriyle birlikte,
halkın gerçek gündemini Meclise getiren ve Meclisi olması
gerektiği konular üzerinde çalıştıran bir planlama üzerinde
çalışmaya davet ettik ama, maalesef, bugüne kadar bu konuda
muhalefetten çıkan hiçbir şey, iktidar partisi tarafından
dikkate alınmıyor. Yaklaşık iki üç hafta içerisinde Meclis
tatile girecek ama en temel sorunlar, dağ gibi önümüzde olan sorunlar hâlâ
çözümsüz bir şekilde halkın gündemini meşgul etmeye devam
ediyor, halka acılar yaşatmaya devam ediyor, Türkiyenin temel
problemleriyle ilgili bir beklenti durumunun ötesine geçmeyen bir toplumsal
algıyı maalesef hâlâ aynı şekilde devam ettiriyor.
Biz,
başından beri bu Meclisin bu süreç içerisinde Türkiyenin
demokratikleşmesi ve Kürt meselesinin çözümüyle ilgili çok kapsamlı
çalışmalar yapması gerektiğini, bu yasama
yılının heba edilmemesi gerektiğini, Orta Doğuda bu
kadar büyük karışıklıklar varken bu Meclisin inisiyatif
alarak Türkiyenin yüz yıllık meselelerini çözmesi gerektiğini
defalarca ifade ettik.
Bugün bir çerçeve yasa Meclise gelecek; bunu anlamlı
buluyoruz ancak bu getirilen çerçeve yasanın, yaratmak istediğiniz
algıdan uzak olduğunu da ifade etmemiz gerekir. Yani, gelecek çerçeve
yasayla birlikte Türkiyede Kürt meselesi çözülecek veyahut Türkiye, ertesi
güne demokratikleşmiş bir ülke olarak uyanacak gibi bir algı
doğru değildir. Bu, aslında çözüm süreciyle ilgili, bir buçuk
yıl önce başlatılmış olan bu süreçte ilk yapılması
gereken iş olarak bugün önümüze geliyor. Bir buçuk yıllık bir
süreçte -geciktiğimiz için- çözüm süreci bugüne kadar istenen aşamaya
gelmemiş, bu süreç içerisinde de demokratik hakkını kullanan
gençlerin can kaybı, yaşam kaybı maalesef yine yüreğimizi
yakmıştır.
Biz bununla birlikte, bu çerçeve yasanın burada
yasalaşmasıyla beraber aslında Meclis gündeminde çok
kapsamlı demokratikleşme yasalarının görüşülmesi
gerektiğini ifade etmiştik, bugün de aynı görüşlerimizi
burada tekrar ifade ediyoruz. Bu Meclisin kapanmadan önce çok temel sorunlarda,
özellikle Kürt meselesi ve demokratikleşme konusunda yapması gereken
çok ciddi çalışmalara ihtiyaç var ve önümüze getirmiş
olduğunuz bu planlamada da, maalesef, bu çalışmalarla ilgili çok
fazla bir şeyi Meclis gündemine getirmediğinizi üzülerek buradan
ifade etmek istiyoruz.
Bir buçuk yıllık süre içerisinde 76 milyonun
bizden beklentisi bir yol temizliği yapmaktı ve bu yol
temizliğiyle beraber bir demokratik anayasa oluşturmaktı.
Anayasa Uzlaşma Komisyonunda, Meclis oturumları başlamadan önce
de bu şekilde büyük bir toplumsal talebin yükseldiğini bizzat
Komisyon üyeleri kendileri sahaya giderek gözlemlediler ama maalesef ne Anayasa
Uzlaşma Komisyonundan bir sonuç çıktı ne de bu bahsetmiş
olduğumuz yol temizliğiyle ilgili bu Meclis inisiyatif alarak
demokratikleşmenin önünü açacak adımları attı. Hâlâ Terörle
Mücadele Kanunu olduğu yerde duruyor. Düşünce, ifade, örgütlenme
özgürlüğü önündeki engeller duruyor. Basın özgürlüğü önündeki
engeller maalesef hâlâ önümüzde duruyor. Siyasi Partiler Kanunundan
tutalım da Seçim Kanununa kadar antidemokratik pek çok yasal mevzuat hâlâ
önümüzde, demokrasi önünde, özgürlükler önünde bir engel olarak durmaya devam ediyor.
Bugün, işte, Cumhurbaşkanlığı
seçimiyle ilgili bir maratona girildi. 3 Sayın Cumhurbaşkanı
adayı yarışacak ama bu demokratikleşme yasaları
çıkmadığı için, bununla ilgili bir kültür
oluşturulmadığı için bu yarış da son derece
adaletsiz koşullarda, olağanüstü eşitsiz koşulların
olduğu bir ortamda gerçekleşecek. Sayın Başbakan,
Başbakanlık imkânlarından faydalanacak şekilde bu süreç
içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını
yürütecek. Yine diğer 2 siyasi partimiz de bu konuda aslında
kendilerine bir öz eleştiri sorusunu sormaları gereken bir konumdalar
çünkü yıllarca hazine paylarından BDPye ya da HDPye ya da bizim ardılı
olduğumuz siyasi geleneğe bu şekilde adaletsizlikler
yapılınca YSKya başvurma gibi bir yolu bugüne kadar hiç
işletmemişlerdi. Şimdi, haklı olarak, onlar da bu adaletsiz
uygulamayla karşı karşıya gelince, bundan şikâyet eder
bir durumda halka açıklamalarda bulunuyorlar. Biz bu Meclisin aslında
bugüne kadar bu eşitsiz koşulları, siyasi partiler
arasındaki bu eşitsiz koşulları tamamen ortadan
kaldırması gerektiğini defalarca söylemiştik ama maalesef
bu yasama yılı da bu açıdan, son derece, zamanın heba edildiği
ve ortaya somut bir çözümün çıkmadığı bir pratikle
noktalanacak.
Özellikle Meclisin halkın gerçek gündemini takip
etmesi ya da gerçek gündemiyle ilgili burada bir planlama yapması
konusunda, son bir ay içerisinde Orta Doğuda yaşanan baş
döndürücü gelişmelere karşın, bu Meclisin bir kez olsun bile
toplantı yapmamış olması başlı başına
mevcut tabloyu ortaya koyuyor. Orta Doğuda yirmi dört saat içerisinde
sınırlar değişiyor, ülkelerin geleceğiyle ilgili
tarihi değiştirecek tartışmalar gündemleşiyor ama bu
Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu gelişmeleri kendi gündemine
alarak, milletvekillerini bilgilendiren ya da milletin iradesinden gelen
milletvekillerinin önerileriyle politika belirleyen bir konumda olmaktan
maalesef son derece uzakta bulunuyor.
Bu, son,
IŞİD çetelerinin Musuldaki konsolosluğa yapmış
olduğu baskın ve oradaki konsolosluk görevlilerini rehin
almasından sonra iyice gün yüzüne çıktı. Düşünün ki,
onlarca konsolosluk çalışanı rehin alınmış,
onlarcasından haber alınamıyor, yine onlarca tır
şoförü, bu ülkenin vatandaşı rehin alınmış ve bu
ülkenin Meclisi bu gündemle bir bilgilendirme toplantısıyla muhalefet
partisinin bu konudaki önerilerini alma gereği bile duymuyor. Bu konuda
Dışişleri Bakanının buraya aslında bugüne kadar
defalarca gelip bilgi vermesi, bilgilendirme yapması ve bu konuda
muhalefet partilerinden gelen önerileri dikkate aldığını
bütün 76 milyona burada söylemesi gerekirken, biz, maalesef, tam tersi, bu
gündemle ilgili hiçbir toplantı yapmamış, hiçbir
tartışma tüketmemiş bir Meclis pratiğiyle bu yasama
yılını bitireceğiz. Böyle olduğu için de hâlâ Orta
Doğu üzerindeki IŞİD terörü tehlikesi acımasız bir
şekilde devam ediyor ama Türkiyenin gündeminde sanki böyle bir sorun hiç
yokmuş gibi ne iktidar partisinden ne de bizim
dışımızdaki muhalefet partilerinden bir ses
çıkmıyor.
Bugün
IŞİD çeteleri Kobaninin tamamında hem güneyinde hem
doğusunda hem batısında tam bir katliam yapma amacıyla,
Musuldan elde ettiği silahlarla birlikte çok kapsamlı bir
saldırı dalgası başlatmış durumda. Kobaninin pek
çok köyü sivillerin can kaybı kaygısı nedeniyle sivillerin
tahliyesini öngörecek şekilde bir insanlık dramına sahne olmakta
ama Türkiye siyasetinde, Türkiyenin siyasi konjonktüründe böyle bir konu
maalesef hak ettiği yeri bulmamaya devam etmekte. Biz her şeyden önce
bu tavrın Türkiyeye zarar veren, Türkiyenin Orta Doğu
politikasına zarar veren bir tavır olduğunu ifade etmek
istiyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak ve yine bölgede
Barış ve Demokrasi Partisi olarak, Kobanideki bu
saldırılara karşı biz gereken demokratik kitlesel
eylemselliklerimizi ortaya koyacağız. Bu konuda yarın,
seçilmişlerimiz ve halkımız Suruçta, Kobani kapısında
gerekli demokratik tepkiselliği, eylemselliği ortaya koyacaklar. Bu
eylemsellik aynı zamanda Hükûmete bir uyarı olacak. Rojava
politikası, Kobani politikası ve Orta Doğu politikasıyla
ilgili
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Devamla)
Hükûmetin buradan gelen uyarıları dikkate
alması ve buna göre yeni bir politika belirlemesi gerektiğini ifade
etmek istiyoruz. Eğer dikkate almayan, Kobanideki
çığlığa kulak tıkayan, bölgedeki Kürtün sesine hiçbir
şekilde kulak vermeyen bir pozisyon olursa önümüzdeki günlerde, tabii,
sıkıntılı ve sancılı bir süreç yine önümüze
gelecektir.
BAŞKAN
Sayın Baluken, teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Devamla Biz, yol yakınken, AK PARTİ Grubunu da Hükûmeti de
halkın gerçek gündemine davet ediyor, Meclisin de halkın gerçek
gündemiyle tartışmalar yürütmesini buradan tekrar öneriyoruz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde son konuşmacı Kayseri
Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Evet, AKPnin
vermiş olduğu bu önergeyle 24üne kadar, ramazan ayında
cumartesi, pazar, pazartesi dâhil olmak üzere bitimine kadar süreyle
çalışacağız Allah nasip ederse.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii ki, ramazan ayında normal olarak Meclis her zaman
tatile girerdi ama çalışma konusunda bir karar almış
bulunuyor tek taraflı olarak AKP. Çalışmaktan gocunmayız,
çekinmeyiz ama bu kadar acele etmelerinin sebebinin ne olduğunu iyi
anlamak gerekir. Yani hangi sebeple konuları bu kadar öncelikle, Meclisin
tatile girdiği bir dönemde, devam ettirip bitirmek istiyor, bunu çok iyi
değerlendirmek lazım.
Şimdi gündeme
baktığımız zaman terörle ilgili bir yasa getiriliyor
terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi
adı altında. Aslında kiminle mücadele edecekleri de
yazmıyor burada, PKK terörü müdür, başka bir terör müdür, belli
değil. Yani DHKP-C midir, Hizbullah mıdır, bu da belli
değil. Ama onun ötesinde sağlıkla ilgili bir yasa
tasarısı geliyor. Ardından da 168 maddelik -herhâlde
yanılmıyorsam, yeni ekler yapılmamışsa- bir torba yasa
getiriliyor. Artık torbanın ötesine geçmiş durumda, herhâlde
harar deniyor bunun ismine.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, niye bu kadar acele ediliyor? Yani terörle
ilgili, terörün sona erdirilmesiyle ilgili yasa o kadar zaman geçti, o
zamanlarda dile getirilmedi, bugün neden getiriliyor? Şöyle bir
baktığımızda, Özgür Gündemde 27 Haziran 2014te KCK
Eş Başkanı Cemil Bayıkla yapılan bir röportajda,
Cemil Bayık açıkça şöyle diyor: Türkiye Büyük Millet Meclisi
tatile girmeden yasa çıkmazsa süreç bitmiştir. Yani açıkça
tehdit ediyor ve o tehdit çerçevesinde de bir yasa getiriliyor.
Şimdi,
yasanın içeriğini, bundan hemen sonrasında zaten yasa
geleceği için orada uzun uzadıya tartışacağız,
orada onunla ilgili, ne kadar Anayasaya aykırı olduğu, kanuna,
teknolojiye uymadığı, uluslararası hukuk teamüllerine
uymadığı meselesini zaten dile getireceğiz, onları
ayrıca değerlendireceğiz ama burada hakikaten enteresan
Yani
Cemil Bayık burada 6 maddelik yasa tasarısından da söz ederek
Hükûmeti şöyle tenkit ediyor veyahut da suçluyor veya tehdit ediyor, diyor
ki: Hükûmet ve devlet, yasal zemini oluşturacak ortamı
oluşturmaz ve zamana yayarak sadece zaman kazanmak isterse ve bununla
Cumhurbaşkanlığını kazanmayı hedeflerse biz bunu
kabul etmeyeceğiz ve o zaman süreç sona erecektir. Şimdi, önümüzdeki
günlerde o zaman bu kanun tasarısının Meclisten geçtiğini
düşünelim. Hemen bununla ilgili hangi tedbirleri
alacağınızı veya Cemil Bayıkın sözlerini hangi
ölçüde yerine getireceğinizi göreceğiz. Eğer bunun
bağlantısı olarak bunu
çıkarmadığınızı, bu yasayı getirmediğinizi
söyleyecek olursanız onu da göreceğiz.
Hâlbuki,
Anadolunun güneydoğusunda neler oluyor, bunu hiç akla getirdiniz mi, hiç
düşündünüz mü? Mesela, Enerji Bakanımız Sayın
Yıldız açıkladı, güneydoğuda elektrik kesintilerini
değerlendirirken şöyle dedi: Güneydoğuda ödeme oranı yüzde
Şimdi,
gerçekten güneydoğuda neler oluyor? Güneydoğuda yollar kesiliyor,
bayraklar gönderden indiriliyor. Sadece askerî birlikteki bayrak da
indirilmedi, diğer resmî dairelerdeki bayraklar, hakikaten, yerinde
duruyor mu, durmuyor mu, bir ona bakın.
Onun
dışında, polis ve asker, karakollara ve kışlalara
çekilmiş durumda. Herhangi bir işe müdahale edemiyor. Karakol
yapımı protesto ediliyor ve bunun üzerine, askerlerin üzerine,
polislerin üzerine, güvenlik güçlerinin üzerine molotoflar vesaire
atılıyor. PKK yol kesiyor ve kimlik kontrolü yapıyor, hem de
güvenlik güçlerinin
Yine, PKK yollara
hendekler açıyor, Diyarbakır-Bingöl yolu yirmi dört gün kapalı
kalıyor ve trafik başka güzergâhtan gidiyor Elâzığa vesair
yerlere. Yani böyle bir durum Avrupanın herhangi bir ülkesinde veya
Amerika Birleşik Devletlerinde olsaydı ne olurdu? Bir gözünüzde
canlandırın, yirmi dört gün iki il arasındaki yol kapalı
kalabilir miydi veya böyle bir harekette ne kadar bulunabilirlerdi? Ama bu
çerçevede Hükûmet hâlâ sessiz. Hatta iş adamlarının
paraları gasbediliyor PKK teröristleri tarafından ama güvenlik
güçleri bunları takip etmiyor ve Aman, sürece zarar gelir. diye bunlar
izlerini kaybettiriyorlar.
Şimdi,
teröristbaşı 1999da tutuklandığında aynen
şunları söylemişti: Bana müsaade edin
Barış için
çalışacağını, dağdan üç ayda bütün PKK terörist
gruplarını indireceğini açıklamıştı.
Yıl 2013, 23 Şubatta şöyle bir açıklama yapıyor
teröristbaşı: Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da
büyüteceğiz. Başarılı olursak ne KCK tutuklusu kalır
ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı
olacak, ölen ölecek, ben karışmıyorum. Şimdi, bu kadar
aleni olarak isyan hazırlığında olduğunu söyleyecek teröristbaşı
ve neler yapıldığını, neler yapılması
gerektiğini söyleyecek ve Hükûmet sessiz kalacak
Nasıl bir
devletsiniz? Nasıl bir Hükûmetsiniz? Neyi yönettiğinizi
zannediyorsunuz? Böyle ülke mi yönetilir? Böyle bir demokrasi mi olur? Bütün
bunlar hangi zaman diliminde gerçekleşti? 2003 yılından
başlayarak 2014 yılına,
geldiğimiz zamana kadar geldi on iki yıl içerisinde.
Şimdi, hiç
zannetmeyin ki bunlar bu şekilde Meclisin tozlu raflarında kalacak.
Yarın, tarih yazarları, sizin -Sayın Başbakanın da
dâhil- söylediklerinizin hiçbirini kale almayacak, o yazılı belgelere
başvurarak tarihi yazacaklar, sizin hakkınızda da yazacaklar.
Hiç unutmayın ki tarihte hiçbir şey gizli kalmıyor, eninde
sonunda ortaya çıkıyor.
Değerli
milletvekilleri, dolayısıyla, aslında tasarının bu
şekilde gelmesi, Meclisin bu şekilde
çalıştırılmaya çalışılması, önümüzdeki
10 Ağustosta yapılacak Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde Sayın Başbakana birtakım oyların
kazandırılmasından öte, başka bir şey değildir
ama şurasını hiç kimse unutmasın ki diğer taraftan,
yurt dışında birtakım olaylar oluyor, Türkiyeyi
ilgilendirmiyor zannediliyor. IŞİDi şöyle bir göz önüne
alın, ne gariptir ki IŞİDin halife olarak ilan ettiği
Ebubekir El Bağdadi iki yıl boyunca Amerikan kamplarında esir
olarak kalmıştır, tutuklu olarak kalmıştır. Ne
yapmıştır bu dönemde, ne yapmamıştır, ismi neden
değiştirilmiştir? Bütün bunları göz önüne
aldığınızda, şu an enteresan değil midir ki
IŞİD, o bölgelerde peşmergeyle hiçbir zaman
çatışmıyor, sadece Türkmen bölgelerine doğru harekette
bulunuyor?
Bunların
hepsinin bir anlamı olması gerektiğini düşünüyoruz ve
dolayısıyla, bizim -her ne kadar lehinde almışsam da-
aleyhinde olduğumuzu beyan ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi aleyhinde son konuşmacı
Sayın Engin Altay, Sinop Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Temmuz sıcak,
temmuz ayı Türkiye için talihsiz anılarla da dolu. Ben de hem 2
Temmuz Sivas katliamını hem 5 Temmuz Başbağlar
katliamını kınıyorum, telin ediyorum. Sorumluların,
bugüne kadar gerçek anlamda ortaya çıkmayan sorumluların bir
şekilde kanun önünde, kamu vicdanı önünde hesap vermesini bekliyorum
ve temenni ediyorum ki Türkiye böyle acı olayları bir daha
yaşamasın.
Tabii, Türkiyenin
böyle acı olayları yaşamasının birçok sebebi var ama
bana sorarsanız önemli sebeplerinden biri, dünyanın çok, daha doğrusu
en jeostratejik noktasında bulunan bu topraklarla ilgili hesap yapmayan
ülke yok. Dolayısıyla, bu kadar önemli, hassas, stratejik bir
coğrafyada konuşlanmış olan ülkemiz üzerinde herkes -sinsi,
hain- şu veya bu şekilde hesap yapar. Benim onlara bir itirazım
yok da önemli olan bu ülkenin vatandaşlarının, bu sinsi
hesaplara bilerek ya da bilmeyerek alet olmaları meselesidir. Burada tabii
biz siyasetçilere önemli görevler düşüyor.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye, gerçekten kıymetini iyi bilmemiz gereken bir
ülke, büyük bir ülke, tarihiyle iftihar ettiğimiz bir ülke; Kürtüyle,
Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Arapıyla,
Arnavutuyla, Boşnakıyla hep birlikte yıllardır,
yüzyıllardır huzur içinde, barış içinde
yaşadığımız bir ülke. Bu ülkenin bu iç
barışının muhafazası her şeyin üstündedir. Hiçbir
siyasi amaç, hiçbir kutsal amaç bu topraklarda yaşayan bu insanların
birliğinden, beraberliğinden, barışından ve ülkenin iç
huzurundan daha değerli değildir.
Şimdi,
iktidar partisi, daha doğrusu Hükûmet, 629 sıra sayılı
Kanun Tasarısının bugün, kırk sekiz saat geçmeden Genel
Kurulun gündemine alınmasını ve müteakiben de çeşitli
kanunlarla Genel Kurulun 24 Temmuz 2014 Perşembe gününe kadar
çalışmasını bize öneriyor. Çalışalım, hiç
mesele değil fakat sizin niyetiniz üzüm yemek değil. Sizin niyetiniz
samimi olsa, iyi olsa, Somada bu acı yaşanmışken, daha çok
sıcakken, Soma faciasının, Soma katliamının
acısının üzerinden getirdiğiniz torbaya bir sürü siyasi,
değişik hedeflerinize, birileriyle hesaplaşmalarınıza
kolaylık getirecek, hukuku arkadan dolanacak kanunları eklemezsiniz.
Sayın
milletvekilleri, Plan Bütçe Komisyonu üyeleri bir aydır
çalışıyor. Bu, insan haklarına da çalışma
ilkelerine de aykırıdır. Dedik ki: Somayı getirin,
yarım saatte çıkaralım; vergi aflarını, prim
aflarını getirin, yarım saatte çıkaralım. Yok, biz
Somanın içine yargıyı, hukuku baypas eden, hukuk devletini
ortadan kaldıran bir tek madde de koyacağız. Geçerse ikisi de
bir, geçmezse o da geçmesin, bu da geçmesin
Böyle iktidar olunur mu? Böyle
Meclis olur mu? Bu Meclisin birinci görevi, milletin çıkarına,
menfaatine, yararına kanun çıkarmaktır. İyi niyet
görmüyoruz grubunuzda, partinizin yöneticilerinde. Bu sebeple, bu grup önerisi
parmak çoğunluğuyla buradan geçebilir. Karar yeter sayısı
da isteyeceğiz, arkadaşlara hatırlatıyorum. Burada, 24
Temmuza kadar bu koltuklarda 184 kişiyi tam, eksiksiz istiyoruz, sonra
kavga etmeyelim. Yazık günah, milletvekillerinize de günah. Biz burada 15
kişiyle idare ederiz, MHP 10 kişiyle idare eder, HDP 2 kişiyle
idare eder; milletvekillerinize de günah. Böyle bir anlayış olabilir
mi?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Niye milletvekili oldular o zaman?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Yani, Somada, Soma faciasında, Soma katliamında
ağzını açmış, elini açmış, devletten gelecek
haberi bekliyor insanlar. Siz diyorsunuz ki: Ben memuru görevinden
alırım, o mahkeme karar verse de ben onu iki sene oraya oturtmam.
Niyete bak, derde bak. Burada ne samimiyet aranır ne iyi niyet aranır.
Bu bakımdan,
sayın milletvekilleri, grup önerinizi olumlu karşılamıyoruz
ve bu grup önerisinde sağlık enstitülerini
Geçen de konuştuk,
hani bu ekime kalacaktı Sayın Bakan? Şimdi, bunu da
getiriyorsunuz, Perşembe günü görüşelim. Burada, muhalefetin,
bildiğim kadarıyla -Sayın Halaçoğluyla da konuştum-
çokça çekincesi var, bizim de çokça çekincemiz var. Siz babanıza, biz
babamıza kanun yapmıyoruz, millete kanun yapıyoruz. Samimiyseniz
dersiniz ki: Ey muhalefet, çekinceniz nedir kardeşim? Şudur.
Otururuz, konuşuruz; ya siz ikna olursunuz ya bizi ikna edersiniz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Alt
komisyonda konuşuldu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama bir Mecliste her
şey de kavgayla, uyumsuzlukla olmaz ki. Meclisin görevi millet için,
buradaki herkes millî iradenin temsilcisi. Millî irade sadece siz
değilsiniz ki, muhalefet de millî irade. Yani, biz keyfimizden mi
karşı çıkıyoruz sayın milletvekilleri, sayın grup
başkan vekilleri, Sayın Bakan? Biz getireceğiniz kanuna -iyi de-
sırf iş olsun diye mi karşı çıkıyoruz?
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Bir gün evet verin,
bir gün evet verin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şüphesiz
getirdiğiniz pakette olumlu şeyler de var.
SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Onlara evet deyin.
BAŞKAN Laf atmayın lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ama, yanlış
diyoruz, doğru değil, hakkaniyet yok diyoruz, Anayasaya
aykırı diyoruz, hukuka aykırı diyoruz; anlatamıyoruz,
dinletemiyoruz.
Bu anlayışla -burada söylüyorum, ben açık
sözlü bir adamım- ne sağlık geçer
Yani, geçer de çok
zorlanırsınız.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) O ne
demek ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) Hayır, hayır,
geçer tabii ki. Yani, biz İç Tüzükün
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Millî
iradeye nasıl böyle bir şey söylersiniz? Gayet de güzel geçer.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Grup Başkan
Vekilim, biz İç Tüzükün bize verdiği bütün hakları
kullanırız, siz de kullanırsınız.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Kullanın, Allah Allah!
ENGİN ALTAY (Devamla)
Başkanlığın görevi de adil, yansız, tarafsız bir
şekilde Genel Kurulu idare etmektir. Bu konuda kararlıyız.
Gelin, ortak akılda uzlaşalım. Şu torbanın içinde
milletin beklediği bir sürü şey var. Plan Bütçede bir ayı geçti.
Ya, ne ayıp! Milletin nezdinde Meclisin itibarına halel geliyor
sayın milletvekilleri.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Saatlerce konuşan milletvekillerinize söyleyin siz onu Sayın
Başkan, kitap okuyan milletvekiline söyleyin siz onu.
ENGİN ALTAY (Devamla) Çıksanız da,
şu torbayı bir düzeltsek, hukuk devleti ilkelerini askıya alan,
yok sayan maddeleri çıkarsak, şuradan geçirsek, gitseniz Anadolunun
dört bir yanına Ey vatandaşım, bak sizin için bunu
yaptık. deseniz fena mı olur? Ne diyeceksiniz şimdi millete? Ne
diyeceksiniz madencilere? E, biz yapacaktık, muhalefet engelledi. mi diyeceksiniz?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Aynen öyle.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ayıp edersiniz.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Aynen öyle.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ayıp edersiniz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Aynen öyle.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ayıp edersiniz. Millet bunu yemez, millet her şeyin
farkında.
Gelelim 629a.
Çözüm; evet dedik. Barış; evet dedik. Gene söylüyoruz: Çözüme
varız, barışa varız, bu akan kan durmalı ya da bir
yıldır akmayan kan bir daha akmamalı. Kürtlerin
varlığı, kültürel hakları, insan hakları
Sadece
Kürtler için değil, Türkiyede yaşayan herkes için eşitlik,
eşit yurttaşlık istiyoruz, olmalıdır ama
MUHAMMET
BİLAL MACİT (İstanbul) Ama yok.
ENGİN ALTAY
(Devamla)
bunu yaparken buna rağmen iş olmaz. Hukuk devleti
ilkesini ayaklar altına alamazsınız.
Efendim, biz bunu
yaparız; nasıl olsa CHP de tasarıya olumlu bakacak, geçiverir,
gidiverir. Velev ki öyle oldu. Bu Parlamentonun hiç yapmayacağı bir
şey varsa, bunu çiğnemektir. Buna aykırı, Anayasaya aykırı
kanun yapmak, işin hukuki boyutu ayrı da etik olarak da -bir
değil, iki değil, üç değil, on değil, yirmi değil-
olmaz.
Çözüme evet,
yapalım, bu barış sağlansın. Bakıyorum, tarihte
-demin söyledim- isyan, isyan, isyan
Şimdi, Kürt sorunu kaynaklı bir
terör sorunu: Kan, kan, kan
Cenaze, cenaze, cenaze
Bu millet bu
acıyı hak etmiyor. Bu sorun bitsin ama bunu yaparken bu demiş
ki: Bir tek Cumhurbaşkanı sorumsuzdur yaptığı
işten. Anayasanın sadece Cumhurbaşkanına verdiği
sorumsuzluğu, siz Bakanlar Kuruluna devredemezsiniz ve Bakanlar Kurulu istediğini
sorumsuz tutamaz. Yani hukuki, idari, cezai sorumsuzluk verme yetkisini,
Meclis, Bakanlar Kuruluna bu şekilde veremez.
Zaten bu
tasarı şu: Bir genel çerçeve, Hükûmete bir çerçeve yetki veriyor.
Orada da şunu söylemek lazım: Benim bildiğim çerçeve iki
maddeden yapılır, hatta üç; tahtadan, metalden, plastikten.
Başka çerçeve yapılan madde var mı, bilmiyorum ben. Sizin bu
çerçeveniz lastikten. Lastik bir çerçeveyi Bakanlar Kuruluna vereceksiniz,
nasıl kullanırsan kullan... Ya, tek kullansın, tek sorunu
çözsünler, eyvallah, ama buna bağlı kalarak.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Son söz: Kürt sorununun çözüm mercisi Meclistir, Mecliste kurulacak
bir komisyondur, Başbakanın iki dudağının ucuna
verilecek bir yetki değildir.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN -
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisini oylarınıza
sunacağım ama yoklama talebi var.
Sayın Vural,
Sayın Bal, Sayın Adan, Sayın Halaçoğlu, Sayın
Doğru, Sayın Çınar, Sayın Erdoğan, Sayın Erdem,
Sayın Topcu, Sayın Belen, Sayın Alan, Sayın Özensoy,
Sayın Şimşek, Sayın Kalaycı, Sayın Oğan,
Sayın Yeniçeri, Sayın Bulut, Sayın Kutluata, Sayın Türkkan,
Sayın Uzunırmak.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.18
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
16.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için iki dakika
süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasî Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun
çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine; 615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının İç Tüzükün 91inci maddesine göre temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Sayın
milletvekilleri, lütfen sessiz olabilir miyiz.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C) Önergeler
1.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, (2/318) esas numaralı Türk Ceza Kanununda ve
Basın Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/318) esas
numaralı Kanun Teklifimin TBMM İç Tüzüğünün 37nci maddesine
göre Genel Kurulda görüşülmesini saygılarımla arz ederim.
Veli
Ağbaba
Malatya
BAŞKAN
Teklif sahibi olarak Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba konuşacak.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Lütfen sessiz olalım.
Buyurun.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bundan üç yıl önce yani Hrant Dinkin 5inci ölüm
yıl dönümünde nefret suçlarıyla ilgili kanun teklifi vermiştik.
Değerli
arkadaşlar, bir suçun nefret suçu olabilmesi için failin, suçu bir ön
yargı ve nefret saikiyle yani din, dil, ırk, mezhep, etnik köken,
siyasi görüş, cinsiyet ve cinsel yönelim farklılığı gibi
nedenlerle işlemesi gerekir. Tarihimizde, maalesef, nefret suçlarıyla
ilgili cinayet ve katliamların örneği çoktur. Hrant Dink cinayeti,
Sivas katliamı, Maraş katliamı, geçtiğimiz günlerde
anmasını yaptığımız -bizim de bulunduğumuz-
Başbağlar katliamı, Çorum katliamı bu katliamlara, bu
nefret suçlarına örnek olarak gösterilebilir. Diğer yandan, yanı
başımızda, insanlık adına utanç duyduğumuz,
içimizi aynı acıyla kavuran, ölüme tapan El Kaide ve türevi çetelerin
din ve mezhep adına işlediği cinayetler. (Hatip tarafından
kürsüde birtakım fotoğraflar gösterildi)
VELİ
AĞBABA (Devamla) - Bunlara herkesin dikkatle bakmasını istiyorum
değerli arkadaşlar. Bunlar, maalesef, din adına işlenen
cinayetler ve bunlar da nefret suçu saikiyle işlenen cinayetlerdir.
Değerli
arkadaşlar, işte, nefret suçu kavramı, ülkeler, halklar ve
insanlık bu hâle gelmesin diye bütün çağdaş ülkelerde
uygulanıyor ve bütün çağdaş demokrasilerde nefret suçları
bütün kanunlara girmiş durumda.
Değerli
arkadaşlar, biz de din, mezhep, siyasi görüş ayrımı yapan
iktidara dur. diyebilmek için, bir an olsun onların önünü alabilmek için
böyle bir teklif hazırladık ve maalesef, siyasi iktidar nefret suçunu
devamlı işlemektedir. Kendisi gibi olmayan, düşünmeyen her
kesimi düşman ilan eden bir Hükûmet var, kendi gibi düşünmeyenlerden
öldüresiye nefret eden bir Hükûmet var.
Değerli
arkadaşlar, 14 yaşındaki Berkin Elvanı terörist ilan
edenler ve gecenin karanlığında, tek suçu o caddeden geçmek olan
Ali İsmail Korkmaza terörist diyenler ve maalesef, CHP
milletvekillerini zaman zaman terörist olmakla, terör örgütlerine destek
vermekle suçlayanlar bakın, 16 yaşındaki çocuğu
boğazlayanları, gözlerini kapatarak boğazlayanları, gece
gündüz kelle kesenleri, çocukları katledenleri, sadece mezhebi farklı
anne babadan doğduğu için çocukları katledenleri -burada
örnekleri çok- terörist ilan edememekte, terörist diyememektedir.
(Hatip
tarafından kürsüde birtakım fotoğraflar gösterildi)
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar, elinizi
vicdanınıza koyun, bir bakın. Bu mu terörist, bu suçu
işleyenler mi? Bu mu terörist, değerli arkadaşlar, bu mu
terörist, bu mu terörist?
AKP Hükûmeti ve
başta Başbakan olmak üzere, bu çocuklarımıza, bu
gençlerimize terörist demekte ve maalesef, hâlâ bu eli kanlı katillere,
eli kanlı teröristlere terör örgütü diyememektedir ve bunları
terörist olarak niteleyememektedir.
İşte,
tam da AKPnin bakışını gösteren iki tablo elimizde. 14
yaşında, eline ömründe silah almamış, ekmek almaktan
başka suçu olmayan bir Berkin Elvan ve miting meydanlarında
terörist diye yuhalatılan bir Berkan Elvan ve karşısında,
mezhebinden dolayı çoluk çocuk demeden kelle koparan insanlar ve maalesef,
bunların tamamı AKPnin hamiliğinde, AKPnin korumasında
yapıldı. Ve maalesef, bunlara giden silahların, bu
insanların katledilmesine neden olan olayların destekçisi de AKP
Hükûmetidir, AKPdir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, artık, görmemek için kör olmak lazım.
Reyhanlıda açıkça ayrımcılık yapıp 53 Sünni
yurttaşımız öldü. diyen, Yargıtayda birkaç hâkimin mezhebini
kastederek Yargıtayı dedeler yönetiyor. diyen, Alevinin cemevine
cümbüş evi diyen, Alevinin cemevine terörist yuvası diyen,
savcıları mezhebine göre ayıran ve Bunların geni bozuk,
meşrebi bozuk. diyenler, bugün Irakta, Suriyede eli kanlı terör
örgütlerinin destekçisidir.
Ve değerli
arkadaşlar, ülkemizin tarihinde yaşanmadığı kadar bir
iç çatışma riskiyle, istikrarsızlıkla karşı
karşıyayız. AKP döneminde siyasi davalarda da nefret
suçları açıkça işlenmiştir ve maalesef, AKP iktidarı
döneminde, kendi gibi düşünmeyen, kendinden olmayan herkes terörist ilan
edilmiştir.
Bu kanun
teklifinin kabul edilmesini, çağdaş ülkelerdeki gibi bir yasamız
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bir milletvekili
adına Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık
konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Tabii, bu yasa
teklifini gönül ister ki keşke kabul etseniz de nefret suçlarını
işleyenlerin gerekli cezaları almaları sağlansa.
Nefret suçu
dediğimiz zaman aklımıza ne geliyor? Irk
ayrımcılığı yapmayı, etnik kökende
ayrımcılık yapmayı, cinsiyette ayrımcılık
yapmayı, zihinsel geriliği olanların üzerinde
ayrımcılık yapmayı ya da dinsel tercihlerinden dolayı
horlananları, toplumda linç edilmelerinin önlenmesini anlamamız
lazım. Kadına yönelik şiddetin nefret suçu olduğunu kabul
etmemiz gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, tabii nefret suçu dediğimiz zaman aklımıza
gelen siyasi cinayetler var, bunlar ülkemizde fazlasıyla
yaşandı. Ayrıca, toplu katliamlar var; Maraşta, Çorumda,
Sivasta, Başbağlarda, Uluderede, Reyhanlıda olan toplu
katliamlar aklımızda olanları.
Tabii, Sivas Başbağlar
derken öncelikle şunu söylemek isterim: Sivasta yaşanan acı
bizim yüreğimizi nasıl parçaladıysa, insan olan herkesin
yüreğini nasıl parçaladıysa Başbağlarda yaşanan
olay da insan olan herkesin yüreğini parçalar. Ve her zaman şuna
karşı oldum, karşı da olacağız:
Başbağları Sivasın intikamını almak gibi
göstermek, buna çalışmak hiçbir zaman için kabul edilecek bir
şey değildir. Eğer biz bunu kabul edersek, o zaman Başbağlara
kılıf uydurmuş oluruz. Ve hiçbir zaman için de Sivastaki
olayları gündeme getirirken Başbağlardaki olayları gündeme
getirmemek gibi bir zihniyeti kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz de.
Başbağlarda
yaşanan olay, oradaki insanların katledilmesi bizi nasıl
yürekten yaraladıysa diğerlerinin de aynı şekilde
yaralamış olması gerekiyor diye düşünüyoruz. Ve hiçbir
zaman için de bunları siyasi rant olarak görmedik, görenleri de nefretle
kınıyoruz. Bu, ülkemizde her zaman gündeme getirilir. Dindarlara
yapılan haksızlıklardan dolayı sürekli işlenen
söylemler vardır ama her ne hikmetse hiçbir zaman, Alevilerin taleplerinin
yerine getirilmesi için bir şey yapılmaz. Başbakan kalkar,
cemevine cümbüş evi der; Diyanet İşleri Başkanı
kalkar, fetva verir, hiçbir zaman cemevlerinin, onların yasal statüsüne
kavuşmamasını söyler; onun yanında, milletvekili kalkar,
Başbakan kalkar Cemevinde terörist yetiştiriliyor. diye söylemde
bulunur; Alisiz Aleviler diye bir söylemi kendilerinden uydurup Alevileri
birbirine düşman ettirmeye çalışır ve kendilerini hedef
göstermeye çalışırlar. Bunları yaparlar, nefret suçu
işlerler ama sırası geldiği zaman da Biz
çalıştaylar yapıyoruz, çalıştaylarla Alevilerin,
diğer görüşte olan insanların hakkını vereceğiz.
diye söylerler ama hiçbirisi de doğru değildir. Sırf Aleviler
mi? Diğer inanç gruplarının da aynı şekilde,
şimdiye kadar haklarının hangisi verildi? İşte, Avrupa
Birliğine şirin görünmek için birkaç tane dinî örgütün hakkı
verildi ama onlar da geçici olan şeyler.
17 ve 25
Aralık yolsuzluğundan sonra bu ülkede tamamen nefret suçu
işlendi. Kalkıldı, yüzde 50-
Gezi
olaylarında nefret suçunun en kötüsü işlendi. Biraz önce Veli
arkadaşım söyledi, Berkin Elvanı miting meydanlarında terörist
diye suçlayıp annesini yuhalattılar. Bu, nefret suçu değildir de
nedir? Ali İsmail Korkmaz için aynı şeyler yapıldı.
Onu öldüren katil polisler hâlen bulunmazken Berkin Elvanı vuranın kim olduğu da ortaya
çıkmadı. Ethem Sarısülükü öldüren katil polisin bir zahmet, dün
-artık nasıl olduysa, bir yerlere selam göndermek için mi, ne olduysa
anlamadık- tutuklanmasına karar verildi. Öyle bir beslemişsiniz
ki katil polisi -rahat ettirmek için buradan Urfaya gönderdiniz- katil polis
silahı çektiği zaman ipince, dün orada gördük, beslenmiş, iyi
bakılmış!
GÖKCEN
ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Aa, çok ayıp!
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Ayıp olan bir şey yok. O ilk gün tutuklanması
gerekiyordu. Polislere yapılanlar keşke o ölen insanlara da
yapılsaydı.
Sivas
katliamındaki 26 avukat, sizin çeşitli organlarınızda bakan
olarak, milletvekili olarak, müdür olarak ya da bir kurumda yönetim kurulu
üyesi olarak görev aldı mı, almadı mı? Hepsi aldı.
Sivastaki o cani katillerden birisi yıllarca Sivasta
yaşamış ama ne hikmetse öldükten sonra haberiniz oldu.
Polonya-Almanya sınırlarında yakalanan, yine aynı
şekildeki katil bulunamadı.
Şimdi, biz şunu söylüyoruz: Başbağlar
benim başım üstünde, her zaman için Başbağlara gideriz,
oradaki insanların acısını paylaşırız, oy
bekleme kaygısıyla değil, insanların acısını
paylaşmak için gideriz. Biz her şeyi biliyoruz, kimin kime, nerede oy
vereceğini ama önemli olan, bu nefret suçlarına dur demek, bu
insanların gerçekten bu ülkede barış içinde
yaşamasını sağlamak; yüzde 50-50 bölerek değil,
kardeşçe, dostça yaşamalarını sağlamaktır.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere
Seçim
1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda
boş bulunan ve siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen 1 üyelik için Ankara Milletvekili Nazmi Haluk Özdalga aday
olmuştur.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN Şimdi, Genel Kurulun 5/5/2014 tarihli
ve 84üncü Birleşiminde kurulması kabul edilen (9/8) esas numaralı,
Ekonomi eski Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, İçişleri eski
Bakanı Muammer Güler, Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen
Bağış ile Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan
Bayraktar hakkındaki Meclis Soruşturması Komisyonunun üye
seçimini yapacağız.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
Efendim
BAŞKAN Şu okuduklarımı bir
bitireyim, sözümü kesmeyin isterseniz. Seçim kısmına geçmeden sizi
dinleyeceğim, sözümü kesmeyin, rica edeyim, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, efendim, siz de benim
sözümü kesmeyin.
BAŞKAN Teşekkür ederim
anlayışınızdan dolayı.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz de benim söz talebime
zamanında cevap verirseniz memnun olurum efendim.
BAŞKAN Size ben söz verdim, Daha sonra
konuşacağım. dediniz Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, ondan sonra söz
talebim oldu.
BAŞKAN Şu işlemimi bitireyim, tabii ki
size söz vereceğim.
Meclis soruşturmasını yürütecek Komisyonun
üyeleri Anayasanın 100üncü maddesine göre, siyasi partilerin güçleri
oranında verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri
adayları arasından ad çekmek suretiyle tespit edilecektir.
Bu Soruşturma Komisyonunda Adalet ve Kalkınma
Partisi 9, Cumhuriyet Halk Partisi 4,
Milliyetçi Hareket Partisi 1 ve Halkların Demokratik Partisi 1 üyelikle
temsil edilecektir.
Buyurun Sayın
Vural.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- İzmir Milletvekili Oktay
Vural'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun (9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye bildirmeyerek
Meclis Başkanlığıyla beraber Komisyonun kurulmasını
engellediğine ve bu engellemeyi Genel Kurulun iradesine bir hakaret olarak
gördüğüne ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu konuyla ilgili daha sonra söz talebim
var ama öncelikle Meclis Başkanlığının Türkiye Büyük
Millet Meclisinin iradesini engelleme görevini başarıyla
yaptığını ifade etmek isterim.
5 Mayıs 2014
tarihinden bu yana, maalesef, Meclis Başkanlığı Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuyla beraber, birlikte Türkiye Büyük Millet
Meclisinin karar verdiği Meclis soruşturmasına ilişkin Komisyonun
kurulmasını engellemiştir. Bu, millî egemenliği yok
saymaktır, bu Parlamentoyu yok saymaktır. Huzurlarınızda,
kasıtla -Sayın Bülent Arınçın ifadesiyle- AKP Grubunun
kastıyla yapılan bu engellemeyi Türk milletine ve iradesine, Genel
Kurulun iradesine bir hakaret olarak gördüğümü ifade etmek istiyorum.
Bunu belirtmek
için söz istedim şu anda.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
(9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üye seçimine
başlıyoruz.
Siyasi partilerin
kendilerine düşen üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri
adayların adlarını okutacağım.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkanım, Sayın Vuralın ifade ettiği
konuyla ilgili olmak üzere, benim de şahsımla ilgili olmak üzere,
Sayın Meclis Başkanı bir yazı göndermiştir. Bu
yazıya göre, bizim, Meclis Soruşturması Komisyonuna üye
olamayacağımız bildirilmiştir. Bu konuda yüce Meclisi
bilgilendirmek istiyorum efendim.
BAŞKAN
Şu anda böyle bir uygulama yapmamız mümkün değil çünkü seçimlere
başlıyoruz Sayın Bal.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bu uygulamayla ilgili usul
tartışması açmak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Müsaade ederseniz ben de konuşayım
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, efendim, ben
BAŞKAN -
cümlemi tamamlayım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, müsaade edin!
BAŞKAN E,
siz bana müsaade etmediniz ama Sayın Vural!
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, orası konuşma yeri değil, orası
izahat yeri. Konuşacak olan biziz!
BAŞKAN
Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu konuda yapılan bu uygulamayla ilgili usul
tartışması açmak istiyoruz. Bu konuda
BAŞKAN
Yani, bu Soruşturma Komisyonunun kurulma sürecindeki uygulamalar nedeniyle
mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Geciktirilerek zamanında yapılmaması
BAŞKAN Ben
şu anda, bakın, bu konuyla ilgili hiçbir tasarrufta bulunmadım,
sadece okuyorum.
FARUK BAL (Konya)
Bana söz hakkı vermediniz ama!
BAŞKAN Bildiğim kadarıyla da, siz de
biliyorsunuz ki usul tartışmaları Meclisi yöneten Başkan
Vekili veya Meclis Başkanının bir tasarrufu
üzerine yapılır. Ben sadece okuyorum. Neyin üzerine usul
tartışması açacaksınız, anlayamadım.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim,
zaten bu okuma işleminizle ilgili. Başkanın tasarrufunu, bu
tasarrufunu
FARUK BAL (Konya) Başkanın
tasarrufu
BAŞKAN Ben bir işlemde
bulunmadım, sadece süreci tamamlıyorum Sayın Bal.
Buyurun.
FARUK BAL (Konya) Efendim,
Başkanın tasarrufu Anayasaya ve İç Tüzüke aykırıdır.
Siz onun tasarrufuna dayalı olarak benim söz hakkımı
reddediyorsunuz, dolayısıyla tutumunuz hatalıdır. Tutumunuz
hakkında görüşme yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Bal, İç
Tüzükü biliyorsunuz. İç Tüzükte söz talepleri belli bir şekilde
usule bağlanmıştır. Siz burada çok uzun süre
milletvekilliği yapmış, görev yapmış bir
milletvekilimizsiniz. İstediğiniz zaman, istediğiniz yerde
konuşma diye bir serbestliğimiz İç Tüzükte yok.
FARUK BAL (Konya) Bugün, biraz önce,
zatıaliniz konunun Meclis
BAŞKAN - Sizlerde özellikle
şunu rica edeceğim: Lütfen, rica ediyorum, ben bir işleme
başladığım zaman o işlemi bitireyim, sonra söz
taleplerinizi alayım, ona göre karar vereyim. Özellikle bunu rica
ediyorum.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan, siz rica edebilirsiniz de tam zamanıdır.
BAŞKAN - Çünkü bir işleme
başlarken söz talebinde bulunuyorsunuz ve benim işlemim yarım
kalıyor.
FARUK BAL (Konya) Sayın
Başkan
Hayır efendim, geçemezsiniz, tam zamanıdır çünkü
siz Meclis Soruşturma Komisyonuyla ilgili bir işlem yapıyorsunuz.
O işlemle ilgili olmak üzere, benim şahsen bu Komisyona üye
olamayacağıma dair bir yazı geldi. Bu konu Genel Kurulda yok.
Ben eksikli bir milletvekili miyim? Niçin Komisyona üye olamıyorum?
BAŞKAN O zaman böyle bir
açıklama yapsaydınız da
Size yerinizde bir açıklama
hakkı vereyim.
Buyurun, yerinizden
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen Engin Bey.
Şimdi Faruk Bala açıklama için söz veriyorum bir dakika, size
geleceğim sonra.
Buyurun Sayın Bal, bir dakika.
4.- Konya Milletvekili Faruk Bal'ın,
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğine
kabul edilmemesinin Meclis Başkanının yetkisinde
olmadığına ve bu durum Anayasaya aykırı
olduğundan Meclis Başkanının bu işleminin hatalı
olduğuna ilişkin açıklaması
FARUK BAL (Konya) Bir dakikada neyi
açıklayacağım ben Sayın Başkan? Vermeseniz daha iyi
ama başlayayım ve sözümü kesmeyin lütfen.
BAŞKAN Lütfen başlar
mısınız.
FARUK BAL (Devamla) Burada bulunan
550 milletvekilinin iki tane görevi vardır: Biri siyasi görevdir, diğeri
hukuki görevdir. Siyasi görev, ortaya çıkan yolsuzluğu
hırsızlığı milletin temsilcisi olarak halka
anlatmaktır, ben bunu yaptım. Dolayısıyla bunu yapmak benim
görevimdir, siyasi görevimdir.
Diğer taraftan, hukuki olarak da bunun denetimini
yapmak parlamenter sistem içerisinde yine milletvekilinin görevidir. Ortaya
çıkmış 17, 25 Aralık soruşturması hakkında
eğer bir milletvekilinin eleştirisi -lehte veya aleyhte- yoksa o
milletvekili görevini yapmamış demektir. Dolayısıyla,
İç Tüzükteki 69uncu madde Anayasaya aykırı bir maddedir. Bu
Anayasaya aykırı maddenin lafzından hareketle Meclis
Başkanının şahsımı Komisyon üyeliğine kabul
etmemesi onun yetkisi dâhilinde değildir. 69uncu madde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya)
milletvekiline hâkim görevi vermemektedir. 69uncu maddeye göre,
soruşturma komisyonunun üyesinin
BAŞKAN 69
mu, 109 mu Sayın Bal?
FARUK BAL (Konya)
Efendim, bir tamamlayayım lütfen.
bir
savcının yetkisi kadar dahi yetkisi yoktur, savcının
yardımcısı, muhakkik gibi bir işlem yapacaktır.
Dolayısıyla, orada görev yapacak milletvekilinin hâkimin reddi
müessesesine tabi kılınması Anayasaya aykırıdır.
Dolayısıyla, Anayasaya aykırı olan İç Tüzük hükmüne
göre Sayın Başkanın bu işlemi hatalıdır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Sayın Oktay Vural, benim
anladığım kadarıyla, sizin şu anki tutumunuzla ilgili
bir usul tartışması talep etmedi. Sayın Vural, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçekin 5 Mayıs
tarihinde kurulmasına karar verilen Komisyonun an itibarıyla
altmış dört gün sonra burada kuralarının çekilmesiyle yani
bu altmış dört günlük gecikmeyle ilgili bir usul tartışması
talep etti. Kaldı ki eğer bu konuda bu Mecliste usul tartışması
açılmayacaksa, on iki yıllık tecrübemle söylüyorum, bugüne kadar
yapılmış bütün usul tartışmaları usulsüzdür.
Yani, böyle bir konuda usul tartışması açılması
elzemdir. Kaldı ki İç Tüzük de Başkanlığa bir tasarruf
bırakmamaktadır. Talep olursa, hele hele ki grup başkan
vekillerinin böyle bir talebi olursa Başkanlığın sadece
konuşma süresini bir dakika ile on dakika arasında ayarlamak gibi bir
görevi vardır.
Arz ederim
Sayın Başkanım.
Açarsanız da
aleyhte söz talep ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aleyhte.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
BAŞKAN
Sayın Altay, ben Usul tartışması açmayacağım.
dedim mi de bu açıklamayı yapıyorsunuz?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Öyle dediniz, ben öyle anladım.
BAŞKAN Öyle
bir şey demedim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Lehte ben de istiyorum.
BAŞKAN -
Biraz yanlış bir açıklama oldu ama.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Meclis Başkanının bu irade beyanı aleyhinde,
böyle bir irade beyanı aleyhinde bir usul tartışması, bu
beyanın oluşumu hakkında bir usul tartışması
açılmasını istirham ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
OKTAY VURAL (İzmir)- Aleyhte.
ENGİN ALTAY (Sinop) Aleyhte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Lehte.
FARUK BAL (Konya) Aleyhte.
ALİM IŞIK (Kütahya) Lehte.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Lehte.
RECEP ÖZEL (Isparta) Lehte.
BAŞKAN Bir dakika, arkadaşlar, henüz
açacağım, açmayacağım demedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Peki, efendim.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir dakika, arkadaşlar, lütfen
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, ben de Sayın Meclis Başkanı tarafından
Komisyonda
BAŞKAN Tamam, usul tartışması
açacağım Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bir dakika
efendim. Komisyonda görev alması engellenmiş bir milletvekiliyim.
İzin verirseniz bu konuda
BAŞKAN Hayır.
Şimdi, usul tartışması
açacağım, iki lehte, iki aleyhte söz vereceğim
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim,
şimdi, bakın
BAŞKAN - Sonradan tartışmaya neden
olmasın.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Bala böyle bir yanıt verip bana vermemiş olmanız sizin
tutumunuz açısından demokratik bir anlayış değildir.
BAŞKAN Sayın Serindağ, lütfen
Sayın Vural, usul tartışması
açacağım.
OKTAY VURAL (İzmir) Aleyhte.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Lehte Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) Aleyhte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
BAŞKAN Lehte Ahmet Aydın, Doğan Kubat.
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, lehte ilk ben söyledim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, niye burayı görmüyorsunuz? Herkesten
önce el kaldırdım.
BAŞKAN Ben grup başkan vekillerine sorarak
yaptım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) E, tamam, niye iki söz hakkını verdiniz oraya?
BAŞKAN
Eğer aranızda anlaşma yaparsanız, hayhay, uygularım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kimlere söz verildi şimdi?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır, oraya niye ikisini verdiniz, benden önce mi el
kaldırdılar?
BAŞKAN Sizi
duymadım.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Hayır, hayır, en önce burası.
BAŞKAN Bir
dakika
Ben şimdi okuyacağım, bir sıkıntı, bir
rahatsızlık varsa
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkanım, kabul etmiyorum, olmaz böyle bir
şey! Olur mu böyle bir şey ya!
BAŞKAN Bir
dakika, Haydar Bey
Arkadaşlar,
özgürlük diyorsunuz ama bir dakika müsaade edin, ben de özgürce ifade edeyim
durumumu lütfen.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, 4 grup başkan vekili kabul ederse
kabul ederim, yoksa olmaz.
BAŞKAN -
Şimdi, bir dakika
Ben kaldırılan eller doğrultusunda lehte
ve aleyhte olanları okuyacağım, bir anlaşma olursa
aranızda, hayhay, değiştiririm.
Lehte Ahmet
Aydın, Doğan Kubat; aleyhte Oktay Vural, Engin Altay.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım, herkes şahit, Allah şahit,
Haydar onlardan önce istedi.
BAŞKAN Kim?
Yanılmış olabilirim.
Arkadaşlar,
yanılmış olabilirim. Bir dakika
(Gürültüler)
Ben şu anda
hiçbir şey duymuyorum yalnız, biliyorsunuz değil mi? Hepiniz
bağırıyorsunuz aynı anda.
Problem yoksa
Sayın Doğan Kubat, Haydar Beye söz vereceğim. Doğan Kubat
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Grup başkan vekilinin yanında oturan
adam, birisi aleyhte birisi lehte istiyor, rezillik bu Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Kendisi daha önce...
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Yan yana oturanlar, grup başkan vekili
aleyhte istiyor, onun yanındaki milletvekili arkadaşı lehte
istiyor. Böyle bir anlayış olabilir mi!
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sana ne!
BAŞKAN
Sayın Çavuşoğlu, lütfen...
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bu, ciddiyetten yoksun çalışmadır,
olmaz Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL
(Manisa) Her gün yaptığınız şey.
BAŞKAN - On
dakika ara veriyorum. Aranızda anlaşın.
Kapanma Saati:
16.58
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.09
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Bundan evvelki
oturumda usul tartışması açtığımı
söylemiştim. Konuşmak isteyen vekiller arasında bir
anlaşmazlık oldu. Sanıyorum, bir uyuşma sağlandı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sağlanmadı.
BAŞKAN
Şimdi, sırasıyla söz vereceğim.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Kimler konuşacak? Lehte ben istemiştim
milletvekilleri adına.
BAŞKAN
Sayın Ahmet Aydın, Sayın Oktay Vural, Sayın Haydar Akar,
Sayın Engin Altay. Tutanağa bakarak hazırlandı bu.
Lehte olmak üzere
Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun Sayın
Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz üç dakika.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- 5/5/2014 tarihinde kurulmasına karar
verilen (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
üyelerinin isimlerinin belirlenmesi işleminin geciktirilmesinin İç
Tüzükün 109uncu maddesine aykırı olup olmadığı
hakkında
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekili arkadaşlar, tabii, usul tartışması talep
edilen konu çok garip. Burada özellikle bir milletvekili
arkadaşımız İç Tüzükün Anayasaya
aykırılığını iddia etti, tabii bunun üzerine konu
usul tartışmasına geldi. Dolayısıyla, aslında,
eğer mevcut, yürürlükte olan bir İç Tüzükün Anayasaya
aykırılık iddiası varsa İç Tüzükün Anayasaya
aykırılık iddiasının gideceği merci de bellidir,
ki muhtemelen gitmiştir kesinleştiğine göre. Şu anda
elimizde mevcut olan Anayasa, yürürlükte olan İç Tüzük neyse Meclis
Başkanlığımız onu uygulamak durumunda, onu uygulamak
zorunda. Yok Ben bu Anayasa hükmünü Anayasaya aykırı görüyorum.,
yok İç Tüzük maddesini Anayasaya aykırı görüyorum... Kendi
başına böyle bir iddiayla yola çıkıp Ben bunu
uygulamayacağım. diyebilme şansı yoktur hiç kimsenin.
Dolayısıyla, bu iddianın incelenme mercisi, soruşturma mercisi
ya da bir şekilde araştırma mercisi veya götürülecek olan
mercisi burası değil. Birincisi bu.
İkincisi:
Değerli arkadaşlar, soruşturma komisyonu yargısal nitelikli
bir görev ifa ediyor. Gerek Anayasamızın 100üncü maddesi gerekse de
İç Tüzükümüzün ilgili maddelerine baktığımızda, 107
ve devamında, özellikle de 109uncu maddesine
baktığımızda aynen şöyle ifade ediyor: Ceza
Muhakemeleri Usul Kanununa göre hâkimlerin davaya bakmasına veya karara
katılmasına engel oluşturacak durumlarda bulunan, Meclis
soruşturması önergesini veren veya daha önce Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ya da dışında bu konudaki görüşünü
açıklamış milletvekilleri, bu komisyona seçilemezler. Yani,
yargıçlarda olduğu gibi, ihsasıreyde bulunan yargıç,
savcı nasıl ki davaya bakamıyorsa Bu Komisyona seçilecek olan
milletvekili de bu Komisyonda görev ifa edemez. diyor; bu çok
açıktır. Yargısal nitelikli bir görev ifa ediyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İki aydır mahsus... Hazırlıkları milletten
gizlemek için yaptınız Ahmet! Herkes biliyor yani.
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, bu Komisyonun kurulmasını
talep eden grup AK PARTİdir...
KAMER GENÇ
(Tunceli) İki aydır mahsus geciktirdiniz, mahsus!
AHMET AYDIN
(Devamla) ...ve bizler, varsın araştırılsın,
soruşturulsun dedik. Kimin ne suçu varsa, ne iddia varsa bütün bu
iddiaları kapsayan konular soruşturma komisyonunda görüşülsün ve
soruşturma komisyonunda bağlansın diyen biziz. Niye bundan
imtina edelim? Ama bunu yaparken de usulen isim vermek değil, didik
inceledik, tek tek inceledik, milletvekillerimiz arasında bu işte
lehte ya da aleyhte kimsenin görüş ifade etmemesi lazımdı. Bunun
için milletvekillerimizin Google üzerinde bütün konuşmalarını
tarayarak biz liste bildirdik. Dolayısıyla, muhalefetten bildirilen
listeye de itirazlar oldu, itirazlar da haklı bulundu yani hem önergenin
altına imza atacaksın hem de soruşturma komisyonunun
kurulmasını talep edeceksin. Bu, ihsasırey değil mi?
Yine, aynı
şekilde, İç Tüzükün 111inci maddesi Meclis soruşturması
komisyonu yetkilerine baktığınızda Komisyon, naip veya
istinabe yolu ile adlî mercilerden yardım isteyebilir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Devamla) Komisyon, hâkimlerin, savcıların yapabileceği her
şeyi yapıyor.
Dolayısıyla,
ben Meclis Başkanlık Divanının tutumunun lehinde
olduğumu ifade ediyor hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu iki ay daha beklesin, iki ay daha beklesin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aleyhte olmak
üzere
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkanım, Sayın Aydın, Genel Kurulu,
partimizi de töhmet altında bırakarak yanlış bilgilendirdi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ya, hiç bahsetmedim Allah aşkına ya!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Komisyonun kurulmasını biz talep ettik. dedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Evet, evet.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu işi herkes bilir; (9/3), (9/4), (9/5), (9/6), sizin
yanlış verdiğiniz (9/7); siz önce talep etseydiniz sizinki (9/3)
olurdu. Bunlardan buradayken tutuyorsunuz Biz talep ettik. diyorsunuz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yahu Sayın Başkan, zaten söz hakkı
vardı
BAŞKAN
Sayın Altay, teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, söz hakkımı da
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru beyanda bulunmuyor mübarek ramazanda, herhâlde bu
yanlışı düzeltin.
BAŞKAN
Sayın Altay, sizin söz hakkınız var zaten, siz
konuşacaksınız, o zaman belirtirsiniz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ama bu böyle olmaz yani.
BAŞKAN
Aleyhte olmak üzere Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, efendim, ondan önce sayın hatip
konuşmasını yaparken benim yaptığım
konuşmaya atıfta bulunarak bunun Anayasaya aykırı ve
İç Tüzüke uygun olduğunu ifade etti, dolayısıyla
yanlış bilgi verdi, onunla da ilgili olmak üzere de cevap
hakkımı kullanmak üzere söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bal, şu anda usul tartışması yapıyoruz
OKTAY VURAL
(İzmir) Sataşmayı sonra, tamam, anlaşıldı
sonra.
BAŞKAN
sizin şahsınıza yönelik bir sataşmayı ben
duymadım. Yanlış bir bilgi verdiyse size üç dakika süre vereceğim,
onu da söyleyebilirsiniz.
Buyurun, aleyhte
olmak üzere üç dakika
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben Meclis Başkanının lehinde derken bunu
diyeceğim tabii, bunun araştırma yeri burası
mıdır, İç Tüzükün Anayasaya
aykırılığını burası mı
araştıracak?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bak, mübarek ramazandayız; sen önce vermedin, onu bence
düzelt, düzelt, ramazanda bari düzelt.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bir konuyu düzeltmek
istiyorum. Bunu ilk talep eden grup AK PARTİ Grubudur diyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ya insaf! Allahtan kork, Allahtan!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Evet, Meclis olağanüstü toplantıya
çağrıldığında, sabah biz yazılı olarak dedik
ki: Meclis soruşturma komisyonunu biz talep edeceğiz. Bizim bu
sözlerimiz üzerine onlar talepte bulundu.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Özür dilerim. de, düzelt.
BAŞKAN
Sayın Aydın, teşekkür ederim. Konuşmacı kürsüde.
Buyurun Sayın
Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ortada bir
fotoğraf var ve çok net. 17, 25 Aralık tarihlerinde operasyonlar
neticesinde Hükûmetin 4 bakanının yakınlarının yatak
odalarında para kasaları, ayakkabı kutularında milyon
dolarlar, bakanların kolunda saatler ortaya çıktı. Bu bir
hükûmet sorumluluğudur ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de bunu
araştırmak ve soruşturmakla mükelleftir demokrasinin ve rejimin
gereği. Bununla ilgili olmak üzere muhalefet partilerinin vermiş
olduğu soruşturma önergelerini AKP Grubu reddetti. Kendileri
suretihaktan görünmek suretiyle, bir soruşturma komisyonu kurulması
teklif olarak Meclisin huzuruna getirildi ve kuruldu ancak aradan
altmış dört gün geçti, bu altmış beşinci gün. Niçin
altmış beş gündür bu isimler verilmedi de bugün veriliyor?
Önümüze baktığımız zaman fotoğrafın
netliğini çok rahat bir şekilde göreceğiz çünkü kurulacak bu komisyon
her ne kadar AKPlilerin, AKPli üyelerin vicdanlarını AKP Genel
Merkezine danışarak kullanacakları bir komisyon olsa da raporunu
iki ay sonra vereceğine göre İç Tüzüke göre, iki ay sonra
Cumhurbaşkanlığı seçimleri bitmiş olacaktır.
İşte, mesele de buradadır.
17, 25 Aralık
tarihlerinde ortaya çıkan sıfırlanamamış milyon
dolarlarla, milyon eurolarla ilgili olmak üzere, Cumhurbaşkanı
adayı olan Recep Tayyip Erdoğanı milletin Meclisinde
sorgulatmamak, milletin indinde sorgulatmamak; yolsuzlukla, hırsızlıkla,
kara para aklamayla, altın kaçakçılığıyla ilgili olmak
üzere hukuk karşısındaki sorumluluklarını milletten
gizlemek amacıyla bugüne kadar ertelenmiştir. Bunun hesabını
elbette ki millet soracaktır. Bunlar gizlenemez çünkü bunların
hepsini burada bilenler olduğu gibi bir bilen daha var, Ondan hiçbir
şey gizlenemez, O da Cenab-ı Zülcelaldir. Burada sizin
parmaklarınızın akılla değil biat kültürüyle
kalkmış olması Yüce Yaradanın bunu bilmesine ve bunun
karşılığını vermesine engel olmayacağı
gibi, önümüzdeki süreçte milletimizin de bunu doğru bir şekilde
takdir edeceğine delalettir.
Bu açıdan,
Sayın Meclis Başkanının, şahsımla ve birçok
milletvekiliyle ilgili göndermiş olduğu yazıyı da sizlerle
paylaşmak istiyorum. Milletvekili olup da milyon dolarlarla ilgili
yolsuzluk ortaya çıktığında eğer bir konuşma
yapmamış ise o milletvekilliğinin siyasi sorumluluğunun
gereğini yerine getirmediği anlamını taşır,
dolayısıyla eksikliktir. Hukuken de, değerli milletvekilleri,
Mecliste soruşturma komisyonunda görev alacak milletvekilinin görevi bir
rapor hazırlamaktır, bu savcılık görevi bile değildir.
Savcılık görevini Genel Kurul verecek.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL
(Devamla) Bir saniye Sayın Başkan.
Dolayısıyla,
hukukumuzda hâkimin reddi müessesesi vardır ama savcının reddi
müessesesi yoktur. Anayasanın 100üncü maddesine İç Tüzükün
109uncu maddesi bu açıdan aykırıdır. Biz yargı
huzurunda hesap görmek üzere bir dava açacağız.
Hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lehte olmak üzere Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akar konuşacak.
Buyurun, süreniz
üç dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Evet Sayın Başkan, teşekkür ediyorum bir
yanlışlığı düzelttiğiniz için. Doğru
yaptığınızı belirtmek için lehte konuşma talep
etmiştim. Doğru, usul tartışması açmanız doğru
bir karardı ve bunun için de, yanlışı da düzelttiğiniz
için ayrıca teşekkür ediyorum.
Evet, bu soruşturmaya
nasıl geldik, neler oldu, bir bakmak lazım aslında.
Evet, Hükûmetin
yolsuzluklara, rüşvete bulaşmış 4 bakanı hakkında
önce bir fezleke hazırlandı yine devletin savcıları
tarafından, Meclise yollandı. Hatırlayın o günleri, Meclis
Başkanı yine aynı tutumunu sürdürmüş ve ne
yapmış? Bu fezlekeleri saklamıştır. Kimden
saklamıştır? Milletvekillerinden saklamıştır,
milletten saklamıştır bu fezlekeleri. Daha sonra ne yaptı?
Daha sonra da Meclis Başkanı bu fezlekeleri geri yolladı. Niye?
Usulüne uygun olmadığını iddia ederek geri yolladı ve
Hükûmetin değiştirmiş olduğu savcılar yani iki
yıldır, üç yıldır bu soruşturmayı yürüten
savcılar değil, değiştirmiş olduğu savcılar
tarafından yeni bir fezleke hazırlanıp nereye yollandı?
Meclise yollandı. Yine yetmedi, bu yetmedi, Meclis Başkanı bir
süre daha bu fezlekeleri sakladı ve işi geciktirerek,
Cumhurbaşkanlığı seçimine sıkıştırarak
ne yaptı? Daha sonra görüşülmesi için Meclis soruşturma
önergeleri verildi. Yine, grup başkan vekilinin dediği gibi, AKP
yanlış bir Meclis soruşturma önergesi verdi; bunun yanında
Cumhuriyet Halk Partisi ondan çok daha önce, diğer siyasi partiler de
ondan çok daha önce Meclis soruşturması açılması için
gerekli çalışmaları yaptılar.
Bu kürsüde
doğru söylemek lazım, vatandaşı kandırmayacaksınız.
Hırsızlıkları, yolsuzlukları saklamak için,
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra görüştürmek için
bunu yapmayacaksınız. Meclis Başkanı tarafsız olmak
zorunda. Meclis Başkanı bu olayda
tarafsızlığını yitirmiştir, milleti
aldatmıştır, milletvekillerini aldatmıştır.
Buradan söylüyorum, Meclis Başkanını bu tutumu nedeniyle
kınıyorum ayrıca.
17 Aralık ve
25 Aralık soruşturmasını kimse unutturamayacaktır.
Kimse, bakanların evlerinde bulunan, çocukların evlerinde bulunan
kasaları, milyon dolarları unutmayacaktır, banka müdürünün
evinde bulunan milyon dolarları unutmayacaktır, bakanların
kolundaki 700 milyarlık saatleri unutmayacaktır;
unutturamayacaksınız bunu. Bugün parmak çoğunluğunuzla
belki bu komisyonlarda da aklayacaksınız ama gün gelecek bunun hesabını
millete vereceksiniz. Milletten kaçış yok,
kaçamayacaksınız. Seçim yapabilirsiniz, Sandıktan millî irade
diyebilirsiniz ama sonuçta bu hesabı vereceksiniz; dünyada örnekleri
olduğu gibi, kimse bu işten kaçamamıştır.
Sayın
vekilime de katılıyorum, bir milletvekili 17 ve 25 Aralık
hırsızlık ve yolsuzluk davası nedeniyle fikir beyan
etmemişse o, vatandaşın kendisine verdiği görevi de yerine
getirmiyor demektir, lehte ve aleyhte eğer konuşmamışsa bu
görevi yerine getirmiyor demektir. Vatandaş sizleri buraya biat edin,
ellerinizi, parmaklarınızı bir kişi için kaldırın
diye yollamıyor; vatandaşın parasını, milletin pulunu
korumanız kollamanız için yolluyor diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Dayattılar İhsanoğlunu, kabul
ettiniz, ne iradesinden bahsediyorsun sen?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkanım teşekkür edirim.
Şimdi biraz
önce, Sayın Hatip Ahmet Aydın Bey Genel Kurula yanlış bilgi
verdi; o da şu: Bu, bir savcılık işlemidir. dedi;
doğru, katılıyorum. Bunun reddi gerekir,
tarafsızlığı gölgeye düşüyor. dedi. Burada, bizim
kanunlarımızın hiçbir yerinde kendisi de hukukçudur, siz de hukukçusunuz-
savcının reddi müessesesi hukukumuzda yoktur, savcı
reddedilemez.
BAŞKAN-
Sayın Tanal, Sayın Tanal, usul tartışması
yapıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Reddedilecek olan bir kişi varsa mahkeme heyeti olur.
Buradan milletvekillerinin reddi müessesesi işletilemez.
BAŞKAN
Sayın Tanal, teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - İşletilecek olan bir husus ancak Genel Kurulla
ilgili olabilir.
BAŞKAN
Aleyhte olmak üzere
Sayın Tanal,
usul tartışması yapıyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Anladım ama yani teknik
BAŞKAN Ve
son konuşmacıya söz vereceğim, lütfen.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Değerli Başkan yani Genel Kurula yanlış
bilgi veriliyor, kamuoyuna yanlış bilgi veriliyor; bunu siz de
biliyorsunuz.
BAŞKAN Grup
Başkan Vekiliniz konuşacak şimdi, söyler aynı
düşünceleri.
Aleyhte olmak
üzere Sinop Milletvekili Sayın Engin Altaya söz veriyorum.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, müsaadenizle söz hakkımı Sayın
Ali Serindağa devretmek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Ali Serindağ, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Grup
Başkan Vekilimize de ayrıca teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, keşke Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Cemil Çiçek burada olsaydı da yaptığı işlemin
sonucunu kendisinin yüzüne karşı ifade edebilseydik. Sayın Cemil
Çiçekin devriidaresinde maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi itibar
kaybetmiştir, işlevsizleştirilmiştir, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bir formalitenin yerine getirildiği bir kurum hâline
dönüştürülmüştür. Bu, hayırla anılmayacaktır ve Cemil
Çiçek de hayırla ayrılmayacaktır.
Bakınız,
sizin milletvekilleriniz toplandılar, bakanlar sunum yaptılar. Peki,
o zaman, siz nasıl milletvekilleri arasından bildirimde bulundunuz?
Biraz evvel de, benden önceki konuşmacıların ifade ettiği
gibi, asrın en büyük yolsuzluğu olan 17 ve 25 Aralık
yolsuzluklarını ve operasyonlarını biz dile getirmeyecek
miydik? Sayın Meclis Başkanı veto etmiştir; hâlbuki veto 12
Eylül döneminde kalmıştı. Biliyorsunuz Kenan Evren de milletvekili
adaylarını veto etmişti. Sayın Cemil Çiçek de şimdi
komisyonda görev alacak olan milletvekillerini veto ediyor. Bakın, nereden
nereye geldik, eserinizi görüyor musunuz? Aslında buna sizin
karşı çıkmanız lazım. Yani bu yolsuzluk iddialarını
biz göreve geldiğimiz için dile getirmeyecek miydik?
Bakın, ben ne
demişim, dikkatinize sunuyorum yani kanıt olarak bunu bana
göndermiş, demişim ki: Şu anda başta yargı ve emniyet
olmak üzere devlet kurumlarına sızmış bir örgüt, amirinden
değil, örgüt yöneticilerinden emir ve talimat alarak hareket etti.
diyor. Kim diyor? Sayın Başbakan diyor. Peki, daha önce Sayın
Başbakan ne demişti? Kuvvetler ayrılığı ayak
bağıdır. O nedenle o yapı kimdir, adı nedir,
nasıl olmuştur, kimler bu yapının ortaya çıkmasına
veya oluşmasına yardımcı olmuştur? sizin bunu
açıklama göreviniz var. Aksi hâlde
siz yolsuzlukları ve rüşveti önlemek için bu teklifi getirmiş
olma algısından kurtulamazsınız. demişim.
Değerli
arkadaşlarım, burada görüş açıklama var mı,
vicdanınıza sığıyor mu, siz bunu hoş görüyor
musunuz; siz bunu millete nasıl izah edeceksiniz? Sayın Cemil Çiçek,
Türkiye Büyük Millet Meclisini töhmet altında
bırakmıştır. Sayın Cemil Çiçek, fezlekelerin
milletvekilleri tarafından incelenmesine de fırsat vermemiştir.
Sayın Cemil Çiçek, yolsuzlukların üzerini örtme çabası
içerisinde olmuştur. Bu, bir Meclis Başkanına kesinlikle
yakışmamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, sizin öncelikle bu işe karşı
çıkmanız lazım. Sizin Meclis Başkanından hesap
sormanız lazım. Biz, hepimiz milletvekilleri olarak ve halkın
temsilcileri olarak görev yapıyoruz.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, bir ricamı yerine getirmek istiyorum.
Sayın
Serindağ, Sayın Cemil Çiçek burada olsaydı yüzüne
karşı bütün bunları söylerdim. dediniz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Daha iyi olurdu.
BAŞKAN
Doğru, katılıyorum.
Ama Sayın
Çiçek burada değil ve söyleyeceklerini ifade etme şansı da yok.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıdır, bu konuda biraz daha
hassas olunmasını bilginize sunarım.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan
KAMER GENÇ
(Tunceli) Daha nasıl hassas olacağız ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) - Başkan oldu da amirimiz değil ya.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, İç Tüzükün 109uncu maddesinde
soruşturma önergesinde imzası bulunanlar ile Meclis içinde veya
dışında
KAMER GENÇ
(Tunceli) AKPnin hırsızlıklarını örtüyor.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, Sayın
Başkan
BAŞKAN
soruşturma konusuna ilişkin açıklamada bulunan
milletvekillerinin komisyona seçilemeyeceği ve seçim işleminin
Başkanlıkça yapılacağı belirtilmiştir. Meclis
Başkanlığı
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Başkan, efendim, hangi sözüme
istinaden
BAŞKAN
Müsaade ederseniz işlemimi tamamlayayım.
ALİ SERİNDAĞ
(Gaziantep)
hangi sözcüklerime istinaden
BAŞKAN Size
söz vereceğim. Lütfen, rica ediyorum, size söz vereceğim, sözümü
kesmeyin.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, şimdi rica etmenize gerek yok.
Siz hangi sözüme dayanarak böyle bir söylemde bulundunuz?
BAŞKAN
Meclis Başkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin adli bir
görev hâlinde olması, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan adil
yargılanma hakkı,
tarafsızlık ve vicdani kanaate göre karar verme gereği,
iddianamenin iadesi prosedürü yoluyla, Yüce Divan nezdinde ileride
yapılabilecek olan olası itiraz ve değerlendirmeler ile İç
Tüzükün 109uncu maddesinin amir hükmü gereğince geçmiş
uygulamaları da dikkate alarak basın, sosyal medya ve Meclis tutanakları
üzerinde yapmış olduğu incelemeler neticesine göre
verilmiş, seçilme şartlarını haiz olmadığı
tespit edilen adaylara ilişkin siyasi parti gruplarına gerekli
bildirimlerde bulunmuştur. İlgili siyasi parti grupları da yeni
adaylarını bildirmişlerdir.
Meclis
soruşturması açılması 5 Mayıs 2014 tarihinde Genel
Kurulda kabul edilmiştir. Başkanlıkça, Komisyona üye
bildirmeleri siyasi partilerden 12 Mayıs 2014 tarihinde talep
edilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Halkların Demokratik
Partisi grupları 13 Mayıs 2014 tarihinde adaylarını
bildirmişlerdir. Cumhuriyet Halk Partisi ise 15 Mayıs 2014 tarihinde
adaylarını bildirmiştir. Başkanlıkça, 26 Mayıs
2014 tarihinde AK PARTİ Grubuna aday bildirme hususu tekit
edilmiştir. Başkanlık, İç Tüzükün kendisine verdiği,
adayların taşıması gereken niteliklerin gözetilmesi
hususunda yaptığı değerlendirmeler sonucunda, Milliyetçi
Hareket Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi gruplarından üye
olmalarına engel görünen durumları belirlenen adayların yerine
yeni aday bildirimlerini yazıyla 2 Haziran 2014 tarihinde talep
etmiştir. 17 Haziran tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi, 20 Haziran
tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi gruplarınca yeni isimler
bildirilmiştir. AK PARTİ Grubu ise 26 Haziranda aday bildiriminde
bulunmuştur. AK PARTİ Grubundan üye olması engel görülen adayların
yerine yeni aday bildirilmesi, Başkanlıkça 30 Haziranda talep
edilmiş; 3 Temmuz 2014 tarihinde de yeni adaylar bildirilmiştir.
Görüldüğü üzere aday bildirim sürecini Başkanlık
yazışmalarla yürütmeye, İç Tüzük hükümlerini yerine getirmeye
gayret etmiştir.
Birleşimi
yöneten Başkan olarak sürecin bu şekilde gerçekleşmiş
olmasına karşı yapabileceğim bir husus
bulunmamaktadır. Geldiğimiz nokta itibarıyla üye seçimi şu
an yapılacaktır.
VIII.- SEÇİMLER (Devam)
B) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu üye seçimine başlıyoruz.
Siyasi partilerin
kendilerine düşen üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri
adayların adlarını okutuyorum:
(9/8)
Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Üyelikleri Aday
Listesi
Adı
Soyadı Seçim
Çevresi
Adalet ve
Kalkınma Partisi (27)
Mehmet Şükrü
Erdinç |
Adana |
İlknur
İnceöz |
Aksaray |
Mehmet Naci
Bostancı |
Amasya |
Fatih Şahin |
Ankara |
Semiha Öyüş |
Aydın |
Yılmaz Tunç |
Bartın |
Fahrettin Poyraz |
Bilecik |
Hakan
Çavuşoğlu |
Bursa |
İsmet Su |
Bursa |
Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu |
Bursa |
Bilal Uçar |
Denizli |
Şuay Alpay |
Elâzığ |
Adem Yeşildal |
Hatay |
Mehmet Doğan
Kubat |
İstanbul |
Hamza Dağ |
İzmir |
Hakkı Köylü |
Kastamonu |
Ramazan Can |
Kırıkkale |
Muzaffer Aslan |
Kırşehir |
Ayşe
Türkmenoğlu |
Konya |
Harun Tüfekci |
Konya |
Kerim Özkul |
Konya |
Mustafa
Akış |
Konya |
Ebu Bekir
Gizligider |
Nevşehir |
Ali İhsan
Yavuz |
Sakarya |
Hilmi Bilgin |
Sivas |
Mehmet Altay |
Uşak |
Yusuf Başer |
Yozgat |
Cumhuriyet Halk Partisi (12)
Namık
Havutça Balıkesir
Kemal
Ekinci Bursa
Haluk
Eyidoğan İstanbul
Ercan
Cengiz İstanbul
Erdal
Aksünger İzmir
Oğuz
Oyan İzmir
Rıza
Türmen İzmir
İsa
Gök Mersin
Vahap
Seçer Mersin
İdris
Yıldız Ordu
Ömer
Süha Aldan Muğla
Emre Köprülü Tekirdağ
Milliyetçi Hareket Partisi (3)
Mesut Dedeoğlu Kahramanmaraş
Mustafa Kalaycı Konya
Mehmet Erdoğan Muğla
Hakların
Demokratik Partisi (3)
Bengi
Yıldız Batman
Erol Dora Mardin
İbrahim Ayhan
Şanlıurfa
BAŞKAN Ad
çekmeye Adalet ve Kalkınma Partisinin gösterdiği adaylardan
başlıyoruz.
9 üye
seçeceğiz
KAMER GENÇ
(Tunceli) Divan kâtibi çeksin de size versin, siz öyle okuyun. Divan kâtibi
çeksin, okusun, ondan sonra size versin efendim.
BAŞKAN
Hakkı Köylü, Kastamonu Milletvekili.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Önceden belirlenmiştir. Güvenimiz yok sana.
BAŞKAN
Mustafa Akış, Konya.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Divan kâtibine de gösterin o zaman. Hayır, görsün efendim
yani. İsimlerin önceden belirlenmediği ne malum?
BAŞKAN
Yusuf Başer, Yozgat.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Torbada kalanları gösterir bize ya.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Divandaki arkadaşına saygın olsun.
BAŞKAN
Mustafa Kemal Şerbetçioğlu, Bursa.
Bilal Uçar,
Denizli.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tutumun hakkında söz istiyorum. Taraflı hareket ediyorsun,
onları tarafsız çekmiyorsun.
BAŞKAN
İlknur İnceöz, Aksaray.
Ayşe
Türkmenoğlu, Konya.
OKTAY VURAL
(İzmir) Belli, burada, herhâlde İsmail Hakkı Köylüyü
başkan olarak önceden belirlemişsiniz, o çıksın.
BAŞKAN -
İsmet Su, Bursa.
Yılmaz Tunç, Bartın.
FARUK BAL (Konya)
Kalanları da okuyun efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, diğerlerini de okuyun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle kura olmaz Sayın Başkan, böyle kura olmaz.
Taraflı hareket ediyorsun.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Divandaki arkadaşına saygın yok ya!
Divandaki üyeye saygın yok, kendi arkadaşına.
OKTAY VURAL
(İzmir) Önceden karıştırmanız lazım.
BAŞKAN Çok
ayıp bir şey oluyor ama yapacağım.
Kalanları
okuyorum: Mehmet Naci Bostancı, Amasya.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Gerçekten çok ayıp. Sayın Başkan,
ben arkadaşlarımız adına sizden özür diliyorum.
Şahsınıza yok, bari makamınıza saygıları
olsun. Ayıp ya! Çok ayıp!
BAŞKAN
Hamza Dağ, İzmir.
Benim bir
şeyden korkum yok, o yüzden yapıyorum.
Adem
Yeşildal, Hatay.
Hilmi Bilgin,
Sivas.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Yazıklar olsun!
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Herkesi kendisi gibi düşünüyor.
BAŞKAN
Mehmet Doğan Kubat, İstanbul
Fatih Şahin,
Ankara
Kerim Özkul,
Konya
Muzaffer Aslan,
Kırşehir
BÜNYAMİN
Özbek (Bayburt) Sayın Başkan, böyle bir usul yok.
BAŞKAN
Yapalım
Belki biraz rahatsız olurlar sonuç çıkınca.
Fahrettin Poyraz,
Bilecik
Mehmet Şükrü
Erdinç, Adana
Ramazan Can,
Kırıkkale
Şuay Alpay,
Elâzığ
Ali İhsan
Yavuz, Sakarya
Hakan
Çavuşoğlu, Bursa
Ebu Bekir
Gizligider, Nevşehir
Mehmet Altay,
Uşak
Harun Tüfekci,
Konya
Semiha
Öğüş, Aydın
Oldu mu? Tamam.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ne oldu? Ne oldu?
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ayıp ya! Yazıklar olsun!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ayıp diye bir şey yok ya, her şeyi usulüne göre
yapacak.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Arkadaşına saygın yok,
arkadaşına!
BAŞKAN -
Peki, diğer partiye geçelim şimdi.
Cumhuriyet Halk
Partisi adayları arasında kurayla 4 üye seçimi yapacağım.
Rıza Mahmut
Türmen, İzmir
Erdal Aksünger, İzmir
Haluk
Eyidoğan, İstanbul
Namık
Havutça, Balıkesir
Diğerlerini
de okutayım mı arkadaşlar?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Gerek yok Başkanım, biz inanıyoruz,
güveniyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun Diğerlerini okumayın.
diyenlere.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi adayları arasından kurayla bir üye seçimi
yapacağım.
İsa Gök,
Mersin
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir dakika efendim, bir dakika
BAŞKAN -
İsa Gök çıktı, bakın isterseniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tamam da İsa Gökün bizim torbada ne işi var efendim?
BAŞKAN -
CHPnin içinde kalmış, dökülürken herhâlde çıkmadı.
(Gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Siz çatı
işini fazla abarttınız ya!
BAŞKAN
Arkadaşlar, her şey şeffaf bir şekilde, herkesin gözü
önünde oluyor. (Gürültüler)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Başkan, çatıdan torbaya mı geçildi, nedir?
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizimkinin orada olmadığı ne malum? Orada
fazladan olmadığı ne malum?
BAŞKAN
Torbayı döndürürken içinde kalmış bir tane arkadaşlar,
lütfen.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Çatıda birliktelik biliyorduk, torbada da
varmış demek ki!
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman diğeri eksik girmiş demektir efendim.
BAŞKAN
Hayır, aynı torbayı dökerken orada kalmış.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bizim adaylarımızı tekrar okuyun lütfen.
BAŞKAN Ben
okuyayım.
Milliyetçi Hareket
Partisinin adaylarını boş torbaya okuyarak atacağım.
Adayları
okuyarak içine atıyorum: Mehmet Erdoğan, Muğla; Mesut
Dedeoğlu, Kahramanmaraş; Mustafa Kalaycı, Konya.
Şimdi
karıştırayım biraz.
Mesut
Dedeoğlu, Kahramanmaraş.
Şimdi,
Halkların Demokratik Partisi adayları arasından bir kişiyi
tespit edeceğiz.
Okuyorum
adaylarınızı: İbrahim Ayhan, Şanlıurfa; Bengi
Yıldız, Batman; Erol Dora, Mardin.
Bengi
Yıldız, Batman.
(9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi
tamamlanmıştır.
Bu Komisyona
seçilmiş bulunan sayın üyelerin 9 Temmuz 2014 Çarşamba günü yani
yarın saat 16.00da Ana Bina, 2nci kat, 387 numaralı Meclis
soruşturması komisyonları toplantı salonunda toplanarak
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica
ediyorum.
Toplantı gün
ve saati elektronik ilan panolarında da ayrıca yer alacaktır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.45
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin
Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 629)
(x)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
629 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Şimdi,
tasarının tümü üzerinde görüşmelere başlayacağız.
İlk
konuşmacı Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önder.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
vekiller; aslında 2011 seçimlerini hatırlarsak bütün siyasal partiler
yeni bir anayasa sözü vererek bu Meclise gelmişlerdi.
Yeni bir anayasaya
niye ihtiyaç vardı? Yeni bir anayasa, esas olarak
barışımızı sağlamak ve bu barışın
önündeki faşist cunta yasalarından kalma yasal ve anayasal engelleri
kaldırmak olarak söylenebilirdi. Yeni anayasayı yapamadık ama bu
hususta denenecek bütün yol ve yöntemler denendi. Bütün kurumlar,
kuruluşlar ve şahıslar bu konuda olumlu ya da olumsuz inisiyatif
aldı, bir tek en yüksek yasama ve egemenlik yetkisini kullanan Meclis bu
çabanın içerisine dâhil olmadı; ne acıdır. Bugün, büyük
Meclisin bu konuda inisiyatif alacağı gündür. Emeği geçen,
katkı sunan, önerilerde bulunan herkese teşekkür ederek başlamak
istiyorum.
Önümüzdeki
yılların neler göstereceğini bilmiyoruz ama bu ülkeyi
eşitliğe ve özgürlüğe kavuşturacak bir yasama süreci
istiyorsak, Türkiye'de eşitlikçi, demokratik, herkesi kucaklayan bir
toplum sözleşmesi oluşturmak istiyorsak bugün burada
toplanmamıza vesile olan bu yasa tasarısını doğru ele
almamız gerekiyor. İnsanlara barış sözümüzü tutabilmek için
önümüzdeki yasa tasarısını en doğru biçimde bu Meclisten
geçirmek ve barış için
adım atmak gerekiyor. Çünkü, bu yasa tasarısı, gelmesini
hepimizin arzuladığı barış için, en az çözüm süreci
görüşmelerinin başlaması uğrunda verilen mücadele kadar
büyük bir önem taşımakta. Tam da bu nedenle çözüm ve
barış kavramları arasındaki bağı incitmemeye
özen göstermeliyiz.
Hükûmetin
imzasıyla önümüze gelen metin, gerekçe ve önerilen yasa maddeleriyle
birlikte, yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin değil, Orta Doğunun
yakın geleceği bakımından da ciddi bir önem
taşıyor. Bu yüzden, her kelimesi ve her kelimenin anlamı
ayrı ayrı bir ilgiyi hak etmekte.
Yasa
tasarısının gerekçesinde sıklıkla başvurulan
terör kavramı günümüz Türkiyesi ve Orta Doğu açısından
değişen konjonktür ve mücadele biçimleri
ışığında değerlendirildiğinde hem teknik
olarak yeterince açıklayıcı değil hem de Türkiyenin tekçi
ulus yapısından kalma darbelerle güçlendirilmiş devletçi
ideolojinin, tekçi ideolojinin söylemini yenilemektedir. Oysa, çözüm süreci ve
toplumun çözüm sürecine gösterdiği teveccüh de ortaya koymuştur ki
Türkiyedeki Kürt meselesinin adı bir asayiş problemi yahut terör
problemi olarak konulamaz. Adlı adınca bu, ulusal bir sorun olarak
ortaya konulmalıdır. Buna Kürt sorunu ya da Türk sorunu demek de
tek başına yetmemektedir. Ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik
olmak üzere birçok boyutlarıyla toplumun yaşadığı
kimlik bunalımının toplumdaki tüm paydaşları
etkilediği göz önüne alındığında, bugün önümüze konan
yasa tasarısının ve onun ele aldığı çözüm
sürecinin Türkiyenin kendini yeniden tanımlama, tarif etme döneminde
rehberlik işlevi göreceğini hatırlamalıyız. Bu
bağlamda, özellikle, gerekçede sorunun tanımlanma biçiminin yeterince
tatmin edici olmadığını ancak çözüm yasa
tasarısına ilişkin yapılan açıklama amaçlı
konuşmalardaki iyi niyetin de kesinlikle ihmal edilemeyeceğini
söylemem gerekiyor. Eminiz ki çözüm sürecinin yasallaşma sürecinde sorunun
adının konulmasıyla esasına yönelik bu tür önemli
tanımlama hataları çözülecektir.
Bilindiği
gibi, iktidar ile Kürt siyasal aktörler arasında yürütülen çözüm süreci ve
görüşmelerle eş zamanlı olarak hem Türkiyede hem Orta
Doğuda birçok şey yaşandı ve değişti. Başta
KCK operasyonları ve Kürt halk önderi Öcalanın tecridi de olmak
üzere birçok insanın acı çekmesine neden olan gelişmeler
yaşanmış, çatışmaların sürdüğü dönemde
evlatlarımızı yitirmişiz. Bilindiği gibi, gerilla
Türkiye topraklarından kısmen de olsa çekilmiş, kendileriyle yapılan
röportajlarda onurlu bir barışa dönük açık iradelerini
bildirmiş, Kürt özgürlük hareketinin ve Kürt diasporasının en
önemli figürleri de çözüm sürecinin ve barışın yanında
duran ifadeleriyle süreci açıkça dile getirmişlerdir.
Bunu dile getirmemizin nedeni, gerekçe metninde
yalnızca devletin tek taraflı eforları biçiminde anlatılan
sürecin tüm öznelerinin bu konudaki niyet ve tasarruflarını
açıklığa kavuşturmak, özellikle de Kürt özgürlük hareketinin
lideri Öcalanın bu konudaki soğukkanlı tavrını ve
2013 Nevrozunda Mezopotamyaya yaptığı barış
çağrısının yarattığı miladı vurgulamak
ve bir hakkı teslim etmek bakımındandır. Bu bağlamda,
çözüm yasa tasarısının altında Hükûmetin imzası olsa
da çözümün ve barışın tüm paydaşlarının çözüm
sürecini yasallaşma noktasına getiren bu yolda atılan her
adımdaki emeğini göz ardı etmememiz gerekiyor.
Bu çok muhataplı süreçte taraflara düşen
sorumluluklar da bu yasa tasarısında belirginleşmektedir.
Gerekçe metninde açıkça dile getirilen şiddetin ve silahın
aradan çıkarılması ifadesi, tüm muhataplar için geçerlidir.
Örneğin, Hükûmetin de kendi askerî ve hukuki güçlerini denetleyerek
durdurması önemli bir gereksinimdir çünkü barış Hükûmetin ya da
gerillanın tekelinde olmaktan ziyade, bu sürece dâhil olan herkesin, bütün
yurttaşlarımızın ortak sorumluluğundadır.
Bu noktadan sonra
yasanın maddelerine bir göz atmak gerekiyor. Paketin amacı ve
kapsamı açıklanmaya çalışılırken sorunun
adının konulması konusundaki yetersizlik burada da ortaya
çıkıyor. Adını koymakta yetersiz
kaldığımız bir sorunu çözemeyeceğimiz bilinmelidir.
Toplumsal entegrasyonun sağlanması konusunda Hükûmetin yetkilerini en
doğru biçimde kullanması, akil insanlar sürecinde olduğu gibi,
hızlı ve yetki sınırları yeterince belirlenmemiş
taktiklerle değil, toplumsal anlamda kabulü kolaylaştıracak ve
yaygınlaştırabilecek yöntemler üzerinde
yoğunlaşılması gerekmektedir.
Hükûmet,
silahsızlanmayı olduğu kadar başta kalekollar olmak üzere
bölgede sürdürdüğü devletin baskı aygıtlarına dayanan
politikalarını da gözden geçirmeli, Kürt halkının hak ve
özgürlüklerine duyduğu saygıyı yalnızca beklentilerle
değil, aktif olarak ortaya koyduğu iradeyle de göstermelidir.
Unutulmamalıdır ki talep edilen şey, spesifik bir düzenleme
değil, ülkemizin, ortak vatanımızın bir bütün olarak
demokratikleşmesidir.
Hükûmetin, silah
bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal
yaşama katılım ve uyumlarının temini için
öngördüğü taktik ve stratejileri, sık sık rehabilitasyon
olarak adlandırması, her ne kadar genel terminoloji üstünden
savunulsa da özellikle Kürt halkında büyük rahatsızlık
yaratmaktadır. Zira, toplumun bütün kesimleri bu savaş sürecinin bir
paydaşıydı ve barış için de aynı durum
geçerlidir. Eğer ille de bir rehabilitasyondan söz edilecekse,
geçmişten bu yana silahı ve imhayı bir çözüm olarak görenler
üzerinde de -Sri Lanka modeli uygulamak için fırsat kollayanlar üzerinde-
esas olarak uygulanması yerinde olur. Dünyadaki barış süreçleri
de göstermiştir ki barış, yalnızca eline silah
alanları değil, aynı zamanda savaş sürecinde etki
altında olan tüm insanlara hitap etmeli, tümünü etkilemeli ve ikna
etmelidir.
Çoğunlukla
hastalık ve travmalar için kullanılan rehabilitasyon kelimesinin
yerine karşılıklı uyum ve entegrasyon
kavramlarının kullanılması daha doğru ve sürece daha
uygun olacaktır. Zira, tedavi edilmesi gereken, sorunun etkilediği
insanlar değil, sorunun ortaya çıkmasına neden olan devlet
ideolojisi ve sistemidir.
Eğer bunun
için ayrıca bir rehabilitasyon uygulanacaksa, adını vurgulayarak
söylemeye ve devletin sistematik problemlerinin çözümü için katkı sunmaya
hazır olduğumuz da tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Silahlı
mücadele öznelerinin barışın tesisi sürecinde negatif bir
şekilde statülendirilmemesi, rehabilitasyon olarak
adlandırılan süreç yerine pozitif ayrımcılığa
dayalı bir entegrasyonun mümkün kılınması gerekmektedir.
Hükûmetin sorumlu
adımlar atarak, sorunun adını doğru koyarak, sorunun
paydaşlarına yönelik hukuki tasarruflarına dair ciddi ve
detaylı bir plan ortaya koyması da bir başka zorunluluktur.
Zira, 2nci maddede belirtilen kamuoyunun bilgilendirilmesi hadisesi çözüm
süreci bakımından da ardından gelmesini umduğumuz
barış bakımından da tarihî bir önem arz etmektedir.
Ana muhalefet
partisi de dâhil olmak üzere Türkiyedeki birçok siyasi özne çözüm sürecinin
şeffaflaşması konusundaki taleplerini dile getirmişledir.
Olumlu katkı sunan herkese bu vesileyle bir kez daha teşekkür
ediyoruz.
Hükûmet, bu
bilgilendirmenin yapılmasını sağlamaktan sorumlu
olmanın yanı sıra, eksiksiz yapılmasını da
sağlamak zorundadır. Genel gerekçe metnindeki tek taraflı efora
dayanan dildeki tekliğin yerini daha saydam, tarafsız siyasi
gözlemcilerle de denetlenen açık bir iletişim mantığı
almalıdır.
Hükûmet, sürecin
taraflarının ve sürecin itibarını korumak adına
şeffaf, topluma olabildiğinde açık bir yürütme uygulamak
durumundadır. Ancak bu şekilde geniş ve tüm paydaşları
kapsayan bir barışa ulaşılabileceği
unutulmamalıdır.
Çözüm süreci,
dâhil olmak isteyen tüm siyasi aktörlerin, başta Sayın Öcalan olmak
üzere bütün ana aktörleriyle görüşülebildiği bir
şeffaflığa kavuşturulmalıdır.
Yine aynı
şekilde, bu siyasi öznelerin önüne gerekli fırsatlar konulmalı,
barış sürecinin en önemli paydaşlarının toplumun
farklı kesimlerinden gelen temsilcilerle yapacağı
görüşmelerin önü açılarak sürecin toplumsallaşması
sağlanmalıdır.
Yasanın
mevcut hâlinin en büyük eksikliği, bundan daha evvel
başlamış bir sürecin bugün itibarıyla yasal güvence
altına alınmasını sağlayacak olmasıdır. Bu
da, çözüm süreci dâhilinde, bugüne dek Hükûmetin bilgisi dâhilinde görev
almış herkesin bugüne kadar yaptıklarının güvenceye
alınmaması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, geçmişe
dönük bir düzenleme yapılarak süreç ve sürecin paydaşlarının
tamamı yasal bir güvence altına alınmalıdır. Bu,
sürece yönelik olası hukuki suikastlerin engellenmesi açısından
da önemli bir adım olacaktır. Zira, hiç kimse, toplumun
barış için kendine verdiği sorumluluğu yerine getirirken
güvenliğinden ve geleceğinden kuşku duymamalıdır.
Barış İçin Kadın Girişimi Kadınlar
Çözüm Sürecini Konuşuyor Barışta Israr Ediyor isimli bir
konferans yapmış ve bir sonuç bildirgesi
hazırlamıştır. Bize kalırsa, kanunun
hazırlanması ve kapsamı sürecine dair çok anlamlı tespitler
içeren rapor, kadın inisiyatiflerinin de sürecin paydaşlarıyla
görüşmelerini gerektiriyor. Zorla erkekleştirilmiş,
militaristleştirilmiş bir düzende kadın aklı -hele böylesi
bir süreçte- kadınların katılımı ziyadesiyle
gereklidir.
Süreç yasası, tek başına yeterli
değildir. Büyük Millet Meclisi ve Hükûmet, bugün itibarıyla ve
geçmişe dönük olarak çözüm sürecinin odaklandığı Kürt
sorunu ve etrafındaki problemlerin çözümüne yönelik inisiyatif almak
durumundadır. Zira, çözüm sürecinin yasallaşmasının
ardından mevcut yasama sürecinin de bu onurlu sürecin ruhuna uygun olarak
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Örneğin, 5 Temmuz tarihli Resmî
Gazetede yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Özel
Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelikte Özel okullara yalnızca belli bir
anlam taşıyan Türkçe bir ad verilmesi şarttır. hükmü yer
almıştır. Bu düzenleme, genel gerekçede, Sayın
Başbakan tarafından övülen demokrasi paketinin içeriğindeki ana
dilde eğitim yapacağı düşünülen özel okulların ana
dilinde isimlendirilememesi gibi mizahi bir sonuç ortaya koyacaktır. Bu,
belki küçük ama genel olarak, Türkiyenin genel yasama süreçlerinin ruhuna
yansımış olan tekçi mantığın bir tezahürüdür. Bu
mantığa ilişkin yasalar ayıklanmadıkça, hele hele yapılmaya
devam edildikçe çözüm sürecinin kendisinin tek başına hiçbir işe
yaramayacağı, çözüm sürecinin yasallaşmasının tek
başına yeterli olamayacağı kabul edilmelidir.
Türkiye ve Orta
Doğu halklarının tarihi açısından kayıtlara
geçecek olan bir oturumdayız. Bu oturum, bugün geçecek olan yasa,
tıpkı dünyadaki diğer barış süreçlerinde olduğu
gibi ileride ders olarak okutulacaktır. Bu yasanın çerçevesi ve çözüm
sürecinin yasal durumu, belki de ileride başka çözüm ve barış
süreçlerinde model alınacaktır. Bu salonda olanlardan en büyük
isteğimiz, barış için,
çözüm için atılan bu adımı eleştireceklerse de,
karşı çıkacaklarsa da bunu ilkokul 3üncü sınıf
seviyesi ya da 12 Eylül hapishanelerinin duvarlarından kalma ezberlerle
yapmaktan kaçınmalarıdır. Ortak demokratik bir cumhuriyet, ortak
demokratik bir vatanı nasıl ileriye taşıyacağımız
sorusunu sormak yerine, çözüm sürecine dâhil olanları nasıl
cezalandıracaklarını düşünenler, Şu süreç bir
yalpalasa da bunları yargılasak. diye bekleyenler tarih
karşısında mahcup olacaklardır.
Çözüm süreci,
Mecliste temsil edilmeyen partiler, sivil toplum kuruluşları,
uluslararası kanaat grupları gibi paydaşları da içermeli ve
herkese açık olmalıdır. Zira, barış için emek
vermeyen, barış için sokağa çıkmayan, barış için
bir imza atmaktan dahi korkanlar, ölümün ve savaşın vebaline ortak
olmuş olacaklardır. Eminiz ki, bu süreçte emeği olan herkes bu
yasa tasarısının ve bu yasa tasarısındaki çerçevenin
ulaşacağı formun öneminin farkındadır. Çözüm yeni bir
Orta Doğunun, yeni bir Türkiye'nin kurulması konusunda görünen tek
ufuktur. Bu toprakların savaşla yazılmış kaderini
barışla değiştirmek elimizdeyken, bunu olabilecek en
akılcı biçimde yapmak da bu Meclisin görevidir. 12 Haziran 2011de
halkın bize verdiği bu yetkiyi toplumun kendisine dönecek bir silah
olarak kullanmak, demokratik siyasetin sesini kısıp, çözmek
isteyenlerin önünü kesmek, asla kabul edilemeyecek bir
davranıştır.
Asker ve gerilla
annelerinin aynı masada oturup bitmesini bekledikleri, uğruna
gözyaşı akıtmaktan pınarlarının kuruduğu
barış, bu barıştır. Bu barış, Avrupa
Birliği süreci de dâhil olmak üzere, Türkiye'nin önündeki birçok kritik
adımın atılmasındaki en önemli unsurdur. Orta
Doğudaki tek ve gerçek barış cumhuriyetini inşa etmek,
artık bugün bizim ellerimizdedir.
İşte,
önümüzde böyle bir çerçeve yasa var. Bu resme emek koymayı, renklerini
oluşturmayı yapmak da bizim elimizde; ne kadar çok katkı
sunarsak geleceğe dönük o kadar olumlu ve hayırlı bir iş
yapmış olacağız.
Son söz olarak,
unutmamalıyız ki barışa el verenin eli asla kirlenmez, iki
cihanda da yüzü ak olur.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ
konuşacak. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı
hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiyenin en temel sorunu olan terörün bitirilmesi ve Kürt meselesinin
barışçıl yollarla çözülmesi halkımızın önemli
taleplerinden biridir. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumsal
barışın birey odaklı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir
yaklaşımla sağlanabileceğini düşünüyor, ana muhalefet
partisi olarak bu yönde çaba ve gayretlerimizi sürdürüyoruz. Ancak, Sayın
Başbakan ve partisi, Kürt meselesinin çözümü konusunda bugüne kadar
izlemiş oldukları yol itibarıyla tutarsız,
çelişkilerle dolu ve güven vermeyen, genellikle siyasi ve kişisel
çıkar amaçlı bir yol izlemişlerdir. AKP bugüne kadar Türkiye
Büyük Millet Meclisini dışlayarak sorumluluktan uzak bir şekilde
süreci yürütmeye çalışmıştır.
Sorun, önce Kürt
açılımı, daha sonra Millî Birlik ve Beraberlik Projesi, daha
sonra da çözüm süreci olarak adlandırılmıştır.
Başbakan bazen Öcalanı asmaktan bahsetmiş, bazen BDPli
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılacağını
ifade etmiş, bazen Tek millet, tek vatan, tek dil, tek bayrak.
demiş, bazen de her türlü milliyetçiliği ayakları altına
aldığını ifade etmiştir.
Bu sorunla ilgili
olarak Hükûmetin İşte, çözüm önerimiz budur. diyebileceği
elimizde bir metin yoktur, sizin de elinizde öyle bir metin yoktur. Oysa
Cumhuriyet Halk Partisi bu sorunla ilgili olarak zaman içerisinde raporlar
hazırlamış, kurultay bildirgelerinde ne tür bir çözüm
önerdiğini açıkça belirtmiştir. Aslında, bu sorunun ve
ülkemizde var olan diğer sorunların tartışılacağı
demokratik bir ortamın olmayışı bu sorunların
çözümünün önündeki en büyük engeldir. Türkiyede demokratik bir
tartışma ortamı sağlanmadan, diğer sorunlarda
olduğu gibi Kürt meselesinin de çözümü konusunda sağlıklı
bir sonuç almanın zor olduğunu düşünüyoruz. O hâlde,
Başbakan Erdoğan ve Hükûmet öncelikle Türkiyenin her yerinde
demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği demokratik bir
ortam yaratmalıdır. Ancak, üzüntüyle belirtmek gerekir ki Hükûmet
böyle bir anlayıştan uzak bir politika izlemektedir. Hatta
Başbakan Erdoğan gittikçe daha da otoriter bir yönetim
sergilemektedir. 23 Nisanda temsilî olarak yerine oturan çocuğa
söylediği Sen artık Başbakansın, ister asar, ister
kesersin. anlayışını egemen kılmaya
çalışmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimi
sürecinde sergilediği tutum, tek adam hayali içinde olduğunu
açıkça göstermektedir. Devlet imkânlarını nasıl hoyratça
kullandığını milletimiz ibretle izlemektedir. Rakipleriyle
demokratik bir yarışı bile göze alamayan bir şahsiyetten
demokrasiyi geliştirmesi ve demokratik bir ortam sağlaması,
doğrusu, beklenemez. Şayet Sayın Erdoğan
cumhurbaşkanı seçilirse Türkiye daha büyük bir kaosa sürüklenecektir,
demokrasinin kalan tortuları da yok olacaktır. Zaten Sayın
İçişleri Bakanı da İçişleri Komisyonunda Mevcut
Anayasayı referans alarak sorunları çözemeyiz. demiş ve genel
bir anlayışı ortaya koymuştur.
Sayın
milletvekilleri, bu, doğrudan bir Anayasa darbesidir. Bakın, Türk Dil
Kurumunun sözlüğünde darbe nasıl tanımlanıyor? Gerçi 17,25
Aralık tarihlerinden sonra, operasyonlarından sonra Türk Dil Kurumu,
biliyorsunuz, darbenin de tanımını değiştirdi.
Değişiklikten sonraki anlamını okuyorum: Bir ülkede
baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak
hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi
devirme işi darbe olarak tanımlanmaktadır. Sayın
Erdoğanın konuşmalarından, cumhurbaşkanı
seçildiği takdirde rejimi değiştirmeye
çalışacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Anayasayı rafa kaldıracağını, söylediği sözler
gözler önüne sermektedir. Oysa cumhurbaşkanının yetkileri Anayasada
belirtilmiştir. Herkes, Başbakan Erdoğan dâhil, bu lazımeye
uymak zorundadır.
Bakın,
Anayasanın 11inci maddesi ne diyor sayın milletvekilleri? 11inci
maddesi: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş
ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. demektedir.
Sayın Erdoğan söz ve eylemleriyle Anayasayı açıkça
askıya alacağını ifade etmektedir; bu bir darbedir.
Sayın
milletvekilleri, dünya, ülkesini ve dünyayı felakete sürükleyen ve seçimle
iş başına gelen diktatörleri hâlâ unutmamıştır.
Öyleyse yapılması gereken nedir? Yapılması gereken Türkiye
Büyük Millet Meclisini güçlendirmektir çünkü bu Meclis egemenliği
padişahtan alan ve millete veren bir Meclistir; çünkü bu Meclis, millî
mücadeleyi yürütmüş olan bir Meclistir; çünkü bu Meclis, gazi Meclistir;
çünkü bu Meclis, cumhuriyeti kuran Meclistir; çünkü bu Meclis, aydınlanma
devrimini yapan Meclistir; çünkü bu Meclis, Türkiyeye çağdaş
uygarlığa gidişin yolunu açan bir Meclistir. O nedenle diyoruz
ki: Tüm sorunların çözüm yeri bu Meclistir.
Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu sorunun çözüm yeri de bize
göre Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Ancak üzüntüyle görüyoruz ki, son
yıllarda bu Meclis işlevsiz bir hâle getirilmiş, fezlekelerin milletvekillerinden
gizlenmesi suretiyle bu Meclis yolsuzlukların üstünü örtme aracı
olarak kullanılan ve bir formalitenin yerine getirildiği bir kurum
hâline getirilmiştir. Elbette bunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının büyük payı vardır. Bu dönem Meclis
Başkanı açısından hiç de hayırla
anılmayacaktır.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Kürt meselesinin
kalıcı çözümü için atılacak, samimi ve sağlıklı
sonuçlar verecek olan adımları destekleriz fakat özel çıkar
amaçlı, siyasi hesaplara dayanan, samimiyetten uzak aldatmacalara da
itibar etmeyiz çünkü biz kalıcı, sürdürülebilir bir toplumsal
barıştan yanayız.
Sayın
Başbakan ve Hükûmet bugüne kadar terörü ve Kürt meselesini toplumsal
değil, siyasi hesaplara indirgenmiş bir AKP meselesi olarak
görmüş, soruna bütün toplumu kapsayan bir gözle bakmamış,
Hükûmete ve Sayın Recep Tayyip Erdoğana siyasi kazanım
getirecek bir mesele olarak yaklaşmıştır. Bu
tasarının Sayın Erdoğanın Cumhurbaşkanı
adaylığının açıklandığının ertesi
günü Komisyonumuzda görüşülmüş olması, bu kaygı ve
endişelerimizi doğrulamaktadır. Oysa biz, sayın
milletvekilleri, ülkemizin coğrafi ve ulusal bütünlüğü ile
güvenliğini koruyarak demokratik, sosyal, toplumsal uzlaşmaya
dayalı ve sürdürülebilir bir çözümü öngörmekteyiz.
Hükûmet bu süreci
PKKnın çekilmesi ve silahların susması noktasına
indirgemiştir. Silahların susması elbette önemlidir, toplumda
geçici de olsa bir rahatlık sağlamıştır ancak bu
yeterli görülmemelidir. Yeterli olan, sayın milletvekilleri, PKKnın
Türkiye Cumhuriyetine karşı her türlü terör ve şiddet
eyleminden vazgeçtiğini ve silahlarını teslim edeceklerini
açıklamalarıdır. Sorunun çözümü için bunun hayati önemde
olduğunu belirtmek isteriz.
Ayrıca,
şunu belirtmek istiyorum ki kapsayıcı, kalıcı ve
sürdürülebilir bir çözüme ulaşmanın ön şartı, yöntemin
doğru belirlenmesidir. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi iki
ayaklı yöntem önerisini Haziran 2012de AKP Genel Başkanı
Sayın Erdoğana yazılı olarak iletmiştir. Bu önerinin
birinci ayağı Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplumsal mutabakat
komisyonu kurulması, ikinci ayağı ise Türkiye Büyük Millet
Meclisi dışında ancak bu komisyona bağlı olarak
çalışacak bir akil insanlar grubunun oluşturulmasıydı.
Cumhuriyet Halk Partisi bu öneriyle sorunun çözüm yerinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi olduğunu ve toplumsal uzlaşmayla çözülebileceğini
vurgulamak istemiştir fakat Sayın
Erdoğan ve Hükûmet bu önerileri dikkate almamış,
ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı bir
dil kullanmaya devam etmişlerdir.
Sayın Erdoğan, üyeleri Hükûmet tarafından
belirlenen, Hükûmetin talimatları doğrultusunda hareket eden ve
çalışma sonuçlarını da Hükûmete rapor eden bir akil adamlar
heyeti kurmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisini çözüm üretme ve karar
süreçlerinden dışlamıştır. Ne yazık ki olanı
biteni ancak Öcalanla görüşen HDPli milletvekillerinin
açıklamalarından öğrenebildik. Bu, üzüntü verici ve
düşündürücüdür.
Cumhuriyet Halk Partisine mensup milletvekillerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu demokratikleşme, özgürlükler
ve insan hakları alanında çok sayıda yasa teklifi AKP
tarafından hiç dikkate alınmamıştır. Adalet ve
Kalkınma Partisi 12 Eylül darbe
yönetimi döneminde çıkarılmış kanunları
değiştirmek istememiştir. Bu yoldaki taleplerimiz göz ardı
edilmiştir. Sayın
Başbakan âdeta 12 Eylül hukukuna
sığınmıştır hatta yapılan bazı
değişikliklerle daha da geriye gidilmiştir. Toplumsal
barış ve yurttaşların tam eşitliği için
demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve özgürlüklerin esas
alınması gerektiğini savunuyoruz. Bireysel hak ve özgürlükler
demokrasinin, eşitliğin, üniter devlet yapısının
harçlarıdır. Kolektif haklar kavramının ise toplumsal
ayrışmanın bir ön habercisi olduğunu düşünüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, size Sivaslı bir genç kızın
söylediklerini aktarmak istiyorum. Sivaslı bu genç kızın
söyledikleri, Sayın Cumhurbaşkanının 1999 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasında da yer
almıştır; şöyle diyor: Bir tane Türkiye vardır, o
bizim vatanımızdır, her şeyimizdir ve hepimizindir.
Mustafa Kemal
ateşiyle karanlıkları delip dev atılımlarla onu
yüceltmek, en uzak yıldızlara gururla adını yazdırmak,
inan baş görevimizdir. Mutluluğu her topraktan çok hak etmiş
anamızdır.
Evet, sayın
milletvekilleri, bu ülke hepimizindir. Bu cumhuriyet hepimizindir.
Bu yasa
tasarısının Komisyonda görüşülmesi sırasında da
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup milletvekilleri ve Hükûmet, her zaman
olduğu gibi, muhalefete mensup milletvekillerinin eleştirilerini
dinlemekle yetinmişler, önerilerin dikkate alınmaması
yaklaşımını da sürdürmüşlerdir.
Esasen, bu tasarıyla getirilen düzenlemelerin önemli
bir bölümü 5952 sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanunda yer alan düzenlemelerdir. Ayrıca, Hükûmetin zaten
yapmakla yükümlü olduğu, başka bir ifadeyle yapmak zorunda
olduğu görevler, bu tasarıyla Hükûmete ikinci kez görev olarak
verilmektedir. Örneğin, Hükûmetin kamuoyunu doğru ve zamanında
bilgilendirmesi, gerekli mevzuat çalışmalarını yapması
gibi tasarı metninde yer alan düzenlemeler, zaten Hükûmetin olağan
görevleri arasındadır. Tasarı metnine, Hükûmetin kamuoyunu
doğru bilgilendirmesi hükmü konduğuna göre, demek ki Hükûmet,
kamuoyunu bugüne kadar doğru bilgilendirmediğini zımnen kabul
etmektedir. O hâlde, bu tasarıya neden gerek duymuştur Hükûmet?
Hükûmet bu tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine niçin
şimdi getirmiştir? Cumhurbaşkanlığı seçimi
sürecine girilen bir dönemde, bu tasarının Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirilmiş olması acaba sayın milletvekillerine
manidar gelmiyor mu, manidar değil mi bu zamanlama? Meclise sunulduğu
tarih de adaylık ilanından hemen öncedir. Siyasi kazanç
hesaplarının yapıldığı ne yazık ki
ağırlık kazanmaktadır. Çünkü, AKP ve Sayın
Erdoğan bugüne kadar sorunları çözmek yerine, her zaman olduğu
gibi sorunları kullanma yoluna gitmişlerdir. Kaldı
ki bu tasarı Parlamento gündemine getirilmiştir ama öyle
anlaşılıyor ki Hükûmet ve Erdoğan hâlâ halktan ve
Parlamentodan çok şeyi gizlemektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi
genel tutumuna uygun olarak şeffaflıktan ve saydamlıktan uzak
bir politika izlemeye devam etmektedir. Komisyonda söz alan bazı
milletvekillerinin sözleri de bu görüşümüzü doğrulamaktadır.
Tasarıyla Hükûmete belli olmayan, belirsiz, ucu açık görevler
verilmekte, bu görevlerin ne olduğu, yerine nasıl getirileceği
bilinmemektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi gene devre
dışı bırakılmaktadır. İstanbul Milletvekili
Tanrıkulu tarafından verilen ve mutabakat komisyonu ile ortak
akıl heyeti kurulmasını öngören kanun teklifi de Komisyonda bu
tasarıyla birleştirilmemiştir.
Bu tasarının 4üncü maddesinin
ikinci fıkrası hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşmamaktadır sayın milletvekilleri. Anılan
fıkrada Bu Kanun kapsamında verilen görevleri yerine getiren
kişilerin hukuki, idari ve cezai sorumluluğu doğmaz. hükmü yer
almıştır. Kanunun verdiği görevleri yapmak zaten suç
oluşturmaz. Kanunun verdiği görevleri yapmak ne zamandan beri suç
olmuştur ki tasarıya böyle bir hüküm eklenmiştir? Ancak, kanunun
verdiği görevleri yaparken görevini kötüye kullanan, görevini ihmal eden
ve benzeri eylemler suç oluşturur ki bu suçları işleyenlere de
dokunulmazlık ve sorumsuzluk tanımak hukukun genel ilkeleriyle
bağdaşmaz, Anayasamıza da aykırıdır. Bu tür bir
düzenleme daha önce Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat
Teşkilatı Kanununda öngörülmüş ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
bu hususu Anayasa Mahkemesine taşımıştır.
Bu fıkrayla getirilen düzenleme
yeni faili meçhullerin, karanlık birtakım ilişkilerin, toplumda
infial yaratan birtakım olayların gündeme gelmesine yeniden sebep
olacaktır veya bugüne kadar meydana gelmiş bu tür olayların
üstünü örtmede de bir gerekçe olarak kullanılacaktır, yeni
çeteleşmelere sebebiyet verebilecek kontrol dışı
oluşumlar yaratabilecektir.
Öyle
anlaşılıyor ki bu düzenleme, sayın milletvekilleri, cemaat
korkusuyla yapılıyor. Cemaat Başbakan Erdoğanı ve
Hükûmeti fena hâlde korkutmuş, öyle anlaşılıyor. Çünkü, 17
Aralıktan sonra yapılan tüm mevzuat düzenlemelerinde cemaatin
gölgesini görmek mümkün, tüm düzenlemelerde cemaatin gölgesi var. Başbakan
ve Hükûmet cemaatten o kadar çekindiklerine göre cemaatin nelere muktedir
olduğunu da biliyorlar demektir çünkü bir kişiyi en iyi
arkadaşı bilir. E, bugüne kadar beraber ülkeyi yönetiyorlardı,
âdeta koalisyon ortağıydılar. Hatta, Sayın Başbakan
Başbakan Yardımcısını Pensilvanyaya göndermiş,
Fethullah Gülenin talimatlarını almıştır. Bunu
Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç kendisi ifade
etmiştir. Ama, şimdi meydan meydan dolaşıyor Pensilvanya
diyor, başka bir şey demiyor. E, peki, daha düne kadar siz -Sayın
Başbakanın deyimiyle söylüyorum- beraber iş tutuyordunuz, ne
oldu? İşin sırrı nerede biliyor musunuz? 17 ve 25
Aralık operasyonlarında. Sayın Erdoğan ve Hükûmet bundan
yararlanarak, bu Pensilvanya hikâyesinden yararlanarak yargıyı da
kendisine göre dizayn etmek istemiştir ama şu bilinmelidir ki daha
önce de öyle düşündü ama düşündüğü gibi çıkmadı.
Sayın
milletvekilleri, bu sorun, özel çıkar ve siyasi amaçlara dayanmadan hukuk
devleti ilkelerine ve kurallarına uygun olarak Hükûmetin de içinde yer
alacağı geniş ve kapsayıcı toplumsal bir mutabakat
doğrultusunda demokrasi, insan hakları ve özgürlükler gibi boyutlar
göz ardı edilmeden, Türkiye Büyük Millet Meclisi, muhalefet ve kamuoyu
dışlanmadan ele alınmalıdır diyor, hepinize
saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural
konuşacak.
Buyurun Sayın
Vural. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılarımı
arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, aslında bugün burada
görüştüğümüz kanun tasarısının adı Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi olarak konmuş
ama aslında terörün siyasi amaçlarına
ulaştırılması ve toplumsal bölünmenin
derinleştirilmesi kanun tasarısıdır.
Dolayısıyla, zarfı bu olmakla birlikte, içerisi, muhtevası,
hedefi, siyasi amaç ve hedefleri kesinlikle terör örgütünü
meşrulaştırmak, terör örgütünün siyasal amaçlarını kabul
ederek yeni bir politik yapılanmayı, devlet ve millet
yapılanmasını gerçekleştirmek, bu şekliyle Orta
Doğuda günümüzde yaşanan etnik ve mezheplere dayalı bir
toplumsal ve devlet yapılanmasını gerçekleştirmektir. Bu
bakımdan, bu tasarının adı budur değerli
milletvekilleri. Bakın, hepimiz beraber, birlikte bu milletin
egemenliğini kullanıyoruz. Bugün burada kullanacağımız
oylarla, bu tasarıyla Hükûmete verdiğiniz desteğin hangi amaçlar
için kullanılacağını bilmek, o amaçların
meşruluğunu sorgulamak her milletvekilinin görevidir. Bu milletin
egemenliğini kullananların, bu milletin millî iradesini
kullananların sadece burada vatandaşın verdiği oylarla bir
millî iradeyi değil ama bizi millet olarak yaşatanların,
cumhuriyeti kuranların ve millî mücadeleyi gerçekleştirerek bizi
buralara getirenlerin iradesini temsil ettiğini de unutmaması
gerekiyor. Onun için bu konularda oyun oynamaya gerek yok. Bu konularda bu
tehlikeleri görmek ve bu tehlikeler karşısında, bu dayatmalar
karşısında tavır almak bu milletin asıl görevidir.
Huzurlarınıza, sürekli olarak mutasyona uğrayan, işine
geldiği zaman açılım, işine geldiği zaman millî
birlik, kardeşlik projesi, işine geldiği zaman toplumsal
bütünleşme, işine geldiği zaman Analar ağlamasın.
diye millete karşı bir psikolojik hareket uygulamak suretiyle PKK
terör örgütünün silahıyla milletine darbe yapmak isteyen bir siyasal
zihniyetin getirdiği bir tasarıdır. Bir kere bunu böyle görmek
gerekmektedir.
Bugün burada
oylarınızla, ey milletvekilleri, bu oylarla neye evet neye
hayır denileceğini herkesin bilmesi gerekiyor. Acaba bugün bu
tasarının arkasında bulunan siyasi irade devleti ve milleti
nasıl şekillendirmek istiyor, nereye götürmek istiyor? Böyle bir
siyasi irade nasıl bir çözüm öneriyor ki bu sürece evet diyeceksiniz?
Sonu nereye varacağı belli olmayan bir sürece evet demek bu
milletin kaderini açıkçası karanlığa götürmek demektir.
Her şeyden
önce, burada bu iradeyi sergileyenler bu iradeyi neden istediklerini yüreklice,
açıkça, mertçe gündeme getirmelidirler. Niye saklıyorlar, niye
anlatmıyorlar?
Adım
adım Türkiyenin hangi noktaya getirildiğini gayet açık ve net
görmemiz gerekiyor. Önümüze getirilen bu tasarıya tarihsel
bağlamından, siyasi amaçlarından, günümüzde Orta Doğuda
oynanan oyunlardan arındırarak bakmamız kesinlikle mümkün
değildir. Onun için, bu tasarıyı getirenlerin arkasındaki
proje nedir, amaç nedir, bunu sorgulamak lazım.
Burada terörün
bitmesini istemeyen hiç kimse yoktur. Lanet olsun terörü yapanlara, kundaktaki
bebekleri öldürenlere, lanet olsun kan dökerek siyasi amaçlarına
ulaşmak isteyenlere ama bu, siyasi amaçlarına ulaşması
doğrultusunda terörü araç olarak kullananları
meşrulaştırmak, yaptıklarını meşrulaştırmak
olmaz mı acaba? Onun için, her milletvekili bugün burada temsil
ettiği millî iradeyi, bizi biz yapan, bizi buraya getiren iradeyi,
milletimizi ve cumhuriyetimizi kuranları idrak etmeli ve
düşünmelidir.
Türkiye
Cumhuriyetiyle yüz yıllık hesaplaşmaları, Şark
Meselesini, Sevr sevdalılarını, Büyük Orta Doğu
Projesini, PKKnın dayatmalarını dikkate almadan böyle bir
tasarı hakkında görüş ifade edebilir miyiz?
On iki
yıllık süre içerisinde yaşadıklarımız, terör
örgütüyle girişilen ilişkiler, bunun arkasında yatan sebepler,
bütün bu süreç içerisinde gerçekten PKK terör örgütünün adım adım
muhatap alındığı, müzakere edildiği, silahlarıyla
birlikte var olduğu; terör örgütlerinin masum, sivil toplumunsa terör
örgütü olarak nitelendirildiği bir ortam içerisinde Türkiyenin nasıl
bir sinsi plan dâhilinde çözüm süreci adı verilen ihanet sürecine
adım adım ilerlediğini görmezden gelemeyiz değerli
kardeşlerim. Evet, bugün bütün bunları görmezsek tasarının
adındaki bütünleşme, terörü bitirme yalanına, zarfına
inanmış olursunuz.
Evet, terör bitsin
ama Türkiye bitmesin; terör bitsin, kardeşliğimiz bozulmasın;
terör bitsin, Diyarbakırlı Ankaradan, Diyarbakırlı
İzmirden, İstanbuldan ayrılmasın, kopmasın. Ne
yapacağız, ne diyeceğiz?
Değerli
kardeşlerim, Mehmet Akif Ersoy Bizden istenen canımız
değil, başımızdır, devletimizdir. diyordu, Kürdistan
meselesi düşman parmağıyla çıkartılmış
oyunlardır. diyordu. Bugün kim geldi de dün reddettiklerimizi bugün
Türkiyede bir Kürt meselesi
vardır. diye Lord Curzonnun istekleri doğrultusunda, Sevrin
istekleri doğrultusunda yeniden gündeme getirerek çözüm
aramaktadırlar? Ne oldu? Savaş mı kaybettik? Gazi Meclisin
milletvekilleri bunu dikkate almalıdır.
Evet, bugüne kadar
Millî Mücadelemiz ve milletimizi var eden değerler üzerinde çok oyunlar
oynandı. Biraz önce söyledim, Mehmet Akif Ersoy düşman
parmağıyla dedi. Peki, bugün Kürt meselesi vardır. diyerek
Vatandaşın arasında problem yok,
Kürt kökenli kardeşlerimizle vatandaşlar arasında problem
yok. Anadolunun her yerinde beraber, birlikte yaşıyorlar ama bu
şekilde, devletimizi ve milletimizi yeniden tanımlayıp etnik
kimliklere göre devletin güç paylaşımını
yaptığınız andan itibaren Anadolunun her yerinde herkes
huzursuz olacaktır. Çözüm olarak adlandırılan
Irakta yaşananlardan,
Suriyede yaşananlardan herkes ibret almalıdır.
Değerli
kardeşlerim, ne oldu, ne oldu Türkiyede? Dün yırtıp
atmıştık; Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan, bu projeleri
reddedip atmıştık. Kürt kökenli kardeşlerimiz Türkiye Büyük
Millet Meclisine telgraf çektiler, dediler ki:
Kürtlerin kaderi Türk birliğinden geçmektedir. Kürtlüğün
Türkiye Büyük Millet Meclisinde ayrı bir unsur olarak temsilini kabul
etmiyoruz. Bugün, o gün Kürdistan meselesi yoktur. diyen doğu ve
güneydoğudaki insanlarımızla hep beraber, birlikte ne oldu da
Türkiyede bir Kürdistan meselesi vardır. diyerek kabul ediyoruz? Lord
Curzonun Kürdistan muhtariyetinden bahsetmesini protesto etti
Diyarbakırdaki insanlar, telgraf çektiler ve şunu söylediler:
Kürtler ancak kendi ailesinden olduğu Türk milletinin kurtarıcılarına
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmetine kendilerini teslim
etmişlerdir. Bugün ne oldu da Türkiyede bir Kürt meselesi vardır.
demek suretiyle Kürt kökenli insanlarımızın iradesini milletin
tamamının iradesinden onların yaşadığı
bölgelerde de özerk, otonomi denilecek süreç içerisinde, üniter devlet
yapısından kopartılacak bir siyasi projeyi destekleyen bu heyete
hangi yetkiyi vereceksiniz? Bu yetkiyi verdiğiniz takdirde, bu yetkiyi
verenler bu yetkiyi kötüye kullananlar kadar mesul olurlar. Bunu tarihin
huzurunda bu şekilde hep beraber, birlikte paylaşmamız gerekir.
Ne oldu Wilson Prensiplerinin ortaya koyduğu gibi, Anadoluda bizlere
bir cumhuriyet ama diğerlerini Anadoluda özerk cumhuriyetlere
ayırmamız gerekir, özerklik vermemiz gerekir. diyerek
çağdaş bir şekilde Wilson Prensiplerini kabul edebilecek bir
noktaya Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl gelebilir, nasıl bunu
yapabiliriz?
Bugün,
geldiğimiz bu noktada 1918 yılında İngilizlerin
hazırladıkları raporun, 1992de ABDnin
hazırladığı raporun adım adım Türkiyede millî
kimliği, millî bilinci ve millî devleti ortadan kaldırmaya yönelik
nasıl sinsice planlandığını, 36ncı paralelin
kuzeyinden tutun da Türkiyede millî kimlik tartışmalarına,
teröre, siyasi çözüm bulma çalışmalarına kadar hepsinin
adım adım nasıl planlandığını ortaya
koyuyoruz. Evet, bugün geldiğimiz bu noktada ABDyle beraber, birlikte
mücadele edeceğiz. diyen William Fallon aynen şunu diyor: Siyasi
bir çözüm için biz bu mücadeleyi kabul ettik. Odierno Hükûmetin PKKyla,
teröristlerle oturması, konuşması için beraber, birlikte olduk.
diyor. Şimdi, geldiğimiz bu noktada çözüm süreci denilen bu projenin
kimler için, hangi amaçla getirildiğini gayet açık ve net ortaya
koymuyor mu?
Değerli
kardeşlerim, bunu ben söylemiyorum sadece. Bakın, değerli
kardeşlerim, teröristbaşı verdiği ifadelerde diyor ki:
Büyük ülkeler taşeron kullanır, ben de taşeron olarak
kullanıldım. Yunanistan televizyonuna verdiği demeçte diyor ki:
Ben içeriden Türklere saldırdım, sen niye dışarıdan
saldırmadın da Ege adalarıyla ilgili sorunu halletmedin? Bu
zihniyet böyle. Marksist, Leninist, bölücü bir zihniyetle karşı
karşıyayız ve dış güçlerin kullandığı
bir zihniyet. Bu zihniyetin Kürt kökenli kardeşlerimizin iradesiyle ne
alakası olabilir, ne alakası olabilir? Kürt kökenli insanları
bölmek isteyenler Kürt kökenli insanlara ihanet ediyor demektir. O
bakımdan, PKK terör örgütü Kürt kökenli insanların temsilcisi
değildir. Bugün geldiğimiz bu noktada ne hazindir ki bu tasarı
Kürt kökenli kardeşlerimizin temsilcisi olarak PKKyı görmektedir,
tablo budur. O bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada bugünkü iktidar
mensuplarının başından itibaren PKK terör örgütüne ve
uzantılarına sıcak baktığını, ikinci
cumhuriyet tartışmalarında millî devlete karşı
gerçekleşen PKK bölücü hareketini açık ve kapalı dilde
meşrulaştırdığını, 1990lı
yıllarda hazırlanan doğu raporlarında olduğu gibi
raporlar olduğunu gayet iyi biliyoruz. O bakımdan, bu,
açılım olarak ortaya atılan sürecin devamıdır.
Evet, bugün yeni
Türkiye modeliyle rejimi değiştirme, cumhuriyeti dönüştürme
fikrine açılımı da eklemiştir. Yeni Türkiye ultra liberal,
bölücü, muhafazakâr soslu bir koalisyonun projesidir, bu milletin millî
değerlerinden ve manevi değerlerinden uzak olanların projesidir.
Farklı gerekçeler üzerine inşa edilen, ayrıntıları bir
kenara koyarsak, işin özünde açılım, yeni Türkiyeyi ilan
etmenin, ülkeyi federatif bir yapıya dönüştürmenin resmî tarihi
cumhuriyetle hesaplaşmanın adıdır. Bu tasarının
arkasındaki siyasi iradenin kim olduğuna bakarsak, açılım
üzerinden terör meselesini çözme iddiasının ve pratiğinin millî
devletin kuruluş esaslarını ve kurumlarını elemek
üzerine odaklandığı, millî devleti yok etmek üzere
kullanıldığını apaçık görüyoruz. Bu, çözüm
süreci olarak adlandırılan ucubenin, açılımın
amacının terör meselesini çözmek değil, etnik ve mezheplere
dayalı farklılıklar üzerinde yeni bir rejim
arayışını belli bir modele bağlamak olduğunu
görebiliriz.
Ayrımcıların
geçmişte ortaya koyduklarına, düzen arayışına, yeni
bir model inşa etme faaliyetini içeren metinlerine bakılır,
açılım edebiyatının içeriği tahlil edilirse AKP
iktidarının ve Kürt sorunu başlığı altında
içlerine aldıkları terör örgütü ve uzantılarının
taleplerinin kesiştiği görülmektedir. Bunların aynı
dağın yeli, aynı yolun yolcusu olduğu açıkça
görülmektedir. AKPnin ideolojisinde ve AKP kılavuzları ve
taleplerinde düzen arayışları farklı gerekçelere eşlik
etmesine karşın açılım söylemi ortak paydaya eşlik
etmektedir. Millî devlet modelinin dinî ve etnik farklılıkları
dışladığı gerekçesine yaslanarak tasfiyeden bahseden
ve taleplerini ateşledikleri namlularla topluma dayatan terör örgütü ve
uzantıları muhafazakâr düşünceyi
taşıdığını iddia eden AKP iktidarıyla
açılım edebiyatı üzerinden bir ortaklık kurmuştur.
İşte, asıl bu zihniyet bu milletin muhafazakâr değerlerini
içten içe kemiren ve bunları gönüllü bir mühtedi hâline dönüştüren
bir zihniyettir.
Dolayısıyla
bugün geldiğimiz noktada, aslında siyasi iktidarın beraber,
birlikte çözüm ve barış süreci ortağı olduğunu
söylediği PKK, bölücü, Marksist, Leninist bir örgüttür; nihai amacı
bu coğrafyada emperyalist amaçlar doğrultusunda, küresel güçlerin
güdümünde, etnik kimliklere dayalı, milleti ve devleti
ayrıştırarak devlet içinde devlet, millet içinde millet
oluşturma amacı gütmektedir. Teröristbaşı millî devlete ve
milliyetçiliğe karşıdır. AKPnin kılavuzları da
millî devlete karşı olduklarını, millî devletin sorun
olduğunu ortaya koymuşlardır. Bununla ilgili açıklamalar
Ahmet Davutoğlu tarafından yapılmıştır, Ömer
Çelik tarafından yapılmıştır.
Teröristbaşının 2007 yılında yaptığı
konuşmayla AKP sözcülerinin aynı eksende buluşması,
aslında küresel bir patronajın var olduğunu da ortaya koyuyor.
Ortak hedef, millî devlet yerine, Türkiye Cumhuriyeti yerine etnik ve
mezheplere dayalı bir Türkiye kurmak. Siyasal Kürtçülük
açışından açılımın söylenen tarafı
federasyondur, söylenmeyen tarafı ise federasyon üzerinden
bağımsız Kürdistana geçiştir.
Değerli
kardeşlerim, bakın, bunlarla ilgili açıklamalar, her şey
ortada. Teröristbaşı diyor ki: Bağımsızlıktan
vazgeçmedik. En uygulanabilir noktaya geldik. Kimi kandırıyorsunuz?
Adım adım bu noktaya getirildi. Bunlarla ilgili bu süreç içerisinde
bu tasarının tarihî arka planında bunlar vardır. Dünün
senaryolarının yeni versiyonları
karşımızdadır. Dün, değerli kardeşlerim, o
mektupları yazanlar, 308 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kararıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı
kararıyla Türk milleti Anadoluda hem haricî düşmanlarına karşı
kıyam etmiş hem de o düşmanlarla birleşip millet aleyhine
harekete geçmiş olanlarla mücadele etmiştir. diyor Hâkimiyet Türk
milletinindir. diyor ve Bunun yerine yeni ve millî bir Türkiye devleti
kuruldu. diyor. Hangi güç çıkartacak, kaldıracak bu millî devleti?
Hangi güç Türk milletinin egemenliğini bu coğrafyadan silebilecek?
Kime teslim olduk da adımızdan, Andımızdan,
cumhuriyetimizden vazgeçme noktasını bir çözüm olarak kabul edecek
noktaya geldik? Tablo budur değerli milletvekilleri. Onun için her
şeyi burada açıkça şey yapmak lazım. Şu heyet, çözümün
ne olduğunu söylesin; Osloda, İmralıda neler
görüştüklerini, millî devlet konusunda, üniter devlet konusunda neler
yaptıklarını anlatsın. Niye sizlere anlatmıyorlar?
Değerli milletvekilleri, İmralıdaki protokolleri niye
anlatmıyorlar? Niye sizlere söylemiyorlar? Çünkü Olmaz. dersiniz
değerli kardeşlerim. Ama, işte geldiğimiz bu süreç
içerisinde bu getirilen tasarı, aslında, değerli
kardeşlerim, ne hazindir ki millî iradeyi temsil eden Hükûmet
tarafından getirilmemiş, getirtilmiş. PKK terör örgütü
başı diyor ki: Çözüm sürecinde yapılan işlerin hepsi
kanunsuzdur. Ben başta söyledim, Parlamento izni olmadan hepiniz vatana
ihanetle yargılanırsınız dedim. Bizim silahımız
bu.
Ey değerli
milletvekilleri, bir terör örgütü silah kullanıyor. Bu silah
karşılığında buraya bir tasarı geliyor ya. Niye
geliyor? Bu zamanda niye geliyor? Cumhurbaşkanlığı seçimi
öncesindeki hangi pazarlıkla geliyor? Elinizi vicdanınıza koyun.
Bu Parlamento gazi Meclis, Polatlıda top mermileri duyulurken bile bu
milletin egemenliğini korumaya,
bağımsızlığını korumaya ant içmiş.
Peki, değerli
kardeşlerim, bir terör örgütü dayatıyor. Hep böyle yaptılar.
Geçen sene de 15 Ekime kadar yasalaştırmazsanız silahlı
eylem başlar. dediler, yine Parlamentoya getirdiler. Açlık
grevleriyle tehdit ettiler değerli kardeşlerim.
Terör örgütünü
meşrulaştırırsanız, terörün meşru bir araç olarak
başkaları tarafından da kullanılmasını
sağlarsınız. Böyle bir şey demokraside olmaz değerli
kardeşlerim. Sizler buralara silahın egemenliğiyle değil
millî iradeyle geldiniz. Millî iradeyle gelenler kendi iradesini silaha teslim
edemez, silahın dayatmalarına teslim edemez.
Evet, değerli
arkadaşlarım, bütün bunlarla ilgili geldiğimiz süre içerisinde
milletimize karşı bir psikolojik harekâtla karşı
karşıyayız. Analar ağlamasın., Eğer bunlar
olmazsa kan dökülür
Milleti tehdit ediyor, PKK terör örgütü silahıyla,
Hükûmet de silahı bırakma karşılığında
tehdit ediyor analarımızı.
Çözüm süreci
dediler, Diyarbakırdaki anneler ağlamadı mı?
Ağladı. Nedir bu çözüm süreci? Nereye götürüyorlar bizi? dediler.
Oradaki insanlar, aileler, bugün Hükûmetin nereye götürdüğünün daha fazla
bilincindeler.
Ne
enteresandır ki, PKK terör örgütünü meşrulaştırarak bu
tasarı gelmeden önce anneler üzerinden bir psikolojik harekât
Yine bu
tasarıyla ilgili Şehit ailelerine, gazi yakınlarına
iş imkânı getiriyoruz. diye yine gazetelerde var. Milleti
kandırıyorlar. PKK terör örgütüne iş bulmak için yasa
tasarısı getirirken şehit, gazi ve yakınlarını da
bu işe ortak kılıyorlar.
Yine aynı
şeyler başladı: Dağdan iniyorlar, iniş
başlayacak. E, hani iki yıl önce başlamıştı,
hani iki yıl önce gidecekti? Milleti aldatıp kandırmaktan
başka bir şey yok değerli
kardeşlerim.
Bizim sizden
istediğimiz, bu milletin millî egemenliğini temsil eden
milletvekilleri, millî devlete, demokrasiye, özgürlüğe sahip
çıkmanızı, yemininizdeki unsurları taşıyan
yemininizin unsurlarına sahip çıkarak Hükûmetin aslında PKK
terör örgütüyle girdiği bu gayrimeşru ilişkiyle PKKnın
siyasi amaçlarını meşrulaştıran bu sürece
karşılık Türk milletinin egemenliğini temsil eden
milletvekilleri olarak Hükûmeti bu konuda, bu yetkiyle donatmamanızı
istirham ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın
Ahmet Aydın konuşacak.
Buyurun. (AKP
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 629 sıra sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve
Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni Türkiye
yolunda ortak geleceğimizi inşa edebilmek adına hep birlikte
buradayız ve bu tasarıya katkı sunmak üzere
çalışmalarımızı üretiyoruz. Bu sorunun çözümüne hep
birlikte de katkı sunmak durumundayız ve ben, katkı sunan herkese
şimdiden çok teşekkür ediyorum. Zira, bu sorun sadece AK
PARTİnin, sadece bölgenin sorunu değil; bu sorun tüm Türkiye'nin
sorunu, sorun devletin sorunu, muhatabı 77 milyon insan ve bu sorundan
herkes doğrudan ya da dolaylı bir şekilde zarar gördü.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye 2002 yılından bu yana, atılan
adımlar ve daha önce Yapılamaz, hatta düşünülemez. dahi
denilen gelişmelerle âdeta üstündeki ölü toprağını
artık atmıştır. Barışın ve
kardeşliğin bu topraklara egemen olması için mücadele etme azmiyle
yürümeye kararlılıkla devam etmektedir. İktidarımız
süresince gerçekleştirilen demokratik değişim ve
normalleşme süreciyle milletini kucaklayan devlet, devletini sahiplenen
millet şiarıyla hareket edilmiştir. En başta temel hak ve
özgürlükler alanında yapılan çalışmalarla toplumun her
kesiminin takdirini kazanan yasal düzenlemeler yapılmıştır.
Hükûmetimiz Millî Birlik ve Kardeşlik Projesiyle toplumsal
barışı ve vatandaşların arasında bin
yıldır var olan kardeşliğin pekişmesini
sağlamıştır, terör sorunu ile demokratik taleplerin
birbirinden ayrımının yapılmasının önünü
açmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu topraklarda son otuz beş yılda hiç durmadan akan
bir kan var, esasen bizim aklımızın almadığı,
yüreğimizin kabul etmediği de bu kandır. Nasıl olur da bin
yıldır bu topraklarda yan yana yaşayan, aynı yoldan gidip
aynı kıbleye yönelen, aynı suyu içen bu insanlar, aynı
vatan toprağında, aynı amaç uğruna koyun koyuna yatan bu
insanlar karşı karşıya gelir de birbirinin kanını
nasıl da dökmeye başlar? Hangi vatanseverin ve hangi milletperverin
içine sindirebileceği bir durumdur bu, sormak isterim. Ocaklara düşen
bu ateşi söndürmek gayesiyle, milletimizi bu karanlıktan kurtarmak
için üzerimize düşen ne varsa hep birlikte yapmak mecburiyetindeyiz.
Evet, biz çözüm
diyoruz ve çözmekten yanayız, bu akan kanı durdurmak için de her
türlü ezaya, cefaya da razıyız. Bakınız, son on dokuz,
yirmi aydır -neredeyse iki yıla yaklaşacak- artık
evlerimize şehit cenazeleri gelmiyor, hayatını kaybeden gencecik
insanların kefenlere sarılı körpe bedenleri toprağa
girmiyor, şiddet yok, ölümler yok.
Değerli
milletvekilleri, artık toprak bile bu taze fidanları, bu gençlerimizi
kabul etmiyor, kabul edemiyor. Toprak artık kan ağlamak istemiyor.
Lütfen vicdanımızın sesine kulak verelim, ağlayan
anaların, babaların, kardeşlerin, topyekûn bir milletin sesine
kulak verelim.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Duygu sömürüsü yapma! Gerçeklerden bahset!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Özcan sus, Özcan!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, işte, bu amaçla biz, hâlihazırda
kurumların mevzuatları çerçevesinde yürütülmekte olan bu sürecin
devlet politikası olarak benimsenip yasal zemininin hazırlanması
gayesini taşıyoruz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Otoriten yok, otoriten!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bu tasarıyla yine çözüm süreci çok daha güçlü bir yasal
dayanağa kavuşacaktır. Bu tasarıyla normalleşme,
demokratikleşme için yine çok büyük bir adım atılmış
olacaktır. Bunun yanında, güvenliğimizden, üniter
yapımızdan asla taviz verilmemiştir, verilmeyecektir. Ancak,
özgürlükler de askıya alınmayacaktır. Yine bu tasarıda,
2002 yılından bu yana elde edilen kazanımların üzerine
vatandaşlarımızın talep ve beklentileri dikkate
alınmıştır. Terörün ve şiddetin sona erdirilmesi için siyaset
yapılması gereği üzerine bina edilmiş bir
tasarıdır.
Görüşülmekte
olan kanun tasarısının mutlak amacı, kendini daha çok
güvende ve özgür hisseden vatandaşların oluşturduğu güçlü
bir ülke özlemidir. Tasarının başlığında, terörün
sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine dair
olduğu yazıyor. Aslında burada değerli arkadaşlar,
ulaşılmak istenen hedef, amaç gayet net bir şekilde ifade
ediliyor. Buna kimin itirazı olabilir acaba?
Değerli
arkadaşlar, tarihî olduğu kadar vicdani ve ahlaki sorumluluk
taşıyoruz. Çatışma ortamının son bulduğu
bugünlerde etkin bir koordinasyonla süreci, çözümü oluşturma
noktasında gelinen bu nokta, kaçınılmaması gereken tarihî
bir fırsat olarak karşımızda durmaktadır.
Özellikle,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde gelinen son durum
itibarıyla vatandaşlarımız, bu normalleşme ve
iyileşme kapsamında oluşan huzur ve güven ortamında,
ülkesine ve milletine daha da sımsıkı sarılma arzusu içindedir.
Ekonomik canlılık hayatın her alanında kendini hissettirir
ölçüde gelişmektedir, göstermektedir. Halkımız çözüm sürecini
artık satın almıştır, zira huzurun tadına
varmıştır.
FARUK BAL (Konya)
Kaça satın aldı?
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu amaçla çözüm sürecinin daha güçlü bir yasal zemine ve
dayanağa kavuşması maksadıyla hareket etmekteyiz. Süreç,
dinamik bir yapı arz etmektedir. Devlet kurumlarının etkin
iletişimi, ferdî ve kitlesel dayanışma ile sivil toplum
kuruluşlarının da sürece aktif katılımı bu manada
büyük bir önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, biz bu süreci yeni başlatmıyoruz. Zira AK PARTİ
iktidarı, 2002de göreve geldiği ve Hükûmet olarak yerini
aldığı günden bu yana, bahsini ettiğimiz
demokratikleşme, normalleşme ve millet ile devletin kucaklaşması
için pek çok adım atmıştır. Daha on iki günlük AK
PARTİ Hükûmeti, bu anlamda ilk çalışmasını
olağanüstü hâli kaldırarak yapmıştır. 18 Kasım
2002de Hükûmet kuruluyor, 30 Kasım 2002de de olağanüstü hâl
kaldırılıyor.
Devlet güvenlik
mahkemelerini hukuk sistemimizden çıkardık. Temel haklara
ilişkin uluslararası anlaşmaları iç hukuk sistemimizde
üstün bir konuma taşıdık. TRT Şeş ile özel radyo ve
televizyonların yerel dilde yayın yapmaları sağlandı.
Farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için özel kursların
açılmasına olanak verildi. Farklı dil ve lehçelerde siyasi
propagandalar da kullanıma açıldı, serbest hâle getirildi.
Üniversitelerde enstitüler kuruldu. Yerel dil seçmeli olarak eğitim
sisteminde var olmaya başladı. Özel okullarda ana dilde eğitim
yapılması imkânı geldi. İşkenceye sıfır
toleransıyla Türkiye artık faili meçhullerle, yargısız
infazlarla, işkence ve kötü muameleyle anılmıyor. İnsana
saygı esasına dayanan tüm mevzuatı bu manada yeniledik; insan
onuruna, insan haysiyetine yakışır bir şekilde
mevzuatlarımızı yeniledik. Ötekileştirilen, gayrimüslim,
Alevi ve diğer farklı etnik gruplara mensup insanlarımız
ile mütedeyyin vatandaşlarımız lehine birçok iyileştirmeler
yapıldı. Ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına son verildi.
Daha nice demokratik adımlar 2002den bu yana atıldı,
atılmaya devam ediyor.
Peki, tüm bunlar
yapılırken de eski tek tipçi yapı özlemleriyle, altı
boş fikirlerle istemezük denmedi mi? Denildi, maalesef denildi. Buna
ilişkin hıyanetle, ihanetle suçlanmadık mı? Maalesef
suçlandık.
Değerli
arkadaşlar, bizler artık dayatmacı, inkârcı, reddiyetçi bir
bakış açısıyla bakamayız ve bakmadık da. Peki,
burada bu yapılanlardan bugüne kadar kazanan kim oldu?
FARUK BAL (Konya)
PKK oldu.
AHMET AYDIN
(Devamla) Burada kazananın kim olduğunu müsaadenizle ifade edeyim.
Değerli
arkadaşlar, bu yapılanlardan, 2002den bu yana atılan
adımlar, çözüm süreci, bütün bu AK PARTİ icraatlarıyla birlikte,
batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine büyük bir millet
kazandı, güçlü Türkiye kazandı, milletimiz kazandı.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ahmet Bey, 2002de sıfırdı,
sıfırdı terör; sayenizde bugüne geldi. Ne kazancı ya?
AHMET AYDIN
(Devamla) Âdeta sessiz devrim niteliği taşıyan bu köklü
meselelerin çözümünde bugüne kadar gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kurulan araştırma komisyonu gerek anayasal ve yasal
düzenlemeler gerek akil insanlar heyeti gibi çalışmalarla gelinen
nokta milletimizin teveccühüne de mazhar olmuştur.
ALİM
IŞIK (Kütahya) AKP kazandı, cepler doldu.
AHMET AYDIN
(Devamla) Herkesin tabii ki çözüm konusunda farklı görüşleri ve
düşünceleri olacaktır ama hepimizin üzerinde ittifakla
duracağı yegâne konu da akan bu kanın durmasıdır,
acıların son bulması ve toplumsal bütünleşmenin
sağlanmasıdır. Hakkın ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde,
ileri bir demokrat zihniyetle bu konuyu ele alarak silahı,
çatışmayı, ölümü değil, siyaseti ve demokrasiyi önemseyen
bir anlayışla elimizi değil, gövdemizi değil,
başımızı taşın altına koyduk.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Vay anasına! Başınız ezilmedi mi
daha?
AHMET AYDIN
(Devamla) Hamdolsun, on dokuz aydır bunun meyvelerini alıyoruz;
gençlerimizin kanının akmasına imkân tanımıyoruz,
bütün bir ülkede normalleşmenin azami bir şekilde yerleşmesi
için gayretlerimizi sürdürüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, çözümünü beklediğimiz sorun pek tabii ki çok kolay
değildir, yaklaşık yüz yıllık geçmişi olan,
aynı zamanda farklı sorun alanlarını içinde
barındıran büyük bir sorundur. Bu sorunun büyüklüğünün
farkındayız ama büyük devletlere, büyük liderlere de
yakışan büyük sorunlara el atmaktır. Bu sorunda 40 bin
canımız gitti arkadaşlar, 40 binin üzerinde
canımızı kaybettik. Bu, ne dilimize kolay ne yüreğimize ne
de aklımıza. Ekonomik, sosyal ve siyasal kayıpların neler
olduğunun da hepimiz idraki içerisindeyiz. Sadece bugünümüzü değil,
yarınlarımızı da ciddi manada tehdit eden, içeride ve
dışarıda, bölgemizde huzur ve güvenliğimizi hedef alan
terör, geleceğimiz için de ağır faturaların ödenmesine
zemin hazırlamaktadır.
Evet, değerli
arkadaşlar, bu ülkenin dün akla gelmeyen ama on iki senedir de
aklından çıkmayan bir hedefi ve bir vizyonu var artık; 2023 ve
2071 hedefimiz var. Bu ideallerimiz uğruna milletimize bu bedeli
ödettiremeyiz ve bu bedeli de bu büyük milletin ödememesi için biz kararlıyız.
Ta en başından, 14 Ağustos 2001de AK PARTİyi kurarken
parti programına aldığımız terörün sona erdirilmesi ve
çözüm için o günden itibaren yoğun bir mücadele vermekteyiz. Bizler bu
akan kana, anaların gözyaşlarına seyirci kalamazdık ve
kalmadık. Sosyal, siyasal, psikolojik ve ekonomik bir boyutu olan bu
soruna, herkesin sorumluluk içinde davranarak ve elini taşın
altına koyarak yaklaşması gerektiğini savunduk.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şunu çok net bir şekilde
görmeliyiz: Bu topraklardaki kardeşlik hukukunu çiğnetmemeliyiz. Bin
yıllık bu birlikte yaşama kültürümüzü,
akrabalığımızı, bu kutsal yapımızı,
yeri geldiğinde tek vücut olarak yedi cihana duruşumuzu,
kaynaşmış ve birbirinden koparılamaz bu birlik ve
beraberliğimizi çiğnetmemeliyiz. Sevinçte ve tasada beraber
olmuş, birlikte ağlayıp birlikte gülmüşüz. Geçmişimiz
nasıl ki beraberdir, ortak geleceğimizi de beraber inşa etmek
durumundayız.
Türkiye bugün çok
daha yüreklidir, çok daha güçlüdür, çok daha ümitlidir, çok daha kararlı
ve yaşanabilir bir Türkiye kurmak için birlikte çalışma
arzusundadır. Bu topraklar çok zulümler, çok yasaklar, çok acılar
gördü. Sadece etnik kökenler değil, inançlar, değerler, kitaplar,
şiirler, türküler yok sayıldı, görmezden gelindi.
Değerli
arkadaşlar, Millî Mücadelede biz neysek, nasıl bir ruh ve inançla
ayağa kalktıysak bugün de tekrar o öz kardeşliğimizi tesis
etmeliyiz. 23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılırken
tasavvur edilen büyük Türkiye idealiyle hareket etmeliyiz. Bizim tek bir
gayemiz var: Dışlanmamış, hor görülmemiş,
zulmedilmemiş, inkâr edilmemiş bir millet ve bu temeller üzerine
kurulan büyük ve güçlü Türkiye. Herkesin bir olduğu, birinci
sınıf vatandaş olduğu bir Türkiye. İşte bu
Türkiyenin ve bu cumhuriyetin yükselmesinin ve güçlenmesinin aslolan
değeri de bu kardeşliğin güçlenmesidir. Korkuların ve
acıların bittiği, karşılıklı güven ve
kardeşlik temelinde bir Türkiye. Türkiyede terörün bitmesiyle
kardeşliğimiz, birliğimiz, ekonomimiz, içeride ve
dışarıda siyasal gücümüz zayıflar mı, yoksa
perçinlenip güçlenir mi? Meseleye eğer buradan bakabilsek emin olun
doğru yolu bulabileceğiz.
Her seferinde ve her ortamda gereksiz ve mesnetsiz
ithamlarla da maalesef karşı karşıya kalıyoruz. Çözüme
karşı olanlar âdeta korku cumhuriyeti yaratarak milleti aldatma yoluna
dahi gidebiliyorlar. Sadece ve sadece Türkiye bölünecek. iddialarıyla
çözümden ve mantıksal bakış açısından uzak bir
algı yaratılmaya çalışılıyor. Bu
ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı
yaklaşım sadece milletimize zarar veriyor. İşte bunun
içindir ki, yarınların büyük ve güçlü Türkiyesinin ve onun müreffeh
vatandaşlarının önündeki son ve en önemli engel işte bu
konuştuğumuz sorundur. Bu sorunun, neden olduğu tüm
olumsuzlukların bilinciyle, milletimizin mutluluğu, huzur ve
refahı için Türkiyenin bütünlüğü ve üniter yapısı
çerçevesinde kalıcı bir şekilde kökünden çözülmesinden
yanayız.
Tek bir amacımız var: Şanlı ay
yıldızlı bayrağımızın gölgesinde bir bütün
olarak kardeşçe yaşamak. Onun için, biz, burada, bu yüce Mecliste
grubu bulunan veya bulunmayan tüm siyasi partilerden, sivil toplum
kuruluşlarından, milletimizden, bu süreçte herkesten ama herkesten,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesten ciddi manada katkı
ve destek bekliyoruz ve her geçen gün de sevinerek bu desteğin, bu
katkının arttığını görüyoruz.
Biz, çözümü
önemsiyoruz ve sizlerle birlikte Türkiye'nin bu tarihî fırsatı
kaçırmamasını temenni ediyoruz. Biz umutluyuz. Bu umudu
boşa çıkarmamak, bu tarihî fırsatı heba etmemek istiyoruz
çünkü bu fırsatı heba edenler tarih ve millet
karşısında bunun hesabını verirler, bunun vebaline de
katlanırlar.
OKTAY ÖZTÜRK
(Erzurum) Siz de vereceksiniz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bulunduğumuz bu güzel
topraklarda, dünyanın en güzel coğrafyası olan Anadoluda
çatışmanın ve felaketlerin olmadığı,
anaların çığlıklarının son bulduğu,
evlatların genç yaşta toprak olmadığı bir ülke
hayaliyle yaşıyoruz.
Değerli
kardeşlerim, hiç şüphesiz, hep birlikte bu ülkenin birliği ve
dirliği için çalışıyoruz. Bu ülkenin güçlü olması için
bütün siyasi partiler -ben
düşünüyorum- o şekilde hareket ediyor, o şekilde hareket etmek
durumundayız. Hiçbirimizin ülkemiz aleyhine, milletimiz aleyhine
girişilebilecek bir olayın yanında olacağını
tahmin dahi etmem, edemem. Dolayısıyla, bu sorumluluk, bu misyon, bu
sürecin nihai bir şekilde sona ermesi anlamında hepimizin katkı
vermesi lazım.
Değerli
arkadaşlar, bakın, yöntem değişti artık. Salt askerî
yöntemlerle, salt birtakım operasyonlarla eğer bu işler
çözülmüş olsaydı, ölmeyle, öldürmeyle, ölümlerle salt bu işler
çözülmüş olsaydı
ALİM
IŞIK (Kütahya) Askeri PKKnın önüne attınız. Bu da size
namus borcu olarak yeter.
AHMET AYDIN (Devamla) -
1990lı yıllarda biz
bunu çözerdik. 1990lı yıllarda, yılda 4 bin, 5 bine yakın
insanımızı kaybettik.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Asker diz çöktü, siz meyvesini yediniz.
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer bu şekilde bu
iş çözülmüş olsaydı o zaman çözülürdü ama şu anda yirmi aya
yakındır, iki yıla yakındır eğer bir şiddet
yoksa, eğer ölümler gelmiyorsa, şehit haberi almıyorsak
ALİM
IŞIK (Kütahya) PKKnin haraç aldığını bilmiyor
musunuz? Yol kestiğini
AHMET AYDIN (Devamla) -
değerli kardeşlerim, bu
hepimizi mutlu eder, hepimiz bunu arzu eder. Bir tek insanın hayatı
dahi bütün siyasetlerin üstündedir. Siyaseti de bir tarafa bırakalım,
bu mesele, öyle siyasi, ideolojik bakışla yargılanabilecek bir
mesele değil. Bu bir milliyetçiliktir, asıl milliyetçilik budur. (MHP
sıralarından gürültüler)
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Milliyetçiliği ağzına alma.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milliyetçiliği reddedenin milliyetçiliği olur mu?
AHMET AYDIN (Devamla) - Asıl milliyetçilik, millete
hizmet etmekle olur, bir ve beraber olmakla olur.
Onun için,
kardeşlerim, artık, baldıran
(MHP sıralarından
gürültüler)
Bakın, bu
sorunu çözmek adına kararlı ve güçlü bir irade ortaya koyan bir
Hükûmet ve onun lideri var. Baldıran zehri içmeye hazır, güçlü ve
kararlı bir lideri var ve Acılara son. diyen bir milletle bizim
bunu başaracağımıza da inancımız tamdır.
İyi
niyetlerle, temiz duygularla, sevgiyle baş koyduğumuz bu yolda emek
veren herkese teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Komisyonumuza, Sayın Başbakan
Yardımcımız başta olmak üzere tüm milletvekillerine bu
tarihî süreçte vermiş olduğu katkılardan dolayı da bir kez
daha teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Aydın
FARUK BAL (Konya)
Keşke katkı vermeseymiş(!)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Alkışlayın, alkışlayın, bu millet
seyrediyor bu alkışları haberiniz olsun. Yarın seçim
bölgenizde soracaklar hesabını, bu alkışların
hesabını soracaklar size, hesap vereceksiniz.
BAŞKAN - Grup adına konuşma
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
Sayın
milletvekilleri, lütfen, Sayın Türkkan
(MHP sıralarından
gürültüler)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, önemli bir görüşme yapıyoruz,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve TBMM televizyonunun
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili söz
istedi, konuşuyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Bakanı kürsüye
çağırmışsınız.
BAŞKAN Ben
kimseyi çağırmadım Sayın Bakanım,
çağırmadım kimseyi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Bakanım, bir dakika, geçmeyin, bir dakika.
BAŞKAN -
Hayır, yok, çağırmadım daha
Buyurun Sayın
Altay
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Heyecanlanma Sayın Bakan. İhanete daha vakit çok. Bu
vatana ihanet ediyorsunuz!
BAŞKAN
Susar mısınız lütfen.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Sinop Milletvekili Engin Altay'ın,
629 sıra sayılı Kanun Tasarısının
görüşmeleri sırasında Meclis TVnin yayınlarına saat
19.00dan sonra devam etmesi hususunda Meclis
Başkanlığının talepte bulunması gerektiğine
ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şimdi, on dakika önce, Meclis Televizyonu yayını
kesildi ama protokole göre, Başkanlığın talep etmesi
hâlinde, Meclis Televizyonunda bu görüşmelerin yayınlanması
mümkündür. Uygun görürseniz, böyle bir talepte bulunmanızı talep
ediyorum. Bu görüşmeler milletten gizli yapılmamalıdır. Bu
konuyla ilgili, bu sorunla ilgili bütün siyasi partilerimizin
anlayışının -zaten milletten saklamadık- bilinmesinde
fayda var diye düşünüyorum.
Arz ederim.
BAŞKAN
İletirim, teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN Hükûmet
adına Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay
söz istedi.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önemli bir
yasayı görüşüyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bu yasa değil ki, ihanetin belgesi bu, ihanetin belgesi; yasa
başka bir şey.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Burada görüşülen yasa
üzerinde değerli fikirleriyle katkı veren, eleştiren
arkadaşlara teşekkür ediyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teslimiyet belgesi bu, teslimiyet belgesi; tasarı
falan değil.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Gerçekten, Parlamentomuzun
zenginliğidir bu. Bunu Komisyonda da söylemiştim, Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosunda artık her şeyin bütün detayıyla,
açıklığıyla, ülkemizin bütün sorunlarının hiçbir
korku, endişe olmadan, hiçbir tabu olmadan konuşuluyor olması
bile büyük bir kazanımımızdır ve bugün böyle bir konuyu
açıklıkla konuşuyoruz. Onun için de bütün milletvekillerimizin
düşüncelerini en açık şekilde söylemesi bizim için de memnuniyet
vericidir. İnşallah, ülkemiz için, milletimiz için hayırlı
olmasını diliyorum.
Bildiğiniz
gibi, uzun süredir böyle bir yasa üzerinde
çalıştığımızı ifade etmiştik, akil
insanlar raporunda da yer almıştı bir çerçeve yasa
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hain insanlar, akil değil.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
ve Meclis Komisyonumuzun da bu
konuda kurulan Komisyonun da bu konuda ifadesi vardı ve biz de işte,
26 Haziran Perşembe günü Meclise tasarı olarak bu yasayı sevk
etmiş olduk, 4 Temmuz Cuma günü de İçişleri Komisyonunda
tamamlanmış oldu.
Burada Grup
Başkan Vekilimiz rica etti, kısa konuşayım diye, benim
aslında yirmi dakikalık bir konuşma hakkım var ama programa
yetişmesi için, iftardan önce bitmesi için çok kısa bir açıklama
yapacağım ve kısa keseceğim. Zaten Değerli
Kardeşim Ahmet Aydın grubumuz adına önemli hususlar ifade
etmiş oldu.
Önce şunu
ifade edeyim: Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, biz bu konuda
ta partimizin kuruluşundan beri farklı düşünüyoruz. Yani her
partinin farklı bakışları vardır, biz AK PARTİ
olarak partimizi kurarken bu konularda farklı yollar izleyeceğimizi,
ülkemizin her sorununa alışılagelmişlerin
dışında çözümler arayacağımızı ifade
etmiştik. Yani baştan sona bir paradigma değişikliği
yaptık ve bu on iki yıldır bunu herkes zaten görüyor. Yani bu
getirdiklerimiz yeni şeyler değil, bizim şu on iki
yıllık icraatımızın bir devamı. Doğrusu,
mümkün olabildiğince Türkiye'nin her bölgesinin, her kesiminin
sorunlarını kucaklayan politikaları hayata geçirmeye
çalıştık ve Türkiye'yi sivilleştirmek, normalleştirmek
suretiyle, sivil siyasetin önünü ne kadar açarsak o kadar etkili olur diye
düşündük ve doğrusu dokunulmayan konulara dokunduk ve pek çok kronik
sorunları da bu şekilde çözdük. İşte, bu da onlardan
birisi.
İster Kürt
sorunu deyin ister terör sorunu deyin, aklınıza ne gelirse, ama biz
bu soruna da alışılmış, sadece güvenlikçi yöntemlerle
değil, çok farklı bakışları getirerek, hem toplumsal
hem insani bakışları getirerek çözümler bulacağımızı
söyledik ve hamdolsun sabırla bu konu üzerinde çalışıyoruz.
Burada özellikle
şunu ifade etmek istiyorum: Çözüm süreci önceki
çalışmalarımızın bir devamı ve bugün çözüm süreci
bir olgunlaşma safhasındadır. Biz Hükûmet olarak buna
inanıyoruz ve artık bir sona doğru gittiğimize
inanıyoruz bu sorunların çözümünde. Bundan sonraki başlıca
hedefimiz örgüt mensuplarının silahlarını
bırakması, devletin de bu insanların evlerine, normal hayata
dönmeleri için gerekli çalışmaları yapmasıdır. Esasen
çözüm sürecinin ana hedefi de zaten budur.
Biz, doğrusu
-bunu samimiyetle söylüyorum, Komisyonda da söyledim- her şeyi
söyleyebiliriz, her şeyi tartışabiliriz, ama bu sürecin, bu
konunun partiler üstü bir konu olduğunu, hepimizin bu konuda
yardımlaşmamız gerektiğini, burada bir defa daha ifade etmek
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, çözüm süreciyle ilgili şunu ifade edeyim büyük bir
memnuniyetle: Son iki yıl içinde, hamdolsun, hem can kayıpları
olmamış ve bölgeye huzur gelmiş hem de bölgedeki ekonomik hayat
canlanmıştır. İnsanlarımızın on
yıllardır özlemini çektiği normalleşme görüntüleri ortaya
çıkmıştır. Nitekim, ilk defa anneler dağdaki
çocuklarının geri dönmesi için seslerini yükseltebilmektedir.
Terörle, şiddetle varılacak bir yer olmadığı
açıkça görülmüştür. Bütün çabamız, bu huzur ve normalleşme
ortamını kalıcı hâle getirmektir ve bu, daha fazla
barış, kardeşlik, insan hakları ve demokrasi için çaba
demektir.
Biz zaten bugüne
kadar, demokratikleşme anlamında, bütün bölgelerimizde, her kesimde
yaşayan vatandaşlarımızın hak ve hukukunu gözetme
olarak, demokratikleşme adımları olarak çok mesafeler
aldık, sessiz devrim diye niteliyoruz onları. O konuda bütün
vatandaşlarımızın devlete güvenini sağlamak için büyük
çaba sarf ettik. Doğrusu, eskiden yanlışlar
yapılmıştı ve devlete güven pek çok kesimde
sarsılmıştı. Ha, şimdi bunu biz artık daha nihai
bir safhaya getirmiş olduk.
Önce şunu
ifade edeyim: Bu çerçeve yasa, çözüm süreciyle ilgili Parlamentoya gelmiş
ilk yasadır, önemi budur ve bu bir çerçeve yasadır. Bu soyut bir
yasadır, bu somutluklar taşımıyor. Sadece çözüm sürecinin
yasal olarak ismini koyuyor ve Parlamentoyu devreye sokuyoruz ve bu çözüm
süreci yasasının, bu şemsiye yasanın altında Hükûmete
pek çok görevler veriliyor. O görevleri Hükûmet yapacak, kurumları
görevlendirecek, kişileri görevlendirecek ve yeni yasal
hazırlıklar belki gerekecek, o yasalar yine buraya gelecek.
Ve burada
getirdiğimiz önemli bir husus şudur: Şeffaflığı
çok önemli görüyoruz. İnşallah, çözüm süreciyle ilgili -şunu
burada açıkça söylüyorum- hem Parlamentonun hem de bütün milletimizin
gelişmelerden haberdar edilmesi sürece katkıyı
kolaylaştırmaktadır ve milletimizin desteğini
artırmaktadır. Samimiyetle ne yaptığınızı
millete anlattığınızda millet size daha fazla destek veriyor.
Biz de bundan sonra daha fazla bilgilendirme yolunda çaba sarf edeceğiz.
Şunu ifade
edeyim: Burada, şu anda üzerinde
çalıştığımız husus, bu yasadan sonra, somut bir
yol haritasıdır. Yol haritası hem somutluk taşıyor hem
de zamanlı. Bunun üzerinde çalışıyoruz, buna göre bir eylem
planı ortaya çıkacak ve belki orada yeni yasalar gerekecek. O
çalışmalar da yine Meclis huzuruna getirilecek.
Ama ben sizlere,
bu vakitte, mübarek vakitte şunu ifade edeyim: Kendimin de Hükûmet olarak
da bizim umudumuz fazla. Süreç olgunlaşıyor. İnşallah,
ülkemizin birliği, bütünlüğü için, huzur içinde bütün vatandaşlarımızın
bu güzel ülkede yaşaması için bir çalışma yapıyoruz.
Yaptığımız sadece budur. Ülkemizin birliğine,
bütünlüğüne leke getirecek, zedeleyecek hiçbir çalışmanın
içinde olmayız. Aksine, AK PARTİ bu ülkenin birliğinin,
bütünlüğünün çimentosudur. Bunu hep söylüyorum. Ülkemizin her kesiminde
biz varız ve bu ülkenin bütünlüğü bizim en önemli hedefimizdir. Bu
çalışmalar yapılmazsa o tür sorunlar olur. Bunları öyle
görelim.
Burada bir son
hususa değinerek bitiriyorum. Yani buradaki görevler vesaire, yasanın
içinde; bunlar Hükûmete verilmiş görevlerdir, yetkilerdir ve Hükûmet
görevlendirmeler yapacaktır. Burada bir konuya değiniyor
arkadaşlarımız: Yani özellikle 4/byle ilgili Burada bir
sorumsuzluk getiriliyor. deniliyor. Ona özellikle değinmek isterim.
Değerli
arkadaşlar, önce şunu söyleyeyim: Değerli milletvekillerimiz,
biz bu konuda, bu yasayı madde madde düzenlerken hem Adalet
Bakanlığından arkadaşlarımızın hem bizzat
Adalet Komisyonu, Anayasa Komisyonu Başkanlarımızın
görüşlerini aldık. Hukukçuların öngördüğü bir metindir ve
onlar bize bunun diğer yasalarda ve diğer ülkelerde de bu
şekilde uygulanır olduğunu ifade ettiler ve burada, asla,
bunların suç işlemesini teşvik anlamında falan bir şey
değil bu, görevlerini yerine getirmelerinden dolayı bunların bir
tehdit altında olmaması.
Değerli
milletvekillerimiz, bunların daha önce örneklerini gördünüz. Başbakan
MİT Müsteşarına talimat veriyor, Git, örgüt mensuplarıyla
şu görüşmeleri yap. diyor. O görüşmelerden sonra bir savcı
o MİT Müsteşarını sorguya çağırıyor Sen suç
işledin. diye.
FARUK BAL (Konya)
Savcı doğrusunu yapıyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Tabii, bürokratları bu
şekilde çalıştıramazsınız
Ve bu her ülkede
geçerli. Ve ayrıca şunu da özellikle ifade ediyorum, bakın, Anayasamızın
137nci maddesi: Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine
getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Ayrıca, Türk
Ceza Kanununun 24üncü maddesi de aynı paraleldedir. Bunlar bizim üst mevzuatımızdır,
bunlar bağlayıcıdır. Buraya tekrar bunları
koymamıza gerek yok. Yoksa hiç kimse konusu suç teşkil eden emir
veremez, o emri alan da asla yerine getirmez. Sadece bu yasadaki -bu
yasanın 2nci maddesidir bunlar- bu yasadan doğan, verilen görevleri
sırf bu görevi yerine getiriyor diye kişiler suçlanamaz
anlamında onları güvence altına almaktır, amacı budur.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Suç teşkil etmese zaten gerek yok.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla) Tekrar, olan ve olacak
katkılarınız için çok teşekkür ediyorum, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi şahsı adına
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, kısaca bir konuyu
Sayın Bakan
dedi ki: İşte, efendim, MİT Müsteşarı, MİT
mensupları gidiyor, görüşüyor, sonra soruşturma
açılıyor, bunun için getirdik. Sayın Başkan, bu konuda
MİT Yasası değişmedi mi ya?
Değerli
milletvekilleri, MİT Yasası bunun için değiştirilmedi mi?
ZİVER
ÖZDEMİR (Batman) Örnek verdi sana, örnek.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sadece MİT mi görüşecek?
OKTAY VURAL
(İzmir) Şimdi aynı şeyi getirip bunun için
kullanıyoruz ya! Yani ne yaptığını bilmeyen bir
Hükûmet, neyi ne için getirdiği belli değil ya!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
Şahsı
adına ilk konuşmacı Mustafa Sezgin Tanrıkulu, İstanbul
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1/941 sayılı Yasayla ilgili olarak şahsım
adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, gerçekten de önemli bir mevzuyu, önemli bir konuyu,
Türkiyenin tarihsel bagajını ve bugüne geldiği durumu bir yasa
çerçevesinde konuşmak üzere bugün toplanmış bulunmaktayız.
Önemli bir gün, önemli bir yasa tasarısı. Umuyorum ki bu yasa
tasarısı Türkiyede Türkiyenin Kürt meselesinin kalıcı bir
toplumsal barışla sonuçlanmasına neden olur. Bu temenniyle
konuşmalarıma başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyenin Kürt meselesi son otuz yılın meselesi
değil, son yüzyılın meselesidir. Ama son otuz yıl
çatışmayla, ölümle, birçok insan hakları travmasıyla
geçmiş bulunmaktadır ve bugün de bu meseleye zemin olabilecek bir
yasa tasarısını burada konuşuyoruz. Eksiği var, yanlışı
var ve zamanlaması konusunda bizim itirazlarımız var ama her
şeye rağmen bu yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde
konuşuluyor olması bizce önemli ve değerli. Niye önemli ve
değerli? Çünkü Türkiyede son yirmi aydır
yurttaşlarımız ölmüyor, bir çatışma olmuyor ve hiçbir
cenaze Türkiyenin hiçbir yerine gitmiyor. Bu bakımdan, Türkiyenin bugün
geldiği nokta önemli ve değerlidir ve biz her şeyden önce, bu
yasadan bağımsız olarak bu durumu, hiç kimsenin ölmediği bu
ortamı korumakla, hiç kimsenin yaşamını yitirmediği bu
ortamı korumakla mükellefiz. Ve iki yıldan bu yana bizim ısrarla
tarif ettiğimiz yer
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Susar
mısın ya! Susar mısın!
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sana söylemiyorum ya.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) İki yıldan bu yana ısrarla
tarif ettiğimiz yer de burasıdır. Ama iki yıldan sonra
-Türkiye Büyük Millet Meclisinin- bizim tarif ettiğimiz noktaya
gelmiş olmanız da önemlidir.
Değerli
arkadaşlar, bakın, Türkiyenin bu meselesinin adı terör meselesi
değil.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen yarattığın sorundan
dolayı özür dile.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Terör, çatışma, silahlı
şiddet Türkiyenin Kürt meselesinin sonucudur, bundan sonra ortaya
çıkmıştır. Bize düşen görev, tam da bu dönemde, bir
daha bunların olmayacağı bir ortamı Türkiyeye
sağlamaktır. O nedenle ısrarla söyledik, bu meselenin
konuşulacağı yer Meclistir ve Mecliste mümkün olan büyük bir
mutabakatla bu sorun çözülmelidir.
Şimdi, bu
yasa tasarısıyla önümüze geldiniz. Evet, bu yasa tasarısı
eksik. Bu yasa tasarısı bir şey tarif etmiyor. Bu yasa
tasarısı zaten Hükûmetin görevi olan işleri bir yasaya
almış, içinde başka bir şey yok. Bir takvim
dayatmasıyla karşı karşıya kaldınız ve bunu
bugün getirdiniz. Takvim dayatması ne? Bir taraftan görüşme var, o
takvim dayatması; diğer taraftan da Cumhurbaşkanı seçimleri
var, o takvim dayatması. Bunu getirdiniz.
Biz her şeye
rağmen, bakın, her şeye rağmen kendi üzerimizdeki
algıyı başka bir tarafa itmemek nedeniyle Komisyon
görüşmelerinde ve öncesinde Evet, biz bu yasa tasarısına
karşı çıkmayacağız, eksiklerini söyleyeceğiz,
yanlışlarını söyleyeceğiz ama çıkması için
de gerekli gayreti göstereceğiz. dedik, bugün o gayret içerisindeyiz.
Bakın, iki yıldır bu Meclis çatısı altında,
değerli arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, hangi yasa
tasarısını buraya getirdik ve siz hangisini ret dediniz? Bir
hafızanızı yoklayın lütfen. Bakın, biraz sonra tümünü
okuyacağım ve burada AKP Grubu tarafından hepsi reddedildi.
Bunlar bu sürecin moral adımlarıydı ama anlamadınız,
anlatamadık sizlere, maalesef anlatamadık ve burada ezbere ret
dediniz. Neydi bunlar mesela? Diyarbakır Cezaevi. Neydi mesela? Nevroz.
Neydi mesela? Halepçe. Neydi mesela? Dersim arşivleri. Bütün bunları
biz buraya getirdik.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Cumhuriyet Halk Partisine anlatacaksın onları.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neydi mesela? Yüzde 10 seçim barajı.
Neydi mesela? Hazine yardımı. Neydi mesela? Siyasi partilerin
demokratik yapılanması. Bütün bunları bu yasa
tasarısıyla buraya getirdik, görüşülmesini istedik ama
hayır dediniz. Ama ne olacak? Bu yasa tasarısından sonra,
Sayın Bakanın tarif ettiği şekilde bunlar önümüze gelecek.
Peki, yirmi aydır neden bunlar yapılmadı? Hangi engel
vardı? Ana muhalefet partisi bunu getirmişti buraya. Diyarbakır
Cezaevinin müze olması Kültür Bakanlığının bir idari
işlemiyle olur ama biz biliyoruz ki Diyarbakır Cezaevi bu sorunun
başlaması noktasında, silahlı çatışmaya
dönüşmesi noktasında bir travma nedenidir. Keşke geçtiğimiz
yıl bizim getirdiğimiz yasaya evet deseydiniz, geçmişle bir
hesaplaşma, yüzleşme meselesini burada beraber halletseydik; bu
Meclis o yasa kapsamında Diyarbakır Cezaevinde, Mamak Cezaevinde,
Metris Cezaevinde 12 Eylülden sonra işkence gören herkesten özür
dilemiş olsaydı. Niye yok dediniz değerli arkadaşlar? Ama
bakın size söylüyorum: Gelecek, Nevroz, evet, idari bir kararla bayram
olabilir, oldu zaten ama bunu bu yüce Meclisin kararıyla bayram ilan
etseydik ne olacaktı yirmi aylık süre içerisinde? Bu süreci güvence
altına almayacak mıydık, moral adım olmayacak
mıydı değerli arkadaşlar?
16 Kasım 2013
tarihli tutanaklara bir bakın değerli arkadaşlar. Hasta
tutuklularla ilgili bizim orada teklifimiz var, bizzat ben konuştum
hepinize hitaben. Şimdi neyi konuşuyorsunuz görüştüğünüz
yerlerde? Bunu konuşuyorsunuz ama 16 Kasım 2013te burada yasa
teklifi getirdik, Gelin, arkadaşlar, bakın, bir süreç
başlamış iyi veya kötü. Bu sürecin adımları var.
İçeride insanlar ölüyor, Metriste de ölüyor, Sincanda da ölüyor, Diyarbakırda
da ölüyor. Gelin, bunları güvence altına alalım, idarenin
takdirine bırakmayalım. dedik. Burada yasa teklifi getirdik,
Gündeme alınsın. dedik ama sizler hiç bilmeden el
kaldırdınız, hayır dediniz. Bu gündeme gelmeyecek mi
şimdi? Gündeme gelecek.
Şunu
söylemeye çalışıyorum değerli arkadaşlar: Bakın,
bir programınız yok. Bir takvim dayatmasıyla karşı
karşıya kaldığınız zaman bu tür yasalarla
karşımıza geliyorsunuz, takvim dayatmasıyla değerli
arkadaşlar.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sizin programınıza uymaz da, bizim
programımız var.
MUSTAFA SEZGİN
TANRIKULU (Devamla) Bunu yapmayın. Türkiye'nin bu Kürt meselesi takvim
dayatmasıyla olmaz, zihniyetle olur. O da bu meselenin adını
koymakla olur. Bu meselenin adını doğru koyacaksınız.
Bununla olur, cesaretle. Hayır, neden çekiniyorsunuz, bu kadar büyük
çoğunluğunuz var, neden adını koymuyorsunuz, adından
başlamıyorsunuz? Hangi korkunuz var? Hâlen daha adını koyma
konusunda tereddüt gösteren bir iktidar var, adını koyma konusunda.
Tamam, sizin çoğunluğunuz var, bizim yok, siz koyun, muhalefet
etsinler size, madem bu kadar gerçekten içtenlikli bir biçimde bu sorunu çözmek
istiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi ve sosyal demokratlar
bütün dünyada çatışmayı çözen taraf olmuşlardır bu tür
meselelerde.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Keşke burada da olsa sosyal demokratlar.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, biz,
bakın, hafızanızı yoklayın değerli
arkadaşlar, 6 Haziran 2012 tarihi, Mayıs 2012 tarihine bakın,
ortalama 100 kişi ölüyordu, 100 kişi. Başbakan elinde iple dolaşıyordu,
Kürtlere Zerdüşt diyordu, Kürtlere hain diyordu ve iple
dolaşıyordu.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Kürtlere demiyordu.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Tam da o koşullarda biz 6 Haziranda
Başbakana gittik, tam da bu nedenle çözümün yeri Meclis olsun diye. O gün
bize AKP Genel Merkezini tarif edenler bugün Meclise iki yıl sonra
geldiler. Bugün de söylüyoruz, bu yasa teklifiniz eksik, bu yasa teklifinizde
yanlışlar var, gelin beraber daha doğrusunu daha ileriye
taşıyalım. Bu sorunu tarif eden, Mecliste mekanizma kuran
eş zamanlı çalışacak ve toplumsal mutabakatı herkese
yayacak başka mekanizma üreterek burada çalışalım,
çalışmaya çalışalım. Gelmeyenleri ikna etmeye çalışalım.
Bakın sokağı teşvik edenlere buradan cevap verelim.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Sen imzadan çekindin, imza atamadın.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Evet, 35 bin yurttaşımız
yaşamını yitirdi, bunların 7 bin kişisi kamu görevlisi,
21 bini örgüt üyesi, 35 bin kayıtlara geçen rakam. 3 milyona yakın
insanımız göç etti, binlerce faili meçhul cinayet var, bu
ağır travmayı burada konuşuyoruz. Bu nedenle bu sorunun
özüne, bu sorunun ruhuna uygun bir çaba içerisinde olmalıyız.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sen imzana sahip çıkamadın, imzana!
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (Devamla) Biz her şeye rağmen, yasanın
4üncü maddesindeki eksiklik dışında, yanlışlık
dışında bu yasanın geçmesi konusunda irademizi ortaya
koyuyoruz. Çözüm konusunda, barış konusunda adaletle, özgürlükle,
eşitlikle, demokrasiyle Kürt meselesinin çözümü konusunda biz varız,
hodri meydan.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Sayın Mehmet Naci Bostancı,
Amasya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET NACİ
BOSTANCI (Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir yasa
tasarısı inşallah burada müzakere edilecek ve
hayırlısıyla geçecek. Çözüm süreci bakımından da bir
milat. Zamanlamasını manidar bulanlar var,
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olarak halka mesaj
verme şeklinde değerlendirenler var. Esasen, çözüm süreci çok daha
önce başladı, bu Cumhurbaşkanlığı seçimleri
gündemde yoktu -2009u hatırlayın- ama
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir mesajı olsa
bile bunu demokratik teori içerisinde makul görmek gerekir. Amaç zaten
halkın desteklediği kararları sahaya çıkarmak, pratiğe
taşımak değil midir? Demek ki çözüm sürecine ilişkin bu
yasa tasarısının anlamı da halk tarafından destek
görecektir, destek göreceğini ifade eden bir yaklaşımın o
eleştirinin arkasında olduğunu belirtmek için söylüyorum.
Mesele şu: Türkiye, bu Kürt meselesi
dolayısıyla toplumsal ve politik kriz yaşıyor. Bu kriz
sadece PKKyla başlamadı, bu işin geçmişi de var, 1984ten
sonra daha farklı bir evreye yöneldi. Gerçekten de bu ülkenin
insanları büyük bedeller ödediler. Kaybedilen bütün canları, ödenen
bütün bedelleri, sonuçta geniş bir ufukla
baktığımızda, bu ülkenin maliyetleri olarak görmek gerekir.
Eğer derdimiz bu ülkenin içindeki insanları, gerçek insanları,
doğuda, batıda yaşayanları bir araya getirmekse
onların acılarını hesaba katmaksızın,
onların kayıplarını hesaba katmaksızın,
onların çektikleri dertleri ve ızdırapları hesaba
katmaksızın bunu sağlayamayız.
Bu kürsüden kollarımızı uzatarak bütün
Türkiyeyi kucaklayamayız ama bu kürsüden konuşma yaparken
sözlerimizle bu ülkenin farklı yerlerinde yaşayan insanları
kucaklayabiliriz. Diyarbakırda yaşayan, Hakkâride yaşayan,
İzmirde, İstanbulda yaşayan insanlar da eğer burada ifade
edilen sözler içinde kendi hikâyelerini bulurlarsa, kendi
acılarını bulurlarsa, geleceğe ilişkin birlik
ümitlerini bulurlarsa işte o zaman manevi olarak da kollarımızla
bütün bu insanları kucaklamış oluruz, millî birliği de
ancak bunun üzerine kurabiliriz.
Değerli arkadaşlar, demokrasi güzel şey
hakikaten. İnsanlar görüyorsunuz- geliyorlar, korkularından
bahsediyorlar, kaygılarından bahsediyorlar, endişelerinden ve
umutlarından bahsediyorlar. Bütün bunlar birer veridir. Eğer birileri
kendilerini güvensiz görüyorsa yaşanan
süreç dolayısıyla, bu bir veridir. İktidar olan
akıl, bunları da hesap ederek yoluna devam eder. O yüzden burada
söylenen her bir söz değerlidir, önemlidir. Problemi çözme konusunda bir
karşılığı vardır. MHPnin de HDPnin de CHPnin
de söylediklerini biz elbette dikkate alarak yolumuza devam edeceğiz ama
dikkate almak, denileni aynen yapmak anlamına gelmez. Dikkate almak demek,
toplumdaki bu konuya ilişkin, çözüme ilişkin, duyarlılıklarının
neler olduğunu hesap eden ve mümkünü gerçekleştiren bir
yaklaşımdır. Bismarkın o lafını bilirsiniz: Siyaset mümkünün sanatıdır.
Toplumsal ve politik krizleri öyle herkesi bir anda
aynı çizgiye getirerek, saf tutturarak
çözemezsiniz. Ara dönemler yaşanır, kafa
karışıklıkları olur, güvensizlikler olur,
alacakaranlığın getirdiği problemler olur ama güçlü ve
cesur bir irade, bütün bunlara rağmen, bütün bunları aşarak bu
ülkenin birliğini ve dirliğini sağlayabilir. Birtakım problemlerin
yaşanması, süreç içerisinde kimi eleştirilecek konuların
ortaya çıkması, çözüm iradesinin sonuca varamayacağı, bu
işin tamamlanamayacağı anlamına gelmez. Hiç kimse bu tür
problemleri tereyağından kıl çeker gibi çözemez. Gerçek
insanlardan bahsediyoruz, yaralı insanlardan bahsediyoruz. Birtakım
repliklerin, birtakım sözlerin kendilerine hitap etmediği,
karşılık bulmadığı insanlardan bahsediyoruz.
Mesela Et ile tırnak gibiyiz. diyoruz, değil mi? Çok
kullanılan sözlerden birisi ama bazı insanlar ne anlıyor biliyor
musunuz? Evet, ben tırnak gibiyim ama travma yemiş,
kanamış ve artık parmaktan düşen bir tırnak gibiyim.
diyor. Böyle hissettiğini anlayacaksın. Eğer birileri böyle
hissediyorsa et ile tırnak sözü o
insana batıyorsa, niçin
battığını anlayacaksın. Bunu anlamadan, yeniden
o tırnağı yerli yerine oturtmadan, o kanamayı durdurmadan
et ile tırnak sözünün ne kadar işe yaramayan, aslında
aynı zamanda provoke eden bir söz olduğunu hatırlayarak
davranacaksın; bunları halletmeden birliği
sağlayamazsın. Biz, evet, kardeşliği kurmak istiyoruz, bu
coğrafyada hep beraber bir geleceği inşa etmek istiyoruz. Mesele
sadece Türkiyenin barışı da değil.
Yaşadığımız coğrafyayı görüyorsunuz. Bu
coğrafyada sayısız kimlik var, sayısız inanç var.
Amin Maaloufun
Ölümcül Kimliklerini okuyanlar bilirler. Lübnanın dağlarında
küçük bir köyde 13üncü yüzyıla dayanan ailesinden bahseder. Biz
Hristiyandık. Osmanlı sayesinde Hristiyan olarak kalabildik.
Eğer aynı dönemde, mesela İspanyada olsaydık bu mümkün
olmazdı. der. Isabel ve Ferdinandı hatırlayacak olursanız,
o dönemin uygulamalarını, evet, mümkün olmazdı.
Kastım
şu: Her kovukta, her köşede, her yerde kimliklerin, inançların
harman olduğu bir coğrafyada, siz belli bir kimliğin, özellikle
19uncu yüzyılda inşa edilmiş şekliyle belli bir
kimliğin ısrarı üzerinden birlik sağlayamazsınız,
19uncu yüzyıl ulus devlet mantığıyla birlik
sağlayamazsınız. 19uncu yüzyıl ulus devlet
mantığı -Claude Levi-Strauss vardır, Fransız
antropolog- yutma ve kusma esasına dayanır; yutma
asimilasyondur, kusma da nüfus
mübadelesidir. Bütün ulus devletler, bu iddiada olanlar hem kendilerinin hedef
kitlesi olan milletleri dönüştürmek için hem de diğerlerini
dönüştürmek için yutma ve kusmayı yapmaya çalıştılar
ama olmadı. 20nci yüzyıl ulus devletlere şunu gösterdi: Hem
demokrasi, insan hakları hem de ulus devlet nasıl olacak? Kendini
farklı hissedenleri, sen, bu ulus devletin birer vatandaşı
olarak o aidiyet duygusunu ne üzerine kuracaksın? Hem demokrasi hem insan
hakları hem kendilerini ifade etme hem özgürlükler hem de
homojenleştirme devlet marifetiyle, bu ikisi bir arada olmaz. O zaman
vatandaşla barışacaksın, gerçek insanlarla
barışacaksın, onlar kendilerini nasıl
tanımlıyorsa, nasıl düşünüyorsa öylece siyasete ve müzakerelere
katılabilecekler, konuşabilecekler, örgütlenebilecekler. Senin
tanımladığın biçiminde olmayacaklar, onlar da seni
tanımlamayacaklar. Demokrasinin ve özgürlüklerin bize öğrettiği
bu. Biz de şimdi, çözüm süreci marifetiyle böyle bir Türkiyeyi inşa
etmeye çalışıyoruz.
Birilerinin korku
ve kaygı içinde olmasını anlayabiliyorum. Geçmiş, herkes
için çok yaralı. Biraz önce rakamlardan bahsetti Sayın
Tanrıkulu. 23 bin PKKlı öldürülmüş arkadaşlar; 8.300 kamu
görevlisi hayatını kaybetmiş, şehit olmuş; 5.600 sivil
vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Bu yöntemle
devam edersek bunları katladığınızı düşünün.
Kanın olduğu yerde barış olmaz. Önümüzde de iki yol var,
başka yol yok; ya barışacaksın ya dövüşeceksin.
Dövüşmek çözüm değil, o zaman barışacaksın.
Akıllı olan insan kendi toplumuyla dövüşmez, kendi toplumunu
anlamaya çalışır, ona nüfuz edecek bir dil geliştirmeye
çalışır. Bunun için de bir toplumsal ve politik iklim inşa
etmek gerekir. Akıl sınırlıdır ama
akılsızlığın sınırı yoktur,
çılgınlığın sınırı yoktur. Bazen hamasi
nutuklar da önemlidir ama bazen hamasi nutuklar izolasyonun ve belli bir kimlik
hapishanesinin içinde gelişir. İnsanlarla ilişki kurdukça,
başka yerlerde de mukabil hamasi nutukları öğrendikçe insan daha
normalleşir. Bir laf vardır: İnsan biyolojik ilişkiyle,
insanlık da toplumsal ilişkiyle kurulur. Başkalarını
dinleyeceksin, başkalarıyla konuşacaksın, onların
konuşmalarını, dertlerini hesaba katan bir akılla
davranacaksın. İşte AK PARTİ, Türkiyenin her yerinde oy alırken
aynı zamanda bu insanların akıllarını, fikirlerini,
duyarlılıklarını kendi çatısında toparlıyor,
karar ve iradesini de bu coğrafyanın gerçekliğinden
çıkartıyor, kendi hayallerinden değil. Çözüm süreci de bunun
neticesidir ve inşallah
barış yolunda başarılı olacaktır.
Saygılarımı
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bostancı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, millî devletle demokrasinin
bağdaşmadığını söyleyen zihniyet, demokrasiden
bahtını almamış bir bedbahttır.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
19.42
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
19.56
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
XI.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı ile TRT arasındaki protokole göre
Meclis TV yayınlarının saat 19.00dan sonra devam etmesinin
mümkün olmadığına ilişkin konuşması
BAŞKAN -
Biraz önce Sayın Engin Altayın bir talebi olmuştu, ilettik.
Gelen cevabı
okuyorum size: Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı ve TRT arasında Meclis Televizyonu
yayınlarına ilişkin olarak düzenlenen protokole göre
yayınların saat 19.00dan sonra TRT 3 üzerinden sürdürülmesi
imkânı bulunmadığı, uzatma yönündeki taleplerin
karşılanmasının mümkün olmadığı ve bu
şekildeki taleplerin karşılanamadığı ancak
İnternet ve akıllı telefon uygulamalarından Meclis
Televizyonu yayınlarının saat 19.00dan sonra da
izlenebildiği şeklinde bilgi ulaşmıştır
tarafımıza. Umarız, yakın vadede televizyon
yayınları noktasındaki bu sınırlılık da TRT
imkânlarının elvermesiyle giderilir diye düşünüyorum.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, tasarının tümü üzerinde, İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmelere devam edilmesini İçtüzük 72. Md. ye göre
arz ederim. Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Zamanlaması
itibarıyla Cumhurbaşkanı seçim sürecinde ittifak
arayışlarının sonucu olan, bölücü PKK terör örgütünün
tehdidiyle TBMM gündemine getirilen ve PKK'yı
meşrulaştıran, PKK terör örgütünü Hükûmetin yasal ve eşit
muadili hâline getiren, PKK ile siyasi bir irade olan Hükûmetle doğrudan
görüşme zemini oluşturan, milletin egemen iradesini temsil eden
Hükûmetin silahı temsil eden PKK terör örgütünün, terör örgütlerini
devletin meşru muhatabı hâline dönüştüren, PKK terör örgütünün
siyasi amaçlarını kabul için bir taahhüt ve garanti sözleşmesi
mahiyetindeki, millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek
isteyen terör örgütünün siyasal amaçlarına ulaşma sürecini
meşrulaştıran, yabancı devlet ve kurumların devlet
işlerine müdahalesini meşrulaştırarak devletin
bağımsızlığını zedeleyen, millet iradesi
yerine silah iradesine, düşünce ve ifade hürriyeti yerine silahlı
propagandaya prim tanıyan, terör örgütü yöneticilerine yargı
muafiyeti, teröristlere af taahhüdünü içeren, millî devlet
yapısını bozmayı amaçlayan, suç işlemeye özgürlük
alanı tanıyarak suçlulara yargı muafiyeti getiren, hukuk
devletinin esasını yok sayan, Anayasa'nın ruhuna ve lafzına
aykırı olan bu tasarı hakkında Anayasanın 81inci
maddesi uyarınca göreve başlarken "Devletin
varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun
üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve
refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde
herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması
ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk
milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim." yemini içen
milletvekillerinin bu yemin muhtevasını zedeleyecek düzenleme
hakkında daha fazla bilgilendirilmesi amacıyla görüşmelerin
devam etmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Kabul edenler
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yoklama istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar!)
BAŞKAN
Yoklama talebi var.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne oldu, hayırdır? Hayırdır, zorunuza
mı gitti!
BAŞKAN
Sayın Vural, Sayın Yeniçeri, Sayın Bal...
OKTAY VURAL
(İzmir) Eğlence mi düzenliyorsunuz? Bir elinizde ayna, bir elinizde
cımbız mı var!
BAŞKAN -
İşlem yapıyorum, lütfen
FARUK BAL (Konya)
- Oraya konuşun Sayın Başkan, oraya.
BAŞKAN Sayın Işık, Sayın
Yılmaz, Sayın Erdoğan
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne
yapacağımızı onlardan mı talimat alacağız?
OKTAY VURAL (İzmir) Göbek atıyorlar efendim
alkışla! Milletvekiline yakışır mı? (AK
PARTİ sıralarından ıslık sesi)
BAŞKAN Kim ıslık çalıyor? Lütfen
ALİM IŞIK (Kütahya) Ne
yaptıklarını bilmiyorlar ki.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Ahırda,
ahırda, Mecliste değil! Islık çalınır mı burada
ya!
BAŞKAN Sayın Doğru, Sayın
Oğan, Sayın Çınar, Sayın Öz, Sayın Topcu, Sayın
Bulut, Sayın Adan, Sayın Şimşek, Sayın Ayhan,
Sayın Kutluata, Sayın Torlak, Sayın Öztürk, Sayın
Şandır, Sayın Aydın.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım,
ıslık çalındığını siz söylediniz.
İşlem yapmayacak mısınız ıslık çalan
milletvekili hakkında?
BAŞKAN Tespit edemedim, etsem yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
SİNAN
OĞAN (Iğdır) - Şerefi, haysiyeti olan, ıslık
çalan kalkıp Ben yaptım. desin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
İki dakika
süre
SİNAN
OĞAN (Iğdır) - Sayın Başkan, o ıslık
çalanın şerefi, haysiyeti varsa kalksın Benim. desin. Varsa
şerefi kalksın Benim. desin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hangi haysiyetsizse çıksın söylesin, Ben çaldım.
desin, hangi haysiyetsizse! Delikanlıysa çıksın hadi! Eksik
delikanlılar!
(Elektronik
cihazla yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati:
20.04
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
21.10
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
629 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, efendim, birleşime bir saatten
fazla ara verilemez.
BAŞKAN
Dokuzu on geçe diye biliyordum.
OKTAY VURAL
(İzmir) 9.04tü efendim. Dolayısıyla, bundan sonra ne
yapacağımızı -lütfen ara verin- ona göre şey yapın.
9.04tü.
BAŞKAN Ben
dokuzu on geçe diye aldım. İçeride oturuyorduk Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) 9.04tü efendim.
BAŞKAN Bir
kasıt yok bunda gerçekten.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, oturup oturmadığınızla ilgili
değil. Milletvekillerim 9.04te buradaydı, siz olmayınca
ayrıldılar.
BAŞKAN
Yapmayın Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Belki Divanı oluşturmama gibi bir niyetiniz
olabilirdi.
BAŞKAN Yok,
öyle bir niyetimiz yok. Ben, şimdi, sisteme giren sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyacağım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, usul tartışması açmak istiyorum
tutumunuzla ilgili. Çalışma usullerine davet ediyorum.
BAŞKAN
Peki, açalım bakalım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Aleyhte.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Aleyhte.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Lehte.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
BAŞKAN
Aleyhte Sayın Oğan, Sayın Vural; lehte Haydar Akar, Doğan
Kubat.
Peki, şimdi,
lehte ilk söz Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akarın.
Süreniz üç dakikadır.
IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Birleşime bir saatten fazla ara
verilmesinin İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
hakkında
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri
diyeceğim, diyemiyorum çünkü AKP Grubunun
ABDURRAHİM
AKDAĞ (Mardin) Burada milletvekili var, var.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Peki, AKP Grubuna bir
YILDIRIM M.
RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) Bizler de buradayız Haydar Bey,
bak, biz de buradayız.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Söyleyeceğim, söyleyeceğim, Ramazan Bey, üzülmeyin,
söyleyeceğim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen konuşmacıya müdahale etmeyin.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz tane
311
bildiğim kadarıyla, 311 milletvekili arkadaşımızdan 8
milletvekili arkadaşımız burada. Bakıyorum, muhalefet
grubunda daha fazla milletvekili arkadaşımız var.
Bu usul
tartışması niye açıldı? Bir saatlik bir ara verdi
Sayın Başkan ama bir saat normalde dokuzu dört geçe dolmuş
olmasına rağmen MHP Grubundaki arkadaşlar Meclise geldiklerinde
Meclisin açılmadığını görünce onların da gitmek
ve terk etmek zorunda kaldığını ifade ediyor Grup
Başkan Vekili.
Evet, Meclise
sadece oylama zamanı gelen bir grup olduğu zaman, bir iktidar partisi
milletvekilleri olduğu zaman sonuç böyle oluyor maalesef çünkü bu arada
bir oylamamız yoktu. Eğer gerçekten bir oylama
yapılmış olsaydı, verilen talimatlar doğrultusunda ya
da grup başkan vekilinin işaret edeceği şekilde ya kabul ya
ret oyu vereceklerdi çünkü onlar için çıkan kanunun çok önemi yok. Böyle
olunca da maalesef Meclisin çalışma düzeni bozuluyor. İktidar
partisi Gece yarılarına kadar Meclisi
çalıştıracağız. diyor ama iktidar partisi
milletvekillerinin Meclis Genel Kurulunda değil, daha çok bahçede sohbet
ettiğini, odalarda sohbet ettiğini, Meclise de gelmediğini
görüyoruz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kendine bak Haydar sen.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) İftar saati yani.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şimdi, ama bu bir realite, bu bir realite.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ya, birazcık saygınız olsun, iftar
saati. İnsanlar geliyor. Çok ayıp ya!
HAYDAR AKAR
(Devamla) Her şeye çok saygımız var, sizden fazla da bu
işlere saygımız var. Niye sizden fazla saygımız var
biliyor musunuz? Sizin belirttiğiniz şekilde dini hiçbir zaman
siyasete alet etmiyoruz.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Ne alakası var? İftar saati herkes için
aynı saat. Ne alakası var ya?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Yaşantınızın tüm alanında,
yaptığınız her işe alet ediyorsunuz, burada da
saygı bekliyorsunuz. Saygıyı millete göstereceksiniz,
zamanına uyacaksınız, geleceksiniz, sizin belirlediğiniz
çalışma takvimine uyacaksınız. Bunları
yapmazsanız Bize saygı gösterin. deme lüksüne sahip değilsiniz,
bizi bununla suçlamaya sahip değilsiniz.
Sayın
Başkan, zaten bu Meclisin çalışma usulünün ne olduğunu
anlamak mümkün değil. Eski milletvekili arkadaşlarımız,
tecrübeli milletvekili arkadaşlarımız söylüyor. Biz de yeni ama
üç yılı doldurduk, dördüncü yıldan gidiyoruz. Artık
öğrendik ki bu Meclis Genel Kurulunun bir çalışma takvimi veya
bir çalışma saati yok, herkes kafasına göre istediği
şeyi getiriyor, herkes demeyeyim, özellikle iktidar partisi
aldığı talimatlar doğrultusunda istediği şekilde
bu Meclise getiriyor, istediği kanunları, yine, çoğunluğa
bakarak çıkarıyor. Bu arkadaşların ramazanmış,
bayrammış, hiç dertleri yok. Yeter ki aldıkları
talimatları yerine getirsinler, başka bir şey istemiyorlar çünkü
bunu yerine getirirlerse aferin var, bir dahaki dönem milletvekilliği var
diyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aleyhte ilk konuşmacı İzmir Milletvekili
Sayın Oktay Vural.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
teşekkür ederim.
Ben bir usul tartışmasını sizi
Meclisin çalışma usullerine uymaya davet amacıyla istedim.
Biliyorsunuz, Meclisi yöneten başkan vekili ancak bir saat ara verebilir.
Aslında, şunu da ifade etmeliyim ki geldiğinizden önce ben
buradaydım ama tabii bugün mübarek ramazan, iftarlarını
açıyor milletvekillerimiz. Burada milletvekillerimizin, muhalefetin bir
soru sorma imkânı var. Bekledim ki
Siz 9.04te açmanız gerekeni daha
sonra açtınız ama hiç olmazsa milletvekillerimizin,
iftarını yapan milletvekillerimizin, soru hakkı olan
milletvekillerimizin gelmesi için de bir istişareyle yeniden bir ara
vermenizi beklerdim.
BAŞKAN Verecektim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (Devamla) Doğru olan buydu.
BAŞKAN Verecektim ama fırsat vermediniz.
OKTAY VURAL
(Devamla) Ama, yani, hayır, vermediniz işte. Ben bununla ilgili
maalesef öyle bir eğilimi görmedim. Şimdi, soru sorma şeyleri
olanları okutturacağım. diye başladınız, öyle
başladınız ama gönül isterdi ki yani müsaade edin de milletvekillerimize,
hiç olmazsa iftarını açan milletvekillerimize, onlar orada bu
görevini ifa etmişken burada da gelip millet adına
sorularını sorma imkânı vermenizi arzu ederdim. Aslında
usul tartışması açmamın temel sebebi, bu konuda
milletvekillerinin
Çoğunluk partisinin soru soracak hâli yok zaten, soru
sormuyor. Muhalefet partilerinin bu konuda bir zemin oluşturmaları
gerekirdi. Bununla ilgili eğer bir arayışınız
olsaydı memnun olacaktık, olmadı. İç Tüzükten
imkânları kullandık. Bu bakımdan, belli bir süre daha,
milletvekillerinin, soru sorma hakkı olan milletvekillerinin gelmesini
beklemek amacıyla bunu yaptık ama gerçekten istirhamımız da
şudur: Meclis başkan vekillerinin -genellikle oluyor- belli bir süre
Ara veriyorum. dedikten sonra, gruplarla istişare etmeden bu süreyi
uzatmaması gerekiyor çünkü milletvekilleri kimsenin memuru değil,
milletin vekilidir; milletin vekilini burada keyfî bir şekilde bekletmek
yakışmıyor. Bu, zaman zaman çok sıklıkla uygulanan bir
uygulama.
O bakımdan,
Başkanlık Divanından istirhamımız, özellikle ara
verdiği sürelere riayet etmesidir. Velev ki partilerle görüşerek,
nezaketen milletvekillerimizi haberdar etmek şartıyla elbette
milletvekillerimiz bu bakımdan bekleyebilirler ama habersiz bir
şekilde beklemeleri milletvekillerimizin varlığına
açıkçası saygısızlık, nezaketsizlik olarak
adlandırılabilir. Benim bir usul tartışması açmamdaki
murat buydu.
Teşekkür
ederim, saygılar sunarım.
BAŞKAN
Teşekkür ederim ama kısa bir açıklama yapmak zorundayım.
İnanırsınız
veya inanmazsınız, o sizin bileceğiniz şey Sayın
Vural. Ben kürsüye çıktım, oturumu açtım, buradaki isimleri
okuyacaktım, burada olmadıklarını görüp on beş dakika
ara verecektim -on dakika da değil, on beş dakika ara verecektim- ama
bunu bana söyleme fırsatı vermediniz, usul tartışması
açtınız ama benim gerçek niyetim buydu. Benim vicdanım bu konuda
rahat, gerisiyle ilgili bir şey söylemek durumum da değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederiz; eğer böyle düşünmüşseniz
teşekkür ederiz, sağ olun.
BAŞKAN
Gerçekten, samimiyetime inanmanızı isterim; aynen bu şekilde
yapacaktım ama
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir de, önceden bu konuda haberdar edilirse bakın böyle bir
tartışmaya da gerek kalmazdı.
BAŞKAN Ama
siz, ben sözümü tamamlamadan, işlemimi yapmadan usul
tartışması açtınız, bu sonucu yaşıyoruz ama
ben tekrar ediyorum samimiyetle: İsimleri okuyacaktım, Sayın
milletvekilleri burada görünmüyor, bir on beş dakika ara verelim.
diyecektim. Benim niyetim buydu ama olmadı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakın, Sayın Başkan, sizin orada görevliler gelip
komisyon burada mı değil mi, çoğunluk var mı yok mu diye
kolladıktan sonra giriyorsunuz. Hep öyle yapılıyor. O zaman ben
de diyorum ki keşke önceden yapsaydınız bunu, Yapacaktım,
edecektim. olmaz.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, bunu sadece ben yapmıyorum Sayın Vural, bu
bir teamüldür, bu herkes tarafından yapılıyor ama öyle bir
biçimde sundunuz ki sanki bunu sadece ben yapıyormuşum gibi oldu, bu
da doğru bir şey değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, hayır, ben Meclis Başkanlık
Divanına söylüyorum.
BAŞKAN
Neyse, ben açıklamamı yaptım, benim o anlamda vicdanım
rahat ama devam edelim yine.
Lehte
İstanbul Milletvekili Sayın Doğan Kubat, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Açılan usul
tartışmasının maksadının ne olduğunu
Değerli Grup Başkan Vekili Sayın Vural izah ettiler ama madem bu
konuya ilişkin usul tartışması açıldı, buna
ilişkin de görüşlerimizi ifade edelim. Şimdi, değerli
arkadaşlar, İç Tüzükün 1inci maddesinde birleşimin ve oturumun
tanımları yapılmış. Bu İç Tüzükün 54üncü
maddesinde Genel Kurulun toplantı günleri ve çalışma saatleri de
açıkça düzenlenmiş. Yine 55inci madde birleşimin
açılması ve kapanmasına ilişkin emredici bir düzenleme
getirmiş. 68inci madde gürültü ve kavga sebebiyle Genel Kurulun
çalışmalarına en fazla bir saate kadar ara vereceği hükmünü
amirdir. Yani, bunun dışında, İç Tüzükte Oturuma şu
saatten fazla ara verilemez. diye emredici, yasaklayıcı bir hüküm
yok. Ki, Sayın Başkanım çok iyi hatırlar, burada gece
sabahladığımız bazı zamanlarda gruplar arası
uzlaşmayı yakalamak için bir saat yirmi dakika, kırk dakika
-arkada- sürenin uzatıldığını biliyoruz. Demin
aslında Sayın Başkanım yalnız görünce
Aynı, kimi
zaman burada grup konuşmaları yapılırken sıralar
boş olduğu zaman ben kendim -yani bunu söylemekten de aslında
utanıyorum- arkadaşlarımızın söz hakkı zayi
olmasın diye muhalefet kulisine gidip onları davet ettim, hatta
bazı zamanlarda Başkanımdan ara vermesini ben de rica ettim.
Bunlar gayet insani, doğal şeyler, olması gereken şeyler,
övünülecek şeyler değil. Maksadının da bu
olmadığını Başkanım söyledi.
Dolayısıyla, tahmin ediyorum saat sekizi yedi geçe ara verdi
Başkanım. Yani, yedi geçe açılması gerekirken on bir geçe
açıldı, dört dakika bir gecikme oldu ama bu, çalışmalara
engel bir mani durum oluşturmamakta İç Tüzük gereğince de.
Dolayısıyla, Başkanımızın şu anda
çalışmaları sürdürmesi yönündeki tutumu gayet yerindedir çünkü
buna ilişkin açık bir yasaklama yoktur. Teamüller de bu
şekildedir.
Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Aleyhte
Iğdır Milletvekili Sayın Sinan Oğan.
Buyurun.
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, burada zaman zaman sahura
kadar -özellikle komisyon çalışmalarında-
çalışıyoruz, bunda bir sorun yok ama eğer milletin
hayrına, şehit ailelerinin hayrına birtakım şeyler
getireceksiniz sabahlara kadar çalışalım ama sorun, ne hikmetse
hep PKKyla ilgili, hep açılımla, saçılımla ilgili
yasaları sabahlara kadar çalışıyoruz.
Siz Ben
geldiğimde söyleyecektim aslında böyle bir ara
vereceğimizi. diye ifade ettiniz
ama Sayın Başkan, biz burada defalarca şahidiz ki birçok defa
sizin Ben artık söze başladım, dolayısıyla geç
kaldınız. dediğinizi hatırlıyoruz. Onun için
hangisine güveneceğiz, şimdi söylediğinize mi güveneceğiz?
Yoksa, daha önce Ben artık söze girdim, sizin söz isteme
hakkınız veyahut da bu şekilde davranma hakkınız yok.
dediğinizi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bu fırsattan istifade ederek bir hususta Meclisimizi bilgilendirmek
istiyorum. Son iki sene içerisinde Somalide büyükelçiliğimize ve
vatandaşlarımıza yönelik El Şebab örgütünün silahlı
saldırıları oldu, roketli ve suikast saldırıları
oldu. Şimdi aldığımız habere göre Somali
Başkanlık Sarayına dönük bir saldırı var ve elçilik
mensuplarımızla ilgili de herhangi bir haber yok, gelişme yok.
İnsan ister istemez, Musulda yaşananları gördükten sonra
endişe ediyor. Özellikle kaç gündür ben takip ediyorum IŞİD
hesaplarını, sosyal medya hesaplarını. Somaliye dönük
birtakım mesajların orada net bir şekilde verildiğini
görüyoruz. Dolayısıyla, Somalide şu an durum çok iyi
değil. İnşallah bu defa Atma kardeşim, nereden
biliyorsun? demez arkadaşlar, gereğini yapar, devlet oradaki
vatandaşımıza sahip çıkar. Yoksa, aksi, Musulda
olduğu gibi yine insanlarımızın,
vatandaşlarımızın ve diplomatlarımızın
rehine olması durumuyla karşı karşıya kalabiliriz.
İnşallah bu defa böyle bir şey yaşamayız.
Bu arada, Musuldan da birkaç insanımızın
bırakıldığına, diplomatımızın
bırakıldığına dair birtakım haberler geliyor.
İnşallah bu da doğru olur ama bir inşallah daha diyeyim,
inşallah bu tür şeyleri cumhurbaşkanlığı seçimi
sürecinde Sayın Başbakan kullanmaz.
Saygılar. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, çalışma şekil
ve yöntemlerimizi düzenleyen İç Tüzükümüzün 55inci maddesine göre,
başkan birleşimi yönetirken oturumu açma ve gerekirse kapatma
yetkisine sahip bulunmaktadır. Malumunuz, oturum, bir birleşimde ara
ile bölünen kısımdır. İç Tüzükümüzde bu konuda genel bir
hüküm olmayıp gürültü veya kavga nedeniyle çalışma düzeninin
kurulmadığı durumlarda en çok bir saat ara verileceğine
ilişkin 68inci madde hükmü bulunmaktadır. Bu hükümden hareketle
diğer ara vermelerde de sürenin bir saati geçmemesi yönünde bir uygulama
oluşmuştur. Ara vermelerde belirtilen ara verme süresi dolduğu
hâlde kimi zaman çeşitli nedenlerle gecikmeli açılış
olduğu da bilinen bir gerçektir.
Ben bu konudaki açıklamamı biraz önce
yaptım. Vicdanımın tekrar çok rahat olduğunu bir kez daha
belirterek tutumumda herhangi bir değişiklik
olmadığını söylüyorum ve gündemdeki görüşmelere devam
ediyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
açıklamanız doğru değil çünkü İç Tüzük 57nci maddede
aynen Oturum en geç bir saat sonrasına ertelenebilir. denilerek, yoklama
olmadığı zaman en geç bir saat sonrasına
erteleneceğine ilişkin orada da bir hüküm vardır.
Dolayısıyla bu konuda, İç Tüzük
uyarınca, emredici bir hüküm vardır, bu sadece uygulamadan
değildir. Keyfî olarak bu konuda bir uygulama yapılamaz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani, sadece kavga ve
gürültüyle ilgili değil
BAŞKAN Sayın Vural, teşekkür ederim.
Ben bu konudaki niyetimi söyledim ama yine bir usul
tartışması çıktı, tamam hallettik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama efendim, siz İç Tüzükte yoktur. diyorsunuz. Var,
57nci maddede var diyorum.
BAŞKAN O
genel değil ama özel bir duruma yönelik bir şey Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim var, burada, bir saat konusu geneldir.
BAŞKAN
Genel bir hüküm değil o.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Geneldir. O amaçlarla ara verebilirsiniz zaten.
BAŞKAN
Şimdi bunun tartışmasını yapmayalım. Ben
tutumumda bir değişiklik yapmıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Yani genel değil, keyfinize
mi bağlı olacak?
BAŞKAN - Bir
İç Tüzük ihlali olduğu düşüncesinde de değilim.
OKTAY VURAL
(İzmir) On saat ara ver o zaman. Meclisi kapatma hakkını
nereden haizsiniz?
BAŞKAN -
Kişisel olarak da iç huzuruna, iç vicdanına sahibim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru bilgi vermiyorsunuz Meclise.
BAŞKAN -
Görüşmelere devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, isimlerini okuduğum sayın milletvekilleri lütfen sisteme
giriniz. Sisteme girdiğiniz zaman, daha sonra bir yoklama olduğu için
sistemde bir silinme oldu. İsmini okuduğum sayın milletvekilleri
lütfen sisteme giriniz.
Sayın Vural,
Sayın Işık, Sayın Kaplan, Sayın Erdoğan,
Sayın Bulut, Sayın Doğru, Sayın Türkkan, Sayın Bal,
Sayın Oğan, Sayın Şimşek, Sayın Halaçoğlu,
Sayın Bayraktutan, Sayın Yılmaz, Sayın Özcan, Sayın
Dilek Akagün Yılmaz, Sayın Uzunırmak.
Bu ismini
okuduğum sayın milletvekillerinin sisteme girmesini rica ediyorum
lütfen.
Şimdi,
soru-cevap işlemine başlayacağız. Süremiz yirmi dakika; on
dakikasını soru bölümüne ayıracağız, on
dakikasını da Sayın Bakanın cevaplarına
ayıracağız.
Sayın Vural,
buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, benim sualim Irakla ilgili. Irakın kuzeyinde Barzani
yönetiminin bağımsızlık ilan edeceğine ilişkin
birtakım açıklamaları var. İsrail de
Bağımsız Kürt devletini tanıyacağım. dedi. Daha
sonra Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü de buna benzer bir açıklama
yaptı. Barzani, Die Welt gazetesine yaptığı açıklamada
da Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye'nin de bağımsız
Kürt devletine karşı çıkmayacağını ifade etti.
Hükûmetiniz
Barzaniye bağımsız Kürt devletini tanıma konusunda bir
taahhüt vermiş midir? Bağımsız Kürt devleti ilanına
nasıl bakıyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Alim Işık
Yok.
Sayın Hilal
Kaplan... Yok.
Sayın
Erdoğan
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Artık, analar ağlamıyor, şehit cenazeleri gelmiyor.
dediniz. Son bir buçuk senede yıllardır bölücülere karşı
mücadele eden kaç korucumuz kalleşçe şehit edilmiştir?
Korucuları şehit eden failler yakalanıp adli işlem
yapılmış mıdır? Diyarbakırda
bayrağımızı indiren hain yakalanmış mıdır?
Daha önce de zatıalinizden çok açılım masalları dinledik
ama sonuçta bu açılımlar sadece teröristlere yaradı, sadece
onların burnu kanamadı. Bu sefer
başlattığınız açılım masalının
sonu nasıl bitecek, bununla ilgili bir öngörünüz var mı?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Hasip Kaplan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu çözüm
tasarısının Mecliste görüşülmesi tarihî bir olaydır,
çünkü ilk kez, Meclis, Türkiye'nin en can alıcı sorununu
konuşmaya başladı. Tabii ki, bu, bir çerçeve yasa
tasarısı, yetki veriyor. Bu konuda -geçtikten sonra- en kısa
dönemde ne tür bir çalışma düşünülüyor; Anayasa,
demokratikleşme yasaları, seçim yasaları konusunda sormak
istiyorum?
Bir de, Kobanide
iki üç gündür IŞİD saldırısının organize olarak
arttırıldığını, oradaki Kürtlere
saldırıların arttırıldığını ve
Türkiye'nin de yardım ve desteğini alan gruplarla birlikle bu
saldırının yapıldığını görüyoruz.
Böylesi bir çözüm sürecinde, Hükûmetin bu konudaki dahli nedir, böyle bir
yardım iddiası var mıdır, bu yapılan açıklamalara
karşı Hükûmet ne düşünüyor? Bunun çözüm sürecindeki riski nedir,
onu merak ediyoruz, soruyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, yaklaşık on dokuz aydır
diye ifade ettiğiniz, çözüm süreci adını verdiğiniz bu
süreçte güvenlik güçleri, alanı terör örgütüne terk etmiş olduğu
hâlde, bugüne kadar terör örgütü tarafından kaçırılan asker,
polis, güvenlik görevlisi, korucu, devlet memuru var mıdır? Varsa
bunlardan kaçı bugüne kadar kurtarılabilmiş, ailelerine teslim
edilebilmiştir?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son üç ayda
Hakkâri ili Merkez ve Yüksekova ilçesinde kaç siyasi olay olmuş, kaç polis
ve vatandaş yaralanmıştır? Kaç kişi emniyete
alınmış, kaç kişi suçlu bulunarak
tutuklanmıştır?
İkinci sorum:
Son iki yılda PKK terör örgütüyle devlet yetkilileri kaç kez, nerelerde
görüşmüştür? Görüşme yapan devletin yetkilileri hangi kurum
mensubudur?
Üçüncü sorum:
Ülkemizde son altı ayda hangi bölgelerde ne miktar uyuşturucu
yakalanmıştır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkkan
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sorum Sayın Bakana, Sayın Bakandan net bir cevap istiyorum: PKK
terör örgütü müdür, değil midir Sayın Bakan? Onu net
cevaplamanızı istiyorum.
Sonra, yarın
Kandildekiler serbestçe aramızda dolaşırken, İmralı
canisi örgütü ve militanlarını serbestçe yönetirken, Türkiyenin
doğu ve güneydoğusunda fiilen ortadan kalkmış devlet
otoritesini nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
PKKnın ve
siyasi kanadının ortadan kaldırmaya azmettiği bir arada
yaşama kültürü, ayrışmayı bir adım daha ileri
götürecek bu yasayla nasıl sağlanacaktır?
Aynı milletin
fertleri arasında AKPnin yarattığı güven
bunalımını nasıl aşacaksınız?
BAŞKAN -
Sayın Bal
FARUK BAL (Konya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Başbakan Yardımcısına sormak istiyorum: Oslo
görüşmeleriyle güvenlik güçlerimiz alandan ayrılmıştır
ve onların operasyonları siyasi emir altında bulunan vali ve
kaymakamların iznine bağlanmıştır. İzin de
verilmediği için dağdaki PKK militanları silahlarıyla
beraber mezralara, köylere, beldelere, ilçelere inmiş ve orada Türkiye
Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarından PKKya vergi adı
altında haraç, PKKya asker toplama adı altında dağa adam
kaldırma, asayiş kontrolü yapma ve mahkemeler kurma gibi dört tane
önemli devlet görevini ifa ediyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Konya)
Bu çerçeve içerisinde fiilî bir oluşum vardır. Bu oluşum,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşuyla ilgili olmak üzere, millet
hâkimiyetini, üniter devlet yapısını ve millet bütünlüğünü
bozmaktadır.
Bu tasarıyla,
pazarlık edeceğiniz, müzakere edeceğiniz, masaya
oturacağınız PKK terör örgütüne Lozan kapsamında neleri
vermeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
Sayın
Oğan
SİNAN
OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
Sayın Bakandan bunun cevabını hakikaten almak istiyorum, çünkü
hiçbir sorumuza Komisyonda cevap alamadık.
Biliyorsunuz,
Sayın Başbakan, daha sonra cami imamı tarafından
yalanlanmasına rağmen, hâlâ meydanlarda Camilerimize
ayakkabıyla girdiler. diye propaganda yapıyor, ama İstanbulda
2 tane cami yakıldı, bildiğiniz yakıldı, Sayın
Başbakandan şimdiye kadar çıt yok. Acaba, onun yerine Sayın
Bakan bu konuda bizi aydınlatır mı? Bu cami yakılırken
İstanbulda vali var mıdır? İstanbul Emniyet Müdürü
görevinde midir, yoksa paralel diye alındı mı?
İstanbulun bütün polisleri sürüldü mü, yoksa hâlâ İstanbulda görev
yapıyor mu? İstanbulda camiler yakılırken Hükûmet
nerededir, doğrusu merak ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Cemalettin Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yasanın genel
gerekçesine baktığımızda, terör sorunuyla mücadelede bir
paradigma değişikliğinden bahsedilmiş ve bunun çözüm
perspektifinin önünü açtığı ifade edilmiştir.
Ayrıca,
Terör sorunu ile vatandaşların meşru ve demokratik talepleri
birbirinden ayrılmış, tüm toplum kesimlerinin sorunlarına
karşı daha duyarlı bir yaklaşım benimsenmiştir.
denilmektedir.
Şimdi
-paradigma değişikliğinden neyin kastedildiğini- bu paradigma
değişikliği, terörle mücadeleyi bırakıp terörle
müzakereye -bizzat da teröristbaşıyla-
başlandığının ifadesi midir?
Bir de toplum
kesimlerinin ne gibi sorunlarına çözüm getiriyor bu yasa, bunun
cevabını istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu
Yok.
Sayın
Bayraktutan
O da yok.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Buradayım Başkanım.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Küresel güçlerin
Irakı, Suriyeyi ve Türkiyeyi içine alan bir bölgedeki büyük Kürt devletinden
bahsettiği bir süreç içerisinde AKP kongresine şeref konuğu
olarak davet ettiğiniz Barzani
Bağımsızlığımızı ilan edeceğiz.
dedi ve İsrail de tanıyacağını ifade etti. Suriyede
bir Kürt devleti kurma hazırlıkları yoğun bir şekilde
devam ediyor. Abdullah Öcalan İmralıda
Bağımsızlık iddiamızdan vazgeçmedik, en uygun ortama
geldik. diyor. Bütün bu gelişmelerin olduğu ortam içerisinde
getirdiğiniz bu kanun tasarısıyla Kürt devletinin kurulmasının
kilometre taşlarının döşendiğini düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Bakan, on dakika süreniz var, buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Soru soran arkadaşlarımıza da
teşekkür ederim.
İlk soru,
Barzani yönetiminin açıklaması vesaire: Türkiyenin öyle bir sözü,
taahhüdü, herhangi bir şeyi yoktur.
İkinci soruyla
ilgili: Bayrak indiren kişi tespit edildi ama henüz yakalanamadı
maalesef.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Kandilde.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Kaç korucu
yaralandı vesaire: Onların sayısını tespit edip size
şey yapayım.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Vesaireyi bırak, vesaire ne ya?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Ama korucuyla ilgili
-kaç korucu veya vatandaşımız- burada elimde o rakamlar
olmadığı için onları tespit edip vereyim size.
Sayın Kaplan
Kısa dönemde ne gibi çalışmalar yapılacak? dedi. Bir de
IŞİDle yardımlaşma var mı? dedi.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi IŞİD bir terör örgütüdür bizim
açımızdan ve IŞİDle bizim -Türkiye Cumhuriyetinin- en
küçük bir yardımlaşmamız söz konusu değildir, önce onu
ifade edeyim.
Kısa dönemde
ne gibi çalışmalar yapılacak?la ilgili de
Biraz önce ifade
ettiğim gibi, bu bir çerçeve yasa. Bu çerçeve yasa içinde Hükûmetimiz
kurumlara görev verecek ve şu anda da yürüttüğümüz bir yol
haritamız var yani çalışıyoruz üzerinde, bir yol
haritası üzerinde çalışılıyor, bir eylem planı.
Daha takvimli, daha zamanlı, daha somut bir eylem planı üzerinde
çalışıyoruz. Şu anda söyleyebileceğim bu ama belki bu
çerçevede yeni yasa teklifleri de olabilir, tasarılarımız da
olabilir Meclise. O çalışmalar geliştikçe Meclise
sunulacaktır. Tabii, burada yapılması gereken çok
çalışma var. Yani bildiğiniz gibi, kökleri derinde olan sorunlar
bunlar. Biz neticede bu sorunları çözmek için elimizden gelen gayreti
gösteriyoruz. İnşallah, ülkemiz bu sorunlardan kurtulursa memnun
olacağız. Yani o manada sabırla, dikkatle çalışmak
gerekiyor.
Sayın
Bulutun sorusu On dokuz aydır, güvenlik güçleri alanı terör
örgütüne terk etti. gibi bir şey
Sayın Bulut, değerli arkadaşlar,
tabii, güvenlik güçlerimizin bölgedeki sayısında falan bir azalma
yok, aksine arttı. Biz o konuda çok tedbirliyiz. Ben Terörle Mücadele
Yüksek Kurulunun başkanlığını yapıyorum.
Kurulumuz düzenli toplanıyor ve biz örgütle ilgili
Örgütün
yanlışlıkları olabilir, orada, yine,
vatandaşımızı rahatsız eden gelişmeler olabilir,
ki bazı şeyler oldu. Güvenlik güçlerimize talimatımız
şudur, burada da bunu söylüyorum: Bunlar asayiş olaylarıdır
ve siz nerede bu tür sorun varsa müdahale edeceksiniz. Bunların çözüm
süreciyle falan ilgisi yoktur. İstanbulda varsa bir asayiş
olayı, nasıl müdahale ediyorsanız, başka yerde de buna
müdahale edeceksiniz. O konuda en küçük bir endişe olmasın. O konuda
bizim en küçük bir tereddüdümüz söz konusu değildir.
Tabii, Sayın
Doğrunun da sorusu o çerçevede. Hakkâri ve Yüksekova son iki ayda,
işte, özellikle bölgedeki hareketlilik falan
Biz de farkındayız
değerli arkadaşlar. Orada istemediğimiz bazı şeyler
oluyor ama şunu önemli görüyoruz: Bir yandan çözüm sürecini yürütüyoruz,
bir yandan da o tür olaylar olduğunda en şiddetli şekilde
müdahale ediliyor. Bundan sonraki yol haritamızda, bizim düşüncemiz,
tabii, daha zamanlı ve herkesi bağlayan eylem planı olacak.
Bundan sonra bu konularda da daha farklı gelişmeler olabilir. Yani bu
konularda bölgede olan rahatsızlıkları biz gayet yakından
takip ediyoruz.
Son iki ayda
örgütle görüşmeler
diyor. Yani örgütle görüşmelerden ziyade,
biliyorsunuz, MİT Müsteşarımız ve MİT ekibi
İmralıyla görüşüyorlar. Sürecin yürümesi o şekilde. Biz
siyasi heyetler olarak burada BDP, HDP heyetleriyle görüşüyoruz ve
görüşme trafiği bu şekilde devam ediyor arkadaşlar. Yani
bundan sonra da çalışmaların yürümesi bu şekilde olacak.
Onlar zaten şeffaf şekilde herkesin bildiği şeyler.
Yine diğer
bir soru, fiilen ortadan kalkmış devlet otoritesi, güven
bunalımı vesaire... Bir güven bunalımı da yok, ortadan
kalkmış bir devlet otoritesi de yok. 90lı yılları
falan herkes bilir yani o bölgelerde hayatın nasıl olduğunu, bir
yerden bir yere gidişin ne kadar planlanarak
yapıldığını vesaire. Türkiyede, şu anda,
değerli arkadaşlar, ülkemizin her köşesinde herkesin rahatça
gidebildiği bir hayatı yaşıyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, PKK terör örgütü mü? diye sordum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Hangi köye isterseniz
rahatça gidebilirsiniz, hiçbir sorun olmaz. Burada devlet otoritesi
kalkmış falan gibi bir şeyi kabul etmiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) PKK terör örgütü mü, değil mi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) PKK terör örgütü
müdür? PKK terör örgütüdür. Bu, bizim de, Avrupada da birçok ülkenin terör
örgütü olarak tanıdığı terör örgütüdür.
Oslo
görüşmeleriyle güvenlik güçleri ayrıldı. falan gibi Sayın
Balın, yine aynı soru. Güvenlik güçleri hiçbir yerden
ayrılmadı, güvenlik güçlerimiz bizim aynı şekilde
yerlerinde duruyor. Evet, vali ve kaymakamların iznine bağlı,
doğrudur. Yani bizim, biliyorsunuz, geçen dönem benim İçişleri
Bakanlığım döneminde, Sayın Bal, EMASYA Protokolünü
kaldırmıştık. EMASYA Protokolü direkt askerlere o konuda
yetki veriyordu. Şu anda bir sivil otorite, yani bir yerde bir şey
varsa ona müdahale valinin veya kaymakamın emriyle veya izniyle oluyor,
onda haklısınız ama bu asayiş olaylarıyla ilgili bu
konuda izin vermeme falan diye bir şey de tabii söz konusu olmaz.
FARUK BAL (Konya)
Jandarma karakolunun
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Yani şöyle
şeyler: Ülkemizi biliyoruz Sayın Bal. Yani, işte, orada vergi
koyma vesaire. Biz iyi takip ediyoruz. Yani orada yanlışlık
yapan varsa onların üzerine gidiliyor ama zaten derdimiz bu sorunları
çözmek, yani bunları bitirmek.
Şunu da
biliyoruz, bakın -vakit de az kaldı- şu anda Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesi hem oradaki insanlar için hem başka yerden
gidenler için en huzurlu dönemini yaşıyor arkadaşlar.
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Başka yerden giden var mı Sayın Bakan?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Ve gerçekten hem
ekonomik hayat canlanıyor hem insanlar Artık şiddet
olmasın. diye başkaldırılarda bulunuyor hem o bölgenin
gerçekten daha yaşanır bir hâle geldiğini hepimiz görüyoruz.
Yani insanlar bu çözüm sürecinden çok umutlu ve bizim de gayretimiz, o bölgede
bu saydığınız şeyler de olmasın, Onların
önüne nasıl geçeriz? diye uğraşıyoruz.
Allahın
izniyle, üniter yapımız falan konusunda
Arkadaşlar, yani çözüm
sürecini konuşurken üniter yapının falan gündeme gelmesi bile
üzüyor bizleri. Konuşmamda da ifade ettim, yani bunlar hepimizin ortak
hassasiyeti.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) EMASYA Protokolü varken de Sayın Bakan,
vali ve kaymakamlardan izin alınıyordu, doğru bilgi verin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Bu, camilerle ilgili
bilgi bende yok, bilgiyi aldığımda vereyim ben.
Yani burada
Sayın Şimşek Toplum kesimlerinin hangi sorunları çözüldü?
derken tabii, şu: Değerli arkadaşlar, biliyoruz ki toplumumuzun
belli kesimleriyle devletin sorunları olmuş geçmişte, yanlış
uygulamalar olmuş, devlet adına yanlışlıklar
yapılmış, vatandaşımızın devlete güveni
azalmış. Yani bizim yaptığımız
demokratikleşme adımları falan aslında tekrar yani hem Kürt
kesiminin hem dindar kesimin, Alevi kesimin, bütün kesimlerin devlete
güvensizliğini gidermek, devlete güvenini artırmak. Yani devletle
vatandaş arasında sorun kalmasın. Bunları çözdüğünüzde
terörün zeminini de büyük oranda şey yapmış oluyorsunuz.
Başka bir
soru yok. Sayın Yılmazınki var ama yani küresel güçler
vesaire, tabii, herkes her yorumu yapabilir. Elimden geldiğince cevaplamaya
çalıştım.
Çok teşekkür
ediyorum yani eksik kaldıysa bir sonraki soru-cevapta tekrar
tamamlarım.
Sağ olun
arkadaşlar.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, şimdi de EMASYA
Protokolü var mı şu anda?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Hayır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Var, var.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Onu
kaldırdık.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, yeniden yaptınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Yok, yapmadık.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Şimdi olmadı bu iş, o iş
olmadı.
Siz lütfen
İçişleri Bakanlığına sorun Sayın Bakanım;
var mı, yok mu?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sorayım, peki.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Tasarının
maddelerine geçilmesi oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
629 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesinde
açık oylama yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN
Celal Adan, İstanbul? Burada.
Lütfü Türkkan,
Kocaeli? Burada.
Oktay Vural,
İzmir? Burada.
Mehmet
Erdoğan, Muğla? Burada.
D. Ali Torlak,
İstanbul? Burada.
Seyfettin
Yılmaz, Adana? Burada.
Sinan Oğan,
Iğdır? Burada.
Emin Çınar,
Kastamonu? Burada.
Mustafa Erdem,
Ankara? Burada.
Reşat
Doğru, Tokat? Burada.
Koray Aydın,
Trabzon? Burada.
Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir? Burada.
Zühal Topcu,
Ankara? Burada.
Münir Kutluata,
Sakarya? Burada.
Oktay Öztürk,
Erzurum? Burada.
Özcan Yeniçeri,
Ankara? Burada.
Mesut
Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.
Mehmet
Şandır, Mersin? Burada.
Ali
Uzunırmak, Aydın? Burada.
Engin Alan,
İstanbul? Burada.
Sümer Oral,
Manisa? Burada.
Emin Haluk Ayhan,
Denizli? Burada.
Ali Öz, Mersin?
Burada.
Edip Semih
Yalçın, Gaziantep? Burada.
BAŞKAN
Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun
kararını alacağım.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 629
sıra sayılı Kanun Tasarısının maddelerine
geçilmesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 215
Kabul : 187
Ret :
28 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muharrem
Işık Fehmi Küpçü
Erzincan
Bolu
Tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi 1inci
maddeyi okutuyorum:
Terörün
Sona Erdirilmesi Ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine
Dair
Kanun Tasarısı
Amaç ve
kapsam
MADDE 1-
(1) Bu Kanunun amacı, terörün sona erdirilmesi ve toplumsal
bütünleşmenin güçlendirilmesi için yürütülen çözüm sürecine ilişkin
usul ve esasları düzenlemektir.
BAŞKAN
1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir
Milletvekili Sayın Oğuz Oyan konuşacaktır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidarın bugün Meclisin önüne getirdiği yasa
tasarısı hukuk sakatlıklarıyla malul. Bunun seçime bir ay
kala geldiğini ve altı yedi yıldır sürdürülen ve bundan
sonra sürdürüleceği anlaşılan müzakerelere yasal dayanak
hazırlamak ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Kürt
siyasi hareketinin desteğini arkasına almak için bir siyasi manevra
olarak samimiyetten epey yoksun bir biçimde önümüze geldiğini görüyoruz.
1inci maddede
belirtilen, terörün sora erdirilmesi ve toplumsal bütünleştirmenin
güçlendirilmesi amacı bizim CHP olarak karşı
çıkabileceğimiz bir amaç değildir. Ancak, böylesine muğlak,
soyut ve kapalı bir tanım yapılamaz. Bu tanım
açıkladığından fazlasını gizlemektedir; bu,
yasama usulüne aykırıdır. Bizim bugüne kadarki sürece temel
itirazlarımız çözüme değil, yöntemine karşı
olmuştur. Meclisten ve Bakanlar Kurulundan dahi kaçırılarak
sürdürülen müzakerelerin şekli kadar bu müzakerelerdeki muhataplık
sorunları, başlangıçta müzakerelerin yabancı bir ülkede,
yabancı ülke temsilcisinin varlığıyla
yapılmış olması gibi konular itirazlarımız
arasındadır. Ne alıp ne verildiği konusunda Başbakan
dâhil bir dörtlünün, bir kuartetin inisiyatif kullandığı, Meclisi
dışladığı bir müzakere biçimi kabul edilemez.
Şimdi, getirilen tasarı bu boşlukları doldurmaya
çalışırken hukuk dışılığa savrularak
yeni sorun alanları yaratmaktadır.
CHP olarak bizim
çözüm konusunda 5 temel başlangıç ilkesi çerçevesinde önerilerimiz
vardır; eğer bu öneriler çerçevesinde bir süreç
başlatılırsa bunun doğru sonuçlar verebileceğini
düşünüyoruz. Nedir bu temel ilkeler?
Birincisi bir
kere, ülkede demokrasi olmadan bir bölgeye veya bir etnik topluluğa
demokratik çözüm getirmek tasavvuru ham hayaldir, kalıcı sonuç
vermesi olanaksızdır; Gezi direnişi bunu bir kez daha göstermiştir.
Ülkede demokrasi isteniyorsa hemen atılabilecek adımlar bellidir.
Seçim barajını kaldırmaktan başlayacaksınız, özel
yetkili terör mahkemelerini bütün sonuçlarıyla ve yeni peydahlanan
türevleriyle lağvedeceksiniz, toplantı ve gösteri hakkını
tam güvenceye alacaksınız, faili meçhul cinayetlerin üzerine
gideceksiniz, Uludere gibi katliamların sorumlularını ucu hangi
tepelere giderse gitsin yargılayacaksınız, hukuk devletine ve
medya özgürlüğüne saygı göstereceksiniz, haksız tutukluluklara
ve Gezi sonrası artan polis ve yargı şiddetine derhâl son
vereceksiniz, düzmece delillerle iddianame düzenleyenleri ve onlara kol kanat
geren siyasileri yargılayacaksınız, yalan iddialarla mahkûm
edilenlere yeniden ve adil biçimde yargılanma hakkını
tanıyacaksınız; bunlar bizim 17 maddelik demokratikleşme
paketimiz içinde vardır.
İkinci temel
mesele şudur: Ver çözümü al diktatörlüğü türünden bir örtülü
pazarlığın toplumun büyük çoğunluğu
bakımından demokrasi dışı, siyasi ahlak
dışı, ilkesiz, samimiyetsiz olarak algılanması,
damgalanması ve kabul edilemez bulunması
kaçınılmazdır; Gezi direnişi bunu da
haykırmıştır aslında. Sadece kendi tek gündemine
sıkışarak teokratik faşizme yol veren anlayışlarla
demokrasi, kardeşlik, toplumsal bütünleşme sağlanamaz. Düzmece
Ergenekon, Balyoz, casusluk, Oda TV davalarını telin etmeden KCK
davalarında hukuk aranamaz. Bu davalarda ve benzerlerinde AKP
icraatlarıyla pozitif bir duygudaşlık içine girilerek ülkenin
demokratik kamuoyu kazanılamaz. Ülkedeki demokratik talepleri, Geziyi, 17
Aralık yolsuzluk operasyonunu ve benzerlerini, çözüm sürecini baltalamaya
yönelik operasyonlar olduğuna dair açıklamalarla geçiştirmek
veya iktidar partisini yıpratmamaya öncelik vermek bu toplumun en
azından yarısının kabul edebileceği bir durum
değildir.
Üçüncü olarak
şunu söyleyeyim, üçüncü temel başlangıç ilkesi: Çözüm süreci
kapalı kapılar ardında toplumdan ve toplumun seçilmiş
temsilcilerinden gizlenerek yürütülmez. Bu Meclis, Kurtuluş
Savaşını yürütmüştür, böylesine süreçten
dışlanma kabul edilemez bir durumdur. İktidar partisinin dar
kliğinin, tek taraflı siyasi sorumluluktan uzak
anlayışlarla -ki bu yasa tasarısı yeniden Anayasaya göre
bir tek Cumhurbaşkanına ait olan sorumsuzluğu, bakanlara, Bakanlar
Kuruluna, Başbakana ve kamu yöneticilerine vermektedir- burada bu süreci
yönetme meşruiyetine sahip olmadığını
düşünüyoruz. Eğer bir çözüm süreci işleyecekse, bunun adresi
Büyük Millet Meclisidir. Bu konuda bir değerli milletvekilimizin toplumsal
mutabakat komisyonu oluşturulmasına dair bir kanun teklifi vardır. Bunu niye
birleştirmiyorsunuz? Eğer gerçekten samimi iseniz ve kapalı
kapılar ardından çıkmayı istiyorsanız
Ama
istemediğiniz çok açık.
Dördüncü olarak:
Türkiye, etnik, bölgesel sorunlarını kendi ülke
sınırları içinde çözebilir ve çözmelidir. Sınır
dışında çözüm aramak, kontrolü elden kaçırmak demektir,
maceradır, yeni Osmanlıcılıktır.
Dolayısıyla, emperyalizmin büyük Orta Doğu planlarına dâhil
olmak demektir ve muhtemel sonucu bölgesel savaştır. Toplumun ezici
çoğunluğu tüm bu olasılıkları reddetmektedir. Ama
iktidar partisi kendini birtakım hayallere kaptırarak,
sınır ötesinde provokasyonlara zemin hazırlayıcı bir
tavra girmiş, cihatçı terör örgütleriyle açık veya örtük iş
birlikleri geliştirmiş, kendi gücünü de abartarak bölgeyi kendi
emelleri doğrultusunda şekillendirmeye niyetlenmiştir. Bugünkü
kaotik ortamda bile bu düşüncesinden tamamen vazgeçtiğini gösteren
emareler yoktur.
Beşincisi:
Kürt sorunu sadece kimlik sorununa indirgenemez. Bölgeye özgü ekonomik, sosyal
sorunlara, özellikle bölgenin geri kalmışlık sorununa yönelen
bir program içermeyen hiçbir çözüm arayışı kalıcı
olamaz. İşsizlik ve yatırımsızlık, eğitimde
fırsat eşitsizliği, cinsiyet ayırımı -had safhada
bölgede- yolsuzluk, yoksulluk, Suriye göçleri sonucunda asgari ücretin altında
çalışmaya itilen kitleler, kamu yönetimince partizanca -başka
bölgelerde de var ama bu bölgede bir başka şekilde-
dışlayıcı atamalarla veya yükseltmelerle süren kamu
yönetimi anlayışları, tarımsal desteklemelerin
yetersizliğinin bölgede çok daha ayyuka çıkmış olması,
köye dönüş ortamının hâlâ sağlanamamış
olması bu bölgenin temel sorunlarına çözüm
bulunmadığını gösteriyor. Bu iktidar -unutmayalım-
2007ye kadar yani ilk beş yılında GAP
yatırımlarına kuruş harcamamış bir
iktidardır ve 2007den sonra da harcadığı
kuruşların hepsi İşsizlik Fonundan aktarılanlardan
oluşmaktadır. Yani bütçeye bunun için ödenek bile koymamaktadır.
Dolayısıyla
bu bölgede tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi,
sanayi ve altyapı yatırımlarının bölgeye daha fazla
kaydırılması mutlaka gerçekleştirilmeli. Bakın,
CHPnin bu konuda Nisan 2011de hazırladığı Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Ekonomik Kalkınma ve Stratejik Hedefler
çalışması var. Bu çalışmaya göre bölgenin iktisadi
potansiyelleri harekete geçirilmek istenmekte ve 2023e kadar geçecek süre
içinde bölgenin yıllık büyüme oranının yüzde 9,5a
yükseltilmesi, böylece bölgeler arasındaki farkın köklü biçimde
azaltılması amaçlanmaktadır. Size bir rakam da vereyim; böylece,
kişi başına bugün bölgesel gelir
Türkiye ortalamasından
yüzde 56sını sadece bu bölgede insanlar alabiliyor. Yani kişi
başına millî gelirin sadece yüzde 56sı kadar bu bölgede
insanlar gelir sahibi. Bizim bu bölgesel kalkınma programımıza
göre bu oran 2023te yüzde 75e çıkabiliyor. Peki, AKP
iktidarının bu konularda somut programı ve önlemleri var
mıdır? Yok, biliyoruz; olsaydı görürdük. Peki, iktidar
zihniyetinin, CHPnin bu ilkelerinin ve demokratikleşme paketinin çok
uzağında durduğu gerçeğini bir kez daha görmüyor muyuz?
Demokratikleşme önerilerinin önemli bir bölümü bu totaliter iktidar
yapısının doğrudan varlık ve siyaset yapma
koşullarının ortadan kaldırılması anlamına
gelmektedir ve bu nedenle de bu iktidarın demokrasi yolunu seçmesinin, ne
ülkeye ne de bölgeye demokrasi getirmesinin beklenemeyeceğini görüyoruz. O
yüzden de böyle bir zihniyetle bir demokratikleşme çözümünün
kalıcı sonuçlara ulaşmayacağını düşünüyoruz.
İlginiz için
teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Sinan
Oğan konuşacak.
Buyurun Sayın
Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Terörün Sona Erdirilmesi ve
Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine grubum adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakana soru sordum, dedim ki:
İstanbulda iki tane camimiz yakıldı. Sayın Başbakan
Yardımcısı Haberim yok. diyor. Yani insan hakikaten hayret
ediyor.
İstanbulda
Camiye ayakkabıyla girdiler. yalanıyla bir ay siyaset
yaptınız. Bırakınız ayakkabıyla girmeyi,
İstanbulda iki tane cami yakılıyor, Sayın Bakan Haberim
yok. diyor, Bilgim yok. diyor.
ADNAN YILMAZ (Erzurum)
Olmayabilir.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Yani gazete de mi okumuyorsunuz? Allah aşkına,
sağınıza bir müsteşarı oturtmuşsunuz, solunuza
birini oturtmuşsunuz, Sayın İçişleri Bakanı burada.
Yani bir telefonla
İstanbul Valisi akşama kadar tweet atıyor.
Yani İstanbulda
Bu yakılan cami İstanbulda arkadaşlar.
İstanbulda cami yakılıyor ve siz Benim haberim yok.
diyorsunuz ya. Sayın Cumhurbaşkanının attığı
tweeti burada tekrar edeyim: İnsan hakikaten hayret ediyor size!
Değerli
arkadaşlar, şimdi, Komisyon görüşmelerinde biz samimi olarak
orada endişelerimizi dile getirdik. Samimi olarak bu endişelerimizin
giderileceğine dair bir beklenti içerisindeydik. Sayın
bakanların ve Komisyondaki arkadaşların bu endişelerimize
bir cevap vereceğini ve bu endişelerimizi gidereceklerine dair en
ufak bir şey demelerini bekledik ama ne sorularımıza cevap
verdiler ne de endişelerimizi giderecek herhangi bir şey ifade
ettiler.
Buradan şu
anlaşılıyor: Milliyetçi Hareket Partisi gibi bu konuda
endişesi olan ve toplumun endişesini paylaşan, toplumun
endişesini yansıtan bir partinin ve onu temsil eden kitlelerin
endişesinin sizin için hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Varsa yoksa, siz,
PKKnın gönlünü almak için bu kanunu getirmişsiniz. Kusura bakmayın,
PKKnın gönlünü almak için getirdiğiniz bu kanunun, biz, burada,
çıkmaması için elimizden ne geliyorsa İç Tüzük çerçevesinde onu
yapacağız.
Dün, akşam
haberlerini izlerken bugün bu kanunun geleceği söylendi haberlerde,
neredeyse hepsinde. Peşinden başka bir haber daha geçti, o da
Sayın Başbakanın şehit aileleriyle iftar yapacağı
ve şehit ailelerine dönük birtakım düzenlemelerin bir an önce devreye
sokulacağı söylendi.
Yahu
insafınız olsun. Devlet zaten bunu yapmak zorunda. Her şeyi
rüşvet olarak mı görüyorsunuz yahu? Şehit ailelerine devletin
vermesi gereken bu hakları bir rüşvet anlayışı
içerisinde niye getiriyorsunuz? Bunu bir ay önce getirseydiniz, iki ay sonra
getirseydiniz, illa bugün bu kanun burada görüşülürken mi getireceksiniz?
Yani hiç mi saygınız yok şehit ailelerine? Hiç mi vicdanınız
yok sizin? O insanları ne yerine koyuyorsunuz siz Allah aşkına?
Değerli
arkadaşlar, o insanlar zaten canından can vermiş. O
insanları hiçbir şekilde kale almadınız. Komisyon
görüşmeleri esnasında sordum: Burada şehit ailelerinin niye
temsilcisi yok? Birtakım dernekleri
çağırmışsınız, olsun, onlar da olsun. Ama bunun
birinci derecede taraftarı şehit aileleridir, gazilerimizdir.
Hiçbirini dikkate almadınız.
Bu sabah
Yıldız Hemşire geldi. Eşini, gözünün önünde,
çocuklarının ve babasının gözünün önünde PKK otobüsten
indirip katletmişti. Siz, o PKKyı şimdi Mecliste yasal bir
statüye kavuşturuyorsunuz. O PKKyla uzun zamandan beri zaten kucak
kucağasınız. Bu görüşmeler yapılıyor ve siz,
Yıldız Hemşirenin acısına bir çare
bulamıyorsunuz. Yıldız Hemşirenin vicdanı hâlâ
kanıyor. Onun gibi Türkiyede binlerce şehit ailesi var. Hiçbir
şekilde bunların sizin umurunuzda olmadığını bir
kez daha gördük.
Değerli
arkadaşlar, daha önce dört paket getirdiniz. Daha önceki dört pakette
buradan bir Allahın kulu arkadaşımız çıkıp
söyleyebilir mi, Birinci pakette şu kadar PKKlı indi, ikinci
pakette şu kadar silah teslim edildi, üçüncü pakette terör şu kadar
azaldı, dördüncü pakette Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yol kesmeler
şu kadar azaldı. diyebilir misiniz? Diyemezsiniz çünkü
çıkardığınız her paket PKKnın daha da
azmasına sebep oldu. Getirdiğiniz her yeni çözüm paketi tırnak
içerisinde ifade ediyorum- dağa çıkışları daha da artırdı.
Biz, bugün, burada, bu görüşmeleri yaparken, haberlere baktım, 21
üniversite öğrencisi daha dağa gitmiş. Bu çözüm süreci
safsatanızın içerisinde PKK hiç olmadığı kadar
güçlendi, PKKya katılım hiç olmadığı kadar arttı
ve emin olunuz ki ne olduğu belli olmayan, başı ve sonu belli
olmayan bu elastiki -çerçeve yasa dediğiniz- yasayla PKKya
katılımlar daha da artacaktır, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgemizde PKKnın oradaki vatandaşlarımız üzerinde
baskısı daha da artacaktır.
Şimdi
tutturmuşsunuz ki: Şu kadar aydır kan akmıyor. Keşke
dediğiniz gibi olsa, keşke hiç kan akmasa. Eğer
korucularımızı siz insandan saymıyorsanız, şehit
edilen, infaz edilen korucularımızın sizin için hiçbir
kıymeti yoksa dediğiniz doğrudur. Dağa kaçırılan
insanlarımızın sizin için bir kıymetiharbiyesi yoksa
dediğiniz doğrudur. Ve bir de Çanakkalede niye kan aktı? 250
bin şehit niye verdik Çanakkalede? Eğer ki İngiliz gemilerine
Buyurun, geçin. denseydi, bugün sizin yaptığınız gibi,
Çanakkalede kan akar mıydı? Eğer, askerin, polisin önünde
PKKlılar cirit atıyorsa ve PKKnın her istediği oluyorsa,
PKK bayrak indirince asker tepki göstermiyor, PKK insan kaçırınca
polis tepki göstermiyorsa tabii ki kan akmaz. Siz eğer düşmanın
istediğini verirseniz kan niye aksın? Ama o zaman devlet
olamazsınız. Devlet olmanın birinci şartı
vatandaşını korumaktır, korucusunu infazdan korumaktır
ama siz korucuyu, siz bölge insanını, oradaki Kürt
vatandaşlarımızı PKKya teslim etmiş
durumdasınız. Bu getirdiğiniz yasayla kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi de alıyorsunuz ve şimdiye kadar kanunları
Anayasanın üzerine çıkarmıştınız ama Bakanlar
Kuruluna yetki vererek kanun hükmünde kararnameleri de ilk defa bu dönemde
Anayasanın üzerine çıkaracaksınız.
Değerli
arkadaşlar, buradan açıkça uyarıyorum, Komisyon
toplantılarında da görüşmeler esnasında da uyarıda
bulundum: İnsanları, bu yasayı çıkararak suç işleme
özgürlüğüne kavuşturamazsınız; PKKyı, PKKlı teröristleri
bu yasayla siz koruyamazsınız. 12 Eylülün kudretli generalleri
çıkardıkları yasalarla kendilerini koruyamadılar. Buradan
uyarıyoruz: İster Cumhurbaşkanı olsun ister Başbakan,
bakan, bürokrat, asker, polis, sıradan vatandaş veya sizin bu süreç
içerisinde kullanacağınız PKKlılar olsun, hiç kimsenin bu
çıkardığınız yasayla suç işleme özgürlüğü
olmayacaktır ve herkes ama herkes -Anayasanın suç
saydığı fiilleri- sizin çıkardığınız bu
zırhla, bu zırha güvenerek suç işleme özgürlüğüne
kavuşacağını düşünüyorsa yanılıyor.
Milliyetçi Hareket Partisi iktidara geldiği gün -bundan emin olunuz ki- bu
yasaya güvenerek suç işleyen, Anayasanın suç saydığı
fiilleri işleyen, hayata geçiren kim varsa yargı önüne
çıkarılacaktır. Bunun da sözünü yüce Meclisin kürsüsünden
veriyoruz. Dolayısıyla da hiç kimse suç işleme özgürlüğüne,
hele PKK hiçbir şekilde suç işleme özgürlüğüne sahip
değildir.
Değerli
arkadaşlar, her seçim öncesinde Adalet ve Kalkınma Partisi ramazan
paketi hazırlardı, birtakım paketler hazırlardı. Öyle
anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanlığı seçimi
öncesinde bu defa PKKya bir ramazan paketi hazırlanmış. Bu
getirdiğiniz yasa, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde
PKKya vermiş olduğunuz rüşvettir. PKKya vermiş
olduğunuz rüşvetin emin olunuz ki vatandaşın nezdinde, göreceksiniz,
hiçbir kıymetiharbiyesi olmayacaktır.
MİT
Yasası burada görüşülürken hop oturup hop kalkanlar vardı. Ne
diyorlardı? Hiç kimse bu zırha bürünemez diyorlardı. Ne oldu o
arkadaşlar? Niye şimdi hop oturup hop kalkmıyorlar? Çünkü bu
yasa aynı zamanda PKKya da bir zırh getiriyor. Yani MİT
Müsteşarı yasayla zırha büründürüldüğünde sesini
çıkaracaksın, PKKlıya bu geldiğinde sesini
çıkarmayacaksın. Bununla da turnusol kâğıdı gibi
gördük, Komisyon çalışmaları esnasında da gördük. Bu
yasanın kimin tarafından hazırlandığı, kimin
tarafından talimatlandırıldığı ve Meclise
getirildiğini gördük. Her yasada değişik partilerden bir sürü
insanlar laf atardı ortalığa ama şimdi Meclis sütliman. Bir
tek Milliyetçi Hareket Partisinin sesi çıkıyor ve milletimiz de bunu
görüyor.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Sebahat Tuncel konuşacak,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinize iyi geceler diliyorum.
Gerçekten önemli
bir yasayı görüşüyoruz. Türkiye siyasi tarihi açısından bir
dönüm noktası olarak ifade edeceğimiz bir yasa. Her şey
değil tabii ki ama bu yasanın bu Meclis kurulunda görüşülüyor
olmasının kendisinin bile çok önemli olduğunu düşünüyoruz.
Ancak, mesele bu yasa değil, bu Mecliste birçok yasa
çıkartıldı, birçok demokratikleşme paketleri
çıkartıldı
Biraz önceki sayın hatip de ifade etti,
demokratikleşme paketlerinin birçoğunun sonuç vermemesinin o
başka bir noktada söylüyor ama- temel nedeni de hazırlanma
zihniyetiyle alakalı bir durum.
Şimdi, biraz
önce Sayın Bakan, burada PKKye dair bir tanım ısrarla
sorulduğunda PKK terör örgütüdür. diye tanımda bulundu. Şimdi,
eğer siz bu zihniyeti değiştirmezseniz, eğer terörizm
kavramında ya da terörle mücadele konusunda ısrar ederseniz, bu
meseleye terörizm perspektifinden bakarsanız kalıcı bir çözümün
olması mümkün değildir. Önemli olan zihniyetin
değişmesidir. Sizin terörist dediğinize insanlar özgürlük
hareketi diyor; kendi dili, kimliği, kültürü için mücadele ettiğini
söylüyor. Dolayısıyla, bu noktada bir zihniyet değişimine
ihtiyaç var.
Bu kürsüde bütün
bunları konuşuyor olmak önemli bir nokta. Ben ikinci dönemdir
milletvekiliyim. Bu ülkede savaş var. dediğimiz için bile birçok
tartışmaya neden olduk. Her defasında bu kürsüde bize dönülüp
terörist denildi. Bu dönemleri de atlattık. Hâlâ konuşabiliyorsak,
bu noktaya gelmişsek bu da tabii ki önemli bir nokta ama burada bir
zihniyet değişimine ihtiyaç var.
Burada PKKyi
doğru tanımlarsanız çözümünü de doğru ifade edersiniz.
Şimdi, bu sadece Kürtler açısından geçerli bir durum değil.
Değerli milletvekilleri, siz Türkiye cephesine bakın, biz buradan
Türkiye'ye konuşuyoruz.
Şimdi, sizin
terörist dediğiniz, Terörle mücadele ediyoruz. dediğiniz örgütle
konuştuğunuzda, Türkiye halkına da Niye görüşüyorsun?
diye bir soru sorma hakkını veriyorsunuz. O yüzden bu
tanımı doğru yapacağız. Bu bir terör sorunu
değildir. Şimdiye kadar bir devletin kendi
yurttaşlarını, Kürt yurttaşlarının dilini,
kimliğini, kültürünü yok sayması, bunun için baskı
uygulaması, şiddet uygulaması
Bir terörden bahsedilecekse o
zaman devlet teröründen bahsetmek gerekir. Binlerce insan
yaşamını yitirdi, on binlerce insan burada
yaşamını yitirdi, on binlerce faili meçhul cinayetten
bahsediyoruz. Bu savaşın en büyük mağdurları kadınlar.
90lı yıllarda yaşanan dönemde binlerce kadın tacize,
tecavüze maruz kaldı. Şimdi madem bir tartışma
yürüteceğiz, bütün bunları değerlendirelim birlikte.
Şimdi biz bu
sorunu çözmek istiyoruz. İyi bir noktaya geldik. 21inci yüzyılda
insanlar sorunlarını kavga ederek, savaşarak daha çok kişi
ölsün diye çözmüyorlar; müzakere ederek, diyalog kurarak
Olması gereken
şey de bu. O açıdan, bugün bu yasanın görüşülüyor
olmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. O yüzden,
İmralıda Sayın Abdullah Öcalanla yapılan görüşmeleri
biz önemsiyoruz, Türkiye halkı adına önemsiyoruz.
Şimdi
Yıldız Hemşireden bahsediliyor. Bir daha Yıldız
hemşireler olmasın istiyorsanız, bir daha insanlar ölmesin, Kürt
annesi de, Türk annesi de ağlamasın, diğer halkların annesi
de ağlamasın diyorsak burada yapmamız gereken şey, bu
yasanın daha iyi nasıl çıkacağıdır;
eleştirmek değil. Doğru, AKP iktidarı bu yasanın
çıkartılması konusunda yeterince cesur davranmıyor.
Aslında bu, sorunu çözmez, bu bir çerçeve yasasıdır. Bize
sorarsanız, bu yasayla aslında hiçbir sorun çözülmüyor,
muğlaktır, ne yapılacağı belli değildir. Sadece,
iktidarın şu sözü, Bundan sonra yapılacak. sözüyle
karşı karşıyayız ama ona rağmen savaş
olmayacak, ölümler olmayacak, insan ölmeyecek dediğimiz için önemsiyoruz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiyenin
Meclisidir, 76 milyonun sorumluluğunu taşıyorsunuz. Bugün
Kürdistan ve Türkiyede savaşın, çatışmanın
olmaması, bırakalım Türkiyeyi, Orta Doğuda
barışın olması meselesi önemli. Biraz önce sayın
milletvekili burada IŞİDin yaptığı katliamları
anlattı; insanların kafalarını kesiyorlar, kadınlara
tecavüz ediyorlar. Şimdi, bu şey kabul edilebilir mi? Orta
Doğuda barış, dünyada barış, Türkiyede ve kendi
coğrafyamızda barış diyorsak bu perspektifle bu işe
bakmak durumundayız. O yüzden, dilimizi değiştireceğiz,
zihniyetimizi değiştireceğiz. Bu sorun bir terör sorunu
değil, bu sorun bir hak ve özgürlük sorunudur. 76 milyon birlikte
yaşayacaksa ama bir kimlikte değil, tek dil, tek millet, tek inanç,
tek düşünceyle değil, çok kimlikli, çok kültürlü yapımızla
bir arada yaşayacağız. Hep söylenir
Farklılıklarımız zenginliğimizdir. diye ama
şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bütün
farklılıkların zenginliği gasbedilmiştir; Ermenilerin,
Asurilerin, Kürtlerin, Türkmenlerin. Ama, biz
farklılıklarımızla zenginliğimizi koruyacaksak yani
kendi dilimiz, kimliğimiz, kültürümüz, rengimizle bu coğrafyada
eşit hukuk temelinde yaşayabileceksek o zaman gelecek vadeden bir
şeydir. Dolayısıyla, birbirimizin zenginliklerine el
koymayalım, gasbetmeyelim ama birbirimizin zenginliklerini birlikte paylaşalım.
Bu coğrafya herkese yeter, Mezopotamya, Anadolu, Trakya bütün herkese
yeter, yeter ki kardeşçe yaşamasını bilelim değerli
milletvekilleri.
Şimdi, tabii
ki bu çerçeve yasasıyla bir başlangıç yapılıyor ama
asıl bundan sonrası önemli. Örneğin, bu yasada hakikat, adalet
ve araştırma komisyonu kurulmasına dair bir bölüm yok, 2nci
maddede bu tanımlanıyor. Şimdi, oysa yapılması gereken
şeylerden birisi de bu hakikate ulaşmak. Hakikat neydi? Çünkü, bizim
yaşadıklarımızı Batı yanlış
anladı, anlatılmadı, devlet başka anlattı. Bizim
savaşta yaşananların bütün boyutlarıyla açığa
çıkarılması, bunun tanzim edilmesi, hakikatle yüzleşmek,
gerçekle yüzleşmek gibi bir sorumluluğumuz da var.
Şimdi, adalet yoksa barış da yoktur
sevgili arkadaşlar. Eğer bugün Dersimden Sivasa, Maraşa,
Çoruma, Roboskiye bütün bunların hesabı sorulmazsa
Çünkü hepsi
aynı zihniyetin ürünü; hepsi Türkiyede tek yapının, ulus
devletçi anlayışın, farklılıkları yok sayan anlayışın
bir ürünü olarak ortaya çıktı.
Şimdi, diğer bir konu da, mesela biz burada
Kürt sorununu konuşunca bazı milletvekilleri Aman Türkiyenin
demokratikleşmesi ne olacak? Gezi direnişinden bahsediyorsunuz,
evet, Gezinin taleplerine bakın. Gezi direnişi sırasında
biz hep Gezi Parkındaydık, halkla birlikte olduk, kadınlarla
birlikte olduk. Gezinin talebi de barıştı, adaletti,
eşitlikti, özgürlüktü. Şimdi, bu talepler, aynı zamanda
Diyarbakır Meydanında 2013 Nevrozunda Sayın Öcalanın
mektubu okunduğunda da ortaya çıkan taleplerdi: Eşitlik, adalet,
özgürlük ve barış. Aslında herkesin talebi aynı ve bu
ülkede herkes barış istiyor, adalet istiyor, eşitlik istiyor ve
özgürlük istiyor. Yani, Kürt sorununun çözümü sadece Kürtler
açısından değil, bütün Türkiye açısından olmazsa olmaz
bir durumdur, bunu buradan değerlendirmek gerekir.
Değerli milletvekilleri, o açıdan, biz bu
yasayı konuşurken Bu daha başlangıç diyoruz, öyle
olması gerekir. Bunu gerçekten güçlü bazı adımlarla
pekiştirmek lazım.
Şimdi, biraz önce Sayın Bakan diyor ki: Bizim
karakollarımız, askerî bölgedeki özellikle askerler azalmadı,
arttı. Şimdi, bu bir çelişki değil mi? Barış
döneminde azalması gerekmez mi? Kalekolları niye yapıyorsunuz,
güvenlik barajlarını niye yapıyorsunuz? Madem
barışacağız, madem birlikte helalleşeceğiz o
zaman niye oraya diyelim ki yeni güvenlik barajları yapıyoruz, yeni
kalekollar yapıyoruz, yeni korucular alıyoruz? Mesela, bu koruculuk
sisteminin lağvedilmesi gerekir. Korucu yapılan insanlık suçuna
bulaşmamış başka alanlarda istihdam edilmesi; insanlık
suçuna bulaşmış insanların, bu hakikat, adalet ve
araştırma komisyonlarınca tespit edilip yargılanması
gerekir ama onun dışındakiler başka alanda istihdam
edilebilir. Şimdi bunun lağvedilmesi gerekir, bölgedeki, özellikle
Kürdistandaki kalekolların inşaatının derhâl durdurulması
gerekir.
Şimdi, bunlar
olmadığı sürece, sizin söylediğiniz şeyle
yaptığınız şeyin arasında böyle çelişki
olduğunda insanlar size inanmıyor. Bir yandan diyorsunuz ki biz
toplumsal barışı ilan edeceğiz, bir yandan diyorsunuz ki
işte bu terörizmle mücadele ediyoruz; bir yandan diyorsunuz
barışacağız, bir yandan askerî alımları
artıyorsunuz, güvenlik şeylerini artırıyorsunuz.
Dolayısıyla, böyle ikili bir politika olmaz.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten başka şansımız yok, başka
çözüm noktası da yok. Şimdi, burada eğer biz birlikte çözeceksek
bütün bunları, açık bir şekilde bu tartışmaları
yürütelim. İktidar partisinin meselesi değil bu; ana muhalefetin de,
sadece bizim de meselemiz değil, partiler üstü bir durumdur.
Savaş,
herkesi öldürür sevgili arkadaşlar. Savaş, ölüm demektir,
işkence demektir, zulüm demektir, ırkçılık demektir.
Şimdi, o zaman barış bunların tersi demektir,
barış partiler üstü bir durumdur. Sadece iktidarın, kendisine
çıkar edineceği bir mesele hâline getirmesi kabul edilebilir bir
nokta değildir. O yüzden, barışı inşa edeceksek o
zaman barışın nasıl olacağına dair
katkılarımızı sunalım, nasıl
olmayacağına dair değil.
Bu kürsüde birçok
milletvekili İşte, bunlar bu kadar kötü, bunlar bu kadar şey
Peki, İyisi nasıl olacak? meselesini birlikte yapalım. Yani
seyrederek olmaz, içinde olarak bunu geliştirmek gerekiyor.
Umarım,
bundan sonra hemen yapılacak iş, Terörle Mücadele Kanununun
kaldırılması, bu sürecin yol temizliğinin
yapılması... Çünkü, bu, müzakerelerin başlangıcı
açısından bir yasadır, bitmiş bir süreç değildir,
ikinci aşamanın başlangıcı olarak değerlendirmek
gerekir. Bundan sonra birçok yasanın çıkması gerekiyor ve
demokratik bir cumhuriyeti ancak böyle inşa edebiliriz; aksi takdirde,
bütün bu yaşananlardan buradaki herkes sorumlu olur diye düşünüyor,
hepinize tekrar iyi geceler diliyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Zeynep Karahan Uslu konuşacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ZEYNEP KARAHAN USLU (Şanlıurfa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün aslında, sonda söyleneceğin
başta söylenmesi gereken bir gündeyiz ve hepimizin bildiği gibi,
bugün burada sadece bir kanunu görüşmüyoruz, böyle bir müzakere değil
bu, aslında tarihî bir oturum ve bu ülkenin yüz yılı
aşkın süredir kanayan ve kanatılan bir meselesini, on
yıllarımızın, pek çoklarımız için çok zorlu ve
her türlü kayıpların yaşanmasıyla geçmesine neden olan çok
katmanlı bir sorun yumağını artık ve nihayet çözmeye
odaklanan köklü bir ilerlemeyi müzakere ediyoruz. Elbette bu noktaya gelmek
adına yürütülen gayretler sadece bugünlere ait değil. Hepimizin
bildiği gibi, 1inci AK PARTİ Hükûmetinin kurulmasından sonra,
tam on iki gün sonra, 2002nin 30 Kasımında, 1987 yılından
itibaren bu ülkede tam 46 kez uzatılan ve pek çok soruna neden olan OHAL
uygulamasının sona erdirilmesiyle başladı bu süreç ve o
tarihten itibaren köklü demokratikleşme adımları ardı ardına
atıldı. Türkiye, dünyada yaşanan değişim
dalgasını yakalayarak kelimenin tam anlamıyla sessiz devrim
nitelemesine uyan bir ilerlemeyi büyük bir sabır ve kararlılıkla
gerçekleştirdi. Birey odaklı, devlet ile toplum arasındaki
kopukluğu gideren, eşit vatandaşlık temelli politikalarla
yola devam edildi ve toplumun önünü kesen -tırnak içinde- millî
öcülerimize, siyasi rant elde etme adına kulaklara üflenen paranoyalara
boyun eğilmedi. Bize yıllarca birileri şöyle dedi: Sakın
ha, Kürt sorunu demeyin, hele çözmeye hiç yeltenmeyin. Ne olur, çözmeye
kalkarsak ne olur? Aa, çok fena olur. Ne olur, ne olur? Bölünürüz elbette.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Kim dedi açıkla da ona bir lanet okuyalım.
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla) Onun sahipleri kendini çok iyi biliyor, bu ülkenin 76 milyonu
da iyi biliyor.
Ve bu bölünme
propagandaları bu ülkenin yıllarına mal olduğu hâlde, büyük
acıların, ölümlerin sürmesine neden olduğu hâlde
ALİM
IŞIK (Kütahya) Elinizi tutan mı vardı on iki yıldır
niye çözmediniz?
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla)
yıllar ve yıllarca siyasi hesaplar adına sahiplenildi
ve milletimize bir bölünme sendromu dayatıldı.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) On iki yıldır taviz veriyorsunuz. Neyi
çözdünüz?
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla) Ancak bu topraklarda hiçbir zaman ilanihaye dayatmalar
kazanmadı ve bilsinler ki kazanmayacak. İşte, bugün
Parlamentomuzda -eskilerin deyişiyle, efradını cami,
ağyarını mâni derler- kuşatıcı ve tümüyle hukuka,
anayasal düzenlemelere uygunluk ilkesini gözeterek yeni açılımlara
imkân tanıyan bir yasal düzenlemeyi tartışıyoruz. Bu yasal
düzenleme dayatmalara verilen en doğru cevap olarak
karşımızda. Türkiyede tüm toplum kesimleri
barışı talep ediyor ve barışa 2002den beri
atılan adımlarla, 2009 yılında başlayan Millî Birlik
ve Kardeşlik Projesiyle, 2012den itibaren de çözüm süreciyle tüm
dayatmaları elinin tersiyle iten bir toplumsal mutabakatla milletimiz
destek veriyor ve bu desteğe binaen atılan adımlar neticesinde
iki yıldır akan kanın durduğunu görebildik. Yani, Benjamin
Franklinin bir ifadesi vardır, dememiz odur ki: Savaşın iyisi
yoktur, barışın da kötüsü yoktur.
Yaşanan bu
toplumsal iklimle memleket bölünmediği gibi, öylesine bir umut ve inanç
kapladı ki artık yürekleri, işte, yıllardır örgütün
dağa çıkardığı evlatları için yürekleri yansa da
bir Allahın kulu ses çıkaramazken bu huzur ortamı annelerin
yürekli çıkışına zemin oluşturabildi ve ideolojisi
olmayan, siyaseti olmayan anneliğin duruşu öylesine güçlü ki tersini
isteyenler olsa da önüne çıkan her engeli kaldıracak. Şehit cenazelerini
istismar edenler değil, birlikte yaşama ve bu topraklarda birlikte
var olma çabası kazanacak.
Elbette şehit
ailelerinin, şehit annelerinin, yakınlarının,
evlatlarının yaşadığı acıyı
unutmadık ve unutmayacağız, asla unutturmayacağız.
Evladını 20 yaşında askere yollayıp sonra tabutuna
sarılanlar bu ülkenin büyük bir acısı ve bu ülkenin bir
gerçeği ama beyaz Toroslarla gelen birilerinin götürdükleri
evlatların da bir daha evlerine dönemedikleri günler, köy yakmalar, faili
meçhuller, işkenceler, Diyarbakır Cezaevi ve niceleri de bu ülkenin
gerçeği. İşte, bütün bu gerçekler ki daha dün Kıbrıs
Barış Harekâtı sırasında Cizrede, Bingölde,
Bitliste askerlik şubelerinin önünde sıraya girip gönüllü olarak
Kıbrısta savaşmaya gitmek isteyen bu halka ne
yapılmıştır da kendi devletlerine silah
doğrultmuşlardır? Bu soruyu sormayacak mıyız? Bir kez
olsun başımızı iki elimizin arasına alıp
düşünmeyecek miyiz? Nerede hata yaptık, neden böyle oldu? diye
sormayacak mıyız? (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, o öldürülen çocukları, masum çocukları kim
öldürdü, güzelim insanları kim öldürdü?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla) Çok uzun yıllar Kürt meselesi vesayetin ve vekâletin
aracı hâline getirildi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Meydanlarda katliamları yapanlar kimdi? Hiç mi gözünüz
görmeyecek?
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla) Hükûmetler kuruldu, hükûmetler dağıtıldı
ama problem o zaman da bu sorunun parçası olanlar burada olduğu hâlde
paşa paşa devam etti ve bütün bunları özetleyen ana cümle de
ret, inkâr, asimilasyon politikaları oldu. İmparatorluk
mirasçısı bir devlet, sınıfsız, imtiyazsız,
homojen bir ulus devlet kalıbına sokulmak istenerek kendi
vatandaşlarını tehdit olarak gören rejim eliyle devletine küskün
bir millet yaratıldı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Jön Türkler de sizin
gibi düşünüyordu.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Ancak, dünde ve
geçmişin acılarında kaybolup kalmayacağız.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Jön Türkler de sizin
gibi düşündüler, Balkanları kaybetti Osmanlı.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Mevlananın
dediği gibi Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi
yeni şeyler söylemek lazım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Osmanlıyı,
nasıl kaybettiğimizi de oku.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Ama yeni şeyler
söylememekte ısrar edenler
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Git Balkanları
nasıl kaybettiğimizi bir daha oku, git bir daha oku.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) -
geçmişe
takılmak isteyenler olabilir, onlara selam olsun ama toplumsal
ihtiyaçlara, hakiki karşılıklar üretmeye
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, bu masum çocukları
öldürenler
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) -
ve hakiki
karşılıklar üreterek yola devam etmeye hep beraber biz devam
edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, bakın
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Siyaset kurumuna
düşen de budur, sorumlu siyaset dediğimiz de budur.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Babanın
kemikleri sızlıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakın, bakın,
bunlar, bu masum çocukları öldürenler
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Resimleri üzerinden
polemik yapmak değil, gerçekten siyaset üretmek
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Baban yaşıyor
olsaydı seni aforoz ederdi.
OKTAY VURAL (İzmir) Bu masum çocuklar, bak.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Ve herkes işitmeli
ki, bu topraklarda bölünme değil, bu topraklarda kardeşlik payidar
olacak. Bu topraklarda Kılıçarslanın torunları ile
Selâhaddin Eyyubînin torunlarını hiç kimse birbirinden
ayıramayacak.
Bu mesele, artık, parti rekabetine kurban verilmeden
konuşulmalı. Yaşanan sorun, ne AK PARTİnin ne de mevcut
Hükûmetin ne de Başbakanımızın problemi; yaşanan
problem aslında hepimizin meselesi.
Sonuna kadar inanıyorum ki, tarihte Türkler ile
Kürtlerin ittifakı nasıl bizi küresel güç hâline getirdiyse bugün de
artık yeni bir eşiğin önündeyiz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Öyle bir şey
olmadı hiçbir zaman.
FARUK IŞIK (Muş) Nankörlüktür bu.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Ya bu sorunumuzu
çözeceğiz ya da tarihsel ve coğrafi iddialarımızı
devam ettireceğiz
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Böyle bir şey hiç
olmadı. Tarihi yeniden oku, tarihi.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) -
ya da yeni bedeller
ödemeye devam edeceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Yusuf Hoca bir ders versin.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) Kimin ne istediğini
böylece de hep birlikte göreceğiz. Aslında buradaki tutum
alış, belki de siyaset kurumunun en gerçek, en hakiki turnusol
kâğıdıdır
OKTAY VURAL (İzmir) Iraka da demokrasi
getirdiler, bak(!)
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) -
ve belki de tahammül
edilemeyen tam da bu turnusol kâğıdıdır.
OKTAY VURAL (İzmir) Irakta bütünlük oluyordu,
Iraka da çözüm getirdiler(!)
ZEYNEP KARAHAN USLU (Devamla) AK PARTİ Hükûmeti bu
meseleyi milletimizin kendisiyle imtihanı olarak görmektedir.
Yüzyıllık parantezi kapatıp Erzurum Kongresinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin açılışında, 1920 Meclisinde olduğu
denli güçle demokratik birliğimizi sağlamak, Orta Doğuda
sınırların yeniden çizildiği bir dönemde Türkiyeyi
istikrarsızlaştırmak isteyenlerin ekmeğine yağ
sürmemek de
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Siz kendiniz yapıyorsunuz, kendiniz.
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla) -
ben diyorum ki, hepimizin de bu Mecliste olan herkesin de
boynunun borcudur.
On iki
yıllık iktidar pratiğimiz korkularımızdan başka
korkacak hiçbir şeyin olmadığını göstermiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Damat Ferit böyle konuşuyordu.
ZEYNEP KARAHAN
USLU (Devamla) - Tüm yakıcı yaşanmışlıklara, tüm
acılara son verme adına, en açık ifadesiyle, siyasi
varlığımızı riske ederek, korkusuz bir Hükûmet olarak
yürütülen çabaların ardında da dürüst, cesur
politikalarımızın ardında da böylesi bir samimiyet ve
böylesi bir vizyon vardır.
Tarihsel olarak
çözümün değil sorunun parçası olanlar ve yine umudun
düşmanı olanlar bunu anlamaya dirense de Türkiye büyük bir sosyal
restorasyon içerisindedir ve kendi sosyal restorasyonunu tamamlayacak, kendisini
bağlayan tüm prangalardan kurtulacak, hızlı bir ekonomik
gelişmeyi ve kalkınma hamlesini de sürdürmeye devam edecektir.
Ezcümle, bu yasa,
ülkemizin birliğinin ve dirliğinin çimentosu olmanın
yanında, yeni devlet aklındaki paradigma değişiminin de en
büyük kanıtı sorunlarımızı müzakereci siyaset yoluyla
çözeceğimizin ispatıdır diyor, barışın sadece
ağızlardaki mümtaz bir kelime değil, her tarihsel dönemin
pusulası olduğunu ifade ederek yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar sona erdi.
Şimdi,
şahıslar adına konuşmalar bölümüne geçeceğiz.
İlk
konuşmacı, Sayın Mustafa Erdem, Ankara Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ERDEM
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PKKyı
meşrulaştırmak, PKKyı mazur göstermek, Türkiye
Cumhuriyetini bölmek, ecdattan alınan emanete ihanet etmek için
çıkarılmış olan yasanın 1inci maddesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
Öncelikle, bu
yasanın çıkarıldığı zamana dikkatlerinizi çekmek
istiyorum: Kuzey Irakta, Barzani, bağımsız bir devlet
kurduğunu ilan ediyor, AKPnin sözcüsü buradan çıkıyor Ben de
onun gibi düşünüyorum. diyebiliyor; Türkmenler, şerefli insanlar
soykırıma maruz kalıyor; PKKnın destekçisi, Kürtlerin
ağababası İsrail, Amerika, Rusya bu devletin tasdik
edilebileceğini, meşru olabileceğini iddia ediyor ve biz burada
kalkıyor, bir PKK yasası çıkarıyoruz. Artı, Sayın
Başbakanın Cumhurbaşkanı olmaya namzet olduğu,
kendilerine verdiği sözü yerine getiremediği için bir an evvel bu
sözü yerine getirme gayretkeşliğinin ürünü olarak bu yasa
çıkarılıyor.
Sayın
milletvekilleri, bayrağımızın hem de askerî birlikten
indirildiği, sözüm ona bağımsız dediğimiz Türkiye
Cumhuriyeti devletinde Bingöl-Diyarbakır yolunun devamlı kapalı
kaldığı, Licede ayaklanma provokasyonlarının
yapıldığı, PKKlı söylemcilerin Devlet, gücü
yetiyorsa gelsin, girsin. diye meydan okuduğu, sizin
çıkardığınız yasayla belediye
başkanlığı sıfatını almış olan
kişilerin Ağrıda ecdadım Kâzım Karabekirin
adını silmeye kalktığı, Mardindeki belediye
başkanının kalkıp Mardin Kalesinden askerleri ve askerî
araçları çıkaracağını iddia ettiği bir günde
çıkarılıyor.
Beyler, siz,
gerçekten bunlara inanıyor musunuz yoksa bir rol
paylaşımının sonucu birilerine verilen sözlerin
gereğini mi yerine getiriyorsunuz?
Siz,
İŞİTin
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) IŞİD
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Siz doğrusunu söyleyin.
Irakta bir
sanal devletçik kurmaya kalktığını ama bununla PKKyı
meşrulaştırıp Barzaniye bir devlet kurdurduğunu,
PKKnın, Barzaninin bir tek kurşun atmadan Türk milletinin
yaşadığı bir yer olan Kerküke fiilen hâkim olduğu bir
dönemde bu yasayı çıkarıyorsunuz. Ben bu devletin mensubuyum,
ben bu milletin mensubuyum, ben ecdadın emanetine sahip
çıkıyorum, benim damarımda Türk kanı var. diyen bir
milletvekilinin böyle bir zillete katlanabileceğini tahmin etmiyorum.
Eğer siz Ben buna katlanabiliyorum, ben bundan razı olabiliyorum.
diyorsanız, o zaman, kim olduğunuzu, kimi temsilen burada
bulunduğunuzu, hangi amaçları yerine getirmek için kimden direktif
aldığınızı gelip burada şerefinizle söylersiniz.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Verilen sözler var, sözler.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) - Beyler, PKKnın kalkıp güneydoğuda yerel yönetimlere
yerel kaynakların aktarılması gerektiğini, bu Mecliste olan
milletvekillerinin, petrolün kendileri için de hak talebi olarak belirtildiğini
siz bu yasayla perçinlemek ve siz bu yasayla onların isteklerini yerine
getirmek mi istiyorsunuz? Şu ana kadar yapılan konuşmalara
baktığımızda, size samimi olarak söylüyorum, BDPnin
konuşmasına gerek yok, siz zaten onlar için yapılması
gerekeni fazlasıyla yapıyor, güneydoğuyu bölüyor, bölüyor ve bir
tepside takdim ediyorsunuz. Ama bir şeye daha dikkatinizi çekmek
istiyorum
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) CHP de öyle konuşuyor, siz tek kaldınız.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Ama yine de memnun edemiyoruz yani.
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Memnun edemezsiniz çünkü bu terbiyesizliğin arkasından
daha çok şeyler talep edilecek.
Bir de şuna
dikkatinizi çekmek istiyorum, beyler, şunu da dinleyin: Bugün, siz
güneydoğuda kim olduğunu, ne olduğunu, nereden talimat
aldığını, kimlerin taşeronu olduğunu
bildiğiniz bir PKKya tamamı homojen bir Kürt bölgesi olmayan, içinde
Arapı, Türkü ama tamamı Müslüman olan bir kitleyi teslim
ediyorsunuz. Bu vebal size yeter.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Sayın Faruk Işık,
Sayın Faruk
Işık, Muş Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(MHP
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmazın
alkışlaması)
FARUK IŞIK
(Muş) Teşekkür ediyorum, sağ ol. Hep böyle
alkışlayın beni.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Rica ederim.
Meydan senin, bekliyorum ne söyleyeceksin, çok merak
ediyorum.
FARUK IŞIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) İnşallah, sonunda da
alkışlarım seni.
BAŞKAN
Sayın konuşmacı, lütfen Genel Kurula hitap edin.
FARUK IŞIK
(Devamla) Değerli milletvekilleri, tarihten
çıkaracağımız ders ve en önemli derslerden biri
kanımca şudur: Yarınlarını kendileri kurgulamayanlar,
başka kurguların kurbanı olmaktan kurtulamazlar. Onun için
diyorum ki bu kurguların kurbanı olmama adına, yarın
eyvah demeden, ah vah demeden, bugün sahip olduğumuz tüm
imkânlarımızı daha iyi bir yarının inşasına
teksif etmek zorundayız.
Bugünden
baktığımızda, ne yazık ki yarım asır bir
zamanımızı, neredeyse bir asra yakın bir
zamanımızı kör bir döngüde birbirimizi tüketmekte
kullandık. Belki birileri bu ülkenin sadece kendisine cennet
olabileceği düşünü gördü, ama kendinize cennet olarak
görebileceğiniz bir coğrafyanın bir başkasına cehennem
olabileceğini düşünmediler.
FARUK BAL (Konya)
Cennet ile cehennem bir arada olmaz.
FARUK IŞIK
(Devamla) Düşünmediğiniz için de başkasına cehennem
gördüğünüz şey asla size cennet olamaz. Öyleyse, gelin, bu ülkeyi
gerçek anlamda cennet vatan kılalım hepimiz için; dini, dili,
ırkı vesaire ne olursa olsun bu ülkeyi hepimiz için cennet yapmak
için yüzlerce gerekçemiz ve bir o kadar da imkânımız var.
Değerli
milletvekilleri, bir asır dedik ya, gerçekten bir asır süredir iç
meselelerimizle uğraşıyoruz, bu meselelerimizden asıl
meselelerimizi görmezlikten geldik. Mevcut olan yaralarımız vardı
ve sorunlarımız vardı. Bu yaraları görmemezlikten geldik,
yaranın üstünü örtmeye çalıştık, kabuk bağlasın
diye üzerine krem sürmeye çalıştık ama bir gün o kabuk
patladı, kan aktı ve yaranın daha derinde olduğunu
hissetmeye başladık. Kan akınca da askerimiz, polisimiz,
öğretmenlerimiz, korucularımız, doktorlarımız,
hemşirelerimiz şehit oldular. On binlerce
vatandaşımızı kaybettik. 3 bine yakın köy
boşaltıldı, 3 milyon civarında insanımız göçe
maruz bırakıldı. Bu ülkede 10 bine yakın faili meçhul
işlendi. Milyonlarca lira mali kayıplarla karşı
karşıya geldik. Sonuçta zararı bu ülke gördü, bizler gördük, bu
millet gördü ama bu böyle devam edemezdi.
Ben o
yıllarda mülki idare amiriydim. Ülke o günkü kötü yönetimlerinden
dolayı, hukuk dışı yönetimlerinden dolayı gerçek
anlamda bir bölünmenin eşiğine gelmişti ve birileri geldi Bu
ülke bölünmemelidir. dedi, Bu ülke bölünmemelidir ve bu millet
kardeştir. dedi. Bölünmemelidir. dedi Ama aynı zamanda adalet
olması gereklidir. dedi. Bölünmemelidir. dedi Ama aynı zamanda
huzur, kardeşlik ve güven olmalıdır. dedi. Ülke bölünmemelidir
ama aynı zamanda hukuk olmalıdır, eşitlik
olmalıdır. dedi. İşte bu sloganlarla AK PARTİ Evet,
bu ülke tek olarak kalmalıdır ama toplumun hiçbir katmanı,
hiçbir kitlesi, hiçbir etnik yapısı, hiçbir dinî grubu hukuktan,
adaletten yoksun bırakılmamalı. dedi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Paralelciler de mi, paralelciler
FARUK IŞIK
(Devamla) Hukuk insanlar için, herkes için geçerlidir, insanları
hukuktan yoksun bırakamazsınız. dedi. Onun için OHALler, faili
meçhuller son buldu. Asimilasyon, inkâr ve ret politikalarına son verildi.
Yol kesmeler son buldu. Kürtler ve Kürt kültürü üzerindeki yasaklar
kaldırıldı. Ama bir gün geldi, Allaha şükür, boşalan
köyler gene yerleşime açıldı, mezralar yerleşime
açıldı. Köyler şenlenmeye başladı. İnsanlar
yaylaya çıkmaya başladılar. Tarım ve hayvancılık
gelişmeye başladı. Birlikte yaşama arzusu güçlenerek geleceğe
dair emin adımlarla yürünmeye başlandı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Analar ağlamaya devam etti, PKK dağa kaçırmaya
devam etti, yol kesmeye devam etti, vergi toplamaya devam etti, mahkeme kurmaya
devam etti. Gerçekleri anlatın gerçekleri.
FARUK IŞIK
(Devamla) Çözüm süreciyle birlikte iklim olumlu yönde gelişmeye başladı bu ülkede.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
FARUK IŞIK
(Devamla) Çıkılmayan dağlara geziler düzenlendi, gidilmeyen
mezralara piknikler düzenlendi.
BAŞKAN
Sayın Işık, teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FARUK IŞIK
(Devamla) İş adamları bölgeye gelip yeni birtakım
projeler geliştirmek istedi ama bu sizi rahatsız ediyor çünkü ülkenin
birliğiyle, bütünlüğüyle geleceğe emin adımlar atması
sizi rahatsız ediyor.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Madde üzerinde
İç Tüzükün 72nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tasarının
1inci maddesi üzerindeki görüşmelere devam edilmesini İç Tüzükün
72nci maddesine göre arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay Vural
İzmir
MHP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Zamanlaması
itibarıyla cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, ittifak
arayışlarının sonucu olan bölücü PKK terör örgütünün
tehdidiyle TBMM gündemine getirilen ve PKK'yı
meşrulaştıran, PKK terör örgütünü Hükûmetin yasal ve eşit
muadili hâline getiren, PKK ile siyasi bir irade olan Hükûmetle doğrudan
görüşme zemini oluşturan, milletin egemen iradesini temsil eden
Hükûmetin, silahı temsil eden PKK terör örgütünün, terör örgütlerini
devletin meşru muhatabı hâline dönüştüren, PKK terör örgütünün
siyasi amaçlarını kabul için bir taahhüt ve garanti sözleşmesi
mahiyetindeki, millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek
isteyen terör örgütünün siyasal amaçlarına ulaşma sürecini
meşrulaştıran, yabancı devlet ve kurumların devlet
işlerine müdahalesini meşrulaştırarak devletin
bağımsızlığını zedeleyen, millet iradesi
yerine silah iradesine, düşünce ve ifade hürriyeti yerine silahlı
propagandaya prim tanıyan, terör örgütü yöneticilerine yargı
muafiyeti, teröristlere af taahhüdünü içeren, millî devlet
yapısını bozmayı amaçlayan, suç işlemeye özgürlük
alanı tanıyarak suçlulara yargı muafiyeti getiren, hukuk
devletinin esasını yok sayan, Anayasa'nın ruhuna ve lafzına
aykırı olan bu tasarı hakkında Anayasanın 81inci
maddesi uyarınca göreve başlarken Devletin varlığı ve
bağımsızlığını, vatanın ve milletin
bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız
egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik
ve lâik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı
kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma
ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve
temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten
ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve
şerefim üzerine ant içerim. yeminini içen milletvekillerinin bu yeminin
muhtevasını zedeleyecek düzenleme hakkında daha fazla
bilgilendirilmesi amacıyla görüşmelerin devam etmesi
önerilmiştir.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ama toplantı yeter
sayısı talebi var.
Sayın Vural,
Sayın Halaçoğlu, Sayın Erdem, Sayın Topçu, Sayın Öz,
Sayın Doğru, Sayın Yeniçeri, Sayın Erdoğan, Sayın
Şimşek, Sayın Yılmaz, Sayın Işık, Sayın
Şandır, Sayın Özensoy, Sayın Dedeoğlu, Sayın
Kutluata, Sayın Adan, Sayın Yılmaz, Sayın Uzunırmak,
Sayın Başesgioğlu, Sayın Torlak.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, yine, yoklama olduğu için sisteme giren milletvekili
arkadaşların isimleri silindi. Ben şimdi tekrar
okuyacağım ve bu arkadaşlardan sisteme girmelerini rica
edeceğim: Sayın Çınar, Sayın Doğru, Sayın
Işık, Sayın Dilek Akagün Yılmaz, Sayın Uzunırmak,
Sayın Özcan Yeniçeri, Sayın Bulut, Sayın Ali Öz, Sayın
Topcu, Sayın Eyidoğan.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne başlayacağız.
Soru-cevap bölümümüz on dakika süreli olacak; bu sürenin beş
dakikasını soruya, beş dakikasını cevaba
ayıracağız.
Sisteme giren
arkadaşlar var okuduğum listeye göre.
Evet,
başlıyoruz.
Sayın
Doğru, buyurun.
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Size ve İçişleri Bakanlığına
başvurarak Benim çocuğum PKK tarafından
kaçırıldı? diye kaç aile müracaatta bulunmuştur? Bunlardan
kaçı terör örgütünün elinden kurtarılarak ailelere teslim
edilmiştir? Sizce tahminen PKKnın elinde kaç çocuk vardır?
İkinci sorum
olarak: Çözüm süreci içerisinde kaç PKK militanı silahlarını
bırakıp yurt dışına çıkmıştır?
Doğu ve güneydoğuda son bir yılda kaçakçılık yaparken
yakalanıp adalete teslim edilen var mıdır, varsa kaç
kişidir?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Alim
Işık
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2009 yılı 1 Ağustos tarihinde bizzat koordinatörlüğünü
sizin yaparak başlattığınız sözde Kürt
açılımı projesi ve çözüm süreci kapsamında şimdiye
kadar, PKK terör örgütü üyesi kaç kişi silah bırakarak Hükûmetinize,
şahsınıza veya adalete teslim olmuştur? Eğer yoksa bu
düzenlemelerden sonra, terör örgütünün silah bırakacağına
inanıyor musunuz yoksa Türk milletini kandırmaya yine devam mı
ediyorsunuz?
İkinci sorum:
Şimdiye kadar, kaç kamu görevlisi Hükûmetinizin talimatıyla PKK terör
örgütü yöneticileriyle görüşmüş ve yasalar karşısında
suç işlemiştir? Bu tasarıyla kaç kişiyi kurtarmayı
planlıyorsunuz?
Son sorum: PKKya
af getirmeyi ne zaman için planladınız, yakında bununla ilgili bir
tasarı getirmeyi düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Sayın Çınar
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana
sormak istiyorum: Bu yasa tasarısı kabul edildikten sonra, PKK terör
örgütü mensuplarına af gelecek ve bu affedilen teröristlerle alakalı,
devlet tarafından onlara sosyal yaşantıda değişik
haklar verilecek; bu haklar nelerdir?
Bir diğer
sorum da: 2014 yılı içerisinde PKK terör örgütü mensupları
tarafından kamuya ne oranda zarar verilmiştir, kamu malları
hangi oranda tahrip edilmiştir?
Bir de
Bingöl-Diyarbakır kara yolunu kapatanlarla alakalı şu ana kadar
hangi işlemler yapılmıştır, kimler gözetim altına
alınmıştır?
BAŞKAN
Sayın Dilek Akagün Yılmaz
DİLEK AKAGÜN
YILMAZ (Uşak) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bu tasarının 2nci maddesinin (b) fıkrasında şu
söyleniyor: Gerekli görüldüğü takdirde yurt içindeki ve yurt
dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla gerekli görülen
kişiler görevlendirilerek görüşmelerin ve temasların
sağlanacağından bahsediliyor. Bu gerekli görülen yurt içi ve
yurt dışındaki kurumlar kimler, kişiler kimlerdir?
Bunların arasında Kandildeki teröristler var mıdır,
İmralıdaki Öcalan var mıdır?
Ayrıca,
şimdiye kadar sadece MİT elemanlarıyla yapılan ama
PKKnın bunu yetersiz görmesi nedeniyle, Siyasi heyetler istiyoruz.
demesi nedeniyle Öcalanla bakanlar ve diğer siyasi heyetler gidip
görüşecek midir? Bu konuda onların talepleri ve onların
istedikleri, Öcalanın istediği talepler mi yerine getirilmek
istenmiştir? Görüşmeciler kim olacaktır, görüşülecekler kim
olacaktır? Kısaca bunun cevabının verilmesini istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
çok açık ve net, parti kurulduğunda aynı düşüncelerin
taşındığı, 2009da açılımın devlet politikası
olduğu ve sene 2014, hâlen daha bunun sürdüğü ortada. Demek ki on iki
yıldır bir programın uygulayıcısısınız.
Militan,
iddiaları uğruna eline silah almış, ölmeyi ve öldürmeyi
göze almış bir kişidir. Bugünkü bu militanlar acaba
müzakerelerde Hükûmetinizin prensibi olan win win, kazan kazanda ne
kazanıyorlar, ne elde ediyorlar ki uğruna ölmeyi göze
aldıkları bazı şeylerden vazgeçiyorlar veya ne
kazanımlar elde ettiler ki iddialarından vaz mı geçiyorlar yoksa
gerçekleştirdikleri iddialar var mıdır? Ne
karşılığında silahı bırakıyorlar,
bırakmayı istiyorlar veya ne karşılığında
bıraktırmayı düşünüyorsunuz? Ne veriyorsunuz onlara,
nasıl ikna ediyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
Süreniz beş
dakikadır.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bizim söz hakkı vardı.
BAŞKAN Süre
doldu.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Nasıl doluyor Sayın Başkan ya!
BAŞKAN
Sayın Bakanım, buyurun.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bu nasıl süreymiş ya!
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
Beş
dakikalık sürenizi başlatıyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Sağ olun.
Sayın
Doğrunun sorularıyla ilgili tabii, rakamsal şeyler, onları
veremiyorum şu anda.
Sayın
Işıkın Silah bırakacağına inanıyor
musunuz? gibi bir sorusu var. Doğrusu, bu defa biraz tam da
anlayamadık soruların bir kısmını herhâlde,
konuşmaları. Yani Silah bırakacağına inanıyor
musunuz?
Değerli
arkadaşlar burada şöyle sorular da var, biraz önce son soru soran,
görüşecek kişi, kurumlar vesaire. Bunlar tabii, bu çerçeve yasadan
sonra çalışılacak bir yol haritası ve bir eylem planı.
Bu yasadan sonra bunları çalışacağız. Zaten bütün bu
sorduğunuz soruların cevabını bilsek bu yasaya gerek
kalmazdı.
Şimdi, bu
çerçeve yasada, dikkat edilirse, 2nci madde okunursa orada hemen hemen hepsi
var. Hükûmet görevler verecek, Hükûmet bu görevleri verecek ve o kurumlar, o
kişiler o görevleri yerine getirecekler.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Yalan söylüyorsun!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Bakan konuşuyor, cevap
veriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Tabii burada eylem
planı, yol haritası vesaire şu anda önümüzde
hazırlanmış bir şey yok, onu çalışıyoruz.
Bütün bunları o şekilde değerlendirmek lazım. Yani
yalan-doğru, o herkesin kendi bileceği iş, inanması. Biz
yalan söylemeyiz, çok şeyi göze alırız ama yalan söylemeyiz.
Doğrusu ben bugün, bu mübarek ramazan gününde hiç kimseyi de incitmek
istemem, yalan hiç yapmayacağımız bir şeydir, Rabbim o
yalanın zerresinden korusun. Biz çok açık konuşan, yapacağını
açıkça yapan, riskleri alan, cesaret gösteren ve mertçe Şunu
yapıyoruz. diyeniz, şahıs olarak, Hükûmet olarak, parti olarak.
Arkadaşlar, bunları getirdik ve burada konuşuyoruz işte,
herkes en aykırı düşüncesini söylüyor. Sık sık
bölünmeden bahsediliyor. Bir ülkenin bölünmesinin bu kadar kolay konuşulması
sanki bölünmeyi çok arzu ediyormuş gibi
Hayretler ediyorum.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Uyarmak suç mu oldu Sayın Bakan?
OKTAY VURAL
(İzmir) Görüşmeyi reddetmediniz mi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Yani, sanki sadece bu
milletin bütünlüğünü falan birileri düşünüyormuş gibi. Bunlar
tabii üzücü şeyler.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Şeref ve haysiyetsizliktir. demediniz mi? Hani yalan
söylemezdiniz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Burada soruların
çoğu genelde bu manada. Dolayısıyla, ben genel manada ifade
etmiş olayım. Ama biraz önceki sorularla ilgili bir sözümü Sayın
Oğan biraz yanlış ifade etti, düzeltiyorum: İstanbuldaki
camilerle ilgili detay bilgi dedim ben yani bir konuda bilgi verirken
sağlam ve detay bilgi vermek lazım. Bir milletvekilimiz bilgi ister, biz onu ilgili yerden isteriz, detayı,
teferruatı alır veririz; yanlış bilgi vermek istemeyiz. Bu
bir özendir. Yani, burada mübalağa ederek Haberim yok dedi. falan gibi
şeylere
Birbirimize bunları söylemeye ihtiyacımız yok
arkadaşlar, onu ifade etmek istiyorum.
İkincisi de
tabii şehit aileleriyle ilgili. Onlar bizi çok iyi anlıyor ve onlar
çok destek veriyor ve diyorlar ki: Başka ailelere şehitler
gelmesin. İnanın, toplum kesiminde çok destek var yani insanlar,
aileler, doğuda, batıda, ülkenin her kesiminde, -elimizde çok iyi
kamuoyu yoklamaları da var- huzurlu bir Türkiye, artık şiddetin
olmadığı, kardeşlik içinde yaşanan bir Türkiye özlemi
için umut bağlamış bu çözüm sürecine ve çözüm sürecinin hedefi
de bu. İnşallah sizlerin destekleriyle, Meclisin desteğiyle
onları gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Tekrar
teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, sağ olun.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Madde üzerinde iki
adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 629 sıra sayılı kanun tasarısının
başlığının Toplumsal Barış ve Müzakerelerin
Güvence Altına Alınması Hakkında Kanun ve 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Altan
Tan
İstanbul Bingöl Diyarbakır
Ertuğrul
Kürkcü Faysal
Sarıyıldız Nazmi
Gür
Mersin Şırnak Van
Pervin Buldan
Iğdır
"Amaç ve
kapsam
MADDE 1- Bu
Kanunun amacı; Kürt sorununun eşit yurttaşlık temelinde
çözümü ile iç barış ve uzlaşının kalıcı
tesisine yönelik olarak toplumsal barışın önündeki engellerin
kaldırılması ve bu bağlamda sorunun taraflarının
çözüme ve toplumsal barışın inşasına ilişkin
mutabakata varmalarını olanaklı kılacak müzakerelerin yasal
çerçevesini belirlemek ve çözüm sürecine ilişkin usul ve esasları
belirlemektir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/941 Esas
Numaralı Kanun Tasarısının 1nci Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan
İzmir Adana Muğla
Yusuf
Halaçoğlu Zühal
Topcu Özcan
Yeniçeri
Kayseri Ankara Ankara
Alim
Işık Bülent
Belen Engin
Alan
Kütahya Tekirdağ İstanbul
Sinan Oğan
Iğdır
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN MEHMET ERSOY (Sinop) Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Yeniçeri konuşacak.
BAŞKAN
Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri konuşacak.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada saatlerce konuşuluyor. Bu konuşmalar kimi
zaman duygu sömürüsüyle, kimi zaman kavram istismarıyla, kimi zaman da
romantik bir edayla yapılıyor. Çok açık bir şekilde ifade
etmek gerekiyor ki sizden önce de bu tip yasaları getirenler oldu, hem
yüzlerce yıl önce getirenler oldu. Onlar aldıklarını
aldılar siz de aldığınızı alacaksınız.
Tanzimat Fermanı böyle bir şeydi, Islahat Fermanı böyle bir
şeydi, Andraşi Layihası böyle bir şeydi. Hatta hatta daha
ileri, daha sonrası sizin gibi böyle Bu tasarıyı getirdik, çok
büyük bir kardeşlik, çok büyük bir çözümleme yapacağız.
iddiasıyla ortaya çıkanlar da vardı. Mesela Sevri imzalayanlar
öyle imzalamışlardı, Mondrosu imzalayanlar öyle
imzalamışlardı. Hatta o kadar mükemmel bir şekilde
inanıyorlardı ki Sayın Bakan bu imzayı atarken, orada
Sevri imzalayanlardan Feylesof Rıza Tevfik, o imza attığı
kalemini Galatasaray Sultanisine götürerek hediye bile etmişti, Bunu saklayın, çok
mübarek bir anlaşmaya imza attık. demişti. İşte bu,
geldiğiniz yer, yaptığınız iş de tamamen buna
benzeyen bir iştir ve siz bu güneydoğudaki olayı okumaktan
âcizsiniz, okuyamıyorsunuz. Hep yanlış çıkıyor,
suratınız duvara çarpıyor, dönüp dönüp bir daha çarpıyor,
dönüp dönüp bir daha çarptırıyorsunuz suratınızı.
Açıkça belirtelim ki bu yasa tasarısı,
güneydoğuda meydana gelen olayların ya da güneydoğudaki
kanın durmasına yönelik bir tasarı değildir. Bu yasa
tasarısı bir dayatma tasarısıdır. Bu yasa tasarısı
PKKnın dayatmasının ürünüdür. Bunu açıkça ve yüksek sesle
buradan ifade ediyorum. PKKnın ve KCKnın üst düzey sorumluları
Türkiye Cumhuriyetine 1 Temmuz 2014 tarihine kadar süre tanıyıp meydan
okumuşlardı. Öne sürdükleri şartlarını eğer
Temmuz 2014 tarihine kadar yerine getirilmemesi hâlinde silahlı eylemlere
kaldıkları yerden devam edeceklerini ifade etmişlerdi.
İşte bu tasarı buna cevap olarak ortaya konan bir
tasarıdır. PKK şefleri Licedeki yolun kesilmesinin nedenini
açıklarken Bu direnişler sayesiyledir ki AKP Hükûmeti,
İmralıya gitmek, Amede gelmek, önder Apoya ve halkımıza
yalvarmak zorunda kaldı. demişti. Demek ki sizin
attığınız adımlarla PKKnın ortaya koyduğu
tehditler ve tavırlar arasında doğrusal bir ilişki var.
PKK, AKPyi Öcalana yalvaracak, dahası taleplerine cevap verecek duruma
getirmek için eylem yapıyor. Bu eylemi ortadan kaldırabilmek için
Öcalana gidiliyor ve sonra da Öcalanın ifade ettiği tarzda Bunun
bir hukuki altyapısını meydana getirelim. deyip, böyle bir yasa
tasarısını milletin önüne getiriyorsunuz. Sonra da bunun
adına barış, kardeşlik vesaire gibi birtakım tevil
yoluyla sonuç üretmeye çalışıyorsunuz.
Bu tasarıyla Türkiye'nin bütünlüğü
Erdoğanın Cumhurbaşkanı olma hırsına kurban
edilmektedir. Bu tasarı, AKPnin yasa ve Anayasa dışı
işlediği suçları suç olmaktan çıkartmayı amaçlayan bir
tasarıdır. Bu tasarı, aslında bir yenilginin
itirafıdır. AKP iktidarı, PKKyı yasa ve devlet çizgisine
çekemediği için devleti ve yasaları terör örgütünün çizgisine
çekmiştir, bu yasa tasarısının anlamı ve
açıklaması budur.
Değerli
milletvekilleri, AKPnin İmralıdaki teröristbaşıyla
başlattıkları açılım sürecinin Türkiyeyi
getirdiği yeri tespit edince AKPnin yeni sürecinin Türkiyeyi nereye
götüreceğini de gözümüzün önüne sermiş olacağız. AKPnin
başlattığı ve havuz medyasının merdiven
stratejisi dediği süreçte şu aşamalar öngörülmüştü:
İlk
aşamada çatışmasızlık süreci başlayacaktı.
PKK, çatışmanın biçimini değiştirerek ve bu
fırsattan yararlanarak kentlerde ve sivil alanda ciddi bir örgütlenmeye
gitmiştir. Açılım, örgütü çözme yerine birleştirmiş,
bütünleştirmiş ve kentlerde daha da etkin
kılmıştır.
İkinci
aşama olarak, açılım projesi PKKlı teröristlerin
silahlarını mağaralara gömerek ya da yanlarına alarak
sınır dışına gitmelerini öngörüyordu. PKK
silahları gömmesi bir yana çeşitli bahaneler yaratarak
sınır dışına çıkmayı reddetmiştir.
AKPnin
açılım projesinin üçüncü aşaması da terör örgütünün silah
bırakması, Hükûmetin de terör örgütü mensuplarının sivil ve
siyasi hayata uyumu için yasal, yapısal değişiklikler
yapmasını öngörüyordu. Terör örgütü hiçbir şartı yerine
getirmediği gibi sürekli olarak da örgütlenmeye, AKP iktidarını
tehdit etmeye devam etmiştir. Süreç teröristlerin sınır
dışına çıkmasıyla başlayacaktı, tam tersine
teröristler sınır dışına değil kentlerin
merkezine indiler. Teröristler silah bırakacaklardı,
bırakmadılar ve sonuç ortada.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Şimdi, bütün bu gelişmelerden, bütün
birinci sürecinizde aldığınız ders ortada dururken yeni bir
ders almak için bunu getirip bu Meclise dayatmanın hangi
mantığı var, vicdanlarınıza sesleniyorum, onu
cevaplandırırsanız çok daha faydalı olur.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Ve buradan siz PKK terör örgütüne silah
bıraktıramayacaksınız.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, teşekkür ederim.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) O örgüt zaten silah bırakmaz, onun
mantığında silah bırakma diye bir şey yoktur.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sen de istemezsin zaten.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Siz boşuna, buradan
çıkardığınız her yasa tasarısıyla onun
ekmeğine yağ sürüyorsunuz.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri, süreniz bitti.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı istemi var.
Sayın Vural,
Sayın Halaçoğlu, Sayın Dedeoğlu, Sayın Yeniçeri,
Sayın Doğru, Sayın Erdoğan, Sayın Yılmaz,
Sayın Topcu, Sayın Öz, Sayın Şimşek, Sayın
Çınar, Sayın Yılmaz, Sayın Işık, Sayın Şandır,
Sayın Bulut, Sayın Kutluata, Sayın Başesgioğlu,
Sayın Ayhan, Sayın Uzunırmak, Sayın Adan.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 629 sıra sayılı kanun tasarısının
başlığının Toplumsal Barış ve Müzakerelerin
Güvence Altına Alınması Hakkında Kanun ve 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Pervin
Buldan (Iğdır) ve arkadaşları
"Amaç ve
kapsam
MADDE 1- Bu
Kanunun amacı; Kürt sorununun eşit yurttaşlık temelinde
çözümü ile iç barış ve uzlaşının kalıcı
tesisine yönelik olarak toplumsal barışın önündeki engellerin
kaldırılması ve bu bağlamda sorunun taraflarının
çözüme ve toplumsal barışın inşasına ilişkin
mutabakata varmalarını olanaklı kılacak müzakerelerin yasal
çerçevesini belirlemek ve çözüm sürecine ilişkin usul ve esasları
belirlemektir."
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan
konuşacak.
Buyurun. (HDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Evet, değerli arkadaşlar, şu resme iyi
bakın, hepiniz görün, sonra ne olduğunu size anlatacağım o
resmin. Yakından da verebilirim, bir görevli gelirse her 4 gruba
gösterebiliriz.
Şimdi, evet,
burada 15 milletvekili var. Bu 15 milletvekilinin içinde 10 AK PARTİli, 2
CHPli, 2 MHPli milletvekili var. Şöyle gösterebilirsiniz. Bu
gösterdiğim resim Cudi Dağının tepesinde çekilmiş bir
resimdir arkadaşlar, 9 Nisan 2010. İsteyen arkadaşları
-Mecliste her 4 parti grubuna söylüyorum- isteyen kim varsa
arkadaşları istedikleri zaman bölgeye davet ediyorum, gidebiliriz.
Hatta Haburdan geçebiliriz. Sizi Kerkükte Türkmenler ile Kürtlerin son
yaşanan olaydaki kader birliğinde, Tuzhurmatuda, peşmerge
tugaylarının koruduğu Türkmenlerin olduğu bölgeye, Erbil
Parlamentosundaki 8 Türkmen milletvekilinin de olduğu Kürdistan
Parlamentosuna ve her kesimle görüştürmeye hazırız.
Arkadaşlar,
bizim önergemiz basit bir isim değişikliği değil
aslında çünkü biz diyoruz ki: Mademki toplumsal barışın ve
müzakerelerin yasasını yapıyoruz, Meclis tarihî bir adım
atıyor, elbette ki bunun adı terörün sona erdirilmesi
olmamalıydı. Çünkü devasa bir Kürt sorununu konuşuyoruz
Osmanlıdan cumhuriyete yüz elli yıldır intikal eden ve demokrasi,
insan hakları sorunu, tarihsel ve sosyolojik anlamda kimlik sorunu, bir
kültür sorunu, anlatım bakımından dil, eğitim, sosyolojik
sorunları, yönetim sorunu, temsil sorunu, hak arama sorunu, hukuksal
anlamda eşit ve özgür yurttaş olma sorunu, barış, bütünlük,
gelişme, kalkınma sorunu, özgür ve gönüllü birliktelik sorunu ve hak
eşitliği sorunu. Evet, sizler bunları böyle bilin, bu
başlıkların birkaçını açtım. Her ne kadar yasada
siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel vesaire diyorsa da Profesör Edward Saidin
şu sözleriyle size seslenmek istiyorum: Herhangi bir siyasi eylemin
terörizm olarak adlandırılması, ona siyaset, tarih, gelenek ve
yorumun buluştuğu bir anlatı statüsü tanınmaması
demektir. Filistin meselesinin başına gelen buydu, Kürt meselesinin
başına gelen de budur; birinin gerillası, ötekinin
teröristidir. diyor. Oysaki biz son otuz yılı konuşmuyoruz
arkadaşlar. Son otuz yılı konuşursak en büyük teröristler,
darbe yapıp bu Meclisi kapatan, bu Meclisteki partileri kapatan, bu
Meclisteki liderleri Zincirbozana koyan darbeci teröristlerdir. Terörist
denen, kendi köylüsüne dışkı yedirenlerdir; terörist
dedikleriniz, 4 bin köyü çocuklarıyla cayır cayır
yakanlardır; terörist dedikleriniz, arkasından kurşunlar
sıkarak 17.500 faili meçhul cinayeti işleyenlerdir, bunları
artırabiliriz arkadaşlar.
Size şunu
söylemek istiyorum: Birleşmiş Milletlerin bugüne kadar 130 tane
terörist tanımı var, Türkiyede de 30 defa değişen bir
terör tanımı var. Türküler, diller, kitaplar, şarkılar,
halaylar, insanlar, yazarlar, kitaplar, bunların hiçbiri terörist
değil ama bu ülkenin sıkıyönetimlerinde, DGMlerinde ve özel
yetkili mahkemelerinde hepsi terörist olarak ceza aldı, hüküm giydi, içeri
girdi. Onun için, bu kavram doğru bir kavram değildir.
Tarih önünde
yarın sizi pişman bırakmaması için önergemizin kabulünü diliyoruz
arkadaşlar hepinizden.
Saygılarımla.
(HPD sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
23.22
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
23.32
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
629 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ve arkadaşlarının
vermiş olduğu önergenin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
629 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi 1inci
maddenin oylamasını yapacağız ancak 1inci maddenin
oylamasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair
bir önerge var. Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Sayın
Halaçoğlu, siz verdiniz herhâlde ama isterseniz bir on dakika ara verelim
mi?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Niye bekliyoruz Sayın Başkan?
AHMET YENİ
(Samsun) Beklemek zorunda değiliz Başkan.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
İmza
sahiplerini arıyorum:
TBMM
Başkanlığına
629 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 1inci maddesinin açık
oylama ile oylanmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Alim
Işık, Kütahya? Burada.
Kemalettin
Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.
Emin Çınar,
Kastamonu? Burada.
Cemalettin
Şimşek, Samsun? Burada.
Ali Öz, Mersin?
Burada.
Zühal Topcu, Ankara?
Burada.
Münir Kutluata,
Sakarya? Burada.
Seyfettin
Yılmaz, Adana? Burada.
Mehmet
Şandır, Mersin? Burada.
Mesut
Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.
Murat
Başesgioğlu, İstanbul? Burada.
Ali
Uzunırmak, Aydın? Burada.
Celal Adan,
İstanbul? Burada.
D. Ali Torlak,
İstanbul? Burada.
Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir? Burada.
Mehmet
Erdoğan, Muğla
FARUK BAL (Konya)
Takabbül ediyorum.
BAŞKAN
Faruk Bal üstlendi.
Reşat
Doğru, Tokat? Burada.
Özcan Yeniçeri,
Ankara? Burada.
Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri? Burada.
Oktay Vural,
İzmir? Burada.
Necati Özensoy,
Bursa
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Çirkin üstlendi.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Elektronik oylama
için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 1inci maddesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan oy
sayısı : 217
Kabul : 191
Ret : 26 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muharrem Işık Fehmi
Küpçü
Erzincan Bolu
Böylelikle 1inci madde kabul
edilmiş oldu.
Şimdi, 2nci maddenin
görüşmelerine başlayacağız.
2nci maddeyi okutuyorum:
Uygulama, izleme ve koordinasyon
MADDE 2- (1)
Hükümet, çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda
gerekli çalışmaları yürütür.
a) Terörün sona
erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi,
hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve
silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla
bağlantılı konularda atılabilecek adımları
belirler.
b) Gerekli
görülmesi hâlinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi,
kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri
çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu
çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya
kuruluşları görevlendirir.
c) Silah
bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal
yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli
tedbirleri alır.
ç) Bu Kanun
kapsamında yapılan çalışmalar ile alınan tedbirlere
ilişkin kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesini
sağlar.
d) Alınan
tedbirlere ilişkin uygulama sonuçlarını izler ve ilgili kurum ve
kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlar.
e) Gerekli mevzuat
çalışmalarını yapar.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
2nci madde üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının 2nci maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinize iyi akşamlar diliyorum.
Böylesine önemli
tasarıları görüşürken bu kadar muktedir olan, her konuda gücünü
halktan aldığını söyleyen AKP iktidarı, ne yazık
ki TRTnin yaptığı protokolü tekrar gözden geçirip Parlamentoyu
halkın izlemesine açmayı bir türlü beceremiyor. Her tarafta gücünüz
yetiyor ama halkın iradesinin teşekkül ettiği bu Meclisin bizi
seçen seçmenler tarafından izlenmesine gelince, böylesine önemli olan,
Türkiye'nin en önemli konularından birisi olan Kürt sorunuyla ilgili,
vatandaşların, siyasi partilerin ne konuştuğunu,
düşüncelerinin ne olduğunu izlemesine fırsat
tanımıyorsunuz. Bence bunda biraz kasıt var. Bu kadar gücünüz
varsa, bu kadar gücü halktan aldıysanız, TRT 3ün, bu Meclisin
çalıştığı saatler içerisinde yayın yapması
gerçekten zor mudur?
Bakın,
Parlamentonun yarısı Almanya maçını izliyor. Niye? Çünkü
konuyla ilgili, baypas ettiniz Meclisi; Meclisin görevini askıya
aldınız. Sadece reisiniz, sadece padişahınız, sadece
Başbakan ne söylerse aynı şeyi söylüyorsunuz. Muhalefetin bir
fikri var mıdır, bu konular üzerinde uzlaşma arıyor mu,
neler söylüyor, hiç bakmıyorsunuz.
HDP, gelen, 6
maddeden oluşan tasarıdan memnun değil; yeterli görmüyor, hiç
net ifadelerin olmadığını söylüyor. MHP mutlu değil,
memnun değil. Cumhuriyet Halk Partisi Anayasaya aykırı
olduğunu 4üncü maddenin, kişilere, kurumlara, Bakanlar Kuruluna
böylesine yetkiler verilmeyeceğini söylüyor. Sadece memnuniyet,
Başbakan ve danışmanlar tarafından
hazırlanmış 6 madde üzerinde AKP Grubunda var.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak 2012nin sonundan itibaren güneydoğuda aylarca
dolaştık milletvekili arkadaşlarımızla beraber. Bu
Parlamentoda hep şunu söylediniz: Kürt sorunuyla ilgili, güneydoğu
sorunuyla ilgili çözümleriniz var mı? Anlatmak istedik, halka
duyurmamızı engelliyorsunuz. Güneydoğuya gittik, anlatmaya başladık;
güneydoğuda, kavgayla girdiğimiz Şırnakta, 60 sivil toplum
örgütüyle kol kola dışarıya çıktık.
Eksiklerimiz yok
muydu? Tabii ki vardı. Çözüm süreciyle ilgili, 17 maddeden oluşan
önerilerimiz vardı. Hani hep şikâyet edersiniz ya Cumhuriyet Halk Partisi
hep eleştiriyor, hep eleştiriyor, çözüm ne? İşte çözüm
burada. Bunları birlikte çıkaralım, çıkarmaya var
mısınız dediğimizde ise paylaşmak istemiyorsunuz.
Paylaşmadan sevginin büyümeyeceği gibi
paylaşmadığınız süre içerisinde de güneydoğu
sorununa, Kürt sorununa çözüm bulmanız mümkün değil.
On dokuz
aydır silahlar susmuş, şehitler yok, canlarımız
hayatlarını kaybetmiyor, bütün partiler olarak teşekkür
ediyoruz. Ama şu Parlamentoya bu konuları getirsek, bu Parlamentoda
çözüm yollarını aramak neden sizi rahatsız ediyor?
Bakınız, burada iki yıl önce
çıkardığımız, Bu topraklarda huzur, demokrasi ve
barış isteyen herkese çağrımızdır
diyoruz.
Bunun içerisinden, birlikte çıkardığımız, özel yetkili
mahkemelerin kaldırılması var; biz yazmışız,
beraber çıkarmışız, ne kadar güzel. Yeniden yargılama
yolu açılsın; birlikte yapmışız, oy vermişiz.
Halkın vekilleri Parlamentoya dönsün demişiz; birlikte
yapmışız. Peki, gelin geriye kalan 14 maddeyi de geçirelim.
Yani, siz Kürt
sorununu çözmek istiyor iseniz demokratik altyapıyı yapmadan en son
sonuçlarıyla çözemezsiniz. Ben bunu güneydoğuda dolaşırken
milletvekili arkadaşlarımla hep örnek verdim, bir ip üzerinden örnek
verdim. Bu ipi inanır mısınız saklıyorum. Şu, bu
düğümleri buradan başlayıp çözmeden, aşağıdaki en
son haddine gelmeden Kürt sorununu çözemezsiniz ama siz bu düğümleri
aşağıdan çözmeye çalışıyorsunuz. Bu düğüm
buradan çözülmez, bunu yukarıdan çözeceğiz. Nasıl
çözeceğiz? İşte, yüzde 10 barajını kaldıracağız,
faili meçhul cinayetlerin sonuçlarını bulacağız,
özgürlüklerle ilgili yolları açacağız, cemevleriyle ilgili
ibadet edilmenin yolunu açacağız. Bunları
sıraladığımız zaman eğer buraya geldiğimizde
ana dilde eğitimi konuşacaksak konuşacağız, özerklikle
ilgili bir şeyi konuşacaksak konuşacağız ama siz
bunları çözmeden sadece buradan bunu çözmeye kalkar iseniz bu sorunu
çözümsüzlüğe götürürsünüz. Yalnız başınıza bunu yapma
durumunuz söz konusu değil. On iki yıldan bu yana katettiğiniz
mesafeye bakın, var mı katedilen mesafe?
Güneydoğuya
gittiğimizde
Geçen hafta Diyarbakırdaydık Sezgin Beyle
beraber, Genel Başkanımızla beraber. Bunları anlattık,
bunları konuştuk. Oradaki insanların söylediği şu:
Cumhuriyet Halk Partisi bu işin içerisinde olmalı. ama anlatıyoruz,
AKP böyle bir ihtiyacı hissetmiyor ki. AKP Ben yalnız yaparım,
ben siyaseten yaparım. anlayışını söylüyor.
Bakınız, üç seçim öncesi üç paket getirdiniz. 2010 yılında
referandum vardı, bir paket geldi. 30 Mart öncesi yine bir paket geldi.
Hiç kimsenin haberi yok, Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce
yine bir paket geliyor. Değerli arkadaşlarım, bunları
yapacak isek, gerçekten Türkiyenin Kürt
sorunuyla ilgili meseleleri var ise, ki vardır, bunu çözecek olan bu
Meclis.
Metin Bey, 2002
yılı, 2003 yılında, AKP kurulduğunda acil eylem
planlarınız vardı; üç aylık, altı aylık, dokuz
aylık, bir yıllık, iki yıllık diye. Peki, Kürt
sorunuyla ilgili bir planınız var mı, bu Parlamento bu
planı biliyor mu? Bu Parlamentoda hangi ayda, hangi yılda, hangi
yılın sonunda hangi noktaya geleceğimizle ilgili, halkın
iradesinin teşekkül ettiği bu Parlamentoda bunları konuşmak
durumunda değil miyiz? Peki, bunların, bu Türkiyede yaşayan
insanlarımızın algısını yerleştirebilmek
için, Batıda oğlunu askere göndermiş, şehit olan aileyle,
Roboskide, Gülyazıda çocuğu ölen o annenin acılarını
empati yapmasına fırsat vermeyecek miyiz, bunu birlikte yapmayacak
mıyız? Ama sizin yaptığınız bir tek şey var:
Biz yapacağız, yaptığımızla ilgili de biz bunun
siyaseten kârını elde edeceğiz. Doğru değil
arkadaşlar. Parlamento bu konuda inisiyatif almalı, yapılacak
görüşmelerin hepsi şeffaf olmalı. Eğer siz bugün Osloda
yaptığınız konuşmaları, Osloda gizli
yaptığınız anlaşmaları, bunları deklare
etmiş olsaydınız, bunları söylemiş olsaydınız
-hiç merak etmeyin- barış süreciyle ilgili, güneydoğuyla ilgili
çözüm yolları arayan bir Parlamentoya bu toplumdan hiç kimse ses
çıkarmazdı. En sonunda açığa çıktı, kasetler
ortaya çıktı, sorumlu genel başkanlar ne söyledi? Üzerine
ateşle mi gittiler? Sayın Genel Başkanım dedi ki: Evet,
bunların arasında görüşmeler olabilir ama bu gizli
görüşmelerden Parlamentonun ve halkın haberi olması gerekli.
Değerli arkadaşlar, sorunu çözmek
istiyorsanız birlikte çözüm aramak durumundasınız. Ama sizlerin
de haberi yok. Torba yasayı bekliyoruz, 106 maddelik torba yasa
çıktı 150 maddeye. Meclis tatile çıkacak, Meclisin tatile
çıkmasıyla ilgili herkes zamanı beklerken,
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili çalışmaya
yönleneceğimiz zaman bir torba yasa çıkardınız, 160
maddeyle görüşeceğiz. Peki, ona hazırlıklıyız,
biliyoruz, bu 6 madde neden çıktı? Nerede konuştuk, nerede
tanıştık? Biz milletvekilleri, bunu bir ay önce, on beş gün
önce, yirmi gün önce bilseydik belki katkı sunardık, 6 maddeyi daha
farklı bir boyutta tartışırdık ama siz yine aynı
şeyi yapıyorsunuz. Yani, tornadan çıkan bir mamulde,
tornanın daha ileri versiyonu olan CNCden çıkan bir malzemede binde
1 hata oluyor, sizde hiç hata olmuyor arkadaşlar. Hepiniz yukarıda ne
söylenirse aynı şekilde tekrarlıyorsunuz, ta ki partiden
ayrılıncaya kadar. Eğer parti içinden
ayrıldıysanız, ağızlarınız
açılıyor ve özgürlüğünüze kavuşuyorsunuz. Üç
yıldır söylemediğinizi ayrılan arkadaşlar şimdi
söylüyor, içinizde ayrılacak olan arkadaşlar da
aynısını söyleyecek.
Değerli arkadaşlarım, Parlamentoyu baypas
ederek, Parlamentoyu yok sayarak, halkın gözünden gerçekleri saklayarak,
halkta iyi niyetli, çözüme dayalı önerileri getirip algıyı
yerleştirmediğiniz süre içerisinde başarılı olma
şansınız yoktur. Yaptığınız sadece siyasettir,
bunun üzerinden de siyasi gelir sağlamaya çalışıyorsunuz.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Sayın Zühal Topcu konuşacak, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
629 sıra sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısının
2nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Başbağlar
katliamının üzerinden yirmi bir yıl geçmesine rağmen,
katliamın failleri hâlâ bulunamamıştır, 33 tane
şehidimizin -hâlâ failleri- meçhul bir şekilde o toprakta
yatıyor olması ve bugün de burada bu kanunu görüşüyor
olmamız, aslında, bir çelişki diye görülmesi gerekmektedir.
Burada,
aslında, bakıldığında, bir terör örgütüyle
yapılan bir müzakere sonucunda buraya getirilen bir yasa
tasarısı görüşmeleri şu anda yapılmaktadır.
Aslında, dünyanın hiçbir tarafında güçlü devletlerin
yaptığı böyle bir uygulama bulunmamaktadır, onu belirtmek
istiyoruz. Özellikle, birçok ülkede terör olayları yaşanmakta ama bu
şekilde tavizler verilerek, herhangi bir geri çekilme, silah bırakma
gerçekleşmeden böyle bir müzakerenin yapılması devlet zafiyetini
ortaya çıkarmaktadır, bunları belirtmek istiyoruz. Gerçekten
güçlü ülkelerin hiçbiri de direkt olarak terör örgütlerini muhatap
almamaktadırlar. Çözüm sürecindeki muhatabın terör örgütü olması
ve muhatap alınması, aslında devlet geleneğinde de yoktur.
Şimdi,
devlette özellikle silah kullanma meşruiyeti devletin belirlediği
kurumlarla sınırlıdır. Bunun dışındaki bir
oluşum, ülke içinde paralel bir devletin oluşmasına ve ülkenin
de bölünmesine zemin hazırlayacaktır. Demin Sayın Bakanın
belirttiği gibi, dedi ki: Muhalefetteki arkadaşlarımız
öyle bir konuşuyor ki sanki ülke bölündü, gitti. Aslında Sayın
Bakan da akademisyen, bizler akademisyen olarak bir sonuca varmak için
elimizdeki verilerden hareketle, yaşanmış tecrübelerden
hareketle, sonuçta, belli bir sonuca varmaya doğru adım adım
gideriz. Türkiye'de de yaşanan olaylara, otuz yıldır bir
geçmişten gelen ve özellikle on iki yılda hızlanan olayların
seyrine bakıldığında, evet, Sayın Bakan, diyoruz ki:
Bu ülke adım adım bölünmenin eşiğine getirilmektedir. Öyle
sözle ifade ediliyor ama kolay kolay bölünmez diye
Hayır, hem de sizin
iktidarınızla hızlı bir şekilde bölünmenin
eşiğine gelmektedir, bunu özellikle vurgulamak istiyoruz.
İşte, Hükûmetin çözüm sürecindeki bu tavrıyla, âdeta
Silahınız yoksa sizi muhatap almıyoruz. diyen bir tavır
sergilemektedir ve bu tavırla da böyle bir paralel yapılanmaya zemin
hazırlamakta ve bu paralel yapılanmayı da güçlendirmektedir.
Zaten bölgede PKKnın dışında hiçbir enstrümanı
dikkate almamış, siyasi, sosyal, ekonomik oluşumların da
üzerinde durmamıştır. Kısaca, gömleğin düğmesi
yanlış iliklenmiştir ve sonuç da yanlış
olacaktır.
Hedefe giden,
hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören paradigmadan hareketle,
Cumhurbaşkanı olmak için ülkenin içinde bulunduğu zor
şartlara zemin hazırlanmaktadır ve bölünme hâli artık
kaçınılmaz bir duruma gelmiştir. Çünkü İmralı canisi
karşısında bölünmeye verilecek cevapları, söylenecek
sözleri olmayınca Meclis ağır bir baskı altında
bırakılmıştır. 25 Temmuza kadar, haftanın her
günü, sahura kadar çalıştırılma kararı
alınmıştır. Özellikle, dağdan, Kandilden gelen 2
Temmuza kadar kararı aldınız aldınız, ondan sonra
olacaklardan biz sorumlu değiliz. ifadesinin gelmesinden sonra,
hızlı bir şekilde bu yasa buraya getirilmiştir. Özellikle
AKPyi Cumhurbaşkanı adayına destek
karşılığında kayıtsız şartsız
teslim alan PKK ve uzantıları referandum ve bağımsızlık
nutukları atarken iktidar temsilcilerinin İmralı canisiyle
yaptıkları iş birliği ülkeyi bölünme noktasına
getirmişti. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimi
öncesinde yerine getirmek için Meclis baskı altında
tutulmaktadır ve seferberlik ilan edilmiştir. Özellikle Komisyondan
metazori olarak geçirilen, Meclis Genel Kuruluna getirilen bölme
tasarısı yasalaşırsa İmralıdaki
teröristbaşı ve dağdaki katil sürüsüyle bölünme görüşmeleri
yapılacaktır ve bunun için de bu görüşmeleri yapanlar
hakkında hukuki, idari ve cezai sorumluluklardan kaçınmaları
için de zemin hazırlanmaktadır. Bakanlar Kurulu da bu bölünme için
gerekli yetkiyi alma çabaları içerisindedir.
Deminden beri
belirttiğimiz gibi, gerçekten bu yasa ülkeyi bölünmeye götürecek bir
yasadır ve biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu yasaya
karşı çıkıyoruz. Çünkü eğer PKKyı mutlu etmek
için emirlerini yerine getirmede sahura kadar çalışan AKP, acaba
şu anda Türkmenelinde, Telaferde, Kerkükte özellikle yerlerinden
yurtlarından edilen Türkmenler için ne yapmıştır, ne
yapmayı düşünmektedir? Onlar için acaba böyle bir
çalışmayı, seferberliği gündeme getirmiş midir?
Onların problemlerini çözmek için neler yapılmaktadır? Bunlar
meçhuldür ve böyle bir seferberliği göremiyoruz.
Ve yine, özellikle
indirilen bayrağımız için acaba bu iktidar ne
yapmıştır? Önce, hemen 14-15 yaşlarında bir çocuk
ifadesiyle gözden kaçırılmaya çalışılırken,
şu anda yapanın kayıp olduğu ve PKK terör örgütüne dâhil
olduğu verileriyle böyle bir açıklamaya gidilmişti ve bu
tasarıyla Türkiyenin bölünmesine doğru temeller
atılıyordu. Türkiyenin güneydoğusunu PKKya terk eden Hükûmet,
bu tasarıyla PKKnın siyasallaşmasının önünü
açmaktadır. Artık, iktidarın stratejik ortağı
PKKdır ve tasarı üzerinde de Hükûmet ile
teröristbaşının pazarlık yaptığı da gün gibi
açıktır. Ve bu tasarıyla da içerideki ve
dışarıdaki bölücülere yardım ve yataklık edilmektedir.
Artık herkes bilmektedir ki Diyarbakır Karakolu üzerinde, bir askerî
kontrol noktasından 1 kilometreden daha az mesafede PKK bayrağı
dalgalanmaktadır ve ateşkes sürecinin çökme ihtimalinin oluştuğu
belirtilen durumlarda, teröristlerin kazandığı her hâlükârda
açıktır.
Licede karakol,
kalekol inşaatlarının durdurulduğu bilinmektedir. Her
tarafta PKK bayraklarının asıldığı görülmektedir.
Korucuların sahipsiz kaldığı bilinmektedir. Baharla
birlikte, özellikle çözüm sürecinin gündeme gelmesiyle binlerce üniversiteli
gencin dağa çıktığı görülmektedir ve yine, reform
paketiyle beraber hapisteki binlerce terörist eylemcinin
salıverildiği, özel okullarda Kürtçe eğitime olanak
sağlayan yasaların Meclisten geçtiğini artık herkes biliyor
ve yine, köylerde köy komünlerinin, şehir merkezlerinde mahalle
meclislerinin, daha sonra kent meclislerinin kurulduğunu görüyoruz.
Şimdi,
buralardan geldiğimizde ve burada, yol haritasını 2009
yılında İmralıdaki teröristbaşının
hazırladığını da biliyoruz ve 2009dan beri de bu yol
haritasını gerçekleştirmek için iktidarın sarf ettiği
çabaları da görüyoruz.
Şimdi,
Sayın Başbakana söylemek istiyoruz: Özellikle ülkeyi bölmek için
anaların arkasına saklanıldı, Analar ağlamasın.
diyerek anaların yürekleri yakıldı, Analar
ağlamasın. diyerek ülke bölünmenin eşiğine getirildi,
Analar ağlamasın. diyerek ortak değerler küçümsendi, Analar
ağlamasın. diyerek farklılaştırıp
ötekileştirdiler insanları, Analar ağlamasın. diyerek
teröristbaşının sözünden çıkılmaz oldu ve eş
başkan ilan edildi. Yine, Analar ağlamasın. diye ve bugün
Sayın Enerji Bakanının açıkladığı,
PKKnın bedava elektrik dağıtımına zemin
hazırlandı ve bu ödeme de bizim üzerimize, faturalarımız
üzerine inşa edildi, ama artık diyoruz ki anaların ağlayacak
hâli kalmadı, on iki yıllık AKP iktidarında çok
ağladılar ve artık diyoruz ki Anayasamızın 3üncü
maddesinin bize verdiği yetkiye dayanarak Türkiye Devleti, ülkesi ve
milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli
kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî
marşı İstiklal Marşıdır. buna dayanarak
diyoruz ki: Bu yasayı biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak reddediyoruz,
kabul etmiyoruz.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim Sayın Topcu.
Halkların
Demokratik Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın İdris
Baluken konuşacak.
Buyurun Sayın
Baluken. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; müzakere çerçeve yasası olarak
değerlendirdiğimiz tasarı üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Çok teorik
çözümlemeler yapmaya bence gerek yok, mesele çok basit. Bu yasa
tasarısı, değerli milletvekilleri Yüz yıldır var olan
bir sorunu yasayla mı çözeceğiz, savaşla mı
çözeceğiz? kararını bu Meclisin önüne, milletvekillerinin
vicdanının önüne getirmiştir. Yüz yıldır biz bu sorunu
savaşla çözmeye karar vermişiz. Yüz yıldır inkârı,
reddi, asimilasyonu bir politika şeklinde kendi halklarımızın
önüne getirmişiz ve bu inkâra, asimilasyona karşı yükselen en
küçük itirazı bile zorla, baskıyla, ölümle, katliamla çözmeye
çalışmışız. Yüz yıldır yapmış olduğumuz
bir yöntemden vazgeçip şimdi devlet olmanın gereği olarak,
savaşla çözemedik, bundan sonra yasayla çözmenin gayreti içerisinde
olacağız. diyor bu tasarı. İsmi doğru
konmamış olabilir, içeriğinde yetersizlikler olabilir, kendi
içerisinde başlı başına bir meseleyi çözemiyor olabilir ama
bir zihniyeti ortaya koyma açısından biz buradaki yasanın,
buradaki tasarının önemli olduğunu, tarihî olduğunu
düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri devlet dediğimiz örgütlenme, sorunları yasayla
çözme becerisini gösterebildiği ölçüde devlettir. Bir devlet, var olan bir
sorunu yasayla çözmekten korkmamalıdır. Tam tersine, sorun varsa, o
sorunu yasalar çıkararak, yasalarda sorunları tanımlayarak, o
yasalarda sorunların çözümünü tarihsel perspektif içerisinde ortaya
koyarak ancak devlet olabilirsiniz. Onun dışındaki yöntemler,
aslında, devlet örgütlenmelerinin başvurduğu yöntemler
değildir.
İlk defa,
Türkiyede rasyonel devlet aklı devreye giriyor. İlk defa, savaş
yerine; kan, gözyaşı, acı, katliam, ölüm yerine rasyonel devlet
aklı Ben bu işi müzakereyle, diyalogla, barışla çözmeye
çalışıyorum. diyor. O nedenle önemlidir buradaki yasa
tasarısı. Bu rasyonel devlet aklı, bu yasa
tasarısını çıkardıktan sonra da eğer eski
alışkanlıklarına başvurursa, eğer bu çerçeve
yasanın içeriğini çok doğru ortaya koymazsa, doldurmazsa;
yöntemi, tarzı, metodolojiyi eski alışkanlıklar üzerinden
inşa etmeye devam ederse; birilerinin hep buradan ifade ettiği,
neredeyse özlemle dile getirdiği o acıları yaşamaya devam
edeceğiz. Bunları öngörmek için kâhin olmaya gerek yok. O nedenle,
bizim yapmamız gereken rasyonel devlet aklının önümüze
koymuş olduğu bu çerçeve yasanın içeriğini
olabildiğince bütün detayları düşünerek doğru bir
şekilde doldurmak ve kalıcı barışa giden yolu, tarihî
bir fırsatı heba etmeyecek şekilde kendi halklarımıza
kazandırmak olmalıdır.
Bu yolun sonunda
kalıcı barış varsa, bundan daha büyük bir onur var
mıdır, bundan daha erdemli bir şey var mıdır? Bu
yasayı savunmak eğer kalıcı barışa giden yolu
savunmaksa, eğer büyük demokratik çözüme giden yolu savunmaksa, bundan
daha değerli, daha önemli, daha erdemli bir duruş, bizce yoktur.
Karşı
çıkanları saatlerdir burada dinliyoruz, ben çok
şaşırıyorum. Yasayla çözmeyelim. diyorsanız
alternatifiniz nedir? Savaşla mı çözmeye devam edelim? Gençler ölmeye
devam mı etsin? İnsanlar acı çekmeye devam mı etsin? Bir
yüzyıl yeterince acı bu topraklarda yaşanmadı mı? Bir
yüzyıl daha bu acıları yaşamaya bu halkların tahammülü
var mıdır? Bunu soğukkanlı bir şekilde,
mantıklı bir şekilde bence burada masaya yatırmak
gerekiyor.
Bundan
sonrası önemli. Bundan sonra da gelin bütün sorunlarımızı
yasayla çözelim, Anayasayla çözelim. Bu ülkede Kürtün sorunu varsa, Kürtün bir tek yasada adı geçmiyorsa
bunu yasada tanımlayarak çözelim. Alevinin sorunu varsa, Alevinin sorunu
yasalarla çözülmüyorsa, gelin bunu yasalarda Alevinin hakkını
tanımlayarak çözelim. Gayrimüslimin, samimi Müslüman dindarın, bu
ülkedeki herhangi bir farklılığın sorunu varsa bunu yasalar
içerisinde, Anayasa içerisinde çözelim. Bütün demokratik hukuk ülkelerinin,
bütün gelişmiş ülkelerin başvurduğu yöntem budur. Biz de
ilk defa bir zihniyet değişimini bu Mecliste
tartışıyoruz ve bunu korkmadan tartışmamız
lazım, bunu korkmadan ortaya koymamız lazım çünkü inkâr dönemi,
ret dönemi, asimilasyon dönemi bitti.
Bakın, Kürt
meselesinden bahsediyoruz. Siz bitirmek istemeseniz bile bitti. Güneye gidin,
hiç gitmediğiniz, ülkenin güneyine gidin, Irak, Suriye
sınırına gidin; bin kilometre Türkiyenin
sınırının karşı tarafına bakın. Bin
kilometre ötede sizin hâlâ inkârını savunduğunuz Kürt realitesi
Orta Doğuda bir statükoyu yerle bir ediyor. Orta Doğuda tarihî bir
ulus devlet yapısını sorgulayacak şekilde dünya gündemini,
Orta Doğu gündemini şekillendiriyor. Güney Kürdistanda da, Rojavada
da sınıra kadar gelmiş olan Kürt realitesini bizim Yasayla
tanımlamayalım. dememiz ne anlama gelir, ne kadar gerçekçi olur,
bunun bir inandırıcılığı artık kaldı
mı? Siz sınırın öte tarafında Türkmenlerle,
Asurilerle, Süryanilerle, Araplarla, Sünni, Şiilerle ortak geleceği
şekillendiren Kürt realitesi ortadayken, bin kilometre
sınırınızda bu realite kendini dayatmışken burada
Anayasaya ana dilde eğitim yazarsak ülkeyi böler mi, bölmez mi?
sığlığıyla yaklaşabilir misiniz, böyle bir
anlayış olur mu?
O nedenle
artık hepimizin zihniyetlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Biz
çözüm sürecinin ruhunu net ifade ediyoruz: Türkiyenin Kürtlerle birlikte
tarihî bir adım atması, tarihî bir Türk-Kürt ittifakının
bütün halklarımıza, bütün Orta Doğu halklarına bir
barış modeli yaratması diyoruz. Bundan korkmaya hiç gerek yok.
Türkiye, bir yazarın benzetmesiyle Bütün kasları yerinde olan büyük
bir atlet. Ama koşamıyor, halkları koşamıyor, refaha,
demokratik, özgürlükçü bir seviyeye, hedefe bir türlü koşamıyor.
Çünkü karnında derin bir sancı var, büyük bir ağrı var. Bu
ağrıyı çözmediğiniz sürece bu atletin kasları ne kadar
gelişmiş olursa olsun yol almak mümkün değildir değerli
arkadaşlar. Ulusal, etnik, siyasi, kültürel, ekonomik bütün
sorunlarımızı müzakere yöntemiyle çözelim. Bundan daha iyi bir
şey var mı? Barıştan korkmaya gerek yok.
Sabahtandır
Sayın Bakana son iki yılın istatistiki verileri üzerinden
sorular soruluyor. Ben isterdim ki Sayın Bakan çıkıp da
şöyle bir cevap versin
Hatta ben kendisine sorayım: Sayın
Bakan, iki yıldır çözüm süreci var. Çatışmalı süreçten
dolayı kaç genç yaşamını yitirmiştir çözüm sürecinde
ama çözüm sürecinden hemen önceki iki yılda kaç genç
yaşamını yitirmiştir, bu tabloyu önümüze koyun, önceki iki
yıl, çözüm sürecindeki iki yıl. Ayrım yapmıyorum, askeri,
polisi, korucusu, sivili, gerillası, bu ülkenin insanını bu iki
yıl içerisinde bile yaşatan bir iş yapıyorsak bunu
göğsümüzü gere gere çok güçlü bir şekilde buradan
haykırmalıyız.
Biz Kürt sorununun
bir sonuç olduğunu düşünüyoruz; reddin, asimilasyonun, inkârın
sonucu olduğunu düşünüyoruz ve bunun aşılması
gerektiğini ifade ediyoruz.
Dünya örnekleri
çok, Komisyonda da çok bahsettik, süre yetmiyor. Ama bugün bir memnuniyetimi
belirteyim: Parlamentonun büyük bir çoğunluğu çözümün devamından
yana, çözüm sürecinin devamından yana bir irade ortaya koyuyor. Özellikle
Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya koyduğu duruşu Hükûmetin önemsemesi
ve bundan sonraki süreçte de Cumhuriyet Halk Partisini de bilgilendirecek
şekilde sürecin bir aktörü şeklinde kabul etmesi gerektiğini
ifade etmek istiyorum. Çözüme karşı çıkanların da bir ay sonra
çözüm sürecine oy vereceğini ifade etmek istiyorum. 3
cumhurbaşkanı adayı var, her 3ü de Çözüm süreci devam etmeli,
savaş yerine barış gelmeli. diyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bugün burada konuşanların ifade ettiklerine
bakmayın. Bir ay sonra Cumhurbaşkanlığı için
sandık başına giden Türkiyedeki her yurttaş, çözüm
sürecine evet diyecek, barışın umuduna evet diyecek.
Ben de bu
duygularla bu yasa tasarının kalıcı barışa vesile
olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cuma İçten
konuşacak, Diyarbakır Milletvekili (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her zaman inanarak ifade ettiğimiz bir
gerçekle konuşmama başlamak istiyorum. Bu ülkenin AK PARTİ
öncesi ve sonrası ile ilgili gerçeği şöyle ki: AK PARTİ
öncesi ülkemizdeki insanlarımızın gözyaşlarına, AK
PARTİ sonrası ise ülkemizdeki insanlarımızın
umutlarına bakmamız lazım.
Kan,
gözyaşı, ölümler, ayrılıklar, kederler ve hüzünler, bir bir
elimizden kayan hayatlar, küçücük bedenler içerisinde kocaman yüreğe sahip
insanlarımızın gözyaşları
Türkü, Kürtü, Arapı,
Çerkezi, Lazı, Müslimi, gayrimüslimi, Şafiisi, Alevisi ile
birlikte bu saydıklarım ve çok daha fazlası
yaşadığımız ülkemizin tarihinde saklı.
İktidarımız öncesi Kürt sorununa bakmak için 1925lere,
Şeyh Said olaylarına; 47 dedemizin, düzmece istiklal mahkemelerince
yargısız infaz edilirken idam sehpasını kendi
ayağıyla iterken döktüğü gözyaşına bakmak lazım.
1937 yılında Diyarbakırdan kalkan uçaklar Dersimi
bombaladığında çırılçıplak bir vaziyette
annesinin ölümüne şahitlik yapan çocukların gözyaşlarına
bakmak lazım. 1925 ile 2001 yılları arasında
sayısız köyleri yakılan Kürtlerin, bir gece ansızın
traktörlere binerken dedelerinin miras bıraktığı
toprakları geride bıraktıklarında hüzünle köylerine el
sallayıp veda ettirilen insanlarımızın göz yaşlarına
bakmak lazım. 1990lı yıllarda sabah evinde 5
yaşındaki kız çocuğunu kucağına alıp
koklayarak öpen babanın, akşam eve geldiğinde kapısı
önünde üniformalılar tarafından yargısız infaz edilirken
kızının kokusuna hasret, sevdikleriyle helalleşmeden ölüme
yürümesine bakmak lazım. Öz ninemin, kışın
soğuğunda çocuğunu ısıtmak için göğsüne
yaslayarak ölümüne sebep olduğu için yaşadığı travmaya
ve gözyaşlarına bakmak lazım.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Hikâye anlatma,
hikâye anlatma!
CUMA İÇTEN (Devamla) 1997 Çekiç Harekâtında
bulunduğum yıllarda 30 asker arkadaşımın ailelerinin,
tabutlara sarılmış gözyaşlarını dökerken
televizyon ekranlarında izlediğimde yanımdaki asker arkadaşlarımızla
akıttığımız gözyaşlarına bakmak lazım.
Ölmüş PKKlı Kürt gencinin boynunda asılı olan cevşen
ile benim boynumdaki cevşenin aynı dinî geleneğinden
olmasının yarattığı gözyaşlarına bakmak
lazım. Çocuğu yuvasından koparılan bir babanın,
evladı dağa götürülürken içinde kopan fırtınalara,
attığı sessiz çığlıklara ve gözyaşlarına
bakmak lazım. Ben senin hakkını savunuyorum. Neden Kürtlere
ihanet ediyorsun? diyerek korucu olan köylere baskın düzenleyip
kadın, çocuk, yaşlı, genç ayrımı yapmadan Kürtlerin
eliyle binlerce Kürtün gözyaşlarına bakmak lazım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Ya
Roboski?
CUMA İÇTEN (Devamla) Ya devlet ya PKK denilerek
tercih yapmak zorunda bırakılan ama neticede her iki tarafta da zulüm
gören insanların ahlarına ve gözyaşlarına bakmak
lazım. Yıllarca okulda ayrı, kendi evinde, sokağında,
köyünde ayrı bir dille başka başka duygular yaşayan
Kürtlerin, ne Kürt olmayı ne Türk olmayı beceremeyenlerin
gözyaşlarına bakmak lazım. Dağdan çocuğunun cenazesi
gelen bir annenin, kendi çocuğunun nereye gömüleceğine karar
verememesine ve yasını dahi tutamamasına, gözyaşlarına
bakmak lazım veya dağa çıkışına pişman olup
geri dönmek isterken, kendi arkadaşları tarafından infaz
edilirken, annesinin sözleri kulağında çınlarken akan gözyaşına
bakmak lazım. Şehit evlerinde duvarda asılı resimlerle her
gün konuşarak büyüyen çocukların bu duruma şahitlik yapan
annelerin, babaannelerin, diğer büyük çocukların döktüğü
gözyaşlarına bakmak lazım. Evet, acılarımız
Kürtüyle Türküyle o kadar çok ki hangisini birbirleriyle
yarıştırmaya başlayalım.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Roboskiyi de bir say ya! Roboskiyi de
bir saysan. Ağzından bir Roboski çıksın.
CUMA İÇTEN
(Devamla) Hangisi bir diğerinden kıymetsiz ve değersiz ki? 8
bin kamu görevlisi öldü, 22 bin PKKlı, 20 bine yakın
insanımız öldü; 50 bin insan.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Hepsine tamam da bir Roboskiyi de
söylesen ne olacak? Sadece Roboskiyi de söylesen ne olacak? Bir Roboskiyi de
söylesen bu kürsüde ne olacak?
CUMA İÇTEN
(Devamla) Haydi, isimleri okuyarak tek tek saymaya başlayalım.
Öncelikle hepsine Allahtan rahmet diliyorum.
1) Şehit
Piyade Er Altan Yenil.
2) Şehit
Polis Ahmet Yaşar.
3) Diyarbakır
Koçkar köyünde korucunun hamile olan eşi Kadriye Yatıcı.
4) 15
yaşında dağa çıkmış Zozan Arif.
5) Daha anne
karnındayken ve kundağındayken kurşunlarla
parçalanmış, ismi bile belli olmayan masum bebekler.
Bunları
saymak ara vermeksizin sadece iki gün sürer arkadaşlar, dile kolay.
MUSTAFA
SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) Sadece Roboski ağzından
çıksın.
CUMA İÇTEN
(Devamla) Hepimizin acıları var. Asker, polis şehit
ailelerinin acıları bizim acımız. Dağda ne sebeple
olursa olsun ölen vatandaşlarımız bizim
vatandaşımız. Acı hepimizin, yas hepimizin,
gözyaşları hepimizin. Bu acılarla, kan ve gözyaşıyla,
ağıtlarla yaşadığımız tarihti.
İşte bir de şimdi, demin bahsettiğim gibi, AK PARTİ
sonrası olarak olaya bakmak lazım. Biz gelmeden ülkemiz zaten OHAL
yüzünden bölünmüştü. Biz ülkemizi bölünmekten kurtardık ve bir bütün
hâle getirdik. Yirmi bir saatte elimizde karneyle köyümüze giderken
hesabını verdiğimiz unun, şekerin, çayın hesabı
artık elhamdülillah sorulmuyor. Şimdi ben köyüme bir saatte
gidiyorum. Babam Diyarbakır Cezaevinde hapisteyken annemle ziyarete
gittiğimizde tek kelime konuşmadan sadece birbirlerine bakarak
gözleriyle konuşmuşlardı, ben gözyaşları içinde
kaldığım o anı hayatım boyunca unutmadım. Oysa
şimdi artık ana dilini konuşmak, okullarımızda
öğrenmek elhamdülillah serbest. 17.500 faili meçhul. denilen ama aslında
derin devlet tarafından işlenen cinayetlerin 14.500 tanesinin failini
bizim iktidarımız bulmuştur ve AK PARTİ iktidarında
işlenmiş siyasi bir tane cinayet yoktur. Köye dönüşler
başlamıştır ve artık topraklarımızı da
ekmeye başladık.
AK PARTİ iktidarıyla Kürt sorunu bitmiştir
değerli arkadaşlar. Bir Arapın ülkemde ne kadar sorunu varsa
bir Kürtün de o kadar sorunu kalmıştır. Sorun, demokrasi, insan
hakları ve eşit vatandaşlık sorunudur. Kan üzerinden
beslenenler, eşit vatandaşlık istemeyenler, yıllarca
Kürtleri sorun olarak, yük olarak görenler, ey zalimler, artık bu ülkede
bizler de varız, bu ülke sizin olduğu kadar bizim de ülkemiz. Bu
bayrakta dedemin kanının kokusu var. Sen ne kadar haklarına
sahipsen ben de o kadar sahibim. Bir Kürt olarak, Edirneden Hakkâriye vatan
olarak gören ve ay yıldızlı bayrak altında Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan onur ve şeref duyan biriyim.
Ülkenin batısında olup doğusuna hiç gelemeyenler, ülkeyi sadece
Antalyadan, İzmirden, İstanbuldan ibaret görenler rahat olun, biz
varız. Ben ve benim gibi düşünen Kürtlerin sayısı o kadar
çok ki, kalabalığız ki o kadar, bu ülkeyi, biz var oldukça, emin
olun, kimse bölemez, rahat olun. Ben ve benim gibi Kürtler, ayrı bir
devlet, ayrı bir eyalet veya özerklik veya statü istemiyoruz. Biz,
aynı bayrak altında, eşit vatandaş olarak yaşamaya
başladık ve birlikte yaşamaya devam edeceğiz inşallah.
Bazıları vatan millet Sakarya deyip Bingöle, Hakkâriye,
Diyarbakıra gelip oradaki vatandaşlarımızdan oy almak
istemeyebilir ama rahat olun, sizlerin adına bizler canımız
pahasına orada olacağız. OHAL kalktığında, ana
dilde öğrenim geldiğinde, cezaevlerinde ana dilde görüşmeler
yapılmaya başladığında, Büyükşehir Yasası
çıktığında sizler hep ne dediniz? Ülke bölünecek, ülke
elden gitti, bölündü. Ee, bakın on üçüncü yıla giriyoruz, vallahi
ülke bölünmedi, aksine, ülke daha da büyüdü, genişledi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karpuz mu kesiyorsun da
bölünüyor hemen ya?
CUMA İÇTEN
(Devamla) Kürtler, PKKdan ve KCKdan ibaret değildir arkadaşlar,
Kürtlerin talepleri de bunların üzerinden olmamaktadır. Kürtleri
PKKyla özleştirmek Kürtlere hakarettir. AK PARTİnin muhatabı
milletin ta kendisidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kürtlerin içerisinde en büyük siyasi oluşum AK
PARTİnin bizzat kendisidir. Var olan talepleri PKKyla
ilişkilendirmek Kürtlere hakarettir. Biz on iki yıldır
doğru olduğuna inandığımız özgürlük
adımlarını attık. Elbette ki kandan beslenen gerek
PKKnın içerisinde gerek hâlâ devletin içerisinde paralel yapı uzantıları
sorunun çözülmesini istemeyecektir; bu doğaldır ve aslında
doğru yolda olduğumuzun da ispatıdır. Üç kendini bilmez
korkağın yol kesmesi ve adam kaçırmasıyla çözüm süreci
baltalanamaz. Şehit anneleri dağa çıkan çocukların
yanında yer alıp, PKKya karşı dik durabiliyorsa, ee, çözüm
sürecinin bereketidir.
Bu anlamda çözüm
sürecini destekliyor ve Diyarbakır Meydanında çocuklarını
isteyen annelere selam yolluyorum. Katkısı olan, başta özgürlük
mücadelesi veren Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğana, Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir
Atalaya, Hükûmetimize ve destek veren siyasi partilere, milletvekillerine,
kanaat önderlerine ve sivil toplum kuruluşlarına yüce Meclis önünde
teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, şimdi şahısları adına konuşma
bölümüne geldik.
Şahsı
adına ilk konuşmacı Sayın Seyfettin Yılmaz, Adana
Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi,
konuşmalara baktığımız zaman, toplumsal
bütünleşme, kucaklaşma, barış, dağlardaki çiçekler,
silahların susması, anaların ağlamaması, bu pozitif
kavramlar üzerinden konuştuğunuzda insan olan hiçbir kimsenin buna
karşı çıkması mümkün müdür? Kalbinde ve yüreğinde
insan sevgisi olan, vatan sevgisi olan, Allah sevgisi olan hiçbir insan bu
söylenenlere karşı çıkabilir mi, bunlara karşı
çıkmak mümkün mü? Ama şimdi ben size buradan soruyorum: PKK terör
örgütü kimdir? PKK terör örgütü, askerimizi, polisimizi şehit eden,
kundaktaki bebeği katleden, oradaki çocuklara eğitim vermek, bir harf
öğretmek için gecesini gündüzüne katan öğretmeni katleden bir terör
örgütüdür. Şimdi, Kumrularda evine giderken ölen genç kardeşimizin,
askerden terhis olan 33 askerin katledilmesine ne diyeceğiz? Dershanesinin
önünde beklerken PKKlı teröristler tarafından katledilen o genci
nereye koyacağız?
Burada
barıştan, burada demokrasiden, toplumsal kucaklaşmadan bahsetmek
güzel kavramlar, bunları hep beraber sağlayalım. Kiminle
yapacaksınız bunları? Bunları, eğer siz, sizin yol
haritanızı çizen, bu eli kanlı terör örgütünün elebaşısı
Abdullah Öcalan bu yol haritasını size dayatıyorsa ve onunla bu
çözüme gidecekseniz zaten yanlış
başlamışsınızdır. Bunu kabul etmek mümkün
değil. Yoksa hiç kimse, Milliyetçi Hareket Partisini kanın
akmasını, anaların ağlamasını bekler noktada
suçluyorsa, en önce bu ülkeye ihanet eder.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak biz, bu ülkede bir vatandaşımızın dahi
burnunun kanamasını istemiyoruz. Bununla ilgili ne
yapılması gerekiyorsa, işte, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
burada, burada yapacağız. Ama orada nöbetinin başında
görevini yapan askeri katleden sizin yol arkadaşınızsa, onunla
çözüme gidecekseniz, bu çözüm olmaz. Yanlışla doğruyu
bulamazsınız, yanlışla sonuca gidemezsiniz. Yoksa toplumsal
bütünleşmeyi sağlayalım, bizim bu konuda bir sorunumuz yok. Bunu
nasıl değerlendirirlerse değerlendirsinler, Kürt kökenli vatandaşlarımız
bizim birinci sınıf vatandaşımızdır. Kim onu
ayrı görüyor? Burada diyor ki: Kabul etmiyor. Kim kabul etmiyor? Ya,
benim sülalemde Kürt kızı almışız, Kürte kız
vermişiz, nereye koyacaksınız bunu, nereye
sayacaksınız bunu? Et ile tırnak gibi bir araya gelmişiz;
biz biriz. Çanakkalede hiç kimse Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Boşnak, Çerkez
demedi, bu deyimler sizle geldi. Hepsinin tek amacı vardı: Bu
vatanın korunması, bu milletin korunması. Kurtuluş Savaşını
biz beraber yaptık, bu mücadeleyi beraber verdik. Eğer yapılan
bir eksiklik, yanlışlık varsa hep beraber sorgulayalım;
kime haksızlık yapılmışsa, kime faili meçhul
yapılmışsa, kiminle ilgili, kamu görevlisi dâhil olmak üzere,
bir yanlışlık içerisinde ise bunu hep beraber sorgulayalım.
Ama siz PKK terör örgütüyle yol arkadaşlığı yaparak, benim
kundaktaki bebeğimi katledecek, okuluna giderken kolunun altında
kitabıyla PKKlı terörist tarafından katledilecek ve bu yasayla
ne getireceksiniz? Ona af getireceksiniz; neyi sayarsanız sayın, bu
yasanın içeriği bunu getiriyor. Yani o şehitler neyin
mücadelesini verdiler? Bu vatanın birliğinin mücadelesini verdiler,
bayrağın mücadelesini verdiler. Burada, Kürt kardeşim de Türk
kardeşim de hangi etnik kökenden gelirse gelsin bu vatanın
içerisinde, huzur içerisinde, güven içerisinde... Adanada nöbet tutarken polis
karakolunda PKKlı teröristler tarafından şehit ediliyor.
Şimdi, bunları görmeyeceğiz, burada lafa gelince, işte,
Dağlarda çiçek açacak, analar ağlamayacak, silahlar susacak. Buna
karşı çıkan mı var Allah aşkına? Ama bunu
doğru yapın. Nereye koyacağız bu PKK terör örgütünü? PKK
terör örgütü katildir, eroin kaçakçısıdır, silah
kaçakçısıdır, nemalananların içerisinde birçok güçler vardır.
Tehditle yasa getireceksiniz; Kandilde diyecekler ki: 2 Temmuza kadar bu
yasayı getirmezseniz
(X)
adı altında ayaklanmalar başlıyor. Bu tehditlere mi boyun
eğeceğiz biz? Evet, bu vatanın birliği için ne
yapılması gerekiyorsa onu yapacağız. Dün ne
yapılmışsa bugün de aynısını yapacağız.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahsı
adına ikinci konuşmacı Sayın Mahmut Tanal, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii,
tasarıya baktığımız zaman, ilk önce ben biraz
havayı da soğutmak istiyorum. Teknik açıdan
baktığımız zaman bu kanunla ilgili, 1inci madde kanunun
kendisi 19 kelime, gerekçesi 22 kelime. Bir bakın, kanunların
hiçbirisinde
Gerekçede daha anlaşılır, daha konuyu anlatacak
bir şekilde bunun kamuoyuna açık ve net anlatılması
lazım.
2nci maddede
bakıyoruz, 114 kelime, gerekçesi 16 kelime. Yine anlaşılmaktan
uzak. 3üncü maddeye bakıyoruz, 25 kelime. Orada biraz daha anlatmaya
çalışmışlar, 56 kelime. 4üncü maddeye bakıyoruz, 27
kelime. Eh, burada yine gerekçeyi biraz uzatmaya
çalışmışlar, 48 kelime. Yani kanun tekniği
açısından baktığınız zaman, gerçekten
uygulamacılar bir sıkıntıya düştüğü zaman, bunu
nasıl çözebiliriz, kanunun bir gerekçesine bakalım, kanun koyucu
burada neyi anlatmaya çalışmış dedikleri zaman maalesef
gerekçesi kanunun kendisinden daha dar, o anlamda anlaşılabilir bir
durum değil.
Peki, siyasal
iktidar Ben bu sorunu çözmek istiyorum. Benim elimde kanun yoktu, argüman
yoktu, ben bunu yapamıyordum. diyor, bunun arkasına
sığınıyor. Bu, gerçekten samimi midir diyeceksiniz.
Külliyen yalan. Çözmek istese çözemez mi? Ben size gayet rahat
Anayasamızın 118inci maddesinin üçüncü fıkrasıyla mevcut
olanın 2nci maddesini okuyun, bire bir örtüşüyor. Bazı kavram
farklılıkları var, bazı cümleler farklı;
aşağı yukarı Anayasanın 118nci maddesi bire bir
örtüşüyor zaten. Aynen okuyorum ben: Millî Güvenlik Kurulu; Devletin
millî güvenlik siyasetinin tayini
-Aynen burada 2nci maddede siyasetin
tayini
tespiti ve
uygulamasıyla ilgili alınan tavsiye kararları
Yine aynı
şekilde orada geçiyor.
ve gerekli koordinasyonun sağlanması
konusundaki
Zaten 2nci maddede gereken koordinasyonu sağlamaya yönelik
düzenlemeler var
görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir. Zaten
gerektiğinde her türlü kararı Bakanlar Kurulunda alır. diyor.
Peki, siz on iki yıldan beri neredeydiniz sayın AKP iktidarı?
Yani bu anlamda gerçekten ciddiyetten uzak. Bunu yapmak istiyorsanız da
demokrasimizin hakikaten bir temel sorunu, bu bir Kürt sorunudur, evet. Uzun
yıllar tabu olarak görülmüş bir sorundur. Bugün adıyla
sanıyla, evet, söz edilmeye başlanması elbette önemli bir gelişmedir.
Başta Kürt sorunu bütün yönleriyle ele alınmadıkça, onunla
ilgili olarak geliştirilecek gerçekçi çözümler üzerinde özgür bir
tartışma ortamına gidilmedikçe, daha önemlisi bu çözümler soyut
bırakılmayıp yaşama geçirilmedikçe Türkiyede demokrasi
topal kalmaktan öteye geçemeyecektir.
Şimdi,
bakıyoruz, tabii ki, şu aşamada, demokrasi diyoruz, güzel.
Artuklu Üniversitesinde ana dilde eğitimle ilgili bin tane yüksek lisans
eğitimi gören Kürdolog yetiştirdiniz. Tayinini yapabildiniz mi? Bu
insanlar nerede çalışıyor? İstihdam alanını
yaratabildiniz mi? Yaratamadınız.
Burada aynı
zamanda Kürtçe kitaplar basıldı. Bu kitapları niye
bastınız, niye dağıtmıyorsunuz veyahut da birileri
ihale kazansın diye mi bu kitapları bastınız?
Yine, aynı
şekilde, peki, teşhisiniz ne? Teşhis yok. Hastalığa
bir teşhis koyacaksınız, ondan sonra
Burada Efendim,
biz bunları rehabilite edeceğiz. diyorsunuz. Ortada bir
hastalık yok. İnsanlar inanarak -beğenirsiniz
beğenmezsiniz- bir amaç uğruna dağa çıkıyor. Bir amaç
uğruna, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, dağa çıkan insanları
siz Efendim, bunlar hastalıklı hâldir. Biz bu hastalıklı
olayı tedavi edeceğiz... Yanlış bir uygulama,
yanlış bir kavram. Doğru bir kavram değil.
Siz, Türkiyede
sokağı çıkan insanları öldürüyorsunuz, gözünü kör
ediyorsunuz, Gezi olaylarında gördük. Bunun neresi
barışçıl? Sizin zihniyetinizde barış yok.
Seçim
yaklaştığı için bu konuyu soğutmak amacıyla,
buzdolabına koymak amacıyla, halkı tekrar kandırmak
amacıyla gündeme getirmiş olduğunuz bir husus. Demokrasi,
özgürlük olmadan Kürt sorunu çözülmez.
Dünyada Kürt
sorununu çözen partiler soysal demokrat partilerdir. Bunu da çözecek olan
Cumhuriyet Halk Partisidir ve göreceksiniz, bunu gerçekten
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla)
Sizin şu andaki milletvekilleriniz 95teki o dönemin İçişleri
Bakanıydı.
Yani bu anlamda
seçim olmamış olsaydı bu sorun yine gelmezdi. Göstermelik,
tamamen
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Sorunu yaratan sizsiniz, yaratan. Bu sorunu
yaratan sizsiniz otuz senedir.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, İç Tüzükün 72nci maddesine
göre verilmiş bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tasarının
2. madde üzerindeki görüşmelere devam edilmesini İçtüzük 72. Md. ye
göre arz ederim. Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Zamanlaması
itibarıyla Cumhurbaşkanı seçim sürecinde ittifak
arayışlarının sonucu olan, bölücü PKK terör örgütünün
tehdidiyle TBMM gündemine getirilen ve PKK'yı
meşrulaştıran, PKK terör örgütünü Hükûmetin yasal ve eşit
muadili hâline getiren, PKKyla siyasi bir irade olan Hükûmetle doğrudan
görüşme zemini oluşturan, milletin egemen iradesini temsil eden
Hükûmetin silahı temsil eden PKK terör örgütünün, terör örgütlerini
devletin meşru muhatabı hâline dönüştüren, PKK terör örgütünün
siyasi amaçlarını kabul için bir taahhüt ve garanti sözleşmesi
mahiyetindeki, millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek
isteyen terör örgütünün siyasal amaçlarına ulaşma sürecini
meşrulaştıran, yabancı devlet ve kurumların devlet
işlerine müdahalesini meşrulaştırarak devletin
bağımsızlığını zedeleyen, millet iradesi
yerine silah iradesine, düşünce ve ifade hürriyeti yerine silahlı
propagandaya prim tanıyan, terör örgütü yöneticilerine yargı
muafiyeti, teröristlere af taahhüdünü içeren, millî devlet
yapısını bozmayı amaçlayan, suç işlemeye özgürlük
alanı tanıyarak suçlulara yargı muafiyeti getiren, hukuk
devletinin esasını yok sayan, Anayasa'nın ruhuna ve lafzına
aykırı olan bu tasarı hakkında Anayasanın 81inci
maddesi uyarınca göreve başlarken "Devletin
varlığı ve bağımsızlığını,
vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız
ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne,
demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına
bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan
haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve
Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde
namusum ve şerefim üzerine andiçerim." yemini içen milletvekillerinin
bu yemin muhtevasını zedeleyecek düzenleme hakkında daha fazla
bilgilendirilmesi amacıyla görüşmelerin devam etmesi
önerilmiştir.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL
(İzmir) Toplantı yeter sayısı
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunmadan önce toplantı yeter
sayısı arayacağım.
Sayın Vural,
Sayın Halaçoğlu, Sayın Kutluata, Sayın Yılmaz,
Sayın Erdoğan, Sayın Doğru, Sayın Topcu, Sayın
Öz, Sayın Bulut, Sayın Çirkin, Sayın Yılmaz, Sayın
Işık, Sayın Torlak, Sayın Adan, Sayın Halaman,
Sayın Uzunırmak, Sayın Başesgioğlu, Sayın
Şimşek, Sayın Tanrıkulu, Sayın Özensoy.
İki dakika
süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemine başlayacağız
ama ismini okuduğum milletvekillerinin tekrar sisteme girmesini rica
ediyorum.
Sayın
Doğru, Sayın Işık, Sayın Uzunırmak, Sayın
Öz, Sayın Yılmaz, Sayın Seyfettin Yılmaz, Sayın
Halaman, Sayın Erdoğan, Sayın Dilek Akagün Yılmaz.
Sayın
milletvekilleri, şimdi soru-cevap bölümüne geldik. Süremiz on dakika;
beş dakika soru sorulacak, diğer beş dakikada Sayın Bakan
sorulan sorulara cevap verecek.
Sayın
Işık, buyurun.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugün Sayın Enerji Bakanının medyaya yansıyan
açıklamalarında güneydoğudaki kaçak elektrik
kullanımını PKK terör örgütünün örgütlediği yönünde
beyanları yer almıştır. Bu açıklamalar
doğrultusunda PKK terör örgütünün bugüne kadar güneydoğuda kaçak
elektrik kullanımına olan etkisi ne olmuştur? Son bir yılda
ne kadarlık kaçak elektrik kullanıldığı tespit
edilmiştir? Kaçak elektrik kullananlara Hükûmetinizce nasıl bir
yaptırım uygulanmış? Bundan sonra belirleyeceğiniz yol
haritalarında kaçak elektrik kullananların affına yönelik düzenlemeler
yer almakta mıdır? Bugüne kadar kullanılan kaçak elektrikleri
nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsunuz, elektrik bedeli olarak?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kanun
tasarısının 2nci maddesinde terörün
sonlandırılması ve toplumsal bütünleşmenin
güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik ve kültürel
konularda adımlar atılacağı belirtiliyor. Bu yönlü olarak
Kandil, İmralı ve PKKyla bir mutabakat sonucu mu bu madde kanun
tasarısına konulmuştur? Varsa yapılan mutabakat nedir
öğrenmek istiyoruz.
İkinci sorum:
Terör örgütlerinin en büyük gelir kaynağı uyuşturucu
ticaretidir. Terör örgütlerinin 2012, 2013 ve 2014 yıllarında
uyuşturucu ticaretinden ne kadar para elde ettiğini öğrenmek
isteriz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Maddede şöyle
bir (b) fıkrası var:
Gerekli görülmesi
hâlinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve
kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar
yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları
gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşları
görevlendirir.
Bu
görevlendirmelerde hakem devlet tayini ve görüşmesi veya uluslararası
gözlemcilerle görüşmeler acaba bu madde içerisinde midir? Böyle
görüşmeler olursa bu görüşmelerden Türkiye Büyük Millet Meclisi
bilgilendirilecek midir?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı Eylül 2012de
yapmış olduğu bir konuşmasında Terörle kim iç içe, bu
önemli. Yani, terörle iç içe olanla ne konuşacağım?
Teröristlerle yanak yanağa olan, onunla sarmaş dolaş olan bir
eş başkanla nasıl olacak da ben konuşacağım? Ben
bununla konuştuğum zaman, bu ülkedeki şehit anneleri -az önce
söylüyorsunuz Analar ağlamasın.- peki bu ağlayan analar bir
Başbakan olarak onlarla aynı masada böyle beni gördüğü zaman ne
der? Kusura bakmayın, ben bir tane şehit annesinin
gözyaşını bunların hiçbirine değişemem. ifadesine
kullanmıştı.
Dolayısıyla,
o günden bugüne ne değişti de şimdi PKK terör örgütünün
taleplerini yerine getirmek için gecenin bu saatinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yasa çıkarma gayreti içerisindesiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Başlattığınız
çözüm süreci içerisinde dağa çıkan genç sayısı kaçtır?
Yine çözüm süreci içerisinde, PKK başta Cizre olmak üzere şehir
yapılandırmasında görevlendirdiği militanlara silah
dağıtmış mıdır?
Üçüncü sorum:
Kandilde PKKnın üst düzey yöneticilerinin katıldığı
4üncü stratejik dönem toplantısında öz savunma birlikleriyle
oluşturulan hücre yapılanmalarıyla ayaklanma
hazırlıkları yaptıkları doğru mudur? Bütün bu
gelişmeler ışığında, bu tasarının Kandilin
Hükûmete 2 Temmuza kadar süre vermesiyle ilgisi var mıdır? O tehdit
sonucunda mı bu tasarı gelmiştir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Bir
soru daha sorduralım, kısa bir sorusu olsun yalnız.
Sayın
Halaman
Yok.
Peki, Sayın
Bakan, buyurun.
Beş dakika
süreniz var.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Işık kaçak elektrik kullanımıyla ilgili bir soru sordu.
Enerji Bakanımız da buradaydı ama ayrıldı, onu bilgi
aldıktan sonra size sunalım.
Sayın
Doğru, tabii, uyuşturucuyla ilgili ne kadar vesaire ve miktar olarak
bir şey söyleyemiyorum ama biliyorsunuz, uyuşturucuyla ilgili büyük
bir mücadelemiz var. Benim İçişleri Bakanlığı
dönemimde, daha öncesi, daha sonrası, Türkiyenin yürüttüğü en önemli
çalışmalardan ve sonuç aldığı çalışmalardan
birisidir. Biliyorsunuz, uyuşturucuda Türkiye transit ülke konumunda yer
almaktadır. Yani, Uzak Doğudan gelen uyuşturucu belli oranda
Türkiye üzerinden Avrupa tarafına gidiyordu. Çok büyük bir mücadele
yapıldı ve kuzeye doğru kaydı yani Ukrayna tarafına
falan kaydı. Türkiye bu konuda hâlen de mücadelesini ciddi şekilde
sürdürüyor, onu ifade etmek isterim.
Burada bir
mutabakat kelimesini kullandı Sayın Doğru. Değerli
arkadaşlar, şunu burada açıkça söyleyeyim: En son soru soran
Sayın Yılmaz da, işte, Kandil süre verdi. vesaire gibi
Değerli arkadaşlar, bu çözüm süreci
çalışmasında bu yasaya bizim ihtiyacımız var ve biz
bunun çok uzun süredir, biliyorsunuz, sözünü ediyorduk. Seçimden sonra kendimiz
açıkladık. Ben Diyarbakır Çalıştayında
açıkladım. Bunlar hep mayıs ayında olan şeyler. Ve
doğrusu yani kendi hükûmetini, ülkesinin hükûmetini bu şekilde
değerlendirmeyi burada sizlerin tabii şeyine bırakıyorum
ben, insafına, vicdanına bırakıyorum, o sizlerin
sorumluluğunuz. Ama kendi hükûmetini bu şekilde yani burada muhalefet
yapayım diye işte Bilmem kim vermiş iki hafta süre de Hükûmet
bunu yerine getiriyor. falan gibi değerlendirmeleri sanki bizim Hükûmetin
çalışmalarını bilmeyen birisi
Biz bugüne kadar bunları açık açık yürüttük,
bu çalışmaları. Gizli falan çalışma yürütmüyoruz.
Açıkça Türkiyede bu sorunları
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Her şey gizli,
hangisi açık?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale)
çözmek için çalışıyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Oslo açık değildi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Bu sorunları çözmek için
çalışıyoruz biz.
OKTAY VURAL (İzmir) Osloda gizli gizli
buluşmadınız mı ya? Âşıklar gibi buluştunuz
orada ya.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Önce flört yaptınız,
sonra nişan, artık evleniyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Bütün bunları biz ülkemizin selameti, milletimizin
geleceği için yapıyoruz.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Allah
bir yastıkta kocatsın Sayın Bakan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Burada Sayın Kızılırmakın bir
sorusu var, uluslararası gözlemci vesaire.
Değerli milletvekilleri, yürüttüğümüz süreci
Türkiye kendisi yürütüyor, uluslararası bir aracı yok. Kendimiz
direkt görüşüyoruz, yöntemimiz bu ve bundan sonra da öyle
yapacağız. Ve uluslararası bir mekanizmayı bu
çalışmalarda devreye koymadık ve koymayacağız ve
gelişmelerden de hem milletimizi hem Meclisi tabii ki
bilgilendireceğiz.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten medyadan öğreniyor
Meclis. Allahını seversen, Dışişleri Bakanı
uğramıyor zaten buraya. Soruları
cevaplandırmıyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Ve ayrıca,
tabii, burada herkes kendi düşüncesini söyler, soru soranlar da söylüyor
biz de söylüyoruz. Bizim, Türkiyede, Hükûmet olduğumuz günden beri
izlediğimiz bir politika var, doğru bir çizgi üzerindeyiz ve o
çalışmamızı yürütüyoruz. Başta da söylediğim
gibi, zaten farklı partileriz. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Yan gelip yatmışsınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Farklı partiler
farklı düşünebilir, saygı duyarız ama iktidar partisi
olarak biz böyle düşünüyoruz.
ALİ ÖZ
(Mersin) Siz doğuda farklı, batıda farklı mı
düşünüyorsunuz Sayın Başbakan Yardımcısı!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Bu konuda, ne
yaparsak yapalım, ne anlatırsak anlatalım, sizin asla
onaylamayacağınızı ve bu konuyla ilgili hiçbir konuyu
görüşmeyeceğinizi, biz ne yaparsak yapalım
eleştireceğinizi de biliyoruz. Bu da normal.
MEHMET
ERDOĞAN (Muğla) Çok ön yargılısınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Neticede, burada, Mecliste çok
önemli bir konuyu görüşüyoruz. Herkes düşüncesini söyler ama suçlama
olmadan -suçlama olursa cevap veririz- hakaret olmadan.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale) Yani biz bunu çok
önemli görüyoruz, bu çok önemli.
Çok teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, lütfen.
OKTAY VURAL
(İzmir) Cevap vermedi ki sorulara, cevap vermedi ki.
BAŞKAN
Lütfen
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
2nci madde üzerinde iki adet önerge vardır
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Ya, Sayın Başkan, bir dakika
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan
BAŞKAN -
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 629 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Sırrı
Süreyya Önder İdris
Baluken Pervin
Buldan
İstanbul Bingöl Iğdır
Altan Tan Faysal
Sarıyıldız Nazmi
Gür
Diyarbakır Şırnak Van
"Uygulama,
izleme ve koordinasyon
MADDE 2- (1)
Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm süreci kapsamında
aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütmek
ve önlemleri almakla yükümlüdür.
a) Müzakereyi yürüten taraflarca; şiddetin
sona erdirilmesi ve toplumsal barışın sağlanmasına
yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültürel, insan
hakları, ekoloji, hakikatlerle yüzleşme,
karşılıklı silahsızlandırma ve de-militarizasyon
sürecinin başlatılması ve bu hususlara ilişkin
atılabilecek adımlar belirlenir.
b) Müzakereler; sorunun taraflarını
temsil eden muhataplar ile ilgili kurumlar tarafından belirlenecek üst
düzey yetkili veya yetkililer, demokratik müzakere heyetleri ve barış
sürecini izlemek, taraflar arasında arabuluculuk yapmak ve sorunların
çözümüne yönelik tavsiyelerde bulunup raporlar hazırlamakla görevli yerli
veya yabancı kurum, kuruluş veya gerçek kişilerden oluşan
bir gözlemci heyetin birlikte olduğu oturumlarda gerçekleşir.
Müzakerelerin gerçekleşmesi için uygun teknik ve yöntemler
kullanılır; müzakereler kayıt altına alınır ve
arşivlenir.
c) Toplumsal barışın
sağlanması temelinde gerçekleşen müzakerelerin yapılma
sıklığı ve biçimi taraflarca belirlenir. Müzakerelere
ilişkin gelişmeler hakkında hazırlanacak raporlar düzenli
aralıklarla kamuoyuyla paylaşılır.
d) Müzakerenin taraflarınca gerekli
görülmesi halinde; yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi,
kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri
çalışmalar yapılmasına karar verilir ve bu çalışmaları
gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşlar görevlendirilir.
e) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi,
şiddetin sona erdirilmesi ve toplumsal barışın
sağlanması ve tüm yurttaşlar için demokratik ve eşit
siyaset hakkının tanınmasının güvencelerini
sağlar.
f) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi; sivil,
siyasal ve sosyal hak ve özgürlüklerin kullanımı önünde hukuki veya
fiili engelleri ortadan kaldıracak önlemleri almakla yükümlüdür. Bu konuda
gerekli mevzuat çalışmaları yapar.
g) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi; mevzuatta
yer alan ayrımcı ve ırkçı ifadelerin ayıklanması
yönünde gerekli mevzuat çalışmaları yapar.
h) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi; toplumsal
barışın tesisine yönelik olarak çatışmalı süreç
döneminde oluşturulmuş tüm paramiliter yapı ve birimlerin
kaldırılmasına yönelik önlemleri alır.
i) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi;
silahlı örgüt üyelerinin demokratik, sivil, siyasal ve toplumsal
yaşama katılması ve politik amaçları doğrultusunda
demokratik mücadele zemininin yaratılması için gerekli düzenlemeleri
yapar.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, bu ilk sözüm size. Burada
milletvekilleri sizin aracılığıyla Sayın Bakana soru
yöneltir. Benim soyadım Uzunırmaktır ve siz bana söz verirken
Sayın Uzunırmak dediniz. Niçin Sayın Bakan bana
Kızılırmak derken düzeltmiyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Kızılırmak demedim.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) İki: Sayın Bakan bir milletvekiline, hele hele birkaç
defa muhatap olduğu bir milletvekiline acaba Uzunırmak diye hitap
etmekten kaçınıyor mu, imtina mı ediyor yoksa hafızası
bunamış mı?
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, lütfen hakaret etmeyin, insanın dili
sürçebilir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Hakaret etmiyorum, hakaret etmiyorum. Yani, bir bakan
BAŞKAN
Lütfen düşüncenizi açıklarken hakaret etmeyin.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir dakika, benim sözümün bitmesini bekleyin.
BAŞKAN
Bakın, hakaret edici bir kelime kullanıyorsunuz. Gece saat bir,
insanın dili sürçebilir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) İsterse beş olsun.
BAŞKAN
Suistimal etmeyin lütfen.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Siz benim sözümün bitmesini beklemek zorundasınız.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum
(MHP sıralarından gürültüler)
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Benim sözümün bitmesini beklemek zorundasınız.
BAŞKAN
Diğer önergeyi okutuyorum, buyurun.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/941 Esas
Numaralı Kanun Tasarısının
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir milletvekilinin sözünün bitmesini beklemek
zorundasınız. Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
...2nci Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Seyfettin
Yılmaz
Mehmet Erdoğan
İzmir Adana Muğla
Yusuf Halaçoğlu Zühal Topcu Özcan Yeniçeri
Kayseri Ankara Ankara
Engin Alan Sinan
Oğan Alim
Işık
İstanbul Iğdır Kütahya
Celal Adan Bülent
Belen
İstanbul Tekirdağ
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Nasıl bir usuldür, nasıl bir üsluptur Sayın
Başkan?
Peki, böyle
yönetmeye devam edersiniz!
BAŞKAN
Okunan son önergeye Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan
konuşacak.
Buyurun lütfen.
(MHP sıralarından alkışlar)
CELAL ADAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Geçmişte burada bu
konularla ilgili düşüncelerimizi dile getirirken ben Bu Hükûmet
düşer, adaletli bir hükûmet gelirse bu Hükûmetin bundan sonraki
hayatı hapishanede geçer. diye bir ifade kullandım. Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalay Bey çıktı bir tepki koydu
ortaya.
Emin olun, en
arkada oturarak burayı seyrediyorum, bir tiyatro seyrediyoruz. Hiç
kimsenin inanarak konuşmadığı kanaatindeyim. Bir hareket
içinizde sosyal bilimciler var- nasıl başlarsa öyle devam eder. PKK
terör örgütüyle ilgili bazı şeyleri söylemeye artık ihtiyaç
hissetmiyoruz. İnternete girdiğiniz zaman, bir
toplantısına katıldığınız zaman orada Türk
devletinin olduğunu söyleyebilecek bir tek insan yok şurada. Bir tek
talimatla milletvekilini Ağrıya gönderen, bir talimatla bir
başka milletvekilini Mardine gönderen ve gücünü silahtan alan bir örgüt
Türkiyeyi şekillendiremez, size bir dayatma yapamaz, böyle bir gücü yok.
Adalet ve Kalkınma Partisinden Türkiye büyüktür;
Adalet ve Kalkınma Partisinden değil, hepimizden daha büyüktür. Bugün
Türkiye bölünmüyorsa, büyük imparatorluk kurmuş bir büyük medeniyeti kendi
içine sindirmiş büyük Türk milleti bölünmeye mani oluyor. Büyük Türk
milleti büyük bir sabırla bu aşağılık iradenin,
Türkiyeyi bölme noktasındaki iradenin nelere kadir olduğunu izliyor.
Ama 30 Mart seçimlerinde 2 milyon 300 bin oy kaybettiniz, bunu medyada bir
zafere dönüştürdünüz. Bugün seçime girseniz 1-2 milyon oy daha
kaybedeceksiniz, cumhurbaşkanlığı seçiminde göreceğiz.
Bugün burada gelip ifadelerinizi kullanırken neredeyse kendinizi
izleyenleri ağlatacak, PKK terör örgütünü meşrulaştıracak
dil kullanıyorsunuz.
Burada söyledim ben, geçmişte rahmetli Adnan Menderesi
astılar, onların çocukları gidip hangi kıraathanenin, hangi
kahvenin camına taş attılar? Ülkücüler idam edildiler,
hapishanelerde yattık. Bizim hapishanede çektiğimizi burada anlatsak
korkunç bir şey anlatırız size. Mamak Cezaevinde kaldık
yıllarca. Dolayısıyla, orada gözümüzün önünde
arkadaşlarımızı öldürdüler, kaç tane ülkücü gidip bir
karakola taş attı? Hangi hakla asker vuracaksın sen?
İstanbulda, Ankarada, Bakanlar Kurulunun yarısında,
Başbakanlık iradesinde söz sahibi olan cumhuriyetin, şu beğenmediğimiz,
tasfiye etmeye çalıştığımız Türkiye Cumhuriyeti
devletinin iradesi, Diyarbakırlıyla, Şırnaklıyla
Samsunluyu eşitleyen, devletin yönetiminde değil her türlü kesimi içine
alan bir kardeşlik hukukunu Adalet ve Kalkınma Partisi mi getirdi?
Hiç dünyada böyle bir parlamento yok; devletten
aylık alacaksın devlete küfredeceksin, devletten aylık
alacaksın millete küfredeceksin! Ya, şu Başbakanı izlerken
zaman zaman emin olun Ne oluyor Türkiyede? diye düşünmeden kendimizi
edemiyoruz. Dağın eteklerinde PKKnın elbiseleriyle
kucaklaşan milletvekillerini Yüce Divana gönderecektiniz, onları
Kandile gönderdiniz. 4-5 bin eli silahlı
Biraz evvel Orta
Doğuda bir dalganın neleri şekillendirdiğini söylüyordu
bir sözcü. 1,5 milyon Müslümanın kanına giren Amerikalıların
düzenlediği -oraya bir bomba koydular- yüzyıl daha insanların
birbirini katledeceği bir coğrafyayı demokrasiyle tarif
ediyorlar.
Bir akıl
tutulmasıyla karşı karşıyayız. PKK terör
örgütünün üstesinden gelebiliriz ama burada bir ittifak görüyorum ben, herkes
PKK terör örgütüne yaranmak için bir gayretin içerisinde. Bunun çözümle mözümle
alakası yok.
Milliyetçi Hareket
Partisinin Türkiye genelinde duruşunu bir gözden geçirin. Milliyetçi
Hareket Partisinin sağduyulu, demokrasiye olan inancı, birlik
beraberliğe olan inancı olmasa Tokatın bir kazasından 10
tane Kandil yaratırız, Türkiye'nin her tarafından büyük
şeyler yaratırız ama biz milletten güç alarak, meşru
zeminden güç alarak bu meselenin çözüleceğine inanıyoruz.
Bu 4-5 bin tane
eli silahlı, dağın eteğinden gelirken Türkiyeyi tehdit
eden, isimlerini bile kullanmaktan utanç duyduğum terör örgütü
militanlarının tehditlerine kulak asan bir Türkiye manzarası
yarattınız. Başbakan demokratik harekete ne diye sesleniyordu?
Elinizdeki silahı bırakın da bu kadar oy alın. diyordu.
Dolayısıyla,
uzun yıllardır iktidarda bulunan iktidarın Türkiyede
sandığı da koruyamadığı bir Türkiye
manzarasıyla karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Adan.
CELAL ADAN
(Devamla) Yazıktır, günahtır. Aziz, mübarek ramazan günü
sahura kadar, PKKyı hoş tutmak için bu gayreti anlamakta zorluk
çekiyorum ama bu süreç Türk milletinin defterikebirine işlenmiştir.
Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Türkiyeyi hiç kimse bölemez.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, biraz önce bir sayın
milletvekilimiz Sayın Bakanın kendi soyismini yanlış ifade
etmesiyle ilgili, bunun kasıtlı olup olmadığına
ilişkin bir ifadeyi kullanırken sizin Sayın Bakan adına
devreye girmek suretiyle onun adına konuşmanız ve sayın
milletvekilinin bu konuda söz hakkını kesmeniz doğru
olmamıştır. Nezaketsiz bir davranıştır.
BAŞKAN Ben
yaptığımın doğru olduğuna inanıyorum. Ben,
Sayın Bakanın yerine geçerek onun adına konuşmadım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onun adına konuştunuz.
BAŞKAN
Sayın Bakanın kendisini koruma yeteneği vardır.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz Meclisi yönetiyorsunuz, siz Bakanlar Kurulu ya da
kişilerin savunma makamı değilsiniz.
BAŞKAN Ben,
kullandığı lafla ilgili olarak Meclisin İç Tüzük
kurallarına göre uygulamasını sağlama anlamında
kullandığı kelimeye uygun olarak müdahale ettim. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz savunma makamı değilsiniz.
BAŞKAN - Ben ne yaptığımı
biliyorum, ben ne yaptığımı biliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz de ne söylediğimizi biliyoruz. Siz savunma makamı
değilsiniz, siz Meclisi yönetiyorsunuz, siz Meclisi yönetiyorsunuz.
BAŞKAN -
Diğer önergeyi okutuyorum
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sen hiçbir şey bilmiyorsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, tutumunuzla ilgili söz istiyorum,
tutumunuz hakkında söz istiyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 629 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
İdris Baluken
(Bingöl) ve arkadaşları
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Bu ne ya!
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, burası sizin keyfî yönetiminizle
olmaz.
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz, işlem
yapıyoruz. Siz de istediğiniz zaman kalkıp
konuşamazsınız Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Olmaz sizin keyfi yönetiminizle
BAŞKAN -
Allah, Allah!
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) İstediğiniz gibi yönetemezsiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Milletvekilini azarlayamazsınız orada. Milletvekilini
azarlamak
Millete hakaret etmeyin!
Uygulama, izleme
ve koordinasyon
MADDE 2- (1)
Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi çözüm süreci kapsamında
aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürütmek
ve önlemleri almakla yükümlüdür.
a) Müzakereyi yürüten taraflarca; şiddetin
sona erdirilmesi ve toplumsal barışın sağlanmasına
yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültürel, insan
hakları, ekoloji, hakikatlerle yüzleşme,
karşılıklı silahsızlandırma ve de militarizasyon
sürecinin başlatılması ve bu hususlara ilişkin atılabilecek
adımlar belirlenir.
b) Müzakereler; sorunun taraflarını
temsil eden muhataplar ile ilgili kurumlar tarafından belirlenecek üst
düzey yetkili veya yetkililer, demokratik müzakere heyetleri ve barış
sürecini izlemek, taraflar arasında arabuluculuk yapmak ve sorunların
çözümüne yönelik tavsiyelerde bulunup raporlar hazırlamakla görevli yerli
veya yabancı kurum, kuruluş veya gerçek kişilerden oluşan
bir gözlemci heyetin birlikte olduğu oturumlarda gerçekleşir.
Müzakerelerin gerçekleşmesi için uygun teknik ve yöntemler
kullanılır; müzakereler kayıt altına alınır ve
arşivlenir.
c) Toplumsal barışın
sağlanması temelinde gerçekleşen müzakerelerin yapılma
sıklığı ve biçimi taraflarca belirlenir. Müzakerelere
ilişkin gelişmeler hakkında hazırlanacak raporlar düzenli
aralıklarla kamuoyuyla paylaşılır.
d) Müzakerenin taraflarınca gerekli görülmesi
halinde; yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi, kurum ve
kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar
yapılmasına karar verilir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek
kişi, kurum veya kuruluşlar görevlendirilir.
e) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi,
şiddetin sona erdirilmesi ve toplumsal barışın
sağlanması ve tüm yurttaşlar için demokratik ve eşit
siyaset hakkının tanınmasının güvencelerini sağlar.
f) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi; sivil,
siyasal ve sosyal hak ve özgürlüklerin kullanımı önünde hukuki veya
fiili engelleri ortadan kaldıracak önlemleri almakla yükümlüdür. Bu konuda
gerekli mevzuat çalışmaları yapar.
g) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi;
mevzuatta yer alan ayrımcı ve ırkçı ifadelerin
ayıklanması yönünde gerekli mevzuat çalışmaları yapar.
h) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi;
toplumsal barışın tesisine yönelik olarak
çatışmalı süreç döneminde oluşturulmuş tüm paramiliter
yapı ve birimlerin kaldırılmasına yönelik önlemleri
alır.
i) Hükümet/Türkiye Büyük Millet Meclisi;
silahlı örgüt üyelerinin demokratik, sivil, siyasal ve toplumsal
yaşama katılması ve politik amaçları doğrultusunda
demokratik mücadele zemininin yaratılması için gerekli düzenlemeleri
yapar.
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CUMA İÇTEN (Diyarbakır)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Hükûmet?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Kırıkkale)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN
Önerge üzerinde Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür konuşacak. (HDP
sıralarından alkışlar)
NAZMİ GÜR
(Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, önemli bir yasayı görüşüyoruz Türkiyenin
geleceğini ve bundan sonraki gidişatını da belki belirleyecek. Küçük ama önemli bir adım. Umarım,
bundan sonra da Sayın Bakanın ve Hükûmet yetkililerinin de
açıkladığı gibi barış sürecini, demokratik çözüm
sürecini başarıya ulaştıracak bundan sonraki ihtiyaç
duyulan yasalar da birer birer bu Meclisten çıkar, böylece Türkiye gerçek
barışa, sürdürülebilir bir barışa kavuşur.
Bu tür
çatışmalı sorunların çözümü için, değerli
arkadaşlar, çok güçlü bir siyasi iradeye ve kararlılığa
ihtiyaç vardır. Dünya örneklerinde de görüleceği gibi,
bilineceği gibi, bu tür sorunların çözümü sabır ister, bu tür
sorunların çözümü gerçekten sağlam sinirler ister,
kararlılık ister, güçlü bir irade ister, siyasi bir irade ister.
Bunlar olduktan sonra ikinci bir aşama daha vardır ki bu da son derece önemlidir, o
da tarafların kullandığı dildir, birbirlerine
hitabıdır, birbirlerini algılama, anlama biçimidir. Bu konuda da
dünya örnekleri göstermiştir ki, özellikle dil konusunda, dil meselesinde
başarı sağlandığında güven ortamı
oluşturma, birbirine güvenme ve sorunu doğru tanımlama,
dolayısıyla, doğru analiz etme ve çözüm önerileri konusunda da
sağlıklı bir müzakere yürütmek için de dil son derece önemlidir.
O nedenle, bundan sonra çıkarılacak yasa ve bu yasayla birlikte
çıkarılacak bütün yasalarda bu dile de gerekli özenin gösterilmesi
gerekiyor.
Diğer önemli
bir konu, değerli arkadaşlar, kuşkusuz yasal zemindir. Dünyada
hiçbir örneği yoktur ki yasal zemini olmayan bir müzakere süreci ya da
uluslararası hukukun olmadığı, zeminin
olmadığı bir müzakere süreci mümkün değildir, mümkün
görülmemiştir. O nedenle, özellikle son bir buçuk yıldır
sürdürülen görüşmelerin diyaloğu nihayetinde müzakereye
dönüştürülmesi için atılan bu ilk adım son derece önemlidir ve
umarım bu pozitif yaklaşım devam eder.
Tabii, hukuksal
çerçeve yetmiyor, Türkiye sorunlarını sadece yasaları
çıkararak çözmez; bu yasaların uygulanması, bu yasaların
hayata geçirilmesi ve bu yasaların amacı doğrultusunda gerçekten
iyi uygulanması bizim için son derece önemli bir durumdur.
Tabii, yasal zemin
üzerinde oluşturulacak mekanizmalar da son derece önemlidir. Bu yasayla Hükûmete
belki bir yetki veriliyor, yasal zemin sunuluyor ve mekanizmaların
oluşturulması konusunda belki bir yetki var ama bu yasal
mekanizmanın mutlaka kurulması için yeni yasalara ihtiyaç var, bu
çerçeve yasaların içinin doldurulması gerekiyor, yasal bir mekanizma
oluşturulmadan müzakere süreçlerinin başarıya
ulaşmasının imkânı söz konusu değildir. O nedenle,
sürdürülebilir bir barış ve diyalog, müzakere süreci için bizim
gerçekten iyi bir mekanizma oluşturmamız gerekir.
Tabii, bu
mekanizma oluşurken sadece tarafların katılacağı,
tarafların görüş bildireceği bir mekanizmadan söz etmiyoruz biz;
toplumun bütün kesimlerinin, hatta çözüme karşıt olanların dahi
katılacağı açık kanallar, açık mekanizmalar yaratmak
zorundayız. Sivil toplum örgütlerinin, bir bütün olarak toplumun,
kadınların, gençlerin, dolayısıyla herkesin bu sürece dâhil
edilmesi, mutlaka bu sürecin şeffaflıkla yürütülmesi gereklidir.
Dolayısıyla, oluşturulacak mekanizmalar, tekil mekanizmalar, tek
taraflı mekanizmalar değil, çok taraflı mekanizmalardır,
hatta bu mekanizmalar üçüncü bir tarafın da katılmasını
öngören mekanizmalar olmalıdır. Kolaylaştırıcı
bir tarafın, üçüncü bir gözün, tarafsız bir hakemin de bu süreçlerde
olması sorunun çözümüne kuşkusuz katkı sağlayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu tür sorunların çözümünde en önemli konulardan birisi
zihniyet değişimi ve dönüşümüdür. Önce kendimizden
başlayarak
Tabii ki barışın savaş kadar kolay
olduğunu söyleyemem. Savaş belki acıdır, savaşın
sonuçları belki ağırdır ama emin olun zihniyet
değişikliği ve barışa giden yol en az savaş kadar
zordur ve belki çok daha fazla zordur. Bu nedenle, bu
yaklaşımlarımızı gösterirken, barışa
doğru adım atarken zihniyet değişikliğini de
kendimizde yaratmalıyız.
Beni
dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. İyi geceler
diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(MHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Vural, Sayın Halaçoğlu, Sayın Bal, Sayın
Yılmaz, Sayın Erdoğan, Sayın Doğru, Sayın Topcu,
Sayın Öz, Sayın Şimşek, Sayın Çınar, Sayın
Çirkin, Sayın Işık, Sayın Yılmaz, Sayın Bulut,
Sayın Dedeoğlu, Sayın Başesgioğlu, Sayın
Uzunırmak, Sayın Adan, Sayın Halaman, Sayın Türkkan,
Sayın Ayhan.
Yoklama için iki
dakikalık süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge
kabul edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, tutumunuz hakkında usul
tartışması talep ediyorum.
BAŞKAN Ben
tutanağı bekliyorum Sayın Vural, tutanağı bekliyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Neyle ilgili tutanak?
BAŞKAN
Tutanak gelsin, benim nerede müdahale ettiğim ortaya çıkacak. Ondan
sonra, isterseniz tekrar usul tartışması açarız.
Şu
oylamayı yapalım.
Tasarının
2nci maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır. Önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
629 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin açık
oylama ile oylanmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Alim
Işık, Kütahya? Burada.
Kemalettin
Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.
Mesut
Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.
Emin Çınar,
Kastamonu? Burada.
Cemalettin
Şimşek, Samsun? Burada.
Ali Öz, Mersin?
Burada.
Zühal Topcu,
Ankara? Burada.
Seyfettin
Yılmaz, Adana? Burada.
Mehmet
Erdoğan, Muğla? Burada.
Reşat
Doğru, Tokat? Burada.
Ahmet Duran Bulut,
Balıkesir? Burada.
Ali Halaman,
Adana? Burada.
Ali
Uzunırmak, Aydın? Burada.
Murat
Başesgioğlu, İstanbul? Burada.
Münir Kutluata,
Sakarya? Burada.
Celal Adan,
İstanbul? Burada.
Faruk Bal, Konya?
Burada.
Yusuf
Halaçoğlu, Kayseri? Burada.
D. Ali Torlak,
İstanbul
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Takabbül ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Türkkan üstlendi, tamam.
Şefik Çirkin,
Hatay? Burada.
Oktay Vural,
İzmir? Burada.
Necati Özensoy,
Bursa? Burada.
Emin Haluk Ayhan,
Denizli? Burada.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
İki dakika
süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN 629
sıra sayılı Kanun Tasarısının 2nci maddesinin
açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı |
: |
234 |
|
Kabul |
: |
210 |
|
Ret |
: |
24 |
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muharrem
Işık Fehmi
Küpçü
Erzincan Bolu
Böylelikle 2nci
madde de kabul edilmiştir.
Şimdi,
tutanaklar burada.
Sayın Ali
Uzunırmak söz isteyerek buraya geldi ve şunu söyledi:
Sayın Bakan
eğer bir milletvekiline, hele hele birkaç defa muhatap olduğu bir
milletvekiline acaba Uzunırmak diye hitap etmekten kaçınıyor
mu, imtina mı ediyor yoksa hafızası bunamış mı?
Ben de Meclis
Başkan Vekili olarak Sayın Uzunırmak, lütfen hakaret etmeyin,
insanın dili sürçebilir. dedim. Konu budur.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, dili sürçebilir konusundaki irade
Belki kasten
söylemiştir.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir dakika Sayın Başkan
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz vekâlet mi aldınız?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, burada sizin yapmanız gereken benim
hakkıma sahip çıkarak Sayın Bakana konuyu düzelttirmenizdir.
BAŞKAN Ben
size söz verdim Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Bir dakika, bir dakika, yok öyle bir şey.
Siz
oturduğunuz makamda önce bir milletvekiline yanlış hitap
edildiğini
Ben çünkü konuşmamın başında size
söyledim, milletvekili sorusunu sizin vasıtanızla bakana yöneltir.
Dolayısıyla öncelikli olarak sizin milletvekiline sahip
çıkmanız lazım. Buradaki usul odur.
BAŞKAN Ben
size söz vermekle size sahip çıkmış olmuyor muyum Sayın
Uzunırmak?
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Hayır, hayır, aksine
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar, bunu tartışmak istemiyorum. Ben bu Meclisi
şurada gördüğünüz İç Tüzüke göre idare etme
çabasındayım.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, siz milletvekilini
konuşturmuyorsunuz.
BAŞKAN
Nezaket konusu söz konusuysa
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Siz milletvekilini hâlâ konuşturmuyorsunuz.
BAŞKAN -
bunu birbirimize karşı yapmak zorundayız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, tutumunuzla ilgili
BAŞKAN
Nezaket tek taraflı olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tutumunuz hakkında
BAŞKAN
Lütfen, rica ediyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
01.17
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
01.22
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
629 sıra
sayılı Tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bakın, bununla ilgili, tutumunuzla
ilgili söz talebim oldu. Tutanaklara bakacağım, karar
vereceğim. dediniz ve bu başlamış işlemi tamamlamadan
usul tartışmasıyla ilgili Sayın Bakanın yerine girip
Sürçülisan etmiştir. demek suretiyle bir bakanın yerine Meclis
Başkan Vekilinin bunu kullanması doğru olmamış ve
Sayın Bakanın bunu kasten kullandığı da zımnen
ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, sizin bu uygulamanız
doğru olmamıştır, usul tartışmasıyla ilgili
karar vermeniz gerekiyor.
BAŞKAN -
Açılmasını mı istiyorsunuz?
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet.
BAŞKAN
Peki, usul tartışmasını açacağım. Hiç
tartışmayalım, hiç tartışmayalım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Lehte efendim.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Lehte.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aleyhte.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Aleyhte.
BAŞKAN
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İç Tüzük
70inci maddeye göre usul tartışmamızın kapalı
oturumda yapılmasını arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
Milliyetçi
Hareket Partisi
Grup
Başkan Vekili
BAŞKAN
Kapalı oturum önergesi verildi. Kapalı oturumda bulunabilecek
şahıslar dışında herkes toplantı salonundan
çıkartılacak. Salon boşaldıysa
OKTAY VURAL
(İzmir) Boşalmadı daha efendim, boşalmadı daha.
BAŞKAN
Salonun boşaltılması için
OKTAY VURAL
(İzmir) İdare amirlerini
BAŞKAN -
idare amirlerini göreve çağırıyorum.
Teşekkür
ederim sufle ettiğiniz için.
Sayın
milletvekilleri, yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda
kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Karar yeter sayısı...
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.25
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:
01.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
Kapalı oturum
önergesi işleminde yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususunun
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yeminli görevlilerin salonda kalmasını tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
01.35
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:
01.39
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe NUR BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 113üncü
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
Kapalı oturum
önergesi işleminde yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususunun
yapılan ikinci oylamasında da karar yeter sayısı
bulunamamıştır.
Şimdi,
yeminli görevlilerin salonda kalmasını tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yeter
sayısı 3üncü defa bulunamadığından, alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 9 Temmuz 2014
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati:
01.40
(x) 629 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.