TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
139uncu Birleşim
10 Eylül 2014 Çarşamba
(Olağanüstü)
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- BU
BİRLEŞİM TUTANAK ÖZETİ
III.- GELEN KÂĞITLAR
IV.- YOKLAMA
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, olağanüstü toplantı
çağrısına konu işlerden 641 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin 1 Ekim 2014 tarihinden sonraya
bırakılmasına ilişkin önerisi
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine
İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın Eki Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B. V.
Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi
Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasına İlişkin
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/947) (S. Sayısı: 642)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/948) (S. Sayısı: 643)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 628)
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun, Manisanın Soma
ilçesine bağlı Beyce köyünde meydana gelen tren kazasına
ilişkin açıklaması
2.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, Manisanın
Soma ilçesine bağlı Beyce köyünde meydana gelen tren kazasına ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın 642
sıra sayılı Kanun Tasarısının tümü üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılı'nın, Manisanın Soma ilçesine bağlı
Beyce köyünde meydana gelen tren kazasında hayatını kaybedenlere
Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar dilediğine ilişkin
konuşması
IX.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Gençin 628 sıra sayılı Kanun
Tasarısında oyunun rengini belirtmek üzere yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
X.- OYLAMALAR
1.- (Sıra Sayısı 642) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Sistemine İlişkin Hükümetlerarası
Anlaşmanın Eki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian
Gas Pipeline Company B. V. Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasına
İlişkin Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Dair Kanun Tasarısının oylaması
2.- (Sıra Sayısı 643) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Sistemine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
3.- (Sıra Sayısı 628) Türkiye Cumhuriyeti ile İran
İslam Cumhuriyeti Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının oylaması
XI.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan temizlik hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
- 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan web hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
Antalya Milletvekili Gürkut
Acar'ın, yaş meyve ve sebze üreticileri için verilen
teşviğin kaldırılacağı iddiasına,
Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçeri'nin, 2002-2014 yılları arasında Bakanlık ile
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından
satın alınan lojistik hizmetleri kapsamında yapılan
harcamalara,
- 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan eğitim hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
- 2002-2014 yılları
arasında Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve
kuruluşlar tarafından satın alınan güvenlik hizmetleri
kapsamında yapılan harcamalara,
Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın, Balıkesir'de tarla farelerinin yol
açtığı zarara,
İstanbul Milletvekili
Umut Oran'ın, Bosna Hersek'ten yapılacak olan et ithalatına,
Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek'in, Azerbaycan'a yapılan hayvan ihracatına,
Balıkesir Milletvekili
Ayşe Nedret Akova'nın, uçakla ilaçlamanın yasaklanması
sonucu üreticilerin yaşadığı mağduriyete,
Afyonkarahisar Milletvekili
Kemalettin Yılmaz'ın, son beş yılda imha edilen kaçak et
miktarına,
- Son beş yılda
ithal edilen canlı hayvan türü ve sayısına,
Kütahya Milletvekili Alim Işık'ın,
taşınır ve taşınmaz kiralamaları nedeniyle
yapılan harcamalara,
- Yaş meyve ve sebze
üreticilerine sağlanan desteklere,
İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2003-2014 yılları arasında
Türkiye'nin İran'a yaptığı buğday ihracatına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/49261), (7/49262), (7/49263), (7/49264),
(7/49265), (7/49266), (7/49267), (7/49268), (7/49269), (7/49270), (7/49271),
(7/49272), (7/49273), (7/49274), (7/49275)
2.- Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz'ın, Türkiye Jokey Kulübü
bütçesinin usulsüz kullanıldığı iddiasına ilişkin
Başbakan'dan sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin cevabı (7/49429)
10 Eylül 2014 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139uncu
Birleşimini açıyorum.
IV. - YOKLAMA
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
Gündeme geçiyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Beş dakika ara
verir misiniz Başkanım?
BAŞKAN İstem üzerine beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 139uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, AK PARTİ grup önerisini geri çekiyorum.
BAŞKAN Peki.
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi geri
alınmıştır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım.
V.-
ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, olağanüstü
toplantı çağrısına konu işlerden 641 sıra
sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin 1 Ekim 2014 tarihinden
sonraya bırakılmasına ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: Tarih:
10/9/2014
Danışma Kurulunun 10/9/2014 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda, olağanüstü toplantı
çağrısına konu işlerden 641 sıra sayılı
Kanun Teklifinin görüşmelerinin 1 Ekim 2014 tarihinden sonraya
bırakılması önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Vekili
Mustafa
Elitaş Haydar
Akar
Kayseri Kocaeli
Adalet ve Kalkınma
Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan
Vekili Grubu
Başkan Vekili Y.
Seyfettin
Yılmaz Hasip
Kaplan
Adana Şırnak
Milliyetçi Hareket Partisi
Halkların
Demokratik Partisi
Grubu Başkan Vekili
Y. Grubu
Başkan Vekili Y.
BAŞKAN
Danışma Kurulu önerisini kabul edenler
Kabul etmeyenler
Öneri kabul
edilmiştir.
Olağanüstü toplantı
çağrı önergesine konu kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek
için gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine
İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın Eki Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B. V.
Arasında Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi
Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasına İlişkin Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı
Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın Eki
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B. V.
Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi
Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasına İlişkin
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/947) (S. Sayısı: 642)(x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen
birleşimde tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz
sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Sinan
Oğanda, Iğdır Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 642 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz
Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet
Anlaşmasının onaylanması hususunda Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette ki bu
anlaşmanın Türkiyenin hayrına, faydalı bir anlaşma
olduğu cihetinden yola çıkarak Milliyetçi Hareket Partisi olarak dost
ve kardeş ülkelerle -Türk cumhuriyetleri başta olmak üzere-
yapılan bu tür önemli anlaşmaların ülkemiz için faydalı
olduğu kanaatindeyiz ve bu anlaşmayı da MHP Grubu olarak
destekleyeceğimizi ifade etmek istiyorum ama bununla beraber, son dönemde
Türkiye ile Azerbaycan arasında gelişen olumlu ilişkilerin
paralelinde önümüzdeki sene, 2015 senesinde Türkiye ve Azerbaycan başta
olmak üzere bütün Türk dünyasını âdeta suçlayan, Türk dünyası
tarihine bir kara leke olarak sokulmak istenen Ermeni iddialarına
karşı birtakım hususların da Türkiye ile Azerbaycan
arasında dost ve kardeşçe beraber bu suçlamanın
karşılanması için de birtakım çalışmalar
yapılması gerektiğinin de altını çizmem lazım.
Türkiye ile Azerbaycan nasıl ki enerji alanında bugün
görüştüğümüz TANAP projesinde olduğu gibi diğer alanlarda
da ortak mücadele etmenin, beraber, ortak bir noktadan hareket etmenin faydasının
ve ortak tarihimize yapılan bu saldırının
karşısında olunması gerektiğinin idrakindeler.
Ama bununla beraber değerli arkadaşlar, bir
üzücü hususun burada altını çizmem lazım: Biliyorsunuz,
geçtiğimiz günlerde Van Akdamarda Ermenistandan gelen katılımcıların
da büyük bir iştirakiyle bir ayin düzenlendi. AKP döneminde bu ayin yasal
hâle getirildi biliyorsunuz. Ermenistanda yüzyılın başında
binlerce Müslüman yaşarken orada binlerce camiden ezan okunurken, namaz
kılınırken, bugün Ermenistanda bir tek Erivan şehrinde Gök
Mescit adında bir cami var ve ciddi bir tadilata muhtaç ve orada cuma
namazı kılınmaya da muhtaç bir cami var.
Sayın Grup Başkan Vekilimiz Yusuf
Halaçoğlunun daha önce defaatle belirttiği Akdamara, Vana bir
iffet anıtını açmayıp, devriiktidarınızda Vanda
kiliseleri onarıp kilisenin çanını da
taktığınızı dikkate aldığımızda,
hiç olmazsa bunun karşılığında Vanda, Vanın
iffetli kadınlarının Ermeni saldırılarına maruz
kaldıklarında canına kıydıklarının
simgeleştirilmesi, o iffet simgesi Türk kadınının orada
anıtlaştırılması gereği, teklifi hâlâ havada
kalmıştır. Çan diktiniz ama bir iffet anıtını da
dikmediniz. Bunun karşısında, Ermenistandan geniş
katılımlı yapılan Vandaki ayinlerin belki
karşılığı olmayacaktır ama mademki bu kadar
hoşgörü gösteriyor Türkiye ile Ermenistan birbirlerine, mademki Ermeniler
buraya geliyor, kilisede ayin yapıyor, biliyorsunuz bizim -Türkiyede
birçok şehirde var ama- Iğdırda ASİMDER diye bir dernek
var, Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği. Geçtiğimiz
günlerde Ermenistan makamlarına müracaat etti, dedi ki: Biz de
Ermenistandaki Gök Mescite giderek cuma namazı kılmak istiyoruz.
Bundan daha doğal talep ne olabilir? Kiliseyi
onarmışsınız, kiliseye çan takmışsınız,
Ermeniler gelip ayin yapıyor yani hoşgörü sonuna kadar, gayet güzel.
Peki, bunun karşılığında oradaki bir camide gidip cuma
namazı kılmak isteyen vatandaşlarımıza da Müslüman
kardeşlerimize de destek olmanız, önayak olmanız gerekmiyor mu?
Bu, hem Hükûmet olmanızın size emrettiği amir bir hükümdür hem
de Müslüman olmanızın emrettiği amir bir hükümdür. Ama orada,
Ermenistanda cuma namazı kılmak isteyen bu kardeşlerimiz,
maalesef ki Ermenistandan gerekli izni alamadılar. Ermenistan Bir dakika
kardeşim, sen öyle elini kolunu sallayıp, gelip Ermenistanda Gök
Mescitte cuma namazı kılamazsın. dedi. Hükûmetinizden tek bir
Allahın kulunun bir çift sözü yok mudur buna?
Kilise açtığınız, kilise
onardığınız, kilise çanı
taktığınız, ayin yaptırdığınız
Ermenilerin her türlü güvenliğini sağlıyorsunuz, her türlü
konforunu sağlıyorsunuz, getiriyorsunuz, Türkiyede ayin
yaptırıyorsunuz, yaptırmaya da devam edeceksiniz, öyle
anlaşılıyor. Peki, bunun karşılığında
benim buradaki Müslüman kardeşim, Ermenistana gidip herhangi bir
taşkınlığa sebep olmadan -basit, orada yıllardır
ezan sesine hasret o minareden, o camiden- bir cuma namazı kılmak
istiyor, buna niye destek olmuyorsunuz? Bunun için Ermeni makamlarıyla
niye irtibata geçmiyorsunuz? Bunun için futbol diplomasisini
başlatmıştınız, bir önceki Sayın
Cumhurbaşkanının eşi elleriyle dolma
hazırlamıştı Ermenistan Cumhurbaşkanına. E, bir
zahmet söyleyin, deyin ki: Ya, bizim buradaki Müslüman kardeşlerimiz de
orada bir cuma namazı kılmak istiyor. Biz size burada her türlü
imkânı sağladık, kilisenizi onardık, güvenliğinizi
sağlıyoruz, kilise çanını taktık
devriiktidarımızda. E, Müslümanız, biz de cuma namazı
kılmak istiyoruz Ey Ermenistan, Ey Sarkisyan! Hani böyle bir tavır
var ya: Ey Sarkisyan! Deyin, Ey Sarkisyan, bu Müslüman kardeşlerimiz
orada bir cuma namazı kılmak istiyor, niye müsaade etmiyorsun?u niye
demiyorsunuz? Dışişleri Komisyonumuz burada, bir cevap
versinler. Benim de üyesi olduğum Dışişleri Komisyonundan
bir cevap bekliyorum. Bu arkadaşlarımızın cuma namazı
kılma talebini niye karşılamıyorsunuz? Ermeninin kilisede
ayin yapma talebine her türlü hoşgörüyü gösteriyorsunuz, imkân
sağlıyorsunuz; Iğdırdan giden bu Müslüman
kardeşlerimizin Ermenistan Gök Mescitinde cuma namazı kılma
talebine niye destek olmuyorsunuz? Bunlar Müslüman olduğu için mi, bunlar
cuma namazı kılmak istediği için mi? Yoksa gitseler, kilise
açsalar destek oluyorsunuz, görüyoruz ama burada bir Müslüman kardeşimiz
orada gidip cuma namazı kılmak istiyor ve siz buna destek olmuyorsunuz.
Ben de buradan soruyorum: Bunda bir sıkıntı mı
görüyorsunuz? Buradan bir Müslüman kardeşimizin gidip Erivanda, Gök
Mescitte cuma namazı kılmasına niye destek olmuyorsunuz? Destek
olmadığınız gibi köstek de oluyorsunuz, imkân
tanımıyorsunuz. Hükûmet etmenin vazifelerinden, sorumluluklarından
birisi de budur. İnsanlarımızın inançlarını
rahatlıkla yaşamalarına imkân tanımanız lazım.
Siz bu işi biraz yanlış anlamışsınız galiba.
Siz her türlü diğer azınlıkların haklarını verin
Şimdiye kadar azınlık vakıflarına bu ülkenin
parasından 2,5 milyar dolar para verdiniz, onun
karşılığında mal mülk verdiniz. Ermenistanda binlerce
camiden bir tanesini onartabildiniz mi, bir tanesinin onarılmasına
vesile olabildiniz mi? Gelin, Ermenistanda bir tane camiyi Allah
rızası için, bütün siyasi partiler olarak -devletin kesesinden de 1
lira çıkmasın- biz burada kendi aramızda para toplayalım,
gidelim, yaptıralım. Hatta siz de buyurun gelin, ASİMDER size de
çağrıda bulunuyor. Ermenistandan izin almamıza yardımcı
olun. Beraber gidelim Ermenistana. Yani, Ermenistandaki Gök Mescitte cuma
namazı kılmak sizin için cazip değil mi arkadaşlar? Gelin,
destek olun -samimi çağrımdır- gelin -Sarkisyanla sizin
aranız çok iyi- bir ricada bulunun, gayet insani bir ricadır, izin
versinler. Hep beraber gidelim, belki hepiniz gelemezsiniz ama bir
arkadaşınızı içinizden temsilî gönderin, gelin, gidelim.
Kameralarla gidip cuma namazı kılmak değil, Ermenistanda,
gidelim, beraber, hep beraber ibadetimizi orada yerine getirelim.
Bunun için sizden bizim beklentimiz çok açık ve
nettir. Ermenistana burada kilise açtıysanız, oradaki, şimdiye
kadar garip kalmış, ezan sesine hasret kalmış, cuma
namazına hasret kalmış Gök Mescitte bir ezan sesi duyulsun, bir
namaz idraki orada yaşansın. AKP iktidarınızda ve
iktidarınızdan bunu, burada, bütün kamuoyunun önünde, sizden
beklediğimi açık ve net bir şekilde ifade ediyorum. Sadece benim
değil, bu müracaatı yapan Iğdırdaki, başta
ASİMDER derneğimiz olmak üzere, bütün oradaki, bölgedeki vatandaşlarımızın,
inanmış, Müslüman vatandaşlarımızın sizden samimi
dileğidir. Gelin, devlet olmanın gereğini yerine getirin ve
burada, kiliselerde ayin yapılmasına
tanıdığınız imkânın aynısını
istemiyoruz; onda 1ini, binde 1ini bize orada imkân yaratın, oraya
gidelim. Tabii, değerli arkadaşlar, bunun burada takipçisi olacağımı
da ifade etmek istiyorum.
Şimdi, maalesef bugün Meclis zannediyorum tatile
girecek. Meclisin çalıştığı günlerde bu kürsüden
diplomatlarımızla ilgili uyarıda bulunmuştuk,
dinlememiştiniz ve diplomatlarımız şimdi maalesef ki hâlâ
IŞİDin elinde tutsak. Hükûmetinizde onunla ilgili ne kadar bilgi
var, ne kadar bilgi yok bilmiyorum ama benim bildiğim hususu sizinle
paylaşmak istiyorum. Orada her geçen gün, her geçen saat, her geçen dakika
savaş daha da kızışıyor ve
diplomatlarımızın hayatı her geçen gün daha fazla riske
giriyor.
Amerika şimdi bir ittifak kuracak, Türkiye'yi de
onun içine davet etti ve bu ittifakın, yakın bir zamanda
İncirlikten kalkacak savaş uçaklarıyla orada birtakım
bombalamalar yapacağı ifade ediliyor. Orada diplomatlarımızın
hayati riski her geçen gün daha da artıyor. Türkiye'ye yasak getirdiniz,
diplomatlarımızla ilgili tek satır yazılmıyor, tek
kelime edilmiyor, televizyon kaynakları tek bir kare görüntü göstermiyor.
Peki, orada 45 tane diplomatımızın hayatı şu an ne
durumdadır, onlarla ilgili ne yapıyorsunuz? Televizyon
ekranından söylemiyorsanız hiç olmazsa Mecliste kapalı oturum
yapalım, diplomatlarımızın durumunu konuşalım
arkadaşlar. O vatandaşlar hepimizin vatandaşı, hepimizin
kardeşi ve onlar insan. Onunla ilgili çok vahim iddialar var ama
şimdiye kadar sustuk, bundan sonra kısmen susmaya devam edeceğiz
çünkü diplomatlarımızın hayatına halel gelsin istemeyiz,
eminim siz de istemezsiniz, eminim Türkiye'de insanım diyen hiç kimse
istemez.
Ama Konsolosumuzun orada görevden
alındığı iddiası var, iddianın ötesinde
aslında bilgisi var desem daha doğru olur. Bugün Başbakan olan
Sayın Davutoğlunun eski tarihli bir yazıyla Konsolosumuzu,
baskından üç gün öncesi bir tarihle görevden aldığınız
bilgisi var bende. Şimdi, adamı hem orada IŞİDin eline
teslim etmişsiniz hem de görevden almışsınız. Ee,
sonra, uçağı kaçıranlar falan olduğu ifade ediliyor,
onlarla ilgili detaya girmeyeceğim. Orada, 49 vatandaşımız
deniyor, yerel vatandaşlarımızı
çıktığınızda 45 tane diplomatımızın
şu an IŞİDin elinde olduğunu biliyoruz. Bunların bir
kısmının Suriye toprakları içerisinde olduğu ve
Hükûmetinizin diplomatlarımızın izini kaybettiği yönünde
kuvvetle deliller var. Diplomatlarımızın bir
kısmının IŞİD liderlerine canlı kalkan
yapıldığı, bir kısmının başta Musul
Havaalanı olmak üzere ki Musul Havaalanı biliyorsunuz, önemli radar
istasyonlarının olduğu da bir yerdir, şu ana kadar her yere
operasyon yapıldı, oraya operasyon yapılmadı. Onunla ilgili
de oralarda diplomatlarımızın canlı kalkan olarak
kullanıldığı bilgisi de var bizde. Arkadaşlar,
diplomatlarımızın hayatı her geçen dakika daha fazla riske
giriyor. Bu konuyu siyaset üstü bir üslupla ele almamız lazım,
diplomatlarımızın hayatının kurtarılması
lazım.
Bununla beraber, bizde olan endişenin hiç olmazsa
bir kısmının giderilmesi de Hükûmetinizin görevidir. Meclisi
bugün tatile sokuyorsunuz, bu, diplomatlarımızla ilgili 14 Ekime
kadar kamuoyuyla herhangi bir bilgi paylaşmayacaksınız demektir.
Gerçi şimdiye kadar da çok fazla bir şey paylaşmadınız
ama hiç olmazsa Meclis açıktı ve Meclisten muhalefet, uyarma görevini
yerine getiriyordu. O gün eğer dalga geçmeseydi bazı
arkadaşlarımız, bizde olan bilgileri buradan, Meclis
kürsüsünden, milletin Meclisinde milletle ve sizinle
paylaştığımızda, on altı saat önce ifade
ettiğimizde bir savaş uçağı buradan kalksaydı
altı dakika sonra konsolosluğumuzun bulunduğu mahalde olacaktı. Bir helikopter
buradan kalksaydı kırk beşinci dakikada helikopter
konsolosluğumuzun bulunduğu alana inebilecekti ve konsolosluk
görevlilerimizi alıp geri gelecekti. Bölgede sizden habersiz yaprak
kımıldamaz diyorsunuz ama bölgeden 500 bin insan kaçarken bizim
diplomatlarımızı orada hangi akla hizmetle
bıraktınız anlamak mümkün değil. Bölgenin valisi
kaçıyor, kaçarken arıyor bizim diplomatları, diyor ki:
Bakın, ben bu bölgenin valisiyim. Ben can havliyle kaçıyorum, sizin
de aklınız varsa burada durmayın. Bizim oradaki
diplomatlarımız ise Ankaradan bize böyle bir talimat gelmediği
için biz burayı terk edemiyoruz. diyor. Sonra da kalkıp suçu
üzerinizden atmak için diyorsunuz ki: Vallahi karar onların
kendisindeydi, onlar karar verecekti. Böyle bir devlet olur mu? O zaman siz
niye Dışişleri Bakanıydınız -şimdi
Başbakan oldunuz- eğer kararı orası verecekse?
Dolayısıyla, göz göre göre diplomatlarımızı orada
IŞİDin eline teslim ettiniz.
Buraya kadar her şey aydın da, her şey
belli de bundan sonrası biraz karanlık, bundan sonra
IŞİDin orada ne yapacağı belli olmaz. Her geçen gün
IŞİDin daha da sıkışacağı, Amerikan ve
Batı koalisyonu operasyonuyla IŞİDin bundan sonra lider
kadrosunun hedef alınacağı bir süreçteyiz. IŞİDin
lider kadrosunun hedef alınacağı bir süreç, aynı zamanda
onlara canlı kalkan yapılan diplomatlarımızın da hedef
alınacağı bir süreçtir; ne yapıp edip, gerekirse bir
operasyonla diplomatlarımızı kurtarmak lazım.
Bu işlerden az çok anlayanlar şunu bilir ki
öncelikli hedef bir terör örgütüne diplomatını veya rehinesini
kaptırmamaktır ama hata ettiniz kaptırdınız, ilk
kırk sekiz saat içerisinde bir operasyonla diplomatlarımız
kurtarılabilirdi ama onu da yapmadınız. İlk bir hafta
içerisinde bir şeyler yapılabilirdi, onu da yapmadınız. O
zaman orada IŞİDin üst düzey lider kadrosuyla bir miktar diyaloğunuz
vardı ama orada da hızlı bir akışkanlık var;
IŞİDin lider kadrosu da değişti bu arada ve şu an
sizin tanımadığınız insanlar orada IŞİDin
içerisinde. Sizin Sünni kabileler üzerinden yaptığınız
girişimler de havada kaldı, Saddamın kalıntıları
üzerinden yaptığınız girişimler de havada kaldı
ve şu an bambaşka bir ortamla karşı
karşıyayız, bambaşka bir IŞİD tehdidiyle karşı
karşıyayız.
IŞİDin ne olduğunu anlatmaya gerek yok.
IŞİD, Avrupa için, Amerika için, Rusya için tehdit olan birtakım
radikal unsurlar bir Amerikan projesiyle bölgeye çekildi, âdeta
mıknatıs gibi bir alan yaratıldı orada, bütün dünyadaki
radikal unsurlara orada zaferler kazandırıldı -ki peşmerge
de bu işin bir parçasıdır- ve dünyadaki bütün radikal unsurlar
oraya toplandı, şimdi tam da Batının istediği noktaya
gelindi, toplanan o radikal unsurlar toptan yok edilecek ve Batı, elindeki
bütün o radikal unsurlardan kurtulacak. Bu, Batının projesiydi, siz
de bunun bir parçasıydınız. Şimdiye kadar Türkiye üzerinden
geçişlere müsaade ettiniz, bunların hepsi anlaşılır
-ayrıca tartışılması gereken konular- ama imha
noktasında bizi doğrudan ilgilendirir husus, IŞİDin
elemanlarının imhasıyla beraber bizim
diplomatlarımızın da imha edilme tehdidi ve tehlikesiyle
karşı karşıya olmalarıdır. Vicdanı olan,
insanım diyen, devletim diyen, devlet sorumluluğunu azıcık
yüreğinde taşıyan herkesin bu konuda elini vicdanına
koyması ve bir şeyler yapması lazım.
Yeni Hükûmet kuruldu, yeni Hükûmete Irak Türkmen
Cephesinden tek bir bakanı dahi almadılar. Orada sizin, Türkmenler
gibi bir kaygınız olmadığını biliyorduk ama
devletimizin çıkarı gereği, hiç olmazsa bir tane Türkmen
bakanı yeni Hükûmete sokma gücüne sahip olmanız lazımdı ama
bu gücün de sizde olmadığı, bu niyetin de sizde
olmadığı aşikârdır diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oğan.
Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
HDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik
Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
642 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu
Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Anlaşma ve eki
Ev Sahibi Hükümet Anlaşması, hükûmetler arası anlaşma
olarak geçiyor.
Şimdi, Mecliste yorgunluk başladı
biliyorum, aslında konuşmasak da gitsek istiyorsunuz onu da biliyorum
fakat milletvekilleri hakikaten bunu okudu mu? Bir ciddiyete davet
edeceğim de onun için.
Uluslararası sözleşmeler kimin arasında
yapılır arkadaşlar? Devletler arasında yapılır.
Devletlerin hukuku, yapılan sözleşmenin müeyyideleri, borçları
ve yükümlülüklerini belirler. Eğer siz devlet olarak sözleşme
yapıyorsanız, bu yaptığınız sözleşmelerin ya
Birleşmiş Milletler nezdindeki evrensel sözleşmeler olması
lazım ya da Avrupa Konseyi nezdindeki bölgesel sözleşmeler
olması lazım. Eğer bir ülke ile bir şirket arasında
sözleşme yapıyorsanız bu bir uluslararası sözleşme
değildir.
Şu sözleşmenin arka sayfasını bütün
arkadaşların okumasını öneriyorum. Birazdan elinizi
kaldıracaksınız. Dikkat edin, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
adına Taner Yıldız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı; imza.
Ya karşısında? TANAP Doğal Gaz İletim Anonim
Şirketi adına Saltuk Düzyol, Genel Müdür. Allah aşkına, bu
bir uluslararası sözleşme midir?
Bakın, dikkat edin, bir dakika, bir dakika
arkadaşlar,
(x)şirketiyle
imzayı atmıyorsunuz, hükûmetler arası imzadan, sözleşmeden
bahsediyoruz, kestane şirketi kurmuyoruz. Bakın, açık
konuşayım, bir özel ticari şirket ile Hükûmet arasında
imzalanan bir sözleşmeden bahsediyorum. Onun altında Azerbaycan
Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi Başkanı var. Şirket
Başkanı var arkadaşlar, Şirket Başkanı, bakan
değil. Uyarıyorum sizi yani Allah aşkına, her şeyi
körü körüne kabul etmek zorunda mısınız? Ne zamandan beri
şirket başkanlarıyla yapılan sözleşmeler
uluslararası sözleşme oldu? Bunun bir ciddiyeti yok mu? Bunun bir uluslararası
hukuk boyutu yok mu?
Şimdi ben size daha enteresan bir şey
anlatacağım, burada başımıza gelecekleri
anlatacağım. Bunun neler doğuracağını anlatacağım
size. Türkiyeyi nasıl bağladığını, nelerle
bağladığını anlatacağım size. Elbette ki
Azerbaycan gardaş ülke. Gardaş ülkeyse gardaş ülkenin
doğal gazı da biraz daha ucuz vermesi lazım değil mi? Ama
vermiyor. Rusyadan, İrandan, Kürtlerden daha ucuza alıyoruz
değil mi Sayın Bakan? O zaman rakamları açıklar
mısınız?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ticari sır.
HASİP KAPLAN (Devamla) Rusya, Azerbaycan,
İran ve Kerkük ve Kürtlerden aldığınız petrolün
fiyatlarının açıklanmasını isteyeceğim Sayın
Bakan, tek tek fiyatlarını ve kaç yıllığına bu
sözleşmelerin yapıldığını; bu bir.
Bunu niye söylüyorum? Yani gardaşlık
güzeldir, beraber iş yapmak daha güzeldir ama hep beraber kazanırsak
çok daha güzeldir ama dengenin öyle olmadığını görüyoruz.
Sayın Bakandan yine bir açıklama gereğini isteyeceğim çünkü
yağmur yağdı bu sabah arkadaşlar. Yağmur
yağdı, biliyor musunuz? Yağmurun yağması ne demek?
Doğal gaza zam yapılması demek arkadaşlar, kış
geliyor demek. Şimdi doğal gaza zam kapıda. Gerçi otomatiğe
bağlı.
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir)
Yapmayacağım. dedi ya!
HASİP KAPLAN (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde -bakın, dikkat edin- doğal gazı karneyle satan tek
hükûmet AK PARTİ Hükûmetidir arkadaşlar. Sayın Bakan ben
eğer doğru söylemiyorsam, yanlış anlatıyorsam lütfen
buradan düzeltsin. 200 metreküp doğal gazla eylül ayındaki
aldığımız doğal gaz birimi, kotası, karnesi 80
liradır. Bunun üstünde alan var mı? Şimdi
RECEP ÖZEL (Isparta) Yaz aylarında, yaz
aylarında.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın, hayır,
bakın.
Şimdi, eylülde 80 liraydı, haziranda 140
liraydı.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yaz aylarında.
HASİP KAPLAN (Devamla) Durun, şimdi ben size
söyleyeyim. Kışa girdiğimiz zaman bu 640 liraya çıkacak.
Dikkat edin, 200 metreküpte. 200 metreküpte 640 liraya çıkacak olan karne
Karne diyorum, karne. Doğal gazı karneyle alıyorsunuz. 200
metreküpte, 20nci günde doğal gazınız bitti otomatik ya,
kartı takıyorsunuz, çıkarıyorsunuz- ondan sonra
üşürsünüz. Biraz fazla yaktınız mı üşürsünüz
arkadaşlar; Ankarada, başkentte üşürsünüz çünkü daha fazla
alamazsınız, karneye bağlıdır.
Şimdi, bunu merak ediyorum: Bu doğal gaz bu
dönemde ne kadar zam görecek? Bu karne devam edecek mi; karneye bağlanan
doğal gaz olayı, zam olayı? Önümüzdeki dönem için Sayın
Bakanın bir açıklama yapmasını bekliyorum. Yoksa, karneye
göre mi yaşayalım? Yani, haftada kaç gün duş alalım mesela?
Şofbeni yakıyorsunuz, gaz yakıyorsunuz. Yani, tencere
yemeklerini, hangisini, kaç tanesini
Yani, insanlar, ev hanımları,
herkes dikkat edecek, bilecek ki ona göre yakacak. Bazı yemekler var dört
saatte pişiyor. Bu kotayla, bu gazla fasulye dört saatte pişiyorsa,
kardeşim, pişiremezse fasulyenin pirzoladan daha pahalıya mal
olduğunu görürsünüz. Hayatın her alanına yansıyor, demek
istediğim bu. Bu sosyal boyutu ama akçe boyutuna geleceğim.
Şimdi, bu sözleşmede püf nokta ne biliyor
musunuz arkadaşlar? Bu sözleşme de 2012de imzalanmış,
adı TANAP olan hükûmetler arası anlaşma; IGA da yazıyor
burada, tabii, kısaltılmış olarak. Bir de Hollandada
kurulmuş bir şirket var. Azerbaycan uyanıktır, dikkat edin,
Azerbaycanlılar bizimkilerden uyanık. Azerbaycan BOTAŞla
iş yaptığı zaman Azerbaycanda BOTAŞ İngiliz
hukukçuları kendine hukuk müşaviri olarak tutmuştu, Türkiyeden
hukukçu tutmamıştı; BOTAŞın uzun bir süre hukuk
müşavirliğini İngiliz hukukçular yapmıştı.
Şimdi, Azerbaycanlılar bu hesabı iyi bildiği için
hükûmetlerine bağlı Hollandada bir şirket kurmuşlar.
Hollandada kurdukları şirket
Dikkat edin, Hollandada bir
şirket kurmuşlar, şirket Hollandada. Hollanda Avrupa Birliği
üyesi. Azerbaycan ile Türkiye, ikisi de Avrupa Konseyi üyesi, Birliğe üye
değil. Yani, Hollandada kurulan bu şirket şu demek: Ben Avrupa
Birliği -Lüksemburg- Adalet Divanı hukukuna bağlıyım.
Ben bir zarara uğrarsam şirket merkezim burada, yaktım çıranızı.
Doğal gazla değil, kibrit çakarak yakar. Niye? Bu
anlaşmanın kodları var arkadaşlar. KDV
kaldırılıyor; hükûmet güvenceleri getiriliyor; yol
yapımında, boru hattı yapımında birtakım
avantajlar getiriliyor. Kime getiriliyor? Bu TANAPta yer alacak şirket ve
taşeron şirketlere. Nedir mesela? Hizmet tesliminden doğan
katma değer vergisinden muaf tutulması. Dikkat edin, nereden
gidiyor? Hazineden gidiyor çünkü Türkiyede yapılacak bir işten
bahsediyoruz. Yine, bazı malların kredi kullanımını
destekleme fonu ve Bakanlar Kurulu finans ve destek kararı var. Ha,
teşvik işvereni, istihdamı güzeldir ama Allah bilir, bir HDPli
iş adamı gelse, destek görür mü diye merak ediyorum, hadi CHPyle
aranız iyi değil, MHPyle hiç iyi değil. Bir şirket, bir
iş adamı gelse Bakanlar Kurulundan, destekleme fonundan bir garanti
alabilir mi?
SİNAN OĞAN (Iğdır) Hemen alır,
hemen alır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Alır, alır,
ortaksınız, birlikte çalışıyorsunuz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bizim bütün iş
adamlarını terör örgütleri listesine aldılar Sayın Sinan
Oğan. Demin konuştun, boş konuştun, bir camiyle, bir
mescitle
Aha pasaport, diplomatik, git, istediğin kadar namaz kıl,
gel.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Terör örgütüyle
görüşüyorsunuz ya, ortaksınız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Yani o kadar basit
değil, işin esasına geleceksiniz. Bırakın, öyle
kimlikle uğraşırken
Zaten aramızda sınır yok
Azerbaycan ile Türkiye arasında. Türki cumhuriyetler içinde bir tek
diliyle anlaştığımız ülke Azerbaycandır. 9 tane
Türki cumhuriyetinin devlet başkanı bir araya geldiği zaman, o 9
tane devlet başkanı kendi aralarında -Türkmenistan, Kazakistan,
Moğolistan- Türkçe konuşamadıkları için -biz hani burada da
konuşuyoruz ya, ortak dil, resmî dil Türkçeyi konuşuyoruz ya- onlar
da kendi aralarında Rusça konuşmuştu. Burada diplomatlar var,
eğer ben doğru söylemiyorsam siz teyit ediniz. Öğle değil
miydi arkadaşlar? Ha, yani şunu demek istiyorum: Kafkaslarda
kalbimiz, Orta Doğuda kalbimiz, Şengalde, Tuzhurmatuda, Baküde,
Balkanlarda. Biz, gerçekten, öylesine büyük bir kültürün bütün
harmanını bu Anadolu topraklarına taşıdık;
yaşatıyorsak, hepsini kucaklamak hepimizin sevdası
olmalıdır.
Ben, burada şunu anlatmak istiyorum: Yani, bu
uluslararası sözleşmeleri, ya konuşmayalım
imzalayalım, ya konuşmayalım kabul edelim, ya
konuşalım arkadaşlar; ne var bunun içinde?
Şimdi, ben şöyle bir baktım, belki ilgi
alanım olduğu için. Aslında kuşkular dile getirilmiş
Dışişleri Komisyonunda, hem de Hükûmet tarafından; ticari
ve idari hususlarda bazı sıkıntıların doğabileceği
söylenmiş. Sonra, Bu anlaşmada finansal desteklerden
faydalanılabilmesi amacıyla -dikkat edin, finansal desteklerden
faydalanılabilmesi amacıyla- evet, Hollanda merkezli bir şirket
olarak kurulması yönündeki tercihin bildirildiği -şirketin
İngilizcesini yazıyor burada, söyleşmede var- ve Hollandada
kurulan proje şirketinin yatırımcı sıfatıyla
-yatırımcı sıfatıyla, dikkat edin- Hükûmetimiz ile ev
sahibi hükûmet anlaşma imzaladı. Ev sahibi hükûmet kim? Hollanda
mı, Bakü mü, Ankara mı? Ev sahibi hükûmet kim? Boru bizden geçecek,
onu anladık, ona da geleceğim, şimdi anlatacağım.
Arkadaşlar,
gerçekten donanımlı, uzman
Evet, Türkiyede de enerji hukuku
konusunda ciddi bir atak var, görüyorum, meraklılar var
çünkü para kazandılar. Bütün medya holdingleri de enerji alanına
daldılar, bir tek Meclis dalamadı. Bu konuda en
dışarıda kalan, bilgisiz olan, ne olduğunu bilmeyen konumda
olan Meclistir, milletin iradesidir. Öbür taraftan da götüren götürüyor.
Şimdi, burada şu noktada merak
ediyorum: Madde 1- TANAPla söz konusu şirketle ilgili
anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunmasına
Hükûmetimiz bir şirketle bir uluslararası sözleşmeyi
imzaladı; imzaladı değil mi, tamam; sonra onayladı, o da
tamam. Yine diplomatlar var burada, iki tarafta da var. Bunun depo edilmesi
lazım, uluslararası sözleşmenin. Uluslararası
sözleşmeler depo edildiği zaman tamamen hayata geçmiş olur.
Şimdi, bu hayata geçme konusunda
hemen dikkatinizi 11inci sayfaya çekeceğim. İşte, bu 11inci
sayfada ne varsa var arkadaşlar. Bunun
içinde şöyle karınca duasıyla 2 sayfa var. Bu 2 sayfaya
dikkat edin: Ev Sahibi Hükümet Anlaşması diye geçiyor. Ev sahibi
olmayan kim, Türkiye mi? Hollandadaki şirketin ev sahibi Azerbaycan.
Şimdi, burada, bu projede bazı
kavramlar konulmuş. TANAP Doğal Gaz İletim Anonim Şirketi
olarak adı değiştiriliyor Türkiyedekinin. Ev sahibi Hükûmet
içerisinde bu isim veriliyor. Bundan böyle TANAP Proje Şirketi olarak
anılacaktır. diyor.
BOTAŞa geliyor, BOTAŞ GTA,
işbu Anlaşmanın
Atfedilen anlamı olarak BOTAŞ
geçiyor ve şu madde 3e bakın arkadaşlar, gözlüklerim yok ama
okuyabileceğim size: BOTAŞın, TANAP Doğal Gaz İletim
A.Ş. ile SD2 Gaz Satış Anlaşmasına konu 6 milyar metreküp Gazın Türkiye Cumhuriyeti
Toprakları içerisinde ve boyunca Transit Geçişi, -transit
geçişi, Türkiye toprakları içinden geçişi- teslim
alınması ve/veya teslim edilmesi için 15 yıl süreli bir
taşıma anlaşması ("BOTAŞ GTA") akdetmesi,
(iii) BOTAŞ'ın, BOTAŞ GTA'daki tarife kesinleşme tarihinde
yapılacak düzeltmeye tabi olarak BOTAŞ GTA'da belirlendiği
üzere; Eskişehir çıkış noktasında her 1000 metreküp
Gaz için 79 USD -yani, dolar, Amerikan doları- ve buna ilişkin
yakıt masrafı ve Trakya çıkış noktasında her 1000
metreküp Gaz için 103 USD -Amerikan doları- ve buna ilişkin
yakıt masrafı, her durumda %100 kapasite kullanımını
esas alacak ve 2018'den başlayarak her yıl %1 oranında
artırılacak birim tarife(leri) ödemesi, (iv) BOTAŞ'ın
diğer ilgili anlaşmaları ve düzenlemeleri akdetmesi ve
yürütmesi, hususlarında anlaşırlar. "
Arkadaşlar, siz buradan ne anladınız
şimdi, yüce Meclis? Bunca yıl taahhüt, bunca yıldan sonra her
1.000
Bakın, Eskişehirde 79 dolar, Trakya
çıkışında her 1.000 metreküp için 103 dolar, 1 varil ham
petrol parası değil arkadaşlar.
1 varil ham petrol ne kadar şu an?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) 110 dolar.
HASİP KAPLAN (Devamla) 110 mu, 120 mi? O civarda.
Sayın Bakan daha
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) 102 dolar.
HASİP KAPLAN (Devamla) 102ymiş, Sayın
Bakan söyledi. Orta Doğudaki kargaşadan ucuzlamış.
Şimdi, aslında burada benim anlatmak
istediğim şu: Ben Türkiye Azerbaycanla böyle bir anlaşma
yapmasın demiyorum, yapılsın, yapılması lazım.
Irakla da yapılması lazım, sosyoekonomik ilişkilerimizin
güçlenmesi için çok çok önemlidir. Ama, bunu sağlam tutmak lazım.
Bakın,
hükûmetler gelir geçer, kişiler gelir geçer, şirketler de gelir geçer
ama devletler kalır. Benim itirazım burada şirketleredir
arkadaşlar. Hükûmet şirketle anlaştı, şirket gitti,
krediyi aldı, parayı götürdü, işi yaptı yapmadı, sonra
şirket iflas etti. Ne olacak on sekiz yıl? Yani, burada sorular var
kafada cevap bulamayan. Ben, Türkiye'nin ekonomisinin mutlak suretle Rusyayla,
Azerbaycanla, İranla, Irakla
Yani, benim burada söylemek
istediğim, daha düzenli bir şekilde buna destek, bunu hazırlamak
mümkün.
Biz, HDP olarak bu
tür bir kardeş ülkeyle elbette ki bu ticari, ekonomik, sosyal, kültürel
bütün ilişkilerin geliştirilmesinden yanayız. Bu yönüyle elbette
ki olumlu oy vereceğiz ama uyarılarımızı da eklemiş
olduk.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız konuşmak
istediler.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün burada
uluslararası anlaşmanın eki olan ev sahipliği
anlaşmasıyla alakalı Türkiye'nin coğrafyasından
kaynaklanan bütün avantajları kullandığı projelerden bir
tanesini daha tartışıyoruz. Öncelikle, katkı koyan iktidar
ve muhalefet partilerine teşekkür ediyorum çünkü bu bizim millî
çıkarımızla alakalı bir husustur. Şimdiden olumlu oy
vereceklerini duymuş olmam, bizim birlikteliğimiz ve topyekûn Türkiye
yararına yapacağımız işler açısından son
derece önemli.
Ben isterseniz genel
bilgiler verdikten sonra, özellikle merak edilen konuların da
altını çizerek konuşmama devam etmek istiyorum. Türkiye,
üzerinden geçecek boru hatlarını artırdığı kadar
ve bunları doğru şekilde projelendirdiği kadar
güçlenecektir. Malum gerek kendisinin, Türkiye'nin ihtiyaçlarının
karşılanması açısından gerekse Avrupa Birliği
üyesi ülkelerin ihtiyaçlarının karşılanması
açısından son derece önemlidir. Türkiye Rusya Federasyonuyla,
Azerbaycanla, İranla, mümkün olabildiği kadar Türkmenistanla ve
Irakla beraber bu projeleri geliştirecektir. Suriye rejiminin son
yaşattığı hadiseler haricinde Mısırdan gelen
doğal gaz boru hattının da Suriye üzerinden Türkiyeye
bağlanması projesi de bu projelerin arasındadır. Tabii ki
bundan yararlanacak olanlar o ülkenin halkıdır. O yüzden, bir
barışın gerekçesi olarak, doğal gaz ve petrol projelerini
geliştirmeye gayret ediyoruz. TANAP bunlardan bir tanesi. Malum,
Türkiyenin doğal gazının özellikle özel şirket ve kamu
şirketleri aracılığıyla gerek Mavi Akımdan 16 bcm,
-16 milyar metreküp- ve 14 milyar metreküp de batı hattından
dediğimiz Trakya üzerinden gelen 30 milyar metreküplük kontratı
bulunmaktadır. İranla 10 milyar metreküp, Azerbaycanla 6,6 milyar
metreküp; bunlar boru hatlarıyla alakalı olanlar. Bir de Cezayir ve
Nijeryadan gelen sıvılaştırılmış LNG
dediğimiz doğal gaz var, onunla beraber yaklaşık 50 milyar
metreküplük bir kontrata sahip şu anda Türkiye.
İhtiyacı ne kadar? 46 ila 48 milyar metreküpler
civarında. Özellikle, biz, doğal gazın elektrik üretiminde
kısmen ama konutlarda ve sanayide tamamen kullanılmasından
yanayız. Çünkü çevre faktörleri açısından, hava kirliliği
açısından doğal gazın konutlarda kullanılmış
olması Türkiye'nin daha çevreci projeler üretebilecek bir enerji sektörü
oluşturmasına sebep oluyor.
Peki, biz TANAPta ne yapıyoruz? TANAP, özellikle
Hazar bölgesinde bulunan 468 kilometrekarelik bir ruhsat alanı içerisinde
Şahdeniz II dediğimiz projeden üretilecek gazın Azerbaycandan
başlayan, Hazardan başlayan ve İsviçreye varıncaya kadar
devam edecek olan boru hatlarıyla beraber gerçekleştirilecek bir
projedir. Bu projenin toplam tutarı 45 milyar dolardır. 45 milyar
doların, bu saydığım ülkelerde, Azerbaycan, Gürcistan,
büyük çoğunluğu Türkiye, Yunanistan ve İtalyada olmak üzere, dört
yıl içerisinde harcanma zorunluluğu vardır. 28 milyar
dolarlık kısmı denizin dibinden çıkarılacak doğal
gazın bu dediğim ülkelere dağıtılması işidir
ve Türkiye -en uzun boru hattına sahip olan, yaklaşık 2 bin
kilometrelik- 1.830 kilometrelik boru hattını Türkiyeden
geçirecektir ve en önemli kısmı da TANAP dediğimiz, Gürcistan
sınırından başlayan ve Yunanistan sınırına
kadar devam eden kısmıdır.
Bununla alakalı, bilgi eksikliği olmasın
diye, Sayın Kaplanı da düzeltmek açısından söylüyorum
çünkü son derece münevver bir şekilde Yanlışım varsa
düzeltin. dedi, biz burada hükûmetler arası bir anlaşmanın
imzasını konuşmuyoruz, hükûmetler arası
anlaşmanın eki olan HEGAnın yani ev sahipliği
anlaşmasının düzeltilmesiyle alakalı bir konudan
bahsediyoruz. Eğer dikkatli incelerseniz, hükûmetler arası
anlaşmada Taner Yıldızın yanında Natık Aliyev
diye, Azerbaycan Petrol Bakanının imzasını görürsünüz.
Olabilir, atlayabiliriz ama burada düzeltmiş olalım.
Ev sahipliği anlaşması bu projeyi
gerçekleştirecek olan şirket ile bunun ev sahibi olan ülke
arasında imzalanır. Ev sahibi ülkeyi, Türkiyeyi temsil eden,
Bakanlar Kurulundan alınan yetkiyle Bakanlıktır ve benim
meslektaşım Natık Aliyevle imzaladığım IGA, Intergovernment
Agreement dediğimiz hükûmetler arası anlaşma
imzalanmıştır ve yürürlüktedir. Meclisten, yine Genel Kurulun
onayıyla beraber, hep beraber buradan onaydan geçti.
Hollanda şirketiyle alakalı
değişiklik: İki yıl kadar önce, danışmanları
vasıtasıyla, bu şirketi Hollandaya kurmaları hâlinde büyük
avantaj sağlayacağını Azeri firmalara söylediler. Biz dedik
ki: Hayır, bunun her türlü yapısının Türkiyede
olması doğrudur. Bunlar konuşuldu ve bununla alakalı
değişiklikler de şirketle yani... Azerbaycan şirketi SOCAR
ile Türkiye arasında imzalanan ev sahipliği anlaşmasına
şu anda tanıklık ediyoruz.
Bunun statüsü nedir? Hükûmetler arası
anlaşmalar bir kısım demokratik ülkelerde Türkiyede olduğu
gibi meclislerden onaylanır, bazı yerlerde, ülkelerde ülke
başkanları tarafından onaylanır ve yine meclis tarafından
da onaylanarak karşılıklı mütekabiliyet esasına göre
değerlendirilir. Ama ev sahipliği anlaşması burada o
işi yapacak hangi şirketse Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ona
verdiği sınırlar dâhilinde bu işi yapabilecek
olmasıdır. Bundan önceki, Rusya Federasyonuyla
yaptığımız Mavi Akım Proje anlaşmaları,
nükleer projelerle alakalı Japonyayla yaptığımız
anlaşmaların her birisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan
geçmektedir.
Biz bu projeyle beraber ne yaptık? Özellikle
Şahdenizdeki 468 kilometrekare dâhilinde olan bütün alanlardaki projelere
ortak olduk. Yüzde 9daki hissemizi TANAP vesilesiyle yüzde 19a
çıkarttık. Arkadaşlar, bu her birimizin iftihar edeceği bir
projedir ve 1 milyar 450 milyon dolara yüzde 10 hissesini
aldığımız işin, hemen ertesi hafta 1 milyar 600 milyon
dolara, bir ay sonra da 2 milyar dolara bize bu hisseyi devredin bu para
karşılığında. demiş oldukları bir projeden
bahsediyoruz.
Türkiye en önemli ithal kaynaklarından birisi olan
enerji girdilerini azaltmak için kendi sınırları içinde veya
bulması hâlinde kendi sınırları dışında bu
projeleri gerçekleştirmektedir. Biz şu anda yurt içindeki kuyulardan
yaklaşık 50 bin varil petrol elde ediyoruz, hemen hemen bu rakama
yakın bir rakamı da yurt dışından elde ediyoruz ama
sonuçta petrol, bizim petrolümüz. O yüzden siyasi
sınırlarımız sabit kalmak kaydıyla ekonomik
sınırlarımızı genişleterek petrol ve doğal
gaz aramacılığıyla alakalı aynı şekilde
kendi hissemize düşen oranı artırmak istiyoruz. Türkiyenin
yaklaşık 750-800 bin variller civarında günlük
kullanımı var. Biz bunun en az yarısını 2023
yılına kadar mutlaka yurt içi veya yurt dışı kendi
kaynaklarımızdan elde etmek zorundayız ki dışa bağımlılığımız
azalsın.
Biz, yüzde 19a çıkardıktan sonra hisselerimizi
TANAPtaki hisselerimizi de artırdık; yüzde 20den yüzde 30a
çıkardık ve yüzde 5inin finansmanı da SOCAR şirketi
tarafından sağlanacak. Biz buradan gelecek gazın 6 milyar
metreküplük kısmını yurt içinde kullanacağız. Ne
zaman? 2019 yılından sonra. 2018in sonunda inşallah bu proje
tamamlanmış olacak ama zincirin halkaları gibi, herhangi bir
halkanın eksik kalması hâlinde 45 milyar dolarlık
yatırım tamamlanmış olmayacak. O yüzden gerek
Azerbaycandaki gerek Gürcistandaki gerekse bizden sonra Yunanistan ve
İtalyadaki yatırımlar da aynı şekilde bizi
ilgilendiriyor. Bu projenin Türkiye ayağının da
başarıya ulaşması için 2015in Mart ayında
inşallah TANAPtaki temel atmayı burada sağlayacağız.
20 Eylülde de, hemen yaklaşık on gün sonra da bizim Güney Kafkasya
Boru Hattı dediğimiz, TANAPı besleyen boru hattının
temeli atılacak Baküde. İnşallah Sayın
Başbakanımızla beraber, ona refakatle orada bu törene
katılacağız ve projeyi başlatmış
olacağız.
Tabii, bizim bu proje, özellikle yalnızca
Türkiyenin değil, aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
doğal gazdaki arz güvenliğiyle alakalı probleminin çözümünün bir
parçası olacak. Bu çok önemli bir yapı. Türkiye her ne kadar enerji
başlığını açmamış olsa da fiilî durumu evrak
durumunun çok önünde gitmektedir arkadaşlar. Yaklaşık 450 bin
nüfuslu Güney Kıbrıs yerel yönetiminin koyduğu siyasi şerh
diğer 27 ülkeyi bağlamıştır ama bu, Avrupa
Birliğinin duruşunu aslında bizim enerji sektörüyle alakalı
yapılanmamız karşısında çok tutarlı
bulmadığımızın da resmidir.
Buradan 32 milyar metreküp doğal gaz geçecek ve 56
inçlik borularla geçecek arkadaşlar. 1.800 kilometrede kullanılacak
boruların önemli kısmının biz Türkiyeden
sağlanmasını, tedarik edilmesini istiyoruz. Bu, Türkiye'nin hakkıdır
ve 19 uluslararası firma açılan yeterlilik sınavını
geçti ve 6sı da Türkiyeden bu sınavı bitirdi. İhale
yapıldı, ihale sonucunda önümüzdeki hafta inşallah bu ihale
sonuçları açıklanacak- en az yüzde 75lik, belki yüzde 80lik
kısmının Türkiyede bu boruları üreten firmalar
tarafından tedarik edilmesini biz istiyoruz çünkü bu kadar milyar
dolarların mutlaka Türkiyede kalması lazım. Bu açıdan
şimdiden ben bu konuda yoğun çaba sarf eden, gayret gösteren yerli
firmalarımızın da bu konuda son ipi daha iyi göğüslemeleri
açısından yapacakları bütün fedakârlıkları da
yapmaları gerektiğine inanıyorum.
Başka ne yapıyoruz? Mühendislik
çalışmaları başladı, şu anda güzergâh
çalışmaları bitti. Kamulaştırmalarla alakalı,
1.800 kilometrelik kamulaştırma 5 ayrı noktada devam ediyor ve
19 ilimizden geçecek arkadaşlar. 5 bine yakın kişi
çalıştıracağız burada ve tamamen finansmanı
uluslararası firmalar tarafından karşılanacak bir projeden
bahsediyoruz. Türkiye burada kendi öz kaynaklarından, hazineden, maliyeden
1 dolar harcamayacak arkadaşlar. Bizim yaptığımız
enerji projelerinin başında da bu bulunuyor.
BOTAŞın kamulaştırmalarla
alakalı kısımlarından bahsettik. Kars, Erzurum, Erzincan,
Sivas, Yozgat, Ankara, Eskişehir illerinde kamulaştırmalarla
alakalı şeflikler kuruldu ve 600 kilometrelik kısmının
kamulaştırma çalışmaları da az çok, hamdolsun,
tamamlandı ve köy bilgilendirme toplantıları; burada ne
yapılıyor, çevreyle alakalı ne tür düzenlemelerimiz var;
muhtarlarımız toplanıyor, köy ihtiyar meclislerimiz, oranın
ileri gelenleri, kahvelerde, bu tür sohbet evlerinde dahi bilgilendirme
toplantıları yapılıyor. Kanun gereği askı
ilanlarının da tamamı hamdolsun bitirilmiş durumda. Bizim
kamp ve boru stok yerleriyle alakalı çalışmalarımız
tamamlandı ve tescil harici yerlerle alakalı, tapu tescil, ormanlarla
alakalı araziler de aynı şekilde değerlendirilmiş
oldu.
Şimdi, önemli bir konudan daha bahsetmek isterim:
KDV muafiyeti nedir? Değerli arkadaşlar, uluslararası bir
projede, transit geçişlerle alakalı, Türkiyeden gelip de geçecek
olan projelerin her birisinde normalde KDV istisnası vardır ama geçen
yıl çıkardığımız Petrol Kanunuyla beraber bu
istisnalar tekrar tanımlandı ve TANAPa buradaki ev sahipliği
anlaşmasında diğer projelere tanınan -diğer
projelerden ayrı değil- istisna aynı şekilde verildi.
Ayrımcı kanun değişikliği hükümlerine istinaden
mevzuattaki herhangi bir değişiklikten etkilenmemesi amacıyla bu
değişiklik yapıldı.
Değerli arkadaşlar, bu projenin arkasında
bütün bu saydığım ülkelerin devlet başkanları, hükûmet
başkanları ve ilgili bakanlar kurulu vardır. Şirketler
yapıyor olabilirler, BOTAŞ yapacak olabilir, ortağı olacak,
olabilir ama BOTAŞa siyasi desteği ve her türlü finansmanla
alakalı yükümlülük desteğini verecek olan Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetidir. Aynı şekilde, SOCAR için de Azerbaycan Hükûmeti bu
uluslararası anlaşmayı imzalamıştır, SOCAR
şirketinin arkasında olduğunu belirtmiştir, herhangi bir
mali mükellefiyet veya yükümlülük olması hâlinde kendilerinin bu projeyi
tamamlayacak gücü olduğunu belirtmiştir, Türkiye de aynı
şekilde bunu belirtiyor.
Bir yanlışı daha düzeltmek isterim, sehven
yapıldığına inanıyorum: Azerbaycan doğal
gazı arkadaşlar, Türkiyenin aldığı en pahalı
doğal gaz değildir. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
aldığı en pahalı doğal gaz İrandan
aldığı doğal gazdır ve bununla alakalı
itirazlarını ortaya koymuştur. İranlı
kardeşlerimizle, meslektaşlarımızla
yaptığımız toplantılarda sonuç alacak ve direkt
doğal gaz fiyatını indirecek bir noktaya gelinememiştir. O
yüzden uluslararası tahkim kuralları işletilmiştir ve
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve Bakanlığımız bunu tahkime
vermiştir.
Konu son derece
açıktır, uluslararası piyasalarda ticari sır olarak
saklanan fiyatlar bir kısım gazetelerde ilan edilmiştir. Ama
Mazhar Osmanın dediği gibi, onu gazetenin, o fiyatı, doğru
fiyatı söylüyor olması önemli değildir, önemli olan bu
fiyatı benim telaffuz etmiş olmam hâlinde, altına imza koyan
birisi olarak bu önem kazanır. O yüzden bizlerin telaffuz etmesi
uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Bu gizemli
oluşu, gizli olduğuyla alakalı bir konu değildir,
gösterilen uluslararası bir nezakettir. Tekrar söylüyorum, en son
duruşmaları yapılmıştır, İran tahkimi
nihayetlenmek üzeredir. Bundan sonra yine uzman kişilerin ve
hukukçuların katıldığı son toplantı bu ay
içerisinde yapılacaktır ve yıl sonuna kadar da İranla
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti arasındaki doğal gaz fiyatıyla
alakalı anlaşmazlık inşallah bir noktaya
bağlanacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu projeleri, diğer muhalefetteki parti üyelerimizin de
bahsettiği gibi, mutlaka artırmamız ve desteklememiz gerekiyor.
Bu projelerin sayısını artırdığımız
kadar, bizler Türkiyenin coğrafyasından kaynaklanan avantajları
daha çok vurgulamış oluruz.
Güney Akdeniz projeleri
bunun istisnası mıdır? Güney Akdeniz projeleri bunun
istisnası değildir ama siyasi fizibilite yerine gelmeden ekonomik
fizibilitelerin konuşulması doğru olmaz. Orada bir insanlık
dramı yaşandı. Bu insanlık dramıyla alakalı
İsrailin bu konuyu nasıl telafi edeceği ve Güney Kıbrısın
da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetiyle alakalı her çıkan
kaynağını, tabii kaynaklarını, doğal
kaynaklarını nasıl paylaşacağını
uluslararası arenaya mutlaka söyleyeceklerdir. Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde -ki buna karar verecek olan yine Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Meclisidir-herhangi bir kaynağın çıkması
hâlinde, orada petrol veya doğal gazın bulunması hâlinde Güney
Kıbrısla bunu paylaşabileceklerini beyan etmişlerdir. Bu
önemli bir açılımdır. Güney Kıbrıs yerel yönetiminde
çıkan kaynakların Kuzeyle, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde çıkan kaynakların da Güneyle
paylaşılması esas alınmıştır. O yüzden
Türkiye tutarlı enerji politikaları ve stratejilerine devam edecektir
ve özellikle ithal kaynakların azaltılması ve yerli kaynaklar
elde edilmesiyle alakalı yapılanmayı hep beraber inşallah
sürdürecektir.
Projelerimiz yalnızca bununla bitmiyor. Önümüzdeki
ay açıklayacağımız önemli bir yerli
kaynağımızla alakalı yine bir finansman modelini
inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşmış
olacağız ve o da önemli bir proje Türkiyenin yerli kaynakları
açısından. Bu projelerimiz her zaman, inşallah, devam etmiş
olacak çünkü kaynağımız fazladır. Zafer-Meşal
sahasından ülkemizin yüzde 10 hisse alması da bu projenin
içerisindedir.
Ben uluslararası bu anlaşmaya, TANAP Projesine
katkı koyan iktidar partimiz, AK PARTİmize mensup bütün milletvekili
arkadaşlarımıza ve muhalefetteki arkadaşlarıma tekrar
teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
Başkanım, bir ifadede bulunmak istiyorum özel bir durum meydana
gelmiş olduğu için.
BAŞKAN Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) İsterseniz, bir
açabilirseniz, arkadaşlarımızın da duymasında fayda
var.
BAŞKAN Açalım mikrofonu, tamam.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Özel bir durum söz
konusu, ondan dolayı.
BAŞKAN Buyurun.
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun,
Manisanın Soma ilçesine bağlı Beyce köyünde meydana gelen tren
kazasına ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Değerli Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bir saat önce, saat 14.00
civarında, maalesef Manisanın Soma ilçesine 10 kilometre mesafede
Beyce köyünde tren yolunda bir tren otomobile çarpmış, 3
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1 kişi de
yaralanmış. Kontrolsüz geçiş sebebiyle meydana gelmiş bir
kaza. Bunu Meclisimize duyurmak istedim ve hepsine, vefat edenlere Allahtan
rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum,
ailelerine sabırlar diliyorum. Bunu belirtmek istedim.
Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN Biz teşekkür ederiz.
VIII.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan
Vekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın, Manisanın Soma
ilçesine bağlı Beyce köyünde meydana gelen tren kazasında
hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil
şifalar dilediğine ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de yaralanan
vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz, hayatını
kaybedenlere rahmet, ailelerine de sabır diliyoruz.
Buyurun Sayın Kaplan.
VII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan'ın, Manisanın Soma ilçesine bağlı Beyce köyünde
meydana gelen tren kazasına ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın 642 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN (Şırnak) Teşekkür
ederim.
Yaşanan elim kaza nedeniyle yaşamını
yitiren yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, sabır
diliyorum; gerçekten yaygın olarak yaşanan bu kazaların denetimi
konusunda ciddi çalışmalar yapılması zamanı
geldiğini ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakan, teşekkür ederim.
Açıklamalarına bir düzeltme yapmak istedim. Cevap verdiler, tabii,
bir hususa vermediler -belki sonra verirler- bu doğal gaza ilişkin
Türkiyede zam, karne olayına.
Sayın Bakan, tabii, yasa çıkarırken
sözleşmeye özen gösterilmiyor. Eğer özen gösterilmiş
olsaydı önce sizin bahsettiğiniz 643 nolu uluslararası
sözleşme görüşülürdü çünkü ana sözleşme odur.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
OSMAN AŞKIN BAK (Sakarya) 642.
HASİP KAPLAN (Şırnak) 643, ondan sonra
da 642; eki olarak 642 görüşülürdü.
Şimdi, burada, Ek ilaveler yapılabilir. diye
bir madde var, Ekler yapılabilir. diye bir madde var. Bu anlamda almak
lazım. Bütün olarak da yapılabilir.
Yalnız, bu konuda, SOCARla ilgili Sayın
Bakanın yaptığı açıklamayı dinleyince, Sayın
Başkan, şunu da açıklama gereği doğuyor mecburen: Dün
torba kanunda bir son dakika Hükûmet önergesiyle SOCARa 2023 yılına
kadar büyük bir avantaj sağlayan düzenleme yapıldı yani ihaleye
girmişti. İhaleye girmesine rağmen orman hazinesine geçmesi
gereken paralar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) 5 milyon
doların üzerinde SOCARa geçti. Bu konuda SOCARla bu sözleşmelerin
bir bağlantısı var mıydı? Onu da öğrenmek isterdik.
BAŞKAN Soru-cevap kısmında
sorabilirsiniz Sayın Kaplan.
Sayın Satır, konuşma isteminizi çektiniz
diye bilgi geldi.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Çekeyim
efendim, vakit kazanalım.
Teşekkür ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı
Sistemine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşmanın Eki
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B. V.
Arasında Trans- Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi
Hakkında Ev Sahibi Hükümet Anlaşmasına İlişkin
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/947) (S. Sayısı: 642) (Devam)
BAŞKAN Şimdi, soru-cevap kısmına
geçiyoruz.
Evet, süremiz yirmi dakika; on dakika soru
soracağız, on dakika cevap vereceğiz.
Buyurun.
Soru soracak tek kişi Hasip Kaplan, buyurun.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan,
bu yapılan sözleşmede SOCAR Azerbaycan devlet şirketi var. Bu
devlet şirketinin Türkiyede ciddi bir yatırımı var
doğal gaz taşımacılığı konusunda. Dün, torba
kanunda, bu sözleşmelerle bağlantılı olduğu için
sormak istiyorum, aniden gündemde olmamasına rağmen, ilgisi
olmamasına rağmen 2023 yılına kadar SOCARa ciddi bir
avantaj sağlayan ve ormanlık alanla ilgili payını yüzde
1lere kadar düşüren bir düzenleme oldu. Hükûmet görüşmeleri
esnasında böyle bir görüşme yapıldı mı? Bununla ilgili
mi, bu son dakika önergesi geldi? O konuda merak ettik doğrusu. Dün SOCAR
vardı, bugün de SOCAR var. Bir açıklama yapılırsa
seviniriz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, sizi bekliyoruz.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkanım, gecikmemden dolayı özür
diliyorum, önemli bir telefon konuşması vardı, Sayın
Başbakanımızla konuşuyordum. Yüce Meclisten tekrar özür
dileyerek sözlerime devam etmek istiyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz,
uluslararası yatırımcılarla beraber büyüyen bir ülkeyiz ve
uluslararası sermayeyle beraber büyüyen bir ülkeyiz. Biz,
yaptığımız bütün işlemlerde hukuk içerisinde, kanun
içerisinde kalmak kaydıyla uluslararası
yatırımcının da işini kolaylaştırmak
durumundayız ama bu, hukuk sınırları içerisinde kalmak ve
kanun sınırları içerisinde kalmak kaydıyla.
Bundan sonraki kanunda da yine söz alacağım
Sayın Kaplan -sürem yetmediği için- o diğer konularla da
alakalı, doğal gazla da alakalı anlatacağım.
Şimdi, dün çıkan Orman Kanununun o
değişikliğiyle alakalı TANAP Antlaşmasının
bir ilgisi var mıdır? diye sordunuz. SOCARın Türkiyedeki
yatırımlarıyla alakalı bu TANAP
değişikliğinin bir ilgisi var mı? diye sordunuz.
Yanlış anlamadım değil mi?
Şimdi, değerli arkadaşlar, Orman
Kanunuyla alakalı yapılan değişiklik herhangi bir turizm
alanındaki 5 yıldızlı bir otel için yapılan
değişiklik mesabesindedir. Konu nedir? Bir liman yapılacak,
PETKİM firmasının tevzi yatırımını yapan
STAR şirketidir ve onun sahibi de SOCARdır. Yani, TANAPın
yüzde 70 hissesine sahip olan SOCAR şirketidir, yüzde 30 hissesine sahip
olan BOTAŞtır. STAR rafinerisinde BOTAŞın veya TPAOnun
herhangi bir hissesi bulunmamaktadır. PETKİMin
özelleştirilmesinden sonra, özellikle, bir kısım petrol ürünlerindeki
sıkışıklığı gidermek ve yeni pazar açmak açısından
5,2 milyar dolarlık yatırım yapılmaktadır ve oradaki
liman Orman Kanunuyla alakalı bir değişikliği
içermektedir. Orman Kanunu da şunu vazeder: Orada yapılan
yatırımın yüzde 50si gelir olarak kaydedilir. der. Buradaki
turizm yatırımları şimdiye kadar bundan istisna
edilmiştir. Liman yatırımı turizm
yatırımlarından daha az önemli değildir, tam tersi daha da
önemlidir ve işin fizibilitesi ve konusu açısından da
gereği buydu. Bizim de o şekilde bir düzenlememiz oldu.
Arz ediyorum efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
TANAP DOĞAL GAZ İLETİM ANONİM ŞİRKETİ
ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TRANS ANADOLU DOĞAL GAZ BORU
HATTI SİSTEMİNE İLİŞKİN HÜKÜMETLERARASI
ANLAŞMANIN EKİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE
THE TRANS ANATOLİAN GAS PİPELİNE COMPANY B. V. ARASINDA
TRANS-ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI SİSTEMİ HAKKINDA EV
SAHİBİ HÜKÜMET ANLAŞMASINA İLİŞKİN
DEĞİŞİKLİĞİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile TANAP
Doğal Gaz İletim Anonim Şirketi Arasında Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans
Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin
Hükümetlerarası Anlaşmanın Eki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve
The Trans Anatolian Gas Pipeline Company B. V. Arasında Trans-Anadolu
Doğal Gaz Boru Hattı Sistemi Hakkında Ev Sahibi Hükümet
Anlaşmasına İlişkin Değişiklikin
Onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Osman Taney
Korutürk konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, dün yapılan
görüşmelerde bu anlaşmanın tümüne Cumhuriyet Halk Partisinin bir
itirazı olmadığını, konuşan
arkadaşımız söyledi. Dışişleri Komisyonunda biz
anlaşmayı destekledik, anlaşmanın 1inci maddesine de bir
itirazımız yok. Yalnız bu gibi anlaşmalar
yapılırken bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. Bazı
noktalara benden önceki hatipler dikkat çekti, Milliyetçi Hareket Partisi
Sözcüsü, Halkların Demokratik Partisi Sözcüsü anlaşmanın
çeşitli noktalarına dikkat çektiler. Ben bu anlaşmanın
güvenlikle ilgili olan kısmına bir kere daha işaret etmek
istiyorum.
Şimdi, bir boru hattı inşa ediyoruz ama
etrafımız ateş çemberi. Etrafımıza
baktığımız zaman, vaktiyle bizim Irak ve Şam
İslam Devleti IŞİD diye bildiğimiz ama şimdi kendisine
kısaca İslam Devleti diyen örgüt bizim mücavir
coğrafyamızın aşağı yukarı tamamına
hâkim olmuş vaziyette. Bu örgüt, işin çok kötü tarafı, bizim
aymazlığımızdan olduğunu umuyorum ve
aymazlığımızdan olduğunu da belki biraz çelişkili
bir şey bu söylediğim şey ama ummak istiyorum, arkasında
başka bir şey yoktur diye düşünmek istiyorum ama bizim Musul
Başkonsolosumuz dâhil Musul Başkonsolosluğunun 49 personelini
rehin almış durumda. Bu 49 personeli rehin alınca da bizim bu
IŞİDe karşı elimiz kalkmıyor. Şimdi
IŞİDle ilgili olarak, son olarak yeni seçilen Cumhurbaşkanımızın
da katıldığı NATO Konseyinde birçok temas
yapıldı. NATO bu konuda bir faaliyete geçme durumunda değil,
NATO bu konuda kendiliğinden karar alamaz, NATOnun bölge
dışı hareketlerde pozisyon alabilmesi için Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyinin karar alması lazım. Öyle bir karar
henüz yok ama NATO içerisinde bir koalisyon kurulması için
Amerikanın giriştiği çok ciddi bir çalışma var. O
çalışmanın da başarıya ulaşması için bu
koalisyonun içerisinde fiilen Türkiyenin yer alması lazım.
Şimdi, geçenlerde gazetelerde okudum, bazı
köşe yazarları Türkiyenin Irak ve Suriyedeki savaşan
teröristlere karşı sağlamış olduğu destekten
memnuniyet beyan ettiğini memnuniyetle yazıyorlar. Bu memnuniyeti
beyan etmek iyi bir şey değil arkadaşlar. Bakın diplomatik
lisanda Türkiyeye bu konudan dolayı teşekkür etmek demek Türkiye bu
işleri yapsın. demektir. İngiltereye, Fransaya, İrana
teşekkür etmiyorlar. İran, Orta Doğuda güvenlik konusunda
Türkiyenin bırakmış olduğu boşluğu doldurur bir
pozisyona girdi, uluslararası camia bizden fazla İrana güveniyor.
IŞİD
dediğimiz örgüt 49 kişiyi rehin almış vaziyette. Bu 49
kişi, şimdiki Başbakan, eski Dışişleri
Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlunun görevi süresinde,
Dışişleri Bakanlığı görevi süresinde rehin
alınmış. 62nci Hükûmetin programı konuşulurken
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsünün sözlerine Sayın Arınç cevap
veriyordu, cevap verirken bazı esprili konuşmalar yapıyordu. O
esprili konuşmalara Başbakanın şu sırada otururken
gülerek baktığını çok büyük bir hayretle seyrettim. 49 Türk
Dışişleri mensubu, aileleri IŞİDin elindeyken,
IŞİD ondan bir gün önce 2nci Amerikalı gazetecinin
kafasını televizyonların önünde kesmişken, bu
insanların başına ne geleceğini en azından bizler
bilmezken Başbakanın yapılan esprilere gülmesi, hâlâ gülebiliyor
olması beni açıkçası çok şaşırttı.
Başbakanın Başbakanlık
görevini devralırken söylemiş olduğu Allah mahcup etmesin.
sözü de beni çok şaşırttı, açık söyleyeyim. Tövbeler
olsun, Allah daha nasıl mahcup edebilir arkadaşlar? Nereden kalktık,
nereye geldik. Dört bir yanımız, bizim kendi elimizle bölgeye soktuğumuz
terör örgütlerinin eline geçti. Bu terör örgütleri bizim resmî
binamızı işgal etti, Çekilmesinler, zararı yok, bayrak
dalgalansın. dedikleri bayrağı indirdi, orayı kendisine
karargâh yaptı, insanlarımız nerede bilmiyoruz.
Şimdi, bu kadar rahatlık -bu insanlar
hakkında bu kadar rahatlık- insanın aklına birtakım
komplo teorileri getiriyor. Ben hayatım boyunca komplo teorilerine prim
vermiş bir insan değilim, komplo teorilerine sıcak bakan bir insan
değilim ama bu kadar rahatlık, acaba bu 49 kişi belli bir bilgi
dâhilinde mi orada bulunuyor? Bizim IŞİDe karşı mücadeleye
katılmama gerekçemizi sağlamak için, Bizim adamlarımız
onların elinde, biz bir şey yapmıyoruz, kusura bakmayın.
demek için mi orada bulunuyor, gibi fikirler geliyor insanın aklına.
Bu fikirler, demin konuşmama başlarken Aymazlıktan
olduğunu ummak istiyorum. derken, aymazlıktan olursa, hiç olmazsa
kabul edilebilir bir şey. Ama eğer böyle bir hesap varsa, bizim bu
bölgedeki örgütlerle mücadeleye katılmamak için bahane diye, onlarla
anlaşarak bu insanları onların elinde bıraktıysak, bu,
çok korkunç bir şey çünkü bu insanlar, emir komuta zinciri içinde örgütler
değil. Bu örgütlerin yarın ne yapacağı belli olmaz. Sizin
güvenerek bıraktığınız adamın kafasını
Allah göstermesin önünüze koyuverirler. Bunlara çok dikkat etmek lazım.
Bu anlaşmada da ciddi bir boru hattı söz
konusu, Türkiyenin çok çıkarına bir boru hattı söz konusu.
Sayın Enerji Bakanımıza bu konudaki
çalışmalarından dolayı teşekkür etmek istiyorum. Hakikaten,
burada konuşurken söyledi, memleketimizin çıkarına, devletimizin
çıkarına bir konu ama bu konunun güvenliğini biz nasıl
sağlayacağız? Kimdir, nedir? Bu IŞİDin içerisinde
Bizde milyonu aşan Suriyeli sığınmacı var. Bu Suriyeli
sığınmacıların içerisinde IŞİD mensubu kaç
kişi vardır? Bizden IŞİDe katılmış olan 3
bin kişiden bahsediliyor. O 3 bin kişi döndüğü zaman
bunları biz takip edebilecek miyiz edemeyecek miyiz? Diğer ülkelerin
hepsi, kendi memleketlerinden buraya gitmiş olan kimselerle ilgili ciddi
takipte bulunuyorlar, arıyorlar, bunların dönüşünde
yapabileceklerini engellemek için faaliyette bulunuyorlar. Biz bu konularda ne
yapıyoruz bilmiyorum.
Şimdi bugün bir arkadaşımız
konuştu, biraz sonra eğer bugünkü gündemimizi de bitirebilirsek, yaz
boyu yapamamış olduğumuz uzun tatili biraz daha kısa
yapacağız belki ama o tatil sırasında Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu rehinelerimizin durumu nedir, ne oluyor, ne yapılıyor;
bunu izlemekten yoksun kalacak. Biz kapatıp gittikten sonra bu iş
Hükûmetin yine elinde kalacak ama Hükûmet bugüne kadar bizim bu rehinelerin
aileleriyle yapmış olduğumuz temaslardan falan
anladığımız kadarıyla o rehineleri tatmin edebilecek
bir davranış içinde değil. Mesela, 2 küçük bebek var, düşünebiliyor
musunuz rehine 2 küçük bebek; birinin ismi Kuzey, birinin ismi Ela.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Büyüdü, büyüdü; büyüdüler
OSMAN TANEY KORUTÜRK (Devamla) Bunlardan bir tanesi
hastalanmış, Hükûmetin haberi olmuş; Hükûmet, bunlara doktor
gönderilmesini temin etmiş. Ailelere söylemişler: Çocuklardan bir tanesi
hastalandı, doktor gönderilmesini biz sağladık, endişe
edecek bir şey yok. Hangi bebek hastalandı? diye sormuşlar.
Ailelere bu bilgiyi veren, hangi bebeğin
hastalandığını bilmiyor. Kız bebek mi hasta erkek
bebek mi hasta, nerede hasta, doktor nereye gitti, teşhisi nedir,
çocuğun sağlığı iyi mi değil mi, bunlar
bilinmiyor. Bu, çok üzücü bir durum, bu, hakikaten Türkiyenin içerisine
düşebileceğini bizim bundan beş sene önce
aklımızın köşesine dahi getiremeyeceğimiz bir durum.
Sadece bizim değil başka ülkelerin de, civarımızdaki
ülkelerin de Türkiyenin bu konuma düşebileceğini
akıllarına getirmedikleri, böyle bir şeye cesaret etmeyi dahi
akıllarının köşesine getiremedikleri bir durum ama ne yapalım,
böyle bir durum başımıza geldi. Şimdi, bununla ilgili
olarak bütün faaliyetlerimizde, özellikle ekonomik faaliyetlerimizde, boru
hattı faaliyetlerimizde, petrol faaliyetlerimizde vesairede bunların
güvenliğini alabilecek her türlü çabayı sarf etmemiz lazım.
Bir de arkadaşlar, burada her
çıktığımızda söylüyoruz; Hükûmetten isteğimiz,
bizimle, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşın bunları, ne
oluyor, ne bitiyor, ne konuşuluyor. Sadece biz değil, iktidar
milletvekilleri de yeteri kadar bilgili değil ne olup ne bittiğinden.
Bunları bizlerin bilmesi lazım. Biz, burada, Türkiye Cumhuriyetinin
yönetiminde yetkili olan, seçilmiş olan, özgür irade sahibi, tek
egemenliğin hâkimi olan kurumuz. Başbakanın bize hesap vermesi
lazım. Cumhurbaşkanı, başkomutanlık
sıfatını kullanıp da 30 Ağustos davetini verirken
başkomutanlığını Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsilen kullanıyor, bunları bilmek lazım ve bizleri bu
konuların hepsinden bilgilendirmek lazım.
Onun için bu konunun güvenlik yönüne bir daha dikkatinizi
çekiyorum. IŞİD konusundaki faaliyetlerde en azından Meclise
karşı gerekirse kapalı oturumda biraz daha şeffaflık
istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 11 Haziran 2014 tarihinden bu yana tam
üç ay geçti. Üç aydır IŞİD isimli ne olduğu bilinmeyen ama
terör örgütü de denilemeyen, Hükûmet tarafından bunun terör örgütü
olduğu da bir türlü söylenemeyen bir örgüt elinde rehin tutulan 49 vatandaşımızın
akıbeti nedir? Bu konuda zamanın Dışişleri
Bakanı, bugünün Başbakanı Sayın Davutoğlu, Türkiye
Büyük Millet Meclisine bilgilendirme sözü verdiği hâlde bugüne kadar bu yüce
Meclisin bilgilendirilmemesinin sebebi nedir? Siz bir kabine üyesi olarak bu
konuda ne biliyorsunuz? Bildiklerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Başka soru yok.
Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii
IŞİD konusu, özellikle son dört yıl içerisinde Suriye ve Irakla
beraber oluşan ve içerisinde en az 6 ayrı çalışan birimin
bulunduğu bir örgüt olarak karşımıza çıktı. 49
vatandaşımızın orada alıkonmuş olması ve
rehine olarak tutulmuş olması tabii ki her birimizi derinden
yaralıyor ve üzüyor. Bununla alakalı şu ana kadar yapılan
çalışmaların hassasiyeti ve gizliliği ve büyük ölçüde bu
nezakete dikkat eden muhalefet de dâhil olmak üzere, oradaki
insanlarımızın sağlığını ön plana
koymuş bulunuyoruz ve her birimizin bu konuya nezaket göstermesi
lazım.
Şu ana kadar
KAMER GENÇ (Tunceli) İyi de ne zamana kadar?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Bakın, değerli arkadaşlar, bu konu kolay bir
konu değil. Tabii hallolacak, edilecek tarzında bir cümleyi benim
burada etmem, hemen peşinen etmem doğru değil ancak bunun siyasi
yanlarıyla alakalı -öncelikle oradaki insanımızın
sağlığı birinci planda- ve her türlü yönleriyle beraber,
gerek istihbari gerekse siyasi bütün yönleriyle beraber herhangi bir girişimde
eksiklikte bulunulmadı ve en fazla oradaki rehinelerin
kurtulmasını isteyen ve çaba sarf eden tabii ki bizler
olacağız, her birimiz olacağız. O açıdan
bildiğimiz her konunun kamuoyunda paylaşılması doğru
değil ve bununla alakalı da gelişmeleri hep beraber
izleyeceğiz.
Temennimiz odur ki,
ümidimiz odur ki, inancımız odur ki bir an önce bütün bu rehinelerin
kurtarılmasıdır.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
1inci madde üzerindeki
görüşmeler sona erdi.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde
kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Ali Özgündüz konuşacak.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Baştan söyleyeyim,
biz, Türkiye Cumhuriyeti devletimiz ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında
imzalanan bu anlaşmayı destekliyoruz, uygun buluyoruz ve olumlu oy
vereceğiz.
Azerbaycan, can
Azerbaycan, hakikaten Türkiye'nin başka bir ülkeye benzemeyen bir
şekilde dostu, aslında aynı millet -Rahmetli Aliyevin
dediği gibi- iki ayrı devlet. Bu sadece söylem değil
değerli arkadaşlar, Azerbaycan, Türkiye'nin aynı zamanda
Kafkasyadaki, Orta Asyadaki çıkarları açısından da
stratejik konuma sahip bir ülkedir. Yani Azerbaycan ile -Allah korusun- Türkiye'nin
arası açılırsa, ilişkiler bozulursa, Türkiye'nin Türk
dünyasıyla, Orta Asyayla ve Kafkasyayla ilişkisi kesilir demektir.
Bu kadar kritik bir ülkedir ve bizim için şu anda dünyada eşi benzeri
görülmeyen yakınlıkta bir ülkedir.
Bu yüzden, Azerbaycan ile ülkemiz arasında bu tür
stratejik enerji anlaşmalarının, yine Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu
Projesi gibi ulaşım projelerinin, yine Aliağada yapılacak
rafineri anlaşması gibi çok önemli anlaşmaların
karşılıklı her iki ülkenin yararına olduğunu ve
daha çok, ilişkilerimizi daha girift, daha samimi bir hâle getirdiklerine
inanıyoruz. İnanıyoruz, onun için de Azerbaycanı
incitmememiz, can Azerbaycanı küstürmememiz gerekiyor.
Azerbaycanın şu anda en önemli sorunu,
biliyorsunuz, işgal edilen topraklar ve Yukarı Karabağ
sorunudur. Bu meselede Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti sakın ha bir hata
yapmasın. Yani tamam, biz kimseyle düşman değiliz, Ermenistan da
komşumuzdur, Ermeni halkıyla da bir
düşmanlığımız yoktur, elbette ki herkesle dost olacağız
ama onları memnun edebilmek adına Azerbaycanı kaybedersek, bu,
Türkiye açısından, aslında ülkemizin çıkarları
açısından, pragmatik dahi düşünseniz, uygun bir olay
değildir.
O nedenle, umarım Hükûmet samimidir. Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti Geçmişten beri gelen, Karabağ ve
Azerbaycanın beşte 1 toprağı işgal edildiği
günden beri devam edegelen bu sorun çözülmeden Ermenilerle ilişkiler
normalleşmeyecek. yöndeki politikayı sürdürür, oradan sapmaz. Yani
Batının, Amerikanın, onun bunun isteğiyle Ermenistanla
ilişki kurulup da Azerbaycan küstürülürse aslında Türkiye kaybeder.
Ermenistanın dostluğu bize yetmez. Bunu buradan uyarıyorum.
İkinci bir konu değerli arkadaşlar,
Azerbaycanın dini, mezhebi kendisine yeter. Sakın ha -yine
uyarıyorum, bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ve milletvekili
olarak uyarıyorum- Türkiye oraya din ve mezhep ihraç etmeye
kalkmasın. Tekrar söylüyorum, Azerbaycanın dini, mezhebi kendisine
yeter, oraya herhangi bir mezhep ihracına kalkmasın çünkü o yönde
belirtiler var. Türkiye Hükûmeti bu mezhepçi politikadan artık vazgeçsin.
Daha önce de Irakla ilgili konuşurken hep Başbakanın mezhebi ön
plana çıkıyordu. Irakta yeniden bir hükûmet kuruldu biliyorsunuz.
Özellikle Sayın Enerji Bakanımızla daha önce
konuşmuştum, hiçbir ülkenin başbakanı konuşulurken
onun mezhebinden bahsedilmez ama siz hep Iraktan bahsederken Şii Maliki
diyorsunuz, bundan vazgeçin. Şimdiden tekrar bir uyarı görevimi
yapayım. Haydar El İbadi başkanlığında bir
hükûmet kuruldu. O Hükûmetin Dışişleri Bakanı da eski
Başbakan, dostumuz Sayın İbrahim Caferidir. Bu vesileyle de ben
kutluyorum buradan, Irak Hükûmetine başarılar diliyorum. Umarım,
Sayın Bakanım, buna da, Haydar El İbadiye de yarın
Şii Haydar demezsiniz. Lütfen bu politikadan vazgeçin.
Azerbaycanla ilgili, orada Suudi Arabistanla ortak
olarak ülkemizin Sünni grupları destekleyip büyütmek amaçlı bazı
projeler içinde olduğu yönünde bazı bilgiler var; hatta Selefi,
Vahabi grupları da desteklediği yönünde. Nitekim, daha önce,
biliyorsunuz, Şehitler Hıyabanında Diyanet İşleri
Başkanlığımız tarafından yapılan camide bu
Selefi gruplar örgütlenmeye başladıkları için ve orada bir
patlama meydana geldiği için o cami de ibadete kapatıldı. Bu tür
işlerden aman ha uzak durun, bu bir felaket olur.
Azerbaycana, Kafkasyaya mezhep ihracına
kalkarsanız, orada mezhepsel çatışmaları körüklemeye
kalkarsanız bu sadece Kafkasyayı değil, Türkiyeyi de birinci
derecede ilgilendirir. Niçin diyorum? Çünkü Azerbaycandan da ciddi anlamda
Suriyeye, şu anda IŞİD saflarına giden, çatışan,
gözü dönmüş katiller vardır. Biz oradaki dostlarımızla
konuştuğumuz zaman, Azerbaycan Hükûmetinin bu Selefi, Vahabi
örgütlere kesin olarak karşı olduğu ama ne yazık ki Türkiye
uzantılı bazı kişilerin bunların örgütlenmesine destek
verdiği yönünde, Sayın Bakanım, bilgiler geliyor. Bu ciddi bir
olaydır, o konulara girmeyin.
İki: IŞİD artık geldi,
sınırımıza dayandı. Irakta da yeni bir hükûmet
kuruldu. Yeni hükûmetle ilişkileri sıcak tutmak istiyorsanız
-ülkemizin çıkarı açısından zorunludur- burada
beslediğiniz Tarık Haşimiyi, bizim konsolosluk görevlilerini
rehin alan, Musulu işgal eden IŞİDi ilk tebrik eden Tarık
Haşimiyi bir an önce gönderin bu ülkeden, defolsun gitsin, nereye giderse
gitsin ki bu adam Irakta idama mahkûm edilen bir adamdır. Eğer yeni
bir sayfa açmak istiyorsanız Tarık Haşimiyle ve eski Saddam
kalıntılarıyla da ilişkilerinizi yeniden bir gözden geçirin
diyorum.
Azerbaycan -bilmeyenleriniz bilsin- Şah Hatayinin
ülkesidir. Dolayısıyla, Yavuz köprüsü koyarken üçüncü köprünün
adını sadece Türkiyedeki Alevi, Caferi, Şiiyi değil, aynı
zamanda Azerbaycanı da kırdığınızı
unutmayın. Onun için, o köprünün önümüzdeki mayıs ayında
açılması planlanıyor, efendim, bu geldiğimiz noktada
konjonktüre uygun, daha düzgün bir isim bulun o köprüye de diyorum.
Elbette ki bu anlaşmayla ülkemiz Şahdenizdeki
projelere ortak oluyor, Şahdenizden çıkacak doğal gazın
Türkiye üzerinden Avrupaya nakledilmesi Türkiyeyi enerji açısından
da stratejik bir orta vana ülkesi yapmaktadır, ülkemizin
faydasınadır, Azerbaycanın faydasınadır; bunu
destekliyoruz, bu anlaşmayı biz destekliyoruz.
Burada bir başka konu var. Azerbaycandaki bazı
Türk okulları SOCARa devredildi. Orayla ilgili de Hükûmetinizin
geçmişten beri on iki yıldır ittifak kurduğu, paralel
yapı diyerek bugün düşman ilan ettiğiniz cemaatin okullarının
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin baskısıyla SOCARa devredildiği
yönünde bazı iddialar var. Bu işlere karışmayın,
ülkemizin çıkarına bakın, Türkiyenin geleceğine
bakın, biz de muhalefet olarak yanınızda duralım diyorum,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap bölümünde bir soru var.
Sayın Halaman, buyurun.
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım,
teşekkür ederim.
Bu uluslararası sözleşme gibi, anlaşma
gibi gözüken mevzuattan dolayı hatiplerimiz genelde enerjiden memnun
olduklarına dair ifadeler kullanıyorlar. Ben Türkiyenin her
tarafında elektrikten dolayı, doğal gazdan dolayı sürekli
eylemlerin yapıldığını, parasını ödemekten
çile çeken insanların sokakta olduğunu görüyorum. Bu kanunlar
çıktığı zaman Sayın Bakanımız Elektrik
sıkıntısı yok, doğal gazda sıra yok,
insanlarımız rahat rahat bunları kullanabilir,
parasını ödeyebilir. diyebilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii,
sayın milletvekilimize teşekkür ediyorum, toplumsal bir
hassasiyetimizi dile getirdiler.
Şimdi, değerli arkadaşlar,
iktidarıyla muhalefetiyle bir konuda mutabık kalmamız
lazım, o da şu: Edirneden Karsa, Sinoptan Hataya varıncaya
kadar hiçbir vatandaşımızın hakkını diğeri
üzerinde bırakmamak lazım. Nedir bu? Şimdi, Türkiyede elektrik
fiyatları her tarafta aynıdır, 81 ilimizde de aynı. Her
birinin abone fiyatları var; tarımsal sulamaların var,
konutların var, ticarethanelerin var, sanayicilerin var.
Şimdi, değerli arkadaşlar, şu konuda
mutabık mıyız: Parasını ödeyenlerin elektrik
hizmetlerinin verilmesi lazım, parasını şu veya bu
şekilde ödeyemeyenlerin ise borçlarını yapılandırmamız
lazım. Bir kısım vatandaşlarımızdan sehven
şöyle bir istek geliyor: Biz para ödemeyelim ama elektriği de
kullanalım. Bakın, bir ilçede, ilçe dediğim de
yaklaşık 140-150 bin nüfuslu bir ilçede, ödememe oranı yüzde 95,
ödeme oranı yüzde 5 olabilir mi? Bu makul olabilir mi? Bu doğru
karşılanabilir mi? Bu bizim, hükûmet etmeyle, irade koymayla, idare
etmeyle alakalı yapımızı zedelemez mi? Şimdi, deniyor
ki: Biz eylem yapıyoruz, elektriğimizi kestiniz.
Değerli arkadaşlar, ödemek isteyen varsa
yapılandıracağız ve her türlü kolaylığı da
göstermek durumundayız, kamu olarak da özel şirket olarak da. Ama
Ben elektrik parasını ödemek istemiyorum, yapılandırma da
teklif etmiyorum, herhangi bir ödeme takvimim de yok, elektriğimi
kesemezsin. derse birisi, kusura bakmayın, onun elektriğini kesmek
durumundayız, hem kul hakkı açısından hem de devlet
hakkı açısından. Şimdi, bir kere bunda bir mutabık
kalmamız lazım.
İkinci konu da şu değerli arkadaşlar:
Bizlerin Türkiyede, yapılan enerji yatırımlarıyla beraber,
özellikle son on iki yılda yapılan yatırımlarla beraber
arzımız talepten daha fazla. Şu anda yüzde 12ler, 15ler
civarında daha fazla arzımız var. Elektrikle alakalı,
enerjiyle alakalı hamdolsun bir sıkıntımız yok. 245
milyar kilovatsaat elektrik tüketildi geçen yıl. Yani, şimdi, bu
elektriği kimler tüketiyor? Yaklaşık 29 milyon adet abone
tüketiyor. Yani, bu enerji kullanılmazsa nasıl elektrik tüketiminden
bahsedeceğiz? O yüzden, biz vatandaşımızın
hassasiyetini, belki de maksadını aşan bir şekilde
trafoları yakarak, binalara saldırarak ve oradaki direkleri
yıkarak göstermiş olmasını tasvip etmiyoruz, doğru da
bulmuyoruz ve elektrik paralarını ödememelerine bir gerekçe olarak da
böyle eylemleri hiç ama hiç doğru bulmuyoruz.
Konunun böyle bilinmesinin
daha doğru olacağı kanaatindeyim.
Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Bakan, sehven değildir yalnız.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Kasten, sehven, yani
herkes alıyor şeyini.
BAŞKAN Sayın
Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
bu elektrik faturalarının belli bir yüzdesi, fatura bedellerinin
belli bir yüzdesi TRT payı olarak alınıyor. TRTnin özellikle de
dikkat çekecek şekilde 2014 yılında yapılan iki seçimdeki
taraflı yayınlarını göz önünde bulundurursanız, bu TRT
paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz? Yoksa, TRTnin
siyaseten taraf tuttuğu, bulunduğu taraftaki insanların
ödemesinin daha uygun olacağının, daha adil
olacağının düşünülmesi daha makul değil mi efendim?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakan.
ENERJİ VE
TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; tabii, önemli bir husustan
bahsediyoruz. Bugün TRT ortaya koyduğu kurallar ve yayın politikalarıyla
beraber tabii ki millî kanalımız olarak objektifliğini korumak
durumundadır ve bununla alakalı da zaman zaman kamuoyundaki
tartışmalara da aynı şekilde bütün
şeffaflığıyla beraber cevap vermeye
çalışmaktadır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, elektrik faturalarındaki yüzde 3,5luk TRT
payı yüzde 2ye indirildi. Şu anda her birimiz elektrik
faturalarının yüzde 2sini TRTnin fonlanmasına veriyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bakın, kamu bütçesinden sağlanmış
olması hâlinde, o bütçeyi yapan Hükûmetin tesiri altında
kalacağı gerekçesiyle kamu bütçesinden TRT fonlanamıyor ama
bunun bütçelendirilmesi lazım, bir şekliyle bütçelendirilmesi
lazım. Bizim seçim beyannamelerimizde de bunun payının
bulunması hâlinde, fonlanması hâlinde TRT payının
sıfırlanacağını söylemiştik. Şimdi, bütün
kurumlarımızla beraber, bütün yapıyla beraber, eğer kamu
bütçesinin haricindeki bir fonla fonlanabiliyor olması hâlinde -ki bizim
millî kanalımız, bugün bütün ulusal siyasetimizle alakalı,
devlet politikası hâline gelmiş olan bütün yapıyı da
beraber sağladığı için- bizim onu çocuk kanallarıyla
beraber, TRT Arapça ve diğer bütün kanallarla beraber ülke olarak
desteklememiz lazım millî kanalımız olduğu için. Buna yeni
bir fon bulunması hâlinde, dediğim gibi, bu hedeflerimiz
doğrultusunda davranacağımızı bir kez daha
belirtiyorum.
Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Millî kanalın da
haddini bilmesi lazım yalnız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Millî olması lazım,
madem millîyse millî olması lazım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, 2nci maddenin
görüşmeleri tamamlanmıştır.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 642 sıra sayılı Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 235
Kabul : 234
Çekimser : 1 (x)
Kâtip Üye Kâtip Üye
Muharrem Işık Fehmi
Küpçü
Erzincan Bolu
Tasarı kabul edilip
kanunlaşmıştır.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati : 16.18
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.34
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 139uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2nci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz
Boru Hattı Sistemine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/948) (S. Sayısı: 643) (x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 643 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri
konuşacak.
Buyurun Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 643
sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı
Sistemine İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, biraz önce verdiğiniz
izahatlar için öncelikle teşekkür ediyorum fakat özellikle Azerbaycanla
Türkiye ilişkilerini konuşurken ya da bu işin ekonomik boyutunu
konuşurken, bu meseleyi bir kâr-zarar, maliyet-fayda, gelir-gider, bir
rant ilişkisi bağlamında ele almamak gerekir. Azerbaycan-Türkiye
ilişkileri rantın, kâr-zararın, maliyet-faydanın çok
ötesinde ve üstünde ilişkilerdir, öncelikle bunun altını
çizmemiz gerekiyor, tarihî, sosyolojik, kültürel boyutlar ve bu boyutların
stratejik anlamda hem Azerbaycana hem Türkiye'ye hem de Türk dünyasına
yüklediği manayı ele alarak konuyu irdelemek ve incelemek gerekiyor.
Azerbaycanın da içinde bulunduğu coğrafyanın ve ekonomik
kaynakların küresel stratejik çıkarları karşı
karşıya getirdiğini yakından görmek durumundayız.
Amerikalı Gerald Robins bölgenin jeopolitik
öneminden bahsederken İpek boru hatlarını kontrol edenler
dünyayı da kontrol edecektir. diye bir ifadede bulunmuştu.
İpek boru hatları dediğimizde, Kazakistan, Azerbaycan ve Irak
bölgesi bağlamında meydana gelen enerjiyle ilgili organizasyonları
anlamak ve o manada değerlendirmek gerekiyor.
Ünlü stratejist Brzezinski Avrasya
kıtasının ABDnin yönetimine girmesi gerektiğini söyleyerek
Amerika Birleşik Devletlerinin küresel üstünlüğünün Avrasya
kıtasındaki hâkimiyetinin ne kadar süreyle ve nasıl bir etkiyle
sürdürülebileceğine bağlı olduğunu dile getirmişti.
Soğuk savaş sonrası bölge büyük oyunların
oynandığı bir alan hâline gelmiştir.
Şimdi, bakın, Ermenistan-Azerbaycan
çatışmaları ve ilişkileri, Dağlık Karabağ
sorunu, İsrail-Filistin sorunu, Irak, Suriye, Afganistan, IŞİD,
İran sorunu aynı zamanda İpek boru hatları sorunudur. Bunu
anlamadan burada vuku bulan olayların algılanması mümkün
olamayacaktır. Bu bakımdan, değerlendirmeyi yaparken, herhangi
bir ekonomik ilişkiyi, bir organizasyonu ele alırken aynı
stratejik değerlendirmeyi Türkiye ve Türk dünyası yönünden bizim de
yapmamız gerektiğinin özellikle altını çiziyorum.
Azerbaycan ile Türkiye coğrafya olarak birbirinin
uzantısı, tarih olarak birbirinin tamamlayıcısı,
kültür olarak da birbirinin özdeşi olan ülkelerdir. Bu kadar çok ortak
paydası, ortak özelliği, ortak yakınlığı olan
ülkeler arasında manaları da çıkarları da
ortaklaştırmak çok daha kolay olacaktır. İki dost ve
kardeş ülke arasında siyasi, askerî, sosyal, ekonomik
ilişkilerin olumlu bir düzeyde yürüdüğünü bugün görüyoruz ancak bu
ilişkilerin olması gereken düzeyde olmadığının da
altını çizmek istiyoruz. Azerbaycan ve Türkiye, Avrupa ve
Asyayı birbirine bağlayan iki önemli ülkedir. Her iki ülkenin
gerçekleştirme iradesini ortaya koyduğu tarihî projeler Türkiye ile
Azerbaycanı birbirine sıkı bir biçimde bağlayacaktır.
Aslında bu proje de bunlardan bir tanesidir. Bu bakımdan, Türkiye ile
Azerbaycanı, Türkiye ile Türk dünyasını birbirine bağlayan
ve birbiriyle daha sıkı ilişki içerisine sokan bütün faaliyetler
alkışlanmaya, övülmeye ve desteklenmeye layık faaliyetlerdir.
Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesinin
imzalanması ve projelendirilmesi planlanan Trans Adriyatik Boru
Hattı, gelecek nesillere on yıllar sonra da hizmet edecek ve
Türkiye-Azerbaycan birlikteliğine bırakacağımız en
güzel hediyelerden biri olacaktır. Trans Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattının gerçekleştirilmesi de Türkiye ile Azerbaycanı,
tekrar söylüyorum, birbirine sımsıkı bir şekilde
bağlamış olacaktır.
Dahası, Türkiye ile Azerbaycan, tarihî ve kültürel
bağlarıyla olduğu gibi, ekonomik ve siyasi bağlarıyla
da sımsıkı bir biçimde birbirine bağlanmalıdır.
Bu bağlamda, Türkiye ve Azerbaycan bütün ekonomik, kültürel ve siyasal
potansiyel ve rezervlerini devreye sokmalıdır. Burada çok ciddi bir
potansiyelin ve çok önemli bir rezervin olduğunu, üstü
açılmamış ve gerçekten de farkına varılmamış
bu potansiyel ve rezervin devreye sokulmasının, bölgesel anlamda hem
Türkiyede hem de Türk dünyasında ciddi bir sıçramaya sebebiyet
vereceğini özellikle ifade etmek istiyorum. Hem boru hatları, enerji
nakil unsurları ve ekonomik girişimlerle hem de eğitim,
ulaşım ve iletişim hatlarıyla bu
bağlantıların kurulması ve devreye sokulmasında yarar
vardır. Türkiyenin bu bağlamda yeni bir vizyona, dahası,
yenilenmiş bir stratejiye ihtiyacı vardır.
Türkiye ve Türk dünyasının gücü ve potansiyeli
üzerine bazı gelişmeler bağlamında kısa bir
değerlendirmeyi de bu bağlamda görüşlerinize sunmak isterim.
Azerbaycan, jeopolitik yönden Türk dünyasının
boğazı ya da bağlayıcı unsurudur. Bu bakımdan,
Türkiye ile Azerbaycan arasında kurulan bağ, özünde, Avrupa ile ön
Asya ve Orta Asya arasında kurulan bağdır. Bu anlamda, Orta Asya
havzasının kapalı kara havzasının Batıya entegre
olacağı, büyük pazara ulaşabileceği yegâne alan da
Karadeniz limanlarıdır. Nitekim Kazakistan, büyük bir stratejik
öngörüyle, Batum Limanını uzun vadeli olarak kiralayarak bir
açık deniz limanı çıkışı elde etmiştir.
Türkiyenin Karadeniz Bölgesinin ve limanlarının demir yoluyla
entegre biçimde Gürcistan, Hopa üzerinden bağlanması bölge
açısından büyük bir lojistik ve stratejik avantaj
sağlayacaktır.
Oğuz coğrafyasının dinamiklerinin
farkına varmak gerekir. Zira burası bizim yakın kara ve deniz
havzamızdır. İktidar kafasını Orta Doğuya
gömdüğü için, yeni süreçte yeni perspektifleri ıskalamaktadır.
Bakınız, Trabzon Limanının demir yoluyla Gürcistan
üzerinden Avrasya demir yollarına entegre olması demek, Orta
Doğu, Afrika, iç Asya, Uzak Doğu hatlarının birbiriyle en
avantajlı bir biçimde birleştirilmesi demektir.
Değerli milletvekilleri, bölgeyi Karadeniz
havzasıyla birlikte geniş manada düşündüğümüzde, 500
milyonluk nüfusu, 1 trilyon doları aşan ticaret hacmi, 20 milyon
kilometrekarelik yüz ölçümü, ayrıca dünyanın en büyük 2nci enerji
havzasının iletim ve işletme hatları üzerinde olması
özellikle önemlidir.
Konuyu daha anlaşılır kılabilmek için
Trabzondan bazı mesafeleri zikretmekte fayda var. Almatı Trabzondan
3.058 kilometre, Bakü 1.100 kilometre, Tiflis 444 kilometre, Bazergan 650
kilometre, Tebriz 950 kilometre, Tahran 1.617 kilometre, Nahçıvan 750
kilometre, Diyarbakır 626 kilometre, Mardin 721 kilometredir. Bölgenin
Mersin Limanından sonra açılacağı ikinci alternatif mekân
burasıdır. Asyayı Orta Doğuya, Türkiyenin doğu ve
güneydoğusunu, GAP hinterlandını en kestirme yoldan Asya
pazarına en yakın ve optimum olarak bağlama avantajına
sahiptir. Bu aynı zamanda Türkiyenin Türk dünyası ve akraba
topluluklarıyla pazar anlamında bütünleşmesini ve entegrasyonunu
da beraberinde getirecektir.
Değerli milletvekilleri, konu Azerbaycan ve Türkiye
perspektifinde ele alındığında, 2020 yılına kadar
toplamda 20 milyar dolara yakın Azerbaycan sermayesinin Türkiye'nin
ekonomisine eklemleneceği, aynı şekilde Türkiyeden de bundan
daha fazla bir yatırımın Azerbaycana akacağı hesap
edilmektedir.
Azerbaycan ve Türkiye ilişkileri özgün ve özeldir.
Bu sadece stratejik ilişki olarak tanımlanamaz, ondan çok daha öte
bir ilişkidir; ortak değerlere, tarihe, kültüre, dine, dile,
coğrafyaya dayalı bir paylaşımdır. Bu bir kader ve
keder ortaklığıdır. Türkiye'nin gelişmesi
Azerbaycanın olduğu kadar, Azerbaycanın gelişmesi de
Türkiye'nin gelişmesi anlamına gelmektedir. Türkiye ile Azerbaycan
arasındaki ilişkiler her anlamda gelişmeli ve daha da ileriye
taşınmalıdır. Ancak, iki ülkenin sahip olduğu kültür,
coğrafya ve tarihî zenginliklerine bakılırsa, ilişkilerin
istenilen düzeye ulaştığını mevcut potansiyel
karşısında söylemek mümkün değildir. Bugün gelinen noktada
Türkiye-Azerbaycan ilişkileri beklentilerin çok uzağında
kalmıştır.
Azerbaycanın da içinde yer aldığı bu
bölge, yalnız ekonomik ve stratejik kaynaklarıyla değil,
aynı zamanda kültürel potansiyelleriyle de ele alınıp
değerlendirilmelidir. Bölgede siyasi mücadelenin yanı sıra bir
kültürel mücadele de aynı hızla sürmektedir. Bunun haklı
nedenleri de vardır. Azerbaycan ve Türkiye aslında birbirini
tamamlayan iki coğrafya parçası, iki devlet ama bir jeopolitik de
gerçekliktir. Bu jeopolitik gerçekliğin içinde manevi ve kültürel
değerler bütünlüğü de vardır. Bir araya geldikçe zenginleşecek,
güçlenecek ve bütünleşecek iki coğrafyadan söz ediyoruz.
Azerbaycanın dış politikasında özel
bir yeri olan Türkiye, dostluk ve kardeşlik siyaseti çerçevesinde ülkenin
sorunlu dönemlerinde Azerbaycanın yanında yer almalıdır,
almaya da devam etmelidir. Özellikle bağımsızlık
sonrası dönemde ülkenin bağımsızlığının
tanınması ve toprak bütünlüğünün sağlanması için
uluslararası kamuoyu oluşturmada Türkiye büyük bir rol
oynamıştır. Daha sonraki dönemde yürütülen
çalışmalarla bu yakınlık, stratejik ortaklık düzeyinin
de üzerine evrilmiştir. Diğer yandan, AKP Hükûmetinin Ermenistanla
geliştirdiği ilişkilerin Türkiye ile Azerbaycan arasındaki
ilişkileri olumsuz bir biçimde etkilediğine de değinmeden geçmemek
gerekir. Türkiye ve Ermenistan arasında Davutoğlu ile Nalbantyan
ikilisinin imzaladıkları protokollerin Azerbaycan-Türkiye
ilişkilerinin gerilmesine, hatta ilişkilerin kopma noktasına
kadar getirilmesine her şeyden evvel dikkat etmek gerekmektedir. Bölgede
atılacak her adımın diyalektik bir anlamda diğer ülkeler
üzerinde, özellikle kendi coğrafyamız ve kendi toplumsal
yapılarımız arasında meydana getireceği etkileri
dikkate almak gerekmektedir. Onların bundan nasıl
etkileneceğini, bizim attığımız adımın
onların idraklerinde hangi fırtınalara sebep olacağını
yakından izlemek gerekmektedir. O bakımdan, böyle bir adım
atılınca, bazı şeyleri dikkate almadan atılan bu
adım sonucunda her iki ülkede de bayrakların indirilmesi gibi bir
sonucun ortaya çıktığını hepimiz biliyoruz ve
görüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türk dünyasının
her yanındaki halkların birbirleriyle sıkı iş
birliği içerisinde, dayanışma ve yardımlaşma içinde
olmaları bölge barışı ve çıkarları için
zorunludur, psikolojik ve sosyolojik kuraldır. Birlikte olması
gerekenler, birlikte olup kazanamazlarsa, ayrı ayrı kaybetmek
durumuyla karşı karşıya kalırlar. Türkiye ile
Azerbaycan arasındaki ilişkiler tam da bu bağlamda stratejik bir
muhtevayı haizdir. Zira, soğuk savaş sonrası dünya henüz
istikrara kavuşmamıştır, hele hele Türkiye ile Azerbaycanın
da içerisinde bulunduğu bölge istikrara hiç
kavuşmamıştır. Bunu çok ciddi bir şekilde ele almak ve
irdelemek gerekmektedir. Büyük Orta Doğu Projesi diye ifade edilen
projeler, orta Iraka müdahale, Afganistana müdahale, aslında soğuk
savaş sonrasının meydana getirdiği olgulardır. Bölgede
birileri kendi ihtiyaçlarına uygun olarak bölgeyi dizayn etmektedir. Böyle
bir çaba içerisinde olanların çabalarını anlamak ve buna
karşı gerekli tedbirleri ortaya koymak da Türkiyedeki iktidarın
görevidir. Azerbaycan ve Türkiye gibi devletler, kendi akraba ve
kardeşlerinin çıkarlarını göz ardı etmeden, çok yönlü,
çok boyutlu ilişki ve gelişmelerini küresel bağlamda sürdürmek
durumunda ve konumundadır.
Ayrıca, Türk dünyasıyla ilişkileri formel
boyuta indirgemek, diğer ülkelerle ilişkileri ise neredeyse iç
ilişki bağlamında ele almak son derece tehlikelidir. Çok
boyutlu, esnek ve oynak stratejiler ise olgular üzerine yeterince
odaklaşma imkânı vermez. Her yere bir şeyler götürme arzusu
hiçbir yerde kabul görmeme sonucunu da doğuracaktır. Kaldı ki
caminin içi duruyorken dışına çıkmanın haram
olduğunu herkes bilmektedir. Yakından uzağa başlamak
inançlarımızın da gereğidir. Dolayısıyla,
çevremizde bulunan bütün bu gelişmeleri bir istikrara kavuşturmadan,
kendi içerimizde ve yakınımızdaki akraba ve kardeş
topluluklarda barışı ve huzuru sağlamadan, uzaklardaki
barış ve huzurla uğraşmak ütopik bir yaklaşımdan
öteye gitmez ve gitmiyor ve bunun sonuçları da çok acı bir
şekilde feedback olarak, geri besleme olarak hepimize dönüyor, bunu her
gün yaşıyoruz.
Azerbaycan Türkiye için, Türkiye de Azerbaycan için
önceliklidir. Ancak önceliği kendi mihverine veren stratejilerin
geleceğinden söz edebiliriz. Konjonktürün övgüsü de sövgüsü de geçicidir.
Konjonktür üzerinde hiçbir zaman bir gelecek aranamaz. Konjonktür, ancak
oportünist birtakım çıkarları sağlamak için kullanılan
bir süreç olabilir. Çölün tarihi vahşidir, orada kutsayıp
alkışlayanlar ile linç edip çöle gömenlerin hep aynı insanlar
olduğunu tarih bize göstermektedir. Bu bağlamda, iktidarın Orta
Doğu ve Kuzey Afrikaya yönelttiği dikkatten daha fazlasını
Türk dünyası bağlamında Azerbaycan hak etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, ekonomik, sosyal
olduğu kadar, askerî ve siyasal ilişkileriyle de bir bütündür. Bu
bağlamda, Azerbaycan topraklarının Ermenistanın
işgali altında tutulması kabul edilemez. Bölgedeki Ermeni saldırganlığı
ve küstahlığı daha fazla seyredilemez. Buradan yüksek sesle
ifade ediyorum: Hâlâ bugün Azerbaycan topraklarının yüzde 25inin
Ermeni işgali altında bulunması her şeyden evvel
Türkiyenin bir sorunudur ve Türkiye bu konuda gerekli
çıkışları behemehâl gerçekleştirmek durumundadır.
Siz hem işgal edeceksiniz hem o bölgede, Hocalı gibi bir yerde
soykırım yapacaksınız, bir de çıkıp 1915
olaylarında Yandım anam! diye bağıracaksınız.
Yok öyle yağma, yedirmezler!
Onun için, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin, her şeyden önce, biraz önce söylediğim gibi, Azerbaycan
doğal gazıyla ilgilendiği kadar, aynı zamanda
Azerbaycandaki Hocalıda meydana gelen katliamlarla ilgilenmek durumu ve
konumu söz konusudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Alkışlıyorsun, teşekkür ediyorum ama bir de şu teklifi
getirin de Hocalının soykırım olduğunu şu
Meclisten geçirelim. Sudandaki meclis geçiriyor, bizim Türkiye Büyük Millet
Meclisi bu konudaki teklifleri bir tarafta bekletiyor. Arin ederim, narin
ederim / Biraz da kalsın, yarın ederim. Tam bir AKP politikası.
Millî bir mesele olduğu zaman böyle bir politikayla biz karşı
karşıya geliyoruz. Aman, Üsküdarda Arifin şarkısı
söylenecek, biz burada efkârlanacağız. Bazı şeyleri riske
edeceksiniz, bazı şeyleri göz önüne alacaksınız ki bir
sonuç elde edebilesiniz. Hiçbir başarı tersiz olmaz, hiçbir sonucu da
riskine katlanmadan elde edemezsiniz, her şeyin bir maliyeti vardır.
Bu maliyeti üstlenmek kaydıyla, belirli bir şekilde bunun
arkasından bir başarı elde etmek durumunda ve konumundayız.
Karabağ işgal altındayken, Azerbaycan toprakları işgal
altındayken Türkiye de, aynen Filistin meselesi gibi, Kıbrıs
meselesi gibi bu meseleyi de kendi meselesi olarak görüp bu meselenin üzerine
ciddi bir şekilde gitmelidir. Azerbaycanın işgal altındaki
topraklarının kurtarılmasını ve Karabağ sorununu
Türkiyedeki iktidar Türkiyenin sorunu olarak görmelidir. İşin esbabımucibesi,
layihası budur. Bu bağlamda, Türkiyenin Ermenistanla
ilişkileri tamamen Karabağ işgalinin
sonlandırılmasına endekslenmelidir ki Hükûmetin de bu konuda son
zamanlardaki söylemleri bu noktadadır.
Azerbaycan toprakları içinde hiçbir koşulda ve hiçbir zaman ikinci
bir Ermeni devletinin kurulmasına izin verilmeyeceği Türkiye'nin
Ermenistan ile ilişkilerinde sürekli olarak dile getirilmelidir.
Dağlık Karabağın Azerbaycanın ayrılmaz bir
parçası olduğuna da vurgu yapılmalıdır. Hocalıda
Ermenistanın gerçekleştirdiği soykırım da Türkiye
tarafından zaman geçirmeden tanınmalıdır.
Bu anlaşmanın özelde Türkiye ile Azerbaycana,
genelde Türk dünyasına hayırlar getirmesini diliyor ve bundan sonraki
çalışmaların da bunu daha da zenginleştirilerek devam etmesini
bekliyoruz.
Bu vesileyle, yüce Meclisi de saygıyla
selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA TRANS ANADOLU DOĞAL GAZ BORU HATTI
SİSTEMİNE İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26
Mayıs 2014 tarihinde Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu Doğal Gaz Boru
Hattı Sistemine İlişkin Mutabakat Zaptının onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Aytuğ Atıcı konuşacak,
Mersin Milletvekili.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans Anadolu
Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının 1inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyorum. İnsanlarımızı nükleer ışınlara
mahkûm etmeyen tüm milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, dün siz yoktunuz. Bundan bir önce kabul
ettiğiniz tasarıda size teşekkür etmiştim, önerilerimizi
dikkate almıştınız. Uzun zamandan beri de
uğraşmıştık ve nihayet yönünüzü biraz güneş
enerjisine dönmüştünüz, döndünüz. Bunun için size tekrar teşekkür
ediyorum, Konya Karapınarda yapılan ya da yapılmaya
başlanan güneş enerjisi üretim sistemi için sizi kutluyorum
gerçekten. Ancak, dün sizi nükleer sevdanızdan vazgeçmediğiniz için
de kınamıştım, yine kınamaya devam ediyorum.
Ayrıca, bu kadar güzel ve temiz bir enerji elde etmenin yolunu
keşfetmişken İskenderundan Mersine kadarki o cennet havzada 15
tane termik santrale onay verdiğiniz için de sizi yine
kınıyorum.
Sayın
Bakanım, siz kalktınız, Konya Karapınarda güneş
enerjisini keşfettiniz ve 3 bin megavat -eğer yanlışsam
düzeltin- bir enerji elde etmek için 6 milyar dolar para
harcayacaksınız. Mersin Akkuyuda, daha sonra Sinopta yapacağınız
nükleer santrallerde de 4.500 megavat elde etmek için 25 milyar dolar para
harcayacaksınız. Yani, Akkuyu Nükleer Santralinden elde
edeceğiniz enerjinin tamamını Konya Karapınardan 9 milyar
dolara elde edecekken 25 milyar dolara razı oldunuz. Demin kul hakkı
dediniz, yetim hakkı dediniz, bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum. O
nedenle, sizin, mademki güneş enerjisini keşfettiniz, yenilenebilir
enerjiyi keşfettiniz, derhâl yönünüzü buraya dönmeniz lazım. Dün uzun
uzun anlattım, o yüzden bunlara tekrar değinmeyeceğim.
Konumuz, tabii,
doğal gaz. Doğal gazı siz de söylediniz, doğal gazın
önemli bir kısmını enerji elde etmek için kullanıyorsunuz.
Bunun doğru olmadığını söylediniz, pahalı
olduğunu söylediniz. Haklısınız, size
katılıyorum. Bunun farkında olmanız da güzel bir şey.
Elbette ki doğal gaz kullanılmayan, doğal gazın
gitmediği illere de acilen doğal gazın götürülmesinin doğru
olduğunu düşünüyoruz biz de.
Şimdi, bu kadar güzel ve temiz enerji elde etmek
varken siz hâlâ fosil yakıtlardan yani gazlardan, doğal gazlardan
enerji elde etmeye çalışıyorsunuz. Bakın, o gene bir
derece, bunu bir yandan elde ederken dönüp İskenderun-Mersin arasında
tam 15 tane termik santral yapmaya çalışıyorsunuz. Bu termik
santrallerin yanına bir de nükleer santral koyuyorsunuz. Bütün
bunların beton ihtiyacını karşılamak için de bir de
üstüne üstlük oraya bir çimento fabrikası kuruyorsunuz. Oraya gelecek olan
kömürün deniz yoluyla gelip termik santrale taşınması için bir
de liman yapıyorsunuz. Yani Mersine ne kötülük yaparsınız?
diye size, Hükûmetinize sorsalar. Yemin ediyorum Allah adına, bundan daha
büyük kötülük herhâlde yapamazdınız. Bilemiyorum oraları ne
kadar gezdiniz, bilemiyorum oraları ne kadar gördünüz ve bizim için ne
kadar önemli olduğunu, ne kadar idrak ettiniz bilmiyorum.
Bakın, Taşucu dünyanın en güzel
limanlarından birisidir. Orada fok balıkları yaşar, fok
balıklarının üreme alanıdır. Caretta carettalar
yaşar, o kadar temizdir, o kadar güzeldir ki ve siz oraya bir kaçak liman
inşa etmek üzere yola çıktınız, kaçak liman. Kaçak liman
inşa ediyorsunuz yani ruhsatsız demek istemiyorum ama
uluslararası anlaşmalara, özellikle de Bern Sözleşmesine
aykırı olarak oraya siz bir liman inşasına
başladınız. Bunu defalarca size soru önergeleriyle de sordum ama
hiçbir şekilde harekete geçmediniz. Orası doğal yaşamı
koruma alanıdır, dünyaca tanınmıştır ve Bern
Sözleşmesiyle de koruma altına alınmıştır ama
siz oraya taş kömürü taşımak için, Taşucu Limanına,
Yeşilovacıka getirdiniz, böyle bir liman yaptınız. Bunu
yapmaya hiçbir şekilde hakkınız yoktu Sayın Bakanım.
Şimdi, bakın, termik santrallerin olduğu
yerleri şöyle bir hatırlayın, Yatağanı
hatırlayın, Elbistanı hatırlayın ve oradaki,
etraftaki arazileri bir gözden geçirin. Hiçbir şey yetişmiyor
Sayın Bakanım oralarda, hiçbir şey. Bundan daha büyük bir kötülüğü
bize asla yapamazdınız, bunu bize yaptınız. Bir hekim
olarak söylüyorum, bu termik santrallerde, buralarda yakacağınız
kömürün kalitesini de biliyoruz, Türkiyede daha önce
kullandığınız kömürlerin aynısı olacak ve yakma
teknolojiniz de kötü olacak. Bunu çok iyi biliyoruz çünkü bugüne kadar hep
bunları yapageldiniz.
Şimdi, bakın, her zaman, şu kürsüye
çıkıp CHP her şeye karşı, muhalefet her şeye
karşı. diyorsunuz. Hayır, güneş enerjisi
yaptınız, Allah razı olsun, elinize sağlık diyoruz ama
o termik santralleri oraya yapmamalısınız. Onu
yapacağınıza bir güneş enerjisi daha yapın, bir
santral daha yapın, bir santral daha yapın, ondan sonra da yolumuzu
bu şekilde bulalım. Şimdi, siz oraya liman yaparak oradaki bütün
fokların ve carettaların yani doğal yaşamın yok
olmasına neden olacaksınız ve o inşaat nedeniyle pek çok
fok balığı öldü, otopsileri yapıldı; arzu ederseniz
sizlere raporlarını verebilirim.
Oraya taşınacak olan kömürler nedeniyle, daha
önce yapılan termik santral alanlarını inceledim. Havaya uçuşacak
olan kömürler oradaki bütün çocuklarımızı astım yapacak,
daha sonra da kansere çevirecek. Bir çocuk hekimi olarak sizi uyarıyorum,
bunlar çok büyük veballerdir. Daha önce de uyardım, uyardım ve ömrüm
yettiğince de sizi bu şekilde uyarmaya devam edeceğim. O yüzden,
gelin, bu termik santral ve çimento fabrikası sevdasından ne olur
vazgeçin, en azından bizim bölgemizde, buradan ah almayın.
Enerji üretiminde yine fosilleri kullanmaya devam
edeceğiniz anlaşılıyor, pahalı bir şekilde
kullanacağınız anlaşılıyor, diğer taraftan
da HESleri yaparak buradan enerji elde ediyorsunuz. HESlere karşı
değiliz Sayın Bakan, yeter ki oradaki toprağın
tuzlaşmasına neden olacak şekilde yapmayın, adımbaşı
HES yapmayın, uygun olmayan yerlere HES yapmayın. Çok sonra
ayıktınız ve belli bir megavatın altındaki, belli bir
gücün altındaki santrallerden vazgeçtiniz, HES yapmaktan.
Ama bakın, size bir örnek vereceğim ve
doğaya ne kadar kötülük yaptığınızı anlayın
ve gözünüz o kadar kara ki hiçbir şeyi tanımıyorsunuz. Yer:
Bingöl. Az önce Bingölün Milletvekili Sayın Bakan da buradaydı,
Cevdet Yılmaz, o da burada olur diye ümit ediyordum ama umarım bizi
dinliyordur. Bingölde, Murat Nehri üzerine 4 tane HES yapacaksınız,
yapılıyor bunlar ve buradan bir demir yolu geçiyor. Elâzığ
Paludan başlıyor, Genç, Bingöl ve Muşa gidiyor,
Palu-Genç-Muş hattında bir demir yolu var Sayın Bakan, bu demir
yolu sizin HES baraj gölünün ortasında kalıyor.
Yap-işlet-devretle yapıyorsunuz ve bu demir yolunun bir şekilde
deplase edilmesi yani yerinin değiştirilmesi gerekiyor ve bu iş
nedeniyle bizim ülkemizi tam 640 milyon yani 640 trilyon zarara
uğrattığınızı bu kürsüden defalarca, defalarca
haykırdık; araştırma önergesi verdik, soru önergesi verdik;
yetmedi, Devlet Demiryollarının bütün sorumluları hakkında
Bingöle gidip bizzat suç duyurusunda bulunduk, bunu da engellediniz.
Şimdi, bu suç duyurusunu soruyorum savcıya Ankaraya gönderdik.
diyor. Ankarayı arıyoruz, Şuraya gitti, buraya gitti... Bir
buçuk yıldır açtığımız davayla ilgili bir sonuç
yok ama ne var biliyor musunuz Sayın Bakan: Koskoca Hükûmet olarak
kalktınız, Bingöl İl Başkanımızı yok etmeye
çalıştınız. Çünkü, ben oraya Bingöl İl
Başkanımızla beraber gittim, bu çalışmaları
onunla beraber yaptım ve suç duyurusunu beraber yaptık. Bana diş
geçiremediniz, gittiniz Cumhuriyet Halk Partisinin Bingöl İl
Başkanının iş hayatını sona erdirdiniz. Önce
cezalar yağdı. Hepsi belgeli Sayın Bakanım, hepsi elimde.
Bunu ben Cevdet Yılmaz Bakanımla da konuştum. Her dakika,
adımbaşı bu adamın yaptığı her işe ceza
yazdınız. Tamamı yargıda bu cezaların, büyük bir
çoğunluğu da iptal edilecek çünkü gerçekten haksız. Yetmedi, bu
adamın işini yok ettiniz. Bizi yok etmekle bitiremezsiniz. Biz bu
işe para için değil, Türkiye sevdası için
çıkmışız. Orada bir yolsuzluk olduğunda, orada bir
haksızlık olduğunda değil 1 il başkanını, 81
il başkanını yok etseniz yine de elinize bir şey
geçmeyecek.
Ben buradan sizi uyarıyorum: Haksız, kanunsuz
yere bir iş yapmayın. Sizin yolsuzluklarınızı ortaya
çıkarıyoruz diye bizi bu şekilde tehdit etmeyin, bizi bu
şekilde bitiremezsiniz. 1 gideriz, yemin ediyorum, bin değil, 10 bin,
100 bin, 100 milyon geliriz. O yüzden, lütfen, bunları düşünerek
davranın ve bu hukuksuz uygulamalardan derhâl vazgeçin, Bingöl İl
Başkanımızdan da lütfen özür dileyin.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
1inci maddenin görüşmeleri
tamamlanmıştır.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
madde üzerinde Gaziantep Milletvekili Sayın Ali Serindağ
konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konu üzerinde görüşlerimi ifade edeceğim ama
diğer bazı konulara da izninizle değinmeye
çalışacağım. Biz, Türkiye ile Azerbaycan arasında
yapılacak her türlü iş birliğini destekliyoruz. Bu nedenle ve bu
kapsamda yapılan bu anlaşmaya da olumlu oy vereceğimizi beyan
ediyoruz.
Şimdi, sayın milletvekilleri, elbette bu tür
anlaşmaların istenen neticeyi verebilmesi için bölgenin de güvenli
olması lazım. Güvenlik yoksa siz hiçbir şeyi istediğiniz
şekilde icra edemezsiniz. Ancak, herkes de biliyor ki AKPnin
izlediği dış politika sonucunda, AKPnin izlediği
dış politikanın da etkisiyle ve onun da katkısıyla,
bölgemiz güvenlik açısından çok sorunlu ve riskli bir bölge hâline
gelmiştir ve bu güvensizlikten en çok da Türkiye etkilenmiştir. Bu
güvensizliğin bir neticesi olarak, izlediğiniz yanlış
politikanın bir sonucu olarak şu anda, Irakta 49
yurttaşımız, devlet görevlileri, onların aileleri rehin.
Şimdi, sizi biraz geriye götüreyim. O tarihlerde Türk Hava Yolları
kendi bürosunu kapatıyor ve personelini tahliye ediyor. Cemaate ait
okullar personelini tahliye ediyor ama her nasılsa Başkonsolosluk tahliye
edilmiyor ve rivayet edilir ki giden bir telefon üzerine tahliye işlemi
gerçekleştirilmiyor. Değerli arkadaşlar, bunun mutlaka Hükûmet
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gerekçeli olarak sunulması
lazım, Meclis yok sayılıyor.
Bunun başka örneğini vereyim: Daha yeni
basında yer aldı, NATO zirvesine katılan İngiltere
Başbakanı Avam Kamarasında, zirvede konuşulanlarla ilgili
Avam Kamarası üyelerine bilgi veriyor ve Avam Kamarası üyelerinin o
konuyla ilgili şüphelerini, sorularını, sorduğu
hususları yanıtlıyor ama biz, zirveye katılan Sayın
Cumhurbaşkanının ne konuştuğunu, kimlerle
konuştuğunu, kimlerle ne konuştuğunu ancak basından
öğrenebiliyoruz, gazetelere yaptığı açıklamalardan
öğrenebiliyoruz ve tabii, sadece gazetelere yapılan
açıklamalardan öğrendiğimiz için de soru soramıyoruz,
tereddütlerimizi gideremiyoruz ve ben eminim ki biz nasıl bilmiyorsak
sizler de bilmiyorsunuz, hatta bir kısım Hükûmet üyeleri de bilmiyor
çünkü onlar da orada ne olup bittiğini ve neler konuşulduğunu
bilmiyorlar.
Şimdi, gene buna
başka bir örnek: Obama, IŞİDe yapılacak müdahaleyle ilgili
muhalefet liderlerini toplantıya çağırıyor ve onlara bilgi
veriyor ve planın ayrıntıları konusunda onları bilgilendiriyor,
daha sonra da kamuoyunu bu konuda aydınlatacağını, bilgilendireceğini
ifade ediyor. Oysa, siz bununla ilgili hususlara basın yasağı
getiriyorsunuz, biz bu nedenle herhangi bir konuda bilgi alamıyoruz. Bu,
işte, demokrasinin, maalesef, Hükûmetiniz tarafından
içselleştirilmediğinin bir örneğidir.
Şimdi, bu IŞİD meselesine isterseniz devam
edelim. Bakın, yeni Sayın Başbakan IŞİD konusunda ne
diyor: IŞİD radikal, terörize bir yapı gibi görülebilir ama
katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki
yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede
geniş bir reaksiyon doğurdu. Yani ne diyor biliyor musunuz, tekrar
ediyorum cümleyi: IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak
görülebilir ama
Yani terörist demiyor, terör örgütü demiyor.Şimdi,
siz şunu diyebilirsiniz: Bizim orada 49 rehinemiz var, o nedenle bizim
elimiz kolumuz bağlı. Öyle değil aslında, rehineler yokken
de diyemiyordunuz. Değerli milletvekilleri, sadece orada 49
yurttaşımız rehin değil, Türkiye rehin, Türkiyeyi rehin bıraktınız
orada. O nedenle, sizin bir an önce bundan vazgeçmeniz ve dış
politikanızı gözden geçirmeniz lazım; bunu defalarca söyledik,
soru önergeleri de verdik, dedik ki: Bak, bu basında yer aldı.
Gaziantepte IŞİDin hücre evleri olduğu söyleniyor, bu konu
üzerinde durun. IŞİDe eleman temin eden vakıf ve dernekler
olduğu söyleniyor, bu konu üzerinde durun. Ama, siz bunu kale
almadınız, şimdi yavaş yavaş ortaya çıkıyor,
basında yer aldı bu. Dedik ki: IŞİDin orada merkezi var,
orayı lojistik üs olarak kullanıyorlar, orayı bir merkez olarak
kullanıyorlar. Ama, siz gene dinlemediniz ve bu şekilde, Irakla
değil IŞİDle bizi komşu hâline getirdiniz.
Bir başka konu: Okullar açıldı,
açılıyor, zannediyorum 1inci sınıflar okula gitmeye
başladı değerli arkadaşlar. Okullar açıldı ama
birtakım sıkıntılarla beraber açılıyor ve
insanları perperişan ettiniz. Bu temel eğitimden
ortaöğretime geçiş sınavı sonucunda öyle bir durum
yaratıldı ki öğrenciler 100 kilometre mesafedeki okullara
kayıt yaptırmak durumunda bırakıldı ve değerli
arkadaşlarım, bir kısım öğrenciler de okula yalın
ayak gitmeye başladı. Bakın, bu, basında yer aldı,
yalın ayak gidiyor, televizyonlar da gösterdi bunu. Yalın ayak bu
çocuklar, okula gidiyor, siz övünüyorsunuz. Bu çocuklar okula yalın ayak
gidiyor ama Sayın Başbakan 600-700 trilyon harcamayla -şimdi
Sayın Cumhurbaşkanı oldu tabii- kendisine saray
yaptırıyor, saray, saray yaptırıyor kendisine 700 trilyona.
450 trilyon harcayarak mevcut uçaklara ilave yeni bir uçak alınıyor.
Evet, çocuklar okula yalın ayak gidiyor ama siz Başbakanın
ikameti için, şimdiki Cumhurbaşkanının ikameti için 700
trilyon harcıyorsunuz bir saray yaptırıyorsunuz, 450 trilyon
harcıyorsunuz bir uçak alıyorsunuz. Bu sizin
vicdanınızı kanatmıyor mu değerli arkadaşlar? Bu
sizin vicdanınızı kanatmıyorsa benim hiç diyeceğim bir
şey olmaz.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ülkenin makamı
orası.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Başka ne
yapıyorsunuz? Ülkeye korku salıyorsunuz, korku. En sonunda, bir spor
kulübü taraftarlarını Hükûmeti devirmekle itham ederek müebbet hapis
istemiyle karşı karşıya bıraktı sizin
devriiktidarınızda.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Onların topu varmış!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu nasıl bir Hükûmetmiş ki 35 kişilik
Çarşı Grubu bu Hükûmeti deviriyor; 1 başkomiser, 2 komiser
yardımcısı bu Hükûmeti deviriyor! Bu ne biçim Hükûmet? Yani,
hani güçlü bir Hükûmettiniz siz. Böyle bir şey olabilir mi? Belli ki
değerli arkadaşlar, bu cemaat sizi fena korkutmuş.
Ama bakın, zamanım az kaldı, bir iki
kelime daha söyleyeyim. Bakın, bu Sayın Başbakana Adalet Bakanı
diyor ki: Bu HSYK seçimleri sonucunda HSYKda Gülen Cemaati çok etkili hâle
geldi, biz bununla ilgili tedbir almalıyız. O zamanki Başbakan
ne diyor, biliyor musunuz? Ya, bizim kıblemiz aynı. Onlardan bize
zarar gelmez. diyor.
Değerli arkadaşlarım, Türkiyede tüm
olumsuzluklardan Hükûmet sorumludur. Bakın, o cemaate bir operasyon
yapılacaksa öncelikle zamanın başbakanına, zamanın
hükûmetine ve o kumpasa ortak olanlara bir operasyon
yapılmalıdır. Onlara yapılmayan hiçbir operasyon gerçek
anlamda bir operasyon olarak neticelendirilemez. O zaman, biz şunu
söylüyoruz, diyoruz ki: Sizin niyetiniz yasa dışı
oluşumları engellemek değil, tam tersine, size dokunanları,
sizi yargıya götürenleri operasyona tabi tutmaktır.
Bakın, Davutoğlu diyor ki: Bundan sonra hiçbir
başbakan mahkemelerde hiçbir şekilde hesap veremeyecektir. Hukuk
devletinde öyle bir şey olamaz. Hukuk devletinde başbakanlar da
başkaları da mutlaka adalet önünde gerektiğinde hesap vermek
durumunda olmalıdırlar diyor, hepinize teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Serindağ.
Sayın Bakan, söz istemişsiniz.
Buyurun, süreniz on dakika.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
heyetinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum.
Öncelikle, yanlış bilgilendirmemek
açısından bir belge göstermek istedim. Hükûmetler arası
anlaşmaları, tekraren söylüyorum, bakanlar imzalarlar ve burada da
Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın
İlham Aliyevin imzasıyla beraber, onun şahitliğiyle
beraber, onların şahitliğiyle beraber, hem benim hem de
Sayın Natık Aliyevin, değerli meslektaşımın
imzasıyla beraber hükûmetler arası anlaşma
imzalanmıştır. Ev sahipliği anlaşması şirket
ve Hükûmetimiz arasında imzalanmıştır bizler ev sahibi
olduğumuz için ve şu anda konuştuğumuz anlaşma da,
mutabakat metni de, yine, her birinizin önündeki metinlerden göreceği
gibi, yine bakanlar arasında imzalanmıştır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konuda her
birimiz tabii ki ittifakla benzer şeyleri söylüyoruz: Bu proje
faydalıdır; Türkiyenin coğrafyasını, stratejisini,
her bir şeyini daha da güçlendirecektir. Tabii ki şu yoruma da
katılıyorum: Yalnızca bir rant işi, yalnızca bir kâr
işi, yalnızca bir ekonomik fizibilite değildir. Son derece
doğru. Bunun temel gerekçeleri arasında; bu projenin stratejik
öneminin ve yapısının özellikle iki ülkenin duygusal
bağlarını tahkim eden, güçlendiren, bütün ekonomisiyle beraber
kardeşlik hukukunu derinleştiren bir yapıdır. O
açıdan, inşallah, 2018 yılının sonuna bu projeyi
nihayetlendirmiş olarak, bitirmiş olarak Türkiyenin doğal
gazdaki arz güvenliğiyle alakalı
çalışmalarımızı yapmış, bitirmiş,
tamamlamış olacağız.
Değerli arkadaşlar, tabii, milletvekillerimizin
sözlerinden enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi lazım
geldiğini bir kez daha anlıyoruz. Tabii, dünyada gelişmiş
ülkelerin uyguladığı sistem son derece açık, hemen hemen
bütün enerji kaynaklarını değerlendiren bir yapı söz
konusu; bunun içerisinde güneş var, rüzgâr var, jeotermal var -ülkesine
göre- kömür var, yerli kömür var, ithal kömür var, nükleer var, her birisi var.
Şimdi, bunların birbirine olan faydası nedir? Ülkemizin çevreye
olan katkıları, eksikleri, tehditleri, fırsatları nedir,
bunları birazcık, isterseniz, açalım.
Geçen yıl, 2013 yılında,
yağış rejimleriyle, yağmur rejimleriyle beraber,
Türkiyenin ürettiği her elektriğin dörtte 1i sudan elde edildi,
HESlerden. Zaman zaman, biliyorsunuz, HESlere karşı çıkanlarımız
oluyor, belli gerekçelerle karşı çıkanlarımız oluyor.
Bu yıl ise yağış rejimlerinin en son, her birimizin de
izlediği meteorolojik veriler çerçevesinde, neredeyse yüzde 19lar, yüzde
20lere düştüğünü görüyoruz. Yani, her tüketilen 5 birim
elektriğin 1 tanesi sudan elde edilmiş olacak yani daha da
düşecek. Aradaki fark, çok ciddi bir şekilde diğer kaynaklara
bölüştürülecek. Diğer kaynaklar ne? Saydığımız
kaynaklar; bunların içerisinde doğal gazdan da elde edilen var,
rüzgârdan da elde edilen var, diğerleri de var. Kısaca, 4 ana birimde,
Konya-Karapınardaki güneş ile Akkuyudaki nükleer santrali
karşılaştıralım. Birini tercih etmek diğerinden
vazgeçmek anlamına gelmiyor arkadaşlar. Her ikisini de beraber tercih
etmemiz lazım geldiğini söylüyorum. Niye? Güneş her zaman
istediğimiz oranda olmayabiliyor. Türkiyedeki güneş yılda 8.640
saatin 2 bin saati
1.800 ila 2 bin saat güneş
ışınımı var Türkiyede, ortalaması bu.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Bakan, süre
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Biraz daha süreyi daraltayım.
Bakın, bir tanesi, kapladığı alanla
alakalı. Bir nükleer santrali 8 bin saat civarında
çalıştırıyorsunuz. Kömür santralini 8 bin saat
civarında çalıştırıyorsunuz.
Somut projeden bahsedelim: Konya Karapınarda 60 bin
dönüm yerde inşallah 3 bin megavatlık güneş santralini
kuracağız. Bu, doğru bir proje ve desteklerinizden dolayı
da teşekkür ediyoruz. 60 bin dönüm yerde tarım arazisi
olmamasına dikkat edeceğiz, mera vasfını kaybetmiş
olacak, mera arazisi olmayacak, tabiat varlıkları, kültür
varlıkları olmayacak. Buradan, bu dediğimiz saat çerçevesinde
yaklaşık 6 milyar kilovatsaat elde edeceğiz. Yani, hesapta ufak,
sehven yapılmış bir hata var, onu hatırlatmak isterim ve
13,3 sentten alacağız biz bunu. Burada harcanacak para da
yaklaşık 6 milyar dolar civarında olacak.
Şimdi gelelim nükleere: Nükleerde bunun tam 6
katı elektrik elde edeceğiz, tam 6 katı, 40-42 milyar
kilovatsaat civarında elektrik elde edeceğiz,
kapladığı alan dörtte 1i kadar. Yani, birinde 60 bin dönüm, birinde
15 bin dönüm ve 12,35 sentten alacağız ve
harcadığımız para açısından baktığımızda
da diyelim ki 3 katını harcayacağız. Bütün bunları
karşılaştırdığımızda, 7 kat kadar
-yalnızca teknik, specler açısından söylüyorum- nükleer lehine
bir gelişme var ama biz buna rağmen, güneşin
yapılmasının doğru olacağına
inandığımız için başlıyoruz. Suyu da yapmak
lazım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnsan
sağlığı özellikle
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) Tabii ki riskleri, insan faktörünü dikkate
alacağız. İnsan da bizim, sağlık da bizim, her birisi
bizim.
Arkadaşlar, dünyadaki 442 santralin yarısı,
220 civarındaki santral 3 ülkede kurulu vaziyette; Amerika Birleşik
Devletleri, Fransa ve Japonya. Herhâlde özgürlükler açısından, insan
sağlığı açısından bizden daha az önem veren
ülkeler değil bunlar. Ben kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinden
yanayım. Doğru bilgilendirdiğimiz kadar bunların tercih
edileceğine de inanıyorum ama şunu da söylemem lazım: Bir
tanesi, nükleer güç santrallerinin ithal yakıt oranı diğerlerden
daha fazla değildir. Şu açıdan söylüyorum: Tabii ki güneş
ve yağmurdan, Allahın bize, bu ülkeye verdiği bu kaynaklardan
jeotermal de aynı şekilde elde ediliyor. Ama, nükleer santralleri
kurmuş olmamız hâlinde, her bir nükleer santralin devreye girmiş
olması hâlinde -hem Sinopta hem Mersinde- 7,2 milyar dolarlık,
bugünün parasıyla ve reeskont edilmemiş hâliyle, yaklaşık
15 milyar TLlik daha az doğal gazı ithal edeceğiz
arkadaşlar. Çünkü, biz, kuracağımız nükleer santrali
Atatürk Barajının yerine kullanmayacağız.
ENGİN ALTAY (Sinop) HES yapalım HES, HES.
Bak, Boyabatta var HES, ne güzel.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - Boyabattaki HESin yerine kullanmayacağız.
ENGİN ALTAY (Sinop) 10 tane daha yapalım
ondan ya.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - 10 tane daha Boyabat tesisi yapalım, bir yandan da
Türkiye büyüyor ve genişliyor, nükleer santral de yapalım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Yeni teknoloji, yeni
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yapmayalım Sayın
Bakanım. Yapmayın, ah alırsınız.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - Bunlarla alakalı sayın milletvekilim,
gelişmiş ve son teknolojiyi kullanacak bir yapıyı
kurgulamamız lazım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Japonya hepsini kapattı
Sayın Bakan, bilginiz var mı? Almanya da kapatıyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - Her bir kazanın kendimize oluşturduğu bir
risk var, bir tehdit var. Bu tehditleri fırsata dönüştürecek
yapıyı hep beraber kurgulayalım.
Japonya 6,2 trilyon dolarlık gayrisafi yurt içi
hasılasıyla beraber, yalnızca 2013 yılında 40 milyar
dolar fark verdi arkadaşlar.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Versin ya, insan
sağlığından önemli mi? Çocukların kanser
olmasından önemli değil.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - Enerjiye giden rakam demiyorum, 40 milyar dolar,
yalnızca farka giden para verdi. Bizim tabii ki bunlara verecek bir
farkımız yok ve şunu da bu kürsüden özellikle belirtmek isterim
ve altını çizerek özellikle söylemek isterim: Japonya nükleer güç
santrallerini birer birer devreye almak durumunda kaldı, 52 tanesini
sıfıra indirmişti, şu anda 13 tanesini tekrar devreye
aldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hepsini kapatıyor
şimdi. Onları da kapatıyor Sayın Bakan, 5e düştü,
kapatıyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Devamla) - Bundan sonra, bu sayı artarak devam edecektir. Ne
zaman? Güvenlik sistemlerini daha da devreye alarak.
Bizim, gelişen Türkiyenin yapısını
şu şekliyle kurgulamamız lazım: Nükleerden bir parça,
doğal gazdan bir parça, yenilenebilir enerji kaynaklarından çok
parça, yerli kaynaklarımızdan, kömürden çok parça, ithal kömürden az
parça yaparak Türkiyenin enerji portföyünü kurgulamamız lazım ve
Türkiye, bakın, on iki yıl öncesine göre tam 2 kat enerji
kullanıyor, bundan on yıl sonrasında yine 2 kat enerji
kullanacak; her birimizin refah seviyesi arttıkça bunlardan daha fazla
kullanacak.
Ben, bütün enerji kaynaklarının
gelişmesinde vermiş olduğunuz destekten dolayı bir kez daha
teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap bölümünde bir soru var.
Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim, şimdi, üniversiteler başladı. Her
gün istinasız 5 veya 6 öğrenci bana telefon ediyor Yurt
bulamadık. diyor. Şimdi o kadar zor durumda ki bu öğrenciler.
Hükûmet ne tedbir alıyor?
Bakın, bugün, Türkiyenin en önemli
sorunlarından birisi gençlik sorunu yani gençler üniversiteye
başlıyor, yurt yok. Nereye gidecek bu insanlar? Bir de köyden
gelenler, fakir aile çocukları var. Evvela, bunu nasıl çözeceklerini
Hükûmet bize bir şey etsin.
Bir de bu Karayollarındaki taşeron
işçilerin taşeron işçi olarak
çalışamayacağı, devamlı işçi olarak
çalışması yönünde Danıştayın kararları var.
Defalarca burada söyledik, bu taşeron işçilerin sorununu nasıl
çözecekler? Bunu bir açıklasınlar, Vatandaşlar her gün bizi
telefonla arıyor Kardeşim, bizim bu sorunumuzu dile
getirmiyorsunuz. diyorlar; bunlara bir çözüm bulalım. Yani burada, tamam,
bazı şeyleri söyleyelim ama böyle, yargı kararını
yerine getirelim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çok güzel rakamlar verdiniz, hepsi
paraydı. Ne kadar para harcarsak harcayalım, bir çocuğun kanser
olmasından daha önemli değildir. Bugün, Almanyadaki nükleer
santrallerin 5 kilometre yarıçaplı alanında kanser oranı
2,2 kat artmıştır hiçbir sızıntı tespit
edilmemesine rağmen; bir.
İki: Büyüyoruz, enerjiye ihtiyacımız
var
Çok haklısınız. Eğer güneşi yeterince
kullanırsanız 2023 değil, 2050 yılına kadar
kullanacağımız enerjinin tam 4 katını elde
edebilirsiniz. Bunların hesapları var, ben uzun uzun girmedim, çok da
Meclisin sabrını taşırmak istemiyorum. Hesaplar bellidir.
Nükleer santralden vazgeçtiğiniz zaman, o zaman önünüzde düğmemi
ilikleyeceğim, sizi saygıyla selamlayacağım. O zamana kadar
da asla bunu yapmayacağım.
BAŞKAN Cevap verecek misiniz Sayın Bakan?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Evet.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
tabii, biz burada hep beraberce bu çatı altında görev yapıyoruz.
Siz, yalnızca güneşi destekliyor olsanız da nükleer santrale
taraftar olmasanız da eyvallah.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hayır, rüzgârı da
destekliyoruz, HESi de, uygun linyiti de, yeter ki uygun yapın.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Yani şöyle ifademi düzelteyim: Yenilenebilir enerji
kaynaklarını destekliyor olsanız da nükleer santrali
desteklemiyor olsanız da ben sizin önünüzde önümü ilikleyeceğim. Yani
-bir arkadaşlık hukuku olarak- burada milletvekilleri olarak hep
beraber görev yapıyoruz. Tabii ki her birimizin nükleer santrali aynı
derecede tasvip etmesi beklenemez. Bütün bunların risk analizlerini
yaptık. Siz doktorsunuz, tıp dünyasından geliyorsunuz, tabii ki
bu konuyu bizden daha iyi bilirsiniz. Bir kemoterapiden daha önce ister
tomografi isterse MR çekimiyle alakalı yapılan çekimlerdeki bir insan
vücudunun aldığı radyasyon nükleer santralin yanındaki
yaşadığınız on yıldan daha fazla. Tekrar seçerek
söylüyorum cümlemi: Bir defa MR çektirdiğinizde hem de çok kesitli,
işte o hassasiyeti yüksek MRlardan çektirdiğinizde, hele hele
nabzınız 80nin üzerinde olursa aldığınız
radyasyon miktarı 2,5-3 katına çıkıyor. Bütün bunların
ışığı altında, nükleer santralin yanında on
yıl yaşasanız o MRdan elde ettiğiniz radyasyondan daha
fazlasını alamıyorsunuz. Tabii ki bunların her birisiyle,
coğrafyayla oynadığınız her an aslında riskin
arttığı andır. Bu açıdan ben bir şey demiyorum.
Tabii, Sayın Milletvekilimiz söylediler, yurt
bulunmasıyla alakalı.
Değerli arkadaşlar, Gençlik ve Spor
Bakanlığımız bu konuda Kredi ve Yurtlar Kurumuyla beraber
son derece yoğun bir çalışmada bulunuyor. Özellikle son
gelişmelerin yurtlardaki yapılanmayı, yurtlara yerleşmeyle
alakalı dizaynı değiştirdiğini gördük. Bazı
yerlere çok fazla yüklenmeler oldu ama biz bütün öğrencilerimizin
barınmayla alakalı ihtiyaçlarını karşılamak durumundayız.
Karayollarıyla alakalı, taşeron
En son
taşeron yasası diye bahsettiğimiz yasayla beraber, Karayollarının
asli iş unsurlarının haricindeki işlerle alakalı tabii
ki bir yargı kararı da oldu. Hangisi asli iştir, değildir,
bunların tanımlamasıyla da alakalı farklı bir karar
oldu. Tabii ki önümüzdeki süreçte bunları net olarak da göreceğiz.
Ben teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Üç sene olmuş, yargı
kararı var.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
Buyurun.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Somada 301 işçinin öldüğü
maden şirketinin de yine İstanbulda 10 işçinin iş
cinayetine kurban gittiği bu rezidans inşaatının da, her
ikisinin de, iş güvenliğiyle ilgili denetimlerini NCA diye bir
şirketin yaptığını biz kamuoyundan öğrendik. Her
ikisinde de bu kadar ağır ihmal, artık ihmal değil,
neredeyse kasta varan bir ihmal söz konusuysa bu NCA şirketiyle ilgili,
denetim şirketi, iş güvenliği şirketiyle ilgili herhangi
bir yaptırım yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda nasıl
bir gelişme var? Bunları öğrenmek istiyorum sizden.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER
YILDIZ (Kayseri) Evet, değerli arkadaşlar, tabii, Somada 301
işçimizi kaybettiğimiz o elim kazadan sonra 10 kardeşimizi de
tabii ki asansör faciasında yitirdik. Bundan her birimiz üzüntülüyüz.
Ailelerine tekrar başsağlığı diliyoruz, kendilerine
Allahtan rahmet diliyoruz.
İş güvenliğiyle alakalı özellikle
Çalışma Bakanlığımızın, malum,
yaptığı bir inceleme var. Adli soruşturmalar, idari
soruşturmalar devam ederken aynı zamanda
kurumlarımızın da, özellikle işçi
sağlığı ve iş güvenliğiyle alakalı
müfettişlerimizin de yürüttüğü bir çalışma var. Bunun aynı
şirket olması tabii ki o şirket açısından dikkatleri
üstüne çeker ama özellikle münhasıran son asansör kazasıyla
alakalı, teknik gerekçelerle mi olmuştur, idari bir inisiyatif
kullanmada bir sıkıntı mı olmuştur, bunların her
birisi o incelemelerden sonra kamuoyuyla paylaşılacak. Tabii ki
denetim şirketi de bunun istisnası değildir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, 2nci madde üzerinde
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, benim
söz talebim var; daha dört dakikamız var.
BAŞKAN İkinci defa mı girdiniz sisteme?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Evet efendim.
BAŞKAN Ben silinmedi zannetmiştim de o
yüzden
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, uzatmayacağım yani gerçekten
vâkıf olmadığınız konuda konuşmak doğru
değil. MR, çünkü röntgen yaymaz, biliyorsunuz manyetiktir. Röntgen
çektiren insanlar bilerek, isteyerek o ışını almaya
razı olarak giderler çünkü faydası zararından daha fazladır.
O yüzden eğer oradaki yöre halkı nükleer santrali istiyorsa
yapın. Açık söylüyorum, gelin, sandığı koyun,
referandumunuzu yapın. Bölgenin milletvekili olarak konuşuyorum,
oradaki yöre halkı, iddia ediyorum AKPlilerin de en az yüzde 60ı
hayır diyecektir nükleer santrale. Çernobili, Fukuşimayı da
ne olur aklınızın bir kenarında tutun. Bunlar normal
giderse böyle ama bir kaza olduğunda Allah korusun bunun altından ne
siz kalkabilirsiniz ne bir başkası diyelim. İsterseniz cevap da
vermeyin, uzatmayalım çünkü aksi takdirde ben de
konuşacağım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Soru değil, bakın,
öneriydi; cevap vermeyin Sayın Bakan.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Öneriydi, sadece öneriydi.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
2nci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz isteyen yok.
Görüşmeler tamamlanmıştır.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü
açı oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılıp yapılmamasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Trans
Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Sistemine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açık oylama sonucu:
Kullanılan
oy sayısı : 233
Kabul : 231
Ret : 1
Çekimser : 1(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muharrem
Işık Fehmi
Küpçü
Erzincan Bolu
Böylelikle
tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.49
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 139uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulu önerisi üzerine Genel Kurulda
alınan karar gereğince, 3üncü sırada yer alan, 641 sıra
sayılı Kırıkkale Milletvekili Ramazan Canın Ceza
Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayamıyoruz.
Şimdi, 4üncü sırada yer alan, Türkiye
Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 628)
(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon Raporu 628 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Yusuf Halaçoğlu
konuşacak.
Buyurun. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlar, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Devletlerin komşularıyla olan ilişkileri,
onların bölgelerinde etkin hâle gelmesinde en önemli rolü oynayan
unsurdur. Özellikle de kültürel medeniyet alanında ve kültür alanında
birbiriyle yakın olan devletlerin yakınlaşması bu konuda
daha da önem taşır ve bölge barışının
sağlanmasında da son derece önemli bir rol oynar.
Türkiye Cumhuriyeti ile İran arasındaki ticari
ilişkilerin geliştirilmesi adına Tercihli Ticaret
Anlaşmasının onaylanması, iki ülke arasındaki
yıllar içerisinde çeşitli problemlerle gelişmemiş olan
ticaretin daha da gelişmesi için önemli bir adım olacaktır.
Nitekim, İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasından sonra Türkiye
Cumhuriyetiyle olan ilişkileri çok da iyi derecede sayılacak bir
konumda değildi. Ancak 1994lerden, 95lerden itibaren İranla olan
ilişkiler çok daha iyi bir konuma gelmiştir. Nitekim, yakın bir
dönemden söz edecek olursak -ki şunu özellikle belirteyim: Türk Tarih
Kurumu Başkanlığım zamanında İranla
yaptığımız ortak birtakım projeler çerçevesinde
İranın hemen her bölgesini gezmiş bir kişi olarak
şunu söyleyebilirim ki İran gerçekten çok köklü bir devlettir-
Persler gibi, Sasaniler gibi çok kadim medeniyetlere sahip olan bir
coğrafya üzerinde kurulmuş olan İranın ondan sonraki
dönemlerde Türk devletlerine mekân olarak ev sahipliği
yaptığını görüyoruz ki yaklaşık bin
yıllık bir dönemde yani 1925e kadar Türk devletlerinin hâkim
olduğu bir coğrafya olmuştur.
En son 1925te -Kaçar Hanedanının-
Pehlevilerin başa geçişine kadarki dönem, dediğim gibi,
Karakoyunlulardan İlhanlılara, Selçuklulardan Safevîlere,
Safevîlerden Afşarîlere ve Kaçarlara kadar olan bu dönem İran tarihi
açısından da son derece büyük önem taşır ve özellikle
Safevîler döneminden itibaren -tabii, Nadir Şah da dâhil- o dönemlerde
Osmanlı Devletiyle olan ilişkileri gerçekten günümüze kadar
yansıyan bir durum ortaya çıkarır. Öyle ki son zamanda bile
İrandan gelen heyetlerin çok kalabalık olarak gelmesi veya
Türkiyeden İrana giden heyetlerin büyük kalabalıklar altında
gitmesi, aslında bu geleneksel iş birliğine
bağlıdır. Öyle ki İrandan gelen heyetler Osmanlı
Devleti zamanında Türk sınırlarına girdiği andan
itibaren elçilik heyetinin tüm masraflarının Osmanlı Devleti
tarafından karşılandığı, keza aynı şekilde
Osmanlı Devletinden gidildiğinde de oradan
karşılandığı görülmektedir. Aslında bu bir
yakın ilişkinin ötesinde bir rekabetin de göstergesidir.
Bu rekabet ortamı 1639 yılına kadar devam
etmiştir ve Kasr-ı Şirin Anlaşmasıyla çizilen
sınırlar günümüze kadar gelmiştir, hiç aksamadan ve bozulmadan
gelmiştir. Bu bakımdan İran ile Türkiye arasında geçen
yaklaşık üç yüz otuz beş yıl gibi bir sürede en küçük bir
sınır sorunu veyahut da iki devlet arasında rekabet teşkil
edecek bir sorun olmamıştır.
Yakın döneme geldiğimizde, 2012de Türkiye ile
İran arasındaki ticaret hacmi 22 milyar dolara kadar
çıkmıştır ancak bunun yaklaşık 5 milyar
dolarlık kısmı kıymetli madenlerden oluşmaktadır;
altın ticareti, götürülüp getirilmesi gibi. Bir yıl sonrasında
yani 2013 yılında bu oran 14,6 milyar dolara kadar
düşmüştür ama bunda muhakkak ki İranın nükleer
çalışmaları sebebiyle Avrupa Birliği ve Amerika devleti
tarafından uygulanan ambargolar da önemli rol oynamıştır.
Nitekim Türkiye ile İran arasındaki dış ticaret
açığı 6,2 milyar dolara ulaşmıştır.
İşte, bu ticaret anlaşmasıyla bu ticaret hacminin 30 milyar
dolara kadar çıkması planlanmaktadır.
Meclis Başkanımızla birlikte İrana
gittiğimizde, geçen bahar döneminde, aslında şunu
görmüştük: Oradaki iş adamlarımızla
yaptığımız görüşmelerde İranla ticaret
hacmimizin sadece para transfer meselelerinin halledilmesiyle 30
milyarların üzerine çıkacağı kendileri tarafından
belirtilmişti. Nitekim aslında büyük
ağırlığı doğal gaz teşkil etmesine
rağmen İranla olan ilişkilerimizde, diğer alanlarda,
sınai üretim ticaretinde de çok önemli bir rol oynanabilir.
Değerli milletvekilleri, kısa bir özet
yaptım. Aslında 2014te de 12 milyar dolarları geçmiş bir
ticaret hacmimiz var. İrandan alınan doğal gazın -tabii
resmî bir rakam olmamakla beraber- 1000 metreküpü alanı 490 dolar olarak
alınmaktadır ki bu, Azerbaycandan aldığımız
doğal gazdan 155 dolar daha yüksek, Rusyadan
aldığımız gazdan da 55 dolar daha yüksektir. Tahkim
Kuruluna başvuran Türkiyenin bu konuda neler elde ettiğini
doğrusunu isterseniz tam olarak bilmiyorum şu an için ama burada
şu önemli: Bütün bu ticaret tabii ki iki ülkeyi birbirine
yaklaştıran en önemli hususlardan biri olmakla beraber, Türkiye ve
İranın stratejik olarak birbirine yakın durmak mecburiyeti de
vardır. Zira Orta Doğuda meydana gelen olaylar çerçevesinde meseleye
baktığımız zaman İranın Türkiye için,
Türkiyenin de İran için son derece büyük, âdeta sigorta sayılacak
bir değeri vardır. Bu iki ülkenin yakınlaşması, Orta
Doğuda, Amerika gibi veya Rusya gibi birtakım devletlerin de bu bölgeye
olan emellerini ortadan kaldırabilecek veya en azından belli bir
seviyede tutabilecek nitelikte olacaktır.
Zira diğer bir yönü de: Türkiyenin İran
üzerinden Orta Asyaya açılışının ana kapısı
İrandır, kara yolu üzerinden. Dolayısıyla,
İranın bu bakımdan da Türkiye için son derece büyük bir önemi vardır.
Hele hele Orta Doğuda meydana gelen olaylar yani Suriyeyle, Irakla,
Filistinle, İsraille olan ilişkilerimiz veya Mısırı
göz önüne alacak olursanız bu bölgelerde meydana gelen şu anki
olaylar, Türkiyenin bu bölgeye olan ihracatını çok büyük ölçüde
ortadan kaldırmıştır ama en önemlisi, bu ihracatı
ortadan kaldırmanın ötesinde bölgede bir mezhepsel nüfuz
mücadelesinin de meydana geldiğini, ortaya
çıktığını görmezden gelmemiz mümkün değildir.
Bugün ortaya çıkan IŞİDin, özellikle Sünni olmayan Müslümanlar
üzerindeki etkileri ve hatta İslamda hiç yeri olmamasına rağmen
Allahuekber diyerek insanların kafasını kesmesi, bir defa, bu
bölgede, aslında Osmanlı Devletinin 19uncu yüzyılda mücadele
ettiği Vehhabi anlayışıyla, Vehhabi mezhebinin görüş açısıyla,
İslama bakış açısıyla eş değer olarak
görülebilir. Nitekim, Vehhabi de, Osmanlı Devletinin mücadele ettiği
Vehhabilerdeki Suud El Faysalın büyük dedesi El Suud o bölgede, Osmanlı
Devletine başkaldıran ve mücadele eden en önemli kişilerden
biridir.
Aynı şekilde,
özellikle o bölgeye gitmiş, hacca gitmiş olan insanlar da muhakkak ki
sahabelerin mezarlarının bile yerle bir edildiği bir yapı
görmüştür. Onun ötesinde, Suudilerin geçmiş dönemde, Peygamberimizin
mezarını bile ortadan kaldırmayı düşündükleri bir
dönemde, İslam dünyasından gelen tepkiler üzerine bunu ortadan
kaldırmaktan vazgeçtiklerini de tarihlerde okuyabilirsiniz. Mezarlara
karşı böylesine büyük bir düşmanlıkları var.
Nitekim bugün
IŞİDin yaptığı da aynıdır. Camileri
gösterişli bulup onları havaya uçuran, özellikle Şii camilerinde
daha alayişli, gösterişli bir cami iç yapısı, mekânı
olduğunu göz önüne alırsanız bunları ortadan kaldıran
ama diğer taraftan da türbeleri de bombalayıp yerle bir eden bir
anlayışın temsilcileri olarak ortaya
çıkmışlardır. Aslında IŞİD İslam
içerisinde kangren sebebi olarak sayabileceğimiz bir fikrin ve
anlayışın temsilcileridir, İslam dünyasında fitne
çıkaran ve İslam dünyasını altüst eden bir
anlayışın temsilcileridir.
Her ne kadar bu örgütün
Amerika Birleşik Devletleri, İsrail gibi devletler tarafından
organize edildiği ve Türkiyenin de bunlara yardım ettiği söz
konusu ediliyorsa da bunu şu açıdan değerlendirmek gerekir:
Aslında IŞİDin İsraile karşı bir harekete
girmemesi ve sadece Şii Müslümanlara yönelik bir harekât içerisinde
bulunmaları bunu doğrular niteliktedir. Nitekim, IŞİDin
Bağdata doğru ilerleyişi ve Irakta elde ettiği, Suriyede
elde ettiği bölgeler sonrasında gücünü ispat etmesi ve kendisine
güven duymasıyla Irakın kuzeyine yönelmesinden sonra ancak Amerika
Birleşik Devletleri IŞİDe karşı tavır
almıştır. Zira, o zamana kadar aslında El Malikinin elinde
bulunan petrol bölgelerinin bir şekilde Kuzey Iraka
bağlanmasında IŞİD önemli bir rol
oynamıştır. İşte, bu çerçeve içerisinde, İran
IŞİDe karşı mücadele eden bir devlettir.
Diğer taraftan,
Türkiyenin terörle mücadelesinde, PKKyla mücadelesinde İranın çok
önemli bir rolü var idi. Keza aynı şekilde, Suriyenin
başlangıçta olmasa bile daha sonraki dönemlerde çok önemli bir rolü
vardı. Aslında, Türkiyenin Suriye, Irak, İran gibi devletlerle
-ki Atatürk zamanında da bu, Bağdat Paktıyla
perçinlenmiştir- bunlarla iş birliği hâlinde hareket etmeleri
aslında Orta Doğuda barışın sağlanmasında
birinci derecede önemli bir rol oynayan politika olacaktı.
Aslında, 61inci Hükûmet ilk kurulduğunda ve
Sayın Davutoğlu Dışişleri Bakanı olarak ilk defa
göreve başladığında sıfır sorun olarak
adlandırdığı politikasında çok doğru bir
politikayla işe başladı. Suriyeyle olan ticaret
anlaşmaları ve vizeler sebebiyle aslında Orta Doğuda
Amerikanın da, Avrupanın da beklemediği veya İsrailin
beklemediği çok önemli bir adım atılmıştı. Bu
adım birdenbire Batılılar tarafından tenkit edilmeye
başlandı ve hatta Türkiyenin kendi mecrasından çıkan bir
devlet olarak nitelendirilmesine sebep oldu. Aslında Türkiye,
çıkmış olduğu mecradan kendi ana mecrasına oturuyordu
bu politikayla ve nitekim Türkiyeden Suriyeye, Suriyeden Türkiyeye büyük
bir ticaret ve insan giriş çıkışı oldu.
Diğer taraftan, Suriyenin ki o tarihlerde
Suriyeye gitmiştim- hemen hemen Türkiye sevdalısı bir hâle
geldiğini, kapalı çarşılarında, Şamda, vesair
çeşitli yerlerde, bütün dükkânlarda Türk bayraklarının yer
aldığını görmüştüm ama ne gariptir ki ve neden ortaya
çıkmıştır ki Suriyeyle ilgili bu politika birdenbire
değişti ve Suriyeyle düşman kardeşler hâline gelindi.
Esad, aslında Türkiyeyi bir yerde kendisine örnek alan bir politika
izlemeye başlamıştı. Samimi olarak söylüyorum ki -o tarihte
siyasetle de alakam yoktu, Tarih Kurumu Başkanı olarak- Halepte,
Halep Üniversitesinde Türkiyenin Orta Doğu politikasında Suriyenin
yeri ve önemi konulu bir konferansa gitmiştim ve ilginçti ki o zamana
kadar baskı altında bulunan Türkmenler o konferansımda bana
Türkçe sorular sordular, böyle bir imkân tanınmıştı ve
Halepe gittiğinizde, Halep surlarının dibindeki kafeteryalarda,
birçok Türkmenin, size, Türk diliyle gelip konuştuklarına şahit
olmuştum. Aynı şekilde, kiraladığım arabayla
Hama, Humus, Şam, Tartus gibi illeri görmenin ötesinde, diğer bir gün
de Rakka, Deyrizor, Meskene ve muhakkak ki Süleyman Şah Türbesinin
bulunduğu Caber Kalesine gittim. Kendim kullandığım
arabada bir kere yolda durdurulmadım. Böylesine büyük bir
yakınlık kurulmuş bir ülkeyle birdenbire, bir gün içerisinde
düşman olmanın anlamını herhâlde değerlendirmek
gerekiyor. İşte bu politika, Türkiye'nin bu politikası,
yanlış politikası, ondan sonraki politikası bugün
İsrailin Gazzeyi bombalamasında, Filistini bombalamasında en
önemli etkenlerden biridir. Zira, İsraili durduran en önemli güç, askerî
güç, kara gücü Suriye gücüydü. Mısırın, Suriyenin,
Irakın ve Libyanın -ki bunlar İsraille savaşan
devletlerdi- bunların kendi iç kargaşası içerisine hapsedilmeleri
sebebiyle İsrail artık rahatça at oynatır hâle geldi.
İrana karşılık Türkiyede kurulan Kürecikteki radar
istasyonu, aslında, yine bunun sebeplerinden bir tanesiydi.
Türkiye'nin Orta Doğuda
uzlaştırıcı, Orta Doğuda barışı
sağlayıcı en önemli ülke olduğunu düşünüyorum. Bugün
bile, Türkiye, Suriyedeki kargaşaya son verebilecek tek ülkedir; yine,
Iraktaki kargaşaya son verebilecek tek ülkedir; yine, Mısırda
ve Libyadaki kargaşaya son verebilecek tek ülkedir ama
politikalarından vazgeçip yanlış yaptıklarını
idarecilerin kabul etmesi gerekir yani yanlışlarından dönmesi
gerekir.
Suriyenin güvenliği, Suriyenin tek devlet olarak
ayakta kalması Türkiye'nin sigortasıdır, Türkiye'nin ayakta
kalması demektir. Keşke, Türkiye, politikasında, Rusyayı
da içine alan, Türk cumhuriyetlerini içine alan, Azerbaycanı,
Gürcistanı, İranı, Irakı, Suriyeyi içine alan yeni bir
birliğe doğru gidebilse. Bakın, dünyanın en uzak
köşelerinden gelen insanlar, devletler, on bin kilometre öteden gelen
devletler, Orta Doğudaki enerji merkezlerinin bulunduğu bu bölgelere
hâkim olmaya çalışıyorlar.
Aslında,
şurasını iyi düşünmemiz gerekir: Orta Doğu, dünya
enerjisinin yüzde kaçını üretiyor? Dünya petrollerinin yüzde
kaçı Orta Doğudan ve Orta Asyadan çıkıyor?
İnancınız olsun ki, yüzde 70i bu bölgeden çıkıyor ama
bu arada şunu da ifade etmek istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri,
dünya petrollerinin yüzde 26sını harcayan ülkedir. Yine, Avrupa
Birliği ülkeleri dünya petrollerinin yüzde 20sini kullanan ülkelerdir.
Yani dünya petrollerinin yüzde 46sı Amerika Birleşik Devletleri ve
Avrupa Birliği ülkelerince tüketiliyor. Demek ki, kendi ülkelerinde
yeterli olmayan petrolün bulunduğu sahalara hâkim olmak bu devletler için
olmazsa olmazlardandır. Ama yanı başımızdaki
coğrafyalarda onların güdümünde giden, onların arkasından,
gölgesinden giden bir politikanın izlenmiş olması Türkiye'nin
yararına değildir. Dolayısıyla, bu bölgede Türkiye
başlangıç olarak İranla yapacağı bu ticaret
anlaşmasını diğer sözünü ettiğim devletlerle de
aynı şekilde yapmak mecburiyetindedir. Ekonomik ilişkilerden
başlayan sürecin siyasi sürece de etki etmeyeceğini hiç kimse
söyleyemez. Dolayısıyla, buradan başlayıp bu ülkelerle
siyasi olarak iş birliğine doğru giden bir yapı meydana
geldiği zaman Avrupa Birliğinde olduğu gibi Avrasya
Birliğini kurmak işten değildir. Dolayısıyla, böyle
bir coğrafyada kurulacak bir birliğin hem kendi içindeki, iç
dinamizmdeki durum sebebiyle iç çatışmaların önüne geçeceği
hem birçok rekabetin önüne geçilebileceği, barışın
sağlanabileceği bir ortam doğuracaktır. Yani şöyle düşünün:
Azerbaycan topraklarının yüzde 20sini işgal etmiş olan
Ermenistan, böyle bir birlik karşısında ne yapacaktır?
Kendi geleceğini garanti altına almak için işgal ettiği
toprakları Azerbaycana devrettiği takdirde kendi geleceğini de
garanti altına alacaktır. Dolayısıyla, birlik ülkeleri
içerisinde çatışma çıkmayacağına ve anlaşma
yoluyla çözümleneceğine göre, Orta Doğuda kargaşanın da
önüne geçilecektir. Ama bunu yapmak zor bir şey değildir.
Avrupa Birliği
ülkeleri, inancınız olsun ki, Orta Çağdan itibaren birbirlerini
kırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Din harpleri, Otuz
Yıl Harpleri, Yüz Yıl Savaşları ve ardından Birinci
Dünya Savaşı, ardından İkinci Dünya Savaşı,
kimisi Protestan, kimisi Katolik, kimisi Anglikan, kimisi Lutherizm, vesaire
gibi değişik mezhepler altında
bulunuyorlar. Mesela bir Katolik ile bir Protestanı siz aynı dinden
göremezsiniz, âdeta ayrı dinler altındadırlar ve birbirleriyle
Müslümanlardan daha fazla düşmandırlar. Bu çerçeve içerisinde
meseleye baktığınız zaman, onlar bir birlik hâline
gelebiliyor ve bir çatı altında bulunabiliyorlarsa âdeta İslam
dünyası sayılacak sözünü ettiğim coğrafyada bir
birliğin kurulmaması söz konusu bile edilemez. Dolayısıyla,
bu çerçeve içerisinde İranla yapılan bu anlaşmanın bu
şekliyle değil, daha da geliştirilmesi en büyük temennimizdir.
Bu bakımdan,
İranla yapılan bu anlaşmayı Milliyetçi Hareket Partisi
olarak desteklediğimizi belirtiyorum ve anlaşmanın
başarıyla sonuca ermesi ve her iki ülkeye de faydalı
olmasını diliyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Halkların Demokratik
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan
konuşacak.
Buyurun.
HDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Halkların Demokratik Partisi Grubu adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye-İran ilişkileri uzun
yıllardır ve hâlâ sıcak bir şekilde sürüyor. Çok önemli
gelişmeler Orta Doğuda oluyor ve bu gelişmeler Orta
Doğuda olurken Orta Doğuda Suriyeyle başlayan Esad rejimine
karşı ve Iraktaki IŞİD olayından sonra
İranın rolünün Mısırla birlikte giderek öne
çıktığını görüyoruz. Bu aşamada Türkiyenin
tercihli ticaret anlaşması
yapması çok gecikmiş bir olay. Yani Günaydın. Bugüne kadar
neredeydiniz ey Hükûmet, ey Dışişleri; bu kadar kadim bir
komşu ülkeyle, tarihsel bağları olan bir ülkeyle, İranın
Farsi, Azeri, Kürt yurttaşları, Beluciler, yani bu tarihî bağlarla
beraber çok geç kalmadınız mı? demek gerekiyor. Yani hiç mi
belleklerinizde, Vanın Özalp ilçesinde Muğlalının 33
kurşununu, bir sınır ticaretinde, bir hayvan ticaretinde Ahmet
Arifin domdom kurşunu dediği gerçeği görmediniz mi?
Bugün, Hükûmetiniz döneminde sınır ticaretinde,
İranla mazot ticareti, bir bidon mazot için son bir yılda 100ü
aşkın kişinin öldüğünü size hatırlatmak istiyorum.
Aslında size bir şey daha hatırlatmak istiyorum, ilginç bir
şey bu; Özalpın Yukarı Tulgalı köyü var, burada 240
kişi yaşıyor arkadaşlar, kurşun yemeyen yok, bu
sınır köyünde kurşun yemeyen yok. Tam sınırda, öbür
tarafı da akraba, gidip gelip ticaret yapınca, buradan, Türkiye'den
asker kurşunu sıkıyor, öbür taraftan, İrandan asker
kurşunu sıkıyor ve sadece son bir yılda 11
yurttaşımız yaşamını yitirmiş bu köyde.
Vahim bir olay değil mi? Sınır ticareti
Peki, bu 240 nüfuslu köyde bir bidon mazot için herkes
kurşun yiyorsa, Roboski her gün orada yaşanıyorsa bir sorun yok
mu? Var.
Peki, bu sorun bu ticaret anlaşmasının
içinde var mı? Yok arkadaşlar. Kolaylaştırmalar var, iki
ülke karşılıklı olarak şöyle bir kalem
çıkarmışlar, Türkiye -altılı gümrük tarife pozisyonu-
140 tarım ürününde İrana tarife indirimi uygulayacak. Tarım
ürünü arkadaşlar. Yani anlayacağınız, domates, kabak,
patlıcan, hadi üzüm de olsun, portakal, incir de olsun, fındık,
pancar
Şimdi, İrandan tarife indirimi ve kota
artırımıyla ilgili bir konu bu. İrandan da Türkiye
altılı gümrük tarifesi bazında 125 sanayi ürünü -dikkatinizi
çekiyorum- İrandan Türkiyeye 125 sanayi ürünü
Bir terslik yok mu bunda?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Hayır, tersi,
bizden oraya.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, bakın,
İranın ise altılı gümrük tarife pozisyonu bazında 125
sanayi ürününde Türkiyeye tarife indirimi sağlanması
kararlaştırılmış.
Şimdi, biliyorsunuz, doğal gaz
aldığımız zaman Enerji Bakanı bunu anlatırdı
Nakit para istemiyor İran, altın istiyor
Nasıl gitti o
ödemeler, hiç bilginiz var mı? O ödemeler nasıl yapıldı
arkadaşlar? Neyse, ben o derin konuya girmeyeceğim ama şunu
söylemek istiyorum: Şu an IŞİDin Iraktaki petrol
rafinerilerine yüklenmesiyle birlikte şimdi Irak mecburen benzin ve
mazotunu Türkiyeden, Batmandan alıyor, İran-Irak
sınırında olan kesimde de mazot ticareti, bidon ticareti, benzin
ticareti artmış yani konjonktürel bir olay.
Şimdi, burada, şunu iyi görmek lazım:
Şimdi, Türkiye ile İran arasında kaç tane sınır
kapımız var? Gürbulak Sınır Kapısı var,
Doğubeyazıt üzerinden İrana, bu önemli bir kapıdır,
en doğudan; Van Özalpte Kapıköy var, bu Kapıköy yine en
işlek kapılardan birisi; Hakkâri Yüksekovada Esendere
Sınır Kapısı var, bir de Boralan. Iğdır
milletvekilleri yok burada, Sinan olsaydı bilirdi, kapalı diye
biliyorum, kapalı diye geçti, onlar daha iyi bilgi verirdi. Yani, 3 tane
sınır kapısı var arkadaşlar. Şimdi, Hükûmete
sormak istiyorum: Roboskide 34 yurttaşımızın
öldürüldüğü noktaya 2 bin asker yığılmıştı.
Ezidiler Şengalden göç yolu olarak, tek yol olarak orayı
kullandığı için, oradan ola ki katırlarla bir bidon mazot
veya diğer kaçakçılık yapılır diye 2 bin asker bu
çözüm sürecinde Roboskiye yığılmış. Bir, Ezidilerin
gelmesi engelleniyor; iki, sınır ticareti nedeniyle bitmeyen bir olay
var. Yani, aynı şey Roboskide yaşanıyor, Şemdinlide
yaşanıyor, Yüksekovada yaşanıyor, Vanda
yaşanıyor, Iğdırda yaşanıyor, Ağrıda
yaşanıyor.
Şimdi, arkadaşlar, burada politikada bir
yanlışlık var, tespitte bir yanlışlık var. Tamam,
bu ürünleri kotalandırırsınız, indirirsiniz, bunu
anlarım. Ama, Türkiyenin, bakın, gördüğünüz gibi, burada
saydım ben, 3 tane sınır kapısı var İranla;
Irakla şu an Habur Sınır Kapısı var, onunla 1 tane
daha düşünülüyor, Uluderede o yapılmadı, 2 tane olacak; bir de
Suriyeyle çok kapı var, Suriyede zaten durum malum. Bulgaristan ve
Yunanistan kapıları var. Buralarda, sınır boylarında
yaşayan köylerin nüfusunu aldığınız zaman,
yerleşim ve ikametlerini çıkardığınız zaman orada
birkaç yüz bin yurttaşımız yaşıyor. Bunlara Özal
döneminde bir vesika çıkarılmıştı sınır
ticareti için. Bu sınır ticareti bugün Edirnede yapılıyor;
Yunanistandan Edirneye geliniyor, Edirneden Yunanistana gidiliyor; iki gün,
hafta sonları harçsız geçebiliyorlar; bilmem kaç dolara kadar
alışveriş yapabiliyorlar. Peki, kardeşim, bu sınır
ticaretinde kurşun sıkmaktan başka siyasetiniz yok mu? Yani, en
ufak, 100 liralık, 100 dolarlık bir mal için kurşun mu
sıkacaksınız yurttaşınıza, tek çözüm bu mu? Ben
bunu gördüm. Orada sınıra gittim, bir paşa ilginç gelmişti
bana. Bana Vekil Bey, seni vururum. dedi o paşa. Niye vurursun? dedim.
Burası Türkiye toprakları değil. dedi. Peki, Türkiye
toprakları değilse, bu karakol kimin karakolu? dedim. Türkiyenin.
Sen kimin komutanısın? Türkiyenin. E peki, sen beni niye
vuracaksın? E, hudut namustur. Sen hududu geçtin, seni
vuracağım. dedi. Sen karakolunla geçmişsin, oraya, tepeye
karakol kurmuşsun, üstünde de oturuyorsun, helikopterinle de iniyorsun.
Milletin vekili geliyor, diyorsun ki: Sınırı geçtin.
Sınır neresi? O Hezil Çayı işte. Çayın ötesinde
karakolu kurmuş Bilican Tepesine. Bilican Tepesi Kürdistan
toprakları içinde. Gitmiş, Kürdistan toprakları içinde karakol
kurmuş. Paşa da o karakola helikopterle tepeden iniyor,
aşağıdan gitmiyor. Vekil de gidince Vururum seni. Hudut
namustur. Hududu geçmişsin. diyor. Paşa, karakoluyla, tankıyla,
helikopteriyle ve topuyla geçmiş öbür tarafa. Bu zihniyeti
değiştirmek lazım arkadaşlar. Hâlâ komşu ülkelerle
Soydaş diyorsunuz, akraba diyorsunuz, Aynı dinin mensubuyuz.
diyorsunuz ama zihniyet militer. Yani, böyle bir militer zihniyeti değiştirmediğiniz
sürece ve bu sınır ticaretini sınırda yaşayanlara
belli bir dolar düzeyinde bir hak olarak -100 mü, 500 mü, ne olursa artık-
getirmediğiniz sürece bu sorunu çözemezsiniz ve her gün bir yerde bir
sorun yaşanır. Bunun köklü çözümü bu. Hükûmete defalarca
anlattık. Bunun başka çözümü yok arkadaşlar.
Şimdi diyeceksiniz Koskoca iki devlet
arasındaki ticaret sözleşmesinden sınır ticaretine...
Evet, sınır ticaretine. Burada can yanıyor, insanlar ölüyor.
Hâlâ o suç kurşunları
Muğlalıdan bu yana insan
öldürülüyor. 21inci yüzyıldayız. Hiç mi Meclisin zoruna gitmiyor
insan öldürülmesi? Kaçakçı diye niye kendi yurttaşını
öldürüyorsun? Vanın Özalp ilçesinde, köyün içinde bayram günü bir tane
İrandan gelen kaçakçı
Sizin İrandan gelen dediğiniz Iğdırlı
Azeri Türkü o taraftadır, bu taraftadır. Kürtün akrabası bu
taraftadır, aşiretin devamı bir taraftadır. Hepsi
akrabadır, öyle sınırlar çizilmiş ama, Kasr-ı
Şirinden bu yana da çizilse hepsi akrabadır. Şimdi, burada
yaşam hakkının güvence altına alınması için 2
hükûmet arasında görüşme yapılırken bu konuşulmuyor;
böyle bir anlayış olabilir mi?
Peki, İpek Yolunun otoban geliş gidişi
Şırnaktan sonra Uludere, Beytüşşebap üzerinden İrana
giden yol yani Erzincandan inecek olan yol, Ziganadan birleştirilecek
olan yol. Neden bu proje durduruldu? Durdu, neden? Bu aktif bir kara yolu
ticaretinin
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) Zigana yolunun
ihalesi sürüyor şu anda.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ziganadan, Erzincan üzeri,
aşağı inelim.
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) 1,5 milyonluk
ihale sürüyor şu anda.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Yani Zigana-Erzincan,
Erzincandan, Siirt üzerinden İran kapısına
ulaşılması lazım. Bunun için de Şırnakta Kasrik
Boğazını geçmeniz gerekiyor yani Kasrik Boğazını
geçmediğiniz zaman bu olmuyor.
Şimdi, ben burada şuna dikkat çekerek bitirmek
istiyorum: Arkadaşlar, ders çıkarmak lazım. İranla Irak
arasında 1980 ve 1988 yılları arasında tam sekiz yıl
süren bir savaş oldu. Çabuk unutuluyor, hafızaları yoklamak
lazım. 1 milyon kişi öldü arkadaşlar, 1 milyon kişi. 150
milyar dolar -yani, global rakamlar bunlar- harcama oldu. Burada sekiz yıl
İran-Irak savaşı, Watergate skandalı patlak verdi, bilmem
neler oldu, bir sürü şey oldu ama arkasından tekrar 1990lı
yıllarda Irakta bugün yaşananlar var, bugün yaşananların
doğurduğu bir IŞİD var.
IŞİDle ilgili kurulan bir çekirdek ülkeler
koalisyonu konuşuluyor ve İran buradan hamle yapıyor, diyor ki:
IŞİDe karşı mücadele içinde varım. Şimdi,
Türkiye burada, IŞİDe karşı mücadelede 49 görevlisinin
IŞİDin elinde olmasından duyduğu kaygı nedeniyle mi
çekimser duruyor yoksa gerçekten bu konuda politika olarak
netleşmediği için mi? Burada çok net bir şey söyleyeyim, zaten
burada Diyanet İşleri Başkanı da açıkladı, herkes
de açıklıyor. Böylesi bir gücün denetimi
sağlanmadığı takdirde en büyük hedef Türkiyedir,
unutmayın.
Kobanide, Rojavada Kürtlere saldırı olurken
Üç senedir bu Mecliste anlatıyoruz; anlatamadık, dinlettiremedik
size. Üç senedir Kobanide Kürtlere saldırıyorlar, Kürt halkı orada
direniyor ve bir halk direniyor, bir tek direnenler onlar. Şengalde
direndikleri zaman Cezire Kantonundan YPG gitti, Şengaldeki halkı,
Türkmenleri, Yezidi Kürtleri korudu. Şimdi göç yollarındalar.
Eğer bu ciddi sorunları biz yerinde tespit edip
kontrol edemezsek Mısırın ve şimdi de İranın
Orta Doğuda güç hamlesi yaptığı bir dönemde Türkiye
maalesef her şeyin gerisinde kalmakla kalmaz, şöyle bir tehlikeyle
karşı karşıya kalır: Terör örgütlerine yardım
eden ülkeler listesine alındığı anda her şey biter
arkadaşlar. Bu tehlikeyi bazıları görmüyor olabilir. Bakın,
bu çok ciddi bir tehlikedir. O zaman ne ekonomi kalır ne ticaret
kalır ne ikili ilişkiler kalır. Onun için çok
sağlıklı bir şekilde bu olayı konuşmamız
lazım.
Dış politika, Şii-Sünni ekseninde,
ideoloji ve mezhep ekseninde geliştirilip raya oturtulmaz. Hiçbir
dış politikada bu yoktur. Ama son yıllardaki bu
yanlış, dış politikanın mezhep eksenine
oturtulması şunu akla getiriyor: Kardeşim, Türkiye
Hanefi-Şafi yoğunluklu bir mezhep, IŞİD de Selefi, öbür
tarafta Şiiler var, Ezidiler var, Süryaniler var, Türkmenin Sünnisi var,
Şiisi var, hepsi katliama maruz kalıyor. Kim veriyor, bu
değirmenin suyu nereden geliyor? Diyorlar ki: Katar. Suudi Arabistan da
viyaklamaya başladı kuyruğuna basılınca. Yani burada
Türkiye'nin de lojistik destekler sağladığı söyleniyor,
Diyanetinden Emniyetine kadar bunların desteklendiği söyleniyor.
Şimdi, Ezidi yurttaşlarımız Uludereden giriyor, bir tas
çorbaya muhtaç. İnsanlığa karşı sınav hâlindeyiz,
sınav içindeyiz. Yani, Türkiye, elbette ki bir zamanlar, 91 göçünde,
oradaki yüzbinlere kucak açtı, şu an 1,5 milyon Suriyeliye kucak
açmış. Elbette ki oradan gelen Ezidiye kucak açacağız,
oradan gelen Arap, Türkmen, kim olursa
Bu ülkenin büyüklüğü
buradadır, bu ülkenin onurlu duruşu bu noktadadır, bu ülkenin
sahiplenmesi bu noktadadır. Zaten tarihinizi kuracaksanız,
stratejinizi, önümüzdeki dönemde bin yıllık strateji
kuracaksanız, işte sayıyorum kapıları, bakın:
Iğdırdan, Gürcistan sınırından inelim, Ermenistan
sınırından gelelim Afrine kadar, İskenderun, Antakyaya
kadar hep bu coğrafyada Kürtlerle komşu ve birlikte yaşamak
zorundayız. Yaşamak zorundayız, akraba olarak, soydaş
olarak, Kürt, Türk, Türkmen, Arap, yani bunun hukukunu oluşturmak
zorundayız. Bu hukukun oluşturulmasında Türkiye öncü ve etkili
rol oynamak zorundadır. Bu öncü ve etkili rolü oynarsa, ekonomi, ticaret,
sosyal ve siyasal ilişkiler gelişir, onun dışında bir
gelişme olmaz. Çünkü, unutmayın, IŞİD Şah İsmail
Türbesine geldi. IŞİD Kobaniye geldi, sınıra, Türkiyenin
10 kilometre yakınındadır; Akçakalenin oralarda,
Ceylanpınarda karargâhlarını kurdular, Antepte kurdular.
Bakın, Şengale saldırdıkları
zaman Habura uzaklıkları 20 kilometreydi. Tuzhurmatuya
saldırdıkları zaman, Türkmen bölgesine, Erbile
yaklaşmaları 30 kilometreydi; ellerindeki füzeler, ellerindeki
silahlar, bulundukları yerden vurabilir kapasitedeydi. Ama bunu öngören
YPGnin güçleri, Cizrenin karşısındaki Derik ilçesinden yola
çıkıp, Derik ilçesinden Şengale ilk ulaşan kuvvet olarak
IŞİDi durdurabilmiştir oradan.
Yine, Kandilden Mahmura giden HPG gerillaları,
orada 15 bin yurttaşımız mülteci, Türkiyeden giden 15 bin
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Mahmurdaydı, IŞİD oraya
saldırdığı zaman onları güvenli bir şekilde
oradan alıp başka bir bölgeye aldıktan sonra
savaşçılarını oraya koyup orada IŞİDle
savaşarak orayı IŞİDden geri almıştır.
Şimdi bu gerçeklikleri çok iyi tahlil edemezsek uluslararası
ilişkilerde ve ticarette önümüzdeki dönemi göremeyiz. Bunu görürsek,
bakın, inanın Türkiyenin önü açılır, Türkiye-Irak
ilişkileri yeni Hükûmetle beraber gelişir. Suriyedeki dost
ilişkilerini geliştirirsek çok farklı bir noktaya geliriz.
Türkiyenin önünü açmak varken, politikaları bunun üzerine kurmak varken
bir bidon mazot için yurttaşına kurşun sıkan devleti,
anlayışı, Hükûmeti kabul edemeyiz biz, biz buna isyan ederiz,
bizim tepkimiz bunadır. Eğer Şengalde kız çocukları
kaçırılıp köle gibi pazarda satılan Ezidi
yurttaşlarımıza bir kap yemek, bir barınakta bu Türkiye
yardımcı olamıyorsa hepimiz beraber, bu ayıp bize yeter.
Onun için olacağız, başka yolu yol arkadaşlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Atıyorsun!
HASİP KAPLAN (Devamla) Nasıl?
HARUN KARACA (İstanbul) Ne alakası var
söylediğinle?
HASİP KAPLAN (Devamla) Neyin ne alakası
neyle?
HARUN KARACA (İstanbul) Ezidileri burada kim
misafir ediyor şu anda?
HASİP KAPLAN (Devamla) Bizim yerel
belediyelerimiz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bütün belediye
örgütlerimizden başka kim ilgileniyor söyler misiniz?
HARUN KARACA (İstanbul) Atıyorsun!
HASİP KAPLAN (Devamla) Sizin AK PARTİli kaç
belediye kaç kamyon yardım gönderdi?
BAŞKAN Sayın Kaplan...
HASİP KAPLAN (Devamla) Kaç tane AK PARTİli
belediye kaç kamyon yardım gönderdi, çık konuş, gel bu kürsüye.
BAŞKAN Sayın Kaplan, teşekkürler.
HASİP KAPLAN (Devamla) Hadi, gel, gel, gel
konuş, öyle laf atmakla olmaz, gel konuş.
BAŞKAN Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
HASİP KAPLAN (Devamla) Kaç tane kamyon
gönderdiniz, kaç tane çadır gönderdi belediyeleriniz? Söyleyin AK
PARTİliler, insanlık, namus, gelin çıkın, konuşun,
laf etmek kolay, kürsü burada.
BAŞKAN Sayın Kaplan, lütfen...
1inci maddeyi okutuyorum:
Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti
Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
MADDE 1- (1) 29 Ocak 2014 tarihinde Tahran'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında
Tercihli Ticaret Anlaşması"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Ramazan Kerim Özkan konuşacak, Burdur
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Saygısızlık yapmakta kusur etmiyorsunuz. Ayıp ediyorsunuz.
Özür dilemen lazım, özür dilemen lazım. Ayıp ya!
BAŞKAN Tamam Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Utanma yok ya.
Ayıp ya! İnsanlık dramı yaşandı,
soykırım yaşandı, toplu katliam yaşanıyor;
konuşmaya bak ya.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Yok mu sizin de
hiçbiriniz? Tepki göstermiyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Kaplan, konuştunuz yirmi
dakika. Tamam
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Şimdi, konu
uzadı. Sevgili ziraat mühendisi arkadaşlarım, veteriner
hekimler, su ürünü mühendisleri, toprak mühendisleri, zootekni mühendisleri ve
teknikerler; sizlerle ilgili güzel bir pozisyon oluşmuştu burada.
Maliye Bakanımız buradaydı, yine Tarım Bakanımız
buradaydı ama o konuya açıklık getirmek istiyorum çünkü
tweetlerden devamlı aldığımız, bugünlerde, tüm
milletvekilleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığındaki kadrolar konuşuluyor.
Ama burada bir ticari anlaşma yapıyoruz
Sayın Bakanım şu anda. Buradaki acizliğimizi gösteriyoruz.
İrandan bakın neler alacağız, İrana ne
satacağız, neler alacağız, onları sizlerle
paylaşmak istiyorum. İrandaki ticari hacmimiz 2012 yılında
20 milyar dolar, biz 2 milyar dolarlık satış yapıyoruz, 18
milyar dolarlık alış yapıyoruz. Geçen yıl 15 milyar
dolar; biz yine 4
Diğerinde 4tü, bunda 2 milyar dolarlık
satış yapıyoruz, 13 milyar dolarlık alış
yapıyoruz. Şimdi hedefimiz ne: 30 milyar dolarlık alış
yapıp 6 milyar dolarlık satış yapmak istiyoruz. Ama
bakın, tarım ülkesi, 140 tarım ürününe karşılık
125 sanayi ürünü. Neler alacağız İrandan, tarım ve
hayvancılık ülkesi? Sayın Tarım Bakanım burada olsa,
bunları anlattırdı. Haksızlık oluyor tarıma,
bizim Türk çiftçisine haksızlık oluyor. Neler alıyoruz
bakın değerli vatandaşlarım
ENGİN ALTAY (Sinop) Komisyon Başkanı
burada.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
Alabalık,
Norveç ıstakozu, çipura, peynir altı su, taze peynir, yumurta,
işkembe, bağırsak, değişik çiçekler, domates,
soğan, sarımsak, marul, hıyar, patlıcan, enginar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hıyar var mı?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Burada öyle
yazıyor, hıyar yazıyor burada.
brokoli, karnabahar
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hıyar bizde çok, almasak
da olur.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Biz ona
salatalık da deriz ama burada hıyar yazıyor.
bal kabağı
RECEP ÖZEL (Isparta) İşkembe nerede
yazıyor?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Oku, orada.
nohut, nohudun kabuklusu var, kabuksuzu var, hurma,
incir, greyfurt, limon, karpuz, armut, ayva, kayısı, vişne,
kivi, turunçgiller, çay, safran, sebze, balıklar, som, uskumru, havyar,
çiklet yani sakız, beyaz çikolata, sakızlı jelatin
şekerler, badem ezmesi. Bizde ceviz ezmesi var, badem ezmesi var; bademin
ana vatanı Türkiye, cevizin ana vatanı Türkiye arkadaşlar. Bu
olur mu, böyle bir anlaşma olur mu? Anlaşmaya destek vermişiz.
Neden? Ticaretimiz gelişsin diye. Benim arkadaşlarım da
vermiş Komisyonda ama burada bir eksiklik var, bir
yanlışlık var. Bu eksikliği hep beraber düzeltmek
gerekiyor.
Sütlü çikolata kırıntısı
Değerli arkadaşlar, bunları burada
konuşmayacağız da nerede konuşacağız? Bakın,
ülkemiz şu anda Yurt dışından besi alacağım.
diyor. 100 besisi olana 40 besi ithal izni veriyor yurt
dışından, 200 besisi olana 80 besi ithal izni veriyor. Ee, benim
30 besim var, ben ne yapacağım? Fakir fukaranın 20 besisi var, o
ne yapacak? Bak, kurbanı bekliyordu bu vatandaşlar. İlle 100
Yani zenginin dostu olduk arkadaşlar. Bu şekilde tarım ve
hayvancılık yönetilmez. Zaten benim tarım ve
hayvancılıkla geçinen insanlarım dünyanın en pahalı
mazotunu kullanıyor mu, en pahalı elektriğini kullanıyor
mu? Bakın, benim Burdurun Dağarcık köyünden adam mesaj çekmiş:
Su kuyularında enerji parası çok pahalı. Enerjinin
hakkından gelemiyoruz. diyor.
Bakın, mühendislerimiz, kadro bekleyen
mühendislerimiz Biz hazırız. Yetiştirdi bu ülke bizi, kimimiz
ziraat mühendisi oldu, kimimiz veteriner hekim oldu, kimimiz su ürünleri
mühendisi oldu, gıda mühendisi oldu. Biz Tarım
Bakanlığından kadro istiyoruz. diyor. Bu İrana
vereceğiniz parayı Tarım Bakanlığına
aktarın, kıskanmıyoruz, Tarım Bakanlığına
aktarın -Maliye Bakanımız burada- kadro verelim, 10 bin kadro
istiyorlar, bunu 20 bin yapalım. Üreticilerimiz de, köylümüz de, çiftçimiz
de hep beraber bu cennet vatanda çalışalım.
Ovamız mı yok? Bizim Harranımız var,
Çukurovamız var, Antalyamız var, Burdurumuz var, Trakyamız
var, Karadenizimiz var, Baframız var, Sakaryamız var. Yok mu
arkadaşlar? Bu ülkede Konyamız, tahıl ambarı
Konyamız, Polatlımız var. Ee, bu bölgelerde bu kadar
zenginliğimiz varken
Yani helva yapacağız, unumuz var,
ateşimiz var, yağımız var, şekerimiz var ama bir türlü
bunu alıp, hep beraber oturup, bu helvayı yapıp bu
vatandaşımıza yediremiyoruz. Yazık değil mi bizlere?
Biz buraya niye geldik arkadaşlar? Biz sorun çözmek için geldik.
Bakın, o Maliye Bakanı Tarım Bakanına
atıyor; Tarım Bakanı Hükûmete, Başbakana atıyor.
Arkadaşlar, oturun bir
Ortak koalisyon değil.
Burası koalisyon mu? Hayır, tek başına iktidar, güçlü
iktidar. Bizden uyarı ve öneri istiyorsunuz. İşte, ben
uyarı, öneri yapıyorum. Bu ülkenin yetiştirdiği o
profesörlerimizin, öğretim görevlilerimizin, devletimizin
yetiştirdiği, üniversitelerimizin yetiştirdiği ziraat
mühendislerine, veteriner hekimlere, teknikerlere, su ürünleri mühendislerine,
gıda mühendislerine bugün sahip çıkmayacağız da ne gün
sahip çıkacağız arkadaşlar?
İrana ne satıyoruz bakın: Bor, demir
çelik ve altın. Diğerleri? Yok. Yani, tavlada bir oyun vardır,
zar atarsın, İran devamlı düşeş atacak, dübeş
atacak, 4 cihar atacak, sen hep yek, 2-1; hep yek, 2-1, dü yek... Bu olur mu?
Bunda yeniliriz arkadaşlar, İrana karşı yeniliriz. Kumar
oynamakta amaç ütmek, bu ticaretteki, anlaşmadaki amaç Türk çiftçisini
desteklemek. Ama burada Türk çiftçisini desteklemek yok arkadaşlar. Bunu
anlayan varsa gelsin, anlatsın.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ramazan Bey, bir Rıza
Sarraf daha gelse olur mu acaba?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Aynen öyle.
Bakın, Türkiyede şu anda hastalıklar var
zaten. Hastalıkla mücadele için
Trakyada mavi dil
hastalığı var, Trakya kaynıyor, hayvanlar ölüyor, karantina
var, Anadolunun birçok ilinde şap var. Bunu kim çözecek? Veteriner
hekimler. Yine Doğu Anadoluda Afrika hastalığı, yani
nodüler ekzantem diye, hayvanlarda görülen bir hastalık var, hayvan
pazarları kapalı. Bu hayvancılık Ankaradan yönetilmez
arkadaşlar. Hayvancılık mercisi Burdur, Çanakkale, Trakya, Kars,
Erzurum. İç Anadoluda bizim küçükbaş
hayvancılığımız var, Sivasımız var,
Konyamız var. Bakın, ben trenle giderdim eskiden Konyaya giderken
-sağ olun, teşekkür ediyoruz, hızlı tren bakın
mutluluğumuz, hepimizin mutluluğu- trenle giderken, kıyıda,
köşede koyun sürüleri görürdüm. Ama bu yıllarda gidiyorum koyun
sürüleri kayboldu, kayboldu.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) Tren
hızlı, göremiyorsun. (AK PARTİ sıralarından
gülüşmeler)
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) Kayboldu
arkadaşlar. Göremeyenler dürbün taksın, baksın, benim gözlerim
görüyor, arıyorum. Ben o koyun sürülerinin önünde kaç köpek var, kaç koyun
var, kaç koç var içinde, onu biliyorum. Çobanı görüyorum, çobanı.
Merkebin üstündeki semerini dahi görüyorum. Görmeyenler görsün. Ben bir sürüye
baktığım zaman içindeki şişeği de görüyorum, koçu
da görüyorum, kuzuyu da görüyorum, düveyi de görüyorum. Yani, bakmak
farklı görmek farklı arkadaşlar, bunları göreceksiniz. Bak,
görmediğiniz için kalktınız, İrandan -biraz önce
saydığım- Türkiye'nin ürettiği ürünleri getirmeye
çalışıyorsunuz.
Büyükşehir
Yasası çıkardık yine burada. Bakın,
yanlışlık var arkadaşlar, büyükşehirde sorunlar...
Yaylalar şu anda boş, yaylalar kimin elinde belli değil. Benim
görev yaptığım Korkuteli ilçesi var, onun Küçükköyü var,
yaylası var -köy bir yerde- geçmiş dönemde Milliyetçi Hareket Partili
bir arkadaşımız belediye başkanlığı
yaptı, 60 kilometreden su getirdi, dün arıyorlar beni, bu köyde su
yok şu anda diye. Neden? Çünkü, Antalyada ASATa bağladınız,
kendi içindeki su işini organize edemiyor büyükşehirler, yaylaları
organize edemiyor.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Bu sene kuraklık var.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Kuraklık yok, Cenab-ı Allah veriyor. Her
türlü şeyimiz var. İşte, hünersiz ellerde olduğun zaman
suyu bahane yaparsın, yağışı bahane yaparsın.
Yağmur yağmadı, yok efendim kuraklık oldu
Bahane yok
arkadaşlar. Bizim ülkemizde her şey var. Su da var, yağ da var,
yayla da var, üretim de var, çiftçi de var. Ama o çiftçiye, o insanlara önder
olacak insanlar lazım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP
ÖZEL (Isparta) Var.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Öğüt verme, örnek ol, örnek ol, örnek.
Ben
örnek bir insanım arkadaşlar. Benim ismim Kurtaran soyadım
Yaşatandı. Ben veteriner hekimim. Vatandaş koydu bu ismi,
Kurtaran Yaşatan. Ne demek bu? Ancak, inek kuyruğunu
kıvırsa bu gelir kurtarır. diyordu vatandaş. Bunu
yaptık, vatandaşla beraber olduk. Yirmi yıl onlarla beraber
YILMAZ
TUNÇ (Bartın) Şu CHPyi de bir kurtarsan ne güzel olur.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Arkadaşlar, kurtaracağız, ülkeyi
hep beraber kurtaracağız. Buna ihtiyaç var, diyaloğa ihtiyaç
var, konuşmaya ihtiyaç var. Bakın karşılıklı
dinlemeliyiz.
AHMET
YENİ (Samsun) Müftü kurtaracak sizi. Müftü birinci oldu, müftü el koydu
partinize.
RAMAZAN
KERİM ÖZKAN (Devamla) Müftüye benim ihtiyacım yok, ben müftü
torunuyum, ben müderris torunuyum hiç merak etme.
Değerli
arkadaşlarım, yani sorun çok; bakın tapular, toprak
satışları
Hepinizde bu sorun var. Toprak
satışları var. Efendim senin mülkün 150 dönüm. diyor. Efendim
benim 5 dönüme ihtiyacım var, 5 dönüm satacağım çocuğumu
okutacağım. Satamazsın. diyoruz, kanun yaptık.
Yanlış oldu arkadaşlar, bunları düzeltmek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görevi. İllerinizde bu sorunlar yok mu, size gelmiyor
mu? Tapuda kuyruklar var şu anda. Boluda, Sakaryada adam 1 dönüm
satıyor, beş yıllık ihtiyacını
karşılıyor ama diyor: Kardeşim senim 145 dönüm arazin var,
ya hepsini satacaksın ya hepsini kardeşine devredeceksin. Elbette Toprak
Koruma Kanununu ülkemizin çıkarları için yaşattık ama yanlışlık
var, bunu kim düzeltecek? Biz düzelteceğiz. Nerede Tarım Bakanı?
Benim haberim yok. diyor. Toprak Reformu Genel Müdürlüğü bu sorunu en
kısa zamanda çözmelidir. Değerli arkadaşlar, bu çözülmedikten
sonra bu vatandaş ne yapacak?
Bak,
yurt, yurt, yurt; bugünlerde yurdu konuşuyoruz.
Yurt, kurs, burs, bugünün konusu bu. Sizde yok mu bu? Yurt, kurs, burs.
Öğrencilerimiz burs istiyor, para istiyor, para, para, para. Parasız
saadet olmuyor. Kurs, burs, yurt.
RECEP ÖZEL (Isparta) Burs ne, kurs ne?
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla) - Yani, bunu
anlayamadıysanız ben ne yapayım.
Değerli arkadaşlarım, sorun, Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. Bu sorunun çözüleceği günleri özlemle bekliyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkan.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
1inci madde kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2 - (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
3üncü madde kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, oyumun
rengini belirtmek üzere, şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN Kabul edilmiştir. dedim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, hayır madde
üzerine değil, oyumun rengini belirtmek üzere. Yani, 86ncı maddeye
göre, oyumun rengini belirtmek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN Peki, buyurun beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, uluslararası anlaşmalar bizim
Anayasamıza göre, kanunun üstünde, Anayasa seviyesinde. Uluslararası
anlaşmalar, eğer kanunlara aykırı olursa uluslararası
anlaşmalar uygulanıyor ve buna karşı da Anayasa Mahkemesine
de dava açılmıyor. Onun için, uluslararası
anlaşmaların çok iyi incelenmesi lazım ve ona göre çıkması
lazım. Ama, maalesef bu, bizim Türkiyede çok ciddi bir şekilde
incelenmiyor.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın,
dün, sabah saat beş buçuğa kadar çalıştık, evvelsi
gün, saat dörde kadar çalıştık. Daha önce, biz bu Mecliste
sabahleyin saat üçe kadar konuşurken güya bu torba kanun
çıkıyordu fakat birdenbire bir emir geldi, Hemen Meclisi tatile
sokun. dediniz. Şimdi de onun üzerine şu yayıldı:
Efendim, muhalefet partileri atama bekleyen öğretmenlerin atanmasını
engelliyor. Dolayısıyla, öğretmenler de bunu doğru
bildiler. Hâlbuki yalan.
Şimdi, bu torba kanunu çıktı dün. Ne
getirdiniz bu torba kanunla? Bu torba kanun, bana göre iki tane önemli şey
yani atama bekleyen öğretmenlere 40 bin kadro verildi, bir de Somadaki
işte o kazada hayatını kaybeden insanların ailelerine
getirilen yardım dışında bir şey getirmedi.
Bakın, yargı yetkisini kaldırdı. Kamu
hizmeti görevlilerinin yargıya müracaatı hâlinde yürütmenin
durdurulması kararını yasakladınız, kararın
uygulanmasını iki sene sonraya attınız; o da karar
uygulanmıyor. Ayrıca ne yaptınız? Büyük vergi
cezalarını affettiniz, vergi davalarını. Ne
yaptınız?
Bakın, inci, elmas, mücevherattan ÖTVyi
kaldırdınız. Niye kaldırıyorsunuz bunları biliyor
musunuz? Sizin adamlarınız bununla uğraşıyor. Yani
sizin işiniz işçinin, memurun lehine kanun çıkartmak değil,
daima zenginin, daima devletin neresinde bir kaynak varsa, nerede bir zenginlik
varsa onlara hemen el atıp ve ondan sonra onu kendi cebinize
aktarıyorsunuz.
Yahu, şimdi, değerli arkadaşlar,
bakın, bir memlekette hukuk olmazsa o memleket ayakta kalır mı?
Şimdi, Ahmet Davutoğlu Konyada konuşuyor, Bundan sonra
Cumhurbaşkanları ve Başbakanlar mahkemeye hesap veremez. diyor.
Vermez diyor, veremez değil, vermez diyor. Onlar ancak millete ve
Allaha hesap verirler. diyor. Böyle bir saçma mantık olur mu
arkadaşlar? Yani adam hırsızlık yapacak
Kim olursa olsun,
yani Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların
hırsızlık yapma, talan yapma, yolsuzluk yapma imtiyazı
mı var? Yani bütün bunlar söylenecek laflar değildir. Yani
ağzından çıkan
AHMET YENİ (Samsun) Uydurma, uydurma
RECEP ÖZEL (Isparta) Cümleyi yanlış
okumuşsun.
AHMET YENİ (Samsun) Öyle bir şey söylemedi.
KAMER GENÇ (Devamla) Siz herhâlde
okumamışsınız.
Dolayısıyla, bakın, sayın
milletvekilleri, getirdiğiniz bu torba kanunla Türkiyede aynı
zamanda mahkemelerde çıkan kararların uygulanmasını ortadan
kaldırdınız. Ya, mahkeme bir karar vermişse bu mahkemenin
verdiği kararı nasıl ortadan kaldırıyorsunuz? Ortada
mahkeme kararının uygulanmasını istemediğiniz
Bakın, işte, Cengiz İnşaata, Konyada, Seydişehirde
8,5 milyar dolara mal olan bir tesisi siz getirdiniz ona 370 milyon dolara
verdiniz. Bu Cengiz İnşaat kim biliyor musunuz? Tayyip Erdoğan
İstanbul Belediye Başkanıyken kendi köyü olan Potomyada
kendisine saray yapan adam.
AHMET YENİ (Samsun) - Yalan! Yalan
konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) Düşünebilir musunuz? Saray
yapan adam. Tabii, hâlâ onun bedelini ödüyor ve devletin
Bakın, buna 3
milyar euro civarında inşaatlar verdiniz, hızlı tren inşaatlarını
verdiniz. Efendim, Bodrumda devletin en kıymetli arazilerini verdiniz, 1
milyar dolarlık bir koyu getirdiniz 150 milyon dolara verdiniz ve hemen
arkasından da Ziraat Bankasından bu kişiye 180 milyon dolar
kredi verdiniz. Bakın, evinde ayakkabı kutusunda para yakalanan Halk
Bankası Genel Müdürü bir kişiye 575 milyon dolar kredi veriyor ve
kredi batıyor. O kredi karşılığında
aldığı arazilerin bir kısmı hazine arazisi çıkıyor.
Arkadaşlar, bu kişi 575 milyon dolar krediyi birisine veriyorsa
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) At bakalım.
KAMER GENÇ (Devamla) -
ve bu hazine arazisini teminat
gösteriyorsa bu krediyi alan kişinin arkasında Başbakan, bakan
yahut da AKPnin iktidar gücü olmasa böyle bir kredi verir mi? Sizin
yaptıklarınızı şimdiye kadar akıl mantık
kabul etmiyor, vicdan kabul etmiyor, Allah korkusu içinde olan insanların
hiçbirisi kabul etmiyor. Şimdi bu kanuna bakın
Soruyoruz yahu, şimdi en önemli olay yurt meselesi,
gençlerimiz dışarıda kalmış, cevap vermiyorsunuz.
Efendim Karayollarında çalışan işçiler taşeron
sistemiyle çalışamaz. diye Danıştay karar vermiş üç
senedir Danıştay kararını uygulamıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz bitti.
KAMER GENÇ (Devamla) Ne yapıyorsunuz
kardeşim? Dağdakiler bile kanunlara uyuyor ya.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN - Açık oylamanın elektronik oylama
cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim, ben de oyumun
rengini belirlemek için söz isteyecektim ama. Sayın
BAŞKAN Oyladım ama.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sataşmadan dolayı
söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN Sataşmadan söz verebilirim.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın'ın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin 628 sıra
sayılı Kanun Tasarısında oyunun rengini belirtmek üzere
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; tabii bu yasama
yılının son çalışma dakikalarını
geçiriyoruz. Aslında birlikte güzel işler de yaptık, güzel bir
şekilde kapatmayı da arzu ederdik. Bütün gruplara tabii bugüne
kadarki emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum ama öyle birtakım
isimler var ki hayatı tamamen yalanlar üzerine kurulu, tamamen iftiralar,
karalamalar üzerine kurulu birtakım şahıslar maalesef her daim bu
kürsüye çıktığında aynı ithamları, aynı
yalanları defalarca, papağan diliyle âdeta bu ezberi sürekli burada
söylüyor. Yazıktır, günahtır. Size de yakışmıyor,
bu Parlamentoya da yakışmıyor. Elinizde birtakım bilgiler,
belgeler varsa mahkeme açıktır, savcılıklar
açıktır, emniyet açıktır. Burada aynı iddiaları,
aynı yalanları insan söylerken yüzü kızarır be.
EBU BEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir)
Kararmış, kararmış; yüzü kararmış.
AHMET AYDIN (Devamla) Yüzü kızarır ama yüzü
olanın yüzü kızarır; olmayana da, maalesef yüzü kararana da
diyecek bir sözümüz yoktur bizim.
Değerli arkadaşlar, bu Parlamento, bu milletin
birliğini temsil eden, bu milletin egemenliğini temsil eden,
iradesini temsil eden bir Parlamentodur ve burada her birimiz bu milletin
üslubuyla hareket etmek durumundayız, değerleriyle hareket etmek
durumundayız ve her birimizin de kendi ifadelerimize çok iyi dikkat etmesi
lazım.
Şimdi, Sayın Başbakanımız Biz
hukuku tanımayız. demiş güya. Açıp baksalar, şu
konuşmaları bir inceleseler; orada söylenenleri
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen incele sen.
AHMET AYDIN (Devamla) Ben de oradaydım.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede hukuk devleti olsun
diye demokrasiyi önceleyen, özgürlükleri önceleyen bir iktidarın bir
başbakanı
Kusura bakma, bu kadar ağır, bu kadar
haksız ithamlarda bulunamazsın ve milletimiz de itibar etmiyor.
Bakın, bu yasama yılında, bu kadar
yasaların arasında 2 defa millete gittik hem yerel seçimlerde hem
Cumhurbaşkanlığı seçiminde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer bu söyledikleriniz
millet tarafından kabul görseydi, itibar etseydi bugün siz burada
olamazdınız.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bugün siz çok daha
ağır, çok daha sıkıntılı yerlerde olmayı
arzu ediyorsanız ve
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) -
AK PARTİnin sürekli
iktidar olmasını arzu ediyorsanız, kusura bakmayın, siz
muhalefet olmaya devam edersiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Aydın, teşekkür
ederim.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile İran İslam
Cumhuriyeti Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/940) (S. Sayısı: 628)
(Devam)
BAŞKAN - Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim,
bana sataştı.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir dakika
BAŞKAN Oylamayı başlattım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama sataştı efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, bir
hatip çıkıyor, grubumuza mensup bir milletvekilinin
Sayın Başkan, oylama işlemini
durdurmanız gerekir.
BAŞKAN Durdurmuyorum, oylamayı
yapacağım, düşüneceğim, talebini alacağım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek Oylamayı
yapacağım, düşüneceğim?
BAŞKAN Kapatmadım ki Meclisi, Meclisi
kapatmadım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Böyle bir şey olur mu
Sayın Başkan? Böyle keyfîlik olmaz. Rica ediyorum.
BAŞKAN Hayır, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek o ya? Sayın
Başkan, şimdi
BAŞKAN Oylama devam ediyor. Kapatınca
oylamayı söz verebilirim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Yapamazsınız, biz
ayaktayken oylama başlatamazsınız.
BAŞKAN Başlatırım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Size teessüf ediyorum.
Yazıklar olsun!
BAŞKAN 69uncu maddenin ikinci
fıkrasını okuyun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne münasebet efendim ya?
Babanızın çiftliği değil orası. Çok ayıp ya!
BAŞKAN Okuyun, kim kime teessüf edilecek, onu
iyice öğrenin.
ENGİN ALTAY (Sinop) Yazıklar olsun!
Yazıklar olsun!
BAŞKAN Size yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Adam oradan yalancı
diyor.
BAŞKAN Size yazıklar olsun!
AHMET YENİ (Samsun) Yalancı değil mi
yani?
ENGİN ALTAY (Sinop) Ayıp ya! Ayıp ya!
BAŞKAN Her elini kaldırana istediği
zaman söz mü vereceğiz canım?
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne demek o? Keyfinize göre mi
söz vereceksiniz?
BAŞKAN Oku, İç Tüzükü oku.
ENGİN ALTAY (Sinop) Siz okuyun o İç Tüzükü.
BAŞKAN İyi oku, ondan sonra konuş. Bak,
ben atmıyorum, saygılıyım, atmıyorum, yerine
koyuyorum. Hadi bakalım
(AK PARTİ sıralarından Bravo
Başkan! sesleri, alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben o işi senden çok iyi
biliyorum. Ayıp ya, çok ayıp!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bravo Başkanım!
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye
Cumhuriyeti ile İran İslam Cumhuriyeti Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan
oy sayısı : 228
Kabul : 222
Ret : 4
Çekimser : 2(x)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muharrem
Işık Fehmi
Küpçü
Erzincan Bolu
Böylelikle
tasarı kabul edilip kanunlaşmıştır.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.56
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Fehmi KÜPÇÜ (Bolu), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 139uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
Biraz önce açıkladığım sonuca göre
628 sıra sayılı Kanun Tasarısı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Gündemimizde olağanüstü toplantı
çağrısına konu görüşülecek başka bir iş
bulunmamaktadır.
Bu nedenle, gündemde bulunan işleri
sırasıyla görüşmek için -Anayasa ve İç Tüzük
gereğince- 1 Ekim 2014 Çarşamba günü saat 15.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. İyi tatiller diliyorum.
Kapanma Saati: 19.03
(x) 642 S. Sayılı Basmayazı 9/9/2014 tarihli 138inci Birleşim Tutanağına eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 643 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 628 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.