TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
23üncü
Birleşim
28
Kasım 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun
çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.-
Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
3.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursa ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun gündem dışı konuşmaya
cevabı sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
3.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
4.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, Kars ilinin merkez
mahallelerinin yol, su, altyapı ve diğer sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)
2.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 23 milletvekilinin, zeytin ve
zeytinyağı üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/796)
3.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin, pamuk
üreticilerinin ve sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/797)
B)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, (10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762,
763, 764, 765) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini
yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın faili meçhul cinayetlerin araştırılması
amacıyla 24/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
2.-
MHP Grubunun, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
arkadaşlarının son yıllarda ülkemizde yaşanan intihar
olaylarının ve intihara yol açan sebeplerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin
Artvin Kafkasör Cerattepe maden sahasının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 21/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
Son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762,
763, 764, 765) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna
üye seçimi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.- Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 377)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
6.-
Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Meteoroloji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/694) (S.
Sayısı 397)
X.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın 421 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
XI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 421 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
XII.-
OYLAMALAR
1.-
(S. Sayısı: 421) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının oylaması
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Manisa Milletvekili Sakine Özün, ihbarname gönderilmeden
dağıtım şirketlerince elektriklerin kesildiği
iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/32321)
2.-
Bursa Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Ankaradaki bir caddedeki
yüksek gerilim hattına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/32322)
3.-
Mersin Milletvekili Ali Özün, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatında sözleşmeli olarak çalışmakta iken kadroya
geçen personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/32323)
4.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Ardanuç ilçesine
bağlı bir köydeki manganez madeni ocağının
kiralanmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/32324)
5.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Ardanuç ilçesine
bağlı bir köydeki sokak lambalarının
yanmadığı ve köyün yaylasında elektrik
olmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/32325)
6.-
Niğde Milletvekili Doğan Şafakın,
Bakanlığın ormanlara zarar veren ökse otu ile mücadele
konusundaki çalışmalarına ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/32513)
7.-
Mersin Milletvekili Ali Özün, Bakanlığın merkez ve taşra
teşkilatında sözleşmeli olarak çalışmakta iken kadroya
geçen personele ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/32514)
8.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Hayvanları Koruma
Kanununa ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/32516)
9.-
Antalya Milletvekili Yıldıray Sapanın, Antalyanın Serik
ilçesine bağlı bir köyde yapıldığı iddia edilen
bir özel yola ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/32518)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve
kiralama işlemlerine,
Bakanlığa
ait arsa ve araziler ile bunların satış ve kiralama
işlemlerine,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/32966), (7/32967)
11.-
Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldanın, Muğlanın Fethiye
ilçesindeki bir köyde bulunan ve kapatılan mesire yerine ilişkin
sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı (7/32969)
28 Kasım 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), İsmail
KAŞDEMİR (Çanakkale)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşimini açıyorum.
Hepimize iyi
çalışmalar diliyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin oy
düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu
süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda
hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna
rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN Açılışta yapılan ilk yoklamada
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem
dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, Anayasa Uzlaşma
Komisyonu çalışmaları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili
Faruk Bala aittir.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından
alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Konya Milletvekili Faruk Balın, Anayasa Uzlaşma Komisyonunun
çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün size bir rüyanın nasıl kâbusa
dönüştürüldüğünü anlatmak için söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Yüz otuz yedi yıllık bir rüya idi; milletin
sesi ve nefesi olacak, insan şeref ve haysiyetine dayanacak, hiç kimseyi
dışlamayacak, herkesi kucaklayacak, hak ve hürriyetleri
genişletecek, derinleştirecek, devlet organlarını iyi
işletecek, yargıyı bağımsız ve tarafsız
kılacak, yürütme organını hukukla sınırlayacak ve Türk
milletinin her kesiminin saygı duyacağı, herkesin kendini
sadakatle bağlı hissedeceği bir anayasa yapılacaktı.
Değerli
milletvekilleri, ilk defa yüzde 95 temsile ulaşmış Türkiye Büyük
Millet Meclisi dört siyasi partinin katılımıyla masaya oturdu,
ilk defa dört siyasi parti heybelerindekini masaya döktü, ilk defa sivil
toplumun sesi alındı, ilk defa akademisyenlerin, siyasetçilerin sesi,
nefesi masaya ulaştı ve iki yıldan fazla müzakere edildi.
Gelecek nesillere iyi bir anayasa armağan edilecekti.
Vaziyet böyleyken
bir el arı kovanına çomak soktu, arı kovanından bal
beklerken her şey berbat oldu. 327 toplantıdan sadece 40ına
katılmış olan Uzlaşma Komisyonunun sembolik
Başkanı da rüyayı kâbusa çevirenlerin safına
katıldı. Kırmızı ışıkta mazot
yakmaktan, güneşin batmasından dem vurarak çalışmaları
değersizleştirdi. Komisyon daha verimli nasıl
çalışır? gündemiyle yapılan toplantıda, toplantı
tarihi vermeden Liderlere mektup yazacağım. diyerek
toplantıyı kapatmak ve çalışmaları fiilen sona
erdirmek istedi. Oyun fark edilip toplantı tarihi belirlenince, Sayın
Başkan Uzlaşma Komisyonu Başkanlığından istifa
ettiğini söyledi. Bu oyun kirliydi ve bu oyun maalesef Anayasa
Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını rüyadan kâbusa
döndürmüştü. Sayın Başkan da bunun farkındaydı,
istifasını kendisi değil, Sayın Mehmet Ali Şahin
açıkladı. Sayın Başkan istifa etmesine rağmen, parti
gruplarına mektup yazdı. Komisyonun takip eden iki
toplantısında Milliyetçi Hareket Partisi vardı ve oradaydı,
diğer partilerin sayın üyeleri de oradaydı ama AKP yoktu.
İki toplantıya sayın AKP üyeleri gelmediği gibi, Sayın
Başkan da tutanakçıları göndermedi, memurları göndermedi.
Bu arada basına da ambargo kondu veya candaş ve yandaş
basın Komisyonun bu durumuna karşı suskunluk sarmalına
büründü ama masayı devirenlere karşı ekranlarını,
sayfalarını açtı. AKPliler bu ekranlardan ve bu sayfalardan hem
suçlu hem de şikâyetçi konumunda birtakım laflar söylediler.
Sayın İyimaya Komisyonun üyesi olarak Komisyonu hapishaneye benzetti,
Sayın Şahin kahvehaneye benzetti, Sayın Şentop
kıraathaneye benzetti. Ne diyelim, dervişin fikri neyse zikri de
odur. Demek ki anayasa inşa etmek için değil, anayasa yapmak gibi bir
düşünceleri yok, orada kahvehanede bulunmak, kıraathanede bulunmak ve
hapishanede bulunmak gibi bir psikoloji içerisinde bulunmuşlar.
Bunlara Sayın
Kılıç da katıldı, Anayasa Mahkemesi Başkanı.
Kendisini evlenme vaadiyle kandırılmış birisine benzetti.
Milliyetçi Hareket Partisinin ne evlenme vaadi olmuştur Sayın
Kılıça ne de Komisyonun bir vaadi olmuştur. Sayın Kılıça
bu vaadi kim vermişse gitsin ondan hesabını sorsun, bedelini
ödetsin. Sayın Kılıç da ulu orta konuşmak yerine namusunu
böylece temizlemiş olsun.
Kırmızı
çizgiler var. diyorlar; evet, MHPnin kırmızı çizgileri
vardır. Bu çizgiler dört soru altında toplanmaktadır. Bunlardan
bir tanesi: Biz bu anayasayı kurulacak bir devlete mi yapıyoruz,
kurulmuş bir devlete mi yapıyoruz? MHPnin cevabı: İstiklal
Harbiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletine yapıyoruz. MHPnin
cevabı: Türk milletine yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
MHPnin cevabı: Türk vatandaşlarına yapıyoruz. Masadan
kaçanlara soru: Siz bu soruya ne cevap veriyorsunuz? Siz yeni bir devlet mi
kurmak istiyorsunuz, başka bir millete anayasa mı yapmak
istiyorsunuz?
BAŞKAN
Sayın Bal, teşekkür ederim, size süre ekledim.
FARUK BAL (Devamla)
Sayın Başkan ama
BAŞKAN
Ekledim size süre.
FARUK BAL (Devamla)
Peki, teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Süre
ekledim.
Çok teşekkür
ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü
münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Öznur Çalıka aittir.
Buyurun Sayın
Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.-
Malatya Milletvekili Öznur Çalıkın, 25 Kasım Kadına
Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve
Dayanışma Gününe ilişkin gündem dışı
konuşması
ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına
yönelik şiddet konusunda gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bir
kadın olarak, 21inci yüzyılda hâlâ kadına karşı
uygulanan şiddetle ilgili bir
konuşmayı burada yapıyor olmaktan dolayı
duyduğum huzursuzluğu ve üzgünlüğü belirtmek istiyorum.
Öncelikle şunu
vurgulamak isterim ki bizim literatürümüzde kadına şiddet bir Cahiliye
âdetidir; bırakın şiddeti, kız çocuklarına ve
kadınlara yönelik her türlü ayrımcılık cehalettir,
ilkelliktir, vicdansızlıktır. Bizim tarihimizde,
medeniyetimizde, bizim köklü aile yapımızda çocuklar arasında,
kadın ile erkek arasında ayrımcılık asla yoktur. Kim
ki kadına yönelik ayrımcılığı, kadına
yönelik şiddeti bir âdet, bir gelenek olarak lanse ediyorsa, kim ki
kızlara ve kadına yönelik insanlık dışı muameleyi
yapıyorsa, o, Cahiliye Döneminin temsilcisidir, insanlıktan nasibini
almamıştır.
Kadına yönelik
şiddet, genel anlamıyla tüm dünyayı ilgilendiren, evrensel
nitelikte bir konudur; daha doğrusu, bir hak ihlalidir, insan hakkı
ihlalidir. Cinsiyet ayrımcılığının temelini
oluşturduğu kadına yönelik uygulanan şiddet konusu,
içerisinde yaşadığımız toplumda da ne yazık ki
sosyolojik, psikolojik ve toplumsal problemlerin bir bütünü olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Şiddet,
tanım olarak insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir.
İnsanların hemcins ve karşı cinsler olarak
yaşadıkları toplumlarda şiddetin tanımlarını
çok farklı şekillerde görmek mümkündür. Her ne kadar birçok
farklı şekillerde tanımı yapılmış soyut bir
konu gibi görünse de, kadına yönelik şiddet konusu ahlaki ve vicdani
bir meseledir. Kadına yönelik şiddet sadece fiziki olarak değerlendirilmemeli
tabii ki; en büyük şiddet, kadın iradesine, kadın onuruna
vurulan prangadır. Bu prangaları bizler tek tek kaldırmaya devam
ediyoruz. 31 Ekim günü, kadınlarımıza uygulanan şiddetin en
büyüklerinden biri olan başörtüsü yasağına demokratikleşme
paketimizle son noktayı koyduk. Böylelikle, bu şiddeti özel ve kamu
alanlarında kaldırmış olduk.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu arada, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Gününün
hemen ertesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Tunceli milletvekilinin Japonya Millî
Günü resepsiyonunda Sayın Başbakanımızın eşi
Emine Erdoğan Hanımefendiye karşı
kullandığı seciyesiz ve seviyesiz üslubu lanetliyorum. Ülkemizin
prestij ve onuruna böylesi bir zarar ancak şahsı tarafından
verilebilirdi, yazıklar olsun diyorum. Seviyesizliğini milletin
Meclisine taşıyan bu vekil, bence, milletin vekili olma
vasfını kaybetmiştir, milletin vekili sıfatını
kaybetmiştir. Milletin vekili milletin aynasıdır. Daha da vahim
olan, her zeminde cumhuriyeti kurmakla iftihar eden Cumhuriyet Halk Partisinin
diplomatik misyonunun Kamer Genç tarafından temsil edilmesidir. Buradan
Cumhuriyet Halk Partisini konuyla ilgili gerekeni yapmaları için göreve
davet ediyorum ve şiddetle mücadele için çok önemli bir şekilde
zihinsel dönüşüme ihtiyacımız olduğunu bu vesileyle bir kez
daha hatırlatmak istiyorum.
Şiddetin
panzehri sadece tek bir yasa ya da kanun değildir. Ülkemizde kadına
şiddet konusu öncelikli olarak aile içi mahrem bir konu
sayılmış ve bırakın yasal düzenlemeyi, şiddete
maruz kalan kadının bunu paylaşması bile âdeta ahlaki ve
toplumsal bir ayıp, hatta toplum arasında suç
sayılmıştır. Bu sebeple, ülkemizde kadına
karşı şiddetin önlenmesi amacıyla önleyici, koruyucu ve
kapsamlı tedbirlerin alınmasının gerektiği zaruriyeti
ortaya çıkmıştır.
Biz çok önemli
yasal düzenlemeler yaptık, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair
Kanunu düzenledik ve 6284 sayılı -ailenin korunması ve
kadına karşı şiddetin önlenmesiyle ilgili- çok önemli bir
yasal düzenlemeyi Meclisimizden 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe soktuk.
Uluslararası anlamda, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesini 2011
tarihinde imzaladık. Yine, 2005 tarihinde Türk Ceza Kanununda cinsiyet
eşitliği ve şiddet konusunda yeni düzenlemeler yaptık,
töre saikiyle ifadesi eklenerek Ceza Kanununda yapmış
olduğumuz düzenlemeyle en yüksek cezayla cezalandırılmalarını
kabul ettik ve çok önemli bu yasal düzenlemelerle birlikte kadına
konukevlerini yaptık, sığınmaevlerini açtık. Fakat,
çok önemli olarak gördüğüm; hiçbir kanunun, hiçbir yasanın
kişinin vicdanından daha önemli ve belirleyici
olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.(AK PARTİ ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çalık.
Gündem dışı üçüncü söz, Bursanın
sorunları hakkında söz isteyen Bursa milletvekili İlhan
Demiröze aittir.
Buyurun Sayın Demiröz. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Bursa ilinin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bursa ilimizin sorunlarına ilişkin
gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve
ekranları başında bizleri izleyen değerli
yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Güney Marmara Bölgesinde
yer alan Bursa ilimiz tarih, turizm, sanat, ticaret ve sanayi kenti olduğu
kadar coğrafi konumu ve ekolojik yapısının getirdiği
avantajlar nedeniyle aynı zamanda önemli bir tarım kentidir çünkü
Bursamızda verimlilik düzeyi Türkiye ortalamasının üzerinde
olup tarıma dayalı sanayi de gelişmiştir. Bursa, başta
İstanbul ve Ankara gibi metropoller olmak üzere Marmara, Ege ve İç
Anadolu Bölgesindeki birçok ili besleyen bir tarımsal merkez
durumundadır.
Bursamızın bu yapısının hemen
her alanında sorunlar yumağı, sıkıntılar
bulunduğunu ifade etmek isterim. Bursamızın dağ ve
tepeleri parsellenmiş, ÇED raporu dışında kalmayı
başaran taş ocakları, kum, çakıl ocakları, mermer
ocaklarıyla çevrelenmiştir. Bu durum, çimento fabrikalarının
kurulma, planlama, hareket durumunu gerektirmiştir.
Nilüfer
Çayımız var değerli milletvekilleri; sahibi yok. Kirletiyorlar,
kirli akıyor ama gelin görün ki
Büyükşehir Belediye Başkanı, ovadaki sanayi tesislerine,
arıtma tesislerini yapmak üzere sekiz yıl ek bir süre tanıyor.
Keles
Kozağacı Vadimiz var. Çiftçiler karşı, vatandaşlar
karşı. 15 köy ortadan kalkıyor ama buna rağmen ve 2006
yılında ÇED raporu olumsuz olmasına rağmen bugün termik
santralin kurulması için ısrar ediliyor.
İnegöl
Tüfekçikonak HES projesiyle Sulhiye, Mezit, Osmaniye, Eskikaracakaya,
Rüştiye, Yeniköy, İhsaniye, Kınık, Özlüce köyleri ve
Kurşunlu Belediyesi susuz bırakılıyor.
Orhanelinin
Başköy ve Mustafakemalpaşanın Sünlük ve Kabulbaba köylerinde
hukuka rağmen maden ocakları işletiliyor.
Bursa
İpekböcekçiliği Araştırma Enstitüsü, Bursa Polis Koleji
kapatılıyor.
Değerli
milletvekilleri, 2 milyon 250 bin yolcu/yıl kapasiteli Yenişehir
Havaalanı 2003 yılından beri işlevsiz
bırakılıyor.
Bursamızda
yapılması planlanan şehir hastanesi yer ve ulaşım
anlamında belirsizliklerle dolu; sorun ve sıkıntılarla çalışmak
üzere planlanmakta.
Yıldırım
ilçesinde, insanlara umut pompalayarak 7 mahalleyle başlayıp 1
mahalleye düşen kentsel dönüşüm planı, programı ve projesi
karmaşa durumunda olduğundan vatandaşlarımızda hayal kırıklığı
yaratıyor. Bu bölgedeki Samanlık mevkisindeki 100 dönüm mutlak
tarım alanı kentsel dönüşüm projesine katılıyor.
Yine bu bölgede,
ovanın içerisinde hiçbir yapının olmadığı 140
dönüm alan rezerv alan ilan ediliyor. Neden?
Hukuksuzluk;
yargı kararlarına rağmen KOTİYAK, BESOB sanayi sitelerinde,
Mudanya Myrleia Antik Kenti üzerinde inşaatlar devam ediyor.
Bursanın simgelerinden, sit alanı olan Paşa Çiftliği,
İller Bankası AŞ tarafından bir protokol ile ucuz bir
ücretle satın alınıyor. Protokolü kimse bilmiyor ve Bursa
halkı bu konuyla ilgili sorularına yanıt bulamıyor.
Bursada hiçbir şey yapılmıyor mu? derseniz, örnek olarak
Doğanbey ucubesini, TOKİ konutlarını size gösterebiliriz.
Süremi dikkate
alarak, zeytin hasat döneminin başladığını, zeytin
üreticilerinin 50 kuruşluk prim desteğine kulaklarını
yönlendirdiklerini biliyorum. Ancak, bildiğim bir başka şey de
tarım sorunlarına kulaklarını tıkayarak, randevu dahi
vermeyen mevcut Tarım Bakanı ile bu sorunların
çözülmeyeceğidir.
Kahvelere
çıkamayan, sarı taksileri köy girişinde takip eden, icralarla
boğuşan Türkiyenin çimentosu çiftçilerimize yalnız
olmadıklarını belirtiyor, ürünlerinin bol ve bereketli
olmasını dileyerek saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Buyurun Sayın
Bakan.
Sayın Bakan
söz istedi gündem dışılarla ilgili olarak.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Başbakan getirmeye kararlı
herhâlde, hep Sayın Bakan çıkıyor cevap vermeye. Sayın
Bakan, vallaha işiniz zor. Hükûmetin size bir kastı olmalı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle
Sayın Bursa Milletvekilimiz İlhan Beyin gündem dışı
konuşmalarına cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.
Efendim, tabii, Bursa'da özellikle tarımdan, ziraattan bahsetti, taş
ocaklarından bahsetti. Özellikle şunu ifade edeyim: Bu konuda
özellikle Bursada tarım topraklarını koruyan, sulayan biziz
yani Bursa'daki sulama ihtiyacını karşılayan biziz.
Bakın, özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Bursa, benim de çok
sevdiğim bir ilimiz. İlk stajımı orada
yaptığım için ayrı bir gönül bağım var. İlk
stajımı ben de teknik üniversite talebesiyken Bursa'da
yapmıştım. O zaman dolayısıyla ben de kendimi
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Ama bunu Bursalılar dinliyor
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sayın Vekilim,
biliyorsunuz, sizi de seviyoruz. Kendimi Bursanın bir hizmetkârı
olarak görüyorum.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sağ olun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
Hükûmetimiz özellikle geçen yıl sonuna kadar
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Bütün Türkiyenin olun, sadece Bursanın değil.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Manisa?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ya, tabii, bütün
ülkemizin hizmetkârıyız da yani staj yapmaktan dolayı Bursaya
ayrı bir gönül bağımız var.
Gündem
dışı söz alırsanız Manisaya da
yaptıklarımızı anlatırız Sayın Vekilim.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Manisanın gündem dışı almasına gerek yok,
sürekli söylüyorum sorunları.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
efendim, özellikle şunu ifade edeyim: Şu ana kadar biz Bursaya
Hükûmet olarak, belli başlı yatırımcı bakanlıklar
geçen yıl sonuna kadar 6 milyar 917 milyon 760 bin TL yatırım
yapmış, Büyükşehrin yapmış olduğu
yatırımlar hariç olmak üzere. Bunlardan tabii ben de Orman ve Su
İşleri Bakanı olarak Bursaya en büyük
yatırımları -yaklaşık 1,6 milyar TL- yapmanın
gururunu yaşıyorum.
Bakın, biz
neler yaptık: Bursada, az önce dediniz, sulama. Yani, tarımın
gelişmesi için Bursada suya ihtiyaç var. Dolayısıyla, sulama
olmadan Bursada yeteri kadar zirai ürün almak mümkün değil Sayın
Vekilim. Bakın, biz şu ana kadar -geçen yıl sonuna kadarki rakamı
söylüyorum, bu seneki rakamlar yıl sonunda çıkacak- 183.320 dekar
araziyi modern sulama sistemiyle sulamışız. Ayrıca, 246.890
dekar arazinin de sulama suyu hazır, şu anda kanalları, sulama
şebekesi inşa ediliyor. Ayrıca, Bursamızın hakikaten su
ihtiyacı had safhadaydı. Hatta ben yeni bakan olduğum 2007 yılında
Bursada sadece bir baraj vardı biliyorsunuz, bu barajdaki su
tükenmişti, büyük bir sıkıntı vardı.
Başbakanımız da Sen Bursanın madem gönüllüsüsün, git
orayı hallet. deyince biz orada yıldırım hızıyla
Nilüfer Barajını inşa ettik ve Bursamızın 2060
yılına kadar içme suyu meselesini kökünden çözdük. Şu anda,
Bursa için biz yılda 205 milyon metreküp içme suyu temin ettik.
Ayrıca, biliyorsunuz, Çınarcık Barajını
tamamladık, hatta Çınarcık Barajından bir tünelle bir
hidroelektrik santraline su veriliyor. Ayrıca, gelecekteki, icabında
2060 yılından sonraki su ihtiyacı dâhil, o tünelden sonra
karşılanacak. Nilüfer Barajını yeterli görmedik, hatta
bazen -Doğancı Barajı var arkasında biliyorsunuz,
mansabında- Eğer herhangi bir sıkıntı olursa problem yaşanmasın.
diye bunu dâhi düşündüm ve neticede oradan bir baypas tüneli inşa
ediyoruz. Yani, riske sokmamak için yedeğin yedeğini dahi Bursa için
inşa ediyoruz.
Babasultan
Barajını biliyorsunuz bitirdik, su tuttuk. Hatta, Bursa içindeki
bütün ana isale hatlarını yapmıştık. Boğazköy
Barajının açılışı yapıldı
bildiğiniz üzere. Karacabeyde Hamidiye Kepekler sulaması, İznik
Ömerli Orhaniye Elbeyli Yeniköy pompaj sulaması, Boyalıca pompaj
sulamaları, Mezit sulaması, Şevketiye Göleti sulaması,
İnegöl Kurşunlu Göleti sulaması
Ayrıca, Uludağ
Üniversitesine bir gölet inşa ettik. Kestelde Çamlık Göleti ve
sulaması, Karacabeyde Bayramdere Göleti sulaması, Keleste
Dağdibi Göleti, ayrıca Orhanelinde Göynükbelen Göleti, Bursa
Şevketiye Göletinde blanket onarımı ve ayrıca İnegöl
Kurşunlu Göletindeki eksikliklerin tamamlanması, Orhanelinde
Karıncalı Göleti sulaması, yani bunları tamamen bitirdik.
Bakın,
ayrıca, 9 tane dere ıslah ettik. 4 ilçe, 45.590 dekar araziyi de
taş, sel baskınlarından koruduk. Bunların isimlerini
müsaade ederseniz söylemeyeyim ama size verebilirim.
Bunun
dışında, şu anda, Bursada, 13 tane büyük
inşaatımız devam ediyor, 13 tane. Biliyorsunuz, Yenişehir
Ovasında yer altı suyu sulaması hızla devam ediyor.
Burada, 50.200 dekar arazi sulanacak. Buna özellikle 2008 yılında
başladık, inşallah bu yıl sonuna kadar
tamamlayacağız. Bu yılki ödeneğini de, yeteri kadar ödenek
de ayırdık.
Boğazköy
Barajı sulaması var, bunu tamamlıyoruz ayrıca. Biliyorsun,
Yenişehir Ovasında 2 sulama var Sayın Vekilim. Bir
kısmını Boğazköy Barajından sulayacağız,
bir kısmı da yeterli olmuyor, onu da, yer altı suyunu da modern
sulama sistemleriyle
Çok modern SCADA sistemini dahi düşündük.
Bunun
dışında, Babasultan Barajının sulamasıyla ilgili
çalışmalar başladı. Bunun müjdesini vermek istiyorum. Babasultan
Barajını bitirdik ama sulamasını çok modern bir sulama
yapıyoruz. İhalenin ön yeterlilik değerlendirmesi geçen
ayın 21inde tamamlandı, inşallah teklifler alınacak, onun
da temelini atacağız. Birlikte atacağız, sizi de davet
ediyoruz.
İznikte
Gölyaka Balarım ve Orhangazi pompaj sulaması, inşaatı devam
ediyor.
Mustafakemalpaşa
Güllüce sulaması inşaatı; efendim, bunu da -38.650 dekar arazi
sulanacak- inşallah yıl sonuna kadar tamamlayacağız. Bunun
da bakın, tamamen tamamlanması için ödeneği ayırdık.
Mesela, 8 milyon 285 bin TL ödeneği var yıl sonunda bitsin diye, bunu
da tamamlıyoruz.
Karacabeyde
Yeşildere Barajı; bu, biliyorsunuz yeni bir baraj. Karacabeyliler
hararetle bekliyordu Yeşildere Barajını. Bu barajla ilgili ön
yeterlilik ihalesini de 22 Temmuzda yaptık, ihalesi yapılıyor.
Ayrıca,
hatırlarsanız, Gemlikte, Gemlikin gelecekteki su
ihtiyacını karşılamak için ben, size de davetiye
göndermiştim- Gemlikte Büyükkumla Barajının temelini gümbür
gümbür attık. İnşallah, onu da çok kısa zamanda
bitireceğiz. Gemlike tabii, arıtma tesisi, isale hatları onlar
da başladı. Bu da çok modern yani günde 70 bin metreküp suyu
arıtacak çok modern, ileri bir içme suyu arıtma tesisi, sadece Gemlik
değil, Gemlik ve civarının içme suyu ihtiyacını
tamamen karşılayacağız. İsale hattı da
yapıldı ve inşaatı yapıldı. Bunun da 13 tane su
haznesi, 9 terfi merkezi, isale hatlarıyla yaklaşık 41.760 metre
de bir boru hattı inşa ediyoruz.
Tabii, proje
safhasında çok sayıda işlerimiz var. Büyükorhan (Cuma)
Barajıyla ilgili çalışmalar, Yeşildere
Barajının işte, sayın vekilim de biliyor, orada söz
vermiştik- bunun sulamasıyla ilgili çalışmalar devam
ediyor. Karacabeydeki Gölecik Barajı proje hazırlaması,
İnegölde Hocaköy Barajı ve İznik Barajı proje
hazırlama çalışmaları devam ediyor.
Ayrıca,
planlama safhasında 15 tane işimiz var. Bunları ben, Genel
Kurulun vaktini almamak için teker teker okumayayım ama ben size
bunların da tamamının isimlerini -15 tane- takdim edeceğim.
Yani, şunu ifade edeyim: Tabii burada Göl-Su olunca, Bin Günde Bin
Gölet kapsamında olunca
Çoğu kere, sizler laf atıyorsunuz, bir
kere de Bursada ne kadar? diye sordunuz. Ben şimdi müjdeliyorum o
zaman. Efendim Bin Günde Bin Gölet kapsamında Bursaya tam 39 adet gölet
ve modern sulama tesisini yapıyoruz, Bin Günde Bin Gölet kapsamında.
Bunların teker teker isimlerini söyleyebilirim. Şu anda, 11 tanesini
bitirdik, işletmede; 11 tanesi inşaat safhasında, 4 tanesi proje
safhasında, 10 tanesinin de planlama ve projesi yapılıyor, 3
tanesi de ön inceleme safhasında olmak üzere tam 39 adet gölet ve sulamasını
yapıyoruz.
Allah aşkına, bizden önceki elli,
altmış yılda kaç gölet yapıldı? Onu bir hesap edin.
Biz, bin günde, üç yılda 39 tane gölet ve modern sulama sistemini
yapıyoruz; modern, kapalı sistem, basınçlı, tamamen
cazibeli.
Ayrıca, şunu da ifade edeyim: Bir
kısmını da gölet kapsamına aldık Bursa için. Neden?
Bazıları baraj çıktı ama baraj olunca işlemler uzun
sürüyor, biz, o bakımdan 30 metreden büyük de olsa onu gölet gibi
değerlendirdik ve hızla bunu yapıyoruz.
Birkaç tanesinin ismini söyleyeyim: Çalı Göleti ve
sulaması, 8.060 dekar; Kayapa Göleti ve sulaması, 14.180 dekar;
Büyükorhan Kınık Göleti ve sulaması 1.890 dekar; sulanıyor
bunlar; İznik Hisardere Göleti ve sulaması 1.800 dekar; İznik
Mahmudiye Göleti ve sulaması, 4.250 dekar arazi sulamaya açıldı.
Nilüferde Güngören Göleti ve sulaması, 890 dekar, sulama projesi
hazırlandı. Yenişehirde Çiçeközü Göleti ve sulaması,
17.300 dekar arazi sulanacak, gölet inşaatı tamamlandı, sulama
projesi tamamlanınca ihale edilecek. Orhanelindeki Söğüt Göleti ve
sulaması, Kestel Yukarı Dokuz Gözler Tersip Bendi, Kestel
Narlıdere Sekisi, İnegöl Paşaören Sekisi olmak üzere 11 tane,
şu anda, bunlar büyük ölçüde inşaat safhasında. 11 tane de
tamamlandı, bu 11 tane de inşaat safhasında. Onların da
birkaç tanesini okuyayım ben müsaade ederseniz:
1) Kestel Nüzhetiye Göleti ve sulaması,
2) Osmangazi Büyükdeliller Kızılkaya Göleti ve
sulaması,
3) Kestel Gözede Göleti ve sulaması,
4) Keles Sorgun Göleti ve sulaması,
5) Orhaneli Göynükbelen Göleti ve sulaması,
6) Keles Dağdibi Göleti ve sulaması,
7) Orhaneli Altıntaş Göleti ve sulaması,
8) Yenişehir Gökçesu Göleti ve sulaması,
9) Büyükorhan Durhasan Göleti ve sulaması,
10) Büyükorhan Ericek Göleti ve sulaması,
11) Yenişehir Fethiye Göleti ve sulaması.
Bunun dışında, proje safhasında 4
tane ve planlama safhasında da 10 tane olmak üzere 39 tane gölet ve
sulaması, gerçekten, Bursa tarihinde yapılan en büyük
yatırımdır. Bunu, gururla ifade ediyorum, beldeye hizmet
etmekten dolayı da gurur duyuyorum.
Tabii, Sayın Vekilim, sadece DSİ
çalışmıyor, orman teşkilatı da şu anda Bursada
Bakın, ağaçlandırmaya baktığımız zaman,
704.580 dekar arazide son on yılda çalışmışız,
yani 700 bin dekardan daha fazla ve geçen yıl sonuna kadar 42 milyon 150
bin adet fidanı toprakla buluşturmuşuz.
Bunlarda, 2013 yılında da büyük bir seferberlik
başlattık: 11 bin dekar ağaçlandırma, 9.280 dekar
ağaçlandırma, bakım, 1.900 dekar rehabilitasyon, 1.500 dekar
mera ıslahı ve 2 milyon adet de Bursa ilinde fidanlıklarda fidan
üreteceğiz bu yıl.
Ayrıca, biliyorsunuz, Bursa kestanesi meşhur,
kestane şekeri dünya çapında.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sinopunki meşhur
Sayın Bakan, kestanenin aslı Sinoptadır. Rica ederim, sizin de
doğum yerinizdir.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Kestanenin esas merkezi Sinopta Veysel köyü.
BAŞKAN - Engin Bey, hiç görmedik kestanelerden.
ENGİN ALTAY (Sinop) Mesaj
alınmıştır efendim.
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sinoplular, dinlemiştir,
hemen yollarlar, benim aramama bile gerek yok,
BAŞKAN - Teşekkürler, sağ olun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Devamla) Sağ olsun, Veysel köy muhtarı da kestaneyle
geliyor Sayın Grup Başkanım.
Şimdi, değerli milletvekillerim, özellikle,
kestane çok önemli olduğu için, biz, Bursada bir kestane seferberliği
başlattık. Bu yıl sonuna kadar 100 bin fidan dikeceğiz. Ama
bunu şöyle yapıyoruz, yani sizlerin de görüşünü aldık,
denildi ki
Tabii, gerçekten, biz, buradaki konuşmaları
dikkatle dinleyip onları da uygulamaya çalışıyoruz. Orman
köylülerine destek verin. denildi. Biz de oturduk, düşündük
arkadaşlarla, dedik ki: Bu fidanları biz dikelim, kestanelerin
bakımını üç yıl orman teşkilatı yapsın ve
bunları herkesin huzurunda, kaymakam, işletme müdürü, muhtar,
vatandaşlar huzurunda parsel parsel bölelim, hane başına kaç
tane fidan düşüyorsa herkesin huzurunda şeffaf şekilde
dağıtalım; geliri tamamen vatandaşa olsun. Bunu ceviz için
de, badem için de ve aynı zamanda kestane için de yapıyoruz, yapmaya
devam edeceğiz. Yani teklifler varsa orman köylerinden, o civardaki bozuk
orman alanlarının hazineye ait olup da
ağaçlandırılması uygun olanları yapmaya
hazırız. Maksat şudur: İnsanı yaşat ki devlet
yaşasın. Biliyorsunuz, biz milletin hizmetkârıyız, milletin
efendisi değil hizmetkârıyız. Bu bakımdan buna dikkat ediyoruz.
İnşallah ORKÖY destekleri devam ediyor. Sürem az olduğu için,
biliyorsunuz
Şimdi,
Uludağ konusunda
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan, size verilen süre yirmi beş
dakika.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İşte,
daha güzel, ben size, sayın vekilime çok teşekkür ediyorum. Bursaya
yapılanları açıklama imkânı verdiği için gönülden
teşekkür ediyorum ama eksikler varsa lütfen onları da söyleyin,
yanınızda Manisa vekilimiz var, o da yazsın. Eksiklikleri de
yapmak bizim vazifemizdir. Biz zaten bunun için varız.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Söylüyoruz söylüyoruz ama ses çıkmıyor Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Eksiklikleri söylüyoruz, Şanlıurfada sürekli
elektrikler kesiliyor Sayın Bakan, şu anda Şanlıurfalı
elektrik bekliyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, efendim
tabii, bu arada da Uludağla ilgili bir projemiz var. Biliyorsunuz, çok
özel ahşap evler yaptık, onları Uludağa koyuyoruz.
İkmal ediliyor yolları vesaire. Uludağı, gerçekten,
dünyanın hem sadece kayak turizmi, kış turizmi değil,
aynı zamanda kongre turizmi, sağlık turizmi için bir merkez
yapmak istiyoruz. O konuda çalışmalar yapılıyor.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Spil Dağı ne olacak Sayın Bakan, Spil Dağı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tabii, Meteoroloji
Genel Müdürlüğümüz de buraya 9 tane otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu
kurmuş; Bursa, Gemlik, İnegöl, İznik, Karacabey, Keles,
Mustafakemalpaşa, Uludağ, Orhaneliye. Şimdi, bu sene söz verdik,
6 yere daha otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu kuracağız Bursada.
Mudanya talep etti, Orhangazi Üniversitesinin kampüsüne, Büyükorhana,
Harmancık ve Kestele birer tane daha otomatik meteoroloji ölçüm istasyonu
kuracağız.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, Şanlıurfaya da gelin, orada su yok,
elektrik yok, yol yok, okul yok
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Nerede, nerede?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Yani gerçekten şu anda bunlar yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Nerede yoksa onu
yapmak bizim vazifemiz. Onları yazılı bana ver Sayın Vekilim,
yapalım, derhâl yapalım, derhâl
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sözlü olarak söyledik, yazılı olarak da var.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bana ver
onları, onları yapacağız.
Şimdi,
Sağlık Bakanlığımız bakın Bursada destan
yazdı. Devlet hastanesi ve 47 sağlık tesisi hizmete aldı.
Millî Eğitim Bakanlığımız 5.496 yeni derslik Bursaya
inşa etti.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Bakan, Sağlık Bakanlığı
katkı payı alarak destan yazdı. 10 yerde katkı payı
aldı, yapmayın Allah aşkına! Bilmediğiniz konulara
girmeyin, yapmayın!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
efendim, bakın, peki, o zaman şunu söyleyeyim
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yani bina yaparak sağlıkta sistem getirilmez.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ya, şimdi,
sağlıkla ilgili
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Bakan, bugün bir doktor öldürüldü.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Hayır, tabii,
doktorlara şiddet uygulayanları burada telin ediyorum.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Lütfen, telin edin, ama telin etmek bir bakana yetmez, gereğini
yapmanız lazım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bunları
hepimiz telin etmemiz lazım, doktorlar bizim başımızın
tacı, öğretmenler bizim başımızın tacı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
efendim, son olarak, müsaade ederseniz, Ulaştırma
Bakanlığı şu ana kadar 231 kilometre bölünmüş yol
yapmış.
Eskiden Ankaradan
Bursaya gitmek gerçekten bir işkenceydi, ama şimdi Afyon
kaymağı gibi yollardan Bursaya ulaşıyoruz yani Sayın
Vekilim. Hatta ben, kış kıyametti inanın, en sert
kışta Bursa yoluyla Çanakkaleye gittim.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Yenişehir Havaalanı çalışmıyor
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Peki, tamam da
şimdi ona bile ihtiyaç kalmayacak.
Şimdi, Ankara
ve Ankaradan Bursaya -Bozüyük, Bursa- hızlı tren gelecek mi?
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 2017de!
ORMAN VE SU İŞLERİ
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Başladı efendim
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakanım, Denizliye söz verdiniz, yok öyle
bir şey.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İki saat on
beş dakikada, burada birlikte bineceğiz hızlı trene,
kitabımızı okuyarak, raporları okuyarak Bursaya
gideceğiz.
Tarım
sektöründe, bakın, Tarım Bakanımızı söylediniz.
Efendim, Tarım Bakanımızdan her zaman randevu alabilirsiniz,
bizden de alırsınız.
Bakın,
Tarım Bakanımız 2003ten geçen yılın sonuna kadar
Bursa çiftçisine 682 milyon TL zirai destek vermiş.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Akaryakıttan aldığınız KDVyi
de söyleyin Sayın Bakan!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
TOKİ
TOKİ 18.587 konut inşa etmişb. KÖYDES ve BELDES
kapsamında
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Davalar açıldı! Kaç tane vatandaş dava
açtı, bir de onu söyleseydiniz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
yaklaşık
70-80 milyon TL, özellikle köy yolları veya köy altyapısı, parke
vesaire için oraya KÖYDES kapsamında para gönderilmiş. Yani, ben
özetle şunu söylemek istiyorum: Yani, tabii, mükemmelin daha mükemmeli var
ama lütfen Bursaya yaptıklarımızı da şöyle bir takdir
edin. Ama eksikler olabilir, eksikleri de tamamlamak için hep birlikte,
sizlerin varsa tenkitleri dikkate alırız mutlaka, eksikler varsa
tamamlarız.
Bir de, biz orada
ovaları mahvetmiyoruz. Bakın, ben İstanbul Teknik
Üniversitesinde hocayken, bakın, Demirtaşla ilgili orada konut
yapılma talebi geldi, bilirkişi olarak ben şiddetle reddettim ama
nasıl olduysa 1inci derece mümbit topraklar bir kararla 5inci
sınıfa alındı, orada konutlar yapıldı. Ama biz
toprakları koruyoruz, koruyacağız. Orada verdiklerimiz sadece
bozuk orman alanlarında taş ocağı, onu da rehabilite
ediyoruz. Yani, bu bakımdan, bunu özellikle sizlere arz etmek istiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim, hürmetlerimi arz ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum
müsaade ederseniz, az önceki gündem dışı sözle ilgili.
BAŞKAN
Açıklama yaparsınız. Yerinizden bir dakika.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ama Sayın Başkanım
BAŞKAN -
Sataşma yok Sayın Demiröz, lütfen
Yerinizden bir dakika.
Sataşma yapmadı çünkü, dinledim can kulağıyla, son derece
yapıcı bir dille konuştu Sayın Bakan.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İlkokuldayken her gün dersler başlamadan önce yirmi dakika
eğitsel kol çalışması olurdu. Biz de yirmi dakika nezaket
kuralları eğitimi yapalım.
BAŞKAN
İsterseniz yapar, müracaat edin. Meclis Başkanlığına
müracaat edin, yeni uygulama başlatsın.
Buyurun Sayın
Demiröz.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun gündem dışı konuşmaya
cevabı sırasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan
öyle anlattı ki Bursa tamamen sular altında kaldı. Hâlbuki,
Bursanın 241 bin hektar tarım alanı var, şu anda
sulanabilir alanımız DSİnin rakamlarına göre yüzde 51
civarında. Bir; onu ifade etmek istiyorum.
İki; benim
elimde Orman ve Su İşleri Bakanlığının Bursa ili
yatırımları var, 1 milyar 422 milyon ama Sayın Bakan 6
milyar civarında yatırım olduğunu ifade etti, buna
seviniriz ancak bir şeyin de altını çizmek istiyorum: Sayın
Bakan bunu ifade ederken Bursanın vermiş olduğu vergileri de
lütfen dile getirsin.
Boğazköy
Barajının açılışını her tarafa
koydunuz 2012-2013 kapsamı
içerisinde ama henüz sulamayla ilgili planlama yapılmamış,
2016-2017 yıllarında bitecek. Ben TOPRAK-SUcuyum. Bin Köye Bin
Gölet kapsamı her zaman seçim arifesinde çıkıyor. Şimdi 39
tane gölet dediniz. Bunların büyük bir kısmının
planlaması bizden taraf yapılmıştır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, teşekkür ediyoruz size.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demiröz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakan bir yirmi dakika
cevap versin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkanım, çok önemli bir husus, yerimden
mümkünse bir dakikalık
BAŞKAN Nedir
konu?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Konu şu: Şanlıurfada sürekli elektrikler
kesiliyor, vatandaş gerçekten elektriklerin kesilmesi nedeniyle
mağdur.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, Sayın Tanal, özellikle
size şunu söylüyorum: Siz yerinizden bunu sözlü olarak birkaç kez
yinelediniz, Sayın Bakan da Yazılı olarak getirirseniz çözmeye
çalışırız. dedi.
Ayrıca da
şunu hatırlatmak istiyorum, her gündem dışıdan sonra
bunu hatırlatmak durumundayım: Gündem dışıyla ilgili
bölümde 60a göre söz vermiyorum.
Teşekkür ederim
anlayışınızdan dolayı.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, ben insani açıdan söylüyorum.
Sayın Bakanımız da duyuyor herhâlde. Yani, gerçekten, şu
anda sürekli elektrikler kesiliyor. Eğer ilgilenirlerse memnun olurum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın
Tanal, söylediğiniz her şey kayda geçmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge
bulunmaktadır, okutuyorum.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Kars Milletvekili Mülkiye Birtane ve 22 milletvekilinin, Kars ilinin merkez
mahallelerinin yol, su, altyapı ve diğer sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/795)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kars ilinin merkez
mahallerinin yol, su, altyapı ve diğer sorunlarının tespit
edilerek alınacak önlemlerin belirlenmesi için Anayasa'nın 98inci ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 104üncü ve 105inci
maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Mülkiye Birtane (Kars)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı
Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Halil Aksoy (Ağrı)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) İdris
Baluken (Bingöl)
9) Hüsamettin
Zenderlioğlu (Bitlis)
10) Emine Ayna (Diyarbakır)
11) Nursel
Aydoğan (Diyarbakır)
12) Altan Tan (Diyarbakır)
13) Adil Zozani (Hakkâri)
14) Esat Canan (Hakkâri)
15) Sırrı
Süreyya Önder (İstanbul)
16) Sebahat Tuncel (İstanbul)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul
Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (
Diyarbakır)
Gerekçe:
Karsın hemen
hemen bütün merkez mahallerinde yol, su, sosyal tesis, altyapı sorunu
mevcuttur. Merkez Mahallesi, Atatürk Mahallesi, Aydınlıkevler
Mahallesi, Bayrampaşa Mahallesi, Bülbül Mahallesi, Cumhuriyet Mahallesi,
Fevzi Çakmak Mahallesi, Kaleiçi Mahallesi, Karadağ Mahallesi, Sukapı
Mahallesi, Yeni Mahalle, Bahçelievler Mahallesi, Ortakapı Mahallesi,
İstasyon Mahallesi, Hafızpaşa Mahallesi, Halitpaşa
Mahallesi ve Alpaslan Mahallesi'nde sular sürekli kesik olup bu mahallelere su
sabah 1 saat ve akşam 1 saat olmak üzere günde toplam 2 saat ya veriliyor
ya verilmiyor.
Muhtarlar su ve yol
sorunu başta olmak üzere tüm sorunlarla ilgili yıllardır
mücadele verdiklerini, aşındırmadık kapı
bırakmadıklarını ancak kendilerinin dikkate
alınmadığını ve kalıcı bir çözüm
üretilmediğini dile getiriyorlar. Kentte su, yol, altyapı hiçbir
mahallede tamam değildir. Suyu tüm gün akan mahallelerde ise musluk suyu
son derece sağlıksız olduğu için, imkân bulanlar bu suyu
içme suyu olarak kullanmıyor. Kadınlar sabah saatlerinde birkaç
bidona doldurabildikleri su ile tüm gün idare etmek zorunda kalıyorlar.
Çamaşır makinesi, şofben kullanımı ancak çok erken
saatlerde ve kısa süreli olmaktadır. Bu nedenle, mahalle sakinleri
çamaşırlarını çoğu zaman elde yıkıyor ve çok
ilkel koşullarda banyo ihtiyaçlarını
karşılayabiliyorlar. Bu mahallelerde su âdeta cezaevlerindeki gibi
bir uygulama ile veriliyor. Aile bireyleri sabah kalkıp evde banyo
sırasına giriyor ve su kesilmeden alelacele yıkanmaya
çalışıyor. Yetiştirebilenler makineye çamaşır
atıyor ancak çoğu zaman yıkama bitmeden su kesiliyor. Bu durum
özellikle kadınları zor durumda bırakıyor.
Kent idarecileri
için utanç olarak nitelendirilecek bu sorun bir an önce çözüme
kavuşturulmalıdır. Sorunun çözümü her yıl yaza erteleniyor.
Yetkililer hep Gelecek yıl su sorununu çözeceğiz. diyorlar ancak
bugüne kadar durumda herhangi bir değişiklik
olmamıştır. Bugün de Kars Belediyesi su sorununun temmuz
ayında çözüleceğini duyurdu. Muhtarlar daha önce de su sorunu
nedeniyle yaptıkları bütün başvurularda sürekli Bu yıl
halledilecek. dendiğini ifade ediyor. Bir ara ise Bayburt
Barajının bitirilmesi bekleniyor. denmiş ancak daha sonra
barajın su tutmadığı söylenmiş. Bu nedenle kent
sakinleri bu vaatleri artık ciddiye almıyor. Çünkü yıllardır
aynı vaatlerde bulunulduğunu dile getiren halk, bunun bir oyalama
taktiği hâlini aldığını iddia ediyor.
Mahallelere
ilişkin sayısız özgün sorunlar bulunmakla beraber, ortak
sorunlar su, yol ve altyapı problemidir. Yani kentte belediyenin esamesi
okunmuyor. İstisnasız bütün vatandaşlar şikâyetçi.
Belediyenin hiçbir hizmet vermediği sadece söylentilerden ibaret
değildir. Kentin yolları, caddeleri, sokakları, ara
yolları, kaldırımları bunun en açık
kanıtıdır. Merkezde bile yollar son derece kötü durumdadır.
Kışın kar temizliği yapılmıyor, çöpler düzenli
olarak her kapıdan alınmıyor, kimi mahalleler çöp kokusundan
geçilmiyor. Çoğu cadde ve sokakta kaldırım yoktur. Olan yerlerde
de kaldırım taşları sökülmüş, ara sokakların
çoğunu, bırakın araçları, yayaların kullanması
bile mümkün olmuyor. Muhtarlar kararlara ortak edilmiyor, fikirleri
önemsenmiyor ve dikkate alınmıyorlar. Mahallenin sorunları
konusunda muhtarlarla diyaloğa geçilmeyerek muhtarlar edilgen hâle
getirilmişlerdir.
Şu an Kars,
belediyesi olmayan koca bir köy durumundadır. Çünkü belediye hiçbir
varlık gösteremiyor. Her seçim döneminde birçok vaat verilmekte ancak bugüne
kadar ilde hayata geçmiş tek proje yoktur. İlin yol, su
ihtiyacından tutun da otopark, park, sosyal tesis, sağlıklı
bir çevre, temiz su ve benzeri hiçbir ihtiyacı
karşılanmış değildir. Bu kentin ilgiye ihtiyacı
var. Tarihî ve doğal güzellikleri ile Türkiye'nin eşsiz kentlerinden
biri olan ilin sorunları Meclise taşınmalı ve
sorunlarına kalıcı çözümler bulunmalıdır.
2.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 23 milletvekilinin, zeytin ve zeytinyağı
üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/796)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz zeytin ürününün sorunlarının ve çözüm önerilerinin
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenebilmesi
için Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri
gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederiz.
1) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) İhsan Özkes (İstanbul)
4) Ali
Serindağ (Gaziantep)
5) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
6) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
7) Faik Öztrak (Tekirdağ)
8) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
9) Ahmet İhsan
Kalkavan (Samsun)
10) Emre Köprülü (Tekirdağ)
11) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
14) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
15) Mevlüt Dudu (Hatay)
16) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
17) Bülent Tezcan (Aydın)
18) Ayşe
Nedret Akova (Balıkesir)
19) Namık
Havutça (Balıkesir)
20) Hülya Güven (İzmir)
21) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
22) Gürkut Acar (Antalya)
23) Turgut Dibek (Kırklareli)
24) Refik
Eryılmaz (Hatay)
Gerekçe:
Oleaceae
familyasının bir üyesi olan zeytinin ana vatanı, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'ni de içine alan yukarı Mezopotamya ve güney ön
Asya'dır. Günümüzde 20nci yüzyılın bitkisi olarak gösterilen ve
yüzyıllardır önemini yitirmemiş olan zeytin bitkisinin ana vatanı
Mardin, Hatay, Suriye, Filistin ve Kıbrıs Adasını
içerisine alan bölge kabul edilmektedir. Kutsal zeytin ağacı, Akdeniz
uygarlığının sembolüdür. Tüm dünyada 900 milyon
ağaçtan yüzde 98'i Akdeniz çanağında yer almaktadır.
Zeytin
ağacı, iklim ve kültür özelliklerine dayanarak bir sene çok, bir sene
az ürün verir. Ürünün bol olduğu yıllarda 1,3 milyon tonluk miktar
ile dünya zeytin üretiminin yüzde 10'u ülkemizde gerçekleştirilir. Zeytin
meyvesi, sofralık ve yağlık olmak üzere iki şekilde
değerlendirilir. Ülkemizde üretilen zeytinin yüzde 70'i yağlık,
yüzde 30'u sofralık olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de
Aydın, İzmir, Muğla, Balıkesir, Bursa, Manisa, Çanakkale,
Gaziantep ve İçel önemli zeytin üretimi yapılan illerdir. Ege,
Marmara, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu bölgeleri ise önemli zeytin üreten
bölgelerdir. Ülkemizdeki tarım alanlarının yüzde 3,2'sini
zeytinlikler oluşturmaktadır.
Dünya zeytin
üretiminde öne çıkan ülkeler İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus,
Türkiye ve Suriye'dir. Aynı zamanda bu ülkeler zeytinyağı
üretiminde de lider konumdadırlar. Ülkemiz, dünyada sofralık zeytin
üretiminde 2nci, yağlık zeytin ile zeytinyağı üretiminde
ise 5inci durumdadır. Bursa ilimizde gerçekleştirilen zeytin
üretiminin tamamı sofralıkken Aydın, İzmir, Muğla ve
Balıkesir illerimizdeki üretimin yüzde 75'inden fazlası
yağlıktır. Ülkemizde yıllara göre ürün miktarı
değişkenlik göstermekte yani var yılı-yok yılı
özelliği şiddetli yaşanmaktadır. Üretimimiz var
yıllarında 170-200 bin ton, yok yıllarında 40-60 bin ton
seviyelerinde seyretmektedir. Dolayısıyla, üründe yok yıllarında
yüzde 75 rekolte kaybı yaşanmaktadır. İspanya'da ise bu
oran yüzde 35-40 seviyelerinde kalmaktadır. Ayrıca, ülkemizdeki
ağaç başına verim diğer ülkelere göre düşüktür.
Örneğin, İtalya ve İspanya'da ağaç başına verim
45-50 kilogram olmasına karşın ülkemizde ise 15 kilogram dolaylarındadır.
Ülkemizin zeytin ve
zeytinyağı üretiminde lider konumda olmasına rağmen
kişi başına zeytinyağı tüketimimiz 1 kilogram civarlarındadır.
Tüketimin bu kadar az olması her yıl bitkisel ithalatın
yapılmasına neden olmakta ve 2 milyar dolar ithalata ödenmesine neden
olmaktadır.
Üreticilerin
desteklenmesi amacıyla yapılan prim ödemelerinde ise üretici
maliyetleri ve piyasa fiyatları dikkate alınmamaktadır. 2010
yılında 30 kuruş, 2011 ve 2012 yıllarında 50
kuruş olan desteklemeler üreticileri memnun etmemektedir. Aynı
şekilde, mazot ve gübre destekleri de artan maliyetler
karşısında oldukça az oranda kalmaktadır. Zeytin ve
zeytinyağında pazarlama sorununun da olması üreticilerimizin
zeytinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Zeytin ve
zeytinyağının iç tüketimin arttırılabilmesi,
üreticilerimize yapılan destekleme miktarlarının dünya
şartlarında değerlendirilmesi ve dünya üretiminde ilk
sıralarda yer alabilmemiz bir zorunluluk oluşturmaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
3.-
Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve 21 milletvekilinin, pamuk
üreticilerinin ve sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/797)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Gerekçesini ekte
sunduğumuz pamuk ürününün sorunlarının ve çözüm önerilerinin
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenebilmesi
için Anayasa'nın 98'inci ve İç Tüzükün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Metin Lütfi
Baydar (Aydın)
2) Mahmut Tanal (İstanbul)
3) Ali
Serindağ (Gaziantep)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
6) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
7) Ali
Sarıbaş (Çanakkale)
8) Ahmet İhsan
Kalkavan (Samsun)
9) Emre Köprülü (Tekirdağ)
10) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
11) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
12) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
13) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
14) Mevlüt Dudu (Hatay)
15) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
16) Bülent Tezcan (Aydın)
17) Namık
Havutça (Balıkesir)
18) Hülya Güven (İzmir)
19) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
20) Gürkut Acar (Antalya)
21) Turgut Dibek (Kırklareli)
22) Refik
Eryılmaz (Hatay)
Gerekçe:
Pamuğun
tekstil ham maddesi olarak değişik kullanım alanlarıyla
ülkemiz ve dünya tarım, sanayi ve ticaretinde önemli bir konuma sahiptir.
Dünya nüfusunun hızla artması, sanayileşen ve kalkınan
toplumlarda hayat seviyesinin yükselmesi pamuğun tüketimini ve
ihtiyacını arttırmaktadır. Pamuğun ham olarak
ihracı yerine tekstil ürünleri olarak ihraç edilmesi dış ticaret
dengesi açısından da önem arz etmektedir. Pamuk, sadece tekstil
sanayisi için değil, yağ sanayisi açısından da önemli bir
tarım ürünüdür. Pamuk, katma değer kazandıran bir ürün
olmasının yanı sıra, iyi bir istihdam kaynağı da
oluşturmaktadır. Pamuk ülkemiz için, tekstil ve konfeksiyon sektörü
için temel girdi niteliğindedir. Ülkemizin lokomotif sektörü olan
tekstilin ana kaynağını pamuk oluşturmaktadır. Pamuk
bitkisi sadece tekstil sektörü ile sınırlı kalmayarak gıda
sanayisinde, çekirdeğinin içerdiği yüksek protein sayesinde hayvan
yemi olarak da kullanılmaktadır. Pamuk bu özellikleriyle ülkemiz
nüfusunun önemli bir bölümünün geçimini sağlamaktadır.
Ülkemizde
gerçekleştirilen kütlü pamuk üretiminin yüzde 50si Güneydoğu Anadolu
Bölgemizde, yüzde 28i Ege Bölgemizde, yüzde 21i Çukurova'da ve yüzde 1i
Antalya yöresinde gerçekleştirilmektedir. Ülkemizin en önemli
özelliği, kütlü pamuk verimi konusunda dünya ortalamasının
üzerinde olmasıdır. Her yıl ekim alanlarının
azalmasına karşın kütlü pamuk verimlerinde aynı oranda bir
azalma olmamaktadır. Bu durum, ülkemizin sahip olduğu toprak
kalitesinin yüksek olduğunun göstergesidir. Verimlerdeki artış
ne yazık ki pamuk ekim alanlarında yaşanan yüzde 32lik kayba
engel olamamaktadır. Pamuk ekim alanlarındaki daralmanın nedeni
ise girdi maliyetlerinde yaşanan aşırı yüksekliğe
rağmen desteklemelerde aynı oranda bir yükselmenin
olmamasıdır. Ülkemizdeki prim sisteminin, belirlenen bütçenin ürünler
arasında dağılımının sağlanarak
uygulanması nedeniyle üreticilerin pamuktan kaçışına sebep
olmaktadır. Gübre ve mazot desteklemelerinin bu ürünlerde yaşanan
maliyet artışlarının çok altında kalması da
üreticinin pamuktan uzaklaşmasının bir başka nedeni
olmaktadır.
Ülkemizde pamuk
tüketimimiz ile üretimimiz arasında her yıl artan bir şekilde
açık oluşmaktadır. Oluşan bu açığın büyük
bir kısmı, ABD'den sağlanan GSM 102 kredileri
aracılığıyla pamuk ithalatı yapılarak
kapatılmaktadır. Bu durum ülkemizden önemli miktarda dövizin yurt
dışına çıkmasına neden olmakta, ayrıca her
yıl bir önceki yıla göre dış ülkelere daha
bağımlı hâle gelmemize neden olmaktadır. Bu durumun
neticesinde, pamuk ithalatımız 900 bin ton rakamlarına
yükselirken ihracatımız ise 30 bin ton seviyelerine
gerilemiştir.
Stratejik bir ürün
olan pamuktaki maliyet sorunları ile yukarıda açıklanan
diğer sorunların ayrıntılı olarak tespit edilmesi ve
çözüme kavuşturularak ekonomik açıdan hem üreticilerimizin hem de
pamuk sektörünün etkilediği tüm kesimlerin rahatlamasının
sağlanması bir zorunluluk olmaktadır.
Açıklanan bu
nedenlerle Meclis araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
VII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın faili meçhul cinayetlerin araştırılması
amacıyla 24/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2013
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28/11/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin
Buldan
Iğdır
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
24 Nisan 2013
tarihinde Iğdır Milletvekili Grup Başkan Vekili Pervin Buldan tarafından
(3182 sıra no.lu), "Faili meçhul cinayetlerin"
araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine
verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun
bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak
28/11/2013 Perşembe günlü birleşiminde sunuşlarda okunması
ve görüşmelerin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisi üzerinde, lehinde olmak üzere
ilk söz Muş Milletvekili Sırrı Sakıka aittir.
Buyurun Sayın
Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tekrar bir Meclis
araştırma önergesi, faili meçhullerle ilgili
huzurlarınızdayız ama sizler yoksunuz, sıralar boş.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Buradayız, buradayız.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Yani, bu ülkede ne oluyor ne bitiyor, çok da fazla ilgilendirmiyor
bilebildiğim kadar iktidarı, muhalefetin büyük bir çoğunluğunu
da.
Şimdi, biraz
önce burada Sayın Bakanımız icraatlarını anlattı,
sizin en doğal hakkınız ama
yapamadıklarınızı da anlatmak, bunu kamuoyuyla
paylaşmak bizim de en doğal hakkımızdır. Yani,
birazdan sizin grup sözcüleriniz çıkacak Geçmişte buraya getirdiniz,
reddedildi, yeniden BDP bunları gündeme taşıyor
Çünkü, her
yara kendi ışığını saçar; biz yaralıyız
ve halkımız yaralı, halkımızın yaralarına
ışık olmaya çalışıyoruz.
Dün, tarihî bir
davaya Türkiye tanıklık etti. Bu tarihî dava 1990lı yıllarda
işlenen cinayetlerle ilgili, devletin bizzat içinde olduğu,
örgütlediği faili meçhul cinayetlerle ilgili. Ankara 13. Ağır
Ceza Mahkemesinde bir duruşma vardı ve bir dava vardı. O dönemin
katillerinden olanlar, o dönemde katliam gerçekleştirenler itirafta
bulunuyor. Biz Kürt iş adamlarını aldık, Kürt
bürokratlarını aldık, götürdük, öldürdük. Bunun içerisinde
dönemin Millî Güvenlik Kurulunun aktörleri vardı, devletin yetkilileri
vardı. diyor ve itirafta bulunuyor ama ne hikmetse hiçbir şey
gerçekleşmiyor.
Sayın
Başbakan 2005te Diyarbakırda aynen şunu söylüyordu: Büyük
devletler geçmişiyle yüzleşen devletlerdir. Her Diyarbakıra
gittiğinde bizim yüreğimize, evet, bir su serperek
Tarihe
tanıklık ettiği dönemlere biz de tanıklık ediyoruz.
Eğer büyük devletler geçmişiyle yüzleşeceklerse siz de bizim bu
Meclis araştırma önergelerimize evet diyeceksiniz. Kaç kez
getirdik, ne dediysek bize inanmadınız. En son bizi mecbur ve mahkûm
ettiniz, kutsal kitap adına dedik ki: Ey AKPliler, ey iktidar, biz bu zulme
maruz kaldık; 17.500 faili meçhul cinayet işlendi. Ama, siz, buna
rağmen kutsal kitaba da inanmadınız ve oy vermediniz. Nedeni
neydi? Mevcut Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu. Çünkü
iktidarınızın, Genel Başkanınızın
dışında oy kullanma hakkına sahip değilsiniz. En son
Anayasa Mahkemesi Başkanı bile çıktı, isyan etti. Kenan
Evren ve arkadaşları ne ise bu Parlamento ve bu Parlamentonun siyasi
parti liderleri aynı yetkiye sahiptir. diyor ve doğru da söylüyor.
Bu Parlamento bu ayıptan kendisini kurtarmalıdır.
Bu
ülkede cinayetler işlendi. Bakın, Ayhan Çarkın dün açık ve
net olarak söylüyor: Biz aldık götürdük, öldürdük, infaz ettik. Biz
yetkililere sorduğumuzda, amirlerimize Bu Millî Güvenlik Kurulunun
kararıdır. dediler. Şimdi, o dönem Millî Güvenlik Kurulunda
kim vardı? Hâlâ hayatta olan dönemin Başbakanı Çiller var,
Cumhurbaşkanı Demirel var. Yani, bu devletin karanlık döneminin
karanlık kutusu olan Demirel duruyor. Savcılar niye dava
açmıyor? Siz niye bir Meclis araştırma önergesine evet demiyorsunuz?
Şimdi, sizin vicdanlarınıza sesleniyoruz: Eğer gerçekten büyük devletler geçmişiyle
yüzleşecekse bu geçmiş daha çok yakın bir tarih ve cinayetler
işlendi, 17.500 faili meçhul cinayet ve arkasından her gün
itiraflarda bulunan askerler ve polisler. Bakın, bir gün önce gazetede
yine, Birgün gazetesinde açık ve net olarak Bizi alıp götürdüler.
Biz köyleri yakıyorduk, biz insanları öldürüyorduk. Savcılar
bir türlü bir soruşturma açmıyor ve savcı
Bakın, bizim
arkadaşlarımız beş yıldır içeride, siyaset
yaptıkları için içeride. Üzerlerinde silah yok, cinayetle hiçbiri
itham edilmiyor ama bir itirafçı veyahut da bir telefon görüşmesinden
dolayı bunları tutuklayan yargıçlar, bunları dinleyen
savcılar
Bir polis çıkıyor, açık ve net olarak diyor ki: Cinayeti
biz işledik. Ama o cinayeti işleyenler, kara kara gözlükleriyle ve
küçücük devletler oluşturarak gelip orada yani adliye sarayının
önünde boy gösterisinde bulunuyor. Yargıçlar onları tutuklamıyor
çünkü En iyi Kürt ölü Kürt mantığı var; yargıda da var,
Parlamentosunda da var, Millî Güvenlik Kurulunda da var.
Bakın -sizinle
ilgili- Ergenekon davasında ne oldu? Generalleri aldınız,
yargıladınız, mahkeme onları mahkûm etti ama o generallerin
birçoğunun Kürt coğrafyasında eli ve yüzü boğazına
kadar kana bulaşmıştı ama bir tane, Kürt
coğrafyasında işledikleri cinayetten dolayı
yargılanmadılar ve Millî Güvenlik Kurulunun o dönemki
tutanakları, 28 Şubatta, bakın, ne olduysa derhâl mahkemeye
geldi. Şimdi buradan sesleniyoruz yargıçlara: 28 Şubatı
nasıl talep ettiyseniz, 1990larda
Ayhan Çarkının ifadesi
açık ve net: Millî Güvenlik Kurulunun kararları doğrultusunda
cinayet işledik. Şimdi biz de sesleniyoruz: O dönem Millî Güvenlik
Kurulunda bu kararlar alınırken, cumhurbaşkanından
başbakana ve bakanlara ve o dönemin generalleri, kim varsa, nasıl bir
karar aldılarsa, lütfen, mahkemeler bunları talep etsin,
bunların açıklanmasını istiyoruz. Eğer büyük bir
devlet istiyorsanız, geçmişle yüzleşmek istiyorsanız, bu
geçmişte işlenen cinayetleri, Millî Güvenlik Kurulunda nasıl
kararlar alındığını, lütfen, kamuoyuna bildiriniz;
sizin görevinizdir, sizin yakanıza yapışırız. Yani,
geçmişten bugüne kadar, bakın, onlarca cinayet işlendi.
Uğur Kaymaz, 13 kurşun bedenine
sıkıldı. O katillerin hakkında dava açıldı. Alelacele
Mardinden Eskişehire mahkeme nakledildi, Eskişehirdeki mahkeme
katilleri akladı.
Hemen arkasından, Şerzan Kurt. Muğlada
polis silahını çekti, bir Kürt öğrenciyi öldürdü. Derhâl,
alelacele aynı mahkeme Eskişehire mahkemeyi nakletti. O polis
şu anda elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
Bulanık davasında Ahmet Türkle Aysel
Tuğlukun milletvekilliğinin düşürülmesini protesto eden
insanlar Bizim partimizi kapatmayın, demokratik zemini Kürtlere
kapatmayın. dedikleri an, bunların üzerine ateş açıldı,
2 insan öldü, 10 insan yaralandı. Mahkemeyi Samsuna, arkasından da
Ankaraya
Beraatle sonuçlandı.
Arkasından, 1993te Nasır Öğün ve ailesini
katledenlerin mahkemesi. Uyduruk bir dava açılıyor. Alelacele
Muştan -dün duyuyorum ki- mahkeme Kırıkkaleye naklediliyor.
Yani, katilleri aklama ve koruma görevi eğer sizdeyse dönüp bize bir daha
demokrasiden bahsetmeyin çünkü nerede mahkeme nakledilmişse katiller
aklanmıştır.
Yetmedi, Eskişehirde masum bir öğrenciyi
katlettiler. Şimdi, oradan da mahkemeyi Kayseriye götürdüler.
Şimdi, bu kadar açık ve net. Yani, hem cinayeti
işletenler, eğer soruşturmayı da onlar yürütüyorlarsa
failler de bulunmuyor. Gelin, hep birlikte, bu sürece, bugün tarihe bir
tanıklık edelim, tarihe not düşelim. İlk kez, muhalefetin
getirdiği bir Meclis araştırması önergesine evet deyin ve
hep birlikte bunları açıklayalım, kim ne kadar kana ve
şiddete bulaşmışsa onları ortaya çıkaralım.
Bakın, ortada bu kadar açık, net beyanlar varken katiller ellerini
kollarını sallıyorlar ve dolaşıyorlar. Mahkemelere de
eski polis şeflerini, eski özel timcileri alıp birlikte götürüyorlar
ve orada, mahkeme de ne yapıyor? Tutuklu olan özel timciyi serbest
bırakıyor. Şimdi, böyle bir noktada biz yargıya ne kadar
inanabiliriz, biz yargıya ne kadar güvenebiliriz?
O
vesileyle Parlamentoya önemli bir görev düşüyor. Gelin, Meclis
araştırma önergemizi kabul edin, hep beraber barış ruhuna
uygun bir komisyon oluşturalım, geçmişimizle yüzleşelim ve
geleceğimizi birlikte inşa edelim. Eğer büyük bir devlet
olacaksak, geçmişle yüzleşmeden büyük devlet olunmayacağını
hepimiz biliyoruz, geçmişin üzerini kapatarak geleceğin, hukukun ve
huzurun ülkesini yaratma şansımız yoktur.
Sizi
tekrar bu konuda vicdanlı olmaya davet ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
Grup
önerisinin aleyhinde ilk söz Kayseri Milletvekili Yaşar Karayele aittir.
Buyurun
Sayın Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR
KARAYEL (Kayseri) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin Grup
Başkanlığınca verilen, faili meçhul cinayetlerin
araştırılması, cinayetlerin arkasında yatan siyasi ve
sosyal nedenlerin açığa çıkarılması ve
soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmesiyle ilgili Meclis
araştırması konusundaki önergenin aleyhinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, siyasi ve faili meçhul cinayetlerin tarihi çok eskilere
dayanır. Yeryüzünde iktidar mücadelesi başladığı andan
itibaren insanlar ve kurumlar arasındaki mücadeleler de sürüp
gelmiştir. Bizim tarihimizde, Selçuklu ve Osmanlı tarihine
baktığımız zaman da bu tip cinayetlere
rastladığımız tarih sayfalarında yerini
almış. Biz, bu tip olaylarla ilgili tarihi yeniden yargılama
durumunda değiliz ama bu olaylardan ders çıkartmak durumundayız.
Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet döneminde iktidar mücadeleleri
kızıştıkça siyasi ve faili meçhul cinayetler de artmıştır. İktidar
mücadelesi verenler bu tip olaylardan istifade etmiş, İttihat ve
Terakki Döneminde çok sayıda siyasi ve faili meçhul cinayet
işlenmiştir. Bu cinayetler neticesinde koskoca imparatorluk zafiyete
uğramış ve yıkılmıştır.
Günümüz
Türkiyesinde ise milletimiz 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat dönemlerinde
müdahalelere uğramış, bu dönemlerin neticesinde çok sayıda
siyasi ve faili meçhul cinayetlerin maalesef işlendiği
görülmüştür. 1960 darbesi öncesindeki öğrenci olaylarında
öldürülen gençlerimiz faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş, 1980 darbesi
öncesinde de darbe hazırlıklarının olgunlaşması
amacıyla çok sayıda sağ ve sol görüşten siyasi ve faili
meçhul cinayetlerin işlendiği görülmüştür. Bu olaylar hem
kitlesel hem de ferdî olarak çok sayıda işlenmiştir; Taksim,
Maraş, Çorum gibi kitlesel olaylarla birlikte faili meçhul cinayetler de
bunlardan biridir. Bunların içerisinde Malatya Belediye Başkanı
Hamit Fendoğlu, Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, İlhan
Darendelioğlu, Cahit Orhan Tütengil, Nihat Erim, Gün Sazak, Kemal Türker,
Ümit Kaftancıoğlu, Sedat Yenigün ve Metin Yüksel gibi çok
sayıda, bilinen değerli insanlar öldürülmüş, faili meçhul cinayetler
işlenmiştir.
1990lı
yıllarda Sivas ve Başbağlar katliamları,
provokasyonları işlenmiş, çok sayıda masum insanın
kanına girilmiş, bunların hepsi merhametsizce işlenmiş
katliamlar olarak tarihimizde yerini almıştır. Bu faili meçhul
cinayetleri ve derin güçleri araştıran Gazeteci Yazar Uğur Mumcu,
yine bu dönemin faili meçhul cinayetlerini araştıran Necip
Hablemitoğlu öldürülmüş, şüpheli bir şekilde uçak
kazasında Eşref Bitlis kaybedilmiş, 8inci
Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özala suikast girişiminde
bulunulmuş, bunlar da siyasi tarihimizde yerini almıştır.
Türkiyede her on
yılda bir darbe alışkanlığının tezahürü
olarak 1990lı yıllarda darbe hazırlıkları için çok
sayıda faili meçhul cinayetlerin işlendiği de görülmüştür.
1993 yılından itibaren faili meçhul cinayetler, Doğu ve
Güneydoğunun yanı sıra Bolu, Düzce ve Sapancanın
kesiştiği, ölüm üçgeni adı da verilen yerde, bu bölgede çok
sayıda siyasi cinayet işlenmiş. Kürt iş
adamlarının bu bölgede öldürülmesi... Özel Harp Dairesinin ve
diğer güvenlik kuvvetlerinin Güneydoğuda yürüttüğü terörle
mücadelede, finansal kaynakları kesmek amacıyla PKKyı
desteklediği varsayılan Kürt iş adamları buralarda
öldürülmüştür.
Aramızda
milletvekili olarak bulunan arkadaşımız Pervin Buldan
Hanımefendinin eşi de benzer şekilde cinayete kurban
gitmiştir. Behçet Cantürk de cinayete kurban gidenler içerisindedir. Bu
siyasi ve faili meçhul cinayetlerin her ne amaçla olursa olsun tasvip edilmesi
mümkün değildir. Cinayete kurban gidenlerin yakınlarına da
sabırlar diliyorum.
Demokrasiyle idare
edilen hiçbir ülkede siyasi ve faili meçhul cinayetler kabul edilemez. Bu
siyasi ve faili meçhul cinayetlerin olduğu bir ülkede demokrasiden, insan
haklarından, hukukun üstünlüğünden, eşit yurttaşlıktan
da bahsedilemez. Geçmişteki bu faili meçhul cinayetleri, ister derin devlet
ister JİTEM ister kontrgerilla isterse Ergenekoncular veya PKK veya KCK
veya örgüt içi infazlar, kim işlemişse işlesin, bunların
hepsi birer insanlık suçudur, bunları yapanların hepsi de
katillerdir.
Biz, AK PARTİ
iktidarı olarak eşit yurttaşlıktan ve hukukun
üstünlüğünden yanayız. On iki yıla yaklaşan
iktidarımız zamanında işkenceye ve faili meçhule veya
siyasi cinayetlere karşı olduk ve olmaya da devam edeceğiz. AK
PARTİ döneminde işlenmiş hiçbir faili meçhul cinayet
olmamıştır, işlenen cinayetler de kısa zamanda
aydınlatılmıştır. Geçmişte işlenmiş
olan siyasi ve faili meçhul cinayetler üzerine hiçbir ayrım
yapılmaksızın gidilmiştir. Bunların
aydınlatılması konusunda, başta Sayın
Başbakanımız olmak üzere, iktidarımız gerekli iradeyi
koymuştur.
Türkiye bundan
sonra faili meçhul cinayetlerin, siyasi cinayetlerin işlendiği bir
ülke asla olmayacaktır. On iki yıllık iktidarımız
döneminde katillerle, mafyayla, rantçılarla, darbecilerle mücadele ettik,
etmeye de devam edeceğiz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Roboskide kim katliam yaptı, onu da söyleyin de
Onlarla da mücadele ettiniz mi?
YAŞAR KARAYEL
(Devamla) Bu mücadele, milletimizin ve devletimizin yücelmesi ve milletimizin
geleceği için de çok önemlidir. Faili meçhul cinayetler ülkemiz gündeminde
uzunca süredir yer almış ama AK PARTİ iktidarı döneminde
bundan söz edilmemektedir.
Şu ana kadarki
yapılmış olan mücadeleler, Meclisin kurmuş olduğu
Darbe Komisyonu raporunda geniş şekilde yerini
almıştır. Yeni bir araştırma komisyonuna gerek
kalmadığı gibi, faili meçhul cinayetlerle ilgili kimin elinde
bilgi, belge, delil varsa hukuk devletinde yargıya teslim etmek
mecburiyetindedir, bu bir yurttaşlık görevidir. Bunu yapmayan
insanlar da hukuka karşı, insanlığa karşı ve tarihe
karşı da suç işlemiş olurlar. Bu konuları
araştıran cumhuriyet savcılarımız -ve şu anda
mahkemeye intikal etmiş konular da vardır- özellikle Malatya ve
Diyarbakır savcıları bu konularla ilgilenmektedir.
Bu münasebetle,
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin uygun
olmadığını düşünüyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karayel.
SIRRI SAKIK
(Muş) Söylediklerine karşı ne kadar ters bir cümle yani!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bütün metinde böyle okuyup sonra bunu söylemeniz ayıp!
SIRRI SAKIK
(Muş) Söylediklerimizi teyit ettin ama aleyhte oy kullanıyorsun.
BAŞKAN Grup
önerisinin lehinde ikinci söz Ankara Milletvekili Levent Göke aittir.
Buyurun Sayın
Gök. (CHP sıralarından alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; faili meçhul
cinayetlerin araştırılması konusunda Barış ve
Demokrasi Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Elbette, bir
ülkenin dünya ölçeğinde saygın hâle gelmesi demokrasi, adalet ve
insan hakları standartlarının en üst düzeye
ulaşmasıyla mümkündür, bunlar sözde kalmamalıdır. Biz, her
konuşmamızda ülkemizde adaletten bahsediyoruz, demokrasiden
bahsediyoruz, insan haklarından bahsediyoruz ama bugün gelinen noktada,
bugün görüştüğümüz araştırma önergesinde de
belirtildiği üzere tarihimizin içinde tam 18 bine yaklaşan politik,
siyasi cinayetlerle karşı karşıya olmuş bir toplum
gerçeği, bu cinayetlerin travmasıyla yaşamış aileler,
acılar ve hâlâ bunların katillerini, faillerini bulamamış
bir devlet anlayışımız var. Ne demek faili meçhuller?
Elbette, her ülkede kimi cinayetlerin bazen failleri bulunmayabilir ama
Türkiyede, sistematik olarak işlendiği bilinen ve özellikle devlet
erki içerisinde yuvalanmış kurum ve kuruluşlarca, talimatlarla
yerine getirilen cinayetlerin akıbetinin bilinmemesi ne demektir
değerli arkadaşlarım? Bunlar faili meçhul değil, faili
belli cinayetler. Kimin tarafından işlendiği, kimin
tarafından emirlerin verildiği bir önceki konuşmacımız
Sayın Sırrı Sakık tarafından belirtilmiş, Ayhan
Çarkının verdiği ifadede MİTin verdiği görevle,
devletin verdiği görevle işlenmiş cinayetleri konuşuyoruz.
Bugünkü araştırma önergesinin konusu da zaten esasen budur. Bu
önergenin içerisinde binlerce aileyi acılara boğan cinayetler
vardır. Bu cinayetleri araştırıyor muyuz? Asla. Zaman
aşımlarının dolmasıyla ortadan kalkan dosyalar,
yeterli soruşturma yapılmadığı için adliyelerin karanlık
raflarında bekleyen dosyalar ama öte yandan ölen
yakınlarının en azından faillerini öğrenmeyi
bırakın, ölen yakınlarının cesetlerini dahi
bulamamış ailelerin mağduriyetlerini konuşuyoruz.
Geçtiğimiz
günlerde, Çankaya Belediyesi Berfo Ana Parkını açtı. Kimdi
Berfo Ana? Cumartesi Annelerinin timsali olmuş bir ana. Neydi Berfo
Ananın dramı? 1980 yılında gözaltına alınan
oğlu Cemil Kırbayırı gözaltına alındıktan,
karakolda kaydı tutulduktan sonra bir daha göremeyen, tam otuz üç yıl
bırakın oğlundan haber almayı Hiç olmazsa oğlumun
kemiklerini bana verin. diyen bir Berfo Ananın heykelini açtık. Tam
otuz üç yıl bir evlat acısıyla yaşayan ve dinmeyen bu
acının büyük travmasıyla hayatını değiştiren
Berfo Ana ve niceleri. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye
Üçok, Çetin Emeç, binlerce aydınımız, yüzlerce
insanımız bu politik cinayetlere kurban gitti.
Peki, biz ne
yapıyoruz? Birleşmiş Milletler 22 Aralık 1978 tarihinde bir
karar almış. Ayrıca, faili meçhul cinayetler yanında bir de
zorla kaybedilmeler var. Gözaltına gidiyorsunuz ama akıbetinizden
artık kimse sonuç alamıyor. Bunların, gönüllü olmayan
kaybolmaların ve cinayetlerin araştırılmasına
ilişkin bir karar alınmış 1978 yılında. Yine 1988
tarihinde, hapsedilen kişilerin korunmasına dair bir prensipler
bölümü kabul edilmiş Birleşmiş Milletlerce ve en önemlisi de
2006 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca
Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası
Sözleşme imzalanmış. Bu sözleşmede faili meçhuller ya da
zorla kayıp terimi, kişilerin devlet adına görev yapan veya
devletin yetkilendirmesiyle, desteğiyle ve bilgisiyle hareket eden
kişiler veya gruplar tarafından kaçırılması,
kaybolması olarak tarif edilmiştir. Şimdi, 2006 yılındaki
bu sözleşmeyi Türkiye Cumhuriyeti, 23 Aralık 1980de yürürlüğe
girmesine karşın, hâlen onaylamamıştır.
Değerli
arkadaşlarım, bunların anlamı nedir? Yani eğer bir
hesaplaşma yapacaksak, bir yüzleşme yapacaksak bu
anlaşmanın derhâl yürürlüğe girmesi gerekiyor idi, çok da geç
kalınmıştır. Şimdi, Birleşmiş Milletler,
faili meçhullerde ve gözaltına alındığı hâlde kaybolup
ailelerinin haber alamadığı durumlarda ailelerin
yaşadığı travmaların dindirilmesi, sonucu konusunda
hem toplumun hem de ailelerin bilgilendirilmesi konusunda devlete
ağır görevler vermiştir. Bu, istisnasız tüm demokratik
ülkelerin uyması gereken bir ilkedir.
Şimdi
yaşam hakkı diyoruz. Yaşam hakkı, insan hakları
kavramlarının içerisinde en kutsalı. 10 Aralık 1948de
kabul edilmiş Birleşmiş Milletler Sözleşmesinde 3üncü
maddede vücut bulan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2nci
maddesinde, 1982 Anayasasının 17nci maddesinde yaşam
hakkıyla tarif edilen bu hakkı insan haklarının en önemli
bir kutsal kavramı olarak biz değerlendirmez ve gözaltında
kaybolan ya da faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini
soruşturmazsak biliniz ki Türkiyede demokrasiden, adaletten ve insan
haklarından bahsedemeyiz.
Bir yandan faili
meçhul diyoruz ama değerli arkadaşlarım, faili bilenenlerle
ilgili ne yapıyoruz? Uludere: Uluderede sizce fail bilinmeyen midir?
Uluderede yaşanan 34 yurttaşımızın öldürülmesi
olayının failleri sizce bilinmiyor mu? Bu olay niçin
soruşturulmuyor? Acaba, gerçekten bütün failleri bilindiği için mi
soruşturulmak istenmiyor, gerçekler göz ardı ediliyor her şey
ortadayken, her şey apaçıkken? Az önce konuşan iktidar sözcüsü
Delilleri getirin, belgeleri getirin, her türlü konu
araştırılsın. diyor. Peki, işte belge, bilgiler hepsi
ortada. Ortada, 34 kişinin daha iki yıl önce öldürülmesiyle sonuçlanmış
faili belli olaylar var.
Başka örnek mi
istersiniz? Başka örnekler de size verelim. Örneğin, geçtiğimiz
günlerde, Gezi olaylarında öldürülen Ethem Sarısülükün
davasını izlediniz mi değerli arkadaşlarım? Faili
belli bir dava değil midir bu? Bu davanın nasıl
yürütüldüğünü duruşmalara giderek izleyebiliyor musunuz? Ya da Ali
İsmail Korkmazın davasının nasıl
sonuçlanacağı konusunda acaba kafalarınızda bir tereddüt mü
var? Davaların başka yerlerden başka yerlere nakledilmesi
Faili belli olanlar
konusunda ne yapıyoruz? Yani, faili belli olanlar konusunda ne
yaptığımız ortada.
Şimdi, biz
elbette, çok da haklı olarak faili meçhullerin
aydınlatılmasını istiyoruz ama elbette ki kuşkuluyuz.
Buna Meclisimizin el koymasından ve bütün belge ve bilgilere erişim
sağlandıktan sonra bütün tozlu dosyaların açılmasından
niçin korkalım, niçin korkalım? Gelin bu konuya el atalım.
Türkiyenin aydınlık geleceğini bu karanlık cinayetleri
aydınlatmadan kuramayız.
Bakın, 2013
Avrupa Birliği İlerleme Raporuna bu konuda Kayıp kişiler,
toplu mezarların açılması veya güvenlik ve kolluk görevlileri
tarafından yapıldığı iddia edilen yargısız
infazlara ilişkin olarak soruşturmaların eksiksiz ve
bağımsız bir şekilde yürütülmesi konusunda kapsamlı
bir yaklaşım bulunmamaktadır. Güneydoğuda rastlanan toplu
mezarlar yeterince soruşturulmamıştır. diye Türkiye
aleyhine iddialar ve tespitler girmiştir.
Şimdi, biz
bunları yapmazsak ne olur? Biz bunları yapmazsak önce, kendi ülke
insanımıza saygı duymayız, demokrasiyi, adaleti ve insan
haklarını yerine getiremeyiz. Bizim, her şeyden önce, adaleti
tesis etmeye ve yaşanan ağır travmaların bedellerini
ödetmeye, tüm ailelerin üzerindeki üzüntü verici travmaları ortadan
kaldırmaya ihtiyacımız var. Sadece ondan dolayı mı?
Eğer biz bu olayın üzerine gitmezsek, geçtiğimiz gün açıklandığı
gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1994 yılında
Şırnakın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde
meydana gelen 38 kişinin öldüğü olayın takip edilmemesinden dolayı
Türkiyeyi nasıl 2 milyon 305 bin euroya mahkûm etmişse bundan sonra,
Türkiye de bu olayların üzerine gitmemekten dolayı haklı olarak
İnsan Hakları Mahkemesine başvuran ailelerin talepleri
doğrultusunda ağır cezalarla karşı karşıya
kalır. Biz, bunları cezaların, tazminatların önlenmesi
açısından değil ama insanlarımızın selameti
açısından yerine getirelim diyoruz.
Hepinizi sevgiyle,
sayıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkanım, bir konuyu açıklamak
istiyorum tutanaklara geçmesi açısından.
BAŞKAN
Buyurun.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Önceki, AKP adına konuşan
arkadaşımız Faili meçhul bırakılan siyasi cinayetler
Darbeleri Araştırma Komisyonunda zaten
araştırıldı, gerek yok. dedi. Bu doğru bir bilgi
değil.
BAŞKAN
Gerek yok. demedi.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Orada araştırıldı
Darbeleri
Araştırma Komisyonunun sonuç raporunda, aksine, faili meçhul
bırakılan cinayetlerin araştırılması için
ayrı bir komisyon kurulması önerildi yani oy birliğiyle kabul
edildi.
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Orada bir araştırma yapılmadı.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup önerisinin
aleyhinde ikinci söz Bartın Milletvekili Yılmaz Tunça aittir.
Buyurun Sayın
Tunç.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisinin grup önerisinde, 1920li yıllardan başlayarak
1980 darbesi öncesi ve 90lı yıllarda gerçekleştirilmiş
olan faili meçhul cinayetlerin arka planının
araştırılması, sorumluların bulunması, bu konuda
gerçekleştirilen soruşturmalarla ilgili etkili bir hukuki düzenleme
yapılması gerekiyorsa bunun araştırılması
noktasında bir önerge verildi ve bu önergenin bugünkü Meclis gündeminde
görüşülmesi talep ediliyor.
Değerli
milletvekilleri, grup önerisiyle ifade edilen faili meçhul cinayetlerin
belirtilen dönemlerde gerçekleştiği, faillerinin de o dönemlerde
yakalanamadığı ve gerekli soruşturmaların
açılamadığı bir gerçektir. Araştırma önergesini
incelediğimizde, meydana gelen faili meçhul olayların arka
planında kimlerin olduğunun araştırılması
istenmektedir.
Benden önce
konuşan AK PARTİ Kayseri Milletvekilimiz Sayın Yaşar
Karayel de bu konuda önemli açıklamalarda bulundu. Sayın milletvekilimizin
de bahsettiği gibi, bugün, artık, gerçekler ortaya
çıkmıştır. Bu cinayetlerin arka planında kimlerin
olduğu, hangi güç odaklarının gerçekleştirdiği
açıkça ortadadır. Bunu artık Türkiye öğrendi, Türk milleti
öğrendi. Faili meçhul cinayetlerin yoğunluk kazandığı
dönemlere baktığımızda, bu cinayetlerin hep darbelere zemin
hazırlamak için gerçekleştiğini görüyoruz. O nedenle, arka
plandaki aktörleri arıyorsak darbeleri gerçekleştirenlere
bakmamız yeterli olmaktadır.
Faili meçhul
cinayetler konusunda AK PARTİ iktidarının eleştirilmesi bir
tarafa, bu cinayetleri sona erdiren bir iktidar olarak, geçmişteki bu
karanlık olayların aydınlatılması için gerekli
girişimleri başlatan bir iktidar olarak teşekkür edilmesi
gerekir.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Araştıralım o zaman.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Maşallah, maşallah! Teşekkür ederiz!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) O zaman niye komisyon kurmuyorsunuz? Neden korkuyorsunuz?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Araştıralım dedik ya!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kaç tane faili meçhulü aydınlattınız?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler gibi yaşam
hakkı ihlallerini Türkiyenin gündeminden çıkaran AK PARTİ
iktidarıdır.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Komisyonun tavsiyesi var, komisyonun.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Roboski katliamını yapan da AK PARTİ
iktidarıdır.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Necip Hablemitoğlunun katili bulundu mu?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Son on bir yıllık süre içerisinde, bu tür gayrimeşru
işlere kalkışan kamu görevlileri hakkında adli makamlarca
çok sayıda yasal süreç takip edildiğini sizler biliyorsunuz.
Geçmişin üzerindeki sis perdesinin kaldırılması,
karanlık olayların aydınlatılması ve suçluların
yakalanmasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Araştırma
önergesinde bahsedilen 1980 darbesi öncesinde ardı ardına
gerçekleştirilen ve sonuçta, darbeyle sonuçlanan cinayetlerin arka
planı şu anda yargılanmaktadır. Bu konuda Anayasanın
geçici 15inci maddesinin kaldırılarak sorumluların yargı
önüne çıkarılmasını savunan tek parti AK PARTİ
olmuştur. Geçici 15inci maddenin kaldırılması
darbecilerin yargılanması için yeterli değildir. Bu bir göz
boyamadan ibarettir. diyerek Hayır kampanyası yapanların daha
sonra bu konuda ne kadar samimi oldukları ortaya
çıkmıştır yargılama başladıktan sonra.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ben hâlâ öyle diyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Ülkemizde özellikle 90lı yılların
başından 2000li yıllara kadar geçen dönem de faili meçhul
cinayetlerin, yargısız infazların ve terör olaylarının
zirveye çıktığı yıllar olarak tarihe geçmiştir,
özellikle 90lı yıllar. Özellikle 90lı yılların 93
yılı gerçekten çok önemlidir. 93 yılı faili meçhul
cinayetler yılı olarak hafızalarımıza
kazınmıştır. Suikastlar, ihmaller, ölümler ardı
ardına bu yılda gelmiştir. Sonraki süreçte, Susurluk olayı
ve ardından 28 Şubat postmodern darbesine götüren süreç ve otuz
yıllık bir terör gerçeğiyle ülkemiz karşı
karşıya kalmıştır. Terör, faili meçhuller, demokrasi
eksikliği ekonomimize de yansımış, bir taraftan cinayetler
devam ederken diğer taraftan da hazinenin kasası
boşaltılmaya, bankalar batırılmaya devam etmiş, bunun
faturası da milletimize çıkarılmıştır.
Ülkeyi yöneten
koalisyon partileri ortalama ikişer yıl dönüşümlü olarak
iktidarı paylaşmışlardır o dönemlerde. Ne teröre ne
faili meçhullere ne de kötüye giden ekonomiye bir çare olabilmişlerdir.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Hizbullahı kim yakaladı,
Hizbullahı?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Ülkemiz hem demokraside hem de ekonomide kan kaybetmiştir.
İşte,
değerli milletvekilleri, 90lı yılların karanlık
tablosundan kurtulmak isteyen milletimiz 2000li yılların
başında bir karar vermiş, yeni bir dönemin
kapılarını aralamıştır. Toplumda kaos ve
güvensizlik oluşturmak isteyenlerin ve demokrasi karşıtı hedeflerini
gerçekleştirmek isteyen kirli odakların en önemli silahı olan
faili meçhuller AK PARTİ iktidarının gelmesiyle son
bulmuştur.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) 160 tane faili meçhul var sizin AK PARTİnin
iktidarında.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Son on bir yılda, Türkiyede faili meçhul cinayetlerin
aydınlatılmaya çalışıldığını,
karanlık odakların üzerine kararlılıkla gidildiğini,
hiçbir şeyin üzerinin örtülmediğini, şüphelilerin
bağımsız ve tarafsız yargı önünde hesap vermelerinin
sağlandığını hep birlikte görüyoruz. Ülkemizin son
otuz yılına damgasını vuran karanlık olayların
tek tek ele alındığını görüyoruz bu dönemde.
Güneydoğuda yaşanan faili meçhul olaylarla ilgili açılan
soruşturma ve kovuşturmalara, devam eden 28 Şubat
davalarına, Ergenekon davalarına, Balyoz davalarına
baktığımızda, o dosyaların kapaklarını bir
açtığımızda, içinde karanlık planları görüyoruz,
cinayetleri görüyoruz, cinayet planlarını, yeni planları
görüyoruz. İşte, bunlar eğer yargı önüne
çıkarılmasaydı, bugün yine geçmişte karşılaşacağımız
sonuçlarla karşılaşacaktık; yine sonuç 27 Mayıs
olacaktı, yine sonuç 12 Eylül olacaktı, yine sonuç 28 Şubat
olacaktı. Faili meçhul cinayetleri araştıralım.
diyenlerin bu konuda devam eden davalara da karşı geldiğini
görüyoruz.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Beraber söyledik AKPli komisyon üyeleriyle bunları.
Darbe Komisyonunun tavsiyesidir bu.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Yılmaz, birbirinizden haberiniz yok sizin be!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Senin arkadaşlarından haberin yok Yılmaz Bey,
arkadaşlarından haberin yok!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Yargıyı etkilemeye
çalıştıklarını görüyoruz. Faili meçhul olayların
araştırılması için geçmişte, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde çok değişik dönemlerde bu tür komisyonlar kuruldu.
Araştırma komisyonları belki Türkiye Büyük Millet Meclisinin
İç Tüzükünden kaynaklanan kısıtlı sebeplerle yeterince
araştırma yapamamış da olabilirler.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen bunu 2009da da söyledin.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Ama, bu araştırma komisyonlarına tek tek
baktığımızda, sonuç bölümlerine
baktığımızda, o sonuç bölümlerinde ifade edilen
hususların, gerekli yasal düzenlemelerin, ne yapılması
gerekiyorsa hem adalet anlamında hem hukuk anlamında, şu son on
yıl içerisinde gerçekleştirildiğini görüyoruz.
Türkiye, artık,
geçmiştekinden çok farklıdır. Hukuk ve adalet alanında ve
demokratikleşmede kararlılığından hiç taviz
vermeyen bir iktidar vardır.
Ülkemizin geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri bir
daha yaşamaması için çalışan bir siyasi iktidarın
işbaşında olması ülkemiz için çok büyük bir avantajdır.
Faili meçhul
olayların arkasındaki gerçek artık herkes tarafından
bilinmektedir.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Biliniyorsa Darbeleri Araştırma Komisyonunda niye
araştıralım dediniz ya?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Bu gerçeğin
araştırılması için, Darbeleri Araştırma Komisyonu
gerçekten tafsilatlı bir araştırma yapmıştır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ne araştırması yaptı?
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) Arka planla ilgili, Komisyonda çok önemli, geleceğimize
ışık tutacak, iktidarıyla muhalefetiyle, bütün
partilerimizin katkısıyla çok önemli tespitler vardır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Hiç tespit yok orada, araştır diyor,
araştır diyor.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bu tespitleri, gerçekten, bu dönemdeki Parlamentonun ortaya
koyması takdire şayandır.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen raporu bile okumamışsın Yılmaz Bey.
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Yine, faili meçhul cinayetlerin en önemli amacı toplumsal
barışı bozarak kaos oluşturmaktır. Buna yönelik de
ülkemizde, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla, iktidarıyla;
muhalefetiyle belki değil ama çözüm süreci adı altında bir
komisyon kurulmuştur ve bu komisyon da tıpkı Darbeleri
Araştırma Komisyonundaki gibi, önemli araştırmalar ve
önemli tespitler yapmıştır. Şu anda, komisyon rapor
aşamasındadır. O raporda da o önemli tespitleri göreceğiz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Onlar da hakikatleri araştırma komisyonu
önerdiler. Kendi hazırladığınız rapordan haberiniz
yok.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Akil adamlar komisyonu!
YILMAZ TUNÇ
(Devamla) - Bu nedenle, Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin
aleyhinde olduğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tunç.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın hatip konuşması sırasında,
özellikle AK PARTİ döneminde faili meçhul cinayetlerin üzerine
gidildiğini, herhangi bir faili meçhul cinayetin işlenmediğini
belirtti, Genel Kurulu yanlış bilgilendirdi, o konuda bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN Bu
bir sataşma değil, yanlış bilgilendirme değil ama
açıklama yapmak istiyorsanız yerinizden size söz vereyim Sayın
Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani, kürsüden bir iki dakikada Genel Kurulu doğru
bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN
İşte, İç Tüzükü uygulamaya kalktığımızda
bunu yapamıyoruz. Ben size yerinizden söz vereceğim.
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunçun BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, demin
konuşma yapan sayın hatip faili meçhul cinayetlerin kendi
dönemlerinde tamamen bittiğini ifade etti. Bir yönüyle şu açıdan
doğru olabilir: Zaten, diğer dönemlerde yaşanan cinayetlerin
tamamında da fail belliydi. Sizin döneminizde işlenen cinayetlerin
tamamında da faili belli olan cinayetlerle karşı
karşıyayız. Bu faillerin üzerine gitmeyle ilgili bir
sıkıntı söz konusu.
Bakın, sizin
döneminizden birkaç isim vereceğim, not alın: Ceylan Önkol, Uğur
Kaymaz, Aydın Erdem, Şerzan Kurt, Halil İbrahim Oruç, Enes Ata,
Yıldırım Ayhan ve Roboski katliamı diyeceğim. Herhâlde,
burada, bu Mecliste yapılan tartışmalardan bile ne
söylediğimi anlarsınız. Sizin bugüne kadar üzerine
gitmediğiniz bu konularla ilgili defalarca buraya araştırma
önergesi getirdik. Çözüm Komisyonu dediğiniz bu Komisyonda da sizin
milletvekilleriniz bir hakikatleri araştırma ve gerçeklerle
yüzleşme komisyonu kurulmasını önerdiler. O nedenle, niye burada
hâlâ bir direnç koyuyorsunuz bunu anlayabilmiş değiliz. Eğer
Çözüm Komisyonu çalışmalarını önemsiyorsanız siz de
oradaki önerilere binaen burada sunmuş olduğumuz bu önergeye destek
vermelisiniz diyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Ben
de teşekkür ederim Sayın Baluken.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.-
BDP Grubunun, BDP Grup Başkan Vekili Iğdır Milletvekili Pervin
Buldanın faili meçhul cinayetlerin araştırılması
amacıyla 24/4/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Şimdi, Barış ve Demokrasi
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, karar yeter sayısı
istiyoruz.
BAŞKAN Karar
yeter sayısı
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerİsi vardır.
Şimdi oylarınıza
sunuyorum ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.56
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek
YÜKSEL (Tokat)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi var; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
2.-
MHP Grubunun, Kütahya Milletvekili Alim Işık ve
arkadaşlarının son yıllarda ülkemizde yaşanan intihar
olaylarının ve intihara yol açan sebeplerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 13/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
28/11/2013
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28 Kasım 2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf
Halaçoğlu
Kayseri
MHP
Grup Başkan Vekili
Öneri:
13 Kasım 2013 tarih,
2013/861 sayı ile TBMM Başkanlığına Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve arkadaşlarının son
yıllarda ülkemizde yaşanan intihar olaylarının ve intihara
yol açan sebeplerin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırma
önergesinin 28 Kasım 2013 Perşembe günü (bugün) Genel Kurulda
okunarak görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu önerisi üzerinde lehinde olmak üzere ilk söz, Kütahya
Milletvekili Alim Işıka aittir.
Buyurun Sayın
Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu milletvekilleri olarak vermiş olduğumuz
ülkemizde yaşanan intihar olaylarının ve intihara yol açan
sebeplerin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasının
ve buna göre gerekli tedbirlerin alınmasının
amaçlandığı önergemiz üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisin siz değerli üyelerini ve bizleri izleyen tüm
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu konu özellikle son on yılda ülkemizi tek
başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisinin uygulamış
olduğu yanlış ekonomik, sosyal ve sosyoekonomik
politikaların bir sonucudur. Bugün, 200den fazla ülkenin yer
aldığı bir değerlendirme sonucunda dünya ülkeleri arasında,
ülkemiz, yaşanan intihar oranları açısından
değerlendirme yapıldığında maalesef 79uncu
sırada yer almaktadır. İntiharların bizden daha fazla
olduğu ilk 78 ülkeye baktığınız zaman neredeyse
dünyada adı duyulmayan ülkeler olduğunu görüyorsunuz. Bizim
altımızda 150den fazla ülke var. Özellikle son dönemde de, son on
yılda intiharlarda ortaya çıkan artışın
oranının ülkemizde yüzde 50ye yaklaşması son derece
düşündürücüdür. Her zaman milat olarak iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızın dikkate sunduğu 2002 yılı
ile 2012 yılı rakamlarını değerlendirdiğiniz
zaman, 2002 yılında 2.300 civarında olan yıllık
intihar sayısının 2012 yılı resmî TÜİK rakamlarına
göre 3.225 olduğu, dolayısıyla yüzde 50ye yakın bir
artışın olduğu görülmektedir.
Bunun sebeplerinin
niye araştırılması gerekiyor? Bu konu Sayı 78
milyonda, 76 milyonda sonuçta 3.500 kişi. denilerek geçiştirilecek,
üstü kapanacak bir konu değildir. Konu, en son dershane olaylarıyla
ilgili Sayın Başbakanın bir televizyon değerlendirmesinde
yeniden Türkiyenin kamuoyuna getirilmiştir. Dershane ücretini
ödeyemediği için intihar eden vatandaştan bahseden Sayın
Başbakanın, 3.225 kişiden 3.224ünün kim olduğunu da
araştırması lazım. Yani, bir kişi dershane borcunu
ödeyemediği için intihar etti haberini manşete taşıyarak
dershanelerin kapatılması gerektiğini savunmaya
çalışan Sayın Başbakanın geride 3.200den fazla
kişinin niye öldüğünü ve niye bunlarla ilgili bir tedbir
alınmadığını da açıklaması gerekirdi.
Şimdi, ben
açıklıyorum, Sayın Başbakanın söyleyemediği
gerçekleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet, dershane borcunu ödeyemeyen
ve ödeyemediği için intihar eden insanlarımız bu ülkede
olmuştur. Keşke ödeyebilselerdi de intihar etmeselerdi. Ama,
Sayın Başbakanın değinemediği asıl gerçek -yine
yapılan bir değerlendirme, bilimsel çalışma sonucunda- en
çok banka borçlularının intihar ettiğini; ondan sonra,
askerlerin intihar ettiğini; arkasından, polislerin,
öğretmenlerin ve diğer memurların intihar ettiğini Türkiye
gerçekleri ve devletin resmî rakamları söylüyor. Şimdi, 1
kişiden bahsedeceksiniz ama bu ülkede son on yılda 934 askerin
intihar ettiğinden bahsetmeyeceksiniz, son sekiz yılda kredi
kartı borcunu ödeyemediği için 200den fazla kişinin canına
kıydığını görmezden geleceksiniz, yine son on
yılda 300den fazla polisimizin, 35 öğretmenimizin intihar
ettiğini söylemeyeceksiniz, söyleyemeyeceksiniz; diğer taraftan,
atanamadığı için ziraat mühendisi, gıda mühendisi,
öğretmen ve birçok meslek mensubu gencimizin kendisini geçindirecek bir
iş sahibi olamadığı için intihar ettiğini görmezden
geleceksiniz. O nedenle, bu ülkede, özellikle son on yılda bozulan gelir
düzeyi dağılımı nedeniyle en düşük gelir grubuna sahip
olan grupla en yüksek gelir grubuna sahip olan yüzde 20lik grup
arasındaki farkın 8 katı aştığı bir ülkede
özellikle iş sahibi olamayanlar ve düşük gelir düzeyine sahip olan
memurlar başta olmak üzere birçok kamu çalışanı intihar
etmiştir.
Değerli
milletvekilleri; intihar konusu dinimizin yasakladığı çok önemli
bir konudur. Artık insan başkasını öldürmekten
vazgeçmiş, kendi canına kıyar hâle gelmişse ve bu intihar
olaylarının sayısı da her geçen gün hızla artmaya
başlamışsa bunun iyi araştırılıp,
sebeplerinin iyi ortaya konduktan sonra gerekli tedbirlerin alınması
kaçınılmaz hâle gelmiştir.
2012 yılı
sonuçları dikkate alındığında -Türkiye İstatistik
Kurumunun resmî rakamlarıdır- kaba intihar hızı olarak
söylenen intihar oranı 100 binde 4,29dur ülkemizde yani her 100 bin
kişimizden 4 kişi canına kıymaktadır.
Başkasının öldürdüklerinden vazgeçiyoruz; o
hırsızlık, fuhuş, kapkaç olayları bunun
dışında. İntihara teşebbüs bunun 10 katı ama
iller bazındaki dağılıma baktığınız
zaman çok daha ilginç bir sonuç çıkıyor ortaya. En son rakamlara göre
bu ülkede en fazla intiharın yaşandığı il, maalesef,
bir zamanlar cennet olarak ifade edilen, Ege Bölgesinin en güzel illerinden
birisi Uşak ilidir. Ne oldu son on yılda da, son birkaç yılda
Uşak ili Türkiyede rekor kırdı? Ekonomik sebeplerle
kapatılan deri işleme atölyelerinin ve diğer birçok iş
yerinin sonucu Uşakı 1inci yapmıştır. Ana güzergâh
üzerinde olan Uşakta bu olay yaşanıyorsa
Kastamonu 2nci,
Iğdır 3üncü, Aydın ili de 4üncü en yüksek orana sahip
olmuştur.
Bu illerin durumuna
baktığınız zaman intihar oranlarının yüksek
çıkmasının altındaki en büyük gerçeğin ekonomik
zorluklar olduğunu ve işsizlik olduğunu görüyoruz. O nedenle bu
yüce Meclis mutlaka bu sorunun çözümünü sağlayacak tedbirleri almakla
mükelleftir. Kredi kartı borcu, intihar edenlerin en büyük sebepleri
arasında görülüyor.
Diğer taraftan
okuma-yazma oranının düşük olduğu intihar vakaları en
yüksek orana sahip. Sayın Başbakan Dershaneler
kapatılmalı. derken bilimsel doğrular bunun tersini gösteriyor,
diyor ki: Üniversite mezunları yüzde 7,7yle en düşük intihar
oranına sahipken ilkokul mezunları yüzde 21 -ilköğretim- yüzde
16 da lise. Dolayısıyla okuma-yazma yani üniversitelere gitme,
liseyi bitirme oranı arttıkça intihara teşebbüsler ve intihar
oranları düşüyor. Dolayısıyla eğitimli toplumlar daha
az intihar gerçekleşen toplumlar. Onun için, eğitimi destekleyen bir
konuyu başka bir şekilde yorumlamak asla doğru olmayacak.
Bugün, kredi
kartı borçları nedeniyle 2 milyondan fazla kişi maalesef haciz
kıskacında ve birçok kişi de icra dosyalarıyla adliye
koridorlarında artık bunalmış durumdadır. Son on
yılda 8,5 milyon dolayındaki icra dosyası sayısı
maalesef bugün 20 milyona çıkmıştır. Yani, her evde bir
icra dosyasının görüşüldüğü Türkiyede intiharların
artması elbette kaçınılmazdır.
Bu nedenle, hem
şiddet ve ekonomik sıkıntılar yönünden hem gelinen nokta ve
eğitim düzeyleri yönünden bu konunun mutlaka
araştırılması gerektiğini düşünüyoruz ve iflas
eden şirketlerin, kapanan iş yerlerinde çalışanların
veya iş yeri sahiplerinin maalesef intihar eden kişiler arasında
olması, atanamayan gençlerimizin birçoğunun intihara teşebbüs
noktasına gelmiş olması, bu konunun
araştırılması gerektiğini bize gösteriyor.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Işık.
Grup önerisinin
aleyhinde ilk söz, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma önergesi üzerinde söz
aldım. Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Evet, gerçekten çok
önemli bir konu intiharlar, ekonomik nedenlerle intiharlar veya farklı
nedenlerle; mobbing, angarya, her türlü ayrımcılık, baskı,
karakolda, nezarette, askerde
Şu an bu konuşmayı
hazırlarken geldim ve İnternete girdim. Biraz önce Galata
Kulesinden 25 yaşında bir genç atlayıp intihar ediyor.
Birkaç gün önce,
Başbakanlığın önünde, Başbakanın komşusu,
bomba süsü verilmiş bir şeyler sarınmış; alarma
geçildi, yakalandı ve borç krizi nedeniyle böyle bir eyleme
giriştiğini, özür dilediğini söyledi.
Bugün şu
saatlerde AK PARTİnin Genel Merkezinin önünde bir canlı bomba
ihbarı var. Özel timler, terörle mücadele ekipleri, TOMAlar, panzerler,
hepsi devrede ve sokakta Adanadan gelen -sahte, süs verilmiş gibi bir
durum ama cebinde bir sarı zarf- Sıkıntılarım var.
Hiçbir yere ulaşamıyorum. diyen bir vatandaşın sözleri
duyuluyor. Birkaç dakika önce bunlar.
Ne oluyor?
Gerçekten bu toplum cinnet mi geçiriyor, sağduyusunu mu yitiriyor,
sağlığını mı yitiriyor? Neden?
Biraz önce, benden
önceki konuşmacı belli alanlara ve rakamlara dayandı, örnekler
verdi. Bunları çoğaltmamız mümkün arkadaşlar. Çok fazla
uzağa gitmenize gerek yok. İnsan haklarının en
başında, en temel hak ve özgürlük, yaşam hakkı değil
mi? Eğer yaşam hakkı en kutsal haksa o devleti yönetenlerin, o
ülkeyi yönetenlerin, o insanın, o bireyin yaşam hakkını
garanti altına alması, gerek dışarıdan ve gerek
içeriden kendisine yapılacak bir saldırının veya zarar
vermenin önüne geçilmesinin tedbirini alması, o devletin hukuk devleti
olmasının gereğidir, insan haklarına dayalı
olmasının gereğidir, sosyal devlet olmasının
gereğidir. Peki, bu böyle midir arkadaşlar?
Şimdi,
herkesin üzerinde cep telefonu var değil mi arkadaşlar?
Çocuklarınızda da cep telefonu var? Asgari ücret net 900 lira
alanların da, hem annenin, babanın üzerinde cep telefonu var hem
çocuklarının ve herkesin kredi kartı var, bir de ek
kartları var çocuklarının. Bunların hepsi para. Kredi
kartı nedeniyle ve hiç işletmediği kredi kartı nedeniyle
icra takibine uğrayıp intihar eden yurttaşlarımız var.
Geçen gün burada bir örneğini çıkardım, bir kuruş için
takip çıkaran, ödeme emri çıkaran bankalar var bu ülkede dedim.
Bu ülkenin
yurttaşları bu kadar sahipsiz mi? Bu ülkenin insanları bu kadar
kadersiz mi? Bu ülkenin insanlarının yaşamı,
sağlığı, hayatı bu kadar oluruna
bırakılmış; her yerde üniversiteler açılırken,
her yerde vakıf üniversiteleri açılırken, her yerde enstitüler
açılırken, her yerde AR-GE çalışmaları
yapılırken, her yerde akademisyenler konuşurken, her yerde bilim
insanları konuşurken, her gece televizyonda naylondan programlar
yapılırken bu insanların en temel hak ve hürriyetleri konusunda
ciddi bir araştırma, ciddi bir gelecek, ciddi bir programlama
maalesef yok; ne Kalkınma Bakanlığında var ne Maliye
Bakanlığında var ne Ekonomi Bakanlığında var ne
Başbakanlıkta var ne de Başbakanlığa bağlı
İnsan Hakları Kurumunda var ne de ombudsmanında var
arkadaşlar. Onlar, olan ihlallerin peşinde dolaşıyorlar.
Oysaki insanları yaşatmak için önlemler almak, onun yirmi
yıllık planlarını, projelerini çizebilmek; o ülkenin
gençliğine, insanına, kadınına, kaderine sahip
çıkabilmek, o insanların o aile saadetine sahip çıkabilmek, o
insanların sağlığına sahip çıkabilmek sosyal
devletin en başta gelen görevidir.
Arkadaşlar, 2013 itibarıyla 95,1 milyon banka
kartı var; 56,4 milyon kredi kartı var. Her yıl 20 lira aidat
alınıyor bunlardan. Bakın, 81 milyar lira ödenmeyen borç var ve
kredi kartı borcunu, tüketici kredisi borcunu ödemediği için en çok
intihar eden grubun da
Tüketiciler Birliğinin yayınlarını
okuyun arkadaşlar. Açın, tek tek hepsini görürsünüz; evine haciz
gitmiş, icra gitmiş, bir çocuk, bir genç, bir genç kadın, bir
yeni evli ve intihar nedeni. Şimdi, bu kadar onurlu çalışan
sivil toplum örgütlerimiz de var.
Bir yandan şöyle de bir bakın: 2012de 453.656
tane takip yapılmış, Mayıs ayında ise
kullanılmayan kartlara -hacizler dışında- 325.179, daha bu
senenin altı ayında. Şimdi, onu geçtik, burada aidat
alıyorlar, burada faize faiz alıyorlar; hani Müslümandık, hani
dinde faiz haramdı; al işte faiz lobisi budur. Varsa, yüreklice vur
beline kazmayı, bir daha yüzde 100ün üstünde faiz alıp bu
vatandaşı intihar etmeye götürmesinler. Yok. (BDP
sıralarından alkışlar)
Bakın, arkadaşlar, cep telefonlarına
geldiğimizde, dünyada kullanılan 7 milyar cep telefonu var ama
Türkiyede kullanılan 80 milyon, sabitlerle beraber; 80 milyon telefon
var. Bunlardan her ay aidat alınıyor, her ay konuşmadan para
alınıyor, her ay alındıktan sonra buna ÖTV ekleniyor, KDV
ekleniyor ve dünyanın en yüksek telefon vergileri Türkiyede
alınıyor. Bu telefon vergilerinden, icra takiplerinden
insanlarımız perişan oluyor.
Arkadaşlar,
tabii ki küresel krizin yaşandığı ülkelerde, Avrupada da
bunun yansımaları oldu. Avrupada da rakamlar bize 5 bin
civarında intiharın olduğunu gösteriyor küresel krizden sonra
ama Türkiyedeki oranlara vurduğumuz zaman, asla bu kadar yüksek
değil. Yunanistanda, İspanyada, İrlandada krizin götürüleri
var ve şunu söyleyeyim: Bu rakamlara baktığımız zaman,
939 askerin intihar etmesinin nedeni nedir peki? Cebinde parası
olmadığı için, parayla askerlik yapamadığı için,
bankamatik tezkeresi almadığı için dağlarda nöbet tuta
tuta intihar eden bu vatandaşlarda devletin hiç mi günahı yok?
Parası olmayan intihar etsin, parası olan istediği gibi
yaşasın. Bu adalet mi arkadaşlar?
Polisteki rakamlar
dehşet vericidir. Emniyet Genel Müdürü yeni açıkladı, bu kadar
intihar oranı polislerde, dünyada ve Avrupada bir tek Türkiyede, birinci
sıradayız. Mobbingin, angaryanın, kırk sekiz saat
değil, bazen dört gün üst üste göreve koşturmanın,
gazlamanın, TOMAlamanın, panzerlemenin
İktidarın
menfaatini korumak için koşturulan ve sosyal medyanın içinde,
çığlıkları içinde evine gitmeden intihar eden görevlilerden
bahsediyoruz arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) On dakika yetmiyor maalesef. Çok şey söylemek gerekir ama
Meclisin son sözü söylemesini istiyorum, talebimiz bu. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Grup önerisinin
lehinde ikinci söz, Eskişehir Milletvekili Kazım Kurta aittir.
Buyurun Sayın
Kurt. (CHP sıralarından alkışlar)
KAZIM KURT
(Eskişehir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun sunmuş olduğu önerge lehinde söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Dünyada en önemli
şey sağlık, insan. Ve tüm ekonomik mücadele, sosyal mücadele
insanı yaşatabilmek için. Ama tüm dünya, insanları
yaşatabilmek için uğraşırken insanlar intihar ediyor ve on
iki yıldır ezici bir çoğunlukla iktidar olan AKP döneminde
intiharlar eksilmemiş, artmış. Dolayısıyla, burada
ciddi bir sorun olduğunu, bu sorunun da Türkiye Büyük Millet Meclisince
araştırılarak bir sonuca bağlanması gerektiğini
hepimizin kabul etmesi gerekir.
Türkiyede
intiharlarla ilgili ciddi araştırmalar, ciddi istatistikler var mı?
Evet, TÜİKin araştırmaları var ve bu istatistikler her
yıl yayınlanıyor. Geçen yıl 3.225 kişi intihar
etmiş. Ancak, bu sayıların doğru olup
olmadığı konusunda endişeler var. Emniyet Genel
Müdürlüğü, kendi bünyesindeki intiharlarla ilgili bir açıklama yaptı:
2000den bu yana 340 polis intihar etti. diyor. Ancak, EMNİYET-SEN Genel
Merkezi, bu sayının 600 civarında olduğunu söylüyor yani
resmî istatistiklerle gerçek ve pratik intiharlar arasında da
çelişkiler olduğunu bilmemiz lazım.
İntiharların
en önemli nedeni, elbette ekonomik sıkıntılar. Ekonomi iyi
yönetilemeyince, ekonomide büyük başarılar elde edilemeyince, her ne
kadar dünyanın 17nci büyük ekonomisi de olsak, intiharlar konusunda -ciddi
artış göstermesi suretiyle- Türkiyenin düşünmesi gereken bir
noktada olduğunu hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Ekonomik nedenlerle -borçlu
olduğu için- borcunu ödeyemediği için intihar edenler var ama
işi olduğu hâlde, hem de toplumda iyi bir iş olarak kabul edilen
işlere sahip olduğu hâlde intihar eden görevlilerimiz var, kamu
görevlilerimiz var. Bunların intiharının nedeni noktasında
hiç kimse cahillik, bilgisizlik, bilinçsizlik diyemez.
Poliste intihar
var; polisin ekonomik ve sosyal sorunları olduğu için intihar var.
Askerde intihar var; neredeyse son on yılda 965 asker intihar etmiş.
Bunun nedeni nedir? Bunun nedenini elbette bu Meclisin araştırıp
bulması gerekir ama insana insan gibi muamele edilmeyen yerlerde, mutlaka
ve mutlaka, baskılar intihara neden oluyor, intiharı körüklüyor ve
büyütüyor.
Türkiyede
cezaevlerinde intiharlar var. Cezaevindeki insanın can güvenliği,
hayat bütünlüğü devletin koruması altında, devletin
kollaması altında olmasına rağmen cezaevlerinde intiharlar
var çünkü cezaevlerinde iyi bir yaşam ortamı yok. Türkiyede, son on
yılda 450 civarında cezaevlerinde intihar olmuş. Bunun sebebini,
yine -biraz önce- Emniyet Genel Müdürlüğü ile EMNİYET-SEN
arasındaki istatistik çelişkisiyle araştırmak lazım,
belki de cezaevlerindeki normal ölümlerde bile intiharlar olduğu ortaya
çıkacak. Bu noktada, Türkiyenin, hem de milliyetçi muhafazakâr bir toplum
olan Türkiyenin yani İslami açıdan da intiharın doğru
kabul edilmediği bir ortamda Niçin intihar ederler? noktasını
iyi değerlendirmemiz lazım.
Biraz önce Sayın
Işık söylemeye çalıştı; eğitim düzeyi yükseldikçe
intihar azalıyor ama Türkiyede demek ki hem normal eğitimi hem dinî
eğitimi tam anlamıyla verememişiz, veremediğimiz için
intihar sayısı ve sonucu büyüyor.
Türkiyede ekonomik
sıkıntılar büyüdükçe, yeni yeni sorunlar çıktıkça yeni
yeni intihar nedenleri ortaya çıkıyor. İntihar edenler
içerisinde, banka borcu, kredi kartı borcu, icra baskısı
nedeniyle intihar edenlerin sayısı son sekiz yılda 200ün
üstünde yani Türkiyede yeni bir oluşum, yeni bir ekonomik biçim
çıkmış ama bu, insanların sorununu çözmemiş, çözmesi
de beklenemez.
Türkiyedeki
çalışanların yüzde 50sine yakını asgari ücretten
çalışıyor, prim ödüyor; resmî rakamlar bunu gösteriyor ve yine
devletin tespit etmiş olduğu resmî rakamlara göre açlık
sınırı 1.060 lira. Yani, asgari ücret alan yüzde 50
insanımız devletin resmî rakamlarına göre aç ama Türkiye uzaya
fırlamış, Türkiye dünyanın en büyük ekonomileriyle
yarışır hâle gelmiş ve Türkiyedeki resmî rakamlara göre
yüzde 50 insan aç, Türkiyede geri kalan çalışanların da
tamamı yoksul. Böyle bir ortamda ekonomik sıkıntı, sosyal
sıkıntı üst üste denk geldiği zaman intihar
kaçınılmaz, intihar başka bir çözüm yolu bulamayan insanlarımız
için kaçınılmaz bir sonuç olarak gündeme geliyor. Bu noktada hangi
sıkıntıları çözersek intiharları azaltabiliriz?
Elbette, ilk önce ekonomik sıkıntı, ondan sonra sosyal
sıkıntı; ondan sonra da insanların doğru, düzgün ve
insan gibi bir çalışma ortamının bulunmasıyla. Biz,
yeni yeni sorunlar yaratan bir sistem içerisinde yeni yeni intihar nedenlerini
ortaya çıkarıyoruz. Türkiyedeki bu sıkıntılar
devamlı büyüyerek, gelişerek gidiyor. Bizim yapabileceğimiz,
Anayasadaki koruyucu, kollayıcı sosyal devleti birinci planda öne
çıkarmak ve bu noktadaki eğitimi artırmaktır.
Türkiyedeki maalesef 4+4+4 eğitim sistemiyle
birlikte taşımalı eğitim de ciddi anlamda kırsal
kesimde bir sıkıntı yaratıyor ve bu yaratılan
sıkıntılardan dolayı yeni yeni intiharlar oluyor. İki
gün önce Eskişehirden bir servis otobüsçüsü aradı beni, diyor ki:
Üç aydır Millî Eğitim Müdürlüğünden almamız gereken
taşıma ücretlerini alamadık ve borçlar üst üste binmeye
başladı, icra kapıya gelmeye başladı, intihar
edeceğim. Oysa, Türkiyede Millî Eğitim Bakanının
şehrinde eğer ücretler ödenmiyorsa, taşıma ücretleri üç
ayda, beş ayda ödenmiyorsa yeni yeni intiharlara yol açacak bir
ortamı hep birlikte yaratmak üzereyiz demek gerekir diye düşünüyorum.
Hem çalışma ortamının düzelmesi hem
çalışma ortamı içerisinde mobbingin, baskının,
yıldırmanın, sindirmenin ortadan kalkması intiharları
belki azaltacak ölçüde bir gelişme kaydetmemize neden olabilir. Bu
doğrultuda önergenin kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kurt.
Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz, İstanbul
Milletvekili Mehmet Muşa aittir.
Buyurun Sayın
Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi tarafından, yaşanan intihar
olaylarının ve intihara yol açan sebeplerin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesi
hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, önerge sahibinin yapmış olduğu
konuşmayı da dikkatlice izledim ve burada, önergenin gerekçesinin ilk
paragrafında da özellikle uygulanan kötü ekonomik ve sosyal politikalara
bunların bağlandığını gördüm; on yıl boyunca
uygulanan kötü ekonomik politikaların, burada birincil sorumlu olduğu
ifade edildi.
Bakınız,
değerli milletvekilleri, ben sizlere intihar oranlarını birazdan
vereceğim detaylarıyla ama onun haricinde, uygulanan ekonomik
politikaların nereden nereye geldiğini, nasıl bir tabloyla
karşı karşıya kaldığımızı ifade
etmek istiyorum.
İktidara
geldiğimiz ilk günden itibaren kamu kaynaklarını çok verimli
şekilde kullanmaya çalıştık, kullanmaya gayret ettik,
bunları ağırlıklı olarak yatırımlara
kaydırmaya, vatandaşa hizmet yoluna kaydırmaya gayret ettik ve
bu dönemde yakalanan ekonomik ve siyasi istikrarla birlikte ekonomi 3 kattan
fazla büyümüş, kişi başına millî gelirde ciddi
artışlar meydana gelmiştir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Borç kaç para, borç?
MEHMET MUŞ
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, bütçe
açığı yüzde 11,5 idi devraldığımız zaman.
2013 itibarıyla yüzde 1,2ye düştü. Bunun neden önemli olduğuna
birazdan değineceğim.
Yine, iktidara
geldiğimizde faizler yüzde 50ler seviyesindeydi, şu an yüzde 10
seviyesine düştü.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Cari açığı da söylemezseniz
inandırıcı olmaz, ikisini de söyleyin.
MEHMET MUŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, 2002 yılında bütçe içindeki
finansman maliyetinin payı yüzde 14,8, bugün ise yüzde 3.
ALİM IŞIK
(Kütahya) İntiharlar arttı mı, artmadı mı, onu
söyle.
MEHMET MUŞ
(Devamla) Beklerseniz gelecek arkadaşlar.
Yine, değerli
milletvekilleri, faizlerin vergi gelirlerine oranı yüzde 85,7. Yani 100
lira vergi topluyoruz, 86 lirasını faize ödüyoruz. Bugün yüzde 16ya
geldi bu rakam. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Vatandaş dinliyor yalnız bunu
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sayın Başkan, dinleyemiyoruz hatibi.
Lütfen müdahale eder misiniz, anlayamıyoruz.
MEHMET MUŞ
(Devamla) Şimdi, sayın hatip diyor ki: On yıl boyunca
uygulanan kötü ekonomik politikalar
Ben soruyorum arkadaşlar: 100 lira
vergi topluyorsunuz
ALİM IŞIK
(Kütahya) Zengini daha zengin, fakiri daha fakir
MEHMET MUŞ
(Devamla)
bunun 86 lirasını faize ödüyorsunuz, bu iyi politika, süper
bir politika. Bunu yüzde 16ya düşürüyorsunuz, bu kötü politika. Ben bunu
milletimizin takdirine sunuyorum.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yandaşlar zengin, vatandaş fakir; bunu söyle, bunu!
BAŞKAN
Sayın Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yandaşlar ihya oldu, fakir intihar etti.
BAŞKAN
Sayın Işık
Hatibin konuşmasını duyamayan
milletvekillerimiz var, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) AKPnin soyduklarını millete verin, milletin sorunu
kalmaz! AKPnin soyduklarını verin, yeter!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, yine bu dönemde çok ciddi anlamda
eğitime kaynak aktarılmıştır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Soyduklarınızı verin, yeter, başka bir şey
lazım değil!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Bakın, intihar olaylarının bir kısmında
özellikle gençlerin olduğu ifade edildi ve burada ilkokul
mezunlarının ağırlıkta olduğu ifade edildi.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) - Talan ettiklerinizi verin, yeter! Soyduklarınızı
verin, yeter! Başka bir şey lazım değil!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Bakın, sadece bu dönemde 400 bin öğretmen Millî
Eğitim kadrosuna alındı.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya, ihtiyaç vardı da alındı, sizden önce Millî
Eğitime öğretmen alınmadı mı?
MEHMET MUŞ
(Devamla) Bakın, personel ve bunların sosyal güvenlik
harcamaları 2001 yılında yüzde 16,7, 2002de 18,4, 2013te yüzde
28.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yandaşlar ihya oldu, vatandaş intihar etti; ne yazık
ki özeti bu.
MEHMET MUŞ
(Devamla) Birazdan cevabınız gelecek, beklerseniz hepsini
vereceğim.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yandaşlar ihya oldu!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Yüzde 28e çıktı. Ne var bunun içerisinde
arkadaşlar? Doktor var, sağlık çalışanı var,
öğretmen var, emniyet görevlisi var.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Memleketi taşeron yaptınız taşeron, 774 liraya!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Burada, arkadaşlar, ne kadar ağırlıklı
sosyal politikaların uygulandığının bir yönüdür. Bu
kadar ağır bir yükü bu iktidar taşıyarak olabildiğince
sosyal politikaları güçlendirmiştir.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Araştıralım Sayın Milletvekili, işte onun
için verdik bunu. Sizin dediğinizin doğru çıkmasını
istiyoruz biz. Destek verdiniz mi tamam.
MEHMET MUŞ
(Devamla) Az önce yine -ben bunu inanın burada ifade etmek istemezdim
ama- on yıl boyunca çok kötü ekonomik politikalardan bahsedildi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya, nerede sizin bu millî geliriniz, hangi vatandaşın
cebinde?
MEHMET MUŞ
(Devamla) Şimdi ben size bir resim anlatacağım: 2001 krizi
yaşanıyor, hatırlıyorsunuz, bir esnaf yazar
kasasını alıp geliyor Sayın Başbakanım, ben bir
esnafım. diyor kasayı fırlatıyor. O resmi
hatırladınız değil mi?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Şimdi ne yapıyor? Şimdi intihar ediyor!
MEHMET MUŞ
(Devamla) O resmi hatırladınız değil mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Şimdi kendini yakıyor adam!
MEHMET MUŞ
(Devamla) O zaman çok iyi bir ekonomik politika vardı. Bakın, Ahmet
Çakmak isimli bu vatandaş ne diyor?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Şimdi kendini yakıyor ve intihar ediyor!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Ahmet Çakmak diyor ki: Ben bir esnaftım, dolar borcum
vardı. Dolar 3 kat arttı, önce 1.100e, ondan 1.700-1.800e
çıktı. Evimi, arabamı, bütün birikimimi sattım, yine de 6
bin dolar borçlu durumda kaldım.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Başbakanlığın yolu kapalı intihar etmesin.
diye millet!
MEHMET MUŞ
(Devamla) Yakın bir zamanda bir gazeteye verdiği demeçte Ama
şimdi ben evimi aldım, başka bir ev daha aldım ve yine
burada bir kiracım var. diyor.
Arkadaşlar,
bakın, 2002nin başına kadar hayat standardı
uygulaması vardı vergi toplanıyorken. Bu, sosyal anlamda ciddi
anlamda tahribata sebep olur. 2002 yılına kadar uygulanmış
bu. Ya, bunları ifade ediyorken lütfen bunları da görmezden gelmeyelim.
Yine, değerli
milletvekilleri, esnafa olan destek noktasında, bakın, bugün esnaf
bir yıla kadar kredi kullandığı zaman yüzde 4 faizle
borçlanıyor, bunun gerisini devlet sübvanse ediyor. Eğer bir yıl
ile beş yıl arasında ise bu yüzde 5 ve sırf bu sübvansiyon
için 514 milyon lira kaynak ayırmışız 2013 ile
alakalı.
Değerli
milletvekilleri, KOSGEB ile alakalı kaynaklar ortada, 17 milyon TLden 250
milyon TLye çıkmış. Yatırımların ortalama
tamamlanma süresi dokuz yıldan üç yıla düştü. Bunları niye
anlattığıma birazdan değineceğim.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Vekilim, intiharlar niye artıyor, onu söyleyin.
Neden artıyor?
MEHMET MUŞ
(Devamla) Sosyal politikalara bakıyoruz. Arkadaşlar, sosyal
politikalarla alakalı, bakın, 2002de -hani 100 lira toplayıp 86
lirasını faize veriyoruz ya, geriye bir şey kalmıyor-
sosyal politikalara ayırdığımız rakam 1,2 milyar TL.
Bugün bu rakam 20 kat kadar artmış ve 22 milyar TLye
çıkmış.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne kadar fakirleştiğini gösteriyorsunuz Türkiyenin. Bak
sevgili kardeşim, bunu söyleme, insanların ne kadar
fakirleştiğini gösteriyor bu.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Borç gırtlağa çıktı, onu söyle.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sosyal politikalarda insanlara yapılan yardımların
düşmesi lazım ülke zenginleşirken, yükselmez.
MEHMET MUŞ
(Devamla) Bakın, 2006 yılında
başlattığımız bir uygulama bile Türkiyede çok ciddi
iyileştirmeler yapmaktadır. 2006 yılında, arkadaşlar,
engelli vatandaşlara evde bakım ücreti gibi bir uygulama
başlattık çünkü intihar edenlerin, arkadaşlar, büyük bir
kısmı da yaşlı, yalnızlık, bakımsızlıktan
oluyor ve biz bu uygulamayı 2006 yılında başlattık.
2013 itibarıyla 437 bin kişi buradan istifade etmiş ve sadece
evde bakım ücretiyle alakalı projeye 3,5 milyar TL kaynak
aktarılmış. 2002 yılında sosyal politikalara
ayrılan rakam toplam 1,2 milyar TL. Bunu da ben Genel Kurula aktarmak
istiyorum.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Yani Vatandaşı fakirleştirdik,
parasını veriyoruz. diyorsun, öyle mi?
MEHMET MUŞ
(Devamla) 2014 ile alakalı, arkadaşlar, rakam daha da artıyor,
500 bine dayanıyor ve 4,1 milyar TLye çıkıyor. Bu ülkenin
kaynaklarının bu ülkenin vatandaşları için kullanılmasına
devam edilecektir.
Bakın,
değerli milletvekilleri, ekonomiyle alakalı daha gidilecek yol var
mı? Mutlaka daha yol vardır, kat etmemiz gereken çok daha fazla mesafe
vardır, çok ciddi hedefler konmuştur ama arkadaşlar, en
düşük memur ücretinde yüzde 200 reel artış vardır yani
enflasyondan arındırılmış artış yüzde
200dür. En düşük SSK emekli maaşı 257 TLden 886 liraya
çıkmıştır. Bunları ifade ediyorken lütfen bunları
görmezden gelmeyelim.
Şimdi, ben
burada bazı istatistikler açıklamak istiyorum. Arkadaşlar,
intihar olaylarını hiç kimse istemez ama biz bu kadar
iyileştirme yapmışken ekonomide
Toplumda intihar olayları
gelişmiş ülkelerde de cereyan etmektedir. Arzumuz, temennimiz
bunları sıfıra indirmektir. Bunu hep birlikte başarmak
durumundayız.
Arkadaşlar,
bakın, 2001 Türkiyenin ağır bir krizidir. Burada çok ciddi,
spesifik rakamlar verilmeseydi ben bunlara girmeyecektim. Bakınız,
biz de intihar oranı 2000de yüz binde 2,67. 2,67ye dikkat buyurunuz, yüz
binde 2,67. 2001de bu rakam ne oldu biliyor musunuz? Bir yıl sonra
arkadaşlar, yüz binde 3,77e çıktı.
ALİM IŞIK (Kütahya) Şimdi; 4,29.
MEHMET MUŞ (Devamla) 1 puanlık
artış var.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangisi büyük?
MEHMET MUŞ (Devamla) Alim Bey sakin olun,
geliyorum, geliyorum ona da.
ALİM IŞIK (Kütahya) Güzel kardeşim,
hangisi büyük?
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bakınız, intihar olayları neden oluyormuş.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) İddian boşa
çıktı galiba.
MEHMET MUŞ (Devamla) 2002de toplam intihar
olaylarının, yaşanan intihar olaylarının yüzde 38i
hastalıktan dolayı, hastalık. Hastalık sebeplerinden
dolayı intihar edenlerin toplam intiharların içindeki oranı
yüzde 38. Bakın, bugün, bu oran, yüzde 19a düşmüş. Az önce
söylüyordum ya, çok ciddi doktor alımı, sağlık personeli
alımı yapıldı. İşte, sağlıktaki
iyileşme arkadaşlar, yarı yarıya düşürmüş bunu.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sağlamlar da
intihar ediyor, sağlamlar.
MEHMET MUŞ (Devamla) Aile geçimsizliğiyle
alakalı -bak, TÜİKin verileri, TÜİKin- olanlar
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İntihar edenlerin yüzde
kaçı Alevi mesela? Onu da merak ettim.
MEHMET MUŞ (Devamla)
yüzde 21den yüzde 9,4e;
geçim zorluğundan dolayı olanlar 14,2den 8e; ticari
başarısızlıktan dolayı olanlar yüzde 3,95ten 5,24e
düştü.
ALİM IŞIK (Kütahya) Arttı, arttı,
düştü değil, arttı.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bir de değerli
arkadaşlar, sürem içerisinde şunu ifade edeyim: Bakın, 2012
yılında TÜİK bir çalışma yapmış, 2011
yılında intihar olayları yüz binde 3,62. Bakın, yüz binde
3,62. 2001de ne? Yüz binde 3,77di.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) 2002de ne olmuş?
MEHMET MUŞ (Devamla) 2012de ne olmuş,
2012de ne olmuş? 2012 yılında intihar sayıları tespiti
değiştirilmiş. Eskiden, veriler sadece Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığından
alınıyordu, şimdi bu çerçeve genişletilerek hastane, ceza
ve tevkifevlerinde, burada gerçekleşen vakalar da bu istatistiklere
ekleniyor arkadaşlar. Buradaki artış, buradan
kaynaklanıyor.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Onlar emniyet kaydına
girmiyor muydu yani eskiden?
ALİM IŞIK (Kütahya) Yani, çözümü buldun
Sayın Vekil, aferin!
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu konuyu
çarpıtmanın, bu konuyu farklı noktalara çekmenin inanın hiç
kimseye faydası yok. İktidarın mutlaka eleştirilecek
konularını bulabilirsiniz ama
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Doğrularla
yüzleşmekten korkmayın.
MEHMET MUŞ (Devamla)
siz buradaki meydana gelen
artışları, hatta 2001e göre olan düşüşü de tutup
ALİM IŞIK (Kütahya) O zaman önergeye destek
verin, bunu araştıralım.
MEHMET MUŞ (Devamla)
iktidarın
uygulamış olduğu ekonomi politikalarına
bağlarsanız, burada haksızlık yapmış olursunuz
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Destek verin,
araştırma yapılsın.
MEHMET MUŞ (Devamla)
yanlış
yapmış olursunuz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Doğru ortaya
çıksın.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu vesileyle,
uyguladığımız ekonomik politikalarla ve sosyal
politikalarla alakalı ülkede meydana gelen refah seviyesi ortadadır.
Ben bu sebeple, bu sebeplerden dolayı bu
araştırma önergesinin aleyhinde oy
kullanacağımızı bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Muş.
Milliyetçi Hareket
Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
ALİM IŞIK
(Kütahya) Karar yeter sayısı
BAŞKAN
Kabul edenler
dedim, bir dahaki sefere
Kabul etmeyenler
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Başkanım, demin demeden evvel
istemiştik, yine kabul etmediniz. Ne yaptığınız belli
değil!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kabul edilmemiştir Sayın Başkanım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yok, yok
BAŞKAN Peki,
karar yeter sayısına da bakalım, sizi kırmayalım
Sayın Işık. Aslında zamanında söylemediniz ama sizi
kırmıyorum.
Elektronik
yapalım o zaman.
Üç dakika süre
veriyorum arkadaşlar, süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar
yeter sayısı yoktur.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.59
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.08
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK
(Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----
0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul
edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi var, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım.
3.-
CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin
Artvin Kafkasör Cerattepe maden sahasının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 21/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 28/11/2013 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
Artvin Milletvekili
Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekili tarafından 21/11/2012 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Artvin Kafkasör Cerattepe
maden sahasının sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş
olan Meclis araştırması önergesinin (581 sıra no.lu) Genel
Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne
alınarak, 28/11/2013 Perşembe günkü birleşimde sunuşlarda
okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşimde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerinde, lehinde olmak üzere, ilk söz Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutana aittir.
Buyurun Sayın
Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; Artvin Cerattepede
çıkartılmak istenen madene ilişkin Cumhuriyet Halk Partisinin
vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine partim adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum
Türkiyenin her
tarafında, özellikle Artvinde televizyonları başında bizi
seyreden tüm Artvinlilere, tüm yurttaşlarıma
saygılarımı iletiyorum.
Değerli arkadaşlar,
bunu bu Meclis kürsüsünde birçok kereler konuştum
ayrıntılarıyla. Bakın, şurası Artvin kent
merkezi, Artvin kent merkezinin hemen üzerinde Cerattepe diye tabir edilen
yerde bir maden faaliyeti, bir maden çalışması yürütülmek
istenmekte. Buradaki maden çalışması herhangi bir maden
çalışması değil, burası aslında çevreyi yok
etmenin ötesinde, Artvini ortadan kaldırmaya yönelik bir cinayet,
tecavüz kelimesini kullanmak istemiyorum ama çok ciddi anlamda bir tehdit.
Değerli
arkadaşlarım, burada, ilgili şirket tarafından 4.406 hektar
alanla ilgili olarak bir ruhsat talebi olmuş ama 31 hektarlık bir
bölümle alakalı da ÇED raporu çalışması devam etmektedir.
Bu 31 hektarlık alanda, sadece 27 hektarlık alanına ilişkin
olarak maden şirketinin yani maden çıkartmak isteyen şirketin
talebine göre burada 50 bin ağacı keseceğini ÇED raporunda
belirtmiştir. Dikkat edin arkadaşlar, sayın milletvekilleri, 150
alanlık bir şey düşünün, sadece yüz ellide 1 bölümde 50 binden fazla ağacı
keseceğini maden şirketi ÇED raporunda taahhüt etmiş
bulunmaktadır. Yani durumun vahametini göstermesi açısından
sizlerle bunu paylaşmak istiyorum.
Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliği, su kaynaklarının 100 metre çapında
alanda hiçbir şekilde faaliyetin yapılmayacağını
söylemesine rağmen, Artvinin bütün su kaynakları, içme suları
buradan tedarik edilmesine rağmen, ne yazık ki, buradaki bütün
alanlar yok edilmek istenmekte, sulama alanları bir anlamda ortadan
kaldırılmak istenmektedir. Madenin çıkartıldığı
alanın hemen yanında Türkiyenin en önemli ekolojik parklarından
bir tanesi olan Hatila Vadisi Millî Parkı yer almakta, hemen madenin
altında Kafkasör Turizm Merkezi yer almaktadır değerli
arkadaşlarım. Ve daha önemlisi olan -yargıya da intikal etmiştir,
şu anda Rize İdare Mahkemesinde dava devam etmektedir- çevre düzeni
planında madenin çıkartılacağına ilişkin herhangi
bir şerh, herhangi bir beyan bulunmamaktadır.
Bakın, bundan
önceki yapmış olduğum Meclis konuşlarımda da ifade
ettim, 27 Mart 2002 tarihinde, o dönemde AKP milletvekili olan Sayın
Bakan, Artvinli hemşehrimiz Faruk Çelik, Meclis kürsüsünde
yapmış olduğu konuşmada, Artvinde maden
çıkartılması faaliyetinin hangi boyutlara gelebileceğini,
Artvini nasıl yok edeceğini ifade ediyor; bunu kelimesi kelimesine
buradan Türkiye'yle, tüm Artvinle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. Sayın Bakan diyor ki o tarihte yapmış
olduğu konuşmada: Bu maden arama çalışmaları, asit
karakterli kirleticilerden dolayı, öncelikle çevrenin en temiz suyu
durumunda olan Hatila suyunun ve tatlı su ekosisteminin sonu olmasına
neden olacaktır. Bunun haricinde, yüzde 60 eğimli, heyelanlı bir
bölge olan Artvin ilimizde bu maden çalışmaları,
heyelanları daha da artıracaktır. Artvin ilinin ortadan kalkmasına
sebep olacak sonuçların ortaya çıkma ihtimali muhtemeldir. Yöredeki
sivil toplum örgütlerinin mutlaka görüşlerinin alınması
gerekmektedir. Değerli milletvekilleri diyor Sayın Bakan,
Hükümet, Artvin ilini ortadan kaldırmaya değil, Artvin ilini
geliştirmeye dönük politikalar ortaya koymalıdır. diye
konuşmasına devam ediyor ve sonucunda da aynen şöyle söylüyor,
diyor ki: Artvin´in geleceğiyle ilgili olarak tüm belediye
başkanları, sivil toplum örgütleri ve ilgili bakanlık bir araya
gelip, Artvinin geleceğinin değerlendirmesini yapmalarını
çağdaş yönetim anlayışının gereği olarak
görmekteyiz. Aksi takdirde, 200 bin insanı Ben ne yaptıysam
doğrudur. mantığıyla yönetmenin ve çaresizliğe terk
etmenin çağ dışı bir anlayış olduğunu ifade
emek isterim.
Sayın Bakan
burada oturuyorken sordum: 2002 yılında yapmış
olduğunuz bu konuşmanın arkasında mısınız?
Kendisine buradan teşekkür ediyorum, O yapmış olduğum
konuşmanın arkasındayım. diye söyledi. Yani Sayın
Bakan 2002 yılında yaptığı konuşmada, bu maden
çıkartılması olayının bir cinayet olduğunu ifade
etti.
Değerli
arkadaşlarım, bu madene ilişkin olarak 17/2/2012 tarihinde bir
ihale yapıldı. Bu ihaleden önce Artvinin bütün siyasi partilerinin
il başkanları, bütün sivil toplum örgütlerinin temsilcileri,
demokratik kitle örgütlerinin başkanları hep beraber Ankaraya
geldiler - AKP il başkanı da var bunun içerisinde- Sayın Bakana
çıktık, dedik ki: Sayın Bakan, bakın Artvinde bir cinayet
işleniyor. Bu maden eğer Artvinde çıkartılırsa
Artvini yok edecektir. Sayın Bakan bize müthiş bir cevap verdi,
dedi ki: Yer altındakiler ile yer üstündekileri
karşılaştıracağız, hangisinin değeri daha
fazlaysa ondan yana tercih kullanacağız. Ben de buradan, Türkiye
Büyük Millet Meclisinden Sayın Bakana, Türkiye kamuoyuna sesleniyorum:
Artvinlilere kaç lira bedel biçti? Kaç lira bedel biçti Artvinlilere
değerli arkadaşlarım ki tercihini yer altından yana
kullandı? O nedenle, bugün gelinen noktada bu vahameti Türkiyeye anlatmak
istiyoruz.
Bakın, ihaleye
ilişkin bir rezalet de var. Bu ihale kokuyor değerli
arkadaşlarım. İki yıldır Türkiye Büyük Millet
Meclisinde bu ihaleyi anlatmaya çalışıyorum. Dedim ki: Bu ihale
paket ihaledir. Sayın Bakan yapmış olduğu
konuşmalarda, bana vermiş olduğu cevaplarda ihalenin paket
olmadığını, ihalenin bir firmayı tarif etmediğini
söyledi. İhaleden önce Bu ihale şartnamesinde yılda 10 bin ton
metal bakır, 500 bin ton tuvenan malzemeyi çıkartacak hangi tesis
vardır? diye sordum, Sayın Bakan imzasıyla dedi ki: Samsunda
Eti Bakıra ait bir tane tesis vardır. Arkasından, ihale olunca
o firma almadı, bir başka firma alınca bana vermiş
olduğu yazılı cevapta şöyle söyledi, dedi ki:
İhalenin belli bir firma üzerinde şekilleneceği ve bunun
üzerine ihale tarihinden önce noter kanalıyla bunun tespitinin
yapılacağını söyleyen milletvekili yanılmıştır.
Bakın, cevaplar burada. Ama değerli arkadaşlarım, aradan
belli bir zaman geçtikten sonra -bakın, size yerel gazeteleri gösteriyorum
değerli arkadaşlarım- benim demiş olduğum firma,
tahmin ettiğim firma ilanlar verdi ve o firmaya o ihale redevans sözleşmesiyle
devredildi.
Bakın,
Samsunla alakalı
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Rezalet, rezalet, rezalet!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Devamla) Bakın, görüyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Şimdi, gelinen
noktada, hiçbir şeyden çekinmeden ne yazık ki her tarafa ilanlar verdiler.
Yani, bu ihaleyle ilgili boyutun ne kadar önemli olduğunu göstermesi
açısından ben Artvin milletvekili olarak haklı çıktım
ve geçen hafta komisyonda yapılan toplantıda Sayın Bakana dedim
ki: İstediğin televizyon kanalına lütfen beni çağır,
sizinle Artvini tartışalım. Bu cinayeti durdurmak için, bu
yanlıştan dönmek için gereğini yapalım. Artvine
Sayın Cumhurbaşkanı geldiğinde kendisine de arz ettim,
Bakın Sayın Cumhurbaşkanım, bu çok önemli bir olay.
Artvini yok edecek olan bu girişime dur demek zorundayız. dedim.
Sizler ne
diyordunuz? Biz, doğanın yeşilini seviyoruz. Ben de buradan
soruyorum: Doğanın mı yeşilini seviyorsunuz, doların
mı yeşilini seviyorsunuz değerli arkadaşlarım? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi, gelinen
noktada, Turizm Bakanlığının vermiş olduğu
cevaplar var. Diyor ki: Bu yörede böyle bir maden
çalışmasının yapılması çok tehlikeli sonuçlara
yol açacaktır. O nedenle, Kültür ve Turizm Bakanlığı
burada yapılacak maden çalışmasının çok tehlikeli bir
çalışma olacağına, turizm bölgelerini yok edeceğine
ilişkin resmî bir yazı verdi. Bu resmî yazıyı da bütün
Artvinle, bütün Türkiyeyle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
sözlerimi bitirirken şunu söylemek istiyorum: Sayın Başbakan
Fenerbahçe Kulübü Başkanıyla yaşamış olduğu
polemikte aynen şöyle söyledi: Sanki bütün izinler
alınmış, elindeymiş gibi Şuraya marina, şuraya
AVM yapacağım. diye sözler vermek doğru değil.
Bunların projelerini çizdirdin mi? Çevre Bakanlığının
gerekli iznini, onayını aldın mı? Bunun için izin verecek
kurumlar belli. Sanki Çevre Bakanı elindeymiş, her izin
elindeymiş gibi söz veriyor size.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, buradan bütün Artvin, bütün Türkiye
şunu merak ediyor; benim konuşmamın bir önemi yok, biz zaten
burada duruyoruz: AKPli Artvin milletvekilimizden de aynı Sayın
Bakanın durmuş olduğu noktayla alakalı olarak, bu madenin
Artvine zarar vereceğini, bu maden çıkartma işleminin
yanlış olacağını Türkiye Büyük Millet Meclisinden
ifade etmesini hasseden rica ediyorum değerli arkadaşlarım.
Neden? Bakın, Artvinde bundan üç dört ay evvel çok büyük bir miting
yaptık. O gün Artvinin bütün sivil
toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri Artvin Valiliğinin önüne
geldiler, orada binlerce kişi, bu maden çalışmasının
Artvini yok edeceğine ilişkin ayrıntılı basın
açıklaması yaptılar. O
nedenle, ben buradan yöre milletvekili olarak Türkiyeye sesleniyorum, diyorum
ki: Bu maden çalışması, ihale aşamasından bugüne kadar
geldiği bütün süreç ve orada yapılacak olan bir cinayet Artvini
insanlarıyla beraber yok edecektir değerli arkadaşlarım.
Bunu Türkiyeye anlatmaya çalışıyorum, iki yıldır bu
feryadı, bu figanı Türkiyeye duyurmaya çalışıyorum. O
nedenle, burada kurulacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulacak bir Meclis
araştırması komisyonu, oraya gidecek milletvekilleri, Artvinin
içinde bulunduğu durumun ne kadar vahim olduğunu, yüzde 80
eğimli bir arazide yapılmak istenen bu maden faaliyetinin Artvini ve
Artvinliyi yok edeceğini bizzat görecektir. Bilimsel raporlarla
desteklenecek bu çalışma, inanıyorum ki önümüzdeki günlerde,
alınmış olan bu kararın yeniden gözden geçirilmesine neden
olacaktır. Bu konuda milletvekili arkadaşlarımın
duyarlı davranacağına inanıyorum.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bayraktutan.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, cevap vermeyecek misiniz? Çok ciddi bir
iddia var ihaleyle alakalı. Siz söz isteyin, biz destekleriz Sayın
Bakan. İhale adrese teslim edilmiş.
BAŞKAN Grup
önerisinin aleyhinde ilk söz, Artvin Milletvekili İsrafil
Kışlaya aittir.
Buyurun Sayın
Kışla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İSRAFİL
KIŞLA (Artvin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve
arkadaşlarının Artvin Kafkasör bölgesinde maden
işletmesiyle ilgili gerekli tedbirlerin alınması hususunda
Meclis araştırma komisyonu kurulmasına dair önerisine AK
PARTİ Grubu adına cevap vermek için söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Elbette ki Enerji
Bakanlığımızın ülkemizin enerji ihtiyacının
karşılanması hususunda gerekli tedbirleri alması hayati bir
önem taşımaktadır. Ülkemizin kalkınması, yer altı
zenginliklerimizin gün yüzüne çıkarılarak ekonomiye
kazandırılması da şüphesiz önemlidir. Ancak, bu
yatırımları yaparken elbette ki Artvinlinin bir
tedirginliği var yani ülkemiz kazanırken Artvinli zarar görmesin,
Artvin zarar görmesin diye. Tabii, bu tedirginliğin elbette ki biz de bir
haklılık payı vardır diye düşünüyoruz fakat bunu düşünürken
bir bakanlığın yapacağı yatırımların da
birçok bakanlığı ilgilendirdiğini düşünmemiz
gerekiyor. Bu yatırım da Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı
ve Turizm Bakanlığını yakinen ilgilendiriyor. O
bakımdan, ilgili bakanlıkların bu konularda çok ciddi hassasiyet
gösterdiğine eminim.
Biz, Yeşil
Artvin Derneğinin ve halkımızın tedirginliklerini 11 madde
olarak onlardan aldık, bunları sürekli dinliyoruz. Elbette ki bu
tedirginliklerin önemli bir sebebi de maalesef bilgi kirliliğinden
kaynaklanmaktadır ve halkımızı yeterince doğru
bilgilendirmenin eksikliğinden kaynaklandığını
düşünüyorum. AK PARTİ Hükûmetimizin ve
iktidarlarımızın milletimizin ve halkımızın
zararına olacak hiçbir yatırıma, hiçbir işe asla izin
vermeyeceğinden emin olmanızı istiyorum. Bir yatırım
demin de dediğim gibi- birçok bakanlığı ilgilendiriyor. Bu
konuda ilgili bakanlıklarla görüştük. Bu teşebbüsler sonucudur
ki işletme açık işletme olarak
çalıştırılmayacak. Kapalı galeri olarak
işletilmesine karar verilmiştir. İşleme tesisleri orada
kurulmayacak ve çıkarılacak maden kara yoluyla Murgul Bakır
İşletmesine aktarılarak orada işlenecektir.
Artvin turizm
açısından son derece önemlidir. Artvinin geleceği turizme
bağlıdır. Burada eğer bu yatırım Artvinde
turizmi etkileyecekse, baltalayacaksa buna gönlümüz rıza göstermez, buna
Bakanlık da rıza göstermez. Bu bölge turizm açısından
önemlidir. Burada, Cerattepe mevkisinde Kafkasör Kayak Merkezi, Mersivan Kayak
Merkezi, Cerattepe, mevcuttur. Diğer taraftan, Hatila Vadisi millî park
olarak mevcuttur.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bizim Hükûmetimiz 20 Ocak 2013 tarihinde Kafkasör
bölgesini turizm gelişim bölgesi olarak ilan etmiştir ve 6ncı
bölgenin teşviklerinden istifade edilecek bir hâle getirmiştir ve
imar planları yapılması için belediyeye gerekli ödenekler
gönderilmiş ve buraya turizm yatırımcıları
beklenmektedir. O bakımdan, burada önemli olan, turizm açısından
Kültür ve Turizm Bakanlığı gerekli hassasiyeti göstermektedir.
Diğer
taraftan, önemle vurgulanan hususlardan bir tanesi içme sularıyla
ilgilidir değerli arkadaşlar. Artvinin içme suyu
kaynaklarının tümü bu bölgeden geçmektedir. Özellikle Genya
Dağı ile Kafkasörün birleştiği yerlerden gelmektedir. 12
civarındaki su kaynağının tamamı ruhsat alanı
içindedir. Bu alanda çalışma yapılması hâlinde suyun
zehirlenmesinin yanında su kaynaklarının yerinin
değişmesi ve suyun kaybolması tehlikesi söz konusudur.
denmektedir. Oysa, Bakanlık yetkilileriyle yaptığımız
görüşmelerde Ruhsat sahası içerisinde 12 adet su kaynağı
vardır ancak çalışmanın yapılacağı alanda su
kaynağı mevcut değildir. Yapılan çalışmalar
sonucunda 60 kilometrekarelik bir su havzası belirlenmiş ve bu
havzada 12 adet su kaynağı tespit edilmiştir. Ancak, bahse konu
proje, 60 kilometrelik havzanın sadece 0,1i kilometrekare alana isabet
etmektedir. Bu alanda su kaynağı mevcut değildir. Bu alanda,
ilgili, muhtemel olumsuzluklara karşı aşağıdaki
tedbirlerin de alınması da düşünülüyor. deniliyor.
Diğer
taraftan, yine, heyelanlarla ilgili endişeleri var
halkımızın. Bakın, burada da yine Yeşil Artvin
Derneğinin, halkımızın bu düşüncelerini biz ilgili
bakanlıklarla, ilgili bürokratlarla görüşüyoruz ve ÇED
raporlarında, tabii, bu tedbirlerin alınmasını istiyoruz.
Artvin,
eğimli bir arazide kurulmuş olup yapılaşmadan ötürü her
yıl 1 santimetre kaydığı iddia edilmektedir. Bu yıl da
Orta Mahalle mevkisinde yaşandığı gibi, dönem dönem
şehrin belli bölgelerinde toprak kaymaları olmaktadır. Artvinin
üzerinde bu maden işletmesinin çalışmaya başlaması
Artvindeki heyelanları tetikleyecektir. diye bir iddia var. Bakın,
yapılan görüşmelerde bu konuda verilen cevaplar nedir: Artvin ili ve
yakın çevresindeki heyelan varlığını belirlemek
amacıyla 2004 yılında Profesör Doyuran tarafından
kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Bu
çalışmalar sırasında proje alanı ve çevresinde hem
eski hem de yeni şev hareketleri gözlenmiştir. Cerattepe
Hatipoğlu mevkisinde kavisli, kayma yüzeyli eski heyelanların
kalıntıları olduğu düşünülmektedir. Eski
heyelanların yeniden tetiklenmemesi için
Bu bölgedeki yoğun bitki
örtüsünden dolayı böyle bir şeye ihtimal vermiyoruz. deniliyor. Ayrıca,
bu sebeple ilgili alanda karo sahasının etrafı uygun boyutlarda
kanallar ile direne edilerek sahanın dışından gelen yüzey
sularının karo sahasına girmesi engellenecektir. Ayrıca,
karo sahasının tanziminden sonra yağmur sularının
kontrolsüz akışı engellenmek için de rehabilitasyon yüzeyinde
oluşturulacak kanallar ile suyun doğru drenaj yapılarak üstünün
örtülmesi sağlanacaktır.
Değerli
arkadaşlar, elbette ki ülkenin ihtiyacı olan yatırımlar
yapılacak ama tabii, bizim isteğimiz, bu yatırımları
yaparken en son teknolojinin kullanılması, halkımızın
ve Artvinlinin zarar görmemesi noktasında gerekli tedbirlerin
alınmasıdır.
Ben inanıyorum
ki Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığımızın bürokratları bu konudaki talepleri
ciddi bir şekilde değerlendiriyor, yapılacak
yatırımı da ona göre planlıyor. Artvine, Artvinliye zarar
verilmesine elbette ki bir siyasetçi olarak bizim de gönlümüz asla razı
olmaz. O bakımdan, ben bu projenin bazı
kısımlarının devre dışı kalması
İşte belki de orada birçok yatırım yapılmış
olsaydı, tesisler yapılmış olsaydı, belki binlerce
kişi çalışacaktı.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) İsrafil Bey, ihale konusunda gönlünüz rahat mı?
İSRAFİL
KIŞLA (Devamla) Onun için, Artvinin ve Artvinlinin zarar görmemesi
açısından ilgili şirket
pek çok yatırımlardan vazgeçmiştir ve sadece kara yoluyla oradan
kapalı galeriden çıkarılacak maden Murgulda işlenme
durumuna doğru gelmiştir. Şu andaki kurumun, ilgili şirketin talep ettiği ÇEDle
ilgili -yapacağı tabii yatırımın türüne göre bir ÇED
istemektedir- eğer orada gene Artvinin ve Artvin halkının bir
zararı söz konusu olursa, onunla ilgili, ben inanıyorum ki ilgili
kamu kurumlarımız, ilgili bakanlıklarımız kendi görev
alanlarında olan hassasiyetlerden dolayı bu konuda her türlü
titizliği gösterecekler ve Artvin asla bu konuda zarar görmeyecek diye
düşünüyorum.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hepimiz öyle düşünüyoruz.
İSRAFİL
KIŞLA (Devamla) Bu nedenle, tabii, ben yeni bir araştırma
komisyonu kurulmasına gerek olmadığını
düşünüyorum. Ancak, yine, her türlü talebi
Halkı doğru bilgilendirme
noktasındaki -bakın, en büyük eksiklik bu maalesef- eksikliğin
de ilgili bürokratlarca ve bakanlık yetkililerince de giderilmesinin
doğru olacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kışla.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Biraz önce konuşan Artvin Milletvekilimiz Uğur Bayraktutan
konuşmasında çok ciddi iddialar ortaya attı. Milyar dolarlarla
ifade edilen usulsüzlük ya da suistimal iddiasında bulundu. Hükûmet,
Meclise bir izahat vermek istemez mi? Çok merak ediyoruz.
BAŞKAN Kendi
takdirindedir Hükûmetin, vermek istemezse vermez.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ama bunun kayıtlara geçmesi bakımından Sayın
Başkan.
BAŞKAN Talep
ederse verirdik, bir talebi yok sayın milletvekilleri.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, milletin 10 milyar doları... Biz
milletvekiliyiz, ben öğrenmek istiyorum, gerçekten öğrenmek istiyorum
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ben de kayıtlara geçsin
diye söyledim Sayın Başkan.
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Grup önerisinin
lehinde ikinci söz, Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeriye aittir.
Buyurunuz
Sayın Yeniçeri. (MHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, yani olur mu öyle şey? 10 milyar
dolar gidecek Meclisin geleneği var. Ne geleneği var? Geleneği
mi kalmış Meclisin?
MUHAMMET BİLAL
MACİT (İstanbul) Git mahkemeye kardeşim.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) 10 milyar dolar para gitmiş ya!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, Artvin Kafkasör
Cerattepe maden sahası konusunda gerekli önlemlerin belirlenip ivedilikle
alınması konusunda verilen Meclis araştırması
önergesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tespih tanesi gibi birbirine tutunmuş turkuaz renkli
barajları, yeşili gelinlik giymiş doğası, masmavi
gökyüzünü yemyeşil heybetiyle tırmalayan ormanlarıyla Artvin bir
kent değil, bir tabiat mucizesidir. Bu özelliklerinden dolayı bölge,
dünyanın doğa korumada öncelikli en önemli 25 sıcak
noktasından biri olarak ilan edilmiştir. Artvinin Cerattepe ve Genya
bölgesi ise yeşil ormanları, eşi bulunmaz endemik türleri, yaban
hayvanları, ormanlarla kaplı muhteşem dağ ve vadileri,
millî parkları, tabiat koruma alanları ve su
varlığıyla, bölgenin değil dünyanın en önemli
doğal alanlarından biridir. Bölge, yeşili, suyu,
doğası ve mucizevi manzarasıyla büyük bir istikbal vadetmekte,
maden değil, turizmin ve hizmet sektörünün başkenti olmaya hazır
bir durumda beklemektedir. Bunun için, Artvinin turizm potansiyelini
algılamak ve bunu değerlendirmek şart ve gereklidir.
Yalancı
cennet olarak nitelendirilebilecek bu bölge, 1990dan bu yana
uluslararası şirketlerin iştahını çekmiştir.
Önce, burada, Cominco Madencilik, ÇED raporu hazırlamadan maden arama
faaliyeti başlatmıştır. Bu şirket, doğayı
önemli ölçüde tahrip etmiştir. 2000li yıllarda, Inmet Mining
Şirketi madencilik faaliyeti konusunda Artvin halkını ikna
edemediğini kamuoyuna açıklayarak Artvini terk etmiştir. Bu
faaliyetlerle ilgili olarak halk örgütlenmiş ve Rize İdare
Mahkemesine dava açılmış, sonuçta mahkeme önce yürütmeyi
durdurma kararı vermiş, ardından da şirketin
ruhsatlarını ve işletme hakkını iptal etmiştir.
Karar, Danıştay onanmasından geçerek 2008 yılında
kesinleşmiştir. Yani, bir mahkemenin verdiği karar ve bir iptal
var, bu konuda kesinleşmiş bir karar var ve bu kararın üzerinde
biz konuşuyoruz. Orayı yeniden işletmeye açmak, orayı
yeniden mahkemenin verdiği kararın öncesi duruma getirmekle fiilî bir
durum yaratmaya çalışıyoruz. 17 Şubat 2012 tarihinde, daha
önce verilen yargı kararları göz önüne alınmadan buranın
ihalesi gerçekleştirilmiştir. Kesinleşmiş yargı
kararlarıyla işletme hakkı ve ruhsat iptalleri yok
sayılmış, Artvin Cerattepe bölgesi yeniden madencilik
faaliyetlerine açılmıştır. Yeşil Artvini gri, kirli
ve yaşanmaz Artvin hâline getirme faaliyeti böyle
başlamıştır.
Maden
faaliyetlerinin yapıldığı alanın toprak
yapısı erozyon tehdidine açık, içme suyu kaynaklarına
yakındır. Bölgenin göz bebeği gibi korunması,
sürdürülebilir doğa koruma planlarıyla muhafaza edilmesi gerekirken,
bölgeyi tahrip edecek faaliyetlere girişilmesi düşündürücüdür.
Değerli
milletvekilleri, mahkemenin daha önce verdiği kararı yok sayarak
böyle bir ihalenin nasıl gerçekleştirildiği incelenmeye,
irdelenmeye ve araştırılmaya değer bir konudur. Hukuk
devletinde kim ya da hangi kurumun kendisini yargının üstünde
gördüğünün araştırılıp ortaya
çıkarılması demokrasinin geleceği bakımından
zorunlu bir durumdur. Her şeye rağmen, devlet, yargı ve hukuk
göz ardı edilerek yapılan bu ihale üzerine yeniden Rize İdare
Mahkemesine dava açılmıştır. Trabzon Bölge İdare
Mahkemesi, yapılan itiraz üzerine, faaliyetin çevresel etkilerini dikkate
alarak yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Bölgenin madencilik
faaliyeti için istismara açık hâle getirilmesi, Artvin halkını
erozyon, heyelan, sarsıntı, uçurum, yıkıntı, kirli su,
zehirli hava, yeşilsiz doğa ile yüz yüze bırakmıştır
ve bırakacaktır.
Artvin halkı, akbaba gibi bölgeye
üşüşen maden şirketleri ile yeşil doğayı hallaç
pamuğu gibi atan şirket faaliyetleriyle uğraşmaktan gerçek
sorunlarına ayıracak zamanı bulamaz hâle gelmiştir. Buradan
açıkça söylüyorum: İnsana rağmen, Artvinliye rağmen oraya
böyle bir yatırım yapmak ve bunu da kalkınma adına
yaptığını söylemek totaliter rejimlere özgü bir
davranış biçimi olabilir ancak. Artvinliler, HESler, taş
ocakları, maden aramalarıyla kendilerinin cendereye
alındığını söylemektedirler. Artvin halkı, HES ve
maden projeleriyle âdeta göçe zorlandıklarını, yaşam
alanlarının ve tarım arazilerinin
insansızlaştırılmaya
çalışıldığını söylemektedirler. Olgu Ya
maden ya Artvin noktasına getirilmiştir. Artvinde maden
katliamdır., Madensiz olur Artvinsiz olmaz. sloganları
aslında her şeyi anlatmaktadır.
Artvinin
yüzde 60 eğimli olan yapısı onun heyelana açık bir yer
olduğunu göstermektedir. Maden çalışmaları heyelanı
tetikleyecek ve sonuçta Artvin ilinin tümüyle ortadan kalkması söz konusu
olabilecektir. Artvin halkının, sivil toplum
kuruluşlarının bu konuda gösterdikleri
duyarlılığın her şeyin üzerinde selamlanmaya
layık olduğunu buradan özellikle ifade etmek istiyorum.
Bu
yüzden, maden, Artvinde, maden çıkarılmasının da ötesinde
bir anlam kazanmış, sosyolojik ve ontolojik bir sorun hâline
gelmiştir. Maden yalnız Artvinin değil, aslında bütün
Türkiyenin sorunudur. Bu konuda Artvin Türkiyedir, Türkiye Artvindir.
Demokratik bir ülkede halka ve hukuka rağmen herhangi bir konuda karar
alınamaz ve uygulanamaz.
Değerli
milletvekilleri, iktidarın Artvini ve Artvinliyi dikkate
almasını buradan tavsiye ediyorum. Artvinliler ülkesine,
sorunlarına ve toprağına sahip insanların memleketidir.
Bu
vesileyle, bir gerçeği de burada hatırlatmak istiyorum. Mondros
Ateşkes Anlaşmasının imzalanması
dolayısıyla Damat Ferit Paşaya Top da vardı, tüfek de
vardı. Niçin harp etmediniz ve mütareke yaptınız? diyen
kişi Artvinli General Ali Rıza Paşadır. 22 Temmuz 1920de Yıldız Sarayında
toplanan saltanat şûrasında Sevr Antlaşması için
yapılan oylamaya ret oyu veren kişi -tek kişidir- o da yine
Artvinli Ali Rıza Paşadır.
Maden yüzünden
Artvinliler gerçek sorunuyla ilgilenemez hâle gelmişlerdir. Artvinin
hemen hemen bütün ilçeleri maden, baraj ve HESlerin neden olduğu
sorunlarla karşı karşıyadır. AKP iktidarı,
Artvinin barajıyla, HESiyle, suyuyla, madeniyle ilgilenmekte,
halkın sorunlarını ise es geçmektedir.
Bunlardan birkaç
tane örnek vermek istiyorum. Yusufeli ilçesi baraj yüzünden bulunduğu
yerden taşınacaktır. Tarihî ilçenin taşınmasıyla
ilgili hazırlıklar, bugün neredeyse yok denebilecek seviyededir.
Ardanuç ile Ardahan arasında 1952 yılında başlanan 60
kilometrelik yolun hâlâ 8 kilometresi tamamlanamadığından bu yol
kullanılmıyor, kullanılamıyor, bu ayıp size yeter ey
AKP, yeter! (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hocam, Artvine gittiniz mi, Artvine?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Ardanuç ile Olur arası 46 kilometre olan
yolun da 13 kilometresi stabilize olarak yapılmış, diğer
tarafı olduğu gibi duruyor. Yusufelinin barajla,
Bertalıların HESlerle, Artvinin maden ve çevre tahribatıyla
başı derttedir.
Değerli
milletvekilleri, Artvinin şehir suyu maden faaliyetinin
yapılacağı bölgeden geçmektedir. Bu durum, hayati tehlikeler
üretebilecek sonuç doğurabilir. Artvinde toprağın üstünün mü,
toprağın altının mı daha zengin olduğunun ortaya
çıkarılması ve bunun toprağın üstündekilere yani
insana yönelik olarak bir sonuç üretmesini herkesten beklemek bizim de
hakkımız.
Sosyolojik ve ontolojik
bir sorun hâline gelen Artvindeki madencilik faaliyetlerinin halka, ekosisteme
ve doğaya etkilerini araştırmak için Meclis araştırma
komisyonu kurulması, hiç kuşkusuz, yararlı olacaktır. Böyle
bir komisyonun kurulmasının, bu komisyonun Artvin'in, oradaki
madencilik sahasının, onun meydana getireceği sorunların,
sonuçların ortaya çıkarılmasının tespitinin ne
zararı var? Buna niçin oturduğunuz yerden muhalefet getiriyor diye
karşı çıkılacak, bunu anlamak da mümkün değil.
Artvinde bir maden feryadı var. Bir feryat var Artvinde. AKPyi bu
feryadı dikkate almaya çağırıyorum. AKPyi aklıselime
ve bu komisyonun kurulmasına destek olmaya çağırıyorum,
aklıseliminiz varsa eğer. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hocam, Artvin seninle gurur
duyuyor.
BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde ikinci söz,
Zonguldak Milletvekili Ercan Candana aittir.
Buyurun Sayın Candan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERCAN CANDAN (Zonguldak) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına verilen
Artvin Kafkasör Cerattepe maden sahası ile ilgili Meclis
araştırma önergesi hakkında AK PARTİ Grubu adına
aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bu araştırma önergesiyle ilgili -kısa bir
araştırma yaptım- aslında kısaca bir bilgi
vereceğim. Artvin Milletvekilimiz Sayın İsrafil Kışla,
o bölgeyle ilgili, o bölgenin hassasiyetleriyle ilgili bilgiler verdiler tabii
ki ama ben kısaca bir bilgi vereceğim bunun geçmişiyle ilgili,
ondan sonra da Türkiyeyle ilgisi, alakası nedir, onunla ilgili bilgi
vermek istiyorum. Buranın ruhsatı 1990 yıllarında Cominco
Madencilik diye bir şirkete verilmiş. Bu şirket -dikkatinizi
çekiyorum- yabancı sermayeli bir şirket. Bunun daha sonraki
hayrını göreceksiniz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Verene hesap
soralım hep beraber! Kim vermiş yabancılara madenimizi?
ERCAN CANDAN (Devamla) 2000li yıllarda İnmet
Mininge devredilmiş fakat uzun süren hukuk süreci sonucunda bu ruhsat
iptal edilmiş.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Artvini gördünüz mü?
Cerattepeyi gördünüz mü?
ERCAN CANDAN (Devamla) Daha sonra, Maden Kanunundaki
hükümler ile yeniden ihale edilmiş ve Şubat 2012 tarihinde
Özaltın Şirketi tarafına verilmiş.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Artvini gördünüz mü
acaba?
ERCAN CANDAN (Devamla) Bildiğim kadarıyla 9
tane şirket katılmış ve burayı bu şirket
almıştır.
Tabii, madencilik faaliyetleri, esasları,
denetimleri, ruhsatı, iptali, bunlar ilgili kanunla hüküm altına
alınmıştır.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Hatip,
Artvini gördünüz mü, Cerattepeyi gördünüz mü? Bir soru soruyorum.
ERCAN CANDAN (Devamla) Dolayısıyla, önerge de
maden sahasının çevresel ve sosyal etkileri üzerine verilmiş;
daha çok o konu üzerinde konuşuldu dikkat ederseniz. Bundan önceki 3
konuşmacı arkadaşımız sosyal, hatta ontolojik,
sosyolojik konulardan bahsettiler burada. Ama, uzun lafın kısası
şudur: Burada, evet, sosyolojik bir etki var mı? Varsa oranın
milletvekilleri bununla yakından ilgilenmektedirler zaten. Eğer çevresel
bir etkisi varsa Türkiye Cumhuriyetinin bir Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı vardır, Orman Bakanlığı
vardır.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Nerede o bakanlık?
ERCAN CANDAN
(Devamla) Çevreyle ilgili, baraj göletleriyle ilgili, ÇED denilen bir rapor
vardır, bu ÇED raporunun verilmesi zorunludur. Dolayısıyla, bu
ÇED raporu alınmak mecburiyetindedir buradan üretim yapılabilmesi
için.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sen biliyor musun ÇED raporunun nasıl
alındığını? Hiç gittin mi ÇED toplantısına?
ERCAN CANDAN
(Devamla) Dolayısıyla, burada ÇED raporu aldıktan sonra
bunların hepsi dikkate alınıyorsa herhangi bir problem yok
demektir tabii.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Madenlerimizi yabancılara kim sattı, onu
öğrenmek istiyoruz.
ERCAN CANDAN
(Devamla) Bilgi vereceğim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ERCAN CANDAN
(Devamla) Şimdi, tüm dünyada olduğu gibi, üretilen bakır
madeni önce konsantrasyon işleminden geçer, daha sonra da izabe
tesislerinde blister bakır hâline gelir. Bunu niye anlatıyorum, biraz
sonra daha iyi anlayacaksınız. Ben, bu bana geldiğinde, bu görev
bana tevdi edildiğinde ilk önce Enerji Bakanlığıyla kontak
kurdum çünkü ben bir bilim adamı olarak şuna bakarım: Buradan
çıkacak madenden uç ürün yapılacak mı, yoksa toptan bu
alınıp bir cevher hâlinde yurt dışına gönderilip orada
mı yapılacak? Bana verilen bilgi buradan uç ürün
yapılacağının şartnamede olduğu yani blister
bakır elde edilecek burada. Bunun önemini şöyle vereceğim: Türkiye
şu anda 42 bin ton bakır üretiyor. Fakat tüketimimiz ne kadar, biliyor
musunuz arkadaşlar? 400 bin ton. Yani, biz sadece ve sadece
aldığımızın onda 1ini, sadece onda 1ini üretiyoruz,
geriye kalan onda 9unu yurt dışından satın alıyoruz
ve bunun için kaç para ödüyoruz biliyor musunuz? 4,1 milyar dolar para
ödüyoruz. Hem işsizlik diyoruz hem istihdam diyoruz hem bütçe
açığı diyoruz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Yahu, 4,1 milyar dolar için Artvini mi mahvedeceksiniz?
ERCAN CANDAN
(Devamla) Sonra da 4,1 milyar dolar için dönüyoruz Bu önemli değil,
bizim için yeşil. diyoruz.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Köylümün cebine mi gidiyor? Cengiz Holdinge gidiyor.
ERCAN CANDAN
(Devamla) Burada niye uç ürün dedim biliyor musunuz arkadaşlar? 2003
yılıyla 2013 yılını
kıyasladığımda, 2003 yılında bakırın
tonu 2 bin dolar, 2013 yılında 8 bin dolar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya, Hocam, uluslararası piyasa fiyatlarını biz
biliyoruz, sen bize ihaleyi anlat. Senin Hükûmet sorumluluğun var.
BAŞKAN
Arkadaşlar, müsaade edin, sayın milletvekilleri, hatip konuşsun,
lütfen
ERCAN CANDAN
(Devamla) Yani biz bunu çıkartmayacağız, 4,1 milyar
doları her sene yurt dışına vereceğiz, sonra
arkadaşlar bir daha araştırma önergesi verecekler: Neden
dış ticaret açığı veriyoruz? Neden işsizlik bu
kadar çok? bir daha ikinci araştırma önergesi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Devletin bu kadar malını sattınız da
dış ticaret açığını düşürdünüz mü? Devletin
o kadar malını sattınız da düşürdünüz mü dış
ticaret açığını, yoksa daha mı arttı?
ERCAN CANDAN
(Devamla) Arkadaşlar, şuna emin olun: Bundan sonra su da akmayacak,
maden de yatmayacak. Biz buna bakmak zorundayız, biz üretmek
zorundayız, biz çalışmak zorundayız, biz katma değer
üretmek zorundayız. Bunu bilin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bırakmadınız memlekette bir şey be! Bir tane
maden mi açtınız?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Doğal gazda yolsuzluğu engelle, onları
engellersin. Petrol kaçakçılığını engellesene önce!
Kimi kandırıyorsunuz, madenlerimizi peşkeş çekiyorsunuz!
ERCAN CANDAN
(Devamla) Bunun bir diğer tarafı da var tabii ki: Tüvenanı 10
dolara satıyoruz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Zonguldak milletvekilisin, üretemediğin taş kömürünü
konuş orada, üretemediğin taş kömürünü nasıl
peşkeş çektiğini konuş orada.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) O iş öyle değil, yanlış biliyorsun.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Herkesin kendi sorumluluğu, ben sadece ihtar edebilirim.
ERCAN CANDAN
(Devamla) Bakın, Taylandın bakır ihtiyacı 4 kat
arttı, Güney Korenin ihtiyacı 3 kat arttı, Çine ne verirseniz
alıyor.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) İhaleyi dinlemek istiyorum, ihaleyi.
ERCAN CANDAN
(Devamla) Ve buradaki şartnamede şu var: Bu, yurt
dışına satılmayacak arkadaşlar; bu, ülke içinde
harcanacak.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) 500 bin ton üreten başka firma var mı o
şirketten başka? Şirket tanımlamak fesat
karıştırmaktır!
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) İhaleyi dinlemek istiyorum. Türkiyede kaç tane var
böyle tesis Sayın Vekilim?
ERCAN CANDAN
(Devamla) Dolayısıyla, biz şuna bakarız: Üretime
bakarız, istihdama bakarız
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakanım, siz müdahale edin, ihaleyi
dinleyelim biz, nasıl ihale yapıldığını.
ERCAN CANDAN
(Devamla)
cari açığı ne kadar azaltıyoruz ona
bakarız, çevreye bakarız, halkımıza bakarız.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) İnsana bak, insana!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Türkiyede 500 bin ton bakır üreten, bir firma
dışında var mıdır? Nasıl şartnameye
yazarsınız bunu?
ERCAN CANDAN
(Devamla) Benim bildiğim bir tek şey var, Bursanın büyük bir
oranı Artvinliden oluşuyor arkadaşlar.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Dolara bakın, yeşil dolara!
ERCAN CANDAN
(Devamla) Bu insanlar oraya piknik yapmaya gitmedi, bu insanlar oraya
zorunluluktan gitti, tamam mı? Bunu bilin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Zonguldaktan bahset, Zonguldak boşalıyor.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) İhale, ihale
ERCAN CANDAN
(Devamla) Onun için, biz daha çok istihdam sahası açacağız,
daha çok üreteceğiz.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yoklama
BAŞKAN
Sayın Altay, Sayın Demiröz, Sayın Toptaş, Sayın Akar,
Sayın Dinçer, Sayın Erdoğdu, Sayın Bayraktutan, Sayın
Yıldız, Sayın Güler, Sayın Çetin, Sayın Serindağ,
Sayın Öner, Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın
Yalçınkaya, Sayın Acar, Sayın Özkan, Sayın Canalioğlu,
Sayın Aldan, Sayın Çıray.
Yoklama için iki
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.-
CHP Grubunun, Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan ve 48 milletvekilinin
Artvin Kafkasör Cerattepe maden sahasının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla 21/11/2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 28 Kasım 2013
Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
VIII.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlara Üye Seçimi
1.-
Son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Son
yıllarda Türk sporunda yaşanan doping sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan açıklama yapacaktı.
BAŞKAN
Şunu okuyayım, sonra isterseniz.
Meclis
araştırması Komisyonu üyeliklerini siyasi parti gruplarınca
gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi listeyi
okutup oylarınıza sunacağım:
Son Yıllarda Türk Sporunda Yaşanan Doping
Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi:
AK PARTİ (10)
Mehmet
Kerim Yıldız Ağrı
Fatih
Şahin Ankara
Ülker
Can Eskişehir
Adem
Tatlı Giresun
Hakan
Şükür İstanbul
Mehmet
Domaç İstanbul
Osman
Aşkın Bak İstanbul
Hamza
Dağ İzmir
Ayşe
Türkmenoğlu Konya
Gönül
Bekin Şahkulubey Mardin.
CHP (4)
Metin
Lütfi Baydar Aydın
Erdal
Aksünger İzmir
Mehmet
Hilal Kaplan Kocaeli
Mehmet
Volkan Canalioğlu Trabzon
MHP (2)
Mesut
Dedeoğlu Kahramanmaraş
Ali
Öz Mersin
BDP (1)
Halil
Aksoy Ağrı
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, (10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762,
763, 764, 765) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak
üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru
BAŞKAN Meclis
araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin 28/11/2013 Perşembe günü, yani bugün, saat 18.30da, Halkla
İlişkiler Binası B-Blok 2nci kat 4üncü bankoda bulunan Meclis
araştırması komisyonları toplantı salonunda
toplanarak, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini
yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun
toplantı yeri ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Şimdi,
Sayın Bakan bir dakikalık bir açıklama istedi.
Yerinizden bir
dakikalık bir süre veriyorum size.
Buyurun Sayın
Bakan.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; az önce de Artvin milletvekilimizin
konuşmalarını dikkatle dinledim. Özellikle zabıtları
da alacağım, Enerji Bakanıma konuyu da intikal ettireceğim
bir kere, onu da söyleyeyim.
Ancak, benim
bildiğim kadarıyla bu ihaleler şeffaf yapılıyor, gayet
şeffaf. Ayrıca, tabii, ihale yapıldıktan sonra, mevzuata
göre, devredebilir, yanına ortak alabilir ama bunları ben
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Efendim, ihale şartnamesinde bir şart var, o konuyu
açıklarsanız
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade ederseniz
Ben konuyu dikkatle dinledim,
takip ettim, Enerji Bakanımıza da intikal ettireceğim. Hatta
-sizin zabıtlar çıkmamış- alıp zabıtları da
Sayın Bakanımıza ileteceğim.
Teşekkür
ederim.
UĞUR
BAYRAKTUTAN (Artvin) Sayın Bakanım, iki buçuk yıldır
cevap alamıyorum ben, iki buçuk yıldır.
BAŞKAN Ben
teşekkür ederim Sayın Bakan.
Gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1inci sırada
yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada
yer alan, Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada
yer alan, Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla
Kullanımına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 377)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv Alanında
İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421) (x)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
Komisyon Raporu 421
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Haydar Akar, Kocaeli
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Akar. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, bugün Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükûmeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
üzerinde söz almış bulunuyorum. Ama geçen hafta MHP grup başkan
vekili hocamız arşivin önemini burada anlattı.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Azerbaycana gittin mi?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Geliyorum.
Yalnız, çok
daha önemli bir şey var. Biraz evvel, Artvin milletvekili
arkadaşımızın vermiş olduğu araştırma
önergesi hakkında burada konuştuk. Sevgili arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan
tarafından Cerattepede yapılan ihale yolsuzluğu ve Artvine
yapılan ihanet burada belgeleriyle anlatıldı. Bir diğer
Artvin Milletvekili, iktidar Milletvekili arkadaşımız
İsrafil Bey de Uğur Beyin bu söylemlerine karşı, ihale
yolsuzluğuna, Artvinde yapılan katliama karşı, ülkenin
yatırıma ihtiyacı olduğunu, işte zaman zaman bazı
tedbirler alındığını ifade etmeye
çalıştı.
Şimdi, iki anlamda
incelememiz gerekiyor. Bir: Önce ihale yolsuzluğuna bakalım. Bu
konuyu, Cumhuriyet Halk Partisi Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan
bundan önceki konuşmalarında, ihaleden önceki
konuşmalarında birtakım belgeler göstererek bu kürsüden size,
ihtiyaç olan malzemelerin Türkiyede sadece bir firma tarafından
üretildiğini ifade ederek adrese teslim bir ihale
yapılacağını, bu ihalenin hangi firma tarafından
alınacağını haykırdı ve noter tespiti
yaptıracağını söyledi. Bakanın cevaplarını,
Hükûmet yetkililerinin cevaplarını bu kürsüden dinlediniz. Evet, ben
de şahidim, birlikte kalktım, Uğur Bayraktutanla beraber bu
ihalenin yapıldığı yere gittim ve çıkan sonuç
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Azerbaycana gittin mi?
HAYDAR AKAR
(Devamla)
Uğur Beyin burada ifade etmiş olduğu,
İhaleyi alacak. dediği firma ihaleden ikinci çıktı ama
başka bir şey vardı, ihaleyi alan firma kendi taşeron
firmasıydı, iş birliği yaptığı firmasıydı,
ortaklıkları bulunan firmasıydı ama bunu da
Şirket
artık her şeyi o kadar rahat yapıyordu ki boy boy gazetelere
eleman ilanı verdi. Henüz devir yapılmamış. Yani biraz
evvel konuşuldu, Sayın Bakan, Bir şirket bir şirkete
devreder. dediniz, bu da doğal, devredebilir ama ondan önce başka bir
şey yapıldı Artvinde, ikinci çıkan firma sanki ihaleyi
kazanmış gibi Artvindeki tüm istihdamı organize ediyor, eleman
ihtiyaçlarını gazetelere boy boy veriyordu, bu, devirden önce
yapılıyordu.
Şimdi, bu
firma kim? Artvinde altın aramaya çalışıyor. Altın
Türkiyenin ihtiyacı mı veya maden, ihtiyacı mı?
İhtiyacı. Yatırım yapılmalı mı?
Yapılmalı, bunda kimsenin bir kuşkusu yok ama yer Artvin
olmamalı. Niye Artvin olmamalı bu yatırımın
yapılacağı yer? Çünkü Türkiyenin cennet köşelerinden bir
tanesi Artvin. Artvinin hemen yanına, Batuma
baktığınızda, turizmle kendisini geliştirmeye
çalışan Acara Özerk Cumhuriyetinde bir kent. Gidip
baktığınızda, Buraya Türk
yatırımcıları yollayalım, sanayicileri
yollayalım. dediğinizde size şunu söylüyor: Evet, bize
yatırımcıları yollayın, sanayicileri yollayın ama
sanayi adına Batuma bir çivi çaktırmayız. Ne diyor? Turizmci
gelsin buraya, turizmci. Ben kalkınacaksam, bu kent kalkınacaksa
turizmle kalkınacak. diyor. Biz de Artvinin turizmle
kalkınması konusunda hem iktidarın hem muhalefetin, kamuoyundaki
veya Meclisteki tüm partilerin destek vermesi konusunda irade sergilemesini
istiyoruz. Niye söylüyoruz bunu? Diyoruz ya, Artvin Türkiyenin cennet
köşelerinden bir tanesi, sanayiye mi ihtiyacı var Artvinin?
Hayır. İşte, ona sanayiyi öneriyorum, turizm sanayisini öneriyorum
onlara, Hükûmete de bunu öneriyorum. Bakır işletmeleri ya da
altın işletmeleri ya da maden açmalarına gerek yok Artvinde.
Turizmle Artvin kalkınabilir.
Size Kocaeliden,
sanayi kenti Kocaeliden örnek vermek istiyorum: Şimdi,
Bakın,
Kocaelinin şehir merkezinde -hani ÇED falan diyorsunuz ya hikâyeden-
ÇED raporları dahi alınmadan Büyükşehir taahhüt etti,
Yapacağım. dedi, Tüm olumsuzlukları gidereceğim. dedi,
bir demir çelik fabrikası kurdurdular. Bu demir çelik fabrikası
-ihtiyaç vardı Türkiyede çeliğe ve bunlar üretecekti- 75 kişiyi
istihdam ediyordu sadece asgari ücretle arkadaşlar, yabancı bir yatırımdı.
Ama hemen karşı kıyıda açılan 5
yıldızlı otel de yine asgari ücretle istihdam ediyordu, o, 100
kişiyi istihdam ediyordu. Demek ki sadece istihdam için bakır
madenleri ya da altın madenleri açıp doğayı tahrip etmeye,
Türkiyenin en güzel köşelerini tahrip etmeye gerek yok diye
düşünüyorum.
Şimdi, bu
inşaat, bu firma, gerçekten Türkiyede sabıkalı bir firma
arkadaşlar. Ne kadar altında bir koku varsa ne kadar bir şaibe
varsa bu firmayı bu ihalelerde görebilirsiniz. Bu firma bizim de yüksek
hızlı tren hattımızı yapıyor arkadaşlar;
evet, Eskişehirden İstanbula olan, iki kademe olan yüksek
hızlı tren hattımızı yapıyor. Bu firma
Şöyle bir şey getirdiler: Kentin valisi, kentin büyükşehir
belediye başkanı, kentin milletvekilleri millî menfaat diye yine
bir doğa harikası olan Maşukiyede ocak açmaya
çalıştılar, taş ocağı açmaya
çalıştılar. Ne dediler? Millî menfaat. Aslında ihaleyi
firma birim fiyat üzerinden almıştı ve bu birim fiyatları
da 50 kilometre uzaklıktaki Arifiye
ocaklarına göre vermişti ama almak istediği, taş
ocağı yapmak istediği yer demir yolu güzergâhına 500
metreydi, 500 metreydi. Firmanın kazanabileceği parayı
düşünebiliyor musunuz? Trilyonlarca lira avantadan, beleşten para kazanacaktı.
Kenti yönetenler bunlara destek veriyordu.
Kentin
büyükşehir belediye başkanı sizin bir kadın
milletvekilinize -bakın, AKPli kadın arkadaşlarımın
beni dinlemesini istiyorum- Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı
sizin kadın milletvekili arkadaşınıza çevreci
Nokta,
nokta diyorum, devamını getirmiyorum. Araştırın,
bakın. Burada sadece eleştiriyorsunuz ama sizin söylediğiniz,
sizin arkadaşlarınızın söylediği sözlere, kendi
milletvekiliniz için söylediği sözlere bakmıyorsunuz. Bakarsanız
o sözün altında kalamayacağınızı da göreceksiniz.
Şimdi, Türkiyenin
sadece Kocaelisinde, Türkiyenin sadece Artvininde ihale yolsuzlukları
yapılmıyor. Sayıştay belgelerini, Sayıştay
belgelerini, Sayıştay raporlarını bu Meclise getirmeyerek,
Meclis denetiminden kaçınarak bu ihaleleri aklıyorsunuz. Bunlarda
hepinizin vebali var ama gün gelecek bunun hesabı sorulacaktır
diyorum.
Evet, konumuza
dönmek istiyorum çünkü gerçekten Türkiye sadece içeride değil,
dış politikasıyla da evlere şenlik bir durumda, dünyada
gülünç duruma düşmüş, sıkıntılı bir sürece
girmiş bir dış politika anlayışıyla
yönetilmektedir. Şimdi, dış politika konusunda Türkiyeyi, sizin
dediğinizle değerli yalnızlık ortamına nasıl
ittiğinizi kısaca da olsa vaktim yettiğince paylaşmak
istiyorum sizlerle. Ama Azerbaycanlı kardeşlerimiz
alınmasınlar, onlara da buradan çok güzel, küçük, tarihsel bir
giriş yapmak istiyorum.
Sovyetler
Birliğinin dağılmasından sonra 30 Ağustos 1991
tarihinde bağımsızlığını kazanan, ilan eden
Azerbaycan Cumhuriyetini 9 Kasım 1991de ilk tanıyan devlet Türkiye
Cumhuriyeti devleti olmuştur, 1991 senesinde. Azerbaycan ile 14 Ocak
1992de imzalanan protokolle diplomatik ilişki kurulmuştur. O
tarihten günümüze çok sayıda anlaşmalar yaptık Azerbaycan
Cumhuriyeti ile. Fakat sizin iktidarınız döneminde ilişkilerimiz
maalesef o dönemlerde olduğu kadar iyi gelişmedi, her geçen gün biraz
daha geriye gitti.
Haydar Aliyevin
İki devlet, bir millet. söylemiyle, sizin iktidarınız dönemine
kadar şekillenen Azerbaycan-Türkiye ilişkileri uzun yıllar
boyunca duygusal ağırlığını korumuş fakat sizin
iktidarınızda sıfır sorun söylemiyle bu ilişkilere,
gerçekten en kadim dostumuz olan Azerbaycan ile ilişkilerimize büyük yara
verilmiş bulunuluyor.
Herkesin çok iyi
bilmesi gerekiyor ki, Azerbaycan ilişkilerimizin, daha çok,
Azerbaycan-Ermenistan veya Türkiye-Ermenistan ilişkilerine bağlı
olduğunu hepimiz bilmekteyiz sizlerle beraber. Ermenistan ile olan
ilişkilerin geliştirilmesi konusunda Karabağ probleminin
çözülmeden bir sonuca varılamayacağını göremeyecek kadar
öngörüden yoksun, Genel Başkanımızın dediği gibi çapsız
bir politika izlenmektedir. Bu politikanın sonucu çok basit
düşünerek, Bursada oynanan Türkiye-Ermenistan millî maçında stada
Azerbaycan bayraklarını almayarak sanki politik bir başarı
kazanmış, Ermenistanla olan ilişkileri geliştirmiş
bulunuyorsunuz gibi bir havanın içerisine girdiniz.
Şimdi sormak
istiyorum, merak ediyorum: O günler onları yapan Dışişleri
Bakanınız
Dış politikanızın, bugün Ermenistanla
ilişkiler konusunda hangi noktaya geldiğini sorguluyor musunuz
arkadaşlar? Evet, Ermenistanla ilgili bugün hangi durumdayız?
Azerbaycanı niçin küstürdük? Bugün Azerbaycan sadece Türkiyeyle olan
ilişkilerde değil uluslararası platformda da Türkiyeye niye
zaman zaman desteğini esirgemektedir? Bu konuda bir özeleştiri
yapmanız gerektiğini düşünüyorum.
Dışişleri
Bakanını pek Mecliste görmediğimiz için biz de sizler gibi
Burada bir tırnak açmak istiyorum, sizin pek takip ettiğinizi
düşünmüyorum çünkü Başbakanın ağzından çıkan
sizin için bir buyruk teşkil etmektedir.
Biz de bu dış politikayı yazılı ve görsel
basından nasıl duvara tosladığınızı üzülerek
izlemek durumunda kalıyoruz.
Sayın
Dışişleri Bakanı Davutoğlunun
açıklamalarına baktığınızda Ortadoğunun
düzenleyici rolünü kendilerinin üstlendiğini ifade ediyor. Durum böyle olunca
şimdi önce Irak politikamıza bir bakalım diyorum. Evet, Irakta
son günlerde yine şov yapmaya başladınız. Nihayet
Dışişleri Bakanınız Iraka gitti ama Iraka,
şöyle bir geçmişe bakalım nereden nereye geldik.
Evet -hepimizin
bildiği gibi- Irakta, bir gece baba Bushun rüyasıyla beraber, baba
Bush Irakta demokrasi olmadığını fark etmiş ve
demiş ki: Ben Iraka demokrasi getireceğim. Bu demokrasinin
olmayışı onu gerçekten rahatsız etmiş Irakta kitle
imha silahları var. diyerek -Iraka bizim de, o dönemde sizin,
Başbakanın da desteğiyle- Irakta bir istila hareketine
girişmiş bulunuyor.
Evet, yine bu
sırada neler yaptık biz? Amerika Iraktaki operasyonu yapabilmek için
80 bin askeri güneydoğuya yerleştirmek istedi; bunun için de Türkiye,
Dubaide gizli bir anlaşma yaptı 1 milyar dolarlık. Yani, 80 bin
askeri güneydoğuya yerleştirecektiniz,
karşılığında 1 milyar dolar alacaktınız. Ama
Türkiye ne yaptı? Bu oyunu bozdu, Cumhuriyet Halk Partisi bu oyunu bozdu.
Meclise tezkere geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisinin karşı
çıkması, şiddetle karşı çıkması, kamuoyunu
ikna etmesi, Türk halkını inandırması, AKPdeki vicdan
sahibi, vicdan sahibi milletvekilleri de bu tezkere aleyhinde oy kullanarak
tezkerenin Meclisten geçmesine engel olmuşlardır. Ama, o vicdan sahibi
arkadaşlarımız bugün bu Meclis sıralarında yok sevgili
arkadaşlarım. Onun için de sizler biat etmek
durumundasınız. demiştim ta başında, biat etmeye
devam ediyorsunuz.
İçinizden bir
arkadaşımız şöyle bir açıklama yapıyor,
bunları ben söylemiyorum arkadaşlarım, sizin
arkadaşlarınız söylüyor: Özgür, hür düşünen
insanlarız. Sürü müyüz yani? Bir partiye girince ceketini, paltosunu
kapıya asarak o partinin şeklini mi alacaksınız? İfade
hürriyetin, düşünce hürriyetin olmayacak, her şeyi açıklayacak mısın?
Ben rahatım, vekil olmak her şey değil. Önemli olan
dosdoğru olabilmek, dik durabilmek. Birileri beni vekil yaptı. diye
doğru bildiğime yanlış demem ama iddia ediyorum, hiçbir
zaman hakaret etmedim, küfür etmedim, Çözüm süreci iyi gitmiyor. demek hakaret
mi? Bence bunu söylemek medeni bir insanın, bir vekilin vebalidir.
Mısırda kaybetmeyelim! dedim, çıkan netice meydanda. Kız-erkek
meselesine dikkat edelim, bu başka tartışmalar getirir, suçu
olmayan fiil getiremezsiniz. dedim. Dershane meselesine de Bir sürü hukuksal,
sosyolojik boyutu olacak. dedim.
İlk defa bir
milletvekiliniz gerçek düşüncelerini açıkladığı için
-sizin içinizde de birçok milletvekilinin aynı şeyi
düşündüğünü düşünüyorum- tedbirli olarak disiplin kuruluna sevk
edildi. Tedbirli olmak ne demek biliyor musunuz? Hiçbir faaliyete
katılamamak demek; oy kullanamazsınız, düşüncelerinizi
açıklayamazsınız. Sizdeki demokrasi bu arkadaşlar.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Haydar Bey, avukat mısın?
HAYDAR AKAR
(Devamla) - İçerisinde demokrasi olmayan bir partinin bu memlekete ileri
demokrasi getirmesi, başka ülkelere demokrasi ihraç etmesi mümkün
değil Sevgili Bülent Kardeşim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sen de Kameri disipline versene.
ŞENOL
GÜRŞAN (Kırklareli) Haydar Beye bir şiir okuyacağım
ben şimdi buradan.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Evet, okuyabilirsiniz tabii, bir sıkıntı yok.
Yine Irakta
Iraka döneceğim, buradaki
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Ne yaptığın belli değil.
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Arada sizlerin nasıl biat ettiğinizi, nasıl el
kaldırıp indirdiğinizi tezkereyle anlatmış oldum.
Bakın, bir milletvekili arkadaşınızda, o dönemdeki
tezkereye ret oyu veren arkadaşlarınız nasıl partinin
milletvekilleri sırasında bugün oturmuyorsa bugün de tek kelime eden
bir milletvekili arkadaşınız ihraç edildi. Sadece burada
yapılmıyor bu. Sadece burada yapılmıyor ama o sizin tabii
demokrasiye olan uzaklığınız olduğu için o konulara
girmeyeceğim.
Şimdi, yine
Irakta Amerika ve diğer işgalci güçler, demokrasi adına
Irakı işgal ederken, binlerce Müslümanı öldürürken, Müslüman
kadınlara tecavüz ederken, soruyorum, siz neredeydiniz?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sen neredeydin?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Ben buradaydım. Ben, o zaman da karşı
çıkıyordum, bugün de karşı çıkıyorum. Ama siz
neredeydiniz ülkeyi yönetenler olarak? Başbakanın, bırakın
söz söylemeyi, Amerikan askerleri için Duacı olduk, onların evlerine
sağ salim ulaşmaları için duacıyız. dediğini
yine hepimiz biliyoruz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Azerbaycana ne zaman geleceksin?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Yine Dışişleri Bakanı Davutoğlu Kuzey
Iraka ziyarette bulunmuş, Kerkük, Musul bölgesine gitme talebi kabul
edilmemiş ve geriye dönmüştür. Türkiye Cumhuriyetinde tarihte ilk
defa böyle bir olayla karşılaştık arkadaşlar. Çapsız
dediğimiz, Genel Başkanın çapsız dediği
Dışişleri Bakanı ki Türk tarihinin, Türkiye Cumhuriyetinin
doksan yıllık tarihinin en kötü Dışişleri
Bakanıdır, Iraka gitmeye kalktı ama maalesef gidemedi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Siz çaplısınız, biz çapsızız!
HAYDAR AKAR
(Devamla) Yine, Bakanınız -acıyorum ama söylemek
zorundayım Sayın Bakanım- yanlışlıkla Irak diye
Kayseriye inmek zorunda kaldı çünkü sokulmadı Iraka. Ama ne
yaptık biz? İşinizi kolaylaştıralım. dedik, Bu
yanlışlarınızı düzeltelim. dedik. Genel
Başkanımızla birlikte bir heyet Iraka gitmiş, daha sonra
ilişkilerin normale dönmesi için gereken çabaları göstermişiz.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Neden program yarım kaldı? Randevu mu vermediler?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Yani sayemizde dış politikanın nasıl
yapılması gerektiğini öğreniyorsunuz. Bizi de takdir
ediyorsunuz, teşekkür ediyoruz, sağ olun.
Şimdi,
Irakı çok uzatmayalım, Suriyeye bir bakalım. Hani
dış politikada sıfır sorun ilişkilerini görmemiz için
Suriyeyi de görmemiz lazım.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Azerbaycanı göremezsiniz
ŞENOL
GÜRŞAN (Kırklareli) Azerbaycan
Azerbaycan
HAYDAR AKAR
(Devamla) Şimdi, Suriyeye iki yıl öncesine kadar -bunlar klasik söylemler, artık
Türkiye bunları biliyor- gittiniz, Hafız Esadın ailesiyle
birlikte günlerce tatiller yaptınız, karşılıklı
birbirinizi ağırladınız, Bakanlar Kurulu
toplantıları yaptınız. Bizim geçmişte bununla ilgili
düşüncemiz ne idi ise bugün de aynı ama sizin düşüncenizin
değişmesinin gerekçesini herkes merak etti, hatta Suriyenin
diktatörü Hafız Esad da merak etti. Bir soru sordular, dediler ki: Ne
değişti Türkiyeyle aranızda, Başbakanla olan
ilişkilerinizde, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyla ne
değişti? diye sordular. Bana sormayın, değişen ben
değilim, ben eski diktatör, bugün de diktatörüm ama sizin
Başbakanınız değişti. dedi. Başbakan neyi
görmemişti kırk yıllık Baas rejiminde, demokrasi
olmadığını Suriyede de bir günde fark etmişti?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) 120 bin kişi öldü, 120 bin.
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Ama birden Başbakanımıza bir ilham geldi ve
kendisine örnek aldığı demokrasi dışındaki
değişik yönetim şekilleriyle yönetilen bu ülkelere demokrasiyi
getirmek istedi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) 120 bin kişi öldü Haydar Bey, bilmiyorsan
HAYDAR AKAR
(Devamla) Evet, insanlara sormazlar mı Senin ülkende demokrasi var
mı? diye.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hafız Esad değil, Beşar Esad, bilmiyorsan
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Halkın iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin tutuklu
bulundurulması, parasız eğitim isteyen öğrencilerin on
dokuz ay hapis yattığı -ki anayasal bir haktır parasız
eğitim, belki farkında değilsiniz, özele yönlendirmeye
çalışıyorsunuz- Hükûmet tarafından dizayn edilmiş özel
mahkemelerin ne hâle geldiğini, 12 Eylül darbesinde bile 23 gazeteci
tutukluyken bugün 100ün üzerinde gazetecinin tutuklu bulunması, taslak
hâlinde kitapların toplatıldığı, hukuk
bağımsızlığının ortadan
kalktığı, yolsuzlukları örtbas etmek için özel kanunlar
çıkartıldığı
4734 sayılı Kanuna
bakarsanız, 3üncü istisnalar- maddesine kaç defa ekleme
yapıldığını çok rahatlıkla göreceksiniz. Yine,
Sayıştay raporlarının Meclis denetiminden
kaçırıldığını, Deniz Fenerindeki
savcıların ne hâle getirildiğini
TRT 3ün
yayınlarının kesilerek muhalefetin sesinin kısıldığı
bir ülkede tabii ki demokrasiden ne kadar söz edilebilir? Aslında size
sorulması gereken soru bu. Demokrasiyi ihraç etmeye kalkıyorsunuz ama
kendi ülkenizdeki demokraside
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Anlaşmanın başlığı ne Haydar
Bey, söyler misiniz? Değinmediğiniz konu kalmadı, konu ne ya,
bir söyle konuyu. Anlaşmanın konusu
HAYDAR AKAR
(Devamla) - Şimdi dış politikayla konuşuyoruz,
Azerbaycanla
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hayır, dış politika değil, anlaşma
ne?
HAYDAR AKAR
(Devamla) Anlaşmayı söyledim sevgili kardeşim.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, Sayın Hatip, lütfen
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Söyle bakayım anlaşmayı, söyle
anlaşmayı, söyle anlaşmayı!
HAYDAR AKAR
(Devamla) Azerbaycanla ilgili, arşiv anlaşması.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı
konuşmayın.
HAYDAR AKAR
(Devamla) Bunu istiyorum ek süre olarak, Bülent provoke ediyor ama sayemde
dış politikada bir şeyler öğreneceksin.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, burası grup toplantısı
değil, her şeyi söyledi, çorba gibi
HAYDAR AKAR (Devamla) Şimdi,
Suriyeyle ilgili şunu da söyleyeyim sevgili arkadaşlar: Dün bakana
bazı sorular sordum ama Suriyede daha, henüz iç savaş
başlamazken, siz Suriyeye terörist ihraç etmezken 10 bin kişilik
çadırları hazırladınız, Türkiyede bunu
yaptınız bu ülkeye. Şimdi, benim kentimde, Karamürsel ilçesinde
2 tane kardeşim Suriyedeki çatışmalarda öldü, 2si de Özgür
Suriye Ordusuna gitti. Bakan diyor ki: Biz sınırları kontrol
edemiyoruz. Dün, sizin Bakanınız söylüyor: Kusura bakmayın,
biz sınırlarımızı kontrol etmiyoruz. dedi.
Bülent bu işler ciddi
işler, senin gibi dalga geçmeye gelmez bu işler. Hayatta bir işi
doğru yap, dikkat et.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hangi konuyu? Konuyu anlatmadın ki.
BAŞKAN Sayın
Milletvekili, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, lütfen laf
atmayın. Lütfen siz de lafa cevap vermeyin, lütfen.
HAYDAR AKAR (Devamla)
Sen ölen 2 Kocaelili vatandaşın hesabını vermek
zorundasın Bülent
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Bize laf attığı için laf atıyorum
Başkanım.
HAYDAR AKAR (Devamla)
bu hesabı veremezsen burada konuşmayacaksın, orada Şam
şeytanı gibi de sırıtmayacaksın diyor, teşekkür
ediyorum; hepinize, sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Akar.
BÜLENT TURAN (İstanbul)
Sensin Şam şeytanı. (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Şimdi
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat
Doğru
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki, bir millet iki
devlet olarak yapılan bu uluslararası anlaşmanın
karşısında olmak mümkün değil, ben de bu vesileyle bu
kanunun hayırlı olmasını ve her iki ülke arasındaki
ilişkilerin daha fazla gelişmesini temenni ediyorum. Bu konu
marifetiyle Türk cumhuriyetleriyle ilgili ve Türk dünyasıyla ilgili
bazı düşüncelerimizi de yüce Meclisle paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri,
1990lı yılların başında Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla beraber Orta Asyada yaşayan Türklerin
bağımsız devletleri olmaya başlamıştır;
Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan
bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
Bağımsızlık ilanını takiben o ülkeleri ilk
tanıyan ülke tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur.
Kıbrıs Türk devletinden sonra 5 tane bağımsız Türk devletiyle
beraber 7 tane Türk devleti dünya konjonktürüne geçmiştir. Ancak, tabii,
özellikle Türk Cumhuriyetlerinin
bağımsızlığını kazanmış
olması ülkemizde çok büyük heyecan yaratmış ve
insanlarımızın hepsi çok büyük oranda heyecanlanarak
Adriyatikten Çin Seddine kadar Türk varlığının ortaya
çıkmasının ülkemizde yeni ufuklar açması temennisinde
bulunulmuştur. Tabii, bağımsızlıklarını
kazanan Türk cumhuriyetleriyle bir anda ilişkilerin geliştirilmesi de
-hep beraber- önce devletin resmî organlarında daha sonra özel sektör
marifetiyle birçok kurum ve kuruluş tarafından
yapılmıştır. Herkes elinden gelen gayreti göstererek
ilişkilerin geliştirilmesi noktasında yoğun çaba sarf
etmişlerdir.
Tabii, Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak da, bu yönlü olarak, ilk baştan, özellikle
Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi dediğimiz
TİKA kuruluşu kurulmuş, daha sonrasında da faaliyetler
yoğun bir şekilde devam etmiştir.
Ancak, sayın
milletvekilleri, şunu da tabii söylemeden geçmemek gerekmektedir:
Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi, kendi iktidarlarının
başlamış olduğu 2002 senesinden sonra her türlü faaliyetin
ve görevin yapıldığını, ancak ondan önceki süreçte
sanki hiçbir şey yapılmadığını her olayda
olduğu gibi Türk dünyasında da söylemek cüretini göstermektedir.
Ancak şurası bir gerçektir ki böyle bir şey söz konusu
değildir.
Bakınız
1990lı yıllar diyoruz, 1990lı yıllar 2013lü
yıllar, yaklaşık olarak yirmi üç yıllık bir süreçtir. yirmi
üç yıllık sürecin on bir, on iki yıllık süreci Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı döneminde olmuştur. Tabii, özellikle
diyoruz ki, her şeyde olduğu gibi, hep, devamlı olarak işte
2002 öncesiyle karşılaştırılır ama acaba neden
dört sene öncesiyle karşılaştırılmaz veyahut sekiz
sene öncesiyle karşılaştırılmaz, bunu da söylemek
mecburiyetindeyiz. Şurası bir gerçektir ki bunlar doğru
değildir saygıdeğer milletvekilleri. 2002 senesi öncesinde de,
bakınız, işte 90lı yıllarda o
bağımsızlığını kazanmasıyla beraber çok
önemli projeler bu devlet tarafından, bu millet tarafından
yapılmıştır. Bunların bazılarını
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bakınız,
Kırgızistanda Manas, Kazakistanda Ahmet Yesevi Üniversitesi ve
bununla beraber Türk dünyasının birçok yerinde, ilkokulundan
ortaokuluna kadar, yüksekokulundan lisesine kadar birçok okul
açılmıştır. Tabii, bunlar çok önemli projelerdir. Bir Manas
Üniversitesinin açılması ve Kazakistanda Ahmet Yesevi
üniversitesinin açılması, saygıdeğer milletvekilleri,
bence, Türk dünyasına yapılan çok önemli hizmetlerin başında
gelmelidir. Özellikle 2002 senesinde bizim de katılmış
olduğumuz temel atma töreninde Manas Üniversitesinin temeli
atılmıştır. Yani Manas Üniversitesinin yeri,
yerleşkesi tespit edilmiş ve 300 dönümün üzerindeki arazi üzerinde,
burada Manas Üniversitesinin temeli atılmıştır.
Ayrıca,
Sayın Başbakanın söylemiş olduğu, her platformda
kendisinin övünerek söylemiş olduğu Moğolistanla ilgili proje
vardır, Moğolistanın Türk Anıtları Projesi.
Moğolistan Türk Anıtları Projesi 2000 senesinde, 2001 senesinde,
2002 senesinde, Milliyetçi Hareket Partisinin de koalisyon ortağı
olduğu o dönemde özellikle 50 kişi, 60 kişi, bazen 70
kişinin gönderilmiş olduğu bir bilim heyeti tarafından
yapılan kazılarla ortaya çıkartılmış çok önemli
projelerdir. Özellikle diyorum, Türk
Anıtları Projesinin olduğu yerlerde kazı
çalışmaları esnasında çok önemli eserler ortaya
çıkartılırken
Bakınız, mesela, Altın Adam
Heykeli çıkartılmış, onunla beraber bir sürü eser
çıkartılarak Ulan Batura getirilmiş, Ulan Baturdaki müzeye
yerleştirilmiş ve dünya kamuoyuna sunulmuştur. Halbuki, bunlar
gündeme getirilmemektedir, sadece, Sayın Başbakanın
söylemiş olduğu bu Türk Anıtları Projesindeki yolun asfalt
olduğunun söylenmesi noktasındadır. Halbuki, daha önceki
zamanlarda o yol daha önceki hükûmetler tarafından açılmış
ve asfalt yapılmamış ama diğer noktasında şosesi
yapılmıştır. Ancak, şu an itibarıyla, işte
2013 senesi, gidiniz, bakınız o zaman yapılmış olan
yani Sayın Başbakanın söylemiş olduğu asfalt yolla
ilgili ne kadar asfalt yol kalmıştır veyahut da ne kadarı
bozulmuştur görebilirsiniz.
Tabii,
bunların yanında, Hoca Ahmet Yesevi Türbesi ve Külliyesinin
TİKA marifetiyle 2001 senesinde açılışı
tamamlanmış ve açılmıştır. Bu da çok önemli
projelerin başında gelmektedir fakat diğer önemli bir proje de
Sultan Sencer Türbesidir. Saygıdeğer milletvekilleri, 2001 senesinde
Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçelinin
Türkmenistan ziyareti esnasında Türkmenbaşıyla yapılan
anlaşma neticesinde Sultan Sencer Türbesinin restorasyon görevi Türkiye
Cumhuriyeti devletinin üzerine geçmiştir ve bizim de gidip restorasyonla
ilgili çalışmaları başlatma tarihimiz de 2002 senesinin
Mart ayında olmuştu değerli milletvekilleri. 2,5 milyon dolar
civarında bir para ortaya konulmuş ve Sultan Sencer Türbesi
restorasyonu tamamlanmış ve 2003 senesinde de
açılmıştır. Ancak, şurası da gerçektir ki Sultan
Sencer Türbesinin yanında özellikle Sultan Alp Arslannın türbesinin
bulunması gerekiyordu. Şu anki Grup Başkan Vekilimiz Sayın
Yusuf Halaçoğlunun da başında bulunduğu ekipler,
işte, onun da çalışmasını yapmışlar ve
şu an itibarıyla diyorum, oranın yeri yaklaşık olarak
bellidir ve orası da restorasyon beklemektedir, hizmet beklemektedir. Biz,
Sultan Sencer Türbesinin restorasyonunu yaptık, sizler de gelin Sultan Alparslanın Türbesinin
restorasyonunu yapın diyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bunların yanında,
özellikle Kırım Türklerine TİKA marifetiyle yine
yaklaşık olarak 5 bin aileye ev alma projesi yapılmış,
bunların, 3 bin ailenin evleri ve arazileri alınarak Kırım
Türklerine teslim edilmiştir. Bakınız, burası da çok önemli
bir projedir. Hâlbuki, biz Hükûmetten beklerdik ki aynı Kırım
Türklerine uygulanan o projenin bir benzerinin Ahıska Türklerine
uygulanmasıydı ama Ahıska Türklerine maalesef sahip
çıkılmamış ve Ahıska Türklerinin geriye dönüşleriyle
ilgili, yani Ahılkelek bölgesine dönüşleriyle ilgili
Gürcistanın Birleşmiş Milletler kararları
doğrultusunda vermiş olduğu o yetki, maalesef Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı zamanında da
kullanılmamıştır. Hâlbuki, siz daha önceki zamanda,
işte, o Kırım Türklerine uygulanan 3 bin tane ev projesinin bir
benzerinin Ahılkelek bölgesine yapılmış olduğunu
düşününüz. O zaman ne olacaktı? Ahıska bölgesine çok büyük
oranda göç başlayacaktı. Dünyanın birçok yerinde, başta
Rusya olmak üzere, Ahıska Türkleri yaşıyorlar. Ahıska
Türkleri, Türklüklerini kaybetmeyen, dilleriyle, dinleriyle, kültürel
dokularıyla, yapılarıyla, her şeyiyle kendilerini koruyan
çok önemli insanlardır. Bu insanların oraya geri dönüşleriyle
ilgili ne tür çalışma yapılmıştır?
İşte, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarına
yaklaşık olarak on iki yıldır iktidar diyoruz.
Saygıdeğer
milletvekilleri, enteresandır, şu anda Ahıska bölgesine dönen
bir tane Türk ailesi söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz ama Ahıska
bölgesine Türklerin dönüşüyle ilgili Gürcistanın vermiş
olduğu o izin maalesef iyi kullanılmamış ve beraberinde de
Ahıska bölgesine, o vatan cemiyetlerindeki insanların o özlemleri
maalesef götürülememiştir ve Stalinin 1944lü yıllardaki
yapmış olduğu o zülüm hâlâ devam etmektedir. Tabii, bunun bir
benzerini yine aynı şekilde Kırım için de söyleyebiliriz.
Gerçi 3 bin ev alınmıştır ama 5 bin ev alınması
projesi maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında yine devam
ettirilmemiştir.
Ayrıca,
bakınız, Moldova: Moldovada Gagavuz Yeri Özerk Bölgesinde yine o
iktidarlarımız zamanında çok önemli su projeleri
gerçekleştirilmiş ve Balkanlarda birçok uygulamanın yanında
restorasyon projeleri de bu mahalde yapılmıştır.
Bakınız, Prizrende, Makedonyada Kırık Cami, Fatihin
Kırık Camisi restorasyonu yine TİKA marifetiyle 2002 senesinde
bitirilmiş ve oranın da açılışı bizler
tarafından yapılmıştır. Ama enteresandır
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Kırık
Cami restorasyonunun kendileri zamanında yapılmış
olduğunu söylemişlerdir. Doğrudur, bazı restorasyonlar
yapılmış olabilir ama değerli milletvekilleri, 2002
senesinde bizim de katılmış olduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin yetkililerinin de katılmış olduğu bir törenle
Kırık Cami restorasyonu tamamlanmış ve hizmete
açılmıştır.
Ayrıca
bunların yanında özellikle Azerbaycanla ilgili çok ciddi projeler
yine o dönemde yapılmıştır. Azerbaycanın Rusya
sınırına yakın olan Haçmaz bölgesinde 300 dönümün
üzerindeki çiftlik de numune çiftlik ortaya konulmuş, Türkiye Cumhuriyeti
devletindeki tarım makineleri, tarımla iştigal eden
fabrikaların hepsiyle görüşülerek onlardan birer, ikişer tane
numune örnekler alınmış Haçmaz bölgesine götürülerek Azerbaycan
çiftçisine Yaygın Çiftçi Eğitimi dediğimiz YAYÇEP projesi
içerisinde çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca
oralara merkez laboratuvarları kurulmuş ve Azerbaycan Tarım
Bakanlığıyla beraber çiftçilerin eğitiminden, çiftçilerin
modern tarımıyla ilgili çok önemli çalışmaların
yapılmış olduğunu ifade etmek istiyorum.
Aynı tablo
Kırgızistanda Bişkekte de yapılmıştır.
Bişkekteki veya Kırgızistanın birçok bölgesindeki
tarım projeleri yanında özellikle o bölgelerdeki KOBİlerle
ilgili, ticaretin geliştirilmesiyle ilgili uzmanlar Türkiye Cumhuriyeti
devletine getirilmiş, yaklaşık olarak 300 dükkânın
üzerinde, pastanesinden tutun da ekmek fabrikasına kadar her şeyin
mükemmel olduğu çok önemli bir numune KOBİ yatırımı
orada oluşturulmuş ve saygıdeğer milletvekilleri,
Kırgızistan halkının, onların hizmetine
sunulmuştur.
Bunların
yanında TÜRKSOY projeleri vardır, Türkoloji projeleri vardır. Bu
projelerle ilgili de yoğun çalışmalar yine o iktidarlar
zamanında yapılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii, TİKAyla ilgili bazı konuları da
söylemek istiyorum. TİKA faaliyetlerini çok önemsiyoruz. TİKA, Türk
dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili kurulmuş
olan çok önemli bir kuruluştur. TİKAnın ismi, enteresandır,
geçtiğimiz yıllarda, maalesef Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi adı değiştirilerek Türk
İşbirliği ve Kalkınma Ajansı hâline getirilerek Türk
dünyasından tamamen alınmış, başka bölgelere
taşınmıştır. Tabii, TİKAnın koordinasyon
ofisleri Sudanda açılmış, Senegale kadar götürülmüş,
Etiyopyaya götürülmüş ve Afganistana götürülmüş, çok çeşitli
yerlere götürülmüştür. Biz oralara yardım yapılmasına
karşı değiliz. Tabii ki yardım yapılmalıdır.
Oradaki Müslüman kardeşlerimize, ezilen insanlara bazı
yardımların yapılması herkes tarafından kabul edilmesi
gereken bir şeydir ama saygıdeğer milletvekilleri,
TİKAnın ofislerinin işte Bişkekte de olması, Taşkentte
de olması, beraberinde işte Urumçide de olması, Kerkükte de
olması, Musulda da olması, Suriyede Lazkiyede de olması
gerekmez miydi? Yani Türk dünyasındaki, Türk dünyası için
kurulmuş olan o güzelim TİKA, şu anda kendi görevlerinin
dışında, Türk dünyasının dışında çok
çeşitli yerlere, alanlara açılırken maalesef Türk dünyası
bir kenara bırakılmıştır. Bunu da normal
karşılamamış olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tabii, bakınız, bir tane projeden de yine bahsetmek
istiyoruz: Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol
Boru Hattının temel atma törenlerinde, 2002 senesinde çok önemli
çalışmalar yapılmıştır. O zamanki Azerbaycan
Devlet Başkanı Haydar Aliyevin çok yoğun gayreti, yine onunla
beraber Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadzenin gayreti,
yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezerin yoğun gayretleriyle beraber Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru
Hattının temeli atılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Türk
dünyasının bağımsızlık temelidir çünkü oraya
bütün dünyadaki uluslararası şirketlerin hepsi ortak olmuştur ve
de şu anda ülkemize çok büyük kaynaklar ortaya koyarak, çok büyük
kaynaklar kazandırarak devam etmektedir. Ancak burası yeterli midir?
Hayır. Özellikle Orta Asya Türk devletlerinin hepsi bir enerji
kaynağıdır. Türkmenistan doğal gazının sadece
Rusyaya bağlanması, Rusyaya nakledilmesi veyahut daha
sonrasında Çine, Hindistana nakledilmesi doğru değildir.
Türkmenistan
doğal gazı mutlaka, mutlaka Türkiye üzerinden batıya
nakledilmelidir. Bu yönlü olarak da Nabucco Projeleri, TRACECA Projeleri
mutlaka, mutlaka takip edilmeli ve de bunlar gerçekleştirilmelidir. Yani
Türkiye Cumhuriyeti devletinin esas temeli Orta Asyadadır. Türkiye
Cumhuriyeti devletinin geleceği Orta Asyadadır.
Bakınız,
Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev özellikle Türk
birliğinden bahsetmiştir. Bu tabir çok önemlidir. Türk
birliğinden bahsetmiş ama söylemiş olduğu sözler sadece
orada söylemler hâlinde kalmaya
çalıştırılmıştır. Hâlbuki öyle değildir
saygıdeğer milletvekilleri. Tabii ki Avrupa Birliğiyle
ilişkilerin geliştirilmesi, Avrupa Birliğiyle ilgili çalışmaların
yapılması veyahut da Rusyaya gidip Rusyada Şanghay
Beşlisine, Şanghay Yedilisine geçilmesiyle ilgili olarak,
alınmasıyla ilgili bazı taleplerde bulunulabilir ancak onun
yanında saygıdeğer milletvekilleri, Türk dünyasıyla
ilişkilerin geliştirilmesi bence çok önemlidir. Bir Türkmenistan, bir
Özbekistan, bir Kazakistan, işte bir Azerbaycan, bizim için bir
Kırgızistan çok önemlidir.
Şu anda
Özbekistanla ilgili de söyleyeceğimiz bazı konular
olmalıdır. Özbekistanla ilişkilerimizde çok ciddi manada
sıkıntılar maalesef vardır. Hâlbuki Taşkent, Buhara,
Semerkant, buralar Türklerin yaşamış olduğu, Türkün
tarihinin ve özünün olmuş olduğu yerlerdir. Buralardan, yani 25
milyonluk Özbekistandan vazgeçmek hiç kimsenin hakkı
olmamalıdır. Ama şu an itibarıyla, maalesef, Özbekistanla
ilişkilerimizde çok fazla mesafe alınmamış ve Özbekistanla
ilişkiler geliştirilememiştir. Bu yönlü olarak da mutlaka
adımlar atılmalıdır. Bunu sadece Dışişleri
Bakanlıkları olarak değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu
adımları atabilir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilileri oraya
gidebilir ve ikili ilişkilerin mutlaka geliştirilmesi
sağlanabilir.
Bunların
yanında özellikle şunu da söylemeden geçmek istemiyorum: Türk
dünyasının önemli sorunlarından bir tanesi de Doğu
Türkistan sorunudur. Doğu Türkistanda insanlık dışı
hadiseler meydana gelmektedir. Doğu Türkistanda Rabia Kadir isimli bir
hanımefendi Doğu Türkistan liderliğini, yani o bölgenin
liderliğini yapmıştır ve dünyanın her tarafında
kabul gören hanımefendi büyük lider olarak tanınmaktadır.
Ancak enteresandır, Rabia Kadir Hanımefendi Japonyada çok büyük
Doğu Türkistan Kongresini yapmış ve Doğu Türkistan
Kongresine de dünyanın birçok ülkesi katılmıştır.
Yani Çinin o baskısı altında olmasına rağmen, Çinin
her türlü engellemesine rağmen, dünyanın birçok yerinde engellemelere
rağmen Japonyada o Doğu Türkistan Kongresi
yapılmıştır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, aynı kongrenin Türkiye tarafında yapılması
gerekmez mi diye düşünüyorum. Yani sadece Japonya oradaki Doğu
Türkistan Kongresine sahip çıkacak, Rabia Kadire sahip çıkacak ama
biz sahip çıkamayacağız. Rabia Kadir Hanımefendi
dünyanın her tarafına girip çıkabilmektedir ama girip
çıkamadığı tek yer vardır, orası da Türkiye
Cumhuriyeti devletidir. İnanıyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti de
Rabia Kadir Hanımefendinin, mutlaka ama mutlaka, girişini serbest
bırakması ve buralarda da faaliyetlerinin devam etmesi ve oraya sahip
çıkılması gerekmektedir.
Bakınız,
Çin, şu anda Doğu Türkistanda çok büyük oranda Türkiye Cumhuriyeti
devletinin gözüne baka baka katliamlar yapmaktadır. En küçük bir hadisede
Sincan Uygur Bölgesinde bizim o mahzun insanlarımıza
saldırmakta, onlarca insanı öldürmekte, yüzlerce insanı
hapislere atmakta, onları çok büyük bir şekilde mağduriyet
içerisinde bırakmaktadır. Hatta, enteresandır, nükleer
denemeleri, o Gobi çöllerindeki, o geniş çöllerdeki, bilhassa Türklerin
yaşamış olduğu yerlerdeki o bölgelerde, hem yer
altında hem de yer üstünde nükleer denemeler yapmakta ve Türk milletinin
geleceğine sâri hastalıkların ortaya çıkmasını ve
de bir noktada soykırımın ortaya çıkmasında
yatmaktadır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Çinin bu zulümleri altında -şu anda
enteresandır -bizler ne yapıyoruz? Şu anda Çinle füze
anlaşmaları yapıyoruz ve Çindeki, işte, füze
rampalarıyla ilgili birtakım anlaşmalar yapılarak
Türkiyeye o şekilde birtakım ticari anlaşmaların
yapılmakta olduğunu görüyoruz. Ticari anlaşmalar
yapılmalıdır veya Çinle ilgili bazı ekonomik
iyileştirmeler yapılmalıdır, çalışmalar
yapılmalıdır ama saygıdeğer milletvekilleri, Çindeki
o zulüm de, mutlaka ama mutlaka, göz önüne getirilmelidir. Yani nasıl
şu anda Azerbaycanın topraklarının büyük bir
kısmı işgal altındaysa ve Ermeniler, o yaklaşık
olarak 1 milyonun üzerindeki insanı Azerbaycan topraklarından sürerek
kaçkın hâline getirdilerse ve Azerbaycanın topraklarının
büyük bir kısmında şu anda tamamen öz yurdundan parya
şeklinde, öz yurdundan atılmış şekilde göçmenler
başka bir yerde yaşıyorlarsa, aynı tabloyu Doğu
Türkistanda da görebiliyoruz değerli milletvekilleri.
Yani Azerbaycanımıza da sahip
çıkmalıyız, Doğu Türkistana da sahip
çıkmalıyız, Ahıska Türklerine de sahip
çıkmalıyız. Dünyanın çeşitli mahfillerinde -sivil
toplum kuruşları, STKlar diyoruz- STKlar konu Türkler olduğu
zaman, maalesef, her şeyi bir kenara bırakmakta ve de beraberinde,
sahip çıkmamaktadır. Ama onlar sahip çıkmıyorsa Bizim STK
kuruluşlarımız vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin Dışişleri Bakanlığı marifetiyle o
bölgelere, yani dünyanın her tarafındaki mahfillere ulaşarak,
Kırım Türklerinin, işte, Azerbaycan Türklerinin, Ahıska
Türklerinin, Doğu Türkistan Türklerinin, Kerkük Türklerinin, Telafer
Türklerinin, Lazkiyede yaşayan Türklerin haklarına
çıkmamız gerekmez mi? diyor, bu uluslararası
anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlı olmasını
temenni ediyor, yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.36
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.41
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----
0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü Birleşiminin
Beşinci Oturumunu açıyorum.
421 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Tasarının tümü
üzerinde söz sırası şimdi Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanda.
Buyurun Sayın Kaplan.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HASİP
KAPLAN (Şırnak) Önce, Sayın Başkan, teşekkür ederim,
canlı yayın hukukumuza dikkat ederek zamanında geldiğiniz
için.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Maşallah bugün Azerbaycanla ilgili beş, altı tane
sözleşme var. Aslında hangisinin üzerinde konuşalım?
Yani iki ülke arasında çok dostça
ilişkiler var. Kafkaslarda en çok iyi ilişkiler kurduğumuz bir
ülke de yani şu arşiv için de, Allah aşkına yani şu
arşiv için de ikili bir sözleşme imzalanır mı be? Allah
canımızı almasın. diyeceğim ya. arkadaşlar, olur
mu ya, bir arşiv için sözleşme, protokol imzalanır mı?
Millet malı götürüyor, petrol anlaşması yapıyor, doğal
gaz anlaşması yapıyor, ya bir arşiv için iki sözleşme
yapılır mı, yapmayın ya!
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Ama iş yapmış oluyorlar.
HASİP KAPLAN (Devamla)
İş yapmak için, iş yapıldı görünmek
Ya ekonomik,
sosyal, siyasal, bilmem ne, bilmem ne bunların hepsini bir protokol
yaparsınız. Zaten Yüksek Stratejik Konsey gidiyor, zaten bilmem
kaçıncı toplantısı. Allah aşkına yapmayın,
etmeyin eylemeyin, bizi, bu Meclisi meşgul etmeyin böyle şeylerle.
Zaten Sayın Aliyev geldi, güzel güzel konuşuldu, yenildi, içildi,
mesajlar verildi ve gidildi. Bu mu dünya, bu mu gerçek? Eğer gerçek buysa
ben de Hasip Kaplan değilim.
Bakın, Amerika
İranla anlaşıyor, Allah Allah nasıl oluyor? diyoruz.
Amerika durup dururken niye İranla anlaştı arkadaşlar?
Bunun muhasebesini yapmak lazım. İrandan biz gaz alıyoruz, hani
birinde sinirlenmişlerdi, bizim gazı kesmişlerdi, Ankara buz
kesmişti ya, hani şantaj olarak kullanılmıştı ya,
hani ambargo nedeniyle lira olarak değil, dolar olarak değil, euro
olarak değil altınla ödüyoruz ya aldığımız
doğal gazı, bu bir.
Kafkaslara gelelim.
Azerbaycandan, Baküden, Ceyhana doğal gaz olayımız var, öyle
mi? Var. Peki, Allah aşkına ben şimdi size söyleyeceğim, bu
TANAP projesi ciddi, güzel bir proje. Doğal gaz geliyor Baküden,
Azerbaycandan, işte Karstan Ceyhana iniyor, çok güzel, harika.
Kardeşim çok da Kardeşiz, dostuz, soydaşız. diyoruz,
bilmem ne diyoruz, her şeyi söylüyoruz da niye en pahalı gazı
biz Azerbaycandan alıyoruz? Bu nasıl kardeşlik, bu nasıl
dostluk Allah aşkına bana anlatır mısınız? Biri
bana anlatsın, ben anlamıyorum.
Arkadaşlar,
bir şey daha söyleyeyim ben size: Ben bu ara, bu dış politikada
bazı şeylere dikkat etmenizi istiyorum. Barzani görüşmesi,
Aliyev görüşmesi, Putin görüşmesi; bakın, arka arkaya, çok iyi
dikkat edin. Rusyayla en fazla bağlaşık gaz ticaretimiz var, en
fazla gaz ticaretimizin olduğu ülke Rusya. Şu ana kadar
Bulgaristanla Moldovaya, bir de Yunanistana Türkiye üzerinden boru
hatlarından giden bir gaz var, öyle mi değil mi? Nasıl gaz
alıyoruz biz? Pahalı gaz alıyoruz. O zaman, ben olsam Ya,
şu arşiv anlaşmasını bırak, bizim
Dışişleri Komisyonu bu işlerle uğraşmasın.
Kardeşim, biz dostuz, kardeşiz, niye gidip gelirken bize vize
koyuyorsunuz? derim ya. E, kardeşlik böyle olur mu? Hangi kardeş
kardeşin evine vizeyle gider, bana anlatır mısınız
bunu? Anlatamazsınız arkadaşlar. Bana, şu petrolü,
doğal gazı niye pahalı aldığımızı da
anlatamazsınız, hatta Rusyayla rekabeti de anlatamazsınız.
Bakın, çok
ciddi şeyler oluyor. Sayın Barzani geldi ve Irak Kürdistan bölgesel
yönetiminin gaz ve petrolü için anlaşma yapılacaktı, ne oldu?
Takozu kim koydu, hele bir düşünün bakayım, takozu kim koydu? Amerika
koydu. Niye? Paralar benim bankamda toplanacak, ben dağıtacağım.
dedi. Öbür taraftan da Malikiyle bir görüşelim hele, merkezî federal
yönetimin de imzasını alalım; zaten ocakta gelecek, ondan sonra
ocak ayında bir güzel imzalarız... Böyle bir dış politika
yaklaşım tarzını ciddi bir dış politika
yaklaşım tarzı olarak görmüyoruz arkadaşlar.
Bazen hayret
ediyorum, şaşıyorum Hükûmete; zikzaklarına bakıyorum,
duruşlarına bakıyorum, şovlarına bakıyorum,
vallahi aklım şaşıyor; virajlara bakıyorum, taklalara
bakıyorum; ya, dış politika böyle bir şey olamaz. Eskiden
slogan atıyordunuz, üniversitede kafamızı
kırıyordunuz, Komünistler Moskovaya, Moskovaya. En çok da siz
Moskovaya gittiniz, garipliğe bak ya! Garipliğe bak! Moskovadan
çıkmıyorsunuz, Petersburgdan gelmiyorsunuz; beyaz geceler sizin,
petrol sizin, gaz sizin; 100 milyar dolar ithalat, ihracat
Allah
artırsın, bir şey demiyorum ama niye bizi o kadar dövdünüz,
kafamızı kırdınız, ben onu anlayamıyorum.
Şimdi, burada
enteresan olan bir şeyi daha anlatacağım. Sayın
Başbakan görüşmede Sayın Putin, ne olur bizi Şanghaya
alın, Avrupa Birliğinden kurtarın. dedi. Biliyorsunuz
değil mi en son görüşmede, yakın görüşmede?
Bakın,
Sayın Aliyeve ne demiş Başbakan? Gardaş, Karabağ
sorunu bizim de sorunumuzdur, harbiden çözeceğiz. Gitmiş, Şu
TANAP projesini biraz daha büyütelim, Bakü-Tiflis-Ceyhan güney gaz koridorunu,
Kars-Tiflis-Bakü Demir Yolu Projesini geliştirelim
Güzel, olmalı.
Niye? Olmalı arkadaşlar, eski İpek Yolunu demir yoluyla örelim,
olsun. Şimdi, bu Yüksek Stratejik Konsey bu çalışmayı
yaparken kapıya Karabağ sorunu dayanıyor. Karabağda, 2015
Ermenistanla ilgili yüzüncü yıl soykırım, katliam, tehcir,
adına ne derseniz deyin, yüzüncü yılı bir yıl sonra yani
tam da seçim döneminde ve Sayın Putin, şu Kafkaslara barış
getirelim
Putin de diyor ki: Kardeşim, getirelim. Son görüşmenin
basına yansıyan şeyleri: Şu Ermenistanla beraber
Suriyeyi de çözelim.
Bakın,
Kafkaslardan Orta Doğudan Balkanlara böyle satranç oynanırken biz ne
yapıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Anlaşması imzalıyoruz
arkadaşlar, arşiv! Ne koyacaksınız arşive, Allah
aşkına bana söyler misiniz!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Doğal gaz anlaşmalarını.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Görüşmelerinizi mi koyacaksınız,
altınlarınızı mı koyacaksınız, eserlerinizi
mi koyacaksınız, kitaplarınızı mı
koyacaksınız,
konuşmalarınızı mı koyacaksınız,
fotoğraflarınızı mı koyacaksınız, ne
koyacaksınız ya!
Arşiv
dediğiniz bir depo. Artık teknik gelişmiş, dijital olarak
da tutarsınız. Al, bizim Meclisin de çok güzel bir arşivi var.
Yani bunun için sözleşme gerekir mi? Koskoca Azerbaycanla Türkiye bir
arşiv tutamıyor da kuvvetlerini birleştirip bir arşivi
kurmak üzere mi
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Petrol çıkarıyorlar.
HASİP KAPLAN
(Devamla) - Ben de zannettim ki uçak yapıyorlar, ben de zannettim ki uzaya
füze fırlatacaklar, ben de zannettim ki ciddi bir şey var bunun
içinde Sayın Baluken, hele bir bakayım, şu ne? dedim. Birinci
Çindi, nükleerdi, nükleer enerji konusu konuşuruz. dedik. Yapmayın, etmeyin, eylemeyin
arkadaşlar!
Bakın, size,
son keyifsiz bir şeyi anlatacağım maalesef, istemiyorum ama.
Sayın Başbakan, en son Putine Bizi Şanghaya alın,
kurtulalım. dedi yani Avrupa Birliğinden kurtulalım. dedi.
Avrupa Birliği de Doğu Zirvesi yapıyor şimdi. Bakın,
ne zirvesi yapıyor? Yaptığı zirvenin adını hemen
söyleyeyim: Ukrayna, Avrupa Birliğiyle ilgili ortaklık
sözleşmesine Evet. dediği hâlde Hayır diyeceğim.
diyor. Turuncu protestolar başlamış ve tam bu arada Putin,
Rusyanın Belarus ve Kazakistanla beraber başını
çektiği dün Belarus Anlaşmasını
burada konuşmuştuk- ülkeler, Gürcistan, Belarus, Kazakistan, Rusya
Gümrük Birliği Anlaşmasını Ukraynaya imzalatmaya
çalışıyor. Putin böyle yapıyor. Şimdi, Putin bunu
yaparken Vilniusta Avrupa Birliğinin Sınırları
Neresidir? toplantısı yapılıyor. Avrupa Birliğinin
bütün liderleri, 6 eski Sovyet ülke temsilcisiyle birlikte orada
toplanıyorlar önümüzdeki günlerde. Şimdi, gelin bunu
konuşalım, ciddi konuşalım. Bakın, Avrupa
Birliği, Avrupa Konseyinin 47 ülkesi Sibiryadan ta Koredeki okyanuslara kadar Avrupanın
sınırları. diyor, Şanghay Dur, Ukraynada dur. diyor.
Şimdi, Türkiye bunun neresinde? Neresinde Türkiye?
Evet, Doğu
Ortaklığı Zirvesini Avrupa Birliği yaparken biz arşiv
yapıyoruz arkadaşlar, arşiv. Patatesleri, kitapları,
yazmaları, basmaları, oraya yazacağız adını,
soyadını, oraya iki memur atayacağız, iki kadro, al sana
oldu dostluk, kardeşlik. Millet götürüyor dünyayı hamuduyla, bunlar
kalkmış bize arşivle ilgili protokol imzaları getiriyor.
Şimdi,
bakın
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bunlar havai fişek patlatacak bir şey bulurlar yine.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Efendim?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Havai fişek patlatacak bir şey bulurlar. diyorum.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Vallaha onu bilmiyorum.
Timoşenkoyu
da Avrupa Birliği şartıyla bıraktılar. Fakat,
enteresan bir şekilde orada rüzgâr dönüyor arkadaşlar. Rüzgâr dönünce
bizim enerji politikalarımıza dönüyor; Kafkaslarda kaybediyoruz, Orta
Doğuda kaybediyoruz, İranla anlaşıyorlar kaybediyoruz,
Suriyeyle anlaşıyorlar kaybediyoruz. Cenevre-2 toplantısı
yapılıyor, ABD, Türkiyeye diyor ki: Suriyede rejim dâhil bütün
muhalifler gelin, toplantı yapacağız.
Bütün bunlarda
Türkiye kaybediyor mu? Kaybediyor. Bütün bunlarda Türkiye
yalnızlaşıyor mu? Yalnızlaşıyor. Peki, burada bir
sıkıntı yok mu arkadaşlar? Hakikaten niye böyleyiz? Niye bu
kadar şanzımanı dağıttık arkadaşlar? Niye,
niye? Söyler misiniz Allah aşkına, niye böyle giderken doğru
yolda, her şey güzel giderken, ülke dünyanın 16ncı
ekonomisiyken şanzıman dağıtmaya başladık, söyler
misiniz?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Sakin ol, senin
şanzımanın dağılacak ha!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Sayın Bakan, gümrükten sorumlusunuz, vallahi de billahi de siz
arşivle uğraşırken aha 12 Aralıkta, yaz bir kenara,
aha burada ediyorum yemini -Erivanda toplantı var- Davutoğlu
Erivana gidecek. Şarta girer misiniz? Karadeniz Ekonomik
İşbirliği toplantısı Erivandadır. Davetli,
gidecek, değil mi?
GÜMRÜK VE
TİCARET BAKANI HAYATİ YAZICI (Rize) Ben 19unda Esenderedeyim,
oraya bekliyorum.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Gidecek, değil mi? Cesaretiniz varsa biraz da muhalefetten
yanınıza alıp getirir misiniz? Ben de davet ediyorum, soruyorum.
Hem de memleketinizi de görmüş oluruz, gideriz beraber. Erivanda 12
Aralıkta toplantı var. Türkiye, ABD, Rusya, Ermenistan
görüşmeleri sonrası Kafkaslardaki barışçıl çözümün
umudunun gelişeceği bir toplantı olacak bu, önemli bir
toplantı. Arkadaşlar, bizi arşiv marşiv için getirmeyin.
Getirecekseniz doğru işler için getirin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Allah Allah!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Niye arşive taktın bu kadar ya, yapma ya!
HASİP KAPLAN
(Devamla) Arşivle marşivle bizi götürmeyin, götürecekseniz
doğru şeyler için götürün.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Erivanla ne alakası var ya, Çayeliyle Erivanın?
HASİP KAPLAN
(Devamla) Var arkadaşlar, var var.
Şimdi, burada
enteresan bir şey daha var. Şimdi, bu
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatının
12 Aralık toplantısının Erivanda olmasının
Azerbaycanla bire bir ilgisi var arkadaşlar çünkü Azerbaycanla Türkiye
arasındaki sıkıntılardan birisi Yukarı Karabağ
olayıdır. Yukarı Karabağ olayı çözülmediği
sürece, siz istediğiniz kadar orada arşiv yapın, bir şey
değişmiyor arkadaşlar. Vize kalkmıyor, pahalı
gazı almaya devam ediyorsunuz, bu iş böyle gidiyor.
İstediğimiz kadar gardaş gardaş konuşalım, gelelim
böyle iki tane kürsüden basında açıklamalar yapalım
gardaşça. E, gardaş gardaşa
vize koyar mı Allah aşkına, Sayın Bakan bana bunun
izahını yapın. Bana bunun izahını yapın,
pahalı gaz satar mı gardaş gardaşa? Yani, ekonomik
işlerde farklı şeyler mi oluyor?
Tabii, ben, şuradan
Enteresan şeyler var, ben
araştırıyorum, diyeceksiniz: Ne ilgisi var? Sayın
Başbakana soğuk bir fıkra anlatıldı. Ben, tabii ki,
kadınlar adına -çünkü Kadınlar Haftasıydı-
doğrusu
Greenpeace aktivistinin serbest bırakılması olayında
Putin espri yapıyordu. Evet, bu esprilere
alışığız çünkü zaten soğuktur espriler.
Birinde şöyle bir olay oluyor: Birisi cezaevine
giriyor, çeviriyorlar Neden girdin içeri?, E, cam kırdım.; Cam
kırmaktan içeri girilir mi? diye soracaksınız, meğerse
adam denizaltının camını kırmış. E,
şimdi, bu espri, bu zekâ düzeyi bazen bölgeden bölgeye farklılık
arz edebiliyor. Burada kotarılan olayın, onun noktasında
değilim ama Time dergisinin yılın kişisi anketi
yapılıyor. Şimdi, bakın Sayın Bakan, bakın
arkadaşlar, yani, ilginizi çekmesi lazım. Şimdi, bakın, çok
önemli, Başbakanımızı ilgilendiriyor. Şimdi,
baktım, Allah Allah, bizim Başbakan pop yıldızı Miley
Cyrus ile yarışıyor. 1inci ve 2nci sıradalar, arkadan kim
takip ediyor biliyor musunuz? Bunun arkasında kim var biliyor musunuz?
Sisi geliyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hangi Sisi?
HASİP KAPLAN (Devamla) Sayın Başbakan
arkasından
Bakın, eğer, Sisi sizi yakalarsa -bakın AK
PARTİlilere, Hükûmete sesleniyorum burada- 100 tane arşiv
yapsanız siz kurtulamazsanız. Sisi arkadan takip ediyor. El Rabia
falan işaretleriyle, twitleriyle bunu çözemezsiniz. Sisi arkadan takip
ediyor, benden söylemesi. Niye? Çünkü Hintli bir bürokrat var zaten arada,
3üncü sıraya bir giriyor, bir çıkıyor.
Şimdi, arkadaşlar, bunları
konuşuyoruz, güzel. Bu canlı yayın vardır diye size birkaç
şey söyleyelim dedik. Bu canlı yayını doğru dürüst
bütün Meclisin açık olduğu saate yaysanız da biraz şeffaf
olsanız, açıklık olsa, biz de sizi zorlamasak, ikide bir
araştırma önergesi vermesek, bu arşiv sözleşmeleri üzerine
kalkıp enerjiyi konuşmasak olmaz mı? Yani siz de dürüst
davransanız, biz de doğru dursak, yerinde konuşsak yani seçim
barajını konuşsak, tutuklu milletvekillerini konuşsak;
düşünce, örgütlenme özgürlüğünü konuşsak; 500 tane
ağır hasta yatakta yatıyor, vedalaşma hakkını
kullanacak anasıyla, onları konuşsak... Bu ülkede çok ciddi
sorunlar var arkadaşlar. Bunları konuşmak varken niye bu
güzelim, çok değerli günleri heba ediyorsunuz, boşa geçiriyorsunuz?
Bu sözleşmeleri, gelin anlaşalım, bir defada çıkarırız
hepsini, 20 tanesini yirmi dakikada çıkarırız, ne olacak.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çıkarın o zaman.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Ama, şu canlı yayını, TVyi malınız
gibi kapatmışsınız, bütün medyaya ambargo koymuşsunuz.
Zaten, hepsinin, enerji şirketleri var onların; ya Azerbaycanda çalışıyor
bu enerji şirketleri medya
patronlarının ya Barzaninin yanında çalışıyor ya
İsrailde çalışıyorlar ya da Rusyada
çalışıyorlar. Bütün medya şirketlerinin orada
bağlantılı şirketleri var.
Şimdi buradan
Yeni anayasada masayı devirdiniz. Bekir Bozdağ diyor: 2015te 400
milletvekili bize verin, size yeni anayasa yapacağız. Bu millet
dersini almıştır sizden, artık bir daha nah görürsünüz 400
milletvekilini, bitti!
Hadi, hoşça
kalın. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Gruplar adına
konuşmalar bitti.
Şimdi
şahısları adına konuşmaları yapacağız.
Birinci
sırada, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu.
Buyurun Sayın
Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 421
sıra sayılı, Azerbaycanla yapılan, bölgenin tarihini
değiştirecek, bölgedeki bütün dengeleri değiştirecek,
enerji politikalarımızı değiştirecek bir anlaşma
üzerine konuşacağımızı söyleyecektim ama böyle bir
anlaşma üzerine konuşmayacağım. Çünkü, normalde teknik bir
detay olan ve bütün bir katma protokol içerisinde halledilebilecek bir
anlaşmayı AKP önümüze bir metin hâlinde getirmiş, iki saattir
üzerinde konuşuyoruz, sonra Meclis tıkanıyor. diyorlar bize.
Oysaki bütün bu anlaşmalar, teknik anlamda eksiklik varsa da
giderilebilir, birleştirilip tek bir anlaşma hâline getirilebilirdi
ama tıpkı hizmete açılan, mesela dere üzerine bir korkuluk
yapılıyor, işte 1.176 tane tesis açtık. deniliyor ya, o
dere korkuluğu nasıl bir tesisse bu da öyle bir uluslararası
anlaşma. Bizim Meclis gündeminde, Meclisin, seçilmiş milletvekillerinin
üzerinde konuşacağı konu bu mu? Hayır, değil.
Şimdi, burada
Sayın Ali Babacan var diye bu Mecliste üzerinde konuşmamız
gereken bir konuyu açacağım ben size. Açacağım konu,
cumhuriyet tarihinin en yüksek miktarlı bir kamu bankasındaki
batık kredisi, cumhuriyet tarihi döneminde batmış en yüksek
miktarlı kredi. Ben bu kredileri denetlemekte olan KİT Komisyonunun
üyesiyim. Kredi, Ziraat Bankası tarafından verilmiş.
İstanbulda
bir alışveriş merkezine öncelikle bir özel banka 120 milyon avro
tutarında bir kredi veriyor ve kredinin geri ödemesinde sorun
çıkıyor. Sonra, ne hikmetse, bu kredi, faizi özel bankadan çok daha
düşük olmak kaydıyla Ziraat Bankası tarafından
devralınıyor. Sadece devralınmakla kalmıyor, 120 milyon
avroluk kredi 270 milyon avroya çıkıyor yani Ziraat Bankası,
İstanbulun göbeğinde kentsel sorunları çok artıracak bir
şekilde bir alışveriş merkezine 270 milyon avro kredi
veriyor. Peki, bu Ziraat Bankasının temel fonksiyonu ne? Çiftçimizi
korumak, çiftçimizi finanse etmek. Çiftçimiz kan ağlarken, çiftçimiz
finansman bulamazken, çiftçimiz yabancı şirketlere ezdirilirken
Ziraat Bankamız gidiyor 270 milyon avroyu özel bankada batmak üzere olan
bir kaynağa yatırıyor, değil mi? Peki, daha sonra ne oluyor?
Ziraat Bankası bu konuda istihbarat raporu düzenliyor. İstihbarat
raporu diyor ki: Bu kredi bu koşullarda bu projeye verilirse bu kredi
batar. İstihbarat raporu aynen bunu söylüyor. Ondan sonra, üç ay sonra
aynı tarih, sayıyla istihbarat raporu değiştiriliyor, yeni
bir istihbarat raporu yazılıyor, diyor ki: Bu kredi batmaz. Ondan
sonra, bu kredi kullandırılıyor değerli arkadaşlar ve
ne oluyor? Cumhuriyet tarihinin en yüksek miktarlı kredisi 670 trilyon
olarak batık hesabına geçiyor, firmanın iflası isteniyor ve
firma iflas ediyor. Sonra ben -muhalefet milletvekiliyim- bunu bir buçuk sene
önce basın açıklamasıyla duyuruyorum, diyorum ki: Ziraat
Bankasında bu şekilde çok önemli bir kredi batabilir, böyle bir risk
vardır. Ve Sayın Ali Babacan, makamından sözlü de cevap
vermiyor Sayın Ali Babacan- yazılı bir açıklama
yapıyor, diyor ki: İddialar doğru değildir. Tipik olarak
söylüyorum, ne söylesek yalandır, iftiradır, doğru değildir!
Şimdi Ali
Babacan orada, ben Ali Beye soruyorum: Ali Bey, bu kredi battı mı?
Bu kredi battı. Bu istihbarat raporu var mı? Var.
Değiştirildi mi? Değiştirildi. Bu genel müdür görevden
alındı mı? Ki, genel müdüre hiçbir şey söylemiyorum,
kendisi bankalar yeminli murakıbı kökenlidir. Ama bu şartlardaki
bir genel müdür Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna üye yapıldı
mı? Yapıldı. Peki, bu BDDK aynı zamanda Ziraat
Bankasını denetlemek zorunda olan bir BDDK mı? Evet. Yani, eski
genel müdür dönüp kendi hesaplarını inceleyecek mi? Evet,
inceleyecek. Peki, siz bu durumda bir denetçinin, bir BDDK üyesinin
bağımsız olacağını söyleyebilir misiniz?
Söyleyemezsiniz Ali Bey.
İşte,
bunlar sizin ekonomi yönetiminde, sizin temel konulardaki temel
eksiklikleriniz. İşte bu yüzden cumhuriyet tarihinin en yüksek kredisi sizin döneminizde
batıyor.
Ve siz en
kolayını seçiyorsunuz. Siz, medya patronlarıyla suç
ortaklığı niteliği taşıyacak işler
yapıyorsunuz anlatırım- maden üzerine, enerji üzerine, kamu
ihaleleri üzerine, imar üzerine.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kara yolları
AYKUT ERDOĞDU
(Devamla) Ve cumhuriyet tarihinin en yüksek kredisi Ziraat Bankasında
batarken ve Ziraat Bankası köylünün boğazına çökmüşken ve
Ziraat Bankası benim çiftçimi boğarken 670 trilyon kredi
batıyor.
Ve Sayın Ali
Babacan orada, ben Aykut Erdoğdu buradayım. Desin ki: Aykut Beyin
tespitleri yanlıştır, Aykut Beyin tespitleri doğru
değildir. Ve nezaketen çıkıp buna açıklama yapsın.
İki satır açıklama yaptırıyorsunuz
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ve diyorsunuz Böyle bir
şey yoktur. Ve ben belgeleri göstermeme rağmen, ne yazık ki,
ülkemizde kurulan bu kalleş medya düzeninde bir kişi muhalefet
milletvekilinin iddialarına cevap vermiyor. Ben o medya
patronlarının, o medya baronlarının hangi ihaleleri
aldığını biliyorum. Bu yüzden demokrasimiz oturmuyor, bu
yüzden bizim halkımız çok fakir, bu yüzden yokluk var, yoksulluk var,
ayrımcılık var, bu memleket bölünmek üzere.
Ve bu
milletvekillerine söylüyorum, değerli milletvekilleri, sizden rica
ediyorum, ben kürsüden indikten sonra
Sayın Ali Babacana sorun, deyin ki: Aykut Beyin söylediği
şeyler gerçek midir? Çünkü ben elime gelen belgeler üzerinden
konuşuyorum. Ben elime gelen belgeler üzerinden, Sayıştay raporu
üzerinden burada size anlatıyorum Enerji Bakanlığında
olanları. Enerji Bakanı çıkıp diyor ki: Yalandır,
iftiradır. O zaman git Sayıştaya söyle, Sayıştay sana
iftira atmış çünkü ne okuyorsam buradan okuyorum. Ama bunu
söyleyemezsiniz, bunu diyemezsiniz çünkü ben görevimi yapmaya
çalışıyorum. Bütün ihale baronlarını
karşımıza alıyoruz, bütün sermayeyi
karşımıza alıyoruz; televizyonlarından, gazetelerinden
bizlere saldırıyorlar ama görevimizi yapmaya
çalışıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu
kolaycılık içine düşmeyin, hepimiz milletin vekiliyiz, hepimiz
onların mallarının emanetçisiyiz.
Şimdi bir soru
daha soracağım Ali Bey buradayken. Ziraat Bankasında 7şer
milyon liralık tarım kredileri veriliyor. Bu tarım kredileri
teşvikli krediler, iki yıl geri ödemesiz, son derece düşük
faizli krediler değerli arkadaşlar. Ve insanlar bu kredilere başvurduklarında
analarının kızlık soyadından başlayın son
beş yıllık mali tablolarına kadar her şeyi istiyorlar
ve birçok firma kredi alamıyor ve birçok firma bize dert yanıyor
Finansman ihtiyacım var, Türk çiftçisiyim, Türk müteşebbisiyim,
kredi almam lazım ve alamıyorum Ziraat Bankasından. diyor.
Peki, aynı Ziraat Bankası aynı şahsın veya
akrabalarının kurduğu şirkete 100-150 milyon liralık
tarım kredisi veriyor mu? Sayın Bakan sorsun, veriyor mu, vermiyor
mu? Bana gelen belgeler bu kredilerin verildiğini gösteriyor. Ve
nasıl veriliyor biliyor musunuz arkadaşlar? Şirket daha
kurulmadan kredi çıktığı var. Şirketin ticari
sicilinden öncesinde istihbarat raporları yazılmış.
Şirket kurulmadan kredi işlemleri halledilmiş. Bu şirketin
bir tek ortak adamı var. Bu adam diyor ki: Ben tarım konusunda
danışmanlık yapıyorum. E be kardeşim, bu ülkede sen
danışmanlık yapmadan ben gidip Ziraat Bankasından kredi
alamaz mıyım? Bu Ziraat Bankası, memurun aldığı
kredi kartlarında tefeci faiziyle memurun, işçinin,
çalışanın, taşeronun boğazına biniyor da, iki
yıl geri ödemesiz, son derece düşük faizli tarım kredilerine
sadece bir kişinin mi aracılık etmesi gerekiyor? Bunun gibi
onlarca sorun var değerli arkadaşlar.
Şimdi, biz
Azerbaycanla aramızda arşiv konusunda bir anlaşma yapalım
mı yapmayalım mı? Ya, biz çocuk muyuz, Hükûmet bizi nasıl
kandırır böyle! Hükûmet bunu bize nasıl yapar arkadaşlar,
konuşmamız gereken konular bunlar.
Sizler
milletvekilisiniz. Bütün erk siz varsınız diye var, siz
olmazsanız hiç kimsenin önemi yok. Bizi önemsizleştirmelerine izin
vermeyin, bizler milletvekiliyiz. Biz irademizi koyarsak millet adına, hiç
kimse demokrasiye bu şekilde tecavüz etme yeteneğini,
hakkını kendinde göremez. (CHP sıralarından
alkışlar) Ne askeri görür ne cemaati görür ne başbakanı ne
genel başkanı ne yargısı. Biz milletvekilleriyiz ve
milletvekili olduğumuzu hatırlayın değerli arkadaşlar.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Erdoğdu.
Şimdi
tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.
Süremiz yirmi
dakika, on dakika soru, on dakika cevap olarak gerçekleştireceğiz bu
bölümü.
Sisteme giren
sayın milletvekilleri var, sırasıyla söz vereceğim.
Sayın Öztürk?
Yok.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuyla ilgili
olmasa da Sayın Bakana sormak istiyorum. Son zamanlarda kamuoyunu ciddi
şekilde işgal eden bir konu var. Sayın Başbakan irtica ve
cemaatle mücadele etmek için bir imza atmış mıdır? Bu imzayı
hangi gerekçelerle atmıştır? Bazı AKPliler bu kararların
yerine getirilmediğini açıkladılar. Başbakan bu
kararından pişman mı olmuştur? İrticayla mücadele
ettiği için yargılanan ve mahkûm edilen kamu görevlisi var
mıdır? Başbakan kamu görevlilerine bu yönde talimat vermiş
midir?
Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gene biraz önce
konuşuldu.
Sayın
Bakanım, Erzincan ili maden çeşidi bakımından çok zengin
olup, özellikle demir, krom ve altın bakımından çok zengin bir
bölgedir. Bu bölgedeki maden arama ruhsatını önce yabancılar
aldı, ancak çeşitli engellemelerle bu yabancı firma zora sokuldu
ve Başbakanın çok yakınının da ortak olduğu bir
şirkete devredilmek zorunda kalındı veya ortak olundu. Bu
iddialar doğru mudur?
Ve bir diğer
önemli konu da, burada ruhsat alanında yapılan çalışmalar
sonunda ne kadar maden çıkarıldı, bunun ne kadarı devlet
payı olarak Hazineye ayrıldı? Çünkü, Hazineye verilen payın
çok yetersiz olduğu iddiaları var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Ekşi
OSMAN OKTAY
EKŞİ (İstanbul) Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Bugünkü gazetelerden birinde benim dikkatimi çeken, önemsediğim
bir iddia ortaya atıldı. Hükûmetin Başbakan
Yardımcısı sıfatıyla temsil edildiği bu oturumda
Sayın Başbakan Yardımcısı Genel Kurulda bulunduğu
için kendisinin de yanıtlaması istirhamıyla o konuyu dikkatinize
sunmak istiyorum. Konu şu: Gazetedeki bilgiye göre BDPli,
Bağımsız Demokrasi Partisi
Barışçı Demokrasi
Özür dilerim
efendim.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi.
OSMAN OKTAY
EKŞİ (İstanbul) BDP diyeyim, daha kestirmeden ifade edeyim
izninizle efendim.
BDPli belediyeler
kendi yörelerinde EDEV yani Eğitim Destek Evi adıyla eğitim
kurumları kurmaktadır ve bunlar eğitim sistemine paralel
faaliyette bulunuyorlar. Hukuki statüsü şüpheli, faaliyeti şüpheli
yerlerdir. diyor. Bu konuda acaba Hükûmetin tedbiri, herhangi bir
yanıtı var mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Öner
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Yönetimde
istikrar üzerinde sıkça durulan kavramlardan biri. Biz de Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde de istikrarın
sağlanmasını bekliyoruz. Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasada değişiklik
konuları görüşülecekti, bilmem neden, çekildi. Bugün, Çinle nükleer
enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılmasını
öngören anlaşmanın onaylanması tasarısı vardı, o
da çekildi. Gerek Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında
Yasa Tasarısında gerekse Çinle nükleer enerjinin
barışçıl amaçlarla kullanılmasının
onaylanması hususunda tereddütler nelerdir? Bunların Meclise
açıklanması beklenir.
BAŞKAN
Sayın Demiröz
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan
bir yorum istiyorum. Hatayda çiftçiler zeytinle ilgili -zeytin hasat mevsimi olduğu için- prim
desteği alabilmek üzere Sayın Adalet Bakanından yardım
istemişler. Bu konuda biz de Sayın Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanına hiçbir şekilde ulaşamadık.
50 kuruşluk bir prim desteği için bizim Güney Marmara Bölgesindeki
çiftçilerimizin talebi vardı.
Buradan sormak
istediğim ve yorum yapılmasını istediğim şu:
Artık çiftçilerimiz Tarım Bakanından umudu kesti de Adalet
Bakanından veya başka bakanlardan mı talep ediyor? Bu konudaki
yorumunuzu istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, biraz önce, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Aykut
Erdoğdu konuşmasında son derece kritik iki tane soru sordu.
Endişem odur ki pek çok bakanımız böyle durumlarda o
konuşmayı duymazdan gelip, bu sorulara cevap verip gidiyor. Aykut
Erdoğdunun size kürsüden yönelttiği o iki soruyu soru-cevap
kısmında şahsınıza yöneltiyor ve cevap bekliyorum.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Sayın Bulut
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Sayın Bakan, ben de Aykut Beyin iddialarını
çok ciddi buluyorum. Bilginiz olduğu, daha önce bunun gündeme
getirildiği ifade edilmektedir. Fakir fukara, garip gureba
edebiyatıyla, kul hakkı yememe adına ifadelerin bu iddiada
karşılık bulması ve bunun mutlak surette açığa
kavuşması adına Türkiye Büyük Millet Meclisini
bilgilendirmenizi
Sizin emanetinizde olan, sizin sorumluluğunuzda olan
böyle bir bankada eğer böyle bir yolsuzluk olmuş ve bunu görmezden
gelmişseniz sizi bakanlık görevinden istifaya davet ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
geçtiğimiz yıl Malatyada en yüksek gelir vergisi ödeyecek
mükellefler açıklandı. Malatya tarihinde ilk kez 14 tane yabancı
şirket ilk 100e girdi vergi sıralamasında. Hukuki konularda
bilirkişilik faaliyetleriyle elde ettikleri gelir nedeniyle Malatyada ilk
100e girdi 14 firma. Acaba Malatyada hangi konuda bu yabancı firmalar
danışmanlık yaptı? Aklıma sadece, AKPnin Malatyaya
yapmış olduğu tek yatırım olan Kürecike
yapmış olduğu füze kalkanı geliyor. Bu konuda eğer
bizi aydınlatırsanız, Malatya da bunu çok merak ediyor, memnun
olurum.
İkinci soru olarak Aykut Beyin kürsüde
söylemiş olduğu soruları ben de size yineliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dinçer
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Benim de sorum aynı olacak Sayın Bakanıma.
Aykut Beyin dediği gibi Ziraat Bankası istihbarat raporu
değişmiş midir Sayın Bakanım? Mümkünse
cevabınızı belgeli olarak istiyoruz. Ayrıca, bu krediyi
veren genel müdür BDDK üyesi yapılmış mıdır? Burada da
resmî belgeleri istiyoruz. Yapıldıysa peki,
bağımsızlığını nasıl koruyacaktır?
Teşvikli tarım kredileri bir aracı
aracılığıyla dağıtılıyor. iddiası
doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Süre açısından son soru
Sayın Akardan.
Sayın Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben Sayın Bakan Hayati
Yazıcıya sormak istiyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir usul yok ya!
BAŞKAN Sayın Akar, lütfen, şu anda
tasarıyla ilgili görüşüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, haziran
ayında bir otomobil firmasının araçlarında yağ yakma
probleminden dolayı vatandaşlarımızın mağdur
olduğunu, yurt dışında bu araçların geri
çağırıldığını, ancak ülkemizde firmanın
sorumluluk kabul etmediğini belirtmiştim. Sayın Bakan
ağustos ayında vermiş olduğu cevapta konuya ilişkin
müfettiş görevlendirdiğini belirtmişti. Yaklaşık dört
ay geçti. Bu konuya ilişkin neler yapıldı,
vatandaşlarımızın mağduriyeti giderilecek mi? Bu
konuda cevap bekliyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Bir dakikamız vardı Sayın Başkan, soru
sorabilirdik. Bir dakikamız daha vardı.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bazı illerimize ait
spesifik sorular vardı ve başka konularla ilgili sorular. Tabii,
konuştuğumuz bu kanun tasarısı metniyle, anlaşma
metniyle ilgili bir tane bile soru yok. Onun için, bu soruların bazılarını,
özellikle illerimize spesifik olan soruları ilgili bakan
arkadaşlarımızla görüşüp daha sonra yazılı olarak
cevaplandırılmasında ben fayda görüyorum.
Bunun haricinde,
bugünkü gazetelerde çıkan yine bazı iddialarla ilgili sorular
vardı. Ben bugünkü gazetelerin hepsini henüz takip etmiş
değilim, okumuş değilim. Dolayısıyla, o sorularla
ilgili cevapların da yine ilgili birimlerimiz, ilgili
bakanlarımız tarafından incelenmesinde ve cevapların
oluşturulmasında yine fayda var. Ama şunu belki söylemekte fayda
var
Ha, bu arada
zeytinle alakalı soru vardı: Prim desteği niye Adalet
Bakanımıza soruldu? Adalet Bakanımız, biliyorsunuz,
aynı zamanda Hatay milletvekilimiz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Tarım Bakanını bulamadıkları
için.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Yani, muhtemelen Hataylı
çiftçilerimiz kendi milletvekilleri olan Bakanlarına da sormakta fayda
görmüş olabilir.
Bizim tarımla
ilgili bütün desteklerimiz Tarım Destekleme Kurulu kararıyla
alınmakta. Orada ilgili bakanlıklarımız temsil edilmekte,
Tarım Bakanlığımızın
başkanlığında olmakta ve tarım destek bütçesi
çerçevesinde hangi tür tarım ürününe ya da hangi tür aktiviteye ne tür
destek verileceği o Tarımsal Destekleme Kurulu tarafından
belirlenmekte. Dolayısıyla, bu talepler Tarım
Bakanlığımıza
ulaştırıldığında eminim ki o Destekleme Kurulumuz
bunları ele alacaktır ve kararlar orada oluşacaktır. Tabii,
tarımsal destek bütçemizin çerçevesinde bunların yapılması,
karar verilmesi gerekmekte. Tabii, bizim son on bir yıllık dönemde
tarımsal desteklerimiz gerçekten çok çok artmış durumda. Türkiye
tarımsal katma değer üretimi açısından dünyada 11inci
sıradan dünyada 7nci sıraya yükselmiş durumda. Bunda da akılcı
destek politikalarının kuşkusuz çok çok büyük önemi var.
Bunun yanında,
bankacılık sektörümüzle ilgili ve bir kamu bankamızla ilgili
yine hem konuşmalarda hem de sorularda bazı hususlar vardı.
Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var: Türkiyede bankacılık
sektörü gerçekten çok çok büyük bir reformdan geçmiş durumda. 2004, 2005,
2006 yıllarında çıkarılan Bankacılık Yasası,
konut kredisi yasası, kredi kartı yasası, TMSFyle ilgili yasal
düzenleme, bütün bunlar bizim bankacılık sektörümüz açısından
son derece önemli reformlar oldu. Bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik
rasyosu çok çok yükselmiş durumda ve hem kamu olsun hem özel bankalar
olsun, BDDK tarafından ve Merkez Bankası, SPK gibi halka açık
bankalar açısından, bütün bu kurumlarımızla yakın bir
gözetim ve denetim altında. Zamanında atılan bu adımlar
sebebiyle ve zamanında bankacılıkla ilgili çok dikkatli bir
gözetleme ve düzenleme sebebiyledir ki 2008-2009 krizinden bu yana dünyada pek
çok büyük banka, dünyada ilk sıralara giren, trilyonlarca dolarlık,
euroluk, yenlik aktif büyüklüğü olan bankalar sarsılırken,
sıkıntı yaşarken, batma noktasına gelirken Türkiyede
ne kamu bankalarından ne özel bankalardan herhangi birinde çok şükür
hiçbir sıkıntı yaşanmamıştır.
Tabii, burada genel
anlamda yine bankacılık sektörümüze baktığımızda,
likidite rasyosu açısından, sermaye yeterlilik rasyosu
açısından, takibe geçen alacaklar açısından tarihî iyi
göstergeler var şu anda bütün parametrelerle alakalı. Şu anda
bankacılık sektörümüze baktığımızda, bankacılık
sektörümüzün sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 15,5 civarında. Bu, dünyanın
en yüksek oranlarından bir tanesi. Yüzde 13ün altında hiçbir
bankamız yok; kamu özel, toplamdan bahsediyorum. Likidite rasyoları
yüzde 150 civarında, uluslararası standartların çok çok üzerinde
ve toplam sektördeki takibe geçen alacaklara baktığımızda
da yine dünya ortalamalarının çok altında. Toplam sektörümüzde
şu anda yüzde 3 civarında takipte olan bir alacak vardır ve bu
tarihî düşük seviyedir. Başka ülkelerle mukayese edildiği
takdirde de yine tarihî düşük seviyededir.
Tabii, malumunuz,
bankacılık sektörü yakından düzenlenmesi gereken, yakından
izlenmesi gereken bir sektör. Sadece kamu bankaları açısından
değil, özel bankalar açısından da, attıkları her
adımda, aldıkları her kararda belli kurallar, belli standartlar
içerisinde hareket etmek zorundalar.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, istihbarat raporu değişti mi?
Lütfen söyler misiniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Şimdi, bankacılık
sektörüyle alakalı yine en hassas konulardan bir tanesi,
bankacılık sektörümüzün makroekonomimize ve finansal
istikrarımıza katkısı. Hele hele kamu bankaları
açısından baktığımızda, yıllardır görev
zararlarıyla boğuşan, milyarlarca dolar hazineye yük olan kamu
bankalarının şu anda hepsi kârlıdır, hepsi hazineye
temettü vermektedir ve on bir yıldır hazineye verdikleri temettü
artı ödedikleri vergi milyarlarca dolar seviyesindedir.
Dolayısıyla, hazineye yük olan, devlete yük olan kamu
bankacılığı anlayışından tam tersine
hazineye artık kaynak aktaran bir kamu bankacılığı
sistemi var Türkiyede. Üstelik özel bankalar olsun, kamu bankaları olsun,
biliyorsunuz, bu bankaların hazineye çok büyük yükü oldu 2000-2001
krizinde ve bu kriz sebebiyle yaklaşık sadece Türk lirası olarak
topladığımızda 180 milyar TL, eski parayla 180 katrilyonluk
özel tertip biz borç ödedik. Özel tertip devlet borçlanma senetlerinin
ödemesini 2010 sonu itibarıyla tamamladık. 180 milyar, eski parayla
180 katrilyon. Bu sadece Türk lirası olarak
topladığınızda. Bunu o günkü kura ya da sadece enflasyonla
bugüne getirdiğinizde rakam tam 280 katrilyon tutuyor. 2001 krizine kadar
özel bankaların artı kamu bankalarının toplam birikmiş
ne kadar zararı varsa bu
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Babacan, bu kredi özel bankadan
devralındı mı?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
hazinenin üzerine yük olarak geldi ve
hazine 2010 sonuna kadar 280 katrilyon gibi bir rakamı kuruş
kuruş ödedi. Dolayısıyla, o eski bankacılık krizinden
gelen dönemlerin borçları şu anda tamamen kapanmış durumda.
Gelelim bugünkü
durumuna. Bugün itibarıyla kamu bankalarımızın takipte olan
alacağı, takibe geçen alacağı özel sektörden farklı
değildir. Özel sektör ortalamaları neyse yaklaşık olarak
kamu bankalarımızın da takibe geçen alacakları
aşağı yukarı aynı yüzdelerde devam etmektedir.
Bankacılık sektörü aynı zamanda ticari işletmeciliğin
olduğu bir sektördür. Bugün kamu bankalarımız da ticari
işletmecilik anlayışıyla çalışmaktadır ve
ticaretin gereği neyse kamu bankalarımız da bunu yapmaktadır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, 700 milyonluk kredi battı mı,
bunu söyleyin. Tamam, biz bunu öğreneceğiz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Kaldı ki kamu
bankalarımızın genel portföyüne
baktığımızda, dosya dosya baktığımızda,
bankalarla alakalı
Özellikle, bu bankacılık sırrı
kavramını da burada ben tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bankacılık Kanununda çok açıktır, bankacılıkla
ilgili, dosya bazında, ister mevzuat olsun ister kredi olsun
bankacılık sırrı hükümleri çok açıktır.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, bu bir kamu bankası,
bankacılık sırrı burada geçerli değil, rica ediyorum!
Bilmeyen vekillerimiz olabilir, söylediğiniz hukuki olarak geçerli
değildir Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Bu bankacılık
sırrına tabi olan konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısında, hatta araştırma komisyonlarında dahi
gündeme getirilmeyeceğini herhâlde en iyi bu Meclis bilmektedir. Hatta,
Meclisimizin İç Tüzükünde dahi bununla ilgili maddeler vardır.
Dolayısıyla, herhangi bir dosyayı böyle çekip
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, müşteri sırrıyla
alakalı bir durumdur o.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
o dosyayla ilgili konularda burada
farklı, ileri geri şeyler sunup ondan sonra bunlarla alakalı,
böyle açıktan bankacılık sırrı kapsamındaki
konularla alakalı cevap vermemizi beklemeniz de beyhudedir.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) - Başka bankalar için niye söylüyorsunuz peki?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Dolayısıyla, burada
yapılacak iş
Defalarca yazılı soru önergelerine konu
olduğu gibi, sözlü soru önergelerine konu olduğu gibi, zaten bunlar
zamanında sorulmuştur. Konuyu incelemekte olan, takipte olan bütün
alacaklara yakın bir şekilde bakmakta olan BDDK zaten bütün takipteki
alacaklara hâkimdir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, bütün gazeteler çarşaf çarşaf
yazdı, nasıl bankacılık sırrı dersiniz bu kadar
milletvekiline! Bu, Parlamentoyu kör etmektir Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - BDDK ile ilgili, BDDKnın denetleme
kapsamındaki ve gözetleme kapsamındaki bütün konular BDDK tarafından
da gerektiği ölçüde rapor edilmektedir ve yasalar dâhilinde ve o
bankacılık sırrı ve ticari sır hükümleri çerçevesinde
rapor edilmektedir. Kaldı ki, takibe geçen belli miktarın üzerindeki
pek çok alacak sadece BDDK tarafından değil
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, 2002 yılındaki bütün olayları
niye gazeteye verdi partiniz? Bütün her şeyi, dinleme
tutanaklarını bile nasıl verdi, yazık günah değil mi o
zaman o insanlara?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
Sayıştay tarafından ve
Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından da bunların hepsi
denetlenmektedir. Dolayısıyla, devletimizin ilgili birimleri
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ya bu siyasi hamledir sadece, sadece siyasi hamledir! Yani,
bu yolsuzluk duyulmasın, duyulmasın! 700 milyon battı, duyulmasın!
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, duyamıyoruz!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Duyulmasın be Bülent, duyulmasın! Duyulmasın
be canım kardeşim!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
ilgili kuruluşları bütün
bunların araştırması içerisindedir, incelenmesi
içerisindedir, tamamı hakkında inceleme yürütülmektedir.
Dolayısıyla, burada, böyle gazetelere yansıyan birkaç haberden
hareket edip bu işi burada farklı bir boyutta yansıtıp
devam etmekte ben büyük sakınca görüyorum.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bir tane cevap var mı ya, sizler bir şey söyleyin
ya! Bu kadar net iddia ortaya koyduk, bir tane cevap var mı, Başbakan
Yardımcısı ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Dolayısıyla, ben şunu
söyleyebilirim: Gereken bütün dosyalar başta BDDK
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Babacan, gerçekten hiç şık değil
yaptığınız!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
başta Başbakanlık
Teftiş Kurulu ve ilgili bütün kuruluşlarımız
tarafından yakından incelenmektedir
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) - Çıkmaz ayın son çarşambasında
açıklanacak!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
ve bunların sonucunda da
gerektiğinde suç duyurularında bulunulmaktadır
CELAL DİNÇER
(İstanbul) - Sayın Bakan, Hükûmetin en saygıdeğer
Bakanıydınız, bu cevap size yakışmadı.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) -
ve gerektiğinde de bu dosyalar
mahkemelere de intikal etmektedir. Kaldı ki bizim dönemimizde,
baktığınızda, kamu
bankalarıyla ilgili de spesifik dosyalarla ilgili raporlar
düzenlenmiştir.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Korktuğumuz bunun usul olması, Meclisi
kör etmenin usul olması. Yarın öbür gün muhalefete düşersiniz
BAŞKAN
Arkadaşlar, soru sordunuz, cevabı dinliyoruz şimdi.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, cevap vermiyor ki. Rica
ederim, siz müdahale edin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Bu raporlarla ilgili gerektiğinde
de suç duyurularında bulunmuşlardır. Şu anda mahkemeye
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan, bizim içeriğimize
müdahale ediyorsunuz, Sayın Bakan cevap vermiyor ama.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Cevap yok.
BAŞKAN
Bitsin bakalım süresi. Lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Dolayısıyla, şimdi ben
tekrar hatırlatıyorum: Bakın, bankacılıktan
bahsediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun yapıcı güç ve
milletvekillerinin uluslararası terminolojide bir başka ismi
vardır: Kanun yapıcılardır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Aynı zamanda denetleyicilerdir.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Kanun yapıcılar aynı
zamanda kanunları en iyi bilmesi gereken ve kanunların hükümlerini en
iyi uygulaması gereken
Şimdi,
Bankacılık Kanununu açıp baktığınızda
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, böyle bir kanun yok ama, böyle
bir kanun yok.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Bankacılık Kanununda bununla
ilgili hükümler çok çok açıktır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Meclisin KİT Komisyonu en gizli bilgileri
alacak yer.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Görevini yap, açıkla, vekillere akıl verme!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) Dolayısıyla, bu açık
hükümler çerçevesinde ilgili kurumlarımız gerekeni yapmaktadır.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, o zaman nasıl Meclis
soruşturma komisyonu kurdunuz, insanları Yüce Divana gönderdiniz siz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) En küçük bir rakam dahi, gelmiş her
türlü şikâyet, gündemimize gelen her türlü problem mutlaka ilgili
birimlerimizce incelenmektedir. Bunlarla ilgili denetim raporu düzenlenmektedir
ve denetim raporları mutlaka mahkemelere intikal ettirilmektedir,
eğer denetim raporlarında gerçekten somut bir şey bulunmuş
ise.
Dolayısıyla,
siz bunu rahatlıkla kullanırsınız, konuşursunuz, bir
saat daha, iki saat daha
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Hiçbir soruya cevap vermeme
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
birkaç basın toplantısı
daha yapabilirsiniz ama benim verdiğim cevap
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan, yakışmıyor!
Rica ediyorum
Yetim hakkının konusu ve yasal değil
konuşmanız. Rica ediyorum
Yaptığınız doğru
da değil!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) ...bu Meclisin
çıkarttığı kanunlar çerçevesinde
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
X.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Ayşe Nur
Bahçekapılının, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın 421 sıra sayılı Kanun Tasarısının
tümü üzerinde BDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞKAN
- Bir açıklama yapacağım arkadaşlar.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Kaplan biraz önce konuşmasının son
bölümünde bir kelime sarf etti. Tereddüde düştüğümüz için
tutanakları getirttik. Ben, Sayın Kaplanın nerede, nasıl
konuşacağını bildiğini gayet iyi bilirim. Kime
yöneltilirse yöneltilsin bu kelime şık olmadı. Sayın Kaplan
burada olsaydı da kasıt aşımı olduğunu
belirtirdi. Ben de farklı bir kasıt aranmaması gerektiğine
inanıyorum.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
(Devam)
BAŞKAN
- Görüşmelerimize devam ediyoruz.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
ENGİN
ALTAY (Sinop) Yoklama istiyoruz Başkanım.
BAŞKAN
- Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi vardır, onu
yerine getireceğim.
Sayın
Ağbaba, Sayın Akar,
Sayın Erdoğdu, Sayın Demiröz, Sayın Dinçer, Sayın
Öner, Sayın Özkan, Sayın Işık, Sayın Serindağ,
Sayın Yıldız, Sayın Demir, Sayın Acar, Sayın
Aygün, Sayın Haberal, Sayın Ekşi, Sayın Öztürk, Sayın
Aldan, Sayın Bayraktutan, Sayın Özel.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
(Devam)
BAŞKAN Tasarının maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ARŞİV
ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 10 Mayıs 2012 tarihinde Baküde
imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili.
Buyurun Sayın Işık. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Arşiv
Alanında İşbirliği Protokolünün hayırlı
olmasını temenni ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçen hafta Azerbaycana yakın bir ilimizi ziyaret ettim.
Genel Başkan Yardımcımız gelmişti, onu almak için
gittim, tabii, Erzuruma gittik. Giderken saat yedi buçuk
dolaylarındaydı. Erzuruma girdiğimizde -tabii, Erzurum
bildiğimiz bir yer, sürekli gittiğimiz bir yer- şöyle bir
manzarayla karşılaştık: Burada hiçbir şey görünmüyor
gördüğünüz gibi. Erzurum böyle olmuş. Erzurum, tabii, daha önce de
hava kirliliğiyle uğraşan bir ilimizdi ama doğal gazın
gelmesiyle birlikte Erzurumda hava kirliliği bitmişti ve temiz bir
havaya kavuşmuştu. Ama ne yazık ki son zamanlarda, Erzurumda ışıklar
bir tek çok yakına geldiğin zaman sarı sarı küçük bir
şekilde görünüyor, başka da bir şey görünmüyor. Tabii, sorduk
neden böyle oldu diye. Tamamen, kalitesiz kömürün bedava
dağıtılması sonucu Erzurumda şu anda hava
kirliliği tam bir zirve yapmış ve kokudan resmen durulmuyor.
Erzurum, o kadar kirli, eski durumuna gelmiş.
Tabii, Erzurumun
diğer bir sorunu, Erzurumda özellikle işsizlik son zamanlarda
almış başını gidiyor. Her ne kadar orada hastane
yapılsa da, hastaneye binlerce kişi alınsa da Erzurumun nüfusu
fazla olduğu için Erzurumda aynı şekilde işsizlik
almış başını gidiyor. Tabii, alınan
işçilerin de çoğu taşeron işçi oldukları için hiçbiri
hayatlarından memnun değiller ne yazık ki. Erzurumda özellikle
esnaf kredilerinden dolayı, alıp kredilerini ödeyemeyen, çiftçiler
aynı şekilde ödeyemedikleri için ve son zamanlarda, özellikle,
Erzurumda yapılan AVMlerle tamamen, esnafın da durumu çok kötü
oldu.
Sosyal hayatta
tamamen çöküntüler yaşanıyor. Erzurumda hiç beklenmeyen bir
şekilde son yıllarda boşanmalarda patlama olmuş durumda,
Erzurumda intiharlarda patlama olmuş durumda. Erzurum Belediyesi
tarafından yapılan otoparklar ne hikmetse bir türlü hizmete
açılmıyor, açılmadığı gibi de hâlen vatandaş
parasını ödeyerek kalıyor.
Erzurumdaki en
büyük sorunlardan bir tanesi ne yazık ki yurt
sıkıntısı. Yurttan dolayı da şu anda büyük bir
sıkıntı yaşanıyor. Başbakanın söylediği
şeylerin hiçbiri geçerli değil. Oradaki hiç kimse evde kalıp da
kötü niyet taşımıyor ama burada hem de anlaşmayla ilgili bir
şey söyleyeyim, Azerbaycan Büyükelçisi Erzurumu ziyaret ettiği zaman
demiş ki: Erzurumda bayağı bir öğrencimiz var, okuyor ama
üniversite okuyan çocukların en büyük sorunları ne yazık ki yurt
sorunu, büyük sıkıntı yaşıyorlar.
AVM yaparak
AVMlerde bir sürü iş yapan, TOKİye bir sürü inşaat
yaptıran ama ne yazık ki bir türlü yurt yaptırıp sorunu
çözemeyen, peşine de bir sürü olmayacak laflar söyleyip o gençlerimizi
rencide edenleri de burada uyarmak isterim.
Tabii, Erzurumda
kış olimpiyatları için spor tesisleri yapıldı. O zaman
bir sürü laf çıktı, bir sürü tesis yapıldı ama şu anda
boş yatıyorlar, fiyasko içinde bekliyor. Erzurumda yaşayan
insanlar kayak merkezine gidemiyorlar parasızlıktan çünkü büyük bir
miktarda para alınıyor.
Tabii, özellikle, en
önemli konulardan bir tanesi, AVM yapılırken yine hiç görmeden MNG
Grubuna özellikle -yine sizin yandaşlarınızdan bir grup- oradaki
arsalar verildi, terminalin arsası ve eski Köy Hizmetlerinin binası
verildi ve oradaki iki tane cami yıkıldı, cami
yıkılırken de yine hiç ses çıkarılmadı.
Özellikle, tabii,
Arasın içinde olduğu elektrik özelleştirmesiyle birlikte,
TEDAŞta büyük bir işçi kıyımı yaşandı,
işçiler işinden atıldı, hâlen bunların ikramiyeleri
ödenmedi. Burada alım yapılırken -bu Erzincan için de geçerli-
ne yazık ki büyük bir ayrım yapıldı, büyük bir
kadrolaşma yapıldı. Çalışan insanlara söz
verildiği hâlde, taşeron işçi olarak çalışanların
hiçbiri işe alınmadılar ve hepsi şu anda perişan
durumda yaşıyorlar.
Tabii, burada en
önemli olanlardan bir tanesi de, bu Arasın özelleştirilmesiyle
birlikte fazla işçi almak istemedikleri için, biraz da
yandaşlarını aldıkları için, beş altı aya
yakın süre gidip orada elektrik sayaçlarına bakmadılar ve
beş aylık sürenin elektrik parasını birden istediler. Vatandaş
bunu ödemekte büyük bir zorluk çekiyor.
Tabii, Erzurumla
ilgili bir şey daha söyleyeceğim. Bu kadar yapılan şeye
rağmen, hastanelerde olan sıkıntılara rağmen Erzurum
halkı neye tepkili biliyor musunuz? Erzurum halkı
Başbakanın Diyarbakırda konuşmalarına tepkili
değil -çünkü Erzurumu biz biraz milliyetçi olarak görüyoruz-
Başbakanın söylediği hiçbir şeyden şikâyetçi
olmamışlar. Ne orada söylediği Kürdistandan rahatsız
olmuşlar ne de açılımdan rahatsız olmuşlar ne af
konusundan rahatsız olmuşlar. Bir tek şeyden rahatsız
olmuşlar, Cumhuriyet Halk Partisinin Diyarbakırdaki panolara
astığı Nevrozun wyle yazılmasından rahatsız
olmuşlar, büyük bir tepki gösteriyorlar. Bu da işin tabii tuhaf bir
tarafı. Tabii aynı işler..
Erzurumda su sorunu hâlen sürüyor. 2008de olan olaylar,
o zamanki suda çıkan maddenin hâlen devam ettiği söyleniyor ve
insanlar su içemiyorlar.
Tabii, Erzurumdan
geçip Erzincana geldiğimiz zaman ne değişiyor? Hiçbir şey
değişmiyor. Erzincanda da hava kirliliği aynen devam ediyor.
Tabii, Erzincanın her tarafına belki doğal gaz gitmedi ama yine
kaçak kömürlerden dolayı devam ediyor.
Hastane sorunumuz
devam ediyor. Burada Sayın Sağlık Bakanı söz verdi, dedi
ki: Kesinlikle Erzincan Devlet Hastanesine ek hastane yapılacak. Söz mü
dedim? Sayın Bakan Söz. dedi. 2014 bütçesine yine
alınmamış.
Şeker
fabrikasıyla ilgili sorun devam ediyor. Geçen seneki özelleştirme de
iptal edildi. O zamanki Erzincanın siyasileri, ileri gelenleri bu konuda
önce Özelleşsinler ne var, bu zarar ediyor. diye söylediler daha sonra
iptal edilince Biz iptal ettirdik. dediler. Şimdi, tekrar
uyarıyorum. Madem ki iptal etme gücünüz var, bu sene, 2014te tekrar
özelleşecek, tekrar özelleştirmeye gelecek, o zaman bunu da iptal
ettirin görelim.
Erzincandaki
şeker fabrikası bizim tek sanayi kuruluşumuz. Bu gittiği
zaman yaklaşık 10 bin insan etkilenecek. Burada ekicisiyle,
üreticisiyle, işçisiyle hepsi etkilenecek, kamyoncusu etkilenecek. Bunun
kesinlikle işleme alınmamasını istiyoruz. Tabii, sendikaya
baskı yapılıyor, şeker pancarı kooperatifine
baskı yapılıyor, bir türlü kimse ses çıkaramıyor ama
şeker fabrikası kapandığı zaman
Erzincanlıların durumu perişan olacak.
Tabii, sürekli
gündeme getirdiğim bir diğer konu, Erzincanda AssisTT diye bir
çağrı merkezimiz var. Bu çağrı merkezinde, orada
çalışan çocuklara resmen işkence yapılıyor, psikolojik
ve çalışma şartlarıyla işkence yapılıyor.
Burada atanan müdürler orayı sürekli zarar eden bir kurum gösteriyor,
gençleri işten çıkarıyorlar, adam kayırması had
safhada, partinin referansı olmadan hiç kimse işe
alınamıyor. Alınan çocukların da orada dinlemeyle birlikte
sürekli maaşları düşürülüyor ve işten atılmalar
yapılıyor. Bu konuyu Sayın Bakanımıza, Binali
Yıldırıma duyurmuştum, inceleyeceğini söyledi ama ne
yazık ki bir sonuç alınmadı, aynı şekilde devam
ediyor.
Tabii, Erzincanda
işsizlik had safhada, taraf tutmalar yine had safhada. Siz burada sürekli
çıkıp diyorsunuz ki: Hiçbir zaman için biz taraf tutmuyoruz, biz her
şeyi hakkaniyetle yapıyoruz. Size şöyle bir şey
söyleyeyim: Şu Meclisin büyüklüğünün 4 katı olarak bir köy
düşünün, bu kadar büyüklüğü var ancak. Bu köy, ikiye bölünmüş
bir köy; üst tarafta size oy veren seçmenler oturuyor, alt tarafta Cumhuriyet
Halk Partisinden seçmenler oturuyor. Aradaki fark 150-200 metre. Gidin, görün o
köyü bir. Yukarı tarafın asfaltı, kaldırımı, her
şeyi bitmişken aşağı köyün asfaltını
boş ver, su da geçecek bir tane boru koyduramıyoruz. Hiç ayrım
yapmadığınızı söylüyorsunuz, kimse inanmıyor ne
yazık ki.
Tabii, seçimler
gelmişken bize gerek kalmadan, Erzincandaki seçime giren
arkadaşlarımız bazı şeyleri konuşuyorlar, rakip
olanlar, sizin partiden giren arkadaşlar, bu da bizim hoşumuza
gidiyor. Biz söyledik çünkü şimdiye kadar, kimse inanmadı,
onların söylediğine inanırlar. Mesela, bir tanesi diyor ki: Bu
aday isim vermeyeyim- falan kurumda her ay, hiçbir iş yapmadan yönetim
kuruluna girmiş- 8 bin lira para alıyor. Bunu bütün Facebookta,
sitelerde yayınlıyor. Diğer aday kalkıyor, bunun
hakkında diyor ki: Sen falan binayı yaptın. Bu binayı
yaptıktan sonra bu binayı kime kiraya verdin, nasıl
işlettin? Öbürü kalkıp diyor ki: Sen bu işe başlamadan
önce, bu görevi yapmadan önce şu kadar gelirin vardı, ne
durumdaydın, şimdi ne durumdasın, onları çıkar.
Kendileri birbirine düştüler. Tabii, bu, seçimlerde daha kötü olacak, buna
inanıyorum ama Erzincanın şuna ihtiyacı var:
Erzincanın kesinlikle şeker fabrikasına ihtiyacı var.
Erzincan daraldı, Erzincan sıkıştı, Erzincandan
müthiş bir göç var ve en kötüsü de Erzincanda büyük bir gerilim var.
Erzincanda büyük bir haksızlık yapılıyor, Erzincanda
insanlar ayrıştırılıyor; Erzincanda, yüzüne gülüp
arkada ne yazık ki başka şeyler çevrildiği için gerilmeler
oluyor.
Bundan dolayı,
burada çıkıp işinize geldiği gibi konuşmakla,
kendinize bir laf söylendiği zaman burada bağırıp
çağırmakla ama yaptığınız o yumuşak
geçişlerle özellikle onu çok iyi yapıyorsunuz Allah için- kimseyi
kandıramazsınız. Ama şu şansınız var;
işte, biz burada beş dakika çıkıp bir şey
söylediğimiz zaman sayın bakanlar çıkıyor, yirmi dakika
güzelce bütün yaptıklarının reklamlarını
yapıyorlar, vatandaş da ne yazık ki ona inanıyor ama
işin aslı böyle değil. Yazık oluyor bu memlekete
yaptığınız bu işlerle. Artık bu
ayrımcılıklardan vazgeçin, biraz da aynaya bakıp kendinizi
görün.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Işık.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba.
Buyurun Sayın
Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ben, bu son dönemde yaşanan konularla ilgili
görüşlerimi kısaca sizlere aktarmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, tutuklu gazeteci konusunda Türkiye rekor kırdı; son
birkaç yıldan beri, dünyada, tutuklu gazeteci konusunda ülkemiz lider
konumda. Son dönemde bir rekorumuz daha var AKP sayesinde. Dünyada en çok
gazetecinin işten atıldığı ülke konumundayız
şu anda.
Değerli
arkadaşlar, gazeteci deyince tabii hemen Eskişehir Valisi
aklımıza geliyor. Bu Vali, Ali İsmail Korkmaz cinayetini,
yapmış olduğu dürüst, namuslu gazetecilik sayesinde ortaya
çıkaran ve Valinin yalan söylediğini, Valinin eline kan
bulaştığını ortaya çıkaran İsmail
Saymazı mail atarak tehdit etti. Önce bunu inkâr etti, daha sonra kabul
etti. Bu Vali, değerli arkadaşlar, İsmail Korkmaz cinayetinde de
önce Ali İsmail Korkmazı arkadaşları öldürdü. diye
konuştu, cinayetin üstünü örtmeye çalıştı. Bu gazeteci sayesinde,
bu cinayetin, emrindeki insanlar tarafından katledildiği ortaya
çıktı. İsmail Saymazı tehdit eden, Ali İsmail
Korkmazı katleden Valiye Başbakan ne dedi? İyi adamdır.
dedi, sahip çıktı. İyi validir. dedi. Emrindeki polislerin ve
yine emrindeki çetelerin döverek ve hunharca öldürdüğü bu olay sonrasında
ne Vali hakkında ne herhangi bir kamu görevlisi hakkında herhangi bir
işlem yapılmadı.
Bakın, bir
başka ülkede bir kedi öldürülse, insan demiyorum bir kedi öldürülse, o
öldüren insan hakkında işlem yapılır ama, maalesef, bizim
ülkemizde insanın değeri yok.
Değerli
milletvekilleri, hepinizin çocuğu var, hepinizin yakınları var.
Ali İsmail Korkmaz da bir ana kuzusuydu. Onun elinde silah yok. Onun
elinde herhangi bir güç yok. Ama geldi gecenin bir yarısında
öldürüldü. Bir tek insan ceza almadı, tekrar söylüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu demokratik ülkelerde olur mu? Böyle bir şey olsa olur
mu? Bakın, ben küçük bir örnek vereyim, hepimizin yüzü kızaracak:
Almanyada Almanya Cumhurbaşkanının, yeni seçilmiş bir
Cumhurbaşkanın, Bild gazetesinin Genel Yayın Yönetmenine tehdit
değil de, tehdidi ima eden bir mail attığı ortaya
çıkıyor. Cumhurbaşkanı ne yaptı biliyor musunuz
değerli milletvekilleri? Cumhurbaşkanı istifa etti, Almanya
Cumhurbaşkanı. Biz, maalesef, Hrant Dinkin katillerini koruyan
valilerin bakan olduğu, maalesef, bu süreçte geçmiş karanlık
olaylarda rol alan insanların milletvekili, bakan, hatta daha yükseklere
çıktığı bir ülkede yaşıyoruz. Maalesef, bu konuda
sınıfta kaldık.
Değerli
arkadaşlar, bakın, bu son dönemde yine bir şey
tartışılıyor.
Vali
demişken Adana Valisini de unutmamak lazım. Bu Adana Valisi,
değerli milletvekilleri, Adana Valisi halkına küfür ediyor.
Halkına küfrettiği gibi, bakın bunu da iktidar partisi
milletvekilleri duyarsa belki azıcık utanırlar- iktidar
partisinin bir milletvekilini dinlettiği ortaya çıkıyor.
İlk olay değil bu. Bu Valinin yapmış olduğu ilk olay
değil ki. Çalışmış olduğu yerlerde buna benzer
birçok örnek var. Milletvekilini dinletiyor, onun dışında
iş adamlarını, kendi emrindeki vali
yardımcılarını, kaymakamları da dinletiyor. Ve ben
diğer konulara çok girmek istemiyorum, onu da araştırıp
bulabilirsiniz. Bunu yapan, iktidar partisinin milletvekilini dinlemeye cesaret
eden Valiye, Başbakan ne diyor? Yedirtmeyiz. diyor. Türkiyedeki
demokrasinin gelmiş olduğu hâl bu arkadaşlar.
Ve değerli
arkadaşlar, yine, son dönemde devlet Bir enflasyon anketi
yapıyorum. diyor, insanların namaz kılıp
kılmadığını, hangi mezhepten olduğunu soruyor.
Âdeta resmen fişleme yapılıyor son dönemde. Ankette neler
soruluyor, bakın değerli arkadaşlar: Hangi dine mensupsunuz?
Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz? Namazları ne
sıklıkla kılıyorsunuz? Dışarı çıkarken
başınızı örtüyor musunuz? Birinden borç almaktansa az
faizli kredi çekmeyi tercih eder misiniz? Az olmak kaydıyla yalan söylemek
günah mıdır? Alevi misiniz, Sünni misiniz? Sizce köpek giren eve
melek girer mi? gibi akla hayale gelmedik sorular var.
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Kapılarına çarpı işareti koysunlar.
VELİ
AĞBABA (Devamla) Değerli arkadaşlar, yani böyle bir şey
olabilir mi? Böyle demokrasinin, hukukun egemen olduğu bir ülkede bir
devlet memuru bunu sormaya cesaret edebilir mi? Edemez. Bakın, maalesef,
Hükûmet, Hükûmetin başındaki Sayın Başbakan bunu
sıklıkla yapıyor bu mezhepçiliği. Gezi olaylarında,
dünyanın en barışçıl eylemi Gezi olaylarında
Sayın Başbakan Alevi kardeşlerimiz yoğunlukla
katıldı. demişti. Hani Führere çalışmak diye bir
deyim var. Bunu duyan bazı emniyet görevlileri Gezi eylemine katılan insanların
yüzde 78inin Alevi olduğunu söylediler.
Açıkça nefret
suçunun işlendiği, açıkça Alevilerin hedef gösterildiği bir
dönemden geçiyoruz, açıkça ve bunu yapanların -nasıl ki Ali
İsmail Korkmazı katledenler, nasıl ki Ethem Sarısülükü 4
metreden vuranlar cezalandırılmadığı gibi- bu anketi
yapan bürokratların da maalesef, haklarında hiçbir işlem
yapılmayacak.
Değerli
arkadaşlar, bir dönemden geçiyoruz. Bakın, geçtiğimiz günlerde
yaşadığımız bir olayı anlatacağım.
Bunun, acaba Führer Almanyasında mı, Mussolini İtalyasında
mı olduğuna siz karar verin. Bununla ilgili hâlâ köşesinde
yazı yazabilen, hâlâ yazı yazma özgürlüğü
kısıtlanmayan Eyüp Can diyor ki: Operasyon manyağı olduk!
Demokrasimizin ne kadar ileri gittiğini siz hesaplayın arkadaşlar.
Gezi operasyonu, Tuzluçayır operasyonu, Armutlu operasyonu, en son bir
RedHack operasyonu var ki dillere destan bir operasyon, içinde Barış
Atayın da olduğu.
Bir sinema sanatçısı gözaltına
alınıyor, elleri kelepçeli şekilde emniyete gidiyor, elleri
kelepçeli şekilde bütün basında teşhir ediliyor ve yanında
19 tane arkadaşı, tanımadığı insanlar. Ne için
Barış Atay gözaltına alınmış, ne için?
Barış Atayın sesi RedHack filmindeki o RedHack sözcülüğünü
yapan insanın sesine benzediği için. Herhangi bir kanıt var
mı? Yok. Herhangi bir işlem var mı? Yok. Barış Atay
bilgisayarı ne ölçüde kullanabiliyor? Bilgisayarı orta düzeyde,
hepimizin kullandığı gibi kullanabiliyor. Ve değerli
arkadaşlar, Barış Atay kelepçelerle içeri sokuluyor,
kelepçelerle resimler verdiriliyor. Bunun aslında amacı ne? Onu alan
polisler de yani Hükûmet Barış Atayın suçsuz olduğunu
biliyor, oraya giren insanların suçsuz olduğunu adı gibi biliyor
ama bir mesaj vermek istiyor, Sen Gezi eylemlerine katıldın, seni
cezalandıracağım. diyor ki Basketbol Millî Takımına
giren Cenk Akyolun da Basketbol Millî Takımından
çıkarılmasını sağlayan aynı
Başbakandır, Barış Atayı cezaevine atan,
gözaltına aldıran aynı Başbakandır.
Biz bununla ilgili, CHP cezaevi komisyonu olarak, Gezi
eylemine katılan 500e yakın insanı ziyaret ettik cezaevlerinde,
karakollarda. Birçoğu, birçoğu değil tamamı ilk kez
gözaltına alınıyor; tamamı, tamamına yakını
üniversite mezunu, üniversite okuyan gençler.
Değerli arkadaşlar, açıkça, ülkemizde son
dönemde gördüğümüz bu uygulamalara bakınca, maalesef, üzülerek
söylemek isterim ki Mussolini İtalyasıyla, Führer Almanyasıyla
yarışıyoruz, yarışıyoruz değerli
arkadaşlar. Daha önce de söylemiştim, Hitler gaz odaları
yapmıştı, Hitler Yahudileri fişlemişti. Bizim Türkiye
de son dönemde, baktığımız zaman, açık bir gaz
odasına dönüştü. Daha dün, cumartesi günü, elinde hiçbir silahı
olmayan, karton pankarttan başka elinde hiçbir materyali olmayan
öğretmenlere gaz sıkarak, TOMAlarla, tazyikli suyla
saldırdınız.
Değerli arkadaşlar, o öğretmenlerin elinde
silah var mıydı? Yok. Ellerinde herhangi bir şey var
mıydı? Yok. Bakın, arkadaşlar, elinize kan
bulaştı; Ali İsmail Korkmaz olayında, Ethem Sarısülük
olayında, diğer olaylarda elinize kan bulaştı. Bakın,
bu kandan kurtulamayacaksınız. Nasıl ki Kenan Evren Erdal Ereni
astığı için şimdi yargılanıyorsa, nasıl ki
Deniz Gezmişi asanlar şimdi sokağa çıkamıyorsa,
Gezide katledilenlerin de bir gün hesabı sorulacaktır diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ağbaba.
Buyurunuz
Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, hatip çok açık ve net bir
şekilde mezhepçilikle suçladı, faşizmle suçladı.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
İki dakika
süre veriyorum. Başka sataşmalara neden olmayın lütfen. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
XI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın 421 sıra sayılı Kanun
Tasarısının 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Değerli arkadaşlar, tabii bir kısım
hatipler var; açın, bakın tutanaklara, emin olun, çok konuşuyor
gibi görünüyorlar ama tutanakların içeriğine
baktığınızda hep aynı ifadeler
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Faşist diyorlar, doğru.
AHMET AYDIN
(Devamla)
hep afaki ifadeler, hep
hakaret, hep isnatlar, haksız, mesnetsiz iddialar. Yargıda
olması gerekeni gelip burada dillendirip birilerini suçlamaya, iktidarı
suçlamaya çalışıyorlar.
Bir defa,
arkadaşlar, faşizmle ilgili konuşacak olan en son
kişilersiniz, bunu söylemek istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar[!])
VELİ
AĞBABA (Malatya) Mezhepçisiniz de!
AHMET AYDIN
(Devamla) Faşizm denince Türkiye
Cumhuriyetinde kimlerin akla geldiğini herkes çok iyi bilir, birincisi
bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) 21inci yüzyılın son faşistleri olarak oturuyorsunuz
Mecliste.
AHMET AYDIN
(Devamla) İkincisi, değerli arkadaşlar, değil
mezhepçilik, biz ta bu yola çıkarken
VELİ
AĞBABA (Malatya) Valilerle ilgili söylediğim yalan mı?
AHMET AYDIN
(Devamla)
milletimizle birlikte bu yola çıkarken, AK PARTİyi
kurarken üç temel kırmızı çizgiden bahsettik: Bölgesel
milliyetçilik yapmayacağız dedik
ALİ HAYDAR
ÖNER (Isparta) Cuma İçtene ne diyorsun?
AHMET AYDIN
(Devamla)
etnik milliyetçilik yapmayacağız dedik, dinsel
milliyetçilik yapmayacağız dedik.
VELİ
AĞBABA (Malatya) En büyüğünü yapıyorsunuz!
AHMET AYDIN
(Devamla) Bu ülkede yaşayan herkes, dili, dini, düşüncesi, etnik
yapısı ne olursa olsun bizim birinci sınıf
vatandaşımızdır dedik. Ya, bunu niye kabullenmiyorsunuz
arkadaşlar? Böyle ayrıştırıcı dili niye
kullanıyorsunuz? Derdiniz ne sizin ya? Bir arada olalım, 76 milyonu
bir ve beraber görmek, hepsiyle birlikte kardeşçe, omuz omuza bu yolda
yürümekten öteye başka bir şey var mı ya?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Anketteki sorulara cevap ver, anketteki
sorulara.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Derdiniz ne sizin ya? Yok, Nefret suçu işliyorsunuz! (CHP sıralarından
gürültüler)
Bakın, en son
açıklanan demokratikleşme paketinde nefret saikiyle işlenen
suçlarla alakalı yeni bir suç tipini biz ihdas ediyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Vallahi
Ağırlaştırılmış müebbet. dedi
Başbakan.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Nefret saikiyle kim suç işlerse işlesin, ceza
mevzuatına hüküm koyuyoruz ya. Bunun takdir edilmesi lazım. Kim
işlerse işlesin, nereden gelirse gelsin
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya anketle ilgili ne diyorsun? Anketle ilgili
görüşünü söyle, anketle ilgili.
AHMET AYDIN
(Devamla) -
nefret saikiyle kim işliyorsa, onun aleyhinde üç yıla
kadar mahkûmiyetle yargılanabilecek.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Ahmet, tehlikeli bir iş o yalnız.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, yargıda olan hadiseler
yargının işidir ama AK PARTİ iktidarı olarak bizler
yapılması gerekeni biliyoruz. Bu milletin hayrına ne gerekirse
onu yaparız; bıkmadan, korkmadan da sonuna kadar savunuruz.
Çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, benimle ilgili sayın hatip
Aynı şeyleri söylüyor. diyor, ben o konuda bir şey
söyleyeceğim.
BAŞKAN Bu
bir sataşma değil yalnız. (CHP sıralarından
gürültüler)
VELİ
AĞBABA (Malatya) Daha ne yapacak Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Şimdi, sayın milletvekilleri yani öyle bir durumdayız ki
artık kimse bu kürsüden konuşamayacak durumda. Sataşma var,
sözümü kesti
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ama Sayın Başkan, daha nasıl hakaret
edebilir?
BAŞKAN Size
hakaret etmedi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Hakaret etti Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sizin
şahsınızla uğraşmadı, sadece kendi görüşünü
söyledi.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, tamamen şahsıma
yönelik; bir dakika söz almak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Lütfen Sayın Ağbaba, lütfen.
Yerinize geçin o
zaman, bir dakika yerinizden söz vereceğim, açıklama
yaptıracağım.
Yani kimse bir
şey söyleyemeyecek duruma geldi bu kürsüden. Adınız geçiyor ve
sataşma! Sataşmanın ne olduğunu biliyoruz hepimiz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Muhalefete ayar veriyorsunuz, ondan kimse kürsüden konuşamayacak hâle
geliyor.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, sayın hatip oradan cevap
verdi, benim de kürsüden vermem lazım.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İktidar partisi muhalefet denetimi yapıyor, muhalefet
iktidarın denetimini yapar.
BAŞKAN
Bakın, sizin söyledikleriniz kayda da geçti. Sayın Ağbaba,
söylenilen şeylerde sataşma denilen bir şey yok.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan daha nasıl hakaret
edebilir?
BAŞKAN - 69
yok, sadece Söyleneni tekrar ediyorsunuz. dedi. Bu sataşma
mıdır?
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ben ne dedim? Ben gruba sataştım mı
Sayın Başkan?
BAŞKAN -
Lütfen anlayışla karşılayın, bakın bir
sataşma olsaydı zaten Grup Başkan Vekilinize söz verecektim,
teşekkür ederim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, rica ediyorum.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Başkan, AKP grup başkan vekilliği
modundan kurtulamamışsınız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Böyle hakaret olur mu ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, adalet istiyoruz.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, lütfen bu konuda rica ediyorum.
BAŞKAN
Bakın, bir dakika yerinizden vereceğim dedim. Kabul ediyorsanız
geçin yerinize, yoksa devam edeceğiz görüşmelere.
Nedir böyle, kimse
eleştiri yapamayacak artık. Biraz sabırlı olmamız
gerekiyor arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ahmet Aydına söylüyorsunuz bunu, değil mi?
BAŞKAN
Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şu anda, belki
Türkiye Cumhuriyetinin gelmiş geçmiş en mezhepçi Hükûmetiyle
karşı karşıyayız. Bakın, bir iki tane örnek
vereceğim.
BAŞKAN
Buyurun!
VELİ
AĞBABA (Malatya) Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü, Alevilerin
kestiği yenmez, Alevilerden kız alınmaz. diyen Ahmet Akagündüz
isminde bir profesör var. Bu profesör sıradan bir profesör değil; bu
profesör AKPnin düzenlemiş olduğu bütün konferansların baş
konuşmacısı; Gezi olaylarıyla ilgili nefret kusarak, Gezi
olaylarına katılanların kiminin Alevi, kiminin Ermeni
olduğunu iddia eden, söyleyen bir şahsiyet.
Yine,
geçtiğimiz günlerde Sütçü İmam Üniversitesinde, adının
önünde maalesef -profesörlerin utanması lazım- profesör unvanı
olan bir hoca, Maraş olaylarındaki öldürülen insanları Gezi
eylemine katılan insanların öldürdüğünü söylüyor. Bundan daha
fazla mezhepçilik olabilir mi, bundan
daha fazla insanların üzerine saldırılabilir mi? Ve bu
profesörler sizin profesörleriniz, Ahmet Akagündüz sizin profesörünüz.
Geçtiğimiz günlerde yine düzenlemiş olduğunuz konferansın
baş konuşmacısı.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÖNTÜRK
(Hatay) Ne alakası var AK PARTİnin profesörle!
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Ağbaba.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi başladık!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hayır, ben tutanaklara geçsin diye söylüyorum.
BAŞKAN
Söyleyin Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bir defa, öncelikle bu Meclis çatısı altında
böyle ayrıştırıcı bir dil kullanmayı
kınıyorum, doğru değil.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Ben de kınıyorum. Ahmet Akagündüzü
kına.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Birilerinin yaptığı bir eylemin -bir profesör
olabilir, başka birileri olabilir- tamamını, söylemin
tamamını AK PARTİye mal etmeyi de doğru
bulmadığımı ifade ediyorum. Haksız ve mesnetsiz bir
isnattan öte başka bir şey değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Söylesene, Ahmet
Akagündüzü söylesene.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Lütfen, eğer birileri suç işliyorsa -bu bir suçtur-
gitsin, ilgili şahıslarla ilgili savcılığa suç
duyurusunda bulunsun, burada konuşmasın.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Ahmet Akagündüzü grup başkan vekili kınasa hepimiz
mutlu olacağız. O zaman tutarlı bir davranış olur.
BAŞKAN
Sayın Aydın, teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tutanaklara geçmesi için söylüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim. Kayda geçmiştir.
Görüşmelerimize
devam ediyoruz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Arşiv Alanında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/669) (S. Sayısı: 421)
(Devam)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Iğdır Milletvekili Sinan
Oğan.
Buyurun Sayın
Oğan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Arşiv Alanında İşbirliği
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı üzerinde konuşuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, biraz önce üzülerek buradan gördüm ki, arşiv konusu
Meclis kürsüsünden tiye alındı amiyane tabirle.
Değerli
arkadaşlar, bugün Türkiyede yaşadığımız birçok
olayın gerisinde arşivlerimize sahip çıkmamamız
yatıyor, arşivlerimizi iyi araştırmamamız
yatıyor, tarihimizi iyi bilmememiz yatıyor ve tarihimizin
çarpıtılması yatıyor. Eğer iki sene sonra Türkiyenin
karşısına sözde soykırımlar getirilecekse, bunun
karşısında bizim elbette ki dost ve müttefiklerimizle arşiv
anlaşması yapmamız lazım. Gönül isterdi ki bu konuşmayı
AKPden arkadaşlar gelsin, burada yapsın, tiye alınan
arşivimizle dalga geçilen konuşmaların karşısında
Hükûmet çıksın, burada cevap versin. Ama, Hükûmetin gündemi
mezhepçilik, Hükûmetin gündemi ayrımcılık olduğu için
arşiv konusunu savunmak yine Milliyetçi Hareket Partisine düştü.
Değerli
arkadaşlar, eğer biz arşivimize sahip çıkarsak ve bunu da
dost ve müttefik bir ülke olan Azerbaycanla yaparsak, iki sene sonra
karşımıza getirilen ve Türk tarihine âdeta bir kara leke olarak
vurulmak istenen sözde soykırım iftirasının da önüne
geçmiş oluruz. Hatırlayınız, geçtiğimiz sene Fransada
bizim aleyhimize, memleketimizin aleyhine işlenen, Fransa
Anayasasında atılan bir çamur vardı. Biz o çamurun
karşısında kiminle beraber hareket ettik, kiminle beraber onun
karşısına çıktık? Dost ve müttefik olan, kardeş
olan Azerbaycanla çıktık. Eğer, biz bugün aynı şeyi
yaptığımız takdirde, arşiv alanında da,
diğer alanlarda da iş birliğimizi geliştirdiğimiz
takdirde, bizim Türk dünyası fikriyatımız hayata geçtiği
takdirde sizin Arap coğrafyasında boğulmanız yerine
Arap
coğrafyasında âdeta, misyon coğrafyamız olduğu hâlde,
tek bir dost ülke bırakmadınız ama bütün gayretlerinize
rağmen bunun karşısında Türk dünyası orada duruyor ve
biz o Türk dünyasıyla beraber Türkiyenin birçok sorununu çözebiliriz.
Bizim orada kardeşlerimiz var ve o kardeşlerimizle de arşiv
alanında da, diğer alanlarda da iş birliğini
yapacağız, siz buna gönülsüz olsanız da -bazen- size rağmen
Türkiye Türk dünyasıyla iş birliğini, ilişkilerini geliştirecektir.
Niye size rağmen? Çünkü -daha önce bu kürsüde ifade ettim ve Sayın
Dışişleri Bakanına da ifade ettim- bizim kardeşlerimiz
Türkiyeye giremezken, siz bizim kardeşlerimize vize
uygulamasını devam ettirirken, maalesef, Türkiyeye ne kadar hakaret
eden, ne kadar terörü destekleyen, ne kadar Türkiyeyi uluslararası camiada
zor durumda bırakmaya çalışan insan varsa hepsini burada
ağırlıyorsunuz ama Dışişleri Bakanı şu
soruma cevap veremiyor; Sayın Dışişleri Bakanı,
buradan tekrar soruyorum size; en son bütçe görüşmesinde sordum ve siz ne
dediniz biliyor musunuz? Sayın Dışişleri Bakanına
sordum: Sayın Dışişleri Bakanı, Rabia Kadir
Türkiyeye gelebilecek mi? Birkaç defa üzerinden dolandı ama
ısrarımıza rağmen cevap vermek zorunda kaldı:
İnşallah, bir gün gelebilir. dedi.
Peki, Sayın
Dışişleri Bakanı, kusura bakmayın ama siz bu Türkiye
Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı mısınız,
bostan korkuluğu musunuz? Kim verecek bu vizeyi? Siz vereceksiniz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Böyle üslup olur mu ya?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Siz vereceksiniz ama veremiyorsunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Temiz dil kullansana.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Dışişleri Bakanı olarak siz, Türk ve
Müslüman olan Rabia Kadire vize veremiyorsunuz ve onun cevabını da
veremiyorsunuz, İnşallah, bir gün o da gelebilir. diyorsunuz. O zaman
o koltuğu terk edin; eğer bu iş inşallah, maşallahla
olacaksa siz o koltuğu terk edin Sayın Dışişleri
Bakanı.
Tabii,
arşivimizi bilmeyenler bilmezler, tarihimizi bilmeyenler bilmezler. Biraz
önceki bir hatip, Bakana, Sizin memleketinize bizi de götürün. dedi. Kendi
memleketi mi, Sayın Bakanın memleketi mi, onu bilemiyorum ama
bildiğimiz bir gerçek var: Erivan, bundan sadece ve sadece yüz sene önce
yaklaşık 600 bin Türkün yaşadığı, yüzlerce
camiden ezan sesinin duyulduğu bir Türk memleketiydi. Bugün Erivanda
mezar taşlarımız bile kalmamış, Müslüman mezar
taşları bile Ermenistanda tahrip edilmiş durumdadır.
Bundan haberiniz var mı? Bundan haberiniz yok. Peki, sizin neden haberiniz
var? Sizin Akdamara kilise çanı takmaktan haberiniz var; sizin Ermeniye,
sizin Ruma, sizin ne kadar burada Türkiyeden toprak talebi olan varsa ona
kamu arazilerini peşkeş çekmekten haberiniz var.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi oradan be!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hadi bir tane söylesene! Öyle yuvarlak lafla olmaz bu işler!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Peki
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi oradan be!
SİNAN
OĞAN (Devamla) Ağzından çıkanı kulağın
duysun! Hadi oradan sana yakışır! Ağzından
çıkanı kulağın duysun! Beni de başkasıyla
karıştırma!
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Yuvarlak laflarla olmaz o!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Ağzından çıkanı kulağın
duysun!
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Ağzımdan çıkanı kulağım
duyuyor!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yalandan kabadayılık yapmaya
alışıksın sen, yalandan kabadayısın!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, siz gelin burada bu
kürsüden söyleyin, Akdamara çanı taktınız mı
takmadınız mı, gelin bu kürsüden söyleyin, gelin bu kürsüden
söyleyin. Dağlık Karabağda, işgal edilen Dağlık
Karabağda bizim olan cami ahıra çevrilmiş. Bundan haberiniz var
mı, bununla ilgili bir girişiminiz var mı? Yok. Ermenistanda
tek bir camiyi onartabildiniz mi? Yok. Ne yapıyorsunuz?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) TİKAnın çalışmalarından
haberin yok.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Ancak işiniz gücünüz Ermeniye kilise çanı
takmak, Rum'a kilise açmak, Türkün olan vakıf mallarını ona
buna peşkeş çekmek.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Türkün değil, vakıf malı sahibine iade ediliyor,
sahibine.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Vakıf, hangi Türk vakıf arazisini Türkiye
sınırları dışında alabildiniz?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Vakıf, sahibine iade ediliyor, sahibine!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Hangisini alabildiniz?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bulgaristanda, Yunanistanda duruyor.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Mısırdan mı alabildiniz, Suriyeden mi
alabildiniz, Erivandan mı alabildiniz, hangisini aldınız?
Yoksa, Yunanistandan mı aldınız?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Senin yurt dışından haberin yok!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Dış ilişkiler karşılıklılık
esasına göre yapılır. Gelin, burada deyin ki Biz onlara kilise
çanı taktık, karşılığında şu camiyi
onardık.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Vallaha 5 defa kilise çanı dedin ha!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Gelin burada söyleyin ben de sizden özür dileyeceğim,
yoksa Türk milletinden çıkın siz özür dileyin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Millet takdir ediyor.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Yok tabii, bunları yapacak cesaret de yok sizde.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Allah Allah, hep yuvarlak laf.
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Bunları yapacak bırakınız cesareti,
istek de yok. Niye yok? Çünkü, sizin gittiğiniz yol o yol değil.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Allah Allah!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Sizin cami onarmak gibi bir işiniz yok.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Hayret bir şey ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Siz ancak kilise onarırsınız.
RECEP ÖZEL
(Isparta) - Diyene bak ya!
SİNAN
OĞAN (Devamla) - Tabii, değerli arkadaşlar
Sayın
Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz? Niye müdahale etmiyorsunuz,
bağırıp duruyor, niye etmiyorsunuz? İşinizi
hatırlatmak bana düşmemelidir.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) AKP grup başkan vekili yönetiyor Meclisi!
BAŞKAN
Siz lütfen konuşmanıza devam edin. Benim nerede müdahale edip
etmeyeceğimi ben biliyorum, siz konuşmanıza devam edin.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Müdahale etmelisiniz oraya, etmiyorsunuz Sayın
Başkan.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Grup başkan vekili gibi davranamazsınız.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Meclis Başkanı gibi yöneteceksiniz, grup
başkan vekili gibi değil.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Aynen öyle!
BAŞKAN
Siz de masanın üstüne vurmayın!
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Ben vururum. Gereğini yapın madem öyle.
BAŞKAN
Hiçbir şey yapamazsınız.
RECEP
ÖZEL (Isparta) Vuramaz efendim, vuramaz, devletin malı bu.
SİNAN
OĞAN (Devamla) Değerli arkadaşlar, Azerbaycan ile gündemimizde
birkaç tane anlaşma metni var, bunların hepsi de inşallah
buradan geçecek. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk dünyasıyla
yapılan her anlaşmanın arkasındayız. Türkiyeyle Türk
dünyasını birbirine daha da yakınlaştıracak her
çalışmanın Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz
yanındayız, arkasındayız ama burada sizi uyarmak görevini
millet bize verdiği için biz de sizi uyarmak durumundayız.
Azerbaycanın çabasıyla Türkiye-Azerbaycan ilişkileri bugün
yürüyor, bundan haberiniz var mı? Eğer İtalya bugün
Azerbaycanın bir numaralı ticaret ortağı, Endonezya iki
numaralı ticaret ortağı, Rusya üç numaralı ticaret
ortağıysa Azerbaycanın, sizin bunun hesabını
yapmanız lazım, ekonomiden sorumlu Başbakan
Yardımcısının bunun hesabını yapması
lazım.
Sizin
önceliğiniz Türk dünyası olsaydı değerli arkadaşlar,
biz Azerbaycanın dış ticaretinde ilk üçte yer almıyor
olmazdık, bir numaralı ticaret ortağı olurduk ama siz
Barzanilerle kucaklaşıyorsunuz, ama siz düş işleri
bakanınızla bir düş politikasındasınız.
Sıfır
sorun diye yola çıktınız, maalesef memlekette komşu
bırakmadınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Biz tüm dünyayla kucaklaşıyoruz, ne güzel bir
şey tüm insanlarla kucaklaşmak.
BAŞKAN
2nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü
maddeyi okutuyorum:
MADDE
3- (1)Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Özgür Özele sözü veriyorum.
Buyurun
Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Azerbaycanla
Türkiye arasında arşiv iş birliği protokolünün
yürürlüğe konmasına ilişkin yasa tasarısı üzerinde söz
almış bulunuyorum.
Konunun üzerinde konuşmak lazım. Azerbaycan,
Türkiyeyle arşiv iş birliği yapmak istiyor. Arşivimizde
neler var diye şöyle bir geriye doğru bakalım: 23 Ekim 2011, 644
tane vatandaşımızı Van depreminde kaybettik. Hemen
ardından, Ercişte yıkılan Sevgi Apartmanında 54
kişiyi Hiçbir şey yok, evlerinize girebilirsiniz. dendi diye
kaybettik. 28 Aralık 2011, kendi
F-16larımız Roboskide -Uluderede- 34
vatandaşımızı öldürdüler. 25 askerimiz Afyonda şehit
olurken tarihler 5 Eylül 2012ydi. 4 Temmuz 2012de, Samsunda, yaz
ortasında selde, TOKİ dere yatağına bina yaptı diye 12
kişi öldü. Bugün, AKP Samsun il teşkilatı, doğrudan
Büyükşehir Belediyesini sorumlu tutuyor bu ölümlerden. Ve bugün,
Erzurumda TEDAŞ işçilerini hatırlıyoruz, 3 Nisan 2012de,
donarak öldüler ve deniz bisikletiyle oraya yollanmışlardı,
hesap sorulacaktı, hiçbir ilerleme yok. Zonguldak Kozludaki 8 işçi,
Manisa Somada son dört yılda çeşitli zamanlarda ölen 11 işçi,
Elbistan madeninde 6 Şubat 2011de 11 kişi göz göre göre ölüme
gittiler, sismik hareketlilik uyarısına rağmen. Bir medya
patronunun ilişkisi yüzünden üzerine gidemiyorsunuz. AVM yangını
oldu, çadırda 11 tane işçi öldü 11 Mart 2012de. Ve en nihayetinde,
31 Mayıs 2013te başlayan, Başbakan Türkiyeye döndükten sonra
altına odun attığı olaylarda; Ali İsmail
Korkmazı, Ethem Sarısülükü, Abdullah Cömerti, Ahmet Atakanı,
Mehmet Ayvalıtaşı, Medeni Yıldırımı, polis
memuru Mustafa kardeşimizi ve hâlâ uyuyan Berkin Elvanı bu olaylarda
kaybettik. Berkin Elvan, hâlâ, daha uyuyor, diğer kardeşlerimiz
Hakkın rahmetine kavuştular.
Şimdi, arşiv iş birliğinden
bahsediyorsunuz. Sizin arşivinizde bunlar var. Sadece bir, bir buçuk
yıl geriye gittim. Ne kadar geriye gidersek o kadar yüzleriniz öne
eğilir.
Şimdi,
Türkiyede kişi başına düşen millî gelirin artmasından
bahsediliyor. 8 kat olmuş ilk yüzde 20yle, en zengin yüzde 20yle en
fakir yüzde 20nin arasındaki fark. Emekli, işçi, memur, esnaf yani
orta direk dediğimiz kesim inim inim inliyor ama bütün dünya, AKP
sayesinde, yeni bir kahramanla tanıştı. Bu kahramanın
adı Dooh Nibor Ahmet Bey, Dooh Nibor. Dooh Nibor denen kahraman
sizlersiniz. Nedir Dooh Nibor? Ahmet Bey, Dooh Nibor, Robin Hoodun tersten
okunuşu. Nur içinde yatsın, rahmetli, zenginden alır fakire
dağıtırdı. (CHP sıralarından alkışlar)
Sizler -Dooh Nibor denen bu kahraman, Robin Hoodun tersten okunuşu-
zenginden almışsınız fakire vermişsiniz.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Allah, Allah!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Emeklimiz yoksul, esnafımız yoksul, işçimiz,
çiftçimiz yoksul; öğrencimiz yoksul; memurumuz, yaşlımız
yoksul. Zenginden alıp fakire veren Robin Hoodun yerine, fakirden
alıp zengine dağıtan AKP iktidarıyla karşı
karşıyayız.
Vadetmeye gelince,
vadediyorsunuz, mangalda kül bırakmıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi
10 milyon emekliye intibak vadediyor, Başbakan çıkıyor: Ben de
yapacağım. diyor. Geliyorsunuz iktidara, intibak dediğiniz
şey infilak ediyor. Emeklinin yüzüne bakacak hâliniz yok.
Gırtlağa kadar borç içinde emekli. Türkiyede açlık
sınırı 1.012 lira olmuş, yoksulluk sınırı
3.250 lira olmuş. Buna karşılık emekliye ortalama ne
maaş veriyoruz? 975 lira. 975 lira verdiğimiz emekliyi
gırtlağına kadar borç içinde tutarken bir de çalışmaya
devam edecekse eğer, maaşından, emekli maaşından
sosyal güvenlik destekleme primi kesiyorsunuz. Defalarca önerdik, komisyonda ve
salonda, iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla reddedildi yüzde
15lik destekleme primi. Öyle bir noktaya getirdiniz ki işi, yüksek emekli
maaşı alanlardan bu kesildiğinde, çalışmaya devam
ediyorsa, zaten adamın iyi bir işi varsa kimseye değmiyor ama
600 lira, 700 lira emekli maaşı alanlardan sosyal güvenlik destekleme
primi onların canlarını acıtıyor. Geçen gün bir soru
önergesi verdim, dedim ki: Geçen sene yapılandırma yaptık,
sosyal güvenlik destekleme primini ödeyememişlere
351 bin kişi
yararlanacak. demiştiniz. Kaç kişi yararlandı? Sadece 120 bin
kişi yararlanmış, 230 bin tane emekli yararlanmamış ve
hemen haciz işlemi başlatmışsınız, 230 bin
emeklinin maaşına haciz koydunuz.
Devam ediyor,
yetmemiş. 13.500 tane emeklinin de -sehven, kira gelirlerini-
çalışmaya devam ediyorlar diye düşündüğünüz için
maaşlarına haciz koymuşsunuz. Konuyu ülkenin gündemine getirdik,
şubat ayında soru önergesi verdim, cevabı evvelki gün geldi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Burası neresi? Hangi ülkeden bahsediyorsun?
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) 13.500 emekli kira geliri alıyor diye maaşına haciz
koymuşsunuz. Biz gündeme getirince on ayda telafi etmişsiniz,
şimdi bunu söylüyorsunuz. Yetmedi.
Emeklilerle ilgili
bir şeyler söyleyince, grup başkan vekili oradan laf atarak
insicamımı bozmaya çalışıyor, biliyor lafın
nereye geldiğini.
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sen insicamı bozulacak adam mısın!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) 2008 yılında güya Sosyal Güvenlik Kurumunu
birleştirdik; Emekli Sandığı, BAĞ-KUR, SSKyı.
Birleşti mi
Ahmet Bey?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hayal dünyanı anlatıyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Birleşmedi. Sanal olarak birleştirdiniz, hayal
dünyasında birleştirdiniz dediğiniz gibi ama Plan ve Bütçe
Komisyonunda, geldiniz, memurlar için yüzde 17 taban aylık
katsayısını artırdınız ama SSK ile BAĞ-KURu
üvey evlat ilan ettiniz. SSK, BAĞ-KURlu 2,85 alacak ocak ayında zammı,
biliyor musunuz? Güya SGKda birleşmiştik, herkes eşitti. Herkes
eşit, memur emeklisi daha eşit! Neden acaba? Ama BAĞ-KUR ve SSK
emeklisine 2,85lik zammı reva görüyorsunuz.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Sizin batırdığınızı düzeltiyoruz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Bakın, şaşıracak bir şey yok. Salonda olan
bazılarına Emeklilere millî gelir artışından pay
vermeyecek misiniz? dendiğinde demişlerdi ki: Arkadaşlar,
emekliye millî gelir artışından niye pay verelim? Emekliler
millî geliri artıran değil, aksine azaltan unsurlardır. Bu
sözün sahipleri, çıkıp da vatandaşın
karşısına Biz millî geliri artırdık, cebinize daha
çok para giriyor. demiyor mu, gerçekten, ne verdiğiniz bu 2,85lik zam ne
de her gün biraz daha itibarlarını zedelemeniz değil ama bu
sözleriniz onların ciğerlerini en çok yakıyor.
Tarımda
BAĞ-KUR emeklisi 558 lira maaş alıyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biz gelmeden kaç lira alıyordu?
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sen söyle.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - Esnaf BAĞ-KUR emeklisi 748 lira maaş alıyor, SSK
emeklisinin ortalama maaşı 923 lira. Memur emeklisi de ortalama 1.118
lira maaş alıyor.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Biz gelmeden kaç lira alıyordu söylesene.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, bırakın da hatip konuşsun.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Recep Özel, ortadan bağırarak Özgür Özelin
insicamını bozamazsın, Özgür Özelin insicamı yerinde,
ittifakı emeklilerle. Özgür Özel burada senin kimlerle ittifak
yaptığını anlatırsa insan içine çıkamazsın.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta)
Anlat.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - 1,9 milyon Emekli Sandığı emeklisine yüzde 17 zam
verip, 6 milyon SSKlıyı 2,5 milyon BAĞ-KUR emeklisini
mağdur edenlere bu yanlışlarından dönmek için önümüzdeki
bütçe görüşmeleri bir olanak tanıyor. Bunu düzelttiniz düzelttiniz;
düzeltmediniz, mezarda emeklilik dediğiniz, mezara kadar onların
yüzünü güldürmediğiniz emekliler sizi siyaseten mezara gömecek
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Millet inanıyor mu bu anlattıklarına?
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Hadi oradan, hadi oradan!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Şimdi, bakın, eğer, gerçekten emekli için bir
şey yapacaksak, gelin, emeklilerin hepsini açlık
sınırının üstüne çıkaralım.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Konuşmak için konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla)
- 500 lira seyyanen zam verelim hepsine ve bu yüzde 17 zammı hepsine
yapalım.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Bekâra karı boşamak kolay.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) - Açma gözünü. Vatandaş sana Vekilim, git orada gözünü aç,
emeklinin hakkını koru, işçinin hakkını koru, memurun
hakkını koru, BAĞ-KURlunun hakkını koru, oraya git
gözünü aç. dedi. Muhalefet milletvekili Emekli maaşlarına 500 lira
seyyanen zam yapalım. deyince böyle gözlerini aç diye oy vermediler sana;
sana oyu gidip, burada gözünü aç, onların hakkını hukukunu gözet
diye verdi.
Şimdi, sen,
eğer, muhalefet partisi Bütün emekli maaşlarına 500 lira zam
yapalım ve bu yüzde 17lik memur zammını bütün emeklilere
yansıtalım. deyince Olur mu öyle şey? diye gözünü
açıyorsan yazıklar olsun sana. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
3üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu okuyorum:
Kullanılan
oy sayısı |
: |
206 |
|
|
|||
Kabul |
: |
206 |
|
||||
|
Kâtip Üye Muharrem Işık Erzincan |
|
Kâtip Üye Dilek Yüksel Tokat |
||||
Tasarı kabul
edilip, kanunlaşmıştır.
5inci sırada
yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporunun görüşmelerine
başlayacağız.
5.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
BAŞKAN
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı
sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında İşbirliğine
İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyet Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Meteoroloji Alanında İşbirliğine İlişkin
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
ve Dışişleri Komisyonu Raporları (1/694) (S.
Sayısı 397) (X)
BAŞKAN
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon raporu 397
sıra sayısı ile bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde söz isteyen? Yok.
Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
1inci maddesini okutuyorum:
TÜRKİYE
CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
HÜKÜMETİ ARASINDA METEOROLOJİ ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE İLİŞKİN MUTABAKAT
ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 25
Ekim 2011 tarihinde İzmirde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Meteoroloji Alanında
İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptının
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN
1inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN 2nci
madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN
3üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
tümü açık oylamaya tabidir.
Açık
oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum.
Oylama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
BAŞKAN Maç
var, Trabzonspora da başarılar dileyelim bu arada.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Pusulaları okuyalım eğer elektronik olarak yeterli
sayı yoksa.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Haydar ya!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne oldu Bayram Bey?
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) Uluslararası sözleşme bu ya!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Pusulaları okuyalım Muharrem Bey.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
BAŞKAN Peki.
Muzaffer Çakar?
Burada.
Mustafa
Baloğlu? Yok.
Ayşe
Türkmenoğlu? Yok.
Yaşar Karayel?
Yok.
Necati Çetinkaya?
Yok.
Toplantı yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.35
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan),
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Genel Kurulda az önce Divana sahte oy
pusulası yollandığına yönelik bir dedikodu var. Doğru
olmadığını temenni ederim, doğru olmamasını
temenni ederim. Bu konuda bir izahat, mümkünse rica ediyorum.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) - Arkadaşın acil işi vardı,
çabuk dışarı çıktı efendim oyunu kullandıktan
sonra.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, kayıtlara geçti.
397 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümünün açık
oylamasında toplantı yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
açık oylamayı elektronik cihazla tekrarlayacağız.
Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylamaya başlandı)
ÜNAL KACIR
(İstanbul) Şu anda CHP bu sözleşmenin onaylanmaması için
tüm engelleri kullanıyor. CHP Azerbaycanla ilgili bu sözleşmeye niye
oy vermiyor? Yani CHP Azerbaycanla yaptığımız
sözleşmeyi kabul etmiyor mu?
CHP Azerbaycanla
ilgili sözleşmeye oy vermiyor.
(Elektronik cihazla
oylamaya devam edildi)
ENGİN ALTAY (Sinop)
Süre doldu.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bitti, bitti, üç dakika geçti.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Süre doldu, üç dakika doldu.
BAŞKAN Oy
pusulalarını okuyorum:
Salim Uslu? Burada.
Sıtkı
Güvenç? Burada.
Mehmet
Erdoğan? Burada.
Yılmaz Tunç?
Burada.
Alev Dedegil?
Burada.
Mustafa
Akış? Burada.
Ertuğrul
Soysal? Yok.
Gürsoy Erol? Yok.
Binali
Yıldırım? Vekâleten Mehmet Mehdi Eker.
Faruk Çelik?
Vekâleten Hayati Yazıcı.
Hayati
Yazıcı? Burada.
Beşir Atalay?
Vekâleten Ali Babacan.
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Bu kaçıncı vekâlet?
ÜNAL KACIR
(İstanbul) CHPye bak, nasıl engellemeye çalışıyor.
BAŞKAN Orhan
Karasayar? Burada.
Oya Eronat? Burada.
397 sıra
sayılı Kanun Tasarısının tümünün ikinci defa
yapılan açık oylamasında da toplantı yeter sayısı
bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 3 Aralık 2013 Salı günü saat
15.00te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; herkese iyi hafta
sonları, iyi tatiller diliyorum.
Kapanma Saati: 20.49