TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
115inci
Birleşim
10
Temmuz 2014 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının, Gümüşhanedeki ulaştırma
yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüşün, 2011
YGSdeki soru iptali ve sonuçlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoyun, son
yıllarda artan uyuşturucu kullanımı ve
dağıtımına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın,
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/172)
B Tezkereler
1.- (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin
tezkeresi (3/1524)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın
Türeli ve 21 milletvekilinin, Türkiye genelinde ve Ege Bölgesinde
yaşanabilecek su sorununun araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1011)
2.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 42
milletvekilinin, Folkart Altay Alsancak Stadının tarihî dokusuyla
korunarak nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/1012)
3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve
19 milletvekilinin, Bozcaada ve Gökçeadada yaşayanların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1013)
VI.-AÇIKLAMALAR
1.-
İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde
Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından seçilmiş cumhurbaşkanlarına karşı
kullandığı ifadeleri ve milletvekillerinin iradesini bu
şekilde küçük gören zihniyeti kınadığına ilişkin
açıklaması
2.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
Türkiyenin Musul Başkosolosluğuna yapılan
saldırının akıbeti konusunda Hükûmetin Genel Kurula bilgi
vermesi gerektiğine ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde
üslup ve seviyenin bozulmamasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
Iraktaki IŞİD saldırıları karşısında
Halkların Demokratik Partisi olarak Rojava halklarının
yanında olduklarına ve Hükûmetin IŞİDe verdiği
desteği bir an önce sonlandırması gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin
hayırlı bir süreç olmasını dilediğine ve
İsrailin Filistin halkına saldırılarını
kınadığına ilişkin açıklaması
5.-
İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebinin, sivil toplum örgütlerinin, Meclisten, kadınlara yönelik
cinayetlerde iyi hâl uygulamasının kaldırılmasını
talep ettiklerine ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelike geçmiş
olsun dileğinde bulunduğuna ve Hükûmetin,
Şanlıurfanın sorunlarıyla ilgilenmesi gerektiğine
ilişkin açıklaması
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 12/7/2013 tarih ve 16289
sayıyla Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve
arkadaşları tarafından, ülkemizde kiraz üretiminin ve
üreticilerinin sorunlarının araştırılması,
alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin
yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 10 Temmuz 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun
çalışma günlerinin yeniden düzenlenmesine, 10 Temmuz 2014
Perşembe günkü birleşiminde gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında yer
alan 615 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
maddelerine geçilmesinin oylamasının tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmazın, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğanın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3.-
Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 629)
4.-
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile
79 Milletvekilinin; Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/937, 2/2229)
(S. Sayısı: 615)
XI.- OYLAMALAR
1.- (S. Sayısı: 629) Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin oylaması
2.- (S. Sayısı: 629) Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinin oylaması
3.- (S. Sayısı: 629) Terörün Sona
Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısının tümünün oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, iptal edilen maden
ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44772)
2.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun,
Bakanlığın doğal afetlere karşı
aldığı önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44773)
3.-
İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, Çeşme'de açılacak bir
taş ocağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44882)
4.-
Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Soma Kömür İşletmeleri
A.Ş.'nin Türkiye Kömür İşletmeleri ile olan sözleşmesinin
durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44883)
5.-
İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler'in, özel sektör tarafından
işletilen madenlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/44884)
6.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, ulaştırma ve haberleşme
alt sektörlerinde faaliyet gösteren KİT'lere ve söz konusu KİT'lerin
zarar durumuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/44885)
7.-
Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın, tarımsal sulama için
kullanılan elektriğin birim fiyatına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/44886)
8.-
Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan'ın, kaçak elektrik
tüketim miktarının hesabına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/44887)
9.-
Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek'in, Türkiye Kömür
İşletmelerinin kendi ocaklarında yaptığı üretime
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/44888)
10.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut'un, ekonomik büyüme
oranlarının memur maaşlarına yansımamasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (7/44922)
11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, tarım arazileri ile ilgili çeşitli verilere,
- Van Milletvekili Özdal Üçer'in, koyun ve keçi
yetiştiricilerine yapılan destekleme ödemelerine,
- Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın,
Diyarbakır'ın Bismil ilçesindeki çiftçilerin tarımsal sulama
enerji bedeli kaynaklı sorunlarına,
- Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu'nun, GDO'lu
ürünlerin yurda girişiyle ilgili alınacak önlemlere,
- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, piyasada
bulunan GDO'lu bebek mamalarına,
- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, mağduriyet
yaşayan çiftçilere,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/44985), (7/44986), (7/44987), (7/44988), (7/44989), (7/44990)
12.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, milletvekili
odalarında bulunan televizyonlardaki kanalların seçimine ilişkin
sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/45031)
13.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
şehir hastanesi kampüsünün inşa edileceği yere,
- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi'nin,
GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe,
- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, Sudan'da
kiralanan tarım arazilerine,
- Bursa Milletvekili İlhan Demiröz'ün, GDO'lu
ürünlerle ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe,
- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek'in, il
müdürlüklerinin prim desteklerinden yaptığı kesintiye,
- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın,
kuraklıktan zarar gören çiftçilerin desteklenmesine,
- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel'in,
ülkemizdeki çam fıstığı üretimi ile ilgili çeşitli
hususlara,
- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, Diyarbakır'ın Bismil ilçesindeki çiftçilere
yapılan tarımsal desteklere elektrik borçları nedeniyle el
konulmasına,
- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014
yılları arasında Bakanlık tarafından satılan veya
kiralanan sosyal tesislere,
- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun, İzmir'in Ödemiş ilçesinde patates alımı
yapan firmaların uyguladıkları fiyatlar arasındaki
farklılığa,
- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın,
Yozgat'ta dolu afeti nedeniyle çiftçilerin yaşadıkları
mağduriyete,
- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin,
Bakanlık teşkilatında kullanılan araçların
sayısına, navigasyon ve araç takip sistemleri ile kasko
sigortalarına
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/45123), (7/45124), (7/45125), (7/45126), (7/45127), (7/45128), (7/45129),
(7/45130), (7/45131), (7/45132), (7/45133), (7/45134)
14.- Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen'in,
ÇAY-KUR'un ürettiği bir ürüne ilişkin Başbakandan sorusu ve
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/45296)
15.- Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet
Gümüş'ün, bebek mamasında GDO'lu içeriğin belli bir oranına
izin veren yönetmelik değişikliğine,
- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın,
Bakanlık müsteşarına,
- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun, Gezi Parkı eylemlerine destek verdiği ve 17
Aralık operasyonu hakkında sosyal medyada paylaşımda
bulunduğu için aleyhinde soruşturma açılan veya mobbing
uygulanan personel olup olmadığına,
- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır'ın, Mersin'den ihraç edilecek tarım ürünlerinin
ambalajlarında yer alacak bir ibareye,
- Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın,
Tekirdağ'daki bir arazinin bir vakfın üzerine geçirildiği
iddialarına,
- Bingöl Milletvekili İdris Baluken'in,
bazı çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmadığı
iddialarına,
- Van Milletvekili Nazmi Gür'ün, bazı
çiftçilere destekleme ödemelerinin yapılmadığı
iddialarına,
- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
aşırı yağış ve dolu afeti nedeniyle Manisa'daki
çiftçilerin yaşadığı mağduriyete
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/45390), (7/45391),
(7/45392), (7/45393), (7/45394), (7/45395), (7/45396), (7/45397)
16.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, Ankara'da
ekili alanları yağmur ve doludan etkilenen çiftçilerin
mağduriyetine,
- Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü'nün,
yağış ve doludan etkilenen Tekirdağ'daki kiraz
üreticilerinin mağduriyetine,
- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker'in, 6537
sayılı Kanun'un kabulünün ardından aynı ilçe
sınırları içerisinde birden fazla tarım arazisi bulunan
kişilerin bu arazilerden birini satmak istediğinde yaşadıkları
mağduriyete
- Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret
Akova'nın, 2014 yılı tarımsal üretim beklentilerine,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/45521), (7/45522), (7/45523), (7/45524)
17.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, Konya'daki bir tarım enstitüsünün arazisine hastane
yapılacak olmasına,
- Mersin Milletvekili Ali Öz'ün, son 10 yıl
içerisinde göreve başlayan personele,
İlişkin soruları ve Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/45647), (7/45648)
18.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Dolmabahçe Sarayı'nı
ziyarete gelen öğrenci gruplarına rehberlik hizmetinin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı (7/45853)
19.-
İstanbul Milletvekili Melda Onur'un, TBMM kampüsünde ziyaretçi
girişlerinde uygulanan randevu sistemine ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/46244)
20.-
Ankara Milletvekili İzzet Çetin'in, Başbakan hakkında gelen
yasama dokunulmazlığı tezkerelerine ilişkin sorusu ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun cevabı
(7/46737)
21.-
Sinop Milletvekili Engin Altay'ın, TBMM'de görev yapan polislerin görev
süresi dolmadan tayinlerinin çıkarılmasına ilişkin sorusu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sadık Yakutun
cevabı (7/46897)
10 Temmuz 2014 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Gümüşhanedeki
ulaştırma yatırımları hakkında söz isteyen
Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydına aittir.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydının, Gümüşhanedeki ulaştırma
yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, uzun
yıllardan beri ihmal edilen, neredeyse kasaba ve köy yollarıyla
Türkiye'ye bağlanan Gümüşhane ilimizin, son on yıldaki
ulaştırma yatırımlarından ne ölçüde
yararlandığını, 2023 yılına doğru giderken
sevginin ya da büyük seçimlerin sloganının ekmek değil de
gelişmişlik, kalkınmışlık ve modern dünyaya
bağlanmışlık olduğunu anlatmaya
çalışacağız.
Yol insanları, şehirleri, ülkeleri, toplumları,
milletleri, bu vesileyle o toplumların ve milletlerin zihniyetlerini,
fikirlerini, gönüllerini birbirlerine bağlayan bir medeniyet abidesidir.
İlimizde de son on iki yıldır 23 projeyle beraber 3 katrilyona
yakın ulaştırma yatırımı yapılmaktadır.
Toplam olarak 301 kilometresi devlet yolu, 214 kilometresi il yolu olup
bunlardan devlet yollarının yüzde 100ü, il yollarının da
yüzde 91i asfalt olan 23 projeyle, 2 katrilyonu aşkın bir proje
bedeliyle, 1 katrilyonu aşkın bitirilmiş ulaştırma
yatırımlarıyla ve planlanmakta olan 1,5 katrilyonu
aşkın yeni projelerle Gümüşhane, bölge illerine ve oradan
Türkiye'ye, oradan da dünyaya hızla bağlanabilme imkânını
yakalamaktadır.
İlimiz lojistik anlamda, Doğu Karadenizi
Doğu Anadoluya ve Güneydoğu Anadoluya bağlayan kuzey-güney
hattında, birçok çevre illeriyle beraber bölünmüş yolları ihale
edilmiş olup yaklaşık 150 kilometrelik bölünmüş yoluyla
Erzuruma, Erzincana, Bayburta, Giresuna ve Trabzona bağlanabilme
imkânı yakalamaktadır. 2002 yılına kadar 1 kilometre duble
yolu, bölünmüş yolu olan ilimizin, bugün 150 kilometreye yakın
projelendirilmiş bölünmüş yol çalışmaları hızla
devam etmektedir.
Özellikle, Gümüşhanemizin son yıllarda
büyümesi ve gelişmesiyle, üniversal anlamdaki üniversitesiyle, tarım,
kırsal kalkınma ve diğer sanayi sektörlerinin gelişmesiyle,
kara yolu ulaşımının yanında bekleyen birçok proje de
gerçekleşmektedir. Özellikle, Şiran-İkisu yolu: Bu yaz
inşallah, başka siyasi partilerden olan Şiranlı
milletvekilleri de asfaltla İkisudan Şirana
ulaşılacağı günleri beklemektedir. Pekün Tünelinin proje
ihalesi yapılmış olup bugün, Pekün Tünelinde proje
çalışmaları başlamış; Zigana Tüneli proje ihalesi
bitmiş olup yıl sonuna varmadan, 13 kilometrelik Doğu Karadeniz
dağlarını aşacak proje inşallah ihale edilecektir.
Şu anda, bütün milletvekili arkadaşlarım
ve Türkiyedeki bütün kardeşlerimin bilmesi gereken bir şey var ki
Gümüşhane sınırları içerisindeki ulaştırmaya ait
tüm hizmetler hızla devam etmektedir. İlimiz için yapmış
olduğumuz on bir yıllık icraat kitapçığında
belirtildiği gibi, yaklaşık on bir yılda 4,5 katrilyon
harcanmış olup bunun 1,3 katrilyonu ulaştırmaya
harcanmıştır. Şehir çevre yolu dediğimiz 12
kilometrelik çevre yolu 500 trilyona ihale edilmiş olup tünellerin yüzde
50si tamamlanmıştır. Şehrimizin hayal projelerinden birisi
olup 2023 vizyon projeleri içerisinde olan Erzincan-Gümüşhane-Trabzon
Hızlı Tren ve Yük Treni Projesi bitmiş, uygulama projesi ihale
aşamasındadır. Yine, yıllardır ilimizin beklemiş
olduğu Köse Havaalanı da inşallah, bu yıl göndermiş
olduğumuz mühendislerin etüt çalışmalarına binaen proje
aşamasında, hızla ilerleyecektir.
Kısacası, hızla büyüyen, her tarafı
şantiye olan Gümüşhanedeki siyasi muhalifler bize muhalefet ederken
Bunlar dağların yerini değiştirdiler. gibi bir
muhalefetle bizim Gümüşhanede yaptığımız işleri
anlatabilmektedirler.
Gümüşhane 2023e böyle giderken, 2023 vizyonunu
planlayan siyasi partilerin tümünün bir araya getirdiği adayın Türkiye'ye
ekmek ufkunu sunması bir paradoks olup bu yatırımlarla beraber,
ekmek için Türkiye değil, modern, çağdaş, Mustafa Kemal
Atatürkün dediği gibi gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşacak
bir Türkiye'yi diliyor, bunu da başaracak olan Sayın Recep Tayyip
Erdoğana Cumhurbaşkanlığı sürecinde başarı
ve muvaffakiyetler diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Ekmek dedin de aklıma
geldi, karne vardı karne. Ne karnesiydi Başkan o?
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın hatip herhâlde o
slogandaki ekmeki bildiğimiz somun ekmek olarak anlamış. O
slogandaki ekmek barış ekmektir, sevgi ekmektir, huzur ekmektir.
Genel Kurulun ve sizin bilgilerinize arz ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Çatı aday öyle dedi ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Meclis
açıldı, işlem yapıyoruz. Lütfen
ÜNAL KACIR (İstanbul) Açıldı efendim,
hayırlı olsun.
BAŞKAN Gündem dışı ikinci söz, 2011
YGS sınavındaki soru iptali ve sonuçları hakkında söz
isteyen Adana Milletvekili Ümit Özgümüşe aittir.
Buyurun Sayın Özgümüş (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili Ümit Özgümüşün, 2011 YGSdeki soru iptali ve
sonuçlarına ilişkin gündem dışı konuşması
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
2011 yılında yapılan ve mahkemelik olan,
mahkemesi yeni biten Yükseköğretime Geçiş Sınavında
yaşanan bir soru skandalıyla ilgili söz aldım. Gönül isterdi ki
-zamanım beş dakika- AKP iktidarı döneminde millî eğitimde
yapılan değişiklikler, sınav sisteminde yapılan
değişiklikler, sınav yönetmeliğinde yapılan
değişiklikler, soru çalınma veya soru satılma
skandalları, soruların iptal skandalları, en son TEOGda
yapılan 4 tane sorunun iptali ve buna benzer skandalları
açıklayabilecek zamanım olsaydı ama bir saat yetmez.
Gerçekten, bu dönem içerisinde millî eğitim millî
eğitim olalı, öğrenci öğrenci olalı bu kadar zulüm
görmedi.
Değerli arkadaşlar, 2011 yılında
Yükseköğretime Geçiş Sınavı yapılıyor.
Sınavdan sonra akşam sorular yayımlandığında,
Adanada mutevazı bir dershanenin, Piramit Dershanesinin sahipleri Hülya
ve Mehmet Şahin, akşam oturuyorlar ve matematik sorularından
7nci sorunun yanlış olduğunu tespit ediyorlar. Bölge idare
mahkemesine başvurup o sorunun iptalini istiyorlar. Devlet refleksiyle
ÖSYM hemen savunmaya geçiyor, hem sorunun doğru olduğunu hem de
Piramit Dershanesinin ya da sahiplerinin -ki sınava girmiştir- dava
açma hakkının olmadığını öne sürüyor.
Danıştaya gidiyor, Danıştay dava açma haklarının
olduğunu söylüyor. Ankara Bölge İdare Mahkemesi, Hacettepe
Üniversitesi matematik profesörlerini bilirkişi olarak atıyor ve
sonuç olarak, bu sene nisan ayında, mahkeme, 2011 yılında
yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavındaki matematikten
7nci sorunun yanlış olduğuna karar veriyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, önemli birkaç
nokta var; bunlardan bir tanesi şu: Sınav yönetmeliği diyor ki
eğer sorularda hata varsa -ki olabilir, insanidir- o zaman o
yanlış olan soruyu bütün öğrenciler doğru
cevaplamış gibi değerlendirilir ve hak kaybı olmaz. Yani,
Piramit Dershanesi itiraz ettiğinde -sahipleri itiraz ettiğinde- ÖSYM
refleks olarak itiraz etmese o gün sorun kalmayacak ama üç sene sürünce,
şimdi, bugün içinden çıkılmaz hâle geldi ve yaklaşık
olarak 150-200 bin öğrenciyi ilgilendiriyor.
Başka bir mesele daha var; o da şu: ÖSYMnin
Bilim Kurulu var. Çocukların birkaç dakika içerisinde çözmesini
istediğiniz sorunun cevabını oturup üç saatte, dört saatte,
beş saatte, bir buçuk günde çözseniz sorun kalmayacak. Başka bir
önemli nokta, ÖSYM Bilim Kurulunun çözemediği,
anlaşamadığı, Hacettepe Üniversitesinin, dershane
sahiplerinin üzerinde anlaşamadığı ve doğru cevap
bulunması üç yıl süren bir soruyu çocuklara niye
sorarsınız? Bu zulüm niye?
Şimdi, burada bir iki tane önemli sorun var. Bir
tanesi: Bu sorunun doğru cevabı, mahkeme kararına göre,
seçenekler içerisinde yok ama ÖSYMye göre var, (b) şıkkı
doğru. Burada soruyu doğru cevaplayan ama seçenek içerisinde
bulamayan birçok öğrenci baraj sınavı olan Yükseköğretime
Geçiş Sınavını kazanamadı, bir yıllık
emekleri boşa gitti.
İki: Lisans Yerleştirme Sınavına
giren çocuklar da oradaki yanlış sorudan dolayı istedikleri
bölümlere giremediler, farklı bölümlere, daha farklı üniversitelere
girdiler.
Şimdi buradan, 2011 senesinde YGS sınavına
giren bütün gençleri hak aramaya davet ediyorum, haklarını
arasınlar, en azından tazminat davası açsınlar.
Bu rezaletten sonra, 2014 yılında, ÖSYM
sınav sorularını açıklamamaya başladı ve o kadar
gizlemeye başladı ki Bilgi Edinme Yasası kapsamından
çıkardı, devlet sırrı gibi ama baskılara
dayanamadı, şimdi yüzde 20sini açıklıyor. Eğer devlet
sırrıysa devlet sırrını açıklamak vatan
hainliğidir, o zaman yüzde 20sini açıklıyorsanız yüzde 20
vatan hainisiniz.
ÖSYM, bizim milletvekilimizin soru önergesine
verdiği cevapta, bu soru cevaplarının yargıdan
kaçırılmadığını söylüyor.
Değerli arkadaşlar, eğer siz
soruların cevaplarını yayınlamazsanız, o zaman
insanlar cevapların doğru mu, yanlış mı olduğunu
nasıl kontrol edecekler ve nasıl hak arayacaklar?
Bütün gençleri hak aramaya davet ediyorum, sizleri
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündem dışı üçüncü söz, uyuşturucu
hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Necati Özensoya aittir.
Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.- Bursa Milletvekili Necati Özensoyun, son yıllarda artan
uyuşturucu kullanımı ve dağıtımına
ilişkin gündem dışı konuşması
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Son yıllarda özellikle artan uyuşturucu
kullanımı ve dağıtımıyla ilgili dikkatlerinizi
çekmek üzere bu gündem dışı konuşmayı aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, özellikle de bundan üç dört yıl önce piyasada
olmayan bir uyuşturucuyla ilgili dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, son
zamanda ülkemizde ve dünyada hızla yayılmakta, herkes buna
yönelmektedir. Çok tehlikeli bir uyuşturucu olan, tek seferde ölüm riski
olan bonzaiden söz etmek istiyorum. Kullanıldığı zaman
terlemeye, ağız kuruluğuna, bad trip yani ölüm tribi de
denilen
Bu ölüm tribine girildiği zaman -ölüm riski yüzde 99dur- bir
anda korku, dünyadan başka yere gidiş, halüsinasyon görme,
öldüğünü görme veyahut öleceğini görme düşüncesi, kullanan
gençlere kalp krizi geçirtip o anda ölümüne neden olmaktadır. Özellikle,
Bursada bir parkta gençlerin bonzai kullandıktan sonraki o görülen
hâlleriyle ilgili gündeme gelen, son günlerde birkaç gencimizin de ölümüyle
sonuçlanan bu olaylarla ilgili, gerçekten çok büyük sıkıntıların
olduğunu, bunların da bir an önce tedbirlerinin geliştirilmesi
gerektiğini düşünüyorum.
Bundan yaklaşık bir yıl önce, 27 Temmuzda
yine vatandaşlardan gelen bir şikâyetle mahalline giderek bir
basın toplantısı yapmıştım. Yine orada
yetkilileri, ilgilileri göreve davet ettik ancak bu dikkat çekmemiz yeteri
kadar yer bulmadığı için de özellikle Bursa başta olmak
üzere Türkiyenin birçok yerinde bu uyuşturucu, maalesef, hâlen, hem de 5
lira gibi ucuz bir fiyatla satılmaya devam ediliyor.
Bununla ilgili tabii, vatandaş da yine tepkilerini
ortaya koyuyor. Bakın, yine bir tepki koydukları sırada Recep
Aslan isimli genç, Hükûmetin uyuşturucu kullanımının
yaygınlaşmasına tedbir almasını istedi. Aslan şunları
söyledi: Hani Lafa değil, icraata bakıyorum. diyorlar da biz
icraata bakıyoruz. AK PARTİ burada iktidarsa bunu yapacak,
sattırmayacak. Niye benim arkadaşım ölüyor? 21
yaşındaki genç arkadaşım askerden gelip niye ölüyor? Bunu
açıklasınlar da
Birazdan -yolu kapatıyorlar- polis gelip
dağıtacak. Bizi dağıtmasın, gidip uyuşturucu
satılan mahalleleri dağıtsın. diye feryat ediyorlar.
Tabii, bununla ilgili soru önergeleri verdik. Özcan
Beyin, benim soru önergelerimiz var, bunlara verilen cevaplar var. Tabii,
bunlar çok yeterli değil. Bununla ilgili araştırma önergeleri verildi,
geçtiğimiz dönem bir araştırma komisyonu kuruldu ama demek ki
bütün bunlar etkili olmadı.
Aileden sorumlu Sayın Bakan Uyuşturucu
kullanma yaşı çok düştü. Aileler dikkat etsin. diyor. Bu
açıklamasında uyuşturucu yaşının da 9lara kadar
düştüğünü ifade ediyor. Şimdi, uyuşturucu
kullanımıyla ilgili, ailelerin dikkatini çekmek gerekir ama
şöyle, sadece alelade, sıradan bir basın toplantısında
Aileler dikkat etsin. demekle iktidar sorumluluğunu nasıl
üzerinizden atacaksınız, bunu da gerçekten merak ediyorum.
Yine, bu son günlerde, biliyorsunuz, bu PKKnın yol
kapatmalarının uyuşturucu ekim, dikim, ürünlerin
alınması noktasına tesadüf ettiğini iktidar yetkilileri de
açıkladılar. Yine orada, PKKyla uyuşturucu ticareti
yapanların iş birliği içerisinde olduğu da tespit edildi.
Tabii, buradan hareketle bugün artık sonlanacak olan bu yasanın da
kimlere yarayacağını, yine bu uyuşturucuyla mücadelede
nasıl etkili olacağını, daha doğrusu uyuşturucuyu
daha da artıracağını, bugün çıkacak olan yasanın,
PKKya af yasasının da yine buna hizmet edeceğini de buradan bir
kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özensoy.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis soruşturması komisyonundan bir istifa
tezkeresi vardır, okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, (9/8) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/172)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Seçilmiş bulunduğum (9/8) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden ayrılıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Haluk
Eyidoğan
İstanbul
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonunun Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimine dair bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
B Tezkereler
1.- (9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu
Geçici Başkanlığının, başkan, başkan vekili,
sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1524)
9/7/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip seçimini yapmak üzere
9/7/2014 Çarşamba günü saat 16.00'da toplanmış ve
kullanılan 14 (on dört) adet oy pusulasının tasnifi sonucu,
aşağıda adları ve soyadları yazılı üyeler
karşılarında gösterilen oyu alarak İç Tüzük'ün 24'üncü
maddesi uyarınca Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip
seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Rıza
Türmen
İzmir
Komisyon
Geçici Başkanı
Başkan:
Hakkı Köylü Kastamonu
Milletvekili 8
Başkan
Vekili: Yılmaz Tunç Bartın
Milletvekili 8
Sözcü:
Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu Bursa
Milletvekili 8
Kâtip:
İlknur İnceöz Aksaray
Milletvekili 8
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç adet önerge
vardır, okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ve 21
milletvekilinin, Türkiye genelinde ve Ege Bölgesinde yaşanabilecek su
sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1011)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesi ekte sunulan,
Türkiye genelinde ve Ege Bölgesinde yaşanabilecek su sorununa
karşı alınacak önlemleri araştırmak amacıyla
Anayasamızın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
5) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
6) Haydar Akar (Kocaeli)
7) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
8) Sabahat Akkiray (İstanbul)
9) İdris Yıldız (Ordu)
10) Aykan Erdemir (Bursa)
11) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12) Kemal Ekinci (Bursa)
13) Alaattin Yüksel (İzmir)
14) Özgür Özel (Manisa)
15) Turgay Develi (Adana)
16) Kazım Kurt (Eskişehir)
17) İlhan Demiröz (Bursa)
18) Engin Özkoç (Sakarya)
19) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
20) Ali Haydar Öner (Isparta)
21) Ali Serindağ (Gaziantep)
22) Hasan Ören (Manisa)
Gerekçe:
Su, yeryüzünde
yaşayan tüm canlıların yaşamını dolaylı veya
dolaysız olarak etkileyen en önemli doğal kaynaktır. Günümüzde,
sadece Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgede değil, dünya
ölçeğinde de bir su kıtlığı söz konusu olup, nüfus
artışı ve küresel ısınmayla birlikte, su
kıtlığının önümüzdeki yıllarda çok daha büyük
boyutlara ulaşması beklenmektedir.
Dünya Sağlık Örgütünün rakamlarına göre,
yılda 1,6 milyon insan temiz ve hijyenik su yokluğundan hayatını
kaybetmektedir. Su doğrudan insan yaşamını etkilemektedir.
Su kirliliği ve kuraklık ülkemizde, özellikle
Ege Bölgesinde varlığını artan bir yoğunlukla
hissettirmektedir. Ege Bölgesinde, son otuz yıl gibi insan
yaşamı için çok kısa sayılabilecek bir zaman
aralığında, su miktarı ve kalitesinde gelinen nokta
ürkütücüdür. Son yıllarda yağışlardaki azalma gelecekteki
olası bir felaketin habercisi olmuştur. Ancak asıl felaket
kamuoyunun konuya karşı duyarsız olmasıdır.
Bölgemizde gerçekte yetersiz olan ve gelecekte küresel
ısınmadan dolayı daha da azalacağı varsayılan
suyun büyük bir bölümü kirli durumdadır. Kirlilik büyük ölçüde evsel ve
endüstriyel atıklardan kaynaklanmaktadır. Son otuz yılda
hızla artan kirlilik, sadece izlenmiş, durum saptamaları
yapılmış ve seyredilmiştir. Su kirliliğinin insan
yaşamım tehdit ettiği bugünlerde dahi hiçbir şey
değişmemiştir. Konu sözlerle geçiştirilmekte, kirleticilere
karşı gerekli yaptırımlar uygulanmamaktadır.
Küçük Menderes, Gediz ve Bakırçay havzalarında
kirlilikle ilgili olarak Çevre Bakanlığı, DSİ ve
üniversiteler tarafından çok ciddi çalışmalar
yapılmış ve çözüm önerileri geliştirilmiştir. TMMOB
İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından 1999 ve 2008
yıllarında, İzmir Su Kongrelerinde konu ayrıntılı
bir biçimde tartışılmıştır. Ayrıca, ilgili
mühendis odalarının değişik zamanlarda
yapılmış çalışmaları ve çözüm önerileri
bulunmaktadır.
Ancak, otuz yıl önce, 20 kg
ağırlığında yayın balıklarının
yaşadığı, insanların yüzebildiği nehirler, bugün
açık kanalizasyon olarak kullanılmakta, evsel ve endüstriyel
atıklar ne acıdır ki doğrudan denize
boşaltılmaktadır. Belediyeler sağlıklı su elde
etmekte zorlanmakta, su kirliliğinden kaynaklanan ciddi sorunlar
yaşanmaktadır.
Küresel ısınmaya bağlı iklim
değişikliğinden dolayı yağış ve akış
değerleri azalmakta, kuraklık ve taşkın riskleri
artmaktadır. Ayrıca kuraklık neticesinde su kalite
parametrelerinin önemli oranda olumsuz etkilenmesi söz konusudur.
Günümüzde yağışların azalması,
artan nüfus artışı nedeniyle su kullanımının
artmasından kaynaklanan yer üstü ve yer altı sularında azalma
ciddi boyutlara ulaşmıştır. Özellikle Gediz, Küçük Menderes
ve Bakırçay havzalarında Ekim 2008 tarihi itibarıyla, önceden
açılan sondaj kuyularından çoğu kurumuştur. Örneğin,
Küçük Menderes havzasında, Torbalı'da alüvyon formasyonunda
yeraltı su tablası 60 metrelerin altına düşmüş olup
geniş bir alanda yer altı suyu kalmamıştır. Hâlbuki,
otuz yıl önce bu kuyularda yer altı su tablası 1-2 metre
derinlikte olup kuyu verimleri 60-70 litre/saniye idi.
Günümüzde, Ege Bölgesinde içme, kullanma ve endüstriyel
su temininde zorluklar yaşanmasına rağmen asıl sorun, suyun
yüzde 72'sinin kullanıldığı tarım sektöründe
yaşanmıştır.
Önümüzdeki yıllarda içme, kullanma ve endüstriyel
sularda maliyeti yüksek olsa da su konusundaki problemler çözülebilir. Ancak
günümüzde, siyasi iktidar tarafından önemsenmeyen tarım sektöründe
tehlike çanları çalmaktadır. Kuraklıktan dolayı
tarımsal aktivitenin azalması veya durması, açlık,
işsizlik ve göç demektir. Bu durum sadece tarımda değil,
tarıma dayalı ticaret ve sanayi için de söz konusudur.
2.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 42 milletvekilinin, Folkart
Altay Alsancak Stadının tarihî dokusuyla korunarak nasıl
değerlendirilmesi gerektiğinin araştırılarak
alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1012)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
İzmir'in tarihi, belleği ve kimliği
açısından önemli yeri olan, hâlen stadyum olarak kullanımda olan
Folkart Altay Alsancak Stadı'nın tarihî dokusuyla korunarak
nasıl bir kullanımının olması gerektiği konusunda
tarihî özelliğinin detaylı olarak ortaya çıkarılması
gerekmektedir. Yerinde yenileme yapılarak mı, yoksa yapılmadan
mı İzmirlinin kullanımına sunulacağı, hangi
kültürel amaçlar için ne şekilde (konser, spor
karşılaşmaları, görsel ve sahne sanatları gibi)
değerlendirileceği konusunda Anayasamızın 98inci maddesi
ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz.
1) Hülya Güven (İzmir)
2) Fatma Nur Serter (İstanbul)
3) Ali Özgündüz (İstanbul)
4) İlhan Demiröz (Bursa)
5) Tufan Köse (Çorum)
6) Aykan Erdemir (Bursa)
7) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Hüseyin Aygün (Tunceli)
11) Mustafa Moroğlu (İzmir)
12) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
13) Namık Havutça (Balıkesir)
14) Ali Sarıbaş
(Çanakkale)
15) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
16) Arif Bulut (Antalya)
17) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Ali Serindağ (Gaziantep)
20) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
21) Osman Taney Korutürk (İstanbul)
22) Sakine Öz (Manisa)
23) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
24) Kazım Kurt (Eskişehir)
25) Engin Özkoç (Sakarya)
26) Musa Çam (İzmir)
27) Mehmet Emrehan Halıcı (Ankara)
28) Aylin Nazlıaka (Ankara)
29) Faik Öztrak (Tekirdağ)
30) Aytun
Çıray (İzmir)
31) İzzet Çetin (Ankara)
32) Erdal Aksünger (İzmir)
33) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
34) Kemal Ekinci (Bursa)
35) Hasan Ören (Manisa)
36) Levent Gök (Ankara)
37) İhsan Özkes (İstanbul)
38) Nurettin Demir (Muğla)
39) İdris Yıldız (Ordu)
40) Kemal Değirmendereli (Edirne)
41) Alaattin Yüksel (İzmir)
42) Turgay Develi (Adana)
43) Sedef Küçük (İstanbul)
Gerekçe:
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü (UNESCO), Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi
(ICOMOS), Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği gibi uluslararası
kuruluşlar 1970li yıllardan itibaren modern mimarlık ürünlerinin
kültürel miras kapsamında değerlendirilmesi, korunması ve
belgelenmesi için çalışmalar yürütmektedirler.
Koruma kavramı, Anıtlar, yapı
grupları ve sitlerle tanımlanan kültürel mirası anlamak,
malzemesinin korunmasını sağlamak ve gerekli olduğu hâlde
tanıtımı, restorasyonu ve gelişimi için kullanılan
yöntemlerin tümü. olarak tanımlanmaktadır. Kültür
varlığının tanımı 20nci yüzyıl sonunda modern mimarlık
mirasının gündeme gelmesiyle genişlemiştir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 9/9/1991 tarihli ve R
(91) 13 sayılı Yirminci Yüzyıl Mimari Mirasının
Korunması Hakkında Tavsiye Kararında mirasın
kullanımına yönelik olarak yapıların metruk hâle gelmesinin
önüne geçmek için günümüz yaşamının kullanım
ihtiyaçlarını dikkate alan yeni kullanımların, korunmalarına
sebep olan mimari ve tarihî önemiyle ters düşmemesi şartıyla
bulunması teşvik edilmektedir.
Modern miras kapsamındaki ürünler arasında
tekil yapılar, sitler, mahalleler, mevcut yapılara ekler
bulunmaktadır.
Ülkemizde koruma ve restorasyon anlayışı
Venedik Tüzüğü temel alınarak oluşturulmuştur. Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun cumhuriyet dönemi
yapıların yıktırılmaması için gerekli önlemlerin
alınması yönünde ilke kararı bulunmaktadır.
ICOMOS'un Spor ve Miras konulu bibliyografik
çalışmasında da 20nci yüzyıl spor
yapılarının korunmasına ve geliştirilmesine
ilişkin araştırmalara yer verilmektedir.
Ülkemizde de 20nci yüzyılda inşa edilmiş
spor yapıları kültürel miras kapsamındadır. Bunlardan biri
de İzmir'in Liman Arkası bölgesinde
yer alan ve kent belleğinde ve çok kültürlü geçmişinde önemli yeri
bulunan Panionios ya da bugünkü
adıyla Folkart Altay Alsancak Stadıdır.
Stat, tarihte iki kez kurulan Smyrna (İzmir) kent
yerleşimlerinin arasında yer almaktadır. Bunlardan ilki, bugün
Bayraklı İlçe sınırları içinde kalan ve Bayraklı
Höyüğünde kurulan Arkaik Dönem Smyrnasıdır. İkincisi ise
Kadifekale (Pagos) sırtlarında kurulan Antik Dönem
Smyrnasıdır.
Stadın tarihi, İzmir'de Darağacı
adıyla bilinen ve Alsancak Garı ile Şaraphane arasında
kalan bölgede şekillenmiştir. Yunan işgalinin sona erdiği
dönemlerde, İzmir'e ilk giren birliklerden birisi burada pusuya
düşürülmüş ve çok sayıda şehit verilmiştir. Bölgenin
adı İzmir'in kurtuluşu için yaşamlarını feda eden
şehitlerimizin anısını yaşatmak için, 1925
yılında "Şehitler" olarak
değiştirilmiştir.
Folkart Altay Alsancak Stadının kapasitesi
günümüzde 15.358dir. Bu bakımdan, Türkiye'de bulunan statlar
arasında 20nci, İzmir'de bulunan 7 stat arasında ise 2nci
sırada yer almaktadır; dünya stadyumları listelerinde yer
almaktadır.
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinin 7 Temmuz
2003 tarihli ve 05/82 sayılı Kararıyla onaylanan İzmir
Yeni Kent Merkezi Nazım İmar Planı'nda Alsancak Stadı
korunmuştur.
Stadın bulunduğu Liman Arkası bölgesi, endüstriyel
miras yapılarına da ev sahipliği yapmaktadır.
Liman Arkası bölgesindeki endüstri kompleksleri,
fabrika, depo ve konuttan oluşan 53 yapı, 1998 yılında
İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulunca koruma altına alınmıştır. Bunlardan birisi
olan İzmir tarihî Havagazı Fabrikası, İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından restore edilerek İzmirlinin hizmetine
sunulmuştur.
Stat, deprem riski yüksek bir kent olan İzmir'in en
riskli bölgesinde, 400 bin nüfuslu Konak ilçesinin İzmir Afet ve Acil
Durum Eylem Planıyla belirlenmiş 4 çadırkent alanından
birisidir. Bu bakımdan, stat alanı Konak halkının
olası bir deprem sonrası sığınacağı güvenli
alan konumundadır. Bu özelliği bilimsel makalelerde de
işlenmiştir.
Bunun yanında, sıkışık yapılaşmanın
olduğu İzmir'de kentlilerin nefes aldığı açık
alan konumunda olan stadın nasıl değerlendirileceğinin
araştırılması gerekmektedir.
3.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar Soydan ve 19 milletvekilinin,
Bozcaada ve Gökçeadada yaşayanların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1013)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemiz için jeopolitik önem arz eden Bozcaada ve
Gökçeada'nın sorunlarını ve çözüm yollarını tespit
etmek amacıyla, Anayasanın 98inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
2) Özgür Özel (Manisa)
3) Musa Çam (İzmir)
4) Hasan Ören (Manisa)
5) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
6) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
7) İhsan Özkes (İstanbul)
8) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
9) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
10) Melda Onur (İstanbul)
11) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
12) Doğan Şafak (Niğde)
13) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
14) Ali Özgündüz (İstanbul)
15) Haydar Akar (Kocaeli)
16) Bülent Tezcan (Aydın)
17) Sabahat Akkiray (İstanbul)
18) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
19) Namık Havutça (Balıkesir)
20) Candan Yüceer (Tekirdağ)
Gerekçe:
Çanakkale ilimiz sınırları içinde yer alan
ve 22 Eylül 1923'te Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyetine
bağlanan Gökçeada, 285.5 kilometrekare yüzölçümüne, 95 kilometrelik
kıyı şeridi uzunluğuna sahiptir. Yerleşik nüfusu bugün
için 8.210 dur. Yaz aylarında, turizm mevsiminde de 20-25 binlere
ulaşan bir nüfusa sahiptir. Adada yaklaşık 1.500 hektar
ekilebilir arazi, 1.900 hektar bağlık, 4.000 hektar mera, 8.000
hektar ormanlık arazi bulunmaktadır. Karışık olarak
toplam 20.000 hektar alan bulunmaktadır. Kullanılamayan arazi yüzde
30dur ve bu duruma göre Gökçeada'da kullanılabilir arazi Türkiye
ortalamasının çok üzerindedir. Adada 5 adet gölet bulunmakta ve su
kaynakları açısından Ege'nin en zengin adasıdır.
Çanakkale ilimize bağlı olan diğer bir ada
ilçemiz Bozcaada, ada etrafında irili ufaklı adacıklarla beraber
42 kilometrekareye varan yüz ölçümüne sahip bulunmakta ve Ege Denizinin
kuzeydoğusunda yer almaktadır. Yerleşik nüfusu 2.472, iç
turizmin geliştiği yaz aylarında 10-12 bin kişilik bir
nüfusa hizmet vermektedir.
Bu iki adamıza da esas olarak ulaşım
Çanakkale'den, Eceabat'ın Kabatepe Limanından ve Ezine Geyikli
İskelesinden sağlanmaktadır. Bu iki adada yaşayan
insanların sorunları Türkiye'nin yaşadığı genel
sorunlardan ayrılamaz. Türkiye'nin içinde bulunduğu önemli
sıkıntıları bu adada yaşayan insanlar da
yaşıyorlar. İlave olarak, adanın kendine has
sorunlarını da yaşıyorlar.
Gökçeada'da bugün için Türk ve Rum nüfustan oluşan
bir yapı oluşmaktadır. Rum nüfus süratle azalmış ve
bugün için fiilî olarak 250-300 civarında Rum vatandaşı adada
kalmıştır. 9 bin civarında da Türk kökenli
yurttaşımız bulunmaktadır. Bu yurttaşlarımız
da ana karanın çeşitli yerlerinden, çeşitli altyapı
projelerinde köylerinden, kentlerinden edilen yurttaşlarımız da
Gökçeada'da yerleşmiş bulunmaktadır.
Ada yaşamının bir kültür olduğu ve
adada yaşamanın ayrı bir kültürü gerektirdiği
düşünülürse buradaki insanlarımız, sadece bu nedenden
dolayı bile çok özel sıkıntılar yaşamaktadır.
Çünkü, adada yaşamak ayrı psikolojik, sosyolojik ve ekonomik
sıkıntıları beraberinde getirmektedir.
Ülkemizin stratejik öneme sahip iki adası Gökçeada
ve Bozcaadada ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanması ve
yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının
tespit edilerek çözüm yollarının bulunması amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasına ihtiyaç
bulunmaktadır.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun İç Tüzükün 19uncu
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
söz talebim vardı.
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
VI.-AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş
cumhurbaşkanlarına karşı kullandığı
ifadeleri ve milletvekillerinin iradesini bu şekilde küçük gören zihniyeti
kınadığına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan bir hususu Parlamentoda, Türk
milletinin egemenliğini temsil eden Parlamentoda değerli
milletvekillerine arz etmek istiyorum. Cumhurbaşkanlığı
seçim süreci başladı. Değerli milletvekilleri kendi iradeleriyle
aday belirlediler. Bugüne kadar cumhurbaşkanları Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
seçilen cumhurbaşkanları Anayasa çerçevesinde kendilerine verilen
görevleri yerine getirdi. Bu görevleri yerine getiren
cumhurbaşkanları anayasal yetki çerçevesinde görevlerini yerine
getirirken, maalesef, bu görevlerini yerine getiren
cumhurbaşkanlarına yönelik Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanın Çankayayla ilgili kullandığı vitrin ve
adayla ilgili kullandığı saksı ifadesi Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından, milletimiz tarafından seçilmiş
cumhurbaşkanlarına hakarettir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekilleri ne bundan önceki Cumhurbaşkanını ne ondan önceki
Cumhurbaşkanını saksı diye göndermiş değildir.
Milletvekillerinin iradesini bu şekilde küçük gören, milletin iradesini
küçük gören bu zihniyeti kınıyorum.
İkinci husus da: Bugüne kadar
Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir vesayet kaynağı
olarak gösteren zihniyet, egemenliğin kayıtsız,
şartsız millete ait olduğu ve Meclis tarafından temsil
edildiği Türkiye Büyük Millet Meclisini bir vesayetin kaynağı
olarak göstermektedir. Burada bulunan milletvekilleri sadece ve sadece milletin
egemenliğini temsil ederler, bir yerlerden talimat alarak yapmazlar. Dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisini ve milletvekillerini vesayetin kaynağı
olarak gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın bu ifadesini de
bir milletvekili olarak kınıyorum. Başbakan Recep Tayyip
Erdoğanı, bugüne kadar seçilmiş cumhurbaşkanlarına
saygı göstermeye ve bu cumhurbaşkanlarını seçen Türkiye
Büyük Millet Meclisine, milletvekillerine ve milletimize saygı göstermeye,
saygılı olmaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Engin Altay, buyurun.
2.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, Türkiyenin Musul
Başkosolosluğuna yapılan saldırının akıbeti
konusunda Hükûmetin Genel Kurula bilgi vermesi gerektiğine ve
Cumhurbaşkanlığı seçiminde üslup ve seviyenin
bozulmamasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak, Musul Konsolosluğumuzun
basılması suretiyle rehin alınan, Konsolosumuz dâhil 48
kişiyle ilgili, haftalar geçmesine rağmen Hükûmetin bu
duyarsızlığını, umursamaz tavrını
anlamış değilim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Musul
Konsolosluğu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde,
bizim topraklarımız olarak değerlendirilir. Bir terör örgütü -ki
Hükûmet bu terör örgütüne terör örgütü diyemiyor, unsur diyor ama-
tarafından rehin alınan 48 vatandaşımızın,
konsolosluk mensuplarının, maiyetinin akıbeti konusunda
Hükûmetin Genel Kurula derhâl bilgi vermesini talep ediyorum.
Bu vesileyle, Sayın Vuralın biraz önce
değindiği hususla ilgili olarak, Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinin bir nezaket içinde geçmesi arzusu içindeyiz hem Parlamento olarak
hem millet olarak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde üslup ve
seviyenin bozulmamasını, şimdilik, temenni ediyor ve diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Baluken
3.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Iraktaki IŞİD
saldırıları karşısında Halkların Demokratik
Partisi olarak Rojava halklarının yanında olduklarına ve
Hükûmetin IŞİDe verdiği desteği bir an önce
sonlandırması gerektiğine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
uzun bir süredir Rojavada, Kürt halkı başta olmak üzere, Rojava
halklarının iradesine yönelik ciddi ve kapsamlı bir küresel ve
bölgesel saldırıyla karşı karşıyayız.
Son olarak, Irakta ve Musulda bölgesel ve küresel
bazı güçlerin desteğiyle saldırılarını,
insanlık dışı katliamlarını gündemleştiren
IŞİD çeteleri, bu saldırılarını bugün Kobanide ve
Rojavada yoğunlaştırmış durumdadırlar. Gerek
Kobanide gerekse de Rojavanın diğer bölgelerinde IŞİD
çeteleri tarafından insanlık onurunu zedeleyecek katliam
girişimleri yapılmakta, bu katliam girişimlerine karşı
da oradaki halkların siyasi ve askerî iradesi tarihe geçecek onurlu, büyük
bir direniş göstermektedir.
Rojavada yapılan
saldırılarla ilgili, kamuoyuna da yansıyan bilgilere göre,
Türkiyenin hâlâ IŞİD çetelerine destek verdiğini gösteren
belgelerden ve bazı verilerden bahsedilmektedir. Özellikle, Türkiye
sınırlarının bu çetelere açık tutulması, hâlâ
Rojava ve Kobanideki sınır
kapılarının Kürtlere ve Rojavadaki halklara kapalı
tutulması, bu konuda Türkiye Hükûmetinin soru işaretlerini giderecek
herhangi bir açıklama yapmamış olması da bu konuyla ilgili
kaygılarımızı her geçen gün artırmaktadır.
Biz bu durumun kabul
edilemez olduğunu düşünüyoruz Halkların Demokratik Partisi
olarak. Dün Suruçta, seçilmiş vekillerimiz öncülüğünde ve belediye
başkanlarımız öncülüğünde başlatılan bir
eylemsellik gündemleşti. Kitlesel destekle beraber önümüzdeki günlerde de
ortaya koyacağımız demokratik tepkilerle Rojava
halklarının yanında olduğumuzu açık bir şekilde
ortaya koyacağız. Burada bugün Hükûmeti bu konuda uyarıyoruz;
bugüne kadar, daha çok, Kürtlerin hak kazanmaması, Rojavadaki
halkların iradesini boğma temelinde geliştirilmiş olan bu
dış politikadan Türkiyenin bir an önce vazgeçmesi, bu çetelere
vermiş olduğu desteği bir an önce sonlandırması,
sınırdaki tüm kapıları sadece insani yardıma
değil, bütün ticari ilişkilere de açması gerektiğini ifade
ediyoruz. Dışişleri Bakanından ve Hükûmetten, bu konuda,
Halkların Demokratik Partisi olarak bir an önce kamuoyunu
aydınlatacak bir açıklama beklediğimizi ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Satır, buyurun.
4.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın,
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin hayırlı bir
süreç olmasını dilediğine ve İsrailin Filistin
halkına saldırılarını kınadığına
ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine
girmiş bulunuyoruz. Yurdumuzda ilk defa halkın oylarıyla bir
Cumhurbaşkanı seçilecek. Bizler, darbelerden sonra gelen
cumhurbaşkanlarıyla çalıştık; Anayasa
kitapçığını fırlatarak Türkiye Cumhuriyetindeki
insanların ekonomik seviyesine ve bütçemize ciddi anlamda zarar veren
cumhurbaşkanlarıyla çalıştık; idareden, yürütmeden
gelen her türlü kararı, her türlü yasayı kendi iradesiyle ve toplumun
kabul etmeyeceği şekilde reddeden cumhurbaşkanlarıyla
çalıştık. İnşallah, bugünden sonra, halkın
oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanıyla
çalışacağız.
Bu seçim sürecinde birbirimize karşı
saygılı, sevgili ve tabii ki itinalı davranmayı ben de
öngörüyorum ve hayırlı bir süreç geçirmemizi diliyorum.
Ayrıca, ramazanı idrak ettiğimiz şu
günlerde İsrailin masum sivillere karşı yapmış
olduğu saldırıları, zorbalığı ve
şiddeti kınıyorum. Sosyal medyada ve medyada çeşitli
resimleri ve olayları takip ediyoruz ve âdeta yüreğimiz
parçalanıyor. Bir an önce bu saldırılardan vazgeçilmesi ve sona
erdirilmesi için çağrıda bulunuyorum. Dün olduğu gibi bundan
sonra da mazlum Filistin halkının yanında
olacağımızı bir kez daha yüksek sesle ifade ediyorum. Yerli
ve uluslararası tüm kurum, kuruluşları bu konuda tepki
göstermeye ve işlem yapmaya davet ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Bir de şu
Türkmenlerin yanında yer alsanız.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ben de bir
şeyler söyleme gereğini hissettim.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Başkanım, ben de alabilir miyim söz?
BAŞKAN Hayır, söz vermeyeceğim, sadece
grup başkan vekillerine söz verdim.
Sayın
milletvekilleri ve özellikle sayın grup başkan vekilleri;
bildiğiniz gibi, Meclis yönetimimde gündem dışı
konuşmalardan sonra grup başkan vekillerine sınırsız
olarak söz hakkı vermekteyim, bunu da şimdiye kadar hep böyle
gerçekleştirdim ve süreyle de sınırlandırmadım. Ancak,
bugün gündem dışı konuşmalar bittikten sonra
burada olmayan arkadaşlar vardı.
Bir daha -özellikle rica ediyorum- vaktinde burada olalım ve
önümdeki sisteme göre uygulamamda bana yardımcı olunuz, özellikle
bunu rica ediyorum. Çünkü ben usul tartışması açamıyorum
geç kalmalardan dolayı. Özellikle buna dikkat etmenizi rica ediyorum.
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- MHP Grubunun, 12/7/2013 tarih ve 16289 sayıyla Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından,
ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespit
edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele
alınabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 10 Temmuz 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
10/07/2014
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 10 Temmuz 2014
Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
12
Temmuz 2013 tarih ve 16289 Sayıyla TBMM Başkanlığına
vermiş olduğumuz Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmaz
ve arkadaşlarının, ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin
sorunlarının araştırılması, alınması
gereken önlemlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal
düzenlemelerin ele alınabilmesi amacıyla verdiği Meclis
araştırması önergemizin 10/07/2014 Perşembe günü (bugün)
Genel Kurulda okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk konuşmacı,
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Kemalettin Yılmaz.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN
YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının
araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla ve gerekli yasal düzenlemelerin ele
alınabilmesi için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak vermiş olduğumuz
Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kiraz ağacı fidan dikildikten sonra
yaklaşık sekiz on yıllık bir bakım sonrası
ekonomik olarak meyve vermeye başlar. Ülkemizdeki en yoğun hasat
dönemi ise çeşit ve yetiştirildiği yükselti ve yöreye
bağlı olarak haziran ve temmuz
aylarıdır. Anavatanı Anadolu, Kafkaslar olan kiraz, ülkemizin
pek çok yerinde sorunsuz olarak yetiştirilebilmektedir. İzmir,
Çanakkale, Bursa, Yalova, Isparta, Afyon, Niğde, Malatya, Karaman, Tokat,
Erzincan, Artvin gibi pek çok illerimizde ciddi üretim yapılmaktadır.
Kiraz, mevsimlik bir meyve olarak soframızı
süslerken çok ciddi sorunları olan bir tarım ürünüdür aynı
zamanda. Maalesef, kiraz, vişne ve kayısı gibi
kurutulamamaktadır, elma ve turunçgiller gibi de depolanamamaktadır.
Bunun içindir ki kiraz zamanı çok çabuk geçer. Üretim ve hasat
zamanında iklim şartlarından çok çabuk ve ciddi şekilde
etkilenmektedir. Mesela, bu sene çiçek zamanında olan dondan ve hasat
zamanında da yağan doludan kirazımız çok ciddi zarar
görmüştür. Hasat zamanında yağan yağmur çatlamalara ve de
enfeksiyona sebep olmuş, dolayısıyla kalitesi olumsuz yönde
etkilenmiştir. Diğer taraftan, bu tür zararlara karşı,
sigorta noktasında, TARSİM, kiraz üreticisine âdeta zulmetmektedir,
don ve dolu zararına karşı sigortalatmak âdeta deveye hendek
atlatmaktan daha zor hâle gelmiştir.
Bu sene de kirazda borcunu ödeyememiş,
alacağını alamamış gençler de düğünlerini gelecek
kiraza ertelemiştir. Rekolte düşük olmasına rağmen, bu
sene, başlangıçta 4-5 lira olan satış fiyatı
bugünlerde 2-2,5 liraya kadar düşmüştür. Bu fiyatlar maliyetleri bile
karşılamaktan çok uzaktır değerli milletvekilleri. Büyük
marketlerde 8-10 TLye satıldığını da gözden
kaçırmamak lazım. Yani, üreticinin elinden 2-3 liraya çıkan
kiraz, 8-10 TLden soframıza gelmektedir. Aradaki kâr kimlerin cebine
gidiyor, el emeği, göz nuru, alın teri kimler tarafından
sömürülüyor takdirlerinize arz ediyorum.
Kiraz ihracatımız fiyatları doğrudan
etkilemektedir. Ciddi bir kiraz ihracatımız vardır. Bunun
yanında, iç piyasada da arz fazlası nedeniyle -çünkü, kalitesi
düşük olan kirazlar iç piyasaya arz edildiğinden dolayı-
maalesef doyum noktasındadır. Üreticimiz, yetiştirdiği
kirazın en az yarısını pazarlayamaz durumdadır;
maliyetini kurtarmadığı için bazen de toplamamakta, dalında
bırakmaktadır. Gerek girdi maliyetleri yüksekliği gerekse
pazarlama sorunları çiftçilerimizi canından bezdirmiştir
değerli milletvekilleri.
Değerli milletvekilleri, milat kabul ettiğiniz
2002 yılında 4,5 TL olan 1 kilogram kiraz, bugün ihracat
sıkıntısından dolayı 2,5 liraya düşmüştür.
Yani 2002 yılında 1 kilogram kiraz satınca üreticimiz, 3 litre
mazot alabilirken bugün 1 litre mazot alabilmek için tam 2 kilo kiraz satması
gerekmektedir. Hani Nereden nereye? edebiyatları var ya takdirlerinize
arz ediyorum.
Tarım üreticisinin en önemli girdisi olan mazotta
durum böyle de diğer tarımsal girdiler olan ilaçta, gübrede, tohumda,
fidanda, fidede, yemde, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte durum
farklı mı? Hayır, hiç de farklı değil değerli
kardeşlerim. Yanlış uygulanan tarımsal politikaların
sonucu üreticimiz, bir yıllık çalışma ve emeğinin para
etmemesinin şaşkınlığını yaşamaktadır
âdeta.
Değerli milletvekilleri, çiftçinin tarlasında, bahçesinde, serasında,
ahırında, kümesinde yangın vardır. Bu yangını
kim çıkardı, neden çıkardı, nasıl çıkardı?
şeklindeki sorgulamayı bir kenara bırakıp el
birliğiyile öncelikle şu yangını söndürelim yoksa bu
yangın tüm yurdu sararsa, çiftçi üretmekten vazgeçerse, ahırları
çökerse, ağaçları kurursa telafisi mümkün olmayan sorunlarla baş
başa kalırız.
Kiraz üreticisinin sorunları diğer meyve sebze
üreticisinden, seracıdan, hayvancılık yapan besi ve süt üretimi
yapan çiftçilerimizinkinden hiç de
farklı değildir. Üretim girdileri çok pahalıdır
değerli milletvekilleri. Bu yüzden, ürünlerimizi dış piyasalarda
pazarlarken maalesef rekabet edemiyoruz. Çiftçilerimiz yıllardır
faiz, banka, hapis, haciz, ipotek, borç kıskacında inim inim
inlemektedir. Gelin, bir an önce çiftçimizin traktörünü hacizden;
tarlasını, bahçesini, ahırını ipotekten
kurtaralım. Tarım Krediye, Ziraat Bankasına olan
borçlarını faizleriyle, ana parasıyla beraber gelin yeniden
yapılandıralım. Tarımın önemli girdileri olan mazot,
ilaç, gübre, tohum, fidan, fide, yem ve tarımsal sulamada kullanılan
elektrikte ÖTV ve KDVyi kaldıralım, çiftçimize bir hayat nefesi
verelim. Zira, sorunlar gün geçtikçe çoğalıyor, âdeta gün günü
aratır hâle gelmiştir.
Harranda, Çukurovada,
Egede arpa, buğday hasadı bitti değerli milletvekilleri. Yakında
Orta Anadoluda arpa, buğday hasadı başlayacak ama hâlâ
buğday taban fiyatları açıklanmadı. Üreticimiz, çiftçimiz
âdeta tüccara boğdurulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, yanlış tercihler böyle devam ederse Kurban
Bayramında da çok ciddi bir sıkışma olacağa benziyor.
Şimdiden tedbir almazsanız -ki tedbir almakta birazcık da geç
kaldınız gibi geliyor- ithal kurbanlığa da ülkemiz maalesef
mahkûm olabilir.
Değerli
milletvekilleri, Kiraz mevsimi tez geçer. diye bir anlayış
vardır, gerçekten çok kısa bir dönemde tüketebilirsiniz. Kiraz
sorunu, aynı zamanda kayısıcının da sorunu, zeytin
üreticisinin de sorunu, narenciye üreticisinin de sorunu, elma, armut
üreticisinin de, şeker pancarı, patates, domates üreticisinin de
aynı zamanda sorunu. Bu sorunlar dağ gibi, âdeta kar topu gibi
büyüyerek önümüze gelmeye devam ediyor.
Bu kürsüden sadece
sorunları dile getirmekle yetinmedik. Her konuşmamızda
üreticimizin, çiftçimizin, besicimizin sorunlarını dile getirirken
çözüm önerilerini de bizim bakış açımızdan, sorumlu ve
seviyeli muhalefet anlayışımızın, siyaset
anlayışımızın gereği olarak göz ardı
etmedik, sizlerle devamlı paylaştık. Üreticimiz inim inim
inlemekte, ocağına ateş düşmüş vaziyettedir;
bunları hep paylaştık. Buradan biraz evvel sorunlarını
söylerken çözümleri de dile getirdik ve tekrar tekrar söylüyorum. Zira, bu
sorunların dile getirilişini ve çözüm önerilerini
Mısırdaki sağır sultan duydu ama burada iktidar
milletvekillerine ve Hükûmet yetkililerine ve de Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığına maalesef anlatamadık, anlatamıyoruz.
Üreticinin özellikle yoğun bakım
çadırından çıkarılması için her türlü borcunun yeniden
yapılandırılması, tarlasının, traktörünün
kullanılabilir hâle getirilmesi çok önem arz etmektedir. Başka
şeyden bahsetmiyorum, yazarın kalemi neyse üreticinin de traktörü,
tarlası odur.
Diğer yandan, tarımsal girdi maliyetleri
tarımsal açıdan örnek aldığımız diğer
ülkelerde olduğu gibi mutlaka sübvanse edilmelidir ve çiftçimiz,
rahatlayabileceği, nefes alabileceği, tarımsal üretimi
sürdürebileceği bir seviyeye acilen getirilmelidir değerli
milletvekilleri.
Bu amaçla şu ana kadar çiftçinin sesi olmaya devam
ettik, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Burada kiraz sadece sembolik
bir üründür, çiftçimiz cidden çok perişan vaziyettedir.
Kiraz konusunda vermiş olduğumuz önerimize ve
Meclis araştırması açılması noktasındaki
teklifimize desteklerinizi bekliyoruz. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk
konuşmacı Sayın Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlarım.
Tarım sektörü 21inci yüzyılın en önemli
sektörlerinden birisi. Dünyada artan nüfusu düşündüğünüzde, küresel
ısınma dikkate alındığında, artan tüketici
talepleri, çeşitlenen tüketici talepleri dikkate
alındığında gerçekten tarım sektörünün ne kadar önemli
olduğunun farkındayız. Ülkemizin gıda güvenliği
açısından; vatandaşımızın temiz,
sağlıklı ve uygun maliyetlerle beslenmesi bakımından; istihdam,
ihracat, refah bakımından; aynı zamanda kırsal alandaki
nüfusumuzun bu bölgelerde tutunabilmesi noktasında da tarım
sektörünün ne kadar önemli olduğunun bilincindeyiz.
Dolayısıyla AK PARTİ iktidarları
boyunca tarımda uygulanan desteklerle, yapılan
çalışmalarla, tarımsal ekonomik büyüklükte ülkemiz dünyada
7nci, Avrupa Birliği ülkeleri arasında 1inci sıraya yükselmiştir.
Tarımsal gayrisafi yurt içi hasılamız 23 milyar dolardan 62
milyar dolara çıkmış, 3 kata yakın bir artış
gerçekleşmiştir. Tarımsal ürünlerdeki ihracatımız 4
milyar dolardan 18 milyar dolara çıkmıştır.
Tarımın kullandığı ham maddeleri, tarımsal ham
maddeleri, sanayide kullanılan kauçuk dâhil olmak üzere bütün tarım
ham maddeleri ithalatını bile dâhil etsek Türkiye net bir tarım
ihracatçısıdır. 2002 yılında 161 ülkeye 1.480
çeşit tarım ürünü ihraç edilirken 2013 yılında 192 ülkeye
1.681 çeşit tarım ürünü ihracatı gerçekleştirilmiştir.
Türkiye gıda maddeleri dış ticaretinde net ihracatçı bir
ülkedir. On yıllık dönem içerisinde tarımsal gıda maddeleri
dış ticaret fazlamız 43 milyar dolar olmuştur. Bu, tabii,
yapılan desteklemelerle olmuştur.
2013 yılında 8 milyar 750 milyon dolar bir
tarımsal destekleme ödemesi yapılırken inşallah 2014
yılında 10 milyar TLye yakın bir ödeme yapılacak. Bu
destekler neyi getiriyor? Üretim artışlarını getiriyor.
2013 yılında Türkiyenin toplam tahıl
üretiminde ciddi artışlar var. On yıllık periyoda
baktığımızda toplam tahıl üretimindeki
artışlar şu şekilde: 2013 yılında buğday
cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırar 22 milyon tonluk bir
üretimle. Mısırda 5,9 milyon tonla, çeltikte 900 bin tonla rekor bir
artış olur. Ayçiçeği 1,5 milyon tonluk üretimle cumhuriyet
tarihinin bugüne kadarki en önemli rekorunu gerçekleştirir. Toplam meyve
üretiminde on yılda 13 milyon tondan 18 milyon tona bir yükseliş var,
yüzde 35 oranında bir artış vardır. Toplam sebze üretiminde
25 milyon tondan 28,5 milyon tona yaklaşan bir yükseliş var.
İşte, AK PARTİ hükûmetleri döneminde
başlatılan ilave destekler var, daha önceden verilmeyen destekler
var. Bu verilen destekler AK PARTİ döneminde verimliliği etkileyen,
randımanı, üretimi destekleyen desteklemeler. 2014 yılında
63 kalemde destek veriliyor, 2002 yılında verilen destek ne
yazık ki 10 kalemden müteşekkildi. Kuşkusuz bunlar çiftçimizin
hem üretim gücünü etkilemiş olumlu düzeyde hem de Türkiye'nin millî
gelirine, sanayisine önemli katkılar sağlamıştır. En
basiti, dünyanın her yerinde çiftçiler tarımsal kredi kullanır.
Türkiyede 2002 tarihinde çiftçilerimiz 530 milyon TL kredi
kullanılırken Ziraat Bankası tarım kredi kooperatifleri
toplamında 2013 yılında 17 milyar TLlik bir tarımsal kredi
kullanılmıştır; 2002 yılında Ziraat
Bankasına geri dönüş oranları yüzde 38 iken 2013
yılında yüzde 98leri bulan bir artış vardır.
Evet, kiraz üreticilerinin
sıkıntıları var, üreticilerimize
yaptığımız destekler var, yapılan çalışmalar
var. Bunları yeterli mi görüyoruz? Hayır, yeterli görmüyoruz. Dünyada
kiraz üretiminde 1inci sıradayız. Alan olarak 310 bin dekardan 764
bin dekara bir artış varken dekar başına alınan
üretimde de, ürün değişikliğinde de bir fazlalık var.
Dekardan 908 kilogram alınırken 2013 yılında 1 ton 148
kilograma yükseltilmiştir. Bunlar sertifikalı fidan destekleriyle,
mazot, gübre, toprak analiz destekleriyle, organik tarım, iyi tarım
destekleriyle yapılan artışların bir
kısmıdır. Kırsal kalkınma
yatırımlarının desteklenmesi, yüzde 50 makine, ekipman hibe
destekleri de bu bölgelerimizde bütün çiftçilerimize olduğu gibi
verilmektedir. Düşük faizli tarımsal krediler yine bu bölgelerde de
verilmektedir.
Doğrudur, dolu ve don afetinden dolayı birçok
bölgede çiftçilerimiz, meyve sebze üreticilerimiz bir sıkıntı
yaşamakta. Bunlarla ilgili hem TARSİM alanındaki
çalışmalar devam ediyor hem çiftçilerimizin kredi
borçlarının ertelenmesiyle ilgili çalışmalar, bunlar da
devam ediyor, gerekli çalışmalar zaten yapıldı. Ama,
şunu da paylaşmakta fayda var; evet, biz çiftçimizi her zaman
destekliyoruz, her zaman üreticimizin yanındayız ama şunun da
bilinmesi lazım: 2001 yılında gübre desteğini
kaldıranların, 2001 yılında Toprak Mahsulleri Ofisine fiyat
desteklemesi yapılması gerektiği, çiftçilerle ilgili fiyat
desteklemesini kaldıranların, artı, afetten zarar gören muhtaç
çiftçilere ödünç tohumluk verilmesi kararını kaldıranların,
evet, onların yaptıkları ile AK PARTİ iktidarı
döneminde yapılanların da mukayese edilmesi gerektiği göz
önündedir.
Yaptıklarımız vardır ama daha
yapacağımız çalışmalar, katedeceğimiz, alınması
gereken hizmetler de vardır diyorum. Bu vesileyle sizleri tekrar sevgiyle
saygıyla selamlıyor, çiftçimizin her zaman yanında
olduğumuzu belirtiyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisinin lehinde ikinci
konuşmacı
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Hatip yanlış bilgi vermiştir efendim. Özellikle
MUHARREM VARLI (Adana) Her zamanki hikâyeyi okudu.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Her zamanki
hikâyeyi okumuştur.
BAŞKAN Sizi dinlemiyorum, Sayın
Yılmazı dinliyorum. O yüzden lütfen müdahale etmeyin.
MUHARREM VARLI (Adana) Neden dinlemiyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Varlı
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Tüccara peşkeş
çektiniz çiftçiyi.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, söz talebinde
bulundunuz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Hatip yanlış bilgi vermiştir, bir önceki Hükûmet döneminde veya
2002 yılında desteklemelerin kesildiğini ifade etmiştir,
yanlış bilgi vermiştir efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sataşmadan dolayı
efendim.
BAŞKAN Bu bir sataşma değil.
İsterseniz açıklama yapın yerinizden, yerinizden mikrofona
girin.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Efendim,
müsaade ederseniz oradan ifade edeyim.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Hükûmetin daha önce
yaptıklarıyla ilgili sataşmada bulundu. Daha önce Hükûmette
bulunan bir parti olarak bu sataşma üzerine söz istiyoruz.
BAŞKAN Peki, buyurun.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Peki,
teşekkürler.
BAŞKAN Bundan sonra grup başkan vekillerine
de biraz hassasiyet göstermeyeceğim gibime geliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, 69uncu maddeyi
okursanız eğer
BAŞKAN Bir gün beraber okuruz sizinle onu, bana
anlatırsınız.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Afyonkarahisar Milletvekili Kemalettin Yılmazın, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Erdoğanın MHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde
çiftçimiz âdeta bir bayram havası yaşamıştır.
2002 yılında, devriiktidarınızda
milat kabul ettiğiniz dönemde ilk icraatınız Manisadaki Hayvan
Hastalıkları Araştırma Enstitüsü ve Aşı Üretim Merkezini
kapatmak olmuştur. Ondan sonradır ki meydana gelen, devreye
girmiş olan, ülkemizi sarmış olan hastalıklarla baş
etmekte zorluk çekmişsinizdir. 2002 yılına kadar
yapılmış olan doğrudan gelir destekleriyle çiftçimiz âdeta
bir bayram havasında üç buçuk yılını geçirmiştir ama
devam etmekte olan desteklerin sizin zamanınızda -dekar
başına olan desteklerin- kaldırıldığı bir
gerçektir. Gübre başına, üretici başına veya yem
destekleri, buzağı destekleri, suni tohumlama destekleri,
sertifikalı fidan destekleri 57nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde meydana
getirilmiştir, maalesef siz bu destekleri devede kulak noktasına
getirdiniz. Hepsini mazot desteği adı altında veya farklı
destekler adı altında vermeye çalışıyorsunuz, gübre
desteği olarak vermeye çalışıyorsunuz ama çiftçimiz
maalesef perişandır, ürettiğine üreteceğine pişman
olmaktadır. 2002deki mazot fiyatı ile şu andaki mazot
fiyatı, 2002deki gübre fiyatlarıyla, ilaç fiyatları ile şu
andaki ürün fiyatlarını mukayese ettiğimizde tabiri caizse
harcı borcunu ödemekten son derece uzak bir yaklaşım
içerisindedir.
Değerli milletvekilleri, buradaki milletvekili,
biraz önceki hatip hilafıhakikat beyanatta bulunmuştur. Zira
2002deki destekler devam etmiş olsaydı doğrudan gelir
desteği adı altında dekar başına 36 bin lira destek
alacak olan üreticimiz bugün sadece mazot desteğine mahkûm
edilmiştir, o da yol parasına yetmemektedir.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- MHP Grubunun, 12/7/2013 tarih ve 16289 sayıyla Afyonkarahisar
Milletvekili Kemalettin Yılmaz ve arkadaşları tarafından,
ülkemizde kiraz üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının
araştırılması, alınması gereken önlemlerin tespit
edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin ele
alınabilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin Genel Kurulun 10 Temmuz 2014
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin
lehinde ikinci konuşmacı Sayın Ahmet Toptaş, Afyonkarahisar
Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde kiraz üretiminin ve
üreticilerinin sorunlarının araştırılması,
alınması gereken önlemlerin tespiti ve bunlara ilişkin
yapılacak yasal düzenlemelerin ele alınabilmesi için verilen Meclis
araştırması önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde kiraz üretimi
yaklaşık 400 bin ton civarındadır ve bunun
yaklaşık 40 bin tonu yani yüzde 10u Sultandağı ilçemizde
ve Çay ilçemizde üretilmektedir, Sultandağı yoğun olmak üzere.
Bu yörelerimizde olduğu kadar olmasa da Afyonkarahisar ilimizin diğer
yörelerinde de kiraz üretimi yapılmaktadır.
Kiraz keyifle yenilen bir meyve olmasına
karşın üretimi ve pazarlaması son derece sorunlu bir üründür.
Kiraz ağacı dikiminden sekiz-on yıl sonra ürün verir. Ağaca
on yıla yakın bakacak üretici, on yıl boyunca aynen meyve
aldığı dönem ne yapıyorsa onu yapmaya devam edecek yani
tarlaya bakım yapacak, ağacı sulayacak, gübreleyecek ve on
yılın sonunda ürün almaya başlayacak, buraya kadar büyük
masraflar yapacak.
Kirazın giderleri çok pahalı. Gübre, ilaç,
sulama, işçilik, elektrik fiyatları her geçen gün katlanırken
kirazın fiyatı pek katlanmaz. Buna küçük bir örnek vermek gerekirse,
2002 yılında 4 lira ile 5 lira arasında olan 26 kalibrelik kiraz
-aradan on iki yıl geçmiş- bugün 3 lira civarındadır.
Bu kadar pahalı ve meşakkatli ürünü üreticinin
pazarlaması da ayrı bir sorundur, ayrı bir derttir. Üretici,
ağaçtan işçilerine toplattığı kirazı -bir tepsi
üzerinde- tek tek kalibresine ve rengine göre bir tepside ayıklar,
kasalar, aracına yükler, kasalardaki kirazı alım merkezindeki
alıcının önüne koyar. Diyelim, kirazın ortalama 4 lira
fiyatı, varsa, eksper, ya rengine ya şekline mutlaka bir bahane bulur,
buna 3 lira yazar. O alıcının dediği dediktir, bilir ki
çiftçinin yarını bekleme şansı yoktur çünkü kiraz çabuk
bozulan bir üründür. Alıcı ürünü alır, götürür başka
illere, orada işler, oradaki şirket üzerinden ihraç eder yani
Afyonkarahisarda gümrükleme yapılmadığı için, üreticimizin
ürettiği kirazın vergileri, katma değeri başka illerin
hanesine yazılır, başka illerde işlendiği için de yeni
istihdam alanlarının yaratılmasına fırsat vermez.
Kiraz üretimi yapan bölge insanı, kendi
çabalarıyla içinde bulunduğu sorunlara çözüm getirmek için
uğraşırken devletten yeterli ve gerekli desteği de bulamaz.
Üreticiler her ne kadar kooperatiflerle örgütlenmeye, bunlar
vasıtasıyla bir şeyler yapmaya çalışsa da devletin
kooperatifçiliğe bakışı bu konuda çözüm üretmesine
engeldir.
Afyonkarahisarda
kiraz üreticileri bu amaçla Sultandağı Belediyesi, Yeşilçiftlik,
Dereçine, Kırca, Yakasenek, Deresinek, Eber, Üçkuyu, Karapınar
belediyeleri; Akbaba, Çamözü, Taşköprü, Doğancık, Gölçayır,
Ulupınar, Yeniköy, Sarayköy, Değirmenköy bu konuda bir araya gelerek
kooperatifleşme yoluna gittiler sorunlarını çözmek için.
Sultandağı İlçesinde Belediye Başkanımız Osman
Acarın girişimleriyle Kiraz Markası İnşa Projesi
kapsamında Sultandağının kirazı
markalaştırıldı ve Tadiki adıyla dünya
piyasalarına sürüldü. Bu projeye katkı veren Afyon Valiliğine,
Sultandağı Meslek Yüksekokulu mensuplarına, Sultandağı
Kaymakamına, Afyonkarahisar İl Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğüne, Sultandağı Gıda Tarım ve
Hayvancılık İlçe Müdürlüğü ile projeye sahip çıkan
Sultandağı halkına buradan teşekkür ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun 3 Kasım 2010 tarih ve
(10/903) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi de
aynı konularda partimizin hassasiyetini dile getirme açısından
önemli bir önergeydi ama 2010 tarihinde kiraz üreticilerinin sorunları ve
çözüm yollarının araştırılması konusundaki Meclis
araştırması önergemiz reddedildi. Önerge reddedildi ama kiraz
üreticilerinin sorunları aynen devam ediyor. Gübre fiyatları, mazot,
işçilik, ilaç, tarımsal sulama, elektrik ücreti, çok pahalı.
Bölgemizde, tarımsal sulama elektrik ücretleri ödenemediği için
birçok su kuyusu şu anda kapanmış durumda. Üretici, alım
merkezlerindeki alıcıya ve onun inisiyatifine, insafına terk
edilmiş. Afyonkarahisarda gümrük olmadığı için ihracat
başka illerden yapılıyor, işleme başka illerde
yapılıyor. Üretici, girdi fiyatlarının düşürülmesini
istiyor, elektrik borçlarının faizinin silinmesini ve ödeme
kolaylığı ile fiyatların düşürülmesini istiyor.
Üretici, ihracatçıya verilen teşvikin üretene de verilmesini istiyor
ve bu yıl mevsimin olumsuz koşulları nedeniyle kiraz ürününde
lekelenme ve çatlamalar meydana geldiği için kaliteli ürün miktarında
ciddi bir azalma söz konusu olduğundan üretici çok zor durumda kaldı,
bu durum gözetilerek, kredi borçlarının faizlerinin silinmesini ve
ertelenmesini istiyor.
Değerli
arkadaşlar, bu araştırma önergesi reddedilecek, biliyorum çünkü
2010da reddedildi. Ben önergenin reddedilmesine rağmen
Sultandağı Belediye Başkanımız Osman Acarın,
Sultandağında kiraz işleme, paketleme, boylama konusunda
yatırım yapacaklara her türlü kolaylığı
sağlayacağı konusundaki çağrısını hiç
olmazsa buradan ileteyim ki Hükûmetin duyarsız kaldığı bu
soruna bu alanda yatırım yapmak isteyenler duyarlılık
gösterirse Sultandağında bu konuda kendilerine önemli
kolaylıklar sağlanacağını söylemek isterim.
Biraz önce değerli
arkadaşım Kemalettin Yılmazın belirttiği gibi,
aslında kiraz sorunu değil sadece Afyonun sorunu. Kiraz, bu mevsimin
sorunu olduğu için çok önemli bir sorun, başka sorunlarımız
da var. Şimdi, ben Ankaradan çıkıyorum, Afyona varıncaya
kadar Emirdağ Ovasında, Bayat Ovasında, Polatlı
Ovasında bu sene kuraklık yüzünden artık, tahıl üretimi
hemen hemen yüzde 50nin altına düşmüş. Bu topraklar sulanmayan
topraklar, bu topraklarda çok ciddi bir rekolte düşüşü var ve çiftçi
bu ürünü işlese, verdiği paraya aldığı ürün
yetişmeyecek.
Bunun
dışında, diğer yerlerimizde de aynı sorunlar var.
Örneğin, patateste, patates üreticisi bir yıl para kazanır,
ikinci yıl patates üreticisinin birinci yıl kazandığı
para da gider, evindeki traktörü, tarlası da gider.
Pancar üreticisidir Afyon
bölgesi. Geçen yıl pancar kantarlarını dolaştım,
onlarca traktör dizilmiş, bir tane makine çalışıyor pancarı
teslim almak için, bir makine de arızalı ama onlarca traktör
bekliyor, Yolu işgal ettin. diye traktöre jandarma ceza yazıyor,
traktör sahibinin oradan ayrılması mümkün değil ama o kadar
üreticinin kullanabileceği bir çeşme, bir tuvalet dahi yok! Yani,
dünyanın 7nci büyük tarım ülkesi olduk! Geçen yıl saman ithal
etti, dünyanın 7nci büyük tarım ülkesi olan Türkiye!
Değerli arkadaşlar, büyük olmak, rakamlar
vermekle olmuyor bu iş: İhracatımız şu kadar.
Cumhuriyet döneminde o kadardı, şimdi bu kadar. Yok, cumhuriyet
döneminde o kadardı, şimdi bu kadar. Cumhuriyet döneminde demir
yolları yapılırken o insanlar o tünelleri kazmayla, kürekle
kazdılar. Siz şimdi büyük makinelerle o zaman yıllarca
kazılan demir yolunu bir günde yapıyorsunuz, o gün sabanla
işlenen araziyi, bir yılda işlenen araziyi bir traktörle bir
günde işleyebiliyorsunuz. Bunu cumhuriyetle falan
karşılaştırarak çıkarımlar yapmayı
bırakın. Çiftçinin sorunu var, köylünün sorunu var, bu sorun
konusunda ne diyorsunuz? Sultandağındaki vatandaş perişan
şimdi, kirazın yağmur nedeniyle kalitesi düştü. Diyor ki:
Borçlarımı ödeyemiyorum, elektrik parasını ödeyemiyorum,
kuyular kapalı; buna bir çözüm bulun. Bunun faizini affedin, benim kredimi
erteleyin, borcumu erteleyin. Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet
şöyleydi, şu zaman şu oldu
Sorun, bugünkü sorun.
Geçen sene kurbanda Anadolu yakasından, Avrupa
yakasına hayvan naklini yasakladınız. Bu sene bekliyor kurban
üreticisi Afyonda: Acaba bu sene de yasaklayacak mısınız, öbür
tarafa gönderemeyecek miyiz kurbanımızı? Yani
hayvanımızı, malımızı kurban için o tarafa
gönderemeyecek miyiz, satamayacak mıyız? Buna bir cevap verin. Yok,
hayvan üreticisi şu kadar artmış da, bu kadar döviz gelmiş
de, bu kadar gitmiş de
Ya bunlar sorunu çözmüyor. Orta yerde bir sorun
var ve bu sorun çözüm bekliyor değerli arkadaşlar; yoksa sizin
ihracat rakamlarınız, sizin bütçe rakamlarınız
vatandaşı çok fazla ilgilendirmiyor.
Bu vesileyle yüce Meclisi de saygılarımla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son
konuşmacı Sayın Recep Özel, Isparta Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu
kiraz üreticilerinin sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili araştırma komisyonu
önergesinin üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Tabii kiraz, gerçekten yemesi lezzetli ve insan vücuduna
ne kadar faydalı mineraller ve vitaminler içerdiği herkesçe malum
olan bir ürün.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) 14 tanesi 1 aspirin
yerine geçiyor.
RECEP ÖZEL (Devamla) - Evet, bu sene kirazda bir sorun
yaşıyoruz ve bu sorunu yaşamamızın ana sebebi, don
olayının çiçekten önce olmuş olması ve don
olayının çiçekten önce olmasından dolayı yani sigorta
kapsamında olmadığından dolayı üreticilere TARSİM
kapsamında bir ödemenin yapılmamış olması. Bununla
ilgili de TARSİM ile Bakanlığın görüşmeleri devam
etmekte. Acaba don olayı çiçekten önce olduğunda da sigorta
kapsamına alınıp alınmayacağı noktasında,
alınması yönünde Bakanlığın talimatları da
bulunmaktadır.
Kiraz denilince akla dünyada ve Türkiyede kirazın
markası olan Ispartanın Uluborlu ilçesi gelmektedir. Gerçekten Uluborluda
yetiştirilen kiraz dünyaca meşhur ve tamamı yurt
dışına ihraç edilen bir markadır. Türkiyede
yaklaşık olarak 495 bin ton kiraz üretilmekte; bunun yüzde 10a
yakını Ispartada üretilmekte; en fazla ürün sıralamasında
da Konya, İzmir ve Isparta gelmektedir.
Ben, kiraz üreticisinin sorunları
Kiraz
üreticisinin cebine daha fazla para nasıl girebilir? Bununla ilgili hasat
sezonunun doksan güne kadar, son çalışmalarla ürün
çeşitlendirmesi, kaliteli fidandan dolayı uzadığını
hepimiz biliyoruz. Yayla şartlarında kiraz üretimini teşvik
edebilirsek
Kirazda parayı genellikle ya en önce çıkaran ya da en
son çıkaran, ya haziranın ortasında çıkartan ya da
ağustos ayında yayla şartlarında kiraz üretimi yapanlar
Ara mevsimde kiraz üretimiyle uğraşanların pek bir şey
kazanmadığı malumdur. Ama hasat mevsimini uzatabilirsek, gününü
uzatabilirsek, bu yönde bir çalışma yapılabilirse kiraz
üreticisinin cebine daha fazla para girebilir. Bizim Isparta bölgesinde buna
yönelik çalışmalarımız, yayla şartlarında bu
kiraz üretimini nasıl artırabiliriz diye yapmış
olduğumuz çalışmalar meyve vermeye başladı ve bu yayla
şartlarında yapılan kiraz üretiminden üreticinin cebine çok
fazla miktarda para girmeye başladı.
Şimdi, don olayını kimse istemez, çatlak
olayını kimse istemez. Bir de bu sene rüzgâr oldu. Bundan dolayı
üretici ciddi manada bir kayıp yaşadı. Şu son
gelişmelerden sonra bu çatlağın sigorta kapsamına
alınması noktasında da çalışmalar devam etmekte.
İnşallah
Üreticimiz, köylümüz gerçekten alın teri denilen
parayı onlar kazanıyor.
Kirazın on yılda ürün verdiği
noktasındaki bilgiye burada bir düzeltmede bulunayım. Kiraz son
çeşitlerle dördüncü yılında ticari amaçlı olarak ürün
vermeye başlayabilmektedir. Eskiden, eski tip fidanlarla on yılda
meyve verebilen kiraz, ikinci yılında, üçüncü yılında
yemelik olarak veriyor, dördüncü yılında da ticari anlamda vermeye
başlıyor.
Şimdi, sayın MHPli sözcü de burada Üç buçuk
yıl köylümüz, çiftçimiz bayram havasında bir dönem yaşadı.
dedi. Şimdi buna ben bir şey desem siz sataşmadan dolayı
gelip burada cevap alacaksınız da
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Zaten
sataştınız.
RECEP ÖZEL (Devamla) Ben, buna, bak, size
sataşmadan şöyle bir şey diyeceğim: Bayram havasında
yaşadık da 2002de siz niye barajda kaldınız, onu size
sormak lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Zaten tek
teselliniz o.
RECEP ÖZEL (Devamla) Kiraz üreticisinin, köylünün,
çiftçinin her zaman yanında olduğumuzu belirtiyorum. Tabii ki
sorunlar, güllük gülistanlık
Boyacı küpü değil bir anda
bandırıp çıkardık sorunlar çözüldü anlamında
değil.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Köylüler
dinliyor sizi. İmamla gönderecekler sizi, imamla
RECEP ÖZEL (Devamla) Sorunlar her dönemde de
vardır ama sorunlara duyarlı yaklaşan bir iktidar vardır.
Bütün köylümüzün, çiftçimizin sorunlarına duyarlı bir şekilde
yaklaşıyoruz.
Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Efendim, yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Vazgeçtik.
BAŞKAN Peki.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- (9/8) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN (9/8) esas numaralı Meclis
Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğin seçimini
yapacağız.
Cumhuriyet Halk Partisinin 1 üyelik için 3 katı
olarak gösterdiği adayların adlarını okuyorum:
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturma Komisyon
üyeliğinden ayrılan İstanbul Milletvekili Haluk
Eyidoğanın yerine
Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bildirilen üye
aday listesi:
Adı
Soyadı Seçim
Çevresi
Cumhuriyet Halk
Partisi (3)
Ercan Cengiz |
İstanbul |
Ömer Süha Aldan |
Muğla
|
Emre Köprülü |
Tekirdağ |
BAŞKAN Şu torbayı bir ters düz
yapalım. Şöyle bir silkeleyin. Dünden tecrübeliyiz.
Ömer Süha Aldan, Muğla.
Emre Köprülü, Tekirdağ.
Ercan Cengiz, İstanbul.
(9/8) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonu üyeliğine İstanbul Milletvekili Sayın Ercan Cengiz
seçilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkanım,
bu Komisyonun başka ismi yok mu? Yani (9/8) diye mi? (17/25) yapsak daha
iyi olur aslında.
BAŞKAN Sayın Vural, sizden bir şey rica
edeceğim ve bir düşüncemi size belirtmek istiyorum: İki gündür
sizi dinliyorum. Elbette 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının yasalaşmasını istemiyorsunuz.
Farklı görüşte olabilirsiniz. İstediğinizi istediğiniz
şekilde, hakaret etmeden mikrofondan söyleyebilirsiniz. Yasaya
karşısınız. Düşüncelerinizi iki gündür burada
söylüyorsunuz ama lütfen, İç Tüzükün boşluklarından
faydalanarak, İç Tüzükün boşluklarını kullanarak, sizin
deyiminizle ve hepimizin katıldığı deyimle, yüce Meclise,
gazi Meclise, büyük Meclise uygun davranalım.
Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.21
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bu oturumu kapatmadan
önce bir komisyon üyeliğiyle ilgili yaptığınız
açıklamada (9/8) diye bir komisyonun ismini okudunuz, ben de neden bu
komisyonun isminin okunmadığını size ilettim.
BAŞKAN (17/25) olabilir mesela. dediniz.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, söyleyebilirim, bu sizi
ilgilendirmez. Orası cevap makamı değil, yönetim
makamıdır.
BAŞKAN Evet, yönettiğim için zaten o
davranışta bulundum.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz yönetmiyorsunuz,
konuşuyorsunuz.
İkincisi
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Bir parti grubunun şu
tasarıya karşı olmak ya da bu tasarıya karşı
olmakla ilgili tutumunu değerlendirme makamı değildir
orası.
BAŞKAN Usul tartışması mı
açmak istiyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, bir dakika
Bakın, hâlen nezaket sınırları
dışında hareket ediyorsunuz. Ben nezaketle cevap veriyorum size,
talebimi iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Meclisi bu kadar
germeye gerek yok ramazan ayında ya.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
OKTAY VURAL (İzmir) Sizi nezakete davet ediyorum.
Daha talebimin ne olduğunu ifade etmedim. Ben diyorum ki: Sizin bu
tavrınız, bir grubun
Sizi ne ilgilendiriyor? Sizi ne ilgilendiriyor?
Efendim, İç Tüzükün boşluklarından
MEHMET METİNER (Adıyaman) İlla bir bahane
arayıp maraza çıkartacaksınız yani.
OKTAY VURAL (İzmir) İç Tüzükü uygulamakla
yükümlüsünüz, sizi ne ilgilendiriyor? Ne boşluğu? Ben İç
Tüzükten kaynaklanan hakkımı kullanıyorum. Bununla ilgili sizin
yorum yapma hakkınız yok. Sizi İç Tüzüke uymaya ve
milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve parti gruplarına
nezaketli davranmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Bu kadar mı? Bitti mi?
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, nezakete davet ediyorum
sizi.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, zaman zaman Meclis içinde
hepimiz, ben de dâhil olmak üzere, esprili sözler sarf ediyoruz, belki de
esprili davranışlarda da bulunuyoruz. Bunun ötesinde, Başkan
Vekili olarak benim ve Divan arkadaşlarımın da İç Tüzükü
uygulayarak Meclisi belli bir ciddiyet, belli bir çalışma morali
içinde gündemin üzerinde gerekenleri yapmak gibi bir sorumluluğumuz var.
Hepimizin, Divanın da, siz sayın milletvekillerinin de bu hususlara
dikkat etmesi gerekiyor. Esprilerimizi -yerinde, zamanında- dediğim
gibi, çalışma moraline halel getirecek biçimde yapmamamız
gerekiyor. Ben sadece bunu hatırlattım. Ben İç Tüzükü
uygulamaya çalışıyorum. Nezaketli
davrandığımı da biliyorum. Buna da inanıyorum.
Beni dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Orası milletvekillerinin
yerindeliğini tespit edecek makam değildir. Bakın, daha önce de
AKP Grup Başkan Vekili geç geldi diye Zamanında gelin. dediniz, ona
da itiraz ettim.
BAŞKAN Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına
geçiyoruz.
1inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devem edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile
Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün
Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.- Devlet
Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan Terörün Sona Erdirilmesi ve
Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S. Sayısı:
629) (x)
BAŞKAN - Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Dünkü birleşimde tasarının 5inci maddesi
üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi şahıslar adına
konuşmalarla devam edeceğiz.
Şahsı adına ilk konuşmacı
Sayın Münir Kutluata, Sakarya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Yasa
Tasarısının 5inci maddesi vesilesiyle söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu önümüzdeki metin,
AKP-PKK ilişkisinin, daha doğrusu iktidar-PKK ilişkisinin yasa
kalıbına sokulmuş taleplerinin önümüze getirilmiş hâlidir.
Sayın Başbakanın ifadesiyle şerefli olmayan birtakım
davranışlar serisinin artık yasayla
meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır.
Hâlbuki olay Sayın Başbakanın ifadesi gibi ise -ki öyledir- o
zaman bu, yasayla düzeltilmez, yasayla telafi edilmez ancak Meclis kürsüsünden
ifade etmek istemediğim o davranışlardan vazgeçmek suretiyle ve
milletten özür dilemek suretiyle olur.
Bakın, her tarafı riya, sadece yasa
kalıbına sokulmuş bir metinle karşı
karşıyayız. Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı diyor. Hayır;
herkes biliyor ki, bütün Türkiye biliyor ki bu tasarı terörün siyasi
taleplerinin, terör örgütü taleplerinin karşılanmasına yönelik
bir tasarıdır. Her tarafı riya. dedim. Üzerine söz
aldığım 5inci maddeye bakınız lütfen. Diğer
kanun tasarılarının hepsinde olan bu madde burada da var, diyor
ki: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Sorumlu makamda
ilgili bakan yok, eğer olsaydı, kendisini terör örgütünün eş
başkanı pozisyonuna düşürmüş olan Başbakan
Yardımcısı olsaydı sormak istiyordum ve yine soruyorum: Bu
kanun çıktığı tarihten sonra mı yürürlüğe girecek
yoksa bu kanunda söylenen her şey bugüne kadar yürürlükte miydi? Burada
AKPnin PKKnın her tavrını onayladıkları
anlamına gelen konuşmalarından anlaşılmadı
mı üç gündür, bunu ta iktidara geldikleri günden beri yürütmekte
oldukları? Bu 2009da polis akademilerinde yapılan toplantıyla
icraata geçildiğini herkes bilmiyor mu?
Aynı şekilde, 6ncı madde diyor ki
başka yasa tasarılarına benzetilmek için Bu kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu uygular. Bari açık olun, bari dürüst olun; bu kanun
tasarısı PKKnın uygulattığı,
çıkarttığı ve uygulatacağı bir kanundur, bu
pozisyondayız. Böyle bir ortamda alkışlarla bu maddeleri
geçirmenizi ayrıca çok yadırgıyorum. Bu kürsüye çıkan
iktidar milletvekillerinden kendilerini bu yola feda etmiş olanları,
hepsini anlıyorum ama AKP Grubu içinde Meclisi bu hâle düşürmemek
gerektiğini kabul eden insanların varlığını da
gördüğüm için bu alkışları fevkalade
yadırgıyorum, çok dikkatle ve hüzünle izliyorum.
Değerli milletvekilleri, iki üzücü argüman
kullanılıyor milleti susturmak için. Bunlardan bir tanesi: Otuz
senede önleyemedik, devam mı etseydi? Bunu söyleyenlere lütfen dikkat
edin, samimiyetle ve saflıkla söyleyenleri bir kenara ayırıyorum
ama bunu çok dillendirenlerin Türk milleti ile terör örgütü arasındaki
mücadelede terör örgütünün yanında yer alarak o saflardan
değerlendirme yaptığını görüyoruz. Eğer milletin
dediği gibi Otuz yılda bölemediler, otuz bin yılda da
bölemezler. deseydiniz, terör örgütünü bu şekilde sizi Türkiye Büyük
Millet Meclisinden kanun çıkaracak güce ulaştırmamış,
kavuşturmamış olurdunuz.
Çok üzülerek ifade ettiğim bir başka nokta,
şehitlerin gelmiyor olması meselesidir. Hepimiz seviniyoruz ama
iktidara soruyorum: İktidara geldiğiniz günden itibaren terörle
mücadeleyi bırakarak 1.143 evladı şehit ettirirken, her gün
karakol basılırken bir gün PKK kampı basmamak suretiyle bu
evlatların şehit olmasını izlemeniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MÜNİR KUTLUATA (Devamla) Gelip de bugün burada,
Gördünüz mü, bunun için anaları pes ettiriyoruz, toplumu pes
ettiriyoruz. demek için şehit kanı biriktirme pozisyonuna kendini
kim düşürdüyse hepsini milletin huzurunda millete şikâyet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kutluata.
Sayın Süleyman Çelebi, bir konuyla ilgili yerinizden
açıklama isteğinize dair bir dilekçe var. Buyurun, nedir?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Efendim, bu,
kadınlarla ilgili, tam da bu arada yapılmak istenen Sayın
Başkan...
BAŞKAN Buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Önemli bir
düzenleme yapılıyor. Ben de iki dakika konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, yerinizden.
VI.-AÇIKLAMALAR
(Devam)
5.- İstanbul Milletvekili Süleyman
Çelebinin, sivil toplum örgütlerinin, Meclisten, kadınlara yönelik cinayetlerde
iyi hâl uygulamasının kaldırılmasını talep
ettiklerine ilişkin açıklaması
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, çok teşekkür ederim.
Tabii ki terörün sonlandırılmasıyla ilgili
çok önemli bir düzenleme görüşülüyor şu anda ama bir başka terör
uygulamasıyla da kadınlar karşı karşıya şu
anda ülkemizde.
Özellikle kadın örgütleri, sivil toplum örgütleri,
tüm kadınlar şu anda Meclisin olağanüstü toplanması
çığlığını atıyor, kadınlara yönelik
cinayetlerin arttığına ilişkin isyanlarını ifade
ediyor. Özellikle bakanlığın koruma altına
aldığı kadınların öldürüldüğünü, bu anlamda bu
çığlığı özellikle kadın örgütleri ifade ediyor,
kadın cinayetlerinde iyi hâl uygulamasının
kaldırılmasını talep ediyorlar. Kadın
sığınmaevlerinin artırılması ve korunaklı
hâle getirilmesi gibi
Kadınlar, gerçekten, şu anda böylesi bir
çığlığı her tarafta, Türkiyede atıyorlar,
Bakanlıktalar. Bunun duyarlı hâle getirilmesini, Meclisin
olağanüstü toplanmasını talep ediyorlar, zaten Meclis şu
anda toplantıda ama buna bir çözüm üretilmesini istiyorlar.
Teşekkür ediyorum, bunu belirtmek istedim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN Şahsı adına ikinci
konuşmacı Sayın Abdulkerim Gök, Şanlıurfa
Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Şanlıurfa milletvekili, inşallah, günde altı saat Urfada
elektrikler kesiliyor, onu dile getirir.
BAŞKAN Sayın Tanal, lütfen
Buyurun Sayın Gök.
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben de terörün sona
erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin sağlanması kanun
tasarısı üzerine görüş ve düşüncelerimi paylaşmak
üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun tasarısının görüşmelerinin
üçüncü günündeyiz. Çok önemli tartışmalar yapıldı;
katılan, katılmayan, zaman zaman hainlikle suçlanıldı,
zaman zaman Bu kanun tasarısını buradan geçirenleri önümüzdeki
dönem yargılayacağız. denildi; bunun üzerine görüşlerimi
ifade edeceğim.
Tabii ki benzer hadiseler bazı Avrupa ülkelerinde,
dünya ülkelerinde yaşanırken bu meseleler
ağırlıklı olarak, siyasetüstü olarak
tartışıldı, konuşuldu. Bu meseleleri eğer biz oya
devşirmek için mesaj noktasında hareket edersek, işte bu
meseleler otuz sene, kırk sene bugüne kadar taşınmış
olur. Çünkü, bu meseleden beslenenler oldu; silah tüccarları bu meseleden
beslenen oldu, gözyaşından beslenen oldu, kan üzerinden beslenen
oldu. İşte biz bu alanları, özellikle suistimal alanlarını
daraltmak için, son derece, on iki yıldır âdeta sessiz devrim
denilen bir hadiseyi bir bir gerçekleştiriyoruz. Toplumumuzda otuz sene,
kırk sene adı konulmadı; adına ne derseniz deyin ama gelin
hep beraber buradan, bu eğer bizim hastalık olarak kabul
görebileceğimiz bir hadiseyse -bu hastalığı da topyekûn
bizim ülkemizin bir hastalığı olarak görüyoruz- otuz sene,
kırk sene bu hastalığa reçete yazanlar
Onların samimiyeti
ve yazdıkları reçete de ortada, bizim on dokuz aydır ortaya
koymuş olduğumuz reçetenin sonuçları da ortada.
Aynı zamanda, bu meseleye ilişkin olarak yurt
dışından, Oslodan, bazı yerlerden referanslar verildi.
Bizim referanslarımız hiçbir yer değildir. Bizim
referanslarımız, kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, üstünlük
takva iledir; bizim referanslarımız, inananlar kardeştir; bizim
referanslarımız, Peygamber Efendimiz (AS) Mekkeye girerken oraya
beraberinde Bilâli Habeşîyle giriyor, Hazreti Ömerle girmiyor,
seçkinlerle girmiyor
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ne konuşuyor
manyak manyak bu?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) -
ve Bilâli Habeşîye
Kâbenin üzerine çıkabilirsin ve oradan ezanı okuyabilirsin. diyor.
Bizim referanslarımız bunlardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz kimsiniz? Sen ne
yapıyorsun lan? Fitne fesat mı uyduruyorsun? Milletimizin tamamı
Müslüman.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Ondan dolayı biz
renkleri, tenleri, ırkları hiçbir zaman ayırt etmeksizin, dili,
dini, rengi, ırkı ayrıt etmeksizin hep beraber
OKTAY VURAL (İzmir) Şu idraksizliğe
bakın ya! Siz, biz
Kimsiniz?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri, lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin dinini mi
sorguluyorsun?
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
geçmişi inşa
ettiğimize göre geleceği de beraber inşa etmenin yolu içerisinde
olacağız.
OKTAY VURAL (İzmir) Burada milletvekillerini
siz, biz diye ayırıyorsun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Bakınız,
bugünlerde bir hadisi daha hatırlatmak istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Siz, biz peşindesin,
fitne uyduruyorsun. Mübarek ramazanda oruç musun bilmiyorum.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Hepimizin sevgiye
ihtiyacı vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen bizim dinimize,
diyanetimize nasıl dil uzatırsın?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Yeniden özellikle
altını çizerek ifade etmek isterim ki
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim, bizim
Sen kimsin
be!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
ABDULKERİM GÖK (Devamla)
en güzel sevgi ve
muhabbet mesajını Peygamber Efendimiz vermiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin dinini bölüyor ya.
BAŞKAN Sayın Vural, lütfen.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) İman etmedikçe
cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş
sayılmazsınız.
OKTAY VURAL (İzmir) Şuna bak ya!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Dolayısıyla,
bizim birbirimizi sevmenin günü, birbirimizi kucaklamanın günü,
birbirimizle bütünleşmenin günü olarak görüyoruz. (MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
OKTAY VURAL (İzmir) Biz, biz, biz
Din
hepimizin, Peygamber Efendimiz hepimizin efendisi.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) Ondan dolayı,
değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarları olarak bizim
başlatmış olduğumuz
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kendini ne zannediyorsun
be!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) -
bu barış
yollarına ilişkin olarak bugüne kadar ortaya konulmuş olan
reçetelerin samimiyeti ortadadır. AK PARTİ iktidarlarının
çözüm sürecine ilişkin olarak başlatmış olduğu bu
sürecin ana ekseni Çözüm sürecinden ne anlıyorsunuz? dediğinizde,
kanın ve gözyaşının bittiğidir, on dokuz aydır
şehit haberlerinin bu memlekete gelmemiş olmasıdır.
Ben, özellikle bu mübarek ramazan ayı içerisinde
OKTAY VURAL (İzmir) Bedir Savaşında
Peygamber Efendimizin karşısında olanların zihniyeti.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) -
hoşgörünün,
sevginin, kardeşliğin daim olmasını diliyorum, Parlamentoyu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Madde üzerinde İç Tüzükün 72nci
maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Tasarının 5inci maddesi üzerindeki
görüşmelere devam edilmesini İç Tüzük 72nci maddeye göre arz ederim.
Saygılarımla.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
Zamanlaması itibarıyla Cumhurbaşkanı
seçim sürecinde ittifak arayışlarının sonucu olan, bölücü
PKK terör örgütünün tehdidiyle TBMM gündemine getirilen ve PKK'yı
meşrulaştıran, PKK terör örgütünü Hükûmetin yasal ve eşit
muadili hâline getiren, PKK ile siyasi bir irade olan Hükûmetle doğrudan
görüşme zemini oluşturan, milletin egemen iradesini temsil eden
Hükûmetin, silahı temsil eden PKK terör örgütünün, terör örgütlerini
devletin meşru muhatabı hâline dönüştüren, PKK terör örgütünün
siyasi amaçlarını kabul için bir taahhüt ve garanti sözleşmesi
mahiyetindeki, millet egemenliğini silah zoruyla değiştirmek
isteyen terör örgütünün siyasal amaçlarına ulaşma sürecini
meşrulaştıran, yabancı devlet ve kurumların devlet
işlerine müdahalesini meşrulaştırarak devletin
bağımsızlığını zedeleyen, millet iradesi
yerine silah iradesine, düşünce ve ifade hürriyeti yerine silahlı
propagandaya prim tanıyan; terör örgütü yöneticilerine yargı
muafiyeti, teröristlere af taahhüdünü içeren, millî devlet
yapısını bozmayı amaçlayan, suç işlemeye özgürlük
alanı tanıyarak suçlulara yargı muafiyeti getiren, hukuk devletinin
esasını yok sayan, Anayasa'nın ruhuna ve lafzına
aykırı olan bu tasarı hakkında Anayasanın 81inci
maddesi uyarınca göreve başlarken ''Devletin varlığı
ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin
bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız
egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik
ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı
kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma
ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve
temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan
ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve
şerefim üzerine andiçerim." yeminini içen milletvekillerinin bu yemin
muhtevasını zedeleyecek düzenleme hakkında daha fazla bilgilendirilmesi
amacıyla görüşmelerin devam etmesi önerilmiştir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza
III.- YOKLAMA
(MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) Yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN- Yoklama talebiniz
Sayın Halaman, Sayın Halaçoğlu, Sayın
Vural, Sayın Yılmaz, Sayın Çınar, Sayın Bulut,
Sayın Erdoğan, Sayın Torlak, Sayın Öz, Sayın Erdem,
Sayın Doğru, Sayın Belen, Sayın Yılmaz, Sayın
Topcu, Sayın Ayhan, Sayın Uzunırmak, Sayın Kutluata,
Sayın Tanrıkulu, Sayın Şeker, Sayın Kaplan.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
ÜNAL KACIR (İstanbul)
CHP destek vermiyor mu arkadaşlar? CHPnin desteği yok mu bu
yasaya? Yok mu, yok mu? Tutanağa geçsin diye söylüyorum çocuklar. CHP
destek vermiyor mu yasaya? Niye yoklamaya girmiyor? Yazın, tutanağa
geçsin diye söylüyorum.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Doktora git bir rapor al.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Genel Başkanınız televizyonda Destekliyoruz. diyordu.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Rapor al, doktora git rapor al.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Bir husus vardı, o da düzeldi. diyordu Genel
Başkanınız, dinlemiyor musunuz?
(Yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN -
Tasarının 5inci maddesi üzerinde İzmir Milletvekili Oktay
Vuralın İç Tüzükün 72nci maddesi uyarınca vermiş
olduğu görüşmelere devam edilmesine ilişkin önergenin
oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yeniden elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 629) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Sayın milletvekilleri, şimdi, on dakika süreyle
soru-cevap işlemini yapacağız. Beş dakika soru sorma süresi
olarak belirlendi, beş dakika da cevap için. Ancak, yoklama
yaptığımız için, sistemden, soru sormak için sisteme giren
milletvekillerinin soyadları silindi. İsmini okuyacağım
sayın milletvekilleri tekrar sisteme girsinler, soru
kısmını sisteme girdikten sonra başlatacağım:
Sayın Doğru, Sayın Işık,
Sayın Özcan, Sayın Şimşek, Sayın Seyfettin
Yılmaz, Sayın Kemalettin Yılmaz, Sayın Topcu, Sayın
Tanal.
Soru-cevap işlemini başlatıyorum.
Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Şimdi, PKK terör örgütü, çözüm sürecini bir
diriliş hamlesi olarak görüyor. Yine, üç gündür burada konuşuluyor,
Hükûmetin getirdiği en önemli gerekçelerden bir tanesi de silahın
bırakılması noktasındaydı. Bugün, Kandilden PKK
elebaşı tarafından yapılan Biz silah bırakacak kadar
saf değiliz. türünde bir açıklama var. Yani Türkiyede ne için bu
çözüm sürecine girdiniz; silahlar mı sustu, dağa adam kaçırmalar
mı bitti, çocukların dağa çıkması mı bitti? O
bölgede PKKlı teröristler silahlarıyla dolaşıyor, yol
kesiyor, vergi topluyor, kendi mahkemesini kuruyor, bütün bunların
olduğu ortamda bu kanun tasarısı PKKnın 2 Temmuza kadar
Hükûmete süre vermesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bu süre içerisinde kanun
tasarısı gelmezse gereğini yaparız. ifadeleri
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan
çocukların anneleri Diyarbakır meydanında 40 derece
sıcağın altında ağlayarak çocuklarının
kurtarılmasını bekliyorlar. Hükûmet olarak bu konuda bir
çalışmanız var mıdır? Sizce kaç anne Çocuğum
kaçırıldı. diye müracaatta bulunmuştur.
İkinci sorum olarak: PKK terör örgütü doğu ve
güneydoğuda görev yapan korucuları çeşitli şekillerde
tehdit etmektedir, öldürmektedir. Hükûmet olarak güvenlik güçlerini, korucu ve
ailelerini terör örgütünün saldırılarına karşı korumak
için ne tür önlemler alınmıştır? PKK tarafından
kaçırılmış, serbest bırakılmayan korucu var
mıdır, varsa kimlerdir; öğrenmek istiyoruz.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu kanun tasarısının
müzakere edildiği son birkaç gündür PKK terör örgütünün bazı
yetkilileri, dün başka birisi, bugün Kandildeki Cemil Bayık isimli
terör örgütü yetkilisi, örgütün asla silah bırakmayacağını
ve Hükûmet istedikleri gibi kanunları çıkarmadığı sürece
bu barıştan yana, birleşme yönünde inisiyatif kullanmayacaklarını
söylüyorlar. Acaba, bu yüce Meclise Hükûmet adına gelip açıklama
yapan bakanlar, Başbakan yardımcıları milleti mi
kandırmaya çalışıyorlar, yoksa terör örgütünün
yaptığı bu çalışmalardan haberleri mi yok?
İkincisi: Hâlen PKK terör örgütünün elinde tutsak
olan, kaçırılmış kaç vatandaşımız
bulunmaktadır? Bunların kurtarılmasıyla ilgili
Hükûmetinizce bugüne kadar ne yapılmıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, İçişleri Komisyonu
aşaması sürecinde tasarıyla ilgili müzakereler
yapılırken, bir HDPli milletvekili bir uyarıda bulundu, dedi
ki: Bu tasarı mutabakat metnine uygun değil. Bundan neyi kastetti?
Hükûmetiniz ile terör örgütü arasında yazılı veya sözlü bir
mutabakat metni imzalanmış mıdır? Eğer
imzalanmış ise Bunu imzalayanlardan biri ben değilim.
diyebilecek misiniz? Ben bu sorunun cevabını özellikle sizden bekliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Şimşek
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Posta kutuma gelen bir maili aynen okuyup, bunun
üzerinden bir soru sormak istiyorum. 2002deki sıfır terörü
görmeyip, PKKya teslimiyetten Cenaze gelmiyor. diyen alçaktır. 1994te
terör yenilgiye uğratılmıştı, PKK adını
değiştirmek zorunda kaldı, silahlı mücadeleden vazgeçti.
2002 itibarıyla terör sıfırdı. AKP geldi, PKKyı
hortlattı. Şimdi teslim oldu, güneydoğuyu verdi ve Cenaze
gelmiyor. diye seviniyor. Balkanlardan da cenaze gelmiyor, çünkü oraları
da verdik. diyor mailin sahibi. Bu iddia doğru mudur? Ben Sayın
Bakandan bunu cevaplamasını istiyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
Ama yirmi saniyeniz var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
benim adımı okudunuz, başlardaydı
BAŞKAN Sıra gelmedi.
Buyurun Sayın Yılmaz.
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, belli bir bölgemizde terör kol geziyor,
âdeta PKK tarafından uygulanmakta olan bir sıkıyönetim var,
bölgedeki tarım ve hayvancılığımız bundan olumsuz
yönde etkilenmekte. Bu konuda alınması gereken tedbirler konusunda
bizi aydınlatabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, gerek Sayın
Yılmazın gerek Sayın Doğrunun, Sayın
Işıkın ve Sayın Özcanın, hepsinin, aslında,
tabii, konuyla ilgili, tasarıyla ilgili soruları ve bu yasa
tasarısının getirdikleri veya getirecekleriyle ilgili bazı
sorular, aslında iddia içeriyor.
Şimdi, biz çözümü
Aslında bugüne kadar,
Türkiye denediği başka hiçbir yöntemle çözüm elde edemediği
için, bu sorunu çözemediği için biz milletle bir mutabakat yaparak bu
meseleyi nasıl çözeriz, şu anda bunun uğraşı
içerisindeyiz, yapılan aslında bu. Biz hepimiz şunu biliyoruz:
1920lerden 1980lere kadar aslında bir sorun var. Bu sorun
dışarıdan pek görünmüyor belki ama için için büyüyor ve
kanıyor, bunu herkes bilir, bölgede yaşayanlar da, bölgenin
dışındakiler de, herkes bilir. 85ten sonra bu sorun açık
kanamalı bir hâle geldi ve o açık kanamalı hâlde devam ederken
on binlerce insan hayatını kaybetti.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakan, sorulara
cevap verin, sorulara, zamanınız bitti.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bu sorunun en iyi cevabı bu.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Bırak şimdi,
hikâye anlatıyorsun, masal anlatma.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Evet, hikâye değil, hikâye değil, izin verin.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan Bu
ülkede böyle ayrımcılık yapılıyor. diye sen nerede
okudun?
OKTAY VURAL (İzmir) Bak, biliyorsunuz hikâye
olduğunu, siz de biliyorsunuz.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Şimdi, hikâye değil bu, hikâye sizin sorunuz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sorulara cevap verin,
sorulara.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Gerçekleri milletin
OKTAY VURAL (İzmir) Hikâye anlatıyorsun ya.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ayıp, günah,
yazık! Sen nerede okudun Sayın Bakan?
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Gerçekleri saklamak için
hikâye anlatıyorsunuz.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bakın, bu
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sorulara cevap versin
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, sorular somut,
cevaplar somut.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bilmem kaç
yıldır sorun varmış bu memlekette.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ayıp ya, Bakan
oldun, daha ne istiyorsun ya.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
Sayın Bakan, buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Sayın Başkan, 1985ten itibaren bu açık
kanamalı yara bütün Türkiyeyi etkiledi ve soru sahibi milletvekillerimizin,
mensubu bulunduğu siyasi parti dâhil olmak üzere iktidara gelen, hükûmet
eden Türkiyedeki bütün partilerin denedikleri yöntemlerin hiçbirisi bu
meseleyi olması gerektiği şekilde çözüme kavuşturmadı.
Yani, ne bir barış tesis edilmesine ne Türkiye'nin bu sorundan
kurtulmasına hiçbirisi katkı sağlamadı. Bu sorun giderek
büyüdü.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Doğruyu söyleyin,
doğruyu.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Biz bu sorunu tarihsel olarak milletimizin mutabakatıyla,
milletimizin aslında çok uzun bir süredir beklediği şekilde,
barış içerisinde çözme iradesini ortaya koyduk. Aslında bu
girişim, bu teşebbüs bunun teşebbüsüdür, bunun
adımıdır. Biz mutabakatı milletle yaptık; ne herhangi
bir şahsın yaptığı beyanatla ne herhangi bir yerde
sarf edilen bir sözle de yapmadık, mutabakat milletle. Milletin bizden
beklediği bu meselenin çözümüdür, milletin bizden beklediği
artık Türkiyede gözyaşının akmamasıdır, milletin
bizden beklediği artık Türkiyede kanın akmamasıdır.
ALİM IŞIK (Kütahya) Niye bu kanunu
getiriyorsunuz, niye suçluları zırh altına almaya
çalışıyorsunuz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Bir arkadaşım şunu sordu, dedi ki:
Diyarbakırdaki annelerden çocuklarıyla ilgili kaç kişi
başvurdu? Bakın, 126ya çıktı anne, 126ya
çıktı. Bunlar bir şey söylüyor, bunlar diyor ki: Biz artık
evlatlarımızın cenazesini görmek istemiyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Evlatları yok,
nerede olduğunu bilmiyor.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Bunların içeresinde daha önce çocuğunu dağda
kaybedenler de var, bunların içerisinde yakınları cezaevlerinde
olanlar da var.
Bu sorun bizim tek başına sorunumuz değil,
bu sorun bütün milletin sorunudur. Sizlerin içerisinde de -muhalefet partisi,
iktidar partisi- Türkiyenin bütün vatandaşlarının, herkesin bir
şekilde bir tanıdığı bu meseleden dolayı ya
cezaevine girdi ya dağa gitti ya öldü ya öldürüldü ya yüreği
yandı ya ocağı söndü.
Şimdi, ben size o soruyu soruyorum, bu sorunun
cevabını bana vermek zorunda değilsiniz ama siz kendinize sorun,
kendi çevrenize sorun ki bu sorudan canı yanan Türkiyede ne kadar insan
var...
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Siz size sorulanlara cevap
verin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - Bizim derdimiz bu sorunu çözmektir. Artık anneler
ağlamasın, artık kimsenin canı yanmasın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, sizin
aracılığınızla milletvekillerimiz Sayın Bakana
somut sorular yöneltti. Dolayısıyla, soru sahibi sayın
milletvekillerinin bu sorularını dikkate alarak bunlara cevap
vermesini
Çünkü sizin aracılığınızla soruyor, netice
itibarıyla, Sayın Bakanı bu sorulara cevap verme konusunda
uyarırsanız memnun oluruz. Bu sorular sizin sorularınız.
Sayın Bakan da hangi milletvekili soru sormuşsa, bu sorunun
cevabı neyse, ona hitap etmelidir ama genel olarak konuşacaksa
BAŞKAN Söyleyeceğim, sonra müdahale
ediyorsunuz, Tarafsız kalmıyorsunuz. diyorsunuz da
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Bakanın bunu
kullanmasına gerek yok, kürsüde konuşabilir.
BAŞKAN Hayır, sonra Tarafsız
kalmıyorsunuz. diye usul tartışması filan açıyorsunuz
da o yüzden söylemiyorum Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, evet çünkü soru
soruyoruz.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakan bize sormayacak ki biz
Bakana soracağız. Millet soruyor, milletin sorusundan kaçıyor,
sonra Milletle ittifak yaptık. diyor. Nerede? Sen PKKyla ittifak
yapıyorsun. Tabii, Atatürk Orman Çiftliğinde karşılama
törenini hazırlayan sen değil miydin? Atatürk Orman Çiftliğinde
Haburdaki töreni hazırlayan sen değil miydin?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, ya
BAŞKAN 5inci maddede bir önerge vardır,
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
1/941 Esas numaralı Kanun Tasarısının
5inci Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan
İzmir Adana Muğla
Alim Işık Yusuf
Halaçoğlu Zühal
Topcu
Kütahya Kayseri Ankara
Özcan Yeniçeri Ahmet Duran Bulut Engin
Alan
Ankara Balıkesir İstanbul
Sinan Oğan Bülent Belen
Iğdır Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET ERSOY (Sinop) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Balıkesir Milletvekili
Sayın Ahmet Duran Bulut konuşacak. (MHP sıralarından
alkışlar)
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir yüce Mecliste
görüşülen bu yasa kamuoyunda yeterince anlaşılamadı.
Çözüm gibi, barış gibi, Analar ağlamasın. gibi ambalajlar
içinde torba yasa beklentisinin arasına
sıkıştırıldı. Bu yasa, işlenmekte olan bir
suçun kabulü, işlenecek olan suçların izni mahiyetindedir. Anayasaya
aykırılığı bilindiği hâlde dayatılan bu
yasada görevlilere suç işleme özgürlüğü veriliyor. Bu yasaya destek
veren partiler ve bu partilerin milletvekilleri bindikleri alametin ülkeyi
nasıl bir felakete götüreceğini biliyorlar mı?
Efendiler, yetki verdiğiniz bu heyet ve Hükûmet,
sıfır terörle aldıkları ülkeyi eve dönüş yasası,
Türk Ceza Kanununda değişiklik, terör suçlarından dolayı
idamın kaldırılması gibi kanunları çıkararak
terör canavarını büyüten, teröristlerle oturup pazarlık eden,
siyasi ikballerini ülke menfaatlerinin üstünde tutan bir heyet. Bu heyetin
yalanladıkları hep doğru çıktı, bu heyete hâlâ
nasıl güveniyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, tarihî öneme sahip günlerden geçiyoruz. Bu Hükûmetin ve bu
heyetin terörle mücadele gibi bir niyeti yok ve hiç olmadı. Bu yasayla da
terörü önleyemeyeceğinizi siz de biliyorsunuz. Terörün başı ne
İmralı ne de Kandildir. Bunlar taşeron, bunları
savunanların hepsi de figüran.
Efendiler, bu ülkede terör
sorunu vardır ve iki türlü biter terör: Ya teslim alırsın biter
ya teslim olur, ne derse yaparsın biter. Bu heyet ikincisini seçti ve
terör örgütüne teslim oldu. Ülkenin bir bölümünü terör örgütüne terk etti,
örgüt alan hakimiyeti kazandı. Bölgede yıllarca örgüte
karşı mücadele veren, Türkiye Cumhuriyeti devletine korucu olan,
evine bayrak asan insanları perişan ve pişman hâle getirdiler.
Örgütle baş başa kalan bu insanlar ya mücadele edip ölüyor ya da
bölgeyi terk ediyorlar. Bu heyetin teröristlerle Osloda, İmralıda,
orada burada görüşmeleri örgüte bahar havası yaşatmış,
Başbakanın Diyarbakıra gidip sergilediği tavır,
Barzaniyi bile şaşırtmıştır. Yüreklendirdikleri
bu teröristler moral bulmuş, dağdan inip silah teslim edeceklerine
dağa çıkışlar artmış, jandarmanın gözü
önünde yollar kesilmiş, karakollar yakılmış
yıkılmış, askerî
birliklerden Türk Bayrağı indirilmiştir. Bütün bunlar
gördüğümüz bu heyetin ve Hükûmetin eseridir.
Efendiler, Türkiye
Cumhuriyeti devletine, Türk milletinin birliğine bu yasayla zarar
veriyorsunuz. Türk milleti bunları not ediyor bilesiniz. Günü
geldiğinde Türk milletinin soracağı hesaptan ne yetki
verdiğiniz bu heyet ne de siz destek verenler kaçamayacaksınız.
Kürt, sorun değildir; Türk milleti ailesinin çok şerefli
mensuplarıdır. Başbuğumuz Alparslan Türkeş: Siz ne
kadar Kürtseniz biz de o kadar Kürtüz; biz ne kadar Türksek siz de o kadar
Türksünüz. diyerek bin yıllık kardeşliğin,
kaynaşmanın tarifini yapmıştır.
Yaptığınız bu çalışmalar,
attığınız bu adımlar kardeşlik
bağlarına zarar vermekte, çapulcu, kiralık bir örgütün bin
yıllık kardeşliğimizi yıkmasına yol
açmaktadır.
Sayın Genel Başkanımız Devlet
Bahçelinin yaptığı tarihî uyarıları dikkate
almadınız. Yaptınız inkâr ettiniz, yaptınız
suçladınız, yaptınız kaçtınız, yaptınız
örtbas ettiniz ancak şunu unutmayınız ki Allahın
adaletinden kaçamayacaksınız.
Bu millet, bahsettiğiniz gibi Abaza, Çerkez, Yörük,
Kürt diyorsunuz, bunların hepsi Türk olan, Türk olmaktan gurur duyan bu
ailenin şerefli üyeleridir. Bu topraklarda daha binlerce yıl birlikte
yaşayacağız ve bizi bölmeye, ayrıştırmaya hiç
kimsenin gücü yetmeyecektir. Ne mutlu Türküm diyene. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının 5inci
maddesinin oylamasının açık oylama şeklinde
yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza
sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin oylamasının açık
oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Mehmet Erdoğan, Muğla? Burada.
Ahmet Duran Bulut, Balıkesir? Burada.
Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.
Oktay Vural, İzmir? Burada.
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Burada.
Ali Halaman, Adana? Burada.
Emin Çınar, Kastamonu? Burada.
Ali Öz, Mersin? Burada.
D. Ali Torlak, İstanbul? Burada.
Münir Kutluata, Sakarya? Burada.
Reşat Doğru, Tokat? Burada.
Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.
Zühal Topcu, Ankara? Burada
Emin Haluk Ayhan, Denizli? Burada.
Bahattin Şeker, Bilecik? Burada.
Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir?
Burada.
Yusuf Ziya İrbeç, Antalya? Burada.
Ali Uzunırmak, Aydın? Burada.
Cemalettin Şimşek, Samsun?
Burada.
Mustafa Erdem, Ankara? Burada.
Bülent Belen, Tekirdağ? Burada.
Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylama elektronik cihazla
yapılacaktır.
İki dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 5inci maddesinin açık oylama sonucunu
okuyorum:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
233 |
Kabul |
: |
204 |
Ret |
: |
29 |
Kâtip Üye Fehmi Küpçü Bolu |
Kâtip Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Böylelikle 5inci madde
kabul edilmiştir.
6ncı maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay
konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ENGİN
ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Güya terörü bitirmek üzere
bir kanun tasarısı geldi, görüşüyoruz; iyi de yapıyoruz,
bir itirazımız yok ama milletvekilleriniz Plan ve Bütçe Komisyonunda
terör estiriyor. Lütfen, tümünü kastetmiyorum ama bazı milletvekillerinin,
iktidar partisi milletvekillerinin Parlamentoda muhalefetin tepkilerine,
reflekslerine anlayışlı yaklaşmaları lazım.
Reflekslerin had, hukuk aşan noktada olması hâlinde ise İç
Tüzüke göre bununla ilgili komisyon başkanlarının yapacağı
işlemler vardır. Bu Mecliste bir milletvekilinin, bir milletvekilinin
üstüne yürüdüğü anların bir daha yaşanmamasını çok
temenni ettik ve yaşanırsa iyi olmaz diye de çok söyledik. Ama, bugün
barış konuşurken Parlamentoda iktidar partisi milletvekillerin terör
estirmesini de kınadığımı belirtmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın
Altay, sürenize ekleyeceğim.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Altayı duyamıyorum, lütfen, sessiz
olmanızı rica ediyorum.
Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
şöyle girmek istiyorum: Hiçbir insani talep, temel hak ve özgürlüklerin
ihlali, teröre, terörizme meşruiyet sağlayamayacağı gibi,
hiçbir devlet nizamı ve otorite tesisinin inşası amacıyla
insan haklarının ihlali de meşru sayılamaz. Nizamı
tesis amacıyla devlet tarafından yapılacak insan hakları
ihlali amaca kaynak ve dayanak gösterilemez. Bunu şunun için söyledim:
Biraz önce Sayın Bakan tarihi de yanlış söyledi ama 1985
değil, 15 Ağustos 1984ten beri Türkiyede kan akıyor ve biz bu
kanın durdurulmasını istiyoruz, önceden beri de isteyegeldik.
Ancak, bunu söylerken, varsayalım ki PKK terör örgütünü ortadan
kaldırdık, Kürt sorunu biter mi derseniz ve bana sorarsanız
bitmez.
Kürt sorunu, PKK terör
örgütüyle birlikte doğmuş bir sorun değildir. Kürt sorununa
şöyle bir baktım, Osmanlıda 13 defa büyük isyan olmuş,
cumhuriyet döneminde 25 defa isyan olmuş ve bu isyanlar şu veya bu
şekilde bastırılmış, keşke bu isyanlar
olmasaydı. Bu isyanların altında dış destek,
dış tahrik var, ben biliyorum, herkes de biliyor ama keşke
bunların bastırılmasında en masum, en kabul edilebilir, en
temel insan hakları çokça çiğnenmeseydi. Mesela, ben, Türkiye'nin
güneydoğusunda yaşanan bu trajedinin kan kısmının,
barut kısmının, bomba kısmının 12 Eylül 1980in
bir eseri ve ürünü olduğunu düşünenlerdenim. 12 Eylül sonrasında
Diyarbakır Cezaevinde yaşananların, o bölgedeki ahalinin devlete
bakış açısını değiştirmediğini kimse
iddia edemez. Böyle olunca, devletin içindeki devlet, aygıtın
içindeki kimi unsurların bölge halkına yönelik kabul edilebilir
sınırların çok üstündeki baskısının, bu bölgedeki
çatışmayı tetiklediği ve körüklediği muhakkaktır.
Bununla beraber, hangi kutsal ideal, amaç uğruna olursa olsun
günahsız, masum insanlara kurşun sıkmak da aynı
şekilde şiddetle reddettiğimiz,
kınadığımız bir olaydır ve
yaklaşımdır.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
şimdi, gelinen bu noktada, bu süreçte 15 Ağustos 1984ten 18
Ağustos 2011 Pervarideki son olaya kadar 11 sayfalık, cinayetle,
ölümle sonuçlanmış bir eylemler listesi var. Sayın Bakan ya da
bir AKP sözcüsü biraz önce dedi ki: Geçmiş hükûmetler bu konuda
başarılı olamadı. Doğru. Bu cinayet listesinin
1inci, 2nci, 3üncü, 4üncü ve 5inci sayfaları -yani şuradan ayırıyorum-
bu kâğıtlardaki olaylar sonucu ölen insanların, eğer
Sayın Bakan, size göre, kanı geçmiş hükûmetlerde ise burası
5 sayfa, burada da 6 sayfa olaylar, cinayetler var ve eğer öyle
bakarsanız bunun, bu kanın sorumluluğu da sizin Hükûmetinize
aittir. Ben böyle demiyorum, bu kanın sorumluluğunu direkt Hükûmete
yöneltmiyorum ama biraz önce konuşan bir hatip bu olayın bütün
sorumluluğunu geçmiş hükûmetlere yıkmak marifetiyle mevcut
Hükûmeti temize çıkarmaya çalıştı. Böyle yaklaşarak
sorun zaten çözülemez.
Sayın milletvekilleri, maksat üzüm yemek,
bağcı dövmek peşinde değiliz ve hiç olmadık. Nitekim,
bizim Cumhuriyet Halk Partisinde, o zamanki adıyla SHPdeki
arkadaşlarımızın 89 ve 91 çalışmaları
Türkiyede âdeta kıyamet kopardı, ne bölücülüğümüz kaldı ne
şu ne bu ama bugün geldiğimiz noktada bizim o 89da söylediklerimizin
birçoğu gerçekleşti zaten, onlar tamamlandı, ikmal edildi ama
buna rağmen sorun çözülmedi, zira çözülmez de. Şu algıyla
olaylara bakamayız: Efendim, şöyle bakın ya da bin yıl, on
bin yıl önce insanlık ailesinin ya da insanların talepleri
neydi, hassasiyetleri neydi, kırmızı çizgileri neydi? Şimdi
yüz yıl geriye gidin, bin yıl, on bin yıl önceki
hassasiyetlerle, kırmızı çizgilerle, yüz yıl öncekileri
karşılaştırın; olamaz, kabul edilemez bir uçurum var.
Yüz yıl önceki hassasiyetlerle, kırmızı çizgilerle yirmi
yıl öncekileri
karşılaştırdığınızda durum daha
farklı ve yirmi yıl önceki, otuz yıl önceki hassasiyetlerle,
kırmızı çizgilerle bugün 10 Temmuz 2014teki hassasiyetleri,
değer yargıları, algıları, kırmızı
çizgileri karşılaştırdığınızda çok daha
farklı bir noktayız. Bunu daha basit bir şekle indirgersek,
atıyorum, elli yıl önce devlet sadece devlet derken, bugün insan
diyoruz; insanı geçtik, temel insan haklarını geçtik, doğa
hakları diyoruz, çevre hakları diyoruz, bireysel tercihler
diyoruz. Demek ki insanlık geliştikçe algılar, değer
yargıları da değişiyor. Tıpkı bundan üç yıl
önce Sayın Öcalan diyen biri için savcılar dava açarken bugün
neredeyse demeyene dava açılacak noktaya geldiğimiz gibi. Bunu illa
eleştirel söylemiyorum, bir anlayış sürecine işaret etmek
istiyorum.
Başkanım, kaç dakika ek süre vereceksiniz,
kestiniz ya üç dakikamı?
BAŞKAN Üç dakika mı kestim?
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, bizim, 5 Ocakta
yani sizin çözüm sürecini ilan ettiğinizde parti meclisi toplantımız
vardı ve Evet, biz buna kredi açarız. Bazı samimi
uyarılarımızı da yapalım. Samimiyet ve
dürüstlüğün asgari gereğini talep ederiz. Hukuk kuralları
Kişisel ihtiras, gizli ajanda olmasın. Açık, şeffaf
olalım. dedik ve bir şey daha dedik: Yeni hayal
kırıklıkları yaratmayalım.
Bakın, sayın milletvekilleri, bu biraz önce
gösterdiğim olaylar listesinde hep şu oldu: 2007 seçimleri öncesi
Hükûmet bazı vaatlerde bulundu, terör durdu; seçim bitti ama vaatler
yerine gelmedi, seçimden sonra ölü sayısı arttı istatistiksel
olarak. 2009 seçimlerinden önce vaatlerde bulunuldu, seçim bitti, seçimden
sonra vaatler, sözler yerine gelmeyince 2 kişi ölecekse 10 kişi
ölmüş, baktım, bu böyle, isteyene verebilirim. Yeni hayal kırıklıkları
yaratılmasın.dan kastımız da budur yani insanların
iddialarıyla, ısrarlarıyla ya da hayalleriyle ya da
umutlarıyla oynanmamalıdır. Kimi siyasi amaçlar, buradaki siyasi
ömrü uzatmak için bu yapılmamalıdır. Bu, en basit, masum ifadeyle
gayriahlakidir. Bunlara dikkat çektik ve o günden bugüne on dokuz ay geçti.
Geldiğimiz noktada önümüze bir çerçeve tasarı geldi. Hep Bu
Parlamento her şeyi çiğneyebilir ama hukuku çiğneyemez.
demişimdir. Burada da dedim ki: Hangi amaç için, hangi kutsal dava için
olursa olsun hukuku çiğneyemeyiz. ve tasarının 4ücü maddesinin
ikinci fıkrasında kısmen, Yetmez ama evet. mealinde bir
düzenleme yapıldı. Bizce bu, Hükûmete verilen hududu, şümulü
belli olmayan kapsamlı bir yetkidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Başkanım
BAŞKAN Verdim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Vermediniz.
BAŞKAN Bir dakika verdim.
ENGİN ALTAY (Devamla) Hayır, ben sözümün
kesildiğini duymadım, ona göre toparlardım Başkanım.
BAŞKAN Sayın Engin Altay, bir dakika verdim
size ek, lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Başkanım, bu kadar önemli bir
konuyu eğer bir dakikaya sığdırıyorsanız ben bu
evraklarımı burada bırakırım o zaman.
BAŞKAN - Peki, ben ne yapabilirim? On dakika grup
adına konuşmalar.
ENGİN ALTAY (Devamla) İki dakika
Ben Grup
Başkan Vekiliyim.
BAŞKAN Tamam ama grup başkan vekillerine de
on dakika veriyorum Sayın Engin Altay.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ben süremin yeniden
başlatıldığını bilseydim ayarlardım,
uyarmanız lazımdı. Siz, ek süre veriyorum. deseydiniz
haklıydınız, demediniz.
BAŞKAN Hiç
öyle bir gerekçe yok, öyle bir zorunluluk yok. Size ekstradan bir dakika
vereyim.
Sayın
Halaçoğlu size de vereceğim bir dakika.
Buyurun.
Son bir dakika
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu çerçeve, daha önce de söyledim, ahşaptan olur çerçeve, metalden
olur çerçeve, sert plastikten olur çerçeve. Sayın milletvekilleri, sizin
Hükûmetin çerçevesi lastik. İyi niyetli kullanılırsa mesele yok
da biz diyoruz ki: Muhalefet olarak güvenmiyoruz. Kandil diyor ki: Bizi de iki
defa aldattılar. Biz şimdi, bu Hükûmete böyle lastik bir çerçeveyi
vermek konusunda içimiz çok razı değil, çok rahat değil. Ancak,
gene söylüyorum: Bizim önceliğimiz barış ortamıdır ve
bu sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesidir. Sorunun çözülmesi
için Hükûmete verilen yetkinin iyi niyetle, samimi, yapıcı bir
şekilde kullanılmasını gözeteceğiz ve
denetleyeceğiz. Esasen bu bizim değil, sizin de görevinizdir. Bu
koltuklarda oturmaktan maksat burayı denetlemektir. Burada ettiğimiz
yeminin gereği budur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) Gene mi?
BAŞKAN
Sayın Engin Altay, artı bir dakika, bir dakika daha verdim.
Teşekkür
ederim.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Biz bu kanun tasarısına olumlu oy kullandık,
kullanıyoruz. Tek amacımız var, barış istiyoruz, hemen
istiyoruz, herkes için istiyoruz, şimdi istiyoruz. (CHP, AK PARTİ ve
HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Selma Irmak konuşacak. (HDP sıralarından
alkışlar)
Size de artı
bir dakika vereceğim Sayın Irmak.
HDP GRUBU ADINA
SELMA IRMAK (Şırnak) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii, bugün çok önemli bir yasa tasarısının
son görüşme turlarını yapıyoruz. Otuz yılı
aşkın bir süre bu ülkede birkaç nesli kaybettiğimiz bir süreçten
sonra artık sorunlarımızı müzakereyle çözme
kararını vermiş bulunuyoruz ya da bu son turdan sonra artık
bunu oylamaya sunacağız. Bu bizce çok önemli, çok tarihî, Meclis
açısından kayda değer ve belki de bir dönüm noktası olarak
ele alınabilecek bir süreç, böyle değerlendiriyoruz ve böyle
bakıyoruz.
Devlet ve devleti temsil eden hükûmet yıllarca bu
ülkede sorunları şiddet yoluyla, güvenlik politikalarıyla
çözmeye çalıştı. Bunu sadece Kürt sorununda değil, insan
hakları sorununda, ifade özgürlüğü sorunlarında, basın yayın
sorununda, hak ve özgürlükler sorunlarında da aynı yöntemi izledi
yani daha çok güvenlik sorunlarını ele aldı ve bu biçimiyle
yürüttü. Ama geldiğimiz aşamada görüyoruz ki ve gördük ki şiddet
eksenli politikalar, güvenlik eksenli çözüm yöntemleri ne yazık ki çözüm
olmamış, sorunları daha da derinleştirmiştir ve bugün
devlet artık, vatandaşıyla olan sorunlarını müzakere
ederek çözmeye karar vermiştir. Bu çok önemli bir aşamadır, bu
belge bize bunu gösteriyor. Otuz yılı aşkın bir süreçten
sonra edindiğimiz bir bilgidir, kazandığımız bir
bilgidir ve çok değerli bir bilgidir. Bu bilgiyi elbette çok dikkatli de
kullanmak durumundayız ve gözümüzün nuru gibi de sakınmak
zorundayız diye düşünüyoruz.
Evet, belgede belirtildiği gibi, kuşkusuz
eleştirilmesi gereken yönler var, çerçevenin biraz daha
belirginleştirilmesi var, kötü niyetle kullanıldığı
zaman aksi sonuçlar yaratabilecek noktalar da var. Bunları
tartıştık, tartışmaya da devam edeceğiz.
Şunu da söylemek lazım: Tek bir belgeyle
sorunun çözümüne de inanmıyoruz, sihirli bir değnek değil
kuşkusuz ya da bir reçete değil. Bu sorun sadece bir güvenlik sorunu
olarak ele alınamaz, sadece Müzakereye karar verdik ve barış
sürecini böyle başlatıyoruz. diyerek de çözülecek bir sorun
değil. Ülkemizdeki bu sorun ekonomiktir, siyasidir, politiktir,
kültüreldir, insan haklarını da kapsayan çok kapsamlı bir
sorundur. Elbette bu nedenle bu çözüm sürecinin ele alınış
biçimi bu konuları da kapsamak zorundadır ve eğer bu konuları
kapsamaz ve buna dair yeni yasalar -yeni yasal düzenlemeler- çıkarmazsak
bu, kâğıt sadece bir kâğıt olmaktan öteye geçmeyecektir;
bunun hükmü, kâğıdın hükmü sadece kâğıt olmaktan öteye
geçemeyecektir. Dediğim gibi, tarihîdir, önemli bir adımdır ve
bu Meclis böyle bir adımı atmıştır ve tarihine yeni
bir süreç ekleyerek başlamıştır fakat yetmeyecektir,
gereğinin yapılması, içeriğinin doldurulması önem arz
etmektedir. Dünyadaki bütün barış ve müzakere süreçlerinde,
bildiğimiz gibi süreçler taraflar arasında yürür fakat bu
tarafları izleyen bir komisyon olması şarttır.
Dolayısıyla, izleme komisyonu oluşturulması müzakere yasa
tasarısında var, bunun hayata geçirilmesi hayati bir konudur. Bununla
birlikte müzakere yasasının ilk maddesinde belirtilen 9 ana
başlık var. Bu 9 ana başlıkta bir an önce
komisyonların oluşturulması ve bu komisyonların işlev
görmeye başlaması çok önemlidir.
Belirttiğimiz gibi, barışlar taraflar
arasında ve savaşanlar arasında olur; evet, anlaşmalar da
yapılır, kâğıtlar üzerinde bir sonuç da belki elde edilir
ama bundan daha önemli bir şey vardır, bir de toplumsal
barış dediğimiz süreçler vardır. Toplumsal
barış, toplumsal kesimlerin birbirlerine karşı olan
yargılarını, önyargılarını, biriktirdikleri öfkeleri
ve birbirlerini kıracak kadar oluşturdukları nefretleri gidermek
üzerine oluşturulan süreçlerdir. Toplumsal barış
gerçekleşmeden de kâğıt üzerinde imza edilen
barışların hiçbir anlamı olmayacaktır. O yüzden biz,
mesaimizin büyük bir bölümünü toplumsal barışı kurmak üzerine
oluşturmak zorundayız, mesaimizi buna harcamak durumundayız;
aksi hâlde, dediğimiz gibi sağaltıcı adaleti,
onarıcı adaleti, toplumsal ve kalıcı barışı
sağlamamız mümkün olmayacaktır. Bir süreci belki kapatabiliriz
ya da bir örgüt şiddet kullanmaktan, şiddet yoluyla hakkını
aramaktan vazgeçebilir, halk isyan etmekten vazgeçebilir, bir nesil Evet, ben
müzakere ederek sorunu çözeceğim ya da barış anlaşması
imzaladım. diyebilir fakat sorunun kaynağı kurutulmadan, gerçek
barış sağlanmadan yeni bir örgütün ortaya
çıkmayacağının hiç kimse garantisini veremez, yeni bir isyan
dalgasının oluşmayacağının garantisini kimse
veremez.
Biz nesillerimizi ve çocuklarımızı
neredeyse birbirinden ayrı olarak yetiştirdik. Şu anda
gençlerimiz birbirine karşıt bir pozisyondadır. Birkaç nesli ne
yazık ki biraz da böyle kaybettik. Aradaki kan ne kadar fazla olursa
barış da o kadar geç gelecektir. O yüzden
çocuklarımızın birbirlerine karşı, Türk-Kürt demeden,
Alevi-Sünni demeden, Müslim-gayrimüslim demeden birbirlerini
kucaklayabilecekleri, toplumsal yapıyı inşa edebilecekleri,
barışı ve özgür günleri kurabilecekleri bir konum yaratmadan biz
bu çalışmadan vazgeçemeyiz. Önümüzdeki en büyük sorumluluk belki de
budur. Yeni nesli birbiriyle barıştırmak, geleceği
barış, özgürlük ve eşitlik üzerine kurmak durumundayız.
O nedenle, atılacak adımlar önümüzde duruyor.
Örneğin güven sorununu, bir kere, sağlamak zorundayız.
Gençlerimize, ağlayan annelerimize, ailelerimize, çocuklarını
yitirmiş ve çocuklarının yitimiyle yeni bir yaşama, daha
doğrusu yaşarken ölme hâline son vermek için kısa sürede
yapılacak işler vardır. Örneğin hasta tutukluların
bırakılması bir ilk adım olabilir. Cezaevlerinin
boşaltılması bu biçimde bir başka adım olarak önümüzde
duruyor. 17 bin faili meçhul bu ülkenin zihninde yer alıyor. Sevgili
Pervin Buldanın eşi Savaş Buldanın yarın mahkemesi
görülecek. Mehmet Ağar bu mahkemeye gelecek ve burada ifade verecek.
İşte, onların şahsında 17 bin faili meçhulün
hesabını sormak ve onunla yüzleşmek bir başka bir adım
olarak önümüzde duruyor.
Onun dışında, 4 bin köyün
boşaltıldığı, 3,5 milyon insanın
göçürtüldüğü bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu ayrı bir
savaş trajedisidir. Burada kadınların
yaşadığı trajedinin zaten adı, esamesi okunmuyor. Bunu
gidermek için köye dönüşlerin bir an önce düzenlenmesi, devletin bu konuda
üzerine düşen görevi ve sorumluluğu yerine getirmesi
şarttır.
Ayrıca, geçmişle yüzleşme, geçmişle
hesaplaşma, hakikat ve adalet komisyonlarının kurulması ve
bu temelde atılacak adımlar, maddi ve manevi tazminatlar, özür,
toplumsal barışın ve onarıcı adaletin
sağlanması için elzem olan konulardır. Bunlar bizi bekleyen
görev ve sorumluluklardır. Müzakere yasası çok önemlidir ama bununla
birlikte yapılacak işler çok daha ağır, çok daha önemli ve
çok daha sonuç getirici şeyler olacaktır. O nedenle barış
dilini önce kurarak, birbirimizi birbirimize karşıtlaştıran
dili terk ederek belki işe başlamak gerekir. Çocuklarımıza,
gençlerimize ve yeni nesle şu ana kadar sürdürülen, yürütülen güvenlik
politikalarını, birbirini kabul etmeme, birbirini reddetme
politikalarını aşılamadan yol yürümek belki de bizim
önümüzde duran en büyük sorumluluklardan bir tanesidir. Önümüzdeki dönem,
dediğimiz gibi hızla oluşturulacak kuruluşlar, kurumlar,
oluşturulacak komisyonlar ve bununla birlikte toplumsal yapıda
sağaltıcı hareketlerin, rehabilite edici kuruluşların,
kurumların oluşturulması bu süreci başarıya
ulaştıracaktır.
Müzakere yasasını elbette ki olumlu buluyoruz,
Hükûmetin de bu konuda attığı adımı değerli ve
olumlu buluyoruz ancak altının doldurulması, bu konudaki yasama,
yürütme erklerinin daha ciddi bir biçimde bu işi ele alması
gerektiğini de belirtiyoruz. Şimdiden geleceğimiz
aydınlıktır, bu aydınlık devam etsin istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
Sayın Mehmet Metiner, Adıyaman Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç
gündür yüce Meclisin çatısı altında ülkemizin çok önemli bir
meselesini çözmek amacıyla çok yoğun tartışmalar
yapıyoruz.
Hiç kuşkusuz bu müzakere sürecinin kendisi bile
tarihsel bir öneme sahiptir. Aynı zamanda bu tablo, Türkiyenin nereden
nereye geldiğinin de önemli bir göstergesi niteliğindedir. Kürt
kelimesinin telaffuzunun dahi suç sayıldığı günlerden
bugünlere geldik. Bugün Meclis çatısı altında Kürt meselesini de
PKK meselesini de en özgür bir biçimde tartışabiliyoruz; sadece
tartışmıyoruz, Kürt meselesi bahsinde sözü edilen temel hak ve
özgürlüklerin tamamına yakını AK PARTİ iktidarı
döneminde sağlanarak bir devrim gerçekleştirildi. Kürt kimliği
kabul edildi. Kürtçenin önündeki bütün engeller kaldırıldı. Kürt
meselesini var eden inkâr ve asimilasyon paradigması partimiz
iktidarında tarihe uğurlandı. İnkâr ve asimilasyona
eşlik eden zor ve şiddet politikaları da iktidarımız
döneminde toprağa gömüldü. İnkâr biterse isyan biter deniliyordu.
Biz inkârı bitirdik, şimdi sıra isyanın bitirilmesine
geldi.
Değerli milletvekilleri, burada çok açık bir
biçimde vurgulamak isterim ki çözüm süreci isyanın bitirilmesini amaçlayan
bir süreçtir. Eski Türkiyeye ait iki sorunumuz vardı: Birincisi Kürt
sorunu, ikincisi PKK dağ sorunu. Kürt kimliğinin inkârı ve Kürt
kardeşlerimizi Türkleştirmeyi amaçlayan asimilasyon politikaları
üzerine oturan eski Türkiyenin devlet paradigması çok şükür
artık yok. Daha açık bir ifadeyle belirtmek gerekirse yeni
Türkiyenin artık Kürt meselesi yok. Yeni Türkiyenin çözmesi gereken bir
PKK dağ meselesi var.
Çözüm süreciyle yapmaya
çalıştığımız şey, eski Türkiyede isyan
ederek dağa çıkmış ve artık dağda
kalmasını gerektiren hiçbir amacı kalmamış
silahlı unsurları tekrar evlerine döndürmektir; artık, bu
ülkenin çocuklarının birbirini öldürmediği bir yeni Türkiye
inşa etmektir. Çözüm sürecinin nihai amacı, silahsızlanmanın
gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda eve ve siyasete dönüşün önünün
açılmasıdır. Getirdiğimiz bu kanun
tasarısının özünde bu amaç yatmaktadır. Biz bu
tasarıyla çözüm sürecinin yasal altlığını
oluşturmak istiyoruz. O yüzden bu tasarı bir yasal çerçevedir.
Asıl bu hayırlı sonucu gerçekleştirecek adımların
atılması süreci bundan sonra gelecektir.
Değerli arkadaşlar, kaç gündür burada
çeşitli suçlamalara, haksız ve asılsız eleştirilere
muhatap olduk. Kuşkusuz tartışma sürecini önemsiyoruz, bundan
rahatsızlık duymuyoruz ama eleştirilerde insaf
sınırını aşmamak lazım. Hele hele hakarete varan
sözlerden kaçınmak gerekir. Bu Meclis çatısı altında
bulunan hiçbir partimiz bir diğerinden daha yurtsever değildir.
Ülkenin tekliği ve bölünmez bütünlüğü konusunda hepimiz hemfikiriz.
Bu yüzden ülkeye ve vatana ihanet suçlamaları uluorta
kullanılmamalıdır, birbirimizi yaralayacak bir dilden de özenle
kaçınılmalıdır. Eski Türkiyeden bize miras
kalmış bir sorunu çözerken yeni sorunlar doğuracak, dahası
ve en önemlisi toplumsal barışımızı bozacak
söylemlerden ve kışkırtmalardan özellikle kaçınmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, izninizle bazı
iddialara ve ithamlara buradan cevap vermek istiyorum. Bir milletvekili
arkadaşımız, bu süreci ver çözümü, al diktatörlüğü biçiminde
tanımlayarak çok ağır bir ithamda bulundu. Herkes bilsin ki
çözüm sürecinin seçimle bir alakası yoktur. Üstelik bizim seçim kazanmak
gibi bir kaygımız da yoktur. Biz bu süreci Diyarbakır
meydanında başlattığımızda ortada seçim diye bir
şey yoktu. Ayrıca hatırlatmak isterim ki diktatörlük bahsinde
konuşanlar öncelikle kendi geçmişlerine bir baksınlar.
Baktıklarında orada kanlı bir diktatörlüğün
varlığını görürler.
Kürt-PKK meselesinin özgürce konuşulabildiği
bir ülkede, bu meselenin bizzat yaratıcısı ve müsebbibi bir
partinin diktatörlükten bahsetmesi doğrusu manidardır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Kimi
kastediyorsun? Kimi kastediyorsun?
MEHMET METİNER (Devamla) - CHPnin desteğini
amaların arkasına sığınmadan sürdürmesini, sorunun
çözümü için gerekli gördüğümüzü bu vesileyle hatırlatmak istiyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Açık
konuş, açık. Kimi kastediyorsun?
MEHMET METİNER (Devamla) Destekliyoruz ama diye
başlayan cümleler sürece zarar verecek boyutlara
taşınmamalıdır.
MHPye mensup milletvekili arkadaşlarımız
bu tasarının bir ihanet projesi olduğunu söyleyip durdular,
birtakım haksız isnatlarda bulundular. Biz öyle iddia edildiği
gibi PKKnın gönlünü almak için bu kanun tasarısını
getirmiş değiliz. Biz, PKKnın gönlünü değil, elindeki
silahı almak için çözüm sürecini başlattık. (MHP
sıralarından gürültüler)
Biz öyle iddia edildiği gibi bir bölgeyi altın
tepsi içinde PKKya sunmak için çözüm sürecini başlatmış
değiliz. Çözüm süreci, bir al ver süreci değildir, bir pazarlık
süreci değildir. İlla da bir al ver üzerinden konuşacaksak o
zaman deriz ki: Çözüm süreci silah yerine siyasetin, ölüm yerine hayatın
ikame edilmek istendiği bir sürecin adıdır. Herkes bilsin ki
PKKyla bir bölgenin kaderi veya Kürt halkının geleceği müzakere
edilmiyor. PKKnın özerklik ve benzeri siyasi taleplerinin
karşılanması gibi bir pazarlık süreci de söz konusu
değildir. Müzakerenin eksenini iki şey oluşturuyor: Eve
dönüş ve siyasete dönüş.
Değerli arkadaşlar, siyasallaşmadan
korkmamak lazım. Silahların ebediyen bırakılıp
siyasette karar kılındığı bir süreçte herkes kendi
talebinin siyasetini kendisi yapacaktır. PKKyı
meşrulaştırdığımız iddiası da
kesinlikle doğru değildir. Elinde silah olan hiçbir örgüt
meşrulaştırılamaz. Silah yerine siyaseti tercih edenlere evlerine
dönüşün imkânını sağlamak PKKnın
meşrulaştırılması biçiminde tanımlanamaz. Çözüm
süreciyle PKK silahlarından arındırılıp yasal ve
meşru bir alana çekilmek isteniyor. Bu ikisi arasındaki farkı
gözden kaçırmamak gerekir. Çözüm sürecinin bölünmeyi getireceği
iddiası da zinhar doğru değildir. Çözüm süreci, inkâr,
asimilasyon ve zora dayalı politikalarla bölünmenin eşiğine
getirilmiş Türkiyeyi, farklılıkların kabulü ve eşit
yurttaşlık anlayışı temelinde yeniden
bütünleştirme projesidir. Çözüm süreci başarıya
ulaştığında ülke bölünmüş olmayacak, tam tersine daha
da bütünleşmiş olacaktır.
Çözüm süreci bir bölünme süreci değil, bir
bütünleşme sürecidir. Bu ülke hepimizindir, bu devlet hepimizindir, bu
bayrak hepimizindir, bu vatan hepimizindir. Bu ortak vatan üzerinde hepimiz
temel hak ve özgürlüklerde eşit vatandaşlar olarak
yaşayacağız. Türkün Türk olarak, Kürtün Kürt olarak,
kısaca herkesin farklılıklarıyla özgürce
yaşadığı güçlü ve tek bir Türkiye olsun istiyoruz. AK
PARTİmizin inşa etmek istediği yeni Türkiye herkesin hür ve
eşit vatandaş olarak yaşadığı ve herkesin
sorunlarını şiddete, silaha başvurmadan, demokratik
diyaloji yöntemiyle çözmeyi esas aldığı bir Türkiyedir. Çözüm
sürecinin nihayetinde varacağımız Türkiye, işte böyle bir
Türkiyedir.
Değerli arkadaşlar, bazı milletvekili
arkadaşlarımız da zarfa takıldılar. Onların
hassasiyetlerini de anlıyoruz ama zarfa takılmak yerine mazrufu esas
almayı önemseyen bir siyaset, çözüm sürecinin başarısı için
daha bir gereklidir. Terör ve benzeri kelimelere takılmadan yol
yürümemiz gerekiyor, kelimelerin önümüzü kesmesine izin vermemeliyiz,
maksadımız üzüm yemek olmalıdır. AK PARTİ
düşmanlığı üzerinden, tıpkı başka partiler
gibi varlık nedenlerini inşa etmeye çalışanlar bilsinler ki
çözüm sürecine anlamlı katkı sunamazlar. Bu tasarı bir
zarftır, mazruf arkasından gelecektir. Bu tasarının
yasalaşması, sorunu çözecek adımların ve tedbirlerin, yasal
altyapının oluşması anlamına geliyor.
Değerli arkadaşlar, çözüm sürecinde sona
doğru yaklaşıyoruz. Tünelin ucundaki ışık
görünmeye başladı, bu tarihsel fırsatı
kaçırmayalım. Önümüzde iki seçenek var: Ya, birbirimizle
vuruşarak birbirimizi tüketmeye devam edeceğiz ya da onurlu bir
barışla hep birlikte kazanacağımız yeni bir sürece
merhaba diyeceğiz. PKKnın silah marifetiyle bir sonuç
alamayacağı, PKKnın da sadece silah marifetiyle
bitirilemeyeceği görüldü. Sadece silaha dayalı çözüm yöntemleri
herkese çok acılar yaşattı ve ülkemize kaybettirdi. Şimdi,
herkesin kazanacağı yeni bir dönemin eşiğinde bulunuyoruz.
BAŞKAN Artı bir dakikanızı
veriyorum.
Buyurun.
MEHMET METİNER (Devamla) Demokratik diyalog ve
müzakereyle bu sorunu çözebiliriz. Denenmemiş bu yöntemi denememizden
rahatsızlık duymaya gerek yok. Bu yöntemle sonuç alabilirsek hep
birlikte kazanmış olacağız. Dağdakilere,
silahlarını bırakmaları hâlinde evlerine dönüşün ve
siyaset yapabilmelerinin önünü açma ne bölünmeye yol açar ne de ülkeye
kaybettirir, tam tersine toplumsal bütünleşmemizi güçlendirir ve ülkeye
kazandırır.
Değerli arkadaşlar, hiç kimse bir diğerini
yenmiyor, hiçbirimiz bir diğerimizin düşmanı değiliz,
hiçbirimiz bir diğerine diz çöktürmüyor. Aile içi bir kavgayı
sonlandıracak dilimiz elbette farklı olmalıdır.
Hiçbirimizin bir diğerine diz çöktürmediği şerefli bir
barışla herkesin kazanacağı yeni bir sürecin önü
açılmak isteniyor. Bu helalleşme sürecine geliniz hep birlikte
katkı sağlayalım. Kürt Mehmetin de Türk Mehmetin de annesinin
ağlamayacağı yeni bir Türkiye inşa etmek hepimizin boynunun
borcudur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın
Yusuf Halaçoğlu konuşacak, Kayseri Milletvekili.
Sayın Halaçoğlu, sizin şahsınız
adına da bir konuşmanız olduğundan konuşma süreniz on
beş artı birdir.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Terörün Sona Erdirilmesi ve
Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Görüyoruz ki
Sayın Başbakan Yardımcısı, zaten bizim bir katkı
verebileceğimiz inancında olmadığını dün beyan
etti. Biz, gerçekte çok önemli katkılarda bulunduk ama tabii anlayan için.
Şurası unutulmamalıdır ki Niyetlerinde, samimi olanlar
dosdoğru yoldadır. sözü doğrultusunda Hükûmeti uyardık,
olacakları kendilerine anlattık ama anlamak istemediler.
Düşünebiliyor musunuz ki çıkarılan bir yasa çerçeve olarak
adlandırılsın ve yasayı hazırlayanlar
Gerektiğinde yeni yasalar çıkararak bu yasayı
şekillendirelim. desin, ama sorular karşısında da Biz
daha neler çıkaracağımızı bilmiyoruz. diye cevap
versin. Bütün bunlar, aslında nasıl bir mantıkla yasa
hazırlandığını ortaya koymaktadır.
Ayrıca, 6ncı maddede Bu kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür. denilirken 2nci maddenin ilk paragrafında ne
Anayasada ne de diğer hukuk metinlerinde yer almayan, ayrıca hukuki
bir terim olmayan ve 6ncı maddeyle çelişkiye düşen bir ifade
kullanılıyor. Ne diyor: Hükûmet, çözüm süreci kapsamında
aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları
yürütür. Bakanlar Kurulu mu Hükûmet mi? Böylesine alelacele
hazırlanmış bir yasa taslağından zaten ne
yapılacağını da net şekilde anlamak mümkün değil.
Neymiş efendim, 2nci maddenin (a)
fıkrasına göre, terörün sona erdirilmesi ve toplumsal
bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik,
psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma
alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek
adımları belirlermiş.
Seni tutan mı var kardeşim? Bu görevler zaten
bir hükûmetin görevleridir. Bunun tekrar yasayla görev olarak verilmesinin
anlamı nedir? Ama, altında başka gayeler varsa o başka.
Yukarıdaki hususlarda Hükûmetin atacağı
adımların Anayasa ve geçerli hukuki teamüllere göre uygulanması
hâlinde, uygulayanların suçlu duruma düşmesi mümkün değildir.
Öyleyse, 4üncü maddenin (2)nci fıkrasında yer alan, bu kanun
kapsamında verilen görevleri yerine getiren kişilerin, 2nci maddenin
(a), (b) ve (c) fıkralarından dolayı hukuki, idari ve cezai
sorumluluğu doğmazmış.
Kendinize gelin beyler! Hangi hukuk sisteminde, yasama
organının çıkardığı bir yasa uygulayanı
suçlu duruma düşürür? Aslında, siz ya hukuk bilmiyorsunuz ya da art
niyetle bir yasa metni hazırlamışsınız.
Bundan beş yüz elli sene önce Osmanlı devleti
zamanında hazırlanmış hukuk metinlerinde bile, bir hükmün
kanun olabilmesi için kanunu uygulayanı suçlu duruma düşürmemesi
gerektiği yer almaktadır.
Hatırlatırım, şu an 2014
yılındayız. Yeni Türkiye ve ileri demokrasinin kuralları,
çıkarılacak yasaların gelecekteki uygulamalarında suç da
işlenebilirliğini mi ihtiva etmektedir? Yani, siz Bizim
uygulamalarımız suç da teşkil etse yaparız. mı demek
istiyorsunuz?
Evet, gerçekten tarihî bir dönem geçiriyoruz. Dünya literatürüne
ilk olarak girecek bir yasa maddesi getirdiniz. Bununla,
Anayasa'mızın 125inci maddesini de ihlal ediyorsunuz.
Anayasa'mız ne diyor: İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine
karşı yargı yolu açıktır. Hâlbuki, siz bazı
kişilere yargı yolunu kapatıyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, siz de biliyorsunuz ki,
gerçekte bu yasanın maddeleri çarpık. Siz her ne kadar çerçeve yasa
deseniz de altında başka şeyler yatmaktadır. Osloda,
PKK-MİT gizli görüşmeleri tutanaklarında, 3 ara bulucudan biri
aynen şunları söylüyor: Bu toplantıda geçmişteki
olayları tekrarlamaktan ziyade gelecekte neler yapılabileceği
üzerinde odaklanmak daha iyi olacaktır. İki tarafa da bir öneride
bulunduk mini bir paket tarzında. Nevruza doğru iki tarafta da
güvenin tekrar tesis edilmesi için bir öneriydi bu. Şunu vurgulamak
istiyorum: Bu sadece bizim fikrimizdi, ne Türk tarafından ne de Kürt
tarafından olumlu yönde herhangi bir teklif aldık. İki
tarafın değil, bizim sorumluluğumuz altında girişilen
bir inisiyatifti. Abdullah Öcalan tarafından üretilen kendi fikirleri
Parlamentoda yasa çıkaracakları zaman dikkate alınacaktır.
Biz iki şeyden bahsediyoruz: Bir, kamuoyuna yapılan açıklamalar;
bir de perde arkasındaki gidişat. Bunu kendilerine söyledik, hem
MİT hem de devlet için oldukça riskli hâlihazırda PKKyla müzakereye
oturmuş olmaları. Bugün kamuoyuna yansırsa CHP ve MHP ne der
acaba? Devlet temsilcileri olarak MİTin elemanlarının burada,
hem de dağ kadrosuyla Osloda müzakereye oturmuş oldukları
duyulursa ne olurdu? CHP ve MHP ne derdi?
Sanırım, meselenin özü burada. Nitekim,
teröristbaşı, çeşitli zamanlarda kendisiyle ve Kandille
görüşen Hükûmet yetkililerini uyarmak durumunda kalmıştır,
Bu görüşmeleri yasal bir zemine oturtun, aksi takdirde suç
işliyorsunuz... Evet, işte bu sebeple yasal bir zemine oturtmaya
çalışıyorsunuz ama bunu da beceremiyorsunuz. Zira, kiminle ne
konusunda görüşme yapacağınızı belirtemiyorsunuz.
Madem şeffaflıktan bahsediyorsunuz, o takdirde açıkça Kandille
ve İmralıyla görüşeceğinizi neden belirtmiyorsunuz?
Belirtmediğiniz için de hem geçmişteki görüşmelerinizin hem de
gelecekteki görüşmelerinizin cezai sorumluluğunu bu yasayla ortadan
kaldırmaya çabalıyorsunuz.
Size ciddi birkaç soru sormak istiyorum. Habur rezaletini
bir yana bırakırsak, PKKnın size söz verip de sözünde
durmadığı, önce silahlarını bırakarak
sınır dışına çıkacaklarını, sonra
bundan cayıp silahlarıyla sınır dışına çıkacaklarını
söyleyip çıkmamalarını göz önüne alarak bundan sonra da
sözlerinde duracaklarına inanıyor musunuz? Durmazlarsa ne
yapmayı düşünüyorsunuz? Kaldı ki bu sözlerden sonra
sınır dışına çıkmak bir yana, durmadan yeni
militan temini yoluna gitmelerini hangi sebebe bağlıyorsunuz? Ama ne
yazık ki bunları görmezden geliyorsunuz.
Zira, 2003te Sayın
Başbakan, terör örgütüyle ve İmralı canisiyle görüşme
yaptıkları sözüne karşılık bunu iddia edenleri
şerefsizlikle suçlamıştı. Yine, 26 Temmuz 2009 tarihinde,
teröristbaşı, avukatları aracılığıyla Özal
Talabani üzerinden çağrı yapmıştı. Ben önce
Talabaniye Sen ne diyorsun? demiştim ve
şaşırmıştım. Daha sonra Sayın Erbakan
Başbakanken Suriye Devlet Başkanı üzerinden
çağrısı oldu. Askeriye, Brüksel üzerinden çağrı
yaptı. En sonunda buradan rica ettiler. Sayın Erdoğan ve Gülün
dolaylı da olsa, basın yoluyla da olsa çağrıları,
ricaları oldu. Ben de bunlara cevap verdim. diyor. Bunun üzerine
Cumhurbaşkanlığı bu beyanatı yalanlıyor ve bu
açıklamanın gerçekle alakası olmadığını
belirtiyor. Aynı şekilde, Başbakan Müşaviri Kemal Öztürk de
şu açıklamayı yapıyor: Bugün bazı basın
yayın organlarında terör örgütü elebaşısının
avukatlarına atfen, Sayın Başbakanın kendisine dolaylı
mesaj gönderdiği ve ricada bulunduğuna dair bazı
asılsız iddialar yer almıştır. Sayın
Başbakan başta PKK olmak üzere hiçbir terör örgütüne ne dolaylı
ne de basın aracılığıyla hiçbir mesaj
göndermemiş, hiçbir ricada bulunmamıştır. Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanına yönelik bu sözler tümüyle yalan ve
iftiradır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Ama ne gariptir ki
Sayın Başbakan sonraki zaman içinde kendi adına yayımlanan
bu açıklamayı âdeta tekzip ediyor ve televizyonlara Bundan önce de
benim emrimde görüşmeler olmuştur, bundan sonra da olacaktır.
diyerek halkı nasıl aldattıklarını gözler önüne
seriyor.
Tabii, burada şunu da
belirtmekte yarar bulunmaktadır: O sırada Hükûmetin,
PKKlıların serbestçe Türkiyeye gelebilecekleri ve geldikleri
takdirde tutuklanmayacaklarını açıklamasıyla başlayan
Habur rezaleti kamuoyunun tepkisini çekince, bu açıklamaların
yapılmış olduğunu da göz önüne almak gerekir.
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içinde
değişen bir şey var mı? diye soracak olursak, aksine,
bundan beş yıl öncesiyle kıyaslanmayacak bir fark göze
çarpıyor: Artık, PKK teröristleri silahlarıyla serbestçe hem
kırsalda hem de şehirlerde dolaşabiliyor, siyasi
uzantılarıyla kucaklaşıp halay çekiyor, yol kesip kimlik
kontrolü yapıyor, karakol veya kalekol yapmak isteyen devletle
çatışıyor, iller arasındaki yollara çukurlar açıp
yolları haftalarca kapatabiliyor, Türk devletinin bağımsızlık
sembolü olan bayrağı, hem de askerî birlik içindeki bayrağı
direkten indirip ayaklar altına alabiliyor, korucuları katledip bir
takibe maruz kalmadan serbestçe dolaşabiliyor. Bunlara
karşılık asker ve polis, kışla ve karakolundan
çıkamıyor. Herhâlde bunun adı demokrasi değil,
başıbozukluk ve terörizmdir.
Nitekim, bu Meclis kürsüsünden bu yasa görüşülürken
PKKnın bir terör örgütü olmadığını söyleyen,
Kürtlerle bir savaş yaşandığını ve
barış adı altında açılımın
yapılması gerektiğini söyleyen bir parti ile Hükûmet sarmaş
dolaş. Sözde Kan akmaması, şehit haberleri gelmemesi.
duygusallığıyla insanları aldatıyorlar.
Bölünme deyince, herhâlde karpuzdan bahsettiğimizi
sanmıyorsunuz. Devletlerin bölünmesi, karpuzun bıçak atınca
çatlamasına ve bölünmesine benzemez.
Ademimerkeziyetçi olan Jön Türkler de sizin gibi sözde iyi niyetle
-devlet adamlığı kültürüne sahip olmadıkları için-
devleti iyi yönetemediği düşüncesiyle Sultan Abdülhamiti tahttan
indirdiler. Onun çözemediğini düşündükleri Balkanlardaki kiliseler
meselesini bir çırpıda, sözde çözdüler ama bu hareketleri
Osmanlı Devletine pahalıya mal oldu ve bir yıl sonra, Balkan
Savaşları sonucu bütün Balkanlar kaybedildi. Aradan iki sene sonra
patlak veren Birinci Dünya Savaşıyla da Osmanlı topraklarının
büyük kısmı kaybedildi, Anadolu işgal edildi ve millî mücadeleyi
vermek zorunda kaldık.
Devletin ne demek olduğu konusunda fikir sahibi
olmak isterseniz, İbni Haldunun Mukaddimesini okuyunuz beyler. İbni
Haldun Devletler de insanlar gibi doğar, büyür, gelişir ve ölür.
der. Bu çerçevede tarihe bakınız, kaç devlet ayakta
kalmıştır? Devletlerin parçalanması dıştan
değil, hep içten olmuştur. Anadolu coğrafyası çok tehlikeli
bir coğrafyadır ve dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çok devletin
ve medeniyetin yıkıldığı görülmemiştir.
Sayın Bakan Bu yasa çerçevesinde memnuniyet
duyuyorum ki burada açıkça her şeyi konuşuyoruz. diyorsunuz ve
ekliyorsunuz Sizden zaten bir katkı beklemiyorum. Bu Meclis sizin
iktidarınız döneminde konuşmaya başlamadı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi tutanaklarına bakarsanız bu Mecliste daha
hararetli konuşmalar yapıldığını da görürsünüz.
Osmanlı Dönemi meclislerinde de her şey konuşuluyordu ama önemli
olan konuşulması değil, muhalefetin söyledikleri de dikkate
alınarak en yararlı yasanın çıkarılmasıdır.
Ayrıca bugün silahlı teröristlerin ortaya
çıkışını, cumhuriyetin ilk dönemlerinde farklı
ana dillerde eğitim verilen Doğudaki medreselerin
kapatılmasına bağlayanlara tarihi yeniden okumalarını
öneririm. Osmanlı Döneminde 19uncu yüzyılda da
ayrılıkçı isyanları göreceklerdir ve çoğunun
altında da yabancı güçler ve onların kurdukları
okulların yattığı bir vakıadır. Bir devlet kendi
varlığını devam ettirmek için ordu kurar ve kendini korur,
bu, onun en tabii hakkıdır. Türkiyede meydana gelen terör
olaylarında da devlet, birlik ve bütünlüğünü sağlamak,
vatandaşlarının geleceğini garanti altına almak için
üzerine düşen görevi yerine getirmek zorundadır.
Bu kadar kayba gerek var mıydı? diye soranlar
oldu. Bu mantıkla bakacak olursak Çanakkalede 250 bin şehit
vermemize de gerek var mıydı? demek gerekir. Yani Çanakkale geçilse
ne olurdu. ile eline gayrimeşru şekilde silah almış,
bebek, çocuk, kadın, yaşlı, asker, polis, öğretmen demeden
katleden bir illegal örgüte karşı herhâlde çiçek
sunulmasını kimse beklememelidir. Şayet örgüt iyi niyet
gösterir, silah bırakarak pişmanlık duyarsa onlarla
görüşülür ve kanunlar çerçevesinde gereken yapılır. Ama yok,
silah bırakmadan tehdit ve şantajla avantaj elde etmek istiyorsa
onlarla oturup konuşulmaz, her samimi yaklaşım bir taviz olarak nitelendirilir,
yeni tavizler için yeni istekler ortaya çıkar. Bu tür örgütler hedeflerine
bu tür yaklaşımlarla ulaşmaya gayret ederler; ellerindeki maddi
gücü, silahlı gücü sizin isteğiniz üzerine bırakıp terk etmez.
Nitekim hep sureti haktan görünüp hedefine ulaşmak açısından
gücünü artırmıştır. Size teröristbaşının
şu sözleri de mi ders olmadı: Teröristbaşı 1999da
tutuklandığında Barış için çalışacağım.
Bana müsaade edin, dağdan üç ayda indireceğim. derken, 23 Şubat
2013te devrihükûmetinizde Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da
büyüteceğiz. Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır
ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı
olacak. diyebilecek hâle gelmiştir. Bu sözlerden sonra onlara nasıl
güvenebilirsiniz? Biz size nasıl inanırız? Bugün, 10 Temmuz
itibarıyla KCK yürütme eş başkanı Cemil Bayık Kim
gerillanın direnişi ve silahı bırakacağını
sanıyorsa hayal görüyor. diyor.
BAŞKAN Artı bir dakikayı
konuşuyorsunuz Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu sebeple, çıkardığınız yasa,
tarih tecrübeleri çerçevesinde söylüyorum ki, sizi daha zor durumlara
düşürecektir ama asıl zor duruma düşecek Türkiyedir, Türk
milletidir. Umarım ki bu yasa önümüzdeki dönemde uygulamalarınız
çerçevesinde vatanıihaniyenin bir şaheseri olmasın. Umarım
ki tarihe yeni bir Damat Ferit şöhretiyle geçmeyin, aksi hâlde ne Türk
milleti ne de tarih sizi affetmeyecektir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahsı adına ikinci konuşmacı
Sayın Ziver Özdemir, Batman milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ZİVER ÖZDEMİR (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi ve ekranları
başında bizi izleyen vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyor, tüm vatandaşlarımızın
ramazan ayını kutluyorum.
Bu çerçeve yasa tasarısı, Parlamentonun
çıkardığı ve çıkaracağı bence en
hayırlı yasalardan biri diye Türkiyede anılacaktır çünkü
Kürt meselesinde siyaset kurumunun ülkede ilk defa sorunların çözümü
yönünde bu kadar güçlü bir irade ortaya koyuyor olması elbette ki çok
önemlidir. Biz yıllarca hep sorunları halı altına
süpürerek, başka kurumlara havale ederek sürekli öteledik. Olayları
sadece güvenlik perspektifinden değerlendirerek bir yere
varamayacağımızı artık herkes görmüş oldu ve
bununla ilgili bir çözüm sürecini başlatmış olduk. 30 binin
üzerinde insanımızı toprağa verdik. Milyonlarca
insanımız yerinden yurdundan edilerek göç ettirilmek zorunda
kaldı. Binlerce köyümüz boşaltıldı, yakıldı.
Ovalarımız, dağlarımız
insansızlaştırıldı. Binlerce faili meçhuller
yaşandı, zulümler, işkenceler yapıldı.
İnsanlarımıza aklın dahi alamayacağı binbir
çeşit mağduriyetler yaşatıldı. Ama bütün bu oyunlara,
tezgâhlara, kışkırtmalara rağmen halklar hiçbir zaman
karşı karşıya gelmedi ve getirilemedi; ne Türkler Kürtlere
ne Kürtler Türklere ne Çerkezler Lazlara ne Araplar Türklere bir kin, bir
buğuz beslemedi. Bu yüzden halklar arasında kardeşlik hukukunu
zedeleyecek bir durum yaşanmadı, ülkede toplumsal ayrışma
ya da nefret söz konusu olmadı.
Geçmişte yapılan
hatalar bugünün çerçevesini çizemez ve çizmemelidir. Yıllarca
ötekileştirilen, ikinci sınıf vatandaş muamelesine tabi
tutulan Türküyle, Kürtüyle, Arapıyla, Çerkeziyle bu ülkenin esas
sahipleri artık kendi sorunlarını çözme iradesini ve cesaretini
gösteriyorlar. Bu Parlamento çatısı altında bu konuyla ilgili
söylenmedik söz kalmadı. Artık eylem zamanı. sözlerini
pratiğe yansıtma zamanı gelmedi mi? Bu kürsüde hatipler sorunla
ilgili, bölgeyle ilgili birçok sözler sarf ettiler. Biz bölgede yaşayan
insanlar olarak Artık yeter! diyoruz. Gelin bu çözüme, bu
barışa, bu huzura omuz verin, destek verelim. Başkaları
gelip evimizin içindeki problemleri çözmez ve çözemez,
başkasının böyle de bir derdi olamaz. Kimseden medet
ummamıza gerek kalmadan gelin kendi sorunumuzu kendimiz çözme iradesini
gösterelim. Bu Parlamento çatısı altında yer alan herkesin
bölgenin, ülkenin özgürleşmesi ve demokratikleşmesini istediğine
ve bu yönde çalıştığına gönülden inanıyorum çünkü
her birimiz dolaylı ve dolaysız bu sorundan ciddi manada etkilendik,
bir şekilde bedel ödedik. Artık bizler de daha güzel, daha
demokratik, daha yaşanır bir Türkiyede, özgür bireylerin eşit
bir şekilde yaşayabildiği, hak ve hukukun üstün tutulduğu
bir ülkede yaşamayı hak etmiyor muyuz?
AK PARTİ olarak
bizler bu sorunu kendimize dert edindik. Parti Tüzükümüzde, hükûmet
programlarımızda ve seçim beyannamelerimizde bu sorunu çözme
iradesini ortaya koyduk ve çözüm önerilerimizi milletimizle
paylaştık. Millet de bu çözümün yanında ve arkasında yer
alarak her seçimde daha fazla destek vererek, her zaman destek oldu. AK
PARTİnin iktidara geldiği günden bugüne Türkiye'nin demokratikleşmesi,
normalleşmesi yönünde ciddi adımlar atıldı; ret, inkâr,
asimilasyon politikalarına son verildi. Bu bir paradigma
değişikliğiydi Türkiyede ve bu yöndeki bu irade toplumla
paylaşıldı ve halk da bu desteği verdi. Kişi hak ve
hürriyetlerini genişlettik bu süreçlerde.
BAŞKAN Artı
bir dakikayı konuşuyorsunuz Sayın Özdemir.
ZİVER ÖZDEMİR
(Devamla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İktidar milletvekili
olma dezavantajını biz hep yaşadık. Çok teşekkür
ediyorum, bugün bir dakikayı da kullanayım.
Demokratikleşme
adımlarını attık, anayasal, yasal birçok düzenleme
gerçekleştirdik, ana dilin önündeki engelleri kaldırdık. Çok
daha fazla şeyler sayabiliriz ama çok önem verdiğimiz ve hakikaten
iki yıla yakın bir süredir kanın durduğu bu çözüm sürecine
katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Bu Parlamento
çatısı altında katkı sunan, bu yasaya olumlu olumsuz
katkı sunan, eleştiri getiren tüm herkese teşekkür ediyorum bir
bölge insanı olarak. Çünkü kırk yılı aşkın bir süredir
biz normal bir ortamı da yaşayamadık ve göremedik. Dağlara baharlar
gelmiş, ovalarımıza baharlar gelmiş, şehirlerimize
artık kardeşlik hukuku gözeterek baharlar gelmiş.
Bu vesileyle hepinize çok teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap
işlemini tamamlayacağız. Beş dakikamız sorular için,
diğer beş dakikamız da Sayın Bakanın cevap vermesiyle
geçecek. Sisteme giren milletvekillerine sırasıyla söz veriyorum:
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün bazı medya organlarında
terör örgütü elemanlarının
bazı beyanları yer aldı. Bu beyanlardan birisi
şöyle: PKK ve KCKnın Türkiye yürütmesi içerisinde yer alan
elemanlarını Kandil'e çağırıp istişarelerde
bulunacağız. Türkiye yürütmesi, yani Hükûmet içerisinde PKKnın
direkt irtibatta bulunduğu bu kişiler kimlerdir?
Şahsınızın böyle bir bağlantısı var
mıdır? Siz de Kandil'deki toplantıya çağırıldınız
mı veya Kabine üyelerinden kimler çağırıldı?
Açıklarsanız sevinirim.
Sayın Seyfettin Yılmaz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Başbakan Erdoğan
İllegal terör örgütü PKK ile anlaşma masasına oturmayız.
diyordu. Öyleyse Başbakanlık ve MİT Müsteşarını
görüşmeler için kim görevlendirdi? Bunlar kimin adına bu
görüşmeleri yaptılar?
İkinci sorum: Yine, teröristbaşı Abdullah
Öcalan bu süreçte yattığı İmralıdan
çıkarılarak herhangi bir görüşmeye katılmış
mıdır, katılmışsa kimlerle görüşmüştür?
Üçüncü sorum: Bu süreç içerisinde PKKlı militanlar
özel uçakla Kandil'den Osloya götürüldüler mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
Başmüfettişliği, Türkiye'nin birçok ilindeki dinlemelere
ilişkin olarak tahminimiz öyle- Cumhuriyet Halk Partisi il
başkanlıklarına yazı yazarak savcılıklar
aracılığıyla, il başkanlarının ve ilçe
başkanlarının telefon numaralarını,
adlarını, soy isimlerini istiyor. Bundan anlaşılan şu
ki: Herhâlde, muhtemelen, geçmiş dönemde, tarih olarak da 1/1/2010 tarihi
ve 31 Mart 2014 tarihleri arasında görev yapan il ve ilçe
başkanları
Anlaşıldığı kadarıyla, il
ve ilçe başkanlarının telefonları yasa dışı
olarak dinlenmiş. Bu konuda bir tereddüt var, muhtemelen bir
soruşturma yürütülüyor. Bu konuda bir bilginiz var mıdır?
Yürütülen bu soruşturma sonucunda ana muhalefet partisinin il ve ilçe
başkanlarının telefonlarının gayriyasal bir
şekilde dinlenmesi konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz,
düşünceniz nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Topcu
ZÜHAL TOPCU (Ankara) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Öncelikle, dün çıkan bir habere değinerek
sorumu sormak istiyorum. Dün, 21 tane üniversite öğrencisinin özellikle
PKKya katılmak için dağa çıktığına yönelik
çıkan haberler vardı. Yani bunlarla beraber, daha önce
çıkanların da olduğu düşünülürse bu politikaların
nereye varacağını tekrar sormak istiyoruz. Özellikle, bugün,
şu anda burada görüştüğümüz çözüm paketiyle ne amaçlandığını
tekrar sormak istiyoruz.
İkinci sorum da: Musuldaki Türkmenlere yönelik
olarak, Kerkükteki, Tuzhurmatudaki Türkmen kardeşlerimize yönelik olarak
yeni bir politika üretmeyi düşünüyor musunuz onların
perişanlığını gidermek üzere?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
PKK terör örgütünce şehit edilen asker, polis,
öğretmen, sağlık personeli gibi devlet memurlarının
sayısı nedir? Şehit olan insanlarımızın katilleri
tespit edilip yakalanmış mıdır? Tespit edilemeyenlerin ve
yakalanmayanların sayıları nedir? Bu kanun Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündemine getirilmeden önce şehit aileleri ve gazilerin
kurduğu derneklerle görüşmeler yapılmış
mıdır? Onların görüşleri, düşünceleri
öğrenilmiş midir?
İkinci sorum olarak: PKK terör örgütü doğu ve
güneydoğuda görev yapan korucuları çeşitli şekillerde
tehdit etmekte, öldürmektedir. Hükûmet olarak, güvenlik güçlerini, korucu ve
ailelerini terör örgütünün saldırılarına karşı korumak
için ne tür önlemler alınmıştır? PKK tarafından
kaçırılmış, serbest bırakılmayan korucular var
mıdır? Öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Ata
AYLA AKAT ATA (Batman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, mevcut sürecin ilerleyebilmesi için,
siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik
ve silahsızlandırma alanlarında atılması gereken
adımlar vardır yasa metninde de geçtiği üzere. Bu konuda
Hükûmetin almış olduğu bir gündem ve bir takvim söz konusu
mudur? Kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenlere
ilişkin kamuoyuna sunabilecekleri bir bilgilendirme var mıdır?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, tabii, bazı beyanlar üzerine
görüşler serdediliyor. Tabii, biz bu meseleyi gerek çözerken gerek çözüm
iradesini ortaya koyarken ve bu alanda çeşitli çözümler geliştirirken
muhatap olarak sadece milleti aldık. Millet, Kürtüyle Türküyle, 76
milyon, bu problemi, gerçekte artık tarihsel bir boyut kazanmış
ve son otuz yılında da milletin canını da, evini de, cebini
de yakan bu ağır sorunu olabilecek en makul ve en
barışçıl yöntemlerle nasıl çözeriz, biz bunun
hesabını yapıyoruz, bunun hesabını yaptık.
Burada asıl olan, bu gelişmelere yol açan
sebeplerin ortadan kaldırılmasıdır çünkü mesele doğru
teşhis edilmeden, gerçekte bütün boyutlarıyla, sosyal, siyasi,
iktisadi, tarihsel, ideolojik her ne kadar faktör varsa bütün bunların
hepsini bir arada değerlendirmeden, onları ayrıntılı
bir şekilde incelemeden yapacağımız teşhis bizi
yanlış bir yere götürür. Aslında meselenin ortaya çıkma
sebeplerini doğru tahlil ettiğimizde o zaman sorunu da çok daha kolay
bir şekilde çözeriz.
Geldiğimiz nokta: Değerli milletvekillerimizin
bazılarının sorularını aslında oluşturan
bütün bu meselede önce bunların bir sebep mi, bir sonuç mu olduğu
hususunda gerçekte ciddi bir çalışma yapmak gerektiğini
düşünüyorum. Bunların birçoğunun aslında bir sonuç
olduğunu, bir yan ürün olduğunu, bir komplikasyon olduğunu ve
bugüne kadar geliştirilen çözüm önerileriyle de bunun aslında çözüm
yerine daha yeni sorunlar ortaya çıkardığını hepimiz
biliyoruz. Gerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
yaşayanlar gerek Türkiye'nin diğer bölgelerinde bir sebeple köyleri
yakılmış veya şiddetten, terörden, bir şekilde onun
olumsuz etkilerinden kaçarak büyük şehirlere gelmiş,
sığınmış olan insanların hepsinin,
dolayısıyla da bütün milletimizin çok iyi bildiği,
değerlendirdiği bir hususla bütün bunların
ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.
Biz şunu biliyoruz: Geçmişte terörle,
şiddetle yapılan veya PKKyla yapılan mücadelelerde, onu ortadan
kaldırmaya dönük yapılan projelerde bunların hepsinin
aslında bu sorunu bütünüyle çözmekten uzak olduğunu, aksine, yeni
sorunlar yarattığını hepimiz biliyoruz çünkü kan akmaya
devam etti, çünkü insanlar dağa çıkmaya devam etti.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan,
sorulara cevap verin ya.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bunu devletin bütün kurum ve kuruluşları bilir,
devlet yönetenler, bugün de, dün de, geçmiş hükûmetlerdekiler de herkes
bilir ki eğer bütün bu sorunlar doğru şekilde çözülebilseydi
insanlar dağa çıkmazdı, dağa gidiş engellenirdi. Ama
biz biliyoruz ki
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hâlâ çıkıyorlar
dağa.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) İyi ya işte, biz bir daha kimse dağa
çıkmasın diye uğraşıyoruz. Dağdakiler de
insinler, Türkiyede sorunları demokrasi içerisinde, sivil bir
anlayışla konuşalım, çözelim.
MUHARREM VARLI (Adana) İndiremezsen ne
yapacaksın?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Bizim bütün bu meseleleri barış içerisinde çözme
imkânımız var. Önce barışın dilini geliştirelim,
barışı konuşalım, savaşı,
savaşmayı değil.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Haburda yaptınız, Haburda.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI (Diyarbakır) Çünkü, bu milletin on binlerce evladı yok yere
kanını toprağa döktü, ondan çok daha fazlasının
cezaevlerinde canı yandı, birçok masum insan birçok
saldırıda hayatını kaybetti, annelerin yüreği
yandı, babaların yüreği yandı, ocaklar söndü. Bunun
sağlıklı, doğru bir şekilde çözümü ancak bu
şekilde aklen ve rasyonel bir analizle yapabileceğimiz,
geliştirebileceğimiz çözümle mümkündür. Bu çerçeve yasa da bunu
getiriyor.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Sorulara cevap vermedi.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
6ncı madde üzerinde
1 adet önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/941 Esas Numaralı
Kanun Tasarısının 6ncı Maddesinde geÇen Bakanlar Kurulu
yürütür ibaresinin, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülür şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Seyfettin
Yılmaz Mehmet
Erdoğan
İzmir Adana Muğla
Alim Işık Yusuf
Halaçoğlu Zühal
Topcu
Kütahya Kayseri Ankara
Özcan Yeniçeri Kemalettin Yılmaz Engin
Alan
Ankara Afyonkarahisar İstanbul
Sinan Oğan Bülent Belen
Iğdır Tekirdağ
BAŞKAN Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI
MEHMET ERSOY (Sinop) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Önerge üzerinde Sayın Kemalettin Yılmaz konuşacak, Afyon
Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Terörün Sona Erdirilmesi ve
Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair 629 sayılı Kanun
Tasarısının yürütme maddesi olan 6ncı maddesi üzerine
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İsmi güzel ama özü itibarıyla üniter
yapımıza zarar verecek, bin yıllık kardeşliğimize
zarar verecek, PKKnın İmralı tutanaklarında dile
getirdiği, talep ettiği Büyük Ortadoğu Projesinin gereği
şartları oluşturacak bu yasa biraz sonra siz AKP, CHP ve HDP oylarıyla
maalesef görünen o ki kanunlaşacak ve yürürlüğe girecek.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılında
sıfır, hatta bitme noktasında bir terör vardı. PKK,
dağılma ve dağınıklık içerisindeydi. AKP
iktidarıyla işbaşına gelen Büyük Ortadoğu Projesinin
Eş Başkanı ve bölgedeki siyasi taşeronu, Büyük
Ortadoğu Projesinin bölgedeki silahlı taşeronu PKKyı
âdeta kurtardı, besledi, büyüttü, tavizler verdi, şımarttı;
gelinen noktada, al gülüm ver gülüm noktasında pazarlıklar
sürdürülmektedir. Terör örgütü siyasi zemin bulmakla yetinmedi, daha ötesine
geçmek için hazırlıklar yapmaktadır.
Bir kere ismini doğru koymak lazım. Muhtelif
platformlarda söylendi, bu kürsüden de söylendi, hatta yıkımdan
sorumlu Başbakan Yardımcısı tarafından da ifade
edildi: Adına ne derseniz deyin; ister Kürt meselesi, ister
güneydoğu meselesi, ister terör meselesi deyin ama mutlaka çözülmelidir.
dedi.
Değerli
milletvekilleri, bu üç konu birbirinden çok ayrı konulardır. Böyle
bir tespit gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiş
olmaktır. Zira, ana dili Kürtçe olan insanlarımızla kimsenin bir
sorunu, problemi yoktur. Bin yıldır aynı kıbleye
yönelmişiz, kız almış kız vermişiz, komşuluk
yapmışız -ki yüce dinimizde komşuluğun önemini çok çok
iyi biliyoruz- iş ortaklığımız olmuş,
Çanakkalede koyun koyuna yatıyoruz, Kurutuluş
Savaşını hep beraber verdik. Sorun Kürt sorunu olmaktan öte
terör sorunudur, hatta PKK terör örgütü sorunudur. PKK terör örgütü, ana dili
Kürtçe olan vatandaşlarımızın zinhar temsilcisi
değildir, olamaz da. Zira, otuz yıldır en çok onlara zarar
verdi. Terör mutlaka önlenmelidir ve problem mutlaka çözülmelidir; akan kan
durmalı, gözyaşı mutlaka durdurulmalıdır, buna
kimsenin itirazı yok. Terör örgütünü ortaya çıkaran
şartların bertaraf edilmesi yanında, ekonomik, sosyal, kültürel
ve gerekirse silahlı tedbirlerle terör ülkemizin problemi olmaktan acilen
çıkarılmadır. Zira, Büyük Ortadoğu Projesinin ülkemizdeki
silahlı taşeronu PKK, sadece bir bölgemizin değil 76 milyon
insanımızın problemidir.
Değerli milletvekilleri,
yanlış yapmamanız lazım. Bu çıkacak kanunla
yapılacak olan düzenlemelerle bin yıllık
kardeşliğimize zarar verirseniz -ki vereceksiniz, görünen o-
ülkemizin üniter yapısına ve Misakımillî hudutlarına zarar
verirseniz, kardeş kavgasına zemin hazırlarsanız -ki
hazırladığınızı görüyoruz- ülkemize, milletimize
çok yazık edersiniz ve vebalden kurtulamazsınız. Gelecek
nesiller bu ülkeye yazık edenlere Yazıklar olsun! der.
Çıkaracağınız bu kanunla PKK bir mevzi daha kazanacak, daha
da şımaracak ve yeni yeni taleplerde bulunmaya devam edecektir.
Ayrıca, bu kanunun yürütme
maddesinde eksik bırakılan iki kelime var, onları da eklerseniz
dört başı mamur olacak, tam PKKnın istediği gibi olacak.
Bu iki kelime, İmralı ve Kandil kelimeleri eksik kalmış.
Zira, buna beraber karar vermişsiniz, beraber yürüteceksiniz.
Yüce heyeti saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Önerge kabul edilmemiştir.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul)
Sayın Başkan, bir hususu arz etmek zorundayım.
Geçen gün de burada oldu. Efendim,
şimdi Kürt meselesi konuşulurken, özellikle kardeşliğimizi,
beraberliğimizi konuşurken çok cinsiyetçi bir yaklaşımla
şu örnek veriliyor: Kız aldık, kız verdik. Yani, bu son
derece yanlış, rahatsız edici bir tanımlama. Bir daha bu
kürsüden Kız aldık, kız verdik. gibi bir cümlenin
kullanılmamasını ben bu yüce Meclisten rica ediyorum ve arz
ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Çok yerinde bir
açıklama ve ikazdı.
Teşekkür ederim Sayın
Tanrıkulu.
Sayın milletvekilleri,
tasarının 6ncı maddesinin oylamasının
açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge
vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinin oylamasının
açık oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Alim
Işık, Kütahya? Burada.
Mehmet
Erdoğan, Muğla? Burada.
Zühal Topcu, Ankara? Burada
Münir Kutluata, Sakarya? Burada.
Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir?
Burada.
Ali
Uzunırmak, Aydın? Burada.
Cemalettin Şimşek, Samsun?
Burada.
D. Ali Torlak,
İstanbul? Burada.
Ali Halaman, Adana? Burada.
Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.
Mehmet Şandır, Mersin? Burada.
Özcan Yeniçeri, Ankara? Burada.
Muharrem Varlı, Adana? Burada.
Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.
Mustafa Erdem, Ankara? Burada.
Reşat Doğru, Tokat? Burada.
Emin Çınar, Kastamonu? Burada.
Ali Öz, Mersin? Burada.
Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Burada.
Sadir Durmaz, Yozgat? Burada.
Ahmet Duran Bulut, Balıkesir? Burada.
Oktay Vural, İzmir? Burada.
İsmet Büyükataman, Bursa? Burada.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylamanın elektronik
cihazla yapılması için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN - 629 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 6ncı maddesinin açık oylama sonucu:
Kullanılan Oy Sayısı |
: |
258 |
Kabul |
: |
221 |
Ret |
: |
37 |
Kâtip Üye Fehmi Küpçü Bolu |
Kâtip Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Tasarının tümünün oylamasından önce
İç Tüzükün 86ncı maddesine
göre 2 milletvekiline görüşlerini ve oyunun rengini belirtmek için söz
vereceğim.
Lehte konuşmak üzere ilk konuşmacı
Sayın Fatih Çiftci, Van Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATİH ÇİFTCİ (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı
Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair
Kanun Tasarısı için oyumun rengini belli etmek üzere lehte söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ Hükûmetleri bugüne kadar ülkemizin tüm
sorunlarını birer birer ortadan kaldırıp çözüm için çok
önemli çalışmalar yapmıştır. Hiçbir zaman
sorunları görmezlikten gelmemiş ve sorunları halı
altına süpürmemiştir. Sürekli olarak çözümden ve özgürlükten yana bir
irade ortaya koymuştur.
Türkiye, AK PARTİyle birlikte 2002
yılından itibaren tarihin en kapsamlı demokratik
değişim ve dönüşüm, normalleşme süreçlerini
yaşamaktadır. Bu süreçlerde toplumun tamamını kucaklayan,
temel hak ve özgürlükler alanını genişleten, vatandaşların
ülkeye aidiyetini ve devlete güvenlerini pekiştiren devrim niteliğinde
ileri adımlar atılmış ve köklü reformlar
yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, atılan bu
adımların oluşturmuş olduğu olumlu psikolojik ortam,
Türkiye'nin geçmişi on yılları bulan ve toplumun barış ve kardeşliğine
yönelik en önemli tehdidi oluşturan terör sorunuyla mücadelede bir
paradigma değişikliğinin ve çözüm perspektifinin önünü
açmıştır. Böylece, terör sorunuyla vatandaşların
meşru ve demokratik talepleri birbirinden ayrılmış, tüm
toplum kesimlerinin sorunlarına karşı daha duyarlı bir
yaklaşım benimsenmiştir.
2009 yılı Temmuz ayında terörü sona
erdirmek ve toplumsal barış ve kardeşliği güçlendirmek
amacıyla Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi
başlatılmıştır. Bu süreçte, ülkemizde çeşitli
toplum kesimlerinin sorunlarıyla yüzleşmeyi ve çözümler geliştirmeyi
mümkün kılan özgür ve dinamik bir tartışma ortamı ortaya
çıkmıştır. 2012 yılı sonlarındaysa daha
güçlü, demokratik, özgür, güvenli ve huzurlu bir Türkiye için, bir devlet
politikası olarak çözüm süreci başlatılmıştır.
Çözüm sürecinin nihai hedefi, terörün tamamen sona erdirilmesi ve toplumsal
bütünleşmenin gerçekleştirilmesiyle millî birlik ve beraberliğin
pekiştirilmesidir. Çözüm süreci, şiddeti ve silahı aradan
çıkarma; sözü, düşünceyi ve siyaseti devreye alma sürecidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde benim de üyesi olduğum, Toplumsal Barış
Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin
Değerlendirilmesi Amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmuştur. Komisyonumuzun sekiz ayı bulan
çalışmaları sonucunda hazırlanan nihai rapor, sorunun
çözümüne ışık tutacak çok önemli tespit ve öneriler
içermektedir.
Yine, ülkemizin demokratikleşme tarihinde oldukça
önemli bir yer tutan ve Dördüncü Demokratikleşme Paketi olarak bilinen
2/3/2014 tarihli ve 6529 sayılı Temel Hak ve Hürriyetlerin
Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanunla çözüm süreci bağlamında önemli
düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Sürecin ilk olumlu etkisi, akan
kanın yaklaşık on dokuz aydır durması,
dolayısıyla vatandaşlarımızın daha güvenli, daha
huzurlu bir ülkede yaşamaları olmuştur. Çözüm süreci sayesinde
ülkemizin özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri on
yıllardır özledikleri normalleşme görüntülerine kavuşmaya
başlamıştır. Bölgede ekonomi ve turizm canlanmaya
başlamış, normalleşme ortamının olumlu
yansımaları yaşamın tüm alanlarında çok daha fazla
hissedilir olmuştur. Çözüm sürecinin başarıya ulaşması
Türkiye'nin hızlı bir ekonomik gelişme ve kalkınma hamlesi
içine girmesini sağlayacaktır. Ülkemiz, bu temel sorunu çözdükten sonra
bütün gücünü ve dinamizmini ekonomik gelişmeye aktarma fırsatı
bulacaktır inşallah.
Çözüm süreci çok boyutlu ve değişik
aşamalar içeren bir süreçtir. Dolayısıyla, sürecin farklı
aşamalarda atılması gereken adımları söz konusu
olabilecektir. Çözüm süreci, hâlihazırda, ilgili kurumların
mevzuatları çerçevesinde yürütülmektedir. Gelinen noktada, sürecin
ilerletilmesi ve devlet politikası niteliğinin pekiştirilmesi
açısından farklı düzenlemelerin de yapılması
faydalı olacaktır. Çözüm sürecinin millî niteliği ve bugüne
kadarki ulusal ve uluslararası deneyimler dikkate alınarak
hazırlanan tasarıyla ülkemizdeki çözüm sürecinin daha güçlü bir yasal
dayanağa kavuşması amaçlanmaktadır.
Bu nedenlerle bu yasaya evet oyu
kullanacağımı belirtir, yasanın ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygı ve
sevgiyle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Aleyhte görüş belirtmek üzere Mardin Milletvekili
Sayın Abdurrahim Akdağ konuşacak (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Bu nasıl oluyor
Sayın Başkan? Aynı grup hem aleyhte hem lehte...
BAŞKAN Çok yaşadık bu usulleri, bilmeniz
gerekir.
Buyurun Sayın Akdağ.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Parlamento hukukuna aykırı aynı partiden iki kişinin konuşması.
BAŞKAN Şahsı adına konuşuyor.
Buyurun Sayın Akdağ.
ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 629 sıra sayılı
Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair
Yasa Tasarısı üzerinde oyumun rengini belli etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Aleyhte söz aldım ancak lehte
konuşacağım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Size de o yakışır
zaten.
ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, sorun çözme yöntemi olarak Aristo bir mantık kuralı
ortaya koymuştur, Bir: Sorununuzu olduğu gibi kabul edin. İki:
Kimseyi itham etmeyin. Üç: Çözüme odaklanın. der.
Türkiye'nin sistemden kaynaklanan ve yıllarca
uygulanan ret, inkâr ve asimilasyon politikalarından kaynaklı bir Kürt
sorunu vardır. Bu sorunun çözümü için önce sorunla yüzleşmek ve
sağlıklı teşhis koyarak olabildiğince doğru bir
şekilde tanımlamak şarttır.
Kürt sorunu esasen bir kimlik sorunudur, aynı
zamanda siyasi, ekonomik, sosyal ve insani bir sorundur. Türkiye'nin
geleceğini ipotek altına alan bir sorunla karşı
karşıyayız. Bu ülke 40 bin can, 300 milyar dolar maddi bedel
ödemiştir. 3.500 köy boşalmış, binlerce insanımız
faili meçhule kurban gitmiştir. Kürt sorunu doğası gereği
bölgesel bir sorundur. Kürt nüfusu Türkiye ile sınırlı
olmadığından sorunun uluslararası boyutu vardır.
Türklerin çoğunluğu gibi Kürtlerin çoğunluğu da
çocuklarının ölmesini istemiyor. Kürtlerin büyük çoğunluğunun
gelecek tasavvuru huzur içinde, kimliğinin saygı gördüğü güçlü
bir Türkiyede yaşamaktır.
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ yıllarca
hiçbir siyasi partinin ele almaya cesaret edemediği bir sorunu çözme
iradesini ortaya koymuştur. Öldürmekle sorun çözülmez, güvenlikçi,
kutuplaştırıcı ve gerilimi tırmandırıcı
politikalar derde derman olmamıştır. Sorunu çözmeye yönelik
çabalara toplum güçlü bir destek vermiştir. Silahların susması,
barışın sağlanması, toplumsal bütünleşmenin
güçlendirilmesi ortak vicdanı temsil eder, herkes tarafından güçlü
bir şekilde destek görmüştür. Nemrutun yaktığı
ateş, canımızı yakan bir ateş söndürülmezse hepimizi
yakmaya devam edecek.
Birilerinin kardeş çatışmasını
ortaya çıkarmak istediği ciddi bir tehlikeye işaret etmek
istiyorum. Basiretli Türkler ve Kürtlerin böylesi iğrenç bir çukura
düşmemeleri memnuniyet vericidir. Çözüme olan umudum bugün her zamankinden
daha diridir. Konuşulabildiği bir zeminde şiddet hak arama
metodu olmaktan çıkar. Artık şiddet dışı çözüm
yollarını denemek, akıl, mantık ve sağduyunun
gereğidir. Toprak temelli değil, insan temelli bir çözüm
arayışındayız.
Değerli milletvekilleri, Türk-Kürt, Alevi-Sünni,
Müslim-gayrimüslim tanımlamaları ve gerilimleri, bu ülkenin
çatışma noktaları dış mihraklarca açık alanlar
görülmektedir. İç ve dış çıkar odakları bu sorunun
barışçıl, demokratik yollardan çözülmemesi için her türlü oyunu
ortaya koymuş, çatışmalardan ve dökülen kanlardan büyük rant
elde etmişlerdir. Kan ve şiddet faizi, silah sanayisini
beslemektedir. Bu ise Türkiyede yaşayanlar için daha az refah, daha az
mutluluk ve daha fazla kan ve gözyaşıdır.
İslam en önemli bağlayıcı güçtür.
Türklerin ve Kürtlerin Müslüman olması büyük bir şanstır.
Çözüm için tek zemin siyasettir, halkın iradesinin
yansıdığı bu yüce çatının altı, Meclistir.
Tam beş yüz yıl önce, evet, tam beş yüz
yıl önce Yavuz Sultan Selim ve İdris-i Bitlisi birlik ve
kardeşlik temelinde bir araya geldiklerinde tarihe yön vermişlerdir.
Bugün niye bunu başarmayalım. Bu yasa barışın hukuki
zeminini oluşturmaktadır. Oyum evet olacaktır.
Ey Nuhun ve İbrahimin çocukları, ey
Selahaddinin ve Fatihin torunları; birlikte tarih yapmanın
potansiyelini içinizde barındırıyorsunuz. Yunus Emre, Feqiye
Teyran, Fuzûlî, Melaye Cizrî, Şeyh Galip, Şeyh Ahmed Hanî aynı
iklimin, aynı ilim havzasının yıldızlarıdır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
başta, Yeter ki insanlarımız ölmesin, zehir olsa da içerim.
diyen Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğana
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla)
Başbakan
Yardımcımız Sayın Beşir Atalaya, bu barış
sürecinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor
BAŞKAN Sayın Akdağ, teşekkür
ederim.
ABDURRAHİM AKDAĞ (Devamla)
yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Size ve bütün milletvekili
arkadaşlarıma hatırlatmak zorundayım ki siz aleyhte söz
istediniz oyunuzun rengini belirtmek için, lehte olduğunuzu söylediniz.
Böyle durumları yaratmak doğru olmuyor, hoş olmuyor. Tekrar
belirtmek isterim.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü için
oylamanın açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir
önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
629 sıra sayılı kanun
tasarısının tamamının oylamasının açık
oylama şeklinde yapılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN Mehmet Erdoğan, Muğla? Burada.
Alim Işık, Kütahya? Burada.
Zühal Topcu, Ankara? Burada.
Ali Uzunırmak, Aydın? Burada.
Münir Kutluata, Sakarya? Burada.
Ahmet Kenan Tanrıkulu, İzmir? Burada.
D. Ali Torlak, İstanbul? Burada.
Ali Halaman, Adana? Burada.
Mesut Dedeoğlu, Kahramanmaraş? Burada.
Cemalettin Şimşek, Samsun? Burada.
Edip Semih Yalçın, Gaziantep? Burada.
Mehmet Şandır, Mersin? Burada.
Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar? Burada.
Muharrem Varlı, Adana? Burada.
Mustafa Erdem, Ankara? Burada.
Reşat Doğru, Tokat? Burada.
Emin Çınar, Kastamonu? Burada.
Ahmet Duran Bulut, Balıkesir? Burada.
Yusuf Halaçoğlu, Kayseri? Burada.
Ali Öz, Mersin? Burada.
Seyfettin Yılmaz, Adana? Burada.
Oktay Vural, İzmir? Burada.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince açık oylama
elektronik cihazla yapılacaktır.
Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal
Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısının
açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 274
Kabul : 237
Ret :
37 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Fehmi Küpçü Muharrem Işık
Bolu Erzincan
Sayın milletvekilleri, tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; hayırlısı olsun.
Şimdi Sayın Bakan teşekkür
konuşması yapacak ama Sayın Tanala söz verecektim, bu zamana
kadar geldik, haksızlık etmeyelim yani takriben iki saat önce söz
vermeyi düşünmüştüm, haksızlık etmeyelim.
Buyurun.
Yerinizden bir dakika.
VI.-AÇIKLAMALAR
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelike geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna ve Hükûmetin, Şanlıurfanın sorunlarıyla
ilgilenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, şu anda aramızda Tarım Bakanı,
Sağlık Bakanı, İçişleri Bakanı ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının olması nedeniyle
Öncelikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının
geçirmiş olduğu ameliyat nedeniyle kendisine geçmiş olsun
diliyorum ben.
Sayın Tarım Bakanımız,
Şanlıurfada günde altı saat muntazam bir vaziyette, düzenli
olarak elektrikler kesilmekte, halkın ekmiş olduğu pamuk
yanıyor susuzluktan dolayı. Bu sebepten dolayı, öncelikle
Şanlıurfadaki sürekli bu elektrik kesintisinin olmaması için
gereken çözüm ve çare yollarının bulunarak
Şanlıurfalılarla bir barış ortamının
sağlanmasını arz ediyorum.
İkincisi Sağlık Bakanına yönelik:
Şanlıurfada çocuk hastanesinde ve kadın doğum hastanesinde
insanlarımız yatacak yatak bulamıyorlar. Hakikaten o anlamda
büyük bir sıkıntı var. Şanlıurfadaki hastanelerle
ilgilenmenizi arz ediyorum.
İçişleri Bakanıyla ilgili:
Şanlıurfa Belediyesinin toplamış olduğu imar
ruhsatı harçlarıyla ilgili bölge otoparkları yapılmıyor,
Şanlıurfada bölge otoparkları eksik.
Üç bakanlığımızın bu sorunlarla
ilgilenmesini arz eder, Sayın Bakanlarımıza teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Üç saat sizi beklettim, onun için de teşekkür
ederim, beklediğiniz için.
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Terörün
Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/941) (S.
Sayısı: 629) (Devam)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; bu rahmet ve bereket
ayında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, süreniz beş dakikadır.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye normalleşiyor, Türkiye
sivilleşiyor, Türkiye demokratikleşiyor, Türkiye terörün ve
şiddetin gündeminden barışın ve hoşgörünün gündemine
geçiyor. Yüce Meclisin değerli üyeleri, siz bu tarihî oturumda, bu çerçeve
yasayla yıllarca biriken ve şiddetle harmanlanan,
canımızı, cebimizi, yüreğimizi, evimizi yakan bir sorunu
çözme iradesini, barış arzusunu ve
kararlılığını ortaya koydunuz. Terör ve şiddet,
baskı ve ret, inkâr üzerine güç inşa eden anlayışlar
demokrasi karşısında mağlup olacaktır, mağlup
olmaktadır. Bu mücadelenin galibi sivil anlayıştır, bu
mücadelenin galibi bütün milletimizdir. Hükûmetimizin samimiyetle ve ciddiyetle
yaklaştığı bu sorunun çözümünün tarafları ve
muhatabı Kürtü ve Türküyle bütün milletimizdir ve milletimizin bu
konudaki adımları, gelişmeleri umutla, heyecanla
beklediğini hepimiz biliyoruz.
Birkaç hafta önce
çocukları kandırılarak veya kaçırılarak veya kendi
arzularıyla dağa gitmiş annelerin burada bir ziyareti
vardı. Orada o annelerin -daha önceden bazı çocuklarını
kaybeden veya çocukları cezaevinde olan anneler de var bunların
arasında- kendilerine bu biraz önce oylanan ve kabul edilen çerçeve
yasayla ilgili tasarı söylendiğinde bir anne aynen şunu söyledi:
Benim yüreğimin ateşini hafiflettiniz, yüreğim serinledi bu
haberden. Ben bunu bir müjde olarak görüyorum; bunu, çözüm süreci konusunda atılmış
önemli bir adım olarak değerlendiriyorum ve bunun
rahatlığıyla bu salondan, buradan ayrılıyorum,
Diyarbakıra dönüyorum. demişti.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu çerçeve yasa, birliğe, beraberliğe
vasıta olacaktır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
aidiyet bağlarını güçlendirecektir. Bazı görüşlerin
aksine, bu bir yıkım değil, inşa yasasıdır. Bu
bir inşanın, gerçekte bir gönül yapmanın çabasıdır;
birlik ve beraberliğin inşasıdır, kardeşliğin
inşasıdır.
Biz çok acılar çektik
millet olarak, daha fazla acı çekmek istemiyoruz. Bu uğurda gerekli
adımları Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, sivil siyasi kurum
olarak iradeyi biz temsil ediyoruz ve millet olarak, milletin temsilcileri
olarak bu kararlılığımızı ortaya koyuyoruz; onun
için son derece de önemlidir.
Ben, bu çerçeve yasa
görüşülürken açık desteklerini ortaya koyan Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna ve üyelerine, Halkların Demokratik Partisi Grubuna ve üyelerine
çok teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna, üyelerine
muhalefet etmek suretiyle yaptıkları katkı sebebiyle de
teşekkür ediyorum.
Cahit Sıtkı Tarancının bir
şiirinden sadece bir bölüm söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Devamla) Hepsini okumayacağım.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun,
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Hepinizi saygıyla selamlarım.(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
VII.- ÖENERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun çalışma
günlerinin yeniden düzenlenmesine, 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü
birleşiminde gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında yer alan 615 Sıra
Sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesinin
oylamasının tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
Tarih: 10/07/2014
Danışma Kurulunun 10/07/2014 Perşembe günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mihrimah
Belma Satır Engin
Altay
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Oktay
Vural Pervin
Buldan
Milliyetçi
Hareket Partisi Halkların
Demokratik Partisi
Grubu
Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun, 10 Temmuz 2014 Perşembe günkü (bugün)
birleşiminde gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmında yer alan 615 sıra
sayılı Kanun Tasarısının maddelerine geçilmesinin
oylamasının tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesi,
Haftalık çalışma günleri
dışında toplanmasına karar verilen 11, 12, 13 ve 14 Temmuz
2014 Cuma, Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günlerinde toplanmaması,
önerilmiştir.
BAŞKAN Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.24
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
4üncü sırada yer alan Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus Kılıç ve
Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin; Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
4.- Türkiye
Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Kars Milletvekili Yunus
Kılıç ve Amasya Milletvekili Avni Erdemir ile 79 Milletvekilinin;
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı
Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/937, 2/2229) (S. Sayısı: 615) (x)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 615 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri, alınan karar
gereğince bu tasarı İç Tüzükün 91inci maddesi kapsamında
temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edikten
sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümünün
görüşmelerinin kapalı oturumda yapılmasına dair bir önerge
vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümünün görüşmelerinin İç Tüzük 70inci
maddeye göre kapalı yapılmasını arz ederim.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN Kapalı oturumda Genel Kurul salonunda
bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve
görevlilerin dışarı çıkmaları gerekmektedir.
Sayın idare amirlerinden salonun
boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.
Yeminli stenografların ve yeminli ve görevlilerin
salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 115inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelerin kapalı
oturumda yapılmasına dair önergenin işlemi sırasında
yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususunun oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı tekrar edeceğim ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Yeminli görevlilerin salonda kalmalarını kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.50
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
615 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki görüşmelerin kapalı
oturumda yapılmasına dair önergenin işlemi sırasında
yeminli görevlilerin salonda kalmaları hususunun yapılan iki
oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi oylamayı tekrar edeceğim ve karar
yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter
sayısı yoktur.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için, 15 Temmuz Salı günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; hayırlı haftalar, iyi günler
diliyorum.
Kapanma Saati: 18.54
(x) 629 S. Sayılı Basmayazı 08/07/2014 tarihli 113üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 615 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.