TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
12nci
Birleşim
5
Kasım 2013 Salı
(TBMM Tutanak
Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu
Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş
bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade
edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler
aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMA
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, muharrem ayının tüm
dünyaya barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine ve muharrem
ayının başlamış olması vesilesiyle, söz talebi
olursa ilk 10 kişiye söz verebileceğine ilişkin
konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, eski başbakanlardan Bülent
Eceviti rahmetle andığına ilişkin konuşması
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, milletvekillerinin kürsüde
konuşma yaparken değişik nesneleri kürsüye getirmemelerini rica
ettiğine ilişkin konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
muharrem ayına ve Kerbela Olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
2.- İstanbul Milletvekili İbrahim
Yiğitin, muharrem ayına ve Kerbela Olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, millî ve
ahlaki değerlere ilişkin gündem dışı
konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, muharrem
ayına ve eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 7nci yılında rahmet,
minnet ve şükranla andığına ilişkin
açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, muharrem ayını kutladığına ve
Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, MHP
Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve
karanlıktan çıkmak için herkesi sorumluluğa davet ettiğine
ilişkin açıklaması
4.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, BDP
Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tüm inançlara, tüm halklara ve tüm dillere özgürlük
getirecek, Orta Doğu için barışa vesile olacak kararların
alınmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
5.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar
Soydanın, Çanakkalenin Bayramiç ilçesinin Kurşunlu köyünde
yapılan maden çalışmasının tehlike arz ettiğine
ilişkin açıklaması
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent
Eceviti ölümünün 7nci yılında saygı ve rahmetle
andığına ve yurt dışında yaşayan engelli
vatandaşların sınır kapılarında
karşılaştıkları sorunlara ilişkin
açıklaması
7.- Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubeyin,
muharrem ayına, geçen hafta yüce Meclisin kendine yaraşır
tavır ortaya koyduğuna ve grupları adına söz alanlara kendi
ve arkadaşları adına teşekkür ettiğine ilişkin
açıklaması
8.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, muharrem
ayına ve Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
9.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin,
muharrem ayına ve Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
10.- Isparta Milletvekili Ali Haydar Önerin, muharrem
ayına ve Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
11.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinde Hükûmet
adına yaptığı konuşması sırasındaki
bazı ifadelerin yanlış anlaşıldığına
ilişkin açıklaması
12.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
13.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Burkina Faso Ulusal Meclis
Başkanı Soungalo Outtara başkanlığındaki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi (3/1325)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amiri Salim Uslunun, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması
Başkanı Sergey Naryshkinin vaki davetine icabet etmek ve Rusya
Federasyonu Anayasası ve Federal Meclisinin 20nci yıl dönümü
münasebetiyle 14/11/2013 tarihinde düzenlenecek II. Uluslararası
Parlamenter Forumuna katılmak üzere Moskovaya resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1126)
B) Önergeler
1.- Denizli Milletvekili İlhan Cihanerin,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/122)
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Adalet Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/123)
3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/124)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
(2/1086) esas numaralı Ceza İnfaz Kurumu İsminin; Toplumdaki
Algıyı Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına
Eğitilip Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli
Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/125)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 22
milletvekilinin, sokakta yaşayan çocukların
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/750)
2.- BDP Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, DEPli milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılıp
tutuklandığı dönemde yaşanan olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/751)
3.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk ve 20
milletvekilinin, Erzurum Aşkaledeki Karasu-2 HES göletinde yaşanan
kazanın ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında
yaşanan ihmallerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/752)
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerine
düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerinin yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin
duyuru
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin
Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan fındık üreticisi
ve sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan (10/280) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Kasım 2013 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet; İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak ve 104 milletvekilinin Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/753)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22
Milletvekilinin, başta vücut geliştirme sporu olmak üzere sporda
yaşanan doping olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/762)
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
23 milletvekilinin dopingin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/755)
4.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, Milli takımlarımızdaki doping
kullanımının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/756)
5- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
Milletvekilinin, sporda doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/757)
6.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve
23 Milletvekilinin, spordaki doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/758)
7.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 22 Milletvekilinin,
Türk sporcularının doping kullanmasının nedenlerinin ve
doping maddelerine erişim imkanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/759)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20
Milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping olayları ile
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/760)
9.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, vücut geliştirme sporunda kullanılan doping
maddelerinin kullanımının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/761)
10.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25
milletvekilinin sporda yaşanan doping olaylarının engellenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/754)
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve 19 Milletvekilinin, doping kullanımının Türk
sporuna verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/763)
12.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, sporda yaşanan doping sorununun ve
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/764)
13.- İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve 24
Milletvekilinin, doping sorununun tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/765)
14.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın ve 20 milletvekilinin, İstanbul Kağıthane ve
Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere
yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda
adı geçen derelerin taşması sonucu oluşan can ve mal
kayıplarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/1)
15.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve
22 milletvekilinin, spor sektöründeki siyasi baskı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2)
XI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın
yaptığı açıklama sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın son
yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin görüşmelerinde önerge sahibi olarak yaptığı
konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın son
yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşmelerinde önerge sahibi olarak
yaptığı konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıçın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın,
Bakanlığın Bursadaki projelerine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/26195)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan
Tanrıkulunun, Rizenin Çayeli ilçesinde bulunan Kuspa Tepesi ile
çevresine mıcır tesisleri kurulacağı iddiasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/27890)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, tekstil
sanayisinin neden olduğu çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/27891)
4.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, şeker
sanayisinin neden olduğu çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/27892)
5.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, kimya
sanayi ve tarımsal ilaç üretiminin neden olduğu çevre
kirliliğine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/27893)
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, petrokimya
rafinerilerinin neden olduğu çevre kirliliğine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/27894)
7.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, lastik
sanayisinin neden olduğu çevre kirliliğine,
Pil ve akümülatörlerden kaynaklanan çevre
kirliliğine ve geri dönüştürülme çalışmalarına,
Demir-çelik sanayisinin neden olduğu çevre
kirliliğine,
Selüloz ve kağıt sanayisinin neden
olduğu çevre kirliliğine
İlişkin soruları ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/27914), (7/27915), (7/27916), (7/27917)
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
Erzincanın İliç ilçesindeki maden ocakları ile ilgili davalara
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Erginin cevabı
(7/28199)
9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Ardahandaki Türkgözü Sınır Kapısının daha verimli
olabilmesi açısından Ilgar Dağına tünel
yapılmasına ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/28318)
10.- Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un, Lice'deki
olaylarda askerler tarafından zehirli mermi
kullanıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/28481)
11.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin,
tutuklanarak cezaevine konulan bir vatandaşa ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Sadullah Erginin cevabı (7/28688)
12.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2002-2013
yılları arasında çevrenin korunması amacıyla bölgesel
örgütlerle birlikte yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/28787)
13.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, hava
kirliğinin ve ekosistemlere baskılarının
azaltılması ile biyolojik çeşitliliğin korunmasına
yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/28801)
14.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, çevresel
atıkların ve sera salınım gazlarının
azaltılması ile çevresel yaptırım gücünün
artırılmasına yönelik projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/28802)
15.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Diyarbakırın Bismil ilçesinde özel bir
hastanenin usulsüz işlemler yaptığı iddiasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu'nun cevabı (7/29233)
16.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, Dicle Elektrik Dağıtım AŞnin
kayıp kaçak elektrikle ilgili EPDKya yaptığı bir
başvuruya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/30025)
17.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Seyitömer Termik Santrali özelleştirmesi sonucu işçilerin durumuna
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/30028)
18.- Antalya Milletvekili Gürkut Acarın,
Antalyada HES projesinden etkilenmesi beklenen Ahmetler Kanyonuna ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/30031)
19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün, elektrik
dağıtım işini alan özel firmaların denetimine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/30034)
20.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
2009 yılında yapılan IMF ve Dünya Bankası Guvernörler
Kurulu Toplantısına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacanın cevabı (7/30780)
21.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Diyarbakır ve Şanlıurfa illerine gerçekleşen
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine,
Mardin ve Osmaniye illerine gerçekleşen
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine,
Adıyaman ve Hakkâri illerine gerçekleşen
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine,
Muş ve Şırnak illerine gerçekleşen
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine,
Bingöl ve Batman illerine gerçekleşen
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine,
Bitlis ve Siirt illerine gerçekleşen
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine
İlişkin soruları ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/31345),
(7/31346), (7/31347), (7/31348), (7/31349), (7/31350)
22.- Diyarbakır Milletvekili Emine Aynanın,
Ankara şebeke suyuna ve su kaynaklarının temiz ve güvenilir hale
getirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/31351)
23.- Konya Milletvekili Atilla Kartın,
Başbakanlık örtülü ödeneğinden yapılan harcamalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bekir Bozdağın cevabı (7/31676)
24.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2002-2013
yılları arasında Bakanlık ile bağlı kurum ve
kuruluşlarca kamu ihale mevzuatından istisna sağlanarak
yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/31897)
25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin
Tanrıkulunun, kendisi hakkında sosyal medyada yer alan
eleştiriler nedeniyle açılan soruşturmalara ilişkin sorusu
ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/31898)
26.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, tarımsal
ürünlerde ihracat iadesi yardımı ödemelerinde yaşanan
gecikmelere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/31900)
5
Kasım 2013 Salı
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 12nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla
yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum.
Sayın milletvekillerinin, oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığı ile üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, muharrem ayının tüm dünyaya
barış ve huzur getirmesini temenni ettiğine ve muharrem
ayının başlamış olması vesilesiyle, söz talebi
olursa ilk 10 kişiye söz verebileceğine ilişkin
konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, şahsım ve Başkanlık Divanı
adına, başlamış bulunan muharrem ayının,
öncelikle, ülkemizde birlik, beraberlik ve kardeşlik
duygularımızı daha da pekiştirmesini, tüm dünyaya
barış ve huzur getirmesini temenni ediyorum. Bu vesileyle, başta
Kerbela şehitleri olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmetle anarken,
gözyaşı, acı ve pişmanlığa neden olan bu ve
benzeri olayların bir daha asla tekrarlanmamasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri, biraz
sonra gündem dışı görüşmelere başlayacağız
ancak belirtmek istediğim bir konu var: Daha önce, gündem
dışı konuşmalardan sonra İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre kısa söz taleplerini
karşılamayacağımı belirtmiştim ancak muharrem
ayının başlamış olması vesilesiyle sadece bugünle
sınırlı olmak kaydıyla İç Tüzükün 60ıncı
maddesine göre söz talebi olursa ilk 10 kişinin talebini yerine
getireceğim. Ancak sizden ricam, sadece muharrem ayıyla ilgili
olarak, İç Tüzükün 60ıncı maddesiyle ilgili olarak sisteme
girmeniz olacaktır.
Gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz,
muharrem ayı ve Kerbela Olayı hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Ali Özgündüze aittir.
Buyurun Sayın Özgündüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, muharrem ayına ve Kerbela
Olayına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, yine geldi mâhımatem
muharrem. Bu ay, adı üstünde, bir matem ayı. Neyin matemi? Kerbela
şehitlerinin matemi, Peygamber evladının matemi.
Muharrem deyince Kerbela
Vakası aklımıza gelir. Kerbelada günlerce susuz
bırakıldıktan sonra şehit edilen İmam Hüseyin ve 72
yârenine reva görülen o zulüm, o vahşet aklımıza gelir.
Aslında, Kerbela hep, böyle,
susuz, kuru bir çölü hatırlatır insanlara ama gerçekte öyle
değil. Kerbela, içinden koskoca Fıratın geçtiği bir
çöldür. Kerbelanın anlamı, o Fıratın suyunun Peygamber
evladına çok görülmesidir. Yani, kurdun, kuşun, yılanın,
çıyanın faydalandığı o sudan, bir yudum sudan,
Fıratın suyundan bir yudumun dahi Peygamber evladına çok görülmesidir.
Kerbelanın anlamı aslında budur.
Onun kenarında,
Fıratın kenarındaki Kerbela Çölünde sadece İmam Hüseyin
ve onun yârenleri değil, İmam Hüseyinin altı aylık,
kundaktaki bebeği Ali Asgar da susuz öldü. Savaşın bir
anında İmam Hüseyin, oğlu Ali Asgarı, kundaktaki
bebeğini kucağına alarak cepheye gitti. Dedi ki Yezidin
ordusuna dönerek: Ya, beni belki suçlu görebilirsiniz, belki benim bu zalim,
diktatör Yezide biat etmediğim için canımı almak istersiniz ama
bu bebekten ne istiyorsunuz? Bari buna bir yudum su verin. Altı
aylık kundaktaki bebek
Yezidin komutanı, Okçu Hermeleye dedi ki:
Su gönder çocuğa. Hermele anladı. Okuyla yayı çekerek perli,
üç perli okla İmam Hüseyinin kucağındaki Ali Asgarı
boğazından nişan alarak şehit etti. İmamın
avcuna kan doldu, havaya serpti. Şahit ol ya Allahım bu zulme.
dedi. Onun için derler ki o gün bir kez daha melekler secde etti İmam
Hüseyinin şahsında insanoğluna çünkü insanlık onurunu
korudu, eşrefimahluk olmayı, zulme boyun eğmemeyi İmam
Hüseyin, bu davranışla sağladı. Mersiye okunur onun için.
Derler ki:
Akan suyun kenarında
Kim görmüş susuz öleni
Bir ayrı elem Kerbela
Her anı ayrı bir bela.
Evet, Kerbela böyle bir bela.
Bugün ülkemizde şükür ki
Hanefisi, Şafiisi, Alevisi, Caferisi, herkes İmam Hüseyini,
ehlibeyti sever ve ona özen gösterir, bu acıyı gönlünde yaşar.
Halkımızın bu duygusunu ülkemizin yöneticilerinin de hissederek
öyle davranmasını bekliyorum yani ehlibeyti severiz, biz de Aliyi
severiz. Doğru, seversiniz ama Aliyi sevenleri de, ehlibeyti sevenleri de
sevin, onlara haklarını teslim edin. Bu, toplumsal barışa
katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Bizim bugün
çevremizde bazı ülkelerde Allahuekber diyerek insanların
başını kesen ve sonra da namaz kılan -geçmişte
Yezidin askerleri de namaz kılıyordu, enteresandır- o
zihniyetten şükür ki bizim milletimiz uzaktır. Bizim milletimiz
İslamın doğru yorumunu anlayıp yaşamaya
çalışıyor. Bu Kerbela Olayından biz de bu dersi
çıkarmalıyız. Toplumdaki değişik görüşleri,
değişik inançları saygıyla karşılayarak Herkesin
inancı kendine. diyerek, ehlibeyt üzerinde birleşerek, bir arada
huzur içinde yaşayalım diyorum ve bu vesileyle Bedirden Kerbelaya,
Kerbeladan Çanakkaleye ve günümüze tüm şehitleri saygıyla
anıyorum.
Selam olsun Hüseyine.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Özgündüz.
Gündem dışı ikinci
söz, muharrem ayı münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
İbrahim Yiğite aittir.
Buyurunuz Sayın Yiğit. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili İbrahim
Yiğitin, muharrem ayına ve Kerbela Olayına ilişkin gündem
dışı konuşması
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kutsal aylarımızdan biri olan muharrem ayı ve
Kerbela olayları münasebetiyle gündem dışı söz
almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
sizlere bu önemli günde, klişeleşmiş cümlelerle konuşmak
istemiyorum. O nedenle, bugün, insanın insana zulmünün ve vahşetinin
hiçbir zaman unutulmayacağını ve tarih sayfalarından
silinmeyeceğini anlatmak istiyorum.
Bunların en önemlilerinden
birisi sayılan Kerbela olayları, İslam tarihinin en trajik
olaylarından olup bugün dahi tüm Müslüman âlemini derinden etkilemeye
devam etmektedir. İmam Hüseyin ve çoğunluğu kadınlardan
oluşan 73 canın katledilişi, yüzyıllardır
hafızalardan silinmemiş ve kendini insan olarak hisseden herkesin
yüreklerinde her yıl yeniden yaşanmaktadır.
Şiirlerinin temel hamuru Allah
olan Anadolunun eşsiz gönül ve söz ustaları, Alevi şairleri de
bu trajik olayları yüzyıllarca duygularına dökmüş,
üzüntülerini ve öfkelerini dile getiren yüzlerce mersiye ve şiir
yazmışlardır. Biz Aleviler, bunları kendilerine ilke
edinmiş, yüzyıllarca bu inançla bugünlere gelmişizdir. Muharrem
ayı da aslında yaşadıkları büyük acının
üzerine kurulmuş bir yas ayıdır. Bu yası tutarken bile
nefsi terbiye amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime yukarıda sözünü ettiğim ustalardan biri olan
ve yaşananların güzel bir özetini yazan Esseyid Hulusi Efendinin
mersiyesinden alınmış şu bölümü ile devam etmek istiyorum:
Söyler
kelamıhakkı, batıl güruh işitmez,
Gittikleri
tarike gebr-ü mecûsi gitmez,
İslâma
bu cefayı kâfir de olsa etmez,
Müslim
denilmez asla bu kavmieşkıyaya.
Düştü
Hüseyn atından Sahrây-ı Kerbelâya,
Cibril
var git haber ver Sultan-ı Enbiyaya.
Bu
mersiyede, güç ve iktidar hırsının gözleri kör ettiği, bu
vahim olayları hiçbir Müslüman veya kendine insanım diyen hiçbir
kişi tarafından işlenemeyeceği gerçeği
anlatılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ehlibeyit, özünü insan sevgisinde bulur ve bütün
düşünceleri bir insan hakkı olarak kabul eder. Hiç kimseyi
inancından dolayı hor görmez. Asıl olan, bilgi, candan dostluk,
merhamet, eşitlik ve erdemli insan olmayı ortaya çıkarmaktır.
Hacı
Bektaş Velinin dediği gibi: Okunacak en büyük kitap insandır,
yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur. Bu
sözleri, ehlibeytin inanç ve felsefesini çok güzel dile getirmektedir.
Kerbelada yaşanan olaylar ise bütün bu değerlere karşı
işlenmiş, iktidar hırsı ile kendini besleyen bu gözü
dönmüşlük, onlarca masum insanın hayatlarını kaybetmesine
neden olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, İmam Hüseyin insanın insana kulluğuna
karşı çıkmış ve canı pahasına bu
düşüncelerini savunmuştur. Bugün burada onu hâlâ hatırlıyor
ve anıyorsak bunun nedeni, onun haklı davası uğruna
Kerbelada verdiği onurlu ve yiğit mücadelesidir. Daha önceleri de
dile getirdiğim gibi inanç toplumlar için çok hassas bir konudur. Toplumun
hiçbir ferdi, inancına müdahale edilmesini istemez. Bu nedenle dayatma ya
da yasaklamalar inanç boyutunda hiçbir zaman çözümcü bir yaklaşım
olmamış, tam tersine toplumsal çatışmalara ve
ayrışmalara neden olmuştur. Ortak akıl ile hareket etmek
toplumda sorunları olduğunu iddia eden grupların taleplerine
kulak vermek, sorunların çözümünü daha da
kolaylaştıracaktır. Aksi takdirde, ortaya çıkacak
istenmeyen gerilimler kimseye bir fayda sağlamayacaktır. Hazreti
Alinin dediği gibi fikir çatışmalarından hakikatler
çıkar.
Değerli Halk Ozanımız
Âşık Veysel de bir beytinde Nedir bu Alevi-Sünni ayrımı,
insan olmadıktan sonra, Alevi olmuşsun, Sünni olmuşsun ne
anlamı var? diyerek önemli olanın insan odağında
buluşarak farklı dil, din, inanç ve etnik kökenlerin bir arada
barış içerisinde yaşayabilmeleri olduğunun önemine
değinmiştir.
Değerli milletvekilleri, tarih,
bu insanlık dramını sayfalarından hiçbir zaman
silmeyeceği gibi zalimleri de affetmeyecektir.
İmam Hüseyin ve efradı ise
insana zulmedenlere karşı onurlu direnmenin sembolü olarak tarihteki
yerlerini bugünkü gibi korumaya devam edeceklerdir. İyi ahlaka gönül
vermiş ehlibeyti anlamak ve bunu bugünü anlamanın anahtarı
olarak gelecek nesillerimize aktarmak da bizlerin görevidir.
Bu vesileyle sözlerime son verirken,
İslam âleminin acılarını bir kez daha paylaşıyor,
ülkemizdeki toplumsal barış ve huzur ortamının
bozulmamasını, insanların kardeşçe ve barış
içerisinde yaşaması dileklerimle hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Yiğit.
Gündem dışı üçüncü
söz, örselenen millî ve ahlaki değerler hakkında söz isteyen Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurun Yeniçeri. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, millî ve
ahlaki değerlere ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Son zamanlarda,
ayrıştırma, kamplaştırma ve kutuplaştırma
gemi azıya almış, millî ve ahlaki değerleri örseleme ve
hırpalama faaliyetleri bütün hızıyla sürmektedir. Toplumu
birbirine bağlayan, millî, ahlaki ve tarihî bağlar birer birer
kopartılmaktadır. Türk toplumunun ortak yanları ve müşterek
değerleri küçümsenip yok sayılmakta, farklılıklar ve
ayrılıklar ise kutsanmaktadır. Türk milleti, AKPnin örsünde
kimlik, etnisite ve mezhep olarak ayrıştırılıp
dövülmektedir. Çeşitli odaklar dinî değerlere irtica, millî
değerlere ırkçı sıfatı yükleyerek bölücülüğe
akaryakıt nakletmektedirler. Toplumu bir tutkal gibi birbirine
yapıştırması gereken değerler, iktidar yetkilileri
tarafından birbirine karşıt ve birbirinin alternatifi hâline
getirilmeye çalışılmaktadır. Başbakan
Erdoğanın Van konuşması bu anlamda Türk milletine
karşı açılmış bir savaştır. Yüce Türk milleti
önünde ant içen bir şahsın
dönüp Sen illa Türk milleti olarak dayatırsan, öbürü der ki
Hayır, Kürt milleti, öbürü çıkar Hayır, Laz milleti der.
Niye bunu böyle diyorsun, millet hepsini kavrar
Türk milleti egemenliğini bir
kez, o da kendisini yok sayarak Anadoluyu işgal eden emperyalistlere
karşı dayatmıştır, onun dışında hiç
kimseye herhangi bir dayatma söz konusu değildir.
Tayyip Erdoğanın
mantığı şöyle bir manzara ortaya çıkarmaktadır:
Müslümanım derseniz, birileri de Hristiyanım der; Sünniyim
derseniz, birileri de Aleviyim der; Türk milleti derseniz, birileri de Kürt
milleti der; Türk dili derseniz, birileri de Gürcü dili der; Türk sanat
müziği derseniz, birileri de Laz sanat müziği der; Türk atasözü
derseniz, birileri de çıkar Çerkez atasözü der; türkü derseniz, birileri
de çıkar arabi der. Böyle dersek bölücülük olur, o hâlde millet söz
desin, saz desin, sanat desin, müzik desin geçsin. Bu
anlayışın adına dense dense konjonktürel kimlik endeksli
kişilik anlayışı denir.
Türk ya da Türk milleti kavramı,
Başbakan Erdoğanın sandığı gibi herhangi bir
milletin ya da herhangi bir etnisitenin karşıtı değildir.
Daha açıkçası, Kürt ya da herhangi bir etnisiteyle Türk milleti
kavramı birbirinin alternatifi de değildir. Türkü Kürtün ya da
Kürtü Türkün karşıtı olarak görmek ve göstermek
bölücülüğün AKP versiyonudur. Başbakan Erdoğan yan yana
getirilmesi gereken kavramları, karşı karşıya getirmek
suretiyle siyasi rant için toplumu bölüyor, etnik fitnenin ateşine de
benzin döküyor. Başbakan Erdoğana göre en iyisi, Türk milleti
demeyelim, onun yerine millet diyelim. Biz de hadi millet diyelim, hem de
Türksüz olsun ama bunun Fransızı var, Almanı var,
Yunanı var, İtalyanı var, Arapı var, Gürcüsü var.
Millet dediğinizde acaba hangisini kastediyorsunuz? Kim, bunu nasıl
anlayacak? Sonra, niye insanlar Tayyip Erdoğanın hatırına
asıllarını inkâr etmiş olsunlar ki!
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Bağırma, niye bağırıyorsun?
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
Türklerde aslını inkâr eden haramzadedir, haramzade! Türke Türk
demeyin diyen geçmişte Bulgar Jivkov vardı. Yunan diyordu Türke
Türk demeyin diye oradaki soydaşlara. Şimdi de Türkiyede Tayyip
Erdoğan diyor Türke Türk demeyin. diye.
Buradan yüksek sesle ilan ediyorum: Türk
milleti kavramını Anayasadan çıkarmak, millî bayramları
folklorik bir ritüele dönüştürmek, Türküm, doğruyum,
çalışkanım sözlerini okullardan kovmak, Ne mutlu Türküm
diyene sözlerini anıtlardan kazıtmak, Türkiye Cumhuriyetini
tabelalardan sökmek, önüne çıkan camiyi yıkmak, Türk milletine
düşmanlık etmektir!
MURAT YILDIRIM (Çorum) Hadi
oradan!
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) -
AKP Türk milleti demeyiniz derken, gerçekte Malazgirti, Mohaçı, Çanakkaleyi,
Sakaryayı, Dumlupınarı Türk milletinden geri istiyor. Buna
izin vermeyeceğiz. AKPnin millî değerlere karşı
yaptığını ancak ve ancak bir işgal hükûmeti yapabilir.
Türk milleti, zamanı geldiğinde, namahremine uzanan eller konusunda
Sütçü İmam, milliyetine ve vatanına kasteden kollar konusunda da
Hasan Tahsin olmayı bilmiştir, bundan sonra da bilecektir. Türkiyeyi
Türksüzler ve köksüzler değil, Ben bir Türküm; dinim, cinsim uludur.
diyenler kurmuştur, onların çocukları da yaşatacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Yeniçeri.
Gündem dışı
konuşmalar bitti sayın milletvekilleri.
Biraz önce
açıkladığım gibi, şimdi, muharrem ayı vesilesiyle
sisteme giren ilk on milletvekiline söz vereceğim.
Buyurun Sayın Altay.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, muharrem
ayına ve eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Bülent Eceviti ölümünün 7nci yılında rahmet,
minnet ve şükranla andığına ilişkin
açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kerbelayı üzüntüyle ve
ibretle anarken, muharrem ayını idrak ediyoruz. Allah tutulan
muharrem oruçlarını kabul etsin diyorum. Allah, Müslümanları ve
insanlığı kandan, gözyaşından ve acılardan
esirgesin. Huzur, kardeşlik ve barışın hâkim olduğu
bir ülke, Orta Doğu ve dünya diliyorum.
Bu vesileyle Sayın
Başkan, duygusal bir eş, romantik bir şair, dirayetli bir lider,
dürüst bir devlet adamı olan eski başbakanlardan, Cumhuriyet Halk
Partisi genel başkanlarından Bülent Eceviti ölümünün 7nci
yılında rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben teşekkür
ederim.
Sayın Satır buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, muharrem ayını kutladığına ve
Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Muharrem ayı, aşure,
Kerbela denince mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bütün Müslümanların
ortak hüznünü, ortak kederlerini hatırladıkları bir ay olup
birinci gecesi de Müslümanlar için yılbaşı gecesidir. Zulme
boyun eğmeyen, adaletin ve doğruluğun yanından
ayrılmayan Hazreti Muhammedin sevgili torunu Hazreti Hüseyinin
Kerbelada şehit edildiği muharrem ayının özellikle 10uncu
gününün İslam âleminde ayrı bir önemi vardır. Kutsal
sayılan ve matem ayı olarak anılan muharrem ayının
bir başka özelliği de giderek geleneksel bir hüviyet
taşımasıdır. Bu ay, Kerbela şehitlerini anarken,
İslam âleminin duyduğu derin acısını da
paylaştığı bir aydır. Bütün dünyadaki
Müslümanların, yeni Kerbelaların yaşanmaması için ortak bir
dil, ortak bir kültür, ortak bir düşünce geliştirmesi gerektiği
kanaatindeyim.
Bu vesileyle bütün İslam âleminin
hicri yılbaşını ve muharrem ayını kutlar, tüm
dünyaya barış, sevgi ve hoşgörü getirmesini dilerim.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Satır.
Sayın Vural
3.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, MHP
Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve
karanlıktan çıkmak için herkesi sorumluluğa davet ettiğine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak hem 1435inci hicri yılbaşını kutluyoruz hem
de muharrem ayını dualarla yâd ediyoruz. Gerçekten, muharrem ayı,
mazlumların ahı ve feryadının yükseldiği bir ay. Bu acıyı
bütün Türk milleti olarak, bütün İslam âleminin hissetmesi gerekiyor ancak
üzülerek ifade ediyoruz ki İslam âleminde elem ve bu kadar keder verici
bir olaydan gerekli ders ve sonuç henüz alabilmiş değiliz,
değiller. Barış ve kardeşlik maalesef ikinci plana
düşmüş, kavga ve düşmanlık öne geçmiştir. Muharrem
ayına girdiğimiz bugünde bu karanlıktan çıkmak için
Cenabıhakka dua ediyoruz ve herkesi sorumluluğa davet ediyoruz.
Cenabıhak, milletimizi bu fitne ve fesattan korusun diye, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, yine muharrem ayını dualarla yâd
ediyoruz efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Vural.
Sayın Baluken
4.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, BDP
Grubu olarak, muharrem ayını kutladığına ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tüm inançlara, tüm halklara ve tüm dillere özgürlük
getirecek, Orta Doğu için barışa vesile olacak kararların
alınmasını temenni ettiğine ilişkin
açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, İslam
dininin en önemli aylarından olan ve hicri takvimin de ilk ayı olan
muharrem ayına girmiş bulunmaktayız. Bu ay, bünyesinde de önemli
olayları ve önemli günleri barındırmaktadır. Muharrem
ayına girmemizin akabinde 12 imamlar orucu başladı. Kerbelada
ehlibeyte yönelik insanlık tarihine yazılmış yasın
1333üncü yıl dönümündeyiz. Bu yıl dönümünde Alevi
canlarımızın yas orucunun Hak katında kabul edilmesini
diliyoruz. İnsanlık yasının tarihe not düşüldüğü
bu günlerin başta Türkiye ve Orta Doğu halkları olmak üzere tüm
dünya halklarına barış ve eşitlik içinde adil bir
yaşam sunmasını, Barış ve Demokrasi Partisi olarak,
diliyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de tüm inançlara, tüm halklara, tüm
dillere özgürlük getirecek, Orta Doğu için barışa vesile olacak
kararların alınmasını temenni ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baluken.
Sayın Soydan
5.- Çanakkale Milletvekili Mustafa Serdar
Soydanın, Çanakkalenin Bayramiç ilçesinin Kurşunlu köyünde
yapılan maden çalışmasının tehlike arz ettiğine
ilişkin açıklaması
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çanakkale Bayramiç ilçemizin
Kurşunlu köyü iki yamaca kurulmuştur. Kurulmuş olduğu bir
yamaç Killik Tepesidir. Bunun üzerinde maden çalışması
yapılmaktadır. Maden çalışması yirmi dört saat sürmektedir
ve gece tehlike arz etmektedir. Köylüler rahatsız olmaktadır.
Düşen taşlar evlerin üzerine gelmektedir. Can kaybı olabilir ve
ağaçlar kesilmektedir. Bunu protesto eden Bülent Behçet Özüren adlı
bir vatandaşımız şu anda açlık grevindedir. Eğer
önlem alınmazsa 7 Kasımda kendini yakacağını ifade
etmektedir. Eğer bu arkadaşımızın başına bir
şey gelirse mutlaka sorumlusu AKP Hükûmetidir, buradan duyurmak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Soydan.
Yalnız, arkadaşlar,
sevgili milletvekilleri, gündemimizin bu bölümüne geçerken sizden bir ricada
bulunmuştum. Bundan sonra konuşma yapan arkadaşlardan bu
ricayı hassasiyetle karşılamalarını önemle rica
ediyorum.
Sayın Tanal, buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın,
eski Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent
Eceviti ölümünün 7nci yılında saygı ve rahmetle
andığına ve yurt dışında yaşayan engelli
vatandaşların sınır kapılarında karşılaştıkları
sorunlara ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
5 Kasım 2006 tarihinde
kaybettiğimiz, Türk siyasetinin en önemli liderlerinden, eski Genel
Başkanımız, Başbakanımız Bülent Eceviti ölümünün
yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.
Yurt dışında
yaşayan engelli vatandaşlarımız, yurt
dışında hiçbir engelle karşılaşmazken, hasretle
geldikleri ülkemize daha giriş yaparken sınır
kapılarına erişilebilirlik yönünde engellerle
karşılaşmaktadırlar. Bu nedenle, vatan hasreti çeken yurt
dışında yaşayan engelli vatandaşlarımız
ülkemize gelirken bir kez daha düşünmektedirler. Ülkemiz, ne zaman,
engelli vatandaşların sosyal hayattan kopmayacakları
şekilde hiçbir engelle karşılaşmadan yaşayabileceği
bir ülke hâline gelecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bekin
Şahkulubey...
7.- Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubeyin,
muharrem ayına, geçen hafta yüce Meclisin kendine yaraşır
tavır ortaya koyduğuna ve grupları adına söz alanlara kendi
ve arkadaşları adına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması
GÖNÜL BEKİN ŞAHKULUBEY
(Mardin) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Öncelikle Anadolumuz başta
olmak üzere tüm İslam dünyasında özel bir manaya sahip olan muharrem
ayının bizleri huzur ve barış ikliminde
buluşturmasını diliyor; muharrem ayının adına
yakışır bir şekilde her bireye kayıtsız,
koşulsuz saygı ve hürmet gösterme idrakine ulaşmamızı
temenni ediyorum.
Geçen hafta, millet iradesinin göz
bebeği olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde sağduyulu bir
şekilde karşılanmamız, ülkemizin birlik ve beraberlik
yolunda ne kadar büyük mesafeler katedebileceğini, ön yargılarımızdan,
sığ kamplaşmalarımızdan sıyrılabilmenin her
an mümkün olduğunu göstermiştir. Yüce Meclisimiz kendine
yaraşır tavrı ortaya koymuştur. Bu vesileyle, o gün parti
grupları adına söz alan sayın başkanlara ben ve
arkadaşlarım adına teşekkür etmek istiyorum.
Bizler milletimizin temsilcileri
olarak, ülkemizin demokrasi yürüyüşünde ve tüm
vatandaşlarımızı kuşatacak temel hak ve özgürlükler
konusunda...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Çelik...
8.- Muş Milletvekili Demir Çelikin, muharrem
ayına ve Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Vahşet, katliam ve
soykırımın 1333üncü yılında Kerbelayı
lanetlerken, içinde bulunduğumuz muharrem ayının iyiyi,
doğruyu, güzeli rehber edinen ve peşinde koşan başta
Aleviler olmak üzere, dini, dili, kimliği, kültürü ne olursa olsun tüm
insanlığın barış ve özgürlük dolu yarınlarda
buluşması umudunu dile getirerek herkese selam, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Sayın Şeker
9.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerin, muharrem
ayına ve Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞEKER (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maalesef, Kerbela Olayı,
İslam coğrafyasında Müslümanların, İslamla
yaşayan insanların ortasına atılmış bir bomba
olarak hâlâ etkisini sürdürmekte. Libyada, Tunusta, Cezayirde,
Mısırda, Suriyede ve Irakta maalesef hâlâ katliamlar
yapılmakta ve insanlar hayatını kaybetmektedir. Bu vesileyle
muharrem ayının insanlığa, özellikle İslam
coğrafyasına ve tüm dünyaya barış, kardeşlik ve huzur
getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Sayın Öner
10.- Isparta Milletvekili Ali Haydar Önerin, muharrem
ayına ve Kerbela Olayına ilişkin açıklaması
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sayın
Başkanım, muharrem ayının, geçmişteki
acıların unutulduğu, benzeri acıların
yaşanmaması için bir ibret ayı olmasını diliyorum.
Kerbela temsilinden bir repliği anımsatmak istiyorum: Zulümlerden
iktidarlar kadar günü kurtarmak adına sessiz kalanlar da sorumludurlar.
Bu söz ezelden ebede bütün zamanlar için geçerli olan ve onurlu insanların
unutmaması gereken temel ilkelerden biridir.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öner.
Sevgili milletvekilleri, rica
ettiğim konuya gösterdiğiniz özenden dolayı ayrıca hepinize
tekrar teşekkür ederim.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi bulunmaktadır, okutup
bilginize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Burkina Faso Ulusal Meclis
Başkanı Soungalo Outtara başkanlığındaki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesine ilişkin tezkeresi (3/1325)
28/10/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna
Burkina Faso Ulusal Meclis
Başkanı Soungalo Outtara başkanlığındaki heyetin
ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
Divanının 3/10/2013 tarih ve 55 sayılı Kararı ile
uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetlerin ülkemizi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7nci maddesi
gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Komisyonlardan istifa önergeleri
vardır, okutuyorum.
B) Önergeler
1.- Denizli Milletvekili İlhan Cihanerin,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/122)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
TBMM İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekilmek
istiyorum.
Gereğinin
yapılmasını saygılarımla talep ederim.
İlhan
Cihaner
Denizli
2.- Çorum Milletvekili Tufan Kösenin, Adalet Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/123)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görev yapmakta olduğum Adalet
Komisyonu üyeliğinden ayrılıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim. 1/11/2013
Tufan
Köse
Çorum
3.- İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/124)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Kamu
İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu üyeliğinden
istifamın kabulünü arz ederim. 11/10/2013
Aykut
Erdoğdu
İstanbul
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum.
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 22
milletvekilinin, sokakta yaşayan çocukların
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/750)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ekonomik, sosyal ve kültürel
sorunlar, çarpık kentleşme, iç göç, artan yoksulluk, bozulan gelir
dağılımı, bölgeler arası farklılıklar
beraberinde farklı sorunları da getirmektedir. Bu sorunlardan biri de
yaşamlarını sokaklarda sürdürmek ve çalışmak zorunda
bırakılan çocuklarımızdır. "Biz tehlike
değiliz, tehlikedeyiz." sloganının en doğru
şekilde ifade ettiği sokak çocuklarımıza ilişkin
durumun ve tablonun gerçek boyutlarıyla saptanması, bu
çocuklarımızı topluma kazandırmak için alınacak
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98, İç
Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
3) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
4) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
5) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
6) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
7) Emre Köprülü (Tekirdağ)
8) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
9) Mehmet Şeker (Gaziantep)
10) İhsan Özkes (İstanbul)
11) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
12) Candan Yüceer (Tekirdağ)
13) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
14) Sedef Küçük (İstanbul)
15) Ali Haydar Öner (Isparta)
16) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
17) Hülya Güven (İzmir)
18) Mahmut Tanal (İstanbul)
19) Veli Ağbaba (Malatya)
20) Haydar Akar (Kocaeli)
21) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
22) Gürkut Acar (Antalya)
23) Hurşit Güneş (Koceli)
Gerekçe:
Ekonomik, sosyal ve kültürel
sorunlar, kentleşme, iç göç, artan yoksulluk, bölgeler arası
farklılıklar, gelir dağılımında yaşanan
bozulma gibi etkenlerin beraberinde getirdiği sorunlardan biri de yaşamlarını
sokaklarda sürdürmek zorunda bırakılan çocuklarımızdır.
Aile bakımı ve korunmasından yoksun ya da anne babaları
tarafından sokakta çalıştırılan bu çocukların
sayısı her geçen yıl artmaktadır.
Sokak çocukları diye
adlandırılan bu çocuklar, kentlerin sokaklarında yaşayan
ve/veya çalıştırılan çocuklardır; terk edilmiş
binalarda, karton kutuların üstünde, parklarda barınmaktadırlar.
Bu çocuklar her türlü tehlikeye ve tehdide açık olarak, zor
koşullarda yaşamlarını sürdürmeye
çalışmaktadırlar.
Sokak çocukları olarak
isimlendirilen çocuklarımızın büyük bir çoğunluğu
eğitim hayatının dışında kalan, okula gitse bile
okul çıkışlarında geç saatlere kadar sokaklarda
çalışmak zorunda bırakılan çocuklardır. Sokaklarda
yaşayan çocuklarımız, fiziksel şiddete, cinsel istismara,
hastalıklara maruz kalmaktadır. Bu çocuklarımızda madde
bağımlısı olma oranı da oldukça yüksektir. Madde
bağımlılığı çocuklarımızın suça
karışmalarına ve toplum dışına itilmelerine de
neden olmaktadır. Sokak çeteleri eliyle dilenciliğe ve
hırsızlığa itilmektedirler. Çocuk istismarı,
çocukların dilendirilmesi, uyuşturucu mafyası, organ
mafyası, çocukların terör olaylarında kullanılması
gibi pek çok tehlikeye bu çocuklarımız açık durumdadır.
Sokaklarda yaşayan çocukların suça karışma
olasılığı da tehlikeye açık oldukları ölçüde
artmaktadır. Suç ve çocuk birbiriyle bağdaşmasa da maalesef
ülkemizde suça karışan çocuk sayısı yüksektir. Sosyal
dışlanmaya da maruz kalan çocuklar, sosyal kabul görmemekte ve
hayatlarına yön verme şansına sahip olamamaktadırlar.
Çocukların bir bölümü ise
parçalanmış aile yapısı, aile içi şiddet, çocuk
istismarı, ekonomik, sosyal ve kültürel açmazların kurbanı
olarak çareyi sokaklarda aramaktadırlar. Bu çocuklar, yoksulluk,
kalabalık aile yapısı, fiziksel, ekonomik, cinsel ya da duygusal
istismar gibi etkenler nedeniyle topluma uyum sağlamakta zorluklar
yaşamaktadırlar.
Sokakların kimsesizleri olan
bu çocuklar, içinde yaşamak için uğraş verdikleri topluma
yabancılaşmakta, genellikle uyuşturucu kullanmaya yönelmekte,
suç mağduru ya da sanığı olma tehlikesi altında
hayatlarını sürdürmektedirler. Birleşmiş Milletler (BM)
Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi çerçevesinde ele
alındığında, bu çocuklar özel koruma önlemlerine muhtaç
çocuklar kategorisinde değerlendirilmektedir.
UNICEF verilerine göre, dünya
tarihi boyunca en kalabalık çocuk kuşağı, içinde
bulunduğumuz on yıl içinde dünyaya gelecektir. Bu çocukların 1,5
milyonu da Türkiye'de doğacaktır. Kent yoksulluğunun her geçen
yıl arttığı ülkemizde bu çocukların bir
kısmı sokaklarda yaşamak zorunda kalacaktır.
Çocuk demek gelecek demektir.
Sokaklarda büyümek zorunda kalan çocuklar umutsuzluğa mahkûm edilmiş
çocuklardır. Victor Hugo'nun büyük eseri Sefiller'de bahsettiği gibi
"yılları beşer beşer atlayarak, sanki sonlarına
bir an evvel ulaşmak için yaşayan" çocuklardır. Bu
çocukların görmezden gelinmesi ne sokak çocukları gerçeğini ne
de sorunu ortadan kaldırabilir.
Sokaklarda yaşamak zorunda
kalan çocuklarımızı madde
bağımlılığından kurtarmak, topluma ve aileye
yeniden kazandırabilmek, sokak çocukları ile ilgili gerçek tabloyu
ortaya koyabilmek, bu sorunun önüne geçebilmek için gerekli politikaları
oluşturabilmek için bir Meclis araştırması komisyonu
kurulması sorunun çözümünde yol gösterici olacaktır.
2.- BDP Grup Başkan Vekili Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, DEPli milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılıp
tutuklandığı dönemde yaşanan olayların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/751)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
DEP milletvekilleri Orhan
Doğan ve Hatip Dicle 2 Mart 1994'te TBMM'den çıkışta sivil
polisler tarafından yaka paça gözaltına
alınmıştır. Aynı gün TBMM'de milletvekilleri Orhan
Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve
bağımsız milletvekili Mahmut Alınakın dokunulmazlıkları
kaldırılmış ve ardından da tutuklanarak cezaevine
konulmuşlardır. Bu olaylar kamuoyunca 2 Mart darbesi olarak
adlandırılmaktadır. O dönemde yaşanan olayların araştırılması
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
BDP Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
1991 seçimlerinde Halkın Emek
Partisi (HEP) 18 milletvekiliyle Meclise girmiş, partinin
kapatılmasına karar verilmesiyle Demokrasi Partisi (DEP)
kurulmuş ve HEP milletvekilleri yeni partiye geçmişlerdir.
Milletvekilleri Leyla Zana ve Hatip Dicle'nin Meclis kürsüsünde
yaptıkları yemin ile başlayan karalama kampanyası
sonucunda, DEP milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle 2 Mart 1994'te
TBMMden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça
gözaltına alınmıştır. Aynı gün TBMMde
yapılan oylamada DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla
Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve bağımsız milletvekili
Mahmut Alınakın dokunulmazlıkları
kaldırılmıştır.
4 Mart 1994'te Leyla Zana ve
diğer milletvekilleri gözaltına alınarak cezaevine konuldu. 16
Haziran 1994'te Anayasa Mahkemesi, DEP'in kapatılmasına ve 5'i
cezaevinde bulunan 13 milletvekilinin dokunulmazlığının
kaldırılmasına karar verdi. Milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla
Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadaka TCK'nun 168/2 maddesi uyarınca
Ankara 1 Nolu DGM tarafından on beşer yıl ağır hapis
cezası verildi.
DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılmasından on gün önce dönemin Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreş "Eşkıyayı Bekaa'da
aramaya gerek yok. Maalesef, bunların bir kısmı yüce Meclisin
çatısı altındadır." diyerek DEP milletvekillerini
hedef gösterdi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, 2 Mart 1994 tarihinde
partisinin grup toplantısında "Mecliste PKK'nın
barındığı bir gölge vardır, bunu Meclisin üzerinden
kaldırmakla yükümlüyüz." diyerek yine DEP milletvekillerini hedef
göstermiştir.
12 Eylül 1980 darbesi
sonrasında, sadece 28 Şubat 1997'de ve Genelkurmay
Başkanlığının 27/4/2007 tarihinde gece saat 23.20'de
yaptığı laiklikle ilgili açıklama Türkiye kamuoyunda
muhtıra olarak nitelendirilmiştir. Bu iki olay darbe olarak
anılırken, 2 Mart 1994'ün bir darbeyi
anımsattığını ise maalesef Kürt siyasetçiler ve
bazı aydınlar dışında başka dile getiren
olmamıştır. 2 Mart, tıpkı 12 Eylül gibi, halkın
temsilcilerine, iradeye el koyması olarak
algılanmıştır. 2 Mart 1994'te, halkın oylarıyla
seçilmiş kişiler, Anayasa çiğnenerek Meclisten atılmış,
Anayasaya göre milletvekillerinin bir hafta içerisinde Anayasa Mahkemesine
itiraz etme hakkı beklenmemiştir. Meclise polis girmemesi gerekirken,
Meclis, kulislerine kadar polisle dolmuştur. Milletvekilleri, rencide
edici bir biçimde, yaka paça gözaltına alınmıştır. Bu
nedenlerle 28 Şubata nasıl postmodern darbe ve 27/4/2007ye
e-muhtıra deniyorsa 2 Mart 1994 de Meclisin iradesine karşı
yapılmış bir darbedir. Tansu Çiller, Mehmet Ağar, önce
Susurluk, bugün de Ergenekon süreciyle ilişkilendirilmektedir. Bu da 2
Martın, o dönem için bir derin devlet operasyonu olduğunu
göstermektedir. Bu kapsamda 2 Mart darbesi bir anlamda Ergenekon sürecinin bir
parçasıdır.
Diğer darbeler
konuşuluyorken 2 Martın tartışılamaması
Türkiye'nin demokrasi tarihinde bir kara leke olarak kalacaktır. Bunu
temizlemek amacıyla o dönemdeki olayların perde arkasının
araştırılması, Türkiye'nin demokratikleşmesi ve
tarihiyle yüzleşmesi açısından bir zorunluluktur. Ayrıca bu
olayların açıklığa kavuşturulması, Meclisten
yakası tutularak göz altına alınan, bu olayla bir simge hâline
gelen Orhan Doğan'a da bir borçtur.
3.- Erzurum Milletvekili Oktay Öztürk ve 20
milletvekilinin, Erzurum Aşkaledeki Karasu-2 HES göletinde yaşanan
kazanın ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında
yaşanan ihmallerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/752)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Erzurum ili Aşkale ilçesi Karasu-2 Hidroelektrik
Santralinde 3/4/2012 tarihinde meydana gelen ve 5 işçinin
hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayın
araştırılarak kurtarma çalışmasında yaşanan
ihmallerin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü nün 104 ve 105inci maddeleri gereği Meclis
araştırması açılmasını arz ederim. 11/4/2012
1) Oktay Öztürk (Erzurum)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Şandır (Mersin)
4) Faruk Bal (Konya)
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Cemalettin Şimşek (Samsun)
7) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
8) Ali Halaman (Adana)
9) Tunca Toskay (Antalya)
10) Koray Aydın (Trabzon)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
13) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
14) Celal Adan (İstanbul)
15) Bülent Belen (Tekirdağ)
16) D. Ali Torlak (İstanbul)
17) Seyfettin Yılmaz (Adana)
18) Ali Öz (Mersin)
19) Necati Özensoy (Bursa)
20) Mehmet Günal (Antalya)
21) Muharrem Varlı (Adana)
Gerekçe:
Ülkemizde hidroelektrik
santralleri denetleyen yasal ve idari bir mekanizma bulunmadığı
için hidroelektrik santraller kurulma aşamasında yasal ve ekolojik
problemler taşırken işletme aşamasında bazı
sorunlar çıkarmaktadır.
Erzurum ili Aşkale
ilçesindeki Karasu-2 Hidroelektrik Santralinde sekiz aydır son derece
ilkel ve güvensiz bir şekilde su tutulmaktadır. Karasu-2
Hidroelektrik Santralinin suyu kullanım hakkı varken su tutma
hakkı yoktur. Bu amaçla yaklaşık bir ay önce DSİ'ye
başvurulmuştur. Karasu-2 Hidroelektrik Santrali bendinin önünde 6 köy
bulunmaktadır. Ayrıca bu bendin önünde yüzlerce kişinin yaşadığı
Türkiye'nin en büyük krom ve magnezyum işletmesi de bulunmaktadır.
3 Nisan 2012 tarihinde Erzurum ili
Aşkale ilçesindeki Karasu-2 Hidroelektrik Santrali Göleti'nden geçen
enerji nakil hattında arıza meydana gelmiştir. Bir bölümü buzla
kaplı gölette arızayı onarmak için deniz bisikletiyle giden 5
TEDAŞ görevlisi kenara 40-50 metre uzaklıktaki buz kütlesine çarparak
alabora olan deniz bisikletinden suya düşmüştür. 16.45'te meydana
gelen bu üzücü olay sonucu 5 işçiden 1i başını buz
kütlesine çarparak hayatını kaybederken, 1 işçi donarak,
diğer 3ü ise boğularak yaşamını kaybetmiştir.
Karasu-2 Hidroelektrik Santrali
Göleti'ndeki kazayı gören fabrika işçileri 17.00'de jandarma, sivil
savunma ve 112 acil yardım ekiplerini arayarak bilgi vermiştir. Buz
kütlesine tutunarak yaklaşık üç saat kurtarılmayı bekleyen
kazazedeler için Sağlık Bakanlığının hava
ambulansı ancak 19.39'da olay yerine ulaşmıştır.
Sağlık Bakanlığına ait ambulans helikopter, sadece
hasta taşıma amacıyla kullanılabilecek şekilde dizayn
edildiği, yüksek gerilim hattı bulunduğu, helikopterin arama
kurtarma özelliği ve buna uygun teçhizatı bulunmadığı
için göletin üzerinde bir tur atarak geri dönmüştür. Yaşanan bu olay,
Doğu Anadolu Bölgesinde tek bir acil arama ve kurtarma helikopterinin
olmadığı gerçeğini de gözler önüne sermiştir.
Olay
saatinde evinde olduğu söylenen ve yoğun tepkiler sonucu olaydan bir
gün sonra kaza yerine giden Erzurum Valisi, Erzurumdaki 4. Helikopter
Tugayından tam donanımlı arama kurtarma helikopteri talep
etmezken, Malatyadan helikopter talep edildiğini ve Malatyadan gelen
helikopterin geç gelmesi sonucu TEDAŞ işçilerinin
hayatlarını kaybettiğini açıklamıştır.
Dolayısıyla, gereken kurumlarla zamanında irtibata
geçilmemiştir.
Erzurum
Valiliği Sivil Savunma Müdürlüğünde 81 personel
çalışmaktadır. Bunlardan 68i arama kurtarma teknisyenidir.
Erzurum-Aşkale arası 54 kilometre olup yaklaşık otuz
dakikada olayın meydana geldiği Karasu-2 Hidroelektrik Santral
Göletine ulaşılması gerekirken sivil savunma ekipleri
yaklaşık üç saat sonra olay yerine intikal etmişlerdir.
Ayrıca, olayın meydana geldiği saatte Erzurum Sivil Savunma
Müdürlüğünde mesaide olması gereken personelin görev
başında olması gerekirken evlerinde olduğu, gönderilen
sivil savunma müdürlüğü ekiplerinin olay yerine eksik tesisatla
geldiği iddia edilmektedir.
Olayda
vefat eden 5 işçiden 1i TEDAŞta çalışırken
diğer 4 işçi taşeron şirkette çalışmaktadır.
Dolayısıyla, taşeron şirkette çalışan bu 4
işçi onarım ile ilgili hiçbir eğitim ve yetkiye sahip
değilken gölete gönderilmiştir. TEDAŞ, su tutma işlemi
başlamadan önce yüksek gerilim taşıyıcı direğini
kaldırmamıştır. 2 kişilik deniz bisikletine 5
kişi bindirilerek gölete gönderilmiş, ambulans, kurtarma, helikopter
yardımı için ön hazırlık yapılmamış,
gönderilen işçilere herhangi bir güvenlik ve koruyucu elbise
verilmemiştir.
Erzurum
ili Aşkale ilçesindeki Karasu-2 Hidroelektrik Santrali Göletinde
yaşanan kaza ve sonrasındaki kurtarma çalışmalarında
yaşanan ihmaller en kutsal hakkımız olan ve Anayasayla teminat altına
alınmış olan yaşam hakkının ihlal
edildiğini, iş güvenliği ve kurtarma çalışması
açısından büyük ihmaller yaşandığını
göstermektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare
Amiri Salim Uslunun, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması
Başkanı Sergey Naryshkinin vaki davetine icabet etmek ve Rusya
Federasyonu Anayasası ve Federal Meclisinin 20nci yıl dönümü
münasebetiyle 14/11/2013 tarihinde düzenlenecek II. Uluslararası
Parlamenter Forumuna katılmak üzere Moskovaya resmî bir ziyarette
bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1126)
30/10/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi
İdare Amiri Salim Uslu'nun, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Sergey
Naryshkin'in vaki davetine icabet etmek ve Rusya Federasyonu Anayasası ve
Federal Meclisinin 20nci yıl dönümü münasebetiyle 14 Kasım 2013
tarihinde düzenlenecek II. Uluslararası Parlamenter Forumuna
katılmak üzere Moskovaya resmî bir ziyarette bulunması hususu,
28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun
9uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil
Çiçek
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, eski başbakanlardan Bülent
Eceviti rahmetle andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN - Bu arada, 5
Kasım 2006 tarihinde aramızdan ayrılan eski başbakanlardan
Bülent Eceviti biz de rahmetle anıyoruz, ruhu şad olsun.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
fındık üreticisi ve sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan (10/280) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5
Kasım 2013 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
5/11/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 5/11/2013
Salı günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla
arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan
(fındık üreticisi ve sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan) (10/280) esas numaralı Meclis
Araştırması Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun
5/11/2013 Salı günlü (Bugün) birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk söz Giresun
Milletvekili Selahattin Karaahmetoğluna aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Karaahmetoğlu.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
fındık ürünü ve üreticinin sorunları ile
FİSKOBİRLİK'in piyasa aktörü olabilmesi ve istikrarlı
fındık piyasası oluşabilmesi için alınacak tedbirlerin
araştırılması üzerine verdiğim önerge anlamında
konuşmak için söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Fındık, ülkemizin
tarımsal üretimi ve ekonomisi içinde önemli bir yeri olan tarımsal
ihraç ürünüdür. Öyle ki Doğu Karadenizde, özellikle Ordu, Giresun,
Trabzonda insanlarımız bütçelerini, bir yıllık
yaşamlarını elde edecekleri ürünün getirisiyle yaşamak
durumundadır ve geçimini sağlayabilmek için de hesaplarını
buna göre yaparlar. Bunun yanında, sosyal yaşamlarını da
fındıkla belirlerler. Örneğin, eğer çocuklarını
evlendireceklerse, o sene fındık varsa düğün dernek işini
yaparlar. Mart ayında fındık dalını
kaldırırlar, fındığın doğumuna bakarlar ve
tecrübeleriyle o sene ne kadar fındık olup olmayacağı
konusunda bir fikir edinirler ve yaşamlarını böylece
sürdürürler.
Ülkemiz, dünya üretim
sahalarının yaklaşık yüzde 80ine ve üretiminin de yüzde
80ine sahiptir. Öte yandan, fındık ticaretinin yaklaşık
yüzde 85ini de ülkemiz gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla,
Türkiyede yetişen fındık, dünya fındık
ihtiyacını da karşılamaktadır. Ülkemizde 400 bine
yakın aile, yaklaşık 2 milyon insanımız
fındıkla geçinmekte ve fındıkla geçinen diğer
aktörleri de kattığımızda bu sayı 8 milyona
ulaşmaktadır.
Türkiyede yıllık
ortalama 650 bin ton fındık üretilmektedir. Gene, bu üretimin
yaklaşık 600 bin tonu ihraç edilmektedir. Bu da 100 milyar
dolarlık bir ticaret hacmi demek. Fındık üreticisinin bu 100
milyar dolarlık hacim içindeki payı da ne yazık ki 1,3 milyar
dolardır.
Dünyada tekel olduğumuz
üründen yeteri kadar para kazanamıyoruz. Hele fındık üreticileri
bu paydan hakkına düşeni hiç alamıyorlar. Üretici bu kadar
değerli olan ürününü maliyetine yakın ya da maliyetin altında
satmaktadır. Örneğin, bu yıl 1 kilo fındığın
maliyeti 5 lira 64 kuruş olmasına karşın fındık
piyasası 5,5 liradan açılmıştır.
İşlenmemiş tarımsal ürün ihracatımızın
yaklaşık üçte 1ini yalnızca fındıktan
sağlamaktayız. Yani, ihracatta en çok döviz kazandıran ürün
olmasının da fındık üreticisine, çiftçiye bir şey
kazandırmadığını uygulamalar göstermektedir.
Türkiye fındıkta dünya
tekeli durumundadır, dolayısıyla fiyatı istediği gibi
belirleme olanağına sahiptir. Buna rağmen, dünya
fındık fiyatlarının, Türkiye değil de, Avrupada
alıcılarının oluşturduğu, özellikle Almanya,
İtalya gibi ülkelerde belirlendiğini söylemek isterim.
Fındıkta yaşanan
tuhaflıklardan biri de dünyadaki fındığın yüzde 80ini
üreten, fındıkta tekel olan bir ülkenin üreticisinin bu üründen hak
ettiği parayı kazanamamasıdır. Ancak,
fındığın dünyaya pazarlanmasında aracıların
ya da tüccarların memnuniyetsizliğini de anlamak güçtür çünkü üretici
ve işçinin bir şey kazanmadığı fındıktan
Avrupa kapitalizmi ve Türkiyedeki iş birlikçileri büyük kazanç
sağlamaktadırlar.
Ülkemizde Hamburg Borsalar
Birliğinin dünya fındık fiyatlarını belirlediği
söylenip durulmaktadır. Türkiyedeki fındık
ihracatçılarının fiyatı belirlediği, hatta mahsul
çıkmadan altı ay önce fiyatın ihracatçıların keyfine göre
belirlendiği uygulanan fındık stratejileri sonrası bir kez
daha görülmüştür.
Fındığa alternatif
üretim olarak tanımlanan diğer tarım ürünleri çeşitleri
aslında fındığın yerini tutamazlar, ancak destek
olabilirler. Fındıkçılıkla beraber, ek olarak yapılacak
uğraşılar olarak, ancak bu şekilde
değerlendirebilirler. Çünkü bizim çiftçimizin yüz, iki yüz
yıldır gelenek hâline gelmiş olan fındık
üreticiliğini bırakıp başka bir üretime yönelmesi hem
pratikte mümkün değildir hem de tüm boyutlarıyla değerlendirdiğimiz
zaman bu olay rantabl değildir.
Sayın milletvekilleri, büyük
oranda Ordu ve Giresunda yetişen fındığın üretici
açısından alternatifi de yoktur. Endüstrinin olmadığı,
endüstriyel tarımın yapılmadığı Ordu ve Giresun
köylüsü fındık üretmeye mecburdur. İklim ve arazi
koşulları da başka bir ürün yetiştirmeye izin
vermediği gibi, Doğu Karadeniz Bölgesinde fındık
üretiminin yapıldığı yaklaşık 350 bin
hektarlık alanın en az 150 bin hektarı ekonomik ömrünü
tamamlamıştır. Fındık ağaçları seksen,
doksan, yüz yıllıktır ve verim vermemektedir. 1 dönüm araziden
70-80 kilogram fındık alınmaktadır. Bu fındık çok
düşüktür. Dolayısıyla, fındığa destek vermemiz
gerekir. Örneğin, 15 dönümlük arazisi olan bir fındık
üreticisinin 5 dönümlük bir arazisindeki yaşlanmış fındık
ocaklarını, dallarını, ağaçlarını sökmemiz
gerekir ve bunun karşılığında dikim giderleri ve o
süre içinde yetişecek fındıktan alınan mahsulün bedeli
üreticinin eline geçene kadar da yine devlet tarafından destek
verilmelidir.
Türkiye genelindeki diğer
tarım ürünlerine göre oldukça küçük ölçekli aile tarımı olarak
yapılan Ordu ve Giresun fındıkçılığı her
geçen yıl sahibine daha az para kazandırmaktadır. Dünya
fındığının en önemli, en kaliteli üretiminin
yapıldığı Doğu Karadenizde rekolte yıldan
yıla düşerken, üreticinin zaten yıllar geçtikçe düşen
geliri, özellikle rekolte yüksekliği, ihracatta yaşanacak
sıkıntılar bahane edilerek tümden yok edilmektedir. Bugün
geldiğimiz noktada, fındıkta rekolte, ihracat ve fiyat sorunu
olmadığı ortaya çıkmıştır. Her yıl
sözde rekolte tahmini yapılır, rekolte fazla diye propaganda
yapılır ve her yıl fındık sezonu başlarken,
Gürcistanda, Azerbaycanda, İtalyada, İspanyada
fındığın çok olduğu, Amerikan bademinin
fındığa alternatif olduğu iddialarıyla,
fındık fiyatları fındık sermayedarları
tarafından düşürülmeye çalışılır.
Fındık ürününde hedef, dünya üretiminin yüzde 80i değil yüzde
90ı olmalıdır çünkü bugün, dünya fındık üretimi
talebi 950 bin tonlara çıkmıştır.
Uygulanan fındık
stratejisiyle, fındık alıcısı olan Avrupada da büyük
şirketlerin, bir avuç fındık tüccarının, Yunan,
İtalyan ve İspanyalı fındık üreticilerinin
menfaatlerine peşkeş çekmememiz gerekmektedir. Fındık
üreticisi eğitilerek dönüm başına daha fazla ürün alınacak
bütün tedbirler alınmalıdır. Fındıktaki
hastalıklar için fındık üreticileri gerekli şekilde
eğitilmelidir. Fındık bahçelerinin bakımı konusunda
üretici eğitilmeli ve kaliteli, randımanlı fındık
yetiştirilmesi teşvik edilmelidir. Bölge ekonomisinin ayakta
durması için fındık üreticisine destek verilip fındık
ürününe dört elle sarılmak, ülke menfaatleri açısından da önem
arz etmektedir. Dünyanın ve Türkiye'nin ağır bir ekonomik kriz
içinde olduğu koşullarda tarım ve tarıma dayalı
sanayiye ağırlık vermek, Türkiye için bir çıkış
yolu olabilir.
Karadeniz Fındık
İhracatçıları Birliğinin rakamlarıyla, 2011-2012
yılında 229 bin ton iç fındık ihraç ederek 1 milyar 819
milyon dolar döviz girdisi sağlayan Türkiye, 2012-2013te yani bu
yılda daha fazla, 301 bin ton iç fındık ihraç etmesine
rağmen, 1 milyar 750 milyon dolar döviz almıştır. Türkiye,
geçen seneye göre 71 ton daha fazla fındık satarken ne yazık ki
69 milyon dolar daha az gelir sağlamıştır.
Fındık, üreticisinden
tüccarına, işçisinden aracısına kimsenin memnun
olmadığı, bu yönüyle haksızlık ettiğimiz bir
nimettir. Avrupa Birliği, Türkiye dışında fındık
üreten ülkeleri, Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekizdeki
üreticileri destekleyen bilerek ya da bilmeyerek- pozisyona düşmektedir.
Fındık üreticisi bugün fındık sermayedarı
karşısında tamamen güçsüz, güvencesiz, teminatsız
bırakılmıştır.
Onun için, diyoruz ki:
FİSKOBİRLİK yeniden yapılandırılmalıdır
ve güçlendirilmelidir. Özellikle Doğu Karadenizde ve Batı
Karadenizde de lisanslı depoculuk geliştirilmelidir.
Fındık borsası Doğu Karadeniz Bölgesinde
kurulmalıdır. Her hasat mevsimi öncesi de fındık
üreticisine gerekli kredi desteği sağlanmalıdır. Başta
fındık üreten illerimiz olmak üzere, hiçbir siyasi parti gözetmeksizin
tüm milletvekillerinin ülkeye ciddi döviz getiren ve Karadenizin ekmeği
olan fındık ürünü konusunda verdiğim araştırma
önergesine destek vermesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Karaahmetoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde ilk söz Giresun Milletvekili Mehmet Geldiye aittir.
Buyurun Sayın Geldi. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GELDİ (Giresun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, fındık ve dolayısıyla fındık
ürünleriyle ilgili sorunların araştırılması
amacıyla vermiş olduğu önergenin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
bilindiği gibi, 1 Haziran 2000 tarih ve 4572 sayıyla tarımsal
birliklerin özerkleştirilmesi amacıyla kanun çıkarıldı
ve bu kanun doğrultusunda, tarım birliklerini yeniden
yapılandırmak üzere bir çalışma başlatıldı.
Bu çalışma kapsamında, FİSKOBİRLİK de o günden
başlayarak yeniden yapılandırma sürecine gitti. Bu
yapılanma esnasında yükümlülüklerini yerine getirmeye başladı
ve o esnada da -bildiğiniz gibi- Türkiyemizin ve özellikle de Doğu
Karadenizin en önemli ürünü olan fındığın piyasada gerçek
değerini bulmasıyla ilgili bazı sorunlarla karşı
karşıya kaldık. Özellikle, Hükûmetimizin iktidara geldiği 3
Kasım 2002 tarihinden itibaren, fındığın o günkü
piyasa şartlarındaki değerini göz önünde bulundurduğumuzda,
gerçekten olağanüstü desteklerin verildiğini ve
fındığın tarihte görülmemiş seviyelerde değerini koruduğunu ve her zaman en güçlü
ürün olma vasfını koruduğunu ve üreticinin memnuniyetinin
gerçekten en üst düzeylere taşındığını
göreceğiz.
Özellikle,
iktidara geldiğimiz günlerde 95 sent olan, daha sonraki dönemlerde,
başlangıçta, o gün hatırlanacak en yüksek ürün bedeli olarak
ortaya konulan 2,20 dolar denilen fındık fiyatları, AK
PARTİ iktidara geldikten sonra ortalamaya bakacak olursanız,
doğrudan gelir desteğiyle verilen ödemeleri de dikkate
aldığınızda 3,5 doların altına hiç inmedi, 3,5
dolarla 4,5 dolar arasında bir seyir takip etti.
Özellikle
fındıkta, 2006 yılında, gerçekten
FİSKOBİRLİKin piyasada dengeleyici ve piyasayı regüle
edici görevini görememesi üzerine, Toprak Mahsulleri Ofisi devreye sokulmak
suretiyle fındık alımına girildi. Gerçekten, o günlerde,
Toprak Mahsulleri Ofisinin elinde yeterli uzman elemanları olmamasına
rağmen, piyasayı önemli ölçüde dengelemek suretiyle fındık
üreticisinin mağduriyeti engellendi.
Bilineceği
gibi, 4572 sayılı Kanunla, üretici birliklerinden, Karadeniz için
çok önemli olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri
Birliğinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunun
ilgili hükümleri uygulandığında, yeniden yapılandırma
sürecinde bütün çalışanlarının tazminatları ve
emeklilikleri kanun gereği karşılandı, bütün
borçlarından temizlendi ve borçsuz bir kuruluş hâline geldi.
Eğer, 2006 yılı içerisinde, o günkü yanlış
politikalarla alım politikası uygulanmamış olsaydı,
FİSKOBİRLİK o gün piyasaya girerken elinde -bütün borçları,
o günlerde 2,5 katrilyona yakın borcu temizlendi- 300 milyon nakit
kaynağı olan bir kuruluştu fakat ne yazık ki 2006 ürününe o
gün piyasada yüksek fiyat verilmesi ve dengesiz bir fiyat takibi sonucunda
FİSKOBİRLİK bunu ödeyemez hâle geldi ve kilitlendi. O günden
itibaren, FİSKOBİRLİK, gerçekten üretici için piyasayı dengeleyici bir
kuruluş görevini yapamaz hâle geldi. O günden itibaren, AK PARTİ
iktidarının ve Bakanlar Kurulunun aldığı kararlarla
fındığa -sürekli olarak kanunda doğrudan destekleme
imkânı olmadığı için, FİSKOBİRLİKe direkt
olarak kaynak aktarılması imkânı olmadığı için-
dolaylı yollarla destek sağlanması yönüne gidildi. Bu amaçla,
bildiğiniz gibi, öncelikle TMO görevlendirildi, TMO vasıtasıyla
fındık alımına devam edildi. Daha sonra, 2008 tarihinde
çıkarılan bir kararname ile FİSKOBİRLİKe, özellikle
yeniden yapılandırılması imkânı, bu
yapılandırmadan kaynaklanan sıkıntılarını
gidermek ve yanlış borçlanma politikasından doğan
borçlarıyla ilgili olarak, yağlığa ayrılmış
olan 30 bin ton fındık TMOdan aktarıldı ve önemli miktarda
borçların tasfiyesinde kullanıldı. Bu süre içerisinde, özellikle
Şekerbankın -bizim Doğu Karadeniz üreticisinin çok iyi
bileceği- zincirleme kefil sistemi şeklinde
Çünkü, bildiğiniz
gibi, FİSKOBİRLİK bir üretici birliği.
FİSKOBİRLİK, üreticiden -fındık paralarını
verirken kendilerine- özellikle kullandığı Şekerbank
kredileri karşısında kendilerini kefil olarak gösterttiler ve
üretici buna razı geldi çünkü FİSKOBİRLİK kendi
kuruluşu. Ama, maalesef, daha sonra borçlar ödenmeyince üretici de risk
altına girdi, çıkarılan kararnameler ile bu borçların
faizleri silindi ve üreticinin bu borçlarının, Şekerbank
borçlarının tasfiyesinde, FİSKOBİRLİKin bu
borçlarının tasfiyesinde gereken destek sağlandı ve bunun
sayesinde üretici çok büyük bir zincirleme kefilden kurtulmak suretiyle rahat
nefes aldı, FİSKOBİRLİK de borçlarının büyük bir
bölümünü tasfiye etti.
Daha sonra, yine, Hükûmetimiz,
özellikle doğrudan gelir desteği uygulaması başlatmak
suretiyle
Bildiğiniz gibi, fındık ürünü, biraz önce
Değerli Milletvekilimiz Selahattin Bey'in de bahsettiği gibi,
Karadenizin özellikle eğimli arazilerinde ve fındıktan
başka ürün yetişme imkânı olmayan arazilerde
Ama, ülkemizde
birçok yerde fındık üretimi yapılıyor. Şu anda, 42
vilayetimizde fındık üretimi var ama bunların birçoğu
tarım arazileri ve başka ürünler yetiştirme imkânı var.
Dolayısıyla, mevcut, çok eski tarihli kanuna göre normalde tarım
arazilerinde, taban arazilerde fındık üretimi yapılmaması
gerekirken maalesef, yapılmış ve yıllardır da bu
konuya hükûmetler hiçbir şekilde müdahil olmamışlar. Ama, AK
PARTİ Hükûmeti, ilk defa, çıkardığı kararnameyle bu
arazilerdeki fındık ürünlerinin, taban arazilerindeki
fındık ürünlerinin sökülmesi karşılığında,
yıllara bağlı olarak bir teşvik sistemi uyguladı.
Sökerlerse teşvik ve fındık
Eğimli arazilere
fındık ekenlere ise 2009 yılındaki kararname -2009, 2010,
2011 yıllarını kapsayacak şekilde- dönüm başına
150 liralık bir doğrudan gelir desteği sağlamış
oldu.
Değerli
arkadaşlar, bu sayede, özellikle Doğu Karadenizde,
aşağı kesimde dönüm başına
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Geldi.
MEHMET
GELDİ (Devamla) Bugünkü verilmiş olan araştırma
önergesinin gereğine inanmıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ikinci söz Trabzon
Milletvekili Volkan Canalioğluna aittir.
Buyurun
Sayın Canalioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, fındık ürünü ve fındık üreticilerinin
sorunlarının araştırılması noktasında
komisyon kurulması üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş
olduğu önerinin lehinde söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan Cumhuriyet Halk
Partisi Milletvekilimiz Sayın Selahattin Karaahmetoğlu
fındığın önemini anlattı ve
fındığın düğünlerde bile, vatandaşların
çocuklarını evlendirirken çok önemli olarak borçlandırma
noktasında katkı sağladığını söyledi. Evet,
çok doğru bir söz.
Şimdi,
arkadaşlar, Karadenizde insanlarımız, fındık
üreticilerimiz, çocuklarını evlendirirken, ev alırken, ziynet
eşyası alırken veya borçlanırken şunu söylerler esnafa:
Değerli esnafım, borcumu fındıkta ödeyeceğim,
fındık ayında ödeyeceğim yani ağustos ayında
ödeyeceğim. Ve bunun üzerine, ne bir senet verilir ne bir çek verilir,
yalnızca fındığa güvenilerek söz senet anlamına gelir
ve bu noktada baktığın zaman, fındık üreticisi de
esnafa borçlandırılır. Ancak, bugün gelmiş olduğumuz
noktada, ne yazık ki artık, fındık üreticisi esnafa gidip
Ben çocuğumu evlendiriyorum, ev aldım, borcumu ödeyeceğim, bana
biraz borç ver ve ben, bunu fındık ayında ödeyeceğim.
noktasında olmamaktadır ve söyleyememektedir. Bunun tabii,
çeşitli yönleri var. Önemli olan hem esnafın durumu hem de
fındık üreticilerinin durumu değerli arkadaşlar.
Fındık, Karadenizde çok
önemli bir ürün olup millî bir üründür ve dünya fındık üretiminin
yüzde 75ini, ticaretinin ise yüzde 85ini gerçekleştiren ülkemizde
fındık üretimi 2844 sayılı Kanun ve Bakanlar Kurulu
kararıyla izin verilen, eğimi yüzde 6dan fazla, 3üncü
sınıf tarım arazileriyle
2006 yılında, Sayın
Canikli Fındık bizden önce 1,6 TLydi, biz fındığa 5
dolar civarında para verdik. dedi. Baktığımız zaman,
bunun -o günkü fiyatla 5 dolar- bugün karşılığının
10 lira olması gerekiyordu ama 2011de fındık piyasası 7
liradan, 2012de 4 TLden ve 2013te de 5,5 TLden açıldı
değerli arkadaşlarım. Yani, bugün, 5 dolara varmayan bir fiyatla
fındık piyasası açıldı. Ve dahası,
fındığı olan insanlarımız -fındık
toplamada- fındığa gitmemeye bakıyorlar. Niye? Çünkü
gündelikçi fiyatları çok. Üreticiler gündelikçiye verdiği
fiyatın karşılığını
alamadıklarından ürününü kendi hâline bırakmak durumunda
kalıyorlar. Her ne kadar fındık Trabzonda, Karadenizde,
bölgemizde, biraz önce saydığım illerde çok önemli ve ülke
ekonomisine çok önemli katkılar sağlıyor ise de fındık
üreticisi, yemiş olduğu bu darbeler sonucunda, artık
fındık üretmemeye veya fındığı dalda namus olarak
görerek toplama noktasında kalmaktadır ve ailece topluyor ve
gündelikçi tutmama noktasına geliyor.
Bu nedenle,
baktığımız zaman, burada Hükûmetin bir hakkını da
teslim edelim. Bizim çalışmalarımız ve desteklerimiz
sonucunda, söylemlerimiz sonucunda
Ki Trabzon, Rize, Ordu, Giresun, Artvin
milletvekillerimizin önergeleri noktasında fındığa
teşvik verilmesini, destek verilmesini biz anlattık, söyledik. Ama,
sonuç olarak gelmiş olduğumuz noktada, geçenlerde kerhen, alan
bazlı teşvike devam edildi. Oysa fındığa alan
bazlı destek, aynı zamanda üreticiyi de biraz önce söylediğim
şartlar neticesinde tembelliğe itmekte ve bu, ona hazır bir para
gibi gelmektedir. Yani biz üreticiye diyoruz ki: Kardeşim, sen balık
al, bırak balık tutmayı. Ne yapacaksın oltayı,
gideceksin balık tutacaksın? Oysa değerli
arkadaşlarım, böyle değil. Biz insanımıza balık
tutmayı öğreteceğiz, hazıra yönlendirmeyeceğiz. Bunun
için ne yapmamız lazım? Üretici desteği vermemiz lazım.
Yani rekolteye göre, üretime göre destek verilmesi gerekiyor ki o
fındık üreticileri de bu noktadan baktığımız
zaman kendilerini desteklesinler, fındık bahçesine gitsinler.
Yalnız ağustos ayında fındık tarlasına
gitmesinler, bahçesine gitmesinler.
Biz Sayın Mehdi Ekere
defalarca sorular sorduk. Sayın Mehdi Eker Trabzonda dedi ki: Yahu,
kardeşim, siz de bırakın fındığı,
fındık ekmeyin. Ne yapın? Alternatif ürün olan kivi yahut
Trabzon hurması dikin. Şimdi, değerli arkadaşlar,
öncelikle, Tarım Bakanımız burada yok ama buradan seslenmek
istiyorum: Bölgede herkes bilir ki fındık ekilmez, fındık
dikilir. Bir Tarım Bakanımız fındık ekiyor,
fındık dikmiyor ama fındık dikilir arkadaşlar, bu
böyledir. Fındığın kaç çatal olduğunu acaba Tarım
Bakanımız biliyor mu? Burada olsa da söylesek. Şimdi,
bakıyor, bir ağaç; çınar mıdır, çam mıdır,
nedir? Ama fındık öyle bir ağaç değil ve fındık
tarladan fabrikaya gidene kadar pek çok meşakkatten geçiyor
arkadaşlar. Allahtan teknoloji gelişiyor da bu patos denilen olay
çıktı ve patos çıktıktan sonra da üretici
fındığını harmana serip güneşin
açmasını beklemiyor çünkü Trabzon, Doğu Karadeniz Bölgesi
devamlı yağışlı. Ama şimdi bize diyorsunuz ki:
Ya, Karadenizde yağmur çok yağmıyor. veya Her gün
yağıyor. Hayır, arkadaşlar, Karadenizde yağmur
yağıyor; her gün yağmıyor, haftada iki defa
yağıyor değerli arkadaşlarım, dinleyen
arkadaşlarım. Karadeniz Bölgesinde yağmur her gün yağmaz,
haftada iki gün yağar; pazardan perşembeye, perşembeden pazara.
Yani güneşli hava sayımız otuz beş gündür. Bu otuz beş
günde biz o kaldırımlara, harmanlara
fındığımızı sereceğiz,
kurutacağız, sopalarla onları döveceğiz, ondan sonra tek
tek onları ayıklayıp çuvala koyacağız,
sırtımızda zor şartlarda kantara getireceğiz, ondan
sonra da fındığa vereceğimiz para 5,5 TL. El insaf
değerli arkadaşlarım! Değerli arkadaşlarım, el
insaf! Tarımı kalkındırmak istiyorsak
fındığa gerekli desteği mutlaka vermemiz gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
iktidar milletvekilleri, Karadenizin, daha doğrusu Karadeniz illerinin
göçünü engellemek istiyorsanız -ki Trabzondan örnek veriyorum, göç veren
iller sıralamasında TÜİK rakamlarına göre 6ncı
sırada, sürekli göç veriyor- bu göçü tersine çevirmek için siz konut
değil, fındık alanlarını kesip, fındık tarlalarını
kesip, oraya TOKİ vasıtasıyla konut yapıp, orayı
betonlaştırmak değil; tarım üreticilerini desteklemek
durumundasınız, fındığa teşvik vermek
zorundasınız, çayı desteklemek zorundasınız,
hayvancılığı desteklemek zorundasınız.
Değerli
arkadaşlarım, bakınız, hayvancılık Karadenizde
bitti, artık kimse hayvancılıkla uğraşmıyor.
Niye? Para etmiyor. Gidiyorsunuz -burada Karadeniz Bölgesini bilen
insanlarımız vardır- dağın başında, o
tepelerde,
Bir de biraz önce Giresun
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Geldi dedi ki: FİSKOBİRLİKi
de güçlendirdik, FİSKOBİRLİK yanlış yönetildi.
Kardeşim, değerli arkadaşlarım, 17 birlikten 16sına
700 trilyon hazineden kredi verildi. Kime verilmedi?
FİSKOBİRLİKe verilmedi. Siz, FİSKOBİRLİKe
yalnızca 100 trilyon vermiş olsaydınız, bugün
FİSKOBİRLİK, o kuruluş, ayaklarının üzerinde daha
güçlü kalır ve size de ihtiyaç duymazdı.
Burada,
baktığınız zaman, FİSKOBİRLİKte
çalışan işçilerimize günah değil mi? Onlardan
yaklaşık 340 kişiye diyorsunuz ki: Kardeşim, sizin burada
işiniz doldu, sizi biz Giresundan alacağız, Trabzondan
alacağız. Nereye vereceğiz? Kastamonuya vereceğiz, Siirte
vereceğiz, Hakkâriye vereceğiz. El insaf, bu insanlar 40ın
üzerindeki yaşlara gelmiş, çocukları okulda okuyor,
çocukları ortaokul, liseye gidiyor. Bu saatten sonra bunların iş
bulma şansı var mı? İş bulma şansı yok.
Değerli arkadaşlar, bunu
araştırmak için, bu konuları çözmek için lütfen hep, biliyorum,
siz ustaya sormadan karar vermiyorsunuz ama bunu da ustanıza
sormayın- bu araştırma önergemize destek verin.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ
olun var olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Canalioğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde ikinci söz Ordu Milletvekili Mustafa Hamarata aittir.
Buyurun Sayın Hamarat. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA HAMARAT (Ordu)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk
Partisinin gündeme ilişkin grup önerisi aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerisinde fındık
üreticilerinin sorunlarının tespit edilerek çözüm önerilerinin
araştırılması konusunda bir Meclis araştırması
önergesi gündeme alınmak istenmektedir. Malumunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemi aslında belirlenmektedir ancak her gün,
alışılageldiği üzere, böyle, grup önerileriyle doldurulmaya
çalışılmaktadır. Fındık konusunun da aslında
böyle bir doldurma, dolgu malzemesi olarak kullanılmasını
yadırgadığımızı da ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) Basite almanız yakışmıyor. Fındık
üreticilerine saygısızlık yapıyorsun hemşehrim.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) Fındık
konusunda AK PARTİnin kafası çok nettir. Hükûmetimiz,
fındık konusunda hiçbir zaman kaçak güreşmedi ve olayın
üzerine cesaretle gitmiştir.
Birinci strateji olarak biz,
üreticinin korunmasını öne aldık ve üreticinin her zaman
yanında olduk. Burada sıkıntı olduğunda, hiç Toprak
Mahsulleri Ofisi yokken devrede fındık için devreye soktuk ve üç
yıl fındığı Toprak Mahsulleri Ofisi alarak
piyasayı dengeledi ve üreticiyi ezdirmedik.
Bunun dışında, alan
bazlı desteklemelerle ilgili bir karara varıldı ve üç yıl
uygulandı, üç yıl daha uygulanmasına karar verildi. Sadece ve
sadece Orduda bu sene dağıtılan para 238 milyon TL. Yani bunu
başka yatırımlarla kıyasladığımız zaman,
ne kadar büyük bir destek verdiğimizin ve üreticiyi ne kadar
önemsediğimizin en açık delilidir ve bu paranın Türkiye geneline
tekabülü de 720 milyon TLdir, bu sene dağıtılan sadece. Toplamda
bunu 6yla çarptığınızda ne kadar büyük bir destekle
üreticimizin yanında olduğumuzu herhâlde açık ve net bir
şekilde görürüz.
Bunun yanında, bununla
yetinmedik, lisanslı depoculuk konusunu ele aldık. Fındıkla
ilgili her daim, üreticilerle, fındığı işleyenlerle,
fabrika sahipleriyle ve ticaretini yapanlarla istişare hâlinde olduk.
Fındık konusunda Lisanslı depoculuk gerekli. dendi ve Ünye ve
Düzcede olmak üzere pilot uygulama başladı ve lisanslı
depoculuğu da devreye soktuk.
Her yıl gübre desteği
vermeye devam ettik, devam edeceğiz. Üreticinin hep yanında olduk,
yanında olmaya devam edeceğiz, öyle göstermelik yanında
olmadık, gerçekten samimi ve büyük rakamlarla yanında olduk.
Şimdi, burada konuşan
milletvekili arkadaşımız dedi ki: Fındığa
değil de niye alan bazlı destek veriliyor? Fındığa
verilsin. Alan bazlı destekle fındığa verilen desteği
kıyasladığımızda, alan bazlı desteğin daha
adil olduğunu görüyoruz. Niye? Fındık olduğu zaman,
kişi ne kadar fındık götürürse pazara ona o kadar destek
veriyorsunuz yani Allahın verdiğine siz de veriyorsunuz,
vermediğine siz de vermiyorsunuz. Ama, burada biz, fındık olsa
da olmasa da -fındıkla ilgili, üreticinin orada beklemesi,
vatanında fındık ürettiği için, yerinde durduğu için
ona destek verme babında- desteğimizi tam olarak veriyoruz, asıl
destekleme de budur. Burada şöyle bir gizli adalet daha var, o da şu:
Sahil kesimlerinde fındık verimi daha yüksek, iç kesimlerde daha
düşük ancak eşit verdiğimiz için fındık verimi
düşük olan yerlerde de daha çok para almış oluyor.
Dolayısıyla, alan bazlı destekleme gerçekten akla,
mantığa daha uygun bir desteklemedir ve üreticimiz de bundan
memnundur. İlk defa, bu yaz, seçim bölgem Ordunun her tarafını
dolaştım, fındıkla ilgili bir tane bile soruyla
karşılaşmadım çünkü üreticimiz fındıkla ilgili
politikamızdan alabildiğine, son derece memnundur, memnun olmaya da
devam etmektedir ve bu politikaya devam etmemizi bizden istemektedirler.
Asıl sorun
fındığın işlenmesidir, fındığın
işlenmesi ve katma değerinin Türkiyede kalmasıdır. Bununla
ilgili de biz fındık fabrikalarının makine ve
ekipmanlarının yenilenmesi açısından onlara destek verdik
ve yüzde 50 hibelere varan desteklerle fındık fabrikaları üretim
için altyapılarını yenilediler, makinelerini yenilediler ve
fındık üretimine -çikolatanın hammaddesine kadar- yerli olarak
devam etmektedirler ve bu üretimin de her geçen gün
arttığını görüyoruz. Fındığın
Türkiyede işlenmesi başka sektörleri de tetikleyecektir ve katma
değerin Türkiyede kalmasına büyük katkısı olacaktır
diyorum.
Çikolata Vadisi Projemiz var,
DOKA destekli. Zaten bu proje hayata geçtiğinde fındığa
bakışımız tamamen değişecektir. Çikolata Vadisi
Projesine Ordu-Giresun Havaalanının hemen yanında çok
geniş bir arazide yer ayrıldı ve hayata geçirilmek üzere.
Çikolata Vadisinde fındık yerinde işlenecek ve çikolata hâline
getirilecek. Bu, aynı zamanda Karadeniz turizminin de
altyapısını desteklemek anlamına gelmektedir, oraya mahsus
el ürünü çikolata üretilmesi anlamına gelmektedir. Nihai amaç,
fındığın daha çok yerinde işlenmesi ve
fındığı sadece toplayıp değerini bilmeden satan
ülke olmaktan çıkıp fındığın değerini bilen,
değerlendiren ve yerinde işleyen, tam mamul hâline getiren bir ülke
olmak AK PARTİnin isabetli politikalarıyla. Fındıkla
ilgili -kısaca şunu söyleyeyim- aklın, bilimin
gerektirdiği, istişarelerin önümüze koyduğu ne varsa hepsi
yapılmaktadır, hiçbirisi ötelenmemektedir ve yapılmaya da devam
edecektir.
Biraz önce, fındık
üreticisi bir dostumla telefonla konuştum, dedim ki: Fındıkla
ilgili önerge var, ne diyorsunuz? Nasılsınız? Bana dedi ki:
Hükûmet gibi dimdik ayaktayım, elhamdülillah. Ben de Bunu aynen
söyleyeceğim. dedim. O konuda fındık üreticisiyle aramızda
hiçbir anlaşmazlık yok.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) O fındık tüccarıdır, senin konuştuğun
fındık tüccarıdır.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla)
Değil, fındık üreticisi, tüccarı değil.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) Tüccardır, tüccardır.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla) Tüccar
da bu memleketin evladı, üreticisi de evladı, işleyeni de
evladı.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU
(Giresun) Ben üretici bir ailenin çocuğuyum, biliyorum. Herhâlde senin
fındık bahçen yok.
MUSTAFA HAMARAT (Devamla)
Hepimiz ülke için çalışıyoruz.
Ben tekrar çok teşekkür
ediyorum.
Bu önergeyi vererek
fındık konusundaki duygularımızı, düşüncelerimizi
paylaşma fırsatı verdiğiniz için hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Hamarat.
Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
İç Tüzükün 37nci maddesine
göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
(2/1086) esas numaralı Ceza İnfaz Kurumu İsminin; Toplumdaki
Algıyı Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına
Eğitilip Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli
Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/125)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
(2/1086) esas numaralı Ceza
İnfaz Kurumu İsminin; Toplumdaki Algıyı
Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına Eğitilip
Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli Rehabilitasyon ve
Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi
İç Tüzükte öngörülen sürede görüşülemediğinden, adı geçen
yasa teklifi için İç Tüzükün 37nci maddesi uyarınca işlem
yapılmasını arz ve talep ederim. 10/10/2013
Uğur Bayraktutan
Artvin
BAŞKAN Evet, teklif sahibi
olarak Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili.
Buyurun.
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; tarafım ve 50
milletvekilinin verdiği Ceza İnfaz Kurumu İsminin; Toplumdaki
Algıyı Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına
Eğitilip Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli
Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin İç Tüzükün 37nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, buraya gelmeden önce cezaevlerinin isminin
değiştirilmesinin sadece bir nostalji olmadığını,
bir realite olduğunu göstermesi açısından bunun bir prototipini,
bir örneğini de yüce heyetin ve kamuoyunun takdirlerine sunmak istedim.
Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum: Buraya bakıldığı zaman şu kapılardan
bu tarafa doğru ayrı bir dünyanın olduğunu,
dışarıda yaşanan, dünyanın dışında
başka bir yaşamın olduğunu da kamuoyuna anlatmak istedim.
Nedir buradaki yaşam? Demir ve betondan oluşan bu kapıların
bu tarafında insan onuru yok edilirken, cezanın, ceza
infazının amacının aslında ıslah olması
gerekirken -hani büyük ceza hukukçusu Faruk Erimin çok büyük bir sözü
vardı Suçluyu kazırsanız altından insan çıkar. diye-
bu tarafta, suçluyu kazıdığınız zaman altından
insan çıkmayacak bir konseptin, bir ceza anlayışının
Türkiye kamuoyunun önüne getirildiği bir durumla karşı
karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bu kapıdan içeri girdiğiniz
zaman, ki burada 15x10 ebatlarında bir gözetleme deliği var, hemen
onun altında da bunların içerisinde yatan tutuklu ve hükümlülerin
yararlanmış olduğu, dış dünyayla ilişkilerini ve
irtibatlarını kurmuş oldukları 30x15 ebadında bir
kapı var, bir gözetleme deliği var. Burada, içeride, cezası
infaz edilen bütün tutuklu ve hükümlüler bütün doğal
ihtiyaçlarını, yaşama ilişkin bütün irtibatlarını
ne yazık ki bu 30x15 ebadındaki kapıdan kurmaktadırlar.
Buradan görüldüğü
kadarıyla şunu ifade etmek istiyorum: En insani ihtiyaçlar -yani bu
ne demektir- yemek ihtiyaçları, diğer bütün ihtiyaçlar bu
kapıdan, bu gözetleme deliklerinden sağlanmak istenmektedir. Bunu iç dünyasında yaşamış
olanlar, tutuklu olanlar, bu infaz dolayısıyla hükümlü olanlar, bu
deliklerden ihtiyaçları karşılanarak bir anlamda
yırtıcı hayvan muamelesiyle karşı karşıya
kalmaktadırlar. Mevcut cezaevi konsepti 1930lu yılların
yöntemleriyle ne yazık ki yönetilmek istenmekte ve gelinen noktada sadece
cezaevi yönetiminin güvenliğini sağlayabilecek bir fiilî durumla
karşı karşıya kalınmaktadır değerli
arkadaşlarım.
O nedenle, burası, bu
şekildeki bir sistem yani demir ve betondan oluşan bir sistem
suçluları rehabilite etmenin ötesinde, ıslah etmenin ötesinde suçluyu
yok etmek, tecrit etmek, toplumdan izole edebilmek ve
yalnızlaştırmakla beraber cezanın esas amacını
göz ardı etme fiilî durumuyla karşı karşıya kalındığını
göstermesi açısından ilginç bir örnektir.
Odalarına gittiğiniz
zaman -bakın değerli arkadaşlarım, burada bir oda
gerçeği var- odalar ne yazık ki 10 metrekare bile değildir.
İnsan buraya girdikten sonra sabah-akşam sekiz saatlerindeki
yoklamanın dışında dış dünyayla bütün irtibatı
kesilmekte, yalnızlaştırılmakta, izole edilmekte ve bir
anlamda yok edilmek istenmektedir değerli arkadaşlarım. Daha
ilginç olan da şudur: Burada mesai saatleri içerisinde 112 servisinden
veya doktordan yararlanılmakta, mesai saatleri dışında
tutukluların ve hükümlülerin hasta olma şansları da ellerinden
alınmaktadır; mesai saatleri dışında sağlık
hizmetlerinin alınması mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bu cezaevleri yapılırken -buradaki rakamlara,
koğuşlardaki sisteme, sayılara bakarsanız- 7 kişilik
olarak yapılmıştır. Yani Avrupa Birliği
standartlarına uygun olarak bir cezaevi inşası
yapılmıştır. Ama gelinen noktada, ne yazık ki böyle
bir yöntemle başlanan cezaevleri Türkiye standartlarına göre
bitirilmiştir. Ne demek istediğimi şöyle söylemek istiyorum:
Yani 7 kişilik koğuşlarda 28 kişi kalmaktadır
değerli arkadaşlarım. Yani iyi niyetle başlangıç AB
standartlarına göre yapılmış ama gelinen noktada, ne
yazık ki 27 kişinin, 30 kişinin kalmış olduğu bir
cezaevi gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Cezaevlerinde başka bir
şey daha vardır: Bakın, bundan yetmiş yıl önce
cezaevlerinde daktilo kullanılmaktadır. Nazım Hikmet
şiirlerini cezaevlerinde daktiloyla yazmış olmasına
rağmen, ne yazık ki bugün cezaevlerinde kalanların daktilodan,
bir yazıcıdan mahrum edilme gerçeğiyle, fiilî durumuyla karşı karşıya
kalmaktayız.
Bir başka gerçeği daha
paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Sayın
Balbayla cuma günü görüştük. Sayın Köseyle beraber gittik. Ne
yazık ki dünya çamaşır makinesini yüz yıldır bulmuştur,
belki iki yüz yıldır bulmuştur; bugün Türkiye cezaevlerinde
çamaşır makinesi yoktur, topukmatik vardır, leğenmatik vardır. Böyle de bir gerçekle
karşı karşıyayız.
O nedenle, cezaevlerinde
insanların yattığını, onların insan olduğunu
asla unutmamamız gerekiyor. Bir ismi değiştirmekle
algıyı değiştirmenin ötesinde, Türkiyenin cezaevlerinde o
kader mahkûmlarının, onların içinde bulunduğu duruma
nasıl baktığını göstermesi açısından bu
kanun teklifi bir başlangıç olmalıdır, bir çoban ateşi
olmalıdır diye diyorum.
O nedenle, biz bu algıyı
da değiştirmeliyiz, infaz sistemini de değiştirmeliyiz.
Orada yatan tutuklu ve hükümlüleri de ıslah amacıyla yeniden topluma
kazandırma amacı ve gayesi içerisinde olmalıyız diyorum.
Kanun teklifimize destek
vereceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bayraktutan.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, milletvekillerinin kürsüde
konuşma yaparken değişik nesneleri kürsüye getirmemelerini rica
ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, kürsüde konuşma yaparken değişik nesneleri
kürsüye getirmemenizi önemle rica etmekteyim. Sizlerin kürsüde konuşma
yapması başlı başına bir vurgudur. Başka bir
nesneye ihtiyacınız olmamalı diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O sizin
kanaatiniz ama Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan en sonunda kürsüdeki milletvekiline de karışmaya
başladı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O
Sayın Başkanın kanaati. Öyle düşünüyor.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Önergeler (Devam)
4.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın,
(2/1086) esas numaralı Ceza İnfaz Kurumu İsminin; Toplumdaki
Algıyı Değiştirmek ve Mahkumların Toplum Yararına
Eğitilip Rehabilite Edilmesi İçin Adının Adli
Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi Olarak Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/125) (Devam)
BAŞKAN Şimdi
konuşma sırası Çorum Milletvekili Tufan Kösede.
Buyurun Sayın Köse. (CHP
sıralarından alkışlar)
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Sayın
Başkanım söyledi konuşmamız yeterli diye ama iktidar
partisi milletvekillerinin cezaevi sorunu gibi bir sorunları
olmadığı için, oradaki insanları unuttukları için,
cezaevlerini unuttukları için onlara göstermemiz gerekiyor Sayın
Başkan. O yüzden bu doneleri getiriyoruz. Biraz sonra ben de göstereceğim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ceza infaz kurumu isminin adli rehabilitasyon
ve eğitim merkezi kısaca AREV olması yönünde vermiş
olduğumuz kanun teklifi üzerine şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, kanun teklifinin amacı, ülkemizde son
yıllarda bir suçlu eğitim merkezine dönüşen, daha doğrusu
suç eğitim merkezine dönüşen, insana dair olanın, insani
olanın, insani olan birçok değerin kalmadığı, yok
edildiği, hatta insanlığın kalmadığı,
toplumdan yalıtılan ve topluma unutturulmaya çalışılan
ceza infaz kurumlarını bir kez daha kamuoyunun gündemine
sokmaktır; bu anlamda, infazın felsefesinin de ve amacının
da değişikliğinin ilk ateşini yakmaktır.
Ülkemizde ceza infaz
kurumları, fiziki koşullarıyla, çalışanların
sayılarıyla, koğuşlarının kapasitelerinin 3-4
katı tutuklu ve hükümle barındırmasıyla,
havalandırmasıyla, hücrelerin güneş görmemesiyle, tedavi
imkânlarıyla, Ceza İnfaz Tüzüğü ve bu konuşmanın
süresi içerisinde anlatılamayacak birçok uygulamalarıyla mahkemelerin
verdiği cezanın yanında ayrıca bir cezalandırma
yöntemi olmuştur. Hoş geldin dayağı bunlara bir örnektir,
çırılçıplak arama bunlara bir örnektir, keyfî uygulanan disiplin
cezaları bunlara bir örnektir. Çırılçıplak aramaya
direndikleri için Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar otuz
gün hücre cezası almışlardır. Dahası ceza infaz
sistemimiz ve özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülere uygulanan infaz rejimi
onlardan intikam almanın bir aracı hâline gelmiştir. Devlet
intikam almaz sayın milletvekilleri. Devlet rehabilite eder, rehabilite
etmelidir, edebilmelidir, en azından bunun gayretini vermelidir,
göstermelidir.
Mevcut sistem, cezaevinde
cezasını çeken kişiden yeni bir suçlu yaratma sistemidir.
Örneğin, cezaevine basit bir hırsız olarak giren bir
şahıs cezaevinden yankesici olarak çıkabilmektedir. Adam
yaralama suçuyla giren katil olarak çıkmakta, terör örgütüne yardım
yataklıktan giren bir kişi terör örgütünün yöneticisi olarak
cezaevinden ayrılmaktadır. Bakın, cezaevlerinden tahliye
olanların geri cezaevine dönme oranları bakımından da
dünyada en önde gelen ülkelerden
birisiyiz. Bu oranlar, bizim ülkemizde yaklaşık yüzde 40
civarındadır, geri dönme oranı. Gelişmiş ülkelerde bu
oranlar yüzde 10lar civarında. Amaç, mahkemelerin
cezalandırdığı insanlara ikinci bir ceza çektirmek
değil, onları rehabilite etmek, topluma iyi bir yurttaş olarak
kazandırmak olmalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, mevcut koşullar peki böyle midir? Cezaevi
yaşamı genel toplum yaşamının olumlu yönlerine
olabildiğince yaklaşmakta mıdır? İçeride olan
kişinin akıl, ruh ve beden sağlığı korunabilmekte
midir?
Şimdi, sizlere
-Başkanım istemiyor ama- göstereceğim,
paylaşacağım. Bakın, burası 8 metrelik duvarlarla
çevrili bir hücrenin havalandırması ve 8 metrekarelik hücreler.
Sadece ikinci fotoğrafta göreceğimiz şöyle basın mensubu
arkadaşlarıma da göstereyim- bir gözetleme kulesi, yirmi dört saat
açık ve yemeğin verildiği
bir kapı. Yemeğin verildiği bir kapı da değil, küçük
bir göz. Böyle bir ortamda akıl ve ruh sağlığının
korunması mümkün müdür, akıl ve ruh sağlığı
korunabilir mi böyle bir ortamda? Az evvel Artvin Milletvekili
arkadaşım söyledi, Sayın Başbakanın Tek parti dönemi,
tek parti dönemi. diye diline doladığı dönemde Kemal Tahirler,
Yaşar Kemaller daktilolarıyla en güzel romanlarını,
şiirlerini o dönemde yazdılar, en güzel örneklerini. Peki, bu dönemde
cezaevlerindeki bu hücrelerde herhangi bir yazı aleti var mı,
bilgisayar var mı? Diyorlar ki: Bilgisayar odaları var. Bilgisayar
odalarında da birer saat bilgisayar kullanma hakkı var yani
yazılarını bile yazamıyorlar, evet.
Değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; herkesin, hepimizin
cezaevine girme riski olduğunu düşünürsek, içerideki insanlar için de
yaşamın devam ettiğini ve bir gün tekrar cezaevine dönmemek
üzere dışarıdaki hayata döneceklerini unutmamamız
gerekiyor.
Bu vesileyle kanun teklifimize
olumlu oy vermenizi diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
D) Duyurular
1.- Başkanlıkça, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen siyasi parti
grubu mensubu olmayan milletvekillerinin yazılı olarak müracaat
etmelerine ilişkin duyuru
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda siyasi parti grubu mensubu olmayan
milletvekillerine de bir üyelik düşmektedir. Bu Komisyona aday olmak
isteyen siyasi parti grubu mensubu olmayan milletvekillerinin, 8 Kasım
2013 Cuma günü saat 18.00e kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerini
rica ediyorum.
Gündemin Seçim kısmına geçiyoruz.
IX.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Adalet; İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
BAŞKAN Bazı komisyonlarda boş bulunan ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim
yapacağız.
Adayları okuyorum:
Adalet Komisyonunda boş bulunan üyelik için Mersin
Milletvekili İsa Gök aday gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda
boş bulunan üyelik için Çorum Milletvekili Tufan Köse aday
gösterilmiştir.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime kırk
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.43
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci Birleşiminin
İkinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmına geçiyoruz.
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak ve 104 milletvekilinin Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/753)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22
Milletvekilinin, başta vücut geliştirme sporu olmak üzere sporda
yaşanan doping olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/762)
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
23 milletvekilinin dopingin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/755)
4.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, Milli takımlarımızdaki doping
kullanımının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/756)
5- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 Milletvekilinin,
sporda doping sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/757)
6.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve
23 Milletvekilinin, spordaki doping vakalarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/758)
7.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 22 Milletvekilinin,
Türk sporcularının doping kullanmasının nedenlerinin ve
doping maddelerine erişim imkanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/759)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20
Milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping olayları ile
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/760)
9.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, vücut geliştirme sporunda kullanılan doping
maddelerinin kullanımının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/761)
10.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25
milletvekilinin sporda yaşanan doping olaylarının engellenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/754)
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve 19 Milletvekilinin, doping kullanımının Türk
sporuna verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/763)
12.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, sporda yaşanan doping sorununun ve
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/764)
13.- İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve 24
Milletvekilinin, doping sorununun tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/765)
BAŞKAN Hükümet? Burada. Biraz
sonra görüşeceğimiz Meclis araştırması önergelerini
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Son aylarda Türk sporunda
yaşanan doping vakaları ve bu vakalar sonucunda sporcularımıza
yönelik uluslararası spor federasyonlarınca verilen cezalar üzücü bir
şekilde artış göstermekte ve ülkemizin spordaki prestijini de
etkilemektedir.
Başta atletizm ve halter
olmak üzere birçok branşta sporcularımız doping kaynaklı
hak mahrumiyeti cezalarına maruz kalmış ve giderek büyüyen bu
sorun yaklaşık iki aydır spor basınımızda
geniş bir şekilde yer almaktadır.
Ulusal ölçekte ciddi bir sorun
hâline gelen doping kullanımının ve doping kaynaklı hak
mahrumiyeti cezalarının nedenlerini ortaya çıkarmak suretiyle,
doping sorununa yönelik çözüm çalışmalarına destek olmak,
ülkemizin uluslararası arenadaki prestiji kadar genç nüfusumuzun
geleceğini de etkileyen sporda doping sorunun etraflıca incelenmesi,
kamuoyunun bilgilendirilmesi ve dopingle mücadele kanunun
hazırlanmasına dayanak oluşturmak amacıyla Anayasanın
98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını talep ederiz.
1) Osman Aşkın Bak (İstanbul)
2) İlknur Denizli (İzmir)
3) Ali Turan (Sivas)
4) Akif Çağatay
Kılıç (Samsun)
5) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
6) Ali Aşlık (İzmir)
7) Ahmet Haldun Ertürk (İstanbul)
8) Selçuk Özdağ (Manisa)
9) Temel Coşkun (Yalova)
10) Bülent Turan (İstanbul)
11) İsmail Kaşdemir (Çanakkale)
12) Gürsoy Erol (İstanbul)
13) Ertuğrul Soysal (Yozgat)
14) Yılmaz Tunç (Bartın)
15) Fehmi Küpçü (Bolu)
16) Ömer Faruk Öz (Malatya)
17) Hüseyin Bürge (İstanbul)
18) Ali Ercoşkun (Bolu)
19) Enver Yılmaz (İstanbul)
20) İdris Şahin (Çankırı)
21) Zeyid Aslan (Tokat)
22) Ahmet Erdal Feralan (Nevşehir)
23) Murat Göktürk (Nevşehir)
24) Şirin Ünal (İstanbul)
25) Ahmet Berat Çonkar (İstanbul)
26) Safiye Seymenoğlu (Trabzon)
27) Nebi Bozkurt (Mersin)
28) Muzaffer Çakar (Muş)
29) İsmet Uçma (İstanbul)
30) İbrahim Korkmaz (Düzce)
31) Pelin Gündeş Bakır (Kayseri)
32) Tülay Selamoğlu (Ankara)
33) Nurcan Dalbudak (Denizli)
34) Sevde Bayazıt Kaçar (Kahramanmaraş)
35) Erol Kaya (İstanbul)
36) Yunus Kılıç (Kars)
37) Gülşen Orhan (Van)
38) Hamza Dağ (İzmir)
39) Necdet Ünüvar (Adana)
40) Hasan Karal (Rize)
41) Sebahattin Karakelle (Erzincan)
42) Oğuz Kağan Köksal (Kırıkkale)
43) Ramazan Can (Kırıkkale)
44) Sadık Badak (Antalya)
45) Tülin Erkal Kara
(Bursa)
46) H. Hami
Yıldırım (Burdur)
47) Nusret Bayraktar (Rize)
48) Mehmet Ersoy (Sinop)
49) Osman Boyraz (İstanbul)
50) İhsan Şener (Ordu)
51) Sıtkı Güvenç (Kahramanmaraş)
52) Eşref Taş (Bingöl)
53) Volkan Bozkır (İstanbul)
54) Mehmet Sarı (Gaziantep)
55) Derya Bakbak (Gaziantep)
56) Fatoş Gürkan (Adana)
57) İlknur İnceöz (Aksaray)
58) Muhammed Çetin (İstanbul)
59) Vedat Demiröz (Bitlis)
60) Mustafa Ataş (İstanbul)
61) Mehmet Öntürk (Hatay)
62) Adem Yeşildal (Hatay)
63) Suat Önal (Osmaniye)
64) Mehmet Erdoğan (Adıyaman)
65) Türkan Dağoğlu (İstanbul)
66) Ömer Selvi (Niğde)
67) İdris Bal (Kütahya)
68) Aydın Şengül (İzmir)
69) Harun Tüfekci (Konya)
70) Mehmet Geldi (Giresun)
71) Emrullah İşler (Ankara)
72) Ünal Kacır (İstanbul)
73) Mevlüt Akgün (Karaman)
74) Nevzat Pakdil (Kahramanmaraş)
75) Yaşar Karayel (Kayseri)
76) İsmail Tamer (Kayseri)
77) M. Mücahit
Fındıklı (Malatya)
78) Cengiz Yavilioğlu (Erzurum)
79) Avni Erdemir (Amasya)
80) Alpaslan Kavaklıoğlu
(Niğde)
81) Aydın
Bıyıklıoğlu (Trabzon)
82) Mehmet Kasım
Gülpınar (Şanlıurfa)
83) A. Emin Önen (Şanlıurfa)
84) Mustafa Kemal
Şerbetçioğlu (Bursa)
85) İsmail Aydın (Bursa)
86) İlhan Yerlikaya (Konya)
87) Fahrettin Poyraz (Bilecik)
88) Gökcen Özdoğan Enç (Antalya)
89) Ali Şahin (Gaziantep)
90) Mehmet Metiner (Adıyaman)
91) Hacı Bayram Türkoğlu
(Hatay)
92) Fazilet Dağcı
Çığlık (Erzurum)
93) Hüseyin Filiz (Çankırı)
94) Önder Matlı (Bursa)
95) İdris Güllüce (İstanbul)
96) Özcan Ulupınar (Zonguldak)
97) Osman Ören (Siirt)
98) Alev Dedegil (İstanbul)
99) Hakan Çavuşoğlu (Bursa)
100) Gönül Bekin Şahkulubey (Mardin)
101) Azize Sibel Gönül (Kocaeli)
102) Nurdan Şanlı (Ankara)
103) Bülent Gedikli (Ankara)
104) Hakan Şükür (İstanbul)
105) Vural Kavuncu (Kütahya)
Gerekçe:
Günümüzde spor, farklı
kültürleri ve toplumları bir araya getiren, toplumsal ve toplumlar
arası dayanışmanın pekiştirilmesinde önemli rol
üstlenen bir sosyal olgudur. Bu nedenle tüm ülkeler toplumsal düzeyde sporu
geliştirmek ve uluslararası sportif müsabakalarda
başarılı olmak adına çaba sarf etmektedirler.
Bu yıl 17nci Akdeniz
Oyunları'na ev sahipliği yapacak olan ülkemiz, 2020 olimpiyat oyunlarının
da en güçlü adayı konumundadır. Son on yıllık süreçte
birçok spor branşında uluslararası dereceler elde edilmiş
ve Türk sporu en parlak dönemini yaşamıştır. Bu
doğrultuda Hükûmetimiz spora yönelik cumhuriyet tarihinin en büyük
yatırımlarını gerçekleştirmiş ve sporun toplumsal
düzeyde gelişmesini sağlamıştır.
Spor, ülkemizde ve dünyada
hızla gelişirken çağımızda sporun kanseri olarak
nitelendirilen doping sorunu da aynı oranda büyümüş ve birçok
sporcunun kariyerinin sonlanmasına neden olmakla birlikte yine çok
sayıda genç sporcunun sağlığının ve
geleceğinin tehlikeye girmesine yol açmıştır.
Toplumsal yaşamdaki yeri ve
önemi giderek artan sporun, çağımızda içerdiği en büyük
sorun olarak doping kullanımının özellikle son yıllarda
yaygınlaştığı ve yıldız ve genç yaş
gruplarındaki sporculara kadar sirayet ettiği göze çarpmaktadır.
Sporun kanseri olarak tanımlanan doping sorunuyla mücadelede tüm ülkeler
ellerinden gelen gayreti göstermektedirler. Dünya Anti-Doping Ajansı
(WADA) bu bağlamda en yetkili uluslararası organ konumundadır ve
hem Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) hem de tüm uluslararası
spor federasyonları ile iş birliği içinde hareket etmektedir.
Ülkemizde de dopingle mücadelenin
en aktif şekilde yürütülmesi adına çeşitli girişimler
mevcuttur. Türkiye Doping Merkezinin tekrar akredite edilmesi için yürütülen
çalışmalar son aşamaya gelmiş durumdadır. Bununla
beraber Millî Olimpiyat Komitemiz bünyesinde kurulan Dopingle Mücadele
Komisyonu da bu süreçte aktif bir rol üstlenmektedir.
Tüm bu çalışmalara
rağmen doping sorunu spor kamuoyunun gündeminden hiç düşmemiş ve
başta olimpiyat oyunları olmak üzere çok sayıda şampiyonada
birçok ünlü sporcu doping kaynaklı men cezaları
almıştır. Dünya çapında pek çok ünlü sporcu doping
kaynaklı cezalar almışlar, kazandıkları unvanları
kaybetmişler ve ülkelerinin de itibarını zedelemişlerdir.
Ne yazık ki sporun kanseri
doping sorunu bizim sporcularımıza da sirayet etmiş ve birçok
Avrupa ve dünya şampiyonu sporcumuz doping kaynaklı hak mahrumiyeti
cezaları almışlardır. Bu sporcularımızdan
bazıları aldıkları cezalar nedeniyle spor kariyerlerine
veda etmek zorunda kalmışlardır.
Üst düzey
sporcularımızın yanı sıra genç ve yıldız
kategorilerinde mücadele eden sporcularımızın da doping
kullanımına başvurdukları iddiaları spor kamuoyunda
dillendirilmektedir. Bu bağlamda doping, sadece şampiyon
sporcularımızı kaybetmemize neden olan bir sorun olmaktan
çıkmış ve gençliğimizin, toplumumuzun geleceğini
tehdit eden bir boyuta ulaşmıştır.
Ülkemizin uluslararası
arenadaki prestiji kadar genç nüfusumuzun geleceğini de etkileyen sporda
doping sorununun etraflıca incelenmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve bu
soruna yönelik çözüm önerilerine destek olunarak dopingle mücadelenin yasal
zeminde güçlendirilmesi amacıyla Meclis araştırması
açılması gerekli görülmektedir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gençler arasında vücut
geliştirme tutkusu giderek yaygınlaşmaktadır.
Yapılan araştırmalara
göre; yaşları 18 ile 25 arasında değişen gençlerin bu
spora ilgisi son beş yılda 3 kat artmasına rağmen,
beraberinde ciddi tehlikeler ortaya çıkmıştır. Bu sporla
ilgilenen gençler, bir an önce kaslı vücuda sahip olabilmek için hormon
içeren ilaçları kullandıkları, sporcuların bu ilaçları
bazen spor salonlarından, bazen de sokak satıcılarından
temin ettikleri bilinmektedir.
İnsan vücudunun dengesini
bozarak kasları şişiren ilaçlar, kısa sürede
organların iflasına sebep olmaktadır. Bu durumun son
örneğinin vücut geliştirme sporu yapan otuz yaşındaki
Şahin İrencin'in sporcular arasında "Dinamit" olarak
bilinen doping ilacının kurbanı olduğu bilinmektedir. Konu
ile ilgili basına yansıyan bilgilerden anlaşıldığı
kadarıyla Gençlik ve Spor Bakanlığının bu olaydan
sonra aceleyle Vücut Geliştirme Federasyonu hakkında soruşturma
açması, bu durumun asıl sorumlusu olan Bakanlığın
sorumluluğu üzerinden atma çabasından öte bir girişim
değildir. Spor Bakanlığının, diğer spor
branşlarında yaşanan, hem sporcu sağlığı hem
de ülkemizin uluslararası spor camiasındaki itibarının
zedelendiği dopingle ilgili yaşanan olaylara göz yumduğu,
gerekli mücadeleyi yapmadığı tarafımızca gerek soru
önergesi gerek basın açıklaması ve diğer yollarla
kamuoyunun gündemine taşınmış ancak
uyarılarımızın dinlenmesi bir yana konu ile ilgili
Bakanlığın yanıtlaması talebiyle verdiğimiz soru önergelerine
bugüne kadar cevap verilmemiş, daha da üzücü olanı ise gençlerimizin
hayatına mal olan bu illetin kullanım nedenleri ve yol
açtığı tahribatlar ile alınabilecek önlemlerin tespiti amacıyla
verdiğimiz araştırma önergesi de ne yazık ki iktidar
partisi milletvekillerince reddedilmiştir.
Spor federasyonlarının
büyük bir bölümü önce özerk ardından bağımsız bir statüye
kavuşmalarına karşın yurt çapında
branşlarıyla ilgili açılacak salonların açılış
ve denetim yetkilerine tek başlarına sahip değillerdir.
Asıl belirleyici olan gençlik hizmetleri ve spor il müdürlükleridir.
15/10/1999 tarih ve 23847
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan "Özel Beden Eğitimi
Ve Spor Tesisleri Yönetmeliği" incelendiğinde, ülkemizde
açılacak her türlü spor salonunun açılışı ve
denetiminin ilgili yönetmelik hükümleri doğrultusunda
yapıldığı ve yürütmesinin de 31inci maddesinden de net bir
şekilde anlaşılacağı gibi Spor Genel Müdürlüğünce
yapıldığı görülecektir. Bu durum göz önüne
alındığında vücut geliştirme salonlarında yasa dışı
ilaç kullanımı sorununun tek sorumlusunun ilgili federasyondan ziyade
Spor Genel Müdürlüğü ve taşra teşkilatı olan gençlik
hizmetleri ve spor il ve ilçe müdürlükleri olmasına rağmen, bugüne
kadar spor salonlarında gelişigüzel kullanılan doping maddeleri
ile ilgili gerekli denetimler yapılmamıştır.
Hem ülke sporumuzun geleceği
hem de dünyada ülkemizin ve sporcularımızın itibarı
açısından ülke sporunda yaşanan doping olaylarının
engellenmesi için Anayasanın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Erdal Aksünger (İzmir)
2) Bülent Tezcan (Aydın)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Muharrem Işık (Erzincan)
5) İzzet Çetin (Ankara)
6) İhsan Özkes (İstanbul)
7) Musa Çam (İzmir)
8) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
9) Hasan Ören (Manisa)
10) Emre Köprülü (Tekirdağ)
11) Osman Aydın (Aydın)
12) Mehmet Haberal (Zonguldak)
13) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
14) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
15) Ali Haydar Öner (Isparta)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
18) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
19) Rahmi Aşkın Türeli (İzmir)
20) Kazım Kurt (Eskişehir)
21) Vahap Seçer (Mersin)
22) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
23)
Süleyman Çelebi (İstanbul)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sporun ve sporcunun
düşmanı doping son yıllarda ülkemiz sporcularında çok
sık görülmüş ve birçok sporcumuzun yarışmalardan menedilmesine
sebep olmuştur. En son 17nci Akdeniz Oyunlarında bazı
sporcularımızda doping tespit edilmiş ve sporcularımız
yarışmalardan çekilmişlerdir.
Ülkemiz
sporunun dopingden temizlenmesi, sporcu sağlığı,
ahlakı ve geleceği için önemlidir. Sporcularımızı
doping yapmaya iten nedenlerin araştırılması ve dopingi
önlemeye yönelik gerekli çalışmaların yapılabilmesi için
Anayasanın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
teklif ederiz.
1) Aytuğ Atıcı (Mersin)
2) Ali Serindağ (Gaziantep)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Süleyman Çelebi (İstanbul)
5) Emine Ülker Tarhan (Ankara)
6) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
7) Musa Çam (İzmir)
8) Atilla Kart (Konya)
9) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
10) Kamer Genç (Tunceli)
11) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (İstanbul)
12) Candan Yüceer (Tekirdağ)
13) Muharrem Işık (Erzincan)
14) Hasan Ören (Manisa)
15) Kemal Ekinci (Bursa)
16) Müslim Sarı (İstanbul)
17) Erdal Aksünger (İzmir)
18) Arif Bulut (Antalya)
19) Ali Demirçalı (Adana)
20) Turgut Dibek (Kırklareli)
21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
22) Ömer Süha Aldan (Muğla)
23) Dilek Akagün Yılmaz (Uşak)
24) Mehmet Şeker (Gaziantep)
Gerekçe:
Yasaklanmış madde veya
yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak
kullanımı Uluslararası Olimpiyat Komitesince (IOC) doping kabul
edilmektedir. Doping ülkemizde son yıllarda sporun hemen her dalında
ortaya çıkmış ve birçok sporcunun madalyalarının
alınmasına veya yarışma dışı
bırakılmasına neden olmuştur.
Mersin 17nci Akdeniz
Oyunlarında bazı sporcularımız kontroller sonrasında
doping sebebi ile yarışmalardan geri çekilmiştir. Kendi evimizde
yapılan spor organizasyonlarında doping ortaya çıkması daha
sonraki spor organizasyonlarını tehlikeye atabilir.
Doping uygulamaları insan
sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Doping ülkemiz
sporcuları arasında hızla yayılmakta ve
çocuklarımızın sağlığını tehdit
etmektedir. Doping maddelerinin bilinen yan etkileri arasında gençlerde
gelişme geriliği, büyümenin durması, kızlarda
kıllanma, gelişme bozukluğu, karaciğer ve böbrek üstü
tümörleri, kısırlık, psikoz, aşırı
saldırganlık vardır. Ayrıca doping maddelerine
bağlı ölümler de görülmüştür.
Dopingle savaşmak yerine
görmezden gelmek bir toplum için en büyük tehlikedir. Sporcularımız
tehlikeye atılmakta, spor kültürü yozlaşmakta ve uluslararası
alanda ülkemizin kötü anılmasına neden olmaktadır. Bu arada
birçok yetenekli genç sporcumuzun doping nedeniyle gelecekleri kararmaktadır.
Dünyada doping konusunda görmezden
gelme yoktur ve sporcular affedilmemektedir. Önce testis sonra beyin kanserini
yenerek kanserle savaşta sembol olmuş efsane sporcu Lance Armstrong
ABD'nin millî kahramanı iken doping tespit edilince üzerine gidilmiş,
madalyaları alınmış ve soruşturmalar
yapılmıştır. Özetle, dopingin üstü örtülmemiştir. Bu
olay bizlere dopingle mücadele konusunda örnek olmalıdır.
Sporcuların doping
kullanmasına neden olan veya yardım eden antrenörler ve diğer
kişilerin varlığı durumunda üzerine gidilmeli, bu konudaki
caydırıcılık yasal düzenlemelerle
artırılmalıdır.
Doping
karşıtı eğitim vermeyen yönetim kadroları, yeterli
kontrolleri yaptırmayan yöneticiler, doping laboratuvarlarını
yeterince denetlemeyen yöneticilerin sorumlulukları ve eksiklerinin tespit
edilmesi ülkemizin sporu, sporcusu ve toplumun ahlaki değerleri
açısından son derece önemlidir. Bu konuda gerekli önlemlerin
alınmasını sağlamak gelecek kuşaklara biz TBMM
üyelerinin borcudur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini
ekte sunduğumuz Halter Millî Takımı başta olmak üzere milli
takımlarımızdaki doping kullanımlarının
araştırılarak tedbirlerin alınması konusunda
Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
2) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
6) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
7) Refik Eryılmaz (Hatay)
8) Haydar Akar (Kocaeli)
9) Ali Serindağ (Gaziantep)
10) Ramis Topal (Amasya)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
13) Hülya Güven (İzmir)
14) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
15) Ali Özgündüz (İstanbul)
16) Erdal Aksünger (İzmir)
17) Celal Dinçer (İstanbul)
18) Sedef Küçük (İstanbul)
19) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Mevlüt Dudu (Hatay)
22)
Hasan Akgöl (Hatay)
Gerekçe:
Şubat ayı içerisinde
İsrail'e giden 23 yaş altı Halter Milli Takımımızın
16 sporcusunda doping maddesine rastlanılmıştır.
Ülkemizde gerçekleştirilen
17nci Akdeniz Olimpiyat Oyunlarında da 8 haltercimizde dopinge
rastlanılmıştır.
Özellikle son yıllarda doping
alınmasının sporcularda artış gösterdiği
gözlemlenmektedir. Ülkemizin milli takımlar statüsünde temsil eden
sporcularında doping maddesinin devamlı çıkması bu alanda
bir sorunun varlığını bizlere göstermektedir.
Başta halter olmak üzere
bütün milli takımlarımızda konunun
araştırılması ülke sporumuz ve dünya sporunun ülkemize
bakışı açısından önem taşımaktadır. Bu
nedenlerden dolayı Meclis araştırması açılması
gerekmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Uluslararası spor
yarışlarına katılan sporcular başta olmak üzere
Türkiyeli sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98inci ve
İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) İdris Baluken (Bingöl)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Altan Tan (Diyarbakır)
9) Adil Zozani (Hakkâri)
10) Hasip Kaplan (Şırnak)
11) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
12) Emine Ayna (Diyarbakır)
13) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
Türkiye'de son dönemlerde
artış göstermekle beraber özellikle uluslararası spor
oyunlarına katılan Türkiyeli sporcuların çoğunun doping
kullandığı tespit edilmiştir. Bu durum konu hakkında
kapsamlı bir araştırma yapılması ihtiyacını
doğurmuş ve etkili önlemler alınmasını
kaçınılmaz kılmıştır. Atletizmde önemli
başarılar elde eden Süreyya Ayhan, halterci Halil Mutlu ve Sedat
Artuç'un da içinde olduğu çok sayıdaki sporcu hakkında doping
kullandığı iddiası ile soruşturma
açılmış ve söz konusu iddialar
doğrulanmıştır. Aynı şeklide koşuda önemli
başarılar elde eden Nevin Yanıt da yapılan testlerde
dopingli çıkmıştır. Londra 2012 Olimpiyatları'nda
birinci olan Aslı Çakır Alptekin'in de doping
kullandığı ileri sürülmüştür.
Yine Mersin 17. Akdeniz
Oyunları'na katılan Türkiyeli yaklaşık 34 sporcuda da
doping tespit edildiği ileri sürülmüştür. Daha birçok sporcunun
yanında Kırkpınar Yağlı Güreş
yarışında birinci olan Ali Gürbüz'ün de doping
kullandığı iddia edilmiştir.
Türkiye, sporu ve sporcuları
uzun süre ihmal etmiş bir ülkedir. Birçok spor dalında
yetişmiş ve yetişmekte olan sporcusu yoktur. Uluslararası
yarışlarda hem alan hem de sporcu sayısı
açısından oldukça düşük sayıda temsil edilmektedir.
Uluslararası spor oyunlarına son derece düşük
katılımı olan Türkiye'nin birinciliklerinin ve iyi derecelerinin
de dopingle damgalanması bu başarıları gölge altında
bırakmıştır.
Türkiye'nin 2020 olimpiyat oyunlarına
ev sahipliği için girdiği yarışta, Olimpiyat Komitesinin
üzerinde durduğu önemli konulardan biri de doping skandalları
olmuştur. Türkiyeli sporcuların dopingli çıkması,
Türkiye'nin 2020 olimpiyat adaylığına zarar vermiş, hatta
Türkiye'yi uluslararası spor yarışlarından menedilme riski
ile karşı karşıya bırakmıştır. Uluslararası
spor oyunlarında uzun bir geçmişi olmayan Türkiye'nin girmeye hak
kazandığı yarışlarda isminin doping
skandallarıyla duyulması Türkiye'nin uluslararası spor
yarışlarındaki sicili için telafisi mümkün olmayan dezavantajlar
oluşturmuştur.
Türkiye'de spora ve sporcuya
gerekli yatırımlar yapılmadan, uluslararası oyunlarda
başarı elde etmeleri hakkında beklenti yaratılmakta, bu
beklenti hem sporcuları hem de yetiştiricilerini yanlış
yöntemlere itmektedir. Siyasi iktidarın spor alanında gerekli altyapıyı
oluşturması, bu alandaki ihtiyaçları tespit ederek aynı
doğrultuda yatırım yapması gerekiyor. Sporcuların
altyapıdan yoksun "Madalya bekliyoruz." baskısı
altında bırakıldıkları, bu baskılar altında
doping kullanmaya itildikleri yönünde tartışmalar yapılmaktadır.
Aynı zamanda spor birinciliklerinde ödüllerin
artırılmasının da doping kullanımını
teşvik ettiği üzerinde durulmaktadır. Söz konusu iddialar bu
yönde iken sporcuların neden doping kullandıkları üzerinde
durulmamakta, ilgili kurumlar doping kullanmaya hangi faktörlerin etkili
olduğu yönünde kapsamlı bir araştırma yapmamaktadır.
Türkiyeli sporcuların doping
kullanma oranı göz önüne alındığında Türkiye'nin
antidoping hakkındaki kuralları uygulamadığı
anlaşılmaktadır. Bu nedenle sporcularda doping kullanımı
artışının göz önüne alınarak yapılacak yeni
düzenlemelerin ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis araştırması açılmasını gerekli
bulmaktayız.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Dünya medyası Türk
sporcuların "yaygın doping" skandalını
manşetlerine taşımışlardır. Dünya, Avrupa
çapındaki çeşitli organizasyonlardan birçok sporcumuz
menedilmiştir. Doping skandallarına karışan sporcu
sayısı 30'u aşmıştır. 6 ayda 90 sporcunun
dopingli çıktığı belirtilmiştir.
Süper Lig'deki iki köklü futbol
takımı Beşiktaş ve Fenerbahçe, şike gerekçesiyle bir
ve iki yıl Avrupa kupalarından men cezası alan, ev
sahipliğini yaptığımız Akdeniz Oyunlarında 30
sporcusu doping nedeniyle müsabakalardan çekilen, 8 haltercisi ve 8 rekortmen
atleti dopingli çıkan, onlarca sporcusunun doping incelemesinde ilk
aşaması pozitif çıkıp şimdi B numunelerinin sonucu
beklenen bir durumdayız. Moskova'daki Dünya Atletizm
Şampiyonası'na katılımımız riske girmiştir.
Demokratik tepkilere
karşı Hükûmetin katı antidemokratik yaklaşımı ve
güvenlik güçlerinin orantısız şiddeti Lozan'da yapılan 2.
Tur Olimpiyat Adayı Kentler değerlendirmesinin ana gündemini
oluşturmuş Olimpiyatların, katılacak sporcuların,
izleyici ve sporseverlerin güvenliği kriteri değerlendirmelerinde,
bu tablo, Uluslararası Olimpiyat Komitesi delegelerini dehşete ve
kaygıya düşürerek Türk heyetini yoğun sorulara muhatap duruma
getirmiştir.
Akdeniz oyunları öncesinde,
teşvik yönetmeliğinde yapılan değişiklikle;
şampiyonluklarda 100 olan altın sayısının 500e
yükseltilmesi sporu ticarileştirip sporcuyu dopinge teşvik eden,
sporcunun ahlakını bozan bir ödül sistemini devreye sokmuştur.
Sporculara yapılan madalya
baskısı nedeniyle, uluslararası spor kamuoyunda ve
kurumlarında, doping rezaleti altında ezilen bir ülkeyiz. Böylesi bir
durumda en saygın spor organizasyonu olan olimpiyatlara ev sahipliği
yapmak tartışılır bir durumdur.
Türkiye Dopingle Mücadele
Kurulunun açıkladığı rapora göre, 2013'ün ilk altı
ayında numune alınan 648 sporcudan 90'ı dopingli
çıkmıştır. Dünyada kabul gören doping tehlike
sınırı yüzde 1,5-2 iken Türkiye'de bu oran ortalama 13,88 olmakta,
bazı dallarda (atletizm, halter vb.) yüzde 45'e kadar
çıkmaktadır.
Ülkemizin en saygın iki
futbol takımı, şike ithamıyla kendilerini savunmaya
çalışmaktadırlar. Bu süreçte, gerek Bakanlık ve gerekse
Türkiye Futbol Federasyonu tarafından maddi, manevi, hukuki herhangi bir
destek sağlanmaksızın yalnız ve kaderlerine
bırakılmışlardır. Bu durum da Türk sporunun
sahipsizliğinin bir başka boyutudur.
Türkiye'nin dünya, Avrupa
çapındaki çeşitli organizasyonlardan menedilmesi ile sonuçlanabilecek
bu süreç de Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptığı
hatalarla yurttaşlarımızın, gençlerimizin,
sporseverlerimizin, sporcularımızın güvenini zedelemiştir.
Bu güvenin yenilenmesi için ne gibi adımların
atıldığı, atılacağı kamuoyunda merak
konusudur. Bu skandalların sorumlularının
cezalandırılıp cezalandırılmadığı, bu
skandallara yol açan kadrolarda herhangi bir değişimin olup
olmayacağına dair değerlendirmelerin yapılması, Türk
sporunun doping bataklığına sürüklenmesindeki sebeplerin
araştırılması, yaşanan doping olaylarında Gençlik
ve Spor Bakanlığının kusurunun olup
olmadığının, gerçekten dopingle mücadele edilmek istenip
istenmediğinin, alınan tedbirlerin temiz bir spor
anlayışı için yeterli olup olmadığının
tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98inci, TBMM İçtüzüğünün
104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Erdoğan Toprak (İstanbul)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
5) Bülent Tezcan (Aydın)
6) Celal Dinçer (İstanbul)
7) Osman Aydın (Aydın)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) Ali Serindağ (Gaziantep)
10) Haydar Akar (Kocaeli)
11) Mahmut Tanal (İstanbul)
12) Namık Havutça (Balıkesir)
13) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
16) Candan Yüceer (Tekirdağ)
17) Orhan Düzgün (Tokat)
18) Erdal Aksünger (İzmir)
19) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
20) Doğan Şafak (Niğde)
21) Emre Köprülü (Tekirdağ)
22) Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
23) Kamer Genç (Tunceli)
24) Mehmet Volkan Canalioğlu (Trabzon)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Sporun ruhuna aykırı
olan, bütün dünyada olduğu gibi ülkemiz sporcularının da
değişik spor dallarında doping kullanmasının
nedenlerinin araştırılması, çözüm önerileri ve ülkemizde
doping maddelerine rahatlıkla erişimin tespit edilerek dopinge
ulaşımı engellemek için alınması gereken önlemler
konusunda Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 09/10/2013
1) Ali Öz (Mersin)
2) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
3) Hasan Hüseyin Türkoğlu (Osmaniye)
4) Yıldırım
Tuğrul Türkeş (Ankara)
5) Zühal Topcu (Ankara)
6) Enver Erdem (Elâzığ)
7) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
8) Murat Başesgioğlu (İstanbul)
9) Ali Halaman (Adana)
10) Muharrem Varlı (Adana)
11) Cemalettin Şimşek (Samsun)
12) Seyfettin Yılmaz (Adana)
13) Mustafa Kalaycı (Konya)
14) Alim Işık (Kütahya)
15) D. Ali Torlak (İstanbul)
16) Emin Çınar (Kastamonu)
17) Mehmet Günal (Antalya)
18) Koray Aydın (Trabzon)
19) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
20) Oktay Öztürk (Erzurum)
21) Faruk Bal (Konya)
22) Necati Özensoy (Bursa)
23) Adnan Şefik Çirkin (Hatay)
Gerekçe:
Doping, sporcunun
yarışma sırasında fiziksel ve zihinsel
performansını arttırmak amacı ile "Uluslararası
Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış madde veya
yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak
kullanımı" olarak tanımlanmaktadır. Doping, hem
haksız rekabete zemin hazırlaması hem de sporcu
sağlığını kısa ve uzun süreli olarak bozması
ve hatta olası ölüm risklerinin oluşmasına neden olmasından
dolayı spor etiğine aykırıdır. Bu nedenlerle doping
WADA, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), FIFA, UEFA, FIBA, IAAF gibi
uluslararası spor organizasyonları tarafından
yasaklanmıştır.
Doping maddelerinin hemen hepsi
vücutta kısa ya da uzun süreli yan etkilere neden olurlar. Özellikle
sporcular tarafından en çok kullanılan erkeklik hormonu benzeri maddelerin
kalp krizi, iyi ve kötü huylu tümör oluşumu, karaciğer fonksiyon
bozukluğu, kısırlık gibi rahatsızlıklara neden
olduğu bilinmektedir. Bu maddeleri kullanan sporculardan
bazılarının, sportif yaşamları sırasında ya
da sporu bıraktıktan sonra bu maddelerin kullanımı
nedeniyle oluşan hastalıklar yüzünden öldüğü bilinmektedir.
Türkiye'de dopingle mücadeleyi
kurumsallaştırmak üzere gerçekleştirilecek iş
birliğinin ana ilkelerini belirlemek ve dopingle mücadeleyi yürütmek
amacıyla 24 Mayıs 2011 tarihinde Spor Genel Müdürlüğü (SGM) ile
imzalanan protokol sonrası 2011 yılının Haziran ayında
kuruldu.
Dopingle mücadele faaliyetleri 14
Ekim 2011 tarihi itibarıyla başladı. WADA Kurucular Kurulunun 20
Kasım 2011 günü Kanada'nın Montreal kentinde yaptığı
toplantıda Türkiye, dünya dopingle mücadele kurallarına uyumlu
ülkeler listesine alındı. Ama bir gerçek var ki doping olayları,
tüm dünya ile birlikte Türkiye'de de sporu temelinden sarsmaktadır.
İnsan niçin doping yapar? Bir amaca, bir hedefe varma adına... Nedir
bu amaç? Nedir bu hedef? Para, şan, şöhret yani hepsi! Yani başarı,
madalya, rekor... Öncelikle şunu biliyoruz ki doping, Türkiye'de bize
sadece bir eczane kadar uzaklıkta. Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA)
istatistiklerine göre tüm sporlar, dopingli çıkma ortalamasının
yüzde 1,05 iken ülkemizde doping oranının yüzde 14'ü bulması,
doping için kullanılan ilaçlara erişimin
kolaylığını ispatlamıştır.
Türkiye'de sporda
uluslararası dereceler almak için şampiyonlarına binlerce
altın verdiği bir ödüllendirme sistemi vardır. Kazanca
değil, mücadeleye dönük ruhu canlandırmalıyız. Her
şeyden önce bir dopingle mücadele yasası olmalıdır.
2020'yi finalde kaybettik. 2020'yi
kaybederken çok şey öğrendik. Uluslararası bir spor
organizasyonuna talip olmadan önce elit sporcular yetiştirmeliyiz. Fair play
ilkesi içinde yaptığımız spor (yarışma) tertemiz
olmalıdır. Şikeyi de, dopingi de sporumuzun içinden yok
etmeliyiz. Çünkü doping de, şike de sporun dibine konulan bir dinamit
gibidir. Yapanlar ömür boyu spordan menedilmeli, çok ağır cezalar
verilmelidir. Sporun her dalında yetiştireceğimiz sporculara
çocuk dönemlerinden itibaren olimpiyat ruhunu aşılamalıyız.
Doping ve şike ile başa çıkmanın en etkili yolu olimpiyat
ruhundan geçer.
Yabancı sporcular bile
ülkemizden doping maddelerini rahatlıkla alabildiğini söylüyorlar.
Önemli olan, dopinge ulaşımı engellemektir. Aracılar,
dopinge teşvik ettiklerinde, doping maddesi temin ettiklerinde Türk Ceza
Kanunu'nda bunun yaptırımı olacağını bilerek
vazgeçmelidir Bu yüzden önemli olan, satan ya da temin edenlere yönelik
yaptırım getirebilmektir. Doping maddelerine erişim yasalarla engellenirse,
Türkiye, doping cenneti olmaktan çıkar.
Bir de eskiden antrenörlük
yapıp şimdi enerji ürünleri ve sözde vitamin hapları satan grup
vardır. Bu kişiler, özellikle atletizmde son yıllarda doping
yaşayan tüm sporcuların kıyısından köşesinden
geçmiştir ama spor teşkilatı hâlâ bu kişileri sistem içinde
tutmaktadır.
Gezi olaylarının üzerine
gidildiği kadar dopingin üzerine gidilseydi, Türkiye, dünyanın "
en sabıkalı" ülkesi haline gelmezdi.
Bu konuda Meclis
araştırma komisyonu kurulması önem arz etmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Türk sporunda son dönemde
yaşanan doping olayları nedeniyle başta atletizm ve halter spor
dalları olmak üzere onlarca millî sporcunun dopingli çıkması
Türkiye'de yasalarının yeterli olmadığı
tartışmasını da beraberinde getirmiştir. Türk sporunda
yaşanan doping olayları ile bu olaylara sporcuları iten
nedenlerin araştırılması ve dopingi önlemeye yönelik
gerekli çalışmaların yapılabilmesi için Anayasanın 98
ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını talep ederiz.
1) Oktay Vural (İzmir)
2) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
3) Sümer Oral (Manisa)
4) Enver Erdem (Elâzığ)
5) Bülent Belen (Tekirdağ)
6) Mehmet Şandır (Mersin)
7) Mehmet Günal (Antalya)
8) Mustafa Kalaycı (Konya)
9) Mustafa Erdem (Ankara)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Mehmet Erdoğan (Muğla)
12) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir)
13) Ali Halaman (Adana)
14) Tunca Toskay (Antalya)
15) Ali Öz (Mersin)
16) Erkan Akçay (Manisa)
17) Ali Uzunırmak (Aydın)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Celal Adan (İstanbul)
20) Reşat Doğru (Tokat)
21) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
Gerekçe:
Doping, "Uluslararası
Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış madde veya
yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak
kullanımı" diye tanımlanmaktadır. Sporcuyu bu
çeşit maddeleri veya yöntemleri kullanmaya yönlendirmek veya onlara
yardım etmek spor ahlakına aykırı olup dopingle ilgili bir
suç olarak sayılmaktadır.
Sporcular ve diğer kişiler,
neyin antidoping kural ihlali olup olmadığını ve
yasaklı maddeler listesinde hangi maddeler ve yöntemlerin olduğunu
bilmekten sorumludurlar.
Yasaklı bir maddeyi vücuduna
almamak her sporcunun kişisel sorumluluğunda olup sporcular herhangi
bir yasaklı maddenin veya ilgili metabolitlerinin veya belirtilerinin
vücutlarında bulunmasından bizzat kendileri sorumludurlar.
Doping, aynı zamanda,
sporcuları performanslarını artırmak için
yasaklanmış maddeleri ve yöntemleri kullanmaları ile elde
edecekleri haksız avantajlardan, bazı maddeler ile yöntemlerin neden
olabileceği yan etkilerden korumak için yasaklanmıştır.
Doping sadece ahlak ve
sağlık sorunu değil aynı zamanda yasal
yaptırımları da olan bir sorundur. Anabolizmanlar gibi birçok
ilacın tıbbi amaç dışında sporda
kullanımları yasaktır.
Sporcu dopingi niye kullanır?
Olimpiyatlarda bu soru bir sporcuya sorulmuş Olimpiyat şampiyonu
olmamı sağladıktan hemen sonra ölümüme sebep
olacağını sadece benim bildiğim bir ilacı
düşünmeden kullanabilirim. diye cevap vermiştir.
Özellikle 20-30 Haziran 2013
tarihleri arasındaki Akdeniz Oyunları öncesi Türk sporu doping
skandalıyla sarsıldı.
Olimpiyat, dünya ve Avrupa
şampiyonalarında podyuma çıkmış, aralarında 2010
Dünya ve 2011 Avrupa Halter Şampiyonasında altın madalya
kazanmış sporcumuzun da aralarında bulunduğu 8 haltercimiz
ile 8 rekortmen atletimiz dopingli çıktı. Dopingli sporcular Akdeniz
oyunları kadrosundan da çıkarıldı. Türkiye'de dopingli
sporcuların sayısının hızla artması; Guardian gazetesinin
Türkiye'nin 2020 olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapma
şansı, yaygın doping skandalı nedeniyle ciddi bir darbe
yedi. görüşünü öne sürmesiyle sonuçlandı. Çok büyük para ve
ödüllerin döndüğü bu sektörde kıran kırana mücadele sürerken Kazanmak
için her yol mubah. mı diyeceğiz? sorusunu akla getirmektedir.
2013 yılının ilk altı
ayında alman Atina ve Köln laboratuvarlarına gönderilen 648 numune
içinde 45'i atletizmde olmak üzere toplam 90 numune pozitif çıkmıştır.
Bu, yüzde 14'lük bir oran ya da yaklaşık 7 sporcudan 1inin dopingli
olması demektir.
Doping veya yasaklı madde
kullanımı sporun popüler ve yaygın olduğu ülkemizde ciddiye
alınması gereken önemli bir konudur. Elit (ulusal takım
düzeyinde) sporcular müsabaka sırasında veya haricen federasyonlar veya
Olimpiyat Komitesi tarafından ciddi bir şekilde takip edilmektedir.
Buna karşın ciddi sayıdaki amatör lisanslı ve spor
salonlarında aktivitelere katılan sporcu, bilinçli veya bilinçsizce,
denetimden uzak bir şekilde bu yasaklı ilaçları
kullanmaktadır. Eczanelerden bu tip ilaçların reçetesiz bir
şekilde kolayca temin edilebilmesi, yurt dışından kaçak
ilaç girişleri bu konuda öncelikli çözülmesi gereken noktalardır.
Federasyonlar, Olimpiyat Komitesi,
Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı gibi ilgili kurumlarca bu konuda yapılacak
eğitim çalışmaları da sorunun çözümüne ciddi katkı
sağlayacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz
nedenlerden dolayı, Türk sporunda yaşanan doping olayları ile bu
olaylara sporcuları iten nedenlerin araştırılması ve
dopingi önlemeye yönelik gerekli çalışmaların yapılabilmesi
için Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını
talep ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz vücut
geliştirme sporunda kullanılan doping maddelerinin
kullanımının araştırılarak tedbirlerin
alınması konusunda Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzükün 104
ve 105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Metin Lütfi Baydar (Aydın)
2) Emre Köprülü (Tekirdağ)
3) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
4) Fatma Nur Serter (İstanbul)
5) Mehmet Haberal (Zonguldak)
6) Bülent Tezcan (Aydın)
7) Ali Haydar Öner (Isparta)
8) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
9) Hasan Ören (Manisa)
10) Muharrem Işık (Erzincan)
11) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
12) İzzet Çetin (Ankara)
13) Osman Aydın (Aydın)
14) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
15) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
16) Haydar Akar (Kocaeli)
17) Rahmi Aşkın
Türeli (İzmir)
18) Kazım Kurt (Eskişehir)
19) Vahap Seçer (Mersin)
20) Müslim Sarı (İstanbul)
21) Bülent Kuşoğlu (Ankara)
22) Süleyman Çelebi (İstanbul)
Gerekçe:
Vücut geliştirme sporu yapan otuz
yaşındaki Şahin İrencin, sporcular arasında
"Dinamit" olarak bilinen doping ilacını kullandıktan
sonra hayatını kaybetmiştir. İrencin Avrupa şampiyonu
olabilmek için hiçbir etiketi olmayan, tarifi olmayan, tedaviden
kalkmış ilaçları kullandığı ve bunu da bağlı
olduğu spor kulübünden temin ettiği ailesi tarafından
basına dile getirilmiştir.
Ülkemizde önemli bir yere sahip
olan vücut geliştirme sporunun olumsuz yönde etkilenmemesi, başka
ölümlerin yaşanmaması ve ülke sporundan dopingin temizlenmesi
nedenleriyle Meclis araştırması açılması
gerekmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülke sporuna
baktığımızda, son yıllarda doping konusunda kaygı
verici gelişmelerin yaşandığı görülmektedir. Özellikle
geçtiğimiz son on yılda sporda yaşanan doping skandalları
bu olayın artık bireysel ve marjinal bir sorun
olmadığını, tamamen organize bir boyuta
ulaştığını göstermektedir.
Bu sorun, yaşamını
spordan idame ettiren üst düzey sporcuları hedef almaktadır.
Ülkemizde de sporda çok önemli başarılar elde edilmemesine
rağmen doping yapan sporcu sayısının gittikçe arttığı
görülmektedir.
Geçen yıl Kasım
ayında İsrail'de düzenlenen Avrupa 23 Yaş Altı Halter
Şampiyonasında 5 Türk sporcunun testlerinde doping kapsamına
giren Stanozolol maddesi bulunması üzerine, dönemin Halter Federasyonu
Başkanı Hasan Akkuş, tüm sporcuların numunelerini test
edilmeleri için Köln'e göndermiş, Köln'den gelen cevapta 16 numunenin
tamamının dopingli çıkması sonucu Halter Federasyonu
Yönetim Kurulu istifa etmek zorunda kalmıştır.
Ayrıca geçtiğimiz
günlerde olimpiyat şampiyonu atletimiz Ayşe Çakır Alptekin ve olimpiyat
beşincisi ve Avrupa şampiyonu atletimiz Nevin Yanıt'ın
doping kullandıkları yönünde ciddi haberler yayınlanması
sonucu bu sporcularımızın Haziran ayında Mersin'de
düzenlenecek olan Akdeniz Oyunlarının millî takımlar kadrosuna
alınmayacağı açıklanmıştır.
Sporda doping yapılması,
bir başkasının emeğini gasbetmenin, insanları
aldatmanın, sağlığını tehlikeye düşürmenin,
gelecek kuşaklara kötü örnek olmanın ötesinde, yapılan
araştırmalara göre yaşam süresini yaklaşık yirmi
yıl azalttığı da bilinmektedir. Ayrıca,
Uluslararası Olimpiyat Komitesinin dopinge bakış açısı
bilinirken, olimpiyat şampiyonu ve Avrupa şampiyonunda doping tespit
edilmesi ve bu olayın kapatılmaya çalışılması,
olimpiyatlara aday olan ülkemiz açısından olumsuz sonuçlar
doğurmaktadır.
Hem ülke sporumuzun geleceği
hem de dünyada ülkemizin ve sporcularımızın itibarı
açısından ülke sporunda yaşanan doping olaylarının
engellenmesi için Anayasa'nın 98'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 08/05/2013
1) Erdal Aksünger (İzmir)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Candan Yüceer (Tekirdağ)
4) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
5) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
6) Haydar Akar (Kocaeli)
7) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
8) Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
9) Hasan Ören (Manisa)
10) Namık Havutça (Balıkesir)
11) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
12) Celal Dinçer (İstanbul)
13) İhsan Özkes (İstanbul)
14) Mustafa Serdar Soydan (Çanakkale)
15) Ramis Topal (Amasya)
16) Selahattin Karaahmetoğlu (Giresun)
17) Gürkut Acar (Antalya)
18) Veli Ağbaba (Malatya)
19) Ali Serindağ (Gaziantep)
20) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
21) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
22) Bülent Tezcan (Aydın)
23) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
24) Kazım Kurt (Eskişehir)
25) Osman Kaptan (Antalya)
26) Haluk Eyidoğan (İstanbul)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Doping kullanımının
Türk sporuna vermiş olduğu olumsuz etkilerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.
1) Mesut Dedeoğlu (Kahramanmaraş)
2) Yusuf Halaçoğlu (Kayseri)
3) Özcan Yeniçeri (Ankara)
4) Ali Halaman (Adana)
5) Enver Erdem (Elâzığ)
6) Faruk Bal (Konya)
7) Ali Uzunırmak (Aydın)
8) Reşat Doğru (Tokat)
9) Lütfü Türkkan (Kocaeli)
10) Ali Öz (Mersin)
11) Erkan Akçay (Manisa)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Edip Semih Yalçın (Gaziantep)
14) Mehmet Günal (Antalya)
15) Sümer Oral (Manisa)
16) Kemalettin Yılmaz (Afyonkarahisar)
17) D. Ali Torlak (İstanbul)
18) Alim Işık (Kütahya)
19) Sinan Oğan (Iğdır)
20) Celal Adan (İstanbul)
Gerekçe:
Doping, "Uluslararası
Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından yasaklanmış madde veya
yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz olarak
kullanımı" diye tanımlanmaktadır.
Sporcuyu bu çeşit maddeleri
veya yöntemleri kullanmaya yönlendirmek veya onlara yardım etmek spor
ahlakına aykırı olup dopingle ilgili bir suç olarak
sayılmaktadır.
Dopingin yasaklanmasının
ana nedeni, sporun temel prensiplerine aykırı olmasıdır.
Doping, aynı zamanda, sporcuları performanslarını
artırmak için yasaklanmış maddeleri ve yöntemleri kullanmaları
ile elde edecekleri haksız avantajlardan, bazı maddeler ile
yöntemlerin neden olabileceği yan etkilerden korumak için
yasaklanmıştır.
Doping sadece ahlak ve
sağlık sorunu değil aynı zamanda yasal
yaptırımları da olan bir sorundur. Bu yüzden birçok ilacın
tıbbi amaç dışında sporda kullanımları
yasaktır.
Doping kontrolü, dürüst bir
yarışma için sporcuların haklarını korumak ve
ilaçsız amatör ve profesyonel sporun yaygınlığını
sağlamaya yardımcı olmak için yapılmaktadır. Doping
kontrolü; sporcuların seçimi, idrar numunelerinin toplanması, analizi
ve sonuçların yorumlanması işlemlerini içermektedir.
Doping kontrolü için sporcunun
seçimi, yarışmalarda veya çalışma kamplarında
yapılır. Yarışma dışı doping numunesi
alım işlemi, yıl boyunca herhangi bir zamanda önceden yapılan
bir uyarı sonucunda veya hiç haber vermeksizin yapılmaktadır.
Doping eczanelerden alınan
basit ilaçlarda bile bulunmaktadır. Sporcuların
performansını artıran yasaklı ilaçların çoğu yurt
dışından temin edilmektedir. Bu ilaçların çoğu da
yasal olmayan yollarla ülkede satılmaktadır.
Ülkemizde son yıllarda
sporcular arasında doping kullanımı artmış
durumdadır. Yapılan bir araştırmada ülkemizde son birkaç ay
içerisinde 55 sporcumuzda doping tespit edilmiştir.
Ülkemizde, 15 yaşındaki
çocuklar bile doping kullanmaya başlamıştır.
En son Akdeniz oyunlarında
halter ve atletizm branşlarında yarışacak olan 16 sporcumuz
doping kullanımından dolayı son anda kadrodan
çıkarılmıştır. Daha önce Halter Milli Takımından
21 sporcunun ve yine atletizmde 18 sporcuda yasak madde kullanımına
rastlanmıştır.
Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi
Dopingle Mücadele Komisyonu tarafından 2013 yılında 648
sporcudan alınan örnekler incelenmiş ve 90 sporcumuzda bir veya
birden fazla yasaklı madde tespit edilmiştir.
Komite tarafından
yapılan bu inceleme sonucu dünyada dopingli sporcular yüzde 1,5
oranında iken Türkiye'de bu oranın yüzde 15'e
yaklaştığı görülmüştür. Bu durum, doping konusunda
ülkemizin gelmiş olduğu noktayı gözler önüne sermeye
yetmiştir.
Doping kullanımından
dolayı Türk sporu büyük zarar görmektedir. Ülkemizde doping
kullanımının başarılı olan sporculara verilen
ödüllerden mi, yoksa başka sebeplerden mi kaynaklandığı
ortaya çıkarılmalıdır.
Bu nedenle, doping
kullanımının Türk sporuna vermiş olduğu olumsuz
etkilerin araştırılarak gerekli önlemlerin alınması
konusunda Anayasanın 98inci ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması yerinde olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülkemizde doping
kullanımı son yıllarda büyük bir artış
göstermiştir. Uluslararası spor müsabakalarına katılıp
derece alan başarılı sporcuların da doping
kullandığının açığa çıkması meselenin
vahametini yeterince ortaya koymaktadır. Durumun ivedilikle ele
alınması ve sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin
araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98 ve İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılması için
gereğini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken
Bingöl
Grup
Başkan Vekili
Gerekçe:
Vücut geliştirme sporu yapan 30
yaşındaki Şahin İrencin, sporcular arasında "Dinamit"
olarak bilinen doping ilacının kurbanı oldu. Doping
ilacını aldıktan soma fenalaşan ve iç organları iflas
eden Şahin İrencin, kaldırıldığı hastanede
yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Şahin İrencinin,
hayatını kaybetmesinden sonra dopingle ilgili tartışmalar
yeniden alevlendi.
Doping sorununun vahameti son
olarak atletizm branşında açıklanan doping vakaları
nedeniyle bir kez daha, hasıraltı edilemeyecek kadar ayyuka
çıktı.
Bilindiği gibi doping, "Bir
sporcunun müsabaka sırasında zihinsel, fiziksel
başarısını arttırmak amacıyla, Olimpiyat Komitesi
tarafından yasaklanmış maddeleri alması" olarak
tanımlanır.
Vücuda üstün hareket ve enerji
sağlamak için uyarıcı ilaç almak on yıllardır
sporcuların başvurduğu en önemli yöntemlerden biri olarak göze
çarpıyor. Sadece sporcuların değil aynı zamanda
yarış hayvanlarının da gücünü ve direncini artırmak
için doping uygulandığı kamuoyunun malumudur. Uyarıcı
veya suni olarak direnç arttırıcı maddeleri bilerek kullanmak
veya hayvana vermek yani doping yapmak tehlikelidir. Bu gibi ilaçların
kullanılması bütün spor dünyasında olduğu gibi ülkemizde de
yasaktır.
Ancak bütün yasaklara rağmen
dopinge özellikle bisiklet yarışçıları, halterciler,
atletler ve futbolcuların başvurduğu bilinmektedir. Bu
branşlarda mücadele eden sporcular dopingi kendilerine
karşılaşmalarda olağanüstü bir güç verdiği için gizli
olarak kullanırlar.
Doping, öldürücü etki
yapmasının yanında, fizyolojik yıpranmaya da yol açar.
Yarış atlarına yapılan dopingler birçok atın ölümüne
sebep olmuştur. At yarışları kurallarına göre doping
yasaklanmıştır.
Son zamanlarda spor camiası
doping skandalları ile çalkalanıyor. Türkiye'de dopingli olduğu
tespit edilen sporcu sayısı hızla artıyor.
Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi
Dopingle Mücadele Komisyonunun açıklamasına göre;
2013 yılının ilk
altı ayında alınan ve Hacettepe laboratuvarının WADA
akreditasyonu beklenirken Atina ve Köln laboratuvarlarına gönderilen 648
numune içinde 45'i atletizmde olmak üzere toplam 90 numune pozitif
çıktı.
Bu, yüzde 14'lük bir oran ya da
yaklaşık 7 sporcudan 1'inin dopingli olması demek.
WADA istatistiklerinde dünya
çapında numune ile pozitif bulgu oranı spor dallarına göre
değişmekle beraber yüzde sıfır ile yüzde 3 arasında
seyrediyor, tüm sporlar ortalaması yüzde 1,05.
Yani dünyada dopingli sporcular
yüzde 1,5 oranındayken Türkiye'de yüzde 15'e yaklaşması,
Türkiye'de dünya ortalamasından 10 kat fazla dopingli sporcu olduğu
gerçeğini gözler önüne sermiştir.
Özellikle 20-30 Haziran 2013
tarihleri arasındaki Akdeniz Oyunları öncesi spor camiası doping
skandalıyla sarsılmıştı. Olimpiyat, Dünya ve Avrupa
şampiyonalarında podyuma çıkmış, aralarında 2010
Dünya ve 2011 Avrupa Halter Şampiyonasında altın madalya
kazanmış Mete Binay'ın da aralarında bulunduğu 8
halterci ile 8 rekortmen atlet dopingli çıkmıştı.
Türkiye'ye olimpiyatta atletizmde
tarihinin ilk altın madalyasını kazandıran Aslı
Çakır Alptekin ve Avrupa şampiyonu Nevin Yanıt'tan sonra aralarında
2004 Atina oyunlarında ironik bir şekilde kendisinin önündeki
atletlerin dopingli çıkmaları sonucu 4üncülükten gümüşe
yükselen Eşref Apak da dâhil olmak üzere, isimleri kısmen
açıklanmayan 30'dan fazla atlet dopingli çıktı.
Türkiye'de dopingli sporcuların
sayısının hızla artması; Guardian gazetesinin
"Türkiye'nin 2020 olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapma
şansı, yaygın doping skandalı nedeniyle ciddi bir darbe
yedi." görüşü daha sonra yapılan 2020 olimpiyat oyunları
aday şehirlerinin belirlenmesinde Tokyo'nun ipi göğüslemesiyle
doğrulanmıştı.
Sonuç olarak doping
kullanımı konusunda yapılacak yeni düzenlemelerin ve
alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılması elzem hâline gelmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin son yıllarda hemen
her alanda sergilediği başarı öyküsü,
sağladığı değişim ve dönüşüm hiç
kuşkusuz spora da yansımaktadır. Türk sporunun son dönemde
kanayan yarası hâline gelen "yasaklı madde
kullanımı" yani doping konusunda somut ve sistematik
adımlar atılması gerekmektedir. Ulusal alanda ciddi bir sorun
hâline gelen doping olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla,
Anayasamızın 98, İç Tüzükün 104 ve 105inci maddeleri
gereğince, Meclis araştırma komisyonu kurulmasını arz
ve teklif ederiz.
1) Hakan Şükür (İstanbul)
2) Muhammet Bilal Macit (İstanbul)
3) Necdet Ünüvar (Adana)
4) Tülay Kaynarca (İstanbul)
5) Ahmet Haldun Ertürk (İstanbul)
6) Mehmet Geldi (Giresun)
7) Osman Ören (Siirt)
8) Ali Aydınlıoğlu (Balıkesir)
9) Akif Çağatay
Kılıç (Samsun)
10) Mehmet Vecdi Gönül (Antalya)
11) Fatih Şahin (Ankara)
12) Hakan Çavuşoğlu (Bursa)
13) Ahmet Tevfik Uzun (Mersin)
14) Adem Tatlı (Giresun)
15) Fahrettin Poyraz (Bilecik)
16) Zeki Aygün (Kocaeli)
17) Afif Demirkıran (Siirt)
18) Oğuz Kağan Köksal (Kırıkkale)
19) Volkan Bozkır (İstanbul)
20) İsmail Kaşdemir (Çanakkale)
21) Fikri Işık (Kocaeli)
22) Osman Çakır (Düzce)
23) Özlem Yemişçi (Tekirdağ)
24) Şirin Ünal (İstanbul)
25) Suat Önal (Osmaniye)
Gerekçe:
Ülkemizin son yıllarda hemen
her alanda sergilediği başarı öyküsü,
sağladığı değişim ve dönüşüm hiç
kuşkusuz spora da yansımaktadır.
Son on bir yıllık
dönemde, Türk sporuna, sporcularımıza, gençlerimize büyük
yatırımlar yapıldı. Yüzlerce modern tesis inşa edildi,
birçok uluslararası organizasyon başarıyla
gerçekleştirildi.
Toplumsal yaşamdaki önemi
giderek artan sporun karşımıza çıkan en büyük sorunu doping
yani yasaklı madde kullanımıdır. Sporumuzun kanseri olarak
adlandırılan doping hem sporumuza hem de sporcularımıza
büyük zararlar vermektedir. Birçok sporcumuzun
sağlığının ve geleceğinin tehlikeye girmesine yol
açmaktadır. Yasaklı maddeler sporcularımızın
kariyerlerinin sonlanmasına neden olabilmektedir.
Türk sporunun son dönemde kanayan
yarası hâline gelen "yasaklı madde kullanımı"
yani doping konusunda somut ve sistematik adımlar atılması
gerekmektedir. Doping ile alakalı aktif olarak görev yapan ulusal ve
uluslararası birçok kuruluş bulunmaktadır.
Türkiye, bugün artık
sağlık ve spor alanında, eskisiyle mukayese edilemeyecek ölçüde
gelişmiş imkânlara ve altyapıya sahiptir. Dünyada doping
konusunda çatı kuruluş olan WADA yani Dünya Anti-Doping Ajansı
etkin ve güncel biçimde sporun daha temiz ve daha adil olması adına
bilimsel olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Ülkemizde ise Millî Olimpiyat
Komitesi altında faaliyet gösteren Dopingle Mücadele Komisyonu (DMK);
dopingle mücadeleyi kurumsallaştırmak üzere gerçekleştirilecek
iş birliğinin ana ilkelerini belirlemek ve dopingle mücadeleyi yürütmek
amacıyla 24 Mayıs 2011 tarihinde Spor Genel Müdürlüğü (SGM) ile
imzalanan protokol sonrası 2011 yılının Haziran ayında
kurulmuştur.
Tüm çaba ve kuruluşlara
rağmen maalesef doping konusu spor kamuoyumuzun gündeminden
düşmemiştir. Ülkemizde ve dünya çapında birçok sporcu doping
kullanımıyla gündeme gelmiş ve bu da birçok cezayı
beraberinde getirmiştir. Bu husustaki cezalar sadece kişileri
değil bağlı bulundukları ülkelerin de imajını zedelemiştir.
Olimpiyat ruhu ve Fair play
olgusunun sporun her alanına nüfuz edebilmesi için; dopinge
karşı mücadele sadece yapılacak testler veya cezalar ile
değil önleyici tedbirler ve bilinçlendirme çalışmaları
yapılarak olacaktır.
Ülkemizin uluslararası alanda
sahip olduğu prestij ve genç nüfusumuzun
sağlığını ve geleceğini etkileyen sporda doping
meselesinin tüm yönleri ile incelenmesi, araştırılması ve
bu hususta kamuoyunu bilinçlendirme adına gerekli önlemlerin
alınması amacıyla Meclis araştırması açılması
gerekli görülmektedir.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak ve 104
milletvekilinin (10/753), İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25
milletvekilinin (10/754), Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 23
milletvekilinin (10/755), Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
milletvekilinin (10/756), Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
milletvekilinin (10/757), İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve 23
milletvekilinin (10/758), Mersin Milletvekili Ali Öz ve 22 milletvekilinin
(10/759), İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20 milletvekilinin (10/760),
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin (10/761),
İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22 milletvekilinin (10/762),
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlu ve 19 milletvekilinin
(10/763), Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Grup
Başkan Vekili Bingöl Milletvekili İdris Balukenin (10/764) ve
İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve 24 milletvekilinin (10/765) esas
numaralı, son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerinin birlikte yapılacak görüşmelerine
başlıyoruz.
MEHMET DOĞAN KUBAT
(İstanbul) Sayın Başkan, Hükûmet iki dakika içerisinde burada.
Bir trafik kazası olmuş. Bir ara verilmesini talep ediyoruz.
BAŞKAN Peki.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bakan
var burada.
BAŞKAN İlk
konuşmacı Gençlik ve Spor Bakanı olduğu için... Bir trafik
kazası olmuş galiba yolda ve on dakika ara verelim sayın
milletvekilleri.
Kapanma Saati: 17.43
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.53
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
-----
0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 12nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Son yıllarda Türk sporunda
yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
birlikte yapılacak görüşmesine başlıyoruz.
Hükûmet? Yerinde.
İç Tüzükümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki
1inci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri Hükûmet ve
gruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili; Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Demir Çelik, Muş Milletvekili; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Ali Uzunırmak, Aydın Milletvekili; Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Osman Aşkın Bak, İstanbul
Milletvekili.
Önerge sahipleri, (10/753) Vural
Kavuncu, Kütahya Milletvekili; (10/754) Erdal Aksünger, İzmir
Milletvekili; (10/755) Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili;
(10/756) Metin Lütfi Baydar, Aydın Milletvekili; (10/758) Mehmet Volkan
Canalioğlu, Trabzon Milletvekili; (10/759) Ali Öz, Mersin Milletvekili;
(10/760) Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili; (10/763) Mesut Dedeoğlu,
Kahramanmaraş Milletvekili; (10/765) Hakan Şükür, İstanbul
Milletvekili.
Şimdi, ilk söz, Hükûmet
adına Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat Kılıçta.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Az evvel Sayın
Başkanımızın takdimlerinden malumlarınız
olduğu üzere, doping olaylarını araştırmak ve
alınması gereken önlemleri belirlemek amacıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi çatısı altında bir araştırma komisyonu
kurulması talep edilmiştir. Çok sayıda milletvekilimizin bu
yönde bir talebi vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan
dört siyasal partinin dördünün de bu yönde talepleri vardır.
Dolayısıyla tereddütsüz biçimde sorunun, Türk sporunun önemli
sorunlarından biri olduğu konusunda tüm siyasi parti
gruplarının hemfikir olduğu anlaşılmaktadır. Yani
üzerinde duracağımız ve konuşacağımız konu,
esasında Türk siyasetinin ve bütün siyasal partilerimizin hemfikir
oldukları bir problemdir. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşmelerin sonunda bir komisyon kurulmasına karar
verilmesi hâlinde, kurulacak olan komisyonun meseleyi detayına araştırması,
sağlıklı neticelere ulaşması ve buradan hareketle Türk
sporuna bu sorun başlığı üzerinde bir yol haritası
oluşturması temel arzumuz ve temennimizdir.
Önceki yıllarda, Ankara
Milletvekili Sayın Haluk İpekin başkanlığında
kurulmuş olan bir araştırma komisyonu vardır. Konusu yine
spordur. Alt konu başlığı, sporda şiddet
olaylarının ve şike iddialarının, müşterek
bahislerle ilgili spekülasyonların
araştırılmasıdır. Haluk İpek
başkanlığındaki bu komisyon çok uzun süreli bir
çalışma yürütmüştür, çok sağlıklı neticelere
ulaşmıştır, olayın tüm tarafları
dinlenmiştir; nihayetinde bilimsel analizlere dayalı çok teknik bir
rapor ortaya konmuştur ve bugün Türk sporu o komisyonun ortaya
koyduğu çalışmalardan bir eser mantığı içerisinde
hâlen yararlanmaya devam etmektedir. Bu istikamette arzumuzu bir kere daha
ifade etmek istiyorum: Doping gölgesinin spor dünyamızın üzerinden
kalıcı biçimde kaldırılmasına yönelik tesirler
bırakacak bir araştırma komisyonunun kurulması ve bu
araştırma komisyonunun ürünü olacak raporun sporda bir yol
haritası belgesi niteliğini kazanması temel arzumuzdur.
Doping nedir? Sol tarafımda
oturan Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Doktor Rüştü
Güner. Onun tanımına göre dopingin ne olduğunu ve sporda genel
kabul gören tanıma göre tek cümlede dopingin ne olduğunu sizlerle
paylaşmak istiyorum: Sportif performansı artırma özelliği
olan ve sporcu sağlığını tehlikeye atan,
Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yasaklanmış
madde veya yöntemlerin sporcular tarafından bilinçli veya bilinçsiz
kullanımıdır. Bu kadar net, bu kadar kısa ve berrak bir
tanım oluşturmak inanın kolay değil. Tanımın daha
birinci etabında sporcu sağlığını tehlikeye
atan ibaresi ile dopingin esasında bir zehir ve ölümcül tesirler
bırakan bir yasaklı madde olduğu ifade edilmiş
olmaktadır.
Doping neden yapılır?
Esasında herkesin bildiği konular ama Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarına sağlıklı biçimde geçmesi adına
bunları madde madde sizlerle paylaşmak istiyorum, zaten 5 madde aslında:
Doping neden yapılır?
Sportif performansın artırılması.
Sporcunun antrenman
sıklıklarının çoğaltılması.
Sportif sakatlıkların
önlenmesi yani sporcunun antrenman sırasındaki mukavemetinin
yükseltilmesi.
Heyecan ve endişenin
giderilmesi.
Sporcunun rekor denemesi
yapacağı ya da sayılı rakipleriyle
yarışacağı bir müsabakaya yönelik heyecan ve
endişelerini ortadan kaldırmak. Yani bir nevi cesaret iğnesi
gibi değerlendirilebiliyor yerine göre.
Bir
diğeri: Yarışma moralinin sağlanması.
5
temel madde. Hiçbirinin kabul edilebilir bir yanı yok, hiçbirinin elle
tutulur, sporcuya önerilir bir yanı yok.
Yarışma
moralinin sağlanması: Sporcu zaten yarışmaya çıkarken
morali yüksek olacak; o morali de zaten kendi geriye dönük sportif
kariyerinden, antrenman disiplininden, eğitimlerinden ve sağlık
takip çizelgelerinden, beslenme ritminden, düzeninden, psikoloğundan,
mentorundan, antrenöründen,
kulübünden, federasyonundan alacak. Sporcu yarışmaya yönelik yüksek
morali zehir olarak adlandırılan yöntemlerden almayacak.
Genel
olarak doping kullanımının zarar ve etkileri: Geneli bir kenara
bırakıp genelin genelini ifade edelim: Doping tereddütsüz bir
zehirdir. İyi doping ölümcül etkilerini zaman içinde ortaya
çıkarır, kötü doping ölümcül tesirlerini hemen ortaya
çıkarır ama tereddüt olmayacak biçimde, doping bir zehirdir.
Bütün
bilgilendirmelere rağmen, bilinçlendirme çabalarına rağmen,
eğitim programlarına rağmen, federasyonların, kulüplerin,
antrenörlerin dopingi önlemeye yönelik tesir icra eden girişim ve
önerilerine rağmen, maalesef, sporcunun tümüyle henüz terk etmediği
bir zehir.
Bu
zehrin tesirleri neler? Gene madde madde sıralıyorum, Türkiye Büyük
Millet Meclisi tutanaklarına sağlıklı girmesi
bakımından:
Kalp
ritim bozukluğu, kalp büyümesi, kalp krizi.
İyi
veya kötü huylu tümör oluşumu.
Karaciğer
ve böbrek gibi iç organ bozuklukları.
Kısırlık.
Yüz
ve vücutta kıllanma.
Ses
kalınlaşması.
Yüz
ve vücutta akneiform lezyonlar.
Saldırganlık
veya depresyon.
Kadınlarla
ilgili özel rahatsızlıklar ve yine, erkeklerle ilgili özel
rahatsızlıklar.
Beyin
ödemi ve hasarı.
Kan
pıhtılaşma faktör bozuklukları.
Beyinde
kalıcı tesirler, olumsuz tesirler tabii ki.
Karaciğerde kalıcı
olumsuz tesirler.
Böbreklerde kalıcı
olumsuz tesirler.
Kalp krizinden ölüme kadar giden
ölümcül reaksiyonlar.
Bunlar apaçık ortada ve
maalesef bilinen konular.
Değerli milletvekilleri,
birkaç ülkeden de sizlere doping ihlali yapan sporcularla ilgili istatistikleri
vermek istiyorum. Maalesef, bir zehir olarak doping, sadece Türk sporunu tehdit
etmiyor. Doping, Uluslararası Olimpiyat Komitesinin bir numaralı
mücadele gündemi, IOCnin en önemli mücadele gündeminde liste başında
yer alan konulardan biri dopingle mücadele ve yine, bu işe münhasıran
IOC bünyesinde kurulan bir ajans var, Dünya Anti-Doping Ajansı, kısa
adıyla WADA. WADAnın da yine bütün çabası yasaklı maddelerin
sporcular tarafından bilinçli veya bilinçsiz kullanımını
önlemek.
Bu amaçla oluşturulan bir de
biyolojik pasaport serüveni var. O apayrı, teknik bir konu,
detaylarına çok ayrıntılarıyla girmek istemiyorum.
Sporcunun geçmiş yıllardan itibaren bütün kan ve idrar numunelerine
yönelik örnekler ve tahlil neticeleri biyolojik pasaportuna işleniyor,
sporcu sürekli olarak yeni numunelerin kan ve idrar tahlil neticeleri
bağlamında biyolojik pasaportundaki eski veri tabanıyla
kıyaslanarak müsabakalarda takip ediliyor.
Son günlerde uluslararası
müsabakalarda önemli madalyalar kazanan bazı sporcularımızla
ilgili iddialar madalya kazandıkları son müsabakalara ilişkin
değildir. 2010, 2009 yıllarına yönelik iddialar ve laboratuvar
tahlil neticeleri maalesef söz konusudur fakat 2004, 2005, 2006
yıllarında, o yıllarda kazanılmış madalyalarını
kaybeden çok sayıda farklı ülke vatandaşı sporcular da
bulunmaktadır.
2011 yılında bazı
ülkelerde doping ihlali yapan sporcu sayılarını sizlerle
kısa, özet biçimde paylaşmak istiyorum. 2011 yılı verileri:
Almanyada 147, Fransada 309, İtalyada 169, Amerika Birleşik
Devletlerinde 80, İspanyada 143, Çinde 28 doping ihlal durumu resmî
olarak kayıtlara geçmiş bulunmaktadır.
Yine, bunların yanında,
ülke ülke çok negatif ve spesifik örneklere girmek istemiyorum ama bazı
çarpıcı rakamları da sizlerle paylaşmakta, verileri
sizlerle paylaşmakta fayda var: 100 metre erkeklerde dünyanın en iyi
8 derecesine sahip sporculardan 6sının sonradan yasaklı madde
kullandığının belirlendiği WADA ve IOC kayıtlarında
yer almış olan dramatik bir gerçektir. 100 metre erkeklerde
dünyanın en iyi 8 atletinden, 8 derecesine sahip sporculardan 6sında
yasaklı maddeye rastlanmış olması dramatik bir örnektir.
Ayrıca, dünya çapında büyük başarılar elde eden
sporcuların da doping kullandıkları, yıllar sonra bile o
müsabaka öncesinde veya sonrasında alınmış olan ve
laboratuvar koşullarında muhafaza edilen numunelerin sonraki
yıllarda laboratuvar testlerine tabi tutulmasıyla açık biçimde
ortaya çıkmaktadır. Tyson Gay, Asafa Powell atletizmde, bunlar en son
bildiğiniz örnekler ve yine dünya bisiklet şampiyonu Armstrong bu
örneklerden bir tanesi. Bunlar madalyaları geri istenen sporcular.
Maalesef, anlık bireysel
performans gerektiren spor branşlarında doping kullanımı
yoğunluk kazanmaktadır. Atletizm bunlardan bir tanesi, en başta
gelenlerden bir tanesi. Halter, yine en başta gelen branşlardan bir
diğeri. Bir başkası da az evvelki Armstrong örneğinde
vermiş olduğum gibi, bisiklet. Orada da uzun süreli bir performans
gereği söz konusu.
2012 yılında alınan
numuneler bağlamında, alınan numunelere yasaklı madde
oranı kıyaslaması olarak ifade etmek gerekirse 2012
yılında Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan toplam
8.490 kontrol var. 8.490 numunenin 374 tanesinde yasaklı madde tespit
edilmiş -2012 yılı biten yıl olduğu için veri
sağlıklı, tam yıl değerlendirmesi yapmak mümkün- bu
oran yüzde 3,22; Amerika Birleşik Devletlerinde yasaklı sporcunun
numuneye oranı yüzde 3,22. 2012 yılı 1 Ocak-31 Aralık
döneminde ülkemizde alınan numune adedi 2.233, tespit edilen numune adedi,
yasaklı numune adedi 30, oran yüzde 1,34. Amerikada 3,22; Türkiyede 1,34
2012 yılı itibarıyla. Bu orana bakarak sevinecek değiliz,
sıfırlanmadıkça sevinmeyi hak etmediğimiz düşüncesiyle
hareket etmemiz lazım çünkü yasaklı maddeler insan vücuduna
yapılan ve yaratılışa aykırılık
taşıyan müdahalelerdir, bir insanı bedensel
performansının çok ötesinde bir varlık hâline getirmeyi
amaçlayan müdahalelerdir. Az evvel bu müdahalelerin niye
yapıldığını anlattım. Kadınlarda ayrı
negatif etkileri var, erkeklerde ayrı negatif tesirleri var ve ama
nihayetinde insan fıtratına net, bariz aykırılıklar
var.
Türkiyede, 2013 yılında
doping haberlerini fazlaca okuduk. Ben, doping olaylarının
araştırılması amacıyla komisyon kurulması yönünde
önerge veren milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Evet, biz
Bakanlık olarak mücadelemize devam ediyoruz, Spor Genel Müdürlüğü
olarak mücadelemize devam ediyoruz, Hacettepe bünyesinde kuruluşunu
gerçekleştirdiğimiz Türkiye Doping Kontrol Merkezi çatısı
altında mücadelemize devam ediyoruz, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve
IOC irtibatlarıyla biz yasaklı maddelerle mücadelemize devam
ediyoruz. Fakat, bu kararlılığın Parlamento zemininde tüm
siyasi partileri birleştiren bir yaklaşımla ele
alındığının görülmesi, doğrusunu isterseniz,
bizim de işimizi kolaylaştıran bir faktör olacak. Bundan
dolayı önerge sahibi milletvekillerimize
minnettarlığımı ifade ediyorum. 2013 yılında çok
doping haberi okuduk Türkiyede, 2012 yılında çok doping haberi
okuduk Türkiyede ve yine 2011 yılında da çok sayıda doping
haberi okuduk.
Değerli milletvekilleri,
açık biçimde sizlerle paylaşıyorum, dopingin bir zehir
olduğu konusunda Hükûmetimizin bugün bir kararlılığı
bulunmaktadır. Yaklaşımımız sıfır tolerans
prensibidir; sıfır tolerans. Tek dopingli sporcu
bırakmayıncaya kadar bu mücadeleye canla başla devam
edeceğiz. Federasyonsa federasyon hesap verecek, kulüpse kulüp, antrenörse
antrenör, sporcuysa sporcu. Ara kademede, yasaklı maddeyi yasaklı
yollardan ülkeye sokarak yasaklı biçimde sporcuya ulaştıran kim
varsa her biri en sert şekilde, hem özel yasası hem de genel kanun
hükümleri çerçevesinde bu işin hesabını verecek, bedelini
ödeyecek.
2012-2013 yıllarında
yakalanan numune sayılarının artmasının nedeni
dopingle mücadele konusundaki hassasiyetimizdir. Dopingle Mücadele Komisyonunu
2011 yılında aktif hâle getirdik. Dopingle Mücadele Komisyonunun
başındaki isim Ankara Üniversitesi öğretim üyesi olan Profesör
Doktor Rüştü Günerdir. Şu an refakatimizde bu görüşmeleri
bizimle birlikte takip ediyor.
Numune almaya giden ekip önceden kamp
yerine, federasyona, kulübe veya sporcuya Biz şu gün, şu saatte
geleceğiz, ona göre hazırlıklı olun. diye haber vermiyor.
Tamamen ani denetim. Baskın diyerek haksızlık etmek
istemiyorum, baskın diyerek olayı farklı bir noktaya
taşımak da istemiyorum, ani denetimler; habersiz ve ani denetimler.
Habersiz ve ani denetimlerde
geldiğimiz sayıları sizlerle paylaşıyorum değerli
milletvekilleri: 2011 yılında Dopingle Mücadele Komisyonunun yeni
kurulmuş olmasından dolayı alabildiği numune adedi 71. Bunu
bir kenara yazmak lazım. 2011 yılındaki toplam, yıl boyunca
tüm branşlarda alınan numune adeti 71 adet. 2012 yılında
aynı Komisyonun yıl boyu, habersizce, ani denetimlerde
aldığı numune adedi 447. 2013 yılının bugününe
kadar, 5 Kasım tarihi itibarıyla, dün itibarıyla Dopingle
Mücadele Komisyonunun on ayda aldığı numune adedi 1.077.
Değerli milletvekilleri, 2011
yılında alınan numune adedi 2013 yılındaki numune
adedinin küsuratı kadar bile değil. Mücadeledeki
kararlılığın apaçık göstergesi çünkü Türk sporunu ve
sporcusunu böyle bir lekenin gölgesinde bırakmak istemiyoruz.
Başarıyı da başarısızlığı da
dopingin tesirlerine mahkûm etmek istemiyoruz. Mücadelede kararlıyız,
bu amansız mücadele sonuna kadar devam edecek ve örnekler habersizce
alınacak.
Son üç ay içerisinde Türkiyede 2
federasyon başkanı görevinden ayrıldı, dört veya beş
ay değil, Halter Federasyon Başkanı biraz daha eski. Halter
branşında tam 32 sporcu iki yıl süreyle tüm müsabakalardan
menedildi yasaklı madde kullanmış olmalarından dolayı
ve Halter Federasyonu Başkanı da görevini bırakmak
mecburiyetinde kaldı. Atletizm branşında rakam
değişmediyse benim bildiğim sayı, 33 sporcu iki yıl
süreyle müsabakalardan menedildi ve yine Atletizm Federasyonu Başkanı
da yetkili kurullarıyla birlikte görevden ayrılmak durumunda
kaldı. Kararlıyız, bu mücadele amansız biçimde bundan sonra
da devam edecek.
Nihayetinde, sevindirici olan
gelişmeler de elbette var. 2013 yılı Haziran ayında, 20-30
Haziran tarihlerinde Akdeniz Oyunlarında gerçekleştirdiğimiz
müsabakalarda Türk millî takımları, Akdeniz Oyunları tarihinde
ilk defa olarak oyunlar 2ncisi unvanını kazandı, daha önce
4üncülüğümüz vardı, tarihimizde ilk defa Akdeniz Oyunları
2nciliğini Mersinde, ülkemizde yapılan bu oyunlarda kazandı.
Burada, bir önceki Akdeniz Oyunlarında 20 olan altın madalya
sayısı 47ye ulaştı. Toplam madalya sayısında
ülkemiz 2nciliğe çıkarken öncesinde Dopingle Mücadele Komisyonunun
sıkı denetimlerinin de etkileriyle değerli milletvekilleri, bu
konuda problemsiz bir Akdeniz Oyunlarını ev sahibi olduğumuz
bir organizasyonda geride bırakmış olduk.
Bundan sonrasıyla ilgili
sizlerle umut vadeden birkaç gelişmeyi paylaşmak istiyorum. Hacettepe
Üniversitesi bünyesinde kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz Türkiye
Doping Kontrol Merkezi kuruluşunu tamamlamış durumdadır.
WADA nezdinde örnek numunelerini almaya başlamış ve neticelerini
de WADAyla paylaşmaktadır. Kısa bir süre içerisinde
uluslararası akreditasyonu sağlanacaktır ve ondan sonra Türk
sporcularının, kafilelerinin ve millî takımlarının bütün
doping numuneleri Türkiyede alınabilecek, hatta Hacettepedeki Merkez
çevre ülkelerin de hizmetinde olabilecektir.
Bir diğeri, yine Hacettepe
Üniversitesiyle birlikte sporla bilimi buluşturmaya karar verdik.
Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsünde yaklaşık 200 milyon liraya
mal olacak bir yatırımı hayata geçireceğiz OIimpik Spor
Enstitüsü adıyla. Burada sporcularımızın ne şekilde
beslenmesi gerektiğinden tutun, dopingle mücadeleye kadar, antrenman
disiplininden psikolojik desteğine varıncaya kadar bütün
eğitimleri sporla bilimin buluştuğu bilimsel ve
sağlıklı bir zeminde icra edilecek; politikalar bakan veya genel
müdür veya genel müdürlük çalışanlarının iki
dudağı arasında şekillenmeyecek; bilim adamlarıyla
kalıcı, bilimsel esaslara dayalı sportif başarı
metotları geliştirilerek 2016 ve 2020 olimpiyatlarına
kafilelerimiz hazır hâle getirilecek.
Sizlere yürekten teşekkür
ediyorum, çalışmalarımızın hayırlara vesile
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Engin Özkoç, Sakarya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Özkoç.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen
araştırma önergesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sayın Bakanın yaptığı konuşmayı dikkatle
dinledim. Hükûmetimizin ve Sayın Bakanın 2011-2012-2013
yılları arasında Biz dopinge sıfır toleransla yaklaşıyoruz.
sözlerine temas etmeden konuşmama başlamak istemiyorum.
Biliyorsunuz ki -bu Hükûmet
Komşularımızla ilgili sorunları sıfıra
indireceğiz. diye başlayıp- bugün geldiğimiz noktada
hiçbir komşumuz kalmamıştır.
SIRRI SAKIK (Muş) Sırf
sorun olmuştur.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) Bugün
eğer Sayın Bakan Dopingde sıfır tolerans
tanıyacağız. diyorsa Türkiyede sporda dopingin geldiği
nokta ürkütücü boyutlardadır demektir. Bunu dikkatinize sunarak
konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, spor
ve sportif faaliyetler, tarih boyunca insanlığın
barış, kardeşlik, dostluk ve rekabet heyecanının
yaşatıldığı en insancıl aktiviteler
arasındadır. Spor, aynı zamanda fair play ruhu dediğimiz
sevgi, yardımlaşma, birbirine haksızlık yapmama, rekabet ve
kazanma uğruna rakibini zor duruma sokmama, aldatmama ve benzeri pek çok
insani ve ahlaki ilkeyi de içinde barındırmaktadır. Bu nedenle,
ilk çağlardan bugüne kadar sportif rekabet dediğimiz şeyin
temelinde barış, dostluk, dürüstlük, ahlaki ve
sağlıklı olma ilkeleri temeldir. Spora şiddet ve siyaset
karıştırmanın olumlu hiçbir neticesi olmayacağı
gibi, sportif başarıyı engellediği, kitleleri spordan
soğuttuğu, ayrıştırıp düşmanlığı
gerçekleştirdiği de bir gerçektir.
Peki, bütün bunların
örnekleri nerede görülmektedir? Maalesef, ülkemizde. Bu gerçekten yola
çıktığımızda, son dönemde ülkemizde başta futbol
olmak üzere voleybol, halter, basketbol, atletizm gibi spor dallarında ve
diğer dallarda siyasetin gölgesini ağır biçimde sporun üstünde
görmekteyiz. Türk sporunda beklenen ve arzulanan çıkışı
sağlayacağı umuduyla hayata geçirilen özerk federasyon
yaklaşımı siyasi anlayış tarafından terk
edilmiş, bugün çeşitli spor dallarındaki federasyonlar AKP
iktidarının genel kurullara müdahalesi ve aday dikte etmesiyle
siyasallaşmış, iktidar güdümüne girmiştir. Durum,
Sayın Başbakanın, spor kulüplerinin hangi başkanı
seçeceklerine müdahale etmesine varıncaya kadar
çığırından çıkmıştır. Sayın
Başbakan, büyük bir oy farkıyla
seçilen Türkiyenin en büyük kulüplerinden bir tanesinin
başkanının seçim vaatlerinin gerçekleşmesini engelleyecek
açıklama noktasına gelecek kadar gözünü karartmıştır.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmet spora siyaseti sokmuş, yandaş-karşıt
izleyici diye sporseverleri ayrıştırmış,
insanları spordan soğutmuş, polisle korkutmuştur. Mersinde
düzenlenen 17nci Akdeniz Oyunları bir anlamda sporu siyasetleştirme
ve ticaretleştirmenin zirve noktası ve en somut göstergesi
olmuştur. Yandaş medya, yandaş yargı, yandaş iş
adamı, yandaş bürokrat, yandaş üniversite ve benzerinden sonra
yandaş sporcu, yandaş yönetici yaklaşımı sporda egemen
olmuştur. Mersin Akdeniz Oyunlarında 500e varan sporcuyla en büyük
kafileye sahip olmamıza rağmen sadece 1 oyuncumuz Akdeniz
Oyunları rekoru kırabilmiştir.
SIRRI
SAKIK (Muş) Dopingli olan da bayrağı taşıyordu.
ENGİN
ÖZKOÇ (Devamla) Evet.
Sayın
Başbakan protestolardan korkmuş, açılış seremonisinin
yapılacağı 25 bin kişilik stada 10 bin kişi
alınmıştır. Stadın yarısından fazlası
boş bırakılmıştır, halka bilet
satılmamıştır. Biletler AKP örgütü ve müftülükler eliyle
satılmıştır. Daha sonra müsabakalar için bilet
fiyatları sadece 1 TLden satılmaya
çalışılmış, halk bu rezilliği görmüş,
müsabakalara katılmamış, on iki gün süren müsabakalara sadece
122 bin kişi katılmıştır. Bu siyasi ve sportif skandal,
kendi ülkemizde düzenlediğimiz uluslararası bir organizasyonda kendi
sporcularımızda çıkan dopingle had seviyeye yükselmiştir.
Bazı sporcularımız, müsabakalar öncesi yapılan kontrollerde
dopingli çıktıkları için oyunlardan çekilmek zorunda
kalmışlardır. Ancak, Akdeniz Oyunlarında yaşanan
doping skandalı ne ilk ne de son olmuştur. 2004 yılından bu
yana her geçen gün artarak devam eden ve 2013 yılında hız
kazanan doping, Türk sporunu bulaşıcı bir veba gibi
sarmıştır.
Türkiye,
Avrupa Konseyi üyesi devletleri arasında imzaya açılan Dopingle
Mücadele Sözleşmesini onaylayarak kabul etmiş, daha sonra sporda
dopingle mücadele sistemini Dünya Anti-Doping Ajansı standartlarına
çekeceğini taahhüt etmiş ve iç hukukunu da buna göre
düzenlemiştir. Buna rağmen, Gençlik ve Spor Bakanı ile
Bakanlık üst yöneticilerinin doping kullanan sporcular, bunu bilen ve
hatta teşvik eden antrenörler karşısında kayıtsız
kaldığı ve dopingle mücadelede yetersiz olduğu görülmektedir.
Özellikle
Türk atletizminde, halterde ve güreşte çok sıklıkla görülen
doping, Gençlik ve Spor Bakanının duyarsızlığıyla
birlikte bugün itibarıyla önlenemez bir hâl almıştır. Her
şeyden önemlisi, Bakanlığın sporcu sağlığını
korumak ve uluslararası kuralların ve talimatların
uygulanmasını temin etmek gibi kendisine kanunla verilen görev ve
sorumlulukları yerine getirmediği görülmektedir. Örneğin,
Hacettepe Üniversitesinde bulunan Türkiye Doping Kontrol Merkezinin raporu ile
yasaklı madde kullandığı tespit edilen bir güreşçimiz,
anılan Merkezin sporcunun durumu hakkında Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünü bilgilendirmeye yönelik yazısına rağmen 2004
Atina Olimpiyatlarına götürülmüştür. Sözü edilen Merkezin
bilgilendirme yazısına karşın, anılan sporcu, 2010
yılında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce Olimpik Sporlar
Yüksek Performans Hizmetleri Şube Müdürlüğüne
atanmıştır. Bu kişi hâlen orada görevine devam etmektedir.
2004
Yaz Olimpiyatlarında bir başka doping olayı da bayan
haltercimizde yaşanmıştır. 1998 yılında Çek
Cumhuriyetinde yapılan Avrupa Halter Şampiyonasında altın
madalya alarak ilk uluslararası başarısını elde eden,
aynı turnuvada 1i büyüklerde, 7si gençlerde olmak üzere 8 Avrupa rekoru
kıran bayan haltercimiz doping kullandığı gerekçesiyle 2004
Atina Olimpiyatlarından diskalifiye edilmiştir.
Dünya
halterinin en önemli isimlerden biri olan, dünya ve olimpiyat şampiyonu
haltercimizin 2005 Avrupa Halter Şampiyonasında doping
kullandığı tespit edilmiş, sporcumuz iki yıl
müsabakalardan menedilmiş, daha sonra tekrar spora dönmüş ancak
başarılı olamamıştır.
2008
Pekin Olimpiyatlarında atletizm dalında bir bayan sporcumuz
yasaklı madde kullandığı için Uluslararası Doping
Ajansı (WADA) tarafından müsabakalardan ömür boyu menedilmiştir.
2012
yılı Kasım ayında İsrailde düzenlenen Avrupa 23
Yaş Altı Halter Şampiyonasında 5 sporcuda, 2013
yılı Haziran ayında İngilterede düzenlenen Avrupa Takımlar
Şampiyonasında 8 millî atlette doping tespit edilmiştir.
2013
yılı Şubat ayında Almanyada katıldığı
PSD Bank Yarışmasında doping kullandığı
Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği tarafından
tespit edilen bayan atletimiz Türkiye Atletizm Federasyonu Disiplin Kurulunca
iki yıl müsabakalardan menedilmiştir.
Türkiye
Vücut Geliştirme Fitness ve Bilek Güreşi federasyonu sporcusu,
yasaklı madde kullanımına bağlı olarak 15/10/2013
yılında maalesef hayatını kaybetmiştir.
2013
yılında Mersinde gerçekleştirilen 17nci Akdeniz
Oyunlarında halterde 8 sporcumuzun doping skandalına
karışması ve yarışmalara katılmamaları ülke
insanımızda şok etkisi yaratmıştır.
Doping
652nci Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşlerine de bulaşmış,
altın kemerin ebedî, daimî temsilciliğine hak kazanan güreşçimiz
maalesef doping kullandığı için bu hakkını teslim
etmek zorunda kalmıştır.
2013
yılının sadece Ağustos ayında dopingli çıkan
millî atlet sayısı 15 olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz insanı dopingin ulaştığı ürkütücü boyut
karşısında spor haberlerine bakamaz duruma gelmiştir.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Dopingle Mücadele Komisyonu 2013
yılında ulusal bazda 648 müsabaka içi ve müsabaka dışı
doping örneği almıştır. 2013 yılında Türkiye
Atletizm Federasyonu sporcularından alınan örneklerden 45inde,
Türkiye Halter Federasyonu sporcularından alınan örneklerden 34ünde,
Türkiye Vücut Geliştirme Fitness Federasyonu sporcularından
alınan örneklerden 8inde, Türkiye Güreş Federasyonu
sporcularından alınan örneklerden 2sinde, Türkiye Tekvando
Federasyonu sporcularından alınan örneklerden 1inde bir ya da birden
fazla madde saptanmıştır. Kısaca, 2013ün ilk altı
ayında numune alınan 648 sporcudan 90ında doping tespit
edilmiştir. Dünyada kabul gören doping tehlike sınırı 1,5-2
iken Türkiyede bu oran 13,88 olmuştur. Atletizm ve halter gibi diğer
spor dallarında bu oran yüzde 45e dayanmaktadır.
Bütün bunların sonucunda,
başarısızlıkları örtmek için yandaş sporculara,
aşırı bir şekilde, iktidar tarafından Nasıl
olursa olsun kazanın. baskısı uygulanınca Türk spor
tarihinde görülmemiş biçimde birbiri ardına doping olayları
patlamıştır; 48 atlet, 40 halterci dopingli
çıkmıştır.
Ev sahipliğini
yaptığımız Akdeniz Oyunlarında 30 sporcusu doping
nedeniyle müsabakalardan çekilen, 8 halterci ve 8 rekortmen atleti dopingli
çıkan, onlarca sporcusunun doping incelemesinde ilk aşaması
pozitif çıkan, şimdi B numunelerinin sonucu beklenen bir ülkede
merak ediyorum: Sporu yönetenlerin hiç yüzü kızarmıyor mu? Sportif
başarıyı sadece kazanılan madalya olarak gören,
başarısızlıkları hâlinde sporcusunun arkasında
durmayan, madalya kazansın ya da kazanmasın bütün sporcuların
ekonomik güvencesini sağlamayan, sporu ticaretleştiren, sportif
başarıyı siyasi ranta çevirmek için sporcuyu dopinge teşvik
eden, sporcu sağlığını düşünmeyen,
yandaşlığı mecbur kılıp, karşıtlığı
cezalandıran, sporcunun ahlakını bozan bu siyasi zihniyettir.
Sporcuda yüksek başarı beklentisi, başarının
arkasından gelebilecek itibar, transfer, şampiyonluk, madalya ve
sporcuların içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar ile
antrenörlerin başarısının sporcunun performansına endekslenmesinin
sporcuların doping kullanımlarını artıran nedenler arasında
olduğu bilinmektedir.
Gençlik ve Spor
Bakanlığının ve federasyonlarının görevi,
sporcuyu doping kullanmaya iten sebepleri ortadan kaldırmak ve dopingle
mücadele etmektir. Ancak, görünen o ki Gençlik ve Spor Bakanı maalesef
dopingi önlemek için bir çaba içerisinde değildir.
Son dönemlerde halter
branşında doping kullanımı nedeniyle ortaya çıkan
skandalları Sporcularımız ilaçsız
yaşamayacakları ve başarılı olamayacaklarına
inanıyorlar. Öncelikle bu düşünceyi sporcularımızın
kafasından silmeliyiz. beyanatlarıyla açıklayan ve olay
karşısında ilgisiz ve yetersiz kalan, kendisi eski tekvandocu ve
eski Gençlik ve Spor İl Müdürü olan Halter Federasyonu Başkanı
hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır.
Gençlik ve Spor Bakanının
kamuoyunda sporda başarılıyız algısı yaratma ve
bu algıyı siyasi iktidara tahvil etme isteği sporcuları
cesaretlendirmekte ve federasyonların olaylar karşısında
ilgisiz kalmasına neden olmaktadır. Doping sporun ruhuna
aykırıdır, sporcuların sağlığını
tehlikeye atar ve spor kamuoyunun güvenini zedeler.
Bütün sportif
başarıları Hükûmetin bir başarısıymış
gibi sunan, federasyon başkanlarını Bakanlık bürokratı
hâline getiren, Bakanlığın başarısızlıklarının
bireysel hatalara indirgenmesi kabul edilebilir değildir. Hükûmet ve
ilgili Bakanlık başarısızlıkların ve doping gibi
skandalların doğrudan sorumlusudur. Gençlik ve Spor
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin (2)/e maddesine göre, spor alanında uygulanacak
politikaları tespit etmek ve uluslararası kuralların ve
talimatların uygulanmasını temin etmek adı geçen
Bakanlığın görevidir ancak anılan kanun hükmünde
kararnamenin 9/c maddesi ile de Bakanlığa bağlı Spor
Hizmetleri Dairesi Başkanlığı sporcu
sağlığından görevli tutulmuştur. Doping sorunu bu
hükümler çerçevesinde değerlendirildiğinde Bakanlığın
Dopingle Mücadele Sözleşmesi hükümlerinin ve Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğü Dopingle Mücadele Yönetmeliğinin
uygulanmadığı ve sporcu sağlığını
koruyacak tedbirleri almadığı ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekilleri, son
dönemlerde sporumuzu ve Türkiyeyi dünya kamuoyunda küçük düşüren,
itibarsızlaştıran, spor etik ve ruhuna aykırı doping
vakalarının ardındaki nedenleri ortaya çıkartmayan, kanunun
kendisine yüklediği görev ve sorumlulukları yerine getirmeyen
bakanın araştırma önergelerine, gensoru önergelerine gerek
kalmadan istifa etmesi gerekir ancak böyle bir onurlu duruş bugüne kadar
yaşanmamıştır. Bu nedenle, grubumuz önümüzdeki günlerde
Gençlik ve Spor Bakanı hakkında gensoru önergesi verecektir.
Demokratik bir ülkede bakanlar sorumlusu oldukları alanda yaşanan
skandallardan da sorumludur. Bakanlık bu konuda üzerine düşen görev
ve sorumluluğu yerine getirmiyorsa bu görev Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu nedenle, hangi siyasi partiye mensup olursanız olun bu
araştırma önergesine evet demelisiniz çünkü bu ülkenin onuru ve
itibarı siz değerli milletvekillerine teslim edilmiştir.
Hepinize saygı ve sevgilerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Özkoç.
Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Buyurun Sayın Çelik.
BDP GRUBU ADINA DEMİR
ÇELİK (Muş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi şahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle
selamlayarak, dört siyasi partimizin spor ve sporda kullanılan dopinge
ilişkin araştırma önergeleri adına söz almış
bulunmaktayım.
Konuşmama başlamadan
önce de öncelikle altıncı gününe girdiğimiz Türkiye ve Rojava
arasında mayınlı tarlalar, tel örgülerle yetinmeyen zihniyetin
yol açtığı utanç duvarlarının
karşısında canını, bedenini ölüm orucuna
yatırarak halkın ve toplumun temel meşru taleplerinin
arkasında duran Nusaybin Belediye Başkanımız Sayın
Ayşe Gökkana kararan vicdanlarımıza
insanlığımızı yeniden hatırlattığı
için buradan selam, saygılarımı iletiyor, başarı
dilekleriyle ayın yedisinde yanında olacağımızı
ifade etmek istiyorum.
Keza, bin üç yüz otuz üç yıl
önce Kerbelada mağdur ve mazlumların maruz kaldığı
katliam, vahşet ve soykırımın yıl dönümü. Yine,
inkârın, imhanın, tekleştirmenin, tek tipleştirmenin
hareket noktasının ortaya çıkardığı, günümüzde
Dersimde vücut bulan, Alevilere Kahramanmaraşta, Sivasta layık
görülen katliamların bir benzeri bin üç yüz otuz üç yıl önce Kerbelada
yaşanmıştı.
Biz öncelikle bu katliamı
kınıyor, insanlığın barışa, özgürlüğe
erişmesine vesile olacak bir muharrem geleceğini paylaşmak
istiyoruz.
Yine, bugün Urfanın Bozova
ilçesinde Rojavalı mültecilerin de içinde bulunduğu bir minibüs
şarampole yuvarlanarak 7 vatandaşın yaşamını
yitirmesi, onlarca vatandaşın da yaralanmasıyla sonuçlanan elim
bir kazayı da duymuş bulunmaktayız. Öncelikle,
yaşamını yitiren vatandaşlara Allahtan rahmet,
yaralılara acil şifa dileklerimi iletiyor, trafik canavarına
ilişkin bir duyarlılığın da Mecliste ertelenemez bir
görev ve sorumluluk olarak gündeme alınması ricamı, talebimi
iletmek istiyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle dört siyasi partinin
insanlığın temel sorunlarından biri olan zararlı ve
öldürücü fonksiyona, özelliğe sahip doping gibi bir sorunu Meclise
taşıdıkları, Meclis araştırması ve
gerekenlerin yapılması yönlü bir ortak noktada buluştukları
için ben şahsım ve partim adına Mecliste grubu bulunan bütün
siyasi partileri kutluyor, onlara bu yönlü duyarlılıklarından
dolayı teşekkürlerimi sunuyorum. Bütün bu kötülüklerin ortaya
çıkmasına neden olan tekçi, katı, merkeziyetçi devlet
zihniyetinin aşıldığı, eşitlikçi, adil,
özgürlükçü bir sivil anayasayı da birlikte, ortak kararlaştırmamızla
halklarımıza kazandırabileceğimiz umudunu
taşıyarak ve dileyerek konuşmama başlamak istiyorum.
Değerli Başkan, sevgili
milletvekilleri; doping tarih boyunca olagelmiştir. Yeni değil,
binlerce yıldır, Atina site devletlerinden bugüne bir yanıyla
iktidara erişebilmenin hırsı, öbür yanıyla mülk ve
maddiyatı sağlayabilmenin hırsına tabi tutulduğundan
kaynaklı, insanlar doğal olan, ekosistemin parçası olan
biyolojik varlığın doğal ve demokratik rekabeti yerine adil
olmayan, hile içeren ve ötekini âdeta dolandırarak sahteci yöntemlerle
ekarte etmeye dönük doping olmuştur, olacaktır da. Söz konusu olan,
insanın biyolojik varlığının ötesinde, onu sosyal bir
varlık olarak iktidara, egoya, güce tapınan bir noktada
tuttuğunuzda, o ister istemez, ötekisini ekarte etmek adına
başka yollara, yöntemlere, araçlara başvurmak durumunda kalır.
Bu hileli yoldur, sporla alakası yoktur, sportif ve centilmenlikle
bağdaşır bir özelliği, konumu dile getirilemez. Bu yönüyle
de Uluslararası Anti-Doping Ajansı ve kuruluşların önemle üzerinde durmuş
olmaları anlamlıdır. Anlamlı olan bu duyarlılığın
Meclisimizde gündemleştirilmiş olması da tarafımızdan
takdirle karşılanır.
Ancak,
Sayın Bakanım, doping ve dopinge yol açan ilaçlar
zararlıdır, zehirdir, ölümcüldür. Ama esrar gibi, eroin gibi, kumar
gibi zararlı ve ölümcül olan hastalıkları, kirleticileri,
ölümcül ve tehlikeli olan bu maddeleri nasıl ki kanunla, yasalarla
bertaraf edip toplumun gündeminden çıkaramadıysak tek
başına ceza, tek başına kanun, tek başına yasa
bizi sporda kullanılan doping maddelerine erişilmekten
alıkoyamaz. Bu, her şeyden önce bir zihniyet işidir; bu, her
şeyden önce topluma ve toplulukların ihtiyaçlarına meşru
zeminde yaklaşıp yaklaşmadığımızın
kendisidir.
Biz her şeyi
iktidara, her şeyi hiyerarşiye, her şeyi güce tabi tutarsak ve
bu anlamda, her şeyi, gücü elinde bulunduran, iktidarda olanın
etrafında ve yörüngesinde dönen bir ilişkiye dönüştürürsek spor
da kirlenir, sporcu da kirletilir. Hele hele günümüzde, maddiyatın,
paranın ön plana çıktığı, her şeyin piyasalaştırılıp
taşeronlaştırıldığı, ticari metaya
dönüştürüldüğü bir ortamda spor da, sportif faaliyetler de bundan
azade değildir, bundan nasibini almıştır ziyadesiyle.
Nasibini almıştır çünkü söz konusu olan dolardır, söz
konusu olan altındır, söz konusu olan madalyadır, söz konusu
olan statüdür, söz konusu olan iktidardır. O yönüyle bundan insanı
uzak tutmak her şeyden önce yasadan ve cezadan bağımsız
zihniyetin değişimidir, zihniyetin dönüşümüdür. Buna yol
açabileceksek, buna ilişkin ekosistemin bizatihi parçası olan
insanın insan üzerindeki tahakkümüne son vereceksek, insanın
doğa üzerindeki tahakkümüne son verebileceksek, doğal, demokratik,
ekolojik bir topluma yol açabileceksek bu zararlılara ihtiyaç duymadan
insanlar barış içerisinde, demokratik ve meşru zeminde her türlü
yarışa koşarlar. Dün koşuyordu, bu insanlar spor
profesyonelleştirilmeden, spor ticarileştirilmeden,
metalaştırılmadan önce, onlar köylerinde, mekânlarında,
sahalarında, alanlarında atletizmden her türlü sportif faaliyetlere
açık alanda bu işi yürütüyorlardı ama ne zaman ki spor da bir
kısım amaçlara ulaşmak adına kullanılan bir araca
dönüştürüldü, bu araç üzerinden insanlar bir kısım maddi
koşullara, olanaklara ulaşmanın aracı durumuna
dönüştürüldü, o zaman spor da, sporcu da kirletildi, kirletiliyor. Bu
manada da öncelikle yapılması gereken, her şeyden önce
profesyonelleştirmek ve ticarileştirmek zihniyetinden insanları
kurtaran, meşru ve demokratik zeminde yarışı amatör ruhla
ama amatörce her alanda ve mekânda yapacak alanlara dönüştürebilmeliyiz.
Ankaranın ana arterleri, caddeleri ve sokakları, İstanbulun,
İzmirin, yetmez, tüm metropol kentlerimizin ana caddeleri, ana
arterlerinde insanlar bırakın spor ve sportif faaliyetlere
katılmak, yapmak neredeyse nefes alamaz,
kuşatılmışlığın tahakkümü altında
iktidar karargâhlarının hegemonik ilişkisi içerisinde
özgürlüklerinden yoksun bırakılmıştır. O sokaklar bu
manada demokratik ve sportif yarışmaların alanına
dönüştürüleceğine izbe, kör karanlık alanlarında,
sokaklarında tabletlerin, eroinin, esrarın
satıldığı izbe noktalara dönüştürülmüştür. Biz,
dopingi üreten, biz eroini, esrarı üretip her türlü gümrük
duvarlarına rağmen dünyanın bir ucundan öteki ucuna
sınır tanımaz uluslararası ilişkilerin girift ve
karmaşık yapısına müdahale edemezsek, itiraz edemezsek
eroini, esrarı nasıl ki istemediğimiz hâlde yanımızda,
yöremizde, sokağımızda, kentimizde görebiliyorsak doping de
uluslararası tekellerin, uluslararası tröstlerin ürettiği bir
meta olduğu sürece maalesef istemesek de gençlerimizin, sporcularımızın
ulaşmak ve erişmek adına kıyasıya bir mücadele
içerisine giriştikleri kirli bir rekabete dönüştürmüş oluruz.
Ki, onun eseridir ki 2011, 2012, 2013 verileriyle ölen sporculardan buna
kalkışan ve tenezzül eden sporcuların istatistiklerini
Sayın Bakan paylaşıyor. Acıdır ama gerçektir, WADA
yani Dünya Anti-Doping Ajansının ifadesi ve istatistiklerine göre
dünya genelinde yüzde 14 sporcu yani 7 sporcudan 1i dopinge tenezzül edip
başvuran bir noktadadır. Bu sayı ürkütücüdür. Bu sayı gün
be gün iktidara ve metaya dönük bir alana dönüştürdüğümüz sürece
çoğalacağa benzer. Bu manada dört siyasi partinin araştırma
önergeleriyle doping ve doping maddelerine erişimi engelleyen,
araştırma önergesiyle birlikte engelleyen bir kısım
kanunlara ihtiyaç duyması elbette ki bizim de arkasında ve
yanında olacağımız ve bu manada da her türlü
desteğimizi esirgemeyeceğimiz bir yaklaşımımız
olacaktır. Ama yetinmemeliyiz, her şeyin ceza
olmadığı, her şeyin yasa olmadığı, her
şeyin kanunlarla şekillenemeyeceği, biçimlenemeyeceği,
engellenemeyeceği gerçeğinin önünde dün olduğu gibi bugün de
yüzleşerek bu gerçek nezdinde toplumsal ihtiyaçları demokratik
meşru zeminde karşılayacak bir algı, bir
anlayışla yaklaşmak ve bu manada da toplumun çoklu
kimliğini, çoklu kültürünü esas alan, çoklu kimliğin birliği
üzerinden yani tek tipleştirip, aynılaştırmadan, birbirine
benzeştirmeden bu çoklu kimliğin, çoklu kültürün
anlayışıyla soruna yaklaşmalıyız. Dili yasak,
kimliği yasak, kültürü yasak, rengi yasak, başörtüsü yasak, pantolonla
giriş yasak olan Meclis yerine özgürlüklerin derinliğine yaşandığı,
herkesin istediği gibi yaşadığı,
inandığına ve inancına göre yaşamı kendisine hak
gördüğü bir Meclis var edebilirsek, bu Meclisten özgürlükleri toplumlara
ve topluluklara kazandırabilirsek biz toplumsal noktada kirleticilere ve
zararlılara, ölümcül hastalıklara neden olan sorunları da
karşılamış, ötelemiş ve bu manada engellemiş
oluruz.
O
yönüyle evet, sporda doping kabul edilmezdir. Sporda doping ölümcül
hastalıklarla sonuçlanan bir başkasının hakkının
gasbıdır. Adil ve eşitlikçi olmayan bir yarışa bu
yarışa, koşan ve koşturulan sporcusundan canlı
varlığına, zaman zaman
metalaştırıldığı için atlara ve diğer
yarışmacı hayvanlara da uygulanan, onların iradesine
rağmen kendilerine uygulanan bu zararlıdan kurtulmak sadece ve tek
başına kanunlarla biçimlendirilemez. Öncelikle rekabeti meşru
zeminde tutan, iktidara, metaya, güce, erke ulaşım yerine
insanların eşitlikçi olma ilkesi temelinde çokluğun,
çeşitliliğin birliği ilkesi temelinde birlikte var olmanın
birbirini bütünleyen, birbirini tamamlayan milyarlarca canlı organizmadan
biri olduğumuz gerçekliğiyle öncelikle kendimizle, bireyin bireyle,
bireyin toplumla, toplumun topluluklarla barışını ama
yetmez, insanın doğayla barışını sağlayabilmeliyiz
ki bu ve benzeri kötülüklerden, kirleticilerden uzak durabilelim. Bu
anlayışı dinler reddetmiştir. Dinler iyiye, doğruya,
güzele erişmenin en mukaddes yolu, yöntemidir. Onlar, bu işin
üstesinden gelememişken Hristiyanlık, Musevilik, İslamiyet
gibi önemli ve kutsi dinler hâlâ insanlığın temel problemleri
üzerine iyiye, doğruya güzele ulaştırmamışsa yapacak,
katedecek çok yolumuz var. Bu manada da meclisler önemlidir. Ama meclisleri
sadece ve tek başına bir siyasal temsiliyetin cereyan ettiği
alanlardan çıkarmalı, köyde, mahallede, kentte meclisleri
çoğaltan, büyüten, bölgesel biyosistemin çeşitliliğine uygun
bölgesel yönetimlerle demokratik, meşru ilişkileri de, yönetimleri de
harekete geçirebilmeliyiz.
Bölgesel ilişkiler nezdinde
idari, mali özerkliğe sahip yerel yönetimleri güçlü kılabilirsek,
idari mali özerkliğe sahip yerel yönetimlerin meclislerini topluma ve
topluluklara mal edebilirsek, kentinde, ilçesinde, yöresinde yaşanan
sorunlarda onlarla sağlık konusunda, eğitim konusunda, kültür
konusunda fırsat verebilirsek bu sorunları yerinde, çoğalmadan,
büyütmeden engelleyebiliriz.
Biz demiyor muyuz ki en
nihayetinde doping zararlı ve ölümcül bir maddedir, kalıcı
hastalıklara yol açan bir zararlıdır. Ama ondan öte, birey
olarak biz, ama aynı zamanda toplum olarak hepimiz, ruhsal, bedensel,
iyilik hâlinden yoksun, siyasal, sosyal iyi olma koşullarından uzak,
bu manada da iyi olma hâlinden çok psikolojik, sosyal, kültürel sorunları,
yoksunlukları yaşayan bir gerçeklikle bu ve benzeri
zararlılardan uzak duramayız. Öncelikle ruhsal, bedensel, siyasal,
sosyal iyi hâli sağlayabilmeliyiz ki bu sağlık
koşullarına sahip bireyden oluşan toplum da
sağlıklı ruhsal, bedensel bir koşula; siyasal ve sosyal iyi
olma hâline kavuşabilsin.
Bu yönüyle de Meclis, her
şeyden ve herkesten önce bu sorumluluğun, cereyan ettiği, bu sorumluluğun
sahibi olan bir mekândır. Bu mekânda özgürlüklerin, adaletin,
eşitliğin harekete geçtiği, adalet, eşitlik üzerinden
insanın insanı ezmediği, sömürmediği, insanın
insanı baskılamadığı, baskılamak adına, bir
kısım araçlara ulaşmak adına, bir kısım
yöntemlere tenezzül etmediği bir ilişki insanidir,
doğaldır. Doğal ve insani olan ilişkiyi de ertelemeden bu
Meclisin, bu Meclis üzerinden de siyasal iradenin, siyasal partilerin harekete
geçip Türkiye halklarına, kimliklerine, inançlarına, hele hele muharrem
ayı içerisinde olduğumuzdan hareketle tüm İslamiyetin
muharremdeki yaşanan acının, yasın yâd edilmesi, Kerbelada
yaşanan katliamın kınanmasındaki
duyarlılığı dile getirmişken mağdur ve mazlum
olan halkların, inaçların kimlikleri, kültürleri ve özgürlükleri hâlâ
çözüm bekler pozisyondayken bu manada da o özgürlükleri sağlamak gibi bir
aciliyetle karşı karşıya kalan Meclisin görevi, elbette ki
bu özgürlükleri de es geçmeyen, dikkate değer bulan ve onlar üzerinde
titreyen bir noktada yaklaşmalıdır.
Bu manada da sporda dopingi
engellemek isteyen ve bu yönüyle de bir Meclis araştırması
önergesi veren dört siyasi parti, her şeyden önce hepimizin temel problemi
olan siyasal, sosyal problemlerimizin çözüm adresi olan sivil bir anayasayı
halklarımıza kazandırmaktır diyor, bu gayret ve
çabanın esirgenmeden partimiz ve grubumuz tarafından harekete
geçirileceğini belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
(BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.
Buyurun Sayın Uzunırmak.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sporda
dopingin araştırılmasıyla ilgili dört parti grubu tarafından
verilen, âdeta ortak önerge şekline gelmiş araştırma
önergesi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinize en derin
saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
hemen konuşmamın başında şunu ifade etmek istiyorum ki
spordaki amaç, ruh ve beden sağlığını zirveye
taşımaktır. Yarışmacılardaki netice de Benim ruh
ve fiziksel yapım, gücüm senden daha üstündür. noktasındaki bir
rekabete esas olmasıdır.
Buradan hareketle, her şeyden
önce, İslam öncesi Türk kavimlerinde sporculuğun önemi ve
Peygamberimizin bizzat güreş ve yüzmeyi teşvik eden üstün
görüşleri, aynı zamanda cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkün Ben
sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim. sözünden de
hareketle sporcunun ahlakına vurgu yapması bizim için nesillerimizin
mutlaka esas alması gereken görüşlerdir.
Buradan hareketle Türk sporunun
içinde bulunduğu duruma baktığımızda, değerli
arkadaşlar, maalesef Sayın Bakanın burada haber spikeri gibi hiç
ama hiç mesuliyet duymayan, gelişmelerden ve uygulanan politikalardan hiç
nasibini almamış bir şekilde bir konuşma
yapmasını yadırgadığımı ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, AKP
iktidarı on bir yıldır ülkeyi yönetmektedir. Yani Sayın
Bakan sadece buradaki konuşmasında değil, kamuoyuna açık
birtakım basın toplantılarında ve görüşmelerde
Artık, işte, uygulamalar başladığı için
yakalanmalar çoğalmıştır. Trafiğe
çıkmadığınız zaman ceza yemezsiniz. Kontroller
sıklaştığı için doping sayıları
fazlalaşmaktadır. gibi birtakım açıklamalar
yapmaktadır. Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan acaba
kendinden önceki bakanları suçlamakta mıdır? Onların da
AKPli sayın milletvekilleri olduğunu unutmakta mıdır
Sayın Bakan? Yani AKPnin veya bir başka şekilde okursak on bir
yıldır yönettiği ülkede mızrağı çuvala
sığdıramadığı alanlardan birisi spor mu
olmuştur? Artık AKP ülkeyi yönetemediğini, usulsüzlüklerin,
vurgunun, talanın, yalanın dolanın had safhaya geldiği ve
kendilerinden öncekileri suçlamak mecburiyetinde kaldığını
mı itiraf etmektedir Sayın Bakan?
Sayın Bakanın
mantığı içerisinde Türkiyede dopingle mücadelenin
başarılması mümkün değildir değerli milletvekilleri.
Neden Sayın Bakanın mantığı içerisinde
değerlendirme yaptığımızda çözülmesi mümkün
değildir? Çünkü Sayın Bakan kendisine ulaşan bilgileri,
kendisine ulaşan belgeleri hiçbir zaman dikkate almamakta, mahkeme
kararlarını bile Bakanlıkta uygulamamaktadır. Eğer bir
ülkede mahkeme kararları bile uygulanmıyorsa neyin
icraatını yapmaktadır Bakanlık?
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanın mantığı içerisinde çözülmesi mümkün
değildir çünkü Bakan icraatına bakmak yerine haber spikeri gibi
rakamları konuşmaktadır. Evet, Türkiye bir felaketi
yaşamaktadır. Muhtemeldir ki, eğer böyle giderse, tedbirler
alınmazsa önümüzdeki yıllarda Türkiyede olimpiyatlara ve
uluslararası yarışmalara katılacak sporcu bulunamayacak,
sporcuya ulaşılamayacaktır çünkü sporcuların çoğu
dopingli olarak cezalanmış duruma düşecektir. Düşünebiliyor
musunuz, bir ülkede sporcularının genelde yüzde 14e yakını
ve bazı branşlar esas alındığında yüzde 45e
yakını dopingli çıksın ve müsabakalardan menedilsin.
Ee peki, nasıl o zaman sporcu
yetişecek? Sayın Bakana ben şunu öneriyorum: AKP iktidara
geldiğinde on bir yılı hesap ettiğimizde on
yaşında olan çocuk bugün yirmi bir yaşındadır. Yani
bir sporcu olarak performansının en üst düzeyde olabileceği
yaştadır. Eğer on bir yılda geldiğimiz neticede
spordaki doping bu noktaya gelmişse bunun bir tek sorumlusu vardır, o
da AKP hükûmetleridir; uygulayamamışlardır. Neyi uygulayamamışlardır?
Elimizde belgeler var.
Değerli milletvekilleri, bakın,
Hacettepeden hocamız Dopingle Mücadele Komisyonunun başında ama
Hacettepenin doping kontrolünde bir sporcuya yaptığı
araştırmada sonuçları Bakanlığın özel kalemine
iletiyor. Bakanlığın özel kaleminden giriş, belge
numaraları bizde ama bu dikkate alınmıyor. Bu sporcu nereye
tayin ediliyor? Olimpik Sporlar Yüksek Performans Hizmetlerinin
başına. Biz bu konularla ilgili basın toplantısı
yaptık. Sayın Bakan, bu basın toplantılarını hiç
izlemiyor mu sizin kuruluşunuz? Bu basın toplantılarında
söylenenler doğru mu yanlış mı,
araştırılmıyor mu? Bu arkadaşımız hâlen daha
bu görevdedir. Demek ki bizim sözlerimiz hiç dikkate alınmamaktadır.
Bu sporcu aynı zamanda 2012 Olimpiyatlarında Olimpiyat Komitemizin
başında bayrak taşımaktadır. Yani Bakanlığa
iletilmiş, Bakanlıkta işlem görmüş, dopingli bir sporcu
Olimpik Sporlar Yüksek Performans Hizmetlerinin başındadır, 2012
Olimpiyatlarında da bayrağı taşıyan sporculardan
birisidir.
Sayın Bakan, sizin
mantığınız içerisinde bunun çözülmesi mümkün değildir.
Eğer milletvekillerinin basın toplantıları,
uyarıları sizleri hiç ama hiç uyandırmıyorsa bugün Türkiye
Büyük Millet Meclisine teslim olmanız sizi kurtarmayacaktır, zaten
kurtarırsa yanlış yapar ülke.
Bakın, Türk sporundaki
gelişmelerde sorduğumuz sorular, aldığımız
cevaplar içler acısıdır. Tesisleşme olmuş mudur?
Sporda başka alanlarda gelişme var mıdır? Elbette,
tesisleşme teknik bir konudur, sporu ilgilendiren önemli bir meseledir ama
tesisleşme ile mental gelişme doğru orantılı
gitmediği zaman, spordaki gelişme, mümkün değil ki istenilen
hedefe ulaşsın.
Şimdi
ben Sayın Bakana bazı sorular sormak istiyorum.
Tekvandoda
bir şeyler patladı, gazeteler boy boy yazdı. Tekvando
Federasyonu ve tekvandodaki birtakım konularla ilgili gelişmeleri, bu
usulsüzlükleri bir antrenör ses kayıtlarıyla birlikte Sayın
Bakana basın toplantısı yapmadan on beş gün önce bildirdi
ama çaresiz kaldı, on beş gün sonra basın toplantısı
yaptı. Önce basın toplantısı engellendi, bir şeyler
vadedildi ama sonra basın toplantısını yaptı.
Ben
Sayın Bakana soruyorum şimdi: Acaba bu antrenör gelip kendisine bilgi
verdikten sonra mı Teftiş Kurulunu harekete geçirdi yoksa gazetelerde
bu işler çıktıktan sonra mı Teftiş Kurulu harekete
geçti yoksa o Teftiş Kurulu ne yaptı, hiç harekete geçmedi mi?
Eğer Sayın Bakan kendisine bilgi gelip o bilgi istikametinde -ki özel
kalemde bütün bunlar kayıtlıdır kanaatim çünkü devletin resmî
bir görüşmesidir- eğer o gün Sayın Bakan Teftiş Kurulunu
harekete geçirmedi, on beş gün sonraki basın toplantısından
sonra Teftiş Kurulunu harekete geçirdiyse Sayın Bakan görevini ihmal
etmiştir. Hiç ama hiç telafisi mümkün değildir. Bir ülkede
sporcuların millî takıma seçilirken, antrenörlerin millî takıma
seçilirken alınan birtakım ödüllerin
paylaşıldığını, rüşvetle seçildiğini
bir antrenör gelip ihbar ediyor ve bu ihbar hemen o duyumun ertesinde
işlem görmüyorsa o bakanlığı işgal etmenin bir
anlamı yoktur. Eğer ülkede mahkeme kararları
uygulanmıyorsa, bizzat muhatapların, aktörlerin gelip ettiği
şikâyetler dikkate alınmıyorsa, Sayın Bakan, vahiyle mi
harekete geçeceksiniz?
Şimdi,
dopingin önlenmesiyle ilgili konuları konuşurken, dopingin en önemli
sebeplerinden birisi, elbette ki ekonomik ve başarının
neticesindeki sosyal statüyü kazanmaktır. Peki, Sayın Bakana
soruyoruz, diyoruz ki: Londra Olimpiyatlarına kaç sporcuyla
katıldık? Buradaki başarı ne? Dünyada başka bir ülke
var mı ki hiç acaba sporcuları daha olimpiyatta başarı
kazanmadan olimpiyata gidiş için 60ar altınla ödüllendirilsin,
antrenörleri 30ar altınla ödüllendirilsin? Sayın Bakan bu sorulara
doğru dürüst cevaplar veremiyor. Sadece verdiği cevap, Gerçekte,
Batılı ülkeler, devlet tarafından verilen ödüllerin çok ötesinde
sporculara yönelik hatırı sayılır sponsorluk desteklerinin
varlığıyla dikkat çekmektedir. diyor. Şimdi, değerli
milletvekilleri, eğer siz sporcuyu bir tek başarısında, bir
olimpiyat başarısında 2.000, 1.500, 1.000 altınla;
olimpiyata giderken 60 altınla, antrenörleri 30ar altınla ödüllendirirseniz
o sporcu o olimpiyatta başarılı olmak için her şeyi göze
alır, gerekirse kumar oynar, der ki: Ben burada doping yapayım.
Yaptığım doping eğer yakalanırsa yakalanır,
yakalanmazsa hayatımı kurtardım. Çünkü, bir olimpiyatın
neticesinde eğer siz 2 bin altın gibi ve üstüne daha başka
sponsorluk gibi birtakım destekleri alıyorsanız orada kumar
oynar o sporcu ve o sporcu bir daha başarılı olamaz ama
Avrupada öyle değildir, Amerika Birleşik Devletlerinde öyle
değildir. Sporcu sürekli olarak başarı elde edebilmesi için
sürekli ve sürdürülebilir kısa kısa mesafelerde birtakım
ödüllerle ödüllendirilir. Ama Türkiyedeki bu işleyişin
kasıtlı olduğu ve Sayın Bakan çevresi tarafından her
nasıl ikna edildi veya ikna oldu ise acaba sayın antrenörlerin ve
birtakım federasyon yetkililerinin ihbarda bulunduğu gibi ödüller
paylaşılmakta mıdır? Ve bu ödüller antrenörler ve seçiciler
tarafından mı paylaşılmaktadır? Bu konuda çok ihbar
vardır. Yabancı antrenör dahi Bakanlığa şikâyette
bulunmuştur, bizde belgesi de vardır, mektubun bir metni de bizdedir.
Koreli antrenör, kendisinden antrenörlük ve başarılar
karşısında ödüllerden nasıl hisse
alındığını Sayın Bakana ihbarda bulunmuştur.
Türk sporu bu hâle gelmiştir. On beş sene önce bu hâlde miydi, o tartışılır.
Belki sporcular daha idealistti ve o ay yıldızlı
bayrağı dalgalandıran, Atatürkün dediği gibi ahlaklı
davranan bütün sporcularımızın ben gözlerinden öpüyorum, tebrik
ve teşekkür ediyorum ama onları sadece ve sadece ekonomik ödüllerle
bir yarışmacı olmaktan çıkarıp ruhunu ve fiziğini
her türlü tesire açık hâle getiren bir anlayışla sporun
yönetilemeyeceğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakan bunları
cevaplamalıdır. Teftiş Kurulu bu ihbarlar
karşısında, doping karşısında neler
yapmıştır, yapması gerekenleri yapmış
mıdır yapmamış mıdır? Tabii ki son sözü söyleyen
her zaman avantajlıdır, onu biliyorum ama eğer dürüstçe ve
aynı zamanda ahlaklıca cevaplar verilirse Sayın Bakanın
birçok şeyin altından kalkamayacağı kanaatini
taşıyorum. Önemle durduğum konu ve bir kez daha
tekrarlayacağım konu milletvekillerinin soru önergelerinin
neticesinde, basın toplantılarının neticesinde,
kuruluşunda bu işleri takip eden arkadaşlar kendisini
uyarmış mıdır? Gelen antrenörler şikâyet ettiklerinde
hemen belki kendi yanlarında zile basarak görevli teftiş kurulunu
çağırıp veya görevlileri çağırıp teftiş
kurulunu harekete geçirmiş midir geçirmemiş midir? Geçirmediyse hangi
gerekçeyle geçirmemiştir? Ne zaman geçirmiştir? Ve o sporcu hâlen
göreve devam etmekte midir? Devam etmesinin gerekçesi nedir? Türk sporu
önümüzdeki yıllarda dopingsiz sporcunun kalmayacağı bir safahata
doğru gitmekte midir gitmemekte midir? Ve işin en
acısını söylüyorum, sürem var iken bile son söz olarak
söylüyorum: Yasaklı maddelerden herhangi birinin direkt veya dolaylı
Türkiye mümessilliğini yapan Bakanlıkta yönetici veya yetkili kimse
var mıdır, yok mudur? Bütün bu
sorular cevaplandığında Spor Bakanlığının
nasıl yönetildiği, yönetilip yönetilmediği ortaya çıkacaktır.
Ve bunlara dürüst, ahlaklı cevap bekliyorum.
Teşekkür ediyorum, önergenin
lehinde olduğumuzu ifade ediyorum,
araştırılmasının mutlaka ülke faydasına
olacağına inanıyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Uzunırmak.
Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Osman Aşkın Bak.
Buyurun Sayın Bak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk sporunda yaşanan doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla dört siyasi parti tarafından Meclis
araştırması açılmasına ilişkin verilmiş
önergeler üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Anayasamızın
56ncı maddesi, devletimizi herkesin hayatını beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü
kılmaktadır. Anayasamızın 58inci maddesi ise, devletimizi
istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerimizi alkol
düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve
benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumakla
görevlendirmektedir. Benzer şekilde 59uncu madde de devletimizin her
yaştan vatandaşlarının beden ve ruh
sağlığını geliştirecek tedbirler almakla, sporu
kitlelere yaymakla ve başarılı sporcuları ödüllendirmekle
yükümlü olduğunu belirtmektedir.
Toplumumuzun beden ve ruh
sağlının geliştirilmesi ve daha sağlıklı
gelecek nesiller yetiştirilmesi için elimizden geleni yapmalı ve
gerekli tüm kaynakları seferber etmeliyiz. İnanıyorum ki Meclisimizin
tüm üyeleri bu konuda benimle hemfikirler ve atılacak olumlu adımlara
destek vermekte tereddüt etmeyeceklerdir.
Fiziksel ve ruhsal açıdan
daha sağlıklı nesiller yetiştirilmesi için günümüzde
başvurulan en önemli ve en etkili referansların başında
spor gelmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler spora
ciddi yatırımlar yapmakta ve sporun toplumsal bir taban
kazanması için gayret göstermektedirler.
2007 ve 2011 yılları
arasında Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı olarak görev
yaptım. Sayın Bakanımızın da biraz evvel ifade
ettiği gibi Türk sporunda dopingle mücadele süreci kararlılıkla
devam etmektedir. Benim de Federasyon Başkanı olduğum süre
içerisinde sporculardan belirli periyotlarla doping numunesi aldık ve bu
süreç içerisinde de gerçekten başarılı sonuçlar elde etmiş
olduk ama bir süreç. Federasyon Başkanı olarak konuşuyorum, bu
işi yaşamış birisi olarak konuşuyorum. Tabii,
sporcularımız gerçekten ülkemizi temsil ederken
başarılı olmak için üstün performans ortaya koymaya
çalışıyorlar. Bu süreci iyi yönetmek gerekiyor. Bunun bir
yansıması olarak da üniversitelerimizde sporcu
sağlığı merkezleri var. Ben Güreş Federasyonunda
görevdeyken Çapa Tıp Fakültesinin Sporcu Sağlığı
Merkezine gittim, onlarla bir anlaşma yaptım ve bu süreçte her sezon
başında sporcularımızı, millî
sporcularımızı, ülkemizi Avrupa, dünya ve olimpiyat
şampiyonalarımızda temsil eden sporcularımızı
burada kontrolden geçirdim, her biri hakkında bir kimlik oluşturuldu
ve oranın yöneticisi Profesör Doktor Bülent Bayraktarla beraber belirli
periyotlarla kamplar öncesi veya kamplar dışında hem
sporcularımıza hem antrenörlerimize hem kulüplerimize eğitimler
verdik dopingle ilgili.
Şimdi, Sayın
Bakanımızın süreçte sıfır tolerans konusunda
yaptığı ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
yürüttüğü çalışmalar gerçekten önemli çünkü şu anda profesyonel
sporculara baktığımızda inanılmaz derecede
rekorların değiştiğini görüyoruz ve bu rekor
değişmeleri de, tabii, sporun kanseri olarak nitelendirdiğimiz
dopingi tetikliyor. Bakıyorsunuz, daha önceleri yılda 30-40 maç yapan
bir sporcu bugün 70-80 maç yapıyor, dolayısıyla bu makası
kapatmak için de sağlık yönünden destekler alıyor. Bu
kaçınılmaz bir realite ama bunu bilinçli, bilimle beraber yürütmek
gerekiyor. Benim demek istediğim doping değil. Sporcu tabii ki büyük
enerji ve efor sarf ediyor ama bunu yaparken de bilimsel olarak neyi eksik vücutta,
neler gerekiyor, bunlar tespit edilerek buna göre bir yol haritası
çizilmesi gerekiyor.
Tabii, doping, Uluslararası
Olimpiyat Komitesi tarafından yasaklanmış olan maddelerin veya
yöntemlerin sporcu tarafından bilinçli veya bilinçsiz şekilde
kullanılması olarak tanımlanıyor.
Şimdi, sporda 2009
yılından sonra getirilen bir yaklaşım var: Biyolojik
pasaport ve bunun yanında Adams dediğimiz, antidopingle ilgili bir
yönetim sistemi var, bir havuz var. Bu havuza dünyadaki önemli sporcular
alınıyor. Bu havuzda sporcu kendisinin nerede olduğunu
-bilgisayar ortamında bu data sistemine giriyor- Şu gün şu
antrenmandayım, bugün şuradayım, yarın buradayım.
diye beyan edecek.
Tabii, sporda bütün ülkeler,
özellikle IOC dopingle mücadelede çok kararlı. Bizim ülkemizde de bu
noktada -ben uzun yıllardır hem spor yöneticiliği yaptım
hem de federasyonda görev aldım- süreç içerisinde devletimiz, Spor
Bakanlığımız bu konuda üzerine düşen görevleri
yapıyor ve yapmaya devam ediyor. Hele hele son zamanlarda
-Bakanımızın da ifade ettiği gibi- Hacettepe Doping
Merkezindeki planlanan yatırımlar gerçekten Türk sporu için önemli
yatırımlar. Çünkü sporcumuzun sağlığını
korumak bizim -biraz evvel de Anayasa maddesinde ifade ettiğimiz gibi- en
önemli görevlerimizden bir tanesi.
Bakıyorsunuz doping
sayıları artmış, rakamlar onu gösteriyor. Tüm dünyada bu
böyle. Bakıyorsunuz Fransada bisikletçilerde, İtalyada
bisikletçilerde, diğer branşlarda, her tarafta görüyorsunuz çünkü
artık dopingle mücadelenin metotları, bilimsel metotları
değişti. Ve herkes kararlı. Bu bir kanser, spordaki kanser. Ve
en büyük zarar da sporculara geliyor. Sporcular belli bir yaştan sonra
kendisinin gizli olarak aldığı bu maddeler nedeniyle genç
yaşta hayatlarını yitiriyorlar. İşte bizim burada tüm
partilerin, parti gruplarının verdiği önergelerle kurulacak olan
komisyon gerçekten çok önemli bir görevi, yürütülmekte olan bir süreci
desteklemek amacıyla önemli bir işlev sağlayacak.
Bakıyorsunuz, Gençlik ve Spor Bakanlığının bünyesinde
SESAM diye bir kuruluş vardı. Bu, sporcuların
sağlıklarıyla ilgili süreci yönetiyordu. Benim -Sayın
Bakanımız da söyledi- arzuladığım en önemli
şeylerden bir tanesi de -zaten onun ifadesini söyledi- olimpik
hazırlık merkezi. Bunun kurulacağını Sayın
Bakanımız ifade etti. Olimpik hazırlık merkezi ne demek?
Bakıyorsunuz, olimpiyatlarda başarılı olmuş ülkelerde,
Fransada, Rusyada, Amerikada böyle olimpik merkezler var. Sporcular buraya
geliyor. Burada bilimsel olarak kendilerinin bilgileri ortaya
çıkartılıyor. Nasıl bir antrenman metodu
uygulayacağı, nasıl bir süreç içerisinden geçeceği
planlanıyor. Gerçekten bu bana göre çok önemli bir adım. Sayın
Bakanımızı ve emeği geçenleri tebrik ediyorum. Çünkü bu çok
önemli bir rakam.
Şimdi, yalnız, spordaki
rakam, bakıyorsunuz, spor endüstrisi 600 milyar dolar civarında.
Doping sektörünün rakamı da 10 milyar dolar civarında. Spor
endüstrisindeki bu gelişme işte bu dopingi tetikleyen en önemli
unsurlardan bir tanesi. Peki bunu nasıl aşacağız? Bununla
ilgili Meclisimizde 2005 yılında Değerli Ankara Milletvekilimiz
Haluk İpek başkanlığında kurulmuş bir komisyonun
raporu var. Bu raporu ben okudum. Bu raporun 140ıncı ve 152nci
sayfaları arasında dopingle ilgili tespitler yapılmış.
Bu tespitlere göre önerilerde bulunulmuş. Başta Ödül Yönetmeliği
ve belirli branşlardaki denetimin yetersizliği olmak üzere
çeşitli etkenlere değinen komisyon raporu mevcut uygulamaların
da dopingle aktif mücadele için gözden geçirilmesi ve doping kontrol faaliyetlerinin
artırılması gerektiğini belirtmiştir. Özellikle Ödül
Yönetmeliğinde yapılan son değişiklikler spor kamuoyunda
destek bulmuştur. Millî sporcularımızın üst düzey
uluslararası müsabakalarda elde ettikleri her bir madalya için çok yüksek
miktarda nakdi ödüller verilmesi ister istemez sporcu ve antrenörleri
etkilemiştir. Bu nedenle Ödül Yönetmeliğinde yapılan son
düzenlemeler yerinde olmuş ve sporcuların tek seferlik değil
sürdürülebilir başarısı için destek sağlamıştır,
bu çok önemli.
Şimdi, dopingli çıkan sporcular
için Şu kadar çıktı. bu kadar çıktı, şöyle oldu.
böyle oldu. diye ben bunlar üzerinde durmayacağım, çünkü diğer,
önceki konuşmacılar da ifade ettiler. Ama şunun
hakkını vermemiz lazım: Gerçekten bu mücadele sadece Gençlik ve
Spor Bakanlığımız ve federasyonlarımız
tarafından yapılacak bir süreç değil. Böyle olunca bu eksik
kalıyor. Buna medya desteği de lazım, halkımızın
da desteği lazım, üniversitelerimizdeki sporcu sağlık
merkezlerinin de desteği lazım. Bu topyekûn bir çalışma.
Çünkü görüyoruz ki -ben bizzat yaşadım- sporcularımızla bir
turnuvaya gittiğimizde sporcumuz bu işin içerisinde hakikaten
masumane gözüküyor, ne olduğunu bilmiyor. Bizim bu genç
sporcularımızı eğitimden, sıkı bir eğitimden
ama, sıkı bir eğitimden geçirmemiz gerekiyor, bire bir takip
etmemiz gerekiyor. Buradaki başarının sırrı, bana
göre, eğitim, eğitim, eğitim. Ve burada bu süreci çok iyi
şekilde götürmemiz gerekiyor, üniversitelerdeki sporcu
sağlığı merkezlerinin hepsini aktif hâle getirmemiz
gerekiyor, onlarla birlikte çalışmamız gerekiyor, doping
merkezinin zenginleştirilmesi gerekiyor ve bu süreci hep birlikte
götürmemiz gerekiyor.
Tabii, spora yapılan
yatırımlar, sporla ilgili şeyleri söylemeye gerek yok. Türkiye,
gerçekten, son yıllarda yaptığı, spora
yaptığı altyapı yatırımlarıyla,
uluslararası organizasyonlarla pek çok başarı elde etti ve bu
başarıları elde etmeye devam ediyor. Tabii, bizim sporcu
ayağını da gerçekten iyi planlamamız, iyi götürmemiz
gerekiyor.
Şimdi, eğitim
noktasında birkaç hususu daha belirttikten sonra sözlerimi
tamamlayacağım.
Şimdi, bu sporcuların
-kamplara gittiğimiz zaman görüyoruz- spora başlayış
yaşı değişik branşlara göre 10 yaşından, 12
yaşına, 14 yaşına değişiyor. Bizim sporculara ilk
etapta dopingin ne kadar kötü bir şey olduğunu, nelerin doping olduğunu,
nasıl davranması gerektiğini anlatmamız lazım. Bir
müsabakaya gidiyorsunuz, sporcuya dışarıdan birisi bir şey
veriyor. İçmemesi lazım. Biz bu konuda sporcularımızı
eğittik ve eğitmeye de devam ediyoruz. Gerçekten bu çok önemli. Hiç
bilmediğiniz bir adam, size selam veren birisi bir şampiyonada
elinize bir şey verebilir, onu içebilirsiniz. İçtiğiniz zaman
onun içerisinde ne olduğunu bilmiyorsunuz çünkü doping sporcunun kendi
sorumluluğu, kendi sorumluluğu. O yüzden sporcu bir şeyi
yaparken bu yaptığı spor içerisinde profesyonelliği çok iyi
algılamalı. Bizim yöneticilerimiz de bu süreci çok iyi yönetmeli, iyi
takip etmeli, antrenörleri de bilinçlendirmeli ve bu süreci bu şekilde
başarıyla götürebileceğimizi düşünüyorum.
Bu Meclis araştırma
önergesi herkesin katılımıyla gerçekten güzel bir tablo.
İnanıyoruz ki bu süreç sonucunda Türk sporunda doping
olaylarının görülmediğini, doping olaylarının asgariye
indirildiğini ve ülkemizin Türk sporunun bir yol haritasının,
dopingle ilgili yol haritasının çıkarılacağını
göreceğiz.
Ben bu önergelerde
katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) - Sayın Başkanım
BAŞKAN - Buyurun.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, İç Tüzükün 69uncu
maddesine dayalı olarak açıklama hakkımı kullanmak
istiyorum. Bazı konular atfetmediğim şekilde ifade edildi.
BAŞKAN - Kendinizin ileri
sürdüğü görüşten farklı bir görüşün mü atfedildiğini
söylüyorsunuz?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) - Farklı biçimde bazı görüşlerim
algılandı ya da ifade edildi. O konuları açıklığa
kavuşturmak üzere kürsüden müsaadeniz olursa
BAŞKAN - Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz dört dakika.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasındaki bazı
ifadelerin yanlış anlaşıldığına ilişkin
açıklaması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; Genel Kurulu tekraren saygıyla selamlıyorum.
Gruplar adına yapılan
konuşmalarda söz alan milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Özellikle Osman Aşkın Bak İstanbul Milletvekilimize konunun
teknik detaylarına olan vukufiyetinden dolayı ayrıca
teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, doping konusunda mücadele odaklı hiçbir şey
yapılmadığını söylemek haksızlık olur.
Şahsıma yapılan haksızlık o kadar önemli değil
ama Türk spor yönetimine yapılacak haksızlığı
doğrusu tolere etmek mümkün değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şu
olimpiyatlar niye kaybedildi onu söyle Suat! Olimpiyatlar niye kaybedildi?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Devamla) Bu ciddi manada bir haksızlık olur. Bu
haksızlığı bu Parlamentoya yapmamak lazım çünkü
atılan adımları burada özetleyerek ifade ettim. Atılan adımlar
var, alınan kararlar var, yapılan uygulamalar var. Bütün bunlar Türk
sporu adına, gelecek adına umut vadeden gelişmelerdir ve
olumsuzlukların bertaraf edilmesine yönelik hamlelerdir.
Ödül Yönetmeliğine yönelik
eleştirilerde bulunuldu. Doğru, 2004 yılında Ödül Yönetmeliği
değiştirildi. Olimpiyatta, dünya şampiyonalarında ve Avrupa
şampiyonalarında bayrağımızı göndere çektiren,
İstiklal Marşını gururla okutan bütün
sporcularımıza yüksek ödüller verilmesi hâlinde bunun sporda
başarıyı artıracak bir faktör olduğu o dönem itibarıyla
değerlendirildi fakat sonradan yüksek ödüllerin doping riskini teşvik
eden bir yaklaşımı da beraberinde getirdiği ifade edildi,
seslendirildi. Buradan hareket ettik, Yönetmelik değişti. Olimpiyat
şampiyonu olan bir sporcunun olimpiyatta aldığı altın
madalyanın karşılığı 2 bin tam cumhuriyet
altınıydı, bine indirdik; gümüş madalyanın
karşılığı 1.500 tam cumhuriyet
altınıydı, 750ye indirdik; bronz madalyanın
karşılığı bin tam cumhuriyet altınıydı
500e indirdik. Ödüllerde yüzde 30dan yüzde 70e kadar varan oranlarda
indirimlere gittik. Sadece antrenörlerin ödüllerini oransal olarak 2
katına çıkardık, bu sayede mevcut ödülleri muhafaza ettik.
Değerli milletvekilleri, buna
bakmak lazım. Antrenör Eğitim Yönetmeliğini
değiştirdik. Bağımsız spor federasyonlarının
çalışma esas ve usullerini yeniden belirledik. Birileri burada
şunu ifade edebilir: Federasyonlara siyaset karışıyor.
diyebilir. Kimi Federasyonlara siyaset karışıyor. diye ifade
edecek kimi çıkacak başarısızlığın
hesabını bizden soracak. E, federasyonlar sınırsız bir
özerklik kullanacaksa başarının da,
başarısızlığın da faturasının
federasyonda olması gerekmez mi? Bunu da bununla birlikte
değerlendirmek lazım. Türk sporunun bugün hâlâ bir süre daha
siyasetin desteğine, teşvikine, katkısına, etkisine
ihtiyacı vardır, bunu net olarak ifade ediyorum.
Spor enstitüsünü kuruyoruz
Hacettepe Üniversitesiyle birlikte. Doping merkezlerini yeniden akredite
ediyoruz. Bütün bunlar önemli hadiseler. Özel beden eğitimi spor
tesislerinin denetlenmesi yoluna gidiyoruz. Bütün bunları ifade ettim.
Değerli milletvekilleri, anlatamamış
olabilirim. 2011 yılından önce Dopingle Mücadele Komisyonu yoktu.
Olmadığı için numuneler federasyonlar tarafından
alınıyordu. Bir federasyon -burada bakanlarımızın
kabahati yok, benden önce görev yapan bakan arkadaşlarımın
kabahati yok- kendi sporcusunu yasaklı madde
kullandığını bile bile habersizce denetleyip yakalatabilir
mi? Yakalatmaz. 2011 yılında Dopingle Mücadele Komisyonunu kurduk.
Başkanı Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hocası Profesör
Doktor Rüştü Güner. Bağımsız denetime devam ediyoruz.
2011deki numune adedi 71, 2012de 447, bugün 1.077. Anlatamamış
olabilirim, rakamlara dikkat buyurun. Elbette ki 71 numunede çıkan doping
sayısıyla 1.077 numunede çıkan doping sayısı farklı
olacaktır ama gaye hepsini sıfırlamaktır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Oran ne oran? Oranı
söyle.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) - Bir
rakam daha vereceğim: 2002 senesinde Türkiye'deki lisanslı sporcu
sayısı 278 bin. Bugün itibarıyla Türkiye'deki lisanslı
sporcu sayısı 4 milyon 717 bin. 4 milyon 717 bin sporcuyla 278 bin
sporcunun riskini kıyaslamak, karşılaştırmak mümkün
değildir çok saygıdeğer milletvekilleri.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) -
Elbette ki kürsüye çıkanların bizi takdir etmelerini beklemiyoruz ama
eleştirirken de insaflı eleştirilerde bulunmasını hak
ediyoruz diye düşünüyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Olimpiyata kaç kişi
gönderiyoruz Sayın Bakan, o zaman kaç kişi gitti, şimdi kaç
kişi gönderdik?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Söylediklerimizi
Sayın Bakan tekrar farklı bir şekilde yorumlayarak anlam
kargaşasına sürüklüyor. Bizim söylediğimiz net şeylerdi.
Eğer müsaade ederseniz tekrar bir konuyu dile getirmek istiyorum.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, size bir
sataşma olmadı.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
İsim vermedim, sataşma yapmadım, hakaret etmedim.
BAŞKAN Bir açıklama yapmak istiyorsanız
yerinizden söz vereyim size bir dakika.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Peki, yerimden
yapayım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sataşmada yerinden
konuşulmaz.
BAŞKAN Açıklama yapacak Sayın Genç. 60a
göre söz veriyorum.
Buyurun.
12.- Aydın Milletvekili Ali
Uzunırmakın, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Değerli
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan doğru cevaplamamaktadır. Yani
2004 yılında, 2005 yılında federasyonlar
vasıtasıyla alınan numuneler vardır ve bu numunelerden
pozitif çıkanlar olduğu hâlde acaba bu sporculara ne
yapılmıştır? Biz bunları söyledik kendisine.
Bakanlıkta hâlen görevli olan var mıdır bunlardan? Kendi
kadrolarında taşıdığı var mıdır? Bu
zihniyetle dopingle mücadele etmesi mümkün değildir Sayın
Bakanın. Dopingli çıkmış bir sporcuyu
İsmini rencide
olmaması açısından vermiyorum. Özel kaleme bildirilmiş,
pozitif çıkmış değerleri ve ondan sonra Olimpik Sporlar Yüksek
Performans Hizmetlerinde, başında bu sporcu ve bu sporcu 2012 Londra
Olimpiyatlarında önde bayrak taşıyor, Bakanlığın
kadrosunda bu. Bu zihniyetle nasıl dopingle mücadele edecek Sayın
Bakan? Biraz dürüst olsun. Ve bunlar basın toplantılarında dile
getirilmiş ve hâlen daha tutuluyor bunlar bakanlık kadrolarında.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Uzunırmak.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkanım, hem soru tevcih etti Sayın Uzunırmak
hem de dürüst olsun diyerek ithamda bulundu. Dürüstlüğümü kendisinin
takdirine terk etmem, bu bir sataşmadır, sataşmadan söz
hakkı istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) İcraatlarından dürüst
olup olmadığın ortada.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sporcunun
adını açıklamak zorunda kalırım, ayıp olur.
BAŞKAN Arkadaşlar, arkadaşlar
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sporcu için ayıp
olur.
BAŞKAN - Sayın Uzunırmak
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sporcu için ayıp
olur.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Sataşma nedeniyle söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, siz sözünüzü
söylediniz. Sataşma olduğunu iddia ediyor Sayın Bakan. Lütfen
İki dakika size söz vereceğim, başka
sataşmalara neden vermeyin lütfen.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
burada bir sataşma yok, belge var. Belge var, burada bir sataşma yok.
BAŞKAN Dürüst olmamakla
suçladığınızı belirtti Sayın Bakan.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Efendim, belge var
burada, Bakanlıkta işlem görmüş, 21/05/2004
BAŞKAN Sayın Uzunırmak, lütfen
XI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın
yaptığı açıklama sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; Genel Kurulu
tekraren saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Tekvando Federasyonunda yaşananlarla
ilgili teftiş mekanizmasını harekete geçirip geçirmediğim
sorunuz vardı bir önceki konuşmada.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Tarih
Teftiş Kurulu
tarih
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Tekvando Federasyonuyla ilgili Teftiş Kurulu gazete haberleri size intikal
etmeden önce harekete geçirilmiştir. Şu an Tekvando Federasyonunda
teftiş devam etmektedir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Tarih
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Ucu
nereye giderse gitsin
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Tarih
Kaç tarihi?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Kimi
ilzam ederse etsin, kimi itham ederse etsin Tekvando Federasyonundaki
teftiş sonuna kadar gidecek.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Antrenör size ihbarda
bulunduğunda mı basından sonra mı
BAŞKAN Sayın Uzunırmak
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Teftiş Kurulu Başkanım orada oturuyor. En çok çalışan
kurullardan bir tanesi, Teftiş Kurulu Başkanı.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Bakacağız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Devam
edecek, sonuna kadar gidecek, bu bir.
İki: Hiçbir kiri ya da pisliği örtmemiz ya da
kapamamız mümkün değil. Türk sporunu ayağa kaldırmak üzere,
Türk sporuna yeni bir vizyon kazandırmak, olimpik harekete dâhil etmek
üzere Hükûmet olarak bütün imkânlarımızı seferber ettik. Her
şeyi anlar da bazı yanlış anlamaları ifade ederseniz,
yanlış anlamaları düzeltmeye gayret ederiz. Ama
şahsıma hakaret etmek için kürsüye gelir de sadece şahsıma
konu edinirseniz
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Ben hakaret etmedim,
hakaret etmedim.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Tutanakları okuyun, onlarda göreceksiniz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Hakaret etmedim. Tarih
söyleyin tarih!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Bahsettiğiniz isim Mehmet Özal konusudur.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Teftiş Kurulu ne
zaman faaliyete geçti?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Ben
söyledim. Bana Gazete haberlerinden önce mi sonra mı? diye sordunuz,
Gazete haberlerinden önce. dedim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Tarih söyleyin.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Tarihin
de bilgisini yarın veririm.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Şimdi ver, niye
yarın veriyorsun?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Kompüter değilim, hemen ifade edecek değilim ya; nereden bileyim?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Allah Allah, yani Bakan
bilmiyor onu!
GENÇLİK
VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Verirse tarihi, ben oradan tarihi size
veririm.
Bir diğeri: İfade
ettiğiniz sporcu 2004 yılında değerlendirilmiştir,
adı Mehmet Özaldır, eski güreşçimizdir.
Karıştığı hadise üzerinde Teftiş Kurulu
tahkikatına devam etmektedir. Hakkında bahse konu edilen ithamlar
doğruysa görevinde kalması mümkün değildir. (MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
O teftiş ne zaman başladı?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) On
sene soruşturma sürer mi?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Devamla) Benim görev teklif ettiğim, benim görev tevdi
ettiğim, benim taltif ettiğim bir isim değildir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
O teftiş ne zaman başladı?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Devamla) Diyorsunuz ya Siyaset karışmasın. sporu
polemik malzemesi yapmamanız lazım. Sporun polemik malzemesi
yapılmaması lazım.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
O teftiş ne zaman başladı?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Devamla) O teftiş konu tarafımıza intikal ettikten
sonra
Konu nereden intikal edebilir?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Devamla) Biri duyumunu intikal ettirir, oradan intikal edebilir;
medyada yer alır, oradan intikal edebilir; bir milletvekilinin soru
önergesinde yer alır, oradan intikal edebilir. Başka bir şekilde
intikal edebilir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Devamla) Rüyamda görerek harekete geçecek değilim. Elbette ki
öğrendiğimiz anda harekete geçiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, bir şey söyleyeceğim. Sayın
milletvekilleri
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Devlet adamlığına ve devletin
işleyişine yakışan şudur: Teftiş Kurulu
Başkanı buradaysa
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, müsaade ederseniz bir şey söyleyeceğim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) -
bilgisayardan on saniyede bunun ne zaman
başladığını öğrenir.
BAŞKAN
- Ayıp ediyorsunuz ama! Ama ayıp ediyorsunuz!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, üslubunuza dikkat edin!
BAŞKAN
- Bak, sözümü kesiyorsunuz, ayıp ediyorsunuz. Lütfen
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Öyle şeylere gerek yok, on saniyede buradan
öğrenir.
BAŞKAN
Lütfen
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ayıp kelimesi olmaz orada!
BAŞKAN
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, sporu konuşuyoruz. Lütfen,
fairplay ilkelerine göre bu tartışmamızı yapalım.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Bakın Sayın Başkan, Türkiye Büyük
Millet Meclisine yuvarlak kelimelerle
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Siz de üslubunuza dikkat edin Sayın
Başkan!
BAŞKAN
- Ayrıca, biraz sonra Şampiyonlar Liginde Galatasarayın
maçı var, işi gerginleştirmeyelim.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Gerginleştirmiyoruz.
BAŞKAN
- Ben Divan adına, sizlerin adına da Galatasaray Spor Kulübüne
Danimarka Kopenhag karşısında başarılar diliyorum.
Teşekkür
ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, Ayıptan önce siz kendi
ifadenizi bir düzeltin. Ayıp ediyorsunuz diyemezsiniz! Siz önce bir
üslubunuzu düzeltin Başkan olarak.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan, geldiğimiz teknolojide
KAMER
GENÇ (Tunceli) Biraz Başkanı dinleyin ya
BAŞKAN
Sizi hiç duymuyorum.
Buyurun.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) - Teftiş Kurulu Başkanının ve
Sayın Bakanın niçin buradadır bürokratları? Anında
bazı bilgilere ulaşmak için. Anında bilgiye ulaşabilir.
Hangi tarihte teftişin başladığı, burada on saniyede,
yirmi saniyede bilgisayardan bulunabilir.
BAŞKAN
Tamam Sayın Uzunırmak, tamam.
Sayın
Bakanım, kapatıyorum bu konuyu artık.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Dolayısıyla, yuvarlak kelimelerle Genel
Kurul kandırılmasın, kandırıldı zannedilmesin.
BAŞKAN
Şimdi, gruplar adına konuşmalar bitti.
Teşekkür
ederim.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) On sene bu teftiş nasıl sürer?
BAŞKAN
Kayda geçti söyledikleriniz
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) On
sene bir teftiş nasıl sürer? Onu bir anlatsın!
BAŞKAN Söyledikleriniz
kayda geçti.
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak ve 104 milletvekilinin Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/753) (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22
Milletvekilinin, başta vücut geliştirme sporu olmak üzere sporda
yaşanan doping olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/762)
(Devam)
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
23 milletvekilinin dopingin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/755)
(Devam)
4.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, Milli takımlarımızdaki doping
kullanımının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/756) (Devam)
5- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
Milletvekilinin, sporda doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/757)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve
23 Milletvekilinin, spordaki doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/758) (Devam)
7.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 22 Milletvekilinin,
Türk sporcularının doping kullanmasının nedenlerinin ve
doping maddelerine erişim imkanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/759) (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20
Milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping olayları ile
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/760)
(Devam)
9.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, vücut geliştirme sporunda kullanılan doping
maddelerinin kullanımının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/761)
(Devam)
10.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25
milletvekilinin sporda yaşanan doping olaylarının engellenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/754) (Devam)
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve 19 Milletvekilinin, doping kullanımının Türk
sporuna verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/763)
(Devam)
12.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, sporda yaşanan doping sorununun ve
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/764)
(Devam)
13.- İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve 24
Milletvekilinin, doping sorununun tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/765) (Devam)
BAŞKAN Gruplar adına
konuşmalar bitti.
Şimdi, önerge sahiplerinin
konuşmalarına geçiyoruz.
(10/753) esas no.lu önerge sahibi
Sayın Vural Kavuncu, Kütahya Milletvekili.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VURAL KAVUNCU (Kütahya)
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türk sporunda
yaşanan doping vakaları, doping sorununa yönelik çözüm
çalışmalarına destek olmak, sporda doping sorununun
etraflıca incelenmesi, kamuoyunun doğru ve sağlıklı
bilgilendirilmesi amacıyla vermiş olduğumuz Meclis
araştırma önergesi lehine söz almış bulunuyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Doping sadece Türkiyede
değil, bütün dünyada sporcuları, sporu tehdit eden önemli bir
konudur. Performans artışı sağlamak için
dışarıdan alınan veya sporcunun vücudunda bulunan bir
maddenin normal düzeyin üzerine çıkarılmasını sağlayan
yöntemlerin kullanılması sporcu sağlığına
zararlı ve hakça yarışmayı engelleyen bir husustur.
Sporcuların kendilerini aslında görünenden daha güçlüymüş gibi
gösterme ve hak ettikleri yerden daha yükseklere çıkma arzusudur.
Profesyonel bir sporcunun doping maddesini bilerek alması kabul edilemez.
Ülkemizde de alınması gereken önlemlerin başında genç
sporcuların doping maddeleri, bu maddelere çevrilecek reçeteli ilaçlar ve
bunların doğurabilecekleri sağlık sorunları konusunda
bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Sporcular bazen
farkında olmadan da dopinge maruz kalabilirler. Örneğin tedavi
amaçlı kullanılan bazı ilaçların doping
yaptığını da biliyoruz. Sporcuların sağlık
nedeniyle aldıkları bazı ilaçların da kontrollerde doping
gibi değerlendirildiği görülmektedir. Bu duruma düşmemek için de
sporcuların ilaçlar konusunda bilgilendirilmesi ve bütün ilaçların
doktor kontrolünde alınması gerekir. Doping içeren maddelerin
kullanımı centilmenliği, sağlığı, takım
çalışmasını öne çıkarmayı amaçlayan spor ruhuna
da aykırıdır. Müsabakaya bir adım önde başlamaya
çalışılıyor ama sağlık da riske ediliyor.
Dopingin insan
sağlığına olumsuz sonuçları mevcuttur. Sadece
kullanıldığı zaman değil, uzun dönemde de olumsuz
sonuçları ortaya çıkar. Ana tema, hiçbir başarı insan
sağlığından önemli değildir, çünkü doping insan
sağlığını tehdit ediyor, en önemlisi de sporcunun
sağlığı zarar görüyor. Doping maddelerinin kas
geliştirici etkilerinin yanı sıra uzun dönemde kalp
yetmezliğine yol açtığı biliniyor. Bazı ilaçlar erken
yaşlanmaya, bazıları kişilik bozukluklarına yol
açıyor. Bu maddelerin kullanımının mutlaka önüne geçilmesi
gerekir. Bu konuda spor kulüplerine, yöneticilerine, antrenörlere, sporculara
büyük görevler düşüyor. Bu maddelerin ulaşımı zaman zaman
çok kolay, reçetesiz, herkesin istediği şekilde eczaneden
alabildiği şekilde olduğunu biliyoruz. Biz bilinçli ve
başarılı sporcu nesiller yetiştirmek istiyorsak bunun da
birlikte tedbirlerini almamız gerekiyor. Bu mücadelede başarılı
olunabilmesi için sporcuların alması gereken önlemler olduğu
kadar kulüplerimizin de bazı önlemler alması gerektiği
açıktır. Kulüplerde sporcuların mutlaka hekim gözetiminde
sağlık kontrolleri yapılır. Bu noktada spor hekiminin önemi
de ortaya çıkıyor. Kulüplerin spor hekimi bulundurması yahut da
danışması, bu kontrollerin spor hekimleri bünyesinde yapılması
gerektiği çok açık. Bunun için
gene Hükûmetimiz döneminde de başlatılan bir çalışmayla
sporcu sağlığı merkezi yönünde çalışmalar şu
anda hızla devam ediyor.
Dopingle mücadele kapsamında,
sporcuların doping yapmasını önlemek, dopingin zararlı
etkileri konusunda sporcuları bilgilendirmek, sporcu beslenmesi ve
dopingle mücadelenin yaygınlaştırılması için Gençlik
ve Spor Bakanlığımız ve Sağlık
Bakanlığımız pek çok yeni adımlar
atmıştır. Bu tedbirler noktasında
sporcularımızın, antrenörlerimizin ve kulüplerin de dikkatli
olması gerekir. Dopingin önlenmesi için sporculara, antrenörlere ve
kulüplere yaptırımlar getiren yeni yasaların, yeni yasal
düzenleme çalışmaları da devam etmektedir. Bu anlamda, doping
ilaçlarının temininin önlenmesi için de hızla birlikte
adımlar atıyoruz. Sadece sporcuyu değil, silsile içerisinde
yasaklı maddeye ulaşılmasını engellemek anlamında
da şu anda bazı kısıtlamalar mevcut.
Değerli milletvekilleri,
dopingle mücadele
İnsan yaratılışına aykırı
olduğu için hep birlikte buna elvermeliyiz, birlikte sürdürmeliyiz. Birey
olarak, toplum olarak yapabileceğimizin en iyisini yapmak ve bunun için
mücadele etmek durumundayız.
Bu amaçla bu kanunun
hazırlanmasına dayanak oluşturması amacıyla
kurulması hep birlikte teklif edilen Meclis
araştırmasının uygun olacağını
düşünüyor, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Kavuncu.
Şimdi Erdal Aksünger,
İzmir Milletvekili, (10/754).
Buyurun Sayın Aksünger. (CHP
sıralarından alkışlar)
ERDAL AKSÜNGER (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakanı dinleyince
kendisinin hiçbir suçu yokmuş gibi anlatıyor. Aslında ben
şunu anlamakta güçlük çekiyorum: Denetim sorumluluğu kimde Sayın
Bakanım? Federasyonlarda mı denetim sorumluluğu? Federasyonlarda
değil denetim sorumluluğu, il spor müdürlüğünde.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Başkan hak verirse cevap veririm.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Cevap
verirsiniz.
1999da çıkmış
aslında bu yasa ve bu denetimlerin hepsini yapmakla yükümlü olan, size
bağlı olan il spor müdürlükleri. Yani problem burada şu: Siz
aslında bazı yerlerde kuzuları kurtlara teslim etmişsiniz,
bazı yerlerde de aslında şöyle bir işte, Federasyon
şunu yaptı, bunu yaptı. deyip o federasyonu postalayarak
işin içinden çıkmaya çalışıyorsunuz. Böyle bir
şey olur mu?
Çok önemli bir şey
söyleyeceğim. Tabii ki, ben de sporun içinden gelen bir insan olarak
şunu söyleyeyim: Tabii ki, memleket için, Türkiye için, sporda
başarılı olmak için elimizden gelen her şeyi hep beraber
yapmak zorundayız. Bunda hepimiz hemfikiriz, burada bir problem yok ama
şöyle bir durum var: Okullarda spora bir bakın ya. Bir adamın
ömrünün sonuna kadar spor lazım da sporda nasıl eğitim
veriyorlar, ona bir bakın. Yani mesela Pi sayısını bilmek
zorunda değil çocuklar ömrünün sonuna kadar ama spor yapmak zorunda. Buna
bakıyor musunuz? İyi bakın yani bunların hepsine. Herkes
mühendis olmayacak ama sağlıklı yaşamak için spora
ihtiyacı var. Oluyor mu bunların hepsi? Nasıl eğitim
veriyorsunuz? O kadar spor öğretmenleri gerçekten profesyonelce okullarda
çocuklara eğitim veriyor mu, bir denetleyin yani. Bunlar çok önemli konular.
Şimdi, siz veriler verdiniz.
Aslında 2013 verileriyle ilgili olarak bence orada büyük bir
yanlış var, belki 2012yi verdiniz, Amerika örneğini verdiniz
ama çok önemli bir örnek var: 2013ün ilk 6 ayı verileri var. Federasyonlara
göre dağılımı şöyle: Atletizm Federasyonundaki sporcu,
46 örnekte doping numunesi bulunmuş; halterde 39 örnekte, güreşte 19
örnekte, vücut geliştirmede 8 örnekte, yüzmede 2 örnekte, tekvandoda 1
örnekte. Örnek alınan sporcu sayısı 817 kişi, yasaklı
madde çıkan kişi sayısı 115; 7 kişiden biri,
arkadaşlarımızdan bir tanesi söyledi, yüzde 14. Ya, bu
inanılmaz bir rakam.
Hacettepeyi
de siz kurmadınız zaten. Hacettepe çok önceden kuruluydu. Evet,
yanlışlıkla dopingle ilgili 4 tane yanlış rapor
verdiği için WADA tarafından yasaklı hâle getirildi, siz
yeniden
Tabii, onu devreye sokmak memleketin hayrınadır, bunu kabul
ediyorum ama siz kurmadınız, siz yapmadınız. Çok eskiden
beri hizmet veriyordu burası, siz onu tekrar, yeniden WADAda akredite
ettirmeye çalışıyorsunuz, bu doğru bir şeydir, bunu
kabul ediyorum.
Tabii,
ödül yönetmeliği konusunu geçeceğim.
Arkadaşlarım
anlattı, 2004te dopingli bir arkadaşı bugün getirdiğiniz
yer çok stratejik bir yer. Niye stratejik? İsminden dolayı stratejik,
ona bakınca çok komik gelmişti. Mehmet Beyle ilgili söylediniz, ben
de ismini söylemeyecektim ama yani Mehmet Özal 2004 yılında dopingli
çıktığı hâlde, Bakanlık aslında birtakım
işlemler de yapmış ama 2010 yılında Olimpik Sporlar
Yüksek Performans Hizmetler Şube Müdürlüğü
Nasıl bir yüksek
performans olacakmış ya? Adam dopingle mi yüksek performans yapacak?
ALİ
ÖZ (Mersin) Aynen öyle.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Örneği var ya.
ERDAL
AKSÜNGER (Devamla) Yani bu, 2004-2010, altı yılda bu adamla ilgili
bir işlem yapılmamışsa neyine bakacaksınız bunun?
Bence burada çok ciddi bir problem var. Yani, Veliefendide koşan
beygirleri doping olduğu zaman haraya gönderiyorlar, biliyor musunuz? Bir
daha onu hiçbir yerde koşturtmuyorlar. Yani bunu çok üzülerek, kötü bir
örnek olarak verdim ama yani yakışmaz tabii,
arkadaşımızın belki farklı bir konusu vardır,
belki onun da suçu değildir. Bu memlekette onu teşvik edenlerin
suçudur bu zaten, o güreşçinin de suçu değildir. Bunu söylemek
zorunda kaldığım için özür dilerim ama konuyu çok manipüle eden
bakanlardan birisiniz. Neden?
Bir örnek vereceğim size: Bunu
çok üzülerek veriyorum da karma öğrenci yurtlarıyla ilgili,
öğrenci yurtları aslında sizin ukdeniz altında olduğu
için söylüyorum, millete anlatıyorsunuz, Kız öğrenci, erkek
öğrenci bir arada. Karma öğrenci yurtlarını
yasakladınız. Neymiş bu karma öğrenci yurtları ya?
Nedir yani? Kızlar, erkekler bir odada mı kalıyorlar? Yok böyle
bir şey ama millet öyle algılıyor. Hepimiz üniversiteye gittik,
öyle bir şey yok. Bugün de öyle bir şey yok. Ben İzmir
milletvekiliyim, Ege Üniversitesinde, Dokuz Eylülde bu eziyet inanılmaz.
Çocuklara ettiğiniz eziyetin haddi hesabı yok ya. Dokuz Eylülde,
İnciraltından bir çocuğu aldınız, sırf okulundan
ve orada okuduğu okulda o da yurtta kalıyordu, karma yurt diye onu
getirdiniz Bornovaya koydunuz. Bir çocuğun dört senede altı ayı
yollarda geçiyor. Ödediği paranın da haddi hesabı yok.
Şimdi, millete şöyle mi algılatıyorsunuz: Biz, sizin
çocuklarınızın ahlakını düşünüyoruz. Nereye
düşünüyorsunuz ya siz? Benim de kızım üniversitede okuyor aslan
gibi, ben sana söyleyeyim. Benim çocuğum, benim namusumdur. O da
babasının namusunu çok iyi bilir. Erkek gibi yetiştirdim
çocuğumu. Bana bir tane laf getirmez. Senin söylediğinden yapmaz bu
işi.
Karma öğrenci yurtları
meselesinde şunu söyleyeyim: Erkek öğrencilerle kız
öğrenciler ayrı binalarda kaldığı hâlde, sadece ve
sadece ortadaki bir kafeteryada veya bir kafede sabah kahvaltısı veya
akşam yemeğinde görüştükleri için buna karma öğrenci
yurdu deniliyor. Siz bunları ayırıyorsunuz ama millet
nasıl algılıyor bunu? Ahlaki bir çöküntü varmış gibi
algılatıyorsunuz. Bu ciddi bir sorundur, bu çok ciddi bir sorundur
gerçekten de, bunu çok üzülerek söylüyorum yani. Bunu söylemek niye bana
düştü? Sizinle çok denk gelemedik burada. O kadar çok insan, o kadar çok
öğrenci geliyor ki, ekonomik durumları kötü; aileleri geliyorlar,
bize Oradan oraya gidemiyoruz, yurt da yok. diyorlar. Ya, bu kadar
meraklıysanız, 300 bin tane öğrenci yurdu var, milyonlarca
öğrenci var, yurt yapın ya, yurt yapın yani çocuklara.
Sokaklarda kalmasın çocuklar. Yani, 300 lira, 200 lira. Adam 100
lirayı veremiyor ya, çocukların durumları öyle yani. Kaldı
ki o otobüs parasını nasıl versin yani? Gidecek ta Bornovadan
İnciraltına. Her gün sabah bir buçuk saat gidecek, akşam da bir
buçuk saat geri dönecek. Adamın neredeyse altı ayı yollarda
geçiyor, çocuğun. Hakkınız değil ki böyle bir şeyi
yapmak, başka çözüm bulmanız lazım. Rektörlerin hepsini emir eri
yapmışsınız zaten, federasyon başkanlarını
da emir eri yaptığınız gibi.
Bakın, bizim bildiğimiz
federasyonlar kulüplerden, oradan, buradan özgürce seçilen insanlardan gelir.
Federasyonda üyeler oluşur, o üyelerle bir genel kurul yapılır,
o genel kurulda bir adam seçilir, federasyon başkanı diye o adamın
arkasında durulur.
Şimdi, ben bazı
federasyon başkanlarına bakayım burada. Bu
iktidarınızın döneminde dikte ettirdiğiniz o kadar çok
federasyon var ki, birkaçını söyleyeceğim: Güreş
Federasyonu Başkanı, sizin daha önceki AKP Milletvekiliniz Hamza
Yerlikaya. Şimdi, arkadaşlar, şimdi, bunun gibi
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) 8 Avrupa, 3 dünya, 2 olimpiyat şampiyonluğu var.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Tamam,
ona sözüm yok. Hangi yerde, hangi kulüpteyse oradan seçilip gelsin.
Arkadaşlar, bak burada 20
tane, 30 tane var.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Güreş doğru bir örnek değil.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla)
Hayır, sıra sıra gideceğim arkadaşlar, sıra
sıra.
Yani mesela Tenis Federasyonu
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Hamzayı
tartışmayalım.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) PTT
Genel Müdürü Tenis Federasyonu Başkanı. Yani arkadaşlar, burada
var ya 30 tane var, 30 tanesinin de karşılığında
mutlaka AKPyle ilintili olarak bir ilişki bütünlüğü var da
onları saymama lüzum yok. Ya bu kadar ilgilenmeyin bu işle.
Bırakın ya, kimse kimseye böyle bir şeyler yapmaz yani. Bu ne
rezalettir yani! İlla benim dediğim adam olsun. diye, böyle bir
şey olur mu ya? PTTnin yaptırdığı şeyleri
görüyorum böyle. Şu kadar, kazma kazma, büyük, devasa kataloglar, bir
şeyler yaptırmış. Milyarlarca para tutuyor onların
hepsi. Ya bırak onları, çocuklara yurt yapın ya! Bunlarla
ilgilenmeyin ya, ilgilenmeyin bunlarla! Tamam, ben bir şey demiyorum, o da
tenis yapıyordur mutlaka ama nasıl geldiği konusunda gidin,
sorun, araştırın, nasıl gelmiş, bakın. Hangi
genel kurulda, kimlerin zoruyla gelmiş? Burada diyorum ki 30 tane var
böyle.
Ya bakın, ben, ayrıca
madem böyle... Geçen sene, sene başından bugüne tam 5 tane önerge
vermişiz, soru önergeleri vermişiz, araştırma önergeleri.
Hangisine cevap vermişsiniz ya? Niye cevap vermiyorsunuz? Bu konuyu zaten
söyledik, bu sizin sorununuz da ama böyle söyleyip sonra da Olimpiyatı
kaybettim. Ben orada söyledim, üçüncü ayda, dördüncü ayda; böyle giderse
olimpiyatı kaybedersiniz demiştim. E, şimdi diyorsunuz ki
kına mına! Onunla uğraşacağına git bunlarla
uğraş, kınayla uğraşacağına bunlarla
uğraş.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.51
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 20.04
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Son yıllarda Türk sporunda
yaşanan doping sorununun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
birlikte yapılan görüşmesine devam ediyoruz.
Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası
(10/755) esas numaralı önerge sahibi olarak Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcıya aittir.
Buyurun Sayın
Atıcı. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, sporcularımızı ve gençlerimizi kavuran,
âdeta çürüten doping konusunda verdiğimiz Meclis araştırma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yalan söylemeyen, doping
ile ilgili araştırma önergemize bugün olur verecek iken dört ay önce
ret vermeyen milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, sporun amacı beden sağlığıyla
birlikte adil mücadele koşullarında eşitlik, hoşgörü,
sabır, iyi niyet, başarı duygusu ve daha pek çok ulvi
kavramı insana kazandırmaktır; büyük spor
organizasyonlarında da toplumlar arası kardeşlik ve
barışı ilerletmek için iyi bir araçtır. Bildiğiniz
gibi doping, yarışmalarda haksız yere kendine avantaj
sağlamak isteyenlerin çeşitli hileler yapmasıdır. Oysa sporun
en belirleyici ilkesi eşitliktir.
Doping uygulamaları insan
sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Doping, ülkemiz
sporcuları arasında hızla yayılmakta ve
çocuklarımızın, sporcularımızın
sağlığını da ciddi şekilde tehdit etmektedir.
Doping maddelerinin bilinen yan
etkileri arasında gençlerde gelişme geriliğinden tutun da
karaciğer, böbreküstü tümörlerine, psikoza, kısırlığa
kadar geniş bir yelpazede çeşitli problemler yaratabilir.
Ayrıca, dopinge bağlı ölümler de görülmüştür. Kısaca,
başarmak değil, sadece kazanmak için her şeyin mübah
sayıldığı bir düzenin adıdır doping. Her türlü
hilenin uygulandığı sistemin adıdır doping. Buna
birazdan örneklerini vereceğim AKP düzenindeki dopingli uygulamaları
da eklemek mümkündür. Yani, doping sadece sporda değil, pek çok alanda
yapılabilir.
Değerli arkadaşlar,
dopingle ilgili benzer bir konuşmayı ben 25 Haziran 2013 tarihinde
yani yaklaşık dört ay önce yine bu kürsüden yapmıştım.
Dedim ki: Doping maddeleriyle ölüme bile varan her türlü sağlık
sorunları olabilir. Dopingi araştıralım, nedenlerini
bulalım ve engelleyelim. demiştim. Ne yaptınız? Önergemizi
AKPnin milletvekillerinin oylarıyla reddettiniz. Neden reddettiniz?
Efendim, Meclis o zaman çok yoğunmuş, ilgilenemezmiş, bu
doğru değildi. O zaman doğruları söylememiştiniz çünkü
Genel Kurul bugün olduğu gibi en fazla üç saatte bu kararı alabilir
ve komisyon çalışmalara başlayabilirdi. Peki ne oldu? En kötüsü
oldu, ölüm meydana geldi. 30 yaşındaki vücut geliştirme sporcusu
Şahin İrencini doping yüzünden kaybettik. Diğer
sporcularımızda sağlık sorunları ne durumda, bunu
bilmiyoruz. Bu konuda verdiğim soru önergesine, Sayın Bakan, cevap
bile vermediniz. Birazdan size anlatacağım neler sorduğumu ve
niçin cevap vermediğinizi de size soracağım. Bence önemsemediniz
dopingi, hiçbir şekilde önem vermediniz ta ki ölüm olayı olana kadar.
Ölüm olayı olmadan bu komisyon kurulsaydı belki de bu sporcumuz
ölmeyecekti.
Sayın Bakan, size neler
sormuştum? Demiştim ki: Mersin Akdeniz Oyunlarında doping
tespit edilen sporcularımızı oyunlar öncesi doping yapmaya acaba
kim itmiştir, bunu araştırdınız mı, herhangi bir
soruşturma yaptınız mı? Herhangi bir kimseyi görevden
aldınız mı? Cevap vermediniz. Oyunların açılışında,
Sayın Bakan, hatırlar mısınız, bir sporcumuz Türk
Bayrağı taşıyordu ve bu sporcu ülkemizin onuru ve spor
camiasının evrensel kurallarına uymayan ırkçı
davranışlarla anılmıştı o dönemlerde? Bunu kim
seçti, nefret suçu işleyen bu sporcuyu niye seçtiniz? diye
sormuştum. Başarılı bir sporcu Allah için, onu hiç inkâr
etmem, başarılı bir sporcuydu ama o dönemde Türkiye
çalkalanmıştı. Niye bunu seçtiniz, neden? demiştim, cevap
vermediniz. Size demiştim ki Son on yılda ulusal ve
uluslararası yarışmalarda kaç sporcumuz doping sebebiyle
yarışmadan menedilmiştir? Bugün üç beş rakam verdiniz ama
benim soru önergeme istediğim şekilde cevap vermediniz veya
veremediniz ya da önemsemediniz. Çünkü sizin çok daha önemli işleriniz
vardı, bir sürü şey satın alıyordunuz. Son on yılda
kaç sporcu veya takımımızın ödülü doping sebebiyle geri
alınmıştır? dedim, ona da cevap vermediniz. On bir
yıldır iktidardasınız ve niye dopingi engelleyemiyorsunuz,
sporcu eğitimi ve denetiminden sorumlu değil misiniz, hangi insanlar
hakkında işlem yaptınız? dedim, yine cevap vermediniz.
Burada da bunların hiçbirisine cevap veremediniz. Çıktınız,
burada allı pullu birtakım laflar söylediniz, kendiniz de
inanmadınız söylediğiniz laflara. Birisi
hazırlamış, vermiş elinize.
AKP Hükûmeti olarak, Sayın
Bakan, bir sıfır tolerans nakaratı tutturmuş, gidiyorsunuz
her konuda. Dopinge sıfır tolerans. diyorsunuz, doping tavan
yapıyor. Sağlıkta şiddete sıfır tolerans.
diyorsunuz, şiddet sağlıkta doruğa çıkıyor.
Komşularla sıfır sorun. diyorsunuz, sorunlar tavan
yapıyor. Allah aşkına, bir istirhamım var: Bari bugünün
anısına artık şu sıfır tolerans kelimesini hiç
kullanmayın. Hatta sıfır kelimesini de ağzınıza
almayın. Çünkü ne zaman sıfır kelimesini
ağzınıza alırsanız sorunlar çıkıyor.
Benzer bir olayı
Siz buyurun Hakan Bey. Ben
bekliyorum. Siz konuşmanızı tamamlayın.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Süreniz bitiyor ama.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sürem
bitsin efendim.
BAŞKAN Sayın
Konuşmacı
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Eminim ki Sayın Şükürün konuşması çok daha önemlidir.
Buyurun, lütfen
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir
usul var mı ya?
BAŞKAN Sayın
Konuşmacı, lütfen konuşmanıza devam eder misiniz.
Sayın Hatip
RECEP ÖZEL (Isparta) Genel
Kurula konuşsun. Biz dinliyoruz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sana
mı soracağız kime konuşacağımı? Git Allah
aşkına!
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz
dinliyoruz
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri...
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah
Allah, öyle bir hareket olur mu?
BAŞKAN Arkadaşlar
AYTUĞ ATICI (Devamla) Her
zaman gelip şurada oturup bir şey
RECEP ÖZEL (Isparta) Böyle bir
şey olabilir mi ya?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Olur
tabii.
BAŞKAN Sayın Hatip,
lütfen konuşmanıza devam eder misiniz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Allah
Allah
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan, hatibe müdahale ettiğiniz gibi lütfen
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Burada biz insanca bir şey konuşuyoruz.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Otururken hatibe sataşana müdahale etmeniz lazım öncelikle. Lütfen
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sen
bunu üç ay önce kabul etseydin bir insan ölmeyecekti. diyorum. O adam orada
konuşuyor.
Böyle saçma sapan şey olur
mu? Bu mudur saygı, bu mudur terbiye?
RECEP ÖZEL (Isparta) Genel
Kurula konuş.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Bırak Allah aşkına
BAŞKAN Sayın Hatip,
siz konuşmanıza devam edin.
Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, siz de laf atmayın lütfen.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
Aynı şekilde, sağlıkta şiddete de biz Tolerans
göstermeyin. Ne olur, bir komisyon kuralım. dedik 2011 yılında.
Kurmadınız. Ersin arkadaşımız öldü, bir komisyon
kurmak zorunda kaldınız. Yani illa birinin ölmesi mi gerekiyor
Sayın Bakan komisyon kurmanız için? Burada da bir insan öldü,
arkasından komisyon kuruyorsunuz. Aslında, komisyon kuruyorsunuz ama
ne yapıyorsunuz? Elde edilen sonuçları değerlendirmiyorsunuz. Tıpkı
sağlıkta şiddette olduğu gibi sorunların gerçek
sebeplerini görecek cesaretiniz de yok sizin.
Gözünüzü kapatınca
zannediyorsunuz ki her şey güzel olacak, çocuklar gibi. Ama inanın,
çocuklar kadar hiçbir şekilde temiz değilsiniz. Eğer bir
işte rant yoksa ancak ölümle harekete geçiyorsunuz. Bu da bizi gerçekten
son derece üzüyor.
Eğer üç ay önce bir komisyon
kursaydık ve o sporcu ölmeseydi belki de 2020 Olimpiyatlarını
bize vereceklerdi, 2020 Olimpiyatlarına adaylığımız
belki kabul edilecekti ama siz başarısızlığınızı
gittiniz, özgürlük ve demokrasi isteyen Gezi gençlerine yönelttiniz ve Gezi
gençlerini suçladınız. Olimpiyat Komitesi size dedi ki: Gençlere
şiddet uygulayan, gaz bombası ve ölüm yağdıran bu zihniyete
olimpiyatları teslim edemeyiz. Çünkü olimpiyatlar barış
demekti. Mersinde Akdeniz Oyunlarını Mersin halkıyla
paylaşmayan bir zihniyete ben olimpiyat vermem. dedi. Şehrin sporu
yaşamasına imkân vermeyen, sporu siyasete alet eden insanlara dünya
ülkeleri oy vermedi ve bu olimpiyatları bize emanet etmediler. Yani
başarısızlığınızı lütfen kabul edin ve
bu başarısızlığınızı hiçbir
şekilde Gezi olaylarına yansıtmayın, hiç olmazsa burada
dürüst olun.
AKP Hükûmeti kendisi doping
yaparsa sporcular ne yapsın? Aylardır, yıllardır ödemeler
dengesinde kaynağı belirsiz milyarlarca dolar para
yazılıyor. Merkez Bankasının açıkladığı
verilere göre, net hata noksan kaleminden kaynağı belirsiz 2
milyardan 4,8 milyar dolara kadar rakamları görüyoruz Sayın Bakan.
İşte bu, ekonomiye yaptığınız dopingdir. Bu, asla
affedilecek bir şey değildir. Halkına hesap veren bir Hükûmet
olsaydınız gider-gelir dengesini ve bunların hesabını
gelir, bize verirdiniz ama siz ekonomiye doping yapıp şirin görünmeye
çalışıyorsunuz. Sporcuların doping yapmasına göz
yumdunuz bugüne kadar 3-5 tane daha fazla madalya alabilmek için.
Serbest güreşte ilk olimpiyat
madalyasını ülkemize getiren Mersinli Ahmetin memleketi Mersinde
düzenlenen 17nci Akdeniz Oyunları maalesef sadece dopinglerle
anılır olmuştur. Bazı sporcularımıza yapılan
testlerde doping çıktığı için geri çekilmişlerdir.
Hatta bunlar numune vermemek için kamplardan kaçmıştır
Sayın Bakan. Niye kaçar bir sporcu numune vermekten?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Kim aldırıyor numuneleri? Niye oradan
bakmıyorsunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Kimin
aldırdığını siz de çok iyi biliyorsunuz.
Uluslararası düzeyde alınan numuneleri vermekten
kaçmıştır. Niye biliyor musunuz?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Mücadele yoksa numune niye alınıyor?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Siz
Sayıştay raporunu buraya getirmekten niye kaçtıysanız,
oradaki sporcular da numune vermekten onun için kaçtı.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Atıcı.
Şimdi söz sırası,
(10/756) sayılı önerge sahibi Aydın Milletvekili Metin Lütfi
Baydarda. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Baydar.
METİN LÜTFİ BAYDAR
(Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sporumuzda
günden güne artan doping olaylarının incelenerek
araştırılması konusunda verilen Meclis
araştırması önergesi için söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri,
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Sözlerime Sayın
Bakana birkaç soru sorarak başlamak istiyorum. 26/3/2004 tarihinde
A-183.328 numaralı şişe koduyla alınan idrar örneği kime
aittir?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) -
Bakan sohbet ediyor.
METİN LÜTFİ BAYDAR
(Devamla) Size soruyorum Sayın Bakan.
Alınan bu idrar örneği
sonucu 31/5/2004 tarihli 256 sayı ile Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüne Türkiye Doping Kontrol Merkezi tarafından
gönderilmiş bir yazı bulunmakta mıdır? Evrak kayıt
numarası 2133 müdür? İlgili yazı sonucunda idrarında
metholone ve metholone meth-1 adlı yasaklı madde bulunan sporcunun
adı nedir? Bunu herkes söyledi. Bu sporcu, bu kadar tescillenmiş bir
sporcu 2012 Londra Olimpiyatlarında Türk Millî Takımı kafilesinde
bulunmuş mudur? Bulunmuş ise görevi nedir? Sporculara nasıl
doping yapılacağını öğretmemiştir herhâlde.
A-183.328 şişe numaralı bu kişi şu anda
Bakanlığınızda neden yüksek performans gibi bir görevden
sorumludur? Sayın Bakan, bu yaptıklarınızdan Sayın
Başbakanın haberi var mıdır? Sayın Bakanın
sorularıma içtenlikle yanıt vereceğini umuyorum.
Değerli milletvekilleri, eylül ayı içerisinde
yazılı bir basın açıklaması yaparak Gençlik ve Spor
Bakanına yaşanan doping vakalarından sonra Halter ve Atletizm
Federasyon Başkanlarının görevden çekildiğini, sporculara
cezalar verildiğini söylediğini hatırlatmış ve
yasaklı maddelerin kim veya kimler tarafından, ne sıklıkla
ve hangi nedenlerle kullanıldığı yönünde bir
araştırmanın olmadığını gördüğümü
belirtmiştim. Ev sahipliğini yaptığımız 17nci
Akdeniz Oyunlarında da birçok sporcumuzun dopingli çıkması ve
son olarak 2020 Olimpiyat Oyunlarını kaybetmemizin en büyük nedeni
olarak gösterilen doping hakkında Meclisin devreye girmesinin önem arz
ettiğini ifade etmiş, Meclisimizde tüm partilerin
katılımıyla dopingin sporumuza nasıl, neden ve hangi
yollarla ve kimler tarafından sokulduğunun
araştırılarak bulunması, çözüm önerilerinin tespit edilmesi
ve Türk sporumuzun geleceğinin garanti altına
alınmasının sağlanması için Sayın Bakandan 6
Temmuz 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Cumhuriyet Halk Partisi olarak sunmuş
olduğumuz Meclis araştırması açılması önerimizin
gündeme alınmasını ve hiç zaman kaybetmeden
araştırmanın başlaması konusunda aktif olarak rol
almasını istemiştim. Şu anda yapmış olduğum
o çağrı AKPnin vermiş olduğu Meclis
araştırması sayesinde geç de olsa cevap bulmuştur.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan her
konuşmasında Hükûmet olarak ülke sporuna ne kadar katkı
yaptıklarını anlatmakta. Bu katkıların
boyutlarını, her zaman, yapılan yatırımların
maddi olarak miktarlarıyla dile getirmektedir. Belki bütçe
görüşmelerinde bu konuşmalar bir değer taşıyabilir
fakat konu doping olduğunda bunun pek bir anlamı yok. Bu biraz da Ne
kadar güzel adliye sarayları yaptık. demekle ya da Afyonkarahisarda
6ncı İcra Dairesinin dualarla ve kurdeleyle
açılışının yapılması kadar ilginçtir.
Ayrıca bu icra dairesinden AKPnin iktidarı
başlangıcında Afyonda sadece iki tane olduğunun da,
açılan son dört dairenin, maalesef, sizin zamanınızda
açıldığının unutulmamasını rica ederim.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Dopingle Mücadele
Komisyonunun açıklamasına göre 2013 yılında 648 sporcudan
90ında bir veya birden fazla yasaklı madde olduğu
saptanmıştır. Dünyada dopingli sporcuların ortalaması
yüzde bir buçuk iken bizde bu oranın yüzde 15e yaklaşması yani
10 kat fazla olması Türk sporu için yüz karasıdır. Eğer ki sporu
yalnızca inşaat olarak görüp yaptığınız
inşaat ihalelerinde bile bir yarışmaya müsaade etmez,
pazarlık usulüyle istediğine verir isen Gazi Mustafa Kemal Atatürkün
Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını
severim. sözünü unutup sporda bile
yandaşı kayırır isen, İsrailde yarışmaya
giden 23 yaş altı Halter Millî Takımında bulunan 16
sporcunun doping yaptığının ortaya çıkması,
tarihî Kırkpınar güreşlerinde bile başpehlivanın
dopingli çıkması, 17nci Akdeniz Olimpiyat Oyunlarında Gezi
Parkı direnişçileri hakkında attığı uygunsuz
tweetler ile gündeme gelen güreşçiye kafilemizin
bayrağının taşıtılması, oyunların daha
ilk gününde 8 haltercimizde dopingli madde çıkması; erkek-kadın
çekiç atmacımızın, uzun atlamacımızın, yüksek
atlamacımızın, sırıkla atlamacımızın,
Aslında, bu
organizasyonlardaki başarısızlığımızın
nedeni İşi ehline verin. anlayışıyla
paylaşıp büyütmek yerine işi ehil olana vermeyip yüzünüze
gözünüze bulaştırmanızın getirdiği bir durumdur. Bunun
örneğini Erzurumda düzenlenen 25inci Dünya Üniversiteler Kış
Oyunlarında da yaşadık. Ülkemizin, 2011 Kış
Oyunlarını yapacağı 2007 yılında
açıklanmasına rağmen, ihalelerin geç yapılıp mücbir
sebep gösterilerek pazarlık usulüyle verilmesi ve oyunlardan ancak bir ay
önce hazırlıkların bitirilebilmesi; ulaşım,
barınma, nitelikli eleman, elektrik, İnternet gibi en temel
hizmetlerin bile doğru düzgün çalışmaması üzerine
Uluslararası Üniversite Sporları Federasyonunun ülkemizi
yazılı uyarması, organizasyonun genel koordinatörlüğünü
yapan kişinin ise uzmanlık alanının Devlet Personel
Başkanlığında uzmanlık ve daire
başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
Zabıta Daire Başkanlığı ve Çevre Koruma Daire
Başkanlığı ve belediyeye bağlı İSVAK AŞ
gibi şirketlerde yönetim kurulu başkanlığı
yaptığını hatırlatmam durumun vahametinin görülmesi
açısından önemlidir. Ehil olmayan kişilerin bu
görevlendirmelerinden Başbakanın haberi var mı Sayın Bakan?
Değerli milletvekilleri,
yönettiğiniz kurumları liyakattan uzak, yalnızca ahbap
çavuş ilişkisiyle götürmeye çalışırsanız mutlaka
duvara toslarsınız. Bu toslama bir gün dopingten, bir gün tacizden,
bir gün başka bir şeyden olur ama gün gelir öyle bir
toslarsınız ki ülkenizi vebal altında bırakır,
yıllarca ülkenizin alnına sürülen lekeyi çıkarmakla
uğraşırsınız. AKP tarafından 28 Şubat 2013
tarihinde Türk sporunda yaşanan doping vakalarının
araştırılması için verilen araştırma önergesinin kasım
ayı içerisinde gündeme alınmış olması da bunun bir
göstergesi.
Basında yer alan Tekvando
Millî Takımına girmek için para alındığı ve
taciz iddiaları sonucu Başbakanlığın
yaptırdığı teftiş ne aşamadadır Sayın
Bakan? Yargıtayca iptal edilen tekvando federasyon seçimleriyle ilgili
Yargıtay kararı ne zaman hayata geçirilecektir? Yargıtay
kararı size tebliğ edildiğinden en fazla üç hafta içerisinde
seçim kararı almanızla ilgili hukuki sorumluluğunuzu
hatırlatmak isterim.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakan başka bir açıklamasındaysa bu sefer sözü,
alınan numunelere getirmiş. 2011 yılında 70 ile 100
arasında numune alınan branşlarda 2013 yılında 1.000
ila 1.200 numune alındığını söylemiştir. Şimdi
sormak isterim, alınan numune sayısının 100den 1.200e
çıkmasının nedeni nedir? Olimpiyatlarda başarı,
oyunlarda başarı, şampiyonalarda başarı,
başarı diye tutturması, Şöyle katıldık, böyle
yaptık. demesinin sonucunda sporcuların, antrenörlerin, yöneticilerin
yasaklı maddelere yüklenmesi olabilir mi acaba?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın)
WADA baskı yapıyor, WADA.
METİN LÜTFİ BAYDAR
(Devamla) İşte, bunların hepsini bir Meclis
araştırması sonucunda bulmayı ümit ediyorum. Ümit ediyorum.
diyorum çünkü Deniz Fenerlerinin karartılması gibi bu durumdan da
korkuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Baydar.
Şimdi, söz sırası
(10/758) esas numaralı önergesiyle Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan
Canalioğluna aittir.
Buyurun Sayın
Canalioğlu. (CHP sırasından alkışlar)
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Trabzon) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; doping ile ilgili Meclis araştırma
önergeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve sözlerime cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürkün
şu sözleriyle başlamak istiyorum: Fikri idman bedeni idmanla muvazi
gitmelidir. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını
severim. Bu sözlerle Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk
spora ve sporcuya verdiği önemi çok net bir şekilde ortaya
koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Bakanımızın burada sunuş konuşmasında
Doping insan yaradılışına, insan fıtratına ve de
zehirli bir madde olduğu için aykırıdır. diye ifade
ettiler. Belki bunlar doğru ama bir de bunun yanında
baktığınız zaman doping, dürüst bir yarışma için,
haksız rekabeti önlemek için ve sporcu sağlığını
korumak için yasaktır. Doping sadece ahlak ve sağlık sorunu
değil, aynı zamanda yasal yaptırımları olan bir
konudur ve sporcu, bedenini güçlendirirken elbette ki fikrini, yani
düşüncesini sporunun gerektirdiği koşullara göre yönlendirerek
bu doğrultuda hareket etmelidir. Bu çalışmalar ulusal ve
uluslararası spor kuruluşlarının belirlediği kurallar
çerçevesinde ve doğrultusunda yapılmak zorundadır. Ama ne
yazık ki son yıllarda uluslararası müsabakalara
baktığımızda bilhassa Türk sporcuların dopingle çok
yakından ilgili olduğu görülmektedir ve Türk sporcularının
doping yaptıkları yerel, ulusal ve hatta uluslararası
yabancı basında doping skandalı olarak manşetlerde yer
almaktadır. Bu olaylar ülke sporuna ve ülkenin sporcularına
karşı olumsuzluk yaratmaktadır. Doping yapan sporcuların
yanı sıra doping yapmayan sporcular da bu kategoride
değerlendirilmekte olup, dünya kamuoyu önünde ülkemizin imajında
zedelenme olmaktadır.
Sportif performansı yapay
olarak artırmak amacıyla yasaklı farmakolojik maddeleri
sporcular niçin kullanmaktadır? Bir de bu ilaçları neden
almaktadırlar? Bu soruların cevaplarını hep birlikte
aramamız gerekir.
Değerli
arkadaşlarım, ben de futbol oynadım; uzun yıllar da
oynadım, profesyonelce de oynadım. Şimdi, futbolcular, sporcular
popüler insanlar olur ve yıllarca bizlerin, bir profesörün, ünlü bir avukatın,
ünlü bir bilim adamının yıllarca uğraşarak
kazanamadığı geliri 5-6 yıl gibi kısa bir sürede
kazanırlar ve toplumda da ön sırada yer alırlar. Bu duruma böyle
baktığınız zaman Türkiyede olduğu gibi birçok sporcu,
ülke sporcusu bu büyük organizasyonlara katılmak ve buradan kısa
sürede -spor yaşantısı boyunca- ekonomik geliri elde etmek ve
hayatının geri kalan kısmını da rahat geçirmek
amacını gütmektedirler. O nedenle spor şaşaalı bir hâl
almış ve bu zamanda sporcularımıza sunulan ödüller dudak
uçuklatacak boyuttadır. Sayın Bakan bunu çok iyi söyledi,
konuşmacı arkadaşlarım da söyledi. Bu ödülleri almak için
insanlar haksız rekabete katılmakta ve sporcu kimliği olan
insanlar da bu dopingi alıp kullanmaktadırlar. Ama bu dopingi
alıp kullandıkları zaman buna teknik heyet veya yöneticiler veya
federasyonlar bunlar üzerindeki yaptırımlarını Ya, tamam
madalya aldık, dur bakalım yerse! diye düşünerek mi
yapıyorlar? Yoksa daha sonra alınan madalyaların geri
alınması bizleri üzüntüye yol açmıyor mu?
Sayın milletvekilleri, sporda
doping yapanlar suçlu da doping ilaçları satanlar, futbolcuları
kullanmaya itenler de suçlu değil mi? Bu konuda çok düşünmemiz
gerekiyor. Sporcularla yaptığımız söyleşilerde, genç
arkadaşlar, sporda başarı sağlamalarının -biraz
önce söylediğim gibi- ekonomik güçlenmelerinde önemli rol
oynadığını, bu nedenle bu yola
başvurduklarını söylemektedirler ve ne yazık ki doping
kullanma yaşı da çok küçük yaşlara kadar gelmiş, küçükler
ve yıldızlar bu dopingli ilaçları alma noktasına
gelmişlerdir. Elbette gençleri spora yönlendirmemiz gerekiyor ve
onları spora yönlendirirken eğiterek spor yapmalarına destek
vermemiz gerekiyor. Çünkü yine Ulu Önder Atatürk diyor ki: Sağlam kafa
sağlam vücutta bulunur. İşte tam bu sırada çok önemli
görev iki bakanlığa düşmektedir; Gençlik ve Spor
Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığına ve
bunların da uzantısı olan kuruluşlara çok büyük görevler
düşmektedir.
Şimdi, Türkiye Millî
Olimpiyat Komitesi Doping ile Mücadele Komisyonunun açıklamasına
baktığımız zaman, 2013 yılında, 648 sporcumuzun
örneklerinde, 90 sporcumuzda bir veya birden fazla yasaklı madde
saptanmış ve dünya dopingli sporcular yüzde 1,5 oranında iken
-biraz önce değerli arkadaşım da söyledi- bu oranın bizde
yüzde 15e yaklaşması, Türkiyede dünya ortalamasından 10 kat
fazla dopingli sporcu olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri,
şimdi, Sayın Bakan her fırsatta Sporu
kalkındırıyoruz, yatırımlar yapıyoruz, salonlar
yapıyoruz. diyor. Ben burada bir
de espri olsun diye söylemek istiyorum; yapılan salonların hepsi
kapalı spor salonu yani ismi üzerinde, kapalı spor salonu. Yani
şimdi bu yaptık, güzel ama ismi üzerinde kapalı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Kapısı da mı kapalı?
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU
(Devamla) Kapısı da kapalı. Örnek vereceğim.
Bununla ilgili geçmişte bir
spor bakanı tesisleri denetlemeye gidiyor ve heyetiyle birlikte X
kapalı salonuna girdiğinde çok temiz ve bakımlı
olduğunu görüyor ve bakıcıyı çağırıyor Seni
tebrik ederim, kutlarım. Ne güzel baktın. Bak, hiç eskimemiş,
şey olmamış. diyor. Evet, Sayın Bakanım, bura
kapalı olduğu için biz de burayı bu şekilde koruyoruz.
diyor. Yani bu kapalı işini kaldıralım ve bunu artık
kapalı değil, halka açık bir şekilde yapalım.
Değerli
arkadaşlarım, bu böyle de, yalnız, sporun her dalında da
fair-playin olması gerekmektedir. Bakın fair-playin kapsamına
baktığımız zaman ne yazık ki -Sporda Şiddet
Yasası burada görüşülürken de konuştuk ama- uygulamaya
geldiği zaman bu fair-playde yalnızca, Hükûmetin taraftarlarının
maça giderken onlara karşı etkili tedbir alınması
noktasında olaya bakılıyor. Onun için federasyonlar özerk
değil, bu federasyonların hepsi tamamen Sayın
Başbakanın ve Hükûmetin kontrolü ve vesayeti altındadır.
Sayın Bakan, diyeceğim
tabii, bekliyorsun, merak ediyorsun Diyecek mi Canalioğlu? diye.
Diyeceğim tabii ki. Hâlen 2010-2011 Süper Lig sezonunda şike
yaptıkları gerekçesiyle UEFA ve CAS tarafından iki köklü futbol
takımımız Fenerbahçe ve Beşiktaşa bir ve iki yıl
Avrupa kupalarından men cezası verilmesine rağmen, Türkiye
Futbol Federasyonu tarafından kupa asıl sahibine yani Trabzonspora
hâlen verilmemiştir. Bizim hedefimiz temiz futbol, hak, emek ise
tarafsız Futbol Federasyonunun da görevini yapması beklenir ama
tarafsız olmadığı da ortadadır.
Sayın milletvekilleri, kalan
sürede şunu söylemek istiyorum: Trabzon bir spor kentidir ve gerçekten
Türk spor tarihinde futbolda, atletizmde, güreşte, her dalda çok önemli
sporcular yetiştirmiştir ve bunlar Türkiyeye mal olmuş
isimlerdir. Örneğin Özkan Sümer, Şenol Güneş, Necati
Özçağlayan, Hüseyin Tok, Hami Mandıralı, Kadir Özcan, Necmi
Perekli gibi isimler Türk futbolunda yerlerini almışlardır.
Sayın
Bakanım, bunların hepsi Trabzonda Yavuz Selim Stadında
yetiştirilmişlerdir. Yavuz Selim Stadı, 1913te hizmete
açılmış ve burada 1913 yılında ilk maçı yapan
Trabzon takımının tamamı da Birinci Dünya
Savaşında şehit düşmüştür. Şimdi, gelinen
noktada bu alan, amatör sporcuların elinden alınıyor -ki bu
7.600 küsuru kapsayan sporcuların elinden alınıyor- ve buraya
TOKİ tarafından konut yapılıyor: Orman lojmanı! Yavuz
Selim Stadı, 19 Mayıs Kapalı Spor Salonu, Avni Aker Stadı,
yetmedi, Akçaabattaki Fatih Stadyumu alınıyor ve bunların
yerine yedi yıldır, sekiz yıldır hâlâ bitirilemeyen Akyazı Stadını
yapacağız. deniliyor. Sayın Bakanım, siz 100 milyonlar
verip her yere stadyum yapıyorsunuz ama bizim malımızı
satıp bize stat yapmayın. TOKİ de her şekilde bize de
şey versin ama burayı da bu amatör sporcuların hizmetinden
mahrum bırakmayınız.
Bakın, burada yalnızca
sporcular maç yapmıyor. Burada Çevre ve Şehircilik Bakanı,
hemşehrimiz Sayın Erdoğan Bayraktar da ramazanda 2 bin
kişiye yemeği de bu alanda verdi. Yine, Kadir Özcanın -Allah
rahmet etsin- millî sporcumuzun cenaze
töreni de bu alanda yapıldı ve buna Erdoğan Bayraktarın
yanı sıra, Aileden Sorumlu Bakan Sayın Fatma Şahin de
katıldı. Yani burası çok yönlü bir alan ve bu alanları
mutlaka değerlendirmemiz gerekiyor. Bu alana sahip çıkmak sizlerin
görevidir. Sahip çıkmazsanız tarih, spor tarihi sizi ve Çevre ve
Şehircilik Bakanını Trabzon tarihinde çok iyi şekilde
anmayacaktır. Bunu sizin dikkatinize sunmak istiyorum Sayın Bakan.
Duyarlılığınızı biliyorum, umuyor ve bekliyorum
ki amatör sporcuların öncülüğünü yapan ASKF ve diğer kurum ve
kuruluşların, demokratik kitle kuruluşlarının, sporla
ilgili amatör takımların sesine kulak verirsiniz ve burayı da
yine korursunuz.
Ben bu doping
komisyonunun hayırlı olmasını diliyorum, onay
vereceğimizi ve olması gerektiğini söylüyorum. Belki de ilk kez
burada birlikte bir karar alacağız. Umuyorum, Türk sporu bundan fayda
kazanır.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Canalioğlu, memleket havasını hissettirdiniz bana.
Şimdi, söz sırası
(10/759) esas numaralı önerge sahibi olarak Mersin Milletvekili Ali Öze
aittir. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Öz.
ALİ ÖZ (Mersin)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sporun ruhuna aykırı olan, bütün
dünyada ve ülkemizde önemli bir sorun olan dopingle ilgili vermiş
olduğum araştırma önergesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Hepinizin bildiği gibi, bu
akşam oynanacak olan Galatasaray-Kopenhag maçında da Galatasaray
Kulübüne sonsuz başarılar diliyorum.
İnsanoğlu hiçbir zaman
fiziki ve akıl sınırlarını kabullenmemiştir.
Yeryüzünde var olmaya başladığı tarih öncesi çağlardan
günümüze hep bedensel ve ruhsal sınırlarını aşmaya
çalışmış, yetenek ve becerilerini geliştirmeye
uğraşmış ve bunu gerçekleştirmeye çabalarken hep
birtakım tahrik ve takviye edici maddeler içmiş, yemiş veya
kullanmıştır.
Doping, tarihsel, sosyolojik,
antropolojik, psikolojik, biyolojik, ekonomik ve hukuksal yönleri olan bir
toplumsal olaydır. Dolayısıyla, soruna tıpçılar kadar
ve hatta onlardan önce sosyologlar, tarihçiler, felsefeciler ve hukukçular
eğilmişlerdir.
Burada benden önce dopingle
alakalı görüşlerini ifade eden saygıdeğer
milletvekillerinin söyledikleri şeyi tekraren ifade etmek istemiyorum.
Ancak, dopingle mücadele noktasında belki de göz ardı ettiğiniz
önemli bir hususun olduğunu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Tabii ki
ülkemizde başka ülkelerdeki sporcuların da Türkiyeyi âdeta doping
maddelerini temin etme noktasında bir cennet olarak kabul ettiklerinin
altını kalın harflerle çizmek gerekiyor. Türkiye, dünyadaki
diğer ülkelere göre dopingli maddelerin, doping içeren ilaçların
kullanımı noktasında -diğer ülkelerde yüzde 1,05- yüzde 14
oranında olacak şekilde çok yüksek oranda doping kullanılan
ülkelerden bir tanesi. Dolayısıyla, bu maddelerin, doping
maddelerinin hangi kaynaklarla ülkemize dışarıdan
sokulduğu, bu ilaçların kullanımında bir kontrolümüzün
olmadığı, yasal boşluklarımızın çok fazla
olduğu, dolayısıyla da dopingle mücadele noktasında sadece
dopingi sporcuların neden yaptığı, amacının ne
olduğunun dışında doping maddelerine ulaşımı
zorlaştırıcı birtakım önlemlerin de alınması
gerektiğinin altını çizmek gerekiyor.
Doping, şikeden çok daha
tehlikeli bir olaydır. Bu işi organize edenler, ilacı yurda
sokanlar, sporcuya temin edenler, kullanmaya teşvik edenler
açısından bir yasal boşluk bulunduğu ortadadır.
Sporcunun haberi olmadan da doping olabilmektedir. Sporcular için bunu
düzenleyen disiplin müeyyideleri, disiplin yönetmelikleri var ama sporcu
bilmeyerek de kasten almış olabilir. Bu nedenle ayrım
şarttır. Aracılar dopinge teşvik ettiklerinde, doping
maddesi temin ettiklerinde Türk Ceza Kanununda bunun yaptırımı
olacağını bilirlerse mutlaka bu işten vazgeçeceklerdir.
Yabancı sporcular bile
ülkemizden doping maddelerini rahatlıkla alabildiğini
söylemektedirler. Önemli olan, dopinge ulaşımı engellemektir. Bu
yüzden önemli olan, satan ya da temin edenlere yönelik yaptırım
getirebilmektir. Gerekli yaptırımlar getirilirse, Türkiye de doping
cenneti olmaktan çıkacaktır. Dopingli maddelerin temini
noktasında gerçekten ciddi yasal boşluklarımızın
olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Tabii ki özellikle de doping
olarak kullanılan ilaçların temini noktasında, eskiden antrenörlük
yapıp şimdi de enerji ürünleri ve sözde vitamin hapları satan
gruplar olduğunu biliyoruz. Bu kişiler özellikle atletizm başta
olmak üzere, son yıllarda doping yapan tüm sporcuların
kıyısından köşesinden geçmiştir ama spor
teşkilatı, hâlâ bu kişileri sistem içerisinde tutmaya devam
etmektedir.
Dopingin sadece sporcunun
başarısını artırmanın dışında,
kendi sağlığına vereceği zararların da mutlak
suretle, yapan sporcuya iyi öğretilmesi gerekmektedir. Herkesin de ifade
ettiği gibi, doping yapılan maddelerin insan
sağlığı üzerinde kısa ve uzun vadeli çok ciddi olumsuz
etkileri olduğunu, ani ölümlere bile vesile olabilecek sonuçlarla
karşılaşabileceğimizi herkesin bilmesi lazım.
Ülkemizde dopingle ilgili bu oluşacak olan yasal düzenlemede sadece
sporcunun değil, sporcuyla beraber federasyonuna varacak zinciri, oradaki
sorumlu olan herkesin bu doping olayına dahi
sonucunda hangi cezayla karşılaşacağını mutlak
suretle bilmesi gerekirken tekraren ifade etmek isterim ki ülkemizde tüm
ilaçlarda olduğu gibi psikosomatik ilaçlar dışında doping
maddesi olarak addedebileceğimiz ilaçların kontrollü satımlarının
mutlaka temin edilmesi, özellikle yurt dışından kaçak olarak
getirilen ilaçların ülkemiz sporcularına ve başka dünya
sporcularına ülkemizden temin edilmesinin önüne geçilmesi, bu konuda ciddi
yasal yaptırımlarının, müeyyidelerinin mutlaka
yapılması gerektiğine inanıyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Öz.
Şimdi, söz sırası
(10/760) esas numaralı Önerge sahibi olarak Kocaeli Milletvekili Lütfü
Türkkana ait.
Buyurun Sayın Türkkan. (MHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sporun
ahlaksızlık boyutu olan ve gittikçe daha da artan dopinge yönelik
Meclis araştırması hakkında konuşacağım.
Doping, biraz evvel de
bahsettiğim gibi, öncelikle bir ahlak sorunu. Bu, sporcuların
yarışma, yarışmada birinci olma, iddialı olma gibi
içgüdüsel davranışlarının dışında, gerçekte
bir ahlak sorunu. Ahlak bozukluğu bir mikrop gibi, müsait olduğu
zeminlerde ürer. Yani, zemin müsaitse insanların ahlakı yalnız
sporda değil, diğer mecralarda da bozulur. Bu, spora yansıyan
kısmı.
Bakın, bu bir
ahlaksızlık diyorum ya. Biz Akdeniz Oyunlarında 16 tane
sporcusu dopingli çıkan bir ülkeyiz. Bunu Türk milletine anlatamadık,
yabancı basına anlatamadık. Bizim hakkımızda
yazılanlar, bizim hakkımızda söylenenler yenilir yutulur
şeyler değildir. Ben bir Türk vatandaşı olarak bunlardan
utandım.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Yanlış.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Sayın Bakan, 16yı az görmüş, belki 26 olunca daha çok
yazacaklardır diyor. Bundan utanmanız gerekiyor Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Akdeniz Oyunlarında yok.
LÜTFÜ TÜKKAN (Devamla) Öncelikle
bu işin sorumlusu olarak en çok sizin utanmanız lazım, ben de
utanıyorum bir Türk olarak tabii ki.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Akdeniz Oyunlarında yok, önleyici kontrollerde,
öncesinde var, Akdeniz Oyunlarında yok. Doğru bilgi verin.
LÜTFÜ TÜKKAN (Devamla)
Sayın Bakan, Türkiyede bu araştırma önergesinin verilmesine
gerekçe olan doping vakaları öyle bir hâle geldi ki döneminizde ama bunu
-biraz evvel de bahsettiğim gibi- toplumda gitgide yayılan bir ahlaksızlığın
hoş görülmesiyle alakalı olarak görüyorum.
Türkiye bir şike
olayları meselesi yaşadı, 3 Temmuzda düğmeye basılan
bir şike meselesi yaşadı. Bu da bir ahlaksızlık.
Şike meselesini ahlak olarak göstermek, bunu gayet normalmiş gibi
kabul etmek hiçbir insana yakışmaz. Fakat, şike sadece sporda
mı var zannediyorsunuz, sadece futbolda mı var zannediyorsunuz?
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin yaptığı ihalelerin
tamamında şike var, şikeli ihaleler yapılıyor. Bu da
bir ahlaksızlık, aynı futboldaki şike gibi.
Bakın, TMSFnin elinde SKY
Türk ve Akşam gazetesi var, hiçbir satış
yapılmamış ama şu anda toplumda herkes,
dışarıdaki gazeteciler dâhil, herkes bunun ihaleye çıkmadan
evvel, iktidara yakın bir iş adamı tarafından
alınacağını biliyor. Böyle bir ihale olur mu? Buradan ismini zikretmiyorum, netice
itibarıyla bu insan bir iş adamı, işlerine
sıkıntı vermek istemem ama netice itibarıyla bunun
alacağını herkes konuşuyorsa bu ihalede de bir şike
yok mudur? Yani şike futbolda olunca insanları cezaevine
atıyorsunuz, muhatapları dışarıda dolaşıyor.
Burada da ayrıca bir şey
söyleyeceğim tabii. İhalelerde şike yapanlar devletin en üst
kademelerinde en büyük şekilde kabul görüyorlar. Onların hiçbirisi
cezaevine ziyaretçi bile olmuyorlar, bırakın cezaevine girmeyi. Bu
şikeyi sadece Spor Bakanına atfetmek yanlış olur. Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmetinin tamamı şikeci hükûmettir. Dopingle
beraber, biraz evvel bir arkadaşımızın bahsettiği, Türkiye'nin
bütçesinin dopinglenerek, birtakım makyajlar yapılarak sunulması
ayrı bir rezillik ama ihale şikesini normal, meşru bir iş
gibi sunmak, o apayrı bir rezillik. Bunun da önüne geçebilecek yasal
düzenlemelere ihtiyacı var bu ülkenin.
Bakın,
Akdeniz Oyunlarında Rıza Kayaalp diye bir oyuncuya bayrak
taşıttınız. Bu kardeşimiz ne yazmış:
Ermenilere bıraktınız meydanı. Allah belanızı
versin eylemci çapulcular. Ermenistan halkı kutlama yapıyormuş
Taksimi işgal ettik. diye. Sizin yaptığınız eylemi
Nokta nokta:
vatan hainleri. Bu, doping yapsa ne olur, spor yapsa ne olur,
başka bir şey yapsa ne olur. Böyle bir ahlaksızlığa
cevaz vermek bir bakana yakışır mı? Böyle bir şey
uygun mudur arkadaşlar? Bu insanlarla niye dalga geçiyorsunuz, Türk
milletiyle, niye bu kadar hafife alıyorsunuz?
Fenerbahçe
kongresi yapıldı pazar günü. Hani 3 Temmuzda şike operasyonu
diye cezaevine attığınız Aziz
Yıldırımın da yarıştığı bir
kongreydi. Ben Fenerbahçeli değilim. Daha önce burada şike konusunda
yapılan konuşmalarda da ilettim. Şikede, o yasa
tasarısıyla ilgili Kulüpler Birliğinde Bursaspor temsilcisiydim.
Bu yasa tasarısının, ilk önce, isteyenleri
çarpacağını bizzat belirtmiştim, burada da tekrar ediyorum.
Sporda Şiddeti Önleme Yasasıydı zannediyorum. Aziz Yıldırım
cezaevine girdi. Aziz Yıldırımın şike
yaptığı iddia edildi, birtakım belgeler sunuldu fakat Aziz
Yıldırımın şike yaptığı iddia edilen
adamların hiçbirisi cezaevine ziyaretçi olarak bile girmedi. Böyle bir
şike olur mu? Yani, siz bana bunun bir şike operasyonu olduğunu
anlatabilir misiniz? Bu bir Fenerbahçe operasyonuydu. Bu Hükûmetin bir meselesi
var, toplumdaki tüm kademelere el koymak gibi bir hastalığı var.
Koyamazsınız, gücünüz yetmez, yetmeyecektir. Olmayacaktır,
geçmişte olmadığı gibi şimdi de olmayacaktır. Bu
bir talep, insanoğlu talep edebilir ama şartlar ve ortam bu işe
müsait değil. Gittiğiniz yerde toslar dönersiniz.
En
sonunda kalktı, bir kulüp kongresine müdahale edebilecek kadar aciz bir
konuma düştü AKP iktidarı. Fenerbahçe Kongresiyle AKP
iktidarının ne işi var ya? Bir kulüp kongresi, kim aday olursa
olsun, birisi başkan seçilir, öbürü seçilemez. Netice itibarıyla
kulübe üye arkadaşlarımız, sporseverler, kulüp üyeleri bunu
kendi aralarında çözerler. Sayın Başbakan bunu hazmedemedi. Grup
toplantısında Sen kimsin ki AVM kuracaksın, sen kimsin ki banka
kuracaksın? Doğru bana göre de, kim o? Başbakanla
yakınlığı bulunan bir Katar ailesi gibi gidip 300 milyon
lira teminat yatırıp banka kuramaz ki, mümkün değil. Banka
kurmak için sırada bekleyen bir sürü yatırımcı varken
sadece Başbakanla yakınlığından dolayı bir Katar
ailesine bu banka kurma müsaadesi veriliyorsa Sayın Aziz
Yıldırımın o hayalleri boş, çok doğru söylüyor
Başbakan! Bu kin, bu öfke Fenerbahçe camiasıyla alakalı da
değil. Sizden olmayan herkese karşı bir kin ve öfkeniz var. Bu
kini, öfkeyi yendiğiniz zaman bu ülkenin mutlaka ve mutlaka yöneticisi
olursunuz. Şimdi sadece ve sadece bir partinin genel başkanı
olursunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Başbakan ya, ne genel başkanı ya, Başbakan o ya, hayret bir
şey ya.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Türkkan.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Sayın Başkanım müsaade eder misiniz?
BAŞKAN Buyurun Sayın
Satır.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(İstanbul) Sayın Vekil konuşmasında AKP Hükûmetinin tüm
bakanlıkları şikecidir, ihalelerde şike vardır. dedi.
Bu konuda söz almak istiyorum.
BAŞKAN İki dakika,
sataşmadan dolayı söz veriyorum. Lütfen başka sataşmalara
neden olmayacak şekilde konuşmanızı yapın. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
XI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma
Satırın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın son
yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin
görüşmelerinde önerge sahibi olarak yaptığı konuşma sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; önemli bir günde, mübarek bir günde
görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Şu ana kadar çok güzel bir
görüşme ortamı oldu fakat Sayın Vekilin söylediklerine cevap
vermek durumundayım.
Sayın Vekil,
konuşmasında Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün ihaleleri
şikelidir, bütün bakanları şikecidir. dedi. Bu, asla ve asla
bizim kabul edeceğimiz bir şey değil.
Sayın Vekile şunu sormak
istiyorum: Bu konuda elinizde herhangi bir belge, bilgi, doküman varsa
LÜTFÜ TÜRKAN (Kocaeli) Biraz
evvel örneğini anlattım. TMSFnin elindeki
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) Müsaade eder misiniz? Her şeyden önce konuşma usulünü,
adabını bilmemiz lazım.
Belge, bilgi, doküman varsa neden
bugüne kadar herhangi bir hukuk mahkemesine müracaat etmediniz, suç duyurusunda
bulunmadınız? Bu konuda elinizde verilmiş mahkeme kararları
varsa lütfen bunları bizimle de paylaşın, biz de bilelim.
Türkiyedeki kurum ve
kuruluşları, her şeyden önce siyaset kurumunu bu kadar
ağır dille eleştirmeyi doğru bulmam. Biz bir hukuk
devletiyiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayıştay raporunu gönderirseniz
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla) Bu konuda, varsa elinizde bilgi, belge, doküman, mahkeme
kararı veya usulsüzlük, bunları
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayıştay raporunu bekliyoruz sabırsızlıkla.
MİHRİMAH BELMA SATIR
(Devamla)
Türkiye Cumhuriyetinin savcılarına, Türkiye
Cumhuriyetinin mahkemelerine vermek sizin en tabii hakkınızdır.
Biz de böyle bir şeyi bilirsek bundan memnuniyet duyarız. Onun dışında,
argüman olmayan, belge olmayan konularda, özellikle siyaset kurumunu ve
Hükûmeti eleştirmek hakkınız da değil, haddiniz de
değil.
Bu konuşmaları mümkünse
bu muhabbetle bitirelim ve bu akşamı bitirelim.
Saygılar sunuyorum efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Satır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkanım
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Bakan,
buyurun.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Hatip konuşmasında, AK PARTİ
Hükûmetinin ihalelerde yolsuzluk yaptığı iddiasında
bulunmuştur. Ayrıca, spor kulüplerinin genel kurullarına
Hükûmetin müdahil olduğu iddiasında bulunmuştur.
Bu konularda, İç Tüzükün
69uncu maddesine göre kürsüden söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika
söz veriyorum.
Yalnız, başka
sataşmalara lütfen sebep olmayınız.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
3.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın son
yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin görüşmelerinde önerge sahibi olarak yaptığı
konuşma sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Keşke gerçekten doping
konuşuluyor olsaydı, sporda doping olayları konuşuluyor
olsaydı, dopingin bir ahlaki sorun olarak, dopingin bir sağlık
sorunu olarak, dopingin bir insan hakları ihlali olarak, dopingin Türk
Ceza Kanunundaki genel hükümlerin ihlali olarak enine boyuna
konuşulduğu bir oturuma tanıklık ediyor olsaydık ama
maalesef, sıklıkla, kişilere hakaretlerde bulunuldu, kurumsal
olarak Hükûmete yönelik hakaret ve iftiralarda bulunuldu.
Değerli milletvekilleri, AK
PARTİ Hükûmeti Başbakanı veya bakanlarından herhangi biri
son yapılan Fenerbahçe Kongresine şu veya bu şekilde müdahil
olmuş değildir. Onun öncesinde yapılan bir Beşiktaş
Genel Kurulu vardır. Hükûmetimizin oraya da bir dahli söz konusu
olmamıştır. Buraların statüleri bellidir, buraların
üye yapıları bellidir, buraların delege yapıları
bellidir, buralardaki başkanlık mücadelesinin hangi zeminde, hangi
şekillerde yapıldığı ve yürütüldüğü bellidir, bu
gibi konular karşısında Hükûmetimizin
yaklaşımının ve tutumunun ne olduğu da bellidir.
Son sayın milletvekili ve
ondan önce bazı milletvekilleri bazen açık, bazen ima suretiyle
ihalelerde yolsuzluklar yapıldığı, özellikle Mersindeki
Akdeniz Oyunları sırasında pazarlık yönteminin
sıklıkla kullanıldığından söz etmişlerdir.
Evet doğrudur, Mersindeki Akdeniz Oyunlarında sıklıkla
pazarlık yöntemi kullanılmıştır çünkü Yunanistan
Hükûmeti almıştır, dört yıl boyunca taş üstüne
taş koymamıştır. On sekiz ay içerisinde Akdeniz
Oyunlarının hem projeleri hem ihaleleri hem inşaatları hem
de organizasyonu gerçekleştirilmiştir. Milletvekilinin ciddiyetine
yakışan, iftira atmak değil, varsa belgesi Cumhuriyet
Savcılığına başvurmaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
METİN LÜTFİ BAYDAR
(Aydın) - Erzurumu da pazarlık usulü yaptınız.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Sayın Başkanım
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Türkkan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hem
Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Grup Başkan Vekilinin hem
Sayın Bakanın
Sayın Başkan Vekili soru sordu, Varsa
elinizde bir belge, bunu açıklayın. dedi. Müsaade ederseniz açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN Açıklamak
istiyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Evet,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Bir dakika süre
veriyorum, yerinizden.
Sayın Türkkan, yerinizden,
lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Efendim,
mümkünse ben kürsüden kullanayım.
BAŞKAN Açıklama
istediğiniz için lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Bakan nasıl kullandıysa benim de kullanma hakkım var
efendim.
BAŞKAN Ama o,
sataşmadan istedi, siz kısa bir açıklama dediniz. Lütfen
yerinize geçer misiniz, lütfen.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ben de
sataşmadan dolayı açıklama hakkımı kullanmak istiyorum
müsaade ederseniz.
BAŞKAN Pek kısa bir
açıklama yapacağım. dediniz. Lütfen yerinize geçer misiniz. Bir
dakika süre vereceğim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, lüzumsuz yere gerersiniz ve adaletsiz
davranırsınız.
BAŞKAN Sayın Türkkan,
ben İç Tüzükü uyguluyorum. Rica ediyorum, lütfen yerinize geçer misiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İç
Tüzük hiç uygulanmadı.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Ben açıklama için söz istiyorum o zaman.
BAŞKAN Size de yerinizden
söz vermek zorundayım.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Hayır.
BAŞKAN Sataşmadan
istiyorsanız kürsüden söz vereceğim Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Grup adına yanlış ifade edilmiş bir konunun düzeltilmesi
talebinde bulunuyorum.
BAŞKAN Nedir konu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
İşte, az önceki belgelendirme meselesi.
BAŞKAN Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
İki dakika süreniz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Yerime Lütfü Bey konuşacak.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Başkan, hiç bu işleri, bu tüzükleri yormamanız
lazım, doğru olan buydu.
BAŞKAN Keşke böyle
yapmasaydınız Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Başka ne yapabiliriz, açıklama yapacak arkadaşımız.
BAŞKAN -
Yapmasaydınız.
4.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Gençlik
ve Spor Bakanı Suat Kılıçın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşma sırasında MHP Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Şimdi, Sayın Bakanım, öncelikle size söylüyorum: Türkiyede spor
bakanlığı, hükûmete girmiş, Parlamentoya girmiş her
gencin ilk istediği bakanlıktır. Niye? Popülaritesi çok
yüksektir. Spor, Türkiyede gençler arasında çok ciddi izlenen, izleyici
kitlesi fazla olan bir mesele. Sizin de genç bir parlamenter olarak ilk bakan
olduğunuzda çok sevindiğinizi düşünüyorum. Bizler de genç bir
bakanın spora el atmasının Türkiye açısından çok büyük
şans olduğunu düşünüyoruz ama üzülerek ifade ediyorum Sayın
Bakan, kişilikle alakalı değil bu, beceriyle alakalı. Siz
bu konuyu beceremediniz, beceremediniz.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale)
Ona millet karar verir!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Yani
milletin hakkında bir sürü tezviratlar çıkarken sizin çıka
çıka Hamamönünde üç tane binayla ilgili meseleniz çıktı, onu
bile becerememişsiniz!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Bu, ayıp.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Ayıp oldu tabii, bence de ayıp.
Diğer taraftan, İsmet
Paşa Stadyumu var, Kocaelinin tek stadı, Kocaelisporun tek
stadı. Şu anda, geçtiğimiz 29 Ekimde orada son törenleri
yaptık. Zira orası artık alışveriş merkezi olmak
üzere, stadyum kaldırılıyor. Kocaelililer, öncelikle İsmet
Paşa Stadyumunun stadyum olarak kalmasını isterler.
İkincisi: Eğer bu stadyum buradan kaldırılacaksa bize
stadyum yeri gösterilsin. derler. Bu konuda da sizden cevap beklerler.
Sayın Başkan Vekiline
cevap veriyorum: Biraz evvel arz ettim, Sky Türk ve Akşam gazetesi şu anda TMSFnin elinde olmasına
rağmen, birileri sahibiymiş gibi gidip orada oturuyorsa, gazeteler orayı
bu kişinin alacağını söylüyorsa bunun ismi şikedir.
Biz kediye kedi deriz Sayın Başkan Vekili.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
ÜLKER CAN (Eskişehir) -
Belgeleriniz nerede?
AYTUĞ ATICI (Mersin) -
Sayın Başkan
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkan, ismimi vererek ve ithamda bulunarak
bir isnat gerçekleştirdi Sayın Hatip. İç Tüzükün 69uncu
maddesine göre sataşma nedeniyle kürsüden cevap hakkımı
kullanmak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun iki dakika.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen başka sataşmalara
neden olmayınız.
5.- Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşma sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Çok saygıdeğer milletvekilleri, Galatasarayın
maçının olduğu bir günde sabrınızın bu
şekilde sınanmasından dolayı öncelikle hakkınızı
helal edin. Daha evvel gensoru önergesi mevzusu yapılmış bir
konuyu Sayın Hatip buraya getirmekle, doping konusundaki
hazırlıksızlığını ve diğer
iddialarıyla ilgili ciddiyetsizliğini esasında ortaya
koymuş oldu. Bu konu gensoru önergesine konu olmuş bir mevzu.
Mülkiyet edinme hakkı denen bir hak var memlekette. Ben de bu
hakkımı kullandım. Varsa gayrikanuni bir şey, onunla ilgili
de savcılığa gidebilirsiniz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ben var
demedim zaten. Bu şekilde
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla)
Kocaeli Stadyumuna gelince: Değerli milletvekilleri, 1994-2002 senesi
arasında Türkiyede yapılabilen stadyum bir tanedir. Adı
büyüktür ama proje güzel bir proje değildir, Atatürk Olimpiyat Stadı.
Şimdi, bu stadyumu yeniden bir stadyuma çevirebilmek için bir stadyum
parası kadar daha para harcamak mecburiyetindeyiz. Bu bir. İki:
Atatürk Olimpiyat Stadının kredi borçlarını on bir
yıldır şahsım ve benden önceki bütün bakanlar,
İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulunun
kanuni bütçesinden ödemeye devam etmektedir, hazine garantili borçla
yapılmıştır. Sekiz senede bir tane stadyum yapan Türkiye
Cumhuriyeti, bugün üç senede 25 tane stadyum yapabilecek bir konuma ve güce
gelmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sekiz senede diyorsun,
sen kendi Hükûmetini suçluyorsun Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Devamla) Mersin
tamamlandı, Türk Telekom Arena Stadı tamamlandı, Afyonkarahisar
Stadyumu yüzde 90 düzeyinde, Malatya Stadyumu yüzde 30 düzeyinde, Sivas
Stadyumu kaba inşaat, yüzde 25 düzeyinde, Eskişehirin temelini
attık, Gaziantepin temelini attık, Antalyanın temelini
attık, Samsun Stadının temelini attık, Trabzon Akyazı
Projesinde inşaat çalışmaları tam gaz devam ediyor.
Sakaryanın ihalesini yaptık, inşaat başladı,
Kocaelide 33 bin kişilik stadyumun ihalesini yaptık, karar
kesinleşti. Adananın ihalesini yaptık, yer teslimi
yapıldı. 25 stadyum; elbette ki bu spora bu kadar yatırım
yapan ve emek harcayan bir Hükûmetin Başbakanını da,
bakanlarını da takdir etmenizi beklemiyorum.
Galatasaraya başarılar diliyorum.
İyi akşamlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bu dediğiniz yerlerin
hepsinde stadyum vardı, yıkıp yerine alışveriş
merkezi yaptınız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Kaç
kişilik vardı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Bakan
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Kaç
kişilik vardı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) AVMlerin rantını
paylaştınız orada Sayın Bakan.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Takdir
beklemiyorum ama yapılanlar için de AVM yapılıyor demeyin,
Hiçbir şey yapılmadı. demeyin.
BAŞKAN Sayın Bakan
RECEP ÖZEL (Isparta) Görmezler onlar, görmezler,
boş ver!
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Türk
milletinin parasını
Yozgatın
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
Sayın Bakan
Sayın Kılıç
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yatıyorsunuz AVM,
kalkıyorsunuz AVM! (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın Altay, buyurun
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Rızaya atılan iftiraya o kadar çabuk alışma! Rızaya
Türk milleti
BAŞKAN Sayın Kılıç, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türk siyasi tarihinde AVM
Hükûmeti olarak hatırlanacaksınız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun) Kolay
değil öyle milliyetçilik!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bana milliyetçilikte en son
ders verecek olan adam sensin Sayın Bakan. Ben bedel ödemiş
adamım, öyle muhabbeten milliyetçi değilim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
Sayın Kılıç, lütfen
Buyurun Sayın Altay, sizi dinliyorum.
Sayın Bakan lütfen
Bakın, Sayın Altaya
haksızlık ve saygısızlık yapıyorsunuz, lütfen
Grup Başkan Vekili kendisi.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu konuşmasından bir önceki
konuşmada gene Sayın Türkkana cevap maksadıyla
çıktığı konuşmada Sayın Türkkana ilaveten,
grubumuz adına konuşan milletvekillerimizi de kastederek onların
ciddiyetten uzak olduğunu
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ (Samsun)
Hayır, hayır. Öyle bir şey demedim Engin Bey, yanlış
anlaşılma
ENGİN ALTAY (Sinop) Aynen öyle, tutanakları
bekler, bakarız.
Sayın
Bakanım, ciddiyete davet ettiniz, ciddiyetten uzak olduklarını
itham ettiniz. Ben, çok kısa, bu konuyla ilgili bir sataşmadan
dolayı hakkımı kullanmak istiyorum.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Engin Bey, cevap hakkı kullanacaksanız
Başkanın takdirinde ama öyle bir ibare kullanmadım.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Bakan, o zaman Başkan ara verecek, tutanakları
isteyeceğiz, bakacağız. Ben ne duyduğumu biliyorum.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Böyle bir ibare
kullanmadım, genelleme yapmadım.
BAŞKAN Sayın Altay,
öyle bir ibareyi, gerçekten, samimi söylüyorum, ben de duymadım.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Tutanakları isteyin, ısrar ediyorum. Sayın Başkan, ara
verin.
BAŞKAN Tutanakları
alıp bakalım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Neyi
alıp? İki dakika konuşacağız.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Sayın Başkanım, bir cümle açıklama
yapabilir miyim?
Sayın Altay, bakın
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Sayın Bakanın açıklama hakkı, isterse, hemen var.!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Bakan, siz bunu söylediniz.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ
(Samsun) Bir cümle söyleyeceğim.
ENGİN ALTAY (Sinop) - Benim buna cevap vermem lazım şu
veya bu şekilde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Böyle bir usul var mı Sayın Başkan?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Eğer bu genelleme olarak anlaşıldıysa özür
dilerim, öyle bir maksadım olmadı. Böyle bir ibare varsa
tutanaklardan çıkarılmasını arz ederim.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Tutanaklara bakalım.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Böyle bir genelleme yapmadım.
BAŞKAN - Özür diledi, maksat
hasıl olmuştur.
Teşekkür ederim Sayın
Altay.
Evet, şimdi konuşma
sırası
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN
(10/763) esas
numaralı önerge sahibi olarak Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mesut Dedeoğluna aittir.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın
Dedeoğlu
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun Sayın
Atıcı.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcının, Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıçın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, birçok stadyumları bütçeden
yaptıklarını ifade etmişlerdir. Mersinde
yaptıkları stadyumun karşılığında Mersin
Tevfik Sırrı Gür Stadyumunu TOKİye verip AVM yapmak üzere
anlaşmışlardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Diyorum
AVM Hükûmeti diye.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yani
Mersinde yapılan yatırımlardan 1 koyup 3
almışlardır.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Yok öyle bir şey.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Efendim, var öyle bir şey. Çıkın söyleyin, TOKİye
vermedik. deyin. Lütfen doğru söyleyin.
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Atıcı.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) 1 koyup 3 almadık.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 5
almışlar!
BAŞKAN Söyledikleriniz
kayda geçmiştir, teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
İki: Sayın Başkan, ayrıca, on sekiz ay gibi kısa bir
sürede iş yaptıklarını ve bunu mecburen el sıkmak
yöntemiyle yaptıklarını söyleyen Sayın Bakan çok
sıkıştığı için acele iş
yaptığını söylüyor ama Mersinden bir tane iş
alıp da oradaki insanlara yaptırmıyor, hepsini Mersinin
dışından yaptırıyor.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, teşekkür ederim. Söyledikleriniz tutanağa
geçmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Tutanağa geçmesi için söylüyorum zaten.
BAŞKAN Sayın
Dedeoğlu, buyurun lütfen
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Kanuni olmayan bir şey varsa lütfen
savcılığa gidin.
BAŞKAN Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu, buyurun.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Efendim, savcılık diye arkasına
sığınmayın. Her şeyi etik kurallar içinde
yapacaksınız Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, lütfen hatibe izin verin.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Her şey kanuna ve etiğe uygundur.
BAŞKAN Buyurun.
X.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Ön Görüşmeler (Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Osman Aşkın
Bak ve 104 milletvekilinin Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/753) (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 22
Milletvekilinin, başta vücut geliştirme sporu olmak üzere sporda
yaşanan doping olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/762)
(Devam)
3.- Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve
23 milletvekilinin dopingin nedenlerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/755)
(Devam)
4.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, Milli takımlarımızdaki doping
kullanımının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/756) (Devam)
5- Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21
Milletvekilinin, sporda doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/757)
(Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve
23 Milletvekilinin, spordaki doping vakalarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/758) (Devam)
7.- Mersin Milletvekili Ali Öz ve 22 Milletvekilinin,
Türk sporcularının doping kullanmasının nedenlerinin ve
doping maddelerine erişim imkanlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/759) (Devam)
8.- İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 20
Milletvekilinin, Türk sporunda yaşanan doping olayları ile
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/760)
(Devam)
9.- Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21
Milletvekilinin, vücut geliştirme sporunda kullanılan doping
maddelerinin kullanımının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/761)
(Devam)
10.- İzmir Milletvekili Erdal Aksünger ve 25
milletvekilinin sporda yaşanan doping olaylarının engellenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/754) (Devam)
11.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlu ve 19 Milletvekilinin, doping kullanımının Türk
sporuna verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/763)
(Devam)
12.- BDP Grubu adına Grup Başkanvekili Bingöl
Milletvekili İdris Baluken'in, sporda yaşanan doping sorununun ve
sporcuları doping kullanmaya iten nedenlerin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/764) (Devam)
13.- İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ve 24
Milletvekilinin, doping sorununun tüm yönleriyle araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/765)
(Devam)
MESUT DEDEOĞLU
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk sporunda dopingle ilgili vermiş olduğum Meclis araştırması
önergemiz hakkında söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; milletvekili seçilmeden önce, 2004-2011
yılları arasında ben de Türkiye
Görme Engelliler Spor Federasyonu Başkanlığını
yaptım. Atina Olimpiyatlarına, Çin Olimpiyatlarına ve en son
2012 yılında Londrada yapılan Olimpiyat ve Paralimpik
Oyunlarına da katıldım.
Doping hem Türkiyede hem de
dünyada bir sanayi şekline gelmiş; maalesef, üzülerek söylüyorum
bunu. Gerek bunu kullananlar gerekse satıcıları, maalesef ki
maalesef, yanlışlık içerisindeler.
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim!
Teşekkür ederim.
MESUT DEDEOĞLU (Devamla)
Bunun yanında, bu dopingi kullanmak, bunun
satıcılığını yapmak; gerek antrenör gerekse
sporcu, kulüp başkanları, yöneticiler
Tamamen eğitimle ilgili
olan bir şey bu; tamamen eğitimin eksikliğinden, federasyonun,
kulüplerin gerekli seminerleri ve eğitimleri vermemesinden
kaynaklanıyor. Bunların birçok mahzuru var tabii ki. Gerek
sağlık açısından gerekse o dopingi kullanan sporcunun
ülkesine vereceği, kulübüne vereceği ve kendine vereceği
zararların neler olduğunu bilmeden yapmış olduğu bir
davranış olarak bunu kabul etmek istiyorum.
Türk sporunda doping, şiddet
ve şike; üçünün bir arada bulunmaması gereken üç nokta. Biz,
bunların üçünü de bir arada görmek istemiyoruz ve Parlamentoda gerek
kanunlarla gerekse de yönetmelikle bunun altından kalkmak
mecburiyetindeyiz.
Bu konuyla ilgili vermiş
olduğumuz Meclis araştırması önergesindeki bu komisyon
temenni ediyorum ki bir an önce kurulur, Parlamento tarafından bu raporlar
çıkar ve gerekli tedbirler alınır. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak diyoruz ki: Türk sporunda doping olmasın, şiddet olmasın,
şike olmasın. Bu konuyla ilgili, grubumuz her türlü
çalışmayı yapmaya hazır. Temenni ediyorum ki önümüzdeki
dönem bu komisyon kurulur ve Parlamento bu çalışmaları yapar.
Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Dedeoğlu.
Şimdi, konuşma
sırası (10/765) esas no.lu önerge sahibi olarak İstanbul
Milletvekili Hakan Şüküre ait.
Buyurun Sayın Şükür. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Tarihi bir gün!
HAKAN ŞÜKÜR (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doping olaylarıyla
ilgili Meclis araştırması önergemiz hakkında söz
almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, konuşmama
başlamadan önce, ülkemizi ilgilendiren ve yaklaşık yarım
saat sonra oynanacak olan Şampiyonlar Liginde Galatasarayımıza
-ki, eski formasını giydiğim takımım Galatasaraya-
yürekten başarılar diliyorum.
Ülkemizin son yıllarda hemen
her alanda sergilediği başarı öyküsü,
sağladığı değişim ve dönüşüm hiç
kuşkusuz spora da yansımaktadır. Son on bir yıllık
dönemde Türk sporuna, sporcularımıza, gençlerimize büyük
yatırımlar yapıldı, yüzlerce modern tesis inşa edildi,
birçok uluslararası organizasyon başarıyla
gerçekleştirildi.
Profesyonel sporun içinden gelen
ve bu alanda ülkeme hizmet üretmeyi onur addeden biri olarak, Türk sporunun son
dönemde kanayan yarası hâline gelen yasaklı madde
kullanımı, yani doping konusunda daha somut ve sistematik
adımlar atıldığını ve daha da
fazlasının yapılacağını müşahede etmekteyim.
Olimpiyat ruhu ve fair-play olgusunun sporun her alanına nüfuz
edebilmesi için, dopinge karşı mücadelenin sadece yapılacak
testler veya cezalarla değil, önleyici tedbirler ve bilinçlendirme
çalışmaları neticesinde olacağını bugün
geldiğimiz konum itibarıyla görmekteyiz.
Dopingle mücadele programları
spor için temelde değerli olanın korunmasını
amaçlamaktadır. Bu temel değer Sporun ruhu olarak
adlandırılır ve olimpiyat ruhunun esasıdır. Nasıl
dürüstçe oynayacağımızın göstergesidir aslında. Sporun
ruhu, insan ruhunun, bedeninin ve zekâsının aynasıdır.
Ahlak, dürüstlük, performans, sağlık, karakter, kurallara saygı,
dayanışma gibi değerlerle ifade edilir.
Dünyada doping konusunda çatı
kuruluş olan WADA yani Dünya Dopingle Mücadele Ajansı, etkin ve
güncel bir biçimde, sporun daha temiz ve daha adil olması adına
bilimsel olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Amaç, temiz sporcunun
hakkını korumaktır. Ülkemizde ise Millî Olimpiyat Komitesi
altında faaliyet gösteren Dopingle Mücadele Komisyonu, dopingle mücadeleyi
kurumsallaştırmak ve gerçekleştirilecek iş birliğinin
ana ilkelerini belirlemek ve dopingle mücadeleyi yürütmek amacıyla 24
Mayıs 2011 tarihinde Spor Genel Müdürlüğüyle imzalanan protokol
sonrası 2011 yılının Haziran ayında kurulmuştur.
Komisyon tarafından Dünya Dopingle Mücadele Kuralları (CODE) çerçevesinde oluşturulan Türkiye
Dopingle Mücadele Talimatı WADA tarafından onaylanarak 23 Eylül 2011
tarihinde yürürlüğe girmiştir. WADA Kurucular Kurulunun 20 Kasım
2011 günü Kanadanın Montreal kentinde yaptığı
toplantıda, Türkiye, dünya dopingle mücadele kurallarına uyumlu
ülkeler listesine alınmıştır. Tüm bu çalışmalar
spor federasyonlarımıza tebliğ edilerek ülkemizde ilgili
çalışmalar başlatılmıştır. Fakat mevcut durum itibarıyla süreçlerin daha
da detaylandırılarak ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
konuya dâhil edilmesi büyük önem arz etmektedir. Yasaklı maddelerin temin
edilmesi konusundaki hususların yeniden düzenlenmesi, bu konuda
aracılık yapanlara gerekli cezaların verilmesi ve bu husustaki
denetimlerin
yaygınlaştırılması gerekmektedir.
Sporda yasaklı maddelerle
ilgili bilimsel olarak hazırlanmış olan içeriklerle sporcu ve
antrenörlerimize eğitim programları düzenlenmesi, sporcu ortak veri
tabanı oluşturulması ve bu maddelerin temin yollarının
tespit edilerek ilgili önlemlerin alınması gibi başlıklar
bizi temiz spora götürecektir.
2012 yılında WADA
tarafında yapılan testlerin büyük çoğunluğunun idrar
örneklerinin tahlili ile gerçekleştiğini görüyoruz. Geçtiğimiz
yıl sporculardan alınan numunelerin yüzde 88i idrar numunesi, yüzde
5i kan numunesi ve yüzde 6sı biyolojik pasaporttan kaynaklanan
verilerdir. Ayrıca, yine aynı yıl numunelerin yüzde 53ü
müsabaka dışında, yüzde 47si müsabaka döneminde
alınmıştır. Doping kontrollerinin artık sadece
müsabakalarda değil müsabaka dışı dönemlerde de
alınıyor olması işin gelmiş olduğu ciddi noktayı
bize gösteriyor. Sporcunun kontrolden haberdar edildikten sonra kontrol sonlanana
kadar hiçbir şekilde yalnız kalamayacağı, numuneyi verirken
dahi kontrol memuru tarafından izlenmesi WADA tarafından şart
koşuluyor, bu çok önemli. Maalesef ki geçmiş dönemlerde doping
kontrolü esnasında kaçan veya vermeyi reddeden sporcularımız da
ceza almak durumuyla karşı karşıya
kalmışlardır. Müsabaka dışı dönemlerde numune
alınmasıyla ilgili olarak sporcunun özel hayatına müdahale
edildiği düşünülebilir fakat şunu da belirtmek gerekir ki Dünya
Dopingle Mücadele Ajansı WADAnın Doping Kontrol Yönetmeliğinin
sporculara yönelik 1inci maddesi Her zaman ve her yerde idrar veya kan
numuneniz alınabilir. olarak yer almaktadır. Böylesi bir husus temiz
spor için vazgeçilmez ise tüm sporcu, antrenör ve yöneticilerin bu yönergeleri
dikkate alması ve hayata geçirmesi vazgeçilmezdir.
Hacettepe Üniversitesi bünyesinde
faaliyet gösteren Türkiye Doping Kontrol Merkezi yakın zamanda WADA
akreditasyonunu tekrar alarak bu konuda bölge coğrafyasına hizmet
verecektir. Dünyada şu anda WADAya akredite 33 merkez bulunmaktadır.
Bunların önümüzdeki beş yıl içerisinde sayısı 40 ile
sınırlı kalacaktır. Bu sebeple merkezin faaliyete
geçmesiyle ülkemizde birçok branştaki numune sayısının
artacağından ve bu sayıların uluslararası standartlara
yükseleceğinden şüphem yok. Türkiye bugün artık sağlık
ve spor alanında geçmişle mukayese edilemeyecek ölçüde geniş
imkânlara ve altyapıya sahip bir hâle gelmiştir. Yakın zamanda
Sayın Başbakanımızla -ki Kızılcahamamda bu
sunumu ben kendim gerçekleştirdim- İstanbulda yapılması
planlanan Türkiyenin ilk sporcu hastanesi, daha doğrusu Sporcu
Sağlık Merkezi Projesi bizlere önemli bir rehber olacaktır. Az
evvel Aytuğ Beyi dinlememe sebebim biraz da budur, Sayın
Bakanımızla bununla ilgili bir konuyu görüşmek üzere yanına
gittim ve bunun çok önemli bir rehber olacağını düşünüyorum
ben ve bununla da ilgili çalışmalar yapıyoruz. Sporcu
arkadaşlarımız, akademisyenler, bu konunun uzmanları, çok
değerli muhalefet partisi milletvekilleri bu komisyon içerisinde mutlaka
ki değerli fikirlerini bizlere vereceklerdir, onlarla da bunu daha
genişletebiliriz.
Spor
geçmişimize baktığımız zaman, yanlış veya
eksik bilgilendirme sonucu, tedavi amaçlı kullandığı
ilaçlar yüzünden ceza almak durumunda kalan benim de çok yakın
arkadaşlarım var, isimlerini söylemek istemiyorum. Gereksiz, tedavi
amaçlı kullandıkları, biraz bilinçsizlikten, biraz da kontrol
edilememezlikten kaynaklanan cezalardı bunlar, bizleri de çok derinden
yaralamış ve üzmüş. Aynı zamanda, bu arkadaşlarımız
en aktif dönemlerinde çok uzun süreler spordan uzaklaşmak durumunda
kalmıştır. Bu beni ayrıyeten üzmüştür ve bununla
ilgili de kendimi görevli kabul ediyorum. İnşallah, bu komisyonda hep
beraber güzel çalışmalar yaparız.
Ayrıca,
az evvel bahsettiğim merkezde, sporcu sağlık merkezinde bugün
dünyada sadece atletizm ve bisiklet branşlarında kullanılmakta
olan biyolojik pasaport ile -Sayın Bakanımız kısmen ifade
etti ama çok detaylı konuya girmedi- kontrol yöntemi kapsamında
çalışmalar yapılarak, sadece müsabaka döneminde değil, uzun
periyodik dönemler hâlinde sporcu verilerinin takibi mümkün hâle gelecektir.
Bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. 2009 yılında
dünyada 6.082 biyolojik pasaport tahlil edilmişken, bu rakam geçen
yıl 18.223 olarak gerçekleşmiştir.
İstanbul
Sporcu Sağlık Merkezi Projesi ile ilgili olarak, sporun ve
sağlığın birçok alanındaki akademisyenden destek
almaktayız. Bu bağlamda, dopingle mücadele
başlığı da hastanenin faaliyet göstereceği alanlar
içerisinde önemli bir yere sahip olacaktır, bundan emin olabilirsiniz. Bu
alanda ortaya koyacağımız mücadele de kısa zamanda
meyvelerini verecektir. Sağlıklı nesillerin başarıya
ulaşması daha temiz ve doğru yöntemlerle olacaktır.
Bu
vesilelerle yüce Meclisinizi tekrar selamlıyor ve teşekkür ediyorum,
sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şükür.
Meclis
araştırması önergeleri üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi,
Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis
araştırması açılmasını kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT
KILIÇ (Samsun) Hayırlı olsun.
BAŞKAN Hepimize
hayırlı olsun.
İşimiz bitmedi daha
arkadaşlar.
Meclis
araştırmasını yapacak komisyonun 17 üyeden
kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin
başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Gündemin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmının 1inci sırasında yer alan, İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın ve 20 milletvekilinin,
İstanbul Kâğıthane ve Ayamama dereleri üzerindeki imara
aykırı yapıların dere yataklarını yok etmesi ve
yoğun yağışlarda adı geçen derele rin taşması sonucu oluşan can
ve mal kayıplarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesinin
görüşmelerine başlıyoruz.
14.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan
Ayaydın ve 20 milletvekilinin, İstanbul Kağıthane ve
Ayamama dereleri üzerindeki imara aykırı yapıların dere
yataklarını yok etmesi ve yoğun yağışlarda
adı geçen derelerin taşması sonucu oluşan can ve mal
kayıplarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/1)
BAŞKAN Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve 22 milletvekilinin, spor
sektöründeki siyasi baskı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
15.- İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak ve
22 milletvekilinin, spor sektöründeki siyasi baskı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/2)
BAŞKAN Hükûmet? Yok.
Ertelenmiştir.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Hükûmetin bulunamayacağı anlaşıldı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 6 Kasım 2013
Çarşamba günü saat 14.00te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 21.16