TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
28inci
Birleşim
11
Aralık 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 10/12/2013 tarihli 27nci
Birleşim Tutanağına ilişkin konuşması
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin geçen tutanak hakkında yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.-
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
5.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
7.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
8.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, İstanbul Milletvekili
Ali Özgündüzün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında AK
PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
12.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi
Grup Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
13.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
14.-
Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
15.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
16.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
17.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
18.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde soru-cevap işlemi sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
19.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Hakkâri Milletvekili
Adil Zozaninin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
20.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kars Milletvekili
Mülkiye Birtanenin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
21.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
22.- Manisa Milletvekili Sakine Özün, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının ikinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının kamu idareleri bütçeleri
üzerinde yapılacak görüşmelerin birinci ve ikinci turlarında
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların yetmiş
beşer dakika, kişisel konuşmaların onar dakika
olmasına ilişkin önerisi
B) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4/12/2013 tarihinde kabul
ettiği siyasi parti grubu önerisi ile belirlenen 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kuruldaki
görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzükün 72nci maddesi
gereğince yapılacak görüşmelerde gruplar ve Hükûmet adına
yapılacak konuşmaların iki, dört, altı, sekiz, dokuz ve
onuncu turlarda altmış beşer dakika, diğer turlarda ise
elli beşer dakika olmasına; Genel Kurulun 13 Aralık 2013 tarihi
ila 19 Aralık 2013 tarihleri (bu tarihler dâhil) arasında
yapacağı görüşmelerine saat 10.00'da başlanmasına
ilişkin önerisi
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY
BAŞKANLIĞI
1) Sayıştay
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI
1) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
D) YARGITAY
1) Yargıtay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY
1) Danıştay 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) BAŞBAKANLIK
1) Başbakanlık 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) RADYO VE TELEVİZYON
ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BASINYAYIN VE
ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) VAKIFLAR GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) ATATÜRK ARAŞTIRMA
MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezî 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezî
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür
Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
VIII.- AÇIKLAMALAR
1.-
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın, 12 Aralık 2013 Çarşamba günkü
28inci Birleşimin Birinci Oturumundaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 12 Aralık 2013
Çarşamba günkü 28inci Birleşimin Birinci Oturumundaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
UEFA Şampiyonlar Liginde Juventusla karşılaşacak
Galatasaraya başarılar dilediğine ilişkin
açıklaması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun,
UEFA Şampiyonlar Liginde üst tura çıkan Galatasarayı tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
X.- YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- İstanbul Milletvekili
Abdullah Levent Tüzelin, Maliye Bakanlığı tarafından büyük
mükelleflerin vergi borçları ve cezalarının silindiği
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin cevabı (7/33052)
2.- İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşinin,
bazı Anadolu Ajansı personelinin Gezi Parkı
protestolarını desteklediği için haklarında işlem
başlatıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/33144)
3.- Malatya Milletvekili Veli
Ağbabanın, Malatyanın Arapgir ilçesine kurulması
planlanan bir HESe ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/33202)
4.- İstanbul
Milletvekili Faik Tunayın, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce
yürütülen bir sınava ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/33204)
5.- Manisa
Milletvekili Sakine Özün, Manisanın Soma ilçesinde faaliyet gösteren bir
kömür madeninin denetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33224)
6.- Van Milletvekili
Nazmi Gürün, Vanın Gevaş ilçesinde yaşanan elektrik
sorunlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/33225)
7.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Bakanlığa
bağlı kurum ve kuruluşlarda çalışan taşeron
işçilerin sayısı ile mali haklarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33226)
8.- Manisa
Milletvekili Özgür Özelin, özelleştirilen Gediz Elektrik
Dağıtım AŞ.nin personeline ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/33227)
9.- İzmir
Milletvekili Alaattin Yükselin, İzmirin Gaziemir ilçesindeki bir
fabrikanın radyoaktif özellik taşıyan atıklarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı
(7/33228)
10.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, elektrik aboneliği devir
işlemlerinde güvence bedeli alınmasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33229)
11.- Sinop
Milletvekili Engin Altayın, güneş enerjisi konusunda yapılan
lisanslama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33230)
12.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Gezi Parkı eylemlerine
katıldıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma
açılan personele ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33231)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TRT yönetimi tarafından
çalışanların sosyal medya hesaplarının
denetlendiği ve bu nedenle bazı çalışanlara yönelik
yaptırımda bulunulduğu iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/33395)
14.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından yapılan kavurma ihalelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/33442)
15.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan güvenlik görevlilerine ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/33901)
16.- İstanbul Milletvekili Celal
Adanın, 2013 yılında Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin sorusu ve Ekonomi
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı (7/33902)
17.- Mersin
Milletvekili Ali Özün, Bakanlığa ait lojman ve sosyal tesislere
ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın
cevabı (7/33903)
18.- Mersin
Milletvekili Ali Özün, TRT yönetimi tarafından
çalışanların sosyal medya hesaplarının
denetlendiği ve bu nedenle bazı çalışanlara yönelik
yaptırımda bulunulduğu iddiasına ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/34247)
11 Aralık 2013 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkan, İç Tüzük 58e göre söz istiyorum
efendim. Geçen tutanak özeti
BAŞKAN
Sayın İnce, hangi ifadenin düzeltilmesi için söz istiyorsunuz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Efendim, onu açıklayacağım ben.
BAŞKAN Ama
önce bir söylemeniz gerekir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Terbiyesiz herifler! ifadesinin az önce, 10.40ta tutanaklara konulması.
Bu konuda açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Efendim, beş dakika niye
Beş dakika olmadı.
BAŞKAN
Beş dakikayı geçmemek üzere diyor efendim, üç dakika söz veriyorum.
Buyurun.
IV.- GEÇEN TUTANAK HAKKINDA KONUŞMALAR
1.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 10/12/2013 tarihli 27nci
Birleşim Tutanağına ilişkin konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim.
Saat 10.39-10.40 itibarıyla tutanaklar
şöyleydi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (Devamla)
Genel Başkanınız konuşurken aynı şeyi yaptı
mı? Hayır, yapmadı. (CHP sıralarından gürültüler)
Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Haydar Akar
tutanaklara gidince Sayın Başbakanın Terbiyesiz herifler ya!
sözcüklerinin oraya eklendiğini görüyoruz.
Meclis Başkanını bir kere göreve davet
ediyorum. İç Tüzük 14te Tutanak dergisi ve tutanak özetlerinin
düzenlenmesini denetlemek Meclis Başkanının görevidir... Yani
bunlar saklanamaz, gizlenemez. Sayın Başbakan Meclise hakaret
etmiştir.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Meclise değil.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Meclise değil.
MUHARREM İNCE (Devamla) Terbiyesiz herifler ya!
lafını ona CHP Grubu adına iade ediyorum, yetmediyse bir daha
iade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sana iade ediyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz size iade
ediyoruz. Terbiyesizliklerinizi bin kat iade ediyoruz.
BAŞKAN Sayın İnce, sadece düzeltme
talebiniz var sizin. Cevap verme şeklinde kullanamazsınız bunu,
lütfen
MUHARREM İNCE (Devamla) Bir dakika efendim
Şimdi, baktım, yine dün akşam Twitterda
Sayın Başbakanın mahdumu Meclis serserilik yeri
değildir...
MEHMET METİNER (Adıyaman) Doğru
demiş.
MUHARREM İNCE (Devamla) ...ahlaksız, rezil
tavırların amacı nedir?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Aynen.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Doğru!
MUHARREM İNCE (Devamla) Dedim ki: Hangi
şehzade bu? Manisa şehzadesi mi, Amasya şehzadesi mi? Gemici
olan mı, ızgaracı olan mı?
MEHMET METİNER (Adıyaman) İşte,
terbiyesizlik bu!
MUHARREM İNCE (Devamla) Baktım ki
ızgaracı olanmış.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Terbiyesizlik bu!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Az bile demiş sana, az!
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, ben de diyorum
ki: Demek DNA aynı DNA, babasına bak, oğlunu gör.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kendi DNAnıza
bakın, CHPnin DNAsına bakın.
MUHARREM İNCE (Devamla) Eğer
Başbakanın oğlu muhalefet milletvekillerine bu lafları
ediyorsa buna ilk cevabı verecek olan Başbakan olmalıdır.
Benim oğlum AKP milletvekillerine böyle bir şey yazarsa onun
cevabını ben veririm, onun cezasını da ben veririm. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen neler neler
söyledin!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz her şeyi
söylüyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Başbakanın
oğlunun haddi değildir bize laf söylemek. O, ızgara işine
baksın, 7 olan gemisini 8 yapmaya baksın.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Haydi oradan,
haydi!
MUHARREM İNCE (Devamla) Herkes haddini bilecek!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Varsa, mahkemeye
gidin.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Geçmişte İdris
Naim Şahin de terbiyesiz herif dediği için 3 bin lira para
kazandım ben ondan.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Haysiyetli insanlara
iftira atmayın!
MUHARREM İNCE (Devamla) Biz CHP milletvekilleri
olarak hepimiz Başbakana dava açacağız, kazanacağımız
parayla da Çankaya kapısında millete köfte
dağıtacağız. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Haysiyet
cellatlığına gerek yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunu bilin, bunu bilin!
Herkes haddini bilecek! Herkes haddini bilecek! Başbakan da bilecek,
Başbakanın oğlu da bilecek! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Başta siz
bileceksiniz!
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sen bileceksin, sen!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sen bileceksin!
MUHARREM İNCE (Devamla) Kimse bize hakaret edemez.
O lafları aynen Başbakana da, oğluna da iade ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz sizden fazla
size iade ediyoruz! Haddinizi bileceksiniz! Haysiyet cellatlığı
yapmayacaksınız!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Sen daha fazlasını
hak ediyorsun!
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan
BAŞKAN Sayın Canikli söz istedi, bir saniye..
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
HASİP KAPLAN (Şırnak) İç Tüzük
155e göre tutanakla ilgili bir düzeltme talebimiz var.
BAŞKAN Hangi tutanakla ilgili Sayın Kaplan?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Dünkü tutanakla
ilgili
BAŞKAN Bir saniye... Sayın Canikliye bir söz
vereyim.
Buyurun Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
konuşmacı, Sayın Başbakanımıza hakarette bulundu
Sayın Başkan, söz istiyorum.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Bağırma oradan!
MUHARREM İNCE (Yalova) Evvela senden
başlamalı.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Öyle el kol hareketi yapma
lan!
MUHARREM İNCE (Yalova) Seninle muhatap olmuyorum.
ZEYİD ASLAN (Tokat) El kol hareketi yapma öyle!
Muharrem, arkadaşımsın, el kol hareketi yapma!
BAŞKAN Sayın Canikli, iki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Küfür mü edersin? Ne
yaparsın?
ZEYİD ASLAN (Tokat) İstediğimi
yaparım. Var mı bir diyeceğin?
MUHARREM İNCE (Yalova) Eder misin?
ZEYİD ASLAN (Tokat) İstediğimi
yaparım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Et bakalım da görelim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) İstersem kafanı kırarım
lan!
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne yaparsın?
ZEYİD ASLAN (Tokat) Kafanı kırarım!
MUHARREM İNCE (Yalova) Sen kafamı mı
kırarsın? S
.. ya! (*)
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler ve birbirleri üzerine
yürümeler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Kabadayı
mısın? Kimsin sen?
ZEYİD ASLAN (Tokat) Terbiyesiz! Senin k
.. s.
..! (*)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 11.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sayın Canikli, sataşma nedeniyle söz
vermiştim, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Giresun Milletvekili Nurettin Caniklinin, Yalova Milletvekili Muharrem
İncenin geçen tutanak hakkında yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTTİN CANİKLİ (Giresun)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclis çalışmalarının sakin, sükûnet
içerisinde ve birbirimizi anlayarak, gerçekten bütçe görüşmelerine
katkı sağlamak isteniyorsa bu şekilde, buna uygun hareket
edilerek sürdürülmesi gerekiyor. Buna hepimizin hassasiyetle riayet etmesi
gerekir değerli arkadaşlar. Aksi hâlde yani gerginlik ortamı
içerisinde bu çalışmaların sağlıklı bir şekilde
sürdürülmesi mümkün değil. Elbette sonuç itibarıyla bütçe
görüşmeleri tamamlanır, bütçe Türkiye Büyük Millet Meclisinde
onaylanır, ondan yana herhangi bir problem olmaz ama gönlümüz arzu ediyor
ki, gerçekten teenni ile sükûnet içerisinde ve katkı sağlamak
amacıyla
Çıkıp buralarda birtakım şeyleri yarıştırmak
amacıyla Sen söyledin, ben söyledim, o dedi, bu dedi. ya bunların
hiçbir şeye katkısı yok, hiçbir şeye. Milletimizin burada
gerçek anlamda siyasi partilerin kanaatlerini, düşüncelerini, performanslarını
tespit etme açısından da hiçbir katkısı yok. Sonuç
itibarıyla buralar, bu arena, bütün siyasi partilerin aynı zamanda
görücüye çıktığı arenalardır yani bu gerginlik
ortamından, tartışma ortamından hatta daha da ileri giderek
küfürlerin havada uçuştuğu bir ortamda milletimizin takdir etmesi
bekleniyorsa bu son derece yanlış bir beklentidir. Gelin, herkes
düşüncesini, varsa, kanaatini, dağarcığında ne varsa
ortaya döksün ve o şekilde milletin önüne çıkalım, o
şekilde milletin hakemliğine başvuralım.
Bakın, bu kürsüde gerçekten çok haksız ve
aynı zamanda inanılmaz yalanlar sergileniyor. Sayın
Başbakanımızın oğlunun 7 tane gemisi
Nerede hani
belge? Bir tane belge var mı? Yok. Yalan, kuyruklu yalan. Defalarca aksi
ispat edilmesine rağmen, kuyruklu yalan. Niye bu kuyruklu yalanları
söylemeye ısrar, devam ediyorsunuz. (CHP sıralarından
gürültüler)
Buyurun, işte, bakın, bu tavır
yanlış tavır. Bakın, burada edep neyi gerektirir
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Devamla)
terbiye neyi
gerektirir? Her şeyden önce konuşmacı burada konuşurken
sükûnetle dinlemeyi gerektirir, öyle değil mi arkadaşlar? Aksi hâlde,
onun dışındaki bir yaklaşımın -ben o ifadeleri
kullanmak istemiyorum ama- hiçbir şekilde savunulması mümkün
değildir.
Bize hakaret edilen cümleleri, kelimeleri de bu milletin
bize verdiği oy kadar aynen iade ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sayın Başkan
BAŞKAN Lütfen
ZEYİD ASLAN (Tokat) Başkanım, dinlemek
zorundasınız ama beni yani, müsaade edin.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hakarete
uğramış ya, ne lütfeni ya!
ZEYİD ASLAN (Tokat) Bir şey söyleyeceğim
Başkanım.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Ne lütfeni ya!
ZEYİD ASLAN (Tokat) Bir şey söyleyeceğim
Başkanım.
BAŞKAN Bütçe görüşüyoruz, siz niye müdahale
ediyorsunuz? Kendisini ifade edemiyor mu Sayın Aslan?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Anladım da
hakarete uğramış, çıkıp özür dilesin ya!
BAŞKAN Lütfen
Sayın Aslan kendisini ifade
edemiyor mu?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Buna yapılan
hepimize yapılmıştır, kendisinin ifade etmesine gerek yok.
BAŞKAN Anladım da Sayın Aslan kendisini
ifade edemiyor mu?
Ben burada Başkanlığın
sunuşları vardır. diye konuşmaya başladıktan
sonra geldi, soruyorum. Lütfen demekle ne var?
Buyurun Sayın Aslan.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Biraz önce CHP Grup
Başkan Vekili Muharrem İnce, konuşmasından sonra yerine otururken
şahsıma küfür etti. Bu nedenle, öncelikle,
konuşmacının gelip özür dilemesini, özür dilemeyecekse bana söz
hakkı verilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın İnce, buyurun.
Özür dileyecek misiniz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben küfür etmedim, özür
dileyecek bir şeyim yok.
AHMET YENİ (Samsun) Etti Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın İnce, lütfen
Bir saniye
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama bana hakaret eden kendisi.
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim,
tutanaklarda küfür varsa
MUHARREM İNCE (Yalova) Getirtin tutanakları,
bakalım.
BAŞKAN Peki, tutanakları getirteceğim.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme
alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- CHP Grubunun, 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının kamu idareleri bütçeleri
üzerinde yapılacak görüşmelerin birinci ve ikinci turlarında
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların yetmiş
beşer dakika, kişisel konuşmaların onar dakika
olmasına ilişkin önerisi
11/12/2013
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu, 11/12/2013 Çarşamba günü
(bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki
önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi gereğince Genel Kurulun
onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Muharrem
İnce
Yalova
Grup
Başkan Vekili
Öneri:
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının kamu idareleri bütçeleri üzerinde İç Tüzükün
72nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerin 1 ve 2nci turlarında
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların yetmiş
beşer dakika, kişisel konuşmaların onar dakika olması
önerilmiştir.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, soru-cevap
işlemi için sisteme giren sayın milletvekilleri var, bunlar dikkate
alınmayacak çünkü şu anda grup önerisi görüşülüyor. Bütçe
görüşmesi başladıktan sonra yeniden girilmesini istirham
ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Sayın Başkanım,
girmişiz yani yeniden onlara söz verilsin.
BAŞKAN Bütçe başlamadı ki efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama onlar geçerli olsun
efendim.
REŞAT DOĞRU (Tokat) Başkanım, onlar
geçerli olsun.
BAŞKAN Giremeyen arkadaşlar itiraz
ettiğinde ne karar vereceğiz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Gelecekler zamanında
Sayın Başkanım, gelecekler zamanında.
BAŞKAN Başlamadı ki! Yani, usul nedir
yani usule uymak gerekmiyor mu? Tamam, yapalım da usul nedir?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Usul de öyle oluyor işte.
BAŞKAN Konu görüşülmeye başlanması
gerekir ki sisteme girilsin.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Usulde Danışma Kurulu
önerisi yoktu ki yeni çıktı.
ALİM IŞIK (Kütahya) O zaman sistemi
açmayacaktınız Sayın Başkan.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, şimdi
itiraz ettiğiniz konuyu anlayamıyorum gerçekten.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sistemi
açmayacaktınız o zaman, sistemi açtınız, girdik.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Biz girdik, hakkımız
kaybolursa ne olacak?
BAŞKAN Grup önerisi görüşülüyor, sisteme
giriliyor soru-cevap işlemi için.
ALİM IŞIK (Kütahya) Ama sistemi
açtınız Sayın Başkan.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Açıktı sistem, sistem
açıktı.
BAŞKAN Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi
lehinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Her vesileyle söylediğim bir şey var: Siyaset,
önce nezaket işidir; siyaset, vicdan işidir.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Bu
tarafa bakarak söyleyin!
ENGİN ALTAY (Devamla) Nereye söyleyeceğimi
biliyorum Sayın Başkan!
Bununla beraber, Parlamentonun çalışması,
çalışma saatlerinin insan haklarına
aykırılığının bütün milletvekillerinde
yarattığı gerginliğin doğal sonucu olarak herkesin
ağzından istenmeyen lafların çıktığı,
çıkabildiği de bir vakıa ama değerli arkadaşlar,
bizler milletvekiliyiz, milletvekillerinin Parlamentodaki görevi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğüyle ve Anayasayla belirlenmiş ve
sınırlanmıştır. Burada, bu çatı altında
bulunan herkesin bu Anayasada ve İç Tüzükte belirlenmiş ve
sınırlanmış şekilde, çerçeve içerisinde hareket etmek
gibi bir mecburiyeti vardır. Hiç şüphesiz, bu sıralarda oturan
siz saygıdeğer milletvekillerinin birinci görevi yasama faaliyetleri,
ikinci görevi de denetim faaliyetleridir. Dolayısıyla, iktidar
partisine mensup milletvekillerinin içlerinden çıkardıkları
Hükûmeti, esasen, denetlemek gibi bir görevi var iken sizlerin, bırakın
denetlemeyi, muhalefet milletvekillerinin denetleme hakkını
kullanmaları esnasında işinize gelmeyen,
hoşlanmadığınız, hatta hoş
karşılanmadığınız kimi sözler, beyanlar buradan
serdedildiği zaman kontrolden çıkmanızı anlamak mümkün
değil.
Bir parlamentoda, sayın milletvekilleri, bir
sayın başbakan şu veya bu şekilde bu kürsüden Genel Kurula,
muhalefet sıralarına Terbiyesiz herifler ya! diye
Şüphesiz,
kasten söylenmemiştir, şüphesiz, kastı
aşmıştır, planlı ve isteyerek kurulmuş bir cümle
değildir ama elhak soruyorum: Bu doğru mudur, bu tavır kabul
edilebilir mi? Bu tavırdan, bu ifadeden sonra çıkıp bir grup
başkan vekilinin Genel Kuruldan ve yüce Türk milletinden,
vatandaşlarımızdan ya da halklardan özür dilemesi gerekmez mi?
Hâl böyleyken -grup önerisini de bunun için verdik- muhalefetin çok
kısıtlı denetim sürelerine bile tahammül edemeyip
oturduğunuz yerden muhalefet milletvekillerine, grup başkan vekiline
Kafa kırarım, mafa kırarım. gibi laflar haddiniz
değildir. Herkes de haddini bilecek. Yani burada, şu
anlayış içindeyse iktidar milletvekilleri bu Meclisin önümüzdeki
günlerde huzur içinde çalışabilmesi mümkün değildir: Biz
çoğunluğuz, biz kalabalığız, biz istersek bunları
şöyle kalkar püskürtürüz. Böyle bir şey yok, bunu
yapamazsınız. Burada bir tane muhalefet milletvekili bile kalksa
orada oturur ve sizinle çatır çatır mücadele eder. Neyin mücadelesini
eder? Beytülmali koruma mücadelesi eder, yetim hakkını koruma
mücadelesi eder.
Sayın milletvekilleri, ortada sorunlar var; başından
beri söylediğimiz, dün sayın liderlerin söylediği, ortaya
koyduğu tezler var. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Anayasa ihlal
ediliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu bütçeyi, 2014 yılı
bütçesini ve 2012 mali yılı kesin hesabını bu
şartlarda görüşürse biz diyoruz ki: Bu bütçe meşru bir bütçe
değildir.
Hükûmet bir suç işliyor. Denetim
raporlarını Meclise getirmiyor, kaçırıyor. Peki, bizim de
size suç ortaklığı yapmamızı bizden hangi
mantıkla bekliyorsunuz? Bunu anlayamıyorum. Hadi sizin yasa yapmak
gibi birinci öncelikli bir göreviniz var. Bizim de birinci öncelikli görevimiz,
denetim hakkını kullanmaktır. Meclisin iki tane işi var,
hep söylerim: Yasama, denetim. E, biz denetim hakkımızı
kullanmazsak suç işleriz. Buradan, bu kürsüden söylüyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi denetim hakkını sonuna kadar kullanacaktır. Bunu
kullanmaya mecburuz.
Bununla beraber, bir konu daha var, hep atlanıyor
sayın milletvekilleri: Bu Sayıştay raporlarıyla ilgili
-gene önümüzdeki dakikalarda çok şey söylenecek- ortaya sürdüğünüz
tezlerin hepsi çürümüştür, en azından kamu vicdanında
çürümüştür. Bunun hesabını kamuoyuna nasıl vereceksiniz,
bunu çok merak ediyorum.
Şimdi, sayın milletvekilleri, demokrasi
olduğu için bu kürsü var, demokrasi var diye bu Meclis var ama demokraside
muhalefete tahammülsüzlük, çoğunluk
şımarıklığı diye zaman zaman sizi itham
ettiğim noktadan biraz çekilmeniz lazım. Ayrıca şunu da
anlamıyorum: Siz muhalefetten ne bekliyorsunuz? Siz, muhalefet olarak
Aferin, ne güzel de işler yapmışsınız, bak bak bak,
bravo! falan mı diyeceğimizi zannediyorsunuz? Böyle bir şey
olabilir mi sayın milletvekilleri?
Yapılan her işin mutlaka daha iyisi
vardır, her işin daha iyisi vardır. Biz diyoruz ki: Biz
Türkiyeyi sizden daha iyi yöneteceğiz. Demeyelim mi? Biz Siz yetim hakkı
yiyorsunuz. diyoruz Hükûmete. Demeyelim mi? Bunları bütçe
görüşmeleri boyunca milletvekillerimiz belgeleyecek ve önünüze koyacak.
Biz diyoruz ki: Siz demokrasiyi tahrip ediyorsunuz. Demeyelim mi? Yani bir
ülkede herkes dinlendiğini ve dikizlendiğini düşünüyorsa, bir
ülkede herkes özel hayatının gizliliğiyle ilgili bir şüphe
içindeyse, bir ülkede devletin valisi vatandaşına Nokta, nokta
-ben burada onu söyleyemem- diyor da Başbakan Ben bu valiyi yedirmem.
diyorsa bu ülkede kaliteli bir, nitelikli bir demokrasiden kim söz edebilir?
Bir ülkede insan haklarına fevkalade aykırı bir şekilde,
dünyanın hemen hemen hiçbir demokrasisinde görülmeyecek boyutta uzun
tutuklulukla Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri dâhil -ki üyelerin
dışındakileri de bu kapsamda almamız lazım- otuz
aydır 7 tane milletvekili cezaevinde tutuluyorsa Bu Parlamento
ayıplıdır, bu Parlamento firelidir, bu Parlamento kusurludur.
demeyelim mi sayın milletvekilleri? Biz bunları söyleyeceğiz.
Size düşen şudur: Ben siyaseti
Bu çatıda
on ikinci yılım. Genç bir milletvekiliyken, yeni bir milletvekiliyken
benim de yerimden çok atraksiyonlarım olmuştur. Parlamentonun
geleneğinde sataşma vardır, Sayın Başkan, vardır
ama Parlamentonun geleneğinde sistematik taciz yoktur. Kimi, iktidar
partisine mensup milletvekilleri, özellikle muhalefet partisine mensup
milletvekilleri Sayın Başbakanla ilgili konuşmaya
başlayınca, görevlendirilmiş gibi, özel seçilmiş birlikler
gibi, özel kuvvetler gibi yerinden, sistematik taciz muhalefet milletvekillerine
uyguluyor. Benim onlara da bir tavsiyem var.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Nurettin Beyi
konuşturmadınız.
ENGİN ALTAY (Devamla) Burada Bekir Bozdağ bir
konuşma yaptı. Sayın Başbakan da oradaydı, Bekir
Bozdağı dinledi, önce grup başkan vekili yaptı, sonra
bakan yaptı. Eğer siyasette yükselmek istiyorsanız bu yolu
izleyin. Yerinizden, muhalefete sistematik taciz yaparak siyasette
yükselemezsiniz genç arkadaşlar, bunu bileceksiniz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Muhalefette de hakaret eden
ön plana çıkıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bunu bileceksiniz.
İki, bir şeyi daha bileceksiniz: Muhalefet
konuşacak, muhalefet yeri gelecek sesini yükseltecek. Siz
iktidarsınız, iktidar olgunluğu gösteremiyorsanız ben size
iktidarın bol geldiğini düşünürüm. Bunu yapmayın, bunu
yaparsanız bundan size bir hayır yoktur.
Partinizin, son zamanlarda, kamuoyu nezdinde, kamu
vicdanında iyi günlerden geçmediğini bilenlerdenim. Siz bunun aksini
söyleyebilirsiniz. Hatta dün, Genel Başkanımız konuşurken,
rakamlarla Hükûmetin iflas belgesini ortaya koyarken bir sayın
milletvekili Madem öyle niye oy alamıyorsunuz? dedi. Göreceğiz 30 Martta.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bu rakamlar
yanlıştı, bu rakamlar hep yanlış rakamlardı.
ENGİN ALTAY (Devamla) Göreceğiz, göreceğiz,
30 Martta göreceğiz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Biz
bunları çok gördük Engin Bey, biz bunları her seçimde gördük.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bu millet şu kanaate
varmıştır: Sayın Başbakanın, birtakım
çevrelerden de söylendiği gibi, bir güç zehirlenmesi hâletiruhiyesi içine
girdiğini millet görmüştür.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) On
yıldan beri söylüyorsunuz
bunları.
ENGİN ALTAY (Devamla) İki, millet işin
tadını kaçırdığınızı da görmüştür.
Millet, şımardığınızı da görmüştür.
AHMET AYDIN (Adıyaman) On yıldır aynı şeyleri
söylüyorsunuz.
ENGİN ALTAY (Devamla) Millet devleti bakkal
dükkânı gibi yönettiğinizi de görmüştür. Biz bunları burada
konuşuruz.
Şimdi, bu kürsüden, biraz önce Sayın Meclis
Başkanına bir mektup yazdım, dün Sayın Başbakanın oğlunun
attığı twitterla ilgili
Meclis Başkanından, eğer hepimizin Başkanıysa
yasal işlem başlatmasını yani suç duyurusunda
bulunmasını talep ettim ve sonucunu da merakla bekliyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ya, Meclisle
ne alakası var bunun? Herkes
atıyor, herkes söylüyor. Twitterın burayla ne alakası var?
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Her gün hakaret
ediliyor AK PARTİ Grubuna, her gün AK PARTİ Grubuna hakaret ediliyor
o twittlerden, çıtınız çıkmıyor.
ENGİN ALTAY (Devamla) Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Öncelikle, tabiatıyla bu kürsüden kullanılan
hakaret cümlelerinin kabul edilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bu
konuda herhâlde, kullanılıp silindiği iddia edilen bu cümleler
konusunda muhakkak Meclis Başkanlığının Türkiye Büyük
Millet Meclisine bilgi vermesi kaçınılmazdır; tutanakların
bu şekilde resen düzeltilmesi işlemi nasıl
yapılmıştır, bilgi verilmesini istirham ediyorum.
Evet, aslında bugünkü konuşma, bugünkü grup
önerisi acaba münhasıran bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapmak
amacıyla mı verildi, verilmedi mi, doğrusu bilmiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclis gruplarının
Danışma Kurulu kararıyla gündemi yeniden düzenleme taleplerini
meşru görüyoruz ve bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi uygun olduğu
zamanlarda bu hakkını kullanmaktadır. Ancak, bütçe
görüşmeleri özel gündemle yapılan görüşmelerdir. Bu konuda
bundan önceki görüşmelerin tamamı esas itibarıyla grupların
mutabakatıyla oluşmuş, süreler belirlenmiş ve bu çerçevede
takvim de belirlenmiştir. Geçen sene aynı şekilde bugün
görüştüğümüz bütçeyle ilgili böyle bir gündem yine Sayın Ahmet
Aydın, Sayın Muharrem İnce, Sayın Mehmet Şandır
ve Sayın İdris Balukenin imzasıyla oluşturuldu.
Dolayısıyla, bütçe görüşmeleri yapılırken siyasi
partiler arasında bir mutabakat oluşmasını temin etmek esas
olmalıdır. Netice itibarıyla milletimizin bütçesini burada
konuşacağız, bu konuşmaları ve eleştirilerimizi
burada dile getireceğiz. Zaten bütçe siyasal anlamıyla bir
eleştiri belgesidir. O bakımdan eleştirilerimizi burada gündeme
getireceğiz. Fakat, bu sene maalesef, partiler arasında bir mutabakat
oluşmadı. Mutabakat oluşmayınca bir parti grubu,
çoğunluk partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi önerisiyle bir özel
gündem oluşturuldu. Bu özel gündem de geçen seneki özel gündemin
aynısıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak -biz bütçede
teamüllerin oluşturduğu, bu Meclisin ayrıca teamülleri
vardır- Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak da
eleştirilerimizi zaten konular itibarıyla bu kürsüden bütçe
sırasında dile getireceğimiz için ayrıca tekrar grup
önerilerinin verilmesini doğrusu biz uygun görmüyoruz, uygun görmedik ve
bu çerçevede bütçenin belli bir sürede tamamlanması gereken bir işlem
olduğu için, bir özel gündemle belirlendiği için de bu
hakkımızı kullanmayı doğru bulmuyoruz.
O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
belirlenmiş özel gündemin üstünde yeni bir gündem oluşturmak
aslında doğrudan doğruya bugünkü gündemle ilgili yani sürelerle
ilgilidir ama bundan sonra ne olacağını bilmiyoruz. İnşallah,
umarım, sadece ve sadece bugünkü gündemle ilgili dünkü
tartışmaları bu Mecliste konuşmak amacıyla
getirilmiştir.
O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
bir özel gündem belirlenmiş olduğunu düşünüyoruz. Bu özel gündem
belirlendikten sonra, başka bir gündem ancak bu bittikten sonra
oluşturulması mümkündür. Şüphesiz, Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisi sadece konuşma sürelerinin uzatılması amacına
yöneliktir. O bakımdan, bir başka gündem oluşturulmasına
yönelik bir grup önerisi getirilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak kabul
etmediğimizi ifade etmek istiyorum.
Zaten 50nci maddede Özel gündem olarak
belirlenmiş ve bugün bastırılan gündemde de bütçenin özel
gündemle görüşüleceği ifade edilmiştir. Bu özel gündemi
tamamlamak gerektiğini, bundan sonraki süreler
Daha önceki yıllarda
varılan mutabakatta bizim de bir imzamız vardır. O imzamız
çerçevesinde, bu mutabakata bağlı olarak, bu sene belirlenen bu
süreler çerçevesinde, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri
kurumların bu bütçeleri konusundaki eleştirilerini sunacaktır.
Eğer bir başka mutabakat arayışı olursa partiler
olarak bir araya geliriz, bu süreleri yeniden değerlendirebiliriz. Bunun
medeni ölçüler içerisinde yapılabileceğini ve sınırlı
sayıda, belli bir sürede tamamlanması gereken bir iş olduğu
için de mutabakatla belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
O bakımdan, Cumhuriyet Halk Partisinin birinci ve
ikinci turlarda yapılacak görüşmelerle ilgili yetmiş beşer
dakika ve kişisel konuşmaların onar dakika olması önerisine
aslında daha önceki mutabakatların dışında olmakla
birlikte, yine partiler arasında bir mutabakat olursa memnuniyetle böyle bir sonuca
ulaşmamız mümkünse bizim de buna hazır olduğumuzu ancak
gündemin önceden belirlenmesi münasebetiyle, grup önerisiyle yeni bir gündem
oluşturma talebinin doğru olmadığını ve bundan
sonraki dönem içerisinde eğer sürelerle ilgili bir talep varsa, grup
başkan vekilleri olarak eğer bir mutabakat oluşturacaksak bu
mutabakat çerçevesinde bu sürelerin yeniden değerlendirilmesi için kendi
aramızda bir değerlendirme yapmak suretiyle, bu on günlük süre
içerisinde partilerin grup önerisiyle başka bir gündem oluşturma
yerine, bu özel gündem bittikten sonra bir gündem oluşturmaya yönelik bir
talep varsa onu da kendi aramızda müzakere etmemizde fayda vardır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu çerçeve içerisinde
bu konudaki görüşlerimizi sizinle paylaşmak istedim. Hepinize
saygılarımı arz ediyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen
Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıklı bir bütçe
görüşmesi yapabilmenin öncelikle kürsüye, konuşmacıya
saygıdan geçtiğini bir kere buradan ifade etmek istiyorum. İki gündür
ikinci gündeyiz- yaşanan tartışmalara
baktığımız zaman sağlıksız bir
tartışma ortamı olduğunu görüyoruz. Özellikle, bu konuda AK
PARTİyle, iktidar partisiyle ana muhalefet partisinin çok daha sorumlu
davranması gerektiğini düşünüyorum.
Burada biz bütçe görüşmesi yapıyoruz. Bu bütçe
görüşmesi, Hükûmetin, vatandaşın vergilerini harcarken ekonomi
politikasını denetlemekle ilgilidir. Bununla ilgili biz bu
tartışmayı yaparken zaman zaman bakıyoruz ki iktidar
partisi milletvekilleri veya grup başkan vekilleri Hükûmet adına
çıkıp Hükûmeti savunuyor. Eğer Hükûmetiniz âcizse yapın,
eğer değilse siz oturun, sıranız gelince konuşursunuz.
Oturmuşuz, bir Danışma Kurulu
yapılmış. Bu Danışma Kurulunda bir çizelge
çıkmış ortaya ama dün anlaşıldı ki bu bütçe
takvimi çok sıkışık, yetersiz. Hatta bunu ben dünkü
konuşmamda dile getirdim, komisyon görüşmelerini yirmi güne
sıkıştırdınız, gece iki, üçlere kadar
çalıştık, ertesi gün de sabah geldik. Bütçe görüşmelerini
de Genel Kurulda, siz, on güne sıkıştırırsanız,
ben size açık bir şey söyleyeceğim, bu, vatandaşa
saygı değil, millî iradeye saygı olmaz, bunun adı
saygısızlık olur arkadaşlar. Bakın, liste bu. Bugün 11 Aralık,
on sekiz kurumun bütçesi elli dakikada görüşülecek arkadaşlar, on
sekiz kurumun bütçesi elli dakika. Bir gruba verdiğiniz elli dakika,
kişisel sözler var beşer dakika. Söyler misiniz, bu,
sağlıklı bir bütçe denetimi görüşmesi olabilir mi? Siz,
buna sağlıklı diyebilir misiniz? On sekize bölün, her birine
dört dakika düşüyor. Dört dakikada, bu bütçelerle ilgili, MİTle
ilgili, Başbakanlıkla ilgili, böylesine önemli kurumlarla ilgili,
siz, dört dakikada sağlıklı bütçe tartışması
yapabilir misiniz? Bakın, 13 Aralık takvimine bakın, 13
Aralıkta beşinci tur ve altıncı turun olduğu güne,
altı bakanlık bütçesini koymuşsunuz arkadaşlar ve on yedi
kurumun bütçesi var. Altı bakanlık ve on yedi kurumu siz, Allah
aşkına, süre olarak bakıyorum elli dakikada
sağlıklı tartışabilir misiniz? Eğer
sağlıklıysa, eğer ilkeliyseniz, eğer gerçekten bunu
doğru buluyorsanız, dün bu kuralı neden ihlal ettiniz,
soruyorum? Yani kural ihlali
İç Tüzük 19a göre Danışma
Kurulunun kararını ihlal etmek
için ya iktidar partisinden ya ana muhalefet partisinden mi olmak gerekiyor?
Dün Sayın Kılıçdaroğluna ek otuz dakika verilmedi mi
konuşmasının üstüne?
MUHARREM İNCE (Yalova) Dokuz dakika verildi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) On dakika
verildi.
HASİP KAPLAN (Devamla) Bir dakika
MUHARREM İNCE (Yalova) Dokuz dakika.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) On dakika
verildi, hepimize on dakika verildi.
HASİP KAPLAN (Devamla) Başbakana da otuz
dakika verilmedi mi, arkasından da ek verilmedi mi? Verildi
arkadaşlar. Dün, dün
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hayır,
aynı, on dakika. Yapmayın Sayın Kaplan, kayıtlarda var.
HASİP KAPLAN (Devamla) Peki, sizin
ayrıcalığınız ne kardeşim,
ayrıcalığınız ne bana söyler misiniz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Yok öyle ya.
HASİP KAPLAN (Devamla) Yani partiyse parti, grupsa
grup, iktidarla ana muhalefetin MHPyle BDPden fazlalığı
mı var, ayrıcalığınız mı var? Hayır, yok.
Kuralsa kural. Bakın, doğruya doğru diyeceksiniz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dokuz dakika
Bilgi
doğru değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Hasip Bey
HASİP KAPLAN (Devamla) Doğruya doğru
diyeceksiniz. Bakın arkadaşlar, burada saatler var.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Kayıtlar
açık Sayın Kaplan, aynı süre.
HASİP KAPLAN (Devamla) Şimdi, buradaki
noktadan çıkarak şunu söylemek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama bilgi doğru
değil ki.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Bir
ayrıcalık yok.
HASİP KAPLAN (Devamla) Burada bir
sıkışıklık var, bunu gidermek mümkün, mümkün.
Nasıl mümkün? 4 grup başkan vekili arkada bir araya gelirsiniz, elli
dakika mı konuşmalar, elli dakika konuşmalarda bir esnek pay
koyarsınız, Meclis Başkan Vekillerine, elli dakikaları bir
saate tamamlamak üzere on dakika, konuşmacı
konuşmasını bitirdikten sonra duruma göre bir dakika, iki dakika
vererek -ki buna en çok sizin ihtiyacınız var, siz beşer
dakikaya bölüyorsunuz- bir dakika ekle sözünü bağlama imkânı
sağlarsınız. Bu bir anlaşmadır, bu Meclisin
sağlıklı çalışması açısından.
Şimdi, bizim önerimiz bu. Ama Biz iktidarız, oy çokluğumuz var,
demokrasi de oy çokluğudur, her zaman önerge getiriyoruz, burada
dediğimiz dedik, çaldığımız düdük. diyebilirsiniz
bunun adına da demokrasi de diyebilirsiniz. Biz öyle bir demokrasiyi,
dünyada hiç gelişmiş demokrasilerde görmedik arkadaşlar, ciddi
söylüyorum yani samimi olarak burada söylemek istiyorum.
Şimdi,
dün, Sayın Çiçekten bir talepte bulundum -demin Sayın Başkana
da söyledim- bu tutanakların tutulması olayı
Şu tutanaklar
arkadaşlar, İç Tüzük 155e göre ses kayıt cihazı var,
stenograflar burada kayıt yapıyor, ona göre tutanak tutuluyor. Ben
dün burada iki kelime konuştum yek dedim. Yeki parantez içine
almışlar arkadaşlarımız. Onlara öyle
bildirilmiş ki nokta nokta, tırnak içinde x
Bu bölümlerde hatip
tarafından Türkçe olmayan bir dilde kelimeler ifade edildi. Kürtçe bir
dil değil mi arkadaşlar?
ENGİN ALTAY (Sinop) Tavla oynamamış
mı onlar?
HASİP KAPLAN (Devamla) Yek uluslararasıdır,
enternasyonaldir ya, enternasyonal arkadaşlar. Şimdi, yeki
yazamayan bir Mecliste özgür irade olur mu? Demokrasi tartışması
yaşayabilir misiniz?
(x)
demişim,
(x) hem Kürtçedir hem
dünyaya mal olmuş bir kelimedir. Onu da tırnak, tırnak içine
almışsınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Farsça,
Farsça...
HASİP KAPLAN (Devamla) Sonra, dün bir atasözü
söyledim, iktidar için dedik ki: Yani Kürtçe bir atasözü var
(x),
(x)
hafif akıl,
(x)ağır yük. Ona
da nokta nokta, x işareti Bilinmeyen dilde
Şimdi, gittim Tutanak Müdürlüğüne Müdür Bey,
Başkanlığın size bir talimatı var mı bu konuda,
çıkarın, istiyorum. dedim. Yok, yazılı bir talimatı
yok. dedi. E, be, kardeşim, madem talimatı yok, İsrail Devlet
Başkanı gelir burada İbranice konuşur, Obama gelir burada
İngilizce konuşur, Türki cumhuriyetlerinin bütün liderleri gelir
burada konuşur, bırak onu, Uluslararası Ceza Mahkemesinin
hakkında tutuklama kararı verdiği El Beşir de gelir burada konuşur,
hepsinin konuştuğu dillerde tutanaklara geçersiniz; Kürtçeye gelince
bir yasak zihniyet başlıyor, bir inkâr başlıyor, bir ret
başlıyor. Siz sindiriyor musunuz içinize bunu arkadaşlar?
Sayın Meclis Başkanım
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hakarettir, hakaret!
Yeter artık!
HASİP KAPLAN (Devamla) Bu hakareti kabul
etmiyoruz. Bu saygısızlığı kabul etmiyoruz bu
Mecliste. Edepse edep bu, adapsa adap bu. Başbakanın sözüyle
söylüyorum. Edepse Kürtçe yazılacak. Adapsa Kürtçe yazılacak.
Hukuksuzsa öyle yazılacak. Hukuksa öyle yazılacak. Adaletse öyle
yazılacak. İnsan Hakları Günüyse öyle yazılacak.
Demokrasiyse öyle yazılacak. Ha, Kenan Evrenin 12 Eylül darbesiyle
getirdiği 2932 sayılı Yasa, Dil Yasağı Yasası
yürürlüktedir. diyorsanız, Sayın Başbakan Yardımcım
2932 sayılı Yasa Özal döneminde kaldırılmadı mı?
Kaldırıldı. E, kaldırıldı, siz daha niye
uyguluyorsunuz darbe hukukunu burada arkadaşlar? Bunun düzeltilmesi
lazım.
Kürtlere saygı istiyoruz, Kürdistana saygı
istiyoruz, halklara saygı istiyoruz, Türklere saygı istiyoruz,
Çerkezlere, Boşnaklara, Lazlara, bu ülkenin bütün zenginliklerine, bütün
farklılıklarına. Biz inanıyoruz ki onlar demokrasinin
harcıdır, birliğidir, ayrılık nedeni değildir.
Onun için, Sayın Başkan, ya, bunu da
düzeltirsiniz ya da raporda yaptığınız gibi, size bir dava
daha açarız, eder iki dava. Keyfiniz bilir, sizinle mahkemelik
olacağız. Bu saatten sonra, bu yaştan sonra beni
avukatlığa döndürmeyin.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Başkanla zaten
mahkemelik olacağız.
HASİP KAPLAN (Devamla) Sizinle mahkemelik
olacağız.
Sayın Başkan, bu tutanakları celbedin,
getirin ve düzeltin.
Uzlaşma önerimizi burada tekrar ediyoruz, grup
başkan vekilleri arkada bunu düzeltsinler.
Saygılarımla. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Düzeltme yapmak istiyorum.
Sayın Kaplan, Sayın Genel
Başkanımıza dün otuz dakika ek süre verildiğini, Sayın
Başbakana da öyle verildiğini söyledi. Dokuz dakikayı
ENGİN ALTAY (Sinop) Dokuzu otuz anlamış.
HASİP KAPLAN (Hakkâri) Otuz, sonra dokuz diye
düzelttim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dokuz dakika verildi. BDP
temsilcileriyse 2 kişi konuştuğu için beş, beş
verildi.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Beş, üç verildi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hatta, bize
ayrıcalık değil, ayrıcalıksa bir dakika onlara fazla
oldu.
Bunu bir düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz
isteyen Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) Not alayım mı,
sataşma var mı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Meclis çalışmalarında mutabakatla görev
ifa etme, konsensüsle iş yapma son derece önemli. Meclis teamülünde,
Meclis uygulamalarında bugüne kadar hiç ihlal edilmemiş, bütün siyasi
partilerin geçmişte, bugüne kadar üzerinde hassasiyetle durduğu
mutabakat konularından bir tanesi bütçe görüşmeleri idi. Bugüne kadar
bütçe görüşmeleri takvimi bütün siyasi partilerin, bütün grupların
mutabakatıyla, konsensüsüyle belirlenirdi ve buna uyulurdu ve bu bütçe
görüşmeleri sırasında grup önerileri getirilmez, çok acil
durumlar dışında ve bütün grupların mutabakatının
sağlanması hâli dışında grup önerileri getirilmez ve
bu süre içerisinde, belirlenmiş özel gündem içerisinde bütçeyle ilgili
konular görüşülür, tartışılır idi.
Tabii, mutabakat kolay oluşturulmuyor,
oluşmuyor Türkiyede, hele Türkiyede siyasi partiler, siyasi parti
grupları arasında mutabakat kolay oluşmuyor. Bu kolay
oluşmayan ama bugüne kadar da hiç ihlal edilmeyen mutabakatlardan bir
tanesi maalesef Cumhuriyet Halk Partisi tarafından bozulmuş
durumdadır. İlk defa, ilk defa grup önerisi, bütçe görüşmeleri
sırasında grup önerisi getirilerek bu mutabakat bozulmuştur.
Sadece grup önerisiyle bozulmadı, bütçe takviminin oluşturulması
da aynı şekilde
Bu sene hariç, bu yıl hariç, 2014 bütçesinin
görüşüldüğü şu an, şu dönem hariç önceki tüm dönemlerde
bütün siyasi parti gruplarının ortak imzasıyla,
Danışma Kurulu kararıyla bu takvim belirlenir ve
uygulanırdı. İlk defa Cumhuriyet Halk Partisi bu mutabakata
katılmadı ve bu nedenle grup önerisiyle bu takvimi belirlemek zorunda
kaldık. Bundan gerçekten son derece üzüntülü olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Bunlar kolay oluşmuyor, çok uzun yılların birikimi,
çok uzun yılların ortaya çıkardığı güzel bir
uygulama, güzel bir gelenekti bu ama maalesef, kusura bakmayın, Cumhuriyet
Halk Partisi bu geleneği ortadan kaldırdı, bu geleneği yok
etti maalesef.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sor bir niye
kaldırdı? Sor ki niye kaldırdı, sor?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yok etti,
yani ortadan kalktı yirmi yıllık, otuz yıllık,
kırk yıllık gelenek. Bakın, ondan bahsediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Şimdi örneklerini
anlatacağız.
İZZET ÇETİN (Ankara) Memleket ve Meclis
yönetiminden kaynaklanıyor bu.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bugüne kadar
tartışmaları olmuş, geçmişte çok siyasi partiler
arasında çok sert tartışmalar, müzakereler
yaşanmış ama bu teamül, bu gelenek hiç bozulmamış
arkadaşlar, bozdurulmamış. Bunda çok hassasiyetle korunması
söz konusu olmuş ve korunmuş, bugüne kadar gelmiş. Yani bu,
Türkiye Meclis tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarında şu anda, şu an gerçekten bir
kırılma anıdır ve maalesef son derece talihsiz bir andır.
Sayın Vuralın çok açık bir şekilde
belirttiği gibi ve Sayın Vurala da buradan çok teşekkür
ediyorum, keza BDP de aynı hassasiyeti gösterdi ama Sayın
Vuralın hem konuşması hem öncesinde yaptığımız
görüşmelerde ortaya koyduğu tavır grup olarak da bu
geleneğin, bu teamülün
Bu bizim dışımızda, bugün AK
PARTİ var, on yıl sonra, yirmi yıl sonra, otuz yıl sonra
belki olmayacak. Dolayısıyla, bu bize kalacak olan yerler değil.
O yüzden burada bugün AK PARTİ var, onun aleyhine veya Hükûmetin aleyhine
olsun nasıl olursa olsun anlayışı içerisinde olmamak
gerekiyor. Daha geniş ve bunun ötesinde düşünebilmek gerekiyor.
Cumhuriyet Halk Partisinin bu düşüncede olmadığını
üzülerek ifade ediyorum.
Bakın değerli arkadaşlar, bu takvim
oluşturulurken, turların sayısı belirlenirken ve turlar
üzerindeki görüşme süreleri de tespit edilirken biz bütün siyasi
partilerle konuştuk ve geçen yıl birlikte -Sayın Vuralda
gösterdi- dört siyasi partinin mutabakatla ortaya koyduğu takvimin aynısının
bu sene uygulanmasını önerdik ve kabul edildi, biraz önce ifade
etmeye çalıştığım gibi, Cumhuriyet Halk Partisi hariç.
Geçen yıl nasıl yapılmış ise, geçen yıl kaç tur
ve hangi süreler ihdas edilmiş ve onun üzerinden yürütülmüş ise biz,
bu sene de aynı şekilde grup önerisi olarak çıkardık,
Cumhuriyet Halk Partisi imzalamayınca.
Şimdi, sürelerin azlığından
bahsediliyor. Bakın değerli arkadaşlar, 1997 yılında
turlar üzerindeki görüşme süreleri yirmi dakika. Lütfen dikkat edin
değerli arkadaşlar yani AK PARTİnin iktidar olduğu
dönemlerin hiçbirisinde süre kısaltılması söz konusu değil,
tam tersine şimdi okuyacağım. 1997
Daha sonra kırk
dakikaya çıkarılmış. 2001de otuz dakikaya
düşürülmüş, 2002de otuz dakika olarak uygulanmış, turlar
üzerindeki konuşma süreleri, sonra 2005te yine mutabakatla, bütün siyasi
partilerin mutabakatıyla kırk beş dakikaya
çıkmış. En sonunda 2011, 2012 ve 2013 yılında 7 turda
elli dakika, diğer 5 tur üzerinde de kırk dakika her grubun
konuşma süresi olması benimsenmiş ve kabul edilmiş,
değerli arkadaşlar ve üç yıldan beri de bu şekilde
uygulanıyor. Yani geçmiş dönemdeki bütçe görüşmelerinde gündeme
gelmeyen söz hakları, imkânları son üç yılda yoğun bir
şekilde kullanılmaktadır. Hiçbir dönemde bu kadar fazla konuşma
süresi verilmemiştir. Altını çizerek ısrarla söylüyorum.
Çünkü biraz önce ifade edildi: Bu süreler dar geliyor, bu süreler yetmiyor.
gibi birtakım konuşmalar oldu, bunlar doğru değil
değerli arkadaşlar. Bu gerçekten çok üzüntü verici bir durum. Temenni
ediyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi sadece bugüne yönelik olarak ve sürelerin artırılmasına
ilişkin olarak bir grup önerisi getirmiştir, temennimiz bu. Yani bu teamülü çok daha fazla bozmadan, bu
güzel uygulamayı, bu güzel geleneği zedelemeden bu teamülün
dışında bir adımın atılmamasını
bekliyoruz, temenni ediyoruz bundan sonra. Bu, gerçekten Meclis geleneği
açısından, Meclis teamülü ve mutabakatı açısından son
derece önemli.
Peki, Cumhuriyet Halk Partisi yetkilileri -dün Sayın
Genel Başkanları da ifade etti- Sayıştay
raporlarını gerekçe göstererek böyle bir tavır içerisinde
olduklarını değişik vesilelerle de ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar, bakın, bugün, gelmediği ya da eksik
geldiği için bütçe denetim hakkının kullanılmasına
imkân verilmediği iddia edilen raporlar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç
gelmedi değerli arkadaşlar. Evet, bugüne kadar o raporların
hiçbir tanesi gelmedi Meclise ve sadece uygunluk bildirimi üzerinden bütçe
denetimi ve kesin hesaplar görüşüldü, değerlendirildi ve kabul
edildi. Şimdi, burada soruyorum. Geçmişte hiç gelmedi bu raporlar,
tekrar tekrar altını çiziyorum değerli arkadaşlar.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kanundaki hükmü ne
yapacağız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Neden gelmedi? Çünkü bu raporlar 2010
yılında çıkartılan 6085 sayılı Kanunla ihdas
edildi ve bunların bütçenin hukukiliği, doğruluyla hiçbir
alakası yok.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Ya,
Sayıştay var, raporu yok.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar, 6085 sayılı Kanundan önce kırk
yıl, elli yıl bu uygulama devam etti ve bu bütçeler görüşüldü.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ne alakası var?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Yani bugün
gelen bu raporlar ilk defa bu sene geldi.
Bugün gelen bu raporlar, bu yıl gelen bu raporlar daha önce bütün
siyasi partilerin iktidar olduğu dönemlerde gelmedi. Böyle bir rapor ihdas
edilmedi, böyle bir rapor Meclise gönderilmedi.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Böyle söylemeyin
lütfen.
MÜSLİM SARI (İstanbul) Doğru
söylemiyorsun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 8
Aralıkta Resmî Gazetede yönetmelik çıkardınız.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Peki, buradan
yola çıkarak o bütçelerin gerçek dışı olduğunu,
görüşülemeyeceğini, butlan olduğunu söyleyebilir misiniz
değerli arkadaşlar, söyleyebilir misiniz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) 8
Aralıkta, pazar günü ya.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) 6085
sayılı Kanunla
Bakın, 6085 sayılı Kanun Teklifinin
altında imzası olan arkadaşlar, milletvekilleri;
şahsım, Bekir Bozdağ, Suat Kılıç, Mustafa Elitaş,
Fahrettin Poyraz, Alaattin Büyükkaya, Veysi Kaynak. Elbette muhalefet de destek
verdi ama bu kanun yani bu raporları ilk defa ihdas eden, ilk defa ihdas
eden ve ilk defa Meclise gönderilmesini düzenleyen kanun AK PARTİ Grubu
çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olan bir kanundur. Bu
kanunu biz getirdik, bu raporları biz ihdas ettik.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Hem
çıkarıyorsunuz hem kaldırıyorsunuz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın
İZZET ÇETİN (Ankara) Niye uymadınız
peki?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Uyuyoruz,
hayır uyuyoruz, uyuyoruz. Sorun şu: Bu raporlar geliyor, gelmeye
başladı, şu anda 149 tane kurum raporu geldi, 4 tane de genel
değerlendirme raporu geldi. Gelmedi mi? Geldi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ne
raporu ya!
MÜSLİM SARI (İstanbul) Görüş
bildirilememektedir. diyor, ne raporu!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Görüş bildirilmemiş. demek rapor mudur ya? Yapmayın ya, bizi
kandırmayın!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Ama siz
diyorsunuz ki: Bu raporların içeriğinde bizim beklediğimiz,
bizim istediğimiz gibi düzenlemeler, hükümler yok, açıklamalar yok.
Ama kusura bakmayın
MÜSLİM SARI (İstanbul) Doğru
söylemiyorsunuz!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Size yakışmıyor
Nurettin Bey!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) Kusura
bakmayın, Sayıştay sizin istediğiniz gibi rapor üretmek
durumunda değil değerli arkadaşlar. O yüzden, lütfen
Yani bakın, Sayıştayın bu kanundan
önceki yetkileri son derece sembolikti, genel hesap yargısı
dışında hiçbir denetim yetkisi yoktu. Bu Hükûmet, bu grup,
bakın, AK PARTİ Grubu Hükûmetin yetkisinde olan denetim
konularını sona erdirdi ve Sayıştaya devretti. Daha önce
belediyelerin iktisadi kuruluşları denetim kapsamı
dışındaydı -bunların büyük çoğunluğu da AK
PARTİli belediyelerin şirketleri, büyük kaynak kullanıyorlar-
yani tamamen denetim kapsamı dışındaydı,
Sayıştayın denetimine tabi hâle getirildi. KİTler
Sayıştay denetimi dışındaydı,
Sayıştayın denetimine tabi hâle getirildi. Keza, Türk
Silahlı Kuvvetlerinin askerî harcamaları da çok yüzeysel bir denetime
tabiydi, şimdi tam anlamıyla, yüzde 100 Sayıştayın
denetimine tabi kılındı. Ayrıca, onlarca, hatta belki
yüzlerce kurum kendi özel kanunlarında Sayıştay denetimine tabi
olmadığını ifade eden hükümlerle yürürlüğe giriyordu;
onların tamamını kaldırdık, tamamını
yürürlükten kaldırdık 6085 sayılı Kanunla. Bunu kim
yaptı? Denetimden korkan bir grup, bir hükûmet böyle bir adım
atabilir mi değerli arkadaşlar?
Yapılan sadece şudur
Bakın, ayrıca,
bu gelen raporlarla, tartıştığımız raporlarla
ilgili belirtilmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi de şudur:
Bunların hiçbir tanesi hukukla ilgili değildir, yani hukuki, kanunlu,
kanunsuz, kanunlara uygunlukla ilgili değildir. Bunların tamamı mali
raporlardır, görüş raporlarıdır, yerindelik
raporlarıdır, performans denetimini ölçen raporlardır. Yani
Sayıştay bu konuda idareye görüş bildiriyor, hepsi budur.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bu gerekçeyle bu teamülün
bozulması son derece yanlıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Canikli konuşmasında, Cumhuriyet
Halk Partisinin bu bütçe sürecine ilişkin olarak takınmış
olduğu tutumu gerçeğe aykırı bir şekilde
yanlış aksettirmiştir. Söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Hamzaçebi, sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Giresun Milletvekili
Nurettin Caniklinin CHP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her zamanki gibi
Sayın Canikli doğru bilgi vermedi, bilgileri tek yanlı ve
çarpıtarak vermiştir.
Birincisi, evet, grup önerisi bugün getirdik ama biz
bütçe görüşme takvimine Cumhuriyet Halk Partisi olarak imza vermedik.
Dolayısıyla, grup önerisi getirme hakkımızı
kullanıyoruz. Eleştirilmesi gereken, Neden imza vermediniz?
Danışma Kurulunun bütçe görüşme sürecine ilişkin
kararına imza koymadık çünkü Sayıştay raporları yok.
Evet, bütçelerin bir geleneği vardır ama Sayıştay
raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine ilk kez gelecek iken, doğru,
bunun gelişi engellenmiştir. Bu nedenle imza vermedik.
Ayrıca, ben size geçmişten örnek vermek isterim
Sayın Canikli. Bütçede, doğru, grup önerisi gelmez, genel
görüşme önerisi getirilmez, yoklama istenmez ama bakın, 1997
yılında muhalefet bütçede bir genel görüşme önergesi getirmiş,
görüşülmüş.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Mutabakat
olabiliyor.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Bütçede
yoklama istenmez ama bugün, bakın, sizin partinizde, Hükûmette önemli
görevleri olan kişilerin 10 Aralık 2001 tarihinde bütçede yoklama
istediklerini tutanaklardan görüyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) İsimleri de bir oku
istersen.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) Yani, lütfen
bunları da söyleyin, doğru anlatın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Altı güne
sığdırmışlardı.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla)
Sayıştay raporları konusunda gerçeği söylemiyorsunuz. Konu
şudur: Sayıştay, Yasasının 38inci maddesine göre,
kamu kurumlarının harcamalarına ilişkin olarak
yapmış olduğu denetim sonucunda düzenlediği raporları
Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermek zorundadır. Bu yasal düzenleme,
evet, sizin Hükûmetiniz döneminde yapıldı ancak şimdi bundan
pişman oldunuz çünkü Amerikalılara, Amerikadaki
Kızılderililere yapılan yardımın denetimine
ilişkin raporun buraya gelmesini istemiyorsunuz. Sayıştayın
yolsuzluk tespitlerine ilişkin raporunun gelmesini istemiyorsunuz, konu
budur. Sayıştay Yasasının 38inci maddesi gayet
açıktır. Raporları engellediniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Raporlar
geldi ama, raporlar burada, hepsi burada.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- CHP Grubunun, 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının kamu idareleri bütçeleri
üzerinde yapılacak görüşmelerin birinci ve ikinci turlarında
gruplar ve Hükûmet adına yapılacak konuşmaların yetmiş
beşer dakika, kişisel konuşmaların onar dakika
olmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre -şimdi
soru-cevap işlemi için sisteme girebilirsiniz- 2014 yılı Merkezî
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca, bugün iki tur görüşme
yapacağız. Birinci turda Cumhurbaşkanlığı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay, Danıştay, Başbakanlık, Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı ve Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği bütçe ve kesin hesapları ile Kamu Denetçiliği
Kurumunun bütçesi yer almaktadır.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)(x)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)(x)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1)
Sayıştay Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) YARGITAY
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F)
BAŞBAKANLIK
1)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ
1) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın milletvekilleri, 4/12/2013 tarihli 25inci
Birleşimde, bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak
yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakika
olması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda
yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme
girmeleri gerekmektedir. Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru
sahipleri ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden
soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içinde
tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir.
Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde geri kalan süre
için sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.
Bilgilerinize sunulur.
Birinci turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu:
Sırrı Sakık, Muş Milletvekili; Adil Zozani, Hakkâri
Milletvekili; Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili.
AK PARTİ Grubu: Ramazan Can, Kırıkkale
Milletvekili; Mehmet Necati Çetinkaya, Adana Milletvekili; Süreyya Sadi Bilgiç,
Isparta Milletvekili; İdris Şahin, Çankırı Milletvekili;
Şuay Alpay, Elâzığ Milletvekili; Adem Yeşildal, Hatay
Milletvekili; Muhammet Bilal Macit, İstanbul Milletvekili; Tevfik Ziyaeddin
Akbulut, Tekirdağ Milletvekili; Fatih Şahin, Ankara Milletvekili;
Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi: Atilla Kart, Konya Milletvekili;
Bedii Süheyl Batum, Eskişehir Milletvekili; Kamer Genç, Tunceli
Milletvekili; Rıza Mahmut Türmen, İzmir Milletvekili; Ali İhsan
Köktürk, Zonguldak Milletvekili; Emine Ülker Tarhan, Ankara Milletvekili; Ali
Özgündüz, İstanbul Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi: Edip Semih Yalçın,
Gaziantep Milletvekili; Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili; Faruk
Bal, Konya Milletvekili; İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekili.
Şahısları adına, lehinde söz isteyen
Ali Turan, Sivas Milletvekili; aleyhte söz isteyen Turgut Dibek,
Kırklareli Milletvekili.
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Sırrı Sakık, Muş Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süre yirmi dakika.
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum. 2014 yılı bütçesi üzerine grubum adına söz
almış bulunmaktayım. Grubum adına da hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Dün, Sayın Başbakan burada konuşurken, bir
tartışmadan dolayı benim sarf ettiğim Anayasayla ilgili
sözü, Anayasayı tanımadığıma dair sözü burada
seslendirmişti. Dün, ben, orada şöyle bir şey söylemiştim bir
ünlü düşünürden: Önce ülken sana karşı belli taahhütleri yerine
getirecek, orada tüm haklara sahip bir yurttaş olarak görüleceksin.
Baskıya, ayrımcılığa, hak etmediğin
mahrumiyetlere maruz kalmayacaksın. Ülken ve yöneticileri sana
bunları sağlamak zorunda. Yoksa, sen de onlara hiçbir şey borçlu
olmazsın, ne toprağa bağlılık ne de bayrağa
saygı. Başın dik yaşayabildiğin ülkeye her şeyini
verirsin, her şeyini, hatta hayatını bile feda edersin ama
başın yerde yaşamak zorunda kaldığın ülkeye
hiçbir şey vermezsin, ister doğduğun ülke, ister seni kabul eden
ülke söz konusu olsun. Yüce gönüllülük yüce gönüllülüğü, umursamazlık
umursamazlığı, aşağılama
aşağılamayı doğurur, özgür varlıkların
anayasası böyledir. Ben de bir başka anayasa tanımıyorum.
Aynen böyle, katılıyorum. Eğer, bu Anayasada ben ve halkım
yoksa, eğer bu Anayasada Türkiye'nin bütün renkleri,
farklılıkları yoksa bu Anayasayı tanımamızı
bizden beklemeniz bir miktar haksızlık ve vicdansızlık
olur.
Şimdi, Anayasayla ilgili bu kadar hassasiyet gösterenler
Sevgili arkadaşlar, bakın, Millî Güvenlik Kurulunun kararları
çıkarken şunları söylediniz, gülerek geçiştirdiniz: Biz
gittik, Millî Güvenlik Kurulunun kararlarına imza attık ama
gereğini yapmadık. Vallahi bizde bu retçi, tekçi Anayasanın
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Ama tavsiye
kararı, bakın, arada fark var.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, biz de bu retçi,
tekçi Anayasaya mecburuz, mahkûmuz, gelip yemin ediyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tavsiye
kararı o, sadece şey değil.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Bakın, ama bu Anayasa
ihtilalcilerin anayasası. Gelin, bu ihtilalcilerin anayasasını
hep birlikte değiştirelim.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Tamam,
değiştirelim.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Gelin, bütün Türkiye'nin
halklarını bu Anayasaya dâhil edelim ve içinde kendimizi
gördüğümüz bir anayasaya sadakatten ayrılmayacağımıza
namusumuz üzerine ant içeriz. Ama içinde biz yoksak
Yani, geçmişte rahmetli Özal da diyordu:
Anayasayı bir kez delmekle çok bir şey olmaz. Onlarca kez siz de
deldiniz ama bizim Anayasayla ilgili duruşumuz açık ve nettir ve çok
yakın bir tarihte Anayasa Mahkemesi Başkanı çıktı,
Parlamentoya bir şey söyledi, dedi ki: Ey Parlamento, siz, görevinizi
yapmıyorsunuz. Siz, 12 Eylül ürünü olan Siyasi Partiler
Yasasını, Seçim Kanununu değiştirmiyorsunuz. Siz
Anayasayı değiştirmiyorsunuz; generallerin, 4-5 generalin
getirdiği Anayasayı harfiyen uyguluyorsunuz. Ve siz Siyasi Partiler
Yasasını, Seçim Kanununu harfiyen uyguluyorsunuz. Bir taraftan,
ihtilalcilere karşı olduğunuzu söylüyorsunuz, Anayasaya
karşı olduğunuzu söylüyorsunuz ama bu Parlamentoyu
oluşturan 4 siyasi partinin aktörünün iki dudağı arasında
Parlamento şekilleniyor ve Anayasa Mahkemesi Başkanıydı
sizi uyaran, Parlamentoyu uyaran. Şimdi, biz de sizi bu konuda göreve davet
ediyoruz ve gelin, anayasayı birlikte, halkların
anayasasını birlikte oluşturalım.
Sevgili arkadaşlar, ben bugün bütçe üzerinde,
harcamalarla ilgili Hangi para, hangi lira nereye gitti? bununla çok fazla
ilgilenmeyeceğim. Grubumuz da çok fazla, bu konuda detaylı bir
şekilde
Çünkü çok açık, şeffaf bir bütçeye sahip
olmadığımızı biliyoruz. Ben bugün, Sayın
Başbakanın 2005te Diyarbakırda yaptığı Büyük
devletler, geçmişiyle yüzleşen devletlerdir. sözünden yola
çıkarak bugün sizleri geçmişe doğru bir yolculuğa davet
ediyorum. Aman, kızmayın; aman, dişlerinizi, pençelerinizi de
göstermeyin bize; bizi dinleyin, acılarımız var ve biz bu ülkede
barışı inşa etmek istiyoruz. Binlerce, binlerce bütçeler
yapsanız da eğer siz barışınızı inşa
etmezseniz bütçeler hiçbir sorunumuza çözüm getirmez.
Bakın, sevgili arkadaşlar, eğer büyük
ülkeler geçmişiyle yüzleşecekse biz yüz yıllık bir
yolculuğa çıkmalıyız. Cumhuriyet öncesi 1915ler, bu
topraklarda yaşayan kadim halklar, cumhuriyet öncesi bu topraklarda
nüfusun yüzde 40ı gayrimüslimlerden oluşuyordu; Ermenilerden
oluşuyordu, Rumlardan oluşuyordu, Yahudilerden oluşuyordu,
Süryanilerden oluşuyordu, birçok farklı halklar bu topraklarda
yaşıyordu ama bugün geldiğimiz bu noktada, dünyada en son
sıradayız gayrimüslimlerin yaşadığı ülke olarak,
nüfusun yüzde 1i kaldı. Peki, bu milyonlarca kadim halk -bu
toprakların sahibi olan- kültürüyle, kimliğiyle buharlaşıp
gittiler mi? Her gün uluslararası arenada karşımıza
çıkan 1915te yaşanan trajedi; her gün karşımızda hem
uluslararası arenada hem iç kamuoyunda. Eğer bir miktar da vicdan
sahibiysek, vicdanlarımızda da 1915lerde nasıl acı dolu
yıllar yaşadığımıza, ülke olarak, hepimiz, buna,
geçmişten bugüne kadar tanıklık ettik.
Burada, sadece bu ülkede, yani bunu söylerken, Türkiye'deki
Türkler yaptı. Hayır, o süreçte bizim de atalarımızın
günahları vardır, bir bütün olarak bir özeleştiri
yapmalıyız, 1915leri masaya yatırıp geleceğimizi
birlikte inşa etmeliyiz.
1915ten 1920lere, ortak vatan şiarıyla
kurulan cumhuriyete geldiğimizde, Cumhuriyet Kürtlerin ve Türklerin
anayurdudur. diyen Mustafa Kemalin sözleriyle, cumhuriyet öyle
şekillendi, Meclis öyle kuruldu. Meclis kurulurken, Meclis Başkanı
Kürt milletvekillerine Kürdistan milletvekili diyordu,
Laz milletvekillerine Lazistan milletvekili diyordu ve Kürt milletvekilleri
ulusal giysileriyle Parlamentoya gelebiliyorlardı ve geçiş dönemi
yaşandıktan sonra, 1920lerden sonra ret ve inkâr politikaları
Şimdi, bunu
biz geçmişten bugüne kadar seslendirdiğimiz için binlerce
insanımız tutuklandı, hâlâ cezaevinde olan
arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu Kürt ve
Kürdistan dedikleri için tutuklanmıştır. En son Sayın
Başbakanın Diyarbakırda seslendirdiği ve biz onu sizin
açıkladığınız demokratikleşme paketinden daha çok
önemsiyoruz, çok çok önemsiyoruz. Grup konuşmasında, bir reddin,
inkârın itirafıdır, çıkıp aynen şunları
söyledi
Bakın, biz
burada konuşurken, dün, bir milletvekili arkadaşımız, ne
yazık ki Diyarbakır milletvekili -o bölgenin adı da Kürdistan,
Sayın Başbakan da orada Kürdistan demişti ama o ne diyor
bana? Geldiğimiz günden bugüne kadar sürekli saldıran, tehdit eden
bir tavır, eda içerisinde Efendim, orada güney Kürdistan dedi.
Bakın, Sayın Başbakan güney Kürdistanın başkanı
oradayken evet Güney Kürdistan dedi ama döndü geldi grupta dedi ki:
Kürdistan söyleminden rahatsızlık duyulmasını hakikaten
manidar buluyorum. Bunlar bizim tarihimizi bilmiyorlar. Çok yakın süreçle
alakalı bir şey söyleyeceğim. Dünkü grup toplantısında
Mustafa Kemalin bu, ATVdeki konuşması- söylediği sözlerin
fotoğrafını gösterdim, getirdim, Kürdistan Bölgesi
şeklinde geçer. Kürdistan Bölgesinde her iki dil de kullanılır
diye bir ibare vardır. Bir kararname vardır çok ilginçtir. Burada
Kürdistan geçiyor. Yine, Gaziyle ilgili bir durum var, Kürdistan, Lazistan
diyor, konuşması var. Doğu, güneydoğu Kürdistan, Doğu
Karadeniz Lazistan diye geçiyor. Bu konuşmalar Sayın
Başbakanındır ve ben kendi adıma söylüyorum, Sayın
Başbakanın bu tespitleri sizin demokratikleşme paketi olarak
sunduğunuz paketten çok çok önemlidir. Ama sizin grubunuzda öyle
cehaletten pay almış insanlarla karşılaşıyoruz ki
kendi Genel Başkanlarının konuşmalarını bile
anlamamışlar, Kürt gerçeğini bilmemektedirler, Kürdistan
gerçeğini bilmemektedirler. Şimdi, sizin yok saymanızla Kürt ve
Kürdistan yok olmaz. Efendim, sizin bu zabıtlardan
çıkardığınız sözcüklerle Kürtler de Kürdistan da
hayattan silinmiyor. Sayın Başbakan önemli bir tespit
yapmıştı ama dün, ben de beklerdim ki, burada dönüp kendi
milletvekillerine Siz benim yaptığım konuşmaları
anlayamamışsınız, anlayabilmiş olsaydınız bu
şekilde tepki vermezdiniz. Ondan beklentimiz de budur ve bu
Kürdistanın bedelini insanlar canları ve kanlarıyla ödediler.
Bakın, 1920lerden, 1924lerden sonra gelen süreçte
ret ve inkâr politikaları başladı. Ret ve inkâr
politikalarından sonra ölümler, göç, sürgün
Bakın, istiklal mahkemelerinden bir küçük olayı
anlatayım size. Diyarbakırda istiklal mahkemeleri kuruluyor. Buradan
bir savcı Diyarbakıra gönderiliyor. Savcının
adını şu anda
Süreyya olması gerekirdi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Süreyya Örgev.
SIRRI SAKIK (Devamla) Evet, evet, Süreyya Örgev,
bağışlayın.
Bu savcı aynen şöyle anlatıyor, diyor ki:
Ben gittim, duruşma salonunda oturmuştum. Kara yağız bir
Kürt delikanlısını alıp askerlerle birlikte içeri
getirdiler. Hâkim sordu: Adın ne? Türkçe bilmiyordu. Hâkim Alın,
götürün, idam edin. dedi ve alıp götürdüler, idam ettiler. Gece döndüm
Diyar Oteline geldim. Yastığa başımı koydum, uyudum,
birden o kara yağız Kürt delikanlı geldi, yakama
yapıştı Günahım neydi beni astınız? dedi.
Uyuyamadım. Tekrar gelip yakama yapıştı. Sabahleyin
kalktım, İsmet Paşaya bir telgraf çektim: Eğer bu
topraklarda Türkçe bilmeyenleri asarsak tek insan kalmaz. Cevap: Memleketin
selameti için oradaki yargıçlara aynen uy. Kürtlerin böyle acı dolu
yılları var. İstiklal mahkemelerinin ve şark istiklal
mahkemelerinin ne acı dolu cinayetler yaşattığını
hepimiz biliyoruz.
O süreç içerisinde, sonra 1937, 1938deki Dersim
isyanında halka uygulanan politikalar yetmedi. Bugün bir yüzleşme
diyoruz, işte bunlarla yüzleşmeliyiz. 1942 varlık vergisi; bütün
kimlikleri Türkleştirdiniz, sonra sermayeyi Türkleştirme operasyonu
başladı. İstanbulda gayrimüslimlerin malına el koydunuz,
paralarını aldınız, yetmiyordu, canlarına el koydunuz.
Alıp götürdünüz Erzuruma. Aşkalede demir yollarında, maden
ocaklarında
Kimi şairdi, kimi edebiyatçıydı, kimi
doktordu, kimi iş adamıydı; çıldırdılar, bu
toprakların sahibiydiler. Kimi orada öldü, kimi sonra dönüp geldi ve bu
toprakları terk ettiler. Avrupanın birçok kentinde hastanelere
yatırıldılar, ruhlarını tımar etmek için. O kadar
büyük bir trajedi yaşamışlardı, ruhlarının
tımar olma şansı yoktu ve öldüler, çıldırarak öldüler.
Onlar da bu toprakların sahibiydi. 1942 varlık vergisi. Sonra 1955,
6-7 Eylül olayları. Neydi günahları? Uyduruk, asparagas bir haberle o
topraklarda yaşayan Rumları buralardan kovdunuz, malına mülküne
el koydunuz. Sonra yetmedi, iç hesaplaşma. Adnan Menderes ve
arkadaşları ne yüzünden, hangi gerekçeyle götürülüp idam edildi?
Şimdi bize dönüp diyorlar ki: Bu tür orduya göz bebeğimiz deyin.
Bu eli kanlılara nasıl göz bebeğim diyebilirim? Yani, Adnan
Menderes ve arkadaşlarının günahı neydi,
darağacına götürülüp idam edildi? Sonra döndüler -bir
hesaplaşma- bu sefer Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Mahir
Çayan ve arkadaşları; kimi kıstırılarak öldürüldü,
kimi darağacında. Burada, bu sırada oturanlar, askerlerden
rövanşı alamayanlar, güçleri yetmeyenler sosyalistlerin, o üç gencin
idamını 3e 3! diye bağırıyorlardı.
İşte, Türkiye böyle bir süreçten geçti. Sonra
geldik, 12 Eylüller oldu, sonra ihtilal, sonra yaşanan zulüm
politikalarını hep birlikte gördük ve acı dolu yıllar yeniden
başladı 12 Eylülle birlikte. Sivasta, Çorumda,
Kahramanmaraşta, Gazide Alevilere uygulanan politikalara bire bir
hepimiz tanıklık ettik. Hâlâ da o politikalar devam ediyor;
Alevilerin evleri çarpılanıyor, Alevilere hiçbir kurumda iş
verilmiyor. Ayrımcı politikalar alabildiğine hâlâ devam ediyor ve
sonra Kürtler ve Kürtler
17.500 faili meçhul cinayet, 50 bin ölüm, acı,
gözyaşı ve otuz yıllık savaş ve hâlâ savaş devam
ediyor.
Ama son sekiz on aydır bu süreç içerisinde bu
savaşı barış görüşmelerine dönüştüren bütün
aktörlere hep teşekkür ettim, buradan da ediyorum. Ben hayatım
boyunca hiç kimseye övgüler yağdırmam, Hüdadan başka kimseye
övgü yağdırmam ama bu barış sürecinde önemli aktör olan Sayın
Başbakana da, Sayın Öcalana da övgüler yağdırıyorum,
Allah onlardan bin kez razı olsun. Türkiyenin ihtiyacı da budur
diyorum.
Bu süreci heba etmemeliyiz. Acılarımız
var, acılarımıza yeni acılar katmamalıyız.
İşte, Roboskinin neredeyse birkaç gün sonra ikinci yılı
olacak. Daha belki kanları kurudu ama gözyaşlarımız
kurumadı. Roboskideki ailelerin feryadıdır: Evlerimiz mezara,
mezarlarımız eve dönüştü çünkü gece evde
mezarlarımızı hayal ediyoruz. Sabahleyin de kalkıp
gidiyoruz, gidiyoruz, mezarlıkta günümüzü geçiriyoruz. Şimdi, bu
kadar acıların yaşandığı bu topraklarda bizim bir
şey yapmamız lazım. Hepimizin acıları var; hepimizin
acılarını ortaklaştıracak bir şey, bir anıt
yapmalıyız.
İşte, sevgili arkadaşlar, bu Roboskide
katledilen 34 yurttaşımız, kardeşimiz. Bunların, evet,
bunların cenaze törenidir. Bu acılar daha diri; hâlâ anaların,
bacıların gözyaşı devam etmektedir. Şimdi, buradan
çağrımızdır: Gelin hep birlikte
Nasıl Almanya
İkinci Dünya Savaşında savaştan, binlerce, on binlerce,
milyonlarca insanın kanına giren o katliamdan ders çıkararak
geleceklerini birlikte inşa ettilerse, Avrupa buradan ders çıkararak
ortak bir hukuk oluşturdularsa, ortak bir para birimi oluşturdularsa,
sınırlarını kaldırdılarsa, birbirlerinin
zararlarını tanzim ettiler ve döndüler, bir özür
Bakın, bu. İşte ben Türkiyede böyle bir
tablo bekliyorum sevgili arkadaşlar. Bu Willy Brandt, Alman
Başkanı nerede? Sevgili arkadaşlar, Sayın Bakanım; bu
Almanyada -Sayın Başkanım, siz de bakın- erdemlilik budur.
Bu, yaşananlardan dolayı Varşovada diz çökerek, diz çökerek
yaşanan vahşetten dolayı Yahudilerden özür diliyor. Bu hiçbir
dönem küçülmedi. Bakın, tarihte her yerde. Bugün bu alanda bile eğer
bu resim kaldırılıp buna saygı duyuluyorsa o kibirlenenler
buradan ders çıkarmalıdır.
Şimdi, benim size çağrım şudur:
Hepimizin acılarını birlikte ya Mezopotamya topraklarında
ya Anadolu topraklarında büyük bir anıt yapalım. Yani 1915lerde
yaşanan vahşeti, 1937lerde yaşanan vahşeti, Deniz
Gezmişleri, Adnan Menderesleri, Roboskileri, 33 askeri yani Bingölde
öldürülen 33 askeri, askeriyle, polisiyle, genciyle herkes, bu topraklarda bu
toprağa düşen bütün herkes, kendi acımız olarak büyük bir
anıt yapalım. Bu büyük anıtı, isterseniz Anadolunun bir
toprağında, isterseniz Mezopotamyanın bir toprağında
29 Ekim Cumhuriyet Bayramında gidip orada, ulus cumhuriyetten demokratik
cumhuriyete dönüşen bir anıtın önünde bütün halklar
kucaklaşalım, kenetlenelim, ortak büyük bir Türkiyeyi
yaratalım. İşte, bunu yapabilirsek, eğer biz ortaklaşabilirsek
ve biz geçmişimizle yüzleşebilirsek geleceğimizi birlikte
inşa ederiz. Biz bu ülkenin vatandaşlarıyız, eşit
vatandaş olmak istiyoruz. Biz bugüne kadar -acılarımız o
kadar çok ki ama- hep Eyüp Peygamberin sabrını gösterdik, Mandelanın
hoşgörüsünü gösterdik ve acının üzerine acıyla gitmedik,
sürekli barış, demokrasi ve özgürlük dedik. Bugün de aynı
şeyi söylüyoruz, bu ülkede analara yapabileceğimiz en büyük
armağan barıştır, demokrasidir, özgürlüktür.
Bu duygularla hepinize tekrar teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
kayıtlara geçmesi için efendim, şu düzeltmenin
yapılmasını istiyorum. Hatip Türk Silahlı Kuvvetlerine eli
kanlı tabirini kullandı.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, böyle bir usulümüz yok
ki milletvekili olarak, lütfen ama
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Olur mu efendim öyle şey
yani sessiz mi kalacağız?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan, kayıtlara geçsin efendim, söylesin yani.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Müsaade buyurun efendim,
ben Türk milletinin bir milletvekili olarak bunu kayıtlara geçirmek
durumundayım.
Türk Silahlı Kuvvetlerine eli kanlı tabirini
kullandı. Türk Silahlı Kuvvetleri bu milletin göz bebeğidir.
PKKya terörist diyemeyenlerin, eli kanlı diyemeyenlerin de Türk
Silahlı Kuvvetlerine bir güzel söz söylemelerini ne milletimiz ne Türk
Silahlı Kuvvetleri beklemektedir. Beni asıl üzen, Türk silahlı
kuvvetlerinin siyasi sorumluluğunu taşıyan Hükûmetin sessiz
kalmasıdır. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Gruplara söz verilecek, cevap verirler
efendim.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, o zaman
beni iyi dinlemedi. Ben, Adnan Menderes ve arkadaşlarını
asanların eli kanlı olduğunu söylüyorum, tekrar da söylüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkan
SIRRI SAKIK (Muş) Deniz Gezmişleri, Adnan
Menderesleri asanların, hepsinin eli kanlıdır.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bebekleri öldürenler?
SIRRI SAKIK (Muş) Tabii ki ben bunlara göz
bebeğim demem.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Sayın
Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından, hatalar
olabilir ama kurumlar üzerinden bu tür ifadeleri kimse kullanamaz. Evet, Türk
Silahlı Kuvvetleri bizim göz bebeğimizdir, hatalar vardır,
hatalar yapılmıştır geçmişte, ağır hatalar
da yapılmıştır, biz bunları söylüyoruz, bunlar
başka bir şey ama kurumsal olarak herhangi bir organı
doğrudan hedef alan açıklamalar yanlıştır; bunu
reddediyoruz, katılmıyoruz Sayın Başkanım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Cunta yönetimleri için
kullanıldı, iyi dinlememişsiniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
ikinci konuşmacı Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili.
Buyurun Sayın Zozani.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Darbeciler
peygamber midir, ilah mıdır Sayın Canikli?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) Öyle ama yani
hataları biz söylüyoruz zaten, hataları kabul etmiyoruz, onları
reddediyoruz o başka bir şey ama Türk Silahlı Kuvvetlerine bu
tür bir ithamda bulunamazsınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) PKKdan iki terörist
çıktı diye Kürtlere katil mi diyeceğiz, olur mu öyle şey!
(MHP ve BDP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN Sayın Zozani, süreyi yeniden
başlatıyorum.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Fiziken
şu anda Meclisteyim, fiziken sizlere hitap ediyorum ancak bilmenizi
isterim ki şu an ruhen burada değilim, aklım da sizde
değil. Fiziken beni görüyor olabilirsiniz ancak ruhen şu saat
itibarıyla Geverde evladını kar altında toprağa veren
anneyi düşünüyorum, Yüksekova halkını düşünüyorum. Sokak
ortasında, göz göre, hedef gözetilerek katledilen sivilleri
düşünüyorum. Siz burada kayıkçı kavgasını devam
ettirebilirsiniz ancak bugün bile anneler ağlıyor. Ellerinde bir
çakı dahi bulunmayan sivil vatandaşlar, son beş gün içerisinde
katledildiler. Kim katletti? Bu devletin güvenlik güçleri katletti. Düzmece
görüntülerle onlara terörist muamelesi yaptılar. Onlar ne kadar
teröristse, Reşit ne kadar teröristse, Veysel ne kadar teröristse, Bemal
ne kadar teröristse, ben de o kadar teröristim çünkü o benim seçmenim ve benim
hemşehrim. Şu saat itibarıyla Geverde cenazesi toprağa
verilmek üzere olan Bemalin kırk günlük evladı büyüdüğünde siz
ona ne diyeceksiniz? Nasıl büyüyecek? Hangi atmosferin içerisinde
büyüyecek? Buna değinebiliyor musunuz? Gelip burada güzellemeler
yapmanız, birbirinizle kayıkçı kavgasına girmeniz hiçbir
şeyi değiştirmiyor.
Eğer ki sağduyu egemen olmamış
olsaydı, bu provokatörlerin provokasyonları erken teşhir
edilmemiş olsaydı, olayların önüne geçmemiş olsaydık,
evet, inkâr ettiğiniz Kürdistan bugün cayır cayır yanıyor
olacaktı. Bu provokasyona Meclis olarak son beş gündür bir şey
dediniz mi? Ey Meclis Başkanı, ey milletvekilleri, bu provokasyona
karşı tutumunuz nedir? Ne söylüyorsunuz? Vicdanınıza
seslenmek istiyorum diyeceğim ama görüyorum ki vicdan da kurumuş,
neyinize sesleneceğim?
ALİ ERCOŞKUN (Bolu) Sen ne diyorsun, sen? Ne
dediğini söyle.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu ortam içerisinde
gelip bütçeyi görüşeceğiz, sağlıklı bütçe
görüşmesi yapacağız. Yapabilir misiniz? Sansürcü üçüzler,
yapabilir misiniz? Rette, inkârda, asimilasyonda buluşan sansürcü üçüzler,
bunu yapabilir misiniz? Tarih yakanıza yapışacak, Anadolu
halkları, Kürdistan halkı, halkları yakanıza
yapışacak ve bunun hesabını, bu reddin, bu inkârın, bu
asimilasyonun hesabını sizden soracak, eninde sonunda size soracak.
Sayıştay bütçesi üzerine fikirlerimi ifade
edecektim ancak görüyorum ki derin bir sessizlik var bu katliamlar
karşısında ve buna değinmeden geçemeyeceğim.
Sayıştay raporlarıyla ilgili olarak, çok açık ve net
söylüyorum, bütün Türkiye halkının huzurunda söylüyorum: İktidar
partisi, onlarla birlikte sansürde birleşen muhalefet partileri samimi
değiller, samimi olmuş olsalardı
Bütçe görüşmeleri
esnasında da gündeme getirdim; Sayıştay Parlamento adına denetim
görevini yapar, Sayıştayın görevi Parlamento adına, Meclis
adına denetim yapmaktır. Başka kurumları, özel
kurumları, özel yasayla kurulmuş diğer kurumları
denetlediğinde de Sayıştay Yasasının 1inci maddesi
oradaki raporları Meclise sunmasını emrediyor. Ancak gizliyor!
Ne Plan ve Bütçe Komisyonunda ne de Parlamentoda, sıkça Sayıştay
raporlarını eleştiren iktidar, muhalefet partisi
milletvekillerinden hiçbirinin, örtülü ödeneğe ilişkin olarak Bu
parayı nereye harcadınız; getirin, hesabını verin?
Sayıştayın bu konudaki denetimi nedir? diye sorduğuna
tanıklık etmedik.
Bakın, Sayıştay, Ordu
Yardımlaşma Kurumunu denetliyor, OYAKı denetliyor. OYAKla
ilgili olarak, Ordu Yardımlaşma Kurumunun denetim raporunu bu
Parlamentoya getirmek durumundadır. Dünyada başka bir benzeri,
örneği yoktur. Ticaretle uğraşan, ihaleye giren dünyada
başka ordu yoktur. Sizin çokça övdüğünüz ordunuz, güney Kürdistanda
ciklet satmakla meşguldür, sakız satmakla meşguldür!
Raporlarını istiyoruz, bu ticari raporları, bu ticari
faaliyetlerin, ordunun ticari faaliyetlerinin, girdiği ihalelerin,
işlettiği fabrikaların mali raporlarını soruyoruz.
Niye sormuyorsunuz: Ordu neyle meşgul? Size göre ordu, vatan
savunmasıyla meşgul. Hadi oradan ne vatan savunması, ordu ciklet
satmakla meşgul, ordu sakız satmakla meşgul! Sakız
satan, ihracat yapan, ithalat yapan bir ordu vatan savunması yapabilir mi?
Bu konuda ne diyorsunuz?
TÜLAY
BAKIR (Samsun) - Nereden çıktı?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Nereden çıktı? dersiniz. Bilmiyor musunuz?
Açın, bakın.
LÜTFÜ
TÜRKKAN (Kocaeli) Amerikanın en büyük kuruluşu, hem
ihracatıyla hem ithalatıyla.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Şimdi, gelip burada Vay efendim,
Sayıştay raporları gelmiyor, vay efendim, niye gelmiyor? Bizden
ne gizliyorsunuz? Ey Cumhuriyet Halk Partisi, samimiyseniz, ordunun
harcamalarıyla ilgili Sayıştay raporlarını istersiniz,
örtülü ödenekle ilgili olarak Sayıştay raporlarını
istersiniz, askerî ve güvenlik harcamalarıyla ilgili raporları
istersiniz. Denetlemeyi talep edeceksiniz. Bunu istemediğiniz sürece bu
konuda yaptığınız hiçbir eleştirinin
kıymetiharbiyesi yoktur, samimi bulmayız. Ama diyorsanız ki:
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır. ve bundan hareket ederek ordunun
yaptığı bütün yolsuzlukların, üstü örtülen
harcamaların hesabını sormuyorsanız neyin hesabını
soracaksınız? Dünyada başka örneği yok. Ticari faaliyet yapan
ve o ticari faaliyetlerle milyarlarca emekli ikramiyesini hak eden başka
general yoktur dünyada. Generallerinizin emekli ikramiyelerini merak ediyor
musunuz? 1,5 milyon emekli ikramiyesini gündeme getiriyor musunuz? Sonra dönüp
dolaşıyorsunuz, Vay efendim emekçiler. diyorsunuz; demeyin efendim,
demeyin bunu. Bu laf, emekçi lafı ağzınıza
yakışmaz. Bunu sorgulamadığınız sürece, bunun
hesabını sormadığınız sürece bunu söylemeye
hakkınız yok, bu laf ağzınıza yakışmaz.
Sayıştay
raporlarıyla ilgili, biz bu yılki uygulamaların önümüzdeki
yıllarla ilgili olarak teamüle dönüşeceğini ifade edip çözüm
önerilerimizi bir bir sıralamışız. Bunun
dışında burada yapılacak tartışma sadece tribün
konuşmasıdır, seçmen konuşmasıdır. Geçen sene
-açın, bakın- Meclise sunulan bütçe raporunun 482nci sayfasına
bakın. Bu sene Kürdistan lafını çıkardınız,
geçen senekine ne yapacaksınız? Vardı orada. Dersinize
çalışmamış mıydınız?
Ey genel başkanlar, size sesleniyorum: Grup
başkan vekilleri derslerine çalışmıyor,
okumamışlardı. Sehven mi gözden kaçırdınız?
Vardı geçen sene Kürdistan lafı, okumamış
mıydınız? Sayın Yeniçeri, siz okumamış
mıydınız? Sayın Halaçoğlu, siz okumamış
mıydınız? Sayın İnce, okumamış
mıydınız? Vardı, niye okumadınız? Yoksa, geçen
sene seçim arifesi değildi, sesimizi çıkarmayalım; bugün
Kürtlere karşı birlik oluşturup, Türki bir hassasiyet
oluşturup, böyle bir hamasetle seçime girip bir şeyler elde
edebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Avucunuzu yalarsınız.
Türk halkı artık sizi dinlemiyor. Göreceksiniz, hepiniz bu konuda 30
Martta avucunuzu yalayacaksınız, Türk halkı sizin
yanınızda değildir çünkü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Türk halkı sizin
bu politikalarınızı benimsemiyor, doğru bulmuyor.
Dolayısıyla, burada yaptığınız her konuşma
aslında bir nevi tribün konuşmasıdır ama
alkışlayanınız yok. Bilmenizi isterim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) İsmimizi
zikrederek, partimizin ismini ve bizim ismimizi, bizzat benim ismimi zikrederek
birtakım ifadelerde bulundu.
BAŞKAN Ne ifadesinde bulundu Sayın
Halaçoğlu?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Geçen yılki
raporlarda Kürdistanı okuyup okumadığımızı
sordu. Onunla ilgili cevap vereceğim.
BAŞKAN Ama bu sataşma değil, okuyup
okumadığınızı sordu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bunlar sataşma
değil Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır,
sataşma. Okuyup okumadığımızın cevabını
vereceğim o zaman.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Niye itiraz etmediniz o
zaman?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bakın, hâlâ
söylüyor.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, İç Tüzükün
69uncu maddesine göre konuşmaya cevap verilmesi söz konusu değildir.
Sataşma söz konusu ise buna cevap verilebilir. Sataşmadan dolayı
söz istenebilir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Bakın, daha önce de
üçlü olarak nitelendirdi bizi. Bizim diğer partilerle bir alakamız
yok.
BAŞKAN Bunu sataşma olarak
değerlendiriyorsanız, buyurun iki dakika söz veriyorum ama cevap
verme hakkınız yok.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın
Başkan, bu tartışmayı tükettik, bu tartışmada dün
bunları dile getirdik. Sizin hukuka aykırı, usule
aykırı kararınızla bizim parti grubuna yazı
yazılmadan da şerhi çıkardınız.
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.-
Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına ve Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Evet, geçen sene Kürdistan kelimesi girmiş Meclis
kitapçığına. Evet, ben Grup Başkan Vekili değildim,
okumadım doğru söylüyorsunuz ama bugünkünü, bu seferkini okudum.
Bundan dolayı da Anayasaya aykırı olan hem sadece Kürdistan
değil, bir başlık hâlinde Kürdistan yazmışsınız
bu defa hem de Türkiye Kürdistanı olarak
yazmışsınız. Dolayısıyla, her ikisi de
Anayasanın 126ncı maddesine aykırıdır. Ayrıca,
Anayasanın başlangıç maddelerine aykırıdır.
Yine, aynı zamanda 5442 sayılı İl İdaresi
Yasasına da aykırıdır. Dolayısıyla, böyle bir
kelimenin kullanılması Meclisin resmî kitabında mümkün
değildir. Dolayısıyla, burada 3 partinin oyuyla bunların
Anayasaya aykırı olması sebebiyle çıkarılmıştır.
Burada bağırıp çağırmakla bir
şeyi kabul ettiremezsiniz. Kürdistan, siz istediğiniz kadar
çırpının, Anadolu coğrafyasında hiçbir zaman
olmamıştır. Yeni bir coğrafya ortaya
çıkaramazsınız. Bunu söylediğiniz an siz kendi ideolojinizi
kendi gruplarınıza cevap vermek yönünde ancak bir şov
yapabilirsiniz. Onun dışında herhangi bir şekilde burada
oldubittiye getirerek bir ülkenin coğrafyasını
değiştirme hakkına hiçbir zaman hiçbir parti sahip
değildir.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Kimse
coğrafyayı değiştirmiyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Coğrafyanın adı zaten Kürdistandır, Kürdistan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla,
bütün tarihin her devresinde
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Coğrafyayı
kim değiştiriyor?
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Bana bir kitap getirin,
bir harita getirin, getirin arkadaş, ben size Hakkâri bölgesinin
ayrıca Türkomanya olarak adlandırılan 10 tane harita
getireyim, Diyarbakırı, ayrıca vilayet olarak Diyarbakır
ismiyle getireyim. Bana bir kere Diyarbakırın Kürdistan diye
adlandırıldığını gösterin, kabul edeyim ama
gösteremezsiniz, yoktur. Siz Kürdistan dediğiniz bölgede bana bir tane
Kürt mimari yapısı gösteremezsiniz, yoktur. Nereden
çıkarıyorsunuz bunları? Yani, siz sadece kendi ideolojinizi
yerine getirmek için çırpınıp duruyorsunuz ve
çırpınacaksınız.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yeni Türk Tarih Kurumu
Başkanına okuyun, o sizden farklı düşünüyor. Türk Tarih
Kurumunun yeni başkanına okuyun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Sayın
Başkanı ilgilendirmez. Tarih Kurumu Başkanı değildir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, önce Sayın
Aslanoğlunu bir dinleyelim.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, Sayın Zozani, konuşmasında bizi
samimiyetsizlikle suçladı Sayıştay raporları konusunda. Kendisi
de çok iyi biliyor ki
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu, iki
dakika söz veriyorum.
4.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Zozani,
siz de çok iyi biliyorsunuz ki yaklaşık iki aylık süreçte
Sayıştay raporları konusunda samimice, dürüstçe, namusluca bu
milletin hakkını hukukunu korumak adına sizinle beraber, sizden
daha fazla mücadele veren bir grubuz biz. Bunun için, bu emeğimizi inkâr
ettiğiniz için üzülüyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Zozani,
komisyonun her günü ben ve arkadaşlarım günün yarısında
bunu konuşmadık mı? Şunu söylüyorum: Sonuna kadar
samimiyiz, sonuna kadar bu milletin vergisinin, bu milletin, her şeyinin
hakkını korumak adına sonuna kadar samimiyiz. Gine söylüyorum,
askerî ödemeler konusunda
Burada her kuruş nereye gidiyorsa Hükûmet bunun
hesabını vermelidir. Gizli saklı hiçbir şey
kalmamalıdır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İstemiyorsunuz
zaten.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Kalmamalıdır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Niye istemediniz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Neyi
istemedik?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Niye askerî
harcamalarla ilgili
BAŞKAN Sayın Zozani,
karşılıklı konuşma usulümüz yok, lütfen.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Bütün tutanaklar
ortada.
BAŞKAN Sayın hatibi dinleyelim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sen de çok
iyi biliyorsun ki orada en çok, senden daha çok mücadele ettik.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İstemediniz. OYAK
raporunu istediğimde ilk karşı çıkan sizdiniz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla)
Anlamadım?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Dediniz ki: Özel
bütçeyle kurulmuş bir kurumun bütçesi buraya gelemez.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Hayır,
asla.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Tutanaklarda
vardır.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) OYAK özel
kuruluş.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) OYAK
ayrı bir şirket. Özel kurum orası, OYAK özel kurum.
BAŞKAN Hatibin sözünü kesmeyelim lütfen, böyle bir
üslubumuz yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Onun için
Sayın Zozani
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) O zaman İstedik.
demeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun)
İsteyemez zaten.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Sonuna kadar
biz samimiyiz ve sonuna kadar samimi olacağız.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İsterseniz samimi
olursunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Samimiyet
testimizi siz yapamazsınız Sayın Zozani. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, buyurun Sayın Zozani, ne için
söz istediniz?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İftira atmakla
itham etti, söz hakkı istiyorum.
BAŞKAN Ne diye itham etti?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İftira atmakla
itham etti.
BAŞKAN Buyurun, iki dakika söz veriyorum
sataşma nedeniyle.
5.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin,
İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlunun sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İftira
attığımı düşünen varsa, bu Mecliste konuşulan her
şey kayıt altındadır, Plan ve Bütçe Komisyonunda kim
öksürmüşse kayıt altındadır. Hodri meydan diyorum!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ben
iftira falan demedim yalnız.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Plan ve Bütçe Komisyonu
konuşmalarının tamamını getirin buraya, bakalım,
istemiş misiniz, istememiş misiniz. İstemediniz. Ben OYAK raporunu
gündeme getirdim ve yaklaşık yarım saat Plan ve Bütçe
Komisyonunda bunun tartışmasını yürüttüm. Ne MHP ne CHP ne
de iktidar partisi milletvekillerinin hiçbirinden bu konuda destek görmedim,
hepsi de Özel kanunla kurulmuş bir kurum olduğu için bütçesi buraya
gelemez. dedi.
Ancak tekrar size hatırlatıyorum:
Sayıştay Kanununun 1inci maddesi Sayıştay denetçilerinin
Meclis adına denetim göreviyle sorumlu olduklarını ifade ediyor.
Sayıştay Başkanının OYAK Yönetim Kurulu
Başkanını belirlemek gibi bir görevi yoktur.
Sayıştayın OYAKa denetçi ataması, uzman denetçi
ataması gibi bir görevi yoktur. Eğer bunu yapıyor ise
Sayıştay Kanununun 1inci maddesine dayalı olarak o
raporları Parlamentoya getirmesi gerekir. Ordu ne ile
uğraşıyor, hangi ticari faaliyetlerin içerisindedir, nereye ne
satıyor, bunu bu Meclisin araştırması gerekiyor.
Araştırmadığınız sürece, üzerine
gitmediğiniz sürece kusura bakmayın, söyleyeceğiniz her söz
boş sözdür. Biz bunu ifade ediyoruz, ifade etmeye devam ediyoruz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) PKKnın nereden telsiz
aldığını da araştıracak mı?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakın, tekrar
ediyorum: Bu konunun üzerine gitmediğiniz zaman, askerî ve güvenlik
harcamalarının üzerine gitmediğiniz zaman burada
söyleyeceğiniz her söz boş sözdür. Ama diyorsanız ki:
Kürdistanda Kürt halkına karşı bir savaş yürütüyor,
ordumuzun elini bağlamayalım. O da sizin tercihinizdir. Biz sadece
uygulamalarınızda böyle bir tercihin içerisinde olduğunuzu
görüyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, ben sayın konuşmacıya İftira
ediyor. lafı kullanmadım.
İki: OYAK konusunu da açıklığa
kavuşturmak istiyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
Neyi açıklığa kavuşturmak
Böyle bir
usul yok Sayın Aslanoğlu. Tutanaklar ortada, Sayın
Aslanoğlu, Plan ve Bütçe Komisyonunun tutanaklarını merak eden
herkes alır inceler.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, OYAK özel şirkettir Sayın Başkan, kamuya ait
değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Ordu
Yardımlaşma Kurumu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bir
tek, yönetim kurulu üyesi Sayıştay Başkanının
HASİP KAPLAN (Şırnak) Savunma Sanayii
Müsteşarlığının 17 tane
Böyle sosyal demokratlık
olmaz! Silah alım şirketi var ordunun.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) O zaman
Sayıştay niye denetliyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) -
Hayır, açarsın
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayıştay
Başkanı niye denetliyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) -
Denetim yetkisi yok!
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Niye denetici
atıyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Onun
için, ben İftira atıyor. demedim. Bizim bir tek itiraz
ettiğimiz konu budur. Orası özel bir şirkettir.
(CHP ve BDP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Evet, Sayın Aslanoğlu, sözleriniz
tutanaklara geçti efendim.
Teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Sayıştay Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına üçüncü konuşmacı Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili.
Süreniz yirmi dakika Sayın Ata. (BDP
sıralarından alkışlar).
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Bütçe Kanunu
Tasarısı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay
kalemleri üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Bu kurumların bütçe kalemlerine ek olarak toplumsal
işlevleri, adalet ve toplumsal barışın inşası
açısından nasıl bir rol oynadıkları hakkında da
görüş belirtilmesi gerektiği kanaatimi taşımaktayım.
Yargının bağımsızlığının
demokratik bir hukuk devleti olmanın en büyük güvencesi olduğu
düşünüldüğünde, bu kurumların yargı
bağımsızlığı açısından nerede
durdukları, temel hak ve özgürlüklerin korunması açısından
nasıl bir işlev sahibi oldukları üzerinde ciddi
tartışmalar yürütmemiz gerektiği açıktır.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşülürken
şunu mutlaka belirtmek gerekir ki yargı örgütünün kendine ait
ayrı bir bütçeye sahip olması kadar, bu bütçe oluşturulurken
yargı kurumunun söz sahibi olması da önem arz etmektedir. Yargı
organının ihtiyaçlarını en iyi kendisi
belirleyeceğinden bu konudaki takdir yetkisi de yargı organına
ait olmalıdır. Aynı zamanda, bu yöntem yargı
bağımsızlığının korunması için de
elzemdir. Türkiyede yargı bütçesinin hazırlanması ve yönetimi
-yargıçların ve savcıların maaşlarının
ödenmesi de olmak üzere- Adalet Bakanlığının
dolayısıyla yürütme organının yetkisindedir. Bu,
yargının mali kaynaklarının yürütmenin mutlak iradesine
bırakılması anlamına gelir ki yürütme organının
yargıya müdahale etme geleneğinin olmadığı
demokrasilerde bile bu eğilim terk edilmektedir.
Mahkemelerin fiziki olanaklarının ve
personelinin yeterli olmaması veya bu unsurların siyasi iktidar
tarafından keyfî biçimde düzenlenmesi yargı üzerinde bir
baskının oluşmasına sebep olabilmektedir. Bununla beraber
mahkemelerin ağır iş yükü, dosyaların birikmesi, yargı
sisteminin hantallaşmasına ve vatandaşların yargı
hizmetine ulaşımını ve adaletin tesisini geciktirmektedir.
Yargı organlarının hızlı ve etkili çalışması
için gerekli personel artırımı, lojistik imkânların
geliştirilmesi, gerekli teknolojilerin kullanılması için bütçede
bu kurumlara ayrılan miktarlar artırılmalıdır fakat bu
yapılırken az önce belirttiğim üzere yargı organları
da karar süreçlerine dâhil edilmelidir. Bütçenin güvenlik bütçesi
olmasının önüne geçmek ve toplumsal adalete hizmet etmesini
sağlamak için yargı organlarına ayrılan kalemlerin
yükseltilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatlarında bağımsızlık,
mahkemenin başka bir kişiden emir almamak, özellikle yürütme erki ve
davadaki tarafların etki alanı dışında olmak
şeklinde tanımlanmaktadır. Tarafsızlık ise
davanın çözümünü etkileyecek bir ön yargı yokluğu, özellikle
mahkemenin ve mahkeme üyelerinden bazısının taraflar düzeyinde,
onların leh ve aleyhine, bir duyguya, bir çıkara sahip olmaması
olarak açıklanmaktadır. Hükûmet 2010 referandumuyla
yargının bağımsızlaşacağı ve
tarafsızlaşacağını savunmuştu. Ancak ne
referandum ne de reform paketleri yargıyı siyasi erkin tahakkümünden
kurtulmasını sağlamamıştır. Kürtlere, insan
hakları savunucularına, farklı etnik ve dinî gruplara,
kadınlara, emekçilere dair yargı kararlarında yargının
bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ilkeleri yıllardır nasıl ihlal edildiyse aynı şekilde
bu ihlal devam etmektedir.
Demokratik hukuk devletlerinde devletin gücünün hukuki
sınırları kişi hak ve özgürlükleriyle çizilmiştir. Bu
aynı zamanda, kişi hak ve özgürlüklerinin anayasal güvence
altında olduğu ve yargı, yürütme ve yasama erkinin birbirinden
ayrı olduğu anlamına gelir. Kişi haklarının
korunduğu hukuk devletinde devletin tüm işlemleri yargı
denetimine tabidir yani yasama ve yürütme organlarının tüm karar ve
eylemleri yargı tarafından denetlenebiliyor olmalıdır.
Bunun için siyasi erkin yürütme ve yasama organlarından herhangi bir
makamın, kişinin ya da kurumun yargıya talimat verememesi ya da
telkinde bulunamaması gerekir fakat Türkiyede tam tersini gördüğümüz
gibi, yargının siyasi erke bire bir bağımlı
olması hukukun meşruiyetini sorgulatmakta ve kamu vicdanında
adalete duyulan inancı yerle bir etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa Mahkemesi anayasal yargılama yapmakla yükümlüdür. Anayasanın
üstünlüğü ilkesi temelinde Anayasada tanımlanmış temel hak
ve özgürlüklerin korunmasını da denetleyen bir yapıda
olmalıdır. 2010 değişikliği ile bireysel başvuru
yolunun da açılmasıyla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kamu
gücü tarafından ihlali durumunda bireyi korumakla yükümlü hâle
getirilmiştir ancak Anayasa Mahkemesinin böyle bir işlevi yerine
getirebilmesi için şu iki unsur arasında bir denge gözetilmesi
şarttır: Bir yanda Anayasanın üstünlüğü ilkesini hayata
geçirmeye elverişli, etkin ve bağımsız bir anayasal denetim
mekanizması kurulması; diğer yanda, toplumdaki temel siyasal
aktörlerin en azından çoğunluğunun mahkemenin
kararlarını kabul etmesini sağlamak amacıyla üyelerinin
belirlenmesinde demokratik meşruiyet ilkesinin göz önüne
alınması gerekmektedir ancak mevcut hâliyle Anayasa Mahkemesi
üyelerinin seçiminde benimsenen yöntem gereğince iktidar, mahkeme
üyelerini kendisi belirleyerek kendi hukukunu oluşturup koruyacak bir
sistem oluşturmaktadır. Bu noktada, hâkim ve savcıların
mesleğe kabulleri, atanmaları ve buna dair diğer konulardaki
karar verici makam olan HSYKnın yapısı da oldukça
tartışmalıdır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tavsiye
kararlarında da vurgulanan odur ki hâkimlerin seçimi ve kariyerleri
konusundaki karar verici merci, hükûmet ve idareden bağımsız
olmak durumundadır.
Temel hak ve özgürlükleri korumakla yükümlü olan
kurumlardaki yetki sahibi kişilerin kendilerine birincil görev olarak
devleti ve rejimi korumayı bellemesi, bu kurum ve kişilerin adalet
sağlayıcı değil, baskı ve şiddet uygulayıcı
mekanizmalar olarak işlev görmesine sebep olmaktadır. Devletin resmî
ideolojisinin bire bir uygulayıcısı konumundaki mahkemeler,
cumhuriyet tarihi boyunca olduğu gibi bugün de farklı olanı
devletin bekasına karşı bir tehdit ve tehlike olarak görmekte ve
devletin kendi tekçi zihniyetine göre bir kalıba sokamadığı
her kişi ve grubu cezaevlerine tıkarak, uluslararası
sözleşmeleri, evrensel insan haklarını hiçe sayarak uzun
tutukluluk süreleri, işkence ve tecritle yıldırmaya çalışmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 2010 referandumuyla
yargıda yapılan değişiklikle vesayet rejiminin
kırıldığı iddia edilmektedir. Oysa, vesayet,
yalnızca askerî ve sivil bürokrasinin AKP üzerinde kurduğu vesayet
değildir; halkın, ezilenlerin, emekçilerin, kadınların,
Kürtlerin, Alevilerin üzerindeki vesayet aynı şekilde devam
etmektedir. Değişen sadece vasidir. Eğer gerçekten referandumla
yargının tarafsızlaşması sağlanmış
olsaydı, bugün hâlâ binlerce tutuklu Kürt siyasetçinin,
seçilmişlerimizin, insan hakları savunucularının
haksız yere cezaevlerinde tutuluyor oluşunu konuşuyor
olmazdık. Protesto hakkını kullanan yüzlerce öğrencinin
cezaevinde olduğu, İHD verilerine göre 520 civarında hasta
tutsağın cezaevlerinde göz göre göre ölüme terk edildiği,
kadın cinayetleri ve tecavüzlerin faillerinin ödüllendirildiği bir
sistemde yargının tarafsız olduğunu söylemek dünyanın
neresine giderseniz gidin komik olacaktır.
Hasta tutsaklar gerçeğinin bu kadar yakıcı
bir sorun olarak önümüzde durduğu bu sistemde adalet
sağlayıcı kurumların meşruiyetinin olması
beklenemez. Bizzat Adalet Bakanlığının
açıkladığı verilere göre, cezaevlerinde kendilerine
bakamayacak durumda olan ağır hasta sayısı 330dur. Yasal
değişikliklerin gerçek bir zihniyet değişikliğiyle
bütünleşmeden anlam ifade etmediği bir örnek de burada
karşımıza çıkmaktadır. Şubat 2013te kanunda
hasta tutsaklarla ilgili yapılan değişikliğin ardından
Mayıs 2013e kadar 460 tutsak tahliye talebiyle başvuru
yaptığı hâlde bunlardan 417sinin talebi reddedilmiş ve 14
kişi Adli Tıp Kurumunun raporunu beklerken hayatını
kaybetmiştir.
Siyasi iktidar yargıya hedefi ve tehlikeyi
göstermektedir. KCK davalarında tanık olduğumuz üzere,
Başbakan Gereği yapılsın. demekte ve demokratik
değil despot bir sistemde olduğumuz için yargı da aldığı
talimata göre bir hukuk uygulayıp kendisine gösterilen hedefi devletçi bir
zihniyetle yargılamaktadır. Eskiden güvenlik güçlerinin elinde olan
bu güç şimdi siyasi iktidarın eline geçmiştir. Despotik sistemin
özünde bir değişiklik olmamış, yalnızca hedef gösteren
özne değişmiştir.
Değerli milletvekilleri, hep kullandığımız
hukuk devleti teriminin özünü aslında bireyin devlet
karşısından sahip olduğu temel hak ve özgürlükler
oluşturmaktadır. Fakat, hukuk sistemine bireysel başvuru yolunun
kazandırılmasının ana sebebinin temel hak ve özgürlüklere
yeni bir kurumsal güvence kazandırmaktan önce Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine Türkiyeden giden başvuru sayısını
azaltmak olduğunu anayasa değişiklik sürecinde ve bu konudaki
düzenlemelerden gözlemlemek mümkündür. Bu anlayış bireysel
başvuru yolunun başarısını olumsuz etkileyecek bir
yaklaşımdır. Bu yaklaşıma paralel bir şekilde,
hem anayasal hem de yasal düzenlemede ciddi birtakım teknik hataların
yapıldığı da görülmektedir. Bireysel başvuru
hakkının uygulanma koşuluna baktığımızda da
bu endişelerin yersiz olmadığını ve temel hak ve
özgürlükleri merkeze alan bir yaklaşımla uyum içerisinde
olmadığını görüyoruz. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yapmak isteyen kişi 150 TL harç ödemek durumunda
kalmaktadır. Başvurunun gereksiz bulunduğu yani
reddedildiği durumlarda ise başvuruyu yapan 2 bin TL ceza bedeli
ödemektedir. Oysa bireylerin, temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü
tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle yaptığı
bireysel başvuru ticari bir aktivite olamaz. Anayasa Mahkemesi ticari bir
kuruluş ve hak sahipleri de müşteriymiş gibi, yargı hizmeti
paralı bir hizmet olarak sunulamaz. Yargıya ulaşım, ücreti
olamayacak kadar temel bir haktır. AİHMe
baktığımızda ne başvuru için ne de reddedilen
başvurular için para talep edilmediğini gözlemlemekteyiz.
Anayasa Mahkemesinin yapısıyla ilgili,
demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan bir diğer nokta
da Anayasanın 148inci maddesinde Anayasa Mahkemesinin görev ve
yetkilerine bakıldığında görülmektedir. Bu maddeye göre,
Anayasa Mahkemesi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas
bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel
başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini
ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak
olağanüstü hâllerde, sıkıyönetim ve savaş hâllerinde
çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas
bakımından Anayasaya aykırılığı
iddiası ile Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz. Bu madde, iktidarda
olan hangi siyasi parti ve grupsa olağanüstü hâl koşullarında
temel hak ve özgürlükleri dilediğince ihlal edebilmesine yol
açmaktadır. Bu sebeple hukuk devleti ilkesinin şartlar gözetilmeksizin
uygulanma koşulunun ihlali anlamına gelmektedir.
Yargı kararları ve yargı sisteminin
bağımsız ve tarafsız olmayışına dair
üzerinde duracağımız bir diğer konu da, belki de en
önemlisi kişi özgürlüğünü ihlal eden keyfî tutuklama
kararlarıdır. Bu konu, hepimizin bildiği üzere, geçen hafta
Anayasa Mahkemesinin Sayın Balbay hakkında verdiği kararla
tekrar gündeme gelmiştir. Kişi özgürlüğü hakkı,
Anayasanın 19uncu maddesi, taraf olduğumuz Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 5inci maddesi ve daha bir dizi
uluslararası insan hakları belgesinde koruma altına
alınmıştır fakat hukuk sistemi içerisinde ne yazık ki
uzun tutukluluk süreleri ve keyfî tutuklama kararlarıyla bu temel hak
sürekli ihlal edilmiştir.
Özellikle özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde
yapılan yargılamalarda uzun ve makul olmayan tutukluluk süreleri
ağır bir insan hakları sorunu olarak karşımıza
çıkmaktadır. Hâlen, başta öğrenci, gazeteci, siyasetçi,
belediye başkanı ve milletvekili olmak üzere binlerce insan,
çoğu beş yıl gibi uzun bir süredir tutuklu olarak
yargılanmaktadır. Uzun tutukluluk sürelerinin yol
açtığı ağır mağduriyet ve insan hakları
sorunu kamu vicdanını yaralamış ve toplumsal bir soruna
dönüşmüştür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
yıllardır Türkiyedeki uzun tutukluluk uygulamasını
eleştiren ve bu uygulamayı insan hakları ihlali olarak tespit eden
kararlarına rağmen yargının uygulamasında hâlen bir
iyileşme görülmemiştir.
Geçen hafta Anayasa Mahkemesi, İzmir Milletvekili
olan ve beş yıla yakın bir süredir başka bir davadan
tutuklu olarak yargılanan Sayın Balbayın tutuklama süresine ve
seçilme hakkının ihlaline ilişkin kişisel şikâyetini
karara bağlamış ve Sayın Balbay milletvekilliği
yeminini ederek aramıza katılmıştır. Anayasa Mahkemesi
bu kararında beş yıllık bir tutuklama süresinin makul bir
süre olmadığına ve bu uygulamanın Anayasanın 19uncu
maddesinin ihlalini oluşturduğuna hükmetmiştir. Mahkeme
aynı kararında milletvekillerinin tutukluluk durumunun
Anayasanın 67nci maddesince korunan seçilme hakkının da
ihlaline yol açtığına karar vermiştir. Bu çerçevede
avukatları tarafından tahliye başvurusu yapılan,
halkın iradesiyle seçilmiş olan tutuklu milletvekillerimiz Sayın
Hatip Dicle, Sayın Selma Irmak, Sayın Faysal
Sarıyıldız, Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Gülseren
Yıldırım ve Sayın Kemal Aktaşın tutukluluk
durumlarına da derhâl son verilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere uzun
süredir devam eden Anayasa Uzlaşma Komisyonunun
çalışmalarına Sayın Cemil Çiçek tarafından son
verilmiştir. Oysaki yeni anayasanın elzem ve ertelenemez olduğu
gerçeği değişmiş değildir. Buradaki tüm partiler
seçmenlerine ve Türkiye halkına yeni bir anayasa yapımının
sözünü vermiştir. Oysa uzlaşma masasına getirilen öneriler ve
yaşanan tartışmalarda ne yazık ki bu sözün reel
karşılığının olmadığı
görülmüştür.
Bazı küçük değişiklikler
dışında, gerçek anlamda yeni ve özgürlükçü bir anayasa
yapımı için gerekli çabanın gösterilmediğine
tanıklık etmiş bulunmaktayız.
Bu konuda, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim
Kılıçın yapmış olduğu açıklamalar oldukça
önemlidir. Sayın Kılıç, komisyonda, üzerinde uzlaşma
sağlanan 60 madde için çok da çaba sarf edilmesine gerek
olmadığını belirtmiştir. Bu belirleme önemlidir çünkü
gerçekten de komisyonda, BDP grubu dışındaki grupların
içinde bulunduğu tavır, yeni anayasanın suya sabuna dokunmadan
bazı küçük değişiklikler gerçekleştirilerek
hazırlanması şeklinde olmuştur.
Aslında, ilginç olan, AKPnin kendi içindeki
eşitlikçi ve demokratik bir anayasa yapımına ilişkin
gerekli donanıma fazlasıyla sahip özgürlükçü seslere de kulak
asmıyor oluşudur. AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Osman
Canın ifadelerine bakacak olursak, Anayasa Mahkemesi eski raportörü olan
Sayın Can anayasa sürecine dair Mümkün olduğu kadar az ideoloji
barındıran, hatta hiç ideoloji barındırmayan, bütün
kimliklere saygı duyan, bütün kimliklerin hayata geçirilmesine imkân
sağlayan bir anayasa olmalıdır. ifadesini
kullanmıştır. Devamında, halk toplantıları, halk
meclisleriyle bütün toplumsal kesimlerin asgari müştereklerini
yansıtabileceği bir katılım sürecinin gerekliliğine de
işaret etmiştir.
Bu durumda, Türkiyenin demokratikleşmesi ve
toplumsal barışın tesis edilmesi amacıyla Kürt sorununu
çözmek için gerekli adımlar atılmadıkça, eşit
vatandaşlık, ana dil hakkı, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi,
farklı kimliklerin eşit olarak tanınması yönünde anayasal
değişiklikler gerçekleştirilmedikçe yeni anayasa nasıl
toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir anayasa
olacaktır? Bu noktalarda radikal bir değişim içermedikçe
gerçekten yeni bir anayasadan bahsetmek mümkün olacak mıdır?
Gelinen noktada, biz, demokratik, ekolojik, kadın
özgürlükçü ve eşitlikçi bir paradigmayla ele alınacak yeni bir
anayasa için çalışmaya devam etmek gerektiğini düşünüyoruz.
Bölgesel, kültürel ve milliyetsel bir demokrasinin inşasının
elzem olduğu ve bunun için cesur ve kararlı, inançlı olmak
gerektiği düşüncesini taşımaktayız. Bizim önerimiz, var
olan taslağın sivil toplum örgütleriyle görüşülerek şeffaf
yürütülecek bir süreçle genişletilmesidir. Yine, sivil toplum
örgütlerinden oluşacak bir anayasa izleme grubu oluşturarak
olası bir tıkanma durumunda bu grubun devreye girmesiyle
tıkanmalar da aşılabilir. Belirtmek gerekir ki, AKP Anayasa
masasından çekilirken tıkanıklığın
aşılması konusunda herhangi bir öneri de
sunmamıştır; birlikte değil, kendi anayasasını yapma
kararlılığındadır.
Hiçbir ülke örneğinde demokratik bir anayasa
yapım süreci Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin
katılımıyla
sınırlandırılmamıştır. Anayasanın
demokratik ve tüm toplumsal kesimleri kucaklayan bir içeriğe sahip
olması için hazırlık ve yapım süreçlerinin de
katılımcı ve demokratik olması şarttır.
Yine, anayasanın toplumsal sorunlara çözüm
olabildiği örneklere baktığımızda yapım sürecine
mümkün olan en geniş katılımın
sağlandığını görüyoruz. Bu bağlamda Anayasa
Uzlaşma Komisyonunun çalışmaları bundan önce olanın
aksine, kamuoyuna açık olarak yürütülen bir süreçle, toplumun farklı
kesimleriyle görüşülüp tartışılarak
katılımcı bir yöntemle devam ettirilmelidir. Burada yine
Sayın Haşim Kılıçın da belirttiği üzere
bahsettiği kurucu meclis önerisine de değinmek gerektiği
kanaatindeyim. Sayın Kılıç Bugün itibarıyla gerçekten
demokratik bir anayasanın ortaya çıkabilmesi için önce bu
anayasayı yapacak olanların demokratik yöntemlerle oraya gelmesi
lazım. ifadelerini kullanmıştır. Anayasa
çalışmalarına başlarken bizim de önerimiz, anayasa
yapımı için yeni bir parlamento ya da kurucu meclis kurulması
yönünde olmuştu. Bununla beraber, dünya anayasacılık
çalışmalarına baktığımızda Avrupa Konseyinin
anayasa hukuku alanında danışma organı olan Venedik Komisyonunun
pek çok ülkenin anayasa yapım sürecinde kolaylaştırıcı
bir işlevi olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde Türkiyedeki
yeni, demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasa için de Venedik Komisyonunun
katkısının ve desteğinin alınması faydalı
olacaktır. Ciddi bir müzakere masası olan Uzlaşma Komisyonunun
çalışmaları çeşitli bahaneler üretilerek yok
sayılmamalı, kestirilip atılmamalıdır. Eşit
yurttaşlık temelinde, cunta rejiminden kalan hak ihlallerinin önünü
açan maddelerin değiştirildiği, hak ve özgürlüklerin en
geniş anlamıyla tanındığı yeni bir
anayasanın yapımı siyasi partilerin ve Hükûmetin önünde çözüm
bekleyen en elzem meseledir. Kürt sorununun demokratik ve
barışçıl çözümünden başlayarak, ezilen tüm kesimlere,
emekçilere, kadınlara, gençlere, farklı kimlik gruplarına bir
rahatlama sağlamak için yeni anayasa çalışmalarını
bütün ciddiyetiyle devam ettirmek gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, hukuka ve üstünlüğüne
inanmadığınız sürece tesisi için emek ve özveri sahibi de
olamazsınız. Devletin değil bireyin ve toplumun
haklarını koruyan ve anayasal güvence altına alınan bir hukuk
sistemini oluşturamadığınız sürece anayasada yer alsa
bile demokratik bir hukuk devleti olamazsınız, geçmişinizi yok
sayamaz, tarihin verdiği derslere sırtınızı
dönemezsiniz. Trakyası ve Kürdistanıyla ülkenin tüm
coğrafyasında eşitlik ve özgürlüğün dolayısıyla
gönüllü bir birlikteliğin sağlandığı ve
yaşandığı bir Türkiye ancak ve ancak cumhuriyetin
demokratikleştirilmesi, demokratik ulus ve demokratik vatan temelinde
yeniden inşası tüm etnik kimliklerin, dinlerin ve inançların
eşit ve özgür temelde anayasal güvenceye kavuşturulmasıyla
mümkündür. Bunu bilmek, gerçekleşmesi için emek sahibi olmak ve bedel
ödemek Türkiye halklarına karşı ortak sorumluluğumuzdur.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Ramazan Can,
birinci konuşmacı, Kırıkkale Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Siyasi tarihimizdeki Cumhurbaşkanlığı
seçim süreçleriyle ilgili konuşmak istiyorum. Anayasamız der ki:
Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Egemenlik hiçbir
surette kişi ve zümreye bırakılamaz. Egemenliğin millete
ait olduğu ülkelerde vatanın ve devletin sahibi millettir.
Demokrasilerde devlet ve yönetim millete rağmen değil millet içindir.
Demokrasi ve millet egemenliği kavramları egemenliği kullananların
millete saygılı olmalarını gerektirir, eğer
kendilerine saygıları varsa.
Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı devletin
başıdır, milletin birliğini beraberliğini temsil eder.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri
tarihimizde daima sancılı olmuştur. Çağdaş
demokrasilerde rutin bir hadise olan Cumhurbaşkanlığı
seçimleri ülkemizde askerî ve sivil bürokrasinin müdahalelerine açık
olmuştur. Burada normal bir durum yoktur. Peki,
Cumhurbaşkanlığı makamının sahibi millet midir?
Evet. Türkiye demokrasiye saygılı bir devlet midir? Evet. Egemenlik
kayıtsız şartsız milletin midir? Evet. Peki, buna
rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde niçin millete
rağmen hukuk dışı yollara tevessül edilmektedir?
Cumhurbaşkanlığı makamı milletin rızasıyla ve
desteğiyle üstlenilecek şerefli temsil hizmet yeri midir yoksa
millete rağmen yetkilerin kullanılacağı bir mevki midir? Bu
soruların hukuk devletinde cevabı bellidir. Millete rağmen
milleti yok sayarak Türk demokrasisi bir yere varamaz. Türk iktidar elitine
düşen görev ise halkı olduğu gibi kabul etmek, onun iradesine
boyun eğmektir.
Cumhurbaşkanı seçimleri tarihimizde siyasi
krizlere neden olmuş, kaoslara, ihtilallere, merhum Ali Fuat
Başgilin tehdidine, Meclisin seçimlerde savaş uçaklarıyla ve
namlularla kuşatılmasına sahne olmuştur.
Cumhurbaşkanı seçimleri maalesef 367 gibi hukuk garabetlerine, askerî
muhtıralara sahne olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk bile
seçildiği dönemde altı ay önce kendisinin belirlediği
milletvekillerinden 158nin oyunu alarak, maalesef 112sinin oyunu alamayarak
Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Cumhurbaşkanı seçimlerinin
kahir ekseriyetinde Cumhurbaşkanlığına ordunun
patronajında seçilinmiştir. Ordunun müdahalede bulunduğu ama
netice alamadığı tek seçim 2007 seçimleridir. Bu da AK
PARTİ ve milletimizle birlikte olmuştur.
Kriz nedenlerini değerlendirmek gerekirse:
1) Geleneksel teamül yani kağan, hakan, sultan,
padişah gibi liderlerin seçilmesinin tarihî geleneklerimizde olması.
2) Milletten alınamayan iktidar yetkisinin öncelikle
Parlamento baskısıyla, olmazsa Cumhurbaşkanlığı
makamıyla sağlanması, iktidarı ve statükoyu devam ettirme
gayretleri.
3) 61 ve 82 anayasalarını
Cumhurbaşkanının yetkileriyle donatarak anayasal ve siyasal
sistemin merkezine yerleştirmiş olması.
4) Kimin Cumhurbaşkanı olacağı
değil de kimin olamayacağı üzerinden negatif bir siyaset dili
kullanılmış olması nedenler olarak sıralanabilir.
Türkiyede devlet iktidarı, gücü,
Cumhurbaşkanı, hükûmet, ordu üçgeninde
kullanılmıştır. Gücünü rejimin koruyuculuğundan alan
ordu ile meşruluğunu milletten alan hükûmet arasındaki
ilişkiyi Cumhurbaşkanı makamıyla dengeye oturtmak üzerine sistem kurulmuştur. Millî Güvenlik
Kurulu, yüksek yargıyla milletin iradesinin üzerine
çıkılmıştır. Türkiyede devlet iktidarı seçilmişler
ve atanmışlar tarafından âdeta denge ve fren
mekanizmalarıyla kullanılmaktaydı. Buna bağlı olarak,
halkın oyuyla iktidara gelen yürütme ve yasama organının
dokunamayacağı yasak bölgeler oluşturulmuştu. Askerî ve
sivil bürokrasi kendilerini devletin ve Atatürk devrimleriyle oluşturulan
yeni siyasi değerlerin bekçileri saymışlardı.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı da ancak bu kesimler içerisinde
çıkan, statükodan yana birisi olabilirdi. Milleti temsil eden Anadolu
evlatları asla Cumhurbaşkanı olamazdı.
İnönünün Cumhurbaşkanı seçildiği
günlerde Hıfzı Veldet Velidedeoğlundan bir anekdot aktarmak
istiyorum. O dönemde askerî lisede bir hoca talebelerine hitaben Çocuklar,
askerî şerefinizi, kıymetinizi biliniz. Cumhurbaşkanını
seçen komutanlardır, askerlerdir. demesi üzerine bir talebe hocaya
hitaben şöyle der: Hocam, Cumhurbaşkanını biz
milletvekilleri seçer biliyoruz. Bu doğru değil midir? Hocanın
cevabı ilginçtir: Evladım, o, işin formalitesidir. Komutanlar,
askerler olmasa o başıbozukların Cumhurbaşkanı seçmek
hadlerine mi? diyebilmiştir.
İşte, bu elit ve marjinal askerî ve sivil
bürokrasi 2007de duvara toslamıştır. Gelişen dünya ve
gelişen Türkiye gerçeğini okuyamayanlar AK PARTİ ve
Başbakanı diğerleri gibi zannetme gafletinde bulunmuşlardır.
Devleti ve milleti bu asalak marjinal elitlerden, bir avuç seçkinlerden,
kifayetsiz muhterislerden AK PARTİ kurtarmıştır.
21 Ekim ve 12 Eylül 2010 referandumlarında Cumhurbaşkanı
seçme iktidarı millete verilmiştir. 27 Nisan e-muhtırasında
ve 367 garabetinde bazıları şunu beklemiş olabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RAMAZAN CAN (Devamla) Siyasilere birilerinin
birtakım hukuk dışı müdahaleleri bulunduğunda
siyasiler Emredersiniz. diyecek, şapkasını alıp gidecek! Ama
yanıldıkları bir şey vardı, milletin evlatları
iş başındaydı diyor, Cumhurbaşkanlığı
bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor,
tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına ikinci konuşmacı
Mehmet Necati Çetinkaya, Adana Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NECATİ
ÇETİNKAYA (Adana) Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli
üyeleri; konuşmalarıma başlamadan önce hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Beş dönemdir bu Parlamentoda görev yapıyoruz.
Bu Parlamento yani Türkiye Büyük Millet
Meclisi demokrasinin mabedidir. Bu Parlamento, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Kurtuluş Savaşının bir gazi ve kahraman Meclisidir. Polatlıda
top sesleri gelirken burada Meclis küşat hâlindeydi, açıktı ve
kurtuluşun önemli kahraman adımları bu Mecliste
atılmıştır. Bu Meclis 1921de sivil anayasayı
yapmıştır, bu Meclis 1924te 60a kadar meriyette olan sivil
anayasayı yapmıştır. Ve 2011 seçimlerine geldiğimizde
halkın fevkalade ümit beslediği, bütün siyasi partilerin her seçim
kampanyasında ısrarla olmazsa olmazımız dediği,
Sivil anayasayı yapacağız, darbe anayasalarına son
vereceğiz. diye millete söz verdiği bu Meclis, maalesef millete
vermiş olduğu bu sözü
Ve 2011de bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Cemil Çiçekin riyasetinde bütün bölgeleri, bütün
sivil toplum kuruluşlarını, bütün üniversite yetkililerini,
bütün siyasi partileri gezerek İşte, bu Meclis bu işi
yapacaktır, yapmaya mecbur ve mahkûmdur. diyerek yola
çıkmıştır. Ama gelin görün ki, eşit bir şekilde,
adet gözetilmeksizin yani partilerin sayısal oranı göz önünde
tutulmayarak, bizzat AK PARTİnin o fedakârca yaklaşımı
neticesinde eşit bir şekilde düzenlenen Anayasa Komisyonunun o
çalışmaları ve bugüne gelindiğinde, baktığınızda
maalesef bir sükutu hayaldir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Masayı
devirmişsiniz, öyle diyor arkadaşlar.
MEHMET NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Millet
maalesef o heyecanını kaybetmiştir.
Arkadaşlar, bu ayıbı nasıl
üzerimizden atarız. Darbe anayasalarıyla Türkiye artık
yönetilecek bir durumda değildir, demokrasinin kemaline ermiş bir
Meclis ve bir ülke bütün dünyaya burada kendisini ispat etmek
mecburiyetindeydi. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Ve değerli arkadaşlar, benim sizden bir arkadaşınız
olarak, bir kardeşiniz olarak bir istirhamım olacaktır.
Bakınız, 5 dönemden beri bu Parlamentodayım, naçizane olarak
şunu özellikle altını çizerek söylüyorum: Bu Meclis
dünyanın her tarafında olduğu gibi halkın millî iradesini
temsil eder ve dolayısıyla halkın temsilcisi ve sözcüsü olan
fevkalade önemli ve itibarlı bir Meclistir. Burada yapılan
konuşmalar temsil makamında olan hiçbir üye
arkadaşımızla
Maalesef, inanıyorum ki siz de tasvip
etmiyorsunuz, asla ve kata ben de tasvip etmiyorum. Yunus şöyle diyordu:
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı/ Söz ola
ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz.
Arkadaşlar, burada söylenilen her şey bütün
dünyaca dinlenmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin her ferdi atalarına
layık olacak bir şekilde
Bir zamanlar biz de millet hem nasıl
milletmişiz. Gelmişiz dünyaya, millet nedir, milliyet nedir
öğretmişiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Böyle bir
Meclisin, böyle geçmişi olan, parlak bir mazisi olan bir ülkenin
evlatları olarak Kürtüyle, Türküyle, Arapıyla, Zazasıyla,
Çerkeziyle bir ve beraber kardeş olarak bir olacağız, iri
olacağız, diri olacağız ama burada söylediğimiz her
söz en kemal sahibi insanların ağzından çıkacak
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MEHMET NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)
fevkalade
önemli bir cümle olacaktır. Bize yakışan budur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onun için, gelin yanlışlıktan rücu edelim.
Ve
şöyle sesleniyorum
BAŞKAN Sayın Çetinkaya, teşekkür
ediyorum. Lütfen
MEHMET NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Bitiriyorum
Sayın Başkanım.
Evet, değerli dostlar, değerli arkadaşlar;
şunu özellikle söylüyorum: Kervan göçer gider, kalırsın yayan.
diyordu. Uyan ey gözlerim, kalırsın yayan, kervan göçer gider
kalırsın yayan...
BAŞKAN Sayın Çetinkaya, lütfen
MEHMET NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) Gelin,
işte yaya kalmadan, kervan göçüp gitmeden
BAŞKAN Sayın Çetinkaya, lütfen
MEHMET NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla)
evet,
birlikte, hep birlikte o büyük ve muazzam Türkiyeyi kurmak için yekvücut
olalım, bir olalım beraber olalım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına üçüncü konuşmacı
Süreyya Sadi Bilgiç, Isparta Milletvekili (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Isparta) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Size, öncelikle, Sayıştayın
yapısı ve bütçesi hakkında kısa bir bilgi sunmak istiyorum,
ardından da Sayıştay raporları hakkındaki birkaç
hususa değineceğim.
Değerli milletvekilleri, hepinizin malumu
olduğu üzere, Sayıştay, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan anayasal bir kurumdur.
Sayıştay, Başkanlık, yargı ve karar organlarından
oluşmaktadır. Başkanlık, Sayıştay
Başkanı, başkan yardımcıları ve bölüm
başkanlarından, yargı ve karar organları da, Daireler,
Genel Kurul, Temyiz Kurulu, Daireler Kurulu, Rapor Değerlendirme Kurulu,
Yüksek Disiplin Kurulu, Meslek Mensupları Yükseltme ve Disiplin Kurulu,
Denetim, Planlama Ve Koordinasyon Kurulu ile Başsavcılıktan
oluşmaktadır. Daireler de 8 adet olup 1 başkan ve 6 üyeden
oluşuyor.
Sayıştayın denetim görevini yerine
getirmesinde kilit unsur denetçilerdir. Denetime vermiş olduğumuz
önemin bir göstergesi olarak denetçi sayısında ciddi bir
artış sağlanmış, 15 Ekim 2002 tarihi itibarıyla
525 olan denetçi sayısı 869a çıkarılmıştır.
Sayıştayın denetim hizmetlerinin genişletilmesine paralel
olarak Sayıştay bütçesinde de 2002 yılından 2014
yılına yüzde 433lük bir artış
sağlandığı görülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Kılıçdaroğlu dün yapmış olduğu
konuşmasında Sayıştay raporları Türkiye Büyük Millet
Meclisine gelsin. dedi. Ayrıca, Meclis Başkanına dönerek de
Sayıştayın doğrudan Başkana bağlı
olduğunu ifade etti, AB kriterleri dikkate alınsın. dedi.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisine toplam 150 adet Sayıştay raporu sunulmuştur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Rapor
yok, Rapor yok!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Tüm
tartışma 42 adet genel bütçeli kurumun mali denetim raporları
üzerinedir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Rapor
yok Sayın Bilgiç.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
Raporları beğenmemek Meclise sunulmadığı anlamına
gelmez Sayın Aslanoğlu. Raporları beğenmemek hiçbir denetim
yapılmadığı anlamına da gelmez.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Rapor
yok. Görüş bildirilmemiş öyle söyle, öyle söyle! Görüş
bildirilmeyen rapor değildir. Sayın Bilgiç, sizin
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Ben bu
konuya döneceğim.
Ayrıca, 6085 sayılı Sayıştay
Kanununun 3üncü maddesi Sayıştay için İşlevsel ve
kurumsal bağımsızlığı olan bir kurumdur. der.
Sayıştay Meclis adına denetim yapar ama Meclis Başkanına
bağlı değildir.
Değerli milletvekilleri AB kriterleri dikkate
alınsın. diyorsunuz ISSAI 40
Yüksek Denetim Kurumları Uluslararası Standardı kalite kontrol
aşamasında önemli bir standarttır. Ne diyor bu standart? Her
seviyedeki denetim görevlisinin çalışması ve denetimin her
safhası uygun bir biçimde gözetime tabi tutulmalı ve
belgelendirilmiş denetim çalışması kıdemli bir denetim
elemanı tarafından gözden geçirilmelidir. der.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) O standartların
1 numarası bağımsızlıktır. O standartların 1
numaralı standardı bağımsızlıktır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Gözetim,
denetim amaçlarının yerine getirilmesini ve denetim işinin
kalitesinin korunmasını sağlamak açısından
gereklidir. der. Uygun bir gözetim ve kontrol, denetçilerin bireysel
yeterliliği ne olursa olsun her durumda gereklidir. diyor. Mutlaka her
yüksek denetim organının denetim raporlarını gözden
geçirmesi gerektiğini söylüyor. Hâl böyleyken, denetçilerin ham taslak
raporlarını istiyorsunuz. Bunlar adı üzerinde taslak raporlar,
ham raporlar, bunlar Sayıştay raporları değil.
Denetimin uluslararası standartlara göre dört tane
aşaması var, bir tanesi raporlama. Raporlama aşamasında,
denetçi rapor düzenliyor, ekip başkanına, oradan okuma komisyonu
değerlendiriyor, grup başkanı değerlendiriyor, sonra daire
değerlendiriyor. Arkasından, Rapor Değerlendirme Kurulu,
Başkanlık, nihai şeklini veriyor. Ayrıca, bu raporlar
ışığında yargılama süreci gerektiren, kamu
zararı oluşturan hususlar varsa bunlar ayrılıyor,
Sayıştay yargısına yahut da suistimal varsa adli
yargıya intikal ettiriliyor. Ama bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelmez. Neden gelmez? Çünkü, Kanun, 6085 böyle söylüyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Demir
yığınını niye intikal ettirmediniz? Demir
yığınını neden intikal ettirmediniz?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Bir
diğer önemli husus, oluşturulmak istenen algı hiçbir denetim
yapılmadığı şeklindedir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) O
Gökkuşağı var, Gökkuşağını neden intikal
ettirmediniz? Sizin vicdanınız sızlamıyor mu oradan
geçerken?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Bu
ayıptır, haksızlıktır. 25 milyon muhasebe kaydı
Sayıştayca incelenmiş, giderlere ve harcamalara ilişkin her
türlü denetim de yapılmıştır ama bunlara rağmen bir
bardak suda fırtına yaratılmak, bütçe süreci baltalanmak ve engellenmek isteniliyor; bunu kabul
edebilmek mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, 5018 sayılı
Kanunun 49uncu maddesi Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde
uygulanacak muhasebe ve raporlama standartları Devlet Muhasebesi
Standartları Kurulu tarafından belirlenir. diyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yapılırken 120 milyon lira harcandı, yapılırken. Yıkarken
de o kadar para harcadınız. Vicdanınız sızlamıyor
mu?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) - Bu Kurul 3
Nisan 2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, kurumsal
bazlı mali tablo oluşturulamayacağını ve genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinin tek bir raporlama birimi
sayılması gerektiğini karar altına alıyor.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sizlere
söylüyorum, vicdanınız sızlamıyor mu oradan geçerken?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Ondan
sonra, 4 Nisanda, ertesi gün yapması gereken kararı ne yapıyor?
O gün ihmal ediyor, 8 Aralık tarihinde bu kararı alıyor bu
raporların üretilemeyeceğine dair
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Yapılırken 120 milyon lira para harcandı, sökerken de o kadar
para harcandı. Vicdanınız sızlamıyor mu?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
ve Resmî Gazetede yayımlıyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Pazar
günü hem de!
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Genel
bütçenin tamamı için mizan, faaliyet sonuçları tablosu, bilanço
oluşturulmuş ve Sayıştaya verilmiştir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sen de
inanmıyorsun da bu işe. Seni kim konuşturuyor böyle?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
Ayrıca, genel bütçeli her kamu idaresi kendisine bütçeyle verilmiş
ödeneklerin kullanımına ilişkin bütçe giderleri ve ödenekler
tablosu ile, taşınır kesin hesap cetvelini Sayıştaya
sunmuştur. Bütün gider hesapları üzerinde her türlü denetim de
sağlanmıştır Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Nerede? Nerede?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Siz bunu
çok iyi biliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Nerede?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Siz bunu
çok iyi biliyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Nerede?
Nerede? Hani nerede?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
Yapılmamış bir denetim yoktur. Bir bardak suda fırtına
koparmaya çalışıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Milleti
aldatmaya çalışıyorsunuz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Biz
kimseyi aldatmayız Sayın Bilgiç. Aldatma kelimesi çok şey
kaçtı. Biz kimseyi aldatmayız Sayın Bilgiç.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, şimdi, sayın konuşmacı Aldatmaya
çalışıyorsunuz diyerek ve başında denetimle
alakalı Meclisi yanıltıcı bilgi vererek bize
sataşmıştır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hiçbir
yanıltıcı bilgi yoktur Sayın Başkan.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Mümkünse iki dakika
söz istiyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Hiçbir yanıltıcı
bilgi yoktur, sataşma da yoktur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
İki dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Yeni bir
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Benim
şahsıma da
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Beyefendinin adını mı söyledim ben?
BAŞKAN O zaman sataşmayacaksınız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sataşmadı ki.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Sataşma yok Sayın Başkan. Gerçekleri söyledik sataşma oldu.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
6.- İstanbul Milletvekili Aykut
Erdoğdunun, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde
AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu söyleyeyim ki,
ben uluslararası denetim belgesine sahip bir milletvekili
arkadaşınızım. Sayın konuşmacının
burada yaptığı konuşmanın ve denetim
standartlarına referans göstererek yaptığı
konuşmanın ne yazık ki içinde gerçek yok, doğru yok.
Denetim standartlarının ilk maddesi bağımsızlık
ve tarafsızlığı düzenler ve bütün denetim standartları
bağımsızlık ve tarafsızlığa uygun olmak
durumundadır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Onu
söyledik zaten. Biz bunu söyledik.
AYKUT ERDOĞDU (Devamla) - Raporlama
standartlarından bahsediyorsunuz. Meclise gelen bir rapor yok değerli
arkadaşlar. Denetçi diyor ki: Ben görüş bildiremedim. Bu, Batı
nezaketinde şu demektir: Bana hiçbir şey sunulmadı. Eğer
bir şeyler sunulmuş olsaydı en azından şurada
yolsuzluk var derdim ama hiçbir şey sunulmamış olması
bildirebileceğim en ağır görüştür ve ben görüş
bildirmiyorum. diyor. Onun için buraya Sayıştay raporu gelmiş
gibi davranamazsınız.
İkinci mesele, rapor okuma komiteleri, müdahale
ettiğiniz Sayıştay savcıları, Sayıştaya özel
olarak, kilit olarak yerleştirdiğiniz birtakım insanlar
denetçilerin hukuka uygun görüşlerini değiştiremezler. Eğer
böyle olursa, bugün siz iktidardasınız, yarın muhalefette
olursunuz, bilmeniz gereken birtakım yolsuzluklar, birtakım kilit
personel tarafından değiştirilmeye başlar. Bize gönderilen
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen
bir rapor değildir, raporun olmadığına yönelik
belgedir. Rapor var mıdır? Vardır. Saklanmış
mıdır? Saklanmıştır. Ve ben milletvekili olarak bu
durumdan çok üzülüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkan
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Konuşmacı Meclisi yanılttığımı ifade
etmiş ve söylediklerimin yanlış olduğunu söylemiştir.
Sataşmadan söz istiyorum efendim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bilgiç.
İki dakika da size söz vereceğim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sataşma
yok ki ya. Şu demir yığını hakkındaki
Sayıştay raporunu da açıkla.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu, siz ne
söylüyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, benim ismimi vererek Meclisi aldatıyorsunuz
BAŞKAN Ama grup adına bir kişi
konuşur, sataşma nedeniyle.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ama
benim ismimi vererek
Sayın Başkan. Kendisine sorun.
BAŞKAN Bir saniye, önce Sayın Bilgiçe söz
vereyim.
Buyurun Sayın Bilgiç.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, Gökkuşağıyla
ilgili Sayıştay raporunu açıklayın.
7.- Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin,
İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdunun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, Devlet Muhasebesi
Standartları Üst Kurulu 3 Nisan 2013 tarihinde toplanmıştır
ve bugünkü devletin muhasebe yapısı içerisinde, Sayıştayın
11 Ekim 2011de belirlemiş olduğu standartlar içerisinde bir rapor
üretilemeyeceği kararını almıştır. Bütün bunlara
rağmen bu raporların üretilemeyeceğini,
Sayıştayın bunu biliyor olmasına rağmen, ısrarla Bu
raporlar üretilemediği için bu raporlar
sağlanamamıştır, bu yüzden bir denetim, gözetim
oluşturulamamıştır. demiş olması sadece genel
bütçeli idarelerle ilgili olarak 42 tane mali denetimle ilgili tabloda hiçbir
denetimin yapılmamış olduğu anlamına gelmez. Sizin
yapmak istediğiniz yaratmak istediğiniz sanki Türkiyede Hükûmetin
tamamen denetimden kaçtığı algısı yaratılmak ve
vatandaş yanıltılmak isteniliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Rapor yok,
görüş bildirmemiş.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Bu tamamen
yanlıştır ve bir iftiradır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Şimdi, bu
iftira miftira ayıp ama ya.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Bu
Sayıştayı da töhmet altında bırakmaktadır,
Parlamentoyu da töhmet altında bırakmaktadır, yürütmeyi de
töhmet altında bırakmaktadır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Rapor yok, nereye
iftira? Rapor yok işte.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Bu son
derece yanlıştır. Bütün denetimler, giderler üzerinde, hesaplar
üzerinde bütün denetimler Sayıştay tarafından
yapılmıştır.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Yazık ya,
şu yaptığınıza bakın.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla)
Bakın, 622 tane kurum Sayıştayın denetim kapsamı
altına alınmıştır. Eskiden Sayıştayın
böylesine geniş bir kamusal denetim alanı yoktu. Bunu sağlayan,
bu denetim alanını bu derece genişleten de AK PARTİ
iktidarı olmuştur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, olmayan bir
şeyin olmadığını nasıl ispat edersiniz? Yok, yok
yani yokluk. Halüsinasyon mu görüyorsunuz, bilmiyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Müsaade
edin.
Bakın, bütün imkânlarını, kabiliyetlerini
hem insan kaynakları açısından hem bütçe açısından
geliştiren ve denetim alanında rahat hareket etmesini sağlayan
yine AK PARTİ iktidarı olmuştur.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Rapor yok. Bu
başka bir şey. Rapor var mı yok mu?
MÜSLİM SARI (İstanbul) Rapor nerede, rapor?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Ve burada,
bakın, sizin fırtına koparmaya
çalıştığınız hadise 42 tane genel bütçeli
idarenin mali tablo değerlendirme raporuna ilişkindir, aynen böyledir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ya, böyle bir
siyaset yok ya.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Bu siyaset
değil bu bir gerçektir. Yanlış siyaseti yapan sizsiniz.
Bunların hepsi, benim söylediklerim gerçektir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Ayıptır
ama ya. Rapor yok Rapor var. diyorsunuz.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya, şu
Gökkuşağı raporunu açıklasınlar. Siz oradan
geçiyorsunuz her gün. Vicdanınız sızlamıyor mu?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Devamla) Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın konuşmacı, ismimi zikrederek Aldatıyorsunuz.
kelimesi kullandı.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ben
çoğulu kullandım efendim. Sayın Aslanoğlu, çoğul.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, bana, Sayın Aslanoğlu dedin.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Efendim,
çoğul.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sizinle
göz göze geldiğim için onu söyledim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hayır,
Sayın Aslanoğlu dedin, Aldatıyorsunuz
BAŞKAN Sayın Bilgiç, Aslanoğlu dediniz
mi siz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet
efendim, dedi.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Söyledim
efendim, Aslanoğlu dedim.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.
8.- İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun, Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiçin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bilgiç, hayretler içinde kalıyorum, acaba niye savunmak zorunda
kalıyorsunuz. Sayın Maliye Bakanı, Başbakan
Yardımcısı Sayın Arınç, Plan ve Bütçe Komisyonunda
Bunlar bir kâğıt parçasıdır. dedi mi demedi mi?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Dedi
efendim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Dediyse daha
neyi savunuyorsunuz? Hiçbir bilgi, belge olmayan bir rapora eğer siz
vicdanınızda rapor diyorsanız
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Siz de
vicdanınızla konuşsanız ben bu açıklamayı yapmam.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Ben
vicdanımla konuşuyorum. Ben vicdanımla konuşuyorum.
Ve 8 Aralıkta düzeltmek için pazar günü Resmî
Gazetede bir yönetmelik yayınlamak küçük de olsa bir
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Geç
kaldılar, 4 Nisanda yapacaktı Sayıştay onu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet, demek
ki yangından mal kaçırır gibi
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Biz bir
şey kaçırmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Onun için
biz kimseyi aldatmayız.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, lütfen Genel
Kurula hitap edin.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Bir sene
önce yapması gerekeni, altı ay önce, yedi ay önce yapması
gerekeni şimdi yaptı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Biz kimseyi
aldatmayız Beyefendi.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayalım, lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Biz
hakkı, hukuku savunuyoruz ama hakikaten hayretler ediyorum. Sayın
Maliye Bakanı bütçede gözünüzün içine baka baka Evet, Sayıştay
görevini yapmamıştır. Biz her türlü belgeyi, bilgiyi verdik.
dedi mi, demedi mi?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Dedi, ben
de onu söylüyorum. Siz de Yapılmadı. diyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Evet.
Sayın Başbakan Yardımcısı ben
yırttığım zaman Bunlar bir kâğıt
parçasıdır. dedi mi, demedi mi?
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Siz de
Yapılmadı. diyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) Daha neyi
savunuyorsun? Kim neyi aldatıyor? Esas aldatan sizsiniz. (CHP
sıralarından alkışlar)
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Ben süreci
savunuyorum; doğruyu savunuyorum, doğruyu.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, efendim,
burada yanlış bir durum var. Şimdi, Sayıştay
raporları var. Sayıştay raporları Sayıştay
Denetleme Kurulu tarafından sansür edilmiş, Meclise
gönderilmemiş.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) Sansür
edilmiş bir şey yoktur, Sayıştay raporu buraya
gelmiştir. Yanlış şey söylüyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) 277 sayfalık bir rapor 30 sayfaya
indirilmiş.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yolsuzluklar orada örtbas
edilmiş. Söylesene Komisyon Başkanı yahu! Bunu söyleyin yahu!
Yani yaptığınız bu, yaptığınız
tahrifat. Sayıştay Başkanı hangi sıfatla gelmiş
orada oturmuş? Çünkü AKPnin yolsuzluklarını örtbas etme
müessesesi olarak gelmiş oturmuş oraya. Biraz sonra
konuşacağım bunları.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Sayıştay Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
F)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN AK PARTİ Grubu adına dördüncü
konuşmacı İdris Şahin, Çankırı Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA İDRİS ŞAHİN
(Çankırı) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa Mahkemesinin 2014 mali yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve
grubum adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Anayasa mahkemeleri temsilî demokrasilerde siyasal
iktidarları temel hak ve özgürlükler açısından denetleme
amacıyla kurulmuş kurumlardır. Fren denge sistemine uygun
olarak, yasama organının temel toplumsal sözleşme hükmündeki
anayasalara uygun davranmasını sağlamak amacıyla ihdas
edilen üst mahkemeler her zaman için tartışma konusu
olmuşlardır. Doğrudan millet iradesiyle belirlenen yasama
organları ile bu organın yasama işlevlerini denetleyen
yargısal kurum ilişkisi, üzerinde önemle durulması gereken bir
husustur.
Modern dünyada varlık nedeni çoğunluğun
azınlığa tahakkümünü engellemek ve temel hak ve özgürlükleri
korumak olan anayasa mahkemesi tipi kurumlar Türk hukuk sistemine, maalesef,
darbe ürünü olarak monte edilmişlerdir. İlk defa kamu hukuk sistemimize
27 Mayıs darbesini müteakip 61 Anayasasıyla giren Anayasa Mahkemesi
kurucu üyelerinin Yassıada Yüksek Adalet Divanı üyeleri olması
dikkate şayan bir durumdur. Bizde Anayasa Mahkemeleri millî iradeyi
denetlemek, sınırlamak, başkalaştırmak amacıyla
var edilmiş vesayet düzeneklerinin başında gelmektedir.
İleri demokrasilerde çoğunluğun azınlığa
tahakkümünü engelleme amaçlı olarak tasarlanan anayasa mahkemelerinin
tersine, bizdeki Anayasa Mahkemesi dar bir bürokratik oligarşik elitin
millete ve millet iradesine karşı kalesi olarak tahkim
edilmiştir.
Türkiyede 1961den 2010 Anayasa referandumuna kadar
gelinen süreçte, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar ve
geliştirdiği içtihatlara baktığımızda, yasama
fonksiyonunun gasbetmeye varacak düzeyde Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesine
müdahale ettiği, anayasal olarak görevli ve yetkili
olmadığı hâlde norm denetimi yaparken norm ihdasına
gittiği, bazen kendisini Türkiye Büyük Millet Meclisi yerine koyarak
bağlayıcı kararlar almak yoluyla bir şekilde kanun yapmaya
kalkıştığı, 367 vakasında görüldüğü gibi
Meclisin kararlarını iptal edebildiği görülmüştür. Parti
kapatma, siyasal liderlere siyasi yasak getirme, Anayasa
değişikliklerini iptal etme gibi uygulamalarıyla Anayasa
Mahkemesi yılarca siyaset kurumu üzerinde en belirleyici aktör olmayı
sürdürmüş ve bürokratik oligarşi bu şekilde siyaseti dizayn etme
ve siyasete müdahil olma imkânına sahip olmuştur.
Anayasa Mahkemesi, Türk hukuk tarihine çok
tartışmalı kararlarıyla geçmiştir. Aritmetiğin
temel kurallarını altüst etmeyi başarmış, 7nin
411den den büyük olduğuna dahi karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi Türk milleti adına diyerek,
seçimlerde birinci parti olan siyaset kurumunu kapatmak suretiyle Türkiyeyi
siyasi partiler mezarlığına dönüştürmüştür ve yine
siyaset alanını daraltarak ve siyaset
kurumunun içini boşaltarak Türkiye Büyük Millet Meclisini yetkisiz
ve bağımlı bir organ hâline getiren Anayasa Mahkemesi,
bürokratik oligarşinin halka ve halk iradesine karşı bir nevi
kalkanı ve kılıcı olmuştur.
Dünyanın her yerinde meşruiyetini millet
iradesine dayandıran yüksek mahkemelerden farklı olarak Anayasa
Mahkemesi, Türkiyenin derin ekonomik ve siyasi krizlere düşmesine
katkı sunmuş ve hiç olmadığı kadar
tartışmaların odağına girerek meşruiyetini
tamamen kaybetmiştir.
12 Eylül 2010'da halkoyuna sunulan Anayasa
değişiklik paketinin en önemli düzenlemelerinden biri de Anayasa
Mahkemesini asli görevi olan hukuk devleti ve temel hak ve özgürlükler ile
demokratik sistemi koruma ve gözetleme görevine döndürme olmuştur. Anayasa
Mahkemesi görev, yetki ve
yapısında yapılan değişikliklerle birlikte, Anayasa
Mahkemesinin günlük siyasi tartışmaların dışına çıkartılarak
yüksek yargı organı kimliğine kavuşturması
hedeflenmiştir. Yapılan değişikliklerle Anayasa Mahkemesi,
belirli bir siyasi düşüncenin halk ve halk iradesine karşı duran
cephesi olmaktan çıkartılmış ve hukuk devletine
yakışır bir şekilde düzenlenmiştir. Bireysel
başvuru imkânı getirilmiş ve bu düzenlemeden ilk olarak 12 Eylül
referandumuna Hayır. oyu kullanan muhalefetin faydalanmış
olması da AK PARTİ iktidarının yaptığı
düzenlemelerin 76 milyonun daha demokratik yaşamını
sağladığının en bariz göstergesi ve örneği
olmuştur.
Cumhuriyet tarihinin en önemli reformlarından olan
12 Eylül referandumuyla vesayetçi siyasal sistem tasfiye edilmiş ve
özgürlükçü-demokratik hukuk devletinin işlerliği için gerekli
anayasal düzenlemeler yapılmıştır. Bundan sonra, Anayasa
Mahkemesi, siyaset kurumunu işlevsiz hâle getiren, siyaseti daraltan ve
halk iradesini geçersiz kılan bir merci olmaktan çıkartılarak
temel hak ve özgürlükleri ve hukuk devletini koruyan ve kollayan bir üst
yargı kurumu hâline getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, Türk
demokrasisinin ve hukuk devletinin temel bir aktörü olarak yoluna devam edecek
ve vereceği özgürlükçü ve çoğulcu kararlar ve geliştireceği
içtihatlarla demokrasimizin gelişmesine katkı
sağlayacaktır.
Ben, Anayasa Mahkemesinin 2014 mali yılı
bütçesinin günlük siyasi tartışmaların dışında
kalınarak kabul edilmesini uygun görüyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS ŞAHİN (Devamla) -
bu
vesileyle, 12 eylül 2010 referandumuyla Anayasa Mahkemesinin bugünkü konumunu
kazanmasını sağlayan yüce milletimize de huzurunuzda
şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, birleşime bir saat ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
13.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
14.38
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
toplantı yeter sayısı yok. 50 kişiyle bütçe görüşmesi
yapılamaz ki. Bakın, yani şu anda 50 kişi buradayız
biz.
BAŞKAN Birinci tur üzerinde, AK PARTİ Grubu
adına söz isteyen Şuay Alpay, Elâzığ Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
toplantı yeter sayısı var mı şu anda?
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
Yargıtay bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Hukuk devleti anlayışı içinde ve bu
zeminde, hak ve özgürlüklerin, hak arayışı
mekanizmalarının sadece bağımsız yargı yoluyla
değil, en üst norm olan anayasal düzende güvenceye bağlanması
önem arz etmektedir. Bunun için de özellikle ve önemle ifade etmem gerekir ki,
Türkiye'nin, muhtelif zamanlarda yapılan değişikliklerle
yamalı bohçaya dönmüş darbe anayasasında yapılacak anayasa
değişikliği değil, yeni bir anayasa ihtiyacı çok acil
olarak gündemde durmaktadır.
Yeni anayasa, millet tarafından ve onun adına
görev yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle yapılacak insan merkezli,
özgürlük temelli, adil ve kısa bir anayasadır. Olağanüstü süreç
ve durumların ve bunların ürettiği gayrimeşru yapıların
değil milletin var ettiği ve değerlerini kattığı
meşru, adil, sorun üreten değil sorun çözen bir anayasa. AK
PARTİ, kurulduğundan ve iktidara geldiğinden beri böyle bir
anayasayı var etmek için siyasi iradeyi ortaya koydu ve çaba gösterdi. Ne
yazık ki, muhalefet partilerinin yeni bir anayasa yapmak konusundaki
yaklaşım ve icraatları en azından bu dönem için bu tarihî
fırsatın ıskalanmasına neden olmuştur. Ancak, AK
PARTİ olarak, bu millete anasının ak sütü gibi helal olan ve
mimarı bu millet olan yeni bir anayasa yapma azim ve kararlılığımız
ve irademiz devam etmektedir.
Geciken adaletin adalet olmadığı evrensel
bir kural ve gerçekliktir. Adil yargılanma hakkının olmazsa
olmaz unsurlarından birisi yargılama faaliyetlerinin makul sürede
sonuçlandırılmasıdır. Türkiye'nin demokrasi yolunda
aldığı mesafe bütün dünya tarafından dikkatle ve takdirle
izlenmektedir. Türkiye'nin bu yolda aldığı mesafe, hukuk devleti
olması ve iç hukuk kuralımız hâline gelmiş olan adil
yargılanma hakkı nedeniyle ülkemizde de davaların makul sürede
sonuçlandırılması gerekmektedir. Ancak gerek yerel mahkemelerde
gerekse temyiz mercisi olan Yargıtayda işlerin aşırı
derecede artması nedeniyle kararlar makul sürede verilememekte, tüm
mahkemeler ve mahkemelerle birlikte temyiz mercisi olan Yargıtay da dosya
kalabalıklığı içinde boğulmaktaydı.
Yargılama faaliyetinin hukuk devleti gereklerine
uygun biçimde gerçekleşmesini sağlayan örnek, güvenilir, adil ve
saygın bir yargı sistemine ihtiyacımızın olduğu
açık ve tartışmasızdır. Yargı
mensuplarının bilgi ve birikim düzeylerinin
artırılması ve yenilenmesi bir gerekliliktir. Ehliyet ve liyakat
esasına göre iyi eğitim almış, hukuk formasyonu
sağlam, kişilik ve erdem sahibi, muhakemesi sağlam hukukçulara
muhtaç olduğumuzu görüyoruz. Yargılama faaliyetlerinin
hızlı, verimli, etkin ve adil olarak sürdürülebilmesi, iş
yükünün azaltılması, yargının ve Yargıtayın
çözmesi gereken önceliklerdendir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ, bu konularda iktidar olduğu tarihten itibaren ciddi
adımlar atmış, hukuk ve yargı alanında köklü
değişiklikler ve reformlar yapmıştır.
Yaptığı anayasal ve yasal değişiklik ve düzenlemelerle
bunları hayata geçirmiştir. Bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla,
öncelikle, Yargıtaydaki daire sayısını
arttırmıştır. Bu dairelere yeni Yargıtay üyeleri
seçilmiş ve daha sonra da tetkik hâkimliği sayısının
arttırılması yoluna gidilmiştir. Ana hedeflerden birisi,
Yargıtaya dosya akışının
azaltılmasıdır.
Yargıtay Başkanlığı, yeni
yapısıyla ve yapılan düzenlemelerle iş yükünün
azaltılması konusunda önemli sonuçlar almaya başlamış,
her geçen gün, Yargıtaydaki dosyaların inceleme süresinin
azaldığı ve buna paralel olarak da derdest dosya
sayısının azaldığı da birlikte
gözlemlenmiştir.
Yargıtay, yargının
hızlandırılmasıyla makul sürede yargılama hedefine,
yargı sürecinde adalet mekanizmasının işe
yararlılığı ve
caydırıcılığıyla etkinlik hedefine, yargı
sürecinin toplum beklentilerine cevap verebilecek memnuniyet ve güven
arttıracak sonuçlarıyla adil yargılama hedefine ulaşmaya
çalışmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ, yeni anayasa çalışmaları kapsamında yargı
bölümüne ilişkin öneriler taslağında yargı birliği
bağlamında önemli bir teklifte bulunmuştur. Burada da yargı
iki bölüm olarak mütalaa edilmiştir. Birinci bölüm, alt mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla
ilgili hususlardır, ikinci bölümde ise yüksek mahkemeler
düzenlenmiştir. Burada, yargı birliğini esas almak suretiyle bir
önermede bulunulmaktadır. Ve bununla ilgili bu tartışmanın
başlamasını biz çok değerli ve kıymetli buluyoruz ve
bunların tartışılmasını da dikkate değer
olarak takip ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslan, bir söz talebiniz var.
Ne için söz istemiştiniz?
ZEYİD ASLAN (Tokat) Geçen oturumda tutanaklara
geçen bir cümlemle ilgili olarak, İç Tüzük 58inci maddeye göre söz
istiyorum.
BAŞKAN -
Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
VIII.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Tokat Milletvekili Zeyid Aslanın, 12 Aralık 2013 Çarşamba günkü
28inci Birleşimin Birinci Oturumundaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ZEYİD ASLAN (Tokat) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; dün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe genel
görüşmeleri sırasında, Sayın Başbakanımız
konuşurken, özellikle, bir saatlik konuşması boyunca ana
muhalefet partisi milletvekillerinin Meclisimizin saygınlığına
uygun olmayan tavır ve davranışlarıyla başlayan
gerginlik
VELİ AĞBABA (Malatya) Söyleyene bak,
söyleyene bak!
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
bugün Meclisin
açılmasıyla birlikte, Sayın İncenin dünkü gerilimi ve
gerginliği daha da arttıran, Sayın Başbakanımıza
ve ailesine yönelik iftira ve hakaretlerle başlayan sözlü tartışma
esnasında, Sayın İncenin şahsıma küfür etmesiyle,
maalesef, kendi üslubuna uygun bir şekilde zabıtlardan gördüğüm
kadarıyla- karşılık vermişim.
Öncelikle, şunu belirtmek istiyorum ki: Elbette ki,
bizim söylediğimiz sözler, bu Meclisin saygınlığına yakışmayan
sözlerdir. Bu sözler dolayısıyla tüm Meclisimizden özür diliyorum.
Ancak şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki: Basına düşen
haberlerde bu Meclis zabıtlarında Sayın İncenin küfrünün
üstünün kapatılarak verilmesi ve sadece küfrün tarafımızdan yapılmış
gibi gösterilmiş olması bir çifte standarttır. Evet, bir
küfürleşme olmuştur, hoş değildir ama bu küfürleşmeyi
başlatan Sayın İncedir.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Kendi adına konuş.
ZEYİD ASLAN (Tokat) Ben kendi adıma, kendi
sözlerimden dolayı Meclisimizden özür diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Özür dileyin, özür!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın
Başkan, her şey tutanaklarda var. Sayın İnce asla küfür
etmemiş, önce
BÜLENT TURAN (İstanbul) Aaa! Zabıtta var,
zabıtta.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Önce,
önce
Tutanaklarda var be! Müdahale etmeyin. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bağırma,
zabıtta var ya!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Müdahale etmeyin.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Niye
bağırıyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu, buraya hitap
edin lütfen. Niye ikili konuşuyorsunuz?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın İnce küfürleşmeyi başlatmamıştır, her
şey zabıtta vardır. Bunun zabıtlara geçmesini rica
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
Aslanoğlu.
AK PARTİ Grubu adına Adem Yeşildal...
VELİ AĞBABA (Malatya) Bir de madalya
takın, madalya!
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ne
bağırıyorsun, ne bağırıyorsun!
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler ve birbirleri üzerine
yürümeler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, beş dakika
ara veriyorum.
Kapanma
Saati:14.47
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
14.54
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 28inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın İncenin söz talebi var.
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, UEFA
Şampiyonlar Liginde Juventusla karşılaşacak Galatasaraya
başarılar dilediğine ilişkin açıklaması
BAŞKAN Ondan önce, sayın milletvekilleri,
UEFA Şampiyonlar Liginde bugün Juventusla karşılaşacak
olan Galatasaraya başarılar diliyorum. (Alkışlar)
Buyurun Sayın İnce, söz talebiniz var. (CHP
sıralarından alkışlar)
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, 12 Aralık 2013 Çarşamba
günkü 28inci Birleşimin Birinci Oturumundaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
On
bir yıl sonra Meclisin gündeminde böyle bir konuyla muhatap olmaktan
dolayı gerçekten çok üzüldüm. İlk kez böyle bir konunun
tarafı oluyorum. Daha önce Sayın Kamer Gençe ve gazetecilere ne
söylediğini bildiğimiz arkadaşımızla, ben vicdanı
olanların vicdanına sesleniyorum.
Öyle el kol hareketi yapma lan!
Seninle muhatap olmuyorum.
El kol hareketi yapma öyle!
Bana söylüyor bunları.
Muharrem İnce (Yalova) Küfür mü edersin? Ne
yaparsın?
Zeyid Aslan (Tokat) İstediğimi yaparım.
Var mı bir diyeceğin?
Muharrem İnce (Yalova) Eder misin?
Zeyid Aslan (Tokat) İstediğimi yaparım.
Muharrem İnce (Yalova) Et bakalım da görelim.
Zeyid Aslan (Tokat) İstersem kafanı
kırarım lan!
Muharrem İnce (Yalova) Ne yaparsın?
Zeyid Aslan (Tokat) Kafanı kırarım!
Muharrem İnce (Yalova) Sen kafa mı
kırarsın?
Ve bir kaba söz söylüyor Muharrem İnce orada,
İttir ya! gibi, kaba bir söz. Bunun için de
Kullanmamam gerekirdi ama
Kafanı kırarım lan! deyince ağır tahrik
altında
Bir küfür değil bu, bu bir kaba sözdür, yaralayıcı
sözdür, argo bir sözdür, Defol. anlamında kullanılan bir sözdür.
Bunu da bu Mecliste kullanmamam gerekirdi ama ondan sonra gelen küfürleri ben
okuyamam. Okuyacak bir babayiğit varsa
Edepten bahsedenler, hayâdan
bahsedenler, bana söylediği bu küfrü
Kamer Gençin ölmüş
anasına söylediklerini benim şahsıma söylemiş. Bu küfrü
okuyacak bir babayiğit varsa gelsin okusun.
Değerli arkadaşlarım, burada savunulacak
bir şey yok. Burada bir küfür var, ağır bir küfür var. Hâlâ daha
burada hak ettiği şekilde cevap verdiğim gibi
Odamdan az önce
izliyorum, üzülüyorum. Ben onu Allaha havale ediyorum ve yargıya havale
ediyorum. Meclisin gündemini daha fazla meşgul etmek istemiyorum. Benim
şahsıma edilen bir küfürle Türkiye Büyük Millet Meclisi zaman
kaybedemez, kaybetmemelidir, görüşmelere devam edelim diyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın
İnce.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz de tasvip
etmiyoruz o lafları. Biz de kınıyoruz, tasvip etmiyoruz o
lafları.
MUHARREM İNCE (Yalova) Peki, teşekkür ederim.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Sayıştay
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
F)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu
Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN - Evet, AK PARTİ Grubu adına söz
isteyen Adem Yeşildal, Hatay Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ADEM YEŞİLDAL (Hatay)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 2014 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısında, Danıştay
Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum.
Tabii, bütçe konuşmasına geçmeden önce, son on
beş dakikadır Mecliste yaşananlarla ilgili bir iki cümleyi sarf
etmeyi kendime bir görev olarak görüyorum. 2011 yılında seçilen, bu
dönem seçilen, genç sayılabilecek bir arkadaşınızım.
FATİH ÇİFTCİ (Van) Zaten gençsin.
AHMET YEŞİLDAL (Devamla) Gördüğüm tablo
şu; naçizane, burada benden çok daha tecrübeliler var: Meclisin mehabetine
yakışmayan, burada yerinden laf atmadan uygunsuz cümleler kullanmaya
Herkesi kastederek söylüyorum. İnanın, toplum yaka silkiyor,
insanımızın bu noktadaki refleksini çok yakından sizler de
seçim bölgelerinize gittiğinizde görüyorsunuz. Kimden gelirse gelsin,
bunlar, toplum tarafından alıcısı olmayan,
alıcısı olmadığı gibi de eleştirilen ve
Meclisin saygınlığını maalesef ki düşüren tutum,
davranışlar ve söylemler. Bu konuda herkesin, başta iktidar
partisi olarak bizlerin, ana muhalefetin, herkesin üzerine düşen
sorumluluğu fazlasıyla yapması gerekiyor.
Bu hepimizin vazifesi diye düşünüyorum, tekraren
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Danıştay, yüksek idare mahkemesi olarak 1961 ve
82 anayasalarında yerini almıştır.
Danıştayın kanunlarla verilen görevleri etkin ve verimli bir
şekilde yerine getirmesi, yargılama faaliyetlerinin en iyi biçimde
gerçekleşmesi, bilgi ve teknolojiden yeterince yararlanarak adalet
hizmetlerinin etkinliğinin artırılması,
Danıştayın yargı dünyası içindeki seçkin yerinin
korunması ve geliştirilmesi yönünde
çalışmalarımız devam etmektedir. Yani, hukuk devletinin ve
hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi için gerekli çalışmalar hızla
devam etmektedir. Adalet sistemlerine ilişkin tüm yeni kavramlar, adalete
erişim, hukuk devletinin güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğünün
sağlanması ile insan hak ve özgürlüklerinin korunup
geliştirilmesine yöneliktir. Daha iyi adalet, daha fazla özgürlük,
haklarına saygı talep eden bir toplumsal yapının
beklentilerine karşı adalet sisteminin direnmesi akla
aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, güven veren adalet
sistemine ulaşmak, yargı süreçlerinin makul sürede
sonuçlanmasının sağlanması, hak arama yollarının
güçlendirilmesi ve insan hakları uygulamalarının
geliştirilmesi ile mümkün olacaktır. Adalet sisteminin tüm
unsurlarında vatandaşımızın memnuniyetine ve insan
haklarına saygıyı içselleştirme yolunda önemli mesafe
kaydedilmiştir. Daha hızlı, insan haklarına
saygılı, bunu esas alan ve çözüme odaklanmış adalet
sistemine doğru hızla ilerlemekteyiz. Bugüne kadar yapılan
reformlar, yargı organlarının geçmişle
kıyaslanamayacak ölçüde demokrasi ve insan hakları hassasiyetini ön
plana çıkarmasında önemli kilometre taşlarıdır.
Buradan şu hususu ifade etmek istiyorum,
yanlış anlaşılmaktan da doğrusu çekinerek ifade
ediyorum: 12 Eylül referandumunda insanımız, demokrasimiz önemli
kazanımlar elde etti. Bunun, aslında, somut uygulamasını
dün İnsan Hakları Gününde Meclis olarak da yaşadık. Bir
tutuklu milletvekili dün burada yemin edebildi, seçimlerin üzerinden epeyce bir
zaman geçtikten sonra. Milletvekili sıfatını bir yana
koyuyorum ama insan olarak, sivillerin de, siyaset kurumu
dışındakilerin de aslında tutuksuz yargılanması,
yargılamanın esaslarındandır. Bu çerçeveden
bakıldığında, kıymetli milletvekilleri, aslında,
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolları da 2010 referandumuyla
açılmış oldu. Burada, esasen, tüm gruplar olarak, değerli
milletvekilleri, ortak bir refleks geliştirmemiz lazım. Ne
adına? Özgürlük alanlarının genişletilmesi, hak arama
kanallarının çoğaltılması, açılması
noktasında ortak bir refleks geliştirmemiz gerekiyor.
Bakınız, referandumda muhalefet kanadının tamamı, ana
muhalefet başta olmak üzere şiddetli bir şekilde referandumda
hayır cephesini oluşturdular ama gördüğünüz gibi, hak, hukuk,
adalet, arkadaşlar, herkese lazım oluyor. Dün itibarıyla yemin
eden milletvekilimizin de Anayasa Mahkememizin vermiş olduğu uzun
tutukluluk süreleri ile ilgili kararı neticesinde, ilgili mahkemelerin ona
mütenasip kararlarıyla tutuksuz yargılanmasına karar verildi. O
yüzden, bu konuda ortak bir refleksin oluşturulması gerektiğini
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına yedinci
konuşmacı Muhammet Bilal Macit, İstanbul Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET BİLAL MACİT
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
yılı Başbakanlık bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubum
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Anayasaya göre Başbakanın görevi kısaca,
Bakanlar Kurulunun Başkanı olarak bakanlıklar arasında
iş birliğini sağlamak ve hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesini
gözetmek olarak belirtilmiştir. Bu tanımlama da ortaya
koymaktadır ki bu makam, ülkemizdeki en önemli temsil makamlarından
biridir. Başbakanın, Meclis üyelerinden biri olması ve
seçimlerle gelmesi de bu makamın millet iradesini, siyaseti ve ülkeyi
temsil ettiğini ortaya koymaktadır.
Özellikle 1990lı yıllarda bu makama dair eski
Türkiye fotoğrafları hâlâ hafızalarımızdadır.
Bakanlıklar arasında iş birliği sağlama gibi en
temel görevini yerine getirmekte zorlanan -Bakanlar Kurulunun
toplanamadığı dönemler oldu- kurumsallıktan oldukça uzak
bir anlayışla merdiven altında önüne konulan bir kürsüde
açıklama yapan başbakanlarımız oldu. Askerî vesayetin,
yargı vesayetinin ve bürokratik oligarşinin oldukça güçlü olduğu
dönemlerde dış politika, Kürt meselesi, demokratikleşme gibi
önemli konularda hükûmetler, başbakanlar etkin olamadı ve kuruma ve
ülkeye vizyon çizmekte zorlandılar.
AK PARTİyle beraber, daha da özelinde Sayın
Recep Tayyip Erdoğanın bu makama gelmesiyle beraber yeni bir
paradigma dönemi başlamıştır. Sivil siyaset
alanının genişlediği, millet iradesinin temel
alındığı, toplum taleplerinin nesne olmaktan
çıkıp özne olduğu bir anlayış hâkim olmuştur. Daha
vizyoner, daha demokratik ve küresel iddiası olan bir anlayış
gelişmiştir.
Somut olarak bakarsak, kurumsal anlamda, halkla
ilişkileri daha etkin kılabilmek ve toplum taleplerine cevap
verebilmek noktasında Başbakanlık İletişim Merkezi
kurulmuştur. Artık, Anadolunun herhangi bir kasabasında da
insanların bakanlardan hızlı İnternet istediği bir
dönemde olmazsa olmaz olarak e-devlet anlayışı, kuruma
yerleştirilmeye çalışılmıştır. 1920
tarihinden günümüze kadar yayımlanmış Resmî Gazeteler elektronik
ortama aktarılmıştır ve fihristi çıkartılarak
hizmete sunulmuştur. Resmî Gazete deyip geçmemek lazım, zira, kamuda
başörtüsü serbestisinin ilanıyla Resmî Gazetenin gerisine
düşenler de olmuştur.
Arşivlerle ilgili çalışmalar neticesinde
millî arşiv tesisi yapılmış ve 2003 yılında
hizmete girmiştir. Dağınık yerlerde olan arşivler
toplanmış ve elektronik ortama büyük kısmı
aktarılmıştır.
Büyük ve küresel ülke vizyonuna uygun olarak, Kamu
Diplomasisi Koordinatörlüğü, Yatırım, Destek ve
Tanıtım Ajansı, Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı gibi Başbakanlığa
bağlı kurumlar kurulmuştur veya mevcutlar daha aktif hâle
getirilmiştir. Son on yılda da toplam 130 milyar dolar tutarında
doğrudan yabancı yatırım Türkiyeye gelmiştir.
İşte, ülkemizin tanıtımı,
yatırımcının Türkiyeye gelmesi ve geldiğinde
işlerinin kolaylaştırılması amacıyla bu ajanslar,
bu kurumlar farklı ülkelerde de ofisler açarak çalışmalar
yapmaktadır.
Sayın Başbakanın Afrikada, Asyada,
Avrupada, Orta Doğuda, kısacası dünyanın pek farklı
ülkelerinde yaptığı ziyaretler ve buralara beraberinde
götürdüğü iş adamlarından oluşan heyetler, ülke prestiji,
ülke ekonomisi ve ortak karar mekanizmaları yaratması
açısından büyük katkılar sağlamıştır. Bu
geziler sayesinde ülkemiz peş peşe yeni iş anlaşmaları
ve vize anlaşmaları gerçekleştirerek dünyaya açılmaya tüm
hızıyla devam etmiştir.
Başbakanlığa bağlı TİKA
gibi kuruluşların yalnızca bizim ülkemizde değil,
farklı ülkelerde de insani çalışmalar yapması, Somalide
olduğu gibi bu çalışmalara Sayın
Başbakanımızın bizzat katılması da bu
etkinliğimizi artırmıştır. Yine, örneğin AFAD,
bugün, Suriyeden gelen, zalim bir diktatörün zulmünden kaçan yüzbinlerce
insana kucak açmıştır.
İşte bu çalışmalar bu makamı,
yalnızca ülkemiz için değil, dünyanın pek çok farklı
ülkelerinde adını bilmediğimiz, hiç
tanımadığımız insanlar için de önemli ve umut veren
bir makam hâline getirmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki siyaseten
de bu makam, devletin vatandaş tanımı
anlayışının iflas ettiğini gösteren, devletin
kimlikleri olduğu gibi kabul ettiği demokrasi paketleriyle
anılmaya başlamıştır.
Başbakanlığın 2014 yılı
bütçe tasarısında teklif edilen toplam ödenek tutarı 993 milyon
821 bin Türk lirasıdır. Geçen yıla göre yüzde 21lik bir
artış söz konusudur. Bunun da temel sebebi, yeni yaptırılan
Başbakanlık binasıdır ve tamamen yatırım
ödeneğidir.
AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan
çalışmalar göstermiştir ki bu kuruma ayrılacak bütçe,
ülkenin kalkınmasına, demokrasisinin gelişmesine ve
yalnızca ulusal değil, bölgesel ve küresel anlamda Türkiyenin etki
alanını genişletmesine ve prestijine katkı
sağlayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubuna adına sekizinci konuşmacı
Tevfik Ziyaeddin Akbulut, Tekirdağ Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TEVFİK ZİYAEDDİN
AKBULUT (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Üzerinde konuşacağım Kamu Denetçiliği
Kurumu, AK PARTİnin önemli reformlarından biridir. Yönetimi
yargı dışında denetleyen, halkın şikâyetlerini
değerlendiren kamu denetçisi, yaygın adıyla ombudsman, yasama
organınca seçilen bağımsız 1 başdenetçi ve 5
denetçiden oluşmaktadır.
Tarihsel gelişimi itibarıyla, 2nci Halife
Hazreti Ömer (RA) muhtesiplik kurumuna dayanan, Osmanlıda Ahilik ve
kadılık kurumlarıyla devam eden, temelde İnsanı
yücelt ki devlet yücelsin. anlayışına dayanan, birey
haklarının ön plana çıkarılmasını temel alan bir
kurumdur. Osmanlıdan esinlenen İsveç, Avrupada bu konuda öncü
durumundadır. Artık, 90ı aşan ülkede halkın
gözlemcisi olarak bu kurum uygulanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK
PARTİ ilk kuruluşundan bu yana hiçbir siyasi partinin tüzüğünde
bulunmayan ombudsmanlık sistemini Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu
olarak uygulamaktadır. Bu kurulun başkanlığını
uzun yıllar yürüten emekli vali ve 22nci Dönem Ankara Milletvekili
Sayın Nur Doğan Topaloğlunu huzurlarınızda rahmetle
anıyorum. Bununla, bu kurumla parti içi çekişmelerin sulh yoluyla,
barış yoluyla giderilmesi amaçlanmaktadır. Şimdi, bu görevi
Adana Milletvekili, emekli vali Sayın Necati Çetinkaya başarıyla
sürdürmektedir.
Ülkemizde 2006 yılında Kamu Denetçiliği
Kanunu çıkarılmış ancak Anayasa Mahkemesi tarafından
bu yasa iptal edilmiştir. 2010 yılı Anayasa referandumunda
yapılan değişiklikten sonra 6328 sayılı Kanun, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek kurum, 29 Mart 2013 tarihinde resmen
faaliyetlerine başlamış bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından seçilen Kamu Başdenetçisi Sayın Nihat
Ömeroğlu, bu görevi başarıyla yürütmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kurum, halkın şikâyetlerini, idarenin işleyişinde her türlü
eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını, insan
haklarına dayalı adalet anlayışı içinde hukuka ve
hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde
bulunmak üzere görev yapmaktadır. Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu
tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli bir kuruluştur. Kuruma,
yerli ve yabancı herkesin şikâyette bulunması -idari
başvuru yollarını tüketmek şartıyla- mümkündür. Kurum,
altı ay içerisinde yasa gereği bu şikâyetleri
sonuçlandırmak durumundadır.
6 Aralık 2013 tarihi itibarıyla kurum 7.116
müracaat almıştır. Bunların yüzde 56sı İnternet
üzerinden yapılan başvuruları kapsamaktadır. Bu
başvuruların yaklaşık yüzde 27si kamu personel rejimine;
yüzde 15i eğitim-öğretim, gençlik-spor alanına; yüzde 12si
çalışma hayatına ve yüzde 11i de ekonomi ve vergi alanına
ait bulunmaktadır. Bu başvuruların 5.163 adedi kurum
tarafından sonuçlandırılmıştır. Bu arada, 54 tavsiye
kararı, 29 ret kararı kurum tarafından verilmiştir.
Kamu denetçiliğinin artık demokrasinin
vazgeçilmezlerinden bir kurum olarak bütün dünya tarafından kabul
edildiği de bir gerçektir. Kurumun 2014 yılı bütçesi, ilk
bütçesi olacaktır ve 13 milyon 543 bin TL ödeneği kapsamaktadır.
Bütçenin kuruma ve bütün çalışanlarına
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize sevgiler
ve saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına dokuzuncu
konuşmacı Fatih Şahin, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA FATİH ŞAHİN
(Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Bütçe Yasa Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, yönetmenin ancak
bilgiyle mümkün olduğu kadim zamanlardan beri bilinen bir gerçektir.
Devletin, başta millî güvenlik olmak üzere iç ve dış siyasi
kararları, sağlam ve sağlıklı bilgi edinme ve bu
bilgilerin sağlıklı bir analiziyle mümkündür. Türkiyede
bürokratik oligarşi, yıllarca devleti ve onun işlerlik
aygıtı olan kamu yönetimini toplumu adam etme, insanları
sistemin gerektirdiği form ve içeriğe dönüştürme aracı
olarak gördüğünden, bilgi edinme de bu çerçevede yürütüldü ve bu toplanan
bilgilerin analizi ise çoğunlukla yapılmadı bile. Sonuçta,
başta MİT olmak üzere, devletin tüm bilgi toplayan ve analiz yapan
birimleri, basit birer gözetleyici ve kaydedici kurumlar durumuna
düştüler.
AK PARTİ iktidarıyla birlikte, devletin,
toplumu veri olarak kabul etmesi, toplumu değiştirip dönüştürmek
yerine topluma hizmet sunmayı esas kabul etmesiyle ciddi bir paradigma
değişikliğine gidilmiştir. Bu paradigma
değişikliğinin MİTe yansıması ise, ilk defa,
MİTin gelişmiş Batı ülkelerinde olduğu gibi
dış politika yapım sürecine katkı sağlayacak bilgi
üretme ve analiz yeteneği ile donatılması olmuştur.
AK PARTİ iktidarında MİT,
vatandaşları tasnif eden ve iç politika malzemesi olarak
kullanılmaya elverişli bilgi üretmekten çekilerek, kamu
güvenliği ve dış politika yapım sürecinde kullanılacak
bilgi üretme servisi hâline gelmiştir. MİTin personel ve kurumsal
yapısında meydana gelen bu radikal değişiklik sayesinde
siyaset kurumu, sağlıklı ve isabetli karar alabilme ve
aldığı kararların sonuçlarını takip edebilme
imkânına kavuşmuştur.
Millî hedeflerimiz doğrultusunda her türlü
teknolojik gelişmeyi yakından takip eden MİT, çağın
gereklerine uygun, teknik değişim ve dönüşümü eş
zamanlı olarak gerçekleştirmektedir. Bu dönüşümde, millî
kaynakları da kullanarak aynı zamanda ülkemizde kabiliyet
geliştirme misyonunu da icra etmektedir.
Çoğulcu
demokrasinin ve hukukun gereklerine uygun olarak yasaların kendisine
verdiği görev, yetki ve sorumluluklar doğrultusunda hizmetlerine
devam eden MİT, demokratik bir sistemde bir istihbarat
teşkilatının durması, bulunması gereken yerde
durmaktadır.
MİT,
21inci yüzyılla birlikte stratejik önemi ve bölgesel gücü artan ülkemizde
sivil iktidarla koordine olmuş, dış politikada yeni bir vizyon
sergileyen Türkiyenin uluslararası politikalarına paralel önemli
adımlar atmıştır. MİT, bu dönemde
ağırlığını içe dönük güvenlik siyaseti yerine
dışa dönük, uzun vadeli stratejik vizyona vermiştir.
Geleceğin Türkiyesini kurmak için geçmişe değil geleceğe
bakan, önüne çıkanla değil gelecekte olabilecekleri öngörmeye
çalışan bir yapıya kavuşma yolunda önemli adımlar
atmıştır. Korkularla dolu savunma refleksleriyle bekle gör
politikasını izleyen Türkiye artık mazide
kalmıştır.
Son
on bir yılda Türkiye gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle
uluslararası sistemi tanımlayan aktif bir sürece girmiştir. Bu
süreç içinde MİT, güçlü bir ekonomiyle paralel aktif bir dış
politika açılımı sağlayan ülkemizin bu yeni vizyonuna ciddi
katkılar sağlamış, deyim yerindeyse asri misyonuna
dönmüş ve bunun gereklerini yerine getirmiştir.
Son
dönemdeki bu millî vizyonu ve faaliyetleri nedeniyle Millî İstihbarat
Teşkilatının hedef tahtasına konduğuna hepimiz
şahitlik etmekteyiz. Ülkemizin, sorunlarını çözmesinden,
prangalarından, yüklerinden kurtulmasından rahatsız olan iç ve
dış unsurlar, MİT üzerinden, aslında, demokratik ve
şeffaf seçimlerle işbaşına gelmiş sivil hükûmeti hedef
almaktadır. 7 Şubat 2012deki girişimleriyle demokratik
işleyişi inkıtaya, sekteye uğratmak isteyenlerin bunu Millî
İstihbarat Teşkilatı üzerinden hayata geçirmeye
çalıştıkları gerçeği hâlâ
hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Bu
girişim Türkiyede istikrarın, reformların, dış
politikadaki yeni vizyonun önüne set çekmeye çalışanların akim
kalmış bir çabası olarak tarihteki yerini
almıştır. MİT üzerinden sivil iradeye karşı
sabotaj girişiminde bulunanların, seçimle gelen siyasi iradeye ipotek
koymaya yeltenen vesayetçi anlayışın hiç şüphesiz ki
tarih önünde de millet önünde de hukuk önünde de bir gün hesap vereceği
gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız gerekmekte.
Yeni bir vizyon ve paradigmayla aydınlık
yarınlara yürüyen Türkiye'nin emin adımlarla ilerlediği bu yolda
MİT, devletimizin stratejik bir kurumu olarak hizmet etmeye devam
edecektir. Bu nedenlerle, AK PARTİ Grubu olarak
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATİH ŞAHİN (Devamla)
Millî
İstihbarat Teşkilatı 2014 bütçesi üzerinde olumlu oy
kullanmayı uygun görmekteyiz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı
Alpaslan Kavaklıoğlu, Niğde Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ALPASLAN KAVAKLIOĞLU
(Niğde) Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Bütçe Yasa
Tasarısı üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarihi,
1933te Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Kâtipliğinin kurulmasıyla
başlamıştır. Sekreterlik 12 Eylül darbesinden sonra iç
tehdit üzerinde yoğunlaşmış, kendi halkına
karşı mücadele eden, halkı ile kavga eden, halkına karşı
psikolojik harekât yapan bir yapıya dönüşmüştür. Herkesin
yakından bildiği üzere, geçmişte MGK ve MGK Genel
Sekreterliği, devlet üstünde devlet olarak algılanan, millî iradenin
üzerinde kurumlardı. MGK, bazen Meclise direktif veren fiilî yasama
organı, bazen de Bakanlar Kurulu üstü bir vesayet mercisi olarak ön plana
çıkmıştır.
AK PARTİ iktidarlarının 1inci döneminde
30 Temmuz 2003 tarihli ve 4963 sayılı Kanunla MGK ve MGK Genel
Sekreterliğinin yapı ve işleyişinde devrim niteliğinde
kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Eskiden
orgeneral, oramiral olan genel sekreterin sivillerden atanmasına imkân
sağlanmıştır. Bugün dördüncü sivil genel sekreter görev
yapmaktadır. Genel Sekreterliği bütün devlet kurumları içinde
üstün ve emir verici bir konuma getiren geniş görev alanı daraltılmıştır.
Görevlerini sayarken Uygulamaları takip ve kontrol eder, düzenleyici,
yönlendirici ve koordine edici iş birliğinde bulunur. ifadeleri
çokça tekrar edilmekteydi. Genel Sekreterliğin eski kanunda 9 madde olan
görevleri 2 maddeye indirilmiştir. Bu görevler, Millî Güvenlik Kurulunun
sekretaryasını yapmak ve kurulun ve kanunların verdiği
görevleri yapmaktır.
Değerli milletvekilleri, Millî Güvenlik Kurulunun
kararlarını takip etme yetkisi de Genel Sekreterlikten alınarak
bir Başbakan Yardımcısının uhdesine verilmiştir.
Böylece, Genel Sekreterliğin, diğer kurumları denetleyip onlar
üzerinde vesayet yetkisi kullanmasına son verilmiştir.
Bakanlıkların diğer kamu kurumları ve özel hukuk tüzel
kişilerinin her derecedeki gizli bilgileri de dâhil olmak üzere her türlü
bilgi ve belgeyi istenildiğinde Genel Sekreterliğe verme
yükümlülüğü kaldırılmıştır.
Buna benzer şekilde, MGK Genel Sekreterliğine
sadece afet ve güvenlikle ilgili kriz zamanlarında değil, sair
zamanlarda da olağanüstü yetkiler veren Başbakanlık Kriz Yönetim
Merkezi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Kamuoyuna yansıdığı üzere Millî Güvenlik Siyaset
Belgesindeki iç tehdit kavramı tarihe
karışmıştır. Kendi vatandaşını tehdit
olarak gören anlayış tümüyle terk edilmiştir.
Ayrıca, kendi insanına psikolojik harekat yapan
bir birim konumundaki Toplumla İlişkiler
Başkanlığı ve kararları takip eden, fişleme
faaliyetleri merkezi olan, yurt dışında da faaliyet gösteren
Bilgi Toplama, Araştırma ve Değerlendirme Başkanlığı
lağvedilmiştir.
Kısacası, MGK ve MGK Genel Sekreterliği,
AK PARTİ iktidarları sayesinde demokratik dünyada örneklerini
gördüğümüz çerçeveye oturmuş, olması gereken konuma
gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son
olarak, bir gazetenin hakkında iddialarda bulunduğu 2004teki MGK
kararına değinmek istiyorum. Hükûmete iletilen malum karar ile ilgili
herhangi bir işlem yapılmamıştır. Dosyasında hıfzına
kararıyla arşivlerdeki yerini almıştır. Strateji
belgesi, eylem planı ve bu konudaki yazışmalar, AK
PARTİden önceki hükûmetler zamanında oluşturulan
Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu ve benzeri
mekanizmalar ile ilgilidir. 28 Şubat dönemine ait bütün uygulamalar
iktidarımız döneminde, 2010 yılında tamamen
kaldırılmıştır. 2004 yılında MGK kararını,
hâlen yargılamaları devam eden 2004-2005teki darbe hazırlıkları,
2007deki e-muhtıra, 2008deki iktidar partisi aleyhine açılan
kapatma davası göz önüne alınarak değerlendirmek gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
yaşadığımız bu bütün sıkıntılı
süreçler içinde AK PARTİ olarak vesayet baskılarına sonuna kadar
göğüs gerdik, ülkeyi germedik. Siyasi ve ekonomik istikrarın
bozulmasına izin vermedik, vatandaşlarımızı
sıkıntıya düşürmedik. Türkiyede darbe döneminin ürünü olan
vesayetçi yapıyı yıktık, giderek daha demokratik ve hayat
standardı daha yüksek bir ülke olduk.
Lehte oy vereceğimiz Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2014 bütçe tasarısının hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz Atilla
Kart, Konya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı
bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 28 Ağustos 2007den bu
yana ortaya çıkan Cumhurbaşkanlığı
fotoğrafını somut olaylarla, örneklerle anlatmak istiyorum.
Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli
ve uyumlu çalışmasını gözetmek mevkisinde olan
Cumhurbaşkanı, aradan geçen altı yılın sonunda
görevini bihakkın yapmamıştır, yapmamaktadır.
Vatandaşlarımız arasında ayrımcılık sonucunu
yaratan uygulamaların içinde olmuştur. Yasama sürecinde onay mercisi
hâline gelmiştir. Kişisel ve siyasi beklentilerini öne
çıkarmış, ilkeli davranmamış ve konjonktüre göre
hareket etmiştir.
Birkaç örnek: Meclisin
saygınlığını ortadan kaldıran, yasama denetimini
işlevsiz hâle getiren, vatandaşın bütçe hakkını ihlal
eden, hesap verme ve hesap sormayı işlemez hâle getiren Hükûmet uygulamalarına
seyirci kalmıştır.
Sayıştayla ilgili gelişmeleri Genel
Başkanımız ve grup sözcülerimiz gerekçeli ve
ayrıntılı olarak anlattılar, olay elbette
Sayıştay ile sınırlı değil. Bakın,
Türkiyede teftiş kurulları yok edildi, Kamu İhale Kanunu
istisna hükümleriyle delik deşik edildi.
Bir iktidar, Sayıştay raporlarından,
teftiş kurullarından, şeffaf ihalelerden neden korkar? Çünkü bu
kurumlar vatandaşın soyulmasını, devletin sömürülmesini
engelleyen kurumlardır. İktidarın, kamu yönetiminde çıkar
ilişkileri örgütlenmesi içine girmesini engelleyen kurumlardır. Bu
sebeple, bütün bu kurumlar Hükûmet eliyle, işlemez hâle
getirilmiştir. Bunun ötesinde, anayasal kurumlarımız Hükûmet
nüfuzuyla askıya alınmış ve işlevini yitirmiştir.
Bu anlamda, Meclis de şeklî bir organa dönüştürülmek istenilmektedir.
Devletin başı olan, devlet
organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını
gözetmek mevkisinde olan Cumhurbaşkanı ise halk adına denetim
yapacak olan bu kurumların içi boşaltılırken bu vahim
tabloyu mütebessim bir çehre ile izlemekle yetinmiştir.
Cumhurbaşkanı, demokrasinin ve toplumsal
barışın teminatı olan serbest ve özgür seçimlerin ihlal
edilmesine, seçimlerin meşruiyetinin tartışılır hâle
gelmesine de yol açmıştır. Değerli milletvekilleri,
Türkiyede 2007 yılından bu yana yapılan seçimlerin
sıhhatine yönelik olarak ciddi kuşkular vardır. 5 milyon
civarında seçmen belirsizliğinin yanında, mükerrer oy, sahte oy,
seçmen kaydırmaları, ölü insanlara oy kullandırılması
gibi seçim suçu niteliğinde olan suçlar, özellikle 12 Eylül 2010 Anayasa
referandumuyla birlikte kitlesel hâle gelmiştir. AKP, seçim suçları
yoluyla haksız oy teminini kurumsal hâle getirmiştir. 12 Eylül 2010
anayasa referandumu ve 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde, AKPye mensup
kişilere ve kamu görevlilerine kanunsuz emir ve talimatla seçim
suçları işlettirilmiştir. İktidarın bu suçlulara daha
önceden af sözünü verdiği, olayların gelişimiyle
anlaşılmaktadır, ortaya çıkmaktadır. 4 Temmuz 2012
tarihinde 6353 sayılı Kanun ile zamanaşımı süresini
iki yıldan altı aya indiren AKP, böylece seçim suçu işleyenlere
fiilî anlamda kitlesel olarak af getirmiştir.
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı ne
yapmıştır? Sayın Cumhurbaşkanı gözü kapalı
bir şekilde bu yasayı da onamıştır. Türkiyede
artık seçimlerin sıhhati değil, seçimlerin meşruiyeti
tartışılmaktadır. Serbest ve özgür seçimlerin
olmadığı bir rejimin adı demokrasi olamaz.
Cumhurbaşkanı, Hükûmetin demokrasinin temel ayağını
sabote etmesine iştirak etmiştir. Bakıyoruz,
özelleştirmeler yoluyla yolsuzlukların yapılmasına, kamu bütçesinden
imtiyazlı ve dokunulamaz sermaye gruplarının
yaratılmasına da Cumhurbaşkanının iştirak
ettiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri; 26 Nisan günü, 2012 tarihinde bu Mecliste asli manevi faili ve
azmettireni Başbakan Erdoğan ve Hükûmet olan, asli maddi failleri
arasında Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut ve iştirakçileri
100 civarında AKP milletvekili olan grup, taammüden ve organize bir
şekilde daha evvel muhtelif aşamalarda gerçekleşen yolsuzluk ve
usulsüzlüklerin üstünü örtmek için görünürde yasama faaliyeti yaptılar;
oysa, özünde bu faaliyet yasama niteliğinde değildi. Zira, bu
faaliyet ile Seydişehirde, Balıkesir SEKAda, TÜPRAŞta,
Kuşadası ve Çeşme limanlarında gerçekleştirilen
özelleştirmelerin, bu özelleştirmeleri iptal eden yargı
sonuçlarının ortadan kaldırılması amaçlanıyordu.
Yani, 10 milyar doları aşan yolsuzlukların Hükûmet nüfuzuyla
üstü örtülmek isteniyordu, çıkarılan kanunun amacı buydu.
Anayasanın 138 ve 153üncü maddesini ayaklar altına alan bu
yasayı da Cumhurbaşkanı onayabildi. Böylece, AKPnin nüfuz ve
illegal ilişkiler içinde yarattığı sermaye grupları
fiilen korumaya alındı. Hava Kuvvetleri Komutanlığı
bünyesinde görev yapan ve 2013 yılının ilk altı ayında
sayıları 674e ulaşan subay ve astsubayın özel hayatları
ve inançları üzerinden görevlerinden ayrıldıklarını
görüyoruz. İnsan hakları ve demokrasi adına kabul edilemez durum
şudur: Bir disiplin soruşturmasını yapıyorsunuz, bu
disiplin soruşturmasını kim yapar? Sıralı sicil amiri
yapar ya da kurum personeli yapar, amiri yapar. Kim yapıyor bu disiplin
soruşturmasını değerli arkadaşlarım?
İstihbarat birimleri yapıyor.
Değerli milletvekilleri, bakar
mısınız, bir rejimde kamu görevlilerinin disiplin
soruşturmasını istihbarat birimleri yapıyorsa o rejimin
adı artık polis devleti rejimi demektir. (CHP
sıralarından alkışlar) Hükûmetin kontrolünde yapılan
bu dönüşüme karşı Cumhurbaşkanı üstüne düşen
uyarı görevini yapmıyorsa anayasal sorumluluğunu yerine
getirdiğinden söz edilemez. Orada mezhepler ve özel hayatlar üzerinden
ayrımcılık Hükûmet eliyle kitlesel hâle gelmiş demektir.
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı, cumhurun başkanı
olamadığını bir kez daha göstermiştir.
Değerli arkadaşlarım, 28 Haziran 2014
tarihinde sonuçlanması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimi
sonrasında, hükûmet modeli olarak anayasal düzeyde Türkiyeyi kaotik bir
ortamın beklediğini şimdiden ifade etmek istiyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) Hayal kurmayın, hayal.
Hayal kurmayın, olmayacak öyle bir şey.
ATİLLA KART (Devamla) Anayasanın 102nci
maddesinde yapılan değişiklikle yeni Kenan Evrenlerin önü
açılmıştır.
AHMET YENİ (Samsun) Hayal kurmayın, milletin
desteğini aldık.
ATİLLA KART (Devamla) 1982 Anayasasındaki
otoriter yapı Orta Asya tipi demokrasiye dönüştürülmüştür.
Yapılan düzenleme, Anayasa Komisyonu Başkanının ifade
ettiği gibi, ucube bir yapıya dönüşmüştür.
Müesses düzenin desteğini alan AKP, Hükûmet,
sanılanın aksine müesses düzenden beslenen Hükûmet, kifayetsiz,
muhteris ve öngörüden uzak bir siyaset anlayışı sonucunda
toplumsal barışımızda kırılmaya yol
açmıştır. Cumhurbaşkanı bu süreçte inisiyatif
kullanamamıştır. Kamu yönetiminin parsellenmesinde taraf hâle
gelmiştir. Parti devletine, başbakanlıkçı sisteme
dönüşmesine göz yummuştur. Ancak, şunu görememiştir
Cumhurbaşkanı: Partili Cumhurbaşkanı da artık Hükûmeti
tatmin etmiyor. Başbakan adına Yardımcısı Bekir
Bozdağ ne diyor: Mutlaka imam hatipli Cumhurbaşkanı
diyerek yeni bir
çatışmanın ve iktidar kavgasının tohumlarını
ekmekle meşgul.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ATİLLA KART (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, elbette söylenecek çok şey var. Ben bu
değerlendirmelerle Cumhurbaşkanlığı bütçesine yönelik
olarak düşüncelerimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Bedii Süheyl Batum, Eskişehir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süre yedi dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BEDİİ SÜHEYL BATUM
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bütçesi üzerinde CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
Bütçesini görüştüğümüz bu Meclis, ilk önce
şunu söyleyeyim, Türkiye Cumhuriyetinin Meclisi. Ülkenin tümü işgal
altında iken Ankaranın göbeğinde, o işgal altındaki,
ancak, onurunu, bağımsızlık idealini yitirmemiş
insanların, halkların bir millet anlayışı içinde
oluşturduğu ve bir taraftan Kurtuluş Savaşını
yürütürken diğer yandan yasalarını ve ilk sivil
anayasasını yapmış bir Meclistir. Tarih o dönemi ve o
dönemin Meclis üyelerini, İcra Vekilleri Heyetini, onun
Başkanını bu özellikler ile yazdı ve kim ne derse desin, ne
kadar aksini söylerse söylesin yazmaya da devam edecek. O nesiller ve
onların çocukları, torunları olarak bizler çok gurur duyuyoruz
ve ne kadar gurur duysak da az. Ama, bugün bütçesini görüştüğümüz
Meclis de tarihe başka bir nedenle ve sıfatla geçti.
Demin, Sayın Canikli bazı teamüllerin yok
edildiğinden söz etti. Doğru. Kusura bakmayın ama ne teamül
bıraktınız ne yasa ne anayasa. Bir kere, bu ülkede herkes, ya da
şöyle söyleyeyim, çoğunluk partisinin elit grubundan olmayan herkes
ama herkes, işçiler, sendikasız işçiler, taşeronlar,
memurlar, 4/Bliler, 4/Cliler, atanamayan öğretmenler, öğrenciler, sanatçılar,
emekliler, tarımla uğraşan herkes iktidarın iki
dudağı arasında, aynen bir kölelik düzeni içinde yaşarken,
hiçbir şey yapmayan, parmağını bile kıpırdatmayan
bir Meclis olarak tarihe geçti. Sadece o kadar mı? Bu ülkede insanlar,
gazeteciler, Türk ordusunun şerefli subayları ve -bırakın
hepsini- kendi milletvekili arkadaşlarını rehin alan ve tüm
evrensel ilkelere, hukuk kurallarına, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin onlarca kararına karşın dört buçuk yıl ve
aşkın tutukluluklarını, daha doğrusu esaretlerini
devam ettiren, parmağını bile kıpırdatmayan bir
Meclis.
Değerli arkadaşlar, şimdi, demin, AKP
Grubunda da arkadaşlar Gözümüzü kapatmadık ki, bakın, bireysel
başvuruyu getirdik. dediler. Şimdi, hepimiz biliyoruz, söz konusu
uzun tutukluluklar olunca arka arkaya dört tane sözde yargı paketi
hazırladınız. Bunu, tümünü, hukuksuzlukları, uzun
tutuklulukları önlemek için yaptığınızı
söylediniz. Adalet Bakanı böyle söyledi ve hiçbir çözüm üretmedi dört
yargı paketinde, üretemedi. Hadi Bakan çok becerikli değil, hadi
Bakan beceriksiz, Adalet Bakanı; peki, halkın temsilcileri olarak
sizler ne yaptınız? Canım, ne yapardık? Söz konusu olan
MİT Müsteşarı olunca, hatırlıyorsunuz, hani, ABD
gözetiminde Osloda Reşadiyede aşka geldiniz, bir daha gelmeyin.
diyen, Vizyonunuz yüzde 90-95 Başbakanla örtüşüyor. diyen, Türk
milleti tembeldir, akıllı insanı buldu mu sırtına
çöker. diyen Hakanınızı kurtarmak olunca bir tek gecede yasa
çıkartıp başlatılmış soruşturmayı,
yargılamayı bile durdurmaktan çekinmeyen bir Meclis.
Bunları kimseyi kızdırmak için
söylemiyorum, yaptığınızın farkına varın
diye söylüyorum. Adalet Bakanından bunu beklemiyorum, Sayın
Başbakandan da beklemiyorum, bence hiç kimse de beklemiyor, bizim grubumuz
da beklemiyor ama sizler, bizler halkın temsilcileri olduğumuzu
söylüyoruz. Burada bulunmamızın dayanağı hukuk ve Anayasa ve
o hukuk ve Anayasa bizlere Ne yapıyorsunuz? Kendinize gelin. diyor, Evrensel
hukuk, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bu kadar
hoyratça görmezden gelinebilir miydi? diyor. O kadar ki Haşim Kılıçın
Anayasa Mahkemesi bile en sonunda, üstelik yalan yanlış bir
gerekçeyle de olsa Bu kadar hukuksuzluk, bu kadar kural tanımazlık
olmaz. dedi, diyebildi. İşte böyle bir Meclisin bütçesini
konuşuyoruz.
Değerli milletvekilleri, Fransada 2006
yılında bir yasa çıktı, eğitim sonrası ilk
istihdam yasası. Lise ve üniversite öğrencileri karşı
çıktılar, olaylar çıktı; 1968 Mayıs olaylarından
sonra en büyük olaylar, 2006da. Ve o ülkenin Parlamentosu, Meclisi hemen
yasayı geri aldı, bir daha da çıkarmadı. Ve hiçbir
politikacının, hiçbir devlet adamının aklına Kilisede
içki içtiler, Bir bacımıza saldırdılar. demek gelmedi.
Geldiyse de o toplumdan, kendi arkadaşlarından, üstlendiği
devlet adamlığı rolünden utandı da söyleyemedi. Bizdeyse
Gezi Parkı dediğimiz olaylar oldu. Hepimizin gözleri önünde 7
kişi yaşamını yitirdi, sivil kişilerle, resmî
görevliler eliyle. Binlerce ton biber gazı, dayak yiyenler, gözünü, elini
kaybedenler
Ve 1920lerin Kurtuluş Savaşını veren, bu,
ilk anayasanı yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun Başkanı
bütün bu hukuksuzlukları, bu cinayetleri açıkça görmezden geldi. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunları hepimiz
yaşadık ve görmezden gelmeye devam ediyor. İşte bu Meclisin,
bu Meclis Başkanlığının bütçesini konuşuyoruz.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Sizlerden,
bizlerden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden hâlâ bir şeyler bekleyenler
var, hâlâ umudunu kesmemiş olanlar var. Örneğin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bünyesinde çalışan Türkiye Büyük Millet Meclisi personeli. Her
seferinde bize dile getiriyorlar, ben de Başkanlık Divanına
defalarca getirdim. Meclis bünyesinde çalışan tüm sözleşmeli
personelin, 4/Cli personelin ve taşeron görevlilerin özlük
haklarının korunması ve yardımcı hizmet
sıfatı ile genel idare hizmetlerinde çalışan ama aynı
işi yapanlar arasındaki bariz ayrımcılığın,
bariz haksızlıkların giderilmesi. Hiçbirini önleyemediniz,
taşeronu önleyemediniz; bari sizlere hizmet veren buradaki bu görevlilerin
arasındaki haksızlığı giderin de bir kapı olsun,
buradan geçebilelim, bunları yapan bir Meclis olabilelim.
Bu gerekçelerle, bütçeye hem hayır oyu
vereceğimizi söylüyorum hem de hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Süreniz altı dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay bütçesi üzerinde
konuşmak üzere söz aldım.
Dün burada konuşan Recep Bey dedi ki: Efendim,
okullarda eskiden 60-70 kişilik sınıflar vardı, şimdi
30 ila 35e indirdik. Bugün bana Muradiyenin Kandahar İlköğretim
Okulundan telefon eden, 4 çocuğundan
1inin okulda olduğu sınıfın 72 kişi olduğunu
söylüyor. Ya biraz insanlara dürüst konuşun be! Makamınızdan,
mevkinizden utanın ya! Yani bu insanlar sizi dinliyor, bu televizyonlardan
sizi dinliyor. Burada yalan söylemekle nerede bu milleti kandırıyorsunuz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sen utan, sen, sen!
Sen utan!
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen temiz bir dil
kullanın.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
mesele şu
MEHMET METİNER (Adıyaman) Recep Bey
dediğin kim? Sen utan!
BAŞKAN 67nci madde ortada Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi bunu
susturmayacaksanız sustururum ben bunu.
BAŞKAN Temiz bir dil kullanın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) Sana hesabını
soracağım Adıyamanda.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Senin ayarın
bozulmuş.
BAŞKAN Siz temiz dil kullanırsanız cevap
vermezler oradan.
KAMER GENÇ (Devamla) Şimdi, arkadaşlar
BAŞKAN Sayın Metiner, lütfen müdahale
etmeyin.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan, siz
müdahale ediyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
AKP milletvekilleri ana avrat küfrediyorlar.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, Sayıştay
Dün
burada Hükûmet bütçesini, masalını sunan Bakan dedi ki: Efendim,
Sayıştay raporları gelmiştir. Biz Sayıştay
raporlarının hukuksuz olanlarını mahkemeye sevk
edeceğiz.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunun Başkanı
burada AKP adına konuştu, dedi ki: Kesin hesap görüşmelerine
esas olan genel uygunluk bildirimidir, mali rapor değildir.
Arkadaşlar, insanlar cahil olsa bile bu kadar laf
etmez. Mali rapor olmadan genel uygunluk raporu düzenlenemez. Bunu, en basit
bir mali bilgisi olan insanlar bilir. Mali uygunluk raporu nedir? Bütün
bakanlıkların, ayrı ayrı kurumların
harcadığı paraların ayrıntılarını
gösterdiği bir rapordur. Bu rapor olmadan genel bildirim raporu verilemez.
Şimdi, niye yapmamışlar? Arkadaşlar,
bakın, şimdi, burada Sayın Genel Başkanımız
Gümrük ve Tekel Bakanlığıyla ilgili, Adalet
Bakanlığıyla ilgili Sayıştay denetçilerinin
düzenlediği
300 sayfalık, 270 sayfalık raporları
düzenledi. Şimdi, bu raporlar ne oluyor biliyor musunuz? Şurada
oturan Sayıştay Başkanının
başkanlığı altında Rapor Değerlendirme Kurulu
diye bir kurul var. Bu kurul AKPnin yaptığı yolsuzlukları,
hırsızlıkları, suistimalleri aklama komisyonu hâline
getirdi Sayıştayı. Bu raporları alıyor, içindeki bütün
yolsuzlukları, suistimalleri çıkarıyor, bir kâğıt
parçası olarak Meclise gönderiyor. Ben şimdi soruyorum bu
Sayıştay Başkanına: Hangi sıfatla gelmiş, burada
oturmuş?
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen, bir bürokrata o
şekilde hitap etmeyin. Lütfen
KAMER GENÇ (Devamla) Devletin katrilyonlarına
yapılan suistimalleri burada AKP adına aklayan bu kişi hangi
sıfatla gelmiş buraya? (CHP sıralarından
alkışlar)
Devleti zarara sokan bir kişi burada gelip oturamaz
arkadaşlar. Bunun yetkisi buraya
BAŞKAN Muhatabınız bürokrat değil
Sayın Genç.
AHMET YENİ (Samsun) Suçlama, cevap veremeyecek adamı
suçlama.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bürokratlara
sataşmak doğru mu?
KAMER GENÇ (Devamla) Dürüst görev yapmadan yapamaz.
Neden yapıyorlar bunu?
Bakın, arkadaşlar, ayrıca da biliyorsunuz,
Toplu Konut Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı ve Tasarruf Mevduat Sigortası
Sayıştayın denetimi dışındadır. Neden
dışında biliyor musunuz? Geçen gün Bodrumda 687 dönümlük bir
arazi, en kıymetli arazi, Tayyip Beyin her gün otellerine, her gün değil
de sık sık otellerine gidip de aile efradıyla yediği içtiği
Rixos otellerinin sahiplerine verildi. Kaça verildi biliyor musunuz? 150 milyon
dolara. Arkasından, o Rixos otellerinin sahibi gitti, Ziraat
Bankasında 180 milyon lira
Üç gün sonra, bakın, 05/07de bunu
özelleştirmede verdiler, 08/07de gitti, Ziraat Bankasından 180
milyon dolar aldı. Bunları Sayıştay raporuna yazıyor
mu? Yazmıyor.
Şimdi, arkadaşlar, diyorlar ki:
Hızlı tren yaptık. Hızlı trene bugün o harcanan
paralarla iki tane hızlı tren yapılabilir. Hızlı tren
yaptılar ama Devlet Demiryollarının elindeki iki travers
fabrikasını durdurdular, Recep Beyin dünürüne travers
fabrikasını açtılar, 80 trilyon lira ona para ödediler.
Arkadaşlar, o hızlı trenlere harcanan, o yatırımlara
harcanan paralar sağlıklı incelense onların yüzde 50sinin
soygun, hırsızlık olduğu ortaya çıkar ama nerede
Şimdi, deniliyor ki
Arkadaşlar, eskiden 1050
sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu vardı. 1050 sayılı
Muhasebei Umumiye Kanununda devlet ödemelerinde bir ciddiyet vardı ama bu
son Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gelince şimdi bunlar da öyle bir
sistemi getirdiler ki, efendim müteahhitler şey ederse, istihkak raporunu
getirirse hiç incelemeden ödeme yapıyorlar. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Yani, o usulüne göre ihale edilmiş mi edilmemiş mi,
bunların hepsi incelenmiyor. O bakımdan yani suistimallerin haddi
yok, hesabı var.
Şimdi, geçen gün burada bir rapor
tartışması yapıldı. Bu raporun baş sorumlusu
Meclis Başkanıyla Tayyip Erdoğandır.
Şimdi, Tayyip Erdoğan gitti Diyarbakırda
Beşir Atalayla beraber dedi ki: Biz Kürdistan lafını bilerek
kullandık. Yani biz kendi aramızda, geldik, artık
Kürdistanın kurulması gerektiğine karar verdik.
Şimdi, BDPli milletvekilleri de haklı olarak
Tayyip Erdoğanın yaptığı bu konuşma üzerine o
düşüncelerini rapora intikal ettirdiler. Şimdi, bu komisyon bu raporu
yazdı buraya getirdi, ondan sonra Başkanlık da bu raporu uygun
gördü. Sırf burada çıkıp da millete sanki bu işe
karşıymış gibi, milliyetçilik yapalım diye sahte
milliyetçilik yaptılar AKPliler yani esas, baş sorumlusu Tayyip
Erdoğandır. Diyor: Türkiyeyi ben böleceğim. Bunun sebebi de 30
Martta yapılan seçimlerdir.
Arkadaşlar, 12 Haziran seçimlerinde oyu aldı,
16 Haziran seçiminden sonra, bakın, 180 tane şehit oldu. Şimdi,
30 Marta kadar, zaten doğu, güneydoğu karlı, bir eylem
yapılmaz. Tayyipin hesabı şu, diyor ki: Efendim, işte ben
30 Mart seçimlerinde alayım belediye başkanlığı
seçimini, ondan sonra yine şehitler verilsin, ondan sonra
Perde
arkasında ne konuştuğu belli değil.
Tabii, zamanımız az olduğu için
düşüncelerimizi ayrıntılı olarak
açıklayamıyoruz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Bu beklentileriniz olmayacak.
Beklentileriniz olmayacak.
KAMER GENÇ (Devamla)
ama yolsuzluklarla dolu bu
bütçeyi şiddetle reddediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Evet, teşekkür ediyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Grup
Başkanımıza dönük hoş olmayan ifadeler
kullanılmıştır. 69uncu maddeye göre sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika söz veriyorum sataşma
nedeniyle.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hükûmete söyledi, gruba
yönelik bir şey söylemedi ki.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Aa, onu da mı
anlamadın?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) O zaman biz her
eleştiriye cevap verelim bir daha, değil mi?
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın, Tunceli Milletvekili Kamer Gençin 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde CHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanına sataşması
nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, buraya her birimiz bir birey
olarak gelmiyoruz. Biz buraya oyunu aldığımız
insanları temsil yetkisiyle geliyoruz. O yüzden ben burada her bir milletvekili
hakkında
konuşurken önce o milletvekiline oy vermiş, seversiniz,
sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Seçmeninizi
bilgilendirin.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
temsil ettiği
arkasındaki seçmeni düşünerek ve daha hassas, daha dikkatli
konuşmaya çalışıyorum. Dolayısıyla, burada, bu
ülkede her 2 kişiden 1inin oyunu almış
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) O seçmeni
bilgilendirmiyorsunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bilgilendirin o seçmeninizi.
MAHİR ÜNAL (Devamla) -
bir Başbakanla ilgili
konuşurken birazcık hassasiyeti, azıcık edebi hak
ettiğini düşünüyorum.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Seçmeninizi
kandırıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Burada televizyonların
karşısında kullandığınız üslup
Şimdi, az önceki hatibe, şahsına
konuşacak olsam başka şeyler söylerim ama temsil ettiği
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var ve o vatandaşlara hitaben
buradan şunu söylüyorum: Bu hatip hakikati çarpıtarak, buradan yalan
ve iftira dolu ifadeler kullanarak maalesef sizleri yanıltmakta ve
kendisine verdiğiniz temsil yetkisini, hakkını kötü bir
şekilde kullanmaktadır. Sizi, size oy verenlere havale ediyorum. (CHP
sıralarından gürültüler)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Halkı aldatan sizsiniz.
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Dolayısıyla, burada,
lütfen, konuşurken öncelikle İç Tüzüke, İç Tüzükün amir
hükümleri gereğince temiz bir dil kullanmaya sizleri davet ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ya, milletvekiliniz ana
avrat küfür ediyor kardeşim, bundan daha kötü bir şey olur mu!
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Bakın, bir
davranışı, yanlış bir davranışı ikinci
bir yanlış davranışla bir doğruya
ulaştıramazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
GÜRKUT ACAR (Antalya) Süre bitti Sayın
Başkan, süre bitti.
MAHİR ÜNAL (Devamla) - Suimisal emsal olmaz. Burada
bir suimisalden yola çıkarak oradan sataşma hakkı size vermez.
Kalkarsın, gelirsin, buradan konuşursun, cevabını verirsin.
Meclisin adabına, mehabetine uygun davranın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizin milletvekiliniz ana
avrat küfrediyor, bundan daha ağır ne olabilir!
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana
Yalan ve iftira atıyor. dedi. Ben, yalan ve iftira
atmadığımı lütfen izah edeyim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) Milletvekiliniz Bilmem
nerene bilmem ne yapayım. demiş. Ayıp ya!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç.
Sataşma nedeniyle iki dakika süre veriyorum.
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin,
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, ben,
buraya, bu kürsüye geldiğim zaman Anayasanın 81inci maddesine göre
yemin ettim. O yemini sen okudun. Aslında, önce o yemini siz yerine
getirmiyorsunuz.
Ben, eksik söyledim. Bakın, Maliye
Bakanlığının
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Başbakana az
önce sen yalancı ifadesini kullanmadın mı?
KAMER GENÇ (Devamla) Maliye Bakanlığı raporunu
bunlar açıklamadılar.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) O yemine uygun mu
davranıyorsun sen?
KAMER GENÇ (Devamla) - Arkadaşlar, Maliye
Bakanlığı raporunda şu var
Merkez Uzlaşma
Komisyonunda hâlâ AKPli mali müşavirler var. Ben soruyorum kendilerine:
Merkez Uzlaşma Komisyonunda hangi tüccarın 700 trilyon liralık
vergisini 40 trilyona indirdiniz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu iddiaların
yeri burası değildir, gidersin savcıya şikâyette
bulunursun.
KAMER GENÇ (Devamla) Bunu Canikliye soruyorum:
Caniklinin İstanbulda mali müşavirlik bürosu var mıdır,
yok mudur? Varsa
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bunlar üzerinden
çirkin bir siyaset yürütemezsin!
KAMER GENÇ (Devamla) 5 katrilyon liralık vergiyi
Merkez Uzlaşma Komisyonunda neden 500 trilyon liraya indirdiniz?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mahkemelere
gidersin, mahkemelere
KAMER GENÇ (Devamla) - Bunların hepsi
hırsızlık ve yolsuzluk. Bunları gizlemek için, işte bu
Sayıştay Başkanı bunları yazan raporda bunları
elimine ediyor, buraya göndermiyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Neye dayanarak
söylüyorsun bunu?
KAMER GENÇ (Devamla) Yahu, daha bundan net var mı?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Neye dayanarak
söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben hangisini yalan söylüyorum?
Senin bana
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hangi bilgi, belgeyle bunları söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben yalan söylemiyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hangi bilgi,
belgeyle bunları söylüyorsun?
KAMER GENÇ (Devamla) Ben senin yaptığın
yolsuzlukları, hırsızlıkları söyledikçe
utanacağına çıkıp bana Yalan söylüyorsun. diyorsun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sen bunları
söylediğin için ben öyle mi oluyorum?
KAMER GENÇ (Devamla) - Eğer yalan söyleyen birisi
varsa sizsiniz. Yiğitliğiniz varsa gidelim hesapları
inceleyelim. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Eğer senin
yiğitliğin varsa bu çirkin iddialarını ispatla memursun.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, hesapları
inceleyelim, eğer bir yolsuzluk yoksa ben milletvekilliğinden istifa
ediyorum, eğer yolsuzlukları varsa siz eder misiniz? Ben
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu çirkin
iddialarını ispatla memursun sen.
KAMER GENÇ (Devamla) Tunceli milleti, çok onurlu ve
soylu bir millettir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Öyle iddiayı
ortaya atıp, kaçıp saklanamazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) - Beni yedi defa buraya seçip
gönderiyor çünkü ben, burada devamlı dürüstlüğü dile getirdim, laik
Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik ve bütünlüğünü savundum ve sizler
gibi ikiyüzlü olmadım.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) İkiyüzlü olan
sensin!
KAMER GENÇ (Devamla) -
Tayyip Erdoğan gidip de başka yerde bir başka laf
konuşuyor. Türkiye Cumhuriyeti devletini, Abdullah Öcalan bile bölmem
diyor; Tayyip Erdoğan ben böleceğim diyor. Böyle bir şey olur mu
yahu? Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu
iddialarını ispatla memursun sen!
KAMER GENÇ (Devamla) Yani böyle bir şey olur mu?
Böyle bir ihanet olur mu?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bu
iddialarını ispatla memursun sen!
KAMER GENÇ (Devamla) - Böyle ihanet çetesi olur mu?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yalan
söylüyorsunuz, yalan!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın
Başkan, Sayıştay Başkanı orada, Kamer Beyin
iddiaları da ortada.
BAŞKAN Lütfen
Böyle bir usulümüz yok Sayın
Erdoğdu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama bu kadar önemli
bir konuda Grup Başkan Vekili bağırarak konuşarak konuyu
kapatmaya çalışıyor. Sayıştay Başkanı,
Maliye Bakanlığında böyle bir olay olup
olmadığını açıklayabilir.
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, lütfen oturun
yerinize.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Böyle bir usul mü
var Mecliste ya!
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Başkanım,
5 milyar lira milletin vergisi. Beni oturtabilirsiniz
BAŞKAN Sayın Erdoğdu, oturun yerinize,
söz hakkınız yok.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama Sayın
Başkanın yaptığı da doğru değil.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kendi
adamınızın yaptığına bakın ya, Sayın
Başkanınki doğru değil diyorsunuz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Hangimiz daha hırsız
diye bir yarış olur mu ya! Kendi adamınıza bakmıyor
musunuz? Yani, biz de yapıyoruz ama siz de yaptınız. der gibi.
Siz bizden daha hırsızsınız, biz de
hırsızız ama. der gibi. Hırsızlık
yarışı mı yapıyorsunuz kardeşim!
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sizinle
yarışamayız!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
müdahale edin, hırsızlık yarışı yapıyorlar.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel
Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı:
507) (Devam)
A)
CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B)
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Sayıştay Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Sayıştay Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç) ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F)
BAŞBAKANLIK (Devam)
1)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Başbakanlık 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ)
MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H)
MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
dördüncü konuşmacı Sayın Rıza Türmen.
Sayın Türmen, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz yedi dakika.
CHP GRUBU ADINA RIZA TÜRMEN (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; böyle kızgın bir ortamda
konuşmak kolay değil tabii.
Dün Mustafa Balbay yemin etti. Bu, çok önemli bir gündü
bu Parlamento için çünkü millet iradesinden çok sıklıkla söz
ettiğimiz bu günlerde millet iradesine düşen bir gölge öylelikle
kaldırılmış oldu bu yeminle. Bu, tabii, mutluluk verici bir
olay. Fakat şu soruyu sormak lazım: Mustafa Balbay neden
cezaevindeydi? Bunu sadece Mustafa Balbay için değil, Mustafa Balbayla
aynı statüde olan diğer milletvekilleri, milletvekili olmayan
diğer Balyoz, Ergenekon, KCK hükümlüleri, tutukluları için de sormak
lazım. Bu sorunun cevabı 20nci yüzyılın en önemli
yazarlarından biri olan Kafkanın Duruşma adlı
kitabında var, orada bulabiliriz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - O labirentlere hiç
girme.
RIZA TÜRMEN (Devamla) Orada şöyle bir şey
var: Bir adam üzerinde hukuk yazılı kapıdan içeri girmek
istiyor. Bekçi diyor ki: Dur bakalım, giremezsin şimdi, daha sonra.
Ve adam beklemeye başlıyor. Bekliyor, yıllar geçiyor,
devamlı girmek için teşebbüste bulunuyor, bekçi devamlı
engelliyor. Sonunda adam yaşlanıyor, artık ölüm döşeğine
düşüyor ve ölmeden önce bir soru soruyor bekçiye: Nasıl oluyor da
ben bu kadar yıldır burada bekliyorum ve benden başka hiçbir
kimse bu kapıdan içeri girmek istemedi. Bu nasıl oluyor? diyor.
Bekçi ona doğru eğiliyor, diyor ki: Bu kapı sadece senin
içindi. Öldükten sonra da kapıyı kapatıp gidiyor zaten. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, burada, Türkiyede de hukuk, adalet
yazılı kapıdan geçmek için bekleyen ve bir türlü geçemeyen çok
çok kişi var, bizim hukuk adalet sistemimizin sonucunda. Tabii, Mustafa
Balbayın serbest bırakılması Anayasa Mahkemesinin
kararıyla oldu. Bu, iyi bir gelişme.
AHMET YENİ (Samsun) Referandumla oldu,
referandumla. Hayır dediğiniz referandumla oldu.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hayır demediler,
onlar dışarı çıktılar.
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen
Sayın hatibe
müdahale etmeyelim.
RIZA TÜRMEN (Devamla) Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Güzel bir şey
söyledi ama, çok güzel bir şey söyledi. Referandum sayesinde oldu dedi,
ne diyorsunuz?
RIZA TÜRMEN (Devamla) Tabii, herkesle birlikte
konuşamıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Sayın Başkan,
yanlış söyleniyor, onlar hayır demediler ki,
dışarıya çıktılar.
BAŞKAN Sayın Kacır, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Referandum sayesinde
oldu mu, olmadı mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Hayır demediler
efendim, dışarı çıktılar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Referandumla oldu
biliyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sana kalsa yüz
yıl çıkmazdı.
RIZA
TÜRMEN (Devamla) Şimdi, efendim, bireysel başvuru hakkının
tanınması Anayasa Mahkemesinde tabii iyi bir gelişme olabilir
de, nasıl sonuç vereceğine bağlı. Yalnız şunu
söylemek lazım: Anayasa Mahkemesinde şu anda 10 binden fazla bireysel
başvuru var, insan hakkı ihlali nedeniyle. Bu bireysel
başvurular giderek artacak. Niçin artacak? Çünkü Türkiyede çok geniş
ölçüde insan hakkı ihlalleri oluyor. İnsan hakkı ihlallerini
ortadan kaldırmak için ihlal olduktan sonra başvuru yolunu getirmek
yeterli değil. Yapılması gereken şey, insan hakkı
ihlali olmamasını sağlamak, insan hakkı ihlalinin
nedenlerini ortadan kaldırmak. Oysa, bu nedenler ortadan
kaldırılmadığı gibi, kitlesel bir nitelik
kazanıyor. Türkiyede insan hakları ihlalleri 1990ların başında
güneydoğu davalarında kitlesel nitelikteydi. Ondan sonra bu
değişti ama bugün, günümüzde bu ihlaller yeniden kitlesel nitelik
kazanmaktadır.
Bu
hafta İnsan Hakları Haftası. Onun için, bu İnsan
Hakları Haftasında neler görüyoruz, buna bir bakmak lazım.
Şunları görüyoruz: Gezi sonrası başlatılan cadı
avı büyük bir hızla devam etmektedir. Geziye katılan 255
kişi için iddianame hazırlanmıştı. Geziye
katılan 13 yaşındaki çocuk için iki yıl hapis cezası
talebiyle soruşturma açılmıştır,
yargılanmaktadır bu çocuk. Adalet Bakanı şöyle demiş
Efendim, işte, Gezide tutuklu olanların, gözaltına
alınanların çıplak aranması problemi var. Adalet
Bakanı Utandırmadan soyuyoruz. gibi çok garip bir deyim
kullanmıştır. Utandırmadan soyuyoruz ne demek
arkadaşlar? Yani aşağılayıcı muamele çok büyük
bir insan hakkı ihlalidir. Aşağılayıcı muamelenin
ne olduğuna Adalet Bakanı karar vermez,
aşağılayıcı muamelenin ne olduğuna o muameleye
tabi tutulan kişi karar verir, eğer kendisini
aşağılanmış hissediyorsa bu aşağılanmış
muameledir. Adalet Bakanının çıkıp da Biz
utandırmadan soyuyoruz. gibi garip bir laf söylemesi insan
haklarından ne kadar uzak olduğunu gösteren bir göstergedir.
Toplantı, gösteri yürüyüşleri Türkiye'de çok
büyük bir problem hâline gelmiştir. Demokratikleşme paketine konulan
toplantı, gösteri yürüyüşleriyle ilgili değişiklik hiçbir
işe yaramayacaktır. Çünkü toplantı, gösteri yürüyüşleri
özgürlüğüyle ilgili şunları valilerin ve yetkililerin
öğrenmesi lazım: Bir, toplantı ve gösteri yürüyüşü izne
tabi değildir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü için bildiri
yapılmamış olması barışçı bir gösteriyi
dağıtmak için neden değildir. Toplantı ve gösteri
yürüyüşünün nerede yapılacağı, ne zaman
yapılacağı o gösteriyi düzenleyen kişilere ait bir
haktır. Buna vali karar vermez. Yani bunları düzeltmeden, böyle
birtakım kozmetik değişikliklerle
Efendim, Bir saat daha fazla
uzattık. işte, efendim, Hükûmet komiserini ortadan
kaldırdık. filan, bunlar aslında kozmetik
değişiklikler fakat buradaki esas insan hakkı ihlalini ortadan
kaldırmayacaktır.
Tabii,
polisin orantısız güç kullanması çok büyük bir mesele hâline
gelmiştir Türkiye'de. Polis gücü bugün artık suçluyu yakalamak,
suçluyu cezalandırmak için kullanılmamaktadır. Polis gücü, kamu
düzenini değil, iktidarı korumaktadır bugün; iktidarın
iktidarda kalmasının bir aracı hâline gelmiştir, Türkiye'deki
otoriter rejimin kurulmasının bir aracı hâline gelmiştir. O
nedenledir ki polis gücü Avrupadaki en geniş polis gücü hâline
getirilmiştir, o nedenledir ki polis gücü, insan haklarını ihlal
eden polisler mükâfatlandırılmaktadır. 6 insan öldürülmüştür,
bilmem ne kadar insan yaralanmıştır, 1.500 insan
yaralanmıştır; bunlarla ilgili, polise büyük bir koruma
sağlanmaktadır. Bütün bunlar giderilmeden Türkiyede insan
haklarından bahsetmek söz konusu olamayacaktır.
Çok teşekkür ederim. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına beşinci
konuşmacı Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süre altı dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
Danıştay ve Yargıtay bütçeleri üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği
gibi, Anayasamızın 2nci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir
hukuk devletidir. Anayasamızın başlangıç
kısmında da hukuk devletinin kuvvetler ayrılığı
ilkesine dayandığı ve yargı
bağımsızlığının hukuk devletinin temel
koşulu olduğu açıkça vurgulanmıştır. Bu
bağlamda, adli ve idari yargının en üst mahkemeleri olarak
Danıştaya ve Yargıtaya da hukuk devletinin,
yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerin güvencesi
olmak, ülkemizde adalete olan inancı sürekli kılmak görev ve
sorumlulukları yüklenmiştir. Ancak, adalet duygusunun
alabildiğince örselendiği ülkemizde, bugün, hukuk devletinden,
bağımsız yargıdan söz edebilme olanağı
bulunmadığı gibi, Danıştayın ve
Yargıtayın da üzerlerine düşen sorumlulukları gereği
gibi yerine getirdiklerini söyleyebilmek olanaklı değildir.
Ayrıca, Yargıtay, Danıştay, Anayasa
Mahkemesi gibi yüksek mahkemelerin belini kırmak için,
gerçekleştirilen 12 Eylül referandumundan
sonra, siyasal iktidarca, adetâ, seçimle değil, atama suretiyle ve
blok listeyle oluşturulan yeni HSYK döneminde yüksek yargı -vicdanıyla
görev yapan istisnai yargıçlar dışında- tamamen yürütmenin
ve yargı dışı diğer güç odaklarının
tahakkümü altına girmiştir.
Değerli milletvekilleri, daha önce
Yargıtayın ve Danıştayın üye sayısını
yarıya indirerek, boşalan üyeliklere atama yapmayarak yüksek
mahkemeleri tıkama anlayışında olan siyasal iktidar,
HSYKyı yapılandırdıktan sonra, yine hepimizin bildiği
gibi, Danıştay ve Yargıtay değişiklikleriyle yüksek
mahkemelerin üye sayısını artırarak bir anda Yargıtaya
160, Danıştaya 61 üye atamıştır. Bununla da
kalınmayarak kadrolaşma ve siyasallaşma hedefleri
doğrultusunda, Danıştay ve Yargıtayda yeni daireler
oluşturulmuştur. Çoğunlukla, yargıçlık geçmişi
son derece kısa olan, daha ilk derece yargılamaları için bile
yeterli tecrübesi bulunmayan yüzlerce tetkik hâkimi ve savcı yüksek
mahkemelere atanmıştır. Bu şekilde, yüksek mahkemelerde
blok oy kullanan, Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım.
mantığıyla ve yargı dışı güç
odaklarının siyasal direktifleriyle hareket eden sözde yargıçlar
ordusu oluşmuştur. Yüksek yargıdaki liyakat ilkesi, yüksek
yargının yıllarca yılda oluşturduğu birikimleri
ve yüksek yargının saygın kadroları hallaç pamuğu gibi
atılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bunların yanı
sıra, bağımsız yargının, adil
yargılamanın ve hukuki güvenlik ilkesinin temeli olan doğal
yargıçlık ilkesi, AKP döneminde yapılan
değişikliklerle sadece ilk derece mahkemelerinde değil,
Danıştayda ve Yargıtayda da bertaraf edilmiştir.
Danıştayda kamunun çıkarlarını koruyan, içtihat
oluşmasına katkı sağlayan Danıştay
Savcılığı müessesi sadece Danıştayın ilk
derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalara
münhasır kılınmıştır. Yine, kendi içinde mesleki
deneyim ve birikime dayalı seçim yarışlarına sahne olan
yüksek mahkemelerde AKP iktidarıyla birlikte bütün bu kıstaslar
terkedilerek bunların yerine tek bir kıstasa, işaret edilme
kıstasına dayalı yeni bir dönem başlamıştır.
Sayın Bülent Arınçın Danıştay Başkanı için
söylediği Yüce Rabbim verdikçe veriyor. sözüyle belleklerimize
kazınan bu yeni dönemde, işaret edilen kişilerin
Danıştay Başkanı, Yargıtay Birinci Başkanı,
Cumhuriyet Başsavcısı, daire başkanı ve benzeri
görevlere getirilmesi olağan yöntem hâline gelmiştir. Bu şekilde
seçilen yüksek yargıçların vicdanlarına ve meslek ilkelerine
göre değil, kendilerini işaret eden, oraya getiren iradeye göre
hizmet etmelerinin en bariz, en çıplak örnekleri görülür olmuştur.
Ayrıca, bunlar da yetmemiştir. Yargıya
birlikte hâkim olan, yargıyı birlikte dizayn eden güç
odaklarının süreç içerisinde karşı karşıya
gelmeleri -peşi sıra değişiklik düzenlemelerini gündeme
getirerek- yüksek yargıyı âdeta bir yapboz tahtasına
dönüştürmüştür.
Değerli milletvekilleri, bunun en bariz örneği,
yarın Adalet Komisyonunda görüşülecek Danıştay
değişikliğidir. Tiranlar arasındaki kavga ve
Danıştaya hâkim olma mücadelesi, Danıştaya ek yeni 1 daire,
1 daire başkanı ve 31 üye kadrosunun ihdasını içeren bir
kanun değişikliğini, tasarısını Adalet Komisyonu
gündemine getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak: Asker sivil,
öğrenci, kadın erkek, genç yaşlı binlerce
yurttaşımızın uzun süreli ve haksız tutukluluklarla
cezaevlerinde çürütüldüğü, Gezi olayları örneğinde
gördüğümüz gibi polis devletinin en bariz şiddet içeren
uygulamalarının görüldüğü ülkemiz, bugün maalesef, hukuk devleti
anlayışından hızla uzaklaşmıştır.
Balyoz davası örneğinde olduğu gibi, savunma hakkını
ortadan kaldıran, tahrif edilmiş dijital verileri kararlarına
dayanak oluşturan olağanüstü yargılama süreçlerini onayan
Yargıtaya
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla)
görevi yürütmeyi
hukuk devletinin sınırları içerisinde tutmak olan ancak bu
misyonunu reddeden Danıştaya ve Anayasa yargısı milletin
iradesine fren yapma mercisi değildir. diyerek Anayasaya
aykırı, ulusal çıkarlarımıza aykırı
yasaları fütursuzca onayan, geçit veren Anayasa Mahkemesine bugün
halkımızın güveni kalmamıştır.
Halkımızın güveninin sağlanması, için siyasal
iktidarın ve yargı üzerinde tahakküm oluşturan diğer
güçlerin artık sonlanması gerekmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerimle, Danıştay ve
Yargıtay bütçelerine hayır oyu vereceğimi ifade ederek yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı Emine Ülker Tarhan, Ankara Milletvekili.
Konuşma süresi dokuz dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Biraz hamasetten
uzaklaşalım istiyorum ve on bir yıldır bizi yöneten
zihniyetin neler yaptığını bir konuşalım ve
onları biz niçin istemiyoruz, bunu konuşalım. Çünkü, insan
onurunu umursamıyordu bizi yönetenler, hastalığıyla
boğuşan bir gencin eline para
sıkıştırıyorlardı. Çocuk köleliği
özendiriyorlardı bizi yönetenler. Fikirler yerine telefonları
dinliyorlar, özel yetkili mahkemeleriyle terör estiriyorlardı. Örtülü
ödenekle yüzlerce hastane, on binlerce konut yapabilecekken sadece üstünü
örtüyorlardı. Yurtta, dünyada beton atmaktan zenginleşmişlerdi.
Kendilerine koca bir sofra kurup halkın artıklarla idare etmesini
istiyorlardı. Tamam, yol medeniyet, biliyoruz ama yolu sadece medeni
olanlar yapmıyor. ODTÜyü
kanatmadan yol yapamaz mıydınız sanki? Yalova Köşkünü hiç
mi örnek almadınız? Cumhuriyetin tüm yaptıklarını hem
satıp hem demir ağlara sardırıp kurucusuna dil
uzattınız, diktiği ağaçları söküp kendinize Ak Saray
yaptınız. Onca satışa rağmen, başınız
belada, para azaldı galiba! Alelacele Katara niye gitmişti sahi
Başbakan?
Başbakan
özgürlüğü sadece girişim
özgürlüğü sanıyor. Gençlere sabah, öğle, akşam korkuyu
layık görüyor. Tabletle dolaşsınlar, erkekler emeklilik,
kızlar sadece evlilik hayalleri kursunlar istiyor. İnancı
hoşgörü yerine kutuplaştırmada kullanıyor. Dinî
kullanırken ah, keşke ahlakı da kullansaydı, 8 ayrı
yurt dışı hesabını, 20-25 gibi gitmesi lazım
gelenleri, denizi feneriyle yutanları açıklayabilseydi. Bize ekmek
israfı derken 3 helikopterle gezdiğinden, indirimden ya da ikinci
elden almadıysa eğer 43 bin dolarlık saatinden, aile üniversitesinden,
6ncı gemicikten filan söz ediliyor bugünlerde. Sahi, değerli
milletvekilleri, gemilere helal sertifikası veriyor musunuz, veriyorlar
mı? (CHP sıralarından alkışlar)
Özgürlük isteyen
Orta Doğulular için örnek olabilirdik ama barışçı politikamızı
yerle bir edip savaş istediniz, Orta Doğu cengâveri olmaya
öykündünüz. Ama, hatırlayın, Başbakan zaten bir kez attan
düşmüştü, bir kez daha düştü. Ve geçmişi Suudun ittirmesi
ve bir tutam ecdat kahramanlığıyla diriltebileceğinizi
sandınız. Heyhat, bu sığ yeni Osmanlıcılık
hayaliniz bitti, geçmiş olsun! Muhteşem taktiklerle Mursinin de
başını yaktınız. Öyle Orta Doğunun
lideriymiş, halifesiymiş filan, geçti o günler, geçmiş olsun
diyorum. Şimdi elinizde kalan Teröre destek oldunuz mu?
sorularının utancıdır bence. Emevi Camiiinde cuma
namazı düşlerken siz, yazık ki Reyhanlıda, Akçakalede
masumların cenaze namazı kılındı.
İkide bir
değerlerden söz eden siz, içeride de komşuyu komşuya düşman
ettiniz, birbirlerini ihbar etsinler istediniz. Kafayı üniversite
öğrencilerine taktınız. Size ne bu gençlerin hayatından?
Genç oldukları için yaşlandıklarını
kanıtlayıncaya kadar suçlu mu bu çocuklar? Ne istiyorsunuz onlardan?
Ve savaş ekonomisini göze alanlar kırık fışkiye
masalları eşliğinde Gezi ekonomiye zarar verdi. bile dediler.
Zarar mı dediniz? Zarar yiten o canlardır, zarar Berkinin okula
gidememesidir. Polislere de acımadınız. Gaz kapsülü atmaktan
yorgun düştüler. Destan dediniz.
Ee, ne de olsa kimisi gaz odası kimisi gaz bombası destanı yazarmış.
Dillerini kesmeye niyetlendiniz ama onlar yine de sordular Bizim gibi 3 çocuk
istediğinden emin misin? Sizi bilmem ama ben eminim.
Cezaevi
inşacısı bakanınız şehrinden 3 gencin
öldürülmesine karşı sustu, sizse keşke sussaydınız,
Başbakan keşke sussaydı; 1 milyonu çıkartmakla tehdit etti.
Mesajı alan palalılar saldırdı. Türk Bayrağı suç
aleti sayıldı. Mermiyle, kaldırım taşlarına vura
vara canlar alındı. Öldüler, kör oldular, yaralandılar. Buna
rağmen kefen diyen siz oldunuz. Oysa eli sopalıların kol
gezdiği o sokaklarda asıl kefeni giyip yola çıkan onlardı.
Kaldı ki sizin kefeniniz muhtemel ki ceplidir ve kurşun geçirmez,
onların ki ise birkaç metre ince bez. (CHP sıralarından
alkışlar) Özgürlük yolunda katledilen çocuklarımızın
anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Parti gözetmeksizin, değerli milletvekilleri, size
soruyorum... Annemin bir sözü var; annem ne der biliyor musunuz genç ölenler
için? Şunu söyler: Yattıkları yerler onları incitmesin.
der, incitmesin.
Sonuç mu?
1) O gençler sizi ciddiye almıyor artık.
Türkiyede camiye sığınanlara kötü, Mısırda
aynısını yapanlara iyi deniliyorsa; Esmaya haklı
gözyaşları döküp buradakilere ise o gözyaşları çok
görülüyorsa ciddiye almazlar sizi. Tek ciddiye alanlar Başbakanı,
biliyorsunuz, sınırda, elleri silahlı bazıları baba
diyorlarmış; biz de sosyal medyadan öğrendik bunu.
2) Başkanlığa veda etti
Başbakanınız. Milyonlar çıkmış yollara ya!
Cumhurbaşkanlığı bile çantada keklik mi sizce? Değil.
3) Tuttuğunuz takımın
Başbakan
tuttuğu takımın artık 34üncü dakikasını
seyredemeyecek, çıkıp gidecek o maçtan çünkü itiraza tahammülü yok
çünkü muhafazakâr, asla demokrat değil ve kendini Türk ulusuna ait de
hissetmiyor. Bu bapta onca makbul olan tek şey Türk usulü başkanlıktı,
onu da beceremedi.
Türk, Kürt, Çerkez, Laz sanki sizden önce bu ülkede
yoktu. Ben kendini soyla sopla filan ifade edenlerden, tatmin edenlerden,
onlardan anlamam, nasıl yapıyorlar bilmem. Ya, yaşıyoruz
işte hep birlikte şu ülkede, hep birlikte yaşıyoruz ama
benim parçası olmaktan onur duyduğum bir ulus var. (CHP
sıralarından alkışlar) Kurucusunun adını
yazanları disipline vermeye, simgelerini sökmeye de
çalışsanız Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet var Başbakan
ve yaşayacak; üzülüyor ama yaşayacak.
Bizim ihtiyacımız, affedersiniz, adalet ama
varmış gibi, bilmem kaçıncı paketle özgürlük, AVMlerde
zenginlik illüzyonları satıyor, asgari ücretlilere iki yüz yirmi bir
yıl sonra ev vadediyorsunuz. Çok çocuk istiyor ama hamile kadın
sevmiyorsunuz. Kadına şiddet azıtırken En büyük adalet saraylarını
da biz yaptık. diye övünüyorsunuz. Hani dünya lideri
filansınız, hanım kardeşlerinize de değer veriyorsunuz
ya, peki, yurttaşınız bir genç kızın, onun üzerinden,
Başbakanın üzerinden inciten Putinin masasına vurup neden
(x) diyemedi? Neden bunu yapamadı ve
gülmeyi tercih etti? Bu mudur kadına saygısı, bu mudur? (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bunca zaman iyi şeyler de
yapmış olabilir kazara ama kötü şeyler
yaptığını kabul edin. Yorgun, eskidi, anlamakta
zorlandığı bir Türkiye var ve korkuyor, emin olun korkuyor.
Yalnız, ortaklarıyla kavgalı. Ne istediler de vermedik? öyle
mi? Bu al verler kaç masumun yaşamına, özgürlüğüne ve
sağlığına mal oldu; hiç düşündünüz mü? Deniz ve
Yağmur gibi, kaç çocuk babaya hasret büyüdü? Onlara gözyaşı
borçlu, Başbakan onlara gözyaşı borçlu. O, göğe
yaklaşmanın yolu gökdelen zannediyor ama gün gelir hesap sorulmaz
mı zannediyor? Hesap sorulur gün gelir çünkü Cellatlara kendi adalet
sistemleriyle adalet dağıtmak gerek. der bir düşünür.
Haklarınıza,
Sayın Başbakan ona sesleniyorum- haklarınıza
diğerlerininkini, tüm halkın haklarını feda ettiniz, halka
karşı suç işlediniz ya, siz, hem de kendi adaletinizle,
yarattığınız adaletle yargılanmayı hak
ediyorsunuz. İşte, bu yüzden, iktidarı kaybetmekten, en çok da
demokratik yollardan kaybetmekten korkuyorsunuz ama korkunun ecele faydası
yok, yok ve üzgünüm
(CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Buna kargalar bile güler!
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Devamla) Beyefendi, okuma yazma levelını atlamadan sizi
vekil yazmış olabilirler.
Hepimizi
hapsedemezsiniz ya, bunu yapamazsınız, hepimizi hapsedemezsiniz.
Sadece biat edene özgürlük veren sisteminizin dekoru olmayacağız biz,
bununla mücadele edeceğiz, inanın.
AHMET YENİ
(Samsun) Konuştukça batıyorsun!
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Devamla) Çünkü, halkın yaratıcı enerjisini
zincirlediğiniz bu şey var ya, ileri demokrasi dediğiniz
şey, bu demokrasi değil, öyle bir şey yok. Ne olduğunu siz
gayet iyi bilirsiniz. Gitmesi gereken birileri varsa o da sizsiniz.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) O sizsiniz!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Siz gelemiyorsunuz ki!
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Ona halk karar verir, sen değil!
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Devamla) - Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına yedinci konuşmacı Ali Özgündüz,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, sözlerime başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet,
arkadaşlar, ben Millî Güvenlik Kurulu, MİT ve Kamu Denetçiliği
bütçesi üzerine söz aldım. Bildiğiniz gibi, son zamanlarda, son
günlerde, özellikle MGK kararlarıyla birlikte, Millî Güvenlik Kurulu
tartışmaya açıldı. Biz, bu konuyu geçen yıl
ağustos ayında gündeme getirmiş, Sayın Başbakana bir
soru önergesi vermiştik. Hâlen bu cevap verilmedi. Biliyorsunuz, soru
önergeleri Meclis adına istenir, Meclis Başkanlığı
ister ama anlaşılan, yürütme, Meclisi sadece kendi istediği
kanunları çıkaran bir araç olarak görmekte, saygı
duymamaktadır. Sayın Başbakan dün millî iradeden bahsediyordu
ama öncelikle kendisini millî iradeye, Meclise saygıya davet ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu MGK konusu, Millî Güvenlik Kurulu
Az önce iktidar partisi
grubu adına konuşan arkadaşımız diyor ki: Millî
Güvenlik Kurulunun kararlarını takip etme görevini MGK Genel
Sekreterliğinden aldık, Başbakan Yardımcısına
verdik, şeffaflaştık. falan, filan. Sonra, bir gazetede, bu
Millî Güvenlik Kurulunun, sizin Hükümetiniz döneminde çıkarılan,
Sayın Başbakanın, Sayın Başbakan
Yardımcısının, Hükûmet üyelerinin, 7 Hükûmet üyesinin,
sivilin, çoğunluğun hiçbir şerh koymadan, ihtirazi, kayıt
koymadan onayladığı MGK kararını
yayınlandığı zaman, Sayın Başbakan diyor ki:
Devletin mahremiyetine ait bilgileri yayınlamak düpedüz ihanettir.
Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da diyor
ki: Bir gazete veya bir gazeteci, daha evvelden bu konularda mahir
olduğunu bildiğimiz birisi bir kararı yayınladı. MGK
Kanunu diyor ki: Tutanaklar, görüşmeler açıklanamaz ve
yayınlanamaz. TCK 327, 328, 329, MİT Kanununun 27, Basın
Kanununun 3üncü maddesine göre suçtur. Şimdilik bir şey
yapmayacağız, savcılar harekete geçsin.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, siz işinize geldiği zaman, daha önce
aynı mahir gazeteci MGK kararlarını
yayınladığı zaman, bunu demokratikleşme,
şeffaflaşma, aydınlanma falan diye sunarken şimdi, size
dokununca bunu bu şekilde ihanet mihanet, falan filan diye nitelendirmek,
kusura bakmayın ama riyakârlık, ikiyüzlülük, sahtekârlıktan
başka bir şey değildir. Yani realite budur. Yani işinize
gelince böyle şeffaflaşma, basın özgürlüğü, düşünce
hürriyeti
Devletin mahremi olmaz. falan filan. Doğru, devletin mahremi
olmaz. Bakın, hukuk devleti, hukuka oturan devlet gizli saklı, sinsi
planlar yapmaz vatandaşı aleyhinde.
Açıklayın,
açıklayın
Yani sizin döneminizde, MGK kararları
Başbakanlık tarafından hazırlanan eylem planlarına
göre kaç kişi hakkında fişleme yaptınız? Sizin şu
anda milletvekiliniz olan valiler kaç kişi hakkında fişleme
yaptı?
Sadece
türbanlıları değil, siz türbanı kullanıyorsunuz. Yani
eşi türbanlı olduğu için hangi genel müdürün önü kesildi, hangi
kaymakamın önü kesildi, hangi valinin önü kesildi, açıklayın.
Hangi Alevi yurttaş hakkında, Kürt yurttaş hakkında, gayrimüslim
yurttaş hakkında fişleme yapıldı? On yıllık
icraatınızı açıklayın.
Bakın, daha
önce, Fazilet Partisi Milletvekili Mahfuz Güler, 1999 yılında,
rahmetli Ecevit döneminde soruyor: Başbakanlık Takip Kurulunun
dayanağı nedir? Bunun üyeleri kimlerdir? İrtica
değerlendirmesinde hangi kriterler göz önünde bulundurulmuştur?
Yine, Zeki Ünal,
Fazilet Partisinden, 31/8/2000de Batı Çalışma Grubunu soruyor.
Çok güzel.
Efendim, yine Konya
Milletvekili Hüseyin Arı 2000 yılında soruyor.
Evet, biz de
sormuşuz, Başbakanlık cevap vermiş, sizin
Başbakanlığınız. Ne diyor?
Kurul en son
toplantısını 19 Aralık 2006 tarihinde
yapmıştır. Bizim Hükûmete geldiğimiz tarih olan 14/3/2003
tarihinden Ocak 2007ye kadar 43 defa toplanmıştır. Ne
yaptınız toplandınız da açıklayın. Samimi
misiniz, dürüst müsünüz, açıklayın. Açıklamayan namerttir! Bütün
her şeyi
Yani, devletin kozmik odalarına girerken demokrasi,
özgürleşme, şeffaflaşma, size dokununca Aman efendim, ört
üstünü. Niye örtüyorsunuz?
Bir vatandaş,
bir yurttaş, kendisine karşı gizli dahi olsa raporu öğrenme
hakkına sahiptir. Gizlilik kamuya dönüktür, kişiye dönük
değildir. Bana ait tutulan rapor benimle ilgiliyse, bana karşı
gizli olamaz. Bana karşı gizli olamaz!
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) AK PARTİ getirdi size.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bilgi Edinme Kanununa göre istedik, vermiyorsunuz. Vermiyorsunuz
vatandaşa, gizlidir diyorsunuz.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) AK PARTİ getirdi!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) İstedim şimdi. İstedik, vermiyorsunuz.
Değerli
arkadaşlar, samimi değilsiniz.
Gelelim,
MİTe. MİT ne yapıyor arkadaşlar? MİT hepinizi
dinliyor. Bak, hepinizi dinliyor. Sadece bizi değil biliyor musunuz, sizi
de, iktidar partisinin bütün milletvekillerini, bakanlarını,
valilerinizi, belediye başkanlarınızı,
müsteşarlarınızı
Nedir, ne yapıyorsunuz, nereye
gidiyorsunuz, kiminle ne tür ilişki içindesiniz, zaaflarınız
nelerdir, bunlar dinleniyor, bunu bilin. Bir tarafa kaydediliyor,
arşivleniyor. Bugün için belki çıkmıyor ortaya ama yarın
bir gün, işine gelmediği zaman, birileri servis eder. Böyle bir
şey olmaz! Eğer Millî İstihbarat Teşkilatıysa, benim
istihbarat teşkilatımsa benim ülkeme karşı yapılacak
terör eylemlerini, tertipleri önlesin, onları dinlesin. Efendim, gitsin,
Reyhanlıda Suriye uyruklu Amerikan vatandaşını, restorancılık,
lokantacılık adı altında karargâh kuran adamı
dinlesin, izlesin. Sonra Reyhanlı patlaması oluyor, 53 kişi
ölüyor. Gitsin, bugün, El Kaideye, El Nusraya, eli kanlı teröristlere
silah taşıyanları takip etsin. Ha, MİT bunlarla iş
birliği içinde midir? O zaman da dürüstçe bunu söyleyin, Benim millî
menfaatim bunu gerektiriyor. deyin, biz de ikna olalım. Ne yapıyor
MİT? Öğrencileri dinliyor, fişliyor, milletvekillerini;
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerini, Milliyetçi Hareket Partisinin
milletvekillerini, Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekillerini.
Ya başka işi yok mu kardeşim MİTin? Bu mudur MİT
yani?
Bakın, samimi
söylüyorum, bir devlet hukuka oturmazsa, hukukla kurumsallaşmazsa o
organize bir çete olur, çete. Hukuktan kopan bir devlet devlet değildir,
meşruiyetini yitirir, çeteleşir ve size de zarar verir. Gelin, hukuk
devletini oturtalım, demokrasiyi oturtalım, insan haklarını
oturtalım diyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aydın, bir saniye
IX.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)
2.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Sadık Yakutun, UEFA
Şampiyonlar Liginde üst tura çıkan Galatasarayı tebrik ettiğine
ilişkin açıklaması
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, UEFA Şampiyonlar Liginde bugün Juventusla
karşılaşıp Juventusu 1-0 yenerek bir üst tura çıkan
Galatasarayımızı tebrik ediyoruz Başkanlık
Divanı olarak, yolu açık olsun diyoruz.(AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Evet, Sayın
Aydın, şimdi buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, sayın konuşmacı
grubumuza hitaben Riyakârlık, ikiyüzlülük ve sahtekârlık. gibi çok
ağır suçlamalarda bulunmuştur. Efendim, sataşmadan söz
istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
İki dakika söz
veriyorum sataşma nedeniyle. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
11.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, bu
kullanılan ifadeleri ben aynen iade ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bütçeyle ilgili konuşmaların katkı verir
nitelikte olması lazım. Şimdi, az önceki
konuşmacıyı da dinledik, bu konuşmacıyı da
dinledik, her iki konuşmacı da konuşmalarını tamamen
dedikodular, iftiralar, ithamlar, yalanlar ve temenniler üzerine kurmuş.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Dedikoduyla ne alakası var, MİTin raporundan
bahsediyoruz, MGKdan bahsediyoruz.
AHMET AYDIN
(Devamla) Böyle olmaz ya! Anlattığınız bir şeyin
arkasını doldurmanız lazım. Varsa elinizde bilginiz,
belgeniz savcılığa gitmeniz lazım.
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Muhalefeti de senin istediğin gibi mi yapacağız?
Yani, sen nasıl istersen öyle mi muhalefet yapacağız? Senden mi
öğreneceğiz muhalefet yapmasını? Ne demek bu ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) Şimdi, bir defa, Başbakanlık Takip Kurulunu 2010
yılında biz kaldırdık. Bu, AK PARTİden önce
kurulmuştu.
İkincisi,
Millî Güvenlik Kurulunu daha sivil bir hâle getirdik, Millî Güvenlik Siyaset
Belgesini değiştirdik. Türkiyeyi normalleştirdik,
normalleştirdik. Sizin o tek parti zihniyetinde kalan Türkiye artık
yok. Türkiye daha demokratik bir Türkiye. Bunu kafanıza sokmanız
lazım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Açıklayın, açıklayın.
AHMET AYDIN
(Devamla) Şimdi Sayın Başbakan muhafazakâr ama demokrat
değil. dedi. Bakın arkadaşlar, sizin, dünden beri, burada, bize
bir teşekkür borcunuz var. Evet, Sayın Balbay tahliye oldu, tebrik
ediyoruz, hakikaten takdir ediyoruz, bu kararı özgürlükler adına
önemsiyoruz.
FARUK BAL (Konya)
Tahliye için size mi teşekkür edeceğiz? Bu da mı AK PARTİ
iktidarının?
AHMET AYDIN
(Devamla) Ama, bu karar nasıl verildi? Sizin bütün muhalefetinize
rağmen, Hayır. demenize rağmen, boykot etmenize rağmen
eğer o 26 maddelik anayasa değişikliğinde bireysel
başvuru hakkını biz getirmeseydik şimdi Sayın Balbay
tahliye olabilir miydi, olabilir miydi? O yolu kullandı. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ya, bırak ya!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Adamı içeri atan sizsiniz ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) Bizim açtığımız o demokratik yolda Sayın
Balbay da müracaat etti ve onun üzerine bugün tahliye oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Sizin, bu açıdan AK PARTİye bir defa teşekkür
borcunuz var.
Türk
Bayrağından bahsediyorsunuz ama kendi mitinginize Hakkâride Türk
Bayrağı taşıyamıyorsunuz! Ayinesi iştir
kişinin lafa bakılmaz. Burada her türlü kuru edebiyatı
yapacaksınız, her türlü dedikoduyu, iftirayı yapacaksınız,
ondan sonra da Gün gelir hesap sorulur
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Devamla) Evet, gün gelir hesap sorulur, hesabı da millet sorar. Bugüne
kadar 2 kez sordu, bundan sonra gene soracak, milletin vereceği karara da
hepimiz saygılı olmak durumundayız.
Teşekkür
ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Adamı içeri attırdınız, şimdi de
Bıraktırdık. diyorsunuz!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Aydın
konuşmasında, Sayın Genel Başkanımızın
Hakkâride yapmış olduğu mitingdeki tabloyu amacından çok
daha farklı bir şekilde yansıtmak suretiyle sataşmada
bulunmuştur. Söz istiyorum efendim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Amacı dışında değil ki kendiniz de
kabul ediyorsunuz.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
Sataşma
nedeniyle iki dakika söz veriyorum.
12.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif
Hamzaçebinin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben bütçe görüşmelerinde 2002 yılından bu yana
milletvekili olarak, ondan önce de belli bir süre bürokrat olarak bulundum.
90lı yıllardaki muhalefet partilerinin, onların sözcülerinin,
bir bölümü şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde olan,
Hükûmette görev alan sözcülerin neler konuştuğunu gayet iyi
biliyorum. Bütçeyle ilgili olmayan her şeyi burada
konuşabiliyorlardı. Kaldı ki bütçe rakamlar tablosundan ibaret
bir belge değildir. Bütçe bir hükûmetin bütün politikalarının
değerlendirildiği bir belgedir. Bütçede her şey konuşulur,
bütün uygulamalar, bütün değerlendirmeler, her şey, hepsi
yapılabilir, bunda yadırganacak herhangi bir konu görmüyorum.
Sayın
Aydın Sayın Genel Başkanımızın Hakkâride
yapmış olduğu mitinge atfen, orada Türk Bayrağı
olmadığı yönünde bir değerlendirmeyle bizi
eleştiriyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Vilayette yoktu, sizin suçunuz yok!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Sayın Aydın, önce siz bir aynaya
bakın.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Biz aynaya bakıyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti ibarelerini bütün resmî
dairelerden kaldırdınız. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu olmadı! Bu olmadı!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Elinizden gelse Türk Bayrağını
kaldıracaksınız, sizin gittiğiniz yol budur. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL
(Isparta) Demagoji yapma!
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) - Başbakanı dün dinlemediniz mi?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Hanımefendi, bayanlara laf atmak hiç
yakışmıyor. Siz devam edin ama duyamıyorum, eğer
söylerseniz size cevap vereceğim.
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Niyet okumaktan vazgeçin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) Bakın, cumhuriyetle, demokrasiyle, Atatürkle
problemi olan bir Hükûmet vardır.
İHSAN
ŞENER (Ordu) - Nerede?
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başbakan Atatürk bile
diyemiyor, Gazi Mustafa Kemalde kaldı. Çünkü Atatürk dönemi, Atatürk
soyadını aldığı dönem, Atatürk devrimleri,
Kurtuluş Savaşı sonrası dönem onun için referans
alınacak bir dönem değildir. Çünkü onun cumhuriyetle,
modernleşmeyle problemi var.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) -Hakkâride bayrak var mıydı, anlayamadım.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkanım
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aydın, önce siz bir oturun. Daha önce Sayın Özgündüze bir
söz vereyim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Bir
saniye, bekleyin lütfen.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ama, ben daha önce kaldırdım.
BAŞKAN -
Hayır, daha önce Sayın Özgündüz kaldırdı.
Buyurun Sayın
Özgündüz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Aydın
konuşmasında beni, son iki konuşmacıyı, şahsımı
Yalan ve iftiralarla dolu bir konuşma yaptı. diye itham etti.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Özgündüz.
İki dakika
süre veriyorum sataşma nedeniyle.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sağ olun.
13.- İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Şimdi, Sayın Aydın dedi ki: Efendim, somut
şeyler
Daha nasıl somut anlatalım arkadaşlar? Yani,
diyoruz ki: Biz bir sene önce 2012 Ağustosunda Başbakanlığa
soru önergesi verdik; döneminde hazırladığın İrticayla
Mücadele Stratejisi Ek Eylem Planı var mıdır, yok mudur, bunu
gönder dedik. Başbakanlık tarafından hazırlanan Eylem
Planı kamu kurum, kuruluşlarına gönderildi mi, Genelkurmaya
gönderildi mi, bakanlıklara gönderildi mi, Diyanete gönderildi mi? Bundan
dolayı hangi kamu görevlisi hakkında ne işlem yapıldı?
Soruyoruz, cevap vermiyor Meclise karşı.
İki
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hiçbir işlem yapılmadı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hiçbir işlem yapılmadı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Hiçbir işlem yapılmadı mı? Yalan söylüyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hiçbir işlem yapılmadı, hiçbir işlem.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Doğru söylüyorsanız açıklayın,
açıklayın, açıklayın!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen açıkla!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bakın, söylüyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İşin doğrusunu söyle!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sen açıkla!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) İcraatınız o. Başbakanlık Uygulamayı
Takip Kurulunun bütün arşivleri
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla o zaman!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İddia sahibi iddiasını ispatlar.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla, yalan söyleme, açıkla!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Ya, neyi ispatlayacağım? Gizli zaten.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla işte. Sen yalan söylüyorsun!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Gizli, gizli. Yalan söylüyorsunuz!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla, söylesene!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Hükûmetiniz yalan söylüyor. On yıl
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla, açıkla!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Samimi
Açıklamayan
Bakın, şimdi
ağzımı bozacağım! (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklamayan namerttir!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Namerttir, namerttir! Açıklamayan namerttir!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Açıklayın, Hükûmet açıklayacak.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklamazsan namertsin!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Ya, senin elindeydi, senin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklamazsan şerefsizsin!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Ya, açıklamayan şerefsizdir o zaman, namussuzdur,
şerefsizdir!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklamayan şerefsizdir,
açıklamayan şerefsizdir!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Elinde bilgi olup da açıklamayan namussuz, şerefsizdir!
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklamayan şerefsiz! Açıkla hadi.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Ya, kardeşim, Hükûmetsin sen, Hükûmet, Hükûmetsin!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıkla, bekliyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Gizli bilgi senin elinde, MİT senin elinde.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bilmediğin şey hakkında
konuşma.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Açıkladığı zaman diyorsun ki
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bilmediğin şey hakkında
konuşma.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Açıkladığı zaman suçüstü ediyorsunuz. Bu kafa
var, bu kafa!
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Açıklasana hadi!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Şunu yaptınız. desene.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Neyi açıklayayım, biliyor musunuz? Şimdi size
açıklayayım.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Yalanlarını açıkla!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Yalan söylüyorsun, yalan!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Size açıklayayım: 18 Ekim 2011, Güroymak katliamı.
Biliyor musunuz?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Ne o?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) MİTe ait, MİTin aldığı ve terör
örgütünün eline geçen
Söyleyeyim mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Eylem planı mı?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bakın, bakın size söyleyeyim: Bakın, bakın,
R912277306 seri numaralı MT800 model COBRA marka telsiz nasıl geçti
teröristin eline? 11 kişi niye katledildi? Bunları
açıklayın!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Olmadı, olmadı!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Siz dürüst müsünüz? Gelin buraya, açıklayın!
İHSAN
ŞENER (Ordu) Biliyorsan niye açıklamıyorsun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aynaya bak, aynaya!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Arkadaşlar, Hükûmetseniz, şeffafsanız siz -bütün
devlet sizin elinizde, Emniyet sizin elinizde, MİT sizin elinizde, MGK
sizin elinizde- açıklayın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Şu andaki
hırçınlığın yalancılığını
ifade ediyor senin.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Açıkladım bakın.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Aşırı hırçınsın,
yalan söylüyorsun!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Cevap gelmiyor. Cevap vermeyen şerefsizdir!
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(Devamla) Bu soru önergesine cevap vermeyen -ne zaman, 2 Ekim 2013-
şerefsizdir, namusuzdur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Tarhan, bir saniye
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Şu üsluba bak! O üslubu sana iade ediyorum!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) 11 kişi katledildi, 11 kişi!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Yazık sana, yazık! Edebe davet ediyorum
seni, edebe!
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ne edebi be, 11 kişi katledildi!
BAŞKAN
Sayın Zozani, ne için söz istemiştiniz?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan, iktidar partisi ve ana
muhalefet partisi sözcüleri
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Açıklayın, açıklayın! Açıklamayan
şerefsizdir, namussuzdur!
HİLMİ
BİLGİN (Sivas) Önce üslubunu düzelt!
İHSAN
ŞENER (Ordu) Ağzın ne kadar bozuk, yazık ya!
BAŞKAN
Sayın Şener, bir saniye
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ne kadar nezaketsizsiniz ya!
BAŞKAN
Anlaşılmıyor Sayın Zozani, yüksek sesle
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) İki partinin sözcüleri sanki Hakkâride bayrak
düşmanlığı varmış gibi bir algı içerisinde
bayrak üzerinden bir hamaset politikası yürüterek ve bayrakla ilgili bir
sorun varmış gibi bir şey ifade ediyorlar. Bir kentimizin
bayrakla ilgili bir sorunu varmış gibi
BAŞKAN
Partiyle ilgili bir şey söylediler mi, Barış ve Demokrasi
Partisiyle ilgili veya şahsınızla ilgili?
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ben Hakkâri Milletvekiliyim Sayın Başkan.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kente sataşma var, kente!
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Kente sataşma var, bir kentin bayrakla ilgili
sorunu varmış gibi lanse ediliyor.
İHSAN
ŞENER (Ordu) PKKnın savunucusu musun?
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hakkâride bayrak açılamadı, ne var
bunda?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bunlar açmadı, sizin bir şeyiniz yok ya!
BAŞKAN
Hayır, sayın milletvekili Yok. diyor işte.
İHSAN
ŞENER (Ordu) PKKnın sözcü müsün? Hayret bir şey ya!
BAŞKAN Bir
saniye Sayın Şener
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Bizim kentimizin sürekli Cumhuriyet Halk Partili ve AK
PARTİli sözcüler tarafından
BAŞKAN
Anladım da sataşma söz konusu değil Sayın Zozani, sizinle
ilgili değil, şahsınızla ilgili değil, partinizle
ilgili değil.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri)
bayrak hamasetine alet edilmesiyle ilgili bir düzeltme
yapmak istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, böyle bir usulümüz yok, lütfen Sayın Zozani
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Siz çok usul dışına
çıktınız ama böyle bir sataşma var, bir kente bir hakaret
var; bunu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Ama
her iki partinin sözcüsü de Barış ve Demokrasi Partisi veya sizin
şahsınızla ilgili herhangi bir şey söylemedi ki.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Ben o kentin milletvekiliyim.
BAŞKAN
Kentle ilgili de bir şey söylemedi, lütfen ama
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Efendim, olur mu ama ya
BAŞKAN Tutanakları
getirteceğim, eğer söyledikleriniz doğruysa söz vereceğim,
hayhay.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Tamam, düzelttirin o zaman. İki partinin
sözcüleri
BAŞKAN
Tutanakları getirteceğim efendim, getirteceğim.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Hakkâri adı geçiyorsa söz vereceksiniz ama. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Hakkâri adı geçiyorsa diye söz verilir mi Sayın Zozani, olur mu
böyle bir şey? Her ilin ismi geçtiğinde o zaman o ilin
milletvekillerine söz vereyim. Lütfen ama Sayın Zozani
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Hakkâri valisi misin sen?
BAŞKAN Evet,
Sayın Tarhan, siz niye söz istemiştiniz?
Buyurun.
EMİNE ÜLKER
TARHAN (Ankara) Son iki konuşmacının yalan ve iftiralarla dolu
şeyler söylediğini söyledi Sayın Aydın.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
14.- Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhanın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) Yalan ve iftira
dediniz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) AOÇyi kesip,
ağaçları kesip Ak Saray yaptınız mı? Bunu sordum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Ağaçları ne
yaptık?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ne yaptık?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Gemi için helal
sertifikası aldınız mı? Helal sertifikası
aldınız mı gemi için, onu sordum.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Maaşları ne
yaptır?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Sayın
Başbakan attan düştü mü? İftira mıdır bu, bunu sordum.
Emevi Camisinde Cuma yerine, masumların cenaze namazını
kıldı mı? Evet. Gezide destan yazdı. dedi mi polisler
için? Türk Bayrağı suç sayıldı mı bu süreçte?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hadi be!
İHSAN ŞENER (Ordu) Ne alakası var? Hâlâ
iftira atıyorsunuz be! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Bunları sordum
sizlere? Siz Tek parti dönemi, diktatörlük filan diyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Siz kanunları
tahrif etmekle bugüne geldiniz hep.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Ben isterseniz
diktatör demişken sizin zihninizi biraz açayım. Diktatör
demişken, bir diktatörün tüm özelliklerini bünyesinde taşıyan
birinden söz edeceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen, sen!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) Bakın, birinden
söz edeceğim size: Hitler. Hitler, komşularına
düşmandı ve hepsiyle savaşmak isterdi bu adam. En çok gaz
kullanmayı severdi, en çok ve bir de kadınların çok çocuk
doğurmasını isterdi, hatta çok çocuğu olana madalya
vadedermiş. Komşuların birbirine düşman olmasını
istermiş Hitler ve bunu teşvik edermiş. Seküler eğitimi bir musibet gibi görürmüş,
ondan nefret edermiş ve kendini dinsel bir imparatorluğun
başındaki uhrevi ve seçilmiş kişi zannedermiş Hitler.
Ve bu adam, Hitler kendinden geçmiş bir megolaman ve insanlıktan uzak
bir faşistmiş ve bıyık seçimi de muhteşemmiş.
(CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sizinkiler o
bıyığı takıyor, CHPliler o bıyığı
takıyor haberin olsun.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) İnönüde de
vardı o bıyıktan.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen git CHPye bak,
bıyıkları görürsün. Sen git CHPnin vekillerine bak, hepsinde
bıyık var.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Lütfen, Sayın Korkmaz.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir saniye, sırasıyla Sayın
Halaçoğlu; vereceğim, dinleyeceğim, Sayın Aydın önce
istedi. Size de sıra gelecek efendim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben deminden beri
ayaktayım.
BAŞKAN Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkanım,
Grup Başkanımızla alakalı olarak diktatör tabirini
kullandı.
BAŞKAN Sataşma Sayın Grup
Başkanına mı?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Evet, Grup
Başkanımıza sataştı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan,
Hitlere sataştı, o yüzden söz verin.
BAŞKAN Efendim, burada Hükûmetin temsilcisi var,
Sayın Başbakan Yardımcısı. Eğer sataşma
Hükûmete ve Grup Başkanına ise Sayın Başbakan
Yardımcısı Arınç burada.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Grup
Başkanının vekili biziz efendim. Sayın Başkan, Grup
Başkan Vekili olarak
BAŞKAN
Hayır, itirazım yok da Sayın Grup Başkanınaysa,
Sayın Başbakanaysa sataşma Hükûmetin temsilcisi burada
Sayın Başbakan Yardımcısı.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, Hitlere sataştı, söz verin!
BAŞKAN
Buyurun Sayın Arınç.
Lütfen kürsüden Sayın
Arınç, sataşma nedeniyle kürsüden
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkan, bir cümle
söyleyeceğim
BAŞKAN Peki,
siz bilirsiniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkanım, ben,
zamanı ekonomik kullanmak istiyorum. Elli dakikalık, Hükûmetin
konuşması var. Bütün bu konuşulanlara orada cevap
vereceğim. Sizi meşgul etmeyeyim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Peki,
teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sataşmadan efendim
BAŞKAN
Sataşmadan
Ama, Sayın Başbakan Yardımcısı
Süresi içerisinde cevap vereceğim. diyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hayır, Hükûmet Sözcüsü olarak
BAŞKAN - Evet.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Grup Başkan Vekili, partimiz için boykotçu
kelimesini kullandı, sataşma yaptı.
BAŞKAN Hangi
grup başkan vekili söyledi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ahmet Bey.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasayı boykot edenler. Sizinle bir alakası
yok Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır Anayasa demedi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasa oylamasını boykot edenler.
dedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Anayasa oylamasını söyledim.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Bilmiyorsunuz o işleri, Anayasa
oylamasını boykot edenleri söyledi.
BAŞKAN E,
tutanakları getirteyim o zaman.
Hayır,
söylediniz mi, söylemediniz mi?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Söylemedim efendim.
BAŞKAN -
Buyurun, iki dakika söz veriyorum Sayın Halaçoğlu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ana muhalefete söyledim, size rağmen ana muhalefete
söyledim efendim.
BAŞKAN
Buyurun.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Anayasa oylamasını söyledi Sayın
Başkan. Anayasa oylamasında bir parti boykot etti.
15.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Siz yapmıyorsunuz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hayır, boykotu yapan dün bizdik. Yapma
sebebimiz, uyarı olarak şundan dolayıydı
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Alakası yok ya!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Her şeyden önce, Sayıştaya
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Havadan nem kapmayın.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Havadan nem kapmıyorum ama burada boykotçu
olarak nitelendirilmeyi kabul etmiyorum çünkü
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle bir şey olmadı Hocam, olmadı.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Öncelikle Hükûmetin, denetim görevini yerine
getirebilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisine Sayıştay
raporlarını aktarması gerekirdi.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Hepsi var.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Hiçbir tanesi yok.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Var, hepsi var.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yedi sayfalık rapor olmaz. Kendilerinin
altındaki notlarına bakarsanız bunu görürsünüz.
Dolayısıyla, bu vebali sırtımıza almak
istemediğimiz için dün konuşma yapmak istemedik, konuşmadık.
Yine, bununla
beraber, Hükûmetin Kürdistan sözüne ve PKKyla, Abdullah Öcalanla
yaptıkları görüşmelere karşılık bir boykot olmak
üzere yine dünkü konuşmamızı yerine getirmedik. Bunun herkes
tarafından özellikle bilinmesi gerekir. Dolayısıyla, bizim rastgele
bir boykot yapmış gibi gösterilmemizi kabul etmiyoruz.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yerinden yap, Hitler sataşmasıyla ilgili
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Az önceki boykot ifadesi Milliyetçi Hareket Partisine ve
bütçeye yönelik değildi, yanlış bir algılama oldu.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Başkan, Hitler adına Ahmet Aydına söz
verin!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Anayasaya ilişkin, referanduma götürdüğümüz 26
maddelik pakete ilişkin bir boykottan bahsettim. Özellikle ana muhalefetin
bunu dirençle karşıladığını, Hayır.
dediğini, onu ifade ettim; Milliyetçi Hareket Partisi üstüne aldı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) O zaman boykot bize, biz söz istiyoruz!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) İkincisi: Her müddei iddiasını ispata mecburdur.
Burası, böyle, iftira, karalama kampanyası yapılacak yer
değildir.
Yine, Cumhuriyet
Halk Partisi, ağaçtan, sadece ağacı darağacı yapmakla
mükelleftir, o şekilde anlar ağaçtan; yoksa yeşilden, ormandan
anladığı yoktur diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hitlere sataşmadan dolayı söz verin Ahmet Aydına!
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.41
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.58
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Sayıştay Başkanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci tur
üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına birinci
konuşmacı Edip Semih Yalçın, Gaziantep Milletvekili.
Süre on
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
EDİP SEMİH YALÇIN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesinin
görüşülmesi dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partisi adına
söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum.
Bildiğiniz
gibi, Cumhurbaşkanı cumhurun yani halkın
başkanıdır, millî iradenin en yüksek düzeydeki temsilcisi ve
ordularımızın da başkomutanıdır; Türk milletinin
birliğini ve bütünlüğünü, dirlik ve düzenini temsil eder. O
bakımdan, Cumhurbaşkanı, halkın birliğini ve
dirliğini korumakla mükelleftir.
Etnik
farklılıkları öne çıkararak milletimizi parçalara
ayırmak için hayata geçirilen bütün adımlara öncelikle
karşı çıkması gereken makam
Cumhurbaşkanlığıdır.
Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan yıldızlar
milletimizin kurduğu 16 büyük devleti temsil etmektedir. Tarihte Türk
devletleri sadece millî kültür temeli üzerine bina edilmemişler, aynı
zamanda yeryüzüne nizam verme iddiası ve ülküsüne dayalı bir
medeniyet inşasına yönelmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti de
milletimizin çağdaş medeniyet inşa projesinin bizce son
uygulamasıdır.
Cumhurbaşkanı
Türkiye Büyük Millet Meclisinin de başıdır, millî irade o
makamda temerküz eder. Türkiye Büyük Millet Meclisi ise yerel
farlılıkları bir arada yaşamaya engel teşkil etmeyen,
Anadolu insanının bin yıl boyunca sınanmış ortak
kültür değerleriyle yoğurulduğu bir kurumdur.
Son günlerde
devamlı söylenegelen ve 1920 ruhundan bahsedilirken bu yıl da
Ankarada toplanan farklı etnik kökenlere mensup bütün unsurların
Türk milleti şemsiyesi altında toplandığı katiyetle
unutulmamalıdır. O dönemde bütün vekiller gerek içeride gerekse
dışarıda Türk milleti adıyla anılmışlar,
alt kimlikler hiçbir şekilde ayrılık sebebi
olmamıştır. Ortak hedefleri, Anadolu topraklarında yeni bir
millî birlik projesini hayata geçirmek, Türk milletinin egemenlik
haklarını kazanmak ve bağımsız bir Türk devleti kurmak
olmuştur. Üstelik, bu hedefe giden yolun haritası son Osmanlı
Parlamentosunda çizilmiştir. Son Osmanlı Parlamentosunda Musul ve
Kerkük dâhil olmak üzere, bugünkü Anadolu ve Trakya topraklarında
yaşayan insanların kader birliği etmesi kararı
alınmıştır. O dönemde de birtakım
ayrılıkçı unsurlar ortaya çıkıp dönemin küresel güçlerinin
istediği doğrultuda Birinci Meclise isyan etmişlerdir. Ancak ve
neticede bölücülük prim yapmamış, millî irade daima galip
gelmiştir. Bugün de konjonktürü fırsat bilen bölücüler dünden daha
güçlü şekilde ayrılıkçı taleplerini dile getirmektedirler. Bölücü
terör örgütü ve onun temsilcileri bölgesel özerklik adı altında
uydu bir devlet kurma hülyalarını, maalesef, tekerrür
ettirmektedirler. Bu cesareti bizce onlara AKP iktidarının
politikaları vermiştir. Çünkü, AKP, maalesef, son açılım
uygulamalarıyla cumhuriyetin temel normlarını
değiştirme sevdasındadır. Mevcut siyasi iktidar,
vatandaşlarımızı kaderde, kıvançta ve tasada ortak bir
millet olma azminden geri döndürmek ve suyu tersine akıtmak için maalesef
gayret sarf etmektedir. Hatırlanacağı üzere, bir süre önce,
Sayın Başbakanın PKKya verilen tavizlere meşruiyet
kılıfı geçirebilmek için İlk Meclisin ruhuna geri döndük.
demesi bu bapta değerlendirilmelidir. Başbakan Erdoğanın
ne demek istediği bugünlerde bizce daha iyi
anlaşılmaktadır. Aslında Sayın Erdoğan, ilk
Meclisin ruhuna Fatiha okumuştur.
Değerli arkadaşlar, hakikat şudur: Birinci
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinde ittifak eden bir meclistir.
Birinci Meclis, Türk milletini tarih sahnesinden silmek isteyenlere
karşı var olma davası için Ankarada toplananların
adresidir. Bunun en açık delili merhum Mehmet Akifin İstiklal
Marşıdır. Sayın Başbakan ise bu gerçeklere
rağmen Kürdistandaki kardeşlerimi selamlıyorum. diyerek
ağzındaki baklayı çıkarmış,
bağımsız bir Kürt devletinin yoluna ihanetten, maalesef, asfalt
döşemiştir. Bölücü terör örgütü ve uzantıları da bu yoldan
ilerlemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin idari taksimatı bellidir. Tekraren
ifade ediyoruz ki Türkiye topraklarının bütünlüğünün garantisi
millet iradesi ve bu iradenin dayanağı olan yasalardır.
Uygulayıcılar millet iradesine ve yasalara tabi olmak
zorundadırlar.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiyede hâlen yürürlükte olan bir Anayasa vardır,
yenisi yapılıp Meclisin ve milletin onayından geçirilmediği
sürece mevcut Anayasa yürürlüktedir. Devlet gemisini yürütenler bu Anayasaya
uymakla mükelleftir. Hükûmet bu Anayasaya göre icraat yapmak
mecburiyetindedir. Aksi takdirde, iktidar, meşruiyetini kaybeder.
İktidar, meşruiyetini sadece milletten aldığı oylardan
değil, Anayasaya ve yasalara yani hukuka riayetten alır.
Demokrasinin kökü
hepinizin bildiği demostur yani halktır. Demosu yani halkı
parçalara ayırarak uygulanabilir evrensel standartta bir demokrasi henüz
keşfedilmemiştir. Kaldı ki hükûmetlerin anayasa ve yasalara
uymadığı bir ülkede kaos kaçınılmazdır. Kaos ise
ayrışma ve yıkım getirir. Nitekim, AKPnin sözde
demokratikleşme adı altında bölünme paketi bunun en açık,
en bariz delilidir. Bazı mahfillerin meşruiyet kazandırmaya
çalıştığı ve bugünlerde daima ve sıkça söz edilen
özerk yapılanma girişimleri ise açıkça bölücülüktür ve suçtur.
İlk aşamada federatif yapıya zemin hazırlamayı
amaçlayan bu kalkışma, birtakım yasakların
kaldırılması ve demokratikleşme çerçevesinde
değerlendirilemez. Böyle bir suçun Meclis çatısı altında
işlenmesi AKP Hükûmetinin Türkiyeyi nereye getirdiğinin resmini
vermektedir. Oslo görüşmeleri sırasında kapalı kapılar
arkasında PKKya verilmiş sözler karşılığında
Anadolu topraklarının hayalî nitelendirmelerle bölünmesine katiyetle
izin verilemez. Türkiyeyi özerk bölgelere ayırma teşebbüsü, bu
anlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine gölge düşürür.
Çok
saygıdeğer milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğu Anadolunun
dört bir yanı Türk kültür ve medeniyetinin abidevi eserleriyle doludur.
Sadece Ahlattaki Selçuklu eserlerinin varlığı bile özerk devlet
hayallerinin suniliğini ve sahteliğini anlatmaya yeterlidir. Bütün bu
kültür ve medeniyet değerleri hem oradaki halkın hem de bütün
Türkiye'nin ortak mirası, malı ve vatanıdır. Bu anlamda
düşünüldüğünde Türk toplumunu oluşturan unsurları
birbirinden ayırmak sakıncalıdır, milletin birliğine
ve dirliğine kastetmek anlamına gelir. Dolayısıyla,
Türkiye kürdistanı lafzını kullanırken bu Meclis
çatısı altındaki bütün değerli milletvekili arkadaşlarımızın
çok iyi düşünmesi ve bunun nerelere gideceği hususunu ince bir
şekilde takdir etmesi gerekir.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Mehmet Şandır,
Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Süre on iki
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısında Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.
Öncelikle, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin egemenlik
hakkını millet adına kullanan, bu yetkiyi kurucu hukuktan ve
Anayasadan alan bir Meclistir. Türkiye, bir Millî Mücadele sonrasında,
bedeli atalarımızın kanlarıyla ödenerek kurulan bir
devlettir. Bu Millî Mücadeleyi başlatan ve başaran içerisinde
bulunduğumuz, mensubu olduğumuz bu Meclistir. Bu Meclis, Birinci
Dünya Savaşı sonrasında galip devletler tarafından
Osmanlı Devletine dayatılan Sevr Barış
Anlaşmasını kabul etmeyen, ülkemizin işgal edilmesine
isyan eden, başkaldıran ve müstevlilere karşı geleceği
milletin azim ve kararı olarak bir millî mücadele kapsamında Millî
Mücadeleyi başlatan ve kazanan bir Meclistir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, devletimizi kuran iradenin
tecelli ettiği bir -devlet kuran- Meclistir, Türkiye devletinin kurucu
hukukunu tanzim eden bir Meclistir. Gerek Lozan Barış
Antlaşmasıyla uluslararası düzlemde gerekse 1924
Anayasasıyla kurucu iç hukuk olarak devletimizin kurucu hukukunu tanzim
eden bir Meclistir. Kurulan devlet Osmanlı bakiyesi olması ve Orta Doğu
coğrafyasında yaşamasına rağmen hiçbir komplekse
kapılmadan, çağdaş medeniyet değerlerine, evrensel hukuk
kurallarına sahip olarak, ona dayalı olarak kurulan ve muasır
medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı bir millî hedef olarak kabul
eden, bir kurucu hukuk kurma cesareti gösteren bir Meclistir. Bu Meclisin bugün
yaşatılıyor olmasını, açık olmasını
milletimizin başarısı olarak görüyor ve çok değerli
buluyorum ve mensubu olmaktan sizlerle birlikte gurur duyuyor, onur duyuyorum.
Burada birlikte
milletimizden aldığımız yetkiyle bulunmaktayız.
Değerli milletvekilleri, ancak Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. derken bu milletin adını koymak bir
zorunluluktur. Öznesi olmayan cümlenin yükleminin hiçbir değeri
olmayacağı gibi, adı olmayan bir milletin devletinin hiçbir
etkinliği, hiçbir iddiası da olamaz. Bize göre, tüm
farklılıklarımızla, birlikte kurduğumuz devletimizin
kurucu hukukuna göre, Misakımillî hudutları içinde yaşayan
halkın adı olarak ve bir millî kimlik olarak tanımlanan, uluslararası
hukukta ve iç hukukta tanımlanan bu milletin adı Türk milletidir.
Türk milleti, birilerinin iddia ettiği gibi bir ırkın, bir
soyun, bir kanın adı olmaktan çok hukukumuza göre bu devlete
vatandaşlık bağıyla bağlı olanların
adıdır, bu topraklarda yaşayan halkın adıdır. Her
ne kadar bir Türk milleti varsa, bir Türk ırkı varsa ki biz buna
inanıyoruz ama bizim kuruluş hukukumuzda ve bizim ortak paydamız
olan Türk milleti bu devlete vatandaşlık bağıyla
bağlı olan herkesin ortak adıdır. Bunun böyle kabul
edilmesi ve sahiplenilmesi herkesin gelecek açısından, geleceği
açısından çok gerekli, zorunlu bir mecburiyettir.
Bu noktada,
Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Genel Başkanı 4 Mayıs 2005
tarihinde düzenlediği bir basın toplantısında tüm siyasi
partilere bir davette bulundu, Geliniz, alt kimlik, üst kimliğin tartışıldığı
bir süreçte Türk milletinin tanımını yapalım. diye bir
davette bulundu ve dedik ki biz, kendimize göre, Atatürkün tanımıyla
bu topraklarda yaşayan halkın adı olarak Türk milletini kabul
ediyoruz. Buradan asla bir kan
bağı ve soy bağı kastetmiyoruz.
Dolayısıyla, bu topraklarda yaşayan, bu toprakların
ekmeğini yiyen, suyunu için herkesin bir sorumluluk olarak, atalara bir
borç olarak bu milletin kimliğini sahiplenmesi ve bunun övüncünü
duyması bana göre bir zorunluluktur.
Dünyanın
küreselleştiği, kıtaların, ülkelerin bir araya,
birtakım ortak değerler etrafında bir araya geldiği bir
süreçte farklılıkların kimlikleştirilerek bu milletin
ayrıştırılmaya çalışılmasını asla
hak ve doğru bulmuyoruz. Bunun bu ülkeye ve bu ayrışmanın
peşinde koşanlara hiçbir faydası olmayacaktır,
başarılabilmesi de mümkün olmayacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi bize göre yasamanın
yapıldığı, hukukun kurulduğu bir zemindir ve bize göre
bu yasamanın doğru ve hızlı yapılması da
esastır çünkü ülkenin ihtiyaçlarına, milletin ihtiyaçlarına
gereken hukuku burada birlikte kuruyoruz. Yasamanın kalitesi,
bağımsızlığı, hukuka uygunluğu ve toplumsal
faydayı önceliklemesi de bize göre vazgeçilmez bir kural olmalıdır.
Ayrıca, burada yaptığımız işin hukuka uygun olmakla
birlikte, demokrasinin ruhuna uygun ve adalet duygusunu güçlendiren yani hukuki
olmakla beraber meşru olmak önceliğini de göz ardı etmemek
lazım. Yaptığınız iş şekil şartına
uyabilir, Tüzüke uyabilir ama demokrasiye uygun mudur, meşru mudur, kamu
vicdanında adalet duygusunu geliştirmekte midir, bunu da sorgulamak
gerekiyor. Bu konularda, AKPnin çoğunlukta ve iktidarda bulunduğu bu
dönemde büyük sorunlar yaşandığı ve her geçen gün, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin yürütmenin vesayetine girdiği gibi bir endişe
duymaktayız.
Değerli
milletvekilleri, hukuk kurmak görevi hepimizin ortak görevidir ama kurulan
hukuka göre, yapılan yürütmenin denetlenmesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde muhalefet
partilerine ait bir sorumluluktur. Buna yeterince fırsat verildiğini
söyleyebilmek mümkün değildir. İleri demokrasi iktidar eliyle
değil, muhalefet eliyle gerçekleşir. Bunun için, iktidar partisinin
kendisini yasamanın bir parçası olarak görmesini, yürütmenin sahibi
olarak Meclise dayatmaktan vazgeçmesini çok önemsiyoruz, gerekli buluyoruz ve
bu noktada, AKP Grubunun özellikle son dönemlerde artan asabiyetinin, artan
dayatmasının demokrasimiz açısından çok ciddi bir tehdit ve
tehlike teşkil edeceğini öngörüyoruz, düşünüyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, ilk günden
uzlaşmalı, uzlaşmacı, hoşgörülü, diyaloğa
açık, ülkemizin ve milletimizin sorunlarının çözümüne katkı
veren bir muhalefet anlayışını ısrarla ilke olarak
kabul ettik ve ısrarla takip ettik ama milletimizin birliği,
kimliği, hukuku, ülkemizin bölünmez bütünlüğü konusunda buraya
getirilen ve gelecek açısından büyük tehdit ve tehlikeler teşkil
edeceğinden endişelendiğimiz konularda da aşılamayan,
taviz vermez bir muhalefet anlayışını da burada sergiledik,
bunu hepiniz bilmektesiniz.
Değerli
milletvekilleri, Meclisimizin yönetiminde, başta Sayın Meclis
Başkanı ve çalışanlar olmak üzere birçok konuda yoğun
gayret içerisinde olduklarını biliyoruz. Özellikle Anayasa, İç
Tüzük, milletvekillerinin özlük haklarıyla ilgili konularda yoğun bir
gayret gösterildiğini beraber izledik ancak bu konularda yeterince mesafe
alınamamış olmasının sorumluluğunu, demin arz
ettiğim, iktidar grubunun, kendisini yasamanın bir parçası
olarak değil iktidarın sahibi bir parti olarak Meclis
Başkanının da bu konudaki aradığı
uzlaşmayı zora sokan tavırlarında görüyoruz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Milletvekili özlük yasasıyla ilgili mi?
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) Evet.
Maalesef, yine,
Meclis Başkanının bütün gayretlerine rağmen maalesef bu tür
sorunlarda, Meclis çalışanlarının sorunları da dâhil
bu sorunlarda yeterince mesafe katedilememiştir.
Değerli
milletvekilleri, mesela 4/C sorunu hâlâ devam etmektedir. Milletvekillerinin
özlük hukukuyla ilgili kanun buradan hâlâ
çıkartılamamıştır ama AKP on bir yıldır tek başına
iktidardadır.
Değerli
arkadaşlar, Sayıştay bütçesi üzerinde de gerçekten burada çok
sert tartışmalar yaşanmaktadır. Bakınız,
değerli arkadaşlar, özellikle iktidar partisi grubu mensubu
arkadaşlarıma söylüyorum: Akıllı bir iktidar, hesabı
günü gününe veren iktidardır. Hesabı geleceğe erteleyen,
hesabı ahirete bırakan, hesabı birtakım tehditlerin
cevabını vermeden Yüce Divana bırakan bir iktidar, kendi
hesabına akıllı davranmıyor demektir.
Buraya gelirken
inceledim, yaklaşık 487 sayfa muhalefet şerhi
yazılmış. 3 siyasi partinin, muhalefetin 3 siyasi partisinin bu
konuda muhalefet olarak yazdıklarının büyük kısmı
Sayıştay raporlarına ayrıldı. Sayıştay
raporu, hukukumuza göre, teamüllerimize göre bütçe görüşmelerinde, kesin
hesap görüşmelerinde bir zorunluluktur çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi,
kanun çıkartarak hükûmete, yürütmeye verdiği kaynakların
nasıl kullanıldığını Sayıştay
raporları üzerinden denetlemektedir. Ama ısrarla, çıkarttığınız
kanunlarla hemen hemen her yıl Sayıştay Kanununda bir değişiklik
yapıyorsunuz. Duyduğumuza göre hazırlanan yeni torba yasada yine
Sayıştay Yasasıyla, yine Devlet İhale Kanunuyla ilgili
değişikliler getiriyorsunuz. Devlet İhale Yasasında on bir
yılda 32 defa değişiklik yapmışsınız
arkadaşlar. Bir iktidar kamu kaynaklarının
kullanımında bu kadar çok hukuk çıkartmak gereğini
duyuyorsa doğal olarak insanın aklına gizlenen, saklanan,
verilemeyen hesaplar gelir. Çok ağır iddialar ve ithamlar
yapılmakta, bunlara cevap vermek mecburiyetindesiniz. Cevap
vermediğiniz takdirde hesabı Yüce Divana, hesabı ahirete
bırakmış olursunuz. Bunu da akıllıca
bulmadığımı ifade etmek istiyorum.
Sayıştay
bütçesinde, tabii ki kurumun ve kurumda çalışanların birçok
sorunu olduğunu da biliyoruz, aslında bunları da konuşmak
gerekiyor ama Sayıştay raporlarının buraya
getirilememiş olmasının, Sayıştayın kanundan
kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirememiş olmasının,
maalesef, bu güzide kuruluşumuzu da birtakım töhmet altında
bıraktığı kanaatindeyim. Bu sebeple bu iki kurumumuzun
bütçesinin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla)
hayırlı olmasını temenni ederken bu
konuları dikkatinize sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Faruk Bal, Konya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Süre on dört
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştayla ilgili bütçe
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini sunmak üzere
huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi ve başta Anayasa Mahkemesi,
Yargıtay, Danıştay, ilk derece mahkemeleri olmak üzere oralarda
çalışan değerli yargı mensuplarını saygıyla
selamlıyorum.
AKP on bir
yıldır iktidardadır. On bir yılda 11 tane bütçe
yapıldı. Bu, 12nci bütçe. On bir yılda AKP, her alanda
olduğu gibi, yargıda da hayal kırıklığına
uğrattı. Hâkiminden savcısına; icra müdüründen, yazı
işleri müdüründen seçim müdürüne; kâtibinden mübaşirine, teknik
personeline kadar hepsinin bir hayali vardı. Hayalleri eşit işe
eşit ücretti; nöbet, iş riski, adalet tazminatı, teknik hizmet
tazminatıydı; hayalleri kreş, servis, yiyecek
yardımıydı; hayalleri, 4/Bli ve 4/Cli olanların ise,
sorunlarının giderilmesiydi. Bu hayallerin hepsi hayal
kırıklığıyla sonuçlandı. Özellikle genel idare
hizmetleri sınıfına geçmek isteyen mübaşirler, adliyelerin
ciddi sorunlarını çeken mübaşirler de bu hayal
kırıklıklarının içerisindeydi.
Adalet ve
Kalkınma Partisi toplumun her kesimi gibi yargı mensuplarını
da aldattı ve kandırdı. Yargının temel sorunları
içerisinde bulunan otomasyon, dokümantasyon, reorganizasyon ve motivasyon
projeleri ortada kaldı.
Değerli
Başkanım, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
bu on bir yıl süre içerisinde yargıda başka işler
yaptı ve onlarda başarılı oldu. Balık avlamak için
önce suyu bulandırdı. Temel kanun niteliğindeki Ceza Kanunu ve
Ceza Muhakemesi Kanunu gibi kanunları 2004 yılında
değiştirdi. Bu değişiklikle hukuk hafızası
ortadan kaldırıldı ve netice itibarıyla yargının
elindeki dosyalar iş yükü olarak 4e katlandı.
Vaziyet böyle ve
yargı iş yükü altında ezilir iken 2007 yılında Adalet
ve Kalkınma Partisi şaşılacak bir iş yaptı:
Yargıtayda, Danıştayda işler perperişan ama Adalet ve
Kalkınma Partisi buradaki Danıştay ve Yargıtay üyelerinin
yaklaşık beşte 2sini tasfiye etmek üzere bir kanun
tasarısı hazırladı, 250 olan Yargıtay üyesi
sayısını 150ye düşürmek için. Onca iş yükü
altında bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu derken mesele
anlaşıldı; AKP yargıdaki muarız gördüğü, muhalif
gördüğü kişilerden ve üyelerden kurtulmak istiyordu ve bu, bir
tasfiye kanunuydu. Bunu beceremedi. Beceremedi ama aradan bir süre geçtikten
sonra, tam tersi bir gerekçeyle, AKP 2010 referandumundan sonra mührü eline
alınca, dizginleri ele alınca, direksiyonun başına geçince
250 olan Yargıtay üyesini 387ye çıkarmak üzere, 95 olan
Danıştay üyesini ise 152ye çıkarmak üzere bir kanun
hazırladı ve bu kanun AKPnin milletvekillerinin parmaklarıyla
kabul edildi. Netice itibarıyla, Türkiyede dünya rekoru kırılan
obez bir mahkeme yaratıldı. Dünyanın hiçbir ülkesinde 387 üyeli
bir yüksek mahkeme bulunmamaktadır.
Obez hâle gelen
yargı ve Danıştayda işler buna rağmen yürümedi. 387
üyeli Yargıtayda ve 152 üyeli Danıştayda işler, maalesef,
2002 yılı rakamlarına göre tam tersine gitti. Örnek: Ceza
dairelerinde 2002 yılında bir dosyanın bekleme süresi 138 gün
iken 2012 yılında 306 güne çıktı yani vatandaşın
işinin sürüncemede beklemesi yüzde 221 oranında arttı. Hukuk
dairesinde 2002 yılında bir davanın bekleme süresi 67 gündü,
2012 yılında vatandaşın hukuk dairesindeki
dosyasının bekleme süresi 176 güne çıktı yani bekleme
süresi yüzde 262 oranında arttı. Danıştay 2012 yılında
iş yükünün sadece yüzde 40ını çıkarabildi, yüzde 60 gibi
bir dosya grubu 2013 yılına aktarıldı.
Bunun anlamı
şu: Obez mahkeme yaratılmasına rağmen obez mahkeme
işlevini yürütemedi ve yargının sorunlarına,
vatandaşın adalet bekleyen dileklerine cevap olamadı. Bu süreç
içerisinde elbette ki yargıda siyasallaştırma süreci,
çoğunluğu sağlama süreci böylece elde edilmişti, olumsuz
gelişmeler de görüldü. Örnek: Yandaş olmayan hâkimler tehdit edildi.
Telefon dinlemeleri, teknik takip, soruşturma, sürgün ve buna ilaveten
havuç, sopa politikasıyla yargı susturuldu.
Hiç korkmaması
gereken hâkimdi. İmanımızda, itikadımızda, hukuk
tecrübemizde ve elimizdeki yasalarda hiç korkmaması gereken kişi bu
ülkede hâkim olmalıydı çünkü hâkim hâkimdi, çünkü hâkim fehimdi,
çünkü hâkim müstakimdi, çünkü hâkim emindi, çünkü hâkim mekindi ve hâkim
metindi. Bizim kültürümüz hâkime böyle bir görev vermişti; AKP, bu
değeri sıfırladı ve suskun, siyasallaşmış,
Adalet ve Kalkınma Partisinin otoritelerine kulak dayayan bir
mesleğin mensubu hâline geldi.
Sonuç: Değerli
arkadaşlarım, yasamayı ve yürütmeyi de hukuk devletinde ancak ve
ancak yargı kontrol eder, hukuk devletinin temel prensibi budur.
Görüştüğümüz Anayasa Mahkemesi,
Meclisin çıkardığı kanunların hukuka uygunluğunu
denetleyecek bir mahkemedir; Anayasa Mahkemesi yandaş mahkeme hâline
getirilmiştir.
İdare
mahkemesi, yürütme organının Başbakanlıktan en alttaki kamu
gücünü, kamu görevini yürüten memuruna kadar denetleyecek olan idari
mahkemelerdir ve Danıştaydır.
Danıştay ve idare mahkemeleri
yandaşlaştırılma, korkutulma ve
siyasallaştırılmanın sonucunda hukuku değil, AKP
otoritelerine kulağını vererek sesini dinler hâle
gelmiştir. Bu değerler, maalesef, şu sonuçları da
yaratmıştır: Bir güvensizlik durumu ortaya
çıkmıştır. Bunu Avrupa Yargıçlar Birliği, Avrupa
Yargıçlar ve Savcılar Birliği, en sonunda Adalet
Bakanlığı ve HSYK da kabul etmiştir ki artık
yargıya güven kalmamıştır. Güvensiz olan bu
yargının daha da yandaş hâle getirilmesi ve süper obez bir
yargı organı yaratılarak AKP hâkimiyetinin tam tesisi için yeni
bir hazırlık içerisindesiniz. Orada da 387 olan Yargıtay üyesi
sayısını beğenmiyorsunuz, belki bine kadar
çıkaracaksınız; ne kadar çoğunluğu elde edeceksek o
kadar bir rakama çıkacaksınız anlamı çıkmaktadır.
Danıştayda da ortada, Danıştayın da aynı
şekilde üye sayısını artırmak istiyorsunuz.
Tabii ki, bu
güvensiz yargı terörle mücadelede de görevini yerine getirememiş,
Adalet ve Kalkınma Partisinin politikalarına aynen uymak suretiyle
terörle mücadeleyi de onlar terk etmiştir, şimdi sizin gibi belki
dershanelerle mücadele noktasına gelmiştir.
Değerli
arkadaşlarım, bu süreç içerisinde Sayın Anayasa Mahkemesi
Başkanı Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki gelişmeleri dikkate
alarak kendisini evlenme vaadiyle kandırılmış birisine
benzetmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa Uzlaşma
Komisyonunda ne düşündüyse onu söylemiştir; Milliyetçi Hareket
Partisi, neye inanmışsa onu savunmuştur; eğilmemiştir,
bükülmemiştir, kırılmamıştır,
kıvırtmamıştır. Ancak, Milliyetçi Hareket Partisinin
insan onuruna yaraşan, herkesi hukuk önünde eşit kılan, hiç
kimseye, hiçbir sebeple ayrımcılık
yapılmayacağına ilişkin görüşleri önce tüm partiler
tarafından paylaşılmış, sonra zaman içerisinde
alınan talimatlar nedeniyle geri çekilmiştir. Milliyetçi Hareket
Partisi, Anayasa Uzlaşma Komisyonunda iyi işleyen, vatandaşa
hizmet eden bir devlet anlayışını, bağımsız
ve tarafsız bir yargıyı tesis edebilmek için, bireysel
özgürlükler anlamında bütün vatandaşlarımızın evrensel
değerlere ulaştırılabilmesi için büyük bir çaba
vermiş, büyük bir katkıda bulunmuştur. Bu katkıların
maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin başkanlık takozuyla önü
kesilmiştir. Başkanlık sistemi ile önü kesilen Anayasa
Uzlaşma Komisyonunun uzlaşma kültürü, Sayın Meclis
Başkanı alet edilmek suretiyle, nihayete erdirilmek istenmekte ve
AKP, anayasa yapımı masasından kaçmak istemektedir. Gerekçe
olarak da partilerin kırmızı çizgileri var... Var, Milliyetçi
Hareket Partisinin kırmızı çizgisi var. Kırmızı
çizgisi nedir? Şu soruyu iyi anlayın, iyi cevap verin.
Soru bir: Biz, yeni
anayasa ile yeni bir devlet mi kuruyoruz yoksa Kurtuluş
Savaşıyla kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletine bir anayasa
mı yapıyoruz?
Milliyetçi Hareket
Partisinin cevabı tektir ve nettir: İstiklal Harbiyle kurulan
Türkiye Cumhuriyeti devletinin, kuruluş felsefesine uygun bir yeni
anayasadan yanayız. Yeni devlet arayışı içerisinde olanlara
toprak bütünlüğü, millet bütünlüğünü bozacak şekilde, etnik
dilimlere ayrılacak şekilde, gelecek nesillere paramparça bir Türkiye
bırakmak isteyen heveslilere ilan ediyoruz ki, önünde, bu düşüncenin
göğsümüzü siper edeceğiz, Kürt
milletinin bütünlüğünü, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını ve gelecek
nesillere emanetini hiçbir şart altında riske atmayacağız,
hiçbir şart altında tehlikeye atmayacağız.
Değerli
arkadaşlarım, ikinci soru şu: Biz, bu anayasayı kime
yapıyoruz?
Bu soruya verilecek
anayasa hukuku açısından üç tane cevap vardır. Devlet
açısından, MHP diyor ki: Biz, bu anayasayı Türkiye Cumhuriyeti
devletine yapıyoruz. Başka devlet hayali içerisinde olanlara ihtar
ediyoruz ki Kurtuluş Savaşıyla kurulmuş olan bu devletin
kılına zarar getirtmeyeceğiz.
İki: Biz, bu
anayasayı anayasa hukuku çerçevesi içerisinde millete yapıyoruz. Bu
anayasa, yüzde 85i Ben Türküm. diye kendini beyan eden ve onun bünyesi
içerisinde farklı inanç ve gruplardan oluşmuş olan büyük Türk
milletine yapılmaktadır. Bu milletten millet çıkarmak
isteyenlere, bizim tarih içerisinde oluşturduğumuz bin
yıllık kardeşlik hukukumuzu bozmak isteyenlere ilan ediyoruz ki
Türk milletinin millî bütünlüğü ve beraberliği binlerce yıl boyunca
dökülmüş olan kanla, dökülmüş olan terle, dökülmüş olan
gözyaşıyla yoğrulmuştur. Bu hamuru bozdurmayız,
bozdurtmayacağız.
Üçüncü olarak, bu
anayasayı hangi vatandaşa yapıyoruz? Adıyla sanıyla
belli ve besbelli, Türk vatandaşına yapıyoruz. Fransanın
Fransız vatandaşı dediği gibi, Almanyanın Alman
vatandaşı dediği gibi, bütün demokratik ülkelerin kabul
ettiği gibi, bu devletin, bu milletin hür bireylerine yani Türk
vatandaşlarına bu anayasayı yapıyoruz.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi, anayasa yapımı
konusunda tarihin ve millî değerlerin bize söyletmiş olduğu
değerlerin sonuna kadar arkasında olacaktır, sonuna kadar
savunucusu olacaktır. Bütün vatandaşlarımızı hiçbir
ayrım gözetmeksizin, hiçbir ayrımcılığa tabi
tutmaksızın evrensel
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla)
temel hak ve hürriyetlerden sonuna kadar yararlandırmak için anayasa
yapımına katkıda bulunacağız diyor, hepinize
saygılarımı beyan ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına son konuşmacı İsmet Büyükataman, Bursa
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
Süre on dört
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce vefatının
seneidevriyesinde ömrünü Türk milliyetçiliği fikrine adamış,
dava adamı Hüseyin Nihal Atsız Beyi rahmet, minnet ve saygıyla
anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun. Bazı aklıevvellerce
Türklüğün yok sayıldığı, inkâr edildiği şu
günlerde Atsız Beyi idrakine vararak tekrar okumanın, anlamanın
önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının Başbakanlık, Kamu Denetçiliği Kurumu
ve Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı
ile Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, siyasi, ekonomik ve askerî ilişkilerin gelişmesiyle
yıllar geçtikçe devletlerin ve ülkelerin güvenliğinin
sağlanmasında istihbaratın ne kadar önemli olduğu
tartışmasız bir şekilde kabul edilmeye
başlanmıştır. Hele de bu ülke ateşten bir
coğrafyayla çevrili bulunan, dış düşmanların ve
onların içteki taşeronları tarafından sürekli tehdit
altında olan Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi bir devletse istihbarat çok
daha önemli hâle gelmektedir. Bu, dün de böyleydi bugün de böyledir ve
gelecekte de böyle olacaktır.
Geçmişinde
şanlı kahramanlıkları barındıran MİT, büyük
Türk milletine hizmet için var olduğu ifade edilen, görev ve yetkileri de
bu amaçla belirlenmiş olan bir teşkilat olarak tanımlanmaktadır.
Görev ve yetkileri
ise şöyle sıralanıyor: Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, varlığına,
bağımsızlığına, güvenliğine ve anayasal
düzenine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlarına karşı
içten ve dıştan gelecek mevcut ve muhtemel tehditler hakkında
bilgi toplamak, önlem almak ve gerekli durumlarda ilgili makamları
uyarmak. Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin devlet
kurumlarına yönelik uyguladıkları siyasileştirme ve
işlevsizleştirme operasyonundan kendine düşen payı alan
Millî İstihbarat Teşkilatı bu çerçevede acaba ne gibi
faaliyetlere girişmiştir?
Basına
yansıdığı kadarıyla tekrar hatırlatmakta fayda
var. Hatırlayalım ki, bu güzide kurumu, bu kahramanlar
yatağını bu hâle düşürenlerin,
Kuşçubaşının, Süleyman Askerînin, Mehmet Akiflerin ve
daha adını sayamadığımız kahramanların
kemiklerini sızlatan bu kişileri milletimizin bilgisine sunalım.
Millî İstihbarat
Teşkilatı bütçesi son yıllarda en fazla artan bütçelerden bir
tanesidir. 2014 için 1 milyar 58 milyon 707 bin liralık bir ödenek
ayrılması söz konusudur. Elbette istihbaratın bir ülkenin
güvenliği için önemi göz önüne alındığında bu bütçe normal
karşılanabilir ama Sayın Müsteşarın
Teşkilatı götürdüğü yön ve düşürdüğü durum
hatırlanınca insan Bu paraya yazık mı oluyor? diye
düşünüyor.
Yüce Türk milletine hizmet
için kurulan, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için vazife görmesi
icap eden MİT, ne yazık ki ülkemizde bölücülerle yapılan AKP
pazarlıklarında görev ifa etmektedir. Osloda sergilenen
rezilliklerin başaktörü bugün ne yazık ki MİT
Müsteşarı olarak görev yapmaktadır. Süleyman Askerî gibi
kahramanların kutsal makamını işgal eden bu zihniyet,
bölücülerle kucaklaşmakta, PKK açılımında aktif rol
almaktadır. Ne acıdır ki Teşkilata hükmeden güç, bölücülere
karşı bu kadar hoşgörü, sevgi ve sempatiyle
yaklaşırken Hükûmete de MHPli iş adamını
fişleyerek yardımcı olacak zamanı da bulabilmektedir.
Millî İstihbarat
Teşkilatımız âdeta AKPnin istihbarat örgütü, Sayın
Müsteşar da âdeta Sayın Başbakanın istihbarat yaveri
durumuna düşmüştür. Sayın Müsteşara yüce Türk milletine
hizmet etmekle mesul Millî İstihbarat Teşkilatının
Müsteşarı olduğunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Bölücü teröristler tarafından bizim diye anılacak kadar samimi
ilişkiler kurmuş olan bu zihniyetin, ülkemizin ve devletimizin
geleceği açısından acilen ortadan kaldırılması
elzemdir. AKPnin baskıcı, özel hayata müdahale edici siyaseti devam
ettikçe MİTin de bütçesinin artmaya devam edeceği görülmektedir.
Bizim temennimiz milletimizin hizmetinde kullanılması gereken
bütçenin MİTin teknik ve insani gücünün geliştirilmesi yönünde kullanılmasıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri,
ombudsmanlık, sürekli artan yönetimin bürokratik gücü ve onun olumsuz
yansıması olan kötü yönetim karşısında yönetilenleri
daha etkili yöntemlerle korumak üzere mevcut denetim mekanizmalarını
ikame etme amacı gütmeksizin onları tamamlama görevini yerine
getirmek üzere uygulamaya konulan bir kurumdur. Ombudsmanlığın
en önemli özelliği yürütme organı karşısında
bağımsız olmasıdır.
2013 yılı
bütçesi kapsamında öngörülmüş olan toplam 15 milyon 575 bin TLnin büyük
kısmı personel giderleri ile mal ve hizmet alımına
ayrılmıştır. 2014 yılında toplam 13 milyon 543
bin TL tahsisi öngörülen ödeneklerin dağılımında da mal ve
hizmet alım giderlerinin büyük ağırlık taşıdığı
görülmektedir.
29 Mart 2013 tarihi
itibarıyla şikâyet
başvuruları almaya başlamış olan kurumun, kötü
yönetime ilişkin uyuşmazlıkları adil bir şekilde
inceleyerek önerilerde bulunması beklenmektedir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sadece AKP
oylarıyla seçilen Kamu Başdenetçisi ve denetçileriyle
bağımsız olarak ne kadar görev yapılabileceği
aşikârdır. Tarafsızlık ve bağımsızlık
anlamında doğuştan sakat olan kurumun yasakçı,
baskıcı, eleştiriye tahammülü olmayan bir Başbakan ve onun Hükûmetine
karşı vatandaşın haklarını ne kadar
koruyabileceğini takdirlerinize bırakıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin son yıllarda uygulamaya koyduğu
önce demokratik açılım, arkasından millî birlik ve
kardeşlik ve nihayetinde de süreç olarak isimlendirilen ve milletimize
hazmettirilmeye çalışılan yıkım ve çöküş
projesiyle, bin yıllık kardeşlik hukukumuz,
uyguladığı temelsiz ve millî menfaat algısından uzak
dış politika sonucunda da ülkemizin güvenliği büyük bir zaafa
uğramıştır.
Güneydoğu
Anadolu Bölgemizde PKK uzantıları tarafından
oluşturulmuş olan paralel devlet olgusu artık AKPli
milletvekilleri tarafından dahi dile getirilmektedir. Eşkıya,
şehirlerde sözde kolluk kuvvetleri oluşturmuş, yol kesmekte,
kimlik kontrolleri yapmaktadır, vergi adı altında haraç
toplamaktadır. Asker karakollara hapsolmuş, terörist dağda,
şehirde elini kolunu sallaya sallaya dolaşmaktadır. Pazar günü
itibarıyla Diyarbakırda, bilindiği gibi, 2si astsubay, 2si
uzman çavuş olmak üzere 4 askerimiz AKP iktidarının can dostu,
pazarlık masasının diğer tarafında oturan PKK
tarafından kaçırılmıştır. AKP yöneticileri uzun
süredir yaptığı gibi Çözüm sürecini baltalamak isteyenler.
diyerek meseleyi geçiştirmiştir. AKP zihniyeti neredeyse bu konuda
askerleri suçlayacaktır.
Ülkemizin toprak
bütünlüğünün korunması ve siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel nitelikleriyle
şekillenen temel kimliğinin muhafaza edilmesi millî
güvenliğimizin temel unsurlarıyken, Türk kimliği
tartışmaya açılmakla kalmamış, âdeta
aşağılanan, hor görülen bir duruma düşürülmüştür.
Başbakan, Türklük düşmanlarıyla kucaklaşmakta, büyük bir
sevgiyle âdeta baba şefkatiyle hainlerin saçlarındaki konfetileri
temizlemektedir. Cumhurbaşkanlığı da bu yarışa,
teröristlere methiyeler düzen, milletimizin fertlerine şerefsizler
diyecek kadar alçak bir sanatçıya ödül vererek katılmaktadır.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ayıp ya, ayıp!
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) Dış politikada durumumuz içler
acısıdır, sınırlarımız delik deşik
olmuştur. Suriyede, burnumuzun dibinde PKKnın uzantısı
PYD tarafından devlet kurma çalışmaları son sürat devam
etmekte, teröristler sınırlarımızdan geçip hudut
şehirlerimizde bozgunculuk yapmaktadırlar. Hâl böyleyken, Millî
Güvenlik Kurulunun bütçesinin üzerinde konuşma yapmak beyhude bir
durumdur. Ne millîliği kalmış ne de milletin ve ülkenin
güvenliğiyle bağı kalmış bir kurumun bütçesi bu millet
üzerinde bir yüktür. 20 milyon 94 bin TLlik bütçe ayrılması
planlanan bu kurumun işini layıkıyla yapıp bu millete
vazifesini yerine getirmesini umut ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Başbakanlık için 2014 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısında teklif edilen toplam ödenek tutarı geçen yıla
göre yaklaşık yüzde 21lik bir artışla 933 milyon 821 bin
TLye çıkmıştır. Bu bütçenin üçte 1inden fazlası mal
ve hizmet alımları kalemi için ayrılmıştır. Kalan
miktarın bir kısmının Atatürk Orman Çiftliğinde
Sayın Başbakanın başkanlık rüyası olarak
başlattığı ve halk arasında Ak Saray diye
anılan binanın yapımı için ayrıldığı
anlaşılmaktadır. Memura, çiftçiye, işçiye ve emekliye zam
konusunda son derece eli sıkı olan Hükûmetimiz padişahlık
hayalleri kuran Sayın Başbakan için Ankarada bir saray inşa
etme noktasında oldukça cömert davranmaktadır.
Başbakanlığın
uhdesinde bulunan örtülü ödenekle ilgili tartışmalar ise uzunca bir
süredir devam etmektedir. Her yıl kat kat üstüne koyarak büyüyen bu
ödenekle ne yapıldığı konusunda ciddi şüpheler
mevcuttur. Bir bakan geçtiğimiz günlerde Suriyeli göçmenler için 2 milyar
dolar harcandığını ifade etmiştir. Bu,
anlaşıldığı kadarıyla resmî kayıtlarda olan
harcama tutarıdır. Örtülü ödenekten Suriyedeki terörist gruplara
aktarılan paralar, onlar için yapılan harcamalar ise tamamen
muammadır. Muhtevasını bilmediğimiz bu paranın millet
hayrına kullanılmadığını tespit etmemiz hâlinde
hesabını soracağımızdan kimsenin şüphesi
olmasın.
Değerli
milletvekilleri, Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyetini yıkmak
ve yeni diye adını koyduğu parçalanmış,
ufalanmış, marjinalleşmiş bir rejimi inşa etmek için
çırpınmaktadır. Kürdistana duyduğu derin ve kahredici
ilginin altında bu yatmaktadır. Başbakanın Kürdistana
meşruluk kazandırmaya yönelik fiil, eylem, ima ve
açıklamaları anayasal suçtur. Sayın Başbakan, Türkiye
Kürdistanı nedir? Bunun sınırları nereye kadar uzanmakta,
nereleri kapsamaktadır? Bu bağlamda Sayın Başbakan bir söz
vermiş midir? Osloda Kürdistan konusunda bir mutabakat
sağlanmış mıdır?
Başbakan,
gerek Diyarbakırda gerekse de sonraki günlerde onlarca defa Kürdistana
atıf yapmış, geçmişimizde Kürdistan izi sürmüş,
ecdadımızı hain niyetlerine ortak etmeye kalkmış ve
ilk Meclisin ruh ve mesajlarını bölücü tavrıyla karartmaya
azmetmiştir. Kürdistan sözleri artık Türkiye Büyük Millet Meclisine
kadar sirayet etmiş, bütçeyle ilgili sürece damga vurmuştur. Türkiye
Kürdistanı demek Sevrin dirilişi, kurtuluş mücadelesinin hükümsüz
kalması ve cumhuriyetin katledilmesi demektir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İSMET
BÜYÜKATAMAN (Devamla) TBMM bu ayıptan, bu zilletten kendini keşke
bu ifadeler geçerken, komisyondayken kurtarmış olsaydı. Hiç
kimse unutmamalı ki bu yolda son sözü aziz Türk milleti diyecektir ve
sözünü de yaman diyecektir.
Saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, birinci
turda şahsı adına söz isteyen Ali Turan, Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın
Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
ALİ TURAN
(Sivas) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına
lehte görüşlerimi bildirmek üzere söz aldım. Sizleri ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
2014 yılı
bütçesi, AK PARTİ hükûmetleri tarafından hazırlanmış
12nci bütçedir. Şu ana kadar 11 bütçe hazırladık ve
tamamını da başarıyla uyguladık. Demokrasi tarihinde
ilk kez bir siyasi parti yani AK PARTİ kesintisiz olarak on bir yıl
hükûmet görevini üstlendi. Art arda 12 bütçe hazırlandı, on bir
yıllık AK PARTİ iktidarı da doksan yıllık
cumhuriyet tarihimizin en parlak dönemlerinden biri oldu. Elde ettiğimiz
başarılar AK PARTİ hükûmetlerinin başarısı
olduğu gibi bizatihi aziz milletimizin de başarısı
olmuştur.
Demokratikleşme
adımlarının atıldığı, reformların
yapıldığı, özgürlüklerin genişlediği süreçlerde
Türkiye ekonomisi her zaman büyümüştür, ileri gitmiştir. Demokrasiden
de, ekonomik kalkınmadan da, terörle
mücadeleden de vazgeçmeden, asla geri adım atmadan bu kutlu yolda
yürümeye, kardeşlik içerisinde Türkiyeyi büyütmeye devam ettik ve devam
edeceğiz. Bugüne kadar, on bir yıldır yapılan kararlı,
tutarlı bütçelerin titizlikle uygulanması neticesinde, dünyadaki
büyük global krizlere rağmen Türkiyenin geldiği nokta ortadadır.
Sadece tek bir alanda değil, ülkemizin, insanımızın
ihtiyacı olan her alanda; yaşlısı, engellisi, ihtiyaç
sahiplerinin ve SODES projeleriyle sosyal alanda; geçmişimizi, tarihimizi,
kültürümüzü gelecek nesillere aktarmak adına kültürel alanda; demokratikleşme
ve özgürlüklerin yaşanması, atılan adımlarla, reformlarla
insan hakları alanında; yargı
bağımsızlığı alanında; çözüm sürecinde;
gelişmiş ülkelerin bile gıpta ettiği sağlık
alanında, Gidemediğin yer senin değildir. denildiği gibi
düşünerek Yol medeniyettir. anlayışıyla yapılan
duble yollarla ve açılan tünellerle, ülkemizi âdeta demir ağlarla
ören hızlı tren projeleriyle, her ile yapılan
havaalanlarıyla, asrın projesi olan Marmarayın hizmete
açılmasıyla ulaşım alanında; savunma alanında ilk
defa dışarıya bağımlı olmadan insansız hava
aracı, tankı, topu, helikopteri, savaş gemisi, kısa ve uzun
menzilli silahlarını üreterek millî savunma
politikalarımızla; ilk defa iktidarımız döneminde millî
savunma bütçesinden kat kat fazla bütçesiyle; her ile açılan
üniversiteleriyle, yapılan okullarla, bilgisayarla donatılan
derslikleriyle; herkesin inancını öğrenebilmesi için atılan
adımlarla millî eğitim alanında; dışa
bağımlılığı azaltmak adına yapılan
çalışmalarla enerji alanında; hepsinden önemlisi de yukarıda
saydıklarımın yapılabilmesi için dünyada kendinden söz
ettiren, bol sıfırlardan arındırılmış,
gittiği her ülkede cebinde rahatlıkla
taşıyabileceğiniz, harcama yapabileceğiniz paranızla;
mali politikalarımızla, yani 822 milyar dolar olan gayrisafi millî
hasılası, kişi başına düşen 11 bin dolarlık
millî geliri, 136 milyar dolara çıkmış Merkez Bankası
rezervleri; IMF kapılarında nöbet tutan, el açan, alan el olmaktan
çıkıp veren el olma konumuna gelen, on yıl önce yardım
edilen ülkeler arasında ön sıralarda yer alan ve bu geldiğimiz
noktada, dünyada yardım eden ülkeler arasında 3üncü sıraya
gelen; ilk defa iktidarımız döneminde kredi kuruluşları
tarafından yatırım yapılabilir ülke konumunda gösterilen
ve iktidarımız döneminde de 130 milyar dolar doğrudan
yabancılar tarafından yatırım yapılan ülke konumuna
gelen
Yapılan bu bütçelerle iktidarımız
döneminde memleketim Sivasa, ülkemize ve dünyadaki mazlum insanlara
yaptığı hizmetlerden ötürü başta Sayın
Başbakanımıza, Hükûmetimize, bakanlarımıza ve tüm
Türkiye Büyük Millet Meclisine teşekkür ediyorum.
Bir teşekkür de burada bugünkü bütçede
görüşülen kurumlar arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi de
olduğu için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın
Türkiyede cumhuriyetin temellerinin atıldığı Sivasımıza
ve Sivastaki, cumhuriyetin temellerinin atıldığı yere mekân
olan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına mekân
olan Kongre Müzesinin bugüne kadar gerekli çalışmaların
yapılmasında hassasiyet gösteren Meclis Başkanımıza
teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALİ TURAN (Devamla) Ben başta
Cumhurbaşkanlığımızın ve
Başbakanlığımızın, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ve diğer kurum ve kuruluşların, tüm bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygıyla muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi söz sırası Hükûmet adına
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçta.
Süre elli dakika. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bütçe görüşmelerimizin hayırlara
vesile olmasını diliyorum.
Bütün siyasi partilere mensup milletvekili
arkadaşlarımızın farklı kurumlar için
yaptıkları konuşmaları ilgiyle takip ettim. Her birisi
bence önemli sözler sarf etti. Ben arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Yalnız,
özetlemem gerekirse; bugün 10 kurumun bütçesi görüşülüyor bu turda. Ben
bunlardan sadece Başbakanlığı, Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığını, Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğini temsil ediyorum siyasi anlamda. Anayasa
Mahkememiz, Cumhurbaşkanlığımız, yüksek yargı ve
diğerleri kendi bütçeleriyle, burada temsilcileriyle hazır
bulunuyorlar. Onlar adına konuşma imkânım da yok.
Öncelikle,
konuşmamı ikiye ayırmak istiyorum ve mümkün olursa elli
dakikayı doldurmadan, esasen zamanın da ilerlemiş olduğunu
düşünerek bir özet yapmak istiyorum.
Bu 3 tane kurumla
ilgili olarak hemen hemen şu kadar arkadaşımız
konuştu. Sevinmem gerekir; bana bağlı kurumlar üzerinde büyük
bir eleştiri, yoğun bir eleştiri gelmedi. Elbette güzel
şeyler konuşuldu, bunların içerisinde eleştiriler de
vardı, öneriler de vardı ama doğrusu, ben bu kurumlarla ilgili
olarak yoğun bir eleştiri altında kalacağımı
düşünüyordum. Demek ki kurumlarımızın görevlerini
layıkıyla yaptıkları, bazı eksiklikler konusunda
eleştiriler olsa bile, ülkemiz için yararlı kurumlar oldukları
genelde kabul görmüş.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bu kadar eleştiriyi sen böyle anlarsan
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tabii, şüphesiz yirmi dakikalık
bir soru-cevap kısmı da var; orada arkadaşlarımızın
ilginç soruları olursa onlara da cevap vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bunu bir teşekkür sadedinde söyledim çünkü hemen hemen
her partiden, farklı sürelerle pek çok arkadaşımız
konuştular, bir şey kaçırmamaya çalıştım. Tabii,
üslupla ilgili, bugün istemediğimiz, nahoş,
karşılaştığımız olaylarla ilgili
düşüncelerimizi de ifade edeceğim ancak ben şuna inanıyorum
ki herkesi ilgiyle takip etmemiz, sözlerini değerlendirmemiz gerekir.
Benim tespit edebildiğim konulara da biraz sonra girmek istiyorum.
Öncelikle,
Başbakanlık üzerinde çok fazla bir şey söylemeye gerek yok çünkü
dün Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan bir saati
geçen bir konuşma yaptı. Evet, son kısımlarında belki
yoğun müdahaleler oldu, söyledikleri belki yeterince
anlaşılamamış olabilir ama her birinize
dağıtılan, Başbakanlığın faaliyetleriyle
ilgili, zannediyorum üç yüz sayfaya yakın bir kitapçık var. O
kitapçığı herkes ilgiyle okursa 2002 ile 2011, 2013
arasındaki ilerlemeleri görebilir, 2014 bütçesine ait bazı
rakamların da özetini bulabilir. Dolayısıyla, o kitapçık
madem ki elimizdedir, eleştiriler, öneriler bütün bunlar üzerinden
değerlendirilebilir diye düşünüyorum. Yalnız bazı
arkadaşlarımız bütçedeki artışa dikkat çekmek
suretiyle bunun sebebini sordular. Evet, 2014 yılı bütçe
tasarısında teklif edilen toplam ödenek tutarı 933 milyon küsur
liradır. Toplam ödenek 2013te 769 milyon küsurdu, yüzde 21,3lük bir
artış var. Bunun da tek bir sebebi var, o da bilinen bir sebeptir.
Bugüne kadar Başbakanlık birimleri, şu kadar yıldan bu yana
yani 61inci Hükûmet de dâhil olmak üzere, bütün birimleri bir arada toplayan
bir merkez Başbakanlık binasına sahip değildi, her biri
birbirinden çok uzaklarda olmak üzere yedi ayrı binada faaliyet
gösteriyordu. Dolayısıyla, geçtiğimiz yılda başlayan
bir çalışmayla Başbakanlık birimlerinin bir araya
toplanması ve münhasıran Başbakanlık için
yapılmış bir binada hizmet vermek amacıyla
yapımına başlanan yeni hizmet binasına tahsis edilen ödenek
miktarındaki artış, bütçedeki artıştır,
başka bir yerde bir artışı bulmak mümkün değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tayyip Beyin yakınlarıyla ilgisi var mı o
binanın müteahhidinin?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tabii, yeni merkez Başbakanlık
binasının AK PARTİ Hükûmeti için
yapıldığını düşünebilirsiniz, bu bir bakıma
yanlış bir kabuldür yani şu açıdan: Siz AK PARTİ
hükûmetlerinin ilanihaye devam edeceğini düşünerek buna bir tepki
koyabilirsiniz ama mahkeme kadıya mülk değil. Sizler her biriniz yarın
iktidara geldiğinizde, içinizden herhangi biriniz Başbakan
olduğunda -şüphesiz genel başkanlar da o tarihte partinin
başında iseler- onlar bu binalarda oturup hizmeti buradan verecekler.
Kıskanmaya gerek yok, bu bir hizmetteki daha ileri noktalara
taşımanın, daha rasyonel bir çalışma yapmanın
adıdır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İsraf, israf, çok büyük israf!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Buna şöyle de bakabilirsiniz: Meclis
Başkanlığım döneminde, Başbakanlık, Millî
Saraylardan kendilerine İstanbulda bir hizmet ofisi tahsis edilmesini
istedi. Başkanlık Divanı üyesi olan
arkadaşlarımız bilir biz hemen hemen bu konuyu kendi
aramızda tartıştık ve gerçekleştirdik. Bugünkü
Beşiktaştaki Başbakanlık ofisi, Millî Saraylarımızın
bir birimiydi ve daha önce Beşiktaş Kaymakamlığı
olarak hizmet veriyordu. Türkiyenin Başbakanı, İstanbula
gittiğinde misafirlerini nerede karşılayıp,
Başbakanlık çalışmalarını nerede götürebiliyordu?
Otel lobilerinde veya otel odalarında. Dolayısıyla,
Başbakanlığın Ankara kadar İstanbul için de bir
hizmet, bir temsil noktasında prestijli bir binaya sahip olması
gerekir diye düşündük, tahsis ettik, iyi ki tahsis etmişiz.
Cumhurbaşkanımızın da hem Ankarada hem de İstanbulda
çalışmalarını götürebilmesi için ayrı mekânları
olduğunu söylemeye gerek yok.
Yine, bugün, İstanbul Beşiktaştaki
Başbakanlık ofisimiz de, gelecekteki
başbakanlarımızın da hizmet vereceği, hükûmetlerimizin
de hizmet vereceği birer ofistir. Bunları saray olarak görmek veya
burada oturan insanlara kral gözüyle bakmak eleştirinin ötesinde hiç
gerçekliği olmayan şeylerdir, bunları böyle kabul etmemiz
gerekir diye düşünüyorum.
Değerli dostlar, stratejik planımız,
2011-2015 yıllarını kapsayan ön performans programımız
da netleşti. 2014 yılı hedefleri, yürütülecek faaliyetler, takip
edilecek göstergeler bizim performans programı taslağında da arz
edilmiş durumdadır.
Resmî Gazete için yaptığımız
hizmetleri tekrar saymayacağım ama arşivler konusunda çok iyi
bir noktaya geldik. Küresel bir güç olma yolunda emin adımlarla sürekli
ilerleme kaydeden Türkiyenin değerli varlıklarından birisi de
devletin hafızasıdır, arşivlerimizdir. Ülkemiz arşiv
belgeleri bakımından da büyük bir zenginliğe sahiptir.
Başbakanlık Devlet Arşivleri bünyesinde hizmet veren Osmanlı
Arşivi, dünyanın en çok müracaat edilen arşivlerinden birisidir.
Osmanlı coğrafyasında kurulmuş olan 40a yakın
bağımsız devletin de bu arşiv aynı zamanda
müşterek arşividir. Sahip olduğumuz tarihî servet yalnızca
ülkemiz için değil; Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, Avrupa ve
Afrikadaki birçok ülkenin tarihinin de gün yüzüne çıkartılabilmesi
ve günümüzde bu coğrafyalarda yaşanan olayların daha iyi
anlaşılabilmesi için birinci el kaynak niteliğindedir.
Dolayısıyla, hem cumhuriyet arşivleri hem de Osmanlı arşivi
ihmal edilerek yazılacak bir dünya tarihi eksik ve temelsiz olacaktır.
Millî arşiv sitemiz tamamlanarak 2013 yılında milletimizin
hizmetine sunulmuştur.
Başbakanlık
olarak vatandaş odaklılık ilkesinin hayata geçirildiği öncü
hizmetler de sunmaktayız. Başbakanlık İletişim
Merkezi, kısa ismiyle BİMERle vatandaşlarımız, talep
ve beklentilerini, memnuniyet ve şikâyetlerini Ankaraya duyurma
imkânına kavuştular. Bu sistemle vatandaşı merkeze alan bir
anlayışı bizatihi Başbakanlığın kendisinde
hayata geçirdik, bunu da gerçekleştiriyoruz.
Türkiye, tüm
dünyada barışın ve demokrasinin hâkim olmasından
yanadır. Bu kapsamda, dünya
barışına katkı sağlayan bölgesel ve küresel bir aktör
olduk. Farklı coğrafyalarda barışın tesisine dönük
çabalara katkımız da devam etmektedir. Bu kapsamda, Güvenlik
İşleri Genel Müdürlüğü bütçesinde barışı
destekleme harekâtları ödeneği de yer almaktadır.
Millî
İstihbarat Teşkilatının görevi, millî güvenliğimize
yönelik iç ve dış, mevcut ve
muhtemel tehditler hakkında bilgi sahibi olabilmek, alınacak
tedbirler yönünden gelişmeleri ilgili makamlara zamanında
bildirmektir. Rakam vereyim sadece: MİTin 2013 yılı bütçesi 995
milyon küsur iken 2014 yılı bütçesinde, yüzde 6,3lük
artışla, 1 milyarın üzerine çıkmıştır.
Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliğimiz, kanun gereğince kendisine verilen
görevleri yerine getiriyor. Genel Sekreterliğin 2013 yılı
bütçesi 19 milyon küsur iken 2014 yılı bütçesi, yüzde 5,6
artışla, 20 milyonun üzerine çıkmış
bulunmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, MİTle ilgili konuda, yaptığı
faaliyetler bazı arkadaşlarımız tarafından hayati
noktada kaydedildi, onlara da bir cümle cevap vermek istiyorum.
Bildiğiniz
gibi, 2397 Sayılı Kanun uyarınca Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığının görevi, Türkiye
Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bütünlüğüne,
varlığına, bağımsızlığına,
güvenliğine, anayasal düzenine ve millî gücünü meydana getiren bütün
unsurlara karşı içten ve dıştan yöneltilen mevcut ve
muhtemel faaliyetler hakkında millî güvenlik istihbaratını
devlet çapında oluşturmak ve bu istihbaratı
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri ile gerekli kuruluşlara iletmektir.
Küreselleşen
dünyada böylesine kapsamlı bir görev, ülkemizdeki dinamikler kadar
dış dünyada vuku bulan gelişmelerin zamanında ve
sağlıklı bir şekilde okunmasını ve
değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bütün bu meydan
okumalarla baş edebilmek için MİTin son yıllarda reform
niteliğinde çalışmalar başlattığını
dikkatlerinize sunmak isterim. Bu çalışmaların kamuoyumuzca da
en çok bilineni, kuşkusuz, istihbaratın koordinasyonuna
ilişkindir. Nitekim, bu alanda önemli adımlar atılmış
ve Millî İstihbarat Koordinasyon Kurulu düzenli olarak çalışmaya
başlamıştır. Keza, terörle mücadele alanındaki
etkinliğimizi artırmak maksadıyla Müşterek İstihbarat
Koordinasyon Merkezi faaliyete geçirilmiştir. Bu şekilde güvenlik ve
istihbarat kurumlarımız arasında tesis edilen yakın iş
birliği ve koordinasyon özellikle terörle mücadele alanında
başarılı sonuçlar almamızı
sağlamıştır. Bu bağlamda, ayrıca, demokratik
hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde teknik istihbarat kabiliyetlerini etkin bir
şekilde kullanmak amacıyla Genelkurmay Elektronik Sistemleri
Komutanlığı, Sinyal İstihbarat
Başkanlığı adı altında MİT bünyesine
alınmıştır. Önemli bir yapısal değişimi de
simgeleyen bu gelişme sayesinde, yeni bir sinerji oluşturulmuş,
teknik istihbarat alanındaki ihtiyaçların tek elden ve daha etkin bir
şekilde karşılanması sağlanmıştır.
MİTe tahsis
edilen bütçenin son yıllarda arttığına dair haberlerin
basın organlarında yer almakta olduğunu görmekteyiz. Bunun,
sadece paylaştığımız reform niteliğindeki
faaliyetlerin bir mali karşılığı olarak kabul edilmesi
gerekir. Rakamları biraz önce söylemiştim.
Değerli
milletvekilleri, MİT konusu gündeme geldiğinde, özellikle
fişlemeler konusu veya yaygın ismiyle gazetelerde yer
aldığı şekliyle
Bunlara sorular içerisinde cevap vermeyi
planlamıştım ama şu açıdan bakmanızı ben
sizlerden rica edeceğim. Elbette fişlemeler yani -bir insan
hakkında- resmî bir görev olmadan, kanunla kendisine verilmiş veya
yönetmeliklerle kendisini görevlendirmiş olanların katkısı
olmadan insanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi,
kişilik haklarına karşı saygısızlık
yapılması fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaki noktadan bakarsak
ahlaksızlığın ta kendisidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) E, niye önlemiyorsunuz o zaman?
Sana bağlı
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Ancak
fişlemeler adı altında şunu söyleyebiliriz.
Bakınız, ben de bana bağlı kurumlarda
meseleye baktığımda şunu görüyorum: Bugün, hemen hemen
bütün kurumlar, stratejik yerlere eleman alma noktasında, bir insanla bir
sınav başlatırken sınavda başarılı olduktan
sonra, ataması yapılacak noktaya gelirken bu kişi hakkında
geçmişe yönelik bir bilgi edinmek istiyor. Uzman
yardımcıları için böyledir, müşavirler için böyledir -bir
başka- genel müdürler, müsteşarlar için de böyledir. Bunlarla ilgili,
devletin güvenliği, iç ve dış tehlikeler konusunda kendisine
verilmiş görevleri Millî İstihbarat Teşkilatı
yapıyorsa, bu kişisel verilerin de 12 Eylül 2010 referandumunda kabul
edildiği gibi
Ama maalesef, hâlâ Genel Kuruldan geçiremediğimiz
kanunun eksik bırakılması şekliyle
Millî İstihbarat
Teşkilatının, devletin kendisine verdiği bir görevi ifa
ederken elbette bu verileri muhafaza etmesi, elbette görevinin
dışında herhangi bir şeyi tespit etmemesi, dinlememesi,
araştırmaması ve sormaması gerekiyor.
Ama bakınız, sizler de incelediğinizde
göreceksiniz, her yıl binlerce insan, belli görevlere atanma
noktasında kanun gereği bu tür bir bilgi toplama faaliyetinden
geçirilmektedir. Bunda bir sıkıntı var diyorsanız, bu,
kanunlarla yapılacak bir şeydir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, biz orada
şikayetçi değiliz, mevzuat yaparız. Bizi niye dinliyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
Yazılı hukukun belki bu şekle getirilmesinde fayda vardır.
Ancak, herhangi bir kişi hakkında özel hayatı,
inancı, dili, dini, ırkı, vesaire. Yani kendisini temsil
ederken, ifade ederken yaşadığı, kimliğiyle ilgili
gelişigüzel bilgilerin veya kanaatlerin veya düşüncelerin kalemlerle
yazılıp oralara, buralara servis edilmesi kanun nazarında da
suçtur, bunları tasvip etmek de mümkün değildir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İyi de, niye önlemiyorsunuz o zaman?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliğinin bütçesi biraz mahcup bir bütçe. Zaten 20 milyon
civarında bir bütçe. Anayasada yer alıyor. 2001 yılında,
bildiğiniz gibi, Millî Güvenlik Kurulunun yapısında bir
değişiklik olmuştu, o değişiklikle sivil kanadın
temsili biraz daha arttırılmıştı. Mesela, 2001
yılı yani üçlü koalisyon hükûmeti döneminde yapılan ve çok
doğru olarak yapılan Anayasa değişikliğine göre,
2001den önce Millî Güvenlik Kuruluna sadece Cumhurbaşkanı
başkanlık ediyor; Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Millî
Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanları
bulunuyordu, bir de kuvvet komutanları. Yani 5e 4 şeklinde bir denge
vardı ama 2001den sonra yapılan
değişiklikle; Cumhurbaşkanı, Başbakan,
Genelkurmay Başkanına ilaveten Başbakan
yardımcıları ilave edildi. Bugün, bunların sayısı
4tür, 4ü de Millî Güvenlik Kurulu toplantılarına giriyor.
Diğer bakanlara ilaveten Adalet Bakanı da bildiğiniz gibi, bu
kurulda artık temsil ediliyor. Kuvvet komutanlarının
sayısı aynı kalmıştır.
Bu
yapının yanında, Millî Güvenlik Kurulunun görevlerine dair de
2001 öncesiyle sonrası arasında büyük farklılıklar
vardır. Millî Güvenlik Kurulunda alınan kararlar, hükûmete tavsiye
niteliğinde bildirilir, Başbakanlık,
bunun üzerine, gereği neyse onu yapar. Ya işlem yapar, ya
işlemden kaldırır, üzerinde herhangi bir şey yapmaz.
Millî Güvenlik
Kurulu üzerinde, yine, yoğun bir şekilde, arkadaşlarımızın,
basında da tartışıldığı gibi, ortaya
attıkları bir konu var. Ben de Bakanlar Kurulundan sonra, herhâlde bir on-on beş gün oldu, bu
konudaki düşüncelerimi ifade etmiştim. Bir gazetede, Ağustos
2004 tarihinde Millî Güvenlik Kurulunda alındığı kabul
edilen, altında da imzaların görüldüğü bir karar
yayınlandı. Bu karar üzerine, ne düşündüğümüz ifade edildi.
Arkadaşlar, meseleye şöyle bakacağız:
Bir, gazete bunu
yaptı, geçmişte de yapıyordu, o zaman size göre iyiydi, bugün
size göre kötü. Hayır, kategorik olarak öyle bakmıyoruz.
İki, gazete
bir gazetecilik başarısı yapmıştır
diyebilirsiniz. Yani bir gizli belgeyi bulmuş, bunu
açıklamış, gündeme oturtmuş, bunun üzerinde bir
tartışma başlatmıştır.
Gazetecilik
başarısı olarak bakarsanız, onu bir kenara koyun, ama
ortadaki kanunlara göre, gizli kalması gereken bir belgenin alenen bir
gazetenin 1inci sayfasından yayınlanmasının Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu suç olduğunu söylüyor. Yani
gazetecilik başarısı suçu ortadan kaldırmaz.
Biz başka bir
şey yaptık, şunu yaptık arkadaşlar: Millî Güvenlik
Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu diyor ki: Görüşmeler ve
zabıtlar kesinlikle açıklanamaz. Kararlar, yine Millî Güvenlik
Kurulunun kararıyla ancak açıklanabilir.
Nitekim, benim
dönemimde -ben 1 Mayıs 2009dan sonra katılmaya başladım-
bir mahkemenin istediği kararı, biz altını imzalayarak
mahkemeye bildirdik, dolayısıyla aleniyet kazandı.
Şimdi, hem
Türk Ceza Kanununun bazı maddeleri hem Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği Kanununun bazı maddeleri, devletin gizli kalması
gereken bir belgesini, iki yoldan biriyle, ya girmiştir oraya, kendisi
bizzat almıştır veya içeriden herhangi bir görevli
tarafından servis yapılmıştır.
Bu Türkiye'de ilk
defa da olmuyor, ama bunun bir sonucu var. Bunu yapan, gazetecilik
başarısını gösteren bir insanın, bunu yapmanın
suç olduğunu da bilmesi gerekir
diye düşünüyorum. Söylediğimiz sadece kanundaki maddelerdir. Biz o
gün suç duyurusunda da bulunduk, ama devam ettiği için ilgili kurumlar
sadece ihbarda bulundular, bundan sonrası yargının işidir.
Bakın,
arkadaşlar, bu mesele, sadece Ağustos 2004teki Millî Güvenlik Kurulu
kararının açıklanmış olmasından dolayı bir
kızgınlık içinde bunu söylemiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Foyanız ortaya çıktığı için şikâyet ediyorsunuz!
Foyanız çıktı ortaya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Millî Güvenlik Kurulunun kanunu, Anayasada
yazılı işlerin, Türkiye'nin iç ve dış
güvenliğinin ve tehditlerinin de burada görüşüleceği ve burada
karara bağlanacağını amir.
Eğer bu belge,
diyelim ki böyle bir konuyla ilgili değil de Türkiye'ye yöneltilen iç ve
dış tehditlerin, belli ülkelerin ismi geçirilmek suretiyle
yayınlaşmış olsaydı veya Türkiye aleyhinde faaliyet
gösteren şu veya bu kişilerin isimleri bir şekilde
açıklanmış olsaydı, bunların içerisinde farklı
devlet başkanları, bakanların da ismi olsaydı Türkiyenin
dış politikada karşılaşabileceği en kötü durumun
ne olduğunu herhâlde takdir edersiniz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bundan daha kötü olmaz zaten.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Yani, meseleye 2004 Ağustos ayındaki karar
olarak bakalım, onu tartışalım ama bu karar farklı bir
karar da olabilirdi, farklı karar olması hâlinde Eyvah! Bu,
Türkiyenin zararınadır. diyecektiniz
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kavga etmediğimiz kaldı mı? Bir de onunla kavga
ederiz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
meseleye o açıdan bakmamız
lazım. Yoksa 2004te alınan kararın Başbakanlık
tarafından nasıl bir işleme tabi tutulduğu, bunun üzerine
neler yapılıp yapılmadığını on beş
günden beri söylüyoruz. Anlayan anladı, bilen bildi, gören gördü.
Dolayısıyla, bu konu üzerinde Vay siz buna karşınız.
Neden? Çünkü, foyanız meydana çıktı. şeklinde bakmak
siyasi bir tercih olabilir, hâlâ bunun peşinden gidebilirsiniz ama
kanunların suç saydığı fiiller gazetecilik
açısından da suç olmaktan çıkmıyor. Gazeteci
sıfatı, kanunlarda yazılı suçların işlenmesi
bakımından bir imtiyaz ve ayrıcalık doğurmuyor.
Gazetecilik başarısıyla Pulitzer Ödülüne kendisini aday
gösteren bir insan bu maddeler karşısında da bir cezaya muhatap
olabileceğini düşünmeli ve bunu göre göre cesaretle bu işi
yapmalıdır. Dolayısıyla, kimsenin bundan şimdi
şikâyet etmeye de hakkı yok. Öyle somun pehlivanlığına
gerek yok. Ben bu işi bilerek yaptım, sonucuna razıyım, bu
bir gazeteciliktir. dersiniz, kanun ceza veriyorsa size, bunu da
göğüslersiniz -Mustafa Balbay kadar olmasa bile- herhâlde dört
buçuk-beş yılı hiç kimse göze almıyor ama kahramanlık
budur. Ben bunu ülkem için yaptım, bana yüklenecek suçları da ben
karşılayacağım. diyebiliyorsanız bunları ancak o
zaman yapacaksınız.
Değerli
arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan, bu bir tehdit değil mi?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Gazetecileri tehdit ediyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Gazetecileri tehdit etmiyorum, kanunda
yazılı olanı söylüyorum. Benim tehdidimden korkacak
değiller.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Hapis süresini bile söylüyorsun Sayın
Arınç, hapis süresini bile.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Yatacağı günü bile söylüyorsunuz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Çok ayıp, çok ayıp!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Lütfen, lütfen
Ben hukuk
adamıyım, kanunda ne yazıyor bilirim, sizin de bilmeniz gerekir.
Öyle afaki işler değil bunlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu üslup demokratik bir üslup değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Devletin resmî gizli belgesini açıklayacaksın ama bunun suç
olmadığını düşüneceksin.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Devletin görevi bu belgelere sahip çıkmak değil mi?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Kaldı ki bununla suçlanan bir gazeteci
Ben de suçlandım ama ceza yemedim. diyor. Radikal gazetesinden Deniz
Zeyrek
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Aynı tepkiyi silahlı kuvvetlerle ilgili bilgiler
açıklanırken niye vermedin? Aynı tepkiyi niye vermediniz
efendim? Silahlı kuvvetlerle ilgili bilgiler, belgeler ortadayken niye
sustunuz?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Işık Koşaner olayında niye
vermediniz?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Onunla ilgili niye sustunuz?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, bunlar
boş sözler, boş sözler bunlar.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Somun pehlivanlığı yapıyorsunuz şimdi o
zaman!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sen benim söylediğime
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Sizin söylediğiniz boş canım,
sizin söylediğiniz boş!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Hocam, sağ olun! Yani, boş söz
konusunda sizinle yarışamam, kusura bakmayın,
yarışamam, yarışamam. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Gazetecileri tehdit ediyorsunuz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Boş, boş, tamamen boş
konuşuyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben bitireyim, şu konuşmamı
sakin bir şekilde yapayım. On bir saattir sizi dinliyorum oradan,
lütfen, siz de beni dinleyin canım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli
arkadaşlar
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Tehdit ediyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tehdit etmiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Sayın Bakan, anlatmak ayrı, tehdit etmek ayrı.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Çifte standartla olmaz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Arkadaşlar, tehdit anlamında
kabul etmeyin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Nasıl kabul etmeyelim üç buçuk dört sene hapis diyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Türk Ceza Kanununu yazan, bugüne kadar bu
maddeler için ağzını açmayan, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği Kanununun maddelerini bilen, bugüne kadar
ağzını açmayan, bunların antidemokratik olduğunu
söylemeyen birisinin şimdi bu mesele karşısında Bu suç
değil canım, siz de suç duyurusunda bulunuyorsunuz. demesi bence
haklı değil. Bunu kendisi
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Bu suçtur, öbürü de suç ama.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlar, 2004te
alınan bu kararlara Türkiye Cumhuriyetinin Hükûmetinin nasıl bir
davranış içerisinde olduğunu biz biliyoruz. Laikliğe
aykırı eylemlerin odağı olmak iddiasıyla 2008
yılında hakkında kapatma davası açılan ve para
cezasıyla paçamızı zor kurtardığımız davaya
bakarsanız, biz 2004te alınan kararların hiçbirini yerine
getirmemişiz. Dolayısıyla, bize O kararları
aldınız, filanları bitirmek için şunları
yapıyorsunuz. diyecek birisi yok, hiç kimse de buna inanmıyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Niye aldınız? Bunu göze almış olmanız
gerekiyordu.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Biz Türkiyede inanç özgürlüğünün de,
farklı düşüncelerin de, farklı inançların da özgürlük
içerisinde, rahat bir şekilde yaşanmasını istiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 2004ü kim imzaladı? Şimdi somun
pehlivanlığına gerek yok.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) İç tehditler konusunda Millî Güvenlik
Siyaset Belgesinin, eski tabirle Kırmızı Kitapın ne
olduğunu bilenlerdenim. 2006 yılının 23 Nisanında
şu kürsüden yaptığım konuşmayı Sayın Baykal
yerinden dinledikten sonra İranda bir Ahmedinejad var, bizim de bir
Bülendinejadımız oldu. demişti. O konuşmayı
alın, arşivlerden bakın. Orada bu Millî Güvenlik Siyaset
Belgesine diyorum ki: Bu nedir, nerede yapılıyor? Bu tehditleri kim
koymuştur? Bunların tartışılması gerekir diyorum.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) 2010a kadar uyguladınız Sayın Arınç,
2010a kadar uyguladınız.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Rahmetli Erbakan Hoca 1996da Başbakan
oldu. Birisi önüne bir kitap getirdi, Kırmızı Kitaptı.
Kırmızı Kitapta iç tehdit irticaydı. İrticanın
başı olarak da önüne kitap getirilen Başbakan gösteriliyordu.
Çok şükür, ne Kırmızı Kitap ne iç tehdit ne irtica ne
inançlara saygısızlık bugün yok, elhamdülillah! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Ne zaman, ne zaman kaldırdınız? 2010da
kaldırdınız, üç sene önce kaldırdınız, üç sene!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Millî Güvenlik Siyaset Belgesi de tam
yerini bulmuş oldu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) 2004ü kim imzaladı?
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Açıklayın!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, hadi,
siz onları tartışmaya devam edin. Ben sizlere birkaç konuyu
söylemek istiyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) İnançlara saygı gösteren insan, 2004teki o belgeyi
imzalamazdı Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Hatibi dinleyelim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Hatibi lütfen dikkatle dinleyin, ola ki
yanlış bir şey söyler, itiraz edersiniz.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) 2004ü söyle, 2004ü!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) O belgeleri imzalamanın dindarlara saygı göstermekle bir
ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) - MHPliler niye bu kadar rahatsız oluyor, onu
anlamıyorum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, siz
daha cesaretli olursunuz, o şartları yaşar
mısınız, yaşamaz mısınız bilmiyorum ama
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hiç şüpheniz olmasın. Biz darağacı gölgesinden
geliyoruz Sayın Bakanım, darağacı gölgesinden!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
önünüze böyle bir şey geldiğinde
imza atmayın.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Söyleyin ve bunu kabul edin!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tamam haklısınız,
haklısınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Askerin sopasından değil, darağacının
gölgesinden geliyoruz biz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Biliyorum, biliyorum, hangi gölgede
yattığınızı biliyorum, darağaçlarının
gölgesinde değil. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sayın Arınç, dürüst olun, dürüst olun!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben ülkücü geçinenleri de, ülkücü
olanları da, hayatını ülkücülüğe feda edenleri de senden
iyi bilirim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar). Hadi
bakalım, geç, oturduğun yerde ağzını açma.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Keşke bilebilseniz Sayın Bakanım, keşke
bilebilseniz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Hiç oturduğun yerde
ağzını açma!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Niye Sayın Bakanım?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Birileri ülkücülük adına idam
sehpalarına giderken başkaları Anavatan Partisinin, DYPnin
kapısında ikbal peşindeydi. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Hep öyle oldu, sayın bakanlarınıza bakın, grup
başkan vekillerinize bakın.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, konuyu
saptırmayalım. Ben size Başbakanlık bütçesi üzerinde, Millî
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu üzerinde bir şeyler
söylemeye çalışıyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Grup başkan vekillerinize ve bakanlarınıza
bakın önce, Anavatan Partisinin Meclis üyeliğini yaptılar,
Meclis üyeliği!
BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, kendi konuma döneceğim
ama bir şeyde hakperestlik yapmak istiyorum, hakperest davranmak istiyorum.
Şimdi, bir milletvekili arkadaşımız kürsüye geldiği
zaman Sayıştay Başkanımızın şahsına
ağır sözler söyledi. Burada hangi sıfatla oturuyorsunuz? dedi,
vesaire. Arkadaşlar, ben onun adına şu açıdan bir cümle
söylemek istiyorum: Buraya gelip bu kürsüde konuşma hakkı ve
imkânı bulunmayan bir insana
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşma hakkı var!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Var, var!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
bu kadar saygısız
davranamazsınız, bir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) İç Tüzükü açın!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Var! Tüzükü iyi bilin, var!
KAMER GENÇ
(Tunceli) Konuşma hakkı var! İç Tüzükü bilmiyorsun!
Başkanın konuşma hakkı var.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) İkincisi, Sayıştay çok
değerli bir kurumdur, anayasal kurumdur ve Sayıştayın
tarihi hepinizin tarihinden eskidir.
Üçüncüsü, bu
kurumun başında olan insan çok değerli bir bilim
adamıdır. Valilik yapmıştır, şimdi
Sayıştay Başkanlığı yapıyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sizin yolsuzluklarınızı aklama müessesesi hâline
geldi Sayıştay.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Kendi göreviyle ilgili
eleştirebilirsiniz, İşini yapmıyorsun. diyebilirsiniz
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Söz söyleme hakkı yok. diyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) -
ama burada oturuyor olmasını,
kendi kurumunu temsil ediyor olmasını saygısız bir dille,
saygısızca eleştiremezsiniz! (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Saygısız sensin!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen kime saygısız diyorsun be, kime saygısız
diyorsun?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bugüne kadar
Bugüne kadar
KAMER GENÇ
(Tunceli) Kaç gramsın sen, kaç? Kaç gramsın?
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Cahille tartışmayın, siz devam
edin.
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Söz söyleme hakkı var mı, yok mu? Ona
karar verin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bugün özgül ağırlığınızı da
kaybettiniz Sayın Bakan, maalesef.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sağ ol Lütfü Bey, teşekkür
ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Üzgünüm ama öyle.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Değerli arkadaşlarım, malum
şahsa bir cevap verecek değilim. (AK PARTİ
sıralarından Vermeyin Sayın Bakanım. sesleri)
KAMER GENÇ
(Tunceli) Senin gibi adam bakanlık yapıyor!
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Size sabredeceğim, hasbinallah ve
nimel vekil diyeceğim, ya sabır diyeceğim, la havle
diyeceğim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).
Diyebilirsem
Bazen sinirleniyorum, diyemiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sizin yaptığınız yolsuzluklara tahammül gücümüz
kalmadı!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Ama bakın, bakın, ölüm hepimiz
için hak. Ben sizden önce gidebilirim ama siz benden önce giderseniz
arkanızdan söylenecek lafı söyleyeyim: Ne kendi etti rahat ne âleme
verdi huzur. Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehlî kubur.
(AK PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
Hadi bakalım, hadi bakalım. Daha ne diyeyim sana?
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Anlamadı, anlamadı.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Anlayamadın? Türkçesini söyleyeyim Süheyl Bey, sen de
bilmeyebilirsin- Sinan Bey, Türkçesi şu
(Gürültüler)
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Anlamadı, bir daha söyle.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Sen söyleyiver.
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Ben de anlamadım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Anlamadın mı? Anlatayım o
zaman, peki.
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Anlatın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ne kendi etti rahat ne âleme verdi huzur. Aynen
böyle. Kendisi rahatsız tipler vardır, herkesi de rahatsız eder.
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Sizin Zeyid Aslana bakın rahatsızlıkta!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yıkıldı gitti cihandan
Yani bu dünyadan terkidünya eyledi.
Dayansın ehli
kubur. Kabir halkı dayansın dayanabildiği kadar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, gülüşmeler) Yani bunu siz benim
için söyleyin, benden önce giderseniz ben de sizin için söyleyeceğim.
Başka söyleyecek bir şey bırakmadınız.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) O tarafa gidip gelmedik, kimse için ne söyleneceği belli olmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Ya, Bülent, bak
BAŞKAN
Sayın Genç
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bülent deyip durma, ben sana Kamer
demiyorum, otur yerine.
KAMER GENÇ
(Tunceli) ...yiğitliğin varsa televizyon kanalına
çıkalım, seninle konuşalım. Yiğitsen ama! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç, oturur musunuz, böyle bir usul yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bak, sen Tayyipten korkuyorsun, Tayyipten! Bak sende eğer
gurur olsaydı istifa ederdin, bu Meclisin karşısına
gelmezdin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen oturun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Dayansın, dayansın
dayanabildiği yere kadar.
Değerli
arkadaşlar, Sayıştay Başkanı
KAMER GENÇ
(Tunceli) Tayyip seni yerin dibine batırdı, geldin dedin ki: Ben
Tayyipten istediğimi aldım. Ne aldın, söyle bakalım! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen oturun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Otur yerine, otur yerine! Hah, otur yerine!
Sayıştay
Başkanımızın şahsına bir
saygısızlığa karşı çıkmak hepimizin
görevidir. Ben onun avukatı değilim ama bir kurumun başında
ve kürsüye gelip kendini savunma imkânından mahrum bir insanı yerin
dibine sokamazsınız. Bu haksızlık olur, bu
yanlışlık olur, bunun hesabı verilir.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Konuşma hakkı var. diyorlar Sayın
Bakan, var konuşma hakkı.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Konuşma hakkı var.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Bakın, Mevlüt Bey burada mı
bilmiyorum, ben Plan ve Bütçe Komisyonunda kendi bütçelerimi sunarken bana o 4
sayfalık veya 6 sayfalık şeyleri gösterdiler, gerçekten
Sayıştay raporları üzerinde bir tartışma vardı,
Bu, rapor mu size göre? dediler. Çok açık söyledim, bu bana göre içinde
rapor kelimesi geçen bir yazıdır dedim. Daha ne diyeyim?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Evet, çok şükür. Aynı şeyi bizim
arkadaşlarımız söylediği zaman niye suç oluyor Sayın
Bakanım?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ama şunu söylüyorum:
Sayıştay Başkanı veya Sayıştay, yazılı
hukuka göre hareket eder. Yazılı hukuka göre yapacaklarını
yapıyorsa, o zaman yazılı hukukta bir eksiklik varsa bunu dile
getirirsiniz. Bugüne kadarki bütçe uygulamaları belli, bugün de
yapılanlar belli. Burada Sayıştayın bir kabahati var
mı yok mu derseniz, meseleye şu açıdan bakmamız lazım:
Bakın, 2012 yılı denetim
KAMER GENÇ
(Tunceli) Raporları yazmıyor, göndermiyor Türkiye Büyük Millet Meclisine,
yolsuzlukları örtbas ediyor, onu söylüyorum. Niye içine dokunuyor, niye
sana dokunuyor? Yiğitsen, dürüstsen, o Sayıştayın
bulduğu hırsızlıkları bulalım burada.
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen dinleyin, Sayın Bakan konuşuyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Senin üslubun üzerine biraz sonra
geleceğim, daha o bahse gelmedim.
Değerli
arkadaşlarım
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yiğitsen, yiğitsen
Bak, Bülent, ben sana diyorum.
BAŞKAN
Sayın Genç, hitap tarzınızı düzeltin, Sayın Genç,
lütfen
KAMER GENÇ
(Tunceli) Maliye Bakanlığı, Başbakanlık, Adalet
Bakanlığı, bunlar yolsuzlukları getirsinler, hep görün, hep
görün! (AK PARTİ sıralarından Otur sesleri)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Doğru söylüyor, doğru söylüyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Malik Bey, teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, bu üslup konusuna aslında ikinci bölümde
geleceğim çünkü acı olaylar yaşadık ve yaşamaya devam
ediyoruz. Ama, bakınız, ben bir şey söylemeye
çalışıyorum. İfade özgürlüğü, herkesin
beğendiği ve alkışladığı sözler değil,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı böyle söylüyor: Sizi
irite eden, suratınızı buruşturan, sizi nefretle âdeta
karşı karşıya getiren sözlerin söylenmesi bile
eleştiri sayılır, hakaret sayılmaz. diyor. Şimdi, bu
açıdan, Barış ve Demokrasi Partisinin söylediklerine de bizim
söylediklerimize de CHPnin söylediklerine de bakmamız lazım. Burada
üslup çok önemli.
Şimdi, Emine Ülker Tarhan Hanımefendi çok acı
şeyler söyledi ama üslubuyla söyledi, buna kızmaya hakkımız
yok ki. Bağırmadı, çağırmadı, hakaret yerine göre
var veya yok ama böyle sesinin son gücüyle, damarları
fırlamış, gözleri kıpkırmızı olmuş yani
eline geçse adamı boğabilecek noktada... Biz nasıl milletvekili
olacağız, nasıl birbirimizle konuşacağız
arkadaşlar?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sağ tarafa söyle.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı tembihi
grubunuza da yapmanız lazım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Şimdi, burada Barış ve Demokrasi Partisinin Plan ve Bütçe
Komisyonunun raporunun içerisine yazdığı ifadeleri
eleştiriyoruz, eleştiriyorsunuz. Grubumuzdan da -dündü zannediyorum
veya evvelsi gün- bunların düzeltilmesiyle ilgili bir talep geldi. Ama, o kadar
geniş olalım ki
Meseleye dokunulmazlık bağlamında
niye bakmıyoruz? Anayasanın 83üncü maddesindeki söz ve hareketler
içerisine, Meclis çalışmaları içerisine ne girer, ne girmez;
niye böyle bir gözle bakmıyoruz? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, şu bakımdan
yani yaptığınızı tasvip etmesem bile meseleye fikir ve
düşünce özgürlüğü bakımından böyle bakmak zorundayım.
İlk defa -Ahmet Türk Beyefendi miydi bilmiyorum-
şu küçük grup toplantısında Kürtçe konuşuldu. Bana
geldiler, sordular -ben bu grup toplantılarında yapılan
konuşmaların milletvekilliği bittikten sonra bazı
milletvekillerini hapisten ve cezadan kurtardığını
biliyorum, bir tanesini yaşadım- dedim ki arkadaşa: Sen
mahkemeye söyle ki ben o konuşmayı grup toplantısında
yaptım. Çünkü, grup toplantısı burada yapılan konuşma
gibidir ve 83 kapsamındadır. Mahkeme bize yazı yazdı, ben
de Meclis Başkanıyım, dedi ki: O kişi iddia edilen
konuşmayı, partisinin şu tarihli grup toplantısında
yapmıştır. Mahkeme karar verdi, 83üncü madde kapsamında
kaldığından hakkında suç tertibine gidilmemiştir.
Arkadaşlar, bu kürsü eğer hürse, buradaki söz ve hareketlerimiz,
gruptaki hareketlerimiz, komisyondaki sözlerimiz, hatta yazılı olarak
komisyon raporlarına koyduğumuz önergelerimiz vesairelerimiz bence
dokunulmazlık kapsamındadır. Meseleye bu açıdan bakarsak o
zaman dokunulmazlığı tartışırsınız,
niye başka şeyleri tartışıyoruz?
Buna sonra
gelecektim ama lütfen şu sözümü bitireyim müsaade ederseniz. Şimdi,
Sayıştay kendisini savunuyor, diyor ki: 2012 yılı
denetimleri sonucunda 2 ayrı rapor hazırladık. Bir:
Yargılamaya esas rapor. Denetim gruplarınca hazırlanan kamu
zararını kapsayan yargılamaya esas raporlar birer hesap
mahkemesi olarak çalışan Sayıştay dairelerine intikal
ettirilmiş ve Sayıştay bünyesinde
sonuçlandırılmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Nedir onlar, nedir, onları bilelim biz de? Niye gizliyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) İki: Sayıştay denetim
gruplarınca hazırlanan 146 adet kurumun mali denetim raporları
kalite kontrol sürecinden geçtikten sonra yani rapor okuma komisyonu,
denetlenen kurum, Sayıştay ilgili dairesinin rapor değerlendirme
kurulunun görüşleri alınarak Başkanlıkça son hâli
verilmiş, Sayıştay raporuna dönüştükten sonra Başkanlıkça
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Sayıştay,
ayrıca, genel uygunluk bildirimini, dış denetim genel
değerlendirme raporunu, faaliyet genel değerlendirme raporunu, mali
istatistikleri değerlendirme raporunu da Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunmuştur. Sayıştay, Anayasanın ve yasaların bizden
istediği, öngördüğü raporları eksiksiz ve tam zamanında
Meclise sunmuş, kamuoyuna da açıklamıştır. diyor.
Şimdi, bunu
yetersiz bulabiliriz. Konuyu teknik detaylarıyla inanın bazı
arkadaşlarım kadar bilmiyorum ama meselenin üzerine gittim, dinledim;
hem Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımızı hem
Sayıştay Başkanımızı hem de bu konuyu
aramıza geçmişte Sayıştaydan gelen
arkadaşlarımız var -Fahrettin burada mıdır bilmiyorum,
Bilecik Milletvekilimiz- onlara sordum. Bugün, yazılı hukuka göre ve
özellikle 5018 sayılı Mali Kontrol Kanunundan sonra
Sayıştayın yaptıkları doğrudur, Meclis bunu
eksik buluyorsa yasal bir düzenleme yapabilir. diyor. Şimdi, bu noktada
kaldıktan sonra, bir kum torbası gibi, Sayıştay
Başkanımızı ikide bir eleştirmek fevkalade
yanlış olur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, anlamamışsın Bülent sen,
anlamamışsın benim konuşmamı. Yolsuzlukları
özellikle çıkarmışlar rapordan.
BÜLENT ARINÇ
(Devamla) Sözlerim yetersiz olabilir, kısmen doğru da olmayabilir.
Bu konuyu eleştiri noktasında sürekli getirebilirsiniz ama bunu
bilimsel olarak tartışmak zorundayız. Yoksa şahıslara
karşı, yoksa kuruma karşı bunu ikide bir, bir eksiklik
olarak söylemek herhâlde, bence çok doğru değil.
Değerli
arkadaşlarım, Edip Semih Yalçın Beyefendi ve diğer
arkadaşlarımız, Değerli Bursa Milletvekilimiz,
arkadaşlarımız Diyarbakırda yapılan
konuşmaları, toplantıları, çözüm sürecine ilişkin
görüşlerini geçmişten bugüne olduğu gibi, bugün tekrar ortaya koydular.
Bunları yeni bir eleştiri olarak kabul etmiyorum. Bunlar konuşulan
ve yüksek sesle konuşulan, Türkiyenin her yerinde de iç siyaset malzemesi
yapılan şeylerdir.
Biz
yaptıklarımızın doğru olduğunu düşünüyoruz.
Bu doğruluğun bir tek bizi müsterih kılan veya huzurlu
kılan tarafı şudur: Yıllardan beri devam eden, terör konusundaki
yaşadığımız olaylar, acı olaylar, göz
yaşları, şehitlerimizin cenazeleri,
insanlarımızın topraklarından olması, kardeşin
kardeşe düşmanlığı gibi, bu çözüm süreci içerisinde
bitebilirse ve bugüne kadar, on aydan beri yeni bir şehit cenazemizle veya
halktan herhangi birisinin de vefatıyla, bir çatışma hâliyle
karşılaşmamışsak, artık karakollar
basılmıyorsa, mayınlar patlamıyorsa
Elbette adli
zabıta olayları var, bunlara karşı güvenlik güçleri
gerekeni yapıyorlar. Bundan mutlu olmamız gerekir; bir.
İkincisi:
Halkımızın bu sürece verdiği desteği görerek
halkın kabul ettiği bir noktada bizim de iyimser olmamıza
ihtiyaç olabilir. Diyarbakıra gelenler, Irakın kuzeyinden gelenler,
şunlar, bunlar bu sürece destek olmuşlarsa ve halk nezdinde de itibar
görmüşlerse, yine, bundan da üzülmemek gerekir diye düşünüyorum.
Ancak, bazı kabuller var ki bunlardan vazgeçmek mümkün değil.
O bakımdan,
ben bir taraftan Barış ve Demokrasi Partisinin süreci eleştiren
veya Hükûmetin tavrını eleştiren noktalarını hem de Milliyetçi
Hareket Partisinin bu süreçle ilgili kaygılarını
anlayışla karşıladığımı söylemek
istiyorum. Tekrar tekrar aynı şeyleri tartışmanın
faydası yok. İyi gidiyor. Başarılı
olacağımız düşünüyoruz ve sonunda bütün Türkiye maddi
manevi büyük kayıplara uğratan bir terör belasından
kurtulabileceksek bu süreç Türkiyeye çağ atlatır, uçuşa geçirir
ve insanlarımızı birbiriyle tekrar kardeş yapar diye
düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, Sevgili Kardeşim Adil Zozani, yani insan bazen
konuşurken sözünün nereye gittiğini çok fark etmeyebilir:
Yüksekovada ölenler teröristse ben de teröristim, onlar benim seçmenlerim.
Doğrusu böyle bir mantığı hiç duymadım bugüne kadar.
Yani Yüksekovada 2 kişi vefat etmişti, 1 kişi daha eklendi, Pervin
Buldan Hanımefendiden öğrendim. Bunlar acı olaylar.
Ölmeselerdi, böyle bir çatışma çıkmasaydı, uzun namlulu
silahlarla ateş edilmeseydi, süreç dinamitlenmeseydi -birileri böyle
söylüyor çünkü- ama ölmüş. Diyelim ki onlar terörist. Onlar benim seçmenim,
ben de teröristim. Bir defa, onlar sizin seçmeniniz nereden oluyor, bilemem
ama bizim de seçmenlerimiz var. Bizim seçmenlerimizin içerisinden suç
işleyenler olursa Ben de onlar gibi şu işi yaptım.
diyebilir miyiz? Seçmen iyi olur, kötü olur; seçmen suç işler,
işlemez; seçmen devlete bağlı olur, olmaz; devlet kanunlara
saygılı olur veya seçmenler olmayabilir. Yani O teröristse ben de
teröristim. diyerek Hakkârideki seçmene buradan selam göndermenin bu sürece
hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Açılım sayesinde açılım yüzünden oluyor bunlar.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ama Sayın Zozani bir konuda çok
haklı, o da Ordu ve OYAK ilişkileri. OYAK konusunun elden geçirilip
tez elden bu konunun mutlaka bir açıklığa
kavuşturulması ve ordunun üst kademesinin veya emeklilerinin ticaret yapar
durumdan süratle çıkarılması lazım. O konuda
arkadaşımızın düşüncelerine katılıyorum.
Sayın
Sakık, dünkü olayla ilgili olarak bugün bir yazılı
açıklamanızı okudum. Çok uzun bir açıklama ama kısa ve
net değildi görebildiğim kadarıyla. Bir kardeşimizin,
arkadaşımızın -burada milletvekili olup olmaması
önemli değil ama- acısını siyasete malzeme yapmak çok
yanlış bir şey. Siz bunu aslında özür dilemek babında
söylüyorsunuz ama başka şeyleri de ilave ediyorsunuz. Özür dilemek ve
bir daha bu konularda bir yanlış yapmamanın bizim de üzerimize
bir vazife, sizin de üzerinize bir görev olduğunu düşünüyorum.
Evet, İstiklal
Mahkemesi kararlarından bahsettiniz, varlık vergisinden, 6-7 Eylül
olaylarından, faili meçhullerden, çözüm sürecinden ve diğerlerinden.
Arkadaşlar, çok şükür, on bir sene içerisinde, tarihte ne kadar gizli
kalmış, üzeri karartılmış ve acı olaylar varsa
bunlar konuşuluyor ve bunlarla ilgili soruşturmalar da
yapılıyor. Türkiye bugünleri gördü, sizlerin katkısıyla
gördü, Hükûmetimizin siyasi iradesinin güçlü olmasıyla gördü. Bunları
desteklememiz lazım.
Willy
Brandtın soykırım anıtı önünde dizlerini çökerek bir
özür beyanında bulunmasını soykırım yapmış
olanlar için anlayışla karşılayabiliriz ama Türkiyenin,
milletimizin geçmişte yaşanan acı olayların bir trajedi
olduğunu söyleyebilirsiniz de soykırım olduğunu söylemeyin
lütfen. Böyle bir şey tarihî gerçeklerle de bağdaşmıyor.
Evet, açıkça özür dilemek bir erdemdir, yeri geldiğinde bu yapılmıştır
ama hiç kimse dizleri üzerinde çökerek birilerinden özür dileyecek durumda
değildir. Allahım, kalmasın alemde hiçbir hakikat nihan.
diyor şair. Hiçbir hakikat gizli kalmamalı. O yüzden Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Sekreterine sordum İstiklal Mahkemesi zabıtları
konusunda ne yapıyorsunuz? Hâlâ bunlar niçin açıklanmıyor? diye,
Kararların tasnifi bitti ama zabıtları üzerinde henüz
çalışmalarımız devam ediyor. dedi. Umarım öbür
dönemde bitmiş olarak bunları görürüz ve bir an evvel yayımlanmaları
konusunda da hep beraber gayret sarf ederiz.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, aslında, bir acı olayla yine
karşı karşıya geldik. Milletvekili arkadaşlar
birbirlerine ağır sözlerle konuştular. Üslup çok çirkindi, çok
yakışıksızdı; kim yaparsa yapsın. Şimdi, ben
burada başkan vekillerine bakıyorum, Başkanımıza bakıyorum,
işi bizim zamanımızdan zor. Biz iki partiliydik, sonra üç
partili olduk. O zaman, arkadaşlarımız Dur. deyince duruyor,
Konuş. deyince konuşuyor yani İç Tüzüke harfiyen riayet
ediyordu. Ama belli bir süreden beri başkan vekilleri yeter ki kavga
çıkmasın, yeter ki tartışma büyümesin, defi bela kabilinden
Sen de gel, sen de gel, sen de gel; aslında senin söz hakkın yok ama
sataşma deyiver canım. Sataşma deyince Buyur, kürsüye gel.
deyiveriyorlar. Neden bu? Şu işi bir bitirelim kardeşim, kavgasız,
dövüşsüz şu iş bir gitsin. İyi ama bu, İç Tüzüke
uygun mu değil mi onların hepsi bir rafa gitti.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) En önce iktidar yapıyor Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Arkadaşlar, iktidar yapıyorsa
onun için bu sözlerim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Evet, onlara ses çıkaramayınca mecburen bize de söz
veriyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Ama, bakın rejim konusunda tarihe
geçmiş bir söz vardır; kadını gömerler, herkes eline
taş alır, taş atmak üzeredir, birisi çıkar, sesini
yükseltir: İlk taşı içinizden hiç günah işlememiş
birisi atsın. İçinizde hiç günah işlememiş birisi var
mı?
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sen varsın.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Haşa öbür günahlar için söylemiyorum yani
şurada yaptığımız işler konusunda, şurada
yaptığımız bu yanlışlıklar konusunda Önce o
başladı, sonra ben devam ettim. diyebilirsiniz ama nihayet bir
milletvekili yaptı bunu.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama, Sayın Bakan, bu mantıkla bütün
yanlışlıkları kabul etmişsiniz demektir; böyle bir
şey olur mu?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sen at o zaman.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Yani şunun için söylüyorum,
bakın, utandım, yüzüm kızardı: Bizim bir milletvekilimiz
Sayın İnceye çok büyük bir hakarette bulunmuş. İnce de ona
karşılık Bu, hakaret değil, kaba ve saygısız bir
ifade. diyor. (CHP sıralarından gürültüler) E, bunların ikisi
de yanlış; birisi çok daha büyük bir yanlış, birisi daha
küçük bir yanlış. Bu noktaya gelmemek için neler yapmalıyız?
Engin Altay Bey başta güzel şeyler söyledi. Hepimiz üslubumuza dikkat
edeceğiz -eleştiri konusunda değil- kişilik haklarına
saygılı olacağız, sayınla başlayacağız,
sayınla bitireceğiz ve sadece meselemizi ortaya
koyacağız.
Laf atmak, söz
atmak bu Meclisin geleneğinde var. Laf atma, söz atma olmazsa burası
hiç tadı olmayan bir toplantı hâline gelir. Ama, bunun zamanında
çok güzel esprileri vardı, insanlar gülerdi, insanlar yeniden böyle
neşelenirdi hele Demirel bunun üstadıydı. Hiç unutmuyorum, bir
gün bütçe konuşması yapıyor, Mustafa Taşar da
şuralarda bir yerlerde. Ben Mecliste değilim de seyrediyorum, eskiden
Meclis görüşmelerini herkes gözlerini dört açar izlerdi, şimdi ne
kadar izliyor bilmiyorum.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Çünkü televizyon veriyordu.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Televizyon veriyordu.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Televizyon veriyor canım merak
etmeyin, bütçe görüşmelerini veriyor, siz yeter ki güzel şeyler
söyleyin hep beraber. (CHP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar,
Mustafa Taşara döndü, dedi ki: Bu ekonomi nasıl yönetilir, bu
devlet nasıl idare edilir, şu işler nasıl
yapılıyor, size söyleyeyim mi? dedi. Taşar da Söyle söyle,
söyle de öğrenelim. demez mi? Demirel taşı gediğine koydu,
Ey millet, ey Meclis görüyor musunuz? Ülkeyi nasıl idare edeceğini
bilmiyor da bana soruyor. dedi.
Arkadaşlar,
bunun gibi belki kitaplar yazılabilir, güzel espriler, taşı
gediğine koymalar, laflar olabilir ama hakaret ben hiç
duymamıştım bugüne kadar. Ağzını açan ne kadar
yüksek hakaret etsem de prim yapsam diye düşünüyor. Böyle bir şey çok
yanlış, çok yanlış.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Başkan, bu Mecliste Sayın Zeyid
Aslan kadar açık küfür eden bir başka milletvekili yoktur. Lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Evet, Zeyid Aslan
arkadaşımızın yaptığı çok büyük bir hata,
sizin verdiğiniz cevap daha küçük bir hata ama bu işin sonu gelmiyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Önce gruba bakacaksınız, kendi grubunuza
bakacaksınız. Ayıp ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Bu işin sonu gelmiyor. Bu işin
sonu gelmesi için hepimizin bir şeyler yapmamız lazım.
Bakınız
MUHARREM İNCE
(Yalova) Hâlâ savunuyorsunuz yani.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Savunmuyorum, haşa savunmuyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İkisini de aynı kefeye nasıl koyuyorsun?
Sen Başbakan Yardımcısısın ya
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben daha önce de kendisi için hangi sözleri
sarf ettim biliyorsunuz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Aynı kefeye nasıl koyuyorsunuz? İnsaf
yani!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Arkadaşlar, lütfen
Sizin kaba ve
saygısızca bir hareket olduğunu kendiniz söylediniz ama onunki
çok büyük bir hakaret, gördüm, okudum, yüzüm kızardı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İlk defa değil ama kaç defa yaptı bunu
Sayın Bakan.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Yani burada bir mahkeme kurup da sana üç
ay, ona on sene verecek hâlimiz yok.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama sizin milletvekiliniz, sizin grubunuzun milletvekili.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bunun iki yolu
var. Bir
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bunu bir CHPli yapsaydı ne yapardınız siz, bir
CHPli yapsaydı ne yapardınız?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) İnsaf ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) Arkadaşlar, genel hatlarıyla ifade ediyorum,
eğer
MUHARREM İNCE
(Yalova) Size, yaşça büyük, bu Meclisin ağabeysi olarak soruyorum:
Bir CHPli yapsaydı ne yapardınız? Bir anda AKPliliğinizi
bırakın, elinizi vicdanınıza koyun, ne
yapardınız? Yapabilirseniz
Varsa vicdan söyleyin, CHPli
yapsaydı ne yapardınız?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Arkadaşlar, bakınız, bu
tartışmalar böyle devam eder. Ben diyorum ki bu İç Tüzük
boşuna yazılmamış.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Niye cevap veremiyorsunuz?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Burada kaba, yaralayıcı söz
olmayacak, kişinin haklarıyla ilgili şeyler olmayacak,
şahsiyet yapılmayacak. diyorum. Siz Önce o başlattı, bu
başlattı. tartışmasına girmeyin. Bir AK PARTİli
de olsa bu işi başlatan, onun için söylüyorum. Bir bağımsız arkadaş
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan, İkisi aynı şey
değil. diyoruz, lütfen ya
Hâlâ O da, bu da
diyorsunuz ya
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ya, lütfen arkadaşlar
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Yapmayın ya!
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Benim sözümü ters anlamayın. Ben
geçmişte bunun örneklerini vermiş bir insanım.
MUHARREM İNCE
(Yalova) CHPli yapsaydı ne yapardınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI
BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Grup başkan vekilliği yaptım, grup
başkanlığı yaptım. Kendi grup başkan vekili
arkadaşım Avni Doğanın yaptığı hataya,
geldim, kürsüden Hepinizden özür diliyorum arkadaşım adına.
dedim. Bu kavgaları biz böyle bitirdik. Yine de böyle bitebilir ama lütfen
şu üç yıl boyunca videolardan bir kendimizi izleyelim, neler
konuşmuşuz, nasıl konuşmuşuz, gözlerimiz nasıl
çakmak çakmak olmuş...
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Eğer biri sizi tutmasa nasıl
birbirimizin üzerine atlayacak hâle gelmişiz. Burada kavga ediyoruz,
dışarıda çay içiyoruz arkadaşlar, birbirimizin
hatırını soruyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ama artık giderek o zemini de kaybediyoruz
Sayın Bakan, giderek o zemini de kaybediyoruz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Saygılar efendim. diyoruz ama burada
yaptıklarımız maalesef milletin hafızasında kötü bir
hatıra olarak kalıyor.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Selamlaşma zemini bile kalmıyor artık.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Arkadaşlar, bu kayıtlarda ilk
küfrün nerede olduğuna bugünkü tutanaklardan bakabiliriz.
MUHARREM İNCE
(Yalova) İlk küfür
Benimki küfür mü Sayın Bakan, benimki küfür mü?
İnsafınız kurusun ya, yazık ya! (AK PARTİ
sıralarından Nasıl ya! sesleri gürültüler)
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Sizinki kabahat, onunki cürüm.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Aynen öyle.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Ha, aynen öyle. Size üç ay, ona üç sene verdik
gitti.
Arkadaşlar,
ben bundan sonra devam etmesin diye düşünüyorum.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) - Hepimizin niyeti o, devam etmesin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Paylaşırsınız,
paylaşmazsınız, bir üslubu muhafaza etme konusunda hepimiz çok
duyarlı olmamız gerekir.
Sürçülisan ettimse
affola. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ederim.
VIII.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Sayın Başkan, Sayın Bakan az önce Sayıştay
Başkanının Genel Kurulda konuşma hakkı
olmadığını, Genel Kurulda konuşma hakkı olmayan
insanın incitilmemesi gerektiğini söyledi.
İç Tüzük 62,
ikinci fıkrayı okuyorum: Sayıştay Başkanı veya
yetkilendireceği daire başkanı ya da üye, gerektiğinde Türkiye
Büyük Millet Meclisinde açıklama yapabilir. Bunu ben biliyorsam
Sayın Arınçın bilmemesi mümkün değil. Benden daha
tecrübeli ve Meclis Başkanlığı yapmış bir
kişi, bal gibi de bunu biliyor. Bunu bilmesine rağmen -her zaman
yaptığı iş bu- Genel Kurula çıkınca o sıcak
siyasetin ruhuna sarılıp Önemli olan burada ne söylersen söyle,
buradan atılan lafları, onları zaten vatandaş duymuyor,
kürsüdeki hatibin sözünü duyuyor, ben burada söyleyeceklerimi söyleyeyim,
ezeyim, aşağılayayım, iftira atayım, bunların
hepsini yapayım
Vatandaş da bunu dinleyince zannediyor ki Vah,
vah, vah, vah zavallı Sayıştay Başkanı, hiç de
konuşma hakkı yokmuş, nasıl da ona hakaret etmişler
Şimdi, birincisi bu, yanlış bilgi verdi Meclise ve
halkımıza.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Niye dinliyoruz Sayın Başkan, niye dinliyoruz?
MUHARREM İNCE
(Yalova) İkincisi: Ben şunu beklerdim Sayın Arınçtan,
onu beklerdim: Ya, bu, olacak iş değil, yapılamaz. Adil
Zozaniye sevgili kardeşim, Sırrı Sakıka değerli
kardeşim diye hitap etmesine gözlerim çok yaşardı, doğru
da buldum, doğru da buldum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Niye, nasıl hitap etsin?
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Seni sevmiyor olabilir ya, sevmiyor olabilir.
MUHARREM İNCE
(Yalova) - Bana da keşke bunu diyebilseydi. Ben onu demesini isterdim,
isterdim.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sevmiyor seni ya, sevmiyor seni.
MUHARREM İNCE (Yalova) Aşkımız
karşılıklı, ben de onu sevmiyorum.
Ama şunu söyleyeyim: Bir hukukçu olarak
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Geçmişte de bana böyle bir konuşma yaptı. O dava şu
anda düştü, böyle bir dava yok, sanık bile değilim. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (İstanbul)- Sayın Başkan, kaç
dakika dinleyeceğiz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Bir avukat olarak ve bir
Müslüman olduğunu söyleyen ve Müslüman olduğuna şahadet
edeceğim birisi olarak geçmişte de bana böyle bir iftira
atmıştı. Bugün şunu isterdim: Birisi Kafanı
kırarım lan deyince, iki üç kere lan deyince ağzımdan
bir kaba söz çıkmış.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Neymiş o,
neymiş?
MUHARREM İNCE (Yalova) Diğeri ise, en galiz
küfrü etmiş. Bunlar, kıyaslanacak,
karşılaştırılacak şeyler değil.
Ben isterdim ki, yirmi yirmi beş yıl
milletvekilliği yapmış birisi olarak, Başbakan
Yardımcısı olarak, yaşça büyük birisi olarak Ayıp
etmişler, özür dilerim Muharrem İnceden, CHP Grubundan demesini
beklerdim. (AK PARTİ sıralarından Niye dileyecek? sesleri,
gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bunu yapmasını
isterdim
BAŞKAN Sayın İnce, teşekkür
ediyorum.
Yalnız, birinci konuyla ilgili İç Tüzükün
62nci maddesinin son fıkrası Sayıştay Başkanına,
kendisine sataşmayla ilgili cevap hakkı vermiyor Sayın
İnce.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
- Sataşma değil görüş açıklama. Kaç gündür
Sayıştay kavgası yapıyoruz, raporları
konuşuyoruz.
BAŞKAN Evet,
gerektiğinde Türkiye Büyük Millet Meclisine açıklama
yapabilir, teknik konularda. (MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Bu yorumu, sizin
yaptığınız bu yorumu hangi bürokrat yapıyor ya?
BAŞKAN İç Tüzükün kastettiği o efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Bülent Bey
biraz önce Ne kendi etti rahat, / Ne âlem buldu huzur. /
Yıkılıp gitti cihandan, / Dayansın ehli kubur. dedi.
Burada şahsıma hakaret var. Benim Sayıştay
Başkanıyla ilgili söylediğim sözleri yanlış
anlamış. Bu konuda bir açıklama yapmak istiyorum. Ben,
Sayıştay Başkanının, neden dolayı
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hangisi hakaret Sayın Genç hangisi?
KAMER GENÇ (Tunceli) Bülent Bey, bu lafları bana
söyledi Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Lütfen ama ya ne demek hakaret yani orada hakaret söz konusu değil.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Ne dedi Sayın Başkan?
BEDİİ
SÜHEYL BATUM (Eskişehir) İftira ediyor, Sayıştay
Başkanına
BAŞKAN - Bir
saniye Sayın Batum
Sayın Genç kendisini ifade edemiyor mu
efendim?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Eder de, siz, kabul etmemekte
direniyorsunuz
BAŞKAN -
Saygı gösterin arkadaşınıza. Lütfen, ifade etsin. Yani
burada avukatlık kurumu yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, bakın, bana karşı sesini
yükselterek Sayıştay Başkanına hakaret etti. dedi,
Yanlış bilgi verdi. dedi. Ben, Sayıştay
Başkanına hakaret etmedim. Görevim gereği söylenmesi gereken
şeyleri söyledim. Beyanatlarımı yanlış anladı.
Bana da sataşmadan söz verin.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri)- Kayıtlara geçti Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika söz veriyorum.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
16.-
Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının birinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi
ben, gerçekten birtakım insanlara huzursuzluk veriyorum. Niye veriyorum
biliyor musunuz? Beni Tunceli halkı 7 defa seçti, buraya gönderdi.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Aşiretin seçti, hadi be! Tunceli nefret
ediyor senden.
KAMER GENÇ (Devamla)
- Neden seçti biliyor musunuz? Ben, bu kürsüde hep fakir ve fukaranın,
yoksulun hakkını aradım, bu devleti talan edenin, bu devletin
kör kuruşuna el uzatanın ellerinin kırılması için
mücadele ettim.
Şimdi, Bülent
Bey, geçen gün televizyona çıkmış diyor ki: Kamer Genç benden
tazminat hak etti. diyor, Tazminat ödedim. diyor. Ben, kendisine soruyorum,
bir kuruş bana tazminat ödemişse ispatlasın yüz mislini veririm.
Ama yalan söylüyorsa çıksın burada bir miyav sesini çıkarsın
olur mu, o kadar da bir ceza
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi, ayrıca arkadaşlar,
bakın Sayıştayla ilgili benim söylediğim söz şu:
Sayıştay denetçileri 344 tane rapor düzenlemiş. Bu raporlar
gelmiş, Sayıştay Başkanının Başkanı
olduğu Rapor Değerlendirme Kurulunda değerlendirilmiş.
Mesela Maliye Bakanlığında 31 tane suistimal tespit
edilmiş; bu 31 suistimalin 15i çıkarılmış. Bu
çıkarılan 15in içinde Merkezî Uzlaşma Komisyonuna gidip de 5,5
katrilyon lira vergiyi 500 trilyon liraya indiren vergi uzlaşmaları
var. Bunların içinde bir tane kişi var ki size çok yakın ve
sizin içinizde mali müşavir olan arkadaşlar var. Merkez Uzlaşma
Komisyonuna gidiyorlar, orada bunları sıfıra indiriyorlar.
Ayrıca da Bodrumda Özelleştirme İdaresi Başkanı 700
milyon dolar olan bir araziyi Rixos Otellerinin sahibine 150 milyon dolara
veriyor
HALİDE İNCEKARA
(İstanbul) Reklam mı aldınız?
KAMER GENÇ (Devamla) -
üç
gün sonra Ziraat Bankasına da, buradan, 180 milyon dolar alıyor.
Bunlar soygun değil mi Bülent Bey?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla)
Bunlar soygun değil mi? Çık, konuş, cevap ver. (AK PARTİ
sıralarında gürültüler) Yiğitsen, gel burada ikimiz beraber
tartışalım bunları.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla)
Yani buradan çıkıp da bizim yerimize, buradan çıkalım
Arkadaşlar, eğer alnınız aksa, eğer hakikaten bir
suistimal yoksa
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Şiiri bir daha oku, şiiri.
KAMER GENÇ (Devamla)
gelin burada konuşalım bunları aydınlatalım.
ÜNAL KACIR (İstanbul)
Şiiri bir daha okusana.
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Devamla)
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan, demin Sayın Arınç
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Adam Soyuyorsunuz. diyor siz de gülüyorsunuz arkadaşım, ben
anlamadım bunu. Daha ne diyeyim ya! Allah Allah! Hiç gülünecek bir
şey mi bu ya!
BAŞKAN Bir saniye
Sayın
milletvekilleri, lütfen
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Demin, Sayın Arınç konuşması sırasında
partimize mensup bir milletvekilinin Onlar teröristse ben de teröristim."
demek suretiyle seçmenine mesaj gönderdiğini ve bu amaçla
konuştuğunu ifade ettiği. Dolayısıyla, grubumuza
sataşmada bulundu. Ondan dolayı söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Gruba sataşma yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
17.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Burada bağırıp
çağıracak değiliz. Yalnız, ortada çok ciddi bir sorun var,
katledilen 3 genç var ve bu 3 gençle ilgili hemen ilk gün Hakkâri
Valiliğinden yapılan teröristler açıklaması var.
Bakın, hemen ilk günde yapılan bu açıklamadan hemen sonra bu
insanların iş yerlerine ait vergi levhaları ve üzerlerinde
iş elbiseleri olduğunu kanıtlayan birtakım belgeler
yayımlandı. Yani daha ilk günden itibaren tablo ortaya
çıktı, Hakkâri Yüksekova sokaklarında polis 3 genci
yargısız infazla hedef gözeterek katletmişti, Van Valiliği
ve İçişleri Bakanlığı da bu katliamın üstünü
örtbas etmek için hemen devreye girmişti.
Ben şahsi olarak Sayın
Arınçın siyasi kişiliğiyle ilgili hiçbir
değerlendirme yapmayacağım, ama vicdanlı bir insan
olduğuna inanıyorum. Özellikle Hükûmette bulunduğu konum
itibarıyla da, buraya geldiğinde Yüksekovada katledilen bu gençlerle
ilgili ortada bu provokasyonu yapmak isteyen güçleri teşhir eden ve
dolayısıyla, bu provokasyonu örtmek isteyenlerin de
sorumluluğunu ortaya çıkaran bir konuşma yapmasını
bekliyordum.
Sayın
Arınç, 3 gencin katliamıyla ilgili başlatılmış
bir soruşturma var mıdır? Hakkâri Valisi, Hakkâri Emniyet
Müdürü, Yüksekova Kaymakamı, Yüksekova Emniyet Müdürü ne diye hâlâ orada
oturmaktadırlar? Yargısız infaz var, 3 cinayet var, babasız
kalan kırk günlük çocukların, 2 yaşındaki çocukların
dramı var. Kusura bakmayın, çözüm süreciyle ilgili ve BDPye
yapılanlarla ilgili doğru şeyler söylediniz ama bu konuda
söylediğiniz her şey bütün o cümlelerinizi götürdü. Kürt gençleri
ölürken, biz buna çözüm süreci
demeyiz. Bu, tıpkı 90lardaki gibi ölüm süreci olur. Ölüm sürecine
karşı da halkımızla beraber en güçlü mücadeleyi ortaya
koyarız.
Teşekkür
ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Cumhurbaşkanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Sayıştay
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Aleyhte söz isteyen Turgut Dibek, Kırklareli Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süre beş
dakika.
TURGUT DİBEK
(Kırklareli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, birinci bölüm üzerinde aleyhteki düşüncelerimi
açıklamak üzere söz aldım. Öncelikle sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, ülkemizde,
yargının, adaletin, adetâ AKPyle cemaatin arasına
sıkıştığı bir süreçte Anayasa Mahkemesi bir karar
verdi geçen hafta. Aslında, hukuk devletinin ne kadar gerekli
olduğunu, elzem olduğunu da bizlere bir parça da olsa hatırlatan
bir karardı. Fakat bu kararın irdelenmeyen bir yanı var
değerli arkadaşlar yani konuşulmayan bir yanı var onu
öncelikle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Şimdi,
mahkemenin kararının kısa özeti önümde. Bakın -Sayın
Haberal Hocam da burada- Sayın Haberal, bu hakların ihlal edildiğini,
yani mahkemenin 4 Aralıkta verdiği kararla tescil ettiği evet,
Anayasamızın 19uncu maddesine göre ve Anayasamızın
67nci maddesine göre Sayın Haberal ile Sayın Balbayın
haklarının ihlal edildiğinin tespit edildiğine dair olan bu
kararı verirken kendileri
Sayın Haberal Hocam 30 Kasım 2012de
başvuru yapmış mahkemeye, 30 Kasım 2012 yani bir yıl
önce başvuru yapmış. Sayın Balbayın başvuru
tarihi de 26/12/2012. Şimdi, değerli arkadaşlar, burada hukukçu
arkadaşlarımız var, tutuklu işlerle ilgili Ceza Muhakemesi
Kanununa bakarsanız şunu görürsünüz: Bir itiraz varsa mahkeme bunu
üç gün içerisinde sonuçlandırmak ya da işte karara bağlamak
zorunda. Şimdi, Anayasa Mahkemesinin üç günlük bir sürede
değerlendirmesini belki bizler de beklemeyebiliriz, iş yoğunluğu
var ama bir yıl ya, bir yıl. Bakın, hep beraber buradan
şunu
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Sen ona bile destek vermedin, sen ona bile destek
vermedin ya.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hayır mı dedi?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Hayır dedi.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hayır mı dedin sen de?
TURGUT DİBEK
(Devamla) Bakın arkadaşlar, şimdi, buradan şunu görmemiz
gerekir, Anayasa Mahkemesi bu kararı, Anayasadaki bireysel hakların
ihlal edildiğine dair kararı verirken hangi tarihi baz alıyor biliyor
musunuz? Başvuru tarihini baz alıyor. Yani Gerek Sayın
Haberalın gerek Balbayın başvurduğu tarih olan 2012nin
sonunda hakları ihlal edilmiştir. diyor ama ne zaman diyor? Bir
yıl sonra diyor. El insaf.
Bakın, bu
kararı ocak ayında verdiğini varsayalım, bıraktım
üç günü
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yüzde 58 Evet olmasaydı
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Beş gün için sen
TURGUT DİBEK
(Devamla) Hakan, laf atma lütfen!
bir ay sonra
kararı verdi işte, ne olacaktı biliyor musunuz?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bir yanlış yaptın orada,
keşke verseydin.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Ocak ayından bu yana gerek Haberal gerekse Sayın Balbay
halktan aldığı yetkiyi burada kullanmaya devam edeceklerdi.
Bakın, bunu görmezden gelemeyiz.
Bu
konuşulmadı, atlandı, şimdi Anayasa Mahkemesinin
kararının doğru olduğunu bizler de belirtiyoruz ama
bakın, Anayasa Mahkemesi Onlar hakkını teslim ederken ilgili
mahkeme yani 12nci Ağır Ceza Mahkemesi yıllarca haksız bir
şekilde kendilerini cezaevinde, hapishanelerde tuttu. derken aslında
Anayasa Mahkemesi de bir anlamda onların haklarını ihlal ediyor
bu kararı verirken, geciktirerek. Bir defa, Sayın Haşim
Kılıçın çıkıp bence açıklaması lazım.
Şimdi, Adalet Komisyonunda beraber çalışıyoruz.
Arkadaşlar, bir Anayasa Mahkemesi Vakfı var
HAKAN
ÇAVUŞOĞULU (Bursa) Ya, sen Hayır dedin ya, Hayır
dedin, sen buna da Hayır dedin.
TURGUT DİBEK
(Devamla) Sayın Haşim Kılıç ısrarla bu Anayasa
Mahkemesi Vakfıyla uğraşıyor. Onunla
uğraşırken niçin 2 milletvekilinin Anayasadaki sabit
haklarının ihlal edildiğini gördüğü hâlde bu dosyayı
zamanında almamış, çıksın açıklasın;
öncelikle onu belirtmek istiyorum.
Ben geçen yıl
burada konuştuğumda Danıştay üzerinde konuşmuştum
ve baktım bugün zabıtlara 11 Aralıkta konuşmuşum, yani
bugün konuşmuşum. Konuşmamın sonunda şunu
söylemiştim; dedim ki: Artık, bu Danıştayla ilgili olarak
sizler muradınıza erdiniz. Bu saatten sonra değişiklik
falan yapmanıza gerek yok. Çünkü referandumdan sonra bir 6110 sayılı
Yasa vardı, onunla bir değişiklikler yapıldı.
Ardından, o yetmedi beş altı ay sonra bir kanun hükmünde
kararname yaz aylarında yapıldı. Ardından, geçen yıl,
nisan ayı olabilir, üçüncü yargı paketinde de
Danıştayı bir daha alaşağı ettiniz. Dedim ki:
Artık, muradınıza
ermişsiniz; bitti. Bundan sonra Danıştayla ilgili bir
uğraşınız olmaz. Meğer
yanılmışız, Danıştayla ilgili bir tasarı
daha geldi.
Bakın,
Danıştayla ilgili
Burada Danıştaydan yetkililer var,
Danıştayı ben şöyle değerlendiriyorum: Hani
Danıştay Kanununda veya oradaki değişikliklerin tek rakibi
var Kamu İhale Kanunu diyorum. Yani Kamu İhale Kanunuyla
Danıştay Kanunu neredeyse yarışıyor.
Değerli
arkadaşlar, Danıştayın İdari Dava Daireler Kurulu var.
Bakın, içtihat üreten Kurul, yani Yargıtaydaki Hukuk Genel Kurulu
veya Ceza Genel Kurulu gibi değerlendireceğimiz bir Kurul, önemli bir
Kurul. Bu Kurulu 6110la 31 kişi yaptık, yaptınız. O
yetmedi, geçen yıl 21e düşürdünüz, üç yıl geçici bir
çalışma koydunuz. Bu yıl yine bakıyorum 31 kişiye
çıkmış. Buradaki amacın ne olduğunu biliyoruz da
Bakın, çare nedir biliyor musunuz? Çare şudur: Çare, kesinlikle
adaleti AKP ile cemaat arasına sıkıştırmak
değildir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK
(Devamla) Türkiyede hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla eninde
sonunda bakın, sizler de bunu göreceksiniz, görmek
zorundasınız- hukuk devletini kurmak zorundayız değerli
arkadaşlar.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Çare Sarıgül Sayın Dibek!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Çare şudur: Tam bağımsız
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Tam bağımsız Sarıgül!
TURGUT DİBEK
(Devamla) Tam bağımsız hukuk devleti, yargıdır ve
hukuk devletinin her kurumuyla, kurallarıyla Türkiyede işlemesidir.
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Yalovaya Muharrem Bey, İstanbula
TURGUT DİBEK
(Devamla) Çık konuş burada kardeşim, çık konuş ya!
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Dibek.
Sayın
milletvekilleri, birinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi
soru-cevap işlemi yapılacak.
Soru-cevap
işleminin süresi yirmi dakikadır; on dakika soru sorma, on dakika
cevap verme.
Sisteme girenler;
Sayın Tanal, Sayın Doğru, Sayın Şeker, Sayın
Işık, Sayın Sakık, Sayın Akar, Sayın Yılmaz,
Sayın Akçay, Sayın Belen, Sayın Tüzel, Sayın Zozani, Sayın
Özgündüz, Sayın Kalaycı, Sayın Dinçer, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Ata, Sayın Halaman, Sayın Türeli ve
Sayın Kurt.
On dakikalık
süre içerisinde yetişebildiği kadar
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Akil insanlar
grubunun üyelerine ödenek, huzur hakkı ve masraf adı altında
herhangi bir ödeme yapılmış mıdır?
Yapılmışsa bu ödemeler nereden
karşılanmıştır? Başbakanlığın
sahibi olduğu imkânlardan olan örtülü ödenekle mi karşılanmaktadır?
Soru 2)
Başbakan, Hükûmeti devraldıklarında millî gelirin ve
dış hacmin düşük olduğundan bahsediyor ama 2002den bu yana
nelerin satılıp, özelleştirilip yabancı
yatırımcıya açıldığını, karış
karış topraklarımızın, millî değerlerimizin ne
kadar bedelle kimlere satıldığını
açıklamıyor. 2002 yılından bugüne kadar yapılan
zamlar, kamu ihaleleri, özelleştirmeler ve satışların ülke
ekonomisindeki rakamsal değeri ne kadardır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Doğru
Yok.
Sayın
Şeker
MEHMET ŞEKER
(Gaziantep) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İktidarınız
döneminde Millî Güvenlik Kurulu kararları tavsiye niteliğindedir.
kararı alınmıştı. Tavsiye niteliğinde olan
kararların kamuoyuna açıklanmasında da hiçbir sakınca
olmaması gerekiyor. Kaldı ki biz Darbe ve Muhtıraları Araştırma
Komisyonunda Millî Güvenlik Kurulunun yapılanmasıyla ilgili de önerilerde
bulunmuştuk. Sayın Bakan, benim bununla ilgili bir kanun teklifim de
var. Demokratik hiçbir ülkede halktan gizli, yasa dışı bir
şey olamaz. Eğer gerçekten Millî Güvenlik Kurulu kararı bu
halkın aleyhinde bir şeylerse açıklanmasının hiçbir
sakıncası olmaması gerekiyor. Kaldı ki Bakanlar Kurulu
kararlarını açıklıyorsunuz sizler çıkıp. Millî
Güvenlik Kurulu kararlarının da halkın denetimine ve
görüşüne açılmasında bir sakınca var mıdır?
Bununla ilgili bir girişim yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
2004 yılında imzaladığınız Millî Güvenlik Kurulu
kararlarını dışarıya sızdıranlar kimlerdir?
Bunlar hakkında Hükûmetinizce nasıl bir işlem yapılmıştır?
Bunun siyasi sorumlusu kimdir veya kimlerdir?
İkinci sorum:
2007de Danıştay ve Yargıtayın üye sayısını
düşürmek için kanun tasarısı hazırlayan Hükûmetiniz 2011de
Yargıtayın ve Danıştayın üye sayılarını
neden artırmıştır? Hâlen bunun sayısının
artırılması yönünde yeni bir çalışma var
mıdır, varsa bunun sebepleri nelerdir?
Sayıştay
Kanununun 9uncu maddesine göre gerekli bilgi ve belgeleri vermeyenler
hakkında bazı cezalar öngörülmüş iken, uzlaşma
tutanaklarını vermeyen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile
Gelir İdaresi Başkanlığı yetkilileri hakkında
nasıl bir işlem yapılmıştır? Ayrıca, mali
tablo ve belgeleri vermeyen 50 kamu idaresi yetkilileri hakkında
nasıl bir işlem yapılmıştır?
Sayıştayın
denetimi sonucunda olumsuz görüş verilen 15 kamu idaresine ilişkin
raporların hukuki sonucu ne olmuştur, bunların kesin hesap
defterine yansıması ve bütçede bütçe
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sakık
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
Bakanım, iki yıl önce Van depreminden dolayı mağdur olan
Vanlı kardeşlerimizin yüz yedi gündür bir açlık grevi var,
dönüşümlü bir açlık grevi. İnsanca yaşamak istiyorlar.
Bulundukları mekânlarda elektrik, su sıkıntısı
alabildiğine, yani her gün bu sorunlarla
karşılaşıyorlar. Bunların talepleri; kira
yardımı talebi var ve bir de kalıcı konut için bir söz
talepleri var. Bu konuda sosyal devletin gereği olan
vatandaşını kollama, koruma ilkesinden yola çıkarak bu
insanlarımıza el uzatmalıyız. Bu konuda ne dersiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
bugün Meclis bütçesini de görüşüyoruz ve şu anda Meclisin kadrosunda
yaklaşık 1.428 tane 4/Cli arkadaşımız
çalışmakta. Yine Türkiyede 23 bin kişi 4/C statüsünde
çalışmaktadır. Geçen yıl torba yasayla 100 bin kişiye
kadro verilirken 4/Cli olarak çalışan vatandaşlarımız
dışlanarak görmezden gelinmiştir. Sosyal hakları yok
denecek kısıtlı olan bu personelin hayat standartlarıyla
ciddi anlamda oynanmıştır. Maaşlarına yüzde 40
artış yapacağız? diyorsunuz ancak bunu da aile
yardımına bağlıyorsunuz. Evli ve eşi
çalışmayan 4 çocuklu üniversite mezunu bir 4/Cli, en yüksek
maaş olarak 1.800 lira alabilecek. 1.800 lirayla 6 kişilik bir
ailenin geçinmesi sizce ne kadar mümkündür? TÜİKin verilerine göre 4
kişilik asgari geçim haddinin 3.500 TL olduğu düşünülürse,
4/Cliler açlık sınırının altında
yaşamaktadırlar. Sürekli olarak statülerine ilişkin
çalışmaların olduğunu belirtiyorsunuz ama uygulamada hâlâ
bir şey yok.
Kişilere özel yasalar olunca bir günde
çıkartıyorsunuz; örneğin, MİT Kanunu gibi ancak binlerce
vatandaşımızın bu sorununa
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
Yok.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başbakan dünyanın en çelişkili
başbakanlarından birisidir. Sadece Googledan binlerce
çelişkisine ulaşabilirsiniz. Birlikte mesai yaptığı
arkadaşlar da onun çelişkilerini tevil etmek için harap oluyor.
18 Ağustosta Ana dilde eğitim yok. Özel
okullarda da yok. Ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atmayız.
diyor, kırk beş gün sonra açtığı pakette ana dilde
eğitimin önünü açıyor.
Yine Hükûmetin, PKK ile müzakere ettiği
iddiaları karşısında bu iddiaları ispat etmeyenlere
hakaret ediyor, suçluyor, sonra da İmralıyla görüşülür.
diyor, terör örgütüyle görüşmenin faziletlerini anlatıyor.
Barzaniyle Diyarbakıra gelen bir şahıs,
Başbakanın Kürtçenin resmî dil olması için vakti var.
dediğini aktarıyor, yalanlamıyor, otuz kırk yerde kendini
BOP Eş Başkanı ilan ediyor, sonra inkâr ediyor.
Biz millet olarak Başbakanın hangi sözüne
inanacağız? Başbakana nasıl güveneceğiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Geçtiğimiz hafta sonu Sayın Başbakan üç
günlük Trakya gezisi yaptı. Gittiği bütün şehirlerde mitingler
yaptı ve miting alanındaki fon, TOKİnin
hazırladığı bir fondu. Bu mitinglerin devamında,
Hükûmet icraatlarının dışında, parti propagandaları
yapıldı, aday tanıtımları yapıldı. Bu
mitinglerin harcamaları TOKİ tarafından mı
yapılmıştır? Eğer böyle olduysa, bu hukukun neresine
sığmaktadır?
Ayrıca, Sayın Arınça sormak istiyorum.
Takip edildiği iddiasıyla kozmik odaya girildi, bu kozmik odadan
neler çıktı? Bunlarla ilgili kamuoyunu yıllardır
aydınlatmıyorsunuz. Aydınlatırsanız sevinirim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Tüzel
Yok.
Sayın Zozani
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim.
Sayın
Başbakan Yardımcım, ilk iktidarınız döneminden bugüne
kadar, on yıl içerisinde, polis kurşunuyla veya biber gazı
darbeleriyle katledilen hiçbir sivilin failleriyle ilgili hiçbir
soruşturma başlatılmadı. Son olarak, 6 Aralıkta, Yüksekovada,
Reşit ve Veysel İşbilir (amca-yeğen) ve sonraki gün de
Bemal Tokçu isimli vatandaşlar katledildi. Bunlarla ilgili
açılmış bir soruşturma var mıdır, Hakkârideki
mülki idare amirleriyle ilgili açılmış bir soruşturma var
mıdır?
Hatırlayacak
olursanız, Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz ile ilgili olarak da
geçmişte Bunlar teröristtir. denilip, yanlarına kalaşnikof
silahlar konulmuş ve öyle bir mizansen oluşturulmuştu. Benzer
bir mizansene mi sığınacaksınız yoksa gerçekten
Provokasyondur. şeklinde tarif ettiğiniz bu olayın
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ
(İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, biliyorsunuz, 1 Mayıs olaylarında polis şiddeti
sonucu yaralanan 17 yaşındaki
Dilan Alple ilgili olarak, Kamu Denetçiliği, İstanbul Valisi
hakkında, suçluluğu sabit olmayan bir kişiyi kamuoyunda suçlu
ilan etmek suretiyle hak ihlalinde bulunduğunu tespit etti. Bu güzel bir
tespit ancak Hükûmetiniz Vali hakkında ne gibi bir işlem yaptı?
İkincisi: Kamu
Denetçiliğine 25 Ekim 2013e kadar -buraya- 6.139 başvuru
gerçekleşmiş, 3.655i sonuçlanmış ancak kaç tanesi olumlu yani kaçında hak
ihlali var, kaçı olumsuz? Bu konuda bir bilgi verirseniz sevineceğim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Son soru,
Sayın Kalaycı
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayıştay,
aralarında Sosyal Güvenlik Kurumu, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı, TMSF, Türkiye İş Kurumu,
TÜBİTAK gibi kurumların yer aldığı 15 kamu idaresi
hakkında düzenlediği denetim raporlarında olumsuz görüş
vermiştir. Raporlarda olumsuz görüş verilmesinin hukuki sonucu nedir?
Bu kamu idarelerinin hesaplarının reddedilmesi, kesin hesap
tasarısından çıkarılması gerekmez mi?
Sayıştay denetim elemanlarınca kamu idarelerinin gelir-gider ve
mallarına ilişkin hesap ve işlemlerinde kanun ve diğer
hukuki düzenlemelere aykırı olduğu tespit edilen ve rapora
bağlanan konular ve ekleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen
raporlarda neden yer almamıştır? İktidarın hoşuna
gitmeyecek bölümler ve ekleri neden ayıklanmıştır?
Sayıştayın tarafsızlığını ortadan
kaldıran ve yandaş kurum görüntüsü verilmesine neden olan bu uygulama
neden ve hangi yetkiyle yapılmıştır?
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum arkadaşlarımıza da size de.
Şimdi,
Sayın Mahmut Tanal Akil insanlar heyetine herhangi bir ödenek verildi
mi? derken sanıyorum Başbakanlığı kastediyordur.
İkinci sorusu da Örtülü ödenekten verilmiş olabilir mi? diye.
Örtülü ödenek
konusu sorulabilir. O yüzden, kısaca o konuda bilgi vermek istiyorum. (CHP
sıralarından Duyulmuyor. sesleri)
BAŞKAN
Sayın Bakan, mikrofonu yaklaştırır mısınız
efendim.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Peki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Hesabına gelmediği zaman Bülent Beyin sesi
çıkmıyor.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Fesüphanallah
Yarabbi sen bilirsin
Hasbinallah
BAŞKAN Espri
olarak değerlendirelim Sayın Bakan.
Buyurun.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Değerli arkadaşlar, kanunda Örtülü
ödenek; kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, Devletin
millî güvenliği ve yüksek menfaatleri ile Devlet itibarının
gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle
ilgili Hükûmet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık
bütçesine konulan ödenektir.
Kanunlarla verilen
görevlerin gerektirdiği istihbarat hizmetlerini yürüten diğer kamu
idarelerinin bütçelerine de örtülü ödenek konulabilmektedir. Örtülü ödenek,
kanun hükmü uyarınca, kanunda belirtilen amaçlar dışında ve
Sayın Başbakanın ve ailesinin kişisel harcamaları ile
siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kesinlikle
kullanılmamaktadır. Örtülü ödeneklere ilişkin giderler
Başbakan, Maliye Bakanı ve ilgili Bakan tarafından imzalanan
kararname esaslarına göre gerçekleştirilmekte ve ödenmektedir. Soruya
göre cevap veriyorum: Akil insanlar heyetine örtülü ödenekten kesinlikle bir
ödeme yapılmamıştır ancak akil insanların yurt içi
gezilerinde bazı bilgilendirme çalışmalarını Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
yapmıştır. Bu kurumun yarın bütçesi görüşülecek,
ilgili Bakan arkadaşımıza sorulursa sanıyorum daha ikna
edici bilgi alınabilir. Diğer konu özelleştirme ve diğer
konularda, bugüne kadar yapılan yatırımlar ve bunların
gelirleri konusunda kapsamlı bir sorusu var Sayın Tanalın, izin
verirse buna yazılı cevap vermek istiyorum.
Sayın
Şeker Milli Güvenlik Kurulu kararları tavsiye niteliğinde
olduğuna göre kamuya açık olması gerekir, benim de kanun
teklifim var. diyor. Arkadaşlar, Milli Güvenlik Kurulunun tüm
kararları tavsiye niteliğinde. Sonra bunu Bakanlar Kurulu
değerlendiriyor, yapılması gereken bir husus varsa bunu karar
altına alıyor ve takibinde bulunuyor. Yani, tüm kararlar tavsiye niteliğinde
olduğuna göre bunların tümünün kamuya açık olması, gizlilik
sınırının kaldırılması herhâlde mümkün
değil. Bakanlar Kurulundan sonra benim açıklama yapmam ile Milli
Güvenlik Kurulu kararlarını birbirine benzetmemek lazım. Benim
yaptığım açıklamalar, Milli Güvenlik Kurulu
toplantısından sonra basına ve kamuya açık bir bildiri
yayınlanıyor, belki ona benzetilebilir. Milli Güvenlik Kurulu
toplantısını takiben yapılan bildiri Milli Güvenlik Kurulu
kararı değildir, kararın altında Kurul üyesi
bakanların veya kuvvet komutanlarının imzası bulunmaktadır.
Sayın
Işık, 2004 kararlarını kim sızdırdı? E,
bunu herhâlde yargı bulacaktır. Bu konuda zaten bir suç duyurusunda
bulunulduğunu biliyoruz. Bir arkadaşın ben Bu, MİT'in
içinden sızdırılmıştır. dediğini biliyorum
ama kurumu itham etmemek açısından bunun bir yargısal sürecin
içerisinde ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. 2007de
Yargıtay ve Danıştay üyelerinin sayısı
indirilmişti, şimdi neden yükseltiliyor? Adalet Bakanlığı
bütçemiz gelecek, orada Sayın Bakan sizlere bu konuda bilgi verir.
Sayın
Sakık, Van depreminden mağdur olanlar
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yargıtay ile Danıştayın bütçesi
görüşülüyor Sayın Bakan, onun için sordum.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Yargıtay ve Danıştay
bütçelerini ben temsil etmiyorum.
Sayın
Sakık, Van depreminden
ALİM IŞIK
(Kütahya) Ama Hükûmet adına oturuyorsunuz, bunu kim cevaplayacak?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Ben söyledim, siz herhâlde o sırada
kestirme yapıyordunuz, Üç kurumun bütçesini takip ediyorum. dedim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Arkadaki bürokratlar size bilgi verecek, siz
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Bakan, bu size yakışmıyor. Ben kestirme
yapmadım, dinledim. Burada bu Hükûmet adına oturuyorsunuz, bir de
başkalarına böyle konuşulacağını tartışıyorsunuz.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Değerli arkadaşlar, ben Bakan
olarak
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Arkadaki Danıştay bürokratları ne diye oturuyorlar?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Hakaret etmemeniz lazım.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Ben yüksek mahkemeleri temsil etmiyorum
burada, ben siyasi bir temsil noktasındayım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Efendim, burada Hükûmet adına oturuyorsanız sorulara
cevap vermek zorundasınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Meclise kim cevap verecek, bu sorulara cevabı kim verecek?
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Sayın Sakık: Van depreminden
mağdur olanlar açlık grevi yapıyorlar. Bunlar kira
yardımı talep ediyorlar, el uzatabilir misiniz?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Kestirmek ne demek, bana açıklar mısınız?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, bir açıklama istiyorum, kestirme
yapmayı kendisinden öğrenelim.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen, Sayın Bakan cevap veriyor. Lütfen ama
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Van depreminden dolayı
yaşadığımız travmayı biliyorum.
Ben kendimi Anayasa
Mahkemesinin, Danıştayın, Sayıştayın,
Yargıtayın yerine koymam.
Van depreminden
mağdur olanlarla ilgili olarak arkadaşımızın sözlerini
inceleyeceğim. Bana bir not geldi, daha önce kiracıymışlar,
deprem sırasında onlar gibi olan 2 binden fazla kiracıya
yardımlar yapılmış. Daha sonra başka gelişmeler
olmuş ama Van depremindeki acıları çok büyük ölçüde tatmin
ettiğimizi yani giderdiğimizi düşünüyorum. 20 binden fazla konut
yapıldı ve yeniden Van inşa edildi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yetmiyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Bakan, talep kalıcı konut.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Siz kabul etmeyebilirsiniz. Ben bu konuyla
ilgili olarak Sayın Sakıka ayrıca bilgi edindikten sonra cevap
vereceğim.
Sayın Akçay
Sayın Başbakan en çelişkili başbakanlardandır. diyor
ve sayıyor bazı çelişkilerini. Olabilir, siz de bu
çelişkilere göre siyaset yaparsınız. Bunun bence cevap verilecek
bir tarafı herhâlde yok.
Trakya gezisinde
TOKİ panoları vardı. Bu mitinglerin harcamalarını kim
yapıyor? Onu da yazılı olarak cevaplandırayım.
Doğrusu ben de merak ediyorum.
Kozmik odadan neler
çıktığını ben bilmiyorum ama merakla takip ediyorum.
İnşallah dört sene sonra bununla ilgili bir dava açılırsa
veya bir takipsizlik kararı verilirse biz de hakkımızdaki
olayın neden ibaret olduğunu öğrenmiş olacağız.
Kozmik odaya ben girmedim, içeride neler var bilmiyorum. Bunu belki şu
kürsüden on defa söyledim, sizin de on defa dinlemiş olmanız gerekir.
Sayın Zozani:
On yıl içerisinde polis kurşunu ve biber gazıyla öldürülenler
için soruşturma yok. Arkadaşlar, bunlar hüküm cümlesidir, bunlar
sorudan ziyade kendilerinin verdikleri kararı gösterir.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Yok Sayın Bakan, yok. Varsa bir
yanlışlık söyleyin.
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) On yıl içerisinde herhangi ölümle biten
bir olay için mutlaka hem adli hem de idari soruşturmalar
açılmaktadır. İdari soruşturmalar, emniyetle ilgili
olduğu kadar valiliklerle de ilgilidir. Diğer adli
soruşturmalarda, olayda kim zarar gördü, ölüm varsa kimin
tabancasıyla veya bir başka ateşli silahla meydana geldi,
bulunan, elde edilen bilgilerle suçun faili kimdir Türk Ceza Kanununa göre
veya bir başka kanuna göre, bu suçla ilgili bir yargı sürecinin
başlaması mümkün olabilmektedir. Benim bildiğim, her olayla
ilgili olarak, kısmen askerî yargıda, daha çok sivil yargıda
açılan soruşturmalar, hatta davalar, karara bağlanan yargı
süreci de bulunmaktadır.
Yüksekova olayı çok yeni. Yani, kesin olarak bir
şey söyleyemiyorum ama Yargıtay cumhuriyet savcıları olay
nerede cereyan ederse etsin adli soruşturmayı hemen
başlatmaktadır. Burada meydana gelen olay çok üzücüdür ama uzun
namlulu silahlarla evlerin üstünden ateş eden kişilerin kimlikleri,
kime isabet ettiği, bunlara karşı silah
kullanılmışsa kimin tarafından
kullanıldığını ancak yargı süreci sonunda
anlayacağız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Vurulanlar
esnaftı Sayın Bakanım.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Eski görüntüler.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Yani,
şimdiden, bu kişi suçsuzdur veya bu kişi suçludur diye bir kabul
yapmak mümkün değil.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Polis öldürdüğünü
kabul ediyor efendim, lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Anlıyorum, Hakkâri Milletvekili olarak, Hakkâride olan her olaydan dolayı
kendinizi sorumlu biliyorsunuz, bu doğru bir şeydir ama biraz önce
benim eleştirdiğim sözünüzü Sayın Baluken bir şekilde tevil
etmeye çalıştı. Ben, yalın ifadeye bakıyorum. Onlar
teröristse ben de teröristim çünkü onlar benim seçmenimdir. sözü kayıtlara
girdi.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Evet, çünkü
onların evlerinde oturdum Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) E, bak
Evet. diyorsunuz, Sayın Baluken de sizi savunmaya
çalışıyor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Tanıyorum ben o
insanları.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Ben, bu
sözün yanlış olduğunu söylüyorum.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Çoluğu var,
çocuğu var, 40 günlük çocuğu var Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) E,
lütfen, siz de yanlış veya doğru konusunda benim de
konuşmam gerektiğini söyleyebilirsiniz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Uğur Kaymaz da
size göre terörist idi, 12 yaşındaki çocuk.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Özgündüz, 17 yaşında bir gençle ilgili olarak, Kamu
Denetçiliği Kurumunun bir karar verdiğini
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Elinizi
vicdanınıza koyun konuşurken biraz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Elim
vicdanımda benim, siz de elinizi vicdanınıza koyun
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Ben oradan geliyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
ölenler
veya itham ettiğiniz kişiler için masumiyet karinesiyle hareket edin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Hiç de öyle değil,
keşke öyle olsa.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Böyle
Katliam yapılmıştır, öldürülmüştür. diye yola çıkarsanız,
siz peşin hükümlü karar vermiş olursunuz, soru sormuyorsunuz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Polis öldürdüğünü
kabul ediyor, siz neyi savunuyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Değerli arkadaşlar, Sayın Özgündüzün sözünden
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Polis öldürdüğünü
kabul ediyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) 3 esnaf vurulmuş,
katliamdır bu.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Hangi masumiyet
karinesinden söz ediyorsunuz?
BAŞKAN Sayın Zozani, lütfen, Sayın Bakan
sorulara cevap versin.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Polis öldürdüğünü
kabul ediyor, siz suçu hâlâ başka yere atmaya
çalışıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan, siz, lütfen sorulara
cevap verin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Değerli arkadaşlar, suçu hiç kimseye atmıyorum. Yargı
soruşturma yapacak, ona göre belli olacak diyorum.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Keşke bir defa bir karar çıksa!
BAŞKAN
Sayın Zozani, lütfen
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Kamu Denetçiliği Kurumu vali
hakkında ne gibi işlem yaptı? diyorsunuz. Kamu Denetçiliği
Kurumu Sayın Başkanı burada ama ben onu da temsil etmiyorum. O,
Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlı bir kamu kurumudur. Arzu
ederseniz Başkanımız bu konuda cevap verebilir.
Sayın
Kalaycı Sayıştay raporlarıyla ilgili olarak bir konu
söyledi. Genel olarak Sayıştayla ilgili söylediklerime şimdilik
ilave edecek bir şey bulamıyorum.
Eksik kalan konular
varsa onları da yazılı olarak cevaplandıracağım
Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, biz milletvekilleri olarak Hükûmete bazı sorular
sorduk. Gönül ister ki Hükûmet de bu sorularımızı
cevaplandırsın. Ancak, Sayın Başbakan
Yardımcısı, sadece üç kurumdan sorumlu olduğunu ortaya
koyarak diğer bütün sorularımızı havada bıraktı.
Başbakan Yardımcısı sıfatıyla Hükûmetin bütün
kurumlardan sorumlu olduğunu düşünerek en azından, nezaket
gereği, şunu demesini beklerdik...
BAŞKAN
Diğer konulara yazılı cevap versin efendim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Efendim, yazılı olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN Tamam
efendim, yazılı cevap versin. Not edin.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bu tavrını Meclise karşı bir nezaketsizlik
olarak kabul ediyorum.
BAŞKAN
Lütfen
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Lütfen kayıtlara geçsin.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Kayıtlara
geçti zaten.
Buyurun Sayın
Işık.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Başkanım, benim soruma cevap veren Sayın
Başbakan Yardımcısı, açıklamalarda bulunurken,
kendimin kestirdiğini ifade etti, sataşmada bulundu.
BAŞKAN Ne
söyledi efendim?
ALİM IŞIK
(Kütahya) Siz herhâlde
kestiriyordunuz. dedi. Yani uyuduğumu ifade etmek istedi.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Işık.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Yaralayıcı ve kaba söz kullanmak
BAŞKAN
İki dakika söz veriyorum, sataşma nedeniyle.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
18.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının birinci tur görüşmelerinde
soru-cevap işlemi sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ALİM IŞIK
(Kütahya) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başbakan Yardımcısına Yargıtay ve
Danıştayla ilgili, önce, 2007 yılında tasarı
hazırladınız, üye sayısını düşürmek
istediniz, yapamadınız; 2011de artırdınız, şimdi
yeniden artırmayı düşünüyorsunuz. Bu konudaki çalışmalar
ne aşamadadır? diye sordum. Kendisi, cevaplayıp cevaplamamakta
serbest, Yazılı olarak
, İlgili bakana iletirim. de
diyebilirdi ama bir milletvekiline, kendisinin burada üç kurumun bütçesi
hakkında açıklama yaparken Herhâlde siz o zaman kestiriyordunuz.
şeklinde bir cevabı vermesini gerçekten
yadırgadığımı ve kendisinin deneyimine asla
yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Özür dilemesi lazım.
ALİM IŞIK
(Devamla) - Sayın Bakanım, benim ne kadar kestirdiğimi ben
bilirim ama siz de çok iyi bilirsiniz ki, burada kestirmem ama siz eğer
bazı konuları cevaplarken işinize gelmediği zaman
kestirdiniz anlamında bunu değerlendiriyorsanız buna hak
veririm.
Bir defa, bir
milletvekili olarak böyle bir ifadeyi hak etmediğimi düşünüyorum,
bunu da size yakıştıramadığımı ifade etmek
istiyorum. Cevap vermeyebilirsiniz ama burada 10 kurumun bütçesini
görüşüyoruz, siz de Hükûmet adına orada sorumlusunuz. Bunların
hepsiyle ilgili soruları cevaplamak zorunda değilsiniz ama verilen
bir cevabın da ne anlama geleceğini, inanıyorum ki, en az benim
kadar bilmek zorundasınız. Size bu konuda sitemlerimi ifade etmek
istiyorum.
Yargıtay ve
Danıştay konusundaki gelen soruların hiçbirisi ve
Sayıştayla ilgili soruların hiçbirisi de cevaplanmadı.
Bu defa,
Sayıştay Başkanı burada olmasına rağmen, yine
Sayıştay raporlarına ilgili belge ve bilgileri vermeyen
yetkililer hakkında nasıl bir işlem yaptınız? diye
sorduk, cevap yok. Sayıştay Kanununun 9uncu maddesi ilgili
cezaları sıralamış Maaş kesilir, görevden
uzaklaştırılır ya da soruşturma açılır.
diyor. Biz bunları sorduk.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) CUMHURBAŞKANLIĞI
(Devam)
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Cumhurbaşkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
B) TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
C) SAYIŞTAY
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Sayıştay
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sayıştay
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) ANAYASA MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) YARGITAY (Devam)
1) Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yargıtay 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E) DANIŞTAY (Devam)
1) Danıştay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Danıştay 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) BAŞBAKANLIK (Devam)
1) Başbakanlık 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Başbakanlık 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU (Devam)
1) Kamu Denetçiliği
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ğ) MİLLÎ
İSTİHBARAT TEŞKİLATI MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) MİLLÎ GÜVENLİK
KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)
1) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN -
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.29
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 20.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı İle 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
sırasıyla, birinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
Cumhurbaşkanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
01) CUMHURBAŞKANLIĞI
1)
Cumhurbaşkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 199.500.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 199.500.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Cumhurbaşkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 140.965.000,00
Bütçe Gideri 116.005.032,15
İptal Edilen Ödenek 24.959.967,85
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri Kabul
edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
02) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ
1)
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 774.393.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 774.393.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Büyük Millet Meclisi 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 589.083.226,88
Bütçe Gideri 570.009.739,73
İptal Edilen Ödenek 15.801.807,65
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 3.997.520,42
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
06) SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI
1)
Sayıştay Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 21.325.500
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 20.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 150.147.800
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 4.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 175.493.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığının 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sayıştay
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 143.399.473,47
Bütçe Gideri 130.495.384,60
İptal Edilen Ödenek 12.904.088,87
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayıştay
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
03) ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI
1) Anayasa
Mahkemesi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 8.623.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 30.446.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 39.069.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 27.868.000,00
Bütçe Gideri 23.189.261,85
İptal Edilen Ödenek 4.678.738,15
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
04) YARGITAY
1)
Yargıtay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 27.142.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 125.442.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 152.584.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Yargıtay 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Yargıtay 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 128.594.504,00
Bütçe Gideri 118.873.133,19
İptal Edilen Ödenek 9.721.370,81
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Yargıtay 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Danıştay 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
05) DANIŞTAY
1)
Danıştay 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 15.778.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 79.513.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 55.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 95.346.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Danıştay 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Danıştay 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 87.227.226,74
Bütçe Gideri 86.363.693,01
İptal Edilen Ödenek 863.533,73
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 113.280,00
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danıştay 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Başbakanlık 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07) BAŞBAKANLIK
1)
Başbakanlık 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 857.851.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 2.183.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 5.737.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 45.392.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 658.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 22.000.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 933.821.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Başbakanlık 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 1.512.296.896,83
Bütçe Gideri 1.439.623.648,02
İptal Edilen Ödenek 72.673.248,81
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlık 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri Kabul edilmiştir.
Kamu Denetçiliği Kurumu 2014
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.60) KAMU
DENETÇİLİĞİ KURUMU
1)
Kamu Denetçiliği Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 13.543.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 13.543.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 13.443.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 100.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.543.000
Kamu Denetçiliği Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müşteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.75) MİLLÎ İSTİHBARAT
TEŞKİLATI MÜŞTEŞARLIĞI
1)
Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 1.058.707.000
BAŞKAN
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.058.707.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 793.545.356,50
Bütçe Gideri 776.312.583,47
İptal Edilen Ödenek 17.232.773,03
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 8.159.518,64
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.76) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU
GENEL SEKRETERLİĞİ
1)
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 20.094.000
BAŞKAN
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 20.094.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 14.707.400,00
Bütçe Gideri 14.648.527,99
İptal Edilen Ödenek 58.872,01
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreterliği 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay, Başbakanlık, Millî İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı ve Millî Güvenlik Kurulu
Genel Sekreterliğinin 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları ile Kamu
Denetçiliği Kurumunun 2014 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Hayırlı
olmasını temenni ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, birinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Birleşime saat
21.00e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 20.16
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.11
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
Danışma
Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım:
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
B)
Danışma Kurulu Önerileri
1.-
Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4/12/2013 tarihinde kabul
ettiği siyasi parti grubu önerisi ile belirlenen 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının Genel Kuruldaki
görüşmelerine ilişkin olarak İç Tüzükün 72nci maddesi
gereğince yapılacak görüşmelerde gruplar ve Hükûmet adına
yapılacak konuşmaların iki, dört, altı, sekiz, dokuz ve
onuncu turlarda altmış beşer dakika, diğer turlarda ise
elli beşer dakika olmasına; Genel Kurulun 13 Aralık 2013 tarihi
ila 19 Aralık 2013 tarihleri (bu tarihler dâhil) arasında
yapacağı görüşmelerine saat 10.00'da başlanmasına
ilişkin önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarih:
11/12/2013
Danışma Kurulunun 11/12/2013
Çarşamba günü yaptığı toplantıda,
aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması
uygun görülmüştür.
Cemil
Çiçek Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Mahir Ünal Muharrem
İnce
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Yusuf Halaçoğlu İdris
Baluken
Milliyetçi Hareket Partisi Barış ve
Demokrasi Partisi
Grubu Başkan Vekili Grubu
Başkan Vekili
Öneri:
Genel Kurulun
4/12/2013 tarihinde kabul ettiği siyasi parti grubu önerisi ile belirlenen
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
Genel Kuruldaki görüşmelerine ilişkin olarak;
İç Tüzükün
72nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde gruplar ve
Hükûmet adına yapılacak konuşmaların 2, 4, 6, 8, 9 ve
10uncu turlarda altmış beşer dakika, diğer turlarda ise
elli beşer dakika olması,
Genel Kurulun 13/12/2013 tarihi ila 19/12/2013 tarihleri
(bu tarihler dâhil) arasında yapacağı görüşmelerine saat
10.00'da başlanması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
I) RADYO VE TELEVİZYON
ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE
TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezî 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezî
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezî
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi ikinci
tur görüşmelerine başlayacağız.
İkinci turda
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü; Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür
Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen
milletvekilleri sisteme girebilirler.
İkinci turda
grupları ve şahıslar adına söz alan sayın üyelerin
isimlerini okuyorum:
Milliyetçi Hareket
Partisi: Tunca Toskay, Antalya Milletvekili; Mustafa Erdem, Ankara
Milletvekili; Özcan Yeniçeri, Ankara Milletvekili; Yusuf Halaçoğlu,
Kayseri Milletvekili.
Barış ve
Demokrasi Partisi: Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili; Erol Dora, Mardin
Milletvekili; Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili; Hüsamettin Zenderlioğlu,
Bitlis Milletvekili.
AK PARTİ:
İlhan Yerlikaya, Konya Milletvekili; İhsan Şener, Ordu
Milletvekili; Mehmet Naci Bostancı, Amasya Milletvekili; Selçuk
Özdağ, Manisa Milletvekili; Cem Zorlu, Konya Milletvekili; Ali
Küçükaydın, Adana Milletvekili; Safiye Seymenoğlu, Trabzon
Milletvekili; Suat Önal, Osmaniye Milletvekili; Sermin Balık, Elâzığ
Milletvekili; Osman Ören, Siirt
Milletvekili.
Cumhuriyet Halk
Partisi: Sakine Öz, Manisa Milletvekili; Turgay Develi, Adana Milletvekili;
Osman Oktay Ekşi, İstanbul Milletvekili; Uğur Bayraktutan,
Artvin Milletvekili; Ayşe Gülsün Bilgehan, Ankara Milletvekili; Dilek
Akagün Yılmaz, Uşak Milletvekili; Gürkut Acar, Antalya Milletvekili.
Şahısları
adına söz isteyen: Lehinde Emrullah İşler, Ankara Milletvekili;
aleyhinde Tunca Toskay, Antalya
Milletvekili.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Tunca Toskay, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
TUNCA TOSKAY (Antalya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Radyo Televizyon Üst Kurulu ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel
Müdürlüğü 2014 yılı bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinize
saygılar sunuyorum.
Bu iki kurumun daha
evvelki yıllardaki uygulamaları ve ama özellikle 2013
yılındaki uygulamaları, siyasi rejimin demokratik niteliklerini
geliştirici, destekleyici ve koruyucu istikamette
olmamıştır. Bu uygulamalar, kuruluş amaçlarına,
görevlerine, hizmet ilkelerine de aykırıdır çünkü medya, bütün
alanlardaki, toplumdaki bütün alanlardaki resmi, objektif ve hızlı
bir şekilde toplumun bütün kesimlerine yansıtmak zorundadır.
Ancak fertler doğru siyasi tercihler yapabilmek için gerçek resmi, gerçek
durumu görmek zorundadırlar. İşte bu noktadandır ki,
demokrasilerde medyanın önemi son derece fazla oluyor. Bunun
dışında medya halk kitlelerinin istek, talep ve
sorunlarını yansıtmak mecburiyetindedir.
Yine, geniş
halk kitlelerinin menfaatlerini siyasi iktidara karşı ve ekonomik
iktidara karşı medyanın savunması lazım. Bu
şekilde kabul ettiğimiz zaman doğal olarak medyanın
eleştirel olması, muhalefet yapması gerekir. Ancak Türkiyedeki
yazılı ve elektronik medyanın bugünkü durumuna
baktığımızda bundan çok uzaktır. Bugün bu
söylediğimiz medyanın büyük bir çoğunluğu iktidar
yanlısıdır, böyle kurulmuştur ve bu şekilde yapılandırılmıştır.
Böyle bir medyanın gelişmiş demokrasilerdeki medya işlevini
yerine getirmesi Türkiyede esasen mümkün değildir. Bugün çok az
sayıda televizyon, radyo ve yazılı basın muhalefet görevini
büyük bir gayretle yapmaya çalışmaktadır ancak bu
söylediğimiz küçük medya grubu dahi iktidarın çok ciddi ekonomik,
idari, siyasi baskıları altındadır. Bu baskılar kadar
önemli bir başka gerçekle de bu medya karşı
karşıyadır çünkü bugün iş dünyası Hükûmetten
çekindiği için bu söylediğimiz medya organlarına reklam
verememektedir. Bu bakımdan bugün bu yapıdaki medyanın
uygulamaları demokratik rejime değil, totaliterleşmeye
katkı sağlamaktadır.
İktidar medya
yoluyla bugün topluma siyasi işkence yapmaktadır. Sabahleyin
uyanıp televizyonlarını ve radyolarını açan
vatandaşlarımız karşılarında Başbakan,
bakanlar, AKP yetkilileri veya onun yandaşlarını görmektedir. Bu
yayın sabahtan akşama kadar sürmektedir ve yandaş medya bu
işi o kadar ifrata götürmüştür ki artık uzaktan kumanda aleti
dahi toplumun akıl sağlığını korumak
bakımından çare olmaktan çıkmıştır. Sayın
Başbakan herhangi bir yerde konuştuğu zaman, haber değeri
taşıyıp taşımaması hiç önemli değil, bütün
televizyonlar canlı olarak getirmektedir. Buna çok basit bir örnek,
yakın bir örnek: 29 Kasım 2013 tarihinde adayları
açıklıyor Sayın Başbakan, devletin televizyonu ve üstünde 3
tane diğer televizyon kanalı başından sonuna kadar
canlı veriyor. Sayın Başbakan Esenboğa Havaalanına
gece yarısı iniyor, oradan hareket ediyor, şehre gelecek, 4
ayrı yerde aynı şeyleri büyükşehir belediyesinin
bindirilmiş kıtalarına karşı söylüyor; yine canlı
yayında televizyonlar. Sayın Başbakan Yardımcımız
Hükûmet sözcüsü olarak Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Bakanlar
Kurulundaki çalışmaları medyaya aktarıyor, çok
başarılı bir şekilde özetliyor ama bu özetleme Bakanlar
Kurulu toplantısından daha uzun sürüyor ve yine canlı
yayında.
Bu şekilde
davranan medya mayıs ayının sonunda İstanbul Taksimde Gezi
olayları patlak verdiğinde ortada yok. Türk medyasının
trajedisi uluslararası medyaya konu oluyor. Uluslararası yayın
kuruluşları, Türk medyasının bu olayları vermediğini,
halkın da bu medyaya güvenmediğini söylüyorlar.
Şimdi,
anlı şanlı haber televizyon kanallarımız, bu
söylediğimiz olayı, dünyanın her yerinde haber değeri olan,
hemen canlı olarak halka iletilmesi gereken bu olayların üstünü
örtmek için akla hayale gelmedik şeyler yapıyorlar; penguen
belgeselleri, yemek tarifi programları vesaire ama tabii, çok
başarılı şekilde yapıyorlar bunu. Türkiyedeki medya
ve demokrasi tarihinde de layık oldukları yeri alıyorlar. Ancak
burada, Türk halkı, bu medya kuruluşlarına en büyük ödülü
veriyor çünkü Türk halkı gidiyor, bunların kameralarına para
yapıştırıyor, binalarının kapılarına
para yapıştırıyor, naklen yayın araçlarını
da bozuk para yağmuruna tutuyor. Vatandaşlarımız da
bunları sosyal medyada mizah konusu hâline getiriyorlar. En büyük
kazandıkları ödül de bu oluyor bu medya
kuruluşlarının.
Bu arada, bir medya
kuruluşumuz, çok isabetli bir kararla, evrensel yayın ilkelerine
uygun yayın yapmak için bir yayın ilkeleri kurulu oluşturuyor
ama bu yayın kurulunu oluşturan medya kuruluşu Taksim
olaylarında ortada yok, penguen belgesi var onun yerine kanallarında.
Ayrıca bir şey daha söylüyor; bu yayın kuruluşu, küresel
güçlerin, terör örgütünün, İmralı canisinin ve AKP iktidarının
iş birliğiyle uygulamaya konulan bölünme sürecine destek
vereceğini, bunu da
yazarlarına ve yayıncılarına ilettiğini ifade ediyor
yani yazarlarının ve yayıncılarının iradesine
ipotek koyuyor. Buna uymayan yayıncı ve yazarların
başına neler geldiğini biz zaten daha evvelki uygulamalardan
biliyoruz.
Şimdi, burada,
Türkiyede öyle olaylar cereyan ediyor ki Türk siyasetinde ve toplumunda,
ciddi, demokratik bir yönetimde yönetilen bir ülkede bu olaylar medyanın
müthiş ilgisini çeker, coşkuyla üzerine gidilir ama bunları Türk
medyası görmüyor. Kamu İhale Kanunu 2002den beri en çok
değiştirilen yasa. Neden değiştiriliyor, bu yasanın
değiştirilmesiyle kimlere ne sağlanıyor, bundan yararlanan
kimler, bunun üzerine gidilmiyor.
Deniz Feneri
davası, yayın yasağı getirilmiş, ne durumda
olduğunu bilmiyoruz ama Alman yargı organlarının Türkiye'ye
gönderdiği delillerin şu anda dava dosyasının içinde olup
olmadığını da bilmiyoruz, bunu da merak etmiyor bizim
medyamız. 2002 ile 2013 tarihleri arasında iktidar mensupları ve
yakınlarının zenginleşmesiyle ilgili herhangi bir şeyi
merak etmiyor bizim medyamız. Bu zenginleşmenin kaynakları
nelerdir; ihale yolsuzlukları, nüfus ticareti, siyasetçinin
söylemlerindeki çelişkiler, dış politika
başarısızlıkları bizim medyamızı hiç
ilgilendirmiyor.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Penguenleri merak ediyor!
TUNCA TOSKAY
(Devamla) Bir başka konu daha var. Bizim medyamız mensupları
Sayın Başbakana soru soramıyorlar. Şunu soramıyorlar:
Diyarbakırdaki söyleminizle Trakyadaki söyleminiz arasındaki bu
büyük farklılığın sebebi nedir Sayın Başbakan?
diye soru soramıyor kimse ama kolayını bulmuş bizim medya,
bu soru sorma görevini de yabancı yayın kuruluşlarına,
yabancı gazetecilere havale etmiş, onlar soru soruyorlar Başbakana.
Şimdi, böyle
bir medya yapısında, demokrasiyle yönetilen bütün ülkelerde
medyayı demokrasinin ihtiyaçlarına uygun olarak yönlendirecek,
denetleyecek bir kamu otoritesine ihtiyaç var. Bu, bugün Türkiyede 6112
sayılı Kanunla kurulmuş olan Radyo ve Televizyon Üst Kuruludur. Görevleri 37nci maddede, görevlerini
nasıl yapacağına dair ilkeler de 8inci maddede yer
almaktadır. Bu hükümler demokrasi ve çoğulculuğu ayakta tutan,
destekleyen, koruyan bir medya yapısını öngörmektedir ama bunu
bugün açıklıkla tespit ediyoruz ki, bugün Türkiyede Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu bu hükümlerin ne lafzına ne de ruhuna uygun
çalışmamaktadır. Bunun somut örnekleri de var. Biraz evvel
söylediğim, Gezi olaylarında, dünyanın her tarafında olay
olan, bu olayları görmeyen medya kuruluşlarına bu kurumumuz
müeyyide uygulamamıştır. Aksine, bu olayları vatandaşa
anlatma gayreti, yansıtma gayreti içinde olan televizyon
kuruluşlarına ise gerekçeler ihdas ederek para cezası
yağdırmış ve sindirmeye kalkmıştır.
Diyarbakır
Emniyet Müdürlüğü, ilinde yayın yapan bir televizyon kuruluşunun
bölücü yayın yaptığını, İmralı canisini
methettiğini, terör örgütünü ön plana çıkardığını
ve halkı tahrik ettiğini, yayını da ekleyerek resmen Radyo
ve Televizyon Üst Kuruluna müracaat ediyor, herhangi bir müeyyide
uygulanmasına gerek olmadığına karar veriliyor.
Bir başka
televizyon kuruluşunda, Atatürk ve cumhuriyet küçük düşürülecek
şekilde yayın yapılıyor. Yayına katılan
kişinin söylediği şey şu: Kurtuluş
Savaşında Türk milleti niçin Atatürkün yanında yer aldı,
bu savaşa katıldı?
dendiği zaman cevabı şu: Çünkü karşıda Yunan var,
denize düşen yılana sarılır. Türkiye Cumhuriyeti için de
şunu söylüyor: Eciş bücüş T.C. olduk; devleti aliyye idik, T.C.
olduk, çorap markası gibi. Radyo ve Televizyon Kurulu böyle bir
yayını da müeyyideye gerek duymadan geçiştiriyor. Siyasi
partiler, özellikle muhalefet partilerine televizyonlarda yeteri kadar yer
ayrılmıyor. Bu defaatle üst kurulun gündemine geliyor, her
defasında herhangi bir müeyyide uygulanmıyor.
AKP döneminde,
hepimizin gözünden kaçmaması gereken bir enteresan gelişme daha var.
O da şu: Türk toplumu sosyokültürel açıdan dönüştürülmeye gayret
ediliyor. Bunu medyada apaçık görüyoruz. Televizyonlarda, hamile
kadınların sokakta dolaşmalarını sakıncalı
gören ifadelerin yer aldığı bir program Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu açısından müeyyide uygulanmasına gerek duyulmayacak bir
program.
Yıllardır Türk
televizyonlarında ve sinemalarında oynamış Tosun
Paşa diye bir Türk klasiği vardır, film. İlk defa bu
filmin bir iki sahnesi sansüre uğradı bu dönemde. Bu da Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu için herhangi bir mana ifade etmiyor. Zaten bu konuyu
değerlendiren bir siyasetçimiz de, Tosun Paşa filminin de çok fazla
ciddiye alınacak bir film olmadığını, Oscar ödüllü bir
film olmadığını ifade etti ama ben, bu sektörle biraz
ilgisi olan bir kişi olarak şunu söyleyeyim: Bu filmler Türk sinema
sanayisinin klasikleridir. Bunlar Türk milletinin gönlünde en büyük ödüle
layık görülmüşlerdir.
Şimdi, bu ortamda
Tosun Paşa filmini yıllar sonra sansürleyeceksiniz, Kadıköy vapurundan
inen kadınların kıyafetlerine kafanızı
takacaksınız, üniversite bahçesinde kızlı-erkekli
arkadaşlık yapan öğrencileri normal
karşılamayacaksınız; ben şahsen böyle bir zihniyeti
anlamakta çok güçlük çekiyorum.
İzin verirseniz, çok
kısa bir hatıramı sizle paylaşacağım, Türkiye'nin
nereye gittiği açısından ibret verici bir şey. TRT Genel
Müdürüyüm, bir gün bir film yayınlandı. Çok kısa kesiyorum,
filmin ismi Yasak Aşk başrollerinde de kadın olarak Kim Novak
var. Film yayınlandı, ertesi gün değil ama daha ertesi gün
basında kıyamet koptu Bu Yasak Aşk filmine ne yaptı
TRT" filan diye. Araştırdık maraştırdık, ne
yaptığı ortaya çıktı. Filmin master bandı bize
Suudi Arabistandan gelmiş. Aslında filmin üzerine bir yayın
kuruluşu işlem yaptığı zaman kopyasını
çıkarır kopyasında yapar ama Suudiler işin
tembelliğine kaçmışlar master bandı kesmişler
kendilerine göre, bize de oradan direkt geldiği için arkadaşlar
olduğu gibi yayına vermişler; Yasak Aşk filminde
kadınla erkeğin eli birbirine değmeden film bitti. Şimdi,
Türkiye'nin gittiği nokta bu nokta beyler.
Sözlerimi bitirmeden evvel, kısaca RTÜKle
ilgili bazı tespitlerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. RTÜK bugün
6112 sayılı Kanuna uygun çalışmıyor, görevini
suistimal suçu işliyor; bu görevi suistimal suçu işleyen üyeler
zamanı gelecek, bunun hesabını verecekler. Bugün bu
yapısıyla Radyo Televizyon Üst Kurulu Türk medyasının
demokratik olarak çalışmasını denetleyecek, gözetecek ve
yönlendirecek yapıya sahip değil. İktidar ve muhalefet
üyelerinin tekrar dengelenmesi gerekiyor. Yıllardır sürüncemede kalan
frekans ihalesi başarısız bir şekilde
yapılmıştır ve bugün yargıdadır. Yerel
medyanın ulusal medyaya bağımlı hâle getirilmesini RTÜKün
aldığı tedbirlerle önlemesi gerekiyor. Bugün yeni yapılan
ihaleyle ilgili ulusal televizyonlar bir şirket kuruyorlar, verici
hizmetini ve anten hizmetini verecekler ve yerel televizyonlar da oradan bunu
satın alacaklar. Zaten ulusal medyanın durumu belli, onları da
oraya bağlamış olacağız. Bir de zorunlu yayın
meselesi var, 6 tane zorunlu yayın iki yılda arttı. Bu zorunlu
yayınları mutlaka yayınlayacaksak en azından şöyle
yapalım: Bu zorunlu yayınları, yerel televizyonlar ve bölgesel
televizyonlar yayınlasın, kamu kuruluşları da belli ölçüde
bunlara ödenek aktarsın ve bu kuruluşların ekonomik
problemlerini bir ölçüde hafifletmiş olalım.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Mustafa Erdem, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ERDEM (Ankara) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesiyle alakalı olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi
sevgiyle selamlıyorum.
Yalnız bir
hususa dikkatlerinizi çekmek isterim: Türkiye
Cumhuriyetinin Büyük Millet Meclisinde Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten kurumların
bütçeleri oylanıyor, onunla ilgili olarak değerlendirmelerde
bulunuluyor ve Türkiye Cumhuriyetinde siyasi erki elinde bulunduran iktidar
partisinin koltuklarına bakarsanız, şu anda boş
olmanın verdiği ıstırabı yaşatmaya yetiyor.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan insanların yüzde
99u Müslüman. Burada seçilmiş olan vekiller de bu oylarla burayı
şereflendirdiler. Dolayısıyla, bazı
referanslarımın İslam tarihi, İslam kültürü ve dinî
değerlerimizden olmasından daha doğal hiçbir şey yoktur
diye düşünüyorum.
Şunu ifade
etmek isterim ki: Sevgili Peygamberimiz Hikmet müminin yitiğidir, nerede
bulursa onu alır. buyurur. Yine, Sevgili Peygamberimiz buyururlar ki:
İlim Çinde de olsa gidip onu alınız. Şimdi, bir
gayrimüslime bile gönderen bir Peygamberin ümmeti olduğunu iddia
edenlerin Müslüman Türk milletinin oylarıyla bu Meclise gelmiş ama
farklı partilerden temsil yetkisini haiz olanları dinleme gibi bir
zahmete katlanamamaları kendilerinin bulunduğu durumu
değerlendirme açısından bir referanstır diye
düşünüyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir başka hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Doğru, herkes için doğrudur. Doğruyu kim söylerse, duyanlar ona
itibar eder. Yüce Kuran buyurur ki: Müslümanlar sözü dinlerler fakat onun
doğru olanına tabi olurlar.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Güzel olanına
MUSTAFA ERDEM
(Devamla) Burada İktidar doğru konuşuyor, muhalefet eğri
konuşuyor. gibi bir saplantıya girmek veya İktidarın önde
gelenleri doğru konuşur, sadece ona tabi olmaktan başka
seçeneğimiz yok. gibi algılamak herhâlde bu temel değerimiz ve
yüce Kitabımızla bir çelişki olsa gerektir diye düşünüyorum.
Şimdi, gelelim
vakıflarla ilgili değerlendirmelere. Yine, burada
referanslarımız dinî olacak. Öncelikle şunu ifade etmek isterim
ki insan ölümlü bir varlıktır, fânidir. Elbet bir gün bu âlemden
gidecek ama gittikten sonra bir kısmı hayırla, bir kısmı
da kötülükleriyle anılacaktır. Dolayısıyla, baki kalan bu
kubbede hoş bir seda bırakmak
isteyen, kendisinin hayırla anılmasına vesile olacak güzel
eserler bırakmak ve onunla hayra vesile olmak gibi bir sorumluluğu da
yerine getirir. Bizim kültürümüzde İnsanların en
hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır.
buyurulur. Bunu referans alan bir Müslüman Kuranın emrine uyarak
hayırda yarışan, hayrı işleyen, infak eden,
yardıma koşan, başkalarının
sıkıntılarını paylaşan insanlar olarak ifade
edilir. Bundan dolayıdır ki, bizim kültürümüz vakıf müessesini
infak kurumunun olmazsa olmaz şartı, insanlığa faydalı
olmanın olmazsa olmaz şartı, öldükten sonra bu kubbede hoş
bir seda bırakmanın olmazsa olmaz şartı olarak
görmüştür. Eğer bugün bir medeniyetten, bir sanattan, bir estetikten
söz ediyorsak, bu ulvi duyguların tesiriyle bu dünyada güzel eser
bırakmış olan ecdadın hatıralarıyla teselli
buluyoruz demektir. Bu anlamda vakıflar dünle bugün arasında,
geçmişle günümüz arasında, zenginle fakir arasında, dünyayla
ahiret arasında bir köprüdür. Bu köprü herkesin niyetine ve herkesin
ameline göre bir anlam ifade etmekte, farklı iki kutbu bir araya getirerek
insanın tatmin olma duygusunu temine vesile olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, vakıflar bir emanet kurumudur. Dünden bugüne kendi
duygularını tatminden öte insanlığa yararlı olmak
isteyenlerin gelecek nesillere emanet bıraktığı güzide
kurumlardır. Unutulmaması gereken husus, emanetin bir miras
olmadığıdır. Ama gelin görün ki, tarihi, vatanı,
devleti, milleti ve üzerinde yaşadığımız kutsal
değerleri bir emanet değil de miras gibi algılayanların onu
tüketim zorunda kaldıkları hissi bugün bizi içinden
çıkılmaz bir sürü belayla karşı karşıya
bırakmıştır. Vatanı, dini ve devleti emanet
görmeyenlerin o değerlerin olmazsa olmaz bir vasfı niteliğinde
olan vakıfları da bir emanet gibi görmeme olgusu ecdadın onlar
üzerinde titreyen duygusallığını sömürmek ve üç günlük
dünya hayatının süfli emellerine bunları alet etmekten
başka bir şey olmasa gerektir. Değerli milletvekilleri, bugün
vakıflarımız ecdat yadigârı bir kurum olarak geçmişte
Evkaf ve Şeriye Vekâletinin bugünkü kalıntısı
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla icra
edilmekte ve onların emanetleri değerlendirilmeye tabi
tutulmalıdır. O zaman bu vakıf kurumlarını, öncelikle
vakıf çalışanları sahiplenmeli ve üzerine titremeli,
onları kendilerine emanet bir çocuk edasıyla sahiplenmelidir. Böyle
bir duygusallığın içerisinde bulunanların, bu vakıf
kurumuna sahip çıkanların hakları da korunmalı ve
vakıf kurumunun nimetleri şayet öncelikle birilerine verilecek,
birilerine bundan bir hisse düşecek ise vakıf
çalışanlarına da bundan bir pay ayrılmalıdır. Ama
unutulmaması gereken husus, vakıf çalışanları arasında
ayrımcılık yapılmamalı; birileri vasıflı,
diğerleri vasıfsız gibi algılanarak adalet ilkesi ihlal
edilmemelidir. Yine, aynı şekilde, orada çalışan
personelimiz vardır, işçi statüsünde bulunanlar vardır. Devletin
diğer kurumlarında işçi statülerine uygulanan gerekler ne ise
Vakıflar Genel Müdürlüğünde çalışanlarımız için
de aynı şekilde devlet kadrosuna geçirilmeli ve bir şekilde hak
ihlallerinin önüne geçilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle bir hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Vakıflarla ilgili olarak restorasyon çalışmalarının
yapıldığı hepimizin malumudur. Ancak bu hususa özen
gösterilmeli, en öncelikle vakfın yapılış amacına,
ruhuna, sanat anlayışına ve o günün estetiğine riayet
edilmelidir. Ayrımcılık, yandaşlık, kayırma gibi
veya birilerine dünyevi menfaat temini gibi hususlar vakıf eserlerine
özenin gösterilmemesi ve bu tarihî mirasın hâk ile yeksan olması
anlamına gelir. Bu anlamda illa hizmet alımı şeklinde veya
birilerinin bu alana dahlini temin edecek şekilde olması yerine
Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışması gereken
veya şu anda fiilen bulunan personelin bilgi, birikim ve tecrübesinden
öncelikle yararlanılmalı, şayet onların yetersiz
kalmaları söz konusu ise o zaman dışarıdan başka
bilgilere ihtiyaç duyulmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, vakıflarla alakalı hususta bir konuya daha
dikkatinizi çekmek istiyorum. Vakıflar, Türkiyede hangi dinin mensubu,
hangi ırktan gelenlerin emaneti olursa olsun sahip
çıkılmalıdır. Ancak bunlara sahip çıkılırken
birine özel ilgi, diğerine kayrımcılık şeklinde
olmamalıdır. Ama yaşanagelen hadiselere
bakıldığında, ülkemizde vakıflarla ilgili olarak ciddi
bir kayrımcılık veya ayrımcılık söz konusu
olmaktadır. Unutmayınız ki, bin yıllık bir Türkiye
Cumhuriyeti devletinden ve milletinden söz ediyoruz. Şu veya bu
şekilde bu millete emanet olmuş her değerin sahibi yüce Türk
milletidir. O zaman bu sorumluluğu uhdesinde bulunduranların,
birilerinin gönlünü kazanmak, birilerinin gönlüne girmek veya birilerinin
rızasına ermek için birtakım tasarruflarda bulunmaları
ecdat emanetleri veya devletin bekasıyla alakalı hususlarda
sıkıntı vermektedir.
Şimdi burada
bir belgeyi sizlere göstermek istiyorum. 2012 yılı İlerleme
Raporu, yapılan çalışmalar ve kaydedilen ilerlemeler. Kim
yapıyor bunu? Türkiye tarafından hazırlanmış, Avrupa
Birliğine giriş ve ondan sorumlu müzakereci Sayın Bakanın
bize verdiği defter, kitap. Şimdi çok fazla bir şey uzatmaya
gerek yok. 2002 yılından bu yana Avrupa Birliği
müktesebatına uyum içeren yaklaşık 2 bin adet mevzuat çıkarılarak
gerçekleştirdiğimiz reformlar sessiz bir devrim olarak Türkiyenin
çehresini değiştirmiştir. Şuradan sormak istiyorum: Hangi
milletin vekili, hangi milletin bakanı, hangi hükûmetin sözcüsüsünüz?
Hangi milletten gizlice bir şeyler yapıyor ve sonuç itibarıyla
bunları birilerine iltifat olsun diye aktarıyorsunuz?
Buradan şunu ilan etmek istiyorum ki, ne
yaparsanız yapın, neyi peşkeş çekerseniz çekin, neyi teslim
ederseniz edin, neyi inkâr ederseniz edin Avrupa Birliği sizi almayacak
ama Avrupa Birliği sizi almak adına bütün değerlerinizi ayaklar
altına aldırma konusunda da üzerine düşeni yapacaktır.
Bir bilgi olsun diye söylüyorum. Dünün Papası XVI.
Benedict henüz kardinalken, yani adı Joseph Ratzingerken dediği
şudur: Biz, Türklerin Avrupa Birliğine girmesini istemiyoruz. Hangi
birliğe girerse girsin
Gerçi onlar Arap, Kürt, Laz, Gürcü, Çingen
vesaire ayırt etmiyor. Türklerin Avrupa Birliğine girmesini
istemiyoruz. İster Türk birliğine girsinler ister Müslüman
birliği kursunlar bizi ilgilendirmiyor ama biz, Türklerin Balkanlarda yaptığı
savaşları ve Viyana önüne kadar geldiklerini unutmuş
değiliz.
O zaman şunu hatırlatmak istiyorum: Bu
uğraş birilerine ya Avrupa Birliğine girmek ya da ona giriyor
görüntüsüyle kendi değerlerimizi başkasına peşkeş
çekmekten başka ne anlam ifade eder?
Değerli milletvekilleri, bazı hususları
buradan size okumak istiyorum. Mülkiyet haklarına ilişkin olarak 2008
yılında yürürlüğe giren Vakıflar Kanununun 7nci maddesi
uyarınca 181 taşınmaz, başvuruları üzerine azınlık
vakıflarına iade ediliyor. Öncelikle 1936 şartları, 1974
uygulamaları ve daha sonra ortaya çıkan 2008 hükmü.
Öncelikle şunu da hatırlatalım: 2008
yılındaki kanun hükmünde kararnameyle kimin malını kime
veriyorsunuz? Sayın Bakanım buradalar, ben geçen sene söylediklerimi
tekrar etmek istemiyorum ama şunu vurgulamakta da fayda var: Eğer siz
Daha önce gasbettiklerimizi iade ediyoruz. ifadesini kullanırsanız
yarın birisi Siz Anadoluyu da gasbetmiştiniz. diyecek ve o zaman
Buyurun Türk milleti, uyanın Türk milleti, nereye gidecekseniz gidin.
deme hakkı doğacak mı, doğmayacak mı? (MHP
sıralarından alkışlar) Libyada yaşanan hadisenin
Türkiye Cumhuriyetinde yaşananlara yarın terör konusunda örnek
olacağı düşünülürse o zaman başka şeylerin
başımıza geleceğini unutmamamız lazım.
Bakınız,
bir uygulamadan söz etmek istiyorum, bir zihniyet değişimi
yaşanıyor. 1997 senesinde Türkiyenin büyük bir iş adamı
Yunanistandan bir gemiye 400 Rumu yani Yunanı doldurdu ve Trabzona
getirdi. Trabzona gelirken Trabzonun seçilmesi, geminin adı ve
yapılan programın adı çok önemli: Karadenizi kurtarma ve çevre
kirliliğini giderme programı, bir panel ama o günün Trabzon
insanı, tarihten gelen gelenekçi tavrıyla vatanına, milletine,
din ve devletine sahip çıkma şuuruyla sahaya indi, sahile geldi ve
Yunan gemisini geldiği yere gönderdi. Ama aradan on küsur sene geçti, AKP
iktidara geldi ve AKP iktidara geldikten sonra bu milletin paralarıyla
Sümela Manastırını restore etti. Dün
sokmadığımız Yunanlıları devlet davetlisi olarak
oraya getirdik ve Bartholomeos hazretleri de ünlem içerisinde söylüyorum,
parantez içerisinde çünkü birileri hayranlıktan hep hazret ifadesini
kullanıyor- içerisinde, getirdiler oraya, ayin yaptılar. Dün tepki
gösteren Trabzonlu gönül dostlarım, bugün AKP bunu yaptı diye bunu
sinesine çekti. Türkiyede bir zihniyet değişimi yaşanıyor.
Darüşşafakanın adı Türk ve Müslüman çocuğundan
çıkartıldı ve bugün oraya başkalarının
çocuklarının girmesine izin verildi. Ya Türk kelimesi 36 parçadan
birisiyle sınırlı kaldı veya azınlıklara
gösterilen kapsamın içerisine girmediği için bu uygulama
yapıldı.
Değerli
milletvekilleri, şu duayı okumak istiyorum: Allahın, meleklerin
ve bütün insanların laneti üzerine olsun. Ebediyen cehennemde
kalsınlar, onların cezaları asla hafifletilmesin ve onlara
ebediyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra
değiştirirse vebali ve günahı onu değiştirenlere
olacaktır.
Hepinize saygı
ve sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Özcan Yeniçeri, Ankara
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında; Atatürk,
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, Atatürk
Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezi bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Atatürkü, Atatürkçü
düşünceyi, ilke ve inkılaplarını, Türkiye cumhuriyet
tarihini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak
amacıyla kurulan kurum üzerinde konuşuyoruz.
Ben burada para,
bütçe, rakam değil içerik üzerinde durmak istiyorum. Niceliği bir
yana bırakarak biraz nitelikten söz etmeye
çalışacağım. Şemsin Mevlânâya söylediği:
Niceye dek o dedi, bu dedi diyeceksin. Niceye dek başkalarının
sözünü diyeceksin. Zamanı gelmedi mi, söyle artık kendi sözünü.
ikazı çerçevesinde, yüzde yüz özgün, yüzde yüz yerli, yüzde yüz millî ve
yüzde yüz kimlikli bir biçimde söylediklerimi ortaya koymaya
çalışacağım.
Değerli
milletvekilleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bünyesinde yer
alan diğer kurumlar, kurumsal özgün bilgi üretebilmek ve Türk dili, tarihi
ve kültürüne yönelik ulusal politika ve stratejilerin oluşumuna katkı
sağlamak için faaliyet gösterirler. Bu kurumlar, Atatürkü, Türk
kavramını, Türk kimliğini, Türk dilini ve Türk tarihini anlamaya
ve algılamaya bilimsel katkı sunarlar; inkâr etmeye, imha etmeye,
ilga etmeye değil. Aslında sadece bu kurumlar değil, milletler
de zorunlu olarak yaşananlarla, geçmişle, daha doğrusu
tarihleriyle ilgilenirler. Tarih de sanıldığı gibi aslında
bir sonuç değil, aslında bir süreçtir, oluşumdur.
Yaşananlar -hiç kimsenin aklından geçmesin ki- hiçbir zaman
geçmezler, hiçbir zaman bitmezler çünkü bugünü şekillendiren dündür.
Hepiniz bir tarihsiniz, hepiniz şu veya bu ölçüde geçmişten gelen bir
muhassalasınız. Zamanı geri alırsak hepimiz
sıfırlanırız ve dolayısıyla 0 ile 90
arasındaki fark zaman farkıdır, tarih farkıdır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Onlar bugün de sıfır Hocam.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Hepimiz, o zaman bir tarihî realiteyiz, bir
tarihî muhassalayız; bunu algılamak ve anlamak gerekiyor.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Meclise böyle bilimsel konuşmalar gerekir.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Değerli milletvekilleri, bu mazideki ati
ya da atideki mazi tabiri gerçekte bunu anlatır. Coğrafyasız
tarihin, tarihsiz de kimliğin olmayacağı açıktır.
Çağlar
boyunca, toplumlar, önce tarihlerine sonra düşmanlarına
yenilmişlerdir. Tarihle uyumlu hiçbir siyaset ya da organizasyonun
rakipleri karşısında başarısız olduğu
görülmemiştir. Toplumların gerçek tarihlerinin dinamiklerini
bilmeleri ve onları objektif bilgi temelinde fark etmeleri milletlerin
istikametlerini belirlemede hayati önemi haizdir. İstikameti doğru
tanımlanamamış hiçbir yapının geleceği yoktur. Bu
bakımdan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumunun faaliyet ve
çalışmaları hayati derecede önemlidir. Kaldı ki Atatürk,
Türk tarihi ve kimliği, kulaktan dolma, ideolojik, yüzeysel ve ön
yargılı saldırılarla tarihin hiçbir döneminde
olmadığı kadar bu dönemde saldırı
karşısında bulunmaktadır. Bugün insanlar Türk
olduklarını saklar hâle gelmişlerdir. Türk kimliği, Türk
milleti, Türkçe, Türk tarihi ve Atatürk, öz yurdunda garip, öz vatanında
parya durumuna düşürülmüştür.
Millî yapı ve
kavramların örselendiği, hırpalandığı,
ötelendiği ve ayaklar altına alındığı bir zaman
diliminde, başında Atatürkün adı bulunan kurumlar üzerinden söz
ediyoruz, konuşuyoruz. Şu soruyu herkesin kendisine
sormasını istiyorum: Üzerinde konuştuğumuz kurumlar misyon
ve vizyonlarını tam olarak yerine getirebilmiş olsaydı, bu
kadar çok Türk, Türk tarihi, Atatürk ve Türk milleti konusunda cahil olan insan
bu ülkede olur muydu?
Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu ve diğer araştırma kurumları, bugüne
kadar, her şey bir yana Türk kavramını bile sosyolojik ve
kültürel manada öğretememişlerdir. Kanaatlerini ya da ideolojilerini
yanılmaz hakikat, bilim ve tarih sananlar önünde bilim insanının
işinin çok zor olduğunu biliyorum. İdeolojik, fanatik, siyasi
dogma sahiplerine kavramları ve gerçekleri öğretmenin güçlüğünü
ise burada zikretmeden geçmeyeceğim.
Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür
Merkezi gerçek anlamda misyonlarını yerine getirebilmiş
olsaydı hiç kimse insanların bu kadar çok kafasını
karıştıramazdı. Kavramların bu kadar
karıştırıldığı, bilgisizliğin ve
ilgisizliğin tavan yaptığı bir dönemde bu kurumlara her
zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır ancak kurumların süreçlere göre
değil, amaçlara ve sonuçlara göre faaliyet göstermesi de
şarttır. Kurumlardaki faaliyetler, çalışmalar ve
araştırmalar güncellenmeli ve fonksiyonelleştirilmelidir.
Araştırmaların akademik, entelektüel egzersiz olmaktan
çıkarılıp halkla buluşturulması, sosyalleştirilip
sivilleştirilmesi gerekmektedir.
Türk tarihi bir
bütündür. Selçuklu-Osmanlı, Osmanlı-Türkiye diye tarih parçalanamaz. Osmanlı Devleti,
gerçekte 1040 yıllarında kurulmuş Selçuklu Devletidir ya da
onun devamıdır; Osmanlı Devleti, aslında 1299
yılında kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletidir; Türkiye
Cumhuriyeti, 1923te kurulmuş Osmanlı Devletidir.
Buradan yüksek
sesle ifade etmek istiyorum: Atatürk ile Abdülhamid Hanı, cumhuriyet ile
Osmanlıyı karşı karşıya getirerek Türk tarihini
parçalamanın, Türk milletini parçalamak anlamına geldiğini hiç
kimse unutmamalıdır.
Değerli
milletvekilleri, yaşadığımız süreçte kavramlar,
ideolojik amaçlarla tarihsel bağlamından ve gerçeğinden
kopartılarak saptırılmaktadır. İktidar, tarihi,
ideolojik ve politik ihtiyaçlarına uydurmaya çalışmaktadır.
AKP, ihtiyaçlarına ve amaçlarına uygun bir tarih, bir millet ve bir
kimlik inşa etmek gibi beyhude bir gayret içerisine girmiştir. Bu
amaçla iktidar, itinalı bir biçimde geçmiş inşa etmekte, tarihî
kavram ve değerleri cahilce istismar etmektedir.
Bilge
Kağanın Ötükendeki taşlara kazıttığı
hitabenin 20nci yüzyıldaki simetriği olan Atatürkün Gençliğe
Hitabesi, iktidar oligarkları tarafından hedef
alınmıştır. Atatürkün Gençliğe Hitabesi
tartışmaya açılmış, Türküm, doğruyum,
çalışkanım. sözleriyle başlayan Anta ırkçı ve
faşist bir anlam yüklenerek kaldırılmıştır.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Aynen.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Bütün bu kavramlar ve değerler bu denli
cahilce saldırılara muhatap oluyorsa Atatürk adlı bilimsel
kurumların bu konularla ilgili yaptığı
çalışmaların ne işe yaradığını sormak
da herhâlde bizim hakkımızdır.
T.C.nin bile
tabelalardan silinecek kadar bir gafletin gösterildiği bir zamanda
bulunmaktayız. Türkten, Türklükten, Türkiye Cumhuriyetinden ve
Atatürkten kaçış bütün şiddetiyle devam etmektedir.
Kaçış, bayrağa kadar uzanmıştır; Türk
Bayrağı demeyelim, Türkiye Bayrağı ya da devlet
bayrağı diyelim. diyerek şanlı bayrak bile
tartışmaya açılmıştır. Doğrudan Atatürkü
hedef almaya cesaret edemeyenler dolaylı olarak Atatürkü hatırlatan
her türlü söz ve simgeye karşı savaş açmışlardır.
Bu savaşı görüyoruz ve bu savaşı kabul ediyoruz, sizi
yeneceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Aslanım be, bravo, bravo!
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) İşi oradan Türk milleti
kavramına kadar uzatanlar da çıkmıştır ama şunu
bilin: Bu saldırılara karşı koyabilmek için onurunu
konforuna, erdemini ekmeğine tercih edebilecek bir bürokrasiye ihtiyaç
vardır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Tanrı Dağı kadar Türküz. diyecek misin?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Erdem ile ekmek arasında insanı
bırakmak insana yapılabilecek en büyük zulümdür ve bunu
gerçekleştiriyorsunuz.
Tanrı
Dağı kadar Türküz, Hira Dağı kadar Müslümanız. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Aynen öyle.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Sizin de öyle olmanız gerekiyor. Eğer
öyle değilseniz zihinsel olarak bir formatlamadan geçmeniz gerekir.
İnşa ve
istismar kampanyasının odağında ise Türk milleti, Türk
ve Atatürk kavramı vardır. İktidar, Türk aidiyeti konusunda
bilim insanlarının ne söylediğini merak etmemektedir. Alanı
bilim insanları boşaltınca millet, milliyet, tarih, kültür ve
kimlik cahili olan siyasi ve ideolojik mihraklar bu alanı
doldurmaktadır. İktidar, bilimin ve bilim insanlarının
görüşü yerine kendi ön yargılarına müracaat etmektedir. Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun adını aldığı
Atatürke Başbakan Erdoğan bile ısrarla Gazi Mustafa Kemal
demektedir.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Yalan mı?
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Korkmayın, korkmayın, Atatürk
deyiniz, o, sizi çarpmaz. Onun kurduğu devletin tepesinde oturuyorsunuz,
nankörlük yapmayın!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Hocam, Gazi Mustafa Kemaldir o.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Uzun süredir önce Atatürkün gölgesi,
sonrasındaysa Türk milletine mal olmuş kavramlar üzerinden Atatürk
hedef tahtasına oturtulmuştur. Atatürkün kurduğu cumhuriyette
onun Ne mutlu Türküm diyene. sözü bile lafzından ve ruhundan
soyutlanarak günah keçisi ilan edilmiştir. Ayıptır, ayıp!
Türküm demek rıza gerektirir. Kişi Türküm der ya da demez,
kendi bileceği bir iştir.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Dedirtme bize.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) AKPnin akil adamlarına göre halka birisi
Sen Türksün. demiş, onlar da kendilerini Türk
saymışlardır. Bilinçli olarak, başta iktidar olmak üzere,
bölücü cenah Türk kavramını ırkçılığa, Türk
milleti kavramını ise etnik bir boyuta indirgeyerek
yargılamaktadır. Tarihle yüzleşmek adı altında Türk
tarihi kirletilmekte ve karalanmaktadır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) İnsaf Hocam, insaf.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Marx, Ulus yoktur, sınıf
vardır. demiştir.
MUSA ÇAM
(İzmir) Doğru!
MEHMET METİNER
(Adıyaman) O, sağdan, sen soldan; birleşiyorsunuz.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla) Küresel kapitalizm ise Ulus devletler ve ulus
yoktur, çok uluslu şirketler vardır diyor. İlhamını
buradan almış olan AKPnin akıl hocaları da Türk diye
ırk yoktur. diyebilmişlerdir. Peki, bu ilhamı bunlar nereden
alarak söylemişlerdir, onu da hemen buradan ifade edeyim. Hamburg
Doğu Alman Enstitüsü Müdürü Udo Steinbach da aynı şeyi söylüyor,
diyor ki: Sorun, Atatürkün bir paşa fermanıyla
yarattığı yapay ürün Türk devleti ve Türk ulusudur. Sorun,
yapay, zorlama ve uyduruk Türk ulusudur, böyle bir ulus yoktur. AKP ile bu
oryantalist ve emperyalist haçlı kafaları bire bir aynı
şeyi söylüyorlar. AKPnin kurmayları da benzer şeyleri söylüyor.
Kimin kimi taklit ettiğini ise yüce milletin takdirine
bırakıyorum.
Bu nasıl bir
zihniyettir? Türk yoksa biz niye varız? Türk yoksa Türkiye niye var? Türk
yoksa Türkçe diye bir dil niçin var?
Türk yoksa Türk tarihi niye var? Türk yoksa Atatürk niye var? Türk yoksa siz
niye varsınız? sorusunu
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Türklüğü ihya ediyoruz, ihya.
ÖZCAN
YENİÇERİ (Devamla)
sormak aklınıza gelmiyor ama ben size
aklınıza gelecek şekilde söyleyeceğim. Türkler tarih
boyunca ırkçılık yapmamışlardır. Türklerin
ırkçılık yapmamış olmaları, Türk
ırkını inkâr ve kabul etmeme gibi bir durum hakkını
size vermez. Türk kavramı, elbette kültürel bir kavramdır ama bu
kültürel kimliği oluşturan en önemli unsur da Türk
ırkıdır. Irkı yoktur, kendisi vardır. zihniyeti,
hasarlı bir zihniyettir. Türk halkı bir ırktan daha
fazlasını anlatır, Türk halkı bir milleti anlatır.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Orhun Abidelerinden de
bahset bize.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Türk kimliğini,
Şeyh Edebalinin erdemi, Mevlânanın aşkı, Sinanın
estetiği, Hacı Bayram Velinin basireti, Nene Hatunun
kahramanlığı ve Atatürkün bağımsızlık
iradesi şekillendirmiştir.
Değerli milletvekilleri, Anayasanın
66ncı maddesi Türk Devletine vatandaşlık bağı ile
bağlı olan herkes Türktür. der. 1924 Anayasasında ise Türkiye
ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık
itibariyle (Türk) ıtlak olunur. der ve burada, bu tanım, hukuki bir
tanımdır, haktan herkes eşit derecede yararlansın diye
ifade edilmiştir.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sakin ol, sakin ol.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Yoksa, burada,
kimsenin kimseyi, etnisitesini, mezhebini inkâr ederek tek tipleştirme
anlamında kullanılmamaktadır. Neden anlamıyorsunuz,
anlamakta ben de sıkıntı çekiyorum.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Kiliselerin
tamirini niye yaptırmadınız?
TUNCA TOSKAY (Antalya) Kalk, gel, burada konuş.
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Bu tanımı,
etnisitelerin inkârı, farklılıkların reddi, herkesi Türk
yapmak ya da makbul vatandaş üretmek olarak değerlendirmek
sapkınlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) Şimdi, son
olarak, buradan soruyorum: Türk milleti inkâr edilirken, Atatürkün sözlerine
ırkçı anlamlar yüklenirken, Türk kavramı kirletilirken,
adında Atatürk bulunan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk
Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi ne yapmaktadır? Bunu
millet merak ediyor.
Hepinize saygılar sunuyor, bütçenin
hayırlı olmasını diliyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına dördüncü
konuşmacı Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, Atatürk Kültür, Dil
ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlı olmak üzere Türk Tarih Kurumu ile Türk
Dil Kurumu üzerinde, onun bütçeleri üzerinde konuşacağız ki her
iki kurumumuz da devlet bütçesinden yararlanmayan, Atatürkün İş
Bankasındaki mirasından yararlanmak suretiyle görevini yerine getiren
iki kurumdur. Bu iki kurumun görev ve durumları hakkında sizlerle
bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, hemen her ülkede bilimsel birtakım kuruluşlar
vardır, akademiler vardır. Bu akademiler yaptıkları
çalışmalarda tamamen bağımsız, bilimsel
çalışmalar yaparlar. Ama, ne yazık ki, bizim Atatürk Kültür Dil
ve Tarih Yüksek Kurumu kanunu olarak çıkarılan kanunda aynen
şunlar ifade edilmektedir: Yüksek Danışma Kurulu adı altında
bir organ oluşturulmuştur ve
bu organ kimlerden meydana geliyor, buna bir bakalım: Yüksek
Danışma Kurulu, Başbakanın veya ilgili Bakanın
başkanlığında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı,
Dışişleri Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Millî
Eğitim Bakanı ile Başbakan tarafından belirlenecek
diğer bakanlar, Yükseköğretim Kurulu Başkanı;
Cumhurbaşkanınca, Yüksek Kurumun görev alanına giren konularda
özgün bilimsel araştırmalarıyla tanınan bilim adamları
arasından üç yıllığına seçilen üç üye ile Yüksek Kurum
Başkanı ve Kurum Başkanlarından oluşur. 2 kurum başkanı, 1 yüksek kurum
başkanı, 3 tane de bilim adamı yani aslında,
Danışma Kurulu 6 bilim adamından oluşuyor,
diğerlerinin hepsi siyasetçi ve bakan. Dolayısıyla böyle bir
danışma kurulunun, bir bilimsel kuruluşun en üst düzeyindeki
yüksek danışma kurulunu oluşturması, aslında, onun ne
kadar objektif çalışma yapıp yapamayacağının da
göstergesidir. Dolayısıyla, her şeyden önce, yasadaki bu
maddenin değiştirilmesi gerekir.
Gerçekten objektif
-diğer ülkelerde de olduğu gibi- bir akademi hâline getirilmek
isteniyorsa bu kurum, bilimsel çalışma yapılması gerçek
anlamda isteniyorsa, öncelikle kanunda büyük bir revizyona gidilmesi gerekir
çünkü vicdan sahibi her kim olursa olsun, buna baktığı zaman,
siyasi mülahazalardan uzak bir bilimsel çalışma
yapılmasının mümkün olmadığını görecektir.
Nitekim, mamafih,
şunu da söyleyeyim: Bizde artık herkes tarihçi olmuştur, bilim
adamı olmuştur. Mesela, işte, bir zat
çıkmıştır, demiştir ki: Tarihte aslında Türk
diye bir şey yoktur, bir sentezden ibarettir. ama ne yazık ki,
şunu görmezden gelmektedirler: Bugün, Cumhurbaşkanlığı
Forsunda kaç yıldız vardır? 16 yıldız vardır. Bu
16 yıldız neyi temsil eder? 16 büyük Türk devletini temsil eder.
Ortadaki güneş neyi temsil eder? Türkiye Cumhuriyetini temsil eder yani
16nın üstüne bir de 17yi eklersiniz. Peki, bunların ismi nedir?
Türk devletleri, Cumhurbaşkanlığı Forsunda
.
Dün, Sayın
Başbakan da burada bayrak için Türk Bayrağı dedi. Peki,
öyleyse Türk dediğimiz insanlar uzaydan mı geldiler? Bu devleti
oluşturan insanlar uzaydan mı geldi? Burada başlıyor mesela
her şey.
Diğer
taraftan, yine enteresandır, dün bize bir kitapçık
dağıttılar, Sayın Başbakanın
konuşmalarını içeriyor ve aynen şöyle ifadeler var tarihle
ilgili: Türkmenistanın tarihî Merv şehrinde yer alan Büyük Selçuklu
Hükümdarı Sultan Alparslanın türbesinin bulunup yeniden inşa
edilmesi için çalışmalarımız süratle sürüyor.
Değerli
arkadaşlar, Merv şehri 3 tanedir. Birincisi modern Merv
şehridir; ikincisi, eski; diğeri de yeni Merv şehridir yani Merv
şehirleri içerisinde bugün Sultan Sencerin türbesinin bulunduğu,
yeni Mervdir. Eski Merv ise aşağı yukarı 1 kilometre
sahaya sahip olan köhne Merv şehridir, Maridir. Dolayısıyla,
bunların hangisinde türbeyi arıyorsunuz? Hangi kaynaklara dayanarak
arıyorsunuz? Yeni Merv dediğimiz yani Sultan Sencerin türbesinin
bulunduğu Merv şehri, aşağı yukarı 10 kilometre
çapında bir yerdir. Nerede bulacaksınız? Cengiz zamanında
dümdüz edilmiş, herhangi bir kalıntısı, görüntüsü yok.
Nerede buluyorsunuz? Ama bu zat onun nerede olduğunu biliyor. Yani Sultan
Alparslanın mezarının yerini de biliyor, babası
Çağrı Beyin mezarının yerini de biliyor.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Hocam, destek olun o
zaman.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Söyleyin Hocam.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Destek olmak için
söyledim ama beni dışlıyorlar, Sadece yerini söyleyin, biz
yapacağız. diyorlar.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Dışlamazlar
Hocam.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Şimdi, bilim
ahlakına uymaz bu, dolayısıyla, önce bunu ortadan
kaldırsınlar.
Şimdi, ama ilginç olan şey burada şu:
Sayın Başbakan, grup konuşmasında Türkmenistanda Sultan
Alparslanın türbesini restore ediyoruz. dedi ama daha sonra da
Sayın Bekir Bozdağ, araştırdıklarını, 5
ayrı yerde olduğunu tespit ettiklerini ifade etti. Burada da hâlâ ne
deniyor: Bulunup yeniden inşa edilecek.
Bakın, önce şu kavram
kargaşasını ortadan kaldırmamız lazım. Yani,
herkes tarihçi geçiniyor diyorum ya, Sayın Başbakan şunu
söylüyor bir de: Makedonyada Kocacık köyüne gittik. CHPye, MHPye
sorun, bilmezler. Kocacık köyü, Gazi Mustafa Kemalin babasının
doğduğu, büyüdüğü köydür.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Biliyoruz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sadece o bilir!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Arkadaşlar, onu ben
çok daha önceden, Tarih Kurumu Başkanlığım zamanından
biliyorum. Ama şunu söyleyeyim, evin
yıkıldığını da biliyorum, yerine önceden bir
beton blok atıldığını da biliyorum, hepsini biliyorum.
Ama Başbakanın yanıldığı şey şurada:
Daha Atatürkün babası doğmadan önce dedesi Kızıl
Hafız Ahmet, Selanike gitmiştir ve iki ay sonra Rıza Efendi,
Selanikte doğmuştur. Yani Kocacık, doğup büyüdüğü bir
yer değildir.
Kocacık kimdir? Kocacık Yörükleri, bugün,
Ankarayla Konya arasındaki bir Yörük grubudur. Bunlar o tarafa, Rumeliye
gönderilmiştir, evlâdıfâtihan olarak orada bulunmaktadırlar.
Daha istiyorlarsa bilgi verebilirim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Başbakan haritada yerini
bilmezken biz orada okul yaptık, daha haritada bilmiyordu yerini
oranın. Sene 1990, yirmi üç sene evvel
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama şunu özellikle
belirtiyorum, yine Başbakan diyor ki: Sultan Alparslanın, Sultan
Melikşahın, Selahaddin Eyyubinin, Nureddin Zenginin, Sultan
Kılıç Arslanın orduları, dikkatinizi çekiyorum, sadece
Türklerden oluşan ordular değillerdi. Evet, bu ordularda Türkler
vardı, Türk komutanlar vardı ama bu ordularda en az Türkler kadar
kardeşleri olan Kürtler, Araplar vardı, bölgenin diğer tüm
halkları vardı. Milliyet, 31 Ağustos 2013.
İlginçtir ki, Sayın Başbakan bu ordularda
kimlerin olduğuna kadar biliyor, böyle derin bir bilgiye sahip ama ne
gariptir ki, benim yaptığım araştırmalarda niye onun
söyledikleri yok, niye o zamanki tarih kitaplarında bunlar yazmıyor,
nereden çıktı? Sultan Kılıç Arslan, kim? Anadolu Selçuklu
Sultanı, haçlılara karşı savaşan insan. Anadolu
Selçuklu Devletinin sınırları hiçbir zaman güneydoğuya
gitmiyordu, o zaman orada başka Türk beylikleri vardı.
Kılıç Arslanın ordularında Türklerden başka herhangi
bir kimse yoktu. Siz Sultan Melikşahtan bahsediyorsunuz, Sultan
Alparslandan bahsediyorsunuz. Romen Diyojenin ordusunda Franklar vardı,
Normanlar vardı, Slavlar, Gürcüler, Abazalar vardı, Ruslar
vardı, Ermeniler vardı, Peçenekler ve Türk olarak da Uzlar vardı
HALUK AHMET
GÜMÜŞ (Balıkesir) Kıpçaklar
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla)
ama Alparslanın ordusu 40 bin kişiydi,
zaten 20 bini Ermeni, 10 bini Kürt, Türk yoktu zaten. Şimdi, öylesine,
saçma sapan konuşmalar yapılıyor ki, hayretler içinde
kalırsınız. Yahu, hiç olmazsa, Tarih Kurumunun
çıkardığı Sultan Alparslanla ilgili kitaba bakın,
Malazgirtle ilgili kitaba bakın, bu konularda dünya kadar bilgi var.
Ayrıca, sadece ille Türk yazarları kabul etmiyorsanız, Giovanni
Boccaccioya bakın, ondan sonra, Ermeni olan Matthew Edessaya bakın,
yine, John Franzcea bakın, bakın arkadaş, daha birçok yerde var
bunların kayıtları, Bizans kayıtlarında da var. Ya,
bir defa, ileri geri konuşuyorsunuz ama bunun temelleri maalesef
olmayınca rastgele, saçma sapan sonuçlar ortaya konuyor.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Hocam, o kelimeleri kullanmayın. Hoş olmayan
tanımlamalar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Artık size kalmış. Konuşulan
şey boşsa söylenecek başka bir kelime yoktur onun yerine
oturacak. Herkes yerli yerine oturur.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Onlar sizin söylediklerinize
ALİM IŞIK
(Kütahya) O zaman, doğru dürüst yazdıracak.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - O zaman, beni tenkit edene kadar bunu söyleyenleri
tenkit edin, konuşmasınlar. İnsanlar bilmedikleri şeyi
konuşmazlar ama bilmeyen kişiler konuşuyorsa bence tenkit
edilmesi gereken kişiler bilmeyenlerdir. Onun için, ayet-i kerime
boşuna inmemiştir Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? diye.
Bilmiyorsanız susarsınız. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Tek otorite sizsiniz!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi açık
ve net olarak bir şey söylemek istiyorum. Dil Kurumu ve Tarih Kurumu:
Tarih Kurumu 1931 yılında kurulmuştur, Dil Kurumu 1932
yılında kurulmuştur. Her iki kurumumuz da bugüne kadar Türk
tarihine, diline ait çok güzel ciddi eserler
kazandırmıştır, büyük, güzel çalışmalar
yapmıştır, şu an belki 1.500e
ulaşmıştır yayınları her ikisinin, üstelik de
ucuz fiyattan verilmesine rağmen ne gariptir ki hiç kimse bunun
farkında değildir. Bana söyler misiniz 550 kişilik milletvekili
grubu arasında bundan kaç kişinin haberi vardır? Orada
çıkan kitapların ne kadarı arkadaşlarımız
tarafından bilinmektedir? Dolayısıyla, bu kurumların
yaptıkları çalışmaları lütfen takip edin.
Ama ben şunu
özellikle belirtiyorum, bu iki kurumumuz, Atatürkün İş
Bankasındaki hisselerinden faydalanmak suretiyle önemli bir gelir
kaynağına sahiptir, her iki kurumumuzun da bugün bütçelerinde -miktar
vermeyeceğim başkanlar- çok önemli, ama çok önemli meblağlar
bulunmaktadır. Dolayısıyla, devletten yardım almadan kendi
personelinin ücretini de veren özellikle bu iki kurumumuzun daha rahat
çalışabileceği bir ortamın sağlanması gerekir.
Az önce
söylediğim gibi, yüksek kurum kanununu, Sayın Arınç
gitmemiş olsaydı ben ona özellikle söylemek istiyordum
BAŞBAKAN
YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) Gelecek.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla)
rica ediyordum, istirham ediyordum, bu iki kurumun
şu anki kanununun yeniden değişmesi lazım, tamamen
değişmesi lazım.
Sayın Bakan,
inanın ki -arkadaşlarımız da şahittir buna, içinde
çalışan insanlardır- bakın, ihtilal döneminin kanunundan
daha kötü bir kanundur bugünkü kanun. O zaman çok daha rahat
çalışabildikleri, çok daha rahat harcama yapabildikleri bir kanun
vardı. Bugün, inanın ki hepsinin eli kolu bağlanır bir vaziyete
gelmiştir. Ben on beş yıl orada Başkanlık yaptım.
Bunu herhangi bir siyasi sebeple söylemiyorum bakın, iyi
çalışması için onlara o
hoşgörüyü, o rahatlığı verecek bir kanun
çıkarmanız gerekiyor.
Bana verin
imkânı, arkadaşlarımla iş birliği yapayım, size
dört dörtlük bir kanun çıkaralım. İşte, bakın, size
örnek veriyorum, dört dörtlük bir kanun çıkaralım ve bu kurumlar
gerçekten birikimli kurumlardır, en güzel şekliyle bu kurumların
kanunları çıkar, yoksa, bakın, burada alınan
kararların
Şöyle deniyor
bakın: Yönetim Kurulu, Yüksek Kurum Başkanının
başkanlığında, Cumhurbaşkanı tarafından
seçilecek iki üye ile Başbakan ve ilgili Bakan tarafından seçilecek
birer üye ve kurum başkanlarından oluşur. Yönetim Kurulu, en az
ayda bir kez olağan toplantısını yapar. Gerekli hâllerde
Başbakan veya ilgili Bakan, Yönetim Kurulunu olağanüstü
toplantıya çağırabilir. Efendim, ne alaka Başbakanın
veya ilgili bakanının yönetim kurulunu çağırması? Ne
alaka? Ne için çağırır Başbakan, niçin yönlendirir? Bilim
objektiftir, bakanın veya bilmem neyin isteğiyle olmaz ilim, ilim
tamamen objektiftir.
Ayrıca,
enteresan bir şey, burada, alınan kararların Resmî Gazetede
yayımlanacağını söylüyor. Böyle bir saçmalık olabilir
mi? Resmî Gazetede yayımladığınızda, bu iki kurumun
yaptığı bütün çalışmalar resmî ve taraf bilimsel
çalışmalar hâlinde düşünülür ve hiçbiri kabul edilmez yurt
dışında, yapılmaz böyle bir şey. Bu bir sadece
İnanın ki
devam ettirilmesi ihanettir. Böyle bir şey olamaz, yazık yani. Bu
kurumların ellerinde çok önemli meblağlar var; burs versinler,
projelere destek versinler ama
Kendi bilim adamlarıyla klasik yöntemin
dışına çıkıp çok rahat araştırma
yapabilirler; yurt dışında bir enstitü açılabilir, doktora,
master yaptırabilirler burada, oradaki Türk gençlerine ve Avrupaya
akademisyen yetiştirirler aynı zamanda, bu yapılabilir. Yine,
Türkiyede öğrencilere burs verilebilir istenilen konularda
araştırma yapmak üzere, yurt dışında yabancı
uyruklu öğrencilere burs verilebilir. Bunlardan istenilen konularda
Bunlardan elde
edeceğiniz fayda şudur: Bir, projelerinizde çalışır.
İki, bunları gerekirse uzman olarak kurumlarda istihdam edersiniz,
sözleşmeli, kadro karşılığı olmaksızın.
Ondan sonra ne olur? Bunlar kendi ülkelerine gittiği zaman bizim elçimiz
olur, orada bilimsel akademilerde yer alacakları için. Türkiyede de çok
ciddi, yurt dışında doktorasını yapmış, üst
seviyede doktora yapmış bilim adamları üniversitelerimizde yer
alırlar, onlara kaynak teşkil edersiniz.
Yani, bakın,
yapılacak o kadar şey var ki ama bunları nasıl
yapacaksınız bu kanunla? Mümkün değil çünkü ne master
yaptırabilir ne doktora yaptırabilir bunlar. Sadece belli ölçüde bir
para verecekler, o da belli, çizilmiş çerçeve içerisinde çünkü yasa buna
müsait değil. Dolayısıyla, her iki kurumun, yüksek kurum
kanununun değiştirilmesi suretiyle diğer kurumları da
katarsınız, bir akademi hâline getirirsiniz, gerçek bir akademi ama.
Bakın, Türkiyede TÜBA var, Türkiye Bilimler Akademisi. Parası
olmayan ve çalışma imkânı olmayan bir kurum
oluşturmuşsunuz sadece. O, teknik alanlarda çalışsın,
bu da sosyal bilimlerde çalışan bir akademi olsun.
Bakın, yurt
dışına gidin, buralarda görürsünüz bunu.Rusyaya gittiğimde
şunu gördüm: Rus Bilimler Akademisinin arşivi Saint
Petersburgtadır. Biliyor musunuz, arşivde 500 bin dosya var, 500 bin
dosya; hem Rusya için hem de yurt dışı ülkeler için
hazırlanmış dosyalar. Bu kurumlar ülkenin dış
politikasının temelini teşkil edecek bilgilere sahip olacak bir
araştırmayı ortaya koyabilirler. Ondan sonra Efendim, ben
Irakta ne yapacağım? demezsiniz, Suriyede ne yapacağım,
Orta Doğuda ne yapacağım? demezsiniz. Bunlar sizin elli
yıllık, yüz yıllık, gelecekteki
politikalarınızın temelini oluşturacak bilgileri ihtiva
ederler. Bunu yapmak istiyorsanız, Türkiyenin geleceğine de çok iyi
bir kaynak ve temel atmak anlamına gelecektir.
Dolayısıyla,
ben bu bütçe çerçevesinde, bu kurumumuzun, yüksek kurumun kanununun yeniden ele
alınarak siyasetçilerden arındırılmış, tamamen
sivil bilimsel çalışanları, uzmanları içinde ihtiva eden
bir akademi hâline getirilmesini teklif ediyorum.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili
Süre yirmi dakika.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu ve Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün
bütçeleri üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Şimdi,
basını konuşunca, esasında, bazı evreleri, dönemleri
yan yana koyarak, resimleyerek konuşmakta fayda var.
Yaşımız itibarıyla, tanıklık ettiğimiz
evrelerden kareler oluşturarak bugünün basın-yayın
dünyasının, içinde bulunduğu durumu izah etmeye çalışacağım.
Bir 12 Eylül cunta dönemindeki basın-yayın politikaları, basın-yayın
çalışmaları ile bugünü bir göz önünde bulundurun. O zaman ne
yapardı? TRT televizyonunda protokol haberciliği olurdu. İlk
haber her zaman cumhurbaşkanının haberi olurdu, sonra
başbakanın haberi, devamında ana muhalefet partisi haberi,
devamında, daha varsa başka küçük partiler ve daha, bundan sonra
toplumsal haberlere girerdi; böyle bir sıralama vardı. Her akşam
böyle izlerdiniz ana haber bültenlerini. Bir de bugünü göz önünde bulundurun.
Açın, yüzlerce televizyon kanalı var. Birinci haber Başbakanın
haberi, ikinci haber Başbakanın haberi, üçüncü haber
Başbakanın haberi, dördüncü haber Başbakan
yardımcılarının haberi, beşinci haber, sıra
gelirse, iktidar partisi grup başkan vekillerinin açıklamaları
ve en son, eğer sıra gelirse, muhalefet partileri sözcülerinin
açıklamaları. Siyasi haberlerin, bugünün basın, medya
kuruluşlarındaki sıralaması bu şekildedir.
Şimdi, bu iki
tabloyu yan yana koyarsanız 12 Eylül cunta döneminin ilerisinde miyiz,
gerisinde miyiz, takdiri size bırakıyorum. Herhâlde bu iki resmi, bu
iki tabloyu yan yana koyup izah etmeye
çalıştığınızda Ya, esasında 12 Eylülden
geriye gitmişiz. dersiniz. Gerçekte de öyledir. Basın-yayın politikalarında,
özellikle, Hükûmetin basın-yayın grupları üzerinde
oluşturduğu tahakküm, basın-yayın kuruluşlarını
yayın yapamaz duruma getirmiştir.
Birçok sebebi
vardır. Mesela en önemli sebeplerden bir tanesi, basındaki
kartelleşmedir. Bu kartelleşmeye bir yerde dur demediğiniz
sürece bu döngüyü değiştiremezsiniz. Kim iktidara gelirse kendi
lehine böyle bir basın-yayın politikasını işletir.
İkinci önemli
faktör, bugünün basın-yayın politikalarındaki toplumu öteleyici,
dışlayıcı, ayrıştırıcı dil ve
üsluptur. Dizilerden tutun da haberlerin üslubuna kadar, diline kadar son
derece ayrıştırıcı bir dil ve üslup vardır;
ırkçı diziler, toplumun değerleriyle alay eden diziler ve bunun
üzerine inşa edilmiş habercilik üslubu ve dili.
Herkes
konuşurken, basında çok sevilen, çok konuşulan, çokça da
kullanılan bir kavram vardır: Objektivizm kavramı.
Basındaki en büyük yalandır. Taa eski Yunanlılardan bugüne kadar
basın-yayın çalışmalarında, iletişim
çalışmalarında hiç değişmeyen 6 sorulu bir formül
habere yedirilir ve bu 6 sorudan 4üncü soruyu sormaya
başladığınız andan itibaren, yani habere Neden?
sorusunu sormaya başladığınız andan itibaren haberdeki
objektivizm son bulur. Dolayısıyla haberde hiçbir zaman objektivizm
olmaz. Birisi bunu iddia ederse de yanlış bir iddiada bulunmuş
olur.
Biz artık
basın-yayındaki iletişim dilindeki objektivizmi bir tarafa
bırakalım, doğruluk penceresinden meseleye bakalım,
yapılan basın-yayın faaliyeti ne kadar doğrudur, bu
pencereden bakalım. İktidarın sürekli övüldüğü, iktidara
sürekli -hadi, yalakalık demeyeyim de- kendini yakın gösteren bir
pozisyonda haberciliğin üretildiği bir ortamda doğru
habercilikten söz etmek mümkün mü? Mümkün değil.
Bakın, ta
başından sonuna kadar, bütçeyi
tartıştığınız zaman sürekli olarak burada da
haberler üretilir ve sürekli, bakanların oluşturduğu toz pembe
tablo içerisinde topluma aktarımlar söz konusu olur. Bütçe
aşamasında da bu yapılır, komisyon aşamasında da
bu yapılır, daha sonra Genel Kurul aşamasına da
geldiğinde bu şekilde lanse edilir ve gerçek, toplumdan gizlenir.
Niye gizlenir? Cevabı çok açık, son iki yıl içerisinde
basın-yayın camiasında, gazetelerde, televizyonlarda işsiz
bırakılan insanların sayısına
baktığınız zaman bunun nedenini görürsünüz. Her gün
birileri şu ya da bu şekilde Hükûmet politikalarını ucundan
dahi eleştirmeye kalkıştığı zaman, Yok, bu,
böyle değildir. demeye başladığı zaman kendini ertesi
gün kapının önünde buluyor.
Şimdi, bu
tabloyu 12 Eylülle kıyasladığınız zaman, 12 Eylülde
herkes peşin biat içerisindeydi, generalleri övüyordu, kim kimdir
belliydi, netti; bugün o bile yok. Dolayısıyla giderek kötüleşen
bir basın-yayın atmosferinden söz ediyoruz. Bunun üzerinde
konuşmalı ve durumun burada vahim olduğunu ifade etmek gerekir.
Bir önemli
gerçeklik daha: Mesela, basına dördüncü kuvvet
yakıştırması yapıldı. Hiç kimse bu dördüncü
kuvvet yakıştırmasını değerlendirme konusu
yapmayı düşünmedi. Niye dördüncü kuvvet denildi basına ya da
dördüncü kuvvet demek ne anlama geliyor, bunun üzerine kafa yorulmuyor. Oysaki dördüncü kuvvet demek, peşinen
basın-yayına ve basın-yayınla uğraşan kişiye
üniforma giydirmektir. Yasama, yürütme ve yargıdan sonra bir kuvvet olarak addedilmesi, kuvvet
kavramından hareketle de ifade edilmeye çalışılırsa,
konu üzerinde konuşulmaya başlanırsa basını üniformalaştırmış
olursunuz, bir üniforma giydirmiş olursunuz. Oysaki basın, tarihin
hiçbir evresinde, hiçbir demokratik ülkede, hiçbir demokratik toplumda
basın hiçbir zaman dördüncü kuvvet
olamaz; bu mümkün değildir.
Basın, yöneten ile yönetilen ilişkisi arasında gözlemleyen
üçüncü bir gözdür ve sivil bir alandır. Siz buraya kuvvet nitelemesi yaptığınız
zaman üniforma giydirmiş olursunuz, postal giydirmiş olursunuz,
işte o zaman daha kolay kontrol etmiş olursunuz. Bu kuvvet nitelemesi
basına bu nedenle yakıştırıldı ve herkesin hoşuna
gitti. Oysaki basına, medyaya yapılabilecek en büyük hakarettir bu.
Ne demek? Kuvvet nitelemesi yapacağız ve bu kuvveti iktidar olanlar
her zaman kendi lehlerine kullanacaklar. Buradan da çıkarmak gerekir
basın-yayını.
Şimdi,
örnekleriyle ifade edeceğim. Diğer konuşmacılar da
değindi. Örneğin, TRTnin durumu. Geçenlerde komisyonda Sayın
Başbakan Yardımcısına Bu TRTnin BDP Grubuna garezi
nedir? diye sordum. Saydı, kayıtlardan çıkardı, bir
yıl içerisinde BDP sözcülerinin TRTde kendilerine ayrılan dakika
dilimi dakika dakika bizimle paylaşıldı;
yanılmıyorsam, kırk üç dakikalık bir zaman dilimi bir
yılda.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Çokmuş ya bir yılda!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) TRTnin bizim grubun sözcülerine, BDPnin eş
başkanından grup başkan vekiline, milletvekillerine bir
yılda ayırdığı süre bu, bu kadar
çıkmışız TRTde. Onun dışında, eğer
Meclis TVyi TRTnin bir televizyonu olarak saymazsanız, burada
yapılan basın açıklamaları ve kapalı devre Meclis TV
yayınlarını bu tablonun içerisinde değerlendirmezseniz
karşılaştığımız tablo bu. Soruyorum
-Sayın Başbakan Yardımcısı biraz sonra konuşacak
burada- sadece kendisinin Sayın Bülent Arınç olarak bir yıl
içerisinde TRTde kaç saat program yaptığını öğrenmek
istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Bekiri de söyle, Bekiri, Bekiri. Bekiri veriyor her gün ya.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Saygı birazcık, yani Bekir Bey de bari.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen bakan olsan sana söylerim de buna söylemem.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Bakın, AK PARTİ Grubundan söz etmiyorum,
Sayın Başbakandan söz etmiyorum, sadece kendisininkini merak
ediyorum.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Bunu Plan Bütçede zaten söylemedin mi?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Şimdi, bu hükûmetler döneminde basın-yayın
karnesi giderek kötüleşiyor, en son 148inci sıraya
düşmüşüz. Artık ayıplı ülke durumuna geldik.
Cezaevindeki gazetecilerden tutun basın-yayın faaliyeti sürdüren
gazeteci arkadaşlar üzerindeki baskılara kadar, haddi hesabı
sayılamayacak kadar çok hak ihlali vardır. Hepsi bu Hükûmetin
dönemine rast geldi ve bu tesadüf değildir.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, uluslararası basın
kuruluşlarının raporlarına vesaire, bunların hiçbirine
girmeyeceğim, var zaten, vaktimi onunla harcamayacağım. Zaten
içler acısı bir durum var. Şu saat itibarıyla bizleri
izleyen halkımızın da içini daha fazla bu konuda karartmak
istemiyorum ama tablonun çok vahim olduğunu ifade etmek isterim.
Şimdi,
önemsediğim bir konu daha var, müsaadenizle konuşmamın bu
bölümünde de ona değineceğim. İfade edeceğiz, bu bütçe
görüşmelerinin tamamında ifade edeceğiz, her
konuşmamızda değineceğiz çünkü bu Meclis, bu bütçe
döneminde büyük bir ayıba imza attı, bir partinin muhalefet
şerhini sansürleyerek Türkiyede bir ilki gerçekleştirdi. Bu ayıp
size yeter ama gerçekleri ifade etmeye devam edeceğiz ve ben derim ki söz
insanın ağzından bir kere çıkar. O söz insanın
ağzından çıktığı zaman gereğini yapacak.
Şimdi ifade
ediyorum, Sayın Halaçoğlu dedi ki: Dolayısıyla
-tutanaklardan okuyorum- bütün tarihin her evresinde
Bana bir kitap getirin,
bir harita getirin, arkadaş, ben size Hakkâri bölgesinin ayrıca
Türkomanya olarak adlandırılan 10 tane harita getireyim,
Diyarbakır'ı, ayrıca vilayet olarak Diyarbakır ismiyle
getireyim. Ama Kürdistan ismiyle bana bir harita getirin, bir kitap getirin,
ben kabul edeceğim. diyor. Söz insanın ağzından bir kere
çıkar.
Şimdi ifade
ediyorum: 1893, II. Abdülhamit döneminde basılmış bir
haritayı sizinle paylaşıyorum. Harita bu, Osmanlı mührü var
altında. Nerede çıktı? Irak işgali döneminde Irak
arşivlerinde çıktı. Sultan Abdülhamit döneminde, 1893te
basılmış bir harita.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bu kart kurtistandır!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bu haritada, Osmanlıca ifade edilmiş
Kürdistan haritası var bunun içinde. Merak eden herkese çoğaltıp
göndereyim. Merak eden herkese çoğaltıp göndereceğim. Burada
var. Bir taneyle yetinmedim, bir tane istedi, bir tane daha getirdim. 1683
tarihli ikinci bir harita, gösteriyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yeni mi o? Kim çizmiş?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bunu kabul etmezseniz, bunu Osmanlılar
çizmiş.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Onu da biliyorum, onu da biliyorum. Onun ben size
daha güzelini göstereceğim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) O zaman, biliyorsunuz, niye inkâr ediyorsunuz? Biliyorsunuz,
niye inkâr ediyorsunuz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Tabii ki
Kaç? Tarihini söyle. 1800 kaç? 1800 kaç?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) - Söylüyor işte sabahtan beri!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Çıkacaksınız, burada söyleyeceksiniz. Ya
Ben o sözü söylemedim. diyeceksiniz ya da gereğini
yapacaksınız.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yok, söylemedim demiyorum, söyledim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Alın size üçüncü harita. Devam ediyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Tarihlerini merak ediyor, bir daha söyle, bir daha söyle.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) - Tarihlerini bir daha tekrar et Vekilim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Biliyorum, biliyorum, tarihini de biliyorum.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bir tane size göndereceğim, çerçeveleyip bu
haritayı size göndereceğim.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Ben de size göndereceğim. Biraz sonra
göstereceğim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bir saniye
Sayın
Halaçoğlu, siz Meclis Kütüphanesini bilir misiniz?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Neyi?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Meclis Kütüphanesini biliyor musunuz?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Bilmez miyim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bilirsiniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Tabii ki.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Aha, buradan çıkarsınız, önce bir sol,
sonra bir sağ, sonra tekrar bir sol, Meclis Kütüphanesinin
kapısına. Oradaki görevliye deyin ki: Şemseddin Samînin
Kamusül-Âlem kitabını istiyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Âlem değil, Âlâm.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Tamam mı? Âlâm kitabını istiyorum. Bak,
ne güzel, biliyorsunuz!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Tabii ki, bilmez olur muyum, herhâlde bana
öğretecek değilsiniz!
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Bakacaksınız. O kitabın, bak, size
kapağını gösteriyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kapağına gerek yok, ben hepsini biliyorum,
bende de var aynı kitap.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Hayır, Şemseddin Samî kimdir biliyor musunuz?
Bilmeyenler açısından söyleyeyim, Ali Sami Yenin babası.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Arnavuttur, Arnavut.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kimdir?
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Arnavuttur, Ali Sami Yenin babasıdır, ilk
Türkçe sözlüğü yazan, 1901de ilk Türkçe sözlüğü yazan kişidir,
bunu biliyorsunuz, romancıdır da aynı zamanda.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) İlk Türkçe sözlük Kaşgarlı Mahmut,
Divanû Lügat-it-Türktür.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Ne diyor orada? Bakın, ben size kapak olsun diye
aynen buradaki kitaptan okuyorum. Bak, buradaki kitaptan okuyorum, Türkçesini.
Zaman yettiği sürece okuyacağım.
Kurdistan: Asya-i
Garbîde kısm-ı azâmı Memalik-î Osmanîyede ve bir
kısmı İrana tabi büyük bir memleket olup, ekseriyet üzere
ahalisi bulunan Kürt kavminin ismi ile tesmiye olunmuştur.
Bir sonraki bölüme
geçiyorum, zamanımı fazla harcamayayım bu konuyla, siz
okumuşsunuz ama inkâr ediyorsunuz.
Kürdistan; Urmiye
ve Van Göllerinin sevahilinden, Kerhe ve Diyale Nehirlerinin menabiîne ve Diclenin
mecrasına dek mümted olup garb-ı şemaliîye doğru hududu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Şimalîye doğru
Evet.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Şimalîye doğru
Bak, ne güzel okuyorsunuz
ya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ezbere bilirim.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) Vallahi, işte, takdir ediyorum sizi, vallahi
Sayın Halaçoğlu! Yıllarca Türk Tarih Kurumunun
Başkanlığını yapmış, bu belgeleri
biliyorsunuz, bu kadar da ret ve inkârın arkasına sığınıyorsunuz,
sizi takdir ediyorum vallahi!
Bu tarih,
Osmanlı tarihleridir, başka yerden getirmedim; İngiliz belgeleri
değil, Osmanlı tarihi. Devamını okuyacağım çünkü
merak ediyorsunuz, Kürdistan neresidir? diyorsunuz.
Bu arada
söyleyeyim
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Söylediğiniz yerler Anadoluyla alakalı
değil
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Van Gölü diyor.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) - Hakkâri Türkomanya diyorsunuz ya, bakınız,
Hakkâriye tarihte ilk Türk ne zaman gitmiş biliyor musunuz, onu da size
ifade edeyim. 1921de. O da gitmemiş, milletvekili olarak
atanmış. Kimdir o şahıs da, ben size ismini şimdi
söyleyeyim, Mazhar Müfit Bey. Denizlilidir, Bitlis Valisiyken Hakkâriye
milletvekili olarak atandı. Ve sonra siz diyorsunuz ki: Lozan
Antlaşması imzalanırken Hakkâri Milletvekili de kabul etti.
Doğru, adam Denizlili ve Türk, reddedecek hâli yok ya. Hakkâriyi
hayatında görmemiş ve Hakkâriyle adı anılan ilk Türk
olmuştur. Daha ne söyleyeyim size. Devam edeyim.
Şimdi,
şimale
doğru Aras Havzasını Fırat ve Dicle Havzasından
ayıran taksim-i miyah hattına kadar vasıl olur. diyor. Yani
Torosların doğu yakasına, Gavur Dağına kadar olan
bölgeden söz ediyor. Bu itibarla Memalik-i Osmanîyede Musul Vilâyetinin
kısm-ı azamı, yani Diclenin solunda bulunan yerleri ve Van ve
Bitlis vilâyetleriyle Diyarbekir ve Mamuratul-Aziz Vilâyetlerinin birer
parçası ve Dersim Sancağı Kürdistandan madud olduğu gibi,
İranda dahi Kürdistan namıyla maruf olan eyaletle Azerbeycan
Eyaletinin nısfı, yani cenub-i garbî kısmı
Kürdistandır. diyor. Bence bu belgelerden sonra buraya çıkıp
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Kart kurt olayı
ADİL ZOZANİ
(Devamla) Bak, Anadolu geleneğidir, söz insanın ağzından
bir kere çıkar, o sözün gereğini yerine getirin. Size
yakışanı budur. Gelirsiniz burada, Evet, ben inkâr ettim, ben
yanlış yaptım, özür diliyorum, vardır. demeniz gerekir.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Bana sataşmada bulundu.
BAŞKAN Ne diye
sataştı Sayın Halaçoğlu?
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Daha ne sataşacak bundan böyle?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Size sataşmadı, size gerçekleri anlattı.
Kürdistan haritasını gösterdi.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Özür dilemekten tutun da, söylediklerimin yalan olduğunu,
çarpıttığımı, her şeyi söyledi. Daha ne
söyleyecek?
BAŞKAN Sayın
Halaçoğlu, ben soracağım, siz de söyleyeceksiniz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Kürdistan haritasını gösterdi, bunun
sataşmayla ne alakası var?
BAŞKAN İki
dakika söz veriyorum sataşma nedeniyle.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
19.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Hakkâri Milletvekili Adil
Zozaninin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
ikinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Değerli arkadaşlar, şimdi, Hakkâri bölgesine ilk
validen bahsediyor sayın konuşmacı ama ben de size, bakın,
Hakkâri bölgesinde yapılmış olan bir arkeolojik kazıyı
gösteriyorum, milattan önce 1200 yılına ait. Burada balballar var,
yani Türk mezar taşları -Veli Sevin- National Geographicte de
yayınlanmıştır. Ayrıca, Türk Tarih Kurumu
Belleteninde yayınlanmıştır. Dolayısıyla
(BDP
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Milattan önce biz buradaydık. Ya, bu hiç olmadı. Resmî
tarihi bile yalanlıyor.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Bir dakika, onların hepsini görecek
Dinleyin, sakin
olursanız görürsünüz, dinlerseniz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Biz çok sakiniz, çok da keyifliyiz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Dolayısıyla bu stelleri yani elinde kımız
güğümüyle, elinde hâkimiyet baltasıyla Orta Asyadaki Türk
balballarının aynısını Hakkârideki kazılarda
ortaya çıkmış olarak görürsünüz ve milattan önce 1200 yılına
aittir. Bunlar da ayrıca, dediğim gibi, National Geographicte de
yayınlanmıştır.
Diğer taraftan,
tabii, burada göstermeye çalıştıkları haritalar 1890
yıllarından sonradır. Çünkü 1877-1878 Osmanlı Rus
Savaşından sonra şark meselesi dediğimiz ortam
içerisinde
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) E, hani hiç yoktu? Hiç yok. demiştiniz.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Devamla) Tabii, yok. O, siyaseten yapılmış haritalardan söz
ediliyor.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Hem var, hem yok. 1800lü yıllar
Çevir kazı
yanmasın.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Aha, ben de
burada 1500 yılına ait bir harita gösteriyorum. Hakkâri bölgesi
Türkomanya olarak yazıyor, Diyarbakır vilayeti ayrıca
yazıyor, Kürdistan ise, onun da söylediği gibi, bir kısmı İranda olmak üzere
Süleymaniye, Erbil ve Luristan bölgesi olarak gösteriliyor.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Van Gölü çevresi diyor.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Van Gölü Süleymaniye değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bunlar bir tane değil.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Van Gölü, Van Gölü çevresi diyor.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Van Gölü nerede?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Urmiye Gölü tarafından söz ediyor, şey
tarafından değil.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Var ama yok.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ya, hani yok diyordun, Urimiye de yoktu hesapta, hiç yoktu,
şimdi Urimiyeye geldiniz.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Dersim nerededir?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bakın, yine, Almanyada çıkmış
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Dersim nerededir Sayın Halaçoğlu?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dersim, son yüzyılda söylenilen şey. Siz
Dersimi de Kürtleştiriyorsunuz. Dersim Farsçadır.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Biz kart kurt sesi çıkarırız, siz merak
etmeyin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Der kapı demektir, sim gümüş demektir
Farsça, gümüş kapı demektir.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Yalnız kaldınız orada.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bakın, 16ncı yüzyıla ait yine
başka bir harita.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kart kurt sesi çıkaranlarız, merak etmeyin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yine oraya Türkomanya yazıyor.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Belki Mahir Bey yardımcı olur Kürdistanla
ilgili.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Mahir Bey, siz de bir yardımcı olun.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yardımcı olun, Kürdistandan bahsediyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, siyaseten ortaya konmuş
haritalarla benim karşıma gelmeyin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kürdistanla ilgili sıkıştı, yardım
edin.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Kürtçe yazılmış, Kürt tarihiyle
gelin. Eski tarihte mademki kadim
milletsiniz, kadim tarihinizle gelin. Kürtçe olarak, kadim tarihinizle gelin,
kadim haritalarla gelin.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Osmanlı haritası kadim değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Yiğitseniz gelin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaçoğlu.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) - Osmanlı haritası kadim değil mi, bu
harita kadim değil mi? Aha bu kadim değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Kadim değil. 1890, 1890 haritası.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) 1890da mı kabul edildi cumhuriyet?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Getir, getir. 1890, Osmanlı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hiç yok dedin. Hiç yok dedin, şimdi 1890lar diyorsun.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Eski dedim ben size.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) 1890 kaç? Eski değil mi?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır, sonradan uydurup uydurup çıkarın.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ayıp ayıp! (MHP ve BDP sıralarından
karşılıklı laf atmalar)
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
I) RADYO VE TELEVİZYON
ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezî 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezî
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezî
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Eral Dora, Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sayın Başkan, bu Parlamentoda Hükûmet diye bir şey
yok mu? Bu Hükûmet niye susuyor? Bekir zevkinden dörtköşe oluyor.
Bekir, sen bu
memleketi bölmek istiyor musun, istemiyor musun?
BAŞKAN
Sayın Genç, lütfen şu tarzınıza bakın!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) - Sayın
Başkan, böyle bir ifade olur mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) Böyle bir şey olur mu ya! Burada Türkiye Cumhuriyeti devleti bölünüyor, Bekir
dörtköşe oluyor orada. Böyle bir şey olur mu ya!
Ya, Bekir, çık
konuş yahu, dilin yok mu ? Sağır mısın, gözün kör mü?
Bir çık konuş ya!
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Hatip var kürsüde.
KAMER GENÇ
(Tunceli) Yahu, bırak, o konuşsun ya!
BAŞKAN
Sayın Dora, sürenizi yeniden başlatıyorum.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında
Vakıflar Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, vakıflar, toplumda
sosyal adaleti ve barışı temsil eden çağdaş sosyal
organizasyonların, gönüllü kuruluşların, tarihsel olarak eski
ama bir o kadar da canlı örneğidirler. Vakıflar, ait
oldukları toplumun sosyal bünyesi, kültürel yapısı ve
değerlerinden beslenirler. Özellikle, Türkiyede sosyal devletin birçok
yükümlülüğünü vakıflar yerine getirmektedir.
Cemaat vakıfları ise gayrimüslim
azınlıklara ait kilise, manastır, okul, hastane gibi
kurumların yönetimini üstlenen vakıflardır. İslam hukukunun
normlarına ve Osmanlı yönetiminin millet sistemi pratiklerine göre
tesis edilmiş olan cemaat vakıfları cumhuriyetin kurulması
aşamasında Lozan Antlaşmasının azınlık
haklarına ilişkin hükümleriyle koruma altına
alınmıştır.
Değerli milletvekilleri, Lozan Antlaşması,
gayrimüslim azınlıklara kendi eğitim, sağlık, din ve
hayır kurumlarını kurma ve yönetme, kendi kaynaklarıyla
açacakları ve idare edecekleri özel okullarda ana dillerinde eğitim
görme gibi hakları bir anlamda güvence altına almak gayesi
taşır. Lozan Antlaşması, Türkiye devletine de
azınlıkların bu haklarından yararlanabilmeleri için önemli
görevler yüklemiştir. Üst hukuk özelliği taşıyan bu
uluslararası anlaşmanın hükûmetlere, atfettiği
yükümlülüğe karşın cumhuriyet döneminde çıkarılan
yasalar ve uygulanan ayrımcı politikalar gayrimüslim
azınlıkların Lozan Antlaşmasında öngörülen eşit
vatandaşlık konumuna ve pozitif haklarına aykırı
kısıtlamalar getirmiştir. Merkeziyetçi, dinsel ve etnik
farklılıklar karşısında homojenleştirici bir ulus
devlet modeli dayatılması azınlık cemaat
vakıflarının idamesini çok zorlaştıran koşullar
getirmiştir. Öte yandan, devlet, bu vakıfların mülkiyet sorununu
bir insan hakları ve vatandaşlık meselesi değil, bir millî
güvenlik ve dış politika sorunu ve dinsel bir hoşgörü meselesi
olarak algılamaya devam etmektedir.
Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesiyle
birlikte 1936 yılında devlet tüm vakıflara mülklerini beyan etme
ve tapuya kaydettirme zorunluluğu getirdi. 1936 yılından sonra
azınlık vakıfları gerek satın alma gerekse
bağış yoluyla gayrimenkul edinmeyi sürdürürler, ta ki
Yargıtay 1974 yılında azınlık
vakıflarının mülk edinmelerini yasaklayan kararı verene
dek. Nitekim cemaat vakıfları 1936 yılından 1970li
yıllara kadar satın alma, bağış ve vasiyet gibi
yollarla taşınmaz edinmiş ve tapuya kaydettirmişlerdir.
Ancak 1974 tarihli Yargıtay kararıyla bu beyannameler vakfiye olarak
kabul edilmeye başlanmış ve bu tarihten sonra cemaat
vakıflarının yeni mal edinmeleri engellendiği gibi,
Yargıtayın bu kararına istinaden peş peşe açılan
davalar neticesinde Ermeni, Rum, Süryani, Keldani ve Musevilere ait yüzlerce
taşınmaza el konulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin 1999 yılında Avrupa Birliğine
üyeliği için resmen aday ilan edilmesi Avrupa Birliğine uyum dönemi
olarak kabul edilen yeni bir dönemin başlamasına vesile
olmuştur. 1999-2002 yıllarında iktidarda olan koalisyon hükûmeti
döneminde bazı reformlar gerçekleştirilmiş olmakla beraber son
yıllarda azınlık vakıflarının Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde açtığı davaların da etkisiyle
2003, 2008 ve 2011 yıllarında azınlık
vakıflarıyla ilgili olarak önemli düzenlemeler
gerçekleştirilmiştir ancak bu düzenlemeler mazbutaya
alınmış vakıflar meselesini kapsayacak çözümler
üretmemiştir.
Bilindiği
gibi, 1935 Vakıflar Kanununun cemaat vakıflarını mülhak
vakıf statüsüne alması bu vakıfların mazbutaya
alınmasına ve böylece taşınmazlarına el
konulmasına yasal dayanak sağlamıştır. Mazbutaya
alınan bu vakıfların taşınmazlarının
yanı sıra yönetimleri de Vakıflar Genel Müdürlüğünün
kontrolüne geçmiştir.
Mazbut
vakıflarla ilgili çarpıcı bir örnek vermek gerekirse,
İskenderun Süryani Katolik Vakfı mazbutaya alınmış ve
bu vakfa ait kilise binası yıllarca müstehcen filmlerin
gösterildiği bir sinema olarak kullandırılmıştır.
AK PARTİ döneminde bu vakfa ait yapılar restore edilmiş, restore
edilen yapı, sadece kilise binası kısmıyla
sınırlı olmak üzere kiralama usulüyle İstanbul Süryani
Katolik Vakfının kullanımına
bırakılmıştır. Ancak, restore edilen yapı
içerisinde yer alan dükkânlar ve diğer taşınmazlar vakfın
kullanımına bırakılmamıştır.
Mazbutaya
alınan vakıfların ilgili cemaatte yarattığı
mağduriyetin iyi anlaşılması açısından somut bir
durumu sizlere aktarmak istiyorum. Geçen Paskalya Bayramında Eş
Başkanımız Sayın Gültan Kışanak ile birlikte
İskenderun Rum Ortodoks Kilisesini ziyaret ettik ve cemaatin Paskalya
Bayramını kutladık. Daha sonra İskenderun Süryani Katolik
Kilisesini ziyarete gittik, onların da Paskalya Bayramını
kutlamak için. Kilise binasında bizleri karşıladılar,
bayramlarını kutladık ancak bizi misafir edecekleri,
oturtacakları bir mekânları yoktu. Bu nedenle kilise binası
içerisinde bize içecek ikram etmek zorunda kaldılar. Bunun nedeni ise
vakfa ait olduğu hâlde, el konulmuş bulunan dükkân ve diğer
taşınmazların cemaatin tasarrufuna
bırakılmamış olmasıdır yani bu vakfın
mazbutaya alınmış olmasıdır. Orada Süryani Katolik
cemaati üyelerinin bizleri karşılamaları esnasında yüzlerine
yansıyan mahcubiyeti unutmamız mümkün değildir. Bana göre, bu
mahcubiyet aslında hepimizin mahcubiyetidir.
Haddizatında
ilgili cemaate ait olan bir ibadethaneye önce el konulması, ardından
da o cemaate kira karşılığında
kullandırılması uygulamasını kamuoyunun ve
insanlığın takdirine bırakıyorum. Bilinmelidir ki el
konulmuş yüzlerce taşınmazın iadesi için azınlık
vakıflarınca müracaat edilmesine rağmen bunlardan çok azı
iade edilmiş, müracaatların çok büyük bir kısmı ise
reddedilmiştir. Ret gerekçeleri bizce Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 1inci Protokolünde yer alan mülkiyet hakkına,
evrensel hukuka ve Lozan Antlaşmasının lafzına ve ruhuna
aykırılık teşkil etmektedir.
Tuzla Ermeni
Yetimhanesi, bugün Mardinin en ihtişamlı yapısı olan ve
şu anda müze olarak kullanılan Süryani Katoliklere ait Patrikhane
binası ve Edirne Sinagogu iade edilmeyen taşınmazlar konusunda
kamuoyunun da yakından bildiği örneklerden yalnızca
birkaçıdır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan demokratikleşme paketini
açıklarken "Mor Gabriel, diğer adıyla Deyrulumur
Manastırı arazisi manastır vakfına iade ediliyor. Böylece
bir haksızlığı gideriyor, Süryani
vatandaşlarımıza önemli bir haklarını teslim ediyoruz.
Süreç devam ediyor, incelemeler devam ediyor. Hiç kimseyi mağdur etmeden,
hak sahiplerine haklarını teslim edeceğiz." demiştir.
Biz, Mor Gabriel Vakfının arazilerinin iadesini bir hakkın
iadesi olarak değerlendiriyor ve olumlu bir gelişme olarak görüyoruz.
Sayın Başbakanın bu söylemine de değer biçiyoruz.
Bu bağlamda bizim
beklentimiz, 1912den başlamak üzere, 1936 beyannamesinde
kayıtlı olup olmamasına bakılmaksızın,
gayrimüslim cemaat vakıflarının ellerinden
alınmış bulunan ve mazbutaya alınmış
vakıflar da dâhil olmak üzere hiçbir şart ileri sürmeden ilgili
cemaatlere iadesidir. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu
iddia eden bir devlete yakışan da budur.
Değerli
milletvekilleri, din ve inanç özgürlüğünün önemli bir bileşeni olan
din adamı eğitimine ilişkin kısıtlamalar gayrimüslim
toplumun karşılaştığı temel sorunlardan biri
olmaya devam etmektedir. Hükûmete yapılan başvurulara ve üst düzey
devlet yetkililerinin tekrar açılabilmesine yönelik olumlu
beyanlarına rağmen, Heybeliada Ruhban Okulunun da yeniden
eğitime başlamasına hâlen izin verilmediği bilinmektedir.
Ruhban okulunun
açılmaması da Lozan'ın 40 ve 42nci maddelerine açıkça
aykırılık teşkil etmektedir. Ruhban okulu bu ülkenin bir
kurumudur.
Yunanistan ile
ilgili olarak mütekabiliyet ilkesi ileri sürülerek açılmaması, Lozan
Antlaşmasının ve uluslararası hukukun bir ihlalidir. Bu
durum aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası prestijini de
zedelemektedir.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, Alevi yurttaşlarımıza ait
bazı vakıf mülklerine de el konulmuştur. Hâlâ cemevlerinin yasal
bir statüye kavuşturulmamış olmasını da büyük bir
hukuksuzluk ve ayrımcılık olarak görmekteyiz ve bu durum, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 9uncu maddesini yani düşünce,
vicdan ve din özgürlüğü ile 14üncü maddesindeki ayrımcılık
yasağını açıkça ihlal etmektedir.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu,
vakıfların seçim yönetmeliği sorunudur. Vakıflar Genel
Müdürlüğü tarafından iptal edilmiş olan cemaat
vakıflarının yönetim kurullarının seçimini düzenleyen
yönetmeliğin yerini tutacak yeni ve çağdaş bir yönetmeliğe
ivedilikle kavuşmaları gerekmektedir. Yönetim kurullarının
seçimini düzenleyen yönetmeliğin bir yıldan uzun süredir mevcut
olmaması cemaat hayatını sekteye uğratmış ve bu
nedenle görev zamanları dolmuş cemaat yöneticileri çeşitli idari
sıkıntılar yaşamaktadırlar. Mevcut hukuki boşluk,
demokratik hak ihlallerine, anayasal bir hak olan seçme ve seçilme
özgürlüğünün kullanılmamasına sebep olmaktadır. Söz konusu
sıkıntılar ilgililerce Vakıflar Genel Müdürlüğüne iletilmesine
rağmen, henüz bir sonuç alınamamıştır.
Gayrimüslim cemaatlerin ruhani kurumlarının,
patrikhanelerin ve hahambaşılığın tüzel
kişilikten yoksun olması, dinî cemaatin varlığını
sürdürebilmesi için gerekli olan kimi eylem ve işlemlerin
gerçekleştirilememesine neden olmaktadır. Buna bağlı olarak
yaşanan hak ihlalleri bugün uluslararası hukukta
tartışılmakta ve tüzel kişiliğe sahip olma
hakkının tanınmaması Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi kararlarında da din özgürlüğünün ihlali olarak
değerlendirilmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, her ne kadar son on
yıl içerisinde azınlık vakıflarına ait el
konulmuş taşınmazların iadesi noktasında bazı
olumlu düzenlemeler yapılmış olsa da, yukarıda
saydığımız birçok sorun hâlâ çözümlenmiş
değildir.
Vakıflar
Kanunu geçici 11inci maddeye dayanılarak cemaat
vakıflarının ellerinden alınmış bazı
taşınmazlar iade edilmiştir. Ancak, bu maddenin de
karşılayamadığı durumlar mevcuttur. Örneğin,
11inci madde 1936 Beyannamesini esas almaktadır. Mesela, Hatay'daki
vakıfların 1936 Beyannamesi olması zaten mümkün değildir.
Dolayısıyla Hatayda bulunan cemaat vakıflarının
taşınmazlarının bu maddeye istinaden iadeleri de mümkün
olamamaktadır çünkü 1936 yılında Hatay Türkiye'ye bağlı
değildi.
Özellikle 1974'ten
itibaren Yargıtayın kararıyla gayrimüslim vakıflara
sistematik bir şekilde el konulması süreci,
azınlıkları büyük bir gelir kaybına uğratmış
ve azınlıkları fiilî olarak Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığı dışına itmiştir. Bu durum,
azınlıkların kendi kültürlerini yaşatma konusunda büyük
sıkıntılara düşmelerine yol açmış ve bunun
doğal bir sonucu olarak, Türkiye'nin en büyük zenginliklerinden birisi
olan Süryani, Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklar her geçen yıl
ciddi nüfus kayıpları yaşamış, birçok
vatandaşımız yaşadıkları toprakları terk
edip Avrupa ülkelerine göç etmek zorunda kalmışlardır.
Temennimiz,
mazbutaya alınmış vakıflar başta olmak üzere biraz
önce de ifade ettiğimiz gibi- 1912'den itibaren ve daha sonra 1936
Beyannamesi gerekçe gösterilerek cemaat vakıflarından
alınmış ve üçüncü şahıslara haksız biçimde
devredilmiş tüm taşınmazların hiçbir şart öne
sürmeden, bir an önce iade edilmesi ve sosyal, kültürel, siyasi, eğitim ve
dinsel alanlarda günümüzde azınlıkların
karşılaştığı tüm sorunların bir an önce
çözüme kavuşturulmasıdır.
Ayrıca
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesinden kültürel mirasımız
olarak artık kabul edilmesi gereken kilise, manastır, sinagog gibi
yıkılmaya yüz tutmuş tarihî yapıların restorasyonu
için daha fazla ödenek ayrılması, kültürel mirasımıza ve
toplumsal barışımıza da hizmet edecektir.
Bu
düşüncelerle, 2014 bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını temenni ediyor, tekrar Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süre on beş
dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu ve bağlı Atatürk Araştırma Merkezinin, Atatürk
Kültür Merkezinin 2014 yılı bütçeleri hakkında Barış
ve Demokrasi Partisi Grubu adına görüşlerimizi paylaşmak üzere
söz aldım. Hepinizi ve ekranları başında bizleri izleyen
tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, söz konusu kurumların tekçi zihniyetin ürünü
olduğunu, kuruluş felsefesine uygun olarak işlevlerini
sürdürdüğünü ancak bu ilkelerin evrensel bilim kurallarına ve
Türkiyenin toplumsal, tarihsel gerçekliğine uygun
olmadığını defalarca dile getirdik. Türk ve Türklük empoze
edilerek Türkiyede yaşayan halkların dillerini ve tarihlerini
görmezden gelen bu kurumların, inkâr ve asimilasyon
politikalarının resmî kurumları olduğu açıktır.
Adı geçen kurumlar hakkında zaman zaman görüş bildirerek tarihî
misyonlarını bundan sonra yerine getiremeyeceklerini, 21inci
yüzyılın evrensel değerleri ile taban tabana karşıt
duruma düştüklerini vurguladık. Bu kurumların kendilerini revize
etmeleri, kaynaklarını gözden geçirerek yenilemeleri gerekiyor. Tarih
kitaplarında yer alan tarihî çarpıtmalar ile sözcükler başta
olmak üzere, diğer kaynaklar da ayrımcı ve cinsiyetçi
öğelerden arındırılmalıdır.
Türk Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu hakkında kanun teklifi vererek hem kurumun isminin hem de
çalışma kapsamının değişmesini önerdik ancak bu
konuda herhangi bir adım atılmadı. Bu itibarla, bu önerimizi
yeniden paylaşmak isteriz. Kurumun adının Anadolu ve
Mezopotamya dil ve tarih kurumu ya da daha kapsayıcı olması
açısından diller ve tarih kurumu olması Türkiye gerçekliğine
uygun olacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyede etnik kökenleri
farklı onlarca halk bulunuyor. Bu halkların en
kalabalığını ise Kürtler oluşturuyor. Bunun doğal
bir sonucu olarak da her halkın bir tarihi ve ana dili bulunuyor. Ancak, Türkiye'deki
mevcut yasalara ve uygulamalara bakıldığında, sanki bu
ülkede yalnızca Türkler yaşıyor gibi bir uygulama mevcut.
Kürtlerin ana dili
olan Kürtçe başta olmak üzere, Türkiye'de yaşayan halklara ait diller
hakkında ne bilimsel bir araştırma ne de
yaşatılmasına dönük bir çalışma yürütülmektedir.
Uluslararası insan hakları savunucuları, Türkiye nüfusunun yüzde
20 ile 25inin Türkçe dışındaki ana dilleri
konuştuğunu ve bu dillerin yazılı hâle getirilmezse yok
olacağını öngörmektedirler.
Şu an,
Türkiye'de mevcut tek kurum Türk Dil Kurumu olup bu kurumun yalnızca Türk
dili hakkında araştırmalar yaptığını
biliyoruz. Yine, başka bir kurum olan Türk Tarih Kurumu da aynı
felsefeyle kurulmuş ve benzer işlevler görmektedir. Sitesinin
açılış sayfasında, Atatürke ait olduğu söylenen
şu sözler yer almaktadır: Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir.
Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat
insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.
Türk Tarih
Kurumunun tarih kitaplarına ve diğer yayınlarına
bakıldığında, tarihi yapana sadık
kalınmadığı açıkça görülmektedir. Tarihi yapanlara
sadık kalınsaydı, çocuklarımız Kürt ve Kürdistan
gerçekliğini ders kitaplarında öğrenerek büyürdü ve bugün, biz,
bu kavramlar üzerine bu kadar tartışmazdık.
Değerli
milletvekilleri, tarihi gerçek ve tarafsız bir biçimde aktarmak yerine, bu toprakların en kadim
halkı olan Kürtlere resmî Türk tarih kitaplarında yer
verilmemiştir. Bu topraklardaki tarihi Türklerden önce başlayan
Kürtlere ait resmî bilgiler tarihsel gerçeklikle örtüşmüyor.
Bu kurumların
misyonu ve vizyonu değişmelidir diyoruz. Her zaman söylediğimiz
gibi, kurumların kadrolarına şu an Kürt dili ve Kürt tarihi
üzerinde çalışma yapan, akademik araştırmalar yürüten
kişi ve kurumlardan kadrolar alınarak idari yapıları da
değiştirilmelidir. Bu kurumlar, Türkiyenin sosyolojik ve tarihsel
gerçekliğine uygun bir işlev gören kurumlar hâline getirilmelidir. Bu
kurumlar, bu ülkede yaşayan sadece bir halkın dili ve tarihi üzerinde
çalışmalar yürüterek diğer halklara haksızlık
yapmaktadırlar. Biliyoruz ki cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, Türk
halkının dili ve tarihi dışında bütün diller, dinler,
kimlikler yasaklanmış, tarih ters yüz edilmiştir.
Bu ülkede
Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Çerkezlerin, Lazların
neler yaşadıkları tarih kitaplarında yer
almamıştır. Okullarda, çocuklarımıza bilimsel bilgi
diye masa başında, Türklere zaferler yazan, göçleri, sürgünleri,
katliamları hasıraltı eden, Türk ve Türklük için diğer
halklara yapılan her haksızlığı kutsayan kitaplar
yazılmış ve zihinler bu tezlerle şekillendirilmiştir.
Zihinlerin gerçek dışı bir tarih bilgisi ile
şekillendirilmesinin bedeli elbette ağır olmuştur. Kürtler,
Aleviler, diğer halklar, inançlar, dinler ve diller bu kitaplarda yok
sayılınca, aslında Türkler de dâhil tüm halklar kendilerine
yabancılaştırılmıştır. Türkiye, resmî
tezlerle kimliklerini, dillerini, dinlerini saklayarak yaşayan
halkların hapishanesi olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi hâlâ Kürdistan
tartışması yaşanması, adının resmî
tutanaklarda yer almasının engellenmesi işte tam bu resmî
öğretilerin bir sonucudur. Önce Kürt yoktur. denirdi, bu
gerçekliğin önüne geçilemeyeceği anlaşıldı. Artık
Kürtler var, dilleri var. deniyor, şimdi ise Kürdistan yok. Bu nidalar
yükseliyor. Kürtler de Kürdistan da vardır. Kürdistanın Türkiyede
kalan kısmına Bakure Kurdistane, Irakta kalan kısmına
Başure Kurdistane, Suriyede kalan kısmına Rojovaye
Kurdistane, İranda kalan kısmına Rojhilate Kurdistane denir.
Kürtler katliamlardan geçirildi yok edilemedi, Kürdistan da tutanaklardan
silinmekle yok olmayacaktır.
Bunlar, bunca
yıldır inkâra, yok saymaya, asimilasyona karşı verilen
mücadele, özgür bir yaşama zemin hazırlamanın temelleridir.
Kürtlerin mücadele tarihi bu gerçekliğe dayanıyor. Resmî tarih Yok.
diyebilir ancak Kürtler ve Kürdistan vardır. Bu gerçekliği
reddetmenin bedeli, Kürtlerle birlikte Türkiyede yaşayan tüm halklar için
ağır olmuştur ve olmaya devam etmektedir.
Kaybedilmiş,
parçalanmış bir bölgenin, yok edilmiş, göçertilmiş,
sürülmüş bir halkın, kendi dili, tarihi, kültürü ile yeniden özgürce
yaşayacağı bölge elbette Kürdistandır. Telaffuzu bile
yasaklanmış, hiçbir ders kitabında yer almamış
zararlı bir cemiyet olarak Türk tarih kitaplarında geçen Kürdistan
ismi çok doğaldır ki şimdi zihinlerde
şaşkınlık yaratacaktır ancak kendisini tarihçi olarak
addeden, okumuş, araştırma yapmış kişilerin
Kürdistan adına tahammülsüzlüğü, açıkça Kürt
düşmanlığıdır. Toplumun bunu bilmemesi anlaşılabilir
ancak bir milletvekilinin, bir siyasetçinin, tarihçinin bunu inkârı, cehaletten
öte bir art niyet ve faşizan bir tutumdur. Bu faşizan tutum
yüzündendir ki Kürtler kendi topraklarında yıllardır ana dilinde
eğitim görme hakkından yoksundurlar. Daha kısa bir süre önce içi
boş paketlerin birinde akıllara zarar, bilimsel tüm gerçeklikleri
reddeden bir uygulama ile karşı karşıya kaldık. Türkçe
dışındaki diğer dillerle ancak özel liselerde, üstelik de
9uncu sınıfta, sadece matematik ve fen alanı derslerinde
öğrenimin dayatılması pedagojik anlamda dil öğrenme
metodolojisini hiçe saymıştır. 9uncu sınıfa kadar
resmî ideoloji ile egemen dille bütün derslerin eğitimini alan bir çocuk
matematik ve fen alanı dersleri ile ana dilini nasıl
öğrenecektir? Sayın Başbakanın ve bu konuda kendilerine
danışmanlık yapanların bu empatiyi kurmalarını öneriyorum.
Bunun tek bir açıklaması var; o da devletin asimilasyon
politikalarından geri adım atmadığıdır.
İlkokul ve ortaokulda asimile edeceksin, sonra da Gel, dilini 9uncu
sınıfta bu bilim dışı yöntemle öğren.
diyeceksin. Bu, bir halka hakarettir, onu küçümsemek, yok saymaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bahsetmiş olduğum
zihniyetin tezahürü olan ve toplumsal bir trajedi hâline dönüşen
şüpheli asker ölümleri ve bazı hak ihlalleri hakkında birkaç
cümle ile konuşmamı bitireceğim.
Analarımızın
gözü dağ ve kışla yollarında; biri savaş bitsin,
gerilla olan kızı, oğlu, eşi sağ salim dönsün diye dua
eder, diğeri daha 20sinde asker olan oğlunun yolunu gözler. Evet,
belki bugün asker ve gerilla arasında çatışmalar
yaşanmıyor ancak polisin elindeki silahla siviller katlediliyor ve
kışlalardaki şüpheli asker ölümleri devam ediyor. Karsın
Kağızman ilçesinin Akyayla köyü nüfusuna kayıtlı Adem
Kalkan, Bingöl 2nci Komando Tabur Komutanlığında askerlik
yapıyordu, 23 Haziranda hayatını kaybetti. Askerî yetkililer
İntihar etti. dedi, aile karşı çıktı,
Hakkımızı arayacağız. dediler. Babası Bedir
Kalkan Başbakanlığa oğlunun ölüm sebebini öğrenmek,
yetkililerden bir açıklama almak için gittiğinde tutuklanıp
Erzurum Cezaevine kondu, sebep olarak ise yedi yıl önceki bir olay
gösterildi. Baba üç aydır tutuklu, aile perişan, çocukların
psikolojisi altüst. Anne Neriman Kalkan Çocuklarımı okuldan
alacağım. Bu ülkeye güvenim kalmadı. Oğlum öldürüldü, babası
cezaevinde. Başımıza daha ne geleceği belli değil.
diyor. Buradan yetkililere ailesi adına soruyorum: Adem Kalkan neden ve
nasıl hayatını kaybetmiştir? Babası Bedir Kalkan neden
tutukludur? Mehmetçik deyip kutsallık atfettiğiniz değerlere
saygınız bu kadar mıdır? 20 yaşına kadar askere
alıp ağır koşullarda tuttuğunuz bu gençler sizin
sorumluluğunuzda değil midir? Aileye bunun hesabı neden
verilmiyor?
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hak ihlallerinin en fazla
yaşandığı alanlardan biri de cezaevleridir. İnsan
Hakları Gününde de işkence ve kötü muameleye karşı hak
ihlalleri devam ediyor. Gümüşhane E Tipi Cezaevindeki siyasi
tutsakların doktor muayenesi elleri kelepçeli olarak yapılıyor.
Tutsaklar bu insanlık dışı muameleye karşı
çıkarak açlık grevi yapıyorlar. Bütün bu yaşanan
haksızlıkların ortadan kaldırılması ve bugün
Anayasaya aykırıdır. diye kabul edilmeyen sözcükler
kullanılamaz ve tutanaklara geçemez tartışmalarının
önüne geçilmesi ancak demokratik bir anayasanın yapılmasıyla
mümkün olacaktır diyor ve bu bütçenin bu şekilde görüşmeye
açılmasını kabul etmediğimizi bir kez daha belirterek
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın
konuşmacı şahsıma Tarihçi, ırkçı ve faşist
söylemiyle sözlü sataşmada bulundu.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, sataşma
nedeniyle iki dakika süre veriyorum.
Buyurun.
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
20.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtanenin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
ikinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; aslında, tarihle yüzleşmek çok kolay
bir iş değil, kişiler için hele hele. Eğer, yeni bir tarih
yazmaya kalkışıyorsanız, burada iyice
bocalarsınız.
Şimdi, tarihte herhangi bir şekilde bir Kürt
devletinin var olup olmadığını sorduğum zaman hiç
kimse Vardır. diyemez.
AYLA AKAT ATA (Batman) Nasıl Vardır.
diyemez!
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) İnkâr ederseniz
tabii ki olmaz.
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Eğer, Kürt tarihi
öğrenmek istiyorlarsa Minorskyi okurlar, orada Minorskynin bunlarla
ilgili ne söylediğini çok daha iyi anlarlar zannediyorum. Bununla ilgili
birçok kitap vardır, bunları okumalarını tavsiye ediyorum.
Şimdi, faşist ve ırkçı olarak
nitelendirildim. Ben, hiçbir zaman ırkçılık taraftarı
olmadım. Bugüne kadar da konuşmalarımın hepsinde, kim
olursa olsun, bir ülkede yaşayan herkesi insan olarak nitelendirdim, o
ülkenin vatandaşları, özbeöz vatandaşları olarak
nitelendirdim ve herkesin aynı hukuk sistemi içerisinde değerlendirilmesi
gerektiğini söyledim. Dolayısıyla Şunlar ayrı, bunlar
üstün, bunlar üstün değildir. gibi bir iddiam şimdiye kadar hiçbir
zaman olmadı. Eğer Faşist. diyorsa Irkçı. diyorsa onu
bizzat kendileri yapıyorlar. Çünkü, buraya çıkıp sürekli olarak
Kürt sözünü dile getiren, bununla ilgili sürekli konuşma yapan
kendileridir. Eğer, biz de şöyle söyleseydik o zaman
söyleyebilirlerdi: Evet, her şey Türktür, herkes Türktür, bu ülke Türk
kalacaktır. Böyle bir şeyi ifade etmedim bugüne kadar. Hiçbir zaman
Kürtler yok. demedim, Kürdistan da yok demedim. (BDP sıralarından
alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Aman aman, olmadı
şimdi, daha bir saat önce Kürdistan yok. dedin, Kürt yok. dedin
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Ama, Kürdistan
Anadoluda değildir, bunu söyledim. Dolayısıyla, Kürdistan
Anadoluda değildir, Irakta Süleymaniyede, Erbildedir, bunu kaç kere
söyledim, kaç kere söyledim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Neyse doğru
yola geldiniz ya, bu da iyi bir gelişme.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Dolayısıyla, sizin kendiniz de
bunları ifade ettiniz. Herhangi bir şekilde bunun aksi söz konusu
değildir. Asıl, beni faşist ve ırkçı söyleyenler,
kendileri aynı işlemi yapmaktadırlar.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, müsaade ederseniz ben bir cevap
vermek istiyorum.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sayın Başkan, ne dedi ki?
BAŞKAN Bir
saniye
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani, bizim grubumuzu faşist olmakla suçladı. Çok
kısa bir cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, benim anlamadığım, hem
alkışladınız konuşmayı hem de cevap vereceksiniz;
anlaşılır gibi değil yani.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Yani, bu kadar güzel kurgulanmış bir
konuşmayı alkışlarız tabii.
BAŞKAN
Alkışlamakla zaten anlaşıldı konu. Hayır, ne
açıklayacaksınız?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Aynı zamanda, grubumuza faşist göndermesi
yaptı.
BAŞKAN E,
niye alkışladınız peki?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Çok kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Niye
alkışladınız peki?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Nasıl?
BAŞKAN Niye
alkışladınız peki?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Sizden mi müsaade alacağız
alkışlayıp alkışlamayacağımıza?
BAŞKAN
Buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Meclis Başkanısınız yani ne yapıp
ne yapmayacağımıza karar veremezsiniz!
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hem alkışlamak hem itiraz etmek! anlamında
söyledi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Kabul ettiği için alkışladık,
başka bir şeyi alkışlamadık.
21.-
Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Kayseri Milletvekili Yusuf
Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında BDP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bence
bu tartışma doygunluğa ulaşmıştır. Ben,
vicdan sahibi, mantıklı bütün milletvekillerinin bu
tartışmadan alması gereken mesajları
aldıklarını düşünüyorum.
Ancak, Türk Tarih
Kurumunun şimdiki Başkanı Sayın Metin Hülagünün birkaç
cümlesiyle bu tartışmayı bitirmek istiyorum. Sayın Metin
Hülagü şöyle diyor: Anadoluya geldiğimizde Kürtler zaten burada
vardılar. Biz 1071de gelmişiz Anadoluya. Türk ve Kürt tarihine
baktığımız zaman, çok fazla ortak noktalarımız
var ama ulus devlet olunca diğer ulusları
dışlamışız. diyor Kürt tarihi tabii ki de vardır
yani Kürt varsa tabii ki tarihi vardır. diyor. Dolayısıyla,
bugünkü Türk Tarih Kurumu da bütün bu tartışmalara noktayı
koyuyor.
Tabii, Sayın
Hocam yıllarca Türk Tarih Kurumunda da Başkanlık yaptı ama
onun Başkanlık yaptığı dönemlerde, bu meşhur
kart kurt teorileri gündeme geliyordu. Bizler karda yürürken kart kurt sesi
çıkardığımız için Kürt olmuşuz.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Düzgün yürüseydiniz!
İDRİS
BALUKEN (Devamla) Böyle bir tarih anlayışından geliyor
Sayın Hocam.
Yine, Kürt
denince, sadece, yazdıkları resmî yalan tarihlerde zararlı
cemiyetler arasında zikredildi Kürtler. Dolayısıyla, zihniyet
değişiyor, Başkanlık yaptığı Türk Tarih
Kurumu da değişiyor, bilimsel gerçeklerle ve bu ülkenin gerçekleriyle
bir yüzleşme başlıyor. Bugünkü, daha doğrusu son iki günkü
tartışmalar da bu anlamda bence, son derece faydalı ve verimli
olmuştur.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan, az önce, hatip benden
bahsederek Kart kurt resmî teziyle yazdığımı ve
konuştuğumu söylüyordu.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, hayır. Kurum
Türk Tarih Kurumu
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben, öyle bir şey içerisinde hiçbir zaman
olmadım. Zannediyorum ki, kendisi 1980 yılında çıkan, Tarih
Kurumundaki
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ama o teoriye karşı hiçbir şey de demediniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Osmanlı İmparatorluğunda
Aşiretlerin İskanı aşiretlerin yerleştirilmesi
kitabına bir baksın.
İkinci olarak,
kart kurt gibi söz, hiçbir zaman benim tarafımdan hiçbir yerde söz
konusu edilmemiştir ama şunu söyleyeyim
BAŞKAN
Şahsınızı kastetmedi zaten Sayın Başkan.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Hayır. Benimle bağlantılı
söyledi yalnız. Dolayısıyla
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Kurum
Kurum
Siz de kaç yıl Başkanlık
yaptınız, düzeltmediniz.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Kurum da yapmadı, kurumda da böyle bir şey
söz konusu olmadı. Dolayısıyla, bunun düzeltilmesini ve Meclis
tutanaklarına girmesini istiyorum.
Ayrıca, biz
Anadoluya geldiğimizde biz Bizanslılarla çarpıştık.
Bizanslıları yendik.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Beraber
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Bizanslıları yendikten sonra
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Kürtler de uzaydan geldi!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) -
Anadoluda 4 beylik kuruldu.
Artukoğulları nerede kuruldu? Mardin bölgesinde kuruldu.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, böyle bir usul yok
BAŞKAN Grup
Başkan Vekili olduğu için Sayın Baluken.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Olur mu öyle şey? Tabii ki var.
Mardin bölgesinde
kuruldu. Mengücekoğulları, Saltukoğulları, Ahlatşahlar
kuruldu. Peki, buralarda
Daha sonra, Anadolu Selçuklu Devletinin
yıkılmasından sonra Tavâifi mülûk dediğimiz Anadolu
beylikleri ortaya çıktı. Niye içinde bir tane Kürt beyliği
yoktu?
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yarın onu açıklayacağız size.
Yarın Kürt beyliklerinin tarihini anlatacağız size.
AYLA AKAT ATA
(Batman) Nasıl yoktu?
BAŞKAN Evet,
konu anlaşıldı.
Teşekkür
ediyorum.
VII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
I) RADYO VE TELEVİZYON
ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J) VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) ATATÜRK KÜLTÜR, DİL
VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezî 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezî
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezî
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N) TÜRK DİL KURUMU
(Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O) TÜRK TARİH KURUMU
(Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Şimdi, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına 4üncü
konuşmacı Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili.
Süre on beş
dakika.
Sayın
Zenderlioğlu, buyurun. (MHP ve BDP sıralarından
karşılıklı konuşmalar)
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Duymadım.
BAŞKAN
Söyleyin Grup Başkan Vekilinize.
EMRULLAH
İŞLER (Ankara) Vallahi, artık Kürtten bahsetmeyin.
BDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Vallahi söyleyeceğim
artık. Yani, bu saate kadar her şey söylendi, biz de bir ekleme
yapacağız yani, kusura bakmayın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile ilgili, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
Kurumu hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca, Veysi
İşbilir, Reşit İşbilir, Bermal Topçu
Yüksekovada
polis saldırısı sonucu yaşamanı yitiren bu
kardeşlerimize Allahtan rahmet, Kürt halkına da
başsağlığı diliyorum.
Aslında, bu
bütçe, halkımızın sorunlarına cevap olacak bir bütçe
değildir. Burada, işçilerin, köylülerin, emekçilerin, dar
gelirlilerin sorunlarına cevap olacak kapasitede bir bütçe
olmadığından dolayı bu bütçeye Evet. demek mümkün
değildir.
Vahşi
kapitalizmin, kapitalist modernitenin Orta Doğuda Batı
emperyalizmiyle birlikte halkları birbirine katarak boğazlaması
sonucunda 20nci yüzyılın yıkımları,
savaşları kadar kördüğümleri çözümlenememiş ve bunlar
21inci yüzyıla miras kalmıştır. Hâlen bu problemler,
bölgede birçok ülkedeki geçmiş yüzyıldan kalma çelişkiler,
Kürdistanın bölünüp parçalanması bu çelişkilerin bir sonucudur.
Dinsel, mezhepsel, ulusal taleplerden kaynaklanan sorunlar, güncel olarak da
ekolojik işsizlik, dengesiz nüfus artışları, bölgesel,
eşitsiz sömürü, talan, göç ve ırkçılık, özellikle ulusal ve
dinsel karakterli sorunlar birçok alanda çatışmalı
durumların sürmesine bugün de neden olmuştur.
1920li
yıllarda, Anadolu halkıyla birlikte yürüttüğümüz Türkiye'nin
kurtuluş mücadelesinin sonucunda kazanılan
bağımsızlığın ardından ilan edilen
cumhuriyetin aradan geçen doksan yıla rağmen demokratik bir
niteliğe kavuşmadığı ortadadır. Daha çok,
katı merkeziyetçi ulus devlet sistemi, kültürel
farklılıkları zenginlik olarak kabul etmeyip yok sayan bu
anlayışın sonucuna yol açmıştır. Bu açıdan,
Türkiyede yaşayan tüm toplumsal kesimlerin özgürlük, eşitlik
taleplerini; sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunlarını çözümsüz
bırakan büyük bir eşitsizliği ortaya çıkarmıştır.
Bu topraklarda yaşayan -başta Kürtler ve Kürt halkı olmak üzere-
bütün farklılıkları yok sayarak bunun da ötesinde asimile
ederek, bir insanlık suçu işleyerek kültürlerini ortadan
kaldırmayı resmî bir ideoloji olarak benimseyen yönetim
anlayışı, hiçbir toplumsal soruna çözüm olmadığı
gibi, tekçi bir devlet yönetimi anlayışıyla, toplumu tek
tipleştirmeyi uygun bulmuştur. Bu temelde, toplumsal ihtiyaçlara
cevap olmak yerine, krizlere ve bunalımlara neden olmuştur. Katı
merkeziyetçi ulus devlet olarak örgütlenen devletin siyasi ve idari
mekanizmaları, demokratik bir cumhuriyet yaratmaktan çok oligarşik
bir yapılanmayı yaratmıştır. Bu açıdan
değerlendirdiğimizde, toplumu yok etmenin, halkları yok etmenin
birinci derece tarihlerini ve dillerini yasaklayarak silmektir. Bu birinci dil
yani işgal edilen yerlerin
Biz bunu Hindistanda gördük, İngilizler
ilk girdiklerinde onların dilini yasakladılar, kültürlerini
yasakladılar, akabinde tarihlerini sildiler. Bu temelde, Türkiye Cumhuriyetinin
daha kurulduğu ilk günlerinden beri dil kurumları üzerinde örgütlenen
tekçi devlet anlayışı, günümüzün demokratik, çoğulcu
siyasal yaşamıyla taban tabana zıt bir karakter
kazanmış ve tarihsel olarak geçerliliğini yitirmiştir. Türk
Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, özünde bütün farklı dillere hizmet eden
kuruma dönüşmesi gerekirken
Aksi takdirde bu kurumun hiçbir
kıymetiharbiyesi olmayacaktır. Cumhuriyetin kuruluşuyla
birlikte, egemen siyasal kültür hâline getirerek tek ulus, tek dil
anlayışı bir ürün olarak ortaya çıkmıştır.
Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Anadolu ve Mezopotamyayı boydan boya
Türkleştirmek için, Kürtlerin, Ermenilerin, Lazların, Gürcülerin,
Çerkezlerin, Rumların, Süryanilerin ve diğer tüm halkların
kültürlerini ve dillerini yok saymıştır. Bu dillerle ilgili tüm
çalışmaların sonucunu tarihten silmeye
kalkışmıştır. Örnek olarak, Kürt dilinde
yaratılan bütün eserleri yasaklamıştır. Bu
anlayış bir kültür düşmanlığıdır. Ahmedi
Haniden Melaye Bateye kadar, Melaye Cizirî, Cigerxwin, Osman Sabri, Fekiye
Teyrana kadar hâlen bunların eserleri yasaklanan eserler
arasındadır.
İnsanların
dilini yasaklamak, asimilasyona tabi tutmak bir insanlık suçudur. Bu suç,
Türkiye'de bütün halklara karşı doksan yıldır
yaşatılmaktadır. Özellikle bu suç, başta Kürt
halkının kültürünü çalmış, çırpmış,
soymuş, hâlen talan etmeye devam etmektedir.
Cumhuriyet
tarihinde Kürdistanla ilgili hazırlanan Kürt raporları
doğrultusunda, Kürt halkına ait birçok ezgi, şarkı,
şiir Türkçeye çevrilerek bu topluma Türk kültürü olarak sunulmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz Türkiyesinde konuşulan
34 dilin 18i kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Meclis kürsüsünde İngilizce konuşmak serbest, ama Kürtçe Bilinmeyen
bir dil olarak zabıtlara geçmektedir.
Bundan böyle
önerimizdir, Kürtçe bilen bir stenografın buraya atanması, daha
doğrusu resmî kurumlarda bundan böyle Kürtçe bilenlerin istihdam edilmesi
talebimizdir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bizimkiler ne olacak?
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Oysaki bu dünyada birçok ülkede birden fazla
dil konuşulmaktadır ve o dil hiçbir zaman o ülkeyi bölmemiştir.
Her ne hikmetse, bu Meclis, kaç günden beri Türk sopasıyla Kürtleri
terbiye etmeye çalışıyor, inkâr etmeye çalışıyor,
Kürdistan var mı, yok mu? tartışmasını açıyor.
Ben bir Kürtüm, Kürdistanlıyım, coğrafyam açık. Bir insan
ana rahmine düştükten sonra, o beş ay sonra anası hangi
duygularla, hangi düşüncelerle, hangi dili kullanıyorsa çocuk onunla
öyle büyüyüp gelişiyor ve doğduğunda Türk ise Türkçe
konuşuyor, İngiliz ise İngilizce konuşuyor. E, Kürtçe...
Kürt ise Kürtçe konuşacaktır ve gözünü açtığı o
topraklarda ayaklarını bastığı yer onun mekânı
olacaktır. Bunun mekânına ne diyoruz? Kürdistan diyoruz. Türkistan
var, Suudi Arabistan var, Belucistan var, bunları söylerken insanlar o coğrafyadan
tecrit mi ediliyor? Böyle boş tartışmalarla
zamanımızı geçiriyoruz.
Bir tarihçi şöyle diyor: Biz bu topraklarda
yıllarca yaşamışız ama siz Türkler Orta Asyada bütün
kitaplarda var, siz kendiniz yazdınız, biz de okuduk ilkokulda, Orta
Asyadan geldiğinizi, sonradan Anadoluya geldiğinizi
1071
yılında Bizans İmparatorluğuna karşı mücadele
birlikte verildi, ilk stratejik ittifak o gün kurulmuştur. Kürtler ve
Türklerin tarihteki stratejik ittifakları 1071den sonra, 1514te
yapılmıştır, 1920lerde yapılmıştır,
onun için 1920nin ruhundan söz ediyoruz, 1921 Anayasasından söz
ediyoruz. İşte bu 1921
Anayasasının birçok maddesinde Kürtlerden söz etmektedir ve bu
devletin Kürtlerin ve Türklerin devleti olduğundan söz etmektedir. Bu
konuyu Mustafa Kemal İzmir konuşmasında, basın
toplantısında söylemektedir, 17 Ocak 1923. Ama, Lozan bu ülkeyi
parçalamıştır. Lozana gönderilen, yanıltan milletvekilleri
gidip orada onay vermiştir, demişlerdir ki: Bu devlet hem Kürtlerin
hem Türklerin devletidir. Ama sonradan tabii ki çark edilmiştir. Bu
nedenle, Türk Dil Kurumunun amacı sadece Türk dilini geliştirme
olmamalıdır, Türk tarihini yazma olmamalıdır. Burada,
Türkiyede yaşayan tüm halkaların tarihine ve diline dikkat
etmelidir. Eğer bu temelde yaklaşmıyorsa bu bir inkârdır.
Hâlen inkara devam edilmektedir. Eğer siz o ülkenin insanlarına,
diline, kültürüne saygı duymuyorsanız inkârın
dışında herhangi bir anlamı var mıdır, herhangi
bir anlam çıkarılıyor mu? Modern demokrasi ve evrensel insan
haklarına tamamıyla ters olan bu anlayışı
reddediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz Barış ve Demokrasi
Partisi olarak, eğitimde Türkçe dışında dilleri yasaklayan
Anayasanın 42nci maddesiyle vatandaşlığı düzenleyen
Anayasanın 66ncı maddesinin behemehâl değiştirilmesini
talep ediyoruz. Üniversitede kurulan Kürdoloji bölümlerinin yanında
diğer tüm Anadolu ve Mezopotamyada konuşulan dillerle ilgili
bölümlerin açılmasını talep ediyoruz. Yerel ve ulusal kanallarda
Kürtçe ve diğer dillerde yayın yapmayı öneriyoruz. Okullarda
Kürtçe eğitim verilmesi
Bunu seçmeli ders ya da ek ders olarak
değil, normal bir eğitim müfredatına dönüştürmek
gerekmektedir. Allahtan korkun ya! Şöyle diyor: İşte,
kolejlerde gitsinler, okusunlar; özel okullarda gitsinler, okusunlar. Peki, bu
fakir fukara halkın -nasıl gidip- o okullarda okuma imkânı
vardır sizce? Nasıl okusun? Akşam ekmeği evine zor götüren
bir baba çocuğunu nasıl o kolejlerde okutacak, nasıl özel
okullarda okutacak? Bu ülkede Kürtler vergi veriyorsa, askerlik yapıyorsa
bir Türk hangi hakları haizse bir Kürtün de o hakları haiz
olması gerekir. Bunun dışında yapılanların
hiçbiri önemli değildir ve önem arz etmesi de mümkün değildir.
Okullarda Kürtçe eğitim verilmesi
Bu seçmeli dersi nereden
çıkardınız, buna da bir anlam biçemiyorum?
Cezaevlerinde
görüyoruz, cezaevlerinde insanların kendi dilleriyle okumaları bile
engellenmektedir. Düşünebiliyor musunuz, gönderilen mektuplar, bu
mektuplar bir ay sonra ailelerin eline geçiyor ve bir ay sonra bu insanlar bu
mektupları ancak okuyabiliyor? Bu temelde, birçok insan gerçekten profesör
olmuş, akademisyen olmuş ama sıra Kürtlere gelince, Kürtler
olunca Kürtler yoktur.
Kürt sözcüğü
bu kadar ürkütücü müdür? Kürtler bu medeniyet seviyesinden daha mı
aşağıdır? Oysaki Kürtler Orta Doğuda, Mezopotamya
havzasında en üst düzeyde medeniyetleri yaratan bir topluluktur, bir
halktır, şu anda da 40 milyon, bu halk buradadır. 1639
yılında Kasrı Şirin Antlaşmasıyla ikiye bölünen
bu halkı Lozan Antlaşmasıyla da dörde bölmüşsünüz.
Peki, şimdi,
böyle bir şey yok. Bir günde Kürtler nasıl ortaya çıktı,
bir günde nasıl bir coğrafya çizildi, bir günde nasıl bu
topluluk yaratıldı? Buna baktığımızda ne kadar bu
inkârın ters olduğu, bu inkârın insanlıkla
bağdaşmadığı ortadadır. Bir şair şöyle
söylüyor, diyor ki:
(x) Bunu
söyleyen binlerce şairimiz var, binlerce, kültür yaratan
insanlarımız var ama maalesef siz bunları yasaklayarak bugüne
kadar geldiniz ama bundan böyle bu yasaklara karşı en demokratik
haklarımızı kullanarak bunun doğru
olmadığını bütün halka deklare edeceğiz ve 76 milyon
şu anda bizi dinliyorsa bir Kürt
olarak şunu söylüyorum: Artık inkâra, imhaya gerek yok. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına ilk konuşmacı İlhan Yerlikaya, Konya Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İLHAN YERLİKAYA (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Mali Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının RTÜK bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, görevi televizyon yayınlarını
düzenlemek ve denetlemek olan, özerk, tüzel kişiliği olan bir kamu
kuruluşudur. Üst Kurulun iki tane temel işlevi vardır, iki tane
temel görevi vardır değerli arkadaşlar. Bunlardan biri, radyo ve
televizyon yayıncılığı alanını düzenlemek;
diğeri, idari, mali, hukuki ve teknik şartları yerine getiren
yayın kuruluşlarına kanal ve frekans tahsisi yaparak yayın
izni ve lisansını vermektir.
Değerli arkadaşlar,
bizden önceki konuşmacılar AK PARTİ iktidarını
eleştirdi ama burada şunu söyleyeyim: RTÜKün görevleri
arasındaki frekans ihalesini yapmak bize nasip oldu. Bizden önce
yıllarca ne frekans planlamasını ne de ihaleyi yapabildiler
dolayısıyla bunu buradan net bir şekilde söylemek istiyorum. Bu
süreci tamamladık, ihale yapıldı ve şu anda kasamıza
da 2004 yılı itibarıyla girecek.
Konuşmacı
arkadaşların hiçbiri bütçeyle ilgili, RTÜK bütçesiyle ilgili
konuşmadı. Ben isterseniz buradan genel rakamları da vermek
istiyorum:
RTÜK bütçesi olarak
2011 yılında gelirlerimize baktığımızda 115
milyon, 2012de 137 milyon, 2013te 162 milyon ve 2014teki öngörülen rakam da
457 milyon ki bu 457 milyon aslında bunun 2 katı kadar. Frekans
tahsisinde ücretler taksit taksit alındığı için bu
şekilde. Dolayısıyla önceki gelirlerimize göre rakamımızı
3 kat, neredeyse 4 kat artırmışız. Dolayısıyla
burada RTÜKün temel görevlerinden biri olan bu frekans ihalesini
yapmış olmanın gururuyla alnımız açık olarak bunu
buradan deklare edelim.
Burada şunu da
belirtelim: Rakamlara bakılırsa, değerli kardeşlerim,
önceki rakamlarda 81 milyon civarında maliyeye destek veriyoruz RTÜK
olarak. Yani RTÜK hem kendi kendine yetebilen bir kurum hem de gelirlerinin
büyük bir kısmını maliyeye aktaran bir kurum. Bu yeni öngörülen
gelirle birlikte neredeyse dörtte 3ünü RTÜK maliyeye devredecek; bunu da
buradan belirtmek isterim.
Peki, RTÜKün
ikinci temel görevi nedir? İkinci temel görevi de yayınları,
kanunda belirtilen ilkelere ve Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu
uluslararası anlaşmalara uygunluk açısından denetlemektir.
Yani denetleme görevi. RTÜKün denetleme görevi, değerli arkadaşlar,
uzmanlık esasına göre yapılmaktadır. Uzmanlar
raporları hazırlamaktadır ve bu hazırlanan raporlar da her
hafta Üst Kurulda gündeme getirilmekte, müeyyide uygulanması gerekenlere
müeyyide uygulanmakta. Daha önceki yasamızda, biliyorsunuz, müeyyideler
kademeli bir müeyyide sistemiydi, etkin değildi. Şimdi, bu sistemde
değiştirildi, daha etkin hâle geldi.
Bir başka
husus: Biz Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olarak sadece müeyyideler
uygulamıyoruz, onun yanında, daha gönüllü uygulamalar, etkinlikler de
yaptık. Yine, izleyici bildirimleri ve şikâyetlerine de çok önem
veriyoruz. Bunu hem uzmanlarımız değerlendiriyorlar hem de gelen
bu izleyici şikâyetlerini ilgili kurumlara, yani televizyon
kanallarına da gönderiyoruz. Bunlarla ilgili bilgileri de birazdan
vereceğim.
Bu
değerlendirmeler çerçevesinde, 2013 yılının dokuz
aylık döneminde 2.845 adet radyo ve televizyon değerlendirmeye tabi
tutulmuş ve rapor hazırlanmıştır. Bu süreç içerisinde,
yine, 54 toplantı yapılmış ve 2.432 müeyyide kararı
yapılmıştır, yani denetlemeyi düzgün bir şekilde
yapmışlardır. Müeyyide kararlarının yüzde 74ünün
konusu reklam gelirleri. 1.815 adet reklam geliri bunların içerisinde.
Bir başka
husus, burada belirtmek istediğimiz: İzleyiciler 444 1 178 RTÜK
İletişim Merkezini arayarak yayınlarla ilgili görüş ve
düşüncelerini iletebilmektedirler. Denetim açısından bu da,
bence, çok önemli bir husus çünkü izleyicilerden gelen bu 444 1 178 veya
bunun dışında birtakım yollardan gelen bildirimler,
şikâyetler de hem uzmanlara verilmekte hem de ilgili televizyonların
yayın kanallarına, onların
sorumlularına gönderilmekte; onlar da bunlara dikkat ederek
yayınlarını kontrol etmektedirler. Yine, web sitesi ve e-posta
aracılığıyla bu yayınlarını
incelemektedirler. Bunu da önemsiyoruz çünkü yayıncılık bir nevi
siyasi parti gibi işlemektedir. İyi yayın yapılırsa,
halkın nabzı iyi tutulursa ratingleri iyi olur, yoksa marjinal hâle
gelir. İzleyici-yayıncı ilişkisi tıpkı
seçmen-parti ilişkisi gibidir; bunu da buradan belirtmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bunun dışında, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
zaman zaman da daha başka etkinlikler yapabilmekte, uygulamalar
yapabilmekte. Örneğin, 2012 yılında spor yorum
programlarında bazı hadiseler olunca Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
ve Televizyon Yayıncıları Derneğinin çağrısı
üzerine spor camiasını oluşturan kurumların temsilcileri ve
bu spor programını yapan kanalların müdürleri bir araya
geldiler, çalışma grubu oluşturdular ve neticede rehber ilkeler
yayınladılar. Bu rehber ilkelerin yayınlanması ve
kanalların da buna gönüllülük esasına göre uyması neticesinde
şikâyetler yüzde 12lerden yüzde 4lere kadar düşmüştür.
Yine, gıda
takviyesi ürünleriyle ilgili benzer bir şikâyet
yoğunlaşması olmuş, Sağlık
Bakanlığı ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
başvuruları üzerine bunlarla ilgili gerekli işlemler
yapılmıştır.
Bunun
dışında, RTÜK uluslararası camiada da birtakım
etkinlikler yapmıştır; EPRA, Akdeniz Düzenleyici Otoriteler
Ağı gibi ağların üyesi ve Karadeniz
Yayıncılık Düzenleyici Kurullar Forumu (BRAF) ve değişik forumlarla ilgili
üyeliği vardır. Bunun dışında daha başka
etkinlikler var ama süremiz sınırlı olduğu için bununla
yetinelim.
Çok değerli
milletvekilleri, 2014 Mali Yılı Bütçe Kanun
Tasarısının ve RTÜK bütçesinin ülkemiz açısından
hayırlara vesile olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına ikinci konuşmacı İhsan Şener, Ordu Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İHSAN ŞENER (Ordu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 2014 yılı bütçesi
üzerine görüşlerimi ifade etmek istiyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, buraya
çıkan, gruplar adına konuşan arkadaşların çoğu tartışmaların
zeminini yüzyılın başında olduğu gibi işte,
milliyet, ırk, coğrafya temeline dayadılar, her biri
diğerine ders vermeye kalktı ama bütçe üzerine konuşmalar daha
az oldu. İnsanca yaşayabileceğimiz bir coğrafyayı
kendimize, çok anlamsız tartışmalarla zehir etmeye
çalışıyoruz. Hâlbuki insan haklarına dayalı, insan
hakları temelinde, hangi ırktan, hangi dilden, hangi dinden olursa
olsun, ortaklaştığımız sözleşmeler üzerine
birlikte yaşamak hepimiz için özlenen şeydir. Umarız bundan
sonraki süreçte bu kısır tartışmaları aşarak
medeni dünyanın yaptığı gibi birbirimize daha
saygılı topluluklar olarak yaşarız diyorum.
Tabii, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu da bir demokratikleşme süreci ürünü olarak
algılanabilir. 1993 yılına kadar radyo ve televizyon yayınları
tek elden yürütülüyordu. 1990 yılında Anayasaya rağmen bir özel
televizyon yayına başladı ve üç yıl Anayasanın
yasaklamasına rağmen özel yayın yaptı. 1993
yılında Anayasa değiştirildi ve yayın tekeli
kaldırıldı. 1994 yılında da 3984 sayılı
Kanunla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kuruldu. Bu Kurul radyo ve
televizyonların yayınlarını düzenleyen bir kurum olarak
hayata geçti. Kurulduktan bu yana, yapması gereken frekans ihalelerini
gerçekleştiremedi, hâlâ daha gerçekleştiremedi. 6112 sayılı
Kanun yani 2013 yılında çıkardığımız kanun
bu ihalelerin bir an önce yapılmasını öngörüyor, mecbur hâle
getiriyor. İhaleler yapıldı fakat bir yayın kurumunun
itirazıyla şu anda yürürlüğü durduruldu. Yani Türkiyede radyo
ve televizyonlar, özel radyo ve televizyonlar, yaklaşık yirmi üç
yıldır illegal yayın yapıyorlar, ruhsatsız,
düzenlemesi olmadan yayın yapıyorlar. Bunun önüne geçilebilmesinin
yolu şudur: Her alanda olduğu gibi devlet bütün hakları kendine
toplamış ve milletin ve özel kurumların yanlış
yapacağı üzerine bina ederek geliştirdiği için her hamle
tepkiyle ve refleksle karşılanmış. Bu sebeple bu ihalelerin
de maalesef şu anda yürürlüğü durdurulmuş durumdadır.
Şu anda Üst
Kurul kayıtlarına göre, kablo ortamında 135, uydu ortamında
340 yayın kuruluşuna lisans verilmiştir. 246 televizyon ile
1.059 radyo kuruluşunun da müracaatları henüz beklemektedir. 3 Mart
2011den itibaren en geç iki yıl içinde Üstü Kurula bu ihalelerin
sonuçlandırılması zaruretini getirmiştir ama bahsettiğim
gibi, bu kaos henüz daha devam etmektedir. Ayrıca, karasal analog
yayınların planlamasının zorluğu da ortadadır.
Dünya sayısal yayınlara geçtiği hâlde henüz Türkiyede tam
anlamıyla bu da uygulanmak durumunda olamamıştır ihaleler
nedeniyle.
Radyo ve Televizyon
Üst Kurulunun gelişmiş demokrasilerdeki partnerleri
bağımsız ve özerk kurumlardır ama Türkiyede bir devlet
kurumu olarak teşekkül etmiş durumdadır. Hâlbuki yayın
kuruluşlarının, kendi geleneklerini, örflerini, yayın ahlak
ve ilkelerini kendileri belirleyerek bu devlet kurumunun düzenlemesinden bir an
önce uzaklaşmaları gerekmektedir. Umarız kısa zamanda
Türkiyede de yayın gelenekleri ve ahlakı yayıncı
kuruluşlar tarafından geliştirilerek devlet bütçesinden böyle
bir denetleme süreci kısa zamanda son bulur diyorum.
2014 yılı
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına üçüncü konuşmacı
Mehmet Naci Bostancı, Amasya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET NACİ BOSTANCI
(Amasya) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
1920de kuruldu, cumhuriyetimizden üç yaş daha büyük. Savaş
zamanı çok yerinde oluşturulan bir kurum çünkü Anadoluda o
savaşı yürütürken hem içeriye hem dışarıya neler olup
bittiğini iletmek lazım. Çünkü yeni bir dünyayla iç içeyiz, bu
dünyada her nerede ne yaşanıyorsa dünyanın kalan tarafıyla
da ilgili sonuçları oluyor. O bakımdan, bu tür kurumları 20nci
yüzyılın başından itibaren -19uncu yüzyılda da var-
oluşturmak her devlet için gerekli hâle gelmiştir. 19uncu
yüzyılın başlarında bir İngiliz başbakanı
-1800lerin ilk başları- diyor ki Avam Kamarasında
yapmış olduğu bir konuşmada: Beyler, artık iktidarda
yeni bir ortağımız var. Bu ortağımız kamuoyudur.
Bu İngiliz başbakanı 1800lerin başında bunu içerideki
kamuoyu için söylüyor ama bugün yaşadığımız dünyada
dünya kamuoyu diye bir şey var. O yüzden burada her ne
yaşanıyorsa Amerikada, Rusyada, Çinde dünya kamuoyu her yerde
yaşananla ilişkili, ilgili; ülkeler, insanlar hem içeriye hem
dışarıya konuşma lüzumunu hissediyorlar. İletişim
çağında kitle iletişim araçlarının rolü de bir
bakıma bu iletişimi sağlamak, haberdarlığı
sağlamak. Ancak, kitle iletişim araçları masum değil
arkadaşlar. Malum, sözlü kültür, yazılı kültür ve seyirlik
kültür diyorlar. Kitle iletişim araçları bir tarafıyla toplumsal
müzakereye, iktidar ilişkilerine kitlelerin katılımına
aracılık ediyorlar, çok doğru ama diğer taraftan da
kesinlikle yepyeni bir dünya oluşturuyorlar. Öylesine bir dünya ki bazen
bizim burada yapmış olduğumuz, çok hayati anlamlar
atfettiğimiz tartışmalar bile bu yeni dünyada hiçbir anlam ifade
etmiyor.
Eski Yunan
mitolojisinde çobanların tanrısı Pan vardır,
yarısı keçi yarısı insan. Kitle iletişiminin egemen olduğu modern zamanlarda da
insan, gövdesiyle bir yerde ama kafasıyla hayalî ilişkiler
dünyasındadır. Bu da kitle iletişim araçları marifetiyle
oluyor.
Kitle iletişim araçları, burada
da, Mecliste de yaşıyoruz
Bakın, şu anda gayet sakin bir
şekilde çekimler oluyor, arkada arkadaşlar biraz da uyuyor
pozisyonundalar ama onların ne zaman canlı olduklarını
hepiniz hatırlarsınız. Bir Amerikalı sinemacı diyor
ki: Bir filmde kapıdan giren oyuncu seyircilere hiçbir şey söylemez.
Ama ne zaman ki pencereden girer, işte o zaman bir durum yaratır.
Şimdi, burada da pencereden girilsin, durum olur. Pencereden
girildiği zamanlar da oluyor! Bu Mecliste bütçeye ilişkin,
Türkiyenin geleceğine ilişkin hakikaten birçok tartışma,
konuşma yapılıyor, bunlar layıkı veçhile basın
yayın organlarında yer almıyor. Ama ne zaman ki pencereden
giriliyor, mesela bir talihsiz söz söyleniyor yahut da şuraya oturuluyor
yahut da masaya bir yumruk atılıyor, bardak kırılıyor,
bütün bunlar haber oluyor. Mesele sadece bunların haber olması
değil arkadaşlar, aynı zamanda, medya -magazinleşme diyoruz
ya- insanları kışkırtıyor. Diyor ki medya: Bu habercilik
tarzıyla, bu magazinleştirici anlatım tarzıyla sesinizi mi
duyurmak istiyorsunuz? O zaman action yapacaksınız yani aksiyon,
eylem yapacaksınız. Konuşmak yetmez, kapıdan girmek yetmez,
pencereden girmenin yolunu bulacaksınız. İşte, bu
kışkırtıcılıktır. Bu, yeni bir
dünyadır. Bu, şeylerin anlamını, olup bitenlerin, hayatın
anlamını magazinleştirici bir tarzda anlatırsanız o
zaman kitle iletişiminde yerinizi bulacağını size söyleyen
bir dünyadır. İnsanlar buna kışkırtılır
mı? Evet. İnsanlar kışkırır mı buna? Evet.
Nitekim çok çeşitli örneklerini de görüyoruz.
İHSAN ŞENER
(Ordu) Ekşın
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Ekşın, evet.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET NACİ BOSTANCI
(Devamla) Değerli arkadaşlar, hakikaten bu kitle iletişiminin
olumlu ve olumsuz yanlarıyla neler getirdiğini anlamak görmek çok
önemli, buna da beş dakika yetmez Erdem Bey.
Çok teşekkür
ediyorum, saygılar. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına dördüncü konuşmacı Selçuk Özdağ, Manisa Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2014 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Kültür ve medeniyetimizde
vakıf, bir mülkün bütün faydasını insanların yararına
bırakarak kıyamete kadar başka birinin mülküne geçmeyecek
şekilde kullanılmasının sağlanması anlamına
gelmektedir.
Vakıflar,
insanlık tarihi kadar eski müesseselerdir ancak İslam
inancının iyilik, şefkat ve dayanışma
duygularını yücelten ve öncelik hâline getiren
yaklaşımıyla bambaşka bir hüviyete kavuşmuştur.
İnfakta bulunmak, iyilik ve hayırda yarışmak, toplumdaki
fakir ve kimsesizlere yardım eli uzatmak inancımızın
yücelttiği müstesna değerlerdir. Yaradandan ötürü yaratılanlara
merhamet ve sevgiyle yaklaşma düşüncesi vakıfların
müesseseleşmiş şeklidir.
Bizim inancımıza
göre mülk Allah'ındır, servet insana verilmiş bir emanettir. Bu
anlayış vakıflar eliyle, toplumun her yönden sürekli olarak
yenilenmesini sağlamış, yardımlaşma ve
dayanışma duygusunu güçlendirmiş, bugün bizim "empati"
dediğimiz eşsiz bir diğerkâmlık numunesi vücuda
getirmiştir. Paylaşma duygusunun oluşturduğu
yakınlaşma duygusu toplumun harcı olmuş, duygudaş bir toplumun
oluşmasına hizmet etmiştir.
Değerli
milletvekilleri, özellikle Selçuklular döneminden itibaren
yaşadığımız coğrafyada çok sayıda vakıf
kurulmuştur. Vakıflarımız bu topraklarda sadece hayır
kurumları olarak değil, aynı zamanda,
yaşadığımız coğrafyanın
vatanlaşmasına önemli katkılar sunmuştur.
Değerli milletvekilleri, siyasetçiler,
gelecek tarihe konuşan insanlardır, sözleriyle, icraatıyla o
ülkenin tarihini inşa ederler. Dünden bugüne biriktirdiğimiz kültürel
değerler de bizimdir. Aşır Efendizade Mustafa Kamil Efendi
"Evkaf Nedir? isimli eserinde vakıfları bir "millî müdafaa
teşkilatı" şeklinde ifade ederek bu kurumların
vatanın bel kemiği olduğuna dikkat çekmiştir. Bugün, 780
bin kilometrekare topraklarda birileri ayrı bir vatan olgusu, ayrı
bir coğrafya olgusu oluşturmasına rağmen, değil 76
milyon, sadece vakıf eserlerimiz dahi, bu, ayrı bir vatan olgusunu,
ayrı bir coğrafya olgusunu engellemeye yetecektir.
Değerli
milletvekilleri, Osmanlı devrinde vakıf kültürü altın
çağını yaşamıştır. Günümüzde, hâlâ, Müslüman
Türk tarihinin tapu senetleri olarak dört kıtada
varlığını sürdüren sayısız vakıf eseri
bulunmaktadır. 1500'lü yılların başında Osmanlı
topraklarının beşte 1i vakıf toprağı hâline
dönüştürülmüştür. Bu sebepledir ki 16ncı yüzyıl
Osmanlı devri "vakıf cenneti yüzyılı" olarak
tanımlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde vakıf faaliyetleri Vakıflar Genel
Müdürlüğü eliyle yürütülmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü 52
bin adet mazbut vakfın idarecisi ve temsilcisi olmasının
yanı sıra, 276 adet mülhak, 4.747 adet yeni kurulmuş ve 165 adet
cemaat vakfının işlemlerinin denetimi, vakıf eserlerinin
bakımı ve onarımını gerçekleştiren bir
kuruluşumuzdur.
Devlet bütçesinden
hiç katkı almayan Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün bütçesi 2003'ten
günümüze yaklaşık 10 misli artarak 44 milyon liradan 420 milyon
liraya çıkmıştır. 2014 mali yılında bütçesi 428
milyon 748 bin TL olarak öngörülmüştür.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü, yılda, ancak birkaç tane eseri restore edebilen bir
kurumdan AK PARTİ iktidarıyla birlikte yüzlerce eseri bir yıl
içerisinde restore edebilen bir kuruma dönüşmüştür.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Eskidendi, eskidendi.
SELÇUK ÖZDAĞ
(Devamla) - 2003 yılından günümüze yaklaşık 4 bin eserin
onarımı başarıyla tamamlanmıştır.
Vakıf
medeniyetinin yaşatılması için son on yılda yurt içinde
önemli faaliyetler gerçekleştiren Vakıflar Genel Müdürlüğü,
vakıflar alanında asırlardan gelen tecrübesini son yıllarda
Türkiye dışındaki Osmanlı vakıf eserlerinin
bulunduğu ülkelere taşımaya başlamıştır. Bu
çerçevede, ilk kez kendi bütçesinden Bosna-Hersek, Makedonya ve Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde de restorasyon faaliyetlerine
başlamış, yurt dışı restorasyon
çalışmaları için 2014 bütçesinden 15 Milyon TL kaynak
ayırmıştır.
Ayrıca, bu
alanda çalışan kurumlarla iş birliği yapılarak üç
kıtada bulunan Osmanlı vakıf eserlerinin envanteri
oluşturulmaya başlanmıştır. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün yurt dışındaki bu yoğun faaliyetleri
İslam ülkelerindeki vakıf teşkilatlarının dikkatini
çekmiş ve son üç yıl içerisinde birçok Müslüman ülkede de vakıf
teşkilatlarına ait eğitimler verilmiştir.
2003
yılından bugüne kadar Vakıflar Genel Müdürlüğünce ülkemize
2 milyar TL değerinde yatırım yapılmıştır.
70 bin kişiye istihdam sağlanmış, 510 milyon TL kira geliri
elde edilmiştir. Yapılan çalışmalar neticesinde
yalnızca 2013 yılının ilk on aylık diliminde
yaklaşık 287 milyon TL kira geliri elde edilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, vakıflar, iktisadi, sosyal, kültürel ve medeni
münasebetler bakımından çok müstesna kaideleri olan kuruluşlardır.
Senetleri çerçevesinde kamu yararına faaliyet gösteren
bağımsız varlıklardır.
Değerli
milletvekilleri, Şanlıurfada bir anne çocuğuna şöyle bir
nasihatte bulunmuştur: Lütfen evimize gelirken
ayakkabılarını dışarıda çıkar. Neden
anne? diye sorduğu zaman da Şanlıurfa toprakları
vakıf topraklarıdır. ifadesini kullanmıştır.
Biz, böyle bir medeniyetin çocuklarıyız yani
ayakkabısının tozunu dahi evine getirmeyecek kadar asil bir milletin
çocuklarıyız. Devleti yönetenler ve devletin kişi ve
kuruluşları da inşallah bu şuur içerisinde devlete hizmet
eder.
Bu bütçenin
hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına beşinci konuşmacı Cem Zorlu, Konya Milletvekili (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA CEM ZORLU (Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde görüşlerimi
açıklamak üzere AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, bir
Konyalı olarak, hoşgörü timsali, yaşamını
Hamdım, piştim, yandım. sözleriyle özetleyen Mevlânâ
Hazretlerini hayırla yâd ederek konuşmama başlamak istiyorum.
Pir her zaman,
insanlığı hakka, hakikate ve doğruluğa
çağırmış, sevgi ve muhabbet yolundan asla uzaklaşmadan
yaptığı bu çağrı dünyanın dört bir
tarafından karşılık bulmuştur. Konyamızda 10-17
Aralık tarihleri arası düzenlenen etkinlikler Pirin yaktığı
aşk ateşini tekrar alevlendirmektedir. Yüce Meclisimizin
çatısı altında Hazreti Mevlânâ hoşgörüsünün hâkim
olmasını temenni ediyor ve siz değerli çalışma
arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
İslam
tarihinde bilinen ilk vakfın, Hazreti İbrahim Aleyhisselamın
hac yollarını düzenlemesi, zemzem kuyusunu inşa etmesi ve Kâbe-i
Muazzamayı tamir ederek vakfetmesi olduğu kabul edilir.
Medinede sahip
olduğu yedi arazisini ve daha sonra Fedek ve Hayber
hurmalıklarından hissesine düşeni vakfeden Resul-ü Ekrem (SAV)
ve onu takip eden diğer seçkin sahabiler vakıf müessesesini öylesine ihya
etmişlerdir ki, Hz Câbir (RA) onları Ben muhacir ve ensardan mal ve
güç sahibi bir şahsı bilmem ki, bir vakıf ve tasaddukta
bulunmamış olsun. diyerek tarif etmektedir.
İslamiyetle
birlikte özellikle Osmanlı Döneminde bu kurum en zirve dönemlerini yaşamıştır.
Osmanlı Devletinde toplumun bazı ihtiyaçlarının
karşılanması zenginlerin kurdukları vakıflara
bırakılmış, tarihin seyri içinde vakıflar sosyal,
ekonomik, eğitim, sağlık, sanat, mimari, ulaşım ve
bayındırlık alanlarında önemli roller
oynamıştır. Osmanlı Devletinde başta padişahlar
olmak üzere, hanedan üyeleri, yüksek dereceli devlet görevlileri, toplumun
seçkin kişileri vakıflar kurmuşlardır. Devlet, bu
vakıfların korunması için önlemler almış, devlete ait
birçok gelir kaynağının vakıflara verilmesi
sağlanmıştır. Böylece, devletin herhangi bir harcama
yapmasına gerek kalmadan vakıf sistemi sayesinde sosyal, kültürel ve
dinî hayatla ilgili birçok hizmet yerine getirilmiştir.
Ülkemiz en ücra
köşelerine kadar vakıf taşınmaz kültür
varlıklarıyla doludur. Medeniyetlerin beşiği Anadolumuz
dünyanın hiçbir yeriyle kıyaslanmayacak kadar çok sayıda tarihî
zenginlikler barındırmaktadır. Bütün bunların bakım,
onarım ve restorasyonu Genel Müdürlüğümüz tarafından itinayla
yürütülmektedir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğünün kuruluş tarihi olan 1924 yılından 2003
yılına kadar sadece 70 kitap yayınlanmışken, 2003-2013
yılları arasında 37 kitap yayınlanmıştır.
Vakıf mallarının ve paralarının atıl ve verimsiz
kalması önlenerek toplumsal fayda esasına göre işletilmesini sağlayan
yatırımlar da olmak üzere gerçekleştirilen tüm faaliyetler
neticesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü, gelirlerini son on yılda
yaklaşık 5 katına çıkarmıştır.
Hükûmetimizin ülke
genelinde Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla
yapmış olduğu birkaç icraata daha değinmek istiyorum.
Siirtte Ulu Cami, İstanbul Yahya Efendi, İstanbul Kılıç
Ali Paşa, Erzurumdaki camiler, Diyarbakırda Hazreti Süleyman,
Bursada Karacabey Ulu Caminin onarımları tamamlanmıştır.
Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünce Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı ilk ve ortaöğretim okullarında öğrenim gören
öğrencilere burs da verilmektedir. 2013-2014 öğretim
yılında 15 bin ortaöğretim öğrencisine altmışar
lira burs verilmektedir. Bu hizmete ilave olarak, bu yıl içerisinde
yürürlüğe giren Vakıflar Genel Müdürlüğü Yükseköğrenim Burs
Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda, bütçe imkânlarımız
nispetinde yükseköğrenim öğrencilerine de önümüzdeki ocak
ayından itibaren burs verilmeye başlanacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Vakıflar
Genel Müdürlüğü bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı
olmasını diliyor, AK PARTİ Grubu ve şahsım adına
hepinizi saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika veriyorum.
Kapanma Saati: 00.09
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.22
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28inci
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi ikinci
tur üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz isteyen Ali Küçükaydın,
altıncı konuşmacı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ALİ KÜÇÜKAYDIN (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bütçesi üzerinde AK
PARTİnin görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin en önemli
kuruluşlarından birisi, bilim, sanat, kültür kuruluşu olan bu
büyük kurum, Anayasamızın 134üncü maddesine göre kurulmuş bir
anayasa kuruluşu. Daha önce 2876 sayılı Kanunla
çalışmasına başlamış. Dolayısıyla, daha
sonra kanun hükmünde kararnameyle yasal dayanağı devam etmektedir. Bu
kurumun bünyesinde Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk
Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezi bulunmaktadır. Bu, kamu tüzel
kişiliğini haiz bir kuruluştur.
Kurumun ana hedefi,
Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk
kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak ve
kamuya, insanlarımıza duyurmaktır. 2876 sayılı Yasa
zamanında idari ve akademik yapısıyla ilgili olarak kurum, üst
kurum bazı sıkıntılara düşmüştür. Bunun sebebi
şu: Bu kanunun 18 maddesi 1993 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiş. Dolayısıyla, kurum, uzunca bir süre böyle bir
sıkıntının içinde kalmıştır ve
başlatılan çalışmalar sonunda 11 Ekim 2011 tarihinde 664
sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkmış.
Dolayısıyla, bu Kararnameyle şu anda çalışmalar
sürdürülmektedir.
Eski kanunda Yüksek Kurul var, şimdiki Kanun
Hükmünde Kararnamede Yüksek Danışma Kurulu var. Yüksek
Danışma Kurulunun yapısında bir değişiklik oldu;
o, biraz sivilleşti, demokratikleşti. Çünkü önceki kurulun bünyesinde
Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri vardı, Genelkurmay Başkanı
vardı. Bunlar, şimdi, bu Danışma Kurulunda yok.
Kurum yeterli yasal düzenlemelere kavuştu.
İkincil mevzuatla yönetmelikleri de çıkmak suretiyle
çalışmasını sürdürmektedir.
Burs sistemini getirdi. Lisans, yüksek lisans, doktora
öğrencilerine burs verilmektedir.
Ayrıca, kurum yeni uzmanlar almak suretiyle
yapacağı araştırmalara da yeni destekler sağladı.
Yani kendini biraz daha güçlendirdi.
Kuruma bağlı kurumlar ise bünyesinde bilim
kurulları kurdular. Bu bilim kurullarında akademisyenler var. Bu
akademisyenler sayesinde bilim kurumları çalışmalarını
yürütmektedirler. Önce bu konuda da kısmen bazı
sıkıntılar vardı. Artık bu sıkıntılar
da yavaş yavaş ortadan kalktı.
Bu bilim kurulunun çalışmaları neticesinde
birçok kitap, süreli yayınlar, paneller, konferanslar, bütün bunların
önü de açılmış oldu.
Kurumun yaptığı bir başka faaliyet
eskiden beri, ebediyete intikal etmiş Büyük Önderimiz Mustafa Kemal
Atatürkün ölüm yıl dönümünde, 10 Kasımda devlet töreni
düzenlemektir. Bu faaliyeti de kurum yapmaktadır.
Yine kurumun, 2876 sayılı Kanun zamanında,
Atatürk Uluslararası Barış Ödülü veriliyordu. Bu, 2001de bir
kesintiye uğradı, 2013 yılında çıkarılan bir
yönetmelikle yeniden 0 ve 5li yıllarda tekrar bu Uluslararası
Barış Ödülü verilecek. İnşallah 2015 yılında bu
barış ödülünün verildiğini göreceğiz.
Ben bu duygularla
bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına yedinci konuşmacı Safiye Seymenoğlu, Trabzon
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA SAFİYE SEYMENOĞLU
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk
Araştırma Merkezinin bütçesi üzerinde grubum adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Atatürk
Araştırma Merkezi, 1980 yılından sonra kurulmuş, daha
sonra 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yeniden
yapılandırılmış olup Yüksek Kurumun kuruluşuna
dâhil, özel bütçeli, kamu tüzel kişiliğine sahip bir kurumdur.
Kararname gereği Merkezin amacı, Atatürkçü düşünceyi, Atatürk
ilke ve inkılaplarını, Türkiye Cumhuriyeti tarihini bilimsel
yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve bu konularda
yayınlar yapmak şeklinde tanzim edilmiştir. 2013
yılında ilmî çalışmalarının etkili bir biçimde
yerine getirilmesi için ilke kararları almakla yükümlü olan Bilim
Kurulunun oluşturulmasıyla birlikte, bilgi üretimiyle çeviri ve
kültür faaliyetleri konusunda çalışmalar hız
kazanmıştır. Bilim Kurulu kurum başkanının
başkanlığında bir sonraki yılın faaliyetlerinin
planlanmasında ve yıllık faaliyet raporlarının
değerlendirilmesi amacıyla yılda 2 defa toplanmakta. Bilim
Kurulunun görevleri arasında kurumun bilgi ve çeviri üretimiyle kültür
faaliyetleri konusunda görüş bildirmek, kurumun stratejik planını
ve yıllık bilimsel ve kültürel çalışma
programlarının hazırlanmasına katkı sağlamak da
bulunmaktadır. Aynı zamanda bilim ve uygulama kolu, komisyonlar ile
çalışma grupları da oluşturulmuştur. Atatürk
Araştırma Merkezi, kitap ve süreli yayınlara sahip ihtisas
kütüphanesi, e-mağaza, kitap satış bürosu ile
araştırmacı ve okuyucularına hizmet vermekte, kitap
fuarları ve üniversitelerde yayın, satış ve
tanıtım faaliyetlerine de devam etmektedir. Merkez, kuruluş
amacı doğrultusunda ulusal ve uluslararası düzeyde kongreler,
sempozyumlar, paneller, çalıştaylar ve konferanslar düzenlemekte,
süreli ve süresiz yayınlar çıkarmakta, araştırma
bursları vermektedir.
2011
yılından itibaren Atatürk Araştırma Merkezi, Türkiyenin
meseleleri konusunda yüksek lisans, doktora ve doktora sonrası
çalışmalara da burs vermeye başlamıştır.
2012 yılı
itibarıyla, doktora ve yüksek lisans öğrencilerine burs vermeye de
devam etmekte, amacına uygun olarak gerçekleştirdiği projelerle
bilim hayatına hizmet etmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılında Atatürk
Araştırma Merkezinin ortak olduğu veya desteklediği ulusal
ve uluslararası 31 bilimsel toplantı düzenlenmiştir. Merkezin,
2013 yılında gerçekleştirdiği bilimsel ve kültürel
etkinliklerden bazılarını söyleyecek olursak: Mudanya
Mütarekesinden Günümüze Bursa konulu uluslararası sempozyum. Yine,
Eskişehirde, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti
Ajansı ve Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü iş birliğiyle
Kuruluşundan 90ıncı yılına Türkiye Cumhuriyeti
konulu sempozyum düzenlenmiş ve 25-27 Aralık 2013 tarihleri
arasında da Gaziantepte Millî mücadelede Güney Bölgesi ulusal
sempozyumu gerçekleştirilecektir.
Atatürk
Araştırma Merkezinde, uzman, uzman yardımcıları ve
akademisyenler tarafından, bazı kamu kurum ve
kuruluşlarında da Atatürk ilke ve inkılapları
konularında konferanslar da verilmektedir. 2013 yılı
araştırma, derleme çalışmaları, Atatürkün söylev ve
demeçleri ve Atatürkün tamim, telgraf ve beyannamelerin derlenmesi, Türkiye
Cumhuriyeti inkılap tarihi ve Atatürkçülük konularının
öğrenimine yönelik öğrenci ve eğitici beklentilerinin ölçülmesi
çalışmaları, ayrıca Millî Eğitim
Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğü iş
birliği ile 8inci sınıfta okutulmakta olan inkılap tarihi
ve Atatürkçülük dersi öğretim programı, ders kitabı ve
materyallerinin hazırlanması çalışmalarını da
yapmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken 2014
yılı bütçesinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarına
hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına sekizinci konuşmacı Suat Önal, Osmaniye Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Mali Yılı Bütçe Kanun Tasarısı
Atatürk Kültür Merkezi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Atatürk Kültür Merkezi, Anayasamızın 134üncü
maddesi gereği, kültürümüzü bilimsel yoldan araştırmak,
incelemek ve bir bütünlük içerisinde yaymak ve yayımlamak amacıyla
1983 yılında kurulmuş, 2 Kasım 2011 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurumun
kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları yeniden düzenlenmiştir.
Atatürk Kültür
Merkezi, Türk kültürü üzerinde araştırma, yayın,
tanıtım, teşvik, destekleme ve ödüllendirme faaliyetlerini
sürdüren, bununla birlikte, görev alanıyla ilgili farklı disiplinlere
mensup yetkin bilim insanlarını bir araya getiren bir
araştırma kurumudur. Merkez, kuruluşundan bugüne, ulusal ve
uluslararası düzeyde kongreler, sempozyumlar, paneller, çalıştay
ve konferanslar düzenlemekte, süreli ve süresiz yayınlar çıkarmakta,
kültür araştırmalarını teşvik amacıyla
araştırma bursları ve ödüller vermekte ve
gerçekleştirdiği projelerle de Türk kültürünün
araştırılmasına, tanıtılmasına ve
yayılmasına katkı sağlamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Atatürk Kültür Merkezi, 2013 yılında 5i ulusal, 4ü
uluslararası olmak üzere toplam 9 bilimsel toplantı düzenlenmesine
katkı sağlamıştır. Aslında, ben bu bilimsel
çalışmalardan ve 2014 yılı faaliyetlerinden de bahsetmeyi
düşünürken, daha önceki konuşmacıların, hatiplerin
yapmış olduğu bazı hakkaniyet dışı
-eleştiri diyemeyeceğim artık- eleştirinin de ötesinde
gerçek olmayan birtakım ifadelerine, bu vesileyle de madem Atatürk Kültür
Merkezini konuşuyoruz, o zaman Atatürkün sözleriyle cevap vermek
istiyorum. Evet, Atatürk Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyeti
biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. derken sanki
günümüzdeki AK PARTİyi görüyor ve onu işaret ediyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gülüşmeler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vah, vah, vah!
SUAT ÖNAL (Devamla)
Daha birkaç gün önce, TÜİKin açıkladığı 2013
yılı ikinci çeyreğindeki ekonomik büyümemiz 4,4lük bir oranla
beklentilerin üzerinde gerçekleşmiş ve
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Siz, Atatürkün görev verdiği gençleri
hapse tıkıyorsunuz hapse.
SUAT ÖNAL (Devamla)
Türkiye gelişmesine, büyümesine hızlı bir şekilde devam
etmektedir. Yine, millete efendilik
KAMER GENÇ
(Tunceli) Seni tebrik ederim, AKPlilerin tersine söylüyorsun.
SUAT ÖNAL (Devamla)
Evet, Genel Kurula hitap ediyorum.
Yine, Atatürk
Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden
onun efendisi olur. derken, bu sözü günümüzde en iyi algılayan siyasi
parti olarak aziz milletimiz AK PARTİyi görmekte ve sandıklarda
bunun karşılığını yansıtmaktadır. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Atatürkün hedef
koyduğu muasır medeniyetler seviyesine AK PARTİ Hükûmeti olarak
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sen herhâlde AK PARTİli değilsin ya, başka bir
partidensin.
SUAT ÖNAL (Devamla)
hem koşar adımlarla hem de uçar adımlarla yükseliyoruz.
Evet, laf
atılıyor ama ben AK PARTİnin bir onurlu mensubuyum,
dolayısıyla AK PARTİnin müntesibiyim. Bundan da onur duyuyorum,
gurur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Evet, biz,
ağustos böcekleri gibi iş üretmek yerine ses çıkarmayı
değil, arı gibi petek petek bal üretmeyi tercih ettiğimiz için
aziz milletimiz bizi destekliyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gülüşmeler)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) ANAPtan mı gelmiş?
SUAT ÖNAL (Devamla)
Ben, yine bir hatibimizin, Sayın Başbakanımız Recep
Tayyip Erdoğanın Gazi Mustafa Kemal sözüne, sanki
KAMER GENÇ
(Tunceli) Sana iyi ders vermemiş.
SUAT ÖNAL (Devamla)
küçümseyici bir ifadeyle yaklaşım sergilediğini gördüm ve
bundan da büyük üzüntü duydum. Bizim milletimiz için şehitlik ve gazilik
onurlu bir mertebedir.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Soyadı Atatürktür. Herkesi
soyadıyla anarsınız.
SUAT ÖNAL (Devamla)
Dolayısıyla, Atatürke Gazi Mustafa Kemal demek, onu küçültmez,
büyütür, bunu da buradan ifade ediyor ve gazilerimize de saygılı
olmaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) O zaman Recep Tayyip diyelim, Erdoğanı söylemeyelim.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) O zaman, Sayın Başkan sizi kürsüye
çağırırken sadece isminizle çağırsın.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Gazi Suat desin.
SUAT ÖNAL (Devamla)
2014 yılı Atatürk Kültür Merkezi bütçesinin ve 2014 mali
yılı bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyor,
hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına dokuzuncu konuşmacı Sermin Balık, Elâzığ
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SERMİN BALIK (Elâzığ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Dil Kurumunun 2014 yılı bütçesiyle
ilgili, AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel
Kurulu ve yüce milletimizi saygılarımla selamlıyorum.
Türkiye
Cumhuriyetinin en önemli kültür kurumlarından biri olan ve Türkçemizin
geliştirilmesi amacıyla 1912de Türk Dili Tetkik Cemiyeti olarak
kurulan, daha sonra 1936da Türk Dil Kurumu adını alan kurumun
faaliyetlerinin başında bilim çalışmalarının
desteklenmesi, derleme, tarama ve terim çalışmalarının
genişletilerek planlı bir şekilde sürdürülmesi, farklı
bilim dallarından birçok uzmanın katıldığı bir
Türkçe Sözlük Çalışma Grubu, günlük ve tarihî metinlerin
taranması ve tanımlamaya yönelik çalışmaların
sürekliliğinin sağlanması öne çıkmaktadır. Bu
bağlamda eğitim öğretim ve haberleşme araçları
başta gelmek üzere her yönüyle Türkçenin doğru ve güzel
kullanılması, halkın Türkçe bilincinin geliştirilmesi Türk
Dil Kurumunun üzerinde durduğu önemli konulardandır.
Türkçenin
sözlüklerini, Yazım Kılavuzunu ve çeşitli
yazılımlarını herkesin ücretsiz olarak yararlanmasına
sunan Türk Dil Kurumu, 2013 yılının on bir aylık döneminde
42si yeni, 25i tıpkıbasım olmak üzere 67 adet eserin
baskısını da gerçekleştirmiştir.
Bilim ve
teknolojide ortaya çıkan yeni kavramları karşılamak için
kelime ve adlandırma çalışmalarını ilgili bilim
adamlarının katkılarıyla sürdürmekte, halk içinde
doğru, güzel ve örnek Türkçenin
yaygınlaştırılması için basın yayın
kuruluşlarıyla, kitle haberleşme araçlarıyla iş
birliği içerisinde hareket etmektedir.
Yayınladığı
kitap sayısı 1.095i bulan Türk Dil Kurumu, okuyucuların
yayınlarına dünyanın her yerinde ulaşıp satın
alabilmelerine olanak vermek amacıyla sanal mağazasını 2011
yılında İnternet sayfasında açmıştır.
Yakın bir zamanda ise kitaplarını e-kitap olarak da
okurlarına sunacaktır. Aynı zamanda, Türk Dil Kurumu
kütüphanesindeki yazma ve nadir eserlerini de tam metin olarak sanal ortama
aktarmıştır. Artık dünyanın her yerinden
araştırmacılar Türk dilinin yazma ve nadir eserlerine tam metin
olarak ulaşabilmektedirler. Bu çalışmalarla her an
iletişime hazır sanal bir Türk dili kitaplığı da
bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu, Türkçeyle ilgili en doğru bilgiye en
kısa sürede ulaşmanın merkezi konumuna gelmiş ve tüm
dünyada Türk diline ilgi duyanların buluşma noktası
olmuştur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçe ve Türk Lehçeleri
sözlüklerinin dışında, İngilizce-Türkçe, Almanca-Türkçe,
Gürcüce-Türkçe, Rumence-Türkçe, Hindu-Türkçe, Urdu-Türkçe, Sırpça-Türkçe
sözlükleriyle başka dillerin sözlüklerini hazırlama konusunda da
yetkinliğini ispatlamış olan Türk Dil Kurumu, Kürtçenin
okullarımızda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmasıyla
bu dersi alan öğrencilerimizin ihtiyacına cevap verecek
Kürtçe-Türkçe, Türkçe-Kürtçe sözlüğü de yayınlama aşamasındadır.
Türk Dil Kurumu, Türkçenin geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi
çalışmalarını günümüz teknolojisinin bütün
olanaklarından yararlanarak yürütmektedir. Sempozyum, panel gibi bilimsel
toplantıların yanında, halka, öncelikle de gençlere yönelik sohbetler,
konferanslar düzenlenmekte, üniversitelerde kurulan Türkçe
topluluklarının çalışmaları özendirilmekte ve
desteklenmekte, böylece halkın bütün kesimlerinde dil bilincinin
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için çaba
harcanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Dil Kurumunun geleceğe
yatırım alanında çok değerli bulduğum ve
önemsediğim faaliyeti de verdiği burslardır. Kurum, Türk dil
alanında öğrenim gören ve araştırma yapanların
teşvik edilmesi amacıyla lisans ve lisansüstü düzeylerde öğrenim
gören öğrencilere yönelik bu programları da yürütmektedir. Bu
kapsamda, Türk Dil Kurumu 2013 yılında 156 kişiye burs
imkânı sağlamış, 2014 yılında da 200 kişiye
daha burs imkânı sağlanması öngörülmektedir. 2011 yılında
başlatılan Türk İşaret Dili Projesi kapsamında Millî
Eğitim Bakanlığıyla birlikte hazırlanan Türk
İşaret Dili Sözlüğü, Türk Dil Kurumunun İnternet
sayfasında kullanıma açılmış, Türk işaret diliyle
ilgili daha kapsamlı ve temel bir sözlük dil bilgisi kitabının
hazırlanması çalışmaları ise sürdürülmektedir.
Sözlerime son
verirken Türk Dil Kurumunun 2014 yılı bütçesinin milletimiz ve
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına son konuşmacı, Osman Ören, Siirt Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA OSMAN ÖREN (Siirt) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Tarih Kurumu bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle grubum ve
şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri,
28 Nisan 1930 tarihinde kurulan Türk Tarih Kurumunun amacı, Türk tarih ve
medeniyetini bilimsel yollardan incelemek, faaliyetlerini bu doğrultuda
ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekleştirmeye
çalışmaktır. Türkiye tarihi üzerinde özgün ve evrensel
yetkinlikte bilimsel araştırmalar yapılmasını
sağlamak, bilimsel tarih araştırmalarının temelinde,
bilimde ve eğitimde mükemmelliği özendirmek, toplumda tarih
şuurunu ve kültürünü geliştirmek, uluslararası platformlarda
etkin bir konuma getirmek bu kurumun asli görevleri arasındadır.
Türk Tarih Kurumu, 2013 yılında 9u kurumca,
2si ortaklaşa olmak üzere toplam 11 adet bilimsel toplantı
düzenlemiştir. Ayrıca, yerli ve yabancı diğer kurumlar
tarafından düzenlenen 14 toplantıya da bildirilerle katılmak suretiyle
katkı sağlamıştır. Kurumun çalışma
alanları ilgili olarak da 2013 yılında 17 yeni yayın, 4
süreli yayın ve 5 tıpkıbasım
yayınlanmıştır. Yurt içinde 14.039 kitap ve 6 süreli
yayın, yurt dışında da 1.024 yayın ücretsiz olarak
dağıtılmıştır.
30 Ekim 2013 tarihinde, Türk tarihi alanında
çalışan 62 yerli ve yabancı tarihçi Asli, Şeref ve
Haberleşme Üyeleri Yönetmeliği gereği şeref üyesi
seçilmiştir.
Türk tarihçiliğinde yaşanan sorunları
tespit etmek, Türk Tarih Kurumunun yapısını çağın
gereklerine uygun olarak yeniden tanzim etmek ve kurum projelerini 80
üniversitenin tarih bölüm başkanı ve temsilcileriyle paylaşmak
amacıyla 21 Mart 2013 tarihinde Türk Tarihiyle İlgili
Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri konulu tarih
çalıştayı düzenlenmiştir.
Ayrıca; Vahdettin Ayrılış, 10
Kasım-Son Yolculuk, Asrın Projesi: Cisr-i Enbubiden Tüp Geçite,
Türk Devletleri Başkentleri-Ankaranın Başkent Oluşunun
90.Yılı, Kayıp Kahramanlar, Osmanlıdan Günümüze
Filistin ve Piri Reis Belgeseli adlarında 7 adet belgesel
hazırlanmıştır.
Kıymetli arkadaşlar, daha önceki yıllarda
başlayan Osmanlı Dünyasında Bina Kitabeleri Projesine 2013
yılında da destek vermeye devam edilmiştir. Bu projeyle,
Osmanlı coğrafyasında inşa edilmiş her türden mimari
yapının kitabelerini toplayıp bilgisayar ortamında bir veri
tabanı oluşturulması ve bunların kullanılabilir hâle
getirilerek araştırmacıların hizmetine sunulması
hedeflenmektedir.
2013 yılı Temmuz ayında başlayıp
yıl sonunda tamamlanacak olan Osmanlı Kültür Tarihi Yaz Okulu
konulu proje ile Türk-Osmanlı tarihi üzerine akademik çalışma
yapan veya çalışma düşüncesinde olan lisans ve lisansüstü
öğrencilerine konuyla ilgili gerekli araştırma becerileri,
vizyon ve donanım kazandırılması hedeflenmektedir.
2013 yılı
itibarıyla Türk Tarih Kurumu bünyesinde 16.907 kütüphane mevcudu ve
106.357 arşiv mevcudu bulunmakta olup; bu mevcutlardan 4.880
araştırmacı, belge arşivinden de 31
araştırmacı yararlanmıştır.
Türk Tarih Kurumu
tarafından daha önceki yıllarda başlatılan fakat sonuçlandırılamayan
Yurt Dışındaki Tarihi Türk Eserlerinin Tespiti ile
Türkiye'nin Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Tarihi projeleri 2014
yılında yeniden harekete geçirilecektir.
Uluslararası
kamuoyunda Türkiye aleyhine gündeme getirilen meseleleri tarihî gerçeklere
uygun bir şekilde anlatacak ve dünya kamuoyunda ses getirecek sinema filmi
ve belgeseller hazırlatılacaktır.
2014
yılında kurumca yapılması planlanan diğer
toplantıların bazıları: Ermeni Ayaklanmaları, Sultan
II. Abdülhamid ve Dönemi, Unutulan Kıta Afrika ve Türkler, Birinci Dünya
Savaşında Ermeniler, Son Halife: Abdülmecid Efendi, Sultan Vahdeddin
ve Dönemi, İttihatçılar ve İttihatçılık, Hindistanda
Türkler ve Tarihte Türkler ve Kürtler uluslararası sempozyumlarıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Tarih Kurumunun, daha
geniş bir açıyla, ülkemizin yakın dönemine ilişkin sosyal,
politik çalışmalar yapmasını temenni ediyorum. Bu
çalışmaları yaparken şu ilkenin de önemli olduğunu
düşünüyorum: Partimiz Kimsesizlerin kimsesi olmak meselesinin
altını hassasiyetle çizen bir partidir. Ünlü bir düşünür:
Tarih, galiplerin tarihidir; mağlup olanların tarihte çok fazla yeri
olmaz. demektedir. Ancak AK PARTİ, tarihçiliğe yeni bir soluk
getirip bugün, kimsesizlerin kimsesi olmak için çalışıyorsa, tarihte
de hem galip gelenlerin hem de mağlup olanların sesi olacak ve
toplumumuzun gerçek, toplumsal ve siyasi tarihini ortaya koyma yolunda güçlü
bir irade gösterecektir.
Ayrıca,
toplumumuzun sahip olduğu tarihsel ve kültürel
farklılıkları zenginlik olarak görüp, tarihte olduğu gibi,
geleceğe de birlikte yürüyerek derin bağlarımızı
ortaya koyacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerle bütçenin hayırlı ve uğurlu olmasını
Allahtan niyaz eder, heyetinize saygılarımı sunarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına birinci
konuşmacı Sakine Öz, Manisa Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
bütçesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki, 2012 yılında
RTÜKün harcama ve işlemleri, diğer kurumlarda olduğu gibi
gerektiği ölçüde denetlenememiştir. Siyasi iktidarın
Sayıştay üst yönetimini hukuksuzca yönlendirmesi sonucunda,
Meclisimize sunulan raporlar budanmıştır. Milletimizin bize
verdiği yetkiyle bütçe hakkını kullanan
vatandaşlarımızın ödedikleri vergilerin usulüne uygun
harcanıp harcanmadığını tespit etmek görevimiz,
Hükûmet ve Sayıştay tarafından engellenmiştir. Hükûmet,
yolsuzluk batağında çırpındıkça suçluların
telaşına düşmektedir, halkın vergisinin hesabını
halkın temsilcisine vermemek için Sayıştayı kendine suç
ortağı yapmaktadır. Bu durumu protesto ediyorum.
Hiç kimse endişe duymasın, halkımız
suçlulardan ve suç ortaklarından hesap sormaya devam edecek. Sizinle
sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Sayın milletvekilleri, üzerinde söz
aldığım RTÜK, Anayasamız ve yasalarla güvence altına
alınan televizyon ile radyo yayınlarında tarafsız ve
bağımsız bir kamu denetimi yapma hedefiyle kurulmuş,
yayın lisansı veren bir üst kuruldur. Üst kurullar demokratik ve
şeffaf devletlerde hiçbir siyasi iktidarın gölgesine girmezler,
alacakları kararlarda tarafsızlığı ve titiz denetimi
ilke edinirler. Şeffaf devletlerde radyo ve televizyon
yayınlarını denetleyen üyeler titiz seçilir. Ne var ki, RTÜK bu
ilkeleri son dönemde tümüyle yok etmiştir. RTÜK, AKPnin elinde Hükûmetin
medya alanındaki sopasına dönüşmüştür. Tarafsız yayın
denetimi ve şeffaf ihale süreci beklediğimiz RTÜK, Hükûmet-cemaat
çatışmasında ve Bakanlar Kurulu içindeki gerilimin bir
şubesi olmuştur. Öyle ki, Gezi direnişi sürecinde çeşitli
bahaneler ile Halk TV, Cem TV ve Ulusal Kanala kesilen cezalar, bu
televizyonların yayın hayatı boyunca kesilen cezalardan kat kat
fazladır. Yani, RTÜK, iktidar adına bu kanallara ceza
yağdırmıştır.
RTÜKte her kanal için 1 uzman görevliyken, Halk TVye
hangi gerekçeyle 3 uzman tayin edilmiştir? Halk TV
yayınlarını izleyen RTÜK uzmanı kanal aleyhine tweet
atarken, konuklara hakaret ederken hangi gerekçeyle koruma altına
alınmıştır? Oysa, Bülent Arınça bağlı
TRTde, mesai saatleri dışında Geziye destek veren 15
çalışana soruşturma açılmıştır, 2
sözleşmeli çalışanın işine tam da kadroya geçecekleri
gün son verilmiştir.
RTÜK, ilkeli denetimi bırakmış, yerel
yayıncılara sudan sebeplerle ceza kesmeyi görev bilmiştir. RTÜK,
yasaları tümüyle yayıncıların aleyhine
uygulamıştır. Reklam beyannamesini sadece bir gün geciktirdi
diye, 471 yayıncı kuruluşa 660 bin lirayı aşan cezalar
kesmiştir. İcralar sonucunda, reklam geliri son derece düşük
olan Anadolu yayıncısının radyo ve televizyonları
işlemez hâle gelmiştir.
Yine, ekranlardaki sigara görüntüleri, muhalif
kanalları cezalarla çökertmek için gerekçe olmuştur. Bu mudur sizin
demokrasi anlayışınız, bu mudur sizin adalet
anlayışınız? Atatürkün sigara içen görüntüsünü verdi diye,
73 bin lira ceza yiyen Kaçkar TVyi unutmuyoruz. Yanlışlara kol kanat
geren RTÜK, kestiği cezaların tahsilinde birçok defa davalık
olmuştur.
Sayın milletvekilleri, ihale
yapılmıştır, yapılan ihalelerde RTÜK
tarafından usulsüzlük
iddiaları ileri boyutlara varmıştır. Karasal sayısal
yayına geçiş ihalesi usulsüzlük nedeniyle ya geçersiz olmuş ya
da yürütmesi durdurulmuştur. İhaleler için Bülent Arınç ve RTÜK
Başkanı devlete gelir getirdiklerini iddia etmişler ama tam
tersi, bir fiyaskoyla karşılaşmışlardır, bu
işi becerememişlerdir. Hükûmete yakın duran medya organları
bile rekabetten uzak olan bu ihale sürecine isyan etmişlerdir.
Şimdi, sizlere açıkça soruyorum: Yayın
ihale sürecinde başa döndüğünüze göre, yaratılan bu kamu
zararını kim karşılayacak? Medyaya
saldığınız güvensizliğin üstesinden hanginiz gelecek?
2015'e kadar hizmete girmesi gereken karasal yayın ihalesini
bitiremediniz. Bu süreci bir yıl içinde tamamlayacak bir
planınız var mı? Yoksa seçimlerdeki oy pusulasını
ihalesiz aldığınız gibi, karasal yayınları da
ihalesiz ve doğrudan temin usulüyle istediğiniz yandaşa verecek
bir yasa mı hazırlıyorsunuz? Anadolu Ajansındaki hisse
devri usulsüzlüğünü örtmek için yasa
hazırladığınız gibi, şimdi de RTÜK için yasa
mı dayatacaksınız? (CHP sıralarından
alkışlar) RTÜK'ün itibarını yerle bir ettiniz.
Çıkın şimdi, bu ihaleleri şeffaf biçimde düzenleyecek
misiniz, bunları bizlere anlatın.
Sayın milletvekilleri, RTÜK'ün yayın
denetimlerinde kadına yönelik ayrımcılık dikkate değer
düzeyde artmıştır. Televizyonlarda ilahiyatçı yorumcu,
hamile kadınlara karşı son derece ayrımcı,
kadınları erkek karşısında tümüyle arka plana iten
sözler söylemiştir. Bülent Arınç, soru önergeme verdiği
gecikmiş yanıtıyla bu gafı benimsemiştir. RTÜK,
programa yaptırım uygulamamış, kadına hakareti
açıkça onaylamıştır. Skandal RTÜK kararına
karşı çıkan duyarlı bazı RTÜK üyelerinin tavrı
ise belgelerle ortadadır. RTÜK, yayıncılık ilkelerini hiçe sayarak,
bu kanallara karşı yine yaptırımda
bulunmamıştır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de en önemli vesayet,
AKP'nin kadınlar üzerindeki vesayetidir. RTÜK, cemaat-Hükûmet gerilimleri
ve kendi içindeki sır dolu sürtüşmeler sonucunda, bünyesindeki
kadın personellere de baskı uygulamaktadır. Sayın Bülent
Arınç açıklasın, RTÜKte on iki yıldır büro
müdürlüğü yapan bir kadın memur, geçtiğimiz günlerde hangi
gerekçeyle görevden alınmıştır?
Kadın yönetici, Deniz Feneri
sabıkalısı eski RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın özel
kalem müdiresi ve Bakan Egemen Bağışın akrabasıyla
olan yakın arkadaşlığı nedeniyle mi görevinden
olmuştur? RTÜK'te Zahid Akman'ın devam eden bir
ağırlığı mı var ki mevcut Başkan bu
ağırlığı kırmaya çalışıyor?
Kurulda büyük ses getiren bu olay üzerine, Sayın
Egemen Bağışla RTÜK'ün herhangi bir yöneticisinin ya da sizin
bire bir görüşmeniz olmuş mudur?
Sayın milletvekilleri, RTÜK tüm kanallara eşit
uzaklıkta olmalıdır. Etik sorumluluk gereği TRT'yi
denetleyen RTÜK'ün bir yöneticisinin, aynı zamanda TRT Yönetim Kurulu
üyesi olmasını asla kabul etmiyoruz. Bu yetmezmiş gibi, Bakanlar
Kurulunda bekletilen dosyayla, bir TRT Yönetim Kurulu üyesinin daha aynı
anda RTÜK üyeliğine atanması önerilmiştir.
Peki, Sayın Arınç'ın önerdiği bu RTÜK
adayı aylardır neden atanmadı, o koltuk neden boş? Bakanlar
Kurulu bu üyelik hakkında neden karar veremiyor? Yoksa Sayın Bülent
Arınç ile Başbakan arasındaki gerilim yüzünden mi RTÜK
ataması Bakanlar Kurulunda bekliyor?
Sayın milletvekilleri, RTÜKün kuruluş ve hisse
oranlarıyla ilgili 19uncu maddesinde Sendikalar, meslek
kuruluşları, birlikler, dernekler, vakıflar gibi kurumlar,
doğrudan veya dolaylı ortak olan gerçek ve tüzel kişilere
yayın lisansı verilemez. diye bir hüküm vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAKİNE ÖZ (Devamla) Bu maddeyle, üniversitelere,
iletişim fakültesi olan üniversitelere televizyon kanalı
açamazsınız mı demek istiyorsunuz?
Tarafsız ve özgür medyanın
bağımsız denetimden geçmesi düşüncesiyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ikinci
konuşmacı Turgay Develi, Adana Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TURGAY DEVELİ (Adana) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletimin bana verdiği bütçe
hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği
vergilerin usule uygun olarak harcanıp harcanmadığını
tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından
engellendi. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum.
Geçen bütçe görüşmelerinde Radyo Televizyon Üst
Kurulunu, Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiyeyi bir AKP stüdyosuna
dönüştürmek için kullandığı bir sopaya benzetmiştim.
Bugün konuşmamın ilerleyen saatlerinde bundan örnekler
vereceğim.
Değerli milletvekilleri, burada bir sistemi, bir
aygıtı besleyecek, onun dişlilerini çalıştıracak
sistemi muhasebeleştirmeye çalışıyoruz. Devlet, iktidar
erkini kullananların dışında, sömürdüğü köylülerin,
işçilerin, esnafın, emeklilerin gelecekleri üzerinde kendi
geleceğini kurmaya çalışıyor. Doksan yıllık
cumhuriyet çürüye çüreye, köhneleşe köhneleşe
Artık, bu
çatının altındaki biz milletvekilleri, sokaktaki
vatandaşın temel taleplerini karışlamaktan uzak halkın
gündemi yerine, Meclisin kendi gündemi içerisinde daraldıkça daralıyoruz.
Bugün, Yüksekovada, Adananın
Dağlıoğlu Mahallesinde, Taksim Meydanında, Gezi
direnişlerinde, Geverde anaların ağıtları
kulaklarımıza gelmeyecek kadar duvarlar ördük aramıza. Toplumu,
ulusu alt kimlikler ve mezhepler üzerinden tanımlayarak gerçekten
eşitlik, kardeşlik ve adalet temelli bir araya gelmemiz gereken bütün
değerleri öteledik. Bu halkın yüzde 90ı yoksul. Türkiyedeki
işsizlik oranı dünya ülkelerinin üzerinde. Memurların
aldığı ücret yaşamlarını sürdürmeye yetmiyor.
Öğrenciler okuldan mezun olduktan sonra atanamıyorlar iş yok.
Çiftçinin durumu gerçekten işler acısı. Biz bu bütçeyle
yoksulların, çaresizlerin, umutsuzların taleplerine derman olmuyoruz,
onlara cevap vermiyoruz.
Bu kirli aygıtın, sistemin sürmesi için,
çatırdayarak sürmesi için dişlilerin arasına bir
yıllık bir yağ daha sürülüyor. Eğer bu düzen rehabilite
edilmezse halktan alınan vergilerle, yoksullardan alınan vergilerle
bu devlet aygıtını besleyen sistem yenilenmezse, reforme
edilmezse hepimiz bu çatıyla beraber bunun altında kalırız
arkadaşlar. Çünkü bu Meclis ne özgürlük taleplerini
karşılayabiliyor ne işçilerin, köylülerin, yoksulların
ekonomik taleplerini karşılayabiliyor. Bu sistem sürdürülemez. Bu
sistem sürdürülemediği zaman bunun altında başta iktidar erkini
kullananlar kalacaktır.
Senecanın milattan önce kırkıncı
yılda söylediği bir laf var: Başlayan her şey biter.
İster doksan yıllık cumhuriyet, ister on bir yıllık
AKP iktidarı, isterse bundan sonra gelecek iktidarlar; halka dayanmayan,
temsil iradesini halktan almayan bu Siyasi Partiler Yasasıyla, bu seçim
yasasıyla Meclis oluşturulduğu sürece bu Meclis halkın
temel taleplerini karşılayamaz arkadaşlar.
Şimdi, gelelim RTÜKle ilgili
değerlendirmelere. Arkadaşlar, RTÜK çürüyen sistemin sopası ama
1993 yılından bu yana, 1994 yılından bu yana,
yaklaşık yirmi yıldan bu yana benim de içinde bulunduğum,
çok yakından izlediğim bir kurum ve çürümüş, dökülüyor. Öylesine
dökülüyor ki, öylesine
Şimdi, az önce AKPli arkadaşımız
RTÜKün bütçesini saydı, Bu görüşmeler sırasında bunlar
konuşulmadı. dedi. 480 milyon lira 2014 yılı bütçesi.
İhale yapıldı. Sayın Sakine Öz arkadaşımız
da söyledi, Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç
da bir demecinde söylemişti bunu Devlete 1 milyon liralık gelir elde
ettik. diye. Şimdi, ihaleler iptal oluyor. Bundan önceki iktidarlarda
olduğu gibi AKP iktidarı da RTÜK frekanslarını beceremedi;
bir bir ihaleler iptal oluyor. Şimdi, Bu kadar para topladık, gelir
elde ettik. deniyor. Peki, o verilen teminat mektupları, o, günde 50
lira, 100 lira reklam geliri dahi elde edemeyen, Türkiyedeki bine yakın
radyo ve televizyon -ulusal televizyonlardan bahsetmiyorum- bu insanlar teminat
mektuplarını faizle aldılar, paralarını krediyle
aldılar. Bunların bu zorluklarına karşı acaba RTÜK bir
çare bulacak mı?
Şimdi, RTÜKte tweetsavar diye bir uzman var. Bu
uzman
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne savar?
TURGAY DEVELİ (Devamla) Tweetsavar.
Bunun işi gücü oturup tweet atmak. Ben yüzüm
kızarır diye Sayın Bülent Arınça dahi
yazdığı tweetleri buradan okuyamıyorum, Sayın Millî
Eğitim Bakanı Nabi Avcıya yazdıklarını
okuyamıyorum. Diğerlerine, diğer AKP milletvekillerine
yazdıklarına hiç gerek yok. Bu adamın -adamın, kusura
bakmayın- bu memurun, uzmanın çok da özel bir koruması var.
Mesela TRTde ve diğer devlet kurumlarında öğretmenler mahkemeye
verildi Gezi direnişlerinden, eylemlerinden dolayı; gençler
Facebookta, Twitterda çağrı yaptıkları için. TRTde 15
kişi soruşturuluyor, bu arkadaşımız özel, müstesna bir
koruma altında. Bakana dahi, tırnak içinde söylüyorum sallıyor
bakanlara ama bu arkadaş hakkında RTÜKte bir işlem
yapıldı ve Soruşturmaya gerek yok. dendi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl yetenekli bir
arkadaşmış bu. Egemen Bağışın
akrabasıdır kesin.
TURGAY DEVELİ (Devamla) Orasını
bilmiyorum Haydar.
Şimdi, Halk TVye, Ulusal TVye, muhalif televizyon
ve gazetelere Gezi direnişlerinden sonra cezalar
artırılıyor ya, şimdi AKP ile Gülen hareketi içindeki
dershaneler tartışmasından sonra -gözünüz aydın mı
diyeyim, gözünüze yazık mı diyeyim- Samanyolu, STV ve diğer
televizyonlara da RTÜK sopa göstermeye başladı arkadaşlar. Düne
kadar diğer televizyonlara cezalar yazılıyordu, anında
tahsilat yapılıyordu, gönderiliyordu, şimdi Gülen hareketinin
televizyonları ve radyolarına şakır şakır cezalar
yazılmaya, uyarılar gitmeye başladı.
Son bir sözüm şu: Sayın Başbakanın AK
PARTİ Grubunda ve diğer yerlerde yaptığı aday
tanıtımlarında, TRT, sadece bir tanesinde, iki saat dört dakika
canlı yayın yaptı 2 televizyonuyla. Meclis Televizyonunu
açalım. diyoruz. Sayın Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç Beyefendi, geçen, Plan ve Bütçe Komisyonunda Getirin kanun
teklifini, açalım Meclis televizyonunu. dedi. 3 tane kanun teklifi var.
Sonuncusunu yaklaşık on beş gün önce ben verdim. Meclis
televizyonu açılırsa hiç olmazsa -sadece şu anda
çalışmaları Meclis yayınlıyor, televizyon
yayınlıyor ama- bundan sonraki çalışmaları da
halkımız buradan çok net olarak izler, dinler ve hepimiz
hakkında kararlarını kendisi verir.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı Osman Oktay Ekşi, İstanbul Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN OKTAY EKŞİ
(İstanbul) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerimin başında, izin verirseniz, buraya sadece
Sayıştay raporu adı, başlığı altında
belge sunan ama Sayıştay raporunu sunmayan siyasi
iktidarınızın bu tavrını protesto ederek başlamak
zorundayım. Buna ihtiyaç duyuyorum çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisine
sizden de beklediğim saygıyla bu gerçeğin
uyuşmadığının farkındayım. Bunu özellikle
dikkatinize sunmak ihtiyacını duydum ve bu nedenle de maalesef az
önce burada görüşmelerine başlanmış olan
Basın-Yayın Genel Müdürlüğü bütçesine olumsuz oy verecek arkadaşlarınızdan
biriyim.
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayıştay
raporunu buraya getirmemenin somut örneğini arkadaşımız
Kamer Genç sizlere açık açık ifade etti. Bodrumda 680 dönüm arazinin
bir kuruluşa, bir şirkete 150 milyon liraya
KAMER GENÇ (Tunceli) Dolar, dolar, 150 milyon dolar.
OKTAY EKŞİ (Devamla) Özür dilerim, 150 milyon
dolara. Haklısınız efendim.
150 milyon dolara bırakılmasını ve
bu, 700 milyon dolarlık değere sahip arazinin 150 milyon dolar
karşılığında alan şirket tarafından üç gün
sonra bir bankadan 163 milyon
KAMER GENÇ (Tunceli) 180, üç gün sonra 180 milyon
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) Fark etmez 180 de
etse. Teşekkür ederim Kamer Bey.
180 milyon dolar kredi almaya vasıta edilmesini,
zannediyorum ki az önce değindiğim konunun somut örneklerinden biri
olarak hem zabıtlara hem de tarihe geçirmek gerekli oldu.
O nedenle, sizlere başta ifade ettiğim gibi, bu
bütçede olumlu oy vermenin vicdanen de, ahlaken de, siyaseten de mümkün
olmadığını ifade etmek istiyorum.
Saygıdeğer dostlar, burada, bir önceki bölümde
Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Türkiye
Büyük Millet Meclisindeki dilin beklenmeyecek kadar, arzu edilmeyecek kadar
düşük düzeyde olmasından şikayetlerini ifade etti. Sayın Bülent Arınç, hepinizin bildiği
gibi bu Türkiye Büyük Millet Meclisine 2002 yılından, 2007
yılına kadar Başkan olarak hizmet vermiş
arkadaşlarınızdan biri, çok da deneyimli bir parlamenter.
Biliyorsunuz ki, Meclisteki dilin düzeyi hepimiz kadar onu da ilgilendiren bir
husus. Sizin dikkatinize sunmak istiyorum: Beş yıl süreyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı sıfatı gibi en üst düzeyde bir
sorumluluk ve sıfat taşımış olan arkadaşımız,
bu dil düzeyinin düzelmesi, yükselmesi veya Parlamento dilinin Parlamentoya
yakışan bir noktaya gelmesi hususunda acaba ne yaptı?
Zannediyorum ki Sayın Arınç, o dönemde pek çok ülkeye
yaptığı ziyaretler sırasında umarım o ülkelerin
parlamentolarında bu konu nasıl bir şekilde çözülmüştür ona
en azından bir kısa süre vakit ayırıp
öğrenmiştir. Dilerdim ki, kendisinin o beş yıllık
görev süresi içinde bu konuda bir çözüm üretme çabasını da
göstermiş olsun. Umuyorum, benim bu konuşmamdan sonra kendileri size
hitap ederken bu konuda yaptıklarını bizlere anlatır eğer
başarılı olmadıysa da onun sorumluluğunu üstlenir.
Saygıdeğer dostlarım,
Basın-Yayın Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerindeki
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum konunun özüne gelmek
düşüncesiyle.
Yasal görevi bildiğiniz gibi güçlü ve özgür bir
basın ortamının sağlanmasına katkıda bulunmak olan
ama bu görevinin yanından bile geçmeyen Başbakanlık
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü bütçesi, az önce
ifade ettiğim gibi mensubu olduğum grup tarafından olumsuz bir oyla
karşılanacaktır.
Gerçekten, söz konusu Genel Müdürlük,
aşağıda değineceğim konularda görevini yapsaydı
huzurunuza çıkma şansını kullanırken hem bu Genel
Müdürlüğe hem de ona yön veren Hükûmete teşekkürlerimi sunmayı
tercih ederdim ama öyle bir şansım yok sevgili dostlarım. Çünkü,
Türkiyede özgür bir basın yok. Tabii, bendeniz dâhil çok yaygın bir
kesimin, hatta dünyada bu konuyla ilgilenen herkesin örneğin, Avrupa
Birliğinin, Avrupa Konseyinin, Amerika Birleşik Devletleri
Dışişleri Bakanlığının, Avrupa
Parlamentosunun, Freedom Houseun, Gazetecileri Koruma Komitesinin, Dünya
Basın Konseyleri Birliğinin, Uluslararası Basın
Enstitüsünün, Carnegie Vakfının, Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatının, Sınır
Tanımayan Gazeteciler Örgütünün, Avrupa Gazeteciler Federasyonun da
kanaati bu yani Türkiyede özgür bir basın yok. Ama, bugünkü Avrupa
Birliği Bakanı Sayın Egemen Bağışa göre, kim ne
dersin bugün Türk medyamız tarihin en özgür dönemini
yaşamaktadır. Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınç da geçen yıl Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmeler
sırasında aynen şu görüşü dile getirmişti: Türkiyede
basın özgürlüğü var ki bizim hakkımızda da, Hükûmetimiz
hakkında da, AK PARTİ hakkında da her gün ağız dolusu
hakaretler yazılabiliyor, yanlış, çarpıtıcı
haberler gelebiliyor. Sayın Arınç basının ne kadar özgür
olduğunu, kendilerine yapılan hakaretlere -öyle bir şey var
mı, yok mu bu ayrı konu- bakarak değerlendirmektedir. Oysa
aklı başında hiçbir gazeteci ve hiçbir hukukçu özgürlüğü
başkalarına hakaret etme hakkı olarak anlamaz. Özgürlük
başta siyasi iktidar olmak üzere gazetecinin gördüğü,
eleştirmeye değer bulduğu her şeyi kimseden korkmadan
yazması, kamuoyuna duyurmasıyla ölçülür.
Hakaret demişken değinmezsem olmaz sevgili
dostlarım. Bu ülke maalesef Medyada da akbabalar var. Daha düne kadar
üniformalılar yazdıklarınızdan dolayı azarlıyordu.
Onların o tasmalarını biz çıkardık. Şimdi ise
boyunlarına uluslararası tasmalar taktılar. diyen yani medya
mensuplarını boyunları tasmalı köpek olarak niteleyen bir
Başbakan tarafından yönetilmektedir. Başkalarına hakareti
kendisinin en tabii hakkı sayan ama bir gazetede, bir televizyon
programında Havada bulut var. diyen biri çıksa Vay, bana sen
nasıl ördek dersin? diye kıyameti koparan bir Başbakan.
Nitekim, bugün Türkiyede, gazeteciler, en masum haber
başlıklarını dahi Başbakanın beğenmemesi
ihtimali olabilir korkusuyla atmaktadırlar çünkü hafazanallah,
Başbakan kızarsa en yakın ve en maruf danışmanın
o gazetenin patronuna veya genel yayın yönetmenine zılgıt
çekmesi, onun ardından da Sayın Başbakanı
kızdıran gazetecinin işinden atılması, Türk
medyasının en sık görülen olaydır.
Yeri gelmişken belirteyim, işten atılmak,
talihli gazetecilerin uğradığı muameledir. O kadar
şanslı olmayanların adresi ise en yakın hapishanedir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sevgili dostlarım, böyle bir gerçeğin Türkiyenin
karşısına çıkacağını 2005 yılında
şu anda yürürlükte bulunan Ceza Kanunu daha yürürlüğe girmeden
Hükûmete duyurmak istedik. Başında bulunduğum Basın
Konseyi, Adalet Bakanını, Sayın Başbakanı ziyaret
etti, durumu anlattı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) - Türkiye, böyle
giderse dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olacak. dedik,
dikkatlerini çektik. Hiçbir yere varmadı. Böyle bir ülke sizin veya
Sayın Başbakanın belki özlemlerine ve beklentilerine uygun bir
ülke ama bu ülke büyük Türkiyenin milletine yakışmayan bir ülke oldu
sizin sayenizde.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Sayın
Başkanım, Sayın Hatip milletvekilini ahlaki davranmamakla
suçladı. Genel ifade budur, bunu düzeltmesi gerekir, bu Meclisten özür
dilemesi lazım.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına dördüncü
konuşmacı Uğur Bayraktutan, Artvin Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi bir kere daha saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında milletimin bana verdiği
bütçe hakkını kullanarak vatandaşımızın
ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp
harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay
üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto
ederek başlıyorum.
Sayın milletvekilleri, kamu harcamalarının
amacına ve yasalara uygun yapılıp
yapılmadığının halkın temsilcileri adına
Sayıştayca denetlenmesi modern demokrasilerin en belirleyici özelliklerinden
bir tanesidir. Sayın Başbakan Yardımcısı burada,
birinci bölüm üzerine yapmış olduğu konuşmada -bu sözleri
bir kere daha tekrarlamak istiyorum Sayın Arınç- dedi ki:
Bakın, Mevlüt Bey, burada mı bilmiyorum. Ben Plan ve Bütçe
Komisyonunda kendi bütçelerimi sunarken bana 4 sayfalık veya 6
sayfalık şeyleri gösterdiler. Gerçekten Sayıştay
raporları üzerinde bir tartışma vardı. Bu, rapor mu size
göre? dediler. Çok açık söyledim, Bu, bana göre içinde rapor kelimesi
geçen bir yazıdır. dedim, daha ne diyeyim. Bu anlamda Sayın
Arınçı kutluyorum. Demek ki, bugün, burada denetleme raporları
diye Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen, Anayasanın ilgili
maddelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yetkisini kullanan
Sayıştayın denetim raporları Meclise gelmemiştir,
gelmeyen raporlar üzerinden Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşme
yapmaktadır. Bu ne demektir? Demek ki anayasal yetkilerini aşan,
Anayasaya karşı suç işlenmiş olan bir fiilî durum, bir
defakto durumla karşı karşıyayız değerli
arkadaşlarım. Öncelikle bunu vurgulamak istiyorum. Arkasından,
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ilişkin ayrıntılı
beyanlarımı da ifade etmek istiyorum değerli
arkadaşlarım.
Mustafa Kemalin mabedinde, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 1 Mart 1922 tarihli açılışında, Mustafa Kemal
Atatürk, Meclisin açılısında aynen şu sözleri diyor, diyor
ki: Bilinmektedir ki vakıflar memleketimizin mühim bir servetini
teşkil etmektedir. Bunu cumhuriyetimizin banisi, ulusal Kurtuluş
Savaşımızın önderi cumhuriyet kurulmadan önce ifade
ediyor. Vakıfların ne derecede önemli bir kuruluş olduğunu
göstermesi açısından en çarpıcı sözlerdir diye anlatmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bin yıldır
bu topraklarda vakıflar var. Ta, belediyelerin bugün yapmış
olduğu görevleri ifa eden kültürümüzde, tarihimizde bir gerçeklik olarak
kabul edilen vakıflar var. Evkaf Bakanlığı
kaldırıldıktan sonra modern cumhuriyetin, Atatürkün
cumhuriyetinin kabul etmiş olduğu Vakıflar Genel Müdürlüğü
kuruluyor. Vakıfların kurulmasındaki temel amaç nedir? Esas saik
yardım saikidir. Geriye doğru baktığınız zaman
Türk milletinin yardım amacını fakirlere, ihtiyaçlılara
yardım amacını güden, aynı zamanda da imaretlerle,
diğer sosyal yardımlarla bu gerçeği sağlayan bir kurumla
karşı karşıyayız.
Gelinen noktada Osmanlı İmparatorluğuna
baktığınız zaman, geçmişe
baktığınız zaman Osmanlı İmparatorluğunda
bazı padişahların neredeyse hayvanlara yardım amacıyla
bile vakıflar kurduğu gerçeği var. Tarihe
baktığımız zaman bu gerçekleri görürsünüz. Ama bir
başka gerçek de var; Osmanlı İmparatorluğunun son
dönemlerinde o dönemin düzenbazlarının vergi kaçırmak
amacıyla vakıflar kurdukları, vakıflara para
aktardıkları gerçeğiyle karşı karşıya
kalıyoruz. Onları bugünle
karşılaştırdığımız zaman tarihî
gerçeklerin bugünün gerçekleriyle karşı karşıya
geldiğini göstermesi açısından ilginç bir örnektir diye görüyorum.
Bakın değerli arkadaşlarım, bugün
gazetelerdeki bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Camiye
sığınmak suç mu? diye bir haber yayımlandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Valide Sultan
Bezmi Alem Camisine Gezi olayları sırasında 255
sanığın
Bazı suçlar da işlemişlerdi o
iddianamenin içinde onlar da var, 6136 var, diğer suçlar var,
bunların içerisinde camiye sığınmayı da bir suç olarak iddianamenin içerisine tanzim
ettiler değerli arkadaşlarım. Bu suçun gerekçesini de
İbadethaneleri kirletmek suretiyle kamu malına zarar vermek. diye
Bakın, Sayın Başbakan Yardımcısı sanıyorum
dikkatle dinler. Evet, şimdi, gelinen noktada ben cumhuriyet
savcısının bu suç tarifini görünce bir hukukçu olarak güldüm
Sayın Başbakan Yardımcım. Neden? Bakın, bundan uzun
bir süre önce Sayın Maliye Bakanına bir soru sordum -basında bazı haberler
çıktı- bu sorularım şunlar, dedim ki: Son günlerde ulusal
basına yansıyan haberlerde belediyelerin borçlarına
karşılık camilerimizi Hazineye devrettiklerine ilişkin
iddialar kamuoyunu yaygın bir şekilde meşgul etmektedir.
Basına yansıtıldığı gibi belediyelerin borçlarına
karşılık camileri Hazineye devrettiği iddiaları
doğru mudur? Hemen arkasından 2002 ve 2013 tarihleri arasında
hangi belediyeler borçlarına karşılık camileri Hazineye
devretmiştir? diye sordum. Sayıları kaçtır, bu
belediyeler hangi partilere aittir, bunları yıllarıyla birlikte
açıklar mısınız? diye sordum. Uzun bir zaman geçtikten
sonra Sayın Bakan lütfettiler ve bana vermiş oldukları
cevaplarda ki tesadüflere bakın, bu belediyelerin içerisinde Güngören
var, Üsküdar var, Hatay Reyhanlı var, Nevşehir var, Düzce var, Afyon
Çay belediyeleri var- tahmin edin hangi belediyeler, hangi partili belediyeler?
Sayın Bakan bana vermiş olduğu cevapta partilerin
adlarını yazmamışlar. CHP Grubuna soruyorum: Hangi partili
belediyeler? (CHP sıralarından AKPli belediyeler sesleri) Öyle mi?
Nasıl bildiniz, tebrik ediyorum. Şimdi, gelinen noktada, bakın,
şimdi, burada cumhuriyet savcısının iddianamesine göre
camilere sığınmak suç ama camileri borçları karşılığında
Hazineye satmak suç değil. Öyle değil mi yani? Bu suç değil,
değil mi değerli arkadaşlarım? Yani Sayın Bakanın
vermiş olduğu cevabı bir ironi olarak algılıyorum ama
salonda da kendisine göre de bir açıklama yapmış, bu açıklamada
da aynen şöyle söylüyor, diyor ki: Biz vergi borcuna
karşılık bu camileri aldık ama camileri muhdesat kabul
ettik, bir mütemmim cüz olarak kabul etmedik. Muhdesatların
parasını vermedik, sadece taşınmazların
paralarını verdik. Yani gelinen noktada bu çarpıcı
örneğin bir tanesini cumhuriyet savcısına göndereceğim,
belki hukuk kuralları açısından suç teşkil etmeyebilir ama
etik kuralları da vardır, ahlak kuralları da vardır. Ben
Hükûmetin dikkatini çekmesi açısından ilginç bir örnek olarak buna
sizlerin dikkatini çekiyorum değerli arkadaşlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bakın,
biraz önce Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki o ahlaksızca
yapılan, vergi kaçırma amacıyla yapılan örnekleri verdim.
Ben avukatlık yıllarımda Trabzon Vakıflar Bölge
Müdürlüğünün bin metrekare yere ilişkin nasıl davayı takip
ettiğini, yirmi yıl boyunca o taşınmazlara ilişkin
gayrimenkul davalarında keşiflere nasıl dikkat
gösterdiğini, nasıl ihtimam gösterdiğini takdirle izlemiş
bir arkadaşınızım. Ama gelinen noktada, özellikle
vakıf malı olan camilerin restorasyonlarına ilişkin
çıkılan ihalelerdeki sorunların, kokuların ne olduğunu
bütün Türkiye duydu. Burada
ayrıntılarına girmek istemiyorum. Hangi illerde hangi camilere
ilişkin, kutsal yerlerimize ilişkin ödemelerde, o restorasyonlarda
fazla ödemelerin yapılmış olduğu, hangi istihkakların
kimlere ödendiği, hangi haksız ödemelerin
yapıldığına ilişkin örnekler bende var.
İsterseniz, Sayın Bakan, size takdim ederim.
O nedenle, geçmişle bugünü
karşılaştırdığımız zaman
değişmeyen bir şeyin olumsuzluk olduğunu görüyorum.
Yıllarca avukatlık yaptım, sanıklar adliyenin önüne
geldiği zaman şunu sordular: Herkese annesini, babasını
sordular ama hırsıza hangi siyasal partiden olduğunu
sormadılar. Hırsızlık o kadar evrensel bir kavram. O
anlamda, gelinen noktada, bardağın dolu olduğuna mı,
boş olduğuna mı; iyi
tarafından bakmamız gerekiyor.
Bir de ayrıca bir şey daha var: Biliyorsunuz,
vakıfların iki tür geliri var. İki tür gelirlerinden bir tanesi
hayrat bir tanesi akar değerli arkadaşlarım.
Din görevlilerimize ilişkin olarak Diyanet
İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü
-Sayın Başbakan Yardımcımız bunu iyi bilir- ecrimisil
talep ediyorlar değerli arkadaşlarım. İş yerlerine
ilişkin olarak bu talepleri kabul edebilirim. Vakıfların kiraya
vermiş olduğu iş yerleri olabilir, diğer yerler olabilir,
bunlara ilişkin olarak elde etmiş oldukları gelirleri yani akar
geliri adı altında talep etmesini doğal
karşılayabilirim. Ama, bu camilerde din görevlisi olarak görev yapan,
80 bine yakın camide görev yapan din görevlileri var değerli
arkadaşlarım; bunlardan da, ne yazık ki, Vakıflar Genel
Müdürlüğü onların kalmış olduğu lojmanlara
ilişkin olarak, sadece orada ibadet görevini yerine getiren bu görevlilere
ilişkin olarak da ne yazık ki bunları da bir akar olarak kabul
etmekte, hayrat olarak kabul etmemekte, din görevlilerine, oradaki
kişilere ecrimisil göndermektedir. Çok ufak bir ayrıntı olarak
gözükmesine rağmen, Yargıtayın bu konuda olumlu görüşü
olmasına rağmen, bugün orada bulunan görevlilere ecrimisil talep
etmeyi, işgal tazminatı adı altında, fuzuli işgal
tazminatı adı altında onları bir şagil olarak kabul
etmeyi ne hukuk anlayışıyla, ne demokrasi
anlayışıyla, ne de adalet anlayışıyla
bağdaştırmak mümkün değildir.
O nedenle, gelinen noktada, Vakıflar Genel
Müdürlüğünün bütçesine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, bütün
bütçeyle beraber hayır oyu kullanacağımızı
belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına beşinci
konuşmacı Ayşe Gülsün Bilgehan, Ankara Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Ankara)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumunun 2014 yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini sunmak için söz aldım. Sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, buradan 2005
yılında da aynı kurum için partim adına
konuşmuşum, 22nci Dönemde. Bakın, o zaman ne demişim:
Kuşkusuz son iki yüz yılın en büyük liderlerinden olan Mustafa
Kemal Atatürk bütün Türk milletine mal olmuş bir kahramandır. O
zaman ön sıralarda oturan iktidar partisi milletvekillerinin beni
desteklediklerini, hem de hararetle desteklediklerini çok iyi
hatırlıyorum.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ben de
oradaydım.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) Eminim
aynı partinin üyeleri arasında bu görüşü muhafaza eden sizin
gibi milletvekilleri hâlâ vardır ama o günlerden bu yana, Sayın
Arınçın da dediği gibi, çok şey de değişti.
Elbette değişen, Atatürkün tarihin gördüğü en büyük liderlerden
biri olması değildir. Zaten, yapılan bir araştırma
Türkiyede yaşayanların yüzde 82,3ünün kendini Atatürkçü olarak
nitelendirdiğini gösteriyor. Son 10 Kasımda ülkemizde bulunan
Sosyalist Enternasyonal temsilcileri, ölümünden yetmiş beş yıl
sonra bir liderin milyonlarca insan tarafından nasıl samimi bir
saygıyla anıldığını gözleriyle gördüler.
Bunların bir kısmı Avrupadan geliyordu ama çoğunluğu
Afrika ve Arap ülkeleri ile Güney Amerikadandı. Evet, dünyada ve
Türkiyede Atatürk hâlâ en büyük markamızdır. (CHP
sıralarından alkışlar)
Son yıllarda değişen bu değildir ama
Sayın Başbakanın kullandığı söylemlerdir.
Geçtiğimiz günlerde İki yüz yıldır bu millete istikamet
dayatılıyor. Doğru olan
budur. diye millete baskıyla, şiddetle dayatma yapılıyor.
diyebilmiştir. İki yüz yıl dedi; yani hem Osmanlının
bir dönemi hem de Cumhuriyet Dönemini kastetti. Yani bu halkın
verdiği Kurtuluş Savaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
açılışı, cumhuriyetin kuruluşu, demokrasiye
geçişimiz demek ki millete istikamet dayatıldığı
dönemin ürünleridir. Başbakan bu düşüncede olursa ona bağlı
olan ve görevi Atatürkçü düşünceyi yaymak ve korumak olan bir kurum
nasıl çalışır? Zaten bugün üzerinde konuştuğumuz
kurumlar Atatürkün kültür devriminin oluşturulması ve
geliştirilmesi için kurdurduğu ve vasiyetinde korunması için
özel önem verdiği kurumlar mıdır? Unutmayalım ki, bu
kurumlar Atatürkçülüğe en büyük darbeyi vuran 12 Eylül rejiminin
bıraktıklarıdır. Atatürkün vasiyeti yok sayılarak
Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu o dönemde özerk olmaktan
çıkarılıp, birer devlet dairesine dönüştürülmüştür.
Her fırsatta Biz ülkeyi askerî vesayetten kurtardık,
sivilleştirdik. diyen iktidar ki, iyi oldu- nedense en insani hak olan
miras hakkına saygı göstermemekte ve kurumları Atatürkün
vasiyetine uygun konuma getirmemektedir. Bu konuda Antalya Milletvekilimiz
Gürkut Acarın yasa teklifi önümüzdedir. Bu kurumları Atatürkün
vasiyetine uygun bir biçime dönüştürmek, yeniden özerkliğini
sağlamak da siyasete düşer.
Daha önce dernek statüsünde olan ve kendi üyelerince
seçilen Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu yönetimi şimdi
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlarca belirleniyor. 2011
yılında kanun hükmünde kararnameyle yeniden düzenlenen yüksek Kurumun
amacı bakın nasıl belirtilmiş: Atatürkçü düşünceyi, Atatürk
ilke ve inkılaplarını, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel
yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve ayrıca, bu Kurumun
Atatürkün manevi himayesinde olduğu da özellikle vurgulanmış.
Bakalım öyle mi? Yüksek Kurumun İnternet sitesinin içinde Atatürkü
aradım. Cumhuriyetin 90ıncı yılında Kurumun
Sayın Başkanının yayınladığı mesajda
yoktu. 23 Nisan mesajına da baktım, orada da Atatürke ve silah
arkadaşlarına rastlayamadım. Neyse 19 Mayıs mesajında
Atatürkü bulabildim.
Peki, 8 Mart Dünya Kadınlar Günündeki mesaj
nasıldı? Herhâlde Kurumun cumhuriyetin kadınlar için
yaptığı devrimleri hatırlatacağını, Medeni
Kanundan bahsedeceğini, eşitliğe vurgu
yapacağını beklersiniz değil mi? Başkan, Kurum
bünyesinde görev yapan bütün hanımefendilerin Kadınlar Gününü
kutlamakla yetinmiş ama zaten bakınca Kurumda Başkan ve
Başkan Yardımcısı konumunda hiçbir kadının
olmadığını, daha doğrusu
kalmadığını görüyoruz. Açıkçası şöyle
bakınca da tamamen erkeklerden oluşan bir yönetim burada
karşımızda duruyor.
YILDIRIM M. RAMAZANOĞLU (Kahramanmaraş) SGK
Başkanı bir bayan.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) Yüksek Kurula
bağlı kurumların yayınladığı eserleri de
inceledim. Atatürk Kültür Merkezi bir yılda Atatürkle ilgisi olmayan 5
kitap yayınlamış, şart değil, olabilir. Atatürk
Araştırma Merkezinin bu yıl yayınladığı
Atatürk kitapları, tek bir resimli kitabın serilerinden ibaret,
burada. Güzel, çocuklara yönelik, 10 ciltlik bir kitap. Yani bütün
yayınlanan eser bu ama bu eseri yayınlayan yazar ayrıca
hayatını kaybetmiş yayın sırasında. Sayın
Necdet Kuruyu da burada saygıyla anıyorum.
Türk Tarih Kurumunun yayınlarına bakınca
cumhuriyetin kuruluşunun 90ıncı yılında, devletimizin
kuruluş belgesi olan Lozanın 90ıncı yıl dönümünde bu
konulara ne kadar önem verilmiş? Tek bir kitap yok. Bugüne kadar Lozan ile
ilgili yapılan tek etkinlik geçen ay Ankarada Hacettepe Üniversitesi
iş birliğiyle düzenlenen uluslararası bir sempozyum ki ben de
bir şekilde katıldım, izledim; iyi bir sempozyumdu, en
azından ulusal ve uluslararası tarihçilerin görüşlerini özgürce
ifade ettikleri bir sempozyumdu. En azından bunun bir an önce
kitaplaşmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
bildiğiniz gibi, 2015 Ermenilerin soykırım iddialarına konu
olan olayların 100üncü yılı. Ermeni diasporasının bu
konuda çok ciddi hazırlıklar yaptığını biliyoruz.
Buna karşı Yüksek Kurulda çalışmaya başlamış
mıdır? Bilmek zor çünkü yapılan çalışmaları
Yüksek Kuruma bağlı olan Danışma Kurulu üyeleri bile
bilmemektedirler. Zaten son iki yıldır hiç toplanmamışlar.
Dil Kurumuyla ilgili düşüncelerimizi bir başka
arkadaşım dile getirecek ama son bir yılda akılda kalan tek
etkinliği, Gezi gösterileri sırasında çapulcu sözcüğünün
anlamını değiştirmesi oldu. Peki, tam da onun sahip
çıktığı kurumlar bile Atatürke sahip çıkmıyorsa
ne olacak? Şu oluyor: Bu ülkede hâlâ cesaret sahibi aydınlar
yaşıyor ve tarihi çarpıtanlara derslerini verecek kitaplar
yazıyorlar; kahramanlarına saygısızlık yapıldığında
milyonlarca kadın-erkek, genç-yaşlı meydanlara çıkarak
tepkilerini gösteriyorlar. İşte onlar, Atatürkün gerçek
mirasçılarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)
Çünkü onlar, Atatürkün manevi mirası olan bilim ve akılla
donatılmışlar, ayrıca bunu mizah güçleriyle de
taçlandırmışlardır. Dünya, Türkiyenin bu yeni sivil gücünü
ilgiyle izliyor.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her
yıl milyonlarca insan neden Anıtkabire özlemle olduğu kadar
kaygıyla da koşuyor? Bu kurumlar önce bu gerçeğe bir yanıt
bulmalılar. Bize gelince, unutmayalım, laik, çağdaş,
demokrat bir Türkiye Cumhuriyetinde siyasetin görevi, bu insanların bu
kaygılarını büyütmek değil, gidermektir.
Sayın Başkan, burada Sayıştayın
raporlarıyla ilgili tartışmalar da oldu. Bu vesileyle konuyla
ilgili yaşanan bir durumu da burada hatırlatmak istiyorum. Cumhuriyet
Halk Partisinin, Başbakana çağrı yapmak üzere bütçeyle ilgili
hazırladığı afişlerin, ilgili şirket
tarafından Başbakanı fazla eleştiriyorsunuz,
yumuşatın diyerek geri çevrildiğini duymuşsunuzdur.
Demokratik bir ülkede muhalefet partisinin parasını vererek
astırmak istediği afişlerin sansürleme girişimini anlamak
mümkün değil. Bunu, ne Avrupa Birliğine ne de değerlerini
paylaştığımız Avrupa Konseyine anlatmak mümkün
değil.
Son olarak yine de iyi bitireyim. Hiç olmazsa, sahaya
geçenlerde üzerlerine Yüce Atatürk yazan formalarla çıkan Fethiyesporlu
futbolculara bir ceza verilmedi. En azından bunu olumlu olarak görüyoruz
ve bugün
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Daha belli
değil.
AYŞE GÜLSÜN BİLGEHAN (Devamla) Daha belli
değil mi? Ben öyle gördüm.
Yine de, bugün, burada konuşulan bütün
konuların ülkenin yararına sonuçlanmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı Dilek Akagün Yılmaz, Uşak
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak)
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; burada bütçe
görüşmelerini yapıyoruz. Özü itibarıyla, halktan toplanan
vergilerin nasıl harcandığını ve nasıl
harcanacağını konuşuyoruz. Ancak bu bütçe, halkın
geçim sıkıntısını çözmüyor, halka dokunmuyor,
halkın temsilcilerinin, sendikaların, esnaf odalarının
görüşleri dahi sorulmuyor.
Uşakta dün bir olay oldu. Karayolları
işçileri, taşeron işçileri iki aydır ücretlerini alamadıkları
için direniş yaptılar. Ücretlerini alamamalarının
gerekçeleri, müteahhit firmanın devletten ödeneğini alamaması,
hak edişini alamaması olarak açıklandı. İşçiler
direniş yapınca da işten atılmakla karşı
karşıya kaldılar. Anlaşılıyor ki buradan da, bu
bütçede taşeron işçilerin ücretlerine herhangi bir ödenek yok.
Yine Kamu Denetçiliği Kurumuna bazı emekliler
başvurdular ve bu Kamu Denetçiliği Kurumu dedi ki: Emekliler
arasındaki eşitsizliklerin, farklılıkların ortadan
kaldırılması gerekiyor. Bu konuda Bakanlığa ve Sosyal
Güvenlik Kurumuna gerekli mevzuat değişikliklerinin
yapılması için başvurulması konusunda bir tavsiye
kararı aldı. Bu tavsiye kararına karşı Sosyal Güvenlik
Kurumu bunu reddetti mevzuatımızda böyle bir düzenleme yoktur diye.
Buradan da anlaşılıyor ki, emeklilere herhangi bir şekilde
bu bütçeden ödenek yok.
Bu söz konusu bütçe ile ilgili biz
baktığımız zaman gelen belgelere bir tek söz vardı
orada bizim karşımıza çıkan, Sayıştay raporunda,
Merkezin 2012 yılına ilişkin yukarıda belirtilen mali rapor
ve tablolarının tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi
içerdiği kanaatine varılmıştır. deniyordu. Bundan biz
ne anlamalıyız, onu size soruyorum. Bu tablolar nedir, görmedik. Harcamalar
nasıl ve ne şekilde yapılmıştır, bunu bilmiyoruz.
Bu konularla ilgili hiçbir bilgi yok. Bu nedenle de kurumun bütçesi üzerine
sadece Ne olduğunu bilmiyoruz, bizlere bilgi verilmiyor. Bu kurumlar
AKPnin arka bahçesi olmuştur. diyerek halka şikâyet ediyor, ilk
seçimde bunların hesabının sorulması gerektiğini
belirtiyor ve takdiri halkımıza bırakıyoruz. Tüm bütçe
kanununda olduğu gibi, bu, benim söz almış olduğum Atatürk
Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezinde de aynı
şeyler söz konusu.
Atatürkün kuruculuğuna önderlik ettiği Türk
Dil Kurumu 1932 yılında, Türk Tarih Kurumu ise 1931 yılında
Türk dili ve tarih araştırmalarının bilim ve sanat
insanları tarafından özgürce yapılması, uzmanların
yetiştirilmesi, halkın katılımının
sağlanması amacıyla bağımsız, dernek statüsünde
kurumlar olarak kurulmuştur. Atatürk bu çalışmaların daha
da geliştirilebilmesi için kendisine ait tüm mal
varlığının gelirlerini bu kurumlara
bırakmıştır. Bu kurumların asla bir devlet
kuruluşu olarak şekillenmesini istememiştir. Ancak, 12 Eylülün
faşist karşı devrimci generalleri 82 Anayasasının
134üncü maddesine dayanarak 2876 sayılı Yasayı
çıkarmışlar ve Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu
kapatmışlar, dernek üyeliklerini sona erdirmişler ve Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu şeklinde bir devlet dairesi
kurmuşlardır. 1938 yılında Atatürkün vasiyetinde,
İş Bankasındaki hisselerin gelirleri Türk Dil Kurumu ve Tarih
Kurumuna bırakılmış olmasına rağmen, vasiyeti yok
sayılmış, tüm gelirlerine el konulmuştur. Aynı
ayıbı AKP devam ettirmiş, 11/10/2011 tarihinde Meclise dahi
getirmeden 664 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurumu yeniden
yapılandırmış, asıl olarak da tüm kadroları
yeniden atamış ve Atatürkün miras bıraktığı
gelirleriyle Atatürk karşıtı, yandaş bir kurum yaratmaya
çalışmıştır. Kanun Hükmünde Kararnamede,
Cumhurbaşkanının gözetiminde, Başbakanlığa
bağlı Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve
inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini
bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak, yaymak ve yayınlar
yapmak amacıyla Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Atatürk
Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezinin kurulduğu
belirtilmektedir. Ancak, bu Hükûmet ne yapmıştır? Bu kuruma
çoğunlukla Atatürk karşıtı insanları atamış,
hatta atanan bir kişi o kadar tepki çekmiştir ki istifa etmek zorunda
kalmıştır.
Türk Tarih Kurumu Başkanı konumunda olan
Profesör Metin Hülagü, 28 Ekim 2013 tarihinde ulus devlet döneminin
bittiğini, Andımızın kaldırılmasının
yerinde olduğunu, Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinin artık geçerli
olmadığını açıkça ifade etmesine rağmen Kurum
Başkanlığına devam etmektedir. AKP milletvekilleri bu
düşüncelere katılmakta mıdırlar? Kendilerinin hâkimiyeti
altında olan böylesi bir Kurumun, bu Başkanının
düşüncelerine katılıyorlarsa onları Türk halkının
takdirlerine bırakıyorum.
Kurumun amacı, Atatürkçü düşünceyi yaymak
olarak ifade edilmişken, 2013 ve 2014te Sayın Bülent
Arınçın bütçe görüşmelerinde açıkladığı
gibi Sultan Abdülaziz ve dönemi, Sultan II. Abdülhamit ve dönemi, son halife
Abdülmecit Efendi, Sultan Vahdettin ve dönemi sempozyumları
yapılmış ve yapılacağı
açıklanmıştır. Ne kadar manidar değil mi? Atatürkün
ortadan kaldırdığı saltanat dönemi, Atatürkün miras
gelirlerinin harcandığı kurumlarla topluma yeniden kabul
ettirilmeye çalışılmaktadır ama her ne kadar AKP
iktidarı, bunları devlet dairesi hâline dönüştürmek ve
amaçlarının dışında çalıştırmakla
uğraşsa da Türk halkı yine Atatürkçü düşünceye sahip
çıkmış, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi, Dil
Derneği gibi dernekleri oluşturmuş ve yine Atatürkçü
düşüncenin yayılması konusunda her türlü çabayı sarf
etmektedir.
Bu kanunda, Atatürk Uluslararası Barış
Ödülünün verilmesiyle ilgili bir hüküm de bulunmaktadır ama her nedense
2001 yılından bu yana kimseye verilmemektedir. Önceki gün BDP
Grubundaki konuşmacı ve bugün Taha Akyol, yazısında Nelson
Mandelanın 1992 yılında Atatürk Barış Ödülünü
almadığını yani Atatürkün dünyada saygı
uyandıran bir lider olmadığını ima etmişlerdir.
Oysaki Güney Afrika Komünist Partisi tarafından yapılan resmî
açıklamada, Mandelanın ödülü almamasının nedeni Atatürke
saygı duymaması değil, 12 Eylül faşizmine duyduğu
tepki ve o dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özalın,
Başbakan iken, Afrika ülkelerindeki iç savaşlarda Türkiye'nin silah
satışına aracılık etmesi olarak belirtilmiştir.
Bu açık gerçeğe rağmen Atatürk'e saldırı her yönden
devam etmektedir. Bu saldırıları yapan kişiler, Lloyd
Georgeun, Atatürk'ün yüz yılda bir gelen dâhi olduğunu, yine 1981
yılını UNESCOnun Atatürk Yılı ilan ettiğini
unutmuş görünmektedirler.
AKP iktidarı, Atatürke bu
saldırılarını artık açıktan yapmaktadır.
Başbakan, hiç çekinmeden, Atatürk ve İsmet İnönü için 2
ayyaş sözünü kullanmıştır. Vatandaşların Atatürk
sevgisiyle arabalarına yapıştırdıkları Atatürk
resimlerine ceza yazılmaktadır. Sağlık
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,
Kalkınma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı resmî
İnternet sitelerinden Atatürk resimlerini çıkarmışlardır.
Devlet nişanlarından Atatürk kabartmaları ve TC ibareleri
çıkartılmıştır. Atatürk anıtlarına çiçek
koyanlar cezalandırılmaktadır. Okullarda Atatürk rozeti takmak
neredeyse disiplin suçu olmuştur.
Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanunundaki açık
hükümlere aykırı olarak Millî Eğitim Yönetmeliği
değiştirilmiş, Atatürk ilkelerine ve devrimlerine
bağlı öğrenci yetiştirme amacına son verilmiştir.
Demokratikleşme paketiyle Andımız kaldırıldı.
Anayasa'nın 174üncü maddesiyle korunan Türk harf devrimi yok edilmek
istenmekte; x, q ve w harfleriyle alfabeye ekleme yapılmak istenmektedir.
Evrensel kurallara uygun olarak ana dilin
öğrenilmesi hâlen ülkemizde sağlanmışken, şimdi özel
okullarda, ardından da -anlaşılıyor ki- kamuda ana dilde
eğitim getirilerek Türkiye ayrıştırılmaya çalışılmaktadır.
Hâlen ülkemizde farklı dil ve lehçelerde yayın
yasağı yoktur. Eğitim alanında lisansüstü eğitim
yapılabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Propaganda
yasağı yoktur ama istenen çok açıkça söylenmekte, önce Türkiye
Kürdistanı adı altında özerk bir bölge, ardından da birleşik
Kürdistan olarak ayrışmak
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Süren bitti süren.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
ülkenin bölünmesi,
doğunun açılması istenmektedir.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Kayıtlara
geçmiyor, süren bitti.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Atatürk
düşmanları, gericiler ve bölücüler bu saldırılara devam
etmektedirler.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Onlar geç aklına
geldi.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Ama, şunun
bilinmesini istiyorum ki ben, Atatürkü bir kere kaybetmişizdir
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Süren bitti süren.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla)
Atatürk
aramızdan ayrılmıştır ama binlerce Atatürk sizlere
karşı mücadele edecektir, binlerce Atatürk sokaklarda, meydanlarda
hâlen daha vardır.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Geç kaldın geç.
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) Sizlere rağmen
bu ülke bölünmeyecektir. (CHP sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Cevap vermeye
değmezsiniz.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı Gürkut Acar, Antalya Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜRKUT ACAR (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih
Kurumunun 2014 yılı bütçeleri üzerine söz aldım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Bu kurumların yaptığı harcama ve
işlemleri denetlemek mümkün olmuyor çünkü siyasi iktidarın
yönlendirmesiyle Sayıştay üst yönetimi Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderdiği raporları tek sayfalık klişe onama
kararlarına indirgemiştir. Böylece, Türk milletinin bana verdiği
bütçe hakkını kullanarak vatandaşlarımızın
ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp
harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay
üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto ederek,
kınayarak başlıyorum.
Öncelikle, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın bana
ilişkin sözleriyle başlamak istiyorum. Sayın Arınç Kanun
hükmünde kararnamede 40 yerde Atatürk adı geçiyor, bizi incitiyorsunuz.
diyor. Şimdi, bunun neresini düzeltmek lazım bilmiyorum ama en
basitinden başlayalım. Sayın Arınç, bu kanun hükmünde
kararnamede Atatürk adı 40 değil, 48 defa geçiyor. Sayfayı
açtığınızda bul deyince size 48 tane Atatürk
çıkıyor ama önemli olan bu sayı değildir.
Bakınız, Atatürkle doğrudan ilgisi olan iki kurum var. Bunlar:
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu. Kanun hükmünde kararnamede bu iki kurumun
tanımlandığı bölümlerde Atatürk adı geçmiyor.
Yalnızca gelirleri sayılırken Atatürkün vasiyeti. deniyor;
söylediğim budur.
Darbeciler, Atatürkün özel bir yapıyla dernek olarak
kurdurduğu ve bizzat mirasından pay ayırdığı bu
iki kurumu Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı
altında devlet dairesine dönüştürmüştür. Yani bunu yaparken
kurdukları kurumun içinde Atatürk adı geçiyor diye buna sessiz mi
kalacağız? Yapılan vasiyetnameyi ihlal ayıbını
görmezden mi geleceğiz? Sizin yaptığınız budur. Kanun
hükmünde kararnameyle darbecilerden bir adım daha öteye geçerek, iki
kurumla Atatürkün bağını kopardınız. Darbeciler
kanuna Bu iki kurumu Atatürk kurdurdu. yazarken siz bunu da
çıkardınız. Darbecilerin kurduğu kurumların
adında Atatürk geçiyor, bakın saydık, 40 yerde Atatürk var.
diyerek örtemezsiniz; benim kastettiğim budur.
Atatürk, mirasını iki özel derneğe
bırakmıştır. Siz, iki devlet dairesine bu mirası
aktarıyorsunuz; söylediğimiz budur.
Siz, Atatürkün kurduğu kurumların
başına Atatürkçülük bağnazlıktır. diyen
kişileri yönetici olarak atıyorsunuz; şikâyet ettiğimiz
budur. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu ülke için savaş meydanlarına
çıkmış, bizzat savaşmış insanlara, Büyük
Atatürke, İsmet İnönüye ağır hakaretler
yapıldığı bir dönemde, Kurtuluş
Savaşını, Atatürkü, İsmet İnönüyü anlatmak yerine
Osmanlı padişahları için sempozyum düzenliyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bu yıl Lozan Antlaşmasının 90ıncı
yıl dönümüydü. Bununla ilgili, Türk Tarih Kurumu bir çalışma
yaptı mı? Bunu eleştiriyoruz, şikâyet ettiğimiz budur.
Atatürkün vasiyetinden sağlanan gelirle Sultan
Vahdettin Sempozyumu düzenleniyor. Bu sempozyumda Mustafa Kemal Atatürkün
bizzat yazdığı Nutuk eseri dikkate alınacak mı?
Sorduğumuz budur.
Kurum yöneticilerinin söz hakkı
olmadığı için bir şey söylemek istemiyorum ama söylemeden
de geçemeyeceğim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
bürokratları bir uyarır mısınız.
Size laf atmak istemiyorum ama gereğini de
yaparım.
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Yani Büyük Atatürkün
vasiyetinden ayırdığı paralarla Vahdettin
konuşulurken, Atatürkün Nutuku yerine Türk Tarih Kurumu
Başkanı Metin Hülagünün Yurtsuz İmparator Vahdeddin adlı
kitabı mı dikkate alınacaktır?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Kaş göz hareketleri,
konuşmalar
Böyle bir hakkınız yok. Haddinizi bilin, orada
oturun. Siz kimsiniz?
Uyarır mısınız.
GÜRKUT ACAR (Devamla) Sempozyum, Kurum
Başkanının kitabındaki görüşlerini doğrulamak
için mi yapılmaktadır? Sorduğumuz budur.
Türk Tarih Kurumu Başkanı madem olayların
tek bir yönüyle değerlendirildiğini düşünüyor, madem
Vahdettinin de iyi işler yaptığını düşünüyor ve
anlatmak istiyor, her gün cumhuriyetin kuruluş dönemine, Büyük Atatürke,
İsmet İnönüye ağır hakaretler yapılırken neden
susuyor? Mirasından pay aldıkları Büyük Atatürkün bu ülke için
iyi bir şey yaptığına inanmıyorlar mı?
İnanmıyorlarsa Atatürkün kurdurduğu Kurumun başına
nasıl atanabiliyorlar ve o koltuklarda nasıl oturabiliyorlar?
Sorduğumuz budur.
Değerli arkadaşlar, Türk Dil Kurumuyla ilgili
birkaç noktayı gündeme getirmek istiyorum. Türk Dil Kurumu kelimelere yeni
karşılıklar bulurken bulunan karşılıklar da tam
da Hükûmetin bakış açısıyla örtüşüyor. Çapulcu
bunlardan biri. Ayrıca sormak istiyorum: Besmelesiz kelimesinin
karşılığının Bilim Kurulundan geçirilmeden
değiştirildiği doğru mudur?
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne, ne?
GÜRKUT ACAR (Devamla) Besmelesiz
Türkiyenin önemli Türkologlarından olan Profesör
Doktor Zeynep Korkmazın Atatürk ile ilgili yazısının
Derginin iklimine uygun değil. diye geri çevrildiği doğru
mudur?
Toplantı programlarında olmasına
karşın bazı toplantılarda İstiklal Marşı ve
saygı duruşu yapılmamasının nedeni nedir?
RECEP ÖZEL (Isparta) Hangi toplantıda?
GÜRKUT ACAR (Devamla) - Rumence-Türkçe Sözlükte v
harfiyle ilgili bölümün unutulduğu doğru mudur? Böyle bir
yanlış nasıl yapılabilmiştir?
Değerli arkadaşlar, şimdi bir başka
noktaya, bu iki kurumun 2014 yılı bütçelerine dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. Türk Dil Kurumunun bütçesi 14 milyon 234 bin lira, Türk Tarih
Kurumunun bütçesi 8 milyon 239 bin lira. Bakınız, bu kurumlar için
Büyük Atatürkün vasiyetinden kaynaklı olarak bir yılda gelen para ne
kadar biliyor musunuz? 100-150 milyon lira. İki kurum Atatürkün
mirasından gelen paranın neredeyse yalnız onda 1ini
kullanıyor, geri kalan meblağ ne oluyor? Bankada bekletiliyor. Neden?
Yani, bu ülkede Türk dili ve Türk tarihi konusunda yapılacak
çalışmalar bitti mi? Bu paralar niye buralarda bekletiliyor?
ÜNAL KACIR (İstanbul) Kaç para var?
GÜRKUT ACAR (Devamla) Bu ülkede çağdaş,
aydınlık nesiller yetiştirmek için yapılacak bir şey
kalmadı mı ki paralar bankada tutuluyor? Türkiyenin her bölgesinden
Bize okul kitaplığı için kitap gönderin. diyorlar. Bu okullara
çocuklarımızın aydınlanması için kitap gönderilemez
mi? Bütün okullara Atatürkün Nutukunu basıp gönderin, çocuklar okusun.
Bence Bakanlar Kurulu için de bir baskı yaptırın ve onlara da
gönderin, okuduklarını sanmıyorum Nutuku.
Bakınız, bu parayı aktaran kurum
İş Bankasıdır. İş Bankası
çalışıyor, kazanıyor, bu parayı aktarıyor. Sonra
bu paralar İş Bankasında tutulmuyor, onu cezalandırmak
için, Mustafa Kemalin kurduğu banka olduğu için Halk Bankası
ile Ziraat Bankası arasında paylaştırılıyor.
Neden? Bunu anlamak mümkün değil. Türk Dil Kurumunun Halk Bankasında
yaklaşık 650 milyon, Türk Tarih Kurumunun da Ziraat Bankasında
yaklaşık 650 milyon lirası bulunmaktadır. Neden bir bankada
değil de iki banka arasında paylaştırılıyor? Kamu
bankalarına ucuz kredi mi, para mı sağlanıyor? Siz bu
kurumları kamu kurumu yapacaksınız, sonra Kamu
kurumlarının parası kamu bankalarında duracak. diye karar
alacaksınız, yaklaşık 1,5 milyar lirayı, eski parayla
neredeyse 1,5 katrilyonluk bir parayı kamu bankalarına
paylaştıracaksınız. Bir yandan Atatürkün mirasıyla
Atatürke saygısızlık yapılacak, bunlar eleştirilince
bağnazlık diyeceksiniz. Atatürkçülük bağnazlıktır.
diyen bir adamı siz bu kurumların başına
atayacaksınız, eleştiriler olunca gene bağnazlık
diyeceksiniz. Teşbihte hata olmaz, buna Yavuz hırsız ev
sahibini bastırır. derler. Sizin durumunuz da aynen budur. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Ev sahibi kim burada ya?
GÜRKUT ACAR (Devamla) Ama unutulmasın ki Türk
halkı bu gerçeği, Büyük Atatürkün vasiyetine yapılan
hainliği görecek, size gereken dersi verecek ve çağdaş,
aydınlık cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatacaktır. Bu
anlayışla hazırlanmış bütçeden hayırlı bir
sonuç çıkması mümkün değildir.
Bütçeye hayır diyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tabii ki bizim
muhatabımız Hükûmettir, siyaset kurumudur fakat ben ilk kez böyle bir
bürokrat yapısı görüyorum, uyarmanızı istiyorum. Orada,
kürsüde sayın milletvekili konuşurken birbirlerine böyle göstermeler,
gülmeler, böyle bir, çok affedersiniz yani o sözcüğü kullanmak istemiyorum
ama bir sırnaşık, bir lakayt durum ilk kez
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Gülmek yasak mı
ya?
MUHARREM İNCE (Yalova) Yasak evet, yasak.
BAŞKAN Lütfen sayın milletvekilleri, bir
dinleyin ya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Milletvekiline mi gülecek?
İlyas Bey, ayıptır ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Yasak mı? diyene
söylüyorum, evet, yasak. Yok öyle bir şey ya!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Onlara yasak!
MUHARREM İNCE (Yalova) Onlara yasak, gülemezler!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gülemezler milletvekillerine.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) Sabahtan beri hakaret
ediyordunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Onlara yasak!
BAŞKAN Sayın İnce, lütfen siz devam
edin, uyarıldı zaten.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
sayın milletvekili Yasak mı? diyor ya, yasak! Yasak, onlara yasak!
ÜNAL KACIR (İstanbul) Allah, Allah!
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet öyle, yasak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) Gülmek başka,
gülümsemek başka.
BAŞKAN Sayın İnce, siz devam edin,
lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben, ilk kez böyle bir
bürokrat yapısı gördüm, daha önce hiç görmemiştim böyle bir
yapı. Lütfen bizi muhatap etmeyin, lütfen siz uyarın.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) Siz de gülünecek şeyler
söylemeyin.
BAŞKAN Sayın İnce, gerekli uyarı
yapıldı zaten.
Teşekkür ediyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Nasıl yapıldı?
BAŞKAN Şahsı adına lehinde söz
isteyen Emrullah İşler, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı MerkeziYönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının ikinci turunda yer alan
kurumların bütçesinin lehinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Bu münasebetle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizde özel radyo ve televizyon yayınları
1990 yılından itibaren herhangi bir yasal düzenlemeye tabi
olmaksızın başlamıştır. 1993 yılında
Anayasa değişikliği yapılarak radyo ve televizyon yayınları
üzerindeki kamu tekeli ortadan kaldırılmış, özel radyo ve
televizyon yayınlarının yapılmasına olanak
sağlanmıştır.
Bilindiği üzere, ülkemizde radyo ve televizyon
yayıncılığı alanında düzenleme ve denetleme
görevi Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiştir. 1994
yılında kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, karasal
yayıncılık alanında yıllardır beklenen
sıralama ihalesiyle ilgili süreci 3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe
giren 6112 sayılı Kanunun verdiği yetkiyle
başlatabilmiştir. Kanunda öngörülen takvime uygun olarak, iki
yıl süren planlama ve hazırlık çalışmalarından
sonra 2013 yılında karasal sayısal TV yayını
sıralama ihalesi gerçekleştirilmiştir.
Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte iletişim
alanında yaşanan baş döndürücü gelişmelere paralel olarak
kitle iletişim araçlarından daha fazla yararlanmaya başlayan
bireyler, ilgi duydukları ya da merak ettikleri konular hakkında daha
çok haber almak ve bilgi sahibi olmak istemektedirler. Bu gelişmelerle
birlikte, kendisini yenileyen ve güçlenen medya organları da doğal
olarak insanların bilgilenme taleplerini karşılamak
amacıyla haberleri en hızlı ve en doyurucu şekilde
iletebilme yarışı içine girmiştir. Bu bağlamda,
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü yerel, bölgesel ve
yaygın medyaya yönelik çalışmalarıyla demokrasimizin
kökleşmesinde etkin rol oynarken dünya medyasıyla da kapsamlı
bir iş birliği geliştirmiştir. Türkiye'nin son
yıllarda bölgesinde ve küresel ölçekte oynamış olduğu
stratejik role paralel olarak Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
dünyanın dört bir yanında girişimlerde bulunmaktadır.
Yürütülen bu girişimler sonucunda genel müdürlük, medya
kuruluşları ve gazetecilerin karşılıklı bilgi
alışverişinin sağlanması ve ülke
kamuoylarının bilgilendirilmesi noktasından, ortak platformlarla
ikili, bölgesel ve uluslararası sorunlara birlikte çözüm bulma
noktasına ulaşmıştır.
Türk tarihinin sosyal, kültürel, ekonomik hayatında
vakıf önemli bir rol oynamaktadır. Vakıfların dinî, ahlaki,
sosyal birtakım yararları vardır. Vakıf, ben ve öteki
arasındaki etkileşim ve dayanışma duygusunu
somutlaştıran bir kurum olarak değerlendirilebilir. Bu
özelliğin yanı sıra, vakıflar bir yandan geçmişi
hatırlatmakta, kültür ve geleneklerimizi yaşatmakta, diğer
taraftan da geleceğimize ışık tutmaktadır. Eğer
birey insanlığa karşı sorumluluk duyuyorsa, iyilik,
şefkat, yardımlaşma,
dayanışma, ötekisini yani başka birini, bir
canlıyı maddi ve manevi açıdan huzura kavuşturma yolunda
bir çaba sarf ediyorsa, böyle bir kişinin yolu muhakkak vakıflarla
kesişir. Bugün dünyanın yakalamaya çalıştığı
yardımlaşma ve dayanışma duygusu içerisinde iki dünya
saadetine kavuşturan her türlü davranışı vakıflarda
görmemiz mümkündür. İşte bu amaç ve sorumluluk duygusu çerçevesinde,
Vakıflar Genel Müdürlüğü, 52 bin Osmanlı ve Selçuklu
vakfının temsilcisi olarak onların vakfiye amaçları
doğrultusunda yaşamaları için çalışmaktadır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla
ecdadın bıraktığı kültürel mirasın yeni
kuşaklara intikal etmesi sağlanmakta, vakıf eserlerinin ilelebet
yaşatılabilmesi, geçmişimizle olan bağımızın
sağlamlaştırılabilmesi ve gelecek
kuşaklarımıza teslim edilebilmesi için özveriyle
çalışılmakta, vakıf kültür varlıklarının bakım,
onarım ve restorasyonu büyük bir itinayla yürütülmektedir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk
Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk
Kültür Merkezinden oluşan anayasal bir kuruluştur. Yüksek Kurum ve
bünyesinde yer alan kurumların her türlü faaliyetini azami düzeyde otomasyona
dayalı hâle getirecek, ulusal ve uluslararası yapı ve sistemlere
entegre edilmesini sağlayacak bütünleşik bir yapının tesisi
amacıyla tasarlanan bilişim altyapısı ve Bütünleşik
Bilgi Sistemi Projesi 2011 yılı yatırım programında
yer almış ve donanım tesisi tamamlanarak çalışmaya
başlamıştır.
Bu proje sayesinde vatandaşlara,
araştırmacılara ve diğer kurum ve kuruluşlara hizmet
kalitesi yüksek, sürdürülebilir ve yönetilebilir hizmetler verilmektedir.
Sayın milletvekilleri, benden önce konuşma
yapan Naci Hocam kapı ve pencere metaforuyla bir ironide bulunmuştu.
Gecenin bu saatinde ben de kapıdan bir konuşma yaptım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Hükûmet adına Başbakan Yardımcısı
Sayın Bülent Arınç söz istemişlerdir.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize iyi geceler
diliyorum.
Gecenin ilerlemiş bir saatinde 10a yakın
kurumumuzun bütçelerini görüştük. Bunlar, bir önceki turdan farklı
olarak Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Basın-Yayın Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür
Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumlarıdır ve bir
kısmı bana doğrudan bağlı, bir kısmı da
benimle, Bakanlığımla ilgili kuruluşlardır.
Dolayısıyla, bir önceki turda söylediğim sözlerden farklı
bir uygulamayı birlikte yapıyoruz. Kurumlarımızın bir
kısmının bütçesi genel bütçe, bir kısmı da özel
bütçedir.
Konuşma süreleri altmış beş dakikaya
çıkarıldı, çok da faydalı oldu ama müsaade ederseniz,
gecenin bu saatinde pek çok şeyin de konuşulduğunu bilerek
süremi çok kısa tutmaya çalışacağım.
Öncelikle, söylemek istediğim, bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum, büyük bir emekle
konuşmalarını hazırladılar.
Kurumlarımızın faaliyetlerini öven arkadaşlarımız
olduğu gibi, alabildiğine eleştiren
arkadaşlarımız da oldu, hepsine çok teşekkür ediyoruz. Biz,
bu Bakanlığımız sorumluluğundaki kurumların
görevlerini en iyi şekilde yapmaya
çalıştıklarını, başarılı
olduklarını, yıllardan beri önlerine getirilen konularda daima
performanslarını yükseltici çalışmalar
yaptıklarını biliyoruz. Eleştirilerden de haklı
olanlar vardır, bunlardan yararlanır ve
çalışmalarımızı buna göre tekrar tanzim ederiz.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuyla ilgili
olarak, hem Yüksek Kurum hem de ona bağlı kurumlarla ilgili birkaç
şey söylemek istiyorum, çok eleştiriler yapıldı.
Öncelikle şunu bilmemiz lazım,
Anayasamızın 134üncü maddesinde bu kurumları içerisine alan
bir düzenleme var. Ona bağlı olarak 17 Ağustos 1983 tarihinde
2876 sayılı Kanunla bu kurum kurulmuş. Fakat daha sonra, 1993
yılında, yani hemen hemen on yıl sonra Anayasa Mahkemesi bu
Yüksek Kurumun kuruluş, teşkilat ve işleyişine dair 18
maddesini iptal etmiş ve büyük bir yasal boşluk meydana gelmiş,
ondan sonra da bu yasal boşluk giderilememiş. 1998ten, 1993ten,
1995ten bahsediyorum. 2009dan sonra kurumlar uhdeme verildiğinde, kurum
başkanlarıyla yaptığımız görüşmelerde
kurumun iptal edilen maddeleriyle mevcut maddeleri arasında büyük bir
uyumsuzluk olduğu, büyük bir boşluk olduğu meydana
çıktı ve yeni bir kanun yapma zarureti ortaya çıktı.
Bununla ilgili çalışmalarımızı yaptık ve 2011
Temmuz, Ağustos aylarında bu çalışmalar sonuçlandı ve
664 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bu kurumlar yeniden
yapılandırıldı.
Yeniden yapılandırıldığı
tarihe kadar gerçekten görevlerini layıkıyla yerine getiremeyen,
ancak bazı çalışmalarla adından söz ettiren kurumlar
şimdi daha fonksiyonel hâle geldi. Bunlardan sadece bir tanesini vermek
istiyorum.
İlk çıkan kanunda ki daha sonra mülga oldu-
2876 sayılı Kanunun 5inci maddesinde Yüksek Kurul adıyla var
olan ve sivil üyeleri dışında Genelkurmay Başkanı veya
Yardımcısıyla, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterinin de
bulunduğu kurul toplanamamıştı, bir defa dahi
toplanamamıştı ama son çıkardığımız
kanun hükmünde kararnamenin 5inci maddesinde bunun ismini Yüksek Danışma
Kurulu olarak yeniden düzenledik. Görevlendirilen bakan bendenizim, benimle
birlikte 4 bakan arkadaşımız var, 5 kurum başkanı var,
Cumhurbaşkanımız tarafından seçilen, kendi alanlarında
temayüz etmiş 3 bilim adamı da var. Bunların ilk toplantısını
da cuma günü yani 13 Aralıkta ilk defa yapmış
olacağız. Yüksek Danışma Kurulunun kanunda sayılan
görevleri, çalışma usul ve esaslarına ait bir yönetmeliğimiz de var. İlk
toplantımızın hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Halaçoğlu kurumlarımızdan
birisinin on beş yıl başkanlığını
yapmıştır, 1993 ve
2008. Kurumların içinde bulunduğu şartları en iyi o bilir.
Yüksek Danışma Kuruluna bir eleştiri getirmiş ama
Genelkurmay Başkanı ve Millî Güvenlik Kurulu Sekreterinin
bulunduğu bir yapıdan şimdi tamamen kurum başkanları
ve bilim adamlarıyla, 4 tane de bu kurumlarla yakın ilişkisi
olabileceği düşünülen bakanlarımızın
katılımıyla Yüksek Danışma Kurulu faaliyete
geçmiş olacak.
Ayrıca, her kurumun 20şer bilim adamından
kurulu bilim kurulları var. Onların kendi alanlarında
kurdukları komiteler var, çalışma komiteleri var. Bunlar
basımlar, süreli yayınlar, paneller, konferanslar, sempozyumlar,
kongre gibi bilimsel toplantıları düzenliyor, belgeseller
hazırlıyor.
Bir de bu konuda bir arkadaşımız bahsetti,
1984 yılında ihdas edilmişti Atatürk Uluslararası
Barış Ödülü. 1986 ve 2000 yılları arasında 1991, 1993,
1994 yılları hariç olmak üzere 10 defa kurum veya kişilere
verildi. Ne var ki 2001 yılından bugüne kadar yani on iki seneden bu
yana çeşitli nedenlerle ödül verilememişti. Bu durumu düzeltmek üzere
harekete geçtik ve yeni hazırladığımız yönetmelik 23
Ocak 2013 tarihli Bakanlar Kurulunca onaylandı, 12 Mart 2013 tarihli Resmî
Gazetede yayınlandı. Buna göre, 0lı ve 5li yıllarda
yeniden verilecek olan Atatürk Uluslararası Barış Ödülünün ilki
2015 yılında sahibini bulacaktır.
Aynı zamanda, hemen bir ay kadar önce, 1983
yılından bu yana, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürkün ebediyete intikalinin yıl dönümü olan 10 Kasımlarda, her
yıl üst düzey devlet protokolünün katılımıyla gerçekleşen
Atatürkü Anma Devlet Törenini düzenleme görevi de kurumumuza verilmiştir
ve her yıl ifa edilmektedir.
İlk defa bu yıllarda 62 yeni mesleki uzman
yardımcısı aldık, personel sayımızı
artırdık. Araştırma, geliştirme konularında
nitelikli personel sayısını artıran kurumlarımız,
Türk dilini, Türk kültür ve medeniyetini her yönüyle tanıtarak
yaygınlaştırmak ve bütün insanlığa mal etmek yolunda
emin ve kararlı adımlarla yürümeye devam etmektedir.
Bütün bunları şunun için söylüyorum: Bu konuda
arkadaşlarımız münferit olarak kurumlar üzerinde durdular,
Sayın Halaçoğlu da Yeniden bir kanuna ihtiyaç var, bu konuda bize
görev düşerse biz buna hazırız. dedi. Her zaman kendisiyle
ilişki kurmaktan gerçekten mutlu da oluruz.
Birkaç konuya daha girerek kurumların bütçeleri
üzerinde takdimimi yapıp sözlerime son vereceğim. Bu konuların
tamamıyla ilgili, yani kurumların bütçesini görüştüğümüz
hususlarda bu son yasama döneminde şu tarihe kadar tarafımıza
293 yazılı soru önergesi verilmiş, bunlardan 285ini
cevaplandırmışız, 8i de hâlen işlemde
bulunmaktadır.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Plan ve Bütçe
Komisyonunda da tek tek hesabını verdim. Milletvekili
arkadaşlarımızın denetim görevlerini yapmalarıyla
ilgili sorularına her zaman büyük bir süratle cevap vermeye gayret
ediyorum, bu konuda bir eksikliğimizin olduğunu düşünmüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Gürkut
Acardı, Bu Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu için yatan paralar niçin
Türkiye İş Bankasında değil bir başka bankada
yatıyor? Daha önce bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da sormuştu.
Resmî kayıt olduğu için arkadaşlarımız merak edebilir,
bunu cevaplandırmak istiyorum müsaadenizle.
Anayasada Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu için
Atatürkün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup,
kendilerine tahsis edilir. denilmektedir.
Büyük Atatürkün İş Bankasındaki
hisselerinin gelirlerini vasiyetname hükümlerine göre almakta olan Türk Dil
Kurumu ve Türk Tarih Kurumu bu gelirlerinden oluşan hesaplarını
İş Bankasında tutmakta iken geçtiğimiz ay ani bir kararla
Vakıflar ve Ziraat Bankasına aktarmaya
başlamıştır diye bir soru sorulmuş. Bizim bu
soruya verdiğimiz cevap şu:
Maliye Bakanlığının ve Hazine
Müsteşarlığının çıkarmış olduğu ve
Resmî Gazetenin 7 Mayıs 2012 tarih, 28285 sayılı yayınlanan
Kamu Haznedarlığı Genel Tebliğinin ilgili maddeleri
uyarınca mevduatlarımızın tüm kamu kurumlarıyla
birlikte kamu bankalarına aktarılması gerektiği
bildirilmiştir. Konu hakkında Maliye Bakanlığı ve
Hazine Müsteşarlığının görüşü sorulmuş,
görüşleri mevduatlarımızın kamu bankalarına
aktarılması gerektiği yönünde olmuştur. Bu nedenle, kamu
bankalarından alınan faiz oranlarına ait teklifler: Türkiye
Vakıflar Bankası Kavaklıdere Şubesinden
aldığımız teklif yüzde 8,20; Türkiye Halk Bankasından
aldığımız teklif altmış iki gün için yüzde 8,75;
Ziraat Bankasından aldığımız teklif otuz iki gün için
yüzde 8,45, doksan iki gün için yüzde 8,35 faiz teklif etmişler. Kurumun
menfaatleri doğrultusunda değerlendirilerek en uygun teklifi veren
Türkiye Halk Bankası tercih edilmiştir. deniyor.
Değerli arkadaşlarım, yine, Vakıflar
bütçesi üzerinde Sayın Uğur Bayraktutanın bir sorusu oldu.
Aslında, bu kürsüden bir arkadaşımızın gündeme
getirmesiyle gündem dışı da cevap vermiştim. Yani,
camilerde bulunan vakıf görevlilerinden kira tahsil edilmesi konusu. O
zaman da arkadaşlarımız anlayış göstermişlerdi
çünkü biz vakfiyeleriyle bağlıyız. Vakıfların
bedduasını okudu Milliyetçi Hareket Partisinden bir
arkadaşımız. Doğrudur, her vakfiyenin sonunda bir dua, bir
de beddua vardır. Dolasıyla, vakıflarda çalışan
insanlar da kendisini vakıflarla ilgili gören herkes de bu manevi
mesuliyeti mutlaka bilirler, din görevlileri de bundan muaf değildir.
Dolayısıyla, bunun cevabı, Sayın Bayraktutanın
sorusuna karşı: Eğer bir caminin vakfiyesinde meşruta
olarak belirtilmiş cami görevlilerine ait lojmanlar varsa bunlardan bedel
alınmıyor. Bunlar hayrat olarak kayıtlarımızda da
mevcuttur ancak vakfiyesinde akarda kayıtlanmış ve daha sonraki
dönemlerde cemaat tarafından inşa edilmiş yapılardan Kamu
Konutları Yönetmeliğine göre bedel alınmaktadır. Çünkü
vakfın akarı üzerine yapılması nedeniyle vakfın
gelirinin vakfedenin iradesine uygun olarak tahsil edilmesi amacına matuf
olmak üzere lojman bedeli alınmaktadır. Aslında
yapılması gereken rayiç kira uygulaması olmakla beraber lojman
uygulaması yapılmaktadır.
Atatürk Araştırma Merkezinin neler
yaptığı konusunda Sayın Yeniçerinin bir sorusu olmuş.
Sadece bu yıl içerisinde yapılanları söyleyeyim: 26-28 Eylül
2013 tarihleri arasında Mudanya Mütarekesinden Günümüze Bursa konulu
uluslararası sempozyum, 23-25 Ekimde Eskişehirde Kuruluşundan
90ıncı Yılına Türkiye Cumhuriyeti konulu
uluslararası sempozyum, 30 Ekim-4 Kasım tarihleri arasında
Kazakistanda Kazakistan-Türkiye İlişkilerinin Geleceği konulu
uluslararası sempozyum, 13-15 Kasım 2013 tarihleri arasında
Ankarada, cumhuriyet tarihi araştırmaları kapsamında
90ıncı Yılında Lozan ve Türkiye Cumhuriyeti
Uluslararası Sempozyumu düzenlenmiştir. 25-27 Aralık 2013
tarihleri arasında Gaziantepte Millî Mücadelede Güney Bölgesi
Sempozyumu gerçekleştirilecektir. Çıkarılan dergiler ve süreli
yayınlardan da bahsediliyor.
Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili bazı
arkadaşlarımızın eleştirileri oldu. Bir iki tanesini,
müsaade ederseniz, daha önce verdiğimiz cevaplardan da yola çıkarak
sadece kısaca okumak istiyorum: Gezi olaylarını yayınlayan
kuruluşları verilen cezalarla baskı altına mı
alınmaya çalışıyorlar? Yayın kuruluşlarına
Gezi Parkı eylemini yayınladıkları gerekçesiyle herhangi
bir müeyyide uygulanmamıştır. Gezi Parkı eylemlerini
yayınlayan birkaç kanalın diğer kanallardan farklı olarak
yayın sırasında kişilere yönelik garez ifadelere yer
verdikleri, doğruluğu teyit edilmemiş gerçek dışı
bilgileri aktardıkları ve şiddeti özendirici şekilde
yayın yaptıkları görülmüştür. Yayın ilkeleri içerisinde
bazı konular var. Dolayısıyla, isterseniz o maddeyi de
okuyayım: Yayın hizmetleri tarafsızlık, gerçeklik ve
doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna
engel olmamak zorundadır. Soruşturulması basın meslek
ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler soruşturulmaksızın
veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz.
hükmüyle, Şu şu maddelerde yer alan yayın hizmetleri
şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz. hükümlerini
ihlal ettikleri gerekçesiyle Halk TV, Cem TV ve NTVye 1 kez uyarı, 1 kez
idari para cezası, Ulusal TVye de 2 kez idari para cezası müeyyidesi
uygulanmasına karar verilmiştir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Diğer
televizyonlar çok tarafsız!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
İsmini zikretmediniz, bir Üst Kurul uzmanından bahsediyorsunuz.
Sorularda da ismi geçtiği için
Onunla ilgili olarak -Sayın
Develinin konuşmasından yola çıkarak, tahmin ediyorum,
aynı kişiyi konuşuyoruz- kendisine ceza verilmiştir, hem
yazılı olarak ikaz edilmiş hem de kınama cezası
verilmiştir.
Bir kadın personelin görevden alınması
kulis haberleri içerisinde geçen haberlerdir.
Sayın Sakine Öz bana beş altı defa sadece
ismimle hitap etti ama sonunda belki yanlışlıkla Sayın
Bülent Arınç dedi. Ben yine Değerli Arkadaşımıza
Sayın Sakine Öz diyeyim. Burada yaptığınız
konuşmalar, bunlar sizin kendi bilgilerinizle elde edebileceğiniz
şeyler değil. Bana kalırsa bir RTÜK üyesinin kaleminden
çıkmışa benziyor ama hiçbirinin doğruluğu yok, bunu da
üzülerek ifade etmek istiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Milletvekilinin bir kültürü var
ya. Senin bilgin olur da onun olmaz mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlarım, bütün bunların içerisinde
şunlara dikkat edebiliriz: Sayın Tunca Toskay İktidar
yanlısı, diğerleri iktidarın baskısı
altında
Türkiyedeki hem özel televizyonların hem de bazı
yazılı medya organlarının iktidar yanlısı
olduğunu ifade ediyorlar. Özel radyo ve televizyonların veya
patronları özel kişiler olan bazı radyo ve televizyonların
veya başka medya organlarının yaptıklarından herhâlde
Hükûmetimizi sorumlu tutmak mümkün değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yok canım, siz zaten
yapmazsınız!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapmazsınız öyle bir
şey ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Yapar
mısınız!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ancak
TRT açısından şunu söyleyebilirim: Değerli
arkadaşlarım, muhalefetin yanında alabildiğine yayın
yapan -çok da haklı olarak, demokrasinin bir gereği- pek çok
gazetemiz var, pek çok televizyonumuz var. Ama bunun dışında
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaç tane var Sayın
Arınç?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Ben,
kaç tane, gramla tartmıyorum ki bunları. Eksiği yok, onu
söylemek istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yapma gözünü seveyim ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Değerli Arkadaşım, ben gecenin bu saatinde, bak, kırk
dakika, hiç böyle polemiğe girmeden, vaktinizi de almadan kısa bir
özetleme yapıyorum. Yani bunların yaptıklarından
patronların tutumlarını eleştirebilirsiniz, onları
cesaretsizlikle suçlayabilirsiniz, onların ticari bazı
ilişkileri sebebiyle Hükûmetle iyi geçinmeleri gerektiğini dahi
söyleyebilirsiniz ama yani bize burada Siz bunları
yaptırıyorsunuz, siz bunlardan sorumlusunuz. derseniz
MUHARREM İNCE (Yalova) TRTye ne diyeceğiz,
TRTye?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) TRTye
geleceğim zaten.
TRT bunlardan farklı. TRT bir kamu
yayıncısı. Kamu yayıncılığının bir
sorumluluğu var. Dolayısıyla kamudan
aldığımız
MUHARREM İNCE (Yalova) Elektrik faturasında
TRT payı ödüyoruz ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Onu
söylüyorum tabii. Sizden aldığımız vergilerle bu kamu
yayıncılığını yapıyoruz. Bunlardan bir
tanesi elektrikten alınan paydır. Biz bu payı kendi dönemimizde
2 misli düşürdük. Geçmişte daha fazlaydı. İkincisi de
elektronik bazı aygıtlardan aldığımız bandrol
diyoruz değil mi onlara- bandrollerden alınan bir kısım
paralar. Kamu yayıncıları zaten bütün dünyada desteklenir. BBC
de böyledir, Russia Today de böyledir, diğerleri de böyledir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ama
tarafsız olsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla) Tamam,
anlıyorum yani kamu yayıncısı olan bir kuruluşun
şüphesiz tarafsız olması lazım, objektif olması
lazım, kamu yayıncılığı ilkelerine uygun hareket
etmesi lazım. Burada gördüğünüz eksikliklerin hepsini söyleyebilir,
hepsini eleştirebilirsiniz ama TRTnin ta kurulduğundan bu yana bir
talihsizliği vardır: Muhalefet kendisini iktidarın borazanı
olmakla suçlar. Sonra muhalefettekiler iktidar olur, suçlama sırası
başkalarına gelir. 15 tane kanalıyla dünyanın dörtte 3üne
yayın ağıyla ulaşmış bir televizyon,
başarılarından söz etmek gerekirken, yayınlarındaki
tarafsızlık ilkesini ihlal ediyorsa elbette bu konuda bizim tedbirler
almamız, sizin de denetleyici
Yani bu Hükûmetimizin
Bir özel kuruluş,
bir KİT
Burada bütçesini görüşmüyoruz. Yaptıkları
işler ve eylemler KİT Komisyonunda görüşülüyor, orada da
arkadaşlarımızın sorularına muhatap oluyorlar.
Yalnız bir şey dikkat çekicidir: Gerçekten,
geçtiğimiz günlerde yapılan aday tanıtım toplantılarında
alabildiğine, belki sonuna kadar, bunların verildiğini gördüm.
Bu yanlıştır, doğru değildir. Bizim
yaptığımız uygulama, şu anda grup
toplantılarını Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonunun
açık olduğu saatler dışında ise kendi yayın
akışımıza uygun olarak verebildiğimiz kadar veriyoruz.
Bu AK PARTİ Grubu için de geçerli, CHP, MHP, BDP grupları için de
geçerli. İmkânlar ölçüsünde belki de -tamamını vermeye çalışıyoruz-
tamamını verememiş olabiliriz ama bizim sorumluluğumuz
sadece grup toplantılarıyla sınırlı olmalı.
Adayların takdimi, adayların methedilmesi, televizyon
ekranlarında birtakım görüntüler yayınlanması
Buna
müdahale ettim arkadaşlar. Müdahale ettikten sonra büyükşehir belediye
başkanı adaylarının yayınlanmasını takiben
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başbakan
belediye başkanlarını tanıtmadı mı? Verilmedi mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
alt
yazı olarak geçmeye başladı.
Bütün bu uygulama yanlış da olsa biz bunu
hissediyor ve ona göre tedbirlerimizi alıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de Mecliste yanlış
değil mi Sayın Arınç?
MUHARREM İNCE (Yalova) Mecliste bu
tanıtımı Sayın Başbakan yaptı önce.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Böyle bir şey olabilir mi
ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Devamla)
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkana söz vermiştim yirmi
dakika diye, otuz dokuz saniyem kaldı.
Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün
çalışmaları başarılıdır. Yüksek kurumumuzun
çalışmaları başarılıdır. Eğer ideolojik
bağnazlık içinde olmazsak bütün bu faaliyetlerin takibinin ve
hepinizin katkılarının da bu işleri daha da
bereketlendireceği, güzelleştireceği inancı içindeyim.
Bana bağlı Basın-Yayın Enformasyon
Genel Müdürlüğü ve diğer kurumların da gerçekten çok
başarılı, çok iyi çalışmalar yaptığına
inanıyorum. Yerel basının desteklenmesinden, radyo ve
televizyonların RTÜK kanalıyla denetimine kadar her konuda
onların lehine kararlar alıyoruz ve onları desteklemeye devam
ediyoruz.
Kurum bütçelerimizin hayırlı olmasını
temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Öz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Bakanım
konuşmalarında konuşmamın RTÜK yetkilisinden
alındığını söyledi, benim konuşmalarım
olmadığını söyledi.
Sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN Buyurun Sayın Öz, iki dakika süre
veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
V.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
22.-
Manisa Milletvekili Sakine Özün, Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının ikinci tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SAKİNE ÖZ (Manisa) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; burada yaptığımız
konuşmaları elbette biz kendi bilgilerimize göre söylemeyeceğiz,
elbette araştıracağız, elbette kurum, kuruluşlardan
bilgi edineceğiz. Ama böyle bir ithamda bulunmanız açıkçası
doğru değil. Bilgi edinip kendi kalemimizle yazdığımız
bu düşüncelerimizdir. Benim burada söylemiş olduğum sözlerde,
söylemiş olduğum bilgilerde bir yanlışlık var mı
yok mu, bunu anlatmanızı istemiştim sizden. (CHP
sıralarından alkışlar) Bir kadının görevinden
alınıp alınmadığını sordum;
alınmışsa gerekçesinin ne olduğunu sordum. Yine,
cemaat-Hükûmet ilişkileriyle mi bu kadının görevinden
alındığını sordum. Ama siz bana bunların
yanıtını vermek yerine suçlayıcı bir söz söylediniz, RTÜK yetkilisinin kaleminden
alınmıştır. dediniz. Açıkçası bu sözünüz
doğru değil. Bu sözünüz, sizin söylediğiniz her sözün kendi sözünüz olduğunu mu gösterir? Ben
bunları açıklamanızı istedim sizden.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Özür dilemesi lazım
Sayın Başkan. Arkadaşımızı itham etti, özür
dilemesi lazım.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
I)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezî 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezî
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezî
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Aleyhte söz isteyen Yusuf Halaçoğlu, Kayseri Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ben tabii ki
vakıfların nasıl bir nitelikte olduğunu söylemek için
kürsüye çıkmadım.
Şunları ifade etmek istiyorum: Her şeyden
önce Vakıflar Genel Müdürlüğünün yurt dışında
restorasyonu doğrudan doğruya yapabileceği bir yasaya
ihtiyacı vardır ve bunun çıkarılması gerektiğini
söylemek istiyorum çünkü TİKA aracılığıyla
yapılan birçok restorasyonlarda büyük hatalar yapılmaktadır.
Mesela, Üsküpteki Mustafa Paşa Camiinin şadırvanı tamamen
yıkılmıştır ve yepyeni bir şadırvan
yapılmıştır.
Yine, Bayburtta Dede Korkut Türbesi normal taş ile
yapılmışken yine bir
şekilde -Erzurumdan kaynaklı olduğunu işittim- kesme
taşlarla bir türbe hâline getirilmiş.
Yine, Prizren Sinan Paşa Camiinin son cemaat yeri
yani hakikaten yıllar sürmüş ve yıllarca bunların tamamlanması
beklenmiş.
Yine, Bulgaristanda Şumnu Şerif Halil
Paşa Camii 2003ten beri
restorasyon bekliyor, hâlâ yapılacak sözleşmeler imzalanmış
olmasına rağmen.
Yine, Filibe Sultan Murat Hüdavendigar Camii ki, Bursa
Yıldırım Beyazıt Camiini bilirsiniz, onun içindeki havuzu
bilirsiniz, bunun içinde de
aynı mimari
tarzda havuz varken havuz da ortadan kaldırılmıştır
tamamen yani mimari yapılar bozulmuştur. Bu türden
restorasyonların yapılmasının önüne geçilmesi gerekir.
Onun dışında birkaç hususu daha dile
getirmek istiyorum. Birçok gayrimüslim vakıfları tekrar onlara
verilirken birtakım camilerin ve diğer vakıfların
mülklerinin de o camilere ve eserlere verilmesi gerekir. Mesela, Ayasofya
Vakfiyesi, Fatih Sultan Mehmete ait olan vakfiye bugün verilmemektedir,
çalıştırılmamaktadır. Ki Ayasofyanın tekrar
ibadete açılması için 6 Kasımda bir kanun teklifi verdim, bu
konuda Atatürke mal edilen kararnamenin de sahte olduğunu, orada bir
numara çevrilmiş olduğunu da ortaya koydum. Dolayısıyla,
geldiği zaman zaten kanunu görüşeceğiz ama vakfiyesi var
olmasına rağmen verilmediğini özelikle belirtmek istiyorum.
Yine, Sirkecideki Yeni Caminin vakıfları, o
Kapalı, Mısır Çarşısı dediğimiz
çarşı aslında Yeni Caminin vakıflarıdır ama
bugün şahısların ellerindedir; bunları kim sattı,
nasıl sattılar, bunların tekrar verilmesi gerekiyor.
Şimdi, bunun ötesinde bir de hem
Dışişlerini de ilgilendiren önemli bir vakıf meselesi daha
var. Bu da Kıbrıstaki mesela, Lala Mustafa Paşa Vakfı,
Abdullah Paşa Vakfı veya Gümrükçü Osman Vakfı gibi mülhak
vakıflardır bunlar, kişilere aittir. Bu vakıflar 1913
yılında İngilizler tarafından ki 1878de
Kıbrısı İngilizlerin işgaliyle birlikte buradaki bu
vakıflar İngilizler tarafından 1913 yılında oradaki
Rumlara peşkeş çekilmiş ve onlara verilmiştir. Bununla
ilgili de bir defter Gazimağusada bir otelin bodrumunda ortaya
çıkmıştır. Dolayısıyla, bu mülhak vakıflarla
ilgili mahkeme safahatının başlatılması ve 1913ten
beri işletilmekte olan bu vakıf mallarına ait tazminatın
alınmasıyla ilgili girişimlerin yapılması
gerektiğini belirtmek istiyorum. Nitekim, mesela, bugün Rumların
kullandığı su kaynakları bile Abdullah Paşa
Vakfına aittir. İngilizlerin Ağrotur ve Dikelya üsleri de
Abdullah Paşa Vakfına ait arazilerdir. Bunları özellikle
belirtmek istiyorum. Yine On Adada aynı şekilde mülhak
vakıflarımız vardır. Batı Trakyada yine mülhak
vakıflar vardır ve bugün askerî kesim tarafından Yunanistanda
bu vakıflara el konulmaktadır. Bunlarla muhakkak ilgilenilmesi
gerekir.
Bunların ötesinde, Yüksek Kurumla ilgili şunu
belirtmek istiyorum Sayın Arınç, şunu özellikle belirteyim
Sayın Bakanım: Şimdi, bu kurumlardaki son çıkarılan
yasalarda gerçekten bana nasıl
Yüksek Denetleme Kurulu zannediyorum, o
kurumda neden siyasetçiler yer alıyor? Tamam, daha önce askerler de
vardı bu yüksek kurulda. Bunlar yanlıştı, o zaman da
söylüyorduk ama şimdi de yanlış. Neden onlar var, niye bilim
adamları sadece yer almıyor burada veyahut da yönetim kurulu
kararları niye Resmî Gazetede yayımlanıyor? Resmî Gazetede
yayımlanmasının anlamı var mı? Yani
dolayısıyla bunların düzeltilmesi lazım bu kurumların
doğru düzgün işlemesi için. Nitekim, 36 yılında Atatürk bu
kurumun, Tarih ve Dil Kurumlarının akademi hâline getirilmesini
istiyor. Yüksek Kurumu tamamen akademi hâline getirin, bu iş olsun bitsin.
Teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, ikinci turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
On dakika soru sorma, on dakika cevap verme süresidir.
Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
68liler Vakfı kapatıldı bildiğimiz
kadarıyla. Neden kapatıldı, bu siyasal iktidara muhalif
olduğu için mi, gerekçesi neydi, bunu öğrenmek isterim.
İkinci soru şu:
Elektrikte alınan TRT payı her ilimizde aynı oranda,
aynı miktarda mıdır, alınmayan bölgeler var mıdır
veya farklı bir uygulama var mıdır?
Üçüncü bir sorum: TRTde toplam kaç personel
çalışmaktadır tüm Türkiye genelinde?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan,
doğrudan bütçeyi ilgilendirmemekle birlikte, doğrudan Hükûmeti ve
Sayın Başbakan Yardımcısını ilgilendirdiği
için sorum TRTyle ilgili.
TRT tarafsız ve objektif bir yayın
yapmamaktadır. Bilhassa haber bültenleri ve haber programları
partizanca ve hakkaniyete uymayan yayınlarla doludur. TRTnin haber
yayın ve programları bize âdeta Mısırın yarı
resmî ElAhramını, Sovyetlerin Pravdasını
hatırlatmaktadır.
Bugün itibarıyla TRT demokrasi bakımından,
siyah-beyaz, tek kanallı, 1970lerin, 1980lerin TRTsinden daha olumsuz
bir durumdadır. Geçtiğimiz yılın ilk altı ayında
haber bültenlerinde AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan
kırk dört saat yer alırken Meclisteki üç siyasi partinin genel
başkanlarının toplam süresi on altı buçuk saattir. 2013
yılı için durum nedir? Haber bülteni ve programlarını daha
demokratik ve tarafsız bir hâle getirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha önce size sorduğum bir
yazılı soru önergesine verdiğiniz cevapta RTÜK tarafından
ceza kesilen televizyon kanallarının ve ceza miktarlarının
dökümünü gönderdiniz, onun için teşekkür ediyorum. Ancak, çok ilginç ve
ulusal basında da haber olan bir televizyon kanalı 7 milyon TLden
fazla parayı bugüne kadar hiç ödememiş. Bu tahsil edilemeyen
cezaların bazı televizyon kanalları tarafından
ödenmemesinin sebepleri nelerdir? Hükûmetiniz bununla ilgili herhangi bir
tedbir aldı mı? Bu kanallara nasıl bir yaptırım
uygulamayı düşünüyorsunuz?
İkincisi de, Kütahyada Vakıflar Bölge
Müdürlüğüne ait birçok bina ve iş yeri iki yıldan fazla süredir
boş bekletilmektedir. Yüksek kira bedelleri nedeniyle Kütahyanın çok
işlek bir mahallesinde, eski çarşısında bu binaların
boş kalması esnafı ciddi anlamda sıkıntıya
sokmuştur. Bu binalarla ilgili bir tasarrufta bulunup esnafın ya da
Kütahyalı vatandaşlarımızın kullanımına
sunulması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde 2012
yılının Temmuz ayında restorasyon ihalesi yapılan ve
mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan Fatih Camiinin
restorasyon bitim tarihi 31/12/2012dir, fakat hâlen bu restorasyon
bitirilmemiştir. Yüklenici firma olan Taksim Yapı Mimarlık ve
Restorasyon Limited Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Erhan
Uludağın eşi ve şirket ortağı olan Sevilay
Uludağın AKP İstanbul İl Kadın Kolları Yönetim
Kurulu üyesi olduğu iddiası vardır. Bu doğru mudur? Doğruysa
bu gecikmeden dolayı şirkete herhangi bir yaptırım
uygulanmış mıdır? Bu şirkete ayrıca TİKA
veya Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı başka ihaleler
verilmiş midir? Bu ihaleler verilirken Sevilay Uludağın
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda benim gündeme getirdiğim
Meclis Televizyonunun Meclis açık olduğu sürece yayın
yapması konusunda görüşlerinizi sormuştum. Siz, buna TRTnin
gerekirse ayrı bir kanal tahsis edeceğini ve sürekli yayın
yapabileceğini söylemiştiniz. Bu konuda eğer bir kanun teklifi
verilirse dikkate alırız. dediniz. Grup olarak
arkadaşlarım kanun teklifi verdi. Eğer siz de Hükûmet olarak ve
AKP Grubu olarak bu konuda samimiyseniz Meclis Televizyonunu Meclis açık
olduğu sürece halkın izlemesine izin verecek misiniz?
İkinci sorum: Basın İlan Kurumu Kanunu çok
eski yıllara dayanmaktadır ve Anadolu basınımız çok
güç durumdadır. Özellikle çok eski yıllara dayanan bir yasayla bugün
Basın İlan Kurumu artık yönetilemiyor. Bu açıdan Basın
İlan Kurumu Kanununu değiştirip Anadolu basınına
nefes aldıracak mısınız?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Küçük
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, 6112 sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında
Kanunun 8inci maddesinin (e) bendinde yayınların cinsiyet ve
benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri
aşağılayan yayınları içeremeyeceği ve teşvik
edemeyeceği hükmü bulunmakta. Bu hüküm ne kadar hayata geçirilmiştir?
Bu nedenle herhangi bir idari yaptırım uygulanmış
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan,
sayıları 60 bini bulan iletişim fakültelerinde
yaklaşık 32 bin öğrenci öğrenim görüyor ve bu fakültelerden
her yıl 3.500 civarında öğrenci mezun oluyor ancak bu
öğrenciler maalesef istihdam edilemiyor ve işsizler ordusuna
katılıyorlar. Sayın Arınç özel basın yayın
kuruluşlarının bu öğrencilerin istihdamına sıcak
bakmadığını, daha önce ucuza, uzmanlığı
olmayan kişileri istihdam ettiğini belirtiyor. Peki, Sayın
Bakan, bu sorunun çözümüne ilişkin Hükûmet olarak ne gibi tedbirler
alıyorsunuz?
Sayın Arınç, Şubat 2012de Bursada
yapmış olduğunuz konuşmada iletişim fakültesi
mezunlarının TRTde istihdam edilmelerine ilişkin gereken
hassasiyeti göstereceğinizi belirtmiştiniz. Şu anda TRTde
toplam personelin kaçı iletişim fakültesi mezunudur? Bunların
kaçı Şubat 2012 tarihinden sonra istihdam edilmiştir. Medya
okuryazarlığı derslerinin zorunlu olması ve bu derslerin
iletişim fakültesi mezunlarına verilmesine ilişkin Hükûmet
olarak herhangi bir plan ve girişiminiz var mıdır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
TRT İstanbul Müdürlüğünde bir grup yönetici
çıkar sağlamak amacıyla hizmet satın aldığı
şirketlerden şişirilen faturalarla TRTyi zarara
uğratmışlardır. Bu usulsüzlüklere bizzat tanık olan
TRT personeli Mustafa Aşçı tarafından yazılan Çiftlikteki
Elektrik Kaçağı Türkiye Rant Televizyonu isimli kitapta
ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Kitabın
220nci sayfasından itibaren usulsüzlüklere ilişkin toplam 67 belge
bulunmaktadır. Mustafa Aşçı tanık olduğu bu
usulsüzlüklerin araştırılması için 17/3/2011-15/3/2012
tarihlerinde TRTnin ilgili birimlerine 6/4/2012 tarihlerinde Başbakan
Yardımcısı Sayın Bülent Arınça yazılı
olarak başvurmuştur. Sayın İbrahim Şahin, Mustafa
Aşçının ısrarlı başvurularının
yanı sıra Sayıştay raporlarında konu olan bu usulsüzlüklerle
ilgili soruşturma olurlarına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
onay vermek
zorunda kalmıştır.
BAŞKAN Sayın Kurt, buyurun.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Bu kitapla ilgili
cumhuriyet savcılığına başvurmayı düşünüyor
musunuz?
BAŞKAN Sayın Kurt, süreniz işliyor,
buyurun.
KAZIM KURT (Eskişehir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce, aday
tanıtımı sırasında yapılan
yanlışları tespit edip durdurduğunuzu belirttiniz. Bu
konuda RTÜK TRTye ne işlem yaptı onu öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Yılmaz
DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Aslında, ben, konuşmamda da bundan bahsettim.
Ancak, Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Metin Hülagünün 28 Ekim
2013 tarihinde, ulus devlet döneminin bittiğini, Andımızın
kaldırılmasının yerinde olduğunu, Yurtta sulh,
cihanda sulh ilkesinin artık geçerli olmadığını ifade
ettiğini belirtmiştim. Şimdi, Atatürk'ün düşüncelerine,
Atatürkün mirasına, Atatürk devrimlerine aykırı böylesi sözleri
söyleyen bir kişi, bu şekilde, Türk Tarih Kurumunun başında
bulundurulmaya devam edilecek mi? Yoksa, herhangi bir yaptırım yapılması
Sayın Bakan tarafından düşünülüyor mu?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Dora
Yok.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Atik Ali Paşa
Külliyesi ne oldu? Hangi vakfa devredildi? Vakıf kurucuları
arasında Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç olarak siz var mısınız? Tarihî bir külliyeyi
sahiplenmek doğru mudur? Hangi hukuksal yöntemle, hangi kanuna göre
külliye devralınmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özgündüz
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)- Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türkiye Gençlik ve Eğitim
Vakfı var biliyorsunuz. Bu vakfın yönetim kurulu üyeleri
arasında Sayın Başbakanın oğlu, kızı,
oğlunun kayınvalidesi, damadının ağabeyi,
kızının eltisi, bir bakanın oğlu, yine bazı
milletvekilleriniz, bazı belediye başkanlarınız
bulunmaktadır. Bu vakfa, Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait ne kadar
arsa, bina tahsis edilmiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Özgündüz.
Sayın Bakan, buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Şöyle, tasnif edebildiğim kadarıyla
bazı sorulara cevap vereyim. Bir kısmı belki istatistikleri
içeriyor, bunlara inceledikten sonra bir cevap vermem gerekebilir.
Doğrusu, 68liler Vakfının
kapatılıp kapatılmadığını ben de bilmiyorum,
bir not bekliyordum.
Enteresan, sorunuz farklı bir şekilde
karşımıza çıktı. 68liler Vakfı gayri faal
olması nedeniyle kendi kararıyla feshedilmiş, ancak, mahkeme
dağılma talebini reddetmiş.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan, size
yanlış bilgi verdiler, sizi yanlış yönlendiriyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Peki,
tetkik edelim o zaman. Bu doğruysa siz yanıltılıyorsunuz
demektir. 68liler Vakfı
-Vakıflar Genel Müdürümden aldığım bilgi- gayri faal
olması nedeniyle kendi kararıyla dağıldı ancak,
mahkeme dağılma talebini reddetti. diyor. Yanlışsa
yanlışlığına bakalım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben size kararı
getiririm.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Peki
efendim.
Burada TRT bütçesini görüşmüyoruz, ben TRTyle
ilgili olarak sadece genel konular üzerinde bilgi verdim fakat bazı
rakamlar isteniyor. Bunların hepsine yazılı sorularda, sözlü
sorularda cevap vermiştik. Ancak, şöyle, bilebildiğim
kadarıyla tekrar söyleyeyim. Sayın Tanalın sorusuna cevap
olarak söylüyorum: Türkiye genelinde abonelerin elektrik faturalarından
yüzde 2 oranında pay alınmaktadır. Pay alınmayan bölge veya
şehir bulunmamaktadır.
Sayın Akçay TRTnin objektif yayın
yapmadığından, Genel Başkanın kaç dakika
konuştuğundan, diğer genel başkanların ne kadar
konuşma yaptığından veya haber olarak verildiğinden
bahsetti. Bunları istatistik olarak kendisine takdim edeceğim.
Sayın Işık, RTÜK tarafından kesilen
cezalar
Bir kanalı kastediyor, medyada da ATV olarak çıktı,
ismini zikretmekte herhâlde zarar yok. Bunların hiç para ödemediği
görüldü. dedi. Bizim verdiğimiz istatistikler doğruluyor, zaten
kendi sorusuna cevap olarak verdik. Bizde usul şudur: Bu para
cezaları eğer bir ay içerisinde tahsil ediliyorsa dörtte 3üyle
tahsil edilip dosya kapanıyor. Ancak, mahkemeye gitmişlerse
yargı kararının sonuçlanması bekleniyor. Yargı
kararı sonuçlanmamışsa tahsil de başlamıyor, onu da
vergi daireleri tahsil ediyor. Bizim, bu kanalla ilgili olarak verilen
cezaların tamamının yargıda olduğunu biliyoruz.
Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğüne
bağlı
Dükkân zannediyorum, iş yeri mi?
ALİM IŞIK (Kütahya) İş yeri.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Boş
tutulduğundan bahsediyorsunuz. Şu olabilir: Şimdi, bütün bu
izinler ve tahsisler bir Başbakanlık genelgesiyle
Başbakanlığın iznine bağlandı. Ben de gelen
yazıları imzaladığım için biliyorum, 25 bölge
müdürlüğümüz var. Bölge müdürlüğünden gelen kiralama taleplerini veya
yap-işlet-devret usulleriyle ihale taleplerini Başbakanlığa
arz ediyoruz, oradan çıkacak karara göre biz de bunların kiraya
verilmesini ve diğer konulardaki çalışmalarını
denetliyoruz.
Yalnız, Kütahyada boş binalar konusunda Genel
Müdürlükten şöyle bir bilgi aldım: Sayıştay kiraların
düşüklüğüne dair tespitlerde bulunmuştur. Mısır
Çarşısı ve Pirinç Hanında 26 dükkân boştur.
Kiraların yüksek olması ve ticari cazibesini yitirmiş
olduğundan kiraya verilemiyor. Yani Kütahyayla
Mısır
Çarşısı ve Pirinç Hanı aynı yerde mi? İstanbulu
kastetmiyorsunuz?
ALİM IŞIK (Kütahya) Hayır, hayır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) O zaman
Kütahyaya ait bilgiler bunlar; onu da malumaten arz etmiş olayım.
Son soru
ALİM IŞIK (Kütahya) O kiralar
düşürülemez mi Sayın Bakan? Yani o nedenle şu ana kadar boş
kaldı. Yani öyle bir inisiyatif yok mu? Nasıl çözülür?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Yani
kiraların yüksek olması ve ticari cazibesini yitirmiş
olduğundan kiraya verilemiyor. Kiraların o zaman biraz daha
düşürülmesi faydalı olur diyorsunuz. Sayıştay düşük
demiş, biz fazla diyoruz; bir ortasını bulacağız
inşallah.
Türkiye Eğitim ve Gençliğe Hizmet Vakfına
ne kadar vakıf yeri tahsis edildi? Birkaç isim de saydınız.
Bendeki notlarda, sadece Eminönü İstanbulda bir vakıf binası
tahsis edilmiş.
Sayın Belen, Tekirdağ Çorlu Fatih Camii
restorasyonu hâlen bitirilemedi. Restorasyon projelerde revizyona gidildiği
için süre uzatımı verildi. Şu an cami ana mekânı
restorasyonu tamamlandı, ibadete açılmaya hazırdır,
minaresi devam edecektir.
Sayın Aslanoğlu Meclis TVyle ilgili olarak
Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığım konuşmayı dün gibi
hatırlıyorum. Orada 1994 yılından bu yana Sayın
Cindoruk ile TRT arasında imzalanan protokolü ve bu protokolde yer alan
maddeleri söylemiştim. Daha sonraki başkanlar döneminde -esasen kendi
dönemimde nasıl bir uygulama olduğunu da ifade etmiştim.-
Sayın Mehmet Ali Şahin döneminde TRT ile Meclis
Başkanlığı arasında bir yazı teati
edildiğini ve bu konuda tekrar protokol yapma isteğine
karşı TRTnin, Sayın Meclis
Başkanlığımızca Mevcut protokol hükümleri aynen
uygulanacaktır. diye cevap verildiğini de ifade etmiştim.
Burada bizim kanunumuzdaki hüküm Meclis televizyonu veyahut da Meclisteki
yayın TRTnin bir kanalından,
işte, imkânlar ölçüsünde verilir. şeklinde. Biz, bu saate kadar en
azından yani Meclis açık kaldığı sürece
yayınların devam etmesini istiyorsak bu, bizim bağlantı kurduğumuz
canlı yayınlar veya parasını ödeyip de yayınlamak
zorunda olduğumuz spor müsabakaları dikkate alınarak yeniden bir
protokolle yayın süreleri uzatılabilirse bir ona
bakmalıyız. Ama bizi mecbur edecek şey TRTnin bir
kanalından münhasıran Meclis yayınları
yayınlanır. şeklinde bir kanun hükmü olursa bizim ona
uyabileceğimizi söylemiştim. Ben, hafızam biraz
kuvvetlidir
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Benim
de efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
bir
teklif getirin de düşünelim veya yapalım demedim. Bir kanun
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Getirdik Sayın
Bakanım, ben verdim, kanun teklifi verdim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa) Ben
biliyorum kanun teklifi verdiğinizi, takdir de ediyorum ama benim Plan ve
Bütçe Komisyonunda söylediğim -çünkü arkasından eklediğim iki
konu daha var- Kanun teklifi vermek yetmez, bir kanun
çıkaracaksınız, biz buna uymak zorunda olacağız.
dedim. Nasıl kanun çıkaracağız? dediniz. Çok kolay
çıkarabilirsiniz.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Kanunu siz gündeme
almıyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo Sayın Bakan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
Hayır, örnek de verdim. Plan ve Bütçe Komisyonunda olmayanlar
öğrensin diye söylüyorum. Siz çok güzel, bazı konularda
anlaşabilirsiniz. Dört partinin grup başkan vekilleri bir araya
gelirsiniz, sporda şiddetin önlenmesiyle ilgili kanunu nasıl
çıkardıysanız bunu da çıkarırsınız.
Milletvekillerinin maaşları veya özlük haklarıyla ilgili konuda
nasıl dört parti bir araya geldiyse bu konuda da bir araya gelirsiniz.
Daha başka nasıl yol göstereyim size?
ALİM IŞIK (Kütahya) O daha çıkmadı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ (Bursa)
İşte, bunu yapmazsanız benim de yapacağım bir şey
yok.
Basın İlan Kurumunun kanunu eski,
yenileyelim. Yenileyelim, peki.
Sayın Sedef Küçük Hanımefendinin bir sorusu
var, onun cevabı geldi. 6112 sayılı Kanunun 8inci maddesine
göre verilen idari yaptırım ne kadar uygulandı? Tam 7 müeyyide
kararı alınmış Sayın Küçük ama kimlerle ilgili
olduğunu ancak kayıtlara baktığım zaman
bulabileceğim.
Sayın Haydar Akar, iletişim fakültesi
mezunlarıyla ilgili
Çok doğrudur, kurumlar bana
bağlandıktan sonra ben bu konuda özen gösterdim. Hatta iletişim
fakültesi dekanlarını Bursada bir araya getirdim. Şu anda
iletişim fakültelerinden yılda mezun olanların sayısı
6 bini, 7 bini buldu, yani 50den fazla iletişim fakültesi mezunu var. Ne
bizim kurumlarımız ne de medya iletişim fakültesi
mezunlarını çok fazla istihdam etmiyor. Ancak bizim en yüksek
oranımız Anadolu Ajansında; zannediyorum yüzde 40a yakın
iletişim fakültesi mezunu istihdam ediliyor. Şimdi Basın
Yayına aldığımız 10 tane uzman
yardımcısı da iletişim fakültesi mezunlarıdır.
TRTde kaç kişi çalışıyor?
Biliyordum ama şu anda hatırlamıyorum. Yazılı
kayıtlara bakmam lazım. RTÜKte 15 kişi var. diyor Sayın
Başkanımız.
Sayın Çelebi, Mustafa Aşçının
kitabından bahsettiniz. Buna yazılı sorular oldu, hem de
birbirinin aynısı olan, her partiden sorular geldi. Güncel
olduğu için bunu makul karşılıyorum. Hem bu kişiyle
ilgili yargı kararları var hem de bu kişinin kitabında
bahsettiği konularla ilgili Teftiş Kurulu bir inceleme yapıyor.
Sonucunu sizlere rahatlıkla açıklayabilirim.
Metin Hülagünün gazetede çıkan sözleri Plan ve
Bütçe Komisyonunda da tartışıldı,
hatırlayacaksınız. Bir başkanın, bilimsel konularda,
bir kurumu temsil etmeden kendi adına açıklama yapması mümkündür
ama bir kurumu temsil ediyorsa en azından bağlı olduğu
bakandan izin alması gerekir; bir. İzin almayacaksa da böyle bir
şeyi yapmaması gerekir; iki. O gazete de zaten Sayın
Başkanımızı fazlasıyla konuşturmuş. Tam orta
sayfaların ikisini kapsayacak kadar, Kerkükten çıkmış,
Musuldan girmiş, her şeyi konuşmuşlar. Ee bilim adamlarımız
böyle, bildikleri konuları her yerde anlatmaya biraz meraklılar.
Sayın Gürkut Acar Atik Ali Paşa Külliyesi ne
oldu? diyor. Vallahi, merak ettiğinize çok sevindim. Çok güzel bir yer
Üsküdardaki Atik Ali Paşa Külliyesi. Biz, orayı, Fatih Sultan Mehmet
Üniversitesine
Yani vakfiyesinde eğitim şartı bulunan
vakıflarımızın kurduğu iki üniversitemiz var. Birisi
Bezmiâlem Vakıf Gureba Üniversitesidir, bir diğer Fatih Sultan Mehmet
Üniversitesidir. Burası henüz restorasyon hâlinde. Bittiği taktirde
Fatih Sultan Üniversitesinin mimarlık, sanat tarihi ve diğer
bazı fakültelerini burada bulacağız.
Sizin orada ilişkiniz var mı? Ben
Vakıflar Genel Müdürlüğünün doğrudan bağlı olduğu
bir Başbakan Yardımcısıyım ama ne bu üniversiteyle ne
bu külliyeyle en ufak bir ilişkim yok.
Sayın Ali Özgündüzün de Türk Gençlik Vakfıyla
ilgili
Sadece Eminönünde zannediyorum bir gayrimenkul verdiğimizi ifade
etmiştim.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi sırasıyla ikinci turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
III.-
YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz
Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bülent Arınçı örnek
alıyorum kendime artık şimdiden sonra. 10 Aralık 2001
Pazarteside yoklama kendisi istemiş.
BAŞKAN Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 2014
yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Karşı
çıktım olmuyor. Artık örnek alacağım onun bütün
yaptıklarını.
Bak, 2001de yoklama isteyenler: Bülent Arınç,
Hüseyin Çelik, Mehmet Ali Şahin, Sadık Yakut, Faruk Çelik
BAŞKAN -
ancak yoklama talebi var yerine
getireceğim.
Sayın İnce, Sayın Çam, Sayın
Serindağ, Sayın Küçük, Sayın Çelebi, Sayın Özel, Sayın
Aslanoğlu, Sayın Ekşi, Sayın Acar, Sayın Moroğlu,
Sayın Akar, Sayın Öz, Sayın Özgündüz, Sayın Yılmaz,
Sayın Kurt, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Yıldız,
Sayın Öner, Sayın Dibek, Sayın Tanal.
İki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel
Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
I)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU (Devam)
1) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ)
BASINYAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU (Devam)
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk
Araştırma Merkezî 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk
Araştırma Merkezî 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (Devam)
1) Atatürk Kültür Merkezî
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Atatürk Kültür Merkezî
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
N)
TÜRK DİL KURUMU (Devam)
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Dil Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
O)
TÜRK TARİH KURUMU (Devam)
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Tarih Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.01)
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU
1) Radyo ve Televizyon Kurulu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 418.126.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.600.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 37.274.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 457.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 346.900.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 110.100.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 457.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 155.000.000,00
Bütçe Gideri 142.010.120,32
İptal Edilen Ödenek 12.989.879,68
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 137.000.000,00
Net Tahsilat 131.394.094,18
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Basın-Yayın
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.77) BASIN-YAYIN
VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Basın-Yayın
Enformasyon ve Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 15.117.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 555.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 181.639.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 197.312.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesi
kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 yılı kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 148.284.500,00
Bütçe Gideri 146.110.023,98
İptal Edilen Ödenek 2.174.476,02
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.18)
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 26.117.100
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 8.900.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 529.700
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 336.057.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 57.144.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 428.748.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 401.948.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.300.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 46.926.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 85.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 535.174.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 408.165.021,06
Bütçe Gideri 326.100.878,32
İptal Edilen Ödenek 81.216.398,82
Ertesi
Yıla Devredilen Ödenek 847.743,92
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 471.000.000,00
Net Tahsilat 416.966.022,16
Ret ve İadeler (-) 4.684.553,23
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Vakıflar Genel
Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.02)
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU
1) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 9.051.800
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 195.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 9.247.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 9.243.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 2.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 9.247.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk Kültür, Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.003.527,74
Bütçe Gideri 7.581.206,11
İptal Edilen Ödenek 1.422.321,63
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 8.001.000,00
Net Tahsilat 7.461.749,29
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.03)
ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ
1) Atatürk
Araştırma Merkezi 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 3.139.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 3.139.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 178.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 2.960.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 3.139.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Atatürk
Araştırma Merkezi 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.586.000,00
Bütçe Gideri 1.908.911,94
İptal Edilen Ödenek 677.088,06
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 2.393.000,00
Net Tahsilat 2.386.948,18
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Atatürk Araştırma
Merkezi 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2014
yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.04)
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
1) Atatürk Kültür Merkezi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 4.105.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.105.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 170.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 3.935.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.105.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Atatürk Kültür Merkezi
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.516.000,00
Bütçe Gideri 2.823.866,81
İptal Edilen Ödenek 1.692.133,19
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 3.169.000,00
Net Tahsilat 1,559.594,47
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Atatürk Kültür Merkezi 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.05)
TÜRK DİL KURUMU
1) Türk Dil Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 247.100
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 13.986.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 14.234.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 105.218.300
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.001.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 38.780.700
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 145.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Dil Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 17.535.000,00
Bütçe Gideri 12.295.076,53
İptal Edilen Ödenek 5.239.923,47
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 135.000.000,00
Net Tahsilat 127.862.939,43
Ret ve İadeler 15.821,96
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Dil Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.06)
TÜRK TARİH KURUMU
1) Türk Tarih Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 288.400
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
08 Dinlenme, Kültür ve Din
Hizmetleri 8.040.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 8.329.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 92.938.100
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 910.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 36.151.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 130.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Tarih Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 8.243.088,00
Bütçe Gideri 6.663.448,72
İptal Edilen Ödenek 1.579.639,28
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 120.000.000,00
Net Tahsilat 115.742.491,66
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türk Tarih Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, böylece Radyo ve Televizyon
Üst Kurulu, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi,
Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun 2014
yılı merkezî yönetim bütçeleriyle 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmasını temenni ediyoruz.
Programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 12 Aralık
2013 Perşembe günü saat 11.00de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 03.14
(*) Bu bölümlerdeki ( ) ifadeler 11/12/2013 tarihli 28inci Birleşim Tutanak Dergisinde açık olarak yer alacaktır.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) 506 ve 507 S. Sayılı Basmayazılar
ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013 tarihli
27nci Birleşim Tutanağına
eklidir.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.