TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
29uncu
Birleşim
12
Aralık 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
YOKLAMALAR
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)
A) KAMU DÜZENİ VE
GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE ACİL DURUM
YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
C) TÜRKİYE İNSAN
HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan
Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E) YURTDIŞI TÜRKLER VE
AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) SERMAYE PİYASASI
KURULU
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye Piyasası
Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK
VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) SİVİL HAVACILIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
L) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) TÜRKİYE VE
ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
N) DEVLET PERSONEL
BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Van Milletvekili Burhan Kayatürkün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
2.- Manisa Milletvekili Sümer Oralın, Adana
Milletvekili Fatoş Gürkanın 506 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.- Van Milletvekili Burhan Kayatürkün, Adana
Milletvekili Ali Halamanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
5.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın,
Manisa Milletvekili Sümer Oral ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
7.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
8.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindarın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
9.- Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
10.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
11.- Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
12.- Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin usul
görüşmelerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
13.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
milletvekillerinin şahsi söz haklarını devretmelerine
ilişkin açıklaması
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Nazmi Gürün, Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
4.- Çorum Milletvekili Salim Uslunun, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın 506 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Çorum Milletvekili Salim Uslunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Çorum Milletvekili Salim Uslunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
7.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, İstanbul Milletvekili
İhsan Özkesin sataşma nedeniyle söz talebinde ısrarı
üzerine yapılan oylamaya ilişkin konuşması
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Malatyada yaşanan bir
trafik kazasında 6 öğretmenin hayatını kaybetmesine
ilişkin konuşması
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, İstanbul Milletvekili
İhsan Özkese sataşma nedeniyle söz verilip verilmemesiyle ilgili
oylamadaki tutumunun İç Tüzüke uygun olup olmadığı
hakkında
12 Aralık 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Vallahi yoktur Sayın Başkan.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Nerede var?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben Sayın Başkanın hukuk
anlayışına hakikaten inanan, güvenen biriyim
BAŞKAN Ben
sizi de saydım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul)
ama gerçekten yok.
BAŞKAN
Sayın Tanal, ben sizi de saydım. Sadece iktidarı değil, muhalefeti
de hesaba kattım.
Program
uyarınca bugün iki tur görüşme yapacağız.
Üçüncü turda Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu bütçe ve kesin hesapları ile
Türkiye İnsan Hakları Kurumunun bütçesi yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)(*)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507)(*)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.
Üçüncü turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi adına
Celal Dinçer, Haluk Eyidoğan, Levent Gök, İhsan Özkes, Haluk Ahmet
Gümüş, Aydın Ağan Ayaydın; Milliyetçi Hareket Partisi
adına Hasan Hüseyin Türkoğlu, Atila Kaya, Reşat Doğru,
Sümer Oral; Barış ve Demokrasi Partisi adına Nursel
Aydoğan, Nazmi Gür, Altan Tan. Adalet ve Kalkınma Partisi adına;
Zeynep Armağan Uslu, Burhan Kayatürk, Mustafa Şahin, Mehmet Emin
Dindar, Hasan Karal, Fatoş Gürkan, İsmail Safi, Tülay Kaynarca,
Mustafa Baloğlu, Mehmet Muş, Ahmet Yeni.
Şahıslar olarak: Lehinde olmak üzere Ahmet
Salih Dal, aleyhte olmak üzere Süleyman Nevzat Korkmaz.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Celal Dinçer.
Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz sekiz dakika.
CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının bütçesi hakkında
CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
2010 tarihinde, terörle mücadele eden kurum ve
kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere
İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulan
Müsteşarlık, bir yıl sonra Başbakanlığa
bağlanmıştır.
Terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri
belirlemek, kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere
kurulan Müsteşarlık, ilk icraat olarak Ankaranın merkezinde bir
binayı yıllık 2 milyon liranın üzerindeki bir parayla on
yıllığına kiralamış, daha sonra,
kiraladığı bu binaya milyarlarca liralık harcama
yapmıştır. Kurulduğu günden bugüne kadar uzun bir süre
geçmesine rağmen istihbarat ve değerlendirme merkezi olarak
kurması gereken birimi hâlen tamamlayamamıştır.
Müsteşarlıkça bugüne kadar bazı
yayınlar yapılmış, araştırmalar
yapılmış ve toplantılar düzenlenmiştir. Ben de merak
ettim, acaba hangi faaliyetleri yaptı bu Müsteşarlık? Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında Terörle Mücadele ve
İnsan Hakları konulu Avrupa Konseyi yayınını Türkçeye
çevirmişler. Ön sözünü Sayın Başbakanın
yaptığı 2002-2012 yılları arasında Türkiyede
demokratikleşme adı altında atılan adımları,
adı, rahmetli Bülent Ecevitin seçim bildirgesinden alıntı
olduğu anlaşılan Sessiz Devrim isimli kitapta
yayınlamışlar. Avrupa Konseyi ile beraber Terörle Mücadelede
Ulusal ve Uluslararası Koordinasyon Kurulu toplantıları
yapmışlar. Bir de, hepimizin çok yakından bildiği akil
insanlar heyetinin görev yaptığı sürece ihtiyaç duydukları
lojistik destek hizmetlerini sağlamışlar.
Bu Müsteşarlığın en ilginç
icraatı ise cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkün adından
hiç bahsedilmeyen resmî İnternet sayfasının -ne ilgisi var ise-
AKP Hükûmetinin yasalarda yaptığı düzenlemelerin tek tek
sıralandığı demokratikleşme envanteri adı
altında bir tanıtım sayfasına dönüştürülmesi
olmuştur ve çok büyük bir buluştur.
Peki, bu çalışmalar sonucunda sonuç ne
olmuştur? Sonuç kocaman bir sıfır. Yani, havanda su dövme
faaliyetlerinde oldukça başarılı olmuşlar. İnsan bu
çalışmaları gördükçe bu Müsteşarlığın
isminin AKP düzeninin devamını sağlama ve tanıtma
müsteşarlığı olarak değiştirilmesini mi teklif
etse diye düşünmüyor değil!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
Müsteşarlık AKPnin reklamını yaparken ülkemizde neler
olmuş bir ona bakalım: Gezi Parkı nedeniyle demokratik
hakkını kullanmak isteyen vatandaşlarımız
aşırı şiddete maruz kalmış, yaralanmış,
sakat kalmış, hayatlarını kaybetmiştir. Halkın
protesto hakkı orantısız şekilde önlenmeye
çalışılmıştır.
Bakanlarımız bu kürsüde bol bol fotoğraf
ve grafikler gösteriyorlar, eserlerini sergiliyorlar. Ben de şimdi sizlere
AKPnin ileri demokrasisinden, farklı birkaç eserini göstermek istiyorum.
Bu resim, İstanbul Sancaktepede işinden evine giden ve park
ettiği yerden arabasını almak isteyen Hakan Yamana ait. Bu eski
hâli, bu da şiddetten sonraki hâli. Bu resim, İstanbul
Yenidoğanda çalıştığı iş yerinden evine giden
Hülya Aslana ait, eski hâli, bu da şiddetten sonraki hâli.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bunlara çok
sevinmiş bir hâlin var ya!
CELAL DİNÇER (Devamla) - Bu resim, hepimizin çok
yakından bildiği, Uluderede yanlış istihbarat sonucu
uçaklarla bombalanan ve hayatlarını kaybeden 34
vatandaşımıza ait. İşte sizin bu tutumunuz yüzünden
dünya insan hakları karnemiz bir yıl öncesine göre 3 basamak birden
gerilemiş, 78inci sıraya düşmüştür değerli
arkadaşlar.
Şimdi, ne acıdır ki dünya kamuoyu önünde
yaşanan ve bu şiddetten zarar gören, ölen, yaralanan, gözlerini
kaybeden vatandaşlarımız aynı zamanda suçlu ilan
edilmiştir. Çünkü, tüm bu yaşanan orantısız şiddete
rağmen Kahramanlık destanı yazdınız. diye
onları öven bir Başbakana sahibiz. Medeni ülkeler böyle
kahramanlıklardan anlamıyor. Onlar bu tür hareketleri
kahramanlık değil, diktatoryal, çirkin davranışlar olarak
yorumluyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
iktidarın güvenlik konsepti çok yanlıştır. Nüfusu bu kadar
genç olan bir ülkede gençleri sıkıştırmak, dövmek bir
güvenlik konsepti olmamalıdır. Güvenlik güçlerinin sokaktaki genel
yaklaşımı: İşçi, çiftçi, çevreci, kadın, erkek,
çoluk çocuk kim bir araya geliyorsa, demokratik usullerle hakkını
istiyorsa önce etrafını kuşatmak, biraz daha diklenirlerse
copla, gazla ve değişik zehirli kimyasallarla müdahale etmek,
ardından da on sekiz-yirmi yıllık ceza istemleriyle
yargılatmak. Bu, olayları doğru analiz edememe ve doğru
yönlendirememe meselesidir. Ama artık siz alıştınız, muhalif
olan herkese, sorunlarını dile getiren herkese Hükûmet
karşıtı ve darbeci yaftasını
yakıştırmaya.
AHMET YENİ (Samsun) Polise yapılan
saldırılardan bahsedin.
CELAL DİNÇER (Devamla) Şimdi, bu mu
demokratikleşme, bu mu insan hakları, bu mu ileri demokrasi? Elbette değil.
Sayın Bakan, farkında mısınız bilmiyorum ama
iktidarınız, bunu temel bir refleks hâline getirmiş durumda.
Peki bunda hiç kimsenin vebali yok mu? Bunda Güvenlik
Müsteşarlığının çok büyük vebali var ve bu vebalde en
büyük pay da hiç kuşkusuz, şiddet uygulayan, suç işleyen
görevlileri, halka hakaret eden, tehdit eden, aşağılayan
valileri Yedirtmem. diyen Başbakana aittir.
Şimdi soruyorum: Tüm yabancı ülke yöneticileri
bizim güvenlik güçlerinin orantısız şiddetini tenkit ederken,
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarımızdan tık
çıkmamıştır, niye? Ölenler, yaralananlar, sakat kalanlar bu
toplumun parçası değil mi? Yapılanlar yanlış.
Demokratik hakkını kullanmak isteyenlere daha ılımlı
yaklaşılmalı. niye demediniz?
Kendiniz Türkçeye çevirip yayınlattığınız
Terörle Mücadele ve İnsan Hakları kitabını da mı
okumadınız ey Müsteşarlık temsilcileri? İstanbul
Emniyetinin elinde milyonlarca insanı mezheplerine göre ayırt eden
cihaz varmış gibi hazırladığı ve yayımladığı
tehlikeli Gezi Raporuna; Türkiye İstatistik Kurumunun halkı
Alevi-Sünni diye ayrıştırmaya yönelik, kamu güvenliğini ve
ülke bütünlüğünü bozan saçma sapan sorularla dolu anketine; İzmir
Emniyetinin Kürt ve Alevi öğrencileri fişleme gayretine;
vatandaşlarımızı ayrıştırmak ve ötekileştirmek
için yapılan yayınlara; ülkemizin hemen tamamına kontrolsüz
şekilde yayılan Suriyeli sığınmacıların kamu
düzeni açısından yaratacağı sorunlara neden ses
çıkarmadınız?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
kuruluş amacına yönelik önemli bir faaliyet gösteremeyen, çok büyük
yükümlülüklerle oluşturulmuş bu kurum, dağ fare doğurdu
misali, fonksiyonsuzdur, iktidarın bir tanıtım birimine
dönüşmüştür. Geçen yıllarda ayrılan bütçe AKPnin
reklamına harcanmıştır. Yaklaşık 21 milyonluk bu
yılki bütçe de AKP iktidarının reklamını yapmaya
harcanacaktır, bu da millet için bir yüktür, haksızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CELAL DİNÇER (Devamla)
Müsteşarlığın 2014 yılında verimli bir
çalışma yapmasını ümit ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Haluk Eyidoğan, İstanbul Milletvekili, buyurun,
süreniz sekiz dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK EYİDOĞAN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısı çerçevesinde Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı yani kısa adı AFAD bütçesi
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına görüş bildireceğim.
Milletimin bana verdiği bütçe
hakkını kullanarak
vatandaşımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak
harcanıp harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve
Sayıştay üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Sözlerime
bu durumu protesto ederek başlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugüne kadar yaşadığımız afetler, Türkiyede yeni ve
bütünleşik bir afet yönetimi düzeninin bir an önce kurulmasını
gerektirmektedir. Ancak, çağdaş bir risk yönetim ve müdahale düzeni
hâlâ kurulamamıştır. Hükûmet yedi yıl bekledikten sonra,
2009da 5902 sayılı Yasayla Afet ve Acil Durum Yönetim
Başkanlığını (AFAD) kurmuştur. Ancak AFAD,
yasasının içeriği ve genel nitelikleri itibarıyla afet
risklerini azaltmada uluslararası gelişmelerden habersiz
kalmıştır ve yetersizdir. Hükûmet Bu dönem
yapacağız. söylemleriyle, hâlâ deneme-yanılma yoluyla, göç
yolda düzülür mantığıyla ülkemizde afet yönetimi kurmaya
çalışmaktadır. Hükûmet, yalnızca yardım
dağıtarak ve müdahaleye odaklanarak -ki onu da gereği gibi
yapamıyor- afet yönetimi yapılamayacağını artık
anlamalıdır. İktidarın 11inci yılında, 1
Şubat 2013te bir toplantıda Sayın Bakan Beşir Atalay
Türkiye afet öncesi hazırlıkta, farkındalıkta,
bilinçlendirmede yeterli değil. Onu bu dönem güçlendireceğiz.
demiştir ve yetersizlikleri bu cümleyle ifade etmiştir. Peki, bu
farkındalığı yaratmak için 2014 bütçesinden
ayırdıkları para ne kadardır? Bütçenin yüzde 1i.
Bakanın itirafından anlaşılan o ki
risk azaltma konusunda durum daha da vahimdir. Bakınız, AFAD 2014
bütçe teklifi 840 milyon TLdir. Maalesef Planlama ve Zarar Azaltma Dairesi
Başkanlığına verilen ise bütçenin yüzde 9udur ama afet
sonrası müdahale ve iyileştirmeye ayrılan pay ise bütçenin yüzde
40ıdır. Yani, bütçe risk azaltma değil, müdahale üzerine
kurgulanmıştır.
Peki, müdahale ve iyileştirme için bu kadar para
ayrılması anlayışına rağmen Van ve Ercişte
yaşanan insanlık dramı nedir? Van depreminin üzerinden yirmi
altı ay geçmiştir. Oralarda hâlâ konteynerlerde yaşamak zorunda
olan 120 aile vardır. Orada dün gece hava eksi 10 dereceydi.
Ailelere Konteynerleri terk edin. deniyor yüz yedi gündür. Vandaki
konteynerlerde elektrik, Ercişteki konteynerlerde hem elektrik hem su
kesik. Çocuklar okula gidemiyor, sağlık sorunları had safhada.
Şimdi, size bizim Rabiayı
anlatacağım, Vanlı Rabiayı. Diyor ki Vanlı Rabia: 3
çocuğum var. TOKİ konutları bana çıkmadı. Yedi ay
Mevlânâevi denen, 1 oda kadar bile olmayan yerde kaldım. Çocuklarımızı
buradaki okullara kaydetmiyorlar. Büyük kızım depremden sonra sara
hastalığına yakalandı, daha önce böyle bir
rahatsızlığı yoktu, dışarıda
bayılıyor. Çocuklarım, en çok da büyük kızım
akşamları uykudan uyanıp ağlıyor. Devletten herhangi
bir yardım almadım, komşularım yardım ediyor.
Çocuklarım Neden böyle? diye hâlimizi, durumumuzu sorguluyorlar. Bir
evimiz olmadığı için bunlar yaşanıyor. Peki,
Suriyelilerin barındığı konteyner kamplarda mültecilere
verilen her türlü imkân ve yardımlar bu depremzedelere, bu
insanlarımıza, bu Rabialara neden verilmiyor?
Bakınız, 1990dan bu yana uluslararası
afetler politikası değişmiştir. Bu yeni politika, afet
öncesinde ve bir süreklilik içerisinde risklerin belirlenmesi ve
azaltılması çalışmalarına öncelik verir. Bugün,
Birleşmiş Milletler çatısı altında hemen her ülke yeni
politikanın gereklerini yerine getirmiş, kurumsal ve yasal
düzenlemeler yapmış, özellikle risk yönetimi konusunda uzman birimler
oluşturmuşlardır. Türkiye ise afet yönetiminde uluslararası
yeni politikanın dışında kalmıştır.
Hükûmet, alternatif görüşleri hiçe sayarak planlama,
yerel yönetimler, kentsel dönüşüm ve hatta kentsel aktörlerin yer
alacağı risk yönetimi eylemlerini doğrudan Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının görev alanına
sokmuştur. Eğer Bakanlık risk azaltma yönetimi yapacaksa
AFADın mevcut durum, kapasite ve eylemlerini bizzat gözden geçirmelidir.
Aksi takdirde, hep şikâyet ettiğimiz çok başlılık
durumu yeniden hortlayacaktır. AFADın risk yönetimi konusunda
yetkinleşmesi isteniyorsa bu kurumun köklü bir biçimde
değişikliğe uğratılması gerekmektedir. Risk yönetimi
kanadını oluşturmak üzere beş ya da altı yeni daire
başkanlığı ile planlama kadrolarının
geliştirilmesi zorunludur.
Türkiye'nin onaylamış olduğu
uluslararası toplantıların belgelerindeki diğer ilke ve
kararlar ile risk azaltma teknikleri şunlardır: Toplum
katılımının sağlanması, her tür ve ölçekteki
planlamada risklerin göz önüne alınması, şehirlerde artan
risklere ve kentsel yoksulların risklerine öncelik verilmesi bir an evvel
sağlanmalıdır. Bu kararlara yürürlük kazandırmak üzere,
Birleşmiş Milletler 2007de her ülkenin kendi ulusal, kentsel, yerel
platformlarını oluşturmasını tavsiye etmiştir.
Nitekim, göç politikasızlığından, çevreyle ilgili
kararlardan, Gezi olaylarında yaşananlardan, TMMOBla ilgili yasal
düzenlemelerden gördük ki Hükûmet, bırakın platformlar,
çalışma grupları ve dayanışma ortaklıkları
oluşturma niyetini, bunların oluşmamasını
sağlamaya yönelik totaliter, baskıcı bir düzeni
kurmaktadır. Bu ülkede yüzücü gözlüğü takıp sokağa
çıkarsanız veya pankartlı oturma eylemi yaparsanız
tutuklanabilirsiniz, meslek odası basılıp sempozyum bildiri
kitapçığı toplatılabilir, derenizi savundunuz diye
dövülebilirsiniz, kentsel yağmaya karşı
çıktığınız için gaz bombasına, plastik mermiye
maruz kalabilirsiniz, hatta öldürülebilirsiniz.
Ülke çapında genel anlayış ve
yapılanma bu hâldeyken, özellikle halkımızın yüzde 75inin
yaşadığı illerde afet yönetimi düzeni ne durumdadır?
Yaptığım incelemeler sonucunda şunu rahatlıkla
söyleyebilirim ki şehir depremleri sürecine girmiş ülkemizde bu
noktada durum, 1999 depremi öncesinden daha iyi değildir. Önümüzdeki yirmi
beş yılda Marmara Denizinde 7 ve daha büyük bir depremin olma
olasılığı riskinin yüzde 65 olduğunu bilginize
özellikle sunmak isterim. Göç alan ve plansız, denetimsiz büyüyen
şehirlerimizin bilimden ve akılcılıktan
uzaklaşmanın vebalini taşıyamayacak kadar deprem riskleri
artan yerleşim yerlerine dönüştüğünü bir kez daha
hatırlatmak isterim.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Levent Gök, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz dokuz dakika.
CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İnsan Hakları Kurumu
bütçesi üzerinde söz aldım. Milletimin bana verdiği bütçe
hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği
vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını
tespit etmem, Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından
engellenmiştir. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz İnsan Hakları Kurumunun,
geçtiğimiz yıl, tam bir buçuk yıl önce, 21 Haziran 2012
tarihinde, bu Mecliste yasası kabul edildi ve 30/6/2012 tarihinde Resmî
Gazetede yürürlüğe girerek Türkiyede İnsan Hakları Kurumu
oluşturuldu. Aradan tam bir buçuk yıl geçmesine karşın -Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan ve varsa eğer
İnsan Hakları Kurumu Başkanına sormak isterim ve tüm
yurttaşlarımıza seslenmek isterim- Türkiyede bir buçuk
yıldan bu yana İnsan Hakları Kurumu diye bir kurumun
kurulduğuna ve bu kurumun bugüne kadar herhangi bir insan hakkı
ihlalini çözdüğüne ve bu olayların üzerine gittiğine dair bir
bilgi sahibi olanınız acaba var mıdır?
Değerli arkadaşlarım, biz, kuruluş
kanununda o zaman da bu kürsüden ifade ettik, ölü doğmuş bir kurumun
bütçesini konuşuyoruz. Bu kurum, hem ulusal düzeyde hem de uluslararası
düzeyde ölü doğmuş bir kuruluştur. Neden mi? Siz, bu kurumun,
Türkiyede olağanüstü durumlar yaşandığı zaman
başkanının kalkıp kamuoyu önünde bir tek cümle ile
olayları kınadığını ve Hükûmeti sorumluluğa
davet ettiğini hiç gördünüz mü? Örneğin, bu yıl içerisinde,
hastalık veya intihar sonucu cezaevinde gerçekleşen 25 tane intihar
vakasından bu kurumun haberi var mıdır? Yargısız
infazlar sonucu ölen 36 kişiden bu kurumun haberi var mıdır?
Faili meçhul -2013te- 7 kişiden bu kurumun haberi var mıdır? Cezaevlerinin
tam 3 kat dolu olduğunu bu kurum bilmekte midir, hangi cezaevini
incelemiştir ve görevlileri sorumluluğa davet etmiştir?
İfade, örgütlenme, toplantı ve gösteri özgürlüğü
karşısında, barışçıl gösteriler
karşısında halkımıza karşı uygulanan orantısız
şiddet acaba bu kurumun dikkatini çekmiş midir? Daha birkaç gün önce
Hakkâri Yüksekovada gerçekleşen ve 3 kişinin öldüğü olaylar bu
kurumun ilgisini çekmiş midir?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hayır.
LEVENT GÖK (Devamla) - Değerli
yurttaşlarım, Değerli Başkanım, değerli
milletvekilleri; insan hakları bedava bir kavram değildir. İnsan
haklarından söz ettiğiniz zaman, insan hakları adına
konuşanlar konuştukları zaman, Türkiyede yer yerinden
oynamalıdır. Daha birkaç gün önce -sıcak olduğu için
konuşuyorum- 3 kişinin Yüksekovada ölmesi acaba hiçbirimizin sorunu
değil midir? Hele, İnsan Hakları Kurumu gibi bir kurum bu
olayın üzerine derhâl niçin oraya gitmez? Bu olaylar
karşısında yaşanan bilgi kirliliğini gidermek
İnsan Hakları Kurumunun görevi değil midir? İnsan
hakları toplumun ortak vicdanıdır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, biz, bu kurumun bunu
yapamayacağını bildiğimiz için, ben Türkiye Büyük Millet
Meclisi İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekili ve Ankara
Milletvekili sıfatımla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonuna az önce verdiğim dilekçeyle,
Yüksekovada birkaç gün önce gerçekleşen olayların gerçeğini
araştırmak, Emniyetin varsa sorumluluğu, varsa, neyse olayların
ardındaki gerçekliğin bulunması açısından bir alt komisyon
önerimi yapmış bulunmaktayım.
Tüm
yurttaşlarımız bilmelidir ki Türkiyede hiçbir olay
karanlık dehlizlerin altında kalmayacaktır. Bizler, insan
hakları savunucuları her olayın üzerine kararlılıkla
gidecek yürekliliğe sahip olmalıyız.
Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiyede kurulan kurum,
dostlar alışverişte görsün diye kurulan bir kurumdur; hem ulusal
ölçekte tanınmamıştır hem de az önce ifade ettiğim
gibi uluslararası ölçekte akredite edilmemiş bir kuruluştur.
Türkiye,
1987 yılında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen
İşkenceye Karşı Zalimane ve Onur Kırıcı
Davranışlara Karşı Ek Sözleşmeyi, ihtiyari
sözleşmeyi 27 Eylül 2011de onaylamıştır değerli
arkadaşlarım.
Bakın,
İnsan Hakları Kurumu neden kurulmuştur? Burada,
Birleşmiş Milletlere verdiğimiz taahhüt çerçevesinde Türkiye de
bir ulusal önleme mekanizması kuracak ve Birleşmiş Milletler
nezdinde kurulmuş olan uluslararası mekanizmaların Türkiyede,
cezaevleri, koğuşlar, karakollar, jandarma karakolları,
emniyetin karakolları, kadın ve çocuk bakımevleri,
ıslahevleri ve her türlü yerde yapacağı habersiz denetimlerde
ortak bir çalışmayı yürütecektik. Bu sözü Birleşmiş
Milletlere verdik.
Sayın
Bakan, konuşmanızda özellikle sizden şu soruma cevap vermenizi
istiyorum: Türkiye 27 Aralık 2011de onaylamasına karşın
-verilen söz bir yıllık sözdür- bir yıl sonra yani 27 Eylül 2012
tarihinde Türkiyede ulusal önleme mekanizması kurulması
gerekliliği Birleşmiş Milletlere bizzat Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından tevdi edilmesine rağmen, Türkiyede niçin hâlen
işkenceyi önlemek için bir ulusal mekanizma kurulmamıştır?
Bu sorunun çok açık ve net cevabını bekliyorum.
Bunun
dışında, Türkiyede kurulan İnsan Hakları Kurumu,
Paris İlkeleri çerçevesinde kurulmuş bir kurumdur ama orada da biz
yine Avrupaya, Avrupa Birliğine kurumu kurmak için yola
çıktığımızı ifade ettik. Ne yaptık, biliyor
musunuz? Paris İlkeleri der ki: Kurulacak ulusal kurullar
bağımsız olacaktır ve mali özerkliği olacaktır. Değerli
arkadaşlarım, bütün medeni toplumlar kurdukları insan
hakları kurumlarını kendi ülkelerinin en saygın
siyasetçileri, felsefecileri, sosyologları, psikologları, insan
hakları savunucularından bağımsız olarak
kurmuşken, Türkiye'de kurulan İnsan Hakları Kurulunun 11 tane
üyesinin 7 tanesini bizzat Başbakan atamıştır, 2 tanesini
Cumhurbaşkanı atamıştır, 1 tanesi de YÖK
tarafından atanmıştır. Yüzde 85ini yürütmenin
atadığı bir kuruldan bahsediyoruz. Şimdi, böyle bir kurulun
bağımsız olması söz konusu olabilir mi değerli
arkadaşlarım?
İnsan Hakları Kurumu Başkanını
tanımıyorum. Daha ben Komisyon üyesi olarak İnsan Hakları
Kurumu Başkanını kamuoyunda bir tek demeç verirken görmedim. Biz
bugün bu kuruma 4 milyon 517 bin TLlik bir bütçeyi konuşuyoruz. Bu kurum
ne yapacaktır, ne yapmıştır şimdiye kadar ve hangi
uzmanlarıyla, hangi görevlileriyle Türkiye'de işkenceyi önleyecektir?
Türkiye'deki bu kurum biliyor mu acaba cezaevi sayısını, karakol
sayısını? Türkiye'de tam 81 il var Sayın Bakanım, 957
ilçe var, 34.395 köy var, ülkede tam 75 milyon insan yaşıyor; bu
ülkede 3.300 tane karakol var, emniyetin karakolu; 5 bin civarında
jandarma karakolu var ve 400e yakın cezaevi var. Şimdi, 75 tane
kadrosu, 9 tane hizmet birimi olan bu kurumun İşkenceyi Önleme
Komitesi olarak İnsan Hakları Kurumuna getirdikleri kavram ulusal
önleme mekanizması olarak işkenceyi önleme birimidir. Daha bu
kurumun çalışma esasları kabul edilmemiştir.
Sayın Bakanım, konuşmanızda şu
soruya da cevap vermenizi istiyorum: Türkiye'deki İnsan Hakları
Kurumunun çalışma yönetmeliği kurulmuş mudur? Bu kurul ne
zaman toplanmıştır, kaç tane karar almıştır, kaç
tane ihlal kararı almıştır? Çalışma
yönetmeliği olmadığı için bir buçuk yıldan beri
toplanamayan bir kuruldan söz ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu kurulun kendisine
düşen kadro sayısıyla işkenceyi önleme iddiası gerçek
dışıdır. Böylesine, sırf dostlar
alışverişte görsün diye kurulan bu kurumun ne Türkiye'de ne de
dünyada inandırıcılığı bulunmamaktadır. Biz
bunları söylediğimiz zaman bizlere kızıyorsunuz ama Avrupa
Birliği bunları şiddetle eleştiriyor. Avrupa Birliği
diyor ki: Türkiye'deki İnsan Hakları Kurumunun uluslararası
kuruluşlarla akreditesi tamamlanmamıştır ve kurumun
işkenceyi önleme görevi şu anda mümkün görülmemektedir. Bize
inanmıyorsanız Avrupa Birliğine inanın.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA İHSAN ÖZKES (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
Diyanet bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Atatürkün kurduğu Diyanet, okuttuğu
mevlitlerde Atatürke bir Fatihayı bile çok görüyor. Camilerde Atatürkün
adının anılması âdeta yasaklanmıştır.
Hâlbuki Atatürk olmasa ne Diyanet olurdu ne de Diyanet Başkanı
olurdu. Bu kadar vefasızlık Müslümanlığa sığar
mı? Diyanet, dinî konularda halkı aydınlatsın diye
kurulmuştu ancak ülkede cinci, büyücü, üfürükçü, muskacı, hurafeci
kol geziyor. Zira, Diyanet, din işlerinden başka, siyaset, ticaret
gibi her işi yapıyor.
Dolmabahçe Camisine sığınan gençlere
Camide içki içtiler. diye iftira eden muktediri aklama gayretine giren
Görmez, kraldan çok kralcı kesilmiş ve iftira kervanına
katılarak göstericilerin camide tuvaletlerini yaptığını
iddia etmiştir, Gezi olaylarında zulmün ve şiddetin yanında
yer almıştır. İslamın engin hoşgörüsü
gençlerimizden esirgenmiştir. Mısırdaki olaylarda camiler
sığınma yerleri olarak geceleri bile açık tutulurken
Türkiyede camiler âdeta iktidarın yasak bölgesi ilan edilmiştir.
VIPli camilerin açılışını yapan, bayram
sabahlarında tarihî camileri siyasi şovlarla açan, cami
avlularının miting alanlarına dönüşmesine ses
çıkarmayan, camide tenis oynattıran Başkan, Gezi
olaylarında Allahın kullarının can havliyle Allahın
evine sığınmalarına karşı durarak Diyaneti
Türkiye'nin Diyaneti olmaktan çıkarmış, âdeta AKPnin din bürosu
hâline getirmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)
Başkan
Diyaneti siyasetin içine iyice çekiyor, iktidar sözcüsü gibi davranıyor,
siyasi demeçler veriyor. Halkın dinini, imanını ölçmeye,
tartmaya çalışan Diyanet Başkanının kendisi acaba ne
kadar dindar? TÜİK aracılığıyla yine bir anket
yaptırdı: Alevi misiniz, Sünni misiniz? Bıraksın
vatandaşı ayrıştırmayı da devlet malını
aşıran kimsenin cenaze namazının
kılınamayacağını anlatsın. (CHP
sıralarından alkışlar) Halkın parasıyla
halkı fişliyor. Diyanet bütçesinde Alevilerin vergileri yok mu?
Alevilerin Haram olsun. dedikleri Diyanet bütçesi, lüks otellerde düzenlenen
etkinliklerle tıka basa yeniliyor. Aleviler oyalanmaktan vazgeçilmelidir,
cemevleri yasal statüye kavuşmalıdır, Diyanette Alevilerin de
temsil edildiği bir idari yapı oluşmalıdır. Ruhban
okuluna açılış müjdesi veren, kilise ve havraların elektrik
ücretlerini ödeyen Diyanet Başkanı, aynı
yaklaşımı cemevlerine neden göstermez?
Kevser
Suresinde olmayan anlamları Kevser Suresinde varmış gibi
anlatarak, Allahın ayetlerini kendi keyfine göre tefsir eden
Başbakanı alkışlayarak muktedirin hoşnutluğunu
Allahın hoşnutluğuna tercih etmek caiz mi? (CHP
sıralarından alkışlar) Kur'an-ı Kerime değil de
muktedirin gözlerine bakarak siparişle siyasi kürtaj fetvası vermek
caiz mi?
Dişinden
tırnağından artıran Anadolu insanına dünyanın en
pahalı haccı yaptırılıyor, her hacıdan en az 500
dolar fazla alınıyor. İnşallah, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında, hacılarımız, daha az ücretle hac ibadetlerini
yapacaklardır. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Hacıların parasından Diyanet
İşleri Başkanının lojman tamiratına 400 bin TL
harcanması kabul edilemez. Hacda 14 milyon Suudi riyali yolsuzluk
iddiasıyla ilgili soru önergeme yirmi bir aydır cevap verilememesi
manidardır. Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı
olmasın.
Caferileri üzen Iğdır Müftüsünün çirkin raporu,
Yozgat Müftü Yardımcısının Karısı,
kızı düğünde oynayan deyyustur. demesi, İzmiri irfan
geleneğinden yoksun gören Başkanın
ayrıştırıcı zihniyetinden kaynaklanıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
Kadına şiddetin yüzde 1.400
arttığını görmeyen, Kadına karşı
şiddetle uğraşacağınıza önce Suriyedeki
insanlığa karşı cinayetleri önleyin. diyen
Başkanın eline Suriyede akan kanlardan sıçramadı mı?
(CHP sıralarından alkışlar)
Suriyede özgürlükleri için mücadele eden
kardeşlerimizi muvaffak eyle. diye duacı olduklarından,
ciğer yiyen, kafa kesen, cihat nikâhı yapanların vebaline bu
teröristlere destek verenler ortak değil mi? (CHP sıralarından
alkışlar)
Diyanet kaynayan bir kazan, adaletsizliğin ve
hukuksuzluğun odağı hâline gelmemelidir. İnsanların en
acı durumlarında onları teselli eden din görevlilerinden son
yıllarda intihar edenlerin varlığı düşündürücüdür.
Müftü, vaiz, imam, müezzin ve Kuran kursu
öğretmenlerinin atamaları iktidar milletvekillerinin il, ilçe
başkanlarının isteklerine göre değil, mesleki
başarılarına göre yapılmalıdır. Yirmi
yılın üzerinde görevli olmasına rağmen hacca hiç
gidememiş olanlara görevlendirmelerde öncelik verilmelidir. Haftada bir
gün izin yapan din görevlilerinin her ay kullanamadıkları dört günün
ücreti maaşlarına yansımalıdır.
Vekil imamlara umut verildi, tam da kadroya
alınacakları anda sukutuhayale uğradılar, aileleri
perişan oldu. Ne istediniz bu vekil imamlardan? Vekil din görevlilerine
yapılan bu zulümler sona ermelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, vekil ve fahri din
görevlilerinin kadroya alınmasını istiyoruz. Vaizlerin özlük
hakları iyileştirilmelidir. İlahiyat mezunları ile
diğer fakülte mezunları arasında ek gösterge farkı
giderilmelidir. Millî Eğitimde olduğu üzere, murakıplar il
müftülüğü denetim elemanı veya müfettişi
yapılmalıdır. Torpili olmayan imamlar köylerde, mahrumiyet
bölgelerinde emekliliğe mahkûm olmamalıdır. Vakıflara ait
gayrimenkullerde -cami lojmanı olarak- ikamet eden din görevlilerine hâlen
devam eden ecrimisil zulmü durdurulmalıdır.
Güneş gibi herkesin üzerine doğan, Mevlânâ gibi
herkesi kucaklayan din görevlilerimizin sorunlarının giderilmesini
istiyoruz. Diyaneti kuran parti olarak, Diyanet kurumuna ve din görevlilerine
yürekten saygılıyız. Diyanetin ancak siyaset üstü olmasıyla
saygınlığını koruyabileceğine inanıyoruz.
Çünkü yüce dinimiz İslam ilahi bir dindir, partiler üstüdür, evrenseldir
ve tüm insanlığa gelmiştir. Kul hakkı yenilmeyen,
Allahın kulları arasında ayrım yapılmayan, iktidardan
değil Allahtan korkulan bir kurum olmak en çok Diyanete
yakışmaz mı? Hak, hukuk, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi,
yüce dinimizin önem verdiği konuları öne çıkaran bir kurum
olması en çok Diyanete yaraşmaz mı?
Teşekkür ederim, saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş,
Buyurunuz Sayın Gümüş. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir)
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri;
TİKA ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı bütçeleri hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi sevgiyle
selamlarım.
Konuşmamda sizlere Orta Asya dengelerinden söz etmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, Hükûmetiniz bu konulara biraz
uzaktır. Asyadaki yükseliş ve potansiyeller içeren coğrafyalara
bakıp, Asya ne kadar yükseliyor. deyip bu coğrafyayı, Orta
Asyayı sorunsuz olarak algılıyorsunuz; ne var ne yok, haberiniz
bile yoktur. Bugüne kadar uyguladığınız sığ ve
dar görüşlü politikalar nedeniyle bugün, Türkiye Orta Asyada neredeyse
yok gibidir. Orta Doğuda ülkemizi bataklığın içerisine
sürükleyen dış politikanız, Orta Asyada bugüne kadarki
kazanımları da yitirmiştir. İktidarınız döneminde
Orta Asyada Türkiye etkisi sıfır noktasına doğru sürüklenmiştir,
tüm kazanımlar yitirilmek üzeredir.
Sizlere ilgilenmek istemediğiniz derinliğine ve
başarısız olduğunuz bir konu hakkında
konuşacağım. Konu, uluslararası jeopolitik uzmanlarına
göre -Balkanizasyon kelimesini belki duymuşsunuzdur- Geleceğin Balkanları
olarak addedilen Orta Asyadır. Yeni bir komisyon kuruldu, Balkan
kelimesini kaldırdılar, Güneydoğu Avrupa diyorlar çünkü
Balkan kelimesi jeopolitikte bir şeyleri anımsatır;
karışıklığı, karmaşayı
anımsatır. Niye Orta Asya ülkelerine Geleceğin Balkanları
diyorlar? Hiç haberiniz var mı, duydunuz mu?
Bugün bu coğrafya, stratejik doğal
zenginlikleri ve Asyanın âdeta kalbinde olması nedeniyle tüm küresel
güçlerin yoğun ilgi alanı hâline gelmektedir. Dünyada hegemonik ve
enerji dengelerinin mihenk taşı olan enerji ve hegemonik dengelerin
mihenk taşı olan Hazar ve Orta Doğu coğrafyasının
doğudan giriş kapısı Orta Asyadır. Hem dünyanın
en büyük yükselen coğrafyasının kalbidir hem de doğudan
girişin kapısıdır.
Değerli üyeler, bugünün dünyasında Orta Asyada
bütünleşme meselesi geçmiş dönemlere göre daha büyük önem arz
etmektedir; bizim açımızdan değil sadece, dünya
açısından. Niye acaba? Bölgede en etkin devletler olan Rusya, ABD ve
Çin, Orta Asyanın dağınık bir görünümde olmasını
değil, bütünleşmiş bir sosyoekonomik, kültürel ve jeopolitik
mekâna dönüşmesini istemektedir. Ortak bir amaç gibi gözükmesine
rağmen bu durum, bunu isteyen bu bütünleşmeyi isteyen, her bir devlet,
kendi isteğinin farklı bir modelle ve kendi açısından
gerçekleşmesini arzu etmektedir. Orta Asyada her bir devlet farklı
bir bütünleşme istiyor, acaba niye
istiyor?
Rusya, gümrük birliği vasıtasıyla 2015
yılında Çinin olmadığı bak, Şanghaydan
bahsediyorduk- bir Avrasya ekonomik birliğinin kurulması fikrini
gündeme almışken Çin bu düşünceden çok rahatsızdır.
Çinin bugün Orta Asya ülkelerine giren en büyük yatırımcı
olması -Orta Asya ülkelerine giren en büyük yatırımcı
Çindir- Orta Asya ülkeleriyle sınır kapılarına 30 tane
sınır kapısı açması, bu sınırlar boyunca
onlarca havaalanları inşa etmesi, sınır boyundaki serbest
ticaret alanlarını -serbest ticaret bölgeleri vardı bir zamanlar
Çinin kalkınma motorları olan- bunları yeniden aktive etmesi bu
bölge için özel ve önemli bir ajandaya sahip olduğunu ortaya
koymaktadır. Çinin hedefi, 2015 ve 2020 yıllarında,
inşası devam eden otoyolların ve demir yollarının
bitmesi ile bölge ile hegemonik bir ilişkinin kurulmasıdır. Bu
hedefi gerçekleştirmek için büyük harcamalar yapmaya hazırdır
Çin ve Orta Asya ülkeleriyle ekonomik ilişkileri geliştirecek
anlaşmaları ardı ardına imzalamaktadır. Çinin Orta
Asyayı doğal yayılma alanı olarak
algıladığı bugün birçok makalede konu edilmektedir. Bu
ilişki ve anlaşmalar sonucunda Çin, en büyük idari bölgesi olan
Sincanın üç komşusu Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan
ile alt bölgesel ekonomik birleşme sürecini son zamanda ileri durumlara
kadar taşımıştır. Bu süreç, resmî kardeş
devletler arası ilişkiler ve stratejik ortaklık çerçevesinde
gelişmektedir.
Çinin, Orta Asya hedeflerine paralel olarak, Afganistan
ve İran ile ilişkileri de gelişmektedir. İşin ilginç
yanı, Orta Asya ülkelerinin liderleri Çin ile ekonomik ilişkilere çok
sempatik bakarken ve bunları üst düzeye taşımak isterken halktan
ve basından önemli uyarılar gelmektedir Bakın, hegemonik
ilişkiler kuruluyor ve bunun geleceği tehlikeli olabilir. diye.
Çinin Sincan Özerk Bölgesinin nüfusunu hızla
Çinlileştirip bu bölgeyi Orta Asyanın ekonomik merkezi olmaya
hazırlaması ve Şanghay İşbirliği süreci
içerisinde hegemonik varlığını kurmak istemesi
geleceğin Asya dengeleri açısından son derece önemlidir.
İşte sizlerin içerisinde var olmak istediğiniz Şanghay
İşbirliği Örgütünün içinde var olan olağanüstü ve
Hazardaki doğal kaynaklar üzerinde hegemonya kurma emelleri
bunlardır. ABD ise bölgedeki ağırlığını ve
dengeleri koruyabilmek için hızla üsler kurma çabasındadır.
Bizim Hükûmetimiz ise Batı ile kötüleşen
ilişkilerinden ötürü endişelerini artırmış, bugüne
kadar unuttuğu Orta Asya coğrafyasında ve Şanghay İşbirliği
Örgütünde var olabilme ümidine kapılmıştır. Sayın
Başbakan bir zamanlar Anlı şanlı anlaşmalar
yapıyoruz. dediği ABden Artık kurtarın bizi. diye Orta
Asyaya ve Şanghay İşbirliği Örgütüne seslenmektedir.
Eğer geleceği görüyorduysanız, Geleceği görüyoruz.
diyorsa Sayın Başbakan, niye Kurtarın bizi ABden. diyorsunuz?
Demek ki siz bir zamanlar kör müydünüz ya da bu şimdiki
yaptığınız hesap yanlış mıydı?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Aydın Ağan Ayaydın,
İstanbul Milletvekili.
Buyurun.
Süreniz on dört dakikadır. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
milletimin bana verdiği bütçe hakkını kullanarak
vatandaşımızın ödediği vergilerin usulüne uygun olarak
harcanıp harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve
Sayıştay üst yönetimi tarafından engellendi. Bu durumu protesto
ederek sözlerime başlamak istiyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Küresel ekonomi, Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerin aleyhine olan yeni bir konjonktüre girmekte, dünyada bol likidite
dönemi yerini küresel düzeyde mali sıkılaşmaya
bırakmaktadır; Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinde ortaya
çıkan toparlanmaya bağlı olarak, bu durumdan olumsuz etkilenecek
ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Görünen köy kılavuz
istemezken, tüm bu hususlar yıllardır ekonomi yönetimine defalarca
bizzat söylenmesine rağmen, AKP iktidarı bildiğini okumakta,
söylemde ihracata, gerçekte ise yüksek iç talebe dayalı, ithalata
bağımlı, yüksek cari açık yaratan ve yurt içi
tasarrufları eriten büyüme modelinde ısrar etmeye devam etmektedir.
Bu model sonucunda Türkiye, büyüme yüksek cari açık
iklimine mahkûm edilmiş; büyümede geleneksel ortalamayı
aşamamış, cari açığı dizginleyememiş,
işsizliğin önüne geçememiştir, fiyat istikrarını
sağlayamamış ve de belki de en önemlisi, yurt içi
tasarrufları dibe vurmuş bir ülke hâline gelmiştir.
Nitekim, uluslararası piyasalarda küresel likiditenin
daraldığı bu konjonktürün en sıkıntılı
ülkesi olarak Türkiye'nin gösterilmesinin sebebi de yurt içi tasarrufların
geldiği düzey ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yüksek
döviz girişi bağımlılığı olmuştur.
Bizim gibi, gelişmekte olan ülkelerde yurt içi tasarruf oranı
ortalama yüzde 30larda iken, ülkemizde zaten düşük olan tasarruf düzeyini
AKP yüzde 18,6dan almış ve yüzde 12lere kadar indirmiştir.
Maalesef, yurt içi tasarrufların da kısa ve orta vadede yeterli hâle
gelemeyeceği açıktır, daha 2016da yüzde 16 olacak. Hâl böyle
iken, cari açık ülkenin kaderi hâline dönüşmüştür.
Türkiye gibi cari açığını büyük
ölçüde kısa vadeli sermaye girişleriyle kapatma yolunu izleyen bir
ülke önümüzdeki dönemde finansmanı nasıl bulacaktır? Finansman
maliyeti artmayacak mıdır? Yüksek cari açık vermeden büyümeyi
nasıl sağlayacaksınız? Eğer güvenilen şey -ki o
anlaşılıyor- ihracat ise, ihracatın son dönemdeki
performansı ortada yani yeterli düzeyde değildir.
Ekonomi yönetimi, son dönemde büyümenin
kaynağının ihracat olması gerektiğini, önümüzdeki
dönemde iç talebe değil dış talebe dayalı bir büyüme
kompozisyonu istediklerini sıklıkla dile getirmektedir. Bizim
yıllardır dile getirdiğimiz bu değerlendirme doğru bir
tespit, elzem bir hedef ve iyi bir temenni olmakla birlikte, sanırım
küresel ve yerel dinamiklerin dayatması ya da denizin bitmesi diyelim.
Evet, AKPnin ısrar ettiği ve yıllardır
uyguladığı büyüme modeli açısından son derece önemli.
Artık sürdürülebilir ve gerçekçi bir büyüme kompozisyonu, gerek iç talebin
ve gerekse de daha çok net ihracatın birlikte katkı
yaptığı dengeli bir büyüme modeli şarttır.
Böyle bir ekonomik yapı ve konjonktürde ekonomi
yönetimi ne yapıyor? İç tüketimi baskılamak için özel kredileri
frenlemek istiyor yani bunu yaparken fiyat üzerinden değil, miktar
üzerinden kredi sınırlaması gerçekleştirmeye
çalışıyor. Bu, daha önce de denenmiş ancak sonuç
verememiş, bugün de sonuç vermeyecek bir yöntemdir; AKP iktidarına
bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardır
söylüyoruz Türkiyenin en büyük sorunu düşük tasarruf. diye. Ama siz ne
yaptınız? Bırakın tasarrufların erimesini izlemeyi,
bizzat buna hizmet etmeye devam ediyorsunuz. Şimdi ise, ortaya
çıkıyorsunuz, Tasarrufları artırmak gerek. Bu kadar tüketim
riskli. diyorsunuz. Ben size söyleyeyim, bu da lafta kalacaktır, bugüne
kadar AKP iktidarının yaptıkları ve söyledikleri hep
farklı olmuştur.
Türkiyede sadece son beş altı yılda kredi
hacminin millî gelire oranı yüzde 30lardan, hızla ve büyük bir artışla,
bugün yüzde 50nin üzerine çıkmıştır.
Dolayısıyla, anlaşılmaktadır ki bu trend sürecek ve
kredi hacmi de büyümeye devam edecektir. Hele önümüzde üç seçim varken
kısa vadeli siyasi çıkarlara uyan bu modelden vazgeçemeyeceksiniz.
İşte, büyüme rakamları ortada, yine iç taleple büyüyen bir
ekonomi tespitlerimizi ne yazık ki teyit etmektedir.
Gelelim AKPnin sözde başarı hikâyesine: 2013
yılı büyümesi Orta Vadeli Programdaki gibi yüzde 3,6 olarak
gerçekleşirse AKPnin 2003-2013 dönemi büyüme ortalaması yüzde 4,9
olacaktır. Evet; 4,9. O beğenmediğiniz, istikrarsız
koalisyonlar hükûmeti dediğiniz 1990lı yıllarda ise yüzde 5
düzeyinde büyümeler görmüştük.
İşsizliğe bakalım.
Beğenmediğiniz koalisyon hükûmetlerinde olduğu gibi,
1990lı yıllarda işsizlik ortalaması yüzde 8,2. Peki, o
kadar çok övündüğünüz on bir yıllık AKP iktidarı
dönemindeki işsizlik ortalaması ne kadardır? Yüzde 10,7. (CHP
sıralarından alkışlar)
Enflasyon hedeflemesi uygulandığından beri
tutturulamayan ve yüzde 5e bir türlü çekilemeyen enflasyon mudur sizin
başarınız? Ya da cari açık sorununun kronik ve yüksek hâle
gelmesi ve cari açıktan korkulduğu için büyümede yüzde 2ler, yüzde
3lere razı olunması mıdır sizin başarı oranınız?
Bu noktada hakkını teslim etmek gerekir ki borç
yükü konusunda AKP iktidarı son derece ciddi mesafe
almıştır. Kamu borç stokunun millî gelire oranının
yüzde 40ın altına düşmesi size göre başarıdır.
Ancak, madalyonun bir diğer yüzü var. Son on yılda ciddi şekilde
artan bir özel kesim dış borcu söz konusudur. 2002de ülke
dış borcunun üçte 2si devlete ait iken bugün borcun üçte 2si özel
sektöre aittir. Bugün ülkenin borç stoku 367 milyar dolar olup bunun 127 milyar
doları da kısa vadelidir. Yine, özel sektörün net döviz
yükümlülüğü 165 milyar dolardır. Yani, döviz borçları döviz
varlıklarından 165 milyar dolar daha fazladır. Finansal olmayan
kesimin yani reel sektörün kaldıraç oranı dediğimiz borç öz
kaynak oranı sırf son beş yılda yüzde 65ten yüzde 105e
çıkmıştır. Sizin başarı dediğiniz bu mudur?
Açıktır ki bu durum ülke ekonomisi için çok büyük bir risktir. Borcu
ve kur riskini özel sektöre yıkmak çözüm değildir. Neticede bu borç
da bu ülkenin borcu değil midir, bu ekonominin yükümlülüğü değil
midir bu borçlar?
Üstelik AKP bu yanlış ekonomi
politikalarına Merkez Bankasını da mecbur etmiştir.
Bağımsızlığını hiçe sayarak, nihayet onu da
emrindeki sıradan bir kuruma dönüştürmüştür. Ana hedefi olan
fiyat istikrarı konusundaki enflasyon tahminleriyle inandırıcılığını
bitiren banka, nihayet, AKP iktidarına biat suretiyle de
bağımsızlığını ne yazık ki
kaybetmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Faizler
yüzde 9lara gelmişken politika faizini yüzde 4,5ta tutan, küresel
gelişmelere bağlı sermaye çıkışları
karşısında cüzi miktarlarda döviz satışıyla
yetinen, faiz artırımı için siyasi iktidardan izin bekleyen ve o
izni almadığı için faiz değiştiremeyeceği
anlaşılan, son yıllarda enflasyon tahminlerinin hiçbiri tutmayan
bir Merkez Bankasının piyasa tarafından ciddiye
alınmasını beklemek fazlasıyla saflık olacaktır.
Nitekim, piyasalar da bu çerçevede kendi faizini de, kendi döviz kurunu da
bulmakta, tüm bu olup bitenler ise Merkez Bankasınca ancak
seyredilmektedir. Bu noktada yeri gelmişken sormak istiyorum: Yıl
sonu dolar 1,92. diye kur taahhüdünü vermek doğru mudur? İşte,
yıl bitiyor; 1,92 nerede kaldı? Merkez Bankası
Başkanına güvenen bir kişi zarar eder ki ediyor, bunun bedelini
kim ödeyecek? Bankanın ve de kendi itibarını ayaklar altına
alan Sayın Başçı hangi yüzle o koltukta oturmaya devam ediyor?
(CHP sıralarından alkışlar)
Gelelim seçim ekonomisi tartışmalarına.
Ekonomi yönetimi hep söylüyor Seçim ekonomisi yok. diye. Tamam da Orta Vadeli
Program pek öyle demiyor. Bakınız, kamu tasarrufları ve bütçe
açığı açısından 2014 diğerlerinden farklı
bir yıl olarak duruyor. 2014 yılında kamu tasarruf oranında
düşüş var, buna paralel şekilde bütçe açığı 2014
yılında artıyor. Merak ediyorum, 2014ün bu özelliği
nereden geliyor? Eğer seçimleri saymazsak doğru olabilir.
Buraya kadar güzel ama başta benim olmak üzere,
enerji verimliliğine ilişkin pek çok kanun teklifi
yıllardır komisyonlarda bekliyor. Sırf ısı
yalıtımının ülkeye kazancı 10 milyar dolardan fazla
olacak ancak bu konuda vermiş olduğumuz kanun teklifleri komisyonların
raflarında yerini beklemeye devam ediyor.
Bir başka konuya değinmek istiyorum.
Bankacılık Kanununun 50nci maddesi bankaların yönetim kurulu
üyelerine, genel müdürlerine ve şirketlerinin ortaklarına kredi
açmayı yasaklıyor. Geçmiş dönemde -bu Hükûmetin en çok
övündüğü- o dolaylı kredilerini banka sahiplerine verenleri
cezaevlerinde çürüttünüz çünkü doğruydu, bankaların
kaynaklarını kendi şahıslarına ve şirketlerine
aktarıyorlardı. Şimdi, bu döneme geliyoruz, Bankacılık
Kanununun 50nci maddesi yerinde duruyor. Ama, bu Hükûmete yakın bir
yandaş, Bankacılık Kanununun 50nci maddesine aykırı
olarak, Özelleştirme İdaresinden satın aldığı
Dicle enerji şirketine kendi bankasından kredi vererek orayı
satın alıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Geçmiş
hükûmetler döneminde bankaların kaynaklarını kendi
şirketlerine aktaranları hapislerde çürüttünüz. Şimdi aynı
kanun maddesi yürürlükte iken size yandaş olanlara, kendi
bankalarından kaynaklarını özelleştirmeden satın
aldığı şirketlere kredi vererek kanuna aykırı bu
işlemi yapanlara neden sessiz kalıyorsunuz? Bu yetmiyormuş gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYDIN AĞAN AYAYDIN (Devamla)
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu yorum yapıyor, diyor ki: Efendim, bu kredi
dolaylı bir kredidir. Hâlbuki kanunda yazıyor: Her ne sebeple olursa
olsun, banka ortakları kendi şirketlerine kredi aktaramazlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Ayaydın.
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Babacan cevap verecek
size.
BAŞKAN Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Muğla
Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Sayın Mehmet Erdoğan.
BAŞKAN Kolay gelsin, iyi çalışmalar.
OKTAY VURAL (İzmir) Sağ olun.
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı ile Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
televizyonları başında bizleri takip eden değerli
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Ancak, sözlerime başlamadan bir hususun da
altını çizmek istiyorum: İktidarın bütçeye verdiği
önemi görmek isteyen bütün vatandaşlarımızın iktidar
sıralarına bir göz atmalarını istirham ediyorum. 326
milletvekilinden 26sını bile salonda bulundurmayarak bütçeye
verdiği önemi AKP iktidarı çok ciddi bir şeklide ifade
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz coğrafyasının önemli bölümü -başta deprem olmak
üzere- çeşitli felaketlere maruz kalabilecek niteliktedir. Bu
bakımdan, ülkemizde afet ve acil durum yönetimi çok önemlidir. Ancak, her
konuda olduğu gibi AKP iktidarı bu alana da el atmış ve
işleri curcunaya çevirmeyi başarmıştır. Bu konuda
görevli olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ile Afet İşleri Genel
Müdürlüğünü kapatmıştır. Arama kurtarma birliklerini il
özel idarelerine devretmiştir. Şimdi de 30 büyükşehirde özel idarelerin
kapatılmasıyla birlikte bu işler belediyelere kalmaktadır.
Ayrıca, taşra teşkilatı bulunmayan AFAD koordinasyonu
sağlama konusunda başarısız olmuştur. En son
yaşanan Van depreminde ilgili ilgisiz birçok üst düzey kamu görevlisinin,
bakanın Vana giderek birbiriyle çelişen talimatlar vermesi, olaya
müdahale etmekle görevli olanları zor durumda
bırakmıştır. Oysa afet yönetimi profesyonel bir iştir
ve öyle de olmalıdır.
Yine afet ve acil durumlara müdahale de profesyonel
ekipler tarafından yapılmalıdır. Eskilerin deyimiyle
Yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder. yani, AFADı siz
acemi eğitim merkezi hâline getirirseniz, AFADı olaylara müdahale
edebilecek güçten, kuvvetten düşürürseniz, sadece Başbakanlık
koridorlarında bir birim hâline getirirseniz, bundan sonra
yaşayacağımız felaketlerin etkilerinden ülkemiz daha çok
etkilenir. Bu sebeple, AFAD bünyesinde hareket kabiliyeti yüksek arama kurtarma
birlikleri yer almalıdır.
Yine, mülki idare amirlerinin afet konusunda
sekretaryasını yapacak, normal zamanda gerekli
hazırlıkları yapacak bir taşra birimine de ihtiyaç
vardır.
Bu arada, kentsel dönüşümle ilgili burada çok
tartışmalı kanunlar görüştük ama kentsel dönüşümü
rantsal dönüşüme çevirerek ülkemizin afetlerden, afet riskinden kurtarılması
da mümkün değildir.
Yine, ülkemizin başında başka bir afet
vardır ki o da AKP iktidarıdır. Bu sebeple, 2/B arazilerini
satın almak için Muğladaki hemşehrilerimiz diğer
tarlalarını, traktörlerini, ineklerini, danalarını
satmaktadırlar. Yine, şu anda, narenciyeleri bahçelerinde
kalmıştır, 20-25 kuruşa düşmüş olan
portakallarını toplayacak alıcı bulamamaktadırlar.
Yine, seracılarımız, üreticilerimiz perişandır.
Dünyanın en pahalı girdilerini kullanmakta, dünyanın en ucuz
ürünlerini satmaktadır. Bu sebeple, ülkemizin inşallah en kısa
zamanda bu felaketten de kurtulması için dua ediyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
devletin en önemli görevi kamu düzenini, vatandaşın can ve mal
emniyetini sağlamaktır. Bu işi eskiden İçişleri
Bakanlığı yapardı. Bir gün, AKP, icra görevi olmayan bir
müsteşarlık kurdu; Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı. Biz başlangıçta merak ettik, bu
kurum ne iş yapacak diye. Ama, çok geçmeden gördük ki bu kurumun görevi
kamu düzenini sağlamak değil, ortalığı
karıştırmak, toplumu ayrıştırmak, ülkemizin
birliğine, dirliğine kasteden teröristleri
meşrulaştırmakmış yani açılım denen
zırvanın koordinasyonunu sağlamakmış.
Eskiden teröristlerle görüşmek gizli
işlerdendi, ayıptı. Siz teröristlerle görüşüyorsunuz.
deyince İspat etmeyen şerefsizdir. deniyordu. Şimdi işler
ilerledi, teröristler için Haburda karşılama törenleri düzenleniyor.
Eskiden suçlular, teröristler mahkemeye götürülürdü, şimdi mahkemeler
teröristlerin ayağına götürülüyor. Artık, Diyarbakırda
Türk Bayrağı olmayan, İstiklal Marşının
okunmadığı nevruz mitingleri yapılıyor. Teröristlerin
ellerinde paçavralar, teröristbaşının posterleri,
teröristbaşının mesajları oradan okunuyor. Bu ucube durumu
ne polisler görüyor ne valiler görüyor ne savcılar görüyor yani teröristler
istediğini, istediği zaman, istediği yerde yaptı mı
kamu düzeni sağlanmış oluyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Ya, gidip
görüşme yapıyoruz, görüşme; müzakere süreci, gidip görüşme
yapılıyor. Mesajı da okunacak, açıklamaları da
yapılacak, buna alışacaksınız! Hayret ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Herkesi
alıştırabilirsiniz ama biz alışmayacağız!
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Alışacaksınız, hiç kusura bakmayın!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yine, Sayın
Başbakan, AKPli arkadaşların gurur duyduğu Barzani ve milletimize,
devletimize küfretmeyi alışkanlık edinmiş sözde
sanatçılarla Diyarbakırda buluşup birlikte halay çekince kamu
düzeni sağlanmış oluyor.
Yakınlarda ABDye giden bir Başbakan
Yardımcısı Türkiye'nin Demokratikleşme Süreci diye bir
panele katılıyor arkadaşlar. Orada, kamu düzeninin nasıl
sağlandığını, ülkemizin PKKya nasıl teslim
edildiğini bir bir sıralıyor. Kendi ifadesiyle Artık, PKK
paçavralarıyla mitingler yapılması yasak değil.
Teröristbaşının posteriyle mitingler yapmak suç değil. Bu
suçlardan ceza alanların hepsini serbest bıraktık. diyor.
Bundan sonra, bu suçlarla ilgili takibat yapmıyoruz. diyor. Daha bitmedi
arkadaşlar: Milletimizin, devletimizin birliğine karşı
özerklik, eyalet vesaire arayışları, bu konuda isteyenin
istediğini söylemesi de suç değil. Bunlarla ilgili paneller
düzenlemesi, devletimizin birliğine, dirliğine herkesin
istediğini söylemesi de suç değil diyor. Hızını
alamamış, azınlıklara verdiklerini, Lozanda
aldığımız, bütün kazandığımız
kazanımları bir bir teslim ettiklerini de övünerek sayıyor.
Arkadaşlar, siz unuttunuz mu Çanakkaledeki
dedelerimiz niçin şehit oldu? 30 bin, 40 bin vatandaşımız
doğu ve güneydoğuda niçin can verdi? Siz bunlara nasıl hesap
vereceksiniz?
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bizim dedelerimiz
de bize hakaret edesiniz diye şehit olmadı orada.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Yani, bölücülerin her
yerde her istediğini yapması serbest. Niçin? Analar
ağlamasın! diye. Ama bölgede kontrol kimde? Bunu, sizin
takdirlerinize bırakıyoruz. Daha birkaç gün önce, 2
astsubayımız ve 2 uzman çavuşumuz kaçırıldı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Evet, Yüksekovada
3 kişi yaşamını yitirdi aynı gün.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Kimler tarafından?
Cevap yok. Sonra, birileri araya girdi Süreç zarar görmesin! diye PKK
lütfetti, askerlerimizi serbest bıraktı. Bu ne züldür
arkadaşlar! Buna nasıl tahammül ediyorsunuz?
PERVİN BULDAN (Iğdır) İşte,
bunların olmaması için bu barış süreci var.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) PKK lütfetti,
askerlerimizi serbest bıraktı.
PERVİN BULDAN (Iğdır) İnsanların
ölmemesi için bu barış süreci var.
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Ne günlere kaldık ya
Rabbi!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Bunu anlayın
artık!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Bizi bu duruma
düşüren AKP zihniyetinden kurtar ya Rabbi!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Kan dökülmesin
diye barış süreci var.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Herkesi
kandırabilirsin, MHPyi asla!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Kazan kaldıran
yeniçeri ocağı gibi, PKK canı sıkılırsa
Yüksekovayı birbirine katacak, süreç zarar görmesin diye sineye çekeceğiz!
(MHP ve BDP sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, hatibi
dinleyelim!
MEHMET ERDOĞAN (Devamla) Velhasıl,
geldiğimiz noktada kamu düzenini sağlamak çok kolaylaştı.
Açılım, demokratikleşme, süreç vesaire
Velhasıl, bölücüler
ve küresel güçler ne istiyorsa ver, kurtul; ülkede kamu düzeni
sağlanıyor arkadaşlar!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii, bu arada, birkaç hususun daha altını çizmek istiyorum. Bizim
bilmediğimiz, kamu düzeniyle ilgili ülkemizde yeni gelişmeler mi
vardır? Muğlada, Trakyada kamu düzenini tehdit eden yeni olaylar
mı cereyan etmektedir? Sayın Başbakanın yurt içi gezi ve
mitinglerinde güvenlik adı altında hayatın durdurulmasına
niçin ihtiyaç duyulmaktadır? Muğla gibi Türkiyenin en güvenli
noktasında -ben bugüne kadar Muğlada, gece gündüz, gezerken hiç
güvenlik ihtiyacı duymadım, yanımda bir güvenlik görevlisi
bulundurmaya ihtiyaç duymadım- niçin Muğla polisi yetersiz hâle
gelmiştir? Türkiyenin dört bir tarafından binlerce polis
Muğlaya niçin taşınmıştır? Yine, Muğlada,
Sayın Başbakanın katılacağı mitinglerde
polislerin sahaya silahsız ve sivil olarak toplanmasına acaba AKPnin
miting alanına başka bir kimse bulamamasından mı ihtiyaç
duyulmuştur?
Yine, Sayın Başbakanın gezi ve
mitinglerinde güvenlik adı altında hayatın durdurulmasına
niçin ihtiyaç duyulmaktadır? Bazı vali ve
kaymakamlarımızın Başbakanın gezisi öncesinde ve gezi
sırasında kendileri tarafından sakıncalı görülen
kişileri gözaltına alma yetkisini nereden
aldığını da buradan sormak istiyorum? Suçlular serbest
gezerken bazılarının suç işleyecek diye gözaltına
alınması hakkını size kim vermektedir?
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2014
bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Atila Kaya, buyurun Sayın
Kaya. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
MHP GRUBU ADINA ATİLA KAYA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile ilgili, Diyanet
İşleri Başkanlığı bütçesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Büyük Orta Doğu Projesinin Eş Başkanı, etnik
temelden kalkarak federasyona varmayı hedefleyen siyasi bir
açılım projesi başlatmış ve Diyanet İşleri
Başkanlığını da bu projenin bir ayağı olarak
öngörmüştür. Ne var ki o zamanki Diyanet İşleri
Başkanı kendisine yakışır bir ferasetle, ülkemizde
birlik ve beraberliğin sağlanması ile
ayrımcılığın önlenmesinin Diyanetin amaçları
arasında olduğunu belirterek Diyanetin şaibeli siyasi projelerin
parçası olmak yerine kendi asli işini yapması gerektiğini
ifade etmişti. Bunun üzerine, açılım sürecinde aktif rol
alması şartıyla şimdiki Başkan göreve
getirilmişti. Bu sürecin bir sonucu olarak Sayın Bardakoğlu
nasıl saygıyla hatırlanacaksa Sayın Görmez de bu
iktidarın seçimine gerçekten de uygun olmakla hatırlanacaktır.
Bu, İslam tarihinde din işleriyle ilgili mevkilerde bulunanların
siyasi otoritelerin haksız uygulamalarına direndiklerinde
saygınlık, onu desteklerinde zelillikle anılmalarına
uygundur.
Peki,
Sayın Görmez başka nasıl hatırlanacaktır? Mesela,
Başbakanının Gâvur İzmir imasına uygun olarak
İzmirin farklı bir dindarlığı var. Bu
dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var. demiş
olmasıyla hatırlanacaktır. Mesela, Kadına Yönelik
Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının
Sağlanması Projesinin imza töreninde Kadına karşı
şiddetle uğraşacağınıza önce insanlığa
karşı cinayetleri önleyin. demesiyle hatırlanacaktır ama
en çok da Gezi olayları sonrasında Başbakanın Dolmabahçe Camii
Müezzinine duyduğu öfkenin takipçisi olmakla. Yüce Allahın Furkan
suresinde buyurduğu Onlar ki yalana şahitlik etmezler, boş
şeyler ve kötü sözlere rastladıkları zaman da vakarla geçip
giderler. emrine uygun davranan bu müezzine soruşturma açtırmak ve
onu sürmekle hatırlanacaktır.
Hiçbirimiz unutmayacağız ki o zulmedilen
müezzinin çok iyi bildiği Ey iman edenler, bir topluluğa olan
kininiz sizi adaletten alıkoymasın. ve yine Ey iman edenler,
kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa
Allah için, şahitler olarak adaleti ayakta tutun. ayetlerini imam-hatipli
olmakla övünen Sayın Başbakan da, geçmişte vaizlik
yaptığını söyleyen Diyanetten sorumlu Sayın Bakan da,
ilahiyat profesörü olan Diyanet İşleri Başkanı da bilmezden
gelmişlerdir. Aslında, müezzinin başına gelenlere
şaşmamak gerek. Unutulmamalıdır ki Sayın Görmez
iktidarın istediklerini söylemedi diye gönderilen bir başkanın
koltuğunda oturmaktadır. Şu da görülmelidir ki bu iktidar,
artık, mütedeyyinleri de rahatsız eden bir boyuta gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, mevcut Diyanet
İşleri Başkanı iktidar karşısındaki
zaaflarıyla hatırlanırken sadece yaptıkları
değil, yapmadıkları da yapamadıkları da akla
getirilecektir. Mesela, geçtiğimiz yılın eylülünde Cami
mimarisinde kötü taklitler bizim ciddi bir sorunumuzdur. diyen Görmez,
aynı yılın kasımında, projesi belli olan
Çamlıcadaki çakma selatin camisiyle ilgili tek laf edememiştir.
Çünkü, bilmektedir ki İstanbulun o uzak tepesinde yükselecek olan cami
değil Sayın Başbakanın nefsidir.
Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri
Başkanının yapamadığı öyle şeyler
vardır ki umurunda olsa üstlendiği manevi sorumluluğu
ateşten gömlek hâline getirecek türdendir. Örneğin, AKP
iktidarında bir anda zenginleşiverenleri göz önüne getirsin ve
kendisine Mümin kimdir? diye sorulan Hazreti Peygamberin neden
İnsanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Şeklinde,
ibadeti vurgular türden olmayan bir cevap verdiğini açıklasın.
Biliyorsa sırattan gemicikle geçebilme yollarını da bir
anlatsın, dinleyelim.
Tartıda hile yaptığı için bir kavmin
helak edildiğine inanan bir insan olarak Diyanet İşleri
Başkanına soruyorum: Asrın
dolandırıcılığı olarak adlandırılan
Deniz Feneri davası karşısında iktidarın
takındığı tavır ile ilgili ne düşünmektedir? Bu
ülkedeki Müslümanların kulağı onun cevabındadır.
Lütfen, kitabı eğip bükmeden cevap versin. Müslüman
coğrafyasını kan gölüne çeviren Büyük Orta Doğu Projesi
gibi bir haçlı oyununda bir Müslüman Başbakanın Eş
Başkan olmasını Müslüman halka Diyanet İşleri
Başkanı bir anlatsa ya!
Değerli milletvekilleri, referansının
İslam olduğunu söyleyen bir Başbakan ve onun yönetimde yer
verdiği kadroları bilmelidir ki İslam, dinî hiçbir siyasi
yönetim modeli öngörmemiş. Yüce kitabımız Kur'an sadece yönetim
ilkeleri vazetmiştir; bunlar da adalet, liyakat ve şûradır.
Aslında liyakat de, şûra da adalet kavramında mündemiçtir.
Yani, İslamda en temel ilke adalettir. Bunun karşıtı ise
zulümdür. Türk devlet geleneğinde de yönetim temel ilke olan adalet
üzerine bina edilmiştir. Bunun en veciz ifadesi ise Selçuklu Veziri
Nizamülmülkün Siyasetnamesinde de, Osmanlı devlet adamı Koçi Beyin
risalesinde de yer alan aynı cümledir: Devlet küfr ile çökmez ancak zulm
ile çöker. Selçukludan tek nasibi genel merkez binasındaki geometrik
desenler, Osmanlıdan tek nasibi ise Çamlıcadaki çakma selatin
camisi olan bir zihniyetin bunu kavramasını beklemiyorum.
Bunları, iktidar ve onun Diyanet İşlerinin yönetim
anlayışının bir uygulaması olan Iğdır
Müftülüğü raporunun anlamı iyice ortaya çıksın diye dile
getiriyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi,
Iğdır Müftülüğü Caferi yurttaşlarımızın inancına
dil uzatan ve onları devlet güvenliği konusunda şüpheli konumuna
yerleştirmek isteyen bir rapor hazırlamış ve
Iğdır Valiliği de bu raporu onaylayarak Emniyet Genel
Müdürlüğüne göndermiştir. Iğdır Müftüsü mezhepçi
Başbakanından cesaret alarak mı, yoksa Diyanet İşleri
Başkanından emir alarak mı böyle bir tasarrufta bulunmuştur,
bilemiyoruz. Sonuçta, insanları kadar, inançları kadar, Türklüklerine
bağlılıklarıyla da temayüz etmiş olan
yurttaşlarımız rencide edilmiştir. Müftünün densizliği
ve valinin basiretsizliğinden ibaret sayılamayacak bu olay,
iktidarın Diyaneti siyasetinin aracı olarak kullanmasının
en rahatsız edici örneklerinden birisidir.
Sayın
milletvekilleri, bu örnekten kalkarak diyebiliriz ki ya yurt
dışında mezhebe göre dost ve düşman belirleyen iktidar
aynı politikayı ülke içerisinde de uygulamaya
çalışmaktadır ya da açılım coğrafyasında
Türk Bayrağı gibi dikilen bu insanlar Türküm demekten imtina eden
Başbakanı rahatsız etmektedir ve Caferi
yurttaşlarımız üzerinde bu tür oyunların oynanması da
açılım ihanetinin bir ayağıdır; muhtemeldir ki her
ikisi de.
Sayın
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın
Devlet Bahçelinin bir konuşmasında ifade ettiği Yol için cami
yıkmayı göze alıyorsun, BOP yoklamasına yok yazılmamak
için kilise açıyorsun. sözleri üzerine, Sayın Başbakan da bu
ülkede Hristiyan, Musevi ve ateist yurttaşların da vergi
verdiğini, onların hukukunu korumanın da adalet
anlayışı gereği olduğunu söylemişti. Şimdi
soruyorum kendisine: Hristiyan, Musevi ve ateistin de Başbakanı olan
Sayın Erdoğan sadece Caferi yurttaşlarımızın
mı Başbakanı değildir? Yoksa onun için adalet, kendi çıkarlarının sınırında biten bir şey midir?
Değerli
milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı,
bugüne dek en çok bir Sünni örgütlenmesi gibi çalışmakla
eleştirilmiştir. Iğdır Müftüsü örneğinde bir kez daha
gördüğümüz gibi, bu eleştirilerde haklılık payı da
vardır. Ne var ki devri iktidarlarında sultana bağlılık,
Sünniliğin de önüne geçmiştir. Sünni gelenekte en öne
çıkarılan rol modellerinden biri, zalim sultanların kendisine
teklif ettiği kadılık görevini reddettiği için hem Emevi
hem de Abbasi zindanlarında işkence görerek hayatını
kaybeden İmamıazamdır.
Diyanet İşleri Başkanının hem
geliş usulünden hem de bu usule sadık tavrından anlaşılmaktadır
ki rol modeli zalim sultan karşısında hakkın yanında
yer alan İmamıazam değildir.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi Diyanet
İşleri Başkanına bir hatırlatma ve bir tavsiye ile
bitirmek istiyorum. Hatırlatmam şudur: Geçtiğimiz aylarda, El
Kaidenin Kenya ve Pakistanda gerçekleştirdiği terör eylemleri
kendisine sorulduğunda Bunlar tamamen İslam dışı,
İslamın reddettiği, İslamın hiçbir zaman kabul
etmediği şeylerdir. demişti. Sakın unutmasın, El
Kaide dinin siyasete alet edilmesinin sınırlarına
vardırılmış hâlidir sadece. Sonuç
karşısındaki tavrının inandırıcı
olmasını istiyorsa nedenin oluşmasını engelleyici
tavrını da ortaya koymalıdır.
Önceleri Kürt açılımı olarak anılan
sözde çözüm sürecinde Diyanet İşleri Başkanına tavsiyem ise
şu olacaktır: Kurban Bayramının arifesinde, Hükûmetin
İmralıdaki muhatabı olan teröristbaşı
Diyarbakırda bir İslam Kongresi düzenlenmesi çağrısı
yapmıştı. Böyle bir kongrenin düzenlenmesini de o meşum
süreçlerine sığdırabileceklerse eş
başkanlığını Sayın Görmez yapsın. BOP
Eş Başkanının açılımcı Diyanet
İşleri Başkanına yakışan da bu olur diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, süreniz on
beş dakikadır.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısında, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
TİKA yani Türk İşbirliği ve
Kalkınma İdaresi ve Yurtdışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığı 1990lı yıllarda
Orta Asyada bağımsızlığını kazanan Türk
devletlerinden sonra kurulmuştur. Kuruldukları zamandan itibaren de
çok önemli hizmetler yapmışlardır. Kuruluşların
amacı, Türk dünyası ile ilişkilerin geliştirilmesi ve
yaşadıkları coğrafyada onlara yardım ve öncülük
yapılması idi. Ancak, TİKA, AKP iktidarı ile birlikte, önce
adını, sonra faaliyetlerini değiştirerek kuruluş
amacının dışına maalesef
çıkmıştır. TİKA, 1992 yılında kurulurken
Türk dünyasında faaliyet gösterecek, oralardaki
soydaşlarımıza yardım edecekti. Ancak, son on bir
yılda bu böyle olmamış, amacı dışına
çıkmış, dünya devletlerine yardım kuruluşu hâline
getirilmiştir. Kuruluşunda, nerede Türk varsa oraya
ulaşılacaktı. Türkiye sevdirilecek, Türk sevdirilecek, ortak
tarih, edebiyat, ortak alfabe oluşturulacak, birliktelikler
sağlanacaktı ancak bunların birçoğu ya olmamış ya
da başka baharlara bırakılmıştır.
Çeşitli ülkelere yardım faaliyetlerine
geçilmesi, son zamanlarda, tabii ki TİKAyla ilgili birtakım
iddiaların da ortaya çıkmasına ve ortaya atılmasına
sebep olmuştur. TİKA, faaliyetlerinin büyük kısmını
yurt dışında yaptığı için denetim konuları
da çeşitli mahfillerde artık gündeme gelmeye
başlamıştır. Harcanan para, kullanılan para çok büyük
miktarlardadır. Haklı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün
milletvekilleri ve Türk halkı, paraların nerelere, nasıl
harcandığını öğrenmek istemektedir. Bu bakımdan,
TİKAnın yurt dışında gerçekleştirdiği
ihale, yatırım, ödeme ve benzeri faaliyetleriyle ilgili bilgi
verilmesi gereken çeşitli iddialar vardır. Bu iddialarla ilgili
olarak milletvekilleri çeşitli kereler soru önergeleri vermişlerdir
ancak kapsamlı, açıklayıcı cevaplar verilmediği de
ortadadır.
Milletvekilleri olarak şu soruların
sorulmasını istiyoruz: TİKA kapsamında
gerçekleştirilen yurt dışındaki ihalelerde yasal mevzuata
uygun davranılıyor mu, davranılmıyor mu? İhaleleri
hangi şirketler alıyor? Aynı işler için verilen diğer
teklifler var mıdır? TİKAnın yurt dışında
gerçekleştirilen projeleri için satın alınan hizmet ya da
malzemelere ne kadar para ödeniyor? Devletlere çeşitli yardımlar
yapılırken acaba hangi kriterlere göre oralara paralar veriliyor?
Siyasi amaçlarla bunlar yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Bu
soruları milletimiz adına, milletvekillerimiz adına
öğrenmek istiyoruz.
Sayın milletvekilleri, bugün, ülkemizin
dışında, Azerbaycanın Ermeni işgali altındaki
yerlerde, Kırımda, Ahıskada, Kerkükte, Doğu
Türkistanda, Suriyede, Balkanlarda yaşayan Türklerin birçok ama birçok sorunları vardır.
Bunların dışında, Avrupada da yaklaşık olarak
3,5 ila 4 milyon civarında kardeşimiz, soydaşımız
yaşamaktadır. Bütün bu sorunlara sahip çıkacak, çözecek olan da
Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Avrupa Türkleri arasında madde
bağımlılığı artıyorsa, uyuşturucu
suçundan 30 binden fazla insan hapiste yatıyorsa bunun sorumlusu en
öncelikle Türkiye Cumhuriyeti devleti olmalıdır. Bakınız,
şu anda, o 30 binden fazla insanımız yatıyor diyoruz,
oradaki çocuklarımız Türkiyeye gönderiliyor cezaları bittikten
sonra, hiçbir rehabilitasyona maruz kalmadan, onları bir saatli bomba
şeklinde köylerine gönderiyoruz ve köylerine geldikleri zaman da bir sâri
hastalık gibi kendi alışkanlıklarını diğer
insanlara maalesef bulaştırıyorlar. Bu sorun gibi, Hükûmetin
birçok bakanlığının sorumluluğuna giren -Avrupa
Türklerinde- birçok konu vardır, bunları tabii anlatmak
mecburiyetindeyiz. Ayrıca, Kerkük, Musul, Telaferde bütün Türklerin çok
büyük baskıyla karşı karşıya olduklarını
görüyoruz. O insanlara sahip çıkacak, onlara el uzatacak da yine bizim
devletimiz olmalıdır.
Doğu Türkistanda Sincan Bölgesinde bizim
kardeşlerimize saldırılar yapılıyor, katliamlar
oluyor. Bu konuyu dünyada sivil toplum kuruluşlarına
taşıyacak, çözüm önerileri sunacak olan Türkiye Cumhuriyeti devleti
olmalıdır. Eğer Iraktaki Türkler zorla, göç
baskısıyla gönderiliyorsa ve oradaki insanların olduğu
bölgelerde son zamanlarda katliamlar oluyorsa bunların mutlaka
çeşitli mahfillere taşınması gerekmez mi?
Doğu Türkistan diyoruz, Doğu Türkistanda
şu anda insanlık dışı birçok hadise meydana geliyor.
Bakınız, 2009 yılında Uygur Türklerinin bölgesine sonradan
yerleşen Çinliler arasında çıkan çatışmalarda 200ün
üzerinde insan hayatını kaybetmişti. O dönemden bu yana
gerginlik bu bölgede dinmemiştir. Burada yaşayan kardeşlerimiz
esir muamelesi görmekte, evlerinden bazen çıkamamaktadır; iş
yerlerinde öldürülmekte, yaşadıkları yerler de yakılıp
yıkılmaktadır. Türkiye olarak oradaki Türklerin
sıkıntılarıyla yakından ilgilenmek, sorunların
çözümünde uluslararası girişimlerde bulunmak bizim esas görevimiz
olması gerekmektedir.
Bakınız, Doğu Türkistan Türklerinin lideri
Rabia Kadir Hanımefendi, büyük zorluklar içerisinde çok büyük mücadele
vermektedir ve Türkleri temsil noktasında dünyanın her tarafına
koşmaktadır. Japonyada Doğu Türkistan Türkleriyle büyük
kongreler yapılmakta, orada onların haklı sebepleri,
haklılıkları anlatılmaktadır ama enteresandır,
Rabia Kadir Hanımefendi Türkiyemize girememektedir, Türkiyemize kabul
edilmemektedir. Şurası bir gerçektir ki sahip
çıkılmamaktadır ya da cılız şekilde sahip
çıkılmaya çalışılmaktadır. Bunların
hiçbirisini maalesef yeterli görmüyoruz.
Yurt dışındaki bütün Türklere sahip çıkmak gerekmektedir. Doğu
Türkistan Sincan Bölgesinde de, Kırımdaki, Telaferdeki,
Sivastopoldaki, Bükreşteki Türkler de bizim kardeşlerimizdir. Türk
insanının bulunduğu her yer ilgi alanımızda
olmalı, mutlaka ama mutlaka oralara uzanmalıyız. Türk
dünyası ülkemizin geleceği ve teminatıdır. Bu dünyadan
korkmadan oralara yaklaşmak da bizim esas görevimiz olmalıdır.
Ancak, gördüğümüz kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının
Türk milleti ve sözüyle bir problemi vardır. Türk milliyetçiliği
maalesef ayaklar altına alınmakta, 36 etnik kimlikten
bahsedilmektedir. Hatta Adalet ve Kalkınma Partisi MKYK üyesi bir
şahıs Dünyada Türk diye bir ırk yoktur. diyerek tarihi,
yaşadığı coğrafyayı inkâr edebilmektedir.
Bunları kabul etmek mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, TİKA da,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı da dünyada çeşitli yerlerde yaşayan
Türkler için kurulmuş olan kuruluşlardır. Türk yoksa o zaman bu
kuruluşlar neden kurulmuş ve faaliyet göstermektedir? Cevabı da
mutlaka verilmelidir.
TİKA, tabii ki Afrikaya, Filistine, Afganistana
yardım edebilir, oralara ofisler açabilir fakat Türk dünyasındaki
insanlar ekmek bulamıyor, hastane bulamıyor, doktor bulamayan yerler
var. Madem oralara yardım yapılıyor hiç olmazsa Türk
dünyasındaki ihtiyaçlı, fakir insanlara da el uzatılabilir.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının daha aktif olmasını
bekliyoruz. Kurulduğu günden itibaren çok güzel faaliyetleri olmuştur
ancak tekrar gözden geçirilmeli, Hükûmet tarafından Türk
dünyasının dışına itilen TİKAnın
boşluğu bu kuruluşumuz tarafından mutlaka doldurulmalıdır.
Yurt dışından getirilen öğrenciler daha farklı
şekilde sahiplenilmeli, okulları bitince geriye dönüşleri
teşvik edilmeli, ülkelerinde çeşitli vesilelerle takip edilmeleri ve
ilişkilerimizin de koparılmaması gerekmektedir.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının yurt dışında bürolar
açması gerekmektedir. Ayrıca, yurt dışında, özellikle
Avrupada çeşitli konularda toplantılar yapılıp
insanlarımız bilgilendirilmelidir. Oralarda yapılan
toplantılara sadece belli bir siyasi görüşü olan insanlar değil
de her gruptan, ülkesine, milletine bağlı insanlar davet edilebilir
yani herkesi kapsayan, her kesimin katıldığı
toplantılar yapılabilir. Avrupa ülkelerindeki Türklerden bize gelen
şikâyetler toplantılara sadece AKPye yakın
kuruluşların çağrıldığı
noktasındadır, hâlbuki oralarda Türk federasyonları gibi
yıllarca Türk gençliğine, Türk insanına sahip
çıkmış çok köklü kuruluşlar vardır. Oralardaki
insanlar neden çağrılmamaktadır? Onlar da
çağrılıp onların görüşünün de alınması
gerekmez mi diye düşünüyoruz.
Yurt dışındaki, Avrupada yaşayan
Türk gençlerinin uyuşturucu başta olmak üzere birçok problemi var
demiştim. Oralarda yaşayan insanlara millî ve manevi değerlerine
sahip çıkan eğitim noktasında da destek olunması
gerekmektedir.
Ayrıca, gençlerimiz, oradaki gençler -ikinci nesil,
üçüncü nesil olmuştur- neredeyse Türkiyeyi ve Türk dünyasını
tanımamaktadır. O insanlar ülkemize davet edilerek tarihî yerlerimiz
gösterilebilir; Çanakkale, Bursa, Topkapı Sarayı, Söğüt, Ahlat
gösterilmeli, tarih şuuru o çocuklarımıza verilmelidir. Türk
devletinin büyüklüğü, tarihî kültürünün haşmeti o gençlere
gösterilip, yaşattırılıp gururlu olmaları, gurur
duymaları sağlanmalıdır.
Sayın milletvekilleri, Türk dünyasında yirmi
yıllık bağımsızlık süreci çok uzun bir zaman
süreci değildir. Bu zaman sürecinin de büyük bir kısmı,
neredeyse yarısından fazlası Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarı zamanında geçmiştir. Bu dünyada çok şey
yaptık. denirken geçmiş tamamen unutulmaktadır.
Bağımsızlıkları kazanıldığı zaman
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri ellerindeki her türlü imkânı
kullanmış, çok önemli projeler yapmışlardır. Sivil
toplum kuruluşlarımız, hatta hiçbir özelliği olmayan sade
vatandaşlarımız bile koşarak o coğrafyaya Turan
ülküsü gerçekleşti. diyerek gitmişlerdir. O projeler mutlaka Adalet
ve Kalkınma Partisi iktidarında devam etmelidir ama maalesef
etmemiştir.
Hiç olmazsa bundan sonra oradaki devletler zaman
aralıklarıyla ziyaret edilebilir; karşılıklı
ziyaretlerde ekonomik, kültürel, sosyal projeler ortaya konulabilir.
Ayrıca, yapılan karşılıklı anlaşmalar da
mutlaka mutlaka uygulanmalıdır. Yani gördüğümüz, yapılan
çeşitli projeler maalesef kâğıt üzerinde
bıraktırılmaya çalışılıyor veyahut da çok
fazla ciddi manada gelişmeler olmuyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Yaptık, ilişkiler gelişti. diyerek neredeyse göz
boyanıyor.
Sayın milletvekilleri, Özbekistan devleti dâhil
olmak üzere, bütün bağımsız Türk devletleriyle
ilişkilerimiz mutlaka mutlaka geliştirilmeli, sorunlar ortaya
konularak çözümlenmelidir. Özbekistan devleti Orta Asyada, 25 milyonun
üzerinde nüfusun yaşamış olduğu bir yerdir. Oradaki
insanlardan, o topraklardan, Taşkentten, Buharadan, Semerkanttan
vazgeçme şansımız diye bir şeyin
olmadığını söylemek istiyorum.
Ayrıca, bugün, Gürcistanda Ahılkelek bölgesine
Ahıska Türkleri geri dönemiyorsa bunun sorumlusu Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarıdır. Geriye dönüş konusu, maalesef, ciddiye
alınmamıştır. Hâlbuki bu bölge Türklerin ana yurdudur.
Burası Türklerin geçmişten itibaren yaşamış
olduğu öz yurtlarıdır. Stalinin yok etmeye
çalıştığı bu insanlar acaba neden desteklenmiyor;
kendi hâllerine, kendi kaderlerine terk ediliyor? Geçmiş dönemlerde
TİKA marifetiyle, kanalıyla Kırım Türklerine ev ve arazi
alınıp o bölgeye geri dönüşleri desteklenmişti. Neden
aynı projeyi Ahıska Türklerinden esirgiyorsunuz? Yoksa Ahıska
Türklerinin Ahılkelek bölgesine dönüşü sizlerin görev sahasına,
TİKAnın görev sahasına girmiyor mu? Sorumuzun
cevabını bekliyoruz.
Ayrıca, Azerbaycanın, Karabağ dâhil,
topraklarının üçte 1i işgal altındadır. Öz
topraklarından zorla çıkarılan insanlar perişan hâlde,
göçmen hâlde, kaçkın hâlde çeşitli bölgelerde maalesef çok zor
şartlar altında yaşamaktadır. Bugünlerde Suriye
mültecilerine, oradaki insanlara, oradaki kardeşlerimize yardım
ediyoruz. Onlara yardım etmek bizim görevimizdir çünkü Türkler tarihin her
döneminde mağdur insanlara gönüllerini açmış, her türlü
imkânlarını da açmışlardır ancak Azerbaycan Türkünün
sorunlarını da her hâlde sahiplenmemiz gerekmektedir. Yani
Karabağda bir işgal varsa, onun etrafındaki 7 tane kentte
işgal varsa bu işgalin sebepleri ve sonuçları ve bundan sonra
neler yapılacağı şeklinde de birtakım
çalışmalar mutlaka yapılmalıdır. Çünkü Azerbaycan
topraklarında, o bölgelerde şu anda dramlar yaşanmaktadır
ama enteresandır, STKlar, sivil toplum kuruluşları da maalesef
oradaki dramları görmüyor.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günüdür.
Acaba 10 Aralık İnsan Hakları Gününde Türk dünyasıyla
ilgili neler yapılmıştır? Azerbaycandaki,
Karabağdaki insanların, topraklarından çocukluk hâllerindeyken
dışarıya çıkarılmış olan o insanların
memleketlerine dönüşleriyle ilgili neden birtakım şeyler
yapılmamaktadır? Bunları öğrenmek istiyoruz.
Tabii, özellikle Hocalı katliamı
Bakınız, Hocalı katliamının kanı
kurumamış olmasına rağmen -işte Dünya İnsan
Hakları Günü diyoruz- Dünya İnsan Hakları Gününde Hocalı
katliamını yapanların hâlâ serbest bir şekilde
gezdiği, devlet başkanı olduğu, başbakan olduğu
bir dünyayı da yaşıyoruz ama herhâlde bunu da ortaya koymak,
bunların sorumlularını da bulmak bizim görevimiz içerisinde
olması gerekmektedir.
Türk dünyasında şu anda birçok yerde
okullarımız vardır: Manasta, Ahmet Yesevi, Azerbaycanda,
Romanyanın Mecidiye bölgesinde. Enteresandır, bu bölgelerdeki
okullarımız da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında
maalesef çok fazla sahiplenilmemiştir. O bölgelerdeki fiziki şartlar
iyice bozulmuştur. TİKA marifetiyle bazı noktalarda -işte
bilgisayardır- birtakım destekler yapılmaya
çalışılmaktadır ama bunlar yeterli değildir. O okullar
mutlaka devletimizin yetkilileri tarafından ziyaret edilmeli ve o bölgeler
takip edilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Doğru.
Manisa Milletvekili Sayın Sümer Oral.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on sekiz dakikadır.
MHP GRUBU ADINA SÜMER ORAL (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine
Müsteşarlığının 2014 yılı bütçe
tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini
sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hazine Müsteşarlığının 2014
yılı bütçe tasarısı üzerinde 15+3 dakikalık sürenin
verdiği imkân dâhilinde iki önemli konuya değinmek istiyorum. Bunun
birincisi, kamu maliyesinin bugün içinde bulunduğu yapıdır.
Diğeri ise yurt içi tasarruf açığının son on bir
yılda her sene biraz daha artan seyri ve bu gelişme sonucu büyüme ve
ekonominin çarklarının bugün büyük ölçüde dış kaynakla
döner hâle gelmiş olmasıdır. Bu her iki gelişme de Hazine
Müsteşarlığınca yakinen izlenen temel alanlardır.
Sözlerimin başında şunu ifade etmek
isterim ki içinde bulunduğumuz küresel ekonomide, küresel konjonktürde
ekonomik bozulmalar, ekonomik dalgalanmalar süratle ve genelleşerek
ilerliyor. Böyle bir ekonomik konjonktürde ülkelere düşen, dış
dalgalanmalara karşı dayanıklı bir yapı oluşturma
ve onu titizlikle koruma gayreti olmalıdır. Esasen, ülke ekonomileri
açısından bunların dışında
sığınacak daha sakin bir liman da mevcut değildir.
Ekonomik yapı ve gelişmeleri
değerlendirirken konjonktürel oluşumları ve bunların
taşıdığı büyüklük ve sonuçları dile getirmekle
yetinilmeyip bunların ötesinde, daha kapsamlı bir analize gidilmesi
gereğine inanıyorum. Böylece nominalizm diye
adlandırabileceğimiz bir tablo yerine, ekonominin, kamu maliyesinin
yapısal durumunu ortaya koyacak, onun seyrini gösterecek reel bir analiz
hiç kuşku yok ki çok daha bir değere sahip olacak. Bu
yaklaşım, beraberinde, özellikle kamu maliyesinde yapısal
düzenleme, reform ihtiyacı olup olmadığını net bir
biçimde ortaya koyacak verileri de beraberinde getirecektir. On bir
yıllık tek başına bir iktidar dönemi sonunda On iki
yıl önce şu idi, yirmi yıl önce bu idi. demek yerine bu
kapsamda bir analiz çok daha isabetli olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dengelere oturmuş sağlam bir kamu maliyesi güçlü bir ekonomi için ön
koşuldur. Nitekim, bizde de, Türkiyede de 21inci asra girerken yani
2000li yılların hemen başında gerçekleştirilen
kapsamlı yasal ve yapısal reformların amacı da
sürdürülebilir bir büyüme ortamı yaratmak yanında, ekonomiyi
dışa karşı daha dayanıklı bir yapıya
kavuşturmak idi. Nitekim, kamu kesiminde bulunan fonların tasfiyesi,
bütçe birliğinin sağlanması, görev zararlarının
tümünün tasfiyesi, Kamu İhale Kanunu, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanunu, Borçlar Kanunu gibi bazı düzenlemeler ve özellikle mali disipline
duyarlılık bu kapsamda yapılanların
başlıcalarıdır.
Sayın Başkan, bütçenin görüşülmesi
sırasında Sayın Başbakan bankaların fevkalade kötü bir
yapıda, içi boş olarak alındığını, öyle bir
Ziraat Bankası alındığını ifade ettiler. Oysa,
kamu bankaları alanında en köklü düzenlemeler, bankacılık
sistemini sağlıklı ve uluslararası standartlara uygun hâle
getirecek düzenlemeler, AKP henüz daha kurulmamışken, Türkiyede
1999, 2000 ve 2001 yıllarında tamamlanmıştı.
Ayrıca, bankaların, özellikle kamu bankalarının -sadece
Ziraat Bankasının değil- finansman yapılarını
sağlamlaştıracak düzenlemeler de gerçekleştirilmiş ve
bu cümleden olarak 2000 ve 2001 yılında 25,1 milyar Türk lirası
görev zararları; 3,2 milyar da sermaye desteği olarak 28,3 milyar
lira karşılanmış, hazine kâğıdı yani devlet
iç borçlanma senedi ve nakit olarak verilmiştir. Dolayısıyla,
Ziraat Bankasının 3 Kasım 2002 tarihinde hazineden bir
alacağı yoktu.
Bakın -esasında bunları ifade etmeye gerek
yok, bugünkü Hükûmet bunları söylemekte çok çekingen davranıyor ama-
Türkiyeyi ziyaret eden IMF Başkanı Madam Christine Lagarde, bütün bu
bankacılık reformlarının 2002den önce
yapıldığını ve bu nedenle, 2008 finansal krizinden
Türkiyenin bankalarının sağlıklı
çıktığını ifade etmiştir. Ayrıca, bunlar,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yayınlarında,
Bankalar Birliğinin yayınlarında da açık açık ifade
ediliyor. Elimdeki kitap, Kasım 2012de Bankalar Birliğinin
çıkardığı bir kitap; aynen şunu söylüyor: Ülkemizde
bankacılık düzenlemeleri konusunda en köklü değişiklikler
23 Haziran 1999 tarihinde yayımlanan 4389 sayılı Bankalar Kanunu
ile meydana getirilmiştir. Daha daha da anlatıyor. Bunlara gerek yok
ama şimdi bunlar ortadayken nasıl olur da bu Hükûmet
Bankacılık sistemini ben yaptım. diyebilir? Bunu da
vatandaşlarımıza bırakıyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Der, der!
SÜMER ORAL (Devamla) Gerçekleştirilen bu
reformlar, makul bir sürede makroekonomik göstergelerin olumlu eğilim
içine girmesini sağlamıştır. 1999 yılında
-altını çizmek istiyorum, 1999da- yüzde 62,9 düzeyinde seyreden
enflasyon oranı 2002 yılında 28,9a, 2003te ise 18,4e
gerilemiştir. Büyüme hızı 2002de yüzde 6,2 olmuş, cari
işlemler açığı ise aynı yıl sadece binde 3
düzeyinde kalmıştır. Oluşturulan bu sağlam
yapının titizlikle korunması, hatta yeni tedbir ve yapısal
düzenlemelerle takviyesi gerekirken buna yeterli özen gösterilmemiş,
dolayısıyla kamu maliyesinde son yıllarda önemli bazı
kırılmalar yaşanmaya başlanmıştır.
Kamu maliyesinin mevcut durumu tepe noktaları
itibarıyla bugün şöyle bir görünüm arz ediyor: Bütçenin harcama
ayağı esnekliğini büyük ölçüde yitirmiş,
katılaşmıştır. Faiz dışı harcamalar
artık faiz harcamalarındaki azalışlarla
karşılanabilecek yapıdan süratle uzaklaşmaya
başlamıştır. Ve bütçemizin harcama kalemleri içerisinde
ileriye dönük fevkalade ciddi sıkıntıları görmemek mümkün
değil. Esasında bunların tartışılması
lazım bütçede.
Bütçenin gelir ayağı, asli ve sürekli kaynak
olan vergi sistemi son derece sağlıksız bir nitelik
kazanmış, verginin sosyal ve ekonomik fonksiyonları âdeta ihmal
edilmiştir. Dolaylı vergilerin vergi yapısı içindeki
payı geride bıraktığımız on bir yılda yüzde
65 oranlarından yüzde 70lere çıkmıştır. Aflar
dışında, vergi yasası alanında, çok sık ifade
edilmiş olmasına rağmen dişe dokunur, köklü bir düzenleme
yapılamamıştır, sadece kurumlar vergisinde bir oran
düşüşü vardır.
Son yıllarda bütçelerde bir defalık gelirler yer
almaya başlamıştır. Bir defalık gelirler bir
defalık giderler için değil, devamlılık arz eden harcama
artışlarını karşılamak amacıyla
kullanılıyor. Geçici gelirlerin daimî gelir gibi ele
alınmış olması, kamu finansmanı açısından
makul bir uygulama olmayıp bütçe dengesi açısından da hayli
yanıltıcı olur, belki bütçe açıklarının gerçek
boyutunu gizler.
Ayrıca, bütçe giderek büyük bir fona
dönüşmektedir. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununda 2007 yılında yapılan değişiklik ve bütçe
kanununa konulan hükümlerle, bütçeye ödenek eklenmesi ve tertipler
arasında tahsisat aktarılmasında Meclise ait olan, bütçe
hakkının da bir gereği olan yetki Maliye Bakanına
devredilmiştir. Böylece, yıl içinde Meclisin bilgi ve onayı
dışında önemli büyüklükte ödenek ilaveleri
yapılmaktadır. Uygulama, Sayıştayca her yıl
eleştiri konusu yapılmasına rağmen, artarak devam
etmektedir.
Toplu Konut İdaresi yani kısaca TOKİ,
konut yapımı dışına çıkarak âdeta eski
Bayındırlık Bakanlığının yerini almaya
başlamıştır, şu farkla: Meclisten ödenek alma ve Kalkınma
Bakanlığı izni aranmadan Kamu İhale Kanununun süreç ve
ilkelerine uymak zorunda değildir. Gelir ve gider durumu, harcama
esasları şeffaflıktan uzak bulunuyor. Gizli bir fon demek belki
daha doğru olacak. Fon üzerinde Meclisin denetimi yoktur, gerçek bir
Sayıştay denetimi ise mevcut değildir.
Bütçe disiplininin önemli ayaklarından biri de Kamu
İhale Kanunudur. Bu, ne yazık ki bütçenin büyük bir fon gibi
yönlendirilmesine yol açan unsurlardan biri hâline gelmiştir. Gerçekleştirilen
değişikliklerle pek çok harcama ve kurum bu kanun kapsamı
dışına çıkarılmıştır.
Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve Kamu İhale
Kanunundaki değişiklikler birlikte değerlendirildiğinde,
bütçenin bir fon gibi yönlendirilmeye başladığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Torba kanun uygulamalarından sonra, görünen o ki torba bütçelere
doğru da adım adım ilerliyoruz. Hayırlısı.
Ekonomilerde mali disiplin sözde icraat ile
sağlanmaz. Mali disiplinden hiç fedakârlık yapmıyoruz. demek
bir şey ifade etmez bunun icraatla gösterilmesi lazım. Bütçe
açıkları, eğer bütçe açıklarından bahsediliyorsa bu da
tek başına mali disiplinin ölçüsü olamaz. Mali disiplin, kamu
maliyesi uygulamalarının bütününden ortaya çıkacak bir sonuçtur.
Yukarıda özet olarak belirtilmiş bulunan uygulamalar mali disiplinin
bugün hayli zedelenmiş olduğunu açık bir şekilde ortaya
koyuyor.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri;
yurt içi tasarruf düzeyi, ihtiyacımız olan büyümenin temini
açısından bir ön koşuldur. Bugün, Türkiye, yılda ortalama
yüzde 7ye yakın -belki 7 olmayabilir ama 7ye yakın- bir büyüme
oranındadır. Geride bıraktığımız on bir
yıllık sürede yurt içi tasarruflar her yıl azalan bir
eğilim içine girmiştir. 2002 yılında gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 19u düzeyinde olan tasarruf oranının 2013
yılında yüzde 12ler seviyesine gerilemesi beklenen bir durum. 2012
yılında yüzde 14,5 olan oranın bir yıl içinde yüzde 12lere
gerilemiş olması, bir yıl içinde 2 puan birden düşmesi son
derece düşündürücüdür. Bu, tam dramatik bir tablodur. Özel kesim
tasarruflarında ise tablo daha da kötüdür. İç tasarruflardaki bu
gelişmeye çare bulunmadığı sürece Türkiyede büyüme sorun
olmaya devam edecektir. Bu alanda alınan bazı tedbirler ne yazık
ki yetersiz kalmıştır.
Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarlarında dünyanın en yüksek cari açık veren ülkelerinden
biri hâline gelmiştir. 2002 yılında gayrisafi yurt içi
hasılanın binde 4 oranında olan cari açık, 2011 senesinde
yüzde 10lar düzeyine çıkmıştır. 2003-2012 arasında,
on yılda, cari açık 331 milyarı aşmıştır, bu
kadar kaynak yurt içinden yurt dışına
çıkmıştır. Cari açıktaki büyüme tek başına
enerji ithalatına da bağlanamaz. Enerji dışında da
cari açık vardır. Cari açığın aşırı
büyüklüğü yanında finansman yapısında da gittikçe
bozulmalar görülüyor.
Yurt içi tasarruf açığını küçültecek,
cari açığı düşürecek dişe dokunur yapısal
düzenlemelere gidilmemiştir. Alınan bazı tedbirler varsa da
bunların beklenen sonuçları verdiği söylenemez. Yurt içi
tasarrufların yeterli düzeyde olmayışı, cari işlemler
açığının yüksek düzeyde seyri, ekonomi ve büyümenin
çarklarının bugün büyük ölçüde dış kaynakla dönmesine neden
olmuştur. Bu durum, bünyesinde önemli riskler taşımaktadır.
Türkiyenin dış borcu 2013 yılı
ikinci çeyreğinde 367,3 milyar dolardır. Bu borç 2002de 129,5 milyar
dolar idi. Özel kesimin dış borcu bu dönemde 43,1 milyar dolardan
252,3 milyar dolara yükselmiştir.
Ekonomimiz ve özel kesim için fevkalade önemli bir
diğer gösterge olan açık döviz pozisyonu, 2002de negatif 6,5 milyar
dolar iken 2013 yılının ikinci çeyreğinin sonunda negatif
165,3 milyar dolara çıkmıştır. Borcun nispi olarak ifade
edilmesi, bu anlattığım mahzurları ve durumları
gidermez, Türkiye'nin dışa karşı
bağımlılığını ve
kırılganlığını da gidermez. Bu rakamlar,
ekonomimizin bugün dışa karşı ne ölçüde
bağımlı hâle dönüştüğünü, kırılgan
yapısını ortaya koyan önemli göstergelerdir.
Nitekim, Amerikan Merkez Bankası Federal Rezervin
geçtiğimiz mayıs ayı başında açıklamış
olduğu, tahvil alım miktar sınırlamasından en fazla
etkilenen, millî parası en fazla değer yitiren ülkelerin
başında Türkiye gelmektedir, yüzde 15 oranları seviyesindedir.
Özellikle Amerikan Merkez Bankası FEDin 5 Mayıs 2013 tarihindeki
açıklaması sonrası gündeme gelen kırılgan beşli
adı verilen bir grup vardır, BRICS olarak bilinen gruba benzer bir
grup. Burada, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya, Türkiye ve Hindistan
bulunuyor. Bu ülkelerin böyle bir grup içinde değerlendirilmesinin
nedenleri olarak yüksek cari açık oranları, yüksek enflasyon
oranları ve büyüme performanslarındaki düşüşler
gösteriliyor. Bu grubun içinde Türkiye, enflasyon oranı
bakımından Hindistandan sonra 2nci en kötü, cari açık
açısından ise en kötü ekonomi durumunda görülüyor; tablo bu.
Sayın Başbakan, Merkez Bankasındaki esasen yarısından
fazlası başkalarına ait olan brüt döviz rezervlerinden her salı
günü söz ediyor da nedense bu rakamlar gelince göz ve kulak
kapatılıyor.
Yukarıda belirtilen kamu maliyesi ve yurt içi
tasarruf açığı gibi sorunlar yapısal niteliktedir.
Yapısal sorunlar, geçici tedbirlerle değil, yapısal
düzenlemelerle çözümlenir. Geride bıraktığımız on bir
yılda, ekonominin gereği yapısal reformlara sıcak
bakılmadığı çok açık biçimde görülüyor. 2005, 2006,
2007 yıllarında konjonktür bu açıdan son derece uygundu, önemli
fırsatlar kaçırılmıştır.
Bir küçük örnek olarak söylüyorum: Sayın Ali Babacan,
tüm uğraşılarına rağmen, mali kuralı bir türlü tatbikata
koyamadı. On bir yıllık bir iktidar kendi döneminin
değerlendirmesini ve bugünün önemli sorunlarını bir tarafa
bırakmış eski yılların defterlerini açmaya
başlıyorsa doğrusu gidişatın pek de hayırlı
olduğunu söylemek mümkün değildir.
Sayın Başkan, teşekkür eder, bütçenin
hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Oral.
Barış ve Demokrasi Partisi adına,
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
Buyurun efendim. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün akşamdan bu yana
bölgeden gelen telefonların sayısı 200ü aştı. Cizre
gibi on yılda bir kar yağışının olduğu bir
ilçemiz dâhil; İdil, Mardin, Siirt, zaten Hakkâri tarafı her
kış kapanır -bu bilinir ama- Nusaybin, İpek Yolu yani
Mersin, Antakya, Antepten Habura kadar olan transit yolda -ki en önemli yol- 1 metreyi aşkın
kar yağışı nedeniyle gerçekten büyük bir afet
yaşanıyor. Her noktadan çok sayıda aracın şarampole
yuvarlandığı, kiminin mazotunun bittiği, çoluk çocuk
hastaların olduğu bilgileri geliyor. Şu görüntüler, hemen biraz
önce, bir saat önce aldığımız görüntüler bunlar. Ki
Cizreye on yılda bir o da 5 santimetre kar yağar. Ama, elli yıl
önce bir kırmızı kar yağmıştı, büyük bir
felaket yaşanmıştı; 2 metreyi aşkın olduğu
söylenir, büyüklerimiz anlatır, biz de çok çocukken gördük. O
felaket yaşandığı zaman uçaklar hem yiyecek
atıyorlardı hem de hayvanlar telef olmasın diye arpa
torbalarının atıldığı bir dönemdi. Bunu mutlaka o
dönemde yaşayanlar bilirler.
Bu
resimler şehir merkezinde çekilmiş çünkü şehir merkezinin hemen
1 kilometre ötesinde mahsur kalmış durumda araçlar ve tek olanak,
şehir merkezlerinde belediye araçları şu an faaliyet gösteriyor.
Bu gösterilen araçlar da belediye kepçeleri ki çok etkili olamıyor.
Buradan
baktığımız zaman, tabii ki yağış bir
doğal afet. Bölgeden gelen telefonlara baktığımız
zaman, özellikle İdil-Nusaybin arasındaki İpek Yolu,
İdil-Cizre arası. Yine, İdil-Midyat arasında Midyat
Belediyesinin greyder ve buldozerleri yardıma gidiyor ve onlar da
şarampole yuvarlanıyor; 100ün üzerinde aracın
kaldığı
İdil-Cizre arasında 70 civarında,
Balveren tarafında 100ün üzerinde aracın, yine Nusaybin
arasında on beş saat... İlginçtir, Mardin-Diyarbakır gibi
gidiş-geliş yolu olan bir güzergâh bu, çok önemli bir merkezde
maalesef on beş saatten beri yollar
kapalı ve araçta insanlar.
Midyatın
Bagok bölgesinde göçebelerin yaşadığı, İdilin
Sırtköy civarında yine göçerlerin yaşadığı çadırların
tamamının yağış nedeniyle çöktüğü, Yayvantepeden
sonra Erzanıh köyü
Şu an son gelen telefonda İdilin Sulak köyü ve Alcanya
mezrasında çocuk ve ağır hastaların da olduğu,
araçların, konvoyun maalesef karda kaldığı bilgisi geldi.
Şimdi, buradan baktığımız zaman
böyle bir afat durumunda, bir felaket durumunda, yağış durumunda
kim akla gelir? İlk akla gelen işte, kurtarma ekipleri oluyor,
yardımları oluyor. Tabii ki Karayolları akla gelir,
Ulaştırma gelir, Karayollarının yol açması gerekir en
önemlisi ama maalesef, benim Şırnak vilayetinde görüştüğüm
ilçe kaymakamı ve belediye başkanlarımız bu konuda
Karayollarının bu ulaşım noktalarına hâlâ
erişemediğini bize bildirdiler.
Beni üzen bir şey tabii, şunu açık ifade
etmek istiyorum, yeni haberler düştü Güneydoğu kara teslim. diye.
Diyarbakırda, Şırnakta, Mardinde okullar tatil.
İşte, Şırnakta kar 1 metrenin üzerinde. Mahsur kalan
yerlerin haberleri, kapanan köy yolları
Tabii ki Şırnak,
Hakkâri dağlık bölge, o zaten bilinen bir gerçek ama bunlar ovada
yaşananlar.
Şimdi, buradan baktığımız zaman,
insanların, hasta olanların, yolda kalanların, yakıtı
biten araçların ve gerçekten yaşama mücadelesi veren insanların
ta Diyarbakırdan Besta derelerine kadar, Güçlükonaktan Uludereye kadar
-ki oradan da haberler geldi- yaşanan bu olumsuzlukların
karşısında tabii ki Karayolları tek başına
yeterli değildir. Sağlık Bakanlığının
helikopterleri olur -tabii ki Ulaştırma
Bakanlığının var- Orman Bakanlığının
yangın helikopterleri böyle dönemlerde devreye girer. Bizim bölgede,
maşallah, Skorsky, Kobra çok. Güvenlik
Müsteşarlığının da bütçesini görüşüyoruz. Yani,
bu helikopterler, bu kobralar insani yardım konusunda bu çözüm sürecinde
havalanıp bir yardımcı olsalar ne olur diye düşünüyor
insan. Şaşırıp kalıyoruz.
Ben sabah AFADı aradım Genel Müdürü
bağlayın. dedim, Şurada bir tören var, oradadır.
dediler. Özel Kaleme ulaştım, dedim Böyle bir şey
yaşanıyor, bilginiz var mı? Bilgileri yok. E, ilimizle bir temas
kuralım, bize bir cevap gelmiş mi? İli aramışlar,
ilden bir talep gitmediği, valilikten bir talep gitmediği söylendi.
Sonra, Sayın Atalayla burada görüştüm, durumu aksettirdim: Böyle
böyle bir durum yaşanıyor, bu ciddi bir durum. Sayın Atalayla
görüştükten sonra 11.30du, en son bana AFADdan, Özel Kalemden gelen
-dönen- telefon, saat 12.30: Şırnak Valiliğiyle görüştük,
yeni talep aldık, ödenek gönderdik. İşte, böyle bir olayda,
böyle acil bir durumda, insanlar, hastalar, yolda kalanlar, yakıt,
bunları dikkate aldığınız zaman bir sosyal devletin
bütün refleksleriyle harekete geçmesi gerekirken maalesef bir milletvekilinin
AFADı araması, bakanla görüşmesi, arkasından kaymakam ve
belediye başkanlarıyla görüşmesinden sonra bunun dikkate
alınması bizim bu konularda hâlâ yeterli bir örgütlenme ve ani bir
kriz merkezi hareketliliği içinde olmadığımızı
gösteriyor. Peki, elli yıl önce uçaklar kalkıp torbalarla hem yiyecek
hem hayvanlar için arpa atarken elli yıl sonra, bu kadar
gelişmiş, dünyanın 16ncı büyük ekonomisi böyle bir kar
yağışı karşısında bu kadar
hazırlıksız yakalanabilir mi? Yakalanıyor demek. Sadece,
kar yağdığı zaman İstanbulda kriz oluyor, trafik
kapanıyor, okullar tatil oluyor, Ankarada oluyor ama ülkenin diğer
bölgelerine baktığınız zaman maalesef sorun olmuyor.
Bu konudan baktığımız zaman,
vatandaşın vergilerinin yerini bulması, öncelikle bu tür acil
durumlarla işlev görmesi son derece önemlidir. Elbette ki bu bölgelerin
bir kısmı Şırnak, Uludere, Beytüşşebap
tarafı sürekli kar yağan bölgelerdir. İşte görüyoruz
bazı valiliklerde donanımlı araçlar var. Rizeye AFAD aracı
tam donanımlı -Başbakanın şehrinde- verilmiş.
Sanıyorum bu durumda olan aynı şehirlerin hepsine yani
bir Bitlise, bir Vana herhâlde bunun aynı şekilde
yapılması... Ki il özel idare üzerinden bu modifikasyonu
tamamlanmış arama-kurtarma araçları teslim ediliyor. Neden
yok? sorusuna hakikaten cevap aramak istiyoruz ve bu, harcamaların
sağlıklı yapılabilmesi açısından son derece
önemlidir.
Burada,
şunu ifade etmek istiyoruz -ki bu kısa konuşma süresi içinde-insanlarımız
on sekiz saat -ki iki saat oldu- yirmi saattir bu sıkıntı
içindeler, herkesi duyarlılığa çağırıyoruz.
Sayın Bakanlığın diğer ilgili bakanlıkları
da harekete geçirmesini diliyoruz. Bütün yurttaşlarımıza da
buradan geçmiş olsun diyoruz. Bütün çığlıkları yerini,
adresini bulmuştur. İnşallah, bu sıkıntıdan
kurtulacaklardır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
- Teşekkür ederim Sayın
Kaplan.
Diyarbakır
Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.
Buyurun
Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz
on beş dakikadır.
BDP
GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle bütün
arkadaşları saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, 4 Mart 2010 tarihinde Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşundan günümüze kadar devam eden ve hâlen de çözülmeyen Kürt sorunu
nedeniyle yeni bir kurumla tanıştı. Kuruluş amacı her
ne kadar Terörle mücadele alanında politika ve stratejiler
geliştirmek. olarak tanımlansa da artık tüm Türkiye, başta
Kürt sorunu olmak üzere, Aleviler, azınlıkların
karşılaştığı sorunlar gibi, sorun alanları
üzerinde çalışan bir kurum olduğunu anlamış durumdadır.
Bu nedenle, kurum, öncelikle kuruluş amaçlarını yeniden
tanımlamalıdır. Elbette ki terör ve terörle mücadele bugün dünyadaki pek çok ülkenin gündemindedir ve
gündeminde de olması gereklidir. Ancak Kürt sorununu terör sorunu olarak
görmek, bunu önlemek, bitirmek amacıyla yeni bir kurum oluşturmak
doğru ve gerçekçi değildir. Bu nedenle Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı Kürt sorununun demokratik
barışçıl yolla çözümünü esas alan bir çalışma
yürütecekse başta kuruluş nedenlerini, amaçlarını ve sorun
alanlarını doğru tanımlamak durumundadır. Zaten
Türkiyedeki esas sorun tam da budur, sorun doğru tanımlanmıyor,
Terör sorunu var, terörle mücadele esastır. deniyor.
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı eğer gerçekten sonuç almak istiyorsa Türkiyede
Kürt sorunu vardır ve bu sorun Türkiye Cumhuriyetini kuran temel iki
halktan biri olan Kürt halkının cumhuriyetin kuruluşuyla
birlikte dil, kimlik ve öz yönetim hakkının gasbedilmesiyle ortaya
çıkan bir sorundur diyebilmelidir. Eğer bu haklar gasbedilmeseydi,
asimilasyon ve inkâr politikası uygulanmasaydı bugün Kürt sorunu
diye bir sorun olmayacaktı diyebilmelidir. Ve yine, bugün terör sorunu
olarak görülen sorun inkâr ve asimilasyon politikasıyla ortaya çıkan
Kürt sorunudur ve PKK de bu politikanın sonucu olarak ortaya
çıkmış bir örgüttür yani PKK Kürt sorununun nedeni değil,
sonucudur diyebilmelidir. Ve yine, Türkiye'nin imza attığı
Birleşmiş Milletler gibi uluslararası sözleşmelerde de
belirtildiği üzere kimliği, dili inkâr edilen bir halkın isyan
etme hakkı vardır. İşte, Kürt halkı da tam 28 kez
isyan hakkını kullanmış ve sonuncusu da 29uncu
isyandır diyebilmelidir. Ve yine, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı tam doksan yıldır devam eden büyük
acılara, büyük trajedilere neden olan bu sorunun çözümünde önemli bir
görev ve sorumluluğu yerine getirmek için kurulmuştur diyebilmelidir.
Bu zor ve tarihî görevi başarmak üzere yola çıktık
diyebilmelidir.
Biz gerçekleri Türkiye halkına anlatmanın
zorluğunu ve bu anlamda da Sayın Beşir Atalayın işinin
hiç de kolay olmadığını biliyoruz. Ama
Müsteşarlık kuruluşunun üç yılını geride
bırakırken, Kürt sorunu ve çözümü noktasında belli bir
aşamaya da gelinmişken kullanılan bu problemli dilden
vazgeçilmelidir çünkü bu dil çözümü zorlaştıran bir dildir, süreci
sıkıntıya sokan bir dildir. Eğer amaç gerçekten bu tarihî
sorunu çözerek Türkiyeyi demokratikleştirmek ve demokratikleştirerek
Avrupa ve Orta Doğunun güçlü ülkesi yapmaksa çözüme yönelik
yaklaşımlar da ona göre olmalıdır. Dil, çözüm dili
olmalıdır; dil, barış dili olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, 21 Mart 2013 tarihî Nevroundan
sonra başlayan demokratik çözüm ve barış sürecinin, çözüm
karşıtlarına rağmen, Türkiye genelinde yüzde 70 ve Kürt
halkınca da yüzde 90 düzeyinde bir kabulü ve
karşılığı vardır. Onay verenler, Türkiyede
artık bir Kürt sorunu olduğuna ve çözülmesi gerektiğine
inananlardır, birlikte, eşit ve özgür yaşamamız
gerektiğine inananlardır, ülkesini sevenlerdir, gerçek
yurtseverlerdir. Şimdi, bize göre, toplumda çözüm ve barış sürecinin
bu kadar karşılığı varken yapılması gereken
hızla yol almaktır çünkü çözüm süreçleri hassas süreçlerdir. Hem
ulusal hem de uluslararası anlamda, süreci sabote etmek ve süreci
boşa çıkarmak isteyenler olabilir, olacaktır da. 9 Ocak Paris
katliamı bunun en güzel örneğidir.
İşte, eleştirimiz tam da bu noktada Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına yöneliktir. Çözümü
zamana yaymak, ertelemek, ötelemek, tam da barışı istemeyen
güçlerin hareket alanını genişletecek ve umutlarını
artıracaktır. Bu alanı daraltacak ve umutları kıracak
tek şey de hızlı hareket etmektir. Bu nedenle, sürecin yürütücü
aktörlerinden biri olarak Sayın Beşir Atalay, İmralıda bir
yıldan beri Sayın Öcalan ile sürdürülen diyalog sürecinden müzakere
sürecine geçilebilmesi için tüm dünya örneklerinde, Güney Afrikada,
İrlandada da olduğu gibi, barış ve çözüm sürecinin yasal
dayanaklarını oluşturacak gerekli yasal düzenlemeleri Meclisin
gündemine en kısa zamanda getirmelidir.
Değerli milletvekilleri, neredeyse bir yıldan
beri bu ülkede çatışmalar yaşanmıyor, ateşkes süreci
devam ediyor, operasyonlar durmuş durumdadır. Şüphesiz ki sonuca
ulaşma açısından gelinen nokta önemlidir ama daha da önemli olan
bundan sonrasıdır. Sürecin devamı ve sonuç
alıcılık için gerekli yasal dayanakları oluşturacak
yasalar kadar, süreci izleyecek ulusal ve uluslararası bir gözlemci
heyetinin oluşturulması ve kamuoyunun kaygılarının
giderilmesi için gazeteci ve akademisyen heyetinin İmralıya gitmesi
gereklidir. Mutlaka, hayatın ve yaşamın gerçeğinden uzak,
tarihî ve mevcut gerçekleri kabul etmeyen, Orta Doğudaki gelişmeleri
doğru okuyamayan ve âdeta hayal dünyasında yaşayanlar
yapılması gerekenlere ve yapılacaklara karşı
çıkacaklardır fakat süreç, tüm karşı
çıkışlara rağmen gerçekleri görme, doğru analiz yapma,
doğru sonuçlara ulaşmak için hayal dünyasında
yaşayanları hayalleriyle baş başa bırakıp yola
devam edilmesini ve hiçbir şeye heba edilmemesini gerektiren süreçtir.
Zira, 2009 yılında çözüme zemin hazırlamak
için Haburdan gelen barış grupları Kürt halkı için,
barış ve çözüm isteyenler için büyük bir çözüm ve barış
umudu yaratmıştı. Yıllardır çözüm ve barış
için mücadele eden Kürt halkının, evlatları ve
yakınları ile buluşması ve kucaklaşması büyük bir
coşkuya neden olmuştu ama bu coşkuyu ve sevinci bile anne
babalara, halka çok görenler, yaşananları anlamak yerine
saldırarak sürecin başlamadan bitmesine neden oldular. O zaman, bu
saldırılar karşısında Hükûmet olarak direnemediniz.
Oysa, sizlerin de bildiği gibi, barışı gerçekleştirmek
savaşı yürütmekten daha zordur. İktidarınızı
korumak ve kalıcılaştırmak için yeniden, bilindik,
denenmiş ama sonuç alınamamış güvenlikçi politikalara geri
döndünüz. Bu politikalar nedeniyle 2009dan bu yana binlerce kişi
tutuklanmış, demokratik sivil eylemlerde 150ye yakın kişi
katledilmiş, çatışmalarda sadece 2002 yılında bini
aşkın asker, polis ve gerilla yaşamını
yitirmiştir.
Değerli arkadaşlar, politika ve siyaset bir
cesaret ve kararlılık işidir. İşte, bu çözüm ve
barış karşıtı zihniyete karşı cesaret ve
kararlılıkla direnebilseydiniz bugün bu sorun çözülmüş,
ölümlerin önüne geçilmiş olacaktı ve bizler şu anda burada
farklı konuları tartışıyor olacaktık.
Değerli milletvekilleri, 2013 Ocak ayı, 2009
Habur sürecinin başarısızlığından sonra,
yürütülen her türlü güvenlikçi politikanın hükmünün
kalmadığının, Kürt halkının ne tür yöntemle
üzerine gelinirse gelinsin hak ve özgürlüğünden asla
vazgeçmeyeceğinin anlaşıldığı yıl
olmuştur. Artık yeni dönemden, yeni bir süreçten bahsediyoruz.
Şimdi süreç, demokratik reformları hızla yapma sürecidir.
Eğer Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının görevi, çözümün ve
barışın politikasını, stratejisini geliştirmekse
bunun gereğini yapmalıdır. Müsteşarlık tarafından
hazırlanan ve büyük bir beklenti yaratılarak Sayın Başbakan
tarafından 30 Eylülde halka açıklanan demokrasi paketi gibi paketler
bizi çözüme götürecek paketler değildir. İçinde Kürt
halkının siyasi iradesinin Mecliste temsiliyetinin önüne geçmek için
konulan seçim barajının düşürülmesini içermeyen, ana dilde
eğitim hakkının bir hak olduğunu kabul etmeyen, köye
dönüşleri sağlamayan, koruculuğu kaldırmayan paketler
oyalama paketleridir. Bu oyalama politikasından hızla vazgeçmek ve
yeni anayasanın yapımı, cezaevlerinin boşaltılması,
silahlı güçlerin demokratik siyasal yaşama katılımı gibi
çözümü direkt etkileyen konularda ilgili uluslararası deneyimlerden
yararlanılarak esaslı beklentileri karşılayan bir
çalışmanın mutlaka yapılması gereklidir.
Değerli milletvekilleri, demokratik çözüm ve
barış süreci son derece hassas bir aşamaya gelmiştir. Bize
göre, Hükûmet olarak üzerinize düşen tarihî sorumlulukları yerine
getirmeyle ilgili tarihî bir sorumluluk ile karşı karşıya
olduğunuzu hatırlatmak isteriz çünkü sürecin başarıya
ulaşmaması kaos demektir. Artık bu ülke insanının yeni
çatışmalı süreci ve kaos ortamını kaldırma durumu
kalmamıştır. Türkiyenin, Türkiyedeki demokratik kamuoyunun
beklentisi çözüm ve barışın da sağlanması yönündedir.
Değerli milletvekilleri, süreç bu kadar
hassasiyetini korurken, âdeta bıçak sırtında ilerlerken
yanlış bir politikanın ürünü olan KCK adı altındaki
siyasi operasyonlar hâlen sürmektedir. Demokratik eylemlere tahammülsüzlük had
safhadadır. Her demokratik eyleme polisin müdahalesi,
saldırısı ile sivil katliamlar yapılması eğer bir
politikanın parçası değilse Sayın Başbakanın
deyimiyle herhâlde ileri demokrasi örneğidir.
Sayın Başbakan, birçok konuşmasında
demokrasimizin her geçen gün daha ileriye gittiğini belirtmişti. Daha
bir hafta önce Yüksekovada Reşit ve Veysel İşbilir ile Bemal
Topçu katledildi. Licede Medeni Yıldırımın, Gezi
direnişi sırasında Ali İsmail Korkmaz, Ethem
Sarısülük, Abdullah Cömert, Ahmet Atakan ve Mehmet
Ayvalıtaşın demokratik eylemlerde katledildiği böyle ileri
bir demokrasi örneği dünyada yoktur; olsa bile değerli
arkadaşlar, demokrasilerde, demokratik bir hukuk devletinde katliamı
yapanlar, sorumlular bulunur, adalete teslim edilir fakat bizde, kamu
görevlileri olmalarına rağmen, yargı önüne çıkarılan,
cezalandırılan çok az olduğu gibi, çıkarılanlar da ya
beraat etmekte ya da çok az cezalarla cezalandırılmaktadır. Bu
tablonun karşılığı, Hükûmetin dediği gibi,
demokrasi değildir. Bu anlamda, AKPnin en önemli özelliği kendine
demokrat bir parti olmasıdır. Türkiye er ya da geç gerçek demokrasi
ile radikal demokrasi ile karşılaşacaktır. Gerçek
demokrasilerde de kendine demokrat olanlar olmayacak, suçlular çeşitli
kaygılarla asla korunmayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının güvenlikle ilgili
operasyonel bir faaliyeti bulunmamasına rağmen, ayrılan bütçe
rakamsal olarak önemlidir. 2014 yılı için ayrılan bütçe 20
milyon 944 bin Türk lirasıdır, aynı zamanda, örtülü ödenekten de
bütçe alan bir kurumdur. Türkiyede örtülü ödenek bütçesinin
kullanımı, hepinizin bildiği gibi, açıklanmamaktadır.
Biz, ayrılan her iki bütçenin de barışa ve
çözüme hizmet eden işlerde, insanlık yararına
kullanılmasını temenni ediyor, diliyor, hepinize tekrar
saygılar ve sevgiler sunuyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Van Milletvekili Sayın Nazmi Gür. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
BDP GRUBU ADINA NAZMİ GÜR (Van) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, merkezî yönetim bütçe
kanunu tasarısı üzerine özellikle Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı ile Türkiye İnsan Hakları Kurumu
adlı iki kurumun bütçeleri üzerine söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde birçok kez, Vanda yaşanan deprem
sonrası halkımızın
karşılaştığı zorlukları, Vanın
karşılaştığı zorlukları dile getirdik,
Hükûmete öneriler sunduk. Bu konuda kanun tasarıları
hazırladık ve halkın beklentilerini, Van halkının
beklentilerini, devasa sorunların çözümü için, sürekli, hem
bakanlıklarla hem bu kürsüde önerilerimizi, düşüncelerimizi dile getirdik
ancak şu ana kadar Van ilinde depremin yani 23 Ekim ve 9 Kasım 2011
tarihlerinde yaşanan iki büyük depremin ne acısı ne
sorunları ne de bıraktığı izler silinmiş
değil. Bu konuda yaptığımız girişimlerin büyük
bir kısmı maalesef sonuçsuz kalıyor. İşte, hâlâ,
depremden sonra yaklaşık iki yıldır -üçüncü kışa
giriyorlar- 100-120 aile konteyner kentlerde yaşam savaşı
veriyorlar. Bu ailelerin tek isteği, yine deprem sonrası süreçte
yapılan konutların onlara da tahsis edilmesi, onların da
faydalanması çünkü kiracı olduklarını iddia ediyorlar,
kiracı olduklarını söylüyorlar ve bu yoğun kar
altında, şiddetli kış koşullarında -maalesef
çocuklarıyla birlikte yaşlılar, hastalar- bu konuda Hükûmetin,
oradaki yerel yöneticilerin, özellikle valinin bilgisi dâhilinde elektrikleri
kesilmiş durumda ve yaşam mücadelesi veriyorlar. Buna
tanıklık eden insanlardan birisi de Sayın Burhan Beydir, Van
Milletvekili. O da çok yakından takip ediyor, bunun farkındayız,
biliyoruz ama ne kendisi ne bizler maalesef bu konuda henüz çözüm üretmiş
değiliz. Bugün sevindirici bir haber aldık; Van Belediyesi, kesilen
elektriklerin bağlanması ve orada kullanılacak elektriğin
yükünü alabilmek için başvurdu ve umarım belediyemizin
girişimiyle bu soğuk kış yetmezmiş gibi
halkımız orada karanlıkta kalmaz ve oradaki ailelere elektrik
verilir, hiç olmazsa elektrikle ısınma olanağına
kavuşmuş olurlar. Bunu da Belediyemiz büyük bir fedakârlıkla
yerine getirecektir.
Değerli arkadaşlar, baştan itibaren, biz,
özellikle Van depreminden sonra ayrımcılık
yapıldığını iddia ettik, hep bir
ayrımcılık olduğunu gündeme getirdik. Neden? Çünkü,
birincisi, depremden hemen sonra bütün Van halkının beklentisi,
kamuoyunun beklentisi Vanın bir afet bölgesi olarak ilanı üzerine
idi ancak hatırlayın, o dönemde Sayın Başbakan Biz afet
ilan edersek oraya bir tek çivi çakılmaz. demişti. Oysa Marmara
depreminden hemen sonra o büyük depremden etkilenen il, ilçeler, köyler âdeta
yeniden yaratıldı. Orada afet ilan edilmişti, devlet bütün
gücüyle oraya yüklendi, neredeyse, o kentleri, o şehirleri, o ilçeleri, o
kasabaları yeniden yarattı ve bugün insanlar depreme
dayanıklı konutlar içinde. Oranın ekonomisi yeniden
yapılandı, iş sahibi olanlar, esnaf devletin, Hükûmetin
sağladığı, aldığı önlemler neticesinde bugün
eski hâline kavuştu diyebiliriz. Tabii ki depremin yaraları, yarattığı
travma tümüyle sarılmaz ancak büyük ölçüde
sarıldığını düşünüyoruz. Ancak Vanda böyle bir
yol izlenmedi. Her nedense Hükûmet orada afet ilan etmedi ve yaklaşık
36 bin konut TOKİ marifetiyle yapıldı ve halka
satıldı. Dağıtıldı demiyorum ya da verildi
demiyorum çünkü yirmi yıllık, iki yılı ödemesiz, on sekiz
yılı geri ödemeli bu konutlar hak sahiplerine
dağıtıldı. Tabii, konutlar
dağıtılırken, örneğin; Edremit TOKİde suyun yeni
bağlandığını, bir ay önce
bağlandığını söylemekte fayda var ya da TOKİ
konutlarının büyük bir kısmının kanalizasyonunun göle
aktığını söylemekte de fayda var. Bu konuda altyapı
sorunları henüz çözülmüş değil.
Neden peki afet ilan etmedi? Çünkü afet ilan etseydi
orada depremin büyük yükünü halk değil, devlet kendi üzerine almış
olacaktı, Vanın ekonomisi ile birlikte halkın yaraları
daha çabuk sarılacaktı ve böylece Hükûmet bir
ayrımcılık yapmamış olacaktı. Çünkü biz biliyoruz
ki geçmişte, Gölcük ve İzmit bölgesindeki depremlerde özel bir kanun
çıkarıldı; 4731 sayılı Yasayla oradaki esnafın,
sanayicinin vergisi terkin edildi. Bizim bütün girişimlerimize
rağmen, Van esnafının, Sanayi ve Ticaret Odasının
bütün girişimlerine rağmen maalesef Hükûmet böyle bir yolu Van için
seçmiş değil. Ama biz burada, bu kürsüde ısrar ediyoruz tekrar: Van esnafının, ticaret
odalarının, sanayicisinin bu sorununun çözümü için Hükûmet derhâl bir
özel kanun -tıpkı geçmişte, geçmiş koalisyon hükûmetinin
çıkardığı, yürürlüğe giren ve bölgedeki
kalkınmayı, ekonomik kalkınmayı, gerçekten sağlayan,
x eden bu yasayı- Van için de
çıkarsın.
Biz parti olarak bu konuda birçok yasa önerisi sunduk.
Umarım Hükûmet bunları dikkate alır ve Van esnafını,
sanayicisini rahatlatacak, kalkınmaya gerçekten
yoğunlaştıracak bu vergi terkini kanununu bir an önce yasalaştırır.
Van halkının ve Van esnafının, Van sanayicisinin tek arzusu
budur. Çünkü, değerli arkadaşlar, Vandan toplanacak bu iki
yıllık vergi belki Türkiyede toplanan vergi içinde çok azdır.
Vanın Türkiyede toplanan vergilere katkısı yaklaşık
binde 2 civarındadır. Bu binde 2lik bir dilimin affa
uğraması, terkin edilmesi Türkiye ekonomisine çok büyük bir yük
getirmez ancak Vanda ekonomiyi yeniden canlandırır, Vanda ekonomik
atılımı yeniden sağlar, esnafımız, sanayicimiz
moral bulur ve böylece Van kendini yenileme şansına kavuşur
çünkü şu anda Vanda gerçekten çivi çakılmıyor. TOKİ
konutları dışında Vanda iş yapan müteahhitler
-özellikle konut sektöründe çalışan müteahhitler- son iki
yıldır tek bir konut dahi yapmış değiller. Bunun da
Van ekonomisine yansımasının olumsuz olduğu hepinizin
bilgisi dâhilindedir.
Yine, değerli arkadaşlar, Vanda, özellikle
esnafımızın vergi ve sigorta konusunda ödemesi bitti, artık
önümüzdeki yıldan itibaren vergi ödeyecekler. Yani geçmiş iki
yılın vergisiyle birlikte bu yıl tahakkuk edecek vergiyi de,
2013 yılında tahakkuk edecek vergiyi de ödeyecekler. Katmerli vergi
ödemeleri Van esnafımızın ve özellikle sanayicimizin belini
bükecek. Onun için, bizim, Hükûmetten isteğimiz, dileğimiz,
ricamız, biz de Vanın milletvekili olarak bu ricayı bu kürsüde
tekrar dile getiriyoruz: Depremde zarar görenlerin, özellikle
esnafımızın, sanayicimizin vergi borçlarının ve vergi
cezalarının terkiniyle ilgili Vergi Usul Kanunu, Katma Değer
Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu ve Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
değişiklik yapılsın ve bu konuda, tıpkı
geçmişte Gölcük depremindeki, o bölgedeki, Marmara Bölgesindeki
depremdeki insanlara sağlanan kolaylıklar Van için de
sağlansın. Biz bunu istiyoruz ve bunu diliyoruz.
Değerli arkadaşlar, yine, afet bölgesi
Biraz
önce Sayın Hasip Kaplan konuşurken AFADın ne iş
yaptığı, nasıl işlediğiyle ilgili gerçekten çok
ironik bir örnek sundu. AFADla iletişime geçerken Ankara
Yani bir
bölgede, ülkemizin bir bölgesinde afet var, insanlar yaşam mücadelesi
veriyor, oraya müdahale edilmesi gerekiyor ancak karar Ankaradan
alınıyor, Şırnaktan, Vandan ya da başka bir yerden
değil. Oranın valisi, oranın yönetimini oluşturan, yerinden
yönetimini oluşturan yetkilileri Ankaranın talimatı olmadan
Tabii, önce, talimat alabilmek için Ankaradan, bilgi vermeleri gerekiyor.
Ankaranın da bilgisi olmadığını öğrendik ve ne
yazık ki Biz, işte, para gönderdik, orada biz ödenek
çıkardık. Orada kendilerini kurtarsınlar. demeye getiriyorlar.
Bu, son derece yanlış bir örgütlenmedir. Özellikle afetler
karşısında devletin, kamu gücünün derhâl harekete geçmesi
konusunda bizim geçmişten beri gerçekten çok acı bir deneyimimiz var.
Van depreminde -hatırlayın- iki üç gün, bu devlet, büyük devlet olma
gururuyla uluslararası yardımları kabul etmemişti ve bu
nedenle onlarca insan, yurttaş yaşamını kaybetmişti.
Şimdi benzeri bir durum, Ankara karar almadan
herhangi bir yerdeki bir afete karşı müdahale yapılamıyor.
Oysa, çağdaş ülkelerde, demokratik ülkelerde durum
farklıdır, afetle ilgili bütün kurumlar, bütün örgütlenmeler yerinden
yapılır. Mesela, belediyelerin, yerel yönetimlerin ve orada kurulan
kimi gönüllü kuruluşların afet yönetimiyle ilgili uzaktan
yakından ilgisi yoktur, onlar dışlanırlar, afet yönetimi
konusunda karar sahibi değiller; Ankara karar sahibidir, Ankara karar
verir, Ankara ne derse o olur ve çoğunlukla Ankaranın ne
dediğini, nasıl olduğunu ve nihayetinde alınan
kararların nasıl felaketler yarattığı da bir gerçek.
Onun için bizim önerimiz, düşüncemiz, afet konusunda yerinde örgütlenmeye
gidilmesi. Merkezî bir koordinasyon olabilir kuşkusuz; buna
karşı değiliz ancak afet konusunda her ilde, her ilçede mutlaka
örgütlenmenin, böyle sivil savunma ya da itfaiye gibi genelgeçer kurumlarla
değil, ciddi kurumlarla çünkü ülkemiz deprem bölgesi, ülkemiz sel bölgesi
ve ülkemiz felaketler bölgesi. Bunu çok ciddiye almak gerekiyor ve bu yerinden
yönetimi özellikle afette arama kurtarma
ve afet işlerini yönetme konusunda yerel yönetimlere, özellikle
belediyelere kesinlikle yetki verilmelidir ve bu konuda belediyelerin
katılımı, özellikle afet yönetimi konusundaki
katılımı mutlaka sağlanmalıdır. Sadece burada
kimi bürokratların, Ankarada
oturan kimi bürokratların
afet konusunda tek yetkili ve karar
sahibi, söz sahibi olmalarının önüne geçilmelidir.
Değerli arkadaşlar, geri kalan birkaç
dakikayı da özellikle
Türkiye İnsan Hakları Kurumu isimli bir
kurumun ne yaptığı konusunda bir milletvekilli olarak
doğrusu benim bir fikrim yok. Böyle bir kurum oluşturuldu, bu kurumun
şimdiye kadar ne yaptığı, gelecekte ne
yapacağıyla ilgili gerçekten Parlamentonun bir milletvekili olarak
benim ve kamuoyunun bilgisi son derece sınırlıdır,
kısıtlıdır. Gerçekten sormak istiyoruz, Türkiye İnsan
Hakları Kurumu ne yapar, ne işe yarar? Biz biliyoruz, özellikle AB
ilerleme raporlarında pozitif adım olarak ismi geçen bir
kuruluş. Pozitif adım olarak kalmaktan öteye kimi AB
raporlarında ve yine hazırlanan bu Sessiz Devrim adlı kitapta
işte Biz ilerleme yaptık, adım attık. demekten başka
ne işe yarıyor, hangi işimize yarıyor, insan
haklarının hangi alanında Türkiyede bu kurum iş ve fikir
üretti, bu konuda soru işaretleri gerçekten ortalıkta duruyor.
İnsan hakları konusunda ülkemizin karnesi
ortadadır. Özellikle düşünce ve fikir hürriyeti konusunda, toplantı
ve gösteri yürüyüşü konusunda, toplantı ve örgütlenme özgürlüğü
konusunda, inanç özgürlüğü konusunda ve neredeyse bir gelenek hâlini alan
polis şiddeti konusunda mimlidir bu ülke, karnesi de son derece
zayıftır. İşte, Yüksekovada -ki bizim provokasyon olarak
değerlendirdiğimiz- toplumsal olaylarda halkın demokratik olarak
tepkisinin dile getirileceği bir etkinlikte polisin açtığı
ateşle 3 yurttaşımız yaşamını kaybetti.
Merak ediyorum, Türkiye İnsan Hakları Kurumu bu konuda ne yaptı,
ne beyan etti, hangi fikirleri beyan etti, hangi araştırmayı,
hangi incelemeyi yaptı, bu konuda gerçekten bu kurumun başkanı,
bu kurumu oluşturan tek tek bireyler, bu kurumu oluşturan üyeler ve
Sayın Bakanımız bu konuda lütfetsin bize de açıklamalarda
bulunsunlar. Gerçekten Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Türkiyenin
insan hakları karnesini iyileştirmek için mi, insan hakları
alanında köklü reformlar yapmak için mi, Türkiyede insan haklarına
saygıyı sağlamak için mi kuruldu, yoksa AB ilerleme
raporlarında ya da işte geçenlerde
bastırdığınız Sessiz Devrim isimli kitapta bir
ilerleme olsun ya da yapılmış bir sessiz devrim olsun diye mi
koydunuz, onu çok merak ediyoruz. Devrimler sessiz olmaz, devrimlerin sesi
çıkar, biz de gerçekten Türkiyede demokratikleşme ve
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
NAZMİ GÜR (Devamla) -
insan hakları
alanında derin ve özellikle halkımızın tüm
çıkarlarına uygun yasal değişikliklerin
yapılmasını istiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gür.
Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani, buyurun.
(BDP sıralarından alkışlar)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
az önce Sayın Nursel Aydoğandan arta kalan 2 dakikalık sürenin
benim süreme ilave edilmesini talep ediyorum.
BAŞKAN 1 dakika 45 saniye gibi bir süre
kalmış. Tamam, peki.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Hanefi mezhebi işleri
başkanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı, BDDK, Hazine Müsteşarlığı
ve SPK, Sermaye Piyasası Kurulu bütçeleri üzerine söz almış
bulunuyorum.
Öncelikle Hazine Müsteşarlığından
başlayacağım, Hazine Müsteşarlığının
politikalarını ve bütçesini değerlendirmeye
çalışacağım.
Şimdi, ilk günden beri, bütçe tasarısı
Meclise sevk edildiği ve Plan ve Bütçe Komisyonunda
tartışılmaya başladığı günden bu yana
esasında çokça tartıştığımız
Sayıştay raporlarının sorun alanlarını
oluşturan kurum olarak Hazine Müsteşarlığını
değerlendirebiliriz, onu da Maliye Bakanlığıyla
birlikte çünkü devlet muhasebe sistemini
yasada öngörülen çerçeveye çekmediği için, o çerçevede bir devlet muhasebe
sistemi, kurumlar düzeyinde bir muhasebe sistemi, mizan sistemi
oluşturulamadığı için, bütün Sayıştay
belgelerinde, Meclise sevk ettiği Sayıştay belgelerinde kanaat
bildirilemediği, rapor bildirilemeyeceği tespitleri vardır.
Bütün tartışmalardan sonra, hem Komisyon
aşamalarında hem Genel Kurul aşamalarında bu çerçevede
önümüzdeki döneme ışık tutacak, önümüzdeki dönemlerde,
önümüzdeki yıllarda Sayıştay raporlarının Meclise
sağlıklı bir şekilde iletilebilmesinin zeminini
oluşturabilecek önerilerin de geliştirilmesini beklerdik. Ancak,
bugüne kadar mevcut durumdan bir memnuniyetin olduğunu görüyoruz ve bu
konuda herhangi bir iyileştirmenin, herhangi bir yasal düzenlemenin
yapılmayacağı kanaati bizde mevcut.
Biliyorsunuz, Sayıştay raporlarında
Bakanlık sık sık ifade etmişti, 25 milyon veri sunduk.
diyor. Bu, ne anlama geliyor? Sayıştaya Samanlıkta iğne
arayın. demek. Siz kurumlar düzeyinde mizan sunmadığınız
sürece Sayıştayın, Sayıştay denetçilerinin bu
işin içinden çıkmaları mümkün değildir.
Ayrıntılarıyla, tek tek ne yapılması gerektiği
esasında hem Maliye Bakanlığının hem Hazine
Müsteşarlığının önerileriyle birlikte Meclise gelmesi
gerekirdi.
Sayın Bakanlar burada sunumlarını yaparken
bu konuda bir açıklık getirecekler mi, bu konulara bir
açıklık getirecekler mi doğrusu merak ediyoruz; bugüne kadar
getirmediler, bu aşamada getirmelerini bekliyoruz. Çünkü bu yıl
konuştuğumuz bütçe ve Sayıştay raporları esası
itibarıyla bir ilki teşkil ediyor ve bu ilk önümüzdeki yıllar
açısından da bir teamüle dönüşeceği için burada sarf edilen
her sözün önemi vardır, burada sarf edilen her sözün gelecek yıllar
açısından altı çizilecektir. Dolayısıyla,
iktidarı, muhalefeti, burada konuşan her konuşmacının,
bu konuya eğilen herkesin söyleyeceklerinin gelecek yıllar
açısından teamüle dönüşeceğini düşünerek
konuşması gerekir. Dolayısıyla, özellikle bakanların
bu konuda sorumlulukları vardır, bu konulara açıklık
getirmelerini bekleriz.
Hem 6085te hem 5018de mutlak anlamda düzenlemelere
ihtiyaç vardır, kanuni değişikliklere ihtiyaç vardır ve
bunların bu bütçe görüşmeleri esnasında Parlamentoyla
paylaşılması gerekir. Nelerin yapılması
gerektiğini bu Parlamentoda konuşmak gerekir. Bunu yapmazsak
önümüzdeki yıllarda da aynı kısır döngü içerisinde bütçeyi
konuşmak durumunda kalırız.
TİKAyla ilgili hiçbir değerlendirmede
bulunmayacağım. Başından itibaren, Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı bütçesini protesto ettiğimizi ifade edelim,
hem Plan ve Bütçe Komisyonu aşamalarında hem burada Genel Kurulda.
İçinde biz olmayan bir kurumun bütçesini meşru görmüyoruz, helal
görmüyoruz, onaylamanın da mümkün olmadığını da ifade
ediyoruz. Dolayısıyla, bu faslı açmadan kapatıyoruz.
Türkiyede Anadolu halklarından, Mezopotamya halklarından toplanan
vergilerle bir etnik kimliğin uluslararası
varlığını sürdürmek üzere para harcanmasını helal
görmüyoruz, hakkımızı helal etmiyoruz. Dolayısıyla, bu
faslı hiç açmıyoruz.
İkinci önemli başlıklardan bir tanesi:
Yurtdışı Akraba Topluluklar. Hiç itirazımız yok.
Azerbaycanda, Türkmenistanda, Kazakistanda, dünyanın başka
yerlerinde
Türkiyede mevcut olan bir halkın akrabalarıyla
ilişkilerini sorgulamıyoruz, bu ilişkilerin var olması
gerektiğini de ifade ediyoruz ama bunu da bir
ayrımcılığa tabi tutmadan yapmanızı istiyoruz.
Siz, yurt dışındaki akraba topluluklarla ilişkilerinizi ne
kadar meşru görüyorsanız, bizler açısından da
Kürdistanın diğer parçalarında yaşayan Kürtlerle
ilişkilerimiz o kadar meşru ve doğaldır, sizin de bunu
doğal olarak kabul etmeniz gerekiyor. Bizim kendi
akrabalarımızla ilişkilerimizi kesmek için tel örgüler ve
duvarlar örülürken sizin bu Yurtdışı Akraba Topluluklara ilişkin
politikanızı kusura bakmayın sorgularız, bu politikayı
sorgularız.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) Hangi politika?
Öyle bir politika yok ki!
ADİL ZOZANİ (Devamla) Gene, önemli bir nokta
BDDK, SPK şeyi vardır.
Türkiye'de AK PARTİ hükûmetleri döneminde bu
kurumlar üzerinden kumar meşrulaştırıldı. Paranın
parayla çoğaltılması devri bu hükûmetler döneminde had safhaya
ulaştı. Sayın, kaç kumar kalemi var Türkiye'de? Siz kumarı
sadece rulet olarak mı algılıyorsunuz? Hayır. Millî Piyango
bir kumardır, Sayısal Loto bir kumardır, at
yarışı bir kumardır ve siz bu kumarı Türkiye'de
meşrulaştırdınız, had safhaya getirdiniz. Her gün at
koşturuyorsunuz, her gün beygirleri izliyorsunuz. Dolayısıyla,
sermaye politikanızın doğru olduğunu söylemek mümkün
değildir. Kumara ve faize dayalı bir ekonomi politikası helal bir
ekonomi politikası değildir. Bu sorunun
başlığını da açıp bu şekilde
bırakıyoruz. Çok sayıda kurum olduğu için kısa
kısa değinmelerle geçmek durumunda kalıyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Haram mı
şimdi bunlar?
ADİL ZOZANİ (Devamla) Elbette ki haramdır
ve bu kumarı, maalesef din istismarını yapan bir iktidar
Türkiye'de meşrulaştırıyor. Türkiye'de zaten âdettir, her
işi zıddına yaptırırlar. Vakti zamanında merhum
Erbakan İsraile çok karşıydı, Türkiye'nin İsraille
uluslararası anlaşmaları o dönemde, merhum Erbakan hükûmetleri
döneminde rekor düzeye ulaştı. Bu bir
alışkanlıktır Türkiye'de, her şeyi zıddına
yaptırırlar ve her şeyi zıddı üzerinden
meşrulaştırırlar; kumar da Türkiye'de AK PARTİ
hükûmetleri üzerinden meşrulaştı.
Hanefi mezhebi işleri başkanlığının
bütçesine gelince, özellikle altını çiziyorum, Hanefi mezhebi
işleri başkanlığı. Çünkü, maalesef Türkiyede
İslamiyetin diğer mezhepleri de inkâr edilir oldu. Alevilik inkâr
ediliyor, Hanbelilik inkâr ediliyor, Malikilik inkâr ediliyor, Şafiilik
inkâr ediliyor. Hepsi bu potanın, Hanefi mezhebi potasının
içerisinde eritiliyor. Klasik Türk-İslam sentezidir, buradan sorgulama
yapmadan bu soruna çözüm bulamazsınız ve mevcut durumda Diyanet
İşleri Başkanlığı dediğiniz Hanefi mezhebi
işleri başkanlığının bütçesi meşru
değildir.
Türkiyede kişi başına düşen doktor
sayısı ile kişi başına düşen din görevlisi
sayısı arasında bir kıyaslama yapın, arada bir uçurum
var. İnsanları üfürükçülere, muskacılara yönlendiren bir
politika tercih ediyorsunuz, ardından da gelip çağdaş, medeni,
uygar, demokratik bir toplumdan söz ediyorsunuz. Politikanız bu
olduğu sürece böyle bir şeyden söz edemezsiniz. Özellikle din,
Anadolu toplumları arasında bir ayrıştırma
aracına dönüştürüldü. Anadolunun birçok kentini gezin,
Mezopotamyanın birçok kentini gezin bir gerçeklik göreceksiniz,
farklı dinlere ait ibadethanelerin çatısının bitişik
olduğunu göreceksiniz, çatıları birbirine yaslanmış
ibadethaneler göreceksiniz. Tarihte böyledir, bu coğrafyada, bu kadim
coğrafyada yaşayan kadim halklar birbirlerinin inançlarıyla
uğraşmamışlar, tersine inançlarının
çatısını birbirine yaslayarak büyümüşler. Ancak din o kadar
siyaset malzemesi durumuna getirildi ki, artık ibadethanelerin birbirine
mesafelerini metreyle ölçer duruma geldik. Bunu doğru buluyor musunuz?
Tuzluçayır sizin eserinizdir; halkı, halkın
inançlarını bu kadar karşı karşıya getirdiniz.
Hiç kendinize soruyor musunuz? Kendinizi o kadar muktedir gördünüz ki, sizin
dışınızdaki insanların, toplulukların inançlarını
tarif etme cesaretinde bulundunuz, böyle bir cürette bulundunuz. Ne haddinize!
İnsanların inançlarını sorgulamak, tarif etmek, kusura
bakmayın, haddinize değil. Bu coğrafyada yaşayan
milyonlarca Alevi vatandaş eğer cemevlerini kendileri
açısından ibadethane olarak tarif ediyor ve öyle kabul ediyorsa, size
düşen kabul etmektir; oysaki siz, milyonlarca insanın ibadetini de
kendi mezhepçi anlayışınızla tarif etme cüretinde
bulunuyorsunuz, tarif etme gafletinde bulunuyorsunuz. Bu gafletten geri dönün,
yaptığınız iş, iş değildir.
90lı yıllarda Kürt halkına
karşı kullandığınız çeteler vardı, kontralar
vardı. Bu kontraları o dönemler camilerde örgütlüyordunuz ve son
dönemlerde aynı faaliyetlerin yeniden başladığını
görüyoruz. Yine camiler kontraların merkezi durumuna getirilmeye
çalışılıyor. Oradan Kürtlere karşı, Kürt
siyasetine karşı yeni bir saldırı dalgası
geliştirilmeye çalışılıyor. Var mıdır bundan
haberiniz? Eğer haberiniz yoksa işte, size söylüyoruz. Bunu merkezî
bir politika olarak yapıyorsanız ateşle
oynadığınızı size ifade etmek isterim. Tarihte
özellikle Kürt halkını inanç ekseninde birbirine
karşıtlaştırmak için Şafiilik ile Alevilik
karşı karşıya getirildi. Özellikle bu coğrafyada,
Anadoluda, Mezopotamyada yaşayan Kürt, Türkmen, Alevi
kardeşlerimize Sizi Kerbelada katleden Şafiilerdir. dedirttiniz.
Böyle bir politika esas alındı, böyle bir
ayrıştırıcı yöntem izlendi. Oysaki Kerbeladan sonra,
Kerbeladan önce Muaviye ve torunu Yezit Alevilere karşı
kıyım gerçekleştirirken onlara sahip çıkan ve sahip
çıktığı için Alevi kanaat önderleriyle sürgüne gönderilen
İmam Şafiinin ta kendisiydi. Bu tarihî gerçekleri siz gizlediniz, bu
tarihî gerçekleri yok saydınız. Özellikle Kürt halkını
Alevi ve Şafii mezhepleri ekseninde birbirine karşıt duruma
getirmeye çalıştınız. Çok şükür ki bu tezgâh bozuldu,
bu tezgâh amacına ulaşmadı. Sizin
yaptığınız, sizin ayrıştırıcı
politikalarınız amacına ulaşmadı.
Bir önemli nokta daha -şunu dilim varmıyor
ifade etmeyeyim ama- merak eden varsa tarihi açsın baksın. Bugünün
ayrıştırıcı politikalarını, mezhep eksenli
politikalarını siyaset malzemesi durumuna getirerek, inançları
siyaset malzemesi durumuna getirerek ayrıştırıcı
politikalar güdenlerin ile Kerbelada katliam yapan Muaviyeden, Yezitten
hiçbir farkı yok. Esasında bugünün
ayrıştırıcıları Muaviyenin, Yezitin
takipçileridir. Bunun da İslamla hiçbir alakası yoktur. Bunun da
İslamda hiçbir şekilde yeri yoktur.
Önemli bir nokta daha; Diyanet İşleri
dediğimiz kurumun bütçesini telaffuz etmeyeceğim. Çok sorduk
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) 2 dakikamı ilave ettiniz
mi Sayın Başkan?
BAŞKAN Ekledik, 15+2 yaptık.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biraz daha konuşsun.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bir nokta daha ifade
ederek bitirmek istiyorum.
Bakınız, çok sorduk, ilgili Bakana sorduk,
Diyanet İşleri Vakfının bütçesini bizimle
paylaşın. dedik. Diyanet İşleri
Başkanlığı dediğimiz kurumun bütçesini bir kenara
bırakıyorum.
BAŞKAN Süreniz bitti Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Birkaç cümle
söyleyeceğim Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok güzel konulardan
bahsediyor Sayın Başkan. Biraz daha bilgilenmek isteriz, öğrenme
hakkı açısından.
BAŞKAN Biz de istiyoruz ama elimizde başka
olanak yok. Ayrıca ikili görüşebilirsiniz.
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bakın, bu bütçeye
yıllık 680 milyon Diyanet İşleri Vakfı
Başkanlığı bütçesini ekleyin
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Zozani.
ADİL ZOZANİ (Devamla)
aynı zamanda bu
vakfın 10 bin gayrimenkulünü de ilave edin, karşınızdaki
devasa bütçeyi görmüş olursunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili
Sayın Zeynep Armağan Uslu konuşacak.
Süreniz beş
dakika.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ
GRUBU ADINA ZEYNEP ARMAĞAN USLU (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, bildiğimiz üzere, son
on bir yıldır güçlü ve köklü demokratikleşme hamlelerini
süreklilik ilkesiyle sürdüren ve gerçekleştiren bir yönetim
anlayışıyla yoluna devam ediyor. Ve elbette bu ifade önceki
yıllarda yapılanları yok saymak anlamına gelmiyor. Ancak
ülkenin değişim hızının, gücünün son yıllarda
attığını da ifade etmek gerekir.
Bu anlamda,
sıklıkla yeni Türkiye kavramı üzerinden vurgulanan da pek çok
yönüyle aslında işte tam da bu değişim. Ve bu
değişim neticesindedir ki efendi devletten hizmetkâr devlete
evrilen, vatandaşlarının sosyal ve kültürel haklarını
en geniş biçimde tanıyan, siyasi hakların kapsamını
genişleten devlet tasavvuru ve hükûmet yapılanmasıyla en derin
toplumsal acımız olan terör de son bir yıldır
sonlandırılabildi. Toplumsal barışı uzun yıllar
sonra tesis etme adına gerçek ve ülkemize yakışır bir
duruş da sergilenebildi.
Ve bu ülkenin,
bilhassa güneydoğunun bir ili olan Şanlıurfanın
temsilcilerinden biri olarak söylemeliyim ki, bu konuda çok ama çok acı
tecrübelerimiz var. Bu tecrübeler bize gösterdi ki, terör, sadece askerî
yöntemlerle çözümlenemez, çözümlenemedi de. Konu ancak toplumsal boyutuyla da
dikkate alınır ve bu boyut en az askerî yöntemler kadar dikkate
alınırsa, önemsenirse kalıcı çözümler üretilebilir. Ve bu
yaklaşım AK PARTİ Hükûmetlerinin de tutumunu özetler
niteliktedir. Ve terör meselesinin ekonomik, sosyal, psikolojik ve
uluslararası tüm boyutlarıyla derinlemesine kavranarak çözümlenmesi
de bizim siyasi yaklaşımımızın ana aksını
oluşturmaktadır ve işte bu yaklaşımın bir iz
düşümü olarak 2010 yılında kurulmuş olan Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı, Başbakanlık
bünyesinde terörle mücadelenin bilimsel veriler
ışığında sürdürülebilmesi ve araştırma
geliştirme faaliyetleri dâhil, her türlü ulusal ve uluslararası
çalışmaların yürütülmesi ve bugün geldiğimiz nokta
itibarıyla analiz, rapor, kitap ve politika önerileriyle kurumlara, karar
alıcılara, tüm karar alıcı mekanizmalara ciddi katkılar
sunmaktadır. Çözüm odaklı stratejiler üretilmekte, bu alanda faaliyet
gösteren kurumların koordinasyonu etkin bir biçimde
sağlanmaktadır.
KDGMnin 2013 yılında
gerçekleştirdiği çalışmaların sadece bir
kısmını özetlersek, çözüm sürecinde etkin rol üstlenen akil
insanlar heyetini bir kez daha hatırlamakta fayda vardır. Akil
insanlar heyeti hem sürece büyük katkı sağlamış hem de
farklı görüşlerin Hükûmet nezdinde damıtılması
anlamında etkin bir duruş sergileyebilmiştir ve işte bu
yapının koordinasyonu da ilgili kurum tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Yine, 30 eylülde kamuoyuna açıklanan
demokratikleşme paketinin ilk hazırlık ve koordinasyon
çalışmaları yapılmış, Türkiye'nin
demokratikleşme konusunda geçirdiği dönüşümü göz önüne seren çok
ciddi bir envanter niteliğindeki Sessiz Devrim kitabı Türkçe,
İngilizce, Arapça ve Kürtçe yayımlanmıştır.
Yıllar boyunca dillerin, kültürlerin ve kimliklerin yok
sayıldığı, inkâr edildiği bir Türkiyeden bugün
böylesi yayınların basılabildiği bir Türkiyeye
geçebilmiş olmamız, sadece bu tutum bile aslında kendi
başına, tek başına anlamlıdır ve bize çok
şey anlatmaktadır. Artık bu ülke çok kültürlü
yapısını yok saymayan, kucaklayan, farklılıklardan
zenginlik damıtan bir ülkedir.
Ha, bu arada şunu da söylemek gerekir: Marifet,
devrim niteliğinde işler yapmaktır; bunları sözde
değil, özde yapmaktır. Yani birilerinin çok arzu ettiği gibi,
yıkarak, kırarak, dökerek değil, halka zulmederek değil,
sessiz devrim ifadesinde anlamını bulduğu gibi iş yaparak
yol almak önemlidir. Yani Sessiz devrimler de olur. diyoruz.
Bu bağlamda, artık çok kültürlü
yapısını kucaklayan bu devletin terör meselesini de merkeze alan
yaklaşımının önemli temsilci kurumlarından biri olan
KDGM 92 personeli ve 2013 yılı bütçesi 20 milyon 272 bin TL iken
2014te de 20 milyon 944 bin TL ödenek teklif edilen bu bütçe
yapılanmasıyla kurumun daha etkin katkılar sağlayabilmesi
için ileriki yıllarda bu bütçelemenin daha da güçlendirilmesinin
anlamlı olacağının altını çiziyor, yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şimdi söz sırası Van Milletvekili
Sayın Burhan Kayatürkte.
Buyurun Sayın Kayatürk. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA BURHAN KAYATÜRK (Van)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
Afet ve Acil Durum yani AFAD Başkanlığı bütçesi üzerine
grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce, özellikle, Van
Milletvekilimiz Nazmi Gür Bey Van depremiyle alakalı birkaç şey
söyledi. Tabii, benim onun gibi 15 dakikam yok maalesef 5 dakika içerisinde bir
şeyler söylemek zorundayım.
Doğrusu, Marmara depremiyle
karşılaştırıldı. Marmara depreminde 10 yılda yapılanları, Allaha
hamdolsun, AK PARTİ Hükûmeti 10 ayda yaptı, daha doğrusu, 10
yılda yapılamayanları 10 ayda yaptı, bunu da biz gördük.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Marmara depremiyle Van
depremini nasıl karşılaştırıyorsun? Yani ekonomik
boyutunu bir ortaya koy!
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) Onu da ortaya
koyacağız inşallah.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ne alakası var?
BAŞKAN Müdahale etmeyelim lütfen.
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) Değerli milletvekilleri,
acı tecrübelerle sabit olduğu üzere, ülkemiz sık sık
doğal afetlerle karşılaşmaktadır ancak millet olarak
en çok muzdarip olduğumuz afet çeşidi depremlerdir. Ülkemizin yüzde
90ına yakını birinci, ikinci ve üçüncü deprem bölgelerindedir.
Bu riskler AK PARTİ Hükûmeti öncesi hükûmetler tarafından maalesef
algılanamamıştır. Özellikle 17 Ağustos 1999 depremi
büyük bir felaketti ancak bu deprem karşısında bir şey
yapamamak çok daha büyük bir felaketti.
Biz bu depremler karşısında
hazırlıklı olmamız gerektiğini bilmeliyiz çünkü
söylediğim şekilde Türkiye depremler bölgesinde. Bakın, sadece
Vanda 1904te deprem olmuştur, 1942de deprem olmuştur, 1976da
deprem olmuş ve 2011de deprem olmuş; yaklaşık her otuz
beş yılda bir deprem olmuş. Ancak, daha önceki depremler
maalesef başka bir felaketle sonuçlanmış -hazırlıksız
bir şekilde- bir mücadele edilmemiştir. Özellikle ben 1976 depremini
büyük bir çaresizlikle, büyük acılarla yaşamış bir
insanım. Ancak 2011 yılı depremleri, Van ve Ercişteki
depremler, Allaha hamdolsun çok ciddi bir hazırlık ve çok önemli
çalışmalarla karşılandı. 644 canımızı
kaybettik, 700 bin insan etkilendi bu depremden. Ancak, bakın, depremden
üç buçuk saat sonra Başbakanımız kabinesinin yarısıyla
deprem bölgesindeydi ve bir yıl içerisinde iki yüz elli iki gün, bir ve birden
çok bakanımız bulundu. Aynı zamanda Başbakan
Yardımcımız Sayın Beşir Atalay neredeyse bizi hiç
yalnız bırakmadı. Bu nedenle çok kısa süre içerisinde 75
bin çadır, peşinden 35 bin konteyner hızlı bir şekilde
depremzedelere teslim edildi ki depremin ikinci gününde değerli arkadaşlar,
sadece Ercişte kurtarma ekibi çalışanı sayısı
3.950 kişiydi. Dolayısıyla, depremin birinci yılında
çok büyük bir rekor hızıyla 16.895 tane konutu Erciş merkezde,
Van merkezde ve köylerde biz teslim etmiş olduk yani bu hız
dünyanın hiçbir yerinde yok. Ancak bugün, özellikle geldiğimiz
noktada, Vanda 100 aile civarında konteynerleri terk etmeyen ailelerin
olduğunu biz biliyoruz. Burada yetkililer, başta Van Valisi bunlara
her türlü imkânı sunmakta, kiralarını ödemeye hazır
olmaktadır. Dolayısıyla, 250 aileden 100 aileye inmiş
durumda ve bu ailelerin de inşallah bir an önce kira
yardımını alarak buradan ayrılmalarını biz
tavsiye ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, söylediğim
şekilde bizim yaptıklarımızı beş dakikada
anlatmak mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BURHAN KAYATÜRK (Devamla) - Dolayısıyla, 2014
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler Sayın Kayatürk.
Malatya Milletvekili Sayın Mustafa Şahin,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ŞAHİN
(Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet ve Acil
Durum Başkanlığı bütçesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, ülkemizin içerisinde bulunmuş olduğu,
afet riski yüksek olan bölgelerimizin
1939 Erzincan depremiyle bu sorun ciddi
bir şekilde gün yüzüne çıkmış ve o gün yapılan
birtakım yasal düzenlemelerle beraber 1959 yılında 7269
sayılı Yasayla biraz daha netleştirilmiştir. Ancak, biz
1999 yılına geldiğimizde, yaşamış olduğumuz
depremle gerçekten çok ciddi açıkların,
sıkıntıların var olduğunu bir kez daha bire bir
yaşayarak bunları hissettik ve bunlarla alakalı daha önce yine
bütün alanlarda yapmış olduğumuz devasa çalışmalardan,
devrim niteliğindeki dönüşümlerden dolayı, gerçekten birçok
kurumlarımız daha iyi nitelikli bir hizmet vermeye devam etti.
Bununla beraber, Afet Acil Durum Başkanlığı kurulmadan önce
üç başlı olan bu kurumumuz da tek çatı altında
birleştirilerek şemsiye bir kurum hâline getirilmişti. Bunun,
biz, gerçekten farklılıklarını ne zaman yaşadık?
23 Ekim 2011 tarihinde yaşamış olduğumuz Van depremiyle
yine 1999da yaşamış olduğumuz Marmaradaki deprem
arasındaki farkı insanlarımız çok daha iyi bir şekilde
bugün görmekteler.
Biz, o günkü, 1999 depremine
baktığımız zaman, gece saat 03.00te -ki ben de o
bölgedeydim- yaşanan depremde, maalesef sabah saat altı buçuğa
kadar insanlarımız çaresiz, naçar hâlde devletin şefkat ellerini
bekleyedursun, ancak altı buçuktan itibaren devlet orada birtakım
kurumlarıyla -vatandaşlarımızın daha önce
ulaşmış oldukları bölgede- varlığını
hissettirmeye başlamıştı.
Ancak, biz -bugün, Van depremini şu anda
arkadaşlarımız eleştiriyorlar- elbette ki eleştirilere
her zaman için açığız ama Van depremine
baktığımız zaman, orada 600 küsur insanımızı
kaybetmişiz, 1.900 küsur insanımız yaralı kurtulmuş,
252den fazla canımızı da sağ salim bir şekilde enkaz
altından çıkarmışız. Bunları nasıl
yapabildik, nasıl gerçekleştirdik? İşte şu anda
yapmış olduğumuz değişim ile dönüşümler
neticesinde yaptık.
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis)
Havaalanlarına ulaştıramadılar o insanları. Bunları
neden söylemiyorsun?
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Yirmi dakika
içerisinde devletin oraya ulaşması elbette ki can kaybını
bu noktada biraz daha azalttı ve riski azalttı. Daha önce kriz
şeklinde algılanan bunlarda, kriz yönetimine dönüşen depremle
ilgili çalışmalarda, bugün bu noktada da risk yönetimini uygulayan
bir noktaya geldik.
Depremlerden önce, afetlerden önce
Elbette ki birçok
afet var; afetlerin hiçbirisini Cenab-ı Allah hiçbir insana, hiçbir
bölgeye vermesin ama o noktaya geldiğimiz zaman, elimize ne gelse onlardan
medet umacak bir noktaya gelmiş oluyoruz. Ancak bunun öncesinde ve
sonrasında yapılması gerekenleri Hükûmet olarak bugüne kadar çok
iyi bir şekilde yaptık.
Evet, Van depremine baktığımızda,
bugüne kadar o bölgede yapmış olduğumuz konteyner kentler,
çadırlarımız, sıcak aşların verilmesi, hemen
akabinde bir yıl içerisinde
Biraz önce arkadaşlarımız gene
feveran ediyorlar ama biz ne yaparsak yapalım, Cenab-ı Allah bu
ülkeye 1999daki afatı yaşatmasın, ayın zamanda siyasi
afeti de yaşatmasın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) O günün şartlarında yaşananları
insanlarımız çok iyi biliyorlar, ne kadar kızarsanız
kızın hiç önemli değil.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Siyasi afet sizsiniz, siz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Çok büyük konuştun ya!
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Hiç büyük
konuşmuyoruz, insanlarımız bunları zaten
O afeti
yaşadığınız için bu noktadasınız.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Türkiye sarsıldı
şu anda, öyle büyük konuştun!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Marmara depreminde kimse
kalmadı açıkta.
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Bugüne kadar
çıkmış olduğunuz her yerde, başta
Başbakanımız olmak üzere, AK PARTİnin yapmış
olduğu, millete mal olan, bu ülkede yapılan her hayırlı
işe karşı çıkan bir muhalefet
anlayışınız var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Malatya ayağa kalktı,
dinliyor, Malatya ayakta!
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Allah bu afeti,
sizleri de başımızdan eksik etsin. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Maşallah, maşallah!
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Kesinlikle bugüne
kadar yapmış olduğunuz çalışmalara
baktığımız zaman, 1999da, üniversitelerimiz başta
olmak üzere, insanlarımızın giyimine, yaşam şekline,
hayat tarzlarına müdahale eden bir afetle karşı
karşıyaydık. Bunlar hoşunuza gitse de gitmese de böyleydi. (MHP
sıralarından gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen bu kadar
hırsızlığı, soygunu Malatyada anlatabiliyor musun,
sokağa çıkabiliyor musun?
BAŞKAN Müdahale etmeyin lütfen.
Sayın milletvekilleri
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Hiç boşuna
feveran etme, boşuna hiç feveran etmeyin.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu soygunu, bu
hırsızlığı anlatabiliyor musun Malatyada?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bu kadar
hırsızlığı nasıl beceriyorsunuz? Yüzünüz
kızarmıyor mu?
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Eğer, biz bugün
afetleri risk olmaktan çıkardıysak, bugüne kadar yapmış
olduğumuz çalışmalar
Gerçekten, bütün kurumlarıyla beraber
ülkesiyle milletini barışık bir hâle getirdik.
Biraz önce bir arkadaşımız yine bahsetti,
burada her şeyin zıddıyla kaim olduğundan bahsetti.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Vallaha, önce
hırsızlıklarınızı anlatacaksınız, sonra
afeti.
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Evet, her şey
zıddıyla kaimdir.
Bugün eğer Doğu ve Güneydoğuda
insanlarımızın, mütedeyyin insanlarımızın başına
terör belasını, Marksist-Leninist bir ideolojinin ürünleri olarak
oradaki insanlarımızı derdest etmeye çalışanlar varsa
bunlar da sizin ürünleriniz, sizin yaptıklarınız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Marksistlerin
jargonuyla konuşuyorsun.
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Hiçbir şey
söylemeye gerek yok, vatandaşımız bunları çok iyi bir
şekilde görmekte.
Evet, biz dünyanın birçok yerine, hangi bölge olursa
olsun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla)
başta Suriye
olmak üzere, bütün bölgelerde insanlarımızın hemen yanı
başlarında olduk.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Şahin.
MUSTAFA ŞAHİN (Devamla) Ben tekrar bütçemizin
hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bakın, son iki
konuşmacı da Van depremiyle ilgili bilgiler verirken
BAŞKAN Biraz sessiz olur musunuz lütfen.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
99da meydana gelen, belki
de asrın en büyük felaket olan o depremle Van depremini
karşılaştırmak gibi bir garabetin içerisine girdiler.
MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) Garabet sizsiniz
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Yani, bir kere Van
depremiyle o 99 depremi nasıl
karşılaştırılır?
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim sayın
milletvekili.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ekonomiye 25 milyar
dolarlık zararı, 20 bin kişinin öldüğü
BAŞKAN Teşekkür ederim, kayıtlara geçti.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
on binlerce insanın
öldüğü ve kırk beş günde geçici konutlara, iki yılda da
kalıcı konutlara
BAŞKAN Şimdi, Şırnak Milletvekili
Sayın Mehmet Emin Dindar, buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Konuşuyor,
konuşuyor.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, ben de bir konuya değinmek istiyorum.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN Kayda geçti söyledikleriniz.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Tamam, bitirsin ondan
sonra
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sayın Başkan ama
BAŞKAN - Lütfen Sayın Milletvekili, böyle bir
usul yok ama.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Nasıl yok ya?
BAŞKAN Evet, yok.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Ben burada elimi
kaldırdıysam buraya gelen herkes sözünü bitiriyor.
BAŞKAN -Tamam, söylediklerinizi anladım, kayda
da geçti.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) İşinize gelmedi
mi kesersiniz.
BAŞKAN - Ben ne yaptığımı gayet
iyi biliyorum.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın
Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatip.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET EMİN DİNDAR
(Şırnak) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ
Grubu adına
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
milletvekili söz istiyor. Böyle bir hakkınız yok sizin. Söz istiyor
milletvekili. Böyle bir hakkınız yok ya.
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla) Sayın
Başkanım, konuşacak mıyım bekleyecek miyim?
BAŞKAN Bakın
MUHARREM İNCE (Yalova) Dinlemek
zorundasınız, böyle bir şey yok.
BAŞKAN Bakın, beni böyle mecburiyetlerde
bırakmayın. Sizi görmedim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim, mecburi
bırakan İç Tüzük.
BAŞKAN Sizi görmedim. Beni böyle mecburiyetlerde
bırakmayın.
MUHARREM İNCE (Yalova) Mecburi bırakan İç
Tüzük, ben değilim.
BAŞKAN Milletvekilini görmedim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Dinlemek
zorundasınız ya, ne diyor?
BAŞKAN - Onun kendi ağzı var,
söyleyebilir.
MUHARREM İNCE (Yalova) Beğenmeyebilirsiniz...
BAŞKAN Lütfen
MUHARREM İNCE (Yalova) Beğenmeyebilirsiniz
ama dinlemek zorundasınız.
BAŞKAN Buyurun.
Siz itham etmeyin, hüküm de vermeyin, ben görüyorum.
Buyurun.
Sayın Hatip, bir dakika.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli Meclis; bakınız, konuşmacı Van
depremiyle 1999 Kocaeli depremini
karşılaştırmıştır, bilimsel olarak bu
yanlıştır.
BAŞKAN Peki, teşekkür ederim. Böyle bir usul
yok.
Teşekkür ederim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Van depreminin
merkezi Vanla Erciş arasındadır ve iki merkeze de
uzaktadır.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim. Böyle bir
usulümüz yoktu.
Buyurun Sayın Hatip.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Kocaeli
depreminde, Kocaelinin merkezi Sakaryanın içindedir.
BAŞKAN Tamam yeter. Teşekkür ederim. Hatibe
saygılı olun, lütfen.
Buyurun Sayın Hatip.
MEHMET EMİN DİNDAR (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu adına
Türkiye İnsan Hakları Kurumu bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, iki gün önce Dünya
İnsan Hakları Gününü kutladık. 10 Aralık 1948 tarihinde
ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi artık devletlerin
iç meselesi olmaktan çıkmış, evrensel bir hâl alarak tüm dünyanın
ortak hedefi olmuştur. İnsan hakları doğuştan var olan
ve insanlar arasında dil, din, mezhep, ırk, yaş ve cinsiyet
ayrımı yapmaksızın sevgi, saygı, dostluk ve
kardeşlik duyguları geliştirmek, insanın insan olması
sebebiyle sahip olduğu hakların tümüdür. Bu bağlamda
Hükûmetimiz, iktidarı devraldığı 2002 yılından
itibaren bu meşakkatli yılları aşarak 21 Haziran 2012de
Türkiye İnsan Hakları Kurumunu kurmuştur.
İktidarımızdan önce insan
haklarının en çok ihlal edildiği bir bölgenin evladı
olarak, bu topraklar üzerinde dedelerimiz, babalarımız ve bizler de
büyük acılar çektik ve büyük hüzünlere şahitlik ettik; bu
yaşanılanların hiçbirisini hak etmemiştik. Ölümler,
gözyaşları, korkular, diz boyu yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk hak
ettiğimiz ve layık olduğumuz bir hayat tarzı değildir.
Geçmişte bu karanlıklar varken
yarınların aydınlık olacağına inanıyorum.
Faili meçhul cinayetlerin, yıkılan, yakılan köylerin
hesaplarının sorulduğu ve bunu bize reva gören insanların
hukuk indinde hesap verdikleri günlerin geldiğini görüyoruz.
AK PARTİ iktidarının on bir
yıllık hizmetleri neticesinde yapılan olumlu
çalışmalar sayesinde özellikle Doğu ve Güneydoğuda yaşayan
vatandaşlarımızın huzur bulduğuna inanıyorum.
Bunu sabote etmek isteyenlere hep birlikte karşı koymamız
gerektiği kanaatindeyim. AK PARTİ iktidarı sayesinde
barış rüzgârlarının estiği bu günlerde savaş
çığırtkanlıkları yapmak isteyenlere fırsat
vermemeliyiz. İnsanlara Savaş değil, barış gerekli.
demeliyiz çünkü insan eşrefi mahlukattır; ona
saygısızlık, kainattaki tüm halka, tüm haklara da
saygısızlıktır, ona hizmet ise tüm kainata ve Hakka hizmet
demektir.
Bölgemdeki olumsuzlukları ortadan kaldıran ve
bu bölgenin güzel insanlarına hizmet eden başta Sayın
Başbakanıma ve AK PARTİnin bütün mensuplarına ve bu konuda
emeği geçen herkese halkım adına saygılarımı
sunuyorum.
Bölgemde zalimlere karşı mücadele etmenin kolay
olmadığını bildiğim hâlde boyun
eğmeyeceğimizi de bildirmek istiyorum. Güçlünün yanında
değil, haklının yanında yer almak ve hakkı güçlü
kılmak gerektiği inancıyla daima haklının ve mazlumun
yanında yer almayı ve zalimlere karşı durmayı
kendimize hedef edinmişiz.
Değerli milletvekilleri, eğer bu yolda can
verirsek şehit olacağımız inancına sahibiz ve cennetle
müjdelenenlerden birisi oluruz. Cennet ucuz olmadığı gibi,
cehennem dahi lüzumsuz değildir. Yaşasın zalimlere cehennem
diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İnsanların hayırlısı, insanlara
faydası olandır. hadisi şerifini hatırlatarak, bütçenin
hayırla vesile olması dileğiyle şahsım ve grubum
adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dindar.
Sayın Halaman, söz istemişsiniz.
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN - Duymuyorum, bir sessiz olursanız arkadaşlar
lütfen.
Duyulmadı sesiniz ama sanıyorum kısa bir
söz istiyorsunuz.
Bir dakika veriyorum, buyurun.
Yerinizden yalnız, lütfen yerinizden.
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Van Milletvekili Burhan Kayatürkün 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN (Adana) Şimdi, Sayın
Başkanım, demin Van milletvekili yani hatip, 1999da olağanüstü
olan bir depremi Van depremiyle kıyasladı. Şimdi, Boluda,
Düzcede, Bursada, İstanbulda olan deprem 25 bin insanın ölümüne
sebep oldu. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinin Bayındırlık
Bakanı, dolayısıyla Tapudan sorumlu devlet bakanı,
Sağlık Bakanı bir yıl içinde geçici konutları ve
kalıcı konutları yaptırarak o bölgenin insanını
rahatlattı, ayağa kaldırdı. O günün şartlarında
deprem vergisi olarak alınan, depremle sınırlı olan vergi
bile bugün bugünkü iktidar tarafından alınmaya devam ediyor.
Saygılarımı sunuyorum.
Sağ olun.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Rize Milletvekili Sayın Hasan Karal,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARAL (Rize) Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; insanlık tarihi
içerisinde birçok şey değişmişse de değişmeyen
tek olgu dindir. İnsanlar sınırlı hayat çizgileri
içerisinde sadece beş duyularıyla yaşayamazlar, zihin
dünyalarındaki sonsuzluk duygusunu da yaşam süreçlerine katarlar.
Şu bir gerçektir ki din olgusu insanlığın
vazgeçemediği en kudretli bir olgudur. Devleti yönetmeye talip
siyasilerin, halklarının bu en yüce duygularına
kayıtsız kalması da asla düşünülemez.
Değerli arkadaşlarım, bir insan olarak,
insanca duygulara sahip bir varlık olarak gelecek adına hepimizin
ortak bir beklentisi vardır: Daha iyi, daha mutlu bir yaşam
tarzına sahip olmak. İnsan sayısınca gelecek beklentisinin
olduğu yerde bunu sağlamak elbette zordur ama bütün dereleri,
ırmakları denize akıtabilirsiniz. Deniz sonsuzluk duygusudur. Derelerin
önünü tıkasanız da güneş onu buharlaştırarak denize
ulaştırır, bunun önüne geçmek asla mümkün değildir. Neler
yaparsak yapalım, gelecek hepimizin adına ölümdür. Ölüm, bütün bir
hayatı paranteze alarak onu sıfırla çarpandır yani
hayatı yutandır. İnsanlığa hizmet adına, insan
fıtratına uygun yaptığımız her şey elbette
ki kayda değerdir ve kutlu yaklaşımlardır. İnanan
insanlar için söylüyorum, ya ötesi? Sonsuzluğa gidilirken elleri boş
olarak Allahın huzuruna varmak üzücü bir varış değil
midir?
Siyaseti insanlara ve insanlığa hizmet olarak
algılıyoruz. Kavgamız bizzat insanla değil,
insanlığa tebelleş olan kötülüklere karşıdır ve
öyle olmalıdır. Bir doktor gibi, hastaya değil, mikroba
düşman olmak; yaratılanı Yaradandan ötürü sevmek aynı
zamanda fıtratımızın da hayata bir
yansımasıdır. İbadeti evrenle bütünleşmek olarak
algılayan Mevlânâ, medeniyetimizin önemli bir iz sürücüsü olarak bizlere
şunu hatırlatıyor: Kavga testiler arasında.
Kırın testileri, su birliğine ulaşacaksınız. Dünyadaki
ve ülkemizdeki kavgalara baktığımızda bunu net olarak
görebilmekteyiz. İnsanlığa hizmet adına yola koyulanlar
testi hükmünde olan çıkarlarını, şan ve şöhretlerini,
makamlarını kırarlarsa ruh birliğine ulaşarak
barışı sağlamakta zorlanmazlar. Ruhlarını
kalıba dökemeyenlerin aynı bayrak altında, bir arada
barış içinde yaşaması zordur.
Diyanet İşleri
Başkanlığımız, maddi dünyanın içinde zaman zaman
zorlanan insanlarımıza iç dünyalarındaki suyu
hatırlatmaktadır. Dünyadaki oluşumlara
baktığımızda, olmak için değil sahip olmak için çaba
harcayan, bu uğurda savaşları göze alan devletlere, kurum ve
kuruluşlara rastlamaktayız. Sahip olunan şeyler adil bir biçimde
insanlar arasında paylaşılamıyorsa oralarda mutlaka kan
akmaktadır; ahlaki erozyonlar, kişisel ve toplumsal bunalımlar
ayyuka çıkmaktadır. O zaman, midelerini doyurduğumuz
insanların ruhlarını da doyurmak barış adına
elbette ki hükûmetlerin işidir, işi olmalıdır. Artık,
iyi vatandaş yetiştirmek yetmiyor; evrensel algılı iyi
insan da yetiştirmek, insanlara saygısı kadar çevreye de
duyarlı bireyler yetiştirmek hepimizin görevi olmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Diyanet İşleri Başkanlığı cumhuriyetimizin
kuruluşuyla yaşıt olan teşkilatlarımızdan bir
tanesi olup 1924ten bugüne başarıyla hizmetlerini yürütmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığının birinci ve asli
görevi din hizmetleridir. Bu görevini ifa ederken, Diyanet İşleri,
topluma doğru bilgiyi oluşturmak, doğru bilgiyi insanlara
öğretmek konusunda çok önemli bir hizmeti ifa etmektedir; hem kültürümüzün
hem de medeniyetimizin anlayışlarını, milletimizin birliğini
beraberliğini temin edici, insanlar arasındaki sevgi ve
saygıyı güçlendirici bir usul ve üslup içerisinde, Kuran ve sünnete
uygun, İslamın temel kaynaklarını referans yaparak bugüne
kadar başarıyla yürüttüğü din hizmetlerini 2013 yılı
içerisinde de başarıyla sürdürmüştür.
Bu anlamda öne çıkan bazı hizmetlerden örnekler
vermek istiyorum: Özellikle, Kutlu Doğum haftaları artık topluma
mal olmuş bir haftaya dönüşmüştür. Kadın ve aile konusunda
Diyanet İşleri Başkanlığımız rehberlik
büroları oluşturmuştur ve ülkemizin muhtelif yerlerindeki
camilerin fiziki yapısında değişiklikler
yapılmış, cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olan pek çok
insanımızın din hizmetleri konusundaki ihtiyaçlarını
karşılamak için vaiz ve din görevlisi kadroları tahsis
edilmiştir. Engelliler konusunda da, özellikle camilerimizin fiziki
şartlarının engelli vatandaşlarımızın
ibadetlerini kolaylıkla yerine getirebilmeleri için dönüşüm süreci
başlatılmıştır. Personelin eğitimi konusunda da
ciddi çalışmalar yapılmış, bu çerçevede özellikle
Kuran kurslarında örgün eğitimde ve hafızlık
eğitiminde binlerce yavrumuz Kuran-ı Kerimi öğrenmekte ve
hafızlık yapma noktasında desteklenmektedir.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bütçesini görüştüğümüz Diyanet İşleri
Başkanlığımız, ülkemizin âdeta bir sibobu hükmündedir,
varlık ve birlik suyumuzdur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karal.
HASAN KARAL (Devamla) - Bu duygularla sözlerime son
verirken 2014 yılı bütçesinin milletimiz ve ülkemiz için
hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan temenni ediyor,
yüce heyetinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan, buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FATOŞ GÜRKAN (Adana)
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 mali yılı bütçe kanunu tasarısının Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı yani kısaca TİKA bütçesi üzerine söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir milleti millet yapan tarihi, kültürü, dili ve ortak
paylaşımlarıdır. Ne mutlu bize ki onur ve gururla yad
ettiğimiz, dünyayı şekillendirmiş, gücün, adaletin, huzurun
timsali bir ecdadımız var. Öyle zengin ve büyük bir mirasın
varisleriyiz ki bazen biz bile bu mirasın farkında değiliz.
Ecdadımızın ne kadar büyük olduğunu, eskiden bizim
himayemizde olan bölgelerdeki ülkelerin şu anki durumu görünce daha iyi
anlıyoruz. Ecdadımız, hâkim olduğu coğrafyaları
imar etmekle kalmamış, huzur ve güven getirmiş, yüzlerce
yıl devam edecek kardeşliğin tohumlarını ekmiştir
ama maalesef çok uzun bir süre zarfında ülkemiz kendi sınırlarına
kapanmış, dünyadaki gelişmelere uyum sağlayamamış
ve ecdadımızın mirasına sahip
çıkamamıştır.
AK PARTİ iktidarında, Sayın
Başbakanımızın önderliğinde farklı bir perspektif
kazanan yeni dış politikamızla, çok uzun zamandır kader
birliği yapmış olduğumuz bu ülkelerle köprüler inşa
edilmiş, kültürel ve ekonomik alanlarda güçlü ilişkiler kurulmaya
başlanmıştır. Bu önemli çalışmaları yürüten
kurumların başında da TİKA gelmektedir. Dünyanın dört
bir yanında ülkemizi temsilen önemli çalışmalar yürüten
TİKA, ecdadımızın o topraklardaki mührü niteliğindeki
eserlerin restorasyonu, eğitim, altyapı hizmetleri, kültürel ve
ekonomik birçok proje ve çalışmayı hayata geçirmiş,
çalışmalarına büyük bir hızla devam etmektedir.
TİKAnın son yıllarda
yaptığı çalışmalara göz
attığımızda, kurum, kilometrelerce uzaklıktaki
noktaları birbirine bağlamıştır. Etiyopyada
yaşayan Harar Türklerinden Moğolistanın Başkenti Ulan
Batura 1.000 kilometre uzaklıkta yaşayan Dukha Türklerine kadar
projeler yapılmıştır.
Örneğin, Moğolistandaki Orhun
Yazıtları korumaya alınarak, Bilge Kağan Müzesine
dönüştürülmüş ve buraya 46 kilometre yol
yapılmıştır. Yine, Bilge Tonyukuk Anıtlarına bir
müze yapılması ve müzeye giden 12 kilometrelik yolun inşası
için de çalışmalara başlanmıştır.
Makedonya Kocacık köyünde Atatürkün babası Ali
Rıza Efendinin doğduğu ve yaşadığı ev
TİKA ve Kültür Bakanlığımızın ortak
çalışmasıyla inşa edilmiştir.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Babası Selanikte
doğdu, iki ay sonra.
FATOŞ GÜRKAN (Devamla) TİKA, 1992
yılında, rahmetli Turgut Özalın Hükûmeti döneminde
kurulmuştur. AK PARTİ iktidarında güçlendirilen TİKAnın
geldiği noktaya bakarsak 1992-2002 yılları arasında 28
ülkeye ulaşılmışken, 2002den günümüze kadar büyük bir
artışla 110 ülkeye hizmet yapılmıştır. 1992-2002
yılları arasında 2.241 proje yapılmış ve bunun
için 66 milyon dolar kaynak aktarılmışken, 2002den günümüze
kadar 11.447 proje yapılarak 755 milyon dolar kaynak
aktarılmıştır.
Ben, çok fazla rakamlara boğmak istemiyorum
konuşmamı, özellikle, kurban bayramlarında gittiğim
ülkelerden birkaç örnek vermek istiyorum:
Somali, Uganda, Pakistan ve Bangladeşi ziyaret
ettiğimde, inanın, açlıktan, sefaletten, hastalıktan,
susuzluktan ölen birçok insanla karşı karşıya geldim.
Bunlardan birkaç fotoğraf göstermek istiyorum size.
Örneğin, Ganada uzun yıllar önce
başlamış ama bitirilememiş bir okulu TİKA
yapmış. Yine, Gazzede altyapı çalışmaları,
TİKA tarafından yapılmış. Yine, Ugandada bir
yardım faaliyetinden, açlıktan ölen kardeşlerimize yardım
götürmüşüz. Tabii, sadece TİKA yapmıyor, sivil toplum örgütleri
de, gönüllü örgütler de birçok yardımlarda bulunuyorlar, onlara da
teşekkür ediyoruz. Yine, Etiyopyada susuzluktan ölen kardeşlerimize
yapılan bir su kuyusu.
Evet, biz diyoruz ki
SAKİNE ÖZ (Manisa) Aynı durum,
Manisanın köylerinde de var, onlar da yardım bekliyor.
FATOŞ GÜRKAN (Devamla) - Biraz önce bir
konuşmacı arkadaşımız TİKAnın
yaptığı yardımlar nedeniyle hakkımı helal
etmiyorum. dedi. Bir insanı ölümden kurtarmak, hastalıktan
kurtarmak, susuzluktan kurtarmak hepimizin insanlık borcu.
Dolayısıyla, TİKAya hepimizin teşekkür etmesi gerekirken,
Hakkımı helal etmiyorum. gibi bir deyimi asla kabul etmiyorum.
Evet, gerçek milliyetçilik, millete, milletine hizmet
etmek, ecdadının mirasına sahip çıkmaktır. Bu anlamda,
TİKAya bu kadar güç veren Sayın Başbakanımıza,
sayın bakanlarımıza, TİKA Başkanımıza ve tüm
bürokrat arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FATOŞ GÜRKAN (Devamla) 2014 yılı
bütçesinin hem TİKAya hem Hükûmetimize, ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Gürkan.
SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Manisa Milletvekili Sümer Oralın, Adana
Milletvekili Fatoş Gürkanın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan, tutanaklara
geçtiği için dile getirmek istiyorum. Sayın konuşmacı, 1992
yılında rahmetli Özal Hükûmetinin bulunduğunu söylediler
-tutanaklara böyle geçmesini istemediğim için- 1992 yılında
Sayın Demirel ve rahmetli Erdal İnönü Hükûmeti vardı. Bunun
düzeltilmesini istedim.
Teşekkür ederim.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) TİKA da o zaman
kuruldu.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Gerekli düzenlemeyi yapacaklardır.
Buyurun.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben de bir şeyi
tutanaklara geçmesi açısından düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun,
Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın 506 sıra sayılı
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde AK PARTİ
Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kocacık köyü,
Atatürkün babasının doğduğu yer değildir.
Kızıl Hafız Ahmet dedesidir, oradadır. Oradan Selanike göç
ettikten iki ay sonra babası doğmuştur Selanikte. Onu düzeltmek
istedim.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Buyurun.
4.- Van Milletvekili Burhan Kayatürkün, Adana
Milletvekili Ali Halamanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BURHAN KAYATÜRK (Van) Sayın Başkanım,
biraz önce, arkadaşlar, ben Van depremini anlattığımda,
Marmara depremiyle, öbür depremleri
karşılaştırdığımda, Bu, Van depremi
nerede? gibi bir küçümsemeyle cevap verdiler. Yani, acıların
küçümsenmesi söz konusu olamaz. Yani, orada biz 644 insanımızı
kaybettik. Marmaradakiler için de üzülüyoruz, Vandakiler için de herkes üzülüyor.
Kimsenin bunu küçümsemesi doğru değildir.
BAŞKAN -
Teşekkür ederiz Sayın Kayatürk, tutanaklara geçmiştir.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Şimdi, İstanbul Milletvekili
İsmail Safi
Buyurun Sayın Safi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN Ama sayın milletvekilleri, lütfen!
Bütçeyi görüşüyoruz, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurul salonu, lütfen sessiz olalım. Sohbet etmek
ihtiyacımızı dışarıda kulislerde giderebiliriz.
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Safi.
AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL SAFİ
(İstanbul) Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığının bütçesi üzerinde konuşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiyenin dünyada ve bölgesinde önemli bir aktör hâline
gelme çabasının bir uzantısı olarak, 2000li yıllardan
itibaren dış politika anlayışımız da önemli
değişmeler geçirmiştir. Esasen, bu değişim sadece
Türkiyeyle sınırlı kalmamış, Türk
coğrafyası da bu değişimden nasibini
almıştır. Daha düne kadar, yardım elini
uzattığımız kimi Türk Cumhuriyetleri bugün, zenginleşen
ekonomileri ve güçlenen yönetimleriyle artık yardıma muhtaç
değil, aksine, yardıma ihtiyaç duyan diğer soydaş Türk Cumhuriyetlerine
yardım eli uzatan ülke konumuna gelmişlerdir.
TİKA, Orta Asyada yükselen bu kardeş
cumhuriyetlerle, başta Türk dünyası olmak üzere, dünyanın
farklı coğrafyalarında ortak proje geliştirmeye
çalışmaktadır. Tüm dünyada ve özellikle yakın
coğrafyamızda yaşanan büyük
değişimler ve dönüşümler doğrultusunda, TİKA da
faaliyet coğrafyasını genişletmiş, 2002
yılında 12 olan program koordinasyon ofisi sayısı 2012
yılında 33e yükselmiştir. Türk İşbirliği ve
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı TİKA bugün, 30
ülkede 33 program koordinasyon ofisiyle faaliyet göstermektedir. Ülkemizin
izlemiş olduğu aktif ve ilkeli dış politika
anlayışına bağlı olarak çalışma
yaptığımız ülkelerin sayısı her gün artmaya devam
etmektedir. Bugün, Türkiye TİKA aracılığıyla
Pasifikten Orta Asyaya, Orta Doğuya; Afrikadan Balkanlara,
Kafkasyadan Latin Amerikaya, yaklaşık 100 ülkede kalkınma
merkezli iş birliği projeleri yürütmekte ve bu ülkelerle tecrübe
paylaşımı yaşamaktadır.
Değerli milletvekilleri, 2013 yılı
içerisinde gelişmekte olan ülkelere TİKA tarafından 227 milyon
dolarlık yardım götürülmüştür. Toplam 1.872 proje hayata
geçirilmiş olup, bunların 1.674ü ülke, 198i bölgesel proje
konumundadır. Yapılan yardımların 163 milyon doları
proje programı yardımı, 55 milyon doları da teknik iş
birliği yardımıdır. Sivil toplum kuruluşları
tarafından gerçekleştirilen projelere 5,2 milyon dolar destek
sağlanmış ve bu yolla da 138 proje hayata geçirilmiştir.
Ayrıca, gelişmiş ülke statüsünde bulunan ülkelere de 4,8 milyon
dolar yardım gerçekleştirilmiştir.
TİKA tarafından yapılan
yardımların coğrafi dağılımına
baktığımız zaman, bu yardımların yüzde 35,91i
Afrikada, yüzde 24,15i Orta Doğuda, yüzde 21,39u Kafkaslar ve merkezî
Asyada, yüzde 17,22si Balkanlar ve Doğu Avrupada, yüzde 1,33ü ise
Amerika kıtası, Okyanusya ve Uzak Doğuda
yapılmıştır.
Diğer verilere de baktığımız
zaman, inşaatı ve onarımı gerçekleştirilen okul
sayısı 63, donanım ve tefrişat yardımı
yapılan okul sayısı 121, eğitim desteği verilen
öğrenci sayısı 2.412, uzman eğitimi alan sağlık
personeli sayısı 653, bilgisayar laboratuvar kurulumu 62,
inşaatı tamamlanan hastane ve poliklinik 12, onarımı
gerçekleştirilen hastane ve poliklinik 15, modern tıbbi cihaz
donanımı sağlanan hastane sayısı 68, açılan su
kuyusu adedi 227, TİKA projeleri kapsamında görevlendirilen
danışman sayısı 1.290, TİKA projeleri kapsamında
tüm sektörlerde eğitilen uzman sayısı 4.004tür.
Teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca
Buyurun Sayın Kaynarca, süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının 2014
yılı bütçesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yurt
dışındaki vatandaşlarımızın
bulundukları ülkelerdeki sorunlara, gençlik daireleri ile ilgili
sıkıntılara ve Türkiye öğrenci burslarına yönelik
çalışmaları yapmaktadır. İlgili Başkanlık
2010 yılında kurulmuştur, 300ü aşkın personeli
mevcuttur ki her biri en az birden fazla yabancı dil bilip dünyanın
dört bir yanındaki vatandaşlarımızın sorunlarına
çözüm üretmekle mükelleftir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kurumumuzla
ilgili bazı çalışmalara dikkat çekmek istiyorum. Önce
Danışma Kurulu: Yurt dışındaki
vatandaşlarımızla ilgili bir Danışma Kurulu var, 19
ülkeden 70 üyesi bulunan bir Danışma Kurulu bu. Ayrıca, 10
kişiden oluşan da onur üyelikleri bulunuyor. Beş
yıllığına seçiliyorlar ve yaptıkları, bir
başka ifade ile yurt dışı vatandaşlar meclisi gibi.
En son haziranda yapılan Danışma Kuruluna Saygıdeğer
Başbakanımızın da katılması çok önemlidir. Peki,
ne tür kararlar, ne tür çalışmalar yapılıyor? En sonki
toplantıda, yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın çocuklarının askerlik
bedellerinin düşürülmesine yönelik istişareler
yapılmış, karara bağlanmış ve hayata
geçmiştir.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu
başlığıysa çocuklarımız ve gençlerimiz. Çok
önemli, çok önemsiyorum. Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın çocukları, ailelerin elinden
alınıp o ülkelerdeki gençlik dairelerine -ki bizdeki Çocuk Esirgeme
Kurumu- ya da bakıcı ailelere veriliyorlar. Mağdur
sayısına lütfen dikkat ediniz! 4 bini aşkın aile var ve bu
çocukların, ailelerin hakkını korumak için hukuk desteği
sağlıyoruz.
Yeni bir önemli gelişme ise aile
müşavirliklerinin kurulması. Yani, yurt dışına aile
müşavirleri de gönderilebilecek.
Değerli milletvekilleri, diğer bir konu
başlığı yurt dışındaki tutuklu ve hükümlü
vatandaşlarımızla ilgili. Avrupa bölgesinde yaklaşık 6
bin vatandaşımızın hükümlü ve tutuklu olduğuna dikkat
çekmek istiyorum. Bu kapsamda, vatandaşlarımızın karşılaştıkları
hukuki sorunlara çözüm yolları geliştirebilmek için yurt
dışında yaşayan tam 300 hukukçumuza eğitim
verildiğine de dikkat çekmek istiyorum.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının sorumluluğundaki diğer bir
konu ise sivil toplum kuruluşları. Lütfen sayıya dikkat ediniz,
toplam 5 bin civarında STK var vatandaşlarımızın yurt
dışında oluşturduğu; çok ciddi bir güç, çok ciddi bir
oluşum bu ama birlikte hareket edilebilir, birlikte ortak kültür, ortak
hareketle bir çalışma yapılabilirse. Dolayısıyla, bu
konuda yurt dışı ve yurt içinde çalıştaylarımız
gerçekleştirildi. Amaç, bu STKlarla irtibata geçerek sorunlara
karşı birlikte mücadele edebilme kültürünü de oluşturabilmek.
Yurt dışındaki STKlarımızın proje
hazırlamak, proje yönetimi konularında kapasitelerini artırmak
amacıyla Başkanlık STK Kapasite Geliştirme programları
düzenlemiştir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama bu STKların
hepsi Hükûmete yakın olanlar, diğerlerine vermiyorsunuz.
TÜLAY KAYNARCA (Devamla) Değerli milletvekilleri,
diğer bir konu başlığımız Ahıska Türkleri,
ki ben de bir Ahıska Türküyüm, dolayısıyla, bu konudaki
çalışmaları çok çok önemsediğimin de altını
çizmek istiyorum. Başkanlık, Ahıska Türkleriyle ilgili önemli
adımlar atmıştır. Önce şu bilgiyi vermeliyim:
2000-2008 yılları arasında 15.513 Ahıska Türkü Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığı sıfatı elde
etmiştir. 2009da ise bu rakam 11.540tır. Toplam rakama dikkat
çekmek istiyorum, 27.728. Gürcistana geri dönüşler konusu da önemlidir.
Nitekim, bugüne kadar 1.058 kişiye geri dönüş statüsü
verilmiştir. Ancak, geri dönüşlerle ilgili yaşanan sıkıntılar
var, bununla ilgili de çalışmaların sürdüğünü belirtmek
istiyorum.
Diğer konu başlığımız
burslarla ilgili. Yurt dışındaki uluslararası öğrenci
bursları çok önemli. 2001 yılında 9 bin dolayındaki başvuru 56 bine
yükselmiştir. Türkiyenin de bir eğitim üssü olabilmesi için
vakıfların da burs vermesi çok çok önemlidir, bu konuya dikkat çekmek
lazım. Çünkü Amerika, İngiltere, Kanada ve Avustralyada
eğitimden elde edilen gelir, bu rakamlar oldukça dikkat çekicidir.
Dolayısıyla, Türkiye de bu konuda ciddi bir ivme kazanmıştır.
Verdiğim bilgiler ışığında,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının bütçe rakamının 194 milyon 500
bin TL olduğunu belirtiyor, 2014 yılı bütçesinin ülkemize,
milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Konya Milletvekili Mustafa Baloğlu.
Buyurun Sayın Baloğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA BALOĞLU (Konya)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bütçesi
üzerine söz aldım. Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, 10-17 Aralık Mevlânâyı Anma
Haftası. Bu vesileyle Hazreti Mevlânâyı saygı, sevgi ve
şükranla anıyorum. Şu anda bütün Mevlânâ dostları Konyaya
akın ediyorlar. Bu vesileyle 17 Aralık Şebiarus törenlerine hem
değerli milletvekillerimizi hem de bizi izleyen
vatandaşlarımızı davet ediyorum ve onları Konyada
görmekten büyük bir mutluluk duyacağımızı belirtmek
istiyorum.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla
ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek
amacıyla kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, soydaş ve akraba topluluklar ile sosyal,
kültürel, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bu
topluluklara yönelik faaliyetleri yürütüyor. Avrupa Birliği çerçevesinde
yürütülen projeler ile Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler hariç olmak
üzere kamu kurum, kuruluşlarınca ülkemizde eğitim görmesi uygun
görülenler ile uluslararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen
öğrencilerin ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı
bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası
belirleyerek ilgili kurumlar arasında koordinasyonu sağlamak
amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Başbakan Yardımcımız Sayın Bekir
Bozdağın Türkiyenin diaspora bakanlığı olarak
adlandırdığı bu kurum bir kamu diplomasisi kurumu olarak
dış politikaya yardımcı olmak üzere kurulmuş, 300den
fazla, hepsi en az bir dil bilen, pek çoğu da bir dilden fazla dil bilen, yurt dışında
eğitim almış, kaliteli personeli ile dünyanın dört bir
yanındaki soydaşlarımızın,
vatandaşlarımızın ve akrabalarımızın derdine
koşan bir teşkilattır. Burada benim en çok hoşuma giden
nokta, kurumun ana sloganı: Nerede bir vatandaşımız,
nerede bir soydaşımız ve nerede bir akrabamız varsa Türkiye
tereddütsüz oradadır. felsefesiyle çalışma yapıyor
olmalarıdır.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız daha önce oylarını gümrük
kapılarında vermekteyken, hazırlanan yasasıyla, yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımızın
yaşadıkları yerlerde oy kullanabilmeleri
sağlanmıştır. Ayrıca, çifte
vatandaşlığı tanımayan Avusturya, Almanya ve
Danimarkada yaşayan vatandaşlarımızın
bulundukları ülkenin vatandaşı olarak o ülkelerde etkin
olmalarını teminen, Türkiyedeki haklarını kaybetmemeleri
için düzenlenen Mavi Kartta sorunlar yaşanıyordu. Bu sorunların
düzeltilmesi için yasal değişiklikler yapılarak Mavi Kart
uygulamasında işlerlik sağlanmıştır.
Dünya genelinde vatandaşlarımızın
kurduğu 5 bine yakın sivil toplum örgütü vardır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, yurt dışında faaliyet gösteren
sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmek, sivil toplum
kuruluşlarının sorunlarını tespit etmek,
kapasitelerini geliştirmek amacıyla çeşitli faaliyetler
düzenlemektedir. Bu kapsamda yapılmış olan çalışmalar
oldukça kıymetlidir. STKların kapasitelerini geliştirmek
amacıyla proje hazırlama, lobicilik, sosyal medya gibi konuları
içeren eğitim programlarının ilki 10-17 Mart 2013 tarihinde Avrupanın
7 ülkesinden 25 STKnın 47 temsilcisinin katılımıyla, yine
ikincisi 30 Eylül-3 Ekim tarihleri arasında 16 ülkeden 117 temsilcinin
katılımıyla gerçekleşmiştir.
Yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın gelecekte toplumda etkin olmaları
idarede ve siyasette etkin olmalarına bağlıdır, o nedenle
de rol modellere ihtiyaç vardır. Yurt dışında yaşayan
gençlerimizin eğitim ve sosyal başarılarını
desteklemek ve rol modeller olacak bireylerin yetiştirilmesini
sağlamak amacıyla Başkanlığımız
tarafından Yurtdışı Genç Liderler Projesi
başlatılmıştır, on yılda 500 gencin eğitimi
planlanmaktadır.
Bunların dışında diğer önemli
bir konu da yurt dışında yaşayan Türk ailelerin farklı
gerekçelerle ellerinden alınan çocuklarıdır. Bu soruna yönelik
çalışmalar Başkanlığımız koordinasyonunda,
ilgili bakanlıklarla yürütülmektedir.
Avrupadaki Türk ailelerin gençlik daireleriyle
yaşadıkları sorunların ve bu sorunlara yönelik çözüm
önerilerinin ele alınması maksadıyla 2012 yılında
başlatılan çalışmalar devam etmiş, sorunun
yaşandığı Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçikada
konuyla ilgili saha çalışmaları yapılmıştır.
Başkanlık, iletilen sorunların takibini yapmakta, hukuki
rehberlik ve danışmanlık desteği sağlamaktadır.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı, yurt dışında tutuklu ve hükümlü
olan çok sayıda vatandaşımızı da unutmamış,
onlarla ilgili çalışmalar da yapmaktadır. Böylesine önemli
işler yapan bir kurumun daha da büyük başarılara imza
atacağı ve ülkemizi yurt dışında en güzel şekilde
temsil etmeye devam edeceği inancıyla Hazreti Mevlânânın
şu sözleriyle konuşmamı noktalamak istiyorum:
Gerçek aşkı bilen kalp
Bir damla suya bile hürmetle bakar.
Cahil kişi gülün güzelliğini görmez,
Gider, dikenine katlanır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Muş,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MUŞ (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
bütçesi üzerine Hazine Müsteşarlığı için söz
almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Hazinenin en önemli
fonksiyonlarından bir tanesi, belki de en önemlisi, nakit ve borç
yönetimidir ve Hazine bu fonksiyonunu en iyi, Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarları döneminde gerçekleştirmiştir. Bakınız,
değerli milletvekilleri, Hazine Müsteşarlığımız
bu dönemde neleri başarmıştır:
Göreve ilk geldiğimiz zaman, AB tanımlı
borç stokunu yüzde 74 oranından yüzde 36ya indirmeyi
başarmıştır ve 2016 yılıyla alakalı olarak
konulmuş olan hedef yüzde 30 seviyesidir.
Bir diğer konu, değerli milletvekilleri, iç
borçlanma ortalama vadesiydi. İlk göreve geldiğimiz zaman, dokuz ay
vade ile iç borçlanma için finansman sağlayabiliyorduk. Sadece dokuz ay,
dokuz ay sonra başka bir borçlanma, bir dokuz ay sonra başka bir
borçlanmaya Hazine gitmek zorundaydı. Fakat bugün Eylül 2013
itibarıyla bu, yetmiş dört aya çıkmıştır yani
altı yılın üzerine çıkmıştır. Bu, hakikaten
alkışlanması gereken bir başarıdır.
Bir diğer konu, değerli milletvekilleri,
ülkemizde devalüasyon olduğu zaman kamu çok ciddi anlamda riskle
karşı karşıya idi. İlk görevi
devraldığımızda döviz cinsi borçların
ağırlığı yüzde 58 idi. Bugün bu rakam yarıya kadar
indirildi ve yüzde 27 seviyesine düşürüldü. Net olarak
baktığınız zaman yani döviz aktiflerimizi de bu rakamdan
düştüğünüz zaman biz ekside değil, artıdayız. Yani, bu
şunu gösteriyor: Artık, ülkemiz olası bir dalgalanmada,
olası bir devalüasyonda bir riskle karşı karşıya
değildir.
Bir diğer konu, değerli milletvekilleri, borç
dağılımında sabit ve değişken faizli borcun
yapısı idi. Bu oran, değişken faizli oran yüzde 55 idi,
yüzde 55. Bugün bu oran yüzde 41e indirilmiş durumda.
Değerli milletvekilleri, çok eleştirildi, çok
konuşuluyor Hazinenin Hazine garantili dış borç stoku. Hazine
dış finansman için ne kadar garanti vermiş? Bakınız,
burada bir artış var, 2000de yaklaşık 6,8 milyar, 2001-2002 yıllarında yaklaşık 6
milyar dolarlık Hazinenin verdiği bir garanti var. Bizim dönemimizde
bu ekonomi 3 kat büyüyor ve 9,7-9,8 milyar dolara kadar yükseliyor ama resmin
diğer tarafı da var, o da şu: 2002de Hazine üstlendiği
borçların yüzde 55ini karşılamış, yüzde 55
üstleniyor, yüzde 55ini karşılıyor. Peki, bu dönemde ne
yapmış Hazine? Sadece yüzde 5, sadece yüzde 5.
Değerli milletvekilleri, aslında, bütçenin
belki de en önemli noktası, içerideki kompozisyondur yani nereye, ne kadar
kaynak aktarılmış? Bakın, Hazine
Müsteşarlığımız, hakikaten, burada başarılı
bir performans sergilemiştir. 2001 yılında bütçe içerisindeki
finansman maliyeti yani faizin toplam tutarı bütçe giderlerinin yüzde
47si, 100 liralık bütçeniz varsa 47 lirası faiz için ödeniyor. 2002de
bu 43 lira olmuş, yüzde 43 yani oradan almış Hazine bunu nereye
düşürdü biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Yüzde 11 seviyesine
düşürmüş, 11. Eğer eski oran devam etmiş olsaydı,
bugün bütçenin yarısını biz finansman maliyeti yani faiz olarak ödeyecektik. Ne kadar
yapıyor biliyor musunuz bu rakam? 200 milyar TL yapıyor, bütçenin
yarısı bu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye ödüyoruz Mehmet
kardeşim?
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu, tasarruf edildi ve bu kaynak millete
hizmet için kullanıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nereye ödüyoruz, Borcumuz yok.
diyorsunuz.
MEHMET MUŞ (Devamla) Bu kaynak millete hizmet için
kullanıldı eğitime aktarıldı, sağlığa
aktarıldı, sosyal politikalara aktarıldı, şu
söyleniyor: Borcumuz artmadı mı? İşte, oranı
söylüyorum
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Var mı borcumuz?
MEHMET MUŞ (Devamla)
borcun nereden nereye
geldiğini söylüyorum: Yüzde 36.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Borcumuz var mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) Oran artmış.
Bakın, 2002de miktarsal olarak finansman maliyeti
50 milyar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Başbakana sorduk, söylemedi.
Borcumuz var mı?
MEHMET MUŞ (Devamla) 2013e geliyoruz, 2014e
geliyoruz, finansman maliyeti yine 50 milyar. Ya bunu enflasyon oranında
artırsanız 150 milyar olurdu zaten.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Borç stoku ne kadar?
MEHMET MUŞ (Devamla) Hani Gezinin müdavimlerinden
bir tanesi bir tweet atıyor ya: Mesele sadece Gezi Parkı
değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? diyor ya. Evet
anladık, meselenin ne olduğunu iyi anladık. Mesele, faiz lobisi.
Mesele, 50 değil de niye 150 vermiyorsunuz? Mesele, 50 değil de niye
200 vermiyorsunuz faiz rantiyesine, faiz lobisine? Niye birilerine bu
parayı transfer etmiyorsunuz meselesi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mehmet Kardeşim, borcumuz
var mı borcumuz? (AK PARTİ sıralarından Dinle, dinle
öğren. sesleri, gürültüler)
MEHMET MUŞ (Devamla) Değerli milletvekilleri,
millet bunu iyi anlıyor. Müdavimlerine duyurulur
BAŞKAN Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayın lütfen.
MEHMET MUŞ (Devamla) Gezinin de müdavimlerine
duyurulur.
Ben, Hazine
Müsteşarlığımızı,
bürokratlarımızı, teknokratlarımızı, başta
Sayın Bakanımızı tebrik ediyor, huzurlarınızda
alkışlıyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Muş.
Samsun Milletvekili Sayın Ahmet Yeni.
Buyurun Sayın Yeni.
Süreniz beş dakikadır.
(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
Sayın milletvekilleri, hatip kürsüye geldi; lütfen,
sessizliğimizi koruyalım.
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulunun 2014
yılı bütçesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türk ekonomisinin iki ana
unsuru, güçlü bankacılık ve mali disiplindir. Bu iki unsuru
sağlıklı şekilde yürütemeyen ülkelerin ekonomik anlamda bir
gücünden ve kalkınmasından söz edilemez. Bunun maalesef en büyük
kanıtı, 2001-2002 yıllarında ülkemizin başına
kara bir bulut gibi çöken krizler olmuştur. Bu dönemde,
bankacılık sektörü, ülkemizdeki birçok ekonomik krizin nedeni veya derinleştiricisi
olmuştur. 2001de, bankalar, topladıkları mevduatı yasal
sınırların dışına çıkararak kendi grup
şirketlerine kredi olarak kullandırdılar. Politikacı-bankacı,
politikacı-iş adamı gibi kurulan karanlık ilişkiler
sistemin çökmesine ve arkasında milyarlarca dolarlık enkaz
bırakmasına sebep oldu. Bir anda gecelik faiz yüzde 7 binlere
çıktı. Bankacılık ve finans sektörü yerle bir edildi. Kamu
bankalarının içi boşaltıldı, birileri faizle zengin
edildi. Bunun sonucunda, şurada kitapları bulunan 22 bankayı
batırdılar. Fona devredilen bankaların devlete ve millete
maliyeti 111 milyar lira oldu. Değerleri milletvekilleri, unutmayın
ki o dönemde iktidarda DSP, MHP ve ANAP iktidarı vardı.
Değerli milletvekilleri, 2001-2002
yıllarında, Hükûmet, Vakıfbankın satılması
konusunda Bakanlar Kurulu kararı almıştı. O dönemde Ziraat
Bankası 19 milyar görev zararı açıklamış, Halkbank 11
milyar TL görev zararı ile 353 şubesini kapatmıştı,
bir gecede binlerce bankacı o dönemde işsiz kalmıştı.
2002 yılında Halk Bankası yüzde 47 faizle esnafın belini
bükmüş, Ziraat Bankası da yüzde 59 faizle çiftçinin tepesine
çökmüştü.
AK PARTİ olarak on bir yıldır ortaya
koyduğumuz güçlü ve istikrarlı finansal yapı, Türk
bankacılık sektörünün uluslararası rekabet gücünü
artırmış, aktif kalitesi büyük bir yapıya
kavuşmuştur. Vakıfbank, 2003-2005 yıllarında
dünyanın en hızlı büyüyen bankası olmuştur. Halkbank,
2003 yılından bu yana, hazineye 8 milyar Türk lirası kaynak
aktarmıştır. Ziraat Bankası, 36 milyar lira kâr elde
etmiş, bunun 21 milyar lirasını devlete vergi, temettü olarak
devretmiştir. Bu büyüme ve artışlardan özel bankalar ve
katılım bankaları da hisselerini almışlardır.
Değerli milletvekilleri, biz kamu
bankalarının zarar edip milletin hazinesine yük olmasına asla
göz yummadık. Milleti sömürerek para kazanma peşinde koşan kurum
olmalarına izin vermedik. Paradan para kazanan değil;
tarımı, sanayiyi, ticareti destekleme mücadelesinde olan kurumlar
olması için politika ürettik. AK PARTİ döneminde hiçbir banka
batmamış ve fona devredilmemiştir.
Konuşmamın kalan kısmında Sermaye
Piyasası Kuruluna yer vermek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi, AK
PARTİnin ortaya koyduğu 2023 vizyonunu gerçekleştirebilmek
için, 2012 Aralık sonunda yeni Sermaye Piyasası Kanunu
çıkartılmıştır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ahmet
Bey, dosyaları aç dosyaları!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kitaplarda ne var Ağabey?
AHMET YENİ (Devamla) Toprakbank da burada
Konuşturmayın
beni!
Bu kapsamda, İMKB, İstanbul Altın
Borsası, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası nisan
ayında Borsa İstanbul adı altında
birleştirilerek, tüm piyasaları çatısı altında
toplayarak tek ve güçlü bir borsa oluşturulmuştur. Aracılık
sektörü ve portföy yönetiminde Avrupa Birliği düzenlemelerine paralellik
sağlanmış, halka açılmak ve menkul kıymet ihraç etmek
kolaylaştırılmış, kamuyu aydınlatma ve fiyat
tespitine yönelik, yatırımcıyı koruyan düzenlemeler meydana
getirilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, tüm bu reformları, değişimi ve dönüşümü
Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ iktidarları
yaptı. AK PARTİ kurulduğu günden bugüne kadar
yaptıklarıyla, vizyonu ve hedefleriyle mevcut siyasi teorilerin
sınırlarını aşmış bir partidir. AK
PARTİ, milleti kuşatan, onun dertleriyle dertlenen, hassasiyetlerini
benimseyen, Türkiyenin menfaatini ve istikbalini her şeyin üstünde tutan
bir partidir. AK PARTİ, hizmetin, demokrasinin, istikrarın, içte ve
dışta güç ve saygınlığın sembolüdür. AK
PARTİ, Türkiyede üretimin, değişimin ve gelişimin
lideridir. AK PARTİ milletin partisidir, AK PARTİ milletin
vicdanıdır, milletin sesidir, AK PARTİ milletin ta kendisidir;
onun için her seçimden oylarını artırarak çıkmaktadır.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ziraat Bankasının 750 trilyonu ne oldu, kime
verildi? KİT Komisyonunda konuşmuştuk.
AHMET
YENİ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2002 döneminde
batırılan ve o dönemde iktidar olan partilerin burada kitapları
var. Lafla değil, bu kitapları okumanızı talep ediyorum.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) 50nci maddeyi niye uygulamadınız Ahmet Bey?
AHMET
YENİ (Devamla) - Sayın Oral, bu kitaplara bir baktınız
mı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET
YENİ (Devamla) Buna bakarak kürsüden konuşun,
batırdığınız bankalar burada.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Yeni.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Ahmet Bey, 50nci maddeyi niye uygulamadınız? Ziraat
Bankasındaki 750 trilyonu KİTte konuşmuştuk Ahmet Bey.
Onları niye söylemediniz?
AHMET
YENİ (Samsun) Kitaplar burada, kitaplar.
Batırdığınız
BAŞKAN
- Arkadaşlar, susar mısınız.
Grup
adına konuşmalar sona erdi sayın milletvekilleri.
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN
- Buyurun Sayın Gürkan.
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Sayın Başkanım, konuşmamda geçen bir
cümlenin açıklığa kavuşturulması için kısa bir
söz istiyorum.
BAŞKAN
Kendi beyanınız mı düzelteceksiniz?
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Evet efendim.
BAŞKAN
Bir dakika süre veriyorum, yerinizden.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Adana Milletvekili Fatoş Gürkanın,
Manisa Milletvekili Sümer Oral ve Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun
açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
FATOŞ
GÜRKAN (Adana) Teşekkür ediyorum Başkanım.
Konuşmamda
geçen, TİKAnın kuruluş tarihiyle ilgili
Sayın
Cumhurbaşkanımız o zaman rahmetli Turgut Özaldı. Onun özellikle önemli
ölçüde hükûmete buranın kurulmasıyla ilgili talimatlarıyla
TİKA kurulmuştur. O zamanki hükûmet Doğru Yol ve SHPdir,
koalisyon hükûmetidir.
Bir de Sayın Yusuf Halaçoğlu Kocacık köyü
Ali Rıza Efendinin doğduğu köy değildir. dedi.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ben öyle demedim. Sadece
Doğduğu yer değildir, düzeltiyorum. dedim.
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Sonuçta baba
mirasıdır. Bu baba mirasına da sahip çıkan AK PARTİ
olmuştur.
BAŞKAN Teşekkür ederim. Çünkü siz sadece
düzeltme için söz talebinde bulundunuz. Onun için vermiştim.
FATOŞ GÜRKAN (Adana) Teşekkür ediyorum.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G) BANKACILIK
DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye Piyasası
Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, şimdi şahıslar
adına konuşmalara geçiyoruz.
İlk konuşmacı, lehte olmak üzere Kilis
Milletvekili Ahmet Salih Dal.
Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET SALİH DAL (Kilis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı üzerinde şahsım adına lehte görüşlerimi
bildirmek üzere söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün tüm insanlık küreselleşmenin etkisini
derinden hissetmekte, evrensel standartlar taşıyan ve tüm
yönetimlerce bireyin haklarının korunacağı,
uluslararası ilişkilerde hak ve adaletin sağlanacağı
bir dünya umudunu taşımaktadır. Özgürlükçü demokrasilerin en
önemli ilkesi İnsanın devlet için değil, devletin insan için
var olduğu anlayışıdır. Bu anlayışa uygun
olarak İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesinden
hareket eden partimiz de bütün politikaların merkezine bireyi, temel hak ve
özgürlükleri koymaktadır. Bu hakların korunması ve
geliştirilmesi Türkiye'nin öncelikli siyasi hedefleri arasında yer
almaktadır. Bu doğrultuda ülkemiz, hepinizin de bildiği gibi
demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesiyle temel hak ve özgürlüklere
saygının tam olarak sağlanması amacıyla kapsamlı
bir reform sürecinden geçmektedir. Bu çerçevede Üstünlerin hukuku değil,
hukukun üstünlüğü anlayışını esas alarak bir dizi
yenilik gerçekleştirmemizin yanı sıra, bu reform sürecini devam
ettirme konusunda da azimliyiz.
Türkiye Cumhuriyeti uluslararası barış,
güvenlik ve refah için tehdit oluşturan sorunlarla ve bu bağlamda
insan hakları ihlalleriyle mücadelede de kararlı duruşunu dün
olduğu gibi, bugün de, yarın da devam ettirecektir. Bu bağlamda,
benim de üyesi olduğum Meclis İnsan Hakları İnceleme
Komisyonumuz, cezaevlerinde, polis merkezlerinde, mültecilerin
kaldığı kamplarda, mağdur haklarında ve daha birçok
alanda insanca yaşama, demokrasi ve özgürlükler adına birçok inceleme
yapmış, eksiklikler tespit edilmiş ve çözüm konusunda
raporlarını hazırlayıp ilgili bakanlıklarda da konunun
takipçisi olmuştur.
Dil, din, ırk ayrımı yapmadan, Myanmardaki
mazlumlardan Şilideki depremzedelere, Doğu Türkistandaki
kardeşlerimizden Filipindeki afetzedelere; ölümden, vahşetten,
silahtan kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli
kardeşlerimize; kısacası dünyanın dört bir tarafında
zulme uğrayan, çaresizliğe düşen, uzanacak bir yardım eline
ihtiyacı olan bütün toplumların refahı ve huzuru için
çalışıyoruz, onların dertlerini yüreğimizde
hissediyoruz. Gönüllerini millete açamayanlar ne Türkiyeyi dünyaya
anlatabilirler ne de dünyayı
algılayabilirler.
Değerli milletvekilleri, siyasetimizin özünde insan
vardır. İnsan hakları ve hürriyetiyle insani onur ise, etnik,
coğrafi, dinî, mezhebî veya başka herhangi bir kimliğe
bağlı değişken değerler değildir. Bu nitelikler
bütün insanlara aittir ve her insan tarafından da saygı
gösterilmelidir.
Bireyi bütün politikaların merkezine alarak
demokratikleşmenin sağlanmasını, temel insan hak ve
özgürlüklerini temin etmeyi ve kurmayı önemli ödevleri arasında sayan
bir iktidar olarak bütçe programlarımızı da insan odaklı
yapıyoruz.
Bizler bugüne kadar okullar, üniversiteler, barajlar,
hastaneler inşa ettik, yollar, köprüler, demir yolları inşa
ediyoruz, konutlar inşa ediyoruz. İşte bunların hepsini
insanımızın, çocuklarımızın geleceği için,
refahı için yapıyoruz. En önemli icraatın da gönüllerin
inşası olduğunun farkındayız.
Yunus Emrenin dediği gibi Ben gelmedim dava için,
benim işim sevi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Keşke öyle
yapsanız, keşke bu söylediğinizi yapsanız.
AHMET SALİH DAL (Devamla) Öyledir, öyledir.
Demokrasinin, özgürlüklerin ve güvenliğin egemen
olması için barış ve kardeşliğin
yaşamımıza hâkim olması için iri olmalıyız, bir
olmalıyız ve diri olmalıyız.
Bütçemizin hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, şimdi Hükûmet adına
Hükûmet temsilcilerine söz vereceğim. İlk söz Başbakan
Yardımcısı Sayın Beşir Atalaya aittir.
Buyurun Sayın Bakan, süreniz on sekiz
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. İnşallah, 2014
yılı bütçelerimiz hayırlı olsun diyorum.
Burada değinildiği için ifade etmek istiyorum
konuşmama başlarken. Bugün ülkemizin büyük bir kesiminde kar
yağışı var, şiddetli bir kar yağışı;
hem Güneydoğuda hem Doğuda hem Karadeniz Bölgesinde. Valilerimiz,
kurumlarımız çaba içindeler. Biraz önce burada dile getirildi. Tabii,
merkezden de Hükûmet olarak bütün kurumlarımız bu konuda alarmdalar.
Onu önce ifade etmek istedim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsıma bağlı iki kurum bağlı kuruluş birisi
ilişkili kurum olmak üzere- üç kurum üzerinde sizlere kısa bilgiler
sunacağım.
Önce AFADla başlıyorum. Tabii, Allah hiçbir
ülkeye afet vermesin ama her ülkenin de bu tür kuruluşlara ihtiyacı
var. AFAD, biliyorsunuz, 2010 yılında Hükûmetimiz tarafından
kuruldu. Afetle mücadele veya afet konusunun yönetimi değişik
kurumlardaki birimlerle yürütülüyordu üç ayrı bakanlıkta.
Onların hepsi bir araya getirilerek böyle merkezî bir koordinasyon kurumu
kuruldu. Doğrusu illerde de birimler var, onların
çalışmalarında AFADla iş birliği var ama
bağlılıkları valilikleredir oradaki birimlerimizin.
Bir de tabii, afet konusu pek çok kurumu ilgilendiriyor.
Onun için, Hükûmetten 11 bakanın içinde olduğu Afet ve Acil Durum
Yüksek Kurulumuz vardır. Mevzuatın oluşturulması, genel
politikaların belirlenmesini de bu kurul tarafından yürütürüz ve
şu anda da özellikle son iki yılda Türkiyedeki afet yönetimini
baştan sona tekrar değerlendiriyoruz ve yeniliyoruz. Sizler de buna
şahitsiniz, aslında bir iki yasamız da buradan geçti o manada.
Yani afetle ilgili, hem ülkemizi afete daha hazır hâle getirme, yani riski
azaltıcı çalışmalar hem de afet sonrası daha
hızlı müdahale ve zararları daha kısa sürede telafi yönünde
ciddi çalışmalar yapılıyor. Ulusal Deprem Stratejisi ve
Eylem Planı, Türkiye Afet Müdahale Planı gibi planlarımız,
çalışmalarımız, bunlar tamamlandı ve bunların
uygulamalarını gerçekleştiriyoruz.
Doğrusu, afet riskini azaltma yönünde özellikle
okullarımıza dönük, iş yerlerine dönük ve bütün topluma dönük
Afete hazır Türkiye gibi bir başlık altında da
çalışmalar yürüyor. Biliyorsunuz, okullarda müfredatın içine de
girdi bu konular çünkü bu bilinçlendirmeyi biz çok önemli görüyoruz. Yani her
seviyede bu bilinçlendirme önemli çünkü hepimiz bunu kabul etmek
durumundayız. Türkiye özellikle deprem açısından risklere çok
açık bir ülke, ülkemizin büyük kesimi deprem bölgesi,
dolayısıyla da bu konuda -kabullenerek- önceden
hazırlıklar çok önemli, biz de bunu yapmaya
çalışıyoruz.
Burada tabii özellikle iki yasayı da önemli görüyor
ve anıyorum. Birincisi, Kentsel Dönüşüm Yasası, biliyorsunuz,
çıkarıldı ve Kentsel Dönüşüm Yasasının icra
görevi Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızda ve bu
Bakanlığımız şu anda ciddi şekilde -kendisine çok
da finansman ayrıldı- yürütüyor. Ayrıca, Afet Sigortaları
Yasası yenilendi. Evvelden de mecburiydi ama denetimi yoktu, şimdi
her konut alan veya konut yaptıran, bir konuta oturacak olandan elektrik
bağlanması dâhil, deprem sigortasıyla ilgili
Tabii,
çalışmayı yapmasına ve onu belgelemesine bağlı.
Bunun gibi tedbirler de alındı.
Ama uygulama olarak çok önemli iki konuyu, yeni
getirdiğimiz çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birincisi, Türkiye genelinde lojistik depolar. AFADın veya Hükûmetin
lojistik depoları yoktu bugüne kadar, bugüne kadar lojistik tamamen
Kızılay tarafından sağlanıyordu.
Yine, Kızılay var. Türkiye'nin bu konuda
çalışan tabii en önemli kurumu, yarı resmî sivil toplum
kuruluşumuz ama biz uygulamalarda şunu gördük özellikle son Van depreminde: İstediğimiz
lojistiği zamanında ve yeterli şekilde temin edememe gibi
durumlarla karşılaştık. Doğrusu, bu lojistik depolar
konusu benim kendimin çok özel olarak üzerinde durduğum bir konu.
Türkiyeyi afetselliğe göre, nüfus yapısına göre, deprem riskine
göre on beş bölgeye ayırdık ve şu anda on beş yerde
inşaatları başladı. Bu lojistik depoları
yapıyoruz. Çok çağdaş bir şeyle, sayımı dökümü
kolay, oradan konteynerlerle alıp hemen afet yerine
ulaştırılması kolay bir sistem ve orada çadırdan
battaniyeye, ısıtmadan aydınlatma araçlarına, arama
kurtarma malzemelerine her şey hazır bulunacak. Malzemeleri şu
anda hazır. Mesela, çadır stokumuzda Kızılayın ülke
ortalaması hazır tutma oranı daha önce genelde 50 bin civarıydı,
şu anda biz 112 bine çıkardık ve bu depolarımız
yapıldığında hepsinde yeterli sayıda bu malzemeler
bulunacak.
İkincisi, önemle üzerinde durduğumuz,
kurumlarımızın koordinasyonu. Buna sivil toplum
kuruluşları da dâhil, hepsi, yerel yönetimler de dâhil. Yani, afet
anında sıfırıncı dakikaya hazır olma. Bir afet
olduğunda, alarm çaldığında, afetin büyüklüğüne göre
her kurumumuz ne yapacağını biliyor. Kurumlarımızla bu
uzunca çalışıldı. Bunu bir yönetmeliğe
bağladık. O yönetmelikte her kurumun görevi belli, iş
tanımı belli, silahlı kuvvetlerden Türk Hava Yollarına,
bütün bakanlıklarımıza ve orada koordinasyon için yeni çabalara
girmenize gerek kalmayacak ve o her kurum kendi görevini en iyi şekilde
yapmış olacak. Doğrusu biz bunu çok önemli görüyoruz. Bütün
bunların envanteri var, sivil toplum kuruluşlarının
envanteri var, kimin ne kadar, hangi konuda yardım
ulaştırabileceği gibi, hepsi burada belirlenmiş oluyor.
Üçüncüsü, tabii, başta ifade ettiğim, esas,
hazırlıklı olma. Çok proje yürütülüyor -şimdi benim tabii
zamanım da kısa, burada sizleri doğrusu bunların hepsiyle
ilgili bilgilendirmek isterim ama- yani şu anda elimizde 20
civarında, yaklaşık 10 tanesi tamamlanmış proje var.
Yani kimyasallardan tutun afetin her türüne dönük ve daha iyi koordinasyon,
eğer depremse en kısa sürede şiddet olarak en gerçek veriyi
bulmak vesaire ve tek veri açıklamak, bütün kurumların koordinasyonu
gibi. Bunların hepsi yeni şeyler ve ben daha önce de Mecliste, yüksek
huzurunuzda ifade etmiştim yani bu 2012-2013 yılı inşallah
afet yönetiminde Türkiye için bir dönüşüm yılı olacak diye, o
dönüşümü sağlıyoruz yani şu anda büyük mesafe aldık ve
son rötuşlarını yapıyoruz diyebilirim.
Bunu ifade ettikten sonra, müsaadenizle üzerinde çok
durulduğu için, aslında Van depremi ve sonrası burada çok
konuşuldu. Biliyorsunuz, gensorulara konu oldu falan Mecliste ama bugün
yine değinildiği için, özellikle bir Van milletvekilimizin hiç olumlu
bir cümle kullanmadan yani yapılan her şeyi olumsuz ve felâket gibi
göstermesi üzücüdür tabii, böyle olgun, yetişmiş bir milletvekili
arkadaşımızın. Onun için bazı şeyleri söylemek
istiyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar yani bunlar
abartılı şeyler değil, biz yaptığımız
için değil, Türkiyenin gururudur. Uluslararası alanda, Van
depreminin yönetimi örnek olay olarak alındı, Birleşmiş
Milletler ve diğer kuruluşlar
Yani koordinasyonu, hızlı
ulaşım, çadır kentin hızlı oluşumu, konteyner
kent, 30 bin konteyner
1 tır 2 konteyner alıyor. Ankaradan dizseniz
tırları, Vana kadar dizin, işte o kadar tır gitti buraya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kocaeline günde 10 bin tır
giriyor Sayın Bakan, çok önemli bir şey değil, abartmayın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
- Ve bütün bunlar o kadar kısa şekilde yapıldı ki. Ve bir
yılda da 15 bin konutu teslim ettik.
Şimdi, bakın, Van yenilendi. Değerli
milletvekilleri, bunun için sevinelim, Van yenilendi. 2 su projesi, sadece 2 su
projesi 150 milyon TL. Bir, mevcut eski su altyapısı tamamen,
sıfırdan yenilendi. İki, su kaynağı yetersizdi, 40
kilometreden Devlet Su İşleri yeni su getirdi, şu anda
ulaşmak üzere, bitiyor. Yani yoluyla, çevre yoluyla, imar planıyla
Van, köyleri ve Erciş yenilendi. Gidin Edremite. Allah aşkına,
milletvekilimiz çok sık gidiyor, bir baksın havadan, uçak inerken.
Edremitte yeni bir şehir kuruldu, herkes onu övüyor. Ha, eksikler varsa
söyleyelim ama devlet oraya tam 5 milyar TL harcadı, 5 milyar TL. Bir
yılın içinde bu para harcanmıştır, bakın.
Ayrıca, işte Parayla satıldı. Yani
burada bir defa daha açıklamak istiyorum: Değerli milletvekilleri,
afetzedelere, evi yıkılan veya ağır hasar görenlere -ve
sonradan bunu kiracılara da genişlettik- 110 bin TL maliyeti olan
evler 75 bin TLye verildi yani yüzde 30 sübvanse edildi. Yirmi yıl vade,
peşin ödeme yok, iki yıl ödeme yok, sonrası on sekiz yılda
taksitlerle ödenecek, vade farkı yok, faizi yok. Herkes, aklı yeten
herkes hesaplasa yirmi yıl sonra bunun zaten neredeyse parasız
şekilde verildiği gibi bir yere gelir. Satıldı
depremzedelere. diye söyleniyor. Başka hangi politika uygulanır,
tabii onu bilemiyorum.
Şimdi, bunlar bir de afet bölgesi. Değerli
milletvekilleri, bakın, afet bölgesi ilanı sıkıyönetim
ilanı gibi bir şeydir. Bütün tasarrufları önleyen, bütün
faaliyetleri önleyen bir karardır. Çok istisnaidir ama afete maruz bölge
ilan edersiniz, o zaman ancak, işte, depremzedeye evi ucuz verirsiniz,
ticaret erbabının bütün vergilerini vesaire ertelersiniz. O tür
çalışmalar öyle yapılabilir. Mevzuatı açın bakın.
Yani, bir basit mevzuat çalışmasıyla bu mukayeseler
yapılabilir. Afet bölgesi ne demek, afete maruz bölge ne demek, bunlar
nasıl uygulanıyor, bizim hukukumuzda bunların hepsi çok
açık. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Tabii, vaktim az kaldı, diğerlerine kısa
kısa değineceğim.
İnsan Hakları Kurumumuzla ilgili
Bu kurumumuz
yeni kuruldu, çalışmalarına başlayalı daha bir
yıl olmadı ve çok verimli şekilde çalışıyor. 2013
yılı içinde, ekim ayı sonuna kadar kuruma ihlal iddiası
içeren 748 başvuruda bulunulmuştur. Kuruma yapılan
başvurular incelenerek ilgili kurum ve kuruluşlarla temasa
geçilmekte, başvuru sonucu ve yapılabilecek diğer işlemler
konusunda başvuranlar bilgilendirilmektedir. Uzunca metin, ben onu
okumuyorum ama yani bu kurumumuz hem uluslararası kuruluşlarla
Türkiyenin muhatap kuruluşu olarak hem içeride kendisine verilen görevleri
yapmaktadır. Şimdi, burada İşte, Paris
Şartını karşılamıyor. gibi falan, bunlar çok
tartışıldı sayın milletvekilim, komisyonunuzda. Paris
Şartı üyelerin atanmasını falan içermiyor. İngiltere
ve Fransada üyeleri bir bakan atıyor. Yani, bunları hepimiz
biliyoruz ama üyelerin vasfına bakın. Burada 7 üye nasıl? Bu 11
üyenin vasıflarına bakın. Hangi işleri yapmışlar?
Birikimlerine bakın. Yani, burada biz doğrusu bunların
çalışmasından çok memnunuz. Ha, bir de Uluslararası
akreditasyon yok. diyorsunuz. Bakın, çok teknik bir bilgidir,
akreditasyon talebinde henüz bulunmadık çünkü onun şartı var:
Bir yılınız dolacak, bir yıllık raporunuzu
hazırlayacaksınız, ondan sonra uluslararası akreditasyon
için başvuracaksınız. Şu anda henüz böyle bir başvuru
olmadı ama gerek Avrupa Birliği muhtevasındaki kuruluşlarla
gerek diğerleriyle de ilişkileri sürmektedir.
Bakın, Bir buçuk yıldır yönetim kurulu
toplanamıyor. diyor. Her iki haftada bir, perşembe günleri
İnsan Hakları Kurulu toplanıyor, bunu ifade edeyim ben. Yani
efendim, tabii, yeni kurulmuş, mevzuatını yeni tamamlıyor,
kendi çalışma şartları yeni oluşuyor. Bunları da
bu şekilde
Ayrıca, cezaevi ziyaretleri, başka konular,
bana çokça not verdiler, değinemiyorum şimdi dakikalarım
sayılı olduğu için. Ama yani İnsan Hakları Kurumu
kendisine düşen görevini şu anda yapıyor, onu ifade etmek
isterim.
Efendim, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığımızla ilgili de
Bu da biliyorsunuz bir
koordinasyon kuruluşu olarak kuruldu, kendisinin operasyonel bir görevi
yok ve kendisine verilen görevleri
Şu anda da bana
bağlıdır ve ben, daha çok, biliyorsunuz, kabine içinde güvenlik
çalışmalarının koordinasyonundan sorumlu Başbakan
Yardımcısıyım, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu
Başkanıyım. Bütün bu konularda benim elimin altında bu
çalışmaları yürüten, kurumumdur. Demokratikleşme paketi
onun koordinasyonunda hazırlanmıştır. Yürüttüğü pek
çok çalışma vardır, o çalışmaların birçoğu
kamuoyuna açıklanmaz. Pek çok ürettiği rapor vardır. Zaten
burası bir strateji kuruluşudur, pek çok stratejik rapor
hazırlar. Ancak ilgili birimlerin yöneticilerine bunları gönderir.
Dolayısıyla, ben kurumumuzun çalışmalarını burada
vakit olsa uzun uzun anlatırım ama isterseniz başka bir zaman
memnuniyetle.
Şimdi, bir şeye takılındı,
sadece onu anayım, Sessiz Devrim kitabımız. Bu, biliyorsunuz,
şu anda, Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Kürtçe
yayınlandı, uluslararası alanda da bu pek çok yere gönderildi.
Arkadaşlar, bu, on yıllık dönemimizin bir demokrasi
envanteridir. Çoğunu bu Meclis gerçekleştirmiştir. Birçoğu
Anayasa değişikliğidir, birçoğu yasadır veya alt
mevzuattır ama burada biz sadece kendi şeyimizle almadık. 2002
yılı da vardır; biliyorsunuz, reformların bir
kısmı, Anayasa falan 2002 yılında
yapılmıştır, oradan başlattık ve bu on yıl
inanın -belki biz yaptık diye muhalefet eleştiriyor falan ama-
Türkiyenin büyük değişim yıllarıdır. Yani onu
alın şöyle, o kitabı, envantere bir bakın. 2002de,
2003te, 2004te neler yapılmış? Ve biz bunu inanarak
hazırladık. Sessiz Devrim deyişimiz şu: Kimseyi kopyalama,
taklit falan değil; demokrasinin içinde, hukukun içinde bütün bunlar
yapıldı. Ben şöyle diyorum: Bizimki, AK PARTİnin dönemi,
bir demokrasi mücadelesidir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki Hataylıları
niye tehdit ettiniz dün siz? Hataylıları niye tehdit ettiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Sessiz Devrim kitabı da o demokrasi mücadelesinin bir eseridir, onun bir
envanteridir, başka bir şey değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hataylıları dün
niye tehdit ettiniz Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY (Devamla)
Ben hepinize çok teşekkür ediyorum, konuşmacılara
katkıları için.
Bütçemiz hayırlı olsun diyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun.(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan, bir
hususu ben
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Bakanımız -69a göre söz istiyorum-
sataşmada bulunmuştur şahsıma.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sataşma yapmadım ben.
BAŞKAN Ne demiştir?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Muhalefetten
bir milletvekili felaket tellallığı yapmıştır.
dedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Hayır, onu demedim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Muhalefetten
konuşan üç milletvekili var. Lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Hayır.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Hayır
efendim, ben notumu aldım.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hakaret etti hatta, hakaret
etti.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Hayır. Ben bir Van milletvekili dedim ve kimi
kastettiğim belli, Nazmi Beyi.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Kimdir efendim
o milletvekili, onu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN Bakın, Van Milletvekili dediğine
dair kâtip üyelerin de duyumu var.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, ayrıca Sayın Bakan yanlış bilgilendirmeler
yapmıştır.
BAŞKAN İsterseniz tutanakları getirtelim
bakalım. Tutanakları getirtip bakacağım. Lütfen
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Afet yönetim
bilimi açısından yanlış bilgilendirmeler
yapmıştır.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hatayı tehdit etti
mi, Hatayı? Dün Hatayı tehdit etmiş.
BAŞKAN Sayın Gök, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Oy vermezseniz bir daha
gelmeyin bize. demiş.
BAŞKAN Tutanakları incelettireceğim,
ondan sonra size söz verip vermemeye karar vereceğim. Tutanakları
inceleteceğim çünkü Sayın Bakan Söylemedim. diyor, kâtip üye
Söylemedi. diyor. Bir tutanağı inceleyelim.
VELİ AĞBABA (Malatya) E bizim vekiller
Söyledi. diyor. Sayın Bakan, böyle şey olur mu?
BAŞKAN Buyurun Sayın Gök.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkanım,
benim Genel Kurulu bilgilendirmek ve tutanaklara geçmesini istediğim bir
cümlem var, onları ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
6.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, Başbakan
Yardımcısı Beşir Atalayın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara) Biz, tabii, Sayın Bakanla
insan hakları kanun tasarısında Komisyonda beraber
çalıştık. O gün söylediklerimiz bugün ne yazık ki Avrupa
Birliği İlerleme Raporuna girmiştir. Sayın Bakan
konuşmasında Paris İlkeleri çerçevesinde kurumun
atanmasının söz konusu olmadığını söyledi ama
Avrupa Birliği 2013 İlerleme Raporunda aynen şu cümle
geçmiştir: Kurumun, yani İnsan Hakları Kurumunun Paris
İlkeleri uyarınca incelenmesi ve akredite edilmesi için İnsan
Hakları Ulusal Kuruluşuna daha, henüz bir başvuruda
bulunulmamıştır. diyor. Yani inceleme Paris İlkeleri
çerçevesinde olacaktır.
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Gök.
Gerçek öyleymiş zaten. Soru-cevap kısmında
da bu konudaki bir soruyu sorarsanız daha çok netleşir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Başkan, bana söz veriyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Doğrudan sataşma
var. Ben başka bir şeyle ilgili
BAŞKAN Buyurun siz
Daha sonra mı söz
istiyorsunuz?
NAZMİ GÜR (Van) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun, nedir?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Doğrudan
sataşma olduğu kesin Başkanım.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Bakan
kendisi ifade etti, Van Milletvekili dedi.
BAŞKAN Usulen söylemek zorundayım bu soruyu.
(Gürültüler)
Arkadaşlar, lütfen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Soru söylenmez, sorulur.
BAŞKAN Buyurun.
NAZMİ GÜR (Van) Sayın Bakan beni kastederek,
Bir Van milletvekili diyerek birtakım açıklamalarda bulundu. Ben de
cevaben
BAŞKAN Şahsınıza bir sataşma
mı yaptı?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yanlış
bilgiler verdiğini ifade etti.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Birtakım bilgiler verdiğini ifade ettim.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkan, yapma ya!
BAŞKAN Bu bir sataşma değil ama Nazmi
Bey, gerçekten değil.
Yani arkadaşlar, bu 69uncu madde
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Cümlem şu: Sayın Van Milletvekili olumlu bir
cümle kullanmadı. dedim. Bir olumlu cümle kullanmadı. Başka
hiçbir şey demedim. Neresi sataşma bunun canım?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Her şey
bir felaketmiş gibi milletvekili tarafından sunulmuştur diye
BAŞKAN Evet, yani her söylenen, her
adınızın geçtiği, her ilinizin geçtiği konu
sataşma değildir. Lütfen, rica ediyorum, anlayışla
karşılayın.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, hayır ama şimdi, Sayın Bakan konuşması
sırasında Van Milletvekilimizin Genel Kurula Vanda yapılan
çalışmalarla ilgili doğru bilgiler
aktarmadığını ifade etti.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Öyle demedim, hayır, öyle demedim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Oradaki hiçbir
çalışmadan bahsetmedi. dedi.
BAŞKAN Sayın Bakan öyle söylemediğini
ifade ediyor. Onu da incelettireceğim, tutanakları getiriyorum, ondan
sonra size Sayın Gür
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Tutanağı
getirmenize gerek yok
PERVİN BULDAN (Iğdır) Gerek yok
Sayın Başkan
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, böyle bir usul yok ya!
BAŞKAN Ama Hayır. diyor, siz Söyledi.
diyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Her şeyi sen mi biliyorsun?
Kimseye inanmıyorsun. Yalan mı söylüyor bu milletvekilleri?
BAŞKAN Lütfen, benim tasarrufuma saygı
gösterin. Getireceğim tutanakları, varsa söz vereceğim.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Başkanım, tutanaklara gerek yok. Açık, Bakan da söylüyor zaten.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Bakan
kendisi Sataştım. dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Ama Sayın Bakan Söylemedim. diyor
arkadaşlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Ne dedim söyle.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Olumlu hiçbir
şey söylemedi
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Olumlu hiçbir şey, bir cümle söylemedi dedim.
Bunun neresi sataşma ya?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tamam.
BAŞKAN Ne var bunda? (CHP ve BDP
sıralarından gürültüler)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Sayın Başkan,
kendisi söyledi zaten.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL (Antalya) Var var, sataşma var.
BAŞKAN Lütfen
Arkadaşlar, yani bu kadarcık cümlelere de sataşma
olarak 69u uygulamaya kalkacaksak
Bu kadar alıngan davranmamıza
gerek yok.
Sayın Vural, bir şey söyleyecektiniz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Alınganlık değil Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Lütfen
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, ortada alınganlık diye bir durum yok.
BAŞKAN Ben
size söylemedim, Genel Kurula genel olarak söylüyorum.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Şu anda Van
depremzedeleri kar kış altında mağduriyet
yaşıyorlar, bununla ilgili Genel Kurulun doğru bilgilendirilmesi
önemlidir; o nedenle
BAŞKAN
Sayın Gür bu konuda konuşma yaptı, bu bilgileri verdi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Onları anlattı.
BAŞKAN
Sayın Bakan da ona cevap verdi.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tamam, Sayın
Bakan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ama düzeltmemiz
lazım, düzeltmemiz gereken bilgiler var.
BAŞKAN
Lütfen arkadaşlar, lütfen
Bunda bir sataşma yok,
şahsiyatla uğraşma yok, 69u iyi inceleyelim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır bunu
yapamazsınız, olur mu öyle şey ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Vural, bir şey söyleyecek misiniz?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, usul
tartışması açarız böyle yaparsanız, lütfen
BAŞKAN Ben
usul tartışması açılacak aykırı bir şey
yapmıyorum.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan
Sayın
Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sadece size Tutanakları
getirteceğim, okuyacağım ve karar vereceğim. dedim,
lütfen
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İç Tüzüke
aykırı davranıyorsunuz Sayın Başkan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Tutanaklara gerek yok Sayın Başkan.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Vural.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Usul
tartışması açıyoruz o zaman.
BAŞKAN Tutanakları getirteceğim,
hayır, hiç usul
Yani usul tartışması açılacak bir
şey yapmadım ki.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır, söz
vermiyorsunuz. Açıktan sataşma var söz vermiyorsunuz.
BAŞKAN
Bakın, size bir karar söylemiyorum, lütfen
Tutanakları
getirteceğim ve inceleyeceğim. dedim, bir karar vermedim, bir
şey söylemedim ki usul tartışması açasınız.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Hayır,
sataşma var ama. Biz de şu anda usul
tartışması istiyoruz.
BAŞKAN Ben de yetkimi kullanıyorum ve
Tutanakları getirteceğim. diyorum. Lütfen anlayışla karşılayın.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Başkan, iki dakika
konuşup yerine gelmişti bile.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Usul
tartışmasını diğer konuların önünde görüşmek
zorundasınız Sayın Başkan.
BAŞKAN
Efendim?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Usul
tartışması açıyoruz, usul tartışması da
diğer konulardan
BAŞKAN
Bakın, usul tartışması açmanızı
gerektirecek bir kararım yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ama buna siz karar veremezsiniz. Hangi
durumlarda usul tartışması açılacağına siz karar
veremezsiniz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Buna siz karar
veremezsiniz.
BAŞKAN
Sadece tutanakları okuyacağım, eğer size söz
vermezsem o zaman açarsınız usul tartışmasını.
Lütfen
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) 69a aykırı
davranıyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, Sayın
Bakan dedi ki: Bizim dönemimiz demokrasinin en fazla işlediği bir
rejimdir.
BAŞKAN
Evet.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, aslında
demokrasiler tehdit ve şantaj rejimi değildir. Sayın Bakan
Hatayda Hataylıları tehdit etti Sayın Adalet Bakanı
Sadullah Ergine oy vermezseniz
dedi. Yani, netice itibarıyla
BAŞKAN
Böyle bir şey duymadım, burada mı söyledi?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hatayda, Hatayda.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, gündemle ne alakası var? Böyle bir usul var mı
Sayın Başkan?
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Tanal yani o zaman bakanların veya
milletvekilleri arkadaşların dışarıda söylediği
her şeyi sataşma olarak addedin, gelin burada cevap verin. Böyle bir
uygulama, böyle bir usul var mı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama burada şunu
söyledi Sayın Başkan: AK PARTİ döneminde demokrasi ve insan
haklarının en fazla
FATİH ŞAHİN (Ankara) Zamanımız
değerli Sayın Başkanım, lütfen, böyle
çalışamayız, ilerleyemiyoruz.
BAŞKAN Bakın arkadaşlar, Sayın
Tanal, sataşmadan size söz verebilmem için sayın
konuşmacının gerek bakanın gerek milletvekilinin bu
kürsüden söylediği sözleriyle ilgili olur. Lütfen..
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama grubumuzu ima etti.
VELİ AĞBABA (Malatya) Söylemedim. desin.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, idare amirlerini çağıralım, böyle
çalışılmaz Sayın Başkanım.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Grubumuzu ima ederek,
Cumhuriyet Halk Partisini ima ederek, tüm muhalefet partilerini ima ederek yani
sadece ve sadece demokrasinin AK PARTİ döneminde işlediğini
söyledi.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Sayın
Başkan, lütfen idare amirlerini göreve çağırın.
BAŞKAN Yani, böyle bir iddiada bulunabilir her
konuşmacı.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan, AK
PARTİ dönemi aslında demokrasiyi tehdit eden bir dönemdir.
BAŞKAN Tamam, geçti kayıtlara. Tamam,
tutanakları getirtiyorum, söyledikleriniz kayda geçmiştir.
Şimdi, Başbakan Yardımcısı
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkanım, usul tartışması açıyorum. Böyle
yönetemezsiniz. Bakın, İç Tüzük 63e göre usul
tartışması açıldığı zaman bir konuyu öne alma
veya geriye bırakma gibi usule ait konular, diğer işlerden önce
konuşulur.
BAŞKAN Ben o kanunun maddesini biliyorum
Sayın Baluken. Bir karar vermedim. Bakın, 69uncu maddeye göre
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Biz şu anda usul
tartışması açıyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın Bakan
Van milletvekili diyerek vekilimizi kast etti, açıklama yapalım
lütfen.
BAŞKAN Sayın Buldan, bakın, siz 69uncu
maddeye göre söz istediniz, ben henüz bu talebe karşı bir karar
oluşturmadım. Sadece tutanakları inceleyeceğim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Biz de tutumunuz
hakkında usul tartışması açıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yönetiminiz hakkında
istiyorlar, yönetiminiz hakkında.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tutumunuzla ilgili
Sayın Başkan.
BAŞKAN Bir dakika
Şimdi, arkadaşlar, siz konuşuyorsunuz, ben
de bir şeyler söylemek zorundayım ki birbirimizi anlayışla
karşılayalım değil mi? Yoksa siz de oradan
bağırırsınız, ben de oradan
bağırırım, başka arkadaşlar da devreye girdi,
ellerini kaldırıyorlar, sırayla böyle gideriz.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, bir dakika
BAŞKAN Şimdi, sorun o değil, şu
anda süreç gidiyor. Ben diyorum ki: 69a göre söz istediniz. Sayın Bakan
böyle bir laf söylemediğini söyledi, ben de duymadım. Tutanakları
getirteceğim, inceleyeceğim, eğer size söz vermezsem
açarsınız usul tartışmasını. Bu kadar basit.
VELİ AĞBABA (Malatya) Söyledi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdiye
açılmıştı Sayın Başkan, bitmişti bu
konuşmalar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söylüyor söylüyor, söylemedim
diyor.
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sayın
Başkanım, tutanaklara bakmaya gerek yok.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Hayır, biz de açıktan bir sataşma olduğunu
düşünüyoruz, sataşmadan dolayı söz vermediğiniz için
tutumuz hakkında usul tartışması açıyoruz ve usul tartışmasını
da açmak zorundasınız. Bu İç Tüzüke uyacaksak usul
tartışması açmak zorundasınız.
BAŞKAN Şimdi,
ben 69a göre söz verme mecburiyetinde değilim.
Bakın, buradaki, Tüzükteki yetkilerimi lütfen bana
hatırlatmak zorunda kalmayın.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama Yoktur. da
diyemezsiniz, hüküm cümlesi de kuramazsınız.
BAŞKAN - Lütfen açın Başkan, söz verip
vermemek gereğini takdir eder. diyor. Lütfen
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Tutanaklara bakmadan
nasıl hüküm verirsiniz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ama bugüne kadar söz
verdiniz.
BAŞKAN - Yani herkes Tüzükteki kendine uygun
cümleyi alıp bir sonraki cümleyi unutmasın.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Milletvekilleri sizden bir
lütuf beklemiyor Sayın Başkan, anayasal hakkını istiyor.
BAŞKAN - Ben, bu konuda takdir kararını da
vermedim henüz, karar konusunda da bir şey oluşturmadım.
Tutanakları inceleyeceğim. dedim. Bu kadar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
milletvekilleri anayasal hakkını istiyor.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Neye dayanarak hüküm
bildirdiniz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Başkan, bugüne kadarki uygulamalarınızın tamamında,
69a göre, sataşma olduğu zaman söz veriyordunuz.
BAŞKAN - On dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ve 2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Sayın milletvekilleri
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, bakar mısınız
BAŞKAN - Bir müsaade edin, ben söyleyeceğimi söyleyeyim
Sayın Özkes. Lütfen
Sayın milletvekilleri, birleşime ara
vermiştik, biraz uzattık çünkü tutanakları bekledik.
Tutanakları okuyorum, ilgili arkadaşımızın Sayın
Nazmi Gürün itirazı üzerine olan tutanağı inceliyorum: Bugün
yine değinildiği için
Özellikle bir Van Milletvekilimizin hiç olumlu
bir cümle kullanmadan yani yapılan her şeyi olumsuz ve felaket gibi
göstermesi tabii, böyle, olgun, yetişmiş bir milletvekili
arkadaşımızın- üzücüdür. Yani sizin
PERVİN BULDAN (Iğdır) Sataşma
gerekçesidir.
BAŞKAN Müsaade eder misiniz
Yani sizin için Sayın Bakan olgun ve
yetişmiş bir milletvekili nitelemesini yaptı. Usulümüze göre
aynı oturumda size cevap vermem gerekiyordu ama Sayın Gür, bir
kerelik bir istisna yapacağım bu oturumda; eğer bu cümleyi, sizi
olgun ve yetişmiş bir milletvekili olarak nitelemesiyle bitirilen
cümleyi başını bir sataşma olarak görüyorsanız ve
ısrar ediyorsanız istisna olarak size iki dakikalık süre
vereceğim.
Israr ediyor musunuz, istiyor musunuz?
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Tabii, tabii
ısrar ediyoruz.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - İstiyoruz.
NAZMİ GÜR (Van) Evet istiyoruz.
BAŞKAN Buyurun Sayın Gür.
İki dakika
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Bakanın üslubundaki nezakete de teşekkür ediyoruz ama bir
sataşma var.
BAŞKAN Tamam, ben Sayın Gürle bu konuyu
hallettim zaten, konuştuk.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) On dakika ara vermeye
gerek yoktu.
BAŞKAN Tutanakları inceleyeceğim.
dedim ama.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Nazmi Gürün, Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
NAZMİ GÜR (Van)- Teşekkürler Sayın
Başkan.
Tabii, Sayın Bakana gerçekten saygımız
büyük. Vana her geliş gidişinde de biz biliyoruz Vana ilgisini.
Fakat söyledikleriyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Vanda deprem
yönetimi örnektir. dedi. Gerçekten biz, böyle bir örneğe
tanıklık etmedik çünkü bizler dışlandık. Belediyemiz
bizlerin ısrarı üzerine yani orada bir yönetici olsun diye
gönderildi. Israrla Van deprem yönetimi, afet yönetimi konusunda belediyemiz ve
bizler milletvekili olarak dışlandık, orada
dışarıda tutulduk. Van yenilendi. dedi Sayın Bakan.
Vallahi Van yenilenmedi yani bugün depremin vurduğu yeri gelip
gördüğünüzde yenilenmediğini görürsünüz. Şu var tabii,
TOKİnin yaptığı birkaç konut bölgesi var, yeni
yerleşim bölgesi var; yenilemeden kasıt buysa gerçekten
katılmak mümkün değil çünkü Edremit konusunda Şehircilik
Bakanlığı Edremit TOKİ konutlarının Vanın
en diri fay hattı üzerine kurulduğunu bir bilgi notuyla bize iletti.
Dolayısıyla Edremiti bundan sonra yerleşime yasak bölge olarak
ilan etti. Herhâlde Sayın Bakanımızın bu konuda bilgisi
yok.
Su konusu çok önemli gerçekten, 40-50 kilometreden su
geliyor, Devlet Su İşleriyle birlikte belediyemizin
imzaladığı bir protokol gereği; nihayetinde bunun bedelini
bizim belediyemiz ödeyecek bu ihalenin, 100 milyarlık bir su ihalesiydi.
Yine, değerli arkadaşlar, çevre yolundan söz
etti. Vanda çevre yolu yok. Çevre yolu olması hesabıyla
birtakım çalışmalar var, bir proje var ancak ne zaman
biteceği bilinmiyor. Sayın Bakanla da biz görüştüğümüzde
kamulaştırma masraflarının çok tuttuğunu söylediler.
Van Büyükşehir oldu biliyorsunuz, yüzde 18 uygulayacaklar yani halkın
mülkiyetine el koyacaklar. Biz halkın mülkiyetine el konulmasını
istemiyoruz. Kamulaştırma bedeli ödenerek eğer yol
yapılacaksa yol yapılmasını istiyoruz.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Vural
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
7.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalayın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde
Hükûmet adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Bakan biraz önce kendi dönemlerinde, 2002-2012 arasında
yaptıklarını bir sessiz devrim olarak nitelendirdiğini ve
kitaplaştırdığını ifade ettiler. Bu konuda iki
hususu arz etmek istiyorum.
Kitapları burada, Sessiz Devrim kitabı. 2002
yılında 1inci AB Uyum Paketi 6 Şubat 2002 tarihinde
yayımlanmış. Dolayısıyla, gözaltı sürelerinin
kısaltılması, sanığın avukatıyla
görüşme hakkı, basın özgürlüklerinin geliştirilmesi,
örgütlenme özgürlüğünün geliştirilmesi, barışçıl toplantı
hakkının geliştirilmesi, bunlar 6 Mart 2002de
yapılmış. Kendilerinden önce yapılanları bile kendi
dönemlerinde yapılmış gibi gösteren bir zihniyet, Bizim
dönemimiz. diyor.
İkinci husus da, şüphesiz bizim dönemimizde
yaptıklarımız, temel olarak cumhuriyetin sahibi olan
milletimizin özgürlük alanlarını açmaya yönelikti, cumhuriyetimizi
güçlendirmeye yönelikti ancak kendi dönemlerinde yapılanların
vardığı amaç ve hedefse maalesef cumhuriyetin temel
özelliklerini ortadan kaldırmaya yöneliktir, mahiyet farkı
vardır. Bu bakımdan, bizim dönemimizde yapılanları kendi
yaptıklarıyla illiyet bağı kurmadan yeniden burada
yayınlamaları daha mertçe olur diye düşünüyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Vural.
Sayın Özkes
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkanım
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sayın Başkanım, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Şunu da alayım Sayın Bakan.
Buyurun Sayın Özkes.
8.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindarın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
İHSAN ÖZKES (İstanbul) AKP Grubu adına
Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar bir
konuşma yaptı. Ben o konuşmanın
tutanaklarını aldım. Şöyle diyor: Değerli
milletvekilleri, eğer bu yolda can verirsek
BAŞKAN Sayın Özkes, açıklama mı
yapıyorsunuz?
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bir dakika efendim.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Şahsıyla
ilgili bir şey yok Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.
İHSAN ÖZKES (İstanbul)
bu yolda can verirsek
şehit olacağımız
BAŞKAN Ne yapmak istiyorsunuz, onu öğrenmek
istiyorum.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Şahsını hedef alan bir açıklama yok orada.
BAŞKAN Amacınız nedir?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bir dinleyin hele, bir
dinleyin Sayın Başkan, meramını anlatsın.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Dinleyin,
okuyayım, anlatacağım.
BAŞKAN Ne yapacağıma ben karar veririm
Sayın Tanal Bey.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Eğer bu yolda
can verirsek şehit olacağımız inancına sahibiz ve
cennetle müjdelenenlerden birisi oluruz.
Sayın Başkan, burası kanun çıkarma
yeri ama kimsenin cennetlik ya da cehennemlik olma hükmü çıkarma yeri
değil
BAŞKAN Açıklama yapıyorsunuz. Tamam,
teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bir dakika efendim.
BAŞKAN Ama, yani, böyle bir usul yok. Tamam, bir
dakika ben vereyim de, usul yok.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Ama şimdi,
cennetle müjdelenme olayı nasıl oluyor? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim Sayın
Özkes.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) AKPnin oylarıyla
mı olacak bu? Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, mümkün
olduğu kadar Tüzükü uygulamaya çalışıyorum.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Uygulayın Sayın
Başkan, işimiz var, bütçe bekliyor.
BAŞKAN Elbette insanım, elbette
yanlış yapabilirim, elbette zor durumda da kalabilirim, insanım.
Hepimizin başına gelebilecek olan şeyleri ben de
yaşayabilirim. Bunu, hiçbir zaman için kendi aranızda böyle bir espri
konusu yapmamanızı öneririm. Ben, sadece İç Tüzükü uygulayarak bu Genel Kurulu
idare etmeye çalışıyorum. Bu davranışımın
dışında sizin yapmış olduğunuz yorumları da
sizin vicdanlarınıza bırakıyorum.
Teşekkür ediyorum.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Burada, yorum
değil efendim
BAŞKAN Şimdi, Başbakan
Yardımcısı Sayın Bekir Bozdağ konuşacak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, cennetle müjdelenmeyi siz mi oylayacaksınız? Böyle
şey mi olur? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Basın toplantısı
yap!
BAŞKAN Özür dilerim Sayın Bozdağ,
Sayın Bakan bir açıklama istemişti.
Sayın Bakan, bir dakikalık bir açıklama
süresi veriyorum size.
Buyurun.
9.- Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalayın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin
Grup Başkan Vekili biraz önce bir şey söyledi. Dinlememişler.
Ben konuşmamda aslında dedim ki: Biz, reformlara saygı olarak
2002 yılının tamamını aldık dedim, kendi
dönemimiz
Çünkü, reformlar, AB paketlerinin birkaç tanesi o dönem
çıktı. Biz, o bütünlüğü bozmamak için 2002 yılını
da aldık dedim.
OKTAY VURAL (İzmir) Yok efendim Bizim dönemizde.
dediniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) O bizim bir şeyimizdir, kendimize falan mal
etmiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Bizim dönemimizde dediniz ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Bizim dönem olmayan kısmı da aldık.
dedim.
BAŞKAN Açıklama yapmış Sayın
Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Kendi döneminizle bizim
dönemimizi karıştırmayın ya! Ya, bizimki temiz dönem.
BAŞKAN Evet, dinliyoruz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) İkincisi, bizim dönemimiz Türkiyenin de
cumhuriyetimizin de büyüdüğü bir dönemdir. Ondan sonraki karar veya
değerlendirme sizin indi değerlendirmenizdir.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Sayın Bekir Bozdağ, Başbakan
Yardımcımız
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dokuz dakikadır.
OKTAY VURAL (İzmir) Milletin adının
tartışıldığı, etnik kimlik siyasetinin
yapıldığı, PKKya
teslimiyetle Lozanı tartışmaya açtığınız
bir dönem, yıkım dönemi.
Bizim dönem, bizim dönem diyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye bu kadar sinirleniyorsunuz
Sayın Bakan, niye bu kadar sinirleniyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) Oslo sizin reformunuz,
doğru. Habur sizin reformunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet
İşleri Başkanlığı
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Hepsi bizim! Sahipleniyoruz. Tamam mı, hepsi
bizim! Hepsi bizim! (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vurma Sayın Bakan masaya!
BAŞKAN Sayın Bakan kürsüde! Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakan kürsüde, lütfen sükûneti
sağlayınız! Lütfen!
OKTAY VURAL (İzmir) Cumhuriyeti
yıktırmayacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakanı uyarın
Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Cumhuriyeti
yıktırmayacağız.
BAŞKAN Bir dakika süre veriyorum, herkes
bağırabilir. Herkes bağırabilir, bir dakika süre veriyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Hepsi bizim, sahipleniyoruz, reddetmiyoruz.
OKTAY VURAL (İzmir) Hoplama, zıplama! Hoplama,
zıplama!
BAŞKAN Süreniz doldu. Bir dakikalık süre
vermiştim, bağırma süresi, süreniz doldu.
OKTAY VURAL (İzmir) Öcalanla kirli
pazarlıklarınızı deşifre etmeye devam edeceğiz.
BAŞKAN - Sayın Vural
Sayın Bakan, çok özür dilerim. Buyurun, sizi
dinliyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Diyanet
İşleri Başkanlığı, Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının
bütçeleri üzerinde Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak ve
yapılan eleştirileri cevaplamak üzere huzurlarınızdayım.
Bu vesileyle değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada Bakanlığımla ilgili
kurumlarla alakalı çok değerli görüşler ifade edildi, zaman
zaman eleştiriler yapıldı, görüş ve eleştirilerini
ifade eden bütün milletvekili arkadaşlarıma ayrı ayrı
teşekkür ediyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı
cumhuriyetimizle yaşıt olan kuruluşlarımızdan bir
tanesi. İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla
ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet
yerlerini yönetmek üzere kurulmuştur.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Laiklik çerçevesinde
Sayın Bakan, laiklik çerçevesinde, onu söyleyin. Anayasa öyle diyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bugün Türkiyemizde kurulduğu günden bugüne başarıyla
hizmetlerini yürütmüş olan bir teşkilat vardır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Laiklik çerçevesinde
yapar o işlerini. Anayasa öyle diyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bugünkü Diyanet İşleri Başkanımız ve ekibi de bu
başarıları daha ileri noktalara
taşımıştır. Burada üzülerek ifade etmek isterim ki,
daha önceki yıllarda da Diyanet İşleri
Başkanlığı bütçeleri görüşülürken bütün siyasi
partiler adına konuşan milletvekili arkadaşlarımız
Diyanet İşleri Başkanlığının durumu
nedeniyle başkanlarla ilgili çok güzel ifadeler kullanır veyahut da
sükût geçerlerdi ama maalesef bu noktadaki üsluptan üzüntümü ifade etmek
isterim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Demek ki hak etmiyor
şimdiki.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Diyanet İşleri Başkanı ilmiyle, irfanıyla, ahlakıyla
Türk toplumunun takdirini kazanmış, başarılarıyla da
ortada bir insandır.
KAMER GENÇ (Tunceli) O senin takdirini
kazanmış. Tek taraflı, keyfî Diyanet İşleri
Başkanlığını yönetiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O senin takdirin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Hizmeti ortadadır, bunu milletimiz de yakinen görmektedir, yakinen
bilmektedir.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Yolsuzlukların
hesabını versin!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiyemizin birlik
ve beraberliğinin, kardeşliğinin, bütünlüğünün çimento
kuruluşlarından bir tanesidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne birlik ve beraberliği be!
BAŞKAN Müdahale etmeyin lütfen.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen de onun
kafasındasın!
BAŞKAN Sayın milletvekili, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli) -
Ama doğruları konuşsun, doğruyu konuşmuyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Diyanet İşleri Başkanlığı mezhep esaslı,
tarikat esaslı kurulmuş, mezheplere ve tarikatlara göre
yapılandırılmış bir teşkilat değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Orada çıkan
yolsuzlukları söylesin.
BAŞKAN İstediği şekilde
konuşur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hepsi yalan! Doğruları
konuşsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Gerek Anayasamız gerekse Diyanet İşleri Başkanlığının
kuruluş ve görevleri
BAŞKAN Sayın Bakan, Sayın Bakanım,
lütfen ...
Bu kürsüye çıkan milletvekili milletvekili
dokunulmazlığı çerçevesinde istediği gibi konuşur, onu
düzeltmek sizin haddinize değil. Lütfen susun ve Sayın Bakanı
dinleyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Bakan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama doğru konuşsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Hem Anayasa hem kuruluş kanunu Diyanet İşleri
Başkanlığının mezhep ve tarikat esaslı
kuruluşuna izin vermemektedir. Kurulduğu günden bugüne de Diyanet
İşleri Başkanlığının mezhep ve tarikat
esaslı kuruluşuna izin vermemektedir. Kurulduğu günden bugüne de
Diyanet İşleri Başkanlığı sadece,
İslamın doğru anlatılması, ibadet yerlerinin
yönetilmesiyle ilgili faaliyetler yürütmüştür. Diyanet İşleri
Başkanlığını mezhep eksenli, tarikat eksenli göstermek
fevkalade yanlıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tarikat şeyhi yahu!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Örneğin burada Kerbela olayıyla ilgili bir değerlendirme oldu.
Kerbela hadisesi -hepimizin
ortak acısıdır- hicri 61, miladi 680de oldu, İmam
Şafii ise hicri 150, miladi 767de doğdu. Yani Şafii mezhebinin
teşekkül tarihi Kerbela hadisesinden yüz kırk sene sonra olmuş
bir hadisedir ve Bu olayla Şafiiler falanlara şunu yaptı.
şeklinde bir değerlendirmeye bu tarihî bilgi ve gerçek bilgi izin
vermemektedir. Özellikle ifade etmek isterim ki doğru bilgiler üzerinden
değerlendirme yapmak elbette hepimizin vazifesidir.
Diyanet İşleri
Başkanlığının açıklamaları zaman zaman
tartışma konusu yapılıyor, siyasi
açıklamalarmış gibi değerlendirmeler üzerine bina ediliyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yahu, fetva vermek onun görevi mi
yani?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bilinmesini isterim ki Diyanet İşleri Başkanlığı
siyasi açıklamalar ve değerlendirmeler yapmamaktadır ancak
Türkiye kamuoyunda siyasetçilerin de yakından takip ettiği,
tartıştığı kimi konuların dinî irtibatları
da olabilir, insanlar bu konularda dinin ne söylediğini öğrenmek
isteyebilir. Örneğin yakın zamanda kürtaj tartışması
yaşandı. Bu hukuki bir konu, o yönüyle bakan insanlar olabilir ama
bazı insanlar da Bunun dindeki yeri nedir, bunu öğrenmek istiyorum.
deyip Diyanet İşleri Başkanlığına müracaat
yaptığı zaman Diyanet İşleri
Başkanlığı Anayasa ve yasanın verdiği görev
çerçevesinde bunun dindeki yerine dair değerlendirme yapıp cevap
vermek zorundadır. Faizle ilgili, başka konularla ilgili insanlar
soru sorduğu zaman cevap vermek zorunda.
Türkiyenin gündeminde var, siyasiler tartışıyor ama öte
yandan insanlar bunu istiyor diye Diyanet eğer cevap vermezlik yaparsa
vazifesini yapmamış olur. Bunları yapmak Diyanet
İşleri Başkanlığının vazifelerinden bir
tanesidir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun görevi değil. Senin
aklın ermiyor Bekir onlara.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Değerli kardeşlerim, Türkiye'de dinî hayat
araştırması yapıldı Diyanet İşleri
Başkanlığı tarafından. Çok yoğun eleştiri
aldı. Esasında Diyanet İşleri
Başkanlığının -takdir edilmesi gereken bir konu-
çalışmalarını bilimsel veriler üzerine bina ederek
yapıyor diye değerlendirilmesi lazım. Eğer Diyanet
İşleri Başkanlığı tarımla ilgili,
hayvancılıkla ilgili, ulaşımla ilgili ve başka
konularla ilgili bir anket yaptırmış olsaydı, o zaman
elbette ki Senin işin bu mu? derdi herkes, eleştirebilirdi ama
Anayasanın ve yasanın kendine verdiği görev alanıyla
ilgili bir dinî hayat araştırması yapmak, hizmet ettiği
insanların bu alana nasıl baktığını, nasıl
değerlendiğini görmek ve ona göre eksiklerini görüp tedbir almak
elbette ki Başkanlığın vazifesidir. Bilimsel veriler
çerçevesinde böyle bir çalışmayı yapmak yadırganamaz,
kınanamaz. Kaldı ki geçmişte de pek çok kurum bu anlamda
araştırmalar yaptılar. Onu biliyoruz.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Yapıyor ama bu
araştırmalarının üstüne gidiliyor mu ondan sonra? Yok.
Sadece fişliyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Örneğin TESEVin araştırması var.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) TESEV Diyanet mi ya?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Efendim, başka kuruluşlar, üniversitelerin araştırması
var, gazetelerin araştırması var. Dinî hayatla alakalı
işte Türkiyede Din, Toplum ve Siyaset TESEV; Kuranın
Anlamıyla Buluşmak araştırması, ANAR yapıyor;
Türkiyede Dindarlık araştırması, KONDA yapıyor;
Türkiyede Dindarlık-Uluslararası Bir
Karşılaştırma Sabancı Üniversitesi vesaire, bir sürü.
Başka kurumlar yapıyor veya birtakım araştırma
şirketleri yapıyor. Diyanet kendi görev alanıyla ilgili bir
araştırma neden yapmasın? Yapmaması bir eksiklik,
yapması ise bir eksikliğin giderilmesidir. Bunu özellikle ifade etmek
isterim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kimin Alevi, kimin
Sünni olduğu Diyanetin üzerine vazife mi?
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın Bakan, bu
açıklama size yakışmadı, olmadı bu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Tabii, dualar üzerinden de değerlendirmeler yapıldı. Dua
etmek, dinî açıdan, İslami açıdan, Müslümanlar
açısından çok önemli olduğu gibi Hristiyanlar, Yahudiler, bütün
inanan, farklı dinlere de inanan insanlar bakımından oldukça
kıymetli bir şeydir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Alevileri fişlemek
için yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Hem Kuranda hem de sünnette dua övülür, dua etmek övülür. Peygamber
Efendimiz dua etmiş, peygamberler dua etmiş. Diyanet İşleri
Başkanı dua etmeyecek mi? Bir açılışta veyahut da
herhangi bir yerde dua etmesi kınanabilir mi, eleştirilebilir mi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul)
Cumhurbaşkanının önünde dua edemez,
Cumhurbaşkanının önüne geçemez, Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Dua ediyor ve bu dua üzerinden de birtakım eleştiriler
yapılıyor.
Örneğin Çanakkalede 18 Mart 1915le alakalı
anma törenlerinde bir dua yapıyor ve duasının bir yerinde de
Sayın Başkan diyor ki: Okuduğumuz hatmi şerifleri,
başta Anafartalar kahramanı Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün
şehitlerimizin ve gazilerimizin ruhlarına ve onları
yetiştiren annelerin ve babaların ruhlarına hediye ediyoruz.
Kötü mü demiş? İyi demiş. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayatında bir defa öyle bir
laf demiş.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ama bunu her yerde yapmak doğru mudur? Değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Diyanet
İşleri Başkanlığı bu ülkedeki
ayrımcılığın başıdır.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Çünkü duanın yeri önemli, yapıldığı anlam önemli.
Siz şimdi her yerde bu duaları yaparsanız, dinî figür olmayan
kişileri o duaların içerisine, her duaya korsanız doğru bir
şey olmaz.
VELİ AĞBABA (Malatya)
Ayrımcılığın başıdır. Bunu da
teşvik eden sizsiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Yerinde dua edilir. Mevlit okunduğunda o okutana dua ediliyor.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Her şeyin yeri ve
zamanı var. diye siz söylüyorsunuz. Her şeyin bir protokol
değeri var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Ama siz kalkıp her yerde şu isim niye anılmadı, bu isim
niye anılmadı derseniz, bu bir istismar olur. Doğru bir
yaklaşım olmaz.
Alevi kardeşlerimizle alakalı, Alevi
inancına sahip insanlarımızla alakalı hükûmetlerimiz
döneminde çok ciddi çalışmalar yaptık. İlk defa cumhuriyet
tarihinde bir hükûmet bu konuda resmî bir çalışma başlattı.
7 tane çalıştay yaptık ve burada bu çalıştaylarda hem
dedeler hem akademisyenler hem gazeteciler hem sivil toplum hem siyasetçiler
hem ilahiyatçılar hem de bu alanla ilgili, alakalı herkes bir araya
getirildi. İlk defa bu konuda devlet, Alevi vatandaşlarını
muhatap kabul etti.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Muhatap kabul etti de ne
yaptı?
VELİ AĞBABA (Malatya) Hâlâ Alevi köylerine
cami yapıyorsun, cami.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Tarihî bir adım attık. Cumhuriyet döneminde atılmış
ilk adımdır, bu Hükûmet attı. Arkasından Madımak
olaylarıyla ilgili bu rapor çerçevesinde adım attık.
Madımak 1993te oldu. O zaman biz iktidar
değildik.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Hâlâ Alevi köylerine baskı
uyguluyorsun, evlerini işaretletiyorsun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hâlâ Alevileri
dışlıyorsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Kimlerin iktidar olduğunu millet biliyor. Bize kadar pek çok hükûmet
geldi geçti ama orada döner kesmeye devam ettiler.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sivası yakan
katillerle mazlumları aynı kareye koydun sen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- O yangının olduğu oteli ve altındaki bütün yerleri
kamulaştırıp burada bir bilim ve kültür merkezi açan
adımı biz attık.
VELİ AĞBABA (Malatya) Madımakta
katillerle kurbanlar aynı karede. Dünyada örneği yok, dünyada.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Şu ana kadar orayı epeyce vatandaşımız ziyaret etti,
anı köşesi ve kütüphane oluşturduk.
VELİ AĞBABA (Malatya) Katillerle
kurbanların aynı yere resimlerini astınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Okullarımızda, ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bilgisi ders
kitaplarının içerisine ilk defa Alevilikle ilgili bilgileri, hem de
Alevi kardeşlerimizin bilgeliğine önem verdikleri kişilere
yazdırarak ilk defa biz koyduk.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kardeş deme, kardeş
deme bari!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
İlk defa bu adımı biz attık.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Değil Sayın
Bakan, öyle değil. Sayın Bakan, kırptınız, yüzde
20sini koydunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Yine, bakın, Alevi Bektaşi klasikleri dizisinin tercümesi konusunda
adım attık
VELİ AĞBABA (Malatya) Katillerle
mazlumları aynı kareye astınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
ve bu noktada çok ciddi eserler Türkiyeye kazandırıldı, hem
de saygın ve Alevi kardeşlerimizin takdirini toplayan, onların
da içerisinde olduğu heyetler yaptı. Tefsir-i Besmele, Makalat,
Velayetname, Dâr Kitabı, Erkânnâme 1 vesaire bir sürü eseri ilk defa bu
anlamda Türkçeye kazandırdık, orijinal metniyle yan yana koyan
adımlar attık.
Muharrem ayı etkinlikleri çerçevesinde
televizyonlarda ve başka yerlerde bu, Alevi
vatandaşlarımızın değer verdiği günlerin ve
gecelerin anılmasında önemli adımlar attık. Başka
konularda da
SAKİNE ÖZ (Manisa) Dejenere ettiniz, Alevilerin
geleneklerini dejenere ettiniz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bu konularda adımlarımız var. Burada ben hepsini sayarsam
diğerlerine vakit kalmayacağı için bu kadarla iktifa ediyorum ve
şunu özellikle ifade etmek isterim ki: Bu konuda en samimi, gerçek ve
somut adımları biz attık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) En riyakâr, en
ikiyüzlü!
SAKİNE ÖZ (Manisa) Riyakâr, riyakâr
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Sözünü değil, lafını değil, icraatını
yaptık.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) En riyakâr, en
ikiyüzlü politikayı siz güdüyorsunuz, doğru!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Şimdi de yeni adımlar atılması konusunda
Başbakanımız görev verdi, bunlarla ilgili de
çalışıyoruz.
Bezmiâlem Camiiyle ilgili bir iki şey
söyleyeceğim. Camiyle alakalı, oraya giren göstericilerle ilgili
herkes bir şey söyledi ama benim gönlüm isterdi ki
ayakkabılarıyla oraya giren, orada camilerin adabına, edebine
aykırı bir şekilde bulunan
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Peki, Tahrirde de
girdiler. Ya, Allahtan korkun! Tahrirde girildiği zaman destekliyorsunuz
göstericileri.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
oraları tahrip eden, oraya bira kutuları, sigara izmaritleri
koyan, yapan ve orada sarhoş dolaşan ve orada
(CHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
birbirlerini kadınlı erkekli öpen yapılarla ilgili de
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Bakan,
insan canı mı önemli
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ne
yapıyorsunuz siz! Lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bu bir saygısızlıktır
VELİ AĞBABA (Malatya) Amerikan askerlerini
kına, Amerikan askerlerini!
BAŞKAN Sayın Grup Başkan Vekili,
Sayın İnce
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Bu bir edepsizliktir. Bu, camiye, mabede, bu milletin değerlerine
saygısızlıktır. diye bir cümle beklerdim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Ama kimse böyle bir cümle
kurmadı. Bu memlekette camiler hiçbir zaman böylesi bir
saygısızlığa, böylesi bir kabalığa muhatap
olmamıştır.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Sayın Bakan,
İncirlikte ABD askerleri camiye girdi. Orada niye bunu söylemediniz? Ne
oldu İncirlikteki cami?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Dinî değerlerimiz, manevi değerlerimiz böylesine ayak altına
alınmamıştır. Raporlar burada, herkes raporları
okusun, ne var ne yok onu herkes yakından görsün.
Değerli kardeşlerim, TİKA büyük
yardımlar yapıyor, büyük hizmetler ortaya koydu. 2002
yılında TİKA 85 milyon dolar kalkınma yardımı
yaparken 2012 yılında 2 milyar 533 milyon dolar kalkınma
yardımı yaptı. Sivil toplum ve şirketlerin, diğer
grupların yaptığı yardımları da ilave
ettiğiniz zaman, Türkiye 3 milyar 436 milyon ABD doları kalkınma
yardımı yaptı ve binde 7 olan milenyum hedefinde ülkemizin
durumu binde 6dan binde 3,2ye yükseldi. 2012 yılında OECD DACa
gönderilen veriler kapsamında, Türkiye en fazla resmî kalkınma
yardımlarını artıran dördüncü ülke olmuştur. Türkiye
bu alanda büyük rekorlara, büyük başarılara imza
atmıştır. Onun için de OECD DAC Komite Başkanı
şahsımı ve Ali Babacan Beyi ziyaretlerinde Türkiyeyi överek
davet etmiştir DAC üyeliğine, biz de Düşüneceğiz. dedik.
Bugüne kadar kapıları biz çalıyorduk, şimdi bizim
kapımızı çalıyorlar Gelin, bize üye olun. diye. 1992yle
2002 arasında TİKAnın ortaya koyduğu proje
sayısı 2.241, bizim on yıllık dönemde ortaya
koyduğumuz proje sayısı 11.447 olmuştur.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Projelerin
arasında Bulgaristan seçimlerine müdahale de var mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Dünyanın dört bir yanında projeler gerçekleştiriyoruz.
İşte, Amerikada da burada da konuşuldu; Oregonda bulunan Warm
Springs Kabileler Konfederasyonunda yapımı devam eden bir okulun su
tankını yapma konusunda da adım attık. Oradan talepte
bulunuldu Türk Büyükelçiliğinden ve biz de bu talep çerçevesinde 648
öğrencinin okuyacağı bir okulun su ihtiyacını
karşılayacak tankı yapma kararı aldık ve bununla
ilgili adımları attık ve önemli bir adım oldu.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bu projelerin
arasında Hak ve Özgürlükler Hareketinin oylarını bölmek var
mı, yok mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bununla alakalı Türk Amerikan Konseyi Başkanı Lincoln McCurdy,
Sayın Kılıçdaroğlu da ziyaretinde kendini ziyaret ettiler
ve o ziyarette bu yapılan yardımdan ABD Kongresinin ve ilgili
kişilerin nasıl memnun olduğunu Sayın
Kılıçdaroğluna da orada anlattılar, onlar da biliyorlar
orada. Teşekkürlerini de Türkiyeye, Türk Hükûmetine ilettiler ve biz
burada mağdur durumda olan, zor durumda olanlara yardım ediyoruz.
Oradaki barajlar, oradaki bilmem işletmeler falan onların değil.
Amerika Birleşik Devletleri, Kızılderililere özel koruma
uyguluyor, onlara özel imkânlar, özel şeyler yapıyor, orada büyük bir
mağduriyet var. Oradaki varlıkları sanki herkesin varlığıymış
gibi gösteriyor. Artvindeki baraj Artvinlilerin tamamının malı
mıdır? Bu milletin malı. Oradaki birtakım zenginlikleri
sadece oraya göstermek fevkalade yanlıştır.
Türk dünyasına ilişkin, Orta Asyaya
ilişkin büyük adımlar attık. Bakın, bizim dönemimizde Türk
dünyasına yapılan yardımların toplamı 430 milyon Türk
lirasıdır. Bizden önceki, on yıl içerisinde
yapılmış toplam yardımların miktarı 52 milyon
Türk lirasıdır. Yine, baktığınızda, Türk
dünyasından, bizim dönemimizde, şu anda, 2013te okuyan öğrenci
sayısı Türkiye bursuyla 5.832dir; 2002de okuyan öğrenci
sayısı 1.045tir. Yine, baktığınız zaman
Doğu Türkistandan 2002de Türkiyede okutulan öğrenci
sayısı 18dir; 2013te okutulan öğrenci sayısı
687dir; rakamlar çok güçlü bir şekilde.
Yine, Orta Asyayla biz ilişkilerimizi güçlendirmek,
Türk dünyasıyla ilişkilerimizi ileri noktaya taşımak için
Türk Konseyini kurduk, TÜRKPAyı kurduk, Türk Akademisini kurduk. Türk
dünyasıyla bağlarımız güçlensin, soydaş, vatandaş
ve akraba topluluklarımızla daha iyi ilişkiler kuralım diye
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığını kurduk. Yunus Emre Vakfını
kurduk. Anadoluyu, Anadolunun değil dünyanın ajansı hâline
getirdik. TRT Avazı, TRT Türkü, TRT Okulu hayata geçirerek
dünyanın dört bir yanında akrabalarımızla,
soydaşlarımızla, vatandaşlarımızla ilişkilerimizi
daha ileri noktaya taşımak için adımlar attık.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bulgaristanda
Hak ve Özgürlükler Partisinin oylarını bölmek için niye çaba
harcadınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
- Bakın, Orta Asyayla ilgili ticaret hacmimiz de bu nedenle çok
arttı. 2002de 630 milyon dolar olan ihracat 2012de 6,1 milyar dolar
oldu. Eğer biz yok saysaydık bu noktalara gelebilir miydik? Türkiye
her yerde var. Urumçiye ilk giden başbakan, Sayın Recep Tayyip
Erdoğan oldu. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Ziyaretlere baktığımızda, her yerde biz varız.
Ecdadımızın izine, eserlerine sahip çıkıyor,
milletimizin bize verdiği emaneti büyük bir onurla
taşıdığımızı ifade ediyor
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın
Bakan, Bulgaristanda Hak ve Özgürlükler Hareketinin oylarının
bölünmesine direkt çaba gösterdiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla)
Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığının bütçelerinin hayırlı
olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, çok teşekkür ederiz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Bakan konuşmasında, Cumhuriyet Halk Partisinin, camiye
adaba uymayan şekilde girenleri desteklediğini, bu konuda
yanlış yaptığını söyledi.
İzin verirseniz bir kısa değerlendirme
yapacağım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Destekledi. demedim.
BAŞKAN Destekledi. demedi ama buyurun,
sataşmadan size söz vereyim iki dakika.
Burada uygulama böyle Sayın Bakan.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii ki camiler hepimiz için kutsaldır,
Allahın evidir, buraya girmenin bir kuralı vardır; o
kuralların haricinde buraya girilmez. Fakat, insanlar can havliyle,
dışarıda gaz bombaları atılırken, TOMAlar
varken, su püskürtülürken -insanlar kadınlı erkekli,
başları açık kapalı, kıyafeti uygun olmayabilir ama
dışarıda bir felaket var- zorunlu hâllerde insanlar buraya
sığınmış. Zorunlu hâllerde buraya bir Müslüman da
sığınabilir, bir Hristiyan da sığınabilir, bir
Musevi de sığınabilir, kıyafeti uygun olmayan birisi de
sığınabilir, ayakkabıyla da sığınabilir. Ben
bunda hiçbir mahzur görmüyorum çünkü bu, bilinçli, herhangi bir eğlenceden
dönüşte yapılmış bir şey değil, bir zorunlu hâlde
yapılmış bir şey. Bir; bunun böyle bilinmesi lazım.
İkincisi; burada sıcak siyasetin konusu
yapmayalım bunu, yapmayalım. Bakın Camide bira içtiler, cuma
günü görüntüleri yayınlayacağız. dendi, yirmi yedi cuma geçti,
hâlâ görüntü yok ortada.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Çünkü yalan.
MUHARREM İNCE (Devamla) Yedi ay geçti, iki mevsim
geçti, yirmi yedi cuma geçti, bunlar yok.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Çünkü yalan.
MUHARREM İNCE (Devamla) Siz, bu ülkenin
gençlerini, can havliyle camiye sığınmış gençleri -ben
de ayakkabıyla girilmesini tasvip etmem tabii ki, kimse tasvip etmez-
zorunlu hâllerde buraya sığınmış gençleri
eleştiriyorsunuz ama İncirlikteki, Iraktaki Amerikan askerlerinin,
Hristiyan askerlerinin camilere postalla girmesini, silahlarla girmesini, orada
lay lay lom yapmasını eleştiremiyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hadi be, hadi be!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sana hadi be!
MUHARREM İNCE (Devamla) Ben bunları
eleştiriyorum esas, bunları. Siz bunu eleştireceksiniz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Devamla) O çocukların
ayakkabıyla girmesini tabii ki doğru bulmuyorum ama zorunlu hâllerde
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
Sayın Önder, buyurun.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Camileri ahıra
çevirenlere de lanet olsun, onlara da.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Din Önce insan. diyor, insan.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Biz camileri
ahıra çevirenleri de biliyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İnsan diyor, önce insan.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Geç onu, geç.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İnsan olacaksınız
önce, insan.
BAŞKAN Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri, izin verin işlemimi yapayım burada.
Buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Bakan
bir konuyu yanlış aksettirdi, bir bilgilendirme yapmak istiyorum,
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN Nedir yanlış aksettirdiği
bilgi?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) O da şu: Gezi
olayları sırasında camiye sığınan insanlarla
ilgili
(Gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, hiçbir şey duyamıyoruz.
BAŞKAN Ne yapabilirim arkadaşlar?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Susturun
konuşanları.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, ikaz ediyorum,
şununla ikaz ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) İsterseniz,
iki dakika süre verin, orada izah edeyim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir daha ikaz edin.
BAŞKAN E, dinlemiyorlar, ben ne yapabilirim?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkanım, iki dakika verir misiniz?
BAŞKAN Sataşma olursa kürsüden verebilirim;
yerinizden vereyim. Buyurun yerinize. Sayın Önder, yerinize buyurun,
sataşma olmadığı için yerinizden vereyim bir dakika.
Buyurun Sayın Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
arkadaşlar
(AK PARTİ ve CHP sıralarından
karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
BAŞKAN Arkadaşlar, bir milletvekiline söz
verdim, lütfen saygılı davranın.
Teşekkür ederim Sayın İnce.
Buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İstanbul Milletvekili Sırrı
Süreyya Önderin, Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının üçüncü tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Bakan
Camide içki içtiler. dedi. Böyle bir işin olmadığını
ilk önce AK PARTİli bir gazeteci cami imamıyla, müezziniyle
yaptığı röportajda ortaya çıkardı; bu bir.
Kendilerinin de çok yakinen tanıdığı ve
arkadaşları olan bir şahıs bunu ortaya çıkardı.
Şimdi, yine, İslami referanslarından şüphe duyulmayacak
insanlar bunun bir düzmece olduğunu söylüyorlar. Bu artık
inandırıcılığını fazlaca yitirmiş bir
kara propagandaya dönüştü. Sayın Bakanın bundan kaçınmasını
dilerim.
Ama hazır Diyanet konuşuluyorken, hiçbir can
korkusu olmadan, hiçbir gaz baskısı olmadan, bir kıyamet
şartları gerçekleşmeden camiye yönelmiş büyük bir
saygısızlık var: Ankarada 50. Yıl Sokullu Mehmet Paşa
Camisine bankamatik kuruyorsunuz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Önder,
zapta geçmiştir, tutanaklara geçti.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Faiz en büyük
günahlardandır, ayet vardır. Burada karıyla kocayı, anayla
evladı, babayla oğlu, çiftçiyle toprağı birbirine
düşman ediyorsunuz.
BAŞKAN Tamam, sağ olun.
Peki, buyurun Sayın Özkes.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Siz
bankamatiği oraya, üstelik cami duvarını yıkarak
Arkanızdan sizi buna zorlayan yok.
BAŞKAN Tamam ama böyle bir usulümüz yok Sayın
Önder.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Neoliberal
saldırıdan başka sizi buna zorlayan hiçbir şey yokken
BAŞKAN Ama tamam, bir nokta koy.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul)
cami
duvarını yıkıp yerine bankamatik yaptırmaya sizi ne
mecbur etti?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Biz cami derneği
değiliz be arkadaş, cami derneği burası değil, oraya
sor.
BAŞKAN Tamam, nokta. Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın Özkes, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Söyle şimdi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Cami derneği biz
değiliz, sen yanlış yere bakıyorsun.
BAŞKAN Arkadaşlar
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Cami derneği
sen değilsin ama Diyanet adına
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Kaldırır
içinden.
BAŞKAN Sayın Milletvekili
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Diyanetten sorumlu
olan
Diyanet de diyor ki: Çekingen davranmalı.
BAŞKAN - Nokta koydun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) İslamda böyle
bir şey yok.
BAŞKAN Nokta koydun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Çekingen davranmak
ne demek? Ya reddedersin ya kabul edersin.
BAŞKAN Buyurun Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkanım, Cumhuriyet Halk Partisinin adına Diyanet bütçesiyle
alakalı ben konuştum. Sayın Bakan benim üslubumu yani
eleştirenlerin üslubunu -ki eleştirenlerden birisi de bendim-
eleştirdi. Ayrıca, benim sorduğum soruları ve
konuştuğum konuları da Sayın Bakan çarpıttı.
Müsaade ederseniz, açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özkes, ben Sayın
Bakanın konuşmasını çok iyi dinledim. Sizin
şahsınızla ilgili olarak tek bir cümle söylemedi. Siz
konuşma konunuzla ilgili olarak açıklama yaptınız, Sayın
Bakan da kendi Bakanlığı açısından açıklama
yaptı.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sataştı
efendim.
BAŞKAN - Şahsınızla ilgili olarak bir
cümle değil, bir tek kelime dahi etmedi.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Benim üslubumla
alakalı bana sataşmada bulundu Sayın Başkan.
BAŞKAN Bulunmadı.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bulundu.
BAŞKAN - Hayır, bulunmadı. Ben çok iyi
dinledim. Sizin ne adınızı andı ne sizin söylediğiniz
herhangi bir cümleye atıfta bulundu, sizinle ilgili tek bir cümle
söylemedi.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, siz sadece Bakanın Başkanı değilsiniz, benim
de Başkanımsınız.
BAŞKAN - Rica ederim. Söz vermiyorum. Kusura
bakmayın.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkanım, lütfen
BAŞKAN - Sayın Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, lütfen, rica ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkes, lütfen.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, siz ölçülü, peşin
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Babacan, Sayın Bakan, bir
dakikanızı rica ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, ölçülü, adaletli davranmıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
Sayın Bakan kürsüdeyken Sayın Bakanın nezaketsizlikle söz
istemesi yanlış ya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Ama bir cümle söyleyeceğim, vakit geçmesin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakana
nezaketsizliktir bu ya.
11.- Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya
Önderin açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, bu Ankara Sokullu Mehmet Paşa Camisinin
avlusuna kurulan bankamatikle ilgili Diyanet İşleri
Başkanlığı ve müftülüğün herhangi bir izni yoktur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Bakana nezaketsizliktir. Bakan konuşmayı bitirsin, ondan sonra.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Cami derneği, müftülüğe ve Diyanete rağmen böyle bir adım
atmıştır. Şu anda biz böyle adımların
olmaması için bir genelge yayınlayacağız. Bu,
tamamıyla cami derneğinin yaptığı bir
saygısızlıktır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
bu, Sayın Hatibe, Bakana saygısızlıktır. Hiç olacak
şey mi ya?
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kendini bilmezliktir, biz gerekeni yapacağız.
BAŞKAN Bakan kürsüde, sonra konuşalım.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Buyurun Sayın Babacan.
Süreniz on sekiz dakika.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazine
Müsteşarlığımızın, Bankacılık Düzenleme
ve Denetleme Kurulumuzun ve Sermaye Piyasası Kurulumuzun 2014
yılı bütçesi ve 2012 yılı kesin hesabıyla ilgili
Hükûmetimiz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiye ekonomisiyle ilgili konuları değerlendirirken mutlaka içinde
bulunduğumuz küresel ve bölgesel konjonktürü dikkate almamız
gerekiyor. Türkiye ekonomisi her yönüyle dünyayla entegre, serbest ticaretiyle,
serbest sermaye hareketleriyle ve artan ihracat hacmiyle, artan finansman
hareketleriyle dünyaya son derece entegre bir ekonomi. Dolayısıyla,
ekonomimizi ele almadan önce mutlaka küresel konjonktürü ve bölgesel
gelişmeleri dikkate almamız gerekiyor. Biliyorsunuz, 2013
yılında, 2012 yılına göre dünyanın ekonomik görünümü,
gelişmiş ülkelerin ekonomik görünümü, gelişmekte olan ülkelerin
ekonomik görünümü, bunların hepsi güncellendi ve
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Mali kural ne oldu,
mali kural?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) -
maalesef, Küresel ekonomi geçen yıl ne görünüyordu, bugün nasıl
görünüyor? diye baktığımızda, yaklaşık 1
puanlık aşağı doğru bir revizyon var. Üstelik, gelişmekte
olan ülkeler geçmiş on yıla göre önümüzdeki on yıl boyunca daha
düşük bir büyüme performansı sergileyecekler. Her ne kadar
gelişmekte olan ülkeler gelişmiş ekonomilere göre daha yüksek
büyüme oranlarını sergileyecekse de yine de geçmiş on yıl
ile gelecek on yılın farklı dönemler olduğunu da mutlaka
dikkate almamız gerekiyor.
Özellikle bölgemizde, başta Suriye olmak üzere ama
Irak, Mısır, Tunus, Libya gibi pek çok ülkede yaşanan
istikrarsızlık da kuşkusuz bölgesel ekonomi üzerine olumsuz etki
yapan bir unsur. Hele hele Avrupa Birliğinde yıllardır arka
arkaya görülen sıfıra yakın büyüme oranları, avro bölgesini
oluşturan 18 ülkenin ekonomisinin yıllardır arka arkaya
daralıyor olması da mutlaka dikkate alınması gereken bir
unsur.
İşte, böyle bir ortamda Türkiye ekonomisiyle
ilgili neler olduğunu, nasıl bir performans sergilediğimizi
dış konjonktürü dikkate alarak mutlaka ele almak zorundayız.
Öncelikle, Türkiyeyi diğer pek çok ülkeden
farklılaştıran unsurlar Türkiyedeki güven ve istikrar
ortamı. Güven ve istikrar olduktan sonra ekonomiyle ilgili pek çok iş
kolaylaşıyor ama güvenin ve istikrarın olmadığı
ülkelerde ekonomik istikrarın sağlanması da son derece güç
oluyor.
Burada Türkiyenin büyüme noktasındaki
performansını kuşkusuz farklı dönemlerle
karşılaştırabiliriz, başka ülkelerle Türkiyeyi
karşılaştırabiliriz ancak bütçemizin
açılışının yapıldığı günde bir
karşılaştırma yapıldı 1946dan 2002ye kadar
Türkiye ekonomisi şu kadar büyüdü; son on yılda, on bir yılda AK
PARTİ döneminde şu kadar büyüdü. diye.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 5,1-4,8; söyleyeyim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Öncelikle bu 1946-2002ye bakacak olursak Niye 1946? sorusunun
cevabını kolay kolay bulamayacaksınız ama biraz rakamlara
inip baktığınızda, 1946, İkinci Dünya
Savaşından hemen sonraki bir tarih bakın, dikkat edin. O
İkinci Dünya Savaşı dönemindeki tarihi dışarıda
bırakın, ondan sonraki dönemden başlatın ve suni rakamlar
hesaplayın. Eğer gerçekten bir mukayese yapacak olursak bizim
1946-2002 ile değil, 1939-2002 dönemine bakmamız lazım yani
Mustafa Kemal Atatürkün vefatından sonra Türkiye nasıl bir büyüme
sergilemiş ve son on bir yılda neler olmuş.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Savaş mı gördünüz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Bakın, 1939dan 2002ye kadarki dönemde Türkiyenin ortalama büyüme
hızı, geometrik ortalama yüzde 3,89. 2003-2013 arasında yüzde
4,87 yani neredeyse cumhuriyet tarihinin ortalamasından tam 1 puan her
yıl üst üste Türkiye daha yüksek büyümüş. O 1 puanları arka
arkaya, hele bir de geometrik hesapla getirin, aradaki fark ortada. Kaldı
ki bu dönem, dünya ekonomisinin tarihinde gördüğü en büyük krizin de
yaşandığı bir dönem. Bu 2008-2009 krizinin
gelişmiş ekonomiler üzerine getirdiği yük yani bu
gelişmiş ekonomilerdeki toplam borç stokundaki artış ve
geldiği nokta İkinci Dünya Savaşının getirdiği
yüke eşit. İkinci Dünya Savaşında millî gelire oranla
gelişmiş ekonomilerin borcu hangi noktalara çıktıysa
şu anda aynı rakamları görüyoruz. Böylesine bir dönemde Türkiye
bu performansı göstermiş durumda.
Kaldı ki bu performans sadece büyüme alanında
değil, istihdamda da kendini gösteriyor. Bakın, yine kriz döneminden
bahsediyorum ve mevsimsel düzeltilmiş rakamlardan bahsediyorum. Mevsimsel
düzeltilmiş olarak 2009 Nisanından 2013 yılına kadar, son
verilere kadar Türkiyede toplam istihdam sayısı 4 milyon 739 bin
kişi artmış. Aynı dönemde, Avrupa Birliğine
bakıyoruz, Avrupa Birliğindeki 28 ülkenin toplamında 4 milyon 4
bin istihdam düşüşü var. Aynı dönemde, 28 ülkede 4 milyon 4
binlik düşüş -ki bunlar OECDnin web sitesinden, rakamlarından
alınmış; resmî rakamlardır- Türkiyede 4 milyon 739 bin
artış. Dolayısıyla, kimi neyle, nasıl mukayese
edeceğimizi mutlaka iyi değerlendirmemiz gerekiyor ve gerçekçi olmak
gerekiyor. Kaldı ki Türkiyenin ekonomik başarısı
artık dünya tarihinde tescil edilmiş, dünyanın dört bir yanından
Türkiye bir başarı örneği olarak anılıyor. Artık
bunu dünya toplumunun hafızalarından silemezsiniz, bunlar artık
kayda geçmiş. Türkiye bir başarı örneği olarak, bir
yıldız olarak, ta Afrikanın bir ucundan tutun, Latin
Amerikanın öbür ucuna kadar insanlar tarafından hem bilinmekte hem
de ifade edilmekte. Dolayısıyla, ekonomik konularda bizim hep zaten
söylediğimiz şu: Yani, muhalefet partilerimizin, eleştirilerini
mutlaka dikkatli, hesaplı, ölçülü yapmaları lazım. Çünkü,
gerçekten, çok geniş bir alanda çok önemli bir başarı söz
konusu.
Bakın, Türkiye sadece büyümüyor, sadece istihdam
artmıyor. Aynı zamanda, Türkiyede gelir dağılımı
düzeliyor. Yine, OECD rakamlarından söylüyorum, OECD raporlarından
söylüyorum: Tüm OECD ülkeleri içerisinde Türkiye, gelir
dağılımının düzeldiği 5 ülkeden 1 tanesi ama
sadece o 5 ülkeden 1i değil, o 5 ülke içerisinde de gelir
dağılımının en hızlı düzeldiği ülke.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Benim köylümün cebinde para
yok.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Tüm
OECD içerisinde Gini katsayısının en hızlı
düştüğü ülke, Türkiye.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Soruyorum köylüme Cebimde
param yok. diyor, öğrenciler Para yok. diyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Yine, yoksullukla mücadele konusundaki başarılarımız, bütün
yoksulluk göstergelerinde geldiğimiz nokta da bütün dünya tarafından
takip ediliyor ve takdir ediliyor.
Bizim pek çok alanda reformlarımız oldu, çok
çok önemli reformlarımız oldu. Bankacılık alanında,
gerçekten, 2004, 2005, 2006 yıllarında çok önemli yasalar
çıkarttık ve bizim dönemimizde daha önceki dönemlerin
bankacılık yükünün fiilî ödemesini yaptık. Siz, bankaların
bilançosunu kâğıt üzerinde düzeltebilirsiniz. Ne yapmışlar
o dönemde? Kamu bankalarının ve batık bankaların bilançosuna
özel tertip hazine kâğıdı tertiplemişler, bilançosuna
koymuşlar ve Bankanın bilançosunu düzelttik. İyi de, özel
tertip hazine kağıdı ne demek? Bir gün gelecek, bu devlet onu
ödeyecek demek ve biz bunların ödemesini yaptık.
Bakın, sadece Türk lirası bazında ve
sadece kendi dönemimizde 2010un sonuna kadar yaptığımız
ödeme rakamını ben sizinle paylaşmak istiyorum: Tam 117 milyar
dolar, batık bankalarla kamu bankalarının görev zararı
sebebiyle üçlü koalisyon döneminde bankaların bilançosuna konulan
Hani
Biz düzelttik. diyorlar ya, neyle düzelttiniz, sadece kâğıt
koydunuz, bu kâğıtların ödemesini biz yaptık, 117 milyar
dolar ödedik, 2010un Aralık sonunda tüm bu ödemeleri tamamladık.
Biz, aynı dönemde, Türkiyenin borcunu düşürdük, aynı dönemde
Türkiyenin bütçe açığını azalttık. Bir yandan
geçmişin yükünü temizledik, bir yandan da kendi dönemimizde hem bütçe
açığını düşürdük hem de borç stokunu düşürdük.
Bakın, mali disiplinin tanımını
yapmaya çalıştı bazı konuşmacılar. Ben soruyorum:
Yıl 2002, bütçe açığı, millî gelirin yüzde 12si; yıl
2013 bütçe açığı, millî gelirin yüzde 1,2si.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir akşam da operasyon
yaparsınız sıfıra düşer!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
2002de mi mali disiplin var, yoksa 2013te mi mali disiplin var?
Rakamlar bu kadar açık ortadayken -dediğim
gibi- yani ekonomiyle ilgili konularda, finansla ilgili konularda
eleştirilerimizi çok çok dikkatli yapmalıyız. Kaldı ki biz
de her alanda son derece pembe bir tablo da çizmiyoruz, sorunlarımızdan
da bahsediyoruz, problemlerimizden de bahsediyoruz ama problemlerimizi
nasıl çözeceğimizi de ortaya koyuyoruz.
Bakın, Türkiye'nin net kamu borcu, net, yani
elindeki nakit değerleri düştükten sonraki kamunun net borcu, millî
gelire oranla yüzde 62den yüzde 15e düşmüş durumda; bu yıl sonu itibarıyla
rakamı yüzde 15. Kamunun borcundan elindeki nakdi düşüyorsunuz, net
kamu borcu deniyor buna, yüzde 62den yüzde 15e düşmüş rakam.
Bakıyorsunuz, Merkez Bankası -bugün
açıklanan rakamlar- tarihî rekor rezerve ulaşmış durumda;
135 milyar 638 milyon dolar.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Burada 1,92
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Biz
bunu 28de aldık. Ha, bizden önceki dönemde, üçlü koalisyon döneminde
kurun nereden nereye geldiğini ben size hatırlatmayayım
isterseniz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Mali kural ne oldu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Üç yılda yüzde 400 arttı
kur. Türk lirasının değeri, dörtte 1ine düştü.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Mali kuraldan bahset
biraz da!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Hiç
onları hatırlatmayalım isterseniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Sayın Bakan, Başbakana da sorduk, dış borcumuzu
söyler misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Faiz dışı harcamalardan bahsedildi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Devletin dış borcunu
söyler misiniz dolar bazında? Öğrenemedik bunu bir türlü.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Bakın, Türkiye'nin mali disiplinini nasıl ölçeceğiz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başbakana sorduk söylemedi,
hükûmete soruyoruz söylemiyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) Tüm
dünyada, faiz dışı denge, bu işin en önemli ölçülerinden
bir tanesidir. 2012ye bakıyoruz, millî gelirin yüzde 0,7si; 2013, 0,9
faiz dışı fazla veriyor Türkiye. Dünyada, şu anda, faiz
dışı fazla veren ülke hemen hemen kalmadı bütçesinde; biz
fazla veriyoruz faiz dışı dengemizde. 2014te 1 puanı
hedeflemiş durumdayız, 2016da 1,3ü hedeflemiş durumdayız.
TOKİden bahsedildi. TOKİ, bizim hükûmetimiz
döneminde bütçeden tek bir kuruş kaynak kullanmamıştır. Gördüğünüz
bütün bu TOKİ yatırımları, hep, devletin yine
gayrimenkullerinin değerlendirilmesi usulüyle
yapılmıştır. 600 bin konut için bizim bütçemizden tek bir
kuruş ödeme TOKİye yapılmamıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bakan, yatırım
değil onlar, yatırım değil! Yatırım değil
Sayın Bakan onlar, gelir, gelir; satıyorsunuz Sayın Bakan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Böylesine değer oluşturan, böylesine sıfırdan değer
oluşturan bir kurumumuzla ilgili eleştiri yaparken yine, aman, çok
dikkatli olalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şöyle bir baktığımızda, Türkiyeyle alakalı,
özellikle önümüzdeki dönemi incelediğimizde, büyüme modelimiz gerçekten
çok önemli bir konu. Türkiye nasıl büyümeli, hangi alanda büyümeli ve hep
büyümenin kalitesi dediğimiz o konuda nelere dikkat etmeliyiz? Biz
önümüzdeki dönemle alakalı önceliklerimizi hep ortaya koyduk. Türkiye'nin
büyümesinde yatırım olacaktır, Türkiye'nin büyümesinde üretim
olacaktır, Türkiye'nin büyümesinde ihracat olacaktır ama tüketim
konusunda dikkatli olmamız gerektiğini hep söylüyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) On bir yılda üretimi söyler
misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla) -
Bakın, tüketimin mutlaka gelirlerle orantılı olması
gerekiyor. Borçlanarak, kredi çekerek yapılan tüketimin risklerinden de
hem hanehalkı bazında hem de makroekonomik dengelerimiz açısından
hep bahsediyoruz ama ne yapıyoruz, bununla ilgili de tedbirlerimizi
alıyoruz. Pek çok düzenleme yaptık, önümüzdeki haftalarda yeni
gelecek düzenlemelerle beraber de bunun mutlaka kontrollü bir şekilde
seyretmesini sağlamış olacağız.
Türkiye'nin dış dengesiyle ilgili konular, cari
dengesiyle ilgili konular da kuşkusuz önemli konularımızdır
ama burada unutmayalım ki, Türkiye'nin özellikle petrol ve doğal gaz
konusunda dışarı bağımlılığı bunun
en önemli sebebidir ve biz, hem petrol hem de doğal gaz konusunda
komşu ülkelerde çok önemli çalışmalar içerisindeyiz.
Ayrıca, yerli kaynaklar, yenilenebilir kaynaklar, nükleer santraller,
enerji verimliliğiyle ilgili pek çok konuda da stratejilerimizi
açıklamış durumdayız ve çalışmalara da
başlamış durumdayız. Türkiye'nin enerjide dışa
bağımlılığı azaldıkça, bizim cari dengeyle
ilgili konumuz da gittikçe iyileşecektir ve orta, uzun vadede bir sorun
alanı olmaktan mutlaka çıkacaktır.
Yine, Türkiye'nin daha çok katma değer üretmesi
gerekiyor. Türkiye'nin AR-GE, inovasyon, markalaşma konusunda çok daha
önemli adımlar atması gerekiyor ve yüksek katma değerli üretimi
teşvik etmek için, geçen sene, biliyorsunuz, yeni bir teşvik
programı açıkladık ve yatırım için gerçekten her 6
bölgede de önemli güzel teşvikler geliştirdik ve geçen sene ile bu
seneyi mukayese edersek de yatırım teşvik belgelerinde çok ciddi
bir artış söz konusu.
İhracatta pazarlarımızı
geliştirdik. Bakın, yıl 2002, Türkiye'nin toplam ihracatı
36 milyar dolar, bunun içerisinde Avrupaya, Avrupa Birliğine
yaptığımız ihracat tam yüzde 60. Geçen yıl
geldiğimiz ihracat rakamı 153 milyar dolar, bunun yüzde 39u
Avrupaya ve Afrika ile Orta Doğudaki toplam ihracatımız yüzde
37ye ulaşmış durumda.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, ithalat
verilerini de verir misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Yani, artık, biz Avrupa Birliği kadar Afrikaya ve Orta
Doğuya ihracat yapar hâle geldik.
Bu ihracattaki çeşitlendirme de Türkiye'nin ekonomisinin
gelişmesindeki en önemli konu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İhracatın ithalatı
karşılama oranını da söyler misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Şimdi, ben cari dengeden, dış ödemeler dengesinden bahsediyorum.
Cari dengenin içerisinde hem ihracatın hem ithalatın hem turizm
gelirlerinin olduğunu, şöyle birkaç aylık kısa ekonomi
dersi alan herkes bilecektir mutlaka.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayalî ihracattan kimler zengin
oldu, onları söyle.
ALİM IŞIK (Kütahya) İthalat rakamlarını
verir misiniz Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Devamla)
Şöyle bir Türkiye'nin dış ticaret rakamlarına bakacak
olursak
Bizim, 2011de cari açığımız millî
gelirin yüzde 10uydu. Bunu, 2011deki yüzde 10u, 2012de yüzde 6ya düşürmüş
durumdayız. Demek ki, elimizde, cari açığı bir yılda 4
puan birden düşürecek enstrümanlar var, gerekirse
uygulayacağımız politikalar var.
Hele hele, altın ticaretini dışarıda
bırakıp da bakacak olursak, 2012 yılında 6,9 olan cari
açığın, 2013 yılında 6,1e düşeceğini
görüyoruz millî gelire oranla, yani altın ticaretini
dışarıda tuttuğumuzda, cari
açığımızın düşüş trendi de devam etmekte.
Orta Vadeli Programımıza göre de 2016 yılında toplam cari
açığın yüzde 5,5a inmesini öngörüyoruz.
Tasarruf oranlarımız önemli bir konudur ve bu
tasarruf oranlarının artması için de hem bireysel emeklilik
sistemi hem sigortacılık sistemi hem de bununla ilgili finansal
eğitim konusunda da önemli adımlar attık, atıyoruz.
Bakın, bireysel emeklilik sistemimizdeki
değişiklik 1 Ocakta başlamış olmasına
rağmen, çok kısa bir süre geçmesine rağmen, sistemdeki toplam
kişi sayısı 4 milyonu aşmış durumda. Sadece 1
Ocaktan bu yana 850 binin üzerinde vatandaşımız sisteme
katıldı ve burada toplanan fonlar, yani tasarruflar 26 milyar
lirayı geçmiş durumda.
Mutlaka Türkiye'nin problemlerini bileceğiz ama
çözüm üreteceğiz. Türkiye'nin dünyada zaten parmakla gösterilen
başarısına yeni başarılar katmak için de mutlaka
yoğun bir çaba ve çalışma içerisinde olacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
özellikle, yapısal reformlar alanında son iki yıl, gerçekten
Türkiye'nin çok hızlı adımlar attığı bir dönem
oldu. Biliyorsunuz, bu son iki yıllık dönemde Türkiye Büyük Millet
Meclisimizin de çok yoğun ve fedakâr bir çalışmasıyla Türk
Ticaret Kanununu yürürlüğe sokmuş durumdayız, Borçlar Kanununu
yürürlüğe sokmuş durumdayız, Hukuk Muhakemeleri Kanununu
yürürlüğe sokmuş durumdayız, sigortacılıkla ilgili
yepyeni bir kanuni düzenlemenin uygulamasını yoğun bir
şekilde başlatmış durumdayız. Yine, yeni Sermaye
Piyasası Kanunumuzu 1 Ocaktan itibaren yürürlüğe sokmuş
durumdayız. Borsa İstanbulun kuruluşu, finans mahkemelerinin
kuruluşuyla ilgili yasal düzenlemelerimizi tamamlamış
durumdayız. Yeni yatırım teşvik sisteminden zaten
bahsettim. Bununla ilgili yasal düzenlemeyi, biliyorsunuz, geçen sene burada
hep beraber yaptık. İstanbul tahkim merkeziyle ilgili yeni bir yasal
düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş durumdayız ve
özel sektörün kendi arasındaki ihtilafı yine özel sektörün ağırlıklı
olduğu bir yönetim yapısıyla hızlı bir şekilde
çözmek için, mahkemelerden önce çözebilmek için yeni bir yapı kuruyoruz
yine, Türkiyedeki yatırım ortamını iyileştirebilmek
için.
Afet Sigortaları Kanunumuzu yeniledik ve on dört
aylık bir dönemde toplam 1 milyon 200 bin hane, ilave olarak afet
sigortası yaptırdı. Depreme karşı sigortalı konut
sayımız, yeni yasadan sonra, on dört ayda 4 milyon 800 binden 6
milyona çıktı. Şu anda dünyadaki en yüksek oranlardan birine çıkmış
durumdayız, 6 milyon hanenin bugün deprem dâhil her türlü doğal afete
karşı sigortalı olduğunu hesap ederseniz gerçekten çok çok
önemli bir başarıyı orada da yakalamış
durumdayız.
Bankacılık dışı finans
sektörüyle ilgili düzenlememizi, biliyorsunuz, geçen sene yaptık,
yürürlüğe koyduk. Finansal kiralama şirketleri, tüketici finansman
şirketleri, factoring şirketleri, bunların hepsini yepyeni bir
yasal çerçeveye kavuşturmuş olduk.
Melek Yatırımcı Sistemini kurduk,
Bireysel Katılım Sermayesi bir diğer adı bunun.
Girişim sermayesine hazinenin direkt ortak olmasıyla ilgili bir yasal
düzenlemeyi çıkartmış durumdayız. Kredi sicil sistemine
geçtik. Şu anda, çekte hapis cezasının kalkmasıyla beraber,
vatandaşlarımızın bütün çek ve senet ödemelerinin
artık bilgisayarlarda, halka açık şekilde de kaydı
tutuluyor ve ilgili şahsın izin vermesiyle beraber, o kayıtlara
ulaşılabiliyor. Pozitif ve negatif kredi sicili artık
rahatlıkla İnternet ortamında, hatta cep telefonlarına
düşecek şekilde uygulamaya başlanmış durumda. Tüm
bunlar, gerçekten, Türkiyenin sadece son iki yılda yaptığı
yapısal önemli reformlar.
Bunlarla beraber, ülkemizin çok daha parlak bir
geleceğe doğru gideceğini söylüyor, hepinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Aleyhte konuşmak üzere söz, Mersin
Milletvekili Sayın Mehmet Şandırda.
Buyurun Sayın Şandır.
Süreniz beş dakikadır.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Neden bana söz
hakkı vermiyorsunuz?
BAŞKAN Konuşmuştuk daha önce de ondan.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bana sataşma
oldu, çarpıtma oldu, bak, burada millî iradeden bahsediyorsunuz, ama millî
iradeyi kendinize göre kullanıyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz
Sayın Başkan.
İstismar ediyorsun. diyor bana, her şeyi söylüyor
BAŞKAN Şimdi, Sayın Özkes, tekrar
ediyorum
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Tekrar da etseniz
doğru yapmıyorsunuz.
BAŞKAN Sayın Bakan Bozdağ, sizin
şahsınızla ve söylediklerinizle ilgili sataşma statüsüne
girecek hiçbir şey söylemedi.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Çok usturuplu
şekilde sataştı!
BAŞKAN Hiçbir şey söylemedi
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Yani o kadar becerikli
ki, o kadar usturuplu yapıyor ki siz
de ona
BAŞKAN Bunu daha önceki
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Bakın, şimdi siz konuştunuz,
siz söylediniz, şimdi ben konuşuyorum, müsaade ederseniz. Size söz
vermeyeceğimi ve gerekçeleriyle birlikte söyledim
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sizin bana söz
vermeyeceğinizi biliyorum, ama doğru yapmıyorsunuz!
BAŞKAN
ve şimdi başka bir hatibi
kürsüye çağırdım. Beni Tüzükten doğan haklarımı
kullanmaya mecbur bırakmayın lütfen. Yoksa, 69uncu maddenin son
fıkrasını uygulamak zorunda kalacağım. Lütfen
Genel
Kurulun oyuna başvuracağım.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Rica ederim
uygulayın o zaman!
BAŞKAN Tamam, Genel Kurulun oyuna
başvuruyorum.
Ben Sayın Özkese söz vermek istemiyorum ve bu
konuyu Genel Kurulun oyuna sunuyorum. Tutumum hakkında eğer söz
vermediğim şeklindeki
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, karar
yeter sayısı
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Bu kadar olur mu!
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Benim
milletvekilliğimi de bunların oylarına sunun bari, beni
çıkarın! Böyle bir şey olabilir mi!
BAŞKAN Olur, 69u uyguluyorum, ısrar
ediyorsunuz, Genel Kurulun oyuna sunuyorum
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Ya, yapmayın, çok
ayıp!
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bana sataşma var diyorum,
dinlemiyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Özkese söz vermiyorum. Tavrımı
kabul edenler
MAHMUT TANAL (İstanbul) Karar yeter
sayısı istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Karar yeter sayısı mı
istediniz?
Tamam, karar yeter sayısı arıyorum.
Elektronik şekilde oylama yapıyorum. Lütfen sisteme girin. Üç
dakikalık süre veriyorum.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) İşte,
AKPnin adaleti!
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Burada
kural var, kaide var, hukuk var Hocam!
(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
karar yeter sayısı, o anda Genel Kurulda bulunan
kalabalığın olup olmadığını tespit etmedir,
anlık tespit etmedir. Böyle oylama yapamazsınız.
BAŞKAN Niye yapamam?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) El kaldırmak suretiyle
anı tespit etmektir karar yeter sayısı. Toplantı yeter
sayısını ancak böyle tespit edebilirsiniz, yanlış
yapıyorsunuz.
Sayın Başkan, yanlış
yapıyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz!
BAŞKAN Sayın Korkmaz, tamam, idare ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Neyi idare edeceğiz?
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
MUHARREM İNCE (Yalova) Süre bitti.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
temel hak ve özgürlükler oylamaya sunulamaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ederiz, kabul
ettiniz. Sağ olun Sayın Başkan, teşekkür ederiz.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Tarihe geçtiniz Sayın
Başkan, tarihe!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bravo, bravo!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
Sayın Başkan
BÜLENT TURAN (İstanbul) Başkanım, süre
bitti.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Sayın Başkan,
kararı açıklasanıza.
BAŞKAN Birleşime beş dakika ara
veriyorum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Kapanma
Saati: 17.19
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.34
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 29uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, İstanbul Milletvekili
İhsan Özkesin sataşma nedeniyle söz talebinde ısrarı
üzerine yapılan oylamaya ilişkin konuşması
BAŞKAN Kısa bir açıklama yapma
durumundayım.
Biraz önce Sayın Özkes ısrarlı bir
şekilde söz talebinde bulundu. Ben de ısrar ettiği için,
gerekçesiz bir talep olduğu için, ısrar ettiği için Genel
Kurulun oyuna başvurdum ve aynen tutanaktan okuyorum: Özkese söz
vermiyorum. Tavrımı kabul edenler
dedim. Bu cümleden sonra 199
kişinin bu tavrımı, yani Özkese söz vermeme tavrımı
kabul ettiğini tutanaklardan gördük. (CHP sıralarından
gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Öyle bir şey olur mu
Sayın Başkan ya? Hayır efendim!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Bir tamamlasın
arkadaşlar, tamamlasın.
BAŞKAN - Bu arada karar yeter sayısı
istendi, onu da bulduk.
Ben, öncelikle, tavrımı kabul eden
milletvekillerine teşekkür ediyorum ama bu tartışmayı fazla
uzatmamak için, bütçe görüşmelerinin de ilk günlerindeyiz,
tartışma da yaratmamak için Sayın Özkese söz veriyorum.
Büyüklük bende kalsın diyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo. sesleri, alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) Öyle yok! Ne büyüklüğü,
küçülttünüz makamı!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkes. (CHP
sıralarından alkışlar)
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin,
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağın 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının üçüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - İlk defa bu makamı
küçülttünüz siz, ilk defa küçülttünüz! Büyüklükmüş! Ne büyüklüğü!
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın Başkanım,
başlıyor muyum?
BAŞKAN Başlayın.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Başlatır
mısın.
BAŞKAN Bir dakika.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Nasıl bir dakika?
(AK PARTİ sıralarından Bir dakika yeter! sesleri)
BAŞKAN - Sayın Özkes, buyurun.
Bir dakika süre veriyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Konuşma Hocam, bir
dakikaysa konuşma.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, biraz önce burada 01.58i gördüm, sonra ben dedim ki yeniden
başlatın.
BAŞKAN Ben bir dakika dedim. O teknik bir
arıza olabilir.
Buyurun.
VELİ AĞBABA (Malatya) Konuşma Hocam,
konuşma! Konuşma, konuşma!
BAŞKAN Sürenizden gidiyor Sayın Özkes.
Yeniden alalım.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Bir dakika olur mu
Sayın Başkan?
BAŞKAN Bir dakika veriyorum ve süreyi
başlatıyorum. (CHP sıralarından Konuşmayın! sesleri)
İHSAN ÖZKES (Devamla) Söylemediniz ama, orada
söylemediniz gelirken.
VELİ AĞBABA (Malatya) Hocam, hiç konuşma
o zaman. Bir dakikaysa konuşmayın.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sen bunca insanın
hakkını nasıl ödeyeceksin ya?
İHSAN ÖZKES (Devamla)
Büyüklük bende
kalsın. dedi Başkan. Büyük, Allahtır. Hak, doğrunun
yardımcısıdır. Ben Allaha şükrediyorum, Allaha
teşekkür ediyorum.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli)
Hakkımızı gasbettin, ona ne yapacaksın?
İHSAN ÖZKES (Devamla) Şimdi, Sayın Bakan
benim üslubumun, Sayın Diyanet İşleri Başkanına
karşı doğru olmadığından bahsetti. Sayın
Bakan, 14 milyon 500 bin Suudi Arabistan riyalinin yolsuzluğuyla ilgili
iddialarla ilgili yirmi bir ay önce ben bir soru önergesi verdim. Bunun
cevabı neden yok Sayın Bakan? Bunun cevabını, lütfen, bugün
verirseniz ben çok mutlu olurum.
Sayın Bakan diyor ki: Kürtajın
açıklamasını yapar Diyanet İşleri Başkanı.
Ben de yapar diyorum çünkü Diyanet İşleri Başkanının
fetva vermesinden daha doğal bir şey yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İHSAN ÖZKES (Devamla) Ancak, Sayın Bakan, siz
bu toplantıda mıydınız, değil miydiniz? Sizin
gözlerinize bakarak mı verdi, Allahın kitabı Kur'ana bakarak
mı verdi?
BAŞKAN Teşekkür ederim. Sayın Özkes.
İHSAN ÖZKES (Devamla) Yani verdiniz sözü ama
burnumdan da getirdiniz Başkan.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Özkes.
Buyurun Sayın İnce
İHSAN ÖZKES (Devamla) Kerhen verdiniz, burnumdan
da getirdiniz! Büyüklüğünüz bu kadarmış! (CHP
sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Allaha teşekkür
edilmez, hamdedilir, öğren bunları.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Ben öğretirim
sana. Ayetle hadis de söylüyor bunu, teşekkürle şükür aynı
kelimedir.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) Hayır,
değil! Sen öğren, gel. Anlaşıldı,
öğrenmemişsin.
BAŞKAN Sayın Özkes, sayın
milletvekilleri
Sayın İnce, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Ben tavrımı oylamaya sundum. deme hakkınız yok. 69un son
fıkrası çok açık: Başkanlıkça kendisine söz
verilmeyen kimse direnirse, Genel Kurul, bu konuda görüşmesiz ve
işaret oyuyla karar verir. diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir tavır var
burada, bir tavır var.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani, tavır
değil, söz verip vermemeyi oyluyorsunuz. 69 çok açık. Tavır,
usulle ilgili bir durumdur. Siz Büyüklük bende kalsın, ben
tavrımı oyladım. diyerek usulsüz bir yönetim tarzı
sergiliyorsunuz ve usul tartışması açmak istiyorum.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Aleyhte.
MUHARREM İNCE (Yalova) Aleyhte.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Aleyhte.
VELİ AĞBABA (Malatya) Aleyhte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
BAŞKAN Şimdi, ben tutumumda hiçbir usulsüzlük
görmedim ama madem talep ediyorsunuz
MUHARREM İNCE (Yalova) Aleyhte.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Lehte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Lehte.
BAŞKAN Aleyhte Muharrem İnce, lehte
Sayın Mustafa Elitaş.
VELİ AĞBABA (Malatya) Lehte.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Tutanaklara bakın,
lehte dedik Sayın Başkan.
BAŞKAN Aleyhte mi, lehte mi, karar verin.
VELİ AĞBABA (Malatya) Lehte.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Lehte.
BAŞKAN Lehte Sayın Ağbaba, aleyhte Ahmet
Aydın.
Buyurun Sayın İnce.
Üç dakika
VII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, İstanbul Milletvekili
İhsan Özkese sataşma nedeniyle söz verilip verilmemesiyle ilgili
oylamadaki tutumunun İç Tüzüke uygun olup olmadığı
hakkında
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Öncelikle, bir sayın milletvekilinin, ona söz
verilip verilmemesini Genel Kurula oylatabilirsiniz, buna hakkınız
var ancak bu çok ender kullanılan bir yöntemdir. Ben on bir yıl
içerisinde böyle bir uygulamayı bir elin parmakları kadar ya gördüm
ya görmedim.
Bir diğeri, bir tartışma yapıyorsunuz
içeride. Bu Meclisin geleneklerinden biri, dört partinin grup başkan
vekillerini içeriye çağırırsınız, bir
değerlendirme yaparsınız. Söz verip vermemeyi mi oyluyorsunuz,
Başkanın tutumunu mu oyluyorsunuz? Grup başkan vekillerini davet
edip böyle bir danışmayı dahi yapmıyorsunuz. Yani, neresini
düzelteyim? Baştan sona bir yanlışlar zinciri devam ediyor yani
çok ender kullanılan bir yöntemi oyluyorsunuz, grup başkan
vekilleriyle arka odada bir danışma toplantısı
yapmıyorsunuz.
AKP milletvekillerinin oy kullanmasını iki
türlü değerlendirebiliriz. Bir: Demokrasi aşkı. Bir
milletvekilinin özgürlüğünün kısıtlanmaması, kürsü
hakkının savunulması. İhsan Özkese haksızlık
yapıldı, biz Genel Kurul iradesiyle ona söz vermek istiyoruz, sonuna
kadar onun arkasındayız. Bir, böyle yorumlanabilir, bu çok
saygıdeğer bir davranıştır. Diğeri ise şöyle
yorumlanır: Biz, ne söylenirse söylensin, kabul iktidarın
hakkıdır; dışarıdaydık, geldik, kabul oyumuzu
kullandık. Seçin, siz hangisine kullandınız? Yani, bir,
kullandığınız oyun içeriğini, mahiyetini bilmeden mi
kullanıyorsunuz, yoksa demokrasi aşkıyla, İhsan Özkes
arkadaşımıza, Sayın Özkese söz verilmesini mi
oyluyorsunuz?
Yine, bir başkası: Sayın Başkan,
karar yeter sayısı istenince sizin bunu oylama yapma
hakkınız yok. Divan üyelerine sordunuz mu? Aralarındaki
tartışmayı
Bir ikircikli durum mu çıktı da bunu
yapıyorsunuz? Yani, baştan sona uygulamalarınız
Yine bir başkası: Bir oylama
yapmışsınız, bir işlem devam ediyor. İşlem
devam ederken oylama sonucunu alıyorsunuz, sonucu açıklamadan,
işlemi bitirmeden ara veriyorsunuz. Yani, yanlışlar zinciri. En
baştan üyelere danışmıyorsunuz, ender kullanılan
eylemi gerçekleştiriyorsunuz, işlemi bitirmeden ara veriyorsunuz.
Yanlış da, yanlış da, yanlış da yanlış!
Bu tutumunuzu kınıyorum, düzeltmenizi talep
ediyorum. Meclisin İç Tüzüke uygun bir şekilde yönetilmesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUHARREM İNCE (Devamla) -
bütün milletvekillerinin
dileğidir diyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Lehinde olmak üzere, Sayın
Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
İç Tüzükün 69uncu maddesi açık. Sayın
Başkan, konuşmacının ısrarı üzerine, kendisine
İç Tüzükün verdiği yetkiyi kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin bu konuda kararını aramış.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Neyi
oya sundu, neyi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kararını
ararken de diyor ki: Benim tavrım budur. Sayın
konuşmacıya konuşma hakkını vermek istemiyorum. Benim
tavrımı kabul edenler
diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Bravo!
Bravo!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Nitekim, Sayın
Başkanın tavrını kabul eden 199 milletvekili aynı
paralelde oy kullanmış.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Yazıklar olsun sana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Kimin ne
yanlış anladığı, İç Tüzükteki anlamın ne
olduğu, nereye geldiğiyle ilgili açık bir hüküm yok. Eğer
Sayın Başkan Bu ısrarı oylarınıza sunuyorum.
deseydi olabilirdi ama Sayın Başkan Benim bu konudaki
kararımı kabul edenler
diyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, öyle bir şey yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki 199 milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi de olabilir, diğer
partilerden de olabilir
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Öyle
bir şey yok. Sayın Elitaş, öyle bir şey söylemedi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Okudu
tutanağı şimdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sayın
Aslanoğlu, tutanağı okudu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, öyle bir şey yok!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Tutanağı
okudu Sayın Başkan, tutanağı okudu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Varsa namerdim.
Öyle bir şey söylediyse namerdim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Tutanaklara bak o
zaman!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Bırak tutanağı! Namerdim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Sayın
Başkan kendi kararıyla ilgili konuyu gündeme getirdi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Namerdim!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın,
değerli arkadaşlar
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Öyle
bir şey söylemedi!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
şu andaki
yaptığımız konuşma İç Tüzükle ilgili bir
konuşma. Sayın Aslanoğlunu severim, iyi bir
arkadaşımız, dostumuz, uzun yıllardır birlikte
milletvekilliği yapıyoruz ama şu anda bana oradan ifade
ettiği şey İç Tüzüke tamamen aykırıdır.
Sayın Aslanoğlu, İç Tüzükte
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Böyle
bir şey söylemedi diyorum sana!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bakın, hâlâ
İç Tüzüke aykırı davranıyorsunuz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ya,
bırak Allah aşkına ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) İç Tüzükte, siz,
oradan bana laf atmayla ilgili bir harf bulun, alnınızdan öpeyim;
kayısıyı ben getiriyorum sana, Malatyadan
kayısıyı sana ben getiriyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Elitaş, kendini oya sunmadı, konuşmacıyı
sundu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hayır, okudu.
Şu anda daha hâlâ İç Tüzüke aykırı hareket ediyorsunuz.
Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 24üncü Döneminde maalesef İç Tüzük kalmadı.
İç Tüzük Komisyonunu kurduk. İç Tüzük Komisyonu, inşallah, bütçe
bittikten sonra son toplantısını yapacak
anlaştığı 165-175 maddeyle ilgili, birkaç tane madde
kaldı, o konuyla ilgili son görüşlerini Meclis Başkanı
başkanlığında gündeme getirecek. Umuyorum ve diliyorum ki
bugüne kadar yapılan İç Tüzük ihlalleri
Artık, mümkün olursa,
arzu ediyorum. İç Tüzükün yeniden yazılması konusunda tüm
siyasi partilerin bir iradeleri hâkim olmuş.
Anlaşamadığımız bir veya iki madde var, o bir iki
maddeyi de anlaşabilirsek yeni bir İç Tüzük yapıp ortaya
çıkacağız. Artık, önüne gelen, İç Tüzükü eline alan
Sayın Başkan, ben burada söz istiyorum. deme hakkı bugüne
kadarki yapılan uygulamalarda görülmemiştir.
Bakan, bir açıklama yaptı ve o
açıklamanın karşısında kamuoyunu yanıltı.
Değerli milletvekilleri, kamuoyu bizi izliyor. Muhalefet bir şey
söylüyor, iktidar bir şey söylüyor. İktidarla muhalefetin
yaptığı konuşmaların
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
doğru olup
olmadığına kamuoyu sandıkta takdirlerini gösterecek ve ne yönde oy kullandığını
gösterecektir, ifade edecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve
Başkanın tutumunun doğru olduğunu ifade ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Elitaş.
Tutanaklara göre, aleyhte ikinci söz İhsan Özkes,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şurada şunu kabul edelim
ki burada ilahi adalet tecelli etti. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gülüşmeler) Adalet ve
Kalkınma Partisi -şurada iki buçuk yıldır bulunuyorum- iki
buçuk yıldır yanlışlıkla da olsa adaletten yana bir
tavır almış gibi gözüktü, onu da kabul etmediler. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sehven adalet.
İHSAN
ÖZKES (Devamla) Şimdi -sözüm yarıda kalmıştı- ben
diyorum ki emekli bir müftüyüm. Müftü ne demektir? Fetva veren kişi
demektir. Elbette Diyanet İşleri Başkanı da fetva verir.
Ancak, yedi sekiz sene Diyanet İşleri Başkan
Yardımcılığı esnasında kürtajdan bahsetmiyor.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Beş sene önce söyleseydi Anayasa Mahkemesinde
yargılanıyordu.
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Efendim, iki yıl kadar Diyanet İşleri
Başkanlığı yapıyor, yine kürtajdan bahsetmiyor. Ne
zamanki Başbakan Her kürtaj bir Uluderedir. diyor, ondan sonra müftüler
toplantısında -Sayın Bakanın da içinde bulunduğu
toplantıda- Sayın Bakanın gözlerine bakarak fetva veriyor. Ben
diyorum ki, bu siyasi. Fetva vermesi siyasi değil; zamanlaması ve
Bakanın gözlerine bakarak fetva vermesi siyasidir.
AHMET
YENİ (Samsun) Size mi soracak zamanını?
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Şimdi, diyorum ki Diyanet İşleri Başkanlığı
anket yapıyor, diyor ki: Alevi misin, Sünni misin? Ya, kardeşim,
Allah bile insanı yaratırken Alevi diye, Sünni diye yaratmıyor.
Yarın huzuruilahîde yine Allah bile sormayacak ki Sen Alevi misin, Sünni
misin? Diyanet İşleri Başkanı, sen nasıl sorarsın
bunu? (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL
GÜNEŞ (Uşak) Kaşıma! Kaşıma!
İHSAN
ÖZKES (Devamla) - Diyor ki efendim, Atatürkü bir yerde anmış. Güzel,
memnun olduk. Peki, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramlarında, 10 Kasımlarda
ve buna benzer günlerde asla ve kata hiçbir camide anılmıyor. Ben
Sayın Bakana diyorum ki: Niye anmıyorsunuz? Sayın Bakan bana
diyor ki: Anılmamasını ısrarla sormak istismardır.
Yani, Atatürkü andırmayacaksınız, ben niye anmıyorsunuz
deyince diyeceksiniz ki: İstismar ediyorsun. Böyle bir şey olmaz!
Ayakkabı
meselesi
BAŞKAN
Usul tartışmasıyla ilgili konuşuyorsunuz Sayın
Özkes, usul tartışmasıyla ilgili konuşuyorsunuz.
İHSAN
ÖZKES (Devamla) Dünyada Allahın en büyük, yarattığı en
üstün varlık insandır.
İnsandan daha üstün bir varlık asla ve kata yoktur. Kâbe-i
muazzamanın üstüne zenci Bilâl-i Habeşî çıkmış, ezan
okumuştur; ayaklarının altına Kâbeyi koymuş Bilâl,
oradan ezan okumuştur. Bunun verdiği bir mesaj vardır. (CHP
sıralarından alkışlar) Peygamberin huzurunda olmuştur,
aleyhissalatu vesselamın. Ne demektir bu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İHSAN ÖZKES (Devamla) Kâbe bile insandan üstün
değildir demektir.
Teşekkür ederim, saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Aleyhte
miydi, lehte miydi Hocam?
BAŞKAN Usul tartışması konusundaki
sözlerinizden dolayı size teşekkür ederim.
Lehte olmak üzere, Sayın Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
tutanaklara bakabilirsiniz, Aydından önce istemiştim ben.
Tutanakları getirin, bakalım.
BAŞKAN Tutanakları getirdik, baktık
arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Usul
tartışması açıldığı zaman ben Sayın
Aydından önce istemiştim.
BAŞKAN Tutanaklardan hareket ediyoruz. Lütfen,
Sayın Tanal!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul yok
Sayın Başkan. Usul tartışmasında kendileri usulsüzlük
yapıyorlar hâlâ.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Olmaz efendim.
BAŞKAN Herkes bir şeye itiraz ediyor
canım, nedir bu ya!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bakın,
tutanakları getirin. Bu tutumunuzla ilgili ben daha önce söz
istemiştim, Aydından önce.
BAŞKAN Tutanakları getirdik, ona uygun
davranıyoruz. Siz de gidip alın, bakın.
Yeter artık canım, nedir bu ya!
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, tabii, tüm kamuoyu da
bizleri izliyor. Burada az önce emekli müftü olduğunu söyleyen hatip
konuşmalarını yaptı ve her kürsüye
çıktığında, her kürsüde konuşma
yaptığında, hakikaten, bir hoca edasıyla, bir emekli müftü
edasıyla zannediyorum konuşuyor, öyle değil mi, sizler de
şahitsiniz. Bir müftüye yakışır tarzda bir konuşma!
Ayrımcı bir dil kullanan bir konuşma, tahrik eden bir
konuşma, dinin, Diyanetin bütün kurallarını altüst eden bir
konuşma. Ben bir müftüye
yakıştırmadığımı ifade etmek istiyorum. Daha
nezaketli, daha kibar, daha usturuplu bir dil kullanılabilir.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Çalış,
çalış, senin de olur, senin de olur. Yürek lazım, yürek!
AHMET AYDIN (Devamla) İkincisi. Sayın
Başkanım, az önce siz tutanaklardan nasıl bir ifade
kullandığınızı söylediniz, Genel Kurulu bu konuda
aydınlattınız, ben size teşekkür ediyorum ve ayrıca,
bugüne kadar da bu Meclisi harikulade bir şekilde yönetiyorsunuz.[CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar(!)] Bugüne kadarki
yönetimlerinizden dolayı da size teşekkür ediyorum. En iyi
şekilde yönetiyorsunuz, ben bunu samimi bir şekilde söylüyorum ve siz
burada oylamaya giderken ilgili şahsın direnişini değil,
siz burada oylama yaparken Genel Kurula şunu sordunuz: Benim tutumumu
haklı buluyor musunuz, bulmuyor musunuz? Evet, sizin tutumunuzu Genel
Kurul kabul etti ve dolayısıyla, aslında söz vermemeniz
gerekirdi ama yine de 69uncu maddeye göre siz bir açıklama yapma
hakkı verdiniz. Dolayısıyla, tutumunuzun doğru
olduğunu kabul ediyoruz ve sizlere teşekkür ediyoruz.
Yine aynı şekilde, değerli
arkadaşlar, şimdi, Türkiyede birtakım anketler
yapılıyor. Bütün kuruluşlar yapıyor; sivil toplum
kuruluşları bunu yapıyor, üniversite araştırma
merkezleri bunu yapıyor, işte, birtakım, belki etnik
yapılarla, inanç gruplarıyla farklı farklı anketler
yapılıyor. Herkesin yaptığı başla göz üstüne ama
işin tam tepesinde olan, işin tam merkezinde olan Diyanet bu anketi
yaptığı zaman nedense feryat figan kopuyor, hele ki bir müftü
tarafından yapılıyor. Bu işi Diyanet yapmayacaksa hangi
kurum yapacak, Allah aşkına?
O yüzden, değerli arkadaşlar, yani, Diyaneti
de
Kaldı ki -az önce de gene gördük- Atatürk de dâhil burada bunları
istismar etmeyin, siyasete konu etmeyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
uyarır mısın, usul tartışması
AHMET AYDIN (Devamla) Bütün bunlar hepimizin ortak
değerleridir. Bu ortak değerler ışığında
İdeolojilerimiz farklı olabilir ama bu ortak değerleri lütfen
kendi siyasetimize alet etmeyelim diyorum, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Başkan
konuşurken laf kesmek öyle âdetten değil.
BAŞKAN Müsaade ederseniz ben de bir çift laf etmek
istiyorum buradan Sayın Özkes.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ya hiç sizin
hakkınız yok Sayın Başkan.
BAŞKAN İzin veriyor musunuz, lütfen.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Estağfurullah
efendim, ne haddime.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, usul
tartışmasıyla ilgili görüşmeler bitti.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sataşma var.
BAŞKAN Ben birleşimi açtığım
zaman açıklama yapmıştım, bu açıklamamı da
tutanaklara dayanarak yapmıştım ama itiraz edenler var ise
tutanakları tekrar okumalarını öneririm.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tekrar okuyun
Sayın Başkanım. Sayın Başkan, tekrar siz okuyun da bir
daha duyalım.
BAŞKAN Kısa bir not: Biz bu görüşmeleri arkada
yaparken Sayın İnce, partinize ait kâtip üyeleriniz ve idare amiriniz
de bizimle beraberdi.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Çözüm bulmak için.
BAŞKAN Bunu da size söylemek istiyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Toplantılar grup
başkan vekilleriyle yapılır Sayın Başkan.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Dinleyeceğiz tutanakları, dinleyeceğiz.
BAŞKAN Ve tutumumda hiçbir değişiklik
yapılmadığını belirtmek istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, tutanağı bir daha okur musunuz.
BAŞKAN Görüşmelere devam ediyoruz
kaldığımız yerden.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurun.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Biraz önce AKP Grup
Başkanı Sayın Aydın konuşurken alenen bana, Bir
müftüye yakışmayacak şekilde diye, ciddi şekilde bir
hakaret etmiştir.
BAŞKAN Ne demiştir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen Diyanet
İşleri Başkanına hakaret ettin. Bunu da yapıyorsun,
daha ne yapacaksın?
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bir müftüye
yakışmayacak, asla ve kata bir müftünün sözlerine, tavrına
yakışmayacak şekilde benim konuştuğumu söyledi, siz de
dinlediniz.
BAŞKAN Tekrar başa mı alalım
şimdi?
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Hayır,
almayacağım. Sadece, büyüklük bende kalsın.
BAŞKAN Tamam, buradan söyleyin, dinliyoruz,
zabıtlara geçsin.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Bana sataşma
yapmıştır, bunun kayıtlara geçmesini ifade ediyorum.
BAŞKAN Tamam, geçti zabıtlara. Tamam
mıdır?
Tamam mı arkadaşlar?
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Teşekkür ederim,
sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Evet, sayın milletvekilleri, 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Sayın Bakanın bir açıklaması
varmış galiba, 60a göre bir talebi var.
İki dakika
Buyurun Sayın Bakan.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Başbakan Yardımcısı Bekir
Bozdağın, İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin usul
görüşmelerinde yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet
İşleri Başkanlığının
yaptırdığı dinî hayat araştırması anketi
içerisinde sorular var. Bu sorulara ilişkin, Alevi misiniz, Sünni
misiniz? diye bir soru soruldu. ifadesi kullanıldı. Anket elimde,
burada Alevi misiniz, Sünni misiniz? şeklinde bir soru yok, sadece
Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz? şeklinde soru var. (CHP
sıralarından gürültüler) Bu, insanların bu noktadaki
tutumlarını öğrenmek içindir. Alevi misiniz, Sünni misiniz?
sorusu yoktur. Anket burada.
Bunu düzeltmek istedim.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İHSAN ÖZKES (İstanbul) Orada, Alevi misin,
Caferi misin?, bütün mezhepler sayılıyor ve o soruluyor.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Sayın
Özkes
Sayın İnce, lütfen, milletvekili
arkadaşınıza yardımcı olur musunuz, bütçe
görüşmelerine devam etmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Bir duyuruda bulunmak istiyorum: Biraz
sonra soru-cevap işlemine gireceğiz. Yalnız, bu arada bir oylama
yaptığımız için isimler silindi. Ben daha önce
dağıtılan listedeki isimleri okuyorum ve bu milletvekili
arkadaşlarımdan tekrar sisteme girmelerini rica ediyorum.
Sayın Işık, Sayın Akar, Sayın
Doğru, Sayın Yılmaz, Sayın Şeker, Sayın
Eyidoğan, Sayın Ağbaba, Sayın Gök, Sayın Tanal,
Sayın Akçay, Sayın Aslanoğlu, Sayın Tüzel, Sayın
Demiröz, Sayın Işık, Sayın Özgündüz, Sayın Ata,
Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Kalkavan. Bu
arkadaşlar sisteme girerse soru-cevap kısmında kendilerine söz
vereceğim.
Şimdi, Mersin Milletvekili Sayın Mehmet
Şandıra şahsı adına, aleyhte konuşmak üzere
beş dakika söz veriyorum.
Kusura bakmayın, sizi önce anons ettik, sonra
yerinize oturttuk ama
Meclisin doğal pratiği, matematiği bu.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesinin üçüncü turunda
bulunan Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı ile Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı üzerinde şahsım adına
söz aldım. Yüce heyetinizi öncelikle saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu iki kurum ülkemizin ve
milletimizin geleceği açısından çok önemli görevleri
yüklenmiş, bana göre, çok önemli hizmetler yapan, yapması gereken iki
güzide kuruluşumuzdur. Dolayısıyla, bu iki kuruluşun
bütçesini yeterli bulamayız. Muhalefetim bunadır. Bu kadar önemli
görevler yapacak bu iki kuruluşa çok daha fazla bütçe ayrılması
gerekir. Bu iki kuruluşu yöneten değerli yöneticilerin bu hizmetleri
mümkün olabildiği kadar azamiye çıkartmasını ve Türk
dünyası merkezli yapmasını da temenni ve tavsiye ediyorum.
Bugüne kadar yapmış oldukları hizmetlerden dolayı da
kendilerine teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Türk dünyası
dünyanın çok önemli bir gerçeğidir. Türk dünyasını yok
sayarak Türkiyeyi yönetmenin mümkün olmadığını birçok
defalar burada söylemiştik. Türk dünyası ile ilgili, cumhuriyet
tarihimizin en değerli kararlarından biri TİKAnın
kuruluşudur. 1992 yılında o günün yöneticileri -Allah uzun ömür
versin- Sayın Süleyman Demirelin Başbakanlığı
döneminde, rahmetli Özalın Cumhurbaşkanlığı döneminde
kurulan TİKA, bugüne kadar özellikle de kuruluş
aşamasındaki Türk Cumhuriyetleri merkezli çok yoğun hizmetler
yaptılar. Bugün, bu hizmetlerini Türk milletinin müktesebinin olduğu
her coğrafyaya taşımış olmalarını da
önemsiyorum ama yine de günümüz
dünyasında, insanlığın en mağdur, en mazlum
milleti olan Türklerin, Türkiye dışında yaşayan Türklerin
hizmetinde olmayı bir öncelikli görev olarak bilmelerini de kendilerine
tavsiye ediyorum, bu noktada çok önemli hizmetler yapacaklarını da
biliyorum. Gerek Türk dünyası gerekse Osmanlı coğrafyası ve
büyük Selçuklu coğrafyasında dünü bize ait olan, bizim
soydaşlarımızın yaşadığı bu
coğrafyalarda, bizim dünümüzün bedelini, faturasını ödeyen bu
soydaşlarımıza hizmetin en güzelini, en büyüğünü
götürmelerini kendilerinden istirham ediyorum.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı -bir temennimi söyleyeyim- Türk dünyası
bakanlığı olarak kurulmalıydı, kuruluşunda
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak emeğimiz var, kanun teklifimiz
var, kuruluşunda öncülük yapan Sayın Bakan burada, kendilerine yine
teşekkür ediyorum. Bu kuruluşumuzun özellikle öğrencilerle
ilgili, Türk dünyasından gelen öğrencilerle ilgili
programını çok önemsiyorum ve çok değerli buluyorum. Bunu yine
söylüyorum; Türk dünyasından gelen, akraba topluluklardan gelen
öğrenciler merkezli yapmasını da talep ediyor, tavsiye ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 1992 yılında
yine, Başbakan Süleyman Demirel döneminde başlatılan Türk
dünyasından öğrenci getirilmesi programı bana göre cumhuriyet
tarihinin çok değerli, çok geleceğe dönük, çok önemli bir projesidir.
Bu proje kapsamında, bugüne kadar 41.226 öğrenci Türkiyeye
getirilmiş -yaklaşık 151 ülkeden Türkiyeye getirilmiş-
çeşitli kademelerde okutulmuş, mezun edilmiş ve bu
coğrafyalara bir Türkiye dostu olarak gönderilmişlerdir.
Dolayısıyla, bu hizmetin devamını çok önemsiyorum.
Bu arada, yine, rahmetli Alpaslan Türkeşin,
Başbuğumuz Alpaslan Türkeşin öncülüğünde kurulan Türk
Kurultayının, 1993 Martında başlayan Türk
kurultaylarının da devamını diliyorum çünkü bu Türk
kurultaylarında Türk dünyası bir araya gelerek Türklüğün
geleceğini konuşup, tartışıp bir vizyon ortaya
koydukları için çok değerli buluyorum.
Bütçenin hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, yüce heyetinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Şandır.
Sayın milletvekilleri, üçüncü turdaki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Süremiz yirmi dakikadır. On dakika soruları
alacağız, on dakika da sayın bakanlara cevap süresi
tanıyacağız.
Sayın Işık, buyurun.
ALIM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İlk sorularım Sayın Bozdağa: Hâlen
Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde vekil imam
olarak görev yapan kaç personel bulunmaktadır? Vekil imamların daimî
kadrolara atanması yönünde bir çalışmanız var
mıdır? Varsa çalışma ne aşamadadır?
İkinci sorum: Bugüne kadar Diyanet İşleri
Başkanlığı bünyesine kaç mele ataması olmuştur?
Buradan beklenen amaç hasıl olmuş mudur?
Son sorum da: Başkanlıkta son dönemde etnik ve
mezhep kökenli bir kadrolaşmaya gidildiği iddiaları doğru
mudur?
Sayın Atalaya soruyorum: Hâlen Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı bünyesinde yabancı uzman
olarak çalışan personel var mıdır? Varsa bunlar hangi
ülkelere aittir ve bunların ajan olduğu iddiaları doğru
mudur?
Sayın Babacana soruyorum: Hâlen tedavülde bulunan
Türk parası hacmi ne kadardır? Vatandaşlarımızın
bankalara olan borcuyla mevcut Türk parası
karşılaştırıldığında durumu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, 7269
sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak
Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunda 4/7/2012 tarihinde
yapılan değişiklik ile 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım
1999 tarihlerinde meydana gelen depremler sonucunda iş yerlerinin ağır
hasar görmesi nedeniyle bireysel borçlanmada bulunmuş veya
bulunmamış hak sahiplerinden üst üste 3 taksidini ödememiş
olanların -hak sahiplerinin bilgisi olmadan- hakları elinden
alınmıştır. Bu durum, hukuksal mevzuata
aykırılık teşkil etmekle beraber, birçok
vatandaşımızın da bilgisi olmadan ve kendilerine herhangi
bir tebligatın yapılmamasından dolayı mağduriyetlerine
sebep olmuştur. Bu vatandaşlarımızın bir
kısmının da engelli olduğu düşünüldüğünde,
mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik yasal düzenleme zorunluluk
olmaktadır. Bu vatandaşlarımızın hak mağduriyetlerini
gidermek için bir çalışmanız mevcut mudur?
BAŞKAN Sayın Doğru
REŞAT DOĞRU (Tokat) Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yoğun
yerleşim yerleri mevcuttur. Başta resmî binalar olmak üzere, bütün
yerleşim yerleri ne zaman depreme dayanıklı testten
geçirilecektir? Şu ana kadar kaç bina testten geçirilmiştir?
İkinci sorum: Tokat ilinden, Erbaa, Niksar ve Zile
ilçelerinden hayvan üreticileri ve çiftçiler bizleri arıyorlar
Hayvancılık için aldığımız sıfır
faizli krediler ve tarlamızda kullandığımız gübre,
ilaç, mazot gibi, ürünlerin üretiminde kullandığımız her
şeyin parasını ödeyemediğimizden bankalara, tarım
kredi kooperatiflerine haciz kıskacına düştük.
Kapımıza icralar dayandı, tarlamızı ve evimizi
kaybeder konuma geldik. diyorlar. Üreticilerin ve esnafların kredi ve
banka borçları için yeni bir yapılanmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu, Sayın Başbakan
Erdoğanla Esad kardeş oldukları dönemde, Bodrumda beraber
tatil yaptıkları dönemde, TİKAnın 2010 tanıtım
kitabında Suriyeye estetik cerrahi merkezi yapacağınız
yazıyordu. Bunun akıbeti ne oldu, bu gerçekleştirildi mi? Onu sormak
istiyorum.
İkinci bir sorum: Adanada basına da
yansıdı, yaklaşık iki yıl boyunca Kuran kursu
öğrencilerinin düzenledikleri kermesten elde ettikleri gelirlerle Seyhan
Müftülüğüne 2013 model ve son derece lüks bir araç alınıyor ve
bu aracın anahtar teslimi de vatandaşa kavat diyen Adana Valisi
tarafından veriliyor. Böyle bir uygulamayı doğru buluyor
musunuz? O çocukların iki yıldır kermeslerde
yaptıkları çalışmalarla lüks bir arabanın alınmasını
Bakan olarak doğru buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Şeker
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Sayın Atalaya sormak istiyorum: Suriye muhalefeti
tarafından ilan edilen geçici hükûmet ilk toplantısını
Ahmed Tuma Başkanlığında İstanbulda yaptı.
Toplantıda Türkiyenin güneyinde yer alan Gaziantep şehrinde hükûmet
binasının oluşturulmasının
kararlaştırıldığı belirtildi. Yeri, zamanı
açısından iktidarın bundan haberi var mıdır? Nerede
yapılmıştır?
Bir diğer sorum: Suriye Ekonomik Forumu yarın
Gaziantepte bir toplantı yapıyor. Suriye Ekonomik Forumu adı
altında, bu toplantıya valiler davet ediliyor, koordinatör vali davet
ediliyor ve sivil toplum örgütleri davet ediliyor. Sayın Atalay, böyle bir
toplantının organizasyonunu Türkiye Cumhuriyeti devleti mi
yapıyor? Bu ekonomik forum hangi ülkenin adına
çalışıyor, mevcut Suriye Hükûmeti adına mı, muhalefet
adına mı çalışıyor? Bir de orada Kuzeybatı
Suriye tabiri var. Kuzeybatı Suriye neresidir? Bunlar Suriyeyi ne zaman
böldüler? Bunlar hakkında bilgi almak istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Eyidoğan
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) Sayın
Atalaya soruyorum: AFAD için yeni bina inşaatı ne zaman
başladı? İnşaat maliyeti ne olacak? Bu yeni binanın
tasarım ve kullanım açısından öncekinden farkı ne
olacak? AFADın şu anda Çukurambarda bulunan kiralık
binasına ne kadar kira ödeniyor? Eski Afet İşleri Genel
Müdürlüğünün kullanmakta olduğu araziye şu anda Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı hizmet binası inşa ediliyor.
Arazinin geri kalan kısmına hangi kurum veya rant tesisleri inşa
edilecektir? Büyükşehirlerde il genel meclisleri
kalktığından, ilde AFAD nasıl örgütlenecektir?
BAŞKAN Sayın Ağbaba
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Bakan,
geçtiğimiz gün Genel Başkanımız su olmayan birkaç köyün
ismini verdi, AKP grup başkan vekili hemen konuyu yalanladı.
Ben size Malatyadan bir örnek vermek istiyorum. Bu köy
Gözene köyü. 2.500 nüfusu, 780 seçmeni olan, merkeze 40 kilometre
uzaklıkta bulunan bu köy unutulmuş, iktidarın sadece seçim
döneminde hatırladığı bir köy. Bu köyde, yazın, sabah
akşam, altıyla sekiz arasında su akıyor yani diğer
zamanlarda hastalara verilecek bir bardak su yok. Tek geçim kaynağı
tarım olan Gözene köyünde sulama suyu da yetersiz. Bu köydeki insanlar
birbirlerini öldürüyorlar. Kan davaları başladı su nedeniyle.
Bir yılda 3 kişi öldü, 5 kişi yaralandı. Yıllardan
beri, insanlar su nedeniyle köyde kavga etmekteler. Köyün
karşısında Sürgü Barajı, üstünde Çat Barajı var ama
köyde sulama suyu yok. Köyün talebi,
kendi sınırları içerisinde bulunan Çat Barajından
ek kanal ile su almak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Ayrıca, Gözene
köyüne bir gölet yapılarak da bu sorun çözülebilir mi?
BAŞKAN Sayın Gök
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Başkan, benim sorum
Sayın Beşir Atalaya.
Sayın Bakan, İnsan Hakları Kurumunun Paris
İlkeleri uyarınca inceleneceği ve akredite olacağı,
Avrupa Birliği 2013 İlerleme Raporunda yer almıştır.
Bu nedenle bizim bu konudaki eleştirilerimizi lütfen- çok sorumlu ve dikkatli
bir şekilde dinlemekte yarar var. Biz, ülkemizin tüm dünyada insan
hakları yönünden en ileri seviyeye ulaşması için sorumlu bir muhalefet
örneği vermeye çalışıyoruz.
Benim sorum şudur, tek cümlelik: 27 Eylül 2012
tarihinde Birleşmiş Milletler İşkenceyle Mücadele
Sözleşmesi İhtiyari Protokolü uyarınca ulusal önleme
mekanizması kurulması gerektiği hâlde Türkiye bu
mekanizmayı niçin hâlâ kurmamıştır? O kadar.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü
işçileri ve memurları, Mecliste görüşülmekte olan Döner Sermayeli
İşletmeler Kanun Tasarısına Darphane ve Damga
Matbaası Müdürlüğünün dâhil edilerek tüm çalışanlara döner
sermaye katkı payı ödenmesini talep etmektedir. Bu mağduriyet ne
zaman giderilecektir?
Soru iki: Bankalar Kanununun 50nci maddesi
Bankaların genel müdürü, yönetim kurulu üyeleri ve ortakları,
bulundukları şirketlere -yüzde 25ten yukarı olan
şirketlere- her ne suretle olursa olsun kredi veremezler. der. Bir bankanın
ortağı olan Abdullah Tivnikli, özelleştirilmesi sonucunda
satın aldığı Dicle Elektrik Şirketi için kendi
bankasından kanuna aykırı bir şekilde kredi
kullandırmıştır. Daha önce de Cavit Çağlar için, Ali
Balkaner için, Yahya Demirel için, Hayyam Garipoğlu için kendi
bankalarından şirketlerine verdiği kredilerden dolayı ceza
verilmişti. Bu kişi için ne tür işlem yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum Sayın Babacana: Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulunun Kuveyt Türk Bankasının Yönetim
Kurulu Başkan Yardımcısının, ortağı
olduğu Dicle Enerji Yatırım AŞye kredi açması
konusunda yazılı görüş ve karar verdiği kamuoyuna
yansımıştır. Bu kararın, bu görüşün banka
hortumlarına yol açacağı endişelerine katılıyor
musunuz ve BDDKnın bu kararını onaylıyor musunuz? Bu
kararın bankacılık sistemi için getirdiği risk nedir?
Son beş yılda olmak üzere, bir: Bankalara
yapılan mali denetim sayısı nedir? İki:
Vatandaşlarımızın bankalara yönelik şikâyetlerinin
sayısı nedir? Bu şikâyetler neticesinde bankalara yönelik kaç
denetim yapılmıştır ve uygulanan yaptırımlar
nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın bakanlar
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkanım
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Efendim, daha yirmi saniye süremiz var.
BAŞKAN Otuz saniyede bitirir misiniz?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkanım
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
evet.
BAŞKAN Peki, otuz yedi saniye.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, insan hakları açısından, demin Yok. dediniz.
Sayın Özdemire müdahale etmek istemiyorum, o birazdan söyleyecek. Benim
mezhebimi kimsenin sorgulamaya hakkı yok. Sizi kınıyorum,
Diyaneti kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap kısmının ilk, soru
kısmını içeren on dakika tamamlandı.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkan, izniniz olursa
BAŞKAN Bir dakika, müsaade edin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Tabii, tabii
BAŞKAN Şimdi, söz sayın bakanlarda.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Efendim, tutanaklara geçmesi açısından izin verir misiniz?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Başkanım, izniniz olursa tutanaklara geçmesi açısından ve Sayın
Bakan cevap vermeden önce bir açıklama yapmak istiyorum.
Biraz önce bahsi geçen Diyanet İşleri
Başkanlığının dağıttığı
ankette Sayın Bakan Hangi mezheptensiniz? sorusu yoktur. dedi. Bu,
gerçekten, toplumu ve ülkeyi yanıltıcı bir cevaptır. Bu
anketin 11inci maddesinde hangi mezhepten olduğunuz tek tek
sorulmuş.
BAŞKAN Tamam, Sayın Özdemir, tamam.
Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ben
Caferiyim!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın
Bakanın savunması
Eğer ki Burada Alevi, Sünni sorulmadı.
gibi bir savunmaya gidecekse Sayın Bakan
BAŞKAN Var diyorsunuz, peki, tamam ama süre
geçiyor arkadaşlar.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
o zaman
Sayın Bakanın Aleviliği mezhepten saymadığı, din
dışı saydığı için mi bu maddelerin arasına
koymadığını açıklamasını rica ediyorum.
BAŞKAN Tamam, Var dediniz.
Buyurun Sayın Bakan.
Sayın Atalay, önce siz mi başlıyorsunuz?
Geçti zabıtlara.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hanımefendi ben Caferiyim. Size ne yahu? Ben Caferiyim. Size ne?
BAŞKAN Size bir şey söyleyemem
Aslanoğlu. Ne yapabilirim?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kaldı ki
Anayasanın 24üncü maddesine göre hiç kimse inancını
açıklamak zorunda değildir Sayın Bakan.
Yaptığınız anayasal bir suçtur.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ben
Caferiyim. Size ne yahu!
BAŞKAN Ne yapabilirim size?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Size
ne ya!
BAŞKAN Hayret ya!
Buyurun Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kısa kısa, zaten vaktimizin de bir dakikası geçti. Zaten bu bir
adaletsizlik; sorular da on dakika, cevaplar da. Sorular kısa olur,
cevaplar uzun olur. Üç bakan dokuz dakikada bu kadar soruya nasıl cevap
verecek?
BAŞKAN
Tüzük böyle, maalesef.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY
(Kırıkkale) Şimdi, Sayın Işıkın sorusu:
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığında yabancı
uzman çalışmamaktadır.
Sayın Doğrunun sorusu: Binaların
kaçı gözden geçirilmiştir? Şimdi, o çalışmaya daha
geniş bir yazılı cevap vereyim çünkü bu -biliyorsunuz-
Şehircilik Bakanlığımızda yürüyen bir
çalışma, onun için burada ona sizi yanıltıcı bir cevap
vermek istemem.
Üçüncüsü: Suriye muhalefeti toplantısı
Toplantılarla ilgili tabii Dışişleri
Bakanlığının daha çok bilgisi olabilir, benim çok
detay bilgim olan şeyler
değil; o sorunuza da Dışişleri Bakanlığından
bilgi alınarak cevap verilmesi gerekir.
Sayın Eyidoğanın sorusu: AFAD için yeni
bina ne zaman başladı? Yeni bina daha başlamadı, projesi
bitti, zannediyorum şu sırada ihalesi falan yapılıyordur,
TOKİ aracılığıyla yapılacak. Eski bina
-biliyorsunuz- tek katlı ve doğrusu çok sıkışık
bir yerdi, şimdi aynı yere
yeni bir bina yapılıyor. Kirasıyla ilgili -elime geldi mi
bilgi bakıyorum- bilgi
gelmediği için onu da sonra size bildireceğim. Yani, şu anda,
orası yıkılacağı için AFAD bir yerde kirada oturuyor,
oranın kirasıyla ilgili miktarı da size bildireceğiz. Ama o
binaya yakında başlanacak ve
yeni yapılacak bina biraz da bir afet merkezi olma özelliğini
taşıyacak, biraz kendine has özellikleri olan bir yer olacak.
Bu, büyükşehirlerle ilgili
Tabii, onda
haklısınız, biz de çalışıyoruz, şu anda bir
tasarı var Başbakanlıkta. Yani, özellikle il özel idareleri
kalktığı için büyükşehirlerde, il AFADların durumuyla
ilgili bir düzenleme olacak, yeni tasarıda o yer alacak.
Sayın Göke insan haklarıyla ilgili hassasiyeti
için teşekkür ediyorum. Yanlış anlama yok, varsa bazı
ifadeler onları hep, her zaman düzeltmişizdir. Bir yılı
dolunca bir rapor hazırlanacak ve akreditasyonla ilgili de
başvurumuzu yapacağız; o zaman o bilgiyi de
paylaşırız, umuyorum orada terslikler olmaz.
Tabii, işkenceye karşı Birleşmiş
Milletler Sözleşmesiyle ilgili, üzerinde çalışıyoruz
şu anda. Yakında bir toplantı olacak -sivil toplum
kuruluşları falan- orada da biraz ele alınacak bu, şu anda
İnsan Hakları Kurumumuz da üzerinde çalışıyor. Ama,
şunu ifade edeyim, siz de biliyorsunuz: Türkiyede işkencenin tarihi
olarak baktığımızda -şu anda Türkiye o manada tabii
büyük yasal düzenlemeler yaptı- yani evvelden, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesine en fazla işkence suçuyla gidiyordu
vatandaşlar Türkiyeyle ilgili, şu anda o yok. Çünkü, Ceza Kanununu
değiştirdik, cezasını çok artırdık, ceza tecil
edilemiyor, paraya çevrilemiyor, zaman aşımına
uğrayamıyor vesaire yani işkence
Bir de bütün
karakollarımızı biliyorsunuz, kameralı hâle getirdik. Yani,
Türkiye, hamdolsun, işkenceyle mücadelede çok büyük bir mesafe aldı.
Ama, biz o konuda da çalışıyoruz, onu da yerine getirmemiz
gerekir diyorum.
Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlara veriyorum sözü, benim önümdeki soru bu
kadar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın
Işık Diyanette kaç personel var? dedi. 118.763 personel var. Vekil
imamlarla ilgili şu anda elimde net rakam yok, onu ayrıca iletelim.
Bin tane molla, mele diye de bilinen kadro ilanı yapıldı, 992
kişi yerleştirilmiş durumda buradan. Şu ana kadar,
gözlemlerimize göre verimli, hedeflediğimiz gibi yararlı bir
çalışma yürütüyorlar, takip ediliyor tabii müftülükler
tarafından. Vekil imamlarla ilgili şu anda
yaptığımız herhangi bir kadro çalışması yok;
ileride neler olur, şimdiden söyleme imkânımız yok ama şu
anda, Bakanlık olarak bu yönde yaptığımız bir
çalışma söz konusu değildir.
Diyanette etnik ve mezhep temelli bir yapılanma
olmadığı gibi, kadrolaşma da söz konusu değildir. Bu,
Anayasanın eşitlik ilkesine, hukuk devletine de
aykırıdır. Tamamen Devlet Memurları Kanunu, Diyanetin
Teşkilat Kanunu çerçevesinde liyakat esaslarına göre işe
alımlar yapılmaktadır.
Sayın Yılmazın TİKA Suriyede estetik
cerrahi merkezi yapmış mıdır? sorusu: Böyle bir merkezi
TİKA yapmamıştır. Sadece, Suriyeye, yanık izi, dudak
ve çenelerde yarıklar bulanan kişilerle ilgili tedavi yapmak üzere
Türkiyeden heyetler göndermiş, uzman ekipler göndermiş ve onlar bu
anlamda tedaviler yapmışlardır. Yoksa, burada böyle bir şey
söz konusu değildir. Böylesi bir çalışma
yapıldığını buradan ifade etmek isterim.
Tabii, Seyhan Müftülüğüyle ilgili söylediğiniz
şeyi, eğer doğruysa dediğiniz, bunu onaylamak mümkün
değil. Bununla ilgili zaten Adana Valiliği de gerekli incelemeyi
başlatmış. Ben de ayrıca bu konunun yakından takipçisi
olacağımı
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Kendisi verdi, Adana
Valisi o anahtarı kendisi verdi. Hangi incelemeyi başlatacak?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Şu anda bir inceleme başlamış. Benim
aldığım bilgi o ama ben de ayrıca bu konuyu takip
edeceğim. Yanımdaki Diyanetten arkadaşlara da bu konuyla ilgili
talimat verdiğimi bilmenizi isterim özellikle.
Bir de tabii, bu anketle ilgili bir kez daha söylüyorum: Bu
dinî hayat araştırma anketidir. Bu dinî hayat araştırma
anketinin içerisinde sorulan soruların tamamı, insanları
fişlemek değil, Türkiyenin dinî hayatına dair, kim nasıl
bakıyor;, buna dair; Diyanetin kendine yol, rota çizmek için sorduğu
sorudur yoksa burada kimsenin efendim şurada
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan,
bu sorularda mezhep sorusu var mı, yok mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, Alevilik, Sünnilik yok dedim, ben mezhep sorusu var dedim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O zaman,
Aleviliği siz mezhepten de saymıyorsunuz, İslamdan da
saymadığınız için buraya koymuyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bakın, Sayın Özdemir
Bakın, ben bunu burada söyledim, okudum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu, daha büyük
bir ayıp!
BAŞKAN Sayın Özdemir
VELİ AĞBABA (Malatya) Böyle bir şey
olabilir mi?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Böyle bir
anlayış olabilir mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Sorduğu soruya bak
Sayın Bakan, sorulan soruya bak!
BAŞKAN Sayın Özdemir
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Kendinizi hangi mezhebe ait hissediyorsunuz? sorusunu soruyor, Hanefiyi
soruyor, Malikiyi soruyor, Şafiiyi soruyor. Onlar rahatsız olmuyor
da siz niye rahatsız oluyorsunuz?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bir kere, o
soruyu Anayasaya göre soramazsınız.
BAŞKAN Sayın Özdemir, lütfen cevapları
dinleyebilir misiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Herkese soruyor, herkesle ilgili.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Benim
Aleviliğim, Sünniliğim, Hristiyanlığım devleti
ilgilendirmez. Anayasal suç işliyorsunuz o soruyla.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Hiçbir suç değil. Dinî hayatı öğrenmek için yapılan
çalışmada sorular dinî olur. Siz niye
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sana ne benim
Aleviliğimden, Sünniliğimden? Hristiyanlığımdan size
ne?
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Siz alet ediyorsunuz siyasete, istismarı siz yapıyorsunuz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sen alet ediyorsun.
Sormaya hakkın yok! Senin sormaya hakkın yok!
BAŞKAN Sayın Özdemir
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Bırakın
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Kaldı ki
burada savunman daha da yanlış.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Madımakı da
yakan sensin. (Gürültüler)
BAŞKAN Sayın Ağbaba
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Ne yaptınız Alevilerle ilgili? Biz yaptık ne yaptıysak.
Dedeliği siz yasakladınız, Madımak olduğunda siz
vardınız, Sivasta siz vardınız, Çorumda siz
vardınız. Ne yaptıysak biz yaptık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Siz ne yaptınız? Bol bol
istismar yapıyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Madımakı da
yakan sensin, Madımakı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
O zaman SHP iktidardaydı, SHP iktidardaydı.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan
Sayın Bakan
BAŞKAN Sayın Özdemir
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Sayın İnönünün özel kalem müdürü valiydi! Kusura bakmayın, ne
yaptıysak biz yaptık, biz. İstismarı siz yapıyorsunuz.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Katillerle
kurbanları aynı kareye soktun sen!
BAŞKAN Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sayın Bakan,
bakın, biraz önce soru sordum. Sorular burada. Eğer bu sorularda
Aleviliği mezhepten saymıyorsanız, bu sizin için daha büyük
ayıp, daha büyük yanlış.
BAŞKAN Sayın Özdemir, Sayın Babacana
bir dakika kaldı, haksızlık yapıyorsunuz. Lütfen
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Ben aynı şeyi söyledim, mezheplerle
ilgili soru var, Alevilik ve Sünnilikle ilgili soru yok dedim.
Ayıptır ya! Ayıptır yani. (CHP sıralarından
gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Kaldı ki bu
soru anayasal suçtur.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Teşekkür edeceğinize söylediklerinize bakın.
BAŞKAN Sayın Babacana bir dakika yirmi saniye
kaldı.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) O zaman, siz
geçmişte olduğu gibi Aleviliği mezhepten de saymıyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Ona ben karar veremem, o bizim işimiz değil. Nedir? Ona kararı
biz veremeyiz, siyasetin işi mi o? Bizim işimiz mi o? (CHP
sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu durum için
üzülüyorum ve bu konuda suç duyurusunda bulanacağım, bu durum
tutanaklara da geçsin istiyorum.
BAŞKAN Sayın Özdemir
VELİ AĞBABA (Malatya) - Kim Alevi, kim
Sana
ne! (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bu kafa
doğru bir kafa değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Belli, sizden belli!
BAŞKAN Sayın Bozdağ
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ondan sonra da
dönüp Alevi halkının adını ağzına almaya
hakkın yok senin, Alevi açılımı, Alevi
açılımı diye. Hiç kimseyle alay etmeye hakkın yok senin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) Kimseyle alay etmiyoruz biz.
Hiç kimseyle alay etmiyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, lütfen
tartışmaya girmeyin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Alay ediyorsun
sen, hakkın yok senin! Ayıp bir kere, kimsenin mezhebini sormaya
hakkın yok senin.
BAŞKAN - Sayın Babacan, buyurun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Mezhebimi
soramazsınız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Yok dedim, var mı?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Öyle şey mi olur?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Mezhebimi
soramazsın sen benim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Herkese mezhep soruluyor ama Alevi, Sünni diye bir soru var mı orada?
(CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sana ne
kardeşim benim mezhebimden! Alevilik, Sünnilik değil. Eğer
demokratik, laik cumhuriyetin
bakanıysan bu soruyu soramazsın, yapamazsın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
Ya, bu dinî bir araştırma anketi; dinî konular sorulur, dinî
konular.
BAŞKAN Sayın Bozdağ
Sayın Özdemir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Sen bu soruyu
soramazsın. Ayıp bir kere, Meclisi yanıltıyorsun ya! On
dakika önce soru yok diyorsun, ayıptır ya!
BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat)
- Dinî hayatı araştırma anketinde biz Türkiyede, efendim,
tarımı, gıdayı soramayız, elbette dinî konular
sorulacak ya! (CHP sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) Demokrasi diyorsun,
demokrasi!
BAŞKAN - Sayın Bozdağ
Sayın Özdemir
Yirmi sekiz saniyede Sayın Babacan ne cevaplayacak merak ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Mezhebimden sana ne!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Babacan.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) Hukuk
devletinin Bakanı!
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
İki dakikaya ihtiyacım olacak, iki dakikaya.
OKTAY VURAL (İzmir) - Yazılı cevap versin,
yazılı.
BAŞKAN - On dokuz saniye
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Şimdi, Merkez Bankamızın tedavüldeki para miktarıyla ilgili
bir soru vardı. Şöyle tanımladığımızda yani
para arzına baktığımızda üç ayrı tanım var:
M1 197 milyar, M2 861, M3 900 milyar ama vatandaşlarımızın
toplam mali varlık tutarı da 1 trilyon 100 milyar. Bunun
karşılığında bireysel kredilerin toplamı 326
milyar TL.
Çiftçilerimizin ve esnafımızın bankalara
olan borcuna gelince
BAŞKAN - Artı bir dakika daha süre
vereceğim Sayın Babacan.
Buyurun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara)
Peki, teşekkür ediyorum.
Çiftçilerimizin ve esnafımızın banka
kredileri, münferit bazda, ödeme sıkıntısı olduğunda
zaten tek tek banka tarafından ele alınmakta ve talepler makulse
karşılanmakta ama bunun haricinde, doğal afetlerle
karşı karşıya kalan çiftçilerimizin olduğu bölgelerde
toplu bir ödeme ertelemesini zaten yapmaktayız.
Darphanenin döner sermaye katkısına gelecek
olursak: Mevcut tasarı taslağında şu anda döner sermaye
katkısı olmayan kurumlar için herhangi bir katkı ödemesi
öngörülmüyor. Bununla ilgili, BDDKnın tüketiciyi korumayla alakalı
yeni bir birimi kurulmuş durumda. Bununla ilgili istatistikleri belki daha
sonra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumumuz yazılı
olarak hazırlar. Ne kadar başvuru gelmiş, ne kadar şikâyet
gelmiş, bunlar nasıl sonuçlandırılmış, bununla
alakalı istatistikler şu anda önümde yok, bunun daha sonra
yazılı olarak cevabını verelim.
Bunun haricinde, yine, BDDKyla ilgili başka bir
soru vardı ama o sorunun cevabını zaten Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumumuz yazılı bir basın
açıklamasıyla vermiş durumda. O yazılı
açıklamanın ötesinde, benim o açıklamaya ilave edeceğim
bugün için herhangi bir şey yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben teşekkür ederim.
Şimdi, sırasıyla üçüncü turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Yoklama talebi var.
Şimdi, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının 2014 yılı bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve oylamadan
önce bir yoklama talebi vardır. Talepte bulunanların isimlerini
alıyoruz.
Sayın Özel, Sayın Küçük, Sayın İnce,
Sayın Özkes, Sayın Eyidoğan, Sayın Susam, Sayın Tanal,
Sayın Akar, Sayın Güler, Sayın Ağbaba, Sayın
Serindağ, Sayın Toprak, Sayın Çetin, Sayın Kalkavan,
Sayın Köse, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Aydın,
Sayın Baydar, Sayın Toprak, Sayın Batum.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
Yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) KAMU
DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) AFET VE
ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Afet ve
Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İnsan Hakları Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
Ç)
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Diyanet
İşleri Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
D) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
E)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI (Devam)
1)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F)
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Hazine
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU (Devam)
1)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ğ)
SERMAYE PİYASASI KURULU (Devam)
1) Sermaye
Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sermaye
Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07.97)
KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 20.944.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 20.944.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 19.218.000,00
Bütçe Gideri 11.901.254,55
İptal Edilen Ödenek 7.316.745,45
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07.96)
AFET VE ACİL DURUM YÖNETİMİ BAŞKANLIĞI
1) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 28.587.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 287.931.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.340.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 26.757.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 4.954.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 490.387.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 839.956.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 3.303.427.000,00
Bütçe
Gideri 3.076.421.664,55
İptal
Edilen Ödenek 227.005.335,45
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.61) TÜRKİYE
İNSAN HAKLARI KURUMU
1) Türkiye İnsan Hakları
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 4.317.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 200.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.517.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.512.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 4.517.000
Türkiye İnsan Hakları Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet
İşleri Başkanlığı 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.86) DİYANET
İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1) Diyanet İşleri
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 37.187.500
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 181.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 9.050.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 442.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 5.394.807.190
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 1.116.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 5.442.784.190
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 4.269.559.676,00
Bütçe
Gideri 4.254.370.352,10
Ödenek Üstü Gider 44.512.934,28
İptal
Edilen Ödenek 59.702.258,18
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk
İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.32) TÜRK
İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYON AJANSI
BAŞKANLIĞI
1) Türk İşbirliği
Koordinasyon Ajansı Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 131.637.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 630.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 132.267.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 80.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağışlar ve Yardımlar ile Özel Gelirler 131.357.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 830.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 132.267.000
Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2)
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 165.309.533,31
Bütçe Gideri 112.919.615,36
İptal Edilen Ödenek 46.336.162,41
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 6.053.755,54
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 86.243.000,00
Net Tahsilat 133.483.696,45
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk İşbirliği
ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Yurtdışı Türkler
ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.51)
YURTDIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI
1) Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu
Hizmetleri 54.154.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni
ve Güvenlik Hizmetleri 350.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 140.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 194.504.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 561.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 193.943.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 194.504.000
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2)
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
(A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL)
|
Toplam Ödenek 57.269.820,46
Bütçe Gideri 40.369.049,94
İptal Edilen Ödenek 16.900.770,52
Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek 43.320,76
BAŞKAN
(A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 33.283.000,00
Net Tahsilat 50.001.634,22
Ret ve İadeler (-) 434,56
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Hazine
Müsteşarlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
07.82) HAZİNE
MÜSTEŞARLIĞI
1) Hazine
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 53.863.984.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.035.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.184.691.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 1.950.000.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 63.999.710.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Hazine Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 65.831.233.573,02
Bütçe
Gideri 61.680.499.303,65
İptal
Edilen Ödenek 4.150.734.269,37
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 797.974.194,33
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Hazine Müsteşarlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.04) BANKACILIK DÜZENLEME VE
DENETLEME KURUMU
1) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 15.013.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 216.987.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 232.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
05 Diğer
Gelirler 232.000.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 232.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 165.000.000,00
Bütçe
Gideri 83.193.157,31
İptal
Edilen Ödenek 81.806.842,69
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 165.000.000,00
Net
Tahsilat 167.091.836,64
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sermaye Piyasası
Kurulu 2014 merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.03) SERMAYE PİYASASI
KURULU
1) Sermaye Piyasası Kurulu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 38.997.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 7.420.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 56.800.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 103.217.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 89.166.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 14.051.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
TOPLAM 103.217.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Sermaye Piyasası Kurulu 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası Kurulu 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Sermaye Piyasası Kurulu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 88.723.000,00
Bütçe
Gideri 81.029.047,37
İptal
Edilen Ödenek 7.693.952,63
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 82.782.000,00
Net
Tahsilat 111.714.932,12
Ret
ve İadeler 48.806,98
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sermaye Piyasası
Kurulu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Böylece, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Türk İşbirliği ve Koordinasyon
Ajansı Başkanlığı, Yurtdışı Türkler ve
Akraba Topluluklar Başkanlığı, Hazine
Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
ve Sermaye Piyasası Kurulunun 2014 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ile 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları ve
Türkiye İnsan Hakları Kurumunun 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesi kabul edilmiştir.
Hayırlı olmalarını temenni ediyorum
ve birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati:18.43
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
H) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Karayolları Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) SİVİL HAVACILIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
L) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
M) TÜRKİYE VE
ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
N) DEVLET PERSONEL
BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Personel
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Komisyon yok.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Karar yeter sayısı yok
Hanımefendi.
BAŞKAN Siz
varsınız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Ben yetiyorsam tamam.
BAŞKAN
Dördüncü turda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi
Enstitüsü, Devlet Personel Başkanlığı bütçe ve kesin
hesapları yer almaktadır.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen
milletvekilleri sisteme girebilirler.
Dördüncü turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın
üyelerin isimlerini okuyorum:
Gruplar
adına: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Derya Bakbak,
Sebahattin Karakelle, Rıfat Sait, Yaşar Karayel, Cahit
Bağcı, Ali Ercoşkun, Ebu Bekir Gizligider, Hüseyin Şahin,
Hüseyin Tanrıverdi, Türkan Dağoğlu, Salim Uslu, Canan Candemir
Çelik, Mahmut Kaçar; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Durdu Özbolat,
İhsan Kalkavan, Kemal Ekinci, Erdal Aksünger, Süleyman Çelebi, Birgül
Ayman Güler, Mahmut Tanal; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Durmuş Ali Torlak, Ali Halaman, Mustafa Kalaycı, Süleyman Nevzat
Korkmaz; Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hasip Kaplan,
Esat Canan, Demir Çelik, Nursel Aydoğan.
Şahısları
adına: Lehte Ahmet Arslan, aleyhte Abdullah Levent Tüzel.
Şimdi Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak
konuşacak.
Buyurun Sayın
Bakbak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA DERYA BAKBAK (Gaziantep)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014
yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, hepimizin
bildiği gibi, coğrafi olarak Asya, Avrupa, Afrika
kıtalarının kesişme noktasında yer almasıyla,
Orta Doğuda bulunmasıyla, çevresindeki denizlerle stratejik olarak
oldukça önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu konumu, ülkemiz için
ulaştırma yatırımlarını daha da önemli hâle
getirmektedir. 2003ten bu yana ülkemizde 212,5 milyar liralık
ulaştırma yatırımı yapılmıştır.
Bunun 133 milyarı doğrudan Bakanlığımızın
yaptığı yatırımlardır. Bu yatırımlar
ülkemize ulaştırma, denizcilik ve haberleşmede gerçek anlamda
çağ atlatmıştır.
Şimdinin gençleri biz iktidara geldiğimizde 7
yaşındaydılar; o yüzden pek bilmezler çağ atlatmakla
nelerden bahsettiğimizi, bugünlere ne zamanlardan geldiğimizi.
Bizler, telefonla konuşmak için sıra
yazdırıldığı, uçağa binmenin hayal olduğu,
Gaziantepten İstanbula yirmi sekiz saatte, Şanlıurfaya dört
saatte seyahat edildiği, Diyarbakırdan öteye gidemeyen treni sadece
Haydarpaşada filmlerde gören bir neslin çocuklarıyız. Filmlere
konu olmuştur gazetelerin iki gün sonra gittiği köyler ve
yaşanan pek çok dram.
Bugün ise denizlerin altındaki tünellerle
ulaşımdan bahsediyoruz, hızlı trenle kısa sürede
ulaşımdan. Marmarayla Asyayı Avrupaya, Pekini Londraya,
uygarlıkları birbirine bağlıyoruz.
Bugün sadece Gaziantepe günde 25in üzerinde uçak
iniyor. Uçak sayımız 162den 383e, aktif havalimanı
sayımız 26dan 52ye çıkmıştır. 2003te yurt
dışında 60 noktaya uçuyorken bugün yurt dışında
236 noktaya uçuyoruz. İstanbula yapmayı
planladığımız üçüncü havalimanı ile dünyanın en
büyükleri arasında olmaya adayız. Bugün helikopterlerimiz, ambulans
uçaklarımız vatandaşlara hizmet ediyor. Uzaya atılan uydularımızdan,
hızlı iletişimde 4Gden bahsediyoruz. Eskiden olsa bu hizmetler
yıllar sonra gelirdi, biz uyguladığımızda da yeni
sistemler çıkmış olurdu. Şehirlerin giriş ve çıkışları
o kadar kötüydü ki gri bir tabloyu seyrederken girer çıkardık.
Şimdi ise şehirlerimiz, köprüleri, üst geçitleri, çevre
düzenlemeleri, yolları, meydanları, kaldırımları,
tarihî dokusu ile estetik ve işlevsel hâle geldi. Yollar o kadar kötü ve
bağlantısızdı ki bir saatlik yol dört saat olur, dört
beş saatlik yoldan gelince de yorgun olur dinlenirdin. Bugün ise 74 ilimiz
birbirine bölünmüş yollarla bağlanmış durumda.
Kitaplarımızda Zigana ve Kop dağları geçilmez.
yazardı. Bugün Ovit, Ilgaz, Kop, Cankurtaran tünelleriyle geçilmez dağları
geçilir yaptık.
Çok çabuk unutuyoruz, değil mi? Bugün
kullandığımız teknolojiye, sahip olduğumuz imkânlara
bakıp yakın geçmişimizi sorgulayalım. Gençlerimiz
annelerine, ablalarına sorsunlar, onlar anlatacaktır nereden nereye
geldiğimizi. On iki yıl öncesiyle bugünü mukayese ettiğimizde bu
farkı her alanda hepimiz görüyoruz, görmemek de mümkün değil.
Bizler hep ülkemizi kalkındırmaya, daha iyiye
taşımaya odaklandık, yeni fikirlere de yer verip yeni projeleri
destekledik. İmkânsız görülenleri imkânlı hâle getirmek için
çalıştık. Örneğin, Hassa-Dörtyol Tünel Projesi ile
Gaziantepli vatandaşımız ürününü bir saatte İskenderun
Limanına indirecek. Biz bu dinamiğin içinde olmasaydık bunu
üretemezdik. Bu bağlamda mal ve hizmetin serbestçe her yerde dolaşması
bizler için çok uzak bir hedef değil.
Değerli milletvekilleri, bunlar benim burada
kısaca ifade edebildiklerim. Ulaşımda geldiğimiz nokta
ortada. Yaptığımız her şey ülkemiz ve
vatandaşlarımız içindir. Şüphesiz ki takdir de
vatandaşlarımızındır. Biliyorum ve inanıyorum ki
bu ülkeye hizmet eden, taş üstüne taş koyan herkesi bu millet
hatırla ve gönülle anacaktır.
Sözlerime burada son verirken bütçe görüşmelerimizin
Türkiyemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Erzincan Milletvekili Sayın Sebahattin Karakelle,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE
(Erzincan) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızın
2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gönül rahatlığıyla söylemek isterim ki AK
PARTİ iktidarında on bir yıllık istikrarlı yönetim,
ülkenin hem önünü açmış hem de sürdürülebilir kalkınma
hamlelerinin rahatlıkla hayata geçirilmesini
sağlamıştır. Tarih yazanlar, tüm
bakanlıklarımızın çalışmalarında olduğu
gibi, ulaştırma alanında da Ulaştırma, enerji ve
haberleşme kalkınmanın temel altyapısıdır. Yol
medeniyettir. diyen ve asırlık projeleri hayata geçiren asrın
lideri Başbakanımızdan ve kalkınan, büyüyen, gelişen
Türkiyenin resminde büyük emekleri olan Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanımız Sayın Binali Yıldırımdan
övgüyle bahsedecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ulaştırmada hayaller gerçek olmuş, ezberler bozulmuştur.
Ecdadımız büyük Osmanlının sevdası ve hayali olan
Marmaray, cumhuriyetimizin kuruluşunun 90ıncı yılında
hizmete açılmıştır. Avrasya Karayolu Tüp Geçidi, Yavuz
Sultan Selim Köprüsü, İstanbul-İzmir otoyolu, İzmit Körfez
Geçiş Köprüsü en az Marmaray kadar önemli projelerdir.
FARUK BAL (Konya) Hepsi MHPnin projesi .
SEBAHATTİN KARAKELLE (Devamla)
İktidarımız döneminde 17 bin kilometre bölünmüş yol
yapılmış, yoldan zaman ve yakıt tasarrufu sağlanarak
kaza oranları da asgariye indirilmiştir. 2003te sadece 6 ilimiz
birbirine duble yollarla bağlıyken bugün 74 ilimiz duble yollarla
birbirine bağlanmıştır.
Ya bir yol bul ya yol aç ya da yoldan çekil. diyen
Konfüçyüsü teyit edercesine, bütün engellemelere rağmen, Ferhat misali
dağlar delinmiş, Osmanlı döneminden beri hayali kurulan Ovit
Tüneli dâhil, Avrasya, Ilgaz, Kop, Cankurtaran, Püren ve Erkenek tünelleri ile
ıraklar inşallah yakın edilecektir.
Gemi inşa sanayisiyle, yat limanlarıyla, balıkçı
barınaklarıyla artık beyaz bayrak ülkesi olan Türkiyede,
iktidarımız döneminde, nihayet, demir yolu sektörü AK PARTİ
iktidarıyla uyanmıştır. Türkiye tarihinde ilk defa
iktidarımız döneminde yüksek hızlı trenle
tanışılmıştır. Ayrıca, son on yılda, 7.500
kilometre demir yolu yenilenmesi gerçekleştirilmiştir. Takdir
edersiniz ki ülkeyi yeniden demir ağlarla baştan başa örüyoruz.
Hava yolu taşımacılığında
yapılan yatırım ve çalışmalarla hava yolu halkın
yolu olmuş, 10 milyon vatandaşımız hayatlarında ilk defa
uçağa binmişlerdir. Türkiyenin en doğusundan en
batısına birçok noktada yeni havaalanları ve yeni
havalimanları sektöre kazandırılmıştır.
Havacılıkta elde edilen büyük gelişmelerin neticesinde, dünyada
uçuş noktası sayısı bakımından Türk Hava
Yolları 1 numara olmuştur.
Diğer yandan, 10 milyar 247 milyon avroluk bir
kaynakla İstanbulda yapımı devam eden havaalanı, 22 milyar
152 milyon avroluk kira bedeli ile cumhuriyet tarihinde ilk defa ihale
yapılmıştır. Hayal gibi görülen Kastamonu, Iğdır,
Şırnak, Bingöl havaalanlarımız hizmete
açılmış, Hakkâri Yüksekova da inşallah 2014te hizmete
açılacaktır.
Telekomünikasyonda ülkenin en ücra köşelerine bile
fiber İnternet altyapısı götürülmüş, memleketin her
köşesi İnternet otobanlarıyla nakış nakış
işlenmiştir. Türk mühendislerinin üretimlerine fiilen
katıldığı TÜRKSAT-4A ve TÜRKSAT-4B uydularımız,
2014te uzaydaki yerlerini alacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyük
Türkiye sevdalıları olarak Hizmet vatandaşın
hakkıdır, hizmetle vatandaşı buluşturmak da boynumuzun
borcudur. anlayışıyla, sınırları şehit
kanlarıyla çizilmiş 780 bin kilometrekarelik bu coğrafyada, 76
milyonu kardeş sayan bir anlayışı temsil ediyor, bu
anlayışla ülke kalkınmasına hizmet ediyoruz. Milletimizin
teveccühü, Allahın da takdiriyle hizmet etmeye de devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle
Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin ülkemize
ve milletimize hayırlı, uğurlu olmasını Rabbimden
niyaz ediyor, Ulaştırma Bakanımız ve ekibini bir kez daha
huzurlarınızda takdir ediyor, onlara saygılarımı arz
ediyorum, yüce heyetinizi de saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İzmir Milletvekili Rıfat Sait, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA RIFAT SAİT (İzmir)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe
kanunu tasarısında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığımızın bütçesi üzerinde konuşma
yapacağım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığımızın beş dakikada anlatılması
mümkün değil ama burada bu beş dakikaya sığdırmaya
çalışacağız.
Ulaştırma, tarih boyunca, medeniyetleri
birbirine bağlayan, insanları birbirine bağlayan son derece
önemli ve stratejik bir konu. Bu bilinçle Hükûmetimiz ve Sayın
Başbakanımız ulaştırmaya büyük değer ve önem
vermektedir.
Ben de sizlere, Ulaştırma
Bakanlığımızın, milletvekili olduğum kent olan
İzmirden, özellikle İzmire yapmış olduğu
hizmetlerden bahsetmek istiyorum. Önce, İzmir Büyükşehir Belediyesinin
bir türlü bitiremediği ve artık kronik hâle gelen metrodan
başlayalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ankara Büyükşehir bitirdi
mi, İstanbul Büyükşehir bitirdi mi?
Önce İzmir bitirdi be!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ankara 1 kilometre yapmadı!
RIFAT SAİT (Devamla) - Ulaştırma
Bakanlığımız, İzmir Büyükşehir Belediyesiyle
iş birliği yaparak İZBANı kurmuştur. Bu iş
birliği sonucunda 77,80 kilometrelik modern şehir içi raylı
sistem yapılmıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metrekaresini kaça mal
ettiğini de söyle!
RIFAT SAİT (Devamla) - Hükûmetimiz İzmire
büyük önem vermektedir. Bu yüzden de Sayın Başbakanımız
Sayın Ulaştırma Bakanımızı İzmire hizmet
için göndermiştir.
İzmiri seviyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yazık ettiniz, yazık!
Bakana yazık ettiniz!
RIFAT SAİT (Devamla) - Güzel İzmirimize hizmet
etmek istiyoruz. Bizlere bu, gurur vermektedir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yazık ettiniz Bakana,
yazık! Seviyoruz Bakanı, yazık ettiniz!
RIFAT SAİT (Devamla) - Sayın
Başbakanımızın teveccühü ve Sayın Binali Beyin,
Bakanımızın liderliğinde İzmire 35 hizmet projesinin
müjdesini verdik. İşte, bu projelerden birkaç tanesi: Kuzey Ege
Çandarlı Limanı. Kuzey Ege Limanı tamamlandığında
mevcut kapasitesi 3 katına çıkacaktır. Bu proje, dünyanın
ilk 10 konteyner limanından bir tanesidir ve bugün, bu projeyle beraber,
10 bin kişiye istihdam imkânı sağlanacaktır.
Bittiğinde de Yunanistanın Pire Limanına rakip olacak bir
projedir.
Seferihisar Ürkmez Yat Limanı 475 yat kapasitelidir;
imar planı ve ÇED çalışmaları Kasım 2013 tarihinde ihale
edilmiş ve sözleşme aşamasına gelmiştir.
Urla Çeşmealtı Yat Barınağı 250
yat kapasiteli olup, ÇED raporu ve imar planı
onaylanmıştır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Burası İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim propagandası
yapılacak yer değil.
RIFAT SAİT (Devamla) - Birçok balıkçı
barınağı projesi başlatılmış,
Çeşme-Fener Burnu Balıkçı Barınağı 200 tekne
kapasiteli, Güzelbahçe Yalı Balıkçı Barınağı da
250 tekne kapasitelidir.
Yine, Hükûmetimizin önemli projelerinden olan Kemalpaşa
Lojistik Merkezi ihalesi Mart 2012de gerçekleştirilmiştir.
Marmaraydan sonra ikinci süper proje, İzmir
Karayolu ve Raylı Geçiş (İZKARAY) Projesi İzmir Körfezinde
4 kilometrelik özel bir köprü, sonra bir
ada, devamında gemi geçişi için 2 kilometrelik batırma tünelle
süper bir proje. Toplam geçiş, raylı sistemle 7 dakikada, araçla 10
dakikada geçebileceksiniz. İzmirin en büyük derdi olan trafiğe de
çözüm getirmek istiyoruz.
İzmir merkez, Konak için nefes aldıracak önemli
bir proje de Konak Tüneli Projesi. 1.674 metrelik çift tüp tünel ve 850 metre
bağlantı yoluyla toplam 2.524 metre uzunluğundaki projeye bugüne
kadar yaklaşık 95 milyon TL harcanmıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sevgili Kardeşim,
Ulaştırma Bakanlığının yapmış
olduklarını anlat.
RIFAT SAİT (Devamla) - Kemalpaşa Organize
Sanayi Bölgesi, Turgutlu Demiryolu Projesi, 27 kilometre olarak
şekillenmiş ve Ağustos 2011de başlamıştır.
Yine, Kemalpaşa-Torbalı ve Alsancak Limanı
Bağlantı Projesiyle sanayi bölgeleri limanda buluşacaktır.
62 kilometrelik projenin etüt çalışmaları devam etmektedir.
İzmir-İstanbul Otoyolu sadece İzmir için
değil tüm Türkiye için önemlidir ve toplam uzunluğu 421 kilometre
olan bu proje 9 milyar dolar maliyetli proje olarak karşımıza
çıkmaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl? Bakan belediye
başkanı olunca mı yapacak bunları?
RIFAT SAİT (Devamla) - İstanbul-İzmir
projesi, yine bu projeyle İstanbul-İzmir arası üç buçuk saate
düşecektir. Bu projeyle sizler de büyük bir imkâna
kavuşacaksınız.
İzmir-Ankara Otoyolu Projesi, 535 kilometre
uzunluktadır.
İzmir-Antalya Otoyolu 4.480 kilometre olup, proje
bitince İzmir-Antalya arası dört saate inecektir.
Kuzey Otoyolu Projesi İzmir-Edirne-Avrupa otoyolunun
önemli bir halkasıdır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)- Sayın Bakanım, bunları
kahvehane toplantılarında anlatacaksınız, Meclis
kürsüsünden olmaz.
RIFAT SAİT (Devamla) - Sayın
Bakanımızın da söylediği gibi, on bir yıllık
iktidarımızda yolları böldük ama milleti birleştirdik.
Kendi bölgemde, Egede 2002de bölünmüş yol toplam uzunluğu 843
kilometreyken, biz on bir yılda bu rakamı 3.007 kilometreye çıkardık.
Sabuncubeli Tüneliyle Manisayı İzmire
bağladık ve Manisa âdeta komşu kapısı oldu.
İzmir-Manisa yolu, 21inci kilometreden başlayan proje çift tüp
toplamıyla 6.180 metre olacaktır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Neyse Sayın Bakanım,
Başbakan tanıtımı burada yapar, sizin
tanıtımınızı; yapıyor ya grupta, burada yapar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Vallahi, sizin
tanıtımı burada yapsın ya!
RIFAT SAİT (Devamla) İzmir Adnan Menderes
Havalimanı İç Hatlar Terminali yenilenmiş hâliyle 2014 Mart
ayında hizmete geçecektir. Sayın Bakanımızın
ifadesiyle hava yollarını halkın yolu yapmaya devam ediyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Tanıtımı
burada yapsın Başbakan!
RIFAT SAİT (Devamla) - İzmir-Ankara seyahati
mevcut 14 saat iken, yüksek hızlı tren hattıyla bugün 3 saat 30
dakikaya düşecektir. İzmir-Bursa-İstanbul yüksek hızlı
tren hattı projesiyle İzmir-Bursa arası 1 saat 45 dakikaya
düşecektir.
Tüm bunları anlatırken, Onuncu Yıl
Marşında dediğimiz gibi, memleketi demir ağlarla ördük.
Aslında, bunları hep biz yaptık, biz yapmaya devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RIFAT SAİT (Devamla) Değerli
milletvekilleri, yarın İzmir
için önemli bir gündür. Sayın Başbakanımız da İzmiri
teşrif edecek ve belediye başkanı açıklanacak diyor,
hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim Sayın Sait.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkanım,
şimdi, bu konuşma yapılabilir ama bu konuşma
yapılmadan önce, İzmir AKP Gençlik Kollarından bir çocuk kahveye
girecek, Televizyonu kapatabilir miyiz? diyecek.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul var
mı Sayın Başkan? Olur mu böyle şey!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Okey oynayanlar duracak, Sayın
Bakan bu projeleri orada anlatacak.
AHMET YENİ (Samsun) Ayıp! Ayıp! Çok
ayıp!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan bu projeleri kahve
toplantısı yaptığı zaman anlatacak, Meclis kürsüsü
bunun yeri değil.
AHMET YENİ (Samsun) Çok ayıp oldu,
yaptığınız ayıp oldu.
BAŞKAN -
Şimdi, Sayın Özgür Özel, böyle bir usulümüz yok.
Teşekkür ederim.
Sayın Yaşar Karayel, Kayseri Milletvekili,
buyurun.
Süreniz beş dakikadır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen şahsi
meseleni burada konuşuyorsun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Gideceksiniz, kahve
toplantısında anlatacaksınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Bence Sayın
Bakanın adaylık açıklaması Genel Kurul salonunda da
olabilir, burada yapın.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Genel merkezde tadilat var, boya
yaptırıyorlar.
AHMET YENİ (Samsun) Burada,
başkanlığı kazanınca oylama yapacağız o
zaman.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen
AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KARAYEL (Kayseri)
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Karayolları
Genel Müdürlüğümüzün 2014 yılı bütçesi üzerine grubum adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Yol medeniyettir. diye yola çıktık,
Gidemediğin yer senin değildir. sözünü düstur edindik. On bir
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde 98,5 milyar harcayarak
Türkiye'de ulaşılmadık nokta, yapılmadık yol
bırakmadık.
Karayollarına baktığımızda,
ülkemizde 65.627 kilometrelik yol ağımız bulunmaktadır.
Bunun 2.244 kilometresi otoyol şeklindedir. Otoyol projelerimizin en
önemlilerinden birisi Körfez geçişi ve Gebze-İzmir Otoyol
Projesidir.
Bir başka önemli projemiz ise Kuzey Marmara Otoyol
Projesidir. Bu proje bittiği zaman 6,5 milyar liraya mal olacak ve
İstanbul ulaşımda çok büyük rahatlığa
erişecektir.
Çanakkale boğaz köprüsünün içinde olacağı
Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir Otoyol Projesi,
Niğde-Ankara, Samsun-Ankara, Ankara-İzmir otoyol projeleri de 2023 projeksiyonu
içerisinde yapılacaktır.
Kara yollarımızın yaklaşık 32
bin kilometresi devlet yolu, 31 bin kilometresi de il yolu
standardındadır. 22 bin kilometresi bölünmüş yol olan şu
andaki yollarımızın 6.100 kilometresi geçen iktidarlar döneminde
yapılmış, 16.740 kilometresi de AK PARTİ iktidarı
döneminde yapılmıştır. 2003 öncesi 6 ilimizde otoyol
varken, şu anda 74 ilimizde otoyol mevcuttur.
16.826 kara taşıt aracı bu yolları
kullanarak seyahat etmektedir, taşıtlarımızla yüklerimiz de
yüzde 90 bu yollarda taşınmaktadır. Ülkemizdeki bu
taşımayı 430 bin civarında K belgeli
taşımacılık firmalarımız yapmaktadır.
Bu yollarımız yapılırken dağlar
aşılmıyor, onlarca tünellerle dağlar ovalara
kavuşturuluyor. Yol yapımında şu ana kadar 95 bin
kişinin istihdam edildiğini söylemek isteriz. Bu yollar ve tüneller
sayesinde yaklaşık her yıl iş gücü ve yakıttan 15
milyar lira tasarruf sağlanmaktadır.
Deprem kuşağında bulunan memleketimizde,
özellikle İstanbulda Boğaz Köprüsünün sismik takviyeleri
yapılmış, 125 adet önemli sanat yapısı ve viyadüklerin
sismik takviyeleri yapılmış, 141 adedinin de tamiri devam
etmektedir.
Ülkemizdeki trafik kazalarının yoğun
şekilde yaşandığı 1.064 kaza kara noktası
iyileştirilmiş ve buralarda kazalar önlenmiştir.
Bugüne kadar doğu -batı istikametinde yapılan
bölünmüş yollarımız, kuzey- güney istikametinde yapılmaya
başlanmış, 8.700 kilometresi tamamlanan bu yollar milletin
hizmetine sunulmuştur.
Özellikle Ordu-Sivas-Kayseri-Adana-Hatay hattında 12
bin metre uzunluğunda 22 tünel de bu yol kapsamında
yapılmaktadır. Bu yol ağımız bittiğinde Akdeniz
Karadenize çok daha yakın olacaktır. Hedefimiz, Türkiye'nin 100üncü
kuruluş yıl dönümünde 70 bin kilometre bölünmüş yola
kavuşmasıdır.
Yeni yollarımızın yapımının
yanında mevcut yollarımızın da BSKlı sıcak
asfalt yapılma çalışmaları devam etmektedir.
İnşallah 2023 yılına kadar bu yolların tamamı
BSKlı olarak yapılacaktır.
Kendi seçim çevremizde
Kayseri-Ankara-Niğde-Malatya-Yozgat-Sivas istikametlerindeki bütün
yollarımızın BSKlı çalışmaları
tamamlanmış, 2014 yılı sonuna kadar da bu
yollarımızın tamamı BSKlı olarak
yapılacaktır. 2002 yılında 85 kilometre olan Kayserideki
bölünmüş yolumuzun uzunluğu şu anda 493 kilometreye
kavuşmuştur. Bu yolda emeği geçen, başta bölge
müdürlüklerimiz, Bakanlığımız ve
çalışanların hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Kayseri Güney Çevre Yolunun 13 kilometrelik
kısmı tamamlanmış, buradaki köprülü kavşak
çalışmaları devam etmektedir. Garipçe Köprülü
Kavşağı ile birlikte Kayser girişindeki boğaz köprüleri
yeniden yapılmaya devam etmektedir.
Kayseri-Erciyes Master Planı çerçevesinde, bu
planlama bittiğinde Kayseri-Erciyes-Develi yolu BSKlı asfalt olarak,
duble yol olarak yapımı devam edecektir. Develi-Saimbeyli yolunun
yapımı devam etmekte, Yahyalı-Mansurlu yolunun da bitmesi için
gayret edilmektedir. Özellikle, Kayseri-Tomarza yolunun 2013 yılında
yapılan ihalesi 28 kilometre olarak 2014 yılı içerisinde
bitirilecektir. Özellikle, Tomarza-Tufanbeyli-Göksun yolunun, mutlaka, Karayolları
ağına alınarak bu yolun yapılması hâlinde Kayseri
Maraşa 85 kilometre daha kısalacak ve böylece Kayseriye
ulaşım daha çabuk sağlanacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Karayel.
YAŞAR KARAYEL (Devamla) Özellikle, bu yolların
yapımında emeği geçen, başta Bakanımız olmak
üzere, Karayolları Genel Müdürümüz ve çalışma
arkadaşlarının hepsine ayrı ayrı teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Yaşar Ağabey, cıvıklı var mı?
Cıvıklıdan haber ver, cıvıklıdan!
BAŞKAN Şimdi sıra Çorum Milletvekili
Sayın Cahit Bağcıda.
Buyurun Sayın Bağcı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA CAHİT BAĞCI (Çorum)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Herkes için
ulaşım ve hızlı erişim teması ve En kısa
sürede en az maliyetle ulaşım vizyonundan yola çıkarak ülkemizi
2023 hedeflerine ulaştırma çalışmalarını yürüten
Ulaştırma Bakanlığımız ve en önemli
bağlı kuruluşu Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014
yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Sözlerime başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ulaştırma
sektörü, kuşkusuz, bir ülkenin kalkınması, ekonomik
gelişimi ve refahı için son derece önemlidir. Bu açıdan, 2003
yılı gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki ulaştırma
sektörünün payı yüzde 13,7 iken bugün yüzde 15,3e yükselmiştir. Bu
çerçevede, Karayolları Genel Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesi
için 7,1 milyar lira ödenek ayrılmıştır.
Kara yolu dünya üzerinde hâlihazırda en çok
rağbet gören ulaşım şeklidir, bu yüzden de stratejik öneme
sahiptir. Kara yolu altyapı yatırımları kendi bünyesi
içinde başlı başına ekonomik bir faaliyet olması
yanında, otomotiv gibi, petrol gibi, lojistik gibi, taşımacılık,
inşaat başta olmak üzere pek çok sektör de kara yolu
altyapısına bağlı olarak faaliyetlerini yürütmektedir.
Ülkemizin batı-doğu aksları neredeyse tamamlanmış,
özellikle sıradağların yer aldığı kuzey-güney
akslarında da çalışmalar hızla devam etmektedir.
Ulaştırma yani nakliye fiyatta en önemli
maliyet unsurlarından biridir. Her üretici ürettiği mal ve hizmeti
kuşkusuz en kısa sürede ve en az maliyetle tüketiciye
ulaştırma hedefiyle hareket etmektedir. Bu açıdan,
ulaştırma yatırımlarının önemini bir kez daha
dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Yol yapıldıkça kuşkusuz ülkemiz
büyümektedir ve Türkiye büyüdükçe daha çok yol ihtiyacı gündeme
gelmektedir. Yol yatırımlarının yıllık yüzde
20si ekonomiye geri dönmektedir. Bakanlığımız
hesaplamalarına göre, bölünmüş yollar dört buçuk yılda kendini
amorti edebilmektedir. Kara yolları yatırımlarının
oldukça yüksek katma değer yarattığı yönünde son derece
önemli analizler de bulunmaktadır.
Bu çerçevede, kara yolları, üretim ve
istihdamın artırılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi,
tüm sektörlerde verimliliğin artırılması, arazi
kullanım ve bölgesel gelişime olan etkileri, iş ve sosyal
amaçlı taşımacılık taleplerinin
karşılanması, eğitim, sağlık ve özellikle turizm
amaçlı seyahat taleplerinin karşılanması ve alınan
vergiler yoluyla ülke ekonomisine olan mali katkıları başta
olmak üzere sosyoekonomik gelişmemiz açısından oldukça
önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bir başka konu,
gelişmişlikle taşıt sahipliği oranı
arasındaki olumlu ilişkidir ki Türkiyede şu anda günümüzde bin
kişiye düşen otomobil sayısı 118dir ve ben ümit ediyorum
ki 2023 hedefleri içerisinde bu oran 2ye katlanacaktır. Son on bir
yılda trafiğe çıkan otomobil sayısının 4,5
milyonu aşmış olması, bu hedefin kısa sürede
yakalanacağının da göstergesidir.
Değerli arkadaşlar, kara yollarının
iki önemli görevi var. Sizlerin de yakından bildiği gibi, birincisi,
taşımacılığın düzenlenmesi ve denetlenmesi, bir
diğeri ise yapım işleridir. Dünyadaki gidişatta,
taşımacılıkta kara yollarının
ağırlığının azaldığını da
tekrar belirtmek isterim. Özellikle 2003te kara yollarında yolcu ve yük
taşımacılığı oranı yüzde 95 iken bugün bu
oran yüzde 90a düşmüştür ve hedefimiz ülke olarak 2023te yüzde 75
seviyesine ulaşmaktır.
Bu çerçevede, değerli arkadaşlar, bir konuyu
gündeme getirmek istiyorum: İlimiz kara yoluyla yaklaşık 15
milyon ton yük taşımacılığı yapan bir sanayi
şehridir. Bu çerçevede, ilimizin Kırıkkale-Çorum-Samsun demir
yolu güzergâhının tamamlanmasına son derece büyük ihtiyaç vardır.
Çorumun pazarlara erişimi açısından bu ihtiyacın 2023e
kadar
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CAHİT BAĞCI (Devamla) -
giderileceğine
inancım tamdır.
Sözlerimi tamamlarken bütçemizin hayırlı
olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Ali Ercoşkun, Bolu Milletvekili, buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ERCOŞKUN (Bolu)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 2014 yılı bütçe görüşmelerinin
hayırlı olmasını diliyor ve Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu, kısaca BTK ile ülkemiz bilişim sektörüne
ilişkin bazı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Elektronik haberleşme sektörünü düzenlemek ve denetlemek
amacıyla 2000 yılında kurulan ve Türkiye'nin ilk sektörel
düzenleyici kurumu olan BTK kanalıyla rekabetin tesis edilmesi ve
sürdürülebilir kılınması, tüketicilerin korunması,
uzlaştırma prosedürlerinin işletilmesi, frekans ve numara gibi
kıt kaynakların etkin ve verimli kullanılması
amaçlanmaktadır.
Pazar büyüklüğünün, elektronik ticaret dâhil, 2013
yılı sonunda 35,7 milyar doları iletişim teknolojileri ve
11,3 milyar doları bilgi teknolojileri olmak üzere toplam 47 milyar dolara
ulaşması beklenmektedir.
2003 yılında geniş bant abone
sayımız 19 bin, mobil abone sayımız 28 milyon iken, 2013
yılında yani on yıl içerisinde geniş bant abone
sayımız 34 milyona yaklaşmış, mobil abone
sayımız ise 69 milyona ulaşmıştır. Türk TELEKOMUN
ve mobil işletmecilerin 2004-2012 arasında yapmış
oldukları toplam yatırım tutarı ise yaklaşık 29
milyar TL civarına varmıştır.
Tabii, bu düzenlemelerin amacı tüketicileri korumaya
ve refahı artırmaya yöneliktir. Dolayısıyla BTKnın,
gerek Avrupa Birliği ülkeleriyle gerekse gelişmiş ülkelerle
kıyaslandığı zaman, tüketicinin menfaatine almış
olduğu kararların yansımalarını çok net bir
şekilde görüyoruz. Öncelikle, abonelerin talebi hâlinde faturalara üst
sınır getirilebilmesi, ücretsiz olarak detaylı faturalar
alınabilmesi temin edilmiştir. Bunun yanında, SMS ile acil
yardım hizmeti ki bu oldukça önemli, çünkü konuşma veya işitme
engelli bir vatandaşımızın bu sayede acil yardım
talebinde bulunabilmesi sağlanmıştır. Bunun yanında,
engelli, şehit ve gazi yakınlarına indirimli tarifeler, yurt
dışından getirilen telefonların kaydı için
İnternet siteleri, tarifeleri karşılaştırmak üzere
gene site üzerinden uygun mobil tarifelerini belirleyebilme, abonelerin kendi
adına cep telefonlarını sorgulayabilmeleri gibi uygulamalar
tüketicinin lehine oldukça önemli gelişmelerdir. Tabii, yakın gelecekte
oldukça artacak olan M2M, makineler arası, machine to machine,
iletişimin yaygınlaşmasına katkı sağlamak için de
bazı düzenlemeler bu süreçte yapılmıştır.
Tabii, 2012de kurulan Siber Güvenlik Kurulu 2013
yılında eylem planıyla hayata geçirilmiş, bunun
yanında Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi de aynı şekilde
kurulmuş durumda.
Bütün bunların yapılması, Türkiye'nin
aslında bilgi ekonomisine geçişinde en önemli ayakları
oluşturuyor. Ulaştırma Bakanlığımız olsun,
Sanayi Bakanlığımız olsun, yapmış oldukları
çalışmalarla ülkemizin gelmiş olduğu noktadan bir ileri
seviyeye geçebilmesi için bilgi toplumunun, bilgi ekonomisinin ne kadar önemli
olduğunu ortaya koyuyor.
Muhakkak, 2002 yılıyla
kıyasladığımız zaman, 30 milyar dolarlardan 150
milyara çıkan ihracat rakamlarımız veya 230 milyar dolarlardan
800 milyar dolarların üzerine çıkan gayrisafi millî
hasılalarımız bizim için yeterli değil. Fakat gelmiş
olduğumuz noktada şu anki imkânlarla bütün imkânlarımızı
zorladığımız takdirde, bu rakamların en fazla, ihracat
anlamında belki 250 milyar dolarlara veya gayrisafi millî hasıla
anlamında da 15 bin dolarlara çıkabildiğini görebiliriz. Ama artık
devir değişti, artık bilişimin her alanda insan
hayatına yapmış olduğu katkılarla rekabetin,
uluslararası rekabetin önüne ülkemizi geçirmemiz mümkün ve bunun için bir
paradigma değişimine ihtiyacımız var. Çünkü eskisi gibi
büyüğün küçüğe öğrettiği değil, artık küçüklerin
büyüklere öğrettiği ve bilişim anlamındaki bu atılımların
önünün açılmasıyla beraber ülkemizin şu anda
gerçekleştirmiş olduğu adımların çok daha etkili bir
şekilde ileriye doğru yönelebilmesi için bilişim ekonomisine
geçmemiz şart ve bu noktada özelde BTKya ama genel olarak
Ulaştırma Bakanlığımıza, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığımıza ben yapmış oldukları
çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum.
2014 yılı bütçesinin şimdiden
hayırlı olmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
(Devam)
2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili
Ayşe Nur Bahçekapılının, Malatyada yaşanan bir
trafik kazasında 6 öğretmenin hayatını kaybetmesine
ilişkin konuşması
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın
Aslanoğlunun ve Sayın Ağbabanın söylediğine göre,
Malatyada elim bir trafik kazası olmuş, servis aracında bulunan
6 öğretmen bu trafik kazasında hayatını kaybetmiş.
Gerçekten çok üzücü bir haber. Ailelerin acısını
paylaşıyoruz, ruhları şad olsun diyoruz. Bütün
Malatyalıların da bütün hemşehrilerimizin de başları
sağ olsun diyoruz.
Teşekkür ederim.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
H)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
M)
TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
N) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi sıra Nevşehir
Milletvekili Ebu Bekir Gizligiderde.
Süreniz beş dakikadır, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA EBU BEKİR
GİZLİGİDER (Nevşehir) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de konuşmama bütün eğitim
camiasına ve Malatyalılara başsağlığı
dileyerek başlamak istiyorum, Allah rahmet eylesin, mekânları cennet
olsun.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığımız
bünyesindeki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde
grubumuz adına söz almam vesilesiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, sivil havacılık alanında dünyada
örnek gösterilen, bölgesinde lider bir ülke hâline gelmiştir.
Bakanlığımız tarafından Türkiyede hava
taşımacılığının serbestleştirilmesi ve
rekabet ortamının oluşturularak halkımıza daha
kaliteli ve fırsat eşitliğine dayanan hizmetin
ulaştırılması amacıyla sivil havacılık
alanında yapılan düzenlemelerle sektörün önü açılmış
ve havacılık sektörü katlanarak büyümüştür. Bunu, onlarca rakamdan sadece birini zikrederek
açıklamak isterim. Son on yılda bu sektörde 100 binden fazla
kişi istihdam edilmiş ve ekonomiye katkı 3 milyar TLden 38
milyar TLye ulaşmıştır.
Avrupanın en iyi hava yolu firmasına sahip
ülkemizde 5 hava yolu şirketi dünya üzerinde 104 ülkede 236 noktaya
uçuş gerçekleştirmektedir. Yeni havalimanları
yapılmış, atıl havalimanları kullanıma
açılmıştır. 2003 yılında 26 olan aktif
havalimanı sayısı bugün itibarıyla yüzde 100
artmış, 52ye ulaşmış ve ülkeyi sadece demir ağlarla
değil hava yolu ağlarıyla da örmeyi başarmış
durumdayız. Artık, sivil havacılık, sadece bir
ulaştırma çeşidi değil, küresel aktörlerin güç gösterme
alanı olmuştur ki bu alanda Türkiye açık ara öndedir. 2023
hedefleri doğrultusunda ulaşmak üzere olduğumuz zirveye az
kalmıştır. Engelsiz Havalimanı, Engelsiz Balon ve
Yeşil Havalimanı projeleri başlatılmış ve devam
etmektedir.
Bu arada, geçmişte, tamamen popülizm eseri olarak
Her ile bir havaalanı gibi yanlış yaklaşımlar
yerine, Yapımı bitirilmek üzere olanlar tamamlanarak çevre illerle
bağlantılar kısaltılmış ve Bölgesel
havaalanları yaklaşımına geçilmiştir. Bu kapsamda,
Nevşehir-Kapadokya Havalimanı da Nevşehir dışında
çevresindeki 3 ilin de ortak havaalanı olarak öngörülmüş ve kısa
bağlantı yolları bu kapsamda yapılmaya devam edilmektedir.
Sivil havacılık kapsamında en otantik
operasyonlardan biri olan balonculuk da turizm, ülkemiz ekonomisi ve bölgemiz
için ayrıca üzerinde durulması gereken önemli bir sektör
olmuştur. Sadece Nevşehirde ve Kapadokyada
gerçekleştirilebilen bu rüya yolculukta bugün yaklaşık 1.100
kişi istihdam edilmektedir. Yıllık 75 milyon euro dövizi
ülkemize kazandırmakta ve kelimenin her iki anlamıyla da
yaklaşık 500 bin kişinin ayakları yerden kesilmektedir.
Balon, dünyanın en güvenilir ulaşım
aracıdır. Zira, yaklaşık otuz yılda 2 kez kaza meydana
gelmiştir ki onlar da bizzat pilotaj hatasıdır. Ayrıca, bu
husustaki son düzenlemeler için de bölge milletvekili olarak
Bakanlığımıza ve Genel Müdürlüğümüze teşekkür
ediyorum. Artık, bölgede uçuş okulları eğitimi verilmekte
olup yabancı pilotlar yerine Türk pilotlar istihdam edilmektedir. Bu
vesileyle dünyanın bütün telaşını ve hızını
bir an için durdurmak isteyen herkesi bu güzelliği yaşamaya davet
ediyoruz.
Bu düşüncelerle Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün ve toplamda 2014 yılı bütçesinin hayırlara
vesile olmasını temenni eder, heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.58
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Hayatını kaybeden öğretmenlerimizi bir kez
daha saygıyla selamlıyorum.
Şimdi söz sırası Bursa Milletvekili
Sayın Hüseyin Şahinde.
Buyurun Sayın Şahin, süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ŞAHİN
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben de Malatya'da elim bir kaza sonucu
hayatını kaybeden öğretmenlerimize Allah'tan rahmet,
yakınlarına ve Malatyalı hemşehrilerimize de
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2014
yılı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, toplumsal refah ortamının
sağlanmasında, çalışma hayatının
iyileştirilmesi ve kalitesinin arttırılması, sürdürülebilir
bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması, istihdamın arttırılması,
kayıt dışılığın azaltılması,
vatandaşlara sunulan hizmetlerde etkinliğin ve kalitenin ön planda
yer almasına yönelik çalışmalarda son on bir yıllık AK
PARTİ hükûmetleri dönemlerinde çok ciddi reformlar
gerçekleştirmiştir.
Bakanlığımızın son dönemde
gerçekleştirmiş olduğu çalışmalardan kısaca
bahsetmek gerekirse, çalışma hayatında Sendikalar ve Toplu
İş Sözleşmesi Kanununun uygulanmasıyla ilgili
çıkarılan yönetmelikler kapsamında sendika üyeliğine
giriş çıkış işlemlerinde e-devlet
kapısının kullanılması ile üyelik işlemlerinde
noter şartı kaldırılarak işlemler basit ve kolay hâle
getirilmiştir.
Ülkemizin kronik sorunlarından biri olan
işsizlik ve istihdam konularına, iktidara geldiğimiz 2002
yılından bu yana daima özel bir önem atfedilerek çeşitli yasal
düzenlemeler ile çalışma hayatını kolaylaştırıcı
ve istihdamı artırıcı pek çok tedbirler
alınmıştır.
Geçtiğimiz yıl merkezî sınav sistemiyle
kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmek üzere Özürlü Memur
Seçme Sınavı ile engelli personel yerleştirmeleri
yapılmıştır. Önümüzdeki dönemde yine aynı şekilde
ikinci yerleştirmeler 31 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan
Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı ile yapılacaktır.
Aynı çerçevede, geçen yasama yılının sonunda kamuda 100 bin
personel kadroya alınmıştır.
Sosyal güvenlik alanındaki üç kuruluşun -SSK,
BAĞ-KUR, Emekli Sandığı- birleşmesiyle son otuz
yılın en önemli reformu hayata geçirilmiştir. 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile sigorta ve genel sağlık sigortası kapsamında tüm
sigortalıların eşit sigorta ve sağlık hizmeti
alabilmesi sağlanmıştır.
Sigortalılarımızın sosyal güvenlik haklarıyla ilgili
yapılan iyileştirmeler neticesinde, sağlık karnesi
uygulaması kaldırılarak aktif sigortalılar ve bakmakla
yükümlü olunan kişilerle emeklilerin kimlik belgeleriyle sağlık
kuruluşlarına doğrudan başvuru imkânı
sağlanmıştır. Sosyal güvencesi bulunmayan, tarım ve
orman işlerinde süreksiz çalışan işçilerimiz sosyal
güvenlik kapsamına alınmıştır. Ay içinde on günden az
çalıştığı tespit edilen taksi şoförlerine,
tarımdaki işçilere, sanatçılara otuz günlük prim yerine, 2012
yılında on dokuz günlük prim ödeme ve bu primlerin otuz günlük hizmet
olarak sayılması imkânı getirilmiştir. Birden fazla sicil
numarası bulunan sigortalıların sicil numaraları teke
indirilmiştir. Artık birçok hizmet elektronik ortamda
sağlanır hâle getirilmiştir. Prim ödemelerinde kredi kartı
ile ödeme kolaylığı başlatılmıştır.
Kayıt dışı istihdamla büyük bir
mücadele başlatılmış, istihdamın
artırılması ile işsizlik sorununun çözülmesi ülkemizin en
önemli önceliği olmaya devam etmekte olup işsizliğin
azaltılması için çalışmalarımız devam etmektedir.
AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde sağladığımız
siyasi ve ekonomik istikrar ile gerçekleştirdiğimiz yapısal
reformlar sayesinde sağlam makroekonomik temellere sahip bir ülke olarak
krize karşı önemli bir direnç gösterdik. Küresel krize
karşı yerinde ve zamanında almış olduğumuz
tedbirler sonucunda istihdam imkânları artmış ve işsizlik
oranı sürekli azalarak 2013 yılı Ağustos ayı
rakamlarına göre işsizlik oranımız yüzde 9,8 olarak
gerçekleştirilmiştir.
Yeşil kart sahibi 9 milyon 416 bin 775 kişi,
hiçbir güvencesi olmayan 1 milyon 700 bin kişi 2012 yılı
başından itibaren genel sağlık sigortası
kapsamına alınarak ülke nüfusunun yüzde 100e yakın bir
kısmı genel sağlık sigortası kapsamına
alınmıştır.
Sevgili arkadaşlar, Çalışma
Bakanlığının birçok hizmeti, sağladığı
birçok toplumsal fayda vardır milletimiz lehine. Onları burada
anlatmak beş dakikada hâliyle mümkün değil.
Ben 2014 yılı bütçemizin hayırlı,
uğurlu olmasını dileyerek hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi
Yok.
İstanbul Milletvekili Sayın Türkan
Dağoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜRKAN DAĞOĞLU
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım.
Ben de öncelikle, eğitim camiasına, vefat eden öğretmenlerimize,
Malatya halkımıza ve ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, benim temennim odur ki bu
çatı altında bulunan ve milletin vekâletini taşıyan bizler,
bize verilen bu kutsal emanetin sorumluluğunun bilincinde olduğumuzu
gösterelim ve bu sorumlu tavrımızı tüm söz ve
davranışlarımıza yansıtalım. Saygın bir
üslupla tartışmalarımızı yapalım, varsa
eksiğimiz düzeltelim. Biz bu çağdaş muhalefet
anlayışından memnuniyet duyarız. Ancak, bu her zaman böyle
olmuyor. İktidarda bulunduğumuz on bir yıllık süreç
gösterdi ki bu temelsiz suçlamalar halkımız nezdinde de ehemmiyet
bulmuyor.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede son
yıllarda okullaşma oranlarındaki artış ve eğitim
alanlarında yapılan reformlarla, iş gücü piyasası için önem
arz eden mesleki ve teknik eğitime olan talep artmıştır.
Sekiz yıllık kesintisiz eğitimle, meslek okullarının
kapanmasıyla nitelikli meslek sahibi olan kişiler ortamdan
uzaklaşmış ve ancak niteliksiz bir biçimde sekiz
yıllık bir eğitim karşımıza konulmuştur.
Sekiz yıllık eğitimin sonunda çocuklarımız, eğer
erkek çocuksa yine tarlaya gitmiş, kız çocuğun da ailesi
tarafından evlendirilmesi yeğlenmiştir. İşte, meslek
okullarının açılması, nitelikli bir biçimde,
çocukların işçi de olsa nitelikli olması, burada eğitim düzeyiyle
işsizlik oranının ne denli orantılı bir biçimde
gittiğini bize göstermiştir.
Eğitim durumuna göre iş gücüne
katılım oranına baktığımızda, eğitim
düzeyine paralel bir seyir izlediği gösterilmektedir. Bugün, işsizlik
oranlarına bakıldığı zaman, üniversite yani
yüksekokul, lise, ortaokul ve okuma yazma bilmeyenler grubu içinde
işsizlik oranı en fazla olan grup, lise mezunlarıdır. Okuma
yazma bilmeyenlerin arasındaki işsizlik oranı yüzde 4,4tür. Bu
nasıl oluyor diye düşünülebilirsiniz çünkü okuma yazma bilmeyenler
çok fazla bir beklentisi olmadığı nedeniyle
karşısına çıkan işlere talip olabilmektedirler. Ancak
lise mezunu olan çocuklar tabii ki her türlü işi beğenmemekte, ancak
nitelikli bir mesleği de olmadığı için işsizlik
oranı onlarda yüzde 11,6 civarındadır.
Bugün işsizlik konusunda en önemli gruplardan birisi
de Türkiyede kadın işsizliğidir. Kadın
işsizliğinde eğer biz toplumun refahını, çocuk
haklarında çocukların refah düzeyinin yükselmesini istiyor isek
kadınlarımızın istihdama katılmasında mutlak
surette bunlara destek olmalıyız. Bugün, İsveçte kadın
istihdamı yüzde 75lerde ancak Türkiyede bu değer son yıllarda,
2013 yılında yüzde 30lara kadar çıkmıştır. Tabii
ki bunda, kadının, kadınların işsizlik
oranının bu denli artmasında köyden kente olan, kırsal
bölgeden kente olan bir göçün de izleri vardır ve üniversite mezunu olan
kadınlar, sonuçta yine de kendileri toplumun yüzde 86,6sıyla
işsizlik oranında böyle bir sorunla karşı karşıya
değillerdir ve kendilerinin kendi güçlerinde yapabilecekleri işleri
mevcuttur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
bu ön bilgileri verdikten sonra
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) - Tabii ki sosyal
sigortalarda söylenecek çok şeyler var ancak bu bütçenin hepimiz için,
toplumumuz için hayırlı olmasını diliyorum, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Dağoğlu.
Çorum Milletvekili Sayın Salim Uslu.
Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM USLU (Çorum)
Saygıdeğer Başkan, sayın milletvekilleri; Mesleki
Yeterlilik Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuzun görüşlerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Günümüzde ihtiyaçlara duyarlı, bütüncül
bakış açısıyla oluşturulmuş istihdam ve mesleki
eğitim politikaları uygulamak ve istihdam edilebilir niteliklere
sahip yeterli sayıda iş gücü yetiştirmek daha da önemli hâle
gelmiştir. Gelişmiş ülkelerde hayat boyu öğrenme
anlayışını yansıtacak ve iş gücü
piyasasının dinamik yapısına uyum sağlayabilecek
şekilde mesleki ve teknik eğitim verilmektedir. Bu sayede
eğitimde etkinliğin, iş yerinde verimliliğin ve küresel
ölçekte rekabet edebilirliğin sağlanması ve sürdürülmesi için
yeni çözümler üretilmektedir.
Burada en yaygın uygulanan yöntemlerden birisi,
mesleki yeterliliği şeffaf ve güvenli bir şekilde ortaya koyan,
standartlara ve akreditasyona dayalı kalite güvencesi
sağlanmış ölçme, değerlendirme ve belgelendirme
sistemlerinin kurulup işletilmesidir. MYK, küresel rekabet edebilecek
iş gücünün yetiştirilmesine ve bu iş gücünün yurt
dışında da mesleklerini icra edebilmelerine imkân
sağlayacak, Avrupa Birliğiyle uyumlu, Ulusal Yeterlilik Sistemini
kurmak ve işletmek amacıyla 2006 yılında kurulmuştur.
Ulusal Yeterlilik Sistemi, eğitim ile istihdam ilişkisini
güçlendiren, bireylerin iş piyasasında geçerli olan bilgi ve
beceriler kazanmasına ve bunların uluslararası düzeyde
kıyaslanabilir yeterlilik belgeleriyle kanıtlanmasına imkân
sağlayan faaliyetlerin bütünüdür. Türkiyede Ulusal Yeterlilik Sisteminin
varlığı ve sağlıklı işletilmesi
çalışanların ve işverenlerin iş gücü piyasasından
beklentilerini karşılamaya hizmet edecek önemli bir araçtır.
MYK, kalifikasyon, yeterlilik, beceri ve kariyer gibi kriterlerin
altını doldurarak emek piyasasını yeniden düzenlemekte ve
yeni bir vizyon kazandırmaktadır çünkü bu kriterler bilgi temelli
ekonominin gerçekleşmesini ve hayat boyu öğrenmeyi
sağlayacaktır. İş gücü piyasamızın bugünü ve
geleceği açısından kilit öneme sahip olan MYK, kısa
geçmişine rağmen kurumsallaşmasını tamamlama
aşamasına gelmiştir. Kurumsal altyapısını
güçlendirmiş, faaliyet alanlarının tamamında önemli
çalışmalar başlatmıştır. Kurum, meslek
standartlarını önemli ölçüde gerçekleştirmiş, bunlara
bağlı yeterlilikleri geliştirmiş ve sınav merkezlerini
yetkilendirme çalışmalarını da hâlen sürdürmektedir. Ulusal
meslek standartlarının hazırlanması için kurum, sektörlere
ve mesleklere ilişkin yetkinliği ve temsil gücü olan işçi,
işveren ve meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile
iş birliği ortamı oluşturmuştur. Tam bir endüstriyel
demokrasi örneğidir.
Bu çerçevede, 701 meslek standardının
hazırlanmasına başlanmış, 2013 yılı içinde
136 meslek standardının çalışmaları
tamamlanmıştır. Bugüne kadar hazırlanan meslek
standardı sayısı 636ya, tamamlanan ulusal meslek standardı
sayısı da 496ya ulaşmıştır, 140 meslek standardı
üzerindeki çalışmalar da hâlen devam etmektedir. Bugün
itibarıyla 68 mesleki yeterlilikte sınav ve belgelendirme
yapılması mümkün hâle gelmiştir. Ülke genelinde 12 adet
sınav ve belgelendirme merkezi yetkilendirilmiş, bu merkezlerce
yapılan sınavlarda başarılı olanlara mesleki yeterlilik
belgesi verilmiştir. Emek piyasası da kurumun faaliyetlerine olumlu
tepkiler vermiştir.
Bu arada, özellikle ekonomik ve sosyal aktörler kurum
bünyesindeki yeni sistemin hazırlık, kuruluş ve gelişim
sürecine ilişkin çalışmalara bilgi ve birikimleriyle katkı
vermişlerdir.
Sosyal tarafların MYKdaki üyelik külfetleri
azaltılmıştır. İş gücü piyasamız
açısından yeni sorumluluklar almaya MYK hazırdır.
Bu arada, MYK, eğitim ve istihdam
dünyasının tüm aktörleriyle uyum içerisinde çalışarak
şimdiden saygın ve başarılı kurumlar arasına
girmiştir. Gelecekte, ABdeki denkleri arasında daha ileri ve güçlü
bir konuma ulaşacağına da yürekten inanıyorum.
Önümüzdeki süreçte MYKnın daha önemli hizmetler
yapacağı inancıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçemizin hayırlı olmasını, MYK
bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, çalışanlar
arasında statü farklılıklarının
yarattığı kargaşaya son vermek üzere Çalışma
Bakanlığımızın yeni dönemde önemli
çalışmalar yapacağına yürekten inanıyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bursa Milletvekili Sayın Canan Candemir Çelik,
buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA CANAN CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
sözlerimin başında Malatya ilimizde meydana gelen elim kazada
hayatını kaybeden öğretmenlerimize Allahtan rahmet, ailelerine
ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum.
Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2014 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, küreselleşen dünyada
başta ekonomik alanlar olmak üzere siyasal, kültürel ve teknolojik
alanlarda yaşanan yapısal değişimler modern çağda
refah devlet anlayışıyla yönetilen sanayi toplumlarını
günümüzde bilgi toplumu hâline dönüştürmeye
başlamıştır. Bu yüzden de günümüz bilgi toplumlarında
sürekli gelişen kamusal hizmet beklentilerini karşılayabilecek
nitelikte yeni kamu yönetimi anlayışlarını özümsemiş,
kaliteli ve etkili kamu idarecilerine ve eğitimcilerine duyulan ihtiyaç
gün geçtikçe artmıştır. Bu kapsamda, Enstitü kurulduğu ilk
günden beri kamu yönetiminde yaşanan gelişmelere yönelik
uluslararası nitelikte bilimsel çalışmalar yapmakta, ülkemizdeki
tüm kamu kurum ve kuruluşları için gerekli olan kamu eğitimcilerini
ve idarecilerini yetiştirerek milletimizin bu yöndeki ihtiyacı
başarılı bir şekilde karşılanmaktadır.
Gerçekten de Enstitü her yıl yayınlamakta
olduğu süreli yayınlar ve kitaplar ile düzenlemiş olduğu
ulusal ve uluslararası düzeydeki konferans ve sempozyum gibi bilimsel
etkinliklerle kamu yönetimi ve disiplini konusunda Türkiyedeki en üretken
akademik kurum olma özelliğini de taşımaktadır. Aynı
zamanda, 1992 yılından bugüne merkezi Brükselde bulunan Uluslararası
Yönetim Bilimleri Enstitüsünde Türkiyenin ulusal temsilciliği görevini
ifa eden Enstitü kamu yönetimi alanında sahip olduğu akademik ve
kurumsal bilgi birikimini hem Avrupa ülkelerinde hem de yakın
coğrafyamızda bulunan akraba topluluklar nezdinde kabul ettirmiş
durumdadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki çeşitli
kamu kurum ve kuruluşlarının çalışanlarına
yönelik mesleki eğitim etkinlikleri de yine Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü bünyesinde yürütülmektedir. Bu bağlamda, 2006-2013
yılları arasında toplam 518 mesleki eğitim programı
düzenlenmiş ve bu programlara toplam 24.809 kişi
katılmıştır. Sadece 2006 yılından bu yana kurumun
düzenlemiş olduğu eğitim programlarına, 270i kaymakam
adayı ve 217si üst düzey kamu görevlisi olmak üzere toplam 487 kamu
görevlisi katılmıştır. Görüldüğü üzere, Enstitüsü,
Türkiyenin kamu yönetimi alanında kısa süreli eğitim
ihtiyacını karşılayan ve üst düzeyde kamu yöneticisi olarak
genç kamu idarecilerine mülkiye alanında eğitim veren en köklü ve en
etkili mesleki eğitim kurumudur.
Tüm bunlara ek olarak, Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü tarafından, çeşitli ülkelerde orta ve üst
düzey kamu yöneticisi olarak çalışırken ülkemize gelen
yabancı idarecilere yönelik Türk kamu yönetimi hakkında eğitici
bilgiler verilmekte veya yönetici seminerleri düzenlenmektedir. Bu kapsamda,
her yıl, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Fransa,
İtalya, Almanya, Çin Halk Cumhuriyeti, Tunus, Arnavutluk, Azerbaycan,
Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Afganistan, Pakistan, İran
ve Irak gibi ülkelerle ortaklaşa mesleki eğitim programları
düzenlemektedir. Sadece 2013 yılında, Enstitü tarafından,
belirtilen ülkelerden gelen katılımcılara yönelik
uluslararası nitelikte 94 adet eğitim semineri düzenlenmiş ve bu
eğitim seminerlerine toplam 6.485 kişi katılmıştır.
Ülkemizin ve milletimizin gururu olan Türkiye ve Orta
Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün 2014 yılı bütçe rakamı
12 milyon 633 bin Türk lirası olarak öngörülmektedir.
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
son olarak, en içten duygularla sizleri ve aziz milletimizi selamlıyor,
2014 yılı ulusal bütçemizin ülkemiz için, milletimiz için
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mahmut Kaçar.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Devlet Personel Başkanlığı bütçesi üzerine
söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Devlet Personel
Başkanlığı, 1960 yılında kurulan ve içinde
bulunduğumuz aralık ayı itibarıyla da kuruluşunun
53üncü yıl dönümünü kutlayan, Türkiye'nin en önemli ve köklü
kuruluşlarından biri. Ben bu vesileyle, Sayın
Bakanımızın şahsında
Başkanlığımızın tüm çalışanlarının
kuruluş yıl dönümünü kutluyor, hayırlı hizmetlerin
devamını diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Devlet Personel Başkanlığı, yaklaşık 2,5 milyon
kamu çalışanımıza ilişkin mevzuatın
uygulanmasına nezaret eden, bu kapsamda sınırlı bir
bütçeyle kamu çalışanlarımızın tamamına ve
diğer kamu kurum, kuruluşlarımıza hizmet veren önemli bir
kurum. Personele ilişkin işlemlerin yürütülmesinin yanında,
aynı zamanda devlet teşkilatlanmasına yön verilmesine
ilişkin çok önemli bir role sahiptir. Devlet kurumları arasında
yetki ve görevlerin hizmet gereklerine uygun olarak
dağıtılması, merkez ve taşra
teşkilatlarının kamu kaynağının etkin
kullanılmasını sağlayacak şekilde kurulması
hususunda yol gösterici bir fonksiyona sahiptir.
Hiç şüphesiz ki kamu kurumlarımızın
öznesini kamu çalışanları oluşturmaktadır. AK
PARTİ olarak iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren
çalışanlarımızın göz ardı edilmiş,
ötelenmiş, dikkate alınmamış en temel hak taleplerini son
derece önemsemiş ve bu hakların teslimi noktasında tarihî
adımlar atılmıştır. Çünkü bizler emeğin kutsal
olduğuna inanıyoruz. Emeğin
karşılığının verilmesini sadece bireysel bir
talebin karşılanması olarak değil, aynı zamanda
ülkemizin daha çok gelişmesi, büyümesi ve çocuklarımıza daha
müreffeh bir gelecek bırakmanın çok önemli bir unsuru olduğunu
düşünüyoruz.
Bu temel bakış açısıyla hareket eden
AK PARTİ iktidarı olarak yapmış olduğumuz ilk
icraatlarımızdan biri, çalışanlarımızın
iradesi dışında maaşlarından kesilerek
oluşturulan Zorunlu Tasarruf Fonunun tasfiye edilmiş
olmasıdır. Bu fonda biriken paraların sözde
nemalandırılarak tekrardan çalışanlara ödenmesi taahhüt
edilmişken, bırakın kesilen paraların
nemalandırılmasını, maalesef, kesilen paralar başka
alanlarda kullanılmış ve milyonlarca çalışan
mağdur edilmiştir. Bu bağlamda, gerek Tasarrufu Teşvik Fonu
hesaplarında 13,5 katrilyon ve gerekse de KEYdeki 3,5 katrilyonla
birlikte yaklaşık 17 katrilyon geriye dönük ödeme
yapılmıştır.
Elbette ki burada bir yandan çalışanların
mağduriyeti giderilirken, diğer yandan yıllardan beri memurun
devlete karşı zedelenen güveninin yeniden tesis edilmesi
sağlanmıştır. Hiç şüphesiz ki devletin milletine
hizmetini yerine getiren memurun devletine güveninin olmadığı
bir ülkede vatandaşın devlete güveninden bahsedilemez.
Değerli arkadaşlar, bu bağlamda
yapılan en önemli düzenlemelerden biri de kamu
çalışanlarının yıllardan beri en önemli talep olarak
gündeme getirdikleri toplu sözleşme hakkının verilmiş olmasıdır.
Bu ülkede milyonlarca kamu çalışanının sosyal ve özlük
haklarıyla ilgili talepleri yıllardan beri toplu görüşme
masasında görüşülmekte ama burada nihai karar Bakanlar Kuruluna yetki
verirken, yapılan 2010 yılı referandumuyla birlikte
çalışanlara toplu sözleşme hakkı verilmiş ve son iki
yıl yapılan toplu sözleşmelerle birlikte
çalışanların uzun yıllardır beklediği sosyal,
özlük ve ekonomik haklar noktasında son derece önemli ilerlemeler
sağlanmıştır. Gerek toplu görüşmeler döneminde ve
gerekse de yeni toplu sözleşme dönemindeki bütün
çalışmaların sekreteryalığını ve en önemli
katkısını da hiç şüphesiz Devlet Personel
Başkanlığı yerine getirmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu bağlamda, bir
yandan toplu görüşmeler ve daha sonra toplu sözleşmelerle
çalışanlarla sendikalar arasındaki sosyal diyalog
mekanizması çalıştırılırken, diğer yandan da
toplu sözleşme dönemi dışındaki taleplere cevap vermeye
yönelik olarak da Kamu Personeli Danışma Kurulu
oluşturulmuş ve bu bağlamda da yapılan görüşmeler
neticesinde de toplu sözleşme dönemleri dışındaki
taleplerin karşılanmasında da son derece önemli adımlar
atılmıştır.
Ben bu çalışmalarda son derece önemli
katkı sunan bu önemli kurumumuzun çalışanlarına
huzurlarınızda şükranlarımı arz ediyor ve yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
yılı bütçe kanunu çerçevesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, sizleri, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bütçeler bir ülkenin
yol haritasıdır. Hükûmetimizin 2014 bütçesindeki rakamlar,
büyüklükler sosyal gelişmeyi, ekonomik kalkınmayı ve
gelişen bir Türkiyeyi müjdelemektedir. 2002den bu yana Türkiyenin her
karış toprağında izi, eseri, imzası olan AK PARTİ
milletimizle bereber hedeflerine bir bir ilerlemektedir. Geçmişte bu
çatı altında bütçeler üzerine konuşulurken, rakamlar ortaya
konurken faize ne kadar para gidecek, sosyal güvenlik ne olacak, IMFden ne
kadar para gelecek, Türkiye OECD rakamlarına ne zaman ulaşacak diye
sorular, endişeler birbiri ardına gelirdi. Hatırlayın,
Türkiyede bizden önceki iktidarlar hedef koyamıyordu, hedef koysa bile
kimse bu hedeflere inanmıyordu. Artık hem hedef koyabiliyor hem de
hedeflerimiz doğrultusunda adımlar atabiliyoruz.
Değerli milletvekilleri, çalışma
hayatı; istihdam, çalışma şartları, sosyal güvenlik,
mesleki eğitim, iş sağlığı ve güvenliği gibi
birçok önemli bileşenden oluşmaktadır. Sosyal güvenlik
alanındaki üç kuruluşun SSK, BAĞ-KUR, Emekli
Sandığının birleşmesiyle son otuz yılın en
önemli reformu hayata geçirilmiştir. Sosyal güvenlik sisteminde norm ve
standart birliği sağlanmış, herkes sosyal güvenlik
şemsiyesi altına alınmış, böylece sosyal devlet
olmanın gereği yerine getirilmiştir. Hatırlarsanız,
2002 öncesinde yazılı ve görsel basında yer alan bütün sosyal
güvenlik haberlerinin tek konusu, tek manşeti kara deliklerdi,
SSKnın mefluç hâle düşürülmesiydi. Biz, AK PARTİ olarak sosyal
güvenliğe aktarılan kaynakları asla kara delik olarak görmedik.
Çünkü bu, sosyal devlet olmanın gereğidir, devletin, millete olan
vazifesidir. Devletin var olma gayesi, milletine hizmettir, millet varsa devlet
vardır.
Değerli arkadaşlarım, çalışma
hayatı mevzuatımız, AB ve ILO normları dikkate
alınarak yeniden düzenlenmiş, 12 Eylülün izleri silinmiştir.
6356 sayılı Kanun ile sendika üyelik işlemlerinde noter
şartı kaldırılarak e-devlet kapısı 7 Kasım
2013 tarihi itibarıyla kullanılmaya başlanmış, böylece
sendika üyeliği önündeki en önemli engellerden birisi
kaldırılmıştır.
Emeklilerimizin yıllardır beklediği
intibak çalışmaları tamamlandı. 16 yaşından küçük
sigortalılar için, yaşlarına uygun asgari ücret üzerinden prim
ödenmesi imkânı getirildi. Taksi şoförlerinin sosyal güvenlik
kapsamına girmeleri kolaylaştırıldı. Dokuz yüz gün
karşılığı, ölüm aylığı hakkı
getirildi. Yetim kız çocuklarına evlenme yardımı
yapılması sağlandı. BAĞ-KURlulara analık
sigortasından faydalanma imkânı getirildi ve malullük
şartları hafifletildi. Beş yıl hizmet süresi bulunan
memurun vefatında, hak sahiplerine aylık bağlanması
imkânı getirildi. Tarım ve orman işlerinde, hizmet akdiyle
süresiz olarak çalışanlar, sosyal güvenlik kapsamına
alındı. Tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, küçük el
sanatlarıyla uğraşan kadınlar, sosyal güvenlik sistemine
dâhil edildi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
nihai amacı insan refahının yükseltilmesi olmayan ekonomik
yaklaşımlar sosyal felaketlerle sonuçlanır. Ahlaki perspektife
sahip ekonomik yaklaşımlar, aynı zamanda sosyal boyuta ve sosyal
adalete öncelik veren bir anlayışı temsil eder. Bu sorumluluk ve
bilinçle hareket eden 61inci Hükûmetimiz, mevcut şartların
dayatmasına rağmen, tercihlerini hep alt gelir grupları lehine
kullanmaktan, sosyal politikalarını sosyal refah amacına ve
sosyal devlet ilkesine uygun içerikte belirlemekten, insan merkezli hizmet
odaklı politikalardan asla vazgeçmeyecektir.
Sözlerimi bitirirken, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının 2014 mali yılı bütçesinin
ülkemize, milletimize çalışanlarımıza ve çalışma
hayatımıza hayırlı olmasını diler, hepinizi
tekrar saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
yapılacak olan konuşmalara sıra geldi.
Sayın milletvekilleri, ilk söz Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Durdu Özbolata aittir.
Buyurun Sayın Özbolat. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014
yılı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçe, ülke ekonomisinin
yönetimini elinde bulunduran iktidarın siyasal yönelimini gösteren ve
millî gelirden kimlerin ne kadar pay alacağını belirleyen temel
belgedir. Buna göre, iktidarların iktisadi ve siyasi tercihlerini en somut
yansıtan metinler bütçelerdir. 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı da Hükûmetin ekonomi politikasını bütün
açıklığıyla ortaya koyuyor. Önümüze gelen bu tasarı da
göstermektedir ki toplumun değil, küçük bir azınlığın
ekonomik ve siyasal çıkarları doğrultusunda bütçe
oluşturulmaya devam edilmiştir.
Bütçe gelirlerinden en fazla pay sahibi olan halkın
ekonomik ve sosyal taleplerini karşılamak bir tarafa, 403 milyar
liralık gelirin yüzde 85ini vergi gelirleriyle karşılamayı
amaçlayan tasarı, bütçenin yükünü yine halkın omzuna
yıkmıştır.
İkinci önemli konu değerli arkadaşlar,
bütçelerin temel özelliği, denetlenebilir ve hesap verebilir
olmasıdır. Buna göre, kamu gelir ve giderlerini Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına Sayıştayın denetlemesi ve yasama
organına sunması esastır. Ulaştırma ve haberleşme
gibi toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatın altyapısını
oluşturan unsurların bütçesi üzerinde görüş beyan edebilmemiz
için bu önceliğin yerine getirilmiş olması gerekiyordu ancak
TBMM adına kamu harcamalarını denetleyen Sayıştaya,
ilgili devlet kurumları tarafından görüş beyan edilmediği,
bilgi verilmediği gibi, hazırlanan raporlar da Meclisin denetiminden
kaçırılmıştır.
Bakınız, Sayıştay raporunda diyor ki:
Sayıştaya verilmesi gerekli mali tablolar ile bilgi ve belgelerden
önemli bir kısmı kamu idaresi yönetimi tarafından
sağlanamadığı için, Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığının 2012 yılına
ilişkin mali tabloları hakkında görüş bildirilememektedir.
Bütçesi yüzde 14,5 oranında artırılan bir
kurumun mali tablosunu göremiyoruz. Ülkemizde kamu sabit sermaye
yatırımlarının yüzde 37si ulaşıma
ayrılıyor ama denetlenemiyor; bu, kabul edilebilir bir durum
değildir.
Ulaştırma Bakanlığının 2012
yılı faaliyetleri incelendiğinde, bazı demir yolu
ihalelerinde yüzde 171 ila yüzde 358 arasında değişen proje
maliyeti artışları görülüyor. Bütçe kanununda ve
yatırım programında yer almayan bir proje için harcama
yapılamayacağına dair düzenleme olmasına rağmen,
Karayolları bölge müdürlüklerince, yatırım programında yer
almayan 259 iş için toplam 972 milyon TL harcama yapılmış.
Bu demek oluyor ki bütçeye tahsis edilen proje ödenekleri başka işler
için kullanılmış.
Buna ilave olarak Yol Yapım Dairesine tahsis edilen
yatırım ödenekleri yatırım niteliği
taşımayan harcamalar için kullanılmış yani cari
olması gereken harcama, bir yatırım harcaması gibi gösterilmiş.
Yine, Kamu İhale Kanununda Ödeneği bulunmayan hiçbir iş için
ihaleye çıkılmaz. diyor. Bu hükme rağmen ödeneği
bulunmayan kalemler için ihaleye çıkılmış. Örneklerini
çoğaltabileceğimiz bu hesapsız harcamalar vergilerden,
halkın sırtından karşılanmaktadır. O açıdan
Hükûmetin bütçesi amacına ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlar, ihracatta kendini
başarılı gösteren Bakanlığın kamu
kaynaklarını verimli ve tasarruflu kullanması beklenir. AKP
hükûmetleri döneminde ulaştırma alanına ilişkin olarak en
çok ön plana çıkarılan kuşkusuz bölünmüş yollar oldu. Evet,
ülkemizde bölünmüş yollar artmıştır ancak yüksek
maliyetlerle yapılan bölünmüş yollar yenileme, onarım
çalışmaları nedeniyle kullanılamamaktadır.
Vatandaşlar yararlanamadıkları bu yollar için yapılan
yatırımların akıbetini ve gerçek maliyetini hâlâ
sorgulamaktadır. Buna yönelik önergelerimize cevap verme gereği bile
duyulmamıştır. Aynı zamanda, güvenlik ve hızlı
ulaşım vaadiyle yapımı tamamlanan bu yollar kaza
istatistiklerinde olumlu bir sonuç yaratmamıştır. Son on
yılda kaza sayısı yüzde 185, ölümlü kaza sayısı ise
yüzde 100ün üzerinde artmıştır. Bununla birlikte, bölünmüş
yollar bizi yüksek maliyetli kara yolu
taşımacılığına daha bağımlı
kılmıştır. Türkiyede yurt içi yolcu
taşımacılığının yüzde 95i, yük
taşımacılığının ise yüzde 88i kara yolu ile
gerçekleştirilmekte. Avrupanın demir yolu yük
taşımacılığını yüzde 18-20lere çekme hedefi
bu bakımdan önemlidir ve ders alınmalıdır. Ne var ki
ülkemizde demir yolu ulaşımı bir dönem Komünist işidir.
diyerek geri plana itilmiş, şimdi de özelleştirme
anlayışına yem edilmiştir. Geç kalınan
adımları hızlı atmak, demir yolunun hem sosyoekonomik
açıdan hem de güvenlik açısından getireceği faydaları
hayata geçirmek gerekmektedir.
Benzer bir eksiklik, maalesef, denizcilik alanında
karşımıza çıkıyor. Deniz yolu
taşımacılığının yurt içi yolcu
taşımacılığında adı neredeyse
anılmamakta, yük taşımacılığındaki payı
ise yüzde 3ler düzeyindedir. Üç tarafı denizlerle kaplı ve
kıyı dış şeridi uzunluğu 8.333 kilometreye varan
bir ülke olarak denizcilik alanında sahip olunan avantajların
kullanılmadığı ortadadır.
Hava yolu ulaşımında ciddi sorunlarla
karşı karşıyayız. Hükûmet yeni havaalanları
inşa ediyor ancak insana yatırım yapmaktan özenle kaçıyor.
İşten atılan hava yolu işçilerini muhatap dahi almayan,
haklı taleplerini karşılamak üzere kaynak ayırmayan
Hükûmet, EUROCONTROLden alınan ve yıllık ortalama 1 milyar euro
değerindeki üst geçiş ücretlerini nereye
harcadığını açıklamamaktadır. Daha önce
vermiş olduğumuz önerge mayıs ayında verildi, yedi
aydır da bu önergeye cevap bile verme gereği duymadınız.
EUROCONTROLden alınan bu payla hangi yatırımlar
yapılmıştır? Bu konudaki önergemize cevap bekliyoruz.
Görüyorsunuz ve hepimizin gözü önünde; Esenboğa
Havaalanına 2006dan beri 3üncü pist yapılacaktı ama ne
yazık ki yedi yıldır yapılmadı. Kamulaştırma
kararı var ama uygulanmadı.
İletişim ve haberleşme özgürlüğüne
ilişkin birkaç hususu ifade etmek istiyorum. Maalesef, bugün ülkemizde
haberleşme ve basın yayın özgürlüğü büyük tehdit
altındadır. İletişim, temel insan hakkı olmaktan
çıkarılmış, en sorunlu ve en tehlikeli alanlardan biri
hâline getirilmiştir. Türkiyenin en büyük yayıncı kuruluşu
Hükûmet olmuştur, tekel konumundadır. Buna rağmen, sosyal
medyayı dahi yargı baskısıyla denetime alma çabası
devam ediyor. RTÜK son on bir yılda yayın ihlalleri nedeniyle
televizyon kanallarına toplam 90 milyon lira ceza kesmiş. Bu,
haberleşme, iletişim hakkının zorla engellenmesidir. Ekonomik
baskı ve cezalarla otosansür sarmalına hapsedilen medya, açık
cezaevine dönüşmüştür. İşten atılan veya atılma
korkusuyla mesleğini sürdüren gazetecilerin dışında,
tutuksuz yargılanan 123, tutuklu ve hükümlü 64 gazetecinin
varlığı ayrı bir utanç tablosudur.
Kamuda tasarruf yapacağını açıklayan
Hükûmet bunlarla yetinmemiş, bütçeyi telefon dinlemelerine
ayırmıştır. 1 milyar 786 milyon TLye yükseltilen Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun bütçesi, düzenleyici ve
denetleyici kurumların tümünü geride bırakıyor. Bu
kurumların toplam bütçedeki payı üçte 2ye
ulaşmıştır. Bunu denetleyen kurum olan BDDKnın
bütçesinin 8 katına ulaşmak üzeredir.
Halkın ve ülkenin ihtiyaçlarına cevap
veremeyeceği görülen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diler, hepinize sevgilerimi,
saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Samsun Milletvekili Sayın İhsan Kalkavan
Süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, öncelikle,
Malatyada ölen değerli memurlarımıza Tanrıdan rahmet,
ailelerine başsağlığı diliyorum.
Bunun yanında, dün, bizi Avrupada gururla temsil
eden Galatasaray Kulübüne, Kulüp Başkanına, şahsında
futbolcularına, yöneticilerine, seyircilerine candan tebriklerimi
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine, bu akşam oynanacak Lazio-Trabzonspor
maçında aynı başarıyı Trabzonsporun da
göstereceğini düşünüyor, onlara da şimdiden başarılar
diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 yılı bütçesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, seçim bölgem olan Samsunda yaşanan sel
felaketleri sonrası oluşan sorunlara değinerek başlamak
istiyorum. Bildiğiniz üzere, geçen sene ve bu sene içerisinde, yoğun
yağışlar sebebiyle Samsunda sel felaketleri meydana geldi.
Selin ardından ise, heyelan ve yolların çökmesi gibi çeşitli sıkıntılar
yaşandı. Bu durum, yalnız Samsunda yaşanmıyor.
Ülkenin çeşitli yerlerinde yoğun yağışların
ardından maalesef hâlâ bu tür sorunlar yaşanmakta. Fakat, özellikle,
Samsunda geçtiğimiz sene çok sayıda vatandaşın ölümü bu
konunun vahametini ve daha sağlam tedbirler alınması
gerektiğini bizlere göstermiştir.
Şunu belirtmek isterim ki: Belediyeleri tek sorumlu
olarak tutmak yerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının sorumluluğunda olan konuların;
mesela, yolların yapımının ihaleyle kimlere verildiğini
ve yapımında ya da onarımında nasıl denetlendiği
gibi altyapısal sorunların da fazla irdelenmesi gerekmektedir.
Örneğin, Bakanlığın, daha önce güzergâhı açık
olan Samsun-Ankara kara yolunun 2 ila 30uncu kilometreleri arasındaki on
üç yıldır tamamlanmayan yolun izahını Samsunlulara ve
Meclise izah etmesi gerekmektedir. Yapımı bir yıl süren
Kırıkkale-Ankara ve Ankara-Polatlı yollarını
düşününce bu ihalede Samsunluların burnuna pis kokular gelmektedir.
Selle birlikte çöken ya da heyelan sebebiyle kapanan
yolların uzun süreli onarım çalışmaları da bir
diğer sorundur. Günler ve haftalar süren çalışmalar
vatandaşı oldukça mağdur etmektedir. Bu konunun en güzel
örneği, demin bahsettiğim yol güzergâhı ve sorumlusu da orada
çalışan müteahhit firmalar ve bunların kontrolleridir.
Bakanlığın bütçesini görüştüğümüz bugün, altyapı
sorunları ve vatandaşın mağdur olmaması için gerekli
tedbirlerin alınması konusunda bundan sonra gerekli adımların
atılacağını ben beklemiyorum ve ümit de etmediğimi
belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
değinmek istediğim en önemli konu da denizciliktir. Denizcilikteki
sorunların tümünü anlatmak için dokuz dakikalık süre yeterli
olmadığından, önemi oldukça yüksek gördüğüm bazı
konularda sizleri aydınlatmak istiyorum. Ülkemizde gemi işletme
sektörüne maalesef hak ettiği değer verilmemektedir. Gemi
inşası, finansmanı ve tersanelerin günümüzdeki durumu,
tartışılması gereken en önemli konulardır. Türkiyede
gemicilik sektörüne devlet tarafından verilen destek ve teşviklerin
Avrupa Birliğine kıyasla yetersiz olduğunu görüyoruz.
Stratejik planlama ile denizcilik üniversiteleri ve
denizcilik meslek okullarının sayısının
artırılması sektörün kalifiye personel ihtiyacının
karşılanması için önemli bir girişim olacaktır. Böylece,
tersane sayısı artırılırken istihdam konusunda
sıkıntı yaşanmayacak ve teknik personel sayısı
artacağından sektör kaliteli ve altyapısı sağlam bir
hizmet sunacaktır. İstihdam konusundaki en büyük sorun
taşeronlaşmada yaşanmaktadır. Üretim sürecinde iş
güvenliğinden uzak taşeronlaşma çalışmaları
engellenmelidir. Bildiğiniz gibi, tersanelerdeki ölümler bir dönem
Türkiye'nin gündemindeki en büyük sorunlardan biriydi fakat
taşeronlaşmanın önüne geçilmediği sürece bu tehlike her
zaman devam edecek.
Bu sorunların çözümüyle eş zamanlı olarak
gemi inşasını özendirmeye yönelik çalışmalar
yapılmalı ve bunun için de tersanelerin iyileştirilmesine,
armatöre destek verilmelidir. Geçtiğimiz sene, yine bütçe görüşmeleri
için söz aldığımda bahsettiğim bazı çözüm önerilerini
tekrar sıralamak istiyorum çünkü bu konuda hiçbir ilerleme kaydedilmedi ve
en ufak bir değişiklik dahi yapılmadı.
Sektör acilen özel önem taşıyan sektörler
arasına alınmalıdır. Eğer alınmazsa başta
tersaneler ve armatörler tamamen yok olacaktır.
Ürün odaklı gemi inşasına yönelik prim
sisteminin tanımlanması gerekmektedir.
Koster filosu yenilenmeli ve buna kaynak
sağlanmalıdır. Avrupa Birliğinde geçerli olan modernizasyon
yatırımları ve desteklerine kendi mevzuatımızda da yer
verilmelidir.
Sadece deniz yolu
taşımacılığından alınan serbest
sağlık resmî ücretleri kaldırılmalı, fener
ücretlerinde indirim sağlanmalıdır.
Mevcut gemi sayısı artırılarak yük
taşıyan gemilerin millî bayraklı olması
sağlanmalıdır. Bu konu da son yıllarda dünyada var olan
ekonomik durgunluk ve belirsizlik yüzünden gerileyen deniz ticaretinin
Türkiyeyi daha az etkilemesinin sağlanması açısından
önemlidir.
Türkiye yük taşıtan değil yük
taşıyan ülke konumuna gelirse denizcilikte hak ettiği yere
gelmiş olacaktır.
Bir diğer konu ise liman altyapısı ve
kapasitesinin genişletilmesidir.
En önemlisi de bu konular, bu çalışmalar Deniz
Ticaret Odasıyla koordineli olarak, beraber çalışarak
yapılmalıdır. Tekrar ediyorum: Bütün bu çalışmalar
Deniz Ticaret Odasıyla koordineli olarak ve beraber çalışarak
yapılmalıdır.
Türk denizcilik sektöründe yaşanan en
sıkıntılı durum ise armatörlerin kredi
kullanımındaki zorluklardan kaynaklanmaktadır. Yabancı
bankalardan kullanılmak istenen kredilerin verilmesi ve kullanılan kredilerin
geri ödemelerinde armatörlerimiz yalnız
bırakılmıştır. İlgili bankalardan Bakanlık
ve Hükûmet aracılığıyla taleplerde bulunulması ve
şartların kolaylaşması sağlanmalıdır.
Başka ülkelerdeki ihracat kredi
kuruluşları gibi, deniz
taşımacılığını kendi ülke bayraklı gemilerimizin
tekeline verme şartı koyulmalıdır. Yani Türk
EXIMBANKın kredilendireceği ihracata ilişkin
taşımalarda Türk bayraklı gemi şartı getirilmeli,
getirilen bu şart da Türk denizciliğine ve daha önemlisi de Türk
ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.
Ülkemiz kıyılarının yanlış
ve gelişigüzel kullanımını önlemek, denizciliğin
planlı ve doğal yaşamı da dikkate alınarak
geliştirilmesi amacıyla denizcilik sektörünün tüm bileşenlerini
kapsayacak bir kıyı master planı hazırlanmalıdır.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak hedefimizin özel bir denizcilik bakanlığı olduğunu
bir kez daha söylemekte fayda var. Böylece, denizcilik sektörü
kapsamındaki tüm faaliyetler ve sorunların çözümü dayanışma
ve eş güdüm sağlanarak daha kolay gerçekleştirilecektir.
Ülkemiz için önemli bir konu olarak da, Batum-Samsun
demir yolu hattının acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Son olarak da, Sayın Bakan ve
bürokratlarımıza şunu söylemek istiyorum: Ülkelerin
havaalanları, VIP salonları o ülkelerin aynası sayılır.
Son iki üç yıldır, bilhassa Ankara ve İstanbul Atatürk havalimanlarımızın
VIP salonlarının görünümü ülkemiz için iyi bir görüntü vermiyor.
Yolcu olarak giren çıkan belli değil, bunu tasvip etmiyoruz. Hele
hele, 20 Kasım 2013te benim bizzat VIP 1 salonunda çekmiş
olduğum resmi şimdi Sayın Bakanıma sunacağım.
Çıplak ayaklı, sözde misafir
Bunun için
görevlileri uyardığımızda, görevliler, Bir bakalım,
kimin misafiri. diye cevap veriyorlar. Ama ben onlara Sayın
Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız böyle
bir şeye müsaade ediyor mu? dedim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) O zaman, bir
bakalım, kimin misafiri. deyince, Bırakın, ben onu
çıkarayım. dedim. Buna müsaade etmediler, bir görevli
çağırdılar, çıkardılar.
Şayet bunlara müsaade ediliyorsa çok
yanlış yoldayız, şayet etmiyorsak
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kalkavan.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Devamla) Özür
diliyorum.
bunu disiplin altına almamız lazım.
Bu duygu ve düşüncelerle 2014 bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Bursa Milletvekili Sayın Kemal Ekinci. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz dokuz dakikadır.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL EKİNCİ (Bursa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel
Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesi hakkında CHP Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Bakan, bu üçüncü yıl oldu, her seferinde
Karayollarıyla ilgili bütçede söz aldım ve ben konuşuyorum. O
kurumun kurumsal kimliğini dikkate alarak bir tek incitici laf etmedim,
hatta bilgimin, görgümün, teknik özelliklerimin yeterliliği kadar yol
göstermeye çalıştım, Şunu da yapsanız., Bunu da
yapsanız. gibi laflar ettim, zaman zaman kendi arkadaşlarımdan
da eleştiri aldım. Bu sefer de yine Karayollarının kurumsal
kimliğini ötelememek için aynı doğrultuda, aynı incelikte,
aynı nezakette konuşmayı düşünüyordum, ne zaman ki 2012
Sayıştay raporu elime geçti, iki sene, kurumun kimliği de gitse
bu yanlışlıkların düzeltilmesi adına niye doğru
şeyler ifade etmedim diye kendi kendime hayıflandım.
Bu kurum -arkadaşların çoğu bilmez- kendi
misyonunu, vizyonunu belirleyen, kendi ilkelerini belirleyen kuruluştur.
Bu kuruluşu geçmişte temsil eden hiçbir bürokrat siyasete teslim
olmamıştır. İlk defa, yapılan uygulamalarda,
yapılan harcamalarda ve kendi emlaklerinin kullanımında,
Sayıştayın ortaya koyduğu raporda görüyoruz ki
Karayolları Bakkal Recepin defteri gibi, bakkal defteri gibi işletilmiş.
Böyle bir anlayışın kabul görmesi mümkün değil.
Şimdi, ben bir şey söylemiyorum, sadece
Sayıştayın raporundan birtakım şeyler okumaya
çalışacağım. Diyor ki Sayıştay: Kendi
gayrimenkulünü kiraya vermiş, o kira gelirlerini Karayollarının
hesabına aktarmak yerine bir özel bankada hesap açmış, bir
kısmı vadeli, bir kısmı vadesiz. Böyle bir keyfiyet
olabilir mi ya?
Yine Karayolları, kendi arsalarını,
emlakini bir titizlikle, kıskançlıkla korurdu. Nasıl? Dağ
başında da olsa kendi kamulaştırma alanı içindeki
yerlere hiçbir şekilde yapı yaptırmaz, onları bir
titizlikle korurdu. Kavacıktaki arsayı hazineye devretti, hazine
kırk dokuz yıllığına bir kuruma kiraya verdi. Bunu
daha önce de dile getirmiştim. Yine Karayolları, 130 dönümlük bir
bölgenin yerini -şu anda ne olduğunu bilmiyorum- bir kuruma verecek.
Bunlar haksızlık.
Bir başka şey: Demin benden önce konuşan
arkadaşımız da söyledi, kurumun bütçesi belli, kalemler belli.
Öyle bir geçiş sağlamışlar ki hiç o iş
programında yeri olmayan bir işe -bunun miktarını da
söyleyeyim, adedini de söyleyeyim- işlere daha doğrusu, para
aktarılmış. Bunlar yanlış şeyler.
Bir başka şey: İhaleli işlerde
sözleşmede bellidir, kime ne şekilde yardım edileceği,
hangi malzemenin idare tarafından verileceği bellidir. Bazı
firmalar bitümü kendi temin edecek. deniyor, bitümü Karayolları veriyor;
Sayıştayın yine tespiti. Bu, ihalenin özüne aykırı,
rekabet gücünü ortadan kaldırıyor. Karayolları gibi bir
kuruluş böyle vurdumduymazlıkla asla yönetilemez.
Yatırım programında yer alan ve bütçeyle
tahsis edilen projelere ait ödenekler başka işlerde
kullanılmış; bir. Yol Yapım Dairesine tahsis edilen
ödenekler yatırım niteliği taşımayan harcamalar için
kullanılmış. Ödeneklerin tahsis edildikleri amaç
doğrultusunda harcanmamaları hem bütçe ilkelerine hem de analitik
bütçenin kurumsal kodlar ilkesine aykırılık teşkil
etmektedir. diyor. Bunu Sayıştay söylüyor. Niye, bütçenin ilk
görüşülmeye başladığı andan itibaren, arkadaşlar
Bu Sayıştay raporları gelsin. diye iddia ediyoruz? Bütün kurumlardan
Sayıştay raporları geldiğinde ortaya çıkan
manzarayı hep birlikte görüyoruz. Bunu bilhassa Bakandan rica ediyorum.
Bir başka şey: Karayolları -yine kendi
ilkelerinde görülen- çevreci bir kuruluş olarak bilinir.
Karayollarında çevrecilik kalktı arkadaşlar. Üçüncü köprünün
bağlantı yollarının nereden geçtiğini gördük.
Hiçbirine ÇED raporu alınmamıştır. Bunu nasıl
ıskalarsınız siz?
Bir başka şey: Karayollarında nitelikli
personel bulundurmakta zorluk çekiliyor. Bir gün daha, Sayın Bakan, Genel
Müdür Arkadaşlar, kalifiye teknik elemanı bulundurmak için
bunların ücret politikasında bir değişiklik yapalım.
dememiştir. O parayla orada nitelikli insan
çalıştıramazsınız.
Başka şey: Karayollarında aslolan şey
liyakattir. Bundan kırk sene önce, inanın -inançlı
arkadaşlar var- o kurumda, takunyasını giyip abdest almaya giden
bir daire başkanımız vardı ama hepimiz önünde el pençe
divan dururduk; Muammer Tuğlu. Şimdi, tarikatla ve inançla ilgili
kendilerine yakın olanlar kurumda barındırılıyor; bu
kabul edilemez.
Yine bir başka şey, Karayollarında kendi
kurumsal kimliği içinde AR-GE
çalışmaları yapılır. Bu çalışmalara ne
hikmetse ara verildi. Yazmış Karayollarında: Bir gün bilmem ne
kursuna katıldım. Böyle bir AR-GE çalışması
yapılır mı ya? Ayrıca, kurum kültürü var
Karayollarında. Karayollarında sosyal tesisleri kapattılar. Bu
sosyal tesislerin kapatılması Karayolculuk ruhunu zedeledi. Sosyal
tesisler kapatılınca Karayolcuların çocukları birbirlerini
tanımaz hâle geldiler. Bu sosyal tesisler Karayolculuk ruhunu, Karayolculuk
anlayışını geliştiren bir müesseseydi, kurumdu. Bunun,
sosyal tesislerin mutlaka faal hâle getirilmesi lazım.
Çevreye saygı yok, kendi kurumunun
çalışanlarına saygı yok, efendim, Sayıştaya,
denetime saygı yok, sonra Bu kadar yol yaptık. Bizim
çalıştığımız yıllarda bir kazıcı
ekskavatör yoktu. 6 metre, 7 metre toprağın derinliğine elle
kazı yapılarak iniliyordu. Tabii ki bu teknolojiyle, bu yapı
makineleriyle çok daha iş yapacağız ama ne yazık ki bunların
yerini başka şeyler aldı. İhaleli işlere hiç
girmeyeceğim, onlar tarzım değil. Hâlâ o kurumun kimliğinin
korunmasından yanayım.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger, buyurun.
Süreniz dokuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Efendim, geçen sene bu zamanlar çok iyi
hatırladığım bir konuyu gündeme getirmiştik. Bilgi
Teknolojileri Üst Kurumu ve onun görev alanına giren, Türkiyede özellikle
fişlenme konusunun temelini atan çok önemli bir olayı gündeme
getirmiştik. Phorm denilen bir şirketin Türkiyeye gelip Türk
TELEKOM üzerinden TTNETle birlikte tüm kullanıcıların diyorum,
Türkiyede İnternet kullananların yüzde 85inin tüm İnternet
datalarını takip ettiğini, Reklam veriyoruz. söylemi
altında bunların hepsinin geçmişe yönelik ve gelecekte
yapacakları tüm e-maillerini, girdikleri bütün adresleri, hepsini tespit
edip dünyada yasaklanmış, aslında dünyanın önde gelen bütün
gelişmiş devletlerinin yasakladığı DPI denilen bir
programı kullanarak -yani DPI dediğim program, derin takip
programlarını- yasaklanmış bir programı kullanarak tüm
kullanıcıların özel hayatını fişlediğini
iddia etmiştik. Üzerine, Sayın Bakanım, Ulaştırma
Bakanımız talimatları vermişti. Ben de o zaman kendisini
gerçekten de kutlamıştım. Evet, soruşturma
başlamıştı. 1,5 milyon ceza kestiler. Kime kestiler? Türk TELEKOM'a.
Niye kestiler? Siz aslında yanlış bir şekilde
insanların datasını topluyorsunuz. diye kestiler. Normal
şartlarda o şirketin, dünyanın her yerinde olduğu gibi, bu
dataları kime verdiğinin, kaç tane insanı fişlediğinin
ve arkasından bütün faaliyetlerinin tekrar gözden geçirilmesi
gerektiği aşikârken şirket bir senedir çalışıyor
arkadaşlar. Bu çalışan şirket ne yapıyor? 250 milyon
datayı toplamış, sizin milyonlarca e-mailinizi, girdiğiniz
bütün İnternet adreslerini
-çoluğumuz çocuğumuz, ailemiz demeden herkesin- bütün hepsini
fişliyor. Nasıl fişliyor? Çok ciddi, derin bir analiz yaparak
sizin tüm inançlarınızı, siyasal yapınızı, özel
hayatınızı, sosyal hayatınızın hepsini, bütün
hepsini istifliyor, depoluyor ve bir yerde bir database tutuyor. Bakın,
bu databasei, aslında bu dataları Amerikada, İngilterede,
Avrupa Birliğinde, Brezilyada, Güney Korede tuttuğu için 250 milyon
dolar ceza yemiş bir şirketten bahsediyoruz. Peki, bu dataları
ne yapıyor? Biz zaten devlet olarak veri güvenliği yasasını
çıkarmadığımız için Avrupa Birliğiyle bu
sözleşmeyi zaten imzalayamıyoruz, kişisel veri güvenliği
ile ilgili. Peki, tamam, onları bir kenara koyuyorum da, bizim bununla
ilgili geçen sene sivil toplum kuruluşlarımızla birlikte
başlattığımız ve sekiz ay süren büyük mücadele sonunda
ceza kestiniz bu adamlara. Bu adamları niye göndermiyorsunuz, neden
göndermiyorsunuz? Kime data gönderiyor? Ben şunu iddia ediyorum: Bu adam
ya casusluk yapıyor ya da birilerine çalışıyor. Çok
açık ve net söylüyorum bunu.
Şimdi, Bilgi Teknolojileri Kurumu ne iş yapar?
Şunu yapar: Bilgi Teknolojileri Kurumu çok önemli bir kurum gerçekten de,
Türkiyedeki bütün iletişim trafiğini takip eden bir kurum. Yani son
zamanlarda dünyayı kasıp kavuran şu dinleme, fişleme
olaylarıyla ilgili konunun -Türkiyedeki- tepesindeki kurum aslında.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı da
aslında normalde oraya bağlı olarak çalışır.
Peki, Bilgi Teknolojileri Kurumunun özellikle ihbar kabul etmesi gereken konular
varken
Nedir bu? Rusyada bir Amerikan ajanın -ki bugün Time dergisi
tarafından dünyada yılın adamı seçildi, Snowden- hem
Almanyaya hem Fransaya hem de Avrupa Birliğinin bütün
müktesebatını yönlendiren İsviçreye, Lüksemburga, diğer
ülkelerin hepsine -benim şahsi görüşüm veya edindiğim bilgiler
dâhilinde- Rus gizli servisi tarafından servis edilen, hangi
bilgilerinizin kullanıldığı, hangi bilgilerinizin
çalındığı, hangi kurumlarınızın
dinlendiği konusundaki ihbarlarını Avrupa ayağa kalkarak
dillendirdi. Aynı tür dijital mailleri Millî İstihbarat
Teşkilatına da gönderdiler. Neden bunlarla ilgili işlem
yapılmıyor Türkiyede, sorarlar adama, niye yapılmıyor, kim
yapmıyor, kim önlüyor bunları? Bundan daha büyük, daha
sıkıntılı bir konu olabilir mi? Olamaz.
Şimdi, Türkiyede bilgi teknolojileri konusunda,
daha önce de söylemiştim, aslında geçmişte şaşı
bakıyorduk, şu anda gözümüzün teki kör bence. Neden? Bakın,
FATİH Projesi 2011de başladığında -ben bir vesileyle-
hem Başbakanın hem de bakanların söylediği birkaç şeyi
size hatırlatmak istiyorum. İlk yıl, 2011-2012de ilköğretim
okullarında bunlar uygulanacak, daha sonra ortaöğretim, daha sonra da
ileri gelen birtakım öğretim sınıflarında
uygulanacaktı. Zaten, ben temelde bunun yanlış olduğunu
iddia eden bir insandım. Ama, bakın, FATİH Projesi için bir
bakanımız ne demiş:
Üretilecek tablette sadece kullanılacak cam yüzeyinin ithal edileceğini
aktaran Sayın Ergün Sadece cam yerli olmayacak, bununla ilgili
yatırım yapılabilir ama gerek yok çünkü dünyada arz fazlası
var. Projenin ders içeriğine dönük yazılımlarını Millî
Eğitim Bakanlığı yapacak, geri kalan yüzde 86sı da
yerli olacak. demiş. Tam tersini
söyleyeyim: Yüzde 86sı yerli olacak. dediğinin. -yüzde 14ü ithal
diyorsun değil mi- yüzde 14ü yerliyse ben milletvekilliğinden istifa
edeceğim, çok net söylüyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben de katılıyorum
sana.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Var mı böyle bir
şey? Yok. Niye yok? İhaleleri yaptınız, 17 milyon
kişiye tablet vereceksiniz. Yazık, bakın yazık. Niye? Böyle
bir know howmız da yok, böyle bir altyapımız da yok. 17 milyon
tablet yapacaksınız, dünyada zaten 80 milyon talep vardı siz
bunu çıkarttığınızda, siz 15 milyonuna neredeyse talip
oldunuz, diyorsunuz ki: Arz fazlası var. Ya, en büyük pazar
yaptınız, en büyük tüketici yaptınız ülkeyi. Zaten, dediniz
ki: Her yere dağıtacağız. Dağıtsanız ne
olur? 15 milyar dolarlık öyle veya böyle rant ortaya sergiliyorsunuz. Bu
ne biliyor musunuz? Türkiye tamamen üretici değil, tüketici bir ülke ve
Türkiyeyi dünyadaki teknolojiyi en başta tüketen ülke konumuna soktunuz.
Ayrıca, yazılımlar konusunda da öğrencilerin hepsini yirmi
yıl boyunca bağımlı bir hâle getireceksiniz; bu bir
zehirlenme, dijital zehirlenmedir bunun adı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) TELEKOMun kazancı ne kadar
olacak bu işten?
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Türk TELEKOMla ilgili, bir
arkadaşımız burada 29 milyar TL yatırım yaptı.
dedi. Çıksın bir açıklasın, ben de bileyim, neymiş, ne
yapmış yatırım, nereye yapmış yatırımlarını?
6,5 milyar dolara satılan Türk TELEKOM, 29 milyar yatırımı
nereye yapmış? Böyle bir şey yok. Yapmışsa da zaten,
aslında dünyadaki EBITi en yüksek bir şirkettir TELEKOM,
kazancı inanılmaz bir şirkettir. Dünyada böyle bir şirket
var mı bilmiyorum. Devlet kendi eliyle altın yumurtlayan bu
tavuğu gidip ona, buna peşkeş çekti.
Ayrıca, şunu söyleyeyim, işte birincisi:
Vatandaşın yararı diyorsunuz değil mi? Ya, dünyanın
vatandaş eliyle kazıklanan ülkelerinden biri burası, en
pahalı Interneti biz satıyoruz. Efendim, geniş bant konusu
şöyle olmuş, işte onlar yayın yapıyor, bunlar
yayın yapıyor. Nasıl olmuş ya? Çıkıp bunu bir
şablonla açıklayın, paralarını kimden
Dünyada, Güney
Korede ve yakın
Burada, Arap ülkeleri de dâhil olmak üzere kaç
paraymış, Türkiyede ne kadar? Bir baksınlar, tek tek
karşılaştıralım yani. 3 katı
hızındakinden başlayıp
Bak, 10 katına kadar olan yer
var. 3 katı hızındaki Interneti bizim üçte 1
fiyatımıza kullanıyorlar. Bunlar, her yerde yazılan,
çizilen konular.
Ayrıca, Başbakanın bir
konuşmasına takıldım: 30 bin tane bilişim
sınıfı yaptık. dedi. Kabul, yaptınız, haklısınız.
Onların hepsinin işlevi var mı bir bakın? Hiçbiri
çalışmıyor, Internet kafe bile olmaz onlardan! Hiçbirinin
başında bir öğretmen bile yok. Şu anda gidin Internet kafe
bile yapamazsınız onları. 6-7 milyar dolarlık
yatırım da çöpe gitti. Ne yapıyorsunuz? Türkiyeyi gerçek bir
çöplüğe döndürdünüz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu tabletler de çöpe gidecek, az
kaldı.
ERDAL AKSÜNGER (Devamla) Üçer kere, dörder kere
değiştireceğiniz hâlde bunlar da çöplük olacak.
Çocukların aslında dijital zehirlenmesi ayrı
bir konu deyip hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.14
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Rıza YALÇINKAYA
(Bartın), Bayram ÖZÇELİK(Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Söz sırası İstanbul Milletvekili
Sayın Süleyman Çelebide.
Buyurun Sayın Çelebi. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on bir dakika.
CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, öncelikle Malatya'da
yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet
diliyorum, yaralılara sağlık diliyorum, ailelerine de
sabırlar diliyorum.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Eskiden Ekmek aslanın ağzında. derdik
oysa şimdi ekmeğimizi kazanmak için âdeta bir aslan sürüsüyle
dövüşmek gerekiyor. Milyonlarca işçi açlık
sınırının altında yaşam mücadelesi verirken
sigortalı ve güvenceli bir işin sadece hayalini kuruyor. Uzun saatler
ve kötü koşullar altında iş kazalarıyla burun buruna
çalıştırılan işçiler, ayın sonunda söz verilen
ücretin tamamını alabiliyorsa ve sigorta primleri tam
yatırılıyorsa kendilerini şanslı hisseder hâle geldi.
İşçiler artık şunu söyler hâle geldi: Emeklilik planı
zaten yapmıyoruz, yeter ki işten atılmayalım ve
maaşlar yatsın. noktasına geldiler. Bu hâle getirilen sistemin
sorumlusu öncelikle bu Hükûmet ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının onlarca eleştirimize ve önerimizi dikkate
almadan sermaye çevreleriyle ve bürokrasiyle çıkardığı
yasalardır değerli arkadaşlar.
2013 yılı bütçesi faize, ranta, güvenliğe,
askerî harcamalara ve Diyanete sonuna kadar aralanırken, emekçilere,
eğitim ve sağlığa olabildiğince kapalı tutuluyor.
Onca soruna karşılık Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bu yıl bütçesini düşürmüş,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesi 2011
yılında 35 milyar Türk lirası iken 2014 yılı için
öngörülen bütçe payı 32 milyar 725 milyon 541 bin Türk
lirasıdır. Çalışma hayatının hangi sorununu
hallettiniz de bu bütçeyi düşürdünüz buna şaşıyoruz. Zaten
2013 yılı bütçenizin neredeyse tamamını sosyal güvenlik ve
sosyal yardım hizmetlerine ayırmışsınız. Bakanlığınızın
ismindeki çalışma kısmını tamamen unutmuşsunuz,
çalışmama bakanlığı hâline getirmişsiniz. Zaten
çalışma yaşamını unuttuğunuzu kayıt
dışılığın artmasında, denetimsizliğin
sonucu iş cinayetlerinin artmasında görebiliriz. Tablo zaten
açık. Son on yılda 10.723 iş cinayeti. Hâlâ çocuk işçiler
ülkemizin yakıcı sorunu olmaya devam ediyor. 14 Mart 2013 tarihinde
Adanada pres makinesine sıkışarak hayatını kaybeden
13 yaşındaki Ahmet Yıldızın davası karara
bağlandı. İş cinayetlerinde yaşamını
kaybeden 13 yaşındaki Ahmet Yıldızın bedeli 30.040
Türk lirası, üstelik yirmi dört ay taksitle. 2013te toplam 55 çocuk
işçi yaşamını yitirdi. Daha yeni Zonguldakta Madenciler
Haftası kutlanırken ruhsatsız bir taş ocağında 3
işçi metan gazı zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetti.
Meslek hastalıklarıyla ilgili bir çalışma ise mevcut
değildir. Kot kumlama işçilerini, diş teknisyenlerini, mesleki
asbest ölümlerini ve benzerlerini hepimiz biliyoruz.
Bugün binlerce öğretmen adayı, binlerce
üniversiteli asgari ücretle çalışmak için çabalıyor. Binlerce
üniversiteli KPSS aldatmacası ve oyalamasıyla dershane
kapılarında ter döküyor. Hükûmet ne yapıyor kamuda? Daralmaya
gidiyor. Bunu da elbette taşeron sistemi ve esnek çalışma
modeliyle yapıyor. Devlet, insan merkezli olma vasfını tamamen
kaybederken her şeyini piyasanın emrine sunuyor. Çocuk ve kadın
emeği yeni sömürü biçiminin temel nesnesi hâline gelirken, ev eksenli
çalışan kadınlar hâlen sigortasız ve güvencesiz çalışmaya
mahkûm bırakılırken bunun önüne geçecek olan örgütlenme
hakkı ise, hâlâ, çıkarılan sendikalar yasasına rağmen
engellerle dolu. Soruyorum size Sayın Bakan:
Çıkardığınız sendikalar yasasıyla sendikal alanda
yarattığınız büyük değişim nedir?
İktidara geldiğinizden, 2002 yılından
bugüne her geçen gün örgütlü yaşama darbe indirdiniz. 2002
yılında toplu sözleşme kapsamındaki işçi
sayısı 1 milyon 273 bin iken 2012 yılı sonu itibarıyla
bu sayı 567 bine düştü. Daha önce yüzde 10 barajını aşan
51 sendikadan, barajı düşürdüğünüzü iddia ettiğiniz yüzde 1
baraj uygulamasıyla, 7 sendika baraj altında
kalmıştır. Yeni baraj uygulamanızla binlerce işçi
toplu iş sözleşmesi hakkından mahrum
bırakılmıştır. Barajın yüzde 3 uygulanmasına
geçildiğinde ise sadece 15 tane sendika barajı aşacaktır ve
on binlerce işçi toplu sözleşme hakkından mahrum
kalacaktır.
Emeklilere intibak diye getirdiğiniz yasanın
bir intibak olmadığını söyledik, dinlemediniz. Kamu
Denetçiliği Kurumu da dâhil olmak üzere birçok kesim artık bunun bir
intibak yasası olmadığını çok net, açıkça ortaya
koydu.
Emeklilikte yaşa takılanların
sorunlarını her platformda dile getirdik, çözüm önerilerimizi
çeşitli kanallarla sunduk ama hâlâ yaşa takılanların
sorunlarını gündeminize almıyorsunuz. Daha ne kadar
geçiştireceksiniz bu sorunu gerçekten ben de merak ediyorum. Yaşa
takılan emekliler Ankarada sizinle buluşmak istiyor, yarın da
eylemleri var. Artık öyle bir hâle geldi ki çalışanların,
çoğu zaman en temel haklarını kullanabilmesi için, hatta
yasaların uygulanması için bile mücadele etmesi gerekiyor, o da
eğer örgütlüyse ya da bir avukat tutacak parası varsa.
2013 yılı içerisinde 666 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede büro emekçilerinin iş kolunda yapılan
düzenlemeyle kaldırılan fazla mesai, ek ödeme, ikramiye, vekâlet
ücreti ve benzeri kalemlerden sonra emekçiler 5 bin Türk lirasıyla 10 bin
Türk lirası arasında kayıplar yaşamaktadır.
Kararnamenin bazı maddelerinin Anayasaya
aykırılığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine
başvurduk. İtiraz edilen döner sermaye payı, ikramiye ve ek
ödeme gibi ödemelerin kaldırılmasına getirilen kararname
hükümlerini Anayasa Mahkemesi iptal etti ama Anayasa Mahkemesinin bu
kararını uygulamıyorsunuz Sayın Bakan. Bakın,
Karayollarında -bu, iki bakan için de geçerli- 6.500 işçi lehine
çıkan Yargıtay kararına rağmen bu kararları da
uygulamıyorsunuz. Mahkemelerin kararlarının dahi
uygulanmadığı bir ülkede, değerli arkadaşlar,
adaletten ve hukuktan bahsedilebilir mi?
Çalışmak ile işsiz kalmanın bir
sarmal gibi iç içe geçtiği bugünlerde, işçilerin yakasına
takılan taşeron işçisi kartı işçi sınıfının
tek çalışma biçimi hâline getirilmeye
çalışılıyor. 2002 yılında 387 bin olan
taşeron işçisi, 2014 yılında 2 milyonu aşmış
durumdadır. Peki, niye bu sistemi yaygınlaştırmak ve
meşrulaştırmak için uğraşıyorsunuz? Elbette, ucuz
iş gücü olmasından dolayı. Bu sebeple, Meclis dâhil, birçok kamu
kurumunda, Çalışma Bakanlığının bulunduğu
bütün kurumlarda, belediyelerde taşeron sistemini
yaygınlaştırıyorsunuz. Sermayeden kesemediğiniz
yetimlerin rızkını kesiyorsunuz. Bu halkın
rızkına o kadar göz dikilmiş ki işçi ve emekçilerin can
yeleği olan kıdem tazminatını dahi ellerinden almaya
çalışıyorsunuz. Türkiyede yasal çalışma süresi
işçilerde haftalık 45, memurlarda 40 saat olmasına rağmen
özellikle özel iş yerlerinde fiilî çalışma süresi 55 ile 59 saat
arasında değişmekte. İstihdamın yaklaşık
dörtte 1inden fazlası 60 saatin üzerinde çalışmaktadır.
Bunlarla övünüyorsunuz. TÜİK verilerine göre 1 milyon 220 bin işçi 72
saatten fazla çalışmaktadır. Burada ciddi bir emek gasbı
söz konusudur.
Çalışma Bakanlığının görevlerinden
birisi de en büyük haksızlık olan emek
hırsızlıklarının peşine düşmektir. Evet,
sürekli bir büyümeden bahsediyorsunuz. Evet, bir büyüme var sayın
bakanlar. Bu büyüme taşeronlaşmadaki büyüme, bu büyüme
hukuksuzluktaki büyüme, bu büyüme yoksulluktaki büyüme, bu büyüme
eşitsizlikteki büyüme, bu büyüme adaletsizlikteki büyümedir.
Dolayısıyla, halkın isyanında da büyük bir büyüme
olduğu doğrudur ve halkın da isyanı büyüyecektir.
İnanıyorum ki bu halk güzel ve güneşli
günler görecektir karanlık yerine.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - Bu halk sadece
merdivenleri değil, gözyüzünü de yeşile, maviye,
kırmızıya, mora boyayacaktır. Eşit, özgür ve
demokratik bir Türkiye için mücadele eden herkesi buradan selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelebi.
İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler.
Buyurun Sayın Güler. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz dokuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BİRGÜL AYMAN GÜLER (İzmir)
Sayın Başkan, değerli vekiller; Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü üzerine söz aldım.
Kısa adıyla TODAİE 12 milyon 633 bin lira
bütçeyle bağlanmış bu yıl. Bütçe raporlarının
üçüncü cildinde sayfa 1.427de yasal hükümlerin bir özeti verilmiş.
Sayın Bakan Faruk Çelikin bütçe sunuş konuşmasında,
Komisyonda yaptığı konuşmada bu kurumla ilgili 38 sözcük ve
5 rakam telaffuz edilmiş. Şimdi, biraz önce burada Genel Kurula sunum
metnini aldım, burada da TODAİE -epeyce kalın bir kitap-
yalnızca bir sayfa bahse konu edilmiş.
Öyle görünüyor ki çok önemli değil Çalışma
Bakanlığı içerisinde TODAİEnin yeri. Gerçekten öyle mi
diye düşündüm ve şu verilere bakınca öyle olduğuna karar
verdim. TODAİE, 1952-2002 yılları arasında
Başbakanlığın ilgili kurumu. 2002 yılında AKP
iktidara gelir gelmez bir değişiklik yapılmış ve
İçişleri Bakanlığının ilgili kurumu hâline
getirilmiş. Bu ancak 2007ye kadar sürdürülebilmiş. 2007de tekrar
İçişleri Bakanlığından alınıp eski yerine,
Başbakanlığa bağlanmış. 2011 yılında
Başbakanlıktan alınıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının ilgili kurumu yapılmış. Yani
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarihinde
TODAİE geçmişi 2013 yılı itibarıyla yalnız iki
yıl. Öyle görünüyor ki Devlet Personel Başkanlığıyla
beraber TODAİE yani kamuya hizmet veren bu kurum, piyasa emek hizmetini
düzenleyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında
eğreti kalmış. Eğreti kalır çünkü bunca zaman
Başbakanlığa bağlı olmasının çok açık
nedenleri vardı. TODAİE özel sektöre hizmet vermez. TODAİE kamu
kurumlarına yönetici yetiştirir. Kamu yönetimi okullarına kamu
yönetimi hocası yetiştirir. Kamu yönetimi için eleman yetiştirme
görevi üstlenmiştir. Kamu yönetimine Türkiye ve yakın
coğrafyası olarak Orta Doğu genelinde hizmet vermek üzere
kurulmuştur. TODAİEnin yasasında herhangi bir değişiklik
yapılmış değildir özel sektöre hizmet versin diye. Öyle
görünüyor ki, piyasada emek yönetimiyle ilgili olan Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı kamunun personel yönetimini yönlendiren bu
kurumu benimseyememiş, görevinin tanımı itibarıyla
benimseyebileceğini de sanmıyorum. Sanırım
Bakanlığın sunuşunda TODAİEnin bu kadar az yer
almasını açıklayıcı temel faktör böyle bir şey
ancak şunu söylemek gerekir: Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı kamu personelini yöneten Devlet Personel
Başkanlığını ve TODAİEyi acaba niye bünyesine
aldı? Bu, Sayın Faruk Çelikle ilgili bir değişiklik
değil yanılmıyorsam, bir önceki Çalışma Bakanıyla
ilgili bir değişiklik. AKP, artık terk ettiğini sandığım
bir kamu yönetimi reformu peşine düşmüştü. O reformun bir yönü
de kamu yönetim sistemini özel sektörleştirmek idi. Bu hedefin bir
parçası olarak kamuya yönetici yetiştiren TODAİE ile kamu
personel sistemini yöneten Devlet Personel Başkanlığı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının içine
alındı ve orada piyasa iş gücü yönetiminin ilkelerine uyan bir
kamu personel yönetimi yaratma hedefi güdüldü. Yani bu, TODAİEnin ve
Devlet Personel Başkanlığının ve eşyanın
tabiatına aykırı ama Hükûmet tarafından bir zamanlar
benimsenmiş bir politikanın sonucudur. Bu politika sonuçsuz bir
politikadır. İster kabul edelim ister etmeyelim, kamu hizmeti piyasa
hizmetinden başka bir şeydir. O nedenle, farklı yönetici tipi,
farklı memur tipi gerektirir. Bizim elimizde bu evrensel genellemeyi
doğrulayan çok güncel bir gelişme var, yine Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile ilgili bir gelişme. 1988
yılıydı, o zamanın hükûmeti 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 4/A maddesinde, memurlar maddesinde birkaç
değişiklik yaptı. Yardımcı hizmetler
sınıfı fıkrasına Bu sınıftaki personelin
hizmetleri hizmet alımı yoluyla gördürülebilir. cümleciği
yerleştirildi. O zaman, kapıcıların ve odacıların
çokluğundan yakınılmıştı. Bu hükümle beraber 1988
yılında, daha sonra Sağlık hizmetleri ve
yardımcı sağlık hizmetleri sınıfının
gördüğü kimi işler de hizmet alımı yoluyla
yaptırılabilir. diye genişleyen hükümle beraber bugün
yaşadığımız büyük krizin ortasına düştük.
1988de başlayan bu basit değişiklik kamu
yönetiminde taşeronlaşmanın ilk adımıydı. 1988de
kamu hizmetinin hizmet alımı usulüyle gördürülebileceği yolundaki
değişiklik genişledi, genişledi, genişledi ve kamu
yönetimi norm kadro cenderesine de sokularak günümüzde 600 bin kamu
taşeron işçisine, 400 bin civarında da özel sektör taşeron
işçisine bizi taşıdı. 600 bin taşeron işçisi
demek, insanca ücret almayan, ücreti zamanında ödenmeyen, yıllık
izin hakkını kullanamayan ve
-flaş gelişme- kıdem tazminatından yoksun
bırakılan kişi demek. Çalışma ve Sosyal Güvelik
Bakanlığının raporlarında var, kamu sektöründe
taşeron olarak çalışanlar kıdem tazminatının ödenmemesi
nedeniyle taşeronu dava ettiler ve aynı raporda söyleniyor ki 1
milyar lira tutarında bir acil ödeme yükümüz var ama benzerleri
itibarıyla kamuda hesap yapılırsa miktar 9 milyar lira. Kamuda
alınacak her karar özel sektör için de emsal olur. Kamu her zaman özel
sektörün önündedir ve öncüsüdür. Asıl mesele kamunun 9 milyar lirayı
ödeme sıkıntısı değil belki, asıl mesele, özel
sektörün 400 bin taşeron işçisinin talep edebileceği kıdem
tazminatı meselesinde. Öyle bir noktaya gelindi ki Kamu hizmeti ile
piyasa hizmeti arasında fark yoktur, biz TODAİEyi de, Devlet
Personel Başkanlığını da Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı eliyle yönetiriz. Kamuyu artık özel
sektör gibi göreceğiz ve öyle yöneteceğiz. düşüncesi iflas
etmiştir. Taşeronlaşma kamuda özelleştirmenin bir türüdür.
Demek ki Türkiyede 1988 yılında başlanan
taşeronlaştırma yoluyla özelleştirme iflas etmiştir.
Emek sömürüsüne dayanan hiçbir hizmetin kamu hizmeti olamayacağı
yalnızca Türkiyede değil bütün dünyada en az iki yüz yıldan
beri çok iyi bilinir.
Bizim önerimiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünü ve Devlet Personel
Başkanlığını özgürleştirmesidir. Onların
yeri Başbakanlıktır ve onların çalışma
zihniyetinin piyasa zihniyetiyle değil ancak kamu hizmeti zihniyetiyle var
edilebileceğini görmek gerekir.
Ve son bir talep, Sayın Bakan da gelişmelerin
aktörlerinden birisi olduğu için
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) Hangi Bakan?
BİRGÜL AYMAN GÜLER (Devamla) Türkiyenin seçim
sistemine bu yanlışı yaptırmayın. Sayın Bakanlar,
adaysanız eğer belediyelere istifa edin, istifanızı
bekliyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz dokuz dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul)
Teşekkür ederim Değerli Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum aynı zamanda.
Tabii çok önemli bir konuyu görüşüyoruz, bütçe
görüşmelerine devam ediyoruz ancak gerçekten kamu gelirlerinin savurganca
kullanılmaması açısından, bu saatte Meclis açıksa,
almış olduğum sayım üzerine şu anda AKP
sıralarında -kayıtlara geçmesi açısından- 21 kişi
oturmakta.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) 22.
MAHMUT TANAL (Devamla) 22 kişi, peki. Bakın,
gayet rahat, sayın, 22 kişi, peki. Cumhuriyet Halk Partisinin
sıralarında 35 kişi, Milliyetçi Hareket Partisinin
sıralarında 11 kişi, Bağımsız Demokrasi Partisinin
sıralarında 4 kişi
HASİP KAPLAN (Şırnak) Barış ve
Demokrasi Partisi. Mahmut Bey, ne yapıyorsun!
MAHMUT TANAL (Devamla) Barış ve Demokrasi
Partisinin sıralarında 4 kişi, bürokrat memur
arkadaşlarımızın oturduğu yerde 20 kişi
oturmakta. Yani
(Gürültüler)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyin hatibe.
MAHMUT TANAL (Devamla) Buyurun sayın, hep birlikte
bakın.
ADNAN YILMAZ (Erzurum) Mahmut Bey, biz buradayız.
MAHMUT TANAL (Devamla) Güç diyorsunuz, Meclis
diyorsunuz, maaşa gelince tıpış tıpış
koşuyorsunuz.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Arkadaşlar sizin konuşmanıza dayanamıyor. O yüzden
dışarıdalar.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen
MAHMUT TANAL (Devamla) Onun için,
halkımızın bunu duyması açısından. Ey
vatandaşımız, -halkımız şunu görsün- şu anda
bütçe görüşülüyor.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sayın Tanal, böyle
konuşursan biz de çıkıyoruz.
MAHMUT TANAL (Devamla) Memurlar, çalışanlar,
kim Mecliste hakkımızı savunuyor? Tüm muhalefet partileri hakkınızı
savunuyor. Hakkınızı gasbeden, hakkınızı
vermeyen, emeğinize, ekmeğinize göz diken siyasal iktidar.
Sayılarla, gayet rahat, ben burada kamuoyuna bildiriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şimdi, konumuza
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ben de
çıkıyorum.
MAHMUT TANAL (Devamla) Çıkabilirsiniz. Tabii.
Teşekkür ediyoruz.
Sayı 21e indi Adalet ve Kalkınma Partisinden.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta)
Dayanamıyorlar size Sayın Tanal.
MAHMUT TANAL (Devamla) Şimdi, netice
itibarıyla, Türkiyedeki personel rejiminin esas uygulaması
Anayasamızın 10uncu maddesi, Anayasamızın 128inci
maddesi, Anayasamızın 70inci maddesi, Anayasamızın
129uncu maddesi.
Tabii, Devlet Memurları Kanununa, her
vatandaşın talebi hâlinde herhangi bir ayrıma tabi
tutulmaksızın eşit bir vaziyete alınması lazım.
Ancak uygulama gerçekten bu şekilde mi? Mesela iki Sayın
Bakanımız burada oturmakta. Hâkimler ve Savcılar Kanununda,
hâkim veya savcı alındığı zaman sağlık
raporu aranmakta. Engelli vatandaşlarımız için işte yasal
bir engel.
İki, Anayasamızın yine 70inci maddesi
Her vatandaş kamu hizmetinden yararlanır. diyor. Ancak
sınavlarla ilgili, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu,
yazılı var, siz kayırmayı yapabilmek için, partizanca
personel alabilmek için sözlü mülakatları getirdiniz.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) KPSS
var.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sözlü mülakatlarla ilgili olarak
da, bu sefer kayırma işlemleriyle ilgili kamera kayıtları
talep edildiğinde kamera kayıtlarından uzak bir alana şey
yaptınız.
Ve bu olay ne oldu? Tamamen kamu rejimi, yani
memurların, o 657 sayılı Kanunda aranan tarafsızlık
ilkesi, liyakat ilkesi bertaraf edildi ve aynı zamanda, memurlarla ilgili
mevcut olan o güvence de daraltıldı. Peki, bu daraltılmalar ne
getirdi? Kamu hizmetindeki kalitesizliği getirdi. Netice itibarıyla,
bununla birlikte olarak yine ne oldu? Hep 2002 baz alınır ya,
2002den önce memurlarla ilgili düzenlemeler kanunla olurdu, ancak askerî
darbenin olduğu 12 Eylül 1980de, o dönemde memurlarla ilgili kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlemeler yapıldı, ancak Anayasa Mahkemesi iptal
etti. Bununla birlikte, o askerî darbelerin devamı olan, Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden
bugüne kadar memurlarla ilgili kanun hükmünde kararname, düzenleme
yapıldı mı? Yapıldı. Yani aşağı
yukarı birbirinin aynen devamı. Bu ne oldu? Yine, kamu rejiminde
gerçekten sıkıntılar oldu. Ne oldu? 4/Alı, 4/Bli, 4/Cli,
yardımcı hizmetler, sözleşmeli personel, işçiler,
seçilmişler, yükümlüler, gönüllüler
Yani dünyada kamu hizmetinin bu
kadar, birden fazla kişinin elinde görüldüğü tek bir ülke varsa
Türkiye var, bunun dışında başka bir örnek
bulamazsınız.
Aynı zamanda, bu kamu görevlileriyle ilgili ne var?
Milletvekilleri ve bakanlar dâhil olmak üzere, efendim, mal
varlığının gizliliği esas. Mal beyanında
bulunacak, mal varlığının açıklanması yasak,
gizli. Demokrat olan, demokratik olan tüm sistemlerin tamamında, hesap
verebilen ülkelerin tamamında, temiz iktidar olan ülkelerin tamamında,
temiz toplum olanların tamamında hem bakanın hem
başbakanın hem milletvekilinin hem kamu görevlisinin mal
varlığına erişilebilir imkân sağlanıyor.
Aynı zamanda, açıklamak zorunda. Bu, temiz iktidarın, temiz
toplumun gereklerindendir. Ancak, bununla ilgili kanun teklifi verdik, bu kanun
teklifini dahi kabul etmediniz.
Genellikle bu mal beyanı zorunluluğu neye
ihtiyaçtır? Yolsuzlukla mücadeleye ihtiyaçtır. Peki, yolsuzlukla
ilgili eğer mücadele ihtiyaçsa bunun tam amacına ulaşabilmesi
için her vatandaşın, sayın bakanların, Sayın
Başbakanın, sayın milletvekillerinin, sayın Meclis
başkan vekillerinin, sayın kamu görevlilerinin mal
varlığına erişilebilmesi lazım, bu imkânın
sağlanması lazım. Aksi takdirde, efendim, siyasetle
uğraşanlar, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri, kamu
görevlilerinin tamamı bir şaibe altında kalmış
olurlar. Eğer gerçekten bu şaibeyi kaldırmak istiyorsak
şeffaf, temiz topluma ulaşmamız lazım.
Bir başka sorun. Nedir bu? Genellikle Batı
toplumlarında mümkün olduğunca bakanlık sayısı
azaltılır. Doğu toplumlarında bakanların sayısı
daha yüksektir. Türkiye bu örneklerden bir tanesi.
RECEP ÖZEL (Isparta) 15.
MAHMUT TANAL (Devamla) Bakanlık sayısı 15
değil, 24. Bilmiyorsan öğren yani sana hep öğretiyoruz.
RECEP ÖZEL (Isparta) 40tı biz geldiğimizde
ya, 15e düştü bakanlık.
MAHMUT TANAL (Devamla) Ya, iki dönemdir
milletvekilisin, on dört dönem milletvekili olsan da öğrenemeyeceksin
kardeşim ya! (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayın lütfen.
MAHMUT TANAL (Devamla) Netice itibarıyla 24
bakanın da 24 bakan yardımcısı var ve aynı zamanda
içinizden bazı milletvekilleri ben de isimleri var, nezaketsizlik yapmak
istemiyorum- çoğu bakanlıkta insan kaynaklarının
müdürlüğüne kendi eşlerinizi getirmişsiniz. Böyle bir
savurganlık olamaz değerli arkadaşlar. Ne olur yani biraz
iğneyi kendinize batırın. Bu çok önemli, isimlerini vermek
istemiyorum. Doğru bir hadise değil. Çünkü Sayın Başkan
diyor: Ne olur isim açısından şey yapmayın. Bir
sataşma yaratmayalım. Bu önemli. Onun için, sizden istirham
ediyorum, bu olaydan vazgeçelim.
Sayın Faruk Çelik Bey, sizden istirham ediyorum. Ben
Şanlıurfalıyım. Şanlıurfa milletvekilisiniz,
Şanlıurfanın ekmeğini yiyorsunuz. Şanlıurfada
Sosyal Sigortalar Kurumunda 15 arkadaşımız TEDAŞta
işten atılıyor. Niçin? Bütçede ödenek yok. Yapmayın
değerli Bakanım, bölgenin milletvekilisiniz, Türkiyenin
bakanısınız, o bölgenin nimetlerinden yararlanıyorsunuz ama
15 vatandaşımız TEDAŞta işten atılıyor,
mektupları da bende, ödenek yok diye insanlar bize mektup yazıyor.
Sabırla dinlediğiniz için ben hepinize
teşekkür ediyorum. Bu bütçe, insan odaklı değil ama insanlardan
nasıl vergisini topluyorsanız Türkiyeye de hesabını verin,
topladığınız verginin hesabını verin. Vermediğiniz
için tüm 24 bakan hakkında, tüm üst düzey kamu görevlileri hakkında
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda
bulundum. Siz, Raporlar geldi. dediniz. Bakın, hemen
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) Peki, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tanal.
Nezaketinizden dolayı ayrıca ben şahsım adına da
teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (Devamla) Sağ olun.
BAŞKAN Böylelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
üzerindeki konuşmalar da bitti.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
konuşmalara başlıyoruz.
İlk söz, İstanbul Milletvekili Sayın
Durmuş Ali Torlaka aittir.
Buyurun, Sayın Torlak.
Süreniz on sekiz dakikadır. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Malatyada bir
trafik kazasında hayatını kaybeden değerli
öğretmenlerimize Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum. Ailesine ve Türk
milletine de başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2014 yılı
bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış
bulunuyorum, bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmeleri,
iktidarın hesap vermesini, hükûmet icraatlarının detaylı
olarak ele alınmasını, eleştiri ve önerilerin görüşülmesini
sağlamaktadır. Bütçe, devletin işleyişi, milletimize hizmet
ve yatırımların sunulması için hazırlanan hukuki bir
belge niteliğindedir. Bu nedenle, her yıl hazırlanmakta olan bütçeler,
ülke yönetiminde, ekonomide ve millet hayatında çok önemlidir.
Ancak, AKP hükûmetlerinin bütçeye bakış
açısı ve yaklaşımı büyük sorunları ve
belirsizlikleri de beraberinde getirmektedir. Son on bir yıllık bütçe
hedeflerine baktığımızda verilen sözlerin
tutulmadığı ve belirlenen hedeflere
varılamadığı görülmektedir. Geçtiğimiz yıllara
ait bütçelerde, belirlenen hedef harcamalarının
tutturulamadığı, yıl sonunda harcama
miktarlarının belirlenenin devamlı üzerinde olması bu
durumu teyit eder niteliktedir. Dolayısıyla, Hükûmetin bütçe kanununu
hazırlarken, milletimize karşı her politikasında
olduğu gibi gerçekçi, dürüst ve inandırıcı
olmadığını göstermektedir. Bizler burada büyük Türk milleti
adına yasama görevini yerine getiriyorsak eğer, temsilcisi
olduğumuz vatandaşlarımızın haklı beklentilerini
ve hukukunu savunma görevimiz bulunmaktadır. Bu nokta da, Milliyetçi
Hareket Partisi milletvekilleri olarak, AKPnin hamasetten öteye gitmeyen
nutuklarının, temelsiz gündem saptırmalarının,
gerçeklerden uzak politikalarının ülkemizi ve milletimizi ne hâle
getirdiğini görüyor ve ona göre de gerekli uyarlarımızı
yapıyoruz. Bu uyarılarımızın en önemli ayağı
da millî devlet ve ülke bütünlüğünü oluşturmaktadır.
Milletimizin iç huzurunun
bırakılmadığı, bir ve beraber yaşama arzusunun
yok edildiği, içinde bulunduğumuz şu ortamda Türk milletine
yönelik hain saldırıların farkında isek uygulanmakta olan
ayrıştırıcı kültürel ve sosyal politikaların bir
an evvel terk edilmesi gerekmektedir. AKP zihniyetinin geçmişle ilgili
olarak devamlı nifak tohumları ekmesinin, milletimiz içerisinde
ayrışmayı derinleştirmesinin kimseye bir
faydasının olmayacağı artık görülmelidir.
Şehitlerimizin kanlarıyla çizilmiş
sınırlarımızın, ülkemizin üniter
yapısının, kardeşliğimizin ve millî
beraberliğimizin sorgulandığı son zamanlarda, sürekli içi
boş söylemlerle çağ atlamaktan, ileri demokrasiye geçmekten, ekonomik
bolluğa erişmekten bahsetmek ancak ve sadece bilincini kaybetmiş
bir hükûmetin çelişkileri olsa gerek. AKP Hükûmeti tarafından Türkiye
Cumhuriyetinin kazanım ve birikimlerine karşı maksatlı
olarak yaratılan cepheleşme, Türk kimliği, hukukun
üstünlüğü ve cumhuriyet ilkeleriyle nasıl
hesaplaştığını açıkça göstermektedir.
Türkiye, AKPnin yönetiminde aldatma ve yalanlarla dolu
zor bir döneme girmiştir. Bu dönemde, ihanet şebekelerinin yan yana
saf tuttuğu bir yıkım ve bölünme süreci
başlatılmıştır. AKPnin yıkımdan başka
sonuç vermeyecek açılım ısrarı ülkeyi bölünmenin
eşiğine getirmiş, AKP iktidarının küresel güçlerin
isteği doğrultusunda verdiği tavizlerden cesaret bulan bölücü
odakları son günlerde federasyon ve bölünme isteklerini aleni söyler hâle
getirmiştir.
Bugün millî varlığımızın temeli
olan Türk devleti, Türk vatanı ve Türk milleti kavramları
bölücü amaçlarla siyasi gündeme taşınmış ve maksatlı
bir millî kimlik tartışması olanca hızıyla devam
ettirilmek istenmektedir.
Bizim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bölücülerle,
hainlerle, Türk milletinin kardeşliğine kastedenlerle ve ellerine
şehit kanı bulaştıranlarla, ömrümüzün sonuna kadar sürse de
hesabımız ve mücadelemiz asla bitmeyecektir.
Türk milletinin içinde bulunduğu ayrışma
ile bölücülük ve terör sorununun gelmiş olduğu noktada bin
yıllık kardeşliğimiz ile tüm millî ve manevi
değerlerimiz bunu gerektirmekte ve tarih bu sorumluluğu bizlere
yüklemektedir. Bunu da herkesin böyle bilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, hızlı
kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışının
beraberinde getirdiği sorunlar, hiç kuşkusuz, en çok ulaşım
sektörüne yansımaktadır. Ulaşım ve onun bir parçası
olan trafikle ilgili yapılacak planlamalar ve çözüm önerileri de bir
bütünlük içerisinde olmak zorundadır. O nedenle, yaşamakta
olduğumuz zaman diliminde yeterli ve çağdaş ulaşım
hizmeti olmaksızın sosyal ve ekonomik hayatı canlı ve
dinamik tutmak mümkün değildir.
Her alanda olduğu gibi ulaştırma
alanında da teknolojik gelişmelere uyum sağlamak, ekonomik
kalkınmanın ve refahın bir gereğidir. Hükûmetlerin temel
görevi de ekonomik ve toplumsal gelişmenin ihtiyaçlarını
karşılayabilecek şekilde ulaşım kapasitesini
artırmak, ülke ve toplum çıkarlarına uygun taşıma sistemlerini
kurmak ve koordine etmektir.
Ulaştırma sisteminin bir bütünlük içerisinde
olması, modern ekonomilerin ve toplumsal gelişmenin de temel ögesidir
çünkü ulaştırma kendi bünyesinde başlı başına
ekonomik bir faaliyet olduğu gibi, diğer sektörlerle de iç içe olan
ve bu sektörleri olumlu yönde etkileyen önemli bir hizmet sektörüdür.
Kısaca ulaştırma bir bütün olarak ele
alındığında, insan hayatının vazgeçilmezi,
ekonominin ise doğrudan altyapısı konumundadır ancak
ülkemizde uygulanan tek taraflı ulaşım politikaları yük ve
yolcu taşımacılığında kara yollarına
bağımlılığı artırmış, ülke
ekonomisine katkısından çok zarar verir hâle getirmiştir.
On bir yıllık AKP hükûmetleri döneminde bu
devam etmiş, kara yolları yatırımı kamu hizmeti
statüsünde olması nedeniyle yapılan harcamalar doğal olarak
devletin genel bütçe imkânlarıyla karşılanmıştır.
Bu yatırımlar kâr-zarar hesabı yapmayan Karayolları Genel
Müdürlüğü marifetiyle devam ettirilirken aynı imkândan ise deniz
yolları hiç faydalandırılamamıştır.
Mevcut durumda demir yolu yapımı ve
bakımı, işletmecilik faaliyetini kâr-zarar hesabına göre
yürüten TCDDnin kısıtlı bütçe imkânlarıyla
kasıtlı olarak mecbur edilmesi, hızlı tren yatırımlarının
ise ihale bedellerinin yaklaşık 2 katına
yaptırılması da ayrıca değerlendirilmesi gereken
önemli bir husustur.
Deniz yolu imkânları geniş olan ülkemizin bu
avantajı kullanarak taşıma kapasitesinin
artırılması, millî menfaatimize elverişli düzeyde
kullanılmasına imkân verilmesi yani denizcilik sektörüne tam anlamıyla
işlerlik kazandırılması ve deniz
ulaştırmacılığına imkân verecek kaynak kriz
ortamında dahi ayrılmış değildir. Ulaştırma
modları denizci bir bakanın başkanlığında, tek bakanın
bünyesinde toplandığı hâlde, denizci bakan eliyle deniz yolu ve
denizcilik sektörü tamamen bitirilme noktasına getirilmiştir.
Başta gemi inşa sanayisi olmak üzere,
denizcilik sektörünün diğer dallarının içinde bulunduğu
çıkmazı AKP Hükûmeti son beş yıldır seyretmekten
başka bir şey yapmamıştır. Denizci millet, denizci
devlet söylemini ağzından düşürmeyen Hükûmetin Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planında denizciliği satır
aralarına sıkıştırması, deniz yolunun lojistik
çatısı altında değerlendirilmemesi, sektörün finansal
darboğazından tek kelime edilmemesi Hükûmetin denizciliğe
verdiği önemi ortaya koymaktadır. Finansman ve teminat sorunu
yaşayan gemi inşa sanayimiz bu sorunlar nedeniyle yurt içinden ve
yurt dışından sipariş alamamaktadır. Alınamayan
her sipariş de ülke olarak döviz kaybı, bütçe ve cari
açığın artmasına katkı demektir.
Armatörlerimizin durumları da tersanelerden
farklı değildir. Hükûmet ve parti programlarında Artan
dış ticaret taşımalarında Türk armatörlerin payı
arttırılacaktır. denilmiştir, Türk bayraklı gemiler
tercih edilecektir. denilmiştir. Türk bayraklı gemiler tercih
edilecektir, deniz ticaret filosu genişletilecektir. gibi hamasi
söylemler ne bu sektörü ayağa kaldırmakta ne de insanımıza
iş ve aş sağlamaktadır. 2008den bu yana sektör
devamlı geriye gitmiştir. Kredi ve teminat bulamayan tersaneler
kapanmış, borç içindeki armatörlerin gemilerine el konur hâle
gelmiştir. Sektör bu sorunlarla boğuşurken yabancı
bayraklı gemilerin dış ticaret taşımalarındaki
payı yüzde 425 artmış, Türk bayraklı gemilerin payı
ise 2002ye göre yüzde 58 gerilemiştir. Kendi insanına kredi ve
destek vermeyen AKP Hükûmeti, ülke dövizinin yurt dışına
çıkmasına, milyar dolarların yabancılara gitmesine sessiz
kalmıştır. Bu sorunlar giderilmediği takdirde, denizci
Ulaştırma Bakanınız olsa da, denizciliği bakanlık
yapsanız da denizci millet, denizci devlet olunamayacaktır.
Denizcilik sektörünün gelmiş olduğu nokta maalesef budur.
Değerli milletvekilleri, demir yollarında
yıllardır yük ve yolcu
taşımacılığının yoğun
yapıldığı hatlar âdeta kaderine terk edilmiştir. Son
yıllarda konvansiyonel hatlara yeterli yatırım
yapılamamıştır. Bu kapsamda birçok konvansiyonel demir yolu
hatları yük taşımaya devam ederken yolcu taşıma
seferleri durdurulmuştur. Dolayısıyla, bölgelerde yaşayan
imkânı kısıtlı insanlarımızın ucuz
ulaşım hakkı elinden alınmıştır. O nedenle,
TCDD yönetimi bu hatlarla ilgili politikasını gözden geçirmeli ve
tekrar seferlerin başlatılmasını
sağlamalıdır. Söz konusu illerde yaşayan
insanlarımızdan partimize ve şahsımıza gelen
şikâyet ve istekler bu yöndedir. Bu hususu buradan sizlerle paylaşmış
olmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Posta Hizmetleri Kanunu
geçtiğimiz yasama yılında yasalaşmıştı.
Kanun uygulanmaya başladıktan sonra yaşanan süreçte çok
sayıda personelin emekli olmasıyla beraber büyük personel
sıkıntısı yaşanmaya başlamıştır.
Zaten eksik bir kadroyla çalışan PTT personeli, bir de emeklilik
nedeniyle yaşanan zorlukları göğüslemek zorunda
bırakılmıştır. Posta gönderilerinde yaşanan
aksaklıklar, gişelerde meydana gelen yığılmalar,
emekli ve yaşlı insanlarımızın maaş kuyruğunda
saatlerce bekletilmesi PTT şubelerinde artık olağan hâle
gelmiştir. PTTde yaşanan sorunlar nedeniyle, ne çalışan
personel ne de vatandaş memnun değildir. PTTde bir
dağıtıcının 4 mahalleye birden
baktırılması, çalışanlara normal yasal izinlerinin
dahi kullandırılmaması, ILO çalışma prensiplerine
aykırı uygulamaların devam etmesi, yöneticilerin personelini
sürgünle tehdit etmesi gibi birçok şikâyetler almaktayız. Bütün
bunları önceki yıllarla mukayese ettiğimizde, oturmuş
kadrosuyla iyi bir kurum görüntüsü veren PTTnin bugün
baktığımızda, en kötü kurum hâline geldiğine
şahit oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ile ilgili diğer
bir konu da verimli olmayan proje ve yatırımlarla
havaalanlarını da yap-işlet-devret modeliyle yaptırmasıdır.
Bu yatırımlarla ilgili en önemli husus, devletin kasasından para
çıkmayacağı söylemiyle kamuoyunun
yanıltıldığıdır. Bu kapsamda, Zafer Bölgesel
Havaalanı Projesinde bölgenin yolcu kapasitesi dikkate alınmadan
yapılması ve Hazine Müsteşarlığının olumsuz
görüşüne rağmen, ilk yıl için yurt içi ve yurt
dışı toplam 850 bin yolcu garantisi verilmesi istenmiştir
ve verilmiştir. 2013 yılı Kasım ayı sonu
itibarıyla, giden ve gelen yolcu sayısı 82.924 kişi
olmuştur. Bu da devletin yıllık kaybını ortaya
çıkarmaktadır.
Yine, aynı proje ile ilgili olarak, önceki
yap-işlet-devret uygulamalarında görevli şirkete tahsis
edilmeyen yakıt ikmali, imtiyaz gelirleri ile konaklama, yaklaşma,
aydınlatma, emniyet tedbirleri ve yer hizmeti gelirleri gibi bütün
gelirler de Zafer Havaalanı işleticisi şirkete tahsis
edilmiştir. Dolayısıyla, Sayın Bakanın 10 Ağustos
2012 tarihli beyanatında, Zafer Bölgesel Havaalanı Projesinin her
şey dâhil yap-işlet-devret modeliyle, bütçeye kaynak koymadan,
devletin kasasından tek kuruşun çıkmadığı
söylenmesi doğru değildir.
Diğer taraftan, havaalanlarındaki
sağlık hizmetleri devlet eliyle yürütülürken son yıllarda hizmet
satın alma yoluna gidilmeye başlanması korkunç bir hadisedir.
Kurum kadrosunda bulunan sağlık görevlileri ya istifa edip özel
sektöre geçmektedir ya da tayin isteyerek istifaya zorlanmaktadır. Ancak
şu unutulmamalıdır ki havalimanlarındaki yürütülen
sağlık hizmetlerinin iki önemli özelliği vardır: Bunlardan
birincisi sağlıkta deneyim, ikincisi ise havaalanlarında ve
uluslararası alanlardaki hukuktur. Uçuş esnasında meydana gelen
hastalıklar yerde görülen hastalıklardan farklıdır.
Uçuş sağlığı konusunda tecrübesi olmayan ekibin
teşhis ve tedavisinde önemli ölçüde eksiklikler olacaktır. Hasta
yolcuların uçuşa uygunluğunun tespit edilmesi için, uçuş
sağlığı konusunda eğitimli veya deneyimli hekim
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir denizci milletvekili
kardeşiniz olarak Sayın Bakanla çok eski dostluğumuzun
olduğunu sanıyorum bazı arkadaşlarımız biliyor.
Bu sektör çok zor bir sektördür. Her bu kürsüye çıktığımda,
isminin üzerinden bir kıyasla, tersane üzerinden bir kıyasla, çok zor
olduğunu ifade etmeye çalıştım. Sayın Bakanın bu
konudaki çabalarını da gayet yakından bildiğim için
söylüyorum. Sayın Bakan gerçekten bu sektörde önemli işler
yapmıştır. Ancak, 2008den bu yana, maalesef bazı şeylerde
yanlış yola sevk edilmiştir, Sayın Bakan yanlış
yönlendirilmiştir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Sayın Bakan
kendi karar veremiyor mu?
D. ALİ TORLAK (Devamla) Bunlardan bir tanesi de
Denizcilik Bakanlığımızın müsteşarlık
düzeyinden genel müdürlük düzeyine indirilmesidir. Bunun anlamı şudur
değerli dostlar: Türk milleti aslında denizci bir millettir ama bu
iddiasından vazgeçme noktasına gelmiş demektir bu
yapılanla. Fakat, her şeye rağmen, müteşebbis denizciler,
tanıdığımız arkadaşlarımıza
baktığımızda, her şeye rağmen, bütün
sıkıntılara rağmen armatörlüklerini devam ettirmekte,
tersaneciliklerini devam ettirmektedirler. Bugün Türkiye'nin en büyük
armatörleri emin olun ki küçücük sandallarla başlamışlardır,
beş metre, on metre, yirmi metre, elli metre mavnalarla bugün buralara
gelmişlerdir. Eğer devlet, AKP Hükûmeti, bu sektörü desteklerse
-bakın, sadece Tuzla olarak söylüyorum ve hep bunu gündeme getirdim,
Sayın Bakanım bunu çok iyi biliyor- 150 bin kişiye ekmek vermek
mümkün değerli dostlar. Dün, 2008 evveline kadar, insanımıza,
150 bin kişiye bu kadar desteği sağlayabilen bir sektör bugün
devam edebilir. Ne yapılabilir?
Sayın Bakanım, âcizane, şu
yapılabilir: Hükûmetiniz kararlar alıyor, ciddi kararlar alıyor,
büyük yatırımlar yapıyor, biliyoruz, görüyoruz, takip ediyoruz.
Doğrusuna doğru diyoruz, yanlışına yanlış
diyoruz.
Bakın, Savunma Sanayiinin
yaptırdığı gemiler geç kalınmış bir projedir
ama tebrik ediyorum sizi, burada yapılması doğru bir
karardır. Fakat, buradaki yanlışlık şudur: 4 tane, 5 tane
tersane seçilmiştir, o 4-5 tane tersaneye onar tane, beşer tane gemi
verilmiştir. Sektör bu kadar sıkıntıdayken, tersaneciler
açlıktan ölürken bunların her birine birer tane gemi verme hâli,
sizin -bir senenizi, iki senenizi- tersanecileri desteklediğinizi
gösterir. Dolayısıyla, bunu yapmak çok zor değildir.
Ben inanıyorum ki, iyi niyetinizle bunu da bir not
olarak alacaksınız ve bu konudaki çalışmayı sizler
yapacaksınız diyor, bütçenin hayırlara vesile olmasını
diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Torlak.
Şimdi, söz sırası Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamanda.
Buyurun Sayın Halaman. (MHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA ALİ HALAMAN (Adana) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Karayolları Genel
Müdürlüğü 2014 yılı bütçesi üzerinde söz aldım. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına Türk milletini
saygıyla selamlıyorum.
Karayolları Genel Müdürlüğü elli
altmış yıldır yol konusunda uzman bir kuruluş. Ülkenin
ekonomik, kültürel, sosyal değerlerinin ve onun güçlenmesi için elli
altmış senedir katkıda bulunmuş bir kurum. Üretimin, ekonominin
gelişmesine, her zaman katkı sağlamış ama son
zamanlarda Ulaştırma Bakanlığı kendisine
bağlı bu kurum ve kuruluşları satmayı düşündü, en
önce TELEKOMu sattı. TELEKOMdan sonra Devlet Demiryollarını, dolayısıyla
postane, PTTyi özelleştirme kapsamına alıp beş yıl
içerisinde devletin ve kamunun alım ve satım işlerini taşeron
firmalara yaptırmak için kanun çıkarttı. Bu kurumlarda
çalışan mühendislerin, memurların, personelin bütün özlük
haklarını zayi etti.
Şimdi, Karayolları uzun dönemdir ülkenin ulaşım
noktasında emek verirken, geçmiş iktidarların yapmış
olduğu otoban yolları geçenlerde yirmi beş otuz
yıllığına kiraya vermek, satmak gibi bir işlem ortaya koydu.
Kamuoyunun baskısı dolayısıyla, Karayollarında
çalışan insanların, bürokratların itirazıyla geri
durdurdular ama satmanın olgunlaşmasını bekliyorlar.
Sayın milletvekilleri, ben, Karayollarının
bütçedeki yerini anlatırken genelde seçim bölgemiz olan Adana üzerinden
anlatmak istiyorum.
Şimdi, geçmiş bütçe görüşmelerinde, 2014
bütçe kanunları içinde de Adana ve ilçelerinin durumuna
baktığımızda yapılması gereken, yani geçmişten
farklı bir yol yok.
Şimdi, on yıllık iktidar süresinin
içerisine baktığımızda, yol ve kara yolları konusunda,
viraj düzeltme var, mevcut yolların ortasından beyaz bir çizik çekip
Biz duble yol yaptık. deme var.
Şimdi, bugünkü iktidar, Sayın Başbakan,
sayın bakanlarımız Adanaya geldiklerinde Biz Adanaya
hızlı tren yaptıracağız. diyorlardı.
Hızlı tren mi yaptırdılar? Bunun yerine,
Adananın Şakirpaşa
Havaalanını başka bir ile götürdüler.
Şimdi, Adananın merkezinde Adananın
tarihiyle bütünleşen 30 binlik 5 Ocak Stadyumu var, Bu stadyumu ortadan
kaldıracağız, biz buraya kentsel dönüşüm veya bina
yaptıracağız, bu stadyumu da başka yere götüreceğiz.
diyor. Ya, başka yerin yolunu mu yaptın da götüreceksin?
Şimdi, 57nci Hükûmet dönemi, geçmiş dönemle
ilgili bir şeyi anlatacağım. Adana, Pozantı, Niğde
tünelleri var; bunların hepsinin projesi 57nci Hükûmet döneminde
yapıldı, ihaleye verildi, yapılma aşamasındayken bizim
Hükûmet düştü. Yani Niğde-Pozantı otobanı,
dolayısıyla Adana yolları 57nci Hükûmet döneminde
yapıldı, açılışını AKP hükûmeti
yapmış oldu.
Şimdi, Adananın, başlangıcından
bitimine kadar 150 kilometre otobanı var. Ben şimdi on
yıllık AKP iktidarına şöyle bir sorsam: Sen yeni bir otoban
yaptırdın mı Veya mevcut olan otobanları uzattın
mı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hayır, ben cevap vereyim
onlar adına.
ALİ HALAMAN (Devamla) Şimdi, bak, Adana
Sarıçam içinden geçen yolu biz yaptırdık, İmamoğlunun
içinden geçen yolu biz yaptırdık, çevre yollarını çelik
asfalt biz döktürdük.
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Otobanı da kendileri
yaptırmadı!
ALİ HALAMAN (Devamla) MHP döneminde
yapıldı bunlar.
Şimdi, Fekenin Ormancık, Mansurlu yolunu biz
yaptırdık. Ceyhanın giriş yolunu, köprüsünü biz
yaptırdık, MHP dönemi yaptırdı.
Şimdi, MHP bunları kısa sürede yaparken,
bu iktidar on on iki yıllık dönemde,
Dörtyol-Karataş-Yumurtalık-Mersin deniz kenarı sahil yolu
bütçede olmasına rağmen, yatırım kalemlerinin içinde
olmasına rağmen çivi mi çaktı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onların pazarlaması
iyi, başka bir şey yok, gerisi boş!
ALİ HALAMAN (Devamla) Ulaştırma
Bakanlığı, şehirlerde ve kasabalarda yolları BELDESe
teslim etti; köy yollarını, grup yollarını KÖYDESe teslim
etti. KÖYDES ile BELDES özel idarenin inisiyatifinde muhtarlara şahsi para
verilerek yani Sen al şunu, kendi yolunu yap. diyerek yapılan ve
bunlara teslim edilen bir Ulaştırma Bakanlığı oldu.
Şimdi, bundan dolayı nereye gidersen git,
nereye bakarsan bak, kazaların sebebi işin özünde yolların bozuk
olmasından kaynaklanıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Daha da artmış.
ALİ HALAMAN (Devamla) Ben bundan on beş yirmi
gün önce kalkıp buradan Adanaya gidiyorum. Yani, Adana-Ankara
arasına baktığımda yol kenarlarında kaçak mazot satan
istasyondan başka, yolların ortasında bir tane greyder bekliyor,
bir tane pikap bekliyor, greyderin başında beş tane işçi
var. Ya onarım ya tamir. Trafik işaretleriyle sürekli, tamirat var,
Ya şuradan git, ya buradan git. diyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Para kazanıyorlar
işte. Nasıl ihale alacaklar?
ALİ HALAMAN (Devamla) Şimdi, bir de bizim
Kozan ilçesi var. Şimdi, Kozanın Mansurlu-İskenderun
dediğimiz bir yolu var, 90 kilometre. 57nci Hükûmet döneminde -bu,
Kayserinin alt tarafında, orada bol maden çıkar, bu madenler İskenderun
Demir ve Çelike satılır- bu yolun yapımıyla ilgili
ihalesini yaptırdık, bak. İhalesini
yaptırdığımızda 20-25 kilometresini yani böyle otoban
yol gibi yaptırdık, taşıma, kamyoncular bunun üzerinden
İskenderuna yük çekiyorlardı. Şimdi, biz, parti olarak 2002de
düştük yani barajın altında kaldık, AKP iktidar oldu. Bu 90
kilometre yoldan 5 kilometre yol mu yaptınız ya?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya bırak 90 kilometre yolu,
12 kilometrelik Sapanca yolunu beş senede yapamadılar.
ALİ HALAMAN (Devamla) Şimdi, biz bu
yolların bütün bedellerini ödettirdik, bedellerini yani kamu bedellerini.
Şimdi, bunun üzerindeki yol
yapılmadığı için kamyoncular da düştü, yol da
düşmüş oldu. Adananın akarsularını,
ırmaklarını HES adına verdiniz. Bunların yolunu
yapmakla uğraşırken halkın, kamyoncunun, nakliyecinin
yollarını niye yapmıyorsunuz? HESlerin yolunu yapmayı
düşünüyorsunuz, bu garip kamyoncunun işini niye yapmıyorsunuz
kardeşim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kamyoncu gariban. 10 numara
yağ yakıyor kamyoncu, ne işi var onunla?
ALİ HALAMAN (Devamla) Şimdi, ben şöyle
söylesem
Ulaştırma Bakanlığı şöyle söylese: Hiç
kimsenin nokta kadar katkısı yok, ben Karadeniz Samsundan Adanaya
direkt bir yol yaptım. Diyebilir mi?
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Eğri de yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mümkün değil. Sorsana, yeni
bir ile demir yolu hattı çekmişler mi?
ALİ HALAMAN (Devamla) Yani, 60-70 milyar dolar
cari açığı olan, üretimi olmayan ve kara yolları üzerinde
seyir hâlinde olan o ithal kamyonlar, o Mercedesler; Almanların malı,
Fransızların malı, İsveçlerin malı, üzerinde ithal
malları taşıyanlar, bu kamyonların üzerinden vergi
alacağım, evrak alacağım diyerek bu kadar çok
kısıntıya sokmanın ne anlamı var?
Dolayısıyla
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) Yolların kralı.
Tarihe geçecek.
ALİ HALAMAN (Devamla) Ben hepinize saygı,
sevgi sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
AHMET YENİ (Samsun) Tarihe geçecek, tarihe.
ALİ HALAMAN (Devamla) Gevezelik yapma. Gevezelik
yapma. Deve!
BAŞKAN Sayın Yeni, lütfen laf atmayın.
Sayın Yeni
ALİ HALAMAN (Devamla) Develik yapma!
BAŞKAN Sayın Halaman, teşekkür ederim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Duydun değil mi Ahmet
Yeni? Ne dediğini duydun değil mi? Rahatladın mı
şimdi?
ALİM IŞIK (Kütahya) Laf atma görevi var onun.
BAŞKAN Şimdi, konuşma sırası
Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycıda.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Rahatlamışsındır!
OKTAY VURAL (İzmir) Bankacılık
yapmış arkadaş daha önceden!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Git eve, rahat yat bu
akşam!
ALİM IŞIK (Kütahya) On bir yıldır
aynı kitaplarla geliyorsun, bir adım ilerleme yok.
OKTAY VURAL (İzmir) Bankacıymış
bankacı, arkadaş bankacı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmet Yeni, son dönemin bu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır.
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Çalışma hayatıyla ilgili çözüm bekleyen
birçok sorun bulunmaktadır. Ancak, her geçen gün daha da
yaygınlaşan taşeron işçilik, çalışma
hayatının en temel sorunu hâline gelmiştir. İnsan onuruna
yaraşır, düzgün işlerin sunulması esas olması gerekirken evrensel
normlardan uzak kalınarak kâr mantığıyla fazla
çalıştırılan, ancak karşılığı
ödenmeyen, bir nevi kölelik sistemini andıran taşeronlaşma kabul
edilemez bir durumdur. Türkiyede 1 milyondan fazla işçi alt işveren
yani taşeron işçi statüsünde çalışmaktadır. Bunun
yaklaşık 600 bini kamu kurumlarında çalıştırılmaktadır.
Taşeron işçilerin yıllık ücretli izni yok, fazla mesai ücreti
yok, döner sermayesi yok, ek ödemesi yok, banka promosyonu yok, kıdem
tazminatı yok, iş güvencesi yok, iş garantisi yok, örgütlenme
hakkı yok, sendikal hakları yok. Üstüne üstlük, taşeron
işçiler aşağılanmakta, taşeron işçiler
küçümsenmekte, taşeron işçiler ezilmektedir. AKP Hükûmetine
soruyorum: Bu uygulamanın hangi kitapta yeri vardır? Bu
yapılanlar insanlığa sığar mı? Nerede
insanlık, nerede insan hakları? Hangi çağda yaşıyoruz?
Taşeron işçilerin kendine inancı kalmamıştır,
kendilerine olan saygılarını yitirmişlerdir, anlayın
artık. Taşeron işçiler köle muamelesinden bıktı.
Taşeron işçilerin her geçen gün artan sorunları artık
çözüme kavuşturulmalı, çalışma şartları ve
ücretleri acilen iyileştirilmelidir. Taşeron işçiler
yıllarca çalışmalarına rağmen maaşları
genelde asgari ücret düzeyinde kalmaktadır. Ayrıca,
maaşları düzenli verilmemekte, hakları gasbedilmektedir.
Bakınız, Sayıştay, Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Denetim Raporunda ne diyor:
Taşeron işçilerin ücretleri gecikmeli ödeniyor. Sözleşme
gereği ödenmesi gereken yemek, yol ve benzeri nitelikteki ödemeler ya hiç
ödenmiyor ya da eksik ödeniyor. AKP Hükûmeti de sözleşmedeki cezaları
uygulamıyor yani bu sömürüye, bu soyguna göz yumuyor. Zaten taşeronlaşmayı
her alana sokan AKP zihniyetidir, taşeron işçilerin emeğini
sömüren AKP Hükûmetidir, ekmeğini çalan AKP Hükûmetidir, taşeron
işçilerin hakkını gasbeden AKP Hükûmetidir, taşeron
işçilerini süründüren AKP Hükûmetidir. Taşeron işçiler tazminata
hak kazanmasın diye işten çıkmış gibi gösterilip bir iki
gün sonra tekrar işe alınmış gibi gösterilmektedir. Bu
muvazaalı yöntemle yıllarca çalışan işçinin tek
kuruş kıdem tazminatı birikmemektedir. AKP Hükûmeti, Sayın
Bakan bunu bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Çünkü bu muvazaayı ve bu hileyi
yapan kendileridir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı şimdi
kalkmış taşeron işçiler konusunda kamunun yanlış
politika izlediğini söylüyor. Hayrola Sayın Bakan? Kamuyu kim
yönetiyor? On bir yıldır yan gelip yattınız, şimdi
yaptığınız zulmü itiraf ediyor, AKP Hükûmetinin
yanlış politika izlediğini söylüyorsunuz. Ama bu işte bir
tuhaflık var. Bu insaf yoksunu, merhamet fukarası AKP Hükûmetine ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına bir hâller oldu. Birden
işçileri düşünür oldular. Taşeron işçilere haklar verilmesinden
bahsediyorlar. Ne oldu acaba, başlarına taş mı düştü?
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) Seçim var, seçim.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Evet, Hükûmetin
başına taş değil ama yargı kararları düştü.
Mahkeme Karayollarında çalışan taşeron işçilerinin
Karayollarının asli işçisi olduğu hükmüne
varmıştır. Yargıtay da bu kararı
onaylamıştır.
OKTAY VURAL (İzmir) Ama uygulamıyorlar.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Ayrıca, diğer pek
çok kamu kurumundaki taşeron işçiler için de benzer kararlar
verilmiştir. Hâlen 9 bin civarında taşeron işçisi
açtığı davayı kazanmıştır, gerisi de
geliyor.
Tabii, AKP Hükûmetinin paçası tutuştu.
Şimdiden 2,5 milyar lirayı aşan tazminatlar daha da büyük
boyutlara ulaşacak. Kara vicdanlı AKP zihniyetinin birdenbire
taşeron işçilerin haklarını akıl etmesinin, bu
uygulamanın yanlışlığından söz etmesinin nedeni
budur. AKP yandaş medyanın da desteğiyle bu sorunu
çözüyormuş izlenimi verme peşindedir. Bu konudaki gerçek niyeti asla
işçinin hakkını vermek değildir. Taşeron işçilere
bir şeyler veriyormuş gibi yaparak işçilerin kıdem
tazminatının üstüne yatmaya, yargı kararlarını sümen
altı etmeye ve yeni davalar açılmasını engellemeye
çalışan AKP bununla ilgili düşüncelerini de halka müjde diye
duyurmaktadır.
Kamuoyunu oyalama konusunda da Çalışma
Bakanına görev verilmiş. Sayın Bakan da bu görevini iyi
yapıyor. Aylardır hep aynı nakaratları söylüyor, hep son
bir toplantı daha diyor. Ortada bir taslak metin dahi yok.
Çalışma Bakanının şu sözlerine bir bakın:
Taşeron işçi sorununu çözmeye çalışırken
karşımıza mahkeme kararları çıkıyor, bir orta
yolla bunu çözmemiz gerekir. diyor. Sayın Bakan, kendinizi
akıllı, taşeron işçilerini saf ve ahmak yerine
koymayın. Neyin orta yolu? Ortada yargı kararları vardır;
bunun orta yolu, yan yolu, tali yolu yoktur. Siz hak nedir bilmez misiniz, siz
hukuk nedir bilmez misiniz, siz yargı kararları nedir bilmez misiniz?
Mahkeme kararlarını neden uygulamıyorsunuz? Eğer Türkiye
Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğunu kabul ediyorsanız sizin
yapacağınız tek iş yargı kararlarını uygulamaktır.
Taşeron işçilerin kıdem tazminatı haklarına halel
getirmeden onları kadroya atamanız gerekmektedir.
Şimdi de duyuyoruz ki davaları
kazanmış taşeron işçileri oyuna getirilmek istenmektedir.
Tazminat alacaklarından vazgeçme koşuluyla kadroya alınmaları
için dilekçe vermeleri istenmektedir. Taşeron işçileri bu oyuna
gelmemeli, bu tuzağa düşmemelidir, dava yoluyla
kazandıkları haklarından vazgeçmemelidir. Yargı
kararlarının uygulanmaması suçtur. Davayı
kazanmış işçilerin hâlen taşeron işçisi olarak
çalıştırılması suçtur. AKP Hükûmeti iki
yıldır yargı kararlarını çiğnemekte, açıkça
suç işlemektedir. Taşeron işçilerin hakları derhâl
verilmeli ve kadroya alınmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisinin devletin asli ve sürekli
hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçilere kadro
verilmesini öngören kanun teklifi maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine alınmamaktadır. Anlaşılan o ki taşeron
işçilere kadro gelmesi için AKPnin gitmesi lazım.
Değerli milletvekilleri, asgari ücret bugün
milyonlarca kişinin tek gelir kaynağıdır. Asgari ücretli
geçinemiyor, taşeron işçiler geçinemiyor, aldıkları parayla
nasıl geçinsinler ki? Her yıl arttırılan dolaylı
vergilerle ve yapılan zamlarla çalışanlara zulüm yapan AKPnin
asgari ücrete öngördüğü zamma bakın, günlük sadece yarım simit
parası. AKP zihniyeti asgari ücretlileri çağdaş köleler olarak
görmektedir. Bugünkü asgari ücret sefalet ücretidir. Asgari ücret,
çalışanlara ailesiyle birlikte insanlık onuruna uygun bir yaşayış
sağlayabilecek düzeyde olmalıdır. Asgari ücret işçinin
emeğinin karşılığı olmalıdır, asgari
ücretten vergi alınmamalıdır, asgari ücret mutlaka açlık
sınırının üzerinde olmalıdır. Asgari ücretliler,
taşeron işçileri, ücretli çalışanlar şiddetli geçim
sıkıntısı nedeniyle borç batağına girmiştir.
Merkez Bankası raporlarına göre, tüketici kredisi kullananların
yüzde 50,8i ücretli çalışanlar olup tüketici kredisi
miktarının yüzde 55,6sı bunlara aittir. Yine, tüketici kredisi
kullananların yüzde 33ünü 1.000 lira ve altında geliri bulunanlar
oluşturmaktadır. AKP Hükûmetinin asgari ücretlileri, memurları,
işçileri, emeklileri, dar ve sabit gelirlileri nasıl borçlu hâle
getirdiğini, nasıl süründürdüğünü bu rakamlar göstermektedir.
Emeklilerimizin de yıllarca hizmet verdikten sonra
geçim kaygısı duymadan, onuruna yaraşır bir hayat sürmesini
temin etmek devletin önemli ve öncelikli görevlerinden biridir ancak
emeklilerin tamamına yakını açlık
sınırının altında aylık almaktadır. Emeklilerin
enflasyona ezdirilmediği söylense de halkın gerçek enflasyonunu
yansıtan gıda, kira, ulaşım, su, elektrik ve gaz gibi
kalemler açısından değerlendirme
yapıldığında durumun söylendiği gibi
olmadığı anlaşılacaktır. TÜİK neden asgari
geçim endeksini hesaplamıyor? Memur emekli aylıklarının
artışı toplu sözleşmeyle memur maaşlarında
yapılan artışa göre belirlenmektedir. 2014 yılında
memur taban aylığında brüt 175 lira artış
öngörülmüştür. Bu durumda, memur emekli aylığında,
aylık bağlama oranına göre değişik olmak üzere
yıllık ortalama 140 lira civarında artış söz konusu olacaktır.
SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının
ise 2014 yılı Ocak ve Temmuz aylarında, sırasıyla,
yüzde 2,85 ve yüzde 2,36 oranında artırılması
öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere, Hükûmet, memur emeklilerine
yaklaşık yüzde 11 zam verirken, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarında
hedeflenen enflasyon oranında yüzde 5,3 artış öngörmektedir.
AKP Hükûmeti, emeklilere maaş artışı
yerine harçlık vermektedir, harçlık verirken de emekliler
arasında ayrımcılık yapmaktadır. Bu çifte standarda,
bu ikili uygulamaya son verilmeli ve emeklilere bir bütün olarak
bakılmalıdır.
Emekliler, banka promosyonu alabilmek için yedi
yıldır mücadele vermektedir ancak AKP Hükûmeti bunu bile
becerememiştir. Emekliler üvey evlat muamelesi görmektedir.
Sayın Bakan, SGK, yıllık 120 katrilyon
lirayı aşan emekli aylıkları ödüyor. Bu ödemeleri yapan
bankalardan emeklilere neden promosyon alınamıyor?
AKP Hükûmeti, emeklileri sürekli hayal
kırıklığına uğratmıştır. Emekliler
arasındaki maaş adaletsizliğini gidereceğini vadetmesine
karşın yerine getirmemiştir. İntibak düzenlemesi olarak
takdim edilen kanunla sadece 2000 öncesi SSK emeklileri için kısmi
iyileştirme yapılmıştır. 2000 ve sonrası emekli
olanların aylıklarındaki eşitsizlik görmezden
gelinmiştir. BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate
alınmamıştır. Emeklilere boş yere yalan söylemeyin, bu
şekilde ancak kendinizi kandırabilirsiniz.
Kamu Denetçiliği Kurumu dahi 2000 sonrası
emekliler için intibak yapılması gerektiği konusunda tavsiye
kararı almıştır ancak Hükûmet bunu da kabul
etmemiştir. Emekli aylıklarını yüksek gören AKP
Hükûmetinden zaten başka ne beklenir! Emekli aylıklarındaki
refah payını yüzde 100den yüzde 30a düşüren,
2008 yılından sonraki hizmetler için bugünkü aylıkların
yarısı kadar emekli aylığı bağlanmasını
içeren kanunu çıkaran AKP Hükûmetidir. Bu kanunla yapılan
düzenlemeden dolayı, 2008 yılından sonraki hizmetler için
eskisine nazaran çok düşük emekli aylığı
bağlanmaktadır. Bu nedenle, eski ve yeni emeklilerin aylıkları
arasındaki fark her geçen yıl artmakta olup giderek uçurum
oluşacağı açıktır. Dolayısıyla, emekli
aylıkları arasındaki eşitsizliğin
daniskasını AKP Hükûmeti yapmıştır.
AKP
Hükûmeti, emeklinin aldığı aylıkla nasıl
geçinebileceğini hiç düşünmemektedir, umurunda bile değildir.
Emeklilerimizi yoksulluğa mahkûm etmiş, bir torba kömüre, bir paket
makarnaya muhtaç hâle getirmiştir.
Türkiye
İşçi Emeklileri Derneğinin 47 ilde 4.362 emekli üzerinde
yaptığı araştırmaya göre Mutlu bir hayat
sürdürebildiğinize inanıyor musunuz? sorusuna emeklilerin yüzde
95,6sı Hayır. cevabını vermiştir. İşsiz
çocuğu olan emeklilerin oranı yüzde 60,5
çıkmıştır. Emeklinin aldığı aylık
kendine yetmezken bir de işsiz çocuğuna bakmakla karşı karşıya
kalmıştır.
Emekli
aldığı aylıkla geçinememektedir; birçoğu borç
batağına girmiş, şiddetli geçim
sıkıntısı çekmektedir. Emekliye güya sağlık
harcamaları ücretsiz deniyor ama emekli daha ilacını almadan
hapı yutmaktadır. Muayene parası, fark ücreti, katılma
payı, reçete parası, kutu parası, ilaç fark parası diyerek
yapılan kesintilerle emeklimizin maaşı kuşa çevrilmektedir.
Bir
de çalışan emekli esnafa Niye çalışıyorsun? diye
borç çıkarılmakta, emekli aylığından prim
kesilmektedir. Sayın Başbakan ve bakanlar Emekli
aylıklarını şöyle artırdık, böyle
artırdık. derken de yapılan bu kesintileri hiç hesaba
katmamaktadır. Ondan sonra Enflasyona ezdirmedik. Masalları, AKP
zihniyetinin masalı bile zamlı anlattığını
göstermektedir.
Emeklilerin
aylıkları geçimlerini sağlayabileceği düzeyde
artırılmalı, sağlık hizmetlerinde alınan
bazı katılma payları ve emekli aylığından
yapılan prim kesintileri kaldırılmalıdır.
AKP
Hükûmeti emekli esnaf ve sanatkâra zulüm yapmaktadır. Sen emekli
oldun, niye çalışıyorsun? ya da İş yerini niye
kapatmadın? diye esnafın emekli maaşının yüzde 15ine
el koymaktadır. İş yeri açan, katma değer yaratan, gençlere
iş imkânı sunan esnaf, ödüllendirilmesi gerekirken
cezalandırılmaktadır. Emekli esnafımız isyan ediyor
ama AKP Hükûmetinin umurunda bile değil. Emekli esnafımız on
yıla varan birikmiş borçları nasıl ödeyeceklerini kara kara
düşünüyor.
Bakın, bir taksici arkadaşımız diyor
ki: Bir trafik cezasında bizi on beş günde bulan Hükûmet
yıllardır neredeydi? Yıllar sonra kalkmış bize
Emekliyken çalışmışsın. diye ödeyemeyeceğimiz
tutarda borç çıkarıyor. Bizi
çalıştığımız için cezalandırıyor.
Sayın Bakan, işverenlerin, özel hastane
patronlarının borçlarını siliyorsunuz da emekli esnafa niye
borç çıkarıyorsunuz? Neden esnafın ümüğüne çöküyorsunuz?
Sizin adaletiniz bu mudur? Milliyetçi Hareket Partisi olarak esnaf ve sanatkârın
emekli aylığından sosyal güvenlik destek primi kesilmesi
uygulamasının kaldırılmasını ve
çıkarılmış borçların da silinmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, devlet herkes için
eşit hak ve yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamakla
yükümlüdür. Ancak, bugün birçok vatandaşımız mağduriyet
yaşamaktadır. Emeklilikte yaşa takılan, emeklilikte prim
gün sayısına takılan ve emeklilik için staj ve
çıraklık süresini saydıramayan, dolayısıyla
emeklilikte AKPye takılan milyonlarca vatandaşımız
eşitlik ve adalet beklemektedir. İşe girdiği tarihte tabi
olduğu mevzuata göre emeklilik için gereken sigortalılık süresi
ve prim ödeme gün sayılarını tamamlayan, emeklilikte yaşa
takılanlar haklarını aramakta, mağduriyetlerinin
giderilmesini istemektedir. Bir haksızlığın
giderilmemesinin, kazanılmış hakların verilmemesinin hiçbir
haklı gerekçesi olamaz. Emeklilikte yaşa takılan
arkadaşlarımız yine seslerini duyurmaya çalışıyor.
Ey Hükûmet! Artık yeter. Bu kadar taş kalpli olmayın.
Emeklilikte yaşa takılanların sesini duyun ve artık
oyalamayı, kandırmayı bırakın.
Yine, emeklilik için gereken sigortalılık
süresi ve yaş şartını tamamlayan ancak prim gün
sayısını dolduramayan ve doldurma imkânı da bulunmayan
vatandaşlarımız borçlanma imkânı verilmesini istemektedir.
Diğer taraftan, çırak veya stajyer olarak çalışılan
sürelerle ilgili hakların sadece kısa vadeli sigorta konuları
ile sınırlı tutulması eşitsizliğe ve
dolayısıyla mağduriyete neden olmaktadır. Mevcut uygulamada
doğum, askerlik, aylıksız izin gibi bazıları hiçbir
çalışma ya da sigortalılık olmaksızın geçen
süreler borçlanılabilirken fiilen bir çalışmaya ve
sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj süresinin
hizmetten sayılmaması Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır. Dolayısıyla, emeklilikte yaşı
bekleyen, emeklilik için prim gün sayısı yetmeyen, emeklilik için
staj ve çıraklık süreleri hizmetten sayılmayan
vatandaşlarımızın yaşadığı
mağduriyetleri giderecek düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, kamuda aynı yerlerde
aynı işi yapmalarına rağmen statüleri nedeniyle
çalışanlar arasında idari, mali ve sosyal haklar yönünden birçok
farklılık bulunmaktadır. Biliyorsunuz, temmuz ayında torba
kanunla sözleşmeliler ve vekil Kur'an kursu öğreticileri memur
kadrolarına alınmıştır. Ancak AKP zihniyeti bu kanunla
yine en iyi bildiği şeyi, haksızlığı,
ayrımcılığı, eşitsizliği ve
adaletsizliği yapmış ve bazı kamu
çalışanlarını mağdur etmiştir. Bu kanunla vekil
ebe hemşireler, aile sağlığı
çalışanları hayal kırıklığına
uğratılmıştır. Vekil imamların ve vekil
müezzinlerin sevinci kursağında
bırakılmıştır. Rehber ve usta öğreticiler ile
ücretli öğretmenler görmezden gelinmiştir. Başta belediyelerde
işçi kadrolarında çalıştırılan mimar, mühendis ve
teknikerler ile üniversite mezunlarının memur olabilme umutları
boşa çıkarılmıştır. 4/C mağdurları yine
boynu bükük bırakılmıştır. Bazı mali ve sosyal
haklardan mahrum çalıştırılan 4/Cli personelin
maaşları emsallerine göre son derece düşüktür. Kamuda
çalışanlar arasında en kısıtlı haklara sahip olan
4/Clilere AKP zihniyeti âdeta düşman gözüyle bakmaktadır. Geçici ve
mevsimlik işçiler yine göz ardı edilmiştir. Başta
şeker ve çay fabrikalarında olmak üzere yıllardır geçici
veya mevsimlik işçi olarak çalışanlar kadroya
alınmamıştır.
Bütçelerin hayırlara vesile olmasını
diliyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Kalaycı.
Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurun Sayın Korkmaz, süreniz on yedi
dakikadır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum ve sözlerimin başında 2014 yılı
bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum.
Konuşmama geçmeden önce bir hususu sizlerle paylaşmak
istiyorum, kıymetli Meclisimizle. Meclis İdare Amiri Sayın Salim
Uslu Beyin burada olmasını da memnuniyetle
karşıladım. Benimle ilgili bir tweet atmış,
arkadaşlar. Bütçenin, liderlerin konuşmuş olduğu ilk gün
söz hakkımı Sayın Mustafa Balbaya devretmiş olmamdan
dolayı -hakikaten bu nezaketi alkışlamak yerine- beni âdeta
eleştiren ve kendi seçmenimiz önünde zor duruma düşürmeye
çalışan -kendince- bir tweet atmış.
OKTAY VURAL (İzmir) Fitne.
ALİM IŞIK (Kütahya) Fitne yapmış.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Kim bu Salim Uslu? Bu,
Salim Uslu arkadaşımız Meclis İdare Amiri yani burada bir
sıkıntı olduğu zaman
ağırbaşlılığıyla, nezaketiyle olaylara el
koyup herkesi sükûnete davet edecek adam.
Efendim, Milliyetçi Hareket Partisinin tavrını
aslında bütün Meclis burada anladı ama Sayın Uslu ben size bir
kez daha özel olarak anlatayım, burada galiba bir anlama
sıkıntınız var, özel olarak anlatayım ben size.
Adalet ve Kalkınma Partisi ve BDPnin sözde
Kürdistanı kurma girişimine karşı Milliyetçi Hareket
Partisi Artık, bu, sözün bittiği yerdir. anlamında ilk gün
konuşmama kararı aldı ve ben de bu konuşmama kararına
istinaden konuşmadım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Aleyhte olduğu için.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bu konuşma
hakkımı da dört yıl dokuz ay özgürlüğünden mahrum
edilmiş -hukuksuz bir yere-
RECEP ÖZEL (Isparta) Nereden biliyorsun hukuksuz
olduğunu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla)
ve bunun iki buçuk
yılı -senin gibi, benim gibi seçilmiş bir milletvekili olarak-
kendisine bu kürsüden söz hakkı verilmemiş Sayın Mustafa
Balbaya devrettim.
Devletin bütünlüğü, cumhuriyetin temel
kazanımları ve milletin birliği hususunda ortak paydası
olan, ister Adalet ve Kalkınma Partisinden ister Cumhuriyet Halk
Partisinden, hangi arkadaşımız olsa ben yine bu konuşma
hakkımı devrederim çünkü bu bir nezaket duruşudur. Sayın
Uslu
ALİM IŞIK (Kütahya) Anlamazlar, çeneni yorma,
anlamazlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Tabii, nezaket
duruşudur derken belki de hata ediyorum arkadaşlar, Sayın Salim
Usluyla nezaket kelimesini yan yana getiriyorum. Hâlbuki kendisi, Mecliste
aynen kendisi gibi seçilmiş bir milletvekiline saldırarak Meclis
kayıtlarına, Türk siyasi tarihine girmiş bir insandır. O
yüzden, belki de şöyle demem lazım, sözümü şöyle bağlamam
lazım: Sayın Uslu, sen kim nezaket kim!
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir giriş yapmak zorunda
kaldığım için gerçekten üzgünüm.
Tekrar saygıyla selamlıyorum ve Meclisin
mehabetine uygun bir biçimde, inşallah, Meclis idare amirlerine
kavuşmamızı niyaz ediyorum.
Eğri oturup doğru konuşalım
kıymetli arkadaşlar. Hazırladığınız bütçe
tasarısı AKP Hükûmetinin sesinin, nefesinin tükendiğinin ve
ringe havlu attığının ilanıdır.
Sattınız, savdınız, cumhuriyet hükûmetlerinin birikimini
âdeta bir mirasyedi gibi har vurup harman savurdunuz. Deniz tükenmiştir
beyler. Bu yüzden, bu bütçe ülkemizin ve milletimizin önünü açan, dertlere deva
olan bir bütçe değildir. Ağır bir mali disiplin bütçesiyle milletin
karşısına çıkıyorsunuz. Size ve çevrenize, yakın
çevrenize sevdanın yolları, millete kurşunlar.
Ülkeyi zenginleştiriyoruz, millî geliri
artırıyoruz. diyerek, milleti avutarak bugünlere geldiniz. Evet, bir
zenginlikten bahsetmek mümkünse olsa olsa yakın çevrenizde
oluşturduğunuz saadet zincirinden bahsedilebilir. Milletin
çoğunluğu soruyor değerli milletvekilleri: Madem ülke
zenginleşiyor, bahsettiğiniz bu zenginlik içerisinde bizim
payımız nerede? Bugüne kadar bu talepleri hep az sonra diye ertelediniz
ve çoğunluğu sizlere oy vermiş kitlelerin hakkını
vermediniz. Tertemiz oylarıyla sizleri iktidara taşıyan
işçinin, köylünün, emeklinin, esnafın ve diğer sosyal kesimlerin
hakkının üstüne âdeta bir çizik atarcasına inkâr ettiniz.
Vatandaşın mihnet ve sıkıntıları üzerine
inşa ettiğiniz siyasetiniz duvara dayanmıştır ve bu
acziniz bu bütçeyle gün yüzüne çıkmıştır.
Bütçenin bütün yükü dar gelirliler üzerindedir. Bütçe
rakamları söylüyor bunu, ben değil. Toplam tahminî gelir vergisi 107
milyar, çalışanlardan kesilecek gelir vergisi 67 milyar. Bunun
anlamı, toplam gelir vergisinin yüzde 63ü ücretli çalışanlardan
ve sabit gelirlilerden alınacak. Bugün, üretilen mal ve hizmetlerin yüzde
95i ülkemizin en zengini olan yüzde 5ine, yüzde 5i de nüfusun yüzde 95ini
oluşturan orta hâlli ve fakir kesimlere gidiyor. Nimeti
dağıtmada böyle. Peki, külfeti dağıtmada yani vergi
toplamada nasıl? Tam tersi. Fakir ve orta hâlli kesimlerden toplanan vergi
zenginlerden toplanan verginin katbekat üzerinde. Zengin ve fakir
arasındaki fark tam 8 kat. Ballı kaymak tabakasında
oturduğunuz için diğer tabakaları, aşağıdaki
tabakaları görmüyorsunuz değerli AKP milletvekilleri. İşte,
yarattığınız ekonomik mucizenin vatandaşın cebine
yansıması böyle.
Adımız Adalet ve Kalkınma Partisi
diyorsunuz ama refahı dağıtmaya gelince birden kurt adam hâline
dönüşüyorsunuz. İnsanlar soruyor: Nerede bu adalet? Milletin
sırtına binerek kendinizi taşıtıyorsunuz. Nerede bu
milletin iktidarı ve nerede onun iradesine saygı?
Türkiye bugün enflasyon oranına kıyasla
-bakın, tekrar ediyorum, enflasyon oranına kıyasla- en
pahalı faizi ödeyerek borçlanmaktadır. Ee borçlanmayıp ne
yapacaksınız? Mecbur. Çünkü ekonomik politikanızın ana
ekseninde borcu borç alarak kapatmak var. Bakalım nereye kadar idare
edeceksiniz. Milletin parasıyla içeride ve dışarıda yüksek
faizlerle borçlanarak hâlen daha faiz lobisini zengin etmeye devam ediyorsunuz.
Bizzat Başbakan söyledi bunları, ben değil Faiz lobisi bizim
zamanımızda 5 kat zengin oldu. diye. Canavarı büyüttünüz,
şimdi önüne ne atarsanız atın doymuyor. Bu söz sonrasında
ekonomi politikalarınız değişti mi? Hayır.
Aynısıyla devam. Bunun anlamı, faiz lobisini zengin etmeye devam
ediyoruz demek. Tüm cumhuriyet hükûmetlerinin gerçekleştirdiği
ortalama kalkınma hızını bile gerçekleştiremeyen, faiz
lobisine ve yabancı sermayeye beşer beşer, kendi insanına
çeyreği bile çok gören bir Hükûmet olarak tarihteki yerinizi
aldınız bile.
RECEP ÖZEL (Isparta) Bir de 1999-2002yi mukayese
etsene.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Rahmetli Erbakan
Hocanın mektep kaçaklarına dediği gibi Sizi gidi faizciler
sizi!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sen anlamazsın Recep
Bey, dinlemeyi de öğren biraz.
RECEP ÖZEL (Isparta) 99la 2002yi mukayese etsene bir,
onu mukayese etsene.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) O mukayeseye aklın
ermez Recep Bey.
RECEP ÖZEL (Isparta) Yapsana, yapsana, yapamazsın
işte, o mukayeseyi yapamazsın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Meclisi meşgul
etmeyelim, ben sana Ispartada ayrıca oturur izah ederim.
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin dönemde toplanan verginin
yüzde 87si faize gidiyordu ya.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Çalışma
hayatında oluşturduğunuz yandaş, sarı sendika ve
meslek kuruluşlarıyla da kitleleri bastırıyor ve
çalışan yerine sendika ağalarıyla anlaşıp gül
gibi geçinip gidiyorsunuz. Çalışanları bu sendikalara üye olmaya
zorlayan Hükûmet, uygulamalarıyla ve sarı sendikalarıyla efendim,
koruyor, kalkındırıyor. Onlar da Hükûmete diyet borcunu,
Hükûmetin zulüm politikalarına susarak, görmezlikten gelerek ödüyorlar,
Emret Başbakanım dizisini oynuyorlar.
Kasım kasım kasılan bir
Başbakanımız var. IMFye 5 milyar dolar, Mısıra 2
milyar dolar, hatta Kızılderililere bile 200 bin dolar verdik.
diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ya, bununla gurur duyman
lazım ya!
AHMET ARSLAN (Kars) 23 milyar borçlu
olacağına 5 milyar borç versin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sayın Başbakan,
ülkemizdeki
RECEP ÖZEL (Isparta) Sizin borçları biz ödedik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bakın, anlatacağım,
anlatacağım, bak sabredin.
BAŞKAN Karşılıklı
konuşmayın lütfen.
OKTAY VURAL (İzmir) Anlamadığı için
efendim, anlayamadığı için müdahale ediyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Sayın Başbakan,
ülkemizde 4 milyon üniversite öğrencisinin 400 binine yurt imkânı
sunuyorsun. Parayı siyasi hırsların için sağa sola
dağıtırken millete soruyor musun? Bir taraftan yurt yok,
diğer taraftan Kız erkek niye aynı yurtta kalıyor? diye
soruyorsun. Sen seçenek sundun da millet mi kabul etmedi? Bu
dağıttığın paralarla mesela yurt meselesini tamamen
çözebileceğini kimse sana söylemiyor mu? Senin şu
yaptığın, alın teriyle kazanan aile parasını
malum yerlerde, malum şahısların göbeğine para
yapıştıranlara benzemiyor mu?
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Bu ne biçim benzetme
ya, biraz seviyeni koru Sayın Vekilim! Seviyeli konuş kardeşim
ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bu para milletin
parası, millet muhtaç ama Sayın Başbakan milletin parasıyla
ulufe dağıtıyor.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Büyük
düşünüyoruz, sizin gibi küçük değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 2014 yılında memur maaşlarına sadece 123
lira zam yapılması kararlaştırılmıştır.
Son bir yılda ise sadece zorunlu harcamalardaki artış, dikkat
edin, 186,5 liradır.
Sayın Hükûmet, bütçeniz, bırakın refahtan
pay vermeyi, memur için mevcudu bile korumayı
başaramamıştır. Yani AKP yönetiminde geçen her yıl bir
öncekine rahmet okutmaktadır, çalışan, üreten insanlar her geçen
yılı özlemektedir.
Nüfusun, rakamlara attırdığınız
taklalara rağmen, yüzde 16,3ü sürekli yoksulluk içinde yaşıyor,
diğer yüzde 16sı da sınırda yani nüfusun üçte 1i yoksul.
Kaba bir hesaplama ile bu, 25 milyon insana tekabül ediyor. Yoksul diyorum,
belki bunun ne anlama geldiğini son zamanlarda unutmuş olabilirsiniz
ama Türkiyedeki hanelerin yüzde 62sinin 1.200 liranın altında bir
gelirle yaşadığını söylersem vahameti bir nebze
anlatmış olurum. 4 kişilik bir ailenin açlık
sınırı ayda 1.050 lira.
Başbakanın çok sevdiği simit
hesabından gidelim. 3 çocuk diyor Başbakan; anne, baba, 5
kişi. 3 öğün ve her öğün katıksız, sadece 1 simit ve 1
çay ile karnını doyurduğunu hesap edelim. Aylık
masrafı, evet arkadaşlar, 1.080 lira. Sayın Başbakan -dün
söylediği miktar- 800 lira asgari ücret var. diyor. Yani
Başbakanın burada farklı bir hesap çıkarması ya
rakamları bilmediğini ya da koskoca Meclisi aldatmaya yönelik bir
beyan olduğunu üzülerek burada belirtmek durumundayım.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Simit kaç lira,
simit? Hesapla.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Ben biliyorum, siz biliyor musunuz?
1,4 liraya çıktı simit.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ha, işte orada
da aynen onu yapacaksınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bakın, 1 lira da çay,
üzerine koyarsanız
BAŞKAN Sayın Hatip, siz lütfen Genel Kurula
hitap ediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Hâlâ nasıl bir
ekonomik mucizeden bahsedebilirsiniz
arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Kaç lira? 60
kuruş, hocan da söyledi ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Söyledik ya!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale
etmeyin hatibe.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Bu zenginlik kimin cebinde? Artık
kafanızı kumdan çıkarın. İşçi, köylü, memur,
emekli, esnaf aç. Kişi başına geliri 10 bin dolara çıkardık.
Sözü, yoksul kitleler için hiçbir şey ifade etmiyor. Söyledikçe devlete
düşman kazandırıyorsunuz. Bu ülkede kişi başına
10 bin doların görüldüğü hanelerdeki nüfusun oranı sadece yüzde
1,2.
Bu uyarıları dikkate alın arkadaşlar.
Hoşunuza gitmeyebilir ama Allah rızası için, söylediğimiz
her şey mi yanlış, yaptığımız her uyarı
mı kötü niyetli? Ağzınızı 2002 diye
açıyorsunuz, yapılanlara teşekkür etmenizden vazgeçtik ama bu
kadar inkârcı olmanın karşılığı, Türkçemizde
nedir hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
2002ye göre hanelerin yoksulluğunun, borcunun da
arttığını söylesenize. Sonra 2002de şöyle oldu,
2002de böyle oldu. Bugün övündüğünüz her şeyin temeli, 2002 öncesi
hükûmetin izlediği politikalarla atıldı. Hızlı Trende,
Marmarayda, bankacılık ve finans alanında alınan tedbirler
de vesaire, vesaire. Siz bırakın bunları idame ettirmeyi,
2002de devraldığınız tabloları
kötüleştirdiğinizi ve sürekli aç biilaç kesimler
yarattığını da söyleyin millete.
Değerli milletvekilleri, AKP, iktidara gelirken,
seçim öncesinde, millete verdiği birçok söz vardı, onların hemen
hemen tamamını unuttu. AKPnin şu anda bu sözleri niye
unuttuğuna dair millete verebileceği, söyleyebileceği hiçbir
mazereti yok. Tek başına iktidar, kaynak kullanımında,
kadroları belirlemede ve istediği yasaları çıkarmada hiçbir
engeli yok. Yapın öyleyse, eğer niyetiniz varsa, becerebiliyorsanız
yapın.
Unuttuğunuz sözlerinizden birisi de Adil ve
liyakate dayanan bir personel sistemi kuracağız. sözüdür. Bu, 2002
Acil Eylem Planınızda vardır. Bu sözünüze istinaden kamu
çalışanları AKPye büyük destek vermiştir. On bir yıl
sonunda gelinen nokta şudur: Tüm kamu görevlilerini kapsayan, hizmeti
odağına alan, adalet ve liyakat esaslarına dayanan bir reform
yapmayı becerememiştir. Devlet memurunu kendi siyasi emelleri
doğrultusunda kullanabilmek için memurluk kavramının içini
boşaltmış ve çeşitli adlar altında güvencesiz personel
istihdamına yönelmiştir. Bu yöntemle, çalışanların
geneline daha az ücret ödemenin ya da kendisine yakın olan insanlara daha
fazla ücret ödemenin yolunu açmıştır.
Kamuya personel alınması ya da
çıkarılması, tayin ve terfileri seçim kazanma ve iktidarı
sürdürme aracı olarak kullanılmıştır.
Çıkartılan personel kanunları objektif kriterlerle değil,
ıslah amaçlarıyla değil, yandaşları koruma, kollama ve
siyasi hedefler doğrultusunda yapılmıştır. Kamu
personeli bu yüzden mutsuzdur, gergindir ve yaptığı işten
asla tatmin duymamaktadır.
Sayın AKP milletvekilleri Her şey güllük
gülistanlık. diyorsunuz, inşallah öyle olsun, biz
yanılalım ama sosyal kesimlerin feryadı figanı âlemi
kaplamışken siz mi rüya âlemindesiniz, onlar mı kendilerine
yapılanları inkâr ediyorlar? Soruyorum: Çoluğunun çocuğunun
karnını doyurmaktan başka gayesi olmayan, Anasını da
alsın gitsin. dediğiniz çiftçimizin hepsi mi yalancı?
Ağlıyorlar. Borçtan dolayı insan içine çıkamaz hâle
geldik, gittikçe borçlanıyoruz. diyorlar. Bunlar sizlere oy verdi
değerli Hükûmet.
Hani vatandaşın derdiyle dertleniyor,
kimsesizlerin kimi oluyordunuz ya, evlatlarınıza koca koca gemi,
milletin evlatlarına kuş yemi! Memura 2014 için öngördüğünüz
zammı söyledim. Artık, zekât kabul eder hâle geldi memur. Görmüyor
musunuz? Emekli, gözü yaşlı, ay sonunu getiremiyor,
sılayırahimden vazgeçti, konu komşu ve akrabayı görmeyi
ahrete bıraktı; gözünün önünde türlü fedakârlıklarla
yetiştirdiği evladı işsiz konumunda. Önceden Evladım
oku, bir meslek sahibi ol. deniyor idi, şimdi o çocuk üniversite okuyor,
iş yok; master yapıyor, iş yok; doktora yapıyor, iş
yok. Kim çözecek bu meseleyi? Esnaf ar belasına dükkânını
açıyor, kapatıyor. Önümde çocuğum var, yarın
kızımı evlendireceğim, oğluma kız
isteyeceğim, konu komşu ne der? düşüncesiyle efendim,
dükkânını açıp kapatıyor.
Bu sosyal kesimler bu sıkıntı
içerisindeyken yapmış olduğunuz bu bütçe, milletin üzerine daha
çok yükler getirmektedir. Bu yüzden bu bütçeye hayır oyu
vereceğimizi bildiriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, böylelikle, Milliyetçi
Hareket Partisinin konuşmaları da sona ermiştir.
SALİM USLU (Çorum) Sayın Başkan, bir
sataşma oldu. Siz kim, nezaket kim? diyerek sataşma oldu.
BAŞKAN Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İki dakika.
Yeni sataşmalara neden olmayın lütfen.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
4.- Çorum Milletvekili Salim Uslunun, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmazın 506 sıra sayılı Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının dördüncü tur görüşmelerinde MHP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SALİM USLU (Çorum) Sayın Başkanım,
değerli vekiller; az önce konuşan sayın milletvekili
adımı da anarak bir kısım beyanlarda bulundu. Doğrusu,
ben böyle bir açıklamayı yapma fırsatı verdiğim için
bana teşekkür edeceğini zannediyordum. Ancak tam tersi, bize nezaket
dersi vermeye kalktı Sayın Korkmaz.
Evet, ben bir tweet attım. Burada yapılan
değiş tokuş işini herhâlde ülkücüler yemezler, bedel
ödemiş ülkücüler. dedim. (MHP sıralarından gürültüler)
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Sana ne! Sana ne!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sana ne be!
OKTAY VURAL (İzmir) Sen hangi hakla ülkücüler
üzerinden konuşma yapıyorsun! Sen kendini ne zannediyorsun! Fitneci!
ALİM IŞIK (Kütahya) Ayıp!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) İdare Amiri olarak bu
yakışıyor mu!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri
Sayın
milletvekilleri
OKTAY VURAL (İzmir) Ülkücülerin adını
ağzına alma. Haddini bil!
SALİM USLU (Devamla) Söylediğimde gene...
OKTAY VURAL (İzmir) Sen önce git verdiğin
sözü tut!
SALİM USLU (Devamla) Bir dakika
Bir dakika
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, niçin hatibe
saygı duymuyorsunuz?
SALİM USLU (Devamla) Bakın, Yusufiyeli
ülkücüler, bütün bu olanı biteni değerlendiriyorlar; bir.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen ne anlarsın
Yusufiyeli ülkücülerden! Sen ısrarla git PKKyla yaptığın
iş birliğini anlat!
ALİM IŞIK (Kütahya) Size PKK
yakışıyor!
BAŞKAN Sayın Vural
SALİM USLU (Devamla) İzin verirseniz
OKTAY VURAL (İzmir) Muhafazakâr değerleri
ayaklar altına aldınız!
BAŞKAN Bir izin verin de söylesin.
OKTAY VURAL (İzmir) Mütedeyyin insanları
fişlediniz! Yazıklar olsun size! Sen önce git onları Twittera
yaz!
SALİM USLU (Devamla) Niye bana ait olduğunu
anlatırım ben. Anlatırım. Fakat bir şey söyleyeyim
size, sizin söz hakkını verdiğiniz zata Nezaketen verdim.
diyorsanız
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kimsin be!
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Zat diyemezsiniz! Zat
diyemezsiniz! Milletvekili!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, müsaade edin
açıklamasını yapsın! Niçin izin vermiyorsunuz?
SALİM USLU (Devamla)
söz hakkını
verdiğiniz şahıs...
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Milletvekilinden
bahsediyorsunuz. Zat diyemezsin!
OKTAY VURAL (İzmir) Kurban kesen insanları
fişlediniz!
SALİM USLU (Devamla)
söz hakkını
verdiğiniz Sayın Balbay önce
OKTAY VURAL (İzmir) Sen kimsin be!
SALİM USLU (Devamla) İzin verirseniz
söyleyeyim, derdimi anlatayım.
OKTAY VURAL (İzmir) İzin vermiyorum!
BAŞKAN O konuşma iznini ben veririm
Sayın Vural.
SALİM USLU (Devamla) Nasıl izin
vermiyorsunuz! Siz kimsiniz, ülkücülük kim!
OKTAY VURAL (İzmir) Kurban kesen insanları
fişlediniz! Sen kimsin!
BAŞKAN Sayın Vural, konuşma iznini ben
veririm hatırlatmak isterim.
OKTAY VURAL (İzmir) BDPye verdiğin söz
haklarının hesabını ver!
SALİM USLU (Devamla) Söz hakkınızı
devrettiğiniz Sayın Balbay, bildiğiniz gibi, gazetesinde Genç
subaylar rahatsız. diyerek millî iradeye nezaketsizlik yapmış
ve bundan dolayı yargılanan birisidir. (CHP sıralarından
gürültüler)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Ne yapmış!
SALİM USLU (Devamla) Eğer nezaket dersi veriyorsanız
bana, önce kime nezaket gösterdiğinize dikkat edeceksiniz. (MHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) Sen haddini bileceksin! Sen
mütedeyyin insanları fişleyenlerle ilgili hesabı ver!
SALİM USLU (Devamla) Ayrıca, 12 Mart 2004te
çıkarılan bir yasayla hem solcu hem de ülkücülerin, yani 25 bin
kişinin memnu haklarının iade edilmesini sağlamış
birisiyim.
OKTAY VURAL (İzmir) BDPye verdiğin söz
hakkının sebebini söyle!
SALİM USLU (Devamla) O zaman siz yoktunuz bu
Mecliste.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir) Sen mütedeyyin insanları
fişlemiş bir iktidarın temsilcisisin. Sen önce git bunun
hesabını ver! Sarı sendikacı!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Otur yerine!
BAŞKAN Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Evet, sarı
sendikacısın sen!
BAŞKAN Duymuyorum ki hiçbir şey.
SALİM USLU (Çorum) Bakın, bu sarı
sendika dediğiniz sendikalar AK PARTİden önce de vardı, bundan
sonra da var olmaya devam edecek. (MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman da satıyordunuz,
bugün de satıyorsunuz işçiyi. Hep sattınız işçiyi,
hep!
OKTAY VURAL (İzmir) Ya, seni gidi, seni!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
sataşmada bulundu, düzeltmeme izin verin.
BAŞKAN Ben onu, Sayın Uslunun ne
söylediğini katiyen duymadım. Sayın Korkmaz, katiyen
duymadım ne söylediğini. Lütfen
(Gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ben duydum, herkes duydu.
OKTAY VURAL (İzmir) PKKyla oynaşacaksın,
sonra
BAŞKAN Yani izin vermediniz ki açıklama
yapmaya. Hatalı olabilir, yanlış bir şey yapmış
olabilir ama izin vermediniz ki açıklama yapmaya. Söz istiyorsunuz
şimdi üstüne bir de.
OKTAY VURAL (İzmir) Sizi gidi tezgâh altı
siyasetçiler! Bütün manevi değerlerimizi ters yüz ettiniz be!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Herkes
bulunduğu şekilde konuşur. Aynaya bakacak, ona göre
konuşacak. Kişi kendini nasıl biliyorsa öyle konuşur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Çünkü bu
tartışmayı kendi atmış olduğu tweet çıkardı
ve bunu yapan kişi, Meclisin İdare Amiri.
BAŞKAN Tamam, bunu söylediniz.
SALİM USLU (Çorum) İç Tüzükteki yetkimi
kullandım, İç Tüzükü açıp bakın.
BAŞKAN - Sayın Korkmaz, bunu söylediniz, uzun
uzun da söylediniz, sataşmaya neden verecek cümleler de sarf ettiniz,
Sayın Uslu da açıklama yapmak için kürsüye geldi ama açıklama
yapmaya fırsat vermediniz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Konuştu efendim, hep
konuştu.
BAŞKAN Kim ne duydu?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sataşma
yapmasaydı, kendisi bildiğini açıklasaydı. Elini kolunu
tutan mı vardı!
BAŞKAN Lütfen, rica ederim
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, benim bu
açıklamama müsaade edin, bir dakika.
BAŞKAN Ama ne söyledi de açıklayacaksınız?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Yapmış
olduğum yorumların gerçeğe aykırı olduğunu beyan
eden sözcükler sarf etti.
BAŞKAN Hayır, attığı tweetin
doğruluğunu söyledi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Müsaade edin efendim
BAŞKAN Ben bu tweeti attım. dedi
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, anladım ama
beni suçlayarak açıklama yaptı.
BAŞKAN Bir suçlama yapmadı ki
RECEP ÖZEL (Isparta) Seni suçlamadı ki ya,
açıklama getirdi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Açıklamalarıyla
benim tabanımı bana düşman eden açıklamalar yaptı.
BAŞKAN Şimdi, bir şey söyleyeceğim,
bakın, bunu güzellikle halledelim. Şimdi, siz burada bir konuşma
yaptınız Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet.
BAŞKAN O konuşmada atılan tweetin nelere
mal olduğunu açıkladınız, uzun uzun da
anlattınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet.
BAŞKAN Sayın Uslu da kalktı, buna cevap
vermek için söz istedi, sataşmadan çünkü adını da
anmıştınız; ben de ona söz verdim, geldi burada
konuştu fakat ne söylediğini kimse duymadı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Efendim, ben duydum,
arkadaşlarımız duydu.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara
bakın Sayın Başkan.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Biz duyduk efendim.
BAŞKAN O kadar çok gürültü oldu ki bunun üzerine
sizin tekrar sataşmadan söz almanızı hangi gerekçeye
oturtacağımı, bana bir yardımcı olun.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ülkücü harekete düşman
birilerinin ülkücüler üzerinden siyaset yapması hakarettir ve
dolayısıyla da ondan dolayı söz istiyoruz. Ülkücülere
düşman, milliyetçilere düşman bir zihniyetin ülkücüler üzerinden
siyaset yapması bize hakarettir.
BAŞKAN Böyle bir şey söylemedi yalnız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara
bakın Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, milliyetçi hareketin temsilcisi olarak, siyasi partisi olarak buna
cevap vereceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Hiç kimseyi duymuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Tutanaklara
bakın Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Korkmaz, bakın, şimdi,
lütfen sizden rica ediyorum, bana izin verin, ara da vermeyeceğim, şu
tutanaklara bir bakayım, okuyayım, size söz vereceğim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ülkücüler yemezler. dedi,
daha ne desin. Hatırlayacaksınız, dedi ki: Nevzat
Korkmazın bu tweetini ülkücüler yemezler. gibi bir tabir
kullandı. Öyle mi?
BAŞKAN Attım. dedi, Bunu söyledim. dedi.
(MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Direkt beni hedef
alıyor.
BAŞKAN Anlaşamıyoruz galiba. Bakın,
O tweeti attım. dedi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan,
arkasından da birçok koca koca laflar etti.
BAŞKAN Peki.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Efendim, Milliyetçi Hareket
Partisi, ülkücü ve milliyetçi hareketin siyasi temsilcisidir.
BAŞKAN Evet.
OKTAY VURAL (İzmir) Dolayısıyla,
sayın hatibin ülkücülüğü ve milliyetçiliği ayaklar altına
aldığını söyleyen bir siyasi hareketin temsilcisi olarak
ülkücüler üzerinden siyaset yapması grubumuza bir hakarettir.
BAŞKAN Ülkücü dedi mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Irkçılığı ayaklar altına alan bir siyaset,
kafatasçılığı ayaklar altına alan bir siyaset
OKTAY VURAL (İzmir) Böyle bir zihniyetin ülkücüler
üzerinden fitne oluşturması ve milletvekilimizin bu fitne üzerinden
eleştirilmesi karşısında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz istiyoruz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul ve
esas yok Sayın Başkan.
BAŞKAN Peki, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Nevzat Korkmaz
BAŞKAN - Bu yöntemi de hiç beğenmiyorum ama
yapılacak bir şey yok.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sen
beğensen ne olur, beğenmesen ne olur!
BAŞKAN Tekrarlanmaması konusunda da grup
başkan vekillerinden özellikle rica ediyorum bunu, özellikle. Bu yöntem
hiç doğru bir yöntem değil.
Buyurun.
5.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın,
Çorum Milletvekili Salim Uslunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce o tweetten bahsettim ki bu
konuşmamın, burada sizlerle paylaşmamın sebebi o tweettir
yani adama oturduğu yerde sataşmıyorlar. Sonra çıktı
bu tweet üzerine Yanlış anlaşıldım, belki
kastımı aştım. Nezaketsizlik yapma gibi bir kastım
yoktu. demek yerine Efendim, MHP milletvekilinin bu tavrını yani
Sayın Mustafa Balbaya söz hakkını devretmesini ülkücüler
yemezler. gibi bir tabir kullandı. Şimdi, Sayın Uslu, herhâlde,
ülkücülük konusunda sizden ders alacak değiliz. Yani siz kim, ülkücülük
kim?
KAMER GENÇ (Tunceli) Evvela o, Meclisi idare etsin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, hâlâ sataşıyor Sayın Başkan.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Siz kendi yolunuzda,
istikrarlı, tutarlı yolunuzu izlemeye devam edin. Sana ne bizden! (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Bakın, değerli arkadaşlar, bana bunu
söyleyen bir partinin, o gün çıkıp BDPye söz hakkını
devretmiş olmasını da sizlerin takdirine sunuyorum. Sen madem
bunu da tweetinde atsana, Nevzat Korkmaz böyle yaptı, biz de böyle
yaptık. desene. Bak asıl tutarlılık budur.
Değerli arkadaşlar, burada herkes kendi
siyasetini, kendi çizgisini anlatmakla mükellef.
RECEP ÖZEL (Isparta) Ne zaman ülkücü oldu ya?
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Kalkıp başka bir
partinin, hele hele kırk dört yıllık maziye sahip, mazisinde
5.500 şehit olan bir siyasi hareketi değerlendirmek senin haddin de
değildir
BAŞKAN Sayın Korkmaz
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
hakkın da
değildir. Bundan sonra da
BAŞKAN Sayın Korkmaz, lütfen şahsiyatla
uğraşmayın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) -
Milliyetçi Hareket
Partisine yönelik bu tür sözlü saldırılara misliyle
karşılık verilecektir. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Korkmaz, teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Sayın Salim Uslu,
senin de benim de kim olduğumu bütün Meclis biliyor. (MHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Vallahi ya, biliyoruz, biliyoruz
2004te aday olmak istediğini bizden.
BAŞKAN Sayın Korkmaz, teşekkür ederim.
Sayın İnce, buyurun.
Tehdit etmeyin. Bu, hiç hoş bir şey değil;
bir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne tehdidi efendim? (MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN İkincisi
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Hayır, ne tehdidi
efendim?
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi de bu
Parlamento içinde bir partidir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Evet.
BAŞKAN - Herkesle aynı, eşit haklara
sahiptir; iki bu. (MHP sıralarından gürültüler)
Sayın İnce, buyurun.
Sayın İnceye söz veriyorum, lütfen anlayışlı
davranın arkadaşlar.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bağırma! Ne
bağırıyorsun! (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Özgürlük, kuralsızlık demek
değildir.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, Meclis Başkanlığı makamına hakaret
edemezler.
Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Herkes istediğini yapıyor,
istediğini dayatmaya çalışıyor, bu Başkanlık
Divanına geldiği zaman buradaki kişilere ve başkan vekiline
söz verilmiyor. Özgürlük, kuralsızlık değil, lütfen.
Buyurun Sayın İnce
Her istediğinizde oturduğunuz yerden
bağırmayın. Madem yüce Meclis diyorsunuz yüce Meclisin temsil
edildiği şu makama saygı gösterin, rica ediyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Sayın İnce diyorsunuz, sonra siz konuşuyorsunuz.
BAŞKAN Buyurun Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Uslu
Ben az önce dışarıdaydım.
BAŞKAN Nedir bu azar içinde ya? Herkes
azarlıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Efendim, Sayın
İnce deyip sonra siz konuşuyorsunuz.
BAŞKAN Özür dilerim.
MUHARREM İNCE (Yalova) 4üncü oldu.
BAŞKAN Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Uslu, grubumuzun
bir üyesine hakaret etmiştir.
YUSUF BAŞER (Yozgat) Ne dedi?
MUHARREM İNCE (Yalova) Kendisi burada
olmadığı için Grup Başkan Vekili olarak grubumuzun üyesinin
adına
BAŞKAN Ne dediğini anlamadım? Ne
demiş?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Millî iradeye
saygısızlık yapmıştır, gazetede yazı
yazmıştır. dedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Millî iradeye
saygısızlık etmiş bir zat. dedi.
BAŞKAN Anlamadım, pardon.
MUHARREM İNCE (Yalova) Millî iradeye
saygısızlık etmiş bir zat
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Gazetesinde Genç
subaylar rahatsız. diye ifade kullanan kişidir. dedi.
BAŞKAN Sizin grubunuzdan bir milletvekilinin
adını söyleyerek mi?
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Balbay hakkında.
BAŞKAN Sayın Balbay için mi?
MUHARREM İNCE (Yalova) Evet efendim.
BAŞKAN Buyurun.
İki dakika veriyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, sonra ben de istiyorum.
BAŞKAN Sataşmadan dolayı?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır, bir dakika, ondan dolayı değil.
6.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin,
Çorum Milletvekili Salim Uslunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Ben çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Ben, Sayın Nevzat Korkmaza bütün yüreğimle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) Hapisten çıkmış,
beş yıl hapis yatmış, bunun iki buçuk yılını
milletvekili olarak hapis yatmış birisine, Meclise ilk geldiği
günde bu nezaketi göstermek bir erdem işidir, bir insanlık
işidir, bir vefa işidir, bir duygu işidir.
Meclisin son günü son konuşma benim. Eğer bu
şekilde hapisten çıkan bir AKPli milletvekili olsaydı, ben o
sözümü ona seve seve verirdim.
SERMİN BALIK (Elâzığ) Eminim!
MUHARREM İNCE (Devamla) Bu, bir CHPli
olsaydı ona seve seve veririm, bir MHPli olsaydı ona seve seve
veririm, bir BDPli olsaydı ona seve seve veririm. Eğer, bu milletin
oylarıyla seçilmiş birisi, iki buçuk yıl milletvekili olarak
Siz yargının yerine kendinizi
koyamazsınız. Henüz Yargıtay kararı vermemiş,
sonuçlanmamış, henüz sanık, henüz suçlu değil, belki
Yargıtay kararı bozacak. Siz nereden biliyorsunuz? Bu millet onu
seçmiş. Bu, bir insanlık işidir; bu, bir hukuk işi
değildir; bu, bir adamlık işidir. Teşekkürler Nevzat
Korkmaz, teşekkürler Milliyetçi Hareket Partisi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ne var bunda? Bütün milletvekillerine, kim gelirse
gelsin, samimi olarak söylüyorum, bir AKP milletvekili de olsa seve seve
verilir bu söz ya. Bu, bir insanlık işidir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Bizim
yaptığımız Anayasa değişikliğiyle
çıktı milletvekiliniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) Bunun eleştirilecek bir
şeyi var mı? Yani o Twittera baktığınızda
Sayın Uslunun tweetine bakın, bir de benim attığıma
bakın. Ben teşekkür ettim. Yani ne fark eder?
Ben BDPyle aynı siyasi çizgide değilim, hiç de
olmadım, hiç de olmayacağım ama yarın gelirse hapisten
böyle bir milletvekili, yargı onu serbest bırakırsa, yemin
ederse, ben sözümü, o gün gelen bir misafire en azından, insanlık adına
veririm, yine veririm. (CHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın İnce.
MUHARREM İNCE (Yalova) İnsanlık varsa
tabii, nasibini almışsa.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan,
efendim
BAŞKAN - Sayın Vural, buyurun.
IV.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
13.- İzmir Milletvekili Oktay Vuralın,
milletvekillerinin şahsi söz haklarını devretmelerine
ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL (İzmir) Zaman zaman milletvekillerinin
şahsi söz haklarını, bir talep üzerini başkasına
devrettiği çok vaki. O gün de Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz, söz
hakkını Sayın Mustafa Balbaya, gerçekten, ilk defa yemin
etmiş bir şahsiyete devretti ancak o gün aynı zamanda, bütçenin
lehinde Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekiline ait söz
hakkını, kendileri BDPli Sayın Sebahat Tuncele
devretmişlerdir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) Halkların
Demokratik Partisi, yeni bir partidir,öğrenin ya.
OKTAY VURAL (İzmir) HDP
HASİP KAPLAN (Şırnak) Bırakın
Allahını seversen. Parti, parti
Allah Allah ya.
OKTAY VURAL (İzmir) HDPden Sayın
Milletvekili Sebahat Tuncele devretmiştir, Adalet ve Kalkınma
Partisi söz hakkını ona devretmiştir. Milletvekillerinin
takdirine sunuyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, o konuyla ilgili arkadaşımız bir açıklama
yapacak.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Vuralın sözüne bir açıklama getirmek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
Yerinizden, bir dakika.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sebebini
sordunuz mu? Sebebini niye sormadınız?
BAŞKAN Sataşma değil efendim,
açıklama yapacak.
14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan
Kubatın, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sadece konu açıklığa kavuşsun diye.
Birinci gün bütçe görüşmelerinde Sayın Ramazan
Can arkadaşımızın lehte söz hakkı vardı, ikinci
sırada da Sayın Sebahat Tuncel Hanımın söz hakkı
vardı. O gün aleyhte söz hakkı dolu olduğu için lehte konuşma
yapması için -muhalefetle de yapılan anlaşma çerçevesinde-
arkadaşımız başvurusunu çekti fakat Sayın Vural, bunun
bir yol hâline gelmemesi için, usuli açıdan bir ikazda bulundu, Devir
şeklinde olursa bu İç Tüzük açısından da daha
sağlıklı olur, gelecek açısından da, uygulamalar
açısından da. dedi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Çekmesi de
danışıklı değil miydi yani şimdi? Yapmayın
ya!
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın
Başkanın, bu talebi üzerine arkadaşımız, devir
dilekçesi yazdı.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Çekmesi
danışıklı değil miydi ya?
OKTAY VURAL (İzmir) Söz hakkınızı
devretmek istemediniz mi?
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Yoksa söz
hakkını çekip ikinci sıradaki arkadaşımız söz
hakkını rahatlıkla kullanabilirdi ama bu usulün bu şekilde
uygulanmasını Sayın Vural rica ettiği için, biz ona
istinaden yaptık.
Teşekkür ederim. (Gürültüler)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Yani, siz ona söz
doğurmak için mi devrettiniz konuşmayı?
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, bir şey
söyleyebilir miyim?
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Vural, izin verin.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN İzin verin.
Bir dakika
OKTAY VURAL (İzmir) Sizin konuşmanızdan
sonra konuşmak istemiyorum. Lütfen bu konuda
BAŞKAN Ben vereceğim size söz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, yazık bu Meclisin
zamanına yazık! Orayı yönetemiyorsun ya! Ya, Başkan
orayı yönetemiyorsun, bu Meclisin zamanına yazık ya!
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, birkaç saniye
düşünün, şurada neyi tartışıyoruz, biliyor musunuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Saçma sapan atılan bir
tweeti.
BAŞKAN - Partilerin birbirlerine söz vermesini veya
devretmesini, bunu tartışıyoruz.
MUHARREM VARLI (Adana) - Kim attı bunu Sayın
Başkan?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Kim yaptı bunu
Sayın Başkan?
BAŞKAN - Olacak iş mi bu arkadaşlar?
MUHARREM VARLI (Adana) - Meclis İdare Amiri olan
şahıs başlattı bunu, biz mi başlattık?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Bu olayı gündeme
getiren kim?
BAŞKAN - Herkes gerektiği yerde birbirine
sözünü verir, devreder. (Gürültüler)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sonra söz vermeseydin
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) E, tamam, ne güzel,
onu söyleyin işte.
BAŞKAN Tamam, bir bırakın artık bu
tartışmayı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) Söyleyin işte,
söyleyin, siz de söyleyin.
BAŞKAN Lütfen, rica edeceğim.
Buyurun Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten bu konu
açıktır, Adalet ve Kalkınma Partisi kendi iradesiyle, buna
diyeceğim hiçbir şey yok.
BAŞKAN Tamam.
OKTAY VURAL (İzmir) - HDP partisinin Eş
Başkanı herhâlde Sebahat Tuncele söz hakkını
devretmiştir, bu kadar açık.
BAŞKAN Tamam, bitti. O da ona devretti. Tamam,
olacak şeyler bunlar, olağan şeyler. Bir
yanlışlık varsa da özür dilenilir ama bunu problem etmeyin. On
beş dakikadır bunu tartışıyoruz sayın
milletvekilleri.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Her zaman Meclis pratiğinde
yapılması gerekli olan şeylerdir bunlar, lütfen...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Başkan, bu Mecliste kimse kimsenin onuruyla oynayamaz. Bir
milletvekilinin başka bir milletvekilinin onuruyla oynaması ayıptır!
Ayıptır! Onur, şeref, haysiyet her şeyimizdir, herkesindir!
BAŞKAN Meclis pratiğinde her zaman
yapılması gerekli olan davranışlardır Sayın
Aslanoğlu, tekrar ediyorum.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
H)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
M)
TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
N) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi, Barış ve Demokrasi
Partisi adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan
konuşacak. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben
Bakanlığın haberleşmesiyle ilgili konuşmak istiyorum
bu saatte.
Tutuklu milletvekillerini konuşuyoruz. Bizim
milletvekillerimizle ilgili bütün iddiaların hukuksuz gizli dinlemelere
dayandığını biliyor musunuz, sadece gizli dinlemelere? Ve
Sayın Balbayın kararından sonra avukatları başvurdu.
İstanbulda ayrı bir hukuk işliyor, Diyarbakırda ayrı
bir hukuk işliyor. Diyarbakır Baro Başkanı bugün
açıklama yaptı. Diyarbakırdaki mahkemeler diyor ki. Bekleyelim
efendim, Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını yazsın da
görelim. İstanbul mahkemesi diyor ki: Kısa karar sonuç
doğurur. Bu adaletsizlik, bu ayrımcılık, bu hukuksuzluk
karşısında bu Meclisin üyelerinin hakkını hukukunu
korumak ve sormak hepimizin görevidir.
Burada konuşulurken bizim üzerimizden bir
tartışma yapılmasını doğru bulmuyoruz,
yanlış buluyoruz. Varsa fikirlerinizle, çatışın,
konuşun ama yok Siz BDPye bunu yaptınız. yok HDPye bunu
yaptınız... Bu Meclisin çatısı altında bugüne kadar,
grup başkan vekilliği dönemimde de zaman zaman söz
sıralarını verirdik, konuşurduk kendi aramızda, bu tür
tartışmalarımızla mutabık
kaldığımız şeyler olurdu ama bizim üzerimizden bu tür
tartışmalarınızı götürmeyin arkadaşlar. Ben bunu
sizden istiyorum. Bakın, Mecliste 10a yakın bağımsız
ve HDPli milletvekili sayısı var, onların da bir hukuku var.
Teşekkür ederim fotoğraflar için. Sayın
Bakan da çıktı mı? Buradan alırsan böyle göstereyim,
Facebooka basacağım.
BAŞKAN Sayın Hatip, lütfen
konuşmanıza devam edin.
HASİP KAPLAN (Devamla) Ben ediyorum.
(Gülüşmeler)
BAŞKAN Ara verdiniz, poz veriyorsunuz
fotoğrafçıya, lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) Hayır, ara vermedim
Sayın Başkan, Facebooka vereceğim bu resmi çünkü benim iki tane
Facebook sayfam vardı, Sayın Bakanın
kapattığını söylüyorlar. Yeniden açtırırsak o
resmi oraya koyayım diye. Öyle bir şey söyleniyor yani AK PARTİ
Hükûmetinin, Facebook ve Twitter sosyal medya yöneticileriyle
görüştüğü, bunun üzerine BDPnin resmî Facebook sayfasının
kapatıldığı, daha sonra Sırrı Süreyya Önder dâhil
olmak üzere -sataşma var- milletvekillerinin
ALTAN TAN (Diyarbakır) Benim de
kapatıldı.
HASİP KAPLAN (Devamla) Altan Tanın da
kapatmışlar. Evet, bizim sayfalar kapatıldı ve fail olarak
Sayın Bakanım sizi gösteriyorlar, biz bu husumeti çözmek
zorundayız.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Eyvallah.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Vallahi, kurt yese de
yemese de saldırır.
HASİP KAPLAN (Devamla) Twitterin Hayır.
dediğini biliyoruz ama şu Facebookun İrlandadaki temsilcisi,
reklamların vergisini vermemek için -Facebooktan iyi reklam geliyor,
vergisini de vermiyorlar- bize dokunmuş, vallahi biz de onlara
dokunacağız yani hayatın gerçekliği bunu götürüyor. Ama,
bunun adı sansürdür arkadaşlar. Bunun adı, eğer, ileride dijital
medyayı da RTÜKün denetimine sokmak gibi bir çaba varsa, öyle büyük,
engin bir proje varsa, o proje açısından da dikkati caliptir, bunu
bilmenizi istiyorum.
Burada, gerçekten, ilginç şeyler oluyor.
Biliyorsunuz TİB, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı, Haberleşme
Bakanlığımıza bağlı ve yakın zamanda
burayı gezdik gizli dinleme komisyonu üyesi olarak. Bize
Başkanın yaptığı açıklama: Mahkemelerden gelen
10 bin tane dinleme talebini usulsüz olduğu için reddettik, 10 bin tane.
Bakın, mahkeme kararı. Mahkemeler dinleme fabrikası mı
olmuş, nasıl iştir? Bu ülkenin yurttaşlarının
hepsini dinlemek için durmadan matbu kararlar mı basıyorlar diye
merak ettik, araştırdık, maalesef kendi telefonlarının
dinlenmesine bile imza atmışlar! Niye? Organize işler, terör
işleri, kaçakçılık gibi katalog suçlarda hâkimlerden peşin
imza alınıyor. Ondan sonra ne oluyor? Geliniyor
Şöyle,
bakın, MİT Müsteşarlığının
Başbakanlığa yazısı. Şimdi, bakın, burada,
Başbakanlık makamına yazılan yazıda, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma
dosyasında, 2008, 2009, 2012ye kadar, tanınmış gazeteciler
-bunların içinden birini söyleyebiliriz çünkü dava konusu da oldu,
sürüyor, mahkemelik de olundu, Pastör kod adıyla- dinleniyor. Sonra
açıklaması yapılıyor, Biz, hâkimlerle birlikte yaptık
bu işi, iş birliği içinde yaptık. diyor. Nasıl bir olay bu? Hâkimlerle
istihbarat iş birliği mi yapar bir karar verdiği zaman bir hukuk
devletinde? Dünyanın hiçbir yerinde bunu gördünüz mü?
ALTAN TAN (Diyarbakır) Var, var, Mozambikte var!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, burada, çok
tanınmış köşe yazarları var; isimleri tek tek
yazılıyor burada, bu kararda ve arkasından, bunlarla ilgili
casusluk dinlemesi deniliyor ve bunlar, dava açıldıktan sonra bu
belgeler. Hukuk tazminat davalarına, idari yargı davalarına
giren belgeler; yoksa, bu gizli belgedir, üstünde yazıyor. Bu gizli
belgede, kod isim" uygulamasının Başbakanın
imzasıyla yürürlüğe giren MİTin Kuruluş, Görev, Yetki ve
Sorumluluğu Yönetmeliği uyarınca olduğu yazıyor.
Şimdi, burada, dikkat edeceğimiz bir konu var. Eğer burada
sınır aşılırsa, eğer takdir edilirse, hâkimlerle
kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbikat yapılmışsa, ki böyle deniyor
Ama, sonuçta deniyor ki: İşin özelliği ve istihbaratı
gereği soruşturmama izni verin., soruşturulmasın izni
verin. İmza, Doktor Hakan Fidan, Müsteşar. Altına
bakıyoruz, soruşturma izni -2 punto- biri Verilmiştir.
çarpı, altta Verilmemiştir.i geçerli, altta Başbakanın
imzası var.
Haydi, bunu anladık, Millî İstihbarat
Teşkilatı özellikli bir kurumdur. Peki, onun dışında
jandarmanın dinlemesi var, onu da gördük, Emniyet istihbaratı var,
onu da gördük ve şöyle bir araştırma yaptık ki bu
araştırmada, dinleme araçlarından 13 tanesi kayıp. Bir
istihbarat daire başkanı çıkıyor, diyor ki: Bunun 3 tanesi
bir büyükşehir belediye başkanının emrinde
çalışıyor. Nasıl bir şey bu arkadaşlar?
İstihbarat daire başkanı bunu Meclisin komisyonuna söylüyor.
Peki, öyleyse, Meclisin komisyonuna çalışan bu istihbarat
elemanı, başkanı olanın söyleminden yola
çıktığımız zaman, nasıl oluyor böyle 2-3 araç
kayıp olabiliyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Hangi
belediye Hasip Bey?
HASİP KAPLAN (Devamla) Bir büyükşehir diyor
sadece.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Ankara
olmasın? Melih Gökçek olmasın?
HASİP KAPLAN (Devamla) - Şimdi, buradan
baktığımız zaman şöyle bir durumla karşı
karşıyayız, vahim olan bir durum bu: MİT sahte isimle
basını dinlerse ve gazeteciler en fazla Türkiyede tutuklu olursa,
avukatlar dinlenirse ve arkasından bütün vatandaşlarla ilgili
dinleme
Buraya bir İçişleri Bakanı geldi, geçti,
şu kürsüde, aynen böyle konuşurken Biz BDPli milletvekillerini
dinliyorduk. dedi, canlı yayında, burada. O kadar tepki koyduk,
Hükûmet
Nasıl böyle olur? Bu Mecliste milletvekillerini nasıl
dinlersiniz? Hangi kararla dinlediniz? Ama maalesef, şunu da gördük ki:
Vahim bir durumda, sadece biz değil, herkes dinleniyor.
Ben şunu söylemek istiyorum. Hakikaten siyasette
sinirler yay vaziyetinde gergin. Seçim havasına girildi, Meclis gergin,
dışarısı gergin, seçimler gergin geçecek, bir de bunun
üzerine İnternet üzerinden şantaj kasetleri, seks kasetleri, bilmem
ne kasetleri şimdiden güçler dengesi çarpışmasında dile
getiriliyor. Bir de bunların furyası çıkarsa, İnternetin
TİBe bağlı olması, Bakanlığa bağlı
olması, karşısında, uluslararası
dolaşımı dikkate alındığında çok vahim bir
durum. Bu çift SIM kart olayı özellikle neden bu tür yerlerde
kullanılıyor? Gizli, örtülü ödenekten alınan 11 mobil dinleme
aracı nerede? Bunlar haberleşme için. Burada çok ciddi noktalar var.
Şimdi, öyle bir olay ki, bir bakıyorsunuz
-eğer iddianamelere iyi bir bakabilirseniz, dersiniz ki,
anlarsınız ki- Ergenekon cemaati dinlemiş, sonra cemaat
Ergenekonu dinlemiş, cemaat sonra Millî Görüşü dinlemiş; zaten,
Allah var, herkes de bizi dinliyor. Bu konuda ne karar lazım ne bir
şey lazım, herkes dinliyor.
Şimdi, burada, olaylar değişiyor, güçler
değişiyor. Derin güç kim, hangi tarihe göre kim? 2004ün gizli MGK
kararları konuşuluyor. 2004ü geçin, 2004 hiçbir şeydir, sizin
sonrası yıllara bakmanızda yarar var.
Mesela, bazı cihazların, 5 dinleme, 2
İnternet izleme cihazının örtülü ödenekten
alındığı ve Jandarmada olduğu söyleniyor. Bunun
demirbaşı yok mu Sayın Bakanım? Bunların
demirbaşı tutulmaz mı? Kim sorumlu? Bunun yapılması
lazım.
Şimdi, buradan eğer bunlara ciddi bir
şekilde bir önlem alamazsak son derece vahim şeyler çıkar.
Burada bir görüş belirttik Barış ve Demokrasi Partisi olarak.
Evet, sizlerin de zaman zaman
yaptığınız açıklamalar var. Bir dönem, Genelkurmay,
istihbarat, GES, farklı farklı dinlemeler vardı, ama şimdi
TİB Başkanlığı var. TİB biraz daha dikkat ve özen
göstermek için bakıyor.
Şimdi, her türlü dinleme cihazının
olduğu bir ortamda, bizim yaptığımız
araştırmada, maalesef, TİB, MİT, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı
bizim araştırma komisyonunun sorularına cevap vermedikleri gibi
Meclisle dalga geçmişlerdir arkadaşlar. Meclisle dalga
geçmişlerdir! Bize Gizlidir, biliyorsunuz., Gizli yönetmelik var,
biliyorsunuz., Devlet sırrıdır, biliyorsunuz. deyip, Meclisin
milletvekillerini -bağışlayın- saf yerine koydular ve
yuttular zannettiler.
Biz şunu açık söylüyoruz ki dinlemenin yüzde
80i, arkadaşlar, kamu görevlileri tarafından yapılıyor ve
bunun yüzde 55i, 60ı önleme dinlemesi olarak yapılıyor,
mahkeme kararı alınmıyor; geriye kalıyor 20si, işte,
Sayın Bakana bağlı olan TİBe geliyor, TİBden de
süzgeçten geçiyor.
Şimdi, bunun bir tek çözümü var arkadaşlar.
Eğer gizli dinlemeden -herkes muzdarip- kurtulmak istiyorsak, Mecliste
dört parti var, her partiden ikişer kişinin oluşturduğu bir
komisyon, gizli dinlemelerle ilgili bir denetim komisyonu olarak kurulur,
Meclisin denetimi altına girer ve bunun önünü keseriz. Aksi takdirde, hiç
kimse dinleniyorum kaygısından kurtulamaz ve herkes de dinlemeye
devam eder.
Bu herkesin sorunudur diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Söz sırası Diyarbakır Milletvekili
Sayın Altan Tana ait.
Buyurun Sayın Tan. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
BDP GRUBU ADINA ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; ben konuşmamı klasik bir
muhalefet milletvekili gibi yapmayacağım. Yani, iktidarın
yaptığı her şeye siyah, bizim her söylediğimize
beyaz şeklinde polemikler üzerine kurulu bir konuşma yapma kurgusu
ile gelmedim. Olumlu bulduğum şeylere olumlu diyeceğim ve
-burada Sayın Bakanımız da hazır, her iki
bakanımız da- bakanlarımıza yönelteceğim
eleştirileri de yine açık ve net bir şekilde cevaplamaları
isteğiyle burada arz edeceğim.
Değerli arkadaşlar, yine bu konuşmadan
önce ilk yapmak istediğim şey Sayın Faruk Çelike hitaben bir
iki şey söylemek. Yoğun şekilde engellilerden talepler var.
Meclise geliyorlar, her gün gruplarımızı ve
şahıslarımızı ziyaret ediyorlar. Bu ocak ayında
yapılması vadedilen atamalarla ilgili ciddi talepleri var, ciddi
sorunları var. Yine, her türlü tartışma ve polemikten,
rekabetten uzak, bu engellilerin taleplerinin, özellikle de bu ocak
ayındaki atamaların yapılması için Sayın Bakandan
ricada bulunuyoruz. Çünkü bu her şeyin üzerinde. Gerçekten, engelliler,
hepimizin hizmet etmesi gereken, sorunlarıyla ilgilenilmesi gereken
kardeşlerimizdir, vatandaşlarımızdır. Bu konuda bize
düşen, dörtlü ittifakla bunların bütün sorunlarının
çözülmesidir. Elinizde ne varsa, mümkünse -yine tırnak içinde söylüyorum-
her şeyi bir kenara bırakarak veya kısmen geciktirerek,
bekleterek engellilerin bütün taleplerini lütfen
karşılayınız.
Ondan sonra, kara yolları ve havacılıkla
ilgili mevzularda birkaç şey söylemek istiyorum. Sayın Bakana önce
teşekkürlerimi arz ediyorum. Diyarbakırda yapılan altı
tane alt geçit ve çevre yollarıyla ilgili çalışmalar gerçekten
olumlu. Burada da bir anekdotumu anlatmak istiyorum. altı tane alt geçidin
projesi hazır ama Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından
çeşitli mülahazalarla ihale emirleri verilmiyordu. Sayın Bakanı
ziyaret ettim, rica ettim hiç olmazsa acilen iki tanesinin yapılabilmesi
için. Altısının birden ihale edilme talimatını
verdiler ve bu altısı da bugün itibarıyla bitti. Bunlar olumlu
şeyler değerli arkadaşlar. Yani, bu konuda birbirimizi
dinlememiz, olumlu olan şeylere olumlu dememiz, olumsuz olan şeyleri
de eleştirmemiz gerekir ki biz burada bir mesafe alalım.
Şimdi, bu teşekkür faslından sonra da dilek
ve temennilerimi, ondan sonra da eleştirilerimi ve ciddi olan mevzularla
ilgili sorularımı Sayın Bakana ve sizlere yöneltmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, yine bölgede,
etütleri yapılmış, projeleri hazırlanmış ve
önemli bir kısmı da tasdik edilmiş, ihale aşamasında
olan acil yatırımlarımız var. Bunlar
Diyarbakırın iki ayrı çevre yolu. Hani, malum, dört parçada
yapılıyor, ikisi şu an yapılıyor ama iki parçanın
henüz ihalesi çıkmadı. Dicle Nehri iki yerden geçilecek; Silvan çevre
yolunun projesi bitti, tasdik edildi, ihale emrini bekliyor; yine, Midyat,
Kızıltepe, Çınar, Ergani, Viranşehir, Siverek ve Ömerli
çevre yollarıyla ilgili yine bu çalışmalar tamamlandı, yine
ihale emrini bekliyor. Bunların tamamını ben takip ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
sıkıntılarımız var yani bu olumlu olan şeylerden
sonra şu an sıkıntılarımızı anlatmak
istiyorum. Bir otoyol hikâyemiz var, maalesef yılan hikâyesine döndü. Bu
mevzular konuşulduğu vakit, yeri geldiği vakit söylüyorum; otuz
iki yıllık inşaat mühendisiyim, rahmetli babam da
Diyarbakır Karayolları Bölge Müdürlüğünde görevliydi,
Diyarbakır Karayolları Bölge Müdürlüğünün bahçesinde büyüdüm
tabiri caizse ama biz, otoyolla ilgili, Sayın Genel Müdürümüzü
aşamadık. Bir ay içinde 5 sayın bakanımı ziyaret
ettim. Bütün ihale paftaları konuldu, Karayolları Genel
Müdürlüğü ısrarla Şanlıurfa-Habur otoyolunu mevcut yola
neredeyse paralel bir güzergâhtan götürüyor ve bizim ısrarlı
taleplerimiz karşısında da bizi tatmin edecek en azından
bir ikna toplantısı yapmıyor, yapmamakta ısrar ediyor. Ben
yine Sayın Bakandan rica ettim, Sayın Bakan, sağ olsunlar,
alternatif bir proje
Diyarbakır Milletvekili ve Tarım Bakanı
Sayın Mehdi Eker, Batman Milletvekili Maliye Bakanımız Sayın
Mehmet Şimşek, Bingöl Milletvekilimiz, yine Bakanımız
Sayın Cevdet Bey bütün bu arkadaşlarımızın talepleri
doğrultusunda Bir etüt hazırlayın. dedi. Sırf bizim
dediğimizin olmazlığını göstermek için yolu 40
kilometre daha uzattılar, Dargeçite, Kerborana kadar giden bir etüt
hazırladılar ve neticede, Sayın Bakanım, Bu olmaz. diye
önümüze koydular. Şimdi soruyorum
Ve bu tartışmalara
girdiğimiz vakit de Efendim, bu işin belli kuralları var. Keyfe
göre yol yapılmaz, belli kriterler var ve bu kriterlere göre de bu yolun
böyle olması gerekir. diyorlar. E peki, kardeşim, 3 tane, 4 tane
bakan bunun kriterlerini bilmiyor. Bizim gibi, hayatı mühendislikte, yolda
geçmiş insanlar bilmiyor. E, bari toplayın bizi, bir anlatın bir
gün. Batman milletvekillerini, Mardin milletvekillerini, Diyarbakır
milletvekillerini, Sayın Bakanım, lütfedin, Sayın Genel Müdür
bizi ikna etsin. Kendi partinizin milletvekillerini ikna edin,
bakanlarını ikna edin. Ben Karayolları Genel Müdürlüğünden
aldığım projeleri -yani etüt ve güzergâhları tasdikli,
mühürlü- getirdim, Sayın Mehdi Ekerin önüne koydum, Bakın, siz
televizyonlara çıkıyorsunuz ve Bu, Diyarbakır Çınardan
geçecek, Göksudan geçecek, şöyle olacak, böyle olacak. diyorsunuz.
dedim. Maliye Bakanımız, şakayla karışık, tabii
iyi niyetle, diyor ki: Para benden geçecek, korkmayın. Bu yol Batmana ve
Diyarbakıra 40 kilometreden geçecek. Sayın Mehdi Ekerin önüne ve
Sayın Maliye Bakanının önüne projeleri koyuyorum Bakın,
tasdikli projeler dediğiniz gibi değil., Hayır, biz Sayın
Ulaştırma Bakanımızla çay içtik, kahve içtik, söz
aldık, bizim dediğimiz gibi olacak. diyorlar. Peki, sizin
dediğiniz gibi olmuyor arkadaşlar; işte, Sayın Bakan da
burada, Sayın Karayolları Genel Müdürü de burada, projeler de
önümüzde.
Dolayısıyla, değerli arkadaşlar,
ciddi bir otoyol sorunumuz var, otoban sorunumuz var Haburla Urfa
arasındakinde. Tekrar söylüyorum, Sayın Bakan aynen bu
arkadaşlarımızın teklif ettiği gibi -AK PARTİli
ve BDPli milletvekilleri, ittifaken bölge milletvekilleri- Bir etüt hazırlayın.
dedi. Hazırlandı o etüt -tekrar söylüyorum, teşekkür ediyoruz-
ama öyle bir etüt hazırlandı ki Bu iş nasıl olmaz?, o
şekilde bir etüt hazırlandı. Belli kriterler var. Bir: Maliyet
kriterleri var, koyun önümüze. Ne kadar fark var, sizin dediğinizle bizim
dediğimiz arasında ne kadar fark var? İki: İstimlak
bedelleri var. Üç: Yolun trafiği var. Yani, şuradan yaparsam ne kadar
bir trafik taşıyacağım, buradan yaparsam ne kadar bir
trafik yapacağım? Dört: Yolun bakım giderleri var. Beş,
altı, yedi, sekiz, on
Kriterler var. Bu kriterlerin hepsini koyun
önümüze, ikna edin; kendi milletvekillerinizi ikna edin, ondan sonra da ne
doğruysa hep beraber onu savunalım. Belki şu anki bu
konuşmalarımız köprüden önceki son çıkış.
Eğer maliyet içinse, arkadaşlar, bunu yapmayın. Bakın, bir
Zigana Tüneli 12,9 kilometre, eski parayla katrilyondan, yeni parayla 1
milyardan bahsediliyor. Bir Karadeniz Otoyolunu yaptınız, 5 milyar
harcadınız, 5 katrilyon harcadınız, 5 milyar dolar
harcadınız; her sel geldiğinde yolu alıp götürüyor. Onun
için, koyun önümüze bütün kriterleri, doğru düzgün
Ve bize köylü muamelesi
de yapmayın yani köyden yarın gelmişler gibi Hiçbir şey
bilmiyor, bu iş böyle olacak. Onun için, değerli arkadaşlar,
rica ediyoruz tekrar: Bu otoyol mevzusu tekrar ciddi olarak bir gündeme gelsin
ve doğru düzgün bir ikna mekanizması
çalıştırılsın.
Yine aynı şekilde, Sayın Bakana ben bir
soru yöneltiyorum: Bu geçtiğimiz ramazan ayı, aziz, mübarek ramazan
ayı içerisinde Ilısu Barajıyla ilgili köprüler ve yine bölgede
yollar ihaleye çıkarıldı. Bunların tamamı davetiyeli
olarak çıkarıldı arkadaşlar, tamamı. Yine, 500 milyon
doların üzerinde, eski parayla 1 katrilyona yakın, yeni parayla 1
milyar TLye yakın. Buradaki tenzilat oranları nedir? Eğer özel
işlerse bunlar ki yine değil yani Türkiyede bunların tamamı
yapılıyor, daha ağır, daha özellikli, daha evsaflı
yollar yapılıyor- bunların birim keşif metrajları
nedir, maliyeti nedir, nasıl yapıldı, kaça alındı,
hangi firmalar çağrıldı?
Ve ne hikmetse, değerli arkadaşlar, burada
bazen isim verdiğimiz vakit yanlış anlaşılıyor,
Ticari hayata müdahale. deniliyor, Özel hayata müdahale deniliyor ama isim
de vermezseniz hiçbir şeyi çözemiyorsunuz. Bir inşaat şirketi
Erbil Havaalanını alıyor, Duhok Havaalanını
alıyor, Kerkük-Erbil yolunu alıyor, 1 milyar 100 milyon euroluk
Ilısu Barajını alıyor, bu bütün yeni, ramazan
ayındaki ihaleleri de alıyor. E, peki, nasıl oluyor, lütfen izah
edin ve bu firmanın da 424 trilyon vergi borcu uzlaşmada siliniyor.
E, şimdi bunların adını vermeyin, sormayın, hesap
sormayın
Karayollarında bütün işler en az yüzde 50 tenzilatla
gidiyor değerli arkadaşlar, yüzde 50.
Ben Diyarbakırda Sayın Ahmet Davutoğlu ve
Başbakan geldiğinde yan yana, aynı masada oturduk yemekte,
protokolü öyle düzenlemişler. Efendim, bunların hepsi şeffaf.
dedi. Otuz iki yıllık mühendisim, böyle ihaleler görmedim. dedim.
Teklif ediyorum, çıkardığınız ihaleleri, yarı
fiyatına, bir konsorsiyum kuralım, bizim kuracağımız
konsorsiyum yapsın ve bu konsorsiyumu da Meclisten oluşturalım.
Mecliste, mühendis olan, müteahhit olan firmalardan oluşturalım.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bence kendilerinden
oluştururlar, hepsi müteahhit onların.
ALTAN TAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bunları sormazsak, bunların şeffaf, net cevaplarını
bulamazsak bir yere varamayız. Konuşmamın başında da
söyledim, olumlu olan işlere olumlu diyeceğiz, teşekkür
edeceğiz. Zaten aldığımız terbiye, adap ve demokrasi
kültürü de bunu gerektirir. Ama itiraz edeceğimiz şeyleri de deliliyle,
belgesiyle, evrakıyla, sorgusuyla, sualiyle burada önünüze
koyacağız.
Bir başka soru daha, mesela havacılıkla
ilgili. Diyarbakırdan Erbile, Süleymaniyeye müthiş bir trafik var.
Yılda 10 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. İki gün evvel de
ben Erbildeydim. Gidiş bir rezalet, geliş bir rezalet.
Sınır kapılarındaki olayları defalarca gündeme
getirdik, muhatap yok.
Peki, değerli arkadaşlar, bugün Erbilden
Antalyaya, Erbilden İstanbula, Erbilden her tarafa uçak seferi varken
Diyarbakır-Erbil, Diyarbakır-Süleymaniye seferleri niçin
yapılamıyor? Şimdi soruyoruz: Efendim, işte,
Diyarbakır Havaalanı askerî havaalanı, asker izin
vermiyor. Askere soruyoruz, diyor ki:
Bizimle alakası yok. Bu, uluslararası anlaşmalara
bağlı. Bu hatlar açılırsa
Eskiden top çevirme oyunu
oynardık, küçükken. Biz ortada dönüyoruz. Bunu da soruyoruz: Bu
Diyarbakır-Erbil ve Süleymaniye seferlerinin başlamamasının
gerçek sebebi ne? Meydan mı müsait değil, uçak mı yok, siz mi
istemiyorsunuz, bu sık sık her şeyi yüklediğimiz derin
devlet mi izin vermiyor, ne oluyor? Ve niçin bu insanlar
Ben şimdi
Erbile giderken Diyarbakırdan İstanbula uçakla gelip
İstanbuldan bir daha Erbile, Süleymaniyeye niye gidiyorum?
PERVİN BULDAN (Iğdır) O da gece
yarısı.
ALTAN TAN (Devamla) O da gece yarısı, sabaha
karşı ve 2 misli fiyatla yani
Avrupaya gittiğimiz
Efendim, işte, Irak riskli bölge, dünya sigorta
bilmem ne sistemleri, işte sigortayı ne bilmem ne yapıyor
Yani,
minareyi çalan kılıfını uydurur misali, her soruya da bir
cevap var, her soruya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama sizin soruya yok.
ALTAN TAN (Devamla) İşte, ben soruyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ona yok ama.
ALTAN TAN (Devamla) Niçin başlamıyor yani
askeriye mi izin vermiyor, MİT mi vermiyor, kontrgerilla mı vermiyor,
siz mi vermiyorsunuz, entegrasyonu mu istemiyorsunuz, uçak mı yok, para
mı yok, yolcu mu yok? Yani aklınıza gelen başka varsa siz
söyleyin, ben de buradan dillendireyim, aklıma gelenler bunlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) Rant mı var,
onu sorun.
ALTAN TAN (Devamla) Efendim? Vallahi, anlamadım
ama herhâlde doğru söylüyorsunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, mesela, bir de
Diyarbakır-Bingöl yolu, iki tane tünel yapılacak. Dediğim gibi 12,9 kilometrelik tünel
çıkıyor Trabzonla Gümüşhane arası. Olsun, Allah ede 39
kilometrelik tüneller yapılsın, memleketin her tarafı bizim.
Ama, bir Bingöl-Diyarbakır yolundaki bu proje, viyadük ve tünel meselesi
çözülemedi. Bir bakanımız Bingöl milletvekili, bir
bakanımız Diyarbakır milletvekili. Yani, Karayollarından bu
proje, bu etüt nasıl geçemedi, ben de şahsen merak ediyorum;
keşke onlar olsaydı, onlar cevap verseydi. Bu Bingöl yolu niye bu
şekilde kaldı?
Değerli arkadaşlar, Niğde-Ankara
otobanı
Şimdi, otobanlarda bir süreklilik esas. Yıllardır
bu da bitirilemedi. Yani, tüm bunların cevaplarını bekliyoruz.
Dediğim gibi, olumlu işler oluyor, olumlu işler için
teşekkür ediyoruz. Sayın Bakanla daha iyi bir diyalog kurabiliyoruz,
muhatap olabiliyoruz ama bürokratlarda zorlanıyoruz; genel müdürlükle,
bölgeyle değil.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum hepinize.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tan.
Şimdi, Muş Milletvekili Sayın Demir
Çelikte söz.
Buyurun Sayın Çelik. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakikadır.
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesi
üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyor, iyi geceler diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
genel manada bütçe, özelde de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı bütçesi, katılımcı olmaktan uzak,
eşitlikçi, özgürlükçü bir anlayışı esas almayan; aksine,
tekçi, katı merkeziyetçi, otoriter zihniyetin yansımasıdır.
Bu yönüyle de çatışmacıdır, asimilasyonist
politikaların uygulanmasının ve sürdürülebilmesinin aracı
durumundadır; erildir, egemenlikçidir, hiyerarşiktir. Bu yönüyle de
bütçe, toplum ve toplulukların yararı yerine, az sayıda, küçük
bir azınlığın, iktidarı elinde bulunduran egemenin
hizmetine sunulan nitelikte ve özelliktedir. Bu anlayış yeni
değil, bu anlayış Türkiye iktidarlarına, Türkiye devlet
sistemine de ait ve onun özeline de indirgenebilecek bir durum değil;
1975li yıllardan bu yana, yaklaşık otuz yılı
aşkın bir süredir küresel boyutta uygulanan neoliberal
politikaların Türkiyedeki versiyonudur, yansımasıdır.
Biz, şu gerçeği biliyor ve hatırlatmak
istiyoruz: 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona
erdiğinde, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya tarumardı.
Savaşın yıkıntıları, erozyonu,
yıkımı, siyasal, sosyal travması önüne geçilmez bir enkazla
insanlığı karşı karşıya bıraktırmıştı.
Ama buna rağmen, bugün dünyanın en gelişmiş sekiz
ülkesinden olan Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya bu enkazdan
azami ölçüde nasibini alan ülkelerdi. Bu ülkeler, o otuz yıllık zaman
dilimi içerisinde hem dünyanın gelişmiş sekiz ülkesinden biri
olmayı başardılar ama aynı zamanda, sosyal devlet
olmanın gereği olarak da hiyerarşik olduğu kadar, dikey
olduğu kadar yatay toplumsal refahı da, zenginliği de yayan bir
özelliğe, niteliğe de sahiptiler. Bu demek ki, toplumun
zenginleşmesiyle birlikte devletin ve sistemin gelişmesinin de mümkün
olduğu gerçeğini bize hatırlatır.
Toplumun
gelişmesi, toplum dinamiklerinin
hiyerarşik ilişkilere karşı kendi öz yönetimlerini
geliştiriyor olması bu iktidarcı zihniyetin hoşuna
gitmemiş olacak ki Reagandan başlayan, Thatcherla devam eden
neoliberal politikalarla piyasalaştırma,
taşeronlaştırma, metalaştırma uygulaması
pervasız bir şekilde, önüne geçilmez uygulamalarla günümüz
dünyasında insanlığı da, vicdanı da öldüren bir nitelikte,
özellikte devam ediyor. Ülkemizdeki yansımaları da ağır
siyasal ve sosyal travmalarla bizi karşı karşıya
bıraktırmış durumdadır. Nasıl diye soracak
olursanız, öncelikle dönüp ülke gerçeğini görmemizde yarar var, fayda
var.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 1900lü yılların yüz
yıl sonrasında bile biz hâlâ kapitalist finans kurumunun tarihsel ve
yapısal olan krizine, tarihsel ve yapısal olmasına binaen
radikal, sistematik bir çözüm bulamama, buna karşın da bir
kısım palyatif (geçici) çözümlerle günceli ve gündemi meşgul
ediyor olma talihsizliğiyle karşı karşıyayız.
Hâlbuki, yapısal ve tarihsel olan bu kriz, 1929da olduğu gibi
2008de de bütün ülkeyi, bütün bir dünyayı sarmalamıştı. Bu
krizi Türkiyenin kazasız belasız ya da az hasarla gidermiş
olmasının temel parametreleri, 2002de iktidar olma nasibini
yakalayan AKPnin başarısı, yetenekleri, bu konudaki üstün eforu
değil, öncesi, mali disiplinle başlayan banka ve finans sistemine
ilişkin bir kısım iyileştirmelerin hazırı üzerine
konan ama bununla birlikte, Türkiye gibi ucuz iş gücü, ucuz iş
emeği potansiyeline sahip bir ülkeye akan yoğun sermayedir, bol
paradır, düşük kurdur, yüksek gecelik repo faizidir. Bunun ürünü ve
eseridir ki 2008de küresel boyutta başta Yunanistan, Portekiz,
İspanya olmak üzere dünyayı kavuran kriz Türkiye'de bu manada ciddi
sonuçlara yol açmadan atlatılmış görünse de hâlâ tehlikesi,
riski söz konusudur.
Son on yılda Uluslararası Finans Kurumunun ucuz
iş gücü potansiyeline sahip ülke olma özelliğinden dolayı
Türkiye'ye akıttığı bu sermaye yüzde 5ler, yüzde 6lar
oranında bir büyüme trendine erişmemize yol açmışsa da
ithalata dayalı tüketim ekonomisi üzerine kendisini idame ettiren bir ülke
olma özelliğini aşamadığımızdan kaynaklı,
şişen ama şişirildiği ölçüde de ihtiva ettiği
yüksek basınçla patlama ve boşalma riskiyle karşı
karşıya olan bir balon gerçeğiyle karşı
karşıyayız. Bu balon
BAŞKAN Sayın Hatip, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, büyük bir uğultu var
salonda. Lütfen, rica edeyim, hatip konuşuyor. Ricamı yerine
getirirseniz memnun olurum.
Buyurun Sayın Hatip.
DEMİR ÇELİK (Devamla) Bu, son on yılda
bol para, düşük kur ve yüksek gecelik faizle kurtarabildiğimiz
gemimiz, gidebileceği güvenli limanı bulamadığı
takdirde, siyasal iktidarın riski olmasından öte ülke
halklarının, ülke emekçilerinin, yoksullarının
geleceğini karartma durumu ve riskiyle karşı karşıya
olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
benden önce de konuşan birçok arkadaşımızın
altını çizdiği şekliyle, bugün, ülkemizde açlık
sınırının altında 25 milyon, 26 milyon nüfusumuzun var
olduğu gerçeğini hatırlatmak, bilince çıkarmak
durumundayız. 9 milyon engelli, 6 milyon işsiz, 9 milyon
civarındaki emekli, 2 milyon civarındaki taşeron işçisi,
toplamda 26 milyon civarındaki insanımız bugün açlık
sınırının altında, terbiye edilme riskiyle, terbiye
edilme muamelesiyle karşı karşıyadır. Bu bir mucize.
Mucize olan yanı, asgari ücretin 800 olduğu bir ülkede açlık
sınırının altındaki bir rakamla 4 kişilik, 5
kişilik bir ailenin nasıl geçinebildiğinin izaha muhtaç konu
olmasıdır. Bu da kadim coğrafya olan Anadoluda ölmeyen,
bitmeyen toplulukların ve toplumun dayanışmacı,
paylaşmacı kültüründen kaynaklıdır. Birçok insan birbirine
el vermekte, el uzatmakta, ortaklaşmacı komünal değerleri
yaşatmanın onuruyla bu işi ikame etme durumu ve
şansıyla karşı karşıyadırlar. Ama, nereye
kadar? Neoliberalizm bir yanıyla bireyciliği, kişiselliği,
kişisel mülk ve varlığı korumayı dayatıyor, öbür
yanıyla da toplumun ve toplulukların paylaşmaya ve
dayanışmaya dayalı kültürü yoğun bir çelişkiyle,
yoğun bir çatışmayla bizi karşı karşıya
bırakmıştır. Elbette ki başat olan, esas olan
toplumdur, galebe çalan da toplum ve toplumun doğal serüvenine
erişmesidir ama kısa vadede bu mümkün olmayabilir. Kısa vadede
hiyerarşinin, iktidarın, sermayenin lehine olabilecek bir
kısım çözümlere toplumu evirebilir, bu da bir risktir.
Bu manada, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının her şeyden önce bütçesinin mali
harcamalara, cari harcamalara dönük olduğunu, istihdamı, üretimi esas
almadığını, personelin giderini karşılamaya dönük
olduğunu, hâlâ 2011 bütçesi rakamının da çok gerisinde
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu manada da söz konusu olan emeğin,
söz konusu olan çalışanın koşullarını
iyileştirmek, demokratikleştirmek değil, onların
haklarını gasbetmek, onların verilmemiş olan
haklarının verilmeme ısrarında bulunmaktır. Bu da
siyasal manada istikrarı, toplumsal manada istikrarı getirmeyebilir.
Belki ekonomik manada istikrarın sağladığı bir
kısım avantajları arkanıza alarak fora etmiş
olduğunuz gemilerinizle bir mesafe daha katedebilirsiniz ama hiç
unutmayınız ki toplumsal ve siyasal istikrar türdeş ve basit
değildir, çokluğun ve çeşitliliğin bir fonksiyonudur. Çoklu
ve çeşitli olan toplumun temel dinamiklerinin ihtiyaçlarını
meşru zeminde karşılamadığınızda ekonomik
istikrarda ısrarınızın da bir faydası
olmayacaktır. Geçicidir, size belki mal, mülk, sermaye olarak
dönmüştür, rant sağlamıştır kentsel dönüşüm politikalarınız
ve projelerinizde, uluslararası finans kurumlarının taşeron
uygulamalarının bu avantajlarını arkanıza ve
yanınıza almış olabilirsiniz ama en nihayetinde söz konusu
olan toplumdur, söz konusu olan tarihsel gerçekliklerdir.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu
yönüyle de Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının
Her şeyden önce, 2 milyon insanın
asgari ücrete tabi tutulmuş olması, iş güvenliğinden,
sendikal örgütlenmeden mahrum kılınmış olması,
toplumsal sözleşmeden ve grev hakkından yoksun
bırakılmış olması kabul edilmezdir. İnsanlar
emeğini satarken güvenlik içerisinde, huzur içerisinde, sosyal ve siyasal
iyi olma hâli içerisinde yaşamak isterler. Bu, bizim hakkımız
olduğu kadar yoksulun da, emekçinin de, ezilenin de hakkıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, bu manada,
öncelikli işi 6 milyon civarındaki işsizi işe
kavuşturabilecek istihdamı, üretimi esas alan bir politikayı
hayata geçirmelidir. Bütçemiz nasıl ki çatışma ve güvenlik
esaslıysa, aynı şekilde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının bütçesi de bu bütçenin bir versiyonu,
yansıması olarak Bakanlığın cari
harcamalarının ötesinde bir hedefi önüne koymuş değildir.
Biz işsizliği bitirmek gibi bir sorunu kendi gündemimiz olarak
düşünmek zorundayız ama Bakanlık ve AKP iktidarı
İŞKUR üzerinden İşsizlerin işini çözeceğim.
iddiasında bulunarak İş ve Meslek Danışmanlığı
Kurulu adı altında oluşturduğu kurulda 4 bin
civarında meslek edindirme danışmanını istihdama tabi
tuttu. Ama bunlar bile, taşeronlaşmaya nasıl
yaklaştığının somut bir örneği olarak kadrolu
değil, sözleşmeli personel olarak istihdam edildi. Sözleşmeli
personel olarak iş güvenliğinden yoksun, sendikal haktan yoksundur, hakkını
arayamaz, hakkını aradığında da kapı
dışarı edilme riski ve tehlikesiyle karşı
karşıyadır.
İşte, hayatın her alanında
piyasalaştırma, taşeronlaştırma,
metalaştırma, ardı arkası kesilmez bir uygulamayla
Türkiye'nin bütün sahalarında, alanlarında olduğu gibi
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ilgili
alanlarında da önüne geçilmez bir noktada bir riski bize
hatırlatır, bu riskle toplumu karşı karşıya bıraktırma
durumundadır.
Üretimden yoksun, sadece tüketimi teşvik eden,
tüketim üzerinde piyasa canlılığıyla kendisini sürdürebilen
ekonomiler bataktır, batma durumu ve riskiyle karşı
karşıyadır. Ama, söz konusu olan ekonomiler kontrol edilebilir
bir noktada tutulmadığında, bunun toplumdaki
yansımaları, riskleri çok daha büyüktür, bizim bugünden tahmin
edemeyeceğimiz olumsuz sonuçlarıyla toplumun geleceğini de,
toplumun mevcut, var olan mutluluğunu, refahını,
güvenliğini de gasbeder.
Bu manada, özellikle, genel bütçenin kendisi ama özelde
de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
bütçesi adil, eşitlikçi, özgürlükçü olmak durumundaydı. Adil,
eşitlikçi, özgürlükçü olduğu kadar demokratik ve katılımcı
olmak durumundadır. Demokratik ve katılımcı olmaktan uzak
olan bütçenin hiyerarşiyi dikeyine büyüteceğinden dolayı
toplumun hiçleşeceği, toplum ihtiyaçlarının
karşılanamadığından kaynaklı da zaten devam eden
otuz beş yıllık çatışmacı ve güvenlik eksenli
anlayışın çok daha kaotik ve karmaşık ilişkilerle
bizi karşı karşıya bıraktıracağını
hatırlatır, saygılarımla iyi geceler dileklerimi ileterek
hoşça kalın diyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel
Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (BDP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on beş dakika.
BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; bugün ikinci
kez söz alıyorum. Bir kez daha herkesi saygıyla sevgiyle
selamlıyorum.
Çalışma Bakanlığı üzerine partimizin
görüş ve düşüncelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Evet, Hükûmetin 2014 bütçesi, bütçe
tasarısından da anlaşılacağı üzere, aslında
on bir yılın bir benzeri ve tekrarıdır. Hükûmet, her geçen
yıl artan düzeyde neoliberal politikaların gereğini yerine
getirmektedir. Bütçe bir taraftan sermayenin, piyasanın ihtiyaçlarına
uygun hâle getirilirken diğer yandan da özgürlüklerin
kısıtlanmasına yönelik işlevselliği artırmaktadır.
Türkiyede 24 Ocak 1980 tarihinde, ekonomik literatüre
24 Ocak Kararları olarak geçen ve yapısal dönüşümleri içeren
bir dizi kararlar alındı. Bu
kararlardan sonra ekonomide ciddi bir dönüşüm yaşandı. 12 Eylül
darbesinin yapılmasının nedenlerinden biri de 24 Ocak Kararlarının
uygulanması için uygun zemin yaratmaktı. Bunun için, başta bu
ülkenin devrimcileri, sosyalistleri
olmak üzere, muhalefeti susturma girişimleri başlatıldı.
Birçok insan öldürüldü, kaybedildi, işkenceden geçirildi ve toplum bir
bütün olarak sindirilmeye çalışıldı. İşte bugün,
Hükûmet tarafından da benimsenen ekonomik alandaki neoliberal politikalar
12 Eylül askerî darbesiyle uygulamaya geçirilmeye
başlanmıştır.
Neoliberal politikaların uygulama
alanlarının başında istihdam rejimi gelmektedir. Bu ülkede
1980den beri ucuz emek Türkiyeyi bir emek sömürü merkezine çevirmiştir
ve sömürü çarkı, her geçen gün daha da derinleşmekte, ulusal istihdam
stratejileriyle istihdamda dönüşüm tek başlık altında
toplanmaya çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti döneminde
merkezî bütçenin toplam gayrisafi yurtiçi hasıladaki payı yüzde
36dan 25e düşmüştür yani bütçe küçülmüştür. Vergi yükü yüzde
25lere gerilemiş, vergi adaletsizleşmiş, ücretlilerin ve
yoksulların üzerine yığılmıştır. Yüksek
vergi yükü altında ezilen ücretli ve emekçilerin de buna çok fazla itiraz
etme durumu yoktur, zaten bu politikalarla alınmak istenen sonuç tam da
budur. Zira, aldığı ücret çok düşük olsa da bu ülkede onu
da bulamayanların sayısı hiç de azımsanacak oranda
değildir. Türkiyede resmî rakamlara göre ortalama 3 milyon civarında
işsiz vardır ancak gerçek rakam bunun çok üzerindedir.
İşsizliğin, özellikle üniversite mezunu, diplomalı
işsizlerin yüz binlerle ifade edildiği, asgari ücretle de olsa bir
iş bulmanın başarı olduğu bir ülkede
yaşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, toplumun büyük bir kesimini
ücretliler oluşturmaktadır. Şimdi, bu kesim, esnek
çalışma düzeniyle en temel hakları olan iş ve gelecek
güvencesini kaybetmekle karşı karşıyadır. Aynı
zamanda, uzun çalışma sürelerinde, düşük ücretle ve örgütsüz
çalışmak durumunda kalmaktadırlar. Bu çalışma düzeni
de iş cinayetlerini giderek artırmaktadır. Artık, iş
cinayetleri bu ülkede olağan hâle gelmiş ve getirilmektedir.
İş cinayetlerinin sorumlusu elbette ki önlem ve tedbir almayan
Hükûmettir.
2014 bütçesinde de esnek çalışma düzeninin daha
da yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Bu hedef
içinde yer alan çalışanlardan en büyük oranı da kadınlar
oluşturmaktadır. Bu aslında, kadını sosyal, toplumsal,
çalışma ve örgütlenme alanından uzaklaştırma
politikasıdır ve bu politika esnek çalışma adı
altında üstü örtülü bir biçimde uygulanmaktadır. Biz
kadınların bu politikalara karşı mücadelesinin kesintisiz
süreceğini ben buradan belirtmek isterim.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet 2014
yılında personel alımında kısıntıya
gideceğini ve kamu personel alımlarının bir önceki
yıla göre yarı yarıya düşürüleceğini
açıklamıştır ancak çalışan ihtiyacını
farklı bir biçimde ve bir siyasi tercih olarak kamu kurumlarını
şirket mantığına göre yeniden yapılandırarak
kamuda sözleşmeli, düşük ücretli personel çalıştırarak
karşılamaktadır. Kamuya sözleşmeli alınan
memurların bir kısmı belli bir süre sonra, özellikle de seçim
dönemlerine yakın zaman diliminde kadroya geçirilmektedir. Tabii ki
kadroya geçirilmesine karşı değiliz ancak bunun üzerinden
nemalanma durumu olduğunu da ifade etmek isteriz.
Değerli arkadaşlar, sözleşmeli
çalışma iş güvenliği olmayan bir çalışmadır.
İşsizliğin yüzde 10-12lerde gezdiği bir ülkede
sözleşmeli bir memurun özgürce örgütlendiğini söylemek son derece
zordur. AKPye yakın memur sendikalarının da yüksek oranda üye
sahibi olması tam da sözleşmeli personel alım
politikalarıyla bire bir ilgilidir değerli arkadaşlar. Esnek
istihdam rejimi de denen bu uygulama, her şeyden önce temel insan
haklarına aykırı olduğu gibi, fabrikada işçinin, evde
kadının, sokakta da çocuğun emeğini gasbetmenin diğer
bir adıdır. Özellikle, hastanelerde geçmiş yıllarda
memurlar tarafından yapılan evrak kaydı ve sekreterlik gibi
birçok hizmet taşeron firmaların elemanları tarafından
sunulmaya başlanmıştır. 2002 yılında,
Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde
çalışan taşeron işçi sayısı sadece 11 bin iken
bugün, bu rakamın 160 bini bulmuş olması çalışma
yaşamının nasıl
taşeronlaştırıldığının en somut
ifadesidir. Taşeron firmalar daha çok kâr elde edebilmek için, örneğin
10 işçiyle yapması gereken bir işi 7 kişiyle yapmakta,
işçiler sekiz saatten daha fazla çalıştırılmakta,
çoğu haftalık izin kullanamamakta, ücretleri düzenli verilmemekte,
devletten alacağını hemen alan firmalar bile işçilere geç
ödeme yapmaktadır. Tazminata hak kazanmasın diye on bir aylık
olan işçi işten çıkmış gibi gösterilip bir, iki gün
sonra tekrar işe alınmış gibi gösterilmektedir. Bu yöntemle,
on yıl boyunca aynı taşeron firmada çalışan
işçinin tek kuruş kıdem tazminatı almadığı
bir gerçektir. Çalışma Bakanlığı taşeron
işçilerin sorunlarını çözmek bir yana, taşeron
çalıştırmanın önünü açarak çalışma
yaşamını bir bütün olarak taşeronlaştırmayı
hedeflemektedir.
Değerli arkadaşlar, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının bünyesindeki İŞKURun
işsizlik sorununa çözüm olarak gördüğü Toplum Yararına
Çalışma Programı ülke genelinde uygulanmakta, program güvencesiz
ve geçici çözümler sunmaktadır. Bu programlar ülkedeki işsizlik
sorununu çözmek bir yana, sorunu daha da derinleştirmektedir. Toplum
Yararına Çalışma Programı, ülkeyi yönetenlerin kendi
çevrelerindeki çaresiz yurttaşların oylarını kazanabilmek
için yarattığı bir program olmanın ötesine geçememektedir.
Bu program, çalışan her işçinin sigorta priminden yapılan
kesintiyle oluşan İşsizlik Sigortası Fonuyla finanse
edilmektedir. Diğer bir deyişle, yurttaşların cebinden
çıkan parayla Hükûmet iş istihdamı yaratmaktadır. Ancak,
işin görünmeyen yüzü, programlara katılan kişilerin seçilmesinde
iktidar partisi AKPnin söz sahibi olduğudur. Kurumlara yapılan
dağılımın bile parti yöneticileri tarafından
belirlendiği kamuoyunun bilgisi dâhilindedir.
Büro Emekçileri Sendikası tarafından 10
Aralık 2013 tarihinde bir basın açıklaması
yapılmış ve Bakanlığa bağlı olan
Diyarbakır İŞKUR şubesinde Diyarbakır İŞKUR
İl Müdürü Müze Müdürlüğünde kurumca görevlendirilen Toplum
Yararına Çalışma Programı elemanlarından 5ini kendine
koruma olarak tahsis etmiştir.
Değerli arkadaşlar, yine Hükûmet, özel istihdam
bürolarına yetki vermeyi hedeflemektedir. Böylelikle İŞKUR devreden
çıkacak, kamu görevi olan istihdam şirketlere devredilecek, 18inci
yüzyılın köle pazarları yerine, çağdaş, insan
ticaretinin yapıldığı yeni pazarlar kurulacaktır.
Değerli arkadaşlar, yine personel
alımlarında en büyük sorunlardan biri de kadrolaşma sorunudur.
Önemli devlet kurumlarına genellikle mülakat sonucu personel
alınmaktadır. Bu yöntem kadrolaşmanın boyutlarını
göstermektedir. Artık, rutin hâle gelmiş uygulamalardan biri de
torpilli işsizlerin yani ayrıcalıklı sınıfın
bakanlık ve kurumlara verilen istisnai kadroya sınavsız
alınıp işe başlamalarıdır. Bu
ayrıcalıklı sınıf, birkaç ay sonra istediği
yerdeki bir kadroya devlet memuru olarak atanmaktadır; boşalan
istisnai kadroya da yeni bir kişi daha alınarak bu sirkülasyon
böylece devam ettirilmektedir. Bu yöntem ile sınavsız devlet memuru
yapılan binlerce kişi bulunmaktadır. O
ayrıcalıklı sınıf bu şekilde, devletin önemli
yerlerinde, hiçbir emek vermeden, sadece Hükûmet vizesiyle işe girerken,
yüz binlerce işsiz de dünya kadar emek ve para harcayarak KPSS gibi
adı kopyalarla, haksızlıklarla özdeşleşen bir
sınava hazırlanmak zorunda kalmaktadır. Her geçen gün, bu
yönteme yönelik bir tepkinin geliştiğini buradan sizinle
paylaşmak isterim. Tıpkı Gezi eylemlerinde olduğu gibi,
toplumsal birikimlerin bir gün patlamaya yol açacağını
hiçbirimizin asla unutmaması gerekir.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmetin mal ve hizmet alım giderlerini 2014 yılı için sadece
1,9 oranında arttırdığını biliyoruz. Daha önce,
belediyelerde personel giderlerinin belediye bütçesinin yüzde 30'unu
aşamaması uygulaması başlatılmıştı. Bu
durum, kamu kurumlarının kamu hizmetlerinden tasarruf etmeye
zorlanması anlamına geliyor.
BAŞKAN Sayın Hatip, bir-iki saniyenizi
alabilir miyim.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Evet.
BAŞKAN Sizin sürenize artı beş dakika
vereceğim. Diğer konuşmacınızdan artan süreyi size
vereceğim. Normal sürenin üstüne size artı beş vereceğim.
Teşekkür ederim.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Evet, tamam.
Yine, Çalışma Bakanlığı
bütçesinde son yıllarda yaşanan belirgin azalmanın en somut
sonucu, denetimsizliğin artması ve kayıt dışı
istihdamın yaygınlaşması olarak kendisini göstermektedir.
Özellikle son yıllarda, Bakanlık bütçesinden
iş yeri denetimlerine yeterince pay ayrılmaması nedeniyle çok
sayıda işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği
bilinmektedir. İşçi sağlığı ve iş
güvenliğine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmasına karşın,
bu alandaki denetimlerin sağlıklı yapılmaması
nedeniyle önümüzdeki dönemde yeni iş cinayetlerinin daha da artması
kaçınılmaz görünmektedir.
Aynı zamanda, ekonomi işçilerin güvensiz
koşullarda çalıştırılması üzerinden yükseliyor.
Güvensizliğin en çıplak görüntüsü ise işçi ölümlerinin her geçen
yıl artarak devam etmesidir. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre
2008'de 865, 2009'da 1.171, 2010'da 1.144, 2011'de 1.563, 2012
yılında da 867 işçi hayatını kaybetmiştir.
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş
Güvenliği Meclisinin aylık raporlarına göre, 2013
yılının ilk on ayında 1.017 işçi
yaşamını yitirmiştir. Gerçek rakamları bilemiyoruz
çünkü Çalışma Bakanlığının verilerine göre 25
milyonu aşkın çalışanın sadece bu ülkede 11 milyonu
sigortalıdır. Sigortalıların geçirdiği iş
kazalarının birçoğunun da kayıtlara
yansımadığını yine hepimiz biliyoruz.
Fabrikalarda, atölyelerde,
tersanelerde, inşaatlarda, madenlerde ve tarlalarda kısacası her
yerde işçi cinayetleri sürmektedir. Son on yılda 10.723 işçinin
öldüğü Türkiye'de, her yıl ortalama 1.072 işçi
hayatını kaybetmektedir. Bu tablo, işçilerin
sağlıklı ve güvenli çalışma
koşullarının hiçe sayıldığını gösteren
önemli bir tablodur.
Yine, meslek hastalıklarıyla
ilgili bir çalışma Hükûmet tarafından, Çalışma
Bakanlığı tarafından yeterli düzeyde
yapılmamaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu her yıl
400-500 civarı işçinin meslek hastalığına
yakalandığını belirtirken bazı yıllar meslek
hastalığı kaynaklı hiç ölüm olmadığını
açıklamaktadır. Oysa kot kumlama işçilerini, diş
teknisyenlerini mesleki- asbest, mermer işçilerinin ölümlerini biz
hepimiz yakından izliyoruz, biliyoruz. Kot kumlama işçilerinden
silikozis hastası olanlardan her gün biri yaşamını
yitiriyor. Diş teknisyenlerinde silikozisten kaynaklı 4 ölüm
vakası olmasına rağmen, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerinde bu
durumun kayıtlı olmadığını biliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
verdiğimiz bu örnekler insana verilen değeri ve insanın
nasıl değersizleştirildiğini göstermesi açısından
hayli somuttur. Bizler kapitalizme, emek sömürüsüne, yoksulluk ve talana, gelir
dağılımındaki uçuruma, açlık ve yoksulluğa, esnek
ve güvencesiz çalışmaya, sigortasız çalışmaya,
sağlıksız ve güvencesiz çalıştırılmaya,
sendikasızlaştırılmaya, kazanılmış
hakların gasbına, iş cinayetlerine, cinsiyet
eşitsizliğine karşı işçi ve emekçinin yanında
parti olarak olmaya, kadınlar olarak olmaya ve onlarla birlikte mücadele
yürütmeye devam edeceğiz ve hakların verilmesini beklemeyi değil
hep birlikte, verilmeyen hakları mücadeleyle
alacağımızı ifade ediyorum.
Bir kez daha herkesi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın
Aydoğan.
Birleşime on beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 00.27
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
----- 0 -----
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29uncu
Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi -gruplar adına konuşmalar
bitmişti- şahıslar adına, lehinde olmak üzere, Kars
Milletvekili Sayın Ahmet Arslana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Arslan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakikadır.
AHMET ARSLAN (Kars) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ben de Ulaştırma
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ve ilgili, ilişkili kurumlarının 2014
yılı bütçesiyle ilgili, lehte olmak üzere, şahsım
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle lafa şuradan girmek istiyorum: Bir hatip
dedi ki: Sizin döneminizde memurdan ve işçiden kesilenlerle yüzde 5lik
zengin kesime bir para veriliyor. Onun dışında da bir şey
yapmıyorsunuz. Doğru söylüyor, 2002 yılında toplam
vergilerin yüzde 87si faize gidiyordu. Faiz nereye gidiyordu? Parası olan
zengine gidiyordu. Şimdi nedir? 2012 yılında, 279 milyarın
-yani 279 katrilyonun- 48 milyarı faize yani yüzde 17si faize gidiyor.
Bir yerde yüzde 87, bir yerde yüzde 17.
Ve yine, o dönemde, özellikle, memur ve işçinin
maaşlarının ödenebilmesi için IMF kapılarına
gidiyorduk, borçlanıyorduk, eğer borç bulabilirsek maaş
ödüyorduk. Zira ben de o gün memurdum ve bazen Acaba bu ay başında
maaş alamayacak mıyız? dediğimiz oluyordu. Ve yine, memur
maaşlarının ödenebilmesi için KEY diye bir şey
yarattık, o da yetmedi zorunlu tasarruf diye bir şey yarattık.
Amaç neydi? Sıcak para bulmak, memurun, işçinin
maaşını bunlardan kestiğimiz zorunlu tasarruflarla
ödemekti.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun)
Dışarıdan alıyorsunuz siz de.
AHMET ARSLAN (Devamla) - O günden bugün geldik. 2002
yılında esnaf ve sanatkâra 154 milyon kredi verilmiş, Eylül 2013
itibarıyla bu rakam 9 milyara çıkmış. 154 milyon, 9 milyar
veya o günkü parayla 9 katrilyon kime verilmiş? 850 bin kişiye
verilmiş, 850 bin kişi. Ve yine o gün kredinin üst limiti 5 bin
liraymış; bugün kredinin üst limiti 125 bin lira. Kredi faizi o gün
yüzde 47, tekrar söylüyorum kredi faizi yüzde 47; bugün yüzde 4, onda 1 bile
değil.
Hayvancılık kredileri: Benim şehrim
Karsın da içinde bulunduğu Doğu için önemli olan
hayvancılık kredilerinin yüzde 81i, bugün, 50 bin TLnin
altında kredi kullananlara veriliyor. Yüzde 0,2si -dikkatinizi çekerim
binde 2si- 1 milyonun üstünde kredi kullananlara veriliyor.
Hayvancılık desteklemeleri konusunda 2002de 75 milyon Türk
lirası destek veriliyorken bugün 29 katına, 2,18 milyara yani 2,18
katrilyona erişmiş durumdayız.
Bunları niye söyledim? Bunları şunun için
söyledim: Siz böyle bir hükûmetseniz işte Türkiyenin doğusundan
batısına
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1990 yılındaki hayvan
sayısına erişememişsiniz daha.
AHMET ARSLAN (Devamla)
kuzeyinden güneyine
bölünmüş yollarla koridorlar oluşturursunuz. Siz böyle bir Türkiye
iseniz yüksek hızlı treni haiz olursunuz, sahip olursunuz ve yüksek
hızlı treni Edirneden Karsa planlarsınız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Marmarayı
söyle, Marmarayı.
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz
dünyanın yüzyılın projesi diye söylediği Marmarayı
yaparsınız, denizin altından tren geçirirsiniz.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Avrasya Tünelini
de söyle.
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz
Bakü-Tiflis-Kars demir yolunu yaparsınız, Londrayı Pekine
bağlarsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Siz böyle bir ülkeyseniz 35 milyondan 150 milyona yıllık yolcuyu
çıkarırsınız, 10 milyon insanı ilk defa uçağa
bindirirsiniz, Karsın herhangi bir köyünden İstanbula inşaatta
çalışmaya giden insan dahi uçakla gider.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Üçüncü
havalimanını da söyle.
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz Karsta
da bölünmüş yol yaparsınız, Egede de yaparsınız,
Karadenizde de yaparsınız, Akdenizde de yaparsınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, 35 dolara yoldan
geçersiniz.
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz
Kars-Digor-Iğdır bölünmüş yolunu 2013 yılında
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmet Efendiye
yaptırırsınız, vatandaşı 35 dolara geçirirsiniz.
AHMET ARSLAN (Devamla)
yıl içerisinde
yatırım programına alırsınız, 26 metre
genişliğinde bölünmüş yol yapacağım. dersiniz, Bu da
Karsa, Digorluya müjde olarak buradan verilmiş olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Körfez geçişi 35 dolar, otuz
altı sene; siz böyle bir ülkesiniz işte!
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz Karsta
toplum yararına çalışma kapsamında 3 bin kişi, 2 bin
kişi çalıştırırsınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ahmet Efendiye
yaptırırsınız, vatandaşı 35 dolara geçirirsiniz
yoldan.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Üçüncü köprüyü de
söyle, üçüncü köprüyü. Avrasya Tünelini de söyle.
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz her
yere yatırım götürdüğünüz gibi, istihdamı da Türkiyenin
her yerinde kara yolu yaparak, Türkiyenin her yerinde demir yolu yaparak
yaparsınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen Ahmet Efendiye
yaptırırsın, yolcu garantisi verirsin, on beş sene bedava
havaalanı çalıştırırsın.
AHMET ARSLAN (Devamla) Siz böyle bir ülkeyseniz
-Sayın Bak, seni de kırmayayım- deniz altından bir de
arabalar geçsin diye Avrasya Tüneli yaparsınız.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Arslan.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Avrasya Tünelini
de söyle, üçüncü köprüyü de söyle, üçüncü havalimanını da söyle.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Söyle, söyle. Üçüncü köprüyü Osmana
yaptırırsın, otuz sene adamı
AHMET ARSLAN (Kars) Vaktim olsaydı onları da
söylerdim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Osmana
yaptırırsın. 1 lira devlet tasarrufun yok, 1 lira.
BAŞKAN Sayın Akar, söz verirseniz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1 lira yok, 1 lira!
BAŞKAN Sayın Akar, izin verirseniz devam
etmek istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 1 liranız yok, 1
liranız. Her şeyi vatandaşa yüklüyorsunuz, otuz sene
BAŞKAN Tamam mı Sayın Akar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Buyurun.
BAŞKAN Şimdi söz sırası Hükûmette.
Hükûmet adına ilk söz, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanı Sayın Binali Yıldırımda.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Bakan, Manisa Turgutlu
yolunu da bir anlatıverin; 27 kilometre on bir senede bitmedi.
Arkadaşlar anlattı ama.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vallahi, dört senedir Sapanca
yolunu yapmadı.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet, vakit
hayli ilerledi. Maşallah, saat bir ama sesin hâlâ gür çıkıyor
Haydar Bey. (Gülüşmeler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sonuna kadar buradayız, bir
sıkıntı yok Sayın Bakan. Uyuyan arkadaşları
uyandırmak için.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet, Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; Bakanlığımızla
ilgili 2014 yılı bütçe görüşmelerinin sonuna geliyoruz.
Başından beri yapılan konuşmalar, değerlendirmeler,
eleştiriler, katkılar bizim için önemli. Peşinen herkese teşekkür
ediyorum. Olumlu-olumsuz değerlendirme yapan bütün
arkadaşlarımızın görüşleri mutlaka bizim için
değerlendirilecektir ama zamanın elverdiği müddet içerisinde de,
burada soruları dile getiren arkadaşlarımızın
sorularına da cevap vermeye çalışacağım, konuşmamın
son bölümünde bunu yapacağım. Başlangıçta da genel olarak
bütçeyle ilgili bir tanıtma, bir sunum yapmayı planlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının, adından da anlaşılacağı
gib, çok geniş bir alanı var; kara yollarının yönetimi,
kara yollarının yapımı, denizlerimizdeki her türlü
faaliyet, deniz taşımacılığı, kıyı
yapılarının inşası, gemi yapımı,
tersanecilik, yat limanlarının yapımı, balıkçı
barınaklarının yapımı, denizcilik, gemi
adamlarının eğitiminden tutun geniş bir ilgi alanı
var. Demir yolları işletmesi ve demir yolları yapımı
ve havacılık; bunun yanı sıra da PTT, uydu hizmetleri,
aynı zamanda da iletişimin tamamı Bakanlığın
çalışma alanı içerisinde yer alıyor. 76 milyonun günlük
hayatına dokunan bütün konular aslında bizim
Bakanlığımızın çalışma alanıyla
yakından ilgili.
İnsana hizmet ediyoruz. Eğer insana hizmet
etmekte duyarlı olmazsanız, insanı merkeze alacak bir hizmet
anlayışında olmazsanız o zaman
yaptığınız işin hiçbir anlamı da kalmaz. Ecdadımız
İnsanı yücelt ki devlet yücelsin. ilkesiyle üç kıtada altı
yüz yıldan fazla hüküm sürmüş. Biz de on bir yıllık
iktidarımız döneminde bu ilkeyi benimsedik. Bunun için yollar
yaptık. Yolları böldük, hayatları birleştirdik;
yolları böldük, milleti birleştirdik.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - İşiniz gücünüz bölmek.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Nasıl oldu?
Ben, izninizle, gecenin bu saatinde sizlere bunu görsel olarak biraz anlatmak
istiyorum. Yukarıdaki harita, arkadaşlar, 2003 yılı
başındaki Türkiyenin bölünmüş yol haritası, alttaki de
bugünkü bölünmüş yol haritamız. Gördüğünüz gibi, rahmetli Özal
döneminde yapılan Edirneden Ankaraya kadar uzanan otoyol, Çeşmeden
Aydına giden otoyol, Mersinden Antepe uzanan otoyol
dışında aslında bölünmüş yol yok. Ancak, şehir
geçişlerinde küçük parçalar var ama bugün, Türkiye, doğusundan
batısına, kuzeyinden güneyine bölünmüş yol ağlarıyla
donatılmış durumda. 6 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine
bağlıyken bugün 74 ile ulaşmışız. 6.100 kilometre
üzerine 17.000 kilometre bölünmüş yol ilave etmişiz. Bunlar
yapılan şeylerdir, yapacaklarımızı anlatmıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama bizim Tunceliye hiçbir
şey yapmadınız Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Burada, tabii, bir
bilgi açıklama ihtiyacı duyuyorum. Bölünmüş yollardan sonra
kazalar arttı, ölümler arttı. diye bir konu burada gündeme getirildi
ama sonuçlar öyle değil. Bakınız, 2003 yılında 8,5
milyon aracımız vardı trafikte, şimdi 17,5 milyonu geçti.
Seyahat miktarı da 2 kattan fazla arttı. İşte, ölçü: 100
milyon taşıtx kilometre başına -bu uluslararası bir
ölçü- 2003 yılında 5,72 ölümlü kaza olurken bugün bu oran 2,63e
geriledi. Yani, sayısal olarak kazalar 3 kat artmasına rağmen
-500 bin kaza olurdu, 1,5 milyon kaza oluyor- ölümlü kaza miktarı 2003
yılındaki seviyede kaldı. Kısacası, ölümlü kazalarda
yüzde 54 azalma var.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Oransal olarak ama
değil mi?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Miktar olarak?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Miktar olarak
3.800; 2003te de 3.800dü, şimdi de 3.800, trafik artmasına
rağmen. Bu, bir başka deyişle oransal olarak düşmeyi de
gösteriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Ama benzin 5 lira oldu, araç
artıyor ama araca biniyor mu bakalım.
CAHİT BAĞCI (Çorum) Tüketime bak, tüketime.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Tabii, buradan
çıkan sonuç, arkadaşlar, bölünmüş yollar hakikaten hayat
kurtarıyor. Yani, bırakın 2.500 kişinin hayatını
kurtarmış olmayı, bir vatandaşımınız bile
hayatını kurtarmaya bu yollar katkı sağladıysa bunun
parayla pulla ölçülecek bir hâli yok.
Bugün, eğitimci, sağlıkçı 6 tane
kardeşimizi Malatyada kaybettik. Maalesef, karşı şeride
aracın geçmesiyle birlikte böyle bir kaza yaşandı. Onlara,
Allahtan rahmet diliyoruz, yaralılara şifa diliyoruz bu vesileyle.
Değerli arkadaşlar, Türkiyenin konumu,
asırlar boyunca çok kritik, çok stratejik bir konum olarak bugünlere
gelmiş. Doğudan batıya, batıdan doğuya
uluslararası yük hareketleri, ticaret hep bu topraklar üzerinden
geçmiş. Ülkemizde yıllık 26 trilyon ekonomik büyüklük var; 1,5
milyar nüfus var. Dolayısıyla, küresel kriz ister batıda olsun
ister doğuda olsun, servetin batıdan doğuya doğru
hareketinde de, doğudan batıya doğru hareketinde de vazgeçilmez
ülke, Türkiye. Bugün, bunu yaşıyoruz. 2008 krizi, Amerikada
başladı, Avrupada yayıldı; Batı ülkelerinin,
gelişmiş ülkelerin dünya refahından aldığı pay
süratle geriye gidiyor, Doğu ülkelerinin aldığı pay
artıyor. Yani, dünyada servet yer değiştiriyor. İşte,
geçmiş dönemlerde Baharat Yolu, İpek Yolu diye hep Türkiyeden,
doğudan batıya giden kervanlar, şimdi modern yollarla, tren
yollarıyla batıdan doğuya doğru gidiyor, her hâlükârda da
Türkiye üzerinden geçiyor. Onun için, kara yolu olarak uluslararası
koridorların Türkiye üzerindeki miktarı 8.500 kilometre. Bunları
da, bu on bir sene içerisinde gerçekleştirdik. Tabii, bu, kara yolu
tarafı.
Demir yolu tarafından da, aynı şekilde,
doğu-batı akslarını yenileme yönünde çok ciddi adımlar
attık. Tren yollarımız bizim bağımsızlık
yollarımız. Tren yollarımız bizim tarihimiz. Tren
yolları bizim kültürümüz. İstiklal Savaşı Ankaradan,
Malıköyden, Polatlıdan yönetildi ve bu tren yollarımız bağımsızlığın
sembolü olduğu için, Büyük Atatürk tren yollarına çok büyük önem
verdi, bir seferberlik başlattı. Bu seferberliğin sonucu, on
yılda, çok ciddi tren hatları gerçekleştirildi; hatta bu, 1946
yılına kadar devam etti. 1923ten 1946ya kadar yapılan tren
yolu miktarı 3.746 kilometre. Ne
kadardı? Osmanlıdan bize kalan 4.100 kilometre. Neredeyse 1
misline yakın demir yolu yapıldı. Ama, 1950 ile 2000 arası,
demir yolları için büyük bir fecaat. Öylesine büyük bir fecaat ki toplam
yapılan yol miktarı 814 kilometre. İşte, demir yolları
bu ihmali yaşadı. Ha, demir yolları bu ihmali yaşadı
da acaba kara yolları ihya mı oldu? Maalesef o da olmadı. Kara
yolları yapıldı, yapılmadı değil, otomotiv sanayisi
gelişmeye başlayınca kara yolları yapıldı ama
otomotiv sanayisindeki gelişmeye paralel, aynı standartta
gelişemedi ve yollarımız A1 standardında bile değil
ancak geçit veren yol olsun, tekerlek dönsün anlayışıyla
şose yollar, çakıl yollar olarak yapıldı. 1970
yılından itibaren Türkiye modern anlamda yol yapımıyla
tanıştı ve 80li yıllar, Türkiyede otoyolların ilk
defa yapıldığı yıllardır; 1.700 küsur kilometre
otoyol yapıldı Özal döneminde. Daha sonra, maalesef, 90lı
yıllardaki istikrarsızlık nedeniyle altyapı
yatırımlarında ciddi bir ilerleme sağlayamadık. Aslında
sadece altyapıda değil bütün alanlarda maalesef hiçbir ilerleme
kaydedemedik çünkü siyasi irade yetersizdi, ülkede güven ve istikrar yoktu,
kısa dönemli hükûmetler olduğu için de hiçbir altyapı projesi
planlanıp tamamlanamadı.
Şimdi, zaman zaman burada şunlar duyuluyor:
Biz başladık, biz planladık, biz düşündük. 1939, ilk
Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya. O günden bu güne geçen 70in
üzerinde Ulaştırma Bakanı var. Herkesin mutlaka bu ülkenin kalkınmasına
bir katkısı olmuştur. Bu dünyadan göç edenleri rahmetle
anıyoruz, emeği geçen, benden önce görev yapan arkadaşlara da
teşekkür ediyoruz. Bu ülkede taş üstüne taş koyanın
başımızın üstünde yeri var. Biz nankör değiliz,
yapılanı da takdir ederiz. Bunun da yapılması lazım.
(AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
Şunu sizlerle paylaşmak istiyorum: On bir
yıldır Ulaştırma Bakanı olarak ülkeme hizmet ediyorum,
sizlerle bu Parlamentoda birlikte çalışıyoruz. Türkiyede
ulaştırma bakanlarının ortalama ömrü sekiz aydır
arkadaşlar. Çıkardım, sekiz ay. Bir de tabii nereden geliyor?
Ulaştırma Bakanı, Adalet Bakanı, İçişleri
Bakanı seçimden seçime, öncesinde görevi bıraktıkları için
sayı da çok fazla, zaman da kısa. Bir bakan, sekiz ayda ne yapabilir,
ben soruyorum size. Sekiz ayda tebrikleri kabul eder, birimlerden brifingleri
alır, valizini toplar, başka bir iş yapamaz.
AHMET İHSAN KALKAVAN (Samsun) Ömürleri çok uzun
oluyor Sayın Bakan, Hüseyin Özalp 95 yaşında.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet, Allah uzun
ömür versin.
Efendim, şimdi, 2003ten bu tarafa,
Ulaştırma Bakanlığı kamu
yatırımlarının yüzde 18ini alıyordu, bugün yüzde
43ünü gerçekleştiriyor. Ulaştırma ve iletişim hizmetleri,
toplam yatırımın neredeyse yarısına
yaklaştı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın Bakan, illere göre
denge yok. Gelin, Tunceliye bir bakın bakalım. Yani bayağı
kırgınım ben size.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Şimdi,
şu işi bir tamamlayayım da ondan sonra bunlara cevap vereyim.
Efendim, şimdi, bakın, bizim
Ulaştırma Bakanlığı olarak on bir yıl içerisinde
yaptığımız yatırım, daha doğrusu, yollar
için harcadığımız kaynak 153 milyar liradır, 153
milyar lira. Bu, sadece bizim bütçeden kamu kaynağı olarak
kullandığımız miktardır. Ancak biz bununla yetinmedik,
çünkü yıllardan beri bekleyen projeler var, bu projelerin bütçe
imkânlarıyla yapılamayacağı gerçeğinin
farkındaydık. O yüzden, alternatif finans yöntemlerine de
başvurduk ve bildiğiniz gibi, birçok büyük projeyi bu şekilde
hallettik.
Bunlar nedir? Tüp geçit
İkinci tüp geçit, Marmaray
demiyorum, şu gördüğünüz Marmarayın biraz güneyinden bir geçit,
Avrasya geçidi, bunu da yapıyoruz, 2015te açılacak; bu, araçlar
için. Bunu yap-işlet-devret modeliyle yapıyoruz. Yaklaşık
1,5 milyar dolarlık bir projedir.
Bundan sonra -Yavuz Selim- üçüncü köprüyü
başladık. Şu anda üçüncü köprünün ayakları 115 metreye
ulaştı. 2015te inşallah üçüncü köprüyü de açmış
olacağız. 115 kilometre, ana yol ve bağlantı
yollarıyla beraber. Bu da yetmez, dedik ki Türkiye'nin iki büyük liman
kentini otoyolla birbirine bağlayalım. İzmir-İstanbul
otoyolunu da yine yap-işlet-devret modeliyle yapmaya karar verdik, ihalesini
yaptık. 6,5 milyar dolarlık bir yatırım. O zaman, ihaleyi
yaptığımızda da kriz zirvedeydi. Yani 9 Mart 2009, krizin
en şiddetli olduğu dönem. 6,5 milyar dolarlık
yatırımı kamu-özel ortaklığıyla
gerçekleştirdik.
O zaman dünya buna şaşırdı
Nasıl yaptınız bunu? Ve bu projenin büyüklüğünü anlatmak
açısından söylüyorum, bu projenin büyüklüğü 1950
yılındaki Türkiye'nin gayrisafi millî hasılasından daha
büyük, 53 tane ülkenin, küçük ülkenin bugünkü millî gelirinden daha büyük.
Böyle bir projeyi, Türkiye, krizin zirvede olduğu bir dönemde
başarıyla ihale edebildi.
Bu neden oldu? Güven ve istikrar. Ülkede güven ve
istikrar olunca işler de sorunsuz olarak yapılabiliyor.
Bununla da yetinmedik, havacılıkta çok ciddi
atılım yaptık. Havacılıktaki atılımın
sonucu olarak
Tabii, havaalanlarımız yetersiz kalmaya
başladı, hele hele İstanbul Atatürk Havalimanı, maalesef
artık trafiği kaldıramaz hâle geldi. Biz göreve
geldiğimizde İstanbuldaki trafik 8 milyon, geçen sene 40 milyona
ulaştı. Aynı havaalanı, aynı pistler, aynı saha.
Bu sene 45 milyonu geçecek. Dolayısıyla, 2003te, transit trafik
İstanbulda 1 milyondu, şu anda 14 milyona çıktı. Türkiye
bir transfer merkezine dönüşüyor, süratle dönüşüyor. Bunu gördük ve
üçüncü havalimanını yapmaya karar verdik. Üçüncü havalimanı çok
büyük bir proje. Ben arkadaşlarımla bu projeyi
çalışırken 150 milyon kapasiteli bir havalimanı
yapmamız gerekir. derken arkadaşlar Bu kadar büyük dünyada yok.
dediler.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Almanlar
kıskanmış Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ama bizim
projeksiyonumuz, Türkiye 2023 yılında 375 milyon yolcuya
ulaşacak. Biz nereden aldık? 34 milyondan aldık. Nereye geldik?
152 milyona geldik, on bir yıl içerisinde. 2023te biz 375 milyonu buluruz.
Böyle olunca, 150 milyon kapasite bir hayal değil, pekâlâ bu
gerçekleşebilir. Bugün Afrikadaki bütün transferler İstanbul
üzerinden oluyor, Balkanlardaki transferler İstanbul üzerinden oluyor,
velhasıl Orta Asya, Kafkaslardaki transferler Türkiye üzerinden oluyor.
2003 yılında sadece 60 noktaya uçuş yapan Türkiye, bugün 236
ülkeye uçuş yapıyor. Dünyada en fazla noktaya uçan ülke Türkiyedir.
Böyle bir konuma geldik arkadaşlar. Bakın,
havacılığın on yıllık gelişimi de
şurada kısaca gözüküyor. Şu, 2003 yılının
havacılık haritası, bu da 2013ün havacılık
haritası. Yani, Hava yolu halkın yolu olacak. söylemi boşlukta
kalan bir söylem olmadı, gerçekleşti. Ciro 2 milyardan 22 milyar
dolara çıktı. Çalışan sayısı 47 binden 165 bine
çıktı. Aktif havalimanı sayısı 26dan 52ye
çıktı. Sırada bekleyen havalimanları var, onların
yapımı da devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, demir yollarında durum
ne? Demir yollarına biraz değindim. Demir yollarında 2000li
yılların başına geldiğimizde hakikaten yürekler
acısı bir durum vardı. Ben kimseyi tenkit etmiyorum, bir durum
tespiti yapıyorum. Rayların bakımı
yapılmamış, tren gidiyor, raylar da beraber hareket ediyor, o
hâle gelmiş. Traversler ahşap, lime lime olmuş,
cıvataları artık laçkalaşmış. Böyle bir demir
yolu var. 1947 öncesi yapılan demir yollarında 140 kilometreye kadar
hız planlaması vardı. Altyapıyı yenilemediğiniz
için ne oldu? Altyapı bakımı yapılmadıkça yenilemek
yerine hızı düşürmüşler. Demir yollarında buna takayyüdat
diyorlar. Takayyüdat var bu yolda
Ne demek ya, hayalet mi, takayyüdat ne
demek? diyorum. Efendim, demir yolu yenilenmediği için hız 80
olacağına 70e düşüyor, biraz daha kötüleşiyor, 60a
düşüyor; ortalama hız yükte 5 kilometreye, yolcuda 20 kilometreye
kadar düşmüş. Bu demir yolculuğu iflah olur mu, buna kimse
itibar eder mi? Bu ülkenin bağımsızlığında hayati
rol almış, görev almış, ülkenin kültürünü, doğusunu
batısını birbirine birleştirmiş, kazmayla, kürekle
tüneller açılmış, yollar yapılmış ama
bakımsızlıktan maalesef demir yollarının yükünü ülke
taşıyamayacak hâle gelmiş. Burada da bir karar vermemiz
gerekiyordu, o karar şuydu: Ya bırakacaktık demir
yollarını ya da ayağa kaldıracaktık. Tabii ki
ayağa kaldıracağız çünkü demir yolları bizim en önemli
varlığımız. Sultan Abdülhamit 1905 yılıyla 1909
yılı arası 1.700 kilometre demir yolu yaptı; 1 kuruş Batılılardan,
tefecilerden para almadan yaptı. Ve o demir yolu, Hicaz Demir Yolu Sultan
Abdülhamitin sonunu hazırladı çünkü İngilizler başta olmak
üzere Batılı ülkeler bunu hazmedemediler. Nasıl Osmanlı
bizden bağımsız demir yolu yapar? ve ondan sonraki süreci
biliyorsunuz.
Ne yaptık? Hızlı geçiyorum. 7.600
kilometre demir yolunu bugüne kadar yeniledik. Ne kadarın? 11 bin
kilometrenin. Başka ne yaptık? Sinyalli hatlarımız maalesef
çok düşük, yüzde 20 bile değil. Çift hatlarımız yüzde 5,
elektrikli hatlarımız yüzde 20nin altında. E, böyle bir
şey olursa
Tek hatta, sinyal yok, nasıl tren işletmeciliği
yapacaksınız? A noktasındaki tren bekleyecek, B
noktasındaki oraya gelecek, ondan sonra öbür tren hareket edecek, bunda
bir mantık yok, bunda bir ekonomi yok, bunda bir verimlilik yok. Şu
anda sinyalleri artırıyoruz ve üstelik de yerli sinyal yaptık,
bir hatta da bunu deniyoruz. Burada da dünyada tekel var. Ben demir
yollarında, arkadaşlar, üç sene ray alamadım, tekel, dünyada
tekel olmuş, böyle bizimle âdeta oynuyorlar. Sonunda dedik ki:
Kardeşim, bunu biz yapacağız. Karabükü çağırdık,
dedik: Demir yolu rayı yapacaksın kardeşim. Biz alım
garantisi veriyoruz, yapacaksınız. Yaptılar, hızlı
tren rayı da yaptılar, bizim garantimize lüzum kalmadı,
çoğunu ihraç ediyorlar. Artık traversimizi yapıyoruz,
rayımızı yapıyoruz, bağlantı
elemanlarımızı yapıyoruz, en gelişmiş
lokomotifleri dahi yapıyoruz, tren setleri yapıyoruz. Şimdi bir
çalışma da başlattık, hızlı tren, millî
hızlı trenimizi yapacağız, bunun da kararını
verdik.
Evet, şimdi, demir yollarında bu
çalışmaları yaparken aynı zamanda da kendi yerli demir yolu
sanayimizi geliştirdik. Ankara metrolarının araçları OSTİMde
yapılacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Fabrika bitti. İlk tren seti martta kurulacak ama bu arada hattı,
ocak ayı içerisinde Batıkent-Sincanı açıyoruz, şubat
ayı içerisinde de Çayyolu-Kızılayı açıyoruz. Böylece
33 kilometre, mevcut 23 kilometrenin üzerine 33 kilometre daha raylı
sistem, toplu taşımayı Ankaralıların hizmetine
veriyoruz. On altı ayda tamamladık, dünya rekoru, on altı ay; bize
geçtikten sonra, 2012 Martından sonra.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Melih Bey de on altı senede
tamamlayamadı.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet, şimdi
MUHARREM İNCE (Yalova) Sizin on altı ayda
yaptığınızı yirmi senede birileri niye yapamadı?
BAŞKAN Sayın Bakan, devam edin lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) Öbürü niye yirmi senede
yapamadı da siz on altı ayda yaptınız?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Onun
hesabını sen sorarsın artık. (AK PARTİ ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, otuz beş
dakikanız kaldı. Siz mi devam edeceksiniz; Sayın Çelik
konuşacak mı?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ben bir beş
dakikada toparlıyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sayın
Bakanım, İzmiri de siz yaptınız.
BAŞKAN Buyurun.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim,
şimdi, tabii, denizciliğe girmedik.
KAMER GENÇ (Tunceli) Esas denizcilik önemli yani.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Denizcilikten
biraz bahsedeyim.
Efendim, şimdi, denizcilikle ilgili İhsan Beye
teşekkür ediyorum. Tenkitlerini yaptı ama tekliflerini, önerilerini
de sundu. Bir kısmı hakikaten doğru öneriler, biz de
katılıyoruz bunlara. Durmuş Ali Torlak kardeşimiz de
aynı şekilde sektörden gelen arkadaşımız. Biz bir
sektörden olduğumuz için birbirimizin hâlinden daha fazla anlıyoruz,
bu doğal.
İşte, denizcilikte aslında durum o kadar
vahim değil. Denizciliğin özelliği şudur: Denizcilik,
küresel bir sektördür. Dolayısıyla, küresel değişimlerden
en önce etkilenen ve en fazla etkilenen sektör denizciliktir. Bunu sizler
biliyorsunuz. Peki, ne oldu? Denizciliğin de en fazla
Şöyle, küresel
ticaret, daha doğrusu küresel ticaretin finansmanında zorluk
yaşanmaya başlayınca küresel ticarette zorluk başladı
ve -bugün bütün taşımaların, uluslararası
taşımaların yüzde 87sini deniz yoluyla yapıyoruz- bundan
en önce etkilenen deniz taşımacılığı oldu. Tabii,
deniz taşımacılığı etkilenince gemi inşa
sanayi otomatik olarak daralmaya başladı. Navlunlar düştü, yeni
gemi siparişleri yapılmamaya başlandı vesaire.
Uzatmayalım, 2009da başlayan bu daralma 2010, 2011, 2012ye kadar
devam etti. Şimdi toparlanma var, hem navlun piyasasında toparlanma
var hem gemi inşasında toparlanma var. 7 bine kadar
düşmüştü Türkiyede doğrudan gemi sanayisinde
çalışanlar, şu anda 22 bine geldi. Sipariş
sayısında da hâlâ dünyada 5inci sıradayız. 22 tane
siparişimiz yurt dışından alındı.
Dolayısıyla, toparlanma süreci devam ediyor. Bu arada
sıkıntılar yaşandı mı? Yaşandı,
yaşanmaya da devam ediyor. Ama, bu sıkıntıların bir
kısmı krizden, bir kısmı da firmaların hiç kriz
olmayacakmış gibi ucu açık yatırımlarından,
açığa gemi yapmalarından kaynaklandı. Bu da ayrı bir
konudur, detayına girmeyeceğim.
Bu arada, biz Kredi Garanti Fonunu çıkardık ve
15 projeye 167 milyon teşvik verdik, tersaneler 2nci bölgede
olmasına rağmen 5inci bölge teşviki uyguladık, hazineye verilen
ecrimisilleri sıfırladık. Bunları da teşvik verdik.
Bunlar yetti mi? Yetmedi, piyasa zamanla kendini toparlamaya devam ediyor; bu,
biraz süreç alacak. Ama, bir şey söyleyeyim: Şu anda dünya ticaretini
kontrol eden filo 30 ülkeden oluşuyor. Bu 30 ülke içerisinde Türkiye
13üncü sırada. Türk bayraklı ve Türk sahipli gemilerin tonajı 9
milyon dwtdu, şu anda 30,5 milyon dwta çıktı, dünya
13üncüsüyüz.
Türkiye önemli bir denizci ülkedir. Bunun sonucunu nerede
görüyoruz? Türkiye geçtiğimiz 27-28 Kasımda (IMO) Uluslararası
Denizcilik Örgütünde yapılan genel kurulda konsey üyeliğine 138 oyla
2nci olarak seçildi, bizden bir önce Singapur var. C grubunda biz buraya dört
sene önce 100 oyla ancak seçilebilmiştik, Genel kurul
başkanlığı da Türkiyeye verildi. Dolayısıyla
denizciliğimiz, gemilerimiz bu süre içerisinde kara listeden beyaz listeye
geçti. Denizcilik eğitimi veren kurum sayısı 56ya yükseldi,
10dan azdı. Tabii, bu dönem içerisinde 45 tane yeni balıkçı
barınağı yaptık. Yat kapasitemizi, bağlama ve
konaklama kapasitemizi 9 binden 17 bine çıkardık.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Çandarlı
Limanı Sayın Bakanım, Çandarlı Limanı.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ayrıca,
denizciliğimizle ilgili Çandarlı Kuzey Ege Limanı Türkiyenin en
büyük limanı olacak. Altyapısı yüzde 90 oranında bitti,
üstyapısını da yap-işlet-devret modeliyle
gerçekleştireceğiz. Yük elleçleme miktarı; 1,9 milyon TEU
konteyner elleçlerken 7 milyonun üzerine çıktı. 362 milyon
taşıma yapıyoruz. Ticaretimiz, ihracatımız 3 kat
arttı. Nasıl başardık bunu? Eğer, bu
taşımalar olmasaydı, bu yollar olmasaydı bunların hiçbiri
gerçekleşmezdi.
Değerli arkadaşlar, şimdi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Körfezi doldurduk Sayın
Bakanım Körfezi, İzmit Körfezini doldurduk.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) İzmit
Körfezi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) İzmit Körfezini doldurduk
limanlarla. Körfezden yaya geçiyoruz artık.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet.
E, tabii, o yapılaşma doğru bir
yapılaşma değil, biz bunu söylüyoruz ama bunun vebalini bize
yüklemeniz haksızlık olur. Bunlar bizim
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 450 bin metreküp yeni verdi TCDD,
ihaleye çıkıyor, 450 bin metreküp deniz dolgusu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Evet.
Neyse, şimdi, Sayın Bakanım sıra
sizin. (Gülüşmeler) Ben daha
sorulara geçeyim
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Devam edelim, devam edelim
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Devam edin
Sayın Bakanım, devam edin.
BAŞKAN Soru-cevap kısmında da devam
edebilirsiniz Sayın Bakan.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bir daha bu
fırsat her zaman bulunamayabilir, devam edin.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Ben, soru-cevap
Bu kadar haksızlık olmasın, soru-cevap kısmında
bunları hazırladım. Faruk Beyden dinleyecekleriniz elbette
vardır.
Gördüğünüz gibi arkadaşlar, iletişime
giremedik, posta hizmetlerine giremedik, birçok konuya giremedik çünkü
yapılan iş çok, anlat anlat bitmez. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bayramda mektup attım, tam
kırk beş günde gitti mektup.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Yanlış
adrese göndermişindir, yanlış adrese!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Efendim?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bayramda mektup attım, tam
kırk beş günde gitti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Amerikaya gönderdin
sen onu!
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Bir şey
söyleyeyim: PTTnin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tam kırk beş günde
gitti.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Olabilir, bir
aksaklık olmuştur yani bir
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Aynı
şey Sivasta da oldu Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) Onu genellemek
doğru olmayabilir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 4 bin kişi istifa etti
PTTden.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) 4 bin kişi
ayrıldı, 4 bin kişi tekrar başladı. Hatta, 3.500
kişi ayrıldı, şu anda KPSSden 4.500 kişi
alındı, KPSSden alındı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Alındı da, neden
alındı? Mektuplar gitmiyor çünkü.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) E, şimdi
onlar gidecek yerlerine, mektuplar da gidecek. (Gülüşmeler)
OSMAN
AŞKIN BAK (İstanbul) Adresi yanlış yazmış
Bakanım.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) - Şimdi, şöyle
Ama ben bir rakam vereyim. Yani ne var?
Doğruları konuşuyoruz, işi cilalamaya lüzum yok, mutlaka
aksaklık olur. Yani bu kadar büyük bir kuruluşta -4.500 noktada
iş yeri var, 35 bin çalışanı var- aksamalar var
mıdır; vardır, itirazım yok. Ama bir şey
söyleyeceğim.
MUHARREM
İNCE (Yalova) Haydar Bey haksızlık yapıyor, kırk
beş günde mektup gitmiş. İki buçuk senede soru önergesine cevap
gelmedi, kırk beş günde ne olmuş yani? (AK PARTİ ve CHP
sıralarından gülüşmeler)
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Doğru, bu da doğru.
Şimdi,
bakın, PTTde 2,6 milyon işlem yapılıyordu arkadaşlar,
2,6 milyon; şu anda yapılan işlem sayısı 27 milyon.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakanım, PTT asıl hizmetini unuttu,
bankacılığa başladı.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) Yani PTT çok verimli çalışıyor.
Hülasayı
kelam, gecenin bu vaktinde beni sabırla dinlediğiniz için
teşekkür ederim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) Hepinize çok teşekkür ediyorum. Yani burada daha ne
zaman beraber oluruz, bilemiyorum.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Bakanım, gerçekten çok güzel bir
konuşmaydı, teşekkür ederiz.
ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM
(Devamla) - Ama on bir yıl
içerisinde verdiğiniz her türlü destek için, katkı için hepinize çok
teşekkür ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
Bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını Mevlamdan niyaz ediyorum;
sağ olun var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkanımıza
teşekkür ediyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan.
Kolaylıklar
diliyoruz biz de.
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Bakanım, daha bir buçuk yıl
buradayız sizinle.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) 1 Nisanda hayırlı olsuna geliyoruz. 1
Nisanda hayırlı olsuna Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
geliyoruz.
BAŞKAN
Şimdi söz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın
Faruk Çelikte.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM
İNCE (Yalova) Sayın Bakan, biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
olarak yaşa takılanlar adına ayağa kalkıyoruz.
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Faruk Çelike takılanlar
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa)
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım
FERİT
MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, siz
bilmiyorsunuz, Sayın Faruk Çelike takılanlar
ÇALIŞMA
VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) Yaşa
takılmak herkese nasip olmaz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hep sermayenin
yanındasınız, hep paranın yanındasınız ya!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Allah hepinize nasip etsin. temennisinde bulunuyorum.
Yanlış bir şey değil yaşa takılmak.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Yaşa mı
takılsınlar?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Yaşa takılmak yanlış bir
takılma değil diyorum yani.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Aç
bırakmak, aç bırakmak Sayın Bakan, aç bırakmak? Allah
kimseyi gördüğünden geri koymasın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımın 2014 yılı bütçesinin
görüşmeleri vesilesiyle huzurlarınızdayım. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Malatya'da hayatlarını kaybeden
kardeşlerimize Allah'tan rahmet, öğretmen kardeşlerimize, orada
çalışanlara ve yaralananlara acil şifalar temenni ediyorum.
İkinci olarak, Bakanlığın bütçesi
üzerinde değerlendirme yapan, katkı sunan, eleştiride bulunan
bütün arkadaşlara, söz alan arkadaşlara, gruplara da teşekkür
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı olarak sürdürülebilir bir sosyal güvenlik
sisteminden sağlık hizmetlerinin finansmanına, çalışma
hayatına ilişkin düzenlemelerden işsizlikle mücadeleye kadar 76
milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren görev ve
sorumluluk alanlarına sahiptir. Bu sorumluluğun gereği olarak son
on bir yılda sosyal güvenlik reformu, intibak düzenlemesi, müstakil
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası,
memurlara toplu sözleşme hakkı, Sendikalar Kanunu gibi toplumumuzu ve
çalışma hayatımızı rahatlatan pek çok düzenlemeyi
hayata geçirdik.
Değerli milletvekilleri, hiç kuşku yok ki en
önemli
(Gürültüler)
BAŞKAN Özür dilerim Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan
konuşuyor. Lütfen, biraz daha sessiz olur musunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla)
görev alanlarından biri de işsizlikle
mücadele ve istihdamın artırılmasıdır. 2008de
başlayan küresel krizle birlikte dünya ekonomilerinde yaşanan daralma
ve dünya ticaret hacmindeki küçülme en önemli etkisini iş gücü
piyasasında göstermektedir. Bunun neticesinde küresel işsizlik 200
milyona dayanmış, işsizlik oranı Avrupa Birliğinde
yüzde 10,9 olarak gerçekleşmiştir. Ülkemizde ise hayata
geçirdiğimiz reformlar güçlü finans yapısı ve mali disiplin
sayesinde küresel krizin etkileri sınırlı
gerçekleşmiş, iş gücü piyasamız gelişmiş ülkelere
nazaran olumlu bir sınav vermiştir. Bu kapsamda, Ağustos 2008den
bu yana iş gücümüz yaklaşık 4 milyon 200 bin,
istihdamımız ise yaklaşık 3 milyon 900 bin artış
göstermiştir. İstihdam oranımız yüzde 46,6ya, iş
gücüne katılma oranımız ise yüzde 51,6ya yükselmiştir,
işsizlik oranı ise Ağustos 2013 itibarıyla yüzde 9,8 olarak
gerçekleşmiştir.
Değerli milletvekilleri, iş gücü
piyasamızdaki göstergelerin olumlu seyrinde istihdamdaki yükleri
hafifleten, kadınların ve gençlerin istihdamını teşvik
eden istihdam paketlerinin, bölgesel teşvik uygulamalarının ve
kurumsal kapasitesini önemli ölçüde geliştiren İŞKURun
katkısı büyüktür. Nitekim, 2003 yılında İŞKUR
eliyle işe yerleştirilenlerin sayısı 65.398 iken bu
sayı sadece 2013ün ilk on bir ayında 630.437 kişiye
ulaşmıştır.
İŞKUR tarafından düzenlenen kurslar: TYÇP,
işbaşı eğitim, girişimcilik gibi aktif iş gücü
programlarından son on yılda toplam 1 milyon 524 bin kişi
yararlanmıştır. Ayrıca, istihdamdaki yüklerin
hafifletilmesi amacıyla işverenlere 2004ten bu yana 31 milyar 128
milyon TL sigorta prim desteği sağlanmıştır. Bu
desteklerden sadece Eylül 2013te 1 milyon 306 bin iş yeri ve 9 milyon 155
bin sigortalı yararlanmıştır. İşsizlik
sigortası ödemeleri kapsamında 2002den bu yana 3 milyon 176 bin 886
kişiye yaklaşık olarak 6 milyar 663 milyon TL ödeme
yapılmıştır. İşsiz Sigortası Fonunun toplam
varlığı ise 30 Kasım 2013 itibarıyla 69 milyar 271
milyon TLye ulaşmıştır. Bu dönemde kayıt
dışı istihdamda da kayda değer bir başarı yakalanmıştır.
Mayıs 2008-Kasım 2013 arasında 1 milyon 667 bin
çalışan ile 96.816 iş yeri kayıt altına
alınmış, 2002de yüzde 52,1 olan kayıt dışı
istihdam oranı yüzde 37,8e gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, 2008de hayata
geçirdiğimiz sosyal güvenlik reformu ile norm ve standart birliği
sağlanmış, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi
kurulmuştur. 2002de 12 milyon olan aktif sigortalı sayısı
19 milyon 76 bine, 5 milyon 887 bin olan pasif sigortalı sayısı
ise 9 milyon 884 bine ulaşmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun 2013 bütçesinde 156 milyar 393
milyon TL olarak öngörülen toplam gelirlerinin yıl sonunda 162 milyar 288
milyon TL, 115 milyar 35 milyon TL öngörülen prim gelirlerinin ise yıl
sonunda 118 milyar 348 milyon TL olması beklenmektedir.
2013 bütçesinde 24 milyar 891 milyon TL olarak öngörülen
açık finansmanın ise yıl sonunda 20 milyar 269 milyon TL olarak
gerçekleşmesi beklenmektedir.
2002de Sosyal Güvenlik Kurumunun
açığının gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
2,27 iken, bu oran 2012de yüzde 1,2ye inmiş, yıl sonunda ise 1,3
olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
Devlet katkısı hariç prim gelirlerinin emekli
aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılama
oranı 2002 yılında yüzde 60,9 iken, 2012de yüzde 66,5e,
yıl sonunda ise 69,8e ulaşması beklenmektedir. Bu veriler mali
açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemine yaklaşmakta
olduğumuzu göstermektedir. Yıl sonunda toplam sağlık
harcamalarımızın 54 milyar 474 milyon TL, sosyal güvenlik
sağlık harcamalarının ise 50 milyar 140 milyon TL olarak
gerçekleşmesi beklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu dönemde hem emeklilerimizin
hem de çalışanlarımızın aylık ücretlerinde önemli
artışlar sağlanmıştır. Emeklilerimizin
yıllar itibarıyla beklediği intibak düzenlemesi hayata
geçirilmiş ve yaklaşık 1 milyon 784 bin emeklimizin
maaşında 450 TLye kadar varan iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir.
En düşük SSK emeklisi işçi
aylığına yüzde 273, en düşük SSK tarım emeklisine
yüzde 299, en düşük BAĞ-KUR esnaf emeklisine yüzde 422, en düşük
BAĞ-KUR tarım emeklisine yüzde 782, en düşük Emekli
Sandığı emeklisine yüzde 208,7 oranında artış yapılmış
ve ücretleri, maaşları yükseltilmiştir.
2002de 184 TL olan asgari ücret, yüzde 336lık
artışla 803 TLye yükseltilmiştir. 2002de 392 TL olan en
düşük devlet memuru maaşı yüzde 413lük artışla, Ocak
2014te en düşük devlet memuru maaşı 392 TLden 2.010 TLye
yükselmiş bulunmaktadır. Ortalama memur maaşı ise 578
TLden yüzde 300 artışla 2.313 TLye yükselmiştir. 2002den bu
yana enflasyondaki kümülatif artışın yüzde 60 olduğu
dikkate alınırsa hiçbir kesimin, çalışanın,
işçisiyle, memuruyla, emeklisiyle, asgari ücretlisiyle, enflasyona ezdirme
değil kat kat üzerinde ücretlerinin
artırıldığını görmek mümkün.
Değerli milletvekilleri, 2013 yılı hem
kamuda çalışan işçilerimiz hem de memurlarımız
açısından toplu sözleşme yılı olarak geçmiştir.
Bu kapsamda, Temmuz 2013te 200 bin kamu işçimizi kapsayan Toplu
İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü imzalanmıştır.
Yine, 2014-2015 yıllarını kapsayan ve memur ve emeklisi olarak
toplamda 4,5 milyon vatandaşımızı ilgilendiren toplu
sözleşme süreci tamamlanmıştır. Bu toplu sözleşme ile
taban aylıklarına, memurlarda 175 TL artış
yapılmış, bu artış emekli olacak olan kamu
çalışanlarının ikramiye ödemelerine yaklaşık 5
bin TL olarak yansımaktadır. Yani bugün emekli olacak birisi varsa
emekli ikramiyesi 5 bin TL daha fazla olacak.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Bakan, bu
söylediğiniz rakamlar brüt rakam, brüt.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Öğretmenlerimizin tazminatları 150 TL
artmıştır. Böylece taban aylıklarındaki
artışla birlikte, 2014 yılında öğretmenlerimizin
maaşlarında 273 TL artış sağlanmıştır.
4/Cli personelin ücretlerine yaklaşık yüzde 40
oranında ücret artışı sağlanmış, bu
artışla birlikte, örneğin, ilköğretim mezunu olan bir
4/Clinin ücreti 1.033 TLden 1.495 TLye yükselmiştir. Ayrıca, 100
bin sözleşmeli personelin de bu dönemde kadroya geçirildiğini bir kez
daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, son dönemde iş
sağlığı ve güvenliği konusunda önemli gelişmeler
yaşanmaktadır.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Millet ölmektedir.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) - 2002den 2012
yılına kadar işçi sayısında yüzde 128lik bir
artış var. On yılda işçi sayısında yüzde 128
artış, iş yeri sayısında ise yüzde 111 artış
gerçekleşmesine rağmen, 100 bin işçide ölüm oranı 16,8den
2012 sonu itibarıyla 6,24e gerilemiştir. Yeni ve müstakil
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile
birlikte bu oranın daha da aşağılara, hatta
sıfıra inmesi konusunda kararlıyız, inşallah bunu
gerçekleştireceğiz.
Değerli milletvekilleri, Bakanlığımın
diğer faaliyet alanlarına ilişkin çalışmaları da
kısaca özetlemek istiyorum: Yurt dışında yaşayan
toplam 6 milyon insanımıza, müşavirlik ve ataşelik olmak
üzere, 50 birimimizle hizmet veriyoruz. 2002 yılında kamuda 5.777
engelli memur istihdam edilirken bu sayı yüzde 567lik artışla
32.781e çıkmıştır. Mevsimlik gezici tarım
işçilerimizin çalışma koşullarının
iyileştirilmesi konusunda ciddi bir kaynak tahsisi yapılmıştır.
Mesleki Yeterlilik Kurumumuz tarafından 496 ulusal meslek standardı
belirlenmiştir. Müfettişlerimiz ve denetim elemanlarımız
tarafından 2013 yılında 60.627 iş yeri denetlenmiş ve
598 milyon 263 bin TL idari para cezası önerilmiştir.
2023te yüzde 5 işsizlik hedefini koyduğumuz
Ulusal İstihdam Stratejimiz tamamlanmış ve Yüksek Planlama
Kuruluna sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlık olarak İşsizlik Sigortası Fonu hariç,
yaklaşık 204 milyar 500 milyon TLlik bir mali büyüklüğü kontrol
ediyoruz. 204 katrilyonluk bir mali büyüklüğü kontrol ediyoruz. Bu,
Bakanlığımızın 2014 yılı toplam bütçesi ise
32 milyar 725 milyon 545 bin TLdir.
Evet, bunları kayda geçmesi açısından da
önemli olduğu için çok hızlı bir şekilde takdim ettim ama
esas burada değerli arkadaşlarımız çeşitli
görüşler, sorular tevcih ettiler, onların üzerinde de kısaca
durmak istiyorum.
Toplum yararına çalışmayla ilgili
değerlendirmeler yapıldı. Değerli arkadaşlar, Toplum
Yararına Çalışma Projesi, adından da anlaşıldığı
gibi süreli, proje bazlı değerlendirme, bir çalışma
şeklidir. Burada kesinlikle şunu ifade ediyorum: Yüzde 80 toplum
yararına çalışanlar kurayla belirleniyor, yüzde 20si ise
dezavantajlı gruplardan belirleniyor. Bu konuda şikâyeti olan
arkadaşımız olur ise, bunu bildirirlerse, birkaç yerde
olduğu gibi, hemen bu projeyi ve bu çalışmayı iptal
edebiliriz, hiçbir yanlışlığa müsaade etmeyiz Toplum
yararına çalışma isteyen bir vatandaşımız kim
olursa olsun onun şusuna, busuna bakma gibi bir durumumuz olamaz, siyasi
görüşüne bakamayız, o vatandaşımızın o dokuz
aylık süre içerisinde çalışma talebi varsa o
vatandaşımıza imkânlarımız ölçüsünde sahip
çıkmamız gerekmektedir.
Bunun yanında, burada meslek
hastalıklarıyla ilgili bazı konulara değinildi. Meslek
hastalıklarıyla ilgili bildirim zorunluluğu yoktu, bu bildirim
zorunluluğu şimdi geldi ve meslek hastalıklarıyla ilgili de
son derece önemli tespitlerimiz var. Tanısı konulan 2012
yılında 2.194 meslek hastası, 2013 yılında ise on bir
aylık dönem içerisinde 1.228 meslek hastasının olduğunu belirtmek
istiyorum.
İş kazalarıyla ilgili burada ifade edildi,
az önce söyledim, iş kazalarıyla ilgili çok ciddi bir düşüş
var, üçte 1 oranında inmiş bulunuyor yani 16 ölümden 6ya inmiş
bulunuyor ama biz bu rakamı yine yüksek ifade ediyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Avrupa birincisi
değil misiniz Sayın Bakan?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bu rakamın aşağı düşürülmesi
gerekiyor, çalışmalarımız da bu istikamettedir. Bakın,
şunu da ifade edeyim: Bu işin tarafları var. Bakınız,
Zonguldakta meydana gelen kazada TTK kömür ocağını mühürlüyor,
hatta orayı dinamitliyor oraya girilmemesiyle ilgili olarak ama buna
rağmen dinamitlenen, kapanan bir ocağa işçiler sokulup 3 tane
işçimizin orada hayatını kaybetmesine sebebiyet veriliyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Denetim
yapmıyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bu, bakınız, denetim meselesi değil.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul)
Yapmıyorsunuz. Önce göz yumuyorsunuz, kaza olduktan sonra
bombalandı diyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bakın denetim yapılıyor,
kapatılıyor, dinamitleniyor, buna rağmen yine de eğer bir
işveren -sözüm ona işveren- orasını açıyorsa
bunları bir bütünlük içerisinde ele almamız gerektiği
açısından bunları ifade ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zonguldakta yarısı
kaçak maden ocaklarının Sayın Bakan, siz veriyorsunuz bunu.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) İstisnai kadrolarla ilgili burada bazı
değerlendirmeler yapıldı. Değerli arkadaşlar, istisnai
kadrolar, evet, alınıyor ama mukayese yaptığınız
zaman, bizim dönemimizde, on
yıllık dönemde yani bakanların özel kalem müdürü, basın
danışmanı olarak aldığı istisnai kadro
sayısı 832dir, bir önceki, 2002 öncesindeki on yılla mukayese
ettiğiniz zaman o on yılda 1.242 kişi istisnai kadrodan
alınmıştır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Kaç hükûmet
değişmiş o zaman?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Kayıt dışı istihdamla mücadelemiz
devam ediyor ve bu konuda, bildiğiniz gibi, yüzde 52 olan kayıt
dışı istihdam yüzde 37ye gerilemiş bulunmaktadır. 1
milyon 667 bin kişi kayıt altına alınmıştır,
19 milyonu kayıtlı çalışan olarak şu anda,
sigortalı çalışan olarak geçmiş bulunuyoruz.
Asgari ücretten beyanda bulunanların oranı 2008
yılında yani çalışanı asgari ücretten bildirenlerin
oranı 2008de yüzde 61 iken 2013te yüzde 32ye gerilemiş
bulunmaktadır.
Burada Sermaye çevreleriyle çıkarılan
yasalar. filan diye ifade edildi. Yani bu çok yanlış
arkadaşlar. Çalışma Bakanlığının nasıl
çalıştığını, sosyal taraflarla nasıl diyalog
içerisinde olduğumuzu, emeğin ne olduğunu ve
yaptığımız bütün düzenlemelerin emek kesiminin
onayıyla buraya geldiğini özellikle burada belirtmek istiyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır,
hayır. TOBB ne dediyse onu yaptınız.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Eğitime, sağlığa para
ayırmadınız. Bu denebilir mi? Türkiyede bütçeyi
görüşüyoruz. Bütçenin en büyük kalemi eğitim, sağlık. 54
milyar dedim az önce sağlığa ayrılan kaynak. Böyle
mukayeseleri doğrusu, anlamakta zorlandım.
Bir diğer konu: Efendim, bütçe diyorlar,
Çalışma Bakanlığının bütçesi azaldı.
diyorlar. Çalışma Bakanlığının bütçesi yüzde 1,9
oranında arttı, çok düşük bir artış ama
görmediğiniz bir şey var. Görmediğiniz ne biliyor musunuz? Bütçe
açığı, sosyal güvenlik açığı 24,5 milyar
beklenirken 20 milyar olarak gerçekleşti, 4,5 milyar daha sosyal güvenlik
açığı düştü. Bunu ilave ederseniz tabloyu görürsünüz,
bütçenin ne kadar arttığını. Yani sosyal güvenlik
açığı 2013 yılı için 24,5 milyar beklenirken 20 milyar
olarak gerçekleşti. Bunu dikkate almadığınız için
böyle bir değerlendirme yapılmaktadır, bunu dikkatlerinize
sunuyorum.
Burada taşeron işçileri konusu gündeme
alındı. Değerli arkadaşlar, taşeron işçileriyle
ilgili ne yaptığımızı ilgili arkadaşların
tümü biliyorlar. Burada, bir işçinin asıl işverende, bir
işçinin alt işverende çalışması çok önemli değil.
Alt işverende de çalışabilir, asıl işverende de
çalışabilir, netice itibarıyla 2si de işveren ama
işçinin çalışma koşulları ve imkânları
uluslararası normlara uygun mu değil mi, bizim buna bakmamız
gerekiyor.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Uygun mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Yoksa burada, alt işverenin yanında
çalışıyor, asıl işverenin yanında
çalışıyor gibi bir değerlendirmeye takılmayı ben
şahsen doğru bulmuyorum.
Bir diğer konu emeklilikte yaşa
takılanlar. Burada ifade edildi. Arkadaşlar, emeklilikle ilgili
yaşa takılan diye ifade edilen kesim
1999 yılında o günün
üçlü koalisyonu tarafından çıkarılan yasa doğru bir
yasadır. Bakın, bizim Hükûmetimiz değil, doğru bir
düzenlemedir ama o döneme denk gelen kardeşlerimiz bugün diyorlar ki:
Emeklilik yaşı 50, gelin, bizi 45 yaşında emekli edin.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır,
hayır, öyle demiyorlar.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Aynen öyle.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır
Sayın Bakan, öyle değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bakınız, kendileri bunu demiyor ama söylenen
cümleden çıkan bu.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır.
Sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) 50 yaşında emekli olacaksınız! Bugün
dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir gelişmiş ülkesinde 50
yaşında emeklilik yok arkadaşlar, yok böyle bir şey.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) 50 yaşında işten
attı işveren, ne yapacak onlar?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Siz nasıl
Bakınız, işte bu neyi gösteriyor Haydar
Bey biliyor musunuz? İktidara hazırlıklı bir muhalefet
bunları söylemez. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nasıl söylemez ya?
Çocuğu üniversiteye gidiyor, evlendirecek, 65 yaşına kadar ne
yapacak bu adam?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bu açık. İktidara talipseniz
Bakınız, sizin Genel Başkanınız
kesinlikle bu konuyu gündeme getirmez, konuyu bildiği için.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sosyal devlet ilkesi
gereğince Haydar Bey söylüyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Onun için o düzenlemeyi yapan Hükûmetin içeresinde
Milliyetçi Hareket Partisi de vardır. Sürdürülemez bir sosyal güvenlik
sisteminden -az önce Meclise rakamları verdim- sürdürülebilir bir sosyal
güvenlik sistemi noktasına geldik ve bu bahsettiğimiz
arkadaşların tamamı bugün emekliliği hak ediyorlarsa 50
yaşında emekli olacaklar. 50 yaşında emekliliğinse
dünyanın hiçbir yerinde, ne çevremizde ne dünyanın gelişmiş
ülkelerinde, dünyanın hiçbir yerinde olmadığını
belirtmek istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onu demiyorum Sayın Bakan.
50 yaşında işten atılan vatandaş ne yapacak?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Yani, bu düzenleme bizim Hükûmetimiz tarafından
yapılmamış.
Bir başka bir şey, sosyal güvenlik destek
primi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Allahın emri
değil ya, Hükûmetiniz de değiştirsin bu yanlışı,
olayı.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Nedir bu sosyal güvenlik destek primi? Emekli olmuş
vatandaş. Ne zaman emekli olmuş?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Adam mavi iş kolunda
çalışıyor. 50 yaşında işten atıyor
çalışamıyor diye. Altı ay işsizlik sigortası
veriyorsunuz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Genç yaşta emekli olmuş, yani 45
yaşında, 38 yaşında, 47 yaşında emekli
olmuş. Bunun için, yine biz çıkarmadık, bizden önceki hükûmet
demiş ki: Bu genç emeklilikten dolayı yeni nesle iş verebilmek
için sosyal güvenlik destek primi uygulaması yapalım. Türkiye, 60
yaş emekliliği yakaladığı an bu sosyal güvenlik destek
primi meselesini ortadan kaldırması gerekiyor. Yani
normalleşmemiz gerekiyor ki, emeklilikte normalleşmemiz gerekiyor ki
bu konular ortadan kalksın. O günün bir düzenlemesi olduğunu burada
belirtmek istiyorum.
Öyle şey söyleyin ki Sendika Yasası
getirdiniz, çalışan için ne var?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hiçbir şey
yok.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Ee, şimdi
arkadaşlar, özellikle Süleyman Bey, size söylüyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Evet.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Noter şartı kaldırıldı, bir
ayda 33 bin çalışanımız sigortalı oldu. Noter
şartı
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Kaç tane sendika
barajdan düştü? Onu söyleyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bakınız, noter şartı, bir
En önemli
şeyi size söyleyeyim. Bakın, çalışma hayatının
içindesiniz. En önemli şey, bakınız: Sahte üyelikten
kurtardık ya sistemi. 3 milyon 200 bin sendikalı mı vardı
Türkiyede? Yok. Aldatıyordunuz birbirinizi ve ben, bunu, kürsüden iki
sene önceki, üç sene önceki Bakanlığım bütçesinde de söyledim.
Olmayan üyeleri gösteriyorsunuz. Hiçbir şey olmazsa sistem gerçekçi bir
sistem hâline dönüşmüştür.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın Bakan,
sendikalaşmak isteyenler kapıya konuluyor.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Bunun yanında söyleyeceğimiz çok şeyler
var ki vakit olmadığı için ifade edemiyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Pakmayaya müfettiş
yolladınız, Sayın Bakan, Pakmayaya. Ne oldu orada? Onu
söyleyin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) TODAİEyle ilgili burada bir değerlendirme
yapıldı. Arkadaşlar, TODAİE idari ve mali özerkliğe
sahip bir kamu kurumudur. İyi ya işte TODAİEyle ilgilenmiyoruz
fazla. Özerk kurum. diyorsunuz ya. Merkez Bankasıyla ilgili bir mesele
olduğu zaman: Neden Hükûmet olarak böyle böyle görüşler ifade ediyorsunuz,
orası özerk bir kurum. Evet, TODAİE de bir kamu kurumudur, kamu
personeliyle ilgili bir kurumdur ve özerk bir kurumdur; kendi seçimini, kendi
programını belirliyor. Biz ise, bizimle ilgili bir kuruluş
olarak ilgilenmemiz gerektiği kadar ilgileniyoruz. Doğru
yaptığımız inancı içerisindeyim. Kısaca bunu da
geçiyorum.
Bütçeyle ilgili bilgileri verdim.
Efendim, emekliler... Emeklilerin gayrisafi millî
hasıladan aldıkları pay veya emeklilere gayrisafi millî
hasıladan ayrılan pay 2002de yüzde 4,8 iken 2012de yüzde 7,7ye,
2013 yılında ise tahminen yüzde 8e ulaşmıştır.
Yani burada emeklilere ayrılan payın gayrisafi millî hasılaya
oranında bir düşüş kesinlikle söz konusu değildir arkadaşlar.
Genel bazı değerlendirmeler yapıldı.
Tabii, bütçeyi görüşüyoruz, bununla ilgili gerek Maliye
Bakanımız gerekse Hazineden sorumlu Bakanımız gerekse
Sayın Başbakanımız birinci gün yaptığı
konuşmalarda rakamlar verdiler. Şimdi benim önümde de rakamlar var,
onlara değinip zamanı israf etmek istemiyorum bilinen konular
olduğu için.
Asgari ücretle ilgili olarak, arkadaşlar,
şimdi, Türkiyede ücretler seviyesi AB ve OECD ülkeleriyle
kıyaslandığı zaman, ülkemizin 2013 yılında,
Eurostat verilerine göre, yıllardır bulunduğu düşük asgari
ücret grubundan orta asgari ücret grubuna yükselmiş olduğunu burada
belirtmek istiyorum. Türkiyedeki asgari ücret seviyesi satın alma gücü
paritesi açısından ele alındığı zaman, 11 AB
ülkesinin üzerindedir. Burada rakamlar var, Türkiye 662 avro, Romanya 313 avro,
Bulgaristan 324 avro, Litvanya 383, Yunanistan 400, Çek Cumhuriyeti 420 gibi
birçok rakamlar var.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Kiraları ne,
elektriği ne, suyu ne? Bunları konuşmayın!
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - 4/Clilerle ilgili de bazı değerlendirmeler
yapıldı. Arkadaşlar, bildiğiniz gibi burada 4/Clilerle
ilgili on ay çalışırlarken on bir ay yirmi sekiz güne yani
bunların çalışmalarını on iki aya tamamladık, kıdem
tazminat haklarını verdik. 4/Clilerin ücretlerine bu toplu
sözleşmede yüzde 40 artış sağladık. Aile
yardımından yararlanmalarını sağladık. Fazla
çalışma ücretinden yararlanmaları da bu düzenlemeye konmuş
bulunmaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye kaldırmıyorsunuz
4/Cyi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) - Türkan Hanım ifade etmişti, kadın
istihdamının artırılmasına yönelik de çok önemli
çalışmalar var, iki sayfalık çok özet değerlendirmeler var.
Tabii ki bir başka program vesilesiyle de bu konuları huzurlarınıza
getirme imkânımız olacak diyorum.
İş ve meslek
danışmanlarımızın sendikalı olamayacağı
ifade edildi. Sözleşmeli iken de bu imkân vardı, şimdi kadroya
geçtiler yine de sendikalı yani örgütlenme imkânları var. Böyle bir
kısıtlamanın da olmadığını belirtmek
istiyorum.
Engellilerle ilgili sınavı neden
yapmıyorsunuz? Engellilerle ilgili bir sınav yaptık ve bu
sınavın neticesinde 11.700 engelliyi başlattık. Şu
anda toplam 32 bin engelli çalışıyor, 5 binden 32 bine
çıktı.
OKTAY VURAL (İzmir) 25 bin kadro var. Ocakta söz
verdiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Şimdi, ÖSYMnin takvimi çerçevesinde nisan
ayında yapacağımız yeni bir sınav ile kamudaki
açık kadroları doldurmak için yine
OKTAY VURAL (İzmir) Hayır, o sınava
dayalı olarak ocakta alım sözü verdiniz. Bakın, ha bire
arıyorlar bizi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) 2 kez aldık efendim, 2 kez o sınavla alım yaptık.
Şimdi, bir adaletsizliğe fırsat vermemek için yeniden sınav
yapacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
OKTAY VURAL (İzmir) O engellileri
ızdıraba koymayın.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Devamla) Evet, konular çok. Tekrar, katkılarınızdan
dolayı çok teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Biz de size teşekkür ederiz Sayın
Bakan.
OKTAY VURAL (İzmir) Sayın Bakan, ocakta
engellileri alacağınıza dair söz verdiniz, vatandaş
söylüyor.
BAŞKAN Şimdi son söz
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın
Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum 69a göre.
BAŞKAN Ne dedi?
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Bakan
ismimi vererek, benim anlattığım buradaki
yaklaşımların doğru olmadığını söyledi
beyan olarak. Onun için de sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN Bir sohbet bağlamında söyledi
diye
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sohbet değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) Hakaret etti, hakaret etti.
BAŞKAN Peki, buyurun, gelin.
Buyurun Sayın Çelebi, iki dakika.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Ben sohbet etmek
istedikten sonra ederim onunla.
BAŞKAN Sohbet bağlamındaydı ama
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, burası
Meclis, burası sohbet yeri değil ki.
BAŞKAN Ben biliyorum ne olduğunu Sayın
Tanal, siz kendi işinize bakın.
V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
7.- İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebinin,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelikin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının dördüncü tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Çok
teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; yani yine bir pembe tablo çiziliyor ve üzülüyorum. Ya, burada
sendikacı arkadaşlarımız da var, şöyle bir tablo mu
var
Türkiyede AKP iktidara geldiğinde, Sayın Bakan, toplam 1.375
tane sendikalı işçi vardı. Şimdi senin verdiğin rakam,
587 bin sendikalı işçi var. Şimdi, yani bir şey
yaptık, örgütlenme özgürlüğünün sanki önü açıldı, her
şey güllük gülistanlık. Noteri kaldırmanız neyi
değiştirir? İşçi sendikaya üye olduğu zaman işten
atılıyor mu, atılmıyor mu; bunu önlediniz mi, önlemediniz
mi; bunu anlatmalısınız. İş kazalarını
çözdük. diye burada sürekli konuşuyorsunuz. Yazık, bu toplumu
kandırmayın. Yani Avrupadaki 1inciliği bir başka ülkeye
mi kaptırdınız? İş kazalarında hâlen Avrupadaki
1inci ülke Türkiye. Yine, iş kazalarında dünyada 3üncü. Yani
Övünmeyelim, buralardaki eksiklikleri giderelim. diye bir yaklaşım
olsa anlayacağım.
Sürekli burada asgari ücretle ilgili hem Sayın
Başbakan hem de Çalışma Bakanı Ne kadar güzel, asgari
ücret var, bununla şu kadar geçinilir. diye burada sürekli sunum
yapıyor ve toplumu da aldatıyor. Yani simit edebiyatıyla
başladı Sayın Başbakan, açlık sınırı
TÜİKin rakamlarına göre 1.085 lira, açlık
sınırının altında bir asgari ücret var, Türkiye
Başbakanı, Çalışma Bakanı bununla övünüyor, Aman, bu
maaşı alın, bol bol geçinirsiniz. diyor. Bu mu adalet, bu mu
hukuk? Bunu eleştirdiğimiz zaman, buna çözüm üretmek yerine -2002den
başlayarak bütün süreci 2002ye gönderiyorlar- 2002den bu yana olan
olumsuzlukların hiçbirisini burada yansıtmıyorlar. Bu doğru
değildir, bunu anlatmak istedim.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
H)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
J)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki Yeterlilik
Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
M)
TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
N) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Şimdi son söz aleyhte olmak üzere
İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzelde.
Buyurun Sayın Tüzel.
Süreniz beş dakikadır.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi Halkların Demokratik Partisi adına saygıyla
selamlıyorum. Hızlı bir şekilde değerlendirmelerimi
paylaşacağım.
Öncelikle, halklarının özgürlüğü için
bedel ödeyenleri selamlamak istiyorum yakında kaybettiğimiz
Mandeladan 13 Aralık 1980de darbecilerin astığı 17
yaşındaki Erdal Erene. (CHP sıralarından
alkışlar) Erdal Eren halkların gönlünde hep 17 yaşında
olarak kalacak. Biraz önce her iki bakan da Malatyadaki kazadan dolayı
başsağlığı dilediler ama Malatyanın bir
beldesinden kent merkezine giderken ölen öğretmenler ve yaralanan
sağlıkçılar, onlar servis aracındaydılar ve olan biten
aslında bir iş cinayetiydi. Dolayısıyla, bu iş
cinayetinden hem Çalışma Bakanı hem Ulaştırma
Bakanı -o kara yolundan sorumlu Bakan- her ikisinin de sorumluluk
duyması gerekir ve bunu açıklamaları gerekir. Bir yıl
boyunca iş cinayetlerinin sayısı 1.075i bulmuştur, her gün
artmaktadır ve Bu iş cinayetleriyle ilgili oranlar düşüyor.
diyerek Hükûmet bu sorumluluktan kurtulamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları
Haftasındayız. Yaşam hakkı ihlalleri devam ediyor,
toplantı ve gösteri hakları ihlal ediliyor, örgütlenme hakkı
ihlal ediliyor. Geverde 3 yurttaşımız katledildiler ve
bunların açığa çıkartılmasını istiyoruz,
talep ediyoruz.
Özgürlük ve demokrasiden başka
şansımız yok ama bütçe görüşülürken dahi, bütçeye şerh
koyan Barış ve Demokrasi Partisinin buradaki demokratik hakkına
müdahale ediliyor. Ve bu şekilde bu bütçe meşruiyetini zaten
kaybediyor, özürlü bir bütçe olarak karşımıza çıkıyor.
Barış ve Demokrasi Partisi bu bütçeye dair görüşlerini,
Kürdistan ifadesi kullandı diye, topyekûn bu bütçeden silip
atabiliyorsunuz. Böyle bir şey Parlamentonun tarihinde görülmüş
değildir ve kabul edilemez. Onları seçmiş, bu Meclise
göndermiş 3 milyonu aşkın halkın iradesine siz ipotek
koyuyorsunuz. Ve bu rejimi bir demokrasi olarak ilan edemezsiniz.
Değerli milletvekilleri, yani Sayın
Başbakan konuşmasında millî iradeden söz edip duruyor. Millî
irade dediğiniz şey sadece Adalet ve Kalkınma Partisine oy
veren vatandaşların temsil ettiği irade midir? Böyle bir
yaklaşım olamaz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin hep
sarıldığı, ta iktidara geldiğinden beri bu metafora
dönüştürdüğü 3Y ile bütçeyi ele almak istiyorum: Yolsuzluk
Evet,
Sayıştay raporları hep konuşuldu ve Çalışma
Bakanlığının da aslında denetlenemediği ortaya
çıktı. İŞKURun incelenen belgeleri kabul edilemez olarak
gösterildi. Sayıştay raporları basına geçtiği gibi, 15
milyarlık açıklanamayan ve fazla harcanan, ancak savaş ve
seferberlik hâlinde kullanılabilecek bir harcamadan söz ediliyor. Ve bu
raporlar buraya gelmedi, aydınlatılmadı. O nedenle
yolsuzluklarla mücadeleyi AKP Hükûmeti ağzına alamaz.
Aynı şekilde, yoksulluk
Biraz önce Sayın
Bakan da burada ifade etti ve Başbakan konuşmasında yine çay
simit hesabı yaptı. Yani 804 lira asgari ücret alan işçi, emekçi
ailesine, 5 çocuklu aileye her gün çay simit tüketirse 450 lira
harcayacağını
Peki, geri kalanı ne? Yani, kira,
ulaşım ve giderleriyle siz 804 lirayla yaşayın.
diyorsunuz ve 40 milyon icra dosyasıyla borçlu yurttaşlar, Kredi
kartı kullanmayın. diye onların taleplerine yanıt
veriyorsunuz.
Yasakları zirve yaptınız. Muğlada,
Başbakan gidecek diye dört gün olağanüstü hâl ilan edildi.
Keşanda gençler gözaltına alınıyor ve Milli Güvenlik
Kurulu tutanakları ifşa edildiğinde vatana ihanet suçlaması
yapılıyor. Halk, vergileriyle bu bütçeyi çekip çeviriyor ama bu
vergiler güvenliğe, örtülü ödeneğe, Diyanetin bütçesine
ayrılıyor. Özelleştirmeyle 100 milyar kazandık. diyen
Başbakan; işte, Yatağanda, işçiler özelleştirmeyle
ekmeklerinin elinden alınacağını bildiği için
açlık grevine yatıyor. 4/Clilerin durumu, taşeron
işçilerinin durumu, ev işçilerinin durumu, bunlar ha bire
yakınıp duruyorlar, eşitlik, kadro, güvence istiyorlar ve bunun
karşısında KESKli işçiler, emekçiler 19 Aralıkta
satış sözleşmesine hayır diyor ve bütçeden pay istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Halkın ne
istediği ortada. Bu bütçe
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Sayın Başkan,
bir dakika, sözlerimi tamamlıyorum.
BAŞKAN Veremeyeceğim, hiçbir
arkadaşınıza vermedim, size veremem, eşitsizlik yapamam,
kusura bakmayın.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Bu bütçe alın teri
hırsızlığıdır; bu bütçe yolsuzluk, yoksulluk ve
yasaklar bütçesidir.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Tüzel.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Bu bütçenin
altında imzası olanlar alın teri
hırsızlığı yapmaktadır ve biz de bu bütçeyi kabul
etmiyoruz.
BAŞKAN Sayın Tüzel, süreniz bitti. Hiçbir
arkadaşa artı süre vermedim, size de veremeyeceğim.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) Teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, dördüncü
turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sırasıyla soru sormak isteyenlere söz
vereceğim.
Süremiz yirmi dakika; on dakika soru, on dakika
sayın bakanların cevabı olarak yaşayacağız bu
süreyi.
Sayın Işık, buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
İlk sorularım Sayın Çelike.
1) Ocak ayında atama sözü verdiğiniz ÖMSS 2013
sonuçlarına göre yapılacak atamaları ne zaman
gerçekleştireceksiniz?
2) Ataması yapılmayan iş ve meslek
danışmanları adaylarının atamalarını ne zaman
yapmayı düşünüyorsunuz?
3) 4/Cliler, geçici işçiler ve bazı
şirketlerden ihbar tazminatlarını bile alamayan taşeron
işçilerinin sorunlarının çözümü konusunda bir
çalışmanız var mı?
Sayın Yıldırıma soruyorum:
1) Bu yıl içinde Londrada düzenlenen bir gemi
alımı programına katıldınız mı?
Katıldıysanız bu gemi kime aittir?
2) Yüksek Planlama Kurulunun 2012/T9 no.lu kararı
gereğince Devlet Hava Meydanları personeline verilen
havacılık tazminatlarındaki adaletsizliği giderecek
misiniz?
3) Zafer Bölgesel Havaalanında kaç yıl
süreyle, yıllık kaç yolcu için, ne kadar devlet desteği
ödenecektir?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Karaahmetoğlu
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sorum
Ulaştırma Bakanına.
Sayın Bakan, Giresunun güney ilçeleri ile
komşu illerine ulaşımını kolaylaştıracak
Eğribel Tüneli konusunda 14 Aralık 2011 tarihinde yönelttiğim
soruma 14 Şubat 2012 tarihinde verdiğiniz yazılı cevapta
Proje çalışmalarının 5 Temmuz 2012de tamamlanması planlanmaktadır.
açıklamasında bulundunuz. Bu tarihten beş ay sonra 13
Aralık 2012de, bütçe görüşmelerinde ise hâlâ proje
çalışmalarının devam etmekte olduğunu, soruma sözlü
cevap olarak verdiniz.
2007 yılından bu yana aynı şeyler
söylenmekte, ortada somut bir şey bulunmamaktadır. Bu bütçe
görüşmelerinde soruma ne cevap vereceğinizi gerçekten merak ediyorum.
Ayrıca, Ordu-Giresun Havalimanı söz
verildiği tarihte ulaşıma açılacak mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, İzmit
Körfezinde son kamu kurumu olan Derince Limanı özelleştirilmek
amacıyla ihaleye çıkmıştır. Teklif toplama zamanı
olarak önce 10 Aralık denmiş fakat daha sonra 16 Ocağa
uzatılmıştır.
Yapılacak ihaleyle Körfezde 450 dönümlük bir alan
dolgu yapılacaktır ancak liman sahası 16 ayrı şirkete
kiralanmıştır. Özelleştirme İdaresinin genelgesine
göre, kısa vadeli sözleşme yapılması gerekirken 2013
yıl başından başlayarak 2024e kadar bir şirkete
kiralama yapılmıştır. Ayrıca, bu şirketten kira
bedeli olarak diğer şirketlerden üçte 1 daha az
alınmıştır. Ayrıca, özelleşse bile bu
anlaşma garanti altına alınmıştır, diğerleri
alınmamıştır.
Şimdi sormak istiyorum: Adrese dayalı ihale mi
yapıyorsunuz yoksa bir iş kazası olur, bu şirket ihaleyi
alamazsa sözleşmeyi mi garanti altına alıyorsunuz, bunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Çelik, tekrar söylüyorum: Siz hiç aç kaldınız mı? Hiç
siz çoluk çocuğunuza ekmek götüremediğiniz zaman ne
yapacağınızı düşündünüz mü? Bu pazar günü emeklilikte
yaşa takılanlar kefen giyecek, yoksa bir öbür sefer o kefenle
canlı canlı mezara girecekler. Emeklilikte yaşa
takılanların sesini artık duyun Sayın Bakan. Duyacak
mısınız, duymayacak mısınız? Aşı,
ekmeği olmayan insan intihar eder Sayın Bakan. Artık intihar
aşamasına getirdiniz. Bundan sonra şununla
anılacaksınız: Bunları intihar ettiren Sayın
Çalışma Bakanı Faruk Çelik olacaksınız.
İki: İş ve meslek
danışmanları konusunda, hakikaten bunlar çok üzüntülü, çok üzülüyorlar,
bunlar sizin elemanlarınız ama hiç ilgilenmiyorsunuz, bunların
maaşları düştü. Bu konuda da bir bilgi rica edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sorum Sayın Ulaştırma Bakanına: 2013 yılında
Manisada kara yollarının bakım ve onarım masrafları
için yapılan harcama tutarı nedir? Manisadaki yatırım ve
projelerin 2013 yılı gerçekleşme durumu nedir? 2014 bütçesinde
Manisada devam eden yatırımlar için ayrılan ödenek miktarı
nedir? Bakanlığınız, 2014 yılı bütçesi ve iş
programına göre Manisa için yeni bir yatırım planlaması
yapmış mıdır?
Diğer sorum Sayın Çalışma
Bakanımıza: Yaş haddini doldurduğu hâlde prim gün
sayısını dolduramayanlara en azından beş yıla
kadar prim borçlanma hakkı tanımayı düşünüyor musunuz? Ve
ayrıca, prim gün sayısını doldurduğu hâlde yaş
haddini doldurmayanlara ilişkin makul bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Tabii, bugün bürokrat arkadaşlarla görüştüm. Devlet
memurları uyumaz, acıkmaz, yorulmaz. diyorlar ama yine de Bu
koşullarda biz mutluyuz. diyorlar. Bütçe görüşmeleri nedeniyle bu
saate kadar kalan memurlara, bürokratlara ben teşekkür ediyorum. Ancak bu
arkadaşlarımıza fazla mesai ücreti verilecek mi? Takdir
edersiniz, fazla mesai ücreti verilmeyecekse Anayasanın 18inci maddesi
uyarınca bu bir angaryadır, bu yasaktır, Anayasa
açısından yasaklanmıştır. Bu konuda, mesaiyi ödeyecek
misiniz?
İki, Türkiyede çalışanların
maaş ve ücretleri üzerinden kesilen sosyal sigorta primlerinin oranı
gelişmiş ülkelerle karşılaştırılınca
bizdeki çok yüksektir. Bunu düşürmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Meclis personeli de dâhil
buna Sayın Başkan. Sabah onda buraya gelecekler.
BAŞKAN Sayın Kalaycı
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sorum Ulaştırma
Bakanına.
Sayın Başbakan bir yıl önce Konyada çevre
yolu projesi için müjde vermişti ama 2013 Yılı Yatırım
Programına almadınız, 2014 Yılı Yatırım
Programına da almıyorsunuz. Kamulaştırma bitmeden
programa almayız, önce belediye kamulaştırmayı bitirsin
diyorsunuz. Kamulaştırma için 70 milyon lira lazım, bunu
verin. dedim, 7 milyon lira bile vermeyiz. dediniz. Şimdi soruyorum:
Sayın Başbakan boş yere mi müjde vermiştir? Konyalı
size mi inanacak, yoksa Sayın Başbakana mı inanacak? Sayın
Başbakan Konyaya gelince bu konuda ne diyecek? Sayın bakanlar benim
sözümü paspas yaptılar. mı diyecek?
Bu çerçevede bir kez daha soruyorum: Konya çevre yolu
projesini 2014 Yılı Yatırım Programına alacak
mısınız?
BAŞKAN Sayın Çelebi
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler
Sayın Başkan.
İki bakanımıza soruyorum:
Karayollarındaki işçilerin işe iadesiyle ilgili, daha
doğrusu taşerondan normal kadroya geçmesine ilişkin hem mahkeme
kararı var hem Yargıtay kararı var. Bir kez daha soruyorum
buradan: Bu Yargıtay kararlarına iki Bakanı, iki
Bakanlığı da ilgilendirdiği için- uyacak
mısınız ve gereğini yapacak mısınız?
İkinci sorum, özellikle Çalışma
Bakanına soruyorum: 4/C, 4/B gibi, sözleşmeli personel gibi hâlen
birçok statü var. Bunları tek bir statüye toplamayı düşünüyor
musunuz Sayın Bakan?
Üçüncü ve son sorum yaşa takılan emeklilerle
ilgili. Biz burada asla bir kıyak emeklilik, başka bir şey
istemiyoruz. Bu insanların sağlık hizmetleri dâhil birçok
sorunları var, bu sorunun çözümü konusunda vereceğiniz
katkıyı ve müjdeyi beklemektedirler.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öz
SAKİNE ÖZ (Manisa) Ulaştırma
Bakanına sorum: Manisa Akhisarın şehir merkezinden geçen
İstanbul-İzmir kara yolu, trafik yoğunluğu, yol
darlığı, araç kontrolünün zorluğu gibi nedenlerle kazalara
zemin hazırlamaktadır. Bu kara yoluyla bağlantılı
olacak biçimde, şehirler arası trafiği rahatlatacak,
Manisanın ilçeleri arasında ulaşımı kolay ve güvenli
hâle getirebilecek bir yeni çevre yolu çalışmanız olacak
mıdır?
Salihli-Gölmarmara-Akhisar kara yolunda ağır
tonajlı yük taşımacılığı
yapıldığı dikkate alındığında, bu kara
yolunun genişletilerek kaza riskinin azaltılması yönündeki
çalışmanın hangi tarihte bitirilmesi planlanmaktadır?
Ağır tonajlı araç trafik
yoğunluğu ve kaza riski düşünülerek, Salihli-Akhisar yolunun şehir içine
girilmeden İzmir-İstanbul yoluyla bağlanmasına dair
planınız var mıdır?
Çalışma Bakanına sorum: Manisa Soma
Darkale mevkisindeki kömür ocağı, çalışma
haklarını tümüyle ihlal eden bir ölüm ocağına
dönüşmesinin ardından son derece gecikmeli olarak
kapatılmıştır. 800e yakın madencimiz güvenceli ve
sağlıklı şartlarda çalışma
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın bakanlarda söz, buyurun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, daha
bir dakika var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Elli bir saniye var daha.
BAŞKAN Biz de gözükmüyor yalnız.
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, benim de var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sedef Hanım onu bekliyor
çünkü.
BAŞKAN Burada gözükmüyor da o yüzden.
Buyurun Sayın Küçük.
SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) Teşekkür ederim, sorum
kısa zaten.
Sorum, Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanına. 2012 TÜİK verilerine göre, istihdam edilen
kadınların üçte 1i, yani yüzde 37,7si ücretsiz aile işçisidir
ve bunlar hemen hemen hiçbir sosyal güvenlik hakkından tam olarak
yararlanamamaktadırlar. Bakanlığınızca bu konuda
yapılan bir çalışma mevcut mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Ben de teşekkür ederim.
Buyurun sayın bakanlar.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Daha on saniye
var Sayın Başkan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) Efendim, çok teşekkür ediyorum.
Ocak ayında engellilerin işe
alınmasıyla ilgili, mevcut 2012de yapılan sınavla -yapılmasıyla
ilgili- iki alım gerçekleştirdiğimizi söyledim. 2014
yılı içerisinde yeni bir sınav yaparak sınava giremeyen
engellileri de kapsam içine alarak daha geniş kapsamlı bir
alımın daha doğru olacağı düşüncesiyle, nisan
ayında, sınav neticesinde alımlar gerçekleşecek. Büyük
ihtimalle 2014ün ilk yarısında bu sınav gerçekleşip
alımlar gerçekleşmiş olacak.
İş ve meslek danışmanları iki
kesimden oluşuyor:
1)
Şu anda, 4 bin civarında, iş ve meslek
danışmanı olarak görev yapan arkadaşlarımız.
Bunlar sözleşmeli personel idiler, kadroya geçtiler. Kadroya geçince,
statüleri olmadığı için, ücretlerinde 600 ile 700 lira
arasında bir düşüş var. Bunu giderme konusunda ilgili
bakanlıklar olarak görüştük ve buraya, torba yasaya, inşallah
bir düzenlemeyi getireceğiz, bu ücret farkını gidermiş
olacağız.
2) İş ve meslek
danışmanlığında diğer konu ise, sertifika
almış, sertifikalı oldukları için, 6 bin civarındaki
iş ve meslek danışmanı diyor ki: Kadronuz yok ama bizi niye
işe almıyorsunuz? Yani, sertifika almak demek, bir sertifika sahibi
olmak demek işe yerleşme demek anlamına değil. Bizim
kadromuz 4 bin kişiydi, 4 bin iş ve meslek
danışmanını işe yerleştirmiş olduk.
Taşeron işçilerle ilgili, gerçekten de uzun bir
çalışma oldu. Burada, bizim zamanımızı alan,
kıdem tazminatıyla ilgili durum idi. Önümüzdeki hafta, nihai olarak
hangi konularda anlaşıyor isek taraflarla son kez görüşüp
seçimden önce bu meselenin çözülmesi
Dolayısıyla, kara yolu
çalışanlarıyla ilgili de Sayın Bakanımla birlikte bu
çalışmayı yaptık; yargı kararı ortadadır.
Yargı kararı kesinleşen 5.700 civarındaki çalışanların
ya tazminatları, tüm hakları ödenecek veya bunların kamu
işçisi olarak, asıl işveren işçisi olarak işe
başlatılma şeklinde, hukukun bize tanıdığı
haklar neyse o çerçevede kesinlikle çözüme kavuşturulacak. Bunu ifade
ediyorum.
Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili, Sayın
Aslanoğlunun duygusal bir şekilde ortaya koyduğu tablo:
Duyuyor musunuz sesini? Duyuyoruz. Bunu ifade etmek istiyorum. Benim
kendileriyle de görüştüğümü bilmenizi istiyorum. Kendileriyle
görüştüğüm emekliliği yaşa takılanların, bize,
çok açık bir şekilde Erken emekli olalım. diye bir talepleri
yok. Ama, şimdi, kamuoyuna verilen mesaj ve yaygın kanaat, erken
emeklilik gibi yani şu anda 50 yaş emekliliği beklemek
değil, erken emekli olma gibi talepleri dillendiriliyor ki, buna hiçbir
grubun müsaade etmeyeceği
Ama yaşadıkları sorunların
çözümüyle ilgili her zaman görüşmeye hazırız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Hayır Sayın Bakan. Bir avans verin.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Sizin tekliflerinizi de almaya
hazırız.
Yaş haddini dolduranlar
Tabii, burada bir
haklı pozisyon var yani prim gününü doldurup yaş haddini bekleyenlerle,
60, 65 yaşına gelip primde eksiği olanlarla ilgili bir
çalışma yapacağımızı söyledim. Bu, Sosyal
Güvenlik Kurumu bünyesinde yaptığımız bir çalışmadır
ama takdir edersiniz ki, Sosyal Güvenlik Kurumu 76 milyonu ilgilendiriyor ve
birçok talep var yani gerek sigortalı gerek BAĞ-KUR dediğimiz
gerek Emekli Sandığı dediğimiz hususlarla gerek emeklilerle
ilgili birçok husus var. Bunları peyderpey huzurlarınıza
taşıyoruz. Haklı bulduğumuz bir taleptir bu. Bunun
kurallarını, çerçevesini koymak kaydıyla üzerinde
çalışma yaptığımızı söyleyebilirim.
SGK primlerini, prim oranlarını düşürmeyi
düşünüyor musunuz?
Bildiğiniz gibi, 5 puan teşviki şu anda
uyguluyoruz ve uyguladığımız bu teşvik önemli
şekilde karşılığını da bulduğumuz bir
teşvik. Daha da düşürülmesinin şu andaki bizim mali dengeler
açısından gündemimizde olan bir konu olmadığını
belirtmek istiyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu fazla mesailer ödenecek
mi?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Sendikalı işçi sayısı 1
milyon 32 bindir. Bunu belirteyim.
Dünyada iş kazalarında 3üncüyüz.
Arkadaşlar, nereden biliyorsunuz ya? Bu
yanlış bilgiyi nereden alıyorsunuz, ben anlamıyorum.
Dünyada bu konuda ILO, Avrupa Birliği ölçeğindeyse Eurostat
istatistikler yayımlıyor. Biri 2007de yayımlanmış,
biri 2008de yayımlanmış, 185 ülkeden 101 ülkeyle ilgili
yayımlanmış. Nereden Türkiye iş kazalarında dünyada
3üncü oluyor? Bu, yanlış bir bilgidir. Bir kez daha bunu ifade
ediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Hayır,
yanlış değil.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) -
A, B, C diye statüler var arkadaşlar. Bunları
derleyip toparlamayı düşünüyor musunuz? Düşünüyoruz.
Bunları derleyip toparlamayı düşünüyoruz. Tek bir şey
olsun. diyorsunuz, olabilir. Çalışanlar kavramını
Sayın Başbakanımız da biz de ifade ediyoruz.
Çalışanlar kavramı bünyesinde tek bir toparlanma
olabileceği gibi, bu statüleri azaltmadan yana olduğumuzu belirtmek
istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) O anlamda değil.
BAŞKAN -
Sayın Çelik, dört dakika kaldı, isterseniz, Sayın
Yıldırıma verelim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Son
bir soru
Ücretsiz aile işçileriyle ilgili çalışmanız var
mı? dediniz. Çalışmamız var. Bütün kayıt
dışıların ortadan kalkmasıyla ilgili, ki burası
çok önemli, gerek mevsimlik işçilerin gerek bu kısmi, part-time,
günlük çalışanların çok ciddi şekilde kayıt dışılığı
oluşturduğunu biliyoruz, bu konularla ilgili düzenlemeler hazır
noktaya gelmiş bulunmaktadır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu çalışan,
fazla mesai yapan arkadaşlarımızın mesaisi ödenecek mi
Sayın Bakan?
OKTAY VURAL (İzmir) Engelliler mesaj gönderiyor
Sayın Bakan, ocakta atama sözü vermişsiniz.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK
ÇELİK (Şanlıurfa) - Sayın Bakanımıza zaman
bırakma adına
Soru kalmadı cevap vermediğim ama eğer
varsa onları da yazılı olarak cevaplandırırız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Üç
buçuk dakika kaldı.
Buyurun Sayın Yıldırım.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Alim Işık milletvekilimizin sorusu
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu fazla mesaiyle
ilgili cevap vermediniz Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir)
Havacılık tazminatları
Eurocontrol bunun esaslarını
belirliyor. Millî maliyetleri esas alınıyor, her ülkeden hava
sahasından geçen trafikler dikkate alınarak belirleniyor ve kim hangi
branşta görev yapıyorsa ona göre standart bir Eurocontrolün
belirlediği esas usuller var. Doğrudan havacılık seyir ve
emniyetinde çalışan personele ödeniyor, doğrudan ve
dolaylı. Onun dışındakilere, Eurocontrolde belirlenen
usuller çerçevesinde bu ödeme yapılamıyor. Sadece personele
yapılmıyor, buradaki ödemeler aynı zamanda hava seyrüseferinin
geliştirilmesi için alet edevat alımında da
kullanılıyor.
Zafer Havaalanı, biliyorsunuz, yap-işlet-devret
modeliyle gerçekleştirilen bir proje, yirmi dokuz yıl on bir ay
işletme süresi var. Dış hat yolcu garanti miktarı
yılda 500 bin, iç hat yolcu miktarı da yılda 350 bin olarak
belirlenmiş durumda. Şu andaki trafikler tabii bunu henüz
karşılamıyor, yeni açıldı bildiğiniz gibi,
bölgesel bir havalimanı, dolayısıyla zaman içerisinde buradaki
garantiler yolcularla karşılanacak. Ben, herhangi bir
ALİM IŞIK (Kütahya) Yolcu başına
destek miktarı ne kadar Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Onların
detayları şu anda elimde yok, size yazılı olarak arz
edeyim.
Ben bir gemi alım programına
katılmadım Londrada, öyle bir programa katılmadım, yani o
nedir, onu bilemiyorum doğrusu.
Sayın Karaahmetoğlu, Giresun Eğribel
Tüneli Projesi tamamlandı. Doğru, Eğribel Projesi daha önce
tamamlanacaktı, ancak güzergâh değişiklikleri olduğu için
proje tekrar revize edildi, o yüzden uzun sürdü, ama şu anda
tamamlandı. Yapımı için teklifte bulunduk, Kalkınma
Bakanlığına yatırım programına alınma
teklifi yapıldı, eğer 2014 yatırım programına
dâhil edilebilirse ek program olarak, ihalesine de 2014te
çıkacağız, hedefimiz bu.
Sayın Erkan Akçay, yine
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun)
Ordu-Giresun Havalimanı
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Ordu-Giresun
Havalimanı devam ediyor.
Biliyorsunuz, Türkiye'de ilk defa denizin üzerine bir
havalimanı yapıyoruz. Yani Ordu-Giresun Havalimanında bir
sıkıntı yok
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Genel
seçimden önce söz vermiştiniz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) 2013 sonunda
bitiyor, ama terminal
ERKAN AKÇAY (Manisa) Manisaya gel.
SAKİNE ÖZ (Manisa) Manisaya gel.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Tamam.
Üstyapısı yani terminal binası
inşaatı yeni başladı, o da 2014te olacak ama biz terminal
olmadan da geçici terminalle açabileceğiz.
Erkan Akçay Beyin yine bir Manisa ili
yatırımları
Manisa ilinde 2003 yılında 76 kilometre
bölünmüş yol vardı, şu anda buna 317 kilometre bölünmüş yol
daha ilave ettik, toplam 393 kilometre bölünmüş yol oldu. 2003-2013
yılları arasında 866 milyon Türk lirası harcama
yapıldı, 1993-2002 arasında yapılan harcama da -bir önceki
on yılda- 328 milyon Türk lirasıdır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep)
Ankara-Aksaray-Adana- Gaziantep hızlı treni ne oldu Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet, 2014
yılında Akhisar çevre yolunu yapacağız,
başlayacağız. Soma çevre yolu 2014 yılında tamamlanacak,
Demirci-Selendi yolu ihale edilecek, Manisa-Turgutlu BSK kaplaması
yapılacak, Gölmarmara yolu da 2015 sonunda tamamlanacak ve Akhisar
otoyolla bağlanmış olacak.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, bir soru
sordum, cevap vermediniz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Ya bir dakika
be kardeşim!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ama ben sordum 2inci soruyu.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Ya işte
önüme gelene cevap veriyorum, dur bakalım.
Haydar Bey, seninkine sıra geldi, bir saniye
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Tamam, dinliyorum şimdi.
FERAMUZ ÜSTÜN (Gümüşhane) Yazılı verin
Sayın Bakanım, sabretsin biraz.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Derince
Limanı 1999dan önce yap-işlet-devret modeliyle ihale edilmişti.
Biliyorsunuz, deprem olunca o ihale iptal oldu, alıcılar vazgeçti.
Şu anda yapılan da aynı şartlarda. 500 dönüm o zaman da
vardı, hemen limanın yan tarafında, İzmit tarafında
500 dönüm bir alan dâhil edilmişti, şimdiki de aynı, bir
değişiklik yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Denizi dolduruyorsunuz. Alan
ilave edilmiyor, deniz doluyor.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Dolgu işi
var, o zaman da vardı şimdi de var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi, soru şuydu ama
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) İki: Bu limanda lojistik
alanlar var, kiralamalar var. Hepsinin kira başlangıç-bitiş
tarihleri farklı. Hangi işi, hangi kiralamayı kastediyorsunuz
bilmiyorum. Ona yazılı olarak cevap veririz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Üçte 1 alana
Genel Müdür
biliyor, TCDD Genel Müdürü burada. Üçte 1 alana sahip, üçte 1 fiyatına
kiralanan ve on yıllık kiralanan, 2024e kadar, bu sene yapılan,
özelleştirme olmasına rağmen
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Evet.
BAŞKAN Tamam Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Bu konudaki
detayları biz yazılı bildirelim. Şu anda elimdeki bilgiler
bu detayı içermiyor.
Başka
Dur bakalım
BAŞKAN Sayın Bakan, artı iki dakika
verdik, süre bitti.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) TCDDdeki her ihale şaibeli
Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE
HABERLEŞME BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Konya çevre
yoluna
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Başbakan söz verdi.
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME
BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İzmir) Doğru, Mustafa Bey,
Başbakanımızın ziyaretinde Bakacağız. dedi,
bana talimat verdi Bu projeye bak. dedi. Ben de projeyle ilgili
Hayır,
ben konuşulanı söylüyorum. Yani Yapacağız. demedi, orada
gündeme getirilince bu konu talimat veriyor Bakanım bak, incelet. diyor.
Şimdi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Bakan, bu hafta
İnsan Hakları Haftası. Çalışanlar fazla mesai
yapıyorlar, fazla mesai ücreti verilecek mi? Angarya yasak. İnsan
Hakları Haftası, bu konuda bir şey duymak istiyoruz.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, sırasıyla, dördüncü turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
yoklama istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından Oylamaya geçti
sesleri)
BAŞKAN Aslında süre geçmişti ama
MUHARREM İNCE (Yalova) Hayır, hayır
BAŞKAN Süre geçmişti ama peki.
Yoklama talebi var, isim tespiti yapacağız.
Sayın İnce, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Akar, Sayın Sarı,
Sayın Kalkavan, Sayın Tanal, Sayın Karaahmetoğlu,
Sayın Işık, Sayın Çelebi,
Sayın Serindağ, Sayın Dinçer, Sayın Aksünger,
Sayın Kuşoğlu, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın
Kaleli, Sayın Ağbaba, Sayın Türeli, Sayın Haberal,
Sayın Özel.
Yoklama için bir dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.-
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.-
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
H)
ULAŞTIRMA, DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI (Devam)
1)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
I)
KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
İ)
BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU (Devam)
1) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
J)
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
K)
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (Devam)
1)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L)
MESLEKİ YETERLİLİK KURUMU (Devam)
1) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Mesleki
Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
M)
TÜRKİYE VE ORTADOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
N) DEVLET
PERSONEL BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Devlet
Personel Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet
Personel Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının 2014
yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Şimdi, bölümleri okutuyorum:
34) ULAŞTIRMA,
DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI
1) Ulaştırma, Denizcilik
ve Haberleşme Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.156.065.050
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 1.119.500
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 6.856.064.050
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 164.400
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 13.013.413.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Genel toplamları okutuyorum:
2) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 16.064.279.050,00
Bütçe
Gideri 15.823.925.668,05
İptal
Edilen Ödenek 240.353.381,95
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 123.562.284,00
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.52) KARAYOLLARI GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Karayolları Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 99.431.800
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 12.470.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 7.043.760.200
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.409.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 7.157.071.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 959.747.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 6.130.686.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 65.858.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 780.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 7.157.071.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Karayolları Genel Müdürlüğü 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Karayolları Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 14.186.359.021,03
Bütçe
Gideri 14.186.571.969,52
Ödenek Üstü Gider 13.846.202,37
İptal
Edilen Ödenek 10.254.448,99
Ertesi Yıla Devredilen
Ödenek 3.378.804,89
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 6.185.358.000,00
Net
Tahsilat 14.034.381.963,60
Ret
ve İadeler 4.862.407,33
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.02) BİLGİ
TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 146.612.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 185.913.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.453.175.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.785.700.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.597.517.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 188.183.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.785.700.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 1.534.250.000,00
Bütçe
Gideri 1.524.841.155,14
İptal
Edilen Ödenek 9.408.844,86
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 1.342.000.000,00
Net
Tahsilat 1.526.176.433,93
Ret
ve İadeler 1.335.278,79
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.49) SİVİL HAVACILIK
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 3.102.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 465.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 21.607.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 25.174.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 47.952.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 17.348.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 65.300.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 105.199.763,00
Bütçe
Gideri 101.689.236,10
İptal
Edilen Ödenek 3.510.526,90
BAŞKAN (A)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B)
cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 63.000.000,00
Net
Tahsilat 48.525.899,59
Ret
ve İadeler 380.584,45
BAŞKAN (B)
cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
18) ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANLIĞI
1) Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 70.832.100
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 15.400
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.039.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 542.195.500
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 400.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 32.110.063.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 32.725.545.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 28.346.340.192,00
Bütçe
Gideri 28.322.542.477,50
İptal
Edilen Ödenek 23.797.714,50
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.50) MESLEKİ
YETERLİLİK KURUMU BAŞKANLIĞI
1) Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 8.162.200
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 168.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 3.117.800
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 11.448.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.974.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 11.600.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.574.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Mesleki Yeterlilik Kurumu
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 8.216.000,00
Bütçe Gideri 3.935.674,05
İptal Edilen Ödenek 4.280.325,95
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 13.000.000,00
Net
Tahsilat 8.699.174,28
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.07) TÜRKİYE VE
ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 8.013.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 421.800
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
08 Dinlenme,
Kültür ve Din Hizmetleri 274.900
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 3.923.100
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir
GENEL
TOPLAM 12.633.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.454.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 11.168.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 11.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 12.633.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 11.769.500,00
Bütçe Gideri 9.878.922,97
İptal Edilen Ödenek 1.890.577,03
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe
Geliri Tahmini 10.664.000,00
Net
Tahsilat 11.012.424,28
Ret
ve İadeler 14.391,80
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Türkiye ve Orta Doğu Amme
İdaresi Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Personel
Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın
Başkanım, bu saatte çıkıntılık yapıp karar
yeter sayısı aransın demek istemiyorum fakat içeride karar yeter
sayısı yok. Biz burada bekliyorsak karar yeter sayısı da
burada bekleyecek. Ben söylemiş olayım, hâlâ isteme hakkım var.
BAŞKAN
Hatırlatmış oldunuz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) Sayın Başkan, karar yeter
sayısını hepsinde arayın.
BAŞKAN -
Bölümleri okutuyorum:
18.75) DEVLET PERSONEL
BAŞKANLIĞI
1) Devlet Personel
Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel
Kamu Hizmetleri 21.859.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 7.000
BAŞKAN Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 21.866.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Devlet Personel Başkanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
(TL) |
Toplam
Ödenek 15.546.500,00
Bütçe
Gideri 14.306.881,79
İptal
Edilen Ödenek 1.239.618,21
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Personel Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı, Karayolları Genel
Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Türkiye ve Orta Doğu
Amme İdaresi Enstitüsü ve Devlet Personel
Başkanlığının 2014 yılı merkezî yönetim
bütçeleri ve 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir.
Hayırlı olmalarını temenni
ediyorum.
Sayın milletvekilleri, dördüncü tur
görüşmeler tamamlanmıştır.
Programa göre kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 13 Aralık
2013 Cuma günü saat 10.00da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; herkese
iyi geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 02.45