TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
27inci
Birleşim
10
Aralık 2013 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.- ANT İÇME
1.- İzmir Milletvekili
Mustafa Balbayın, ant içmesi
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Cemil Çiçekin, İzmir
Milletvekili Mustafa Balbaya geçmiş olsun dileğinde
bulunduğuna, uzun tutukluluk veya başka sebeplerle hak ihlallerine
maruz kalanların bir an önce haklarına ve özgürlüklerine
kavuşmalarını temenni ettiğine ilişkin
konuşması
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507)
VI.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.-
Genel
Kurulun 9 Aralık 2013 Pazartesi günkü 26ncı Birleşiminde
aldığı karar doğrultusunda BDP Grubu milletvekillerince
verilmiş olan muhalefet şerhinin 506 sıra sayılı Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporundan çıkarılarak raporun yeniden
basılmasının İç Tüzüke uygun olup
olmadığına ilişkin Başkanlığın tutumu
hakkında
2.- Oturum
Başkanı TBMM Başkanı Cemil Çiçekin, söz vermeyle ilgili tutumu hakkında
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Giresun
Milletvekili Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Yüksekovada meydana gelen
olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin açıklaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü tarafından
gerçekleştirilen harcamalar ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun cevabı (7/32975)
2.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, THY personelinin kılık
ve kıyafetine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı
(7/33105)
3.- Muğla
Milletvekili Tolga Çandarın, ODTÜ arazisinden sökülen ağaçlara
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/33356)
4.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, Artvinin Yusufeli ilçesinde
yapılan kamulaştırmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/33675)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Uşakın Sivaslı
ilçesinde ormanlık bir alanda 5 yıl önce yapılan ağaç
kesimiyle ilgili yaşanan olaylara ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/33676)
6.- Artvin
Milletvekili Uğur Bayraktutanın, bir gayrimenkulün değerine
ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/33677)
7.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Bakanlık tarafından satın alınan ve kiralanan
taşıtlara,
Bakanlığa ait
lojman ve sosyal tesislere,
ilişkin soruları ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/34178), (7/34179)
10 Aralık 2013 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ
(Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
III.-
ANT İÇME
1.- İzmir
Milletvekili Mustafa Balbayın, ant içmesi
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Anayasamıza göre, milletvekillerinin göreve
başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir.
Daha
evvel, uzun tutukluluk sebebiyle ant içememiş olan İzmir Milletvekili
Sayın Mustafa Ali Balbayı bu birleşimde ant içmek üzere kürsüye
davet ediyorum.
Buyurun
Sayın Balbay. (CHP sıralarından ayakta alkışlar, MHP
ve BDP sıralarından alkışlar)
(İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ant içti)
(CHP
sıralarından ayakta alkışlar, MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Balbay.
Hayırlı
ve uğurlu olsun. Başarılar diliyorum. Tekrar geçmiş olsun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Söz vereceğim, müsaade edin de.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Bütçeye başlamadan söz talebimiz var.
BAŞKAN
Ama müsaade ederseniz ben bir cümlemi bitireyim.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Vallaha, geçtiniz mi söz vermiyorsunuz da onun
için...
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
Cemil Çiçekin, İzmir Milletvekili Mustafa Balbaya geçmiş olsun
dileğinde bulunduğuna, uzun tutukluluk veya başka sebeplerle hak
ihlallerine maruz kalanların bir an önce haklarına ve özgürlüklerine kavuşmalarını
temenni ettiğine ilişkin konuşması
BAŞKAN
Evet, tekrar geçmiş olsun, başarılar diliyorum.
Yemininizin
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününe denk gelmesini de
anlamlı buluyorum.
İster
milletvekili ister sade vatandaş olsun, uzun tutukluluk veya başkaca
sebeplerle hak ihlallerine maruz kalmış olanların da bir an önce
haklarına ve özgürlüklerine kavuşmalarını temenni ediyorum.
Gündemimize
göre, 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısıyla
2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine başlayacağız.
V.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (*)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (*)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet, yerinde.
Komisyon
raporları, 506 ve 507 sıra sayılarıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Gündeme
geçmeden evvel, Sayın Kaplan
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyesiyim. Muhalefet şerhimiz cilt 1, 506 sıra sayılıda var.
Dün,
burada bir usul tartışması açıldı, farklı bir
karar verildi ve bugün farklı bir rapor basılmış. Bununla
ilgili usul tartışması açıyorum ve bu konuda
Barış ve Demokrasi Partisi olarak görüşlerimizi açıklamak
istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, dün, aslında, bu konu burada
tartışıldı. Herkes bu konuyla ilgili düşüncelerini,
kanaatlerini
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Sayın Başkan
BAŞKAN
Müsaade edin, bir açıklayayım da ondan sonra. Yani daha cümlenin
yarısında şey yaparsanız ne ben sizi anlayabilirim ne de
siz beni.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hayır, ben
bunu gösterdim, bununla ilgili aldım.
BAŞKAN - Müsaade edin, ben bir şey
söyleyeceğim; ben talebinizi aldım.
Aslında, dün bu konu burada tüm gruplarca bütün
yönleriyle tartışıldı ve sonuçta Genel Kurul bir karar
verdi. İç Tüzükümüze göre ve parlamentolarda en yetkili organ Genel
Kuruldur. Genel Kurul iradesinin üzerinde herhangi bir irade yoktur.
Dolayısıyla, biz bugün bu birleşimi yönetirken genel
kurulların almış olduğu kararları uygulamak
durumundayız ancak konunun hassasiyetini de dikkate alarak üç
dakikayı geçmemek üzere söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kaplan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Lehte
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lehte Sayın Canikli.
SIRRI SAKIK (Muş) Aleyhte.
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Genel Kurulun 9
Aralık 2013 Pazartesi günkü 26ncı Birleşiminde
aldığı karar doğrultusunda BDP Grubu milletvekillerince
verilmiş olan muhalefet şerhinin 506 sıra sayılı Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporundan çıkarılarak raporun yeniden
basılmasının İç Tüzüke uygun olup
olmadığına ilişkin Başkanlığın tutumu
hakkında
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya İnsan Hakları
Günü. Sayın Balbayın özgürlüğüne kavuşması bizi mutlu
etmiştir. Barış ve Demokrasi Partisinin 6 milletvekilinin de
aynı şekilde, aynı koşullarda göreve
başlamasını bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerine
başlıyoruz. Burada hiç kimsenin oldubittiye getirme, bir partinin
siyasi görüşlerini ve muhalefet şerhini yok sayarak, defakto bir
durum yaratarak kendi bildiğini okuma hakkı hukuku yoktur.
Anayasalarda
BAŞKAN Sayın Kaplan, bir dakikanızı
rica edebilir miyim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Toparlarsanız
BAŞKAN Değerli milletvekilleri, Sayın
Kaplan kürsüde konuşuyor. Sevincinizi anlıyorum; tebrik bir insani
nezaket gereğidir ancak hatibin konuşmasını dinleyebilmek
bakımından takdirlerinize bırakıyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) Başa
alırsanız, ben bekleyebilirim tebrikler bitene kadar.
BAŞKAN Hayır, ben yaptım,
arkadaşlarımız da
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben beklerim.
BAŞKAN Ek süreyi vereceğim size.
HASİP KAPLAN (Devamla) Hayır, beklerim,
tebrikleri bitirsinler.
BAŞKAN Ek süreyi vereceğim.
HASİP KAPLAN (Devamla) Tamam, beklerim ben.
BAŞKAN Peki, evet.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şöyle oturabilir miyim
Sayın Başkan?
(Hatip, kürsü arkasındaki basamaklara oturdu) (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki.
HASİP KAPLAN (Devamla) Hayır yani
yakışıyor değil mi?
BAŞKAN Sayın Kaplan, yarın,
konuşmanızdan çok bu oturma eyleminiz dikkat çekecek.
HASİP KAPLAN (Devamla) Aynen böyle.
BAŞKAN Ama şunu kabul edelim: Genel Kurullar
eylem yeri değil.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu kadarını uygun
görüyorsunuz, herkes böyle uyguluyor.
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başkan,
başa alırsanız sevinirim konuşmamızı.
BAŞKAN Buyurun, açık.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Açık, 1:20ye geldi
efendim.
BAŞKAN Açık.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Kum saati gitmiş
Sayın Başkanım, başa alın.
BAŞKAN Tamam, vereceğiz, vereceğiz, siz
devam edin.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın
Başkanım
BAŞKAN Hak yemeyiz, merak etme.
HASİP KAPLAN (Devamla) İnşallah.
İnsan Hakları Gününde de hak yerseniz günah
olur, yazık olur.
BAŞKAN E, ama sen de konuşmanı bunlarla
geçirirsen o zaman meramını anlatamazsın.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başkan
BAŞKAN Peki.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Sayın Başkan, bu
Meclisin en tecrübeli milletvekilisiniz, her dönemde varsınız ama
şunu söyleyeyim: Bu Mecliste Barış ve Demokrasi Partisi 2007den
bu yana var. Farklılığımızla,
haklılığımızla, görüşlerimizle fark
atıyoruz.
Bakın, burada 2 Aralık 2013; bu, Bütçe
Komisyonunun 6 ciltlik, 7 ciltlik raporu. Şöyle çevirdiğiniz zaman,
Barış ve Demokrasi Partisinin muhalefet şerhini görürsünüz
arkadaşlar, 189 sayfadır. Dün burada bir usul
tartışması açtık. Bu usul tartışmasını
açan arkadaşlarımız burada bir talepte bulundular. Kürdistanda
Eşitsiz Gelişim ve Ekonomik Sömürü başlığı
altında 3 sayfalık bir bölüm var ve Çözüm Süreci. Şimdi, bu
bölümün çıkarılması için açılan usul
tartışmasında İç Tüzük 60a göre bir karar verildi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bu karar verilmeden önce
BAŞKAN Bir dakika daha süre veriyorum.
HASİP KAPLAN (Devamla) Başkanım, iki
dakika çünkü
BAŞKAN Süre veriyoruz, veriyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bundan önce, Mecliste,
Milliyetçi Hareket Partisi, Meclis Başkanlığına
başvurdu, Komisyon Başkanlığına başvurdu
şerhle ilgili, bir karar alınmasıyla ilgili ve dün
tartışmalarını yaşadık burada. Burada bir karar
alındı. Bu kararda denildi ki Yeni şerhin
yazılmasına
Meclis Başkanlığı bize yeni
şerh için yazı yazmadı. Meclis Başkanlığı
Yeni şerhinizi verin. demedi. Meclis Başkanlığı
Yeniden görüşlerinizi koyun. demedi ve aynı tarihle, 2 Aralık
2013
Bu, sansürlü rapor, bu da hakiki rapordur arkadaşlar. Bu, sansürlü;
bu, hakikidir.
Şimdi, ben soruyorum size: Siz bu raporu bize
nasıl dağıtabilirsiniz? Bir partinin fikrî hak ve hürriyetlerini
yok ederseniz Meclis Başkanlığını Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde dava edeceğiz. Sizi mahkemeye vereceğiz,
uluslararası mahkemede fikir özgürlüğünün ne olduğunu size
göstereceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Peki, teşekkür ediyorum Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bizden bunu söylemesi.
Yanlış yapıyorsunuz. Şu raporu, buyurun
(Hatip, elindeki Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunu kürsünün
önüne attı) (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Artistlik yapma!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Bu olmadı.
HASİP KAPLAN (Devamla) Buyurun, rapor bu! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu olmadı Hasip Bey, onu
alın.
BAŞKAN Sayın Kaplan
HASİP KAPLAN (Devamla) Ya yazarsınız
Başkanım doğru dürüst, şerhimizi koyarız, ya
yazarsınız görüşümüzü koyarız ama çıkarıp böyle
atamazsınız!
BAŞKAN Lütfen, yerinize oturun.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Haydi! Kitaplar
okumak içindir, öyle atamazsın.
HASİP KAPLAN (Devamla) Böyle şey olur mu?
BAŞKAN Bizim yazmamıza gerek yok, dün Genel
Kurul karar aldı, hepiniz buradaydınız ve dinlediniz. Biz Genel
Kurul kararının gereğini yerine getiriyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) Öyle şey yok, buna
hakkınız yok!
BAŞKAN Şimdi, lehte olmak üzere, Sayın
Nurettin Canikli
Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tartıştığımız konu dün
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda enine boyuna değerlendirildi
ve bir karar ittihaz edildi. Öncelikle şunu ifade etmemiz gerekir ki
alacağımız kararların, atacağımız
adımların, ifadelerimizin, konuşmalarımızın
hepsi, sonuç itibarıyla, özellikle milletvekilleri olarak bizlerin,
Anayasaya sadakat yemini etmiş olan milletvekillerinin her
icraatının, her faaliyetinin, her sözünün, her kararının
Anayasaya uygun olması gerekir. Hepimiz için geçerli, altını çizerek
söylüyorum: Anayasaya aykırı bir işlem tesisi kesinlikle söz
konusu olamaz, olmamalıdır.
Bunu koruması gereken ilk kurum, en önemli
organizasyon burasıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve
milletvekilleridir. Anayasanın 3üncü maddesinde çok açık bir
şekilde, Türkiye devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün
olduğu ifade edilmektedir, hüküm altına alınmaktadır,
milletin iradesi buraya bu şekilde açıkça
yansıtılmıştır. Aynı şekilde,
Anayasanın 14üncü maddesi: Hiçbir şekilde, Anayasada yer alan hak
ve hürriyetlerin hiçbiri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozmayı haklı gösteremez, bunun için
kullanılamaz.
Bu açık hükümlere rağmen,
tartıştığımız konuyla ilgili olarak, yani bir
siyasi partinin muhalefet şerhinin de, şerhte yer alan ifadelerin de
Anayasanın tümüne ve özellikle zikrettiğim bu maddelerine uygun
olması gerekir. Uygun olmadığı takdirde, yine, bu Meclis
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Başbakanına söyle, Başbakanına söyle
onu. Başbakan da kullanıyor o ifadeyi.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
bu irade, milletin iradesi bunu düzeltir. Dün
yapılan işlem budur ve doğru bir işlemdir değerli
arkadaşlar.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Başbakanın da mı Anayasa suçu işliyor?
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ayrıca, bugün basılan, bugün
dağıtılan bu rapor geçerlidir. Çünkü, dünkü alınan kararda
çok açık bir şekilde
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Geçersizdir, geçersizdir.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
Türkiye Büyük Meclisi Genel Kurulu, Anayasaya
aykırı olan o ifadelerin 1inci ciltten çıkartılması
HASİP
KAPLAN (Şırnak) 2 Aralık tarihli rapor, beyefendi, 2
Aralık.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) -
1inci cildin bastırılıp tekrar
dağıtılması, muhalefet şerhinin Anayasa ve İç
Tüzük hükümlerine göre düzeltilerek bütçe görüşmelerinin sonuna kadar
verildiği takdirde basılıp
dağıtılmasını karar altına
almıştır. Bu karar kimin kararıdır?
SEBAHAT
TUNCEL (İstanbul) Sizin kararınız.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) - Bu karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kararıdır, Genel Kurulun kararıdır. Dolayısıyla,
yeni basılan bu kitapçık, bu hükümlerin hepsiyle beraber geçerlidir,
burada en ufak hukuki bir boşluk, sıkıntı söz konusu
değildir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Çakma rapor, çakma rapor, çakma!
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Ayrıca, biz muhalefet şerhlerini tartışmıyoruz,
oylamıyoruz, burada müzakere etmiyoruz. Müzakere edilen,
tasarıdır ve komisyon raporudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Onun bir mütemmimi değildir bu anlamda
bakıldığında.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Çakma rapordur, sahte rapordur.
NURETTİN
CANİKLİ (Devamla) Bu yönüyle, herhangi bir eksiklik söz konusu
değildir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Canikli.
Aleyhte
Sayın Sırrı Sakık
Buyurun
Sakık.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) On gün önce basmışsınız, 2
Aralık tarihli, çakma rapor bu Sayın Canikli.
SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
aslında, fırtına ne üzerine koptu? Kürt ve Kürdistan üzerine.
Şimdi,
bundan birkaç gün önce Diyarbakıra gideceksiniz Kürdistan diyeceksiniz
ve burada grup konuşmasında
OYA
ERONAT (Diyarbakır) Öyle demedi yalan atma, Irakı kastetti.
SIRRI
SAKIK (Devamla) Bırak, sus!
BAŞKAN
Lütfen, lütfen
SIRRI
SAKIK (Devamla) Acının keyfini yaşayan kadın, sus sen !
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın Eronat, lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) Şimdi
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Terbiyesiz adam!
BAŞKAN Lütfen
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SIRRI SAKIK (Devamla) Bırakın
Bakın,
dinleyin, dinleyin! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Grup
konuşmasında
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri
İHSAN ŞENER (Ordu) Nasıl bir
konuşma bu?
SIRRI SAKIK (Devamla) Grup konuşmasında
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Evlat
acısı yaşayan bir kadına bunları söylemeye
utanmıyor musun?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
SIRRI SAKIK (Devamla) Lütfen, lütfen
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen, sayın milletvekilleri
SIRRI SAKIK (Devamla) - Sayın Başkan, susturur
musunuz!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ayıp, ayıp!
BAŞKAN Hatibi dinleyelim sayın
milletvekilleri.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ayıbı o ediyor,
ayıbı o ediyor! En büyük ayıbı o ediyor, biliyor musunuz?
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) - Anneyle öyle konuşulmaz! Bir anneyle öyle
konuşulmaz!
BAŞKAN Sözünü kesmeyin sayın milletvekilleri.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Ayıp ya!
Anneyle böyle konuşulur mu?
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Başkan, lütfen
susturur musunuz?
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
SIRRI SAKIK (Devamla) Sevgili arkadaşlar,
bakın
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen.
SIRRI SAKIK (Devamla) Sayın Genel
Başkanınız çıkıp grup konuşmasında,
demokratikleşme paketinden daha önemli bir açıklamada bulunacak,
yıllarca reddedilen Kürt ve Kürdistan sözcüklerini grup
konuşmasında seslendirecek; bu, aslında bir şeyin
itirafıydı, doğru olan şeyi yaptı ama
görebildiğimiz kadar, üçüz kardeşler, hâlâ Kürt ve Kürdistan
sözcüklerine alışmakta biraz daha zamana ihtiyacınız var.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, ünlü
BAŞKAN Lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla) Ünlü edebiyatçı aynen
şöyle diyor. Bakın, diyor ki: Önce ülken sana karşı belli
taahhütleri yerine getirecek. Orada tüm haklara sahip bir yurttaş olarak
görüleceksin. Baskıya, ayrımcılığa, hak etmediğin
mahrumiyetlere maruz kalmayacaksın. Ülken yöneticileri sana bunları sağlamak
zorunda kalacaklar. Yoksa, sen de o ülkeye borçlu bir şey olmazsın.
Ne toprağa bağlılık ne bayrağa saygı. Eğer,
ülken, senin başının dik bir şekilde dolaşmanı
sağlıyorsa sen de o ülkeye her şeyini feda edersin; toprağa
da bayrağa da.
Biz Kürtler bu ülkede başı dik olarak dolaşmak istiyoruz. Sizden
istediğimiz budur. Eşit yurttaşlık temelinde bir anayasa
istiyoruz. Onun içindir ki bu Anayasaya saygı duymuyoruz, bu savaş
yasalarına saygı duymuyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Anayasaya
sadık kalacağına yemin ettin!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bu savaş yasaları, bu
Anayasadır ki bizim, çare yoksa kendimizi dağlara ve alanlara
vurduğumuz şey, sizin retçi, inkârcı, tekçi
yasalarınız ve anayasanızdır, kandan kanunlarınızdır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bu Anayasaya
sadakat edeceğinize yemin ettiniz!
SIRRI SAKIK (Devamla) - Dün de aynı şeyi
yaptınız. Bundan hukuk çıkmaz, bundan demokrasi ve
kardeşlik çıkmaz, dünün tekçi politikaları, asimilasyoncu
politikaları çıkar; bu da çıkmaz bir yoldur. Türkiye yıllardır
bunları denedi, bir daha denemeyin. Bunun
karşılığı, kan, gözyaşı, acı dolu
yıllardır. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Sakık.
Lehte olmak üzere, Sayın Mahir Ünal
KAMER GENÇ (Tunceli) Hatayı yapan, Meclis
Başkanı. Hatayı yapan sensin, ondan sonra
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dün burada usule dair bir meseleyi
tartıştık ve konuştuk.
Usul, esasa mukaddemdir. İşin esasını
bir kenara koyup, işin usulünü de bir kenara koyup öyle
konuşmamız gerekiyor. Usulen meseleye
baktığımızda, burada teknik bir konuyu konuşuyoruz.
Biz, burada Anayasaya bağlılık yemini etmiş, bu kutsal
çatıyı
HASİP KAPLAN (Şırnak) İnsan
haklarına, demokrasiye, hukuka da yemin etmedik mi?
BAŞKAN Lütfen Sayın Kaplan
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
bu milletin
sorunlarının çözüm merkezi olarak görmüş ve Anayasayı da
bütün yasaların dayanağı olarak kabul etmiş milletvekilleri
olarak Anayasayı değiştirme iradesi ortaya koyarız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Korsan rapor bu,
korsan!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bu, başka bir şeydir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Cumhuriyet
tarihinin ilk korsan raporu!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Ama Anayasayı kabul
etmiyorum, Anayasayı hiçe sayıyorum. diyerek, burada, yasaya ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç tüzüğüne aykırı
birtakım işlemler yapamazsınız.
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzüke
aykırı bir rapordur bu. Cumhuriyet tarihinin ilk korsan raporudur bu.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ha, seçimler öncesi, siz,
bölgede bunu seçim malzemesi olarak kullanıp Bakın, Kürdistanı
inkâr ediyorlar. diye bir seçim malzemesi oluşturmak istiyorsanız bu,
sizin sorununuzdur.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Hiç
ihtiyacımız yok böyle bir propaganda yapmaya.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ama biz burada usule dair
teknik bir konuyu tartışıyoruz. Dolayısıyla, biz
söylediğimizin bugüne kadar hep arkasında durduk. Biz, bu ülkede
toplumsal taleplerin, kimlik taleplerinin sorun olmadığını,
devletin asıl görevinin bu talepleri karşılayacak demokratik bir
sistem kurması gerektiğini
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) Çıkar
ağzındaki baklayı!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Kürtle, Kürtlükle, Kürt
diliyle, Kürt kimliğiyle bir sorunumuz olmadığını
defalarca ifade ettik ama sizse bunu istismar etmeyi tercih ettiniz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Korsan rapor ahlaki mi?
MAHİR
ÜNAL (Devamla) - Biz, risk aldık, çözüm iradesi ortaya koyduk, sizse
bundan beslenmeyi seçtiniz. Biz, bugün, burada samimiyetle dedik ki, sizin muhalefet
şerhinde kullandığınız hususlar, Anayasaya ve Meclis
İçtüzüğüne aykırıdır, çıkartılması
gerekir.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Darbe anayasası
MAHİR
ÜNAL (Devamla) - Komisyonun ve Meclis Başkanlığının
denetim yetkisi yoktur, bu yetki sadece Genel Kurula aittir. Genel Kurul da bu
hususta üzerine düşen görevi dün yerine getirmiştir. Ayrıca,
muhalefet şerhi bütçe raporunun esası değildir, mütemmim cüzü
değildir.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Esasıdır, esasıdır,
demokrasinin gereğidir.
MAHİR
ÜNAL (Devamla) - Dolayısıyla, bunun üzerinden bütçe
görüşmelerinde bir şaibe oluşturmaya kimse
kalkışmasın. Mesele konuşulmuştur.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Korsandır, korsan! Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde ilk defa korsan
MAHİR
ÜNAL (Devamla) - Biz, Meclis Başkanlığının,
Divanın verdiği kararın lehinde bir beyanda bulunuyoruz.
Bu
düşüncelerle Genel Kurulu
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHİR
ÜNAL (Devamla) -
saygıyla selamlıyorum, bütçe görüşmelerinin
hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, sayın hatip konuşması
sırasında grubumuza sataşmıştır.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Grupla ilgili hiçbir şey söylemedi, biz
dedi, siz dedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Seçime dönük olarak çözümü istismar ettiğimizi
söylemiştir, sataşmıştır.
BAŞKAN
- Bu, sataşma değil Sayın
Baluken.
PERVİN
BULDAN (Iğdır) Sataşmadır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sataşmadır Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Hayır, her konu sataşma
olarak mütalaa edilemez. Bence usul tartışması bitmiştir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ama böyle bir şey yapamazsınız.
BAŞKAN
- Bir cevaptır, her cevap
sataşma olarak mütalaa edilemez. Onun için, usul tartışması
bitmiştir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, BDP Grubuna yönelik, sayın hatip
sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN
- Dün alınan kararın gereğini Başkanlık yerine
getirmektedir. Eğer, yeni muhalefet şerhi gelirse o da
bastırılacaktır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz, burada AKPli kimliğinizi bırakarak Meclis
Başkanlığı yapmak zorundasınız.
BAŞKAN
- Şimdi, alınan karar
gereği, gündeme geçiyoruz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Dün de, yine, Sadık Yakut aynı şeyi
yaptı. Orada AKPli kimliğinizi bırakmadan bizi yönetmeye
çalışıyorsunuz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN
- İlk söz, sunuş konuşmasını
yapmak üzere Hükûmettedir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Allah kimsenin yanına koymaz
haksızlığı, hukuksuzluğu. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
- Sayın Bakan, buyurun.
HASİP
KAPLAN (Şırnak) Konuşacağız daha, çok
zamanımız var, on bir gün boyunca
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) BDP burada konuşamazsa, her yerde konuşur.
BAŞKAN Hayır, konuşma hakkınız
var, biraz sonra zaten söz sırası size gelecek.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yani burada bize söz
vermeyerek bizi susturamazsınız! BDPyi susturmaya hiç kimsenin gücü
yetmez!
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan, siz devam edin.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Adam her türlü
hakareti yapıyor, söz
vermiyorsunuz. Ayıptır!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve
bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygı ve
sevgi ile selamlıyorum.
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerini
yoğun ve özverili çalışmalar sonucunda tamamlamış
bulunmaktayız. Bu tasarıların, son şeklini alarak Genel
Kurula getirilmesinde emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli
Başkan ve üyelerine, bakan arkadaşlarıma ve kamu idarelerinin
temsilcilerine teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi, bütçeler, hükûmetlerin
uygulayacağı maliye politikalarının önceliklerini
belirleyen siyasi metinlerdir. Diğer bir ifadeyle, bütçeler, hükûmet
programlarında belirlenen hedef ve vizyonlara ulaşmada en önemli
araçtır. Hükûmetlerimiz döneminde bütçelerimizi bu anlayış
çerçevesinde hazırladık. İktidara geldiğimiz ilk dönemde
Türkiye ağır bir krizin etkisi altındaydı. Özellikle kamu
maliyesi ağır bir borç yükü altında ezilmekteydi. Bu durum, özel
kesimin önünde önemli bir engel oluşturmaktaydı.
Maliye politikası önceliklerini, borç yükünü
azaltmak, ekonomide güven ortamını sağlayarak yüksek istihdam ve
sürdürülebilir büyüme ortamına geçmek olarak belirledik. Böylece kamu borç
yükü hızla düşerken ekonomide yüksek büyüme ortamı
sağlanmış, enflasyon ve faiz oranları hızla
düşmüştür. Diğer taraftan, sağlanan güven ortamı,
uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgisini
artırmış ve doğrudan yatırımlar cumhuriyet
tarihinin en yüksek seviyelerine ulaşmıştır.
Türkiye, 2002 yılından beri
uyguladığı sağlıklı ekonomi politikalarıyla
dünya ülkeleri arasında orta gelir grubunun üst sıralarında yer
almaktadır. Hedefimiz, 2014-2016 Orta Vadeli Program dönemi sonunda yüksek
gelir grubu ülkeler arasında yer almaktır, 2014 yılı
bütçemiz de bu anlayışla hazırlanmıştır.
Hükûmetimiz, bu hedefler çerçevesinde, başta enerji
ve ulaştırma olmak üzere fiziki altyapının güçlendirilmesi,
ekonomide verimliliğin ve katma değerin artırılması
amacıyla, başta eğitim olmak üzere AR-GE faaliyetlerinin
desteklenmesine ve iş ortamının geliştirilmesine öncelik
vermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün yapacağım bütçe konuşmamda, dünya ve Türkiye ekonomisinin
görünümü, 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabı, 2014
yılı merkezî yönetim bütçesi, gelir politikası ve
uygulamalarımız hakkında sizleri bilgilendireceğim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel ekonomide ılımlı toparlanma devam etmekte, ancak
aşağı yönlü riskler önemini korumaktadır. Başta
Amerika Birleşik Devletlerinde olmak üzere gelişmiş ülkelerde
ekonomik büyüme ivme kazanırken, mali ve yapısal
kırılganlıklar büyümeyi sınırlamaktadır,
gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme yavaşlamaktadır.
Nitekim, IMF ve OECD, 2013 yılı küresel büyüme
tahminlerini 0,7 puan aşağı yönlü revize etmiştir. IMFnin
son tahminlerine göre 2012 yılında yüzde 3,2 büyüyen küresel ekonomi,
2013 yılında yüzde 2,9; 2014 yılında ise yüzde 3,6
oranında büyüyecektir. Bu oranlar, küresel kriz öncesi dönemde ortalama
yüzde 5 civarında olan küresel büyüme hızının oldukça
altındadır.
ABD ekonomisi, konut ve istihdam piyasasındaki
toparlanmaya bağlı olarak yakaladığı
ılımlı büyümeyi 2013 yılında da sürdürmektedir. Avro
bölgesi, 2013 yılının ikinci çeyreği itibarıyla teknik
anlamda resesyondan çıkmış olsa da henüz güçlü ve
kalıcı bir toparlanmadan bahsetmek için erken. Yüksek borçluluk ve
işsizlik oranları, avro bölgesinde büyümeyi
sınırlamaktadır. Kriz sonrası dönemde küresel ekonominin
itici gücü olan gelişmekte olan ekonomilerde ise büyüme ivme kaybetmiştir.
Bu doğrultuda, gelişmekte olan ülkelerin 2013 büyüme tahmini 1,1 puan
aşağı yönlü revize edilmiştir. Gelişmekte olan
ülkelerin 2013 yılında yüzde 4,5; 2014te ise yüzde 5,1 oranında
büyüyeceği tahmin edilmektedir. Çin hariç, gelişmekte olan ülkelerin
ise 2013 yılında yüzde 3,2; 2014 yılında yüzde 4,1 ile daha
mütevazı oranlarda büyüyeceği öngörülmektedir.
Toparlanmanın sınırlı
kalmasının etkisiyle özellikle gelişmiş ülkelerde
işsizlik oranı, hâlâ kriz öncesi seviyenin altına
inememiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde işsizlik, 2013
yılı başından bu yana 0,8 puan azalarak kasım ayı
itibarıyla yüzde 7 seviyesine gerilemiştir. Avro bölgesinde ise
işsizlik, yüzde 12 ile son yirmi yılın en yüksek seviyesindedir.
Gelişmiş ülkelerde uygulanan genişletici
para politikalarına rağmen düşük ekonomik aktivite ve zayıf
küresel talep nedeniyle enflasyon da düşük seyretmektedir. Öte yandan,
bazı gelişmekte olan ülkelerde yapısal faktörler ve para
birimlerindeki değer kaybı sebebiyle enflasyon hedeflenenin üzerine
çıkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önümüzdeki dönem küresel ekonomik görünümü olumsuz etkileyebilecek dört temel
risk bulunmaktadır. Bu riskleri şöyle sıralayabiliriz:
Genişletici para politikalarından çıkışın iyi
yönetilememesi; gelişmiş ülkelerde mali sorunlar ve zayıf iç
talebin büyümeyi sınırlaması; gelişmekte olan ülkelerde
büyümenin daha da zayıflaması; jeopolitik gerginliklerin
tırmanmasıdır. Bu risklerin en önemlisi, genişletici para
politikalarından çıkış kaynaklıdır. Bu sürecin
doğuracağı olumsuz etkiler ise muhtemelen, en çok
gelişmekte olan ekonomilerde hissedilecektir. Ancak, gelişmekte olan
ülkeler, makro finansal dengeler açısından 1990lı yıllara
göre daha sağlam ve şoklara karşı daha dirençlidirler. Bu
ülkeler 2000li yıllarda kamu mali dengelerini sağlıklı bir
yapıya kavuşturdular, bankacılık sektörlerini yeniden
yapılandırdılar, önemli ölçüde döviz rezervi biriktirdiler.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye ekonomisi 2013 yılında dengeli ve ılımlı
büyümesini sürdürmüştür. Ekonomimiz yılın ilk üç
çeyreğinde, iç talebin katkısıyla, yüzde 4 gibi
azımsanmayacak bir oranda büyümüştür. Böylece, küresel kriz öncesi
seviyeye göre, reel anlamda, Türkiye yüzde 18,4lük bir büyüme
kaydetmiştir. Aynı dönemde, gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde
büyüme yüzde 6,9 ile sınırlı kalmıştır. Yani,
Türkiye, kendi bölgesinde, benzer şartlardan etkilenen gelişmekte
olan Avrupa ülkelerine oranla neredeyse 3 katlık bir performans ortaya koymuştur. Avro bölgesinde ise aynı dönemde yüzde
2,4lük bir daralma söz konusudur.
2014-2016 Orta Vadeli Programında, Türkiye
ekonomisinin 2013 yılında yüzde 3,6 civarında büyüyeceğini
tahmin etmiştik. Bugün açıklanan büyüme rakamları, 2013
yılının tamamında OVP tahminini rahatlıkla
yakalayacağımızı, hatta bu tahminin üzerine
çıkabileceğimizi göstermektedir. Ayrıca, 2013 yılı
büyüme tahminleri, Çin hariç, gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde
3,2nin oldukça üzerindedir. Olumsuz dış konjonktür ve sıkılaşan
finansal koşullar göz önünde bulundurulduğunda bu iyi bir
performanstır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
orta vadede cari açığı kontrol altında tutarak
sürdürülebilir ve sağlıklı bir büyüme politikası
izleyeceğiz. Bu çerçevede büyümenin önümüzdeki yıl yüzde 4, 2015 ve
2016da ise yüzde 5 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.
Önümüzdeki süreçte, yüksek istihdam oluşturma
kapasitemiz, ihtiyatlı ve esnek para politikamız, sağlam kamu
mali dengelerimiz, güçlü bankacılık sektörümüz,
sağlıklı hanehalkı bilançoları, kapsamlı makro
ihtiyati tedbirlerimiz sürdürülebilir büyümeyi destekleyici ve şoklara
karşı Türkiyeyi dirençli kılan faktörlerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel kriz sonrası dönemde oluşturduğumuz güçlü istihdam, iç
talebi ve dolayısıyla büyümeyi desteklemektedir. Birçok ülke istihdam
oluşturmakta zorlanırken Türkiyede Mart 2009dan bu yana 4,7 milyon
kişiye ilave istihdam sağladık. Oysa aynı dönemde avro
bölgesinde 2,2 milyon net istihdam kaybı yaşanmıştır.
Türkiye, 2009-2013 döneminde ortalama yıllık
yüzde 4,8 olan istihdam artış oranıyla IMFde istihdam verisi
açıklanan 35 ülke arasında 1inci sırada yer almaktadır.
Ayrıca bu yıl ve gelecek yıl OECD'de en fazla istihdam
artışı görülecek 3üncü ülke olacaktır. Güçlü istihdam
artışına rağmen mevsimsellikten arındırılmış
işsizlik oranı 2012 yıl sonuna göre 0,9 puan yükselerek
Ağustos 2013te yüzde 10,1 olarak gerçekleşmiştir.
İşsizlik oranındaki tedricî artışın temel nedeni
istihdama katılımın yükselmesidir, iş gücüne
katılımın yükselmesidir.
Uzun vadede işsizlik oranlarını düşük
tek hanelere indirmek ve iş gücüne katılımı
gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak için iş gücü
piyasasında esnekliğin ve iş gücünün niteliğinin
artırılması şarttır. Türkiye, iş gücü
piyasası esneklik göstergeleri açısından OECD ülkeleri
arasında en son sıradadır. Türkiyede haftalık 48,9 saat
olan ortalama çalışma süresi diğer OECD ülkeleri
ortalamasının yaklaşık 11 saat üzerindedir. Ülkemizde
çalışma süresi ve esneklik OECD ortalamasına yakın
olsaydı milyonlarca ilave istihdamın önü açılırdı.
İşsizliğin azaltılması
amacıyla aktif iş gücü politikalarını artırarak
uygulamaya devam ediyoruz. 2007 yılında bu programlardan yararlanan
kişi sayısı 23 bin iken 2012 yılında
yaklaşık 465 bin kişiye çıkmıştır.
Önümüzdeki dönemde aktif iş gücü politikalarını daha da etkin
bir şekilde kullanacağız. İş gücü piyasasındaki
yapısal sorunların çözülmesine yönelik ulusal istihdam stratejisini
taraflarla uzlaşma sağlayarak uygulamaya koymayı ümit ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmetlerimiz döneminde enflasyonda kalıcı iyileşmeler elde
ettik. On yıllarca yüksek çift hanelerde, zaman zaman üçlü hanelerde
seyreden enflasyon oranını tek haneli rakamlara indirdik. 2012
yılında enflasyon yüzde 6,2 ile son kırk dört yılın en
düşük seviyesinde gerçekleşti. İşlenmemiş gıda ve
tütün ürünleri fiyatlarındaki artış ile Türk lirasındaki
değer kaybı nedeniyle yüksek seyreden enflasyon temmuz ayından
itibaren düşüş eğilimine girerek 2013 yılı
Kasım ayında yüzde 7,3 olarak gerçekleşti.
Sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle
enflasyonun yıl sonunda yüzde 6,8'e, önümüzdeki yıl ise yüzde 5,3'e
gerileyeceğini tahmin ediyoruz.
Amacımız orta ve uzun vadede ürün ve hizmet
piyasalarında rekabet ortamını daha da iyileştirerek
enflasyonu düşük tek hanelerde istikrara kavuşturmaktır. Bu
çerçevede, maliye politikaları ile para politikasının uyumlu
olmasına ve koordinasyonuna önem vermeye devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hükûmetlerimiz döneminde uyguladığımız ihtiyatlı
maliye politikaları sayesinde genel devlet bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını
son on bir yılda yaklaşık 10 puan azaltarak 2013
yılında yüzde 1'e indirmiş olacağız. Böylelikle, 2013
yılında genel devlet açığının gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı OECD ülkeleri için öngörülen yüzde 4,8'lik
açığın yaklaşık beşte 1i, Maastricht Kriterinin
ise üçte 1i kadar olacaktır. Genel devlet bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını
2016 yılında yüzde 0,5'e indirmeyi hedefliyoruz.
Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranını ise son on bir yıl
içerisinde yaklaşık 40 puan düşürdük. 2013 yılı için
yüzde 35 olarak öngördüğümüz bu oran, OECD ortalamasının üçte
1inden az, Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı
kadardır. Bu oranı 2016 yılında yüzde 30'a indirmeyi
hedefliyoruz.
2002 yılında yüzde 25,2 olan kamu net
dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı ise
2013 yılının ikinci çeyreğinde eksi yüzde 3,9
olmuştur. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası piyasalardan
alacaklı konuma geçmiştir.
AK Parti hükûmetleri öncesinde hem borcun faizi hem de
faiz giderlerinin vergi gelirleri içerisindeki payı son derece yüksekti.
2002 yılında reel faiz oranları yüzde 25,4; faiz giderlerinin
vergi gelirlerine oranı ise yüzde 85,7 seviyesindeydi. Siyasi istikrar,
mali disiplin, yapısal reformlar ve fiyat istikrarı sayesinde reel
faiz son beş yıldır düşük tek hanelerde seyretmektedir.
Faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranının ise 2013 yılında
yüzde 15,5e düşeceği tahmin edilmektedir. Bu oran, 1980li
yıllardan bu yana elde edilen en düşük oran olacaktır.
Mali disiplin sayesinde elde ettiğimiz
kazanımlar ülkemizi dış şoklara karşı tabii ki
korumaktadır, ülkemize dış şoklara karşı önemli
bir manevra alanı sağlamaktadır. Diğer yandan, bu kazanımlar
kamu tasarruflarını artırarak cari açığın
azaltılmasına katkı yapmakta ve para politikasının elini
güçlendirmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri cari açıktır.
Makro finansal istikrarı korumak için cari açığı kontrol
edilebilir seviyede tutmamız şarttır. Cari açık, Eylül
2013te, on iki aylık bazda 59,1 milyar dolar, net altın ihracatı
hariç ise 51,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Cari açık,
2012 yıl sonuna göre 10,6 milyar dolar artarken aynı dönemde net
altın ihracatı hariç 2,4 milyar dolar azalmıştır. Yani
iç talep eksenli büyümeye rağmen, bu yıl cari açıkta kayda
değer bir bozulma yaşanmamıştır. Ayrıca, küresel
ekonomideki zayıf büyüme, en büyük ticaret ortağımız olan
Avrupa Birliğindeki resesyon, Orta Doğuda yaşanan jeopolitik
gerginlikler, yüksek seyreden petrol fiyatları cari açığı
olması gerekenden daha yüksek bir seviyeye
çıkarmıştır. Orta vadede küresel ekonominin hızla
büyümesi ve komşu ülkelerin siyasi istikrara kavuşması
dış ticaret dengelerimizi olumlu yönde etkileyecektir. Bu çerçevede,
2012 yılında yüzde 6,1 olan cari açığın gayrisafi yurt
içi hasılaya oranının bu yıl yüzde 7,1e
yükseleceğini, 2014 yılında ise yüzde 6,4e ineceğini
tahmin ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; küresel kriz sonrası dönemde en
büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliğindeki zayıf
iç talep ihracatımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak bu
etki, ürün ve pazar çeşitlendirmesi çalışmalarımız
sayesinde sınırlı olmuştur. Türkiyenin sağlam kamu
mali dengeleri, sağlıklı bankacılık sektörü, güçlü
hanehalkı bilançosu ile aldığımız makro ihtiyati
tedbirler cari açık kaynaklı risklerin yönetilmesinde önemli bir rol
oynamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık sektörü, aktif
kalitesi, öz kaynak yeterliliği ve kârlılığı
bakımından güçlü ve sağlıklı yapısını
korumaktadır. Sermaye yeterlilik oranı yasal sınır olan
yüzde 8in neredeyse 2 katıdır. Takipteki kredilerin toplam krediler
içindeki payı ise yüzde 2,8 ile oldukça düşüktür. Ayrıca, banka
kredileri mevduatla dengelenmekte ve bankaların büyük ölçekli açık
pozisyonları bulunmamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda düşük faiz ve
krediye erişimin kolaylaşması ile birlikte hanehalkı
borçluluk oranlarında hızlı bir artış
yaşanmıştır. Ancak, Türkiyede hanehalkı borcunun
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 23 ile avro bölgesi
ortalaması olan yüzde 65in yaklaşık üçte 1i düzeyindedir.
Ayrıca hanehalkının faiz riski sınırlıdır,
kur riski ise bulunmamaktadır. Son düzenlemelerle de kredi kartı
kullanımı ve aşırı tüketime yönelik
sınırlamaları getirmiş bulunuyoruz.
Yine, yatırımlardaki artışa paralel
olarak reel sektörün yükümlülükleri de artmıştır bu dönemde
ancak reel sektörün toplam borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı
yüzde 51 ile AB ortalamaları civarındadır.
Üzerinde sıkça durulan dış borç konusuna
gelince: Reel sektörün dış borcundaki artış, neredeyse
ekonomik büyümeye paralel olarak gerçekleşmiştir. 2002
yılında reel sektörün dış borcunun gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 13,4 iken 2013 yılının ikinci
çeyreği itibarıyla yüzde 14,7 olarak gerçekleşmiştir.
Ayrıca, reel sektörün 93 milyar dolarlık döviz varlığı
dikkate alındığında, bu oran oldukça yönetilebilir bir
düzeydedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
daha önce bütçe konuşmalarımda da ifade ettiğim gibi,
konjonktürel etkilerin yanı sıra cari açığın
yapısal boyutu da önemlidir. Bu çerçevede Hükûmetimiz, cari
açığın orta ve uzun vadede azaltılması için gerekli
tedbirleri almıştır, almaya devam etmektedir. Bu bağlamda,
tasarruf oranlarının artırılması, enerjide
dışa bağımlılığın
azaltılması, katma değer zincirinde yukarı
çıkılması temel önceliklerimizdir.
Ülkemizde toplam tasarrufların gayrisafi yurt içi
hasılaya oranı yüzde 12,6yla hem gelişmekte olan ülkelerdeki
ortalama yüzde 33,5a hem de yüzde 19,6 olan yatırımların
gayrisafi yurt içi hasılaya oranına göre oldukça düşüktür. Bu
durum, kamudan çok özel sektör yatırım-tasarruf
açığından kaynaklanmaktadır. Son on bir yıldır
sürdürdüğümüz mali disiplin sayesinde kamu tasarruflarında önemli bir
artış sağladık. 2002 yılında eksi yüzde 4,8 olan
kamu tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranını biz 2013 yılında yüzde 2,9
Yani aslında 8
puanlık bir iyileşme sağlamış olacağız.
Özel sektör tasarruflarının gayrisafi yurt içi
hasılaya oranının ise 2002 yılında yüzde 23,4ten 2013
yılında yüzde 9,7ye gerileyeceği tahmin edilmektedir. Bu
azalışta, makroekonomik istikrar ve finansal derinleşme
sayesinde krediye erişimin kolaylaşması ve kredi faiz
oranlarının düşmesi, siyasi istikrarla birlikte
öngörülebilirliğin, yatırım ve tüketimin artması,
demografik trendlerdeki değişim ile kentleşmenin getirdiği
ihtiyaçlar etkili olmuştur.
Özel sektör tasarruflarının artması için,
istihdam oranının ve iş gücü verimliliğinin artması,
ülkemizin katma değer zincirinde yukarılara çıkması
gerekmektedir. Bu amaçla, aktif iş gücü politikalarıyla
istihdamı destekliyoruz. Eğitime yaptığımız
yatırım ile iş gücünün niteliğini yükseltiyoruz.
Altyapı yatırımları ile yapısal reformlar sayesinde
verimliliği artırıyoruz. Ayrıca, bireysel emeklilik
sistemini de daha çok destekleyerek özel sektör tasarruflarının
artmasına katkı sağlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
enerjide dışa bağımlılık cari
açığın temel unsurlarından biridir. Türkiye, birincil
enerji kaynakları bakımından yüzde 72 oranında
dışa bağımlıdır. Enerji ithalatı cari
işlemler açığındaki en önemli kalemdir. Eylül ayında
on iki aylık enerji ithalatı 56,9 milyar dolar ile cari
açığın neredeyse tamamına denk gelmektedir.
Hükûmetlerimiz döneminde enerjide dışa
bağımlılığımızı azaltmak amacıyla
yerli, yenilenebilir ve aynı zamanda çevre dostu enerjiler üzerinde
çalışıyor, yatırımlarımızı bu yönde
geliştiriyoruz. Bu yöndeki özel sektör yatırımlarını
da teşvik ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyeyi katma değer zincirinde yukarıya taşıma yolunda
çok önemli adımlar attık. 2002den 2012ye, AR-GE
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı
neredeyse 2 katına çıktı, patent başvuruları 6 kat
artarak 11.599a ulaştı, marka başvuruları 3e katlanarak
111 bini geçti, endüstriyel tasarım başvuruları 2 katına
çıkarak 44.220ye ulaştı. Böylece, ülkemizde düşük
teknoloji yoğun üretim ve ihracat azalırken ortanın üstü teknoloji
yoğun üretim ve ihracat artmıştır. Bilimsel, teknolojik ve
tasarım çalışmalarının ticarileşmesi Türkiyenin
katma değer zincirinde yukarılara çıkmasına katkı
sağlamaktadır. Nitekim, 2012 yılında
yaptığımız ihracatın kilogramı 1,58 dolar iken
2004 yılında Hükûmetimizin uygulamaya koyduğu Turquality
kapsamındaki markalarla yapılan ihracatımızın ortalama
kilogram fiyatı 3,28 dolardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde uygulanan
yapısal reformlar ve sağlıklı makroekonomik politikalar
sayesinde önemli başarılara imza attık. 1923-2002 döneminde
ortalama yüzde 4,5 büyüyen ekonomimiz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde son
altmış yılın en büyük küresel krizine rağmen ortalama
5,1 büyümüştür. İlave 0,6 puanlık büyüme azımsanacak bir
rakam değildir. Zira, 1923 yılından bu yana ortalama yüzde 5,1
büyümüş olsaydık 2013 yılında gayrisafi yurt içi
hasıla 1,3 trilyon dolara, kişi başına gayrisafi yurt içi
hasıla ise 16.970 dolara ulaşmış olabilirdi.
Hükûmetlerimiz
döneminde kişi başı gayrisafi yurt içi hasıla reel bazda
1,4; satın alma gücü paritesine göre 2,1 kat; dolar bazlı nominal
olarak ise 3 kat artış göstermiştir. Böylece, Türkiye,
gelişmiş ülkelerle arayı hızla kapatmaya başlamıştır.
2002 yılında kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla
Avrupa Birliğinin yüzde 37si iken bu sene yüzde 58,6sına
çıkması beklenmektedir. Yani Türkiye Avrupa Birliğiyle
arayı hızlı bir şekilde kapatmaktadır. Benzer
şekilde, 2002 yılında kişi başına gayrisafi yurt
içi hasıla Amerika Birleşik Devletlerinin yüzde 22,7si iken bu sene
yüzde 35,5ine ulaşması beklenmektedir. Aslında bunlar açık
ve net olarak ortaya koymaktadır ki Türkiye bu dönemde hızlı
büyümüştür, gelişmiş ülkelerle arayı hızlı bir
şekilde kapatmıştır.
Uluslararası
göstergeler, uzun vadeli sürdürülebilir
büyüme açısından rekabet gücümüzün, yatırım
ortamının ve kurumsal altyapının iyileştiğini
göstermektedir.
Dünya Ekonomik Forumunun yaptığı Küresel
Rekabet Gücü Endeksinde Türkiye 2005 yılında 117 ülke arasında
71inci sıradaydı, 2013 yılında 148 ülke arasında
44üncü sıraya yükseldi yani Türkiye sekiz yılda tam 27 basamak
atlamış oldu.
Aynı şekilde, Uluslararası Yolsuzluk
Algı Endeksinde çok önemli mesafe katettik. 2002 yılında 102
ülke arasında 65inci sırada olan Türkiye, 2013 yılında 177
ülke arasında 53üncü sıraya yükselmiştir.
Türkiye aslında bu göstergelerle birçok Avrupa
Birliği üyesi ülkesini ve BRICS ülkelerini geride
bırakmıştır.
Dünya Bankasının İş Yapma
Kolaylığı Endeksinde ise 2006 yılında 175 ülke
arasında 84üncü sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 189
ülke arasında 69uncu sıraya yükselmiştir.
1980-2002 döneminde ülkemize yönelik doğrudan
küresel yatırım girişi 14,8 milyar dolar iken
sağladığımız istikrar ve güven ortamı ile bu
rakam 2003ten bu yana 132 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Bütün bu gelişmeler verimliliği ve inovasyonu
artıracak, Türkiyenin uzun vadeli büyümesini olumlu etkileyecektir. Tabii
ki geldiğimiz yerden memnun değiliz, daha katedeceğimiz çok
mesafe var ama Türkiye'nin başarılarının da tabii ki takdir
edilmesi lazım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi de sizlere 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı hakkında bilgi vermek istiyorum.
2012 yılında, bütçe giderleri 361,9 milyar lira,
bütçe gelirleri 332,5 milyar lira, bütçe açığı 29,4 milyar lira,
faiz dışı fazla 19 milyar lira olarak gerçekleşmiştir.
Gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak bütçe giderleri yüzde 25,6; bütçe
gelirleri yüzde 23,5; bütçe açığı yüzde 2,1; faiz
dışı fazla yüzde 1,3 olarak gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın bu bölümünde Sayıştay tarafından yüce
Meclise sunulan denetim raporları hakkında değerlendirmelerde
bulunmak istiyorum.
Öncelikle, Sayıştay denetimine ve bu denetim
sonucu hazırlanan raporlara büyük önem verdiğimizi belirtmek isterim.
Sayıştay denetiminin kamu idarelerinin faaliyetlerine değer
kattığı şüphesizdir.
Kamuya ait kaynakların yönetiminde
saydamlığı ve hesap verilebilirliği artırmak üzere,
hükûmetlerimiz döneminde yeni kamu mali yönetim
anlayışımıza paralel olarak dış denetimin
kapsamını genişleten Sayıştay Kanununu
çıkardık.
Sayıştay Kanununun
çıkarılmasından sonra, bu yıl ilk defa, Sayıştay
tarafından kamu idareleri nezdinde yapılan denetimlere ilişkin
raporlar Meclisimize sunuldu. Bu kapsamda her yıl kesin hesap kanun
tasarısıyla birlikte Meclise sunulan genel uygunluk bildiriminin
yanında dış denetim genel değerlendirme raporu, faaliyet
genel değerlendirme raporu, mali istatistikleri değerlendirme raporu
ve denetime alınan her bir kamu idaresi bazında düzenlenen denetim
raporları Meclisimize sunulmuştur.
Hesap
verme sorumluluğu çerçevesinde, 2012 yılında her türlü defter,
belge ve tabloları Sayıştaya sunduk. Aynı zamanda,
sunduğumuz tabloların dayanağı olan mali işlemlere
ilişkin yaklaşık 25 milyon yevmiye kaydını da
elektronik ortamda Sayıştayla paylaştık. Ayrıca, mali
işlemlere ait tüm harcama belgelerini muhasebe birimlerinde denetime
hazır bulundurduk. Sayıştay da bu defter, belge, tablo ve
verileri kullanarak denetim faaliyetini yürütmüş ve yukarıda
saydığım raporları yüce Meclise sunmuştur. Kamu
zararına ilişkin tespitleri içeren raporları ise mevzuat
çerçevesinde yargıya intikal ettirecektir. Dolayısıyla,
Sayıştayın denetim yapmadığı şeklindeki
iddialar hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
diğer taraftan, Sayıştay tarafından düzenlenen raporlarda,
genel bütçeyi oluşturan idareler tarafından bazı raporların
Sayıştaya sunulmadığı yönünde haksız bir
eleştiriye de yer verilmiştir. Sayıştay,
genel bütçe tüzel kişiliğinin bir parçası olan her bir idareyi
ayrı bir tüzel kişiliğe sahipmiş ve kendine ait geliri,
varlığı, alacağı ve borcu varmış gibi değerlendirerek,
idareler bazında mizan, bilanço ve faaliyet sonuçları tablosu gibi
ilave tabloların verilmesini talep etmiştir.
MUSA
ÇAM (İzmir) Komisyona niye vermedin Sayın Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Devletin teşkilat
yapısına, hazine birliği ilkesine ve genel kabul görmüş
uluslararası standartlara aykırı olan söz konusu tablolar, genel
bütçeyi oluşturan her idare için anlamlı sonuçlar vermese de
üretilerek Sayıştaya teslim edilmiştir. Ancak
Sayıştay, bu tabloların istediği formatta
olmadığı gerekçesiyle denetim görüşü vermekten
kaçınmıştır.
Bu
soruna kalıcı bir çözüm bulmak üzere, Sayıştay ile ortak
bir çalışma grubu oluşturduk. Çalışma grubu, genel
bütçeli idarelerin yapıları ve mali işleyişlerini
inceleyerek bir öneri raporu hazırlayacaktır. Raporda yer alan
öneriler doğrultusunda yeni bir durum değerlendirmesi
yapacağız. Bu amaçla, Sayıştay, kamu idaresi
hesaplarının Sayıştaya verilmesine ilişkin usul ve
esaslarda değişiklik yaparak üç yıllık bir geçiş
dönemi öngörmüştür.
Özetle,
Sayıştay denetimine esas teşkil etmek üzere, her türlü defter,
belge, tablo ve verileri Sayıştaya sunduk. Sayıştay da
tespitlerini bunların üzerinden yapmış, raporlarını
hazırlamış, Meclisimize sunmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu
kısmında 2013 yıl sonu bütçe gerçekleşme tahminlerine
ilişkin bilgi vermek istiyorum. Yıl sonunda bütçe giderlerinin 406,6
milyar lira, bütçe gelirlerinin 387,2 milyar lira, bütçe
açığının 19,4 milyar lira, faiz dışı
fazlanın 31,1 milyar lira tutarında olmasını bekliyoruz.
Buna göre, gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak bütçe giderleri yüzde
26,1; bütçe gelirleri yüzde 24,8; bütçe açığı yüzde 1,2; faiz
dışı fazla yüzde 2 düzeyinde tahmin edilmektedir. Verdiğim
rakamlar, 2013 yılı bütçe performansının oldukça
başarılı olduğunu göstermektedir.
Bu çerçevede, 2013 yılı bütçe
açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını
2013-2015 OVPsinde yer alan yüzde 2,2lik orana göre 1 puan
aşağı yönlü revize ettik. OVPde 34 milyar lira tutarında
öngörülen 2013 yılı merkezî yönetim bütçe
açığının yaklaşık 14,5 milyar lira daha
düşük gerçekleşmesini bekliyoruz.
Bütçe dengesindeki iyileşme esas itibarıyla
bütçe gelirlerindeki artıştan kaynaklanmaktadır. Zira, bütçe
giderlerinin OVP'de öngörülen çerçevede gerçekleşmesi beklenirken bütçe
gelirlerinde yaklaşık 17 milyar lira tutarında bir
artış olacağı öngörülmektedir.
Merkezî yönetim bütçe gelirlerinin yaklaşık
yüzde 85'ini oluşturan vergi gelirlerinin yıl sonu itibarıyla
325 milyar lira olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu tutar bütçe
kanununda tahmin edilen 318 milyar liranın yaklaşık yüzde 2,3
üzerindedir. Vergi gelirlerindeki olumlu performansta iç talebin
toparlanması ve 2012 yılında uygulamaya koyduğumuz
tedbirler etkili olmuştur.
Vergi dışı gelirlerde de bu yıl
başarılı bir performans sergilenmiştir. Zira, bütçe
kanununda 52 milyar lira tutarında tahmin edilen vergi dışı
gelirlerin yıl sonu itibarıyla 62 milyar liraya ulaşması
beklenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
biraz önce de bahsettiğim üzere, bütçe giderlerinin bu yıl 406,6
milyar lira ile başlangıç ödeneğine paralel gerçekleşmesini
bekliyoruz. 2013 yılı sonunda bütçe kanununda öngörülene göre faiz
hariç giderlerin yaklaşık 5 milyar lira daha fazla, faiz giderlerinin
ise 2,5 milyar lira daha az gerçekleşmesini bekliyoruz.
Faiz hariç giderlerdeki sapmanın büyük bir
kısmı yatırım harcamalarındaki artıştan
kaynaklanmaktadır. Söz konusu harcamalar, büyüme ve istihdamı
artırıcı niteliktedir. Faiz harcamalarındaki düşüş
ise ortalama borçlanma maliyetlerinin beklenenin altında gerçekleşmesinden
kaynaklanmaktadır. Bu da hükûmetlerimiz döneminde sürdürdüğümüz mali
disiplin politikasının net bir kazanımıdır.
2013
yılı için öngördüğümüz yüzde 1,2lik bütçe açık oranı,
1985ten bu yana elde edilen en iyi üçüncü bütçe gerçekleşmesi
olacaktır. Diğer iki gerçekleşmenin de 2005 ve 2006
yıllarında, yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde elde
edildiğini dikkatinize sunmak isterim. Elde ettiğimiz bu
başarılı sonuçlar, ülkemize hem sağlam bir duruş hem
de mali esneklik kazandırmıştır. 2014 yılında da
mali disiplini kararlılıkla sürdüreceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı Maliye
Bakanlığımın 5inci, AK PARTİ hükûmetlerinin 12nci
bütçesidir.
2014
yılı bütçesi orta vadeli maliye politikamızın temel
hedefleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Bu
hedeflerimiz, yurt içi tasarrufları artırarak, mevcut kaynakları
üretken alanlara yönlendirerek ve verimlilik düzeyini yükselterek cari
açığı azaltmak, kamu maliyesinde güçlü duruşu sürdürmek, büyümeyi
ve istihdamı artırmaktır.
2014
yılı merkezî yönetim bütçe büyüklükleri şu şekilde tahmin
edilmiştir: Bütçe giderleri 436,4 milyar lira, faiz hariç giderler 384,4
milyar, bütçe gelirleri 403,2 milyar, vergi gelirleri 348,4 milyar, bütçe
açığı 33,3 milyar, faiz dışı fazla 18,7 milyar.
Gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak ise bütçe giderlerinin yüzde 25,4;
faiz hariç giderlerin yüzde 22,4; bütçe gelirlerinin yüzde 23,5; vergi
gelirlerinin yüzde 20,3; bütçe açığının yüzde 1,9, faiz
dışı fazlanın yüzde 1,1 düzeyinde gerçekleşmesi
hedeflenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçemiz
ihtiyatlı gelir tahminlerine dayanmaktadır. Küresel ekonomide
aşağı yönlü riskleri de dikkate alarak 2014 yılı bütçe
gelirlerinin yüzde 4,1; vergi gelirlerinin ise yüzde 7,1 gibi mütevazı
oranlarda artacağını öngördük. Bu oranlar 2014 yılına
ilişkin gayrisafi yurt içi hasıladaki yüzde 10,2lik nominal büyüme
tahmininin altındadır. Bu çerçevede, 2014 yılı merkezî
yönetim bütçe gelirlerinin 403,2 milyar lira, vergi gelirlerinin 348,4 milyar
lira, vergi dışı gelirlerin 54,8 milyar lira olarak
gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Vergi dışı gelirler
arasında yer alan özelleştirme gelirleri için önümüzdeki yıl 6,9
milyar lira öngördük. Bu gelir tahminimiz oldukça muhafazakârdır. Zira,
bugün itibarıyla, kesinleşmiş yaklaşık 5 milyar
liralık özelleştirme gelir taksiti bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 yılında bütçe giderlerindeki artışın yüzde 7,3
ile nominal gayrisafi yurt içi hasıla büyümesinin altında
gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Bundan anlaşılacağı
üzere, 2014 yılında bütçe harcamalarını kontrol
altında tutacağız. 2013 yılı sonu gerçekleşme
tahminimize göre, mal ve hizmet alım giderlerini 2014 yılında
sadece yüzde 1,9 oranında artırıyoruz. 2014 yılı için
öngörülen yüzde 6lık deflatör ile
karşılaştırıldığında mal ve hizmet
alım giderleri reel olarak yüzde 4 civarında azalmış
olacaktır. Cari harcamaları kontrol altında tutarak
eğitime, sağlık ve altyapı gibi öncelikli alanlara daha
fazla kaynak ayırmış olacağız. Bu rakamlar, 2014
yılı bütçesinin bir seçim bütçesi olmadığını; tam
tersine, sağlam gelir kaynaklarına dayanan ve giderleri kontrol
altında tutan bir hizmet bütçesi olduğunu göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğiniz üzere, bütçe hakkı modern demokrasilerin temelini
oluşturmaktadır. Kamu kaynaklarının nerede
kullanıldığını bilmek hem kamuoyunun hem de
halkın temsilcisi sıfatıyla siz saygıdeğer
milletvekillerinin en doğal hakkıdır.
Şimdi de 2014 yılı bütçesinin temel
özelliklerini, öncelikli harcama alanlarını ve
vatandaşlarımıza neler getirdiğini aktarmak istiyorum. 2014
yılı bütçesi faiz değil, bir hizmet bütçesidir. Hükûmetlerimiz
döneminde uygulanan ihtiyatlı maliye politikaları ve elde edilen
makroekonomik istikrar sayesinde, bütçeden faize aktarılan kaynak sürekli
olarak azalmıştır. 2002 yılında her 100 liralık
vergi gelirinin 85,7 lirası faiz ödemelerine giderken 2014
yılında bunun 14,9 liraya gerileyeceğini öngörüyoruz. Böylece
faiz giderlerinden yaptığımız tasarrufu ülkemizin dört bir
yanında ihtiyaç duyulan yatırımlara ve milletimize, milletimizin
hizmetine sunuyoruz.
2014 bütçesinde yine birinci önceliğimiz
eğitimdir. Eğitime erişimi kolaylaştırmak ve
eğitimin kalitesini artırmak için, hükûmetlerimiz döneminde bütçeden
en büyük payı yine eğitime ayırdık. 2014 yılı
bütçesinde eğitime ayrılan kaynağı bir önceki yıla
göre yüzde 15,4 oranında artırarak 78,5 milyar liraya çıkartıyoruz.
Eğitime ayırdığımız kaynaktaki artış
oranı deflatörün 2,5 katından daha fazladır. Böylece, 2002
yılına göre, bütçeden eğitime
ayırdığımız kaynağı nominal olarak
yaklaşık 7 katına çıkarıyoruz. Eğitim
harcamalarının bütçe içindeki payını yüzde 9,4ten yüzde
18e yükseltiyoruz. Başka bir ifadeyle, vergi gelirlerinin
yaklaşık yüzde 22,5ini eğitime harcıyoruz.
Eğitimde kaliteyi artırmak amacıyla Fatih
Projesini uygulamaya devam ediyoruz. Okullarımızı geniş
bant İnternet ve bilişim ekipmanlarıyla donatıyoruz. 2014
yılında, bu proje için bütçeden 1,4 milyar lira ödenek
ayırdık. Ayrıca, ilköğretim ve ortaöğretim
öğrencilerinin barınma ve yiyecek ihtiyaçlarının
karşılanmasına yönelik yardımlarımızın
yanı sıra ücretsiz kitap dağıtımı ve taşımalı
eğitime de devam ediyoruz. 2014 yılı bütçesinde bu
faaliyetlerimiz için 3,3 milyar lira kaynak tahsis ediyoruz. 2014
yılında ilköğretim ve ortaöğretim programlarına devam
eden yaklaşık 280 bin öğrenciye burs sağlıyoruz. 2002
yılında ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine
verilen 12,6 liralık burs tutarını yaklaşık 11
katına çıkartarak 2013 yılında 135,6 liraya yükselttik.
Nitelikli iş gücü açığını
azaltmak ve ara eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla
organize sanayi bölgelerinde açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarına
öğrenci başına 4.500 lira ila 5.500 lira arasında destek
veriyoruz.
Öte yandan, üniversitelere 2002 yılında toplam
2,5 milyar lira kaynak ayrılmış iken 2014 yılında bu
rakamı 16,9 milyar liraya çıkartıyoruz.
Bildiğiniz üzere, yükseköğretimin birinci
öğretim ve açık öğretim programlarında öğrenci
harçlarını kaldırdık. Bu uygulamadan yaklaşık 2,6
milyon öğrencimiz yararlanacak.
Harçları kaldırmamızın yanı
sıra, 2014 yılı bütçesinde yaklaşık 1,3 milyon
üniversite öğrencisinin burs ve öğrenim kredisi için 4,1 milyar
liralık kaynak ayırıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 bütçesi en sağlıklı bütçedir. 2014 yılında Sosyal
Güvenlik Kurumu ve merkezî yönetim bütçesinden yaklaşık 75 milyar
lira ile en büyük ikinci kaynağı sağlık harcamalarına
ayırıyoruz. Böylece, 2014 yılında sağlık
harcamaları için ayrılan kaynağı 2002 yılına göre
5,5 katına çıkartıyoruz.
Aile hekimliği uygulamasını 81 ilimize
yaygınlaştırarak vatandaşlarımıza kaliteli
sağlık hizmeti sunmaya devam ediyoruz. Bu amaçla 2014 yılı
bütçesinde 4,5 milyar liralık kaynak ayırdık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu altyapı
yatırımlarıyla büyüme potansiyelimizi artırıyoruz. AK
PARTİ hükûmetleri döneminde, üretken altyapıyı geliştiren,
özel sektör yatırımlarını ve istihdamı destekleyen,
Türkiye'nin büyüme potansiyelini artıran kamu yatırımlarına
öncelik verdik. Bu amaçla, kamu yatırım harcamaları için 2014
yılı bütçesinde bir önceki yıla göre yüzde 13,1 oranında
artışla yaklaşık 44,3 milyar lira ödenek
ayırıyoruz.
Ayrıca, kamu-özel iş
birlikleri sayesinde, İstanbul'a 3'üncü havaalanı gibi, küresel
ölçekte büyük projelere imza attık. 1986 yılından bu yana -işletme
hakkı devirleri hariç tutulduğunda- kamu-özel iş birliği
modeli kapsamında yapılan 35,1 milyar dolarlık
yatırımların 26,5 milyar dolarlık tutarı hükûmetlerimiz döneminde gerçekleşmiştir. Yani,
altyapı yatırımlarına sadece bütçeden kaynak
ayırmıyoruz, aynı zamanda kamu-özel iş birlikleri sayesinde
ilave yatırımları harekete geçiriyoruz.
Son
on bir yıl içerisinde, kamu yatırımlarının ortalama
tamamlanma süresini kısalttık. 2002 yılında 8,5 yıl
olan kamu yatırım stokunun tamamlanma süresini 2013 yılında
3,7 yıla düşürdük.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sadece kamu yatırımı
yapmıyor, aynı zamanda özel sektör tarafından yapılan
yatırım ve istihdamı da bu bütçe destekliyor. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde, özel sektör yatırımlarını
destekledik, istihdamı ve büyümeyi destekleyen birçok uygulamayı
hayata geçirdik. Bu amaçla, 2014 yılında reel kesime yönelik toplam
desteklerimizi bir önceki yıla göre yüzde 16,1 oranında
artırarak 11,9 milyar liraya yükseltiyoruz.
2014
bütçesiyle tabii ki çiftçimizi de destekliyoruz. Çiftçimizi alan ve ürün
bazında desteklemeye devam ediyoruz. Bu amaçla, 2014 yılı
bütçesinde toplam 9,7 milyar liralık ödenek ayırdık.
Ayrıca, tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve
tarımsal KİTlerin finansmanı için tahsis edilen
kaynağı da dikkate aldığımızda tarım
destekleri 13,2 milyar liraya ulaşmaktadır. Genel bütçeden
yaptığımız sübvansiyonların katkısıyla faiz
oranları yani tarım sektörüne verdiğimiz kredi faiz
oranları yüzde 0 ile 8,25 arasında uygulanmaktadır. Oysa, 2002
yılında tarımsal kredi faiz oranları yüzde 59 ile 69
aralığındaydı.
Uluslararası
mukayeselere baktığımızda, tarımsal desteklere
verdiğimiz önem açıkça görülecektir. OECD tarafından 2013
yılında yayımlanan Tarım Politikalarını
İzleme ve Değerlendirme Raporuna göre, Türkiyede tarımsal
desteğin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2012
yılında yüzde 2,1 olarak hesaplanmıştır. Bu oran ile ülkemiz,
tarım destekleri açısından OECD ülkeleri arasında lider
konumundadır. Sağladığımız doğrudan ve
dolaylı desteklerle, 2002 yılında 23,7 milyar dolar olan
tarımsal gayrisafi yurt içi hasıla 2012 yılında 62 milyar
dolara ulaşmıştır. Böylece, tarımsal büyüklük
itibarıyla dünyanın 7'nci, Avrupa'nın ise 1'inci ülkesi olduk.
Oysa 2002 yılında, tarımsal büyüklük itibarıyla Türkiye
dünyada 11'inci, Avrupa'da ise 4'üncü sıradaydı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 bütçesiyle, çalışan ve emeklilerimizi tabii ki gözetiyoruz.
Hükûmetlerimiz döneminde, kamu çalışanlarımızı ve
emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik ve bu kesimin mali haklarında ciddi
iyileşmeler sağladık.
Aile yardımı ödeneği dâhil en düşük
memur maaşı 2002 yılı Aralık ayında 392 lira iken
2013 Aralık ayında 1.887 liraya çıktı, artış
yüzde 381,4. Net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 lira iken 2013
Aralık ayında 804 liraya çıktı, artış oranı
yüzde 336,2 oldu. Aynı dönemde, emeklilik aylıkları farklı
gruplara göre yüzde 208,9 ile yüzde 782,1 arasında
artmıştır.
2002 yılı sonundan 2013 Kasım sonuna kadar
enflasyonun kümülatif yüzde 159,1 oranında arttığını
göz önünde bulundurursak çalışan ve emekli
vatandaşlarımızın gelirlerinde önemli ölçüde reel artışlar
yaptığımız açıkça görülecektir. Elinizdeki kitapçıktaki
Tablo 3 ve Tablo 4te de görüldüğü üzere, bu kesimlerin her alanda
alım gücü yükselmiştir.
Bu yıl yapılan toplu sözleşme
uyarınca, çalışanlarımızın maaş ve
ücretlerinde önümüzdeki sene brüt 175 lira seyyanen artış
yapacağız. Ayrıca, öğretmenlerimizin tazminatlarında
da ilave 150 lira artış sağlayacağız. Bu
artışla birlikte, 2014 yılında ortalama memur
maaşında aile yardımı ödeneği dâhil yüzde 7,8, aile
yardımı ödeneği hariç yüzde 8,1 oranında bir
artış meydana gelecektir. Geçici personel ücretlerinde ise brüt 350
liralık artış yapacak ve geçici personelin aile
yardımı ödeneğinden yararlanmasına imkân
sağlayacağız.
2014 yılında, sosyal güvenlik kurumlarına
prim giderleri dâhil personel giderleri için 129,6 milyar lira ödenek
ayırıyoruz. Bu tutar toplam bütçe harcamalarının yüzde
29,7'sini oluşturmaktadır. Yani, aslında bütçenin neredeyse üçte
1ini biz memur ve işçilerimize ayırmış durumdayız.
2002 yılında bu oran yüzde 18,4 idi.
Ayrıca 2014 yılında ek ödemeler dâhil
emekli aylık ödemelerinin 138,8 milyar lira olacağını
öngörmekteyiz. Her ne kadar bunu sosyal güvenlik sisteminden ödüyorsak da
sosyal güvenlik sisteminin açıklarının bütçe tarafından
finanse edildiği de dikkate alınırsa aslında çalışanlarımızın,
emeklilerimizin bütçeden aldığı pay yaklaşık üçte
1inden çok çok daha fazladır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak transferlerin 2014 yılında
2013 yılı gerçekleşme tahminine göre yüzde 7,1 oranında
artarak 77,1 milyar liraya ulaşması öngörülmektedir. Söz konusu
tutarın 21,6 milyar liralık kısmı açık
finansmanından kaynaklanmaktadır. Açık finansmanı için
sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerdeki artış esas
itibarıyla 1990'larda emeklilik sisteminde yapılan değişikliklerden
kaynaklanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 bütçesiyle yerel yönetimlere daha çok kaynak aktarıyoruz. Yerel
hizmetlerin daha kaliteli şekilde sunulabilmesi için 2014
yılında mahallî idarelere yapılan desteği 2013 yılı
başlangıç ödeneğine göre yüzde 12,2 oranında artırarak
42,3 milyar liraya çıkarıyoruz. Bu desteğin 38,8 milyar
lirası vergi gelirlerinden mahallî idarelere ayrılan paylardan
oluşmaktadır. Bu payları illerin nüfus ve sosyoekonomik
gelişmişlik düzeyine göre adil bir şekilde
dağıtıyoruz.
Yine, 2014 bütçesiyle sosyal yardımları
artırıyoruz. Sosyal yardım harcamaları için 2014 bütçesinde
bir önceki yıla göre yüzde 15,3lük artışla yaklaşık
30,4 milyar liralık kaynak ayırdık.
Bu kaynakların dökümüne gelince: Engellilerin evde
bakımı için 4,2 milyar lira, engelli ve engelli yakını
aylıkları için 2,6 milyar lira, engelli çocuk ve gençlerimizin
eğitimi için 1,5 milyar lira, 65 yaş üzeri verilen aylıklar için
1,2 milyar lira, çocukların aileleri yanında yetişmesi için 351
milyon lira, engellilerin özel kuruluşta bakım giderleri için 241
milyon lira, engelli öğrencilerimizin okula ulaşmaları için 95
milyon lira, engellilerin istihdamı için 87 milyon lira, koruyucu aile
modeli için 43 milyon lira, kadın konukevleri için 42 milyon lira tahsis
ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yurt içi tasarrufları artırmak amacıyla bireysel emeklilikte
doğrudan devlet katkısı sistemini getirdik. Bireysel emeklilik
hesabına ödenen katkı paylarının yüzde 25'ine
karşılık gelen tutarı devlet katkısı olarak
katılımcıların hesabına aktarıyoruz. Bu sistem
için 2013 yılı merkezî yönetim bütçesinde 1,3 milyar lira ödenek
ayırmıştık, 2014 yılında bu ödeneği yüzde 56
oranında artırarak 2 milyar liraya çıkartıyoruz.
Düzenlemenin devreye girdiği 2013 yılının başından
bu yana, bireysel emeklilik sistemi katılımcı sayısı
882 bin kişi artarak 4 milyon kişiye,
katılımcıların fon tutarı ise 4,8 milyar lira artarak
25,3 milyar liraya ulaştı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 bütçesi ile bölgesel kalkınmaya daha çok kaynak ayırıyoruz.
Bölgesel ve sosyal gelişmişlik farklarını azaltmak için
hükûmetlerimiz döneminde GAP, DAP, DOKAP ve KOP illerinde yatırım
ödeneklerini son on bir yıl içerisinde 6 kat artırdık. Yaklaşık
27,1 milyar lirası GAP Eylem Planı döneminde yani son beş
yılda olmak üzere, 2003'ten bu yana GAP'a 2013 fiyatlarıyla 36,1
milyar lira kaynak aktardık. Böylece, 610 kilometresi eylem planı
döneminde olmak üzere, toplam 843,4 kilometre ana sulama kanalını
tamamladık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 bütçesinde başta TÜBİTAK AR-GE projeleri olmak üzere, üniversite
ve sanayi kesimi AR-GE projelerini desteklemeye devam ediyoruz. Bu kapsamda,
2014 yılında yaklaşık 2,8 milyar lira ödenek
ayırdık. Vergisel teşvikler dâhil olmak üzere toplam AR-GE desteklerimiz
yaklaşık 3,8 milyar liraya ulaşacaktır.
Yine, 2014 bütçesiyle çevrenin korunmasına kaynak
ayırıyoruz. Gelecek nesillere
daha sağlıklı ve temiz bir çevre bırakmak için, 2014
bütçesinde doğrudan çevre koruma hizmetlerine 542 milyon lira,
ağaçlandırma faaliyetlerine 326 milyon lira, SUKAPa 557 milyon lira,
kentsel dönüşüm programına çevre katkı payı ve döner
sermaye gelirleriyle birlikte 547 milyon lira olmak üzere toplamda
yaklaşık 2 milyar lira kaynak ayırıyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi de sizlere gelir
politikalarımız ve uygulamalarımız hakkında bilgi
vermek istiyorum.
Gelir politikalarımızın temel
amaçları: Vergi sisteminde etkinlik ve adaletin sağlanması,
kayıt dışı ekonomiyle mücadele, makroekonomik
istikrarın sürdürülmesi, yurt içi tasarrufların
artırılması, istihdam, yatırım ve rekabet gücünün
artırılması, bölgesel ve sosyal gelişmişlik
farklılıklarının azaltılması, çevresel ve sosyal
politikaların desteklenmesidir.
Bu amaçlara ulaşmak için,
yaptığımız düzenlemelerde ilgili tarafların
görüşünü alıyor, öngörülebilirliği ve
şeffaflığı artırıyoruz. Esnek, etkin, selektif,
proaktif bir maliye politikası uyguluyoruz. Böylece, ekonominin
istikrarlı bir şekilde büyümesine katkıda bulunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vergi sisteminde etkinlik ve adaletin sağlanması amacıyla vergi
mevzuatında önemli değişiklikler yapıyoruz. Bu çerçevede,
reform niteliğindeki Gelir Vergisi Kanunu Tasarısını yüce
Meclisimize sunduk. Bu tasarıyla
vergi tabanını genişletiyoruz, kentsel rantlar ve sermaye
kazançları gibi bazı alanlardaki istisnaları
kaldırıyoruz, beyanname verecek mükellef kapsamını
genişletiyoruz.
Yine, Vergi Usul Kanununu ekonomik ve sosyal
politikalara uyum sağlamak, sade ve daha kolay uygulanabilir bir hâle
getirmek amacıyla gözden geçiriyoruz. Asgari geçim indirimi
uygulamasıyla medeni durum ve çocuk sayısına bağlı
olarak ücret üzerinden alınan gelir vergisi tutarlarında indirimlere gittik.
Vatandaşlarımızın eğitim,
sağlık ve gıda gibi temel ihtiyaçlarında KDV
oranlarını hükûmetlerimiz döneminde düşürdük.
Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz düzenleme
kapsamında, fazla ve yersiz tahsil edilen vergileri
vatandaşlarımıza faiziyle birlikte ödüyoruz.
Konutta KDV uygulamasında vergi ödeme gücünü
gözetiyoruz. Bu kapsamda, büyükşehirlerde 150 metrekareden küçük konut
teslimlerinde KDV oranlarını arsa birim metrekare değerini de
dikkate alarak yeniden belirledik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmetlerimiz döneminde, kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye
büyük önem verdik. Bu kapsamda, mevzuatın iyileştirilmesinin
yanı sıra, vergi denetim kapasitesinin güçlendirilmesi ve
mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunun artırılması da
önceliklerimiz arasında yer almaktadır.
İnsan kaynaklarına ve teknolojiye
yaptığımız yatırımlar ile vergi denetim
kapasitesini artırmaya devam ediyoruz. Elektronik yoklama ve denetim
sistemi ile mükellefleri, vergiye tabi faaliyetleri yerinde tespit ediyoruz.
2011-13 dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele
Stratejisi Eylem Planını başarıyla uyguladık. Bu
kapsamda, 47 eylemin 30unu tamamlamış bulunmaktayız; kalan 12
eylemi yıl sonuna kadar, 5 eylemi
ise önümüzdeki yıl
içerisinde tamamlayacağız. Eylem planını 2014-2016
dönemini kapsayacak şekilde güncelliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kayıt dışılıkla mücadele çerçevesinde
attığımız tüm bu adımlar sayesinde önemli
başarılar elde ettik. 2002 yılından bu yana, kayıt
dışı istihdamın toplam istihdam içindeki payı 14,3
puan azalarak Ağustos 2013te yüzde 37,8e geriledi.
Uluslararası çalışmalar da ülkemizde
kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurt içi hasıla
içindeki payının 2003 yılından bu yana 6 puan azalarak 2013
yılında yüzde 26,5e gerilediğini göstermektedir.
Amacımız, orta vadede kayıt
dışılığı daha da azaltarak AB ortalamalarına
çekmek, uzun vadede ise Avrupa ülkelerinde gözlemlenen düşük oranlardan
birisine sahip olmaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmetlerimiz döneminde, büyük emekler sonucu elde edilen makroekonomik
istikrarın korunması, gelir politikamızın ana hedeflerinden
biridir. Bu kapsamda yurt dışı varlık
barışı olarak bilinen düzenlemeyi hayata geçirdik. Böylece,
vatandaşlarımızın yurt dışındaki
varlıklarının ekonomiye kazandırılmasına ve kayda
alınmasına imkân sağladık. 30 Kasım 2013
itibarıyla 69,8 milyar lira varlık bildiriminde bulunulmuş, 1,4
milyar lira vergi tahakkuk ettirilmiştir. Yaklaşık 10,8 milyar
lira tutarındaki varlık için 217 milyon lira vergi tahsil edilmiştir.
Bildirimde bulunup tahakkuk eden vergisini ödemeyenler hakkında gerekli
takibat işlemleri yapılacaktır. Ayrıca, uzun vadeli
tasarrufları teşvik eden politikalara ağırlık verdik.
Bu kapsamda, orta ve uzun vadeli mevduatlarda vergi kesinti oranını
düşürdük.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmetlerimiz döneminde istihdam, yatırım ve rekabet gücünü
destekleyen politikalara büyük önem verdik. Yatırım ve istihdama
güçlü destekleri içeren yatırım teşvik sistemini uygulamaya
devam ediyoruz.
Bireysel katılım sermayesi ve girişim
sermayesi fonlarına vergisel teşvikler sunarak girişimcileri
destekliyoruz, KOBİlere ölçek büyütme imkânı sağlıyoruz.
Mimarlık, mühendislik, tasarım ve
yazılım gibi katma değeri yüksek alanlarda hizmet
ihracatını teşvik ediyoruz. Benzer şekilde, Türkiyede
yerleşik olmayan kişilere eğitim ve sağlık hizmeti
veren mükelleflerimizi de destekliyoruz. Bu kapsamda faaliyet gösteren
işletmeler, elde ettikleri kazancın yüzde 50sini matrahtan indirme
hakkına sahipler.
AR-GE faaliyetlerine vergi indirimi ve istisnası ile
stopaj desteği gibi teşvikler sağlıyoruz. 2008
yılından bu yana, 3 milyar lirayı aşan tutarda vergi
desteği sağladık. Ayrıca, AR-GE faaliyetleri sonucu ortaya
çıkan buluşların ticarileştirilmesini teşvik edecek
bir model geliştirdik. Bu düzenlemeyi kısa bir süre içerisinde yüce
Meclise getirmeyi planlıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmetlerimiz döneminde yatırımları ve istihdamı
artırmak amacıyla vergi oranlarında önemli indirimlere gittik.
Bu çerçevede, en yüksek gelir vergisi oranını yüzde 49,5tan yüzde
35e, en düşük gelir vergisi oranını ise yüzde 22den yüzde 15e
düşürdük. Kurum kazançları üzerindeki vergi yükünü 2002ye
kıyasla 31 puan düşürerek yüzde 34'e düşürdük. Bu oran OECD
ülkeleri arasında en düşük vergi yüküne sahip 7'nci ülke
olduğumuzu göstermektedir.
İstihdam üzerindeki vergi yükünü de azalttık.
Asgari geçim indirimi ve 5 puanlık sigorta primi işveren desteği
kapsamında bu yükü yüzde 37,2'ye kadar düşürdük. Bu oran 2002
yılında yüzde 42,7ydi. Asgari geçim indirimi uygulaması öncesi
yüzde 12,8 olan asgari geçim üzerindeki gelir vergisi yükünü yani asgari ücret
üzerindeki vergi yükünü medeni durum ve çocuk sayısına göre yüzde sıfıra
kadar indirdik.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
küresel kriz sonrası dönemde birçok ülke dolaylı vergi
oranlarını artırırken biz, birçok alanda KDV
oranını indirdik. Bu indirimler sonucu, 2005 yılında yüzde
15,8 olan efektif KDV oranı 2012 yılında yüzde 14,3'e
düşmüştür. Yüzde 18 olan genel KDV oranı açısından
Avrupa Birliği ülkeleri arasında Lüksemburg'dan sonra en düşük
orana sahip 3üncü ülkeyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; genel algının aksine,
ülkemizde vergi yükü yüksek değildir. Mahallî idare vergi gelirleri ve
sosyal güvenlik primleri dâhil olmak üzere, toplam vergi yükü 2011
yılında yüzde 27,4'tür. Bu oran ile Türkiye, OECD ülkeleri
arasında en düşük vergi yüküne sahip 6ncı ülkedir. Ülkemizde
temel sorun, dolaylı vergilerin yüksekliğinden ziyade, dolaysız
vergi gelirlerinin düşük olmasıdır. Dolaylı vergi
gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde
12,6yla Avrupa Birliği ortalamasının 0,8 puan
altındadır, OECD ortalamasının ise 1,5 puan üzerindedir.
Mahallî idareler ve sosyal güvenlik primleri dâhil, dolaysız vergi gelirlerinin
gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı açısından ise
ülkemiz yüzde 14,8 ile OECD ortalamasının 8,2 puan
altındadır.
Tabii ki doğrudan vergileri artırmak için,
vergi oranında yeni bir artışa gitmeden, gelir vergisi
tasarısıyla vergi tabanını genişleterek biz bu alanda
da adaleti iyileştirmeye çalışacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 yılında uygulamaya koyduğumuz yatırım teşvik
sistemi ile yatırımcılara hiçbir dönemde olmadığı
kadar destek veriyoruz. Bölgesel ve sosyal gelişmişlik
farklarını azaltmak amacıyla en büyük desteği 5inci ve
6ncı bölgelerdeki yani ağırlıklı olarak Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerimize sağladık.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çevreye zararlı olan bitkisel atık yağların geri kazanımını
teşvik eden düzenleme 2014 yılı Ocak ayında yürürlüğe
giriyor. Buna göre yurt içinden toplanan kullanılmış
kızartmalık bitkisel yağlar ile kullanım süresi geçmiş
bitkisel yağlardan elde edilen oto biyodizelin motorine
karıştırılarak satılması durumunda oto biyodizele
isabet eden ÖTV'nin belli bir kısmını
dağıtıcılara iade edeceğiz.
Enerji tasarrufu sağlayan dayanıklı
tüketim mallarının teşviki için daha avantajlı bir
vergileme politikası üzerinde çalışıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hazreti Ali görevlendirdiği bir valisine Ahitname adı altında
yazdığı mektupta şöyle der: Vergi işini de
araştır, memurların ahvalini düzene koy. Ancak vergi toplamaktan
ziyade memleketin kalkınmasına dikkat etmelisin çünkü vergi memleket
kalkındıkça toplanabilir.
İşte, bu hassasiyetle
hazırladığımız bütçemiz, eğitim, sağlık
ve altyapıyı önceliklendiren; ülkemizin dört bir yanına ihtiyaç
duyduğu yatırımlar için kaynak ayıran;
çalışanları ve emeklileri gözeten; girişimciliği,
AR-GEyi ve yenilikçiliği teşvik eden; çiftçimizi destekleyen; büyüme
potansiyelini ve istihdamı artıran; ülkemizi 2023 hedeflerine
yaklaştıran bir bütçedir.
Özetle, 2014 yılı bütçesi, mali disiplini devam
ettiren bir hizmet bütçesidir.
Çalışmalarımızda bizi her zaman
destekleyen Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan
başta olmak üzere bakan arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe
Komisyonunun Değerli Başkan ve üyelerine, Genel Kurul
çalışmalarına katılan kıymetli milletvekillerine ve
kamu idarelerinin temsilcilerine şükranlarımı sunarım.
2014
yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. Yapacağınız yapıcı, yol
gösterici ve katkı sağlayıcı eleştiri, tespit ve
değerlendirmeleriniz için şimdiden Hükûmetim ve şahsım
adına teşekkür ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri, 4/12/2013 tarihli 25inci
Birleşimde alınan karara uygun olarak bastırılıp
dağıtılan programa göre yapılacaktır.
Başlangıçta,
bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde siyasi parti grupları ve
Hükûmet adına yapılacak konuşmalar birer saat -bu süre birden
fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir- kişisel
konuşmalar onar dakikadır. Kişisel konuşmalarda bütçenin
tümü üzerinde şahsı adına iki sayın milletvekiline söz
verilecektir.
Şimdi
bütçenin tümü üzerinde grupları ve şahısları adına söz
alan sayın üyelerin adlarını sırasıyla okuyorum:
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Lütfi
Elvan ve Denizli Milletvekili Sayın Nihat Zeybekci; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Genel Başkan ve İstanbul Milletvekili
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına henüz bir talep yok; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekili ve Bingöl Milletvekili Sayın İdris
Baluken ve Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Şahısları
adına: Lehinde, Halkların Demokratik Partisi Eş Genel
Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Sabahat Tuncel;
aleyhinde, Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.
Şimdi
gruplar adına ilk söz, sırası Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Lütfi Elvana aittir.
Buyurun
Sayın Elvan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreyi
paylaştınız mı Sayın Elvan?
LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Yarım saat efendim.
BAŞKAN
Buyurun, süreniz otuz dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA LÜTFİ ELVAN (Karaman) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Başta Maliye Bakanımız olmak üzere bütçe
hazırlık çalışmalarını yürüten tüm
bakanlarımıza, Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize,
bakanlıklarımızın bürokratlarına teşekkürlerimi
sunarak konuşmama başlamak istiyorum.
Öncelikle, Sayıştay denetimine yönelik bir
değerlendirmede bulunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Sayıştay Kanununun
çıkarılmasından sonra, Sayıştay tarafından kamu
idareleri nezdinde yapılan denetimlere ilişkin denetim raporları
bu yıl ilk defa Meclise sunuldu. Sayıştay raporları bir
kısım çevrelerce istismar edilmiş ve sanki, Hükûmet,
Sayıştaydan bilgi, belge kaçırıyor, denetim
yapılmasını engelliyor, hesap vermekten kaçıyor gibi bir
hava yaratılmış ve âdeta fiili bir iftira kampanyası
başlatılmıştır. Hükûmetimize yönelik yapılan bu
değerlendirmeleri ve saldırıları kabul etmek mümkün
değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 8
Aralıkta yönetmelik çıkarıyorsunuz, 8 Aralıkta.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) AK PARTİ hükûmetleri
denetimi uluslararası standartlara kavuşturmuş, artık
günümüzün ihtiyaçlarını karşılamayan, seksen
yıllık Muhasebei Umumiye Kanununu kaldırarak Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanununu çıkarmış, yine, neredeyse yarım
asırlık Sayıştay Kanununu değiştirerek gerçek
anlamda bir denetim sistemi kurmuştur. Askerî malların
Sayıştay tarafından denetlenmesini sağlamış, tüm
kamu kurum ve kaynaklarını Sayıştay denetimine dâhil
etmiş, iç ve dış denetim sistemlerini oluşturmuştur.
Çağdaş norm ve standartlarda denetime yönelik
bu kadar çok düzenleme yapan bir iktidara Siz denetimden kaçıyorsunuz.
demek sadece ve sadece abesle iştigal etmek demektir. Halkımız
bizim ne yaptığımızı biliyor ama sizin de ne
yaptığınızı biliyor ve görüyor. Denetimden
kaçtığını söylediğiniz iktidar, kamuda muhasebe
birliğini sağladı; cumhuriyet tarihinde ilk defa tahakkuk esaslı
devletin bilançosunu çıkardı; uluslararası standartlarda bir
mali istatistik sistemi kurdu; devletin toplu iğnesinden ambulansına
kadar çeşitleri 1 milyonu bulan her türlü taşınırı
kayıt altına alan bir sistem oluşturdu; mali saydamlık
adına, sayıları 4.700ü bulan mahallî idarelerin mali verilerini
aylık olarak izleyebilen ve raporlayabilen bir sistem kurdu. Şimdi
soruyorum size: Hesap vermekten kaçan ve korkan bir anlayış,
böylesine her türlü denetime açık, uluslararası standartlarda
muhasebe ve mali istatistik sistemi kurar mı?
Muhalefet tarafından dile getirilen diğer
eleştirilere gelince, Genel bütçeli kamu idarelerinin mali tabloları
yoktur, kesin hesap kanunu görüşülemez. deniliyor.
Değerli arkadaşlar, kesin hesap kanunu
tasarısı görüşmelerine esas olan rapor genel uygunluk
bildirimidir, mali rapor değildir. Bu husus Anayasanın 164üncü
maddesinde düzenlenmiştir. Genel uygunluk bildiriminde yer alan değerlendirmelerin
tamamı kesin hesap kanunu tasarısıyla ilgilidir. Mali rapora
gelince, mali rapor, hesap verme sorumluluğu çerçevesinde kurumların
yönetsel sorumluluklarıyla ilgilidir. Kurumların mali
raporlarını kesin hesap kanunu tasarısıyla
ilişkilendirmek mümkün değildir. Mali raporlar, bir anlamda,
kurumlarımıza yol gösteren raporlardır. Yine, mali raporlar,
mali tabloların doğruluğuna ve güvenilirliğine ilişkin
Sayıştay görüşünü bildirir, tespit yapmaz. Tespit, ancak
yargılamaya esas raporlarda söz konusudur, uygunluk denetimine yönelik
raporlarda söz konusudur. Sadece ve sadece, mali raporlarda Sayıştay
kanaatini ifade eder hukukilik denetimine ilişkin herhangi bir görüş
söz konusu olamaz.
Genel bütçe kapsamındaki kuruluşların her
birinin ayrı ayrı mali tabloları oluşturması
istenmiştir. Bu teknik olarak mümkün olmadığı gibi, bu
konuda yetkili olan Muhasebe Standartları Kurulunun kararı
vardır. Bu karar çerçevesinde genel bütçe kapsamındaki
kuruluşların bütün mizan ve bilançosu oluşturulmuştur.
Bir başka iddia şu: Denetçilerin
hazırlamış olduğu raporlar Meclise gönderilmemiştir.
Raporlar, denetim raporu niteliğinde değildir. iddiası.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 8
Aralık Pazar, Resmî Gazete
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Denetçilerin
hazırlamış olduğu taslak raporlar yasa gereği Meclise
gönderilemez. Denetçi raporu sadece denetçinin kanaatini içerir,
Sayıştay görüşünü içermez. Dolayasıyla, denetçi raporu
Sayıştay raporu değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul)
Sayıştayın görüşünü doktorlar yazıyor galiba,
denetçiler değil!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Taslak rapor
Sayıştayın ilgili dairelerinden ve Rapor Değerlendirme
Kurulundan geçtikten sonra Sayıştay raporuna dönüşür. Türkiye
Büyük Millet Meclisi dâhil hiç kimsenin Sayıştay raporlarının
nasıl ve ne şekilde olacağına dair müdahalesi söz konusu
olamaz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Kanun
çıkardınız ya!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Elbette kanun çıkarırsa olur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ee, kanunla müdahale
ettiniz.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Yasa gayet açık,
Sayıştay bağımsızdır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Bağımsız
8 Aralık Pazar günü yönetmelik
çıkarıyor Sayın Başkan.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Sayıştay ve
denetçileri denetim faaliyetini bağımsız ve tarafsız olarak
yürütür.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 8
Aralık Pazar
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Özellikle size söylüyorum.
Sayıştaya denetim görevinin planlanması, programlanması ve
yürütülmesinde talimat verilemez. 6085 sayılı Kanunun 35inci
maddesi.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Talimat vermediniz
de
BAŞKAN Evet, lütfen arkadaşlar
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bir başka iddia
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Başkan,
ortada Sayıştay raporu yok. Bu, sizin de sorumluluğunuz.
BAŞKAN Lütfen, daha sonra siz
konuşacaksınız.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Mali raporda kamu zararıyla ilgili
hususlar yer almamaktadır. Meclise kamu zararına yönelik bilgiler
gelmelidir. deniliyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Bağımsız kurum 8 Aralık Pazar günü yönetmelik
çıkarıyor!
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
Sayın
Aslanoğlu
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Kamu zararına yönelik
yargılamaya esas raporların yasa gereği Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderilmesi söz konusu olamaz.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan,
Sayıştay raporları nerede, Sayıştay raporları?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Meclis, yargılama
makamı değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Meclis, denetleme
makamıdır.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Evet, denetleme
makamıdır ancak yargılama makamı değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Rapor olmadan
denetlenemez ama Sayın Başkan.
BAŞKAN Arkadaşlar, değerli
arkadaşlar; ikili konuşma yapmayalım. Bakınız, biraz
sonra gruplarımız konuşacak zaten. Eksik varsa, yanlış
varsa söylersiniz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Neresi denetliyor
Başkan?
BAŞKAN - Lütfen
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Herhangi bir kamu
zararı söz konusu ise o yöneticiyi Sayıştayın ilgili
daireleri yargılayacaktır, Türkiye Büyük Millet Meclisi
yargılamayacaktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ama TBMM adına
yargılayacaktır.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Suç teşkil eden bir
husus var ise, yasa gereği suç teşkil eden bir husus var ise, yasa
gereği Sayıştay Başkanlığı ilgili
savcılığa suç duyurusunda bulunacaktır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Aynı zamanda,
Meclise bildirecektir.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; iktidara geldiği günden bugüne kadar sürekli
olarak oylarını arttıran ve her geçen gün halkın daha fazla
teveccühünü kazanan bir Hükûmetin bütçesini görüşüyoruz. Çok partili
sisteme geçtiğimiz günden bugüne kadar, bu kadar uzun süreli ve istikrarlı
bir hükûmet gelmedi. Türkiyede 1965 ile 2002 tarihleri arasında otuz yedi
yılı aşkın süre içinde toplam 28 hükûmet göreve
gelmiş, bunların ortalama ömürleri on altı ay ile
sınırlı kalmıştır yani bir yıl dört ay.
Halkımız hiçbir zaman geçmişini unutmadı ve
hatırlamaya da devam edecektir. Ortalama bir buçuk yıl bile iktidarda
kalamayan hükûmetlerin ülkemizi ne hâle getirdiklerini halkımız
yaşayarak görmüştür. AK PARTİ hükûmetleri her seçimde ülkemizin
güven ve istikrarını daha da sağlamlaştırarak daha da
güçlü bir şekilde iktidara geldi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sana
siyaset konuşmak yakışmıyor, rakam konuş, rakam.
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Elvan, onu
başkaları söyler, sen girme o konuya.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sen o
konulara girme. Sayın Elvan, o konulara girme.
MUSA ÇAM (İzmir)
Bak, gıcık tuttu, gıcık tuttu, haksızlık
yapıyorsun Sayın Elvan!
BAŞKAN Arkadaşlar lütfen
MUSA ÇAM (İzmir) Gıcık tuttu!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Burada hepimiz,
iktidarıyla, muhalefetiyle bu başarılı süreci samimi olarak
analiz etmeliyiz. Halkımızın yüksek teveccühü neden hâlâ
sürüyor, bu kadar güven ve istikrar nasıl oluştu, dünyada kriz
yaşanırken Türkiyede neden yaşanmıyor? Öncelikle
belirtmeliyim ki AK PARTİ hükûmetleri millete rağmen siyaset
anlayışı değil, millet için siyaset
anlayışını hayata geçirmiştir. Ülkemizin
asırlık, kronikleşmiş ne kadar sorunu varsa cesaretle,
kararlılıkla bu sorunların üzerine gitmiş ve devrim
niteliğinde reformlar gerçekleştirmiştir. Gerek ulusal gerek küresel
ölçekteki siyasi ve sosyoekonomik değişimleri yakından izleyerek
değişimin öncülüğünü yapmıştır. Cuntayı,
vesayeti ve belirli bir zümreyi teşkil eden politik
anlayışı Türk siyasetinden menetmiştir. Hizmette
doygunluğu, başarıda rehaveti yok saymıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
halkımızın demokratik kazanımları ülkemizin istikrar
ve güvenini pekiştirmede en önemli etken olmuştur. Bütün toplumsal
kesimler vesayet rejiminin kendilerine dayattığı
zorbalıklardan kurtulma imkânını AK PARTİ iktidarlarıyla
bulmuşlardır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Vesayet, vesayet;
yorulduk bu işlerden ya! Bütçeden konuşalım.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bütçeden bahset ya,
bırak bunları.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Toplum ve siyaset
normalleşip demokratikleşirken demokrasiden
uzaklaşıldığını söyleyenler maalesef vesayet
rejiminin bakiyeleri olarak kalmışlardır. AK PARTİ
döneminde vesayet sona erdirilmiş, halk demokratik siyasetin en önemli
aktörü hâline gelmiştir. Bunun mimarı da AK PARTİ ve onun hizmet
gemisinin usta kaptanıdır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) MGK kararında
gördük.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin güven ve istikrarını
pekiştiren ikinci önemli husus, halkımızın ekonomik
kazanımlarıdır. AK PARTİ dönemlerinde bütçeler faiz bütçesi,
rant bütçesi olmaktan çıkarılmış, asli fonksiyonuna yani
hükûmetlerin politika aracı olarak kullandığı bir
kalkınma bütçesine dönüştürülmüştür.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bravo sayın
bakanım, bravo!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Son on bir yılda iki
yıl hariç bütçe hedeflerimizi tutturduk.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bravo sayın
bakanım!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Hatta çoğu zaman bütçe
hedeflerimizi aştık. Oysa bizden önceki on yılda tam yedi
yıl bütçe hedefi tutturulamamıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Haklısın sayın bakanım!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bütçeler beklenenin çok
üzerinde açık vermiş, yönetilebilir olmaktan
çıkmıştır. Hatta bazı yıllarda, toplanan vergiler
sadece faizleri bile ödemeye yetmiyordu, temel kamu hizmetleri borç almak
suretiyle karşılanmaya çalışılıyordu. Bütçeler,
milletimizin ve gelecek nesillerin sırtında ağır yükler
oluşturuyordu ancak AK PARTİ hükûmetleri döneminde, yani ak
yıllarda, biz, bütçeyi milletimizin sırtındaki bir yük olmaktan
çıkarıp milletimize hizmet eder hâle getirdik. 1990lı
yıllar ile 2000li yılların başları ülkemiz için
kayıp yıllar, AK PARTİ dönemleri ise ak yıllar olarak
tarihte yerini bulacaktır.
İZZET ÇETİN (Ankara) Talaş getireyim mi
biraz?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Dünyada hiçbir kriz
yaşanmazken Türkiyenin krizlerle boğuştuğu kayıp
yıllar ile dünyada kriz yaşanırken Türkiyede hiçbir krizin
yaşanmadığı ak yılları karşılaştırmak
istiyorum. Evet, kişi başına gelir, kayıp yıllar ile
ak yıllar arasındaki farkı görüyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bravo sayın
bakan!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Kayıp yıllarda
kişi başı gelirde hemen hemen hiçbir artış söz konusu
değilken, ki 1,3lük bir artış söz konusu son on yılda
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Reel rakamları
versek, döviz kuru ve enflasyondan arındırsak da kandırmasak.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Ama AK PARTİ
iktidarları döneminde, yani ak yıllarda 3 katından fazla bir
artış sağlanmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Enflasyon var mı, enflasyon orada? Enflasyondan
arındırılmış mı onlar?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bugün bizim kişi
başına gelirimiz aşağı yukarı 11 bin dolara
ulaşmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sen de biliyorsun ki
bu anlamlı değil, doğru değil ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bravo sayın
bakanım, bravo sayın bakan!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Evet, enflasyon, yine
kayıp yıllar ile ak yıllar arasındaki farkı
görüyorsunuz. Enflasyon, kayıp yıllarda rantçılara ve
hortumculara çalışırken ak yıllarda enflasyon son
yarım asrın en düşük seviyesine ulaşmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bravo sayın
bakan!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Bunu bize gösterme,
bizim suçumuz değil ki. İktidar kimse ona göster. Hatta Refah
Partisinin içinde siz de iktidardınız, onu söyleyin. Biz mi
iktidardık?
BAŞKAN Sayın Elvan, bir dakika.
Değerli arkadaşlar, şimdi siz söz
atıyorsunuz. Biraz sonra partilerimiz adına başkaları
konuşma yapacak, o zaman da bu taraf söz atarsa iş
karışır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır efendim, sevdiğimizden söylüyoruz.
BAŞKAN Evet, temennini söylüyorsun, biliyorum
Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sevdiğimizden sayın bakanım diyorum ona.
BAŞKAN Evet, lütfen, rica edeceğim. Lütfen
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Kaynaklar, değerli
arkadaşlar
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkanım, efendim, sizi eleştiriyor.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Cemil Bey, siz de o
dönem iktidardaydınız, onun için üzülüyoruz.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, olmaz. Yani siz
oraya herhâlde ikili konuşmak için oturmadınız. Rica
edeceğim
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Hayır efendim, sizi
eleştiriyor da sizi savunuyoruz. Siz Anavatan Partisindeydiniz ya.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Sayın
Başkanım, zamanım geçiyor yalnız. Lütfen ilave eder
misiniz.
BAŞKAN Evet, zamanın geçiyor,
farkındayım.
Lütfen, rica edeceğim.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, evet, enflasyon rantçılara ve hortumculara
çalışmış, ak yıllarda ise bizatihi kaynak, yani
kaynaklarımız, bu kaynağın sahibi olan halkla buluşturulmuştur.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Bugünün
rantçısı kim?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Yani rantçı kim?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Evet, ihracatta da benzer
bir tablo.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) İthalat
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Kayıp yıllarda
görüyor musunuz ihracat artışını arkadaşlar?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) İthalatı da
görmek istiyoruz.
MÜSLİM SARI (İstanbul) İthalat nerede?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Görüyor musunuz?
İşte bizimle sizin aranızdaki fark.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) İthalat nerede?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Şöyle bir çalışma
yaptık.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Lütfi Bey, biz sizin
dürüstlüğünüze inanıyoruz. İthalatı da görmek istiyoruz,
cari açığı da.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Eğer biz 1990lı
yılların performansıyla devam etseydik bugün
ihracatımız aşağı yukarı 50 milyar dolar
olacaktı. Ama bizim ulaşmış olduğumuz rakam 150 milyar
doları geçmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın bakan, ithalat nerede, ithalat?
BAŞKAN Arkadaşlar, Sayın Aslanoğlu
Yani bugünkü kotanı doldurdun, Yeteri kadar laf attın bence.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ama efendim,
ihracatı söylüyor ithalatı söylemiyor, eksik bilgi.
BAŞKAN Evet, Sayın Erdoğdu, rica
edeceğim
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Bu tablo da çok
çarpıcı, bunu da görmelisiniz.
BAŞKAN Bakınız, bundan sonraki
konuşmalarda da başkaları laf atarsa, Başkan, niye
müdahale etmiyorsun? demeyin. Yani yanlış bir yola girdiniz,
yanlış bir çığır açıyorsunuz. Rica edeceğim.
Lütfen
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Tamam Sayın
Başkan.
BAŞKAN Birbirinizi sevdiğinizi biliyorum ama
usulü de fazla zorlamayın.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Değerli
arkadaşlar, doğrudan yabancı sermaye girişi
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) İthalatı
görmek istiyoruz. Makası görelim, makası
İZZET ÇETİN (Ankara) Biraz talaş
getireyim mi, talaş?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
doğrudan yabancı sermaye girişinde kayıp yılları
görüyorsunuz, bir de ak yılları görüyorsunuz. Kayıp
yıllarda neredeyse taban yapmış olan doğrudan yabancı
sermaye yatırımları ak yıllarda ne kadar artmış,
hep birlikte görüyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Gerçekten inanıyor
musunuz buna?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Şunu ifade edeyim:
Doğrudan yabancı sermaye girişiyle bir ülkenin istikrarı,
güveni, hatta itibarı doğrudan ilişkilidir.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Nereden nereye!
İZZET ÇETİN (Ankara) Borç
Borç
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Eğer bir ülkenin güveni
yoksa, itibarı yoksa, istikrar yoksa o ülkede, o ülkeye yabancı
sermaye girişinden söz etmek mümkün değildir.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) İstikrar diye
diye ithalat çoğaldı.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - İşte kayıp
yıllardaki yabancı sermaye girişi. 1 milyar doları
geçmemiştir yıllık ortalama olarak.
İZZET ÇETİN (Ankara) Seni gidi kopyacı
seni!
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Ama ak yıllarda
yaklaşık 13 milyar dolara yaklaşmıştır
yıllık ortalama. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) IMFye borcumuz
var mı?
İZZET ÇETİN (Ankara) Seni gidi kopyacı!
Nereden çaldın o rakamları?
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar
Lütfen
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Evet, bir başka
tablomuz: Faiz yükü. Bunu seveceksiniz siz. Bunu çok seveceksiniz. Evet,
değerli arkadaşlar, 2012 yılında faiz için ödemiş
olduğumuz para 48 milyar lira. Eğer biz 1990lı
yılların performansıyla hareket etmiş olsaydık tam 131
milyar lira faiz için para ödeyecektik. Yani sadece bir yıl için 80 milyar
lira fazla para ödeyecektik.
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Para kime gidiyordu, para?
LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Evet, biz bu tasarrufu sağladık, bu
kaynağı halkın ihtiyacı, halkın hizmetine sunduk.
Bizim diğer iktidarlardan farkımız bu efendim.
BÜLENT
KUŞOĞLU (Ankara) O zaman, denetime izin verin, denetime;
bakalım öyle mi oldu!
LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Son olarak, evet, bu tabloyu da seveceksiniz, bu tabloyu da
seveceksiniz: İç borç stoku.
AYKUT
ERDOĞDU (İstanbul) Mona Lisayı da seviyoruz da gerçek
değil seninkiler!
LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Evet, iç borç stoku
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Dış borç stoku ne oldu?
LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Kayıp yıllarda, değerli arkadaşlar, iç
borç stoku tam 418 kat artmıştır, 418 kat
artmıştır; ak yıllarda ise sadece 1 katlık bir
artış söz konusudur. İşte ak yıllarla kayıp
yıllar arasındaki fark bu diye düşünüyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; halkımız AK PARTİ
hükûmetleri olmasaydı 1990-2002 döneminde yaşadığı
kayıp yılları yaşamaya devam edeceğini adı gibi
biliyordu. Yine, halkımız AK PARTİ iktidarları
olmasaydı tam 400 milyar liranın yatırım ve sosyal
harcamalar yerine faize gideceğini, mutlu bir
azınlığın çalışmadan servetine servet
katacağını biliyordu.
MUSA
ÇAM (İzmir) Şu anda öyle zaten, şu anda öyle.
LÜTFİ
ELVAN (Devamla) Halkımız, yine, AK PARTİ iktidarı
olmasaydı kendi tankını, kendi insansız hava
aracını, kendi savaş gemisini yapamayacağını
biliyordu.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızın demokratik
ve ekonomik kazanımlarına ilave olarak sosyal alanda da çok önemli
kazanımları olmuştur. AK PARTİ hükûmetlerinin en öncelikli
alanlarından biri de sosyal devlet anlayışının tesisi
olmuştur. 2002 yılında sosyal yardım ve hizmetler için 1,3
milyar lira ayrılmışken bugün yılda 20 milyar liranın
üzerinde kaynak ayrılmaktadır. OECD verilerine göre Türkiye ak
yıllarda gelir dağılımını en hızlı
iyileştiren ilk beş ülkeden biridir arkadaşlar. 2002
yılında bin kişi içinde 303 kişi yoksul
sayılırken 2011 yılında bu oran bin kişi içinde 28e
düşmüştür, 303 kişiden -bin kişi içerisinde- 28e
düşmüştür.
Kalıcı
istihdamı sağlamada ve istihdam artışında Türkiye,
Avrupa Birliği ve OECD ülkeleri arasında en başarılı
ülke olmuştur. Son beş buçuk yılda 5,6 milyon ilave istihdam sağlanmıştır
yani yılda ortalama 1 milyon kişi istihdam edilmiştir.
Geçmiş
yıllarda olduğu gibi bu yıl da bütçede en fazla pay eğitime
ayrılmıştır. Kayıp yıllarda 130 bin öğretmen
ataması gerçekleşirken ak yıllarda tam 408 bin öğretmen
ataması gerçekleştirilmiştir.
Sağlık
ve sosyal güvenlik alanında Türkiye tüm dünyaya örnek olan reformlar
gerçekleştirmiştir. Dünya Bankası, OECD, Dünya Sağlık
Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar, sağlık ve sosyal
güvenlikte sorun yaşayan ülkelere Türkiyede yapılan reformları
incelemelerini tavsiye etmektedir. Sadece, size vereceğim iki gösterge
bile sağlıkta ne kadar büyük aşama kaydettiğimizi ortaya
koymaktadır. Ak yıllarda yaşam süresi 71,8 yıldan 76
yıla yükselmiştir yani on yılda yaşam süresi 4,5 yıl
artmıştır. Kayıp yıllarda bin bebekten 32si ölürken
bu rakam bugün 7ye düşmüştür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
başarıların tamamını görmezden gelen kesimler,
halkımızdan da umudunu kesmesiyle tek çare olarak AK PARTİyi ve
Sayın Başbakanımızı Nasıl ve ne şekilde
itibarsız hâle getirebiliriz? arayışı içerisine
girmişlerdir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Onu
ortağınız olan cemaate sorun, bize niye söylüyorsun?
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - AK PARTİye ve onun
güçlü liderine karşı halkımızın teveccühünden
rahatsız olanlara, ülkemizde demokrasiden
uzaklaşıldığını söyleyen vesayet
yanlılarına aşağıda belirteceğim hususları
bir kez daha hatırlatmak isterim.
Demokratik yönetimlerde itibarın ölçüsü halkın
teveccühüdür. Halkın teveccühü olmadan siyasetin demokratik
meşruiyeti olamaz. Siyasi itibarı veren de, alan da halktır.
Millî iradeyi hiçe sayıp halka vesayet etmeye alışmış
olanlar, süngü iktidarı dışında bir iktidara sahip
olamayanlar, tek parti ideolojisiyle demokratik siyaset yapılamayacağını
artık anlamalıdırlar. Sayın Başbakanımıza
karşı kin ve iftira ile yürütülen itibarsızlaştırma
çalışmaları, demokrasi karşıtı güçlerin
geçmiş dönemlerde başvurdukları kirli bir oyunun
tekrarıdır. Nitekim, Adnan Menderes ve Demokrat Partiyle demokratik
yollarla baş edemeyenler, onu, Doğu Anadoluyu Sovyetler
Birliğine satmakla suçladılar. Harbiyelileri kıyma makinesinde
doğramakla itham ettiler. Mahreminden hayâsızca magazin ürettiler.
Kendi aynalarında gördükleri çirkinlikleri, Menderes ve Demokrat Partiye
isnat ettiler. Hiçbir işe yaramayınca da darbe yaptılar,
demokrasiyi katlettiler, halkımıza büyük acılar
yaşattılar, gün ortasında başbakan astılar.
Aynı şekilde, millete hizmette önemli
başarılara ulaşan Turgut Özalı da etkisizleştirmek
için kin ve nefretle saldırdılar ve kısmen de
başardılar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bütçeyle ne alakası var bu
anlattıklarınızın? Bütçeyle ne alakası var? Bakan
olmaya yetmez bu anlattıklarınız Sayın Başkan,
başka şeyler anlatın.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) - Turgut Özalın
şaibeli ölümü sonrası ise 1994 ekonomik kriziyle halk soyulup
yoksullaştırıldı. Faili meçhuller devlet politikası
hâline dönüştürüldü. Bürokrasi hallaç pamuğu gibi atıldı.
Akabinde, bin yıl sürme iddiasındaki karanlık 28 Şubat
dönemi, karabasan gibi ülkemizin üzerine çöktü. Binlerce, on binlerce
insanımız işinden, aşından oldu. Temel hak ve
hürriyetler kısıtlandı. Öz vatanlarında ikinci
sınıf vatandaş muamelesine tabi tutuldular. Şimdi de,
milletin teveccühünden ümidini kesen bu vesayetçi zihniyet, Başbakanımıza
karşı bir itibarsızlaştırma kampanyasını
yürütmeye çalışıyor.
Darbeci zihniyetin kalıntıları ile
halkımızın refahını artıracak projesi
olmayanların, kendi hayat tarzlarını
paylaşmadığı için nefretlerini kusup halka bidon
kafalı diyenlerin, insanlık utancı ikna odalarını
utanmadan savunanların, insan haklarını sempatizan hakları
olarak algılayanların yürüttüğü bu kampanya, kalburla su
taşımanın ötesinde bir tesire sahip değildir ve
olamayacaktır.
Hakla ve halkla beraber yürüyenlerin tuttuğu
meşaleyi vesayetçi zihniyet söndüremeyecektir. Temizlik işçisinden
taksi şoförüne, ticaret erbabından sanayicisine, memurundan
köylüsüne, gencinden yaşlısına kadar tüm toplumun kesimleri
Recep Tayyip Erdoğanı sevdiler, Recep Tayyip Erdoğan da
onları sevdi. Bu halk Turgut Özalı nasıl dindar, sivil ve
demokrat olduğu için sevdiyse, Tayyip Erdoğanı da bu
sıfatlarla beraber cesur, hakta sebat eden, zulme karşı direnen,
Kenarı Diclede bir kurt bir koyunu kapsa adli ilahi sorar onu Ömerden.
sorumluluğuyla halkına ve ülkesine hizmet eden, güçlü ama
erişilebilir bir dünya lideri olarak sevmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
halkımıza tepeden bakan, halkla yabancılaşan, darbelerle
halkımıza büyük acılar yaşatan bu vesayetçi zihniyetin,
artık antidemokratik yollardan vazgeçerek halka hizmet yolunda bize rakip
olmalarını bekliyoruz. Bizim rakiplere ihtiyacımız var.
Bize rakip olsunlar ki kendimizi daha iyi ifade edelim ve hizmette çok daha
yüksek bir hıza erişelim. Evet, müstakbel rakiplerimize hodri
meydan derken sözlerimi
MUSA ÇAM (İzmir) CHP iktidarı.
diyeceksiniz, CHP iktidarını söyleyeceksiniz.
BAŞKAN Siz devam edin.
MUSA ÇAM (İzmir) Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında buluşacağız.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Hak edin, hak edin.
LÜTFİ ELVAN (Devamla) Müsaade edin efendim.
bir beyit ile sonlandırmak istiyorum: Ey rakibim,
sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç, bana da sen
lazımsın.
Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Elvan.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Nihat Zeybekci.
Buyurun Sayın Zeybekci. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz yarım saat.
AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ZEYBEKCİ
(Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine
grubum adına söz almış bulunuyorum ve bu vesileyle yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, 2014 yılı
bütçesinin hazırlanmasında teknik anlamda emeği geçen tüm
teknokrat ve bürokratlarımıza, iktidar ve muhalefet partilerimize
mensup Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi milletvekillerimiz ile tüm
bakanlarımıza ve emeği geçen herkese şükranlarımı
sunarak 2014 yılı bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok
partili dönemde hiçbir partiye nasip olmayan ve ara vermeksizin on iki
yıldır ülkemizin ve milletimizin menfaatleri doğrultusunda
hizmet bütçeleri yapan AK PARTİ hükûmetlerinin daha nice seneler boyunca
halkımızın hizmetinde olmasını Cenabıhaktan
niyaz ediyorum. Rabbim aziz milletimiz için her şeyin
hayırlısını nasip etsin, namerde muhtaç etmesin, bu ülkeye
bir daha kendisini yönetemediği, kendi bütçesini yapamadığı
günleri göstermesin diyoruz.
2000 ve 2001 yıllarında, 2013 yılı
12nci bütçenin, hatta art arda 2023 yılı 20nci bütçenin
hedeflerinden bahsetseydik herhâlde kimse inanmazdı; bu salonu dolduran
herkes önce derin bir ah çeker, sonra da hayalperestlikle suçlardı. Zira,
o günün konjonktüründe, iş dünyasının temsilcilerinden sivil
toplum örgütü üyelerine ve çalışanlara, toplumun hemen her kesimi
eğer önündeki iki üç ayı öngörebiliyorsa buna şükreder, sayfa
sayfa övgüler düzerlerdi. O günlerde, Denizli İhracatçılar
Birliği Başkanı ve TİM üyesi olan bir sanayiciydim.
İhracatçı vasfıyla dönemin iktidar sahiplerine dert anlatmaya
çalışmış, işin millet tarafında yer
almıştım. Şimdi diyorum ki: Ne günlerdi o günler, Allah
bir daha böyle kâbuslarla Türkiyeyi karşı karşıya
getirmesin.
Sizler
de hatırlarsınız değerli milletvekilleri, çok değil
bundan on iki yıl önce, şimdi bölgesinin en güçlü ve lider ülkesi
olan Türkiye, iflasın eşiğinde bir ülkeydi. Biliyorum, o gün
canı yanmayan, hatta bu işlerden kârlı çıkan, servetlerini
ve güçlerini katlayanlardan bazıları, varını yoğunu
tüketen mazlum halkım gibi, ülkesi için yaptığı
yatırımlar bir gecede ters yüz olan sanayicilerim gibi, işinden,
aşından olan çalışanlarım gibi hatırlamaz o kara
tabloyu. Bir anda gecelik faiz yüzde 7 binlere çıktı, dev
kuruluşlar bir gecede yarı yarıya değer kaybetti, ülkenin
bankacılık ve finans sektörü üç gün içinde yerle bir edildi. Tüm
varlıklarımız, siyasetimiz, dışarıdan gelen
komiserlere veya IMF direktörlerine bırakılmıştı.
Hatırlayalım ki, bugünümüze nasıl geldiğimizi, nerelerden
geldiğimizi unutmayalım.
Bin
yıllık kindarların hedefi, milletin tüm ümitlerini
kırıp, kendine ve siyasetçilerine olan güvenini kaybettirip, ithal
edilen ve pazarlanan kurtarıcılara teslim olması içindi.
Aslına bakılırsa, o hain hedeflere büyük oranda
ulaşılmış, geriye sadece detaylandırılması
kalmıştı. Türkiyemiz bugün için komik denecek üç kuruşa ve
üç kuruşluk akıl ve kurtuluş reçetelerine muhtaç edilmişti.
Başka ülkelerin memurları bakanlıkları hatta Başbakanlığı
bile yönetir hâle gelmişti ve bu memurlar özel hayatlarıyla,
yaşam tarzlarıyla, tenis kortlarında, lüks restoranlarda çekilen
fotoğraflarıyla yazılı ve görsel basının
başaktörleriydi. Ülkemin sözde elitleri, onlarla tenis kortlarında
veya restoranlarda karşılaşıp temas sağlamak için
birbirleriyle yarışırlardı.
O gün sektörün ve ülkenin sorunlarını anlatma
sorumluluğu duyan biri olarak, iktidardaki diyemiyorum ama Hükûmetteki
sorumlulara sorunlarımızı anlattığımda,
bırakın çare bulmayı, umutsuzluğumuzu perçinleyen
görüşmeler yapar ve bu kapılardan kahrolarak çıkardık.
Niye diyecek olursanız, o günlerde Hükûmeti
oluşturan partilerin aralarında paylaştıkları kamu
bankaları dâhil iş dünyasının gidebileceği banka
kalmamış, bankalar iş dünyası temsilcilerinden kaçar hâle
gelmişti. Banka bulsalar bile kredi kullanma şartlarını
sağlamak neredeyse imkânsızdı. Bugünün dev, özel ve kamu
bankaları 20-30 milyonluk kaynak bulabilmek için çalmadık kapı
bırakmıyor, buna rağmen sonuçta eli boş dönüyorlardı.
İhracatçının tek
sığınağı Eximbank imkânları öyle
daralmıştı ki ihracatçı kapattığı kredinin
ancak yarısını -o da eğer şanslı ve
imtiyazlı ise- binbir badireden sonra tekrar kullanabilirdi ve bunu da
bulabildiğine şükrederdi. Hiç kimse, bulabildiği kredinin faiz
oranını veya bankanın garanti şartlarını
sorgulamayı aklından bile geçirmezdi.
2001-2002 Eximbank faiz oranları Türk lirasında
yüzde 40ın üzerindeydi ve döviz bazında yüzde 12-14
aralığındaydı. Toplam kredi tutarı ise 2,8 milyar
dolardı. Bugünün Eximbank faiz oranları Türk lirasında yüzde
4,5-4,75, dövizde ise yüzde 1,5-2 aralığında ve toplam kredi
hacmi de 20 milyar dolara çıktı.
O günlerde hatırladığımız en
dramatik, en dikkat çekici, ibret alınması gereken olaylardan birisi
de kamu bankalarının hâliydi. Bunu biraz daha
somutlaştıralım ve açalım; açalım çünkü bunları
anlayıp tahlil edemezsek 28
Şubatı ve sonuçlarını anlamamız mümkün olmaz. İyi
anlamaz, 2001, 2002 krizlerinin asıl senaristlerini deşifre etmezsek
Etkisi bin yıl sürecek. sözünü öylesine söylenen bir sayı olarak
algılar ve tarihî bir hata yapmış oluruz.
O gün bin yıllık bir kinle Türkiyemize
planlanan oyunun kodlarını en iyi kamu bankaları üzerinden
deşifre edebiliriz. O günün oynanan oyununu bu örnekte isim de vererek
tahlil edelim. Vakıfbankı örnek alalım. Bankanın sermaye
yapısı darmadağın durumda ve günü bile çeviremez hâle
gelmişti. IMF, Türkiyeye 1 milyar dolarlık kredi dilimini serbest
bırakmak için Vakıfbankın satılması, satılamazsa
kapatılması şartını ileri sürmüştü. Kemal
Derviş imzasıyla bu şart kabul edilmişti. 2002
yılında Ecevit Hükûmeti, Vakıfbankın blok hâlinde
satılması konusunda Bakanlar Kurulu kararı
almıştı. Bunun üzerine teklifler istenmiş, en iyi teklifi
-lütfen burası çok önemli, siz değerli milletvekillerimiz ve bizi
izleyen milletimiz bunu dikkatle, unutmamak üzere ve ibretle dinlesinler- bir
Fransız bankası olan Societe Generale vermişti. Teklif neydi
biliyor musunuz? Eksi 850 milyon dolar. Yani, şunu söylüyor: Ben
Vakıfbankı lütfeder alırım ama içine Türk hazinesi olarak
850 milyon dolar sermaye ilave ederseniz.
Genç nesillere, iktisat okuyan çocuklarımıza
söylüyorum, iyi bilin bunları, bu hesaplar hiçbir kitapta yazmaz ve
Allahın izniyle bir daha yazmayacak.
Halkbank ve Ziraat Bankasına oynanan oyun da hemen
hemen aynıydı. O günün iktidar ortakları ise milletin
dertleriyle dertlenmenin yerine hangi partinin elindeki banka önce gidecek veya
kapanacak, onun derdi ve kavgasındaydı.
Peki, sonra ne oldu biliyor musunuz? Milletin emanetini
canından aziz bilen, bu ülkeye ve bu millete güvenini asla kaybetmeyen
Sayın Başbakanımız, millete veya ulus dendiğinde
hamasetle yeri göğü inleten, kimilerinin ömrü boyunca bırakın
göstermeyi, hayal dahi edemeyeceği yürekliliği gösterdi ve tüm
sorumluluğu üstlenerek Vakıfbankı kapatmıyoruz da,
satmıyoruz da. dedi ve Vakıfbank ve diğer iki kamu bankası
da milletin elinde kaldı. Bundan sonrasını da ibretle takip
edin. Vakıfbank 2003, 2004 ve 2005 yıllarında dünyanın en hızlı
büyüyen bankası oldu. 2002 yılında üstüne 850 milyon dolar
istenen Vakıfbankın yüzde 25lik hissesi, 2005 yılında tam
1 milyar 270 milyona halka arz edildi. Bugünkü değerini merak eden varsa
Borsa İstanbula bakarak öğrenebilir.
Halkbank da 2001de zarar ettiği için
kapatılması istenen, hatta 353 şubesi kapatılan bir
bankaydı ve o günün değeriyle 11 milyar TL görev zararı
vardı. Aynı Halkbankımız bugün ne durumda biliyor musunuz?
Halkbank, 2003 yılından bu yana, kurumlar vergisiyle beraber hazineye
8 milyar Türk lirası kaynak aktaran güçlü bir banka hâline geldi ve sadece
bu yıl ihtiyaç sebebiyle 50 yeni şube açtı. Kredi
rakamlarına bakacak olursak yine benzer bir tabloyla
karşılaşırız. 2002 yılında esnafa
sağlanan toplam kredi miktarı olan 153 milyon TLyi yüzde 47 faizle
kullandırırken, bugün, 2013 Mayısında esnafa
kullandırılan kredi toplamı 7,5 milyar TL, faiz oranı ise
bir yıla kadar yüzde 4, bir yıldan fazla olanlarda yüzde 5tir.
Ziraat Bankasının da 2002 yılında
görev zararı 19 milyardı. O da on yılda kurumlar vergisiyle
beraber hazineye tam 20 milyar aktardı. 2002 yılında 227 milyon
olan toplam kredi miktarını yüzde 59 faizle kullandırırken,
bugün 19 milyar TLyi yüzde 8, yüzde 4 ve yüzde sıfır faizle 1 milyon
çiftçimize bir yılda kullandırdı. Çiftçimize Hükûmetimizin
verdiği yıllık 10 milyar TLlik hibe ve destek bunlara dâhil
değil.
Şimdi, bulunduğumuz günden geriye
baktığımızda, oynanan oyun o kadar açık ki bunu sadece
günün Anayasa kitapçığı fırlatma krizine dayandırmak,
en hafif şekliyle safdillik olur. Bu, düpedüz, kendilerinin de saklamadan
itiraf ettikleri gibi, bin yıl öncesinden gelen davanın bin yıl
sürecek intikamıydı. Her şey o kadar açık ve o kadar
pervasızca oynandı ki, 28 Şubatı bu ülkeye
dayatanların dışarıdaki ve içerideki piyon
oynatıcıları bile artık iş bitti
rahatlığıyla maskesiz dolaşmaya bile
başlamışlardı. Ülkemizin üstündeki karabulutlar maddi
manevi her şeyi gölgelemişti. Sanki, gizli bir el, bir anda, tüm
ülkeyi tüm kurumlarıyla kontrol etmeye başlamış,
ortalıkta görünen aktörler de büyülenmiş gibi, bu sihirli gücün
peşine takılmıştı. Ama aziz milletimiz durup
olayları analiz etmeyi, içine sürüklendiği girdabı görmeyi ve
kimlerin kendisini felakete götürmek istediğini çözmeyi muazzam bir
şekilde bildi. Alışkındı benim milletim bunların
oyunlarına. Kırk, elli yıl önce nasılsa bugün de aynı
oyunu oynuyorlardı ve onları benim milletim sandığın
derinliklerine öyle bir gömdü ki, hâlâ Acaba, bir ışık
umuduyla sandığın dibinde yaşıyorlar.
Sonra,
bir şey değişti ve her şey değişti. Hani, bazen,
sis ve dumandan göz gözü görmez, gece mi gündüz mü anlayamazsınız ya;
10 metre önünüzü görmeden, el yordamıyla, yüreğiniz ağzınızda
araba kullanırsınız ya; sonra bir anda bir tepeye doğru
hafifçe çıkar, önce güzel bir esinti, ardından pırıl
pırıl bir güneş doğar, derin bir oh çeker, ruhunuz ve ufkunuz
açılır ve şöyle toparlanır, Ya Allah der, arabanın
direksiyonunu kavrar ve gaza basarsınız ya, işte milletimizin
uyanışı da böyle oldu. Millet, bir şeyi
değiştirdi ve her şey değişti. Ne oldu,
değişti de böyle oldu? Millet, Fatih Sultan Mehmetin vakıf
duasını ve bedduasını bilen, bunun anlamını
kavrayan insanlara emanetini verdi. Onlar da bu aziz milletin önünde
saygıyla söz verdiler, dediler ki: Ey milletim, biz, emanetine asla
ihanet etmeyeceğiz ve ettirmeyeceğiz. Biz, söz söyledik mi asla yalan
söylemeyeceğiz. Biz, söz verdik mi canımız pahasına
sözümüzü tutacağız.
Kuruluşundan 2003 yılına kadar
Vakıfbank, hisselerinin sahibi olan Vakıflar Genel Müdürlüğüne 1
kuruş temettü vermemiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) TOKİde yolsuzluk
çıkarsa istifa edeceğim. dedi. Onu sor!
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Hatta, işlerine
geldiğinde, siyasette lazım olduğunda, ecdadı dillerinden
düşürmeyenlerin gözetiminde, vakıf mallarını banka
zararlarını kapatmak için sermaye olarak ilave etmiş, aktifine
koymuş, ecdat emaneti olan vakıf duası ve bedduası olan
birçok mülkü satmış ve görev zararlarını
kapatmışlardır. İşte, bu sebepten dolayı,
vakıf emanetine el uzatıp talep edenler, ne siyasette ne de özel
hayatlarında iflah bulmadılar, iki cihanda da bulmayacaklardır.
Ancak, AK PARTİ ile bu durum tam anlamıyla
tersine döndü. Vakıflar Bankası 2006 yılından bugüne kadar
Vakıflar Genel Müdürlüğüne tam 1 milyar TL aktardı. Tabii, bu
arada, Vakıflar Genel Müdürlüğü de 2003 yılına kadar,
tarihinden 2003 yılına kadar sadece 86 tane ecdat eserini onardı
ama 2003 yılından 2013 yılına kadar, 4 binden fazla ecdat
yadigârı, vatanımızın tapu belgesi demek olan tarihî
eserleri onarıp ecdada samimi saygısı olan evlatları olarak
milletine hediye etti. İşte, her şeyin, içinde bulunulan çaresizliğin,
umutsuzluğun tersine dönmesi için milletimizin tek bir şeyi
değiştirmesiyle meydana gelen budur. Tarih sahnesinde artık
milletin adamları vardı. Onlar yüce milletine Biz umutsuz ve çaresiz
hâle getirilmiş ülkemize umut ve çare olmaya geldik. Yeter, artık
karar da söz de milletindir. Biz, bu milleti yönetmek, hükmetmek için
değil, sadece ve sadece hizmet etmek için geldik. Biz, ne aldatan ne de
aldatılan olacağız. dediler. Bir zamanlar çaresiz
İstanbuluna çare olmuş, çöp dağlarını yeşil
alanlara, çeşmelerdeki tıs sesini billur suya çevirmiş,
mikropların bile yaşamadığı Haliçi bugün
halkının balık tuttuğu bir cennete dönüştüren
aynı isim, Türkiye'nin büyük dönüşümünde de önderlik etti. Millet o
evlatlarına Haydi, madem öyle diyorsunuz, ben size inanıyorum, Allah
yâr ve yardımcınız olsun. dedi. Ondan sonra, tüm Türkiye ve bu
millet baştan ayağa umut doldu, yeniden büyük Türkiye
rüyasını görmeye başladık ve şunun farkına
vardık: Bu sefer gördüklerimiz sadece rüya değil, artık
geçmişin hayalleri bugün birer birer gerçek oluyordu, inanç ve hizmet
aşkı, bu ülkeyi yüceltiyordu. Bize 1 milyar dolar kredi için
sömürgelere bile reva görülmeyecek talimatlar yağdıran IMFyle olan
ilişkilerimizin son durumu hepinizin malumudur.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Türkiyeye dönün, Türkiyeyi
anlatın.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Sabahtan beri
Türkiyeyi anlatıyorum da sen başka bir ülkedeysen bilemem tabii.
FARUK BAL (Konya) Masal
Masal anlatıyorsun.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; benzer gelişmeler ülkemizin her
santimetrekaresinde yaşandı ve kurumumda da yaşandı.
Bazı değişim ve gelişmelerin daha iyi
anlaşılabilmesi için örneklerimi
İstanbul, İzmir, Ankara gibi bildik şehirlerin
dışında, tüm Türkiyeyi örnekleyebilecek bazı iller
üzerinden de vermeye çalışacağım.
Ankara ve İstanbuldan
bakıldığında yapılanlar tam anlamıyla
anlaşılmayabilir. Onun için, bakın, Türkiyemde, Türkiyemizde
baştan aşağı neler yaşandı? Bazı illerin
istihdam rakamlarını vereceğim ki, inanmakta zorluk
çekeceksiniz. 2002-2013 Ağustosu arasında Denizlide 88.500 olan
sigortalı çalışan sayısı 185 bine, Manisada 71.250
olan 219 bine, Antepte 60.600 olan 253 bine, Maraşta 34.800 olan 127
bine, Çorumda 23 bin olan 59 bine, Kayseride 70 bin olan 211 bine, Antalyada
157 bin olan 533 bine, Bursada 263 bin olan 595 bine, Tekirdağda 89 bin
olan 229 bine çıkmış; hepsinin ortalama artış
hızı, artış oranı yüzde 300. Burası Türkiye.
İllerimizin detaylı rakamlarının yanında, ülkemizin
aynı dönemdeki ihracat ve toplam istihdam rakamları da dünya
birincilikleriyle doludur.
Saygıdeğer milletvekilleri, geçtiğimiz yaz
bazı güneydoğu illerine yaptığımız ziyaretlerde
barış ve huzur ile kalkınma ve refahın et ve tırnak
örneğindeki gibi birbirinden ayrılmaz olduğunu yerinde gördük.
Bölgedeki tüm insanlarımızın, özellikle gençlerimizin dua eden
bir samimiyetle barış, huzur ve kardeşlik iklimini
beklediklerini ve sürdürülebilir olmasındaki samimiyetlerine şahit olduk.
Aynı zamanda, milletin bu kardeşçe kucaklaşmasından;
sokakların, esnafın huzuruna; çitçinin tarlaya, çobanın
dağa, yaylaya gitmesine kahrolanların diş
gıcırtılarını da duyduk ve gözlerinden okuduk.
Yaşadığımız bir olayı
sizlerle paylaşmak istiyorum: Batmana ziyaretimizde Anadolunun en güzel
köşelerinden biri olan Sason ilçesine gittik. Oraya varmadan önce,
başka il ve ilçelerde ziyaretimiz sırasında
karşılaştığımız gençlerde gördüğümüz
ümitsiz ve çaresiz bakışları da gönlümüzün bir köşesinde
biriktirdik.
Sasonda eski Tekel deposunda kurulmuş konfeksiyon
atölyesinden ve orada çalışan kızlı erkekli 100
civarında gençlerden bahsettiler. Oradaki gençleri gördüğümüzde,
onların gözlerindeki gelecek umut ışığının
dünyanın en büyük mutluluğuna denk olduğunu anladık.
AYLA AKAT ATA (Batman) - Hangi umut ışığı?
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) Hep birlikte, tek
yürek olarak dedik ki, işte çare bu. O gençlerin artık
yaşlarının gereği olan gelecek hayallerini
kurabildiklerini, yüzlerinde ve gözlerinde gördük.
AYLA AKAT ATA (Batman) Yüzlerini ve gözlerini
okuyamamışsınız.
NİHAT ZEYBEKCİ (Devamla) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizin gelişmesinin,
kalkınmasının ve refahının en önemli göstergelerinden
biri de enerji üretim ve tüketim rakamlarıdır. Toplamda elektrik
enerjisi üretim ve tüketimimiz 2002 yılından 2013 yılına
tam 2 kat arttı. 2002-2024 aralığında da 4 kat artması
planlanmaktadır.
Türkiye'nin enerji alanındaki en önemli diğer
başarısı da enerji kaynaklarının ve tüketim
pazarlarının tam ortasında olmanın avantajını da
kullanarak enerjide dışa bağımlılıktan
kaynaklanan edilgen bir rol oynamaktan ziyade, etkin bir aktör hâline
dönüşerek enerji arz güvenliğini 2053 hedeflerine kadar uzayan bir
zaman diliminde garanti altına alabilmeyi başardığına
şahit oluyoruz. Türkiye, bugün, Avrupa Birliğinin en ucuz
elektriğini ve yüzde 100 ithalatçı olmasına rağmen Avrupa
Birliğinin en ucuz 3üncü doğal gazını kullanmaktadır.
Buna rağmen, hedef, dünyanın en iyilerinden biri olmaktır.
O kadar çoğaltabiliriz ki bu başarı
örneklerini, son on bir yılda, 8,5 milyon olan motorlu taşıt
sayımız 19 milyona ulaşmıştır. Bölünmüş
yollarda gelinen nokta, can ve mal güvenliği başta olmak üzere,
insanımıza kimliğinin gururunu yaşatmaktadır. İletişim
ve haberleşmede son olarak Türkiyenin kaçıncı uydusunu uzaya
gönderdiği artık kimsenin dikkatini çekmiyor. Ancak, son olarak kendi
uydusunu yörüngeye oturtan Türkiyenin yeni hedefi artık bundan sonra
kendi yaptığı uydularını kendi roketleriyle yörüngeye
oturtmaktır. Yüksek hızlı tren her
vatandaşımızın ve şehirlerimizin birinci talebi ve
hayali hâline geldi. Bütün dünya millî hava yolları birer birer batarken,
hepimizin gururu Türk Hava Yolları dünyanın 10uncu ve
Avrupanın en başarılı 3üncü büyük hava yolu hâline geldi.
Ne dramatiktir ki, aynı Türk Hava Yolları, 2002 yılında,
Vakıfbank, Ziraat Bankası ve Halkbank gibi Derhâl, ne pahasına
olursa olsun, satın, kurtulun. denilen bir millî değerimizdi.
AK PARTİ olarak, 2002 Kasımından hemen
sonra, ülkemizin kalkınmasının ve çağı
yakalamasının yerel kalkınmadan geçtiğinin bilinciyle, önce
Belediye Kanunu, sonra Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve İl Özel
İdaresi Kanununu çıkararak yerel yönetimlerin yetkilerini ve
imkânlarını güçlendirdik ve garanti altına aldık. Yerel
kalkınmanın destansı hamleleri olan KÖYDES ve BELDES ile
yüzyılların ihmallerini giderdik. Yerel kalkınma olmadan gerçek
kalkınmanın eksik kalacağı bilinciyle, Türkiyedeki tüm
belediyelere vergi gelirlerinden aktarılan pay 2002 yılında 4
milyar 750 milyon TLden 2013 yılında 35 milyar TLye
çıkmıştır. Daha somut bir deyişle, belediyede
yaşayan her vatandaş için 2002 yılında 68 TL vergi
gelirlerinden pay ödenirken, 2013 yılında 450 TL kişi
başına pay ödenmektedir.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; geldiğimiz noktada Gazi Mustafa Kemalin gösterdiği
ve Sayın Başbakanımıza kadar hiç kimsenin hamaset
dışında sahip çıkmadığı muasır
medeniyet hedefine, yani 2023 hedeflerine ulaşmamız için
atılması gereken adımlar, yapılması gereken reformlar
son derece önemli, açık ve kaçınılmazdır, bazı
önemlilerinin yüce Meclisin uzlaşı ve cesaretini beklemekte
olduğu hepinizin malumudur. Tüm ön yargılarımızı bir
yana bırakıp, ikide bir tıkanan ve her
tıkandığında siyasi tükenmişlik ve yok olma sendromuna
giren, siyasi partilerimizin korkularından dolayı demokrasi
dışı çözümlere yönelen tek Meclistik. Yasama ve yürütmenin iç
içe geçtiği bu sistemi tartışmalıyız, bize en uygun,
en iyi sistemi, yani güçlü iktidarı ve hemen yanında her an iktidar
olma ümidini sayısal değerlerde görebilen güçlü muhalefeti barındıran
bir sistemi kurmalıyız.
Gelin, koalisyon dönemlerinde icat ettiğiniz,
ülkemin her kurumunu aranızda paylaştığınız
siyasi zihniyetle icat ettiğiniz şu hilkat garibesi İç Tüzükün
arkasına sığınarak, kurnaz siyasetçi
başarılarıyla siyaset yapmayı, sonucu her seferinde tam
tersi aldığınız seçmene selam manevralarını bir
yana bırakın. Gelin, bir kere Birinci Meclis samimiyetiyle
oturalım, hep beraber gelecek nesillere Gazi Mustafa Kemalin muasır
medeniyet yolunu açalım.
Ayrıca, bölge coğrafyamızda demokrasi,
barış ve huzurun sağlanması için, evrensel demokrasi
standartlarının yerleşmesinin ne kadar önemli olduğunu
konuşalım, anlaşalım. Bu standartların kültür
coğrafyamızda hayat bulmasının olumlu etkilerinin Türkiyemizin
gelecek yürüyüşünde ne kadar önemli olduğunu ve çağı yakalayacak
oranlarda kalkınma ve büyümeyi yakın kültür coğrafyamıza
yaslanarak yapmak gerekliliğinin altını önemle çizelim.
Sözlerimin
başında belirttiğim gibi, Türkiye, millî iradenin kriz
anlarındaki tepkilerini beklemeden tarihî adımlarını ortak
akıl ve siyasi ittifakla atmalı ve yeniden büyük Türkiye olmanın
hedefini ve muhtemel yaşayabileceği tıkanmışlık
risklerini bölge coğrafyasına açılarak
oluşturacağı birlikteliklerle aşmalıdır. Tarihin
ve coğrafyanın sunduğu bu imkânı asla göz ardı
etmemeliyiz.
Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; tüm konuşmam boyunca
sizlere arz etmeye çalıştığım problemler, etkileyici,
olumlu ve olumsuz tüm rakamlar ve olaylar, hatta ihanetler maalesef bu ülkede
zaman zaman kesintiye uğratılsa da henüz bir olgunluğa
ulaşma sürecini tamamlayamayan mevcut demokratik sistemimiz içinde,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin, Anayasamızın ve
kanunlarımızın cari olduğu şartlar altında
yaşanmıştır. Belirli dönemlerde millî iradenin
yoğunlaşmasıyla yaşanan başarılı
dönemlerimizden sonra yoğunlaşmanın kaybolmasına müteakip
hep benzer problemleri üreten bir devlet ve siyaset yapımız hâlâ
geçerliliğini korumaktadır. Yeri geldiğinde hep söyleriz:
Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz. diye. Bu
kaçıncı ısırılmaydı? Daha kaç kez
ısırılacağız? Akıl, bilim ve millet bize Hadi
artık, bu sistemi, en az arıza ile evrensel demokrasi ve hukuk
standartlarında, milletin egemenliğini en üst düzeye çıkaran,
yasama, yürütme ve yargının birbirinden tamamen ayrıldığı,
özgürlükleri maksimum düzeyde olan bir sistemi bir an önce kurun. diyor.
Ben
bir milletvekili olarak, bu millet bizden yukarıdaki standartlarda yeni
bir anayasa bekliyor diyorum. Ve anayasa o kadar özgür ve o kadar kısa
olsun ki ruhunu milletvekili yeminine yansıtsın. O yemin de
şöyle olsun: Vatanıma, milletime ve bayrağıma asla ihanet
etmeyeceğime, evrensel hukuk ve demokrasi standartlarından
ayrılmayacağıma namusum üzerine yemin ederim veya ant içerim.
Bu kadar kısa ve net olsun.
Bu duygu ve düşüncelerle, sonuçlarının
Kosova, Makedonya, Bosna, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu, Afrika, Arakan,
Myanmar, Kuzey Amerikadaki yerlilere kadar çok geniş bir
coğrafyayı ilgilendirdiğine inandığım 2014 Bütçe
Kanunu Tasarısı görüşmelerimizin başarılı
geçmesini, sonuçlarının milletimize, ülkemize ve insanlığa
hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Kuzey Amerikadaki
yerlilerle ilgileneceğine, önce Ardahana baksaydın daha iyi olurdu.
NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) Ardahana da gittik.
Gitmediğimiz yer kalmadı.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zeybekci.
AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın Başkan,
sayın hatip konuşmasında Batman Sason ilçesi üzerinden bir örnek
vermiştir. Batman Milletvekili olarak, İç Tüzük 60 gereği, bu
konuda Genel Kurula yapılan yanlış bilgilendirmenin düzeltilmesi
için söz almak istiyorum. Yerimden de olabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN Bakayım, ben öyle bir şey fark
etmedim, tutanakları getirteyim. Ama, söz sırası biraz sonra
zaten sizlere de gelecek yani...
AYLA AKAT ATA (Batman) Tutanakları isteyelim,
inceleyin.
BAŞKAN Baktırayım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Başkan bugün bize
söz vermemekte kararlı herhâlde!
BAŞKAN Şimdi söz sırası, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Genel Başkan ve İstanbul Milletvekili
Sayın Kemal Kılıçdaroğluna ait.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
Söz süreniz bir saat Sayın
Kılıçdaroğlu.
CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
bizleri televizyonları başında izleyen değerli
yurttaşlarım; hepinize en içten selamlarımı,
saygılarımı sunuyorum.
Bugün billboardlarda bizim bir ilanımız
olacaktı. İlanımız şuydu değerli arkadaşlar:
Vatandaş vergisini veriyor, Hükûmet de hesabını verecek. (CHP
sıralarından alkışlar) Ve Başbakana bir
çağrı vardı Sayıştay raporları Türkiye Büyük
Millet Meclisine gelsin. diye. Bu duyurumuz, üzülerek söylüyorum, maalesef
yayımlanmadı, Hükûmetten korktular. Efendim, Sayın Başbakan
ürkermiş, Sayın Başbakan kızarmış! Elinizi
vicdanınıza koyup düşünün, vatandaşın vergi
ödediği bir ortamda Hükûmet hesap vermeyip de ne yapacak? Bunu istemek ne
zamandan beri suç olmaya başladı? Bunu yayımlamak ne zamandan
beri korkunun bir unsuru hâline gelmeye başladı? Nasıl bir
iktidardır, nasıl bir yapıdır, bunu anlamakta
zorlanıyorum değerli arkadaşlarım.
Bir vatandaşın en doğal hakkı
şudur demokrasilerde: Benim ödediğim vergileri nereye
harcadınız? Demokrasinin çıkış kaynağı da
budur. Bir yurttaş bunu sormayıp da neyi soracak? Bu ülkede doğan
her yurttaş doğduğu andan itibaren vergi öder; annesi
altına bez alır, vergi öder; mama verir, vergi öder; su içirir, vergi
öder; sadece, teneffüs ettiği havada vergi yoktur. Vergi bir insanın
yaşamında bu kadar önemlidir. Mademki vergi ödüyor bu vatandaş,
bu vergilerin nereye harcandığını da sorma hakkına
sahiptir. Nasıl öğrenecek bunu? Çağdaş demokrasiler bunun
yolunu bulmuşlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetimi
doğrudan Başkanlığa bağlı olan
Sayıştaya vermişler. Gidin, Amerikada da bu böyledir,
Japonyada da böyledir, Rusyada da böyledir, Fransada da böyledir.
Dolayısıyla, bizim adımıza, yasama organı adına
denetim yapacak olan kurum Sayıştaydır ve
Sayıştayın raporu da Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek
zorundadır.
Değerli milletvekilleri, bütçe yasası
diğer yasalar gibi değildir, bütçe yasasının bir
özelliği vardır. Bu özellik sadece adının bütçe
yasası, adının kesin hesap kanunu olmasından
kaynaklanmıyor. Anayasada da özel düzenleme
yapılmıştır. Diğer tasarıların nasıl
yasalaşacağı bellidir ama bütçe yasasıyla ilgili özel
düzenleme yapılmıştır. Örneğin, Anayasanın
162nci maddesi der ki: Yılbaşından yetmiş beş gün
önce Bakanlar Kurulu bütçe tasarısını Parlamentoya sunmak
zorundadır. Elli beş gün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek
durumundadır. Yani Bütçe yasasını getirip torba yasa gibi on
dakikada Parlamentoda geçiremezsiniz. diyor Anayasa. Aynı şekilde,
kesin hesap kanunu için de Yedi ay sonra Bakanlar Kurulu hükûmete sunmak
zorundadır kesin hesap tasarısını. diyor. Değerli
arkadaşlarım, bunları niye getiriyor? Türkiye Büyük Millet
Meclisi, yani yasama organı yürütmeyi sağlıklı bir süre
içinde denetlesin diye. Elli beş gün Plan Bütçe Komisyonunda, Genel
Kurulda yıl sonuna kadar değerlendirsin, tartışsın,
ayrıntılarına baksın ve ondan sonra gereğini
yapsın.
Değerli arkadaşlarım, işin özü
şudur: Hesap vermek bir iktidar için zül değildir, hesap vermek bir
iktidar için onurdur, namuslu bir görevdir hesap vermek, tüyü bitmemiş
yetimin hakkını savunmaktır hesap vermek ama siz hesap vermekten
korkan bir Hükûmeti destekleyeceksiniz, en büyük endişem bu. Bu Hükûmet
hesap veren bir Hükûmet değildir.
Hesap vermeyen Hükûmet yolsuzluklara bulaşmış Hükûmet
demektir. (CHP sıralarından alkışlar)
2001 krizini biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz, Türkiye'nin
neleri yaşadığını hepimiz gördük. O krizden sonra
devlet yeniden yapılandırıldı. Bankalar vardı,
Bankalar Kanunu yoktu, Sayıştay sağlıklı denetim
yapamıyordu, Kamu İhale Yasası yasa olmaktan
çıkmıştı. Rahmetli Bülent Ecevit o dönemin koalisyonu
içinde bütün bunları büyük ölçüde gerçekleştirdi. Bankalar
Yasası çıktı, BDDK kuruldu, diğer bağımsız
ekonomik kuruluşlar kuruldu. Böylece politikanın Kurumlara
doğrudan müdahalesi büyük ölçüde engellenmiş oldu.
2010 yılında bir Sayıştay Yasası
geldi, tasarı olarak geldi. Niçin geldi? Uluslararası denetim
standartlarına göre kamu harcamalarını ve gelirlerini
Sayıştay denetlesin diye. Kim adına? Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına. Değerli arkadaşlarım, sonra, Avrupa
Birliği kriterleri esas alınsın, biz AB üyesi olmak istiyoruz,
onların kriterlerine uygun bir Sayıştayı
oluşturalım diye. Yasa geçti. Yasanın 38inci maddesini size
okuyorum değerli arkadaşlarım, şu anda yürürlükte olan
Sayıştay Yasasının 38inci maddesi: Dış denetim
genel değerlendirme raporu ile Kurulca görüş bildirilen kamu
idarelerine ilişkin denetim raporları -altını bir kez daha
çiziyorum- Sayıştay Başkanınca genel uygunluk bildirimi ile
birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Değerli
arkadaşlarım, bu var, kamu idarelerine ilişkin denetim
raporları, şu: Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
denetim raporu, gerçek denetim raporu, gerçek denetim raporu. Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen rapor
hangisi? Şu, arkadaşlar. İkisini gösteriyorum size. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, kul
hakkı yemenin günah olduğunu söylüyorsunuz değil mi?
Yolsuzlukları en başta bu Parlamentonun engellemesi gerektiğine
inanıyorsunuz değil mi? Elinizi vicdanınıza koyup oy
kullanacaksınız değil mi? Şu soruyu niye kendinize
sormuyorsunuz: Bu rapor niye gelmiyor da bu rapor geliyor? Bu raporu bu hâle
kim getirdi, nasıl ayıklandı bunlar? İkisi de aynı
rapor, ikisi de Sayıştayın ama bu geliyor Parlamentoya. Niye
geliyor değerli arkadaşlar, hangi gerekçeyle geliyor? Bir
Allahın kulunun çıkıp Parlamentoya bunu izah etmesi lazım.
Benim yasama yetkimi yürütme organı kısıtlayamaz, böyle bir
yetkisi yoktur. Eğer siz Hayır, biz milletvekili değiliz,
iktidar bizi istediği gibi yönlendirir, ben zaten buraya milletvekili seçildim,
bir kişi beni seçti, o ne emrederse ben onun gereğini yaparım;
yolsuzluk olmuş, ülke batmış, kul hakkı yenmiş benim
için hiç önemli değil, ben kendimi robot bilirim, El kaldırın.
derler, el kaldırırım, El indirin. derler, el indiririm. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bir Genel
Başkana yakışıyor mu?
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Güzel, güzel!
İtiraz ettiğiniz için çok mutluyum. Sizi yürükten kutluyorum, itiraz
ettiğiniz için.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sayın Başkan,
saygı sınırlarını zorlamayın lütfen!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Buna önce sizin izin
vermemeniz gerekir, benim istediğim o.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bırakın
da biz ona karar verelim.
BAŞKAN Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Güzel! İzin
vermemeniz gerekir.
Bakın, bu raporların nasıl
düzenleneceğine dair Sayıştayın kendi iç düzenlemesi, iç
düzenlemesi arkadaşlar, rapor nasıl düzenlenir diye? Denetim
bulguları -az önce 38inci maddeyi okudum sizlere- ve önerileri bu raporda
var, bu raporda yok. Mali yönetim iç kontrol sistemine ilişkin
değerlendirme bu raporda var, bu raporda yok; kamu idaresi tarafından
düzeltilen hususlar bu raporda var, bu raporda yok; rapora ilişkin kamu
idaresinin cevabı bu raporda var, bu raporda yok; daha pek çok konu var,
burada var, burada yok.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
eleştiri yapınca haklı veya haksız itiraz ediyorsunuz.
Eleştiriye yaşam boyunca hep saygı gösterdim. Eleştiriden
de bir politikacının ders alması gerektiğine inanan
birisiyim ama ben sizin vicdanınıza sesleniyorum. Yürütme organı
bunu değil de Parlamentonun önüne bunu getiriyorsa sizin bir
düşünmeniz lazım arkadaşlar. Ben düşünüyorum, sizin de
düşünmeniz lazım. Kul hakkı yemeyeceğiz. diyorsunuz, peki
nasıl yemeyeceksiniz arkadaşlar? Bana bir Allahın kulunun
çıkıp izah etmesi lazım. (CHP sıralarından
alkışlar)
İSMET UÇMA (İstanbul) Birazdan izah ederiz
Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bakın, Adalet
Bakanlığının raporunu okuyayım size arkadaşlar.
Şu, Adalet Bakanlığının raporu, son bölümünü okuyorum:
Denetim görüşü oluşturabilmek için gerekli mali rapor ve
tabloları ile bilgi ve belgeler yukarıda Kamu idaresi mali
tabloları ile denetim dayanağı amacı, yöntemi ve
kapsamı başlıkları altında
açıklandığı üzere kamu idaresi yönetimi tarafından
sağlanamadığı için -kamu idaresi yönetimi tarafından
sağlanamadığı için- Adalet Bakanlığının
2012 yılına ilişkin mali raporu ve tabloları hakkında
görüş bildirilememektedir.
Peki, değerli arkadaşlarım, benim
adıma, yasama organı adına, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
kamu harcamalarını denetleyen bir kuruma görüş beyan etmeyen,
bilgi vermeyen Adalet Bakanlığının bütçesini siz hangi
gerekçeyle kabul edeceksiniz? Hangi gerekçeyle? (CHP sıralarından
alkışlar) Bizim iyi niyetli olmadığımızı
düşünebilirsiniz Siz muhalefetsiniz, her şeye itiraz edebilirsiniz.
diyebilirsiniz. Baştan şunu söyleyeyim: Asla böyle bir niyetimiz yok.
Doğrunun arkasından gitmek gibi bir görevimiz var bizim. 2011
Bakın 2011, bu raporlar gelmedi. Biz itiraz ettik mi? Hayır. Niçin?
Çünkü Sayıştay dedi ki: Yasa yeni çıktı, biz
hazırlığımızı bitiremedik. Eyvallah, hiç itiraz
etmedik. Geçen yıl itiraz ettik Ya aradan bir yıl geçti
kardeşim, niye gelmiyor? diye. Ben, bu kürsüden, yine Sayıştay
raporları gelmedi. diye itiraz ettim.
Ne oldu biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 132
rapor düzenlendi, 132 rapor; 1i bile Meclise gelmedi. Suçlulardan birisi de
kimse kusura bakmasın- Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuğunda
oturan Sayın Cemil Çiçektir; kimse kusura bakmasın. (CHP
sıralarından alkışlar) 132 raporu, soru önergesi verdik,
istiyoruz, vermediler. Bilgi isteme yasasına göre istedik vermediler.
Türkiye Büyük Millet Meclisinden, milletvekillerinden Sayıştayın
raporu hangi gerekçeyle saklanır? Tertemiz olsa bütün raporları
önümüze koyarlar, içinde kirli sayfalar var, kirlilikleri gösteren sayfalar
var. Yürütme organı, yasama organına hesap vermek istemiyor, bunun
için sakladılar, vermediler. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Torba kanun
çıktı bu Parlamentodan. Torba kanuna -4 Temmuz 2012- bir madde
eklendi, Sayıştayın denetim yapma yetkisi
sınırlandırıldı 132 rapor gelmesin diye. Sizlerin
oylarıyla oldu bu arkadaşlar. Bana, sakın bir daha bir
başka yerde Biz kul hakkı yemiyoruz. demeyin, kimse kusura
bakmasın! (CHP sıralarından alkışlar) Sizin oylarınızla
gelmedi. Ne oldu biliyor musunuz, ne oldu? Biz, Anayasa Mahkemesine gittik.
Hani, kızıyor ya Sayın Başbakan Siz hep Anayasa
Mahkemesine gidersiniz! diye. Anayasa Mahkemesine gittik ve dedik ki:
Sayıştayın denetim yetkisini kısıtlayamazsınız,
yoksa yasama organı yürütme üzerindeki denetimini kaybeder. Anayasa
Mahkemesi ne karar verdi değerli arkadaşlar, okuyayım size,
şunu söylüyor gerekçeli kararında: 1) Yasama organına
tanınan bütçe hakkı, sadece bütçenin yapımını
değil, bütçenin uygulanmasının denetlenmesini de
kapsamaktadır.
2) Sayıştay denetimi, Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan Sayıştay raporlarıyla sonlanan bir süreci
kapsamaktadır. Yani Raporlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden
olmaz. diyor.
3) Yasama organının yürütme organı
üzerindeki bütçe denetimi büyük ölçüde Sayıştay tarafından
yapılan bu denetimlere dayanmaktadır. E, denetimi
kaldırıyorsunuz.
4) Öte yandan Sayıştay denetimi, demokratik
devlet ilkesinin bir gereği olarak yürütmenin, halka ve yasama
organına hesap verme sorumluluğunun işlevselleştirilmesinin
en önemli araçlarındandır.
5) Türkiye Büyük Millet Meclisi adına kamu
idarelerinin gelir, gider ve mallarını denetleyen
Sayıştayın bu görevini ifa ederken yürütme organından
tamamen bağımsız olarak hareket etmesi gerektiği de
kuşkusuzdur. Ve iptal etti. İptal etti, biz yine istedik, yine
vermediler.
Ben
merak ediyorum değerli arkadaşlar: Hadi muhalefet olarak biz itiraz
ediyoruz ve raporları istiyoruz; siz iktidarsınız, niye siz
istemiyorsunuz? Siz milletvekili değil misiniz? Milletvekilisiniz. Başımızın
üstünde yeriniz var. Yürütme organı yani şu arkada oturanlar bu
Parlamentoya saygı göstermiyorlar, saygı gösterseler benim adıma
denetim yapan organın bana raporunun gelmesini engellemezler. Siz bu
engellemeye destek veriyorsunuz. Biz itiraz etmeyeceğiz de kim itiraz
edecek?
Değerli
arkadaşlarım, ne oldu biliyor musunuz? 2013te yani bu yıl bir
yasa daha geldi Sayıştayın denetim yetkisini tamamen
kaldırmak için. Biz itiraz ettik, medya itiraz etti, sivil toplum
örgütleri itiraz etti, Sayıştay itiraz etti, o şimdilik bekliyor
bir köşede, çıkmadı. Raporların gelmesi gerekiyordu buraya,
şu raporların, bunların değil.
LÜTFİ
ELVAN (Karaman) Orada yargılamaya esas hususlar da var, o rapor gelemez.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ne oldu? Sayıştay üyelerini bu kez
devreye koydular. 50 Sayıştay üyesinin 42sini bu Hükûmet seçti ve
içindeki bütün yolsuzlukları ayıkladılar. Bir kısmı
medyada çıktı, bizim elimizde de var. Ama, bizim elimizde olması
önemli değil, bu Parlamentonun bilgisi içinde olması lazım.
İktidar milletvekillerinin de Ya, ne oluyor arkadaşlar? demesi
lazım, sorgulaması lazım. Sizi bakan koltuğuna oturttuk, ne
diye? Yolsuzlukları örtün diye değil, dürüst davranın diye, her
kuruşun hesabını Parlamentoya verin diye oraya oturttuk sizi ama
tam aksi yapıldı.
Değerli
arkadaşlarım, bu bütçe meşru bir bütçe değildir. Bütçesi
meşru olmayan bir hükûmetin, parlamentoda hesap vermeyen bir hükûmetin meşruiyeti her zaman tartışılır.
Bütün demokrasilerde bu böyledir, hangi ülkeye giderseniz gidin. Sadece bunun
istisnası totaliter rejimlerdedir. Orada parlamento, yasama organı
sadece göstermelik bir kurumdur çünkü yürütme organı parlamentoyu
istediği gibi yönlendirir.
Güçler ayrılığı ilkesinden az önce
bir arkadaş bahsetti. Hangi güçler ayrılığı ilkesi
arkadaşlar? Sizin bilgi alma hakkınızı engelliyorsa yürütme
organı, hangi güçler ayrılığından söz ediyoruz?
Değerli arkadaşlarım, Sayıştay
da Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermeyerek o da ayrı bir suç
işlemiştir.
Diyeceksiniz ki değerli milletvekilleri, sadece yasa
dışılık bu kadar mı yani? Bununla olsa hadi idare
edelim, bir şey olmaz. Ne olacak yani? Biraz yolsuzluk olmuş,
dosyalar örtülmüş, kapatılmış, bununla idare edelim.
Bakın, değerli milletvekilleri, bu Parlamentonun sorması gereken
bir şey var. Bu yürütme organı bu Parlamentoya saygı duymuyor.
Bu yürütme organı, bu Hükûmet bu Parlamentoya saygı duymuyor,
değer de vermiyor. Neden? Bakın, Hükûmet bir yasa çıkardı,
Orta Vadeli Plan, Orta Vadeli Mali Plan şu tarihlerde ilan edilecektir
diye. İlan edilecek ve Meclise gelecek bunlar. İlk
çıkardıkları yasada mayıs sonuna kadar Orta Vadeli Program
gelecekti, Orta Vadeli Mali Plan da haziran sonuna kadar gelecekti. Hiç buna
uymadılar. Yasama organı yasa çıkarmış, hikâye
dediler, Yasama organı ne olacak, ben ne dersem onu yaparlar. Sonra ne
yaptı? Baktı ki bir türlü olmuyor, bir kanun hükmünde kararname
çıkardılar, dediler ki: Orta Vadeli Programı mayısta
değil de biz eylül ayı sonuna kadar götürüp verelim; Orta Vadeli Mali
Planı da haziran ayı sonuna kadar değil de 15 Eylüle kadar
verelim. Buna bile uymadılar arkadaşlar, buna bile uymadılar.
Kim uymadı? İşte bunlar uymadılar, bu Hükûmet uymadı.
Şimdi, sizin şu soruyu kendinize sorma
hakkınız yok mu: Ya, biz burada yasama organıyız, yasa
çıkarıyoruz, vatandaş uymadı mı burnundan
getiriyoruz... Peki, bunlar uymadığı zaman ne oluyor? Siz el
kaldırıyorsunuz, bunları aklıyorsunuz. Vicdan sahibi olan
herkese, herkesin vicdanına seslenmek istiyorum: Bunlara oy verip el
kaldırmak
Yasama organına değer vermeyen bir iktidara hangi
gerekçeyle siz değer vereceksiniz, el kaldıracaksınız ve
bunların bütçesini aklayacaksınız? Sadece bu mu? Bu da
değil arkadaşlar, bu da değil. Çünkü yasama organı diye bir
organı tanımıyorlar.
Bir
örnek daha vereceğim. Ekonomik Sosyal Konsey rahmetli Ecevitin döneminde
kurulmuştu. Bütün çağdaş ülkelerde var benzer kuruluşlar.
Sonra, bir yasası çıktı. Sayın Başbakan dedi ki:
Ekonomik Sosyal Konsey çok önemlidir, bunun anayasal kurum hâline gelmesi
lazım. Eyvallah. Anayasal kurum hâline geldi, Anayasada çıktı,
Ekonomik Sosyal Konsey de var.
Bakın,
değerli arkadaşlar, kanunu okuyorum: Konsey Başkanı
Başbakandır diyor. Üç ayda bir toplanması lazım. Eğer
acil bir durum çıkarsa daha erken de olağanüstü toplanabilir. En son
ne zaman toplandı değerli milletvekilleri, bilen var mı? 5
Haziran 2009. 2009, 2010, 2011, 2012, 2013; üç ay değil, beş ay
değil, üç yıl değil, beş yıldır toplanmıyor.
Peki,
değerli arkadaşlar, bir anayasal kurumu iğdiş eden bu
Hükûmete siz nasıl evet diyeceksiniz? Anayasal kurumu,
tanımıyorum bu kurumu ben. diyor. (CHP sıralarından
alkışlar) E, ben size şu soruyu sormak istiyorum: Siz el
kaldırdınız, bu yasa çıktı. Ne diye yasa
çıkarıyorsunuz? Hükûmet uygulasın diye. Hükûmet yasaları
çiğnerse vatandaşa ne diyeceğiz biz?
Değerli
arkadaşlarım, bu Hükûmetin çok defosu var. Sayın Başbakan
kalktı, 19 Kasım 2013te bir konuşma yaptı AKP Grubunda. Efendim,
diyor ki konuşmasında: Amerika Birleşik Devletlerinde,
Oregonda, 5 bin kişiye su temin edecek depo ve tesisatın
kurulması için TİKAyı devreye koyduk. Oregonda bir
Kızılderili kabilesi var, Kabile Şefi Moses, buna 200 bin
dolarlık çek vermişler, Kızılderililer su içsin diye.
Güzel, bizim Kızılderililere yardım yapılmasın diye
bir düşüncemiz yok zaten. Eğer bunlar susuzsa, Amerika Birleşik
Devletleri bunlara su sağlamıyorsa, Türkiye Cumhuriyetinin devreye
girip su sağlaması bizi mutlu eder. Ama biz de baktık ya, bu
Kızılderili kabilesinin nesi var, nesi yok diye. Okuyorum size
değerli arkadaşlarım, kendi İnternet sitelerinden okuyorum:
1) Tatil
köyleri var.
2) Kumarhaneleri
var.
3) Orman
ürünleri işletmesi var.
4) Plazaları
var.
5) Kompozit
ürün fabrikaları var.
6) Risk
sermayesi şirketleri var.
7) İnanamayacaksınız, Oregonun
en büyük barajlarına da sahipler bunlar ve siz oraya su götürüyorsunuz.
Ya, arkadaşlar, neden bu
Sayıştay raporları buraya gelmiyor, hiç düşündünüz mü? (CHP
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, bu Kızılderili
kabilesinin enerji ve su şirketi var.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Sayıştay raporları buraya gelse herhâlde bütün gerçekler daha
farklı bir şekilde çıkacak ortaya. Bunlar ortaya
çıkmasın diye buraya getirmiyorlar. Sizi aldatıyorlar, kimse
kusura bakmasın, sizi aldatıyorlar, size doğruları
söylemiyorlar.
Kızılderili kabileye su
götürmek için 200 bin dolar para harcayan şu Hükûmete sormak isterim: Ordu
merkeze bağlı Gökömer köyünde su yok, Ordu Merkeze bağlı
Gökömer köyünde. (CHP sıralarından alkışlar) Antalya Gazipaşaya
bağlı Küçüklüde su yok arkadaşlar. Sen kalkmışsın,
taa Kızılderiliye, kumarhanesi olan, barajı olan, su
şirketi olana 200 bin dolar çek veriyorsun. Pes yani! Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin. Bunun
hesabını soracak mıyız? Ya, arkadaşlar, yasama
organı olarak soracağız, muhalefet olarak değil. Biz Hükûmetin,
yürütme organının bütçesini burada görüşüyoruz, güçler
ayrılığı ilkesi var; siz yürütme organının bir
parçası değilsiniz. Genelde iktidarı destekleyen arkadaşlar
kendilerini yürütme organının bir parçası olarak görüyorlar.
Sizin göreviniz bunları denetlemektir. Denetlemezseniz demokrasi
olgunlaşmıyor, demokrasi sağlıklı bir raya oturmuyor.
Har vurup harman savuruyorlar ve sizler seyrediyorsunuz. Bu olmaz.
TİKA ne yapmış sonra? Tunusa da
yardım yapmış. Ne yardımı biliyor musunuz değerli
arkadaşlar? Diyeceksiniz Mutlaka oradaki yoksullara yardım
yapmış. Yok, arkadaşlar. 6 adet TOMA aracı göndermiş
oraya. (CHP sıralarından alkışlar) Toplumsal olay
kalkanı göndermiş polisler kalkan kullansınlar diye, vücut
koruyucu kalkan göndermiş, Robocop elbiseleri. Poliüretan cop
göndermiş Tunusluları iyice dövsünler diye ve bir de 5 bin adet de
kelepçe göndermişler. TİKAnın görevi bu mu Allah
aşkına, bu mu TİKAnın görevi, kelepçe mi göndermek?
Şimdi, ben bunu bu Hükûmete sormayacağım da kime
soracağım? Tamam, siz bunu bu açıklıkla
soramazsınız, bari kapalı kapılar ardında sorun
arkadaşlar. Hadi demokrasi diyorsak böyle bir yapı olmaz ki. Bunlar
Sayıştay raporlarının buraya neden gelmediğinin
gerekçeleridir. Bunun için gelmiyor.
Yalnız, bu Hükûmeti takdir ediyorum. Bakın,
Hükûmet kadar halkı aldatma konusunda becerikli, ben Türkiyede böyle bir
Hükûmet görmedim. Müthiş bir şey, müthiş bir şey! (CHP
sıralarından alkışlar) Rakamlarını
vereceğim, Sayın Başbakanın da gelip bu rakamları
düzeltmesini çok arzu ederim.
Bakın, değerli arkadaşlar, en büyük
başarı ne diyorlardı: Biz şu kadar para harcadık,
gelirler arttı, şöyle oldu, Türkiye büyüdü, mucizeler yarattık.
Değil mi, bunu söylüyorlardı. 1946-2002 ortalama büyüme
hızı -geometrik ortalamaya göre yapıyorum çünkü kamu da
geometrik ortalamaya göre yapıyor, bizim rakamlarımız değil
kamunun rakamları- yüzde 5,1. 2003-2013 arası ortalama büyüme yüzde
4,8. 5,1; 1946-2012, darbeler oldu, moratoryum ilan edildi, 5 sente muhtaç
dönemler yaşandı, ortalama büyüme 5,1; şimdi 4,8.
Olabilir, bakın, biz 4,8lik bir büyümeyi
küçümsemiyoruz, onun da altını çizelim. Ne dedik? Doğruya
doğru, eğriye eğri. Ama ben 4,8 büyümeyi benimle beraber yola
çıkan ülkelerle kıyaslarım. Biz bu sürede 4,8 büyüdük, bizimle
aynı konumda olan ülkeler yüzde kaç büyüdü? 6,4. Arzu eden
arkadaşlara bütün bu ayrıntılar verilebilir.
Soru şu değerli arkadaşlar: 4,8 büyümek
için kaç lira kaynak kullanıldı? Bu rakamları da değerli
milletvekili arkadaşlarımın not etmesini isterim. 2003-2013
arasında bu hükûmetlerin kullandığı kaynağı
söylüyorum: 133 milyar dolar iç borç kullandılar, 2013ün ilk altı
ayı için verdiğim rakam. 238 milyar dolar dış borç
kullandılar 2013ün ilk altı ayı için. 50,5 milyar lira
özelleştirme yaptılar 2013ün Kasım ayı itibarıyla. 1
trilyon 257 milyar dolar vergi topladılar Ekim 2013 itibarıyla.
Toplam 1 trilyon 678 milyar dolar kaynak kullanıldı 4,8 büyümek için.
Peki, yüzde 5,1 büyüyen o 1946-2002 döneminde kaç lira
kullanıldı, ne kadar kaynak kullanıldı? Rakamlar var,
onları da söyleyeyim. 775 milyar dolar para kullanıldı. 1
trilyon 678 milyar lira kaynak kullandılar, 4,8 büyüdüler; 775 milyar
dolar kaynak kullandılar, yüzde 5,1 büyüdüler. Bu kaynağın
hesabını sormamız gerekmiyor mu? Gerekiyor. Neden bu
Sayıştay raporları gelmiyor? Bunu sorgulamayalım diye
gelmiyor arkadaşlar. Onun için gelmiyor, Hükûmet korkuyor.
Bakın, on bir yılda ne oldu ayrıca? On bir
yılda sanayi tabanı eridi, sanayi tabanı eridi Türkiyede.
Benzer ülkelerle örnek vereceğim size: Brezilyada sanayi tabanı
-98-2011 rakamları bunlar çünkü Dünya Bankası rakamları,
diğer yıllar yok- 1,8 büyümüş, Endonezyada yüzde 2, Meksikada
yüzde 7, 8, Çinde binde 4, Hindistanda yüzde 1; Türkiyede 7,7 küçülmüş,
sanayi tabanı erimiş. Ben söylemiyorum, Dünya Bankası söylüyor.
Bu kafayla ilk 10a girebilir miyiz? Diyorlar ya İlk 10a
gireceğiz. diye.
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Ne dediysek yaptık.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bu kafayla ilk 10a
girmeyi unutun arkadaşlar, bu kafayla ilk 10a girmeyi unutun. Neden,
biliyor musunuz?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Gireriz inşallah.
Temenni edin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Temenni ediyoruz.
Bunlarla giremez diyoruz yoksa ilk 10a girebiliriz. Üretime endekslerseniz
Türkiyeyi, tüketime değil; üretime endekslerseniz
Üstelik, üretim
sıradan üretim de değil, ona da geleceğim biraz sonra.
Bakın, Güney Kore ile Türkiyeyi
kıyaslıyorum, Güney Kore-Türkiye:
1980: İlk 20 içinde Türkiye 18inci, Güney Kore
24üncü sırada. Bu rakamlar da bana ait değil, Dünya Bankasına
ait rakamlar. 1987: İlk 20 içinde Türkiye 14üncü sırada, Güney Kore
15inci sırada. 24ten geldi 1 puan altımıza. Geçiyorum, 2002:
Türkiye 17inci sırada, geriledik; Güney Kore 14üncü sırada. 2015;
Türkiye 16ncı sırada Güney Kore 12nci sırada. Dünya
Bankasının tahminleri: 2018: Türkiye yine 16ncı sırada
Kore 11inci sırada.
Değerli arkadaşlarım, Güney Koreyle
Türkiyeyi niye kıyasladım? Biz Güney Koreden önce otomobil yapan
bir ülkeyiz. Bugün Güney Korenin dünya çapında 3 tane otomobil
markası var, Türkiyenin yok.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın Genel
Başkan, burada demir ağı kim kapattı, Türkiyenin
ürettiği uçağı kim kapattı? (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Hayır, lütfen arkadaşlar.
Sayın Külünk
Sayın Külünk
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Gelirsiniz burada
konuşursunuz. Açık çek veriyorum, Sayın Başbakan arzu ederse
sadece ekonomiyi konuşmak üzere bu Parlamentoda yan yana gelebiliriz, arzu
ederse, Sayın Başbakan da arzu ederse. (CHP sıralarından
alkışlar)
METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Lütfen
1940ların Cumhuriyet Halk Partisine bakın.
BAŞKAN Sayın Külünk
Sayın Külünk..
Değerli arkadaşlar, böyle bir âdetimiz yok, Sayın Genel
Başkanın sözünü kesmeyin lütfen dinleyin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Gerçekler
acıdır arkadaşlar, acı olduğu için söylüyorum.
Bakın, sanayide neden bu hâle geldik, neden bu hâle
geldik? Örnek vereceğim size. Sanayide kullanılan
akaryakıtın ton fiyatını veriyorum dolar bazında,
Uluslararası Enerji Ajansının rakamlarıdır, benim
değil. Meksikada 2002den 2013e;. Meksikada 2012de tonu 625 dolara
sanayici kullanırken 2013te bu 568 dolara düşüyor. Oranları
veriyorum: Değişme Meksikada 9,1 sanayicinin lehine, düşüyor
fiyat, Macaristanda yüzde 10,3 düşüyor, Korede yüzde 13,3 düşüyor,
Polonyada yüzde 3,9 düşüyor, İspanyada yüzde 5,1 düşüyor,
İsveçte 2,3 ton başına akaryakıt fiyatı dolar bazında
düşüyor, Türkiyede yüzde 1,7 fiyat artıyor. Bu sanayici ne yapacak?
Belki dersiniz ki: Ya akaryakıttır, işte bunun için fiyatlar
yükseldi, dolar yükseldi, biz bunu yaptık vesaire.
Elektrik fiyatlarını da vereyim size, yine
Uluslararası Enerji Ajansının rakamları: Meksikada yüzde
1,7; Macaristanda yüzde 1,5; Çek Cumhuriyetinde yüzde 9,4; Polonyada yüzde
5,7; İsveçte yüzde 14,4 fiyatlar düşüyor sanayici lehine,
Türkiyedeki artış bırakın düşmeyi- yüzde 6,5
arkadaşlar. Sanayici neyi üretecek? Üreten insanı
cezalandırıyorsunuz.
Rekabet gücü: Öldürdünüz sanayicinin rekabet gücünü. Yine
rakam vereyim: 100 dolarlık bir malı imal etmek için -100 dolar-
2002de 27 dolar ithal malzeme kullanılıyordu, 2007de bu 39 dolara
çıktı, 2011de 43 dolara çıktı arkadaşlar, ithalat
cazip hâle geldi.
Sadece sanayicimiz mi dertli değerli
arkadaşlar? Sizden rica ediyorum, özellikle iktidar partisinin grubundan
rica ediyorum, gidin, şu narenciye üreticisini bir dinleyin, bir sorun
hâlini, Memnun musunuz? diye sorun. Çiftçinin hâlini bir sorun, Memnun
musunuz? diye sorun, deyin ki: Biz iktidar milletvekiliyiz, sizin
refahınızı istiyoruz, sizin mutluluğunuzu istiyoruz, varsa
bir derdiniz bize anlatın. Gidemezsiniz arkadaşlar.
HARUN KARACA (İstanbul) Hep oradayız biz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Gidin. Gidemezsiniz.
Narenciye üreticisi gelsin buraya, şu kürsüye çıkarın Biz
hayatımızdan çok memnunuz. derse ben de memnun olacağım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bu kürsüye çıkamaz ki
narenciyeci, başka kürsüye çıkabilir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Dünyanın en
pahalı akaryakıtını satıyorsunuz bu çiftçiye, en
pahalı gübresini satıyorsunuz, en pahalı ilacını
satıyorsunuz. Bakın, 34 milyon hektar arazi şimdi ekilmiyor,
2002den bu yana, 34 milyon hektar arazi, 2 Trakya büyüklüğünde. Niye
ekilmiyor?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) Tamamı 24 milyon hektar. (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Sayın Bakan, bakanların söz
atması âdetten değildir. Kusura bakmayın!
Lütfen, arkadaşlar
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sayın Bakan,
kusura bakma, sen bu ülkeye saman ithal eden bir bakansın, saman, saman;
saman ithal eden bakansın. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Yapmayın, yapmayın!
Buyurun, devam edin Sayın
Kılıçdaroğlu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Başbakan sana ne dedi?
Matematiği unutturdun bana. dedi Başbakan. Başbakan öyle
demedi mi sana?
BAŞKAN - Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Çıkacak oraya
Bu ülkenin toprağı mı yok Sayın Bakan, arazisi mi yok,
ovası mı yok? Bir düşün bakalım ya, bu ülke nasıl
saman getirdi? Nasıl saman getirdi buraya? Kalkmışsın orada
konuşuyorsun. Git sor bakayım besicinin derdini.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan,
dinlesene!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hiç önemli
değil, çiftçi haciz kıskacında.
Az önce bir arkadaşım dedi ki: Vatandaş
memnun. Olabilir, olabilir.
2002 rakamını veriyorum. Sayın
Başbakan buraya çıktığında veya grupta konuşma
yaptığında 2001 öncesinden örnekler verir. Faiz şöyleydi,
gecelik faiz şu kadardı. Doğru, hiç itirazımız yok
ama iktidarı devraldığında faiz yüzde 35e kadar inmişti.
Şimdi, gelelim 2002 rakamına; Halkbank, 2002: Esnafa
açtığı kredinin faizi yüzde 45. Borcunu ödemeyen esnaf
sayısı 60 bin. Geçiyorum 2013e, eylül ayı rakamlarını
veriyorum: Faiz yüzde 5; 45 değil, yüzde 5. Borcunu ödemeyen esnaf
sayısı ne kadar? 60 bin değil, 280 bin arkadaşlar.
RECEP ÖZEL (Isparta) O zaman kaç kişi kredi
kullanıyordu? Kullanan sayısını da söyle, kredi kullanan
sayısını da söyle o zaman.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hiç önemli
değil.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Hiç önemli
değil. O rakamları da çıkarın, onları da
çıkarın. Gidin esnafa sorun bakayım ya, hayatından memnun
mu ya? Ya bunları hep bize mi gelip şikâyet ediyorlar, size hiç
şikâyet etmiyorlar mı?
Esnaf borcunu ödemiyor. Bakın
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) İhtiyaçlar sabit
değil ki.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Peki, başka bir
örnek vereyim. İtiraz edemezsiniz arkadaşlar.
Bakın, 2002; 2001 krizinden Türkiye yeni
çıkmış, Başbakanlığın önünde yazar kasa
atıldı, Sitelerde esnaf yürüdü. 2002de icra dosyası ne kadar
biliyor musunuz, benim değil, Adalet Bakanlığının
verileri: 8 milyon 266 bin icra dosyası. Geçiyorum 2012 sonuna, devriiktidarınıza
geçiyorum: 21 milyon 6 bin. Hani bu ekonomi çok iyiydi. Yahu, nasıl oluyor
da krizden yeni çıkmış bir Türkiye, icra dairelerinde 8 milyon
dosya var; güllük gülistanlık olan bir Türkiyenin icra dairelerinde 21
milyon dosya var.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Niye bunlara rağmen
oy almıyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Onu bırak
şimdi, ona da geliriz gerekirse. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Daha garip olan ne
biliyor musunuz? Gerçekten şu Hükûmete hayranım, gerçekten
hayranım, gerçekten profesyonel bir iş yapıyor. Ya, siz hiç
dünyada -dünyada, bakın- icra dairelerini törenle açan bir iktidar
duydunuz mu? (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Kapattığımız
yerler de var icra dairelerini.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Yani
vatandaşın boğazını sıkmak için icra dairesi
açıyorsunuz, bakanlar gidiyorlar, törenle icra dairesi açıyorlar. Ne
diyeyim ben arkadaşlar?
RECEP ÖZEL (Isparta) İcra dairelerinin
kapandığı yerler de var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ne diyeyim ben buna?
Yok arkadaşlar. Bakın, siz bir konuyu araştırın:
2002de kaç icra dairesi vardı, şimdi kaç icra dairesi var?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) Daha az, daha
az.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Gidin, bir
araştırın bakalım, sayının ikiye
katlandığını göreceksiniz, ve Hükûmete hayranım dedim,
hayranlığımı gizlemiyorum bakın. İcra dairelerini
törenle açıyorlar.
Sayın Başbakan da Diyarbakıra gitti,
Diyarbakırlılara hapishane sözü verdi, unutmayın. Size Eski
hapishaneyi yıkacağım. dedi. Biz yıkmayacağız,
oraların müze olmasını istiyoruz, insan hakları müzesi
olmasını istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Başbakan gitti, dedi ki: Burayı yıkacağım,
Diyarbakırlılara söz, modern bir hapishane yapacağım.
HARUN KARACA (İstanbul) Sözü orada verin, orada,
Diyarbakırda.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ve hakkını
teslim etmek lazım, oyunu da artırdı. Diyarbakırlılara
da selam gönderiyor, demek ki hapishane ihtiyacınızı Sayın
Başbakan yakında giderecek ve siz de kurtulacaksınız.
Değerli arkadaşlar, sadece devlet mi
borçlandı? Vatandaş da borçlandı gırtlağına
kadar. 2002, Türkiyenin krizden yeni çıktığı dönem 2002,
vatandaşın bankalara borcu 6,6 milyar lira. Geçiyorum 2013 Ekim
ayına, vatandaşın borcu 6 milyar değil, 322 milyar lira. 6
milyar, 322 milyar. Borç artışı ne kadar biliyor musunuz? Yüzde
4.781. Buyurun, açıklayın. Bana sormayın bu soruyu, bunlara
sorun, bunlara sorun.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Stokları var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bunlara sorun
bakalım, ne diyecekler?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Envanteri var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Vatandaşın
stokları var. diyor. Buradan bütün vatandaşlar duysunlar -sizin
söyleminizi dile getiriyorum- Vatandaşın stoku var, o nedenle
borçlanıyor. diyor.
Hangi bölgenin milletvekilisiniz Beyefendi siz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Söyleyemez, korkar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bitlis Milletvekili.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Bitlis.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bitlis Milletvekili,
güzel.
Bitlis tütünü ne oldu? Bitlis fabrikası ne oldu?
Bitlisin sorunu yok mu? Ne oldu Bitlisin beş minaresi? (CHP
sıralarından alkışlar)
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis)
İnsanımızın sağlığı önemli Sayın
Başkanım. Sağlık olmadıktan sonra parayı ne
yapayım?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Daha başka bir
şey: Japonyanın millî geliri Türkiyenin 7,5 katı, millî geliri
Türkiyenin 7,5 katı. Ama bizim dolar milyarderimiz Japonyanın 2
katı. Hiç elinizi vicdanınıza koyup Ya burada bir
yanlışlık var. diye sormayacak mısınız
kendinize? Nasıl oluyor bu? Nasıl gerçekleşiyor bu?
Ne diyordu? Yırtık ayakkabıyla siyasete
girdik. diyordu. Şimdi dünyanın en zengin başbakanlarından
birisi. Nasıl oluyor bu arkadaşlar? (CHP sıralarından
alkışlar)
Ben yırtık ayakkabıyla siyasete girmedim.
Göreve başladığım andan itibaren, İstanbul Belediye
Başkanlığı dâhil, Sayın Başbakandan daha fazla
aylık aldım ben. Ama ben öyle dünyanın en sayılı, en
zengin kişilerinden birisi değilim. Milletvekili seçildiğim gün
de mal varlığımı İnternet siteme koydum çünkü
tamamı benim alın terimin eseriydi. Bu böyledir. (CHP
sıralarından alkışlar)
İşveren memnun değil, sanayici memnun
değil, esnaf memnun değil, çiftçi memnun değil, emekli memnun değil.
Bu gerçek.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Siz niye oy
alamıyorsunuz o zaman?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Vergi denetimini bir
silah olarak kullanıyorsunuz, vergi denetimini bir silah olarak
kullanıyorsunuz. Vergi denetimi silah olarak kullanılamaz
arkadaşlar, silah olarak kullanılamaz.
Gelir İdaresi Başkanlığını
yeniden yapılandıracağız inşallah. Vergi denetimini
siyasetin dışında bırakacağız. Vergi ödeyen her
vatandaşı saygıyla anacağız. Bu ülkeye vergi veren,
bütçeye katkı yapan her
vatandaş eli öpülecek vatandaştır, dövülecek adam değildir.
Siz dövüyorsunuz, siz dövüyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne zaman yaptınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ben onu çok
yaptım Beyefendi, hiç meraklanmayın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne zaman yaptınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Çok yaptım.
Merkez Bankası kesinlikle özerkleştirilecek. Ne
diyordu Merkez Bankası Başkanı? Karar almadan önce
Başbakanla görüşüyor; olmaz, bütün dünyada itibarını
kaybetti, bütün dünyada itibarını kaybetti. Ne diyordu: Yıl
sonunda dolar 1,92 olacak. Oldu mu? Olmadı. Merkez Bankası
başkanları konuşmazlar, fazla konuşmazlar, siyasete
bulaşmazlar, sıcak siyasetin dışında kalırlar;
itibarı bu yüzdendir Merkez Bankası başkanlarının.
Ayrıca bir şey daha söyleyeyim: Burada
eleştiriyoruz ama bu Parlamentoya bir kesin hesap komisyonu gerekiyor,
kesin hesap komisyonu yani bütçe gerçekleşmelerini tartışacak bir kesin hesap
komisyonu. Bizim düşüncemiz şu Cumhuriyet Halk Partisi olarak: Kesin
hesap komisyonu kurulmalı ve onun başkanlığı mutlaka
muhalefete verilmeli çünkü iktidar hesap vermeli. (CHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar) Ve biz yine şunu söylüyoruz:
Kesinlikle, kesinlikle siyasi ahlak yasasını
çıkaracağız. Siyasi ahlak yasasının
olmadığı bir parlamentoyu kabul etmiyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) El
kaldırıp indirme mekanizmasının dışına
çıkaracağız bu Parlamentoyu, söz veriyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hadi oradan, hadi oradan! Ne zaman
yapacaksınız, ne zaman?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Birazdan
göreceğiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne zaman, ne zaman?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Birazdan
göreceğiz.
RECEP ÖZEL (Isparta) Tarih ver, ne zaman?
BAŞKAN
Sayın Özel, bakınız, biz
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bütün ülkelerde
BAŞKAN
Sayın Kılıçdaroğlu, bir dakikanızı rica
edeceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) O kadrolu. Sayın
Başkan kadrolu o orada, onun işi, kadrolu
BAŞKAN
Arkadaşlar, bakınız, burada bir görüşme
yapılıyor, en son konuşma da Hükûmet adına yapılacak.
Yani oralardan laf atarsa, kim atıyorsa, bugüne kadar ne
faydasını gördü de şu müzakerenin ahengini bozuyoruz ve
işimizi zorlaştırıyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) O maaşlı
BAŞKAN
Yapmayın arkadaşlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
maaşlı o, kadrolu.
BAŞKAN Efendim,
kim olursa olsun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Laf başı
çalışıyor.
BAŞKAN
Buyurun devam edin.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Değerli arkadaşlar, millî
eğitim yani eğitim sistemi bütün dünya ülkeleri için stratejik bir
alandır. Eğitimi, sabah yatıp akşam
şekillendiremezsiniz çünkü çocuklarımızın geleceği
artı ülkemizin geleceği millî eğitime bağlıdır.
Siz ne yaptınız? 4+4+4ü buradan geçirdiniz. Kalkınma
planlarında var mıydı? Yoktu. Millî Eğitim
Bakanlığının stratejik planında var mıydı?
Yoktu. Peki, Millî Eğitim Bakanlığında görüşülmüş
müydü? Hayır, görüşülmemişti. Bakanlar Kurulunda görüşüldü
mü? Hayır, görüşülmedi. Grubunuzdan 5 değerli milletvekili bu
kanun teklifini verdi; hiçbirisi eğitimci değildi, hiçbirisi.
5 yaşındaki çocuğu okula gönderdiniz, 5
yaşındaki çocuğu. Tuvaletini yapabilecek mi o çocuk, merdiveni
çıkacak mı? Hiç bunu dinlemediniz. Çünkü, talimat gelmişti, El
kaldıracaksınız bu tasarıya. diye ve el
kaldırdınız, geçti. Sonra ne oldu? Anneler 5 yaşındaki
çocuklarını okula göndermemek için rapor almaya kalktılar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kaç kişi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Başbakan
çıktı, o anneleri suçladı Sizin çocuğunuz geri zekâlı
mıdır? diye. Yüreğinde insan sevgisi olan, çocuk sevgisi olan
bir insan, annelerin çocuklarına ne kadar titrediğini bilen bir insan
o annelere dönüp, rapor alan anneye dönüp Sizin çocuklarınız geri
zekâlı mıdır? diye suçlar mı Allah aşkına, böyle
bir şey olabilir mi, insan bunu kabul edebilir mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Başbakan da biraz sonra bu
kürsüye gelecek, bütün o annelerden özür dilemesini istiyorum, bütün
annelerden. Her annenin çocuğu onun gözünde asla
tartışılamaz. Onu suçladınız, anneyi Rapor
alıyor. diye. Ne oldu? Sonra bundan vazgeçtiler. O çocukları siz denek
olarak kullandınız ya, denek olarak kullandınız. Vicdan
sahibi insan o çocukları denek olarak kullanır mı? Üstelik
hakaret ettiniz, hem çocuğa hem annesine hakaret ettiniz.
Değerli arkadaşlarım, PISA
sonuçlarını gazetelerden siz de okuyorsunuz. Türkiyede çocuklar neden
en diplerde geziyor? Matematikte neden en diplerde? Fen bilimlerinde neden en
diplerde, en sonlarda yer alıyoruz? Okuduğunu anlama yetisinde neden
bizim çocuklarımız en diplerde?
SIRRI SAKIK (Muş) Sabahleyin hepsi yalan ant
içtikleri için. Türküm, doğruyum, çalışkanım derse böyle
olur!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sonuç eğitim
sisteminden kaynaklanıyor değerli arkadaşlar. Oturup adam gibi bir eğitim sistemi kuramadık. 5 Millî
Eğitim Bakanı değiştirdiler, her bakan ayrı telden
çaldı ve siz 4+4e izin verdiniz hiçbir yerde
tartışılmadan. Yazık günah değil mi bizim o
çocuklarımıza? Yazık günah değil mi o annelere?
Sabahın köründe o çocukları hangi koşullarda okullara
gönderdiler?
Ve gerçekten bu Hükûmete hayranım, bir
Bakanları var, çıktı bir konuşma yaptı Efendim, biz
Müslüman ülkeyiz, bizden mucit çıkmaz, biz ara eleman
yetiştireceğiz. diyor. Allah akıl fikir versin, ne diyeyim ben
başka? (CHP sıralarından alkışlar) Ne demek Bizden
mucit çıkmaz. arkadaşlar? Ne demek biz ara eleman
yetiştireceğiz? Bu ne demektir biliyor musunuz? Biz sadece parya
yetiştiririz, düşünce adamı yetiştiremeyiz, bilim
adamı yetiştiremeyiz demektir. Bence onu Millî Eğitim
Bakanı yapsın Sayın Başbakan, iyi olur yani.
Değerli arkadaşlarım, vatandaş
konuşmaktan korkuyor, iş adamı konuşmaktan korkuyor ama
Başbakan da korkuyor. Bir yere gidiyor, valileri var ya,
sıkıyönetim ilan ediyorlar o ilde, Başbakan gelecek, sokağa
çıkmak yasak. Başbakan gelecek, bunlar eylem yapabilir, onları
gözaltına alın. Başbakan gelecek, valiler seferber. Hangi
çağda yaşıyoruz, hangi çağda yaşıyoruz?
Demokrasiden gittikçe uzaklaştığımızın
farkında değil misiniz arkadaşlar? Parlamentoya gelirken bile
Sayın Başbakan 150 korumayla geliyor. İnsaf ya, insaf, 150
koruma! Bence, bakanları dışarı çıkarsın, korumalarla
buraya otursun. Siz gerçek tabloyu öyle görün. (CHP sıralarından
alkışlar) Bir kısmı ayakta kalacak ama başka çaresi
yok, 150 kişilik yer yok burada. Böyle bir tablo olabilir mi? Vali diyor
ki: Başbakan gelecek. E, gelsin, ne olacak yani, Başbakandır,
vatandaş saygı gösterecek, ülkenin Başbakanı, seçimle
gelmiş. Sıkıyönetim gibi bir tablo uygulanabilir mi? Emin olun,
Kenan Evren bile bunu yapmadı, Kenan Evren döneminde bile bunlar
olmadı.
İstihbaratla devlet yönetilmez arkadaşlar.
Devleti yönetecek adamın yüreğinde önce insan sevgisi olacak, önce
budur, kural budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Gençler eylem yaptı. Ya, gençler bütün
dünyayı eylem alanı olarak kullanırlar, bütün dünyada
vardır demokrasilerde bu. Gezi eylemlerinde söylemediği kalmadı,
yapmadığı kalmadı. O gencecik çocuklar, ellerinde karanfil,
elinde pet şişe, su şişesi, elinde kitap
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Bir dakika, bir dakika, bir dakika
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin,
değerli arkadaşlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Doğru bilgi verelim
Başkanım.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Ne oldu?
Çadırlarını yaktınız o çocukların,
çadırlarını. Ne oldu? Fiyakasını bozdular, mizahla
bozdular fiyakasını.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Mizah demeyin Sayın
Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bütün dünyada
saygınlığını sıfırladılar, bütün
dünyada. Bakın, ister Japonyaya gidin ister Rusyaya, ister Amerikaya
ister Papua Yeni Gineye gidin, Gezi olayları Türkiye demokrasi tarihine
vurulmuş silinmez bir damgadır artık, bunu herkes böyle bilsin.
(CHP sıralarından alkışlar)
O gençler bizim gençlerimiz. Böyle 2 kişi kalkacak,
itiraz edecek, yılmazlar. O gençler idam sehpalarından geçtiler,
yılmadılar; işkencelerden geçtiler, yılmadılar;
yaşları uzatıldı, idam edildi, yılmadılar. Senin
TOMAlarından, biber gazından, kelepçenden, polisinden mi
korkacaklar? (CHP sıralarından alkışlar) Asla korkmazlar,
onlar bu ülkenin çocukları çünkü. Korkmadılar zaten, tarih
yazdılar onlar. Korkan, burada oturan Başbakan, korkan bu. Ne diyor?
Ya, 7 kişi öldü, 7 kişi, 10dan fazla kişi gözünü yitirdi. Ne
diyor Başbakan? Vay, şu canım canım seramikler gitti.
Otobüs durakları gitti. diyor. Ya, insan ölmüş, sende hiç vicdan yok
mu ya, insan ölmüş ya! Polis öldürüyor üstelik. İnsan ölmüş,
onun derdi insanda değil, ölen insanda; seramiklerde. Ya, seramiği
gene yaparsın, otobüs durağını da yaparsın.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Polis de öldü.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Polis de öldü, o da
bizim kardeşimiz. Sizin yüzünüzden öldü orada. Yani, pardon, affedersiniz,
sizin değil, bunların yüzünden öldü, bunların yüzünden öldü. Biz,
hiç ayrım yapmadık, bak, Ölen derken onu da dâhil ettik.
Değerli arkadaşlar, sormak istiyorum: Mala
acıdığın kadar Sayın Başbakan, biraz da cana
acısan ne olur, ne olur yani? (CHP sıralarından
alkışlar) 14 yaşındaki Berkin hâlâ yoğun bakımda.
Beyefendinin derdi ne? Seramikler gitti. Ya, bu kadar mala
hayranlığı anlamak mümkün değil. Köşeyi döndünüz, zengin oldunuz yani villalarda
oturuyorsunuz. Ya, bu gariban bir çocuk, 14 yaşında ya!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hiç
yakışmıyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Mısırda
ölen kıza ağlarsın, burada 7 kişi hayatını
kaybetmiş, yoğun bakımda var, gözünden yaş bile akmaz ya ve
dönersin dersin ki: Şu seramiklere yazık oldu, şu otobüs duraklarına
yazık oldu. Bu düşünceyi anlamak mümkün değil değerli
arkadaşlarım.
Son zamanlarda bir şey daha çıktı: Elimde
belge var, açıklayacağım. Daha önce bir konuşma
yapmıştı Gezi olayları sırasında. Efendim,
Kabataş İskelesinde, 40a yakın, elleri meşin eldivenli
insanlar türbanlı bir kız ya da anne, yanında çocuğu, çocuk
arabasında, üstüne saldırıyorlar, 40ı birden dövüyor,
kadın bayılıyor, bir de üstüne idrarlarını yapıyorlar
ve Başbakan çıktı bunu anlattı.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ziyaret edecek misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bana gazeteciler
sorduğunda, bunu yapanların insan tanımına
girmeyeceğini söyledim. (CHP sıralarından alkışlar) Ve
onların yakalanıp hapse atılması, en ağır
şekilde cezalandırılması gerektiğini söyledim. Cuma
gününü bekledim, gerçekten. Nedir bunlar, kim bunu yapanlar? Cuma yok, ondan
sonraki cuma da yok, ondan sonraki cuma da yok. Bir Başbakana ne yakışır? Doğruları
söylemek yakışır. Elinde belge varsa, bilgi varsa, doküman varsa
neden götürüp vermiyorsun bunları? (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) Olmamış mı bu
olay?
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Arkadaşlar
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Böyle bir olay varsa
savcının harekete geçmesi lazım.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Var, var.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şu iktidar niye
oturuyor burada? Bunlar niye oturuyor burada?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Yapmayın ya!
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen
ÜNAL KACIR (İstanbul) Beraber gidelim, ziyaret
edelim o evi.
BAŞKAN Sayın Kacır
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Sen bırak onu
Evi ziyaret etmekle olmaz bu
iş. O işi yapanları cezalandıracaksın sen
kardeşim. Ne demek Ziyaret edin. Ziyaret eden doğruyu söylemiyorsa
ne yapacağız? MOBESE kameralar çalışmıyormuş. Bu
iktidar döneminde caminin imamını sekiz saat terörle mücadele
şubesinde tutmak hangi vicdanın işidir? (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Belgesi
var, açıklayacağım. Geçen gün gene bir şey daha, 25
Ağustos 2004 tarihli bir -biliyorsunuz- Millî Güvenlik Kurulu belgesi
yayımlandı. Efendim, bizim de elimizde belgeler var, açıklarsak
yer yerinden oynar. Buradan söyleyeyim, belki duyar, Sayın Başbakan,
açıklamadan bir gün önce haber ver de bari vatandaşlar evden
çıksınlar, depremden zarar görmesini istemeyiz, öyle değil
mi?(CHP sıralarından alkışlar) Yahu, elinde belge varsa
niye açıklamıyorsun, niye açıklamıyorsun? Belge var, yer
yerinden oynar. Senin belgelerini gördük biz ama yayımlanan belgelerin
hiçbirisine sahte diyemedin sen. Tıpış tıpış
gittin 25 Ağustos 2004te Millî Güvenlik Kurulu belgelerinin altına
imzanı attın. Ne dediler? Efendim o günün şartları
öyleydi. Erbakana niye diyordun Niye dik durmadın. diye? Üstelik tek
başına iktidarsın. Millî Güvenlik Kurulu
değişmiş
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Bunların cevapları verildi Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
İlave süre veriyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla)
Genel Sekreter sivilleşmiş.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Bakana verdiğiniz kadar vermeniz
lazım.
BAŞKAN
Müsaade edin ben takdir ederim onu.
SALİH
KAPUSUZ (Ankara) On dakika, on dakika verin.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) Efendim, neymiş? Kararı imzaladık
ama uygulamasını yapmadık. Arkadan uygulama belgeleri
çıktı. Ne dedilerse arkadan belgeleri çıktı. Şimdi ne
oluyor? Gazeteye ve gazeteciye suç duyurusunda bulundular; MİT, Millî
Güvenlik Kurulu ve Başbakan suç duyurusunda bulundu. Ne diye? Belgeyi
açıkladı diye. Halkı ilgilendiren belge suç unsuru değildir
arkadaşlar. Veren suçludur, bakın, veren suçludur ama yayımlayan
dünyanın hiçbir demokrasisinde suçlu konumuna gelemez. Bugüne kadar hiçbir
gazeteci, dünyanın hangi demokrasisini ele alırsanız alın
yayınladığı belge dolayısıyla hapse
girmemiştir. Sizin devri iktidarınızda girebilir mi? E,
girebilir tabii, ne olacak? Yargıya talimat verdik, savcı bunu
yapacak, e, onlar da hapse girecekler. diyor. Ama bunun arkası
gelecektir. İki yüzlü bir siyaset izledi bu Hükûmet, iki yüzlü, size
başka şey söyledi, kapalı kapılar ardında başka
belgeler imzaladı. Siz, hâlâ, bu Hükûmete güveniyor musunuz? (AK
PARTİ sıralarından Güveniyoruz, güveniyoruz. sesleri)
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Millet güveniyor.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Çok basit bir soru
soracağım, çok basit bir soru soracağım: 2004teki belgeyle
ilgili suç duyurusunda bulundunuz ve bunu yayınları da vatan haini
ilan ettiniz, güzel. 28 Şubat kararları
yayınlandığında niye itiraz etmediniz? Niye Onu yayınlayanlar
vatan hainidir. demediniz? Siyasette çifte standart var mıdır? Çifte
standart güden bir politikacının güven vermediğini hepimiz bilmiyor muyuz? Türkiyeyi yarı
açık cezaevine döndürdünüz arkadaşlar.
Bakın, sahte isimlerle mahkemeden karar
çıkartıp gazetecilerin telefonlarını dinlediler. Ne dediler?
Efendim, hâkimlerle iş birliği yaptık
Yarın iktidar
değişti, herhangi bir iktidar gelip sizin
telefonlarınızı dinlemek için mahkemeden sahte isimlerle karar
alırsa, siz buna Evet diyecek misiniz?
Biz, o zaman da Hayır deriz, o zaman da Yanlış deriz,
Demokrasilerde bu olmaz. deriz. (CHP sıralarından
alkışlar) İnsan
hakkı ihlalidir. deriz. Ama siz buna ses çıkarmıyorsunuz.
Sorunumuz da bu değerli arkadaşlarım.
Biliyorum, Sayın Başbakan, biraz sonra gelecek
buraya, 1930lardan, 1940lardan bahsedecek, Şöyle oldu. diyecek, Böyle
oldu. diyecek vesaire, vesaire
BÜLENT TURAN (İstanbul) Gelir, gelir, biraz sonra
gelir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Söylesin, hiç umurumda değil,
söyleyebilir de ama ben kendisine çok basit bir soru sormak isterim: 2013,
Ankarada
BAŞKAN Son defa süre veriyorum Sayın
Kılıçdaroğlu, süreniz bitti.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) -
doğal gazı
hangi gerekçeyle karneye bağladınız? Bunu öğrenmek
istiyorum. Savaş hâli mi var? Yok. Doğal gaz
sıkıntısı mı var? Yok. Doğal gazı niye
karneye bağlıyorsunuz Ankarada? E, herhâlde mantıklı bir
cevabı öğrenmiş olacağız.
Dış politika da iflas etti, dış
politika da. Ben, Dışişleri Bakanı için çapsız
sözcüğünü kullanmıştım, kendisi de mahkemeye verdi beni. çapsız
sözcüğünü kullandım, ya, galiba biraz yanlış
yapmışız. Çünkü Komşularla sıfır sorun. deyip
de bir süre sonra bütün komşularla kavgalı hâle gelmek için bir
adamın çapının olması lazım, o çap da onda var.
Nasıl oluyor böyle bir şey? Suriye, kavgalı; Mısır,
kavgalı; İsrail, kavgalı; Irak, kavgalı; İran,
kavgalı. İranda Başbakanı bir gün beklettiler, hiçbiriniz
itiraz ettiniz mi buna? Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını
İranda bir gün beklettiler görüşmek için. Putinle
yaptığı görüşmeyi, yorumlarını acaba Rusyadan ve
Türkiyeden izleyebiliyor musunuz? Başbakanın hangi konumda
olduğunu izleyebiliyor musunuz?
Suriye konusunda en son bir tır yakalandı,
uyuşturucu ihbarı nedeniyle yakalandı. Baktılar ki içinde
Suriyeye gidecek bir sürü silah var. Tır şoförünün ifadesini
okuyorum arkadaşlar, mahkemede verdiği ifadeyi: Ben bu malzemeleri
daha önce 2 defa Reyhanlıya götürüp teslim ettiğim yer jandarma
kontrolünün korumasında olan, etrafı çevrili bir yerdi. Zaten, oraya
girebilmek için jandarma kontrolünden geçiyordum. Ancak, o aracı
aramadılar, kasasına bakmadılar, bizim tırı götüren
önde bir araç duruyordu, o araçla konuştular. Sonra, o karakol
binasının 200 metre ötesinde etrafı çevrili bir alana bu yükü boşalttım.
Boşalttığım yüklerin hepsi ambalajlı ve sarılıydı.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetine yasa dışı örgütlere silah sağlamak düşer
mi? Bu, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin yani bu Hükûmetin meşruiyetini
tartışma konusu yapmaz mı bütün dünyada? El Kaideyle iş
birliği yapıyorsun. Niye yapıyorsun sen? Suriyede akan her
kanın sorumlusu işte bu Hükûmettir. (CHP sıralarından
alkışlar) Her damla kanın sorumlusu bu Hükûmettir. (CHP
sıralarından alkışlar) Mısırda darbelere
karşıyım. dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu,
ikinci defa verdiğim süre de bitti. Lütfen toparlayınız
konuşmanızı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN Lütfen, rica edeceğim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Mısırda
darbeye karşıyım. dedi; eyvallah. Biz de darbeye
karşıyız. Parti meclisinde Mısırda yapılan
darbeyi eleştirdim. Neden? Tahrir Meydanındaki özgürlük ve demokrasi
isteyen kitlelerin sesini kestiği için. Ben, yalnız merak ediyorum:
Mısırda, güzel, darbeyi eleştiriyorsun. El Ezher Şeyhini
lanetledi Sayın Başbakan. Mısırda asıl derin
kırılma yaratan budur. El Ezher Şeyhi bütün Mısır
halkı için çok önemlidir. Ben bir soru sormak istiyorum, gelip bu kürsüde
cevap vermesini istiyorum: Darbeye karşısın; eyvallah. Ömer El
Beşiri sen hangi gerekçeyle Türkiyeye getirdin, altına
kırmızı halı serdin? (CHP sıralarından
alkışlar) Ömer El Beşir, tuğgeneral rütbesiyle darbe
yaptı Sudanda. 4 Mart 2009da Savaş Suçları Mahkemesinde
yargılandı ve mahkûm oldu. Birleşmiş Milletler
rakamlarına göre 300 bin kişi Sudanda öldürüldü, 2 milyon 700 bin
kişi de evlerinden oldu. AIlah aşkına, 300 bin kişinin
katilini, Savaş Suçları Mahkemesinde mahkûm edilen bir insanı,
bir darbeciyi sen Türkiyeye getirip, altına kırmızı
halı seriyorsun, Mısırla ortak tarihimiz, ortak kültürümüz var,
bizi bu hâle getiriyorsun Mısırla. Bana çıkıp bunun
hesabını vermek zorundadır Başbakan çünkü
Mısırla biz ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz,
Irakla ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz, Suriyeyle
ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz, İsraille
ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz, İranla
ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz. Gerçek anlamda bu
coğrafyada yurtta barışı, dünyada barışı
sağlamak zorundayız; hedefimiz bu. Bir Dışişleri
Bakanı getirdiler, felaket. Benim bir tavsiyem var Sayın
Başbakana: Mademki Suriyede El Kaide militanlarına silah
gönderiyorsunuz, bundan sonra size tavsiyem Dışişleri
Bakanını o tır şoförünün yanına oturtun,
uyuşturucu ihbarı bile gelse polis onu aramaz ve böylece hiç
değilse gün yüzüne çıkmadan silahları siz El Kaideye
göndermiş olursunuz. Başka çaresi yok. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, işsizliği
siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.
Bunlar iktidar olurken işsizliği önleyeceğiz demişlerdi.
Hangi işsizliği önlediler? Eminim bize geldiği kadar, bize
gelenin 3 misli size geliyordur İş bulun. diye. Sormuyor musunuz
kendinize, 1 trilyon 678 milyar dolar para harcayan bu Hükûmet niye
işsizliği çözemedi, niye çözemedi? 1 trilyon 678 milyar dolar. Ne
yaptılar? Bu soruyu bir sorun. Neden bu Sayıştay raporları
buraya gelmiyor? Bütün bunlar için gelmiyor arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN Sayın Kılıçdaroğlu,
üçüncü defa verdiğim süre de doldu. Eğer bitirdiyseniz sözünüzü...
Lütfen
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Toparlıyorum.
Bazı arkadaşlarımız
BAŞKAN Nasıl olsa son konuşmaları
sizlerin yapma imkânınız var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, toparlamak için, selamlamak için efendim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Tabii, bitiriyorum
Sayın Başkanım. Selamlayacağım efendim.
BAŞKAN Birer saat diye kararı alan
sizlersiniz. Ben onu uyguluyorum, ona ilave verdim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) Gerçekler
acıdır değerli arkadaşlarım. Bizim görevimiz,
olabildiğince bu ülke yurttaşının çektiği
sorunları Parlamentoda dile getirmektir. Eksiğimiz olabilir,
yanlışımız olabilir, kusurumuz olabilir ama bizim bir
özelliğimiz var: Biz kul hakkı yemeyiz, kul hakkı yiyenlerden de
hesap sorarız. Bu bizim görevimizdir. (CHP sıralarından ayakta
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kılıçdaroğlu.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın Başkanım, Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun Sayın Canikli
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, sayın konuşmacı, biraz önce konuşmasında
BAŞKAN Sesi duyamadım, biraz
(CHP
sıralarından Sayın Genel Başkan sesleri)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Genel
Başkan demek istedin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
konuşmacı, biraz önce konuşmasında AK PARTİ Grubuna
yönelik olarak hem sataşmada bulunmuştur hem de hakarette
bulunmuştur. AK PARTİ Grubuna yönelik olarak Robot gibi el
kaldırıyorsunuz, indiriyorsunuz. şeklinde sataşmada ve
hakarette bulunmuştur.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır, öyle demedi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) Öyle bir
şey yok Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Evet, buyurun.
İki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlunun 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, elektronik sistem
bozuluyor, vurup vurmamak sizin takdiriniz ama elektronik sistemi bozuyorsunuz.
Lütfen, rica edeceğim.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın
Başkan
BAŞKAN Lütfen
Lütfen
Değerli
arkadaşlar, lütfen
(CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Kendi genel
başkanlarına saygı göstersinler.
BAŞKAN Arkadaşlar, lütfen, rica
edeceğim. Sayın hatibi dinlersiniz, yanlış bir şey
söylüyorsa cevap verirsiniz, bunda bir şey yok. (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) Lütfen,
rica edeceğim. Bakınız, sistemi bozuyorsunuz, kamu
malıdır bozulan. Netice itibarıyla bir süre sonra
çalışmalarımız aksar. Lütfen, rica edeceğim.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
Öncelikle
(CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN Lütfen, devam edin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
biraz önce
Ordu ilimizin Gökömer köyünde su olmadığı, suyu
olmadığı ifade edildi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nerede var bu usul?
Nerede var?
BAŞKAN Arkadaşlar, doğru değil bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İstifa etmen
lazım oradan. Cevabı Hükûmet versin. Meclis İçtüzüğünü
çiğniyorsun.
BAŞKAN Söz hakkı verdik, sataşma.
Sataşmadan dolayı söz istedi, verdim. Yanlış bir şey
söylüyorsa cevap verirsiniz. Bakınız
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani
işte, çok güzel bir demokrasi örneği sergiliyorsunuz. Çok güzel bir
demokrasi örneği sergileniyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne demokrasisi? Sen
kimsin?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Biz dinledik.
Kimse kimseye hakaret edemez. Kimse kimseye hakaret edemez. Elbette hakaret
edildiği zaman biz sataşmadan söz alıp bu onun
cevabını vereceğiz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Başbakan
versin cevabı.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
biraz önce Gökömer köyünde su olmadığı söylendi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
hukuku çiğniyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Biraz önce
bilgi geldi. Yani ne kadar yanlış, eksik bilgilerle burada
konuşmalar yapıldığını ifade etmek için
söylüyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hadi oradan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ordunun
Gökömer köyünün su ihalesi bir buçuk ay önce yapıldı ve
yılbaşında tamamlanıyor. Sanıyorum, epey
uğraşmışlar
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Hadi
oradan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Susuz köy
aramak için epey uğraşmışlar, bulamamışlar. (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sayın Başkan,
müdahale edin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, Suriyede dökülen kanın sorumlusu Esedle hatıra
fotoğrafı çektirenlerdir. Esedle hatıra fotoğrafı
çektirenlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
GÜLAY DALYAN (İstanbul) Bravo.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
Sayıştay tüm raporları gönderdi, Sayıştay
raporlarının tamamını gönderdi, hiçbir dönemde gelmeyen
raporlar bu dönemde geldi. Biraz önce ifade edilen o raporlar Sayıştay
tarafından ilk defa, kırk yıldır, elli yıldır
gelmeyen raporlar buraya geldi ve denetime tabi tutuldu. (CHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Hadi
oradan!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hiçbir dönemde
olmayacak kadar şeffaflık ve açıklık var. Şimdi, Cumhuriyet
Halk Partisi şunu istiyor, raporlar geldi ama istediği gibi
değil raporlar. İstediği gibi gelmedi. Suistimal yok,
yanlışlık yok. Onların istediği, sipariş
ettikleri, düşündükleri raporlar değil. Sayıştay sizin emir
eriniz değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar;
CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
İstediğiniz kadar arayın, istediğiniz kadar
uğraşın bir suistimal, yolsuzluk bulamazsınız. Bu
kalın rapor hem yargılamaya esas bilgileri içeriyor hem de mali
raporların dayanağını tespit eden
BAŞKAN Sayın Canikli, teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bu bilgi
muhtemelen sizde yok. Ben size hatırlatıyorum. Dolayısıyla
onlar ham bilgilerdir.
BAŞKAN Sayın Canikli
Sayın Canikli,
lütfen
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bu ne tahammülsüzlüktür
ya! Bu ne saygısızlıktır ya!
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Bir dakika
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, neyi duydu ki Sataşma var. diyor? Bir şey
duyulmadı ki.
BAŞKAN Bir dakika
Bir dakika
Bir dinleyelim de
ondan sonra vardır veya yoktur, onu anlayacağız. Bir talebini
alalım.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Neyi duyduğunu
söylesin, neyi duyduğunu.
BAŞKAN Evet, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
birincisi, bu Mecliste sayın genel başkanlar konuştuktan sonra
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar
Bir dakika
Bir
talebini alalım, ona göre işlem yapalım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Ne işlem
yapacaksınız?
MUHARREM İNCE (Yalova) Zaten az sonra Sayın
Başbakan konuşacak. Bu Mecliste on bir yıldır benim
gördüğüm, sayın genel başkanlar konuştuktan sonra zaten
Başbakan çıkıyor, cevabını veriyor. Yani grup başkan
vekilinin, Genel Başkanımızdan sonra kürsüye çıkıp
sataşma var diye, Hükûmet adına, Hükûmeti savunacak şekilde
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Grup adına. Gruba hakarette bulundu.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hayır efendim.
O
grupla ilgili de Sayın Genel Başkanımızın robot gibi
sözünü değiştirerek kullandı Sayın Canikli.
İzin
verirseniz onu kısaca açıklamak istiyorum.
BAŞKAN
Yok. Şu an öyle bir şey yok. Tutanakları getirip bakayım,
gerekiyorsa size de söz vereyim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Hayır efendim.
BAŞKAN
Buradayım ben.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bir dakika
BAŞKAN
Efendim, bir dakika...
Ben
sizin talebinizi dinledim. Şimdi, bakınız, bir sataşma
varsa aynı oturum içerisinde söz verilebilir diyor.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Bu gürültü içerisinde ne söyleyip söylemediğini benim anlama
imkânım olmadı. Tutanakları getirteyim, eğer böyle bir
şey varsa elbette size de söz vereyim. İki dakika söz vermekten bir
şey çıkmaz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, daha o konuşmadan önce
Sayın Canikli söz isterken burada dedi ki, hatta alaycı bir üslupla
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hayır, hiç alakası yok. Öyle bir
şey yok Sayın Başkan.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Ana muhalefet partisinin Genel Başkanına,
Sayın konuşmacı bize robot dedi. diyerek anlamı
saptırdı.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Sayın konuşmacı dedim.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Sensin robot o zaman!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Yanlış anlamlar yükledi. Genel
Başkanımıza, grubumuzun başkanına hakaret etti.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Hiçbir alaycı ifade söz konusu değil
Sayın Başkan. Gayet usule uygun bir şekilde söz istedim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) İzin verirseniz bunu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Bakınız, şimdi, her türlü talebinizi alırım.
İki dakika birine söz vermiş olmakla kıyamet kopmaz. Ancak bir
işlem yaparken de usulüne uygun yapalım. Aynı oturum içerisinde
olmak kaydıyla
(CHP sıralarından gürültüler)
Bir
dakika arkadaşlar
Gürültü
yaptınız, Sayın Caniklinin ne söylediğini kürsüde nereye
kadar anlayabildiysek ona göre tutanakları getirteceğim,
bakacağım, varsa söz vereceğim.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Sayın Canikli bir daha konuşsun.
duyalım
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sayın Başkan, Sayın Canikli bir
daha konuşsun. Ne dediğini duyamadık.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın Caniklinin kürsüde
söylediklerini değil, sizden söz isterken söylediklerini söylüyorum.
BAŞKAN
Olsun, tamamıyla ilgili gelsin bakacağız.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, hayır
Lütfen
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Getirteceğim, söz hakkınız varsa, tutanaklar gelsin aynı
oturum içerisinde söz verme hakkım var. Takdir bana ait müsaade ederseniz.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın Genel
Başkanımız AKP milletvekillerine Robot gibisiniz. demedi, onu
düzeltmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından Dedi. sesleri)
Demedi.
BAŞKAN
Tamam işte, getirteyim, düzeltme hakkı vereyim, müsaade et ya!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Siz duymadınız mı?
BAŞKAN
Hem Demedi. diyorsunuz vesaire diyorsunuz. İç Tüzükün bana
verdiği yetkiye göre bir takdir hakkım var. Yanlış
anlamamak için getirteyim tutanakları, ondan sonra
MUHARREM
İNCE (Yalova) Peki, bir dakika, Sayın Başkan, Sayın Genel
Başkanımız konuştuktan sonra neden tutanakları
istemeden Canikliye söz verdiniz de şimdi bana tutanak istiyorsunuz?
BAŞKAN
Hayır, o robot kısmını ben duydum.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Tamam.
BAŞKAN
Eğer yanlışsa ben özür dilerim ama doğruysa verdiğim
işte yanlış bir durum yok. Onun için, müsaade edin
MUHARREM
İNCE (Yalova) Peki, siz Sayın Caniklinin Sayın Genel
Başkanımız için robot gibi sözcüğünü söylerken
duymadınız mı?
BAŞKAN
Neyi duyduysam ben ona göre
Ama bu gürültülü ortamda duyma imkânı var
mı? Baştan beri herkesi ikaz ediyoruz. Yapmayın, etmeyin.
Evet,
değerli arkadaşlar
MUHARREM
İNCE (Yalova) O zaman, usul tartışması açıyorum,
tutumunuz hakkında usul tartışması açıyorum.
BAŞKAN
Tamam, tamam, peki.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Aleyhte.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Lehte.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Aleyhte.
NURETTİN
CANİKLİ (Giresun) Lehte Sayın Başkan.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Lehte.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Aleyhte.
BAŞKAN
Tamam, peki.
Buyurun
Sayın İnce, aleyhteyse, iki dakika. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
Arkadaşlar,
yapmayın. Bakınız, lütfen yapmayın.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Başkan, yaptığını
beğendin mi? Bu Meclisi bu hâle sen getirdin!
BAŞKAN
Meclisin elektronik sistemi zarar görüyor, kamu malı zarar görüyor. Ne
söyleyecekseniz sükûnet içerisinde söyleyin, yapmayın.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, sizin döneminizde bu Meclis en
itibarsız hâle geldi. Milletvekillerini itibarsız hâle getirdiniz.
BAŞKAN
Bir dakika arkadaşlar
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Meclisi itibarsız hâle getirdiniz. Sizin istifa
etmeniz lazım. Sizin Meclis Başkanlığından
ayrılmanız lazım.
BAŞKAN
Ben ne yaptığımı biliyorum, İç Tüzüke uygun hareket
ederek adil bir yönetim sergilemeye çalışıyorum; ama kabul
edersiniz ama etmezsiniz, o ayrı bir olay.
Buyurun
Sayın İnce, iki dakika süre veriyorum.
VI.- USUL HAKKINDA
GÖRÜŞMELER (Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı
Cemil Çiçekin, söz vermeyle ilgili tutumu hakkında
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Genel Başkanımız Adalet ve
Kalkınma Partisinin milletvekillerine Robot gibisiniz. demedi.
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Dinlememişsin galiba.
MUHARREM
İNCE (Devamla) Ama Adalet ve Kalkınma Partisinin eski Bakanı
Zeki Ergezen şöyle dedi: Biz geliriz
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar
BÜLENT
TURAN (İstanbul) Zeki Ergezen nerede?
MUHARREM
İNCE (Devamla) -
grup başkan vekiline bakarız. Grup başkan
vekili nasıl el kaldırıyorsa, ne yapıyorsa öyle oy
veririz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz bakmaz mısınız?
MUHARREM
İNCE (Devamla) Zeki Ergezeni beğenmediler, dediler ki: O eskiden milletvekiliydi,
eskiden bakandı.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Siz nereye bakarsınız, kime
bakarsınız? Hayret bir şey ya!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Bu dönemde milletvekiliniz Tülay Bakır dedi ki
TÜLAY
BAKIR (Samsun) Çarpıtarak gösteriyorsun, çarpıtarak!
MUHARREM
İNCE (Devamla) Aynen şöyle dedi: Tek rolüm el kaldırmak,
başka bir işe yaramıyorum. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman)
Bağımsız milletvekiline dedi.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Sonra AKP milletvekilleri
bir şey daha yaptı, bir gün bir önerge verdiler. Grup başkan
vekili yanıldı, önergeyi muhalefet verdi zannettiler, kendi
önergelerini reddettiler. Kendi önergeni reddedeceksin, grup başkan
vekiline bakıp oy kullanacaksın
MEHMET METİNER (Adıyaman) Aynen aynen, grubumuzdan
gelen her şeye evet deriz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
tek işim parmak
kaldırmak diye yakınacaksın
MEHMET METİNER (Adıyaman) Size ne, size ne!
MUHARREM İNCE (Devamla) -
sonra Sayın Genel
Başkanımız Robot gibi olmayın, dik durun, yasamanın
üyesi olun, bu diktatöre boyun eğmeyin. deyince kızacaksın.
Hadi oradan! Hadi oradan! (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından Hadi oradan! sesleri, gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz grubumuzdan
gelen her öneriye evet deriz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Az daha
bağırsın, Ankaraya değil, Yalovaya gidecek!
BAŞKAN Lehte olmak üzere Sayın Canikli,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Önce biz istedik
Sayın Başkan. Neye göre veriyorsunuz? Bakın bakalım tutanaklara,
biz istedik önce burada. Lehte, aleyhte biz istedik.
BAŞKAN Lehte, aleyhte veriyoruz, iki lehte, iki
aleyhte. Yanlış bir şey yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nasıl veriyorsunuz
ya! Burası sizin babanızın çiftliği mi!
BAŞKAN Sonra Sayın Hamzaçebi istedi, biz
gördüğümüzü yazdık buraya.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biraz önce
meramımı tam olarak anlatamadım, tekrar ifade etmek istiyorum.
Biraz önce, Ordunun Gökömer köyünün suyunun
olmadığından bahsedildi. Sanıyorum epey aramışlar
galiba, epey aradıktan sonra bu bilgiyi bizimle paylaştılar ama
bu bilgi doğru bilgi değil. Doğrusu şu: Bu köyümüzün su
ihalesi bir buçuk ay önce yapılmış ve yıl başından
önce faaliyete geçecek. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
AK PARTİ iktidarından önce buna benzer binlerce köyün suyu yoktu,
KÖYDES Projesiyle bunların büyük bölümü halledildi. Sanıyorum
günlerce aradıktan sonra böyle bir bilgiye ulaşmışlar, o da
doğru değil.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir)
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?
BAŞKAN İki dakika konuşma hakkı var
ne istiyorsa onu konuşacak. (CHP sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Doğru
değil, diğer bilgiler de doğru değil, diğer bilgiler
de doğru değil.
Bakın, değerli arkadaşlar, burada 2 tane
rapor gösterildi, Sayıştaydan geldiği veya
Sayıştayın düzenlediği iddia edilen 2 tane rapordan
bahsedildi: Bir tanesi kalın rapor, bir tanesi ince rapor.
Sayıştay ince raporu gönderiyor. Niye kalın rapor gelmiyor.
diyor. Gelmez, neden? Çünkü o rapor ham rapor ve o rapordan hem yargılama
raporu üretiliyor, bakın, hem yargılama raporu üretiliyor hem de mali
rapor üretiliyor. Yargılama raporu, hesap yargısı olarak
Sayıştaya gidiyor, diğeri de buraya gönderiliyor.
Yanlış, tüm bilgiler yanlış. Bütün raporlar geldi
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Ya
sualimiz sana değil, sen milletvekilliğini garantiledin haydi! Sana
değil sözümüz, sözümüz Meclis Başkanına.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
geçmiş yıllarda hiçbir dönemde mali raporlar Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelmedi, gelen sadece uygunluk bildirimiydi. Bu dönemde hem uygunluk
bildirimi geldi
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Tamam bakan
olacaksın, tamam.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
hem de
Türkiye tarihinde ilk defa mali denetim raporları geldi. Doğru mu?
Geldi. Allah aşkına, neresi denetimden kaçmak? Ve bu raporları
da ihdas eden AK PARTİ Hükûmetidir, altında şahsımın
da imzası olduğu teklifle, 2010 yılında yapılan bir
kanunla. (CHP sıralarından gürültüler)
Bakın, birileri diktatör görmek istiyorsa aynaya
bakacak, geçmişine bakacak, aynaya bakacak, geçmişine bakacak. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Kime övgüler düzmüş, hangi diktatöre övgüler
düzmüş, hangi diktatörlerle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
yatıp
kalkmış ona bakacak, ondan sonra konuşacak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Evet, lütfen
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bütün diktatörlerin
saraylarına siz koşuyorsunuz.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Bravo,
başbakansın vallahi, bravo!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hamzaçebi, aleyhte.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Sayın
Nurettin Canikli söz isterken, Sayın Genel Başkanımızla
ilgili olarak Sayın konuşmacı grubumuza hakaret etti. diye bir
değerlendirmede bulundu, bu gerekçeyle söz istedi, siz de söz verdiniz.
Recep Tayyip Erdoğan Başbakandır ama biz Sayın Recep Tayyip
Erdoğana konuşmacı demeyiz, Recep Tayyip Erdoğan
demeyiz, Sayın Başbakan deriz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Onun bir unvanı vardır, biz
kendisine bu unvanla hitap etmeyi tercih ederiz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır
onu söylerim, onda hiçbir sakınca yok, Sayın Genel Başkan
derim, özel bir niyetim yok. Hayır, böyle bir niyetim yok.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Kendisini
eleştirebiliriz, kızabiliriz, politikalarını
beğenmeyebiliriz ama biz ona O diye hitap etmeyiz, herhangi bir üçüncü
şahıs diye onu anmayız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Öyle bir
niyetim yok, Sayın Genel Başkan da derim yani hiçbir
sakıncası yok onun, olayları çarpıtmayın.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu hitapla
Sayın Canikliyi baş başa bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay
raporlarıyla ilgili buraya çıkan bütün konuşmacılar
yanlış bilgi veriyor,
doğru bilgiyi vermiyor. İşte Adalet Bakanlığı
denetim raporu. Bütün cumhuriyet tarihi boyunca gelmeyen raporu getirdik.
diyorsunuz. Yedi sayfa, son cümlesi şu: İlgili kamu idaresi bize
gerekli mali tabloları vermediğinden biz denetimi yapamadık.
Getirdiğiniz rapor bu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hangi mali
bilgileri vermiyor, hangi mali tabloları?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın,
gelmesi gereken rapor bu. Bu rapor Sayıştay denetçisinin
düzenlediği rapordur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Yasalara
aykırı tablo istiyorsunuz. O ham rapor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Dinle
Sayın Canikli. Dinlersen öğreneceksin Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ben
biliyorum, ben biliyorum, esas siz yanlış biliyorsunuz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayıştay Kanununun 38inci maddesi; Sayıştay
denetçilerinin düzenledikleri raporlar Sayıştay idaresi
tarafından ilgili kamu idaresine gönderilir, ilgili kamu idaresinin
cevapları alınır yani şu rapor ilgili kamu idaresine
gönderilir, o idarenin cevapları alınır. O cevaplar geldikten
sonra Sayıştay yönetimi bir değerlendirme yapar, son raporu
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderir.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Devam edin,
devam edin, maddeyi okumaya devam edin.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bu gelmedi
ama gönderdiğiniz rapor, bu rapordaki içerikler, denetim bulguları
işinize gelmediği için
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Denetim
yapamadık. şeklinde yasaya aykırı bir beyan içeren
rapordur. Yasa burada.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Saygı,
konuşmayı dinlemektir.
BAŞKAN Lehinde Sayın Ahmet Aydın.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir dakika
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bir grup
başkan vekilinin konuşmasına izin vermediniz ya.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
İç Tüzükümüze göre -siz benden daha iyi bilirsiniz- söz istem
sırasına göre verilir. Usul tartışması
açtığınız andan itibaren -tutanakları
istediğinizde göreceksiniz ki- ilk söz isteyen Ali Rıza Öztürktür.
Ya tutanakları istemek için ara vermenizi talep ediyorum ya da Ali
Rıza Öztürke söz vermenizi talep ediyorum.
BAŞKAN Evet, söz veririz, sonra bakarız, icap
ediyorsa tekrar getirilsin tutanaklar. (CHP sıralarından gürültüler)
Lehinde
Lehinde
Ara vereceğim, tutanaklar gelecek
o zamana kadar. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, 5
kişiye söz veremezsiniz. Sayın Başkan, 5 kişiye mi söz
vermiş olacaksınız?
BAŞKAN Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Evet, değerli arkadaşlar, tüm Türkiye
halkı, Türkiye kamuoyu burayı takip ediyor. Burada, özellikle, ana
muhalefetin şu anda Sayın Genel Başkanı da oturuyor, benim
özel bir istirhamım var, ricam var ülkem adına, milletim adına.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederiz, teşekkür ederiz Sayın Genel Başkan
hitabında bulunduğunuz için.
AHMET AYDIN (Devamla) En azından Genel
Başkanınız burada oturduğu müddetçe, lütfen,
milletvekilleri ayaklarını sıralara, masalara vurmasınlar.
Bu yakışmıyor, bu yakışmıyor, ana muhalefete
yakışmıyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Önce kendi hâlinize bakın, önce kendi hâlinize
bakın, aynaya bakın, sonra gelin. (CHP sıralarından gürültüler)
İkincisi, bugüne kadar, evet, diklenmedik ama her
şeye rağmen on bir yıl içerisinde dik durmayı becerebildik.
(CHP sıralarından gürültüler)
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Bravo!
AHMET AYDIN (Devamla) Ergenekona rağmen dik
durduk, Balyoza rağmen dik durduk, e-bildirilere rağmen dik durduk
ve bütün bu engellemelere, çetelere, mafyaya, size rağmen bu ülkeyi
kalkındırıyoruz, size rağmen, sizin engellemelerinize
rağmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hiç kimseye boyun
eğmedik.
AHMET AYDIN (Devamla) Değerli kardeşlerim, bu
bir rapordur, bu bir ham rapordur. Size şu örneği vereyim şöyle
bir dinlerseniz: Bakın, mahkemeye bir suç duyurusunda bulundunuz, bir
şikâyette bulundunuz ya da bir ihbar. Ne yapar savcı? Önce
iddianameyi düzenler değil mi? İddianame bir mahkûmiyet
değildir. Delilleri toplar kendince, iddianameyi hazırlar ve bu
iddianameye göre kamu davası açmaya yeterli delil bulursa dava açar, sonra
yargılama yapar, bilirkişi olur, hâkim gider, keşif yapar,
nihayetinde mahkûmiyet tescil eder. Şimdi siz burada bir iddianameyi hüküm
olarak tesis etmeye çalışıyorsunuz, bir ham raporu asıl
rapor olarak göstermeye çalışıyorsunuz.
Peki, size şunu sorarım: Sayın Balbay
bugün yemin etti. (CHP sıralarından gürültüler) Bir dakika, bir
dakika, Sayın Balbay yemin etti. İnsan Hakları Günü önemli bir
gün, bunu biz de takdir ediyoruz, saygıyla karşılıyoruz ama
Sayın Balbaya otuz dört yıl sekiz ay yerel mahkeme hapis
vermiş.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Baransunun
yayınladığı belgeler üzerine
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Orada yazanlar
sahteydi.
AHMET AYDIN (Devamla) Biz ne diyoruz? Henüz mahkûmiyet
kesinleşmemiş diyoruz değil mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET AYDIN (Devamla) Yargıtay daha onama
kararını ya da bozma kararını vermemiş.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İşine
gelince belgeye sarıl, işine gelince sahte de!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aydın.
AHMET AYDIN (Devamla) Buna rağmen tahliye
edilmesini de saygıyla karşılıyoruz değerli
arkadaşlar. Ham raporu asıl rapor sayamazsınız. (CHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Baransunun
yayınladığı belgelerden dolayı tutuklandılar.
Bütün o belgelere sahte diyorlar.
AHMET AYDIN (Devamla) Teşekkür ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, evvela bir
bilgi vereyim, ondan sonra
Şimdi tutanaklar geldi.
Muharrem İnce (Yalova) O zaman usul
tartışması açıyorum, tutumunuz hakkında usul
tartışması açıyorum.
Başkan Tamam, tamam. Peki.
Nurettin Canikli (Giresun) Lehte.
Ahmet Aydın (Adıyaman) Lehte.
Bülent Turan (İstanbul) Lehte.
Muharrem İnce (Yalova) Aleyhte.
Mehmet Akif Hamzaçebi (İstanbul) Aleyhte.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) aleyhte.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sözümü istiyorum
Sayın Başkan o zaman.
BAŞKAN - Benim yaptığım iş de
sıraya göre. Benim yaptığım iş de tutanaksa, bir
yanlışlık yok.(CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yanlış
Başkan, yanlış o tutanak. Onlar nerede önce almışlar?
Yanlış o tutanak.
BAŞKAN Yanlışsa artık yani bunun
Sayın Kılıçdaroğlu, bu işin bir
yerde noktalanması lazım. Tutanak dedik, tutanak böyle geldi.
Neticede, bakınız, anlayışla
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ne
anlayışı ya? Yanlış yazılmış
yanlış.
BAŞKAN -
karşılıklı, hak ve
hukuka saygı göstererek
İki dakika konuşup
konuşmamasının önemi yok, bu kadar münakaşaya da gerek yok.
Her zaman iki dakikayı biz birbirimize veririz, bu toleransları
gösteririz ve ben, siz konuşurken herhangi bir sataşma olmasın
diye de bu kadar ikazda bulundum. Şimdi, birden bu işi alevlendirmenin
bence bir anlamı yok. Neticede, bence usul tartışması
bitmiştir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
haksızlığı, hukuksuzluğu kürsüye çıkarttın,
helal olsun sana!
BAŞKAN - Şimdi, söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisine geliyor, ona vereceğim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan,
hakkımızı yedin. Zehir zıkkım olsun hakkım sana!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim, neyle ilgili? Usul
tartışmasından sonra
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim, bir küçük
Hakaret
var ortada.
BAŞKAN Efendim, müsaade edin, o zaman da onu
getireyim, hakaret var mı yok mu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Aydın
konuşmasında CHP milletvekilleri ayaklarını yere
vurdular. diyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ayaklarını yere
vurdular. demedim, Ayaklarını masaya vurdular. dedim efendim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ayaklarını
vurdular. diyor. Tutanaklara bakalım.
BAŞKAN Tutanakları getirtirim, bakarım
bakın. Mademki hakem tutanaklardır, gerekiyorsa size söz verilir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Öyleyse ben de ona
Konuşurken değil, başka şey yaparken dedi.
diyeceğim.
BAŞKAN Hayır, tutanaklarda ne varsa.
Bakınız, şu ana kadar
(CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Bakalım tutanaklara,
ona göre.
BAŞKAN - Şimdi, sayın milletvekilleri,
tutanakları getirteceğiz. Bakınız, demin bu kadar hararetli
tartışma yaptık, tutanaklar benim tutumumun doğru
olduğunu gösterdi ama şimdi bir defa daha getirtiriz öbür konularda.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hayır, doğru
değil senin tutumun.
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi söz sırası Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adınadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Genel Başkanımız dün açıkladığı
gerekçelerle konuşmalarını yapmayacaktır efendim.
BAŞKAN Peki. Çok teşekkür ediyorum.
O zaman, birleşime bir on dakika ara vereceğim.
Kapanma
Saati: 18.07
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.18
BAŞKAN:
Cemil ÇİÇEK
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Dilek YÜKSEL (Tokat)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 27nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon yerinde.
Şimdi, söz sırası Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanda.
Süreyi eşit mi paylaşıyorsunuz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Biz eşitiz;
her şeyde, eş başkanlıkta, her şeyde Sayın
Başkan.
BAŞKAN Peki.
Buyurun Sayın Kaplan.
Süreniz otuz dakika.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Teşekkür ederiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün 10 Aralık Dünya İnsan
Hakları Günü ve Dünya İnsan Hakları Gününde gerçekten
şöyle bir geriye gitmek istiyorum, sizleri bir onar yıl geriye
götürmek istiyorum. Evet, 1960 ihtilali, Başbakanını, Maliye
Bakanını, bakanlarını asmış bir devletten
bahsediyoruz ve arkasından 60 ihtilalinin olağanüstü mahkemelerindeki
yargılamaları, Yassıada yargılamalarını hatırlatmak
istiyorum.
60ta sağcıların devriydi, 70te
solcuların yargılanmasına tanık olduk. Deniz Gezmişi
görüyorsunuz, Deniz Gezmiş ile beraber arkadaşlarını
görüyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Evet, onlar da
askerî mahkemelerde yargılandılar ve değerli arkadaşlar, bu
askerî mahkemelerden 12 Eylül askerî darbesine geldik.
12 Eylül askerî darbesinin hemen arkasında
yaşananları size hatırlatma gereğini duyuyorum. Bakın,
o dönemin solcu gazetesi Demokrasi için görev günü manşeti
atmış, Cumhuriyet. Bakın, Hürriyet ne demiş: 7.
Cumhurbaşkanımız. Millet Kabul dedi. Bu liberal, neoliberal
kapitalist diyelim. Bu da dönemin sağcılarının meşhur
gazetesiydi, Tercüman gazetesi: Milletçe kabul dedi. Bu da Abdi
İpekçinin katledildiği gazetenin manşeti: Evren
Cumhurbaşkanı. Kabul: 92, Ret: 8 Bunun arkasından
sıkıyönetim mahkemeleri, ondan sonra devlet güvenlik mahkemeleri ve
arkadaşlar devlet güvenlik mahkemelerinden geldik 90lı yıllara.
Orhan Doğan, Şırnak Milletvekili. Bu Meclisin
sıralarında otururken yaka paça şu Meclis kapısında
alındı, on yıl yattı, hayatını genç yaşta
kaybetti arkadaşımız.
Peki,
ya şu resme ne diyorsunuz? Bunlar da bu Meclisin milletvekilleriydi. Bu
fotoğraftaki Sayın Hatip Dicle on yıl yattı, fazladan da
yattı, şimdi de beş yıldır içeride yatıyor
fikirlerinden dolayı ve hâlâ içeride.
Sayın
Balbayın özgürlüğüne kavuşması İnsanım. diyen
herkesin, milletin iradesine saygı duyan herkesin kabul etmesi gereken bir
konu.
Sayın
Kemal Aktaş, bu Meclisin üyesi, daha önce yirmi iki sene cezaevinde
yattı, şimdi de beş senedir cezaevinde yatıyor
fikirlerinden dolayı, yirmi yedi sene
Selma Irmak senelerce cezaevinde
yattı. Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan
Şimdi,
bu arkadaşlarımız üyelikten yargılanıyorlar, yani
beş yıldan en fazla on yıla kadar. Beş yıl ceza
yatırdıktan sonra siz ceza adaletinde hangi geriye dönüşü
sağlarsınız ki? Hangi özgürlüğü iade edebilirsiniz ki?
Geçen yıllarını
Üç buçuk sene milletvekilliği, yasama görevinden
gitti bu arkadaşların, kim geri verebilir? Onları da özel yetkili
mahkemeler yapıyor. Demek ki arkadaşlar, bu ülkede bir
yanlışın altını çizeceğiz: Özel yetkili
mahkemeler zulüm mahkemeleridir, siyasidir, ön yargılıdır,
darbecidirler, hukukunu da darbeci olarak uygularlar. Derhâl olağanüstü
yargıya son vermemiz gerekir.
Diğer
bir tespit ise arkadaşlar, eğer sandık her şey olsaydı
Hükûmete de göstereyim- siz, hiçbiriniz, Kenan Evrenden ve Hitlerden fazla
oy alamazsınız. Hitlerden ve Kenan Evrenden fazla oy alacak lider
bu Meclisten çıkmaz. O zaman, sandık her şey değildir. O
zaman, demokrasinin kuralları var, hep beraber bunlara uyacağız.
Şimdi, buraya gelirken konuşmama şöyle bir
baktım. Yani, İnsan Hakları Gününde ne yapıyoruz, ne
yapabiliriz? Gerçekten şaşkınım. Bakın, F-16
savaş uçaklarının bombaladığı, 34
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
Roboski katliamına sizi getirmek istiyorum. Bugün İnsan Hakları
Günü. Bir tek faili tespit edilemedi, Bir tekine savcı ananın
adı, babanın adı demedi. F-16 savaş uçakları -ey
Hükûmet, bu resme iyi bakın- 34 yurttaşımızı, Uludere
(Roboski), biraz ötesinde hududun, 500-700 metre ötesinde, Irak Kürdistan
Bölgesel Yönetiminin topraklarında paramparça etti ve bu dosya Askerî
Yargıtayda. Ne işi var orada, Askerî Yargıtayda? Özellikle AK
PARTİli üyeler, bu resme dikkatle bakmanızı istiyorum. Bu resim
Dobrovski değil, Roboski arkadaşlar; bunu
hatırlatırım.
Barış ve çözüm sürecinde, dün, iki gün önce
Geverde (Yüksekovada), Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel
İşbilir yurttaşlarımızı katlettiler. Buna herkes
suskun. Niye bir görüntü yok? Niye bir fotoğrafları yok? Niye
ellerinde silah yok? Niye bulundukları yok? Niye MOBESEler vermiyor? Niye
medya suskun? Hani çözüm sürecini hassasiyetle götürüyorduk arkadaşlar.
Maalesef, o da yok.
Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı
demokrasinin özüdür, aslında, getirmek istediğim sözün neti bu.
Hükûmetin ekonomik politikaları burada açıklanır,
konuşulur, bunu da anlarız fakat Hükûmete bakıyoruz, sanki
farklı bir dünyada yaşıyor arkadaşlar. Bir de
bakıyoruz ki, sanki küresel, bölgesel istikrarsızlık, güvensizlik,
enerji, taht oyunları baş döndürücü bir hızla gelişirken,
Suriyede sanki bir şey olmamış, Gezi olayları Satürn
gezegeninde meydana gelmiş, çözüm süreci de Jüpiterde
gelişiyormuş gibi bir hava, bir eda içindeler.
Evet, arkadaşlar, siz 2023 vizyonuna 10uncu büyük
ekonomi, kişi başına 25 bin dolar koyabilirsiniz ama OECD
rakamlarını demin Sayın Maliye Bakanı açıkladı,
ben de birkaç rakamla söyleyeyim.
Arkadaşlar,
37 ülke içinde sondan 1inci olduğumuz konular: Konut yani
tuvaleti, banyosu olmayan sağlıksız konutlarda yaşam. Yani
TOKİ Başbakana bağlı. Toplum, iş, uzun
çalışma süreleri, iş yaşamı dengesi, mutluluk endeksi
arkadaşlar. Biz mutluluk konusunda en sonuncuyuz, mutlu bir ülke
değiliz arkadaşlar. Farkında mısınız, mutlu
değiliz. Aslında, sokakta giderken bakın insanların yüzüne,
herkesin kaşı, suratı asık, birbirine Günaydın.
demiyor, merhaba vermiyor, birisi birisini solladı mı çekiyor
tabancayla vuruyor, her gün cinayetler işleniyor. Evet, cinayet
işleme sırasında da sondan 7nciyiz arkadaşlar, gözünüz
aydın! Eğitimde, sağlıkta da yine o sıralardayız.
Çevre konusunda da 2nci sıradayız ama sondan arkadaşlar.
Şimdi,
Hükûmete sormak istiyorum: Orta Vadeli Program ile Mali Planı 2006dan
beri niye gecikmeli sunuyorsunuz? Yani, dokuz gün içinde
8 Ekimde verdiniz,
dokuz gün içinde bütün kurumlar bütçelerini hazırladı, Maliye
Bakanlığına sundu; Maliye gelir giderleri saptadı,
makroekonomiyi belirledi, Yüksek Planlamaya sundu; Başbakanlık,
bakanlar da kabul edip merkezî yönetim bütçe tasarısını 17
Ekimde bize, Meclise verdiniz; dokuz gün, dokuz. Bu, Rabia değil, dokuz,
dokuz. Yani, bütçeyi sunmada jet gibisiniz, Superman gibisiniz. Takdir ediyoruz
sizi, alkışlıyoruz; dokuz günde
Ama sizin bu performansınızdan
Şunu da ifade etmek istiyoruz: Gerçekten, bundan 7 cilt, dokuz günde
yapmışsınız. Şimdi, Sayıştay
raporlarına, denetime gelince, belge-bilgi vermeye gelince mali rapor,
yavaşlıyorsunuz tosbağa gibi. Bırakın tosbağayı,
hatta nesli tükenen folivora gibisiniz arkadaşlar, farkında
mısınız?
Bakın
arkadaşlar, size şöyle biraz Sayıştay raporlarından
bahsedeceğim. Bu Sayıştay raporları ki muhalefet durmadan
konuşuyor.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Haksız mı?
HASİP
KAPLAN (Devamla) Ben bir bölümünü aldım arkadaşlar, en fazla bütçe
askerî ve güvenlik harcamalarına ayrılmış, ben bu bölümü
aldım.
Bakın, Millî Savunma Bakanlığı:
Bilgi, kayıt vermemişsiniz, görüş bildirilmemiş.
(x) Bu bir.
Parantez içinde mi yazıyorsunuz, öyle bir talimat
var mı sayın
Gerçekten, merak ediyorum. Geçen gün
(x) dedim, parantez içine
almışsınız.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı:
Bakın, 2013; kayıt vermemiş, malî rapor vermemiş,
tabloları vermemiş. Ne diyor biliyor musunuz, okuyayım: Biz, 30
Mayıs 2013 tarihinde Maliye Bakanlığı muhasebatına
e-mail yolladık. Resmî kayıtta e-mail yolluyorlar e-mail, e-maille
muhasebe kayıtları yapılıyor; Savunma Sanayi
Müsteşarlığından F-35ler alınıyor, F-16lar
alınıyor, Skorskyler alınıyor, Çinle füze
pazarlıkları yapılıyor. Vay vay vay vay vay vay vay! E-maille
alış, satış, veriş ama kayıt yok ha! O e-mailler
var ya NASAnın elinde, her gün böyle didik didik izliyor, ne
yaptığınızı biliyor, Çin füzelerinde de çakıyor
ondan sonra size! Bana rakamını söyler misiniz ne alıp verdiniz,
TOMAların, tankların, gazların. Ha, gaz şirketlerinde
ortaklığınız var mı ayrı bir konu, onu
konuşacağız.
İçişleri Bakanlığına
bakıyoruz, aynı şey, rapor vermemiş, kayıt yok.
Kardeşim, bu kadar TOMAnın, gazın, biberin,
sıktıklarınızın, Allah aşkına, bir faturası
yok mu? Bunu alırsınız, harcarsınız, milletin gözüne
sıkarsınız durmadan, durmadan, durmadan.
Bakın, size rakamları çıkarıyorum ama
bir iki görüntü vereceğim. Bunlar Gezi olaylarından; Allah Allah
nidalarıyla bir saldırı fotoğrafı. Geçiyoruz, gaz
İstanbulda caz festivali vardı, o ara her taraf gaz altında.
VURAL KAVUNCU (Kütahya) Polise taş atılan
fotoğrafları da göster.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben sana Sarısülükün
resmini gösteririm, Ali İsmail Korkmazın resmini gösteririm. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, lütfen
Sayın
milletvekilleri
HASİP KAPLAN (Devamla) Kaydettiğiniz, kaydettiğiniz
videoları gösteririm, cinayeti gösteririm, hilenizi gösteririm; nasıl
delil kaydettiğinizi gösteririm, nasıl kaybettiğinizi, failleri,
katilleri nasıl koruduğunuzu gösteririm. Ondan sonra, sanık
polisleri sahte bıyıklarla, kepçelerle, kaşlarla mahkeme önüne
ne kadar becerikli bir Hükûmet olarak
çıkardığınızı gösteririm, altında
kalırsınız. Laf atmayın bana oradan.
Arkadaşlar, size Allah için sorduk; gazın
faturası yok, TOMAnın yok, İçişleri
Bakanlığının da yok, MİT de rapor vermiyor. Zaten
MİT Başbakandan izin almadınız mı hesap vermiyor. Ya,
Millî Güvenlik Kurulu iç denetçi atamamış arkadaşlar, haberiniz
var mı? Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi ha bire artıyor. TOMA,
gaz, panzer, cop, kelepçe, gözaltı, işkence ama denetim yok. Jandarma
kayıtları ibraz etmemiş, Kamu Düzeni görüş
bildirmemiş; Sahil Güvenlik, rapor yok zaten. Geldik, bu kadar askerî
güvenlik harcamasının olduğu Sayıştay
raporlarının hiçbiri denetlenemiyor. Aslında arkadaşlar,
kabahat askerde, poliste değil; kabahat bu kürsüde gelip
Sayıştay Kanununda Askerî ve güvenlik harcamaları
denetlenemez. diye son dakikada öneri verip bunu yasalaştıran, torba
kanunlarla imkânsızlaştıran, gizli yönetmeliklerle denetçileri
kışla kapısında bırakan diktatör bir yönetim
zihniyetindedir. Bu kadar basit, bu kadar net. İşinize gelirse
arkadaşlar.
Bakın, sizinle biraz da askerî ve güvenlik olmayan
konulara gidelim. TÜBİTAKta hukuka aykırılıklar var. Bütün
yönetimini aldınız, kendinize bağladınız.
Arkadaşlar, bu Meteoroloji işini bir
konuşalım; para kokusu geliyor. Hani, havalimanlarında emniyet
var, gümrük de var, değil mi? İkisi kamu görevi yapmıyor mu?
Yapıyor. Para ödüyorlar mı, kira? Yok. Peki, Meteoroloji ne
yapıyor? Kalkan uçakların, gelen-giden, hava raporlarını
vermiyor mu? Arkadaşlar, kamu görevi mi yapıyor yoksa AVM
şirketi gibi ticaret mi yapıyor orada? Kamu görevi mi
arkadaşlar, özel şirket, ticari şirket mi? Ha, cevap
vermiyorsunuz değil mi? İstanbul Havalimanında DHMİye ve
TAVa 1 milyar 460 bin 948 lira para, kira parası vermişsiniz. Kimin
parasını kime veriyorsunuz? Sayın Hükûmet; Emniyet, Gümrük kira
ödemezken, Meteoroloji kamu görevi yapmıyor da 1,5 milyar
vatandaşın vergisini o yap-işlet-devret havalimanlarına kim
peşkeş çekiyor, bunun hesabını versin! Yolsuzluk,
yolsuzluk, öyle! Orman Su İşleri, bakın, Orman Su
İşlerinde, HESlerde
Vallahi günahınız çok büyük, vallahi.
Tortumlu ninenin dediği gibi: Vallahi de billahi de sizinle sırat köprüsünde
hesaplaşacağız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Onu Allah bilir.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Öyle dereleri, öyle
suları, öyle gölleri yok ettiniz ki, o kadar
acımasızsınız ki; tarihi, doğayı tahrip etmekte,
yok etmekte o kadar zalimsiniz ki.
İnanın Allahtan, Kâzım Koyuncunun,
Şevval Samın artık Karadeniz türkülerini bile söyleyemez olduk.
En dereye dereye da al dereden taşları. Dere mi kaldı
Karadenizde? Başbakanın memleketi Rizede, Artvinde, Orduda,
Giresunda, Trabzonda dere mi bıraktınız, dere! Dere mi
bıraktınız; bana çıkın, söyleyin! Tortumlu nineyi
isyan ettirdiniz, isyan! Şarkılarda kaldı o çağlayan
ırmaklar, dereler, biliyor musunuz? Hasankeyfi 2014e
bırakacaksınız. Allianoiyı bıraktınız,
Munzur'u bırakmaya çalışıyorsunuz. Dünya enerjisinin sadece
yüzde 14ü hidrolikken siz yüzde 37sini Türkiyede hidrolikten
sağlıyorsunuz, farkında mısınız?
Arkadaşlar, Avrupa Birliğini kuran
anlaşmalarda Sayıştay denetimi var. Ekonomi konusuna
geldiğimiz zaman şu bütçe görüşmelerinde iki kelime
söyleyeceğim. Ya, Komisyonda yirmi gün, gece üçe, dörde kadar; buraya on
güne koydunuz, sabah, akşam, gece, sabahlara kadar. 10 Aralık,
İnsan Hakları Günü. Milletvekillerinin insan hakları yok mu
arkadaşlar? Ne bu mobbing, ne bu angarya, ne bu zulüm be?
Yakışıyor mu size? Kendilerinize, üyelerinize bunu
yaparsanız vatandaşın anasını
ağlatırsınız, beterini yaparsınız ya. Bunun ötesi
mi var?
Şimdi, bakın, arkadaşlar, küresel
istikrarsızlık konusunda şunu ifade etmek istiyoruz: Gerçekten
çok ciddi bir durumdayız, süreçten geçiyoruz. Bu geçtiğimiz süreçte
Suriyede savaş -arkadaşlar anlattı- sıfır sorun,
sırf sorun olmuş Ermenistanla, Suriyeyle, Irakla, her tarafla.
Burada herkes elini vicdanına koyacak. Bir yıl geçirdik 2013te ve
bir tek kurşun patlamadı daha dün Yüksekovada olandan başka;
bir çatışma olmadı, bir asker, polis öldürülmedi. Bu, hayatidir
arkadaşlar, tarihîdir; özenle korumamız gereken bu ülkenin
geleceği için son derece önemlidir arkadaşlar. Bu nedenle, bu sürece
her ne surette olursa olsun, akil insan, çözüm komisyonu üyesi,
danışman, adada, dağda, karada, havada kim katkı sunduysa,
Allah adına hepsine teşekkür ediyoruz; kim ki yaşatıyorsa
insanları, Allah da onları yaşatsın diyoruz.
Arkadaşlar, bu demokratikleşme paketini bir
daha bize açmayın, gıcık oluyorum, gıcık.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) Niye, işinize mi
gelmiyor?
HASİP KAPLAN (Devamla) O paketin içinde, öyle bir
hurç ki içinde Kürtlere üç harf var, q, w ve x; Romanlara bir enstitü,
Alevilere Hacı Bektaş Veli isimli bir üniversite ismi, Süryanilere
gasbettiğiniz 1-2 parsel arazi, 76 milyona da baraj üstüne baraj.
Dayatın bakayım ne olacak. Milletin iradesine çok
saygılısınız değil mi? Saygınızı
öperler saygınızı! Ne saygı be, ne saygı ya! Millete
ne saygılısınız değil mi? Adayını
seçemeyecek, barajı koyacaksınız, sonra hazine
yardımını -2007den beri geliyorsunuz- üç parti
kırışacaksınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Onları
değiştiriyoruz ya, yüzde 3e düşürdük hazine
yardımını.
HASİP KAPLAN (Devamla) Keşke Kılıçdaroğlu burada
olsaydı. Zaten Başbakan gelmiyor ama eminim şimdi camdan
seyrediyordur televizyonu, merak ediyordur. Üç parti hazine
yardımını kırışırken
boğazınızda kalmıyor mu?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Yüzde 3e düşüyoruz,
yüzde 3e düşürüyoruz.
HASİP KAPLAN (Devamla) 3e düşürüyorsunuz da
hileli. Genel seçimler
Yani sizde hile hurda eksik olmaz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Seçim barajıyla ilgili
üç alternatif getirdik, sesiniz çıkmadı.
BAŞKAN Sayın Aydın
HASİP KAPLAN (Devamla) Bakın
arkadaşlar, polis sayısı
264.477, jandarma 181.233, sahil güvenlik 5.609, özel güvenlik 699.945, korucu
82 bin, TSK 678.637, toplam 1 milyon 829 bin 881 silahlı güvenliğimiz
var. Anlaşıldı mı? 76 milyon nüfus, -önünüzde cep telefonu-
bölün bakayım, 40 kişiye bir silahlı düşüyor. Biraz da
Allah için, hukuka ayırın, insan haklarına ayırın,
adalete ayırın, vicdana ayırın.
Bakın, bir hâkime bir yılda 948 dosya
düşüyor, bir hekime 633 hasta düşüyor, bir rehber öğretmene ise
941 öğrenci düşüyor. Şimdi, sizde vicdan yok mu arkadaşlar
ya? Bu harcamaları yaparken, Gezinin bilançosu
Hiç düşünmüyor
musunuz, EXPOyu, olimpiyatları niye başka yerlere verdiler? Ya,
Avrupalı kafayı mı yemiş, gelmiş burada gaz yesin ya!
Bir bakıyor, fotoğrafta TOMA, Kızılaya bakıyor TOMA,
Taksime bakıyor panzer, oraya bakıyor gaz, oraya bakıyor
zırhlı, oraya bakıyor panzer, oraya bakıyor Akrep,
tepelerde Cobralar, Skorskyler;
bakıyor, savaş oyunları
Ya, ben kafayı mı yedim
olimpiyata spor yapmaya gideyim Türkiyeye; giderim Japonyaya daha iyi,
giderim Abu Dabiye dahi iyi. diyor. Onun için siz anlamazsınız,
sizde jeton sonradan basacak, inanıyorum.
Bakın arkadaşlar, bu enerji konusunda bir
şey söylemek istiyorum. Şimdi, elimdeki belgelere bakıyorum. Ya,
Ankarada karne dönemi başlamış farkında
mısınız? Öğrenci karnesi değil, hani 77lerdeki gibi,
Sayın Kılıçdaroğlu da bahsetti. Bu, naçizane benim karnem
arkadaşlar, bu benim evimin karnesidir, iyi bakın. Bu, doğal gaz
karnemdir arkadaşlar; ben belli ölçüde yakabilirim, bir ayda belli ölçüde
alabilirim, kotalıdır. Meydandaki gazlar kotasızdır,
karıştırmayın!
İZZET ÇETİN (Ankara) İçişleri
Bakanı kontenjanı onlar.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, buraya
baktığınız zaman, bu kotada uygulamaya bakın;
yazın 70 TL, kışın 135 TL. 200 metrekareye 125 metreküp
doğal gaz, kutlarız sizi arkadaşlar! Vallahi, Barzani de sizi
kurtarmaz, Kürt gazı da kurtarmaz, doğal gaz da kurtarmaz, Kürdistan
da kurtarmaz sizde bu müsriflik, sizde bu ithal ahlakı olduktan sonra
Siz, Ruslarla termik, nükleer; Japonlarla nükleer; bilmem kiminle bilmem ne
anlaşmalarını siyasi, diplomatik gizlilik adı altında
yaparsanız biz daha çok karne alırız. Zaten arkadaşlar, mazot
da 5 lira oldu, LPG zamları da taksicileri vurdu sayenizde. Yakında
taksilere binerken AKPli olduğunuzu söylemeyin, benden söylemesi!
Şimdi, buradan bakıyorum sizin bütçeden ne
çıkar diye; faturayı hep çekmişsiniz vatandaşa. Şöyle
bakalım, siz grafikleri çok seversiniz çünkü durmadan
çıkarıyorsunuz. Şu, tahmini gelir vergisine bakar
mısınız? En düşük vergi kurumlar. Kurumlar kim? Banka.
Kurumlar kim? Holdingler. Kurumlar kim? Yabancı sermaye. Yüzde 20 en
düşük. En çok vergi dolaylı vergi: dünyada birinciyiz
arkadaşlar, yazabilirsiniz, iftihar edebilirsiniz.
Bakın
arkadaşlar, bugünlerde moda karikatürdür; işte böyle patron
işçiyi tekmeler, sokağa atar. Bu karikatür çokça çıkıyor,
görürsünüz.
Halkın
borcu katlanarak artıyor. Bakın, 2002de 6,4 milyar -biliyoruz ya,
doğru söylüyorsunuz- 2013te 299,9 milyar sayenizde artmış.
Tüketici kredileri de sayenizde büyüyor. Bakın, arkadaşlar,
maşallah, 2005te 50 milyardan alıp 2013te 300 milyara kadar
çıkarmışsınız.
Tüketici
kredisi borcu olan hanehalkı gelir grubuna bakın: 1den bin liraya
kadar -yani asgari ücretli çalışan- 2012de 38,8; bin-2 bin
arası 25; 2 bin ile 3 bin lira arasında olan yüzde 12 yani
garibanlar, ücretliler.
Halkın
borç krizi derinleşiyor arkadaşlar, durmadan zam. İşte,
böyle zam, icra, iflas olunca, icracılar kapıya dayanınca
boşanmalar oluyor, intiharlar oluyor, kavgalar oluyor, ondan sonra
adaletle ve polisle yüzleşiyorsunuz. Öyle bir adalet yarattınız
ki
Adaleti uyuyan savcılara, yargıçlara, güvenliği Gavat
diyen valilere
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP
KAPLAN (Devamla) -
Roboskide F-16 savaş uçaklarıyla
yurttaşına bomba yağdıranlara nasıl emanet edebilirsiniz?
BAŞKAN
Sayın Kaplan, süreniz doldu; istiyorsanız mahsuben ek süre vereyim.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN
Peki.
Buyurun.
HASİP
KAPLAN (Devamla) Şimdi, buradan hemen bakıyorum; halkın borcu
katlanarak artıyor dedik. Yoksulluk sınırı 1.717
arkadaşlar, asgari ücret 803. En düşük memur maaşı 1.887,
açlık sınırı 1.101; aktif sigortalı 18 milyon, pasif 9
milyon; toplam 28 milyon açlık
sınırında, 20 milyon da yoksulluk sınırının
altında yurttaşımız var ve şunu söylüyorlar:
Başbakanın dediği gibi 3 çocuk değil 2 çocuk, anne baba
olsa bile insani endeks için verilen rakam 3.481 lira, araştırmalar
Şimdi, buradan bakarak, siz soğanın
TÜİKe göre 2002de 0,26 lira, şimdi 0,49 lira; fasulyenin 1,32 lira,
2012de 2,91 lira olduğunu biliyor musunuz? Bence gidin, paketlerinizi,
bohçanızı alın, TÜİKe dayanın, bu fiyattan size
versin çünkü marketlerde bunun 10 katı var.
Bakın arkadaşlar, kredi kartlarına
bakıyoruz, müthiş bir borç furyası var. Bu borç furyasına
baktığımız zaman şöyle bir durum çıkıyor
arkadaşlar, bu rakamları sizlere vermek istiyorum. Gerçekten,
Türkiye'de en felaket şey kredi kartlarında, 100 milyona
yaklaşan kart, 100 milyonun üzerinde borç ve bankaların zulmü var.
Siz 1 kuruş ödeme emri gördünüz mü? Eğer bu Hükûmette biraz, biraz,
biraz vicdan ve sorumluluk olsa vatandaşını 1 kuruş ödeme
emirlerine muhatap ettirir miydi arkadaş? 1 kuruş, 1 kuruş
Sırf kartları kapanmasın diye, sırf kart aidatı
alınsın diye yapılan bir durumdan bahsediyoruz arkadaşlar.
Şimdi, size son olarak söylemek istediğimiz
nokta da şu değerli arkadaşlar, gerçekten şöyle bir durumla
karşı karşıyayız en son
baktığımızda; evet, ben bunu istemiyorum ama okumak
zorundayım: Bölünüyoruz arkadaşlar. Sağcı solcu, Alevi
Sünni, Türk Kürt, laik antilaik, fakir zengin, sosyal asosyal; vergi verenle
vermeyen, ihale alanla almayan, hesap verenle vermeyen, fişlenenle fişlenmeyen,
izlenenle izlenmeyen, gaz yiyenle gaz atanlar
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Kaplan, süreniz doldu.
İstiyorsanız mahsuben yine ilave süre vereyim, ondan sonra tekrar
sıkıntı yaşamayalım.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bir dakika daha
BAŞKAN - Evet, bir dakika daha süre vereceğim.
HASİP KAPLAN (Devamla) -
soruşturulanla
soruşturulmayan, mazlumlarla zalimler, ötekilerle sözdeler, potansiyel
suçlu yurttaşlar; duygularda, fikirlerde, yaşam tarzını
dayatmada, giysilerde, otobüste, lokantada, okulda, kültürde, sanatta,
şarkılarda, camide, cemevinde, kilisede, havrada, sokakta, mahallede,
iftarda, bayramda, namazda, cenazede, taziyede, düğünde, cemaatte, millî
görüşte; asker, sivil, iktidar, muhalefet, milliyetçi, muhafazakâr,
ırkçı, ulusalcı, özgürlükçü, halkçı, marjinal
Evet, Googlea girin, bölündüğümüzü görürsünüz
arkadaşlar. Ve size şunu çok açık söylüyoruz ki bu vahim bir
durumdur ve bu vahim durum karşısında bir Kızılderili
atasözü var, diyor ki: Arkamda yürüme, öncün olmayabilirim. Önümde yürüme,
takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.
Biz sizinle muhalefet olarak birlikte yapmak istiyoruz
bazı şeyleri, eşit olmak istiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bitirdim Sayın
Başkanım.
Ve son sözüm, e, onu söyleyeyim zaten kayda geçmeyecek
ama:
(X) Hafif akıl ağır
yüktür; bunu da benden söylemesi size.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Grup Başkan Vekili ve Bingöl Milletvekili Sayın İdris
Baluken. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz dakika Sayın Baluken.
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 merkezî yönetim bütçe tasarısı hakkında Barış ve
Demokrasi Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerime başlamadan önce, cuma günü
Yükseovada polis kurşunuyla katledilen Mehmet İşbilir ve Veysel
İşbiliri saygıyla ve rahmetle anmak istiyorum. Geverde ulu
orta 2 esnafı üzerinde iş elbiseleri varken katledip daha sonra
çatışma süsü verme çabalarıyla olayı başka bir
şekilde göstermek isteyen zihniyeti buradan
kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu tür
katliam girişimleriyle, bu tür politikalarla Kürt halkını
inandığı değerlerden, onurlu mücadelesinden,
kimliğinden ve özgürlük yürüyüşünden asla geri adım
attıramayacaklarını buradan ifade etmek istiyorum. Bu katliamla
birlikte bizler gerek Kürdistanda gerek Türkiyede işlenmiş olan
bütün katliamların halka ve tarihe karşı hesabını
sorma sözünü burada bütün halklarımıza veriyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşım demin
belirtti, bugün tahliye edilen Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın
Mustafa Balbaya ve ailesine geçmiş olsun diyoruz. Bu tahliye de
göstermiştir ki Türkiyede artık, tutuklu vekiller, tutuklu belediye
başkanları, tutuklu seçilmişler ve siyasetçiler
ayıbından bir an önce kurtulmanın zamanı gelmiştir.
Bildiğimiz gibi, KCK operasyonları bir dönem AKP Hükûmeti
tarafından entegre Bakanlar Kurulu projesi olarak, siyasal
soykırım operasyonlarının bir parçası olarak devreye
konulmuştu. Ancak, Kürt halkının bu siyasal soykırım
operasyonlarına karşı direnişi ve bu direnişin
getirmiş olduğu çözüm süreciyle beraber artık bu konseptin iflas
ettiğini buradan tekrar hatırlatmak istiyoruz. Bu nedenle,
düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ekseninde yapmış
olduğu siyasi çalışmalardan dolayı şu anda
cezaevlerinde bulunan tüm siyasetçilerin bir an önce tahliye edilmesi
gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye için gerek iç
politikada gerekse dış politikada tarihsel olarak çok önemli bir
süreçten, çok tarihî bir kavşaktan geçiyoruz. Kürt sorununun çözüm
aşamasına gelmesi, inanç ve cinsiyet temelli özgürlük taleplerinin
Türkiyede artık devlet zihniyetinin değişmesi gerektiğini
dayattığı bir süreci birlikte yaşıyoruz. Hakeza,
bölgemizde de artık yapay sınırların kaldırılması
gerektiği, halkların birbirleriyle kucaklaşma
dışında herhangi bir çözüm ve barış
şansının olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Yani
küresel güvenlik ve baskıcı anlayışlar iflas etmiş,
yerine, halkların özgürlük ve demokrasi talepleri günbegün kendini dünya
siyasetine dayatmıştır. İşte, böylesi bir ortamda,
Türkiye'nin demokratikleşmesi, özgürlüklerin artırılması,
adil ve eşitlikçi bir hukuk düzenine geçmenin zamanı gelmiştir.
Yıllardır bu ülkede barışı,
eşitliği, demokrasiyi ve özgürlüğü Türkiye halklarından
esirgeyen iktidarlar, halkların artı değerinden kazanmış
oldukları gelirleri kendi iktidarlarını güçlendirmek ve
Türkiyedeki bütün farklılıkları tek bir potada eritecek
şekilde, maalesef, baskı ve zor politikalarını
oluşturacak şekilde harcamışlardır.
Yıllardır Türkiyede bütçeler bu mantıkla
hazırlanıyor. Önümüze gelen bu bütçe kanun tasarısında da
aynı mantığın olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Çalışanların, işçilerin, emekçilerin emekleriyle ortaya
çıkan değerlerin maalesef güvenlik politikalarına ve askerî
harcamalara ayrıldığı bir bütçe kanun tasarısıyla
karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı,
eşit ve onurlu bir yaşam mücadelesi veren Kürt halkına;
eşitlik, demokrasi ve daha fazla özgürlük talep eden Alevilere;
emekçilere, öğrencilere, kadınlara ve tüm demokrasi güçlerine
karşı iktidarını mutlaklaştırmak istediği
için güvenliğe ayırdığı bir bütçeyi yine önümüze
getirmiş bulunmaktadır. Bu bütçede de gördüğümüz şey, daha
fazla silah, daha fazla bomba, tank, uçak, TOMA, gaz ve cop şeklinde halka
geri yansıyacaktır. Her yıl AKP iktidarının
hazırlamış olduğu bu bütçe ile daha fazla polis
istihdamı Türkiye halkının önüne gelecektir.
Bakın, sadece birkaç rakamı paylaşmak
istiyorum: Çevre Bakanlığına ayrılan pay binde 3 iken
güvenlik politikaları ve askerî harcamalara ayrılan pay yüzde 13ün
üzerindedir. Yine, kamu emekçileri sözleşmeli bir hâle getirilirken,
taşeronlaştırılırken, yüz binlerce öğretmen atama
için gün beklerken polis sayısı şimdiden 300 binin üzerine
çıkmaktadır. Bu anlayış, başlı başına
güvenlik ve askerî harcamaları önceleyen polis devleti
anlayışını halkın karşısına
çıkaran bir iktidarın anlayışıdır. Bizler
Diyarbakır meydanında barışı dilinden
düşürmeyenlerin bu bütçe ile barışa katkı
sağlamadıklarını düşünüyoruz. Bu bütçenin
mantığının sadece Kürdistanla sınırlı
değil, ODTÜden Kızılaya, Taksimden bütün Türkiye
meydanlarına kadar, emekçiye ve hak arayan bütün kesimlere gaz
fişeği, polis copu ve tazyikli su olarak döneceğine
inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hazırlanmış olan bu bütçe metinlerinde güvenlikçi yaklaşıma
ek olarak beş yüz yıldır insanlığı sömüren,
insanlığın bütün değerlerini talan eden kapitalist
modernitenin mantığını da burada halkımızla
paylaşmak istiyoruz. Tabii ki iktidar partisi milletvekilleri ve
muhtemelen, biraz sonra konuşmaya gelecek Sayın Başbakan da yine
rakamlar üzerinde oynayarak, rakamlara takla attırarak tozpembe bazı
tabloları ortaya çıkaracaklardır. Tıpkı, Orwellin
1984 romanındaki Büyük Biraderin sürekli rakamlar üzerinden güzel tablolar
çizip halkı yoksulluğa iten, halkı köleleştiren bir
tablosuyla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek
istiyoruz. Oysaki bütçelerde mantık çok basittir.
Aldığınız ekmek, içtiğiniz su, yolda giderken
ödediğiniz vergilerle oluşturulmuş olan bütçe halka geri dönüyor
mu, dönmüyor mu? Halkın ekonomik refah düzeyinde herhangi bir
iyileşme oluyor mu, olmuyor mu? Gelir dağılımı
adaletsizliğinde iyiye doğru bir gidiş oluyor mu, olmuyor mu? Bu
kadar kolay bir tablodan anlayabileceğimiz bütçe kanun tasarılarına
biraz sonra buraya gelip sihirli formüllerle, büyük rakamlarla tozpembe
tablolar yaratma çabasının bir algı şeklinde
halkımıza yutturulmaya çalışıldığına
tanıklık edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, 2014 bütçesi de deminden
beri ifade ettiğim gibi sırtını bu ülkenin işçilerine,
emekçilerine ve yoksullarına bizce çoktan dönmüştür. Şimdi,
buradan iktidar vekillerine seslenmek istiyoruz. 2014 bütçesinde istihdam
yaratacak bütün kalemleri azalttınız, kamusal hizmet
sunumlarını daha fazla düşürdünüz, ücret artışlarını
enflasyonun altında bıraktınız, kamuya yeni personel
alımını yarı yarıya indirdiniz,
sırtınızı yoksullara dönerken yüzünüzü de rantiyeye ve
finans kapital çevrelerine döndünüz. Sermayeye dönük teşvikleriniz
bütçenin yüzde 15ine ulaşmış durumda, bütçenin bütün yükünü ÖTV
ve KDV vergileri üzerinden halkın, emekçinin sırtına yüklediniz.
Sosyal güvenliğe sermayenin güvenliği olarak
yaklaştınız, bir taraftan Sosyal güvenlik sisteminde açık
var. deyip diğer taraftan yapılan yasal değişiklikler ve
teşvik uygulamalarıyla işverenlerin ödediği primlerden yüzde
25 oranında indirim yaptınız. Son on bir yıllık
iktidarınız döneminde halk yoksullaşırken AKP ise daha
fazla zenginleşti, yeni bir yandaş zengin sınıfı
yarattınız. Şimdi, böylesi bir bütçeye onay vermemizi mi
bekliyorsunuz? Siz, tıpkı kendiniz gibi, halkın siyasetini
değil rantın siyasetini esas aldığımızı
mı sanıyorsunuz? Barış ve Demokrasi Partisi olarak,
sırtını emekçilere, halka dönmüş, yüzünü sermayeye, finans
kapitale dönmüş böyle bir bütçeye onay vermemizin mümkün
olmadığını vurgulamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bakın,
sağlıkla ilgili bir masalın sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Burada, sadece birkaç hususla sağlıktaki tabloyu açmaya
çalışacağım. Bildiğimiz gibi, SGKlılara özel
hastaneler açtık. üzerinden yoğun bir propaganda yaptınız
ve halktan bu propaganda üzerine, sağlıkta yapmış
olduğunuz uygulama üzerine de çok büyük oylar aldınız ama
bakın, sadece özel hastanelerde vatandaşın vermiş
olduğu katkı paylarında tabloyu nereye getirdiniz: 2008
yılında vatandaşın özel hastanelere vermiş olduğu
miktarlar yüzde 30 oranında iken
2010da bu miktarlar yüzde 90a, 2013te ise yüzde 200e çıkmış
durumda. Yani vatandaşın cebinden özel hastaneye aktarılan
paraların miktarı yüzde 700 oranında sadece son dört yılda
artmış durumda. Sağlığı özelleştiren, sağlığı
ticarileştiren bir mantıkla sizler özel hastanelere ayrılan,
özel hastanelere aktarılan para miktarlarını sadece son on
yılda 16,5 kat artırdınız. Sağlıkta özellikle özel
sektörün almış olduğu pay yüzde 6dan iktidarınız
döneminde yüzde 30un üstünde bir orana gelmiş durumda. Özel hastane
sayısında ise tam bir patlama yaşanmış durumda. Yani
sağlıkta bilinçli bir özelleştirmenin fotoğrafını
sadece bu tabloya bakarak görebilirsiniz.
Bakın, şimdi, sağlıkta
bakanlıklarınız yeni bir çalışma üzerine şu anda
çalışıyorlar, çalışma yürütüyorlar.
Sağlıkta temel teminat paketi dediğimiz yeni bir uygulama
gelecek. Burada, temel teminat paketi ile SGK kapsamı
dışında kalan hizmetler için de vatandaşa özel
sağlık sigortası getirme gibi bir yükümlülüğü getiriyorsunuz.
Kısacası, sağlıkta sosyal devlet
olmanın ilkesi gereği herkese eşit, ücretsiz, nitelikli,
ulaşılabilir, ana dilde sağlık hizmetini rafa
kaldırdınız; özel hastanelere, özel sektörlere alan açan, para
kazandıran ticari bir mantığı bugün devreye koydunuz.
Sadece sizin iktidarınız döneminde sağlık alanında
çalışan taşeron işçi sayısı 11 bin iken bugün 150
bine çıkmış durumda. Böylesi bir tablo bile sosyal devlet
olmanın gereğinin ne kadar ihlal edildiğini açık bir
şekilde ortaya koyuyor.
Eğitimde
tablo yine aynı şekilde, tam bir fecaat. AKP iktidarları boyunca
eğitime yapılan yatırım harcamaları yaklaşık
yüzde 10 oranında azalmış durumda. Kuşkusuz, bu
uygulamalarda da tıpkı sağlıkta olduğu gibi
eğitimi ticarileştirme, eğitimi özelleştirme, yeni bir
pazar alanı yaratma gibi bir mantığın
yattığını biliyoruz. Getirmiş olduğunuz sistemle
yoksulun yoksul kalmasının, yoksul çocuğun eğitim
hizmetlerinden faydalanmamasının, parası olanın ise daha
iyi, daha nitelikli bir eğitim almasının yollarını
ortaya koydunuz. Eğitim sisteminde özel okullardan bahsedenler,
teşvik sözleri verenler tıpkı sağlık alanında
olduğu gibi kamusal alanı giderek daraltacak ve eğitimin tüm
yükünü de topluma ve halka dayatacaktır.
Burada
mutlaka değinmemiz gereken önemli bir konu ise bu bütçede
azınlık okullarına tek bir kuruş pay bile
ayrılmamıştır. Bu ülkenin vatandaşları olan
azınlık okullarına ayrımcı, ötekileştiren bir
yaklaşımla yine bu bütçeden tek bir kuruşun
aktarılmadığını ifade etmek istiyoruz.
Bakın,
eğitimde özellikle yaşadığınız en büyük
sıkıntı, Kürt halkını bir halk olarak kabul edip Kürt
halkının eşit yaşam talebini
içselleştiremediğiniz için ana dilde eğitim talebini bile
paraya, ticari mantığa bağladınız. Üstelik, ana dilde
eğitimi Kürt çocuklarına yabancı diller statüsünde getirdiniz.
Biz buradan size bu uyarımızı tekrarlayalım: Kürtçe, Kürt
dili Kürt çocukları için yabancı bir dil değildir; Kürt
çocuklarının öz dili, ana dilidir ve ana dilde eğitim almak
tıpkı hava almak, tıpkı nefes almak kadar kutsal ve
meşru bir haktır. Nasıl ki hava almayı, nefes almayı
siz paraya, ticari bir mantığa bağlayamazsanız ana dilde
eğitim hakkını da paraya bağlayan bir zihniyetten bir an
önce kurtulmalısınız diyoruz.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan 2014
bütçesi tam bir erkek bütçesidir, toplumsal cinsiyete duyarlı
hazırlanmamıştır. Burada, kadınlar yok
sayılmış, kadınlarla ilgili bütün düzenlemeler aile
içerisine sıkıştırılmış ve kadınlar
sosyal yardımların âdeta bir nesnesi hâline getirilmiştir.
Kadın katliamlarına karşı mücadele, kadın istihdamıyla
ilgili bütçe ayırma, kadının toplumsal ve siyasal yaşama
dâhil edilmesiyle ilgili maalesef bir düzenleme bu bütçe düzenlemesinde
görülmemektedir. Kadın politikalarıyla ilgili bütün düzenlemeleri
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üzerinden değerlendiren
bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyeti kabul
etmediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bütün bakanlıkların kendi
bütçelerinde kadınlarla ilgili, kamusal yaşama, toplumsal yaşama
katılma ile ilgili pay almaları gerektiğini buradan tekrar
vurgulamak istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, içinden geçtiğimiz
süreç, kuşkusuz, gerek Türkiye gerekse Orta Doğu halkları
açısından son derece önemlidir. Özellikle Kürt sorunuyla ilgili
içeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler hem Türkiyenin
hem de Orta Doğunun gelişmesi açısından son derece
önemlidir. Otuz yıllık bir çatışmalı sürecin
ardından, bugün Kürt sorununun demokratik, siyasi çözümüyle ilgili çok
önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Bugüne kadar yürütülen ret ve
inkâr politikalarının, çatışma siyasetlerinin, güvenlik
konseptlerinin Kürt sorununu çözemeyeceği anlaşılmış,
Mezopotamya ve Orta Doğunun en kadim halkı olan Kürt
halkının demokratik, ulusal taleplerinin zor yöntemiyle
bastırılamayacağı bütün politik aktörler tarafından
bugün kabul edilmiştir; dolayısıyla demokratik yollar dışında Kürt
sorununa çözüm üretilebilecek başka bir yol ve başka bir yöntem
kalmamıştır. Bugüne kadar demokratik siyaset dışında
Kürt meselesini çözmek için uygulanmış olan bütün yol ve yöntemler bu
coğrafyaya acı, kan ve gözyaşı dışında
hiçbir şey kazandırmamıştır. On binlerce insan
yürütülen bu savaşta hayatını kaybetmiş, binlerce köy
yakılıp yıkılmış, milyonlarca insan sürgünlere
gönderilmiş, 17 bin faili meçhul cinayet ve yargısız infaz
işlenmiştir. Demokrasi ve özgürlükler askıya
alınmış, siyasi partiler ve gazeteler kapatılmış,
Sivasta, Gazide, cezaevlerinde, Roboskide gerekirse halk katliamları da
yapabilirizin mesajı Türkiye halklarına ve Kürt halkına verilmiştir.
Dolayısıyla demokratik çözümün dışındaki bütün yolların
gittiği yer kandır, gözyaşıdır, acıdır,
katliamdır. Biz bu nedenle bu politikalardan bir an önce vazgeçilmesi
gerektiğini düşünüyoruz.
Bakın sadece, çözümsüzlüğün bizi getireceği yolu ortaya koymak
açısından Roboski katliamını tekrar hatırlatmanın önemli
olduğunu düşünüyoruz. Roboski katliamında 2011 yılında
F-16 savaş uçaklarıyla 34 yurttaşımızın paramparça edildiği o günlerde
Sayın Başbakan çıkarak Biz bu katliamın üzerini
örtmeyecek, Ankaranın karanlık dehlizlerinde kaybolmasına
müsaade etmeyeceğiz. demişti. Aradan iki yıl geçti, hâlâ, katliamla ilgili tek bir fail açığa
çıkabilmiş değil. Hâlâ, bu katliamın sorumluluğundan
dolaylı yargı önüne, adalet önüne çıkarabilmiş
olduğunuz tek bir sorumlunun olmadığını ifade etmek
istiyoruz. Bu Roboski yaklaşımı bile, Türkiye'nin bir hukuk devleti değil, bir kanun
devleti olduğunu ortaya koymaktadır. Eğer Türkiye bir hukuk
devleti olsaydı, muhalefeti siyaset
yaptığı için içeriye atan, öğrenciyi, işçiyi, emekçiyi
cezaevine hak aradığı için gönderenler, 34
yurttaşımızı savaş uçaklarıyla paramparça
edenleri de şimdiye kadar çoktan adalet önüne
çıkarmışlardı. Maalesef, Roboski katliamına
yaklaşımınız dobrovski ciddiyetsizliğinin ötesine geçememiştir.
Değerli milletvekilleri, bütün bu acılara
rağmen Kürt halkı bağrına taş basarak barış
için tarihin en güçlü, en kararlı adımını ortaya
koymuştur. On dört yıldır tecrit altında tutulan, bir
hücrede ağır bir işkence sistemine tabi tutulan,
çatışmalı süreç içerisinde tecritle halkıyla bağı
koparılmaya çalışılan Kürt halk önderi Sayın Abdullah
Öcalanın devreye girmesi ve çözüm süreciyle ilgili kararlı bir irade
ortaya koymasıyla beraber bugün yeni bir süreci tartışır,
yeni bir sürecin kapısını aralar bir pozisyona gelmiş
durumdayız. Bu diyalog süreci, halkların mücadelesi ve bir arada
barış içinde yaşamaları için oldukça anlamlı ve tarihî
bir süreçtir.
Tabii ki, bu barış ortamından
rahatsız olan iç ve dış güçler vardır ve bu iç ve
dış güçler bu çözüm sürecini provoke etmenin gayretini daha
başladığı ilk günlerden itibaren ortaya
koymaktadırlar. Bakın, bu güçlerin çözüm sürecine karşı
ortaya koymuş olduğu ilk hamle 9 Ocakta Parisin orta yerinde 3 Kürt
kadın siyasetçinin Sakine Cansızın, Fidan Doğanın ve
Leyla Söylemezin suikast sonucu katledilmesi olmuştur. Tüm bu katliam
zihniyetine rağmen gerek Sayın Öcalan gerekse de Kürt siyasi hareketi
ve Kürt halkı bu sürece sahip çıktığını defalarca
ortaya koymuştur. Özellikle Sayın Öcalanın Amed Nevrozunda
ortaya koymuş olduğu manifestoda kullanmış olduğu bu
cümleler son derece önemlidir. Binlerce yıllık bu medeniyeti
farklı ırklarla birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ve
Fırat Sakaryanın kardeşidir. Horon ve zeybek halayla
kardeş olur. cümlesi dönemin kardeşlik ruhunu, eşitlik hukukunu
ortaya koymaktadır. Yine, Sayın Öcalan Zaman, helalleşmenin
zamanıdır. 1920de ortak geçmişimizin önümüze koyduğu
gerçek, geleceğimizi birlikte kurmamız gerektiği
gerçeğidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşundaki ruh yeni
dönemi aydınlatmalıdır. Kadınları, ezilen mezhepleri,
kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfı temsilcileri
ve herkesi çıkışın yeni seçeneği olan demokratik
modernite sistemine yer tutmaya çağırıyorum. diyerek siyasi
tarihi ve siyasi geleceğiyle ilgili Türkiyede çok önemli bir tespiti
Sayın Öcalan ortaya koymuştur.
Sayın Öcalanın bu tarihî
çağrısıyla birlikte ilkbahar aylarında önce ateşkesin
ilan edilmesi, daha sonra da gerillanın geri çekilme sürecini
başlatması, Türkiyede yüzyıllık sorunların konuşarak,
tartışarak, müzakere yöntemleriyle çözülebileceğine dair güçlü
bir umut oluşturmuştur ama maalesef bu dönemde AKP Hükûmeti yeterince
cesur davranış ortaya koyamamış, demokratikleşmenin
hızlı adımlarını atma noktasında çözüm sürecinin
ruhuna denk düşen bir tutum ortaya
koymamıştır.
Bizler, daha Anayasa Uzlaşma Komisyonu
çalışmasına başlamadan önce bir demokratikleşme, bir
yol, alan temizliği önermiştik. O yol temizliği kapsamında
özel mahkemelerin kaldırılması, Terörle Mücadele Kanununun
kaldırılması, Türk Ceza Kanununun düşünce, ifade,
örgütlenme özgürlüğü önündeki bütün antidemokratik yasaların
kaldırılması, siyasi partilerin önündeki seçim
barajının kaldırılması, hazine yardımları
eşitsizliğinin ortadan kaldırılması, cemevlerine
ibadethane statüsü tanınması, yerel yönetimlerin özerklik
şartıyla ilgili Türkiyenin ortaya koymuş olduğu
çekincelerin kaldırılmasının son derece önemli
olduğunu ifade etmiştik.
Maalesef aradan geçen sürede bu konuda herhangi bir adım atılmamıştır.
Yine, adım atılmadığı gibi,
başta cezaevlerinde şu anda ölümün kıyısında bulunan
168 ağır hasta tutuklu başta olmak üzere içerideki
milletvekilleri, belediye başkanları ve siyasetçiler için demokratik
siyasi çalışmaların içerisine dâhil olabilecek yasal
çalışmalar ortaya konmamıştır. Tam tersine, bu çözüm
sürecinde tel örgüler, utanç duvarları, mayınlı araziler, yeni
karakollar, kalekollar, korucu kadrolarının yeniden bölgeye
gönderilmesi, ölüm sınırındaki hasta tutsaklar üzerinde hâlâ bir
baskı konseptinin uygulanması gibi vicdana ve insanlığa
bile aykırı olan uygulamalar önümüze gelmiştir. Şimdi, bir
demokratikleşme paketi önümüze getirilmiştir ama bu
demokratikleşme paketinin demokratikleşmeyle uzaktan yakından
alakası olmadığını buradan tekrar ifade etmek
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, özellikle bu çözüm
sürecinde önemli bir rol üstlenmesi gereken Anayasa Uzlaşma Komisyonu da
maalesef dağılma aşamasına gelmiştir. Çünkü bu komisyon,
değişim ve dönüşümü ortaya çıkaracak, yeni bir Türkiye'yi
inşa edecek bir ruhtan çok, Barış ve Demokrasi Partisi
dışındaki diğer 3 siyasi partinin tekçilik ve milliyetçilik
yarışına girmesinin maalesef kurbanı olmuştur ve
dolayısıyla, 12 Eylül darbe anayasasının bütün
uygulamaları bugün hâlâ yakıcı bir şekilde önümüzde
durmaktadır. Yine, Mecliste kurulan Çözüm Komisyonu ve Akil İnsanlar
Heyetinin yapmış olduğu çalışmalar da Hükûmet
tarafından dikkate alınmadığı için, çözüm süreciyle
ilgili demokratik, yasal ve anayasal düzenlemeler yapılması hususunda
çok büyük eksiklikler yaşanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, özellikle dış politikayla ilgili birkaç hususu
vurgulamak gerekiyor. Orta Doğuda yüzyıllık bariyerlerin
aşılmasına ayak uydurmanın bir şartının da
değişim ve dönüşüme açık olmak, resmî ideolojinin
zihniyetini taşımamaktan geçtiğini ifade etmek istiyoruz.
Sıfır sorun diye yola çıkılan dış politikada
bugün dost olan tek bir ülke bulmayacak bir noktaya AKPnin dış
politikası gelmiştir. Halkların ortak geleceğini, barış
içerisindeki özgür geleceğini esas almak yerine, Orta Doğuda iktidar
kavgalarının bir parçası hâline gelen dış
politikalarda ısrar ettiğiniz için bugün maalesef Orta Doğudaki
savaşın bir parçası hâline geldik. Buradan
çıkışı da halkların iradesini boğmaya
çalışan, özellikle Rojava devrimi üzerinde her türlü tasfiye konseptinde
rol alan bir yaklaşım üzerinden Türkiye halklarına yutturmaya
çalıştınız. Bizler şunu ifade etmek istiyoruz ki,
Rojavadaki tüm saldırılarınıza rağmen,
baskılara, ambargolara, ablukalara, kuşatmalara rağmen Rojava
devrimi kararlı bir şekilde, kendinden emin, Orta Doğunun
geleceğini değiştirecek bir misyon ve sorumlulukla Kürt
halkı ve diğer kardeş halklar tarafından günbegün inşa
edilmektedir. Kendi halkının öz gücüne dayanan demokratik devrim
süreci bugün kendi kantonlarını oluşturmuş, geçici yönetimini
oluşturmuş, bu yönüyle Orta Doğuda demokratik barış
içerisindeki bir geleceğin nasıl olması gerektiği
noktasında bütün halklara bir siyasi laboratuvar görevi görecek
şekilde ortaya çıkmıştır. Rojavada Kürt
halkının iradesine, Orta Doğu halklarının iradesine
düşmanlık yapıp içeride çözüm sürecinin bir tarafı
olamazsınız. Barış ve Demokrasi Partisi olarak açık
bir şekilde ifade ediyoruz. İçeride yürüyen çözüm süreci Rojavada
gelişen devrim sürecinden bağımsız değildir. Bu
süreçler iç içedir. Eğer tarihî bir Türk-Kürt ittifakını
öngörüyorsanız, eğer tarihî bir Türk-Kürt barışından
söz edecekseniz gerek içeride gerekse de Rojavada Kürt halkının
ortaya koyduğu iradeye saygı duymak zorundasınız. Çetelere
vermiş olduğunuz desteği kaldırmak zorundasınız. Ambargoyla
kapatmış olduğunuz sınır kapılarını her
türlü ilaç ve tıbbi malzeme dâhil olmak üzere insani yardıma ve
ticari ilişkilere açmak zorundasınız. Bu nedenle Rojavadaki
gelişmeler ve AKPnin Rojava politikaları içerideki çözüm sürecini de
doğrudan ve bire bir etkileyen bazı sonuçlar ortaya
çıkaracaktır. Bizler 1920lerdeki ittifak ruhunun, Türk-Kürt
kardeşlik ruhunun bu cumhuriyeti kurduğuna inanıyoruz. Dönemsel
olarak yine böyle bir Türk-Kürt ittifakını, böyle bir barış
ruhunu ortaya çıkarmanın koşullarını
yakalamış durumdayız. Eğer bu şansı
ıskalarsak, eğer yüzyıl önce bu cumhuriyetin kuruluşuyla
taçlandırdığımız bu ruhu ıskalarsak korkarız
ki Orta Doğudaki kaos ve çatışma süreçlerini ülkemizin
sınırları içerisine taşımak dışında
hiçbir iş gerçekleştirmemiş oluruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Ek süre var mı Sayın Başkan?
BAŞKAN
Evet, ek süre veriyorum, son olarak ama.
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Bu nedenle bizler birlikte mücadele verdiğimiz bütün
bölge halklarıyla Orta Doğunun özgürlüğü, demokrasisi ve
barışı için yeni politikaları üretmekle yükümlüyüz
düşüncesindeyiz. Duvar örmek yerine halklar arasına kardeşlik
köprüleri kurmanın doğru politika olacağını ve
hepimize kazandıracağını buradan tekrar ifade etmek
istiyorum. Biz, özellikle içeride yürüyen bu diyalog süreciyle ilgili ifade
ettiğimiz bütün önerilere Hükûmetin bir an önce yanıt vermesi
gerektiğini, müzakere süreçlerinin yasal zemini ve hukuki statüsünün bir
an önce oluşturulması gerektiğini, bu konuda gerek akil
insanlardan gerekse de Türkiye'nin vicdan sahibi kanaat sahiplerinden süreci
takip edecek üçüncü bir gözün, üçüncü bir heyetin bir an önce
oluşturulması gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Orta
Doğuda iflas noktasına gelmiş, içeride sıkıntı
yaşayan dış ve iç politikalardan kurtulmanın yolunun tek
reçetesinin bu olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Yine,
özellikle Hükûmetin dış politikalarda Avrupa Birliğine yönelik
dar ideolojik yaklaşımı esas alması ve demokratik süreçleri
yavaşlatmasıyla beraber Avrupa Birliğinden gittikçe
uzaklaşan bir Türkiye pratiğinin büyük tehlikeler
barındırdığını ifade etmek istiyoruz. Orta
Doğuda olduğu gibi Avrupa Birliğiyle ilişkilerinde de
insanlığı temele alarak, güç ilişkileri yerine
halkların ortak geleceğini esas alan bir anlayışı
ortaya koyarak bizler hem halklarımıza hem de bölgeye
kazandırabileceğimize inanıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de yine, demokratikleşme süreçlerinin
hızlandırılmamasının getirmiş olduğu
acı tablolardan biri de Gezi direnişi sırasında ortaya
çıkan tablodur. Gezi eylemleri sırasında daha fazla özgürlük,
daha fazla demokrasi ve yerinden yönetim talebini dikkate
alacağınıza, uygulamış olduğunuz polis zoruyla 6
vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 8 bine
yakın yurttaşımızın yaralanmasına ve yine
binlerce insanımızın gözaltına ve cezaevi süreçlerine tabi
olmasına sebep oldunuz. Bütün bu yanlışların, bütün bu zor
politikaların reçetesinin daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve
daha fazla barış mücadelesi olduğunu ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Baluken.
Şimdi, şahıslar adına
konuşmalara geçiyoruz.
Şahsı adına, lehinde olmak üzere,
Halkların Demokratik Partisi Genel Başkanı ve İstanbul
Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel konuşacak. (BDP ve HDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Tuncel.
Süreniz on dakika.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 bütçesi üzerine usulen şahsım adına, ancak Halkların
Demokratik Partisinin 2014 bütçesine ilişkin görüş ve önerilerini
sunmak üzere karşınızda bulunmaktayım, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama geçmeden önce, Sayın Başkan da
buradayken
Biz yeni bir partiyiz. Tabii ki alışılagelmiş
bir gelenek olarak ne zaman ki kendimize değdiğinde demokrasiyi o
zaman daha çok hatırlarız. Şu an Halkların Demokratik
Partisinin 4 milletvekili var ama oturacak yerimiz yok. Mümkünse, Sayın
Başkandan, en azından, bu sol tarafta olan iki koltuğu almak
isteriz, oturacak bir yer bulmak açısından. (BDP HDP sıralarından
alkışlar) Çünkü Meclisin işleyişi açısından da
-hani grubu olmasa da çünkü bu Meclis grubu olan partilere imtiyaz
tanıyor- grubu olmayanların da sözünün olması
açısından önemli diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, ben de, bütçe üzerindeki
değerlendirmeye geçmeden önce, bugün İnsan Hakları Haftasının
başlangıcı, 10 ve 17 Aralık. Ne yazık ki Türkiye'nin
insan hakları konusundaki karnesi çok iyi sayılmaz.
Arkadaşlarımız da, biraz önce kürsüye gelen arkadaşlarımız
da ifade etti. Ben, sadece birkaç rakam vererek bu durumu, bu karneyi sizinle
paylaşmak istiyorum.
Sadece 2013 yılında 7 faili meçhul vaka
yaşanmıştır Türkiyede, 15 kişi polis kurşunuyla
katledilmiştir, kara mayını sonucu 7 insanımız
hayatını kaybetmiştir. 526 hasta tutuklu bulunmaktadır,
bunların 154ü acil ve şu an bırakılmayı bekliyor.
AKP iktidarı boyunca 384 faili meçhul cinayet
yaşanmış, 13.536 kişi de işkence ve kötü muameleye
maruz kalmıştır. Bunun dışında, Türkiyede
demokrasiden, emekten, özgürlükten bahseden herkes ne yazık ki Terörle
Mücadele Kanunu denilen, toplumla mücadele yasasına dönüşen kanun
nedeniyle gözaltına alınmış ve
tutuklanmıştır. KCK basın davası, KCK avukatlar
davası, KCK siyasetçiler davası bunun en temel göstergesidir.
Bugün Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partisinin sayın milletvekili
özgürlüğüne kavuştu. Kendisine Geçmiş olsun. diyoruz ama bu,
sorunları çözmez, BDP milletvekillerinin de derhâl
bırakılıp buraya gelip yasama faaliyetine katılması
gerektiğini düşünüyoruz. Ancak, bu da sorunumuzu çözmeyecektir çünkü
biraz önce de söylediğim gibi TMK mağduru binlerce insan vardır
cezaevinde ve bu adaletsizlik bir an önce giderilmek durumundadır.
Değerli milletvekilleri, aralık
ayının içerisindeyiz, aralık ayı -içerisinde sadece, bu
sorunlar yok- aynı zamanda Roboski katliamının yıl dönümü
ve Maraş katliamının yıl dönümüdür. Daha da geçmişe
gidersek, Çerkezlerin Aralık 1922de Gönen-Manyastan sürgün
edilişinin yıl dönümüdür. Türkiye,
kendi geçmişiyle yüzleşmek zorundadır. Kendi
geçmişiyle yüzleşmeyen bir Türkiyenin demokratikleşmesi ne
yazık ki mümkün değildir.
Biraz önce burada ana muhalefet partisi lideri, Gezide
Hakka yürüyen canlar için başsağlığı diledi,
üzüldüğünü ifade etti ama Sayın Genel Başkandan şunu da
beklerdik, iki gün önce Geverde, 6 Aralıkta polis kurşunuyla infaz
edilen 2 arkadaşımıza, Hakka yürüyen 2
arkadaşımıza da başsağlığı dilemesini
beklerdik. İşte sorun bu, sevgili arkadaşlar, biz bu ülkede
sevinçlerimizi paylaşamadığımız gibi üzüntülerimizi de
paylaşamıyoruz, ayrıştırıyoruz. Bunu
değiştirmediğimiz sürece Türkiyede gerçek anlamda demokrasinin
inşa edilmesi mümkün değil.
Halkların Demokratik Partisi olarak biz, Türkiyenin
tüm bu sorunlarını kendi sorunumuz olarak görüyoruz. Bu ülkede
Ermenilerin, Arapların, Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin,
inançlıların, inançsızların tüm sorununu kendi sorunumuz
olarak görüyor ve bu ülkenin mutlaka demokratikleşmesi gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bugün burada 76 milyonu
ilgilendiren bütçeyi görüşüyoruz ama bu bütçeye yönelik, özellikle
hazırlanma tarzına ilişkin eleştirilerimiz var, bunu
sizinle paylaşmak istiyorum:
İlki, hiç bu kürsüde dile getirilmeyen
Sadece
Barış ve Demokrasi Partisi ve arkadaşlarımız dile
getirdi. Bu bütçe erkek bütçesidir, kadın körüdür. Kadınlar, yani
Türkiye toplumunun yarısını oluşturan kadınlar bu
bütçede görülmemiştir, hiçbir parti de bunu dile getirmemiştir. Bu,
bir sorundur sevgili arkadaşlar. Toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçeleme, bugün bütün dünyada uygulanan, birçok ülkede uygulanan ve Türkiyede
de kadınların temel talebidir; birincisi bu.
İkincisi: Bu bütçe katılımcı
değildir. Yani bu bütçe daha çok
Dikkat ederseniz, aslında
milletvekilleri de katılmamıştır. Ne
tartışıldığını bilmiyor; o yüzden de
Parlamentoda grubu bulunan partilerin Plan ve Bütçe Komisyonunda
yaptığı tartışmalardan ibarettir. Oysa bunun
dışında sevgili arkadaşlar, 76 milyonu direkt ilgilendiren
ve aslında bir bütün olarak bu bütçenin yükünü taşıyan insanlar
bunun dışında bırakılmıştır. Bu, kabul
edilebilir bir durum değildir, bunu da ilkesel olarak eleştiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu, AKP
iktidarının daha çok, ideolojik olarak
hazırladığı, masa başında, şeffaflıktan
uzak, katılımcılıktan uzak, toplum mühendisliği
yaptığı ve kendisini aslında önümüzdeki dönem seçimlere
hazırlayan bir bütçenin ötesine gitmemektedir.
Halkların Demokratik Partisi olarak biz, Türkiyede
yoksulluğun, yoksunluğun ve emek sömürüsünün olmadığı,
eşitliğin, özgürlüğün, adaletin ve barışın
yaşam bulduğu, bütün sorunların serbestçe tartışıldığı,
kimsenin inançsal ve etnik kimliğini gizlemek zorunda
kalmadığı, kadın erkek eşitliğinin
sağlandığı, homofobinin son bulduğu, tarım
alanlarının, meraların, kıyıların,
ormanların, yaşam alanlarının tarihî ve doğal kimliklerinin
korunduğu, siyasal tarihiyle yüzleşmiş, Türkiyede yaşayan
halkların barış ve kardeşliğini esas alan, Orta
Doğu ve dünya halklarıyla barışık, özgür ve demokratik
bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Bütçe meselesine de böyle bakıyoruz.
Eğer gerçekten bu bütçe, Türkiye halkları için
bir farklılık yaratacaksa bu barış olmalıdır ama
bakıyoruz bütçeye nasıl hazırlanmış? Bütçenin büyük
kısmı vergilere dayanırken bu vergiler ise başta
kadınlar olmak üzere, yoksullara, emekçilere yüklenmiştir. Sabahtan
beri bu kürsüde vergilerin ne kadar önemli olduğu konuşuldu. Biz HDP
olarak bu vergilerin vatandaştan ziyade, servet, kâr ve rant üzerinden
alınması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten bu yükün
çoğunu yoksul, emekçi insanlar taşımaktadır.
Dolayısıyla, vergileri de yoksul, emekçi insanların üzerine
yıkmak çok antidemokratiktir ve bu, kabul edilebilir bir durum değildir.
Savaş yatırımı ve harcamalarına,
örtülü ödeneğe, imtiyaz yaratan, doğayı ve suyu
metalaştıran tüm harcama kalemlerine karşıyız. Bütçe
harcamalarında hedeflenmesi gereken sağlık, eğitim,
ulaşım, gıda, su, barınma ve sosyal hakların kamusal
bir hizmet olarak yerel demokratik özerklik anlayışı içinde tüm
toplumsal kesimlere koşulsuz, eşit ve bedelsiz olarak sunulması
gerektiğini savunuyoruz. Bizim anlayışımıza göre bütçede,
toplumun farklı kesimleri, ekolojik, ekonomik, kültürel ve coğrafi
farklılıklarını gözeten ve yerel demokrasinin gereklerini
yerine getirerek, eşitsizlikleri gideren bir paylaşım
mekanizması içerisinde ele alınmalıdır. Aksi takdirde
adaletsizliği, eşitsizliği derinleştirmektedir. Ama AKPnin
bütçesine baktığımızda neoliberal politikaları daha da
sağlamlaştıran, bu perspektiften bakan, piyasanın
ihtiyacına göre kendisini hazırlamış, yoksulun, emekçinin
değil, aksine, daha çok, bir grubun ihtiyaçlarına göre
düzenlenmiş bir bütçeden bahsediyoruz. Bu, bugünkü değil, on iki
yıllık iktidarı boyunca AKP bunu yaptı.
Diğer taraftan da arkadaşlar, bu bütçeyle
özgürlükler kısıtlanmaya çalışılıyor. Bu, ciddi
bir sorun. 2014 bütçesinde ilk başta göze çarpan en önemli eksiklik
denetim mekanizmasıdır. Burada ifade edildi. İktidar bunu çok
reddetti ama bu, bir gerçek. Sayıştay denetiminin devre
dışı bırakılması, kamu denetimi ve
şeffaflığına ilişkin eleştiri ve
uyarıların göz ardı edilmesi, mali ve idari konularda topluma
hesap vermeyi reddetmek anlamına gelmektedir. Topluma hesap vermeyi
reddeden bir anlayışın meşruluğu yoktur sevgili
arkadaşlar. Bakın, biz sadece burada bu bütçeyi nasıl
harcayacağımızı konuşuyoruz. Oysa, bu bütçenin
nasıl hazırlandığı, nasıl
değerlendirildiği de önemlidir. Bu açıdan ciddi anlamda bundan
sonraki süreçte bunun denetime açılması gerektiğini
düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, tabii ki, on dakikada
Halkların Demokratik Partisinin tüm görüşlerini burada anlatabilmem
mümkün değil ama şunun altını bir kez daha çizmek
istiyorum: Bu bütçeyle birlikte, özellikle son dönemlerde işçilerin,
emekçilerin başına bela olan esnek çalışma düzeninde en
temel haklar, iş sağlığı ve iş güvenliği
ciddi anlamda sıkıntı hâline gelmiş durumdadır. Bu
konuda, gerçekten, Türkiye'de 1.145 işçi cinayeti 2013 yılında
yaşanmıştır ve bu esnek çalışma modeli, bu
bütçeyle meşrulaştırılıyor ve bu, aslında yeni
ölümleri, yeni emek sömürüsünü de beraberinde getiriyor.
Farkındasınızdır, şimdi, birçok firma, iflas etti diye,
işçileri işten çıkartıyor, emeğinin hakkını
vermiyor. Oysa bu bütçede Hey Tekstil işçileri, Feniş işçileri,
Kazova işçilerinin emeğinin karşılığını
verecek bir planlama çıkarılabilirdi. Onun yerine yeni mağdurlar
yaratacak bir bütçe yaklaşımı var.
Yine, taşeronlaşma, bu konu da ciddi bir sorun.
Bu Meclis bu taşeronlaşma meselesini
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, süreniz bitti.
Ek bir dakika süre veriyorum. Lütfen görüşlerinizi
tamamlayınız.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Sayın Başkan,
diğer arkadaşlara verdiniz.
BAŞKAN Uygulamalar hep öyle olmuş. Ben ona
uymaya çalışıyorum.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Diğer
arkadaşlarımıza beş dakika verdiniz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Genel başkanlara
beş dakika daha verdiniz.
BAŞKAN Ama onlar gruplar adına konuşma
yaptı.
Hiç vakti harcamayın. Ben uygulama neyse onu mümkün
olduğu kadar yapmaya çalışıyorum. Devam edin.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Pozitif
ayrımcılık yapın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) İki dakika
Sayın Başkan.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) Sevgili arkadaşlar, bu
bütçe aynı zamanda kadınlara karşı oluşturulmuş
bir bütçedir. AKP Hükûmeti, cumhuriyetin tek partili iktidarı
sırasında CHP Genel Sekreteri Recep Pekerin konuşmasında
vurguladığı en az çocuk meselesini miras almış ve bugün
bunu politika olarak değerlendirmiştir. Dolayısıyla biz
kadın bedeni üzerinden, kadınlar üzerinden bir baskı
aracına dönüşen bu anlayışın reddedilmesi
gerektiğini, kadın bakanlığının kurulması
gerektiğini düşünüyoruz ama bunun yerine Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonunun kapatılacağı gibi
tartışmalar var. Sayın Bakan umarım bu konuda bize cevap
verir. Bunun gelişmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, sevgili arkadaşlar, bu ülkenin en temel
sorunlarından birisi Kürt sorunu. Halkların Demokratik Partisi olarak
biz barış meselesini kendi meselemiz olarak görüyoruz ve bu konuda
kendimizi taraf olarak görüyoruz. Dolayısıyla, bu ülkede
barışın, demokrasinin, özgürlüğün sağlanması,
farklılıkları kabul etmekle ancak mümkün olacaktır. Bundan
uzak bir yaklaşım bu ülkede sorunları çözmeyecektir. Biz yeni
bir zihniyetle, yeni bir bakış açısıyla Türkiyede
cumhuriyeti yeniden kurmanın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Tam da
şimdi, cumhuriyeti yeniden kurmanın zamanıdır. Artık,
doksan yıllık inkâr, imha ve asimilasyon politikası son
bulmuştur. Yeni dönemde, gerçekten, barış mümkündür. Türkiye'nin
farklı kimlik ve kültürleriyle bunu yapmak mümkündür ama bu Mecliste henüz
bu zihniyet yoktur.
Dün
üç parti, Kürdistan kelimesi nedeniyle BDPnin muhalefet şerhini bu
şeyden çıkarmıştır. Buradan soruyorum: Siz bu kelimeyi
çıkarttığınızda, Kürt halkının gönlündeki
Kürdistan kelimesini çıkartabilecek misiniz? Siz şimdi Türkiyeyi
mi kurtardınız? Gerçekten, Kürdistan kelimesi çıkınca
Türkiye'nin bütün sorunları çözüldü mü, yoksa barış için yeni
duvarlar mı ördünüz? Bunu sadece iktidara değil, ana muhalefete ve
muhalefete de soruyorum.
Değerli
arkadaşlar, biz bir arada yaşamak zorundayız. Bir arada
yaşamanın koşulu, birbirimize saygı duymak, birbirimizin
dilini, kimliğini, kültürünü kabul etmektir. Hâlâ bu ülkede insanlar ana
dilde eğitim istediği için, kendi dilini, kimliğini, kültürünü
istediği için terörist ilan ediliyorsa burada bir sorun var demektir. Bu
sorunu gidermek hepimizin sorumluluğu. Bizim bu sorumluluğu almaya
hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncelin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
tümü üzerinde şahsı adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Yüksekovada meydana gelen
olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlara Allahtan rahmet
dilediklerine ilişkin açıklaması
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın
Sebahat Tuncel konuşmasında Genel Başkanımız
Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun Gezi olayları nedeniyle
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ilişkin olarak
üzüntü cümleleri beyan ettiğini, ancak iki gün önce Yüksekovada meydana
gelen olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlarımız
nedeniyle benzer bir duygu ifadesini kullanmadığını ifade
ederek, bundan üzüntü duyduğunu ifade etti.
İki
gün önce Yüksekovada meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden
vatandaşlarımızla ilgili olarak, Ankara Milletvekilimiz ve
İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekilimiz Sayın Levent Gök,
bugün yapmış olduğu basın toplantısında,
Cumhuriyet Halk Partisinin İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak
kendisinin ve diğer arkadaşlarımızın üzüntülerini
ifade etmiştir. Biz de hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza buradan Allahtan rahmet diliyoruz. Elbette bu
olaya neden olan kişilerin de, sorumluların da bulunmasını
arzu ediyoruz.
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum, tutanaklara geçti.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.43
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.52
BAŞKAN: Cemil ÇİÇEK
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi söz sırası, konuşmalara cevap
vermek üzere Hükûmet adına Sayın Başbakanda. (AK PARTİ
sıralarından ayakta alkışlar)
Sayın
Başbakan, alınan karar gereğince, sizin de söz süreniz bir saat.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
heyetinizi saygıyla selamlıyor, 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz
ve ekonomimiz için hayırlı olmasını Allahtan niyaz
ediyorum.
2014 bütçe tasarısının
hazırlanmasında emeği geçen Maliye
Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuza, tüm bakan,
milletvekili arkadaşlarımıza, bürokrat ve
teknokratlarımıza şahsım, ülkem ve milletim adına
şükranlarımı sunuyorum. Yaklaşık on bir gün sürecek
Genel Kurul müzakerelerinin her boyutuyla yapıcı olmasını,
karşılıklı saygı, hoşgörü ve nezaket dairesinde
ilerlemesini, ülkemiz için hayırlı neticelere vesile
olmasını da gönülden arzu ediyorum.
Konuşmamın hemen başında, bugün
açıklanan 2013 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının
ülkemize, milletimize, hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye
ekonomisi üçüncü çeyrekte beklentinin üstünde, yüzde 4,4 oranında büyüdü.
İlk üç çeyrek büyüme ortalaması yüzde 4 oldu. Geriye dönük dört
çeyreğe bakıldığında, Türkiyenin millî geliri de 822
milyar dolara ulaştı. Dünyada durgunluk devam ederken, büyüme
oranları son derece düşük seyrederken Türkiye ekonomisinin bu kadar
yüksek bir büyüme performansı göstermesi, hiç kuşkusuz, milletimiz adına
son derece sevindirici bir gelişme. Bu güzel neticenin elde edilmesinde
emeği olan herkesi, işçi, memur, çiftçi, tüccar, sanayici,
ihracatçı, her bir vatandaşımızı gönülden tebrik
ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ hükûmetleri olarak bugüne kadar 11 bütçe hazırladık,
başarıyla uyguladık ve bugün 12nci bütçenin görüşmelerini
yapıyoruz. Tek parti dönemlerinin ardından demokrasi tarihimizde ilk
kez bir siyasi parti, yani AK PARTİ, kesintisiz olarak on bir yıl
Hükûmet görevini üstlendi ve art arda 12 bütçe hazırladı. Böyle rekor
bir süre hizmet etme görevinin milletimiz tarafından AK PARTİ
hükûmetlerine tevdi edilmiş olması, hiç kuşkusuz, büyük bir
onurdur, büyük bir bahtiyarlıktır. Ancak, bunun çok büyük bir
sorumluluk anlamına geldiğini de biliyoruz. On bir yıl boyunca
bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduk.
Milletimizin güvenini, teveccühünü boşa çıkarmadık.
On bir yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2
mahallî seçim ve 2 halk oylaması yapıldı. Bu 7 seçimde de milletimizin
huzuruna çıktık, hesabımızı verdik ve Allaha
hamdolsun milletimizden her seferinde tam not aldık.
Türkiye, çok uzun bir aranın ardından, AK
PARTİ hükûmetleriyle istikrar ve güven ortamına kavuştu. On bir
yıl boyunca tesis edilen bu istikrar ve güven ortamını muhafaza
ederken bu fırsatı azami derecede değerlendirmenin, Türkiyeyi
tarihî başarılarla buluşturmanın mücadelesi içinde olduk.
Türkiye on bir yıllık AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, sadece 2002 yılına göre değil, sadece 2001 ekonomik
krizine göre değil, önceki tüm hükûmetlere nazaran çok
başarılı bir performans sergilemiş, yapılanlara kat
kat fazlasını eklemiş, ilklerle, rekorlarla
tanışmıştır.
Geride bıraktığımız on bir
yılın hem bize, yani Türkiyeye hem dünyaya verdiği çok
anlamlı, çok değerli bir mesaj var: Zemin sağlamsa, huzur varsa,
istikrar varsa, güven ve güvenlik varsa, o zemin üzerinde ekonominin de
istikrarla büyüdüğünü, refahın arttığını millet
olarak hep birlikte müşahede ve tecrübe ettik.
Aslında biz bunu geçmişte 2 kez daha yaşadık.
Merhum Menderesin Başbakanlığı döneminde on
yıllık güven ve istikrar zemininde Türkiye ekonomisi de istikrarla
büyümüş, refah artmış, ülke güç kazanmıştı.
Ardından 1983-1989 arasında, merhum Özal döneminde, sağlanan
güven ve istikrar zemininde yine Türkiye büyük atılımlar
gerçekleştirmişti. Tek parti dönemlerinde, koalisyon dönemlerinde,
darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık dönemlerinde Türkiye
ekonomisi kan kaybetmiş, güç kaybetmiş, Türkiye çok ağır
bedeller ödemişti. Geçmişte yaşanan, bugün de AK PARTİ
hükûmetleri döneminde on bir yıldır süren tecrübe gösteriyor ki
Türkiye, sağlam bir zemine sahip olduğu müddetçe büyümeye,
kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir. Demokrasi kurallarıyla
işledikçe, millî irade tüm süreçlere egemen oldukça, Türkiye, önüne
koyduğu her hedefe kolaylıkla ulaşacak, hedeflerini aşacak
ve aynı şekilde büyümeyi sürdürecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
burada, bu salon içinde her birimiz milleti yani millî iradeyi temsil etmek
gayesiyle bulunuyoruz. Bizim buradaki varlık sebebimiz, millî iradenin
tecellisidir. Bu salon içinde çoğunluk da azınlık da millî
iradenin eseridir. İktidar partisine mensup milletvekilleri de muhalefetin
vekilleri de millî iradenin gereği olarak buradadır. Millî iradeyi
korumak ve güçlendirmek -altını çizerek ifade ediyorum- sadece
iktidar partisi vekillerinin değil, bu salondaki her vekilin birinci
vazifesidir. Türkiye'nin her meselesinin müzakere edilmesi, istişare
edilmesi, çözülmesi gereken zemin işte burasıdır. Türkiye'nin
her meselesinde hem muhatap hem de çözüm aracı, bu salondaki vekiller ve
onların arasından teşekkül etmiş hükûmettir. Bu salonun
dışında, bu salondaki vekillerin dışında hiç
kimse, hiçbir kurum, Allahtan başka hiçbir güç, bu ülkeye ve bu millete
istikamet veremez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hiçbir vekil, hiçbir siyasi parti millî iradeyi hedef alan, millî iradeyi,
Meclis iradesini zayıflatmaya çalışan saldırılar
karşısında kayıtsız kalamaz.
Bakın, geçmişte maalesef, bu salonun içinde
kimi vekiller, kimi siyasi partiler millî iradeye ve Meclise yönelik
saldırılara karşı dik durmamış, hatta zemin
hazırlamış, hatta bu saldırıları
alkışlamış, onaylamıştır. Millî irade ve
Meclis iradesini yok sayan bir vekil ya da siyasi parti en başta kendisini
inkâr etmiş olur. Şu noktanın da altını özellikle
çiziyorum: Millî iradeye yönelik tehdit sadece düşmanlardan gelmez, millî
iradeye yönelik tehdit sadece silahlı güçlerden gelmez; terör millî
iradeye yönelik tehdittir, şiddet içeren eylemler millî iradeye yönelik
tehdittir, sermaye eğer kendisini Meclis iradesinin üzerinde vehmediyorsa
bu da millî iradeye tehdittir, medya kendisini Meclis iradesinin üzerinde
görüyorsa bu da millî iradeye tehdittir, birtakım çeteler, birtakım
karanlık örgütler, mafya yapılanmaları millî iradeye
doğrudan doğruya tehdittir. İşte, bütün bu tehditlere
karşı durması gereken sadece iktidar partisinin vekilleri
değil, tüm vekiller, tüm siyasi partilerdir. Millet iradesine, milletin tercihlerine
yönelik her saldırı, sadece iktidar partisini değil, Meclisin
tamamını hedef alır. Eğer bir siyasi parti teröre
karşı net tavır sergilemiyor, terörle arasına mesafe
koymuyor, terörü açık şekilde kınayamıyorsa millî iradeyi,
siyaseti, en önemlisi kendisini inkâr ediyor demektir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Eğer bir siyasi parti
şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa, oradan medet
umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor, hakaret ediyorsa o
siyasi parti, Meclisin, millî iradenin, siyasetin saygınlığını
önemsemiyor demektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Eğer, kimi sermaye çevreleri, kimi medya kuruluşları çirkin
ittifaklar eşliğinde Meclisi ve millî iradeyi hedef alıyor,
muhalefet ve iktidar bu saldırılara karşı ortak tepki
koymuyorsa millî irade yara alıyor demektir.
Vekillerin ve siyasi partilerin güçlerini
aldıkları yer sadece ve sadece millettir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Vekillerin ve siyasi partilerin
hesap verecekleri yegâne makam milletin ta kendisidir. Milletten değil de
terörden, şiddet içeren sokak eylemlerinden, sermaye ve medyadan güç
devşirmeye çalışanlar
meşruiyetlerini kaybeder, millet ve tarih nezdinde mahcubiyet
yaşarlar. Yakın tarihimiz bunun çok sayıda örneğine
şahitlik etti. Sandık, hiçbir hatayı hesapsız
bırakmadı. Elbette sivil toplum, medya, sokağın sesi
demokrasilerde önemlidir. Ancak, eline silah alan ya da elindeki gücü silah
gibi kullananlar demokrasiye fayda sağlamaz, zarar verirler. Mademki bu
ülke 23 Nisan 1920de millî iradenin hâkimiyeti üzerine bina edilmiştir,
öyleyse millî iradenin dışında, fâni hiçbir güç tanınamaz.
Hükûmet olarak, on bir yıl boyunca, millî iradenin
tam anlamıyla tecelli etmesi, güç kazanması, bütün süreçlere hâkim
olması için çok samimi bir mücadele verdik. Her meselede hakem millet
oldu. Her meselede yegâne karar verici millet oldu. Milletimize inandık,
güvendik. Milletimizin her meselede en iyi kararı vereceğine itimat
ettik ve her zaman milletimizle hareket ettik.
Türkiye, tıpkı 23 Nisan 1920de olduğu
gibi, askerî ve sivil tüm mercilerin üzerinde olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesiyle yoluna devam edecektir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Yalandan kim ölmüş!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Demokrasimiz ancak bu şekilde ileri standartlara ulaşabilir. Ekonomi
ancak bu şekilde büyüyebilir. Türkiyede sosyal barış, huzur,
kardeşlik ancak bu şekilde tesis edilebilir.
Siyaset
için milletin desteği yeterlidir, siyasetin başka hiçbir desteğe
ihtiyacı yoktur. Meclis içinde de, dışında da artık
herkes, her kesim bunu anlamalı ve kabullenmelidir. Türkiyeye, terör,
şiddet eylemleri, sermaye, medya, çeteler değil, yalnızca millet
istikamet çizer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; terörün yaklaşık otuz
yıldır Türkiyede siyasete nasıl etki etmeye
çalıştığını hepimiz gördük ve yaşadık.
Şunu kabul etmeliyiz ki terörün siyaset üzerindeki etkisi, sadece terörden
değil, bundan yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de
kaynaklanmıştır. Siyaset kurumu kimi zaman terörün siyaseti
belirleme etkisine göz yummuş ve Türkiye bunun ağır bedellerini
ödemiştir. Terörün gölgesinde siyaset yapmak, terör
saldırılarını hükûmetler aleyhine kullanmak, şehit
cenazelerini istismar etmek, zaman zaman terörü siyaset üzerinde güçlü bir etki
hâline getirmiştir. Terör saldırıları
karşısında hükûmetler zora düştüğünde, bu ülkede
muhalefetin ellerini ovuşturduğu görülmüştür. Öte yandan,
meselenin çözümü için otuz yıl boyunca ortak bir irade
oluşturulmamıştır. Geçmişte hükûmetler terör
karşısında risk almaktan kaçınır hâle gelmiş,
cesaretle meselenin üzerine gidememiştir.
Biz,
on bir yıl boyunca bu riskten hiçbir zaman kaçınmadık. Millî
irade üzerinde, ekonomi üzerinde, demokrasi, sosyal barış ve
kardeşlik üzerinde bir tehdit teşkil eden terör
karşısında cesur ve kararlı bir duruş sergiledik.
Meseleyi sadece güvenlik boyutuyla değil, ekonomik, sosyal, diplomatik
boyutuyla ele aldık. Geldiğimiz noktada, Türkiye, birliğinden ve
kardeşliğinden hiçbir taviz vermeden terörsüz bir ortam inşa etmeyi
başarmıştır.
Bunun belli çevrelerde çok ciddi rahatsızlık
oluşturduğunu görüyoruz. Terörün yeniden canlanması ve can
alması için çok ciddi gayretlerin olduğunu görüyoruz. Bir
yıldır devam eden huzur sürecini sabote etmek için özellikle
bugünlerde tahriklerin devreye sokulduğunu çok iyi görüyor ve biliyoruz.
Çok ilginçtir, terör, otuz yıldır, hemen her
seçim öncesinde, seçimleri etkilemek üzere ihale almıştır. 30
Mart seçimleri öncesinde terörü canlandırmak için ortaya konulan
tahriklerin de böyle bir gayeye matuf olduğunu çok iyi anlıyoruz.
Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine ve aziz
milletimize açık açık ilan ediyorum: Son günlerde sahnelenmek istenen
tahrikler doğrudan doğruya milli iradeye yöneliktir, huzura
yöneliktir, barışa yöneliktir, en önemlisi de seçim sürecini
etkilemeye yöneliktir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve millet bu
saldırılar karşısında tek yürek olduğu takdirde
bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Aziz milletimizi sağduyulu
olmaya, dikkatli olmaya davet ediyorum. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da
yaşayan vatandaşlarımızın, bir yıldır devam
eden huzur iklimini sabote etmeye yönelik bu kışkırtmalara
karşı uyanık olmalarını rica ediyorum.
Bakınız, şu son bir yıl içinde,
Türkiye genelinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu illerimizde de
çok farklı bir atmosfer oluştu. Bölgede ticaret canlandı, turizm
canlandı, bölgede yatırımlar hız kazandı.
İnsanlar köylerine dönmeye, mezralarına çıkmaya,
yıllardır gidemedikleri dağlara, yaylalara gitmeye
başladı. Askerimiz, polisimiz, düğünlerde vatandaşın
sevincine, cenazelerde acısına eşlik etmeye başladı.
Bölgeye yatırımcılar gelmeye, bölgeye Türkiye'nin her
tarafından turistler, ziyaretçiler gelmeye, bölgeyle tanışmaya,
kucaklaşmaya başladı.
Bugün, bunların ötesinde, bir yıldır
anneler, babalar oğullarının şehadet haberini, ölüm
haberini almadı. Vatanından ayrı kalan, önce devlet,
ardından terör korkusuyla vatan hasretiyle yanıp tutuşan
sanatçılar ağlama diyerek insanların umutlanmasına vesile
oldular. Bu umudu kırmaya, bu heyecanı köreltmeye, kara,
kışa rağmen bölgede ve Türkiye'de yaşanan bahar
havasını tehdit etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bahar
havasına kastedenler tarih önünde hesap veremezler. Bu bahar
havasının tehdit edilmesi karşısında susanlar,
ellerini ovuşturanlar, sevinenler, tarih ve millet
karşısında hesap veremezler. Bugün Hükümet kaybetsin, iktidar
partisi kaybetsin. diyerek terörün yeniden can almasına göz yumanlar,
sessiz kalanlar vicdanlarıyla yüzleşemez, aynada yüzlerine
bakamazlar.
Burada açık açık bir kez daha söylüyorum: Yeter
ki bir damla kan akmasın, yeter ki annelerin bir damla gözyaşı
toprağa düşmesin, yeter ki millet kazansın, Türkiye
kazansın; biz kaybetmeye razıyız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Millet bizden bu meseleyi çözmemizi istiyor. Hiçbir taviz
vermeyeceğiz, milletin başını öne eğdirecek hiçbir
adım atmayacağız. Ama, burada Anayasaya uygun hareket
edeceğine dair yemin edip ondan sonra Biz bu Anayasayı
tanımıyoruz. demenin anlaşılır hiçbir yanı yok.
Şehitlerimizin ruhlarını incitecek hiçbir
girişimin içinde olmayacağız.
Biz, 2001 yılında, Afyonkarahisar'dan yola
çıktığımızda dört tane kırmızı
çizgimizi açıkladık: Tek millet dedik, tek bayrak dedik, tek
vatan dedik, tek devlet dedik. Biz yola böyle çıktık. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adı, milletin adı?
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Milletin adı ne, milletin?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Ve millet anlayışımız Türkiyedeki tüm etnik unsurları
kapsar, hepsini kucaklarız; millet tanımı zaten budur.
İki: Tek bayrak dedik.
Bayrağımızın rengi kıskananlar varsa öğrensin-
şehidimizin kanıdır; hilal,
bağımsızlığımızın ifadesidir;
yıldız, o da şehidimizin sembolüdür.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Ne bayrağı? Söyle bir,
söyle.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Öğrenmiyorsan bil! Türk Bayrağı tabii ki, ne bayrağı
olacak! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Bayrağı
sormadı, milleti sordu, milleti!
İZZET ÇETİN (Ankara) Millet nedir, millet?
Milleti soruyoruz.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, lütfen!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Biz tek bir ırka hizmet etmiyoruz, biz Türküyle, Kürtüyle
İZZET ÇETİN (Ankara)
Ayrıştırdın işte gene, gene ayrımcılık
yaptın!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla,
Pomakıyla Türkiyede kim varsa insan olarak hepsine hizmet ediyoruz.
Bizim aşkımız bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara)
Ayrıştırmayı böyle başlattın sen, sayarak!
TANJU ÖZCAN (Bolu) Milletin adı ne?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Çünkü biz yaratılanı Yaradandan ötürü seviyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Muhalefeti de seviyor musunuz?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
780 bin kilometrekarenin tamamı bizim vatan
toprağımızdır ve Bayrakları bayrak yapan üstündeki
kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu
anlayışla biz çalışıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Dördüncüsü de tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti.
Bunun dışında başka bir şey tanımıyoruz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Federal mi?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Onu özel konuşuruz.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, laf atmayın ya;
lütfen, rica edeceğim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ve değerli arkadaşlarım, eski Türkiye, yasakların
olduğu, yolsuzluğun olduğu, yoksulluğun çığ gibi
büyüdüğü bir Türkiyeydi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan, Genel
Başkan konuşurken laf atanlara söyleyecektin!
BAŞKAN O zaman da söyledim. Bakın, hiç
yapmayın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Eski Türkiye, milletin sesine, feryadına,
çığlığına kulak tıkayan bir Türkiyeydi. Eski
Türkiye, umutlarını yitirmiş, öz güvenini kaybetmiş,
gözlerinin âdeta feri sönmüş bir Türkiyeydi. En önemlisi de eski Türkiye,
kuruluştaki ruhtan, felsefeden, inançtan, o heyecan ve birliktelikten
hızla uzaklaşan bir Türkiyeydi. Bu topraklar üzerinde dedelerimiz
de, babalarımız da, bizler de gerçekten büyük acılar
yaşadık, büyük hüzünlere şahitlik ettik. Ne bu güzel ülke ne de
bu aziz millet yaşananları hiç hak etmedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Az önce okuduğunuz
Bayrak şiirini ders kitaplarından siz kaldırdınız.
BAŞKAN Sayın İnce
Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) Ders kitaplarından
kaldırdınız o Bayrak şiirini.
BAŞKAN Sayın İnce, bakınız,
grup başkan vekili olarak çok uygun değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama o şiiri
kaldırdılar kitaplardan. Kendisi okuyor ama kitaplarda yok.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ölümler, gözyaşları, korkular, diz boyu yoksulluk, çaresizlik,
umutsuzluk hiç de hak ettiğimiz, hiç de layık olduğumuz bir
hayat tarzı değildi. Yine de milletçe hayata tutunduk. Dün
karanlık olsa da yarının aydınlık olacağına
milletçe yürekten inandık.
Şu son on bir yıl, ülkemizin tarihinde ve
talihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. İnanıyorum ki
millet, on yıllar, yüzyıllar boyunca bu on bir yılı hiç
unutmayacaktır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Hiç
unutmayacakları garanti!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Şu geride bıraktığımız on bir yıl
aslında sadece bir başlangıçtır.
Değerli arkadaşlar, üç buçuk yıl iktidarda
kalıp beş yılı tamamlayamayan, ondan sonra kaçıp giden
bir iktidara ne söyleyeyim ben? Söyleyecek hiçbir şeyim yok. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Putine Bizi
kurtar. dedin Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Milletin verdiği yetki beş yıl, tamamlayamıyorsunuz, üç
buçuk yılda bırakıp gidiyorsunuz.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Putinden
yardım istedin, ne istedin?
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ve durum ortada, çok açık, net; on bir yıl ardı arkasına
milletin görevlendirdiği bir iktidar var.
Şu anda Mecliste konuşuyoruz. Bak, bizler
konuştuk, keşke siz de konuşsaydınız.
Arkadaşlarım konuştu, şimdi de ben konuşuyorum.
Dinlemek bu Parlamentonun çatısı altına yakışır,
dinletmek de yakışır. Lütfen, bunu dinleyelim. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Arkadaşlara söylemek
lazım.
İZZET ÇETİN (Ankara) Dinlemeye niçin
gelmediniz muhalefeti?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakanlarınıza söyleyin,
bakanlarınıza!
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar, bakın
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ve cumhuriyetimizin kuruluşunun 100üncü yıl dönümünü
kutlayacağımız 2023, hiç kuşkusuz, bugünden farklı
olacaktır. Özüyle, ruhuyla buluşmuş, kökleriyle
barışmış, kardeşlik ve dayanışma içindeki
yeni Türkiye 21inci yüzyılı inşa etmeye devam edecek, 21inci
yüzyılı bir Türkiye yüzyılı yapacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye, on bir yılda, demokratikleşme konusunda çok ama çok önemli
mesafe kaydetti. Bugün, 18-22 yaşlarındaki gençlerin Türkiye'nin on
bir yıl öncesi ve bugünü arasında kıyas yapmakta
zorlanacaklarını biliyoruz. Onlar on bir yıl önce çocuktular ve
Türkiye'nin nereden nereye geldiğini çok iyi değerlendiremeyebilirler.
Ancak, gençlerimiz bir yana, belli bir yaşın üstündeki pek çok
kişinin de eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında kıyas yapmakta
zorlandıklarını, açıkçası, eski Türkiyeyi çok çabuk
unuttuklarını görüyoruz. Bugünden geçmişe bakarken hadiseleri
vicdan terazisinde tartmayanlar, hakkaniyeti unutanlar, ahde
vefasızlık yapanlar hiç kuşkusuz nisyan içinde değiller
fakat açık şekilde nankörlük içindedirler.
Değerli arkadaşlarım, hiç kuşkusuz
ideal noktada değiliz ama dün ile kıyaslanmayacak bir
konumdayız. Bugün bizi özgürce eleştirebilenler daha birkaç yıl
öncesine kadar belli kurumlara, belli çevrelere tek bir söz söyleyemiyordu. Bu
nasıl bir baskıcı ortam ki dün
yazamadıklarınızı bugün dilediğiniz gibi yazıyor,
dün atamadığınız manşetleri bugün istediğiniz
gibi atıyor, şimdiye kadar söyleyemediklerinizi bugün rahatça ifade
edebiliyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara)
Basılmamış kitaplar toplandı.
MUSA ÇAM (İzmir) Gazetecileri, köşe
yazarlarını işten attırıyorsunuz!
BAŞKAN Lütfen, arkadaşlar
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Polisimize taş atarak, hakaret ederek özgürlük
taşkınlığı yaşayanların Özgürlük yok.
söylemleri samimiyetsizlikten başka bir şey değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ağızdan çıkanı
biraz kulak duyacak, kulak!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Şurada, üç buçuk ay sonra milletimiz sandığa gidecek, hür
iradesiyle oy kullanacak. 2014 yılında
Cumhurbaşkanlığı için, 2015 yılında milletvekili
seçimi için sandık bir kez daha -merak etmeyin- önümüze gelecek.
Söylediklerine inanan varsa buyursun, bunu sandıkta teyit etsin. Hiç
telaşa gerek yok, bağırıp çağırmaya gerek yok.
Orada, hesap orada! (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekili arkadaşlarım, size
burada bir örnek vereceğim: On bir yıl önce bir kadının,
bırakın kamuda başörtüsüyle çalışması,
okuması bile imkân, ihtimal dışıydı. Bu ülke
şehit annelerinin başörtüleriyle orduevlerine giremediği günlere
şahit oldu. 1999 yılında bir kadın milletvekili
başörtülü olduğu için işte bu salonda lince uğradı.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) On dört yıl
sonra bugün kızlarımız üniversitelerde başörtüleriyle
okuyabiliyor. Artık, kadınlar kamuda başörtüleriyle
çalışabiliyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Artık bırak bu
işi ya!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Kadın milletvekilleri bu salon içinde özgürce başlarını
örtebiliyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) 2004teki Millî Güvenlik
Kurulunda attığınız imzalardan da biraz bahsederseniz...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Allaha hamdolsun, Türkiye normalleşiyor, adalet güç kazanıyor. On
dört yıl önce bu salondaki ve bu salonun dışındaki linç
girişimleri karşısında dik duramayanların, bugün tesis
ettiğimiz özgürlük ikliminde geçmişi hoyratça eleştirmelerini de
milletimin vicdanına ve takdirine havale ediyorum.
Demokrasiden ve özgürlüklerden
korkmadığımız için Türkiyeyi yasaklardan kurtardık,
zincirlerinden, prangalarından kurtardık, bugünlere
taşıdık. Korkmadan, çekinmeden geleceğe yürümeye devam
edeceğiz. Türkiye büyük bir devlettir. Milletiyle, tarihiyle ve
ecdadıyla çok büyük bir devlettir. Türkiye, özgürlüklerden korkacak kadar
küçük bir devlet değildir. Türkiye başörtüsünden, inançlardan,
dillerden, türkülerden, şarkılardan, kelime ve kavramlardan korkacak
kadar küçük bir ülke değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Vallahi, dün
Kürdistanı yasakladınız, korkuyorsunuz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Türkiye, kendi öz vatandaşından korkacak, onu kendisine tehdit olarak
görecek kadar küçük bir devlet hiç değildir. Türkiye, on bir yılda
demokrasi ve özgürlükle büyüdü, bundan sonra da öyle büyümeye devam edecektir.
Her reform Türkiyeyi daha da büyütecek, her reform Türkiyenin gücüne güç,
itibarına itibar katacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on
bir yıllık süreçte Türkiyenin dış ticaret hacmi 4,5 kat
artış kaydetti. Bugün burada bazı rakamlar telaffuz ediliyor.
Biz hangi rakamdan devraldık Türkiyeyi? 230 milyar dolardan
devraldık. Şu anda geldiğimiz rakam -2012yi söylüyorum, şu
anı söylemiyorum, şu an daha da ilerdeyiz- 782 milyar dolara
ulaştık. Fark bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Borçtan bahset.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Borç mu bu?
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ben millî geliri konuşuyorum, borcu konuşmuyorum, borca da
geleceğim.
2002 yılında 87 milyar dolar olan dış
ticaretimiz 2012 sonunda 389 milyar dolara ulaştı.
İhracatımız 36 milyar dolardan 152,5 milyar dolara
ulaştı.
MÜSLİM SARI (İstanbul) İthalat?
İZZET ÇETİN (Ankara) İthalat ne oldu?
İthalatı da söyle Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Kasım ayında, aylık bazda tarihimizin en yüksek ihracat
rakamına ulaştık. Dünyadaki, özellikle Avrupadaki daralmaya
rağmen, Türkiye'nin ihracatçıları, farklı pazarlara
yönelmek suretiyle, Türkiye'nin ihracat rekorlarını muhafaza etmeye,
rekorları tazelemeye devam ettiler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İthalat, ithalat?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Cari açık, cari
açık?
BAŞKAN Arkadaşlar, laf atmanızın
bir faydası olduğuna inanıyor musunuz? Eğer öyle ise belli
bir ara vereyim, ne kadar atacaksanız atın ama çok doğru bir
şey değil, Meclise yakışmıyor. Yakışmıyor
bunlar, lütfen
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bizim ithalatımızın en ağırlıklı
kısmı petroldür, doğal gazdır, eğer o da gelmezse
sonra donarsınız. Donmanızı istemiyorum, onun için devam
edeceğiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Cari açık, cari
açık?
İZZET ÇETİN (Ankara)
Çığırından siz çıkardınız Sayın
Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Türkiye'nin müteahhitlik firmaları, 1972-2003 arasında, otuz
yılda 44 milyar dolar tutarında proje üstlenmişlerdir. Bizim
dönemimizde, 2003 yılından bugüne kadar üstlenilen proje miktarı
ise dikkatinizi çekiyorum- 220 milyar dolar oldu. Sadece 2012
yılında yani bir yıl içinde üstlenilen miktar 27 milyar dolar.
Otuz yılda elde edilen miktarı, biz şimdi bir yılda, on
üç-on dört ayda bunu elde ediyoruz.
2002 yılına kadar Türkiye toplam 15 milyar
dolar uluslararası yatırım çekebilmişken on bir yıl
içinde yaklaşık 150 milyar dolar uluslararası yatırım
çekti ve uluslararası sermayeli firma sayımız 35 bini
aştı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede yatırım
yapıyorlar?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Dış temsilciliklerimizin sayısı 219a yükselirken
Türkiye'nin yurt dışı insani ve kalkınma
yardımları 2,5 milyar doları aştı. 45 milyon dolar
göreve geldiğimizde, şu anda bizim dünyada vermiş olduğumuz
destek 2,5 milyar dolara ulaştı bir yılda. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Türkiye, OECD ülkeleri arasında dış
yardımlarını en fazla artıran ülkeler arasında yer
aldı. Büyükelçiliklerimizin yanı sıra TİKA
temsilciliklerimiz, Yunus Emre enstitüleri, Anadolu Ajansı, TRT, Türk Havayolları,
Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı gibi kurumlarımızla
dünyanın her yerine ulaşmanın gayreti içinde olduk.
Türkiye dış ticarette, müteahhitlik
hizmetlerinde, uluslararası doğrudan yatırımlarda
başarısını işte bu barışçı, aktif
dış politika sayesinde elde etti. Artık kendisini içe kapatan,
içerideki yapay sorunlarla enerjisini heba eden bir ülkenin ekonomisi de
büyüyemez.
Bütün bunların ötesinde, tarihin ve
ecdadımızın bize yüklediği bir miras ve misyon vardı.
Dış politikada işte bu miras ve misyonu gururla taşımanın
mücadelesi içinde olduk. Türk Bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu,
Türk lirası artık dünyanın her yerinde çok farklı anlam
ifade ediyor, itibar görüyor. Türk Bayrağı, Türk
Kızılayı bayrağı, TİKA amblemi, Türk Hava
Yolları, TRT, Anadolu Ajansı logosu artık mazlum ve mağdur
halklar nezdinde sıcak, şefkatli, dostça, kardeşçe bir anlam
taşıyor.
Değerli arkadaşlarım, Suriye konusunda,
aynı şekilde, hakkı ve haklıyı savunduk, Filistin
konusunda hakkı ve haklıyı savunduk. Mısırda
halkın seçilmiş oyuyla gelmiş bir iktidarın askerî müdahale
ile devrilmesi karşısında susmadık, meseleyi görmezden
gelmedik. Mısırdaki darbeyi hak zaviyesinden eleştirdik,
dünyanın dikkatini buraya çektik ve dünyada dik duruşumuzla takdir
topladık.
Myanmardan Somaliye, Şiliden Filipinlere kadar,
imkânlarımız ölçüsünde yoksulların, mağdurların,
afetzedelerin yanında olduk ve olmaya devam ediyoruz.
Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerinde
22nci faslı müzakereye açtık.
MUSA ÇAM (İzmir) Amerikadaki
Kızılderililerden bahsetsenize biraz!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
İşte, Amerikadaki Kızılderiliye bile su sağlayacak
imkâna bu iktidar sahip. Siz o rakamlara muhtaçtınız, muhtaç! (AK
PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara) Onların barajı
var, barajı! Suya ihtiyaçları yok onların.
BAŞKAN Sayın Başbakan, bir
dakikanızı rica edeceğim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Siz o rakamlara muhtaçtınız, o rakamları bile vermiyordu size
dünya, çaldığınız kapılardan alamıyordunuz.
Bizim dönemimizde dış politikaya özellikle
nefret, öfke, küsme, darılma değil, stratejik akıl hâkim oldu.
Geçmişte hata yaptı, geçmişte hasmane duygular içine girdi diye
bir devleti, bir halkı topyekûn çizmek diplomasinin kurallarına
uymadığı gibi büyük devlet refleksiyle de örtüşmez.
Bakınız, Somali Cumhurbaşkanı,
şu ifadeyi kullanıyor: "Geçmişte Somali halkı
hastalandığında Azrail'i bekliyordu, şimdi Türk
doktorlarını bekliyor." (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSA
ÇAM (İzmir) Doğru, Atatürk de öyle söylemişti. Beni Türk
doktorlarına emanet edin. demişti, Atatürk de öyle söylemişti.
BAŞKAN
Sayın Çam
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Evet, işte bu samimi ifadeler
Türkiye'nin dış politikada ulaştığı
noktanın, Türkiye'nin dış politika anlayışının
özüdür, özetidir.
Bakınız,
şu anda, biliyorsunuz, göreve geldiğimizde Türkiyenin IMFe olan
borcu 23,5 milyar dolardı ve bu 23,5 milyar dolar borcu 14 Mayıs
itibarıyla sıfırladık ve şimdi biz IMFe 5 milyar
dolar borç verecek noktaya geldik, anlaşma imzalandı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Borcu nereden nereye çıkarttınız
Sayın Başbakan? Bir de onu söyleyin.
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Dış borçlar ne olacak, toplam borçlar ne
olacak?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Çalış, sizin de olsun.
Kıskanmayın, çalışın, sizin de olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Borç, borç? Toplam borç ne oldu, toplam borç?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Dikkatinizi çekiyorum, bu, küresel
finansın nasıl finanse edildiğini göstermesi
bakımından önemli.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Fakir fukaranın parasını veriyorsun.
BAŞKAN
Sayın Öztürk, bu kadar müdahaleniz artık kabul edilebilir bir durum
değil.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Sus biraz be ya! Biraz saygılı olun
lütfen ya! Ne oradan bağırıp duruyorsunuz ya! (CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, rica ediyorum. Yani kürsüde konuşan hatibin
görüşlerine katılmayabilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz ama
böyle bir usul yok. Burada on gün daha bu işleri
konuşacağız. Beğenmiyorsanız
cevaplarınızı verebilirsiniz.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Bizim Genel Başkan konuşurken müdahale ettiler, siz
bir şey söylemediniz.
BAŞKAN
Lütfen
Bundan sonra başka konuşmalar da olacak, o zaman herkes bu
yolu tercih ederse burada müzakere yapılamaz. Bu, Meclise
yakışan bir tavır değil, bir görüntü değil. Rica
ediyoruz.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Biz Kılıçdaroğluna böyle mi
yaptık ya? Bu ne saygısızlık ya!
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bizim Genel Başkan konuşurken müdahale
edenlere niye söylemediniz?
BAŞKAN
Sizin adınıza konuşmalar yapıldı. Müdahale eden
varsa onları da ikaz ettik. Bunlar doğru bir tavır değil.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Genel Başkana karşı grup başkan
vekiline söz verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın grup başkan vekillerimizden rica ediyorum. Eğer bu yol
açılırsa burada hiçbir müzakere yapılamaz.
Buyurun
Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Merkez Bankası rezervlerimize
geliyorum. Millî bankamız Merkez Bankasının göreve
geldiğimizde 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı.
Çalıştık, gayret ettik, hamdolsun, şu anda geldiğimiz
nokta 134 milyar 617 milyon dolar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İZZET
ÇETİN (Ankara) Kimin lehine?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Nereden nereye
TANJU ÖZCAN (Bolu) Borcu söyle Sayın
Başbakan, borcu, borcu
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ve bu arada, 5 Kasım 2012de Fitch, 27 Mart 2013'te Standard and Poors,
16 Mayıs 2013'te Moody's kredi notumuzu yükseltti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hani doların belini
kıracaktınız?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ve bütün bunlarla birlikte, Türkiye'nin dünyadaki finansal krize rağmen
nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok ama çok
önemli.
Bakınız, yola çıkarken bir şey
söyledik: Yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk bizim hassasiyetimiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayıştay
raporları
İZZET ÇETİN (Ankara) Denetimden niye
kaçtın?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayıştaya
gel Sayıştaya, raporlar nerede?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Uluslararası Yolsuzluk Algısı Endeksinde Türkiye, 2002de 102
ülke arasında 65inci sıradaydı. Geçen yıl, ülkemiz 174
ülke arasında 54üncü sırada yer aldı. Bu yıl ise Türkiye,
Uluslararası Yolsuzluk Algısı Endeksinde 177 ülke arasında
53üncü sırada yer aldı. Yolsuzluk konusunda asla müsamahamız
yok ve olamaz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Raporlar nerede?
Raporlar niye verilmiyor?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ancak, burada şunu da hatırlatmak durumundayım: Yolsuzluk ne
kadar çirkin, ne kadar kul hakkını, yetim hakkını yemekse;
delili, belgesi, ispatı olmadan yolsuzluk iddiasında bulunmak da o
kadar çirkin, o kadar büyük haksızlıktır ve hakka tecavüzdür.
İZZET ÇETİN (Ankara) Açın denetime.
Madem böyle, denetime açın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Geçen yıl, bütçe
görüşmelerinde burada, Kayseri Büyükşehir Belediyemizin halka
dağıttığı sucukları
hatırlatmıştım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yapılan mesnetsiz yolsuzluk iddiaları sayesinde,
Kayseride yoksullar sucuk yemeye devam ediyorlar, onlar da yoksulların
arasında şimdi sucuklarını yiyorlar sayenizde.
Bu arada, bizi yolsuzlukla itham edenlerin kendi belediye
başkanları hakkında bir
çift söz söylemelerini
bekliyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Hangi AKPli belediyeye
müfettiş yolladınız?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sucuğa gerek yok,
AVMde ızgara işi yapalım, daha iyi olur! AVMde ızgara
işi!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Özellikle de yolsuzlukla itham ettikleri
Hatta yolsuzluk klasörlerini bizzat
raflardan çıkaranların, lütfen, bunu şimdi de
açıklamalarını bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Bence sucuğa gerek yok,
AVMde ızgara işi daha iyi!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Değerli milletvekilleri, özellikle son süreçte, 3Y içinde yasaklarla
ilgili düşüncelerimi ifade ettim. Yoksulluk konusunda on bir yılda
kaydettiğimiz mesafe son derece çarpıcı. 2006 yılından
itibaren, Türkiye'de günlük harcaması 1 doların altında nüfus
kalmadı. Günlük harcaması 2,15 doların altındaki nüfus 2002
yılında nüfusun yüzde 3'üydü, 2012'de bu oran on binde 6'ya yani
yüzde 0,06'ya geriledi. 2002'de nüfusun yüzde 30'u günlük 4,3 dolar ve
altı harcama yapıyordu. 2012'de günlük 4,3 dolar harcama
yapanların oranı, dikkatinizi çekiyorum, yüzde 2,27'ye geriledi.
Maaşlar: Bir refah göstergesi olarak burada
bazı maaşlardaki artışlara dikkatinizi çekiyorum.
Bakın, 2002'den bugüne enflasyondaki kümülatif artış yüzde 160.
Yani, ücretlerin on bir yıl içinde yüzde 160'ın üzerinde artması
gerekiyor ki enflasyon altında ezilmesin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Çok vermişsiniz! Çok vermişsiniz!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Peki, ücretler ne kadar artmış? Bugün konuşan arkadaşlarımızdan
bir tanesi de öyle diyor, Memurların maaşı enflasyonun
altında kaldı. Biraz da matematik meselesi, ekonomi meselesi! Ve ne
kadar artmış?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tabii, reel enflasyon yüzde 30,
sizin enflasyonunuz yüzde 7!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Asgari ücret yüzde 336 oranında arttı. Aile yardımı dâhil,
en düşük memur maaşı yüzde 381 arttı. En düşük memur
emekli aylığı yüzde 377 arttı. En düşük SSK emekli
aylığı yüzde 273 arttı. En düşük BAĞ-KUR esnaf
emekli aylığı yüzde 423, çiftçi emekli aylığı
yüzde 782 arttı. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Sizinki ne kadar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vatandaş ne kadar
borçlandı? 6 milyardan 320 milyara çıktı mı?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
65 yaş aylığı yüzde 433, muhtar aylığı yüzde
370, engelli aylığı yüzde 488 artmış.
MUSA ÇAM (İzmir) İcra dairelerindeki dosya
sayısı kaç?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Korucu aylığı ise on bir yıllık süreçte yüzde 274
artı.
İZZET ÇETİN (Ankara) Çocukların
gemicikleri ne kadar arttı?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Yani, tüm ücretler toplam enflasyonun üzerinde arttı; enflasyon
altında ezilmemiş, geçmişin kayıpları da telafi
edilmiştir.
Ücretler artarken bu ücretlerin alım güçleri de
arttı. 2002'de en düşük memur maaşı 392 lira iken
şimdi 1.887 lira. Yine 2002'de ortalama memur maaşı 578 lira
iken bugün 2.190 lira.
MUHARREM İNCE (Yalova) Benzin kaç liraydı,
benzin?
ERKAN EKÇAY (Manisa) Simit ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ortalama memur maaşıyla 2002'de 569 kilo ekmek alınırken
şimdi 766 kilo ekmek alınıyor
İZZET ÇETİN (Ankara) Mazot, gübre,
altın
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
265 kilo pirinç alınabilirken şimdi 472 kilo pirinç
alınıyor, 67 kilo dana eti alınabilirken şimdi 86 kilo
alınabiliyor, 449 litre süt alınabilirken şimdi 912 litre süt
alınabiliyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Mazotu da söyle, gübreyi
de söyle, altını da söyle.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Geçtiğimiz on bir yıllık dönemde asgari ücretin alım gücüne
baktığımızda çok önemli iyileşmeler görüyoruz. 2002
yılında, asgari ücretle 132 kilo pirinç alınabilirken şimdi
239 kilo, 232 litre süt alınabilirken şimdi 437 litre, 168 kilo
mercimek alınabilirken şimdi 325 kilo, 204 kilo toz şeker
alınabilirken şimdi 321 kilo, 738 metreküp doğal gaz
alınabilirken şimdi 964 metreküp doğal gaz alınabiliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başbakan, karne
var karne doğal gazda.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Sadece bir değişim göstergesi olarak burada asgari ücret, çay ve
simit hesabını da hatırlatmak isterim.
İZZET ÇETİN (Ankara) Asgari ücretli simitle
doyuyor!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
2002'de asgari ücret 184 lira idi. 5 kişilik bir aile günde 3 öğün
çay ve simitle geçinse 270 liraya ihtiyaç vardı yani asgari ücret maalesef
çay ve simide yetmiyordu. Bugün bu hesabı
yaptığınızda, asgari ücret 804 lira. 5 kişilik bir
aile 3 öğün çay ve simit tüketse ihtiyacı olan miktar 450 lira. On
bir yıl önce asgari ücret çay ve simide yetmezken bugün neredeyse asgari
ücretin yarısı buna yetiyor. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) Ölçü bu mu, ölçü bu mu?
BAŞKAN Sayın Çam
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Anladığınız dilden konuşuyorum.
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) - Asgari ücreti 2002den hesaplıyor!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Refah göstergelerine gelince: 2002 yılında
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Değerli arkadaşlar, lütfen,
yapmayın ya, rica ediyorum, rica ediyorum. Yani, artık, tolerans
hududunu da aştı bu. Böyle bir müzakere tarzı olamaz. Bu Meclise
böyle bir müzakere tarzı yakışmıyor, rica ediyorum. Demin
de ifade ettim, eğer görüşleri paylaşmıyorsanız cevap
verme imkânınız var, on gün süreyle burada daha bu işleri
tartışacağız. Herkese imkân var, fırsat var. Bu yolu
açarsak bundan sonra burada hiçbir parti doğru dürüst müzakere yapamaz,
konuşamaz, rica ediyorum arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Geliyorum bazı refah göstergelerine.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın
Başkanım, aracılığınızla Başbakana bir
soru sormak istiyorum.
BAŞKAN - Öyle bir şey yok Sayın Öztürk,
canım! Yani, siz hukukçusunuz, şu
yaptığınızı İç Tüzükte bir yere getirin
yerleştirin, ben de anlayayım. Doğru bir şey değil bu,
yapmayın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
2002 yılında Türkiyedeki toplam otomobil sayısı 4 milyon
600 bin adetti, şu anda 2 katı, 9 milyon adet.
İZZET ÇETİN (Ankara) Gemi
sayısını da açıklayın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bakınız, 4 milyon 600 bin adetti, şu anda 9 milyon adet. On bir
yılda 4 milyon 525 bin adet otomobil trafiğe çıktı. 2002
yılında, bir yıl içinde 91 bin adet otomobil
satılmıştı, 2002. 2012 yılında, bir yılda
556 bin adet otomobil satıldı. On bir yıl önce, bir yılda 1
milyon 088 bin adet buzdolabı satılmıştı, 2004ten
itibaren yılda ortalama 2 milyon adet buzdolabı satılıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şu simit
hesabını bir yapar mısın Sayın Başbakan!
Rizedeki simit hesabı.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
2012de bu sayı 2 milyon 317 bin adet. Çamaşır makinesi
aynı şekilde, 2002de, bir yılda 824 bin adet
satılmıştı, 2012de 1 milyon 857 bin adet satıldı.
MUHARREM İNCE (Yalova) Simide gel simide!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Kaç ton kömür
dağıtıyorsun?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Bir refah göstergesi olarak hava yollarındaki yolcu
sayısını da özellikle ifade etmem lazım: Bakınız,
Türk Hava Yolları on bir yıllık süreçte çok ciddi bir büyüme
kaydetti. 2003 yılında 103 ülkeye uçan Türk Hava Yolları,
şu anda 236 noktaya uçuyor. Yolcu uçağı sayımız
162den 383e çıktı. On yılda, 10 milyondan fazla
vatandaşımız ilk kez uçağa bindi. 2003te 34,5 milyon
kişi olan toplam yolcu sayısı, 2012 sonunda 131 milyona
ulaştı, bu yılın sonunda da 152 milyonu aşması
bekleniyor. Bu, tabii ki refah düzeyini gösteriyor. Daha önce uçağa
binmenin hasreti içerisinde olanlar, artık, şimdi Otobüs mü, uçak
mı? denince uçağı tercih ediyor.
Ve hanehalkı tasarruf mevduatının çok
ciddi oranda artış kaydettiğini burada özellikle
hatırlatırım. 2002 yılında Türk lirası cinsi
mevduat hesabı 46 milyar lira iken şu anda 342 milyar lira. Döviz
tasarrufu 2002 yılında 55 milyar dolar iken şu anda 141 milyar
dolar. İnsani Gelişmişlik Endeksinde 187 ülke sıralamasında
2002 yılında Türkiye 98inci sırada iken bugün, 8 kademe birden
atlayarak 90ıncı sıraya gelmiştir.
İstihdam konusunda da çok farklı şeyler
konuşuluyor. İstihdam konusunda, artan nüfusa, artan iş gücüne
rağmen önemli başarı elde ettik. 2002 yılından bugüne
kadar, 6 milyon 769 bin kişiye iş sağladık. Küresel finans
krizi nedeniyle Avrupa ülkelerinde ortalama 6 milyon kişi işsiz
kalırken biz, yaklaşık 7 milyon kişi için iş
oluşturduk. İşsizlik oranını 2012 sonunda yüzde 9,2ye
kadar gerilettik.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Kaçtan?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
İşsizlik sigortası kapsamında 6,5 milyar lira ödeme
yaptık.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kaç lirasına el
koydunuz?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Kayıt dışı istihdam oranını yüzde 52den yüzde
38e çektik. Nüfusun yüzde 98,9u şu anda sosyal güvenlik kapsamında.
Bu oran 2002de yüzde 71di.
Borçlar,
çok merak ediliyor: Türkiyenin borç konusu maalesef yıllardır
istismar ediliyor. Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç
stokunun millî gelire oranı 2002 yılında yüzde 74tü. Yani,
Türkiyenin sahip olduğu 100 liranın 74 lirası borçtu. Bu oran
şu anda yüzde 36.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Ne kadar borcumuz var, onu hâlâ öğrenemedik.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Kamu net borcu 2010 yılına
göre 100 milyar lira azaldı
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Ali Babacan hiç öyle demiyor televizyonlarda!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
ve 217 milyar lira seviyesine
geriledi. 2002 yılında kamunun 76 milyar dolar net döviz cinsi borcu
vardı, şu anda kamunun 32,5 milyar dolar net döviz cinsi
varlığı var.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Toplam borcumuz ne kadar? Sayın Başbakan, toplam
borcumuz ne kadar?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Bak, varlığı var
diyorum, varlığı. Dağıttığımız
kitapları okursan, oradan bunu da öğrenirsin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Hanehalkı borcu ne oldu? Vatandaşın borcu
ne oldu?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Yani, eksi 76 milyar dolardan
aldık, artı 32,5 milyar dolara ulaştık.
MÜSLİM
SARI (İstanbul) Vatandaşın borcu ne oldu,
vatandaşın?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Biz görevi
devraldığımızda Türkiye yüzde 63 faiz oranıyla
borçlanıyordu, 2013 Mayıs ayında faiz oranları
hatırlayın- çok savunduğunuz Gezi olaylarına kadar 4,67ye
kadar gerileyerek tarihinin en düşük seviyelerini gördü ve Gezi
olaylarında bir anda yüzde 9a fırladı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Toplam borç ne oldu? Yazmıyor, yazmıyor burada.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Yok burada, yok.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Şimdi, bakın, biz AK
PARTİ hükûmetleri olarak, on bir yılda toplam sözleşme
tutarı 50 milyar 513 milyon dolar olan özelleştirme yaptık yani
yaklaşık 100 milyar liralık özelleştirme yaptık. Bu
sözleşme tutarının yaklaşık 80 milyar liralık
kısmının aktarımı yapıldı.
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Nereye aktardın o paraları Sayın
Başbakan? Kim yedi?
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Geçmiş hükûmetlerin cesaret
edemediğini, yapamadığını biz yaptık ve
Türkiye'yi özelleştirmeler yoluyla ağırlıklarından
kurtardık.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Üretimden koparttınız Türkiye'yi!
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Peşkeş çektiniz, peşkeş çektiniz!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Siz, özellikle kamu
kurumlarını, kuruluşlarını zarar ettiriyor ve oradan,
devletin cebinden, fakir fukaranın hakkından sübvanse etmek suretiyle
ülkeyi geri götürüyordunuz, biz ise özelleştirmelerle ülkeyi ayağa
kaldırdık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sizin atalarınız iktidardaydı o zaman,
biz değil. Sayın Başbakan, sizin dedeleriniz iktidardaydı!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Ben, burada sadece faiz üzerinden
bir hesap yapacağım.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Şu Rizedeki simit hesabınızı yapar
mısınız Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Bakın, 2002 yılında
bütçenin yüzde 45i faiz ödemelerine gidiyordu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Şimdi de mi gidiyor?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bu da yaklaşık 52 milyar lira. DSP-MHP-ANAP Hükûmeti üç yılda
120 milyar lira faiz ödemesi yaptı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) E, ANAPlılar
sizin aranızda şu anda.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Şu anda, bütçenin yüzde 13ü faiz ödemelerine gidiyor. Eğer, faizler
2002 yılındaki gibi kalsaydı, faizler düşmeseydi,
Türkiye iyi yönetilmeseydi, bizim sadece
faizden kaybımız -bu rakama da lütfen dikkat edin- 642 milyar lira
olacaktı. Sadece faizi düşürmek suretiyle elde ettiğimiz kazanç
642 milyar liradır. Özelleştirmeden elde edilen gelir
yaklaşık 100 milyar lira. Bu Hükûmet geçmişin hatalarını
telafi etmiş, geçmişte ödenen ağır faturalara son
vermiş, Türkiyenin birikimine daha fazla birikim
katmıştır.
Burada, faize ilişkin şu noktayı da
özellikle vurgulamak istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Borç batağına
sürüklüyorsunuz, borç batağına!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Arkadaşlar, burada, böyle, sıralara vurmak, bağırmak,
çağırmak, bunları gidin millete anlatın. Milletimiz en
büyük hakemdir. Bunları oraya anlattığınız zaman,
milletimiz ne denli doğru konuştuğunuzu veya yalan
konuştuğunuzu görecek, söyleyecek size. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) İtiraf et,
gidiyorsun iktidardan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Faizdeki 4,57den yüzde 9a çıkışın Türkiyeye maliyeti
18,5 milyar lira oldu. Sadece bu hesap bile Türkiyede huzurun,
istikrarın, güven ortamının önemini ortaya koyuyor.
Burada, kamu bankalarının nereden nereye
geldiğini de özellikle hatırlatmak isterim.
Biz göreve geldiğimizde, kamu bankalarını
içleri boşaltılmış olarak bulduk. Görev zararı
diyerek milletin kaynakları,
milletin emaneti adetâ çarçur edilmişti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Yandaşlara verilen
krediler ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Fona devredilen bankalar nedeniyle devlete, millete yüklenen 111 milyar lira
zararı biz ödedik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) ATVye Vakıfbanktan
verdiğiniz kredi ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bakınız, şuraya özellikle dikkatlerinizi çekiyorum: Bizden
önceki hükûmet sosyal yardımlar için kullanılması gereken
paraları bütçeye transfer ediyordu. 1999 yılında 173 milyon
lira, 2000 yılında 220 milyon lira, 2001 yılında 340 milyon
lira bu şekilde, bütçe için kullanıldı. Kamu
bankalarının içi boşaltılıyor, faizle birileri zengin
ediliyor, enflasyonla vatandaşa fatura yükleniyor, ayrıca, millete
harcanması gereken sosyal fonlar bütçe açıklarının
kapatılmasında kullanılıyordu.
Ziraat Bankası
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ziraat Bankasındaki 700
trilyon
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Biz göreve geldiğimizde, Ziraat Bankası tarafından uygulanan
faiz oranı yüzde 59, tarım kredi kooperatifleri tarafından
uygulanan kredi faiz oranıysa yüzde 69 seviyesindeydi. Şimdi ise
tarımsal kredi faiz oranları yüzde 0 ile 8,5 arasında
değişiyor. 2002 yılında çiftçimize sadece 190 milyon lira
kredi verilmişti, şu anda ne biliyor musunuz 7 milyar lira kredi
verdik biz çiftçimize. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Borçlu, borçlu
İZZET ÇETİN (Ankara) Yasa veriyor, kanun
veriyor. Yasa emri, yasa.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Farkımız bu.
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Halk Bankası yüzde 47 faiz oranıyla kredi veriyordu, şu anda
faiz oranı yüzde 4e geriledi.
İZZET ÇETİN (Ankara) Yasal zorunluluk sonucu
yerine getiriyorsunuz. Hâlâ yasanın emrettiği kuralı
vermiyorsunuz
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
2002de esnafa verilen toplam kredi 154 milyon lira
TANJU ÖZCAN (Bolu) Geçen yıl aldığı
hayvan para etmiyor Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
şu anda ise ödediğimiz kredi
9 milyar lira.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 6 bin liraya
aldığını bin liraya satıyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Yasanın
öngördüğü yüzde 1i veremiyorsunuz daha.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Kredi kullanan esnaf sayısı 63 bindi, şu anda kredi kullanan
esnaf sayısı 283 bin. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KOSGEB de girişimciyi daha güçlü şekilde destekledi
ve destekliyor. Bizden önceki on iki yılda KOSGEB KOBİlere 14,5
milyon lira destek vermişti, son on bir yılda biz 2,13 milyar lira
KOSGEB vasıtasıyla destek verdik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Of Sayın
Başbakanım, of!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
212 bin işletmeye 12 milyar liralık kredi kullandırdık. Bu
kredilerin 1 milyar lira tutarındaki faizlerini de, evet, Hükûmet olarak,
devlet olarak biz ödedik. Kredilerin takip oranlarıyla ilgili sürekli
istismar yapılıyor, sürekli yanlış rakamlar verilerek
kamuoyu yanıltılmak isteniyor.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Amerikada
mı yanıltılıyordu
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Çünkü, akşam farklı, sabah farklı konuşan bir muhalefet var
karşımızda, özellikle ana muhalefet.
İZZET ÇETİN (Ankara) Tam da siz o işte.
Kendini anlatıyorsun.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Değerli kardeşlerim, zorunlu tasarruf ve KEY
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Yanlıştı.
İZZET ÇETİN (Ankara) Hâlâ orada
mıyız?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Vatandaşın kaynağından, işçi, memur zorunlu tasarruf
vardı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) 2,5 katı
İZZET ÇETİN (Ankara) İç ettiniz, iç
ettiniz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Neydi bu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kim çıkardı bu zorunlu
tasarrufu? İsmini söyle!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
13,5 katrilyon lira işçi ve memur kardeşimden para kesti bizden
önceki yönetimler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kim kesti, onu söyler
misin? Kim kesti?
İZZET ÇETİN (Ankara) Şimdi de
işsizlik sigortasını öyle yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bizden önceki yönetimler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kim kesti Sayın
Başbakan? Biz kesmedik.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bu zorunlu tasarrufu biz ödedik, biz. Biz ödedik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) İşsizlik
sigortasından 11,5 milyar lira aldınız.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Konut edindirme yardımı adı altında 3,5 katrilyon lira
yine para kesildi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Kim kesti?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bu 3,5 katrilyonu da biz ödedik.
Bunlardan haberiniz var mı? Başka yerde dolaşıyorsunuz,
başka yerde. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Başbakan
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Önce halkın arasına girin. Ben rakamları yaşayarak
konuşuyorum, sen havadan konuşuyorsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) İşsizlik
sigortasından 11,5 milyar lira aldınız.
BAŞKAN Sayın Başbakan, bir
dakikanızı rica edeceğim.
Hep aynı arkadaşların söz
atmasının özel bir anlamı var mı değerli
arkadaşlar? Ben bakıyorum, hep birkaç tane arkadaşımız
söz atıyor. Bir özel sebebi var mı bunun? (CHP sıralarından
gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Ziraat Bankasında ne
kadar para battı? 270 milyon avro, Ziraat Bankasında Sayın
Başbakan.
BAŞKAN -
Böyle bir müzakere tarzı olabilir mi? Böyle bir müzakereyi
sağlıklı yürütebilir miyiz? Yarın sizler de
konuşacaksınız, başkaları da sizin sözünüzü keserse ne
kadar hakkaniyete uygun olur? Olur mu böyle bir şey?
Sayın Öztürk, bak, deminden beri devamlı siz
konuşuyorsunuz. Emin olun, birçok hatipten daha fazla laf atarak
konuştunuz. Doğru bir şey değil. Rica ediyorum ben
Eğer bunun bir faydası olacaksa size, yapın ama doğru bir
şey değil bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Hayır
Bize bakarak
söylüyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başbakan. Buyurun
Sayın Başbakanım, devam edin siz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Hükûmetlerimiz dönemlerinde, toplam 205.036 dersliğin
yapımını tamamlayarak eğitim, öğretimin hizmetine
sunduk. Osmanlı Devletinden kalan, ardından yetmiş dokuz
yılda yapılan derslik sayısı biz görevi
devraldığımızda 347 bin adetti. On bir yılda, toplam
derslik sayısının yarısından fazlasını biz
yaptık. 956 adet ilköğretim ve ortaöğretim pansiyon binası
açtık. Kütüphane sayısını 12 binden aldık, 21 bine
ulaştırdık. 8 derslik ve üzeri tüm okullarımıza 30 bin
adet bilişim teknolojisi sınıfı kurduk. On bir yılda
okullarımıza 1 milyon adet bilgisayar gönderdik. Bugüne kadar
dağıtımını yaptığımız tablet
bilgisayar adedi 62.800ü buldu. FATİH Projesi kapsamında, bugüne
kadar 84.921 adet akıllı tahta, 3.657 adet doküman kamera, 3.657 adet
çok fonksiyonlu yazıcı kurulumları yaptık.
İZZET ÇETİN (Ankara) Öğretmen
açığı ne kadar Sayın Başbakan, öğretmen
açığı?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Yıl içinde 10 milyon 600 bin adet tablet bilgisayar için alt yapı
çalışmalarını başlattık.
Şartlı nakit transfer uygulaması
başarıyla yürüyor. İlköğretimdeki kız öğrenciler
için aylık 35 lira, erkek
öğrenciler için 30 lira; ortaöğretimdeki kız
çocukları için aylık
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı.)
İZZET ÇETİN (Ankara) Bitti.
BAŞKAN Sayın Başbakanım, bir
saatlik süreniz doldu, ancak kesintileri de hesaba katarak diğer gruplara
verdiğim kadar size de ek süre vereceğim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Altı dakika
verdiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başbakan, simit
ve çay hesabınız yanlış.
İZZET ÇETİN (Ankara) Rizedeki
hesabınız...
BAŞKAN - Beş dakika ilave süre veriyorum size.
Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Genel Başkanınız dokuz dakika fazla konuştu.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kaç?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Dokuz dakika fazla konuştu Genel Başkanınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dokuz dakika
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Evet, dokuz dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet doğru,
doğru. Demek ki, oradan izleyeceğinize, buradan dinleseydiniz ya
Sayın Başbakan.
BAŞKAN Divandaki arkadaşlarımız
biliyor kim ne kadar konuştu.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) Keşke gelip buradan
izleseydiniz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Aslında, benim daha fazla konuşmam lazım.
BAŞKAN Buyurun, siz Genel Kurula hitap edin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Neden?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Tabii, hepsine cevap vereceğim.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bir saat o konuştu,
bir saat bakan, bir saat siz, üç saat. Üç saat dinledik, yeter!
BAŞKAN Lütfen
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
On bir yılda, 2 milyon çocuğumuzun annesine yaklaşık 2,8
milyar lira ödeme gerçekleştirdik. Zorunlu ilköğretimin on iki
yıla çıkmasından sonra yatılı bölge
okullarının sayısını 3 kattan fazla artırdık.
Okullardaki kız öğrenci kontenjanını da yükselttik.
Okullarımıza taşınan ilköğretim öğrenci
sayısı 812 bine ulaştı, bu öğrencilerimizin öğle
yemeği giderlerini de karşılıyoruz.
2002 yılında 53 devlet, 23 vakıf olmak
üzere toplam 76 üniversitemiz varken, 2003-2013 yılları arasında
51i devlet, 48i vakıf olmak üzere 99 yeni üniversite kurarak bu
sayıyı 175e ulaştırdık. Yeni kurulan 51 üniversiteye
105.933 kadro ihdas ettik. Göreve geldiğimizde, üniversite öğrencisi
45 liracık burs alırken şimdi, beslenme yardımıyla
beraber 480 lira burs veya kredi alıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bütün bunların yanında,
master öğrencilerine 560 lira, bunun yanında, doktora
öğrencilerine 780 lira ayrıca destek veriyoruz.
Bütün bunlarla birlikte, 2014 yılı Ocak
ayı itibarıyla, inşallah, attığımız bu
adımlarla, özellikle
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Bak, Sayın
Başbakan, cüzdanda para yok! Daha ne konuşuyorsun ya!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Mesleğe
yeni girmiş olan bir öğretmenimiz biz iktidara geldiğimizde 470
lira alıyordu. Bu rakam temmuz ayı itibarıyla, yine mesleğe
yeni başlamış, bekâr ve hiç ek ders almayan bir
öğretmenimiz için 1.894 liraya yükseldi, farkımız bu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Benzin kaç para, benzin? Mazot
kaç para? Litresi ne kadar benzinin?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
2014 yılı Ocak ayı itibarıyla da inşallah 2.081 lira
olacak.
İktidara geldiğimizde, Türkiyede 552 bin
öğretmenimiz vardı. On bir yılda toplam 407.537 öğretmen
ataması yaptık.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Birisi
soruyordu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Doktor yok, öğretmen
yok!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Bakın, cumhuriyet tarihinde 552 bin, on bir yılda 407.537, fark bu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) Kaç öğretmen
açığı var?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Şimdi, şubat ayında 10 bin öğretmen alımı daha
yapacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 300 bin çocuk atama bekliyor.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
İnşallah, temmuzda 40 bin öğretmen daha alacağız. Bu
süreç devam edecek ve böylece, şu anda millî eğitim bünyesinde
çalışan yaklaşık 810 bin öğretmenin
yarısından fazlası bizim dönemimizde atanmıştır.
Yani, biz geçmiş dönemlerin açıklarını kapatıyoruz
şu anda.
MUHARREM İNCE (Yalova) On bir senede mi?
İZZET ÇETİN (Ankara) Öğretmen
açığı ne kadar Sayın Başbakan?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Unutmayın, hakkaniyet sahibi olun. 50 kişilik, 60 kişilik, 70
kişilik sınıfların olduğu bir Türkiyeden, şu
anda 30 kişilik, ortalama 35 kişilik sınıfların
olduğu bir Türkiyeye geldik, farkımız bu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Nerede? Nerede?
MUHARREM İNCE (Yalova) Matematik derslerinin yüzde
13ü boş geçiyor Türkiyede, bütün matematik derslerinin.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Sağlık: 2003-2013 yılları arasında 650 adet hastane ve
yeni bina yaptık. On bir yılda toplam 2.243 adet sağlık
tesisini ülkemize kazandırdık. Fazla detayına girmeyeceğim,
bazı örnekler vermem lazım.
MUSA ÇAM (İzmir) Çay-simit yanlış hesap!
Çay-simit yanlış hesap!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ülkemizde sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 39,5 iken
2012 yılında bu oran yüzde 74,8e ulaştı.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başbakan, çay ve
simit hesabı yanlış. Çay-simit hesabı yanlış
Sayın Başbakan.
(CHP İzmir Milletvekili Musa Çamın elindeki
bir kâğıdı Genel Kurula, basın ve izleyici locasına
göstermesi)
BAŞKAN Sayın Çam
Sayın Çam,
yapmayın. Bakınız, bu doğru bir şey değil.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
2002 yılında
MUSA
ÇAM (İzmir) Çay-simit hesabı yanlış Sayın
Başbakan, eksi 276 lira açık veriyor aile.
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Otur oraya! Otur yerine!
BAŞKAN
Sayın Çam, yapmayın. Bakınız, bu doğru bir şey
değil.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) 2002 yılında
MUSA
ÇAM (İzmir) Asgari ücretin altında... Eksi 276 lira açık
veriyor Sayın Başbakan.
BAŞKAN Sayın Çam, bu
yaptığınız doğru bir şey değil, lütfen
MUSA ÇAM (İzmir) Asgari ücretli simit ve gevrek
yese eksi 276 lira açık veriyor, açık! Açık veriyor, hesap
burada, kitap burada! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) 2002 yılında
BAŞKAN
Lütfen, Sayın Çam, bu yaptığınız doğru bir
şey değil, İç Tüzüke uygun değil.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanım, terbiye
sınırlarını aşıyor artık.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Yani, bu işin artık
tadı kaçtı Sayın Başkan.
BAŞKAN
Yapmayın
Bakın
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, terbiye
sınırlarını aşıyor, grup başkan vekilleri
uyarmayacak mı?
MUSA
ÇAM (İzmir) Yanlış hesap, yanlış!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Yani grup başkanları
olarak adamlarınıza lütfen biraz ders verin. Edep ya, edep!
BAŞKAN
Şunun şurasında kısa bir süre kaldı, yapmayın.
Sayın grup başkan vekilleri, rica ediyoruz
MUSA
ÇAM (İzmir) Simit 1 lira 40 kuruş, çay 1 lira; yanlış
hesap!
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Edep diyorum ya, yeter!
MUSA
ÇAM (İzmir) Asgari ücret 804 lira, yanlış, yanlış
hesap!
BAŞKAN
Hep aynı yerlerden itiraz geliyor, lütfen
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Konuşmamın
başından itibaren devamlı bağırıyor. Benim
arkadaşlarım Genel Başkanınız konuşurken
aynı şeyi mi yaptı? Hayır, yapmadı. (CHP
sıralarından gürültüler) Terbiyesiz herifler ya!
MUHARREM
İNCE (Yalova) Aynı şeyi yaptılar, aynısını
yaptılar.
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
Lütfen, arkadaşlar
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başbakan, o kürsüden bize edep
diyemezsiniz.
BAŞKAN
Lütfen, yapmayın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Bizim Genel Başkanımıza
BAŞKAN
Yapmayın
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Lütfen, grubunuza sahip
çıkın.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Tamam
Öyle deyin, öyle deyin.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) Lütfen, grubunuza sahip
çıkın.
BAŞKAN
Sayın İnce, lütfen
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başbakan
Sayın Başbakan
BAŞKAN
Ama bakınız, şimdi, zaten birkaç dakika sonra bitecek
konuşma. Lütfen, rica edeceğim
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Başbakan, sizin
arkadaşlarınız da bizim Genel Başkanımıza
aynısını yaptılar.
BAŞKAN
Lütfen, Sayın İnce, böyle
bir usulümüz yok. Sayın İnce, doğru bir şey değil.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Aynısını bizim Genel
Başkanımıza da yaptılar.
MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Zaten bitecek Sayın Hamzaçebi. Yani, bir şey kalmadı ki.
Deminden beri ikaz ediyoruz, Sayın Genel Başkan konuşurken bu
taraftan da söze karışan olduysa onları da ikaz ettik ama bu
doğru bir şey değil. Yapmayın, rica edeceğim.
Sayın
Başbakan, buyurun.
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) 2002 yılında
(AK
PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN
Lütfen, arkadaşlar, yerlerinize oturun, lütfen
İdare amirlerimiz,
lütfen
BAŞBAKAN
RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) 2002 yılında 18 olan MR
sayısı bugün 310a, 121 olan bilgisayarlı tomografi
sayısı bugün 448e yükseldi. Diyaliz cihazını da 1.510dan
devraldık, bugün 4.644e çıkardık. Acil sağlık
istasyonu sayısı 2002 yılında 481 iken 2013
yılında 2.039a ulaştı. 2002 yılında 617 olan
ambulans sayısı bugün 3.362ye yükseldi. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Karların egemen olduğu dağlara
tırmanmak mümkün değildi. 299 kar paletli ambulansla acil
sağlık hizmeti veriyoruz. Öbür tarafta, 17 ambulans helikopterle
Türkiyenin dört bir yanında bu hizmeti veriyoruz. Öbür tarafta, 4 jet
ambulansla Türkiyeden yurt dışına, yurt dışından
Türkiyeye vatandaşımızı taşıma noktasında
bu hizmetleri veriyoruz. Ve Avrupanın en büyük medikal kurtarma ekibini
kurduk. Şimdi de 17 şehir hastanesinin temellerini atmaya
başladık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Aile hekimi sayımız 21 bini aştı. Başta diyaliz
hastaları olmak üzere ihtiyaç duyan hastalarımızı
hastanelere ücretsiz taşıyoruz.
Savunma sanayinde 5 milyar dolara yakın üretim
gücüne, 1,5 milyar dolara yakın ihracat kapasitesine ulaştık.
Dünyanın en büyük ilk 100 savunma sanayi şirketi arasına 2
şirketimiz girdi. Böylece bugün Altay tankımız, ATAK
helikopterimiz, İnsansız Hava Aracı (ANKA) Projemiz, MİLGEM
savaş gemilerimiz ortaya çıktı
İZZET ÇETİN (Ankara) Gemi var, kaptan yok.
Kaptanlar içeride.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
Millî savaş uçağımızın ilk kavramsal
tasarımlarını tamamladık. AWACS uçaklarımız
önümüzdeki birkaç ay içinde hizmete alınacak.
Kara Kuvvetlerimizin bütün zırhlı
araçları, bunların arasında Kirpi gibi askerimizi mayından
koruyan yeni bir araç dâhil olmak üzere, Türkiyede üretildi ve üretilmeye
devam edecek.
Yeni nesil roket ve füze teknolojilerine büyük bir
yatırım yapıyoruz. Seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü
roketatar kendi teknolojimizle üretilir hâle geldi.
Uydu fırlatma merkezimizin kurulması için
etütlere başladık. Askerî gözlem ve haberleşme uydu
sistemlerimiz bundan böyle
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) -
tamamen ülkemizde tasarlanıp üretilecek.
BAŞKAN Sayın Başbakan, son defa ek süre
veriyorum size. Divandaki arkadaşlarımız biliyor kime ne kadar
süre verdiğimizi. O çerçevede, size ek sürenizi son defa veriyorum, lütfen
toparlayınız efendim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ulaştırmaya gelince: 2003te toplam 6.100 kilometre bölünmüş
yolumuz varken şu anda -ortalama olarak söylüyorum- 17 bin kilometre biz
bunun üzerine bölünmüş yol ilave ettik. Yüksek hızlı tren,
Ankara-Eskişehir, aynı şekilde Konya-Eskişehir; bunun
yanında şimdi de süratle, Eskişehir-İstanbul
etabını tamamlamak üzereyiz. Bütün bunların bittiği ve
Türkiyede yüksek hızlı treni
Yani, demir ağlarla ördük; bunu
biz yapıyoruz, biz. Bu iş laflarla olmuyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Atatürk örmedi mi? Atatürk
örmedi mi demir ağlarla?
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) On bir
yılda demir ağ borcunuz
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
İstanbul, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir illerini
birbirine bağlayan yaklaşık
MUHARREM İNCE (Yalova) Atatürk örmedi mi?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Siz ne yaptınız, ona bakın! Gazi Mustafa Kemal yaptı, ondan
sonra her şey zaten stop. Biz ondan sonra yapanı
Biz yapıyoruz,
aradaki fark bu.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Siz bin
kilometre demir ağ yapmışsınız!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ve bir başka prestijimiz olan Yavuz Sultan Selim Köprüsünün temelini 29
Mayısta attık, şu anda bütün kolonlar 125 metreye yükseldi.
İnşallah süratle o da bitiyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bütün bunların yanında, Marmarayın
altındaki, güneyindeki bir çift katlı tüneli de yapıyoruz,
oradan otomobiller geçecek. 3üncü köprü
ve denizin altından geçecek -otomobiller için- bu tüp geçit, 2015te de
bunlar bitecek.
Şu anda özellikle bir şeyi söylemem lazım,
o da Marmaray. Marmarayı da, evet, ecdadımız hayalini kurdu,
biz de gerçekleştirdik. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) 5 milyar 450 milyon liralık bir
yatırım tutarıyla tamamlandı. Şu ana kadar
Marmaraydan geçen vatandaşımızın sayısı 7 milyon
200 bine ulaştı. Biz bu heyecanı yaşıyoruz,
halkımıza da yaşatıyoruz.
İlave konular
Onları da inşallah
bakanlarımız, şu ara süreç içinde zaten kendi
bakanlıklarıyla ilgili bütün müzakerelerde anlatacaklardır diye
düşünüyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başbakan,
benim gemim neden yok, cevap verin?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayıştay
raporları ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla)
Ancak, bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim, o da şu:
Milletvekilimiz Oya Eronat kardeşime, hiç tahmin etmezdim, evlat
acısı yaşamış olan bir milletvekili
arkadaşımın, burada terör örgütü tarafından şehit
edilmiş yavrusuna Acının keyfini sürüyorsunuz. gibi bir
yaklaşımla ifade etmiş olması bana göre -hiç
yakıştıramadım- ne edebe sığar ne adaba
sığar, hiçbir şeye sığmaz ve hüngür hüngür
ağlatmaya onun hakkı yoktu. Gelip onun da Oya Hanımdan özür
dilemesi gerekir, özür dilemesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Milletin oyuyla buraya gelmiş olan bir insana
kalkıp da böyle bir yakıştırmayı yapmaya hakkı
yoktur.
Çok
teşekkür ediyorum ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısı, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının hayırlara vesile olmasını Allahtan
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Başbakan.
Şimdi,
şahsı adına, aleyhinde olmak üzere İzmir Milletvekili
Sayın Mustafa Ali Balbay konuşacaktır. Isparta Milletvekili
Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz söz hakkını Sayın Balbaya
devretmiştir.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yakışır!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Balbay, söz süreniz on dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
BALBAY (İzmir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
CHP
İzmir Milletvekili Mustafa Balbay.
Sayın
milletvekilleri, gazeteciliğim sürecinde, özgürlükte En kötü meclis bile
kapalı bir meclisten iyidir. diyen bir gazeteci olarak hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, ben konuşmamı bütçe üzerine yapacağım,
bütçe açığı ile ilgili görüşlerimi
paylaşacağım. Bu açıklardan birincisi, özgürlük
açığıdır. Şu anda, bugün bu Meclisteki özgürlük
açığının sadece 1i giderilmiştir, bu özgürlük
açığının 6sı henüz bu Meclisin kapalı
damarları gibi gündemde durmaktadır. Bütün dileğim, o
milletvekillerinin de bugün benim yaptığım gibi yeminlerini
etmeleri ve Meclisin çatısı altında görevlerini yerine
getirmeleridir.
İkincisi,
hukuk açığıdır. Sayın milletvekilleri, bugün sizinle
samimiyetle paylaşmak isterim ki Türkiyedeki hukuk güvenliği sorunu
can güvenliğinden bile ciddi bir sorun olarak gündemde durmaktadır.
Bu hukuk açığının nelere mal olabileceğini bugün
iktidar partisinden muhalefet partilerine kadar bütün partiler
yaşamaktadır.
Yine, bu bağlamda, çok ciddi bir önemli açık,
sayın milletvekilleri, Türkiyedeki yargılamalardaki adalet
açığıdır. Adalet açığı öyle boyutlara
ulaşmıştır ki bugün cezaevlerinde adalet bekleyen binlerce
insan Acaba Türkiyede iç hukuk yolları tümüyle tükendi mi? sorusunu
sormaktadır. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin aldığı
son kararın Türkiyedeki adalet açığının
giderilmesinde önemli bir başlangıç olmasını diliyorum.
MUSTAFA AKIŞ (Konya) Hangi anayasa
değişikliğiyle oldu?
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, lütfen
MUSTAFA BALBAY (Devamla) Sayın milletvekilleri,
bugün Türkiyedeki önemli bir açık da iç barış
açığıdır. Sayın milletvekilleri, hapishanede dört ay
değil, dört yıl sekiz ay yatmış bir kişi olarak
İç barışa varım. diyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) Ancak, bugün tartışılmakta olan
barış açılımının barıştan uzaklaşmak
olduğunu görüyorum.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Partin destek
vermiyor ne yazık ki!
MUSTAFA BALBAY (Devamla) Çünkü, sayın
milletvekilleri, açılım sözcüğüne sözlüğü açıp
bakarsanız açılımın aynı zamanda uzaklaşmak
olduğunu göreceksiniz. Denize doğru açılmak, karadan
uzaklaşmaktır.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Size göre kan olur, kan!
BAŞKAN Lütfen arkadaşlar, lütfen
MUSTAFA BALBAY (Devamla) Gökyüzüne doğru
açılmak, yine, yeryüzünden uzaklaşmaktır. Bu bağlamda ben,
Türkiyedeki iç barış açığının gerçekten bütün
partilerin bu bağlamda bir araya gelerek ortak
gerçekleştirebilecekleri ciddi bir konu olduğunu görüyorum.
Sayın milletvekilleri, ben özgürlükte 80 ülke
dolaştım ve bu 80 ülkenin pek çoğunda iç barış
sorunları çok ciddiydi. İç barış öyle bir şeydir ki
eğer bunun tümüyle iç savaşa dönmesine engel olamazsanız can
kaybınız yüz binler olur. Biz bugün tümüyle, tüm
kayıplarımızı saydığımızda 40 bin
kaybımıza yanıyoruz.
Sayın milletvekilleri, Saraybosnada sadece dört
yıllık iç savaşta 250 bin insan öldü. Ruandada sadece üç
yıllık iç savaşta 800 bin insan öldü. Hemen dibimizdeki Irakta
sürmekte olan iç savaşta kayıpların sayısı tam
bilinmiyor, milyondan söz ediliyor Birleşmiş Milletler kayıtlarına
göre. Bu yüzden, iç barış şu andaki hâliyle bile korunması
gereken bir değer olarak durmaktadır.
Sayın Başbakan burada demir ağlardan söz
etti. Maalesef, bu bağlamda, ülkemizde, evet, demir ağlar
kurulmuştur ama daha çok demir parmaklıklar kurulmuştur. (CHP
sıralarından alkışlar) Şu anda Türkiyede mevcut kurulmuş
olan demir parmaklıkların da yetersiz kaldığını
Sayın Adalet Bakanı söylemekte ve bunu gidermek için
yapılacakları sıralamaktadır.
Sayın milletvekilleri, ben -görüşüme
katılırsınız, katılmazsınız, bütün
dileğim, sadece can kulağıyla dinlemenizdir- hiçbir hükûmetin bu
ülkeye kötülük yapmak isteyeceğine inanmıyorum. Ama hükûmetler
önümüzdeki seçimleri önümüzdeki nesillerin önüne koyarlarsa çok büyük hatalar
yapabileceklerini geçmişte yaşadığım gazetecilik
örneklerinden de gördüm.
Bu bağlamda, sayın milletvekilleri, Türkiyede
şu anda sadece iç barış açığı değil,
dış barış açığı olduğunu da görüyorum.
Şu anda, son yirmi yıla baktığımızda, sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakanın Moskovada da söylediği
Bizi ABden, bu yükten kurtarın
ŞİÖye selam veren
konuşmasında dikkat çektiği gibi, sayın milletvekilleri,
son yirmi yıldır batımızdaki ülkeler bize selam vere vere
Avrupa Birliğine girdi, doğumuzdaki ülkeler bize selam vere vere
Şanhgay İşbirliği Örgütüne girdi, biz de birbirimize
girdik. Şu anda tabloda bunu nasıl tamir edebiliriz ya da nasıl
daha düzgün bir yola girmesini sağlayabiliriz? sorusuna yanıt
arıyoruz ve ne yazık ki çok sağlıklı aramıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, deyim yerindeyse ben de Yunus medresesinden mezun oldum.
Yunusun o güzel sözüne gönderme yapmak gerekirse, iktidara söylemek isterim ki
bir insanı incittiyse bu yaptığın icraat değil. Bugün
Türkiyede ne yazık ki toplumsal kutuplaşmanın, insanların
yaşadıkları acıların önemli bir bölümünde, özellikle
iktidar kanadının -kamuoyu
araştırmalarında sık sık gündeme getirildiği
gibi- Türkiyeyi en çok geren bir konuda bile -iktidarın çevresindeki
araştırma şirketlerinin- Bu partimize yaradı, oyumuzu 3
arttırdı, oyumuzu 4 artırdı. diye
baktığını demir parmaklıkların arkasından üzülerek
izledim.
Yine,
sayın milletvekilleri, şu anda, Türkiyenin içinde bulunduğu
süreçte önemli bir açığın da mademki biraz önce eğitimden
söz edildi ama ondan önce ayrıca vurgulamak istediğim
Ben
komşularımızla ilişkilere de çok önem veren bir
insanım. Örneğin, yıllar önce, GAP gezisine gittiğimde o
GAPın Suriye kanadına giden bütün kanalların kesilmiş
olduğunu üzülerek görmüş, Keşke bu bereketi paylaşabilsek
barış gelse. diye düşünmüştüm. Ama maalesef orayla bile
yaşadığımız bu sorun
Ben
Sayın Davutoğlunun televizyon konuşmalarını izlerken
Acaba baştaki D harfi düştü mü? diye de zaman zaman sormadan
edemedim sayın milletvekilleri. Yaşadığımız tablo
ortada, ki ne avutulacak bir dış barış konusu var ne de
çevremizdeki ülkelerle ilişkilere baktığımızda iyiye
giden bir tablo var.
Ben
biraz önce, Yunus medresesinden mezun oldum. derken sizlerle paylaşmak
istediğim bir başka şey de eğitim açığı.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Yunus değil, Yusuf.
MUSTAFA
BALBAY (Devamla) Şu anda Türkiyede özellikle 300 bin öğretmen
atama beklerken eğitimin bambaşka bir alanda
tartışılmış olmasına da ayrıca üzülüyorum.
Yine, öğretmenleri, sanki sorunlarının
çözümü kimi işlemlerdeymiş gibi, onların da
atanacağını söyleyip bu açığı gidermemenin de
eğitim için apayrı bir sorun olduğunu düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, ben, sizlerin huzurunda,
yaşamımın bundan sonraki dilimini, her kim olursa olsun, hukuk
ve hak arayan herkesle birlikte olamaya adayacağımı sizlerle
paylaşmak istiyorum. Şu anda, Türkiyede, bu Meclisin
çatısı altındaki herkesin, bu ülkeye karşı hukuk,
adalet sorumluluğu var. Bunun giderilmesi için de özellikle cezaevindeki
kişilere seslenmek isterim ki onların Meclisteki haklarını
aramasında önemli bir ayak da ben olmak istiyorum. Sizleri bu konuda daha
vicdanlı olmaya, vicdanınızın da sesini dinlemeye davet
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, şu anda Türkiyenin
içinden geçtiği süreçte ben bu Meclisin pek çok sorunu çözebileceğine
yürekten inandığımı vurguluyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Balbay.
Sayın milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, tutanakla ilgili bir husus var.
BAŞKAN -
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Çok
hızlı okuyorsunuz, tutanakla ilgili bir talebim var.
BAŞKAN Nedir talebiniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük 155,
tutanağın düzeltilmesini
BAŞKAN Bakarız. Yani nedir talebiniz
işin bu safhasında, ne olmuş?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Önemlidir,
önemsiyoruz, onun için.
BAŞKAN E, bunu başka bir zaman da
düzeltebiliriz, biz de inceleme imkânı bulalım ondan sonra.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Hayır
efendim, sizin talimatınız var mı, yok mu onu öğrenmek
istiyorum?
BAŞKAN Ben hiç talimat vermem tutanaklara, böyle
bir şey yok. Ama ben de incelerim eğer varsa onu başka bir
birleşimde düzeltiriz, lütfen.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bakın,
bugünkü konuşmamda Yek dedim, tırnak içine alınmış.
BAŞKAN Onu, ses kaydından da dinlersiniz
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bakın, not
düşülmüş.
BAŞKAN Efendim, eğer, yazılı
tutanakta bir sıkıntı varsa, arkadaşlarımıza
buradan ifade ediyorum, ses kayıtlarını da dinler bir
farklılık varsa giderilir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, Kürtçe olunca sıkıntı oluyor, özgürlükler bitiyor.
BAŞKAN Hayır.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Meclis
Başkanlığının buna tavır koyması lazım.
BAŞKAN
Şimdi, 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunacağım.
2014
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2012
yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Böylece
2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012
yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
Şimdi,
sırasıyla her iki tasarının da 1inci maddelerini okutuyorum:
2014 YILI
MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ
BÖLÜM
Gider, Gelir,
Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1 - (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 428.396.493.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelere 48.647.481.000 Türk Lirası,
c) (III)
sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara
3.003.844.000 Türk Lirası, ödenek verilmiştir.
2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM
KESİN
HESAP KANUNU TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 6260 sayılı 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerine 344.512.858.921 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere
38.944.870.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumlara 2.027.897.000 Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
(2) 2012 yılı merkezi yönetim konsolide ödenek toplamı
350.948.317.871 Türk Lirasıdır.
(3) Kanunların verdiği yetkiye dayanarak yıl içerisinde
eklenen ve düşülen ödenekler sonrası merkezi yönetim kesin hesap
gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki
kamu idarelerinin 2012 yılı bütçe giderleri toplamı 353.641.946.589,96
Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2012
yılı bütçe giderleri toplamı 51.140.871.954,43 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların 2012 yılı bütçe giderleri toplamı 2.193.643.124,38
Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2012 yılı merkezi yönetim konsolide bütçe gideri
toplamı 361.886.686.234,03 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
Anayasanın 164üncü maddesi uyarınca, Bütçe kanunu
tasarısıyla kesin hesap kanunu tasarısının görüşmeleri
birlikte yapılacağından, okunmuş bulunan 1inci maddeler
kapsamına giren kuruluşların 2014 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesaplarının
görüşmelerine yarınki birleşimde başlanacaktır.
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını görüşmek için, alınan karar gereğince, 11
Aralık 2013 Çarşamba günü -yarın- saat 11.00'de toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 21.23