TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
25inci
Birleşim
4
Aralık 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
2.-
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın, 4 Aralık Dünya
Madenciler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizlinin ekonomisine
ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Başbakanın ekonomiyle
ilgili açıklamalarında rakamlarla oynadığına
ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfada
elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için
gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
3.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 79uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, YÖKü protesto
ettikleri için tutuklu bulunan öğrencilerin derhâl serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
5.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününe ilişkin açıklaması
6.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Van depreminin
üzerinden iki yıl geçmesine rağmen depremzedelerin
sorunlarının çözümlenmediğine ilişkin açıklaması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta
organize sanayi bölgeleri için arsa temin edilmesinin gerekli olduğuna
ilişkin açıklaması
8.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, iş yeri
sahiplerinin 5084 sayılı Teşvik Yasasının yürürlükten
kaldırılmasından sonraki uygulamanın yeniden
değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
9.-
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, yaşamlarını
yitiren madencileri saygıyla andığına ve çalışan
madencilere esenlikler dilediğine ilişkin açıklaması
10.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Maliye
Bakanlığının AKPli ve CHPli belediyeler arasında
ayrımcılık yaptığına ilişkin
açıklaması
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu adına, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ve Mektebi Mülkiyenin 154üncü
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
12.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, BDP Grubu adına, 4 Aralık
Dünya Madenciler Gününe, her alanda insan emeğine yönelmiş ciddi
saldırıların olduğuna ve emeği meta olarak gören bir
zihniyeti kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, AK PARTİ Grubu
adına 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin
açıklaması
14.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, BDP Grubu adına Türk kadınına seçme ve seçilme
hakkının tanınmasının 79uncu yıl dönümüne
ilişkin açıklaması
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, MHP Grubu adına 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
16.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Amasya Milletvekili Avni
Erdemirin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
17.-
İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
19.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 480 ve 480e 1inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısıyla Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin bazı
hükümlerinin değiştirilmesinin Anayasaya aykırı
olduğuna ilişkin açıklaması
20.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Başbakanın
hastalandığı ve GATAya kaldırıldığı
bilgisinin doğru olup olmadığına ve görüşülen 480 ve 480e 1inci ek sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla sağlıkçı
olmayan asker ve polislere acil tıbbi müdahale yetkisinin verilmesine
ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.-
(10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1354)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 22 milletvekilinin, mevsimlik
işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/801)
2.-
Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligider ve 24 milletvekilinin, balon
turları sektörünün altyapısı ile hizmet kalitesinin yükseltilip
turizmin hizmetine sunulması için yapılması gerekenlerin ve
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/802)
C)
Genel Görüşme Önergeleri
1.-
MHP Grubu adına, grup başkan vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Suriye
konusundaki Türk dış politikasının temel hedef ve çizgisi
hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/9)
Ç)
Çeşitli İşler
1.-
Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif
etmiş bulunan Tacikistan Cumhuriyeti Parlamentosu üyelerinden oluşan
parlamenter heyete Hoş geldiniz. denilmesi
D)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının
görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine
ilişkin duyuru
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının taşımalı
eğitimle ilgili sorunların araştırılarak çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla 6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Aralık 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
2.-
AK PARTİ Grubunun, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer almasına; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve
takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına; turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel
Kurulun 5 Aralık 2013 Perşembe ve 6 Aralık 2013 Cuma günleri
toplanmamasına ilişkin önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Karaman Milletvekili Lütfi Elvanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Karaman Milletvekili
Lütfi Elvanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,
2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480e 1inci
Ek)
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S.
Sayısı: 335)
5.-
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 377)
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
Alo 181 Çevre ve Şehircilik Hattına yapılan başvurulara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/32721)
2.- Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın,
Erzurumda borçları nedeniyle elektrikleri kesilen köylere ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/32741)
3.- Artvin Milletvekili Uğur
Bayraktutanın, Artvinin Şavşat ilçesindeki bir köyde
yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/32742)
4.-
Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Şavşat
ilçesinin bir köyünde yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/32743)
5.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, elektrik
şirketlerince alınan sayaç okuma bedellerine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/32744)
6.-
Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, enerji sistemleri
mühendisliğinin istihdam olanaklarına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/32745)
7.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Askeri Havaalanı Mania
Planı Uygulamasının enerji iletim hatlarına etkisine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/32746)
8.-
Antalya Milletvekili Gürkut Acarın, elektrik dağıtım ve
kullanımıyla ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/32747)
9.-
İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susamın, tarımsal üretim
maliyetlerinin düşürülmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/32748)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığa ait gayrimenkullere ve bunların satış ve
kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/32749)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığa ait arsa ve araziler ile bunların satış ve
kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/32750)
12.-
İzmir Milletvekili Birgül Ayman Gülerin, İzmirin Bergama
ilçesindeki çam fıstığı üretim alanlarının
madencilik faaliyeti kapsamına alınacağı iddialarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/32751)
13.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, Ankarada doğal gaz
satışlarında kota uygulanmasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/32752)
14.-
Mersin Milletvekili Ali Özün, doğal gaz satışlarına kota
getirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı
(7/32753)
15.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Doğu Anadolu Bölgesi elektrik
dağıtımı özelleştirmelerine ve özelleştirilen
şirketlerde çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/32754)
16.-
İzmir Milletvekili Hülya Güvenin, kaya gazı ve petrolü sondaj
çalışmalarına ve muhtemel sonuçlarına ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/32755)
17.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Şırnakın İdil ilçesine bağlı bir köydeki
ağaçların kesilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/33128)
18.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, TİKAnın
Kazakistanda yaşayan Kürtlere yönelik yaptığı
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/33157)
19.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, TOKİnin Ankara Yapracık
Mevkisinde yaptırdığı konutlarda yaşanan
ısınma aidatı sorununa ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/33211)
20.-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, İstanbulun Tuzla ilçesindeki
imar planlarına cemevlerinin işlenmesi talebine ilişkin sorusu
ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın
cevabı (7/33212)
21.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Gezi Parkı
eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle haklarında
soruşturma açılan personele ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/33213)
22.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Volkan Canalioğlunun, Bakanlıkça
yapımına onay verilen HESlerin ÇED Yönetmeliğine uygun olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/33358)
23.-
Van Milletvekili Nazmi Gürün, Vanda TOKİ tarafından
yaptırılan MEMUR-SEN konutlarının eksikliklerine
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/33527)
24.-
İstanbul Milletvekili Celal Adanın, 2013 yılında
bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilen
yatırımlara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bekir Bozdağın cevabı (7/33826)
4 Aralık 2013
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
14.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M
A
BAŞKAN Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak
salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel
aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
14.03
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.15
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----
0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter
sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme
geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü münasebetiyle
söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Sayın
milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulda ciddi bir uğultu var.
Sayın Öztürk konuşmaya başlamadan evvel bu uğultuyu ortadan
kaldırırsak iyi olur, sayın hatibi sağlıklı bir
şekilde dinleyebiliriz.
Sayın Öztürk, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, 4 Aralık Dünya
Madenciler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü.
Konuşmama başlamadan önce, üç aydır Muğla Yatağanda
işlerini, aşlarını, ekmeklerini korumak için direnmekte
olan maden ve enerji işçilerini selamlıyorum.
Yine, bugüne kadar toprağın binlerce metre altında
ekmek kavgası uğruna yaşamlarını yitiren mühendisi,
işvereni ve işçisi olmak üzere tüm madencilere Allahtan rahmet
diliyorum, hepsini saygıyla anıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4 Aralık tarihi, Roma
İmparatorluğu döneminde madenciliğin piri olarak anılan
Santa Barbara adındaki bir kızın babasının
gazabından kaçarak madencilerin çalıştığı mağaraya
sığınması ve madenciler tarafından bu kişinin
koruyucu azize ilan edildiği gündür.
Bugün, koruyucu aziz ve azizelerin merhametine
sığınmanın oldukça gerilerde kaldığı, bilim
ve tekniğin yol göstericiliğinde risklerin en asgariye indirilerek
güvenli çalışmanın mümkün olduğu, sendikal örgütlerle hak
ve hukukunu koruma yollarının bilindiği bir zaman sürecinden
geçerken madencinin dramatik serüveninin hâlen değişmemiş
olması hem yürekleri yaralayıcı hem de hepimizi
düşündürücüdür.
Her türlü tehlike ve zorluk altında doğa ile
mücadele ederek emek veren, ürettiği yer altı kaynaklarını
insanlığın hizmetine sunan madencilere tüm toplumumuzun vefa
borcu vardır. Toprağın metrelerce altında insanlığa
hizmet için gerektiğinde canlarını hiçe sayan maden emekçilerine
hak ettikleri değerlerin verilmesi aynı zamanda bir insanlık
görevidir.
Her vardiya başında selametle diye
uğurlanan, iş yerinin kapısında selametle ve uğur
ola yazan, çıkışta birbirlerine Geçmiş olsun. diyen,
başkalarının da onları Geçmiş olsun. diye
karşıladığı başka bir meslek yoktur. Her
şeyin ama her şeyin, insan, doğa, ekolojik sistem, tüm kavram ve
etik değerlerin ticarileştirilerek yıkımın
arsızca sürdürüldüğü günümüzde işçilerin bırakın
yaşatılmasını, her yedi dakikada bir iş kazasının
yaşanması ve öldüklerinde cesetlerinin dahi bulunamaması çok
fazla bir sıkıntı yaratmıyor olsa gerek!
Madencilik alanında çalışan tüm maden
emekçileri yoksulluk ve sefalet ücretlerine mahkûm edilmekte ve her türlü
sosyal güvenceden yoksun bırakılmaktadır. Bugün, 15 bin
civarında maden mühendisinin aşağı yukarı
yarısı işsiz gezmektedir; iş bulabilenler ise düşük
ücretlerle iş bulmaktadırlar, sosyal güvenceleri yoktur, sigorta
primleri asgari ücret üzerinden ödenmektedir. Bugün, küresel sermaye krizleri
madencilik sektöründe çalışanlara fatura edilerek işten
çıkarmalar artarak devam etmektedir. Sektörde yaşanan
özelleştirmeler, taşeronlaştırmalar
çalışanları işsiz bırakmakta ve madenlerimiz çok
uluslu şirketlere peşkeş çekilmektedir.
Ülkemizde ulusal bir madencilik politikasının
olmayışı, madenlerimizin ülke sanayisinde
kullanılmayışı, bunun yerine ham madde olarak ihraç
edilmesi yeterince katma değer ve istihdam yaratmamaktadır. Bu
yanlış politikalar sonucunda madenlerimiz uygun şekilde
değerlendirilememektedir.
Madencilik kuruluşlarımızdaki mevcut
deneyim ve birikimlerin yok edilmesi, maden işletmeciliğinin
yetersiz, donanımsız ve deneyimsiz kişi veya kuruluşlara
bırakılması, kısa sürede yüksek kâr sağlamak
amacıyla yapılan üretim projeleri, hızlı ve yüksek kazanç
için yapılan üretim zorlamaları, bir yandan yetersiz, liyakatsiz
kişilerin siyasal amaçlarla kilit noktalara atanması ve diğer
yandan kamusal denetimin iyice gevşetilmesi iş kazalarını
kaçınılmaz hâle getirmektedir.
Son üç yılda madencilik sektöründe 273 ölümlü kaza
olmuş, 297 kişi yaşamını yitirmiş, 326 kişi
de yaralanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
iktidar döneminde madencilik politikası hiçe sayılmış, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı sadece Enerji
Bakanlığı hâline gelmiş, madencilerin sorunuyla hiç ilgilenilmemiştir.
Bugün
bir ruhsat alabilmek dahi
Başbakanın onayına sunulmaktadır. Madencilerin
sorunları her gün çığ gibi artmaktadır ve siyasal iktidar
ise bunları sadece seyretmektedir.
Yine
ben yaşamlarını kaybeden tüm madencileri saygıyla, rahmetle
anıyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gündem
dışı ikinci söz, aynı konuda söz isteyen Zonguldak
Milletvekili Sayın Özcan Ulupınara aittir.
Buyurun
Sayın Ulupınar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2.-
Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınarın, 4 Aralık Dünya
Madenciler Gününe ilişkin gündem dışı konuşması
ÖZCAN
ULUPINAR (Zonguldak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4
Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
4
Aralık, emeğin başkenti Zonguldak için de ayrı bir öneme
sahiptir. İlimiz beden gücüne dayalı olarak çıkartılabilen
taş kömürü ocaklarına sahip olmasından dolayı,
madenciliği yakından tanıyan ve neredeyse her evden bir maden
şehidi vermiş bir kenttir.
Ben
de bir madenci çocuğuyum; benim de babam, amcam, yakınlarım,
maden ocaklarında çalıştı, maden işçiliğinden
dolayı meslek hastalıklarına yakalandı. Babalardan başlayan
madencilik mesleğini bugün oğulları, torunları devam
ettirmektedir. Bu nedenle, Zonguldak, maden işçiliği; maden
işçiliği ise alın teri demektir.
Vatandaşımızın
ısınması, fabrikaların çalışması, ülkemizin
kalkınması için madeni karanlıktan aydınlığa
çıkaran madencilerimize çok şey borçluyuz. Madenin ülke ekonomisine
kazandırılmasında en büyük pay kuşkusuz
onlarındır. Yaşadığı kente hayat veren,
ekonomisine katkı sağlayan madencilerimiz, aldıkları
maaşı en çok hak eden erdemli insanlardır. Dünyanın en
ağır ve riskli iş kolunda, yerin yüzlerce metre altında
çalışan maden işçilerinin özverisi her türlü takdirin
üzerindedir.
Ülkemizin
sanayileşmesinin temel ham maddelerinden ve enerji kaynaklarından
biri olan taş kömürü, ülkemizde sadece Zonguldak havzasında
bulunmaktadır.
Dünya
Madenciler Gününde madenci kenti olan Zonguldak ilimizden ve taş
kömüründen söz etmeden geçemeyeceğim.
Zonguldak
ve bölgesinin tarihi 1829 yılında Uzun Mehmetin taş kömürünü
bulmasıyla başlamıştır. 1848 yılında Zonguldak
havzasında taş kömürü üretimi başlamış, başta
Fransızlar olmak üzere çok sayıda yabancı devlet havzada kömür
üreterek kendi ülkelerinin sanayisine katkı vermişlerdir. 1940
yılında, Zonguldak taş kömürü havzasında taş kömürü
üretimi devletleştirilmiştir, 1983 yılında TTK
kurulmuştur. Zonguldak ve bölge insanı 1i Osmanlı
İmparatorluğu döneminde olmak üzere 2 kez mükellefiyet altında
maden ocaklarında çalıştırılmıştır yani
maden ocaklarında zorla
çalıştırılmışlardır. Bu zorlamanın
nedenlerinden biri de taş kömürünün stratejik önemidir. Zonguldak ilimizde
her evde madende çalışan bir eş veya oğul vardır.
Eşini ve oğlunu madene uğurlayan Zonguldak kadını,
umutla, sağ salim dönüş yolu bekler.
Taş kömürü koklaşabilir özelliği nedeniyle
demir çelik sektörünün ana ham maddelerinden biridir. Yüksek kalorisi nedeniyle
çay ve çimento fabrikaları gibi diğer sektörlerde
kullanılmaktadır. Taş kömürünün düşük kalorili bölümünden
ise termik santrallerde elektrik enerjisi üretilmektedir. Ereğli Demir
Çelik Fabrikası, Karabük Demir Çelik Fabrikası, Çatalağzı
Termik Santrali ile Filyos Ateş Tuğla Fabrikasının bölgeye
kurulmasının nedeni taş kömürünün bu bölgede üretiliyor
olmasıdır. Bugüne kadar gelen süreçte bu vefakâr ve çileli işçi
kesimi için gerekenin yapılması, madencilerin ve madenciliğin
hak ettiği değeri kazanması için AK PARTİ hükûmetlerimiz,
madencilik politikalarını uluslararası standartlarda, dünyaya
açık, ulusal kalkınmayı tetikleyecek bir şekilde
planlamışlardır. Özel sektör madencilerine uzun yıllardan beri
beklediği teşvikleri vermek yine AK PARTİ iktidarına nasip
olmuştur. Ülkemizde yalnızca Zonguldak ve civarında üretilen
taş kömürüne de bizim Hükûmetimiz tarafından teşvik
verilmiştir. Hükûmetlerimiz döneminde profesyonel ve uluslararası
standartlara uygun aramacılığın önü
açılmıştır. On yıl önce 100 bin metre civarında
yapılan sondaj şu anda 1 milyon civarında
yapılmaktadır. Yeni düzenlenen Maden Kanunundan sonra sektörde reel
bir şekilde faaliyetlerin yapılması, bir kısım
aksaklıkların da giderilmesi adına yapılan yeni
düzenlemelerle çevreye de duyarlı bir madencilik oluşturmaya gayret
edilmektedir. Ülkemiz genelinde bulunan tüm maden sahalarında ilgili
bakanlığımızca sık sık denetimler yapılmakta,
iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili
hususların hassasiyetle üzerinde durulmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
duygu ve düşüncelerle, madenleri arayıp bulan, işleyen,
alın terleriyle maden ocaklarını aydınlatan ve bu
uğurda yaşamlarını yitiren tüm maden emekçilerinin Dünya
Madenciler Gününü kutluyorum.
Bugüne kadar madenlerde hayatını kaybetmiş
bütün maden şehitlerine Allahtan rahmet dilerken madenlerde canı
pahasına alın teri döken tüm madencilere Yüce Yaradanın
kolaylıklar vermesini diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ulupınar.
Gündem dışı üçüncü söz, Denizlinin
ekonomisi hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Emin Haluk
Ayhana aittir.
Buyurun Sayın Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
3.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın, Denizlinin ekonomisine
ilişkin gündem dışı konuşması
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Denizli ekonomisi
hakkında gündem dışı söz aldım. Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Denizli ekonomisinin bulunduğu
noktayı göstermek istiyorum. Organize sanayi büyüklüğüne
baktığınız zaman, hektar olarak Kayseri 3.413, Denizli
1.274. Denizlinin hâli meydanda. Organize sanayi bölgesine tahsis edilen
sanayi alanı Kayseride 19 milyon metrekare, Denizlide 5,5 milyon
metrekare. Evet, üretimdeki firma sayısı Kayseride 879, Denizlide
168. AKP döneminde Denizlinin geldiği noktayı göstermesi
açısından bu olay gerçekten önemli.
Şimdi, şu da Denizli Sanayi Odası dergisi
Ekol. Bundan aldığımız bilgilere göre size Denizli
ekonomisini anlatmaya çalışacağız. Denizlide
yatırımlardan hak ettiği pay alınamıyor. Denizli
artık büyük ölçekli yatırımları çekemiyor. Denizlinin
temel sorunlarının başında, önemli kapasitesine
rağmen, hava, kara, demir yolu ulaşımında yetersizlik var,
hızlı tren bile vadetmişlerdi. Turizm potansiyeli yeterince
değerlendirilemiyor. Son yıllarda büyük yatırımlar
yapılamıyor; bu, problem. Yeni Çek Yasası faydasız.
diyenler 100 sanayicinin 70i, İstihdam maliyeti 2012de arttı.
diyenler 100 kişinin 71i, Yatırım maliyeti arttı.
diyenler 100 kişinin 59u, Enerji maliyeti arttı. diyenler 100
kişinin 86sı, Ara malı maliyeti arttı. diyenler 100
kişinin 71i.
İstihdam artıyor Denizlide, üretim
artıyor, sipariş artıyor, satış artıyor. Kapasite
kullanımı artacak. deniyor ama icra dairesi sayısı
artıyor, haciz artıyor, kredi kartlarının pert oluşu
artıyor. Denizli vergide, Denizli yatırımda
sıkıntılı bir durumda. Kredilerde tekstilin, konfeksiyonun
payı azalıyor. 2005-2013 döneminde bireysel kredilerin toplam
krediler içindeki payı yüzde 10dan yüzde 27ye yükseliyor. Her
şirket, aşağı yukarı, kendi biriminde bir tane, kredi
kartı pert olanlar için bankalara özel danışmanlık bürosu
açmış durumda. Aynı dönemde tekstil sektöründe kredilerin
payı yüzde 40tan 13e geriliyor, toplam krediler içinde kurumsal
kredilerin payı yüzde 83lerden 63e düşmüş, bireysel kredilerin
payı yüzde 17den yüzde 32lere yükselmiş. Yani, bireysel krediler
tırmanıyor, haciz artıyor, insanlar geçiminde
sıkıntı çekiyor; istihdama rağmen sıkıntı
çekiyor, ihracata rağmen sıkıntı çekiyor. Denizlililer
krizden en çok etkilenen insanlar arasındaydı.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Osmaniyede
de aynı.
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) Biliyorum, Osmaniye de,
Manisa da sıkıntıda aynı şekilde.
Denizli de yatırımlardan orantısız
pay alıyor, teşvikli yatırımlardan aldığı
pay ülkedeki genel eğilimlerin aksine yerinde sayıyor, hâlbuki
1980-1990larda önemli yatırım merkeziydi. Esat Beyin deyimiyle
-Allah selamet versin- Anadolu kaplanı değil, Anadolu
eşeği olduk. diyor. Gerçekten sıkıntılı
durumdalar, hele son on yılda. Denizli artık büyük ölçekli
yatırımları çekemiyor. Temel sorunlarının
başında, önemli ticari kapasitesi olmasına rağmen, hava,
kara, demir yolu ulaşımında yetersizlik var. Turizm
potansiyelinden yeterince yararlanılamıyor. Yatırım
yapılmıyor olması büyük ölçekli, önemli bir olay.
Şimdi, 1980 sonrası sanayinin hızla
geliştiği illerden olmasına rağmen, Denizli ilinin
ekonomisi hâlâ büyük oranda tarımla ilişkili. AKP, mahallî idarelerde
zaten hem belediye meclisinde hem de nerede, il özel idaresinde hile ve
desiseyle, transferlerle ayakta; millî iradeyi gasbetmiş vaziyette. AKP
döneminde Denizli, apartla, öğrencilere atılan iftiralarla,
asayişsizlikle, emniyetin düzenlediği raporlarla, düzensizlikle, hile
ve desiseyle anılır oldu. AKPden kurtulunca Denizli bunlardan da
kurtulmuş olacak.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (MHP
ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
10 milletvekili arkadaşımıza
60ıncı maddeye göre söz veriyorum.
Sayın Korkmaz
V.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Başbakanın ekonomiyle
ilgili açıklamalarında rakamlarla oynadığına
ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Sayın Başbakan siyasi çıkarları için
rakamlarla oynamayı çok sever. IMFye borcu temizledik. der, toplam
borcumuzu on iki yılda 3 kat artırdığımızı
gizlemeye çalışır. Kişi başına geliri talimatla
bir gecede 3 kat artırır. Yirmi yıldır dünyanın
16ncı büyük ekonomisi olan Türkiyeyi kendisi 16ncı
yapmış gibi caka satar. Kalkınmada rekorlar kırdık.
der, ülkemizin seksen yıllık ortalama kalkınma hızı
yüzde 5,5 iken yüzde 5lerin altındaki gelişmeyi mucizevi
başarı gibi sunar. Sahip olduğu televizyon ve gazetelerle bu
rakamlar sürekli vatandaşa söylenir. Hâlbuki iki gün önce daha oto
gaza yüzde 14, tüp gaza yüzde 16 zam
yapılmıştır asgari ücrete yüzde 3-4 zam
yapılırken. Bugün bir simit 1 lira 40 kuruştur. 5 kişilik
bir aile günde üç öğün 2şer simit yese 1.260 lira yapıyor. Asgari
ücret 1.022 liradır. Gel de Sayın Başbakan bu hesabı bu
millete bir açıklayıver.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
2.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfada
elektrik kesintileri nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için
gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını talep ettiğine
ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Şanlıurfa ilimizde elektrikler günde 8-9 kez,
sürekli kesilmekte. Elektriklerin Şanlıurfada kesilmesi nedeniyle
sürekli Şanlıurfalılar mağdur. Ancak o dönem vali olan ve
şu anda belediye başkan adayı olan kişi, sürekli vatandaşı
oyalayarak elektriklerin altyapısının düzeleceğini
söylediği hâlde bugüne kadar bu elektriklerin altyapısı
yenilenmedi, düzelmedi ve bu mağduriyet sürekli devam ediyor. Enerji
Bakanlığından, Şanlıurfalıların bu elektrik
kesintisini sürekli yaşamaması uğruna, bu mağduriyetin
giderilmesi için gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasını
talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Sarıbaş
3.-
Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaşın, Türk kadınına
seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 79uncu
yıl dönümüne ilişkin açıklaması
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Türk kadınının seçme ve seçilme
hakkını almasının üzerinden yetmiş dokuz yıl
geçmesine, kadınlarımızla ilgili birçok yasal düzenlemeler
yapılmasına rağmen, bugün kadınlarımızla ilgili
birçok sorun hâlâ çözülememiştir. 1934 yılında siyasi
haklarını kazanan Türk kadını, cephelere
sırtlarında mermi taşımasına, erkeğiyle birlikte
cephede çarpışmasına -evinde anne- tarlada, fabrikada, üretimin
her safhasında aktif olarak bilfiil görev almasına karşın
şiddet ve tacize uğramaktan, bilfiil töre cinayetlerine kurban
edilmekten, ikinci sınıf yurttaş olmaktan
kurtulamamıştır.
Bugün Türk kadınının seçme ve seçilme
hakkını kazandığı günün 79uncu yıl dönümü
dolayısıyla haklarını sonuna kadar kullanan ve bu
uğurda mücadele eden tüm kadınlarımızı yürekten
kutluyor, Yüce Atatürkün onlara verdiği değere layık olma
yolundaki haklı davalarının her zaman yanında olduğumuzu
belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
4.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, YÖKü protesto ettikleri
için tutuklu bulunan öğrencilerin derhâl serbest
bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bugün Ankara 1 no.lu F tipi
ve Ankara Kadın Cezaevine giderek YÖKü protesto ettikleri için tutsak
edilen üniversite öğrencileri ve gençleri ziyaret ettim. Hüseyin Süngü,
Gökhan İrez, Hacer Özcan, Melis Ciddioğlu, Lale Can, Eylem
Kayaoğlu ve Rojda Yalınkılıç YÖKe hayır.,
Öğrenciyiz, haklıyız, kazanacağız., Parasız
eğitim istiyoruz. dedikleri için haksız ve hukuksuz bir şekilde
cezaevine konmuşlardır. Benzer şekilde tam 3 bin tutuklu
öğrenci olduğu bildirilmektedir. Bu bir demokrasi
ayıbıdır. Diktatöre başkaldıran ve direnen herkes
aileleriyle birlikte cezalandırılmaktadır ve eğitim hakları
engellenmektedir. Gözleri ışıl ışıl olan bu
gençleri kendileri gibi düşünmedikleri için cezalandıranlar insan
olduklarından utanmalıdırlar. Bu gençler derhâl serbest
bırakılmalıdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tunç
5.-
Bartın Milletvekili Yılmaz Tunçun, 4 Aralık Dünya Madenciler
Gününe ilişkin açıklaması
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Türkiye
Taşkömürü Kurumu müesseselerinden birisi benim seçim bölgem Bartın
Amasrada bulunuyor. Bartın Amasradaki ve tüm Türkiye genelindeki
madencilerimizin Madenciler Gününü kutluyorum. Zor ve meşakkatli bir
mesleği yerine getiriyorlar. Hükümetimiz, madencilerimizin
çalışma şartlarını düzeltme adına gerçekten son
zamanlarda önemli tedbirler alıyor. Bartın Amasrada modernizasyon
çalışmaları başladı.
Bu vesileyle tüm madencilerimizin Madenciler Gününü
kutluyor, hayatını kaybeden madencilerimize Allahtan rahmet
diliyorum, minnetle anıyorum. Bütün madencilerimize ve fedakâr ailelerine
sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
6.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, Van depreminin
üzerinden iki yıl geçmesine rağmen depremzedelerin
sorunlarının çözümlenmediğine ilişkin açıklaması
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, iki yılı
aşkın zaman geçti Van depreminin olmasından ancak ne yazık
ki hâlen daha depremzedelerin çoğunluğunun bir
kısmının sorunları çözümlenmedi. Yaklaşık 500
kişi hâlen daha barınma sorunları çözümlenmediği için
konteynerlerde kalmak zorundalar ama ne yazık ki konteynerlerden
çıkmaları için elektrikleri kesilmiş ve her türlü
olanaksızlıklar içinde yaşamaya çalışıyorlar.
Açlık grevindeler Sayın Başkan; 100üncü
günündeler açlık grevinin, dönüşümlü olarak sürdürüyorlar. Hem bu
soruna dikkat çekmek için hem bu şekilde olumsuz koşullarda
kış gününde yaşamak durumunda kaldıkları için,
çocuklarını okula göndermedikleri için, gönderemedikleri için
Erçişte de aynı sorunlarla boğuşan depremzedelerimiz var.
Hükûmet ne yapıyor böylesi bir durumda? Suriyeli göçmenlere barınma
hakkı tanırken kendi vatandaşlarımıza neden
barınma hakkı tanınmıyor ve konteynerlerden
çıkartılıyorlar, kalıcı konutlara
alınmıyorlar bu vatandaşlarımız? Bu konuda acilen
sorunun çözümlenmesi lazım çünkü bu kış gününde çok ciddi
hastalıklar ve ölümlerle karşılaşabilirler. Bu konuda ben
Hükûmeti duyarlılığa davet ediyorum.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraşta
organize sanayi bölgeleri için arsa temin edilmesinin gerekli olduğuna
ilişkin açıklaması
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Kahramanmaraş, özellikle 1984 yılından
sonra üretmeye başlamış, bir sanayi kenti olmaya
başlamış ve bunların en başında gelen de tekstil
ürünleri. Ancak son zamanlarda Kahramanmaraşta müteşebbisler
yatırım yapamaz oldular. Bunun tek sebebi de Kahramanmaraşta
arazilerin kısıtlı olması ve 2 tane organize sanayinin
devreye girememesi. Birinci düşünülen organize sanayi Türkoğlu
bölgesinde ve Tomsuklu bölgesinde.
Üretmek için, ihracatı yapabilmek için mutlaka
üretmek lazım; bunu hep biliyoruz. Bunun için, bu fabrikaları
kurabilmek için mutlaka bir arsa temini yapılması lazım; bunu
ilgililerden istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Karaahmetoğlu
8.-
Giresun Milletvekili Selahattin Karaahmetoğlunun, iş yeri
sahiplerinin 5084 sayılı Teşvik Yasasının yürürlükten
kaldırılmasından sonraki uygulamanın yeniden
değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın
Başkan, yürürlükten kaldırılan 5084 sayılı Teşvik
Yasası yerine getirilen uygulamadan, 10un altında işçi
çalıştıran iş yerlerinin yararlanamadığı,
yeni uygulamanın 5084 sayılı Teşvik Yasasının
yüzde 45i oranında katkı sağladığı
görülmüştür; bundan dolayı kredi desteği ve amacına uygun
bir istihdam oluşmasına yönelik yeterli katkı
sağlamadığı tespit edilmiştir. İş yeri
sahipleri bu durumun yeniden değerlendirmesini talep etmektedir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Köktürk
9.-
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, yaşamlarını
yitiren madencileri saygıyla andığına ve çalışan
madencilere esenlikler dilediğine ilişkin açıklaması
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Madende var olan, ürettiği taş kömürüyle
yıllarca ülke ağır sanayisini omuzlarında
taşıyan, buna karşılık 5 bine yakın madencisini
yerin yüzlerce metre altında iş kazalarında, grizularda
kaybeden, büyük acılar çeken ve büyük bedeller ödeyen ancak bu bedellerin
karşılığı olarak ocakları taşerona devredilmiş,
limanlarına ithal kömür gelen ve mevcut kömür ocakları teşvik
dışında bırakılmış bir kentin milletvekili
olarak ben de başta Zonguldakta yitirdiğimiz 5 bine yakın maden
şehidimiz olmak üzere ülkemizin
dört bir tarafında maden
sektöründe yaşamını yitiren tüm şehitlerimizi
saygıyla, şükranla anıyorum. Ayrıca, madencilerimizin,
taşeronlaşmaya dur denilmesi, çalışma
şartlarının iyileştirilerek iş kazalarının
önlenmesi ve insanca, insan onuruna yaraşır
maaşlarının kendisine ödenmesi konusundaki taleplerine
kulakların ve gözlerin kapatılmaması dileğiyle
çalışan madencilerimize esenlikler diliyorum,
saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
10.-
Kocaeli Milletvekili Mehmet Hilal Kaplanın, Maliye
Bakanlığının AKPli ve CHPli belediyeler arasında ayrımcılık
yaptığına ilişkin açıklaması
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Maliye, AKPli belediyelerin borçlarını
görmezden gelirken, Cumhuriyet Halk Partili Didim Belediyesinin borcuna
karşılık haciz işlemi başlatıp, alacağı
için ilçedeki otel ve bazı işletmelere tebligat gönderip, belediye
tüzel kişiliğine ödenmesi gereken doğmuş ve doğacak su
ve atık bedellerinin vergi dairesine yatırılmasını
talep etmektedir. Aslında bu bir suçtur çünkü eşitlik ilkesine
aykırıdır, Maliye ayrımcılık yapmaktadır.
Biliyoruz ki AKPli belediyelerin, özellikle Kocaeli Büyükşehir
Belediyesinin, İzmit, Gebze, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 5
milyar, 3 milyar gibi ciddi rakamlarda borçları dururken, Maliye bunlara
tebligat ve işlem yapmazken kendinden olmayan belediyelere tebligat ve
suçüstü yapması aykırıdır. Sayın Bakanın adil
davranması için konuya müdahil olması gerektiğini
düşünüyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN Sayın Hamzaçebi
11.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, CHP Grubu adına, 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ve Mektebi Mülkiyenin 154üncü
kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün Dünya Madenciler Günü. Bu günde madenlerde
çalışan tüm işçilerimizi, onların ailelerini Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak sevgiyle saygıyla kucaklıyoruz. Maden
kazalarında hayatını kaybeden işçilerimize bir kez daha
Allahtan rahmet diliyorum ve artık iş kazalarının olmadığı,
ölümlerin olmadığı, madencilerin haklarını alabildiği
bir çalışma düzenini Türkiyeye getirmeye Hükûmeti davet ediyorum.
Bugün ayrıca tarihsel adıyla Mektebi
Mülkiyenin, bugünkü adıyla Siyasal Bilgiler Fakültesinin 154üncü
kuruluş yıl dönümü. 1859 yılında o zamanki padişah
Sultan Abdülmecit döneminde Osmanlı İmparatorluğu çöküşe
giderken Osmanlının kamu yönetiminde yapmaya
çalıştığı reform kapsamında devlete sivil
yönetici yetiştirmek amacıyla kurulmuş olan bir okulun mensubu
olarak böylesi bir okulu kuranlara şükranlarımı sunuyorum.
Siyasal Bilgiler Fakültesinin başta dekanı olmak üzere tüm
öğretim üyelerine, öğrencilerine başarılar diliyorum ve
Mülkiye Marşını da tüm Mülkiyeye ve Türkiyeye hediye eden
rahmetli Mülkiyeli Cemal Yeşile buradan şükranlarımı
sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Baluken
12.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, BDP Grubu adına, 4 Aralık
Dünya Madenciler Gününe, her alanda insan emeğine yönelmiş ciddi
saldırıların olduğuna ve emeği meta olarak gören bir
zihniyeti kabul etmediklerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. Biz de
Barış ve Demokrasi Partisi olarak tüm maden emekçilerinin bu Dünya
Madenciler Gününü kutluyoruz. Bugüne kadar yaşamını yitiren
bütün maden emekçilerini saygıyla, şükranla anıyoruz.
Doğanın, ekosistemin, insan
yaşamının neoliberal politikalarla acımasız bir
şekilde sömürüldüğü günümüzde, madenler başta olmak üzere her
alanda insan emeğine de yönelmiş ciddi saldırılarla
karşı karşıyayız. Emeği meta olarak, piyasa
malı olarak gören bir zihniyeti kabul etmediğimizi ifade etmek
istiyoruz.
Her yıl iş cinayetlerinde yüzlerce
işçinin, emekçinin yaşamını yitirmesi, çalışma
şartlarının her alanda her gün olumsuza gitmesi, güvencesiz,
esnek taşeron çalışma sistemi, her geçen gün artan işsizlik
problemi, çalışma hayatını çekilemez bir sömürü sistemine
çevirmiştir.
Bu sömürü sistemini kabul etmediğimizi, tüm
mücadelelerinde madencilerin, işçilerin, emekçilerin yanında
olduğumuzu tekrar ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ünal
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, AK PARTİ Grubu
adına 4 Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Türkiyenin yıllık taş kömürü
ihtiyacı 25 milyon ton olarak hesaplanıyor. Ülkemiz bu ihtiyacın
ancak -kamu ve özel sektör olarak- yaklaşık 3 milyon tonunu
çıkarabiliyor. Hükûmetimiz, bir
taraftan kamunun işlettiği bölümlerin üretimini artırmak,
diğer taraftan da özel sektör eliyle maden kömürünü ülke ekonomisine
kazandırmak ve açılmakta olan yeni kuyularda binlerce madenciye
iş vererek ülkemizin enerji açığı sorununun çözümüne
katkı sağlamak için önemli çalışmalar yürütüyor. Aynı
zamanda, devletimiz, ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip olan madencilik
sektörünün sorunlarının çözümü için uzun vadeli politikalar oluşturuyor.
Ülkemizin kalkınmasında çok büyük öneme ve
emeğe sahip olan bu sektör... Dünyanın en zor mesleğini yerine
getiren, yerin yüzlerce metre altında canı pahasına emek
harcayan madencilerimizin Dünya Madenciler Gününü kutluyoruz AK PARTİ
Grubu olarak, bu uğurda yaşamını yitiren maden
şehitlerimizi rahmetle anıyoruz, tüm maden emekçilerine aileleriyle
birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyoruz.
BAŞKAN Sayın Buldan
14.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, BDP Grubu adına Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının
tanınmasının 79uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
5 Aralık, kadına seçme ve seçilme
hakkının tanınması. Biz de Barış ve Demokrasi
Partisi Grubu olarak Türkiyede 1980 sonrası iktidarların dini
siyasete alet etme çabaları neticesinde kadını geri plana itme
uygulamaları hız kazanmıştır. diyoruz. Kadınlar,
1934 yılından daha da gerilere götürülmeye
çalışılmaktadır. Siyasete atılması baba, erkek
kardeş, akraba veya eş tarafından engellenmekte, oy
kullanırken kendi iradesi aile baskısı neticesinde ipotek
altına alınmaktadır. Özgür iradesi önünde bütün engellerin
kaldırıldığı bir dünya ve kadınların
katledilmediği, töre cinayetlerinin işlenmediği bir Türkiye
özlemiyle bütün kadınları selamlıyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, MHP Grubu adına 4
Aralık Dünya Madenciler Gününe ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Madencilerimizin 4 Aralık Madenciler Gününü
kutluyorum. Ekmeğini alın teriyle, hayattayken yer altında zor
şartlarda kazanan madencilerimize sağlık ve afiyetler diliyorum.
Her şartta onların yanında olduğumuzu belirtiyor, çalışma
şartlarının düzeltilmesi için Hükûmetin gerekli düzenlemeleri
yapmasını diliyorum. Allah hepsine sağlık ve selamet versin
diyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Son yıllarda Türk sporunda yaşanan doping
sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması
Komisyonunun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- (10/753, 754, 755, 756, 757, 758, 759, 760, 761, 762, 763, 764, 765)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, başkan, başkan vekili, sözcü
ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/1354)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuz, başkan, başkan vekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapmak üzere 28/11/2013 Perşembe günü saat 18.30'da B Blok
2. Kat 4. Bankoda bulunan Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda
10 üye ile toplanmış ve yapılan oylama sonucunda
aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen
görevlere seçilmişlerdir.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet
Domaç
İstanbul
Komisyon Geçici Başkanı
Adı ve Soyadı Seçim Bölgesi Aldığı
Oy
Başkan : Osman Aşkın Bak İstanbul
10
Başkan Vekili: Adem Tatlı
Giresun 9
Sözcü :
Hakan Şükür İstanbul 9
Kâtip :
Gönül Bekin Şahkulubey Mardin 9
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Başka partili yok mu bu Komisyonda ya! Bu
nasıl bir demokrasi kültürü?
BAŞKAN
Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge
vardır, okutuyorum:
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Ağrı Milletvekili Halil Aksoy ve 22 milletvekilinin, mevsimlik
işçilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/801)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Mevsimlik işçilerin
karşılaştıkları sorunların
araştırılması amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İç Tüzüğü'nün 104 ve 105inci maddeleri gereğince bir
araştırma komisyonunun kurulmasını saygılarımla
arz ederim.
1) Halil Aksoy (Ağrı)
2) Pervin Buldan (Iğdır)
3) Hasip Kaplan (Şırnak)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Murat Bozlak (Adana)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) İdris Baluken (Bingöl)
8) Hüsamettin Zenderlioğlu (Bitlis)
9) Emine Ayna (Diyarbakır)
10) Nursel Aydoğan (Diyarbakır)
11) Altan Tan (Diyarbakır)
12) Adil Zozani (Hakkâri)
13) Esat Canan (Hakkâri)
14) Sırrı Süreyya Önder (İstanbul)
15) Sebahat Tuncel (İstanbul)
16) Mülkiye Birtane (Kars)
17) Erol Dora (Mardin)
18) Ertuğrul Kürkcü (Mersin)
19) Demir Çelik (Muş)
20) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
21) Nazmi Gür (Van)
22) Özdal Üçer (Van)
23) Leyla Zana (Diyarbakır)
Gerekçe:
Temel ekonomisi tarım ve hayvancılığa
dayanan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yıllardır
süren çatışmalı ortam sebebiyle birçok köy
boşaltılarak on binlerce insan zorunlu göçe tabi tutulmuş, istemedikleri
hâlde şehir merkezlerine yerleşerek bir günde yoksul bir yaşama
başlamışlardır.
Normal şartlar altında kendi köyünde kendi
arazisini ekip biçen ve aynı zamanda hayvancılıkla
uğraşan bu yurttaşlarımız şimdilerde şehrin
varoş tabir edilen bölgelerinde yaşam mücadelesi vermekte ve
geçimlerini her yılın belli mevsimlerinde "mevsimlik
işçiler" adı altında batı illerinde
çalışarak sağlamaktadırlar.
Ülkede güdülen özelleştirme politikaları, kamu
istihdamının zaten düşük olduğu bölgemizde
işsizliği daha da artırmış, sosyal güvencesiz ve
düşük ücretle çalışma oranını
artırmıştır. Ayrıca, çiftçilik ürünü pamuk ve tütün
alımlarındaki düşük fiyat ve kota uygulamaları bölgedeki
insanları kendi işinin sahibi olma imkânından yoksun
bırakmıştır.
Tarım politikalarındaki
yanlışlıklar, işsizlik sayısındaki
artış ve bölgedeki sanayi boşluğunun getirdiği daralma
topraksız ve az topraklı aileleri yaşlısından
çocuğuna kadar topyekûn batı illerinde mevsimlik tarım
işçileri olarak çalışmaya zorlamaktadır.
Zorunlu şartlar gereği ve istek
dışı Ordu, Giresun, Bolu, Bursa, Malatya, Manisa, Konya, Ankara
Polatlı ve Antalya gibi illere çalışmaya giden
insanlarımızın dramları sık sık ulusal
basına haber olmaktadır. Söz konusu illerde zaman zaman etnik
kökeninden dolayı ayrımcı muamelelerle karşılaşan
işçiler, gelir elde edebilmek ve kalan mevsimlerde geçinebilmek adına
asgari yaşam koşullarının altında bir kemer sıkma
politikası yürütmektedirler.
Mevsimlik tarım işçileri, yemelerinden ve
içmelerinden kısmakta ve çalışmakta oldukları ortamlarda
insan onurunu zedeleyen barınaklarda yatıp kalkarak önemli bir
toplumsal sorunun parçası olmaya devam etmektedirler.
Mevsimlik tarım işçilerinin çoğunun,
köyleri zorla boşaltılan ve köyleri yakılan insanlar olduğu
düşünüldüğünde, köylerine ve topraklarına kavuşma
imkânının derhâl sağlanması gerekmektedir.
Hükûmetler tarafından destekleme primi olarak
yapılan yardımlar sadece arazi sahiplerini kapsamakta ve arazileri
ekip biçmek için bölgede kiralama yoluna giden topraksız vatandaşlara
ek bir katkı sunmamaktadır. Hâl böyle iken zarar etmek istemeyen
vatandaşlar tercihini daha çok mevsimlik işçilikten yana
koymaktadırlar. Bu nedenle, destekleme primi açısından ilgili
mercilerin, toprağı ekip biçen şahısların gerçek
durumunu araştırıp buna göre prim ödemelerini sağlayan ve
prim yardımlarının ortaklaştırılmasını
temin eden bir düzenlemeye gitmesi zorunludur.
Her hâlde mevsimlik işçi olarak çalışmak
isteyen vatandaşların ulaşım koşulları
sıkı denetimlere tabi olmalıdır. İnsani
koşullardan uzak ve tehlikeli bir şekilde yolculuk
yaptırılan işçilerin bu durumları karşısında
işverene de sorumluluklar yükleyen düzenlemelere gidilmelidir. Çünkü her
yıl kamyonların arkasında istiflenmiş onlarca
yurttaşımız, meydana gelen kazalarda can veriyor.
Çalışma saatleri uluslararası
sözleşmelere ve iç mevzuata uygun hâle getirilmeli ve fazla
çalışma karşılığı ücretin de ayrıca
tahsili için gerekli denetimler yapılmalıdır.
Mevsimlik tarım işçilerinin hepsi kayıt
dışıdır. Kayıtlı oldukları tek yer
çalışırken başlarında duran çavuş veya dayıbaşının
defteridir. Mevsimlik tarım işçileri sosyal güvenceye
kavuşturulmalı ve mevzuatta kendilerine yönelik düzenlemeler
açısından kolaylıklar ve ek güvenceler
sağlanmalıdır.
Özetle, anlattığımız nedenlerden
ötürü, mevsimlik işçilerin karşılaştığı
sorunların araştırılması için bir Meclis
araştırma komisyonunun kurulması kaçınılmaz
olmuştur.
2.-
Nevşehir Milletvekili Ebubekir Gizligider ve 24 milletvekilinin, balon
turları sektörünün altyapısı ile hizmet kalitesinin yükseltilip
turizmin hizmetine sunulması için yapılması gerekenlerin ve
sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/802)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Balonculuk işletmelerinin altyapı ve hizmet
kalitelerinin yükseltilip iç ve dış turizmin hizmetine sunulabilmesi
ve sorunlarının belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci
ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılması hususunda gereğini
arz ederiz.
1) Ebu Bekir Gizligider (Nevşehir)
2) Ahmet Erdal Feralan (Nevşehir)
3) Murat Göktürk (Nevşehir)
4) Mustafa Hamarat (Ordu)
5) Mustafa Ataş (İstanbul)
6) Ömer Faruk Öz (Malatya)
7) Yüksel Özden (Muğla)
8) Sıtkı Güvenç (Kahramanmaraş)
9) Kemalettin Aydın (Gümüşhane)
10) Tülay Selamoğlu (Ankara)
11) Ahmet Öksüzkaya (Kayseri)
12) İsmail Tamer (Kayseri)
13) Ali Rıza Alaboyun (Aksaray)
14) Yaşar Karayel (Kayseri)
15) Cahit Bağcı (Çorum)
16) Yıldırım Mehmet Ramazanoğlu (Kahramanmaraş)
17) Durdu Mehmet Kastal (Osmaniye)
18) Ali Küçükaydın (Adana)
19) Bilal Uçar (Denizli)
20) Harun Tüfekci (Konya)
21) Alpaslan Kavaklıoğlu (Niğde)
22) Muzaffer Aslan (Kırşehir)
23) İlhan İşbilen (İzmir)
24) Ömer Selvi (Niğde)
25) Ali Şahin (Gaziantep)
Gerekçe:
Balonla uçuş tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de yapılmaktadır. Ülkemizde sadece hava şartları uçuş
için gereken ortamı Kapadokya bölgemizde sağlamaktadır. Balonla
uçuşlar sabah çok erken saatte yapılmaktadır. Çünkü günün bu
vakti, rahat ve dengeli bir uçuş, yumuşak bir iniş ve maksimum
kaldırma gücü için uygun hava şartlarını
sağlamaktadır. Bu vakit, aynı zamanda fotoğraf çekmek için
de en uygun vakittir. Gün doğumunun muhteşem güzelliği, renkler
ve kontrastlar harika olmaktadır.
Balonlar yer çekimi ve sıcaklık transferinin
temel prensipleri sayesinde uçarlar. Balonun içindeki hava
ısındıkça balon yükselir. Balonun içindeki hava soğudukça
balon alçalır. Balonu uçurmak için önce güçlü bir vantilatörle
şişirilir, sonra da bu hava ısıtılır.
Kapadokya'nın derin ve yeşil vadileri
balonlarımızın benzersiz ve unutulmaz uçuşlar yapması
için mükemmel bir oyun bahçesi oluşturur. Hafif rüzgârlar bizi balondan
başka hiçbir araçla gidilemeyecek yerlere götürür. Sonuçta balonla uçmak
gerçekten çok eğlenceli bir iştir. O kadar ki, sezon ortasında
bazen uçarken ağaçlardan meyveler bile toplanabilir.
Havalandıktan sonra hava akımlarıyla
birlikte hareket edildiği için herhangi bir sarsıntı veya rüzgâr
hissedilmez. Sepet, içinde bulunduğu hava kütlesi içinde hareketsiz bir
şekilde asılı durur. Uçuş yapılan sakin koşullar
altında sepeti sarsacak hiçbir şey yoktur yani hissedilen hareket bir
asansördekinden bile daha azdır. Ağaç tepelerinin üstünden geçerek
veya yükseklerde süzülerek uçarken hissedilen tek şey sadece huzurdur.
Yükseklik korkusu neredeyse hiç yaşanmaz ve şayet yolcuların
böyle bir korkusu var ise alçaktan uçulur. Bazı yolcular uçuşta
hissettiklerini sakin ve romantik olarak tanımlarken bazıları
da uçuşu nazik ve huzurlu olarak tanımlamaktadırlar.
Balonla ticari hava taşıma işletmeleri -bölgemizde
15 firma, 130 balon ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüze
kayıtlı 173'ü Türk, 22'si yabancı, 195 pilot ve 900 kişiye
istihdam sağlayan- yılda 300 bine yakın yerli ve
ağırlıkla yabancı turiste hizmet vermektedir. Ülke ve bölge
ekonomisine yılda 45 ila 50 milyon euro katkı
sağlamaktadır.
Yüksek balon yoğunluğu gerek bölgenin
coğrafi yapı ve hava koşulları gerekse doğal
oluşumlara zarar vermemesi, coğrafi yapıyı bozmaması
adına NOTAM'lanmış bulunan saha ve hava trafiğinin
denetlenmesi, doğal oluşuma zarar verme risklerinin ortadan
kaldırılması, bölge ve ülke ekonomisine
kazandırdıkları yadsınamayacak, balonculuk
işletmesinin geliştirilmesi, tanıtımının
yapılması ülkemiz ve Kapadokya bölgemizin dinamiklerini faaliyete
geçirmesine olumlu katkıları olacaktır.
Balonculuk işletmesinin geliştirilmesi, hizmet
kalitesinin yükseltilip iç ve dış turizmin hizmetine sunulabilmesi
için alınacak tedbirlerin belirlenmesi ve gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu
kurulması uygun görülmektedir.
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Genel görüşme açılmasına ilişkin bir
önerge vardır; okutuyorum:
C)
Genel Görüşme Önergeleri
1.-
MHP Grubu adına, grup başkan vekilleri İzmir Milletvekili Oktay
Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandırın, Suriye
konusundaki Türk dış politikasının temel hedef ve çizgisi
hakkında genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi
(8/9)
23/04/2012
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Arap Baharı olarak adlandırılan, Tunus,
Mısır, Libya, Yemen gibi Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde
başlayan ve yönetimlerin değişmesine yol açan gelişmeler
sonrasında komşumuz Suriye'de de benzer gelişmeler
yaşanmakta, ülke içindeki kargaşa ve kaos ise her geçen gün artarak
ülkemizi de etkisi altına alacak bir niteliğe bürünmektedir. Bugüne
kadar TBMM'de ele alınmayan AKP Hükûmetinin Suriye politikası,
uluslararası toplantılarda Suriye üzerine taahhütleri ile
çeşitli güçlerin oyun alanı hâline gelen Suriye'deki
gelişmelerin istikameti Türkiye için hayati önem arz etmekte ve ülkemizi
tehlikeli bir sürece getirmektedir. Bu nedenle, Suriye konusundaki
dış politikamızın temel hedef ve çizgisi hakkında
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasanın 98inci ve İç Tüzükün
102 ve 103üncü maddeleri uyarınca TBMM MHP Grubu adına genel
görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet
Şandır
İzmir Mersin
MHP Grup Başkan Vekili MHP
Grup Başkan Vekili
Gerekçe:
AKP Hükûmeti, dış politikada
izlediği yolun, komşularıyla sıfır sorun söylemiyle,
yakın çevreden başlayarak bir barış ve istikrar
kuşağı yaratmak olduğunu sık sık dile
getirmiştir. Bu minvalde AKP Hükûmeti, Medeniyetler İttifakı,
Büyük Ortadoğu Projesi gibi çeşitli projelere eş başkanlık
yapmak, bu çizgide yeni bir dış politika
anlayışını ortaya koymak, Ortadoğu'da "oyun
kurucu" olmak gibi iddialarla ülkenin dış politika ve
güvenliğine ilişkin çeşitli adımlar atmış, ancak
bu adımların Türkiye'yi oldukça tehlikeli bir yere götürdüğü
yaşanan gelişmelerle görülmüştür. Uygulanan dış
politika sonucunda komşularımızla sorunlu bir ülke konumuna
gelinmiştir. Hükûmet bu riskli adımları atarken de millet
iradesinin temsil edildiği en üst makam olan TBMM'yi devre
dışı bırakmıştır.
Suriye'de insanlık
açısından gerçekten trajik olaylar yaşanmakta, her gün yüzlerce
masum insanın katledildiği haberleri dünya kamuoyuna
yansımaktadır. Bu durumun özellikle komşumuz olan, tarihî ve
kültürel bağlarla bağlı olduğumuz bir ülkede
yaşanması üzüntü ve kaygı vericidir. Özellikle bundan bir buçuk
yıl önce, Arap Baharı olarak bilinen gelişmeler
ışığında, en uzun sınıra sahip
olduğumuz komşumuz Suriye'de başlayan ülkedeki gelişmeler
ve Türkiye'nin ortaya koyduğu dış politika tavrı oldukça
kaygı vericidir.
Türkiye, sahip olduğu tarihî,
kültürel ilişkiler çerçevesinde bölgede huzur, barış ve
demokratik gelişimin oluşmasını temin etmesi gerekirken;
çatışma, ayrışma senaryolarının teşvikçisi
konumuna düşürülmüştür.
Suriye'deki bu ayaklanma sonrası,
başta Başbakan olmak üzere, Hükûmet üyelerinin Suriye ile ilgili
olarak yaptığı açıklamalar, bu konuda atılan
adımlar Türkiye'yi zora sokan, çelişkili, Türkiye'nin
çıkarlarına ve itibarına zarar verici bir şekil almış
durumdadır.
Son günlerde ulusal ve
uluslararası medyada çıkan haberlerde, Batılı devletlerin
Suriye'ye askerî müdahalesinin zor olduğu, gerek kendi mali krizleri
gerekse Batı merkezli uluslararası sistem için çok
sıkıntılı bu işin, Batı dünyası adına
Arap Birliğine, özellikle de Türkiye'ye havale edildiği yazılıp
çizilmektedir. Yine, bu minvalde Türkiye ile Suriye arasında bir tampon
bölge kurulmasının gerekliliğine dair yazılar ve
Dışişleri Bakanlığının
açıklamaları da ayrıca ulusal medyada yer
almıştır.
Bugüne kadar bölgesinde istikrar oluşturucu ve güven
verici bir devlet olarak, tüm bölge ülkeleri nezdinde özel bir
ağırlık ve itibara sahip bulunan ve bu ağırlık
sonucu uluslararası camianın güvenilen bir üyesi olan Türkiyenin
attığı bu tarz dış politika adımlarıyla bu
itibarını ve güvenini yitirmek üzere olduğu görülmektedir.
Medyada zaman zaman Sayın Dışişleri Bakanına atfen
çıkan "Türkiye'nin bölgesinde bir istikrar unsuru olduğu,
sıfır sorun esasının ana çizgileriyle geçerli bulunduğu,
birkaç münferit olayın resmin bütününün görülmesini engellememesi gerektiği"
şeklindeki söylemin de bir hükmü kalmamaktadır. AKP Hükûmeti
döneminde uygulamaya konulan "Komşularla sıfır sorun"
politikası, ne yazık ki gelinen noktada "Sorunsuz
sıfır komşu" politikasına dönüşmüş, Büyük
Orta Doğu Projesi kapsamında 2003 yılında ABD'nin Irak'a
müdahalesiyle başlayan kargaşa ve kaos ortamı, bugün ülkemizi
Suriye ile savaşın eşiğine kadar getirmiştir.
İçinde bulunduğumuz şartlarda Sıfır sorun tezinin
pratikte uygulanabilirliği hemen hemen ortadan kalkmıştır.
Özellikle son dönemde Suriye'deki çatışmalardan dolayı,
sınırından kaçarak Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay
illerimize yerleştirilen ve gün geçtikçe sayıları artan
mültecilerle ilgili Hükûmetin atacağı adımlar da önemli hâle
gelmiştir.
Şüphesiz, Suriye konusunda AKP Hükûmetinin politika
değişikliğini sağlayan hangi unsurların etken
olduğu da TBMM'nin bilgisi dışındadır.
Genel görüşme talebimizin gerekçesini de her geçen
gün daha da karmaşık hâle gelen, ülkemizi bir ateş çemberinin
içine atan ve bizim de müdahil olduğumuz bu gelişmeler
bağlamında, Suriye konusundaki dış politikamızın
temel hedef ve çizgimizin ne olduğunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunda değerlendirilmesi oluşturmaktadır.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemdeki yerini alacak ve genel görüşme
açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük'ün
19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri
1.- CHP Grubunun, İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının
taşımalı eğitimle ilgili sorunların
araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla
6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Aralık 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
04/12/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 4/12/2013 Çarşamba günü
(bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti
grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Akif Hamzaçebi
İstanbul Grup
Başkan Vekili
Öneri:
İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel ve
arkadaşları tarafından 6/11/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına taşımalı eğitimle
ilgili sorunların araştırılarak, çözüm önerilerinin belirlenmesi
amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin (1091
sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer
önergelerin önüne alınarak, 4/12/2013 Çarşamba günkü birleşimde
sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, önerisinin
lehinde ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Alaattin Yüksele aittir.
Buyurun Sayın Yüksel. (CHP sıralarından
alkışlar)
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; taşımalı
eğitimle ilgili sorunların araştırılarak çözüm
önerilerinin belirlenmesi amacıyla verilen, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi üzerine söz almış bulunuyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım.
Eğitim öğretim yılı
başladığından bu tarafa, taşımalı
eğitimle ilgili, kız-erkek öğrenci yurtlarının ilçe
bazında ayrılmasıyla ilgili, 4+4+4ün yarattığı
sorunlarla ilgili, şimdi de dershanelerin dönüştürülmesiyle ilgili bu
Hükûmetin aldığı kararlar, çıkardığı
kanunlar, yaptığı düzenlemeler eğitimi engelleyen, yoksul
halk çocuklarının, öğrencilerin okula gitmesini
zorlaştıran kararlardır ve eğitimde giderek
başarısızlığı artıran kararlardır.
Bugün gündemde var; OECD Ülkeleri Eğitim Raporunda yani PISA Raporunda,
64 ülke arasında Türkiye -bizim ülkemiz- 42nci sırada yer aldı;
2003 yılından bugüne tüm raporlarda ise sondan 3üncü oldu; bu
politikaların sonucudur.
1989da başlatılan taşımalı
eğitim, 2003-2004 eğitim yılında 79 ile
çıkarıldı, 2004te 80 ile çıkarıldı.
Taşımalı eğitim çıkarıldığı günlerde
yani 80 ilde taşımalı eğitim uygulamaya
başlandığında, önce şu -tıpkı bu
fotoğrafta olduğu gibi- okullar, köylerde var olan okullar
kapatıldı. Çocuklar, kendi köylerinden çok uzak köylere servis
araçlarıyla taşınarak -eğitime- okula gitmeye
başladılar.
Değerli arkadaşlar, 4+4le eğitime
başlama yaşı 5e düşürüldü. En son, Bütünşehir
Yasası çıkarıldığında yine -yasalar
çıkarılırken her şey doğru dürüst düşünülmeden,
altyapı hazırlığı yapılmadan, sektör
temsilcileriyle konuşulmadan çıkarıldığı için- bu
bir başka soruna neden oldu. Bütünşehir Yasasına göre bütün
köylerin mahalleye çevrilmesiyle, Taşımalı İlköğretim
Yönetmeliğinde, belediye sınırları içindeki köylerin
taşımalı eğitim kapsamına alınamayacağı
yönündeki bu düzenleme nedeniyle birçok köyde şu anda
taşımalı eğitim kaldırılmıştır.
Taşımalı eğitim yani bu bakan döneminde
taşımasız eğitime dönüştürülmüştür.
Servisler kaldırılmış, servisler
kaldırılmakla da yetinilmemiştir; çocuklara, gittikleri
okullarda, merkez okullarda öğle yemekleri de kaldırılmıştır.
Kendileriyle birlikte aynı okulda, aynı sırada okuyan ama
servisle gelen öğrenciler yemek yerken, bu çocuklar ne yazık ki
annelerinin çantalarına koyduğu kuru ekmeği yemek zorunda
bırakılmışlardır.
Gönderilen genelgeyle belediye otobüslerinin gittiği
ya da kooperatif minibüs ve otobüslerinin gittiği köylere, 2 kilometreden
az köylere şu anda taşımalı eğitim
yapılmamaktadır, aslında bu yönetmeliğe göre bir süre sonra
tamamında da kaldırılacaktır. O zaman sayı çok daha
artacaktır ama bugün, sadece İzmirde, bu nedenle 7-8 bin çocuk okula
kendi imkânlarıyla gitmek zorundadır.
Geçen haftalarda Bayındır ilçemize gittim.
Bayındır ilçemizin köylerinde aileler, anneler gözyaşına
boğuluyordu Çocuklarımız okula gidemiyorlar. diye. Parası
olan aileler servis tutmuşlar, günde 5 Türk lirası ödüyorlar, okula
gidiyor çocuk, orada yemek yiyor, 5 Türk lirası ödüyor yani 1 çocuğun
eğitimi için günde 10 Türk lirası aile para ayırmak zorunda.
Ayda 800-900 lira kazanamayan köylülerin 1 çocuk için 300 lira, 2 çocuk için
600 lira ayırmaları imkânsızdır. Bu nedenle, köy
çocukları şu anda okula gidemiyorlar. Gidenler nasıl gidiyor?
Bakın, tıpkı bu fotoğrafta olduğu gibi. Geçenlerde
Menemenin köylerine gittik. Bu Belen köyünde, Doğa köyünde çocuklarla
beraber 2 kilometre bir köyden bir köye okula gidebilmek için yürüdük. Bu
çocukların içinde 5 yaşında ana sınıfına giden
çocuklar var. Tufan eğlenceli buldu o gün -5 yaşındaydı-
birlikte elimizden tutarak gitti ama havalar soğudukça bu işin
eğlence olmadığını görecek ve ne yazık ki okula
gitme imkânı bulamayacaktır.
Yine, anneleri de çocuklarla beraber okula gitmek zorunda
kalıyor çünkü son derece tehlikeli, küçük çocuklar kanal boyunda gidiyor,
trafik var, kamyon trafiği var, traktör trafiği var, anneler de
çocuklarla beraber okula gidiyor. Televizyonlarda gösteriyorlar, Bu ellerle
bütün gün mantar topluyorum, 10 lira kazanıyorum, bu çocuğu
nasıl göndereceğim? diye işe gitmek yerine çocuğunu okula
götürmeyi tercih ediyor.
Yine, çocuklar -bakın, bu fotoğraflarda
görüldüğü gibi- kamyon kasalarında okula gidiyorlar değerli
arkadaşlar, traktör kasalarında gidiyorlar, traktörün arka
basamağına basarak gidiyorlar ve en sonunda bisikleti olan dedeler
çocukları bisikletiyle götürüyor ama bisikleti olmayan dedeler de
eşekleriyle çocukları taşıyorlar. Bu, İzmirdeki
manzaradır arkadaşlar. Bu, utanılacak bir manzaradır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu çocukların anayasal haklarını,
Anayasadan gelen haklarını derhâl iade etmemiz ve bu sorunu çözmemiz
gerekmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, ben buradan AKP
milletvekillerinin, Hükûmetin, iktidar milletvekillerinin vicdanlarına
sesleniyorum, bakanların, Sayın Millî Eğitim Bakanının
vicdanına sesleniyorum: Bir emirle bu sorunu çözebilirsiniz. Sadece
İzmirde 7-8 bin öğrenci bu durumdadır. Gösterilen bu
fotoğraflardan eğer etkileniyorsanız bu sorunu çözersiniz. Buna
inanmıyorsanız, gelin, bu araştırma önergemize olumlu oy
verin ve bu, aşağı yukarı yirmi yıldır devam eden
taşımalı eğitimin yararını, zararını
birlikte inceleyelim ve beraber karar verelim. Bakın, traktörün
kasası bile yok, arka basamağında çocuklar gitmek zorunda
kalıyor.
Değerli arkadaşlar, yine bu Hükûmetin bu
eğitim öğretim yılı başladığında aldığı
bir başka karar vardı. Neydi o da? Kız erkek öğrenci
yurtlarını ayırıyoruz, karma yurtları bitiriyoruz.
Sanki karma yurt varmış gibi. Karma yurt diye bir şey yoktu, ayrı
bloklarda kalıyorlardı. Ayrı bloklarda kalmasına tahammül
edemeyen bu anlayışla çocukları farklı ilçelere
taşıdılar.
Şimdi, üniversite öğrencileri okullarına
gidebilmek için 30-35 kilometre, 3 vasıta değiştirerek ve
ilaveten de ceplerinden bedel ödeyerek, öğlen yemeğine
ayıracakları parayı otobüse, vapura, trene vererek
okullarına ulaşmaya çalışıyorlar. Yani, bu
anlayış okula gitmeyi zorlaştıran bir anlayış. Bunu
da aslında tıpkı dershanelerde tepki geldiği zaman
ertelenmesi gibi , ilçe bazında ayırmayı düşünseniz bile,
hiç olmazsa iki yıl sonra yapsaydınız. Aynı ilçede hem
kız öğrenci yurdu hem erkek öğrenci yurdu yapsaydık olmaz
mıydı? Ama bu o değil, bu anlayış başka bir
şey. Karşı devrim projesinin bir parçasıdır bu
anlayış. dedik ve Yakında bunun bir adım ötesi, kız
ve erkek öğrencileri okullarda, dersliklerde de ayırmaktır. diye
açıklamalarda bulunuyorduk, bunu 2023 hedefleri içinde zannediyorduk biz
ama Sayın Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut bunun önceden
haberini verdi Evet, bunu da yapacağız, ayıracağız,
ayrılması doğrudur. diye.
Aslında orantısız zekâ sahibi çocuklar,
öğrenciler bir öneride bulundular, dediler ki: Ya, bizim bir arada
aynı bahçede karşılaşmamıza tahammül edemiyorsa bu
kafa, aramıza bir duvar örsün, duvarla ayırsın, hiç olmazsa bizi
bu zulümden kurtarsın, eğitimde başarısız oluyoruz.
Diyebilirsiniz ki: Bu çağda duvar mı olur? Doğru, bu
çağda duvar mı olur? Berlin Duvarı çoktan yıkıldı
ama bu çağda da böyle bir anlayış olur mu? Bir ilçedeki yurdu,
öğrenciyi bir başka ilçeye gönderilmek zorunda bırakan bir
anlayış olur mu? Yine, Nusaybin, Kamışlı ve Ceylânpınarın
ardından Afrin-Kilis arasına utanç duvarını ören bu
anlayış, bu kafa değil midir, ki tıpkı İsrailin
Filistinde ördüğü duvar gibi.
Şimdi de üçüncü sorun olarak dershane sorunu
yaratıldı ve şimdi dershane sorununda da birkaç gündür sanki
çözülmüş gibi bir hava yaratılıyor. Hiçbir şey
çözülmüş değildir. Çözülmesi gereken şey, nitelikli, kolay
ulaşılabilir, erişilebilir parasız eğitimdir,
sağlanması gereken şey budur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) Bunu sağlamadığınız
sürece, dershanelere ihtiyaç duymayan bir düzeni
yaratmadığınız sürece sorunu çözmüş
sayılmazsınız.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Yüksel.
Cumhuriyet Halk Partisi grubu önerisinin aleyhinde ilk
söz Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir.
Buyurun Sayın Erdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AVNİ ERDEMİR (Amasya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
taşımalı eğitimin sorunlarıyla ilgili vermiş
olduğu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugüne kadar eğitimde
fırsat eşitliğinin gerçekleşmesine yönelik Hükûmetimiz çok
önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Sayın milletvekilimiz
biraz önce bu anlayış, bu kafa diyerek Hükûmetimizi ve
Hükûmetimizin millî eğitimle ilgili yapmış olduğu icraatlar
aleyhinde olumsuz düşüncelerini ifade etti. Değerli arkadaşlar,
öncelikle eğitim konusundaki duyarlılıkları,
öğrencilerimizin sorunlarını Meclise taşımış
olmasından dolayı da hakikaten sayın milletvekilime
teşekkür ediyorum. Ancak, bu anlayışın, bu kafanın
Türkiyede eğitim noktasında neler yaptığını da
görmemiz gerekiyor.
Evet, AK PARTİ iktidarı döneminde bu
anlayış, bu kafa şu andaki dersliklerin yarısından fazlasını
yeniledi. Evet, bunu da AK PARTİ iktidarı yaptı. Evet, 205 bin
yeni derslik. Nerede? Edirneden Karsa kadar Türkiyenin her yerinde.
Şırnakında, Trabzonunda, İstanbulunda, Karsında,
Ağrısında 205 bin yeni derslik yaptı bu kafa ve bu
anlayış.
Değerli arkadaşlar, yine eğitimde
fırsat eşitliği için, bu yavrularımız zor
şartlarda eğitim öğretim görmesinler diye 956 pansiyon inşa
etti ve 111 bin yatak kapasitesi oluşturdu. Evet, değerli
arkadaşlar, 110 bin öğrencimiz de şu anda AK PARTİnin oluşturduğu
yatak kapasitesinden yararlanarak eğitim ve öğretim görüyor bu
ülkede, bunu da görmeniz gerekiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çocuklar sokaklarda
kalıyor ya, bırakın, sokaklarda yatıyorlar.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, 2003ten günümüze 15 milyon öğrenciye 2,5 milyar
şartlı nakit yardımı yaptı AK PARTİ
iktidarı, işte bu anlayış, AK PARTİ
iktidarının anlayışı. Kime?
MAHMUT TANAL (İstanbul) O dönem kimse eşekle
okula gitmiyordu yalnız.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Evet, okula gitsin
yavrularımız diye ilköğretimde bu yıl 30 lira erkeklere, 35
lira kız çocuklarımıza; lisede, ortaöğretimde 45 lira erkek
öğrencilerimize, 55 lira kız öğrencilerimize
Amaç ne?
Teşvik.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Nerede hocam, nerede?
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Evet, yardım da
annelere verildi ki çocuklarını okula göndersinler diye ve 2,5 milyar
lira ödendi AK PARTİ iktidarında fakir fukaranın çocukları
için ailelere değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bizim fakir
fukaraların okuduğu yatılı bölgeleri kapattınız,
ilkokul kısmını. Fakir fukaranın okuduğu ilkokul
kısmını kapattınız yatılı bölgelerin,
kapandı.
(CHP sıralarından bir grup milletvekilinin
fotoğraf göstermesi)
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Değerli
arkadaşlar, gelelim AK PARTİ iktidarı ve AK PARTİ anlayışı
neler yapmış, onları görmeye devam edelim. Evet,
ilköğretimde ve ortaöğretimde 2002de öğrenci bursu 12
liraydı arkadaşlar, 12. Evet, 2002de ilköğretimde ve
ortaöğretimde öğrencilerimizin aldığı burs
miktarı 12 liraydı. Bugün kaç lira? 135 lira. Fark, artış
yüzde 973. Bu anlayışın, işte AK PARTİ
iktidarının anlayışının öğrencilerimize
sunmuş olduğu bir imkândır bu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Vereyim 135 lirayı da sen
bir ay çocuğunu geçindir bakalım üniversitede 135 liraya.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, 2002de 95 bin öğrenci burs alıyordu, bugün 254 bin
öğrenci. Size soruyorum, 95 bin mi daha büyük, 254 bin mi daha büyük?
Değerli arkadaşlar, yatılı okul yemek
bedeli 2002de 1 lira 42 kuruştu. Bugün kaç lira? 7 lira 54 kuruş.
İşte, AK PARTİ iktidarı, işte AK PARTİ
anlayışı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 5 misli artmış 5!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben yatılı
bölgede okuyordum ilkokulda, devlet yine bize para veriyordu, maaş
veriyordu o dönem.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Gelelim kız çocuklarının
okullaşma oranına. Evet, kim okulu, okumayı teşvik
etmiş, onu görelim. Kim kız çocuklarının
okumasını teşvik etmiş onu görelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) 5 misli artmış.
Mecliste bile yemek daha ucuz, öğrenciler Meclisten daha pahalı yemek
yiyor.
BAŞKAN Sayın Türkkan, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Öğrenciler Meclisteki
milletvekillerinden daha daha pahalı yemek yiyor.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Evet, değerli
arkadaşlar, ilköğretimde 1997-1998de kız ve erkek
öğrenciler arasındaki fark yüzde 14tü.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Milletvekili 10 bin lira
alıyor, öğrenci 135 lira!
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Yani, yüzde 14,
kız öğrenciler daha az eğitim görüyordu. 2003te bu yüzde 9a
düştü.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Biliyor musunuz sayın
milletvekilim, 10 bin lira alıyor milletvekili, 5 liraya yemek yiyor; 135
lira öğrenci alıyor, 7 liraya yemek yiyor.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) Evet, sizinle birlikte
yüzde 9a düştü. Allaha şükürler olsun, AK PARTİ iktidarı
ve anlayışında, ilköğretimde bugün kız öğrenciler
artı 1in üzerine çıktı; evet, erkek öğrencilere göre.
İşte, AK PARTİ iktidarı ve anlayışının
Türkiyeye getirdiği nokta değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ortaöğretimde de böyle, yükseköğretimde de
böyle. Ortaöğretimde, ilköğretimde kız ve erkek öğrenciler
arasındaki fark yüzde 26 iken bugün yüzde 5,86ya düştü.
Yükseköğretimde kız ve erkek öğrenciler arasındaki fark
2002de ve 2003te yüzde 26 iken bugün yüzde 12ye düştü. İşte,
AK PARTİ iktidarının ve anlayışının
getirdiği konu budur.
Değerli arkadaşlar, eğitimde fırsat
eşitliğinin sağlanmasına yönelik önemli uygulamalardan
birisi de sayın milletvekilimizin sözünü ettiği
taşımalı eğitimdir. Okulu bulunmayan, nüfusu az ve
dağınık yerleşim birimlerindeki ilköğretim
çağına gelmiş çocuklar ile birleştirilmiş
sınıf uygulaması yapan okullarda bulunan öğrencilerin
eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması
amacıyla başlatılmıştır bu. İlk defa 1989-1990
yıllarında başlatılmış ve Allaha şükürler
olsun, bugün, ilköğretimde 812 bin öğrenci taşımalı
eğitimden yararlanıyor.
Ortaöğretimde, arkadaşlar,
taşımalı eğitimden yararlanan öğrenci sayısı
378dir. Değerli arkadaşlar, ortaöğretimde
taşımalı eğitim ne zaman başladı? Evet, ortaöğretimde
taşımalı eğitime 2010 yılında, AK PARTİ
iktidarında başlandı. Bugün, 378 bin öğrencimiz
taşımalı eğitimden yararlanıyor.
Değerli arkadaşlar, bu Büyükşehir
Yasasıyla ilgili konu da şudur: Evet, ilköğretimde
Büyükşehir Yasasından önce taşımalı eğitim
kapsamında olan bütün köyler Büyükşehir Yasasından sonra da
aynen taşımalı eğitime devam ediyor. Değişiklik
asla yoktur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Doğru, okulları
kapattınız, okulları kapattığınız için ona
ihtiyaç olmaz ki.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Evet,
değişiklik asla yoktur ve üst sınır yoktur, 2 kilometreye
kadar olan yerlerde taşımalı eğitim yapılır.
Arkadaşlar, il planlama komisyonu kararıyla 1,5
kilometreye kadar da bunu düşürme yetkisi komisyona aittir, ildeki il
planlama komisyonuna aittir.
Gelelim, söz konusu problem ortaöğretimdedir. Evet,
ortaöğretimde de bu problemlerin olmasını istemiyoruz ama
unutmayın, bu problem diye getirdiğiniz konular, bu resimler nerenin,
hangi konuda?
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) İzmirin
ilçeleri
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, 2010dan önce ortaöğretimde taşıma yoktu.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - İki ay önce
çekildi, ben de varım resimlerde.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Bugün, AK PARTİ
iktidarı taşıyor. Bu sorun da ortaöğretimle ilgili, sizin
resmini getirdiğiniz konular.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) 5 yaşında,
anaokulu
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Büyükşehir Yasasıyla Millî Eğitim
Bakanlığının kararı şu, diyor ki: Toplu
taşımanın yapıldığı yerlerde taşımalı
eğitim yapılmaz. Nerede? İlköğretimde değil,
ortaöğretimde. 2010dan önce, AK PARTİ iktidarından önce
taşımalı eğitim yoktu ve bugün 378 bin öğrencimiz
taşınıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) Malatyada daha okullar
açılmadı ya, okullar açılamadı taşıma
yapamadığınız için.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Şundan emin olun:
Bu memlekette problem varsa, öğrencilerimizin problemi varsa, bu zamana
kadar AK PARTİ iktidarı çözmüşse bundan sonra da emin olun AK
PARTİ iktidarı bu problemleri çözmeye devam edecektir.
Arkadaşlar, taşımalı eğitimi
bilmiyoruz. Taşımalı eğitim nedir? Niye
taşırız?
Değerli arkadaşlar Okullar kapanıyor.
diyor. 1den 4üncü sınıfa kadar ilkokulda yani 1, 2, 3, 4te 10
öğrenciden aşağı öğrenci varsa, bu öğrencinin 1
öğretmenden veya 15 öğrencinin 1 öğretmenden eğitim görmesi
mi çocukları düşünmektir, bu çocukları taşımak veya
YİBOya götürmek mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Gazetede yazıyor, Türkiye
ortaöğretim kalitesinde 44üncü sırada.
Sayın milletvekilim, Türkiye 44üncü öğretim
kalitesinde. Sadece konuşuyorsunuz, icraat yok.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben kısaca bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
araştırma önergesinin aleyhinde olduğumu bildiriyor, hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
FATMA NUR SERTER (İstanbul) Ankarada
birleştirilmiş sınıf uygulaması devam ediyor.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
Ç) Çeşitli İşler
1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu
teşrif etmiş bulunan Tacikistan Cumhuriyeti Parlamentosu üyelerinden
oluşan parlamenter heyete Hoş geldiniz. denilmesi
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî bir ziyarette bulunan
Tacikistan Cumhuriyeti Parlamentosu üyelerinden oluşan parlamenter heyet
şu anda Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar. Kendilerine
Meclisimiz adına Hoş geldiniz. diyorum. (Alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Efendim
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
16.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, benim,
ilkokulum, ortaokulum, lisem yatılı. Yatılı bölgede biz okurken,
devlet bize maaş verirdi yani yoksul aile çocuklarının okuduğu
ilkokullar, AKP döneminde o ilkokul kısmı
kapatıldığı için, taşımalı eğitim
gündeme geldi. Yani bu sorunu yaratan AKP zihniyeti, AKP iktidarıdır.
Okulları kapattı, taşımalı eğitim ihtiyaç oldu.
Yani, eğer, burada, o okulları kapatmamış olsalardı,
taşımalı eğitimle övünmezlerdi.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) -
Taşımalı eğitim ne zaman başladı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Avrupada 6
öğrencinin bulunduğu köye okul yapılıyor, öğretmen
gönderiliyor.
BAŞKAN - Sayın Tanal, kayıtlara geçti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama AKP döneminde 20
öğrencinin bulunduğu yerde okullar kapatılıyor. Sorun bu
Değerli Başkan.
BAŞKAN -
Şimdi, bakın, 4üncü dakikayı dolduruyoruz.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) - Mahmut Bey,
taşımalı eğitim ne zaman başladı?
Taşımalı eğitim 1989da başladı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) AKP yaptı bunu.
HİLMİ BİLGİN (Sivas) Ne zaman
başladı haberin yok.
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) Sayın
Başkan
BAŞKAN -
Sayın Yüksel, buyurun.
17.-
İzmir Milletvekili Alaattin Yükselin, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Bir saniye,
söyleyeyim.
Sizin dediğiniz gibi, taşımalı
eğitim 1989da başlamıştır, 1990da 9 ile
yayılmıştır. Daha sonra da, 2002-2003te 79 ilde, 2005te
de 80 ile yayılmıştır. Yaygınlaştıran
sizsiniz. Doğru olabilir. Bakın, bugün, araştıralım
diyoruz, gelin, olumlu oy verin.
Sayın Başkan, milletvekili
arkadaşımız ortaöğretimde bunun olduğunu,
ilköğretimde olmadığını söyledi. Doğru
söylemiyor. Bu fotoğraflar yeni çekilmiştir, öyle eski
fotoğraflar falan değildir, ben de içindeyim fotoğrafın
yürürken. Elimden tutan çocuğun adı Tufandır ve 5
yaşındadır, 5 yaşında; ana sınıfına
gidiyor bir okuldan bir okula, Menemenin Belen köyünden, Doğa köyünden
bir başka köye 5 yaşındaki çocuk yürüyerek gidiyor. Yola
çıkıyorlar kamyonla, kamyon bulamazsa traktör, bulamazsa dedesinin
eşeğiyle gidiyorlar. Bu fotoğraflar gerçektir arkadaşlar.
Mesele, çözelim bunu, yapmayın, yazıktır ya.
BAŞKAN - Siz
onları anlattınız, kayıtlara da geçti.
Teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
tutanaklara geçmesi anlamında bir şey ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
18.-
Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkanın, Amasya Milletvekili Avni Erdemirin
CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın konuşmacı
öğrencilerin 7 lira yemek parası verdiğini söyledi.
Milletvekillerinin 11 bin lira aldığı bir yerde 5 lirayla
karnını doyuruyorsa, 135 lira burs alan bir öğrencinin 7 lirayla
karnını doyurmasını bir maharet gibi göstermesini esefle
dinledik.
Teşekkür ediyorum.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının
taşımalı eğitimle ilgili sorunların
araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla
6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Aralık 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde, Ankara Milletvekili Sayın Özcan Yeniçeri.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından taşımalı eğitimin sorunları ve bu
sorunların ortaya çıkardığı birtakım problemlerin
çözülmesi için alınması gereken tedbirler konusunda verilen önerge
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, genelde şöyle bir âdedimiz var: Bir yasa
yaparken bazı konular dikkate alınmıyor, onlar dikkatten
kaçtığı için de yanlış birtakım sonuçlar ortaya
çıkıyor, bunun bedelini de halk ödüyor. Sadece bu konuda değil,
hemen her yasa hazırlığı sırasında, kendisi
dışında hiçbir parti, sivil toplum örgütü, meslek
odasının görüşlerini dikkate almadan alelacele yasa çıkarma
ve bu çerçeve içerisinde ortaya
çıkan yasada, maalesef halkın ihtiyaçlarını
karşıladığı kadar halkın başına da
birtakım sorunlar meydana getiriyor.
Bunlardan bir tanesi de özellikle taşımalı
eğitimle ilgili sorunlardır. Taşımalı eğitimle
ilgili sorunların ortaya çıkmasının nedeni yani sebebi
4+4+4 sisteminde yapılan ve alınan bazı kararların temel
birtakım uygulamalara, temel birtakım araştırmalara, pilot
uygulamalara ve çalışmalara konu olmamasından
kaynaklanmaktadır.
Şimdi, taşımalı eğitim
ilköğretim okulu bulunmayan ve çeşitli nedenlerle eğitim
öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf
uygulaması yapan ilköğretim okullarındaki öğrencilerin
merkezî ilköğretim okullarında günübirlik taşınarak
kaliteli bir eğitim görmelerini sağlamak amacıyla
çıkarılmış bir sistemdir.
Bu sistemin aslında büyük bir değişim
olduğunu, her değişimin büyük sancılara gebe bulunduğunu,
bu değişimin de birtakım sorunları ortaya
çıkarmasının normal olduğunu özellikle ifade etmek ve bunu
görmek lazım. Ancak, normal olmayan, son derece plansız ve
yangından mal kaçırır gibi bu değişimin gerçekleştirilmesidir.
Bir saha araştırması, bir pilot uygulama olmaksızın
bir anda ve ülke çapında değiştirilen sistemin sorunlu
olacağı kaçınılmazdır. 4+4+4 eğitim sistemine
geçişteki plansızlığın çıktılarından
birisi olarak, taşıma merkezli okullar sorunu olarak ortaya
çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Şimdi, olaya şöyle bir bakmak lazım: Yani
ben gerçekten iktidar partisinin değerli sözcüsünü burada dinledim,
eğitim sisteminde hiçbir problem yokmuş, bu problemleri
tartışmaya da gerek yokmuş çünkü olmayan problem
tartışılmaz ve dolayısıyla da her şeyi, bütün
eğitim sistemini, hatta Nizamiye Medreselerini bile Adalet ve
Kalkınma Partisi kurmuş ve ciddi bir şekilde, o günden bugüne
Darülmuallimini kurmuş, Sahn-ı Semanı kurmuş, köy
enstitülerini kurmuş, şimdi de taşımalı eğitim
sistemini getirmiş, miladi bir iş gerçekleştirmiş,
Türkiye'yi eğitimde uçurmuş gibi bir fotoğraf ortaya koydu. AK
PARTİ kendisini ak kaşık olarak görüyor, herhâlde partinin
adını da onun için öyle koydular. Ama fotoğraf öyle değil,
gerçekler öyle değil, olgular öyle değil. Siz algıyı
değiştirmek isteyebilirsiniz, kamunun, halkın, birtakım
demagoji ve polemiklerle bir noktada algısını yönetebilirsiniz
ama gerçekler ve olgular bambaşka bir noktaya sizi getirir.
Şimdi, ilköğretim 1inci sınıfa giden
bir öğrenci ile 8inci sınıfa giden bir öğrencinin,
aynı süre, sabahın dokuzunda, öğleden sonra da saat 15.00te
okulda bulunmasının, bunun yanı sıra aynı tuvaletleri
kullanmasının, aynı yemekhaneleri, hatta aynı bahçeyi
kullanmasının pedagojik ve gelişimsel açıdan çok
sakıncalı olduğunu söylemek için çok da zeki olmaya gerek yok.
Geldiğimiz noktada, parçalı yeni eğitim sisteminde pek çok
okulda tabela dışında bir ayrıştırma da
aslında yoktur. Taşımalı eğitimde de durum böyle.
Değişen sadece tabelalar olduğu için, öğrenciler yine
aynı tuvaletleri, aynı yemekhaneleri, aynı bahçeyi ve aynı
servisleri kullanıyor. Eski sistemde 1 ve 8inci sınıf
öğrencileri aynı süre, yaklaşık altı saat okulda
olurlarken, yeni sistemde öğrenciler yedi buçuk saat okulda bulunmak
zorundadırlar. Değişen sadece tabelalar olduğu için
öğrenciler yine -biraz önce de söylediğimiz gibi- aynı tuvalet,
aynı yemekhane, aynı bahçe, aynı servisleri kullanıyorlar.
Eğitim taşımalı ve ortak olunca,
ilkokul kısmının dersleri tamamlandıktan sonra bir buçuk
saat kadar çocuklar okul bahçesinde ortaokul öğrencilerini, 6, 7, 8inci
sınıf öğrencilerini beklemek durumunda kalmaktadırlar.
Taşımalı eğitim kayıtlı öğrencilerinin
kırsaldaki fakir aile çocukları olduğu ve yaşları da
dikkate alınırsa, yarı aç yarı susuz, üşüyerek
bekleşmeleri acıklı bir görüntü ortaya çıkarıyor. Bu
grup içerisinde altmış-altmış altı aylık ana
sınıfı öğrencileri de maalesef yer almakta. Doğuda
kış şartları, sabah altı sularında başlayan
eğitim yolculukları, ortaokulları bekleyişi ve dönüş
yolculuğuyla birlikte akşam saat on sekize kadar durum
uzanabilmektedir.
Şimdi, bütün bunlar ortada iken, bütün bunları
yok sayarak meseleyi yalnızca yüzeysel, siyasal jargonla almak ve
algılamak son derece yanlıştır. Eğitim Türkiyenin
geleceğidir, Türkiyenin geleceği eğitimde saklıdır.
Eğitim meselesini siyasallaştırarak onun üzerinden birtakım
hesaplar yapmanın her şeyden önce kendimize
saygısızlık olduğunun altını çizmek istiyorum.
2002-2013 yılları arasında ülke genelinde
taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında
811.838, taşımalı ortaöğretim uygulaması
kapsamında da 389.958, özel eğitim öğrencilerinin ücretsiz
taşıma uygulaması kapsamında 47.459 öğrenci
taşınmaktadır. 2012 mali yılı bütçesinde
taşımalı ilköğretim taşıma giderleri için 581
milyon 790 bin TL, taşımalı ortaöğretim giderleri için de
165 milyon 950 bin TL ödenek tahsis edilmiştir. 40 bin araçla 14 milyon
400 bin sefer yapılmakta olup uygulamanın
başladığı 89-90 eğitim öğretim yılından
bugüne kadar yirmi iki yılda toplam 120 trafik kazası meydana
gelmiş, bu kazalar sonucunda da 48 çocuğumuz, öğrencimiz
yaralanmış, 62 evladımız ise hayatını
kaybetmiştir.
Taşımalı eğitim sisteminin bir
başka konusu da köylerin yavaş yavaş
boşaltılmasına katkı sağlamasıdır.
Bakın, ben size bugün buradan söylüyorum, bu köyleri şu veya bu
biçimde boşaltıyorsanız yarın köylere teşvik gibi
bir yasa tasarısıyla karşımıza geleceğinizden de
hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Köyü boşaltılan bir ülkede,
uzun vadede çok büyük sıkıntıların ortaya çıkacağını
söylemek için kâhin olmaya gerek yok.
Diğer taraftan, taşımalı eğitim
sırasında yemek sorunu da başlı başına bir
sorundur. Maalesef, her eğitim döneminde yüzlerce öğrenci
taşımalı ve yatılı okullarda yemekten
zehirlenmektedir. Bu okullarda yemek ve hijyen koşulları için
ayrılan bütçe de son derece kısıtlıdır. Bu üstünkörü
yaklaşımla insanların canları ve sağlıkları
tehdit altına alınabilmektedir.
Servis olayları da başlı başına
bir sorundur ama onun üzerinde çok fazla durmayacağım, o da biraz
önce burada ifade edildi.
Yapılması gerekenler nelerdir, kısaca
onlardan söz etmek istiyorum kalan süre içerisinde.
Bunlardan bir tanesi şu: Taşımalı
eğitim ihale uygulamalarındaki belirsizlik ortadan
kaldırılmalıdır. Taşımalı eğitim
ihaleleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa uygun olarak hizmet
alımı usulüyle yapılmaktadır. 5018 sayılı Kanun
hükümleri ve İhale Kanunu hükümleri tam
anlaşılmadığından veya yorum eksikliği nedeniyle,
uygulamaları sahiplenme aşamasında kadük kalmakta, il özel
idareleri ve millî eğitim müdürlükleri arasında gidip gelmektedir; bu
durumun düzeltilmesi gerekir.
Taşımalı eğitim uygulama ihaleleri
yıllık olarak yapılmamalıdır, yıllık olarak
yapılıyor. -bunu da başlık olarak söylüyorum- yıllık
olarak yapıldığı zaman yüksek oranda rekabete sebep
vermekte ve yüklenici, taahhüt ettiği araç kalite ve
standartlarını yakalamakta sıkıntı çekmektedir.
Araçlara yaş sınırı ile ilgili de Ulaştırma
Bakanlığının hâlen geçerli olan Okul Servis Araçları Hizmet
Yönetmeliğine göre 12 yaş olan araç yaş sınırı
6 yaş olarak düzeltilmiş ve beş yılı kapsayacak
sözleşme yapılması kararı alınmıştır, bunun
da gözden geçirilmesi lazımdır. Uygulama bütün öğretim
kademelerinde, aslında, yayılmalıdır.
Taşımalı eğitim yemek ihalelerinde
farklı uygulamaların ortadan kaldırılması gerekir.
Taşıma merkezi okul öğretmenlerine görev
nöbeti nedeniyle ilave ek ders ücreti verilmesi gerekir diyor, daha
sayacaklarımı süre bittiği için söyleyemiyorum ama şunu
söylüyorum: Evet, burada bir sorun vardır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla)
ve bu sorun
irdelenmelidir, bu sorunu irdelemekten kimse kaçınmamalıdır. Dolayısıyla
da Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu bu önerge
dolayısıyla komisyonun kurulması faydalı olacaktır.
İktidarı da bu konuda aklı başında davranmaya davet
ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde,
Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy.
Buyurun Sayın Aksoy. (BDP sıralarından
alkışlar)
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; taşımalı eğitim
uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkin aleyhte söz aldım
ama lehte konuşacağım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, eğitim alanı
Türkiyede başlı başına bir
sorundur. Cumhuriyet tarihi boyunca bu alan gerek tekçi, ezberci ve
ideolojik yaklaşımlar nedeniyle gerekse de yetersiz altyapı ve
personel azlığı nedeniyle ne yazık ki hep sorun olmaya
devam etmiştir. Bakanlığının ismi bile millî ile
başlayan bir eğitim sisteminden, doğrusu, çok şey beklemek
doğru değildir. Tabii, bu sorunları alt başlıklar
hâlinde sıraladığımızda taşımalı
eğitim uygulaması da bu sorunlardan bir tanesidir. Aslında taşımalı
eğitim uygulamasında yaşanan sorunları mevcut eğitim
politikasından ve bu nedenle meydana gelen genel sorunlardan ayrı
düşünmek de mümkün değildir. Zira, taşımalı eğitim
uygulaması ve bu alanda yaşanan çeşitli sorunlar şu an
Türkiyedeki iflas etmiş, çürümüş eğitim sisteminin birer
sonucudur. İsterseniz bunlardan birkaçını
hatırlatayım: Şu anda birleştirilmiş
sınıflar var mıdır? Vardır. Derslikler yetersiz midir?
Yetersizdir. Müfredat yetersizliği var mıdır? Yani, müfredat
ırkçı, şoven, asimilasyoncu söylemlerden
arındırılmış mıdır,
arındırılmamış mıdır?
Arındırılmamıştır. Öğretmensiz okul, okulsuz
öğretmen var mıdır? Vardır. Sınıflarda 60
kişi okuyor mu hâlâ? Okuyor. Tuvaletlerde, şurada, burada hijyen
koşulları yerine getirilmiş midir; su var mıdır?
Yoktur. KPSS, LSS gibi öğrencilerin önünü tıkayan, gelişmesini
engelleyen uygulamalar var mıdır? Vardır. Okullar
ısıtılabiliyor mu? Hâlâ koltuklarında tezekle okullara
gidiyor mu çocuklar? Gidiyorlar. Öğretmenlerin sorunları
giderilmiş midir? Giderilmemiş. Bunları daha da uzatabiliriz.
Demek ki bu sorunlardan sadece bir tanesidir taşımalı
eğitim. Bu nedenle bu çürümüş eğitim sistemindedir bütün
problem.
Değerli milletvekilleri, mevzuata
baktığımızda taşımalı eğitim
uygulamasının amacı çeşitli nedenlerle eğitim ve
öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf
uygulaması yapan ilkokul, ortaokul veya imam-hatip okulları
öğrencilerinin, taşıma merkezi seçilen okullara günübirlik
taşınarak kaliteli bir eğitim ve öğretim görmesini
sağlamak olarak benimsenmiştir veya belirtilmiştir. Ancak,
uygulamada bu alanın gerçekleşmediği, bu amacın
gerçekleşmediği çok açık bir şekilde ortadadır. Devam
etmekte olan bu uygulama öğrenciler ve aileleri için âdeta bir eziyete
dönüştürülmüştür. Eğitim kalitesi yükselmediği gibi hâlâ
birleştirilmiş ve kalabalık sınıflar
varlığını korumaya devam ediyor. Uygulamanın
Karadeniz, İç Anadolu ve Kürt coğrafyasında yaygın
olduğu düşünüldüğünde, eğitim hizmetlerine erişimin
oldukça zor olduğu bu yörelerde, söz konusu uygulamayla aynı sorunun
varlığını koruduğunu, uygulamanın çözüm
değil yeni sorunlar ortaya çıkardığını
söyleyebiliriz.
İlgili yönetmelikte öğrencileri
taşıma kapsamına alınan köy ve mezra yerleşim
birimlerinde ilkokul öğrenci sayısının 10dan az
olması şartı yer alıyor. Şu an taşımalı
eğitim sisteminin uygulandığı köylerin birçoğunda
ilkokul öğrenci sayısı 10un üzerindedir. Bu nedenle, bu
taşımalı eğitim kapsamına alınmış
öğrenci sayısı da gün geçtikçe yükselmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede yirmi yedi
yıl önce yani 1989-1990 eğitim-öğretim yılında sadece
2 ilde başlayan taşımalı eğitim uygulaması,
Türkiye'nin sözde çağ atladığı, dünyanın 17nci büyük
ekonomisi hâline geldiği ve okullarda artık tabletlerle eğitim
verildiği günümüzde -ki bunu tırnak içerisinde söylüyorum- Türkiye'nin
neredeyse bütün illerinde uygulanır hâle gelmiştir. Millî Eğitim
Bakanlığının resmî rakamlarına göre, 2012-2013
eğitim-öğretim yılında ülke genelinde
taşımalı eğitim uygulaması kapsamında 811.838,
taşımalı öğretim uygulaması kapsamında 389.958, özel
eğitim öğrencilerinin ücretsiz taşınması
uygulaması kapsamında ise 47.459 öğrencinin
taşındığı açıklanmıştır.
Uygulamanın başladığı
yıllardan bu yana 120 trafik kazasının
yaşandığı, meydana gelen bu kazalarda 48 öğrencinin
hayatını kaybettiği, 62 öğrencinin ise
yaralandığı resmî istatistiklerde yer almaktadır. Yani 48
öğrenci, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından
uygulanmakta olan taşımalı eğitim sisteminin kurbanı
olmuştur. Rakama bakıldığında, her yıl
yaklaşık olarak 3 öğrencinin Millî Eğitim
Bakanlığının kendi kusuru nedeniyle hayatını
kaybettiği ortaya çıkıyor.
Ülkemizde servis güvenliğinden kaynaklı
sorunlar sürmektedir. Yalnızca taşıma merkezli okullarda
değil, tüm kurumlarda öğrenci taşıma işi
yönetmeliklere uygun olarak yapılmamakta, her yıl onlarca
öğrenci ve öğretmen yol kazalarında yaşamını
yitirmektedir. Servis araçları öngörülen özelliklere sahip değildir.
Öğrencilerin binmesi gereken servise öğrenci olmayanlar da
binmektedir. Kayıtlı servis şoförlerinin haricinde birçok
farklı şoförün aynı aracı kullandığı,
ayrı yerleşim yerlerinden birden
fazla servisle gelmesi gereken öğrenciler bir servise
sığdırılarak âdeta balık istifi getirilmektedir. Bu
durumlar, öğrencilerin güvenliği açısından da son derece
tehlikelidir.
Taşıma merkezi ilkokulu ya da ortaokulu kurumu
olarak tayin edilen okullarda sınıfların öğrenci mevcudu
çoğu yerde 50nin üzerinde olmaktadır. Bu şekilde kalabalık
olan sınıflar bir hayli fazladır. Çocuklar araçlarda balık istifi
getirilirken araç içerisinde şoförden başka yardımcı bir
görevli de çoğu kez bulunmamaktadır.
Yine, önemli bir konu da taşımalı
eğitim nedeniyle öğrencilerin evlerinden ayrı
kaldıkları süredir. Bu süre bir günü bulmaktadır. Bu anlamda
düzenli bir hizmet de söz konusu değildir. Evinden uzakta olan
öğrenci geç saatlere kadar aç kalmakta ya da yetersiz beslenmektedir. Köy
okullarında uygun lavabolar, kesintisiz su bulunmadığı için
öğrenciler bu konuda çeşitli sorunlar yaşamaktadır.
Okullarda el temizliği ve diğer ihtiyaçlar için kullanılacak
temizlik malzemesi de bulunmamaktadır. Bu sistemle sadece eğitimin
kalitesi düşmüyor, aynı zamanda, faciaların
yaşanacağı da bugünden anlaşılabiliyor.
Değerli milletvekilleri, yine, önemli bir konu ise
Büyükşehir Yasasının çıkmasıyla köylerin mahalle
statüsüne dönüşmesi sonucu çıkan sorunlardır. Çok sayıdaki
köyde taşımalı eğitime son verilmiş ve binlerce çocuk
traktörlerle, at arabalarıyla, römorklarla saatlerce yürüyerek okullara
taşınmaktadır. Bu alanda ortaya çıkan sorunların da
bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Yine, aynı şekilde, bu uygulamanın sonucu
olarak ortaya çıkan sorunlardan bir tanesi de nadiren de olsa
taşımalı sistemle başka köye giden öğrencilerin, o
köyün öğrencileriyle okulda yaşadıkları sorunlardır.
Zira, zaman zaman, okulun bulunduğu köydeki öğrenciler taşımalı
sistemle okullarına gelen öğrencileri kabul etmiyor,
ötekileştiriyor ve bu sorun aileleri de etkiliyor. Geçen sene,
Ağrının Taşlıçay ilçesinde böylesi bir sorun
yaşanmıştı. İlköğretim okulunun bulunduğu
bir Azeri köyüne Kürt köylerinden öğrenci gelmekteydi. Bu öğrenciler
arasında problemler yaşandı, aileler de bu işe
karıştı Kürt öğrenci-Türk öğrenci gibisinden.
Sonuçta, bizim müdahalemizle ancak sorun çözülebildi. O olaya ailelerin de katılması
sonucunda olayların ne tür bir şekil alacağı da çok
bilinmemektedir.
Yine, bu sistemde yaşanan sorunlardan bir tanesi de
ihale süreçleridir. Taşınan çocuklara taşıma merkezlerinde
yemek verilmemektedir. Son yıllarda, bu ihalelerin şeffaf
olmadığı ve yandaş kişi ve şirketlere
çeşitli ihale hileleriyle verildiği göz önüne
alındığında, bu sorun da oldukça ciddi görülmeli ve bu
konudaki ihalelerin şeffaf yapılması gerekmektedir.
Sonuç olarak önergeye destek vereceğimizi
belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Çelebi, Sayın Özel,
Sayın Yüksel, Sayın Özdemir, Sayın Tanal, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Topal, Sayın Işık, Sayın
Şeker, Sayın Gök, Sayın Ediboğlu, Sayın Acar,
Sayın Güler, Sayın Sapan, Sayın Atıcı, Sayın
Kurt, Sayın Akar, Sayın Havutça, Sayın Toprak.
Evet, iki dakika süre veriyorum, yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.59
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.15
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT (İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
yoklama işlemini tekrarlayacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, İzmir
Milletvekili Alaattin Yüksel ve arkadaşlarının
taşımalı eğitimle ilgili sorunların
araştırılarak çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla
6/11/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğu Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Aralık 2013
Çarşamba günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç
Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün
19uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
2.-
AK PARTİ Grubunun, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel
Gündemde Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer almasına; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve
takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına; turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi
4/12/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 04/2/2013 Çarşamba
günü (bugün) yaptığı toplantıda siyasi parti grupları
arasında oy birliği sağlanamadığından, İç
Tüzükün 19uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki
önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Mahir
Ünal
Kahramanmaraş
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
1) 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesinhesap Kanunu Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler"
kısmının 1inci ve 2nci sıralarında yer alması;
bütçe görüşmelerine 10/12/2013 Salı günü saat 14.00'te
başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil her gün saat
11.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara
devam olunması ve görüşmelerin on bir günde tamamlanması; bütçe
görüşmelerinin son günü olan 20/12/2013 Cuma günü görüşmelere saat
14.00'te başlanması ve bitimine kadar çalışmalara devam
olunması,
2) Başlangıçta bütçenin tümü üzerinde gruplar
ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların (Hükûmetin
sunuş konuşması hariç) birer saat (Bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel
konuşmaların ise onar dakika ile
sınırlandırılması,
3) Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin 12 turda tamamlanması, turların bitiminden sonra
bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanması,
4) İç Tüzükün 72nci maddesi gereğince
yapılacak görüşmelerde, gruplar ve Hükûmet adına yapılacak
konuşmaların 1, 2, 4, 6, 8, 9 ve 10uncu turlarda ellişer,
diğer turlarda kırkar dakika (Bu süre birden fazla
konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel
konuşmaların beşer dakika olması, kişisel
konuşmalarda her turda İç Tüzükün 61inci maddesine göre biri lehte,
biri aleyhte olmak üzere 2 üyeye söz verilmesi ve 1 üyenin sadece bütçenin tümü
üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı
yaptırması,
5) Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak
yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika
ile sınırlandırılması,
6) Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükûmete
birer saat süre ile söz verilmesi (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), İç Tüzükün 86ncı maddesine
göre yapılacak kişisel konuşmaların onar dakika olması
önerilmiştir.
BAŞKAN Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Doğan
Kubat.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok değerli arkadaşlarım; grubumuzun önerisi
lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, Anayasanın 161, 162,
163 ve 164üncü maddeleri gereğince bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarının birlikte görüşülmesi ve mali yıl
başına kadar karara bağlanması zorunludur. Bütçe
görüşmeleri dün itibarıyla tamamlandı. Biz dün de bir grup
önerisi getirmiştik ancak değerli muhalefetimizin görüşleri dün
geç saatlerde ancak yetiştirildiği ve sıra sayısı dün
itibarıyla alındığı için bütçenin önümüzdeki haftaki
görüşme takvimine ilişkin bu öneriyi huzurlarınıza
getirmiş bulunmaktayız.
Önerimizde, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile birlikte 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının gündemin Özel Gündemde Yer
Alacak İşler kısmının 1 ve 2nci sıralarına
alınması önerilmekte. Bunun dışında da bütçe sürecine
ilişkin olarak çalışma gün ve saatleri, görüşmenin
şekli, grupların ve kişilerin, milletvekillerimizin konuşma
sürelerine ilişkin hususlara dair öneriler yer almaktadır. Buna göre,
bütçe görüşmelerinin 10 Aralık 2013 Salı günü saat 14.00te
başlaması ve tüm turların bitimine kadar -resmî tatiller de
dâhil olmak üzere- on bir günde tamamlanması; günlük görüşmelerin
sabah 11.00de başlaması ve o günkü turun görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar devam etmesi; ancak son gün yani 20 Aralık Cuma günü
görüşmelerin saat 14.00te başlaması ve o günkü turun bitimine
kadar devam etmesi, bütçe üzerinde yapılacak konuşmalarda tümü
üzerinde Hükûmet ve gruplara birer saat söz hakkı tanınması -ki
bu bölünebilir bir süredir, birden fazla milletvekilimiz kullanabilecektir-
şahsi konuşmaların ise onar dakika ile
sınırlandırılması; toplam bütçe görüşmelerinin 12
tur olarak düzenlenmesi ve bu turların bitiminden sonra bütçe ve kesin
hesap kanun tasarılarının maddelerinin ayrı ayrı
oylanması, turlar üzerindeki konuşma süreleri bakımından
ise İç Tüzükün 72nci maddesi hükmü çerçevesinde 3, 5, 7, 11 ve 12nci
turlarda gruplar ve Hükûmete kırkar dakika, diğer turlarda ise
ellişer dakika söz hakkı verilmesi, yine bu sürelerin birden fazla
milletvekilimize kullandırılabilmesi, kişisel söz
haklarının ise beş dakikayla lehte ve aleyhte olarak
düzenlenmesi; soru-cevapların her turun sonunda olmak üzere yirmi dakika
olması ve her milletvekilimizin tümünde, sonunda veya turlar üzerinde
ancak 1 defa söz hakkı kaydı yaptırabilmesi önerilmektedir.
Önerimize
desteklerinizi bekler, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Günala aittir.
Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin bu grup önerisi normal
şartlarda Danışma Kurulu olarak geliyordu, teamüllerimiz
böyleydi. Şu anda anlaşılamadığı için burada grup
önerisi olarak tartışıyoruz ama anlaşmama nedenimiz takvim
değil, yani sunulan öneri değil, sizlere de yansıyan, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
görüşmelerde sıkça tartışmış olduğumuz
Sayıştay raporlarıyla ilgili sorundan kaynaklanıyor.
Dolayısıyla, burada daha uzun bir çalışma takvimi hem Plan
ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda istiyorduk ki bu konular
açıklıkla tartışılsın, görüşülsün, sizlerin
de denetim yetkisi olan Meclis olarak, yüce Meclis olarak, bilgisine sunulsun.
Maalesef bu yapılmamıştır, bütçe hazırlama süreci
açısından bu bir eksikliktir. Çünkü yüce Meclis denetim yetkisini
kullanıyor ancak bütçe hakkı Meclisin en önemli haklarından bir
tanesi ve bunu da sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçenin
yapılması ve tartışılmasıyla yapmıyor,
Meclis adına denetim yapan Sayıştay
aracılığıyla bütün kamu idarelerinin denetlenmesi sayesinde
yapıyor.
Bu
sene bir sorun daha derinleşmiş bir şekilde
karşımıza geldi. Biliyorsunuz, Sayıştay raporları
eskiden beri gelmiyor ama kanun değişikliğinden sonra yeni
formatla, yeni şekilde gelmesi gerekiyor idi. Geçtiğimiz yasama
yılında, yine başladığında bunu
tartıştık, bütçe sürecinde de burada Sayın Meclis
Başkanı açıklama yaparak eksiklikleri tespit etmiş idi.
Maalesef bu sene düzelecek derken yine bunların gelmediğini görüyoruz
değerli
arkadaşlar çünkü 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda bunlar yer alıyor yani dış denetim olarak
Sayıştayın bu raporları hazırlaması, kurumlarla
ilgili raporları Meclise sunması, bunların da kesin hesaplarla
ilgili kanun tasarısı görüşülürken bizlere gelmiş
olması gerekiyor idi. Maalesef, burada büyük bir eksiklik var. Tabii,
eksiklik derken bizim buradaki yorumumuz eksikliğin ötesinde Hükûmetin
bu işi yokuşa sürmesi şeklinde. Burada, esas itibarıyla,
baktığımız zaman Sayıştay tarafından sanki
rapor hazırlanıyormuş gibi yapılıp Rapor
hazırlanamamıştır. diyerek bize rapor sunulduğu ifade
ediliyor.
Değerli arkadaşlar, 358 tane kamu idaresi için
düzenlilik denetimi raporu hazırlanmasına rağmen bize 146 tanesi
geldi. Bu gelenlerin içinde -eğer
bakarsanız şöyle, enine tutuyorum ki dört beş sayfa
kalınlığı, yukarıda arkadaşlara takdim ettik,
sizler de inceleyebilirsiniz- hiçbir şey yok. Rapor denilen şeyde
sadece kurumun tanıtımı var, kurumun işlevleri var,
arkasında da dört satırlık bir denetim görüşü yer
alıyor. Orada da ne diyor, biliyor musunuz? Kurum adını
yazıyor, Belgeler yukarıda başlıklar altında
açıklandığı üzere kamu idaresi yönetimi tarafından sağlanamadığı
için filanca kurumun -burada Adalet Bakanlığınınki var-
mali rapor ve tablolar hakkında görüş bildirilememektedir. yani
Görüş bildirilememektedir. ifadesi bir rapor olarak bize sunulmuş
durumda. Bütün tartışmalarımızın temelinde yatan
şey budur. Yani, o kurumlarla ilgili rapor yok. Sonra sorduğumuz
zaman Biz size rapor verdik ya. diyorlar. Raporların da
yarısından fazlasının hiç olmadığını,
olanların da büyük bir kısmının
Elimde birkaç tane numune
getirdim, şunlar bize rapor olarak geldi arkadaşlar.
Şimdi, sizler de milletvekili olarak, sadece biz
muhalefet olarak değil, yasama organının birer temsilcisi olarak
bu hesapları görmeniz, yapılan eksiklikler, usulsüzlükler,
yanlışlıklar varsa bunlardan haberdar olmanız gerekiyor.
Maalesef, Meclisin bu denetim yapma yetkisi elinden alınmış
bulunuyor.
Bir de bunlarla beraber hiç rapor yapılmayanlar var,
belediyelerle ilgili, iktisadi teşekküllerle ilgili, bazı kamu
kurumlarıyla ilgili. İlave olarak olumsuz görüş verilenler var.
Yani o kurumlarla ilgili raporların kesin hesap kanun tasarısı
içerisinden ayıklanarak bu kurumların kesin hesap kanun
tasarısıyla beraber sunulmaması gerekiyor. Olumsuz görüş
demek, bu kurumlarla ilgili raporların uygun
olmadığını söylemek demek. Bizim de bunları burada
görüşüyor olmamamız gerekiyordu. 15 tane kamu idaresiyle ilgili
olumsuz görüş verilmiş.
Daha da vahim bir şey var. 50 tane idareyle ilgili,
görüş vermekten kaçınma tespiti yapılmış. Eğer
Sayıştay Kanununun 9uncu maddesine bakarsak değerli
arkadaşlar, rapora görüş vermeyenlerin sorumluluğuyla ilgilidir
bu madde. Komisyonda Sayın Bakana sorduk, eğer görüş vermekten
kaçınılırsa, bilgi vermekten kaçınılırsa
ilgililer hakkında işlem yapılması lazım.
Sayıştay Kanununa baktığımız zaman 9uncu maddede
yazıyor, Önce yetkililerin maaşlarını yüzde 50ye kadar
kesersiniz. diyor. Eğer hâlâ görüş vermekten kaçınırsa,
bilgi, belge vermezse o zaman onların görev akitlerine son verilmesine
kadar bir yetki vermiş. Diyoruz ki: Peki, herhangi bir kurumla ilgili
böyle bir talepte bulunuldu mu? Cevap yok. Peki, kim bunun suçlusu? Hadi
verilenlerdeki eksikliği anladık ama hiç görüş verilmeyenler
var, onlarla ilgili de bir işlem yok.
Dolayısıyla, burada tabii, Sayıştayla
ilgili, gerçekten AKP iktidarının iyi niyetli olmadığı
kanaatindeyiz. O ne demek? diyeceksiniz. Değerli arkadaşlar, burada
kanun, 2010 yılında çıkıp 2011 yılındaki kesin
hesap tasarısında uygulanması gereken raporları içeriyor,
onlar geçen yıl gelmedi. Ondan önce, 2005ten bu yana gelmeyen raporlar
var. Tabii, burada yapılan, sizin Sayıştayı
etkisizleştirme düzenlemenizin önemli maddeleri Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edildi. Siz de gayet yakından biliyorsunuz, burada
Sayıştayın bağımsızlığı ortadan
kaldırıldı, denetim yetkisi elinden alındı, zaten
etkisizleştirilmişti. Burada bir Rapor Değerlendirme Kurulu var
değerli arkadaşlar. Sanki raporu değersizleştirme ya da
raporu değiştirme kuruluna dönüşmüş yani ben ona
raporları kuşa çevirme kurulu diyorum. Bu yapıyla denetlenen
kurumun kabul etmediği hiçbir rapor bize gelemiyor yani gelen
raporların içeriğinden vazgeçtik, yapılan raporları o
kuruma soruyorlar, kurumun itiraz ettikleri içerisinden ayıklanıyor
ve ondan sonra da bize rapor olarak Sayıştay Genel Kurulundan- demin
söylemiş olduğum- 4 satırlık Görüş
bildirilememektedir. görüşlerini içererek geliyor. Burada, Adalet ve
Kalkınma Partisinin bu düzenlemeyi bahane ederek Meclisin denetiminden,
Sayıştayın denetiminden bütün kurumları
kaçırdığını görüyoruz. Maalesef, bu iş böyle.
Neden? diyeceksiniz. O birinci darbenin arkasından, Anayasa Mahkemesinin
iptal ettiği düzenlemelerden sonra burada 124 değerli milletvekili
arkadaşınızın, sizin grubunuza ait
arkadaşınızın vermiş olduğu kanun teklifi var nisan
ayında ve bu 30 Nisanda da Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine
alınmıştı. Nedense bir anda, o günün şartları
içerisinde gerilim olduğu için geri çekildi. Eğer bu teklifin
içerisine bakarsanız -sizlerin çoğunun imzası var ama
çoğunuzun da içeriğinden haberdar olmadığından eminim-
buraya baktığımız zaman iyice de, bu hazır, mevcut
sistemin de ötesine giderek Sayıştayın tamamen bir normal bakanlık
hâline dönüştürüldüğünü, âdeta denetim birimi olmaktan ziyade her
gelene uygunluk veren bir kurum hâline dönüştürüldüğünü görürsünüz.
Böylece, burada sorunun Sayıştayda olmadığını,
ilgili kurumların, ilgili bakanlıkların, kamu idarelerinin rapor
vermediği bahane edilerek denetimden kaçıldığını
açıkça görmüş oluyoruz. Bu şartlarda tabii ki bu raporların
tamamının Genel Kurulda ve Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülüyor olması gerekirdi. Bunların görüşülmemesini de
önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. Herhâlde bu tartışmalardan sonra
önümüzdeki süreçte, yeni yılda, bu eksik kalan kanun, sizin vermiş
olduğunuz, 124 milletvekilinin kanun teklifi de gündeme gelerek
Madem
tartışılıyor, tamamıyla biz Sayıştayı
etkisizleştirelim. diye böyle bir teklifle gelmenizden de açıkçası
çekiniyoruz. Maalesef, bu şartlarda bu kanun teklifinin asıl
amacının da denetimden kaçmak için zemin oluşturmak ve
Sayıştayı da Hükûmetin arka bahçesi hâline getirmek olduğu
anlaşılmış bulunuyor. Onun için bu bütçenin
görüşülmesinin uygun olmadığını, sakat olduğunu
düşünüyoruz. En önemli şartı olan bu raporların denetimden
kaçırılmasının da iyi niyetli
olmadığını, karşılıklı bir
danışıklı dövüş olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) -
Hükûmetle Sayıştay arasında
yapıldığını düşünüyoruz.
Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Günal.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde
Karaman Milletvekili Sayın Lütfi Elvan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Elvan.
LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. 1927
yılından itibaren aşağı yukarı 2005
yılına kadar devam eden Muhasebei Umumiye Kanununu
değiştiren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununu çıkaran AK
PARTİ hükûmetleri olmuştur. Arkasından yine çağın ve
uluslararası standartların gereği olarak birçok
gelişmiş ülkenin sayıştaylarının sahip
olduğu yetkilerin çok çok üzerinde yetki veren, sorumluluk veren
Sayıştay Kanunu çıkarılmıştır. İlk kez
bizim dönemimizde mali saydamlık ve hesap verilebilirlik kavramları
gündeme gelmiştir. Aslında bu kavramlar geçmişte konuşulan
kavramlar değildi. Nakit esaslı muhasebe sisteminden tahakkuk
esaslı muhasebe sisteminde yine bizim zamanımızda
geçilmiştir yani bizim Hükûmetimizi, hükûmetlerimizi denetim yapmamakla
veya denetimden kaçmakla suçlamak son derece yanlıştır. Bizatihi
biz INTOSAI standartlarını getiren Hükûmetiz, AK PARTİ iktidarıdır
ve uluslararası standartlarda denetim yapılmasına imkân
sağlayan yine AK PARTİ hükûmetleri olmuştur. Bakınız,
geçmişte denetim yapılmıyordu, teftiş yapılıyordu
ancak şu an maalesef denetim yapılması istenmiyor, teftiş
yapılması isteniyor. Denetimle teftiş arasındaki farkı
bilmemiz gerekir.
Mali raporlara gelince. Değerli arkadaşlar,
mali raporları kesin hesap kanunu tasarısıyla
ilişkilendirmek mümkün değildir. Mali raporlar o kurumun yönetsel
sorumluluğuyla ilgili olan bir husustur. Kesin hesap kanunuyla ilgili olan
rapor, genel uygunluk bildirimidir. Anayasamızın 164üncü maddesinde
bu gayet açıktır. Şunu da ifade edeyim: Herhangi bir
davanın veyahut bir kamu zararı söz konusu ise bu zararın
neticesinin sonuçlanmaması o kesin hesabın kabulü hâlinde o
davanın bırakılması anlamına da gelmiyor. Anayasamızın
164üncü maddesinin son paragrafında bu da yer alıyor.
Mali raporların içeriğine gelince. Değerli
arkadaşlar, 146 rapor gelmiştir. Bu raporların 42 tanesinde ki,
genel bütçeli kuruluşlara yöneliktir, bakanlıklarımıza
yöneliktir- mali tablolar oluşturulamamıştır. Neden
oluşturulamamıştır, onu ifade edeyim: Çünkü bir
bakanlığın kendisine ait bir kasası yoktur, bir
bakanlığın bilançosu söz konusu değildir. Yani Sayıştayın
istemiş olduğu o hususların teknik olarak bizatihi bakanlık
tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) O zaman
Sayıştayı kaldırın.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ve şunu ifade edeyim:
Maliye Bakanlığı ve ilgili tüm kamu kurum ve
kuruluşlarımız Sayıştay
Başkanlığının istemiş oldukları tüm belge ve
bilgileri vermiştir. Maliye Bakanımız da açıklama
yaptı. 25 milyonun üzerinde bilgi ve belge Sayıştay
Başkanlığına verilmiştir.
Denetim raporlarına gelince. Değerli
arkadaşlar, bu denetim raporlarında 600ün üzerinde bulgu tespit
edilmiştir. Bu 600ün üzerindeki bulgudan aşağı yukarı
400ün üzerindeki bulgu ilgili bakanlıklar ve kurumlar tarafından
kabul edilmiştir. Evet, bu, gerçekten söylemiş olduğunuz
hususlar doğru şeyler, bunun düzeltilmesi gerekir. demişlerdir.
Mali raporlardan amaç, denetim raporlarından amaç o
kurumun daha da iyi işlemesini sağlamak, daha da iyi
çalışmasını, etkin hâle gelmesini sağlamaktır,
yoksa o kurumun teftiş edilmesi anlamına gelmez.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Eksiklik varsa da söyleyecek
herhâlde. Denetimin amacı ne?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Elbette, eksiklikler varsa
elbette söyleyecek. Ki ben şunu ifade ediyorum: 600ün üzerinde bulgu
tespit edilmiş Sayın Günal. Bu bulgulardan 400ün üzerindeki bulgu
ilgili bakanlıklar ve ilgili kurumlar tarafından kabul edilmiş.
Evet, bizim bunları düzenlememiz gerekir, düzeltmemiz gerekir.
denmiş.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Geri kalanları da söylesin.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ve neyi getiriyor bu? Bu
kurumlarımızın gerçekten bu raporlarla daha iyi
çalışmasını, daha etkin hâle gelmesini,
performansını daha da güçlendirmesini sağlayacak bir
yapıyı oluşturmasını gündeme getirir.
Mali raporları kesin hesap kanunuyla
ilişkilendirmek, Efendim, mali raporda şu şu şu yer
almamıştır. gibi ifadeler doğru olan ifadeler
değildir. Bunun yanında, 42 kurum dışında
aşağı yukarı 100 civarında kurumumuzun mali
tabloları gelmiştir çünkü üniversitelerimiz, diğer bazı
özel bütçeli kuruluşlarımız bu mali tabloları
oluşturma imkânına sahiptirler ve böyle bir teknik altyapı
mevcuttur ve bunlar gelmiştir buraya. Kimse denetimden falan
kaçmıyor, bilakis, denetimin gerçek anlamda yapılmasını
isteyen bizatihi bizleriz arkadaşlar, buna sahip çıkan bizleriz.
Bunun farkında olmalıyız.
Bugün bir toplu iğneye varıncaya kadar kamunun
tüm taşınır malları kayıt altına
alınmıştır. Bu bizim zamanımızda olmuştur.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tüm deme, alınmayanlar var.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Geçmişe bakalım,
sadece ve sadece saymanlık üzerinden denetim yapılan bir sistem
vardı, gelir boyutuna bakılmıyordu. Harcaması nedir, ilgili
saymanlığa git, dokümanlara bak; yöntem buydu arkadaşlar.
Şimdi biz tahakkuk esaslı sistemi getirdik. Elbette bu sistemde
aksayan bazı yönler yok mu? Olabilir ama bunun sanki denetimden
kaçılıyormuş gibi bir hava yaratıp da birilerini suçlama
gibi bir gayret içerisine girmek son derece yanlıştır, son
derece yanlıştır. Son derece yanlıştır. Bunu
özellikle ifade etmek istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) İmzanız olan kanun
teklifi var, Komisyonda bekliyor Sayın Başkan.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Diğer bir husus
değerli arkadaşlar, mutlaka zikretmem gereken bir diğer husus:
Yargılamaya esas raporlar, Komisyonda da gündeme geldi ve yargılamaya
esas raporlar hakkında bazı Komisyon üyelerimiz bilgi istediler.
Düşünebiliyor musunuz, bir mahkemeye, siz mahkemeyle ilgili diyorsunuz ki:
Ben buna müdahale edebilirim. Meclisin böyle bir yetkisi yok değerli
arkadaşlar. Meclis yargılama makamı değildir. Eğer
yargıya esas bir rapor söz konusu ise bu raporların Meclise
gönderilmesi kesinlikle söz konusu olamaz. O zaman siz yargıya müdahale
etmiş olursunuz. Kamu zararına ilişkin olarak da yine herhangi
bir şekilde Meclise bu tür bir rapor göndermek söz konusu olamaz; o da, o
kurumu, o yöneticiyi belki suçu bulunmadan suçlu konumuna getirmek
anlamına gelir. Dolayısıyla yargılamaya esas raporların
görüşüleceği yer Sayıştay mahkemeleridir,
Sayıştayın ilgili daireleridir.
Denetim raporlarına gelince. Yine, denetim
raporlarında şu ifade edildi: Efendim bu, 5 sayfalık, 10
sayfalık bir mali rapordur. Değerli arkadaşlar, dünyanın
hangi ülkesine giderseniz, hangi gelişmiş ülkesine giderseniz gidin
bu tür mali raporlar bu içeriktedir, detay bilgiler yer almaz, detay bilgiler
yer almaz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Arkadaşların hepsine
dağıtalım da bir baksınlar.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ha, burada şu ifade
ediliyor: Efendim, denetçi raporunu yazıyor ama denetçinin
yazmış olduğu rapor Meclise gönderilmiyor. Arkadaşlar, biz
kanunlara ve Anayasaya uygun hareket etmek durumundayız. Siz denetçinin
raporunun Meclise gönderilmesini isteyemezsiniz. Meclisin isteyeceği rapor
Sayıştay raporudur. Sayıştay raporu da nasıl ve ne
şekilde tekemmül ettirilir hepiniz biliyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kuşa çevrilerek tekemmül
ettirilir!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Hayır efendim, öyle
şey olabilir mi?
MEHMET GÜNAL (Antalya) İşte bak kuş! Bu
kuş, kuş!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - O zaman Sayıştay
Başkanlığı gibi bir kurumu kaldıralım, 3
denetçiyi görevlendirelim, Bizim adımıza gidin kurum hakkında
rapor yazın, bize gönderin. Diyelim. Var mı böyle bir şey?
Dünyanın neresinde böyle bir uygulama var?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Çok var, yapıyorsunuz da.
İşinize gelmeyen yere müfettiş gönderiyorsunuz sabaha
karşı.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Kesinlikle bu söz konusu olamaz.
İşleyen bir sistem vardır. Sayıştay dairelerinin
görevleri vardır. Evet, denetçinin hazırlamış olduğu
rapor taslak rapordur, Sayıştay raporu değildir. İlgili
dairelerde bu görüşülür, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının
görüşü alınır ve tatminkâr cevap alınmışsa bu
ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından o bölümler belki
çıkarılır ve daha sonra da ilgili dairelerden görüş
alındıktan ve ilgili dairelerin görüşü oluşturulduktan
sonra rapor değerlendirme kurulunda bu değerlendirilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN Yok, o kadar.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Elvan, teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin
aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebinin.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe görüşme
takviminin belirlenmesine ilişkin Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerisi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek
üzere huzurunuzdayım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce bu kürsüde konuşan Sayın Lütfi Elvan
çok değerli bir bürokrattır, planlamacı bir
arkadaşımızdır, konusunun uzmanıdır, şu anda
da Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığını yürütmektedir
ama mali mevzuatla ilgili, kamu mali yönetimiyle ilgili, Sayıştay
raporlarıyla ilgili vermiş olduğu bilgileri doğrusu kendi
uzmanlık alanıyla çok bağdaştıramadım çünkü vermiş
olduğu bilgilerin çok büyük bir kısmı yanlış. Ben,
size doğru bilgileri vermek istiyorum. Birincisi, Sayın Lütfi Elvan o
dönemi hatırlamayabilir, 22nci Dönem Parlamentosunda 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununu Adalet ve
Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi müştereken
çıkardı, hep beraber, oy birliğiyle çıkardık. Bizim
bazı maddelerde eleştirilerimiz vardı, eksik bulduğumuz
düzenlemeler vardı ama Kamu mali yönetiminde olumlu bir
adımdır. düşüncesiyle o tasarıya yasalaşma
aşamasında tartışmasız destek verdik. Yasalaşma
tarihi 2003 yılının Aralık ayıdır ancak
yasanın yürürlüğe intikali 1 Ocak 2006dır. Maliye
Bakanlığı ve diğer idareler gerekli çalışmaları,
uyum çalışmalarını zamanında
gerçekleştiremediği için yürürlüğü biraz gecikti; olabilir tabii
ki.
Bu yasa çok önemli düzenlemeler getirmiştir ancak bu
yasanın getirmiş olduğu birtakım düzenlemeler, kontrol
müesseseleri, Sayıştay denetimine ilişkin olarak getirmiş
olduğu ilkeler Sayıştay tarafından Benim kendi
kuruluş yasam çıkmadı. gerekçesiyle uygulanmadı ve nihayet
2011 yılının Aralık ayında 6085 sayılı
Sayıştay Yasası kabul edildi. Bu da önemli bir düzenlemedir. Her
iki yasa da kamu mali yönetiminde çok önemli değişiklikler
yapmıştır. Bunların başlıcası şudur:
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kamu harcamalarını
denetleyen, onların mevzuata ve usulüne uygun olarak yapılıp
yapılmadığını denetleyen, yine kamu gelirlerinin
usulüne uygun olarak toplanıp toplanmadığını
denetleyen Sayıştay, denetim sonucunda düzenlemiş olduğu
raporları Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunacaktır. Bu yasaların en önemli yeniliği
budur çünkü denetim, kamu harcamalarının ve kamu gelirlerinin
Sayıştay tarafından denetimi bütçe hakkı kavramından
kaynaklanır. Bütçe hakkı, demokrasilere demokrasi olma özelliğini
kazandıran haktır. Bütçe hakkı demek, devletin
yapacağı harcamaların kapsamı ve büyüklüğüyle yani
nerelere ne kadar harcama yapılacağı ile bu harcamaların
yapılabilmesi için milletin ödeyeceği vergilere milletin kendisinin
karar vermesidir. Millet bu kararını parlamentolardaki temsilcileri
vasıtasıyla alır. Parlamentodaki temsilcilerin hükûmete
bütçelerle vermiş olduğu vergilerin toplanması izni ve
harcamaların yapılması yetkisi yine millet adına denetim
yapan, Türkiyede Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan
Sayıştay tarafından denetlenir, denetlenmek zorundadır. Bu
da bir demokrasi kuralıdır. Bütçe hakkının olduğu
bütün demokrasilerde bütçenin uygulama sonuçları milletin bir kurumu,
millet adına denetim yapan bir kurum yani Sayıştay tarafından
denetlenir ve sonuçları Parlamentoya sunulur. Bu kuralı
esnetemezsiniz. Bu bir yenilikti. Türkiyede bu yenilik uygulamaya girecekti.
İlk olarak 2012 yılı Aralık ayında bütçe
görüşmelerini yaparken yani 2013 yılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2011 yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı görüşülürken Sayıştayın
düzenlediği, biraz önce belirttiğim çerçevede düzenlediği 132
raporun buraya gelmesi gerekiyordu ama gelmedi çünkü Hükûmet yani Adalet ve
Kalkınma Partisi çoğunluğu bir yasa çıkardı. 4 Temmuz
2012 tarihinde çıkarılan bir yasayla o 132 adet raporun Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelmesi engellendi. Aslında o yasa bir engel değildi
çünkü raporlar 4 Temmuz 2012 tarihinden önce düzenlendi. Gelmesi gerekir, o
yasa sonraki dönemleri kapsar. Bir şekilde o yasanın arkasına
sığınıldı, gelmedi. Biz o yasal düzenlemeyi Cumhuriyet
Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine götürdük. Bütçe hakkını,
milletin Harcamaları ben bilmek istiyorum. Vergileri nereye
harcadınız? Bu harcamalarla beni mutlu eden kamu hizmetleri ürettiniz
mi? şeklindeki o hakkını hiçe sayan o düzenlemeyi Anayasa
Mahkemesine götürdük ve Anayasa Mahkemesi 27 Aralık 2012 tarihinde bu
yasal düzenlemeyi iptal etti. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu bunun
üzerine 2013 Nisan ayında bir kanun teklifi getirdi. Sayıştayın
bu denetim yetkisini elinden alan, o denetim sonucunda düzenlediği
raporlarda yer alan denetim bulgularının Türkiye Büyük Millet
Meclisine intikalini engelleyen düzenlemelere yer verildi orada. Bu,
doğrudan doğruya milletin bütçe hakkının elinden
alınmasına yönelik bir düzenlemeydi. Buna tepki gösterdik, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak çok şiddetli tepki gösterdik. Bu, demokrasiyi rafa
kaldırmaktır. Ben harcama yapacağım ama millete hesap
vermeyeceğim. anlayışını kabul etmiyoruz dedik. Bu
sefer tepkiler karşısında -tabii ki başka tepkiler de oldu-
beklemeye aldınız teklifi. Bu sefer başka bir yola
başvurdunuz yani Hükûmet başka bir yola başvurdu. Ben,
Sayıştay raporlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmesi gereken Sayıştay raporlarının içini
boşaltırım. dedi ve gelen raporlar denetim bulgularından
arındırılmış bir şekilde Meclise geldi.
Şimdi Sayın Elvan yine bazı bilgiler verdi.
Bilgiler yanlış. Sayın Elvan, kusura bakmayın. Bakın,
dediniz ki: Biz ilk defa nakit esaslı muhasebeden tahakkuk esaslı
muhasebeye geçtik. Evet, tahakkuk esaslı muhasebe biraz önce
belirttiğim yasal düzenlemelerin içerisinde var, geçilmesi gerekir. Ama
bir yandan bunu derken öte yandan 42 tane genel bütçeli kurum tahakkuk
esaslı muhasebeye geçemediği için o raporlar Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmemiş oldu. Hem geçtik diyorsunuz hem o muhasebenin
doğal sonucu olan raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmedi. Neden?
Maliye Bakanlığı Ben bu bilgileri veremem. diyor. Peki, bu
yasaları siz çıkardınız. 6085 sayılı
Sayıştay Kanunu bu raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmesini emrediyor. Yine, Sayın Elvan diyor ki: Kamu zararını
kapsayan raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmez. 6085 sayılı
Sayıştay Kanunu madde 38 der ki: Sayıştayın
düzenlemiş olduğu düzenlilik denetimi kapsamındaki bütün
raporlar yani mali uygunluk denetimi raporu, uygunluk denetimi raporu ve
ayrıca performans denetimi raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulur. Ayrım yok, kamu zararı içerebilir o rapor, kamu zararı
içermeyebilir. 38inci maddeyi okumanızı öneriyorum. Biliyorum,
şimdi İnternetten bakıyorsunuz göreceksiniz onu orada. (CHP
sıralarından alkışlar)
LÜTFİ ELVAN (Karaman) 35inci maddeye bakın,
yargılamaya esas bölüm ayrıdır. Yargılamaya esas raporlar
bölümü ayrıdır. Hiçbir zaman
Şimdi açıklayacağım, siz buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın,
kamu zararı olsun olmasın 6085 sayılı Kanun bütün
raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesini emreder. Siz
diyorsunuz ki: Bu yasayı yanlış çıkarmışız,
kendimizi bağlayan yasalar çıkarmışız, biz bu
bağları istemiyoruz, hesap vermek istemiyoruz. İşin özeti
budur.
Değerli milletvekilleri, kamu
harcamalarının denetimi sonucunda düzenlenen raporlar uygunluk
denetimi raporlarıdır. Burada herhangi bir bilgi eksikliği yok,
bu raporlar asıl gelmemiştir. Diğeri, Maliye
Bakanlığının bilgi vermemiş olmasıyla
düzenlenemeyen raporlar mali denetim raporlarıdır. Bu ayrı bir
rapor. O da eleştiri konusudur ama asıl, kamu
harcamalarının usulüne uygun olarak yapılıp
yapılmadığına ilişkin denetim bulgularını
içeren raporlar Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmemiştir. Biz, o nedenle
bu bütçe takvimine
Daha doğrusu bütçe takvimine demeyeyim, bütçenin
Sayıştay raporları olmaksızın görüşülmesi usulünü
doğru bulmuyoruz, bu usule karşıyız.
Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
LÜTFİ ELVAN (Karaman) Şahsıma yönelik
doğrudan iki kez sataşma olmuştur, söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Şimdi, yalnız siz cevap vermek mecburiyetinde
bırakmayın yoksa o yılan hikâyesine dönüyor. Bakın, bu
getirdiğiniz grup önerisini oylayacağız, ondan sonra yani siz
bilirsiniz.
Buyurun.
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Karaman Milletvekili Lütfi Elvanın, İstanbul Milletvekili Mehmet
Akif Hamzaçebinin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanununu
Meclisin gündemine
getiren AK PARTİ
Hükûmetidir, AK PARTİ iktidarıdır. AK PARTİ hükûmetlerine
gelinceye kadar hiçbir iktidar, hiçbir parti Muhasebei Umumiye Kanununu
değiştirmeye cesaret edememiştir. Bu cesareti gösteren tek parti
AK PARTİdir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yalnız mı
değiştirdiniz?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Elbette destek
verilmiştir Meclis Genel Kurulunda, bunu ifade edeyim, destek
verilmiştir. Ama AK PARTİ iktidarlarına kadar hiçbir hükûmet bu
kanunu değiştirmeye cesaret edememiştir. Bu birincisi.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - 57nci Hükûmet cesaret edip
tasarı taslağını da hazırlamıştı.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) İkincisi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Değiştirmeye gerek
görülmemiştir.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Öyle mi efendim?
Çağın gerisinde kalmaya devam edelim! İşte bizim
anlayışımızla sizin anlayışınızın
farkı o.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Lütfi kardeşim, teknoloji,
sistemler değişiyor. İhale Kanununu siz
değiştirdiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İhale Kanununu 100 kez
değiştirdiniz.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Biz, dünyadaki
değişim ve dönüşümü o an
için okuyan ve o değişim ve dönüşümü hemen uygulayan bir
partiyiz. Bizimle sizin farkımız o.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sizin
anlayışınız İhale Kanununu 100 kez
değiştirdi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Demek ki o tarihte ihtiyaç
olmuş. Onu anlatmaya çalışıyorum.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
şunu ifade edeyim, fazla zamanım kalmadı.
Şimdi, Sayın Akif Hamzaçebi Grup Başkan
Vekilimiz şunu ifade etti: Düzenlilik denetimi kamu zararını
kapsar. Eğer 6085 sayılı Kanuna bakarsanız düzenlilik
denetiminin kamu zararından tamamıyla ayrı olduğunu
görürsünüz. Kamu zararının düzenlendiği madde 6085
sayılı Kanunda farklı bir maddedir. Yargılamaya esas rapor
bölümüne bakarsanız onun cevabını orada bulursunuz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Karaman Milletvekili
Lütfi Elvanın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Elvana bana söz hakkı yarattığı için
teşekkür ediyorum.
Bir kere 57nci Hükûmete buradan bir teşekkür etmek
gerekir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun
hazırlığını 57nci Hükûmet yapmıştır, o
dönem bürokrasi bunun üzerinde çok çalışmıştır. Ben de
o çalışmaların içerisinde bir bürokrat olarak bulunmuştum.
Tasarı, yanlış hatırlamıyorsam, Meclise sevk edildi
ama seçimler oldu, kadük kaldı, görüşülemedi ama bunun ilk
hazırlığını yapan 57nci Hükûmetin kendisidir.
Elbette, bakın, biraz önce ben bir şey
söylüyorum, Bu tasarı sonuçta Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmeti
döneminde yasalaşmıştır, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
buna destek verdik. diyorum, Sayın Elvan herhâlde o dönem Parlamentoda
olmadığı için Cumhuriyet Halk Partisine de teşekkür
ederiz. demeyi aklına getirmedi. O dönem Parlamentoda
olmadığınız için bunu hatırlayamadınız diye
düşünüyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonunda o tasarıyı alt
komisyona aldığımız zaman orada geceli gündüzlü o
tasarıda ciddi bir emek sarfettik. Ben size bir örnek vereceğim,
dokuz günlük bayram tatilinin yedi gününü ben o tasarıyı daha
mükemmele getirmek, taşımak için evde önerge hazırlamakla
geçirdim ve bütün çalışmalarımı da o dönemin Plan ve Bütçe
Komisyonundaki AK PARTİli üyeler gayet iyi hatırlayacaklardır.
Ben o dönem buna emek veren bütün milletvekillerine de teşekkür ediyorum.
Sayıştay Kanununun 38inci maddesi düzenlilik
denetiminin sonuçlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulacağını düzenler. Bu denetim iki tür rapordan oluşur: Mali
uygunluk raporu ve diğer uygunluk raporları. Uygunluk raporları
mevzuata uygun olup olmadığının denetlenmesidir. Bu
uygunluğun sonucunda, bu denetim sonucunda -zarar olabilir olmayabilir,
Kanun ayrım yapmıyor- 38inci madde bütün bunların hepsinin
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderileceğini düzenliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bilgilerinize
sunuyorum ve ayrıca saygılar sunuyorum (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu
Önerileri (Devam)
2.-
AK PARTİ Grubunun, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Özel Gündemde
Yer Alacak İşler kısmının 1inci ve 2nci
sıralarında yer almasına; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kurulda görüşme usul ve
takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki
görüşmelerin on iki turda tamamlanmasına; turların bitiminden
sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin
oylanmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun
İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
D)
Duyurular
1.-
Başkanlıkça, bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının
görüşmelerinde uygulanacak söz kayıt işlemleri ve usullerine
ilişkin duyuru
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Genel Kurulda görüşme takvimine ilişkin öneri kabul edilmiştir.
Bütçeler üzerinde şahısları adına söz almak isteyen
sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 6/12/2013 Cuma günü saat
10.00 ila 10.30 arasında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Toplantı
Salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince
yapılacaktır. Söz kaydını her sayın üyenin bizzat
yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı
yapılmayacaktır. Belirtilen saatler dışındaki söz
kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında yapılacaktır.
Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini
görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz.
BAŞKAN - 1inci sırada yer alan, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İç Tüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan,
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sırada yer alan,
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite
Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku
Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Sayın Mahmut Tanal ve Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Sayın Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve
Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159,
2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve 480e 1inci Ek)(X)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Dünkü Birleşimde İç Tüzükün 91inci maddesine
göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştı.
Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine
başlıyoruz.
Birinci bölüm 1 ila 29uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlarım. 480 sıra sayılı torba kanunu üzerinde söz
almış bulunuyorum.
480 sıra sayılı kanun dedim. 480
sıra sayılı kanun teklifinin ne anayasal olarak ne İç Tüzük
açısından ne de genel hukuk kuralları açısından
tutulacak bir tarafı yoktur. Öyle bir kanun teklifiyle karşı
karşıyayız ki, tasarıyla karşı
karşıyayız ki, bu torbanın içinde tam gün var, doktorlar
var, eczacılar var, diş hekimleri var, İnternet siteleri var,
sünnetçiler var, hemşireler var, Özel Harekât Dairesi var, zorunlu hizmet
var, hizmet hareketine -Başbakana çaktırmadan- kıyak var, GATA
var, organ nakli var, aile hekimlerine kazık var, Devlet Memurları
Kanununda değişiklik var, sahte ilaçla mücadele var, gemi hastane
projesi var, hacamat var, sülük var. Öyle bir torba kanunla karşı
karşıyayız ki tutulacak yanı yok. Hadi bu kadar alakasız
şeyi bir araya getirip bir torbaya koydunuz. Ne beklersiniz? Hep birlikte
oturalım, her bir madde üzerinde ayrı ayrı tartışalım,
görüşelim, eksiklikler aksaklıklar varsa önergelerle düzeltelim ama
torba kanun ucubesine bir ucube daha ekliyorsunuz ve bunu temel kanun olarak
getiriyorsunuz. Ne demek temel kanun? Bir hukuk dalını sistematik
olarak bütünüyle ve kapsamlı değiştirecek biçimde genel ilkeleri
içeriyorsa eğer bunu temel kanun olarak görüşebilirsiniz. Eğri
oturalım doğru konuşalım; Borçlar Kanunu, Medeni Kanun,
Vergi Usul Kanunu gibi yüzlerce, binlerce maddeden oluşan ve bir bütünlük
içeren kanunlarda her madde üzerinde ayrı ayrı konuşmak yerine
en fazla 30lu bölümler hâlinde parçalara ayrılarak konuşulması
demek.
Biraz önce saydım; Özel Harekât Dairesi ile sünnetçilerin
yetkisinin, sülükle, hacamatla tedavi ile doktorların Tam Gün
Yasasının nasıl bir ilgisi olabilir ki 30u üzerinde
konuşmayın, çıkın, üzerinde sadece on dakika konuşun.
diyorsunuz. Bu yaptığınız yasama garabetini ve Meclisi hiçe
saymayı vatandaşlarımıza şikâyet ediyoruz.
Torba kanun dediğimiz, temel kanun
dediğimiz uygulama gerçekten istisnai bir durum. Bir çalışma
yaptım, bir döndüm baktım; 21inci Dönemde sadece 7 kez
uygulanmış. Yani düşünün, beş yıl süren 21inci
Dönemde 7 kez temel kanun uygulaması yapılmış, bazı
sene 1 kez, bazı sene 2 kez. Gelmişsiniz 22nci Dönemde bunu 7den
29a çıkarmışsınız hemen. 23üncü Döneminizde tam 45
kez temel kanun yapmışsınız. Yani maddeler üzerinde
konuşulmasın, sadece önergeler verilsin ve beşer dakika önerge
sahibi sadece konuşabilsin, tartıştırmamışsınız.
Peki, 24üncü Dönem; bugün 43üncü temel kanunu yapıyoruz. Sizden önce 7,
çıraklık döneminizde 29, kalfalık döneminizde 45, bugün dönemin
yarısındayız, 43üncü yani dönem sonunda 90a ya da 100e
çıkaracaksınız bu garabeti. Şimdi de Tam Gün Yasasını
böyle geçirmeye çalışıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Özgür, bağırma;
dinleyeceğiz, bağırma.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) Yaptığınız
iş şudur: Bu torba meselesi yasamanın başına torba
geçirmektir, Meclisin kafasına torba geçirmektir, demokrasinin
kafasına torba geçirmektir. (CHP sıralarından
alkışlar) Bu yaptıklarınızı tarih yazıyor,
bunun hesabını günün birinde vereceksiniz.
Siz bunları yaparken Sağlık
Bakanlığında değişen bir şey olmadı. Garp
cephesinde değişen bir şey yok. Bu, sadece bu
Bakanımıza da özel bir mesele değil; geçen Bakan da
yapardı, bu Bakan da aynı şeyleri yapıyor. Sağlık
alanına da, Sağlık Komisyonuna da yaklaşımları
değişmiyor. Tüm itirazlara rağmen, Sağlık Komisyonunu,
sadece ve sadece bir şekil şartın tamamlanacağı ve
hızla ekarte edilmesi gereken bir engel olarak görüyorlar.
Tam Gün Yasasını Sayın Recep Akdağ
bütün itirazlara rağmen zorla geçirmiş, Anayasa Mahkemesinden
dönmüştü. Yetinmedi, inat etti, bu sefer bir kanun hükmünde kararnameyle,
hem de Adalet Bakanlığının kanun hükmünde kararnamesine,
geçen Meclisin geçen Hükûmete verdiği yetkiyi yeni Meclisin yeni Hükûmete
verdiği yetki olarak kullanıp esneterek onun içine koydu.
Ayrıca, sağlık alanını da Meclisin açık
olduğu, hatta Sağlık Komisyonunun toplantı hâlinde
olduğu 2 Kasım 2011 günü bir kanun hükmünde kararnameyle dizayn etti.
Anayasa Mahkemesine gidildi, Tam Gün Yasasıyla
ilgili düzenleme bu sefer de kanun hükmünde kararnamedeki
kısımlarıyla iptal edildi. Anayasa Mahkemesi altı ay süre
verdi. Sağlık Bakanı değişti ama alışkanlık
değişmedi. Biz biliriz, biz yaparız, biz söyleriz. İstişare
etmek yerine sayısal çoğunluğumuzla geçiririz. dediler. Hatta
bir geleneği daha terk etmediler. Ne yaptılar? Ağustos
böceğiyle karınca hikâyesi gibi altı ay boyunca saz
çaldılar, eğlendiler, çalışmadılar; altı
ayın bitmesine iki gün kala Sağlık Komisyonunun
kapısına geldiler, dediler ki: Acil. Bu değişikliği
yapmamız lazım. Yapmazsak Anayasa Mahkemesinin verdiği süre
dolar, her şey eskiye döner. Dönsün kardeşim, zaten
yanlış. Olmaz. Bu alanı düzenlememiz lazım. Ve
oturdular, 25 ve 26 Haziranda on yedi saat süreyle, gece yarılarına,
sabahlara kadar Komisyonu çalıştırdılar. Karşı oy
yazacağız. Aman, en kısa zamanda yazın. Tepemizde, dakika
başı arıyorlar. Karşı oy yazdık, verdik; ertesi
gün kırk sekiz saati bekleyecek, getirecek, değil mi? Hayır,
altı ay boyunca getiremediler çünkü Başbakanlıkta
Başbakanın sağlık alanındaki
danışmanlarıyla Sağlık Bakanı ve Sağlık
Bakanının bürokrasisi arasında inanılmaz fikir
ayrılıkları çıktı ortaya. Bizi gece gündüz, iki gün
içinde çalıştırdılar, kendileri altı ay
uzlaşamadılar. Altı ayın sonunda 650 sıra
sayısını tuttular, tekrar Komisyona geri çektiler. Bizi
Komisyona çağırdılar bir perşembe gece yarısı,
Bunu bu gece geçirmemiz lazım; acil, çabuk yetişmesi lazım. Ya
arkadaş, biz bu filmi daha önce görmüştük. Tekrar bize bunu niye
yapıyorsun?
Yine, iki gün, on yedi saat çalıştık ve en
nihayetinde bugün bunu buraya getiriyorlar. Bakın, getiriyorlar
getirmesine ama bir hekim arkadaşım hafta sonu
katıldığımız bir açılış töreninde bana
diyor ki: Galiba bir kez daha Komisyona çekilecekmiş. Sonra düzeltiyor:
Tekrar Komisyona çekmek çok tartışmalı bir durum olur. Ondan,
Genel Kurulda yeni madde ihdasları ve maddeleri temelden
değiştirecek birtakım önergeleri olacakmış
iktidarın. Göreceğiz birazdan.
Bakın, bizim ifade etmeye
çalıştığımız şudur: İstediğinizi
yapın. Bu Meclisin kafasına torba geçirmeye
çalışabilirsiniz, demokrasinin kafasına torba geçirmeye
çalışabilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisinin iradesini,
mücadelesini ve doğruları söylemekle ilgili, vatandaşla
yapmış olduğu ittifakın önüne geçemezsiniz. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Bakın, bugün tam günü konuşuyoruz. Tam günün
özeti şudur: Tam gün, tam otuz beş yıllık bir
maceradır. Nur içinde yatsın, Sayın Ecevitin 1978de
getirdiği; hekimin, doktorun, eczacının, hemşirenin,
hastanın birlikte memnun oldukları ve o günü memnuniyetle
andıkları bir yasanın adıdır. Ama bugün sizin
getirdiğinizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bugünküyle sadece isim
benzerliği taşıyor. 1978de tam günü sosyal demokratlar
getirdiler ve savundular, sermaye karşıydı. O tam günün bugün de
arkasındayız. 2011 yılında tüm meslek örgütleriyle de
görüşerek ve sayın bakanların ifadesine karşın,
Herkesi memnun edecek bir tam gün yapamazsınız, siz getirin biz
onaylayalım onu varsa. dediniz, bizim teklifimizin arkasında bütün
meslek örgütleri duruyor. Hasta memnuniyeti var, hasta hakları var ve
çalışan memnuniyeti var ama sizin bu tam gününüz tam gün değil,
sizin bu tam gününüz çakma tam gün, sizin bu tam gününüz sermayedarı destekleyen
tam gün.
Tam gün gelirken demiştiniz ki: Muayenehanelere
kaçan hekimleri kamuya geri kazandıracağız. Sonuç: O günden
bugüne sadece 500 hekim muayenehane kapattı, geriye geldi ama 1.468 tane
hekim istifa, emeklilik ya da ücretsiz izin yoluyla sistemden
dışarı gitti. Bunu yüce Meclisin bilgisine sunuyorum,
saygılar sunuyorum.
Maddeler üzerinde konuşmaya devam edeceğiz.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani.
Buyurun Sayın Zozani. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bizler zaman zaman
bakanlıklarla ilgili düzenlemeleri, kanun düzenlemelerini burada
konuşurken, kürsüyü de kullanırken vatandaştan şöyle bir
eleştiri alıyoruz, diyorlar ki: Siz niye hep sağınıza
dönüp konuşuyorsunuz? Niye cepheden konuşmuyorsunuz? Şimdi,
şu anda ana kumandada bulunan Meclis TV çalışanlarına
sesleniyorum: Ben bu konuşmayı yaparken kameranın
açısını AKP Grubu koltuklarına çevirsinler. Neden
sağımıza dönüp bakana hitaben konuşmak durumunda
olduğumuzu ancak bu şekilde izah edebiliriz çünkü ne zaman önemli
konular burada konuşulsa, maalesef ve maalesef, bu koltuklar genelde
boş. Arkadaşların yasamadan daha önemli ne işleri var,
doğrusu merak ediyorum. Neden sürekli burası boş, neden sürekli
muhalefet boş koltuklara konuşmak durumunda kalıyor, merak
ediyorum.
Şimdi, sağlık sorunlarını
konuşacağımız bir konuda, tabii adı da konulmuş,
Torba kanun. Biraz önce yukarıda da bir alt komisyonda tasarı
adı altında bir torbayla uğraşıyorduk, Plan ve Bütçe
Komisyonunda. Tasarının adı da artık torbaya
dönüştü, bunları konuşuyoruz.
Sağlık meselelerini konuştuğumuzda,
genel olarak, güncel olarak karşımıza çıkan sorunları
da burada ifade etmek durumundayız. Son bir yıl içerisinde hekimlerin
yazdığı reçetelerde ilaçlar açısından en yüklü kalem
antibiyotik, bir de mide koruyucular. Hekimler antibiyotik ve mide koruyucu
yazma dışında ilaç yazmamaya teşebbüs ediyor. Neden? Çünkü
her kalemde alınan katkı payı nedeniyle hekimler artık
vatandaşlar, yüz yüze gelmemek için, karşı karşıya
gelmemek için böyle bir yönteme başvurur duruma geldiler. Özellikle de
önemli hastalıklar, ağır hastalıklarda hekimler tedaviyi
artık esas alamıyorlar, hastaların acılarını
dindirmeye dönük tedavi uygulamalarına geçiyorlar. Antibiyotik bu nedenle
çok ön planda, çok revaçta bir ilaca dönüştü Türkiyede ama kendinizi
yormayın, buna gerek yok. Ünlü Hekim Sammonicusun bir sözünü size
öneriyorum ki 2013 yılındayız, yaklaşık bundan bin
sekiz yüz yıl önce Romada sarf ettiği bir sözdür. Ateşli
hastalıklarla baş etmeye çalışırken, tedavisinin
mümkün olmadığını, amacına
ulaşamadığını gördüğü bir noktada, sözcüklerle
tedavi yöntemine giriyor ve keşfettiği sözcük, sizlerin hepinizin çok
aşina olduğu bir sözcüktür. Özellikle gösteri sanatlarında,
sihirbazlıkta kullanılan bir kavramı tercih etmiş ve bunu
hastalarına salık veriyor, herkesin boynuna asmasını
istemiş. Gizli Konular kitabında var Sayın Bakanım, Serenus
Sammonicusun. Diyor ki: Her birinizin, bu sözcüğü kendi boynunuza
asmanızı istiyorum. Bu sözcük ne? Abrakadabra, eski İbranice
bir kavram. Abrakadabra eski İbranicede Ateşini sonsuza yolla.
anlamına geliyor.
Hekimlerimiz de maalesef artık bu dönemde hastalara
Hastalığınızı sonsuza saklayın, beraberinizde
taşıyın, hastalığınızla yaşamayı
öğrenin. demek durumuna geldiler. Hangi sistemin sonucu? Sizin
performans sistemi dediğiniz sistemin sonucunda bu noktaya geldiler.
Artık hastalar kendi ateşleriyle ömür boyu yaşamak durumunda
kalıyorlar. Gele gele geldiğimiz nokta burasıdır.
Tam Gün Yasasından siz randıman
alamadınız, biliyorsunuz, içiniz de rahat değil; Sayın
Bakanın da içi rahat değil, bu tasarıya imza atanların da
içi rahat değil ama böyle bir yılan hikâyesine dönüştürüldü,
döndü dolandı buraya geldi. İçinden ne çıktı? Jet
profesörler çıktı. İstediğiniz herkesi, her kamu hastanesi
başhekimini vesairesini kestirme yoldan, kısa yoldan profesör
yapabilmenin bir yolunu buldunuz bunun içerisinde. Ne buldunuz? Akademik
kariyeri bitirdiniz. Akademik kariyeri bitirmenin yolunu, yöntemini
keşfettiniz. Bir hekim, bir akademisyen günün tüm zamanlarında, mesai
saatlerinde, mesaisini sarf edecek; ondan sonra tekrar eline neşter
alacak, özelde gidip gene çalışmaya başlayacak. Akademik
kariyeri nerede yapacak, bilime nerede hizmet yapacak? Sadece insanları
doğrayarak bu yöntemle akademik kariyer yapacağını ve
bilimsel ilerleme katedeceğini mi düşünüyorsunuz? Öyle zannediyorum,
böyle, bu açıdan sizler de meseleye baktığınız zaman,
bunun yanlış bir uygulamaya dönüştüğünün
farkındasınız. Performans uygulaması öyle bir hâl aldı
ki, hekimler arası artık problemler oluşturmaya
başladı.
Ayrıca, çokça övündüğünüz kamu-özel hastaneleri
yani şehir efsanesi olarak takdim ettiğiniz şehir hastanelerine
gelince, taşrada tedaviyi bitirdiniz. Taşrada artık hastanenin
varlığının bir anlamı kalmadı, taşrada
hekimin varlığının bir anlamı kalmadı. Bir örnek
vereyim size Sayın Bakanım: Geçen sene Hakkâride bir hasta telefon
etti: Sayın Vekilim, bana yardımcı olun, hekime -doktora-
söyleyin, acilen beni Ankaraya sevk etsin. Problem ne? Ayak
parmağımda bir problem çıkmış,
Parmağını kesmek durumundayız. diyor. Hekimi
arıyorum, hekim diyor ki: Sayın Vekilim, eğer biz bu
parmağı bugün kesemezsek yarın hasta ayağını
kaybedecek. Hastayı ikna edemedik. Hekim doğru teşhis
koymuştu, eğer orada müdahale öz güveni oluşmuş
olsaydı parmakla kurtulabilirdi. Bir gün sonra, Van Araştırma
Hastanesine gelene kadar bilekten ayağını kaybetmek durumunda
kaldı. Bu hangi düşüncenin tezahürü olarak ortaya çıkan bir
tablodur? Taşrada hekimlik yapılamaz, taşrada yapılan
hekimlik uzman hekimlik değildir. Böyle bir algı
yaratıldı. O nedenle, bütün herkes Ankarada, İstanbulda ve
bunun yanında üç beş kentteki hastanelerin daha makbul tedavi
uyguladığını düşünüyor ve insanlar kalkıyor,
1.000 kilometre, 1.500 kilometre yol giderek tedavi yoluna gidiyor. Oysaki,
yerinde sağlık hizmetine ulaşmak her vatandaş
açısından haktır ve bu yaklaşımın, bu zihniyetin
vatandaşa uygulamalarıyla yansıtılması gerekiyor.
Mevcut uygulama tam tersi bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu tablo
içerisinde giderek sağlık mekanizması hastalıklı bir
bünyeye dönüşüyor. Maalesef, sağlık mekanizmasının
kendisi hastalığa yakalandı. Bu hastalıktan
kurtulmasının tek çaresi tekrar önermiyorum- abrakadabra demeyelim,
sistemi gözden geçirelim, aksayan yönlerini ayıklayalım ve öncelikle
de bu performanstan vazgeçelim; problemi burada çözmeye başlayın.
Plan Bütçe Komisyonu çalışmaları
sırasında da sizlere ifade ettim. Mesela, biz kentimizde, kentimizin
sağlık sorunlarıyla ilgili olarak sağlık müdürüne ne
söyleyeceğiz, kamu hastaneleri birliği genel sekreterliğine ne
söyleyeceğiz? Hangisi yetkili?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Kiminle neyi
konuşacağız? Bu çift başlılığın sebebi
ne? Çözmeyi düşünüyor musunuz? Bu sorunun cevabını vermenizi
öneriyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tasarının bu hâliyle geçmesi
hastalıklı bir bünyeye vesile olacaktır. Bu nedenle de
karşı olduğumuzu ifade ediyor, teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN ŞİMŞEK
(Samsun) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının birinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini
paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, hakikaten bizim ifade
etmekten yorulduğumuz ancak AKPnin ısıtıp
ısıtıp Anayasa ve yasaların arkasından dolaşarak
ve hukuku, yasaları çiğneyerek önümüze getirdiği bir yasa
metniyle daha karşı karşıyayız. Önümüze getirilen bu
yasa, sadece Anayasa, yasa ve hukuka aykırı olmakla kalmıyor,
aynı zamanda insan fıtratına aykırı, hizmet
sunucularını heyecanlandırmayan, kabiliyeti ve çalışma
azmi olanların önünü kesen, sağlıktaki çalışma
hayatını belli bir kural ve kalıplara hapsederek onu
iğdiş eden, verimli çalışanların performansını
boşa harcatan, sonuç almaktan ziyade işle uğraşıyor
görünmeye yönelik, işi yapanları değil de işini bilenleri
ödüllendiren; sözde planlama adına adaletsiz, adam kayırmacı;
netice alıcı değil, reklamcı, israfçı bir
yaklaşım söz konusudur.
Şimdi diyeceksiniz ki: Sen de laf
konuşuyorsun. Sağlıkta memnuniyet son on yılda yüzde 40tan
yüzde 70lere geldi. Değerli milletvekilleri, işte sistemin
popülizmi ve kandırıcılığı da tam burada
yatıyor. Evet, 2002 yılında yüzde 4 olan hasta
müracaatını 2012 yılında 8,3e getirmekle övünüyorsunuz.
Sağlıkta tedavinin sistematiğini bozdunuz ancak. Birinci,
ikinci, üçüncü basamak hastane olmanın bir anlamı kalmadı.
Böylece herkes hastanelere hücum etti. Tıp fakülteleri, araştırma
hastaneleri sağlık ocağı gibi çalışmaya başladı.
Bir curcuna içerisinde hastalar hastane hastane dolaşarak derdine derman
aradı, hastanelere fazla gittiler, fazla ilaç kullandılar ancak
tedavide bunun karşılığını alamadılar. Bugün
kurulan kamu hastane birlikleri kendilerine dayatılan performans kriterleri
nedeniyle, mesul oldukları hastanelerden, çok hasta bakmalarını,
çok fazla girişimsel işlem yapmalarını istemektedirler
çünkü onların birinci kriterleri kârlılık; hasta tedavisi
değildir. Hekimin de döner sermaye ödemesi nedeniyle çok hasta bakmak istemesi,
işte bütün bunlar bir araya gelince hasta müracaatı 8,3e
gelmiş, hasta memnuniyeti de bu nedenle artmış, bu müracaat
artışı vatandaşa sağlık olarak maalesef geri
dönmemiştir. Bu durum artık vatandaşlar tarafından da
yavaş yavaş anlaşılmaya başlanmıştır.
Esasen, sağlık alanında devletin kıt olan kaynakları
da verimsiz kullanılmıştır.
Değerli milletvekilleri, OECD 2012 raporuna göre
Türkiye, AB 27 ortalamasında doktor, hemşire, hasta yatak
sayısı ve kişi başına düşen sağlık
harcaması bakımından en son sırada fakat hasta
müracaatı ortalamasına baktığımızda Türkiye 8,3;
AB 27 ülke ortalaması ise 6,3tür. Şimdi, siz az parayla, daha kötüsü
daha da az doktorla, daha az hemşireyle, daha az yatak sayısıyla
fakat daha fazla müracaatla AB 27 ortalamasından çok daha iyi
sağlık hizmeti sunduğunuzu iddia edeceksiniz. Bu, fiyat-kalite
ve erişilebilirlik üçgeninde bir çelişkidir.
Değerli milletvekilleri, bundan önce olduğu
gibi, önümüze getirilen bu yasa teklifinin de ömrü çok uzun değildir,
sürdürülebilirliği yoktur. Neden yoktur? Çünkü bundan önce getirilenlerin
mantığı ile aynıdır. Sağlık hizmeti
sunucuları, özellikle de bu işin motor gücünü oluşturan hekimler
getirilen bu yasa değişikliğiyle de bir cendere içerisinde
olmaktan kurtulamayacaklardır. Hekimlerin hâlâ büyük bir
çoğunluğuna Sadece benim gösterdiğim yerde
çalışabilirsin., az bir kısmına da Şurada
çalışırken şu kadar saat de şurada
çalışabilirsin., ayrıca diğer bir hekim kesimine de Belli
bir oranda benim gösterdiğim yerde, uygun gördüğüm yerde çalışacaksın.
Kazancının yarısını da bana verirsen şu, şu
yerlerde çalışmaya müsaade ederim. diyorsun. Hangi meslek mensubu
olursa olsun, kendisini bu kadar yönlendiren, kısırlaştıran
ve kendisini makine gibi gören bir sistemde verimli olamaz. Hele hele, doğrudan
insana hizmet etmek gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan hekimin böyle
bir ortamda verimli hizmet sunabilme imkânı yoktur.
Değerli arkadaşlar, size
şimdi kanun maddesinden bir bölüm okuyacağım; ne kadar
karmaşık, ne kadar içinden çıkılmaz, ne kadar yönlendirici
ve zorlayıcı olduğunu biraz belki siz de anlayabileceksiniz:
Tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman
olan öğretim elemanları, kanunlarda belirtilen hâller dışında
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi hükmüne
tabidir. Ancak bunlardan profesör ve doçent kadrosunda olanlar, her bir
anabilim dalındaki kadrolu profesör ve doçent sayısının
yüzde 50sini geçmemek
Bu daha önce getirilen 480de de yüzde 5ti. Niye
yüzde 50 oldu, onu da anlayamadık.
bir yıla kadar kurumsal
sözleşme yapılmak ve geliri üniversite döner sermayesi hesabına
kaydedilmek şartıyla ve ilgilinin muvafakati ile mesai
dışında özel hastaneler veya vakıf üniversitesi
hastanelerinde çalıştırılabilir. Bu şekilde
çalıştırılabileceklerin hesabında küsurat dikkate
alınmaz
Bunu da ben anlamadım ama
ve
çalıştırılacak öğretim üyeleri, Sağlık
Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek %50si
uygulama, %50si de akademik faaliyetlerinden oluşacak önceki
yılın performans kriterlerine göre belirlenir. Bu fıkra
kapsamında çalıştırılan öğretim üyeleri;
a) Aynı anda birden fazla
sözleşme ile çalıştırılamaz.
b) Aylık sözleşme ücretleri,
mesai dışı toplam tavan ek ödeme brüt tutarından az olamaz.
c) Altıncı fıkrada
sayılan idarî görevlerde bulunamaz.
ç) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 73 üncü maddesinin
üçüncü fıkrası çerçevesinde ilave ücret alınmak suretiyle hizmet
veremez. diye birçok bu şekilde çalışanı
kısıtlayıcı, yönlendiren, verimsizleştiren ve
kısırlaştıran maddeler dolu. Bunun hepsini
okumayacağım fakat Bunlarla ilgili mevzuat ve sözleşme
hükümlerine aykırı davrananların bu ilgili sözleşmesi sona
erdirilir ve bunlarla bir yıl süreyle yeniden yapılanlar
gibi
birçok kural daha ortaya konularak sağlık
çalışanlarından, hekimlerden verim alınması
beklenmektedir. Bu kadar kural içerisinde hiçbir meslek mensubu maalesef
verimli çalışamaz.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeler, gerçekte
hangi aklın ürünü, gerçekten bir sağlık hizmeti sunumu mu, yoksa
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddelerin etrafından dolanarak
veya aynen kabul ederek hukuka aykırı, çalışma
hayatında haksız rekabete sebep olan bu yasa tasarısı
maalesef kabul edilemez. Yine, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeye
mahkûm olan bu yasayı Hükûmetin geri çekmesi gerekmektedir.
Sağlık çalışanlarını, özellikle de hekimleri
motive eden, gerçekten çalışanın hak ettiği ücreti,
güvenceli emekliliğine de yansıyan bir ücret ödemesi gerekmektedir.
Öyle, çok az bir kısmına Bunca çalışmadan sonra mecalin
kalırsa şurada da çalışırsın.
Aldığın ücretin aslan payını da bana vererek
çalışacaksın. dersen, bunun adı sağlık hizmeti
maalesef olmaz diyorum ve artık, bu Hükûmetin, hakikaten bu yasayı
geriye çekmesini talep ediyorum. Çünkü, sağlıkta esnek
çalışma modeli olmadığı müddetçe, bunu, 2002
yılından beri, sözde Sağlıkta Dönüşüm Projesi
adı altında, her zaman önümüze getirilip her zaman geriye
çekildiği yasayı, mutlaka ve mutlaka, hekimleri daha özgür, daha
kendi kabiliyetlerini kullanabilen, daha yetenekleri ortaya çıkacak tarzda
bir sistemle getirmediğiniz sürece, bu mantığın içerisinde
bundan başarı alabilmeniz mümkün değil. Bunu, tüm hekim
arkadaşlarımız, tüm hastane çalışanları
söylemektedir. Maalesef bunda hâlâ ısrar etmenin, bu sistemde hâlâ
ısrar etmenin ne anlama geldiğini, ne manaya geldiğini
bilmiyorum Anayasa ve yasalara aykırı olmasına rağmen
diyor, hepinizi bu vesileyle tekrar saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şimşek.
Şahısları adına ilk söz Adana
Milletvekili Sayın Ali Halaman
(MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri, bugün, burada sıra
sayısı 480 olan Tam Gün Yasa Tasarısı hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Kanunla ilgisi yok belki ama son on beş gündür
Türkiye Büyük Millet Meclisinde slayt gösterileriyle belediye başkanı
açıklanmasını, sürekli olarak buna yönelik
davranışlar, politik biçimler geliştirilmesini milletvekili
olarak kınıyorum, bir.
İki, belediye başkan adayı olmasına
rağmen mevcut makamından istifa ederek aday olmamasını
Yüksek Seçim Kurulunun kabul etmesini, siyasi iktidarın bunu münasip görüp
Doğru söylüyor. demesini de buradan kınadığımı
hissettiriyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ring alanı mı ya!
Yani spor müsabakasının yapıldığı yer mi!
Bakıyorum, Salı Pazarı gibi, herkes eline bir adam
almış, haydi o başkan, bu başkan
Seçim bürosu mu! Git
dışarıda açıkla kardeşim!
Üç son zamanlarda sağlıkla ilgili Tam Gün
Yasası deniyor buna- bu Tam Gün Yasasına zaman zaman müdahale
edenler oldu, müdahalenin neticesinde Anayasa Mahkemesi bir
kısmını iptal eti. Şimdi, bugünkü temel yasa olarak -iki
bölümlük, yani 56 madde- görüştüğümüz kanun, Anayasa Mahkemesinin
iptal ettiği kanunları tekrar düzenleme, yeniden düzenleme kanunu.
Bir de, üniversitelerde çalışan yani kamuda çalışan
profesör, doçent neyse ilim irfan sahibi olan insanların, yani
rektörlüğün veya yönetim kurulunun inisiyatifinde, özel hastanelerde yani
vakıf hastanelerinde görev alması için yüzde 50 oranında, yani
böyle paralı pullu bir işi düzenleme kanunu.
Şimdi, Türkiye'nin her tarafında, nereye
gidersen git, hangi hastanenin önünde huzur var? Hangi hastanenin önünde kuyruk
eksik? Hangi hastanede emekliden fark almadan bir tane yoksul, emekli, garip
muayene oluyor?
Şimdi, son zamanlarda deniyor ki En çok, en iyi
sağlıkta hizmet verdik. Gazetenin bir tanesinde okudum,
Avrupalı veya Amerikalı demiş ki: Ya, siz bu Türkiye'deki
sağlık işini nasıl hallettiniz? Gelin, biraz da bize
anlatın da biz de sizin gibi yapalım. Ya, Türkiye'nin hastanelerinin
önünde her gün doktor öldürüyorlar, her gün hastalar birbirleriyle kavga
ediyor.
Türkiye'de sen butik otel yapar gibi, butik otellerde
hastalara bakan üniversite hocası diyerek Bakanlığın
inisiyatifinde, dolayısıyla özel statülü doktor hoca
yaratıyorsun ya.
Şimdi, dolayısıyla, bu kanunun hiç
kimseye, bu memlekete bir faydası yok. Ama faydası olmamasına
rağmen, yani bu 56 madde iki bölümlü
Kanunların faydası olmuyor
ama Cenab-ı Haktan ümit kesilmez diyorum.
Yine de, büyük Türk milletine, bu kadar eksik, noksan
olmasına rağmen bu kanunun hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Şahıslar adına son söz, Muğla
Milletvekili Sayın Nurettin Demir.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda kısaca Tam Gün
Yasası olarak bilinen 480 sıra sayılı yasanın,
çerçeve yasanın üzerinde konuşmak üzere söz aldım.
Önce, yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlarım.
Darbe döneminin yasalarını değiştirme
çabasında olmayan ve bu yasalardan sonuna dek yararlanan, nemalanan
iktidar, yaklaşık iki yıl önce, 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin değiştirmedik, dokunmadık yerini
bırakmadı. Şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
kapısından apar topar geri çekilen çerçeve kanunu görüşüyoruz.
Sağlık Bakanlığı, üniversiteler,
diğer bakanlıklar, kurumlar ve özel sağlık
kuruluşlarında çalışan yüz binleri ilgilendiren bu çerçeve
yasa, değiştireceği yasaları çok daha kötü durumlara
sokacaktır, bürokratik karmaşa artacaktır. Bakanlık
bünyesinde bürokratik karmaşayı artıran, işleyişi
bozan bir noktaya getirilmektedir. Benim ve sanırım, Sayın
Bakanın da anlamakta zorlandığı, Bakanlığın
teşkilatlanmasında genel sekreter, kurum başkanı, hastane
yöneticisi gibi bürokratik dizilimlerin Sayın Bakan tarafından
atanması hizmet üretimi ve kalite artışı yerine
kargaşalara, kargaşalığa yol açacaktır. Kurumda had
safhaya varan adam kayırmalar, makam peşinde koşmalar gibi
entrikalara zemin hazırlayacaktır. Bu yasa, üniversite hocalarını
karpuz gibi ikiye bölmektedir. Üniversitede kalan idealist öğretim
üyelerini enayi ve beceriksiz bir konuma getirmektedir. Sonuç olarak,
üniversite hastanelerindeki çalışma barışını
bozacak bir yasadır. Üniversite hastanelerinde kalan hocalara ve
sağlık çalışanlarına herhangi bir olanak
sağlamadığı gibi özlük haklarını
iyileştirici bir virgül dahi eklememektedir. Bunun yanında,
üniversitelerin hizmet, eğitim ve araştırma
koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili tek bir çaba ve
ekleme de olduğunu göremiyoruz maalesef, tam tersine üniversitelerin
durumu daha da kötüleştirilmektedir.
Çok sık
karşılaştığımız sorulardan, sorunlardan
birisi de Sen doktor Ahmetin hastasısın, git ona sor, parayı
alan baksın. denildiğinde ne olacak? Kısacası hoca ile
hasta arasına para yeniden monte ediliyor, Tam Gün Yasası denilen
bu yasa tam anlamıyla sahte tam gün yasası olarak tarihe geçecektir.
Peki, özel hastane ve vakıf hastanelerine
yönlendirilen profesör ve öğretim üyelerinin durumu nedir? Onlar da ister
leblebi deyin ister lokum deyin, çifte kavrulmuş duruma geliyorlar,
maalesef, hocalar
dışarıda kavrulmuş bir leblebi misali sömürüleceklerdir.
Peki, kardeşim, madem dışarıya
çalışma hakkı veriyorsunuz, muayenehanede
çalışsın, muayenehanede kazandığı paranın
hiç olmazsa yarısını üniversiteye getirsin; üniversitede
araştırmaya, diğer çalışanlara da katkı
sağlamış olur.
Türk sağlık sisteminde hizmet veren
sağlık çalışanlarının ne maaşlarında ne
de özlük haklarında en küçük bir iyileştirme getirmediği gibi,
çalışma koşullarını da ağırlaştırmakta,
iş yükü fazlalaşmaktadır.
Kişisel bilgilerin alınır
satılır olması, gerçekten insanlık adına
utanılacak olmanın da ötesine geçmektedir; bu, kişisel
yaşam hakkına saldırıdır. Biz hekimler iyi biliyoruz
ki tıp etiği açısından hasta ile doktor arasına üçüncü
kişilerin girmesi doğru değildir. Hasta ile doktor
arasındaki bilgilerin bir merkezde toplanmasının
amacını anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.
Birçok kurumda cebelleşen, ekonomik zorluklar içinde
çalışan yaklaşık 3 bin dolayında kurum hekimleriyle
ilgili bu yasada en ufak bir satır yok, onlar unutulmuş, kaderleriyle
baş başa bırakılmış.
Bununla birlikte ilginç bir durum var bu yasada. Sözüm
ona kamuda çalışan hekimlere muayenehane kapatılıyor ya,
oysaki hayvan sağlığıyla uğraşan hekimler
unutulmuş, göz ardı edilmiş, mesai saatleri
dışında muayenehane hizmetleri veren veteriner hekimlerin
hizmetleri iptal edilmektedir. Sizin anlayacağınız, bu durum,
zaten kör topal giden hayvan sağlığı hizmetlerine ciddi
darbe vuracaktır. Türkiyede hayvanların yarısı veremlidir.
Şap hastalığı ve brusella denilen Malta
hummasının yok edilmemesi tarım
sağlığının
başarısızlığının artmasına yol
açacaktır.
Tabii ki özellikle aile hekimleriyle ilgili sorunlar var,
onlar yürüyorlar, onlara büyük yük geliyor.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Demir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, şimdi
BAŞKAN Efendim?
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
19.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 480 ve 480e 1inci ek
sıra sayılı Kanun Tasarısıyla Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin bazı
hükümlerinin değiştirilmesinin Anayasaya aykırı
olduğuna ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL (İstanbul) Değerli
Başkanım, şöyle bir sorum var bu konuyla ilgili: Şimdi,
şu anda görüştüğümüz konu Tam Gün Yasası, Sağlık
Bakanlığının alanı içerisine giren bir konu. 11 Ekim
2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamedeki yine bazı hükümler burada
değişiyor. Takdir edersiniz, bizim Anayasamızın 84üncü
maddesi diyor ki: Anayasaya aykırı tasarı ve teklifler
görüşülemez. Anayasamızın 91inci maddesinin yedinci
fıkrası da diyor ki: Kanun hükmünde kararnameler öncelikle ve
ivedilikle Meclise getirilir. İç Tüzükün 52nci maddesi de der ki: Komisyon
bekletmeyle ilgili bu konuları yine öncelikle görüşür. diyor.
Komisyon Başkanı burada, huzurunuzda, Sağlık Bakanı
huzurunuzda. 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi, Anayasanın
emredici hükümlerine rağmen hem Komisyon gündemine almamış hem
Bakanlık Genel Kurula getirmemiş teklif ve tasarı olarak. Bu,
Anayasaya aykırıdır. Bununla birlikte bunun Meclise indirilmesi
lazım. Aksi takdirde, o kanun hükmündeki kararnameler hâlen kanun
değil, idari bir işlem olmuş olur ve askıda olur. İki
yıllık bir süre geçmiş durumda. Bunun bununla birleştirilmesi
lazım Sayın Başkan. Aksi takdirde, sizin
BAŞKAN Evet. Tutanaklara geçti.
MAHMUT TANAL (İstanbul)
yetkinize dayalı
olarak İç Tüzükün 84üncü maddesi uyarınca bunların
görüşülmemesi lazım.
BAŞKAN Benim böyle bir yetkim olduğunu
sanmıyorum.
Niye arıza çıkarıyorsunuz her seferinde
ben yönetirken?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Arıza değil.
Yani, Anayasa burada, İç Tüzük burada.
BAŞKAN Anladım. Şimdi, bakın, ben
diyorum ki şu televizyon gelinceye kadar milletvekillerimiz
sorularını sorsun, konuşmalarını yapsın.
Şimdi, ben size şunu yapabilirim muhterem
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, doğruyu
söylüyoruz.
BAŞKAN Hayır, ben doğru söylemediniz
demedim ki, ben başka bir şey söyledim. Bütün prosedürleri
geçmiş gelmiş
RECEP ÖZEL (Isparta) Konumuzla alakalı değil.
BAŞKAN Lütfen
buldunuz garibanı, vur babam vur! Her seferinde
aynı arıza.
Şimdi, bakın, şunu yaparım: Ben
veririm arayı, toplarım grup başkan vekillerini, geçer
yarım saat. Sonra, tutumda bir değişiklik olmadı,
anlaşırsınız, geliriz buraya, yazık gider televizyon.
Onun için, ben telaş ettiğim zaman da Türkçem yarım
kalıyor, isterseniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Son söz şunu
söyleyeyim, bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hah, son sözünüzü söyleyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Son söz şu: Yani sorun
şu: Biz hakikatlerden, doğrulardan vaz mı geçeceğiz,
doğruları savunacak mıyız?
BAŞKAN Siz doğruları savunuyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben doğruları
savundum, doğruları sizin bilgilerinize arz ettim.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
Ama, gene ben -parantez içi- yani şu televizyona
kadar olan sistemi sizler adına efendice götürmeye
çalışıyorum. Beni telaşa
kaptırdığınız zaman Türkçem de bozuluyor. Onun için,
kayıtlara da geçti, şimdi biz şu işi sırasıyla
halledelim. Yediden sonra her türlü arıza ve gıcıklığa
açığım.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, sağlıkta reform
yapıldıkça sorunlar artıyor, bu nasıl reform, bunu
anlamakta zorlanıyoruz.
Bizim Osmaniyede ciddi derecede
sıkıntılarımız var. Kadirli ilçemizin 150 bin nüfusu
olmakla beraber, hastanesinde beyin cerrahı, kardiyoloji uzmanı,
diyetisyen yok. Diyaliz ünitesi yetersiz. Güvenlik personelinin istihdamında
ciddi sıkıntılar var. Bahçede uzman yok, geçici görevle
geliyor. Acilden başka çalışan birim yok. Düziçinde dâhiliye ve
genel cerrahi uzmanları yok, geçici geliyor. Yoğun bakım
üniteleri zayıf. Sevklerde yer bulmak zor oluyor. 250-300 kilometreye sevk
ediliyor hastalar ve bunlar da ölümle sonuçlanıyor.
Bakın, geçenlerde, ilçe
başkanımızdı şimdi belediye başkan
adayımız Muhammet Kayanın 13 yaşındaki yeğeni,
dört saat dolaştırıldıktan sonra, beyin kanamasına teşhis
konulamadığı için hayatını kaybetti. Bununla ilgili, Osmaniyenin
bu sorunlarına ne gibi bir çözüm üretmeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, Sayın Bakana dün sorduk ama cevap
alamadık, tekrar gene soruyorum ben: Bu eczanelerde reçete uygulamasıyla
ilgili bir reçete yazma ücreti, bedeli
alınıyor. Bu ücreti tabii ki eczacılar alıyor, onun için
özellikle bir personel tahsis ediyorlar. Ve bunun ücretini
Bakanlığın ödemesi gerekmez mi? Bununla paralel olarak bu reçete
ücretini, ayrıca Maliye, KDV ücretini de eczacılar
kazanmadığı hâlde eczacılardan KDV ücreti
alınıyor. Bu bir haksız tahsilat değil mi? Yani
eczacıların bu konuda bu mağduriyetinin giderilmesi için ne tür
çalışma yapıyorsunuz?
Bir başka soru: Türkiyede bulunmayan kaç tane ilaç
kalemi vardır? Bu ilaçlar nasıl temin ediliyor? Arada kim
kazanıyor? Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
Sağlık Bakanlığı Müşaviri Ahmet Özdinç
geçtiğimiz günlerde bir tweet atarak üniversite öğrencileri
arasında kürtaj patlaması olduğunu söyledi. Acaba bu Sayın
Doktor, Sayın Müşavir, Sağlık Bakanlığında
çalışan Sayın Müşavir hangi bilgilere dayanarak bu tweeti
attı? Bu, üniversitede okuyan öğrencilerle ilgili nasıl bir
araştırma yaptı Sağlık Bakanlığı?
Eğer elinizde rakam varsa, bir araştırma varsa bunu
yayımlayabilir misiniz? Yoksa önüne gelip
Sırf Başbakan söyledi
diye kızlı erkekli tartışmasına taraf olmak için söz
söyleyen bu müşavire bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? Bütün
ailelerin, öğrencilerin böyle bir şeye teşebbüs ettiğini
söyleyen müşavir hakkında bir işlem yapıldı mı?
Sizin bu konuda bilginiz var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öztürk
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum:
Silifke Devlet Hastanesi şehrin içindeyken TOKİyle yapılan
anlaşma gereğince Silifke Devlet Hastanesi, bölge hastanesi olarak
Taşucu-Silifke arasında kertenkelenin dolaştığı
dağların başına taşındı. Şimdi,
insanların o hastaneye ulaşımı var, erişimi var. Yine,
hastanede personel eksik, doktor eksik, araç ve gereçler eksik, ekipmanlar
eksik. Orada çekilen filmler bile sulu banyoda yapılıyor, sanki
tarihte kalmış gibi. Böyle bir bölge hastanesi olur mu? Bu eksiklikleri
Sayın Bakan ne zaman giderecek?
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Kütahyada devlet hastanesi
yapımı bir yılan hikâyesi oldu. Dün sordum, cevabı süre
yetersizliği nedeniyle veremediğinizi düşünüyorum. Kütahya
Devlet Hastanesindeki en son gelinen aşama nedir?
İkincisi, yine, Dumlupınar Üniversitesi Merkez
Kampüsünde üç yıl önce Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi olarak
inşaatı tamamlanmış bina bugüne kadar hizmete
sokulamamıştır. Bu binayı ne zaman hizmete sokmayı
düşünüyoruz?
Üçüncüsü de, Simav Devlet Hastanesi sizin de
bildiğiniz gibi iki buçuk yıl aradan sonra, depremin arkasından
güçlendirilmeye başlatıldı. Bu çalışmalar ne zaman
tamamlanacak? Simav halkına verilen yeni devlet hastanesi sözü hâlâ sizin
için de geçerli midir, yoksa Bakan değişimiyle bu söz de
değiş midir? Cevaplarsanız sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, birkaç gün önce Sözcü gazetesinde
Kayınpeder enişte, çok para var bu işte.
başlığıyla verilen haberde Bakan Suat
Kılıçın kayınpederiyle Başbakan
Danışmanı Yalçın Akdoğanın eniştesinin
Sağlık Bakanlığının 4 bin adet 112 Acil Servis
istasyonu yapılacağına ilişkin işin sözünü
aldıkları gerekçesiyle 150 iş adamından 60 milyon lira
komisyon tahsil ettikleri ve böyle bir projenin var
olmadığının anlaşılması üzerine
paraları geri vermedikleri iddia edilmiştir. Sağlık
Bakanı olarak bu büyük dolandırıcılık olayıyla
ilgili soruşturma açtırdınız mı ya da Adalet
Bakanlığı bu konuda herhangi bir işlem yapmış
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Küçük
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çevre mahallelerle birlikte 30 bin
kişilik nüfusu barındıran İstanbul Eyüp ilçesi Kemerburgaz
beldesi Göktürk Mahallesinde yaşayan vatandaşların yakın
çevrede ihtiyaçlarını karşılayacak bir devlet hastanesi
bulunmamaktadır. En yakın kamu hastanesi 20 kilometre
mesafededir. Göktürk Mahallesinde
tıbbi cihazları olmayan bir sağlık ocağı hizmet
vermektedir.
Bu bölgemize bir devlet hastanesi açılması
düşünülmekte midir veya tıbbi cihaz desteği sağlanarak en
azından yirmi dört saat hizmet verebilecek yeterli bir poliklinik
açılması mümkün müdür?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, geçtiğimiz
günlerde dolaştığım bazı köylerimizle ilgili
sorunları size aktarmak istiyorum. İsterseniz daha sonra
yazılı olarak da cevaplandırabilirsiniz.
Haymana ilçesi Yukarısebil köyü: Nüfus olarak çok
kalabalık ama sağlık ocağı yok.
Yine Haymana ilçesi Sarıgöl köyü: Köyde
sağlık ocağında doktor yok.
Yine Haymana ilçesi Evliyafakı köyü: Köydeki
sağlık ocağına önceleri haftada iki gün gelen doktor
şimdi on beş günde bir gelmekte. Civarındaki köy
nüfuslarını da düşündüğümüz zaman bu anormalliği
ortadan kaldırmamız gerekmiyor mu?
Yine Şereflikoçhisar ilçesi Üzengilik köyü de büyük
bir köyümüzdür, köyde sağlık ocağı yoktur.
Bunları eğer şu anda bilmiyorsanız
daha sonra yazılı olarak da bana bildirirseniz ben de köylerimize
bildirmiş olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çelebi.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istediğim şu: Kansere
ve obeziteye neden olan maddelerden bir tanesi de fruktoz olarak
adlandırılan nişasta bazlı şekerdir. Mısır
şurubu olarak da adlandırılan fruktoz, pancar, çay şekeri
olan sükroza göre daha tatlıdır ve ülkemizde bütün meşrubatlarda
ve gazlı içeceklerde bol miktarda kullanılır. Bu maddenin kullanımı
Amerikada yüzde 2, Avrupada yüzde 8 iken Türkiyede yüzde 10dan yüzde 15e
çıkarılmıştır yani yüzde 35 oranında daha da
artırılmıştır. Bir taraftan, beyaz ekmek yemeyin, aman
tuza dikkat edin, sigara kullanmayın diye teşvikler yapılırken
bir yandan da halkın sağlığını bozan bu maddenin
kullanım miktarının artırılmasını nasıl
açıklayacaksınız? Bunu sormak istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, Osmaniye Düziçide 18 uzman hekimimiz, Kadirlide
36 uzman hekimimiz, Bahçede de 7 pratisyen hekimimiz var. Dün de bu konuda
değerlendirme yaptık.
Değerli arkadaşlar, yani Türkiye'nin uzman
hekim açığını özellikle bütün Parlamentonun iyi bilmesi
gerekir. 20 bin uzman açığı olan bir ülkeyiz ve bundan beş
yıl öncesine kadar da ne yazık ki Türkiyede hekim fazlası
var. diye bir kamuoyu oluşturmasının da baskısı
altında kaldı bu ülke yirmi yıl. İlk defa beş
yıldır, fakültelerimize 2.500 fazla kontenjan alınmaya
başlandı. Dolayısıyla, bu sıkıntıyı
paylaşarak ve mevcut hekimlerimizden azami verimliliği ve istifadeyi
sağlayarak çözebiliriz. Yoksa, her uç noktaya hastane, her uç noktadaki
hastanemize de yirmi dört saat uzman hekim sistematiğini kurabilme
şansımız, önümüzdeki beş yılda asla söz konusu
değil mevcut uzman hekim kadromuzla. Dolayısıyla, mevcut
planlamalarımızı, hekimlerimizi verimli kullanabilme adına
bir daha, bir daha değerlendiririz ama her istediğimiz mekânda yirmi
dört saat uzman hekim ihtiyacı verebilme şansımız ne
yazık ki yok. Keşke bu cümleleri tekrar tekrar söylemek durumunda
kalmasam ama az önce buraya gelen 2 milletvekili
arkadaşımızın bana verdiği listelere
baktığımda yine talep aynı: 2 kadın doğumcu, 3
çocuk hastalıkları uzmanı. Ama bunu düzeltebilmenin veya
buradaki ihtiyacı giderebilmenin, ancak bir başka yerdeki
sağlıklı dönebilen, kısmen sağlıklı
dönebilen bir sistemi bozmaktan geçtiğini de bilmeniz lazım. Onun
için, PDCleri yeniden gözden geçirebiliriz ama arzu edilen uzmanları
verebilme şansımız ne yazık ki kısa vadede söz konusu
değil.
Silifke Devlet Hastanesi, Sayın Öztürk
Yani,
hastaneleri yaparken tabii ki ulaşımı önemsiyoruz ama o bölgenin
yerini, oradaki dinamiklerle çözmeye çalışıyoruz. Silifke de 200
yataklı, son derece modern bir hastane. Teknik donanımında
eksiklikler varsa onları hızla gideririz, onu yeniden gözden
geçiririz ama artık, ulaşımın çok
kolaylaştığı, bir ilçenin hemen yakınında, ilçeye
uygun bir yerde bulunan bir hastaneyi uzak diye yorumluyorsak o da
açıkçası
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Bakanım, bunun Türkiyede başka
örneği yok.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - 38 uzman hekimimizin şu
anda orada hizmet verdiğini de ifade edeyim.
Kütahya
devlet hastanesi 700 yatak. Arsa tahsis imar planı
çalışmaları tamamlandı, imar planına esas zemin etüt
çalışmaları yapılıyor. 150 bin metrekare arsanın
tek parsele dâhil olmaması nedeniyle zemin etüt çalışmaları
akabinde arsa ifraz çalışmaları yapılacak. İhale
işlemleri başlamıştır Sayın Işık.
Yine,
Sayın Işıkın
Kütahya Simav devlet hastanesi 150 yatak.
Yani, ne yazık ki Simav Belediye Başkanımızla veya
Başkanlığıyla yaşadığımız sorunlar
nedeniyle çözülemedi, çalışmalar devam ediyor. Ümit ederim, yerel
yönetimlerle çözüm sağlayabilirsek bunu da hızla yapmaya devam
ederiz.
ALİM
IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, üniversitenin fizik tedavi ve
rehabilitasyon hastanesi
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Üniversiteyle bir
görüşelim, inşallah biz de
ALİM
IŞIK (Kütahya) Size devredildi, kamu hastanelerine devredildi ama hiçbir
şey yapılmadı.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Peki. Onu ben bir inceleteyim,
size döneyim.
Mersin
şehir hastanesi 1.250 yataklı. 11/5/2012 tarihinde açık eksiltme
yapıldı, ihale sonuçlandı. 27/6/2013 tarihinde sözleşmesi
imzalandı, temel atma aşamasında. Yıl sonuna kadar
inşallah temelini de atmış olacağız.
Osmaniyedeki
ağız ve diş sağlığı merkezimizin fiziki
gerçekleşmesi yüzde 99, diğer Toprakkale ağız ve diş
sağlığı merkezinin fiziki gerçekleşmesi yüzde 95,
Sumbas ASMnin fiziki gerçekleşmesi yüzde 95, kadın doğum
ve çocuk hastanesi 200 yatak, kamu-özel ortaklığı modeliyle
yapılacak.
Evet, Sayın Acar, Sözcü gazetesinde çıkan
haberle ilgili, yanılmıyorsam pazar günü bu konuda çıktı,
pazar günü basın da beni aradı, söyledi. Yanlış yapanlar
hukuk önünde her türlü cezasını çeker ama pazartesi günü
itibarıyla da biz Bakanlık olarak gerekli soruşturmayı,
incelemeyi başlattık. Bunların sonucunda kim hangi
yanlışı yaptıysa bunu gerek Bakanlığın idari
boyutuyla gerekse hukuk boyutuyla muhatap olduğu müeyyideleri çeker. Ama,
bizim Bakanlık olarak böyle bir 4 bin acil sağlık merkezi, 112
merkezi diye herhangi bir şeyimizin söz konusu
olmadığını da ifade etmek isterim.
Sayın Işık, Dumlupınar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bitti süreniz. Geri
kalanı
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Bize
yazılı verir değil mi efendim?
BAŞKAN Yazılı verecek zaten, öyle
sistem.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sistem öyle de
bize hiç gelmiyor.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Size gelmedi mi? Gelir, evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bize gelmedi Sayın
Bakan.
BAŞKAN Ya, ben ne yapayım? Ben söylemem
gerekeni söylüyorum muhteremler.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o
madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım.
1inci madde üzerinde üç önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık
Isparta Osmaniye Kütahya
Emin
Çınar Necati
Özensoy Ali Öz
Kastamonu Bursa Mersin
Sinan
Oğan
Iğdır
Madde 1: Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler
kişiye özel bilgiler olarak nitelendirilebilecek her türlü kişisel
bilgiler hariç, denetim için gerekli olan bilgi, defter ve kayıtları
vermek, ayniyatı göstermek ve incelenmesine yardımcı olmak
zorundadır. Üçüncü kişilere, kişiye özel bilgi ve belge
aktarmak, cezai müeyyide gerektirir."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)nun 1. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
MADDE 1 - 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının
birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler,
kendilerine başvuranların dini, nesebi,
alışkanlıkları, gebeliği, hastalıkları,
hastalığın hikâyesi gibi kişisel bilgiler olarak
nitelenebilecek her türlü kişisel bilgi hariç denetim için gerekli olan
bilgi, belge, defter ve kayıtları vermek, ayniyatı göstermek ve
incelenmesine yardımcı olmak zorundadır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480e 1inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun
1. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Demir Çelik İdris
Baluken Adil
Zozani
Muş Bingöl
Hakkâri
Nazmi Gür Erol
Dora
Van Mardin
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Bingöl Milletvekili Sayın İdris
Baluken önerge üzerinde konuşacak.
Buyurunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
1inci maddeyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, bu vesileyle, bu kanunun geneli hakkında yine
partimizin görüşlerini temel olarak yansıtmaya
çalışacağım. Aslında, burada temel sorunun AK
PARTİ Hükûmetinin 2004 yılından beri devreye koymuş
olduğu Sağlıkta Dönüşüm Projesi olduğunu defalarca
buradan dile getirdik. Sağlıkta Dönüşüm Projesini geri
çekmeden, bu düzenlemeyi Meclis gündeminden, halkın gündeminden
kaldırmadan buraya torba kanunlar da getirseniz, çuvallar dolusu, bohçalar
dolusu kanunlar da getirseniz sağlıkta var olan hiçbir sorunu
çözemezsiniz çünkü bu Sağlıkta Dönüşüm Projesinin ruhuyla
sağlığın ruhu bir uyuşmazlık içerisindedir.
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin ruhu sağlığı
ticarileştiren, sağlığı özelleştiren, bu yönüyle
de sermayeye alan yaratan bir ruh içeriyor. Oysaki, sağlık hakkı
en temel insanlık hakkıdır, anayasal güvence altına
alınan, sosyal devletin yerine getirmesi gereken en temel insan
hakkıdır. Her bireye eşit, ücretsiz, ulaşılabilir,
nitelikli, ana dilinde sağlık hizmetini kamusal hizmet olarak götürmek
her devletin birincil görevi ve ödevidir. Böyle bir sorumluluk vardır.
Dolayısıyla, burada Sağlıkta Dönüşüm Projesinin
tamamıyla ilgili sıkıntıları düzeltmenin mümkün
olmadığını ifade etmek istiyoruz.
Şimdi, bu getirilen düzenleme ile mevcut hangi sorunlara
çözüm getirileceğini sormak istiyoruz. Tıpla ilgili ve tıp
eğitimiyle ilgili sorunları mı çözüyorsunuz? Sağlıkta
şiddeti bu torba kanunla önlüyor musunuz? Bu Meclis bünyesinde
oluşturulmuş olan bir şiddet komisyonunun
hazırlamış olduğu rapor doğrultusundaki hangi
önerisini dikkate alarak bu torba kanunu burada yasalaştırmaya
getirdiniz?
Özellikle, akademik kadrolardaki bilimsel, evrensel
liyakat kriterlerini mi düzenliyorsunuz? Bu jet profesör uygulamasıyla,
mevcut olan adaletsizlikleri daha fazla derinleştiren, bu yönüyle de
kadrolaşmanın önünü açan bir uygulamayı tekrar buraya getirmiyor
musunuz? Nöbet ve fazla çalışma sistemiyle ilgili, sağlık
çalışanlarının ve hekimlerin rahatsızlıklarını
mı gideriyorsunuz? Özlük haklarıyla ilgili, hekimlerin
bağımsız çalışma şartlarıyla ilgili,
emekliliğe yansıtılması gereken ücretlendirmelerle ilgili
hangi düzenlemeyi burada yapıyorsunuz? Bu soruların hiçbirine
vereceğiniz mantıklı bir cevabınız yoktur.
Ama işin asıl kötü yanı, bu kanun
taslağı içerisinde hekimlik mesleğini öldüren uygulamalar var.
Bırakın hekimlik mesleğini, insanlığı ve
vicdanı, ahlakı öldüren uygulamalar var. Ruhsatsız hekimlik
uygulamasını suç tanımına kavuşturarak
cezalandırmayı öngören bir uygulama, hekimliğin beyaz
önlüğünü beyaz kefene çevirmenin ta kendisidir. Bu uygulamanın derhâl
kaldırılması gerekir. Bu uygulamayı Gezi direnişi
sırasında yaralanan yaralılara insani, vicdani, ahlaki görev
olarak müdahale eden hekimler üzerinden getirdiniz. Sağlık
Bakanı olarak sizin o dönem çıkıp Gezide niye polis terörüyle
6 vatandaş yaşamını yitirdi, 8 bin insan yaralandı,
onlarca vatandaşımız gözünü kaybetti? demeniz gerekirken siz,
orada ilk müdahaleyi yapan hekimleri suçlu ilan etmiş bir tasarıyla
buraya geliyorsunuz, bunu kabul etmek mümkün değildir.
Bu gazların kullanımının insan
sağlığı üzerinde zararlı etkilerini Sağlık
Bakanı olarak sizin buraya çıkıp bütün kamuoyuyla
paylaşmanız gerekiyor.
İşte, üzerinde görüştüğümüz madde,
yine hekimlik mesleğinin, tamamen, artık ölümüne karar veren, ölümünü
reva gören bir maddedir. Hekim ile hasta arasındaki bütün özel bilgiler
önemlidir, hassastır. Dinsel, cinsel, özel bazı bilgilerden hekim,
hastasının hastalığına ulaşma
fırsatını yakalar ama şimdi getirdiğiniz bu
uygulamayla, hastanın kendi hekimiyle paylaşacağı, sır
olması gereken bilgileri de bir şekilde teşhir edecek bir
düzenlemeyi getiriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Devamla) - O nedenle,
verdiğimiz önerge yerindedir. Bu maddenin mutlaka bu kanun tasarısından
çıkması gerektiğini ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)nun 1. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Haydar Akar (Kocaeli) ve arkadaşları
MADDE 1 - 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 16
ncı maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler, kendilerine
başvuranların dini, nesebi, alışkanlıkları,
gebeliği, hastalıkları, hastalığın hikâyesi gibi
kişisel bilgiler olarak nitelenebilecek her türlü kişisel bilgi hariç
denetim için gerekli olan bilgi, belge, defter ve kayıtları vermek,
ayniyatı göstermek ve incelenmesine yardımcı olmak
zorundadır."
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bu 1inci madde çok masum gibi görünüyor
yani diyor ki: Eğer gerçek ve tüzel kişi olarak yani bir hastane
olarak siz denetime tabi iseniz gerekli olan her türlü bilgi, belge, defter ve
kayıtlarınızı bize vereceksiniz. Diyen kim?
Sağlık Bakanlığı. Peki, daha önce bu denendi mi?
Denendi. Nerede denendi? Aile hekimliği sisteminde denendi. Aile
hekimliği bilgi sistemine bütün hekimler kendilerine gelen
hastaların, kendilerinin bakmakla yükümlü oldukları kişilerin
bütün bilgilerini girdiler ve bunları Sağlık
Bakanlığına gönderdiler. Yani ben eğer sağlık
ocağına gittiysem veya siz, burada oturan milletvekilleri veyahut da
herhangi bir vatandaşımız sağlık ocağına
gittiyse, buradaki bütün kayıtları aile hekimliği bilgi
sistemine girildi, bütün teşhisleri girildi, bütün
kullandığı ilaçlar girildi yani o kişinin hangi
hastalığının olduğu, hangi ilaçları
kullandığı tek tek girildi. Peki, daha sonra ne oldu? Daha sonra
bir hacker yani bir bilgisayar casusu bu sistemi çökertti ve sizin, benim
bütün bilgilerimizi çaldı. Sağlık
Bakanlığının bundan haberi var mı? Var. Biz bunu teyit
etmek amacıyla bir soru önergesi verdik, dedik ki: Bu konuda ne
yaptınız? Benim bilgilerim çalındı Sayın Bakan. Benim
hangi ilaçları kullandığım veya vatandaşlarımızın
herhangi bir ruhsal sorunu olup olmadığı, herhangi bir cinsel
sorunu olup olmadığı, hangi yöntemle korunduğu, kürtaj olup
olmadığı bilgileri çalındı. Bu konuda ne
yaptınız? diye bir soru sorduk, Sağlık
Bakanlığı bize cevap vermedi; bunun yerine, gitti, ilgili genel
müdürü görevden aldı. Peki, ilgili genel müdür görevden alınınca
işler değişti mi? Değişmedi, yine aynı
şekilde bu bilgiler sorgulanıyor. Peki, bu bilgilerin
sorgulanması yetiyor mu? Yetmiyor. Sağlık
Bakanlığı, hiç başka işi yokmuş gibi, Nüfus
İşleri Müdürlüğünün de kâtipliğini üstlenmiş. Yani
yeni doğan bir bebeğin topuğundan alınan kan
sırasında hâlâ, bu kürsüden defalarca bildirmeme rağmen-
anneye, daha doğumunun ilk gününde o bebekle ilgili Senin bu çocuğun
meşru mu, gayrimeşru mu? sorusunu sormaya devam ediyor. Sayın
Bakan -bunu komisyonda da dile getirdim, bunu bu kürsüde de dile getirdim- bu,
insanlığa sığmaz; bu, ahlaka sığmaz, lütfen bunu
değiştirin. dedim, değiştirmedi. Daha da ileri giderek,
çocuğun dinini sormaya kalktılar ve hâlâ soruyorlar. Yani
Sağlık Bakanlığı sağlık işleriyle
uğraşacağına, o aldığı bir damla kandan Bu
çocukta hangi hastalık var? diye araştıracağına, Bu
çocuğun dini nedir? Bu çocuk gayrimeşru mudur, meşru mudur?
sorusunu soruyor. Kime soruyor? Lohusa kadına, lohusa anneye daha
doğumunun birinci gününde!
Eğer yanlışım varsa Sayın Bakan
sataşmadan söz alır, düzeltir. Bunları soruyor, sorduğu
zaman da Niye soruyorsun kardeşim? diyoruz, Efendim, Nüfus İşleri
bunu istiyor. Ya, Nüfus İşleri, Başbakanlığa
bağlı değil mi? Sonuçta bir Hükûmet değil misiniz? Bu,
ayıp değil mi? Siz bunu nasıl sorarsınız?
Bu nedenle, biz diyoruz ki: Gelin, bu ayıbı
birlikte kaldıralım. Bir önerge vermişiz, demişiz ki:
Efendim, bir doktora başvuran insanların dini, nesebi, alışkanlıkları,
gebeliği, hastalık hikâyesi gibi kişisel bilgilerini
vermeyelim. Sayın Bakanla bunu komisyonda tartıştık, makul
gördüler Evet, bu gibi kişisel bilgilerin bize gelmemesi lazım, benim
Bakan olarak ihtiyacım yok bu bilgilere. dedi. O hâlde, o kişinin
TC numarasını çıkaralım, ismine de bir x işareti
koyalım ve o bilgiler bana gelsin, ben istatistik yapayım. dedi.
Peki, bugün burada bunu görüyor muyuz? Hayır, görmüyoruz. Yani oraya x
işareti koymakla siz, hastanın kimliğini gizleyebilirsiniz. O
bile sakıncalı Sayın Bakan. Neden? Çünkü -az önce de
arkadaşlarım bahsettiler- bir tane ukala çıktı, dedi ki:
Türkiyede kürtaj patlaması var. Bütün anne-babalar, bütün genç
kızlar töhmet altında kaldılar. Yani, bu bilgiyi nereden elde
etti? İşte sizin bilgi sisteminizden elde etti. Siz o bilgileri
aldınız, siz iyi niyetli olabilirsiniz ama kötü niyetli insanlar bunu
böyle yayınladılar. Yarın deseler ki: Kayseride alkol
içenlerin oranı patladı. Bu, Kayserililerin hoşuna gider mi?
Gitmez. Derhâl bu maddeden vazgeçilmeli veya bizim istediğimiz
şekilde düzeltilmeli diyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.21
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir.
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim
Işık (Kütahya) ve arkadaşları
Madde 1: Denetime tabi olan gerçek ve tüzel kişiler
kişiye özel bilgiler olarak nitelendirilebilecek her türlü kişisel
bilgiler hariç, denetim için gerekli olan bilgi, defter ve kayıtları
vermek, ayniyatı göstermek ve incelenmesine yardımcı olmak
zorundadır. Üçüncü kişilere, kişiye özel bilgi ve belge
aktarmak, cezai müeyyide gerektirir."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet, katılıyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Sayın Işık, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Kanun Tasarısının 1inci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu
vesileyle yüce Meclisi ve bizleri izleyen değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, maalesef, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yasama kalitesini gittikçe düşüren bir tasarı
örneğiyle daha karşı karşıyayız. 2011 seçimleri
öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini hiçe sayarak kanun hükmünde kararname
adı altında yapılan düzenlemelerin Türkiyeyi ne hâle
getirdiğinin bir başka örneğini bu torba yasada görmekteyiz. 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bozulan sağlık düzeni
yeniden derme çatma yapılmak istenmektedir. İşte bu
tasarıda, benden önceki çok değerli konuşmacıların da
ifade ettiği gibi, birçok konu yeniden düzeltilmeye
çalışılıyor. Anayasaya aykırı, hukuka
aykırı, geleneklere aykırı, teamüllere aykırı,
sadece AKPnin ilkelerine uygun olan birçok maddenin yeniden burada düzenlenmesiyle
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi meşgul edilmektedir.
Bu 1inci madde de, maalesef, hastaların
kişisel bilgilerinin özel amaçlı kullanımına imkân
tanıyan bir yasal düzenlemeyi getiriyor. Önergemiz kişisel bilgileri
garanti altına almayı ve üçüncü kişilerin eline geçip
kişinin izni olmadan bu bilgilerin kullanılması hâlinde buna bir
cezai müeyyideyi getirmeyi amaçlayan bir önerge. Umarım, Genel Kurulun siz
değerli üyeleri, sizin ve sizin çocuklarınızın bilgilerinin
başka birilerine satılmasını istemezsiniz. Çünkü bunun
örnekleri Türkiyede yaşandı. 57nci Hükûmet döneminin
Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuşu buradan yâd etmek
istiyorum. Türkiye kamuoyunun çok iyi hatırlayacağı gibi, o
dönemde Türk hastalarından alınan kan örneklerinin genotipik
özelliklerinin bir yerlerde incelenerek Türk ırkının
incelenmesiyle ilgili, ona ilişkin özelliklerin
çalındığıyla ilgili iddiaları kamuoyunu
sallamıştı ve nitekim bu Sayın Bakan haklı
çıkmıştı. Şimdi siz, bunlara ek olarak, bu
düzenlemeyle kişilerin kendine has bazı özelliklerini birilerinin
eline geçirebilecek bir yasal düzenlemeyi getiriyorsunuz. Bu doğru
değildir, bu yanlıştır, bunun mutlaka düzeltilmesi gerekir,
aksi takdirde hasta ile hekim arasındaki güven tamamen bozulacaktır.
Zaten bozulmuş olan ve bugün için artık her hastanın
endişeyle karşıladığı bu konuları yeniden
ileriki dönemde tartışmamak için bu önergenin yerinde olduğunu
ve mutlaka Genel Kurulun değerli üyelerinin bunu dikkate alarak oy
vereceklerini ümit etmekteyim.
Bir başka örnek: TTNET
aracılığıyla Gezinti isimli bir şirketin bugün
Türkiyedeki kişisel bazı şirketlerin bilgilerini sattığı ortaya
çıktı. Bu şirket dünyada kovuldu, Amerikada, Avrupa
Birliği ülkelerinde kovuldu, geldi Türkiyede işletme açtı,
maalesef, ülkenin yasal altyapısını da kullanarak, tüm
alışveriş yapan insanlarımızın bilgilerini
satarak para kazanır hâle geldi. Türkiyede bunlar yaşanırken
sağlık alanında yeni sıkıntılar yaşamamak
için bu düzenlemenin yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu vesileyle, Sayın Sağlık Bakanım gelmiş, birkaç konuyu da
kendisiyle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakanım, Kütahyada il
genelinde bugün romatolog yoktur, hematolog yoktur, nefrolog yoktur. Yine ilde,
Kızılay kan merkezi yoktur. Kütahyadan Eskişehire ve
diğer illere hasta taşırken ölen birçok hastamız söz
konusudur. Aynı şekilde, çocuk yeni doğan uzmanı yoktur.
Yeni doğan uzmanıyla ilgili yine nefrolog, radyolog ve benzeri
uzmanlar bulunmamaktadır. Mutlaka bunların Kütahyaya
kazandırılması gerektiğini düşünüyorum, sizin önemli
katkınız olacağına da inancımı belirtmek istiyorum.
Yine, Emet Devlet Hastanesinde hastalar her gün servisle
Tavşanlıya taşınmaktadır. Taşınırken
ölen ve daha da hasta olan insanlarımızın olduğunu size
ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor,
önergemize desteğinizi bekliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 2de iki önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 2. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Uğur
Bayraktutan
İstanbul Artvin
Madde 24 - 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 24 üncü maddesi, ihdasından geçerli olmak üzere yasanın
yayımı tarihinden itibaren yürürlükten
kaldırılmıştır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun
2. Maddesinin "663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 24.
maddesi, ihdas edildiği tarihte geçerli olmak üzere yürürlükten
kaldırılmıştır." şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken Pervin Buldan Demir Çelik
Bingöl Iğdır Muş
Nazmi Gür Adil Zozani İbrahim Binici
Van Hakkâri Şanlıurfa
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın
Baluken, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan, ben, iki fotoğraf üzerinden
Sağlıkta Dönüşüm Projesinin neler getirdiğini ifade etmeye
çalışacağım.
Bakın, deminden beri
söylüyoruz Bu proje, sağlıkta özelleştirme ve
sağlığı ticarileştirme projesidir. diye. Sadece özel
hastaneler üzerinden birkaç veriyi paylaşmak istiyorum: 2001
yılında özel hastanelere ödenen miktar 284 milyon TL iken, 2009
yılında özel hastanelere ödenen miktar 4 milyar 682 milyon TL yani
tam 16,5 katlık bir artış var. Bütün bu süreç içerisinde
-detaylarına girmeyeceğim zaman yetersiz olduğu için- özel
sektörün sağlık içerisindeki payı 2002 ile 2010
yılları arasında yüzde 6dan yüzde 30lara
çıkmış. Bu düzeyde, özel sektöre alan yaratan bir uygulamayla
karşı karşıyayız. Özel hastane sayısı yine
2002 ile 2010 yılları arasında 180den 500ün üzerine gelen bir
rakamı yakalamış.
Şimdi, bir taraftan böyle
yani özel hastanelere, özel sektörlere para akıtan bir sistem var, bir
tarafta da hâlâ -kendi seçim bölgemden söyleyeyim- sağlık hizmetine
ulaşamayan bir halk gerçekliği var. Defalarca Sağlık
Bakanlığı yetkilileriyle görüştük, Bakan
Yardımcısıyla görüştük, Sağlık
Bakanlığına soru önergeleri verdik. Bingölün Kiğı
ilçesinde diyaliz hastaları diyaliz olmak için 100 kilometre yol gitmek
zorundalar.
Şimdi, bu aydan itibaren
Bingölün ağır doğa koşulları, ağır kar
altındaki zor koşulları başlayacak. Bu insanlar hastaneye
ulaşamayıp diyaliz tedavisini alamadıkları için ölümle
karşı karşıya gelecekler. Bize gerekçe olarak dediler ki:
Kiğıda diyaliz hasta sayısı az olduğu için oraya bir
makine göndermedik. Biz, isimleri çıkardık. Bir hastaneye diyaliz
makinesi göndermek için 7 hastanın olması yeterli. Kiğıda
7den fazla hasta var ama Kiğıya diyaliz makinesi gönderilmiyor.
Yine aynı şekilde,
Genç ilçesinde yeni bir hastane açılışı yapıldı.
Gençte 30 binin üzerinde bir nüfus var, 20nin üzerinde diyaliz hastası
var ama ilçede hekim olmadığı için insanlar diyaliz için yine Bingöl
merkeze gitmek zorunda kalıyorlar. Bingöl merkezin durumu içler
açısı. Bugün Bingölün çevresindeki bütün illere gidin, her serviste
mutlaka Bingöllü hastalar ve Bingöllü hasta yakınlarının
yaşamış oldukları mağduriyetlerle
karşılaşırsınız. Bakın, Genç ilçesinde yeni
bir hastane yapıldı -yani bu nasıl bir denetim sistemidir,
anlamak mümkün değil, dünyada tek bir örneği yoktur herhâlde- acil
girişi yatan hasta girişi, polikliniğe giden hasta girişi,
morg girişi, personel girişi, bütün bu girişlerin hepsi tek bir
kapıdan yapılıyor. Yani bu hastane yapılırken bir kere
bile oraya gidip denetlemediniz mi? Böyle bir şey olabilir mi? Bingölün
Adaklı ilçesinde kaç yıldır bir devlet hastanesi yapılacak,
hâlâ devlet hastanesini bekleyen hastaların dramı var. Kar
yağdığında Adaklı halkı babadan kalma ilkel
yöntemlerle o hastaları hastaneye ulaştırmanın çabası
içerisinde olacak. Şimdi, Adaklı Devlet Hastanesi için herhâlde
seçime yakın bir dönem bekleniyor ki o dönemde gidip orada
şatafatlı bir açılış yapalım, ondan sonra
Adaklı halkına, biz size sağlık hizmeti getirelim
anlayışı var. Bakın, eğer bu hastaneleri bir an önce
açma durumunuz varsa, Gençe, Kiğıya
diyaliz makinesi, doktor gönderme imkânınız varsa seçim
dönemini beklemeyin, bir an önce oradaki insanların
sıkıntısını giderin. Bingöl Devlet Hastanesinde, 200
binin üzerinde nüfusu olan bir ilde
kullanılan MR makinesi 0,2 tesla. Şu anda dünyada hiçbir yerde 0,2
tesla cihazla çekilen röntgenlere bakılmıyor. Bingöllü hasta Elâzığa
gittiği zaman o MRı gören doktor hemen o MRı çöpe atıyor.
Defalarca soru önergesi verdik, burada dile getirdik, Bakanlık yetkilileriyle
görüştük. Burada 3 teslayı artık aşan bir teknolojiden
bahsediyoruz ama bir kentin tamamında hâlâ bir MR cihazını temin
edecek bir sağlık sisteminden uzak bir uygulama içerisindeyiz. Siz
özel sektöre, özel hastanelere para akıtmaya devam edebilirsiniz ama
Bingöl halkı bu uygulamış olduğunuz sağlıkla
ilgili yetersizliklerin tamamının hesabını sizden
soracaktır.
Tekrar bu konudaki görüşlerimizi ifade etmeye devam
edeceğimizi belirtiyorum.
Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Baluken.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 2. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı (Mersin) ve
arkadaşları
Madde 24 - 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 24 üncü maddesi, ihdasından geçerli olmak üzere yasanın
yayımı tarihinden itibaren yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Uğur Bayraktutan.
BAŞKAN Sayın Bayraktutan, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
480 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde verilen önerge
üzerine, 2nci madde üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, öncelikle -biraz önce
Sevgili Mahmut Tanal da anlattı, kendisine teşekkür ediyorum- 93üncü
maddede Anayasada düzenlenen, kanun hükmünde kararname tekniğinin ne
olduğuna ilişkin bir düzenleme var değerli
arkadaşlarım. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kuruluna
kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. diye diyor. Yine,
Anayasanın amir hükmünde, alt taraflarda ise Kararnameler, Resmî Gazetede
yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
ibaresi var. Bugün burada görüşmüş olduğumuz kanun hükmünde
kararname, ne yazık ki Anayasanın tarif etmiş olduğu kanun
hükmünde kararname dizaynına uymuyor. Kanun yapma tekniği
açısından eksiklik içermesine rağmen, tam anlamda yasanın
tarif etmiş olduğu bir kanun olmamasına rağmen,
aslında bir idari işlem olmasına rağmen, bir idari
işlemi kanunla düzeltmek gibi bir hukuk garabeti içerisinde düzenleme
yapıyoruz. Özellikle Meclis kayıtlarına geçirilmesi açısından
bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Ama burada paylaşmak
istediğim asıl şey farklı. Sayın Bakanım,
özellikle, dikkatle dinlerseniz çok ilginç bir olayı sizinle
paylaşmak istiyorum.
Bakın, Artvinin Ardanuç ilçesinde bir hastanemiz
var. 2005 yılında Sayın Başbakan tarafından
Artvindeki toplu törenlerle beraber açıldı. Bu hastane ilk
açıldığı zaman elli yataklı bir devlet hastanesiydi.
Ama gelinen noktada, yıllar içerisinde, ne yazık ki bu hastane erime
kaydetti, bugün Ardanuç Devlet Hastanesi bu adla anılmıyor, entegre
on yataklı bir hastane olarak anılıyor. Yani devlet hastanesi
olma özelliğini yitirdi, o tarihten
bugüne kadar da, ne yazık ki, orada, o hastanede ameliyathane olmuş
olmasına rağmen, ilk açıldığı andaki
ameliyathanenin bütün araç ve gereçleri başka yerlere
kaydırıldı. Ardanuç, ne yazık ki, bugün, ameliyatların
yapılmadığı, diyaliz merkezinin olmadığı,
hastaların tedavi edilemediği bir tedavi merkeziyle karşı
karşıya.
Onları bir kenara koyuyoruz, bugün size anlatmak
istediğim gerçek daha farklı. Şu son kırk sekiz saat
içerisinde, son üç gün içerisinde Ardanuç ilginç olaylar yaşadı. Bu
da nedir? Onu anlatmak istiyorum.
Bakın, Sayın Bakanım, değerli
milletvekilleri; Ardanuçta, bu hastanede bir şikâyet meselesinden
kaynaklanan sorundan dolayı
-ayrıntılarına girmek istemiyorum, olayın siyasi
uzantıları da var- bir basit şikâyet meselesinden dolayı
Ardanuç Devlet Hastanesinde görev yapan 11 sağlık personeli geçici
görev adı altında başka ilçelere gönderildiler. Bunlardan 10 tanesi
Artvin merkeze, 1 tanesi ise Arhaviye gönderildi değerli
arkadaşlarım.
Sayın Bakanım, bunun siyasi boyutları var,
bunu sizinle baş başa paylaşmak isterim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ayrıntılarına girmek istemiyorum. Ama gelinen noktada
bu 10 kişinin çoğunluğu -Artvin merkeze gelenlerin birçoğu-
yüzde 90ı bayan, iki aylık çocuğu olan insanlar var. Artvinle
Ardanuç arasındaki kilometre 42 kilometre. Yani, üç dört gündür
Dün
akşam itibarıyla da Artvine yoğun bir kar
yağışı oldu. Varyant yolu demiş olduğumuz,
Türkiye gerçeklerine
yakışmayan, kara yolu standartları dışında olan
bir yoldan bu insanlar, sabah erkenden kalkıyorlar Artvine geliyorlar,
akşamüzeri Ardanuça dönüyorlar.
Şu anda Ardanuçta büyük bir toplumsal infial var,
toplumsal barışı bozabilecek derecede büyük bir yara var. Buna lütfen
el koymanızı istiyorum. Neden? Bakın, Artvine görevlendirme
yaptıkları zaman şöyle söylediler, dediler ki: Burada personel
fazlası var, ihtiyaç fazlası var, bunları bu nedenle Artvine
gönderiyoruz. Artvin Devlet Hastanesi diyor ki: Hayır, bunların
gelmelerine gerek yok, bizde gerekli personel var. Bu giden 10 kişi,
hiçbir işte çalıştırılmadan, sadece koridorlarda
geziyorlar. İhtiyaç fazlasına gerekçe gösterilen de şudur:
Bakın, 2002de iktidar olduğunuz zaman Ardanuçun Bulanık
köyünde 1 doktor, 10 hemşire vardı; Ardanuçun Torbalı köyünde
doktor vardı, hemşireler vardı; Ardanuçun yine
Soğanlı köyünde sağlık ocağı vardı, doktor
vardı, sağlık personeli vardı; yine Ardanuçun
Aşağıırmaklar köyünde bir sağlık ocağı
vardı, hekim vardı ve sağlık personeli vardı.
Şimdi, bunları kapatınca doğal olarak sağlık
personeline de ihtiyaç kalmadı. Böyle olunca da Artvine bu tayinler
gönderildiği zaman denildi ki: Efendim, bunlara ihtiyaç yoktur. Niye
ihtiyaç yoktur? Çünkü, zaten sağlık ocaklarını
kapattığınız için sağlık personeline ihtiyaç
olmadığı da ortaya çıktı. Bunu şöyle bir gerçekle
açıklamak istiyorum: Ardanuçta kaymakamlık binasını
kapatırsanız ortada bir tane kaymakam bulursunuz, hiçbir iş
yapmayan. Buna da ihtiyaç olmayabilir. O nedenle, buradaki bu yaraya mutlaka
bir merhem olmanız gerektiğini düşünüyorum.
Yasaları değiştirmekle iş olmuyor
Sayın Bakanım, kafaları da değiştirmek gerekiyor, o
çok önemlidir diye düşünüyorum. Lütfen, bu yasama görüşmeleri
bittikten sonra buradan çıktığınız zaman -Ankara çok
soğuk, müthiş bir soğuk var- o aracınıza binmeden bir
dakika şöyle kendinizi bir sorgulayın. O 11 sağlık
personelinin her gün Artvinden Ardanuça, Ardanuçtan Arhaviye nasıl
gidip gelebileceğini, çocuklarının, ailelerinin nasıl
mağdur olduğunu, hangi haklı gerekçenin bunların
mağduriyetine neden olabileceğini kendi vicdanınızda
sorgulayın diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Karar
yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.55
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
19.13
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
480 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
2nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 3üncü madde üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır; okutacağım, birlikte işleme alacağım ve
talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi,
aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
480e 1inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 3. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Adil
Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Abdullah Levent Tüzel Demir Çelik Erol
Dora
İstanbul Muş Mardin
Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Aynı
mahiyetteki son önergenin imza sahipleri:
S. Nevzat Korkmaz Yusuf
Halaçoğlu Alim
Işık
Isparta Kayseri Kütahya
Emin Çınar Ali
Öz
Kastamonu Mersin
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Önergeler üzerinde ilk konuşmacı Muğla Milletvekili Sayın
Nurettin Demir.
Buyurun Sayın
Demir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın
Nurettin Demir yok mu?
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hocam biraz rahatsız da, ağır geliyor.
BAŞKAN Hayır,
ben göremedim kendisini de onun için.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sağlık sisteminin kurbanı oldu!
BAŞKAN Yok,
arkada kalabalık var, aralarından göremedim.
Buyurunuz
Sayın Demir.
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle 3üncü madde üzerinde söz aldım, bunun üzerine konuşmak
istiyorum.
Biliyorsunuz, 3üncü madde, özellikle üniversitelerin
kendi içindeki bazı kişilerin, bazı öğretim üyelerinin
-çoğu gibi- başka hastanelere gidip orada geçirdikleri süreyi
üniversitede geçirmiş gibi sayılmalarıyla ilgilidir. Tabii ki
burada, özellikle lisans eğitimi vermeyen bir hocanın bu profesörlük
özelliğini kazanıyor olması... Tabii ki öğrenci yetiştirmeyen,
öğrenciyle karşı karşıya gelmeyen ve öğrencinin
protestolarına maruz kalmayan, onun yumurtasını yemeyen, onunla
kavga etmeyen bir öğretim üyesinin bir profesörlük titrini kullanıyor
olması ve daha sonraki sürede yine öğretim ve eğitim verecek bir
öğretim üyesi adayının jürisine gidip onun hakkını
kullanmasının, özellikle böyle bir hakkı almasının
yanlışlığını vurgulamak istiyoruz. Çünkü bir
hocadır, hocanın gerçekten ders anlatma konusunda kendisinin yetkili
olması lazım, bu konuda bir tecrübesinin olması lazım. Bir
haksızlık, bir adaletsizlik olduğunu düşünüyorum.
Üniversitede hoca akademik çalışmalar yapmış olacak,
eğitim vermiş olacak ama bir devlet hastanesinde ya da bir hizmet
hastanesinde bir öğretim üyesinin geçirmiş olduğu süreyi bir akademik
süreç olarak, akademik bir hak kazanış olarak görmenin doğru
olmadığını düşünüyorum ve Türkiyede gerçekten büyük
bir haksızlığa neden olacaktır.
Yine, 3üncü maddede, özellikle, Sağlık
Bakanlığının kurumlarının yeniden
yapılanmasıyla ilgili, işte genel sekreterlik, kurum
başkanlığı, hastane yöneticiliği gibi yeni tahsis
edilen kurumların Bakanlık tarafından atanmasıyla ilgili,
tarafsızlığı yitirecek yandaş insanların ve özellikle
siyasi görüşteki kimselerin atanması konusunda öncelik,
ayrıcalık yaratılacağını, bir kriterin
getirilmediğini görüyoruz.
Şimdi, tabii ki hastanelerde özellikle yöneticiler,
başhekimler şaşkın durumdalar. Bir gün biri telefon ediyor,
Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri diyor ki: Kardeşim, orada bir yer aç,
benim tanıdığım bir kitapçı gelecek, orada bir kitap
standı aç. Bir gün bakıyorsunuz, bir daire başkanı -yine
üstten- telefon ediyor Benim için de şurada bir pazarlama yeri
açılsın. diyor. Böyle, çok başlı bir sisteme doğru
gitti sağlık sistemi. Dolayısıyla, bu sistem içerisinde
sağlığın karmaşa içerisinde olduğunu görüyoruz ve
üstelik liyakate dayanmayan ve konuyla ilgili olmayan birçok yan dalda
eğitimci, ilahiyat mezunu veyahut da işletmecinin atanmasıyla
sağlık kurumlarında bir kargaşanın, bir
haksızlığın yaşandığını görüyoruz.
Dolayısıyla, üniversitelerdeki hocalar
arasındaki hak edilmeyen liyakat ve bunun yaratacağı
sıkıntılar ile üst yönetime getirilen ve bu meslekten belirli
bir tecrübeyle, belirli birikimle gelmeyen insanların yaratmış olduğu
ortam, bir sağlık ortamı da kargaşaya ve kavgaya, hatta
şiddete neden olacaktır, bunları sık sık görüyoruz.
Özellikle Samsunda, biraz önce Uğur Beyin bahsettiği gibi, ülkede
sağlık çalışanları arasındaki barışın
bozulacağı ve sağlıktaki şiddeti arttıracağı
kanısındayım.
Bu nedenle bizim vermiş olduğumuz önergenin
kabul edilmesini arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeler aynı mahiyette olduğu için, iki
konuşmacı daha var.
Önergeleri toptan olarak yeniden oya sunacağım.
Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz,
buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Mustafa Pehlivanoğlu
Hatırladınız
mı bu ismi sayın AKP milletvekilleri; hani 2010 referandumunda
milletin ve ülkücülerin vicdanını istismar ederek timsah gözyaşları
döktüğünüz, 12 Eylül cuntasının idam ettiği şehit
kardeşimizi; sonra ne sizlerin ne de Başbakanın bir daha
ağzına almadığı, Türk milletine aşık bu
yiğit Anadolu delikanlısını? Bu şehidimiz bugün
sevgili anneciğine kavuşmuştur. Muhterem Zeynep
Pehlivanoğlu Hanımefendi bugün Hakka yürümüş, Yaradanın
huzuruna şehit anası olarak gitmiştir. Allah gani gani rahmet
eylesin, ailesinin ve Türk milliyetçilerinin başı sağ olsun.
Nokta kadar menfaat için dağ gibi Türklük
davasını pazarlık konusu yapan herkese şunu söylemek
isterim ki: Eş başkanlara, kendilerini eski diye nitelendirip
Yahudi icadı BOP vagonuna binenlere inat, Türk milleti ne Mustafayı
ne de yıllarca evlat ateşiyle yanıp çileli bir ömür süren Zeynep
Anayı asla unutmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKP üst üste üç dönem
yüksek oy oranlarıyla tek başına iktidar olmuştur.
Milletimizin tercihi elbette hepimizin başının üstüne ancak
milletinden yüksek oy almış iktidar on bir yıl sonunda neyi
yapmıştır, neyi becerememiştir, Hükûmetin
performansını ortaya koymak ve milletimizi aydınlatmak bizim
görevimiz. On bir yıl bir parti için düşündüklerini
gerçekleştirmek için yeterli bir süre. AKP, bu sürede 2 trilyon dolar
civarında bütçe imkânlarını kullanmıştır, istediği
yasayı Meclisten geçirebilecek bir yasama gücüne sahip olmuştur, yani
yapamadıkları için ortaya koyacağı hiçbir mazeret
kalmamıştır. AKP dönemi, maalesef, tüm bunlara rağmen
kayıp ve istismar yıllarıdır. AKPnin gökteki
yıldızları vadedip oy aldıktan sonra bir daha dönüp
bakmadığı o kadar çok sosyal kesim var ki. Sayalım mı
bunları? Bakan çocuklarına koca koca gemi alınıp
kendilerine de kuş yemi reva görülen, aşırı politize
olmuş kurumlardan sürülen, cezalandırılan
memurlarımız; gece gündüz toprakla haşır neşir olup
toprağa döktüğü emeği ve alın terinin
karşılığını alamamış ve üstüne üstlük
bankalara borçlanarak çıkmış çiftçilerimiz, âdeta yoksulluk
ücreti ile ölüme terk edilmiş, parasızlıktan dolayı
sıla-ı rahmi unutmuş emeklilerimiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
cebindeki kredi
kartlarıyla, borcu bankadan borç alarak kapatan ve her gün bütçesi
açık veren, sonunda kepenk kapatmak zorunda kalan esnafımız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Neden bahsediyor?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
sosyal hadiselerde
aslansın diye öne sürülüp en küçük hatalarında ortada
bırakılan güvenlik güçlerimiz, eğitimin
karşılığını alamayan ve işsizliğe
mahkûm edilen milyonlarca gencimiz, yarın işsiz kalma korkusuyla
yaşayan, kaderi patronun ağzından çıkacak iki kelimeye
bağlı işçilerimiz, sayıları yüz binleri bulan özel
güvenlik mensupları, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel
Müdürlüğünde çalışan sivil memurlar, vefasızlığa
mahkûm edilmiş, gencecik yaşta yüzüstü bırakılmış
uzman er ve erbaşlarımız, astsubaylarımız, dershane
sahipleri, 4/Bliler, 4/Cliler, vesaire vesaire vesaire.
RECEP ÖZEL (Isparta) Önergede bu mu var?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Bu listeyi sabaha kadar
uzatmak mümkün. Hatta eminim, kürsüden indikten sonra Bizi niye
saymadın? diye kesin bir sistem alacağım.
Bu kesimlerden, değerli milletvekilleri, hangisinin
sorunu çözülmüş, kendilerine sorulduğunda hangisi Evet, mutluyum.
diyebilmektedir? Bu yüzden, biraz önce söylediğim gibi, AKPli
yıllar, Türk milletinin kronikleşmiş hiçbir sorununu
çözmemiş, kayıp ve istismar yıllarıdır. Bu yüzden,
AKPli yıllar, ağustos böceği gibi vaktini cır cırla
geçirmiş kayıp yıllardır.
RECEP ÖZEL (Isparta) Estağfurullah! Tövbe
estağfurullah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Ama merak etmeyin, demokratik rövanş
günü geliyor. Zülüf ak mı, kara mı, 30 Mart günü görülecek, bunu
herkes görecek.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Korkmanıza gerek yok. Demokrasilerde her türlü sonuca açık olun.
Bunun hesabını millet görecek.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(MHP
sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) 1 Nisanda görüşürüz.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent
Tüzel.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, size de
teşekkür ederim Değerli Milletvekilim.
Şimdi, sağlıkta Tam Gün Yasası diye
konuşulan bir yasayı görüşüyoruz ama gerçekte, yurttaşlara
sağlık hizmeti sunacak ve hekimlerin ettikleri yemine bağlı
kalacak onurlu bir yaşam ve onurlu bir sağlık hizmeti
sunmaları açısından bir düzenleme olmadığını
söylüyoruz çünkü öncelikle, bu düzenlemeyi meslek örgütü olarak Türk Tabipleri
Birliği eleştiriyor, doğru bulmadığı bir
düzenleme. Niye Sağlık Bakanlığı böyle bir düzenleme
hazırlar? Geçmişte olduğu gibi İdeolojik
davranıyorlar. denebilir ama ben eminim ki Türk Tabipleri Birliği
hekimlerin hakkını, sağlık hizmeti bekleyen
yurttaşların hakkını koruyarak, bunun için bu yasa
düzenlemesine karşı çıkıyorlar, hekimin de hastanın da
sağlık hakkını savunuyorlar.
Aslında, bu düzenleme Sağlıkta
Dönüşüm Projesinin, programının yarattığı
sorunları yeniden büyütmekte, kesinlikle çözmemekte; bu yönüyle de hekime
de zarar, hastaya da zarar. Her zaman olduğu gibi, özelleştirmeci,
özelci, piyasacı mantık bu alanda karşımıza
çıkıyor; sağlık hizmetini parayla satmak ve
açıkçası, herkesi bu hizmeti parayla satın almaya zorluyor. Türk
Tabipleri Birliği diyor ki: Bu, aslında hekimi, bilgisini,
emeğini özele pazarlamaktır. Duyuyoruz, İstanbul üniversiteleri
hastanelerinde profesörler, doçentler özel hastanelerle anlaşma
yapıyorlar. 35 bin liralık rayiç yeterince karşılık
bulmadığı için, 15 bin lira kazandırma güvencesiyle bu
hocalarımız özele emeğini satıyorlar. Zararı kim
görüyor? Bu değerli hocalardan hizmet almak isteyen ve
sağlığını bu hocalara emanet eden, onlara güvenen
hastalar. Hani ne oldu, bıçak parasına, muayene hizmetlerine
karşı çıkılıyordu? Ama, bu düzenlemeyle bunlar kural
hâline getiriliyor ve sorunlar büyütülüyor. Tabii, üniversite memnun olabilir,
bu olanağa kavuşmuş olan hocalar memnun olabilir ama
acısı hastadan çıkıyor, bir bütün olarak yurttaşlardan
çıkıyor. Sadece bu da değil, büyük gürültülerle getirilen aile
hekimlerine yeni yükümlülükler getiriliyor bu tasarının
düzenlemesine, bütününe bakıldığında. Zaten yeterince
hoşnutsuz olan aile hekimlerine ayda 2 kez acilde zorunlu nöbet
düzenlemesi, yine, çok önemli olan iş yeri hekimliğini yani uzman
hekimliğini alelade bir hizmete dönüştürüp bütün hekimlere ayda otuz
saat bu şekilde, iş yerinde çalışma düzenlemesi getirilmesi
yani bu alandaki açıkları, ihtiyaçları bu şekilde kapatmak
tam anlamıyla piyasacı mantığın getirdiği bir
şey.
Şunları paylaşmak istiyorum değerli
milletvekilleri: Bugün gazetelerde bir haber vardı, bir fotoğraf,
Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden bir fotoğraf.
Ameliyata girmeye hazırlanan, tekerlekli sandalyede peş peşe
dizilmiş, tren vagonu gibi dizilmiş hastalar, birbirlerini
itekliyorlar, başlarında da bir tane hasta bakıcı. Tabii
Bu ne rezillik! diye herkesin aklına geliyor. Evet, bu rezilliğin
sorumlusu, ameliyata gidecek o 3 hastayı, hasta yurttaşı
peş peşe götüren, onları kontrol eden hasta bakıcı
değil tabii ki ama görüyoruz ki bu sorumsuzluğun bedeli o personele,
o yetersiz hizmetle emeği sömürülen, tıpkı özeldeki emeği
sömürülecek hekimler gibi, o hasta bakıcıya sorulmak isteniyor.
Bakanlığa sormak gerekiyor:
Bağımsız, hiçbir dayatmaya, baskıya tabi
kalmaksızın, onuruyla bu mesleğini, sanatını icra
etmek isteyen, bağımsız çalışmak isteyen hekimlere
niye ruhsat verilmiyor; niye, hukuksuz bir şekilde, ruhsat verilmiyor?
Bunun karşısında, liyakate, akademik hizmete, öğrenciye
eğitim hakkını sunmayan birtakım yandaş hocalara,
CEOlara profesörlük unvanı vermek isteyen bu düzenlemeyi niye
hazırlıyorsunuz?
Sağlık politikaları, yurttaşlara
sağlık hizmeti sunmuyor âdeta sağlık
hırsızlığı yaparak yurttaşın
sağlığından alıp götürüyor. Biz, hekime de, yurttaşa
da onurlu, sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı,
kaliteli bir gelecek istiyoruz. Böyle bir yaklaşımı savunuyoruz,
o nedenle bu düzenlemelere, bu tasarıya karşı
çıkıyoruz.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 4te üç önerge vardır. Şimdi
okutacağım iki önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte
işleme alacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına;
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
kanun tasarısının 4. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Ali Öz Yusuf
Halaçoğlu Faruk
Bal
Mersin Kayseri Konya
Muharrem
Varlı Ruhsar
Demirel
Adana Eskişehir
Madde 4: 663 sayılı kanun hükmünde
kararnamenin 33. maddesinin altıncı fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(6) Sözleşmeli personelin izinleri ve sosyal
güvenlik açısından 5510 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girenlerin iş
sonu tazminatı hususlarında 657 sayılı kanunun 4. maddesinin
birinci fıkrasının (B) bendine göre istihdam edilen
sözleşmeli personele ilişkin hükümler uygulanır. Söz konusu
personel için işsizlik sigortası primi ödenir.
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul
Kocaeli
BAŞKAN Şimdiki önergeyi okutup işleme
alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480e 1inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun
4. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi
Gür Adil
Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Demir Çelik Abdullah
Levent Tüzel Erol
Dora
Muş İstanbul Mardin
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Şimdi
önergeleri işleme koyup maddeyi de oyladıktan sonra ara
vereceğim, milletvekillerine duyurulur.
Sayın Çelik, buyurunuz.
DEMİR ÇELİK
(Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı sağlıkta
dönüşüm yasa tasarısının 4üncü maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; daha önce konuşan birçok arkadaşımın
altını çizdiği şekliyle, yapılmak istenen, insana,
topluma dair iyileştirme, insanın ve toplumun daha iyi koşullara
erişimini sağlayacak bir kısım müdahaleler değil; bu
nedenle reform değil, bu nedenle dönüşüm ve değişimden
bahsetmek mümkün değil. Olup biten, hiyerarşik ilişkilerin
devletteki tezahürü olan yönetimin demokrasi dışı otoriter bir
zihniyetle denetim altına alınması, kontrol altına
alınması.
Düşününüz ki, bir
hastaneye müracaat eden hastanın kendisi, hastalığı ve onun
etnik kimliği, dinî, inançsal kimliği sorgulanıyorsa, kontrol
altına alınmak isteniyorsa, o bilgiler üzerinden kişinin
kendisine, kişiyle birlikte hastanenin kayıtlarına
ulaşılmak isteniyorsa burada bir hesap vardır; bu hesap, Gezi
direnişinde karşılaşılan muamelenin bertaraf
edilmesidir yani toplumun kendi öz mekanizmalarıyla
yarattığı öz savunmayı bertaraf etmek, polis devleti
zihniyetiyle toplumu kuşatmak, toplumu kontrol edilebilir bir noktada
tutmaktır. Bunu, tarih boyunca iktidarcı, egemenlikçi tüm
zihniyetler, tüm anlayışlar uygulamıştır, uygulamaya
almıştır ama hiçbiri bunda muktedir olamamıştır. Bu dünya, bu
devlet, bu ülke ne şaha kalmış ne padişaha kalmış
ne imparatora kalmış ne de muktedirlere kalmıştır;
kalan ve kazanan her zaman tarih olmuştur, insanlık olmuştur,
insanlığın adalet, eşitlik, özgürlük talepleri
olmuştur. Burada da yine kazanacak olan insanlık davası olacaktır.
Tek adamın uygulamalarına rağmen,
rahatsızlık duyan iktidar geçmişin millî şeflerine gönderme
yaparak bir kısım tarihî yüzleşmeler talebini dile getiriyorsa
da yapılmak istenen, tam da Millî Şef dediğimiz tek lidere,
tek adama giden yolların taşlarını döşemektir. Sağlıkta
bu böyle; kültürde, turizmde, eğitimde, her alanda bu taşlar
yavaş yavaş örüldü, örgütleniyor, buna da Meclis alet ediliyor.
Söz konusu olan toplum ise, söz konusu olan insanlık
ve insanlığın bir kısım taleplerinin meşru zeminde
kullanılmasıysa bırakınız toplum kendi
ihtiyaçlarını meşru zeminde karşılasın. Onun
nasıl davranacağına, nasıl hareket etmesi gerektiğine,
nasıl yürümesi gerektiğine müdahale edip fikir beyan
ettiğinizde, siz de mevcut, var olan otoriterden ve otoriterizmden nasip
almış olursunuz. Bu manada, dün de geneli üzerindeki konuşmamda
bahsettiğim şekliyle, kangrenleşen ve kaosa dönüşen,
giderek de siyasal bir krizin arifesi ve içinde olduğumuz ülkemiz bir yol
ayrımında, bir yol eşiğinde; ya gerçekten demokratik hukuk
devleti olacak ya da gerçekten demokratik hukuk normalitenin
dışında, otoriter ve keyfî uygulamalarla toplum zapturapt
altına alınmak isteniyor. Buna itiraz etmek her şeyden önce
milletin vekili olan ve milletten aldığı siyasal temsiliyetle
demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin yanında olması gereken
Meclisin görevidir. Bu manada, bence, sağlık yasa tasarısı mevcut,
var olan sorunları çözmekten uzak, aksine
piyasalaştırmanın, metalaştırmanın,
ticarileştirmenin bir aracı olarak uluslararası ve ulusal finans
kurumlarına kâr kazandırmanın, olanak sağlamanın,
imkânları sunmanın bir aracı olarak düşünülmüştür.
Burada hastalığın
iyileştirilmesi, toplumun ruhsal, bedensel, siyasal, sosyal iyi
olma hâline kavuşmasını sağlayan bir uygulamadan
uzaktır.
Bu manada da her şeyden önce eşit,
erişilebilir, parasız, nitelikli ve ana dilde sağlık
hizmetinin sorunun radikal çözümünün tek anahtarı olduğunu
belirtiyor, saygılarla iyi akşamlar diliyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutuyorum:
TBMM
Başkanlığına;
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
kanun tasarısının 4. maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Ruhsar
Demirel (Eskişehir) ve arkadaşları
Madde 4: 663 sayılı kanun hükmünde kararnamenin
33. maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
(6) Sözleşmeli personelin izinleri ve sosyal
güvenlik açısından 5510 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girenlerin iş
sonu tazminatı hususlarında 657 sayılı kanunun 4.
maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre istihdam edilen
sözleşmeli personele ilişkin hükümler uygulanır. Söz konusu
personel için işsizlik sigortası primi ödenir.
Aynı mahiyetteki diğer önerge imza sahipleri:
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükümet
katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Katılamıyorlarmış.
İlk
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Sayın Çelebi; buyurunuz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Çok teşekkürler Sayın Başkan.
Çok
teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Aslında,
günlerce konuştuğumuz konu; dünden beri de Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminde olan, aslında adı Tam Gün Yasası diye
ifade edilen ama aslında tam diye bir şeyin
olmadığı, yüzde 50nin olmadığı, yüzde 25e bile
hitap etmeyen, sağlıkla ilgili bir yasayı görüşüyoruz.
Sağlıkla ilgili görüştüğümüz yasada
sağlıksız birçok unsur var. Yani, bu yasanın
uygulanması ve Meclisten geçmesi hâlinde sağlık sorunları
çözülmeyecek, tam tersi, sağlıksız bir hâle dönüşmüş
olacak. O nedenle, gönül arzu ederdi ki daha önce, komisyonlarda ilgili
kurumların, Türk Tabipleri Birliğinin bu konudaki görüşlerinin
alındığı, diğer meslek örgütlerimizin,
sendikalarımızın bu konudaki değerlendirmelerinin dikkate
alındığı bir yasal düzenlemeyi gerçekten bu Mecliste
yapabilseydik. Yine bir oldubittiye getiriliyor, yine bir torba yasayla yine
ilaveler yapılarak belki burada verilecek önergelerle daha da büyütülecek
bir torba yasayı yeniden gündemde tutuyoruz.
Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu
belirtmek istiyorum ki: Bu çalışma yaşamıyla ilgili
kısmı çok önemli. Yine, özellikle çalışma sürecine
ilişkin -daha önce ifade
ettik- Sağlık Bakanlığında yoğun bir
taşeronlaşma uygulaması var. Sayın Bakan herhâlde bunu en
iyi bilenlerdendir ama orada çalışanların -çalışma
koşulları- çoğu taşeronda. Daha önce 20 bin tane
taşeron işçisi vardı AKP iktidara geldiğinde, şimdi 600
bin tane taşeron işçisi var; bunun büyük bir bölümü de
sağlıkta çalışıyor ve hangi ad altında
çalışıyorlar? Birçoğu inşaat şirketi olarak faaliyet
gösteriyor. Bu çalışanlar sağlıkta çalışıyor,
hemşire veya başka kadrolarda istihdam ediliyorlar, asistan olarak
hastane hizmetleri veriyorlar ama turizm şirketinde veya inşaat
şirketinde
O ihaleyi almış bu şirketler ve sağlık
alanında hizmet veriyorlar, hizmetlerini sürdürüyorlar ve Bakanlık da
bunlara çok rahatlıkla Siz yeter ki bu hizmeti satın alın,
ister inşaatla uğraşın, isterseniz tarımla
uğraşın, isterseniz turizmle uğraşın hiç önemli
değil, yeter ki bu hizmeti siz satın alın ve hizmeti kim yaparsa
yapsın.
Orada hizmet satın alındıktan sonra o
insanların çoğu sendikalara müracaat ediyor, bu iş kolunda
örgütlenen sendikalar diyorlar ki: Sizin iş kolunuza girmiyor. Bu giren,
buradaki çalışanlar, işte, inşaatta, turizmde, tarımda
çalışıyorlar, sizin alanınızda değil. O nedenle
örgütlenme hakları da yok. Daha geçen hafta, Sayın Bakan siz de
biliyorsunuz, koşulları kötü olduğu için demokratik
haklarını kullanan, Hacettepe Üniversitesindeki 33 tane taşeron
çalışanı en demokratik tepkilerini ortaya koydular. Yani
Çalışma koşullarımız iyi değil, taşeronun
uygulamalarından memnun değiliz. Bizi sömürüyor, on iki on üç saat
çalıştırıyor. diye tepki koyan işçilerin 33ü daha
geçen hafta işten atıldı Hacettepe Üniversitesinde.
Şimdi, yeniden, şu anda, özellikle aile
hekimliği adı altında çalıştırılan
doktorların çoğu on altı saat
çalıştırıldıkları için bir isyanda ve bu
haksız uygulamalara karşı.
Özetle söyleyeceğim şu: Bu yasa, bu hâliyle,
hâlen düzelmeyen sözleşmeli çalışanlarla ilgili, taşeron
çalışmalarla ilgili, 4/Cyle, 4/Byle ve yaygınlaşan
taşeron uygulamasıyla beraber yeniden yapılandırıyor
ve sağlıklı bir yasa düzenlemiyoruz biz burada.
Sağlıksız bir yasaya da Evet. dememiz bizden herhâlde
beklenemez.
Bu sağlıksızlığa
Sağlık Bakanlığının, sağlıktaki bu
konudaki uzmanların ve bu Parlamentonun bir son vermesini diliyor,
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
Eskişehir Milletvekili Sayın Ruhsar Demirel, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde hakkında
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini bildirmek üzere
huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle ilgili değişiklik önergemiz az önce
Başkanlık Divanındaki arkadaş tarafından okundu, o
yüzden ben tekrarlamak istemiyorum ama Sayın Bakan ve Bakanlık
bürokratları buradayken kendilerine birkaç bir şey ifade etmek
istiyorum.
Biliyorsunuz, uçağa bindiğinizde uçuş
güvenliği için bir anons yapılır, denilir ki: Kabinin oksijen
basıncı düşerse başüstü kapakları açılacak ve
oradan oksijen maskeleri gelecek ve bu maskeleri önce kendinize, sonra
yanınızdaki çocuğunuza takınız. Her ne olursa olsun
çocuğunuzdan önce, en kıymetliniz olan, canınızdan olan
çocuğunuzdan önce bile
önce kendinize takınız. diye bir
güvenlik uyarısı yapılıyor. İşte, bu sebeple
söylüyorum ki: Bu sözleşmeli statüde çalışan, aile
sağlığı elemanları başta olmak üzere,
sağlık çalışanları Sağlık
Bakanlığının hiçbir zaman o ilk maskeyi takacak
kişileri olmadı. Sayın Bakan da bu düzeni sürdürüyor, maalesef
ki sürdürüyor. Açıkçası, Sağlık Bakanı
değiştiğinde -kişisel olarak söylüyorum-
umutlanmıştım. Sayın Müezzinoğlunun böyle çok
iletişime açık bir hâli var. Bir süre komisyonda da beraber çalıştık,
ben çok umutlanmıştım ama umutlarımız boşa
çıktı. Nitekim, bugün 4 Aralık ve aile hekimleri bir
direniş sergiliyorlar.
Şimdi, aile hekimleri de sözleşmeli
çalışıyor ve bu aile hekimlerinin sözleşmeleri nasıl
bir sözleşmeyse
Aslında, sözleşmeliler ama devlet diyor ki:
Gerektiğinde ben seni zorunlu nöbete tabi tutabilirim. Bunlar
sözleşmeli mi, devletin kadrolu elemanı mı? Bunların özlük
haklarındaki bu sapmalar neye karşılık geliyor?
Açıkçası, Sayın Bakanın bence bu konuları bir ele
alması gerekiyor. Nitekim, aile hekimleri nerede nöbet tutacak diye
bakıyorsunuz, acil servislerde. Zaten aile hekimlerinin bugün direnmeye
çalışmalarının özeldeki sebebi de bu zorunlu nöbet tutma.
Peki, acildeki nöbetler ne oluyor da tutuluyor? Geçen
yıl Türkiyede, ne kadar acil hasta başvurusu olduğu
hakkında bir fikriniz var mı? 75 milyonluk Türkiyede -Sayın
Bakan çok iyi biliyordur- 90 milyon acil başvurusu var. Her Türk vatandaşı
en az 1 kez acile gitmiş, bir de küsuratı var. 75 milyonluk bir
ülkede 90 milyon insan acil servise başvuruyorsa ve bunun
dışındaki polikliniklerde de milyonlarca hasta
bakılıyorsa ben hükûmet eden partiden rica ediyorum,
Bakanlığın adını değiştirsinler; ya
hastalandırma bakanlığı olsun ya da tedavi
bakanlığı olsun. Bir sağlık hizmeti
sunmadığımız aşikâr çünkü Dünya Sağlık
Örgütü sağlığı şöyle tanımlıyor: Bedenen,
ruhen ve sosyal çevrenizle bir bütünlük hâlinde iyi olmak. Bu bütünlüğü
başta sağlık çalışanlarından aldınız,
şimdi de vatandaşın sağlığının ne kadar
bozuk olduğunu istatistikler gösteriyor. Hiçbir ülke sağlıkla
ilgili hastaneye başvuran sayısıyla övünmez bizim ülkemiz hariç.
Sağlık eğer hakkaniyetle yapılsa, herkes gerekli
sağlık hizmetine hakkınca ulaşabilse, sosyal güvenlik
şemsiyesi gerçekten herkesi kapsıyor olsa hastanelerin poliklinikleri
bir yana, hastane acillerine milyonlarca hasta başvurmaz ve Ersin
Arslanlar ölmez.
Neden Ersin Arslan öldü, hatırlıyor muyuz? Bu
bir sağlıkta şiddet midir, sağlık alanında
yaşanmış bir cinayet midir? Ersin Arslanın ölme sebebi,
öldüren çocuğun ifadesiyle Dedem vefat etti. Ben dedemin sosyal
haklarından istifade ediyorum. Rapor tanzim etmezseniz maaşı
kesilmez, ben de böylece geçinirim. diyor. Çocuk, aslında, ülkedeki
sosyal güvenliğin kapsayıcı olmadığını, 18
yaşın altındakilere devletimizin
bakamadığını ve bunun neticesinde sağlık
çalışanlarına çok kolay ulaşabildiği için,
sağlık çalışanlarına işlenen bir şiddeti,
bir cinayeti dile getiriyor.
Ve ben bundan sonraki maddelerde de Sağlık
Bakanlığıyla ilgili parti görüşlerimizi izah etmeye devam
edeceğim.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demirel.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.49
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati:
20.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
480 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Madde 5te bir
önerge vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480'e 1'inci Ek sıra sayılı Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16
Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık
Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159,
2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 5. Maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını ve kalan maddelerin yeniden
sıralanmasını teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa
Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN - Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, önergemiz, bu maddenin tekliften
çıkarılmasını, tasarıdan
çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre yeniden
numaralandırılmasını öneriyor. Çünkü, biz, bu getirilen
teklifin özünde olan merkezîleştirmeye karşıyız ve bu
bölümlerin oluşturulmasıyla ilgili ciddi
sıkıntılarımız var, şüphelerimiz var,
endişelerimiz var. Bu sebepten dolayı bu maddenin kanundan çıkarılmasını
teklif ediyoruz.
Sayın Bakan geçtiğimiz hafta benim memleketim
Manisaya geldi ve Manisa şehir hastanesinin temelini attı.
Manisamızı şereflendirdiğinde kendisine refakat etmek,
eşlik etmek isterdik elbette ama yapmakta olduğu iş o kadar
temelden karşı olduğumuz bir konu ki gidip de o temel atma
töreninde bulunamadık. Çünkü şehir hastanesi dediğimiz
iş, öyle bir şehir efsanesi yaratıp allayıp pullayıp
anlatılan iş, aslında vatandaşa doğru
anlatıldığında vatandaşın da kabullenemediği
bir mesele hâline geliyor.
Biz, elbette, fiziki şartları
iyileştirilmiş hastanelerde hizmet verilmesini destekliyoruz ancak
bunun devletin olanaklarıyla yapılmasını düşünüyoruz.
Devletimizin böyle bir gücü var ama böyle bir gücü kullanmak yerine öyle bir
sisteme getiriyorlar ki şehir hastanelerini, arsasını biz veriyoruz.
Arsayı vermek yetmiyor -önce elliydi, itirazlarımızla otuz,
şartnamelerde yirmi beş yıla indi- orada yirmi beş yıl
boyunca hizmet almayı taahhüt ediyoruz; yetmiyor, yirmi beş yıl
boyunca kira ödüyoruz; yetmiyor, morgundan gasilhanesine, yemekhanesinden
parkına, bahçesine, taksi durağına kadar da ilave gelir
getirebilecek olanları yatırımcıların emrine
sunuyoruz.
Peki, bunu biz mi icat ettik? Yirmi beş yıl
önce, otuz yıl önce İngilterede başladı bu sistem.
Bakın, İngiltere şimdi ne diyor? Yirmi beş yıldır
uyguladığı bu kamu-özel ortaklığı modeli için,
kendi kurumlarının bu yöntemle İngiltereyi çok büyük
kayıplara uğrattığını, zararda
olduklarını ve bu yöntemin baştan yanlış bir yol olduğunu
şimdi kabul ediyorlar. Kanada diyor ki: Özelleştirmenin Truva
atıdır kamu-özel ortaklığı.
Bakın, kamu-özel ortaklığıyla
yaptığınız işler var, o olmadan yapılan hastane
yatırımları var. Erzurum, bir önceki Bakanımızın
memleketi, 1.200 yatak kapasiteli hastaneye 193 milyon lira para ödemişiz,
hastane bizim. Kayseride 1.500 yataklı benzer kapasiteli bir hastaneyi
yaptırmışız kamu-özel ortaklığıyla,
yıllık kirası 138 milyon. Düşünebiliyor musunuz, 138 milyon
kira ödeyeceğiz yirmi beş sene boyunca; 193 milyon vermişiz,
hastane kendimizin olmuş? Sayın Bakan, bu, size babanızdan
miras, evlatlarınıza bırakacağınız bir
varlığınız olsa böyle bir yatırımı yapar
mısınız kendiniz, yoksa bir başkasına mı
yaptırırsınız? Manisada fizibilite 122 milyon, hastaneye
yılda 65 milyon kira ödeyeceğiz. Ya, zaten birinci yıl
kirayı vermiş oluyorsun, ikinci yılı da koy, yirmi beş
yıl senin. Ya, bu hangi akla, hangi vicdana sığar? Gerçekten
akıl alır gibi değil.
Tabii, burada acayip uygulamalar oldu, acayip
çalışmalar var. Yozgat, Bursa, Elâzığ hastaneleri var
mesela, bu hastanelerin projelerini kim almış diye bir bakmak
isteriz. Ama özellikle Elâzığınki çok enteresan olmuştu.
Biliyorsunuz, ilk önce şartnamede yeterli
şartlar sağlanamazsa, o sırada ihaleye giremeyenlere, teklif
veremeyenlere özel bakan oluruyla izin vardı. Elâzığ
hastanesinde bir şirkete böyle bir izin verildi. Bu şirket, bizim o
çok yakından tanıdığımız meşhur bir hastane
grubu. Bu şirketin yandaş gazeteleri var, yandaş
televizyonları var, hepimiz biliyoruz, hatta bu şirketle ilgili
bazı şüpheler, bazı iddialar var. Deniliyor ki: Bunun
ortaklarından bir tanesi first lady. Ya, first lady deyince ben durdum
düşündüm, benim aklıma Michelle Obama geldi. Ümit ediyorum Michelle
Obamadır. Sizin aklınıza bir başka first ladynin
ortaklığı geliyorsa, o da artık sizin bileceğiniz
iş. Ama bir kamu-özel ortaklığında yapılan bir
yatırımın, hem de yirmi beş yıl boyunca para
ödeyeceğimiz bir yatırımın ihalesine sonradan bakan
oluruyla sokulan bir şirketin gizli ortaklığı konusundaki
endişeleri, birinin de çıkıp bu kürsüden ortadan
kaldırması gerekir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özel.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.02
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.06
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Manisa
Milletvekili Sayın Özgür Özel ve arkadaşlarının önergesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi,
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Evet, karar yeter sayısı vardır. Kabul
edilmemiştir.
480 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve
Hükûmet burada.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Madde 6da üç
önerge vardır, sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6- 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde
çağrıya uyması
MADDE 55- (1) Sağlık personelinin mesai
saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda ücreti döner
sermayeden karşılanmak üzere ilgili sağlık kuruluşuna
ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin uyacağı
kurallar Bakanlıkça belirlenir."
Cemalettin Şimşek Celal Adan Ali Öz
Samsun İstanbul Mersin
S. Nevzat Korkmaz Mesut
Dedeoğlu Emin
Çınar
Isparta Kahramanmaraş Kastamonu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
MADDE 6- 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde çağrıya
uyması
MADDE 55- (1) Sağlık personelinin mesai
saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda ilgili sağlık
kuruluşuna ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin
uyacağı kurallar Uluslararası Çalışma Örgütü
kuralları ihlal edilmeyecek şekilde ve Türk Tabipleri Birliğinin
görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1'inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun
6. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi
Gür Adil
Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Demir Çelik Erol
Dora
Muş Mardin
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılmıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Anayasa Mahkemesinin sağlık personeline ikamet
mecburiyetini 16 Şubatta iptal etmesine rağmen, bu madde ile
"sağlık personeline ihtiyaç hâlinde çağrıya
uyması" adı altında benzer yükümlülüklerin getirildiği
ve gerekli düzenlemeleri yapmak üzere Sağlık
Bakanlığının yetkilendirildiği görülmektedir. Hâliyle
bu tasarı önerisi Anayasaya aykırıdır.
Sağlık çalışanlarına 24 saat 365
gün insanlık dışı çalışma koşulları
geliştirip, çalışma hayatına ilişkin uluslararası
normları hiçe saymak yerine, mesai saatleri dışında
sağlık personeline ihtiyaç duyulmayacak şekilde bir sistem
geliştirilmelidir.
Taşra hastanelerinde her branştan uzmanın
nöbetçi kalamaması nedeniyle, başka bir uzmanın
ihtisasındaki bir hastanın gelmesi hâlinde ilgili uzmanı
nöbetçinin icaba çağırdığı, bu nedenle de uygulamada
birçok sıkıntı ile
karşılaşıldığı grubumuzca da takdir
edilmekte ve gerekli mekanizmaların yerleşim yerlerinin ölçekleri
dikkate alınarak oluşturulması için çaba sarf edilmesi
gerektiğini önermekteyiz.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
MADDE 6- 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Sağlık personelinin ihtiyaç hâlinde çağrıya
uyması
MADDE 55- (1) Sağlık personelinin mesai
saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda ilgili
sağlık kuruluşuna ulaşabilmeleri için alınacak
tedbirler ve ilgililerin uyacağı kurallar Uluslararası
Çalışma Örgütü kuralları ihlal edilmeyecek şekilde ve Türk
Tabipleri Birliğinin görüşü alınarak Bakanlıkça
belirlenir."
BAŞKAN Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tokat Milletvekili Sayın Orhan Düzgün,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, benim üzerinde
konuşacağım madde, olağanüstü hâllerde sağlık
personelinin göreve çağırılmasıyla ilgili.
Sağlık Bakanlığı olağanüstü
hâllerde hekimleri veya diğer sağlık personelini elbette ki
göreve çağırabilir. Ancak, değerli arkadaşlarım, her
hizmetin ve her görevin bir karşılığı olmak zorunda.
Biz tasarıya baktığımızda bununla ilgili herhangi bir
şey görmüyoruz. Bakanlık diyor ki: Biz bunu kendimiz düzenleriz.
Nasıl düzenlersiniz? Hiçbir belirti yok. Bakın, ben size olacak
şeyi söyleyeyim: Bakanlık gece vakti doktoru arayacak, diyecek ki:
Hadi, göreve gel. O da koşa koşa gelecek. Değerli arkadaşlarım,
eğer bir kişiyi çok yakın süre içerisinde göreve
çağırmak istiyorsanız ya ona iş yerine yakın bir
ikametgâh sağlarsınız ya da kolay ulaşabileceği bir
yöntem sağlarsınız. Bunlarla ilgili hiçbir çalışma yok.
Biz şimdi etraftan duyuyoruz, deniliyor ki:
Bakanlık, doktorlara hastanelerin yakınında oturma
zorunluluğu getirecek. Evini yakından tutacaksın. diyor.
Peki, bu semt pahalı bir semtse doktora kaç para veriyorsun ki pahalı
semtte oturmasını istiyorsun? 3 bin lira -2 bin lira maaş, bin
lira döner sermaye- sonra diyeceksin ki İstanbulun en lüks semtinde:
Gel, burada otur. Burada çalışmak zorundasın. Peki, bu
kişinin eşi başka bir yerde çalışıyorsa, uzakta
çalışıyorsa ne olacak? Belli değil. Peki, çocuklarının
okulu uzaktaysa ne olacak? Belli değil. Peki, nasıl haber vereceksin
bu kişiye? Cep telefonundan arayacaksın. Cep telefonu yoksa ne
olacak? Olmak zorunda. Niye? Çünkü ben öyle istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, İTOnun
rakamlarını söylüyorum size: Özel sektörde çalışan
hekimlerin yüzde 5i 35 saat çalışıyor, yüzde 22si 48 saat
çalışıyor, yüzde 55i 55 saat ve daha üzerinde
çalışıyor, yüzde 17si de 60 saatin daha üzerinde
çalışıyor. Hâlbuki uluslararası anlaşmalar diyor ki:
Hekimin çalışma saatini 8 saat ayarlayacaksın; çok zorunlu hâllerde
bunu 10 saat yapabilirsin. Peki, kamuda ne oluyor bu iş bir de o tarafa
bakalım: Asistan hekimler ayda 15-20 nöbet tutarak
çalışıyorlar ve nöbet ertesi çalışıyorlar.
Bakın değerli arkadaşlarım, bu
Mecliste zaman zaman bizim de sabaha
kadar çalıştığımız günler oluyor. Biraz empati yapın,
sabaha kadar burada çalışacaksınız, sabah tekrar önünüze
gelip denilecek ki: Çalışmaya devam edeceksiniz. ve bu hekimden
güler yüz bekleyeceksiniz, performans bekleyeceksiniz, gayret bekleyeceksiniz.
Böyle bir çalışma sistemi dünyanın hiçbir yerinde yok. Üstüne
üstlük o asistan hekimler, kendilerine yasal sınırın üzerinde
nöbet tutturulduğu için o nöbet paralarını da almıyorlar
yani hekimler bedava çalıştırılmaya zorlanıyor.
Mecburi hizmet
Bir önceki Sayın Bakan bu kürsüden
demişti ki Mecburi Hizmet Yasasını kaldırırken:
İnsanın insana zulüm ettiği bir Yasadır, bu Yasayı
kaldırıyoruz. Peki, ne oldu değerli arkadaşlarım?
Daha sonra aynı Bakan, sadece tıp fakültesi bitirildiğinde
yapılan mecburi hizmeti doktorlar ihtisas yaptığında bir
daha yapsınlar dedi. O da yetmez, yan dal yapınca bir daha
yapsınlar dedi. Yani bu insanın insana olan zulmünü üçe katladı,
bakalım Sayın Bakan bunun devamını sağlayacak mı
onu da göreceğiz ayrıca.
Değerli arkadaşlarım, sağlıkta
dönüşüm sistemi denilen sistem maalesef çökmüştür artık. Bunu,
SSKnın, SGKnın 5 trilyon 177 milyar zarar etmesinden hepimiz
anlıyoruz ve bugün artık, geçmişte çok eleştirilen, evet
bizim de zaman zaman doğru olduğunu düşündüğümüz sistemin
dahi gerisine düşmüştür. Kanser hastaları ilaç bulamıyorlar.
Eğer istiyorsanız ben size ilaçlarının teminiyle ilgili
bize gelen talepleri vereyim, siz bu arkadaşlara yardımcı olun
Sağlık Bakanlığı olarak. Nereye kadar gidecek bu
iş bilemiyoruz tabii ki.
Yine değerli arkadaşlarım,
çıkardığınız bu aile hekimliği sistemiyle acil
servislerinde doktor bırakmadınız. Şimdi onların
yerine yirmi yıldır hasta görmeyen cilt uzmanı, fizik tedavi
uzmanı, göz uzmanı kalp hastalarını tedavi etmeye çalışıyorlar.
Bu sistemle nereye kadar gideceksiniz, ne kadar dayanacaksınız, onu
da önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Düzgün.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı Ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
MADDE 6 - 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 55 inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Sağlık
personelinin ihtiyaç hâlinde çağrıya uyması
MADDE 55 - (1) Sağlık personelinin mesai saatleri
haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulduğunda ücreti döner sermayeden
karşılanmak üzere ilgili sağlık kuruluşuna
ulaşabilmeleri için alınacak tedbirler ve ilgililerin
uyacağı kurallar Bakanlıkça belirlenir."
Cemalettin
Şimşek (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Samsun
Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz yasanın 6ncı maddesi 663 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 55inci maddesi başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. diyor.
Burada istenen şey şu: Sağlık personelinin mesai saatleri
dışında da görevi gerektiği zaman -özellikle de hekimler
çok çağrılır, hepimiz biliyoruz bunu- görevine gelmesi. Bunun
kadar da doğal hiçbir şey yoktur. Burada Sağlık
Bakanımız hekim, bu işlerin içerisinden geliyor,
Sağlık Komisyonu Başkanımız ve
Yardımcımız hekim, bu çalışmaların hastanelerde
nasıl olduğunu biliyorlar. Onun için, esasında, elbette daha
önceki maddede bir de ikamet etme mecburiyeti gibi bir şey vardı.
Hakikaten, uzaktan gelen hekim, bir saat sonra acil vakaya yetişecekse
hiçbir anlamı olmuyor, geçmiş olsun oluyor. Zaten kendiliğinden
otomatik olarak biraz yakında oturmak yani çağrıldığında
gelecek bir yerde oturmak mecburiyetinde. Biz zaman zaman aradık, vaktinde
gelemeyen hekimlere çok soruşturmalar açtığımızı,
bu yüzden soruşturma geçiren hekimlerin haksızlığa da
uğradığını -böyle bir mecburiyet
olmadığı hâlde- hepimiz biliyoruz.
Onun için, elbette ki bir görevin gereği vardır
ve bu yerine getirilirken birtakım güçlüklerini vesaireyi de bilerek
yapıyoruz ancak bir vergi dairesi memuru ile bir hekim ya da hastane
çalışanı karşılaştırılamaz. Vergi
dairelerine gittiğimizde, çoğumuz vergimizi yatırmak için
gideriz, sıraya gireriz, saat beş, şeyi kapatır, bundan
sonrasını almıyorum... Ertesi gün cezalı ödersiniz ama
sağlıkta böyle bir şey yoktur, böyle bir şey diyemezsiniz.
Bunu biliyorsunuz. Mesaim bitti, ben gidiyorum, benim işim bitti.
diyemezsiniz, hastanın üzerinden atlayamazsınız çünkü sizin
hizmet ettiğiniz kesim insan, direkt insana hizmet ediyorsunuz.
Dolayısıyla, bunun birtakım kurallara
bağlanması kadar bence doğal bir şey yok ama Anayasa madde
18 zannediyorum, Kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya
yasaktır. diyor. Siz gece yarısı, sabaha karşı
çağıracaksınız doktoru ya da ilgili sağlık
personelini çünkü zaman zaman ilgili sağlık personeline de ihtiyaç
oluyor. Hastanenin büyüklüğü nedeniyle MRı çekebilecek bir tane, iki
tane, üç tane personel oluyor, nöbet yazamıyorsunuz onlara, nöbet
yazamadığınız için de çağrı nöbetine uyuyor ama
gece gelip gittiğinde hiçbir ücret, hiçbir şey tahakkuk
ettirmiyorsunuz, angarya. Angarya, biraz evvel söylediğim gibi,
Anayasamıza göre de yasak, Kimse zorla
çalıştırılamaz. diyor.
Ha, hâl böyle olunca, yani bir ücreti
karşılığı da olmayınca bu işlerin,
dolayısıyla aradığımız arkadaş da -insan
tabiatı- biraz da kaytarma yoluna, işte Cep telefonum
kapalıydı. ya da efendim, bir yere misafirliğe gittim
Olabilecek
ya bunlar, bütün mazeretler oluyor. Biz pratikte
yaşadığımız için bunları söylüyoruz.
Bakın, bir hekim ya da sağlık personeli,
gerçekten, zaten ikamet mecburiyeti olmasa bile belli bir uzaklıktaki yere
oturmak zorunda. Öyle mi Sayın Bakanım? Yani daha uzakta oturursa
gelemez, her an eli kulağındadır zaten. Ama biz, bu
verdiğimiz önergeyle ne yapıyoruz? Hiç yoktan, Anayasanın amir hükmüne de uyarak
bunlara bir ücret tahsis edilmesini söylüyoruz; zor getiriyoruz yoksa,
getiremiyoruz. Onun için ben, bu önergenin çok makul olduğunu
düşünüyorum, çok da geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu önergemize
destek istiyorum.
Bu vesileyle hepinizi bir kez daha saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Önergeyi oylara sunmadan evvel bir yoklama
talebi var.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Özel, Sayın
Atıcı, Sayın Çelebi, Sayın Özkan, Sayın Öner,
Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Demiröz, Sayın Şeker,
Sayın Acar, Sayın Ediboğlu, Sayın Düzgün, Sayın Çam,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Işık, Sayın Kaplan,
Sayın Özgümüş, Sayın Aslanoğlu, Sayın Demir,
Sayın Değirmendereli.
İki dakika süre veriyorum ve de
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın Osman Kahveci? Burada.
Sayın Hüseyin Üzülmez? Burada.
Sayın Selçuk Özdağ? Burada.
Toplantı yeter sayı vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddede -sayıyla söylüyorum- 1 önerge
vardır. Beş dakikalık konuşma olacak, şu
kapıyı kilitletmeyi düşünüyorum, lütfen yerinizde oturun.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 7. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Mehmet
Şeker Haydar Akar
İstanbul Gaziantep Kocaeli
MADDE 7 663 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 57 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan permi
ibaresinden sonra gelmek üzere kayıt bildirimi ibaresi eklenmiş ve
aynı fıkradaki yüzelli bin ibaresi elli bin olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet
Şeker, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 7nci madde üzerine söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Bakanım, burada, vatandaşın
mahrem sağlık bilgilerini mevcut muayene ve sağlık
koşullarından zorla topluyorsunuz, toplarken de Bunları bize
bildirirseniz bundan da bir ücret alacağız. diyorsunuz. Yani
asıl karşı çıkılması gereken buradan alınan
ücret değil, bu işin doğru olmadığını beyan
etmektir. Kayıt ve bildirimler için bu bedelin Maliye
Bakanlığı tarafından beyan edilip bildirileceği
Daha
doğrusu bir rakam belirlemişsiniz. Ama bütün bildirimlerden bu
paraları almanın çok da doğru olmayacağını,
aslında, mevcut kayıt ve bildirimleri teşvik edebilmek için
hiçbir ücret talep edilmemesi gerektiğini de burada belirtmek isterim.
Aslında, gönül isterdi ki burada sağlık
sorunlarını çok ciddi şekilde tartışalım.
Türkiyede neden çok reçete yazıldığını, neden ilaca çok
para harcandığını, sağlık giderlerinin niçin -bu
kadar- 45 milyar TLye ulaştığını, koruyucu
sağlık hizmetlerine niçin değer vermediğimizi, özellikle
güney illerimizdeki sınırdan kaynaklanan insan hareketlerinden
dolayı oluşan kronik hastalıkların ülkemizde niçin
arttığını, bulaşıcı hastalıkların
bu ülkede niçin arttığını, hekim arkadaşlarımızın
neden mutsuz olduğunu, özel hastaneye giden
vatandaşlarımızın niçin çok para ödemek zorunda
kaldığını, bunları tartışmak isterdik.
Yine tartışmak istediğimiz en önemli
sorun, maalesef Sağlıkta çığır açtık. derken,
Çok büyük başarılar elde ettik. derken şuna çok dikkat etmek
gerekiyor: Sonuçta ne yaptık? Bugün ülkemizde, maalesef, kronik hastalıklar
hat safhada artmaya başladı. Örneğin, diyabet
hastalarının sayısı son yapılan
araştırmalarda 13,7 gibi ciddi rakamlara ulaştı.
Dolayısıyla, bulaşıcı hastalıklarda özellikle
kızamık gibi eradike ettiğimiz hastalıklar sınır
güvenliğini sağlamadığımız için ciddi oranda
artmaya başladı. Polio, hele şükür ki aşılamaya devam
ettiğimiz bir hastalık, son zamanlarda bunda da ciddi şekilde
sınır güvenliğinden kaynaklanan problemlerden dolayı bir
artış söz konusu.
Bunları tartışmalıydık
aslında, bunlarla ilgili hangi önlemler alacağız, ne
yapacağız bunları tartışmalıydık.
Türkiyedeki mevcut bu bulaşıcı hastalıklarla ilgili,
aşılamayla ilgili ciddi sorunları tartışmalıydık.
Bugün dokuz ilde yapılan kızamık
aşılamasının Türkiyenin geneline nasıl
yayılacağını, bunun ülkemiz ekonomisine nasıl bir yük
olacağını, bunları tartışmalıydık.
Yazdığımız aşağı yukarı 12, 13 milyar
TLlik ilaç reçetelerini nasıl azaltabileceğimizi
tartışmalıydık. Biz çok zengin bir ülke değiliz,
ülkemizin çok ciddi kaynakları yok, onun için ciddi tasarruf edebilmemiz
gerekiyor. Bu ciddi tasarrufu da neyle sağlayacaktık? İşte
bunları konuşarak sağlayacaktık.
Sayın Bakanım, hekimlere ve sağlık
çalışanlarına yönelik şiddeti burada çok ciddi şekilde
tartışmalıydık. Hangi önlemleri aldık? Bir komisyon
kuruldu, komisyonun aldığı karar var, bir raporu var, neler
yaptık, bunları konuşmalıydık.
Yine çok ciddi sorunlardan birisi 663 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede idari görevlilerin, özellikle sağlık
müdür yardımcıları, şube müdürlerinin araştırmacı
olarak atanmalarından dolayı mağdur edilmelerini
konuşmalıydık. Şu anda bu
arkadaşlarımızın maaşları aynı işi
yapan insanlara göre hesap edildiğinde yüzde 40 daha azdır,
bunları tartışmalıydık.
Ciddi anlamda Türkiyenin sağlık sorunu
olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu sorunları burada gündeme getiriyoruz
ve bunları özellikle de Türk Tabipleri Birliğinin, eczacılar
odasının, diş hekimleri odasının ve ilgili
sendikaların görüşlerini alarak tartışmalıydık
ama maalesef bunları yapmıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi
nasıl çalışıyor? Bir kanun fabrikası gibi
çalışıyor. Alelacele hazırlanıyor, getiriliyor ve
burada tartışılmadan Kabul edenler
Kabul etmeyenler
diye
maalesef bunlar gündeme getiriliyor.
Sayın Bakanım, siz Bakan olduğunuz zaman
da söylemiştim bu kürsüden: Hekimlerle, sağlık
çalışanlarıyla aranızı düzeltmeniz lazım. Bu
ülkede sağlık hizmeti alanlar kadar sağlık hizmeti
verenlerin de memnun edilmesi gerektiğini söylemiştim ama maalesef on
yılda bozulan sağlık sistemini sizin de on günde, bir yılda,
beş yılda düzeltemeyeceğiniz açıkça görülmektedir.
Bu vesileyle hepinize teşekkür eder,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Şeker.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
7nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.34
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
21.49
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
480 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Madde 8de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480e 1inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Sayın Aytuğ
Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın
Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Sayın Mahmut Tanal ve
Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Sayın Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)nun 8. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
MADDE 8- 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici
madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ
MADDE 13- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnameye göre araştırmacı
kadrolarına atanmış sayılanlara, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren bu kadrolara atanmadan önceki kadrolarına
ait mali haklar, bu kadroda kaldıkları sürece eksiksiz ödenir. Ancak
bunların döner sermaye ek ödemeleri, 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde önceki kadroları için belirlenen ek
ödeme miktarı kadar ödenir."
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
480'e 1 'inci Ek
sıra sayılı Torba Kanunun 8. Maddesinde yer alan "Bu Kanun
Hükmünde Kararnameye göre ibaresinden önce gelmek üzere "Diğer
kanunlar ve ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Pervin
Buldan Murat
Bozlak
Bingöl Iğdır Adana
Demir Çelik Özdal
Üçer Hasip
Kaplan
Muş Van Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
8. Maddesinde geçen "bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık Emin
Çınar
Isparta Kütahya Kastamonu
Cemalettin Şimşek Ali Öz Hasan Hüseyin
Türkoğlu
Samsun Mersin Osmaniye
BAŞKAN
Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Mersin
Milletvekili Sayın Ali Öz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi dört aydır üzerinde
yoğun bir şekilde tartışılan özellikle 663 sayılı
Kanun Hükmündeki Kararnameyle, yıllardır Sağlık
Bakanlığının değişik kademelerinde idari
görevlerde bulunmuş olan, görevlerini yapan ve bir anda kendilerinin neye
uğradığını şaşıran çok sayıda
araştırmacının sorunlarıyla alakalı bu yasal
düzenleme yerinde olmuştur. Ancak tabii ki, burada şunu ifade etmeden
geçmemek lazım: Aslında Türkiyede sağlık sisteminde
gerçekten ciddi manada ele alınması gereken, düzeltilmesi gereken çok
fazla yer olduğu da aşikârdır. Bugün Kamu Hastaneleri
Birliği yapısı içerisinde aynı görevlere başka
branşlarda bu konuyla alakası olmayan birtakım insanların
gelip atandıkları hepimizin bildiği bir gerçektir. Aslında
ileriki dönemlerde bunların da yeniden başımıza ciddi
sorunlar çıkaracağı da aşikârdır.
Bu ülkede
sağlık idaresi bölümü mezunu olan o kadar insan varken onların
bu tip görevlere atanmayıp, özellikle araştırmacı kadrosu
verildikten sonra, sağlık hizmetleri bölümü mezunu, gerçekten hastane
idaresinden anlayan, hastanede müdürlük yapan insanların saf
dışı bırakılmış olması, Adalet ve
Kalkınma Partisinin aslında sağlık
çalışanlarına, kendisiyle on bir yıldır
Sağlıktaki Dönüşüm Projesini beraber yürüttüğü bu
insanlara yapmış olduğu büyük bir haksızlıktır.
Her ne kadar yasayla bugün mali hakları tekrar geri veriliyor olsa da
aslında daha önce araştırmacı statüsüne atananların,
boşa düşürülen bu insanların mali hak kayıplarına
uğramasının sorumlusu yine Adalet ve Kalkınma Partisidir.
Diğer başka bakanlıklara bağlı kadrolarda bulunup
araştırmacı statüsüne atananlar aynı haklara sahip
araştırmacı statüsündeyken, Sağlık
Bakanlığı araştırmacılarının üvey evlat
muamelesi görmesi ve farklı değerlendirilmesi, maalesef, üzülerek
ifade ediyorum ki iktidarınızın onlara karşı
yapmış olduğu bir haksızlıktır ama geç de olsa
uzun süreli bir uğraştan sonra, gerek araştırmacı
derneklerinin gerek iktidar partisi içerisindeki konuya hâkim
milletvekillerinin gerekse muhalefet partisindeki milletvekillerinin bu konuyla
alakalı ısrarcı tavır ve tutumları, her defasında
maliye engeline takılıyor diye bahane edilmiş olsa da bugün
ortaklaşa böyle bir kararın çıkmış olması ve bu
insanların haklarının iade edilmesi de sevindiricidir. Bundan
sonraki süreçte beklentimiz: Türkiyede araştırmacı kim olacak?
Eğer bir hastane müdürünün -daha önceki şekliyle- veya bir
sağlık şube müdür yardımcısının, bir
sağlık müdürlüğünde görevli birisinin bir evladının
kendisine Baba ben araştırmacı olmak istiyorum, hangi okulu
bitirmem gerekiyor? sorusuna vereceği cevabı bilememesi de
aslında hepimizin ayıbıdır diye düşünüyorum.
Araştırmacı adı altında böyle bir kadro ihdas etmek
ve bu insanların gerçekten hak etmiş olduğu görevlerden bir
kanun değişikliğiyle el çektirilmesinin doğru olmadığı
kanaatindeyim.
Tabii ki araştırmacıların
verdiğimiz önergeyle düzeltilmesini istediğimiz tarafı da
şudur: Bu insanlar gerçekten iki yıldır mali haklarından
mahrum edilmişlerdir. Biz, daha önce, bir yasayla bunları, kendi
mağduriyetimizi, 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, bu
Parlamentonun almış olduğu kararla yaptık. Aradan geçen iki
yıl sonra biz dedik ki: Pardon, biz yanlış
yapmışız. Biz size haksızlık etmişiz. O yüzden
kanunla tekrar sizin haklarınızı iade ediyoruz.
O yüzden, biz, önergemizde, aradan geçen yirmi dört
aylık, bunların mağduriyet yaşadıkları süreyi göz
önünde bulundurarak araştırmacı olarak atandıkları ilk
tarihten itibaren mali haklarının kendilerine iade edilmesinin daha
doğru olacağı kanaatindeyiz.
Bu düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480'e 1 'inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun
8. Maddesinde yer alan "Bu Kanun Hükmünde Kararnameye göre ibaresinden
önce gelmek üzere Diğer kanunlar ve ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
Murat
Bozlak (Adana) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerekçe
Başkanım.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bakanlıkların aynı veya yakın dönemde
çıkan diğer kanun hükmünde kararnameleri incelendiğinde
görülmektedir ki, hiçbirinde şube müdürü kadroları
araştırmacı kadrosuna dönüştürülmemiştir.
Araştırmacıların sosyal yaşamları
düşünüldüğünde maaşlarının dondurulmuş
olması sorunlar yaşatmaktadır.
Sorunların giderilebilmesi için tasarı metninin
değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e l'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ
Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)nun 8. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Haydar Akar
(Kocaeli) ve arkadaşları
MADDE 8- 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 13- (1) Bu Kanun Hükmünde
Kararnameye göre araştırmacı kadrolarına atanmış
sayılanlara, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bu
kadrolara atanmadan önceki kadrolarına ait mali haklar, bu kadroda
kaldıkları sürece eksiksiz ödenir. Ancak bunların döner sermaye
ek ödemeleri, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu
maddesinde önceki kadroları için belirlenen ek ödeme miktarı kadar
ödenir."
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Ali
Ediboğlu, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ EDİBOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 8inci madde üzerinde söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığı merkez ve
taşra teşkilatında görev yapan il sağlık müdür
yardımcısı, şube müdürü, hastane müdürü ve müdür yardımcıları,
02/11/2011 tarihinde 633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bir gece
yarısı operasyonuyla, binlerce kişi de mağdur edilerek
araştırmacı kadrosuna alınmışlardı.
Araştırmacı kadrosuna atanan bu kamu görevlileri, hem kariyer
anlamında bir düşüş yaşamış hem de mali
açıdan aylık ve yıllık gelirlerinde yüzde 50ye kadar bir
azalma söz konusu olmuştu. Araştırmacı unvanlı
kadrolara atanan personel, bu kadroya atanmadan önce
yararlandığı ek gösterge, özel hizmet tazminatı, ek ödeme
benzeri maaş, unsur ve kalemlerinden araştırmacı kadrosuna
atandığında yararlanamamış ve büyük mağduriyetler
içinde olmuşlardır. Önceki Sağlık Bakanı hangi
gerekçelerle insanları mağdur ettiği, sağlık hizmetini
tekrar parçalı bir hâle getirdiği sorusunu hiçbir şekilde
cevaplayamamış ve cevabını veremediği bu soru bugüne kadar da cevapsız kalmaya devam
etmiştir.
Araştırmacı kadrosunda bulunup mağdur
edilenler 02/11/2011 tarihinden beri sürekli olarak, gerek bakanlık gerek
sendikalar düzeyinde girişimlerde bulunmuş, bugüne kadar
Sorunlarınızı çözdük, çözüyoruz. diye boş vaatlerle
kandırılmaya çalışılmış, gerek
Sağlık Bakanlığı gerekse bürokratları Hata
yapmadık. havasına bürünmüşlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi, anlaşıldığı kadarıyla bu hata
Sağlık Bakanlığı ve bürokratlarınca kabul
edilmiş, araştırmacı kadrosuna atanan bürokratlar, bundan
önce hangi unvanda görev yapıyor ise o unvanda şu an görev
yaptığı kadar ücret alacak şekilde bir düzenlemeye yer
verilmiştir. Değerli milletvekilleri, bu yeni düzenlemeye yer
verilmiş olması ile Sağlık Bakanlığı
hatasını kabul etmiş olmaktadır. Peki, bütün bu
mağduriyetlere neden olan sorumlular nasıl rahat uyuyacaklar?
Ayrıca, kanun hükmünde kararnameyle araştırmacı
kadrolarına atanan personelin ücretlerinin dondurulması ile
araştırmacıların yaklaşık iki yıldır
oluşan hak kayıplarını nasıl giderecekler? Hükûmet
onların kariyer anlamında, ücretler anlamında oluşan bu
mağduriyetlerini, kırgınlıklarını ve psikolojik
rahatsızlıklarını nasıl izah edecek? Biz bu
düzenlemeyi yeterli bulmuyor, araştırmacılara önceki
unvanlarının da iade edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aslında mevcut AKP Hükûmeti yalnız araştırmacı
kadrosunda olanları değil, bu on bir yıllık sürede
çalışan bütün kesimleri de mağdur etmiştir. Bu mağdur
edilen sınıflar içinde yara hâlini almış ve âdeta kangrene
dönüşmüş bir sorunu da açıklama istiyorum. Kamuda
yardımcı hizmetler olarak adlandırılan ancak deve mi,
kuş mu olduğu hâlâ tanımlanamayan bir sınıfın
sorunlarına da parmak basmak istiyorum. Bilindiği gibi,
yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan kamu
görevlilerinin görev tanımında Yardımcı hizmetler
sınıfı, kurumlarda her türlü yazı ve dosya dağıtmak
ve toplamak gibi hizmetler ile lüzumu görüldüğü alanlarda
yardımcı hizmetleri ifa ile görevlidir. diye
tanımlanmaktadır, oysa artık kamu idareleri, hizmet satın
alımı yolu ile bu işlerin hepsini taşeron şirketlere
gördürmektedirler. Bu durumda hem yardımcı hizmetler
sınıfında görev yapan kamu görevlileri pasif bir şekilde
bekletilmekte hem de memur açığını kapatabilmek için yeni
alımlar yapılmaktadır. Bu durum ise devlete maliyeti
artırmakta olup çok düşük verimler alınmasına da neden
olmakta, ayrıca engelli kadrosundan işe giren personeller de bu
sınıfa verilerek engellerine bir engel daha katılmaktadır.
Engelli olan bu kamu çalışanlarımızın bu
sınıfta görev yaptırılmaları vicdani olarak bizleri de
rahatsız etmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
tabi on hizmet sınıfından biri olan ve sayıları 170
bini bulan yardımcı hizmetler sınıfında
çalışan kamu görevlilerinin, şu zamana kadar, bir meslek grubu
olarak tanımlanmadığı da bilinmektedir. Yine artık,
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36ncı maddesinin
(8)inci fıkrasına eklenen bir başka fıkra ile birçok kurum,
temizlik, kalorifer yakma gibi işlerini yani yardımcı hizmetler
sınıfının yapması gereken işleri ihale yoluyla
yaptırmakta olup yardımcı hizmetler sınıfında
memura ihtiyaç duyulmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
artık Hükûmet, sürekli olarak görmezden gelinen 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun on hizmet sınıfından biri olan ancak
meslek grubu olarak tanımadığı, yardımcı
hizmetler sınıfı çalışanlarının
feryadını duymak ve çare bulmak zorundadır. Gelin hep beraber
Hükûmetiyle muhalefetiyle bu feryada kulak verelim, çare olalım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ediboğlu.
Önergeyi oylarınıza
AYTUĞ ATICI (Mersin) Karar yeter sayısı
BAŞKAN Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 9da dört adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 9. Maddesinin ikinci paragrafında
geçen "özel kanunlarda belirtilen görevler ile kurumlarına bildirme
kaydıyla yapılan insani ve sosyal amaçlı gönüllü
çalışmalar" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Hasan Hüseyin Türkoğlu Alim Işık Emin
Çınar
Osmaniye Kütahya Kastamonu
Ali Öz S.
Nevzat Korkmaz
Mersin Isparta
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 ve 480'e 1'inci ek sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinin yeniden
düzenlenen ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal Recep Özel Öznur
Çalık
Kahramanmaraş Isparta Malatya
Mehmet Doğan Kubat Tülay
Kaynarca Akif
Çağatay Kılıç
İstanbul İstanbul Samsun
İdris Şahin Yılmaz
Tunç
Çankırı Bartın
"Memurların üyesi oldukları yapı,
kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım
sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları üyelikleri
ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın
dışındadır."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa
Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)'nun 9. Maddesinin ikinci
fıkrasındaki yardım sandıklarının ibaresinden
sonra gelmek üzere ve dernekler ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar Akar
İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
480'e 1 'inci Ek sıra
sayılı Torba Kanunun 9. Maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi
Gür Adil
Zozani
Bingöl Van Hakkâri
Demir Çelik Erol
Dora
Muş Mardin
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Maddede düzenlenen "insani ve sosyal amaçlı
gönüllü çalışmalar" ibaresinde belirtilen çalışmalara
katılmak için kuruma bildirim yapılmasına ihtiyaç duyulması
anlamsızdır, bu bireyin kurum dışı sosyal yaşamının
denetlenmesi ve karışılması anlamına gelmektedir.
Çalışanlar, kurum yönetimlerinden farklı düşünüp
bağımsız hareket edebilirler. Bu düzenleme Anayasada korunan
kişi hak ve özgürlüklerine aykırıdır
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480e 1inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)nun 9. Maddesinin ikinci
fıkrasındaki yardım sandıklarının ibaresinden
sonra gelmek üzere ve dernekler ibaresinin eklenmesini teklif ederiz.
Özgür
Özel (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Erzincan Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Sayın Işık, buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, konuya başlamadan önce
Erzincandaki devlet hastanesinin durumunu tekrar gündeme getireceğim.
Geçen yıl söylediğimde, burada, hastanenin
yapılacağını söylemiştiniz ama ne yazık ki bu
seneki programda yok. Şimdi, Erzincan Devlet Hastanesine niye bu kadar
takılmışım? Çünkü, Erzincanda Erzincan Devlet Hastanesine
ihtiyaç var. Erzincan Devlet Hastanesi, Erzincanın en güzel yerinde ve en
rahat ulaşılabilecek bir yerde ama şu anki araştırma
hastanesi dediğimiz Mengücek Hastanesi Erzincanın uzak yerinde.
Bizim Erzincanda yaşlı bir insanı görseniz, deseniz ki:
Hastane nerede? Der ki: Cehennemin dibinde. O kadar uzak yer. Gidişler
zor oluyor.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Kaç kilometre?
MUHARREM IŞIK (Devamla) Kaç kilometre?
dediğiniz zaman, Erzincan merkeze, Dörtyola
baktığınız zaman yakın olabilir ama örneğin, bir
köyden gelen vatandaşı düşünün, gelecek, aşağı
çarşıda inecek, oradan tekrar minibüse binecek, oradan tekrar oraya
gidecek, bekleyecek, yarım saat sonra araba gelecek, dönecek de dönecek
yani bir sürü şey.
Şimdi, Sayın Vekilimiz dün bir açıklama
yapmış. Açıklamada diyor ki: İl Halk
Sağlığı Müdürlüğü, Halk Sağlığı
Laboratuvarı, Karaağaç Aile Sağlığı Merkezi yani
eski 1 no.lu Sağlık Ocağı- Verem Savaş Dispanseri ve
diğer şeylerle kompleks bir yer yapılacak. Yani bu demek ki
hastanenin yanındaki yerler yıkılacak, bu demek ki orası,
bizim dediğimiz gibi, TOKİ'ye verilecek ısrar ettiğimiz-
orada çok katlı otopark, artık neler yapılacak bilmiyoruz.
Tabii, bir engel var; hastane yerini bağışlarken vatandaş
demiş ki: Ben buraya hastane istiyorum. Herhâlde onu
aşamıyorlar, muhtemel onu araştırıyorlar.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Eyvah, yandı!
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Onu da aşarlarsa
Erzincanda ne yazık ki hastane kapanıp tek kalacak. Orası da
artık ne olur bilmiyoruz ama yani Erzincanda otoparka ihtiyaç yok.
Eğer Erzincanda güzel bir planlama yapılırsa, belediye güzel
çalışırsa
Çalışmadığı için demek ki
değiştirildi. Otoparka ihtiyacımız yok bizim, bizim
hastaneye ihtiyacımız var.
Yukarı hastanenin 165 yataklı
yapılacağı söyleniyor. Aşağıya
yapılsın, değişen bir şey yok. Oradaki eski hastanenin
yerindeki sorunları ben size söylemiştim. Eski hastanenin acil kısmı
yıkıldığı zaman oraya yapılacağını
söylediniz ama ne yazık ki yok. Orası çok güzel bir kompleks olur.
Buranın oyları size gelir Sayın Bakanım; sizi methederler,
bizi övmezler. Derler ki: Erzincana AKP hastane yaptı. Ben bunu
defalarca söyledim. Siz yapın, ben size teşekkür edeceğim. Ben
hiçbir zaman için sağlık konusunda ben doktorum- siyaset
yapmıyorum.
BÜNYAMİN ÖZBEK (Bayburt) Ağabey, Bayburta da
yapmanız lazım.
MUHARREM IŞIK (Devamla) Bayburta da yaparız.
Maddeye gelince: Madde tabii özellikle Tam Gün
Yasası olarak çıkmış ama bu daha çok, yandaş olanlara tam
gün de izin verilip yapılacağı kesin.
Artı, buradaki maddede diyor ki: Kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşları ile kanunla kurulmuş
yardım sandıkları yönetimine katılmalarına izin
verilecek.
Şimdi, Sayın Bakanım, Sayıştay
denetlemesinde demiş ki: Sağlık turizmi gelirleri
incelendiğinde 922.066 lira bir açık var. Bu açığı
Sayıştay size vermiş ama ne olduğunu söylemiyorsunuz.
Tabii, Sayıştayı, Danıştayı bugün gelecek yasayla
haftaya yok ediyorsunuz ama bu yasaları gördüğü zaman
Sayıştayın yine verdiği kararda, sağlık turizmi
gelirlerinde büyük açık olduğu söyleniyor.
Şimdi, sağlık turizmini geliştirmek
için konferanslar düzenliyorsunuz. Bundaki ana sponsorluk bedeli 80 bin dolar
veriyor -ben hiç hayatta bir arada görmedim- altın sponsor bedeli 60 bin
dolar veriyor, gümüş sponsor bedeli 40 bin dolar veriyor, bronz sponsor
bedeli 25 bin dolar veriyor, destek sponsorluk bedeli de 15 bin dolar veriyor.
Bunlar sponsorların verdiği paralar. Bu düzenlemiş
olduğunuz turizm şeylerinde 1 kişiden konaklamasız
kalırsa 400 dolar alıyorsunuz, bir gece konaklayandan 700 dolar, iki
gece konaklama yapandan 900 dolar, üç gece konaklama yapandan 1.100 dolar
alıyorsunuz. Diyeceksiniz ki Sağlığı geliştirmek
için çalışıyoruz. Güzel.
Yalnız ilginç olan şey, dernekler kurulmuş,
Bilim İnsanları Dayanışma Derneği, Sağlık
Turizmi Derneği, Sağlıklı Nesiller Derneği. Bu
derneklerin özelliği şu: Sağlığa hizmet için
kurulmuşlardır muhakkak, öyle inanıyoruz ama bir derneğin
başkanı diğer derneğin yönetim kurulu, diğer
derneğin başkanı diğer derneğin yönetim kurulu veya
diğer derneğin kurucusu. Bu şekilde hep paslaşarak
kurulmuş dernekler ve bu sağlıktaki turizmde yapılan
kongrelerin hepsini bu dernekler düzenliyor.
Yine bir şey var bu derneklerde, daha önce
katılan firmalar, düzenleyen firmalar
Örneğin, bir tane
firmanın sahibi daha önce bu derneklerden bir tanesinin yönetim kurulunda
ve şu anda firmayı kurmuş. Ne hikmetse bütün ihalelerde, bütün o
düzenlemelerde bunlar alıyor. 4 tane, 5 tane firma var, bu firmalardan
başka alan firma yok.
Benim gördüğüm, bu yasa hem hekimlerin
çalışmasını yasaklamak için, onları daha zor durumda
bırakmak için ve kamu hastaneleri birliği, ortaklığı
kurulurken de özele yönlendirmek için çıkmış. Aynı zamanda
da derneklerde daha rahat çalışsınlar diye çıkarılan
bir madde.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- YOKLAMA
(CHP ve MHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Yoklama talebimiz var.
BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.
Sayın Özel, Sayın Atıcı, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Hamzaçebi, Sayın Şeker, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Öner, Sayın Çelebi, Sayın
Ediboğlu, Sayın Çam, Sayın Özgümüş, Sayın Gürkan,
Sayın Acar, Sayın Kaplan, Sayın Düzgün, Sayın Işık,
Sayın Demir, Sayın Bulut, Sayın Özkan, Sayın Türkkan,
Sayın Demirel, Sayın Türkoğlu.
İki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, beş dakikada bir oylama
yapıyoruz ya, niye bu kadar hızlı dışarı
çıkıyorsunuz, anlayamıyorum yani gerçekten.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 ve 480'e 1'inci ek sıra
sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesi ile
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesinin yeniden
düzenlenen ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mahir Ünal (Kahramanmaraş) ve
arkadaşları
"Memurların üyesi oldukları yapı,
kalkınma ve tüketim kooperatifleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları ve kanunla kurulmuş yardım
sandıklarının yönetim, denetim ve disiplin kurulları
üyelikleri ile özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın
dışındadır."
BAŞKAN Komisyon, partinizin verdiği önergeye
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılıyoruz.
BAŞKAN Gerekçeyi mi okuyoruz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
İnsani ve sosyal amaçlı gönüllü
çalışmaların gelir elde etmek amaçlı çalışma
ilişkisi olmaması sebebiyle fıkra metninden
çıkarılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN Önergeyi kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen
önerge (2)nci fıkranın içeriğini
değiştirdiğinden diğer önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 10da üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu ücret özellik arz eden riskli birim
hizmetlerinde, onkoloji klinikleri, hematoloji klinikleri ve anjiyo katater
laboratuvarlarında tutulan söz
konusu nöbetler için yüzde elli oranında artırımlı
ödenir."
S. Nevzat Korkmaz Alim Işık Ali Öz
Isparta Kütahya Mersin
Sinan
Oğan Lütfü
Türkkan Emin
Çınar
Iğdır Kocaeli Kastamonu
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim Elemanları
ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 10. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar Mehmet Hilal Kaplan
İstanbul Kocaeli Kocaeli
MADDE 10- 657
sayılı kanunun ek 33. Maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"EK MADDE 33-
Sağlık kurumlarında normal mesai saatleri
dışında, genel tatil günlerinde veya hafta sonu tatillerinde
normal, acil, icap veya branş nöbeti tutarak bu nöbet karşılığında
kurumunca izin kullanılmasına müsaade edilmeyen bu Kanun
kapsamındaki personele; her bir izin suretiyle karşılanamayan
nöbet saati için aşağıda gösterilen gösterge
rakamlarının aylık katsayı ile çarpılması sonucu
bulunacak tutarda nöbet ücreti ödenir. Ancak, ayda 96 saatten fazlası için
ödeme yapılmaz.
İcap nöbetlerinde çağrı
üzerine fiilen çalışılan saatin dışında,
çağrının beklendiği nöbet süresinin üçte biri dikkate
alınarak nöbet ücreti ödenir. Bu şekilde ödenecek icap nöbeti süresi
aylık 120 saati geçemez. Nöbet ücreti, döner sermayesi bulunan
sağlık kurumlarında döner sermaye bütçesinden ödenir. Nöbet
ücreti damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz."
Nöbet Ücreti Göstergeleri
a)
Eğitim görevlisi tabip, Uzman Tabip |
250 |
b)
Tabip, 1219 sayılı Kanun'a ekli çizelgelerde belirtilen dallarda,
uzmanlık unvanı doktora aşaması ile kazanmış
olanlar |
225 |
c)
Diş Tabibi, Eczacı |
200 |
d)
Mesleki yükseköğrenim görmüş sağlık personel |
150 |
e)
Lise dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli |
125 |
f)
Ortaokul dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli |
90 |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480e 1inci Ek sıra sayılı Torba Kanunun
10. Maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
İdris
Baluken Nazmi Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI
MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak
Sayın Buldan?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Gerekçe
BAŞKAN Sizin hep gerekçe mi?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Hep gerekçe
BAŞKAN Tamam. O zaman, hep
gerekçeyi okuyalım.
Gerekçe:
Nöbet ücretlerinin yeniden düzenlemesi ve daha adil bir
yapıya kavuşturulması muhakkaktır. Örneğin emek
yoğun çalışılan ve personel istihdamında güçlük
çekilen alanlarda nöbet ücretine gelen iyileştirmenin daha da
genişletilmesi gerekirken madde adil bir düzenleme
geliştirememiştir.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninden
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili
Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/791,
2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 10. Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
MADDE 10- 657
sayılı kanunun ek 33. Maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"EK MADDE 33- Sağlık kurumlarında
normal mesai saatleri dışında, genel tatil günlerinde veya hafta
sonu tatillerinde normal, acil, icap veya branş nöbeti tutarak bu nöbet
karşılığında kurumunca izin kullanılmasına
müsaade edilmeyen bu Kanun kapsamındaki personele; her bir izin suretiyle
karşılanamayan nöbet saati için aşağıda gösterilen
gösterge rakamlarının aylık katsayı ile
çarpılması sonucu bulunacak tutarda nöbet ücreti ödenir. Ancak, ayda
96 saatten fazlası için ödeme yapılmaz.
İcap
nöbetlerinde çağrı üzerine fiilen çalışılan saatin
dışında, çağrının beklendiği nöbet süresinin
üçte biri dikkate alınarak nöbet ücreti ödenir. Bu şekilde ödenecek
icap nöbeti süresi aylık 120 saati geçemez. Nöbet ücreti, döner sermayesi
bulunan sağlık kurumlarında döner sermaye bütçesinden ödenir.
Nöbet ücreti damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi
tutulmaz."
Nöbet Ücreti
Göstergeleri
a)
Eğitim görevlisi tabip, Uzman Tabip |
250 |
b)
Tabip, 1219 sayılı Kanun'a ekli çizelgelerde belirtilen dallarda,
uzmanlık unvanı doktora aşaması ile kazanmış
olanlar |
225 |
c)
Diş Tabibi, Eczacı |
200 |
d)
Mesleki yükseköğrenim görmüş sağlık personel |
150 |
e)
Lise dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli |
125 |
f)
Ortaokul dengi mesleki öğrenim görmüş sağlık personeli |
90 |
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet
Hilal Kaplan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, daha önce bu kürsüden ifade
ettiğim gibi, Adalet ve Kalkınma Partisi sağlık
alanında ciddi değişikliklere imza atmıştır. Bu
değişikliklerden bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisinin de öteden
beri katıldığı Tam Gün Yasasıdır. Ne yazık
ki, demokrasi anlayışınız gereği verdiğimiz Tam
Gün Yasasıyla ilgili kanun teklifi üzerinde görüşme ihtiyacı
bile duymadınız. Aynı yasa tasarısını 2nci kez
görüşüyoruz, umarım 3üncü kez Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
gelmez. Bizler bunu söylemekten yorulduk ancak sizler kanunları dolanarak
iş yapmaktan yorulmadınız.
Değerli milletvekilleri, tasarının 10uncu
maddesi üzerine söz aldım. Bu maddede Acil servis, yoğun bakım,
112 sağlık hizmetlerinde tutulan nöbetlere karşılık
yüzde 50 artırılır. diyor. Elbette ki olumlu bir
gelişmedir ve bu olumlu gelişmeyi destekliyoruz. Ancak, bu alanlarda
çalışan sağlık çalışanlarına dünyayı
bağışlamış gibi farklı bir algı
yaratmanızı da doğrusu yanlış buluyorum. Aslında,
bu maddede bizim talebimiz, her alandaki nöbet ücretlerinin artırılmasıydı.
Bakın, size bu servislerde görevli bir hemşire
ve doktorun aldığı ücreti ifade etmek istiyorum. Bu yasadan
önce, bir doktor saatte 6,6 lira alırken, şimdi 9,9 liraya
çıkmıştır; hemşire 3,7 liradan 5,5 liraya
çıkmıştır. Bir günde sekiz saat nöbet tutulduğunu
hesap ederseniz, bir hemşire günde 44 lira, doktor 80 lira para
almaktadır.
Kocaeliden örnek vereceğim: Sayın Sağlık
Bakanım burada yok ancak dinlemesini istiyorum. (CHP
sıralarından Burada sesleri) Gebze Fatih Devlet Hastanesinde ve
Farabi Devlet Hastanesinde bir nöbette ortalama bin hasta
bakılmaktadır. Şimdi, size soruyorum değerli milletvekilleri:
Günde bin hasta bakan, tansiyonunu, ateşini ölçen ve tedavisini yapan
hemşireye 44 lira, günde bin hasta bakan doktora 80 lira vermek sizce
yeterli mi? Bu ücret emeğinin karşılığı mı?
Bunu vicdanlarınıza bırakıyorum. Bunun için bir ebe veya
hemşireye, doktora, dünyayı bağışlamış gibi
davranmanıza da gerek yok.
Sayın Bakanım, özellikle, bundan sonra
söyleyeceklerimi dikkate almanızı istiyorum. Hemşirelerimizin
büyük bir kısmı, neredeyse tamamı, doktorların da
yarısının kadın olduğunu biliyoruz. 657 sayılı
Kanunun 101inci maddesi gereğince, hamileliğin 24üncü
haftasından sonra ve doğum yaptıktan iki yıl sonra
hemşire veya kadın doktora gece nöbeti
yazılmayacağını kanunla belirledik.
Sayın Başbakanın öteden beri 3 ve üzerinde
çocuk istemesini, hatta belediye başkan adaylarını belirletirken
bile bunu bir kriter olarak sunmasını
Sayın Bakanım, iyi
dinleyin, maazallah, sağlık çalışanları,
hemşireler ve doktorlar eğer Sayın Başbakanın
söylediği 3 ve üzerinde çocuk yapmaya devam ederlerse, iki yıl sonra nöbete
yazacak ne hemşire bulabilirsiniz ne doktor bulabilirsiniz. Değerli
milletvekilleri, bir hekim olarak, muhalefet milletvekili olarak bunu
hatırlatmak benim görevim.
Değerli milletvekilleri, şimdi, acil
servislerde çalışan hemşire ve doktorların nöbetlerinin
ücretlerinin arttırılması elbette ki olumlu ancak bu tek
başına çözümü sağlayacak bir nokta değil, şöyle ki:
Aile hekimliği sistemine geçmeye başladığımız
günden itibaren, hastane acil servislerinde görev yapan pratisyen hekim
sayısı hızla azalmaya başladı. Özellikle ilçelerde
azalan bu sayıyı arttırmak için Bakanlık, Halk
Sağlığı Kurumundan, toplum sağlığı
merkezlerinden ve diğer kurum ve kuruluşlardan buraya geçici görevle
hekim göndermeye başladı. Şimdi size soruyorum
Yoğun hasta
sayısı, yetersiz personel ve bu bahsettiğim geçici
görevlendirmelerle sağlık çalışanları üzerinde bu
olumsuz koşulları oluşturmakla sağlık
çalışanlarını mutsuz ettiğinizi, bunları tükenmişlik
sendromuyla karşı karşıya
bıraktığınızı bilmenizi isterim.
12nci maddede tekrar söz alacağımdan
dolayı hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte Olan Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10. Maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinin
birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"Bu ücret özellik arz eden riskli birim
hizmetlerinde, onkoloji klinikleri, hematoloji klinikleri ve anjiyo katater
laboratuvarlarında tutulan söz
konusu nöbetler için yüzde elli oranında artırımlı
ödenir."
Lütfü Türkkan
(Kocaeli) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü
Türkkan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, buraya, kürsüye
çıkacağımı söyleyerek birkaç hekim
arkadaşımı aradım, Ne söylememi istersiniz? Tam Gün
Yasası geldi, herkes bununla ilgili söyleyecek bir şeyler buldu, siz
ne dersiniz? dedim.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Allah müstahakını
versin! demişlerdir.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Bir tek şey söylediler,
Doktorlara bu kadar zulüm yapmasınlar. Bir gün mutlaka hepsinin işi
doktorlara düşer, hatta zulüm yaptıkları doktora düşer.
dediler. Ne demek istiyorsunuz? dedim. Biliyorsunuz, bir yasa
çıkardılar, üniversitelerden hocalar ayrıldılar. Bu
yasayı çıkaranlar bu ayrılan hocalara muhtaç oldular, sonunda
kendi çıkarttıkları kanunu deldiler ve bu hocadan
faydalandılar. dediler.
Doktorlara herkes ulaşabilsin. Herkes Başbakan,
herkes bakan, herkes milletvekili değil, mahalledeki Ayşe Hanım
Teyze de dilediği zaman dilediği doktora ulaşsın.
Bakın, ben üniversitede öğretim üyesi olan
arkadaşlarıma bakıyorum, önemli bir kısmı bu yasadan
dolayı üniversiteden ayrıldılar. Yeni yetişen genç
öğrenci arkadaşların öğretmen bulabileceği
şekilde üniversitede profesör, doçent, yardımcı doçent
kalmadı. Yani özellikle cerrahi eğitime tabi tutulacak olan,
uzmanlık alanında cerrahiyi seçmiş olan öğrenciler,
kendilerine ameliyat gösterecek hekim bulmakta, hoca bulmakta zorlanmaya
başladılar.
Sayın Bakan, bir konu da acillerde hekim
kalmadı. Yani bir gecede bütün pratisyen hekimleri aile hekimi
yaptınız, bir zamanlar acilde çalışa çalışa
uzmanlaşmış olan hekimler, artık sizin tayin ettiğiniz
semtlerde aile hekimliği yapıyorlar. Dolayısıyla acillere
gidiyoruz, mecburen
Ben her hafta sonu bir hastanede acile gidiyorum,
hekimlerle beraber nöbet tutuyorum, bekliyorum, vatandaşların
dertlerine bakıyorum. Bir kızcağızımız cildiyeci,
birisi gözcü, birisi de anestezi uzmanı. 3 tane hekim Fatih Devlet
Hastanesinde görevli.
RECEP ÖZEL (Isparta) Her hafta nasıl gidiyorsun,
her hafta nasıl oluyor?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Sen avukatsın, her konuda
konuşuyorsun bir halt bilmediğin hâlde. Ben konuşuyorum
Bir
halt bilmediğin hâlde üstelik!
Anestezi uzmanı geldi, dedi ki Ben on iki
yıldır anestezi uzmanıyım, hep milleti bayılttım,
buraya bayılan hasta geliyor, ben ayıltmayı zor bilirim.
Cildiyeci diyor ki: Ben öksüren hastayı nasıl muayene yapabilirim?
Bunun farmakolojik bilgilerinden yoksunum, hangi ilaç çıktı
bilmiyorum, yeni ilaçları takip etmiyorum. Ona nasıl faydam
olabilir? Gözcü aynı şekilde.
Bakın, Tam Gün Yasası vesair gibi
kanunları bir kenara bırakın, bana göre -Türkiyenin
ihtiyacı olan- şu anda acil tıp uzmanlık alanında
ciddi boşluklar var. Yani, hastanelerin acillerinde hekimler o işin
gereğini yapacak şekilde hekimler değil.
Bir olaya rastladım Sayın Bakanım, ben bu
konuyu size sormak istiyorum. Akşam saat dokuz, bir hastaneye gittim,
sedyede bir kız çocuğu, 13-14 yaşlarında, trafik
kazasından gelmiş. Neyi var bunun? dedim. Tahmin ediyoruz, iç
kanama var. dedi. Müdahale etmeyecek misiniz? dedim. Edemeyiz. Sebep?
Yasalara göre bunun çocuk cerrahi uzmanı tarafından ameliyat
edilmesi lazım. Ee? Biz de şimdi çocuk cerrahi uzmanı
bekliyoruz. Nereden gelecek? O akşam çocuk cerrahı olan uzman
Karamürselde. Bakın, Karamürselle Darıca arası 130 kilometre.
Yani bu yasada böyle bir boşluk varsa, bilmiyorum, acil cerrahide illa o
çocuğun ölmesini beklemek yerine, orada bulunan bir genel cerrahın
müdahale etmesi veyahut da bu acil tıp uzmanlarının orada
görevlendirilerek bu çocuklara müdahale edilmesi daha doğru olmaz mı,
onu sormak istiyorum size.
Bir de, Kocaelide üniversitemiz Umuttepe diye bir
yerde. Umuttepe, ismi üstünde, bir tepede, şehrin çok
dışında. Yani Kocaeli gibi, ilçeleri arasında çok büyük
mesafeleri olan bir yerde üniversitenin hastanesinde yatan bir hastaya hasta
sahibinin ulaşması çok zor. Gebze, Darıca, Dilovası ve
Körfez ilçelerimiz de sanayinin çok yoğun olduğu bölgeler. Burada
onkoloji vakalarına sıkça rastlanıyor yani kanser hastaları
çok fazla. Bu hastaların orada tedavi edilmesi için ya üniversitenin bir
hastanesine veyahut da ciddi anlamda bir onkoloji hastanesine
ihtiyacımız var. O bölgede kanser hastaları çok yoğun ve
yoğun bir şekilde çocuk ölümlerine rastlıyoruz. Bunu bana
istatistiklerle inkâr edebilirsiniz, başka şeylerle inkâr edebilirsiniz
ama ben taziyeye gittiğim her 3 evden 2sinin kanserden öldüğünü
görüyorum o bölgede. Bu konuda, bölgeye yatırım yapılması
gereğini size hatırlatıyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair
iki önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması
hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)'nun 11. Maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
MADDE 11-
"4/11/1981 tarihli ve 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin (b) bendindeki
"% 5'ine" ibaresi "yüzde onuna" şeklinde; (c), (d) ve
(f) fıkraları ile 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı
Yükseköğretim Personel Kanunu'na ekli Ek Gösterge Cetveli
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"c) Tıp ve diş hekimliği fakülteleri
ile sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinin
hesabında öğretim elemanlarının katkısıyla
toplanan döner sermaye gelirlerinden o birimde görev yapan; öğretim elemanları
ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personele bir ayda
alacağı aylık (ek gösterge dâhil), yan ödeme, üniversite
ödeneği (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat
toplamının yüzde 30'una kadar ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin
yüzde 10'u sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmeti
sırasında ortaya çıkan komplikasyon oranı, kurumun
mortalite hızı, yoğun bakım enfeksiyon hızı,
bilimsel toplantılara katılma ve bilimsel makale yayınlama
düzeyi, toplum sağlığı hizmetlerine katılma ya da
sağlık hizmeti ve sağlık çalışanlarının
hakları ile ilgili kurum, kuruluş ve meslek örgütlerinde
çalışma, eğitici olarak görev alma, bilimsel
araştırmalar, eğitim faaliyetlerine katılım düzeyleri
vb. ölçütler ışığında üretilen hizmet ve bu hizmetin
niteliğine katkıları ve görevin iyi bir biçimde yerine
getirilmesine ilişkin unsurlar; yüzde 20'si ise, personelin döner sermaye
gelirinin elde edilmesine katkısı dikkate alınarak
Yükseköğretim Kurumu tarafından çıkarılacak Yönetmelikle
düzenlenir.
"d) Ziraat ve veteriner fakülteleri, sivil
havacılık yüksekokulu ve bünyesinde atölye veya laboratuvar bulunan
yükseköğretim kurumları ile sürekli eğitim merkezleri, açık
öğretim hizmeti veren yükseköğretim kurumları ile düzenli döner
sermaye geliri olan yükseköğretim kurumlarında üretilen mal ve
hizmetlerden elde edilen döner sermaye gelirlerine katkısı bulunan
personele yapılacak ek ödeme hakkında da "c"
fıkrası hükümleri uygulanır.
"f) Rektör, rektör yardımcısı ve
genel sekreterlere, gelir getirici katkılarına
bakılmaksızın, üniversite yönetim kurulunun uygun gördüğü
birimin döner sermaye hesabından; döner sermaye gelirinin elde
edildiği birimlerin dekan, başhekim ve enstitü ve yüksekokul
müdürleri ile bunların yardımcılarına ise, gelir getirici
katkılarına bakılmaksızın, görev yaptıkları
birimin döner sermaye gelirlerinden; bir ayda alacakları aylık (ek
gösterge dâhil), yan ödeme, üniversite ödeneği (geliştirme
ödeneği hariç) ve her türlü tazminat toplamı üzerinden o döner
sermayeden yapılabilecek ek ödeme oranı sınırları içinde
ek ödeme yapılabilir. Bu fıkra kapsamında bulunan yöneticilere,
verdikleri mesleki hizmetlerden dolayı ayrıca ek ödeme
yapılmaz."
Ek Gösterge Cetveli:
Unvanı Derece Ek Gösterge
a) Profesörlerden
Rektör, Rektör Yardımcısı, Dekan,
Dekan Yardımcısı, Yüksekokul Müdürü
olanlar ile
Profesörlük kadrosunda dört yılını
tamamlamış
bulunanlar, 1 7200
b) Profesörler 1 6400
c) Doçentler 1-3 6000
d) Yardımcı Doçentler 1-5 5400
e) Öğretim Görevlisi, Okutmanlar,
Diğer Öğretim Yardımcıları 1 4800
2 3600
3-7 2700
BAŞKAN Sayın Komisyon, önergeye salt
çoğunlukla katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz Komisyon üyelerimizi davet edelim buraya.
Evet,
Sağlık Komisyonu üyelerimizi davet ediyoruz.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Türkan Hocam, Sağlık Komisyonu üyelerini
çağırıyorlar.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Komisyon üyeleri niye gelmiyorlar?
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Hocam, buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Efendim,
onların iradesine göre, katılıyorlarsa gelirler.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Çağırıyoruz
Gelin. diye yani onların kendi bilecekleri
iş ama
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Tabii,
tabii, buyurun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Yani en azından kayda geçsin
diye söylüyoruz.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Tabii,
ben çağırdım zaten.
BAŞKAN
Evet, Sayın Komisyon?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın
Başkanım, salt çoğunluğumuz maalesef yok, o yüzden
katılamıyoruz.
BAŞKAN
Tamam.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Efendim, nitelikli çoğunluğumuz vardır, salt
çoğunluğumuz yoktur ama.
BAŞKAN
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış
olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.
Diğerini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına
aşağıdaki maddenin eklenmesini ve takip eden maddelerin teselsül
ettirilmesini arz ederiz.
MADDE
11- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ek
madde eklenmiştir.
"EK
MADDE 43- Bu Kanuna tabi kurumlarda sözleşmeli statüde olanlar da dâhil
olmak üzere mahalli idareler ile kurum tabipliklerinde fiilen çalışan
ve döner sermaye işletmesi olmadığı için ek ödeme alamayan
tabip, diş tabibi ve eczacılara, yapmış oldukları
hizmetler göz önüne alınarak en yüksek devlet memuru
aylığının (ek gösterge dâhil) %700'üne, diğer
sağlık personeline %300'üne kadar Maliye Bakanlığının
uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca
belirlenecek usul ve esaslara göre ek ödeme yapılabilir. Bu madde
kapsamında ödeme yapılan personele 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesine göre ödeme yapılamaz."
Nurettin Demir Süleyman Çelebi Özgür Özel
Muğla İstanbul Manisa
Aytuğ Atıcı Hülya
Güven
Mersin İzmir
BAŞKAN Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Sayın Başkanım, bir
çağrı daha yapalım, belki gelmek ister arkadaşlar.
Sağlık Komisyonundan
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Sayın
Yurttaş, çağrı size efendim.
Buyurun.
Komisyon üyesi değil misiniz?
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sağlık
Komisyonu üyesi olup da gelmeyen arkadaşlarımızı buradan
kınıyorum.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) Yani,
muhalefete buradan da devam ediyorlar ama maalesef salt çoğunluğumuz
sağlanamayacak Sayın Başkan, o yüzden katılamıyoruz.
BAŞKAN Evet, Komisyon önergeye salt
çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi
işlemden kaldırıyorum.
Sayın milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
aynı mahiyette üç önerge vardır, okutacağım ve birlikte
işleme alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı
ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi, aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname İle Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Necati Özensoy Emin Çınar
Isparta
Bursa Kastamonu
Alim
Işık Ali Öz Sinan Oğan
Kütahya
Mersin Iğdır
Aynı mahiyetteki diğer
önergenin imza sahipleri:
İdris Baluken Nazmi Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil Zozani
Mardin Hakkâri
Aynı mahiyetteki son önergenin
imza sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Gürkut
Acar
İstanbul Antalya
BAŞKAN
Komisyon önergelere katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet katılıyor mu?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Öğretim üyelerine muayene olabilmek için; özel
hastaneye gidilerek yüksek ilave ücret ödenmesi ya da mesai sonrası
üniversiteye gidilerek alınacak sağlık hizmetinin parasının
vatandaş tarafından bizzat ödenmesi gereken bir yapının
ortaya çıkmıştır. Ayrıca mesai saatleri
dışında alınan muayene ücretinin tutarı belirsizdir.
Bir fiyat aralığı belirlenmesi kamu yararı göz önüne
alındığında bir zorunluluktur.
Bu nedenlerle maddenin tasarı metninde
çıkarılması gerekmektedir.
BAŞKAN Diğer önerge üzerinde Antalya
Milletvekili Sayın Gürkut Acar, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 480e 1inci Ek sıra sayılı
Kanun Tasarısının 11inci maddesiyle ilgili söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu 11inci madde
Yükseköğretim Kanununun 36ncı maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal
edilen 6ncı fıkrasının yeniden düzenlenmesini içeriyor ve
bu, Anayasaya aykırılığı gidermek için
getirilmiştir ancak bize göre yine de Anayasaya aykırıdır
çünkü eşitlik ilkesini yok etmektedir.
Üniversite dışında özel hastanede
çalışma konusu kesinlikle bu şekilde Anayasaya
aykırıdır. Bakınız, Her bir ana bilim dalındaki
kadrolu profesör ve doçent sayısının yüzde 50sini geçmemek, bir
yıla kadar kurumsal sözleşme yapmak ve geliri üniversite döner
sermayesi hesabına kaydedilmek şartıyla ilgilinin muvafakatiyle
mesai dışında özel hastaneler veya vakıf üniversitelerinde
çalıştırabilir. diyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu oran
niye yüzde 50dir, niye yüzde 40 değildir, niye yüzde 30 değildir?
Bunun bir defa izahı gerekmektedir, böyle bir izah yoktur. Birincisi,
yüzde 50 oranının hangi esasa göre saptandığı belli
değildir. İkincisi, daha önceki oran yüzde 5ti. Bu ne oldu da yüzde
50ye çıkarıldı, hangi ihtiyaçtan kaynaklandı belli
değil.
Değerli arkadaşlarım, bir de diğer
yüzde 50 ne olacaktır? Yüzde 50sini özel hastanelerde
çalıştıracaksınız, kalan yüzde 50 personelin durumu ne
olacaktır, onlar çalışmayacak mıdır veya ne zaman,
hangi şartlarda çalışacaktır? Diğer yüzde 50nin
hesabı yoktur. Burada adama göre özel hastanede çalıştırma
söz konusudur. Performans da aslında takdire bağlı bir
olaydır. O nedenle, bu maddenin biz çıkartılmasını
istedik.
Değerli arkadaşlarım, Üniversiteye
dışarıdan alınacak olan, sözleşmeli olarak istihdam
edilecek profesör ve doçent sayısı, ilgili tıp ve diş
hekimliği fakültelerinde devamlı statüde çalışan
öğretim üyesi sayısının yüzde 5inden fazla olamaz. diyor.
Şimdi, bu yüzde 5 de neye göre saptandı, bu belli değil. Niye
yüzde 5 değerli arkadaşlarım? Acaba diyoruz biz, bu hüküm, biraz
önce MHPli arkadaşımın söylediği gibi, Sayın
Başbakanın yasaya aykırı olarak tedavi edilmesine bir çare
olarak mı getirildi yüzde 5? Bunun başka bir izahı var mı?
Eğer biliyorsa Sayın Bakan gelsin burada açıklasın ama hem
yüzde 5i hem de yüzde 50yi nasıl seçeceksiniz? Bunun keyfî bir seçim
olacağı açıktır çünkü bu seçimin kuralları YÖK
tarafından zaman zaman değiştirilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız,
burada YÖKün seçimiyle ilgili size bir örnek vermek istiyorum. Adalet ve
Kalkınma Partisinin yandaşlarınca açılmış olan
vakıf üniversitelerine bir iki yıl içinde hemen fakülte açma izni
verilirken Antalyada şu anda beş yıldır fakülte açma izni
alamayan bir Antalya üniversitesi orada durmaktadır. Beş
yıldır çeşitli bahaneler uydurulmuştur. Önce, belli bir
miktarda sermaye olmadığı söylenmiştir. O sermaye
konulmuştur. Biz bunu artırdık. denilmiştir, yine
artırılmıştır ve sonunda da Sizin buraya
yapmış olduğunuz binalar irtifak hakkı üzerine
yapıldığı için bu binalar sermayeden sayılmaz. diye
bir karar çıkartıp Antalya üniversitesini ortadan kaldıracak ve
sonsuza kadar işlemeyecek bir hâle getirmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, Antalya
üniversitesindeki seçim bunun bir örneğidir. Biz, bu yasanın tümünün
de bu maddelerin de hukuksuz olduğunu, adil
olmadığını, Anayasaya aykırı olduğunu iddia
ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu
söylemek istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi, ekonomik olarak satacak
mal kalmayınca insanların mahrem bilgilerini satmaktadır.
Hükûmet, para olmayınca halkın geleceğini ipotek ederek kiralama
yoluyla rant aktarmaktadır ve Hükûmet, halkın seksen yıldır
biriktirdiğini satmış, şimdi de bu yasayla geleceğini
satmaktadır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Acar.
Sayın Ali Öz, Mersin Milletvekili, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamede aslında üzerinde en fazla konuşulması
gereken, en fazla tartışılması gereken, öğretim
görevlilerinin Tam Gün Yasasıyla alakalı nasıl bir yol izlemesi
gerektiğini ifade eden madde aslında bu madde.
Şimdi, burada, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, üniversitelerin tanımlanmasını, üniversitedeki öğretim
görevlilerinin asli ve asıl görevlerinin ne olduğunun herkes
tarafından bilindiğine inanarak konuşmama başlamak
istiyorum. Buradaki öğretim görevlilerinin asıl amacı, yüzde 50
oranında içeride çalışmak, dışarıda
çalışmak, o kadarının bir kısmını içeriye
taşımak değil, gelin, doğru düzgün bir düzenleme
yapalım. Bu ülkenin gerçekten tıp alanında ciddi manada,
gelecek
Sağlıklı, kaliteli, nitelikli, hastayı
gördüğü zaman korkmayan, ülkenin ekonomisinin sağlık
alanında boşa çarçur edilmesini engelleyecek kaliteli hekim
yetiştirilebilmesi adına neler gerekiyorsa onları yapma gayreti
içerisinde olalım.
Şimdi, burada, Komisyona -daha önce yukarıda
görüştüğümüzde- yüzde 5 olarak gelen oran, hangi el değdiyse bir
anda yüzde 50 oldu. Bunu birilerinin izah etmesi lazım. Gerçekten böyle
bir oranı nasıl tespit ettiniz, neye göre tespit ettiniz bunun net
olarak bilinmesi lazım. Siz üniversitenin bir kısmına, yüzde
50lik oranına, öğretim görevlilerine serbest muayenehane açmak
değil, dışarıda serbest özel sektörde herhangi bir yerde
çalışma izni veriyorsunuz. Yani açıkçası şunu
söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: Dışarıda, özel sektörde Sosyal
Güvenlik Kurumuyla anlaşması olan yere ben istediğim hekimi
gönderirim, orada da bunun çalışmasına müsaade ederim. Bu,
üniversitelerde gidebilenler ve gidemeyenler arasında bir
aykırılık oluşturuyor, bir ayrımcılık
oluşturuyor, bunun izahı mümkün değil. Sonra, diyorsunuz ki:
Dışarıda çalışan öğretim görevlisinin yüzde 5i
oranında getirip içeride çalıştırırım. Bunu
hiçbir şekilde izah edemezsiniz, bu yüzde 5lik kısım içeriye
geldiği zaman bunların içeride yapmış olduğu
işlerden doğacak olan gerek adli, gerekse idari sorumluluğu daha
sonra gittiklerinde, alanı terk ettiklerinde kime kalacakları belli
değil. Sonra, diyorsunuz ki: Kazandırdıkları geliri yüzde
50 oranında paylaştırırım.
Şunu hangimiz bilmiyoruz: Anadolunun
değişik yerlerinden milletin iradesiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmiş olan biz milletvekillerine belki de insanların en
fazla ulaştığı, sorunlarını ilettiği
alanlardan bir tanesi sağlık alanı Şöyle bir hastam var,
şu hastanede ameliyat edecekler, ilaveten şu kadar para istediler,
şu kadar para talep ediyorlar. dediklerini hepimiz biliyoruz.
Sağlık Uygulama Tebliği, Bütçe Uygulaması Tebliğinde
belirtilen rakamların üstünde dışarıdaki hocaların çok
fazla para talep ettiklerini biliyoruz. Şimdi, siz bu gelirin yüzde
50sini döner sermayeye vereceksiniz. Siz buna gerçekten, orada hocaların
istemiş olduğu fiyatın bire bir aynı şekilde
yansıtılıp, gerçekten kayıt dışı
olmaması adına tüm önlemlerin alınabileceğine inanıyor
musunuz? Yine olmayacak, gelecek bir ameliyatta belli yüksek oranda meblağ
istenecek, devletin sunmuş olduğu imkânlar neyse o kadarlık
kısmı döner sermayeye gelir olarak kaydedilecek, geriye kalan
kısmı tekrar bir şekilde ya özel sektördeki hastaneye veya
hocanın eline kalacak. Bunların hiçbir tanesini hekimlik
mesleğiyle alakalı konuşmanın doğru olmadığına inanıyorum.
O yüzden bu düzenlemeyi, tamamen maddeyi çıkartıp üniversiteleri,
özerk kurumları, akademik alandaki ülkenin geleceğinde son derece
önemli olan alanları, hastayla hekimin arasında hiçbir şart ve
şekilde para hesabı yapmaksızın ek göstergesiyle, daha
sonra emekliliğine yansıyacak şekilde hayatını idame
ettirebileceği, başka ek hiçbir işte çalışmasına
gereksinim duymayacağı bir düzenlemeyi sil baştan yapıp
bunların hepsini tarihe gömelim diyorum. İçinizde, gerçekten, Komisyonda
da görüştüğümüz, özellikle son derece saygıdeğer, kendi
alanında kendisini ispat etmiş, bu konuları çok iyi bilen
arkadaşlarımız var. Yani lütfen, gelin, bu maddenin kanun tasarısından
çıkartılıp yeni bir düzenleme yapılması gerektiği
inancını paylaşanların bu konuda Komisyondaki ifadelerimizi
dikkate alarak, bu maddenin metinden çıkartılması için ret oyu vermesini
gerçekten talep ediyor, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Aynı mahiyetteki önergelerin tümünü toptan
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 12de üç adet önerge vardır,
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12.Maddesinin "h" bendinde geçen "bu
şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'sinden az ve %60'ından fazla
olmamak" ibaresinin, "%60'ından az ve %80'ninden fazla
olmamak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Mesut
Dedeoğlu Alim
Işık
Isparta Kahramanmaraş Kütahya
Emin Çınar Ali
Öz Necati
Özensoy
Kastamonu Mersin Bursa
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının (480'e 1'inci Ek) 12. Maddesinin (h)
fıkrasında geçen "Öğretim üyelerinin mesai saatleri
dışında üniversitede sundukları sağlık
hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73üncü maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan
ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca kesinti
yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri
dışında sağlık hizmeti sunan öğretim üyesine,
mesai içinde gerçekleştirilen iş miktarı ve çeşidi dikkate
alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak kaydıyla, ek
ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere her ay ayrıca
ödenir. Mesai saatleri dışında ilave ücret alınmayacak
sağlık hizmetlerini veren öğretim üyeleri için de yüzde 800
oranı uygulanır. Ancak bu fıkra kapsamında öğretim
üyelerine yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f) fıkraları
uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme
matrahının yüzde 1600'ünü geçemez" ibaresinin
"Sağlık çalışanlarının mesai saatleri
dışında üniversitede sundukları sağlık
hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73üncü maddesinin
üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan
ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca kesinti
yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai saatleri
dışında sağlık hizmeti sunan sağlık
çalışanlarına, mesai içinde gerçekleştirilen iş
miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam
performansı aşmamak kaydıyla, ek ödeme matrahının
yüzde 800'ünü geçmemek üzere her ay ayrıca ödenir. Mesai saatleri
dışında ilave ücret alınmayacak sağlık
hizmetlerini veren sağlık çalışanları için de yüzde
800 oranı uygulanır. Ancak bu fıkra kapsamında
sağlık çalışanlarına yapılacak ek ödeme ile (c)
ve (f) fıkraları uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı
ek ödeme matrahının yüzde 1600'ünü geçemez" şeklinde
değiştirilmesini; ayrıca (ı) fıkrasında geçen
"Öğretim üyelerinin 36ncı maddenin altıncı
fıkrası uyarınca çalışmaları
karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan (b)
fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz. Bu gelirin yüzde 50'si,
herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan
öğretim üyesine ödenir ve kalan tutar (b) fıkrasında belirtilen
işler için kullanılır" ibaresinin ise "Sağlık
çalışanlarının 36ncı maddenin altıncı
fıkrası uyarınca çalışmaları
karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan (b)
fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz. Bu gelirin yüzde 50'si,
herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan
sağlık çalışanlarına ödenir ve kalan tutar (b)
fıkrasında belirtilen işler için kullanılır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken
Nazmi
Gür Demir Çelik
Bingöl Van Muş
Erol
Dora Adil Zozani
Mardin Hakkâri
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (l/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 12. Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılması ve maddelerin buna göre
sıralanmasını teklif ederiz.
Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel Mehmet
Hilal Kaplan
Mersin Manisa Kocaeli
Nurettin Demir Süleyman Çelebi Haydar
Akar
Muğla İstanbul Kocaeli
BAŞKAN
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI
NECDET ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet Hilal Kaplan.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve tutuklu tüm
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Tasarının
12nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu yasa
tasarısı, çalışma barışını bozan bir
yasa tasarısıdır ayrımcı olduğundan dolayı.
Şöyle ki, aynı işi yapan, aynı unvanı bulunan öğretim
üyelerinden Sağlık Bakanlığına bağlı
eğitim, araştırma hastanesinde çalışan hekimlere olan
uygulamalarınızla üniversitede çalışan hekimlere olan
uygulamalarınız aynı değil, farklı. Şöyle ki:
Üniversitedeki öğretim üyelerine Maaşlarınız düşükse
mesai saatleri dışında üniversitede hasta bakmaya devam et,
kazandığın ücreti yarı yarıya paylaşalım.
diyorsunuz. Bakanlığa bağlı eğitim ve
araştırma hastanesindeki öğretim üyelerine ise Mesai
dışındaki çalışmalarınız için farklı
bir uygulama yok, performans kriterlerinin normal olanı devam edecektir.
diyorsunuz. Bu uygulamayla kaldırdığınızı iddia
ettiğiniz hoca farkını yeniden getirmiş
olacaksınız. Bu şekildeki uygulamalar hocaların
eğitim, öğretim faaliyetlerini aksatacak, hocaların asıl
görevi olan bilimsel çalışmaları sekteye uğratacak ve
nitelikli ve kaliteli öğretimden uzaklaşmış
olacaksınız.
Getirdiğiniz bu tasarıyla üniversitedeki
öğretim üyelerine -doçent ve profesörleri kastediyorum- Git özel hastanelerde
ve vakıf üniversitesi hastanesinde çalış, parayı getir
kırışalım. Siz daha önce ne diyordunuz değerli
milletvekilleri? Bu haksız kazançtır, diğer öğretim
üyelerine yapılmış bir haksızlıktır. demiyor
muydunuz? Ne oldu, yarı yarıya kırışınca haksız
kazanç olmaktan çıktı mı? Nasıl bir anlayış!
Diğer bir taraftan da, özelde bulunan hocalara -ki
bunları daha önce siz kovmuştunuz- Gel üniversitede eğitim,
öğretim ve araştırma faaliyetlerinde bulun, sözleşme
yapalım, sana ayrıca para kazandıralım. Böyle tam gün olur
mu, böyle adalet olur mu?
Sayın Bakanım, sormak istiyorum: Bir grup
imtiyazlı doktora üniversiteyi neden kullandırıyorsunuz? Pes
doğrusu! Buna tam gün değil, adamına göre tam gün yasası
demek lazım. Adamını kolluyorsunuz, kendine yakın olanını
kayırıyorsunuz, yandaşlarınıza gelir kaynağı
bulmayı bir yasa hâline getiriyorsunuz. Tam Adalet ve Kalkınma
Partisinin anlayışına denk düşen bir anlayış.
Sayın Bakanım, komisyonda da ifade ettik, bir
konuyu hatırlatmak istiyorum. Sağlık Bakanlığına bağlı
eğitim ve araştırma hastanelerinde, uzmanlığını
bitiren hekimler mecburi hizmet kurasına tabi olduklarında aynı
hastanede çalışıyorlar, ücretlerini alıyorlar ta ki kura
çekilinceye kadar. Ancak bazı üniversitelerde YÖK uygulaması
gereği, uzmanlığı bitiren asistan hekimlerin üniversiteyle
ilişiği kesiliyor. Mecburi hizmet kurası da iki ayda bir
yapıldığından dolayı,
asistanlığını tamamlamış bulunan bu uzman hekim
arkadaşlar iki ay süreyle maaş alamadıkları gibi işsiz
kalmaktadırlar. Gelin bu ayıbı ortadan kaldıralım.
Bunu bir önergeyle ya da bir yeni madde tahsisiyle ortadan kaldırmayı
öneriyorum.
Değerli milletvekilleri, yine bu tasarıyla,
Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim
araştırma hastanesi ile üniversiteye bağlı eğitim
araştırma hastanesindeki öğretim üyelerinin emeklilik
yansımaları aynı değildir. Onun için çalışma
ortamını ve barışını bozuyor diyorum. Eğitim
araştırma hastanelerinde emekli olan öğretim üyeleri 1.700 ve
2.700 lira arasında ücret alırken aynı konumdaki, aynı
unvandaki üniversitede eğitim görevlileri emekli olduklarında
4.200-4.500 Türk lirası arasında ücret almaktadırlar. Bu
tasarıyla sıradan bir vatandaşın üniversitede hocalara hoca
farkı ödemesine rağmen muayene olma olanağını ortadan
kaldırıyorsunuz, üniversite hocalarına ayrım
yaptırıyorsunuz. Üniversite hocaları ile Sağlık
Bakanlığına bağlı eğitim araştırma
hastanesi arasındaki farkı ve öğretim üyeleri arasındaki
huzursuzluğu artırıyorsunuz. Eğitim, öğretim ve
araştırma faaliyetleri yerine fazla mesai yapma, parayı kazandırma
ve para kazanmayı özendiren bir davranış hâline getiriyorsunuz.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının (480'e 1'inci Ek) 12. Maddesinin (h)
fıkrasında geçen "Öğretim üyelerinin mesai saatleri
dışında üniversitede sundukları sağlık
hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler
döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu
tutardan ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca
kesinti yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai
saatleri dışında sağlık hizmeti sunan öğretim
üyesine, mesai içinde gerçekleştirilen iş miktarı ve çeşidi
dikkate alınarak belirlenen toplam performansı aşmamak
kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü geçmemek üzere her
ay ayrıca ödenir. Mesai saatleri dışında ilave ücret
alınmayacak sağlık hizmetlerini veren öğretim üyeleri için
de yüzde 800 oranı uygulanır. Ancak bu fıkra kapsamında
öğretim üyelerine yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f)
fıkraları uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme
matrahının yüzde 1600'ünü geçemez" ibaresinin
"Sağlık çalışanlarının mesai saatleri
dışında üniversitede sundukları sağlık
hizmetlerinden dolayı 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 73 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca alınan ilave ücretler
döner sermaye işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu
tutardan ayrıca hazine payı ve (b) fıkrası uyarınca
kesinti yapılmaz. Bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'si, mesai
saatleri dışında sağlık hizmeti sunan sağlık
çalışanlarına, mesai içinde gerçekleştirilen iş
miktarı ve çeşidi dikkate alınarak belirlenen toplam performansı
aşmamak kaydıyla, ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü
geçmemek üzere her ay ayrıca ödenir. Mesai saatleri dışında
ilave ücret alınmayacak sağlık hizmetlerini veren
sağlık çalışanları için de yüzde 800 oranı
uygulanır. Ancak bu fıkra kapsamında sağlık
çalışanlarına yapılacak ek ödeme ile (c) ve (f)
fıkraları uyarınca yapılacak ek ödeme toplamı ek ödeme
matrahının yüzde 1600'ünü geçemez" şeklinde
değiştirilmesini; ayrıca (ı) fıkrasında geçen
"Öğretim üyelerinin 36 ncı maddenin altıncı
fıkrası uyarınca çalışmaları
karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan (b)
fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz. Bu gelirin yüzde 50'si,
herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan
öğretim üyesine ödenir ve kalan tutar (b) fıkrasında belirtilen
işler için kullanılır" ibaresinin ise
"Sağlık çalışanlarının 36 ncı maddenin
altıncı fıkrası uyarınca çalışmaları
karşılığı elde edilen gelirler döner sermaye
işletmesinin ayrı bir hesabında toplanır. Bu tutardan (b)
fıkrası uyarınca kesinti yapılmaz. Bu gelirin yüzde 50'si,
herhangi bir limite bağlı olmaksızın hizmeti sunan
sağlık çalışanlarına ödenir ve kalan tutar (b)
fıkrasında belirtilen işler için kullanılır
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
İdris
Baluken (Bingöl) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile mesai saatleri dışında
üniversitede sundukları sağlık hizmetlerinden dolayı sadece
öğretim üyesi kadrosunda yer alan sağlık
çalışanlarına ek ödeme yapılacağı
öngörülmektedir. Oysa bu düzenlemenin sadece öğretim üyelerini
kapsamaması aynı zamanda öğretim üyesi kadrosunda bulunmayan
sağlık çalışanlarını da kapsaması
gerekmektedir.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Karar yeter
sayısı
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum;
karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Arkadaşlar anlaşamadı. Elektronik oylama
yapıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN Karar yeter sayısı vardır,
önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 12.Maddesinin "h" bendinde
geçen "bu şekilde elde edilen gelirin yüzde 50'sinden az ve %
60'ından fazla olmamak" ibaresinin, "% 60'ından az ve % 80'inden
fazla olmamak" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Mesut Dedeoğlu
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kahramanmaraş Milletvekili Sayın
Mesut Dedeoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı,
kamuoyunda Tam Gün Yasası olarak bilinen Sağlık
Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12nci maddesinde verilen önergemiz üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce
Meclisinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı
ülkemizde sağlık problemlerini çözmek bir tarafa, daha
karmaşık hâle getirmektedir. Sağlıkta dönüşüm
adı altında başlatılan çalışmalar ülkemizde
sağlık hizmetlerini her geçen gün biraz daha pahalı hâle
getirmektedir. Ülkemizde sağlık adım adım pahalanmakta,
hastaların kendi harcamaları da kat kat artmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm Programıyla başlatılan
uygulamalar bugün gelinen noktada ne hastaları ne de sağlık
çalışanlarını memnun eder hâle gelmemiştir. Hastanede
hastalar artan kuyruklarda muayene için saatlerce sıra beklerken, ameliyat
için bazı bölümlerde günler sonrasına randevu verilmektedir.
Emeklilerden ve çalışanlardan tahsil edilen yüzde 10 ve yüzde 20lik
kesintilere her geçen gün yenileri eklenmektedir. İlaç katılım
payı, muayene katılım payı, reçete katılım payı,
ilaç ve eş değer ilaç farkı gibi yeni uygulamalara geçilmiştir.
Bu uygulamaların pek çoğu eczacılar ile hastaları
karşı karşıya getirmektedir. Hükûmet tarafından
neredeyse tahsildar durumuna düşürülen eczacıların
mağduriyeti sürmektedir, eczacılar çile çekmektedir. Ayrıca 2012
yılında tüm partilerin mutabakatıyla değişen 6197
sayılı Eczacılar ve
Eczaneler Hakkındaki Kanuna bağlı yönetmelik aradan geçen on
sekiz aya rağmen hâlâ yayınlanmamıştır. Eczacılar
bu sorunlarla boğuşurken özel tedavi ücretleri de ülkemizde her geçen
gün artmaktadır. Özel hastanelerin alacakları fark ücretini Hükûmet
yüzde 90lardan yüzde 200e kadar çıkarmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmet vatandaşın cebinden çıkan sağlık
harcamasına bir yenisini daha eklemiştir. Fark ücretinin
alınmaya başlandığı 2008 yılından itibaren özelde
fiyat artışı yüzde 121 oranında
zamlanmıştır. Son beş yıl içinde vatandaş
tarafından özel sağlık hizmetlerine ödenen para 11 milyar 750
milyonu bulmuştur. Devlet tarafından ödenen para da son beş
yıl içinde 4,1 milyar liradan 6,8 milyar liraya çıkmıştır.
Ülkemizde sağlık hizmetlerinde gelinen nokta maalesef hiç de iç
açıcı bir noktada değildir. Sağlık
çalışanlarının iş yükü kat kat
artmıştır. Aile hekimleri nöbete tabi tutulurken hemşireler
gün içinde istek dışı vardiyaya ya da nöbete
bırakılmaktadır.
Sağlık çalışanlarına
karşı şiddet maalesef ki artmıştır. Ülkemizde son
sekiz aylık dönem içerisinde sağlık alanında 7.287
şiddet olayı meydana gelmiştir. En fazla şiddet olayı
da devlet hastanelerinde yaşanmaktadır. Şiddet, nöbet,
yoğun iş yükü ve bulaşıcı hastalık gibi zor
şartlar altında çalışan sağlık
çalışanlarına mutlaka yıpranma hakkı verilmelidir.
Döner sermaye gelirlerinin emekliliğe yansıtılmaması bugün
tüm sağlık çalışanlarının ortak sorunu hâline
gelmiştir. Bu gelirler mutlaka emekliliğe yansıtılmalıdır.
Hükûmet, sözleşmeli personele verilen kadro esnasında kapsam
dışı bırakılmış olan 4/Cliler, vekil
ebeler, hemşire ve aile sağlığı
çalışanlarına kadro vermelidir. En önemlisi, üniversite genel
sekreter yardımcıları emsal unvana sahip diğer kamu kurum
ve kuruluşlarında çalışan personelden daha az bir ücretle
çalışmaktadır. Bu kişilere 3.600 ek gösterge verilerek
mağduriyetleri önlenmelidir.
Sağlık sorunlarının bir an önce
çözüme kavuşturulmasını diler, bu duygu ve düşüncelerle
yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ, MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun 12nci maddeye
dair bir redaksiyon talebi vardır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının
çerçeve 12nci maddesiyle 2547 sayılı Kanunun 58inci maddesine
eklenmesi öngörülen (h) fıkrasının ikinci cümlesindeki hazine
payı ibaresinden sonra kesintisiz ibaresinin eklenmesi ve (ı)
fıkrasının birinci cümlesinde geçen ve madde sistematiği
düzenlenirken sehven yazılan altıncı ibaresinin yedinci olarak
düzeltilmesi isteminde bulunmaktayız. Böylece maddedeki anlatım
bozukluğu sorunu giderilmiş olacak ve biraz önce
görüştüğümüz çerçeve 11inci maddenin öngördüğü düzenleme ile bu
maddenin uyumu sağlanmış olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İfade edilen düzeltmeyle birlikte
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, madde 13 üzerinde aynı
mahiyette iki önerge vardır, okutacağım ve birlikte işleme
alacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim Elemanları ile
Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifinin 13. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ali Öz Faruk
Bal Cemalettin
Şimşek
Mersin Konya Samsun
Alim Işık Yusuf
Halaçoğlu D.
Ali Torlak
Kütahya Kayseri İstanbul
MADDE 13- 2547 sayılı Kanunun ek 29 uncu
maddesinin birinci cümlesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Üniversitelerin (Gülhane Askeri Tıp Akademisi
dâhil) tıp fakültelerinin beşinci yılını
tamamlayıp altıncı yıla geçen, diş hekimliği
fakültelerinin dördüncü yılını tamamlayıp beşinci
yıla geçen, hemşirelik ve ebelik lisans eğitiminin son
sınıfındaki öğrencilerine öğretim üyesi
rehberliğinde yaptıkları uygulama çalışmaları
karşılığında ilgili kurumların bütçesinden oniki
ay süreyle 4.350 gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık
ücret ödenir.
Diğer önerge sahipleri:
Aytuğ Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Celal Dinçer Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon, önergelere katılıyor
musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET
ÜNÜVAR (Adana) Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın Ali Öz, siz mi
konuşacaksınız?
ALİ ÖZ (Mersin) Evet Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
daha önce yapmış olduğumuz bir düzenlemede, özellikle Türkiyede
intern olarak tabir ettiğimiz tıp fakültesi altıncı
sınıf öğrencilerine asgari ücretin yarısı kadar bir
ücret verilmesini bu Mecliste tüm grupların ortak vermiş olduğu
bir önergeyle geçen yıl düzenlemiştik. Bunun içerisinde özellikle
yabancı uyruklu ve Türkiyede intern eğitimi yapan öğrenciler o
dönemki yasada eksikti, bu eksik bu düzenlemeyle tamamlanmış oluyor,
bu doğru bir uygulamadır. Ancak, sadece tıp fakültesinde okuyan,
gerçekten bir öğretim görevlisinin rehberliğinde hizmet yürütmekte
olan tıp fakültesi öğrencilerinin son sınıfı,
altıncı sınıf intern öğrencileri, on iki aylık
eğitim süresi olan intern öğrencilerinin dışında,
diş hekimliği fakültesinde ve aynı zamanda ebe ve
hemşirelik okullarının lisans programını
yapanların son yıllarında da benzer şekilde meslek icra
ettiklerini hepimiz bilmekteyiz. Dolayısıyla, o dönem sadece tıp
fakültesi için uygulanan ve diğer fakültelerde bu hakkı
tanımadığımız, onlara hak vermediğimiz
kısmı, onların alacağı kısmı bu maddeyle
düzeltmek amacıyla vermiş olduğumuz bir önergedir.
Yalnız şunu ifade etmek gerekiyor ki: Bu Tam
Gün Yasasıyla alakalı yapmış olduğumuz
konuşmalarda yüce Meclisin takdirinden kaçmaması gereken bir
şeyi huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Baştan itibaren
konuştuğumuz şey sağlık değil. Burada gerçekten
konuştuğumuz şey, kimler, nerede, ne zaman, ne kadar, hangi
süreyle, ne kazanacak. Gerçekten dikkat ederseniz, insanların
sağlığı konusunda yapılması gerekenlerin
ötesinde, sağlığın ötesinde, konu sağlık olmakla
beraber konuştuğumuz her şey para, para, para. Biz diyoruz ki:
Sağlık ticarileşiyor, tamamen hekimle hastanın arasına
parayı monte eden yeni bir düzenlemeyi getiriyoruz. Dolayısıyla
Bu uygulama doğru değil. diye ifade ediyoruz. Burada her
maddesinde, mutlak surette, mesai saatleri sonrasında
çalışırsa limit tanınmaksızın yüzde 50 en az
olmak üzere yüzde 60ına kadar para, döner sermayesinden şu kadar
oranını geçmemek kaydıyla para
Yani konuştuğumuz,
gerçekten Türkiyede sağlık alanında yapılmasına
ihtiyaç duyulan yeni bir düzenlemenin dışında, üniversitelerin
de akademik ruhuna aykırı olarak yeni bir düzenlemeyi birlikte
yapıyoruz ve bunları, özellikle iktidar partisinin değerli
milletvekillerinin oylarıyla gerçekleştiriyoruz.
Dolayısıyla, bu konuda hepimizin daha hassas olması
gerektiğine inanıyorum.
Sağlıkta paranın bu kadar
konuşulmasına rağmen öğretim görevlilerinin bilimsel
araştırmayı ne zaman yapacağı konusunda bir tek
düzenlememiz yok. Diyoruz ki: Çalış, mesai saatlerini tamamla,
mesaiyi bitirdikten sonra koş, dışarıda başka bir yere
yetiş; yetişemiyorsan üniversitede yeniden mesai bitiminden sonra
hizmet üretmeye devam et.
Şimdi, devlet hastanelerini biliyoruz, üniversite
hastanelerini biliyoruz. Şunu kabul etmek gerekir ki bu ülkede normalde
çalışan insanların hepsi mesaisi bittiği an -hepimiz bu
camianın içerisinden geliyoruz, sahadan gelen insanlarız- saat dört
olduğu zaman, beş olduğu zaman yavaş yavaş evine
gitmenin hazırlıklarını yapar. Biz öğretim görevlisine
diyoruz ki: Hayır, sen gitme, daha çok kazanmak istiyorsan saat
beşten sonra gel, otur yeniden çalış, yeniden para
kazanmanın yollarına bak. Performans denilen garabet bir sistemle
sürekli bunları muhatap etmek durumundayız. Bu, Türkiye'nin ileride
özellikle sağlık alanında başına belki de çözümü zor
yeni sıkıntılar açmaya vesile olacak.
Dolayısıyla, bu kanunu görüşmenin ötesinde
Tam Gün Yasasını yarım paralı değil veya kurumlar
arasında fark gözeten bir yapı olarak değil, gerçekten
adına da yakışır bir şekilde tam gün olarak
düzenlemenin daha doğru olacağı inancıyla yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Şimdi, İstanbul Milletvekili Sayın Celal
Dinçer; buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CELAL DİNÇER (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, 480e 1inci Ek
sıra sayılı Kanun Tasarısının 13üncü maddesi
üzerinde verdiğimiz önerge hakkında CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının 13üncü maddesi 2547 sayılı Kanunun ek
29uncu maddesini değiştirmektedir. Bilindiği üzere, söz konusu
madde, tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakülteleri son
sınıf öğrencilerine ücret alabilme imkânı getirmekte, ancak
bu haktan sadece Türk vatandaşı olan öğrenciler
yararlanmaktaydı. İktidar Türk kelimesine nedense hep
karşı çıktı, kaldırmaya çalıştı levhalarda,
vilayetlerde, sağlık ocaklarında, hastanelerde. Bu yasada da Türk
kelimesi hoşuna gitmedi ki kaldırıyor Türk vatandaşı
olupu. Ama ilk defa hayırlı bir iş yapıyor. Ülkemizde
yabancı uyruklu tıp öğrencilerinin de olduğu göz önüne
alınarak bu maddenin değiştirilmesinin doğru olduğunu
düşünüyoruz. Ancak, kapsamının yine de yerinde
olmadığı, dar tutulduğunu görüyoruz. 13üncü maddede
önerdiğimiz ek değişiklik kanunun kapsamını
genişletmekte ve eşitlik sağlamaktadır. Bizim bu
değişiklikteki amacımız lisans eğitimi son
sınıfında uygulama yapan hemşire ve ebelerin aynı haklardan
yararlanmasını sağlamaktır. Çünkü, sağlık
hizmetlerinin ayrılmaz bir parçası olan ebe ve hemşireler de son
sınıflarında hastanelerde tıpkı doktor adayları
gibi staj yapmaktadır, bu haktan onlar da yararlanmaktadır. Bizim
önergemiz bu haksızlığı giderecek bir önergedir. Bu
düzenlemeyle yarın kutlayacağımız Kadın Hakları
Gününde hemen hemen tümü kadın olan hemşire ve ebelerimize önemli
bir katkı sağlanarak kanunda eşitlik sağlanmış
olacaktır.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yarın 5 Aralık Kadın Hakları Günü. Belki
yarın bu konuda birçok konuşma yapılacak, nutuklar atılacak
ama çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir meslek
mensubu bu eksik düzenlemeyle mağdur edilmektedir. Bunu doğru
bulmuyoruz, Kadın Hakları Gününde bu eşitsizliği ortadan
kaldırmalıyız Sayın Bakanım.
Bu tasarıyla sağlıktaki en önemli sorunlar
çözülememektedir. Bu sorunlardan birkaç tanesini sıralamak istiyorum, bu
tasarıda bu sorunları çözecek hükümler de olmalıydı:
Sağlık personelimizin ortalama eğitim seviyesi düşüktür. Ebe
ve hemşire kadrolarının eğitim seviyesi lisans düzeyine
artırılmalıdır. Nitelikli yatak sayısı
yetersizdir, bu konuda tedbirler getirilmelidir. Fizyoterapist,
sağlık fizikçisi, biyomedikal mühendis ve teknikerleri ve 112
sağlık personeli eksiktir. Yeni kurulacak sağlık kampüsleri
için ulaşım sorunu doğacaktır, şimdiden planlama
yapılmalıdır. Üniversite hastanelerimizin büyük
çoğunluğunda vaka reddi yüksektir. Yanık yatağı, yeni
doğan yatağı, yoğun bakım yatağı, yeni
doğan görme bozukluğu tedavi birimlerinde göreceli olarak bir
yetersizlik vardır. Tütün ve tütün mamullerinin denetiminde yetkili
kurumlarla iş birliği yapılmakta ancak bunu artıracak
hükümler getirilmemektedir. Denetim memurlarına ek ücret verilmesi
imkânları bu yasayla getirilmelidir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bugün yıllardır duymak istediğimiz, hukuk
alanında, güzel, geç kalınmış bir haber aldık. Anayasa
Mahkemesi otuz dört yıla mahkûm olan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir
Milletvekili Mustafa Balbayın uzun tutukluluk süresiyle ilgili Anayasa
Mahkemesine yapmış olduğu başvuruyu kabul etti. Yüksek Mahkeme,
adil yargılanma ve uzun tutuklulukla ilgili kararını verdi.
Anayasa Mahkemesi Balbayı haklı buldu. Anayasa Mahkemesi Mustafa
Balbay ile ilgili gerekçeli kararında Yasama faaliyetlerine
katılmadıkları gerekçesiyle milletin temsil yetkisi ölçüsüzce
ihlal edilmiş. dendi. İnşallah yerel mahkeme Türkiyede en
yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin bu kararını dikkate
alır ve Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Mustafa
Balbayı aramızda görmek isteriz, görürüz.
Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum,
hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- Y O K L A M
A
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yoklama talebi vardır.
Sayın Hamzaçebi, Sayın Atıcı,
Sayın Çelebi, Sayın Akagün Yılmaz, Sayın Öner, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Şeker, Sayın Işık,
Sayın Acar, Sayın Çam, Sayın Gürkan, Sayın Kaplan,
Sayın Ediboğlu, Sayın Öz, Sayın Özel, Sayın Tunay,
Sayın Düzgün, Sayın Bulut, Sayın Demir, Sayın Dinçer
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) 20, tam
RECEP ÖZEL (Isparta) 18 efendim, 18.
BAŞKAN Hayır, 19.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Lütfü Türkkan, Hasan
Hüseyin Bey de kalksın.
RECEP ÖZEL (Isparta) 18 efendim, 18.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hasan Hüseyin
Türkoğlu kalk, utanma kalk.
BAŞKAN 19 oldu.
Sayın Türkoğlu. [AK PARTİ
sıralarından alkışlar(!)]
BAŞKAN Evet, yoklamayı
başlatıyorum.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Çakma CHPliler sizi.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Barzaniyi
görünce ayağa kalkacağıma CHPlilerle ayağa kalkarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Aferin size, aferin!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Lütfüyü de al
yanına, Lütfüyü de.
(Yoklamaya devam edildi)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 14te bir adet önerge vardır, okutuyorum ve
oyluyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 14. Maddesinde geçen üç
ay ibaresinin on iki ay şeklinde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurun Hocam.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Efendim, iyi
akşamlar.
Gecenin bu saatinde, burada, bu yoğunlukta,
sağlığımızla ilgili önemli bir konuyu, yasayı
görüşüyoruz. Ben, tabii, herkesi ilgilendiren bir konudan söz etmek
istiyorum. Biliyorsunuz ben Muğla Milletvekiliyim ve Fethiyeliyim. Bugün
Fenerbahçeyi 2-1 yendik ve Türkiye Kupası, şimdiki Ziraat
Kupasından eledik. Tabii, Fenerbahçeliler oldukça üzgünler, biliyorum ben
ama centilmence mücadele ettiler. Ben, Fethiyelileri, Fethiyesporu, yöneticilerini,
oyuncularını ve seyircileri içtenlikle kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özellikle 14üncü maddede, bu yasayla birlikte üç aylık bir süre
tanınıyor bu muayenehanenin kapatılması için. Gerçekten çok
kısa bir süre. Orada çalışan insanların iş
bulmaları, bir yere yerleştirilmeleri ve öğretim üyelerinin
kısa sürede kendilerini toparlamaları ve üniversiteye dönmeleri
oldukça zor. Biliyorsunuz, bu üç aylık sürenin on iki aya çıkarılmasını
teklif ettik ama Komisyon ve Bakanlık kabul etmediler.
Bunun yanında, bu madde
Zaten hekimler ve
sağlık emekçileri tek bir işte insanca yaşayabilecekleri
bir düzeni kurmak için zorunlu olarak üniversite dışında
muayenehaneye gitmişlerdi ama getirilen yasada bakıyoruz ki,
özellikle yandaş insanların ve yandaş İstanbul
sağlık baronlarının isteği doğrultusunda hareket
edildiğini ve çalışıldığını görüyoruz
çünkü sonuçta, İstanbullu meşhur doktorlar dışarıda
çalışacaklar, vakıf hastanelerine gidecekler, özel hastanelere
gidecekler.
Peki, Sayın Bakan, sayın Komisyon üyesi ve
milletvekili değerli arkadaşlarımız; muayenehanesinde
çalışsın. Ne fark eder? Yani özel hastanede
çalışınca bir fark mı olacak? Üstelik bu hekim
arkadaşların daha fazla çalışarak emekleri bir başka
yönden de sömürülmüş olacak. Yani burada tabii ki, gerçekten sahte bir tam
günü tartışıyoruz, bunun sıkıntılarını
yaşıyoruz. Özellikle hekimler yabancı özel hastane zincirlerinin
kölesi olmak zorunda mıdır? Yani neden kendi istedikleri
çalışma biçimini seçmiyorlar? Hekimlere
kısıtlayıcı çalışma koşulları adaletsizdir,
hukuksuzdur. Bir de bunun üç ay gibi kısa bir sürede
gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Bu madde üç ay gibi bir sürede
üniversite hastanelerinde birçok öğretim üyesinin istifa etmesine yol
açacaktır.
Diyoruz ki: Hekim yetersiz, uzman yetersiz. Peki,
yeterince para da vermiyorsunuz, imkân da sağlamıyorsunuz üniversite
hocalarına. Bırakın, onlara biraz imkân sağlayalım;
gerçekten, açık olan sağlık camiasında, ordusundaki
öğrenci yetiştirmede, asistan yetiştirmede, uzman yetiştirmede
onlara fırsatlar tanıyalım. Neden böyle bir koşuşma
içerisinde bırakıyoruz hekimleri, niye zor durumda
bırakıyoruz, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Tabii ki, piyasa
ekonomisinin Türkiye'deki dayatmış olduğu ve gelmiş
olduğu nokta maalesef bu.
Bu arada, tabii ki, kurum hekimlerinin -biraz önce,
11inci maddeye ek bir madde eklemek istedik ama Komisyon toplanamadı-
gerçekten çok zor durumda olduklarını biliyoruz, çok düşük
maaşlarla yaşamlarını sürdürüyorlar. 3 bin lira
dolayında maaşı olan bu hekimlerimizin özellikle emeklilikten
sonra 1.500-1.600 lira gibi çok düşük emekli maaşı almaları
ve yaşamlarını sürdürmeleri oldukça zor.
Her ne kadar, Sağlık Bakanı Komisyonda
Bunun üzerinde çalışacağız. dedi ama bir hafta geçmesine
rağmen, umutlu bir söylem, umutlu bir açılım getirmedi.
Umarım, buradaki konuşmasında, kurum hekimlerimize diğer
hekimler gibi, diğer sağlık çalışanları gibi
yeterince geçimlerini sağlayan bir olanak sağlanır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum,
Fethiyesporu tekrar kutluyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati : 23.42
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati:
00.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
480 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Madde 15te iki
adet önerge vardır, sırasıyla okutup işleme
alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 ve 480e 1inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 15 inci maddesi ile 2547 sayılı
Kanuna eklenen Geçici 65 inci maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Ali Öz Süleyman
Çelebi
Mersin Mersin İstanbul
İdris Baluken Nurettin
Demir İsmail
Tamer
Bingöl Muğla Kayseri
Özgür
Özel
Manisa
Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, yüksek
öğretim kurumlarında tıpta uzmanlık eğitimi yapmakta
olan tabip araştırma görevlileri, uzmanlık eğitimlerini
tamamladıklarında, Sağlık Bakanlığına uzman
olduklarının bildirildiği tarihten sonraki ilk Devlet Hizmeti
Yükümlülüğü Kurasına kadar kurumları ile ilişkileri
kesilmeksizin araştırma görevlisi olarak görev yapmaya devam
ederler."
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 15. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık Ali
Öz
Isparta Kütahya Mersin
Sinan Oğan Mesut
Dedeoğlu Emin
Çınar
Iğdır Kahramanmaraş Kastamonu
Lütfü Türkkan
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon,
katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu,
siz mi konuşacaksınız?
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş)
Gerekçe
BAŞKAN Peki.
Gerekçe:
Bu madde;
üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin serbest çalışması
için kriterlerin belirlenmesinin yasal zemine oturtulması anlamına
gelmektedir. Hocaya âdeta "3 ay çok yüksek performans göster, çok hasta
bak, çok ameliyat yap, hastaneye para kazandır, ben de sana
karşılığında serbest çalışma izni
vereyim." denilmektedir. Üniversite ortamında bu kriterlerin gündeme
gelmesi doğru değildir. Akademi dünyasının ruhuna
aykırıdır. Bu uygulamalar üniversite ortamının iç
barışını bozacaktır. Asıl görevi bir ekiple
asistan eğitimi yapmak olan yüksek öğretim kurumlarında, bu amaç
dışında yeni bir görev daha yüklenerek yüksek performans yapması
istenmektedir. Tam gün ruhu ortadan kalkmakta ve performans ön plana çıkmaktadır.
Kabaca "Kazandırdığın kadar kazanacaksın."
talimatı verilmekte ve kalite geri plana bırakılmaktadır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 ve 480'e 1'inci ek sıra sayılı Kanun
Tasarısının çerçeve 15 inci maddesi ile 2547 sayılı
Kanuna eklenen Geçici 65 inci maddeye aşağıdaki
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı
(Mersin) ve arkadaşları
Yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar,
yükseköğretim kurumlarında tıpta uzmanlık eğitimi
yapmakta olan tabip araştırma görevlileri, uzmanlık
eğitimlerini tamamladıklarında Sağlık Bakanlığına
uzman olduklarının bildirildiği tarihten sonraki ilk devlet
hizmeti yükümlülüğü kurasına kadar kurumları ile ilişkileri
kesilmeksizin araştırma görevlisi olarak görev yapmaya devam
ederler."
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılıyoruz.
BAŞKAN Kim konuşacak?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gerekçe.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Yükseköğretim kurumlarında tıpta
uzmanlık eğitimini tamamlayan tabiplerin devlet hizmeti
yükümlülüğü kurasına kadar kurumları ile ilişkilerinin
kesilmemesi suretiyle görev yapmaya ve mali haklarını almaya devam
etmeleri ve böylece mağduriyetlerinin önlenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, Komisyonun 15inci maddeye
dair bir redaksiyon talebi vardır.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Çerçeve 15inci maddeyle 2547
sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici 65inci maddenin 3üncü
cümlesinde geçen Esas alınarak belirlenir. ibaresinin Esas
alınır. biçiminde değiştirilmesi, anlatım sorununun
giderilmesi bakımından uygun olacaktır.
BAŞKAN İfade edilen düzeltmeyle birlikte
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Şimdi, efendim, redaksiyon yetkisi, biraz, kabul edilmiş olan maddenin
anlamını ve amacını tamamen değiştiriyor. Yani
bir ifade düzeltmesinin ötesine geçerek tamamen farklı bir yere götürüyor
maddeyi. Eğer gerçekten bir ihtiyaç var ise tekriri müzakere
yapılabilir.
Şimdi, maddenin söz konusu cümlesi şöyle,
okuyorum: Bu kapsamda ilk defa çalıştırılacakların
tespitinde uygulama faaliyetleri için, bu maddenin yayımından
itibaren üç ay içerisindeki çalışmaları, akademik faaliyetleri
açısından ise son bir yıllık faaliyetleri esas
alınarak belirlenir. Yani, bunlar esas alınıp buna göre bir
belirleme yapılır deniliyor. Şimdi, esas alınır derken
sadece bunlara bağlı kalınarak bir belirleme
yapılacağı anlamı çıkıyor. Bunu dikkatinize
sunuyorum efendim.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Sayın Başkanım, burada
sadece anlatım bozukluğu düzeltiliyor, yoksa, anlamda bir
değişiklik yapmak istenmiyor zaten.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Peki,
teşekkür ederim.
BAŞKAN Şimdi, tutanaklara hepsi geçti.
Kabul edilen önergeyle birlikte, ifade edilen düzeltmeyle
birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 16da iki adet önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sıra Sayısı 480 ve 480'e 1inci ek Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değişiklik
yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci
maddesinin (Ç) bendinde yer alan rütbelere göre düzenlenmiş
sağlık hizmetleri tazminatı oranlarını gösteren
cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
çerçeve 16 ncı madde çerçevesinin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemalettin Şimşek Mehmet Şandır Ali Öz
Samsun Mersin Mersin
Mustafa Kalaycı Yusuf
Halaçoğlu
Konya Kayseri
RÜTBELER |
TAZMİNAT
ORANLARI (%) |
|
Öğretim Üyesi Tabip / Öğretim Üyesi Diş Tabibi / Uzman Tabip / Uzman Diş Tabibi |
Tabip / Diş Tabibi / Tıpta uzmanlık mevzuatına göre
uzman olanlar |
|
General/Amiral |
585 |
455 |
Kıdemli
Albay |
550 |
425 |
Albay |
545 |
415 |
Yarbay |
515 |
380 |
Kıdemli
Binbaşı |
500 |
370 |
Binbaşı |
500 |
370 |
Kıdemli
Yüzbaşı |
460 |
320 |
Yüzbaşı |
460 |
320 |
Kıdemli
Üsteğmen |
420 |
280 |
Üsteğmen |
420 |
280 |
Teğmen |
380 |
250 |
Asteğmen |
370 |
240 |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin;
Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın; Organ ve Doku
Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791,2/159,2/401,2/592,2/769,2/1049)'nun 16.
Maddesindeki "diş tabipleri" ibaresinden sonra gelmek üzere
"dâhil tüm tabip ve diş tabipleri" ibaresinin eklenmesini teklif
ederiz.
Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ben konuşacağım.
BAŞKAN Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel,
buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Önergemizde, askeriyede sağlık hizmeti tazminat
oranına seyyanen 100 puan zam isteniyor Hükûmet tarafından, biz de
diyoruz ki: Bunu sadece öğretim üyeleri için değil, tüm tabipler, tüm
diş tabipleri ve tüm eczacılar için veriyor olmanız gerekir.
Çünkü askeriyede çalışan personelin özellikli durumunu hepsi taşımaktadır.
Bu konuda, aslında, çok da ciddi bir maliyet de bindirmediğine göre,
niçin katılınmıyor veya niçin bundan mahrum
bırakılıyorlar onu anlayabilmiş değiliz.
Önergede eczacı yoktu, eczacıyı da
ekledik. Çünkü Sayın Bakana ben zaman zaman meslektaşlarımın,
kamuda çalışanların ve özel sektörde
çalışanların, kendi eczanelerinde, halk eczanelerinde
çalışan eczacıların sorunlarını anlatıyorum.
Bir kez daha Meclise, bu vesileyle, şu konuda bir dikkat çekmek isterim
ki: İnanılmaz bir algı yönetimi var eczacılara
karşı. Her siyasi partiye gönül vermiş eczacılar bundan son
derece kırılıyorlar, üzülüyorlar, rahatsız oluyorlar. Her
fırsatta şunu söylüyorsunuz: Biz ilaç fiyatlarını
düşürdük. Eskiden çok kazanıyorlardı, şimdi biraz daha az
kazansınlar. Bir kere, ben mezun olurken 6 tane eczacılık
fakültesi vardı, şimdi sayıları 43-44, takip edemiyoruz.
300 mezun veriyordu eczacılık fakülteleri, şimdi senede 1.500e
yakın mezun veriyorlar. Bu şu demek: Şu anda alanda hizmet eden
eczacılardan 7-8 bin tanesi veya önümüzdeki yıllarda katılacak
öğrencileri düşünün. O, sizin düşündüğünüz,
aklınıza yerleştirdiğiniz, geçmişte yatlar, katlar
kazanan eczacılarla ilgisi yok. Öyle bir gerçeklik de yok ama velev ki
olsun, her sene yeni mezun ettiğiniz 1.500 eczacı bu şartlar altında
öyle Geçmişte kazandığı parayı gelsin, şimdi
harcasın. durumunda falan değil. Eziliyorlar, perişan
oluyorlar, hayata tutunmaya çalışıyorlar.
İlaç fiyatlarının düştüğü
doğru ama bunun iktidar partisinin bir marifetiyle
yapıldığını kimse savunmasın. Her platformda
tartışıyoruz, forumlarda konuşuyoruz, böyle bir gerçeklik
yok. Son on yıldır bütün dünyada bizatihi kendisi de bir sanayi
ürününe dönüşmüş olan ilaç yaşlandıkça ucuzluyor. Bunun
yanında, bütün dünya, referans fiyat sistemi, yani Komşuda kaça
satılıyorsa ben daha pahalısına almam. uygulamasına
geçti. İnternet üzerinden
hızlı haberleşiyoruz, bütün dünyadaki ilaç fiyatları domino
etkisiyle düşüyor. Kamu kurum iskontoları bütün dünyada var, pozitif liste-negatif
liste uygulamaları bütün dünyada var, katılım payı
uygulaması Türkiyedeki gibi değil ama dünyada uygulanıyor.
Reçetelenen kalem sayısını sınırlamak, fiyat kontrolü
yapmak, global bütçe uygulamaları, kâr kontrolleri bütün dünyada
uygulanıyor. Bu 8 yöntemin her birisinden 1 ya da 2 tanesi bütün dünyada uygulanıyor ama 8inin
birden uygulandığı tek ülke Türkiye. Bir de üstüne kur
baskısı yaratılıyor yani 1,9luk bir kurla fiyat
verilmiş ilaçlara, reel kur 2,6 olmuş, buradan da baskı
var. Ne olur yapalım;
yapamazsınız. Bir ilaç ucuz olmalı ve bulunabilir olmalı,
ikisi birbiriyle örtüşmediği zaman olmuyor, işte bugünkü durum
gibi ortaya çıkıyor. Bütün dünyada yetim ilaç sorunu vardır ama
bir tek Türkiyede fiyatından dolayı yetim düşmüş ilaçlar
sorunu vardır. Bir ilacı üretmeye, ithal etmeye değmeyecek veya
aldığınızda 1,9dan, 2,6dan ithal edip 1,9dan
satarsanız, yüzde 60 uygulaması varsa, ilave kamu kurum iskontosu
veriyorsa adam Lanet olsun. diyor getirmiyor. O Lanet olsun. deyip
getirmiyor, işin içinden çıkıyor ama sizin milletvekili olarak
Efendim, piyasada çok fazla ilaç yok, kanser hastamıza ilaç
bulamıyoruz, yurt dışından getirtmek zorunda
kalıyoruz. yakınmaları ortaya çıkıyor.
Kimse demiyor ilaçlar pahalı olsun ama ilaçlara
uyguladığınız sistemi akıl almaz yöntemlerle ve karakucak
güreşiyle yaparsanız başlıyor piyasada fiyatından
dolayı yetim kalmış ilaçlar. Bu işe bir çare bulmanız
lazım. Türkiye'nin en büyük ilaç üreticileri, hasta
sağlığı ve ilaç bulunabilirliği, ilaç kalitesi
üzerinden sizi tehdit etmeye başladılar; bu tehditlere pabuç
bırakmamalısınız; bilimsel, akılcı yöntemler
uygulamalısınız, ne hastaları mağdur etmelisiniz
ne sanayiciyi mağdur etmelisiniz ne
de eczacıları hastalarla karşı karşıya
bırakıp eczacılara bu sorunları
yaşatmalısınız. Devlet olmanın, devlet yönetmenin,
Hükûmet olmanın böyle bir sorumluluk gerektirdiğini
hatırlatıyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sıra Sayısı 480 ve 480'e 1inci ek Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değişiklik
yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun ek 17 nci
maddesinin (Ç) bendinde yer alan rütbelere göre düzenlenmiş
sağlık hizmetleri tazminatı oranlarını gösteren
cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
çerçeve 16 ncı madde çerçevesinin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif
ederiz.
Cemalettin
Şimşek (Samsun) ve arkadaşları
RÜTBELER |
TAZMİNAT ORANLARI (%) |
|
Öğretim
Üyesi Tabip / Öğretim Üyesi
Diş Tabibi / Uzman Tabip / Uzman
Diş Tabibi |
Tabip / Diş Tabibi / Tıpta uzmanlık
mevzuatına göre uzman olanlar |
|
General/Amiral |
585 |
455 |
Kıdemli
Albay |
550 |
425 |
Albay |
545 |
415 |
Yarbay |
515 |
380 |
Kıdemli
Binbaşı |
500 |
370 |
Binbaşı |
500 |
370 |
Kıdemli
Yüzbaşı |
460 |
320 |
Yüzbaşı |
460 |
320 |
Kıdemli
Üsteğmen |
420 |
280 |
Üsteğmen |
420 |
280 |
Teğmen |
380 |
250 |
Asteğmen |
370 |
240 |
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Samsun Milletvekili Sayın Cemalettin
Şimşek, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Sayın milletvekilleri, 480 ve 480e 1inci Ek sıra sayılı
Kanun Tasarısının 16ncı maddesi üzerine vermiş
olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Gecenin bu
saatinde uyumayan milletvekillerine de saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifimizde 480e
1inci ek Kanun Tasarısının çerçeve 16ncı maddesiyle
değişiklik yapılan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununun ek 17nci maddesinin (Ç) bendinde yer alan rütbelere göre
düzenlenmiş sağlık hizmetleri tazminatı
oranlarını gösteren cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve çerçeve 16ncı madde çerçevesinde buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz. diyoruz.
Bundan muradımız şu değerli
arkadaşlar: Biliyorsunuz, döner sermayesi olmayan kurumlara -askerî
birliklerin döner sermayeleri yok- belli bir ek ödeme altında ödeme
yapılıyor. Burada, uzman hekimler ile uzman diş tabipleri
arasında öğretim üyesi oldukları zaman bu tazminatlarda bir
değişiklik yok ancak uzman hekimler ile uzman diş tabipleri ve
tabipler ile diş tabipleri arasında çok azımsanmayacak bir
farklılık var. Dolayısıyla bu da çalışma
barışını, gerçekten, bir arada, yan yana aynı
çalışanları, çalışma barışını
bozuyor. Bir diş hekimi ile bir uzman hekim -uzman diş hekimiyle-
aynı mesaiyi yapıyor, aynı risk altında
çalışıyor, aynı şekilde çalışıyor ama
çok farklı ücretler alıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz,
demokratik devlet, hakkaniyetli devlettir yani insanların her türlü
hakkını teslim eden, temel haklarını hukuk
karşısında vesaire ama ülkemize baktığımızda
bu adaletlerin hiçbirini göremediğimiz için herhâlde burada da adalet
değil de artık neye göre hesap yapılıyor onu
anlayamıyorum. Bir çıkar çevresine göre mi, güce göre mi? Bir
şeye göre bir şeyler yapılıyor ve bu durum bu hâle geliyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunun en
büyük kaynağının da bu gibi haksızlıklarda belli
yerlere ilettiğimizde bize deniyor ki: Kaynak yok, onun için
düzeltemiyoruz, yapamıyoruz. Ağız ve diş
sağlığı hizmetlerinde de, her zaman dile getirdiğimiz
gibi, bu kaynak yoksulluğu nedeniyle vatandaşın ağız
ve diş sağlığı hizmetlerine ulaşımı
zorlaştırılıyor biliyorsunuz. Sadece kamuda veriliyor ve
kamuda da 128-130 civarında ağız ve diş
sağlığı merkezi var ve buralarda da 6-7 bin civarında
bir hekimle ağız ve diş sağlığı hizmeti
sunmaya çalışıyor devlet. Dolayısıyla, 2011
yılı istatistiklerine baktığımızda 29 milyon
poliklinik yapılmış ağız ve diş
sağlığı merkezlerinde yani bu, 10 milyon civarında
insana ulaşıldı demektir. Hani genel tababette 8e ulaştık diyenler ama
ağız ve diş sağlığında sekizde 1ine ancak
ulaşmışlar. Burada da sağlık hizmetlerinin sunumunda,
devletin sosyal devlet olma ilkesini yerine getirmede çok büyük bir eksiklik
olduğunu görüyoruz. Bunu da ileri sürdüğümüzde, bunu da
söylediğimizde Haklısınız, ama maliye, kaynak yok.
deniyor. Şimdi, ya biz Sayın Başbakanla başka, farklı
ülkelerde yaşıyoruz ya Başbakanımızın dediği
doğru ya maliyenin bize verdiği bilgiler doğru. Başbakana
bakarsak Ne isterseniz isteyin. Çok büyük ülke olduk.
İhracatımız şu noktaya geldi. Eskiden böyle miydi Türkiye
bir düşünün. diye anlatıyor ama buradaki tartışmalardan,
buradaki konuşmalardan görüyoruz ki Sayın Başbakanın
çizdiği Türkiye tablosuyla bizim yaşadığımız
Türkiye tablosu arasında da çok büyük farklılıklar var çünkü
buradaki teklif edilen şey, değerli arkadaşlarım, 168 tane
diş hekimi ve uzman diş hekimini ilgilendiriyor. Bunun için mali
kaynak yok diyenlerin yani Başbakanın söylediğiyle ne kadar
çeliştiğini sizin takdirlerinize bırakıyorum. Onun için, bu
önergemizin
Hakikaten çok da az bir fark var. 160 tane diş tabibi ve
uzman diş tabibi çok büyük mağduriyetler yaşıyor. Aynı
rütbedeki, aynı derecedeki uzman hekimle aralarındaki fark 2-3 bin
lirayı buluyor. Para da bir şey değil ama hakikaten aynı
mesaiyi, aynı emeği, bulaşıcı hastalıklara
karşı aynı riski taşıyan insanların farklı
farklı muamele görmelerine biraz evvel söylediğim demokratik devlette
müsaade edilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Hepinizi tekrar gecenin bu saatinde
saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum
AYTUĞ ATICI (Mersin) Karar yeter sayısı
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.27
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati:
00.36
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25inci
Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
Samsun
Milletvekili Sayın Cemalettin Şimşek ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
480 sıra
sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi,
16ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
17nci maddede iki
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (l/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 17. Maddesinde geçen
kanunlarda belirtilen istisnalar dışında ibaresinin
çıkarılmasını teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla
Süleyman Çelebi Haydar
Akar
İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim Elemanları ile
Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet
Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi, Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 17. Maddesinin
Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık Ali
Öz
Isparta Kütahya
Mersin
Hasan Hüseyin Türkoğlu Ruhsar
Demirel Sinan
Oğan
Osmaniye Eskişehir Iğdır
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Eskişehir Milletvekili Sayın
Ruhsar Demirel, buyurunuz. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce konuştuğum
önergede aile hekimliğine başlamıştım. Ben bu sefer
biraz daha devam edip sonrasında gelecek önergelerde de başka
konulara geçmek istiyorum ama önce önergemizle ilgili bir cümle söylemek
istiyorum.
Teşebbüs hürriyeti anayasal bir hak. Bu hürriyeti
kısıtlıyorsunuz. Bu, yalnızca hekimlere olmadı, ilk
önce bizim başımıza geldi, arkasından şimdi
dershaneler meselesi var. Teşebbüs hürriyeti konusunda sağlık
çalışanlarına böyle bir yaklaşımınız
olmasına rağmen, ısrarla bu ülkede, hekim başta olmak
üzere, sağlık çalışanı sayısının
yetersizliğini söylemenize ancak komik ve -yani kusura bakmayın da-
dengesiz bir açıklama demek lazım. Eğer bu konuda sizin elinizde
yeterince personeliniz yoksa, bunların kısıtlanmasını
çalışma hürriyetlerinin engellenmesiyle açıklamak çok akla uygun
gelmiyor.
Aile hekimliğiyle başlamıştım ve
biliyorsunuz -şu anda aslında 5 Aralık oldu- 4 Aralık günü
aile hekimleri bir etkinlik de yaptılar. Ben, Türkiyedeki aile
hekimliğiyle ilgili birkaç şey daha söylemek istiyorum. Aile
hekimliğinde Türkiyede başvuru, genel hasta profilinde yüzde 50,
hastanelere de yüzde 50. Oysa, Hükûmetimiz özellikle çağdaş ülkeler
düzeyine erişmek için sağlıkta yenilik
yaptığını söylüyor. Bu çağdaş diye
tanımlanan ülkelerde aile hekimliği sistemine başvurunun yüzde
75, hastanelere başvurunun yüzde 25 olduğunu, Avrupa Birliğinde
aile hekimliğine kayıtlı hasta sayısının 2 binle
sınırlı olduğunu ama bizim ülkemizde 3.562 gibi neredeyse 2
katına yakın olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bir de aile hekimliği sistemi ile hastaneler
arasındaki bütçe farkını Sayın Bakana hatırlatmak
lazım. Aile hekimlerinin maliyeti yaklaşık 4 milyar bu ülkeye,
ilaç bütçemiz de yaklaşık 16 milyar civarında ama ikinci, üçüncü
basamak ile özel hastane harcamaları 2010da 22, 2011de 28, 2012de 32
milyar; korkarım, bu sene 38i bulacak. Şimdi bu rakamları da
niye söyledim? Bakanlık ne yapıyor biliyor musunuz? Son sekiz
yıldır hekimlerin gelir düzeyini düşüyor, aile hekimlerinin.
Önce katsayıyı 1den 0,79a çekmişti, şimdi de 0,64e
çekerek son sekiz yılda Türkiyede gelir düzeyi azalan tek meslek grubunun
hekimler olması konusunda Sayın Bakanın da
katkılarıyla bütün sağlık çalışanları destek
oldular.
Ben buradan başka bir yere daha temas etmek
istiyorum koruyucu sağlık hekimliğiyle ilgili. Sayın
Bakanın şöyle bir ifadesi var: Türkiyenin konumu nedeniyle
günümüzde yaşanan insan hareketliliği diye bir ifade kullanarak,
kızamık ve benzeri hastalıkların
arttığını, ülkemizde polionun da görülme ihtimali
olduğunu, bununla ilgili çalışma yaptıklarını
söylüyor Sayın Bakan; sanıyorum Suriyeli
sığınmacılardan bahsediyor. Sağlık, stratejik bir
konu; kapıdan her geleni içeri alırsanız, ülkenin o
aldığı beyaz kartlar, karneler de karalanıyor tabii.
İşte, eş zamanlı olarak Bakanlıktaki bir bürokrat
açıklama yapıyor Gereken önlemleri Bilim Kurulu kararıyla
yapmaya çalışıyoruz. diye.
Sayın Bakan, Sayın Akdağ ile isterseniz
bir görüşün, bu domuz gribi meselesi vardı biliyorsunuz ülkemizde.
Domuz gribi geldi, geliyor diye milyonlarca doz aşı
alındı ve bu milletin milyonlarca liralık vergisi heba edildi.
İşte, o heba edilirken de bu bilim kurulları referans
alınmıştı, belki hocalar da referans olmaya zorunlu
kılınmıştı. Dolayısıyla, bu Suriyeli
sığınmacılar meselesinin yalnızca Sayın
Davutoğlunun stratejik derinliği veya Lider ülke Türkiye olmak
gibi hamasetlerin ötesinde sağlığın stratejik bir alan
olduğunun kabulüyle, ülkelerin birçoğunun sağlıkla ilgili
dışa bağımlılıklarından ötürü başka
ülkelerin güdümüne girdiğini de göz ardı etmeden ve ilgili
bürokratlarınızın da bahsettiği bu Bilim Kurulunun umuyoruz
ki, domuz gribi için de onay veren Bilim Kurulu olmadığını
teyit ederseniz ve ülkemizde kızamık ile polio konusundaki son
durumu, aile hekimlerine koruyucu hekimlik yapmak yerine acillerde nöbet tutma
zorunluluğunu neden getirdiğinizi, 3.562 hastaya baktıktan sonra
sekiz saatlik nöbete de gidip, sonuçta bu insanların yirmi dört saati
aşan süre çalışmalarını uygun gören
Bakanlığın, İş yeri hekimliği için ancak haftada
otuz saat çalışabilirsin. derken hangi vicdani kriteri
kullandığını sanıyorum bütün aile hekimleri merak
ediyordur.
Saygılarla. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480e 1inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Sayın Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite
Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku
Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekilleri Sayın Mahmut Tanal ve Sayın Mustafa Sezgin
Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Sayın Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal'ın;
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı
İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769,
2/1049)nun 17. Maddesinde geçen kanunlarda belirtilen istisnalar
dışında ibaresinin çıkarılmasını teklif
ederiz.
Aytuğ
Atıcı (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Kabul edemiyoruz, Sayın
Başkanım.
BAŞKAN Katılamıyorsunuz.
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet de katılmıyor.
Muğla Milletvekili Sayın Nurettin Demir,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hakikaten gece
yarısını aşmış, yeni bir tarihî güne doğru
gidiyoruz. Efendim, özellikle bu yasayla ilgili çok dengesizliklerin, çok
haksızlıkların ve Anayasanın 10uncu maddesine göre çok
büyük haksızlıkların, eşitsizliklerin olduğunu
görüyoruz. Bakın, bu maddede özellikle GATAda görev yapan öğretim
üyelerinin, doktorların, hocaların özel hastanelerde ya da vakıf
hastanelerinde, dışarıda çalışmasına izin
verilmiyor. E, üniversitelere veriyorsunuz, yüzde 50sini
dışarıya gönderebiliyorsunuz, bunlara vermiyorsunuz. Acaba
bunları çok sevdiğinizden mi, yoksa cezalandırıyor musunuz,
bunu anlayamadım ben. Yani buradaki eşitsizliğin nedeni nedir,
niye? Ya da şöyle sorabilir miyiz: Acaba askerî hastanedeki ya da
GATAdaki hocaları bu özel hastaneler ya da vakıf hastaneleri
istemiyor mu? Yani orada çok değerli hocalar yok mu acaba, bunu da
anlayamadım. Yani burada ciddi bir eşitsizlik var.
Sadece burada bir eşitsizlik değil, Türkiyenin
hayvan sağlığın da Tarım Bakanlığına
bağlı veterinerlik hizmetlerinde, veterinerlik yani hayvan
sağlığında önemli hizmetleri olan veteriner grupları
arasında da eşitsizlikler var. Yine -biraz önce geçti- 12nci maddeye
göre sivil veteriner hekimler Tam Gün Yasasına tabi oluyorlar, buraya
alınıyorlar yani buranın getirmiş olduğu imkânlardan
yararlanıyorlar ama birliklerin hijyen ve gıda kontrolünü yapan,
birliklerin, askerlerimizin, bizim erlerimizin,
erbaşlarımızın sağlığı, halk
sağlığıyla ilgili hizmet gören 500 tane veteriner hekimi
almıyorsunuz. Yani niye, bu ayrılık neden? Yani bunun gerekçesi
nedir? Yani Anayasanın 10uncu maddesi, eşitlik ilkesi varsa
Aynı hizmetleri yapan iki grup var, birini alıyorsunuz, diğerini
almıyorsunuz Sayın Bakan; ya teknik bir hata var
Bunu ben Plan ve
Bütçe Komisyonunda da söylemiştim. Düzeltiriz. denildi ama bir düzeltme
yok maalesef. Yani büyük haksızlıklar yapıyoruz, bu
haksızlıkları gidermek lazım.
Yine, veteriner hekimlerle ilgili fark edilmeyen, dikkat
edilmeyen önemli bir konu var. Biliyorsunuz, Türkiyede hayvan
sağlığı, özellikle besicilikte çok gerideyiz.
Hayvanlarımızın yüzde 50si veremli, şap ve brusella, Malta
humması çok yaygın. Ensar Öğüt, Arif Bulut, Burdur
Milletvekilimiz Kerim Özkan defalarca burada söyledi ama Tarım
Bakanlığından herhangi bir çıt, ses yok, duymuyorlar. Yani
o kadar yoğun bir hastalık ve enfeksiyon var ki
hayvanlarımızda ve Türkiyede 250 tane kör nokta var. Saat
beşten sonra muayenehanede çalışan veteriner hekimler buralara
gidiyorlar ve halka, hayvanlarımıza sağlık hizmetleri
sunuluyor. Ama bugün Tam Gün Yasasıyla, 480 sıra sayılı Tasarıyla
Hekimler muayenehane açamaz denmesiyle birlikte veteriner hekimlerin de
haklarını kapatmış oluyoruz. Peki, hayvan
sağlığında yeterince hizmet götüremediğimize göre
ciddi bir mağduriyet yaratılacak. Bunda da dikkat edilmemiş.
Peki, bu durumda ne olacaktır? Bu durumda,
sanıyorum, büyük açmazlar olacak, büyük davalar açılacak ve
haksızlıklar, sonuçta yasaya, Anayasaya ya da diğer
uygulamalara ya da sizlere, Tarım Bakanlığına bu konuda
ciddi rahatsızlıklar gelecektir. Bunların düzeltilmesi için
belki yeni bir torba yasaya ihtiyaç duyulacak ve bu da tabii ki önümüzdeki
süreçte ne kadar sürede yapılabilecek belli değil. Yani o kadar
hazırlıksızlığı ve hazirandan bu yana bu
konuların yeterince irdelenmemesini, incelenmemesini çok büyük bir
eksiklik olarak görüyorum. Bunların düzeltilmesi için de yetkililerin ve
Meclisimizin dikkatini çekmek istedim.
Teşekkür ediyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler..
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 18 üzerinde aynı mahiyette üç önerge
vardır, okutacağım ve birlikte işleme alacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim
veya gerekçelerini okutacağım.
Şimdi aynı mahiyetteki önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının (480e 1inci Ek) 18. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Demir
Çelik
Bingöl Van
Muş
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
S.
Nevzat Korkmaz Alim
Işık Sinan
Oğan
Isparta
Kütahya
Iğdır
Ali
Öz Hasan
Hüseyin Türkoğlu
Mersin
Osmaniye
Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza
sahipleri:
Aytuğ
Atıcı Özgür
Özel Nurettin
Demir
Mersin
Manisa
Muğla
Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
İstanbul
Kocaeli
BAŞKAN Komisyon, önergelere katılıyor
mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Başkan.
BAŞKAN Kim konuşacak?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Aytuğ Atıcı
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın
Atıcı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, hepinize
hayırlı sabahlar diliyorum. Sadece size değil, bize gönderilen
tweetlerden anladığımız kadarıyla Türkiyede birçok
tabip odasında hekimler bir araya gelmişler ve bizi
izliyorlarmış; Türk Tabipleri Birliğinde de karargâh
kurulmuş, bizi izliyorlarmış; ben buradan onlara da sevgi ve
saygılarımı gönderiyorum. Onlardan da güç
aldığımızı ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu sözde Tam Gün
Yasasının 18inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.
Bu 18inci madde, gerçekten, başından beri söylediğimiz ve
üniversitelerin sonunu getirecek olan bir madde. Bu maddenin bir benzerini
11inci maddede de tartışmış idik. 11inci maddede de sadece
tartışmamış, Tam Gün Yasası öyle olmaz böyle olur.
diyerek 2 tane madde önergesi vermiş idik fakat Komisyondaki
arkadaşlarımız burada oturdukları hâlde orayı
teşrif etmedikleri için bu maddeleri kabul edememiştik.
Şimdi 18inci maddede yapılan düzenlemeyle,
Gülhane Askeri Tıp Akademisine dışarıdan öğretim üyesi
enjekte ediyorsunuz, diyorsunuz ki: Gülhane Askeri Tıp Akademisinde
bulunan hocalar yeterli değiller. Bunların her 100 tanesine 5 tane
dışarıdan öğretim üyesi getirerek GATAda ameliyatlar
yaptırabiliriz. Aynı maddeyi siviller için de 11inci maddede
getirmiştiniz. Yani Bir üniversitede her 100 öğretim üyesi
başına 5 öğretim üyesini, 5 doçenti, profesörü,
dışarıda muayenesi olanları -dışarıda özelde
çalışan, üniversiteyle hiç alakası olmayan- getirelim, burada
ameliyat yapsınlar, burada hasta baksınlar. diyorsunuz bu maddede.
Ne kadar vicdanınıza sığıyor,
bilmiyorum. Bu 5 kişi kim? Nereden icap etti bu 5 kişinin
üniversitelere yeniden monte edilmesi? Bu 5 kişi aslında bu
üniversiteden hiç gitmemeliydiler. Bu insanlar sizin yüzünüzden, sizin
uyguladığınız bu kanunlar yüzünden üniversiteyi terk etmek
zorunda bırakıldılar. Şimdi, diyorsunuz ki: Ya pardon, biz
yanlış yaptık. Aslında, sizin yeriniz üniversite ama biz
sizi üniversitenin dışına ittik, sizin
boşalttığınız kadrolara da bizim adamları
yerleştirdik ama bizim adamlar bu işi beceremiyorlar sizin kadar,
Allah rızası için 100 kişiye 5 kişiyi getirin de şu
ameliyatları burada yapalım. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bunun mecazi anlamı budur ve siz, hekimlere kötülük
yapıyorsunuz değerli arkadaşlar, gerçekten kötülük
yapıyorsunuz. Gerek Gülhane Askeri
Tıp Akademisinde bulunan doçent, profesörler gerek üniversitelerde bulunan
doçent, profesörler her türlü müdahaleyi yapmaya yetkin insanlardır.
Bunlar hekimlikleri en iyi şekilde yapan ve birçok
yakınınızın hayatını kurtaran insanlardır.
Peki, buraya kadar anladık, bundan sonra, bir de
eşitsizliğe imza atıyorsunuz ve vebal alıyorsunuz,
diyorsunuz ki: Üniversitelerde yani sivil üniversitelerde bulunan öğretim
üyelerinden her ana bilim dalında çalışanlardan yüzde 50sini
dışarıya gönderiyorum. Hani Sahte tam gün, çakma tam gün,
sözde tam gün. diyoruz ya, işte bu yüzden. Tam gün ne demek? Bir adam,
bir hoca, bir doktor, ya hastanede çalışacak ya da muayenehanesinde,
özelde çalışacak. İkisinin bir arada olması mümkün
değil. diyordunuz siz de Başbakanınız da Sağlık
Bakanınız da. Şimdi, diyorsunuz ki: Ya, biz yanlış
yapmışız, tam gün diye bir şey olmazmış. Ne
yapacağız? Burada çalışanların yarısına
dışarıda izin verelim. Peki, hadi bunu anladık. Gülhanede
çalışanlara niye izin vermiyorsunuz? Bu maddede, 18inci maddede
madem hata yaptığınızı anladınız, niye sadece
sivil üniversitelerdekilerin dışarıda
çalışmalarına izin veriyorsunuz da Gülhanedekilerle
vermiyorsunuz? Onlar dışarı çıksalar zarar mı
verecekler?
Değerli arkadaşlarım, biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak tam günden yanayız ama adam gibi tam günden yanayız.
Bunu söylerken de sadece laf olsun diye söylemedik, madde önergemizi vererek
size katkı sağlamaya çalıştık. Daha da öncesinde, tam
iki sene önce, Tam gün nasıl olur ve Türkiyeye tam gün nasıl
uygulanır? diye büyük bir çalışma yaptık, 26 maddelik bir
kanun teklifi hazırladık, sizlere sunduk ama siz elinizin tersiyle bu
kanunu ittiniz.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Okumadılar
bile.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi,
saplandınız bir çamura, çıkamıyorsunuz. Allah
yardımcınız olsun, ben ne diyeyim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi önergesi üzerinde Mersin
Milletvekili Sayın Ali Öz, buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
18inci maddede Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Tabii ki artık bu Tam Gün Yasasının bir
tam günlü kısmı kalmadı. Bunun az önce Cumhuriyet Halk
Partisinin konuşmacısı değişik adlarla isimlendirdi,
ben de şimdi yeni bir isim daha takıyorum buna: Yarım porsiyon
Tam Gün Yasası. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Neresinden tutarsanız tutun, iştahınız ne zaman
açılırsa o zaman yiyebilirsiniz, bu, öyle bir yasa.
Yani böyle bir garabet olur mu? Gülhane Askeri Tıp
Akademisinde dışarıya çıkmak yasak! Buradakiler profesör
değil mi, buradakiler doçent değil mi yani bu baskı sizin
üzerinize nereden geldi? Üniversite hastanelerinde dışarıya
çıkılması için bir şekilde yüzde 50 oranında müsaade
edeceksiniz, GATAya geldiği zaman, Gülhane Askeri Tıp Akademisine
geldiği zaman oradakilere diyeceksiniz ki: Siz dışarıya
çıkamazsınız. Zaten bu yasada asıl önemli olan
dışarıya çıkmak falan da değil.
Bir kere, sağlık, bu yasayla, küresel
sermayenin hizmetine sunulmaktadır. Artık bunu net bir şekilde
bu kürsüden ifade etmemiz gerekiyor. Burada sizi zorlayanlar
Özellikle özel
hastanelerin, özel sektörün yoğunlaştığı
İstanbula göre düzenlenmiş bir yasadır bu. Anadoluda bu
yasanın karşılığı da yoktur,
tutarlılığı da yoktur.
Bu performans sistemine dayalı sağlık
sistemi, eğer gerçekten çok iyiyse İçişlerinde ve Adalet
Bakanlığında da benzer performans sistemine geçin bir an önce.
Tabii ki satacak meta kalmayınca bu yasayla özel hastanelerin,
dışarıdaki özel kurumların ihtiyacına binaen âdeta
hekimler kiraya verilerek özel sektör desteklenecek ama hekim, kendisi serbest
meslek icra etmek adına Ben gidip dışarıda
çalışıp muayenehane açacağım. dediği zaman
Yasak. diyeceksiniz. Bunun ne vicdani ne mantıklı ne de ahlaki bir
tarafı yoktur. Eğer gerçekten niyetiniz mesai dışında
hekimlerin serbest çalışmasına müsaade etmekse o zaman
bırakın muayenehane de açsınlar. Başlangıçta Tam Gün
Yasasına geçerken, ısrarla, tam günü tam gün olarak uygulayacağınızı,
kamu hastanelerinde, üniversite hastanelerinde bu şekilde
uygulayacağınızı her defasında ifade etmiştiniz.
Tabii ki bu yasa şimdi ne getirdi? Uçan profesörlerden, jet profesörlerden
sonra kiralık profesörlük dönemini başlattınız, Türkiye
Cumhuriyeti devletine hayırlı olsun.
Anlaşılıyor ki bu yasa, özel hastanelerin
talepleri doğrultusunda dizayn edilmiş, Bakanlığa dikte
ettirilmiş, oranlar konusunda başta anlaşılamamış
ama daha sonra belli bir mutabakatla bu noktaya getirilmiş. Gülhane Askeri
Tıp Akademisine dışarıdan yüzde 5 öğretim görevlisi
gelip orada ders verebilecek, hasta tedavi edebilecek. Bu, Gülhane Askeri
Tıp Akademisinde akademisyen olarak görev yapan profesörlere ve doçentlere
yapılan çok büyük bir haksızlıktır; bunu yapmaya
hakkınız yok. Diyorsunuz ki: Siz yetersizsiniz, biz
dışarıdan buraya öğretim görevlisi getirip burada
çalışmasına müsaade edeceğiz. Bunu 11inci maddede
üniversite hastaneleri için uyguladınız farklı bir boyutuyla,
serbestlik tanıyarak içeride ve dışarıda. Daha ileriki
maddelerde göreceksiniz, eğitim ve araştırma hastanelerinde de
profesörleri ve doçentleri, serbest meslek icrası için Bakanlar Kurulunun
yetkisine bırakıyorsunuz yani sağlık sistemini âdeta
içinden çıkılmaz bir hâle bu yasayla kendi elinizle sokuyorsunuz.
Bunun, Türk tıbbına, Türkiyedeki sağlık hizmetinin
iyileşmesi adına, memleketin menfaatine sağlayacağı
hiçbir fayda yok.
Gelin, bu yasayı, tamamen, Meclisteyken, Anayasa
Mahkemesine müracaatlar başlamadan geri çekin. Bir Tam Gün Yasasını,
üniversitedeki öğretim görevlilerinin kendini idame edecek şekilde
alması gereken ücretler neyse o şekliyle dizayn edelim. Hep birlikte
düzgün bir yasa yapalım, hem memleketin hayrına olsun hem bu ülkedeki
öğretim görevlilerinin, profesörlerin ve doçentlerin hayrına olsun.
Hele hele en önemlisi, akademik dünyanın, bilimsel araştırma
yapılması gereken yerlerin, gelecekte sağlık alanında
nesil yetiştirecek olanların vebaline girmeyelim diyor, yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenleme ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA)
bünyesine sözleşmeli öğretim üyesi alınacağından ve
alınacak sözleşmeli öğretim üyelerinin ücretlerinin de döner
sermaye bütçesinden karşılanacağından bahsedilmektedir. Bu
düzenleme AKPnin sağlıkta dönüşüm adı altında
sağlık alanındaki liberalleşme politikalarının
bir sonucudur. Bu uygulamalar da daha farklı sorunlara (sağlık
çalışanlarını zorunlu olarak rekabete sokmak, sağlıkta
şiddet gibi) neden olmaktadır.
BAŞKAN Önergeleri oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 19da üç adet önerge vardır, sırasıyla
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480e 1inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)nun 19. Maddesinde geçen üç
ay ibaresinin on iki ay şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür Özel Dilek Akagün
Yılmaz
Mersin Manisa
Uşak
Nurettin Demir Süleyman
Çelebi Haydar
Akar
Muğla İstanbul Kocaeli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 480 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Üniversite Öğretim Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve
Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfında
Çalışan Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ
ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi, Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Tababet
ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19.
Maddesinin Geçici 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla mesai saatleri dışında serbest meslek faaliyeti
olarak muayenehane işletenler 6 ay, özel kuruluşlarda
çalışmakta olan öğretim üyeleri 3 ay içerisinde bu
faaliyetlerini sona erdirir, bu süre içerisinde faaliyetlerini sona erdirmeyen
öğretim üyeleri istifa etmiş sayılır.
S. Nevzat Korkmaz Alim
Işık Ali
Öz
Isparta Kütahya Mersin
Sinan Oğan Cemalettin
Şimşek
Iğdır Samsun
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
480 Sıra Sayılı Kanun
Tasarısının (480'e 1'inci Ek) 19. Maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi
Gür Demir
Çelik
Bingöl Van Muş
Erol Dora Adil
Zozani
Mardin Hakkâri
BAŞKAN Komisyon katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile mesai saatleri dışında
serbest meslek faaliyetinde bulunmakta veya özel kuruluşlarda
çalışmakta olan öğretim üyelerinin bu faaliyetlerinin
sonlandırılmasından bahsedilmektedir. Diğer bir ifadeyle
öğretim üyelerinin de tam zamanlı çalışma sistemine entegre
olmaları ifade edilmektedir. Oysa mevcut sistemdeki tam süre
çalışma sistemi tamamen performansa dayalı bir sistemdir ve bu
uygulama da sağlık alanında çeşitli
sıkıntılara neden olmaktadır. Sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet, insan sağlığının rekabete teslim
edilmesinden kaynaklanan sıkıntılara neden olabilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480 sıra sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Üniversite Öğretim Elemanları ile
Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri
Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Devlet
Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Tababet ve Şuabatı
San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 19. Maddesinin
Geçici 11. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla mesai saatleri dışında serbest meslek faaliyeti
olarak muayenehane işletenler 6 ay, özel kuruluşlarda
çalışmakta olan öğretim üyeleri 3 ay içerisinde bu faaliyetlerini
sona erdirir, bu süre içerisinde faaliyetlerini sona erdirmeyen öğretim
üyeleri istifa etmiş sayılır.
S.
Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın Ali Öz,
buyurun. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
madde üzerinde vermiş olduğumuz önergede asıl niyetimiz şu:
İçimizde gerçekten hekimlik yapan, serbest meslek icrası olarak
sadece muayenehane işleten ama onun dışında serbest meslek
olarak muayenehane işletmeyip herhangi bir özel hastanede görev yapan
hekim arkadaşlar da var. Şimdi, bunların bu konuyu çok iyi
bildiğine inanıyorum. Bir muayenehane nasıl kurulur?
İçerisinde ne kadar tıbbi cihazlar var? O muayenehanede birlikte
çalışmış olduğunuz, size yardımcı bir
ekipman mutlaka var. Bir bu şekilde şartı olup serbest meslek
icra eden var, bir de öbür taraftan kurulu bir özel hastanede gidip serbest
meslek icra edenler var. Siz şimdi ikisinin de bu Tam Gün Yasasıyla
üniversiteye dönmesi için karar verme süresini aynı zamana
eşitliyorsunuz. Biz diyoruz ki önergemizde, muayenehane hekimliği
yapan insan o büroyu tutmuş, büroda belki sahibiyle bir kira kontratı
imzalamış, öbür taraftan o muayenehaneyi işletmek için
birtakım tıbbi cihazları kendi cebinden orada almak zorunda
kalmış. Dolayısıyla, yanında
çalıştırdığı elemana belli bir süre mutlak
surette bir aylık vermek durumunda. Bir kere, bu Tam Gün
Yasasını çıkartırken muayenehanesini kapatan öğretim
görevlilerinin, muayenehanesinde yapmış olduğu harcamaların
hepsini diyoruz ki: At çöpe gitsin. Bunun içerisinde, gerçekten, teknolojik
olarak günün şartlarına uygun, son derece önemli tıbbi cihazlar
var. Artık serbest muayenehane hekimliği de
kalmadığına göre, bunların ikinci el piyasası da
bittiğine göre bu aletleri nerelerde kullanacaklar, ne yapacaklar, onlar
da meçhul. Bu şekildeki uğradıkları zararı tazmin
noktasında da maalesef iktidarın önerdiği hiçbir formül yok.
Burada, bu sürenin, muayenehane ile özel sektördeki sürenin aynı
olmasının adil olmadığı kanaatindeyiz. Yani, bir üç
aylık daha uzun süre verilmesini hekimlerin hem bundan sonra hangi noktada
mesleklerine devam edeceklerine karar verme noktasında hem de diğer
taraftan işlerini belli bir yola koyma noktasında onlara tanınan
önemli bir fırsat olarak görüyoruz ama maalesef, bunu bile vermeyi,
herhâlde hekimlere bunları bile fazla gördüğünüzü düşünüyorum.
Tabii ki bu Tam Gün Yasası artık tamamen
işin içerisinden çıkılmaz, ucu bucağı, ne
olacağı belli olmayan, nasıl uygulanacağı ve kimlere
nasıl bir farklılık yaratacağı kanunla tam olarak
tanımlanmayan, keyfî uygulamaya son derece müsait, yoruma açık çok
sayıda madde ihtiva ettiğinden, hekimlerin menfaatine ve
faydasına olmayacağı kanaatindeyim. Bu yasayı düzenlerken,
yine, tekraren ifade etmek istiyorum ki mutlak surette özel hastanelere
hekimleri kiralamak, onları oralarda çalıştırmaya zorlamak,
onların kazancını artırmak yolunda birtakım önlemlerle
yasanın hazırlandığını düşünüyor ama bunun
doğru olmadığını ifade ederek hepinizi tekraren saygı
ve sevgilerimle selamlıyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Öz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 19. Maddesinde geçen üç
ay ibaresinin on iki ay şeklinde değiştirilmesini teklif
ederiz.
Dilek Akagün
Yılmaz (Uşak) ve arkadaşları
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK,
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN
VEKİLİ TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Çok teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün
bir karar çıktı Anayasa Mahkemesinden. Bizleri çok mutlu etti.
Aslında bir hukuk garabetini, aslında bir hak ihlalini ortadan
kaldıran bir karardı. İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa
Balbayla ilgili, uzun tutukluluklarla ilgili bir karar verdi Anayasa
Mahkemesi. Bu karar aynı zamanda bizi çok da şaşırttı.
Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar, Hükûmet tarafından gönderilen, bu
Meclisten geçen bir sürü Anayasaya aykırı yasayı ne yazık
ki tamamen onaylayarak geçirmişti ama yanlış saat bile günde 2
kez doğruyu göstereceği gibi, Anayasa Mahkemesi de böylesine düzgün
bir kararı verdi. Verilen bu kararda, uzun tutukluluk nedeniyle
milletvekili olan Mustafa Balbayın yasama faaliyetlerine
katılamadığı dolayısıyla milletin temsil
yetkisinin ölçüsüz ihlal edildiği gerekçesiyle hak ihlali
yapıldığına karar verdi. Bu kararın sonucunda, 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunun 50nci maddesinin (2)nci fıkrası
çerçevesinde, yerel mahkeme, bu hak ihlali çerçevesinde, en kısa zamanda
tahliye kararı vermek zorundadır. Bu, emredici hükümdür. Bu hükmün
yerine getirileceğini umut ediyoruz. Umut ediyoruz ki önümüzdeki hafta
Mustafa Balbay bize buradan seslenecek, yeminini edecek ve gerçekten iki buçuk
yıl boyunca engellenen milletvekilliğini bu sıralarda yapacak.
Bunu biz özlemle bekliyoruz, hasretle bekliyoruz ve kendisine buradan
saygılar, sevgiler sunuyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar)
480 sıra sayılı Kanun Tasarısıyla
da ilgili söyleyeceğimiz bazı sözleri ben buradan söylemek istiyorum.
Bir önerge verdik. Öğretim görevlilerinin -serbest meslek yapan, serbest
çalışan, muayenehanede çalışan ve özel kuruluşlarda
çalışan öğretim görevlileriyle ilgili- istifa etme süresini üç
ay olarak sınırlamışsınız. Biraz önce de
arkadaşlar söylediler, öğretim görevlileri, bu konuda karar vermek
için, bürolarını tasfiye etmek için daha fazla süreye onların
ihtiyacı olduğunu kendileri söylüyorlar. Bu konuda hak ihlallerinin,
sağlık konusundaki ve sağlık camiasının çok büyük
tepkilerine neden olan hak ihlallerinin bir tanesini daha
gerçekleştiriyorsunuz ama en azından, biraz daha sürenin
uzatılması açısından bu sürenin on iki aya
çıkartılmasını biz önergemizle verdik. Bu önergemizin sizin
tarafınızdan da desteklenmesini, en azından insanların bu
konudaki mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda bir çaba sarf edilmesini,
bu önergemize onay verilmesini sizlerden bekliyoruz.
Bunun yanında, benim Sayın Bakana
soracağım bazı konular da var. Uşakla ilgili,
aldığımız bazı sorular var. O soruları buradan
sormak istiyorum. Kanserli hastaların ilaçları bulunamıyor.
Uşak Derbent köyündeki 9 yaşındaki bir kız çocuğumuzun
ne yazık ki ilaçları bulunamıyor ve çocuk ölümle burun buruna
geliyor. Sayın Bakan, ailenin durumu da müsait olmadığı
için ilaçları yurt dışından da getirilemeyen bu
çocuğun durumuyla ilgili herhangi bir düzenleme yapılabilir mi?
Kanser hastalarının ilaçlarının olmaması nedeniyle bu
mağduriyeti nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz?
İkinci sorum: Eski Uşak Devlet Hastanesinin
yerinin TOKİye devredilmesiyle ilgili 2009 yılında bir protokol
imzalanmıştı. Bu protokolün iptali için dava açtık ama ne yazık
ki bu davamız sonuçlanmadı. Şu anda, yeni devlet hastanesi
yapıldı. Eski devlet hastanesinin yerinde kalacağı ve
sağlık tesisi olarak devam edeceğine ilişkin Uşak
halkının çok büyük bir talebi vardır. Bu konuda herhangi bir
şekilde farklı bir düşünceniz var mı? Sağlık
tesisi olarak korunacak mı hastanelerimiz? Bunu sormak istiyorum.
Aynı zamanda, yeni Uşak Devlet Hastanesinin yer
seçimi konusunda gerçekten büyük bir hata yapılmıştır.
Kapalı tren geçidi vardır orada, ambulanslar orada beklemek durumunda
kalmaktadır. Aynı zamanda, sanayi atık tesisleri oradan
geçmektedir ve koku yapmaktadır.
Yine, Uşak Devlet Hastanemizde anjiyo
yapılamamaktadır ve açık kalp ameliyatı
yapılamamaktadır, Medikal Park Hastanesindeyse
yapılmaktadır. Uşak halkı bu konudaki gelişmeleri,
özellikle hemzemin geçidin herhangi bir şekilde düzeltilip
düzeltilmeyeceğini, anjiyonun yapılıp
yapılmayacağını, açık kalp ameliyatının
yapılıp yapılmayacağını sizden öğrenmek
istiyor. Bu konuda bize eğer bilgi verebilirseniz çok memnun oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Aynı zamanda,
Uşak Sağlık Meslek Lisesinde çalışanlarla ilgili, eski
çalışanlarla ilgili KEY ödemeleri yapılmadı Sayın
Bakan. Soru önergesi verdiğim hâlde, cevap dahi verilmedi bu konuda. KEY
ödemesinin yapılmamasının gerekçesi olarak evrakların
kaybolduğu iddiası var. Bu çalışanlarımızla
ilgili de mağduriyetin giderilmesi konusunda sizden yardım istiyoruz.
Bununla ilgilenebilirseniz çok memnun olacağız Sayın Bakan.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 20de bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 480'e 1'inci Ek sıra
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık
Hizmetleri Sınıfında Çalışan Personelin Tam Süre
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
İstanbul Milletvekilleri Mahmut Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat Milletvekili Orhan Düzgün'ün;
Devlet Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekili
Mahmut Tanal'ın; Tababet ve Şuabatı Sanatlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049)'nun 20. Maddesinde
geçen acil tıbbi müdahaleleri yapmaya yetkilidir ibaresinin hastane
öncesi ilk yardım yapmaya yetkilidir şeklinde
değiştirilmesini teklif ederiz.
Aytuğ Atıcı Özgür
Özel Nurettin Demir
Mersin Manisa Muğla Süleyman
Çelebi Haydar Akar Mehmet
Hilal Kaplan
İstanbul Kocaeli Kocaeli
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL
İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ TÜRKAN
DAĞOĞLU (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN -
Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Kocaeli Milletvekili Sayın Mehmet
Hilal Kaplan, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi ve tutuklu tüm milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum. Tasarının 20nci maddesi üzerine söz
almış bulunmaktayım.
Bu maddede, sünnetin doktorlar tarafından ameliyatla
yapılmasını doğru bulduğumuzu ve desteklediğimizi
daha önce de ifade etmiştik. Ancak, Sayın Bakanım, bir hekim
olarak anlamakta zorlandığım bir konu var, umarım yanıt
verirsiniz. Olağanüstü ve istisnai hâllerde Sağlık
Bakanlığınca düzenlenecek eğitimi alan kimseler
tarafından hekim gözetiminde sünnet yapılması Bakanlık
izniyle olabilir. Ne demek bu? Olağanüstü ve istisnai hâllerde sünnet
ne demek, anlamış değilim. Anlaşılan, Bakanlık bu
konuda bir kurs açacak. Hekim gözetiminde ne demek? Hekim varsa zaten kendisi
neden yapmıyor, gözetiminde bir başkasına
yaptırıyorsunuz?
Bu maddenin (2)nci fıkrasında,
sağlıkçı olmayan asker ve polise acil tıbbi müdahale
yetkisi verilmektedir. Dikkatinizi çekmek istiyorum, ilk yardım
değil. Tıp biliminin gereği, acil tıbbi müdahalenin
standartları vardır. Bu standartları Sağlık
Bakanlığının İnternet sitesinde,
baktığınızda göreceksiniz. Acil tıbbi müdahalede,
özellikle yetişkinler için olan dokümanına bakarsanız,
müdahalenin tıp eğitimi sonrası özel eğitim
alanlarında beceri kazanmış kişiler tarafından
yapılması gerektiğini anlayacaksınız. Ancak, siz bunu Türk
Silahlı Kuvvetleri ve emniyet mensuplarına yaptırmayı
düşünüyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş
unsurlarından ve Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Dairesi
Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatı
polisine, eğitimi başarıyla tamamlayana böyle bir müdahale
yetkisi veriyorsunuz. Tıbbi müdahale türlerinden olan acil tıbbi
müdahale; tıbbi müdahaleye gereksinim duyduğu, acilen tıbbi
müdahale bulunmadığı takdirde ölüm, bedenî ya da ruhsal
bakımdan geçici, kalıcı zararlar söz konusuysa bu müdahaleyle
karşılaşılabilir. diyor.
Hastanın tıbbi müdahale sırasında
haklarından birisi de yaşam güvenliği hakkıdır. Hekim
açısından, tıbbi müdahale sırasında hastaya yeterli
zaman ayırma ve kaliteli hizmet sunma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Bunlardan birinin ihlali durumunda idari ve hukuksal işlem
yapılmaktadır. Hukuk devleti ilkesi olarak, hizmet sunumu
sırasında kusurlu davranışlar sebebiyle sağlık
hizmetlerinde bireylere vermiş oldukları zararlardan dolayı
sorumludurlar. Bu idari sorumluluk, anayasal düzenlemelerde de mevcuttur. Hekim
için hukuksal bir sorumluluk varken siz bu tasarıyla
Asker ve polis için
getirdiğiniz bu tasarıda sorumluluk olmaması hiç dikkatinizi
çekmiyor mu?
Bu tasarıda kendisiyle çelişen bir başka
konum daha vardır. Eğer bu tıbbi müdahale acil ve
olağanüstü durumlarda söz konusuysa emniyet güçlerinin merkezî personeli
neden bu kapsam içerisine alınmıştır, doğrusu
anlamakta zorlanıyorum.
Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çeken bir
noktayı sizinle paylaşmak istiyorum. Bu tasarıda, özellikle
tıbbi müdahale esnasında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş
durumundan yani muharip durumundan ve olağanüstü durumlardaki emniyet
güçlerinin müdahalesinden bahsediyor. Bahsedilen savaş uluslararası
bir savaş değil. Bu olmadığına göre, devlet bunu yurt
içerisinde toplumsal olayların uygulamaları esnasında kullanacak
diye gözüküyor.
Gezi Parkı olaylarında yaşananları
hatırlatmak istiyorum. Emniyet yetkililerine orantısız güç
kullanma yetkisi vererek bir taraftan insanların yaralanmasına, bir
taraftan insanların öldürülmesine sebep olurken, yeni bir teklifle,
aynı kişilere acil olarak tıbbi müdahale yaptırmayı
düşünüyorsunuz, bu defa da eylemde bulunanlara bu görevi vermeyi
düşünüyorsunuz. Bu, ne akla ne vicdana ne hukuka sığmıyor.
Gezi olayları kapsamında sizinle paylaşmak
istediğim bir olay daha var. Örnek veriyorum: Eskişehirde kolluk
kuvvetlerince darbedilen, öldürülen Ali İsmail Korkmazın kamera
kayıtlarını ortadan kaldıranlar ve Ankarada Ethem
Sarısülükün yaşamını yitirmesine neden olan polisi korumak
adına mahkemelerin yaptığı ortadayken, şimdi siz
bunlara bir de acil tıbbi müdahale yetkisi vermeye kalkıyorsunuz. Pes
doğrusu! Anlamış da değilim. Bir taraftan insanları
yaralayacak, öldürecek silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetleri
yetiştiriyorsunuz, aynı kolluk kuvvetlerine tıbbi müdahale
olanağı veriyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN (Devamla) Delilleri
karartmayacağınızı, ortadan
kaldırmayacağınızı ve ölümlerinde, doğacak
komplikasyonlara neden olmayacağınızı nasıl garanti
edebiliyorsunuz?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Birleşime iki dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
01.30
ON
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
01.31
BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 25inci Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır,
okutuyorum:
VII.- ÖNERİLER (Devam)
B) Danışma Kurulu
Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 5 Aralık
2013 Perşembe ve 6 Aralık 2013 Cuma günleri toplanmamasına
ilişkin önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
4/12/2013
Danışma Kurulunun 4/12/2013 Çarşamba günü
yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet
Meclisi
Başkanı
Mahir Ünal Mehmet
Akif Hamzaçebi
Adalet
ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Yusuf Halaçoğlu Pervin
Buldan
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun 5/12/2013 Perşembe günü ve
6/12/2013 Cuma günü toplanmaması önerilmiştir.
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Atıcı,
buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
20.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, Başbakanın
hastalandığı ve GATAya kaldırıldığı
bilgisinin doğru olup olmadığına ve görüşülen 480 ve 480e 1inci ek sıra
sayılı Kanun Tasarısıyla sağlıkçı
olmayan asker ve polislere acil tıbbi müdahale yetkisinin verilmesine
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bir küçük sorum ve bir küçük katkım
olacak. Sayın Sağlık Bakanım, Sayın
Başbakanın hastalandığı ve GATAya
kaldırıldığı konusunda sosyal medyada ciddi bir
dolanım var. Bu konuda bilginiz varsa bizi de bilgilendirirseniz
sevinirim.
İkincisi de Sayın Başkanım,
bu en son konuştuğumuz maddeyle -bu tasarının tamamı
bir tarafa, bu madde bir tarafadır- Hükûmet askere ve polise acil
tıbbi müdahale yetkisi verdiğinin farkında mıdır? Bakın,
ilk yardım demiyorum, acil tıbbi müdahale yapıyor
sağlıkçı olmayan asker ve polisler. Bunun farkındalarsa
diyecek bir şeyimiz yok.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN 480 sıra sayılı Kanun
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3-
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcı ve 16 Milletvekilinin; Üniversite Öğretim
Elemanları ile Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı
Sağlık Hizmetleri Sınıfında Çalışan
Personelin Tam Süre Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Organ ve Doku Alınması,
Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, İstanbul Milletvekilleri Mahmut
Tanal ve Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun; Sağlık Hizmetleri Temel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Tokat
Milletvekili Orhan Düzgün'ün; Devlet Memurları Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın; Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/791, 2/159, 2/401, 2/592, 2/769, 2/1049) (S. Sayısı: 480 ve
480e 1inci Ek) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4üncü sırada yer alan, 335 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
4.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında İkili Ulusal Komisyon Kurulmasına İlişkin
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/663) (S.
Sayısı: 335)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5inci sırada yer alan, 377 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.-
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/666) (S. Sayısı: 377)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6ncı sırada yer alan, 359 sıra
sayılı Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporunun görüşmelerine başlayacağız.
6.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Polis Eğitiminde İşbirliği Üzerine Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/671) (S. Sayısı 359)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen
diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Aralık
2013 Pazartesi günü, alınan karar gereğince, saat 14.00te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 01.33