TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22nci
Birleşim
27 Kasım 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
2.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaelinin Gebze ilçesindeki
ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, kapatılan belde
belediyelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
3.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Bülent Turanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
8.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın 488 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasında yaptığı konuşmasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, engelli vatandaşların
sorunlarının çözülmesiyle ilgili taleplerine ve bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak iktidara her türlü desteği vereceklerine
ilişkin açıklaması
2.-
İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, EXPO 2020 oylamasında
İzmirin ipi göğüslemesini dilediğine ilişkin
açıklaması
3.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu
olarak, EXPO 2020 oylamasında İzmire başarılar
dilediklerine ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç hakkında, Japon Millî
Günü münasebetiyle düzenlenen gecede Başbakanın eşi Emine
Erdoğana yönelik ifadeleri nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinden disiplin
işlemi başlatmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
4.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak, EXPO
2020 oylamasında İzmire başarılar dilediklerine
ilişkin konuşması
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, bir Parlamento üyesinin Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının eşine yönelik şiddet içeren
tavrını bir kadın Başkan Vekili ve Başkanlık
Divanı olarak kabul etmelerinin mümkün olmadığına
ilişkin konuşması
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Şampiyonlar Liginde Galatasaraya
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Faik Tunayın Dışişleri
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/129)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 19 milletvekilinin, MKE Ankaragücü
Spor Kulübünün içinde bulunduğu idari ve mali durumun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/792)
2.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, okullarda ve okul
çevrelerinde yaşanan kazaların nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/793)
3.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin,
yoksulluğun tüm boyutlarıyla incelenmesi ve yoksulluğu önleyici
sosyal politikaların oluşturulması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/794)
C)
Çeşitli İşler
1.-
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
İran-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı
Moayyed Hosseini Sadr ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoş geldiniz." denilmesi
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, enerji alanındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/80) görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve
arkadaşlarının Türkiye'de bürokraside görev yapan yetkililerin
siyasi, yanlı ve vatandaşa karşı kaba tutum sergilemeleri
sonucu yaşanan sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21 milletvekilinin kolluk
kuvvetlerinin orantısız güç kullandığı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili
Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/792) (S. Sayısı: 488)
4.- Türkiye Cumhuriyet
Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Aile Bireylerinin Kazanç Getirici
Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/779) (S.
Sayısı: 481)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/782) (S.
Sayısı: 482)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/819) (S. Sayısı: 505)
7.-
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 377)
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/461) (S. Sayısı:
284)
9.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
XI.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 488) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Geri Kabul Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
2.-
(S. Sayısı: 481) Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Sırbistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon ve Konsolosluk
Mensuplarının Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
3.-
(S. Sayısı: 482) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
4.-
(S. Sayısı: 505) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/819)
5.-
(S. Sayısı: 284) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda
Çalışan Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, askerlik hizmetini yerine
getirirken intihar eden askerlere ilişkin sorusu ve Millî Savunma
Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/31331)
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, TSKda üst rütbeli personelin
ast rütbeli personele verdiği emirlere ilişkin sorusu ve Millî
Savunma Bakanı İsmet Yılmazın cevabı (7/31334)
3.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, 2002-2013
yılları arasında alınan ve satılan makam araçları
ile binek araçlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/31335)
4.-
Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın, son on yılda
askeri birliklerde yaşanan kazalar nedeniyle yaralanan ve ölen askerlere
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmazın
cevabı (7/31338)
5.-
Van Milletvekili Aysel Tuğlukun, Hasdalda askerlik görevini yapan bir
kişinin diğer askerler tarafından darp edildiği
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/31340)
6.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, Antalyada
yapıldığı iddia edilen bir ankete ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/31763)
7.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları
arasında bağlı kurum ve kuruluşlarca kamu ihale
mevzuatından istisna sağlanarak yapılan ihalelere ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın
cevabı (7/31764)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, lüks otomobil
satışlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/32577)
9.-
Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünün, Başbakanlık İdareyi
Geliştirme Başkanlığınca yürütülen bir anket
çalışmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı
(7/33109)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan taşeron işçilerin sayısı ile mali
haklarına ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/33221)
11.-
Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akovanın, 2nci
sınıf kapya biberlerinin ihracıyla ilgili yapılan bir
değişikliğe ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayanın cevabı (7/33222)
27 Kasım 2013
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle
söz isteyen İstanbul Milletvekili Fatma Nur Sertere aittir.
Buyurun
Sayın Serter.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, 24 Kasım Öğretmenler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
FATMA
NUR SERTER (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; geçtiğimiz hafta Öğretmenler Gününü kutladık.
24 Kasımlar, öğretmenlere olan saygı ve sevgimizi
göstereceğimiz, onların sorunlarını can kulağıyla
dinleyeceğimiz, onları ilgi ve sevgimizle
kucaklayacağımız günlerdir. Bu yıl AKP de
kucaklamıştır öğretmenlerimizi! Onları emniyet
güçleriyle sarmış sarmalamış, gazla, TOMAyla,
fişekle, copla kucaklayarak öğretmenlerimize olan büyük, derin ilgi
ve sevgisini en açık biçimde göstermiştir!
Benim
önerim, bundan böyle Öğretmenler Günü adının
değiştirilerek öğretmene şiddet günü hâline
dönüştürülmesidir. AKP on bir yıllık iktidarında
öğretmenlerle ilgili hiçbir temel soruna içtenlikle
eğilmemiştir. En önemlisi, bugün, dershane
tartışmalarının da sebebini teşkil eden eğitimde
nitelik artışını sağlayacak bir öğretmen
yetiştirme projesi sunamamıştır, eğitime de,
öğretmene de ideolojik bir bakış açısıyla
yaklaşmıştır. Bunun sonunda şöyle bir tabloyla
karşılaşıyoruz: On bir yıllık süreçte
öğretmenler en düşük maaş alan kamu görevlisi olma
ayrıcalığına kavuşturulmuşlardır, satın
alma güçleri yüzde 40 azalmıştır. Atama bekleyen 300 bini
aşkın öğretmene karşı sergilenen vurdumduymazlık
bir yana, atanamadığı için intihar ederek yaşamına son
veren gencecik 34 öğretmen için bir üzüntü ifadesi bile AKPden
seslendirilememiştir.
Emekli öğretmenlerin durumuna gelince. Gerçi, ne
söyleyeyim, emekli öğretmenler AKPnin gündeminde hiç ama hiç yer
almamıştır. AKP emekli öğretmenlere, kendi
öğretmenlerine olan vicdan borcunu onları borç batağına
sürükleyerek ödemiştir. Bugün en yüksek emekli öğretmen
maaşı 1.550 liradır ama öğretmenlere sorun, acaba kaçı
maaşının ne kadar olduğunu bilmektedir. Bilmiyorlar,
denedik sorduk, bilmiyorlar çünkü maaşlarının yarıya
yakını borçları nedeniyle kesilmektedir.
300 bin öğretmen Millî Eğitim
Bakanlığı kapısında atama beklerken Diyanet
İşleri Başkanlığından 5.360 personel Millî
Eğitim kadrolarına atanmıştır ama bununla da
yetinilmemiştir, şimdi, 50 bin dershane öğretmeninin de
sınavsız olarak Millî Eğitim Bakanlığına
alınacağı müjdesi atama bekleyen öğretmenlerimize bir yeni
yıl hediyesi olarak sunulmuştur.
Ama AKPnin sevdiği öğretmen modeli de vardır
elbette. Öncelikle, o modele girebilmek için AKPli yandaş eğitim
sendikası üyesi olma ön koşulu vardır. Bu eğitim
sendikasının üye sayısı on bir yılda 14 kat
artmıştır.
İkinci ön koşul, Gezi Parkı eylemlerine
karşı bir duruş sergilemek. Gezi Parkı eylemlerine ya da
demokratik ve özgürlükçü sivil toplum eylemlerine katılanı,
öğretmeni, öğrenciyi fişleyip ihbar etmektir. Bu da AKP modeli
bir öğretmen olmanın yolunu açmaktadır.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Aynı sizin
rektör yardımcılığı döneminizi anlatıyorsunuz,
aynı. Rektör yardımcılığınızı
anlatıyorsunuz. Sizi alkışlamak lazım! Demek ki 28
Şubatta siz bunları yaptınız bu millete.
FATMA NUR SERTER (Devamla) AKP, okula çarşaf ve
türbanla gelenleri, Başbakana İslamın yüce halifesi
diyenleri, veli toplantılarını camilerde düzenleyenleri,
Atatürkü kafatasçı ve Nazi diyerek
aşağılayanları, kızlı erkekli eğitimi ahlak
dışı sayarak sınıfları bölüp dershaneleri ayıranları
göz bebeği gibi, göz bebeği gibi korumaktadır. İşte,
AKPnin öğretmen modeli tam da budur.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Sizin gibi öğretmen modeli
olacağına
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ben Öğretmenler Gününü
yeniden kutluyor, laik, çağdaş, nitelikli eğitime hizmet eden
bütün öğretmenlerimizin önünde saygıyla, sevgiyle eğiliyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK Kamer Genç hakkında ne
düşünüyorsunuz Sayın Milletvekilim?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, sayın hatip konuşurken AK PARTİ
iktidarı eğitime, öğretime, öğretmene ideolojik bir
bakış açısıyla baktı. diyerek birçok haksız
isnatlarda bulundu. Efendim, açıklama istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı mı söz
istiyorsunuz?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın, iki dakika
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Lütfen, yeni sataşmalara neden olmayınız.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin gündem
dışı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Burada konuşan hatip, özellikle, AK PARTİ
iktidarının eğitime, öğretime ve öğretmene ideolojik
bakış açısıyla baktığı gibi bir gafletin
içerisine düşmüştür.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Gaflet
değil, doğru canım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bir defa, öncelikle, ben bu
hanımefendiye Gidin geçmişinize bakın. derim. Kimin ideolojik
bakış açısıyla eğitime baktığı...
BÜLENT TURAN (İstanbul) İkna olmak
lazım, ikna!
AHMET AYDIN (Devamla) -
kimin ideolojik bakış
açısıyla öğretmene baktığı, öğrenime
baktığı çok açık ortadadır. Sizin burada bunu
konuşmaya hakkınızın olmaması lazım. Bunu
konuşacak olan en son kişi sizsiniz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu millet bu ikna odalarını
unutmadı.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Kendi
düşüncelerini dile getiremez, öyle mi?
AHMET AYDIN (Devamla) - Bugün kalkıyorsunuz
dershanelerden dem vuruyorsunuz. 28 Şubat öncesi ifadelerinize, o
tarihteki ifadelerinize bakın. Bugün kalkıp burada bu kadar
haksız isnatlarda bulunuyorsunuz. Kusura bakmayın ama Ayinesi
iştir kişinin, lafa bakılmaz. derler.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Çok doğru.
AHMET AYDIN (Devamla) - Sizin ne
yaptığınız önemli, AK PARTİnin ne
yaptığı ortada.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Doğru, LGS
sınavlarında bile hile yaptınız.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bugüne kadar mevcut
öğretmenin yarısından fazlasını AK PARTİ
iktidarı atadı, 400 binin üzerinde öğretmen atadık. Bugüne
kadar yüzde 373 oranında, enflasyonun çok üzerinde maaş
artışını yapan bu iktidardır, öğretmenin
yanında olan bu iktidardır, öğretmene hiçbir şekilde
ideolojik bakış açısıyla bakmayan bu iktidardır.
Asıl siz kendi geçmişinize bakın. Öğretmene yaptığınız
Öğretmeni de boş verin, o gariban, fukara öğrencilere
yaptığınız ortada. O ikna odalarını bu millet
unutmadı, unutmadı! İdeolojik bakış açısı bu
mudur, bugün tüm öğretmenlere eşit ve adaletli muamele eden AK
PARTİ iktidarı mıdır diye sormak istiyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Şimdi de
iktidar baskısından korkuyor insanlar, onu görüyoruz.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Söz istiyorum
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın grup başkan
vekili milletvekilimize cevap verirken hem şahsına yönelik
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hanımefendiye
söyledim, gruba söylemedim efendim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir şey söylüyorum. Bir
dakika
Bir dakika
Sen böyle yaparsan bunlar ne yapar?
BAŞKAN Evet, Sayın Altay, sizi dinliyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bunlar kim ya!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bunlar değil!
Sayın Başkan Vekili, Sayın Başkan Vekili! Bunlar
değil, bunlar değil!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kimse kimsenin
askeri değil. Ağzından çıkanı kulağın
duysun.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, sayın grup
başkan vekilini duymuyorum. Lütfen, anlayışla
karşılayın.
Evet
ENGİN ALTAY (Sinop) Siz geçmişinize
bakın. ifadesi hem Nur Serter açısından hem partimiz
açısından, Meclisi izleyen ve şu an burada olan milletvekillerimiz
açısından kuşku uyandırıcı bir ifadedir. Söz
talep ediyorum.
BAŞKAN Bir sataşma mı var grubunuza?
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, yok mu?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Efendim, gruba yönelik hiç
ifadem olmadı.
ENGİN ALTAY (Sinop) Öğretmene
yaptığınız ortada. diyen
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gruba yönelik bir ifade
olmadı Başkanım.
ENGİN ALTAY (Sinop) Biz ne yapmışız
öğretmene, ona bir izahat vermen lazım.
BAŞKAN Yani, sizin grubunuza mı bir
sataşma var, yoksa kişiye mi?
ENGİN ALTAY (Sinop) Grubumuzu kastetti herhâlde,
kimi kastetti?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hayır,
hanımefendiye geçmişine bakmasını söyledim.
BAŞKAN Sayın Aydın
ENGİN ALTAY (Sinop) Hanımefendi
öğretmenine ne yapmış olabilir ki? Hangi
AHMET AYDIN (Adıyaman) İkna odalarına
aldı eğitimi öğretimi. Daha ne yapsın!
BAŞKAN Sayın Altay, buyurun iki dakika.
Lütfen başka sataşmalara neden
olmayınız.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) O ifadeyi de
düzeltin, bunlar diye bir şey yok.
2.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Özür dilerim, doğrudur.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kimse kimsenin
askeri değil burada, hepimiz milletvekiliyiz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen kendini asker
hissediyorsan benim yapacağım bir şey yok. Ben öyle görmüyorum
seni zaten, merak etme.
BAŞKAN Sayın Hatip, lütfen Genel Kurula hitap
edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
sürenin yarısı bitti.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilinin birçok
ithamı var, hepsine iki dakikada cevap vermek mümkün değil.
Öğretmene yaptığımız ortada
noktasında, daha beş gün önce, 23 Kasımda sizi yetiştiren
öğretmenleri coplayan, gazlayan sizin Hükûmetinizdir. Siz önce 23
Kasım günü yaşanan bu trajediden dolayı çıkıp
öğretmenlerden özür dilemeniz lazım, bir.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Hocam, siz önce topluma örnek
olmak zorundasınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) İkincisi: Hemen iki
dakikada burada eğitimle ilgili bir sürü şey
yaptığınızı söylediniz. Ben her vesileyle
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Dün Başbakanın
eşine yapılan işlerle ilgili siz bir öğretmen olarak kendi
grubunuzu
BAŞKAN Sayın Çalık
Sayın
Çalık, lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
görevinizi yapar mısınız?
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Gerekli tedbirleri
almıyorsanız
Size söz söyleme hakkı düşmez.
ENGİN ALTAY (Devamla) Anlamadım.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) Kamer Gençin
yaptığı. Önce bir kınamayla başlayın lütfen!
ENGİN ALTAY (Devamla) Onu da yapacağız,
merak etme.
BAŞKAN Sayın Hatip, siz Genel Kurula hitap
edin lütfen
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkan, beni
konuşturmadılar.
Şimdi, dün Sayın Ahmet Aydına belge
gösterdim. Her vesileyle buraya çıkıp eğitimle ilgili AK
PARTİ İktidarında şunu yaptık bunu yaptık.ı
dün çürüttüm. Belgeyle. Kendisine de belgeyi verdim, bunu söyleyeyim.
İkide bir -gerçi kendisi de cevap verir ama- her
vesileyle Sayın Nur Serterin ikna odaları meselesini açmayın.
Nur Serter orada çok saygıdeğer bir davranışta
bulunmuştur. Dinleyin izah edeyim. O günün mevzuatında bu
başı kapalı çocuklarımızın okula girmesi yasak
mıydı? Yasaktı.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yasak değildi? Hangi
kanuna göre yasaktı?
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Nur Serter, bir
eğitimci anlayışıyla, bir eğitimci şefkatiyle o
çocukların eğitim öğretim hakkından mahrum kalmamaları
için onlara rehberlik yaptıysa bunda ne kötülük var.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Buna siz
inanıyor musunuz!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sizin kalbiniz kötü.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Kendi söylediğinize
inanıyor musunuz Allah aşkına!
ENGİN ALTAY (Devamla) Böyle şey olabilir mi?
Öncelikle bunu artık her vesileyle temcit
pilavı gibi burada getirerek hiçbir şey kazanamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) O günün
şartlarında Nur Serter o çocukların eğitim öğretim
alması için uğraşmıştır. Nur Serterin başka
bir derdi olmaz. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Tarih boyunca kara
leke! Tarih boyunca o kara leke kalacak! Ondan kurtulamayacaksınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bırakın bu
işleri ya!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Gündem dışı ikinci söz
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Sayın
Başkan, sataşma banaydı, söz istiyorum.
BAŞKAN Sayın Serter, grubunuz adına Grup
Başkan Vekiliniz cevap verdi. Lütfen
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Benim adıma cevap
vermedi. Ben şahsım adına yapılan sataşmaya cevap
vereceğim.
BAŞKAN Ama söz isterken sizin adınıza
istedi.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Hayır.
BAŞKAN Evet, Grubumuzun üyesine sataşma
var. dedi, duydum.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Hayır, grup
adına istedi.
BAŞKAN Lütfen Sayın Serter
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, gündem dışı
sözlere cevap vermek üzere
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, ben,
hatibin hem Nur Sertere hem grubumuza sataştığını
söyledim.
BAŞKAN Ben de aynı şeyi söyledim
şimdi burada.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben grubumuza yönelik sataşmasına
cevap verdim ama Nur Sertere yönelik olarak, direkt, şahsını
hedef alarak Siz geçmişinizi
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ne dedi?
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, Siz
geçmişinize bakın. sözüne burada siz cevap hakkı kullandırmazsanız
bu çok garip bir durum olur.
BAŞKAN Sayın Altay, bakın, siz Grup
Başkan Vekili olarak
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
lütfen, buna hakkınız yok, buna hakkınız yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN -
söz istediğinizde hem Sayın
Sertere hem gruba dediniz...
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet.
BAŞKAN -
ve ben bu nedenden dolayı size söz
verdim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, ikimiz
de ayrı ayrı
BAŞKAN Lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, siz
lütfen
Orayı keyfî kullanamazsınız.
BAŞKAN Ben burayı nasıl
kullandığımı biliyorum Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, keyfî
kullanıyorsunuz.
BAŞKAN - Lütfen yerinize oturur musunuz?
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, bunu
asla kabul etmem. Milletvekilimize bu kadar açık bir sataşma olacak
ve siz söz vermeyeceksiniz
BAŞKAN Niye söz aldınız o zaman
Sayın Altay?
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben Hem Nur Serteri
eleştirdi hem grubumuzu eleştirdi. diyorum. Eleştirmedi mi?
Geçmişte öğretmene yaptığınızı biliyoruz.
demedi mi? Öğretmene yaptığınızı
derken Nur
Serteri mi kastetti? Lütfen, Sayın Başkan, lütfen
BÜLENT TURAN (İstanbul) Biliyoruz, biliyoruz, ne
yaptığınızı biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Altay, lütfen,
anlayışla karşılamanızı rica edeceğim.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır, asla.
BAŞKAN Lütfen
Şimdi, gündem dışı konuşmaya cevap
vermek üzere
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, asla
olmaz, yanlış ve asla olmaz.
BAŞKAN
Maliye Bakanı Sayın Mehmet
Şimşeki kürsüye davet ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, asla
olmaz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, olmaz.
Ben buradan da çekilmem.
BAŞKAN Yerinden bir dakika söz veriyorum
Sayın Sertere.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Hayır, sataşma
nedeniyle söz istedi, açıklama nedeniyle değil.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Biz de söz istiyoruz
yerinden.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Geçmişine bak.
demek ayıp bir şey mi?
BAŞKAN Açıklama hakkı için söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Serter.
Tamam, buyurun, bir dakika
(CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Geçmişe bak.da ne
var ya?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Biz de yerinden söz
istiyoruz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Geçmişine
baksın, utansın biraz mahcup olsun biraz!
ENGİN ALTAY (Sinop) Ayıp ediyorsun ha! Neyinden
utanacak geçmişinin!
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Onun geçmişinde
utanacağı hiçbir şey yok.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Utanmıyorsanız
size de yazıklar olsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Haddinizi bilin biraz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Eski çağını
da yeni çağını da al, hepsi aynı.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, izin verirseniz
hatip konuşmasına başlayacak.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) O zaman oraya
bakın Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun Sayın Serter.
Bir dakikanız var.
3.-
İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Ben geçmişimde
utanılacak hiçbir şey yaptığıma inanmıyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bravo, bravo,
yakışır size!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Yaptığım
doğruydu.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Avukatlığını ben yaptım o insanların.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Allah o günleri göstermesin
bir daha.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Bugün olsa yine yaparım
çünkü o nedenle pek çok başörtülü öğrenci üniversiteye girerek
eğitim yapma imkânına kavuştular.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Doğru,
doğru!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ama siz kafanızdaki o
karanlıkları aşamadığınız
ALTAN TAN (Diyarbakır) Senin kafan karanlık,
senin!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Bizim
kafamızdaki aydınlıkta senin rüyaların bile dolaşamaz
Sayın Milletvekili!
FATMA NUR SERTER (Devamla)
gerçeği görmemekte
direndiğiniz için söylediğim hiçbir şeye cevap vermiyorsunuz,
şahsımı hedef alıyorsunuz. Size acıyorum, sadece
acıyorum. İçinde bulunduğunuz aczin ifadesidir
gösterdiğiniz bu tepki. Söylediklerime cevap veremediğiniz için
şahsımı hedef almaya devam edin. Halk da sizi görüyor.
Acıyorum size.
GÜLAY SAMANCI (Konya) Bir saniye, benim başörtüme
nasıl karışabilirsiniz!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Ben tertemiz,
geçmişiyle övünen, yanlış bir şey yaptığına
inanmayan bir insanım.
GÜLAY SAMANCI (Konya) Söyleyin o zaman. O
başörtüsü yasağı hangi kanunda vardı, hangi yönetmelikte
vardı; söyleyin o zaman?
FATMA NUR SERTER (Devamla) Beni tanıyan bilen o
başörtülü kızların pek çoğu da aynı şeyi
söyleyecektir.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Serter.
FATMA NUR SERTER (Devamla) Yazık size, yazık!
(CHP sıralarından alkışlar)
GÜLAY SAMANCI (Konya) Size yazık, size yazık!
Bundan mı korkuyorsun, bundan mı korkuyorsun?
Bak, geldik şimdi, buradayız! Bundan mı korkuyorsun!
Buradayım!
BAŞKAN Gündem dışı konuşmalara
Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek cevap verecek.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, hatibi
dinliyoruz!
GÜLAY SAMANCI (Konya) Benim geçmişimi etkiledin,
beni, beni. Benim gibi insanları etkiledin! Ne oldu, kıyametler mi
koptu!
FATMA NUR SERTER (Devamla) Hadi oradan!
GÜLAY SAMANCI (Konya) Hadi oradan, sana hadi oradan!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
Serter, lütfen!
Buyurun Sayın Şimşek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
(Devam)
1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serterin, 24 Kasım
Öğretmenler Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin
cevabı (Devam)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetimiz tabii ki eğitime büyük bir önem vermektedir. Verdiği
önemi de bütçeden eğitime ayırdığı
(AK PARTİ ve
CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar,
gürültüler)
Sayın Başkan
BAŞKAN Bağırın birbirinize, dökün,
sinirlerinizi boşaltın, ondan sonra Meclisi idare etmeye devam ederiz
arkadaşlar! Hadi bir dakika izin veriyorum, bağırabilirsiniz
birbirinize!
Oldu mu, bitti mi bağırmak?
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hükümetimiz eğitime ve öğretmene büyük önem
vermektedir. Biz şu anda bütçenin neredeyse beşte 1ini eğitime
harcıyoruz. Vergi gelirlerinin ise neredeyse yüzde 23ünü eğitime
harcıyoruz. Bizim dönemimizde yaklaşık 400 bin yeni
öğretmen ataması yapılmış ve öğretmenlerimizin
özlük hakları hiçbir dönemde olmadığı kadar
iyileştirilmiştir.
Bakın, aile yardımı ödeneği ve ek
ders ücreti dâhil 8e 1de başlayan bir öğretmen 2002
yılında 701 lira alıyordu, ocak ayı itibarıyla 2.911
lira alacak ve buradaki artış oranı yüzde 325.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Satın alma gücünü
soruyoruz Sayın Bakan, satın alma gücü. Nominal rakam değil,
satın alma gücü.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bu dönemde enflasyon yaklaşık yüzde 155. Dolayısıyla,
enflasyon artışının neredeyse 2 katı kadar ücret
artışı vermişiz öğretmenlerimize. Hiçbir dönemde böyle
bir artış söz konusu değildir.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Ya, satın alma
gücünü soruyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Ama sadece bununla da yetinmemişiz, öğretmenlerimize öğretim
yılına hazırlık ödeneğini ödüyoruz; 2002
yılında bu 175 lira iken bugün 740 lira olarak ödemekteyiz.
Dolayısıyla, hemen hemen her alanda eğitime çok ciddi kaynak
ayrılıyor. Öğretmenlerimizin mali durumları hiçbir dönemde
olmadığı kadar iyileştirilmiş. Dolayısıyla,
AK PARTİ hükûmetlerinin buradaki karnesi son derece net ve son derece
güçlüdür.
Eğitim Türkiyenin rekabet gücü açısından,
uzun vadede kalkınması açısından son derece önemlidir.
Türkiye bugüne kadarki başarılarını 25 yaş üstü nüfusun
altı buçuk yıllık örgün eğitimiyle
sağlamıştır. Yani tabiri caizse, bugün itibarıyla, 25
yaş üstü nüfusumuz ortaokul terk bir nüfustur ve ortaokul terk bir nüfusla
Türkiye kişi başına millî gelirde 10 bin dolar eşiğini
aşmıştır. Bunu başaran, doğal zenginlikleri
olmadan, petrolü, doğal gazı olmadan bunu başarmış
başka ülke ben bilmiyorum. Ve şu an itibarıyla eğitimin,
asgari zorunlu eğitimin on iki yıla çıkmış
olması, bunun yanında okul öncesi eğitimin de
yaygınlaşması nedeniyle tabii ki takdir edersiniz ki Türkiyenin
önümüzdeki on yıllarda önü açıktır yani önümüzdeki on
yıllara baktığımız zaman Türkiye bugün eğitimde
yaptığı hamlelerle, bugün eğitimi önceliklendirmesiyle
aslında geleceğin temellerini çok güçlü bir şekilde, çok
sağlam bir şekilde inşa ediyor. O nedenle de Türkiyenin
önümüzdeki otuz kırk yıl içerisinde Avrupa ülkeleri arasında
ekonomisi açısından ilk 2 sıraya yerleşmesini birçok
uluslararası kuruluş öngörüyor.
Özetle, hem öğretmenimize hem de tabii ki bizim
beşerî sermayemizin kalitesini artırmaya yönelik olarak, Hükûmet
olarak ne gerekiyorsa yapıyoruz. En fazla kaynağı eğitime
ayırıyoruz. Bu konunun bilinmesinde ben yarar görüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Gündem dışı ikinci söz Kocaelinin Gebze
ilçesindeki ulaşım sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli
Milletvekili Mehmet Hilal Kaplana aittir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Kaplan.
2.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Kocaelinin Gebze ilçesindeki
ulaşım sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Bugün sizlere Kocaeli ilinin Gebze bölgesindeki
ulaşım sorunlarından bahsetmek istiyorum. Bilindiği üzere,
Marmararay ve hızlı tren projesi hayata geçmeye
başladığı süreçte Gebze-Haydarpaşa banliyö hattı
Ocak 2012 yılında kapandı. Bu tarihten itibaren
taşımacılık ve ulaşım D-100 kara yolu üzerinden yapılmaya
başlandı. Dolayısıyla D-100 üzerindeki trafik
yoğunluğu gün geçtikçe arttı ve ihtiyacı
karşılayamaz bir noktaya geldi. Son dönemde bir taraftan da yol
genişletme çalışmaları devam ederken trafiğin de
yoğunlaşmasıyla artık D-100 üzerindeki trafik çekilmez bir
noktada.
Geçen hafta sonu, bu hat üzerinde çalışan
Gebze-Harem minibüslerinin esnafının sorunlarını dinlemek
için ziyarette bulundum 380 minibüs esnafı var. Çok dertli ve mağdur
olduklarını ifade ediyorlar, diyorlar ki: Kadıköy-Kartal metrosundan
önce biz ortalama bu hatta günde 6 bin yolcu taşırken bu hattın
devreye girmesiyle yaklaşık yüzde 50 kapasitemiz düştü. Bu
mağduriyetimizi giderin. Değerli milletvekilleri, öncelikle
bilmenizi istiyorum, metronun gerekliliğine inananlardan biriyim. Hatta
Kartal-Kadıköy metrosunun Gebzeye kadar uzatılması konusunda da
Gebze halkının bizzat talebini şahsım olarak
Ulaştırma Bakanına hem yazılı hem sözlü olarak
ilettim. Hâlâ da bu talebimizin arkasında olduğumu bilmenizi
istiyorum.
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Marmaray
Marmaray
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) Ancak bilmeniz
gereken bir şey var: Modern bir yapıyla beraber, bir gelişmeyle
beraber bu hatta yaklaşık 380 minibüs esnafının da
mağduriyetini gidermek, yeni oluşturulan Gebze-Kurtköy hattından
bunlara pay sağlamak bence önemli bir noktadır.
Bu esnafın önemli sorunlarından bir tanesi de
Gebze Belediyesi tarafından kendilerine verilmiş bulunan, son
duraktaki barınma ve ihtiyaç giderme istasyonlarının belediye
tarafından alınarak âdeta kendi başlarına kaderlerine terk
edilmiş olmasıdır.
Değerli milletvekilleri, şunu bilmenizi
istiyorum: Gebze bölgesi dediğimde Çayırova, Darıca,
Dilovası ve Gebzeyi kastediyorum. Bu, TEM ve D-100 kara yolunun
arasından geçtiği ortak bir bölgedir. Bu bölgenin içerisinde -daha
önce de buradan ifade ettiğim gibi- organize sanayi bölgelerinin
olduğu bilinmektedir. Özellikle komşumuz bulunan Tuzladaki deri
sanayi ve deri organize sanayi bölgesiyle de beraber düşündüğümüzde
yaklaşık 10-12 organize sanayi bölgesinin bulunduğu bu alanda ne
yazıktır ki TEM otoyolundan organize sanayi bölgesine sadece ve
sadece Şekerpınar Kavşağı üzerinden yol verilmektedir.
Şekerpınar Kavşağında özellikle sabahları saat altıyla
dokuz arasında, akşam saatlerinde 17.30-20.30 arasında bu güzergâhta
2-3 kilometrelik yolu iki saatten önce hiç kimse gidememektedir. Bununla ilgili
onlarca telefon her gün tarafıma gelmektedir. Merak ettiğim, iktidar
partisinin özellikle Gebzeden sorumlu olan Gebze Milletvekili Mehmet Ali Okura
hiçbir telefon gelmiyor mu, hiçbir şikâyet gelmiyor mu? Hatta merak
ettiğim bir başka konu daha var: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi
yetkilileri, UKOME daire başkanları, belediye başkanları,
mülki amirler hiç bu güzergâhtan geçmiyor mu? Hiç bunlara bir şikâyet
konusu söz konusu olmuyor mu? Gebzenin özellikle bu TEM ulaşım
yoluyla organize sanayi bölgesinin ihtiyaçlarını gidermesi ve
Gebzenin kuzeyden bir TEM otoyoluyla bağlantı kurulmasının
zorunlu olduğunu daha önce de ifade ettim; bunu, Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırımla bizzat kendim proje
doğrultusunda da paylaştım ama ne yazık ki şu ana
kadar herhangi bir sonuç alınmış değil.
Bir başka konu: Kocaelide Büyükşehir
Belediyesinin kontrolünde bulunan, bu sanayi bölgelerinde toplu
taşımacılık yapan P plakası dediğimiz bir sorunumuz var. P plakası
olmayanların bölgedeki sanayi kuruluşlarına
taşımacılık yapması söz konusu değil.
İktidarınız döneminde büyükşehir geçen hafta bir açık
artırma yaptı. Bir P plakasının bedelinin 80 bin liradan
aşağı olmadığı bir ortamda esnafın hem plaka
alması hem de gelirlerinin üstüne kazanç sağlamak için böyle bir yola
başvurması çok zor görünmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gündem dışı üçüncü söz, kapatılan
belde belediyelerinin sorunları hakkında söz isteyen Kütahya
Milletvekili Alim Işıka aittir.
Buyurun Sayın Işık. (MHP
sıralarından alkışlar)
3.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, kapatılan belde
belediyelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri ve bizleri televizyonları
başında izleyen tüm vatandaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, 6 Aralık 2013 tarihli Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun
geçici 2nci maddesiyle TÜİK kayıtlarına göre sadece 2011
yılı nüfusu 2 binin altında kaldığı gerekçesiyle
büyükşehir kapsamına girmeyen 52 ilde toplam 559 belde belediyesinin
tüzel kişilikleri köye dönüştürülmüştür. Bu beldeler içinde
örneğin yaz aylarında nüfusu 100 binin üzerine çıkan
Elâzığ Maden ilçesi Gezin beldesi gibi birçok turizm beldesi de
bulunmaktadır.
Anılan kanunun yayım tarihine kadar ülkemiz
genelinde 33 beldemiz komşu belde veya köylerle birleşerek nüfusunu 2
binin üzerine çıkarmış ve tüzel kişiliğini
korumuştur. Uyarılarımızı dikkate alarak bunu
sağlayan tüm vatandaşlarımıza ve belediye
başkanlarına huzurunuzda teşekkür ederken özellikle
çoğunluğu iktidar partisine mensup olup da birleşme çabasına
giren diğer belediye başkanlarının
çalışmalarını Merak etmeyin, belediyelerinizi
kapattırmayacağız. sözü vererek birleşmelerini engelleyen
iktidar partisi milletvekillerini ve yöneticilerini de
vatandaşlarımıza ve Allaha havale ediyorum.
Kanunun yayım tarihinden yirmi beş gün sonra
TÜİK tarafından yayımlanan 2012 yılı nüfus verilerine
göre toplam 79 beldemiz de nüfusları 2 binin üzerinde olmasına
rağmen anılan kanunun ekli 27 sayılı listesinde yer
aldığı için köye dönüştürülmüştür.
2012 yılı nüfusu 750 bini aşan Ordu ili
için hemen Hükûmet tarafından büyükşehir yapılmak üzere
hazırlanan kanun tasarısı hepinizin bildiği gibi 14 Mart
2013 tarihli ve 6447 sayılı Kanunla
yasalaşmıştır. Ancak, Ordu ili ile aynı statüde olan
ve göç alarak 2012 nüfusunu 2 binin üzerine çıkaran Ordu ilindeki beldeler
dışındaki toplam 65 beldeye aynı hak ne hikmetse
verilmemiştir. Hükûmetin büyükşehir sevdası uğruna
yıllardır vatandaşlarımıza belediye hizmeti veren belde
belediyelerinin kapatılarak köye dönüştürülmesine yönelik bu hukuksuzluğun,
haksızlığın ve hak gasbının giderilmesi
amacıyla gerek 6360 sayılı gerekse 6447 sayılı Kanun
görüşmeleri sırasında verdiğimiz tüm önergeler ne
yazık ki Hükûmet ve AKP milletvekilleri tarafından reddedilmiştir.
Hâlen 2 binden fazla nüfusa sahip olan Tokatta 20, Afyonda 11, Nevşehir
ve Niğdede 4er, Çankırı, Giresun, Gümüşhane ve Sivasta
3er, Muşta 2, Amasya, Ardahan, Artvin, Bayburt, Bingöl, Çanakkale,
Iğdır, Isparta, Kırıkkale, Kütahya ve Yalovada da 1er
olmak üzere toplam 21 ilimizdeki 65 beldemizde yaşayan
vatandaşlarımız, Hükûmetin kendilerine reva gördüğü bu
haksızlığın ve hukuksuzluğun giderilmesini
beklemektedirler.
Anılan beldelerden birisi de benim beldem olan ve
2011 yılında yaşanan Simav depremi sonucunda
yaşadığı göçle nüfusu 2 binin altına düşen
Kütahya ili Simav ilçesi Kuşu beldesidir. Altmış bir
yıldır birçok gencimizin okumasından iş sahibi
olmasına kadar her türlü hizmetten yararlanan bu belde halkımız,
kendileri ve benzer durumdaki 64 belde halkı adına, geçen hafta hem
Kuşu beldesinde hem de Simav ilçe merkezinde yaptıkları
demokratik gösterilerle 2.207 resmî nüfusuyla köy olmak istemediklerini dile getirmişler,
bu hakkın iadesi için Hükûmeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini göreve
davet etmişlerdir.
Devletin hiçbir kurum ve kuruluşuna borcu bulunmayan
bu beldemiz, 2012 yılında ayrıca 1 milyon TLye yakın da
yatırım yapmıştır. Kapatılan tüm beldelerimizde
vatandaşlarımız tedirgin, belediye başkanlarımız
ise büyük bir rahatsızlık içerisindedirler. Bu beldeler, daha önce
AKPli milletvekilleri, genel merkez yöneticileri ve siyasilerin kendilerine
vermiş oldukları sözlerin yerine getirilmesini istemektedirler.
Bu önemli sorunun çözümü amacıyla Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına şahsım, Yozgat Milletvekilimiz Sayın
Sadir Durmaz ve Mersin Milletvekilimiz Sayın Mehmet Şandır
imzalarıyla Türkiye Büyük Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdiğimiz ve hâlen İçişleri
Komisyonunda gündemde görüşülmeyi bekleyen 5 Nisan 2013 tarihli ve
(2/1470) esas numaralı kanun teklifimizin gündeme alınarak
yasalaştırılması talebini buradan dile getiriyor, bundan
sonra yaşanacak toplumsal olaylardan tamamen Hükûmetin sorumlu olacağını
hatırlatarak Hükümeti göreve davet ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Işık.
Sayın milletvekilleri, sisteme giren milletvekilleri
var.
Bildiğiniz gibi, gündem dışı
konuşmalar İç Tüzükün 59uncu maddesinde düzenlenmekte. Biz de Divan
olarak, 60ıncı maddeye göre bu bağlamda, bu noktada
milletvekillerine söz taleplerini yerine getiremeyeceğimizi daha önce ilke
olarak duyurmuştum, aynı ilkede
kararlılığımı sürdürüyorum. Grup başkan
vekillerinden söz isteyen yoksa gündeme geçeceğim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkanım, Grup Başkan Vekilimiz adına konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz adına
Buyurun Sayın Korkmaz.
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, engelli vatandaşların
sorunlarının çözülmesiyle ilgili taleplerine ve bu konuda Milliyetçi
Hareket Partisi olarak iktidara her türlü desteği vereceklerine
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, Ankarada yapılan,
engelli hizmetlerine erişilebilirliğin komisyonlar marifetiyle
izlenmesi toplantısına gelen Isparta ve diğer il heyetlerini
ziyaret etmek üzere yanlarına gittiğimde kendilerince acil olan
şu hususları sizlerle paylaşmamı istediler: İl
dışı toplantılar ve diğer sosyal aktiviteler için
derneklerine araç yardımında bulunulmasını istiyorlar.
Engelli maaşı alabilmeleri için aranılan
asgari gelir düzeyinin üst sınırının yükseltilmesini ve bu
maaşın tüm engellilere verilmesini talep ediyorlar.
AKPnin 2015 yılına ertelediği belediye
hizmetlerinde engelli standartlarının hayata geçirilmesi konusunun
derhâl uygulamaya konulmasını arzu ediyorlar.
Engellilerin kullandığı ortez, protez ve
diğer gerekli malzemelerin destekleme kapsamının
genişletilmesi ve verilen desteğin artırılmasını
istiyorlar.
Nüfusumuzun yüzde 10u engelli kardeşlerimizden
oluştuğuna göre, bu sorunların derhâl çözüme
kavuşturulması gerekiyor. Bu konuda, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak da iktidara her türlü desteği vereceğimizi beyan ediyor, bütün
engelli kardeşlerimize, ailelerine sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
İzmirle ilgili önemli bir gelişme vardır.
Grubumuz adına meramımızı İzmir Milletvekilimiz
Alaattin Yüksel çok kısa sunacaktır.
Sağ olun.
2.-
İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, EXPO 2020 oylamasında
İzmirin ipi göğüslemesini dilediğine ilişkin
açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sekiz bin
beş yüz yıllık tarihiyle birçok uygarlığa
tanıklık etmiş İzmir, barışın, demokrasinin,
huzurun, özgürlüğün, refahın, hoşgörünün, nefrete
karşı bir arada yaşamın kenti İzmir, yüzülebilir
körfez hedefiyle dünyanın en önemli çevre projelerinden birini
gerçekleştiren İzmir, 2005 yılında ve daha önce 1970li
yıllarda gerçekleştirdiği uluslararası organizasyonlarla,
özellikle de 2005 yılında gerçekleştirdiği Universiade
Organizasyonuyla ev sahipliği yaptığı Universiadeta
Organizasyon Komitesi tarafından en başarılı üniversite
oyunlarını gerçekleştiren kent olarak seçilmiştir.
İzmir iklimiyle, kültürüyle, tarihiyle,
insanıyla, her şeyiyle EXPO 2020 adayı olarak en iddialı
kenttir. EXPO 2020 İzmirimize yakışır diyoruz. Bir saat
sonra Pariste EXPO 2020 oylamaları başlayacaktır. Ben bütün
Meclisimizin
Yürekten, bu EXPO 2020 oylamasında kentimiz İzmirin
ipi göğüslemesini diliyorum ve hep birlikte destek olalım Meclis
olarak da diyorum.
Teşekkür ederim.
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Başkanlık Divanı olarak, EXPO
2020 oylamasında İzmire başarılar dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Biz de Divan olarak bugün Pariste
gerçekleşecek olan EXPO 2020 oylamasında İzmire
başarılar diliyoruz.
Sayın Aydın
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, AK PARTİ Grubu
olarak, EXPO 2020 oylamasında İzmire başarılar
dilediklerine ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç hakkında, Japon Millî
Günü münasebetiyle düzenlenen gecede Başbakanın eşi Emine
Erdoğana yönelik ifadeleri nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisinden disiplin
işlemi başlatmasını beklediklerine ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
AK PARTİ Grubu olarak da yine aynı şekilde
bugün Pariste oylanan İzmir EXPO 2020ye İzmir adına, Türkiye
adına bizler de başarılar diliyoruz. Her açıdan bunu da
desteklediğimizi tüm Türkiye kamuoyu biliyor.
Yine bir başka husus, dün akşam saatlerinde
cereyan eden bir konuyu ben burada özellikle gündeme getirmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
akşam Japon Millî Günü münasebetiyle düzenlenen gecede
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
eşi Emine Erdoğan Hanımefendiye yönelik olarak seviyesizce ve
dengesizce söylemlerde bulunan ve herkesçe malum olan bir milletvekili, Kamer
Genç her zamanki gibi haddini aşmıştır. Bu kişinin
artık hiçbir kuruma, makama, kişiye saygısı
kalmamıştır. Kendisi rezil olmakla malum olan bu milletvekili,
aynı zamanda, dün, artık, Türkiye Cumhuriyeti
sınırlarına taşmış ve Türkiye Cumhuriyetini de,
âdeta, bir Japonya büyükelçiliğinde rezil etmeye
kalkışmıştır. Artık, Türkiyeyi bırakıp
Japonyanın da işine karışmaya
başlamıştır. Bu kişi Atatürkün kurduğu,
kurmasıyla öğünen Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna da tabii ki
yakışmaz, onların da tasvip etmediğini ben
düşünüyorum.
Dün akşam, Japon Millî Günü münasebetiyle,
Sayın Başbakanımızın Eşi Muhterem
Hanımefendi, ev sahibi Japon Büyükelçiliği tarafından gelen
davet üzerine oradaydı. Aynı zamanda, kendisinden, gecenin
açılış konuşması yapılması istenmişti.
Zira, hatırlarsanız, 29 Ekim 2013 tarihinde bir taraftan Japon
Başbakanı Türkiyede Marmarayın açılışına
katılırken öbür tarafta Tokyoda Türkiye Büyükelçiliğinde
Japonya Millî Günü münasebetiyle bir resepsiyon düzenlenmiş ve o resepsiyonda
da Japonya Başbakanı Shinzo Abenin eşi Akie Abe konuşmuştur.
Mütekabiliyet esası ve her türlü dış politika esası,
nezaket kuralları gereği, burada da, Japonya Büyükelçiliği,
Muhterem Hanımefendiyi davet ederek konuşturmuştur. Ancak,
ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde benzer konuşmalar da
yapılmıştır yapılmaya da devam edecektir. Burada
görülmesi gereken, Japon Büyükelçiliğinin vermiş olduğu resepsiyona
Sayın Başbakanımızın değerli eşi Emine
Erdoğanın katılmasıdır. Bu katılım,
Türkiye'nin Japonyaya, Japonyanın da Türkiyeye verdiği
değerin bir ifadesidir aynı zamanda.
Uluslararası bir platformda dahi nezaket ve görgü
kurallarını çiğneyerek ülkemizin imajını zedeleyen ve
aynı zamanda kadına yönelik şiddet ve nefret içerikli sözler
sarf eden bu kişiyi en şiddetli şekilde kınıyoruz ve
yüce milletimize şikâyet ediyoruz. CHP Grubunu da ahlaktan ve edepten
yoksun malum milletvekiliyle ilgili işlem yapmaya davet ediyoruz. Zira, bu
bir ilk değildir ve bundan sonra da olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Sadece milletvekili dokunulmazlığının arkasına sığınarak
her türlü hakareti, her türlü saldırıyı, her türlü
seviyesizliği kendine meşru gören bu arkadaşla ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisinden, en azından disiplin işlemlerini
başlatmalarını biz AK PARTİ Grubu olarak bekliyoruz ve
bunun takipçisi olacağımızı ifade ediyoruz. Bu malum
kişiyi, CHPnin
tavrını da olduğu gibi kamuoyuna bildiriyoruz ve CHPnin bu
konudaki tavrını da merakla bekliyoruz.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, bir Parlamento üyesinin Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının eşine yönelik şiddet içeren
tavrını bir kadın Başkan Vekili ve Başkanlık
Divanı olarak kabul etmelerinin mümkün olmadığına
ilişkin konuşması
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, iki gün önce
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele
Gününü yaşadık. Bu Parlamentoda bulunan herkes ve hepimiz
çeşitli platformlarda kadına ve insana yönelik şiddeti protesto
ettik. Kadına şiddet sadece kaba kuvvetle olmaz, sözel olarak da,
sözlü olarak da şiddet gerçekleşebilir. Bir Parlamento üyesinin
öncelikli olarak bir kadına ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının eşine yapmış olduğu
şiddeti içeren tavrını bir kadın Başkan Vekili olarak
ve Başkanımız adına Divan olarak kabul etmemiz mümkün
değildir.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Komisyondan istifa tezkeresi bulunmaktadır,
okutuyorum:
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
İstanbul Milletvekili Faik Tunayın Dışişleri
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/129)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Dışişleri
Komisyonundan 27 Kasım 2013 tarihi itibarıyla istifa etmiş
bulunmaktayım.
Gereğini bilgilerinize arz ederim.
Faik
Tunay
İstanbul
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ve 19 milletvekilinin, MKE Ankaragücü
Spor Kulübünün içinde bulunduğu idari ve mali durumun nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/792)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kurtuluş Savaşı ve cumhuriyet tarihinde
yeri olan Başkent Ankara'nın en önemli sembollerinden MKE Ankaragücü
Spor Kulübü 102 yıllık tarihiyle en köklü spor kulüplerimizden
biridir.
MKE Ankaragücü Spor Kulübü'nde 30 Ağustos 2009-24
Ağustos 2011 tarihleri arasında görev yapan yönetim kurulunun kulübü
muvazaalı işlemlerle borçlandırdığı, bu dönemde
yanlış ve pahalı transferler yapıldığı,
transfer edilen oyuncuların kulübe hiç gelmediği, kulübü içinden
çıkılması zor bir borç sarmalı içine sürüklediği
iddiaları medyada geniş olarak yer almıştır. 2011-2012
futbol sezonunda borçları nedeniyle transfer yasağı konulan
kulüp hem transfer yapamamış hem de maddi zorluklar nedeniyle
profesyonel oyuncularını kaybetmiştir. Bir anlamda kulübün
diğer takımlarla eşit şartlarda mücadele etmesi
engellenmiştir. Kulübün ve futbolcuların günlük ihtiyaçları dahi
karşılanamaz duruma gelmiştir.
MKE Ankaragücü Spor Kulübünün içine düşürüldüğü
mali ve idari durumun araştırılması, kulübün yönetim
zafiyeti nedeniyle uğradığı kayıp ve zararların
saptanması için Anayasa'mızın 98, İç Tüzükün 104 ve
105inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Aylin Nazlıaka (Ankara)
2) Mustafa Sezgin Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4) Osman Aydın (Aydın)
5) Ali Serindağ (Gaziantep)
6) Veli Ağbaba (Malatya)
7) Arif Bulut (Antalya)
8) Erdal Aksünger (İzmir)
9) Kazım Kurt (Eskişehir)
10) Tolga Çandar (Muğla)
11) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
12) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
13) İhsan Özkes (İstanbul)
14) Ali Sarıbaş (Çanakkale)
15) Ahmet İhsan Kalkavan (Samsun)
16) Mehmet Şeker (Gaziantep)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Kadir Gökmen Öğüt (İstanbul)
19) Mehmet Ali Ediboğlu (Hatay)
20) Bülent Tezcan (Aydın)
Gerekçe:
MKE Ankaragücü Spor Kulübü kentiyle
özdeşleşmiş, taraftarıyla bütünleşmiş, başta
Ankara 19 Mayıs Stadyumu olmak üzere Türkiye'nin tüm futbol
sahalarına 102 yıllık tarihiyle kök salmış gerçek bir futbol
hikâyesidir. Ankaragücü, Türkiye'de kuruluşundan itibaren futbol
liglerinde birinci ligde en çok yer alan dördüncü takımdır.
Şampiyonluğa oynayan takımlar bile
tribünleri zor doldururken Ankara'nın dört bir yanından dişinden
tırnağından arttırdığı bilet parasıyla
her maç 19 Mayıs Stadyumu'nu dolduran on binlerce insan, hem gerçek futbol
taraftarlığının hem de Ankaragücü sevgisinin tribünlerdeki
yansımasıdır.
Ankara'nın en önemli marka değerinden ve
sembollerinden biri olan MKE Ankaragücü Spor Kulübü zor bir dönemden
geçmektedir. Ankaragücü, 2011-2012 futbol sezonunu şöyle
tamamlamıştır: Kulüp, yüksek meblağlı borcu nedeniyle
icralık olmuş, gelirlerine haciz gelmiştir. Futbol
takımının çok sayıda oyuncusu alacakları
ödenmediği için anlaşmalarını feshetmiştir.
Takım, sezonu tek bir profesyonel futbolcu ile tamamlayabilmiştir.
Takım maçlarına altyapıdan gelen genç oyuncularla devam
etmiştir. Ankaragücü en temel ihtiyaçlarını dahi
karşılayamadığı bir futbol sezonu geçirmiştir.
Temel gıda ihtiyaçlarını taraftarlar kendi aralarında para
toplayarak karşılamaya çalışmışlardır.
MKE Ankaragücü Spor Kulübü, futbolu siyasi beklenti ve
amaca basamak olarak gören, bu beklentileri yerine gelmediğinde kulübe âdeta
intikam duygusuyla saldıran, takımı muvazaalı biçimde borçlandıran
kötü yönetimin faturasını ödemektedir. Asıl
cezalandırılan ise Ankara ve Ankaralılardır. Bir futbol
takımı, içinde bulunduğu kentin tanıtımına ve
ekonomisine katkısının yanında, o kentin tarihini,
kültürünü ve ruhunu temsil etmektedir.
Başkentimiz üç sezon öncesine kadar Süper Lig'de 4
takımla temsil edilirken, önümüzdeki yıl sadece bir takımla
temsil edilecektir. Avrupa ülkeleri içinde şampiyon çıkartamayan tek
başkent olan Ankara'nın takımları bir anlamda ilgisizlik
nedeniyle, gerek tanıtım gerekse kent ekonomisi açısından
çok önemli bir etken olan sporda büyük bir çöküş yaşamaktadır.
MKE Ankaragücü Spor Kulübü'nün içine sürüklendiği
mali ve idari durumun araştırılması, sorumluların
ortaya çıkartılması kulübün ve futbolumuzun geleceği
açısından büyük önem taşımaktadır.
2.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 21 milletvekilinin, okullarda ve okul
çevrelerinde yaşanan kazaların nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/793)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Okullarda ve okul çevresinde ihmal, teknik sorunlar ve
eksiklikler neticesinde meydana gelen, birçok öğrencinin hayatım
kaybetmesine ve yaralanmasına neden olan kazaların sebeplerinin
araştırılarak, bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzükün 104 ve 105inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması
için gereğini arz ve teklif ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
Gerekçe:
İzmir Seyit Şanlı Teknik ve Endüstri
Meslek Lisesi öğrencisi Anıl Erdem yaklaşık iki yıl
önce, okulunun yaya kapısı kilitli olduğu için yöneldiği
araç giriş kapısının arasında kalarak
yaşamını yitirmişti. Dava geçen hafta sonuçlandı ve
okul müdürü suçlu bulunduğu hâlde sadece para cezası aldı. Oysa
okul yönetiminin ihmali Anıl Erdem'in hayatına mal oldu. Bu
davanın bu şekilde sonuçlanması benzer kazalara âdeta davetiye
çıkarıyor. Çünkü cezanın
caydırıcılığı ya da okul yönetimlerini bu konuda
dikkate sevk eden, sorumluları titiz davranmak zorunda bırakan hiç
bir yanı yok.
Her eğitim-öğretim yılı boyunca
birçok öğrenci, okullardaki teknik sorunlardan doğan sebeplerden ve
okullara yakın olan ancak üst geçidi bulunmayan trafiğe açık
yollarda yaşadıkları kazalarda ya hayatını kaybediyor
ya da ağır yaralanıyor. Kazaların çoğu okul bahçesinde
ve okullardaki ortak kullanım alanlarında meydana gelirken, okullara
yakın olan yollarda ise öğrencilerin güvenliğini sağlayacak
önlemlerin alınmıyor olması büyük facialara neden oluyor.
11 Mart 2010 tarihinde İstanbul Merter'de
yaşanan tramvay kazasında Deniz Tekin, İrem Dinçsoy ve Buket
Bulut adlı üç öğrenci hayatını kaybetti. Kemal Hasoğlu
Lisesi öğrencisi olan bu üç çocuk, okulun yakınında bulunan
ancak bütün uyarılara rağmen yıllardır bir üst geçit
yapılmayan yolun kurbanı oldular.
14 Mayıs 2010 tarihinde Balıkesir'in Dursunbey
ilçesinde Üç Eylül İlköğretim Okulunda, bayrak direği o anda
okul bahçesinde bulunan 9 yaşındaki Ayten Akbaş adlı
öğrencinin üzerine düşmüş ve öğrenci ağır
yaralanmıştı.
Yine Samsun'da SHÇEK'e bağlı Yaşar Doğu
Kız Yetiştirme Yurdunda 22 Mayıs 2010 tarihinde çıkan
yangında, Özlem Çakan adlı öğrenci hayatını
kaybetmişti.
13 Mayıs 2010 tarihinde, İstanbul Maltepe
Adatepe İlköğretim Okulu ana sınıfı öğrencisi 6
yaşındaki Efe Boz, okul tuvaletindeki lavabo camının
üzerine düşerek boynunu kesmesi sonucu hayatını kaybetti.
25 Mayıs 2010 tarihinde Van'ın Özalp ilçesinde
Mustafa Muğlalı Kışlası'na ait mühimmatın patlaması
sonucu Üç Nisan İlköğretim Okulu öğrencisi 13
yaşındaki Oğuzcan Akyürek hayatını kaybetmiş, 5
öğrenci ise ağır yaralanmıştı. Okul ile
kışla arasındaki uzaklığın ise yalnızca 150
metre olduğu anlaşılmıştı.
Son olarak, Bitlis'in Ahlat ilçesinde, okulda
yapılan yangın tatbikatı sırasında patlama meydana
gelmiş ve 17 yaşındaki Onur Zeki Akgün alev alarak
hayatını kaybetmişti.
Örneklerin çoğaltılabileceği
düşünüldüğünde, denetim ve kontrollerin yeterli derecede
yapılmadığı, okul içinde olduğu gibi okul çevresinde
de öğrencilerin can güvenliğinin bulunmadığı,
yetkililerin sorumluluklarını tam olarak yerine getirmediği
anlaşılıyor. Kazalar yaşandıktan sonra bile okullarda
önlem amaçlı kapsamlı bir denetim yapılmıyor.
Bu tür kazaların meydana gelmesi, denetimlerin
yeterli olmadığı düşünüldüğünde ihtimal dahilindedir,
özellikle okulların tatilde olduğu bu yaz dönemlerinde her dönem
kapsamlı bir inceleme yapılarak risk teşkil edebilecek
eksiklikler tespit edilmeli, tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için ne
gerekiyorsa yapılmalıdır. Aksi takdirde her yıl yeni can
kayıplarının ve yaralanmaların yaşanması
kaçınılmazdır. Yalnızca okul içinde değil okul
çevresinde de öğrencilerin güvende olması
sağlanmalıdır. Öğrencilerin kullandığı ve
okula yakın olan yollar, öğrencilerin güvenli bir şekilde
kullanmalarına olanak sağlayacak duruma getirilmelidir.
Bu nedenlerden dolayı bir Meclis araştırma
komisyonu kurularak okullarda kazalara neden olabilecek unsurların tespit
edilmesi, teknik eksiklerin giderilmesi ve alınacak önlemlerin
belirlenmesi gerekmektedir.
3.-
İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 22 milletvekilinin,
yoksulluğun tüm boyutlarıyla incelenmesi ve yoksulluğu önleyici
sosyal politikaların oluşturulması için yapılması
gerekenlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/794)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de krizin daha da derinleştirdiği gelir
adaletsizliğinin yoksullar lehinde giderilmesi, yoksulluğun tüm
boyutlarıyla araştırılması, yoksulluk riski yüksek
olan toplumsal kesimlerin belirlenmesi ve yoksulluğu önleyici sosyal
politikaların oluşturulması için bir Meclis araştırma
komisyonu açılması amacıyla Anayasanın 98'inci, İç
Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması için gereğini arz ederiz.
1) Sebahat Tuncel (İstanbul)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe özeti:
İktisat ve sosyoloji bilimleri yoksulluğun
tanımında farklı yaklaşım belirlerken, dünyada bu
farklı yaklaşımlara göre yoksulluk ölçülmektedir. İster dar
anlamda olsun isterse geniş anlamda, yoksulluk dünyada giderek
artmaktadır. Türkiye gibi gelir eşitsizliğinin yüksek oranda
olduğu ülkelerde ise kronikleşmiş bir yoksulluk devam
etmektedir. Yoksulluk analizleri sadece dar anlamda alınarak, gelir ya da
gider üzerinden hesaplanırken Türkiye'de kapsamlı yoksulluk
analizleri AB uyum sürecinde 2004 yılı ile birlikte
başlanmıştır. TÜİK verilerine göre nüfusun yüzde
16,9'u yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır yani
12 milyon 97 bin kişi yoksullukla mücadele etmektedir. Sürekli yoksulluk
sınırı altında yaşayan nüfus oranı ise yüzde 18
düzeyindedir ve bu rakam göstermektedir ki yoksulluk kronikleşmiştir.
Dünyada gelir eşitsizliğini ölçmede kullanılan gini
katsayısı değeri 0,402 olarak hesaplanmıştır.
Gini rakamı da Türkiye'de gelir eşitsizliğini gösteren önemli
bir parametredir. 2011 yılı sonuçlarına göre, son yüzde 20lik
grubun toplam gelirden aldığı pay ise ilk yüzde 20lik gruba göre
8 kat daha fazladır ve bu fark giderek artmaktadır.
Yapılan yoksulluk analizlerinde asgari ücretin bir
kişinin sadece 20 gün sağlıklı bir şekilde
yaşamasını sağlarken, sendika ve STK'ların
araştırmalarında asgari geçim ücretleri çok daha kritik bir tabloyu
göstermektedir. DİSK'in araştırmalarına göre, Türkiye'de
2011 yılı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin açlık
sınırı 1.047 TL, yoksulluk sınırı ise 3.312 TL
olduğu ortaya konulmuştur. Kentlerde her 10 kişiden 1'inin
yoksul olduğu bir duruma gelinmişken, yoksulluktan en çok
etkilenenler kadınlar ve çocuklar olmaktadır. Yıllık olarak
geçen seneye göre açlık sınırı 84, yoksulluk sınırı
ise 265 TL artış göstermiştir. 2012 yılında asgari
ücret ise bir önceki yılın aynı ayına göre asgari geçim
indirimi dâhil, 630 TL'den 701 TL düzeyine yükselmiştir. 71 TL'lik bu
artışa göre asgari ücret ile açlık sınırı ve
yoksulluk sınırı arasındaki fark iyice
açılmıştır.
Yoksulluk sadece parasal, dar anlamda ele
alındığında dahi çok vahim bir tabloyu gözler önüne sermektedir.
Yoksulluk sadece iktisadın konusu değildir. Yoksulluğun,
sosyolojik ve toplumsal boyutlarının da olduğu gerçeğinden
hareket etmek, yoksulluğun toplumsal yaşama etkileri ve
yoksulluğun giderilmesi açısından oldukça önemlidir. Yoksullukla
beraber, insan hakları, göç, kadın ve çocukların yaşam
hakları gibi pek çok alanda sorunlar baş göstermekte ve hak ihlalleri
kronik yoksullukla beraber artmaktadır. Yoksulluk yaşamın her
alanında, özellikle büyük kentlerde, gelecek kaygısının
yaşanmasına, mutsuzluğa neden olmaktadır. Aynı
zamanda, intiharları, kadınlara yönelik şiddetin
artmasını da beraberinde getirmektedir. Yoksulluğun gelir
eşitsizliğinden yoksul kişi sayısına ve tüm sosyolojik
etkileri ele alınarak araştırılması, yoksulluk
sınırı altında yaşayan kişilere, yoksulluktan
kurtulabilmeleri için gerekli önlemlerin alınması önemlidir.
Krizin daha da derinleştirdiği gelir
adaletsizliğinin yoksullar lehinde giderilmesi, yoksulluğun tüm
boyutlarıyla araştırılması, yoksulluk riski yüksek
olan toplumsal kesimlerin belirlenmesi ve gerekli önlemlerin, sosyal
politikaların oluşturulması için bir Meclis araştırma
komisyonu açılmasını öneriyoruz.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun, İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
IX.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, enerji alanındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin (10/80) görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
27/11/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/11/2013 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin, İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmında yer alan (10/80) enerji alanındaki
sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin görüşmelerinin Genel Kurulun
27/11/2013 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Grup önerisinin lehinde ilk söz
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; evet, saat burada 15.00; Pariste,
15.30da, birazdan oylamaya geçilecek; EXPO İzmir 2020
İzmire
şans diliyoruz, başarılar diliyoruz buradan.
Değerli milletvekilleri, enerji alanında
yaşanan sorunların aynı zamanda bir güvenlik sorunu
olduğunu ve
Sayın Şimşek burada, veciz sözüyle
başlamak istiyorum: Türkiye enerjide dışa
bağımlıdır. Enerji deyince aklıma yıllık
60,1 milyar dolar ithalat ve cari açık gelir. Evet, petrolün yüzde
92sinde, doğal gazın yüzde 98inde dışa
bağımlıyız, yani toplam enerjimizin yüzde 72sinde
dışa bağımlıyız.
Hâl böyle olunca, bu önemli sorun
karşısında coğrafi, stratejik konumunun Türkiyeyi çok
önemli kıldığı; özellikle Avrupa enerji güvenliği
açısından, Türkiye'nin dış politikası
açısından, komşularıyla ilişkisi açısından,
ülkedeki çıkarları açısından; enerji koridoru olması,
boru hatları açısından, Kafkaslar ve Orta Doğu
arasında güvenli bir erişim noktasında olması, bütün bunlar
dikkate alındığı zaman, enerji alanında Türkiyenin
mutlaka bir enerji politikasına ihtiyacı vardır. Bilimin bu
sorunlarla ilgili önerdiği çözümleri siyasetin dikkate alması
gerekiyor. Ülkede üretimle, güvenlikle, sağlıkla, uygarlıkla,
çevreyle, ekolojik dengeyle, kültürel varlıklarla bir bütün olarak bakmak
gerekiyor. Enerji açığı var diye Hasankeyfi sular altında
bırakmak, termik ve nükleer santralleri devreye koymak, Munzur Vadisini,
Egeyi, Karadenizi, Akdenizi, güzellikleri de heder etmek kabul edilemez.
Bizim Meclis araştırması istediğimiz
bu konu çok boyutlu bir konudur arkadaşlar. Eğer yakın
gelişmeleri izlersek, bugün Sayın Neçirvan Barzani Türkiyeye
geldiler. Hoş geldin. diyoruz kendisine, gerçekten tarihî bir imza
atılacak. Basında yansıyan rakamlar, sadece petrol-gaz 26 milyar
dolarlık yani şu anki bütçenin, bu yılki 2014 öngörüsünün
açığının yarısına yakın bir rakam ve bir
imza atılacak. Tabii burada doğal gaz boru hattı Zahoya kadar
tamamlandı, petrol hattının, doğal gazın da 2015ten
itibaren gelmesi ihtimali üzerinde duruluyor. Burada sözleşmeler
imzalanırken Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattının da tam
kapasiteli olarak çalışmasının yanı sıra,
yanındaki ikinci yapılan hattın, Kürdistan Kürt bölgesel
yönetiminin yapmış olduğu 284 kilometrelik hattın
Türkiyede enerji piyasasında fiyatları düşüreceği için, en
az yüzde 25 oranında daha ucuza mal olacağı için burada çok
ciddi bir rahatlama oluyor. Ancak şunu görmek lazım: Riskler ve
fırsatlar daima atbaşı, eküridir. Eğer ciddi bir enerji
politikasını gündeme almadığınız zaman, açtığınız
vananın ne zaman kapanacağını da kestiremezsiniz.
Bakın Irakta Körfez Savaşı sonrası
Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlara,
çatışma döneminde ve Iraka müdahale sonrası petrol gelirlerinin
bloke edilmesi ve Birleşmiş Milletlerin, dağıtımı
konusunda temel bir sorun olarak
Irak Kürt bölgesi yönetimindeki petroller
Türkiyeye gelirken şöyle bir durum var: Eğer Türkiye güçlü bir
enerji politikasına sahip olursa ve muhalefetin de desteğini
alırsa ki böyle bir durumda muhalefetin Türkiyenin çıkarına
olan bir konuya karşı çıkacağını ummuyoruz,
burada Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattından akacak petrolün hem
taşınması hem bunların depolanması Adana, Mersine,
Antakyaya kadar Antep dâhil o bölgede, hatta Konya, Niğde dâhil bu
şehirlerimize ekonomik olarak getirileri son derece önemlidir. Burada
Amerika bankaları, buradan akan petrolün parasını kendi
bankalarında bloke etmek istiyorlar. Türkiyenin burada Kendi
bankamızda parayı bloke edebilir miyiz? çabası var. İşte
bu, enerji politikaları için son derece önemlidir.
Burada, şunu açıkça ifade etmek istiyoruz:
Enerji politikasını araştırmak çok yönlüdür, çok ciddidir
-bir taraftan güvenlik açısından, komşularla ilişki, Orta
Doğuyla ilişki- ama Türkiye cumhuriyet tarihinin
kayıplarının da aynı zamanda sicilidir. Bakın Sultan
Mahmud zamanında tespit edilen petrol rezervlerinin başına
gelenlere, arkasından da o petrollerin nasıl İngiliz ve
Amerikalı şirketler tarafından alındığına,
nasıl daha sonra el değiştirildiğine, Lozanda nasıl
kaybedildiğine, 1950lere, 1960lara geldikten sonra nasıl
millîleştirildiğine. Ve sonrasındaki gelişmeleri okumak
için raporlar var. Oradaki üniversiteler, Uluslararası Orta Doğu
Barış Araştırmaları Merkezi, Kürdistan yönetiminin
bütün üniversite hocalarının yazdığı bir rapor var.
Milletvekili arkadaşlarımın bu rapora hassasiyetle dikkat
etmelerini istiyorum çünkü federal hükûmet ve federe yönetim arasındaki
ilişkilerin dışında Exxon giriyor bu işe, petrolün dev
şirketleri giriyor bu işin içine. Tabii ki, bu işin içine, dev
şirketlerin yanında bizim de dev şirketlerimiz giriyor. Medya
ayakları olan dev şirketlerimizden birkaç isim sayarsak; bakın,
Çalık Grubu, Doğan Grubu, Zorlu Grubu, Çukurova Grubu -Uzan Grubu
geçmişte kaldı- Ciner Grubu, Demirören Grubu, İhlas Grubu,
Albayrak Grubu, Koza İpek; maşallah -say da say- bütün medyamız
alanlara dağılmış durumda. Şimdi, böylesi bir durum
söz konusu olduğu zaman, bu şirketlerin varlığına
baktığınız zaman, arkadaşlar, çok ciddi bir
araştırma yapması gerekiyor Meclisin.
Şimdi, bir taraftan bu şirketlerle
ortaklık yapan
Şunu söyleyeyim: Bakın, Irakta Kürt bölgesel
yönetiminde 78 ülkeden 2 bini aşkın firma var, bunların yüzde
48i Türkiyedendir; ben, bunu bir kere açıkça söyleyeyim. Yüzde 48 rakamı
çok önemli ve bu petrol şirketleri konusunda da dikkat edilmesi gereken
bir konu.
Şimdi, Exxon Mobil ile yine Türkiye Petrolleri
Anonim Ortaklığı ve BOTAŞın ortağı
olduğu şirketlerin hukuku, geleceği son derece önemlidir. Biz,
eğer bunları tamamlayamazsak, bunların geleceğini belirleyemezsek
-çok açık söylüyorum- bu dev rezervleri, 100 milyarın üzerindeki bu
ciddi kaynağı bizim yönetebilme imkânımız da yok.
Siyasetler, bölgeler, dengeler gelip geçicidir.
Bakın, Wall Street Journal gazetesine bakın, bu
paranın yani bloke edilen, Iraka verilecek, işte merkezî federal
hükûmete verilecek, Şii bölgesine, Sünni bölgesine, Kürdistan bölgesine
dağıtılacak paraların Amerikan bankalarında
olması için Exxon gibi dev enerji şirketlerinin nasıl bir taraftan
çabaladığını, bir taraftan da bu imzaların güvencesi
olmaya çalıştığını görüyoruz. Evet, Türkiyenin
güçlü bir partneri durumunda Irak Kürdistan bölgesel yönetimi, Almanyadan
sonra en büyük ithalat ve ihracatımızın olacağı
komşu bir ülke durumunda. Buna çözüm sürecinin, barış sürecinin
katkısını da unutmamak lazım. Katkısı olan
herkese burada teşekkür etmek istiyoruz, araştırma önergemize de
destek istiyoruz.
Saygılarımızla. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz Malatya Milletvekili
Mücahit Fındıklıya aittir.
Buyurun Sayın Fındıklı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, benimle
ilgili bir olay oldu. Müsaade ederseniz, olayın özünü ya yerimde ya
kürsüde izah edeyim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, ne demek ya!
BAŞKAN Usulümüzde böyle bir yer yok Sayın
Genç, lütfen
Buyurun Sayın Fındıklı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama, bak, evvela olayın özünü
herkes öğrensin de
Ya, arkadaşlar, ben ne yaptımsa onu
söyleyeyim
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne yaptın?
BAŞKAN Sayın Genç
FATİH ŞAHİN (Ankara) Defol git buradan,
defol git buradan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, bağırmaya
çağırmaya gerek yok.
BAŞKAN Sayın Genç
FATİH ŞAHİN (Ankara) Ne
yaptığını gördük akşam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben şimdi olayın özünü
anlatayım.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen yerinize oturur
musunuz, lütfen.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Defol git, çık
buradan, tahrik etme insanları.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, olur mu?
BAŞKAN Sayın Genç
FATİH ŞAHİN (Ankara) Çık buradan.
Niye tahrik ediyorsun?
KAMER GENÇ (Tunceli) Neyi tahrik ediyorum ya?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hakikaten bir
açıklasın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Arkadaşlar, öyle
diyemezsiniz ya, Meclisteki milletvekiline Defol. diyemezsiniz.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen yerinize oturur
musunuz.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Otur yerine.
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Otur yerine.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir
açıklasın.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Otur yerine.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, bana bak
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Otur yerine.
RECEP ÖZEL (Isparta) Otur yerine.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bak, konuşma
hiç, otur yerine.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, sen kimsin bana Otur.
diyorsun!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
Sayın Hatip, buyurun lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi bana söz vermek
zorundasınız Sayın Başkan.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiç de zorunda değil.
BAŞKAN Buyurun Sayın Fındıklı.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) Teşekkür ederim
efendim.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; bugün BDPnin önerisiyle birlikte aslında ciddi
bir konuyu tartışacaktık ama buradan iki kelimeyle Sayın
Gençin şeyini kınıyorum, açıkça söyleyeyim buradan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben ne demişsem söyleyeyim
size, siz kınarsanız yine kınayın ya.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) Bir müsaade et, bir
müsaade et.
Dolayısıyla, bu şekilde grup başkan
vekilleri zaten gerekli açıklamaları, gerekli görüşmeleri
yapıyorlar. Herkesin kendi partisinin disiplinine uymasında fayda
var. Burada birbirimize karşı ağır laflar, kötü laflar
söylemek çok kolay ama birbirimize karşı nezaketli davranmak erdemliktir.
Dolayısıyla, hepimizin gerek ailelerimize gerek
şahıslarımıza daha erdemli davranması
insanlığın bir gereğidir diye arz ediyorum, öyle
başlıyorum.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Hatip.
VIII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C)
Çeşitli İşler
1.-
Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan
İran-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı
Moayyed Hosseini Sadr ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoş geldiniz." denilmesi
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî
bir ziyarette bulunan İran-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu
Başkanı Sayın Moayyed Hosseini Sadr ve beraberindeki heyet
şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine
Meclis adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, enerji alanındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/80) görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hatip.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) Barış ve
Demokrasi Partisi tarafından verilen araştırma önergesi
aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Araştırma önergesinin gerekçesinde yer alan
bazı hususlarla ilgili kısa bir değerlendirmede bulunmak
istedim.
Kıymetli arkadaşlarım, Türkiyenin arz
güvenliğiyle ilgili bir sorunu yok ama zengin enerji kaynaklarına
sahip bir ülke değiliz. Petrolümüz yok, doğal gazımız yok
ama bulana kadar aramaya devam edeceğiz.
Bir paradigma değişikliğini Hükûmetimiz ve
Bakanlığımız ortaya koymuştur. Eğer varsa
bulacağız, aramalara devam edeceğiz ama bugüne kadar elde
ettiğimiz veriler yeterli kaynağımızın
olmadığı yönündedir.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yüzde 72 dışa
bağımlıyız, yüzde 72.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) Evet efendim yani
olmadığını söylüyoruz, evet.
Dolayısıyla bir paradigma
değişikliği şunu getirmiştir: Evet petrol bizde yoksa
petrol olan bölgede
HASİP KAPLAN (Şırnak) Var, var. Sultan
Mahmudun haritasında 1900de bile tespit edilmiştir bölgede.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) Evet, petrol bizde
HASİP KAPLAN (Şırnak) Haritayı
çıkarayım çarşaf çarşaf, var, var.
BAŞKAN Sayın Kaplan, Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Şırnak)
Çıkarmayı bilmiyoruz Sayın Vekilim.
BAŞKAN Sayın Kaplan, siz konuştunuz.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) Sayın Kaplan,
bir petrol uzmanı olduğunuzu yeni öğrendim, istifade ederiz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Her konuda
uzmandır, her konuda.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ben elhamdülillah
bölgemin ve şehrimin bütün sorunlarıyla ilgiliyim.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) İstifade
ederiz, evet, varsa bulacağız. Ana paradigmanın temeli
şudur: Bizde yoksa olan yerde neden biz yokuz? paradigmasıyla
kanunda da gerekli değişiklikler yapılmış ve bu
yüzden, biz artık Rusyada petrol çıkarıyoruz,
Azerbaycandayız, Türkmenistandayız, İrandayız,
Iraktayız, hatta Venezueladayız ve biz artık petrol olan her
yerde, kendi kuyularımızda petrol aramada ve petrol
işletmeciliğinde dünya piyasasına çıkmış konumdayız.
Daha bugün, enerji meselelerini konuşmak üzere
Sayın Neçirvan Barzani ülkemizde. Dolayısıyla, önümüzdeki
yapılacak, bu 26 milyar doları da aşacak bir
anlaşmanın, bizim, enerji politikaları itibarıyla nerelere
geldiğimizi ve bu barış sürecinin nerelere kadar
ulaştığını, Hasip Beyin söylediği gibi ben de
tekrar etmek isterim.
Bunun yanı sıra Avrupa ülkeleriyle, özellikle
Fransa ile de iş birliğimiz, Japonya ve Rusyayla da nükleer santral
noktasında ortaklıklarımız devam etmekte. Bütün bu
ülkelerle ortak yatırım anlamında -boru hatlarıyla, petrol ve doğal
gaz ticareti anlamında- ilişkilerimiz son derece iyi noktada. Enerji
olan her yerde biz de var olmaya devam edeceğiz.
Kıymetli arkadaşlarım, enerji ve siyasette
büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Bu dönüşümü anlamak
zorundayız. Artık tekeller kırılıyor, çıkar
çatışması ve savaşa dayanan enerji oyunları dönemi
sona eriyor. Oyun artık fair-play olarak oynanacak. Yeni kaynaklar, yeni
oyuncular sahaya çıkıyor. Bu, barışa hizmet edecek bir
süreçtir. Bunun için de siyasi bir irade lazım, o siyasi irade de
Türkiyede mevcuttur.
Türkiye, uluslararası enerji politikalarında
tavrını barıştan yana koymuştur. Çıkar
çatışmasını değil, bölgesinin ve dünyanın ortak
yararını gözeten bir politika izlemektedir.
Kıymetli arkadaşlarım, enerji
kaynaklarının artması serbest piyasanın tam işlemesini
gündeme getirir ve tekelleri kırar. Bu da tüketici menfaatine olan bir
şey, nihai hedefimiz de budur; vatandaşımıza, sanayicimize
kesintisiz ve ucuz enerji temin etmektir.
BDPnin araştırma önerisinde ülkemizin transit
noktası olmakla yetindiği gibi bir ifade var.
Coğrafyamızın bize sunduğu bu avantajı, bu
şekilde, istikrarlı ve güven verici bir şekilde dönüştürmek
bir başarıdır; sadece ekonomik değil, siyasi bir
başarıdır. Türkiye, coğrafyasından kaynaklanan
avantajları hiçbir zaman için istismar etmedi ve etmeyecek. Türkiyenin
varlığı ve tavrı sadece uluslararası piyasalarda bir
güven yaratmıyor, siyasi bir denge durumu da sağlanıyor,
siyasette normalleşmeye işaret ediyor.
Diğer taraftan, enerji alanında bugüne kadar
kaydettiğimiz ilerleme, sadece uluslararası boyutta değil, yerli
ve yerel kaynaklarımızla alakalı. Enerji
ihtiyacımızı karşılayacak yerli ve yerel
kaynaklarımıza dayalı birçok tedbiri almış
durumdayız. Türkiyenin kurulu gücü son on yıl içerisinde 2
katına çıktı. Her yıl 8 milyar dolar olmak üzere,
yaklaşık 130 milyar dolarlık bir yatırımı 2023
yılına kadar hedefliyoruz. 60 milyar dolar civarında bir enerji
ithalatımızın 52 milyar dolarlık bir açığı
mevcut; bunun yaklaşık yarısını ulaştırma
giderlerinde kullanıyoruz.
Başından beri söylediğimiz şudur:
Enerji ihtiyacımızı olabildiğince yerli ve yenilenebilir
kaynaklardan karşılamayı hedefliyoruz. Petrol arıyoruz,
doğal gaz arıyoruz. Rüzgâr, güneş, jeotermal su kaynaklarımız
ve kömürümüzün enerji üretimindeki payını artırmaya devam
edeceğiz. Doğal gazda yaklaşık 18 bin megavat,
hidroelektrikte 20 bin, kömürde 13 bin ve rüzgârda 3 bin megavatlık bir
kurulu güce sahibiz.
Yerli kaynaklarımızdan kömürü önemsiyoruz. Son
çıkardığımız, komisyonumuzda
çıkardığımız yasayla birlikte, yerli
kaynaklarımızı, özellikle kömür kaynaklarından üretilen hem
üretimi hem enerji üretimini 5inci teşvik bölgesi kapsamına
aldık ve desteklemelerini artırdık. Dolayısıyla,
özelleştirmeler marifetiyle eski tesislerimizin de yenilenmesini ve
çevreye duyarlı hâle gelmesini önemsiyoruz. Bu teşviklerle birlikte
lisanssız üretimi 1 megavata çıkardık ve bununla birlikte, kendi
sahasında ve kendi ihtiyacını üreten bütün şirketlerimize
de -kilovat sınırlaması getirmeden- istediği kadar
yatırımının önünü açmış olduk.
2023te kurulu gücümüz 110-130 bin megavat civarında
planlanıyor, yaklaşık 500 milyar kilovatsaat da enerjiye
ihtiyacımız var. Dolayısıyla biz, elimizdeki kömür, jeotermal, biyokütle gibi, ne kadar
enerjimiz varsa hepsini devreye koysak dahi ancak ve ancak bu hedefimizin yüzde
50sini tamamlayabiliyoruz. Dolayısıyla nükleer santral artık
bir tercih olmaktan çıkıyor, nükleer santral bizim için vazgeçilmez
bir yatırım aracı olarak görünüyor. Dolayısıyla
Türkiye, hem nükleer teknolojiye ulaşma hem de nükleer santral kurma noktasında
dünyayla yarışa devam edecek, bu yarışa Türkiye de
katılacak. Nükleer santrallerin kapatıldığı, çok
doğru, politika itibarıyla çok doğru bir yaklaşım ve
analiz değil çünkü santrallerin otuz yıldan sonra güvenilirliği
zayıflar. Bugün -kapatılması planlanan, özellikle Almanyadaki
santraller- otuz yılını geçmiş ve artık güvenliği
risk hâline gelmiş santrallerin kapatılması söz konusudur. 61
tane, dünyada, enerji üretmek üzere nükleer santralin inşaatı devam
etmektedir. Değerli arkadaşlar, çevreye duyarlı
politikalarımızla bu yatırımlarımız devam edecek.
Şunu özellikle vurgulamak isterim: BDPnin önerisi,
2011 yılında böyle bir araştırma önerisi sunulmuş.
2011 yılından 2013 yılına kadar geldiğimiz bu süre
içerisinde enerjide çok şey değişti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla)
Dolayısıyla önergenin aleyhinde oy
kullanacağımızı bildirir, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Her geçen gün kötüye
gidiyoruz. Her geçen gün dışa bağımlı hâle geliyoruz.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Bakan
tutanaklara geçsin. Sultan Mahmut değil, Sultan Abdülhamid döneminde
petrol haritası çıkarılmıştır
BAŞKAN Teşekkür ederim, kayda geçmiştir.
Grup önerisinin lehinde ikinci söz, İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susama aittir.
Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verilen önerge üzerine, lehinde
konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, biraz sonra
Pariste BIE üyelerinin oylarıyla, inşallah, inanıyorum ki
EXPOyu İzmir alacaktır. İzmire EXPO yakışır,
EXPOya da İzmir yakışır. (CHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Çünkü İzmir öyle güzel bir
kenttir ki, bunu layıkıyla yerine getirebilecek bir noktadadır.
Başarı dileklerimi buradan bir kez daha yineliyorum ve tüm Meclisin
bu konudaki hassasiyetini de biliyorum ve emeği geçen herkese
teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, enerji politikalarıyla
ilgili olarak burada az önce konuşan iktidar partisi sözcüsü değerli
Malatya milletvekilimizin dediği gibi her şey olsa ve güllük
gülistanlık bir enerji politikaları olsa
VELİ AĞBABA (Malatya) Benimle
karıştırmayasın.
MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - Mücahit Bey, evet.
Mücahit Beyin dediği gibi olsa, bundan bu
Parlamento olarak keyif alırız, zevk alırız ama enerji gibi
çok önemli bir konuda -dünya ticaretinin toplam hacminin yüzde 20ye yakın
kesimi enerji ticareti yani dünyada bir ticaret hacmi var, bunun
yaklaşık yüzde 20si enerji- Türkiye ne durumda? Türkiye, az önce
arkadaşlarımın da belirttiği gibi, 61 milyar
yıllık enerji faturasıyla cari açığının çok
önemli bir noktasını enerji kaynağından dolayı
kaybeden bir ülke konumunda.
Peki, Türkiye ne yapmalı? Türkiye, bu konuda,
diğer arkadaşlarımızın dediği gibi veya
Türkiyeye kabul ettirildiği gibi Türkiye, enerji kaynakları
açısından kendine yetebilir bir ülke değildir, bizim dışarıya
bağımlı olmamız işin tabiatı gereğidir.
gibi bir yaftalamaya tabi mi olmalı; yoksa, kaynaklarını doğru
kullanarak, Türkiye, aslında enerjide ciddi potansiyeli olan bir ülke
olarak bu enerji potansiyelini hayata geçirme konusunda ulusal bir enerji
politikası uygulayıp, bu ulusal enerji politikası sonucunda
dışa bağımlılığını en asgariye
indirip, kendi kaynaklarını en üst noktaya çıkarıp
dışarıdan en az bir noktada yararlanma durumunda mı
olmalıdır? Evet, Türkiye bu noktada olmalıdır ve böyle bir
politikayı hayata geçirmek zorundadır.
Türkiye'nin kaynağı yok değildir.
Türkiye'nin petrolü az olsa da, çeşitlilik açısından
baktığınızda, linyitte, jeotermalde, rüzgârda ve
güneşte çeşitlilik açısından yeni biyokütle ve biyogazda
önemli kaynaklara sahip ve Türkiye dünya enerji kaynaklarının yüzde
67sinin bulunduğu coğrafyada jeopolitik olarak tam ortasında
bulunan bir ülke olarak çok önemli bir konumdadır. Yeter ki, sizin ulusal
bir enerji politikanız olsun; yeter ki, siz bu konuda kaynak aktarın;
yeter ki, siz bu konuda bağımsız bir dış politikayla
kendi enerji politikanızı eşleştirin ve Türkiye'nin bu
konuda kaynakları en üst düzeye çıkabilecek durumdadır.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak biz, enerjide üçlü bir yapıyı öneriyoruz: Yenilenebilir
kaynaklar enerjinin üçte 1ini getirmelidir, yerli olmalıdır ve üçte
1i de dışa bağımlı olmalıdır.
Şu an, Adalet ve Kalkınma Partisinin
uyguladığı enerji politikaları noktasında yüzde 72
dışa bağımlıyız ve bu dışa
bağımlılığın çok önemli bir kısmı da
Rusyayla -hem nükleer hem doğal gazla ilgili olan- yapılan
anlaşmalar sonucunda gelmiştir.
Avrupa Birliği ve Amerika dâhil, dünyanın
hiçbir ülkesinde, bir ülkeye bu kadar bağımlı hâle gelirseniz, o
ülkede enerji arz güvenliğini sağlama şansına sahip
değilsiniz. Maalesef, Türkiye, bugün, enerji arz güvenliğinde çok
ciddi bir dışa bağımlılık
noktasındadır. Kendi kaynaklarını kullanma noktasında
yatırım yapmadığı gibi, son
çıkardığımız kanunla da Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı gibi güçlü bir kuruluşun Türkiyede enerji
alanında araştırma, geliştirme ve yatırım
yapmasını, uluslararası anlaşmalarda daha etkin
olunmasını, kaynaklar açısından ve lisans
açısından bağımsız olmasını
sağlayabilme politikalarından maalesef uzaklaştırılmış;
ülkemiz, uluslararası kuruluşların taleplerine uygun
şekilde Bizim aramaya gücümüz yok; yabancılar gelsin, arasın.
anlayışı içerisinde tamamen yerli kaynaklarımız da
uluslararası sermayenin arama alanları hâline getirilmiş,
dışa bağımlı bu duruma iç kaynaklarının
yabancılara da arz edilmesiyle Türkiye enerjide çok ciddi bir
noktadadır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu
konudaki bir veriyle sizi bir kez daha aydınlatmak istiyorum. Enerji, bir
ülkenin sanayileşme politikalarında çok önemlidir, refah toplumunda
çok önemlidir, İnsanların çağdaş yaşamı için,
enerji, ulaşılması gereken, en ucuz ulaşılması
gereken önemli bir kaynaktır. Ama Türkiyemizde hem sanayici hem
vatandaş enerjiye ulaşmakta çok ciddi pahalı bir
noktadadır. Son rakamlar itibarıyla, dünyada hem petrole
ulaşabilen ülkelerin eksi noktaya düştüğü günümüzde biz şu
an daha artarak petrol kaynaklarımızı kullanıyoruz.
Enerjide de yüzde 6,7yle
Diğer ülkeler enerji maliyetlerini
ucuzlatırken biz yüzde 6,7 artırıyoruz. Böyle bir artan enerji
ve elektrik kaynaklarıyla dünyada rekabet etme şansına sahip
olmayan Türkiyenin bugün bu verilen önergeyle şunu yapması
lazım: Enerji politikalarını araştırmak, enerji
politikalarında hangi yanlışlıkları
yaptığımızı görmek zorundayız. Bunun
yanında, Türkiye, ciddi bir şekilde enerji verimliliği
diyebileceğimiz ve En ucuz enerji, tasarruf edilen enerjidir.
anlayışıyla enerji verimliliği konusunda hiçbir tedbir
almamakta, 2000 yılından önce yapılmış
inşaatlarla bugün enerji kayıplarımız son derece büyük
oranlardadır ve Türkiye, bundan önce yapılmış büyük
hidroelektrik santrallerimizin bakımını bile yapmamakta,
onlardan yeterli verimi alma konusunda elinden gelen yenileştirmeleri ve
gayretleri yapma noktasından uzak kalmaktadır.
Güneşte bizden çok kıt kaynakları olan
Almanyanın, son dönemde yüzde 20ye yaklaşan güneş enerjisinden
ihtiyacını karşılaması noktasında, Türkiye,
güneş enerjisini seyretme noktasında olmuştur. Bu süreçte,
maalesef, yenilenebilir enerjiye verilecek destekler konusunda çıkan
Yenilenebilir Enerji Kanununda gerekli adımları
atmadığımız için bugün bu konuya gelmiş
durumdayız, hem teknolojik olarak hem güneşten yararlanma konusunda
uluslararası anlamda dünyanın çok gerisinde kalmış bir
ülkeyiz kaynaklarımız olmasına rağmen. Aynı
şekilde, rüzgârda, bugün ciddi bir şekilde enerji
kaynaklarımız konusunda sıkıntılar devam etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk
Partisi şunu bilmektedir: Biz enerjiye ulaşılma ve enerji elde
edebilme konusunda her türlü yatırımı yapmaya hazırız.
Bunu yaparken, çevreye duyarlı, çevre hassasiyetini gözeten, ama enerji
arz güvenliğinin bir ülkenin gelişmesi için, çağdaş bir
ülke olabilmesi için önemli olduğuna inanan, bunun uygun fiyatla ve en
ucuz şekilde vatandaşa ulaşması gerektiğine inanan
insanlarız.
Siz, enerjinin ve elektriğin, bugün özellikle devlet
desteklerinden uzaklaşarak, özelleştirmeler vasıtasıyla da
dağıtım alanlarını direkt özel sektöre terk ederek,
yatırım yapmaktan kaçarak, özel sektörün yapacağı
yatırımı da vatandaşın cebinden alınacak
paralarla yapma noktasında bıraktığınız bir
enerji politikasıyla Türkiye'nin geleceğini şekillendirme
şansına sahip değilsiniz.
Evet, Türkiyede enerji, dış politika
alanında da bağımsız bir dış politikayla olur.
Komşularıyla sıfır sorun yerine, her komşusuyla
sorunlu bir ülkenin dış politikasında ciddi bir şekilde
zaaf varsa enerji politikalarında da ciddi şekilde zaaf
olacaktır.
Onun için, bu konunun araştırılmaya, bu
konunun yeniden ele alınmaya, ulusal bir enerji politikası
oluşturulmaya ve oluşturulan bu politika için tüm partilerin ulusal
bir politika çerçevesinde birlikte karar vermesine ihtiyaç vardır. Bu
nedenle, bu önergeyi olumlu buluyor, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek
vereceğimizi belirtiyor, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz, Isparta
Milletvekili Recep Özele aittir.
Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bağımsız Demokrat Partinin vermiş
olduğu
BDPnin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım
ALTAN TAN (Diyarbakır) Barış ve
Demokrasi Partisi.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bir
adımızı öğrenemediniz.
RECEP ÖZEL (Devamla) Barış ve Demokrasi
Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki enerji, yeryüzünde, dünyada savaşların
olduğu, enerji yüzünden savaşların çıktığı
bir alan. Türkiyede Hükûmetimiz, AK PARTİ döneminde yapılan bütün
icraatlar da ortadadır. Yerli enerji kaynaklarının
kullanılması, güneş enerjisi, birtakım diğer yerli
kaynakların kullanılması noktasında da burada çok
çeşitli yasaları çıkardık. Keşke ülkemiz de çok
alanda; madencilik alanında, petrol alanında bütün alanlarda
dışa bağımlı olmasa. Bundan hepimiz memnuniyet
duyarız ama cari açığın büyük bir kısmını
oluşturduğu da hepimizin malumu. Bununla ilgili, Hükûmetimizin
yapmış olduğu çalışmaların hepsi ortada,
yapılanlar mevcut.
Bugün gündemimizde uluslararası sözleşmeler
var. Hangi uluslararası sözleşmeleri görüşeceğimize bir
bakarsanız, çeşitli ülkelerle yapılmış olan enerji
alanındaki uluslararası sözleşmeler bugün gündemimizde.
Enerji her zaman Hükûmetimizin, AK PARTİnin
öncelikleri arasındadır. Dışa
bağımlılıktan kurtarmak, yerli kaynakları kullanmak
önceliğimiz.
Bundan dolayı, verilmiş olan önerinin şu
anda bir faydası olmadığını, gündemi
değiştirmeye matuf olduğunu, aleyhine oy
kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
konuşmalar bitti galiba değil mi, yanlış bilmiyorum?
BAŞKAN Evet.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
önerisini oylarınıza sunacağım, yoklama talebi var.
Sayın Altay, Sayın Özdemir, Sayın Özel,
Sayın Ağbaba, Sayın Canalioğlu, Sayın Tunay,
Sayın Ekinci, Sayın Köse, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Çelebi, Sayın Genç, Sayın Öz, Sayın Öztrak, Sayın Kaptan,
Sayın Bayraktutan, Sayın Haberal, Sayın Öztürk, Sayın
Susam, Sayın Oran, Sayın Özkan.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, enerji alanındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/80) görüşmelerinin, Genel Kurulun 27
Kasım 2013 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi
Grubunun grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, yerimden
bir açıklama yapmama izin verir misiniz?
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.37
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.50
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 22nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
MHP Grubunun, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve
arkadaşlarının Türkiye'de bürokraside görev yapan yetkililerin
siyasi, yanlı ve vatandaşa karşı kaba tutum sergilemeleri
sonucu yaşanan sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 27/11/2013 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki
önerisini İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf Halaçoglu
Kayseri
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
14 Kasım 2013 tarih, 2013/863 sayı ile TBMM
Başkanlığına Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoglu
ve arkadaşlarının "Türkiye'de bürokraside görev yapan
yetkililerin siyasi, yanlı ve vatandaşa karşı kaba tutum
sergileme sonucu yaşanan sorunlarının giderilmesi ve çözüm
yollarının belirlenmesi amacıyla" verdiği Meclis araştırması
önergesinin 27/11/2013 Çarşamba günü (bugün) Genel Kurulda okunarak
görüşmelerinin bugünkü Birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisi
üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk söz Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğluna
aittir.
Buyurun Sayın Türkoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri;
araştırma önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Sözlerimin başında, EXPO 2020 oylamasında
güzel İzmirimizin başarılı bir sonuç almasını
diliyorum.
AKPnin on bir yıllık iktidarı döneminde,
siyasi olarak tarafsız olması gereken birçok kamu görevlisinin bu
vasıflarını yitirdiklerini, vatandaşa eşit mesafede
durmadıklarını, eşit muamele yapmadıklarını,
Anayasa ve kanunların kendilerine yüklemiş olduğu vazifeleri
yapmaktan kaçındıklarını, yasa dışı faaliyet
ve organizasyonlara sessiz kaldıklarını,
kaynağını Anayasa ve kanunlardan almayan, bunun yerine bazı
siyasi şahsiyetlerin ağzından çıkan cümleleri esas
aldıklarını, bulundukları pozisyonu Türkiye Cumhuriyeti
devletinin değil, Hükûmetin başındaki şahsın
verdiği şeklinde algıya sahip olduklarını, sosyal
yardımların iktidar partisinden gelen listelere göre tanzim
edildiğini ve buna benzer birçok eşitlik, adalet, hakkaniyet ve
hukuka aykırı örneklerin yaşandığını
görmekteyiz. Hatta, bunlara ilave olarak, bazı kamu görevlilerinin, sosyal
paylaşım sitelerinde Başbakanı halife olarak
değerlendirdiklerini ya da istihbarat biriminin başında bulunan
kişinin, AKPli belediye başkan adayına referans olarak
gösterildiğine şahit olmaktayız.
Bugün, bazı bürokratların, Türk devlet
sisteminde Hükûmetin başındaki şahsın, velinimet, ekmeğini
veren kişi, sözlerinin ayet, hadis ya da Anayasa ve kanun gibi
değerlendirildiğini görmekteyiz. Başbakan istedi diye insanlar
hakkında davalar açılmakta ya da Başbakan istedi diye eli
kanlı katillerle mücadeleden vazgeçilmekte, yasal işlemler
yapılmamaktadır. Unvanının önünde cumhuriyet kelimesi
olan savcılar bile sinmiş, sindirilmiş durumdadır. Yüksek
yargının başındaki yöneticilerin bir kısmı,
iktidar partisinin yandaşı gibi konuşmayı ya da bir bürosu
gibi hareket etmeyi içlerine sindirebilmektedirler.
Müftüler, Gümüşhanede olduğu gibi, vaaz ve
hutbelerinde muhalefete mensup belediye başkanlarının aleyhinde
açıkça propaganda yapabilmektedirler. Bazı din görevlileri camilerde
Kur'an ayetleri, Hazreti Peygamberin hadisleri yanında AKP
politikalarını öven konuşmalar yapmaktadırlar.
Teftiş sistemi, tamamıyla, AKPnin
aklanması ya da AKPye muhalif olanların, iş
adamlarının, sanayicilerin, devasa şirketlerin sindirilmesi
amacıyla kullanılmaktadır.
Hükûmete yakın sendikalar, AKP gücünü kullanarak üye
sayısını artırmakta,
üyelerini terfi ettirmektedirler. Memurlar sendikaya üyeliğe davet
edilirken Sen, Tayyip Erdoğan'a karşı mısın? diye
tehdit edilmektedirler. Millî Eğitimde şube müdürlükleri ve il millî
eğitim müdürlüklerine atama yapılırken iktidara yakın
EĞİTİM BİR-SENin mensuplarının tercih edilmesi,
başka bir adaletsizlik ve kul hakkı örneğidir.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, geçmişte Tayyip
Erdoğan'ı aklamanın sonsuz kredisiyle hareket eden bazı
valiler, tıpkı Başbakanın yaptığı gibi, onun
izinden yürüyerek vatandaşlara hakaret etmektedirler. Bir vali vatandaşlara
-affedersiniz- kavat diyebilmekte ve aklı fikri yemede içmede olan
zihniyet ise Onu yedirmem. diyebilmektedir. Zaten, yamyam olmayanların
bu şahsı yemesi söz konusu değildir. Bu zihniyete tavsiyemiz, bu
bürokratın turşusunu kurarak kendisine saklamasıdır. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; kabul etmemiz gerekir ki bürokrasi, ülke yönetimini elinde
bulunduran siyasi kadroların politikaları doğrultusunda görev
yapmak zorundadır. Doğal olanı da budur. Ancak bu durum,
koşulsuz bir şekilde siyasal erke bağlı olmak
anlamında değerlendirilmemelidir. Çünkü, bürokrasi siyasal erkin
talimat ve politikalarına göre görev yapar ama siyasal erkin bir
uzantısı, onun bir alt siyasal kadrosu değildir. Demokratik
sistemde bürokrasinin tarafsızlığı temel esastır. Bu
ilkenin zedelenmesi ve iktidara bağlı bürokrasi
yaratılması, demokratik bir toplum için büyük bir tehlikedir.
Nitekim, bürokrasinin bu vasıflarından uzaklaşmasının
hangi sonuçlara yol açacağını Fransız devlet adamı
Michel Debre Bir devleti yıkmanın en kolay yollarından birisi,
bürokrasiye siyasetin sokulmasıdır" şeklinde ifade
etmektedir.
On bir yıllık AKP iktidarı dönemi,
devletin ve bürokrasinin partileştirilme sürecine tekabül etmektedir.
Devletin ve bürokrasinin tepeden tabana her kademesinde iktidar partisinin
egemenliği hâkim kılınmaya
çalışılmıştır.
AKP'nin gizli ajandasına uygun olarak AKP parti
programı ve Tayyip Erdoğan'ın siyasi hedefleri, devletin
varlık nedeni ve amacı hâline getirilmiş, Türkiye Cumhuriyeti devleti
âdeta AKP devletine dönüştürülmüştür. Devlet giderek millete hizmet
eden bir bürokratik ve siyasal mekanizma olmaktan çıkarak AKP ve
Erdoğan'ın buyruklarını icra eden bir varlık hâline
dönüşmektedir. Türk devletinde artık siyasal güç sadece AKPde
temerküz etmiş ve AKP, silahlı kuvvetleri, polisi, yargısı
ve medyası ile demokratik sistemin tüm kurumlarına hâkim
olmuştur. Artık, bürokratların varlık nedeni, Tayyip
Erdoğan'ın ekonomik ve siyasi hesaplarını realize etmek,
gerektiğinde bu kararlara hukuki kılıflar uydurmaktır.
Ekonomik ve siyasi kararların
gerçekleştirilmesi, diğer bütün hizmetlerden daha öncelikli hâldedir.
Bu yüksek gayelerin gerçekleşmesinde araç olan bürokrasi, Hükûmetin
izlediği politika doğrultusunda organize edilmek, yönetilmek ve
harekete geçirilmek zorundadır.
Kamu hayatının ekonomik, siyasi ve kültürel
yönlerini içine alan farklı bütün bürokrasiler, Söğütözünden idare
edilen hiyerarşik yapı içine hapsedilmiştir. Hiçbir sosyal
organizasyonun kurumsal özerkliği ve tarafsızlığı
bırakılmamıştır. Devlet artık partizan bir
devlettir. Devlet, Başbakanın yağmacı, istismarcı,
çatışmacı ve bölücü parti ideolojisini mutlak doğru olarak
kabul etmiştir. Bu kirli ideolojinin ne vatandaşlar ne de bürokratlar
tarafından tartışılması imkânsızdır. Bu
ideolojiyi eleştirenler ya da boyun eğmemekte direnenler, partizan
devletin memurları tarafından tespit ve tedip edilmekte, gerekirse
derdest edilip zindanlara konulmaktadırlar. Çünkü bu partizan devletin ve
onu yöneten partinin tepesinde oturan kişi artık kutsanarak
dokunulmaz hâle gelmiştir. Tek egemen ve tek lider odur. Onun sözleri
âdeta Tanrı buyruğudur. Bürokrasi onun sözlerini
tartışmaksızın emir telakki etmektedir. Ona düşünce bağlamında
secde etmeyenler, siyasal kâfirdirler ve zebani bürokratlar tarafından
hakarete muhatap kılınmalı, "kavat" denmeli, tenkil
edilip bastırılmalı, hatta mümkünse yok edilmelidir.
Bu partizan devlette bürokratik atamalar tamamıyla
iktidar partisinin tekelindedir. Memurluğa seçilmenin ön şartı,
diktatöre sadakatle bağlı olmaktır. Bunun yanında, üst
makamlara terfi, disiplin cezaları, işten el çektirme de partinin
militan bürokratları kanalıyla yürütülmektedir.
Bürokratlar politize olmuş ve bunlar artık
devletin değil, Tayyip Erdoğan'ın, diktatörün bürokratlarıdır.
Kamu hizmetine girmek ya da en azından sorumluluk mevkisine
çıkabilmek için sadece bilgi ve teknik beceri yeterli değildir, AKP
üyelik kartına sahip olmak ve parti yöneticileri tarafından tavsiye
ve tavassut edilmek gerekmektedir.
Bürokratlar amirlerinden, müfettişlerden ve
yargı mercilerinden ziyade, AKPnin yöneticilerine hesap vermek
zorundadırlar. Devlete ve millete zarar verenler, vatandaşlara
hakaret edenler değil, bunun yerine partinin ve egemen diktatörün
çıkarlarına zarar verenler cezalandırılmaktadır. Amaç,
bürokrasinin Tayyip Erdoğan'a ve partisine tam ve koşulsuz itaatini
sağlamaktır. Artık, yönetimin yansızlığı ve
siyasetten soyutlanması tartışma konusu bile değildir. Onun
genelkurmay başkanıdır, onun valisidir, onun genel müdürüdür ve
onun yargısıdır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bürokrasi mensuplarının sadece kamuya hizmet
ettiği düşünülmemelidir. Yüzyılımızda sosyal, ekonomik
ve teknolojik alandaki hızlı ve sürekli gelişmelere ayak
uydurabilmek amacıyla bilgi ve becerileri geliştirilen kamu
yöneticileri, özel sektöre transfer edilmek suretiyle, özel sektörün de
fidanlığı niteliğindedir. Bugün
tarafsızlığını yitiren liyakatsiz bürokrasi, bu
fidanlığın da kuruması anlamına gelmektedir.
Bürokrasiyi uşak gibi gören yanlış
anlayışa, Türk tarihine mühür vurmuş Bilge Kağan ve
Kültigin'in veziri Tonyukuk'a hizmetlerinden dolayı anıt dikilmesini
hatırlatmak isterim. Büyük Selçuklu İmparatorluğunda
kişiliği ve deneyimiyle ismini tarihe yazdıran Nizamülmülk'ü
hatırlatmak isterim. Osmanlının son döneminde hâlen ayakta
bulunan kurumlara imzasını atan Mithat Paşa'yı
hatırlatmak isterim.
Eğer tarihe geçen devlet adamı olmak istiyorsa,
Sayın Başbakana, kaymakamın makamına oturmayarak ona hürmet
eden, İzmir Valisi Kâzım Dirik'e Ben de size tabi bir
vatandaşım. diyen, hatalı sözleriyle incittiği Kars
Valisinden özür dileyen Mustafa Kemal Atatürk'ü;
tarafsızlığını yitiren bürokrasiye ise, hoşuna
gitmeyeceğini bilse de Atatürk'e karşı doğruları
söyleyen bu vali ile "Dikiş diker, geçimimizi yine
sağlarız." diyen muhterem eşini hatırlatmak isterim.
Daha da yakın
tarihten örnek isterse, Sayın Başbakana, kendisini il
sınırında karşılayan valiye Bu bir siyasi
faaliyettir, Sayın Vali, sizin katılmanız uygun olmaz."
diyen, hoşuna gitsin diye "Efendim, belediye
başkanımızla beraber siyasi faaliyetleri yakından takip
ediyoruz." ifadesinde bulunan kaymakam için "Ben devlete kaymakam istiyorum,
militan değil." diyen 57nci Hükûmetin Başbakan
Yardımcısı, Genel Başkanımız Sayın Devlet
Bahçeliyi örnek olarak göstermek isterim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türk milletinin tarihte var
olmasında ve yeni devletler kurabilmesindeki itici güç bürokrasi
kültürüdür.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Kamyon kasasında kömür dağıtan valiler
istiyorlar.
HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) - Bugün devletin bekasını
tehlikeye düşürecek derecede siyasallaşmıştır. Bu
hususların ayrıntılı olarak değerlendirilmesi için bir
Meclis araştırması gerekmektedir.
Bu
düşüncelerle, önergemizin kabulünü diler, Türk milletinin
milletvekillerini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Hatip konuşmasında Grup
Başkanımıza dönük bazı ithamlarda bulundu. Bununla ilgili
söz istiyorum efendim.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Hepsi birer hakikat. İftira yok, yalan yok, hepsi
doğru şeyler. Ne cevap vereceksin, merak ediyoruz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Lütfen
başka sataşmalara yer vermeyiniz.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Osmaniye Milletvekili Hasan
Hüseyin Türkoğlunun MHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR
ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hamaset siyasette her zaman prim yapar. İnsanların
öfkesinden, insanların muhalif duygularından beslenmek ve orayı
daha çok beslemek için gerçeği tahrif etmek siyasi olabilir ama ahlaki
değildir.
ERKAN
AKÇAY (Manisa) Öfke de bir belagattir. diyen sizin Genel
Başkanınız.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) Sizin pencerenizden gözükenleri hakikatmiş gibi burada
ifade edebilirsiniz, bunun da bir sakıncası yoktur ama sizin
pencerenizden gözüken şeyler hakikatin kendisi değildir.
Hatip,
burada, AK PARTİye ilişkin algısını Genel Kurulla
paylaşmıştır ama hatibin burada
paylaştığı şeyin, hamdolsun, bizim
gerçekliğimizle bir ilişkisi yoktur. Zira, biz bu ülkede on bir
yıldan beri Anayasanın, yasaların, hukukun, milletin bize
verdiği yetkinin dışında hiçbir şey yapmadık,
hiçbir şey yapılmasına da izin vermedik. Biz isterdik ki bu
söylemi, bu milletin iradesi bu Mecliste tecelli etmediği zamanlarda bu
hatip aynı cesaretle ya da hatibin temsil ettiği zihniyet aynı
cesaretle burada ifade edebilsin. Bu ülkede bu milletin iradesi çalındığında,
bu ülkede diktatörler iradeyi, iktidarı ele aldıklarında, bu
milletin iradesi susturulduğunda
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Valiler diktatörün hizmetkârı oldular, valiler! Onlara
söyleyin.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
bu cesaretle
konuşulmasını beklerdik.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Diktatörlüğü siz yapıyorsunuz,
işte, konuşuyorsunuz burada. Biz de meydan okuyoruz diktatörlüğünüze.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Valileri
diktatörlerin hizmetkârı ettiniz.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Bu ülkenin parlamenter sistem
içerisinde yasama organı burasıdır, yürütme bellidir, yürütmenin
hangi usul ve esaslara göre cari olduğu da bellidir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Faşizmi getirdiniz ülkeye,
faşizmi.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Dolayısıyla,
buradan birtakım vehimlerle milletin aklını çelmeye ve
insanların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHİR ÜNAL (Devamla)
kalbindeki öfkeden
beslenmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ünal.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, kavat
diyen valiye bir cevap verecek misiniz?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Türkoğlu.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sataşma
oluşturacak herhangi bir ifadem olmadı Sayın Başkan.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Müsaade et
de ona Başkan karar versin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kalkıp bu adama cahil
diyorsun be!
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, sizi dinliyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz cevap bekledik, kavat
diyen valiye bir cevap vereceksiniz diye bekledik. Ya övün ya sövün o valiye.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) İçişleri
Bakanıdır muhatabı, o da gereğini yapıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya övün ya sövün, adam kavat
diyor millete.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkoğlunu
duyamıyorum. Lütfen
Buyurun.
VI.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, benim sözlerimle
kastettiğim şey, Türkiye Cumhuriyeti devletinin artık bir hukuk
devleti olmaktan çıktığını, artık kişilere
özel düzenlemeler yapıldığını, yapılan bu
düzenlemelerin daha çok Hükûmetin başındaki zatı korumak, onun
hedeflerini gerçekleştirmek ve iktidarını devam ettirmek
amacıyla yapıldığını vurguladım, buna
ilişkin de örnekler verdim.
Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti devleti hukuk
devleti olmaktan çıkmıştır, artık kişiye özel
kanunlar, maalesef, buradaki parmak çoğunluğuyla
çıkmaktadır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Türkoğlu.
Düşünceleriniz kayda geçti.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Efendim,
bir husus daha arz edeyim, müsaade edin. Darbeler
yapıldığından bahsetti Sayın Grup Başkan Vekili. Biz,
darbelerin nasıl yapıldığını, neler olduğunu
çok iyi biliyoruz.
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, teşekkür
ederim.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Bizim Genel
Başkanımız
BAŞKAN Böyle bir usulümüz yok. Lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, ne alakası var! Adam
cevap veriyor.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Valiyi
yedirtmeyeceğiz. diyen kimdi? Yapmayın ya, Allah
aşkına.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Efendim,
bizim Genel Başkanımız darbe yapıldıktan sonra
cezaevine gönderilmiş iken kendilerinin Genel Başkanı çim
sahalarda futbol oynuyorlardı.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Türkoğlu.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.-
MHP Grubunun, Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu ve
arkadaşlarının Türkiye'de bürokraside görev yapan yetkililerin
siyasi, yanlı ve vatandaşa karşı kaba tutum sergilemeleri
sonucu yaşanan sorunların giderilmesi ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Grup önerisinin aleyhinde ilk söz
Diyarbakır Milletvekili Altan Tana aittir.
Buyurun Sayın Tan.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; iktidarın emrindeki bürokratların, özellikle
de valilerin Türkiye siyasetinde iktidarın bir emir eri gibi
çalıştıkları, bir gladyatör gibi
çalıştıkları yeni bir şey değil. Bu, cumhuriyetin
ilk yıllarından beri, maalesef, sıkça görülen bir uygulama. Bir
yere kadar bürokratın ve şu an zikrettiğimiz, mevzubahis olan
valilerin iktidarın kılıcını çekmeleri -halk
tabiriyle- bir yere kadar, -tırnak içinde- anlaşılabilir. Fakat
bunun suyu çıktığı zaman -yine halk tabiriyle- bunu mazur
görmenin bir anlamı yok.
Biliyorsunuz, İsmet Paşa döneminde yine İsmet
Paşa iktidardan düştükten sonra Demokrat Parti döneminde Uşak
Valisi İsmet Paşayı Uşaka sokmadı. Ondan sonraki
dönemlerde yine benzer uygulamalar oldu, farklı farklı uygulamalar
oldu. 1950 seçiminden hemen önce İstanbul Valisi ve Belediye Reisi Profesör
Fahrettin Kerim Gökay ordinaryüs profesör- büyük bir kalabalık
karşısında İsmet Paşaya Paşam, işte
İstanbul. dedi. Bir gün sonra seçimlerde ne oldu? Yine farklı
şeyler oldu. Daha başka örnekler de var. Yani, Türkiye siyasetinin
duayenlerinden İhsan Sabri Çağlayangilin anılarını,
hatıratını okuduğunuzda, bizzat kendisinin kendi
yaptıklarıyla ilgili olanlarını dinleseniz yine bu
söylediğim mevzularda bürokratların, emniyet müdürlerinin, valilerin
iktidarın emrinde ne hâle geldiklerini görürsünüz. Seyit
Rızanın idamında bizzat bulunan İhsan Sabri
Çağlayangil, kendi ağzından anlattıkları ile
olayı öyle bir anlatıyor ki siz utanıyorsunuz ama kendisi
anlatıyor.
Değerli arkadaşlar, gelelim bugüne, günümüze.
Daha yakın bir dönemde, 1990lı yıllarda bir Şırnak
Valisi -ismi hafızalardadır- bütün Şırnaktaki belde, il,
ilçe, belediye başkanlarını topladı, aynı gün cebren
Doğru Yol Partisine soktu. Yine aynı dönemde, dönemin emniyet
müdürlerinin, istihbarat müdürlerinin, faili meçhullere göz yuman ve önemli bir
kısmı bu işlerin içerisinde bizzat bulunan bürokratların
uygulamaları hafızalarımızda.
Şimdi gelelim AK PARTİ iktidarına, AKP
Hükûmetine. Değerli arkadaşlar, beklenirdi ki bu
dönemde Türkiye -tırnak içinde, her gün söyleniyor bu iktidar
tarafından- normalleşirken, demokratikleşirken bu bürokrasi de
kendine biraz çekidüzen versin. İşte, nereden başlayalım?
Biraz evvel arkadaşlarımız bir Adana Valisinden bahsettiler,
yani evlere şenlik. Bu arkadaşın saç tıraşından
tutun gözlük modeline kadar, konuşma tarzından yürüyüşüne kadar
gözlemlediğiniz vakit -ben o kelimeleri de ağzıma almak
istemiyorum, taaccüp ediyorum; zabıtlarda var, basında da var- bu,
hangi mantıkla orada tutulur, niye tutulur? Başka bir vali mi
bulamadı bu cumhuriyet, bu devlet, bu memleket, bu Hükûmet? Hakikaten
hepimiz meraklar içerisindeyiz. Yani Başbakan yeri geldiği zaman Ben
valimi yedirmem. Valin doğru yapıyorsa yedirme zaten ama valin
doğru yapmıyorsa -yine siyaseten, tırnak içinde- ilk tokadı
sen vur. Nedir bu tokat? Görevden alacaksın, gerekli olan şeyleri
yapacaksın. Yanlışın arkasında durma.
Bir
Batman Valisi, değerli arkadaşlar, 70ine merdiven dayamış,
altı dönemdir Parlamentoya gelmekte olan Ahmet Türk bir polis
tarafından dövülüyor, bütün kayıtları yok etti. E, doğruydu
yanlıştı, kayıt vardı yoktu. Peki, Ahmet Türkü cinler
mi dövdü, burnunu kırdı? İkinci soru: Cinler dövmediyse,
vurmadıysa Ahmet Türkü kim dövdü Sayın Vali? Soruyorsunuz, cevap
yok. Şimdi, bunun arkasında duramazsınız, siyaseten
doğru değil, yakışmaz.
Bir
Diyarbakır Valisi, şu an İzmire gitti. 15 milletvekili,
bunların başında yine 75 yaşında, Allah rahmet etsin,
bakanlık yapmış Şerafettin Elçi -aynı hükûmet, ismini,
doğru bir kararla, Şırnak Havaalanına veriyor; tekrar
söylüyorum, doğru bir karar, olumlu bir karar ama bu insana hayatta iken
bir saygı göstermiyorsunuz- 15 milletvekiliyle beraber Diyarbakır
Valiliğinin kapısına gidiyor. Vali, orada,
bırakınız içeriye almayı, bir çay, kahve ikram etmeyi,
basın toplantısı yapmasına bile, basın
açıklaması yapmasına bile izin vermiyor. Diyarbakır
kurtuldu, Allah İzmire yardım etsin.
Ben
geçenlerde Sayın Ahmet Davutoğluna söyledim, yan yana oturduk
Başbakan Diyarbakıra geldiğinde. Şimdiki Diyarbakır
Valimiz
Sayın Başbakan çıktı, aynı gün, çok
doğru bir ifadeyle, Sayın Barzaniyi ağırlarken Irak
Kürdistan bölgesel yönetiminin Başkanı diye takdim etti. Aynen,
resmî ifadesi de Irak Anayasasında ve uluslararası protokolde böyle.
Ee, aynı vali, bizim Diyarbakır Valisi akşamleyin protokol
yemeğinde -Sayın Başbakan orada oturuyor, Sayın Barzani
orada oturuyor, benimle Ahmet Davutoğlu ve Egemen Bağış da,
yan yana oturuyoruz Sayın Bakanla- Kuzey Irak bölgesel yönetimi
Başkanı dedi. Barzaninin kardeşi de benim masamda aynı
şekilde. Döndüm Sayın Davutoğluna, ne diyor bakın,
sabahleyin Sayın Başbakan doğru ifadeyi kullandı, sizin
vali hâlâ sizin kullandığınız ibareyi kullanamıyor
dedim. Bir yemek ziyafeti verildi arkadaşlar, bir tertip verildi bir
federal bölgenin başkanına, Başbakana ve 15 bakana, 45-50
milletvekiline -hani, bunları söylediğiniz vakit, Yahu bunlar burada
konuşulur mu, dedikodu mu? dediniz- milletin yarısı aç
kalktı sofradan. Paçacı Hasanı
çağırsaydınız Diyarbakırdan daha güzel bir organizasyon
yapacaktı.
Değerli arkadaşlar, şimdi, vali tamam,
valiye kimse düşman değil. Vali kimi temsil eder? Devleti temsil
eder. Ee, tamam, Hükûmet onu atamıştır, Hükûmete ters bir
şey de yapmaz, bunlar tamam. Politikanın kendi içinde absorbe
edilebilecek limitler içerisinde kalabilecek -tırnak içinde- hoş
görülebilecek -yine tırnak içinde- partizanlıkları olabilir.
Hani, bunlar olmaz ama işte olabilir -tırnak içinde- ama bunun suyunu
çıkaramazsınız. Bir vali, bir bürokrat bir gestapo şefi
gibi veya bir mahalle kabadayısı gibi, bir tulumbacı gibi
davranamaz, böyle bir hakkı yok. Bizim söylediğimiz, eğer
hakikaten Türkiye normalleşiyorsa, eğer hakikaten Türkiye bir mesafe
katediyorsa, o zaman, değerli arkadaşlar, gereğini yapın;
daha seviyeli, daha kaliteli, daha ağzından çıkanı
kulağı duyan, daha bu normalleşmeye uygun bürokratlar
atayınız.
Öyle çılgınca davranıyor ki bazı
valiler
Yani, hepsini tenzih ederim, çok iyi görüştüğümüz,
konuştuğumuz, gerçekten belli meseleleri müzakere edebildiğimiz
saygıdeğer valilerimiz var, ben bunların isimlerini buradan
zikretmeye korkuyorum, başlarına bir iş gelir diye. Yahu, Altan
Tan bunlara teşekkür etti
Ben Diyarbakırda birkaç bölge müdürüne
burada isim vererek teşekkür ettim, sonra dedim ki Vallahi, size iyilik
mi yaptım, kötülük mü yaptım bilmiyorum, belki de görevden
alınırsınız. Yani değerli, oturup
konuşulabilecek bürokratlar da var, bunları tenzih ediyorum.
Aynı şekilde, değerli arkadaşlar,
bunlar öyle bir kabadayılık ve pervasızlık içinde hareket
ediyorlar ki
Halk arasında meşhur bir laf var, Ağanın
malı gider, kâhyanın canı gider. Yani lütfen, bizi bu
kâhyalardan, bu kendini bilmez kâhyalardan kurtarın. Doğru düzgün,
kabili hitap, konuşulabilir, müzakere edilebilir,
tartışılabilir bürokratlarla muhatap edin.
Değerli arkadaşlar, bir Karayolları Genel
Müdürünü aşamadık. 5 bakanla görüştüm Habur-Urfa otoyoluyla
ilgili, bir ay içerisinde bizim Sayın Mehdi Ekerle ve Maliye
Bakanımız Mehmet Şimşekle -keşke burada olsaydı-
otoyol haritalarını çıkardık, Batman, Diyarbakır, Mardin
milletvekilleri ayakta, Bakan Yeni bir güzergâh tespiti yapın. diyor,
talimat veriyor, Karayolları Genel Müdürü mevcut yola, Urfa-Habur yoluna
paralel ikinci bir otoban yapıyor. 5 bakan ve 15 milletvekili bunu
aşamadık değerli arkadaşlar. Buradan en son, Sayın
Başbakana feryat ediyorum.
Ve yine aynı şekilde, birçok projemiz
Mesela,
Diyarbakır Dicle Vadisi Projesi; şu an bir şeyler
yapılıyor, çiziliyor, herkes ayakta, çevreciler, İnşaat
Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, belediye. Yahu, kardeşim,
gelin bunu beraber yapalım. Projeyi alan mühendislik firmasına bugün
telefon açıyorum, telefonlarıma çıkmıyor. Otuz iki
yıllık otuz üç yıllık inşaat mühendisiyim, reis
muavinliği yapmışım, bu işi en iyi bilenlerdenim,
milletvekiliyim; ben müdahil olmayacaksam
Benim dediğimi yapma, bir
göreyim ne yaptığını. Karşıma çıkmıyor,
telefonlarıma bile çıkmıyor.
Değerli arkadaşlar, normalleşiyorsak
bunları da normalleştirelim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tan.
Grup önerisinin lehinde ikinci söz İstanbul
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize
saygılar sunuyorum.
Öncelikle, EXPO için İzmire bol şans
diliyorum. İzmir bu işi başaracaktır. İzmirin yolu
açık olsun.
Değerli milletvekilleri, tabii, siyaset, hamaset,
ahlakilik, hakikat; bunlar çok güzel laflar siyasette. Ben size iki tane örnek
vermek istiyorum, vicdanlarınıza sesleniyorum: Herhangi bir bürokrat
-tabii, siyaset yapmak herkesin en tabii hakkıdır Türkiye
Cumhuriyetinde- veya il genel meclisi genel sekreteri -tarafsız ya
bunlar, devletin görevlisi, devletin hizmetlisi, kamu adına, devlet
adına hizmet yapan kişiler- istifa ediyor, eğilim
yoklamasına giriyor X partide, Y partide, Z partide. Hele, bu,
istifa edip iktidar partisinde eğilim yoklamasına girmeye karar
verdiyse dört ay önce çalışmaya başlıyor. Bunlar bu ülkenin
gerçeği. Lütfen
Bunun adı ne hakikattir, bunun adı ne
gerçekçiliktir, ne adalettir; gerçeğin ta kendisidir.
Eğilim yoklamasına giriyor, atanmıyor yani
görev verilmiyor, milletvekili veya belediye başkanlığı
listesine konulmuyor. Daha sonra, aynı bürokrat veya il genel meclisi
sekreteri yine aynı ilde yine kamu görevlisi olarak atanıyor.
Arkadaşlar, bunun adı tarafsızlık mı? Bunun
adını ben koyamıyorum. Peki, bu kişi artık iktidar
partisinin bir parçası değil mi? Lütfen, buna, birisi cevap versin
bana. Ve gelecekte siyaseti devam ettirmek istiyorsa aynı kişi,
iktidar partisinin bir emir eri oluyor. Bu, kamu görevine
yakışır mı? Etik olarak, aynı ilde siyasete giren ve
aynı ilde siyaset yapmayı düşünen kişiyi siz aynı ilde
yine görevlendirirseniz bu sizin emir eriniz olur.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Gelip sizden vekil olanlar
da var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hiç önemli
değil.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sizden vekil olanlar da
var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Bu hangi
partiden olursa olsun kardeşim, bir kere, aynı ilde görev
vermeyeceksin. Siyasetin etiği budur Ahmet Bey, siyasetin etiği
budur. Aynı ilde kaybediyor, bir sonraki seçime hazırlanmak için yine
yandaşlık yapıyor. Bir il genel meclisi genel sekreteri istifa ettiği
zaman Hangi köylerden, nereye hizmet verirsem bana oy gelir? diyor
eğilim yoklamasında ve hizmetleri oraya veriyor. Bunun adı
tarafsızlık mıdır? Bunun adı hakikat, hakikatin ta
gerçeği Türkiyede. Bu yandaşlıktır, bu iktidar
yandaşlığıdır, bunu bana birisi izah etsin.
İki: Eskiden genel seçimlerde 3 bakan istifa ederdi -bu
Anayasada var- Ulaştırma, Adalet, İçişleri. Ben olsam
artık bu geleneği kaldırırım, ben bu geleneği
kaldırırım. Eğer hakikatse, bu hakikat. Ne
yaptınız 2007de, 2011de? O bakanlığın
müsteşarlarını atadınız. Ya, bunu yaptınız.
Anayasa emretmesine rağmen tarafsız İçişleri Bakanı,
tarafsız Ulaştırma Bakanı, tarafsız Adalet Bakanı,
ya, bunu da bozdunuz. Şimdi, bunun neresi hakikat? Bunun adı siyaset
yandaşlığı, bunun adı partizan bakan. Ben olsam sizin
yerinizde Anayasadan bunu kaldırırım. Bunu bozdunuz, bozdunuz
bunu. O zaman nasıl bu Anayasaya bağlı bir
iktidarsınız? Böyle yapmadınız mı Ahmet Bey?
Müsteşarları atamadınız mı? Bunlar tarafsız bakan
mı oldu? Tarafsız
AHMET AYDIN (Adıyaman) Daha önce kim
atıyordu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır
efendim...
AHMET AYDIN (Adıyaman) Daha önce kim
atıyordu?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hiçbir zaman,
sizin Hükûmetinize kadar yani 58inci Hükûmete kadar o
bakanlığın ne müsteşarı ne bir çalışanı
atanmadı Ahmet Bey; hep dışarıdan bir kişi,
dışarıdan, daha tarafsız olacak, siyasi kimliği
olmayan insanlar atandı. Ama siz bunu da yok ettiniz. Onun için, hamaseti
ben vicdanlarınıza bırakıyorum.
Bana birisi cevap versin: Aynı ilde seçime giren bir
adam aynı kurumda, aynı müdürlükte yine görev yapıyorsa, bu adam
ikinci seçimde yine aday olacaksa bu adam tarafsız olabilir mi? Bunun
kendisi iktidar partisinin ta kendisinin adamı olur arkadaşlar. Bana
birisi cevap versin. Ben size istiyorsanız birkaç örnek veririm; istifa etti,
eğilim yoklamasına girdi, eğilim yoklaması öncesi
harıl harıl çalıştı, eğilim yoklaması bitti,
atanamadı yani milletvekili veya belediye başkanı adayı
gösterilmedi, seçim süreci bitti ama tekrar aynı göreve getirdiler. Bunun
adı nedir arkadaşlar? Birisi bana söylesin. O zaman Biz
tarafsız iktidarız, kamu görevlileri tarafsızdır
Buna,
bana birisi cevap versin, ben de anlayayım arkadaşlar.
O açıdan, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşan arkadaşımın söylediklerinin hepsine
katılıyorum. Türkiye Cumhuriyeti kamu görevlileri tarafsız
değildir.
Bir başka konu: Siz istediğiniz kadar Biz
tarafsızız. deyin ama yereldeki partilileriniz oradaki kamu
görevlilerini bir emir eri, onların bir memuru gibi görüyor. Bu gerçekleri
de kimse yok edemez. Sıkı mı, o kamu görevlileri sizin yereldeki
ilçe başkanınıza, il başkanınıza ses
çıkarsın? Hep onların dediği yapılıyor. Bana bir
tek kişi bunu söyleyemez.
Polise gelince, aynı şekilde. Türk polisi yüz
yetmiş yıldır vardır ama
-biraz sonra gelecek- orantısız güç kullanımında
taraflı hareket ediyor bu açıdan ama siz, biz burada bas bas
bağırıyoruz, Polislerin emeklilikleri perişan. diyoruz,
bununla ilgilenmiyorsunuz. Siz olayın tamamen başka bir tarafına,
orantısız güç kullanmasına bakıyorsunuz. Bu açıdan bunu
da bir kez daha dikkate alın.
Yine, atamalarda kesinlikle liyakat yok, kesinlikle
beceri yok. Hep yandaş atıyorsunuz. Bana söyler misiniz, bugüne kadar
on bir yıl bitti- on bir yıllık iktidarınızda
yazılı sınavı çok başarıyla kazanan, 1inci olan,
2nci olan, 5inci olan bir Alevi vatandaşımızı, aynen
bunun altını çiziyorum
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ona konulara girme ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır,
hayır
Bu, Türkiyenin bir acısıdır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Bravo Ağabey!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Hep istismar ediyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Devlet
tarafsız olmalı. Tamamen bunu yok ediyorsunuz. Herhangi bir yere
atadınız mı veya şu anda görev yapan herhangi bir Alevi
vatandaşımızın yükselmesi oldu mu? Bir tane vali atadınız
mı? (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizim valiler sizde
milletvekilliği yapıyor. Daha önce bizde valilik yapanlar sizde
vekillik yapıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, bunlar bir gerçek. Onun için, kamu görevlileri
tarafsızdır, kamu görevlileri... Şu iki soruma cevap versin
birisi. Birisi çıksın, şu iki soruma
Aynı ildeki
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sizin il
başkanlarınız valilik yapıyordu eskiden.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ya, Allah
aşkına, bir cevap verin, var mı yok mu?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sizin, eskiden, il
başkanlarınız valiydi aynı zamanda.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sizin
partiden, istifa edip aynı göreve atanan kamu görevlisi var mı yok mu
ya, bunu bana söyleyin; aynı ilde.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kim istismar yaparsa
hepimiz karşıyız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ha,
başka bir ilde görev verdiniz o kişiye, baş tacı. Aynı
ilde görev verdiğiniz kişi yandaş mıdır, değil
midir?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Yandaştır Ağabey,
yandaştır Kesin yandaştır Mevlüt Ağabey.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Değerli
milletvekilleri, herkes şunu bilsin: Kamu görevlileri laik, demokratik
hukuk devletine göre iş yapmalıdır. Ama bunu yok ettiniz.
Cumhuriyetin değerlerine karşı suç işleyen kamu
görevlilerini ödüllendiriyorsunuz, onlara hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Bunun adı tarafsızlık değil. Bu kamu görevlileri, devletin
değil, AKPnin kamu görevlileridir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Aslanoğlu.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz Elâzığ
Milletvekili Şuay Alpaya aittir.
Buyurun Sayın Alpay. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ŞUAY ALPAY (Elâzığ) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede görev yapan bürokratların
tutum ve davranışlarıyla ilgili Meclis
araştırması açılmasına dair MHP grup önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu sebeple hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AK PARTİ olarak, bize yöneltilen her eleştiriyi
dikkate ve takibe değer buluruz ve hiçbir eleştiriye, daha
peşinen Hayır, bu olmaz, asla yapılmaz ve asla kabul edilemez.
demeyiz, demedik ve siyasetimizin karalayıcı değil, yol
gösterici eleştiriye açık olduğunu ve bunun da bizim için kazanım
olduğunu söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Ancak yapıcı ve yol
gösterici eleştirinin bizim için kıymetli olduğunu bildik ve bu
sebeple de biz muhalefetin, demokratik gelişmenin ve demokrasinin, bu
yönüyle, olmazsa olmaz kurumu olduğunu da ifade ettik ve yine bu inançla
da bunu da yapmaya devam ediyoruz ve bu sebeple de muhalefetten gelen
eleştirileri peşinen ret yoluna gitmiyoruz, dikkate ve takibe
değer bulduğumuzu ifade ediyoruz. Ama bunu yaparken biz
eleştirinin hakkaniyet ölçülerine uygun olup
olmadığını da kendi yüreğimizde,
vicdanımızda tartıp, ölçüp buna göre bir yol planı ve yol
haritası yapıyoruz.
Özellikle bürokrasi ve AK PARTİ ilişkisi
noktasında yapılan bu eleştiriyi ne yazık ki çok
haksız, çok hukuksuz, ciddi olmayan ve hakkaniyet ölçülerini çiğneyen
bir eleştiri olarak kabul ediyoruz. Çünkü, başından beri bir
anlayış ortaya koymaya çalıştık. Biz insanı
merkeze alan bir siyaseti kendimize rehber edindik ve siyasetimizi böyle
yapıyoruz, icraatlarımızı da bu doğrultuda yapmaya çalışıyoruz
ve çabalıyoruz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
en önemli şiarımızdır ve bütün icraatlarımızda da
bunu kendimize esas aldık.
Partimizin kuruluş felsefesinde -açıp
okuyanlar, takip edenler de bilir- özellikle adalet ve insan haklarına
saygının bizim için esas olduğunu vurguladık ve bunu
programımıza yazdık. Partimizin, AK PARTİnin
amacının, genel olarak, halka hizmet etmek olduğunu ve
halkın hizmetkârı olduğunu her vesileyle ifade ettik. Halka
hizmetin Hakka hizmet olduğunu da inancımız gereği kabul
ettik ve bunu da ilkesel ve prensip olarak hayata geçiren bir parti olarak
siyaset tarihine geçtik. Bugüne kadar yaptığımız bütün
hizmetlerde bu ilkeyi gözettik. Millete, efendi değil, hizmetkâr
olduğumuzu söyledik ve bu icraatlarımızı bu prensipler
dâhilinde sürdürdük.
AK PARTİnin diğer partilerden öne çıkan
en önemli farkındalığı vatandaşlar arasında
hiçbir ayrım yapmamış olmasıdır çünkü biz
yaratılanı Yaradandan ötürü hoş gören bir
anlayışın temsilcileriyiz ve bu sebeple de hiçbir
vatandaşımızı bir diğerine tercih etmedik ve hiçbir
ayrım yapma yoluna gitmedik ve AK PARTİyi girdiği her seçimden
başarılı çıkaran ve her seçimde oyunu artırarak daha
ileriye doğru demokratik hamle yapmasını sağlayan da bu
yaklaşım ve bu anlayıştır. Özellikle, kamu
hizmetlerini vatandaş takdir ediyor fakat vatandaşlarımız
arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin hizmet yapma
anlayışımızın da oylarımızın
artmasında büyük payı olduğunu herkes kabul ve takdir
etmektedir.
Hükûmetimiz döneminde, özellikle kamu görevlilerinin
tarafsız davranmalarını sağlamak, vatandaşlara
karşı kaba, sert ve uygunsuz davranışlarda
bulunmalarını önlemek için çeşitli tedbirler
alınmış ve bununla ilgili yasal düzenlemeler
yapılmıştır ve bunlarla ilgili olarak etkin bir
şikâyet ve denetim mekanizması oluşturulmuştur. Bununla
ilgili hem idari tedbirler alınmıştır hem de yasal
düzenlemeler yapılmıştır.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Şuay
Bey, Adana Valisi başka bir memlekette miydi?
ŞUAY ALPAY (Devamla) Adana Valisiyle ilgili olarak
Sayın Başbakanımız ve biz bu konuda
tavrımızı açık ortaya koyduk.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Evet,
Yedirmem. dedi.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Söylenen sözleri tasvip
etmediğimizi, tavrın ve davranışın uygun
düşmediğini kabul ve ifade ettik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskişehir Valisine
ne yaptınız?
ŞUAY ALPAY (Devamla) Biz, bu sebeple, özellikle
kamu görevlileri açısından, on bir yıllık AK PARTİ iktidarında
siyaset kurumuyla birlikte, bu kamu görevlileriyle birlikte hizmetlerimizi
yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Biz, millete eşitlik
anlayışıyla, tarafsız ve bağımsız davranışıyla
millet menfaatini gözeterek iş yapan kamu görevlisinin yanında oluruz
ve sonuna kadar da yanında olmaya devam ederiz ama millete kaba davranan,
kötü muamele yapan ve bu konuda ayrımcılık yapan kamu görevlisinin
de karşısında oluruz, bununla ilgili hesap sormaya da devam
ederiz, bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.
Bizim, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, özellikle
kamu bürokrasisindeki etkinliği sağlamak açısından
yaptığımız başka bir önemli düzenleme 2012
yılında çıkardığımız Kamu Denetçiliği
Kurumudur. Bu kanunla, kamu hizmetlerinin işleyişinde
bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizmasının
oluşturulması hedeflenmiştir. İdarenin her türlü eylem ve
işlemleriyle, tutum ve davranışlarını insan
haklarına dayalı adalet anlayışı içerisinde, hukuka ve
hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde
bulunmak üzere Kamu Denetçiliği Kurumu kurulması
amaçlanmıştır. Bunu çok önemsiyoruz ve bunun da alandaki
uygulamalarının sonuçlarını takip ediyoruz.
Ayrıca, yapılan hizmetleri şeffaflık
ve hesap verme ilkeleri üzerinde oturttuğumuz ve bunun üzerine bina
ettiğimiz için, vatandaşlarımıza bilgi edinme hakkı
tanınması konusunda yine bizim iktidarlarımız döneminde
kanun çıkardık, biliyorsunuz, yasal düzenleme yaptık.
Yapılan bu değişiklikle, demokratik ve şeffaf yönetimin
gereği olarak eşitlik, tarafsızlık ve açıklık
ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme haklarını
kullanmalarının yolunu ve imkânını oluşturduk. Bu
kanun ile herkesin bilgi edinme hakkına sahip olduğu yasal bir
düzenleme ile hukuki güvence altına alınmıştır. Kamu
kurumlarının istisnalar dışındaki her türlü bilgi ve
belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme
başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmakla
yükümlü kılındıkları da bu yasal düzenleme ile yeniden
hukuk güvencesi altına alınmıştır. Ayrıca, bütün
bu bahse konu şikâyetlerle ilgili olarak, 2004 yılında kurulan
Kamu Görevlileri Etik Kurulunun bu konuda önemli işlev
yapacağını biliyoruz ve bu uygulamayı da yakın takip
ediyoruz.
Kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık,
tarafsızlık, dürüstlük ve hesap verebilirlik ve özellikle kamu
yararını gözetme gibi etik davranışları mevzuat hâline
dönüştürdük ve bu uygulamayı da gözetmek üzere Kamu Görevlileri Etik
Kurulu hayata geçirildi.
Tüm bu ilkeler, hedefler ve düzenlemelere rağmen,
kötü muamele yapan ve hukuksuz davranan kamu görevlilerinin idareden izin
alınmaksızın doğrudan yargılanmalarını temin
için de yasal düzenlemeler yapıldı. Bunu da çok önemsiyoruz.
İdari hizmet yapan memurun vazifesini hakkaniyetle,
adaletle, eşitlik ilkesi üzerine yapmak dışında hiçbir
imtiyazı yoktur ve olamaz. Vatandaşa tepeden bakan, vatandaşlar
arasında ayrım yapan suç işlemiş olur ve kim olursa olsun
bunun gereği yapılır ve takibatı yapılır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) O kadar
değil ya.
ŞUAY ALPAY (Devamla) O kadar, evet, ondan çok
eminiz.
Hiçbir kamu görevlisi yanlışlarıyla bizim
siyasetimizin gölgesine giremez ve bizden himaye göremez, çok
açıktır. AK PARTİ
VELİ AĞBABA (Malatya) İsveçi mi
anlatıyorsunuz? Çünkü Türkiyeye benzemiyor bu
anlattıklarınız. İsveçi falan anlatıyorsun herhâlde!
ŞUAY ALPAY (Devamla) Türkiye gerçeklerini de
konuşuyoruz.
AK PARTİnin farkı şu: AK PARTİ,
haksızlıklarla mücadele ederek ve savaşarak inşa
edilmiş bir partidir ve bu konuda siyaset sahnesinde çok şey söyledi
ve bundan sonra söz söylemeye devam edecek. Bunu birlikte takip ediyoruz. AK
PARTİnin
VELİ AĞBABA (Malatya) Vallahi Elâzığlılar
bu kadar
ŞUAY ALPAY (Devamla) Evet, Elâzığ da Türkiye'nin
önemli parçasıdır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Elâzığlılar
bu kadar beceremez yani bu kadar yanlışı böyle anlatmayı
beceremezler hemşehrilerim ama!
ŞUAY ALPAY (Devamla) Kamu bürokrasisiyle ilgili
olarak yaptıklarımız, oluşturduğunuz etkin
mekanizmalar bunun delilidir ve bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Hesap
verebileceğimiz noktada hesap vermeye hazır olduğumuzu ifade
ederiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu kadar
ayrıntı şeyi ne kadar, hiç yapmamış gibi
anlatıyorsun!
ŞUAY ALPAY (Devamla) Şimdi, kamu
görevlileriyle kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde önemli ilkeler koyduk.
Başından beri ifade ettiğimiz gibi, tarafsızlık ilkesi
üzerine eşitlik, hakkaniyet ve adalet ölçülerini gözeterek iş yapmaları
ve hizmet vermeleri noktasında ciddi
yaklaşımlarımızı ortaya koyduk ve kamu görevlilerinin
bu şekilde davranmalarını mecbur kıldık. Elbette aksayan yönler olabilir, elbette
istisnalar olabilir, elbette münferit davranışlar olabilir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sadece Çaykaradan 13 vali
var yani! Aynı köyden 13 vali var! Tesadüf, tamamen tesadüf!
Kaymakamları saymıyorum.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Ama, hep ifade ettiğimiz
gibi, istisnaların kaideyi bozmayacağını, istisna
olanın, yanlış yapanın, kendinde kamu gücü vehmedenin,
kendini devlet zannedenin bu anlayışına izin
vermeyeceğimizi ve bununla ilgili yasal takibatları
yapacağımızı her zeminde,
her vesileyle ifade ettik ve ifade etmeye devam edeceğiz.
AK PARTİ, bu sebeple Türkiyenin her şehrinde,
her bölgesinde, her mahallesinde, her tarafında eserleriyle var oldu, var
olmaya devam ediyor. Her vatandaşımız bizim için birdir. Her
vatandaşımız bizim için kıymetlidir. Hiçbir devlet memuru,
müsteşarından valisine, polisinden okul müdürüne Ben devletim. diyemez,
hiçbir devlet memuru hiçbir vatandaşımıza Bugün git, yarın
gel. diyemez.
VELİ AĞBABA (Malatya) Dokunsana Coşa!
Coşa dokunsanıza!
ŞUAY ALPAY (Devamla) Aldığımız
bütün yasal tedbirlere, hassasiyetimize rağmen münferit
davranışlar olabilir, bunu tekrar tekrar ifade ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskişehir Valisi
ne? Ali İsmailin katili ne? Ali İsmailin katili
ŞUAY ALPAY (Devamla) Ama istisna olanın kural
olmayacağını ifade ediyoruz. Yanlış yapanın,
kendinde güç vehmedenin, kendini devlet yerine koyanın
karşısında olduğumuzu ve hiçbir kimsenin bu konuda, bu
şekilde, bizim siyasetimizin gölgesinde himaye olmayacağını
bir defa daha bütün dünyaya ilan etmek istiyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ali İsmail
Korkmazın katili ne? Ne yaptınız?
ŞUAY ALPAY (Devamla) Elbette, bunlar eski
Türkiye'nin alışkanlıklarıdır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eski Türkiyede hiç
olmazsa adam öldüren vali yoktu. Katil yoktu hiç olmazsa eski Türkiyede.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Siyasete ve bürokrasiye eski
Türkiye manzaralarının tesiri olmuş olabilir ama buradan bir
defa ilan ediyoruz: Türkiye yeni Türkiyedir ve Türkiye, büyüyüp gelişen
yeni Türkiyeyle eski manzaralara ait olan siyaset görüntülerini elinin
tersiyle itmiştir, siliyor ve silmeye devam edecek. Bunu herkesin bilmesi
lazım, böyle takip etmeniz lazım.
AK PARTİ ile siyaseten rekabet edemeyen maalesef-
siyasi partiler, kamu kadroları üzerinden bir siyasi kampanya yürüterek
bize bu konuda bühtanda bulunmaya çalışıyorlar ama hiçbir
şekilde buna izin vermeyeceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Avni Coş size
helali hoş olsun!
ŞUAY ALPAY (Devamla) Bu siyasi kadrolarla
Başbakanla mücadele ederek sonuç alamayanlar yan yollara sapıp
başka türlü siyasi kampanyalar bulmaya çalışıyorlar ama
bunu bütün millet yakın takip ediyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) İnşallah
müsteşar yaparsınız, inşallah İstanbul Valisi
yaparsınız.
ŞUAY ALPAY (Devamla) Ben, bu duygu ve
düşüncelerle MHP grup önerisi aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Alpay.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini
oylarınıza sunacağım
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN - Geçti, biraz daha önce
davransaydınız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır
Efendim, karar yeter
sayısı siz onu sormadan önce istenmişti.
BAŞKAN - Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21 milletvekilinin kolluk
kuvvetlerinin orantısız güç kullandığı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
27/11/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 27/11/2013 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Engin
Altay
Sinop
CHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21 milletvekili
tarafından 21/06/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına kolluk kuvvetlerinin orantısız güç
kullandığı iddialarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (963 sıra no.lu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak 27/11/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde olmak üzere ilk söz İstanbul Milletvekili Umut Orana aittir.
Buyurun Sayın Oran. (CHP sıralarından
alkışlar)
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; orantısız şiddetle mücadele
konusunda artık inisiyatif alma ve olaya el koyma
zamanımızın geldiğini düşünüyorum. Artık, daha
fazla beklemememiz gerekiyor. Ne kadar bu olaya daha fazla seyirci
kalacağız? Yani burada bu olaya artık, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin el koyması ve gündemine alması gerekiyor. Bakın, üç
yıl önce, biber gazı yüzünden Artvinde bir öğretmen hayatını
kaybetti. Yalovada astım hastası bir genç, yine biber gazı
yüzünden hayatını kaybetti; yetmedi, hastanede yaslı ailesine,
annesine, babasına biber gazı sıkıldı.
İstanbulda, 14 yaşındaki çocuğumuz Berkin Elvan ekmek
almak için evden çıktı, hâlâ komada. Ona da aynı şey oldu,
annesi babası acılarını dile getirmek için
çıktılar konuşmak istediler, onlara da biber gazı
sıkıldı. Barış Hakan Yaman, tesadüfen yoldan geçerken
polisler çeviriyor, öldüresiye dövüyorlar. Barış aylarca komada
kaldı, kafası parçalandı, gözü çıktı, 3 ameliyat
geçirdi, 6 ameliyat daha geçirecek ve Barış işsiz,
sigortasız ve geleceği karanlık.
Sayın milletvekilleri, bu insanlar yabancı
değil, bu insanlar düşman değil, bu insanlar bizden birisi,
sizden, hepimizden birisi. Bu insanlar komşunuz olabilir, bu insanlar
kardeşiniz olabilir, evladınız olabilir, akrabanız
olabilir. Onlar sadece sorunlarını demokratik bir şekilde dile
getirmeye çalıştılar ve hayatları karardı.
Biraz önce söylediğim bu kişilerin
sorunları vardı ve bunlar tepkilerini dile getirmeye
çalıştılar ama biber gazı yediler. Ama, bu ülkede sevincini
ifade etmeye çalışanlar da biber gazı yiyor. 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramını kutlamak istedin, biber gazı! 1 Mayıs
İşçi Bayramını kutlamak istiyorsun, biber gazı!
Tıp Bayramında doktorlar, Öğretmenler Gününde öğretmenler
sokakta dayak yedi, sopa yedi.
Şimdi, bakın, bir kişinin inadı
yüzünden, Sayın Başbakan Erdoğanın inadı yüzünden bir
ilçenin sorunu bir şehrin sorunu, bir şehrin sorunu bir ülkenin
sorunu, bir ülkenin sorunu bütün dünyanın sorunu oldu. Gezi
olaylarında tam 7 kişi öldü, hayatını kaybetti, 11
kişi gözünü kaybetti, 8 binden fazla insan yaralandı. Camiye biber
gazı atıldı, cenazeye biber gazı atıldı, adliyede
avukatlar dayak yedi, Hipokrat yemini eden doktorların hayat kurtarma
imkânları engellendi. Bakın, imam-hatip lisesi mezunu Gezi
eylemlerine katılmış bir arkadaş diyor ki: Savaşta
bile revirlere saldırılmaz. ama burada saldırıldı.
Eskişehirde, Antalyada, Mersinde, her yerde çocuklarımız
orantısız güce maruz kaldı.
Sayın milletvekillerine soruyorum, sizlere
soruyorum: Siyasetin görevi halkı darbetmek mi, halkı dövmek mi,
halkı öldürmek mi ya da vatandaşın vergisiyle vatandaşa
dayak attırmak mı?
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Kamu
düzenini korumak.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa)
Ortalığı karıştırmak mı!
UMUT ORAN (Devamla) - Yoksa siyasetin görevi halkın
derdine derman olmak, halka hizmet etmek, halkın sorunlarını
çözmek mi?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Muhalefetin görevi
karıştırmak mı?
UMUT ORAN (Devamla) - Bakın, açıkça söylüyorum,
bu manzaralar demokrasilerde olmaz. Demokrasilerde toplantı ve gösteri
hakkı temel haktır, nokta.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Eyvallah!
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Başbakan
Yardımcısına saldırı kınanır; sevilmez,
okşanmaz!
UMUT ORAN (Devamla) Bu hak Anayasamızda var, imza
koyduğumuz Avrupa insan hakları sözleşmelerinde de var. Devletin
görevi ne? Devletin görevi temel hakları korumak, o hakların
kullanılmasını sağlamak.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Oran,
Çağlayanla ilgili değil miydi grup öneriniz? Bir
karışıklık olmasın!
UMUT ORAN (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti laik,
demokratik, sosyal bir hukuk devletiyse, bakın, arkamızda
yazdığı gibi egemenlik kayıtsız şartsız
milletinse, o zaman bu hakları korumak da hepimizin görevi.
Demokrasi, bütün hakların korunduğu rejimdir.
Demokrasi sadece sandık demek değildir. Unutmayın, bakın,
Hitler de, Mussolini de sandıktan çıktı. E, sandıktan
çıktı da ne oldu?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Lider oldu!
UMUT ORAN (Devamla) Bakın ne oldu? Basın özgürlüğünü
yok ettiler, toplantı ve gösteri haklarını yasakladılar
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Yanlış.
UMUT ORAN (Devamla)
kuvvetler
ayrılığını yok saydılar, karma eğitimi
yasakladılar -bunun bize bir şey hatırlatıyor olması
lazım- 3 çocuk kampanyası yaptılar o dönemde de.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bunları siz
yapmayacaksınız değil mi!
UMUT ORAN (Devamla) Kadınları eve
tıktılar, oy karşılığı kömür
yardımı kampanyası yaptılar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Oyları aldılar!
UMUT ORAN (Devamla) Aynı bizim Silivrideki gibi
toplama kampları kurdular, insanları da oraya gönderdiler.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) Siz de
onlara selam gönderdiniz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Siz dediğin, biz
değiliz yalnız sadece. Ailene dön bir bak, çok bulursun köklerinde.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ne buluyorum
anlamadım?
UMUT ORAN (Devamla) Bu arada, hatırlatalım,
Silivri toplama kampında
O zaman bile cezaevinin içinde mahkemeler yoktu.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin yeri burası
değil, halkımız bunu hak etmiyor. Hepimizin görevi bu ülkeyi
daha ileriye taşımak, çağdaş uygarlık seviyesinin
üstüne taşımak ama bu rotadan sapıyoruz. Bakın, dünya da
Türkiye'nin bu gidişinden rahatsız, rahatsız. Avrupa İnsan
Hakları Komiseri bir rapor yayımladı daha bu hafta. Bakın
ne diyor bu raporda?
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Ne dedi?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Raporda ne yazıyor?
UMUT ORAN (Devamla) Polis şiddeti insan
haklarına aykırıdır, bunun sorumlusu da Ankaradır. Sonra
da şunu söylüyor: Şangay Beşlisine yolunuz hayırlı
olsun.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Senin söylediklerini
orada
UMUT ORAN (Devamla) Avrupa Parlamentosu, Avrupa
Komisyonu, Birleşmiş Milletler Gezi olaylarında Türkiye'yi
defalarca kınadı, utandık açıkçası. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, laf
atmayın lütfen.
UMUT ORAN (Devamla) Biz söyleyince
kızıyorsunuz, bakın. Bak şimdi arkadaşlar
kızıyor, bana da kızıyorlar, konuşurken laf
atıyorlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Dinliyoruz
Oy aldık
sizin sayenizde.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yo yo
UMUT ORAN (Devamla) Yani atabilirsiniz. Ama,
bakın, sadece bunu biz söylemiyoruz, artık bütün dünya söylüyor. Bakın,
daha yeni, Sayın Başbakan Amerikaya gittiği zaman, eşinin
katıldığı bir toplantıda eşine bir kitap hediye
edildi, bu kitabın ne olduğunu biliyor musunuz, bunu okudunuz mu? Bakın
kitap burada.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Umut Bey, Çağlayana
gel, Çağlayana!
UMUT ORAN (Devamla) Arkadaşlar, bakın, kitap
ne diyor, biliyor musunuz?
BÜLENT TURAN (İstanbul) What does it mean?
UMUT ORAN (Devamla) İsmi: Diktatörlüğün
Psikolojisi. Bu, Sayın Başbakanın eşine hediye edilen bir
kitap. Burada, anlayana bir mesaj var. Demin dedim ya, bakın, dünya da
rahatsız Türkiye'nin gidişinden.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bir siz anladınız biz
anlamadık.
UMUT ORAN (Devamla) Bu mesaj açık. Şimdi,
bana daha fazla bunu konuşturtmayın.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Mesaj hep bize mi? Size
hiç mesaj yok mu?
UMUT ORAN (Devamla) Buna hep beraber seyirci kalmak
istiyor muyuz arkadaşlar?
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Bize
verilmedi o!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çağlayan,
Çağlayan! Öneri Çağlayanla ilgili.
UMUT ORAN (Devamla) Buna siz seyirci kalacak
mısınız? Bu konuda, bence, siz de içinizden böyle düşünmüyorsunuz
ama sessiz kalmayı yeğliyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz, hepimiz aynı
düşünüyoruz.
UMUT ORAN (Devamla) Belki bana da hak veriyorsunuz ama
yine de bu konuda adım atmıyorsunuz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Size hak versek orada
olurduk.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya, biraz susun
da dinleyelim!
Sayın Başkan, lütfen, duyamıyoruz.
UMUT ORAN (Devamla) Bakın, arkadaşlar, biz,
laik, demokratik, sosyal hukuk devletini korumak için yemin ettik. Sizler de
ettiniz arkadaşlar, bu kürsüden hep beraber yemin ettik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onlar ayaklarını
kaldırdılar!
UMUT ORAN (Devamla) Bu ülkenin
yaşadığı sorunlarda hepimizin sorumluluğu var
arkadaşlar. Bizim hedefimiz çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne
çıkmak. Bizim hedefimiz bu, bizim hedefimiz Nazi Almanyası olmak
değil.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bizim de değil.
UMUT ORAN (Devamla) Bizim insanlara umut vermemiz
lazım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Biliyoruz, biliyoruz!
RECEP ÖZEL (Isparta) Vallahi, Umut Oran varken
UMUT ORAN (Devamla) O zaman, hepimizin daha iyi
demokrasiye sahip çıkması gerekiyor. Hangi partiden olursak
olalım, biz, burada, baskı rejiminin bir parçası değil,
özgürlüğün, adaletin, demokrasinin sigortası olmak zorundayız.
Bakın, bugün, biraz sonra, o eller kalkacak oy vereceksiniz. Bu çok önemli,
özgürlükten yana mı olacaksınız, yoksa baskı rejiminden mi?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Senden yana
olmayacağımız kesin.
UMUT ORAN (Devamla) Demokrasiden yana mı
olacaksınız, yoksa diktatörlükten mi?
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale)
Baskıyı oraya getirdi.
UMUT ORAN (Devamla) Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, biz, bu ülkeyi umudun ve özgürlüğü ülkesi yapmak, herkesin bu
ülkede adil, özgür, eşit bir şekilde yaşamasını
sağlamak için kararlıyız. Size karşı, size rağmen
de bunu yapacağız.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hadi bakalım!
UMUT ORAN (Devamla) Sandıksa sandık
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Aferin!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Eyvallah!
UMUT ORAN (Devamla) Sokaksa sokak, meydansa meydan,
direnişse direniş! (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sandıksa sandık diyor
musun?
UMUT ORAN (Devamla) Ben, size, elinizi
vicdanınıza koymanızı öneriyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sandıksa sandık
diyemiyorsun.
UMUT ORAN (Devamla) Oyunuzu haktan ve halktan yana
kullanmanızı tavsiye ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, sandıksa sandık
diyemiyorsun bile, sandıksa
sandık diyemiyorsun.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Oran.
Grup önerisinin aleyhinde ilk söz,
Çankırı Milletvekili İdris Şahine aittir.
Buyurun Sayın Şahin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sizin
yaptığınız sataşma değil. Sizin
yaptığınız sistematik taciz. Başkanın buna
seyirci kalması da ayrıca ayıp. Sataşma değil.
Sataşma vardır ama sizinki taciz.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN Bir dakika Sayın Hatip, bir dakika
Sürenizden
keseceğim.
Arkadaşlar, lütfen
Yani, söylüyorum Konuşmacıya laf
atmayın. diyorum ama artık sizin takdirinize kalmış olan
bir şey.
ENGİN ALTAY (Sinop) Laf atılır
Sayın Başkan, laf atılır da arkadaşlar sistematik
taciz yaptı, siz de buna göz yumdunuz. Laf atma Parlamento geleneği.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Japonya
Büyükelçiliğinde
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ya, hadi oradan be!
BAŞKAN Daha ne yapabilirim Sayın Altay?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Aynen öyle oldu.
BAŞKAN Laf atmamalarını söyledim, daha
ne yapabilirim? Lütfen
Önyargılı konuşmayın, lütfen!
ENGİN ALTAY (Sinop) Tabii, bir kere söylediniz! On
dakika boyunca konuştular.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatip.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Japonya Büyükelçiliğinde
yapılan tacizi de konuşsun arkadaşlar!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkanım, özellikle, başlangıçtaki kesintinin,
sonrasında sözlerime ilave edilmesini talep ediyorum.
Değerli Başkanım, kıymetli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisi, özetle, 11 Haziran 2013 tarihinde,
İstanbul Emniyet Müdürlüğünde görevli emniyet personelinin
Çağlayanda bulunan adliye binasını basarak burada bulunan
avukatları gözaltına aldığını ve bu operasyon
sırasında, kamuoyuna yansıyan görüntülerde, emniyet güçlerinin
aşırı, orantısız ve kabul edilemez bir şiddet
uyguladıklarını; yine, hukukun amir hükümlerine aykırı
olarak kasklarının arkasındaki bir kısım
yazıları değişik maddelerle kapattıklarını
ve özü itibarıyla, orantısız güç kullanımının
adliye içerisinde gerçekleştiğini ihtiva etmektedir. Biz, elbette ki
önerinin muhteviyatına baktığımız zaman, Cumhuriyet
Halk Partili hatibin de önerinin altında imzası bulunması
sebebiyle, öneri içeriği ve bu konularla alakalı görüşlerini
ifade edeceğini düşünmüştük ve bu nedenle de hazırlanarak
huzurunuza geldik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bakalım siz
nasıl anlatacaksınız bu kadar şiddet ve bu kadar zulmü? Siz
de becerikli misiniz bu konuda?
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
Çağlayandaki hadiselerin, asla ve asla
Sadece Çağlayanda
değil
VELİ AĞBABA (Malatya) Çağlayanda
adliyeye bomba atanlar, gaza boğanlar
Bakalım nasıl anlatacaksın?
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
yurdumuzun
neresinde gerçekleşirse gerçekleşsin, bir insana karşı
yapılmış olan orantısız güç kullanımını
asla ve asla tasvip etmediğimizi özellikle ifade etmek isterim.
VELİ AĞBABA (İstanbul) Avukatlar mı
yaptı onu?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Hangi polis
hakkında soruşturma açıldı?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Şimdi,
avukatlar için söylenen söz için
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Polisleri, valiyi
niye koruyorsunuz o zaman?
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
buradaki
eylemin içeriğinin ne olduğunu çok iyi anlamak ve o günü şöyle
bir yaşamak lazım: O gün itibarıyla, bu değerli
avukatlarımızın Çağlayan Adliyesi içerisinde
yaptıkları eylem, Gezi eyleminden dolayı ve Gezi
protestolarına
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz de hukukçusunuz.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) -
bir
şekilde destek vermek amacıyla adliyenin içerisinde
gerçekleştirilmiş bir hadise.
VELİ AĞBABA (Malatya) Siz de hukukçusunuz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Verebilirler, bir
sakıncası mı var? Ya meslektaşlarınıza
saldırı oldu, bunu nasıl savunuyorsunuz?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Şimdi,
ben burada, işin açıkçası, değerli
meslektaşlarımızın yapmış oldukları bu
eylemi
VELİ AĞBABA (Malatya) Onlar herhâlde
birbirlerine vurdular! Eskişehir Valisi dedi ya: Arkadaşları
öldürdü Ali İsmail Korkmazı. O avukatlar da birbirlerine vurdular!
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
o kadar
güzel bir adliye sarayının içerisinde baronun kendine ait bir bölümü
varken, basın odası varken bir meydanı işgal etmek
suretiyle Gezi eylemindekilere destek çıkmalarını kesinlikle bir
avukat olarak kabul etmiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay özgürlükçüler! Vay
özgürlükçüler, vay vay! Takiyeci özgürlükçüler!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Çünkü,
avukatların çok daha farklı sorunları vardır. Keşke
kendi sorunlarını adliyenin önünde veyahut da kendilerine gösterilen
yerlerde çok netliğiyle ifade edebilseler ve kendi mesleklerine olan
duyarlılıklarını gösterebilselerdi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Asıl sorun insan
hakları sorunudur. Avukatların önce insan haklarına sahip
çıkması lazım.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Oysa burada
yaptıkları eylemde bir tek kabahatli var, biz bunu görüyor ve kabul
ediyoruz.
Sayın Başkanım, bildiğiniz üzere,
2002 tarihinden bu yana, AK PARTİ iktidarlarında, artık,
Mecidiyeköydeki, Şişlideki,
farklı yerlerdeki pasajların içerisinden adliyeler alınmak
suretiyle devasa adliye sarayları yapıldı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ama tavanı
akıyor yağmurda! Devasa adliye sarayının tavanı
akıyor! 17 milyon liralık yolsuzluk var o devasa adliye
sarayında.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) İçinde
adalet olmadıktan sonra, neye yarar adalet sarayı!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ve bugün, Çağlayandaki adliye
sarayında da maalesef, kendi meslekleri dışında hukuka
aykırı olarak, hukukun hiçbir yerinde yer almayan bir eylemi
gerçekleştiren insanlara da bu mekânı hazırlayan AK PARTİ
iktidarı oldu.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ama, yolsuzlukla
birlikte! 17 milyon liralık yolsuzluk var Anadolu Yakası Adliyesinde.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ve
arkadaşlarımız kendi avukatlık mesleğinin kendilerine
vermiş olduğu vakar ve onurun dışına çıkmak
suretiyle, maalesef diyorum, yargının kurucu unsuru olmakla övünen bu
kardeşlerimiz ve meslektaşlarımız burada, çok farklı
duygular içerisinde, farklı eylemler gerçekleştirdiler.
Keşke, oradaki meslektaşlarımız
şunu deseydi: Yeni anayasa hazırlanıyor ve anayasada mutlak
surette avukatlar yargı bölümünde ifade edilmelidir. Avukatların
pasaport sorunu var, bunu talep etmiş olsalardı. Avukatların
aynı hukuk fakültesinden mezun oldukları hâkim ve savcılar
karşısında çekmiş oldukları
sıkıntıları, yurdun genelindeki
sıkıntıları burada ifade etmiş olsalardı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay be! Ya adamlar
dayak yiyor!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ama
işte, her seferinde, burada Çağdaş uygarlık seviyesini
kendimize ilke olarak edindik. diyen ve bunu rehber olarak gösteren ana
muhalefetin temsilcileri
VELİ AĞBABA (Malatya) Adamların
yaşam haklarını ellerinden alıyorsunuz, Pasaport sorununu
gündeme getirseydi. diyorsunuz. Böyle bir şey olur mu ya!
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
bir taraftan
da her daim kendilerinin meşruiyetinin kaynağı olan darbelere
mesaj göndermek suretiyle burada, milletin kürsüsünde millete
saygısızlık etmektedirler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Palalının
yaptığı eyleme de Demokratik hak arayışı.
mı demiştiniz siz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Aynen öyle.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Gezi
Parkı eylemlerinin sonrasında gelişen olaylar ülkemizde, bütün
milletimizce çok net bir şekilde takip edilmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Palalı serbest,
avukatlar tutsak!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ülkemize
yakışmayan, demokrasinin hiçbir kurumuyla bağdaşmayacak
ölçüde direniş söylemi içerisinde, milleti -hak arama yöntemini
direnişe çağrıyla- bir şekilde davet etmek bu Parlamentoda
bulunan hiçbir milletvekiline yakışmaz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Palalı nerede? Ethem
Sarısülükün katili nerede? Net soru: Palalı nerede? Ethem
Sarısülükü 3 metreden vuran katil nerede?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ki
arkadaşlarımız burada kendilerine yakışanı
yapıyorlar.
VELİ AĞBABA (Malatya) Eskişehir Valisi
Ali İsmaili arkadaşları öldürdü. dedi. Ali İsmail
Korkmazın katilleri nerede?
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Benim
konuşmamı atmış oldukları laflarla kesmeye çalışıyorlar
ama şunu bilsinler ki bu eylemler nedeniyle en ufak şekilde burnu
kanayan kardeşimiz dahi bizim yüreğimizi
sızlatmıştır, hiçbir zaman için onların en ufak
şekilde başına bir problem gelmesi bizi mutlu etmez.
VELİ AĞBABA (Malatya) Katiller ancak bu kadar
korunabilir, katiller, katiller! Sizlerin döneminizde valilerin de eli kana
bulaştı, valilerin eli kana bulaştı!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ancak, bu
insanları direniş demek suretiyle, halkı isyana teşvik
etmek suretiyle, bu milletin malını çarçur edecek şekilde,
otobüs duraklarına zarar vererek, otobüslere zarar vererek ve bu
insanlarımızın arasına nifak sokmak suretiyle,
sandıkta elde edemedikleri başarıyı bu alanlarda elde
edeceği noktasında mesaj veren ana muhalefeti de buradan milletimizin
vicdanına havale ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay be! Vay be!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ya, toplantı,
gösteri yürüyüşü demokratik bir haktır. Her şey sandık
değil, bunu anlayın artık! Sandık, sandık, sandık
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Değerli milletvekili
arkadaşlarım, burada, özellikle ifade ediyorum ki bizler, önergenin
muhtevası içerisinde konuşmak ve bu noktada da bir kısım
mesajları vermek zorundayız.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sandıksa
sandık, özgürlükse özgürlük.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ben, burada,
bu önergeyi gördüğümde avukat meslektaşlarım adına bir
şeyleri ifade etmeyi canı yürekten isterdim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sizin savunduğunuz
demokrasi değil, sizin istediğiniz demokrasi değil.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Avukatların
dövülmesini savunuyorsunuz, bir avukat olarak, utanmalısınız.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Çünkü
artık, hukuk fakültelerin sayısı 90ların üzerine
çıkmış, buradan mezun olan kardeşlerimizin çoğunun çok
farklı sıkıntılarının olduğu
aşikârdır. Ama, gördüğünüz üzere, siz
VELİ AĞBABA (Malatya) Katillerin koruyucususunuz,
katillerin, katillerin, elli kanlıların.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
VELİ AĞBABA (Malatya) Eli
kanlıların koruyucususunuz, eli kanlıların, eli
kanlıların.
BAŞKAN - Sayın Altay, hatırlatırım...
VELİ AĞBABA (Malatya) Doğru. Yalan
mı söyleyeyim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Meclis Başkan
Vekili, on dakika önceydi, on dakika önceye gidiniz.
BAŞKAN - Buyurun sayın hatip.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ali İsmailin
katillerini koruyan sizsiniz! Ethem Sarısülükün katillerini koruyan
sizsiniz!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Meclis Başkan
Vekili, on dakika önce de bu tavrı gösterseydiniz.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Şimdi,
burada çok netliğiyle ifade ediyoruz.
Sayın Ağbaba, bizler, asla sizin lügatinizde
var olan cümlelerle sizlere hitap etmeyeceğiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Katilleri koruyorsunuz,
katilleri, katilleri! Katillerin koruyucususunuz, katillerin! Katillerin, eli
kanlıların
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Çünkü, biz
milletin özünden ve milletin talep ettiği değerler üzerinden siyaset
yapan, hayatı boyunca da milleti merkezine koyan, insanı merkezine
koyan bir siyaset anlayışının temsilcileriyiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Böyle
Yalansa yalan
deyin. Ali İsmail Korkmazı kim öldürdü? O Vali hâlâ o koltukta
nasıl oturuyor sizin sayenizde?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, her şeyin
bir ciddiyeti var.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Biz, burada,
bir adliyede gerçekleştirilen hadiseyle alakalı konuşuyoruz.
BAŞKAN Sayın Hatip, lütfen, sürenizi
vereceğim size.
Her şeyin bir ciddiyeti var. Lütfen
ENGİN ALTAY (Sinop) Aynı şeyi on dakika
önce de yapsaydınız Sayın Başkan.
VELİ AĞBABA (Malatya) Biz de gayet ciddi
şekilde soruyoruz. Katilleri koruyorsunuz. diyoruz. Ali İsmailin
katili nerede? diyoruz. Ethem Sarısülükün katili nerede? diyoruz.
BAŞKAN Lütfen
Buyurun Sayın Hatip.
VELİ AĞBABA (Malatya) Gayet ciddi
şekilde soruyoruz, gayet ciddiyiz.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, buraya çıkar
konuşursunuz. Lütfen
Buyurun Sayın Hatip.
Sürenize ekleyeceğim.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; gerçekten, şu tablo
karşısında milletimizden hicap duyuyorum. Milletimiz bizi buraya
gönderirken bu ülkenin gerçek sorunlarını gündeme taşımak
ve bu ülkenin var olan problemlerini bir bir aşmak üzere görevlendirdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Böyle bir şey olur mu ya? Sizin de çocuklarınız var ya!
Berkinin babasını, annesini düşünün, Berkinin.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ama
gördüğünüz üzere, buradaki üslup karşısında
Bir hatibin -kendi
mesleğimle alakalı olarak- bana tevdi edilen bu konuda
avukatların sorunlarıyla alakalı bir kısım şeyler
ifade etmeme dahi müsaade etmeyen bu anlayışını ben bu
milletin maşeri vicdanına havale ettiğimi söylemek istiyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Millet on dakika önce de
dinliyordu, millet. Millet on dakika önce de izliyordu televizyonu, merak etme.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Her seferinde
şunu ifade ediyorlar: Yargının bağımsız
olduğunu, tarafsız olduğunu
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir gün bu dönemlerden
utanacaksınız. Bu dönemi savunanlar utanacak! Tarih yazacak sizi,
tarih!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ve eylemle birlikte bir hak elde etmek için
adliyeyi eğer siz bir gösteri mekânı olarak
algılıyorsanız, işte meydanlar orada!
VELİ AĞBABA (Malatya) Tarih nasıl Kenan
Evrenleri yazdıysa, sizleri de yazacak. Tarih nasıl Erdal Erenlerin
katillerini yazdıysa, sizi de yazacak.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
İstediğiniz yerde, istediğiniz şekilde bu isimlere destek
verebilirsiniz. Ama, biz diyoruz ki demokraside aslolan millet iradesidir. Bu
millet iradesinin üzerinde başka bir güç asla ve asla yoktur.
Dolayısıyla, milletin hükûmet etme yetkisini vermiş olduğu
AK PARTİnin eğer kamu görevlileri üzerinde bir orantısız
güç kullanımı söz konusu ise idare ve hukuk bunun gereğini
mutlaka yapacaktır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Tarih Deniz
Gezmişlerin katillerini de yazdı. Tarih Erdal Erenlerin katillerini
de yazdı. Tarih Ali İsmail Korkmazların katillerini de yazacak.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Ama, bunlar
olmadan, burada, kürsüde, milletin kürsüsünde çözüm yolunu Parlamento
dışında başka adresler göstermek suretiyle çağrı
yapmak ancak ve ancak Cumhuriyet Halk Partisine yakışır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Katiller yarın
utanacak!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Sizin 60
ihtilalinde olduğu gibi, 71 muhtırasında olduğu gibi 80de
ve 28 Şubatta
VELİ AĞBABA (Malatya) Katilleri, Kenan
Evreni nasıl bugün kimse savunamıyorsa sizleri de kimse
savunamayacak.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
hangi yüzle,
kimlikle millet iradesine karşı hareket ettiğinizi bütün 76
milyon gayet iyi biliyor. Gelin, burada artık yapılması
gerekenleri konuşalım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 27 Nisan muhtırası da
var size yarayan, ondan da bahset Sayın Başkan. 27 Nisan Dolmabahçe
buluşması, onlardan da bahset.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Önergenizin
arkasında durun ve yazdıklarınızı burada gündeme
getirin. Bunun dışında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
diyorsanız, orantısız güç kullanımıyla alakalı
örnek kararlar diyorsanız
VELİ AĞBABA (Malatya) Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi de size öyle diyor.
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
ve insana
karşı yapılan her türlü eylemde demokratik koşullarda
hareket etmek var diyorsanız bunların hepsinde AK PARTİ var.
VELİ AĞBABA (Malatya) Dün Deniz
Gezmişlerin katilleri kimse, Erdal Erenlerin katilleri kimse Ali
İsmailin katilleri de aynı insanlar. Diyor ya bir tane sözde
profesör, Maraşta bir profesör diyor ya, Maraşta.
İDRİS ŞAHİN (Devamla) Çünkü AK
PARTİ, bu ülkedeki demokrasinin, çağdaşlığın ve
özgürlüğün tek adresi ve tek limanı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu konuda yaptığı her
türlü uygulamalar, özellikle 2002 yılından bu yana özgürlüklerin
genişletilmesi alanında, demokratikleşme alanında atmış
olduğu adımlar bu ülkede bir çığır
açmıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kesin, kesin, kesin,
kesin! O kesin!
İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Bu ülkede
siyasal liberalizasyonun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS ŞAHİN (Devamla)
ve
özgürlüklerin önünü açan yegâne iktidar AK PARTİ iktidarıdır.
Bunu bir sefer daha ifade ediyor, önergenin aleyhinde olduğumuzu
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo! Katiller ancak
bu kadar savunulabilir, katiller!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şahin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Sayın hatibe bir soru tevcih etmek istiyorum.
BAŞKAN - Böyle bir usulümüz yok Sayın Türkkan,
lütfen.
Grup önerisinin lehinde ikinci söz, Elâzığ
Milletvekili Enver Erdeme aittir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın hatip 12 Eylül 1980,
1960 darbelerinden bahsederken 27 Nisanı saymadı. Onun özel bir
durumu var mı?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Raporumuzda çok net belli.
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen yerinize
oturunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) E-muhtıra işinize
yaradığı için mi darbe değil, bunu öğrenmek istiyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, tabii.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Dolmabahçe buluşmaları,
27 Nisan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Zırhlı Mercedes verdiler,
zırhlı Mercedes hediye ettiler e-muhtıraya. Zırhlı
Mercedes, üstün hizmet madalyası, mezara kadar gidecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Erdem.
ENVER ERDEM (Elâzığ) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
polisin orantısız güç kullanmasına ilişkin olarak
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması
önergesi üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, orantısız güç
kullanılmasını, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edilmesini
elbette kabul etmiyoruz ancak polisin yasal sınırlar
dışına çıkması, temel hak ve hürriyetleri ihlal etmesi
doğrudan doğruya polisin kendi istek ve iradesiyle
yaptığı anlamına da gelmemektedir. Türkiye, AK PARTİ
iktidarları döneminde iyi idare edilmemektedir; ülkemiz içeride iyi idare
edilmemektedir, ülkemiz dışarıda iyi temsil edilememektedir.
Ülkemiz içeride, polis teşkilatında olduğu gibi, birçok alanda
iyi idare edilememektedir.
Açılım politikası çerçevesinde ülke
olarak, millet olarak çok kötü, çok sıkıntılı günler
yaşıyoruz. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin, cumhuriyeti kuran
iradenin, cumhuriyetin temel niteliklerinin, üniter devlet olma niteliğimizin,
milletimizin birliğinin, dilinin, bayrağının
tartışıldığı günleri, maalesef, birlikte
yaşıyoruz. Anayasanın başından sonuna bütün
maddelerinin ihlal edildiği, Anayasa üzerine yemin eden milletvekillerinin
yeminlerine sadık kalmadığı günleri idrak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türküm demenin suç
sayıldığı, bölücülüğün prim yaptığı,
terörün ve teröristin kutsandığı, terörün suç olmaktan,
teröristin suçlu olmaktan çıkarıldığı düzenlemelerin
yapıldığı günlere, olaylara şahit oluyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerek çalışma
düzeninin gerekse görüşülen konularının doğru konular
olarak seçilmediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iyi idare
edilmediğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin emir ve komutlarla idare
edildiğine de şahit oluyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kaç
saat çalışacağını, hangi konuyu hangi sürede
çıkaracağını, bunları bile emir ve talimatla
yaptığı günlere şahit oluyoruz. Çiftçilerin
sorunlarını çözmeyen; asgari ücretlilerin, taşeron işçilerinin
dertlerine çare olmayan; çalışanın, emeklinin dertleriyle ilgilenmeyen
bir Meclis çalışma sistemine şahit oluyoruz.
Milletvekillerinin memur olduğu, kanun hükmünde
kararnamelerle devletin idare edildiği, algı yönetimiyle
vatandaşın kandırıldığı,
vatandaşın hayatının her alanına müdahale edildiği
süreçlere şahit oluyoruz. İşte, yakın süre içerisinde
öğrenci evleri, dershaneler, vatandaşın giyim kuşamı,
çocuk sayısı, çocuğunu hangi yöntemle dünyaya getireceği
sezaryenle mi dünyaya getirecek, normal yöntemlerle mi- bunlara bile müdahale
edildiği yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız.
Yani, bizim sorunumuzun esasında polisin orantısız güç kullanma
sebeplerinin neler olduğunu, Türkiyenin ne kadar kötü idare
edildiğini burada dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bu iktidar,
yoksulluğu, yolsuzluğu ve yasakları ortadan
kaldıracağı iddiasıyla iktidara geldi. Peki,
yolsuzlukları ortadan kaldırdı mı? Hayır. Bugün,
Ulaştırma Bakanlığında, bölünmüş yollarda,
havaalanlarında; yine, enerji sektöründe, tarım alanında,
belediyelerde yolsuzluklar aldı başını, gitti. Tabii, bu
alanda, benim seçim bölgem Elâzığ ili maalesef Türkiye şampiyonu
oldu. Belediye başkanı ve 45 çalışanıyla beraber
yolsuzluktan ağır ceza mahkemesinde, işte, dört beş
senelere varan ağır hapis cezaları almalarına rağmen,
sizin iktidarınızın mensubu olduğu için bunlara kimse
dokunmadı. Türkiye böyle kötü günleri, böyle kötü yönetimleri
yaşıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Yakında
milletvekili yaparlar. İşi
beceremiyorsa, milletvekili yaparlar.
ENVER ERDEM (Devamla) - Yoksulluk azaldı mı?
Hayır. Bilakis, zengin ve fakir arasındaki ayrım arttı. 50
tane ilave dolar milyarderi ortaya çıkardınız. Şimdi,
Millî gelir, refah payı 3 kat arttı. diyorsunuz ama vatandaş
size soruyor: Kardeşim, benim 3 kat artan refahım kimin cebinde?
Bunu kimin cebine koydunuz, bunu açıklamanız lazım.
Yine Yasakları ortadan
kaldıracağız. dediniz, yasaklar ortadan kalktı mı?
Hayır. Bilakis, işte, bu dershaneleri yani Özel sektörde
çalışan dershaneleri kapatacağız. diyorsunuz. Yani,
dershaneleri kapatmanızın gerekçesini burada gelip ortaya
koyamıyorsunuz. Dershaneler özel sektörde ticari faaliyet yapan kurumlar,
kuruluşlar ama sizin yönetim anlayışınızda
yasakçı bir zihniyet olduğu için bunları kapatıyorsunuz.
Yine, özel hayata, iletişim hürriyetine
Hemen hemen
dinlenmeyen telefon yok. Ben sizlere soruyorum: Şimdi, Almanyaya
Amerikadan heyetler geliyor o Snowdenın açıklamaları
dolayısıyla. Şimdi, Almanyanın millî bir kimliği var,
bir duruşu var. Oradaki devletin, hükûmetin yetkilileri dinlendi. diye, bu
çok büyük bir kusur olduğu için Amerika heyetler gönderiyor. Ben size
soruyorum: Sizin Hükûmetinize de böyle heyetler geldi mi? Dinlendiniz mi,
dinlenmediniz mi? Dinlendiğinizden yüzde yüz bizler eminiz. Nihayetinde,
Yasa Dışı Dinlemeler Komisyonunda bu net olarak da ortaya
çıktı. Buna rağmen, böyle bir kimliğimiz yok,
düşünebiliyor musunuz? Yani bizim Başbakanımız,
Cumhurbaşkanımız dinlenmiş olmasına rağmen,
bizden kimse özür dilemiyor.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, yine
sözlerimin başına dönerek şunları söylüyorum: Polis
teşkilatının elbette ki orantısız güç
kullanmasının karşısındayız ancak polis
teşkilatının sorunlarından kaynaklanan,
sıkıntılarından kaynaklanan hususları da göz ardı
etmememiz gerekiyor. Bugün, polis teşkilatının
çalışanlarının, yılda 40tan fazla polisin intihar
ettiğine ve çok zor şartlar altında
çalıştığına hepimiz şahit oluyoruz.
Polisin sorunları neler? diye
baktığımız zaman, bir defa, eğitimle alakalı
sorunları var arkadaşlar. Polis kolejleri, polis okulları, Polis
Akademisi, polis eğitim merkezleri gibi birçok koldan yürütülen
eğitim faaliyetlerinin mutlaka tek çatı altında, ehliyet ve
liyakati ön plana alan bir eğitim sistemine kavuşturulması
gerekmektedir.
Yine, son derece düzensiz, belirsiz, uzun
çalışma saatleri düzenlenmeli. On iki-on iki, yirmi dört-yirmi dört
gibi çalışma düzenlerinden, sekiz dokuz saat gibi çalışma
düzenine dönmesi lazım.
Bakınız, arkadaşlar, şimdi, dünyada
polisine bu fazla çalışmayla alakalı, bu şekilde, 100 lira,
150 lira gibi bir ücret ödeyen ülke sadece biziz. Almanyadan bir örnek
vereyim: Almanyada fazla çalışmadan dolayı bir polis memuru
kendi maaşı kadar fazla çalışma ücreti almaktadır ama
bizde öyle mi? Hayır.
Polisin yetki ve sorumluluklarının, görev
alanının belirsiz olması nedeniyle ortaya çıkan sorunların
ortadan kaldırılması lazım. Bunun için de görev
tanımının mutlaka netleştirilmesi gerekiyor.
Eşit işe eşit ücret. deniliyor, bu sizin
dilinizden düşmüyor ama polis memurları arasında, emniyet
müdürleri arasında, bakıyorsunuz, aldıkları ücretlerde çok
büyük farklılıklar var. Bugün, karakolda çalışan polis,
hassas bölgede çalışan polis, Başbakanlıkta çalışan
polis bin liralara varan yani maaşının yüzde 50sine varan
rakamlarda farklı maaşlar alıyor. Yine, emniyet müdürleri
arasında, bakıyorsunuz ki tazminatlar makamlara bağlı
olarak verildiği için, makama getirilmeyen emniyet müdürleri yeterli
maaş alamıyor. Onun için, mutlaka bunların rütbelere
bağlı tazminatlar hâline dönüştürülmesi önem arz ediyor.
Değerli milletvekilleri, bu, derece yükselmesiyle alakalı,
yani emniyet müdürleri, işte, 1inci dereceye düşüyor;
diğerleri, üniversite mezunu olanlar, çalışırken 1inci dereceye
düşüyor ama emeklilikte emniyet amirinin altındaki gruplar 1inci
dereceye düşemediği için, bunların özlük haklarında mutlaka
bu tür düzenlemelerin yapılarak emekliliklerinin düzeltilmesi gerekiyor.
Yine, değerli milletvekilleri, bu Türk Silahlı
Kuvvetleriyle emniyet hizmetleri sınıfında çalışan
personelin özlük haklarını aslında bir düzenleme altında
bütünleştirmek suretiyle, buradaki eşitsizlikleri ortadan
kaldırmak gerekiyor.
Sonuç olarak, değerli milletvekilleri,
polislerimizin özlük hakları, maaşları, sosyal hakları
mutlaka düzeltilmeli. Bir de bu, 2011 yılında getirilmiş olan
başpolis ve kıdemli başpolis uygulamasına da mutlaka bir
düzenleme getirmemiz lazım. Bu yapılan düzenleme çerçevesinde
Yani
derde deva olmamıştır. Sonunda polis memuru olan bu kadrolara
amir görevi verilemediği için, şimdi, 10 bin civarında bu
kadrolara atanan arkadaşlarımız çok ciddi sorunlarla karşı
karşıyadır.
Yine, son bir cümle olarak da bu polis sendikasına
tabi olan, üye olan polislerin görevlerine son verilmesi uygulamasından
vazgeçilmeli ve sendikaların önündeki engellerin de ortadan
kaldırılması gerekmektedir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Erdem.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz, İstanbul
Milletvekili Bülent Turana aittir.
Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
CHP grup önerisi aleyhinde söz aldım. Grubumuz
adına konuyla ilgili az önce çok kıymetli arkadaşım gerekli
açıklamayı yaptılar, ben kısaca değinmek istiyorum.
CHPnin grup önerisi 11 Haziran 2013 tarihinde
İstanbul Emniyetine bağlı emniyet personelinin, Çağlayan
Adliyesinde binayı basarak buradaki avukatların gözaltına
alınmasıyla
şeklinde devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiyede çok önemli
gündem maddelerinin olduğu zamanlar yaşıyoruz. Hükûmet için de,
muhalefet için de ekstrem zamanlar bunlar. Az önce kıymetli
arkadaşlarımız ifade ettiler; Gezideki olayların bize
birer uyarı olduğunu, ders almamız gerektiğini söylediler.
Arkadaşlar, söylediğimi bir daha söylüyorum: Ne menem bir Geziymiş
ki bütün uyarılar bize oluyor, ne menem bir Geziymiş ki hep dersi
biz alıyoruz. Hiç mi buradan size ders olan yok? Hiç mi muhalefet
Yıllardan beri muhalefet yapıyoruz, ana muhalefetiz; o kadar fazla
iş yaptık sözde- buna ilişkin olarak -neden şimdiye kadar
hiç Geziden ders alıp da- bu millet neden bize oy vermiyor, neden bizimle
beraber yol yürümüyor? diye sormuyor da sokakta, parkta, caddede, teröre
bağlayan yerlerde kendini ifade etmek istiyor?
Bakın arkadaşlar, Gezi meselesi bir daha
söylüyorum, bizim alacağımız ders varsa biz otururuz
alırız ama- bizim kadar muhalefetin de düşünmesi gereken bir
mesele. O gençler, kendilerini ifade eden, adam gibi muhalefet bulsalardı
sokağa çıkmazlardı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ne demek bu ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) - Siz yoksunuz diye onlar var, siz
ifade edemediğiniz yerde onlar var. O yüzden Geziyle ilgili ders
alın. diyorsanız, ben de diyorum arkadaşlar: Ders alın siz
de.
Değerli arkadaşlar, Çağlayandaki mesele
abartılacak bir mesele değil. Ben bir avukatım, o görüntülerden
rahatsız oldum, muzdarip oldum. Fakat, dünyanın her yerinde, bir kamu
binasında gösteri yapılırsa polis oraya müdahale eder. Bunda
böyle çok fazla siyasi background aramaya gerek yok. 49 avukat, o gün adliye
binasının içerisinde eylem yaptığı için gözaltına
alınmışlar ama aynı gün de ifadeleri alınıp
bırakılmışlardır avukat oldukları için değil
adliye binasında bu eylemi yaptıkları için.
Bakınız, hepinizin bileceği Toplantı
ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Kanununun 22nci maddesinde yasaklar
sayılmıştır. İzin almak gerekmez gösteri için ama
bildirim gerekir. Değerli arkadaşlar, dünyanın her yerinde de
kamu binalarında gösteri yapmak yasaktır. Yine, avukatların
bilecekleri meşhur bir dava var, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Appleby/İngiltere Davası diye geçer.
İngilterede, bir alışveriş merkezinde bir grup eylem
yapar, davalık olur, suçlu bulundukları için AİHMe giderler;
AİHM de AVMnin müdüründen, sahibinden izin alınmaksızın
yapılan bir gösteri yanlış olmuştur. diye karar verir.
Kaldı ki, biz bir AVMden bahsetmiyoruz; duruşmaların devam
ettiği, mahkemelerin, işlemlerin devam ettiği bir adliyeden
bahsediyoruz. Bırakın da polis oradaki arkadaşlarımıza
Dışarıya çıkın. desin. Kaldı ki, o adliye,
dünyanın en büyük adliyelerinden bir tanesi; bahçesi var, baro odası
var, basın açıklama odası var; hepsi kullanılabilir.
Olayı sabote ederek farklı bir anlam yüklemek makul değildir
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, kaldı ki,
önergeyi veren arkadaşlarımızdan avukat olanların eğer
o gün duruşması olsaydı, eğer o gün hâkim veya savcı
olsaydı muhtemelen buraya imza atmazlardı. Siz bir yerde duruşma
yapıyorsunuz, savunma yapıyorsunuz ama bakıyorsunuz, gürültü
var, patırtı var, ne olduğu belli değil -bir daha
söylüyorum- bırakın da polis oraya müdahale etsin.
Kaldı ki, iddia ettiğiniz gibi polisin kask
numaraları kapandı falan diye bir şey yok -hepsinin
evrakları önümde- usulüne uygun içeriye girmişlerdir, direnenleri de
dışarıya çıkarmışlardır, akşam
itibarıyla hepsi serbest bırakılmıştır.
Değerli arkadaşlar, değerli
arkadaşımız ifade ettiği için -ben bir daha diyorum- konuyu
burada bırakacağım fakat eğer önergeyi veren
arkadaşlarımız samimiyse, şiddete karşıysa, insan
haklarından tarafsa, hele ki birkaç gün önce hatırlamış
olduğumuz, kadına şiddete karşı uluslararası
günleri kutladığımız bugünlerde samimilerse
bırakın Çağlayanı, dün akşam bizi dünyaya rezil eden
o fiilî saldırının olduğu eylemi, gösteriyi
araştırmak için önerge vermeleri lazım.
Bakınız, çok değil bir iki ay önce -29
Ekim 2013- Türkiyenin Büyükelçiliğinde, Japonyada, Türkiye,
cumhuriyetimizin kurtuluşuna bağlı olarak bir resepsiyon
veriyor; 900den fazla katılımcı var, Japonyadan bir sürü bakan
var, bir sürü vekil var.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kurtuluşu
değil, Kuruluşu.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Cumhuriyetin
kurtuluşu olmaz, Cumhuriyetin kuruluşu.
BÜLENT TURAN (Devamla) Cumhuriyetimizin kuruluşu
tabii ki.
Tokyo Büyükelçilikteki törene katılan Japonya
Başbakanının kıymetli eşi orada konuşma
yapıyor; saldıran yok, hakaret eden yok, edepsizlik yapan yok, densizlik
yapan yok. Fakat, bir iki ay geçiyor, aynı toplantının muadili
nezaket kuralı içerisinde burada yapılıyor. Japonyanın
millî günü olarak kutlanan Japonya İmparatorunun doğum günü dün
itibarıyla Japonya Büyükelçiliğinde kutlanıyor. Ama, hepinizin
bildiği, çok vahim, ifade etmekten utandığım,
iğrendiğim o hadise cereyan ediyor. Mesele yapan değil
arkadaşlar, çünkü o kişinin ne olduğunu, kişiyi geri
alıyorum, onun ne olduğunu herkes biliyor, herkes de onu takdir
ediyor.
UMUT ORAN (İstanbul) Bunun araştırma
önergemizle ne alakası var?
BÜLENT TURAN (Devamla) Fakat, arkadaşlar, söylemek
istediğim şu: Bu ülkedeki doksan yıllık cumhuriyete eş
değer Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki tavrını önemsiyorum
bir vatandaş olarak.
Sizin disiplin kurulunuz ne işe yarar
İDRİS YILDIZ (Ordu) Cumhuriyet
Bayramında halka gaz sıkarken, su sıkarken o zaman cumhuriyeti
hiç hatırlamıyordunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla)
sizin parti yönetiminiz ne
işe yarar, kadın haklarından, kadına şiddete
karşı olmaktan bahseden arkadaşlarımız ne işe
yarar, göreceğiz.
Hepinizin yakinen tanıdığı
meşhur bir yazarın ilginç bir ifadesi vardı: CHP kalaysız
bir bakır gibidir, içine pekmez de koysan zehir olur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Çok ayıp,
çok ayıp!
UMUT ORAN (İstanbul) Çok seviyesiz bir
konuşma!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Çok ayıp!
BÜLENT TURAN (Devamla) İçinizde sevdiğim
arkadaşlarınız var, kıymet verdiğim
arkadaşlarınız var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, müdahale edin, çok ayıp!
UMUT ORAN (İstanbul) Çok seviyesiz!
BÜLENT TURAN (Devamla) İsterdim ki -söylüyorum-
bugün çıksın bir tanesi Dün yapılan konuyu uyarıyorum.
desin, Disipline veriyoruz. desin, bunu isterdim.
UMUT ORAN (İstanbul) Ya, insan ölümlerinden
bahsediyoruz, insan hayatından bahsediyoruz, sen yine muhalefete laf
ediyorsun. Böyle bir şey olur mu ya?
BÜLENT TURAN (Devamla) Bize ısrarla haykıran
kıymetli İstanbul Vekilimiz Umut Oranın Twitterda
paylaştığı bir ifade var iki gün önce. Diyor ki önerge
sahibi Sayın Oran: Kadına Yönelik Şiddete Karşı
Uluslararası Mücadele Gününde temel hedef, kadın haklarını
kabul etmeyen çağ dışı zihniyetin engellenmesidir. Ben de
soruyorum: Dün kadın hakkına halel getiren, bir Başbakanın,
bir ülkenin, bir güzelliğin, bir toplantının
mahvolmasını sağlayan o malum yaratıkla ilgili aynı
Umut Oran çıkıp da diyor mu ki Kadın haklarını kabul
etmeyen çağ dışı zihniyeti kabul ediyoruz. veya
Etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben bunu
istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Medeniyet üsluptur. der
Cemil Meriç, Medeniyet üsluptur. Dünkü tavrı, dünkü iğrençliği
yalanlayamayan, disipline veremeyen, kınayamayan bir Cumhuriyet Halk
Partisi, doksan yıl değil, yüz doksan yıl da olsa hâlâ burada
bize bağırmaya devam eder.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Hanedanlık mı
kuruyorsunuz bu ülkede?
BÜLENT TURAN (Devamla) Adam gibi muhalefet bizim de
talebimiz. Dünkü tablodan ben rahatsızım bu ülkenin bir evladı
olarak. Rahatsızsanız çıkın buraya söyleyin, dünkü
olayı kınayın. Bizim kınamamız değil, sizin
kınamanız anlamlı.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Hanedanlık kuruyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Kamer Genç, bizim
terbiyesizimiz, iyidir. veya Kötüdür. mü diyeceksiniz, yanlışsa Yanlıştır.
mı diyeceksiniz? Bunu ben buradaki önerge sahiplerinden istiyorum.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Öyle bir şey yok. Siz
hanedan mı kuruyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti muz cumhuriyeti
değildir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Valiyi yedirtmem. dedikten
sonra bunu beklemeyeceksiniz; Gavat diyen valiyi Yedirtmem. dedikten sonra
bunu beklemeyeceksiniz.
BÜLENT TURAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Gezi Parkıyla ilgili de ısrarla söyleyen
arkadaşlarımızın Ordu göreve, ordu göreve! diye
bağırmalarından Gezi Parkı göreve. diye
bağırmaları çok büyük gelişmedir, adımdır; o
yüzden de arkadaşlarımıza bu konuda teşekkür etmek
boynumuzun borcudur diye düşünüyorum.
Ben, CHP grup önerisinin gündem değiştirmek
maksatlı olduğunu, iyi hazırlanmadığını, o
gün tutuklananların zaten bırakıldığını,
polislerin kasklarında numara olmadığı
iddiasının yersiz olduğunu; bunun basınla ilişkisinin
ötesinde, bunun adliyeye, mahkemeye intikal eden mesele olduğunu, Meclisin
gündemini işgal edecek bir konu olmadığını tekrar
ifade ediyor, aleyhte olduğumuzu belirtiyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Turan.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın hatip,
sataşmanın ötesinde partimize hakaret etmiştir.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika. Lütfen başka sataşmalara neden
olmayınız.
ENGİN ALTAY (Sinop) On dakikaya karşı
iki dakika.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sen ne istiyorsun?
Evrakı göndereyim mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Terbiyesizlik yapma! Siz de.
BAŞKAN Sayın Turan, lütfen;
konuşmanızı yaptınız, dinleyin şimdi.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Saygılar sunuyorum Genel
Kurula.
Şu çok bilinen sözü söylemek zorunda kaldım:
Lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı diye.
(CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Senin söylediklerin odur!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kamer Gençe mi diyorsun,
bana mı diyorsun?
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, Bu millet doğru
dürüst bir muhalefet bulsa Gezi olaylarına gerek kalmazdı. diyor.
Önce
FATİH ŞAHİN (Ankara) - Aynen öyle.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
İHSAN ŞENER (Ordu) Kamer Gençi de
kınasana.
ENGİN ALTAY (Devamla) Acele etme, onu da
kınayacağım, acele etme.
BAŞKAN Grup Başkan Vekilini dinliyoruz,
lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne yapacağımı
senden mi öğreneceğim ben?
İHSAN ŞENER (Ordu) Öğreneceksin.
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Hatip.
ENGİN ALTAY (Devamla)
kürsüdeki hatibin sözünün
kesilmesiyle ilgili kurallar yazıyor.
BAŞKAN Teşekkür ederim
hatırlattığınız için görevimi.
ENGİN ALTAY (Devamla) Gezi olaylarıyla ilgili
Sayın Cumhurbaşkanının söylediklerini
hatırlayalım: Sandıktan çıkmak her şey değil.
dedi Sayın Cumhurbaşkanı; Sayın Bülent Arınç Özür
dileriz; özür dilememiz gerekiyor. dedi; Sayın Ömer Çelik Mesajı
aldık. dedi; Sayın Nabi Avcı Bütün muhalefetin
yapamadığını Gezi bize yaptı. dedi ve Egemen
Bağış çoğulcu demokrasinin yansıması dedi. Bu
AKPlilere mi inanacağız -Sayın Cumhurbaşkanını
hariç tutuyorum- yoksa biraz önce konuşan hatibe mi inanacağız?
MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) Herkese
inanacaksın, herkese!
ENGİN ALTAY (Devamla) İki: Eğer siz
ulusal bayramlarla oynamasaydınız, siz doğa hassasiyeti, çevre
hassasiyeti içindeki insanlara birazcık edepli, saygılı
olsaydınız, siz özel yaşama müdahale etmekten vazgeçseydiniz ve
cumhuriyetin laik sistemiyle oynamasaydınız Gezi olayları yaşanmazdı.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Oynadık da ne
yaptık?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gezinin
yaşanmasının temel sebebi budur kardeşim.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Kamere bak, Kamere!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Öte yandan, dün Japonya
Büyükelçiliğinde olanlarla ilgili parti sözcümüzün yaptığı
bir açıklama var. Ben de biraz sonra bu konudaki görüşümüzü,
anlayışımızı Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgisine
sunacağım.
Tekrar iktidar sözcülerini edebe davet ediyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Adam gibi muhalefet
şeklinde söylemek suretiyle partimize hakaret etmiştir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Anlamıyorum konuşmaları, lütfen rica ediyorum, Grup Başkan
Vekilini dinliyorum arkadaşlar.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Adam gibi muhalefet
etmediğimiz gibi bir iddiayla partimize hakaret etti, sataşmada
bulunmuştur.
İHSAN ŞENER (Ordu) CHPyi kastetti, niye
üzerine alıyorsun?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Muhalefet ne demek?
BAŞKAN Partinize yönelik bir şey değildi
Sayın Halaçoğlu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biz de muhalefet partisiyiz.
BAŞKAN - Sayın Halaçoğlu, lütfen yeni
tartışmalara neden olmayınız.
İki dakika süre veriyorum size.
Buyurun.
AHMET YENİ (Samsun) Hayır, niye üzerinize
alındınız?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hoca Gezi, Gezi
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hocam, kim sizi
kastetti Allah aşkına?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Öyle
sınırlandırmadı ki ağzına geleni söyledi.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Hocam, çok
alıngan olmuşsunuz.
6.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Bülent Turanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Alınganlıkla
alakası yok. Şimdi, muhalefetten bahsediyorsunuz, hem muhalefete adam
gibi muhalefet etmekten söz ediyorsunuz. Herhâlde muhalefet partisi olarak
(AK
PARTİ sıralarından Muhalefet demedi, ana muhalefet dedi.
sesi)
Ana muhalefet partisi desin öyleyse, öyle diyecekse.
Muhalefetten söz ediyorsanız, adam gibi muhalefetten
söz ediyorsanız adam gibi iktidar olacaksınız, adam gibi devleti
yöneteceksiniz. (MHP ve CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar)
Şimdi, Gezi olaylarında ortalık
yıkılırken, altüst olurken ülkeyi terk eden bir Başbakan
olmayacaksınız, başka ülkelere giden bir Başbakan
olmayacaksınız. (MHP sıralarından alkışlar) Meydanlara
çıkıp hayalini gerçekmiş gibi anlatan, iki gün sonra da
Hayalimi dile getirdim. diyen bir Başbakan olmayacaksınız.
Efendim, bütün hapishanelerin boşalacağını, dağdan
silahlı insanların ineceğini söyleyip sonra Bu hayalimdir.
diye ortaya çıkmayacaksınız. Millî değerlere
saygısı olan bir Başbakan olacaksınız. Yine,
Türkiyeyi etnik gruplara ayıran, Türkiyede 36 etnik grup vardır.
diyen bir Başbakan olmayacaksınız.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Atatürk de
söylemişti Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Herkesi kucaklayacak,
etnik gruplara bölen bir Başbakan olmayacaksınız. Çünkü siz
eğer bir ülkenin başbakanıysanız o ülkede herhangi bir
etnik grubu ağzınıza bile almadan, hepsini vatandaşım
diye kucaklayacaksınız.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Biz öyle yapıyoruz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bir başbakan
hepsini birleştirici olacaktır.
İHSAN ŞENER (Ordu) Aynen öyle
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Aynen öyle olsaydı
herhâlde bugünkü hâllere düşmezdik.
Siz, bayrağı tahrik unsuru olarak gören bir
Başbakan olmayacaktınız. Türküm demekten kaçınan,
istinâd eden bir Başbakan olmayacaktınız. (AK PARTİ
sıralarından Öyle bir şey yok. sesi)
Nasıl yok? Bir kere bile söyleyemeyen bir
Başbakan görüyoruz karşımızda.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Her zaman söylüyor
ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Her zaman, ne zaman
söylüyor? Bakın, bütün şeylere bakın, Googlea, nereye bakarsanız
bakın, görmeyeceksiniz. Sadece milletim diyeceksiniz, hangi millet
olduğunu söylemeyen bir Başbakan olacaksınız. (MHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Halaçoğlu.
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar.
Sayın Oran, nedir talebiniz?
UMUT ORAN (İstanbul) Efendim, benim de ismim geçti,
benim de ifadelerimle ilgili, nasıl cevap vereceğimle ilgili bir soru
oldu; ben de o soruya cevap vermek istiyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kamer Gençi
kınaması lazım. dedim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Yalnız, sizin isminizin geçmesi
eleştiri sınırları içinde kalan bir şey.
UMUT ORAN (İstanbul) Ama bana da soruldu.
BAŞKAN Sataştı mı,
şahsınızla ilgili herhangi bir sataşma yaptı mı
Sayın Oran?
UMUT ORAN (İstanbul) Sataşma gibi sordu,
aynı zamanda da bir soru sordu, o soruya cevap vermem gerekiyor müsaade
ederseniz.
BAŞKAN Açıklama yapmak istiyorsunuz?
UMUT ORAN (İstanbul) Evet.
BAŞKAN O zaman yerinizden bir dakika
vereceğim size.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, hayır,
sataşmaya cevap vermek istiyor.
UMUT ORAN (İstanbul) Hayır, sataşma var,
o sataşmaya cevap vermek istiyorum. (Gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri; benden söz isteyen Sayın Milletvekilini duymuyorum. Lütfen,
biraz sessiz olursanız çözeceğiz meseleyi.
UMUT ORAN (İstanbul) Efendim, hem benim
konuşmamla ilgili sataşma var hem bana sorulan sorular var hem bana
BAŞKAN Hangi konuda sataşma oldu Sayın
Oran?
UMUT ORAN (İstanbul) Kadın erkek
eşitliği ve Gezi olaylarıyla ilgili benim getirmiş
olduğum önergeyle ilgili Sayın Başkan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İyi
hazırlanmamış. dedi ayrıca.
BAŞKAN Bir sataşma olmadı Sayın
Oran, size yerinizden bir dakika açıklama için süre vereyim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Hayır, İyi
hazırlanmamış. dedi bir kere, bundan büyük sataşma mı
olur?
UMUT ORAN (İstanbul) Efendim, sataşma ama
bakın, yani bana soru...
BAŞKAN Arkadaşlar, şimdi, şöyle bir
usul var: Yani, burada söylenen her şeye -hiç ayrım yapmadan
söylüyorum- 69uncu madde gereğince sataşma diye herkes söz istiyor.
Yani, eleştiri denilen bir şey var.
UMUT ORAN (İstanbul) Benim ismim geçiyor
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sataşmanın ne olduğuna
ilişkin kelime sözcükleri var, uygulamalarımız var. Lütfen,
ilerleyemeyiz bu durumda.
UMUT ORAN (İstanbul) Sayın Başkan,
tutanaklara bakarsanız, birkaç kere benim ismim geçiyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Oran.
UMUT ORAN (İstanbul) Sağ olun, teşekkür
ederim.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Neye cevap verecek
Sayın Başkan?
BAŞKAN Yalnız, başka sataşmalara
lütfen neden olmayınız.
Sayın Genel Kuruldan da sataşmayı
düzenleyen İç Tüzük maddesini istismar etmemelerini, iyi niyetli
kullanmalarını özellikle rica ediyorum.
Buyurun.
7.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, İstanbul Milletvekili Bülent
Turanın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
UMUT ORAN (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, biraz evvel
konuştuğumuz konuda bir araştırma önergesi getirdik buraya.
Burada, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset kurumu olarak
araştırma önergesi getirirken bu çatı altında egemenlik
kayıtsız şartsız milletinse bizlerin de o zaman bu iradeye
saygı göstermemiz gerekir. Ortada bir vaka var; bu vaka, sadece Gezi
Parkı olaylarında değil yani bugün hangi vatandaşın
bir derdi varsa, sorunu varsa, sokakta gösteri yapıyorsa, toplantı
yapıyorsa bununla ilgili orantısız şiddet
kullanılıyor, bunlarla ilgili kanunsuz emirler veriliyor.
E, daha bu hafta, Öğretmenler Gününde,
öğretmenler sorunlarını anlatırken onlara karşı
orantısız güç kullanılmadı mı? Bir öğretmenin
bacağı kırılmadı mı? Onlara karşı biber
gazı sıkılmadı mı? Gelin o zaman, biz diyoruz ki
muhalefet olarak: Evet, irdeleyelim; siz de iktidar olarak samimi olun, bunu
irdeleyin.
Bu işi kadın erkek eşitliği
kısmına getirmek, yine, kadın üzerinden siyaset yapmak
doğru bir şey değil. Sayın Başbakanın eşi
üzerinden siyaset yapmak da doğru bir şey değil.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kınama bekliyoruz,
cevap bekliyoruz.
UMUT ORAN (Devamla) Bu, Sayın Erdoğan
üzerinden siyaset yapmanız önümüzdeki kabine değişikliğinde
sizlere farklı bir makam sağlamayacak. Yani, bunun için
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hiç
yakışmıyor.
UMUT ORAN (Devamla) Ama bu, bizim gündemimiz
değil, konu bu değil.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sayın Oran
yakışıyor mu size)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Tam Kamer Genç üslubu.
UMUT ORAN (Devamla) Bakın, ben, biraz evvel
söyledim, daha geçen hafta kadın erkek eşitliğinde sakın
bizi sınamaya kalkmayın- karma eğitimi yasaklamak için siz
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ortada bir
çirkinlik var, kınayın ya.
UMUT ORAN (Devamla) Karma eğitimin
yasaklanmasıyla ilgili bir bakış açınız var.
Biraz evvel söyledim, bakın, Almanyada
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bir kadına
yapılan bir saygısızlık var ya, kınayın önce.
UMUT ORAN (Devamla) Ama bakın, yani, şu anda,
kadın üzerinden siyaset yapmayalım.
İHSAN ŞENER (Ordu) Siyaset yapma. ne demek?
UMUT ORAN (Devamla) Şu anda, kadınlarla
ilgili, kadının istihdamda ismi yok.
İHSAN ŞENER (Ordu) Ortada davranış
var, kınayabiliyor musunuz?
UMUT ORAN (Devamla) Kadının sosyal hayatta
ismi yok.
İHSAN ŞENER (Ordu) Hayret bir şey ya!
UMUT ORAN (Devamla) Kadına yüzde 1.400 şiddet
artmış.
Yani, bırakın şimdi, gündemimiz bizim,
kadın-erkek eşitliği değil. Bizim gündemimiz,
insanlarımız, halkımız mağdur olmasın, sokaklarda
dayak yemesin, biber gazı atılmasın, gözünü kaybetmesin,
hayatını kaybetmesin. Samimiyseniz, gelin, bununla ilgili
araştırma komisyonu kuralım, bununla ilgili çalışalım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O çirkin sözler
için bir kelime söyleyemiyor musunuz?
Yakışıyor mu size ya!
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Oran.
Sayın Aydın
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, öncelikle, cumhuriyetin laik sistemiyle
oynadığımızı ifade etti. Adam gibi bir iktidar
olmamız doğrultusunda birçok sözler
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
ENGİN Altay (Sinop) İyi, sabaha kadar
adamlık konuşuruz artık!
BAŞKAN - Âdet üzeri söylüyorum, yeni
sataşmalara neden olmayın ama maalesef karşılığını
bulamıyor.
8.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Burada biz, kim adam gibi iktidar, kim adam gibi
muhalefet, bunu tartacak, ölçecek durumda değiliz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) O zaman
konuşmayacaksın adam gibi muhalefet diye!
AHMET AYDIN (Devamla) - Hakem millettir, hakem millettir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - O zaman kullanmayacaksın
bu lafı!
AHMET AYDIN (Devamla) Millet, iktidar hakkında da
muhalefet hakkında da siyaset yapan herkes hakkında da karar verir.
Dolayısıyla millete bakın, milletin kararına bakın,
kim adam gibi siyaset yapıyor ortaya çıkar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Onun kararını bu millet
verir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Arkanızdan
konuşulanları bir duysanız var ya sokağa
çıkamazsınız! Sokağa çıkamazsınız!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Biz
çıkabiliyoruz.
AHMET AYDIN (Devamla) Cumhuriyet kimsenin tekelinde
değil. Bakın, size özellikle şunu söylüyorum Cumhuriyet Halk
Partisi: Emin olun, Atatürkün kurmuş olduğu Cumhuriyet Halk Partisi,
eğer Atatürk yaşıyor olsa idi, ben inanıyorum ki şu
grubu tertemiz ederdi, dümdüz ederdi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Sizin gibi insanları bu partide
barındırmazdı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmet, ne biçim konuşuyorsun sen ya!
AHMET AYDIN (Devamla) Bu şekilde hakaret ediliyor.
Dün gece bir Başbakanın eşine, saygıdeğer hanımefendiye,
o kadar, orada birtakım hakaretlerde bulunuyor ve siz kalkıp bunu
kınama zahmetinde bulunmuyorsunuz ya!
UMUT ORAN (İstanbul) Ya bu başka! Konu,
gündem bu değil ki ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Kadın haklarından dem
vuracaksınız bir de!
UMUT ORAN (İstanbul) - Ya açıklama
yapılmış. Gündem bu mu ya? Bu gündem mi şimdi ya?
AHMET AYDIN (Devamla) - Yakışır mı
bu? Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, bakılmaz!
UMUT ORAN (İstanbul) - Yani, bu Parlamentonun,
Meclisin gündemi bu mu ya?
AHMET AYDIN (Devamla) Ben bu kadar demokratım.
demekle demokrat olunmaz. Sizin demokratlığınızı biz
görüyoruz!
UMUT ORAN (İstanbul) Bu, Meclisin gündemi mi
şu anda? Yani Sayın Erdoğanın eşinin üzerinden
konuşmak Meclisin gündemi mi?
AHMET AYDIN (Devamla) Konuşmayın!
UMUT ORAN (İstanbul) Siz konuşuyorsunuz!
AHMET AYDIN (Devamla) Ama bunu kınamanız
lazım. Bir milletvekili
UMUT ORAN (Devamla) Grup başkan vekilleri
yapacaktır, bekleyin, sabredin.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bir milletvekili, Cumhuriyet Halk
Partisinin bir milletvekilli bu.
UMUT ORAN (İstanbul) Biz bunu
tartışmıyoruz şimdi!
AHMET AYDIN (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin
disiplin kurulu yok mu? İşlem yapamaz mısınız?
UMUT ORAN (İstanbul) Lütfen, gündemi
sulandırmayın!
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
edebi sizden öğrenecek değiliz! Sizden edebi öğrenecek
değiliz!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bakanlık
değişikliği söz konusu olunca herkes
AHMET AYDIN (Devamla) Sizden edep öğrenecek
değiliz. Söz konusu edep olursa, önce kendinize bakın.
UMUT ORAN (İstanbul) Söz konusu insan hayatı
ya! Ahmet Bey, söz konusu insan hayatı ya! Edebi medebi bırak
şimdi ya!
AHMET AYDIN (Devamla) - Edebi bize öğretecek
değilsiniz. Kimin edepli, kimin edepsiz olduğunu da gene kamuoyu çok
iyi biliyor.
UMUT ORAN (İstanbul) Ya, insanlar
hayatını kaybediyor ya! Biraz samimi ol ya!
AHMET AYDIN (Devamla) Dolayısıyla, lütfen
arkadaşlar, konuşurken samimi olalım
UMUT ORAN (İstanbul) - Biraz samimi olun.
AHMET AYDIN (Devamla) -
yaptıklarımızı
konuşalım, âyinesi iştir kişinin. Böyle Ben
demokratım, ben şucuyum, kadın haklarını savunuyorum.
demekle olmuyor.
UMUT ORAN (İstanbul) Ortada,
yaptığınız işler ortada!
AHMET AYDIN (Devamla) - Bir kadına, bir
hanımefendiye yapılan eylemi burada kınayamıyorsunuz ya!
Yazık ya! Yazık ya!
Japonyanın büyükelçiliği Japonya
toprakları sayılır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) İç işlerini
bıraktınız, dış işlerine de müdahale ediyorsunuz.
Yazık be! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
UMUT ORAN (İstanbul) Gündem bu mu? Ayıp ya!
Gündemi ne yaptınız ya! Yani ciddi bir konu konuşulamıyor
burada ya!
BAŞKAN - Arkadaşlar, bu böyle bitmeyecek.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Adam gibi muhalefet diye
lafa başlandıktan sonra, verilen cevaptan sonra O zaman siz de adam
gibi olun. dendikten sonra, siz tekrar oraya adamlıkla ilgili
sataşmadan dolayı söz verirseniz ben söz isterim. Bir dakika
istiyorum, fazla değil.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Adana Valisi hâlâ
görevde! Valiyi alın, valiyi kınayın.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ne alakası var?
ENGİN ALTAY (Sinop) Atatürk gelse sizi buradan
kovardı. dedi, benim bir şey söylemem lazım.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri..
Sayın Altay, konuşmanız
ENGİN ALTAY (Sinop) Bu sataşma mı
değil mi Sayın Başkan? Yorum yapın. Atatürk sağ
olsaydı sizi buradan kovardı. sözü bir sataşma değilse
BAŞKAN Ben bir şey demedim, sadece sizi
dinliyorum, daha karar vermedim Sayın Altay.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bu kadar, cumhuriyet
üzerinden, Atatürk üzerinden istismar siyaseti yapıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Kim Atatürk üzerinden siyaset
yapıyor?
UMUT ORAN (İstanbul) Sen de Emine Erdoğan
üzerinden siyaset yapıyorsun burada ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Kabine değişikliği
var ya, mesele o, herkes göze girecek.
BAŞKAN Buyurun Sayın Altay.
Daha dinlemeden, yargı veriyorsunuz, bugün nedir
böyle Sayın Altay? Aşk olsun size!
9.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım,
sayın milletvekilleri; takiye bu kadar güzel yapılabilir, takiye bu
kadar tumturaklı bir şekilde ortaya konulabilir.
Yahu, on bir yıldır, önce törpüyle, sonra
bıçakla, sonra satırla Büyük Atatürkün kutsal emaneti cumhuriyeti
delik deşik ettiniz, ondan sonra bir de ona
sığınıyorsunuz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Cumhuriyet sizin
tekelinizde değil!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Cumhuriyet bizim de,
sadece sizin değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) Atatürk yaşasaydı
bize ne yapardı, bilmem ama maazallah, ya Hazreti Peygamber sizi bir
görseydi! Hazreti Peygamber sizi bir görseydi, bırak bu Meclisi,
bırak bu dünyayı sizi kainattan sürerdi! (CHP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın AKP sözcüsü
avukatlara bir sataşmada bulundu. Ben bir avukatım, siz de bir
avukatsınız ve o tutuklanan avukatların hepsi sizin de üyesi
olduğunuz Çağdaş Hukukçulardır. Bir sözümüz var bizim: Oku evlat, avukat ol,
haksızlıklara barikat ol. O avukatların hepsi
haksızlıklara barikat oldukları için bugün gözaltına
alındılar.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sanal; Tanal,
özür dilerim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Onun için, sizden istirham
ediyorum
BAŞKAN Teşekkürler.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN -
Buyurun.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan, az
önce ifadem
BAŞKAN -
Arkadaşlar, tamam, oylamaya geçiyoruz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Başkan, az
önceki sataşmaya cevap verme gereği duymadığımı
belirtmek istiyorum.
lll YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin
oylamasına geçiyorum.
Oylamadan önce yoklama talebi var.
Şimdi, yoklama talebi isteyen sayın
milletvekillerini okuyorum: Sayın Altay, Sayın Oran, Sayın
Serindağ, Sayın Özel, Sayın Dudu, Sayın Tanal, Sayın
Yıldız, Sayın Ekinci, Sayın Toptaş, Sayın Dinçer,
Sayın Özkan, Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yokum ben aslında.
BAŞKAN - O
zaman geri alalım sözünüzü.
Sayın Ören, Sayın Kesimoğlu, Sayın
Kurt, Sayın Dibek, Sayın Küçük, Sayın Güler, Sayın
Kalkavan, Sayın Akar.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 21 milletvekilinin kolluk
kuvvetlerinin orantısız güç kullandığı
iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla 21/6/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 27 Kasım 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.04
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci
sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/792) (S. Sayısı: 488)(X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu
488 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aytuğ
Atıcı, Mersin Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Atıcı.
CHP GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının tümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Savaşlara, göçlere,
çaresizliğe sebep olmayan, bu konudaki kararlara alet olmayan, liderin
değil halkın vekili olan milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Bu tasarı, Belarus ile yapılan ve yasa
dışı güçleri önlemeye yönelik bir anlaşmaya
dayanmaktadır değerli arkadaşlarım. Yasa
dışı göçlerin ne gibi acılar doğurduğunu ve
dramlara yol açtığını basından çeşitli
vesilelerle ve sık sık izliyoruz, hatta Mersinde, Adanada,
Hatayda, Gaziantepte bizzat yaşıyoruz. Ekim ayı
başında İtalya yakınlarında batan gemide ölen kaçak
göçmenlerin durumları hâlâ hafızalarımızdan silinmedi. Yasa
dışı göçler sırasında yüzlerce kişinin
öldüğü trajik olayların başlangıcı sömürüdür,
açlıktır, savaşlardır. O insanlar, evlerinde ekmek
olsaydı, etraflarında -tıpkı Suriyede olduğu gibi-
savaş olmasaydı umut yolculuğuna çıkıp çoluk çocuk
yollarda ölmeyeceklerdi; arkalarında yetim, öksüz, çaresiz insanlar
-tıpkı Suriyede olduğu gibi- bırakmayacaklardı. Hadi
diyelim ki bu insanlar ölümü göze alarak bu umut yolculuğuna
çıktılar ve yine diyelim ki bu sorunlar aslında uluslararası
bir sorun yani tüm insanlığı ilgilendiriyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi size bir
ülke soracağım. Bir yandan komşusundaki sorunları
kışkırtıyor, diğer yandan iç sorunlar nedeniyle
sığınmacıları kendi ülkesine davet ediyor ve
komşusundaki sorunlara lojistik destek
sağladığını açıkça beyan ediyor. Aynı ülke,
diğer yandan Eğer sığınmacı sayısı 100
bini geçerse bunu savaş nedeni sayacağım. diyor. Yani,
zavallı göçmenlere insani yardım yapacağım bahanesiyle onları
ülkesine çağırıyor, aslında komşusuyla
savaşmanın yollarını arıyor. Peki, bu ülkeyi
tanıdınız mı? Maalesef, kendi ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti.
Peki, böyle bir şey akla ve insanlığa sığar mı?
Asla sığmaz. Peki, bu kadar akla, insanlığa
sığmayan bir savaşma arzusunun tamamen ideolojik ve mezhepsel
nedenlere bağlı olduğu anlaşıldığında
ne hissedersiniz? Bizler mide bulantısı hissederiz; içinde zerre
kadar insanlık taşıyan, zerre kadar insani duygusu olan bütün
insanlar mide bulantısı hisseder. İşte, bu işlerden
midesi bulanan insanlar Türkiye ile geri kabul anlaşması
imzalıyorlar. Belarus da bu ülkelerden bir tanesi; meydana gelen
işlerden midesi bulanmış ve kendini garanti altına almaya
çalışıyor. Bu tartıştığımız
tasarı
Belarus da aslında bir yandan kendine yararlı,
diğer yandan Türkiyeyle, ülkemiz ile ilişkilerini geliştirmeye
çalışıyor, diğer yandan da Türkiyenin göçmen konusundaki
tutumuna güvenmiyor, güvenmediği için de böyle bir geri kabul
anlaşması imzalamak zorunda kalıyor. Yani diyor ki: Ben Belarus
Cumhuriyeti olarak Türkiye ile ilişkilerimi geliştirmek istiyorum,
Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyorum, hatta, vizeleri
kaldırarak ticaretimi geliştirmek istiyorum ama Türkiyeye
güvenmiyorum. Güvenmediğim için, Türkiyenin göçmen konusunda, Suriye
konusunda yaptıkları midemi bulandırdığı için bu geri
kabul anlaşmasını imzalıyorum.
Tasarı ne getiriyor değerli
arkadaşlarım? Geri kabul. Geri kabul ne demek? Diyor ki: Senden
bana gelen yasa dışı göçmenleri geri alacaksın. Bütün
anlaşmanın temeli bu; eğer Türkiyeden Belarusa yasa
dışı göçmen giderse bunları geri alacaksın. Ben
seninle 29 Mart 2013te, Minskte bir vizesiz seyahat anlaşması
imzaladım. İmzaladım ama biraz da pişman oldum çünkü bu
vizesiz seyahat anlaşması yasa dışı göçlere sebep
olabilir. Yasa dışı yollarla gelen göçmenleri geldikleri ülkeye
veya vatandaşı oldukları ülkeye düzenli, hızlı,
güvenilir ve insan onuruna yakışır bir şekilde gönderirim.
diyor Belarus. Peki, biz ne diyoruz, Elbette, tamam, geri gönder. diyoruz.
Yoksa Belarusun derdi veya Türkiyenin derdi, Belarustan Türkiyeye yasa
dışı göçmen gelmesi filan değil değerli
arkadaşlarım. Belarustan Türkiyeye yasa dışı göçmen
geleceğini hiç hayal edebiliyor musunuz? Elbette ki hayal edemiyorsunuz.
Adamlar vizeyi kaldırma anlaşması için bu geri kabul anlaşmasını
şart koşmuşlar görünüyor. Karşılıklı olarak
vizeyi kaldırdıkları gün, aynı gün, yine Minskte bu geri
alım anlaşmasını imzalıyorlar. Sizce böyle bir tesadüf
olabilir mi? Olamaz. Bu bir tesadüf değil. Peki, bunun bir tesadüf
olmadığını nereden anlıyoruz?
Bakın arkadaşlar, bu anlaşmanın
gerekçesine bakın. Bu gerekçeyi Hükûmet yazdı, Bakanlar Kurulu
imzaladı ve Başbakan imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderdiniz. Kendi ellerinizle yazdığınız gerekçede,
bakın, neleri itiraf ediyorsunuz, diyorsunuz ki kendi gerekçenizde,
Hükûmetin gerekçesinde arkadaşlar. Bakın, bu maddeleri, bu
gerekçeleri muhalefet yazmamış, Hükûmet yazmış. Diyor ki
gerekçede: Ülkemiz, önemli ölçüde yasa dışı göçlere maruz
kalmaktadır ve Avrupa Birliği ülkelerine yasa dışı
göçte güzergâh olarak kullanılmaya çalışılmaktadır.
Bakın, bu itirafın ne demek olduğunu anlıyor musunuz?
Anlamıyorsanız veya kafanız yorgunsa ben size anlatayım
veya bizi dinleyenler anlasınlar. Yani Başbakan Ben Hükûmetim,
üstelik de tek başıma iktidar olacak kadar güçlü görünüyorum. diyor,
Ancak, sınırlarımı korumaktan âcizim. diyor, özellikle
güney, güneydoğu sınırlarımı. Siz benim Orta
Doğuda efelenmeme bakmayın. Güney ve doğu
sınırımdan bir girenler keşke benim ülkemde kalsa,
sınırı bir delenler keşke orada kalsa. diyor. Bir de
Benim batı sınırımı da deliyor, buradan da Avrupaya
gidiyor, ben de buna seyirci kalıyorum yani ben âcizim. diyor
Başbakan. Bakın, bunu ben söylemiyorum. Bunu siz kendi ellerinizle
kendi bürokratlarınıza yazdırdığınız gerekçede
söylüyorsunuz, gerekçede kendi Başbakanınızın âcizliğini
ifşa ediyorsunuz. Belarus Hükûmetinin diplomatları bunu zaten çoktan
öngörmüşler, görmüşler ve diyor ki: Kardeşim, tamam, vize
uygulamasını kaldıralım ancak sizin
sınırlarınız delik deşik, kim giriyor, kim
çıkıyor haberiniz yok. Ben tedbirimi alayım. Ta Minskten kötü
tabloyu görüyor ve önlemini alıyor.
Peki, bu anlaşmayı kim imzalıyor?
İşin trajikomik bir diğer yanına bakalım: Türkiye
Cumhuriyeti adına bu anlaşmayı Dışişleri
Bakanı imzalıyor, yani Ahmet Davutoğlunun bizatihi kendisinin
imzası var. Acaba bu anlaşmayı imzalarken Bakanın hiç yüzü
kızarmadı mı? Bu gerekçede yazılan ifadelerin, yani
sınırlarımızın delik deşik olmasının
tek sorumlusunun kendisi olduğunu, kendi Hükûmeti olduğunu hiç
düşünmedi mi? Düşünmemiştir. Düşünse herhâlde böyle bir
anlaşmayı imzalamaz. Kendilerini dünya lideri zanneden insanlar
işte bu şekilde kendi kendilerini de rezil ederler.
Bakın değerli arkadaşlarım, bizim
sınırlarımız neden delik deşik oldu? Çünkü
Dışişleri Bakanı hayalperesttir, çünkü
Dışişleri Bakanı yayılmacı bir zihniyete
sahiptir. Bunları ben birazdan size Dışişleri
Bakanının kendi sözleriyle kanıtlayacağım.
Dışişleri Bakanı başka ülkelerin sahibi olmayı
hedeflemiştir ve bu uğurda savaşı göze
almıştır. Bu kürsüden yaptığı konuşmada -bu
kürsünün tek farkı: Mikrofonlar değişti- diğer mikrofonun
olduğu kürsüden yaptığı konuşmada
Dışişleri Bakanı demişti ki, tutanaklarda vardır,
çıkarabilirsiniz: Yeni Orta Doğunun sahibi ve hizmetkârı biz
olacağız. Bakın, bu laf çok önemli bir laftır. Bunu tekrar
söylüyorum: Bir ülkenin, üstelik de koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Dışişleri Bakanı bu kürsüye çıkıp milletin
kürsüsünden Yeni Orta Doğunun sahibi ve hizmetkârı biz
olacağız. diyemez. Diyorsa eğer hayalperesttir, diyorsa
eğer yayılmacı bir zihniyete sahiptir. Savaşa zemin
hazırlamak için kendi komşu ülkelerini bizim ülkemize davet
etmiştir. İşte, bu yüzden hayalperest; işte, bu yüzden
yayılmacı; işte, bu yüzden kendi dünyasında
yaşıyor; işte, bu yüzden dünyadan haberi yok. Adı
Dışişleri Bakanı ama dışişlerinden
başka her şeyi bildiğini zannediyor, onları bilmiyor,
dışişlerini de bilmiyor.
Bakın, Suriyede muhalefet yok, biz muhalefeti
oluşturacağız. Türkiyede muhaliflere lojistik desteği
sağlayacağız. diyen bu ülkenin Başbakanıdır, bu
ülkenin Dışişleri Bakanıdır. E, şimdi, siz
kalkacaksınız, bu kadar iş yapacaksınız, muhalifleri
burada örgütleyeceksiniz, sonra gideceksiniz, diyeceksiniz ki: Git, kardeşim,
Suriyede kardeşini öldür, orada kan aksın. Aynı şekilde,
orada kan akınca kalkacaksınız, Esada diyeceksiniz ki: Ey
diktatör, sen Suriye halkından toplanan vergilerle kendi halkına
silah doğrultamazsın. Doğru, hiçbir ülkede, hiçbir ülkede o ülkenin
vatandaşlarından toplanan vergilerle alınan silahlar o ülkenin
insanlarına doğrultulamaz. Ama bunu söyleyenin azıcık da
adabı, edebi olması gerekir. Aynı şahsiyetler, aynı
zihniyet, yine bizden toplanan vergilerle alınan silahları Gezi
olaylarında kendi halkına doğrultmuştur. Ben bunu Plan ve
Bütçe Komisyonunda Dışişleri Bakanına söyleyince çok
sinirlenmiş Sayın Bakan, yumruğunu masaya vurmuş, herhâlde
eli acımıştır. Eli acıdığında, orada,
Suriyede, Gezide canı yananları da belki anlamıştır.
Ben ona demiştim ki: Sayın Dışişleri Bakanı,
sizin zihniyetinizin de Esad zihniyetinden bir farkı yok. Esad,
halkına silah doğrultmuştur, siz de kendi halkınıza
Gezide silah doğrulttunuz. Yalanım varsa buyurun, söyleyin. Bu
insanlar Gezide kalp krizi geçirerek ölmediler, sizin yüzünüzden öldüler ve
siz bu konuda suçlusunuz. Hazret çok sinirlenmiş, demiş ki: Beni
nasıl Esada benzetiyorsunuz? Doğru, orada binlerce insan öldü,
burada sadece 7 kişi öldü! Yani bir insanın Esada benzemesi için
burada binlerce insanı katletmesi mi gerekir? Bir tek insanı bile
öldürseniz, vazgeçtim öldürmekten, bir tek insanımıza bile silah
doğrultursanız ve onların kılına zarar gelirse sizin
zihniyetinizle Esad zihniyetinin
hiçbir farkı yoktur.
Bakın, Esad zihniyetiyle nasıl örtüşüyorsunuz?
Ve sadece Dışişleri Bakanı değil, Sayın Bakan,
siz dâhil olmak üzere Kabinenizde bulunan bütün bakanların
imzalarıyla gelen Dışişleri
sözleşmelerinin tamamından siz de sorumlusunuz, orada yaşanan
sorunlardan, orada akan kandan siz de sorumlusunuz. Bir örnek vereyim mi size,
sizin de imzanız vardı: Libyadaki milislerin eğitimi
Bakın, polis demiyorum, asker demiyorum, Libyadaki halk güçlerinin,
milislerin eğitimi için sizin de imzanızla bu yüce Meclise bir
anlaşma geldi. Biz itiraz ettik, dedik ki: Hadi askeri eğitiyorsun,
polisi eğitiyorsun, eyvallah. Milisi yani militanı nasıl
eğitirsin? Bilmiyor musun ki Libyadaki bu militanlar Suriyeye gidip kan
dökecekler! Ve siz bunu imzaladınız, sizin imzanızla geldi,
Başbakanın imzasıyla geldi. Suriyede akan kandan, o
anlaşmada imzası olan bütün bakanlar sorumludur.
Bakın, Sayın Bakan, Mersinin Taşucu
Limanından bir gemi dolusu Çeçen insan Suriyeye gitti. Defalarca
haykırdım, bu insanlar orada kan dökmeye gidiyorlar. Soru önergesi
verdim, cevaplamadınız. Sizin bunda suçunuz yok mu? Siz bunu
engelleyemez miydiniz? Bizim sınırlarımız kevgire mi döndü?
Bakın Sayın Bakan, başta Bingöl olmak
üzere, doğu ve güneydoğuda, pek çok yerde, pek çok şehrimizde
insanlar Suriyeye savaşmaya gidiyorlar, orada ölüyorlar ve cenazeleri
sınırımızdan gizlice geçirilerek Türkiyeye tekrar getiriliyor
ve gizlice gömülüyorlar. Nereden mi biliyorum? Cumhuriyet
başsavcılığından biliyorum. Yapılan
şikâyetlerle cumhuriyet başsavcılığı oradaki
mezarları açtırmak zorunda kaldı ve orada ölen bizim
insanlarımızı çıkarıp otopsi yaptılar. Siz ne
yaptınız? Sadece ve de sadece seyrettiniz, birkaç mezar
açıldı, iş o kadar.
AKP milletvekilleri, siz değil miydiniz ki üç saat
içerisinde Şama varacak olan? İşte, Belarus bizle niye geri
kabul anlaşması imzalıyor, bunu anlayın diye söylüyorum.
Belarus gibi küçücük bir ülke, Belarus gibi daha kök salmamış bir
ülke, yeni özgürlüğüne kavuşmuş bir ülke Türkiye Cumhuriyeti
gibi bir ülkeye kafa tutuyor, diyor ki: Senin milletvekillerin Üç saat içinde
Şama gireriz. demişlerdi, onun için senden üç saat içerisinde
Minske de gelebilirler. Ben onun için bu anlaşmayı imzalamak ve
Belarus halkını korumak zorundayım.
Ey AKP milletvekilleri, siz değil miydiniz bayram
namazını Emevi Camisinde kılacak olan? İşte, sizin
mezhepçiliğiniz burada.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kılacağız,
kılacağız inşallah. sözcüsü müsün?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Başka bir cami
kalmadı mı Emevi Camisiden başka? Başka bir cami
kalmadı mı gidecek?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Esedin sözcüsü müsünüz siz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ve buradaki Alevi
yurttaşlarımızı, burada, Emevileri, Emevilerin katil
olduğunu düşünen Sünni yurttaşlarımızı rencide
edecek bir şekilde Emevi Camisinde namaz kılacağız.
demekten hiç utanmadınız mı? Başka cami kalmadı
mı? Herkes namazında niyazında ama siz,
namazınızı, niyazınızı da her hâlükârda mezhepçiliğe
bulaştırdınız. İşte Belarus bunu bildiği
için Ya kardeşim, bunlar kalkıp Emevi Camisine gidiyor, Üç saatte
Şama varırız. diyor, kendi Müslüman kardeşlerini biçiyor,
öldürüyor. Ya, ben Hristiyanım, benim içimde çok ateist var, acaba beni
ne yapar? diye korkusundan bu anlaşmayı imzalıyor ve sizin
suratınıza bir tokat gibi indiriyor. Bilmiyorum farkında
mısınız, bilmiyorum durumu nereye getirdiğinizin
farkında mısınız?
Daha kısa bir süre önce, Türkiyede,
yaklaşık 600 bin bakın, 100 bin değil, 600 bin- Suriyeli
sığınmacı olduğunu söylediniz. Bunlardan 200 bini
kamplarda, 400 bini nerede, bilmiyorsunuz. Başbakan, daha yakında,
bir yurt dışı seyahatine giderken dedi ki: Suriyeli
sığınmacılar 500-600 bine yaklaştı. Allah
aşkına, bir başbakan nasıl böyle bir şey söyler?
500-600 bin yani sanki 1-2 tane, 100 bin insan var arada. 500 bin mi, 600 bin
mi? Bunun anlamı nedir? Başbakan olarak sen, Türkiyede kaç tane
Suriyeli sığınmacı olduğunu bilmiyorsun demektir.
Defalarca bu kürsüden sorduk, defalarca önerge verdik. Allah rızası
için birine neden cevap veremediniz? Hiçbir şekilde veremezsiniz. Neden?
Çünkü, ne kadar çok Suriyeli gelirse o kadar işinize geliyor. Çünkü,
başka planlarınız var. Ya kaç sığınmacı
olduğunu bilmiyorsunuz ya da biliyorsunuz ve bunu kullanıyorsunuz;
her ikisi de mide bulandırıcı, her ikisi de bizleri dehşete
düşürüyor. Eğer, Suriyelilerin nerede olduğunu
bilmiyorsanız yani Saldım çayıra, Mevlam kayıra.
mantığıyla hareket ediyorsanız bu âcizliktir ama eğer
başka hesaplarınız varsa o zaman iş değişir,
başka hesaplarınız varsa iş gerçekten değişir.
Ne hesaplarınız var? Bakın, açıkça
söylüyorum, Mersinde, Adanada, Hatayda, Gaziantepte bir çok insan
şöyle bir algıya sahip, diyorlar ki: Suriyeliler özellikle
çağrıldı, AKPnin oyları düşüyor, bunlar topluca
vatandaş yapılacak ve oy kullandırılacak.
AHMET YENİ (Samsun) Zavallıya bak!
SUAT ÖNAL (Osmaniye) - Kargalar bile güler bu iddiaya ya!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Umarım, kargalar bile
güler!
AHMET YENİ (Samsun) Kargalar da gülüyor size!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ama vatandaşın
size nasıl baktığına bir bakın
AHMET YENİ (Samsun) Siz ne hâle geldiniz be!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
vatandaşın size
olan güveninin, koskoca iktidar partisine olan güveninin nereye geldiğine
bakın. Size olan güvenleri sıfırın altına
düşmüş
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sevinin!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
size olan güvenleri
bitmiş.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sevinin işte!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ve diyorlar ki: Bunlar,
Suriyelilere oy kullandıracaklar. Eğer, böyle bir şey olur ise
bu işin sonu iyi olmaz, bu işin altında
kalırsınız
SUAT ÖNAL (Osmaniye) CHPnin seçim sonuçlarına
mazeret aramak
AYTUĞ ATICI (Devamla)
ve bunun bedelini biz size
çok net bir şekilde ödetiriz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siz yenilginize
şimdiden bahane arıyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Efendim? Buyurun.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sandık
yenilgisine şimdiden bahane arıyorsunuz?
AYTUĞ ATICI (Devamla) Sizi
duymamışlardır, diyor ki: Sandık yenilgisine şimdiden
bahane arıyorsunuz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Evet.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Ben, sadece, halkın
Sizin ne gibi oyunlarla bu işi sandığa
yansıtabileceğinizi anlatıyorum
MEHMET METİNER (Adıyaman)
30 Mart yakın, merak etme sandık geliyor.
AYTUĞ ATICI (Devamla)
sandık yenilgisinden
bahsetmiyorum. Ben, sizin halk nezdinde nasıl çukura düştüğünüzü
anlatmaya çalışıyorum, o yüzden benim bu söylediklerimi dikkate
alırsanız iyi olur.
MEHMET METİNER Çukura siz düştünüz.
AHMET YENİ (Samsun) Çukurdan
çıkamıyorsunuz bir türlü!
AYTUĞ ATICI (Devamla) Bakın, bütün
bunları değerlendirerek, Başbakan acilen bu
genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi eş
başkanlığından derhâl istifa etmelidir.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Öyle bir eş
başkanlık yok.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Suriye veya herhangi bir
Cahilce konuşmasın kimse. diyenler, bilmeyenler gitsin, cahiller
gitsin Başbakanın konuşmasını dinlesinler
bakayım, demiş mi dememiş mi?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Cahiller kürsüde.
AYTUĞ ATICI (Devamla) Suriye
dâhil her yerin sahibi olma dürtüsünden derhâl vazgeçsin. Dışişleri
Bakanını ve dış işleri politikasını derhâl
değiştirsin. Yalnızlık Allaha mahsustur. Türkiyeyi
yalnızlığa ittiniz ama bunun hesabını halk sizden soracak.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Şırnak
Milletvekili.
Buyurun
Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP
GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 488 sıra sayılı, sözleşmeyle ilgili, Tasarı
üzerine söz aldım. Barış ve Demokrasi Partisi adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz
önce iktidar partisinden bir arkadaşımız Burada adam gibi
muhalefet yok. dedi, olsaydı zaten on bir yıl iktidar
olmazdınız. Demek ki bizde kusur çok arkadaşlar. Biz onu gözden
geçiriyoruz ama sizin de bir şeyleri gözden geçirmenizin zamanı
gelmiştir.
Bakın,
güzel İzmirin, Egenin incisi güzel İzmirin 2nci kez EXPOyu
kaybetmesinde hiç mi günahı yoktur iktidarın? 2015i kıl
payı ile kaçırırken hiç mi günahınız yok?
Uluslararası ilişkilerde, diplomaside
Sağlığı
özelleştir, ticarileştir, büyük şehir hastanelerini kur,
sağlığı metalaştır; devletin bu alanda, tarumar
ettiği bir alanda temayı kur, o temadan sonra 2-3 oyla 2015i kaybet,
2020yi de 2nci turda kaybet. Sunucu tabii ki Defne Samyeliydi Pariste.
Tabii ki Defne Samyeline bir bakınca oy kullananlar, TÜİKin, onun
evinde bir ay hanehalkı bütçe anketi için zorunlu ikamet edip
Tek
başına yaşayan bir kadının özel hayatına, yatak
odasına, banyosuna, mutfağına girebilme hakkını kendinde
gören ceberut devletin
Bu talebi kabul etmiyorum, benim özel
hayatımın ihlalidir, ihlal edilen hakkıma sahip
çıkıyorum. demesi ve TÜİKin ona 900 lira ceza kesmesidir.
Bakın, arkadaşlar, doğru dürüst siyaseti
bir türlü burada yapamadık, Meclis kanun fabrikasına döndü, zaten bu
sözleşmeler de bu kanun fabrikasının artık matbu hâle
gelen, yok Teknik sözleşmedir. denen sözleşmelerine döndü.
Şimdi, bakın, Belarus, ta, Baltık
kıyısında 10 milyon civarlarında bir nüfus çevresiyle
İki ülke arasında insani, diplomatik ilişkilerin olması
doğru, sözleşmenin imzalanması doğru, vizenin kalkması
güzel. Küçük ülkeler bizimle ilgili vizeyi kaldırıyorlar, bir
sorunları yok ama tabii ki güvenceye alıyorlar, işte, bu
sözleşmede olduğu gibi geri gönderme hakkını kendilerinde
buluyorlar. Yani, Türkiye'den birisi gidip Belarusta kalıyor, ondan sonra
da Oradan Almanyaya nasıl girerim, İsveçe nasıl giderim,
başka ülkelere nasıl giderim? hesabı içine giriyorsa tabii onlar
da bunun önlemini alıyorlardır.
Şimdi, bunu stratejik anlaşma olarak
aldığınız zaman yüksek stratejik anlaşmalar
konseylerinin gittiği her ülkeden korkmaya başladık. Bilmiyorum,
arkadaşlar vardı, Halepte biz yüksek stratejik bir toplantıya
katılmıştık, sonra geldik Kilisin orada kapıyı
açtık, vizeleri kaldırdık, herkes kendi cüzdanıyla
geçebilecekti, şimdi ne oldu? 1 milyon mülteci geçti, yol geçen
hanına döndü, Ceylânpınara kadar olan bölgeden El Nusra, El Kaide
istediği gibi girip çıkıyor ama Ceylânpınardan bu tarafa
Nusaybine doğru geldiği zaman Rojavalı 3 Kürt kurşuna
diziliyor sınırdan geçtikleri için. Bu nasıl adalettir, bu
nasıl yaklaşım tarzıdır? Yani, sınırdan
geçen birisine
Pasaportsuz geçmenin cezası belli. Yakalarsın, yargıya
çıkarırsın, geri gönderirsin ama kurşuna dizmek nasıl
bir anlayış ki geride kalan fotoğraflarda 3-4 tane ilaç kupürü,
çocuklara 3-4 tane hediye ve yine çocuklar için alınan şekerler
vardı onların üzerinde çıkan suç delili olarak.
Şimdi, ben buradan İzmirlilere sesleniyorum:
Üzülmeyin EXPOyu kaybettiğiniz için. EXPO, belki sağlık
temasıyla Egenin güzel iklimini, tarihini, kültürünü, geleceğini,
zeytinini, incirini, üzümünü, narını, her şeyini
tanıtacaktı ama orada da birileri zaten ticari amaçlı olarak
kendi karargâhlarını kurmanın sevdası üzerine, oraya gelecek
5 milyon trafiğin, işleyişinin, ihalelerinin,
altyapısının hesabının içine girmişti.
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sel suları
olmasaydı böyle olur muydu?
HASİP KAPLAN (Devamla) İzmir eğer
isterse uluslararası fuarını bir EXPO gibi canlandırabilir,
bütün ülkelerin katılımına açık bir duruma getirebilir. Bu
bir yerel yönetimler modelidir. Demokratik özerklik dediğimiz, yerel
yönetimlerin özerklik şartının Avrupa standartlarında
burada imzalanıp burada çekincelendirilen ve kabul edilemeyen biçimini
İzmir uygularsa o zaman yerel yönetimin, iktidarın kendi kaderini
belirlemesiyle, İzmir halkının, ilçelerinin, Selçukun,
Torbalının, Dikilinin, Bergamanın, hepsinin
katkılarıyla bunu hayata geçirebilir. Bu, mümkündür. Her şeyi de
devletten, uluslararası organizasyonlardan beklememek gerekir. Bu
mümkündür çünkü beceremeyen hükûmetlerin beceremediklerinin yerini doldurmak
mümkündür arkadaşlar.
Tabii, 1 milyona yakın Suriyeli mülteci Türkiyeden
giriş yaptı, İstanbuldalar, hatta İzmirdeler, hatta
Yalovadalar -gelen haberleri biliyoruz- ve bu insanların hiçbir güvencesi
yok, hiçbir kaydı yok ve bu insanlar elbette ki oradan Avrupada
yaşayan yakınlarının, akrabalarının yanına
gidip hayatlarını kurtarmak isteyeceklerdir ve gidiyorlar da, kaçak
yollardan gidiyorlar. Kaçak yollardan gidince Ege Denizinde bir takanın
içine 100 kişi doldurulup getiriliyor, katliamlar işleniyor, insanlar
ölüyor, insanlık dramı yaşanıyor. Bunlar defalarca oldu.
Peki şimdi olmayacak mı? Olacak.
Elbette ki Avrupa ülkeleri kendilerini korumanın her
türlü yöntemini alıyorlar ama alırken Geldiğin ülkeye geri
dön. kuralını koyuyorlar, unutmayın. Yine,
yakaladıklarını geldiği ülkeye geri gönderiyorlar. Onun
için Belarusun çok derdi olmayabilir ama genellikle bu tür, Moldova gibi,
Belarus gibi küçük ülkeler, atlama, geçiş alanlarıdır,
kullanılabilir ama bir Almanya, bir Fransa, bir İngiltere, işte
bu ülkelere girişler söz konusu olduğu zaman, o zaman bu
sözleşmelerden çok daha katıları Türkiyeyle
imzalanmış ve bu uygulanıyor.
Tabii, merak ediyorum, Sayın Yılmaza burada da
sormak istiyorum: 90larda bizim Şırnaktan 15 bin kişi mülteci
olarak Saddam döneminde sınırı aştı, geçtiler,
sınır ihlali yaptılar, mülteci olarak gittiler çünkü köyleri
yakılıyordu, aileleri öldürülüyordu, kurşuna diziliyorlardı,
faili meçhul cinayet vardı ve 15 bin kişi
. Bu 15 bin kişi ne
zaman dönecek Türkiyeye? Gerçekten, barış ve çözüm sürecini
konuştuğumuz bir dönemde bunlar ne zaman dönecekler?
Bir şey daha: Uluderede bir insanlık
dramı yaşandı, 34 yurttaşımızı yitirdik.
Faillerinin bir tekinin kimliği dahi hâlâ tespit edilemedi.
Savcılıkta gizlilik kaydı kondu, sonra askerî mahkemeye
gönderildi. Elbette ki bir gün adalet yerini bulacak ve oradaki öteleme bir gün
aydınlığa kavuşacaktır. Ama oradaki anaların, babaların
çocuklarının cesetlerinin paramparça olduğu 100-200 metre
ilerideki sınırın ötesinde -ki orada ne mayın var ne hudut
var ne bir taş var, orayı hiçbir zaman da hudut bellemediler üç
sene-oraya gidip bir anmada bulunmalarına Uludere
Savcılığının soruşturmalar açması, insanlara
ceza vermesi hakkaniyete ve adalete uygun değildir arkadaşlar.
Şunu çok açıklıkla söylemekte yarar var:
Evet, bizim uluslararası hukukta sözleşmeler ve birtakım
konularda atmamız gereken adımlar vardır. O zaman belki
olimpiyatları da Türkiyede yapabiliriz arkadaşlar. Şöyle, kim
istemez ki bir senede bütün mevsimlerin yaşandığı,
güneşin, suyun, denizin, havanın, tarihin, iklimin,
coğrafyanın bu kadar harika olduğu bir ülkede eğer biraz
asayiş varsa, biraz düzen varsa, caddelerinin merkezlerinden,
meclislerinin kenarlarından geçerken TOMAlar su sıkmassa, su
fışkırtmasa biberli gazlarıyla, orada gaz
bombalarını atıp oradan geçen turistlerin de bunlardan
etkilendiğini görebilme sağduyusuna sahip olabilseler ve o geçtikleri
alanlarda perişan hâlde düşen turistlerin ülkelerine dönüp
televizyonlardaki anlatımlarından, Geziden tutun,
kırmızı elbiseli kadın resmi geriye kaldığı
zaman bir gaz sıkmasında
Ve bir parlamentoda kadınlar
kalkıp, orada buna destek çıkıp, dayanışmayı
gösterip duruş gösterebildiği zaman olimpiyat da olur, EXPO da olur,
iklim Akdeniz olur arkadaşlar, çok şey değişebilir.
Bunun için, onurlu, özgür, eşit yurttaş ve
hukukunu oluşturamıyorsak eğer milletvekillerimiz hâlâ
cezaevindeyse, belediye başkanlarımız, eğer bu ülkenin gazetecileri cezaevindeyse, eğer bu
ülkenin avukatları cezaevindeyse, eğer bu Meclisin iktidarında
bir muhalefet milletvekiline bir milletvekili küfredip çok ucuz bir cezayla
kurtuluyorsa, eğer ana muhalefet partisinden bir milletvekili bir
Başbakanın eşine istediğini söyleyebiliyorsa ve özür dileme
erdemi yoksa, özür dilenemiyorsa bu ülkede, insanlık bitmişse bu
ülkede, değerini kaybetmişse bu ülkede, bu iktidarla, bu ana
muhalefetle siz hangi olimpiyatları kazanacaksınız,
atlayacaksınız, hangi çağı atlayacaksınız
zihniyet erişimini değiştirmeden? Nasıl bir
yaklaşımdır Senin milletvekilin böyle oldu; ben de -milletvekilim-
de bunu yaparım. Olmaz arkadaş, çıkacaksınız, özür
dileyeceksiniz. Bu ülkenin yabancı topraklarında, bir elçilik
binasında, bir tarafta haddi olmayan bir çıkış, bir tarafta
devletin, Hükûmetin korumaları görev yapıyor. Bu ülkenin yabancı
topraklarında
İkisini de kabul etmiyoruz, ikisini de reddediyoruz,
ikisini de bu ülke halkı hak etmiyor arkadaşlar, ikisi de
yanlış. Bu yanlışa dobra dobra çıkıp Evet,
yanlış. dediğiniz zaman siyasetin erdemi konuşacak.
Bizde, Türkiyede, Kürtte, Türkte, Çerkezde, herkeste
kadına saygı vardır arkadaşlar. Çok açık
konuşuyorum. Bunun tahammül sınırları vardır, bunun iç
tüzüğü vardır, bunun insanlık tüzüğü vardır, bunun
vicdan tüzüğü vardır, bunun ahlak tüzüğü vardır. Burada
birbirimizin üzerine bağırıp üzerimize üzerimize gitmenin yerine
programlarımıza, tüzüklerimize sığınmamızın,
doğruyu konuşmamızın zamanı değil mi artık?
Herkes yanlış yaptığıyla kalabilir mi? Demi geldi biz
de hata yaptık, bardak kırdık ama onur kırmadık, kafa
kırmadık, haysiyet kırmadık. Bakın, çok açık
konuşuyorum. Bunlar küçük şeyler değildir, küçük ve kabul
edilir, es geçilecek şeyler değildir arkadaşlar. Bunu liderlerin
başta yapması gerekirdi. Liderlerin yapması gerekirdi ki, burada
düzen daha doğru dürüst olsaydı.
Evet, konuşuyoruz, birbirimizi anlamak istemiyoruz.
Burada bağırınca çağırınca sanki sandıklar
oy dolacak sanıyoruz. Oysaki, ben hayatımın en güzel bir
yılını geçiriyorum, 2013 yılını geçiriyorum,
cenaze kaldırmıyorum, taziyeye gitmiyorum, insanların arasında
dolaştığım zaman, işte ben bunun için seçildim bu
ülkeye geldim
Bu ülkeye barış geldiği zaman, bu ülkeye
demokrasi de gelecek, bu ülkeye adil bölüşüm de gelecek, bu ülkenin
vergisi de hakça toplanacak, bu ülkenin bütçesinde hesap sorulacak, bu ülkenin
Meclisinde sizin milletvekilleriniz sizin istediğiniz gibi seçilecek. Ama
olmuyor, bir tarafta iktidar, yapışmış 12 Eylül darbe
Anayasasına gidiyor, bir tarafta ana muhalefet, muhalefeti bizimle
yapıyor, iktidarla cebelleşeceğine gelip bizimle muhalefet
ediyor ve biz bu arada dik durmaya çalışıyoruz. Dik
durduğumuz için de her seçimde oylarımızı yüzde 100
artıyoruz, 50 belediyeydi 100 yaptık. (BDP sıralarından
alkışlar) 20 milletvekiliydi 36 yaptık; 6sı cezaevindedir,
başı diktir. Hırsızlıktan biri yatmıyor,
onursuzluktan biri yatmıyor, ihaleye fesat karıştırmaktan,
ülkeyi satmaktan, birine hakaret etmekten, hele hele Kadınlar Gününde
kadınlara hakaret etmekten bir teki yatmıyor içeride. (BDP
sıralarından alkışlar) Bunun için biz rahatız
arkadaşlar. Dobra dobrayız, açık açığız; sizlerin
de böyle olmanızı istiyoruz.
Muhalefet deyip, ikide bir de bizi de tahrik etmeyin
Adam gibi muhalefet yoktur. diye. Burada arkadaşlara sesleniyorum: Size
muhalefet etmenin ne olduğunu da gösterebileceğimiz zamanlar oluyor.
Böyle üstümüze üstümüze gelmeyin, sataşmadan söz almadık, cevap vermedik
diye, uyuduk atladık da anlamayın. Böyle bu sözleşmelerle gelir
konuşur sabaha kadar size pösteki saydırırız; bunu da biliriz,
İç Tüzükü de biliriz. Biz Anayasayı devirmedik Uzlaşma
Komisyonunda. Anayasayı devirmediğimiz hâlde Anayasa Mahkemesi
Başkanı çıkmış diyor ki: Bir anayasa
yapamadılar. Be mübarek, otuz üç yıldır senin kadar darbe
anayasasını iyi uygulayan başka bir Anayasa Mahkemesi
başkanı var mı? Yok. E, sen ne katkı sundun? Yok. Sen bir
öneri getirdin mi? Yok. Sen benim önerimi okudun mu? Yok. Ben darbe
mevzuatının kaldırılmasını istemişim,
haberin yok; ondan sonra eleştir! Ondan sonra vakıf kuralım,
sana arpalık verelim, Millî Birlik Komitesinin Senatodaki ömür boyu
senatörleri gibi sen de ömür boyu keyif çat!
Anayasa Mahkemesi, AYM, olacak AVM. Sen de siyaset ya
hukuk, ticaret yapacaksın. Aha, size söylüyorum iktidar partisi o yasa
buraya gelirse sizi rezil ederim, vallahi rezil ederim. Akçeli işlere üst
yargıyı karıştırmayın. Anayasa Mahkemesini
ticarete bulaştırmayın. Onun yoklamasını, taahhüdünü,
beyannamesini vermese müfettiş göndereceksin. Anayasa Mahkemesi
Başkanı Haşim Kılıç: Gel hele, defterini getir, kaç
kuruş harcadın? diyecek bir müfettiş. Ve üst yargıda
oturacaksın. Çıkar cübbeni, gel karşımıza, siyaset
yap. Öyle yasamaya kafa tutmak olmaz.
Sonra, açık konuşacağım. Bu
vakfı siz Hükûmet olarak bu tasarıda teklif ettiniz; rüşvet mi
bu yoksa Anayasa Mahkemesi Başkanı mı istedi? Hangisi? Açık
konuşalım. Kim istedi, kim? Kim veriyor? Kim kimin cebinde?
İnsan Hakları Mahkemesinde ben avukatlık
yaptım tam yirmi sene. Bireysel başvuruda harç alınmaz. İnsan
haklarının gereğidir arkadaşlar. İnsan Hakları
Sözleşmesinde bu yazar. Türkiyenin taraf olduğu protokollerde bu
var.
2004te Anayasayı siz değiştirdiniz.
90ıncı maddeyi siz koydunuz. Uluslararası sözleşmeler
kanun hükmünde. dediniz. Biz şimdi o haracı, o harcı,
vatandaşın önünü tıkayan o harcı
kaldıracağımıza o harcı getirip birilerinin
arpalığı yapacağız. Bu hangi adalettir? Bu hangi
hukuktur? Bu hangi çağdaşlıktır? Bu hangi evrenselliktir?
Kabile devletinde bile böyle bağış olmaz arkadaşlar. Aha,
siz bilirsiniz, isterseniz o yasayı getirin, o yasayı getirin,
konuşacağız!
Kimseyi burada milletin iradesine, kısıtlı
da olsa, bizim hesabımıza, bize laf etmeye kaldırtmayız.
İsterse Anayasa Mahkemesi Başkanı olsun. Üstelik, benim 20
partimi kapatmış, benim üye olmayan arkadaşlarıma
beşer sene yasak koymuş bir Anayasa Mahkemesinin
kararlarını Strasbourgta delik deşik edip getire getire
yorulmadık; hâlâ konuşmaktan yorulmadılar, hayıf da yok,
geri bakma da yok. Biz bunu hatırlatırız.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Şahıslar adına Sinop Milletvekili
Sayın Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından
alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün Parlamento açıldığından beri,
dün Japonya Büyükelçiliğinde yaşanan hoş olmayan, şık
olmayan bir olayla ilgili iktidar partisi mensuplarında bir gerginlik
görüyoruz. Elbette olayı şimdi değerlendireceğim ancak
değerlendirmemin tümünü dinleyin, ondan sonra refleksinizi verin yani
başından sonundan şey yapmayın.
Sayın milletvekilleri, öncelikle peşinen
söylüyorum, esasen benim söylememe gerek yok, bugün Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Merkezinde Parti Sözcümüz Profesör Doktor Sayın Haluk Koçun da bu
olayla ilgili bir açıklaması vardır. Sanıyorum Anadolu
Ajansında da oldukça geniş yer bulmuş, buna bakmanızı
tavsiye ederiz.
Ben, grup başkan vekili olduktan sonra bu kürsüde
ilk söylediğim şey, siyasetin bir nezaket ve vicdan meselesi
olduğudur. Siyaseti böyle düşündüm, böyle yapıyorum, bundan
sonra da böyle yapacağım ancak bu, bizim elbette muhalefeti maksimum
düzeyde yapmamıza, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünden,
Anayasadan kaynaklı hakları kullanmamıza hiçbir zaman engel de
olmayacaktır.
Bugün Genel Kuruldaki atmosfer bize gösterdi ki -iktidar
partisinin kimi milletvekilleri- çoğunluğun da verdiği bir öz güvenle,
Genel Kurulun ambiyansına, iklimine, manzarasına -eski bir başkan
vekilimiz vardı mehabeti derdi- mehabetine yakışmayan bir tarz
bugün sergilenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili olarak söylüyorum ki, dün akşam Japonya
Büyükelçiliğinde Sayın Hanımefendiye yönelik olarak
yapılan sözlü, yerinden, hatta Sayın Hanımefendinin
duymadığı, konuşması bittikten sonra Ne oldu?
dediği, Ne yetkiyle, hangi yetkiyle konuşuyorsun? ifadesi hoş
olmamıştır, uygun düşmemiştir. Bunun böyle bilinmesi
lazım. Ancak, bununla beraber, şüphesiz, Sayın Milletvekilimiz
de Ankaranın içinde olduğu için, kendisinin Japonya
topraklarında olduğunu unutmuş olsa gerek ki
Türkiyedeki
devlet geleneklerinde bir hanımefendinin -genel tabirle first ladylerin-
yanında, bir resmî etkinlikte Hükûmet görevlileri varken onun
konuşmasını garipsediğinden kaynaklı
Ve bize gelen
bilgilere göre de Sayın Hanımefendinin, konuşması
esnasında duymadığı; sonra, inince, Ne oldu? diye
sorulunca Kamer Genç böyle bir laf etti. diye kendisine bilgi verilmiş.
Bugün Sayın Taner Yıldızı dinledim, Hanımefendinin
duyması önemli değil, ben duydum. diye bir açıklaması var.
Sayın milletvekilleri, siyasetin bir refleks
işi olduğu da unutulmamalıdır. Özellikle kadınlara
karşı hepimizin çok nazik, çok saygılı olmamız
gerektiğinin de altını dikkatle ve itinayla çizmek istiyoruz.
Bunun da bilinmesini istiyorum. Şüphesiz ki Sayın Büyükelçi -daha
önce de Japonyada benzeri yapılan bir uygulamanın neticesi olarak-
burada Hanımefendinin konuşmalarını istemişlerdir,
bizce de çok doğaldır, hiçbir sakıncası da yoktur. Bunun da
altını çizmek isterim. Ancak, Sayın Kamer Gençin tepkisi ne
kadar uygun değilse, ne kadar doğru değilse bir sayın
bakanın ve Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğüne
bağlı koruma güvenlik mensuplarının Japonya
topraklarında Türkiyenin bir milletvekiline yönelik fiziki müdahaleleri
de şık olmamıştır. Zira, Sayın Kamer Gençin
Sayın Hanımefendiye yönelik hakaretamiz bir sözlü saldırısı,
sataşması, bir fiilî durumu asla söz konusu değildir bizim
yaptığımız tetkiklere göre. Böyle bakınca, bu olayda
bir uygun olmayan durum başka bir uygun olmayan durumla örtüşmüş
ve ülkemiz açısından hiç de şık olmamıştır.
Öte yandan bugün gazetelere
baktığımızda kimi gazetelerin bu olayı gereğinden
fazla abartarak değişik manşetlerle vermesi belli ki sizi de,
partinizin taraftarlarını da, şüphesiz, partinizin Sayın
Genel Başkanını da, Sayın Hanımefendiyi de üzmüş
olabilir ama siyasette bunlar hep vardır, keşke olmasaydı, bunun
altını çizmek isterim.
Bununla beraber sayın milletvekilleri, bugün iktidar
partimizin Sayın Grup Başkan Vekili Sayın Satır da bir
basın toplantısı yaptı, kadın milletvekillerini,
Cumhuriyet Halk Partisindeki kadın teşkilatlarımızı da
bir göreve çağırdı. Ben peşinen söyledim, burada
kişisellik vardır, Cumhuriyet Halk Partisinin kadınlara
bakışını bu olaydan yola çıkarak başka bir
pencereden, perspektiften kamuoyuna sunmanızı da kesinlikle
doğru bulmayız. Ancak, bununla beraber şunu da söyleyeyim:
Keşke Hanımefendi Japon Büyükelçiliğinde konuşurken Türkiye
Cumhuriyetinin Enerji ve
Ne Bakanlığı oldu şimdi?
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Enerji yeter.
ENGİN ALTAY (Devamla) Neydi ya
Bakanlığın adı? Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanımız böyle konu mankeni gibi Sayın Hanımefendinin
yanında durmasaydı bence. Bence
Bence
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne yapsaydı?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, protokol var
orada ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) Hayır, hayır.
Bence durmamalıydı. Hanımefendi orada konuşurdu.
AHMET YENİ (Samsun) Konuştukça, devam edin,
batıyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Öte yandan, kadınlara,
kim olursa olsun, hangi partide olursa olsun, hangi siyasi gelenekte olursa
olsun biz Türkiye'nin bütün kadınlarına nazik olmaya,
saygılı olmaya, anlayışlı olmaya mecburuz ama
aynı anlayışı, keşke, Rize Belediye Başkanı
İkinci eşlerinizi Kürtlerden alın." dediği zaman da
iktidar partisi kadın milletvekillerimizin göstermesini isterdim.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya yapma
şimdi ya, yani suimisal emsal olmaz.
ENGİN ALTAY (Devamla) O zaman diğerlerini
söylemeyim. İyi ya, bir suimisal daha vereyim o zaman yani içinde çok
sayıda kadın sanatçının da olduğu insanlara Ulan
hepiniz oradaydınız. denmeseydi keşke. Keşke denmeseydi.
Keşke denmeseydi. Bir örnek daha vereyim mi? Bence vermeyeyim, bu işi
tatlıya bağlayalım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
Şimdi, tasarı üzerinde yirmi dakika soru-cevap
işlemi yapacağım. Sisteme giren sayın milletvekillerine
teker teker söz vereceğim.
Sayın Tanal, buyurun
Yok.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, dün, Suriyede yaralanan ama Türkiyede ölen bir
vatandaşımız Karamürsel ilçesinde toprağa verildi.
Karamürselden Suriyeye muhalif güçlere destek vermek için giden Tercüman Arif
Tepedağı dün toprağa verdik. Arif Tepedağ, 37
yaşındaydı, Halepte yaralandı, Gaziantep Devlet
Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde bir süre yaşam mücadelesi
verdi ve hayatını kaybetti.
Ayrıca, yine Suriyeye giden ve Karamürselde ikamet
eden Volkan Ertanın -33 yaşında- yine Suriyede öldüğü ve
defnedildiği gelen bilgiler arasında.
Şimdi soruyorum, tabii ki bildiğinizi pek
düşünmüyorum: Türkiyeden kaç vatandaşımız Suriyedeki
terör örgütleri adına savaşıyor? Kaç vatandaşımız
bu kirli savaşta öldü?
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakanım, 2009 yılında Harun
gibi gelip Karun gibi gidiyorlar. diyen, ama 2012 yılında Genel
Başkan Yardımcılığınız görevini üstlenen
Numan Kurtulmuş, Türkiyede üzerinde çok ciddi beklentinin olduğu ve
çok hassas bir konu olarak kamuoyu tarafından değerlendirilen bedelli
askerlik konusunda bir açıklama yaptı. Bir anda Türkiye gündeminde en
üst sıraya oturdu. Ama ertesi gün bunun çok dışında, Kendi
görüşüdür. gibi açıklamalar yapıldı. Bu konuda, biz,
milletvekilleri olarak çok sayıda telefon ve mail alıyoruz. Siz,
Millî Savunma Bakanı olarak konuya ilişkin Hükûmetin kesin ve net
görüşü doğrultusunda -daha sonra eğer tekrar revize edilmeyecek
ve önceki seferler gibi değişmeyecekse- net olarak kamuoyunu ve
bizleri bilgilendirir misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Sayın Akar, tekrar sisteme girmişsiniz, soru
soracak mısınız?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet soracağım, lütfen
açın mikrofonumu.
BAŞKAN Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Konyalı
tornacıdan Suriye uyruklu Heysem Topal ekim ayında 10 ile 20 bin
arasında havan mermisi gövdesi yapmasını istemiş. Bir ay
içinde 1.179 havan mermisi yapıp üç parti hâlinde gönderdiğini ifade
ediyor. Aynı vatandaşın hem Konyada hem de Adanada
değişik esnaflara değişik silah malzemeleri sipariş
ettiği Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri tarafından tespit edilmiş
bulunuyor. Yine, Reyhanlıya aynı malzemeyi daha önce iki kez
götürdüğünü ifade eden tır şoförü bu malzemeleri
Reyhanlıya taşıdığını söylüyor. Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarına göre başka bir ülkeye silah göndermek için
Meclis kararı gerektiği bilinmektedir. Haberimiz var.
diyorsanız suç işliyorsunuz, Haberimiz yok. diyorsanız daha
büyük suç işlediğinizi düşünüyorum.
Bu konuda lütfen Meclisi aydınlatmanızı
talep ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, çeşitli tarihlerde, Türk
Silahlı Kuvvetlerinden çeşitli gerekçelerle ilişiği kesilen
personelle ilgili çok sayıda düzenleme yapıldı. Ancak, 12 Eylül
1980 darbesinde orduda öğrenci olup da ilişikleri kesilen hatta daha
sonra tekrar askerlik görevini yapmak zorunda bırakılan, çok ciddi
hak mağduriyetlerine uğrayan bir grup var. Hem 12 Eylülle
hesaplaşma. denip hem de bu mağdur kitlenin -ki talepleri çok
sıkça dile getiriliyor- hakkında bir çalışma yapmıyor
olmanız çok manidar geliyor bize. Bu konuda bir açıklama yapar
mısınız, bir çalışma var mı? Eğer yoksa,
niye yok?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Gezideki direnişe, o süreçte
atılan tweetlere, o süreçte yapılan facebook sohbetlerine bir
darbe mantığıyla yaklaşarak bir darbe girişimi
çıkarımı yaptığınız basında sıkça
yer alıyor. Bu doğru mu Allah aşkına, çok merak ediyorum?
Gerçekten, buradan bir darbe girişimi ya da Ergenekonvari, Balyozvari bir
tezgâh çıkacak mı, böyle bir düşünceniz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, bugünkü gazetelerde AKP Genel Başkanı Sayın
Kurtulmuşun, Genel Başkan Yardımcısı pardon, bedelli
askerlikle ilgili demeçleri var.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Allah söyletmiştir
belki.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bu
konuda Sayın Akif Hamzaçebinin defalarca kanun teklifi vermesine
rağmen -tüm gençler hepimizin, onların isteği doğrultuda-
bu Parlamentoda onların isteğini yerine bir türlü getiremedik ve
muhalefetin verdiği hiçbir şeyi dikkate almadınız.
Bu açıdan, bize net bir şekilde Sayın
Kurtulmuşun yaptığı açıklamadan bilginiz var mı,
böyle bir yasa teklifi gelirse -sizin tarafınızdan- muhalefetin
verdiği yasa tekliflerini de dikkate alacak mısınız?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, buyurun.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Arkadaşların sorularına mümkün
olduğunca cevap vereceğim, eğer eksik kalan husus olursa ilgili
birimlerden -ki yargıya intikal etmiş olan var, Emniyetin
soruşturmasına konu olan var veya Adalet Bakanlığını
ilgilendirenler var- onların da yazılı olarak detaylı
vermesini talep ederim.
Birinci husus; tabii, Suriyeye işte ne kadar Türk
vatandaşı gidiyor, bunların sayısını biliyor
musunuz? Hayır, bunların sayısını bilmiyoruz. Katılanlar
var mı? Var. En azından işte, orada çatışmalarda
Her
iki tarafa da, sadece bir tarafa değil, bir tarafa
katıldıklarından değil, diğer tarafa da gidiyor. Gazeteleri
takip ederseniz bizim gibi herkesi görüyorsunuz; yani Suriyedeki
çatışan her iki tarafa da Türkiyeden giden, katılanlar var. Ee,
peki
Biz Hükûmet olarak kesinlikle Türk vatandaşlarının
hiçbirinin ülkemiz dışındaki bir çatışmaya taraf
olmasını istemeyiz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ülkemizdekini ister misiniz
Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ya
özü şu: Ülkemiz dışındaki hiçbir çatışmaya da
Ee, Türkiyede iki kişi, kimse kavga etmiyor mu? Şimdi, işte,
güneydoğuda olanlar bir şekilde ne? Bunu da tasvip etmeyiz ama ben
bir gerçeği söylüyorum. Tabii ancak bir de somut bir gerçek var, hem ülkemizden
her iki tarafa katılanlar var; sadece buradan değil, Çeçenistandan
giden var, Hollandadan var, Almanyadan var, Amerikadan giden var.
Artık, bağımsız terörist mi dersiniz, nasıl
nitelerseniz nitelendirin ama oradaki çatışmalara katılanlar
var. Tabii, bizim istediğimiz şey bu çatışmalara
katılmamasıdır ve bu çatışmalara katılarak da
hiçbir fayda hiçbir tarafa gelmez, aksine onların da böyle bir şeye
ihtiyacı yoktur diye düşünüyorum; birinci husus bu. Diğeri, Sayın Özel
söylemişti Türk Silahlı Kuvvetlerinde çeşitli tarihlerde
ilişiği kesilen öğrencilerle ilgili -ordudan ilişiği
kesildi- bir düzenleme yapacak mısınız, bir
çalışmanız var mı? diye. Bunlarla ilgili bir
çalışmamız yoktur. Daha önce yargı yolu kapalı
işlemler nedeniyle silahlı kuvvetlerden ilişiği kesilenler.
Ne zaman? Sıkıyönetim dönemlerinde, sıkıyönetim
komutanlarının yapmış olduğu işlemlerin
yargı denetimine kapalı olduğu dönemlerde ve Yüksek Askerî
Şûranın yargı denetimine tabi olmayan işlemleri nedeniyle, silahlı
kuvvetlerden ilişiği kesilmiş personelin, en azından
yargı denetimi yapılmadan, bunların atılmasının
hukuk devletine uygun olmayacağı düşünüldüğünden Türkiye
Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkardı. O yasa çerçevesinde müracaat
edenler değerlendirildi, büyük bir kısmı alındı. O
değerlendirme sonucunda uygun görülmeyenler de oldu. Bunlar da Askerî
Yüksek İdare Mahkemesine gittiler. İdare Mahkemesi de
Yapmış olduğunuz bu işlem doğru değildir.
diyerek, kabul etmediklerimizi, mahkeme kararına dayanarak kabul
ettiklerimiz de oldu. Ancak çıkan yasa sadece silahlı kuvvetler mensuplarına
ait olandı. Orada öğrenci tabiri yoktu, dolayısıyla da
alınmadı. Silahlı Kuvvetler Disiplin Yönetmeliğinin
gerektirdiği bir hususta
Bu dönenleri de silahlı kuvvetlere yine
almadık. Dolayısıyla, bu dönenler de diğer merkezî
yönetimin başka birimlerinde uygun bir kadroda görevlendirilmesi yolu
açılmıştır. Silahlı kuvvetlerimizin disiplininin
sağlanması bu ülkenin ortak menfaatidir diye düşünüyorum.
Bir başka husus, yine sayın vekilimizin, bir
başkasının. İşte, Gezide atılan Twitterlardan,
Facebooklardan bir darbe girişimi çıkar mı, yer alır
mı, diyerek. Ben sadece bir arkadaşımın bana
gönderdiği bir mesajı, TC Bahtiyar bilmem kim diye, ismini de
başına koymuş. Yirmi dört saat devam edersek -herhâlde
böyledir- Hükûmeti düşüreceğiz. Ha, biraz daha sabredin. diyerek.
Yine bir başkası, herkesin bilgisi var, basından takip ederseniz: Avrupa
Birliği kurallarına göre kırk sekiz saat daha böyle devam ederse
Hükûmet otomatikman düşmüş oluyor. diyerek. Doğru
yanlış ama bunu gösteririm hâlâ vardır yani gelenlerden. Ha,
sabredin, biraz daha giderse Hükûmet düşecektir. diye.
Dolayısıyla, o Twitterları herkes gördü, basını
takip eden bilir. Ha, doğruluğu, gerçekliği ne kadardır?
Onu, işte, herkes, milletimiz gördü.
Bir başka, tabii, yine Kurtulmuş Beyin
2
vekilimiz de bu konuyla ilgili sordu.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda, biliyorsunuz,
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Bey, siz de oradaydınız, yine bu konu
orada da dile getirildi. Bedelli var mı? veya
Şu anda, on beş
aylık süreyi on iki aya indirdik ve 1 Ocak 2014ten itibaren de uygulamaya
geçecek ve yaklaşık da 70 bine yakın Mehmetçikimiz terhis
olacak, bu yasadan faydalanmış olacak.
Bedelli var mı? Orada verdiğim cevabı
aynen tekrarlıyorum: Yeni bir bedelli yok. Peki, altı aylık
yedek subayların
Yedek bile denmemesi lazım, subay subaydır
yani yedeği askerlik görevi bittikten sonraki olanlara söylemek lazım
çünkü yedek kuvvetler o bakımdan var. Dolayısıyla da Yedek
subayların -yine o kanundaki ibareyi kullanmak için- altı aylık
süresini dört aya indirme veya beş aya indirme gibi bir
çalışmanız var mı? Yok. Bedelli çalışmanız
mı var? O da yok. Peki, niye yok? Bizim zaten şu anda
-açıkladık da- 500 binin üzerinde veya 600 bin -çünkü bazıları
yine başvuruyorlar, sayı düşüyor, azalıyor gibi farklı
bir şeyle- 500-600 bin arasında bir bakayamız var, bir yoklama
kaçağımız var, askere gelmiyor. Ha, gelmemesinin gerekçesi ha, bedelli
çıkacak
Dolayısıyla biz dedik ki daha önce de gerek affı
gerek bedelliyi çok dile getirmemek lazım. Eğer bunu dile
getirirseniz o zaman askere gitme düşüncesi olanlar da Ya, bak bedelli
çıkıyormuş, o hâlde ben gitmeyeyim., Bedellinin yaşı
düşüyormuş, ben gitmeyeyim., Bedellinin bedeli
düşüyormuş, ben gitmeyeyim. der. Dolayısıyla bizim de
istediğimiz bir husus değildir. Silahlı kuvvetlerimizin
ihtiyaçlarını veya bu asker sayısını ise muhakkak ki
bir uzman, bir otorite var -son sözü siyaset söyler ama- Sizin silahlı
kuvvetlerdeki ihtiyacınız nedir? diyerek
Kanunda da ibaresi var
Genelkurmay Başkanlığının bu konudaki görüşü
dikkate alınarak... Şu anda, bizim Millî Savunma
Bakanlığı olarak ne askerliğin süresinin düşürülmesi
ne de askerliğin bedeliyle, yeni bir bedelliyle ilgili
çalışmamız yok.
Numan Kurtulmuş Bey, Genel Başkan
Yardımcımız ise bunu açıkladı. Yeniden olması
gerek
Bir sosyal vakıaya dikkat çekiyor, diyor ki: 500 bin ile 600 bin
arasında bir kaçak var, bakaya var. Ben düşünürüm ki şahsi
fikrim olarak bedeli düşürürseniz, yaşı düşürürseniz belki
bu sosyal problem çözülebilir. Kendi şahsi görüşü olduğunu da
dile getirdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama
Genel Başkan Yardımcınız Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Doğrudur, Genel Başkan Yardımcımız. Biz de bir
şey demiyoruz. Genel Başkan Yardımcımızdır, hâlâ
da Genel Başkan Yardımcımızdır. Kendi de şahsi
fikri olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine biz işte, bir durum
olduğunu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Yani
böyle bir şey yok mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Hayır, böyle bir çalışma bizim Millî Savunma
Bakanlığında yoktur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bu 25
yaşa indirme de yok.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Evet, 25 yaşa indirme de yoktur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Olmayacak mı?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yani dedim ya, Genelkurmay Başkanlığımız, yeni bir
reorganizasyon yaparsa, yeniden bir yapılanma yaparsa
Bizim silahlı
kuvvetlerdeki ihtiyaç mevcudumuz, kadro durumumuz bu sayıya
düşmüştür, bundan fazlasına gerek yoktur diye bir açıklama,
bir görüş bize iletmediği sürece şu anki mevcut durum
itibarıyla bizim ne bedelli çalışmamız vardır ne de
askerliğin, farklı alandaki askerliğin süresini indirme gibi bir
çalışmamız vardır. Bunu da Genel Kurulun bilgisine sunmak
isterim.
Muhterem Başkanım, belki soru olmadı ama
burada söz alıp da -uzatmamak için- şimdi Belarustan buraya yasa
dışı göç mü olur? diye bir iki arkadaşım sordu. Tabii
Rusya gibi büyük bir ülke de Türkiyeye vizeyi kaldırdı ama
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Başkan, benim soru sorma hakkım saklıdır. Soru sorma
zamanımdan gidiyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Tabii, tabii.
Belarustan, gerçekten de ülkemize yasa
dışı yollardan gelinirken yakalananlar olmuştur. 2010
yılında 68 kişi, 2011 yılında 50 kişi, 2012de 49
kişi, toplam 167. Demek ki Belarus dahi olsa buraya kadar gelebiliyor.
Onların da geri gönderilmesi için de
AYTUĞ ATICI (Mersin) Anlaşmayı bunun
için mi yaptınız Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) İki:
Bu yasa karşılıklıdır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yapmayın! Binlerce insan
Suriyeden geliyor.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bu
yasa karşılıklıdır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yapmayın! 50 kişi
oradan geldi diye kanun yaptığınıza değmez.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Belarusla ilgili olarak ne hak veriyorsak aynı hakkımızı
Belarus da taşıyor diye düşünüyorum. Bu çift taraflı bir
anlaşmadır. Bize ne hak veriliyorsa Belarusa da o hak veriliyordur.
Ben, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum Muhterem
Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Altı dakika vaktimiz var, 3 sayın
milletvekiline de söz vereceğim.
Sayın Serindağ, buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çok doğru bir noktaya parmak
bastınız, Suriyede Çeçenistandan gelen savaşçılar var,
Libyadan gelen var, muhtelif ülkelerden gelenler var. dediniz. Doğru
söylediniz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Almanyadan olan da var, her yerden var.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Doğru
söylediniz. Peki, bunların Suriyeye nasıl giriş
yaptığı konusunda bir fikriniz var mı? Bunlar Suriyeye
hangi yolları kullanarak geçmişlerdir? Türkiye, bu konuda bir
geçiş noktası olarak kullanılmış mıdır? Ben
bunu öğrenmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakanım, 1980
darbesi sırasında askerî öğrenci olanları zaten orduya
alın diye bir şey söz konusu olmaz, olsalar generallik
sırası bekliyor olacaklar zaten şimdi. Önemli olan, o gün bir
hak mağduriyeti var. Darbe yapıldı ve siyasi görüşlerinden
dolayı bu öğrencileri ordudan uzaklaştırdılar; bir.
Aldıkları eğitimin bedeli karşılığında
tazminat aldılar, babaları borçlara girdi, ödediler; iki. Üstüne
tekrar askerlik yaptırdılar; üç.
Bu mağduriyetin giderilmesi için tek enstrüman
onları tekrar orduya kaydetmek değil elbette. Bu konuda Türkiye
Cumhuriyeti devleti, bu hakkı yenen kişilerle ilgili bir düzenleme
yapmayı düşünmüyor mu? Siz benzer pozisyonda olsaydınız bu
devlete hakkınızı helal eder miydiniz?
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, benim soruma verdiğiniz cevaptan
anlaşılıyor ki Geziden bir darbe girişimi çıkarmaya
kararlısınız, karar vermişsiniz. Okuduğunuz tweete
göre Hükûmetiniz böyle bir olaydan darbe tezgâhı yapmaya
çalışıyor. E, inşallah, yaparsınız Sayın
Bakan. İnşallah yaparsınız, bu da sizin yüz
akınız olur.
O zaman benim, kişisel olarak, şahsi
görüşüm: Sokağa çıkan insanların 2ye, 3e
katlandığını göreceksiniz. O zaman gerçekten demokrasi ve
özgürlük isteyen insanların bu ülkede neler yapabileceğini
göreceksiniz. Orada sokağa çıkan insanlar sadece ve de sadece
özgürlük ve demokrasi istediler ama siz bunu darbe olarak anladınız.
Çünkü sizin ruhunuzda böyle bir anlayış var Sayın Bakan.
Ben sizi gayet iyi anlıyorum. Sizin bu
anlayışınız olduğu için o olayı da bu
şekilde algıladınız. Herkes başkasını
kendisi gibi zanneder diyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Başkanım, öncelikle Sayın Serindağın
Geçiş noktası neresidir? diye
Biz geçiş noktasının
Türkiye olduğunu düşünmüyoruz. Siz farklı düşünebilirsiniz.
Ama Irak gibi sınırlarının hiçbir tarafında doğru
dürüst
Sınır güvenliği gerçekten zordur. Hiçbir
ülkenin de tek başına yapacağı da bir husus değildir.
Onun üzerine Yunanistan gerek Bulgaristan bile birçok yere duvar çekiyor.
Teknolojik bakımdan dünyanın en ileri olan ülkelerinden birisi
İsraildir. İsrail, Filistinden yasa dışı
geçişleri engellemek için duvar örmek zorunda kaldı. Dünyanın en
uzun 3 bin kilometreye yakın
Meksikayla Birleşik Devletler
arasında 3 bin kilometre sınır hattı var. Amerika
Birleşik Devletleri dahi işte, dünyanın süper gücü, her türlü
teknolojik gelişmesi, işte, sinyal, istihbarat, aklınıza
gelen her türlü tedbiri almasına rağmen-
sınırının belli bir kısmına duvar örmek zorunda
kaldı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İyi mi yaptı
Sayın Bakan? Onaylıyor musunuz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Biz, sadece sınırlardan geçişlerdeki, sınırlara duvar
örmekten başka bir güvenlik
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan,
İsrail-Filistin arasında duvar var. Bu duvarı
kıyaslamanız uygun olmamıştır.
BAŞKAN Lütfen, karşılıklı
konuşmayalım Sayın Korkmaz. Sayın Bakan cevap veriyor o
sorulara, lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ama düzeltsin Sayın
Başkan, Türk dış politikasına da aykırı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Efendim, biz sadece kıyaslama falan demiyoruz, cevap beklenmiyor. Biz,
sadece, sınır güvenliğini sağlamanın çok zor olduğunu,
dünyadaki uygulamalardan böyle bir şekilde uygulamaya gidenlerin de
olduğunu, bu uygulamanın sadece bugün değil
AYTUĞ ATICI (Mersin) İsrail
duvarını savunuyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İkisini nasıl
kıyaslarsınız Sayın Bakan?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Bunun duvarla bir alakası yok. Biz, sadece, sınır
güvenliğinin zor
Dolayısıyla Bu teröristler nereden
girmiştir? dersen Iraktan girmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yanlış cümle
kullandığınızı söyleyin.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yani utanmasanız
İsraili alkışlayacaksınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Gidin, bakın. Ürdünden girmiştir. Çöllerle olan bir ülkede, hiçbir
güvenliğin olmadığı yerde Ürdüne nereden girmiştir?
Lübnandan girmiştir. Zaten dilleri bir, kültürleri bir, her an gidenler
Dolayısıyla bu çevresindeki ülkeleri bırakıp da Türkiye
üzerinden buralara gidildiğini söylemek, bence doğru bir
yaklaşım değildir diye düşünüyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Türkiyeden
gidenler
AYTUĞ ATICI (Mersin) Filistinliler bu sözlerinizi
iyi değerlendirecek Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Hiç
şüphe yok. Biz, somut bir gerçeği söylüyoruz, yapılan değil...
BAŞKAN Sayın Bakan, toparlar
mısınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Bir
başka konu: Askerî öğrencilerle ilgili çalışmamız
yoktur diye düşünüyoruz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Zaten
yapmazsınız
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Evet, çalışmamız yoktur. Geçiş noktasını
söyledik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Meclisin
kayıtlarına geçmesi için, İsrail-Filistin arasındaki
duvarla bu duvarı kıyaslamak uygun düşmemiştir. demeniz
lazım Sayın Bakan. Sayın Bakan, kıyaslamakla
yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen
Sayın Bakan, cevaplarınıza devam eder
misiniz, bir dakika süreniz kaldı.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Muhterem Başkanım, eğer ki, Orta Doğudaki sınır
güvenliği konusunda sınırlarında en mükemmel şekilde,
diğer devletlere kıyasla, sınır güvenliği
sağlayan ülke Türkiyedir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Allah, Allah!
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Evet, aynen öyledir.
Eğer sınırlardaki karakollara, İran
bölümüne bakın
Ben gittim, gördüm; sizin genel başkanınız
da gitti.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Suriyeye bir bakın
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Dolayısıyla, gider, bakarsanız
AYTUĞ ATICI (Mersin) Suriye kevgire döndü
Sayın Bakan.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Pekâlâ Çaldırandaki Koçkıran Karakoluna giderseniz İran
sınırının tamamlandığını, Irak
sınırında ise güvenlik nedeniyle aksamaların olduğunu
AYTUĞ ATICI (Mersin) Suriye
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Hatay bölümünde mümkün olduğu kadar çalışmalara devam ediliyor.
Hatay bölümünün tamamlandığını ancak diğer bölümünde
ise
AYTUĞ ATICI (Mersin) 910 kilometrelik
sınır kevgire döndü Sayın Bakan sayenizde.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Siz
öyle düşünebilirsiniz.
En son olarak da Muhterem Başkanım, bu ülkede
kimlerin darbeyi desteklediğini, askerlere veya diğerlerine Hâlâ
daha ne bekliyorsunuz? diyenleri, her darbeden sonra Şartlar tamam
olursa darbe meşru olur. diyenleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Darbeleri Araştırma Komisyonuna şerh yazarken de demokratik
hakların kısıtlandığı dönemlerde bu tür
darbelerin olduğunu söyleyen kimselerin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) -
Türkiyede kimin darbe yanlısı, kimin darbe karşıtı
olduğunu
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Bakan konuşmasının son cümlelerinde Darbeleri
Araştırma Komisyonu Raporuna kimlerin şerh
yazdığını kastederek yani o anlamda bir değerlendirme
yaparak Cumhuriyet Halk Partili üyelerin vermiş olduğu şerhi
amacından daha farklı bir şekilde yorumlayarak sataşmada
bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sadece siz yapmadınız ki. Alınganlık var mı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) YÖK dururken darbe konusunu hiç
açmamanız lazım, YÖK duruyor hâlâ.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
Lütfen yeni sataşmalara neden olmayınız.
İki dakika...
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın 488 sıra sayılı Kanun
Tasarısının tümü üzerindeki soru-cevap işlemi
sırasında yaptığı konuşmasında Cumhuriyet
Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, Sayın
Bakanın görev alanına giren bir kanunla ilgili size bilgi
vereceğim ve kimlerin darbelere nasıl
yaklaştığını sizler daha iyi göreceksiniz.
Hükûmet, 21 Temmuz 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinden bir kanun çıkardı. Kanunun konusu, 28 Şubat
nedeniyle mağdur olan asker ve sivil personelin haklarının
iadesini düzenliyor yani Hükûmet 28 Şubatı, o askerî müdahaleyi darbe
olarak değerlendiriyor ve bu darbenin yaratmış olduğu
mağduriyeti gidermek amaçlı bir kanun çıkarıyor. Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, kısa bir süre önce bir kanun teklifi verdik,
dedik ki: Türkiyede 12 Mart darbesi vardır, 12 Eylül darbesi vardır,
daha geriye gidersek 27 Mayıs 1960 vardır. Bu darbelerde mağdur
olanların haklarını da iade edelim. Hükûmet özellikle darbe
deyince bundan sadece 28 Şubatı anlıyor, ona göre 12 Eylül ve 12
Mart darbe değildir, onun mağdurlarının
haklarının iadesi gibi bir şey onun gündeminde yoktur. Niye
yoktur biliyor musunuz? Çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisi
varlığını 12 Eylül darbesine borçludur. Asıl darbeci
sizlersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Türkiyede, bugün, sivil darbe olarak
isimlendirdiğimiz, yargıyı Hükûmetin kontrolüne almak suretiyle
demokrasiyi ve özgürlükleri rafa kaldırmaya çalışan bir hükûmet
varsa o da Sayın Bakanın mensubu olduğu Hükûmettir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bizi darbecilikle itham
etti. Söz almak istiyorum.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Hayır, ben Hükûmeti itham ettim.
BAŞKAN Başka sataşmalara neden
olmayın lütfen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, tabii ki Sayın Grup Başkan Vekili söz
alsın, konuşsun ama ben Hükûmete bir sataşmada bulundum ama
Hükûmet yerine siz Sayın Grup Başkan Vekiline söz verdiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Asıl darbeci
sizsiniz. diyerek hepimizi itham altında bıraktınız.
BAŞKAN Grup Başkan Vekili talep etti.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Tutanaklara geçsin efendim.
BAŞKAN Bu konudaki hassasiyetimi biliyorsunuz grup
başkan vekilleri konusunda. O anlayışla
karşılamanızı dilerim.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hanımefendi, çok mu hassassınız? Grup başkan vekillerine
karşı çok mu hassassınız?
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili
Mehmet Akif Hamzaçebinin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Tabii, ana muhalefetin Grup Başkan Vekili Sayın
Akif Hamzaçebi burada konuşurken, ne kadar darbe karşıtı
olduğunu ve buna karşı olarak da işte grubumuzu,
Hükûmetimizi itham eder tarzda, asıl darbecinin bizler olduğuna dair
bir gaflette bulundu, ben öyle diyorum.
Bakın, bir defa şunu özellikle söylüyorum,
kamuoyu da çok iyi biliyor, bütün Meclis de, milletvekilleri de biliyor
Biz,
daha 2010 referandumundan önce burada bir paket çıkarttık, ne dedik?
Gelin, bu darbecileri yargılayalım. dedik, değil mi?
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Hadi yargılayın.
AHMET AYDIN (Devamla) Geçici 15inci maddenin
kaldırılması; hafızalarda taze, 2010 öncesi, referandum
öncesi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yargılayabilir misiniz
darbecileri?
AHMET AYDIN (Devamla) Biz, burada -şurada stantlar
kuruldu- darbecilerin yargılanması için, onun önündeki engelin,
Anayasanın geçici 15inci maddesinin kaldırılması için
oylama yaparken kendi milletvekillerinize dahi güvenmediniz; belki birileri
buna evet der diye onları kapı dışarı ettiniz,
oylamaya bile göndermediniz ama ne yaptık biz? Biz, burada, 330un
üzerinde bir çoğunlukla, AK PARTİ olarak darbecilerin
yargılanmasının önündeki engelleri kaldırdık ve
millete gittik. Millet de şunu dedi: Yüzde 58le, haklısınız,
doğru söylüyorsunuz, bütün darbecileri yargılayalım. Peki, siz
o gün öyleydiniz de bugün darbe karşıtı mı oldunuz
kardeşim kusura bakmayın da? Millet hepimizi çok iyi biliyor,
hepimizi çok iyi değerlendiriyor. Sadece söylediklerinizle bu iş
olmuyor, eyleminiz çok önemli, sizin ne yaptığınız çok
önemli. Bugüne kadar bütün vesayetleri ortadan kaldırmaya
çalışan bir AK PARTİ Grubu var, bir AK PARTİ Hükûmeti,
iktidarı var.
Yine, aynı şekilde, yargıyı kimsenin
tekeline koymuyoruz. Biz şunu yaptık: Evet, Yargı tarafsız
ve bağımsız olsun. dedik, Yargı bizim tekelimizde
olmasın ama -kusura bakmayın- tek parti zihniyetinin de, CHP
zihniyetinin de yargı artık tekelinde değil. dedik, Bütün bu
kurumlar bu milletin öz kurumları olsun. dedik, Adil bir şekilde
herkesin hakkına, hukukuna riayet etsin. dedik; biz bunu yaptık.
Evet, zaten artık sizin feryat figan koparmanız ondan. Yargı
artık sizin de tekelinizde değildir, hiç kimsenin tekelinde
değil yargı; bağımsız ve tarafsız bir yargı
var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Aydın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Bir
konuyu düzeltmek istiyorum. Sayın Aydın herhâlde o günleri iyi takip
edememiş olacak ki Genel Kurula yanlış bilgi verdi.
AHMET AYDIN (Adıyaman) İyi takip ettim, ben
buradaydım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) 12
Eylül 2010 referandumunda, halk oyuna sunulan Anayasa paketinin içerisine giren
Anayasanın geçici 15inci maddesinin kaldırılması
düzenlemesi doğrudan doğruya Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi üzerine
o pakete girmiştir.
Bunu bilgilerinize sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sizin
ilk hazırlığınızda o madde yoktu, Cumhuriyet Halk
Partisinin önerisiyle oraya girmiştir. Lütfen, doğru bilgi verin Sayın
Aydın.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Tasarının tümü
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, ben de bir düzeltme yapmak istiyorum. O maddeyi oylarken
bile gitmeleri ayrı bir şey.
İkinci husus, her kürsüye çıkan CHPli
konuşmacı Siz halkı kandırıyorsunuz, darbecileri
yargılayamazsınız. diyordu, bizi halka şikâyet ediyordu.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim sayın grup
başkan vekilleri.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Biz de şunu dedik:
Bugün gelinen noktada darbeciler yargılanabiliyorsa bu halkı, bu
milleti kandıran kimdir?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Şimdi, ona da söyleyeceğim var da uzamasın diye
çıkmıyorum Aydın. Aydın, eksik biliyorsun, yapma, ona da
söyleyeceğim var. Onların yargılanması için önerge verdik,
siz onu kabul etmediniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim, kayda geçmiştir.
Buyurun Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
Sayın Bakan benim sorum üzerine bizlerin darbeci olduğunu ve darbeyi
onayladığımızı söyleyerek
sataşmıştır. Söz istiyorum.
BAŞKAN Grup Başkan Vekiliniz aynı
gerekçeyle söz istedi ve kendisine söz verdim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Efendim, o grubumuz
adına
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan,
grubumuz adına söz almıştır. Benim sorum üzerine bu
BAŞKAN Grubunuz adına Grup Başkan
Vekiliniz
Sayın Atıcı, grubunuz adına böyle bir usul yok.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, benim
sorum üzerine Sayın Bakan bana sataşmıştır.
BAŞKAN Benim sorum üzerine böyle bir
tartışma başladı, o yüzden bana sataşmadan söz verin.
diye bir usul yok. Darbecilik söz konusu oldu, böyle bir itham oldu.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Başkan, peki
BAŞKAN Grubunuz adına Grup Başkan
Vekiliniz söz aldı, gerekli cevapları verdi.
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Peki Sayın Başkan.
Zorlamıyorum ama şunu kayıtlara geçirmek
zorundayım: Eğer darbecilere karşı olduğunu söyleyen
bir Hükûmet varsa, tüm dünyanın darbeci olduğunu kabul ettiği El
Beşirin önüne kırmızı halı sermezdi.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu
(1/792) (S. Sayısı: 488) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BELARUS CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA GERİ KABUL ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 29 Mart 2013 tarihinde Minsk'te imzalanan "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Geri Kabul
Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Alaattin Yüksel.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALAATTİN YÜKSEL (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Pariste EXPO 2020
oylaması gerçekleştirildi. EXPO 2020 oylamasında temamız
İzmir; İzmirin teması da Daha iyi dünya için yeni yollar ve
herkes için sağlıktı. Oylamada ikinci turda, ne yazık ki
Dubai 81 oy, Ekaterinburg 41 oy, İzmir 36 oy aldı ve ikinci turda
İzmir elendi.
Sağlık olsun diyelim; böyle durumlarda
halkımız öyle der, biz de öyle diyelim. Temamız da zaten
sağlıktı.
İzmir, EXPOyu almasa da gelişmesini sürdürmeye
hazır bir kenttir; özellikle de bu temayla ilgili sağlık
turizmini geliştirmede altyapısıyla, planlamasıyla,
stratejik planlarıyla bu gelişmeyi göstermeye hazır bir kenttir.
İzmir, daha önce de dünyanın 200 metropol kenti arasında 4üncü
sırada, en sağlıklı gelişen, en hızlı
gelişen kent seçilmiştir. Uluslararası alanda bu konuda birçok
başarı hikâyeleri vardır, ödülleri vardır. İzmir,
sağlık temasını da yine EXPOyu almasa da
Eğer
İnciraltı yine iktidar partisi tarafından AVMler, gökdelenler
yapılmak üzere planlanmazsa, oradan bir rant yaratılmak istenmezse,
İnciraltı sağlık turizmine uygun olarak planlanırsa
İzmir, sağlık turizminde de hedeflediği yerlere kısa
sürede varmakta gecikmeyecektir. İzmir, sağlıkta serbest bölgeyi
de kendisine hedef koymuştur, bunu da gerçekleştirecektir. Yani,
İzmir, bu konuda bir sıkıntı yaşamayacaktır.
Değerli arkadaşlar, İzmir, bölgede,
çevresindeki bütün iller 3üncü sırada teşvik bölgesi iken 1inci
sırada teşvik bölgesi olarak ilan edilmiştir. Eğer bu
haksızlık giderilirse İzmirin gelişmesinde bir sorun
yaşanmaz.
Yine, İzmir, 2012 yılında 32 milyar 817
milyon lira vergi ödemiştir ama bunun
karşılığında sadece 704 milyon liralık kamu
yatırımı almıştır, 4,5 verip 1
almıştır. Yani, toplam vergilerle falan beraber ama sadece kamu
yatırımları açısından bakarsanız 46 vermiş,
1 almıştır. İzmire verdiğinin bir
kısmını geri verseniz İzmir zaten gelişmesini
sürdürecektir.
Değerli arkadaşlar, İzmirde yapılan
özelleştirmelerle ilgili bir soru önergesi vermiştim. Oradan şu
çıkıyordu: 2 milyar 775 milyon dolarlık özelleştirmelerden
kaynak aktarmış. Ondan sonra daha çok şeyler satıldı. Bu
eski bir rakamdır. Yani, 5,5 milyar Türk lirası İzmirden özelleştirmelerden
kamu bütçesine kaynak aktarılmıştır. Buna
karşılık dokuz yıl boyunca AKP Hükûmetinin İzmire
kamu yatırımlarından ayırdığı pay 4 milyar
393 milyon liradır yani İzmir bu konuda 1 milyar 157 milyon lira
alacaklıdır. Bunun dışında, Bir şey yapmıyor.
denen İzmir Büyükşehir Belediyesi son beş yılda koskoca
devletin yaptığı yatırımlardan 1, 80 milyar
liralık daha fazla yatırım yapmıştır.
RIFAT SAİT (İzmir) Ne yaptı, ne
yaptı?
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, okuyun, göreceksiniz.
EXPO 2015 adayı da İzmirdi. EXPO 2015te
İtalya başbakan düzeyinde o gün oylamada bulunup gerekli
girişimlerde bulundukları için kıl payı kaybetmiştik.
Aynı zamanda, ilk kez katıldığı için kaybetmemiz biraz
normal karşılanabilirdi ama bu ikincisiyle ilgili neler
yapıldığını kısaca bir anımsayalım.
İzmir mi, Ankara mı? polemiği yaşandı bir süre.
Melih Gökçek, hemen her konuda İzmire, İzmirin gelişmesine
taş koymaya alışık olan Melih Gökçek Ankara için
başvurdu, bu polemik yaşandı. Hemen arkasından, buna karar
verilirken 2 Mayıs 2011de, genel seçimlerin hemen öncesinde İzmir
Büyükşehir Belediyesine operasyon düzenlendi. Arkasından, 17
Mayısa geldik, İzmirin EXPO 2020 adaylığı için
başvuru mektubunu vali başkanlığında bir heyet
götürüyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesi doğal olarak bu heyete
katılmadı çünkü bürokratları o arada tutukluydu, kendisinin de
yurt dışına çıkıp çıkamayacağı
şüpheliydi.
Değerli arkadaşlar, 22 Kasım 2011de
İzmir Büyükşehir Belediyesine ikinci bir operasyon düzenlendi ve bu
operasyonda hemen bütün büyükşehir bürokratları büyük bir
çoğunlukla gözaltına alındı, 130 sanıklı bir dava
gerçekleştirildi. Bin yıllık bir ceza davasıydı bu,
başkanına 397 yıl isteniyordu ve bu davanın içeriğine
baktığınızda, 320 sayfalık iddianamede de rüşvet
yoktu, irtikâp yoktu, zimmet yoktu, haksız zenginleşme yoktu,
kalpazanlık yoktu. O tür dosyalar Meclisin raflarında bekliyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili ama İzmirde bunlar
yoktu. Ne vardı? Sosyal projeler vardı, kültür projeleri vardı.
Leman Samı niye ihale yapmaksızın
çağırdınız? diye onu soruyordu, süt projesini soruyordu,
mandalina projesini soruyordu, iddianamelerde bunlar yer alıyordu.
Değerli arkadaşlar, 25/7/2012de, EXPO 2020
Yürütme Kurulu Başkanı Vali Cahit Kıraç seçildi ve yürütme kurulu
üyeleri seçildi. Belediye Başkanı, yerel yönetimlerin lideri bu
yürütme kurulunun dışında tutuldu. Diğer bütün kentlerin
sunumlarını belediye başkanları, o kentlerin liderleri
yaparken ne yazık ki İzmirin sunumlarını İzmirin
Valisi yaptı.
Bu arada, sivil toplum örgütlerinden birkaç kişiyi
yürütme kuruluna almışlardı. Bunlardan da bir kısmı bu
komisyondan, bu Yürütme Kurulundan istifa ettiler. Kimdi bunlar? Yürütme Kurulu
Başkanı seçilen -önceki- Mahmut Özgenerdi, İzmir Ticaret
Borsası Başkanı Işınsu Kestelli, İzmir Sanayi
Odası Başkanı Ender Yorgancılardı. Birtakım
şeyler, bu Hükûmetin çalışma tarzı onlara
uymadığı için oradan istifa etmek durumunda kaldılar. Ondan
sonra daha da devletleştirdiler kurulu. Bu devletleşmiş Kurulla,
tabii ki, bir başarısızlık yaşandı ve 6
Mayısta -vali buna başkanlık yaparken- Cahit Kıraçın
Diyarbakıra tayini çıktı, yerine Mustafa Toprak
Diyarbakırdan geldi. O sürdürdü ve hemen arkasındaki haziran
sunumunu İzmiri hiç tanımadan, bilmeden Vali Mustafa Toprak gerçekleştirdi.
Değerli arkadaşlar, geldik bugüne, 27
Kasıma. Başbakandan bugünkü sunumlarda ulusa seslenişi izledi
dünya.
Evet, değerli arkadaşlar, ne yazık ki, bu
Hükûmetin dış politikasıyla, bu Dışişleri
Bakanının politikasıyla uluslararası bir başarı
elde etmek mümkün değildir. Gezi Parkı eylemlerinde 6 kişinin
ölümüne neden olan, emri veren Başbakanın ulusa sesleniş
yaptığı bir oylamada Türkiyenin kazanması mümkün
değildir. 7 bin öğrencinin tutuklandığı, 2.824
öğrencinin hâlen hapishanelerde olduğu, 7 milletvekilini hapiste
tutan, generallerinden, Genelkurmay Başkanından seçilmiş
başkanlara, meclis üyelerine kadar hapiste tutan bu Hükûmetle elbette bir
başarı sağlamak, uluslararası başarı
sağlamak mümkün değildir. Bu Hükûmet, komşu ülkelere terör ihraç
eden bir Hükûmettir ve kendi ülkesindeki hak talebinde bulunan herkesi terörist
ilan eden bir Hükûmettir; bunu bütün dünya izliyor.
Bizim bu sunumlar sırasında diğer ülkeler
nasıl propaganda yaptı? Nerede sizin Belediye
Başkanınız, Vali sunum yapıyor, niye gelemiyor?
Bakın, ikinci operasyonunda, sabah beşte ben aradım Başkanı,
Başkanın eşi açtı ve dedim ki: İkinci operasyon
yapıldı. Başkan hemen, alelacele, sunumu beklemeden geriye
dönmek zorunda kaldı. Diğer ülkeler de, çok doğal olarak, Belediye
Başkanı, İzmirle ilgili sanki bir yolsuzluklar varmış
iddiasını tabii ki delegelere yaydılar.
Dünyada değerli yalnızlığı
yaşayan bu Hükûmetle uluslararası herhangi bir başarı elde
etmek mümkün değildir. Akdeniz Olimpiyatlarında Başbakan EXPO
2020yi ağzına bile almamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) Neyi ağzına
almıştır? İstanbuldaki olimpiyatı ağzına
almıştır, onu desteklemiştir.
RIFAT SAİT (İzmir) Alaattin Bey, kazansaydık
siz mi kazanacaktınız?
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Evet, İzmire
yaptığınız yatırımlar burada. Evet, tabii ki biz
kazanacaktık. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi? Yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Söz talebi yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için iki dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar
var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, yapılan
oylamada toplantı yeter sayısının
bulunmadığı görülmüştür.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.35
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
19.46
BAŞKAN: Başkan Vekili
Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Muharrem IŞIK
(Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
488 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi
açık oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN
Açık oylama sonucunu bildiriyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
203 |
|
|
||
Kabul |
: |
203(x) |
|
|
||
|
|
|
|
|
||
|
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip
Üye Dilek
Yüksel Tokat |
||||
Böylelikle
tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
4üncü sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Sırbistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Diplomatik Misyon Ve Konsolosluk Mensuplarının
Aile Bireylerinin Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyet
Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik
Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Aile Bireylerinin Kazanç Getirici
Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/779) (S. Sayısı:
481)(x)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 481 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Tasarının maddelerine geçilmesi
kabul edilmiştir.
1inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SIRBİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA DİPLOMATİK MİSYON VE KONSOLOSLUK MENSUPLARININ
AİLE BİREYLERİNİN KAZANÇ GETİRİCİ BİR
İŞTE ÇALIŞMALARINA OLANAK
SAĞLAYAN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
Madde 1- (1) 1 Şubat 2013 tarihinde Belgradta imzalanan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik Misyon ve Konsolosluk Mensuplarının Aile Bireylerinin
Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak
Sağlayan Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz talebi
yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz isteyen
yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin
teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. Ayrıca, vekâleten oy kullanacak
sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da
taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen iki
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, açık
oylama sonucunu açıklıyorum
Oy Sayısı: 210
Kabul: 210(x)
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
Kâtip Üye Dilek Yüksel Tokat |
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Şimdi 5inci sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji
ve Madencilik Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlaşacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik
Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat
Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/782) (S.
Sayısı: 482)(xx)
BAŞKAN Hükûmet? Burada.
Komisyon? Burada.
Komisyon Raporu 482 sıra sayısı ile
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TACİKİSTAN
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ VE
MADENCİLİK ALANINDA İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 18 Aralık 2012 tarihinde Ankara'da imzalanan
"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Tacikistan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Enerji ve Madencilik Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptı"nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz talebi yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2nci madde kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi yok.
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, açık
oylama sonucunu bildiriyorum:
Oy Sayısı |
: |
215 |
|
Kabul |
: |
215 |
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
Kâtip Üye Dilek Yüksel Tokat |
Tasarı kabul edilip
kanunlaşmıştır.
Şimdi, 6ncı sırada yer alan Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve
Hidrokarbonlar Alanlarında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ve Dışişleri
Komisyonu Raporları (1/819) (S. Sayısı: 505)(xx)
BAŞKAN Komisyon yerinde.
Hükûmet yerinde.
Komisyon Raporu 505 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen yok.
Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KAMERUN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA ENERJİ VE HİDROKARBONLAR ALANLARINDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 26 Mart 2013 tarihinde
Ankarada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kamerun Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Enerji ve Hidrokarbonlar Alanlarında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN 1inci madde üzerinde söz talebi yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, açık
oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy
sayısı |
: |
209 |
|
Kabul |
: |
208 |
|
Ret |
: |
1 |
Kâtip
Üye Muharrem
Işık Erzincan |
Kâtip
Üye Dilek
Yüksel Tokat |
Tasarı kabul edilip
kanunlaşmıştır.
Şimdi, 7nci sırada yer alan, Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
7.-
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 377)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
8inci sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte
Çalışmalarına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
8.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda Çalışan Personelin
Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına
İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/461) (S. Sayısı: 284)(x)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 284
sıra sayısıyla bastırıp
dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi gruplar adına yok.
Şahsı adına, tasarının tümü
üzerinde, Gaziantep Milletvekili Ali Serindağa söz veriyorum.
Buyurun Sayın Serindağ. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, aslında söz almaya çok niyetim
yoktu ama zatıalinizin değerlendirmelerinden sonra söz almayı
zorunlu gördüm ve dikkatinize bazı hususları sunacağım.
BAŞKAN Sayın Serindağ, bir saniye rica
edeceğim.
Sayın milletvekilleri, sohbet ediyorsunuz
aranızda herhâlde, çok büyük bir uğultu geliyor. Lütfen özen gösterir
misiniz, hatibi dinlemek isteyenlerimiz olabilir elbette ki.
Buyurun Sayın Hatip.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, demin buyurdunuz ki: Efendim,
işte, Suriyede Libyadan gelen savaşçılar var, Çeçenistandan
gelenler var, muhtelif ülkelerden gelenler var. Ve ilave ettiniz, dediniz ki
Türkiye, Suriyeye geçiş noktası olarak kullanılmıyor.
Ben, şimdi, Aksaray Cumhuriyet
Savcılığının sorgulama tutanağından bir
ifadeyi dikkatinize sunmak istiyorum. Sayın milletvekilleri, daha sonra da
mahkemeye çıkarılmış. Mesele şu: Bir arayışta
1.025 adet fünye yakalanmış, bununla ilgili sorgu tutanağı.
Bakınız ne diyor:
plakalı araç bana aittir. Ben bu araç ile
Hatay ili Reyhanlı ilçesi Kuşaklı köyüne gittim. Orada
Abdülaziz kod ismiyle tanıdığım, gerçek ismini
bilmediğim Çeçenistan uyruklu bir şahıs ile görüştüm. Bu
şahıs şu numaralı telefonu kullanıyordu. Bu
şahıs bana irtibat kurmak için şu numaralı telefon
hattını ve Nokia marka bir telefon verdi. Bu arada şahsın
yanında yine kod adı Murat olan, gerçek ismini bilmediğim Çeçenistan
uyruklu bir başka şahıs da vardı. Bu şahıslarla
yaptığımız görüşmede şahıslar benim
aracıma LPG tankı koydular. Ben kendilerine içinde ne olduğunu
sorduğumda bana kablo dediler ve oturduğum semtteki bir otoparka
bırakmamı istediler. diyor. Daha fazla zamanınızı
almamak için bazı bölümleri geçiyorum. Şu tarihinde bana Abdülaziz
ile yeniden buluştuğumuz
Abdülaziz bana dosyanız arasında
bir fotokopisi bulunan ve Hatay ili Reyhanlı ilçesi Kuşaklı
köyünü gösteren krokiyi çizip verdi ve benden buraya gitmemi istedi. Kendisiyle
orada buluşacağımızı bana söylemişti. Ben
kendisine niçin beni Hataya çağırdığını
sorduğumda, kendisi bana Gelince görürsün. dedi. Ben de bunun üzerine
Hataydan Suriyeden kaçıp gelen şahısları
getireceğimizi düşündüm ve bu nedenle Hataya gittim. Yukarıda
belirttiğim şekilde Murat ve Abdülaziz benim aracıma LPG
tankını yükledikten sonra yola çıktım. Yolda gelirken LPG
tankının içerisine baktım, ancak bir şey göremedim.
İçerisinde bomba olabileceğini tahmin ettim. Ve şöyle diyor: Benim
bildiğim kadarıyla Abdülaziz ve Murat Kafkaslarda faaliyet gösteren
Kafkas Emirliği diye bir örgüte üyeler. Hatta Abdülaziz isimli
şahsın Kafkas Emirliği isimli organizasyonun dünya sorumlusu
olduğunu biliyorum. Abdülaziz isimli şahıs Kafkas Mücahitleri
adıyla Suriye ülkesinde 500 kişilik bir grubu yönetir, aynı
zamanda Esad Hükûmetine karşı savaşıyorlar. Ben herhangi
bir şekilde Suriyeye savaşa gitmedim.
Şimdi, Sayın Bakan, bu bize neyi gösteriyor?
Türkiyenin üs olarak kullanıldığını gösteriyor. Biz
sizi ciddi bir devlet adamı olarak biliyoruz. O nedenle söylediklerinizin
mutlaka temelinin olması gerekir. İnkârla hiçbir yere
varamazsınız. Bu, dünya basınında da
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Sayın Serindağ, onları yakalamış mıyız,
yargı önüne çıkarmış mıyız?
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Efendim, siz
yakalamamışsınız. Tesadüfen polis çevirme yapmış,
yakalanmış, o kadar.
Şimdi, bakın, güvenlik görevlileri elbette
görevlerini yerine getiriyorlar. Biz kamu görevlilerine bir şey demiyoruz,
Hükûmetin genel politikasını söylüyoruz. Hükûmetin genel politikasının
Türkiye'yi getirdiği nokta burasıdır. Bunu inkâr etmekle bir
yere varamazsınız.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Ali
Bey, kamu görevlileri Hükûmet politikasını uygularlar.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Bunu kabul edin
ve Türkiye'nin bir lojistik üs olarak kullanıldığını
kabul edin. Şimdi Antepe giderseniz siz bunu görürsünüz. Siz oraya
koordinatör vali görevlendirdiniz. Niye görevlendirdiniz? Orada
Dışişleri Bakanlığından bir görevli var. Niye
var? Orayı üs olarak kullanıyorsunuz hem organizasyon üssü olarak
kullanıyorsunuz hem lojistik üs olarak kullanıyorsunuz. Özgür Suriye
Ordusunun, muhalif güçlerin tüm toplantıları orada
yapılıyor, organizasyonu siz yapıyorsunuz ve bu şekilde
sıyrılıp işin içinden çıkamazsınız, bunu
kabul edin. Ve zaten bu anlaşıldı ki son günlerde sizin Suriye
politikanız, Irak politikanız değişmeye başladı,
değiştirmek zorunda kaldınız, çünkü o politika
sürdürülebilir bir politika değildi. Bunu lütfen kabul edin ve
vatandaşlarımıza doğru bilgi verelim.
İkinci bir husus, şimdi, demin grup önerileri
nedeniyle bazı hususlar dile getirildi, sayın milletvekilleri, o
konuyla ilgili de izin verirseniz bir iki hususu dile getirmek istiyorum.
Kamu görevlilerinden söz açıldı. Efendim, her
zaman, her iktidar döneminde iktidarın kadrolaştığı
ifade edilmiştir, bu bilinen bir gerçektir ancak bu defa söylenen biraz
daha farklıdır. Kamu görevlilerinin belli bir görüşe tabi
olması, daha doğrusu, kamu görevlilerinin bir görüşlerinin
olması çok doğaldır. Kamu görevlisi de insandır, okumuştur,
elbette üniversite mezunudur, bir görüşü olacaktır, esas olan bu
görüşü görevine yansıtmamasıdır. Bakınız, size
bir örnek veriyorum. Şahsen de tanıdığım bir insan ve
beklemezdim. Önceki Bursa Valisi Gemlik Belediye Başkanıyla ilgili
olarak şöyle diyor: Ben takdir yetkimi iktidar lehine kullandım. Bu
yanlış. Bir vali takdir yetkisini kamu lehine kullanır, kamu
düzeni lehine kullanır, iktidar lehine kullanmaz, adil olarak
kullanır, mesele budur.
Başka bir konu, demin Gezi olaylarından
bahsedildi, Sayın Bakan da biraz efendim Geziden bir darbe girişimi
çıkarmaya kalkıştı.
Bakın, Sayın Bakan, gençler niye sokağa
çıktı biliyor musunuz? Gençler, kendilerine, özel
yaşamlarına müdahale etmelerine bir tepki olarak bu eylemi ortaya
koydular.
Şimdi, bunun böyle olduğu Emniyet Genel
Müdürlüğünün yayınladığı istatistikten de
anlaşılıyor. Bakınız kimler katılmış?
80 ilde gösteri yapılmış, 5.532 eylem
gerçekleştirilmiş, 5.513 kişi göz altına
alınmış -ama dikkat buyurun- bunlardan sadece 189 kişi
tutuklanmış. Yani bir cadı avı
başlatılmış, korku salınmış, insanlar
sindirilmek istenmiş, yanlış olan bu. Devam ediyoruz,
katılanların yüzde 50si kadın ve katılanların yüzde
61i ya üniversite öğrencisi veyahut da üniversite mezunu.
Katılanların yüzde 56sı 18-25 yaş arasındaki gençler.
Katılanların yüzde 26sı 26-30 yaş arası gençler.
Yüzde 17si 31-40
40 yaşından daha yaşlı
katılanların oranı sadece yüzde 1. Bu, gençlerin kendilerine
başka bir alan bırakmamaları nedeniyle ortaya koydukları
bir eylemdir. Siz, toplumun bir kesimini dışarıda
bırakır, onların hiçbir isteğini dikkate almazsanız
sokağa çıkmayı meşrulaştırırsınız.
Aslında meşrulaştıran sizsiniz. Ve üzülerek şunu
söylüyorum: Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı
istatistikte Eyleme katılanların yüzde 78i Alevidir. diyor.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Genlerine mi
bakmışlar, nasıl olmuş!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) Bakınız
Sayın Bakan, bu çok vahim bir durumdur.
Şimdi, içimizde avukatlar var, hâkimler var,
hukukçular var. Sorgu esnasında kimseye mezhebi sorulmuyor. Bu nasıl
tespit edildi? Siz insanları fişlediniz mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Tabii, AKPnin yeni derin devleti
var!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Yani siz
insanları fişlediniz mi?
CELAL DİNÇER (İstanbul) Derin devlet
yapmış olabilir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Derin devlet var, eskisinden beter.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Bunların
yüzde 78inin Alevi olduğunu nasıl tespit ettiniz? Bunu bize
söyleyin, biz de öğrenelim.
Eski Sayın İçişleri Bakanı
gitmiş. Keşke burada olsaydı kendi zamanında kimlerin
nasıl, hatta mülki idare amirlerinin nasıl fişlendiğini
kendisine soracaktım. Evet, bu ciddi bir iddiadır.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Uzaydan GPRS cihazıyla
bakmışlar, anlamışlar!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Mülki idare amirlerinin bile kendi döneminde
nasıl fişlendiğini kendisine soracaktım ama sayın
Bakan maalesef gitmiş.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Taksimde GPRS
cihazı var, uzaydan, oraya tepeden bakmışlar!
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Biz sizi demin de söyledim- ciddi bir devlet
adamı olarak biliyoruz ama lütfen vatandaşlarımıza,
insanlarımıza, yurttaşlarımıza doğru bilgi
verelim, onları ayrıştırmayalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ İLE YUNANİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA DİPLOMATİK VE KONSÜLER MİSYONLARDA ÇALIŞAN
PERSONELİN YAKINLARININ KAZANÇ GETİRİCİ BİR
İŞTE ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 14 Mayıs 2010
tarihinde Atinada imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Yunanistan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyonlarda
Çalışan Personelin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir
İşte Çalışmalarına İlişkin
Anlaşmanın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde üzerinde söz talebi yok.
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN 3üncü madde üzerinde söz talebi yok.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Açık oylamanın elektronik cihazla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Açık oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan oy sayısı: 205
Kabul: 202
Ret: 3(X)
Kâtip Üye Kâtip
Üye
Muharrem
Işık Dilek
Yüksel
Elâzığ Tokat
Tasarı, kabul edilip
kanunlaşmıştır.
VII.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
3.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Şampiyonlar Liginde Galatasaraya
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu akşam
oynanacak Şampiyonlar Ligi müsabakasında Galatasaraya
başarılar diliyoruz.
9uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Arşiv Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
X.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
9.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
10uncu sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Polis
Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
10.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da komisyonun bulunamayacağı
anlaşılmaktadır. Bu nedenle kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 28 Kasım 2013 Perşembe günü, alınan karar gereğince
saat 14.00te toplanmak üzere Birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 20.24
(X) 488 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonucunu gösterir tablo tutanağa eklidir.
(x) 481 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 482 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 505 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(x) 284 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.