TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
31inci
Birleşim
14
Aralık 2013 Cumartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- YOKLAMALAR
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)
A) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1) İçişleri
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
I) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
L) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
N) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun 506
sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
2.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Diyarbakır Milletvekili
Altan Tanın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
14 Aralık 2013
Cumartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
10.00
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca bugün iki tur görüşme
yapacağız.
Yedinci turda İçişleri
Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel
Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Orman ve
Su İşleri Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel
Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü bütçeleri ve kesin hesapları ile
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (*)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (*)
A) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
İçişleri Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
İçişleri Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1) Jandarma
Genel Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma
Genel Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ç) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DEVLET SU İŞLERİ GENEL
MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin sisteme girmeleri rica olunur.
Yedinci turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: Ali
Serindağ, Gaziantep Milletvekili; Mehmet Siyam Kesimoğlu,
Kırklareli Milletvekili; Musa Çam, İzmir Milletvekili; Ali
Sarıbaş, Çanakkale Milletvekili; Emre Köprülü, Tekirdağ Milletvekili;
Melda Onur, İstanbul Milletvekili.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Mehmet
Erdoğan, Muğla Milletvekili; Enver Erdem, Elâzığ
Milletvekili; Seyfettin Yılmaz, Adana Milletvekili; Muharrem Varlı,
Adana Milletvekili.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına:
Erol Dora, Mardin Milletvekili; Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili; Halil Aksoy,
Ağrı Milletvekili.
AK PARTİ Grubu adına: Mehmet Ersoy, Sinop
Milletvekili; Hüseyin Bürge, İstanbul Milletvekili; Ahmet Tevfik Uzun,
Mersin Milletvekili; Mehmet Sarı, Gaziantep Milletvekili; Seyit Sertçelik,
Ankara Milletvekili; Fehmi Küpçü, Bolu Milletvekili; Hüseyin Filiz,
Çankırı Milletvekili; Osman Kahveci, Karabük Milletvekili; Mehmet
Erdem, Aydın Milletvekili; Faruk Septioğlu, Elâzığ
Milletvekili; Mustafa Akış, Konya Milletvekili.
Şahısları adına: Lehinde söz isteyen
Mehmet Akyürek; aleyhte söz isteyen Sırrı Süreyya Önder,
İstanbul Milletvekili.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
isteyen Ali Serindağ, Gaziantep Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
Konuşma süreniz on bir dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı da Hükûmet gibi
2013 performansıyla maalesef bizde hayal
kırıklığı yaratmıştır. Her şeyi
bir yana bıraksak bile, Gezi eylemlerine katılanlara yönelik
tavır ile fişlemenin yeniden Türkiyenin gündemine oturması bile
bu gerçeği ortaya koyuyor. Hepinizin bildiği gibi, Gezi Parkına
AVM yapılması istenmesi üzerine, insanların demokratik
haklarını kullanarak yaptıkları gösterilere Sayın
Başbakanın talimatı üzerine polis müdahaleleri sonucu
yaklaşık 8 bin kişi yaralandı, 6 kişi
hayatını kaybetti, 12 kişi gözünü kaybetti, 6 bine yakın
insan gözaltına alındı. Hazırlanan iddianameye göre 255
kişi hakkında dava açıldı. Müezzin Camide içki içilmedi.
dese de iddianamede bir kez daha İbadethaneyi kirletme suretiyle zarar
verme suçu öne çıkarıldı. Gezi olaylarına müdahaleyi
Çanakkale Zaferiyle kıyaslamanız da Çanakkale şehitlerinin
kemiklerini sızlatmıştır.
Sayın
milletvekilleri, AKP iktidarı, bütün kurgusunu, kendisi gibi
düşünmeyen, kendisi gibi inanmayan ve kendisini desteklemeyenleri
cezalandırma üzerine yapıyor. Başbakanın
başlattığı, İçişleri Bakanı ve bazı
valilerin devam ettirdiği kızlı erkekli yaşam
tartışması bunun en tipik örneğidir. İnsanların
sosyal yaşamlarına, hayat tarzlarına müdahale eden, toplumsal
hayatı da kendisine göre şekillendirmeye çalışan bu
zihniyet, üniversite yurtlarımızda kalan öğrencilere de âdeta
hakaret etmiştir. İçişleri Bakanlığı, suçla
mücadelede önleyici tedbirleri sıkıyönetim benzeri önlemler olarak
algılamaktadır. Suç işlenmesini önleyecek mekanizmaları da
sindirme, korkutma, yıldırma, baskı, gözaltına alma olarak
değerlendirmektedir. Geçtiğimiz günlerde Muğla ve Trakyaya
seçim gezisi için, seçim kampanyası için giden Sayın Başbakana
steril bir ortam yaratmak için yapılan sivil sıkıyönetim
uygulamaları bunun örneğidir. Başbakanın hoşuna
gitmeyecek reklam afişleri ve pankartların üzeri
kapatılmış, onlarca kişi keyfî olarak gözaltına
alınmıştır. Valilik kararıyla Muğla, açık hava
hapishanesine dönmüştür. Birey özgürlüğü, birey hakları ve
demokratik hak arama imkânı yok edilmiştir. Demokrasi ayaklar
altına alınmıştır.
İçişleri
Bakanlığı, bazı valiler ve kolluk amirleri
Başbakanın her sözünü kanun gibi algılamaktadırlar.
Algı böyle olunca, zorla suç ve suçlu yaratılmaya
çalışılmaktadır. Tıpkı Gezi davalarında ve
diğer bazı davalarda olduğu gibi. Bu ülkede kızlı
erkekli bir tek karma öğrenci yurdu yokken, bir ahlak bekçisi
edasıyla karma yurtlardan bahsetmek gibi. Camide içki içildiğine dair
kanıt ortaya konamamasına rağmen cami müezzininin Terörle Mücadele
şubesinde sekiz saat sorgulanması gibi ve daha sonra da sürgüne
gönderilmesi gibi. Bazı valiler halka hakaret etmekte, bazıları
insanların acılarıyla alay etmekte ve gazeteci tehdit
etmektedir.
Son günlerde de
Sayın Bakan, üzülerek belirtmek lazım ki hangi valilerin cemaate,
hangi valilerin başka mahfillere ait olduğu hususu
tartışılmaktadır. Bu, ülkemiz açısından gerçekten
üzüntü vericidir. Sayın Bakan, bunu inkâr etseniz de Türkiye
İstatistik Kurumunun Diyanet İşleri
Başkanlığıyla ortaklaşa yürüttüğü sözde anket
çalışması son günlerde fişleme olaylarının
yeniden gündeme oturmasına sebep olmuştur.
Yine aynı
şekilde, sağlık sektöründe inanç eksenli sorular, okullarda
ortaya çıkan soruşturmalar, Gezi eylemlerine katılanların
yüzde 78inin Alevi olduğunun açıklanması fişlemenin en
tipik örneğidir. YÖK üzerinden yurtlardaki bütün üniversite
öğrencilerinin bilgilerini istemek fişlemenin en tipik
örneğidir. İzmir Limontepede okul yönetiminden Alevi ve Kürt
öğrencilerin isimlerinin istenmesi hem ayrımcılık hem de
fişlemenin en tipik örneğidir.
Sayın Bakan,
aslında, bu şekilde, Toplum Destekli Polislik Projesi adı
altında psikolojik harekât uyguluyorsunuz. Oysa, ne hayalî suçlar yaratarak
ne de insanları gözaltına alarak hiçbir sorunu çözemezsiniz,
fişleyerek de artık insanları teslim alamazsınız.
Milyonlarca insanın sokağa çıktığı Gezi eylemleri
bunu göstermiştir. Zaten, bu nedenle de Gezi protestoları
Hükûmetinizin kimyasını bozmuştur. Hükûmetinize karşı
demokratik zeminde yükselen haklı talepleri polisiye tedbirlerle
çözümleyemeyeceğinizi artık görmelisiniz. Demokratikleşmede
polisiye önlemler çözüm getirmez. Demokratikleşmeyi yasaklar değil, özgürlükler
geliştirir. Çözüm, şeffaf olmaktan, insan haklarına ve
özgürlüklere saygılı olmaktan geçiyor. TOMA sayısını
artırsanız da, biber gazı ithalatını yükseltseniz de,
ne yaparsanız yapın, artık bunu engelleyemezsiniz. Güvenliğin,
asıl itibarıyla, önemli ölçüde demokrasi kültürüne, özgürlüklere
bağlı olduğunu artık anlamanız gerekir.
Polisimizin insan
hakları çerçevesinde eğitimine önem vereceğinize, özlük
haklarını geliştireceğinize, onları zor
koşullarda göreve sevk ediyor, halkla karşı karşıya
getiriyorsunuz. 41i bu yıl olmak üzere devriiktidarınızda 299
polis intihar etmiştir. Basını suçlayacağınıza
EMNİYET-SENin feryatlarına kulak verin, EMNİYET-SEN bunun
sebebini açıkça ifade ediyor.
Gerçeği görmek
yerine hep hayalî gerekçeler ve düşmanlar yaratarak hiçbir sorunu
çözemezsiniz. Aynı durum sınırlarımız için de geçerli.
İnsanları suçlayarak hiçbir yere varamazsınız. Türkiyeyi
Kaide bağlantılı örgütlerle komşu yaptınız ve
Türkiyeyi büyük bir güvenlik riskiyle karşı karşıya
bıraktınız.
Bakanlık
olarak sivil toplum örgütlerine büyük önem verdiğinizi söylüyorsunuz ama
uygulamalar bunu göstermiyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğine reva gördüğünüz toplumun hâlâ belleklerindedir ve bu anda
da baskılar devam ediyor. Derneğe gönüllü olarak hizmet edenleri ve
bağışta bulunanları Maliye ve Sosyal Güvenlik eliyle
yıldırmaya çalışıyorsunuz. Bağlı 24
odası bulunan Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliğini
baskı altına alıyorsunuz ve onları kendinize bağlamaya
çalışıyorsunuz. Derneklerin denetimini derneklere baskı
aracı olarak kullanmaktan vazgeçin artık, insanların kutsal
değerlerini istismar ederek yolsuzluk yapanların üzerine gidin.
Bakın, Gezi olayları sırasında
oluşan Taksim Dayanışması Platformunda 300ün üzerinde oda,
sendika, STK varken, siz neredeyse hepsini terörist ilan ettiniz ve moda deyiminizle,
hepsine marjinal dediniz.
Sayın Bakan, İçişleri
Bakanlığı ve Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının gözleri önünde cereyan eden vahim
bir husus var. Ankara-Eskişehir yolunda demir kafes olarak
tanımlanan yapının kaba inşaatı için 90 milyon TL harcandıktan
sonra, 2013 yılında yıkımına başlanan bu
yapıyla ilgili işlemler yolsuzlukların, hukuksuzlukların
tarihine örnek gösterilecek bir olaydır ve İçişleri
Bakanlığının, Sayıştayın ve Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığının gözü önünde yükselen
bu yolsuzluk ve hukuksuzluk abidesi hiçbirinizin vicdanını
sızlatmıyor.
Devriiktidarınızda muhalefete mensup
belediyeleri baskı altına aldınız ama -demin verdiğim
örnekten de anlaşılacağı gibi- size mensup belediyelerin
yaptıklarını görmezden geldiniz Sayın Bakan. Oysa, bu,
herkesin gözü önünde var olan ve herkesin tanık olduğu bir husus.
Park ve yeşil alan olması gerekirken
Düzenleme
ortaklık payından aktarılan bir arazidir burası. Bir bölümü
de Atatürk Orman Çiftliğine aitken Gazi Üniversitesine
devredilmiştir. Buna rağmen, bu alanda imar planlarına, ilgili
kurumların itirazlarına, mahkeme kararlarına, müfettiş ve
bilirkişi raporlarına rağmen, inatla, aynı bulvara, ana
bulvara tecavüzlü dev bir çelik kafes inşaatına
başlanmıştır. Yaklaşık 90 milyon TL
harcandıktan sonra, tamamlanmadan, bu defa yapımı
durdurulmuş ve yıkılmıştır. Buna da göz
yumulmuştur.
Daha sonra ne
olmuştur? Daha sonra, yıkılması için de devlet bütçesinden,
belediye bütçesinden büyük meblağlar harcanmıştır ancak bu
devasa rant abidesi ve bu yolsuzluk abidesi kimsenin vicdanını,
hiçbirinizin vicdanını sızlatmamıştır. Bu,
Sayın Bakan, mutlaka hesabı sorulması gereken bir husustur.
Sayın
milletvekilleri, uygulamalarınızla, bu İçişleri
Bakanlığının uygulamasıyla bu ülkenin demokrasisinin
ve özgürlüklerinin önünde ciddi bir engel var. Bu aynı zamanda Hükûmetin
de uygulaması tabii.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ
SERİNDAĞ (Devamla) AKP, devletin bütün gücünü arkasına alarak
meydan okuyacağına hukuku hatırlamalı ve toplumun önemli
bir bölümünün bunlardan rahatsız olduğunu anlamalıdır.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Mehmet Siyam
Kesimoğlu, Kırklareli Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET S. KESİMOĞLU (Kırklareli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başlangıcında, şehit olan bütün polislerimize
Tanrıdan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyor,
yaralanmış polislerimizi de bu kürsüden sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 10 Aralıkta Sayın Başbakan bu kürsüde bütçenin
tümü üzerine yaptığı konuşmada önceki dönemle ilgili olarak
kendi iktidarlarıyla ilgili kıyaslamalar yaptı ve sık
sık İşte bizim farkımız bu. dedi. Ben de Sayın
Başbakandan aldığım ilhamla, aynı şekilde, on bir
yıllık AKP iktidarını karşılaştırarak
başarılarını kutlamak istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, çalışma yaşamının en çok intihara
sürüklediği meslek grubumuz polisimiz. Devriiktidarınızda her
yıl polis intiharı sayısı arttı. EMNİYET-SEN,
kurulduğundan beri, intiharların kurum içindeki baskı ve
yıldırmadan kaynaklandığını söyledi. 40ı
2013te olmak üzere on iki yılda 300 polisimiz kendi elleriyle
yaşamına son verdi. Buna karşılık Emniyet Genel
Müdürlüğü Sağlık İşleri Daire
Başkanlığı aracılığıyla bu sorunun
üzerine gitmek yerine personel sayısına oranla intihar
oranının azaldığını açıkladı ya, hatta
intiharları önlemek için kurban keserek işi Allaha havale ettiniz
ya, işte sizin farkınız bu; kutluyorum!
Bütün gün mesaide
akşam eve ne ekmek götüreceğini, kredi kartı borcunu nasıl
ödeyeceğini düşünen polislerimiz, karakolda kendilerini içtimaya
çeken milletvekili çocuklarından, dağıtılan bozuk
kumanyalardan, sosyal medya üzerinden gazeteci tehdit eden valilerden ya da ona
nazire yaparmış gibi O kavatı alın. diyen coşkulu
meslektaşlarından, vatandaş odaklı hizmet
palavralarından, yurttaşa eziyet etme
pişmanlığından, yirmi dört saat fazla mesaisiz nöbetten
çıkıp ayağını uzatıp iki dakika dinlenmeden gene
nöbete gönderilme angaryasından, adaletsiz ek göstergelerden, görevdeki
maaşının yarısına ulaşamayan emekli
maaşından ve daha birçok şeyden kurtulmak için
EMNİYET-SENi kurdu. Siz, polisimizin sorunlarını çözüp
hayatlarını kolaylaştırmak yerine o polislerimizi görevden
attınız. İşte sizin farkınız bu; kutluyorum!
Devriiktidarınızda
25.554 zırhsız, 910 zırhlı araç alındı. 2006dan
sonra MOBESEler için 500 milyon lira harcama yapıldı.
Başbakanın mal bulmuş Mağribî gibi üzerine
atladığı, Kabataş İskelesinde
yaşandığını iddia ettiğiniz olayda
İstanbulun Mutlu Valisi bile kamera kayıtlarını bulamadı
ama Ethem Sarısülük bir polis tarafından vurulurken MOBESEleriniz,
herhâlde çevreciliğinizden, ağaçların tepelerine zum yaptı.
Bu da yetmezmiş gibi Üç defa sıktım. dediği iddia edilen
o katil polisi siz, peruk, gözlük ve takma bıyıkla mahkemeye
çıkardınız. Sonra da Ankara dışına gönderip bir
cinayeti telekonferansa bağladınız ya, ve bir de davanın
yargıcı ve hâkimi mahkemede uyudu ya, işte sizin
farkınız bu; kutluyorum! (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başbakanın destan yazıcıları ODTÜye 3 bin polisle
girdi, Hatayda Abdullah Cömerti gaz tabancasıyla vurdu,
Eskişehirde üniversite öğrencisi 19 yaşındaki Ali
Korkmazı tekme ve tokatla döverek katletti, Hatayda Ahmet Atakanı
çatıda avladı. Mehmet Ayvalıtaş ezildi,
Ayvalıtaşın annesi bu acıya dayanamayarak dün bir kalp
kriziyle yaşamını yitirdi. Polis memuru Mustafa Sarı
düşerek şehit oldu. Bütün bunlar olurken, Sayın Başbakan
dökülen kanlara, verilen canlara değil de kırılan seramiklere
dövündü ya, işte sizin farkınız bu; kutluyorum! (CHP
sıralarından alkışlar)
Polis, Gezi
olaylarında 8.163 kişiyi yaraladı. 4.070 kişi
gözaltına alındı. Ekmek almaya giderken ensesinden gaz kapsülü ile
vurulan 14 yaşındaki Berkin kaç aydır yoğun bakımda.
En az 12 kişi gözünü kaybetti. Buna karşılık siz,
orantısız güç kalemi kullanarak o polise ikramiye verdiniz ya,
işte sizin farkınız bu; kutluyorum!
Bu memlekette
şu anda özel güvenlik olarak görev yapanların sayısı 700
bin yani Türk Silahlı Kuvvetlerinden büyük. İşte sizin
farkınız bu; kutluyorum!
Şu anda
görüştüğümüz Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi, on iki yılda
tam 16 kat arttı, devriiktidarınızda bir önceki yıla oranla
yüzde 12 arttı. Bu artış halka biber gazı, hedef gözeterek
vücuda atış ve kimyasal takviyeli su olarak döndü. Emniyet bütçesini
16 kat, polis şiddetini 1.600 kat artırdınız ya, işte
sizin farkınız bu; kutluyorum! (CHP sıralarından
alkışlar)
Başbakanın
kahraman polisinin Gezide gaz fişeğiyle 2 metreden kafaya
atış, plastik mermiyle 5 metreden göz çıkarma, cop ile on
saniyede kafa dağıtma, 1 metreküplük alana bin metreküplük gaz
sıkıştırma, 100 metre engelli vatansever kovalama, tazyikli
suyla vatandaşı en uzağa fırlatma ak olimpik branşlarda
icrai sanat eylediğini unutup 2020 Olimpiyatlarının
kaybedilmesinin suçlusunu da Gezi olayları olarak ilan ettiniz ya,
işte sizin farkınız bu; kutluyorum! (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Bakana bir madalya!
MEHMET S. KESİMOĞLU (Devamla) AKP
iktidarının 11inci yılında, büyükşehir belediyesi
maskesiyle bu ülkenin coğrafi olarak yüzde 79unu polis, yüzde 21ini
jandarma bölgesi ilan ettiniz. Sayın Başbakan Muğlaya gidecek;
polis, eylem yapacak diye yurttaşları gözaltına alıyor.
Başbakan Kırklareline, Tekirdağa, Edirneye gidiyor,
Evinizden çıkmayın deniyor., sokağa çıkma
yasağı ilan ediliyor. Ülkenin yüzde 80ini bir olağanüstü hâl
bölgesi hâline getirdiniz ya, işte sizin farkınız bu; kutluyorum!
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün 14 Aralık 2013. Bugün, buradan bütün dünyaya ilan ediyorum: Kahpe
Bizans, gâvur İzmir, yaralı Eskişehir, cumhuriyetin
başkenti ve devrimin kalbi Ankara, TOMAlı Hilmi, Kennedy Caddesi,
Dikmen, Gazi Mahallesi, Tuzluçayır, Karşıyaka, Göztepe,
Gündoğdu, Kadıköy, Yatağan, Kemerköy, Yeniköy işçileri;
Muğla, Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Samsun, Trabzon, Zonguldak,
Antalya Gezi çocukları; gazi ODTÜ, her devirde isyankâr yurtsever
Mülkiyeliler ve bütün üniversiteliler, her şeye karşı
Çarşı ve adını sayamadığım her bir yer,
kısaca çapulcular; meşruiyetini yitirmiş bir iktidara
karşı halkın direniş hakkını iki yüz elli
yıl sonra yeniden dünya tarihine yazdırdınız ya, sizin
farkınız da işte bu; bütün çapulcuları kutluyorum.
Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla da
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Musa Çam, İzmir
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
(Hatip, hatip
kürsüsüne Neden Öldürüldüler? yazılı pankart astı)
Sayın Çam,
Sayın Çam
CHP GRUBU ADINA
MUSA ÇAM (İzmir) Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum;
Günaydın. diyorum, iyi bir hafta sonu diliyorum.
76 milyonun bir
temsilcisi olarak vatandaşımızın ödediği vergilerin
usulüne ve amacına uygun olarak harcanıp
harcanmadığını denetleme hakkım bu Hükûmet ve
Sayıştay üst yönetimi tarafından engellenmiştir. Bu durumu
şiddetle kınıyor ve protesto ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz yıl İçişleri
Bakanlığının toplam bütçesi 23 milyar 950 milyon, eski
parayla 23 katrilyon 950 trilyon, bugün ise, 2014 yılı bütçesi 26
milyar 842 milyon, eski hesap ile 26 katrilyon 842 trilyon. Ama ne yazık
ki bizler parlamenterler olarak, milletvekilleri olarak bu harcamaların
hiçbirini denetleyemiyoruz ve Sayıştay raporları buraya
gelmiyor.
Bunlar buraya
gelmiyor, hesap vermiyorlar fakat kendileri her türlü hesabı yerel
yönetimlerden ve diğer kamu kurumlarından soruyorlar. Hesap vermeyen
Hükûmet hesap sormaya devam ediyor. Muhalefette bulunan tüm yerel yönetimler
mülkiye müfettişleri tarafından âdeta abluka altına
alınmış, biri gidiyor biri geliyor, biri gidiyor biri geliyor ve
âdeta, yerel yönetimler, belediye başkanları çalıştırılamaz
hâle getiriliyor. Baskılar ve soruşturmalar, yargılamalar
akıl almaz derecede devam ediyor.
Bunlardan bir
tanesi de İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tireden süt kooperatifinden süt
aldığı için, Bayındırdan çiçek kooperatifinden çiçek
aldığı için, Seferihisardan mandalina kooperatifinden mandalina
aldığı için ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde
kadınlara fular dağıttığı için toplam üç yüz
doksan yedi yılla yargılanıyor arkadaşlar. Onlardan hesap
soruluyor ama bakanlıkların katrilyonluk bütçelerinden hiçbir hesap
sorulmuyor ve bu, büyük bir adaletsizlik ve büyük bir haksızlık.
Sayın Bakan,
bütünşehir yaptınız, il özel idarelerini
kaldırdınız. İl özel idarelerinin mülkleri şimdi sizin
iktidarda olduğunuz yerel yönetimlerde belediyelere devrediliyor.
İzmirde
İzmir İl Özel İdaresi Sümerbankın yerinin, 3 kez Meclisten
geçirerek, İzmir Büyükşehir Belediyesine devredilmesiyle ilgili
kararını aldı ama İzmir Valisi 3 kez bunu reddediyor
arkadaşlar, veto ediyor. Geçtiğimiz günlerde, Sayın
Başbakan Trabzon Valiliğine talimat vererek Trabzonda bulunan il
özel idaresi mülklerinin Trabzon Belediyesine devredilmesiyle ilgili
talimatı veriyor ama İzmirde İzmir İl Özel İdaresinin
almış olduğu kararları ne yazık ki
uygulatamıyoruz arkadaşlar. Bu da İzmirdeki bir başka
vahşet.
Değerli
milletvekilleri, dün Sayın Başbakan İzmirde İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanını açıkladı.
Hayırlısı olsun.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Büyükşehir Belediye Başkanı değil,
adayı.
MUSA ÇAM (Devamla)
Ama 2011 yılından beri İzmire özel olarak bir ambargo
uygulanıyor, İzmirin projelerine, İzmirin gelişmesine her
türlü ket vuruluyor.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Başkan diye Allah söyletti galiba.
MUSA ÇAM (Devamla)
Sayın İçişleri Bakanımız da burada, hem
müfettişleriyle hem de diğer organizasyonlarıyla.
Şimdi,
arkadaşlar, İzmirde yapılacak olan seçim klasik anlamda Aziz
Kocaoğlu ile Binali Yıldırım arasında bir seçim
değil. Sayın Başbakan her seferinde İzmire gâvur
olduğunu söylüyor
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI LÜTFİ ELVAN (Karaman) Ne alakası var?
MUSA ÇAM (Devamla)
-
onun bürokratı Diyanet İşleri Başkanı da
İzmire geliyor ve diyor ki: İzmir irfanı olmayan bir kenttir.
Elinde derecesi var, ölçüyor; İzmirin irfanı var mıdır yok
mudur, ölçüyor ve İzmire böyle çamur atıyor. (CHP
sıralarından alkışlar)
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Ne zaman, nerede söylemiş?
MUSA ÇAM (Devamla)
İzmirli bunun hesabını 30 Mart 2014te görecek. Bunun
hesabını görecek! Kendisine yapılan hakaretlerin ve kendisine
yapılan bu zulmün hesabını 30 Martta soracak. İzmir
çağdaş, demokrat, laik, Atatürkçü bir kent ve yaşam biçimine son
derece sahip olan bir kenttir ve bu kent de sonuna kadar mücadelesini devam
ettirecektir.
Ama İzmirde
bir başka şey daha oluyor arkadaşlar. İzmire
geçtiğimiz yıllarda bir vali geldi, Diyarbakır Valisi,
İzmir Valisi de Diyarbakıra gitti.
Araştırdığımızda İzmir Valisinin de
Erzincanlı olduğunu ve Sayın Ulaştırma
Bakanının çok yakını olduğunu görüyoruz
arkadaşlar.
AHMET ARSLAN (Kars)
Sen de Erzincanlısın!
MUSA ÇAM (Devamla)
Bir buçuk yıldır, iki yıldır İzmirde ciddi bir
örgütlenme var. Valisinden kaymakamına, mülki idare amirinden bilmem
neyine varıncaya kadar Sayın Binali Yıldırım ciddi bir
örgütlenme yapmaktadır. Dolayısıyla, 30 Mart 2014te
yapılacak olan yerel seçimlerden ciddi endişeler ve kaygılar
duymaktayım. Neden?
MEHMET MUŞ
(İstanbul) Korkudan!
MUSA ÇAM (Devamla)
Çünkü mülki idare amirlerinin baskısı, tehdidi ve sandık
sorumlularıyla ilgili ciddi endişeleri ve kaygıları
taşıyorum.
O nedenle, bunu bu
kürsüde burada dile getirmeyi de tarihsel bir görev olarak biliyorum çünkü
orada ayrı bir örgütlenme var ve bu örgütlenmeyi de burada açığa
çıkarmak hepimizin görevidir.
Değerli
arkadaşlar, Sayın Bakan, şuradaki resimleri siz göremediniz.
Görüyor musunuz? Bu resimler sizin bakan olduğunuz bu dönemde, 24 Ocaktan
bugüne kadar, haziran ayında öldürülen çocuklar.
Bunlara iyi
bakın. Siz de bir babasınız, biz de bir babayız ve
çocuklarımız var. Bu çocukların annelerinin, ailelerinin ne büyük
acılar, ne büyük ızdıraplar çektiğini herhâlde tahmin
edebilirsiniz.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Annesi yok artık!
MUSA ÇAM (Devamla)
Sayın Kesimoğlu biraz önce söyledi. Mehmet
Ayvalıtaşın annesi, 43 yaşında, oğlunu
kaybetmenin acısına dayanamadı ve dün kalp krizi geçirdi ve
bugün İstanbulda toprağa verilecek.
Şimdi, hepimiz
ve hepiniz elinizi vicdanınıza koyarak
Bu çocuklar neden öldürüldü?
Niçin öldürüldü? Neden? Niçin? Taksimdeki Gezi Parkında üç ağaç
için mi? Gerek var mıydı? Aynı günlerde, Brezilyada, otobüse
yapılan zam, 2016 yılında yapılacak olimpiyatlardaki
yolsuzluklar nedeniyle gençler ve milyonlarca insan sokaklara döküldü. Brezilya
Devlet Başkanı, kadın Devlet Başkanı televizyonlara çıktı,
dedi ki: Gençlerimizi kutluyorum. Demokrasimizin nereye geldiğini, ne
kadar büyük özgürlükler içerisinde insanların bu hakkını
kullandığını büyük bir gururla, büyük bir iftiharla
görüyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum, mesajı aldık, gereği
yapılacaktır. Şimdi, eve dönmenin zamanıdır. dedi. Bizim
ülkemizin Başbakanı ne dedi: Talimatı verdim güvenlik
güçlerine, gereken yapılacaktır. denildi. İşte, gereken
yapıldı, bu arkadaşlarımız öldürüldü. Benden önce
konuşan Değerli Kesimoğlu da
Onlarca arkadaşımız
organlarını kaybettiler ve bugün, yüzlerce genç arkadaşım
da cezaevlerinde, Gezi eylemlerine, haziran eylemlerine
katıldıkları için de hapishanelerde.
Sayın Bakan,
bunun vebali ve sorumlusu, Sayın Başbakan ve sizsiniz. Bu bütçeyi,
vergi ödeyen, vergi veren vatandaşların çocuklarını
öldüresin diye Türkiye Büyük Millet Meclisi sizlere aktarmıyor. Bu ülkede
barışı, kardeşliği, dostluğu sağlamanız
için veriyoruz ve bu kaynakları da biber gazına, kimyasal suya,
TOMAlara, akreplere aktarmanız için değil Sayın Bakan.
Değerli
dostlar, 2014 yılına giriyoruz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla)
2014 yılının barış, özgürlük ve demokrasi
yılı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. İçişleri Bakanlığı bütçesine
kırmızı oy vereceğimizi ilan ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına dördüncü konuşmacı Ali Sarıbaş,
Çanakkale Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 yılında, Orman ve Su İşleri
Bakanlığının yaptığı harcamalar ve
işlemleri gereği gibi denetleyemedim çünkü siyasi iktidarın
yönlendirmesiyle Sayıştay üst yönetimi Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderdiği raporları budadı. Milletimin bana verdiği bütçe
hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği
vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp
harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay
üst yönetimi tarafından engellendi. Sözlerime bu durumu protesto ederek
başlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle, yine, konuşmamda, 12 Eylül Anayasasına
dayanarak ve 12 Eylül kanunlarına dayanarak bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde Orman ve Su İşleri Bakanlığının kanun
hükmünde kararnameyle kurulduğunu ve yüz yetmiş beş
yıllık tarihi olan bu
Bakanlığın Anayasa gereği bütçesini görüşmenin yasal
olup olmadığını da tartışmaya açmak istiyorum.
Çünkü, kanun hükmünde kararnamenin Anayasamıza göre hâlâ Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilip onaylanmadığını da belirtmek
istiyorum. Acaba, bu soru üzerine de, bu bütçe burada yasal mı, değil
mi, ayrıca bunu da saygılarımla hepinize sunmak istiyorum.
Faşist
diktatörlerce yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Ereni
aramızdan ayrılışının 33üncü yıl dönümünde
anıyor, katillerini bir kez daha nefretle kınıyorum.
Ayrıca, Çanakkalede düzenlenen Gezi eylemlerine destek yürüyüşü
sırasında yola Hükûmet istifa yazdı iddiasıyla, cezai
sorumluluğu olmadığına dair raporu olmasına
karşın, 13 yaşında, tekrar ediyorum 13 yaşındaki
ortaokul öğrencisi, kamu malına zarar verdiği gerekçesiyle
altı yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Cezai
ehliyeti olmayan bu 13 yaşındaki ortaokul öğrencisinin
yargılanması doğru mudur, etik midir? Bu çocuğun ömrü boyunca buradaki polisimize ve Türkiye Cumhuriyetine karşı
ilerideki yaşamı boyunca bakışının nasıl
olacağını merak ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde, AKP kadar orman ve
ormancılığımıza düşman bir iktidar daha
gelmemiştir. Ülkemizin en az
ormanlaştırıldığı on bir yıllık AKP
dönemi yaşanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan 2002
yılına kadar toplam 12 kez, on bir yıllık
iktidarınızdaysa 17 kez yasalarda değişiklik
yaptınız, ormanların yağmalanmasının bu
değişikliklerle önünü açtınız.
İktidarınızın
en büyük günahlarından birisi de hızla çölleşen ülkemizde önce
devlet orman fidanlıklarını, daha sonra da yılların
kurumu olan Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğünü
kapattınız. Ülkemize yapılabilecek en büyük ihaneti
yaptıktan sonra çıkıp ağaçlandırma seferberliği
yaptığınızı iddia ederek hayalî rakamlarla
halkımızı aydınlattınız. Sayın Bakan, iki ay
önce burada 2,5 milyar ağaç diktiğinizi iddia ederken geçen hafta da
3,5 milyar adet ağaç diktiğinizi iddia ediyorsunuz. İki ayda bu
kadar, 1 milyar ağacı nasıl diktiniz?
Bozuk orman
alanlarıyla eski ağaçlandırma alanında yapılan
çalışmaları yeni ağaçlandırılmış gibi
kayıt altına alarak, rakamları az önce verdiğim gibi
şişirerek halkımızla alay ettiniz. Bu yetmiyormuş
gibi, ülkemizin en değerli ormanlarının yer
aldığı, yüzde 53ü ormanla kaplı Çanakkale ve yüzde
56sı ormanla kaplı orman bölge müdürlüğü olan Sinopu
kapattınız, yerine orman alanı yüzde 6 olan Kayseri ve orman
alanı yüzde 1 olan Urfaya orman bölge müdürlükleri açtınız.
Bunu anlamak mümkün mü? Bunu nasıl izah edebilirsiniz?
Ayrıca,
ülkemizin oksijen deposu tarihî Kaz Dağları ormanlarımız ve
su kaynaklarımızı talan etmeleri için çok uluslu altın
maden şirketlerine peşkeş çektiniz.
Altıncıların Ben su havzalarını
buradan alıp öbür tarafa getireceğim. diye halkımızla
dalga geçmesine bile müsaade ettiniz.
Anayasamızın 169uncu maddesinde Devlet ormanlarının
mülkiyetinin devir olunamayacağı, ormanlara zarar veren hiçbir eyleme
müsaade edilemeyeceği, ormanların korunması ve sahaların
genişletilmesi için gerekli kanunları koyacağı ve tedbirler
alınacağı hükmü yer almasına karşın
ormanlarımızı sürekli tahrip ettiniz.
Örneğin, 1923-2002 yılları arasında
7.500 olan taş ocağı ruhsatı, sayenizde 43.500e
çıktı. Yani bu rakamların on bir yıllık döneminizde ne
kadar arttığını sizlere soruyorum.
Anadolunun en ücra köşelerindeki
akarsularımızı sattınız. HESler için 23 bin hektar
orman alanı katlettiniz. Yüce Atatürkün mirası Atatürk Orman
Çiftliğini 1inci derecede sit alanından 3üncü derecede sit
alanına dönüştürdünüz. 10 bine yakın ağacı keserek
Sayın Recep Tayyip Erdoğanın saray hayaline kurban ettiniz.
Hangi yandaşınızdan
kiraladıysanız, Orman Genel Müdürlüğünü kiralarda
süründürüyorsunuz.
ODTÜ ormanlarının içinden geçen yol için 15
binden fazla ağaç kestiniz. Bu katliama Dur diyen öğrenci
vatandaşlarımızın üzerine TOMAlarınızı,
gazlarınızı saldınız. Gençlerimizi, mücadeleden
dolayı, bir kez daha kutluyorum. Sayın Bakan katledilen ağaçlar
için Oradaki şeyi bir başka yerde telafi ederim. diyor.
Ormanın telafisinin mümkün olmadığını en iyi bilmesi
gereken Bakandan çıkan lafa bakın. Gençler bu mücadelede sizleri
tekrar kutluyorum.
Sayın Bakan üçüncü köprü için 381 bin ağaç
kesilecektir. derken, Başbakan da belediye başkanlığı
döneminde Bu bir cinayettir. dedi. Şimdi soruyorum: Ne değişti
de bu laflarının arkasında durmadılar?
Üçüncü havalimanı için 2 milyon 330 bin, Kanal
İstanbul için de milyonlarca ağacın bir rant için
katledileceği söyleniyor. Çok acıdır ki üçüncü köprü ve gerek üçüncü
havalimanı ve yollar için ÇED raporu ve izni alınmaksızın
8.715 hektar ormanı keserek İstanbulun akciğerini yok
ediyorsunuz.
Faşist 12 Eylül döneminin çıkarıp
uygulamadığı 6235 sayılı TMMOB Yasasına eklenen
3üncü maddeye dayanarak Orman Mühendisleri Odasının denetimini Orman
ve Su İşleri Bakanlığına bağladınız.
Böylece Darbe anayasasını kaldırıyoruz. derken bir meslek
odasını susturmak için darbe anayasasına
sığındınız. Size yazıklar olsun! Bu mudur ileri
demokrasiniz? Bu mudur 12 Eylülle hesaplaşmanız? (CHP
sıralarından alkışlar) Bu faşist yönetimle Orman
Mühendisleri Odasını susturmaya çalışıyorsunuz. Orman
Mühendisleri Odasını denetlemeyi bırakın,
Bakanlığınız hakkındaki yolsuzluk
iddialarını denetleyin ve aklanın ve ondan sonra Sayıştay
raporlarıyla karşımıza gelin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Burada, Cide Orman İşletme Müdürlüğünde,
geçen, bu hafta içerisinde tutuklamalar olduğunu duyduk. Bu tutuklamalar
hakkında kamuoyunda hiçbir açıklama görmedik. Bu tutuklamaları
açıklar mısınız Sayın Bakan?
Çok değerli milletvekillerim, orman
yangınlarıyla mücadele etmek üzere kiralanan helikopterlere 1.800
dolar kira ödeniyordu ama döneminizde 9.200 euroya kiralandığı
iddia ediliyor. Bu, tamam, 7 kat fazlasına kiralanmış. Bu
kiralama işinden kötü kokular gelmiyor mu Sayın Bakanım?
Anayasamızın 170inci maddesine göre, 2/B
Yasasını da ihlal ederek -halkımızın ve
vatandaşımızın- ihtiyacı olanların
dışındakilere de satmayı bir rant hâline getirdiniz ama
başaramadınız. Şimdi sormak istiyorum: Köylülerimizin bu
paydan hiç gelir alamamasına rağmen, yüzde 1 dahi pay alamayan orman
köylüsüne 2/B maddesi olarak adlandırılan
alanlarımızın bedava olarak verilmesi gerekirken vermediniz ama
Cumhuriyet Halk Partisi bunu savundu. Sizin döneminizde acaba yüzde 1 pay dahi
alamayan orman köylüsünden bu seçimlerde gidip nasıl oy isteyeceksiniz?
Sendikalara yaptırdığınız ve
Sendikalarda liyakat ölçüsüne uymadan sadece kendi sendikalarınıza
bağlı olan bürokratları atadınız ve bu
bürokratları da atamaya devam ettiniz.
Ben, kısacası, böyle bir orman katliamı
yapan ve zulmeden ve ormanı kesen bu Bakanlığımıza
Hayır. diyor, en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı Emre Köprülü,
Tekirdağ Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2012 yılında Orman ve Su İşleri
Bakanlığının yaptığı harcamayı ve
işlemleri gerektiği gibi denetleyemediğimi çünkü siyasi
iktidarın yönlendirmesiyle Sayıştay üst yönetiminin Türkiye Büyük
Millet Meclisine raporlarını göndermediğini, bu raporları
budadığını, milletimin bana verdiği bütçe
hakkını kullanarak vatandaşlarımızın ödediği
vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp
harcanmadığını tespit etmemizin Hükûmetçe ve
Sayıştay üst yönetimi tarafından engellendiğini belirterek
ve sözlerime de bu durumu protesto ettiğimi belirterek başlamak
istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 24üncü Dönemin başında
çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle çevrenin şehre ve
yapılaşmaya, orman ve suların ise inşaat sektörüne teslim
edildiği iki bakanlığımız kuruldu. Her iki
bakanlık da var olma amaçlarının ve kuruluş felsefelerinin
aksine, yönetenlerinin zihniyetlerinin sonucu olarak ranta, tahribata ve
maalesef talana hizmet eden bir anlayışla yönetilmekte.
Bakanlığın KHKyla kuruluşunda oluşamayan bilimsellik,
katılımcılık ve tabii ki olmazsa olmaz kamu yararı
maalesef, uygulamalarında ve de faaliyetlerinde de oluşmuyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu bakanlıklardan biri de Orman
ve Su İşleri Bakanlığı. Bu Bakanlığın
görev tanımına baktığınız zaman, su
kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir bir şekilde
kullanılmasına rastlarsınız. Bakanlığın
görevi bu olmasına rağmen, peki, uygulamada karşımıza
çıkan ne? Uygulamada maalesef karşımıza çıkan,
hepinizin bildiği gibi, HES projeleri. Peki, bunların sonuçları
ne? Görev tanımlamasının tam aksi doğrultusunda
yatağı değişen ya da kuruyan dereler, susuz kalan
topraklar, bahçeler, tarlalar, köyler ve genel anlamıyla da çevre ve
doğa tahribatı. Ne dedik? Doğaya ve tabiata değil ranta ve
talana hizmet eden bir bakanlık anlayışı.
Tabii başka
bir sonucu daha var HES uygulamalarının, o da şu: Yaşadığı
toprağı korumak isteyen köylülere yapılanlar var,
yaşlılara, kadınlara, çocuklara yapılanlar var, coplamalar
var, dayaklar var. Tabii, bu dönem AKP iktidarının
medarıiftiharı olan, her türlü muhalife karşı açılan
davalar var.
Birçok insana
davalar açıldı. Ancak özellik arz eden biri vardı. 17
yaşında bir kız çocuğuna, Leylaya dava açıldı.
Gerekçesi, onlarca jandarma askerini tek başına dövdüğü
iddiasıyla bu kıza dava açıldı. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Leylanın yanındaydık. Erzurumda
davasını takip ettik ve Leyla o davadan, o mesnetsiz suçlamadan
beraat etti. HESlere karşı mücadelenin simgesi oldu cesaretiyle,
kararlılığıyla. 17 yaşında bir kız
çocuğu hep bu mücadelesiyle hatırlanacak ve anılacak. AKP ise
HES uygulamalarıyla beraber, o çocuklara, o köylülere zulmedenler olarak
bilinecek ve hatırlanacak.
Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz hafta sonu Sayın Başbakan
Tekirdağ ilimizdeydi. Göstermelik, Toplu açılış törenleri.
adı altında devletin kasasını kullanarak her zaman
yaptığı gibi seçim mitingleri yaptı, bu sözde tesis
açılışlarında belediye başkan aday
adaylarını tanıttı. Ancak, şunu söyleyeyim:
Tekirdağ halkının hiç ilgi göstermediği bu yerlerde de
bazı yerlerin açılışını yaptı, Sayın
Bakan da oradaydı, Tekirdağ ilimizdeydi. Ben, bölge milletvekili
olarak açılışı yapılan yerleri incelemek istedim ancak
listeyi bir türlü bize vermek istemediler. Zor da olsa listeyi elde ettik ancak
incelediğimizde gördüğümüz bazı ilginç enstantaneler vardı.
Başbakanın açılışını yaptığı
yerlerin çoğu daha bitmemiş, bazısı hiç
başlamamış. Size bir örnek vereyim Sayın Bakan,
kurdelelerini kesiyordunuz. Şu fotoğrafa bakın. Bu
fotoğraf, sizin açılışını
yaptığınız bir caminin, ibadete
açtığınız bir caminin fotoğrafı, kurdelesini
kestiniz bunun. Bu caminin daha inşaatı sürüyor, minaresi yarım.
Bunların dışında, daha birçok benzer proje vardı
kurdelesini kesip açılışını
yaptığınız. Ha biten yatırımlar yok muydu? Onlar
da vardı. Açılışını
yaptığınız yerlerde, yerel kaynaklarla yapılan
özellikle de İl Özel İdaresinin, İl Genel Meclisinin
yaptığı yatırımlar vardı. Yalnız, burada
Başbakan açısından da, sizin açınızdan da bir sorun
var çünkü Tekirdağ İl Özel İdaresi 2009 yerel seçimlerinde
Cumhuriyet Halk Partisine geçti ve hizmet vermeye başladı. Yani,
sizin açılışını yaptığınız,
AKPden övgüyle bahsettiğiniz eserler sizin değil,
Tekirdağlı Cumhuriyet Halk Partili İl Özel İdaresinin
eserleri. (CHP sıralarından alkışlar) Olsun, Başbakan
bunları görmeyebilir ama halkımız görüyor. Zaten gördüğü
için de hem Tekirdağ Belediyesini hem İl Özel İdaresini 2009da
sizden aldı, Cumhuriyet Halk Partisine verdi.
Değerli
milletvekilleri, Başbakan, geçen hafta -dediğimiz gibi- devlet
bütçesinden yaptığı aday tanıtım mitinglerinde, yine
aynı, işten anlamayan
-Ergeneyi çözmek değil- bu işten siyasi rant devşirmeyi
hedefleyen tavrı ile dedi ki: Ergene kirli çünkü çevresindeki
belediyeler, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler, Ergeneyi temizlemiyor. Bu
kadar boş, asılsız, mesnetsiz bir iddia ki bu, hiç kimsenin de
inanmadığı, hatta söyleyenlerin dahi inanmadığı
bir iddia. Evvela şunu demek lazım, herkes şunu biliyor: Ergene
kirliliğinin nedeni orada yaşayan insanlar değil. Siz, orada
yaşayan insanların Ergeneyi kirlettiğini söylüyorsunuz ama
Ergeneyi kirletenler evsel atıklar değil, Ergenenin
kirliliğinin nedeni sanayi atıkları. Yer altı
sularını kullanan ve bu suları temizlemeden Ergene Nehrine
deşarj eden sanayi kuruluşlarının kirliliğidir bu.
Şimdi, siz sorunun kaynağını bilmiyorsunuz, sorunun
nedenini bilmiyorsunuz ve bu kafayla Ergeneyi çözeceğinizi söylüyorsunuz.
Bir defa bununla hiç kimseyi inandıramazsınız. Sizin Cumhuriyet
Halk Partili belediyelere söyleyecek hiçbir şeyiniz yok ancak bunu
konuşuyor, bu iddiayla Trakyada oy almayı hedefliyorsunuz. Ha,
şunu da söyleyelim: Eğer siz konuyu oraya çekecekseniz, o ringde
tartışalım derseniz, mücadeleyi orada yapalım derseniz, ona
da varız.
Bakın,
burası Ergene Nehrinin Çorlu ilçe sınırlarına girdiği
yer. Çorlu ilçesine girdiği nokta burası, kirliliği
görüyorsunuz. Şimdi, bu fotoğraf Çorlu ilçesinin girişinde
çekildi. Peki, Çorlu ilçesine gelene kadar Ergene nerelerden geçti? Çerkezköy ilçesinden
ve 3 beldeden geçti. Yani, Çerkezköy ilçesi, Kızılpınar beldesi,
Veliköy beldesi, Velimeşe beldesi yani 4 belediye, bunların 3ü
AKPli, 1i Cumhuriyet Halk Partili. Yani, eğer sizin açınızdan
bakarsak orada da mağlup olursunuz, orada da söyleyecek hiçbir
şeyiniz olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, evvela yapacağınız şu:
Bir defa, bu meseleye siyasi bir mesele olarak bakmayacaksınız,
Ergenenin kıyısında kanser olan bir insanın AKPli mi,
CHPli mi, MHPli mi, BDPli mi, hangi siyasi görüşten olduğuna
bakmayacaksınız, Ne önemi var bunun? diyeceksiniz, Önemli olan
insan olmak. diyeceksiniz, kafanızı değiştireceksiniz,
insan odaklı siyaset yapacaksınız. Bu işten siyasi oy
kazanmak amacıyla değil, insana hizmet etmek amacıyla bunu
yapacaksınız. Kafanızı değiştirin,
kafanızı değiştiremiyorsanız eğer Trakyada halk
sizi değiştirdi, yakın bir gelecekte de bütün Türkiye, o
kafadaki adamları değiştirecektir. diyorum ve yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) Değişim zamanı
geldi.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son
konuşmacı Melda Onur, İstanbul milletvekili.
CHP GRUBU ADINA MELDA ONUR (İstanbul) Sayın
Bakan, değerli vekiller; bu taraf biraz az ama sizlere de hayırlı
bir bütçe diliyorum.
2012 yılında Orman ve Su İşleri
Bakanlığının yaptığı harcama ve
işlemleri gerektiği gibi denetleyemedim çünkü siyasi iktidarın
yönlendirmesiyle Sayıştay üst yönetimi TBMMye gönderdiği
raporları budadı. Budadı bu Bakanlığın bütçesi
için çok güzel oturmuş buraya. Milletimin bana verdiği bütçe
hakkını kullanarak vatandaşımızın ödediği
vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp
harcanmadığını tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay
üst yönetimi tarafından engellendi. Sözlerime bu durumu protesto ederek
başlıyorum.
Ve ayrıca, sözlerime, bugünkü bir anmayla da devam
etmek istiyorum. Bizler burada konuşurken, şu sıralarda
İstanbul ağlıyor, Türkiye ağlıyor çünkü
kaybettiğimiz sevgili Mehmet Ayvalıtaşın annesini de
kaybettik. Evlat acısına dayanamadı, Fadime Hanım da
hayatını kaybetti, şu sıralar cenazesi var; kendisine
Allahtan rahmet diliyorum.
Geçtiğimiz
yıl da burada Su Enstitüsü bütçesi üzerine konuştum ve
konuşmamı kapatırken size bir soru sormuştum Sayın
Bakan. Dedim ki: Şuna cevap verebilir misiniz? Benim daha önce Sayın
Enerji Bakanıyla bulunduğumuz bir ortak toplantıda Sayın
Bakan dedi ki: Ya, ben söyledim aslında Bakana, bu kadar çok HES
yapmayalım dedim. Bunlar doğaya zarar veriyor, vatandaşa zarar
veriyor ve ben biliyorum ki Sayın AKPli vekiller de kendi bölgelerine
gittiklerinde, eğer HESler varsa o bölgede, tepki görüyorlar. Bunu
biliyoruz, görüyoruz, üstelik de bu bölgelerin bir kısmı iktidar
partisine yüksek yüksek oranlarda oy vermişler. Bunu sormuş,
söylemişti ve ben bunu size sormuştum.
Şimdi, bu
Sayın Enerji Bakanının sözlerine ikinci bir soru
ekleyeceğim ben. Geçtiğimiz günlerde Çevre Bakanımız dedi
ki: Evet, 10 megavatın altındaki HESler doğaya gerçekten zarar
veriyor, biz bunlara izin vermeyeceğiz.
Şimdi, bu bütçe
görüşülürken Sayın Bakan, bu bütçeyi Sayın Çevre
Bakanının bu çıkışı üzerine gözden geçirdiniz mi,
nasıl değerlendirdiniz?
Şimdi, 10
megavatın altı dediğiniz zaman ciddi bir rakama tekabül eder,
siz de iyi bilirsiniz çünkü belli oranların altında ÇED
istenmediği için, bizde pek çok HES sanıyorum 9,5larda
dolaşıyor. Şimdi, sizin verdiğiniz,
yapacağınız bir HES rakamı vardır, 2 binlerde.
Şimdi, bunların ne kadarı 10 megavatın altında? Ben
oturup sayabilirim de ama hazır
burada bürokrat arkadaşlar var, konuşmanızda belki
değinirsiniz. Kaç adedi 10 megavatın altındadır ve siz,
Çevre Bakanının ifade ettiği gibi, Hükûmet olarak bu HESleri
iptal edecek misiniz?
Şimdi,
bunlardan bir tanesi, geçtiğimiz günlerde benim ziyaret ettiğim Ahmetler
köyüydü. Ahmetler köyü Antalyada, şahane bir kanyon Ahmetler Kanyonu ve
orada da bir köylü var. Buraya zamanında, işte bir HES -9,96. aynen10un
altında- projesi gündeme gelmiş fakat şöyle bir şey
olmuş -Manavgata bağlı burası- işte vali
geldiğinde -burada ÇED raporu, işte biraz valiliğin şeyine
bağlı, yerel yönetimin takdirine bağlı olarak geçiyor- bir
kâğıt astırmış itirazla ilgili olarak ama Manavgat
Kaymakamlığına asmış. Vali de Erzurum Valisi. Erzurum
Valisini biz Erzurumdaki HES mücadelelerinden çok iyi tanıyoruz,
Tortumdaki kadınların böyle saçlarından,
çarşaflarından yerlerde sürüklendiği günleri,
hatırlarsınız o görüntüleri. O dönemin valisi ne yazık ki.
Ben kendisiyle birkaç kez konuştum. Vali şöyle
Hatta, onu da
hatırlatayayım: Askerlerini, jandarmasını, kolluk
kuvvetlerini göndermeden 2 de ambulans gönderen vali. O vali Antalyaya
gelmiş.
Evet, aynı
meydan muharebesi Antalyada Ahmetler köyünde de oldu. Niye oldu? Çünkü,
Manavgat Kaymakamlığına asılan o bir aylık itiraz
raporunu kimse görmemiş. Zaten, sadece Manavgatı ilgilendirmiyor ki
havza diye bir şey var, sözde havza yönetimi yapıyoruz. Akseki
ilgileniyor, öbür 13-14 tane yeri besliyor. Keza geçmiş ve köylüler
bakmışlar bir gün kepçeler gelmiş. Ne oldu? İşte,
biz buraya HES yapacağız. Köylü direnmiş. Köylü inatçı bir
köylü, çok eski, altı yüz yıllık bir köy ve oralara çadırlar
kurmuşlar ve biz oraya gittiğimizde, saklı bir cennet gördük,
orası turizm yapılabilecek durumda. Yapılıyor da zaten, 5
bin turisti ağırlayan bir rafting bölgesi var. Epey bir mücadele
sürdü. Köylülerin meydan muharebesi diye adlandırdıkları
çatışmalar sürdü. Çatışmalar diyorum, özel güvenlik biber
gazı sıkmış. Özel güvenliğin biber gazı sıkma
yetkisi olup olmadığını ben de bilmiyorum, bildiğim
kadarıyla mevzuatta yok. Bunu İçişleri Bakanımıza
soracaktım. Hazır burada sorayım ama yazılı soru
önergesi de vereceğim. Böyle bir ortam.
Şimdi, vali
demiş ki Köylü direnmesin, hukuki yolları kullansın.
Şimdi, Ahmetler Kanyonu ne kadar hukuki, bir bakalım. Şimdi,
birincisi, zaten sadece Manavgata asılması kâğıdın
yanlış. Hadi, onu hukuken uygun buldunuz. İkincisi, şimdi,
proje raporunda diyor ki: Kanyon regülatörü ve HES projesi alanının
bakir olması nedeniyle proje hattı boyunca ÇED inceleme
çalışmaları yapılamamıştır. Yani, bakmadan,
görmeden ÇED gerekli değil. diye karar verebiliyorsunuz.
Bizim bir sevgili
çevre avukatı arkadaşımız var, der ki: Google Earth
üzerinden dere beğenip üzerine HES kuruyorlar. Aynen de durum budur.
İkincisi
şu: Sadece santral
yapımı ve regülatör yapısı yeri
incelenebilmiştir. Topoğrafik şartlar yüzünden iletim hattı
boyunca ilerlenememiştir. Kesin proje çalışmalarında,
yollar açıldıktan sonra İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün
istemesi durumunda iletim hattı boyunca ÇED çalışmaları
yapılacaktır. Sayın Bakan, böyle olmaz yani böyle olduğu
müddetçe bu kavgalar bitmez. Şimdi ben, hazır da Çevre
Bakanımız böyle bir öneri sunmuşken 10un altındaki, en
azından hele bir ara mikro HESlerden söz ediyordu- bunlardan bir an önce
vazgeçilmesini umuyorum.
Şimdi, son
olarak, size bir soru önergesi vermiştim, çok yeni gelmiş
cevabı, arkadaşlar ilettiler. Burada da zaten ben size HESler
konusundaki ifadelerinizde Hatamız oldu. demişsiniz. Bu
bağlamda tespit ettiğiniz hatalar nelerdir? diye sormuşum.
Şöyle bir cevap vermişsiniz: Hata yaptık ifadesinde,
hatanın HESlerin yapımından kaynaklı olmayıp Halka
tanıtmaya gerek yok diye düşündük, yanıldık.
anlamında kullandım. Şimdi halka tanıtmaya gerek yok.
değil, halka tanıtma değil buradaki sorun; halkın
onayını alacaksınız, halka tanıtmakla ilgili
değil. Ha, bunun dışında, bence HESin nasıl
yapılması gerekiyor? Özel sektöre de tanıtmak gerekiyor. Yani,
bölgeyi görmeden
Topoğrafik özellikleri zor diye değil, balta
girmemiş orman değil ki orası, gelip bakacak, ÇED raporuna ne
var ne yok yazacak. Şimdi, bu noktada gidildiği müddetçe bu kavgalar
çok daha devam edecek.
Sayın Bakan,
ben sözlerimi burada sona erdirirken önümüzdeki 2014 yılında bir daha
artık HES için, HES kavgası için ve hele bir de Su akar, Türk
bakar. sözünü duymak için burada konuşma yapmamayı dileyerek
hepinize hayırlı bir gün ve bütçenin de hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Mehmet Erdoğan,
Muğla Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve bütçeyi
takip eden 15 AKP milletvekilini ve Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Bu bütçenin en önemli konusu, gündemi maalesef geçen
yıl olduğu gibi bu yıl da Sayıştay raporları.
Maalesef, Sayıştay raporlarının olmadığı,
hesabın kitabın dikkate alınmadığı, millete hesap
vermekten kaçılan bir bütçe görüşmesini burada, hep birlikte yapmaya
çalışmaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepimizin bildiği gibi, İçişleri
Bakanlığının temel görevi, ülkemizde huzurun
sağlanması, vatandaşlarımızın can ve mal
güvenliğinin teminidir. Ancak, AKP iktidarı çeşitli sebeplerle
toplumu germektedir. Öncelikle, AKP iktidarları döneminde gelir
dağılımdaki adalet olağanüstü bozulmuştur. Yine, AKP
iktidarları döneminde toplum üzerinde çok yönlü psikolojik baskı
hâkim olmuştur. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde
olmadığı kadar, insanlar takip edildiklerine,
fişlendiklerine, telefonlarının dinlendiğine
inanmaktadırlar. Yapılan birçok operasyonda görüldüğü gibi,
telefon dinlemesi yapıldığı da maalesef doğrudur. Ben,
daha önce yaptığım konuşmalarda buradan iktidarı
uyarmıştım. Bugün bir kez daha uyarıyorum: Sizin
teknolojiniz herkesi her daim dinlemeye asla yetmez ama yüce Allah hepimizin
kaydını tutuyor. Bir gün, kendi yaptıklarınızın
sokağa dökülmesini istemiyorsanız, insanların mahremine
saldırıyı bırakın.
Yine, bu noktada, başka bir hususa da dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. Herkesi çeşitli yollarla baskı altında tutan
iktidar, her nedense teröristleri, kaçakçıları, uyuşturucu
tacirlerini, toplumsal olayları provoke edenleri yeterince dinleyip, takip
edip yakalamakta güçlük çekmektedir. Reyhanlı
saldırısını yapanlarda olduğu gibi, önce onlarca
vatandaşımız can vermekte, o saldırı
gerçekleşmekte, sonra o teröristler yakalanabilmektedir.
AKP
iktidarları döneminde, başta hırsızlık,
uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu üretimi ve uyuşturucu
ticareti, kaçakçılık, kadına karşı şiddet,
çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismar suçları
patlamıştır. Bu suçlarla mücadelede İçişleri
Bakanlığı maalesef yetersiz kalmıştır. Bu
suçlarla mücadele noktasında birtakım sosyal tedbirler, polisiye tedbirler
ve ceza hükümleri birlikte ele alınmalı ve toplum bu suçlardan ve
suçlulardan muhakkak korunmalıdır.
Tabii, AKP
iktidarlarının bu konudaki
başarısızlığının bir sebebi daha var. AKP,
uyguladığı yanlış iç politika, yanlış
ekonomik politika ve yanlış dış politikadan dolayı
sokağa çıkamaz hâle gelmiştir. Bugün, Sayın Başbakan
bir üniversiteye gidecekse önce oraya binlerce polis sevk edilmekte,
arkasından, Sayın Başbakan üniversiteye gidebilmektedir. Yine,
Sayın Başbakanın yurt içi gezilerinde de durum farklı
değildir. 30 Kasım 1 Aralık tarihlerinde Sayın
Başbakanım Muğlaya gelmiştir. Bu programda Muğla
polisinin korumasını yetersiz bulan iktidar, değişik
illerden yüzlerce polisi Muğlaya sevk etmiştir. Bugün de aynı
durum Antalyada yaşanmaktadır, geçen hafta da Trakyada
yaşanmıştır. Hâlbuki, Muğladaki polis ve jandarma,
Muğlada güvenliği normal zamanda pekâlâ sağlayabilmektedir.
Yazın Muğlanın nüfusu 3-4 milyona ulaştığında
bile Muğlaya ilave güvenlik gücü sevk edilmemektedir. Eğer
sokağa çıkmaktan korkuyorsanız, abartılı güvenlik
tedbirleriyle vatandaşı canından bezdireceğinize, yerinizde
oturun. Tabii, polisi bu şekilde, esas işinden, suçla, suçluyla
mücadeleden uzaklaştırırsanız, polisi sadece Sayın
Başbakanı ve Hükûmet üyelerini korumakla görevlendirirseniz suçlar
artar, suçlular da elini kolunu sallayarak sokakta gezer. Suç ve suçluyla
mücadele etmek için, polisi asli işinde kullanmak lazım.
Başbakanı korumak, Hükûmet üyelerini korumak polisin asli işi
olmaktan çıkmalı. Vatandaştan korkan bir iktidarın iktidar
olarak devam etmesi de zaten mümkün değildir.
AKP iktidarı,
bir de hak arayanlardan çok korkmaktadır. Hakkını arayan memura,
işçiye, köylüye, Yatağanda, Milasta özelleştirmeye
karşı çıkan işçilerimize çok sert davranmaktadır.
Yatağanda, Milasta özelleştirmeye karşı direnen
işçilerimiz başka yerlerde özelleştirme sonucu
yaşananları biliyorlar, kendilerinin ve yörenin özelleştirmeden
göreceği zararları biliyorlar.
Sayın Bakan,
lütfen, onlara karşı orantısız güç kullanmayın,
onların kimseye zarar verme niyetleri yok, sadece haklarını
korumaya çalışıyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uygulanan yanlış Suriye
politikası sonucu ülkemize sayısını kimsenin tam olarak
bilemediği binlerce Suriyeli geldi. Bunların ne kadarı mülteci
kamplarında kalıyor? Mülteci kampları dışında
ülkemizin neresinde ne kadar Suriyeli yaşamaktadır? Bu Suriyeliler
bulundukları yerlerde ne iş yaparlar, ne yerler, ne içerler,
nasıl geçinirler? Gerçekten, devletimiz bunların
oluşturduğu güvenlik zafiyetinin farkında mıdır,
bundan haberdar mıdır? AKP ne kadar Suriyeli mülteciyi Türk
vatandaşı yapmıştır? Türk vatandaşı
yapılan Suriyeli mülteciler hangi özelliklerinden dolayı
vatandaş yapılmışlardır? Suriyeli mültecilerin seçime
kadar vatandaş yapılacağı doğru mudur? Elinde Türkiye
Cumhuriyeti nüfus cüzdanıyla dolaştığı iddia edilen
Suriyeli mültecilere vatandaşlık verdiniz mi, verdiniz de
bunları bizden mi gizliyorsunuz, yoksa birileri Suriyeli mültecilere sahte
nüfus cüzdanı mı vermektedir? Bunlar gerçekten toplumumuzu tedirgin
eden sorular. Ben milletimiz adına bu soruları soruyorum ve
inşallah, sizden cevabını da bekliyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın Bütçe ve
Plan Komisyonunda yaptığı sunumda da görüldüğü gibi, özel
güvenlik personeli sayısı son yıllarda çok arttı, bugün
itibarıyla özel güvenlik personeli sayısı devletimizin istihdam
ettiği polis sayısını geçmiş bulunmaktadır. Bir o
kadar da özel güvenlik eğitimi almış sertifikalı insan bu
sektörde iş beklemektedir.
Değerli
arkadaşlar, özel güvenlik yeni bir sosyal yara olmadan bu konunun masaya
yatırılması ve ciddi tedbirler alınması gerekmektedir.
Eğer vakit geçmeden bu konuda ciddi bir düzenleme yapılmazsa sonuç
çok vahim olacaktır.
Özel güvenlik
görevlisi olarak çalışan vatandaşlarımızın
çoğunluğu sendikasız, iş güvencesi olmadan, ucuz güvenlik
sağlamak için asgari ücretle çalıştırılmaktadır.
Yine, birçok kurum,
güvenlik sektöründe tecrübeyi, mesleki birikimi yok sayarak ancak belli
yaşın altındaki genç personeli istihdam etmektedir. Bu sektörde
çalışan gençlerimiz belli bir yaşın üzerine
çıktıktan sonra ne iş yapacaklar, evlerine nasıl ekmek
götürecekler? Vakit varken bu konuda eğitim, istihdam, kontenjan bir
sisteme bağlanmalı, bu sahada bir insan planlaması mutlaka
yapılmalıdır ve her kurumun belli oranda tecrübeli eleman
istihdamı zorunlu hâle getirilmelidir. Ayrıca, asgari ücretli özel
güvenlik görevlisi istihdamı yapılmamalıdır. Güvenlik, ucuz
hizmet alanı olmaktan çıkarılmalıdır.
Sahil güvenlik
güçlendirilmeli ve sahillerimizdeki, insan kaçakçılığı
başta olmak üzere, her türlü kaçakçılıkla yeterli mücadele
yapılmalıdır.
Yine, bugün bütün
medyada yer bulan kişisel verilerin ortada gezmesi hepimiz için önemli bir
tehdittir. Sayın Başbakan diyor ki: Devletin mahremini kimse
yayınlamasın.
İyi de
Sayın Başbakan, siz devletin ve milletin bilgilerini ortaya dökün,
sonra başkalarını suçlayın. Bu ne biçim zihniyet? Lütfen,
devletin ve milletin mahremine sahip çıkın.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; temmuz ayında çıkan torba kanunla
muhtarlarımızın maaşları bir miktar düzeltildi ancak
il genel meclisi üyelerimizin ekonomik ve sosyal hakları unutuldu, onlara
da görevleriyle mütenasip bir çözüm gereklidir.
Sayın
Başbakan her gittiği yerde mülki idare amirlerinin yaptığı
KÖYDES projelerinin açılışını yapmakta ama 1inci
sınıf mülki idare amirlerinin özlük haklarını, kendileriyle
taşrada eşit şartlarda görev yapan 1inci sınıf
hâkimlerle eşitleme noktasına gelince onları göz ardı
etmektedir. Bu sorunun da muhakkak çözülmesi lazım.
Yine, temmuz
ayında çıkan torba kanunda korucuların istihdamında 55
yaş sınırı getirildi, 55 yaşını dolduran, on
beş yıl hizmeti olan koruculara emeklilik hakkı verildi ancak 55
yaşına geldiği hâlde on beş yıl hizmet
şartını yerine getiremeyen korucularımız unutuldu. Köy
korucularının mağduriyetini ele alıp bunları giderecek
bir çalışmaya ihtiyaç var. Onlar, bugüne kadar, terörle mücadele
konusunda çok önemli görevler yaptılar, bu konuda çok önemli fonksiyonlar
üstlendiler. Önümüzdeki dönemde de siz onlara daha, çok ihtiyaç
duyacaksınız çünkü sözde açılım uygulamalarınızda
bahar bitecek. Siz dediniz Teröristler Türkiyeden çekilecek, silah
bırakacak. ama böyle bir şey olmadı. Sayın Başbakanın
kendisinin de defalarca itiraf ettiği gibi, teröristlerin ancak yüzde
15inin yurt dışına gittiğini diğer Hükûmet
yetkilileri de çeşitli platformlarda ifade ettiler.
Yine, bu sözde
açılım sürecinde Her şey çok güzel olacak. dediniz ama
gelişmeler pek de öyle gözükmemektedir. Eğer her şey güzel
olacaksa PKK niye silah bırakmamakta, yurt dışına bir
kısım militanlarını götürmekte ama en önemlisi, PKK,
şimdiye kadar, otuz yıldır hiç bu kadarını
yapamadığı şekilde binlerce gencimizi dağlara
çıkartmaktadır. Eğer her şey güzel olacaksa bu gençlerin
dağa çıkartılmasının gerekçesi nedir? Eğer bundan
sonra hiç gürültü olmayacaksa, silahlar konuşmayacaksa bu gençler
dağda çiçek mi toplayacaklar arkadaşlar? Siz, yılanla çuvala
girilmeyeceğini ne zaman anlayacaksınız? Eğer her şey
güllük gülistanlık bir hâle geldiyse Kandildeki yılanbaşı
niye ikide birde başını kaldırıp sizi ve ülkemizi
tehdit etmektedir? Türkiyeyi Kandilden tehdit edenlere karşı
sesinizi çıkarmayacaksınız, ondan sonra Her şey güllük
gülistanlık. diyeceksiniz. Böyle bir şey yok arkadaşlar.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; öyle günlere geldik ki insanın inanası
gelmiyor gerçekten. Geçen gün, sosyal medyada, Sayın Bakanın bir
fotoğrafını gördüm. Yıllarca milletimize, devletimize
küfreden, sanatçı geçinen bir zat ile poz vermiş. Gerçekten çok üzüldüm
çünkü Sayın Bakan, ömrü devlet hizmetinde geçmiş bir insan, kendisine
yakıştıramadığımı buradan ifade etmek
istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, bu ülkeyi
yılbaşı hediyesi olarak almadık. Ecdadımız, bu
ülkeyi bize emanet etmek için yedi düvele karşı her cephede
savaştı. Ecdadın hatırasına saygı duyacaksak,
ecdadımızın bize bıraktığı bu devletin
emanet olduğunun, bize miras olduğunun yani bunu birileriyle
paylaşamayacağımızın farkına varacaksak bir
şeyler yapmamız lazım. Bu ülkeyi, birileri, o ecdat,
Çanakkalede, Kurtuluş Savaşında ve otuz yıldır
terörle mücadelede canını veren 40 bin kardeşimiz bize emanet
ettiler. Bizim görevimiz, bu emanete sahip çıkmaktır. Bu emanete
ihanet, kimsenin harcı da haddi de değildir. Bunun herkes tarafından
böyle bilinmesini istiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2014 bütçesinin
ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Enver Erdem,
Elâzığ Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ENVER ERDEM (Elâzığ) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel
Komutanlığının 2014 yılı bütçeleri üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2014 yılı bütçesi de AKPnin daha önce
yapmış olduğu 11 bütçeden farksız, hiçbir iddiası
olmayan, kimsenin sorunlarını çözmeyen, rutin bir bütçe olduğu
Her ne kadar çok farklı şeyler söylense de ekonominin iyiye
gitmediğini gösteren, emekliyi, memuru, işçiyi, asgari ücretliyi,
taşeron işçisini, 4/Bliyi, 4/Cliyi memnun etmeyen, çiftçiyi
yeterince desteklemeyen, büyüme rakamları yönüyle cumhuriyet tarihi
ortalamasının gerisinde kalan, işsizlik hedeflerinde
işsizimizin sorunlarını gidermeyen ve istihdamı
artırmayan bir bütçeyle karşı karşıyayız.
Bu bütçede çok net
artışın olduğu tek kalemin sosyal yardımlar
olduğunu görüyoruz, o da yaklaşık yüzde 15ler civarında.
Bu artışın da temel nedeninin, önümüzdeki seçimlerde
iktidarın fakir vatandaşlarımıza oylarının
karşılığı olarak vereceği çamaşır makinesi,
buzdolabı, kömür, fasulye ve makarna harcamalarında daha bonkör
davranacağını bu kalemdeki artışlara bakarak
söyleyebiliriz.
Sayıştay
Kanununda yapılan değişikliklerle kamu kurum ve
kuruluşlarının mali tablolarının Sayıştayca
incelenmesi sonucunda, bugün, Sayıştay Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetim yapamamakta, Sayıştay raporları olmadan bütçe
kesin hesabı işlemleri görüşülüp kabul edilmektedir.
Tıpkı diğer alanlarda olduğu gibi, iktidar, denetimden
kaçmakta, hesaplaşmayı daha sonraki dönemlere veya ahirete
bırakmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, 2014 yılı bütçesinin Emniyet Genel Müdürlüğü ve
Jandarma Genel Komutanlığı çalışanlarının
sorunlarını çözmek için, her ne kadar yeterli olmasa da ben,
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Toplumun huzur ve
güvenliğinin sağlanması, vatandaşların temel hak ve
hürriyetlerinin korunması, devlet otoritesinin sağlanması ve
kanun hâkimiyetinin tesisi gibi birçok görevi üstlenen güvenlik güçlerimizin
çok zor şartlar içerisinde görevlerini yerine getirirken
karşılaştıkları sorunların ortadan kaldırılarak
rahat ve huzurlu bir ortamda görevlerini yerine getirebilmeleri mutlaka
sağlanmalıdır. Bugün, polis memurundan emniyet müdürüne kadar
her statü ve rütbede çalışan, sayıları 250 bini bulan
emniyet personeli ile sayıları 60 bin civarında olan Jandarma Genel
Komutanlığı personelinin her rütbesinde çalışanların
ayrı ayrı sorunlarının olduğunu bilmekteyiz. Güvenlik
hizmetleri sınıfındaki kamu görevlilerinin
sorunlarının çözülmesi yerine sürekli ötelenmesi ve göz ardı
edilmesi bu sorunları devasa boyutlara ulaştırmış ve
içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Güvenlik kuvvetlerimiz,
bir taraftan süreç denen gayriyasal, akıl ve mantık
dışı uygulamalar nedeniyle yasal görevlerinden
uzaklaştırılmakta, bir taraftan iktidarın yanlış
uygulamaları, yönetim hataları nedeniyle yasal
sınırlarını zorlamaya ve aşmaya teşvik
edilmektedir; diğer yandan da özlük hakları, sosyal hakları,
emeklilik hakları, çalışma şartlarıyla ilgili
sorunlarla uğraşmak zorunda bırakılmaktadır.
Bugün emniyet teşkilatında çalışan
polis memurundan emniyet müdürüne kadar her rütbedeki görevlinin ayrı
ayrı sorunlarının olduğunu bizler de biliyoruz, sizler de
biliyorsunuz. Bu sorunların çözümü için bizler kanun teklifleri, soru
önergeleri, araştırma önergeleri veriyoruz, her fırsatta
bunları soruyoruz; sizler de Sayın Başbakan başta olmak
üzere her seçim öncesi söz veriyorsunuz, Sorunları çözeceğiz.
diyorsunuz ama bir türlü çözmüyorsunuz.
En son Sayın İçişleri
Bakanımızın gazetelere yansıyan beyanatları oldu,
Bazı düzenlemeler yapacağız. Üzerinde
çalışıyoruz. Polisin emekli maaşlarını
düzelteceğiz. diyorsunuz. Eğer polisin sorunlarını çözme
konusunda gerçekten samimiyseniz şu soruları açık ve net olarak
lütfen cevaplandırınız Sayın Bakanım. Biraz sonra
kürsüden konuştuğunuzda, 250 bin polis sizin buradaki
konuşmanızı takip edecek ve şu ana kadar vermiş
olduğunuz sözlere nasıl bir cevap vereceğinizi, neler
söyleyeceğinizi gerçekten buradan duymak istiyor.
Değerli milletvekilleri, hepimizin değer
yargıları, inançları, kültürleri birbirinin benzeri,
aynısı. Şimdi, verilen daha önceki sözlerin yerine getirilmediğini
düşündüğümüz zaman, bizim kültürümüzde söz vermenin önemli bir
iş olduğunu herkes bilmekte. Dolayısıyla sadece
oylarını almak için vaatte bulunma yerine, şu kürsüden benim
sayacağım bu sorulardan hangisini yerine getirebiliyorsanız
lütfen buradan seslendirirseniz 250 bin polis bir miktar rahat etmiş
olacaktır.
Öncelikle, Sayın Bakanım, yüzde 90ı
üniversite mezunu olan polislerimize 3.600 ek göstergeyi verecek misiniz,
vermeyecek misiniz? Defaatle bu konuda söz verdiniz.
Polisin fazla çalışmasının gerçek
karşılığını verecek misiniz? Polisin fazla
çalışması derken dünya uygulamalarında, gelişmiş
ülkelerde maaşlarına yakın ücretlerin fazla çalışma
olarak ödendiği düşünüldüğü zaman, tabii, bizim vermiş
olduğumuz 100 lira, 150 lira rakamı polisin fazla
çalışmasının karşılığı elbette
değildir.
Polisimizi emekli olduğu zaman insanca
yaşayabileceği emekli maaşına kavuşturacak
mısınız? Sayın Bakanım, sizin de
açıklamalarınız var geçmişte de şimdi de, Sayın
Başbakanın da bu konuda defaatle açıklamaları var. Polisler
emekli oldukları zaman çoluk çocuğunu geçindireceği,
kirasını vereceği bir maaşa sahip olmadığı
için emekli olamamaktadırlar. Dolayısıyla, bunu düzeltecek
misiniz? Buradan bu insanlara, lütfen, gelin cevabını verin.
Emniyet teşkilatında birimler arası
maaş farklarını giderecek misiniz? Hassasta, asayişte,
trafikte, karakolda çalışan polisler ile istihbarat, terör,
Başbakanlık koruma gibi birimler arasında bin liraya varan
maaş farklarını giderecek misiniz? Emniyet müdürleri
arasında maaş farkları mevcut. Bunlar statüye ve makama
bağlı olarak ayrı ayrı ödendiği için, 1.500
civarındaki emniyet müdüründen sadece 100-150 tanesi makamlarına
bağlı tazminattan istifade edebildiği için diğer emniyet
müdürleri bu konuda mağdur edilmektedir. Yine başpolis ve
kıdemli başpolislerin yaşadıkları statü
sorunlarını ortadan kaldıracak mısınız,
kaldırmayacak mısınız? Bunları lütfen buradan
açıklayın.
Değerli milletvekilleri, güvenlik güçlerimizin
karşılaştıkları sorunlar sadece bu sorunlar da
değildir. Adına barış, çözüm, açılım,
çekilme denilen süreç maalesef bölgeden devletin, askerin, polisin çekilmesi
veya karargâhlarının dışına çıkamamaları
sonucunu doğurmuştur. Çözüm denen süreç, devletin çözülmesi,
milletin dağılması sonucunu doğuracak gelişmeleri
ortaya çıkarmaya başlamıştır. Bölgede moral üstünlük
bölücü örgüte geçmiş durumdadır. Bölgede asker ve polisin üzerinde,
çok ciddi Barışı provoke etmeyin. baskısı
oluşturulmuştur. Asker ve polis, bırakın operasyon
yapmayı kanuni görevlerini dahi yerine getirememektedirler. Nusaybinde
askerî konvoya teröristlerin yapmış olduğu roketli ve
ağır silahlı saldırıya Meşru müdafaa
çerçevesinde cevap verilmiştir. şeklinde açıklamada bulunan
Genelkurmay Başkanlığı, Türk tarihinin en âciz ve en utanç
verici açıklamasıyla tarihe geçmiştir.
Peki, bölücü örgüt ne yapıyor? Var olma gerekçesi
olan terör yapıyor, propagandasını yapıyor, köy
korucularını şehit ediyor, şehirleri yakıp
yıkıyor, evleri basıyor, bombalıyor, kurdukları
asayiş timleriyle denetimler yapıyor; vali, kaymakamlar atıyor,
bölgedeki ekonomiyi kontrol ediyor, PKK mahkemelerini kurmuş
çalıştırıyor; kısacası paralel devlet
yapılanmasıyla KCK bölgeyi idare ediyor. Sayın Başbakan ve
Sayın İçişleri Bakanı Paralel devlete izin vermeyiz.
diyorlar ama sadece sözde kalıyor. Uygulamada, Türkiye Cumhuriyeti
yasalarının işlemediği, sadece PKKnın
kurallarının yürürlükte olduğu bir bölge oluşturuluyor.
Defalarca ifade ettik, sağır sultan bile duydu,
bir tek AKP milletvekilleri olarak sizler duymadınız. Bu süreç, masum
bir süreç değildir. Bu süreç, devlet içinden başka bir devlet, millet
içerisinden başka bir millet, bayrak içerisinden başka bir bayrak,
vatan içinden başka bir vatan çıkarma projesidir. Adım
adım, aşama aşama dört parçalı bağımsız
Kürdistan kurma projesidir, terörist elebaşlarından
Karayılanın ifadesiyle Bağımsız Kürdistana
savaşsız gitmenin adıdır. Bu proje, AKP
iktidarının yaptığı yasal düzenlemelerle oluşturulan,
vatanımızın ve milletimizin birliği ve beraberliğine
ipotek koyan, Diyarbakır rezaleti esnasında da resmen ismi koyulan,
faturasını ise milletçe çekeceğimiz utanç vesikası bir
projenin adıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz,
yaptığınız bu düzenlemeler ülkeyi böler diyoruz, sizler ise
Düzenlemeleri yaptık, ülke bölünmedi, bölünmüyor. diyorsunuz;
farkında değilsiniz, gaflet içerisindesiniz. Ülkenin millî
eğitimini de bölerek son darbeyi vurma telaşındasınız.
Değerli
milletvekilleri, Osloda MİT ve PKK arasında yapılan
görüşmelerde söz verilen bütün hususların birer birer hayata geçirildiğine
hep beraber şahit oluyoruz. Osloda imzalanan ihanet belgesinde yer alan,
federasyon, özerklik, olmazsa yerel yönetimlerin güçlendirilmesi talebini
iktidarınızın oylarıyla Büyükşehir Belediyesi Kanunu
düzenlemesiyle karşıladınız. Kürtçenin ikinci resmî dil
yapılması, ana dilde eğitim taleplerini de ana dilde savunma
düzenlemesi, TRT Şeş, Kürtçenin kurslarda öğretilmesi, okullarda
seçmeli dil olması, en son demokratikleşme paketindeki özel okullarda
ana dilde eğitim düzenlemesiyle ve son olarak da dershanelerin
kapatılarak bölgedeki eğitimin tamamen belediyelerin kontrolüne terk
edilmesi ki burada, biliyorsunuz, dershaneleri kapatırken EDEV denilen,
belediyelerin açmış olduğu, dağa aynı zamanda terörist
de gönderen yapılara buradaki eğitimi teslim ediyorsunuz. Bu
düzenlemelerle, verdiğiniz sözleri birer birer yerine getiriyorsunuz.
Osloda mutabakata
varılan hususlardan birisi de hakikatleri araştırma komisyonunun
kurulmasıydı. Sizler, değerli AKP milletvekilleri bu talebi de
yerine getirdiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Toplumsal Barış
Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin
Değerlendirilmesi Komisyonunu, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhuriyet
Halk Partisinin üye vermemesine rağmen, BDPyi de yol arkadaşı
yapıp oluşturdunuz ve çalıştırdınız.
Değerli
milletvekilleri, Osloda PKK mensuplarıyla yapılan görüşmelerde
kabul edildiği söylenen, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda terörle
mücadelede görev almış asker ve polislerin savaş suçlusu olarak
yargılanacağına ilişkin haberler gazetelerde yer almaya
başladı. Dün de televizyon programlarında Ergenekonun
Fıratın doğusuna niye
yaygınlaştırılmadığıyla ilgili programlar
yapılmaya başlandı. Bu, yandaş medyada da yer
aldığına göre, yakın süre içerisinde
karşılaşacağımız bir konu olacaktır.
Tabii, şimdi
bu ifadelere, siz, AKP klasiği olarak önce şiddetle itiraz
edeceksiniz, yalanlayacaksınız. Sonra bu konunun
tartışılıp, konuşulmasının doğru
olacağını söyleyeceksiniz. Daha sonra bu fikre vatandaşları
ısındıracaksınız. Ondan sonra da Meclisteki
sayısal çoğunluğunuzu gerekçe gösterip her türlü düzenlemeyi
yapma yetkiniz ve gücünüz olduğunu söyleyerek hayata geçireceksiniz.
Sonuç olarak,
değerli milletvekilleri, ülkemizin ve milletimizin birlik ve
beraberliğine hizmet etmeyen, adına süreç denen, Osloda, Haburda,
oradan İmralıya kadar başvurulan, millî onurumuzu ayaklar
altına alan yanlış işlerle dolu politikalardan bir an önce
vazgeçilerek; gelecek seçimleri düşünen bu uygulamalar yerine, gelecek
nesilleri düşünen millî politikalar izlenmesi dileğiyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Seyfettin Yılmaz,
Adana Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile
Orman Genel Müdürlüğü bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten, bütün konuşmacılar da belirtti,
vatandaşlardan alınan vergilerin nerelere
harcandığının Sayıştay denetimince denetlenmesi
gerekirken ve rapor altına alınarak bu denetim yetkisinin
kullanılması gerekirken, denetim raporlarının
gelmediği bu ortamda hangi bütçeyi konuşacağız, Orman ve Su
İşleri Bakanlığının hangi bütçesinden
bahsedeceğiz? Ben örnek olsun diye bir iki tane soracağım.
Mesela, Su Yönetimi
Genel Müdürlüğünüzde, Sayın Bakan, 1,5 trilyona verilen bir ihale
iptal edilip tekrar 2,5 trilyona verilerek burada kamunun zarara
uğratıldığıyla ilgili herhangi bir denetim var
mıdır, herhangi bir konu var mıdır? Bunları nasıl
denetleyeceğiz, nasıl göreceğiz? Yani, bunu nasıl açığa
çıkaracağız, bu ihaleyi? Denetimin şeffaf olması
gereken yerde bu denetim raporunu görmeyince, bunun doğruluğunu
nereden ortaya koyacağız? Veya Su Yönetimi Genel Müdürünüz, her hafta
sonu, yaklaşık 70e yakın olurla, evi İstanbulda
olduğu için uçakla İstanbula gidiyor mu? Bu gittiği süre
içerisinde harcırah alıyor mu? Yani, her hafta sonu, eğer evi
oradaysa, oraya gitmek için olur alıp bir de uçak parasını ve
harcırahını alıyorsa bunu nasıl denetleyeceğiz?
Bunları denetlemesek olur mu? Şimdi, bunları görmemiz lazım.
ALİ ÖZ
(Mersin) Yapmaz öyle bir şey!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, ben bunları, burada birtakım
iddiaları dile getirdiğim için Orman Bakanlığı
Müsteşarı 10 bin liralık tazminat davası açmış;
devam edeceğim, getirsin. Yani, ben 10 bin lirayı alın terimin
hakkı olarak vermeye hazırım, yeter ki kamunun malına zarar
gelmesin.
Biz ne
demişiz? Aynı şeyi söylüyorum, biz diyoruz ki, Sayın Bakan
burada, cevap versin: 10 trilyonluk yolsuzluk, zimmete para geçirme
Bakanlığınızda oldu mu, olmadı mı? Söylüyorum,
açık ve net soruyorum.
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Olduysa savcılara göndersin,
işine baksın. Buraya niye
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, Bakan cevap verir Sayın Vekil.
MUHARREM VARLI
(Adana) Sen bakan mısın?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Oldu mu? Sayın Bakan diyor ki: Oldu. Ben de diyorum
ki
Bakın, değerli milletvekilleri, benim söylediğim şu: 10
trilyonluk olduğu
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Varsa savcılığa versin.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
ortaya çıkan bu
konuyla ilgili, burada, genel müdürlerin harcama yetkilisi olarak imzası
var mıdır yok mudur? Sorduğum soru net, bu soruyu soruyorum:
Harcama yetkilisi olarak genel müdürlerinizin imzası var mıdır
yok mudur? Evet, bu 10 trilyonluk zimmete para geçirmede harcama yetkilisi
olarak genel müdürün imzası var, harcama yetkilisi olarak. Burada bir
ihmal vardır.
Şimdi, sayın milletvekili veya Sayın
Bakan, siz, ormanda, dağda, binlerce hektar alanda iki tane ağaç
kesildi diye -bakın, iki tane ağaç kesildi binlerce ağacın
içinde- ta, oradaki işçiden başlıyorsunuz, orman muhafaza
memuru, orman işletme şefi, orman işletme müdürü, orman bölge
müdürüne kadar soruşturma açıyorsunuz, mahkemeye veriyorsunuz. Veya
250 metrekare, bir yerde iznin dışında aşım oldu diye
-oradaki muhafaza memurundan başlıyorsunuz, imzası
olmadığı hâlde, parafı var diye bölge müdürüne kadar- 46
kişiyi yargılıyorsunuz. Biz kendimizi mahkeme yerine koymuyoruz
ama 10 trilyonluk yolsuzluk var mıdır, yok mudur? Var. Burada ihmal
de olsa, bu ihmali görmeyen genel müdürü müsteşar yapamazsınız,
bizim görüşümüz bu. Bununla ilgili de mahkemede gideriz, bunları
ifade ederiz, aslan gibi de savunmamızı veririz Sayın Bakan.
Bunlarla falan da, 10 milyarlık tazminatla falan da bunlardan geri
durmayız.
Şimdi, yine, bakın, burada dile getirdim, önüne
gelene müfettiş gönderiyorsun. Benimle ilgili 10 tane- iki buçuk yıldır-
müfettişlerin biri geliyor biri gidiyor, biri geliyor biri gidiyor, daha
da bekliyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bölge Müdürü olduğun için geliyorlar.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Evet, gelsin.
Şimdi, ben buradan vicdanlara sesleniyorum: Ya,
diyorum ki: Geliboluda
OKTAY VURAL (İzmir) Biraz da kendinize
müfettiş göndersenize!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bakın, diyorum ki:
Geliboluda
OKTAY VURAL (İzmir) Sizi İçişleri
Bakanına havale ediyorum!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Geliboluda Tarihî
Millî Park simülasyon merkezinde, şehitlerimizin hatırası olan
yerde, siz, kitabınızda yolsuzluğu belirtiyorsunuz,
yolsuzluğu. Bu, Yüce Divanlık. Sizi Yüce Divana göndereceğim
Sayın Bakan, müfettişe değil. Allah bu iktidarı bize nasip
edecek, o Yüce Divanda hesap vereceksiniz, çok açık söylüyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Bomba uzmanı zaten Veysel Bey! Değerli bir bomba
uzmanı!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Evet, şimdi, burada, kitapta müsteşar muavini kendisi
itiraf ediyor: Bir firma ihaleyi kazandı ama biz davayı kazanan
firmanın paralarını, masraflarını verdik. diyor
-Verdi. diyor, Müteahhit sağ olsun. diyor- Yetmedi, kâr mahrumiyeti
istedi. diyor, kâr mahrumiyeti. Yani Kârımı da verin bu ihaleden
dolayı. diyor. Şimdi, onun üzerine ne oluyor? Onlar da veriliyor,
adam, davayı kazanan firma ihaleden çekiliyor ve diğer firma devam
ediyor.
Ne oluyor
sayın milletvekilleri? 58 trilyona çıkan iş 80 trilyona bitiyor
ve burada sözleşmede olmamasına rağmen, şartnamede
olmamasına rağmen elektrik malzeme ve ses düzeyiyle ilgili hak
edişlerin imzalanması için komisyona baskı yapılıyor.
Komisyon diyor ki: Bunlar şartnamede ve sözleşmede yok, biz
imzalayamayız. Ne yapıyor bu sefer? Komisyon
değiştiriliyor; komisyon üyelerinden 1 tanesinin tayini Vana
çıkıyor, 1 tanesi istifa ediyor.
E şimdi biz
bunları dile getirmeyecek miyiz? Rapor yok, bu bilgiler ortada. Şimdi
her şeye müfettiş gönderiyorsunuz. Bunu bir senedir dile getiriyoruz,
niye göndermiyorsunuz müfettiş? Niye müfettiş göndermiyorsunuz?
ALİ ÖZ
(Mersin) AKPli, AKPli.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, siz denetim hususlarını
saklarsanız, ben bu bilgilere sağdan soldan, oradan buradan hafiye
gibi, dedektif gibi benim görevim mi- ulaşmaya
çalışacağım, bunları ortaya koyacağım, dava
açacaksınız, şunu yapacaksınız, bunu
yapacaksınız
Çıkarın bunları, açık açık
belgeleri ortaya koyun, getirin -şu destansı merkezin,
şehitlerimizin ruhunu incitmeyelim o Çanakkalede- o ihaleyi baştan
başa şu Meclisin önüne bir koyun da bir inceleyelim bakalım
herhangi bir şey var mı, yok mu.
Evet, sayın
milletvekilleri, Sayıştay raporlarıyla girdik ama gerçekten
bugün küresel ısınma ve iklim değişikliği
dünyamızı tehdit eden en önemli tehlikedir. Küresel ısınma
ve iklim değişikliğinin dünyayı tehdit ettiği bu
ortamda bununla mücadele açısından en önemli yapılması
gereken, orman varlığımızın korunması ve orman
varlığımızın artırılmasıdır. Bunun
bilincinde olan Orman Genel Müdürlüğü, ormancılık
teşkilatı yüz yetmiş dört yıldır özveriyle gerçekten
çok önemli çalışmalara imza atmıştır. Örneğin,
İstanbulun yüzde 50sinin su ihtiyacını karşılayan
Terkos kumul ağaçlandırması, Ankarayı çepeçevre saran
50-55 bin hektarlık yeşil kuşak ağaçlandırması,
Adana Akyatan kumul ağaçlandırması, Antalya Belek kumul
ağaçlandırması, Pozantı, Ulukışla, Çakıt
erozyon projeleri, gerçekten, bunun gibi yüzlerce devasa projeler Türk
ormancısının alın teridir, emeğidir. Bu
çalışmalar yüz yetmiş beş yıldır
yapılıyor ama biraz sonra Sayın Bakan çıkacak, Türk
ormancılık tarihini kendisiyle başlamış gibi bir
algıyla anlatacak ama Bakanın suçu yok. Bakın, öyle
yöneticilerle çalışıyor ki şimdi, Bakanın her açılışında
Su akar güldür güldür, Veysel Hoca akıtır suları paldır
paldır
OKTAY VURAL
(İzmir) Gözleri fıldır fıldır!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) -
ormanları
korur. bilmem ne gibi şiirler okutulduğu zaman bizim Sayın
Bakan sanıyor ki Orman Bakanlığı tarihi benimle
başladı, Orman Bakanlığının tarihini ben
yazdım.
OKTAY VURAL (İzmir) Zaten daha önce orman nedir
bilmezdi millet ya!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Şimdi, çıkacak İşte,
fidanlıkları şu yaptık, ağaçlandırmayı bu
yaptık. Ya, Allah rızası için ben buradan soruyorum:
Fidanlıklar sizin Hükûmet döneminizde kapatıldı mı, kapatılmadı
mı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Kapattılar.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Niye kapattınız fidanlıkları?
Şimdi, açıyorsunuz. Şimdi, yeniden açtılar. Niye
kapattınız? Siz kapattınız. Fidanlıkları
sattılar. Baktılar olmuyor, yeniden açtılar.
Ya, ben 1992 yılında
Ankarada Orman İşletme Şefliği ve Orman İşletme
Müdürlüğü yaparken 17-18 tane fidanlık vardı. Bir de diyor ki
İSKİ Genel Müdürüyken ben fidan bulamıyordum. Ben işletme
şefiyken binlerce fidanı belediyeye, okullara sadece şeflik
olarak; öyle törenlerle değil, otobanlara resimler asarak değil,
televizyonlardan, gazetelerden reklamlar vererek değil, sadece şef
olarak binlerce, yüz binlerce, milyonlarca fidanı okullara, belediyelere
elden dağıttık. 14 tane, 15 tane
Arkanızda
Ağaçlandırma Genel Müdürü, Çölleşme Genel Müdürü var, gösterin.
Neyse, zaman
daralıyor, ben şunu diyeceğim: Bakın, bugün küresel
ısınmanın karşısında ormanlar olduğunu
söyledik. Orman mühendislerimiz iş bulamıyorlar, orman
mühendislerimizin kadroya geçmesi lazım. 5 milyon hektar genç ormanımız
var. Her yıl 1 milyon 200 bin hektar genç ormanların bakımı
gerekiyor. İşte, Kyoto Protokolüne taraf olduk. Kyoto Protokolünden
milyarlarca dolar yatırım yapacakken
Bu orman mühendislerini
işe başlatmamız gerekiyor, açık ve net söylüyorum. Bu
pazartesi günü eylem yapıyor genç orman mühendisi arkadaşlarım.
Allah rızası için, bir dinle bakalım şu orman
mühendislerini ya, Ulaşamıyoruz. diyorlar, bize geliyorlar. Bir
dinle bunların şeylerini de bir alalım, şu kadar
çalışma yapacağız.
Yine, gerçekten,
her yıl ortalama 2 bine yakın yangın çıkmakta,
yaklaşık 8 bin ile 10 bin hektar arasında da orman
alanımız yanmaktadır. Ben burada tüm ormancı
çalışanlarına, yangınlarla mücadelede gösterdikleri
özveriden dolayı hepsine teşekkür ediyorum. Bu uğurda, 108
meslektaşımız ormanları korumak için, orman
yangınlarıyla mücadelede şehit olmuştur. Hepsine Allahtan
rahmet diliyorum.
Beş ay yirmi
dokuz gün bu geçici işçiler çalışıyor Sayın Bakan, bu
kadar iş var. Rehabilitasyon var, ağaç dikimi var, ormanların
bakımı var. Beş ay yirmi dokuz gün çalışan bu geçici
işçileri kadroya alsanız ne olur? Bunlar altı ay bir gün ne
yiyecekler, ne içecekler ey iktidar partisi, ey Hükûmet? Bunları kadroya
almak için bir çalışma yapın Sayın Bakan.
Şimdi, tabii,
Sayın Bakan, Komisyonda yaptığımız görüşmede dedi
ki
Gazi yerleşkesini hepiniz biliyorsunuz, bununla ilgili verilen
mücadele de ortada. Burada çok açık ve net bir şekilde dile
getirdiğimizde, Sayın Bakan Ya, burada bir tane bile ağaç
kesilmeyecek. dedi. CHP milletvekilleri, MHP milletvekilleri, bütün partilerin
milletvekilleri sorduğunda bunu dedi. Şimdi bakın burada,
şurayı görüyorsunuz, on binlerce ağaç, başkanlık
sarayı, buyurun.
ALİ ÖZ
(Mersin) Yeni ağaçlar dikmişler!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Bütün ağaçlar kesildi. Ondan sonra da Siz Bakanın
yalan söylediğini mi söylüyorsunuz diyor. Biz söylemiyoruz. Biz söylüyor
muyuz Bakan yalan söylüyor. diye? Ben söylemem, Türkiye Cumhuriyeti
hükûmetlerinin bakanına yalan söylemeyi yakıştıramam ama tutanaklar ortada, realite ortada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kendi kendilerini yalanlıyorlar.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Şimdi, bakın, yine çıkıp Aslan
ormancılar, kaplan ormancılar, fedakâr ormancılar; biz sizin
haklarınızı yedirmeyeceğiz. Sizin idare
binalarınızı ve sosyal tesislerinizi yapmadan,
lojmanlarınızı yapmadan sizleri yerinizden yurdunuzdan
etmeyeceğiz. diye söyleyen Bakan ve onun Genel Müdürü,
çıktığı her ortamda bunu söylediler. Peki ne oldu, ne oldu
şu anda?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Saray yaptılar,
saray.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi, saray
bitmek üzere.
Orman Genel Müdürlüğünün o fedakâr
çalışanları var ya, biraz sonra anlatacak Bakan Aslan
ormancılar, kaplan ormancılar. diye, bu fedakâr
çalışanların hepsi yersiz yurtsuz bırakıldı, çil
yavrusu gibi dağıttılar.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) 2/Bler ne oldu, 2/Bler?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Kimi orada, kimi
burada, soğuk yerlerde, masaları olmayan yerlerde sürünerek bir
yapı oluşturdular. Yetmedi, 5 Ocak tarihi itibarıyla, lojmanda
oturan 55 kişiye tebligat yapılıyor.
Sayın Bakan, Allah rızası için, ben size
soruyorum: Bu karda, kışta, kıyamette -hepimizin çoluğu
çocuğu var- 5 Ocak tarihine kadar o lojmanları boşaltmayı
vicdanınızın neresine sığdırabiliyorsunuz? Nereye
gidecek orada oturanlar?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Var mı? diye
sor.
MUSA ÇAM (İzmir) Kara vicdanlı, kara
vicdanlı!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi -zaman
yetmiyor- Orman Mühendisleri Odasını vesayet altına alıyor
Sayın Bakan. İhtilal döneminde, 1983 yılında
çıkarılan ama ihtilal hükûmetinin bile uygulamaya cesaret
edemediği yapıyı Bakanlar Kurulu kararıyla Sayın Orman
Bakanı yaptı.
OKTAY VURAL (İzmir) Aynı yolun yolcusu.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Buradan soruyorum:
Amaç, Orman Mühendisleri Odasını ele geçirmek ama Orman Mühendisleri
Odası, orman mühendisleri sizin bu uygulamalarınıza destek
vermeyecektir, ele geçiremeyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) 2 tane müfettiş
göndermiş odaya, hiç duydunuz mu böyle bir şeyi? (MHP
sıralarından alkışlar)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Seçimler var diye
gönderiyor, seçimler yaklaştı ya denetleyecekler, bütün
kurumları denetleyecekler.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Öteki odaların da
kararnamesi geliyor, sade o değil.
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) Sivil toplum örgütü
yok, diktatörlüğe devam, faşizme devam.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Sayın Başkan,
Muharrem Bey yerine iki dakika alabilir miyim?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Borç alıyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Veriyor, veriyor.
BAŞKAN Tamam.
Evet, Sayın Varlının yerine iki dakika
süre veriyorum.
Buyurun.
MUHARREM VARLI (Adana) Devam et kardeşim, devam
et.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlar, ileri demokrasiden bahsediyoruz. Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup başkan vekilleri çıktığında
ileri demokrasiden bahsediyor. Ya, Orman Mühendisleri Odasının siz
neresinde varsınız Sayın Bakan?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tepesinde!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Benden çekiliyor -ben
orman mühendisiyim, 4 tane de Mecliste orman mühendisi var- orman mühendisinin
aidatlarıyla, kendi çalışmalarından elde ettikleri
gelirlerle
Orman Bakanlığından 1 kuruşluk destek yok.
Odalar, biliyorsunuz, seçilirken denetim organlarını da
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Genel Müdüre bakarak konuşun.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Size bakıyorum
Sayın Genel Müdürüm.
...TMMOB denetim
organlarını da ve kendi denetim organlarını da, denetim
organlarını seçiyorlar. Allah rızası için, hangi ileri
demokrasiden bahsediyorsun? Susturamadın. Tabii, bunları
yazıyor, alıştı ya Sayın Bakan kendine şiir
döşeyen, methiyeler döşeyen
Şimdi, bütün, kendine yakın,
yandaş sendika elemanlarına talimat vermiş. Ocak ve şubat
aylarında orman mühendisleri odası seçimi var. Şu anda benim
bölgem olan Adana Bölge Müdürlüğü de dâhil olmak üzere, Mersin,
Maraş, Urfa bölge müdürlükleri bir araya geliyor, Bakan adına Orman
mühendisleri odasını nasıl alırız? diye
çalışma içerisinde oluyorlar.
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) Baskı ve zulme hayır!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Ben şunu size açık ve net söylüyorum: Orman
mühendisleri onurlu duruş sergilerler, hiçbir baskıya ve dayatmaya da
boyun eğmezler. Şubat ayında da göreceğiz, bütün
baskılara rağmen alamayacaksınız. 2 tane müfettiş
gönderdi. Orman Mühendisleri Odasında, şu anda, 2 tane müfettiş
7 Şubata kadar inceleme yapacak. Niye? Çünkü, şube seçimleri var,
Baskıyı ortaya koyabilir miyim? diye.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Padişahlığa hayır!
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Bir de yöremle ilgili bir şey söylüyorum: Bakın, bu Meclisten, yaylalarla ilgili
şimdi, telefon geldiği için söylüyorum- yasa çıktı,
yönetmelikler çıktı; iki senedir uygulanmıyor Sayın Bakan.
Bırakın artık şu reklam yapmayı, Başbakanı
ağırlamayı, bizim şeflerle açtığımız
yerleri törenlerle açıp insanları buraya toplamayı
bırakın da şu yönetmeliği bir an önce uygulayın.
Adanada, Osmaniyede, Tekirde, yaylalık yerlerde, millet, orada
çalışanlara baskı yapıyor; diyorlar ki: Kış
geçmiş, evlerini tamir ettirecekler. Yasa çıktı, yönetmelik
çıktı, şunun gereğini yapın da bir an önce halledin.
Bunu bari söyleyeyim.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) Ben hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına son konuşmacı Muharrem Varlı, Adana
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
MUHARREM VARLI (Adana) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Devlet Su işleri
Genel Müdürlüğü, Su Enstitüsü ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü
bütçeleri üzerinde söz aldım. Tabii, Sayıştay
raporlarının olmadığı bir bütçeyi görüşüyoruz.
Bunun da ne kadar doğru olduğunu hem milletimizin hem de sizlerin
vicdanına bırakarak hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, birkaç
gün önce, Ankaranın bütün caddelerinde, bütün otobanlarda, bütün
televizyonlarda, efendim 113 dev eser. Yahu, bu 113 dev eser neymiş diye
bir bakayım dedim, baktım, inceledim şöyle. Bir tanesi orman
kulübesi. Ne kadar büyük bir eser, değil mi! Bir tanesi, Adanada su
kanalının etrafında çocuklar girmesin, düşmesin diye
döşenen demir korumalıklar. Bir tanesi, bir ev
yapılmış, o. Yahu, Allahtan korkun!
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Tuvaletleri de söyle!
MUHARREM VARLI
(Devamla) Şimdi, insan bu kadar
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Çekemiyorsunuz siz!
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Çakmak doldurma tesisi!
MUHARREM VARLI
(Devamla) - Bakın, bu ülkede taş üstüne taş koyan, bu ülkeye
hizmet için elinden geleni yapana saygı duyarız, Allah razı
olsun deriz, hizmete hiçbir zaman için karşı gelmeyiz ama hizmeti
yaparken biraz mütevazı olun ya! Müslüman mütevazı olur, Müslüman bu
kadar şımarık hareket etmez, bu kadar kendisinden nefret
ettirecek, kendisine bu sözleri söyletecek durumda reklamla, şatafatla
iş yapmaz yani yaptığınız işi bile o kadar
şatafatlı, o kadar reklamla anlatıyorsunuz ki
karşıdaki insanı âdeta tahrik ediyorsunuz, Çıkın
buraya, bize bunları söyleyin. diye âdeta tahrik ediyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Millet
takdir ediyor, siz etmeseniz de önemli değil.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Yani, şimdi, yapılan 113 eserin toplamı 3,5 milyar
dolar; 3,5 milyar dolar.
Bakın, 1975
yılında bitmiş Keban Barajının toplam maliyeti 7
milyar dolar. Yahu, siz Kebanı hayal bile edemediniz be! Kebanı,
Atatürk Barajını hayal bile edemediniz! Onların hidroelektrik
üretimini, onların tarımsal sulamasını hayal bile
edemediniz. Hâlâ geçmiş dönemleri eleştiriyorsunuz, geçmiş
dönemlerle ilgili hiçbir şey yapılmamış kabul ediyorsunuz.
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) Dereleri kurutuyorlar.
MUHARREM VARLI
(Devamla) - Sayın Başbakanın ısrarla eleştirdiği
Sayın Süleyman Demirelin yapmış olduğu barajlarla hâlâ
Çukurova sulanıyor, Seyhan Barajı ile Aslantaş Barajı
Çukurovayı suluyor hâlâ. Sizin yapmış olduğunuz, bizim
Kozan ilçesinin üstünde küçücük bir gölet var. Bugüne kadar hiç kimse ondan
baraj diye bahsetmedi. O, ufacık bir gölettir, sulama göletidir, herkes
onu gölet olarak bilir. Sizin yaptıklarınızın hepsi o
göletten daha büyük değil ama sanki bir Keban yapmış gibi, bir
Atatürk Barajı yapmış gibi, bir GAP projesini
düşünmüş, projeyi gerçekleştirmiş gibi
çıkıyorsunuz şatafatla, reklamlarla
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Davullarla
MUHARREM VARLI
(Devamla)
davullarla, zurnalarla
Yani bu kadar olmaz ya, Müslüman biraz
mütevazı olur ya! Eğer ben Müslümansam biraz mütevazı olurum ya!
Yapmayın bunu ya!
Yani, şimdi, burada dikkate alınacak bir tek
eser var, Maraştaki baraj. Burada Baraj diyebileceğimiz bir tek o
var. Onu da siz planlamamışsınız, siz projesini
yapmamışsınız, geçmiş yıllarda
projelendirilmiş, efendim, uygulamaya konulmuş, sizin döneminizde de
bitmiş, açmışsınız, ondan sonra da 36 tane baraj
yaptık. diyorsunuz. Ya, küçücük küçücük göletler
Ben Ürdüne gitmiştim. Ürdünde su problemi var. O, Gor
Çukuru denilen yerde kışın bile sebze üretiyorlar, o sebzeyi
üretebilmek için de böyle küçücük küçücük göletler yapıyorlar,
kıştan yağmur sularını biriktiriyorlar, sizin
yaptıklarınız ondan farksız bir şey değil ki.
Çıkmışsınız, baraj diye millete anlatıyorsunuz.
Ya tamam, hizmet yapıyorsunuz, Allah razı
olsun; emek veriyorsunuz, Allah razı olsun ama biraz mütevazı olun,
biraz mütevazı olun. Bu kadar şımarıklığın,
bu kadar şatafatın, bu kadar reklamın hiçbir anlamı yok.
İnsanları bu kadar tahrik etmenin de bir anlamı yok.
Şimdi, tabii, burada bunları söylerken, benim
lafım siyasetçilere, bundan bürokratlar filan alınganlık
göstermesinler, onlar siyasetçilerin tavırlarına göre iş
yaparlar. Bazı bürokratlar alınganlık gösteriyorlar, bizim
bürokratlarla bir meselemiz yok, bizim işimiz siyasetçilerle.
Şimdi, gelelim, bu, sizin döneminizde açılan
taş ocaklarına. Bakın, ben kendi bölgemden biliyorum,
geçmiş dönemde, yirmi beş yıl önce dikilmiş
ağaçların -daha yeni böyle gölgesine oturulacak, piknik
yapılacak duruma gelmiş ağaçların- birçoğunu yok
ederek taş ocağı açıyorsunuz. Ve orada 9 tane köyün 1inci
derecede cazibeli içme suyunu sağlayan bir alana taş ocağı
ruhsatı veriyorsunuz. Ya, Allahtan korkar insan ya! Hem
Ağaçlandırma yapalım, bu ülkenin garantisi, bu ülkenin nefesi,
bu ülkenin oksijeni ağaçlandırma ve ormandan geçer. diyorsunuz,
ondan sonra da yetişkin ormanları katlediyorsunuz.
İşte, Dokuztekne köyü, Dutlupınar köyü,
Hamidiye köyü, Hamdilli köyü, Yassıca köyü, İmran köyü, Azizli köyü,
bunların hepsi bu verdiğiniz taş ocaklarından etkileniyor.
Hepsinin şu anda içme suyuyla alakalı problemi var. Hepsinin evleri
her gün sallanıyor. Yine, yıllar önce DSİnin yapmış
olduğu kanaletlerin tamamının kot farkı ortaya
çıkıyor, kotları düşüyor, dolayısıyla patlamalar
oluyor, çiftçinin en çok suya ihtiyacı olduğu dönemde kanaletler
patlıyor, çiftçi tarlasını sulayamıyor, çiftçiyi
perişan ediyorsunuz, çiftçiyi sıkıntıya koyuyorsunuz.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bunlar bizim hakikatlerimiz, bunları
görmemiz lazım.
Şimdi, sulama
birlikleriyle ilgili yasa çıkarttınız, her şey yarım
yamalak. Sulama birliklerinde personelle alakalı problemleri çözemediniz.
Türkiye'de birçok kurumda çalışan sözleşmeli personeli kadroya
geçirdiniz, ama sulama birliklerinin sözleşmeli personelini ikinci
sınıf vatandaşmış gibi dışarıda
bıraktınız. Yazık günah değil mi? Bunların
hakkı yok muydu kadroya geçmeye? Ama yapmadınız.
Yine, DSİnin
o büyük sulama kanallarına sanayi atıkları
akıtılıyor veya rögarlar akıtılıyor.
Dolayısıyla, o rögarların aktığı kanaletlerin
hepsinde yosunlanma oluyor, yosunlanma olduğu için de sık sık
sulama birlikleri kanaletlerin suyunu kesip yosunlama ilacıyla mücadele
yapmak zorunda kalıyorlar, yine bundan da çiftçilerimiz mağdur
oluyor, perişan oluyor. En hassas dönemde, mısırın püskül
çıkarttığı dönemde, pamuğun çiçeğe bindiği
dönemde bir bakıyorsunuz su yok, tarlayı sulayacaksınız,
tarlanın başına gitmişsiniz, su kesilmiş. Ya, böyle
bir şey olur mu! Yapmayın bunları arkadaşlar!
Şimdi, drenaj
kanallarıyla ilgili
Her konuşmamda burada size söyledim Sayın
Bakan. Hep Yapacağız. dediniz, çıktınız buraya,
hiçbir şey yok şu ana kadar.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) On bir yıl geçti, on bir yıl!
MUHARREM VARLI
(Devamla) Bakın, Çukurovanın o verimli, mümbit toprakları,
arazileri çoraklaşıyor. Allahtan korkun ya! Yanlış sulama,
yanlış gübreleme neticesinde çoraklaşıyor, ama yer
altı drenajı olsa, o drenajla o çoraklı sular çekilip üst drenaja
akıtılmış olsa o toprakların hiçbirinde
çoraklaşma olmayacak ama siz yer altı drenajları dediğimiz
zaman önemsemiyorsunuz herhâlde veya bilmediğiniz için önemsemiyorsunuz.
Bilseniz, bunu yaşasanız, benim gibi çiftçi olsanız, bilseniz
anlarsınız bunları ama anlamadığınız için,
bilmediğiniz için önemsemiyorsunuz bunları.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kuyu suyuna da para getirdiler bunlar.
MUHARREM VARLI
(Devamla) Evet, yani o da bir tehdit unsuru olarak duruyor şu anda
önümüzde, İç Anadolu Bölgesinin birçok yerinde uygulanıyor, Çukurova
bölgesinde de bir tehdit unsuru olarak duruyor önümüzde. Bakalım ne zaman
onu uygulamaya koyacaksınız, Allah bilir, göreceğiz.
Şimdi, bu
Yedigöze Barajı
Bakın, Sayın Bakan -işte, az önce de
söyledik- şatafatlı, debdebeli, bir Müslümana yakışmayacak
tavırlar içerisinde açılışlar yapıyor. Yahu on bir
yıldan beridir her defasında çıktığımda burada
söylüyorum: Bu Yedigöze Barajı 750 bin dönüm araziyi sulayacak. Kozan,
İmamoğlu, Sarıçam, Yüreğir ve Ceyhan ilçelerini,
Adananın en önemli topraklarını, arazilerini sulayacak bir
baraj. Enerjiyle alakalı kısmını bitirdiniz. Peki,
sulamayla alakalı kısmını niye bitirmiyorsunuz Sayın
Bakan? Ve her defasında sizin o bölgede siyaset yapan milletvekili
adaylarınız veya belediye başkanı adaylarınız
İki yıla kadar bu suyunuz gelecek. Kıvrıklı köyüne
giderler, Tatlıkuyu köyüne giderler, Isırganlı köyüne giderler,
derler ki: İki yıla kadar sizin suyunuz gelecek, bu iş bitti.
On bir yıl geçti hâlâ o iki yıl bitmedi. Siz zamanı mı
durduruyorsunuz ben anlayamıyorum. On bir yıl geçti hâlâ Yedigöze
Barajı bitmedi. Yani, 750 bin dönüm arazi, 77 bin aileyi ilgilendiren bir
arazi. Ama çıkıyorsunuz, ufacık bir gölet yapıyorsunuz,
Baraj yaptık. diye, ondan sonra milletin karşısında,
insanları böyle kandırmaya devam ediyorsunuz.
Yine, 2/B
arazileriyle alakalı
İşte, orman arazilerinin bir
kısmı -az önce değerli arkadaşım söyledi- duruyor,
hâlâ yönetmelik uygulanmıyor, mart ayı son. Yakında hazine
arazilerinin satışı başlayacak. Buradan defalarca söyledim,
yine söylüyorum: Bakın, eğer bu hazine arazilerinin satış
miktarında oranın bölgeyi tanıyan insanlarından komisyon
kurup makul bir fiyat oluşturmazsanız bu tarlaları çiftçi
alamaz, bu tarlaları faiz lobileri alır, bu tarlaları
insanların sırtından geçinenler alır. Çiftçi 50 dönüm
tarlayı işleyerek çoluğunun çocuğunun
rızkını çıkartıyor, eğitim masraflarını
karşılıyor ama siz eğer bunu bile çiftçiye çok görürseniz,
vallahi billahi, Allah esirgesin, bu işin sonunda kan çıkar. Bunu çok
dikkate alın Sayın Bakan. Çiftçi kendi tarlasını bir
başkasının almasına asla
müsaade etmez. Bunu özellikle belirtiyorum. Lütfen, bu konuda, o bölgede
yaşayan, o bölgeyi bilen, o bölgenin tarımını bilen, o
bölgenin çiftçisinin problemlerini bilen insanlardan komisyon kurdurarak bu
arazilerin satışını temin edelim. Yoksa, bu arazilerin
hiçbirini çiftçi satın alamaz ve dolayısıyla da orada hır
çıkar ve Allah esirgesin, insanların ölümüne sebebiyet vermiş
olursunuz.
Bu bütçenin, her
şeye rağmen, hayırlı olmasını diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, kentinizde 675 bin metreküplük baraj olur mu? Su
birikintisi o ya! Vallahi billahi ya! Afyonkarahisar, bir de sizin kentiniz. Su
birikintisi ya! Kebanla Atatürkü ayağa düşürdüler, su birikintisi.
Sayfa 40. Bakanın kendi kenti.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Kuş su içme yeri.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına ilk konuşmacı
Erol Dora, Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2014
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında
İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının görev
tanımı ve çerçevesi, özetle, yurttaşların mal ve can
güvenliğini sağlamak olarak belirtilmiştir. Ancak, içinde
bulunduğumuz 2013 yılında yaşananlara
baktığımızda, Bakanlığa bağlı kolluk
kuvvetleri, ne yazık ki vatandaşın mal ve can güvenliğini
tehlikeye atan tutum ve politikalar sergilemiştir. Uluslararası
hukuk, meşru gösteri hakkının kullanımı konusunda
devletlerin negatif yükümlülüğü bulunduğunu, üçüncü kişilere
saldırı, cebir ve şiddet unsuru içermedikçe, kamu düzenini
açık bir biçimde ihlal etmedikçe şiddet içermeyen
barışçıl protesto ve eylemlerin devletlerce hiçbir şekilde
engellenemeyeceğini, bu tür gösterilere kolluk güçleriyle doğrudan
müdahale edilemeyeceğini vurgular.
2103, toplantı
ve gösteri özgürlüğü açısından ihlallerin ve
kısıtlamaların olağanüstü düzeylerde
yaşandığı bir yıl olmuştur. Kolluk güçlerinin
barışçıl gösterilerde basınçlı su, plastik mermi ve
kimyasal gaz kullanarak şiddete başvurması önceki yıllara
oranla büyük bir artış göstermiştir.
Değerli
milletvekilleri, 2013 yılı, özellikle Gezi Parkı
protestoları sürecinde yaşananlar, düşünce ve ifade
özgürlüğünün, basın, örgütlenme, toplantı ve gösteri yapma
özgürlükleri ile yakından ilişkili olduğunu ve birlikte
değerlendirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Gezi Parkı protestolarında en somut insan hakkı ihlallerinden
biri, zehirli bir kimyasal olan biber gazının binlerce kişinin
üzerine pervasızca atılmış olmasıdır. Türk
Tabipleri Birliği raporlarına göre, kullanımının
yasaklanması gereken bu kimyasalın kalp, astım ve benzer
hastalığı olan insanlar üzerinde ölümcül etkisi
bulunmaktadır. Ayrıca, gaza çok fazla maruz kalmak, özellikle hamile
kadın ve çocuklarda, orta ve uzun dönemde, başta kanser olmak üzere
benzer tahrip edici sonuçlara sebep olmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, demokratik protesto hakkının
kullanılmasına yönelik polisin şiddetinin yakın tarihli bir
örneği de Nusaybin-Kamışlı arasına örülmek istenen
utanç duvarını protesto etmek isteyen sivil halka benzer biçimde gaz
bombası atılması ve orantısız biçimde güç
kullanılması olmuştur.
30 Kasım 2013
tarihi itibarıyla, Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporuna
göre, 2013 yılında eylemlere müdahaleler sonucu gözaltına
alınan 6.447 kişiden 217si tutuklanmış -toplantı ve
gösterilere müdahaleler sonucu doğrudan veya dolaylı olarak ölenler
9dur- 3.097 insan ise yaralanmıştır. Bu kapsamda 52 kişi hapis
cezası alırken 28 kişi adli veya idari para cezası
almıştır, 53 etkinlik ise yasaklanmıştır. Bunun
yanında, örgütlenme faaliyetleri nedeniyle, önemli bir kısmı KCK
soruşturması olmak üzere, 2013 yılının ilk on
ayında 1.280 kişi gözaltına alınmış, bunlardan
445i tutuklanmıştır. Bu çerçevede, Türkiyedeki toplanma ve
gösteri hakkıyla, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle ilgili yasalar ve
bunların uygulanması konusunda Avrupa standartlarının
gerisinde olduğu, 2013 Avrupa Birliği Türkiye İlerleme
Raporunda da açıkça belirtilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, 17 Kasım 2013 tarihinde Mardin Nusaybinde polis harekât timi
tarafından açılan ateş sonucu 3 Suriye uyruklu sivil insan
hayatını kaybetmiştir. Hatay bölgesinde benzer sivil
geçişler olmasına rağmen, sivillerin hedef
alındığına dair hiçbir bilgi bulunmazken son iki ay
içerisinde Rojava ile olan sınır hattında 4 sivil insanın
öldürülmesi manidardır.
Son olarak, geçtiğimiz hafta, 5 Aralık 2013
tarihinde Hakkârinin Yüksekova ilçesinde basın açıklaması
yapmak isteyen grubun üzerine polisin açmış olduğu ateş
sonucu Mehmet Reşit İşbilir, Veysel İşbilir ve son
olarak da olayda ağır yaralanan Bemal Tokçu adlı sivil
vatandaşlar hayatlarını kaybetmişlerdir. Demokratik bir
basın açıklaması ve sonrasında yapılan yürüyüşte,
antidemokratik yöntemlerle ve ateşli silahlar kullanılarak güvenlik
güçlerince müdahale yapılması kabul edilemez. Nedeni ne olursa olsun,
sivil ve silahsız yurttaşların ateşli silahlarla
taranmasının bir izahı olamaz. Barış ve çözüm süreci
denilen bir zaman diliminde yaşanan bu olayın Hükûmetçe derhâl
aydınlığa kavuşturulması ve bir daha böyle
olayların yaşanmaması için en üst düzeyde tedbir
alınması gereklidir.
Değerli milletvekilleri, elbette İçişleri
Bakanlığına bağlı kolluk güçleri belirli bir mevzuata
tabi çalışabilmektedirler. Dolayısıyla, hak ihlallerinin
ortaya çıkması münferit vakalardan ziyade, bu mevzuatın
kendilerine sunmuş olduğu geniş hareket alanıyla mümkün
olmaktadır.
Burada yasal mevzuata ilişkin değinilecek ilk
sorun, polisin silah kullanma yetkisinin genişliğiyle ilgilidir. Söz
konusu yetkiyi düzenleyen başlıca kanunlar, 2559 sayılı
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunudur. Polisin silah kullanma yetkisinin genişliği, yaşam
hakkı ihlali olasılığını son derece
artırmaktadır, bu nedenle sınırlandırılması
gereken bir yetkidir. Kaldı ki bu uygulama Birleşmiş Milletlerin
1990 yılında kabul ettiği Kolluk Kuvvetlerinin Zor ve Silah
Kullanmalarına Dair Temel Prensiplerinin 9uncu maddesine
aykırıdır.
Yasal mevzuatla ilgili ikinci önemli sorun, 2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Çevik
Kuvvet Yönetmeliğine ilişkindir. Yönetmelikte polisin zor kullanma
yetkisinin sınırlandırılmamış olması,
sıklıkla ve kolaylıkla Kanuna aykırı ilan edilebilen
toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde polisin yüksek dozda şiddet
kullanmasına açıkça imkân vermektedir.
Değerli milletvekilleri,
polis teşkilatının bağımsız kurumlar yoluyla
denetimi şarttır. İdare içerisinde hâlihazırda birçok insan
hakları biriminin mevcut olduğu bilinmektedir ancak söz konusu
birimler incelendiğinde bunların, Birleşmiş Milletler Paris
İlkelerinin özellikle tam bağımsızlık koşulunu
karşılamadığı görülecektir. Paris İlkelerine
göre, bu tür mekanizmalar hem üyelik hem de finansman açısından tam
bağımsız olmalı ve çoğulcu bir üyelik
yapısına sahip olmalıdır. Bu kapsamda oluşturulan
Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Kurum üyelerinin yürütme
organlarınca seçiliyor olması nedeniyle bağımsız
nitelikte değildir. Zira, Avrupa Komisyonunun Türkiye 2012 İlerleme
Raporunda da bu Kurumun bağımsızlığı açısından
Birleşmiş Milletler Paris İlkeleriyle uyumlu
olmadığı vurgulanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, İçişleri Bakanlığına bağlı
bir birim olan Nüfus İdaresiyle ilgili bir konuya da değinmeden
geçmek istemiyorum. Çoğumuzun basından takip edebildiği üzere,
geçtiğimiz aylarda Ermeni bir yurttaşımızın,
çocuğunu Ermeni okuluna kaydettirmek istemesi üzerine, nüfus
kayıtları sisteminde, İçişleri
Bakanlığının da doğruladığı üzere,
azınlık yurttaşlarımıza gizli kodlar verildiği
ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığının
yaptığı yazılı açıklamada, Lozan
Anlaşmasının özellikle 40, 41inci maddelerinin
uygulanması amacıyla, Millî Eğitim
Bakanlığının talebi üzerine, Osmanlı Dönemi nüfus
kütüklerinde yer alan milliyet ve ırk ifade eden bilgilerden yararlanarak
Azınlık vatandaşlarımızın soy durumları
Millî Eğitim Bakanlığına verilmektedir. denilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, Lozan Anlaşmasında gayrimüslimlere
azınlık statüsü verilirken bu azınlıkların isimleri
ayrı ayrı zikredilmemiştir. Dolayısıyla 1, 2, 3
şeklinde bir kodlama Lozana aykırıdır.
Ayrıca, nüfus
kayıtlarında yer alan bu bilgilerin sadece Millî Eğitim
Bakanlığı tarafından kullanıldığı
bilgisi, güven verici değildir. Dolayısıyla, söz konusu
yurttaşlarımızı çeşitli bakımlardan rahatsız
eden bir uygulamadır.
Değerli
milletvekilleri, dönem dönem yurttaşlarımıza yönelik etnik,
dinsel veya siyasal kimliklerine göre fişlemeler, buna paralel
engellemeler, kötü muameleler ve daha vahim antidemokratik uygulamalar
yaşandı ülkemizde. Bu, zaman zaman gayrimüslimler, bazen
başörtülüler, kimi zaman Kürtler, Aleviler, solcular veya ülkücüler
üzerinde uygulandı. Demokrasi kültürünü içselleştirebilmek için
hepimiz şunu kavramalıyız:
Farklılıklarımızı fişlemek için değil
ülkemizin bir zenginliği ve demokrasimizi güçlendirmek için önemli bir
olgu olarak değerlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Yurttaşlar arasında fişlemeye dair hiyerarşik katmanlar
oluşturmak barışı ve demokrasiyi değil, kin ve nefret
duygularını besleyecektir.
Sürem
yetmeyeceği için bütün yazdıklarımı
okuyamayacağım.
Bu vesileyle,
tekrar, 2014 bütçesinin bütün ülkemize, bütün vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi en kalbî
duygularımla selamlıyorum.
Sağ olun. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Altan Tan,
Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hayırlı günler, hayırlı sabahlar.
Biraz önce su
değiştirildi. Sayın Bakanım, bizi o kadar gaza
alıştırdınız ki bundan sonra rica ediyoruz, sular da
gazlı olsun.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Nasıl olsun?
ALTAN TAN (Devamla)
Efendim, gazlı su olsun, daha iyi olur. Sayın Meclis
Başkanına da rica edelim.
BAŞKAN
Sayın Tan, dikkate alınacak efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Suyu Mardinden getireyim sana, Mardinden.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Değerli arkadaşlar, İçişleri
Bakanlığının sorunları üzerinde on dakikada ne kadar
şey anlatılabilirse on dakikada bir şeyler arz etmeye
çalışacağım.
Tabii ki bu
geçtiğimiz birkaç yılın en önemli meselesi orantısız
güç ve polis şiddeti. Biraz evvel sevgili arkadaşım Erol Dora da
bahsetti uzun uzadıya, devlet niye bu kadar sertleşti, niye bu kadar
Hükûmet ve Başbakan öfkeli, neden bu kadar en ufak bir şeyin üzerine
orantısız bir güçle, şiddetle gidiliyor, doğrusu anlamakta
zorlanıyorum. Yüzde 50 oy almış bir iktidar ve yine kendilerince
Bütün kamuoyu yoklamalarında yüzde 50nin üzerinde oyumuz var. diyen bir
iktidar neden bu kadar güçlüyken, güçlenmişken şiddetlenir ve
öfkelenir, doğrusu ben hakikaten anlamakta zorluk çekiyorum. Çünkü, insan
güçlendikçe, kuvvetlendikçe daha sakinleşir, olaylara daha hâkim olur,
daha teknik davranır, mevzuları daha -eski tabirle- uhuvvet ve
suhuletle, nezaketle halletmeye çalışır ama maalesef
anlaşılmaz bir sertleşme ve öfke durumu var, tahammülsüzlük var.
Çok uzun uzadıya da bu mevzuya girmek istemiyorum.
Bir diğer
mevzu değerli arkadaşlar, yine bu birinci mevzuyla
bağlantılı olan fişleme konusu. Millet niye bu kadar takip
ediliyor, onu da gerçekten merak ediyorum. Öyle bir noktaya geldik ki telefonda
bile eşim aradığı vakit Bak, eğer biraz
kızgınsan, bir şey söyleyeceksen lütfen devletin
kayıtlarına girmesin, gelip evde konuşalım. diyorum. O da
cevap veriyor, trajikomik, diyor ki: Evde de konuşsak ortam dinlemesine
girecek, ne farkı var? Bari burada konuşalım. Yani, bunu da
anlamak mümkün değil. Vatandaşı bu kadar niye takip ediyorsunuz,
gerçekten anlaşılması zor bir şey.
Bir ironide
bulunmak istiyorum, ironi yapmak istiyorum. Peki, milleti bu kadar takip ediyordunuz
da, her şeye bu kadar hâkim bir devlet istihbaratı varsa, bu kadar
meraklıysa, Millî İstihbarat Müsteşar Yardımcısı
Bağdat Caddesinin ortasında öldürüldü, Hiram Abas, bunun katili kim?
Hrant Dink cinayetinin dibi, gerçek katili kim ve yine aynı şekilde
Uğur Mumcuyu öldüren derin yapı kim? Şimdi, bunların
hepsinin de cevabı yok. Karakolda doğru söyler, mahkemede
şaşar. Bize lazım olan hiçbir mevzuda bu derin istihbaratlar
devreye girmiyor ama yatak odalarından tutun alışverişlere
kadar ne varsa magazinel her şey takip ediliyor, bunu da anlamak mümkün
değil.
Değerli
arkadaşlar, sürekli siyasi konulardan bahsediyoruz, polis şiddetinden
bahsediyoruz, Terörle Mücadele Kanunundan bahsediyoruz, Gösteri Kanunundan
bahsediyoruz ama öyle mevzularımız var ki bunlar yüreğimizde bir
yara, bunlar
BAŞKAN
Sayın Tan, isteğiniz üzere gazlı su gönderilmiştir efendim.
Buyurun.
ALTAN TAN (Devamla)
Teşekkür ederim efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Soda gönderdim
ALTAN TAN (Devamla)
Sayın Bakanım, yalnız, bu da diğer bize
attığınız gazlar gibi sahte olmasın.
İnşallah gerçeğidir.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Soda olduğu için, efendim, biraz
gazlı!
BAŞKAN
Başkanlık gönderdi efendim.
Buyurun.
ALTAN TAN (Devamla)
Evet, teşekkür ederim.
Sayın
Bakanım, bir önemli mevzu, bu insan kaçakçılığı
mevzusudur.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Keşke başka bir şey isteseydiniz Altan Bey.
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Başka bir şey isteseydin, demokrasi gibi.
ALTAN TAN (Devamla)
Demokrasi istiyoruz, o da gelir inşallah.
Teşekkür
ederim hatırlattığınız için.
Böyle sohbet güzel
yani bazen konuşurken.
Evet, değerli
arkadaşlar, bir, en önemli konu insan kaçakçılığı
mevzusudur. Ben bu kürsüden de, televizyonlardan da, basın
toplantılarında da defalarca bahsettim.
Sayın
Bakanım, binlerce insan teknelerde Yunanistana giderken, adalara giderken
boğuldu öldü. Yüzlerce insan kamyon kasalarında, tanker içlerinde
boğuldu öldü. Allahınızı severseniz, Somaliden gelen,
Kenyadan gelen, Mozambikten gelen bir zavallı cebindeki son kuruşu
Aksaraydaki bir insan kaçakçısını bularak veriyor. Sizin
İstanbul Valiniz, Emniyet Müdürünüz, Aksaray Polis Karakolundaki
görevlileriniz ne yapıyor? Lütfen izah edin. İnan edin, Allahtan bu
insanların her haberini izlediğimde artık televizyonlara
bakamıyorum. İstanbulun göbeğinde bu kadar rezalet nasıl
oluyor, anlayamıyorum. Anlayabiliyorsanız, lütfen siz de izah edin.
Nasıl bu mazlum ve mağdur insanlar gelip bu kaçakçıları
buluyor da, siz bunları nasıl bulamıyorsunuz? Lütfen izah edin.
Ve bir olay değil, iki olay değil, üç olay değil.
İkinci bir
yürek yarası, kayıp çocuklar, köprü altı çocukları. Daha
bizim çocukluğumuzda Kemalettin Tuğcunun Köprü Altı
Çocukları diye bir hikâye kitabı vardı, romanı vardı.
Değerli
arkadaşlar, bu, İstanbulda özellikle, İstanbul merkezi, sur
diplerinde, köprü altlarında yatan, dilendirilen, hırsızlık
yaptırılan, uyuşturucuya sevk edilen bu insanlarla ilgili neden
kökten bir çözüm bulunamıyor?
Ve bir üçüncü yürek
yaramız da, uyuşturucu meselesi. Bugün Diyarbekir sokaklarından
tutun, İstanbulda Dolapderede, Taksimde aleni haplar
satılıyor, aleni uyuşturucu satılıyor. Bu Beyoğlu
Emniyet Müdürlüğü ne yapıyor, vazgeçtik validen ve
diğerlerinden? Ve yıllardır bu oluyor. İstediğiniz
gecenin istediğiniz saatinde binin arabanıza inin Dolapdereye,
istediğiniz uyuşturucuyu alın gelin, Taksime çıkın
alın.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) Aynısını
Erzincanda da yapıyorlar.
ALTAN TAN (Devamla) İstanbulun göbeği
efendim, göbeği.
MUHARREM IŞIK (Erzincan) İstanbul değil,
Erzincanda da aynısını yapıyorlar.
ALTAN TAN (Devamla) Nasıl oluyor bu? Ondan sonra
diyorsunuz ki: Eroin buradan geliyor, esrar buraya gidiyor. Bunlar da
ayrı mevzular.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Demokrasi isteyen gençleri
kovalamaktan ona fırsat kalmıyordur!
ALTAN TAN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
Büyükşehir Belediye Kanunu
Tamam, büyükşehirler kuruldu, bize göre
olumlu bir adım ama valinin yetkileri ne? Büyükşehir belediye
başkanı ne yapacak? O il koordinasyon kurulunun görevleri ne,
yetkileri ne, kadrosu ne, bütçesi ne? İnan edin, bu seçimlerden sonra
ciddi bir karmaşa yaşanacak. Onun için, bugünden uyarıyoruz: Bu
kanunda ne kadar boşluk varsa, eksiklik varsa, uygulamada
sıkıntılar varsa lütfen bunlar şimdiden tespit edilsin ve
iş işten geçtikten sonra, bir yıl, iki yıl
tartışmalarla, kavgalarla geçirildikten sonra bir çözüm
aranmasın. Bu konuyla da ilgili mutlaka valilerin de seçimle geleceği
ciddi bir düzenlemeye ihtiyaç var. Eğer bunları yapamazsak çok ciddi
sıkıntılar yaşayacağız, bizden söylemesi,
şimdiden söyleyelim çünkü ben madde madde, fıkra fıkra
inceliyorum, uygulamalara bakıyorum -kendim de belediyecilik yaptım-
ciddi sıkıntılar var, çok ciddi sıkıntılar var.
Bir önemli mevzu da Sayın Bakanım, son
günlerdeki iddialar. Siz de takip ediyorsunuz; Diyarbakırda, Batmanda,
Mardinde İslami kuruluşlar açıklama yaptılar Polis
aramıza ajan sokuyor. diye. Bunlara İnternet sitelerine de şu
an girip bakabilirsiniz. Hizbullah-PKK çatışması
tezgâhlanıyor. Hem PKK ile ilgili bazı sızmalardan bahsediliyor
hem de İslami gruplardan bahsediliyor. Batmanda bir cinayet oldu ve
MUSTAZAF-DER çevreleri bu konuda itham edildi, onlar da inkâr ettiler veya
sahiplenmediler, kabullenmediler. Ben Sayın Bakanımı aradım,
dedim ki: Yüksekovada MUSTAZAF-DERin bir yetkilisi öldürüldü, Batmanda da
BDPye sempati duyan, BDPli bir kardeşimiz öldürüldü. Bu 2
insanımızın da, 2 vatandaşımızın da, 2
kardeşimizin de katillerini lütfen kamuoyunun önüne koyun; koymadığınız
vakit bu derin manipülasyonlar, enfeksiyonlar hızla yayılacak, Allah
korusun, tekrar eski günlerdeki, 90lı yıllardaki
karşılıklı cinayetler, çatışmalar gündeme
gelecek. Ama maalesef şu ana kadar Yüksekova cinayeti de, Batman cinayeti
de her iki kesimden aydınlatılamadı. Ve bu iddialarla, işte
son, bu hafta çıkan iddialarla da bu daha da gündeme çıktı,
birçok şahıs çıktı kamuoyunun önüne, dedi ki: Bana polis
şu teklifte bulundu, şu ajanlaştırma yöntemini
dayattı. Bunlar çok ciddi iddialardır. Eğer bu iddiaların
çeyreği doğruysa değerli arkadaşlar, deniz kirlenir yani
bırakınız havuzu, gölü, büyük toplumsal yaralar meydana gelir.
Onun için, Sayın Bakandan istirham ediyoruz tekrar tekrar, bu gerçek
katillerin, gerçek provokatörlerin kamuoyunun önüne konulması lazım.
Ve son olarak da bu, valilerle ilgili şikâyetimizi
arz edelim. Sayın Bakanım, sizden de Sayın Başbakandan da
istirham ediyoruz, bölge hassas, bölgenin hassasiyetine uygun valilerin gelmesi
lazım. İşte bir Adana Valisi olayını yaşadık,
evlere şenlik yani beyanatlar evlere şenlik, konuşma evlere şenlik,
tarz, tıraş, giyim, gözlük; nereden bakarsanız, her taraf evlere
şenlik. Diyarbakır Valisi İzmire gitti, biz kurtulduk,
İzmir düşünsün., Musul oldu vilaye, Nafi Efendi Vali/ Vâveylâ tül
vilaye, vâveylâ tül ahali! demeyelim arkadaşlar.
Selamlar. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) Vekilim,
gazlı suyunu iç.
ALTAN TAN (Diyarbakır) Gazlı suyu da
getireyim efendim, beraber içelim, inşallah şifa olur.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
üçüncü konuşmacı, Adil Zozani, Hakkâri Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şöyle, saymaya çalışacağım: 1,
2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bakanları da say, 15.
ADİL ZOZANİ (Devamla) 15.
Bir bütçeyi konuşuyoruz değil mi yani koskoca
bir yılın bütçesini, devletin bütçesini? 326 milletvekili bulunan
iktidar partisinin şu anda Parlamentoda bulunan milletvekili
sayısı grup başkan vekilleriyle birlikte 13. Ciddiyet bu!
Zannederim bu aralar Sayın Başbakan aday açıklamakla çok
meşgul, Parlamento çalışmalarına hiç göz
atamadığı için çok fazla rehavete
kapılmışsınız. Bir de şöyle düşünüyor da
olabilirsiniz: Ya, muhalefet gelsin, boş laflar söylesin, gitsin. Biz
gene gelir son dakika el kaldırırız, zaten işimiz el
kaldırmak, el indirmek, bütçeyi kabul ederiz, iş biter. Muhtemelen
böyle düşünüyorsunuz, birincisi değil, muhtemelen böyle
düşünüyorsunuz. Bu kadar önemsizleşti, devlet sorunları, ülke
sorunları, memleket sorunları bu kadar önemsizleşti. Üç yüz
altmış beş günlük Parlamento çalışması içerisinde
şu on gün en önemli olan on gündür çünkü iktidarı-muhalefeti, herkes
bütün konular üzerinde enine boyuna kafa yorar ve gelir burada üzerinde
değerlendirme yapar ama galiba ülke sorunları önemsizleşti,
galiba ülke sorunları büyük oranda çözüldü, hiçbir
sıkıntımız kalmadı. Dolayısıyla,
Parlamentonun çok konuşacağı bir şey kalmadı, Bakanlar
Kurulu var olsun, Parlamentoya da artık gerek yok. Böyle bir noktaya
getirdik bu işleri.
Şimdi, Orman
ve Su İşleri Bakanlığının bütçesi üzerine
değerlendirmelerimi yapacağım ama esasında HES
bakanlığı bütçesi üzerinde değerlendirme yapmış
olacağız ve bizim bu bütçe planlaması, buradaki konuşmalar
ve bütçe değerlendirme programımız da problemlidir,
yanlıştır. Şimdi, Adalet Bakanlığıyla Enerji
Bakanlığını yan yana değerlendirdiğinizde hangi
konu bütünlüğünü yakalamış olursunuz? İçişleri
Bakanlığıyla Orman ve Su İşleri
Bakanlığının bütçelerini yan yana
değerlendirdiğinizde hangi paralelliği yakalayacaksınız?
Ha, Orman kanunlarıyla yönetiliyoruz, bu nedenle ikisini yan yana
getiririz. derseniz o başka ama bize göre
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Tazyikli su sıkıyor ya, orada bir
bağlantı var.
ADİL
ZOZANİ (Devamla) O bağlantıya geleceğim Sayın Vekilim.
buradaki dizaynda,
Enerji Bakanlığıyla Orman ve Su İşleri
Bakanlığını yan yana değerlendirsek bizler
değerlendirmelerimizi yaptığımızda bir ortak
bağlantı bulma şansına sahibiz. Adalet
Bakanlığıyla İçişleri Bakanlığını
yan yana değerlendirdiğimizde bir bağlantı kurabiliriz. Ama
bir bütün olarak bakanları yani Kabinedeki görev paylaşımı
ve yetki alanlarını değerlendirdiğiniz zaman,
karmaşık bir yapı olduğu için bu konu bütünlüğünü bu
şekilde kategorize etme şansına sahip değiliz.
Dolayısıyla,
Hasankeyfi konuşacağız bir ucu Orman ve Su İşleri
Bakanlığında değerlendiriliyor çünkü DSİ hallediyor.
Bir doğa tahribatı var, Kültür Bakanlığıyla ilgilidir;
tarih tahribatı var Kültür Bakanlığıyla ilgilidir. Bir
çevre tahribatı var, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla
ilgilidir. Vatandaş buna karşı direndiği için polis gazla,
copla saldırıyor, İçişleri Bakanlığıyla
ilgilidir. Hepsini bir arada değerlendirmek durumunda kalıyoruz. Dolayısıyla,
al birini vur ötekine, hiç birbirinden farkı yok.
Şimdi, önemli
konu başlıkları var, özellikle Orman ve Su İşleri
Bakanlığının bütçesiyle ilgili olarak. Değerli
arkadaşlar, şu ana kadar yapılmış 1.500 civarında
HESle ilgili olarak 400 bin vatandaş, yerinden yurdundan, yaşadığı
ekolojik ortamdan koparıldı, doğadan koparıldı. Nerede
yaşıyor bu insanlar? Ceplerine üç beş kuruş sıcak para
konuluyor. Garibim köylü de bu paranın hiç bitmeyeceğini
düşünüyor, şehre geliyor, ancak bir gecekondunun
tuğlalarını o parayla satın alabiliyor, sersefil, kentin
varoşlarında kendisiyle baş başa kalıyor.
Devam eden
HESlerle birlikte yaklaşık 2 bin civarında yeni HES projesinden
söz ediliyor, yaklaşık 1 milyon insan daha buna ekleniyor ve bütün
bunları yaparken ne tarih ne ekoloji ne de insanın doğayla
ilişkisi hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmuyor. Nerede bir dere
görülürse orada bir baraj yapası geliyor bu Hükûmetin. Mesela, bunlardan
bir tanesi Deriner Barajıdır. Dünyanın en hızlı akan
ve en güzel demografik ortamlarından birini oluşturan Çoruh Nehri
üzerine övünüyor. Müsaade edin, 2 metre daha yükseltelim. Bakın,
Sayın Bakanın ifadesi budur. Bize Plan Bütçe Komisyonunda söylüyor,
Siz takdir ederseniz, 2 metre daha bu barajı yükseltiriz, dünyanın
en büyük barajı olur. diyor. Dünyanın en yüksek barajı olur.
diyor. Zannediyor ki dünyanın en yüksek barajını
yapmış olmak dünyanın en fazla enerji üretimini elde etmek
şeklinde olacaktır. Kurgu bu; en yüksek binayı nasıl
yaparız, en yüksek barajı nasıl yaparız, gerisi teferruat.
İnsanlar, doğa nasıl etkileniyor, bunların hiçbiri
bunların umurunda değil. Yazıktır, günahtır
diyeceğiz ama bunlar ne yazıktan anlar ne günahtan anlar.
Şimdi, bütün
bunları yaparken Çevre Bakanımızın bir ifadesini
anımsatmak istiyorum: HESlerle ufak dereleri mahvediyoruz. 10 megavattan
az enerji üretecek HESlere kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bundan sonra
bunun hesabını soracağız. Bunu söyleyen Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının Orman ve Su İşleri
Bakanının yakasına yapışması gerekir bu söze
bağlı olarak. Yan yana oturuyorsunuz, siz bunun çevre katliamı
olduğunu ifade ediyorsunuz, yan tarafınızdaki Bakanın
uygulaması bu. O zaman, yakasına yapışacaksın. Siz bu
uygulamalardan dolayı Orman ve Su İşleri
Bakanlığının yakasına yapışıyorsanız
biz burada, işte, size bravo deriz, iyi yaptınız deriz. Ama
nerede?
Bakın, diğer önemli hususlardan bir tanesi de
şu: Acele kamulaştırma. Yani, bütün bunlar
yapılırken mesela hızlı tren hattı
döşeneceği zaman, ODTÜ ormanından geçileceği zaman, bir
yerde doğa tahribatı yapılacağı zaman acele
kamulaştırma kavramından hareketle yapılıyor. Neye
dayanıyor? 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu. Bunun da
27nci maddesine dayanıyor. 27nci madde ne diyor: 3634 sayılı
Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması
ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde
veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan
taşınmaz malların kamulaştırılmasında
seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri idare tarafından
mal sahibi adına 10uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda
belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el
konulabilir. Müfettişi kim atıyor, bilirkişiyi kim atıyor?
Bakanlar Kurulunun yetkisi dâhilinde ilgili bakanlık yapıyor. El
konulabilir yani, kritik ibare burada bu. Bu mallara el konulabilir diyor.
Bunu neye dayanarak yapıyor?
Değerli arkadaşlar, şimdi, bu noktayı
dikkatle dinlemenizi arzu ederim: Adı geçen bu 3634 sayılı Milli
Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu savaş kanunudur. Savaş hâlleri için
çıkarılmış bir kanundur. 1939 yılında İkinci
Dünya Savaşı öncesinde savaşa hazırlık kapsamında
çıkarılmış bir kanundur bu. Savaş sırasında
cephane ve askerî yığınak, askerî üs, askerî hastane, askerî yol
ve köprüler için ihtiyaç duyulan taşınmazlara bu yolla el konularak
olağan kamulaştırmayla zaman kaybedilmemesi öngörülmüştür.
Savaş kanunuyla, 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı
öncesinde çıkarılmış bir yasayla bugün Hükûmet kendi
köylüsünün, kendi vatandaşının malına, mülküne el koyuyor.
Niçin el koyuyor? Bu malı, bu mülkü bir avuç zengine peşkeş
çekmek için, çantacılara peşkeş çekebilmek için bunu
yapıyor.
Neresinden
eleştireceğiz, neresinden üzerine gideceğiz, daha bunun üzerine
ne söyleyeceğiz, doğrusu bilmiyorum. Siz savaş kanunuyla
kamulaştırma yapıyorsanız kendi ülkenizde, söylenecek çok
söz kalmıyor. Biz savaş arifesinde miyiz?
Çoruh Nehri
üzerinde inşa ettiğiniz ve doğa tahribatına sebebiyet veren
Deriner Barajının kapladığı alandaki o
kamulaştırmaları siz 3634 sayılı Kanunun nesine
dayandırarak yapıyorsunuz? Gerçekten bunu izah etmeniz gerekir
Sayın Bakan. Nasıl yapıyorsunuz bunu? Yaparken hiç
vicdanınız sızlamıyor mu? Hasankeyfteki köylüyü yerinden
yurdundan ederken bu kanuna dayanarak yapıyorsunuz. Yıllarca
gittiniz, köylünün gözünün önünde tomar paraları salladınız
Bakın, siz buradan çıkarsanız bu paralar sizin olur. dediniz.
Sıcak paraya köylüyü tamah ettiniz, yerinden söktünüz o insanları ve
şimdi hepsi perperişan. Demin ifade ettiğim gibi, o sizin onlara
gösterdiğiniz sıcak paralarla ancak bir şehirde bir gecekondunun
tuğlasını satın alabildi. Onun dışında
yaşamı perişan oldu.
Şimdi, her
defasında ifade ediyoruz ama siz bu uygulamalarınızdan
vazgeçmediğiniz sürece biz dillendirmeye devam ediyoruz. Değerli
arkadaşlar, bu Hükûmet dere olmayan yerde de baraj yapıyor. Emin
olun, dere olmayan yerde de bu Hükûmet yağmur sularını biriktirerek
baraj yapıyor. Hem de 1 tane değil, 100 kilometre mesafede 11 tane
yapıyor. 100 kilometrelik mesafede 11 tane yapıyor. Hangi mesafeden
söz ediyorum? Şırnak-Hakkâri arasındaki mesafeden söz ediyorum.
Hani deseler Zap Suyu üzerinde baraj yapıyoruz, deriz ki orada nehir var
ama Roboskide nehir yok, 3 tane baraj yapılıyor. Neye dayanarak
yapıyor, niçin yapıyor? Yağmur sularından birikinti
oluşturacağız, aklı sıra gerillanın Güney
Kürdistandan Kuzey Kürdistana geçişini engelleyecek. Bakın,
Hasankeyf yani Ilısu Barajı niçin yapıldı biliyor musunuz?
Enerjiyle hiçbir alakası yok bu barajın. Gabar ile Cudinin
bağlantısını kesmek için yaptılar ve bir güvenlik
barajıdır. Ilısu Barajı bir güvenlik barajıdır.
İki şeyi birden yapıyorlar. Bir, oradaki doğayı,
tarihi, kültürü yok ederiz dediler, Kürtleri köklerinden koparabiliriz bu yerle
dediler, bir de Gabar ile Cudi arasındaki geçişi gölet
oluşturmak suretiyle engelleriz dediler ve inatla bunu düzenleyecekler.
Bunu yaparken bir de şu anda halkı kandırmak için bir yalana
daha sarıldılar: Biz Hasankeyfi inşa ediyoruz. Ya, her
şeyi biliyorduk da, gerçekten, Hükûmetin bütün marifetlerinden şu ya
da bu şekilde haberimiz vardı ama binlerce yıllık bir tarihi, binlerce yıllık bir
yaşanmışlığı İki üç yıl içerisinde
inşa ederiz. dediler ya, garip olan bu. Tarih anlayışı bu,
ekoloji anlayışı bu. Boşverin oradaki tarihî
kalıntıları. Kalıntı mı istiyorsunuz? Alın,
biz size sahtesini yaparız. Bunu söylüyorlar. Şimdi, böyle
düşünen bir Hükûmet, hesaplarını bunun üzerine yapan bir
Hükûmet, nasıl olur da bir tarihî belleğe sahip olabilir? Nasıl
olur da insanların tarihsel köklerine, kökenlerine saygı duyuyor
olabilir? Gerçeği bu, açıkça ifade ediyoruz.
Ergene Havzası
benim de ana gündemlerimden bir tanesiydi ama bir sayın vekil,
ağzına sağlık, ayrıntılarıyla üzerinde
durduğu için Ergene Havzasıyla ilgili ben daha fazla
ayrıntıya girmeyeceğim ama ODTÜ ormanı önemli bir
hassasiyet. ODTÜ ormanındaki doğa katliamı unutulur gibi
değildir, yabana atılır gibi değildir. Bu ülkede Hükûmetin
keyfîyetçiliğinin ulaştığı boyutu gösteren bir
örnektir. Hakeza Gezi de öyledir. Gezi eylemleri ve Gezideki o uygulamalardan
sonra, Hükûmetin Türkiye kamuoyuna bir özür borcu vardır, gelip özür
dilemesi gerekir çünkü Hükûmet, daha doğrusu İstanbul Büyükşehir
Belediyesi oldubittiye getirerek, bir kentin bir bütün olarak karşı
çıktığı bir uygulamayı kente dayatarak bir
yanlışa imza atmıştı ve bu yanlış
deşifre oldu, Hükûmetin bunun için de özür dilemesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Daha söylenecek çok
şey var ama sanırım bu kadarı da yeter.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Grubu adına son
konuşmacı Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında yer
alan Orman Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Türkiyede demokrasi ve insan hakları kültürü
gelişmediği gibi, kültür ve tabiat varlıklarını koruma
kültürü de yeterince gelişmemiştir. Köklü bir tarihsel kültüre ve
büyük bir doğa potansiyeline sahip olan Türkiyenin zenginlikleri
hükûmetler tarafından bilinçli ya da bilinçsiz politikalar neticesinde yok
edildi, talan edildi. Bu talan en çok da bu Hükûmet döneminde
yaşandı, hâlâ da yaşanıyor. Tarihî ve doğal
varlıklar hiç kimsenin mülkiyetinde olmayıp sonraki kuşaklara en
duru şekilde aktarılacak zenginlik miraslarımızdandır.
Bizden sonraki kuşaklara bırakacağımız bu emanetleri
yok etmek, kirletmek en büyük insanlık suçlarından biridir. Avrupa
ülkeleri, tarih, kültür ve tabiat varlıklarını koruma projeleri
için büyük bütçeler ayırmaktadırlar. Bu anlamda, halkı
bilinçlendirmek amacıyla ciddi kampanyalar gerçekleştiriyorlar,
eğitimler veriyorlar. Ancak, Türkiyede, bu bilinç ve hassasiyet yok
denecek kadar azdır. Unutmayalım ki, tüm insanlığın
ortak mirası olan bu varlıkların ve tarihî alanların korunması,
gelecek kuşaklara aktarılması başta devletlerin ve tüm
insanlığın ortak sorumluluğundadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyenin çevreye,
tarihsel yapılara ve doğaya önem vermediğinin bir
kanıtı da, binlerce hektar ormanlık alanın yok edilmesidir.
Milyonlarca ağaç, binlerce hektar ormanlık alan başkanlık
sarayları, yeni yollar, köprüler, oteller için kesilmekte, doğa
katliamı yapılmaktadır. Çevresel sorunların her boyutuyla
baş gösterdiği bir dönemde her yıl binlerce hektarlık
ormanlık alanların yakılması, çeşitli yasalarla
turistik bölgelere tahsis edilmesi, çılgın projelerle yok edilmesi
kabul edilemez bir uygulamadır.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti iktidara geldiği 2002 yılından
bugüne, kestane ve kızılağacı orman ağacı
olmaktan çıkaran yasa, maden yasası, yenilenebilir enerji
yasası, turizmi teşvik yasası, mera yasası, 2/b
yasası, kadastro yasası ve benzeri yasaların yanı
sıra, Ağaçlandırma Yönetmeliği, amenajman yönetmeliği,
izin yönetmeliği, 2/b yönetmeliği gibi yasa ve yönetmelikler
çıkarılarak ormanların sermayeye peşkeş çekilmesi
sağlanmıştır. Bilime, hukuka ve insanlığa
aykırı bu uygulamaların düzeltilmesi için başvurulacak
yargı yolları da açıkça kapatılmıştır.
Birçok projede idare mahkemelerinin yürütmeyi durdurma kararı
almasına karşın talan ve yıkıma devam edilmiş,
hukuk ayaklar altına alınmıştır. Buna örnek, Atatürk
Orman Çiftliğinde yapılan Başbakanlık yerleşkesidir.
Değerli
milletvekilleri, ormanlar her türlü maden işletmeciliğine, turizm
yatırımına, HESlere, enerji yatırımına, çöplük
alanına ve benzeri şeylere tahsis edilmek suretiyle, sermayeye ucuz
arsa fırsatı yaratılmıştır. İktidara
geldiği günden bugüne Türkiyeyi betonlaştıran ve ekonomik
krizden çıkışın yolunu sadece inşaat sektöründe gören
AKP Hükûmeti, bunun için de doğal varlıkların başında
yer alan ormanları bu sektörlerin çıkarına sunmaktadır.
Ormanların sermaye için yatırımlara tahsis edilmesinin
sınırlarının alabildiğince genişletilmesi dahi
yeterli görülmemiş, 2/B yasasıyla talana yasal kılıf
uydurulmuştur. Hem gerekli önlemlerin alınmaması hem de
kasıtlı olarak çıkarılan orman yangınları ve
orman talanı nedeniyle, her geçen gün, orman vasfını kaybeden
473 bin hektarın üzerindeki arazi, yeniden ormanlaştırma yerine,
2/B kapsamında imara açılmıştır. Üstelik bunu yaparken
orman köylüsü mağdur edilmiş, büyük sermayedarlara ucuz fiyatlarla bu
araziler peşkeş çekilmiştir.
Bir yandan, orman
vasfını yitirdikleri gerekçesiyle binlerce hektar ormanlık alan
talan edilirken, öbür yandan, tarım arazisi niteliğini yitirdiği
ve ormanlık arazi olduğu gerekçesiyle Süryanilerin toprakları da
gasbedilmektedir. Peki, topraklar neden tarım arazisi niteliğini
kaybetti biliyor musunuz? Çünkü, bu coğrafyada Süryanilerin yoğun bir
nüfusu vardı. 1915lerden tutalım 90lı yıllara kadar
Süryaniler baskı ve katliamlara maruz kaldılar ve
topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Kaçan Süryanilerin
arazileri yıllarca işlenmediği için bakımsız
kaldı, dolayısıyla, orman hâline geldi. Manastır arazisi de
bu şekilde ormanlık arazi hâline geldi. İşte, AKPnin
elindeki tek gerekçe bu toprakların orman olduğu, tarım arazisi
vasfını taşımadığı yönündedir.
Açıklanan pakette gasbedilen 276 dönümlük manastır arazisi iade
edildi ancak bunu yaparken de bir lütuf gibi sunuldu. Oysa, yapılan
şey gasbedilen bir hakkın iadesiydi. Bu kez de kadastro
çalışmalarıyla Süryanilerin kişisel arazileri yine
aynı gerekçelerle yani tarım arazisi vasfını yitirdiği
gerekçesiyle hazineye devredilmek istenmektedir. Yani kaşıkla verip
kepçeyle alıyorsunuz, doğrusu anlamakta oldukça güçlük çekiyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin yüzde 80 oranında bir orman alanına
sahip olabilme kapasitesine sahip olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki,
şu an ülke topraklarının ancak yüzde 27si ormanla
kaplıdır.
Bir ülkenin
ormanlarının yeterli seviyede olabilmesi için o ülkenin yüzde 30unun
ormanla kaplı olması gerekmektedir. Ancak mevcut ormanların
yaklaşık yüzde 80inin verimsiz ormanlardan oluşması göz
önüne alındığında, bu, hiç de olumlu bir tablo olarak
karşımıza çıkmamaktadır. Ormanlarımızın
yüzde 94ü ise doğal. Bugün, orman alanlarımızın ancak
yüzde 20'sinin kadastrosu tamamlanarak, tapuda tescili
yapılabilmiştir.
Her ne kadar,
Anayasa ve yasalarda orman alanlarının korunması ve
daraltılmayacağına ilişkin hükümler yer alıyorsa da,
"Ancak" ile başlayan cümleler ile bu ilkeler sürekli
aşındırılmış ve yok
sayılmıştır.
Yanan orman
alanlarının ağaçlandırılacağı yasada zorunlu
kılınsa da, 1985 yılından günümüze 250 bin hektar orman
alanı yanmış, ancak bu alanların sadece, yaklaşık
olarak 50 bin hektarı, diğer bir deyişle, yüzde 20'si
ağaçlandırılarak geri kazanılmıştır.
Anayasadaki bu
açık hükme rağmen, askerî operasyonlar sırasında, son otuz
yılda, Hakkâri, Dersim, Şırnak, Bingöl, Bitlis,
kısacası Kürdistan coğrafyasında ormanlar
yakıldı. Sadece Hakkâri'de ormanlık alanların yüzde
60'ı bu gerekçeyle yakılarak yok edildi.
2012 yılı
yaz aylarında güvenlik güçleri tarafından Cudi'de, Şemdinli'de
savaş uçaklarının attığı bombalar neticesinde
çıkan yangının bölge halkı tarafından söndürülmeye çalışılması
sırasında bile bu eylem engellendi. Ormanların
yakıldığı yetmiyormuş gibi, söndürülmesine de
karşı çıkan bir anlayış ve zihniyetle karşı
karşıya olduğumuzu unutmayalım.
Bakınız,
2011 yılında vermiş olduğumuz soru önergesine verilen
gayriciddi cevapta, Kürt coğrafyasında 1991-2011 yılları
arasında 810 orman yangını çıktığı, 12.926
hektar ormanlık alanın zarar gördüğü belirtiliyor. Ayrıca,
cevapta, orman yangınlarının yüzde 43'ünün ihmal ve dikkatsizlik
nedeniyle meydana geldiği, yüzde 31'inin ise bilinmeyen, meçhul
nedenlerden meydana geldiği dile getiriliyor. Merak etmeyin, biz bu
ormanların nasıl, kimler tarafından
yakıldığını çok iyi biliyoruz, tıpkı, 17 bin
faili meçhul cinayetin katillerini bildiğimiz gibi, bu
yangınların da failleri saklı değil.
PKK'nin yaşam
alanlarını daraltma adına doğa katliamı
yapılması konusunda şunu belirtmek gerekir: Otuz yıldan
fazla devam eden savaşta denenmeyen hiçbir yöntem kalmadı. Sonuç
alınamayan bu yöntemlerle, ülkenin en büyük zenginlikleri yok edildi,
sadece doğal kaynakları değil, ayrıca, mali kaynakları
da heba edildi.
Değerli
milletvekilleri, özellikle 1980lerden sonra, kapitalist sermaye için her türlü
kamusal varlık ve hizmet alanının özelleştirilmesi yoluna
gidilmiş midir? Gidilmiştir. Bu kapsamda, başta orman ve mera
sayılan yerler olmak üzere, devletin mülkiyetiyle gözetimindeki araziler,
kıyılar, göller, akarsular, doğal varlık ve ormanların
yerli ve yabancı sermayeye çeşitli yollarla devredilmesi,
satılması veya kiralanması hızla
yaygınlaştırılan uygulamalar arasındadır. Bu
anlamda, özellikle tarihî ve kültürel miraslar da bu politikalara kurban
edilmiş, binlerce yıllık tarihî yerler sular altında
kalmayla yüz yüze kalmıştır. Orman alanlarının bilim ve
fen bakımından orman vasfını yitirerek orman
dışına çıkartılmasının önü kesilmesi
gerekirken, tam tersine, farklı amaçlar ve sektörler adına işgal
edilerek özel mülkiyete geçirilmesi, yerli veya yabancılara satılarak
bütçeye gelir sağlanması yönünde sürekli girişimler
yapılmıştır.
1992
yılında, Atatürk Orman Çiftliği bölgesi, doğal bir tarihî
sit alanı olarak ilan edilmişti biliyorsunuz, daha sonra 1inci
derecede sit alanı olarak tescil edildi. Ancak 2013 yılında
burası 3üncü derece sit alanı hâline getirildi ve şu anda
Başbakanlık binası yapılıyor. Orada 10 bine yakın
ağaç kesilmiş ve bir ak saray inşa ediliyor. Yine, bu ak
saray için Orman Genel Müdürlük merkez yerleşkesi de yerle bir edildi.
İdari birimler ve çalışanlar âdeta sığıntı
gibi, Ankaranın çeşitli semtlerindeki kiralık binalara
dağıtıldılar. Bir gecede Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin ormanında yüzlerce ağaç kestiniz. Bu durumu protesto
eden öğrencileri de gazladınız, copladınız. Yol için
gerekirse camiyi bile yıkarız. dedi Sayın Başbakan,
hatırlandığı gibi. Bu cümle bile, sizin inanç ve adalet konusunda ne kadar
samimi olduğunuzu ortaya koymaktadır.
İstanbul'un
ormanlarını, Kanal İstanbul, üçüncü havaalanı, üçüncü köprü
ve daha birçok projeyle yok etmek istiyorsunuz.
Yine, kuzey
ormanları tüm İstanbul'a nefes aldıran bir ekosistemdir. Kuzey
ormanlarında kesilen ağaçların taşınması mümkün
değil, bu bir doğa katliamıdır açıkça. Kuzey
ormanlarında milyonlarca ağaç kestik, üzerine milyarlarca ağaç
dikeriz. denilmiş olmasına rağmen, bunun da mümkün
olmadığı görülüyor. Dikilecek tek bir fidanın dahi kendi
ekosistemini geliştirebilmesi için yirmi otuz yıla ihtiyaç
vardır. Kuzey ormanlarının katledilmesiyle birlikte yeni
yaşam alanlarının açılması, İstanbul'u hepten
bitirecektir.
Hükûmet, trafik
sorununu gerekçe gösterse de bilimsel çalışmalar üçüncü köprünün
İstanbul trafiğine çok az bir katkısı
olacağını gösteriyor, her ne kadar yüzde 5lik, yüzde 3lük bir
katkı trafiği rahatlatmayacaksa da Hükûmet bunda ısrar
etmektedir. Trafiğe bu kadar küçük bir etki için bu kadar büyük bir mali
yatırım, çevrenin bu kadar ciddi tahribatı hiçbir şeyle
açıklanamaz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de bir diğer
önemli yıkım ve talan olayı ise ülkenin suları üzerinde
gerçekleşmektedir. Hükûmet tarafından para kazanılan, kâr edilen
bir meta hâline getirilmek istenilen ülke sularının yaşamsal bir
varlık olduğu ve kamuya ait olduğu âdeta unutulmuş ya da
artık tamamen inkâr edilir bir hâle gelmiştir. Doğaya ve insana
can veren akarsular, yer altı suları su kullanım hakkı
sözleşmesiyle kırk dokuz yıllığına özel sektöre
peşkeş çekilmiştir ve birçok yerde
satılmıştır.
Küresel rant ve
sermaye gruplarının gün geçtikçe daha da
saldırganlaştığı günümüzde, suyun ve doğanın
farklı etkilerle ticarileştirildiği ve çıkar ortaklı
proje ve çalışmalarla yok edilmeye
çalışıldığı
artık gün gibi ortadadır. Bu uğurda, binlerce
yıllık kültür mirası Hasankeyfi su altında
bırakıyorsunuz. Yine, her biri doğa harikası Munzur
Vadisini, Fırtına Vadisi'ni ve daha birçok yeri yok ediyorsunuz.
Bunun vebali ağırdır, bir kez daha hatırlatmakta yarar var.
Kamu ve özel sektör
tarafından Türkiye genelinde yapılması planlanan 2 bine
yakın nehir tipi HES projesi bulunmaktadır. Bu kadar kapsamlı ve
yakıcı etkisi olan HES'ler ne yazık ki projelerin
tamamlanması öngörülen 2023 yılında elektrik talebinin sadece
yüzde 5'ini karşılayabilecek durumdadır. Bu durum ise çevreye
verilen zarar düşünüldüğünde çok ağır bir bedeli
içermektedir. Aynı HESler ile sularımızın kullanım
hakkı çok uluslu şirketlere verilmektedir ve bu şirketlerde
yüzlerce kişi değil, sadece birkaç kişi çalışmakta ve
söz konusu şirketler akla hayale sığmayan oranlarda rant
sağlamaktadır. Bir başka değişle, istihdam
politikasına katkıları da yoktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; HES projeleri, ayrıca, AKP
Hükûmetinin uyguladığı Kürt coğrafyasını
insansızlaştırma politikası amacı gereği,
Fırat'ın ötesinde enerji kaynağı yaratma adı
altında stratejik bir silah olarak kullanılmaktadır. Kürt
coğrafyasında tarım ve hayvancılık alanında
yaşamsal öneme sahip olan Dicle, Zap, Munzur gibi akarsuların üzerine
kurulan HES projeleri, kuruldukları coğrafyayı insandan
arındırmaktadır. Zap Suyu'nun üzerine kurulması
düşünülen ve hâlen inşaat aşamasında olan HES projesi,
Kazan Vadisi'nin girişine yapılacak Irak Federe Kürdistanı
sınırıyla Türkiye sınırını birbirinden
ayırmaya yönelik projedir. Buradaki güzergâhın sular altında
kalmasıyla birlikte, Çukurca'nın bazı köylerinin Kuzey Irak ile
irtibatının kesilmesine yol açacaktır. Bu vesileyle, Zap
Vadisi'ndeki bazı köylerin boşaltılması açıkça hedeflenmektedir.
Tıpkı
Munzur Vadisi'nde olduğu gibi, devlet, bir dönemler yakarak, yıkarak,
silah zoruyla boşalttığı köyleri, strateji
değiştirerek, insanların ortak kullanımında olan
akarsuları kullanarak boşaltmayı amaçlıyor. Yıllarca
devam eden bu türlü asimilasyon politikalarının ardından
silahlarla, tanklarla, bombalarla ellerinden dilleri ve kültürleri, kimlikleri
ve toprakları, alınan bu halk Kürtlerdir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HALİL AKSOY
(Devamla) Elbette ki daha önceki yönetimlere karşı gösterdiği
direnişin aynısını, Kürtler, HES projeleriyle uygulanmak
istenen insansızlaştırma politikalarına karşı da
göstereceklerdir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu duygularla Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına birinci konuşmacı Mehmet Ersoy, Sinop Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ERSOY (Sinop) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığımızın
2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekillerimiz, İçişleri Bakanlığı, güvenlikten
nüfus hizmetlerine, mahallî idarelerden valilik ve kaymakamlıkların
çalışma sistemlerine, trafikten STKlara, derneklere kadar çok
geniş bir yelpazede, kendisine verilen görevleri ifa eden ve ülkemizin her
köşesinde örgütlenmiş en köklü bakanlıklarımızdan
biridir.
Bakanlığımızın
bağlı kuruluşları eliyle yürüttüğü hizmetler üzerinde
arkadaşlarımız da görüşlerini
açıklayacağından, güvenlik hizmetleri ve Göç İdaresi
dışında kalan hizmetleriyle ilgili birkaç söz söylemek
istiyorum.
Değerli
milletvekillerimiz, AK PARTİ iktidarlarıyla, ülkemizde kamu yönetimi
alanında yapılan reform çalışmalarında, bürokratik hizmet
anlayışından vatandaş odaklı hizmet
anlayışına geçiş sağlanması için yapılan
çalışmalarda ve bugün gelinen noktada, İçişleri
Bakanlığımızın nüfus hizmetlerinde, pasaport ve ruhsat
hizmetlerinde ve mahalli idareler alanında yaptığı
dönüşümlerin çok ama çok önemli bir yeri olmuştur.
Bugün
geldiğimiz noktayı bir yeşil kart veya sosyal
yardımlaşma vakıflarından bir miktar yardım almak için
tapu, nüfus ve kaymakamlıkların kapılarında, kuyruklarda
hayatlarından bezen vatandaşlarımız eminim çok iyi
biliyorlardır. Yine, mahallî idareler alanında yapılan yasal
düzenlemeler ile hepimizin bildiği gibi belediyeler ve il özel
idarelerinin yetki alanları genişletilmiş, gelirleri
artırılmış, vesayet denetimi kapsamı asgariye
indirilmiş, böylece Avrupa Yerel Yönetimler Özerlik Şartına da
uyum sağlanmıştır. Tarihimizin en kapsamlı ve en
önemli kırsal kalkınma projelerinden biri olan KÖYDES Projesi ile
kırsal kesimimizin yol ve içme suyu ihtiyacının karşılanmasına
çok önemli katkılar sağlanmıştır.
Değerli
milletvekillerimiz, her türlü resmî iş ve işlemlerimizin
akışını tümüyle değiştiren, bürokratik
yapılanmamıza çağ atlatan en önemli çalışmalardan biri
de nüfus ve vatandaşlık hizmetleri alanında hayata geçirilen MERNİS,
T.C. kimlik numarası, Adrese Dayalı Kayıt Sistemi ve Kimlik
Paylaşma Sistemi projeleridir. Bu projeler sayesinde,
hayatımızın her alanında
karşılaştığımız işlemlerimizin
ülkemizin her noktasından ne kadar kolay
gerçekleştirilebildiğini görmenin haklı gururunu da
İçişleri Bakanlığımız bize yaşatıyor.
Bu alanda çok başarılı, gerçekten çok başarılı
olan Bakanlığımız umuyorum ki çok kısa sürede çipli
kimlik kartı projesini de yaygınlaştırmayı
başaracaktır. Emniyet tarafından verilen ruhsat işlemlerinin
sivilleştirilmesi ve Karayolları Trafik Kanununun yeniden
düzenlemesi çalışmaları da en kısa sürede
gerçekleşmesini beklediğimiz düzenlemelerdir.
Değerli
milletvekillerimiz, eminim ki üstlendikleri sorumlulukları yerine getirmek
için fedakârca ve -altını çiziyorum- kahramanca görevlerini ifa eden
güvenlik güçlerimize yapılan ve elbette tarafımızdan da hoş
görülmeyecek bireysel hataları bahane edilerek acımasızca
saldıran, en galiz hakaretleri yapan bazı çevrelerin sanki polisimizi
çok düşünüyormuş gibi sürekli istismar ettiği özlük hakları
ve çalışma koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili
düzenlemelerin de bir an evvel Meclise gelmesini ve bu düzenlemelerin de hayata
geçirilmiş olmasını bekliyoruz.
Bütün bu
çalışmaları köklü devlet ve hizmet gelenekleriyle
bütünleşerek başarılı bir şekilde gerçekleştiren
başta Sayın Bakanımız olmak üzere İçişleri
Bakanlığımızın merkez ve taşra
teşkilatında sorumluluk üstlenen bürokratlarımıza,
valilerimize, kaymakamlarımıza ve bütün görevlilere teşekkür
ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Adana Valisi de dâhil mi, Adana Valisi? Adana Valisi de dâhil
mi?
MEHMET ERSOY
(Sinop) Bireysel hatalar kapsam dışı dedim ama onu dinlemedin.
BAŞKAN AK
PARTİ adına ikinci konuşmacı Hüseyin Bürge, İstanbul
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığımızın
bütçesinin görüşmeleri içerisinde grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, İçişleri Bakanlığımızın
bütçesi söz konusu olunca belediye kökenli bir milletvekili olarak ben de
belediyelerden, yerel yönetimlerden bahsetmek istiyorum.
Ülkemizde yerel
yönetimleri güçlendirmek adına 1930 yılında 1580
sayılı Yasa ile başlayan serüven 1984 yılında, 2004
yılında, 2005 yılında sürmüş ve 2012 yılında
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilen 6360 sayılı
Yasa önümüzdeki seçimlerde büyükşehirlerle alakalı bir yasa
değişikliğiydi.
Belediye
başkanlığı dönemimizin başladığı
1994ten bu yana, 1930 tarihli 1580 sayılı Yasaya göre belediye
başkanlığı yapmış birisi olarak belediyeler
alanında yapılmış değişikliklerin ne anlama
geldiğini bir milletvekili olarak en iyi bilenlerden birisi olduğumu
ifade etmek istiyorum. Özellikle geçen yıl Meclis Genel Kurulunda kabul
edilen 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu ile yerel yönetimlerin
güçlenmesi, canlı eksenli, insan merkezli belediyeciliğin bir büyük
adımla da gerçekleşmesi adına şahitlik ettiğimiz bir
olaydır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Büyükşehir Yasası hazırlanırken iki
doğru örnek göz önüne alınarak yani İstanbul ve Kocaeli
örneğinden hareket etmişizdir. İstanbul ve Kocaelide mülki
sınırların hizmet alanı kabul edilerek en ücra
yerleşim alanlarına belediyelerin kaliteli hizmet götürmesine imkân
sağlanmıştır. Yeni yasada bu olumlu tecrübeler göz önünde
bulundurularak büyükşehir sınırları içerisinde köylerin
mahallelere dönüştürülmesi ve belediye hizmetlerinde en ücra köşedeki
mahalle bazlı hizmetin amaçlandığını biliyoruz. Bu
yasayla amaçlanan bir diğer önemli husus da imar bütünlüğünün
sağlanmasıdır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, bu düzenlemelerden ne anlaşıldığı söz
konusu olunca, AK PARTİ demek başarılı belediyecilik demek,
halka hizmet etmek demek, halka hizmetkâr olabilmek demektir. 1994
yılında Kıymetli Başbakanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğanın İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Başkanlığında başlattığı hizmet
heyecanımızın bugün aynı tazeliği ile devam
ettiğini, bizlerin milletimize hizmetkâr olmaya ve kimsesizlerin kimsesi
olmaya devam ettiğimizi halkımız çok iyi biliyor. Fakat biz bu
hizmetleri yapmaya çalışırken AK PARTİ yapacaksa
olmasın, büyükşehir yasası İçişleri Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
gündeme geldiğinde Ülke elden gidiyor, köyler kapatılıyor.
feveranı içerisinde, ana muhalefet partisi başta olmak üzere bunun
iptali için Anayasa Mahkemesine gittiğini ve oradan nasıl geri
döndüklerini biliyoruz. Şimdi, o kabul etmedikleri büyükşehirleri
yönetmeye nasıl talip olacaklarını ben de doğrusu merak
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şu unutulmamalıdır ki halka rağmen
belediyecilik, halka rağmen yönetim hiçbir zaman kabul görmemiştir.
Ana muhalefet partisi Sayın Genel Başkanının 2014 bütçe
konuşmalarında Hükûmetimiz için söylediği sözün dikkatlere
getirilmesi görevimdir diye düşünüyorum. Bu Hükûmetin en takdir
ettiğim tarafı halkı aldatmasıdır. diye bir ifade
kullanmıştır. Aldatmak yanlış, aldatılmak da
yanlıştır. AK PARTİye hakaret ettiğini
düşünüyorken aziz millete de halka da hakaret ettiğinin
altını çizmek istiyorum.
Siyasette başarı aldatarak olmaz, anlatarak,
hizmetlerinizi anlatarak, ikna ederek mümkündür. Biz sokaklarda hizmetlerimizi
vatandaşımıza anlatıyorken Siz neredesiniz? diye soru
sormak içimden geliyor. Bizler bu millete inanıyoruz, bu milletimizle
birlikte siyaset yapıyoruz, onlar için var olmanın, onlara hizmetkâr
olmanın mücadelesini bütün belediye başkanı
arkadaşlarımızla vermeye devam ediyoruz ve edeceğiz de.
Bu vesileyle bütçemizin, özellikle İçişleri
Bakanlığımızın bütçesinin kendilerine ve milletimize
hayırlar getirmesini Cenab-ı Hakktan diliyor, huzurda ben de bütün
milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu adına üçüncü konuşmacı
Ahmet Tevfik Uzun, Mersin Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET TEVFİK UZUN (Mersin)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmeleri kapsamında
Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı
bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış buluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devletin temel görevlerinden biri, bireylerin Anayasa ve
yasalarla güvence altına alınan temel, hak ve özgürlüklerini korku ve
endişeden uzak, güven içinde kullanmalarına imkân tanıyacak
ortamı oluşturmaktır. AK PARTİ iktidarı olarak
güvenlik politikalarıyla yerleşik güvenlik anlayışında
esneklik kazandırılarak özgürlük için güvenlik
yaklaşımı temel politika olarak benimsenmiş ve uygulamaya
konulmuştur. Adil, güçlü, müşfik devlet olgusunu daha fazla
yerleştirmek için her türlü sorunun çözümünde İnsanı yaşat
ki devlet yaşasın. yaklaşımıyla güvenlik için
özgürlükten, özgürlük için de güvenlikten asla taviz vermedik. Güvenlik ile
özgürlüğün birbirinin zıddı değil, birbirinin tezadı
değil, birbirinin olmazsa olmazı iki önemli değer olduğu
inancıyla çalışmaya devam ediyoruz. Ülkemizin
sınırları içinde emniyet ve asayişin sağlanması
İçişleri Bakanlığı sorumluluğundadır. Bu
görev, şehir merkezinde polis, kırsal kesimde ise jandarma
tarafından yerine getirilmektedir. Ülke nüfusunun yüzde 78i polis, yüzde
22si jandarma görev ve sorumluluğundadır; Türkiyenin yüz ölçümünün
ise yüzde 7si polis, yüzde 93ü jandarma sorumluluğunda
bulunmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; güvenlik kavramının her
geçen gün yeni bir boyut kazandığı ve güvenliği etkileyen
parametrelerin sürekli değiştiği, terör örgütleri ve suç
odaklarının gelişen iletişim ve bilgi
çağının etkisiyle geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde
karmaşık, sistemli ve organize hâle geldiği günümüz
ortamında toplumun da emniyet güçlerinden beklentileri
artmıştır. Hukuk devletine bağlı, temel hak ve özgürlükleri
koruyan, insan onuruna saygılı, çağın gerektirdiği
imkânlara sahip ve ileri teknolojiyi başarıyla kullanabilen emniyet
teşkilatı, bu yoldaki kararlılık ve istikrarını
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sonuna kadar sürdürecektir.
AK PARTİ
iktidarı olarak suçla mücadelede önceliğimiz, suç işlenmesini
önleyecek mekanizmaları geliştirmeye yönelik olmuştur. Suçu
önlemek, suçu soruşturmaktan çok daha az maliyetlidir ama
işlenmiş suçların toplumsal maliyetinin parasal değerlerle
ifade edilmesinin de mümkün olmadığını belirtmek isterim.
Geçmiş dönemlerde faaliyete geçirilen, polisin suç oluşmadan önce
harekete geçmesini amaçlayan ve sorunlara yerinde çözümler bulmayı
hedefleyen Toplum Destekli Polislik Projesi, suçla mücadelede etkin bir
şekilde kullanılmaya devam etmektedir. Son dönemlerde
sıklıkla gündeme gelen aile içi şiddetle mücadele için, Emniyet
Genel Müdürlüğü bünyesinde Aile İçi Şiddetle Mücadele Şube
Müdürlüğü kurulmuştur.
Okula giden
çocuklarımızın ve gençlerimizin okul çevrelerinde ve ev ile okul
arasında kendilerini daha güvende hissetmeleri için başlatılan
ve başarıyla uygulanan Güvenli Okul-Güvenli Eğitim Projesiyle
çocuklarımızın güvenle eğitim almaları
sağlanmaktadır.
Emniyet Genel
Müdürlüğümüz ve Jandarma Genel Komutanlığımız
uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleye özel bir önem ve
öncelik vermektedir. Son yıllarda jandarmamız ve polisimiz, özellikle
uyuşturucu kaçakçılığı konusunda faaliyet gösteren suç
şebekelerine ve terör örgütlerinin mali kaynaklarına büyük darbeler
vurarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
Emniyet Genel
Müdürlüğü, 2002 yılında 189.896 personelle hizmet vermekteyken
bugün bu sayı 264.100 personele ulaşmıştır.
Makroekonomide önemli başarılar sağlayan Hükûmetimiz, bu
kapsamda, Emniyet Genel Müdürlüğünün bütçesini, 2002 yılında 2
milyar 430 milyon 615 bin lira iken 2014 yılında 16 milyar 557 milyon
13 bin liraya çıkartmıştır. Öte yandan, 2013 bütçesinde
Jandarma Genel Komutanlığına ayrılan ödenek miktarı 5
milyar 843 milyon 453 bin lira iken 2014 bütçesinde 6 milyar 156 milyon 691 bin
lira olarak belirlenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğünü,
vatandaşımızın can ve mal güveliğini canı
pahasına sağlayan ve mevcut huzur ortamının devam etmesi
için büyük fedakârlıklar gösteren jandarma ve emniyet
teşkilatımıza
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET TEVFİK
UZUN (Devamla) -
şükranlarımı sunuyor, 2014 yılı
bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına dördüncü konuşmacı Mehmet Sarı, Gaziantep
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET SARI (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sahil Güvenlik Komutanlığı 2014 yılı
bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Üç tarafı
denizlerle çevrili ülkemizin yüz ölçümünün yaklaşık yarısı
büyüklüğündeki mavi vatan diye ifade ettiğimiz denizlerimizde,
Türkiye Cumhuriyetinin hak ve menfaatlerini korumak, kanunların
uygulanmasını sağlamak, gelecek nesillere temiz bir çevre ve
sürdürülebilir kaynaklar bırakmak amacıyla Sahil Güvenlik
Komutanlığı 1982 yılında kurulmuştur. Ülkemizin
jeostratejik konumu, uluslararası ticaretimizin yüzde
86sının denizlerden yapılması ve özellikle son
dönemlerdeki yasa dışı göç olayları başta olmak üzere
denizlerimizdeki hareketliliğin her geçen gün artması da dikkate
alındığında, Sahil Güvenlik Komutanlığına
olan ihtiyacın ne kadar önemli olduğu bir kez daha
anlaşılmaktadır.
13
bakanlığın görev alanına giren konularda Sahil Güvenlik
Komutanlığı can ve mal güvenliğini ön planda tutarak
Hopadan İğneadaya, Enezden Çevlike kadar 67 üs, liman ve
yerleşim yerinde görevini başarıyla sürdürmektedir. Bu görevi
muhtelif büyüklükteki sahil güvenlik botları, mobil radar, helikopter ve
uçak ile yapmaktadır. Sahil Güvenlik Komutanlığının
mevcut gücünün, Avrupa Birliği üyesi çoğu ülkenin donanmalarına
denk olduğunu da özellikle belirtmek isterim.
Ulusal
ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde mavi vatan olarak
adlandırdığımız kıyı ve denizlerimizde Sahil
Güvenlik Komutanlığı, eğitimli ve üstün personeliyle
uzmanlaşmış bir kolluk kuvveti olarak görevini icra etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sahil Güvenlik Komutanlığımızın 2013
yılı faaliyetlerinden bazılarını paylaşmak
istiyorum:
Sahil
Güvenlik, botlarıyla 7.720 göreve intikal etmiş, bu görevler 384
sorti helikopter ve 54 sorti uçak gayretiyle desteklenmiş ve neticede
53.115 gemi kontrol edilmiştir. Bunlardan yasa dışı
olaylara karışan 7.753 gemi, tekne, şahıs ve işletme
haklarında işlem yapılmak üzere ilgili makamlara sevk
edilmiştir.
Türk
arama kurtarma bölgesinde icra edilen 630 arama ve kurtarma olayında 7.559
insan hayatı kurtarılmış, denizlerimizde seyretmekte olan
gemilerde ve adalarımızda acil tıbbi tahliyeye ihtiyaç duyan 189
hasta, yaralı şahsın tahliye işlemi gerçekleştirilerek
en yakın sağlık kuruluşlarına intikalleri
sağlanmıştır.
7.820
yasa dışı göçmen, 89 organizatör, 1 milyon 723 bin litre kaçak
akaryakıt ve muhtelif miktarda gümrük kaçağı malzemeye el
konulmuştur.
Deniz
kirliliğine neden olan 245 olay ve yasa dışı su ürünleri
avcılığının önlenmesi amacıyla 3.318 olay tespit
edilmiş olup gerekli idari yaptırımlar
uygulanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, Sahil Güvenlik Komutanlığımız
tarafından yürütülen en önemli projelerden biri Sahil Gözetleme Radar
Sistemi Projesidir. Proje tamamlandığında Türkiye
kıyılarında tam radar kaplaması sağlanacak, önemli mevkilere elektrooptik görüş sistemleri tesis
edilerek kaçakçılık ve yasa dışı göçün önlenmesi gibi
konularda önemli ilerlemeler kaydedilecektir.
Bir diğer
proje ise Sahil Güvenlik Muhabere Sistemi Projesi olup proje 2015
yılı içerisinde bittiğinde modern muhabere ve bilgi transfer
sistemi imkânı kazanılmış olacaktır.
Ayrıca,
ülkemiz tersanelerinde ağır deniz ve hava şartlarında arama
kurtarma ve diğer görevleri icra edebilecek 3 adet, helikopterli 1.700
tonluk sahil güvenlik arama kurtarma gemisi kullanılmaya
başlanmış olup 1 adet geminin de şu anda inşası
devam etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
güzel vatanımıza, milletimize hizmet etmeyi kendisine şiar
edinen, Akdeniz ve bölgenin en güçlü Sahil Güvenlik Komutanlığı
olması için AK PARTİ hükûmetleri olarak her alanda olduğu gibi
bu konuda da azim ve kararlılığımızı
sürdürmekteyiz.
Dünyada teknolojik
ve bilimsel değişimleri kendi bünyesine başarılı bir
şekilde uygulayan bu güzide kurumumuzun tüm görevlilerini
çalışmalarından dolayı yürekten kutluyor, 2014
yılı bütçesinin Hükûmetimize, ülkemize ve Türk milletine
hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına beşinci konuşmacı Seyit Sertçelik, Ankara
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEYİT SERTÇELİK (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, konumu
itibarıyla uluslararası düzeyde göç alan bir ülkedir. Yıllardan
beri Orta Doğu, Kafkasya, Balkanlar ve Orta Asya ülkelerinden siyasi ve
ekonomik sebeplerden dolayı Türk soylu ve Müslüman kardeşlerimiz
yoğun olarak ülkemize göç etmektedirler. Bunların yanı
sıra, çevremizdeki ülkelerde yaşanan savaş ve
çatışmalardan kaçan yüz binlerce Müslüman, canlarını
kurtarabilmek için ülkemize göç etmek zorunda kalmışlardır.
Yine, çevremizdeki ülkelerde, Asyadan Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçmek
isteyen çok sayıda mültecinin varlığı bilinmektedir.
Büyüyen ekonomisi
ile Türkiye'nin gelecekte gerçekleşmesi muhtemel Avrupa Birliği
üyeliği göçmenler için ülkemizi daha cazip bir konuma getirecektir.
Dünyada insanların tam olarak hareket özgürlüğünün
sağlanmasına yönelik uygulamaların ise uzun zaman
alacağı düşünülmektedir.
Göç ve iltica
hareketlerinin bölgemizde bu denli önem kazandığı günümüzde, bu
alanın layıkıyla yönetilebilmesi için gerekli
adımların atılması, bu çerçevede göç ve iltica
konularında sağlam bir mevzuat altyapısı ve etkin işleyen
kurumsal bir yapının oluşturulması, yasa
dışı göçle mücadelenin hukuki altyapısının
güçlendirilmesi, yasal göçte ise bürokratik işlemlerin olabildiğince
azaltılarak tutarlılık ve güvene dayalı bir göç yönetim
anlayışının hâkim kılınması büyük önem arz
etmektedir. Göç alanına ilişkin politika ve stratejileri uygulamak,
bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu
sağlamak, yabancıların Türkiyeye giriş ve Türkiyede
kalışları, Türkiyeden çıkışları ve
sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma,
geçici koruma ve insan ticareti mağdurlarının korunmasıyla
ilgili iş ve işlemleri yürütmek üzere İçişleri
Bakanına bağlı olarak kurulan Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü, merkez teşkilatının yanı sıra 81 ilde
ihtiyaç duyulacak ilçeler ile yurt dışında
teşkilatlanacaktır.
Kanunun ülkemiz göç
hukukuna getirdiği belli başlı hususları şu
şekilde özetleyebiliriz: Göç alanında kamu kurum ve
kuruluşları arasında etkin iş birliği ve koordinasyon
sağlanacaktır. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu kısa, orta ve uzun
vadeli göç politika ve stratejileri Göç Politikaları Kurulu
tarafından geniş katılımla belirlenecektir. Yeni dönemde
ikamet izinleri esas itibarıyla ülke dışından verilecektir.
Böylece yabancıların Türkiyede kalış amaçları önceden
belirlenecek, gerekli belgelerin ülkeye girmeden ibraz edilmesi
sağlanacaktır. Bu kapsamda yabancıların Türkiyeye
geldikten sonra ikamet tezkeresi alımıyla ilgili bürokratik
işlemler olabildiğince azaltılmış olacaktır.
Örneğin, çalışma izinleri ikamet izni yerine geçeceğinden
birden çok kuruma başvurma ve izin alma uygulamasına son
verilmektedir. Avrupa Birliği müktesebatına paralel bir uygulamayla
Türkiyedeki yabancı öğrencilere çalışma hakkı
tanınabilecektir. Vatansız olup devlet korumasından yoksun olan
kişilerin hakları ilk defa açık bir şekilde kanunla güvence
altına alınmış olacaktır.
Yabancılar ve
Uluslararası Koruma Kanunuyla ülkemizin göç ve uluslararası koruma
mevzuatı ve idari sistemi, uluslararası standartlara uygun bir
altyapıya kavuşturulmuş. Yabancıların Türkiyeye girişleri,
Türkiyede kalışları ve Türkiyeden
çıkışları ile Türkiyeden uluslararası koruma talep
eden yabancılara ilişkin usul ve esaslar, taraf olduğumuz
uluslararası anlaşmalara uygun kanun seviyesinde düzenlenmiştir.
Böylece, AK PARTİ Hükûmeti döneminde insan hakları alanında yeni
bir adım daha atılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, geçen hafta Romanyaya gerçekleştirmiş
olduğumuz resmî bir ziyarette Romanya Sanayi ve Hizmet Komisyonu
Başkanı, Türkiye'nin ekonomik bir imparatorluk hâline geldiğini
söyledi. Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gücü, son yıllarda çevremizde ve
bütün dünya ülkeleri tarafından kabul edilmektedir.
Artık,
sizlerin de Türkiye'nin bu gücünü görme vakti ve kabul etme zamanı
gelmiştir diyerek bütçemizin hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) İnanma, inanma, yalan söylüyorlar onlar,
sizi kandırıyorlar.
MUHARREM VARLI
(Adana) İran söylüyor mu, Çin söylüyor mu? Romanyayı örnek veriyorsun,
yakışmadı sana.
SEYİT
SERTÇELİK (Ankara) Bütün dünya kabul ediyor.
BAŞKAN AK
PARTİ Grubu adına altıncı konuşmacı Fehmi Küpçü,
Bolu Milletvekili.
AK PARTİ GRUBU
ADINA FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman ve Su İşleri Bakanlığının
2014 bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Orman ve Su
İşleri Bakanlığı, son on bir yılda 62,5 milyar
TLden fazla yatırım gerçekleştirdi. Son on bir yılda su
yatırımlarında cumhuriyet tarihinin rekorları
kırıldı ve ülkemize 268i baraj, tam 1.763 yeni tesis
kazandırıldı. En yüksek barajları, en büyük sulama
tesisleri, Türkiye'nin en hızlı akan nehri, Çoruhun ilk altın
gerdanlığı Muratlı Barajını, Borçka
Barajını; Çoruhun üçüncü gerdanlığı, Türkiye'nin
en yüksek, dünyanın ise 6ncı
yüksek Deriner Barajını, 218 metre yüksekliğindeki Ermenek
Barajını, Egenin yüz kırk bir yıllık hayali Çine
Adnan Menderes Barajını, yine Egenin en büyük barajı Dalaman
Akköprü Barajını hizmete açarak ülke ekonomisine
kazandırdık. 81 ilimiz için de
hazırladığımız İçme Suyu Eylem Planı ile
illerimizin 2071 yılına kadar içme suyu ihtiyacı
planlanmış ve tam 41 milyon kişiye içme suyu
sağlanmıştır. Elhamdülillah, şimdi de asrın
projesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine su temin ediyoruz.
Son on bir
yılda 20 milyon dekar araziyi suyla buluşturduk ve toplam sulanan
alan 60 milyon dekara ulaştı.
Hidroelektrik
enerjide kurulu gücümüz 2002 yılında 12.500 megavat iken yüzde 70e
yakın bir artışla 21.725 megavata, enerji üretimimiz de 78
milyar kilovatsaate çıktı.
Değerli
milletvekilleri, son on bir yılda orman varlığımız
21,7 milyon hektara ulaştı yani 9 milyon dekar yeni orman alanı
kazandırıldı. Yine, endüstriyel odun üretiminde yüzde 85 bir
artış oldu, odun dışı orman ürünleri
ihracatımızda da, 300 milyon dolara çıkarak, 6 kat
artış oldu. Aslında en önemlisi, fidan üretimi 6 kat artarak 75
milyondan 470 milyona çıktı. Yine, 2008-2012 yılları
arasında en büyük hamlesi, Millî Ağaçlandırma Seferberliği
başarıyla tamamlandı. Yine, orman yangınlarıyla
mücadelede en başarılı ülkelerden biri hâline geldik.
Değerli
milletvekilleri, aslında Bakanlığın
çalışmasına müşahhas bir örnek olarak benim de seçim bölgem
Boluda, elhamdülillah, suyu ve yeşiliyle müsemma, yüzde 64ü zaten orman
iken tam 21 milyon 969 bin adet fidan toprakla buluştu ve tam 55 bin dekar
alan sulu tarıma kavuştu ve kavuşacak. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Madem öyle oldu Dörtdivandaki işletmeyi
niye kapattınız Sayın Küpçü?
FEHMİ KÜPÇÜ
(Devamla) Yine, dere ıslahlarından, bina ve tesislerden,
taşkın korumadan, Gölcükten, Abanttan, Yedigöllerden ve içme suyu
projelerinden bahsetmeyeceğim. Sadece son on bir yılda yapılan
ve yapımına başlanan 7 temel barajdan bahsedersem: Hemen
Devrekten Dorukhan Tünelini geçtikten sonra Mengen Köprübaşı
Barajı 330 milyon TL; yine, Yeniçağa, Dörtdivan ve Gerede
Ovasını sulu tarıma kavuşturacak -ki ben Sayın
Bakanıma teşekkür ediyorum- 270 milyon TL bedelli Tekkedere
Barajı; yine, Kıbrısçık Alanhimmetler Göleti, yine,
Göynüke yapılan Gökçesaray, Yeniköy, Dedeler, Değirmenözü,
Bulanık, Hasanlar barajları yine Bolu ve Seben ovalarını
sulu tarıma kavuşturacak, Abantın 7 büyüklüğündeki 40
milyon metreküp su depolayan Seben Taşlıyayla Göleti
başlıca yatırımlardandır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Seben Taşlıyayla Göletini kim
yaptı, onu söyleyin. Şimdi, doğruyu söyle Fehmi Bey, ayıp
oluyor yani.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Devamla) Sayın Valim, bitireyim müsaade ederseniz. Boluda emek ve katkınız
var.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ama onu söyleyin lütfen, ayıp oluyor.
FEHMİ KÜPÇÜ
(Devamla) Değerli milletvekilleri, Hicazda su yolu yapmış
ecdadın torunları, Çinden Adriyatike kadar medeniyet kurmuş
kadim milletin evlatları olarak Hükûmetimiz milletinden
aldığı güçle, aşkla, muhabbetle beyaz enerjiyi yani suyu
Ferhatın Şirine, Keremin Aslısına olan aşkı
gibi, toprakla, milletle, yatırımla buluşturmuş, enerjiyle
taçlandırmış ve inşallah, bundan sonraki süreçte de
taçlandırmaya devam edecektir.
Ben bu
hayırlı hizmetler vesilesiyle, başta
Bakanlığımıza ve Hükûmetimize milletimiz adına kalbî
şükranlarımı sunuyorum. Bu bütçenin de bu milletin birlik ve
beraberliğine, erdemine, faziletine emek ve katkı vermesini, umutlar
yeşertmesini yürekten murat ediyor, heyetinizi ve aziz milletimizi tekrar
en kalbî duygularımla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.26
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.28
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
AK PARTİ Grubu
adına yedinci konuşmacı Hüseyin Filiz, Çankırı
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014 Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının Orman ve Su İşleri
Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Çankırı
Milletvekili olarak söz almış bulunmaktayım. Milletin Meclisini
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, dönemimizde Orman ve Su İşleri
Bakanlığının Çankırıya yapmış
olduğu bir kısım yatırımlardan bahsetmek istiyorum.
Bakanlıklarımız arasında hangi bakanlık
Çankırıya en çok yatırım yaptı diye bir
baktığımız zaman Orman ve Su İşleri
Bakanlığımızın yatırımını 1inci
sıraya oturtabiliriz. Bakınız, Çankırı merkezde
yıllardır su sıkıntımız vardı. 84
kilometrelik bir isale hattından, Güldürcek Barajından
Çankırı ve ilçelerine 70 milyon Türk liralık memba suyu
kalitesindeki bir suyu akıttık. Gene, Çerkeş Akhasan Barajı
58 milyon TLlik, Kızılırmak Ovasının sulanması
için Hamzalı Barajı, gene Tımarlı sulaması, Koyunbaba
Barajı; bunun dışında Şabanözü, Ödek, Sarayköy,
Alanpınar, Karacaözü göletleri ve sulamaları gibi Orman ve Su
İşleri Bakanlığımızın Çankırıya
yapmış olduğu yatırımların tutarı toplam 243
milyon lira yani eski parayla 243 trilyon lira. Bu yatırımların
çoğu bitmek üzere, ihalesi yapılmış ve bunlar bittiği
zaman 207 bin dekar arazi Çankırıda sulu tarıma açılacak.
Değerli
arkadaşlar, on on beş yıl önce Çankırıda yapılan
bu yatırımların hepsi Türkiyenin tamamına bile
yapılamıyordu. Peki, niye yapılamıyordu? Çünkü müteahhitler
paralarını alamayınca işleri yarıda
bırakıyordu ve işler yıllarca bekliyordu. Peki, şimdi
ne oluyor? Müteahhitler işi aldığı zaman müteahhide diyoruz
ki: İş bitirme tarihini altı ay öne çek bakalım. Neden?
Çünkü para var, para var ki öne çekiyoruz müteahhidin iş bitirme tarihini.
Değerli
arkadaşlar, bunun dışında, Çankırıda Karatekin
Üniversitemiz var. Şahsen kanaatim o ki Çankırıyı ileriye
taşıyacak iki tane önemli seçenek var. Bir: Sanayi. İki:
Üniversite. Dönemimizde açılmış olan üniversitemizde bugüne
kadar 10 bin öğrenci sayısına ulaştık. Bugüne kadar
üniversitemizin kampüsü, fakülte binaları, laboratuvar binaları,
rektörlük binaları, spor alanları, çevre yolundan üniversiteye
bağlantı yolu dâhil 150 trilyon liraya yakın üniversiteye bir
para harcadık ve Allah izin verirse yurtları ve
altyapılarıyla beraber biz, 10 bin sayıyla duran bu üniversite
öğrencilerini 25 bin sayıya çıkaracağız.
Sanayide de daha
önce, geçen yıl burada anlatmış olduğum bu organize
sanayisinde bugün bütün bürokratik işlemlerimizi bitirdik, resmî
hüviyetine kavuşturduk, mütevelli heyetimizi kurduk ve 50ye yakın
getireceğimiz yatırımcıların içerisindeki lokomotif
yatırımcı olan Japon lastik devini Çankırıya
getirdik. 520 milyon dolarlık yani 1 katrilyon liralık bu
yatırımla 2015in Ocak ayında, bir yıl sonra 2 bin
kişinin üzerinde istihdam sağlayacağız
Çankırıda. Diğer getireceğimiz fabrikalarla beraber toplam
10 bin kişi çalışacak Çankırıda.
Değerli
arkadaşlar, benim için siyasetin bir tek manası var,
Çankırıyı bir yere getirmek, kendimi bir yere getirmek
değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bravo! Keşke bizim milletvekilleri de aynısını
yapsa!
HÜSEYİN
FİLİZ (Devamla) - Eğer, Çankırı bir yere gelmiyorsa
niye siyaset yapayım?
Bu
anlayışla, sınırları şehit kanıyla
çizilmiş olan 780 bin kilometrekarelik bu coğrafyada 76 milyonu
kardeş sayan anlayışı temsil ediyor, bu düşüncelerle
ülkemizin kalkınmasına hizmet eden, bu hizmetleri
vatandaşlarımıza sunan başta Sayın
Başbakanımıza, bakanlarımıza ve
bürokratlarımıza teşekkür ediyorum ve 2014 yılı
bütçesinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına sekizinci konuşmacı Osman Kahveci, Karabük Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA OSMAN KAHVECİ (Karabük) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Orman Genel Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyanın en önemli doğal kaynaklarından birisi
de ormanlardır. Ormanlar son yüzyılda insan eliyle en çok zarar gören
doğal kaynaklarımızdan birisidir. Buna karşı dünyada
birçok uluslararası süreç başlatılmış olmasına
rağmen henüz dünyada ormansızlaştırma
durdurulamamıştır.
Ülkemiz orman
yönünden zengin değildir. Yüzde 27si ormanlarla kaplı olan ülkemizde
ormanların yüzde 99u devlete aittir. Orman Genel Müdürlüğü de devlet
adına ormanlarımızı her türlü tehditlere karşı
koruma, işletme ve geliştirme görevini 40 bin personeliyle en iyi bir
şekilde yerine getirmenin gayreti içerisindedir.
Sayın milletvekilleri, ormanlarımızın
en önemli tehditlerinden birisi de orman yangınlarıdır.
Ormanlarımızın yüzde 60ı orman yangını tehdidi
altındadır ancak bu konuda Hükûmetimiz ve orman
teşkilatınca alınan etkin tedbirler, geliştirilen modern
yangın yönetim sistemleri, güçlendirilen donatımlar sayesinde orman
yangınlarıyla mücadelede ülkemiz en başarılı
ülkelerden birisi hâline gelmiştir. Bunun sonucu, yangınlara bir
saatlik müdahale süresi on beş-yirmi dakikalara ve yangın
başına yanan alan miktarı da 20 hektarlardan 4 hektarlara
düşürülmüştür. Orman teşkilatı bu ekipman gücünü yeri
geldiğinde her türlü afetlerde de kullanmaktan kaçınmamaktadır.
Şu anda bile birçok iş makinesi ve personeliyle kar mücadelesinde yer
almıştır.
Bugün, Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede
bölgesinde en başarılı ülkelerden birisi olmuş ve
komşu ülkelere yardım edebilir, bilgi ve teknoloji ihraç edebilir
hâle gelmiştir. Bu başarıyı AK PARTİ hükûmetlerine,
yangınla mücadeleyi vatan savunmasıyla eş değer gören orman
teşkilatının fedakâr, cefakâr ormancı personeli ve
işçisine borçluyuz. Bu uğurda şehit olanları rahmetle
anıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 20 bin orman
köyünde 7 milyon vatandaşımız yaşamaktadır. Bu
vatandaşlarımızın 500 bini geçimini ormancılıktan
sağlamaktadır. Orman teşkilatı, bütün ormancılık
faaliyetlerini orman köylümüzle birlikte yapmakta ve onlara daha fazla iş
ve aş vermektir. İzlenen ücret politikalarıyla orman köylüsü
enflasyona ezdirilmemekte, birim fiyatlarına enflasyon üzerinde zam
yapılmaktadır. Bu kapsamda, 2002 yılında orman
kaynaklarından orman köylüsüne aktarılan kaynak 253 milyon Türk
lirası iken, bu, 2013 yılında 5 kat artarak 1,4 milyar Türk
lirasına çıkmıştır.
Sayın milletvekilleri, ormanlarımız,
koruma ve kullanma dengesi içerisinde en gelişmiş
ormancılık teknikleri kullanılarak işletilmektedir. Bu
güvenle, Türkiye, ormanlarını uluslararası sertifikasyon
kuruluşlarına açmış ve ormanlarımız
sertifikalı ormanlar olmaya başlamıştır. Bu da
ülkemizdeki orman ürünlerinin AB pazarlarına girmesinin önünü
açmıştır.
Değerli
milletvekilleri, OGMnin önemli görevlerinden birisi de bozuk ormanları
rehabilite etmek ve ülkemiz orman varlığını
artırmaktır. Bu konudaki hedefimiz cumhuriyetin 100üncü
yılında ülkemiz orman alanını yüzde 30a çıkarmaktır.
Bu konuda başlatılan beş yıllık seferberlik
başarıyla sonuçlanmıştır. Bu seferberliğin
arkasından yeni seferberlikler de başlatılmış ve
uygulamaya konmuştur. Bu seferberliklere bizzat Sayın
Başbakanımız da katılmış ve ağaçlandırmaya
verdiği önemi göstermiştir.
Sayın
milletvekilleri, orman teşkilatı sadece ülkemiz orman
varlığını artırmakla kalmamış, ülkemizin
ormancılık alanındaki uluslararası itibarını da
en yüksek seviyelere çıkarmıştır. Mensubu olmaktan büyük
gurur duyduğum orman teşkilatının bu
başarılı çalışmaları uluslararası kamuoyu
tarafından da takdirle izlenmektedir.
Sayın
Bakanımızın şahsında, Orman Genel Müdürlüğünün
tüm çalışanlarına ayrı ayrı teşekkür ediyor,
bütçenin hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına dokuzuncu konuşmacı Mehmet Erdem, Aydın Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ERDEM (Aydın) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde su
kaynaklarının planlanması, yönetimi, geliştirilmesi ve
işletilmesinden sorumlu olan Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü gözbebeği kuruluşlarımızdandır.
Taşkın koruma, sulu ziraatı yaygınlaştırma,
hidroelektrik enerji üretimi ve içme suyu temini konularında Devlet Su
İşleri çok büyük hizmetleri gerçekleştirmektedir.
AK PARTİ
hükûmetleri döneminde DSİ destansı hizmetlere imza
atmıştır.
Çoruhun üçüncü
gerdanlığı, Türkiyenin en yüksek, dünyanın 6ncı
büyük barajı olan Deriner Barajı 2012 yılında hizmete
girmiştir. 218 metre yüksekliğindeki Ermenek Barajı 2009
yılında tamamlanmıştır. Egenin en büyük barajı Dalaman
Akköprü Barajı 2011 yılında hizmete girmiştir.
Aydının
yüz kırk bir yıl önce Osmanlı zamanında yerel bir
yöneticisinin hayali olan projesi, belki de yüzyılın projesi
diyebileceğimiz Çine Adnan Menderes Barajı 2010 yılında
muhteşem bir törenle hizmete girmiştir. 2005 yılında
Sayın Başbakanımız Aydını teşriflerinde
helikopterle Çine Barajı üzerinde iki tur attıktan sonra, o zaman
Devlet Su İşleri Genel Müdürümüz olan şimdiki
Bakanımız Sayın Veysel Eroğluna Veysel Bey, bu baraj ne
zaman biter? diye helikopterin içerisinden telefonla sordu.
İnşallah, ödenekleri artırılırsa 2009-2010
yıllarında biter. diye cevap alınca talimatı verdi ve Çine
Barajı, yüz kırk bir yıllık hayal gerçekleşti.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, eğer o talimat verilmemiş
olsaydı ve geçen on yıllık süreç içerisinde -2005
yılından geriye doğru- aynı ödeneklerle Çine Barajı
yapımı devam etmiş olsaydı yirmi-yirmi beş yıl
daha Çine Barajının bitirilmesi söz konusu olmazdı.
İşte
bunlar gibi 268 barajın yapımı AK PARTİ hükûmetleri
döneminde gerçekleşmiştir. AK PARTİ döneminde DSİnin
tamamladığı sulama projeleriyle 20 milyon dekar arazi suya
kavuşturulmuştur. 81 ilimiz için içme suyu eylem planı
hazırlanmış ve şehirlerimizin 2040-2050 yılları
planlanmıştır. Aydın ilimizde de merkez ve havalisinin içme
suyu ihtiyacını 2050 yılına kadar karşılayacak
olan İkizdere Barajı, isale hatlarıyla ve depolarıyla
beraber yaklaşık 300 milyon TLlik bir proje yine AK PARTİ
Hükûmeti döneminde gerçekleşmiştir. Bu konuda da yine Sayın
Bakanımıza çok teşekkür ediyoruz.
Aydının
en büyük ilçesi Nazilli ve bölgesinin içme suyu ihtiyacını
karşılayacak olan Karacasu Dandalaz Barajı AK PARTİ
döneminde bitirilmiştir. Bu proje de yaklaşık 200 milyon TLlik
bir projedir. Bunlar, 2002de, 2003 yılında, AK PARTİ iktidara geldiği
zaman gerçekleşme oranları yüzde 5, yüzde 10 oranında olan
barajlardır. Evet, ihale yapılmış, projeye
başlanmış ama gerçekleşme oranı yüzde 5, yüzde 10. Çok
şükür bunlar bitirildi. İlimizde Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2003-2012 yılları arasında toplam 3
milyar 673 milyon TLlik yatırım gerçekleştirilmiştir ve
bu, cumhuriyet tarihinin rekorudur.
Değerli
dostlar, DSİ önümüzdeki dönemde de Aydında hizmetlerine devam edecek.
Çine ve Koçarlı ovasında sulama yapacak olan Gökbel Barajı ve
HES inşaatı, Söke-Kuşadası bölgesinde su
ihtiyacını karşılayacak olan Söke Sarıçay Barajı,
Didim ve Akbük bölgesinin su ihtiyacını karşılayacak olan
Didim Beşparmak Barajı etüt çalışmaları devam ediyor
ve inşallah bu projeler gerçekleşecek.
Geçenlerde bir
kıymetli büyükşehir belediye başkan adayımız
projelerini açıklıyor, DSİnin bu yaptığı
projeleri kendi projeleri olarak lanse etmeye çalışıyor ve diyor
ki: Beşparmak Barajı bitirildi, isale hatlarını
yapacağız. Ben de dedim ki: Beşparmak Barajı etüt çalışması
var. Siz yapsanız yapsanız olmayan barajın isale
hatlarını yaparsınız.
Evet, hepinize
sevgi ve saygılar sunuyorum, bütçenin hayırlı olmasını
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına onuncu konuşmacı Faruk Septioğlu, Elâzığ
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FARUK SEPTİOĞLU (Elâzığ) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğünün bütçesi üzerinde grubum adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken 2014 bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum.
DSİ Genel
Müdürlüğü ülkemizde bütün su kaynaklarının planlanması,
yönetimi, geliştirilmesi ve işletilmesinden sorumlu bir
kuruluştur. İktidara geldiğimiz günden itibaren DSİ olarak
büyük yatırımlar yaptık. AK PARTİ iktidarı sürecinde
268i baraj ve HES, 53ü gölet, 305i sulama tesisi, 76sı içme suyu ve
kullanma suyu temini tesisi, 987si taşkın koruma tesisi, 74ü ise diğer
tesis olmak üzere toplam 1.763 tesis hizmete girmiştir. Bu tesisler için
2003-2013 yılları arasında DSİ tarafından toplam 56,7
milyar TLlik yatırım yaptırılmıştır. 2014
yılında ise 21i baraj, 41i sulama, 21i içme suyu, 12 atık su
arıtma, 4 taşkın koruma, küçük su tesislerinde de 585 tesis olmak
üzere toplam 684 tesisin hizmete sokulması planlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan
Elâzığda da DSİ tarafından yapılan bazı
icraatları sizinle paylaşmak istiyorum: DSİ tarafından
2003-2013 yılları arasında tamamlanan ve devam eden işler
için 2013 yılı birim fiyatları toplamı ile 179 milyar 465
milyon 870 Türk liralık yatırım yapılmıştır.
Tamamlanan tesislerle 6.460 dekar tarım tesisi arazisi sulamaya açılmıştır.
Ayrıca, 25 adet taşkın koruma ve taşkın rüsubat
tesisleri ile 192 dekar arazi taşkın zararlarından
korunmuştur. Devam eden 6 adet tesisten Kuzova pompaj sulama ve
Elâzığ Hamzabey içme suyu tesislerinin inşaatları devam
etmekte olup, içme suyu isale hattı ve arıtma tesisi ile Kanatlı
barajlarının yapım ihalesi yapılmış, ihale
süreçleri devam etmektedir.
Ayrıca, Keban
Barajı rezervuar ağaçlandırması ve erozyon kontrolü, 2nci
kısım proje çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca,
2013 Yatırım Programında yer alan, 1i devam eden toplam 12 adet
taşkın koruma tesisleriyle koruma sağlanması
amaçlanmaktadır. Yine, Elâzığ Kanatlı sulaması ve
kamulaştırılmasının yapım ihalesi
tamamlanmış olup çalışmaları devam etmektedir. Uluova
Sulaması Rehabilitasyon Projesi ile Gülçatı baraj projesiyle ilgili
çalışmalar devam etmekte olup genel müdürlüğe
gönderilmiştir. Bunlara ilaveten Sedeftepe, Serince, Ağın sulaması projeleri ile Hatunköy baraj
projeleriyle ilgili çalışmalar devam etmektedir.
Göl ve su
faaliyetleri kapsamında 2si inşaat aşamasında
Kapıaçmaz ve Kovancılar Tatar Göleti ile ihale aşamasında
olan Baskil Odabaşı, Baskil Akuşağı projelerinde
işe başlanmış; Alacakaya Esenlik projesi ihalesi
bitmiş; Baskil İçlikaval, Maden Durmuştepe, Kovancılar Çakırkaş
projeleri ihale aşamasında; Uluova, Gökçe, Karakoçan Bazlama,
Karakoçan Yukarıovacık ve Karakoçan Sarıcan projeleri olmak
üzere toplam 12 adet tesisin çalışmaları hızla devam
etmektedir.
Bu duygu ve
düşüncelerle Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü
çalışmalarından dolayı kutluyorum. Sayın
Bakanımıza Elâzığımıza gösterdiği ilgiden
dolayı Elâzığımız adına teşekkür ediyorum.
2014 yılı
bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, grubum
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTI
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK
PARTİ Grubu adına son konuşmacı Mustafa Akış,
Konya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA AKIŞ (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Meteoroloji Genel
Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü kurumlarının bütçeleri üzerine
söz almış bulunuyorum ancak bu kurumlarımızın
bütçelerini konuşurken havadan ve sudan da bahsetmek istemiyorum. Fakat
hava kadar, su kadar önemli olan demokrasi, özgürlükler, kişinin
kimliğini, dilini, dinini özgürce yaşayabilmesi ve kendini ifade
edebilmesi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, 3 Kasım 2002 seçimleriyle oluşan Parlamento ve
işbaşına gelen Hükûmetimiz, on bir yıllık süreç
içerisinde çok önemli reformlar gerçekleştirmiş, demokratikleşme
yolunda çok cesur adımlar atmıştır. Bugün de çözüm süreci
başlığı altında yapılan çalışmayla
Türkiyenin ayağındaki prangaların en büyüğünden, terör
sorunundan inşallah kurtulunacaktır. Kökü çok gerilerde olan bu
sorun, 80li yılların ortalarından itibaren artık bir alev
topu hâline dönüşmüştür. Kamu bürokrasisi de bu tarihten sonra
meseleye tamamen asayiş eksenli bakmaya başlamıştır.
Böylece bir semptom olan terör, hastalığın yerine ikame edilerek
sorun sadece ama sadece terörle mücadeleye indirgenmiştir. Güvenlik ve asayişe
indirgenen mücadeleyle, fiilî anlamda yurttaş ile terörist
ayrımı göz ardı edilmiştir. Olağanüstü hâl, geçici bir
tedbir olmaktan çıkmış ve yirmi dört yıl sürdürülerek kendi
başına ayrı bir hukuksal ve idari düzeni ifade etmeye
başlamıştır. Böylelikle mesele köy boşaltmalarına
kadar varacak bir ötekileştirmeye dönüşmüş ve 90lı
yıllar bu şekilde heba edilmiştir.
2002
yılına gelindiğinde ise AK PARTİ iktidarıyla birlikte
iç barışı güçlendirecek, huzurumuzu tahkim edecek adımlar
bir bir atılmaya başlanmıştır. Bugüne gelinene kadar
AK PARTİ iktidarı bir yandan millet iradesine halel gelmemesi için,
kapatılma tehditleri altında, darbe senaryoları içerisinde
vesayetle mücadele etmiş, bir yandan da hak ve özgürlükler konusunda
önemli reformlara imza atmaktan geri durmamıştır.
Türkiye
değiştikçe, şartlar iyileştikçe ve olgunlaştıkça,
dirençler ortadan kalktıkça, siyaset bir hak arama yöntemi olarak, bir
sorun çözme yöntemi olarak daha fazla güç kazandıkça yapılan
reformlar da o nispette büyüyecektir. Çözümsüzlüğün bir siyaset
tarzına dönüştüğü, siyasetin çözüm değil çözümsüzlük
arayışı içerisinde üretildiği ortamda AK PARTİ
iktidarı hak ve özgürlükler noktasında kararlılıkla yoluna
devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, aslolan hak ve özgürlük taleplerinin siyasi bir zeminde,
demokratik bir kültürle, şiddetin, silahın
dışlandığı bir ortamda siyasetin meşru
araçlarıyla dillendirilmesidir. Ancak, bugün
karşılaştığımız tablo Hükûmetin cesur
adımları karşısında muhalefetin istismar gayretidir.
Çözüm gerçekleştiğinde beslendikleri ve varlık sebepleri kaos
ortamının ortadan kalkacağından korkanlar huzur
ortamının ortaya çıkmaması için her türlü dejenerasyonu ve
dezenformasyonu yapmaktan hiç çekinmemektedirler. Hâlâ silahın gölgesinde
siyaset yapanlar, hâlâ silahın yardımıyla mazlum vatandaşa
siyasi tercih dayatanlar bir provokasyon olduğu apaçık ortada duran
ve her seçim öncesi tekrar tekrar sahnelenen Yüksekovadaki hadiseyi bile ateşe
benzin dökerek büyütme gayretinde olmuşlar, bu ve benzeri olaylardan medet
umar hâle gelmişlerdir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Kan ve gözyaşı telkin edenler bu saiklerle
siyaset yaptıkları müddetçe başarılı olamayacaklar ve
siyasi zeminlerini de kaybedeceklerdir. Artık kan ve gözyaşı
miadını doldurmuştur.
Bu ülkede
artık kamu alanını otoriterleştiren, bu alanı kendi
tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem
hâline dönüştüren bir devlet anlayışı yoktur. Artık
devletin ali menfaatlerini milletin üstünde tutan bir iktidar da yoktur.
Halkımız, özellikle de Kürt vatandaşlarımız
kendilerini kavgaya, tartışmaya, huzursuzluğa zorlayan siyasi
anlayıştan ve onun mahalle baskısından
bıkmışlardır. Vatandaşlarımız hizmet
beklemekte, müreffeh bir biçimde huzur içerisinde yaşamak
arzusundadırlar. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın
anlayışını kedine bir yol haritası olarak benimseyerek
tahriklere, kanlı provokasyonlara rağmen, kendisine yönelik
doğrudan terör eylemlerine ve tehditlerine rağmen, millî iradeye,
sandığa, demokrasiye yönelik her türlü saldırıya, her türlü
kışkırtmaya rağmen AK PARTİ değişim
iradesinden bir nebze olsun geri adım atmamıştır.
Temel hak ve
özgürlüklerin genişletildiği, ülkenin
demokratikleştirildiği, millet için büyük hizmetlerin sunulduğu
sessiz devrim cesaret ve kararlılıkla yoluna devam etmektedir.
2014 bütçesinin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bölüm
lehinde söz isteyen Mehmet Akyürek, Şanlıurfa Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKYÜREK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün görüşülmekte olan 2014 Mali Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının yedinci turunda İçişleri
Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri
Bakanlığının merkez teşkilatları ve
bağlı, ilgili kuruluşların bütçelerinin tamamı
üzerinde şahsım adına lehte söz almış bulunuyorum.
İçişleri
Bakanlığı, devlet ve toplum yaşamında çok önemli
görevler üstlenmiş temel bakanlıklardan biridir. İç güvenlik
birimlerimizin her türlü bina, araç, gereç ve diğer
ihtiyaçlarını zamanında karşılamaktadır. Seçim
bölgem olan Şanlıurfa ilimiz ve Viranşehir ilçem de bu
yatırımlardan olabildiğince yararlanmıştır.
İlçemiz hükûmet konağı, emniyet müdürlüğü hizmet
binası yatırım programına alınmış ve
projeler tamamlanarak ihale aşamasına gelmiştir. Ayrıca
ilçemize MOBESE kurularak hizmete açılmıştır. Buradan
İçişleri Bakanımız Sayın Muammer Gülere ve
değerli bürokratlarına Viranşehirli hemşehrilerim
adına minnet ve şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ülkemizin önde gelen yatırımcı
bakanlıklarından birisi de hiç şüphesiz ki Orman ve Su
İşleri Bakanlığıdır. Şanlıurfa ilimizde
orman alanları çok azdır ancak Orman ve Su İşleri Bakanlığıyla
koordineli olarak yaptığımız çalışmalar ile
Viranşehir ilçemizde 2012 yılında 35 bin, 2013 yılında
ise yaklaşık 65 bin fidan dikerek, dağıtarak ilçenin
ağaçlandırılmasına katkı sunduğumuz gibi
ilçemizin Küçükdikme köyünde 3.300 dönüm hazine arazisini Orman Genel
Müdürlüğüne devrederek orman yapılmasını sağladık
ve ekimine başlandı. (AK PARTİ sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Amacımız bu çalışmanın
örnek olmasıdır. İlimiz genelinde
yaygınlaştırılmıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bunların hepsinde senin katkın var!
MEHMET AKYÜREK (Devamla)
Değerli milletvekilleri, GAP kapsamında sulama projelerinin durumuna
değinecek olursak, ana kanalların yapımı
tamamlanmış ve Sayın Başbakanımızın da
katılımıyla açılışı
yapılmıştır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Mardin-Ceylânpınar
Ovaları Cazibe Sulaması birinci kısım ve ikinci
kısmın ihalesi yapılmıştır. Üçüncü
kısım ihalesiyse aralık ayı içinde yapılacaktır.
Bunlar tamamlandığında yaklaşık 660 bin dekar
alanı sulayacaktır. Şanlıurfa Viranşehir DSİ Şube
Müdürlüğü hizmet binası ve sosyal tesislerin ihalesi
yapılmış, inşaat süratle devam etmektedir. Viranşehir
Duali Cırcıp Deresi taşkın koruma ihalesi
yapıldı, inşaatı başladı. Ayrıyeten
Viranşehir Nohutlu göleti ve sulama ihalesi edildi, inşaatı
başladı, bu projeyle 3.700 dekar alan sulanacaktır.
Şanlıurfa Hilvan, Siverek pompaj inşaat ihalesi 2014te yapılacak,
1 milyon 580 bin dekar alan sulanacaktır. Viranşehir Pompaj Sulama
Projesi tamamlanmak üzere olup 2014te ihale edilecek, 350 bin dekar arazi
sulanacak olup bu proje tarımda enerjiye
bağımlılığı da ortadan kaldıracak, ülkemiz
ekonomisine son derece büyük katkılar olacaktır. Bu projelerin
gerçekleşmesinde katkılarından dolayı başta Sayın
Başbakanımıza, Bakanımız Veysel Eroğluya ve
değerli bürokratlarına da vatandaşlarımız adına
teşekkür ediyorum, Allah hepsinden razı olsun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, TİGEM
arazilerinde dağınık bir şekilde yaşayan
komşularımız, akrabalarımız göçer. Aynı zamanda
bütün milletvekillerimizle yüz yıllık bu şeyi Meclisten
çıkardık ve burada da tahsis edildi, araziyle, ulaşım,
eğitim, sağlık hizmetlerinden yararlanacakları modern
konutların yapımı için gerekli çalışmalar da
hızla devam etmektedir. Bu konuda bizzat mahalline gelerek sorunları
yerinde gören ve çözüm sürecini başlatan Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Faruk Çelike, ayrıca tüm bürokratlarıyla
fedakârlık gösteren, sürecin tamamlanmasını sağlayan
Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Ekere göçer aileleri
adına şükranlarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekillerim, Hükûmetimiz güzel şeylere imza atıyor. Bir örnek
vereyim: Viranşehir ilçemizde TOKİ nedir bilmezdik, 616 adet konutun
ihalesi yapıldı. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz bilmiyorsunuz, Viranşehir niye bilmesin!
MEHMET AKYÜREK
(Devamla) Küçük sanayi 400 tane iş yerinin temelini attık.
Ayrıyeten, 330 kilometre köy yollarına asfalt yaptık, yapmaya
devam ediyoruz. Sadece ilçemizde, Viranşehirde, 31 tane okul
inşaatı devam ediyor.
Kısaca,
Başbakanımızın başkanlığında
bakanlarımız, milletvekillerimiz, bürokratlarımız gece
gündüz, canla başla çalışıyor.
2014 bütçesinin ülkemize
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve BDP sıralarından alkışlar (!)]
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Akyürek.
Şimdi, söz
isteyen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkanım, müsaade eder
misiniz ben konuşayım?
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bakan.
İçişleri
Bakanı Muammer Güler
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süre yirmi beş
dakika Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarının 2012 yılı kesin hesabı ve 2014
yılı bütçe tasarısının görüşülmesi nedeniyle söz
almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, siz Değerli
Başkanı ve değerli milletvekillerimizi saygıyla
selamlıyorum.
Ayrıca,
bütçemiz üzerinde söz alan, görüş ve düşüncelerini dile getiren
siyasi parti gruplarımızın değerli temsilcilerine,
değerli milletvekili arkadaşlarıma ayrı ayrı
teşekkür ediyorum. Görüş ve düşüncelerinden istifade
edeceğimizi burada ifade etmek istiyorum.
Bakanlık
olarak görevli ve sorumlu olduğumuz alanlarda benimsediğimiz hizmet
anlayışımız son bir yılda
yaptığımız çalışmalar ve
aldığımız sonuçlar hakkında size kısaca bilgiler
vermek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız,
güvenlik hizmetlerini, bağlı kuruluşlarımız olan
Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından yürütmektedir.
Bakanlık olarak kolluk personelimizin özellikle eğitimini çok
önemsiyoruz. Emniyet personelimizin her yıl yaklaşık
yarısı hizmet içi eğitimden geçirilmektedir. Jandarma ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı da personeli için eğitim
çalışmalarını etkin bir şekilde sürdürüyor.
Güvenlik
hizmetlerinin daha etkin ve verimli olması amacıyla iç güvenlik
birimlerimizin her türlü bina, araç gereç ve diğer
ihtiyaçlarının zamanında karşılanmasına özel önem
veriyoruz. Hükûmetlerimiz zamanında emniyet ve jandarma
teşkilatımızın ve Sahil Güvenlik
Komutanlığımızın her türlü araçlarının
artırılması konusunda önemli katkılar
yapılmış bulunuyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; suç işlenmesinin önlenmesi ve
işlenen suçların faillerinin yakalanması konusunda büyük
yararlarını gördüğümüz MOBESE sistemi bütün ülkeye
yaygınlaştırılmış bulunuyor. Ekim 2013
itibarıyla 81 il merkezi ve 112 ilçemizde MOBESE kurulumu
tamamlanmış olup, 55 ilçemizde kurulum çalışmaları ve
42 ilçemizde de ihale çalışmaları devam etmektedir.
Jandarma Genel
Komutanlığınca kısa adı JEMUS olan Jandarma Entegre
Muhabere ve Bilgi Sistemi hâlen 40 ilde faaliyete geçirilmiş olup, 10 ilde
kurulum ve montaj çalışmaları, 8 ilde de ihale
hazırlık işlemleri devam ediyor.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı tarafından da 14 ilde JEMUS sisteminin
sağladığı altyapı kullanılarak, Sahil Güvenlik
Komutanlığına münhasır olmak üzere SAHMUS adını
verdiğimiz proje başlatılmıştır. Ortak
altyapı yatırımı sayesinde önemli bir tasarruf da
sağlanmış olacaktır.
Her türlü
kaçakçılık ve organize suçlarla, uyuşturucuyla, mali suçlarla,
suç gelirleriyle, göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle,
yasa dışı göçle ve siber suçlarla mücadelemiz bütün kolluk
birimlerimiz tarafından büyük bir gayretle ve kararlılıkla devam
etmektedir. Bu başarı Hükûmetimizin, Bakanlığımızın,
mülki idari amirlerimizin ve gece gündüz demeden fedakârca çalışan
kolluk birimlerimizin ortak başarısıdır. Bu vesileyle, bu
başarıda emeği geçen bütün çalışma
arkadaşlarımı yürekten kutluyorum. Bu kutsal görev uğruna
hayatlarını kaybeden aziz şehitlerimizi minnet ve rahmetle,
gazilerimizi de gene şükranla yâd ediyorum.
Trafik
kazalarındaki kayıplarımızı azaltmak amacıyla
Sayın Başkanım 2011-2020 yılları arasını
kapsayan Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planını
31 Temmuz 2012 tarihinde Başbakanlık genelgesiyle yürürlüğe
koyduk. Kazalarda meydana gelen ölümlerin azaltılması amacıyla
Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu dördüncü toplantısında 2013 ve
2014 yılları emniyet kemeri ve hız kontrol yılları
olarak kabul edilmiştir. Araç ve sürücü sayısında meydana gelen
artışlara rağmen, bölünmüş yolların hizmete girmesi ve
teknoloji destekli etkin denetimin
yaygınlaştırılmasıyla birlikte 2013
yılının ilk on ayında, 2007 yılının ilk on
ayına göre ölümlü kaza sayısında yüzde 25,1, ölüm
sayısında ise yüzde 29,3 azalma olmuştur.
Yeni yasal
düzenlemelerle ülkemiz, sürücü belgelerinin uluslararası
geçerliliğini sağlamış bulunmaktadır. Yeni tip sürücü
belgelerimizin üretilmesi ve uygulanmasına ilişkin işlemler
devam etmekte olup 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yeni ehliyetlerin verilmesi
işlemi başlatılacaktır. Alkol ve uyuşturucu etkisinde
araç kullanımından kaynaklanan trafik kazalarını önlemek
amacıyla yaptırımlar
ağırlaştırılmış bulunmaktadır. İlk
defa sürücü belgesi alanlar için aday sürücülük uygulaması
getirilmiştir. Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem
Planında yer alan hususlar ve Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulunda
alınan kararlar doğrultusunda 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun
taslağı hazırlanmış ve Başbakanlığa
sunum aşamasına gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bu kanun tasarısıyla yaya öncelikli bir düzenleme yapılacak, yaya
veya okul geçitlerinde ilk geçiş hakkını yayalara vermeyen
sürücüye cezalar artırılacaktır. Muayenesiz araçların
satışları engellenecektir. Araçlarda belirli zamanlarda ve
şartlarda kış lastiği kullanımı zorunlu hâle
getirilecektir.
Sayın
Başkan, ayrıca 6136 sayılı Silah Kanunumuzda
değişiklik yapan kanun tasarımız da İçişleri
Komisyonunda şu anda görüşülmektedir. Milletvekili
arkadaşlarımın birçoğunun da takip ettiği o
geçmiş kanunda, hatta kanuni dayanağı bulunmayan bazı
hükümleri içeren yönetmelik hükümlerindeki eksiklikler de bu suretle
tamamlanmış olacaktır. Malumunuz, bu tasarıyla
-İçişleri Komisyonundaki arkadaşlarım bu konuyu
açıklıkla biliyorlar- yivsiz silahlara ilişkin edinim
yaşı 18, yivli av tüfeklerine ilişkin edinim yaşı 21
ve tabancalara ilişkin edinim yaşı da 25 olarak
düzenlenmektedir. Alkollü veya uyuşturucu madde kullanmış
şekilde silah taşıyanların cezalandırılması
da düzenlenmektedir. Kamuoyunda maganda diye bilinen, çeşitli
toplantılarda bazı kötü olayların meydana gelmesine sebep olan
bu davranışların da önlenmesi amaçlanmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kamu yönetiminin
iyileştirilmesi, idarenin işleyişinin basitleştirilmesi,
bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılarak vatandaş
memnuniyetinin artırılması amacıyla güvenlik, özel
güvenlik, pasaport, silah ve patlayıcı maddeler ile trafik tescil
birimlerini kapsayan emniyet hizmetlerinin iyileştirilmesi
çalışması da son aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Bu
çalışma sonucunda bugün nüfus verileri esas alınarak emniyet
birimleri tarafından düzenlenen pasaportlar bundan böyle Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
düzenlenecektir. Bu sayede, pasaport hizmetlerinde görev yapan
yaklaşık 3.500 polisin emniyet ve asayiş hizmetlerinde
görevlendirilmesi sağlanmış olacaktır. Yılda
yaklaşık 2,5 milyonun üzerinde düzenlenen araç trafik belgesi
kaldırılacak, yerine araç muayene istasyonlarının
vermiş olduğu araç muayene raporu yeterli olacaktır. İkinci
el araç alım satımlarında malik dışında
başka bir husus değişmiyorsa bundan böyle
vatandaşımızın emniyet birimlerine gitmesine gerek
kalmayacak, araç tesciline ilişkin araç tescil belgesi satış
işleminin yapıldığı noterlikte düzenlenerek
vatandaşımıza verilecektir. Bu sayede emniyet birimlerine
yılda yaklaşık 4 milyon 100 bin vatandaşımız
gitmeyecek, emniyet birimlerinin bu konudaki işlemlerinde de yüzde 85
azalma olacaktır.
Vatandaşlarımız, bazı istisnai hâller
dışında, sürücü kursunu bitirdikten sonra yapılan
sınavda başarılı olması hâlinde artık sürücü
belgesini almak için kurum kurum dolaşmayacak, sürücü belgesi
basılarak adresine gönderilecektir. Bu çalışmayla, her düzeydeki
mevzuatın aşırı yorumlanmasından kaynaklı
istenilen yaklaşık -değerli arkadaşlarım,
altını çizerek belirtiyorum- 90a yakın belge artık
istenmeyecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz yıllardan beri devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne ve anayasal düzenine kasteden iç ve dış destekli
terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Diğer taraftan, uzun
yıllardır devam eden terörist faaliyetlerden bıkmış
olan halkımız çözüm süreciyle birlikte sağlanan sükûnet
ortamıyla büyük oranda rahatlamıştır. Bu mücadeleyi büyük
bir fedakârlık ve azim içerisinde sürdüren güvenlik birimlerimize bu
vesileyle bir kez daha içtenlikle teşekkür ediyorum.
Terörle mücadelenin önemli bir ayağını da
ekonomik ve sosyal tedbirler oluşturmaktadır. Bu kapsamda
Bakanlığımızca yürütülen birkaç çalışma konusunda
sizlere bilgi vermek istiyorum.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun
çerçevesinde, terörden zarar gören vatandaşlarımızın
zararları karşılanmaktadır. 9 Aralık 2013 tarihine
kadar zarar tespit komisyonlarına toplam 364.092 başvuru yapılmış
ve bu başvuruların 331.013ü de
sonuçlandırılmıştır. Zarar gören
vatandaşlarımıza bugüne kadar 3 milyar 99 milyon 684 bin Türk
lirası ödenmiştir. 2014 yılı için de 50 milyon TL ödenek
öngörülmüş bulunmaktadır.
Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi kapsamında,
2013 yılında valiliklerce teklif edilen 74 yeni projeyle önceki
yıllardan devam eden 4 proje ve 4 cari projeyle birlikte toplam 82
projenin desteklenmesi uygun görülerek 25 milyonluk bir ödenek valiliklerimize
aktarılmıştır. Proje çerçevesinde 1999 ve 2013
yılları arasında Bakanlığımız bütçesinden
KDRP kapsamındaki illere toplam 171 milyon ödenek
aktarılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlık olarak şehit ailelerimiz ve gazilerimizin her türlü sorunu
ile yakından ilgileniyoruz. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamındaki kamu görevlileri, er, erbaş, geçici köy korucuları
ve gönüllü köy korucularından terör eylemleri nedeniyle şehit
olanların yakınları ile gazilerimize, çalışamayacak
durumda olan gazilerimizin ise yakınlarına verilmiş olan kamuda
iş hakkının kapsamı, malumunuz, 6353 sayılı
Kanunla genişletilerek 2ye çıkarılmıştır.
Bugüne kadar 15.985 hak sahibi, Bakanlığımız
koordinasyonunda kamu kuruluşlarında istihdam edilmiştir. 2330
sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında
Kanun gereğince 2013 yılında 1 milyon 990 bin TL nakdî tazminat
ödemesi de yapılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yerel yönetimlerin kaynaklarının artırılması
Hükûmetimiz tarafından sürekli bir hedef olarak görülmüş ve bu konuda
çıkardığımız kanunlarla yerel yönetimlerin mali
kapasiteleri önemli oranda artırılmıştır. 6360
sayılı Kanunun getirdiği hükümler çerçevesinde, 30 Mart 2014te
yapılacak mahallî idareler seçimleri sonrasında Türkiye'de 51 il özel
idaresi, 1.394 belediye ve 18.237 köy olacaktır. 1.394 belediyenin 30u
büyükşehir belediyesi, 51i il belediyesi, 519u büyükşehir ilçe
belediyesi ve 400ü de ilçe belediyesi ve en son olarak da 394ü belde
belediyesi olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
vatandaşlarımıza yönelik temel hizmetlerden olan nüfus ve
vatandaşlık hizmetleri alanında hayata geçirilen MERNİS,
Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, Kimlik Paylaşım Sistemi,
Adres Kayıt Sistemi ve Mekânsal Adres Kayıt Sistemi uygulamaları
başarıyla yürütülmektedir. Bu önemli projelerimiz yanında devam
eden e-vatandaşlık, Dijital Arşiv ve Türkiye Cumhuriyeti Kimlik
Kartı Projesi gibi yeni projelerimiz de bulunmaktadır.
Bakanlık olarak, sivil toplum örgütlerine büyük önem
veriyor ve onları destekliyoruz. Bu kapsamda, İçişleri
Bakanlığı bütçesinden derneklerimize proje
karşılığı mali destek sağlanmaktadır. Bu
yıl 175 derneğe destek verilmiştir, 2014 yılında da
250 derneğin desteklenmesi hedeflenmektedir.
Sınır yönetimi, ülkemizin sınır ve
dolayısıyla da iç güvenliği açısından fevkalade önem
arz etmektedir. Sınırlarımızın korunmasından
sorumlu olacak yeni ve profesyonel bir sınır kolluğu
teşkilatının kurulması için çalışmalar devam
ediyor. Sınırlarda yaşanan her türlü güvenlik sorunu ve yasa
dışı geçişler iç güvenliğimizi de, dolayısıyla
Bakanlığımızı da yakından ilgilendirmektedir. Bu
nedenle, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunuyla
Bakanlığımıza verilen sınır
aydınlatmalarına ait yatırımların yapılması
görevi yanında, hazırladığımız Entegre
Sınır Güvenliği Sistemi Projesiyle en kısa sürede bütün
kara sınırlarımızda modern bir gözetleme sistemi tesis
etmeyi hedefliyoruz.
Göç ve iltica hareketleri konusunda ülkemizin
ihtiyaçlarını karşılamak, menfaatlerini korumak ve gerekli
politika ve stratejilerimizi oluşturmak üzere, malumunuz Meclisimizin de
büyük desteğiyle çıkarılan Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunuyla, Bakanlığımız da Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü gibi ayrı bir bağlı kuruluşa
kavuşmuş bulunmaktadır. Bu yıl da ilk defa bu Genel
Müdürlüğün bütçesi görüşülüyor burada.
Sayın milletvekilleri,
malumlarınızdır, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında
uzun süredir müzakereleri devam eden Türkiye-Avrupa Birliği Geri Kabul
Anlaşması 16 Aralık Pazartesi günü imzalanacaktır Avrupa
Birliğiyle. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiyenin taraf
olduğu geri kabul anlaşmalarının üçüncü ülke
vatandaşları ile vatansızlara ilişkin hükümlerini
yürütmekle görevli olacaktır. Genel Müdürlük, Türkiye-Avrupa Birliği
Geri Kabul Anlaşmasıyla ilgili olarak hazırlık
çalışmalarını da yapacak ve onay aşamasını
müteakiben, anlaşmanın uygulamaya geçiş sürecinin
dolmasıyla birlikte gerekli iş ve işlemleri de yürütmeye
başlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hükûmet konaklarının yapımı görevi de 2009
yılından itibaren Bakanlığımıza verilmiştir
malumunuz. Bu tarihten itibaren 61 hükûmet konağının
yapımı tamamlanmıştır. 2013 yılı
yatırım programında 70 hükûmet konağı yer almaktayken,
25 hükûmet konağı daha eklendi. 17 hükûmet konağı etüt
proje ödeneği aktarılarak başlatılmış olacak.
Yıl sonu itibarıyla da 22 hükûmet konağını bitirmeyi
hedefliyoruz.
Yine, 6360 sayılı Kanunla kurulan 27 yeni
ilçede ihtiyaç duyulan hükûmet konağı kiralama, mefruşat ve araç
ihtiyaçlarının teminini tamamlamış bulunuyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bakanlığımızın 2013 yılı içerisinde
yapmış olduğu ve önümüzdeki yıllarda yapacağı
çalışmaları özetle aktarmaya çalıştım.
İçişleri Bakanlığı ve bağlı
kuruluşları için 2014 yılı bütçe tasarısında
toplam 26 milyar 842 milyon 749 bin Türk lirası ödenek ayrılması
öngörülmüştür. Yüce heyetinizin tasviplerine mazhar olduğu takdirde,
Bakanlığımıza tahsis edilecek olan bu ödeneğin hizmet
gereklerine en uygun biçimde kullanılması için her türlü gayreti
göstereceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
müsaadelerinizle, bu turda, sayın milletvekillerimizin
Bakanlığımızla ilgili olarak dile getirdiği hususlara
ait bazı bilgi aktarımında da bulunmak istiyorum.
İfade edildiği gibi, Emniyet Genel
Müdürlüğü bütçesi 16 kat filan artmış değil, herhâlde bir
hesap hatası yapıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesi
2004-2014 yılları arasında 4,27 kat artmıştır,
hemen bu düzeltmeyle başlıyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) 4,27 kat mı,
yüzde 4 mü?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Hayır efendim. 4,27 kat, yani 2004te 3
milyar 870ken
Siz hesap adamısınız, teşekkür ederim.
Değerli
arkadaşlarım, Suriyeli sığınmacılar konusu burada
çok dile getirildi. Teşekkür ediyorum değerli
arkadaşlarıma, burada belki bir aydınlatıcı bilgi
vermeye de vesile oldu.
Malumunuz, 29 Nisan
2011 tarihinden itibaren, ülkelerinden kaçmaya zorlanmış olan
Suriyelilere yönelik açık kapı politikası çerçevesinde ülkemize
kabullerine izin verildi. Bu kişilere, ülkemizde kaldıkları süre
içerisinde gerekli yardımlar ve hizmetler sağlanmaktadır.
Ülkemizin uygulamış olduğu bu yaklaşım,
uluslararası hukukta geçici koruma olarak nitelendirilmektedir.
Uluslararası hukuka göre geçici koruma, ülkeye yönelik kitlesel akım
durumlarında acil uluslararası koruma ihtiyaçlarını
karşılamak için verilen istisnai bir koruma türüdür. Geçici
korumanın üç temel unsuru var değerli arkadaşlarım:
Açık sınır politikasıyla ülke topraklarına kabul, geri
göndermeme ilkesi ve gelen kişilerin temel ve acil
ihtiyaçlarının karşılanması olarak
tanımlanabilir. Kamplarda şu anda değerli arkadaşlarım,
çadır kent ve konteyner kentlerde barınan Suriyeli sayısı
205.503 şu an itibarıyla, kamp dışında barınan
Suriyeli sayısı da yaklaşık 400 bindir. Yani 600 bini aşkın
Suriyeli şu anda ülkemiz sınırları içinde geçici
sığınma statüsünde bulunmaktadır.
Bakanlığımız,
kamplarda ve kamp dışında kalan Suriyelilerin kayıt ve
biyometrik verilerini almak için merkezî veri tabanı kurmuştur. Her
ilde kayıtlar yapılmaktaydı, şimdi, artık, bu
kayıtlar merkezîleştirilmiş bulunuyor. Kamp içindeki ve
dışındakilerin kayıt ve biyometrik verilerinin
alınarak veri tabanına kaydedilmesi işlemlerine de hızla
devam edilmektedir.
Ayrıntılara
girmeyeceğim ama şu, vatandaşlığa alınma
meselesine bir açıklık getirmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı
Kanununun 11inci maddesine göre, genel usuller çerçevesinde, Suriyeli veya
bir başka yabancının Türk vatandaşlığına
alınma başvurusu yapma hakkı, kesintisiz olarak beş
yıl Türkiyede ikamet
şartına bağlıdır; genel olarak söylüyorum, istisnalar
hariç. Suriyelilerin Türk vatandaşlığını
kazanmalarıyla ilgili özel bir düzenleme yoktur, sadece 5901
sayılı Kanuna göre vatandaş olabilirler. 5901 sayılı
Türk Vatandaşlığı Kanunu kapsamına göre, bugüne kadar,
Suriye uyruklu yabancılardan Türk vatandaşlığını
kazananların sayısı 1923ten günümüze kadar 5.730dur ve bunun
büyük çoğunluğu evlenme yoluyla vatandaşlığın
kazanılması statüsünden kaynaklanmıştır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Son yılda ne kadar Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Hemen söyleyeceğim efendim.
Yani 1923ten
şimdiye kadar
Son yılla ilgili bir açıklama
yapmıştık, hemen, arkadaşlarım bana iletsinler. Yani
onu da şuradaki tablodan hemen ifade etmeye çalışayım,
2011de buradaki rakam en son 27 gibi görünüyor, bir önceki yıl 31 olarak
görünüyor. Yani, çok az sayıda. Tekrar ediyorum, 1923ten beri 5.130
olduğuna göre yani 40lı, 50li, 60lı sayıları
geçmiyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) 2012 ve 2013ü verirseniz
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) - Şimdi, burada asıl konu, ifade
edeceğimiz gibi, bu Suriyelilere Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı
verilmiş midir? Hayır, verilmemiştir.
Değerli
arkadaşlar
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Sahtesi olanlar var Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Ha, sahtesi olabilir ama bir de şöyle bir
şey var
CELAL DİNÇER
(İstanbul) Sahte kartlarla gezenler var. deniyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Hayır, hayır
Arkadaşlarımızla
şöyle bir değerlendirmede bulunduk: Bu kamplarda bulunanlara bir
tanıtma kartı veriliyor. Yani, hangi kampta kalıyor, hangi
blokta kalıyor, yanında kaç kişi var, bunların oradan
alacakları gıda maddeleri ile onlara yapılacak yardımlarla
ilgili bir tanıtma kartı var, onu..
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) TC kimlik numaralı kartlar var Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Efendim, sahtedir onlar, asla bir şey söz
konusu değil.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sahteyse onları ben çıkarmayacağım, siz
çıkaracaksınız.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) E, biz çıkaracağız tabii ama
böyle bir kimlik de bizim tarafımızdan verilmiş değildir.
Ben de bunu arz etmek durumundayım.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Adresleri dahi var.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Hemen bulalım, hemen gereğini
yapalım.
OKTAY VURAL (İzmir)
Kim yapıyor o zaman bunları efendim? Organize bir şey var o
zaman.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Organizeyse de değilse de inşallah
bakacağız, bulacağız ama ben şunu ifade ediyorum:
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından onlara verilmiş bir kimlik
belgesi söz konusu değildir çünkü vatandaş olmaları söz konusu
değildir. Böyle bir uygulamanın mevcut olmadığını
burada size açıkça ifade ediyorum.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Yani, vatandaş size güvenmiyor, bunların
vatandaşlığı konusunda Hükûmete güvenmiyor sokaktaki vatandaş.
OKTAY VURAL (İzmir)
Şüphe var yani.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Bunların hepsinin vatandaş yapılıp seçimde
oy kullandırılacağını düşünüyor vatandaş.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) O zaman ben buradan Türkiye Cumhuriyetinin
İçişleri Bakanı olarak ifade ediyorum, böyle bir kimlik belgesi
verilmemiştir.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Oy kullandırıyor musunuz, sorun bu.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, hemen söylüyorum. Şimdi, Suriyelilere oturma izni
ve vatandaşlık hakkı verilmekte midir ve en önemlisi bunlara
seçimlerde oy hakkı verilecek midir? Şimdi gelelim
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Tamam, evet.
OKTAY
VURAL(İzmir) Onu da mı söylüyorlar?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlarım,
Türk Vatandaşlığı Kanununun 11inci maddesinde
başvuru için aranan şartlar belirtilmiştir. Buna göre bir
yabancının Türk vatandaşlığını kazanabilmesi
için ikamet izniyle kesintisiz olarak beş yıl oturma şartı
vardır, bu, vatandaş olmak için. 298 sayılı Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna göre seçmen
kütüklerinin oluşturulması ve güncellenmesi görevi Yüksek Seçim
Kuruluna aittir ve Yüksek Seçim Kurulunun talebi doğrultusunda 18
yaşını bitiren Türk vatandaşları seçmen kütüğünde
olmak üzere
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Sayın Bakan, İçişleri Bakanı olarak
garanti veriyor musunuz Suriye vatandaşları oy kullanmayacaklar.
diye?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Efendim, zaten kanuna göre de kullanamazlar.
Bu benim garanti vermemi gerektiren bir şey değil. Aykut Bey, bu
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Böyle bir şey olmaz ki ya! Yani, burası
Patagonya mı arkadaşlar, böyle bir şey olur mu ya?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Çok ciddi bir kaygı var.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Efendim, bu kaygıyı gidermek için
buradan tekrar ifade ediyorum değerli milletvekilleri; efendim,
vatandaş olmayan
Sayın milletvekilim
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Yani, seçimleri şaibeli hâle getirmek için böyle
bir iddia ortaya atılıyor. Böyle bir şey olur mu ya? Muz
cumhuriyeti mi burası?
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) İddia değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) İddia değil.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Bir kendinize bakın niye
başarısız oluyoruz diye!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Burası muz cumhuriyeti mi ya? Kendi ülkenize biraz
saygı duyun arkadaşlar, burası muz cumhuriyeti değil ya!
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Görürüz muz
cumhuriyeti mi değil mi. Muz cumhuriyetinden daha kötü burası!
BAŞKAN
Sayın Bakan, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın milletvekilim
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Başarısızlıklarınıza
şimdiden bahane arıyorsunuz. Seçim yenilginize şimdiden bahane
arıyorsunuz. Seçim sonuçlarını gördünüz.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım...
Değerli arkadaşlarım
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Ünal, ölüler oy kullanıyor.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ölüler oy kullanmıyor efendim, öyle bir şey
yok.
BAŞKAN
Sayın Ünal, lütfen
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Evet, ölülere oy kullandırıyorsunuz. İspat edin o
zaman.
AYKUT ERDOĞDU
(İstanbul) Bunu garanti edin, millet rahatlasın. Niye susuyorsunuz
ki?
BAŞKAN Sayın
Bakan, siz bilginizi verin.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olmayan, ister Suriyeli ister hangi ülkenin
vatandaşı olursa olsun, Türkiye Cumhuriyetinde seçimlerde oy
kullanamaz. Bunu ben söylemiyorum, bunu kanunlar söylüyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Serindağ; en son 2013te alınan
vatandaşlık 45; 2012de 27, 2011de 31; 2010da yok, 2009da 3,
2008de de 1 olmak üzere hemen rakamı size vermiş oldum.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda herhangi bir tereddüdün olmamasını
istirham ediyorum sizlerden.
Şimdi, kamp
dışındakiler iaşe ve ibate ve diğer giderlerini kendi
imkânlarıyla karşılamaktadırlar genellikle. Ancak, bu
kişilere valilikler, sivil toplum kuruluşları, diğer
hayır kuruluşları tarafından da destek verilmektedir. Mesela
81 ildeki Suriyelilerin birinci basamak sağlık giderleri devlet
tarafından karşılanmaktadır. Malumunuz, onların
Türkiyede çalışmalarıyla ilgili de
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Rizede Suriyeli var mı Sayın Bakanım?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Efendim, her yerde Suriyeli var tabii ki ama
bunların ağırlıklı olarak
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir tek Rizede yokmuş 81 ilde, 80 ilde varmış.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Vallahi, Rizede olup
olmadığını bilmiyorum ama niçin özellikle Rizeyi sordunuz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ben merak ettiğim için sordum.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Merakınızı gidermek için bir
araştırma yapayım efendim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Peki, teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne kadar Suriyeli var Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) 200 küsur bin kamplarda, 400 bin de
dışarıda olmak üzere 600 bini aşkın Suriyeli var.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) 1,5 milyon civarında Suriyeli var
Sayın Bakan.
BAŞKAN Evet
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Sayın Başkanım, sürem
BAŞKAN Süre
bitti, istiyorsanız Sayın Bakanın süresinden
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Devamla) Hayır efendim, teşekkür ederim.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüş ve düşüncelerinize çok
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Rizeyle ilgili
bilgi de vereceğim size efendim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sağ olun, teşekkür ederim Sayın Bakanım.
BAŞKAN
Şimdi söz sırası Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğluda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süre otuz dakika
Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Orman ve Su
İşleri Bakanlığının 2014 yılı bütçe
tasarısını sunmak üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Özellikle Orman ve
Su İşleri Bakanlığı ormanların korunması,
geliştirilmesi, işletilmesi, tabiatın ve
biyoçeşitliliğin korunması, su kaynaklarının
korunması, geliştirilmesi ve meteoroloji tahminlerinin
yapılmasından sorumludur.
Ormancılık
ve çölleşmeyle mücadele ve millî parklarla alakalı olarak Orman Genel
Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğümüz ve
Doğa Koruma Millî Parklar Genel Müdürlüğü bu faaliyetleri yürütmektedir.
Su işlerinde
planlamayla alakalı faaliyetler yeni kurduğumuz Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Ancak, suyla alakalı bütün
yatırımlar, uygulamalar, tatbikatlar ise Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü tarafından icra edilmektedir. Türkiye Su Enstitüsü
ise suyla alakalı, geleceğe yönelik çalışmaların
yönlendirilmesi, küresel su meselelerinin çözümüne katkı
sağlanması gibi konularda çalışmalar yapmaktadır.
Bakanlığımız
69.165 personeli ve 12 milyar 107 milyon 977 bin TLlik 2014 yılı
bütçe teklifiyle ülkemizin en büyük yatırımcı
bakanlıklarından birisidir.
Özellikle ormanla
alakalı kısa bir bilgi arz etmek istiyorum sizlere. Ülkemizin yüz
ölçümünün yüzde 27,7si orman alanıdır. 2002 yılında bu
alan 20,8 milyon hektar iken 2012 yılında 21,7 milyon hektara
yükselmiştir. Yani, son on yılda 9 bin hektar yani 9 milyon
dekarlık bir, alanda artış olmuştur. Tabii, son on buçuk
yılda ise 3 milyar adet fidanı toprakla buluşturduk. Bir de
şunu vurgulamak istiyorum: Bütün dünyada orman varlığı,
odun serveti azalırken, ormanlar tahrip olurken Türkiyede hem alan
itibarıyla hem de odun serveti artmaktadır. Bundan da, gerçekten
teşkilatımın da bu çalışmalarından dolayı
gurur duyuyorum. Hakikaten çok fedakâr çalışıyorlar. Misal
olarak, on yıl önce Türkiyedeki odun serveti 1,2 milyar metreküp iken,
geçen yıl sonunda bu rakam 1,5 milyar metreküpe yükselmiştir. Bu da
gerçekten gurur vesilesidir. Özellikle biz zaman zaman seferberlik
yapıyoruz. Misal olarak, 2008 yılında Ağaçlandırma ve
Erozyon Kontrolü Seferberliği gerçekleştirmiştik. Bu hedefimiz
beş yılda, 2008-2012 yılı sonuna kadar 2 milyon 300 bin
hektarlık alanda ağaçlandırma ve rehabilitasyon
çalışması yapalım diye karar kılmıştık
ama arkadaşlarımız gerçekten çok çalıştı ve
hedefi aşarak 2 milyon 428 bin hektar alanda çalışmayı
tamamladı. Sadece son beş yılda 2 milyar adet fidan toprakla
buluştu.
Bir de şunu
ifade edeyim: Bu sayıları geçmişle mukayese edersek,
kısaca, 1992 ile 2002 yılları arasında, on yıllık
dönemde ortalama 75 bin hektar alanda çalışma yapılırken,
Allaha şükür, mesela 2012 yılında biz bu rakamı 500 bin
hektara çıkarttık. Bu da bizim gurur vesilemiz.
Tabii, şunu da
ifade etmek istiyorum
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğru mu bu? Değil.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ağaçlandırma ve rehabilitasyonu karıştırmadan
verin rakamları.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bütün
çalışmalarda ağaçlandırma ve rehabilitasyon, erozyon
kontrolü, hepsi birlikte ele alınmaktadır. Verdiğim rakamlar
bunu ifade etmektedir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 60 bin hektar erozyonlu arazide
ağaçlandırmanız, 60 bin hektar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
özellikle bir de şunu ifade edeyim: Orman teşkilatı
geçmişte sadece ormanlık alanlarda faaliyet gösteriyordu ama son
kanun hükmünde kararnameyle biz orman teşkilatını bütün
Türkiyede faaliyet gösterir hâle getirdik. Bu vesileyle, okul bahçeleri,
camiler, mezarlıklar, köy yolları, kara yolları, hastaneler,
sağlık ocakları, yani her tarafı ağaçlandırıyoruz.
Misal olarak, 27.393 adet okul bahçesini
ağaçlandırmışız. 9.826 adet ibadethane ve
mezarlık ağaçlandırması, 10.577 kilometre kara yolu ve köy
yolu ağaçlandırması, 1.095 adet hastane ve sağlık
ocağının bahçesi ağaçlandırılmış.
Ayrıca, biz özellikle fidan çok ürettiğimiz için bütün vatandaşlara
zaman zaman fidan dağıtıyoruz. Mesela, 2012 yılında 25
milyon civarındaki fidanı vatandaşlara ücretsiz olarak
dağıtmışız. Ayrıca, bütün belediyelere, proje
getiren her belediyeye, sivil toplum kuruşlarına ücretsiz fidan
tahsis ediyoruz. Bu yüzden fidan üretimini artırdık. Özellikle
şunu ifade edeyim: Konuşmacılar özellikle
fidanlıkların kapatıldığından bahsettiler ama
neticeye bakalım. Bakın, geçmişte yılda 75 milyon adet fidan
üretilirken biz geçen sene 470 milyon adet fidan ürettik, fark burada
işte.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 600 milyondu geçmiş dönemde yıllık üretim.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Tabii, sadece fidan
üretirken bir de biz şuna önem veriyoruz, orman köylüleri için gelir
getirici ürünlere çok büyük önem veriyoruz. Bu maksatla, odun
dışı ürünler adıyla ceviz, badem gibi birtakım
ürünleri dikerek onların gelir maksadıyla, refah seviyesini
artırma maksadıyla kullanmalarına müsaade ediyoruz. Nitekim,
2012 yılında 2.500 hektar alanda ceviz fidanı dikildi ve
aynı zamanda bir eylem planı hazırladık, 2012-2016
yılları arasında 13 bin hektar alanda 5 milyon adet cevizi
dikerek vatandaşlar ürününü alacak, onlara teslim edeceğiz. Keza,
badem eylem planı, gene 2013-2017 yılları arasında 19 bin
hektar alanda 8 milyon adet badem ağacı dikilmesi
kararlaştırıldı.
Efendim, orman
teşkilatımız gerçekten çok iyi çalışıyor. 2013
yılında 13,1 milyon metreküp endüstriyel odun üretimi, ayrıca
6,7 milyon ster yakacak odun ve 160 bin ton odun dışı orman
ürünü üretti ve bunların satışlarından 2 milyar TLden
fazla bir gelir elde etti. Özellikle, ormancılar aynı zamanda orman
köylülerine çok büyük destek veriyor. Bakın, bu maksatla, üretim
faaliyetleri kapsamında biz 2013 yılında orman köylülerine
yaklaşık 1,4 milyar TL bir katkıda bulunduk. Hâlbuki bu rakam
2002 yılında 253 milyon TL iken biz bunu yaklaşık olarak 5
misli artırmak suretiyle 1,4 milyar TLye çıkardık. Ayrıca,
bunun dışında ORKÖY destekleri var. 431 milyon TL tutarında
ferdî kredi vermişiz, tarımsal kalkınma kooperatifleriyle ise
136 projeye 20 milyon 400 bin TL kredi desteği
sağlamışız. 2013 yılı sonuna kadar 5.589 aileye
89 milyon 400 bin TL ferdî kredi desteği sağlamış
olacağız. Ayrıca, bilhassa gelir getirici ürünler
kapsamında birtakım çalışmalar yapıyoruz; defne,
adaçayı vesaire. Tıbbi ve Itri Bitkiler Merkezini kurduk.
Ayrıca, bal ormanları kuruyoruz. Bu sayede, Türkiye son on yılda
dünyada bal üretiminde 5inci sıradan 2nci sıraya yükseldi, bu da
gerçekten orman teşkilatımızın büyük
başarısı. Ayrıca, biliyorsunuz, vatandaşlarımıza
rahat nefes alacağı alanlar kuruyoruz. 127 adet şehir
ormanı, 1.534 adet mesirelik alan tesis ettik ve böylece
vatandaşlarımıza özellikle faydalı olmaya
çalışıyoruz.
Ayrıca, orman kadastrosuyla ilgili kısa bir
bilgiyi arz etmek istiyorum. Efendim, şu anda,
ormanlarımızın yüzde 90ının orman kadastrosu
tamamlandı yani 19 milyon 120 bin hektar alanda kadastro işlemleri
tamamlandı, ancak bunların tamamının tapusunu
alamadık. Şimdi, orman kadastrosuyla Tapu Kadastro birlikte
çalışıyor. Yaklaşık olarak 16 milyon 700 bin
hektarlık alanın tapusunu aldık ve bizzat ben Orman Genel
Müdürümüze teslim ettim. İnşallah, 2015 yılı sonuna kadar
bütün ormanların tapusu alınacak, böylece vatandaşla hiçbir
problemimiz olmayacak.
Orman yangınlarıyla mücadelede teşkilatımız
hakikaten destan yazıyor. Avrupada en başarılı
teşkilat yangınla mücadelede orman teşkilatımız. Bu
bakımdan onlarla gurur duyuyorum. Ayrıca, orman
yangınlarında hayatını kaybedenlere de Allahtan rahmet
niyaz ediyorum. Efendim, şu anda, bunu, kitapçıkta kıyaslamak
mümkün, sizlere dağıttığımız kitapçıkta.
Hakikaten, orman yangınlarında Avrupada en başarılı
ülkeyiz. Sadece Türkiyede değil, aynı zamanda pek çok Avrupa ülkesine
de destek veriyoruz orman yangınlarıyla mücadelede. Ayrıca, biz,
Antalyada bir orman yangınlarıyla mücadele eğitim merkezi
kurduk.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Çanakkaleden Geliboluya üç gün sonra
helikopterleriniz geliyor. Geçtiğimiz yaz hiç de öyle değildi.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bunları da
özellikle diğer ülkelerdeki orman teşkilatlarını da burada
eğitiyoruz.
Bunun
dışında, özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Orman
yangınlarında sadece ormanlara, yangına esasında müdahale
etmiyoruz, bilhassa tarla ve bahçe yangınlarına karşı da
mücadele ediyoruz. Mesela, 2013 yılında, yani bu yıl, 4.797 adet
tarım ve bahçe yangınlarına müdahale etmişiz yani bu
sayı da bizim orman yangınları sayısından çok daha
fazla. Özellikle 2013 yılında, orman yangınlarında 11 bin
orman yangın işçisi olmak üzere 19 bin personel görev aldı. 43
hava aracı bu yangınları söndürmede faaliyet gösterdi.
Ayrıca, 1.768 kara aracı kullanıldı.
Erken uyarı
sistemimiz, yangın yönetim sistemi var. Biliyorsunuz, bu sistem, 2 defa,
e-Türkiye ödülü aldı. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Çölleşme ve
erozyonla mücadele çalışmalarımız da devam ediyor. Bir
arkadaşımız şunu ifade etti: Ağaçlandırma ve
Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünü kapattınız. dedi ancak
bunu şunun için kapattık: Özellikle arazideki
çalışmaları sadece bir kurum yapsın yani şu
bardağı 10 kişi taşısa yolda kırılır.
Dolayısıyla biz, bu arazi faaliyetlerini tamamen Orman Genel
Müdürlüğüne tevdi ettik ama planlama ve çölleşmeyle ilgili, erozyonla
mücadele için Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünü
kurduk. Hakikaten, şimdi bu genel müdürlüğümüz de fevkalade bir
çalışma içinde. Şu anda, 3 tane büyük seferberliği
başlattık, 3 büyük seferberlik. Bakın, birincisi, Erozyonla
Mücadele Eylem Planı. Plan kapsamında 14 milyon dekar alanda
çalışma yapılacak. Ne zaman? 2013-2017. Arkasından,
yukarı havza sel kontrolü çalışmaları.
Değerli
milletvekillerim, Sayın Başkan; özellikle şunu vurgulamak
istiyorum: Taşkınları önlemek, sel baskınlarını
önlemek, sadece dere ıslahıyla mümkün olmuyor. Yukarı havzada
ağaçlandırma ve mera ıslahları ve özellikle birtakım
teraslama çalışmaları yapmak suretiyle taşkınları
bu sayede çok daha kolay önlemek mümkün. Dolayısıyla, biz,
Yukarı Havza Sel Kontrolü Eylem Planıyla, Bakanlığımızın
bütün birimleri, hemen hemen hepsinin katılımıyla büyük bir seferberlik
başlattık; 41 milyon dekar alanda sel ve erozyonu önleme
çalışması yapılacak, şu anda çalışmalar
başladı, doludizgin devam ediyor.
Ayrıca, bir de
barajların ve inşa ettiğimiz göletlerin kısa sürede
dolmasını önleyecek bir çalışma yaptık -yani gölet ve
barajların etrafında- Yeşil Kuşak Ağaçlandırma
Eylem Planı, bu da 2017 yılı sonuna kadar tamamlanacak.
Yaklaşık 400 tane baraj ve göletin bu şekilde yeşil
kuşakla etrafını tamamen yeşillendireceğiz.
Doğa Koruma ve
Millî Parklar Genel Müdürlüğü faaliyetlerinden çok kısa olarak
bahsetmek istiyorum efendim: Şimdi, biyolojik çeşitlilik olarak bizim
flora ve faunamız Kıta Avrupasından daha fazla, hakikaten
muazzam bir biyolojik çeşitlilik ve zenginlik var; bundan dolayı
büyük bir mutluluk duyuyoruz. Hatta, biz, bunları bir veri tabanına
toplamak için Nuhun Gemisi Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Veri
Tabanını kurduk ilk defa ve buraya şu anda 500 binden fazla veri
girişi yapıldı.
Ayrıca,
şunu da ifade etmek istiyorum: Yani, Türkiye sanki korunan alanlarda geri
kalıyormuş gibi bir izlenim ediniliyor, bu doğru değil.
Biz, biyolojik çeşitlikte ve korunan alanlarda çok büyük mesafe katettik.
Bakın, son on yılda korunan alan sayısı 2002
yılında 950 iken 2013 yılında 1.533e yükseldi. 2002
yılında korunan alanın büyüklüğü 3,4 milyon hektar iken
2013 yılında 5,6 milyon hektara yükseldi, yani yaklaşık
1,5-2 katı. Millî park sayısı 33ken 40a yükseldi. Tabiat
anıtı sayısı 102den 111e; tabiat parkı sayısı
17den 193e; ayrıca Ramsar sulak alanları da 9 taneydi -şu anda
sulak alanları koruyoruz- bunu da 9dan 14e yükselttik.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Çanakkaleyi, Sinopu niye kapattınız
Bakanım?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Merak etmeyin
Çanakkaleyle ilgili bilgi vereceğim Sayın Vekilim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sinopu niye kapattınız?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Çanakkalede
Biraz sonra size
cevap vereceğim Sayın Vekilim.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Yüzde 1i orman olmayan yerlere bölge müdürlükleri
açtınız! Müdürlüğün istediği şekilde bir adam
olamadık diye koca devleti
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Çanakkale
Destanı Tanıtım Merkezini kurduk.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Siyaseti bu kadar aşağı
düşürmenin gereği var mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şu
anda Çanakkaleyi 100üncü yıla hazırlamak maksadıyla tam
49 tane proje hazırlıyoruz,
bunlar da teker teker yapılıyor.
Ayrıca,
Sarıkamış için Kafkas Cephesi Tanıtım ve
Araştırma Merkezi kuruyoruz Sarıkamışta. Bunun da
inşaatları başlıyor.
Bunun
dışında, tabii, İstiklal Harbimizi, bu cumhuriyetin
nasıl kurulduğunu, İstiklal Harbimizin nasıl
kazanıldığını gelecek nesillere tanıtmak
maksadıyla Afyonkarahisarda 26 Ağustos Tabiat Parkı
İstiklal Tanıtım Merkezi inşaatına da
başlıyoruz.
Tabiatı
destekliyoruz, keklik üretiminden sülün üretimine kadar bu faaliyetler devam
ediyor.
Ben
biraz da su işlerinden bahsetmek istiyorum. Özellikle Türkiyeye su
açısından normalde 501 milyar metreküp yağıştan su geliyor
ama buharlaşan, yer altına sızan veya yurt dışına
giden suları dikkate alırsak kullanılabilir su
miktarımız 112 milyar metreküp.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Çiftçi sulama parasını ödeyemiyor
Sayın Bakan, ona da değinsen iyi olur.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Saygıdeğer vekillerim, şu ana kadar -yani 2013 yılı
rakamlarını veriyorum- yılda 44 milyar metreküp su
kullanıyoruz. Bunun 32 milyar metreküpü yani yüzde 73ü sulamada, 7 milyar
metreküpü yani yüzde 16sı şehirlerin içme ve kullanma suyu
ihtiyacında, 5 milyar metreküpü de yani yüzde 11i sanayi suyu
ihtiyacında kullanılıyor.
Biz,
özellikle havza korumada bütün bir nehir havzasını dikkate
alıyoruz. Artık münferit olarak planlamadan vazgeçtik, Türkiyeye ilk
defa havza esasında bir planlama yapıyoruz. Şu ana kadar da 16
havzanın planlaması tamamlandı, 9 havzanın planlaması
da inşallah bu yıl içinde bitecek.
MELDA
ONUR (İstanbul) - Planlamaya göre değiştirecek misiniz HES
projelerinizi?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın
Vekilim, ben sizi dinledim. Size de cevap vereceğim, merak etmeyin, biraz
sabırlı olun.
Özellikle
Devlet Su İşleri çalışanlarından gurur duyuyorum,
hakikaten destan yazıyorlar. Değerli vekiller, bakın bugün
Türkiyede su sıkıntısı yoksa bunu, gerçekten fedakâr, gece gündüz demeyen bu
arkadaşlarımıza borçluyuz, onlara teşekkür borçluyuz.
Marifet iltifata tabi, birazcık da takdir edin yani.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Görsek iltifat edeceğiz zaten, iltifat
edeceğiz.
MELDA ONUR
(İstanbul) Yanlıştan dönmek de marifettir Sayın Bakan, o
zaman iltifat ederiz. Yanlıştan dönmek de marifettir.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Değerli
arkadaşlar, müsaade edin, müsaade edin.
Bakın, ben
geçmişte İSKİ Genel Müdürlüğü yapmış bir
kişiyim. Üniversitede ana bilim dalı başkanıydım su
konusunda, çevre konusunda. Daha sonra, 2003 yılında DSİ Genel
Müdürü oldum.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Uygulamalara bakalım Hocam. Ders anlatmakla
olmuyor Hocam bunlar.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) DSİ Genel
Müdürü olduğum zaman sordum Yılda ne kadar tesis açıyorsunuz?,
Efendim, üç buçuk yılda geçmiş hükûmet 9 tesis açabilmiş. Ama,
şu anda biz yılda 350-400 tesis açıyoruz. Bunların
büyüklerini Başbakanımız açıyor. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bakın, bu
çerçevede, 1.763 tane tesisi halkımızın hizmetine sunduk.
Bunlardan 268 tanesi baraj; 53 tane gölet var ama şu anda 334 tane gölet
de hazır açılışa; ayrıca, 305 tane sulama tesisini
bitirdik.
Bakın, pek çok
şehrimizde su yoktu. Mersin'de, Edirnede, Sinopta, efendim, bu su yoktu.
Çankırıda, Afyonkarahisarda su yoktu.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Edirnede nasıl su yoktu Sayın Bakan ya? Edirnenin
her tarafı su.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 76 tane
yerleşim yerinin su meselesinin otuz kırk yıl
sonrasını çözdük. Bu büyük bir başarı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MELDA ONUR
(İstanbul) O sularla ithal elmaları mı
yıkayacağız Sayın Bakan?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Siz takdir etmeyin ama
yabancılar takdir ediyor, o yeter.
Ayrıca, 987
adet derenin ıslahını yaptık.
Bunun
dışında, Peki, bunları ne yapıyoruz? derseniz;
bakın, şu anda biz bunları topluca
Hatta,
Başbakanımız bunları teker teker açamıyor. 10/12/2010
tarihinde 110 tesisi açtı.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) O kadar çok ki kulübeleri bile açıyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Allah
aşkına, şimdi kulübeleri de açtığımızı
falan söyleme, onları açmıyoruz. Onları biz toptan
açıyoruz.
Netice
itibarıyla, geçen sene de 112 tane tesis açıldı. Kaç milyar TL
biliyor musunuz? 16 milyar TL. Bu kadar tesis, Deriner gibi -249 metre
yüksekliğinde- Türkiye'nin en yüksek barajının
açılışında toplu açılış çerçevesinde
yapıldı. Bu sene de -işte, sizlere de davetiye gönderdik,
teşriflerinizi beklerdik ama bütçe olduğu için gelemediniz ama
sizlere kitapçık dağıttık- 113 tesisi açtık.
Bunların toplam maliyeti 3 milyar 250 milyon TL. Efendim, bakın,
bunlardan 36 baraj, 16 içme suyu tesisi, 12 tane atık su arıtma
tesisi, 26 sulama tesisi, 22 taşkın koruma tesisi
Şimdi,
arkadaşlarımız diyor ki: Efendim, küçük binaları dahi
yazmışsınız. Öyle bir şey yok. Biz ormanın 34
tane yatırımını 1 tesis kabul ettik, 1 tesis. Sizin
zamanınızda 1 tuvaleti açmaya neredeyse kabine gidiyordu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Tuvalet açılışını siz yapıyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Bakın,
meteorolojinin kaç tane
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Büyük düşünün biraz, bırakın bu
tuvalet işlerini.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tuvalet açılışını göstereyim mi sana?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Tam 300 tane
otomatik meteoroloji tesisini ise
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, şu Afyondaki bombanın nasıl
patladığını bir anlatın. O çok önemli. Bilirkişi
olarak gerçekte nasıl olmuştu, nasıl oldu? Afyonda o şehit
aileleri bekliyor senden, bekliyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) -
Anlatırız, anlatırız, onu söylerim, gündem
dışı bir konuşmada bir sor, ona cevap vereyim.
Şimdi, bakın,
meteorolojide 300 tane tesisi 1 tesis olarak kabul etmişiz. Ne kadar? 14
milyon 571 bin, bunu 1 tesis kabul ettik. Sizin dediğiniz bu, işte
bu, farkımız bu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Kamu İhale Kanununa göre mi yaptınız
ihalesini, yoksa yandaşlara mı verdiniz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Efendim, sulama
faaliyetlerinden kısaca bahsedeyim. Sulamada hakikaten destan
yazıyoruz. Şu ana kadar DSİ 5 milyon 750 bin hektar alanda
çalışma yaptı, yüzde 68e ulaştık. Yeter mi?
Değil. İnşallah, sulamayı hızlandırıyoruz ve
2013 ve 2014 yıllarını da biz sulamada hamle yılı ilan
ettik. İnşallah çok kısa zamanda bu yaklaşık 6 milyon
hektarı 8,5 milyon hektara yükselteceğiz. Bu maksatla, bakın,
gerçekten çok büyük bir projeye imza atıyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Istranca derelerini nasıl kuruttunuz,
onlardan da bahseder misiniz? Istranca derelerini kuruttunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - 1000 Günde 1000
Gölet Projesi ve biliyorsunuz ilan ettik. Allaha şükür, şu anda 334
tanesi gölet ve sulama bitti, bir kısmı baraj ve 2014 yılı
sonuna kadar 1.000 değil, 1.071 tanesini tamamlayacağız,
yüzümüzün akıyla size sunacağız; farkımız bu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Bakan, kaç metreküpe kadar baraj, kaç metreküpe kadar
gölet?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Peki, şimdi
hidroelektrik enerjiye bakalım. HESlere karşı
çıkıyorsunuz ama bakın şunu söyleyeyim: HESler
olmasaydı bugün Türkiye elektriksiz kalacaktı. Çünkü geçmişte
maalesef HESler ihmal edilmiş. Bütün Avrupada, Finlandiyada
hidroelektrik enerji potansiyelinin yüzde 100ü kullanılmış,
bizde yüzde 18i. Dolayısıyla, yabancılar bize gülmüş.
Neticede, biz, büyük bir seferberlik başlattık.
Ben geldiğimde
2003 yılı başında 26 milyar kilovatsaat olan elektrik
üretimini şimdi, biz, 78 milyar kilovatsaate yükselttik, 3 misli fazla,
3 misli. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sizden önceki bakanlar yatmış mı Sayın Bakan?
Sizden önceki AKPli bakanlar yatmış mı?
MELDA ONUR
(İstanbul) - Kaçı yüzde 10un altında, bunun kaçı 10un
altında?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Allaha
şükürler olsun, destan yazdık.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) - Enerji Bakanıyla çelişkiye düşüyorsunuz
Bakan, alakası yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İçme suyundan
kısaca bahsedeyim. Efendim, biliyorsunuz içme suyu konusunda söyleyecek
hiçbir şeyiniz yok çünkü bütün Türkiyede ne kadar susuz yer varsa suyu
biz götürdük. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 76
şehre su götürdük. Daha önce de hükûmetler vardı. Niye götüremediler?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Gaziantepe getirmediniz, Gaziantepte
vardı daha önce.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İzmirin suyu
yoktu, İzmire bakın, Gördes Barajından, 100 kilometreden
fazla mesafeden 2 metre çapında dev isale hattıyla suyu götürüverdik.
508 milyon TL harcadık, bakın. Hükûmet, sırf İzmir için 508
milyon TL para harcadı, yarım katrilyon.
ALİ SARIBAŞ
(Çanakkale) - Yakında oksijen de satacaksınız, oksijen
satacaksınız ama orman kalmadı!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sadece İzmir
mi? Mersin, Çankırı, Çorum, Kars, efendim, Afyonkarahisar...
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Ben size fotoğraf göndereceğim, son on
yılın fotoğrafını.
HÜSEYİN
FİLİZ (Çankırı) - Afrika, Afrika... Afrikaya gidiyor.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Afrikaya da su
götürüyoruz tabii, Kıbrısa da su götürüyoruz, bunları özetle
belirtmek istiyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Aydoğanda su yokmuş Sayın Bakan, şimdi
aradılar, Ankaranın Aydoğan köyünde su yokmuş.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Merak etme
Ankaranın da suyu geliyor. Ankaranın şu anda 2035
yılına kadar suyu var ama bizim hedefimiz 2060, 2070.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) - İstanbula su götüreceğiz diye Istranca derelerini
kuruttunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bu yüzden
Gerededen 32 kilometre uzunluğunda dev bir tünelle, dünyanın en uzun
içme suyu tüneliyle suyu getiriyoruz işte. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Bakan, şu Istranca
derelerinden bahsediniz, kuruttunuz orayı, ondan da bahsedin.
MELDA ONUR
(İstanbul) - 10 megavatın altını anlatacaktınız,
10 megavat, 10.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Bardakta su var. Satın alıp da
içiyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Efendim, tamam,
bana gazlı su gelmedi, ne yapayım yani!
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Arıtılmış su içiyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
efendim, Ergeneden bahsedeyim. Şimdi, bakın, az önce Tekirdağ vekilimiz
de bahsetti Ergeneden. Şimdi, bakın, Ergenede, sanayi
arıtmasını az çok yapıyor ama orada hiçbir belediyenin ne katı
atık bertaraf tesisi ne atık su arıtma tesisi yoktu.
Dolayısıyla, Başbakanımız bir talimat verdi.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Bak, siz bilim adamısınız, ona
göre konuşun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Biz bu konuda -3,2
milyar TL-3,2 katrilyonluk bir proje hazırladık. 15 tane paket var
biliyor musunuz içinde, 15 paket. Neticede, bunlardan 12 tane arıtma
tesisini inşa ediyoruz. Hatta, Sayın Başbakanımız
geçtiğimiz pazar günü Uzunköprü İleri Biyolojik Atık Su
Arıtma Tesisini açtı, biliyor musunuz; Türkiye'nin en
hızlı biten ileri biyolojik atık su arıtma tesisi.
Arkasından da
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Uzunköprü kokuyor, siz geçin bakalım
burnunuzu tutmadan geçebilecek misiniz?
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Sayın Bakan, bu 12 tane tesis nerelerde, sayar
mısınız?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Sayın
Başkanım, yani, herhâlde
(CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Ya, bu kadar
kıskanmayın!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Siz Genel Kurula
hitap edin Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi,
efendim, ikincisi
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Başbakandan korkmayın, doğruları söyleyin
bize.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 11/12/2013
tarihinde Başbakanımız Kırklareli ve Vize atık su
arıtma tesislerinin açılışını yaptı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kaç tane?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şu anda 3
tanesi açıldı, 12 tane açılacak.
BAŞKAN
Sayın Bakan, niye cevap veriyorsunuz? Siz Genel Kurula hitap edin.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Onun
dışında, şöyle ifade edeyim: Efendim, GAP, KOP faaliyetleri
devam ediyor; Konya Ovası projeleri devam ediyor, bunun
dışında Doğu Anadolu Projesi devam ediyor. Trakyayı
da merak etmeyin, Trakya için büyük bir proje hazırladık, TRAGEP
adı, Trakya Gelişim Projesi. (AK PARTİ sıralarından
Bravo sesleri alkışlar)
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Aman, Trakyayı bize bırakın!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 10 milyar TLlik
parayla, bakın, Trakyada fırtına gibi eseceğiz. 123 adet
baraj ve gölet inşa ediyoruz, toprakların tamamını
sulayacağız, bütün dereleri ıslah edeceğiz, içme ve
kullanma suyu ihtiyacını tamamlayacağız.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Siz dereleri kuruttunuz, Istranca Deresini
kuruttunuz!
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) 12 tane ileri
biyolojik arıtma tesisini inşa edeceğiz -katı atık-
belediyelerin yapamadığı bütün her şeyi
yapacağız. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
Meteoroloji Genel Müdürlüğümüz
de gerçekten destan yazıyor. Şu ana kadar 1.174 tane otomatik meteoroloji
ölçüm istasyonu kurduk. Bunlardan havaalanlarıyla ilgili 62 adet
meteoroloji ölçüm istasyonu, şimdiye kadar olmayan 70 tane de deniz
meteoroloji ölçüm istasyonu kurduk. Ayrıca uluslararası
faaliyetlerimiz devam ediyor.
Yalnız, ben
burada -sürem de az kaldı ama- sorulara da kısa bir cevap vermek
istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bir şey olmaz, biz veririz kendi hakkımızı.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, burada
devretti hakkımızı herhâlde, değil mi Başkanım?
OKTAY VURAL
(İzmir) Devam edin siz efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Saate karşıya bak Hocam.
BAŞKAN Otuz
dakika kullanıyorsunuz Sayın Bakan.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Bakanım, karşıda var, bakın,
şuraya bakarsanız
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Şimdi, Musa
Çam Beyefendi Hükûmet İzmire ambargo uyguluyor. diye söyledi. Efendim,
en büyük yatırımlar İzmirde yapılıyor, bakın, en
büyük yatırımlar. Şu ana kadar -burada listesi var- Hükûmetimiz
İzmire son on yılda 11 milyar TLlik yatırım
yapmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakın, biz
bütün barajları bitirdik; Beydağı, Çaltıkoru,
Yortanlı, Kavaklıdere, Zeytinova, Ataköy, sulamalar, 47 dere
ıslahı, içme suyu, 44 tane gölet ve sulama yapılıyor. Çevre
yolu, bölünmüş yollar, havaalanları, limanlar, İZBAN, hepsi
bitti Allaha şükürler olsun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Siz mi yaptınız onları, sizin
Bakanlığınız mı yaptı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) İşte, biz
yaptık onları.
Efendim, bunun
dışında, Sayıştayla ilgili bir husus var. Efendim,
Sayıştayla ilgili hususu kısaca ifade etmek istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok ki raporu.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Biliyorsunuz, genel
bütçeli idareler var, özel bütçeli idareler var. Şimdi, bunlardan genel
bütçeli idarelerin herhangi bir kasası yok, bunların bütün
hesabı, bütün çekler, senet, giriş çıkış Maliye
Bakanlığı tarafından tutuluyor. Dolayısıyla,
burada Sayıştay tarafından Bakanlığımızdan
-genel bütçeli idare kapsamındaki Bakanlık- ve aynı zamanda meteorolojinin
Sayıştaydan istenilen bütün bilgileri, belgeleri verilmiştir.
Ama bizden mizan istemiş, bunu Maliye Bakanlığından
istemesi lazım, bizde herhangi bir kasa yok. Ama DSİ ve ormanın
var, onlar da hesaplarını verdiler, herhangi bir problem yok, onu da
özellikle vurgulamak istiyorum.
Bunun
dışında, özellikle, orman alanları, madencilik faaliyeti
Şu ana kadar ormanlık alanlarda, madenle ilgili 43.819 hektar alanda
izin verilmiş; bu, orman varlığımızın binde
2sine tekabül ediyor. Bunların da 43.258 hektardan 11.500 hektarı
taş ocağı.
Şimdi,
özellikle Ergeneyle ilgili söyledim
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) - Sayın Melda
Onurun HESlerle ilgili konuşması vardı. Efendim, HESlerle
ilgili biz bir inceleme yapıyoruz. Hakikaten HESler tabiata zarar
veriyorsa zaten ÇED çalışmasıyla onların izni verilmiyor.
Ama bizim verdiğimiz HESler tamamen, gerçekten
BAŞKAN
Sayın Bakan, ancak sizden sonraki konuşmacı Sayın Buldan.
Müsaade ederse Sayın Buldanın süresinden ekleyebiliriz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Yok, Sayın Başkan, vermiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, şahıs adına söz alamaz ki.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ben müsaadenizle
çok teşekkür ediyorum.
Tabii, gündemde
sorular vardı, onlara ben yazılı olarak cevap vereceğim.
Ben bütçenin
hayırlı olmasını diliyorum. Katkıda bulunan bütün
vekillerimize gönülden teşekkür ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şimdi,
şahsı adına aleyhte söz isteyen Pervin Buldan, Iğdır
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu süremden
İçişleri Bakanı istemiş olsaydı verirdim bir iki
dakika çünkü burada yaklaşık otuz dakika konuştu Sayın
Bakan ama bu otuz dakikalık süre içerisinde kamuoyunu tatmin edecek,
bizleri tatmin edecek herhangi bir açıklamada bulunmadı ne yazık
ki. Doğrusu, bu yarım saatlik konuşma süresi içerisinde en
azından bir dakikasını Yüksekovada yaşanan olaylara
ayırmasını beklerdik Sayın Bakandan.
6 Aralık günü
Hakkârinin Yüksekova ilçesinde mezar tahribatlarını protesto etmek
için yürüyüş yapmak isteyen kitleye yönelik, güvenlik güçleri
tarafından orantısız güç kullanılarak bir saldırı
gerçekleştirildi ve bu saldırıda 3 insan, 3 vatandaş
yaşamını yitirdi. Sayın İçişleri Bakanı
burada yarım saatlik konuşma süresi içerisinde bu 3 insanın
yaşamını yitirmesine dair herhangi bir açıklama, orada
yaşanan olaylarla ilgili gelişmeleri, soruşturmayı ve
Hakkâri Valisi, Yüksekova Kaymakamı, Hakkâri ve Yüksekova emniyet
müdürleri hakkında herhangi bir soruşturma açıldı mı; bunlar
görevlerinden alınacak mı; bu konuda herhangi bir açıklama ne
yazık ki yapmadı.
Sayın Bakan,
ayrıca, Gezi olaylarında yaşamını yitiren Ethem
Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah
Cömert, Ahmet Atakan arkadaşlarımızın olaylarıyla
ilgili ya da bu olaylarda sorumluluğu bulunan güvenlik güçleri
hakkında herhangi bir soruşturma başlatıldı mı; bunlar
görevlerinden alınacak mı; bunlarla ilgili bir gelişme var
mı; ne yazık ki bu konuda da kamuoyunu ve bizleri bilgilendirmedi.
Geçen gün Gezi
olaylarında tutuklanan arkadaşlarımızın aileleri
Meclisi ziyaret ettiler, bir beklentileri var. Bu insanlar hakkında
herhangi bir iddianame bile hazır değil şu anda, suçsuz
günahsız insanlar cezaevinde ve bu insanlar öğrenciler. Üniversiteye
devam eden arkadaşlarımız, çocuklarımız suçsuz
günahsız cezaevinde tutuklu bulunuyorlar. Bununla ilgili de Sayın
Bakanın, doğrusu, bugün bir açıklama yapmasını
beklerdik.
Sayın Bakan,
öyle şeyler anlattınız ki Türkiye gerçekten bir demokrasi
ülkesi, Türkiyede her şey refah ve huzur içerisinde, insanlar demokratik
tepkilerini en doğal haklarıyla yerine getiriyorlar ama Türkiyede ne
yazık ki bugün içerisinde bulunduğumuz süreç itibarıyla
olması gerekenlerden bahsetmediniz. En çok sizin Bakanlığınızı
ilgilendiren Türkiyenin refahı ve huzuru konusunda Türkiyeyi
bilgilendirmediniz. Şu anda Türkiyede bir
çatışmasızlık süreci var. Evet, Anneler
ağlamasın. diyoruz ama Yüksekovada anneler ağladı
Sayın Bakanım. Ateşkes sadece kırsalda asker ve gerilla
arasında olmamalı, ateşkes aynı zamanda şehir
merkezlerinde güvenlik güçlerinin beyinlerinde ve zihinlerinde de olmak
durumunda. Bunu içselleştirmenin, polisin ve askerin içselleştirmesinin
en fazla sizin Bakanlığınızın sorumluluğunda
olduğunu ifade etmek istiyoruz, size bunu hatırlatmak istiyoruz
Sayın Bakanım.
O yüzden, biz bugün
burada sizin yapmış olduğunuz açıklamayı yeterli ve
tatmin edici bulmadığımızı ifade ediyor, sizden bu
konularda açıklama yapmanızı bekliyor, saygılar sunuyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) - Teşekkür ederim.
Şöyle, benim
sorum, İçişleri Bakanımıza: Şimdi, Adananın
Kozan ilçesi var. Genelde ilçelerin merkezinde, illerin merkezinde hükûmet konakları
var, hükûmet. Resmî daireler genelde şehrin merkezinde olur. Bu adliyenin
kapısında ve refüj şeklinde olan yerde Ne mutlu Türk'üm
diyene. cümlesi yazılıydı. Yine, Ziraat Bankasının
önlerinde TC kimlikleri var. Emniyetin, belediyenin personelinin
birleşerek gece karanlıklarında bunu aşağı
indirmesi, yok etmesi doğru bir şey mi? Bunun yazılı
olmasında bir mahzur var mı? Sayın Bakanımız bunu bir
açıklarsa memnun oluruz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Kurt
KAZIM KURT
(Eskişehir) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
İçişleri Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakanım,
Eskişehir, son yılların en güvenli illerinden birisi. Şu
son beş yılda hiçbir toplumsal olay olmadı, hiçbir ölümlü kavga
olmadı, bir tek hariç, Ali İsmail Korkmazı polislerin döverek
öldürmesi. Ali İsmail Korkmaz davasında Eskişehirden
davanın alınması için uğraşmanın anlamı
neydi? Eskişehirin can ve mal güvenliği açısından hangi
sakıncası vardı, bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın
İçişleri Bakanı, birinci sınıf mülki idare amirlerinin
ek göstergelerini ne zaman artıracaksınız? Polislerimize
verdiğiniz sözleri ne zaman tutacaksınız? Polislerin özlük
haklarını ne zaman düzelteceksiniz? Yine, adliye teşkilatı
kapanan ilçelerde kaymakamlıklar adli sicil kaydı vereceklerdi,
düzenleme bu şekilde yapılmıştı ama bugün bazı
ilçelerde bu hizmetin verilemediğinden bahsedilmektedir. Verilemiyorsa
sebebi nedir? Hangi ilçelerde bu hizmet verilememektedir?
Sayın Orman ve
Su İşleri Bakanı, yaptığınız içme suyu
barajlarını protokolle belediyelere devrediyor, yatırım
bedellerini belediyelerden alıyorsunuz ancak 1,5 milyar dolarlık yatırımla
gerçekleştirilen Melen içme suyu barajını, protokol yapmadan
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ücretsiz olarak
kullandırdığınız doğru mudur? Belediyelere
protokol yapmadan kullandırdığınız, ücretsiz olarak
kullandırdığınız başka içme suyu tesisi var
mıdır? Varsa, bu tesisleri ücretsiz kullanan belediye
başkanları hangi siyasi partilere mensuptur?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Sarıbaş
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Orman ve Su
İşleri Bakanına sormak istiyorum: Geçen hafta, Çanakkale
Belediyesi Kaz Dağlarını havadan fotoğrafladı ve bu
fotoğraflamada Kaz Dağlarına -diğer madencileri
söylemiyorum- sadece altıncıların verdiği tahribatı bu
fotoğrafları kıyasladığımızda gördük. Kaz
Dağları çok çeşitli ormanlara sahipken, burası 3.500
çeşit endemik bitki yapısına sahipken burada ne kadar ağaç
kesilmiştir? Kaç firmaya izin verilmiştir, altın firmasına?
Kaç adet sondaj kuyusu açılmasına izin verilmiştir? Yok olan
endemik bitkilerin çeşitleri kaç tanedir ve nelerdir? Bu anlamda,
bunları sormak istiyorum.
SHP-Doğru Yol
zamanında başlayan ve en büyük barajlarımız olan
Taşoluk ve Bakacak barajlarının hâlâ, on bir yıldır
bitirilmemesine rağmen, az önce konuşmanızda ifade
ettiğiniz gibi, yaptık, ettik ve edeceğiz diyorsunuz. Bunun
gibi, özellikle Ayvacık Barajının bitmemesine rağmen
Başbakanla beraber de kurdele kesiyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Varlı, buyurun.
MUHARREM VARLI
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce Sayın
Gülere sormak istiyorum: Ankaradaki bürokrasinin konuştuğu,
bugünlerde gündeme getirdiği, bizim de kulağımıza gelen,
size sormamızı istedikleri bir soru var: Bu yeni Büyükşehir
Yasası kapsamında Oslo süreciyle bağlantılı olarak, bu
kaymakamlık ve valilik makamlarının
kaldırılacağıyla alakalı bir laf var bugünlerde. Bu
konuda sizin cevabınız ne olacaktır? Lütfen,
cevabınızı da üç ay sonra değiştirecek şekilde değil
de iyi düşünerek verirseniz memnun olurum.
İkincisi,
Sayın Eroğlu
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Varlı.
Buyurun Sayın
Demiröz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İçişleri
Bakanıma sormak istiyorum: Bursa Büyükşehir Belediyesi
Başkanı Recep Altepe imzası ile muhtarlara muhtar kimlik
kartı düzenlenmiştir. Bursa Büyükşehir Belediyesi logolu kimlik
kartında ad, soyad, ilçe, mahalle, dönem, kimlik bilgileri yer
almaktadır. Sorum şu: Kendi özgür iradesiyle aday olan, seçim
sürecinde her türlü masraflarını kendileri karşılayan ve
hiçbir yerel yönetim, kurum ya da siyasi partiden destek almadan, en demokratik
şekilde seçilmiş muhtarlarımıza Bursa Büyükşehir
Belediyesi tarafından böyle bir kimlik kartı
çıkarılmasının gerekçesi nedir? Bursa Büyükşehir
Belediyesi Başkanı imzalı bu kimlik kartı, görev ve yetkileri
4541 sayılı Kanunla belirlenmiş olan muhtarlarımıza
siyasi baskı değil midir?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın İçişleri Bakanına sormak istiyorum: Biraz
evvel beni Antalya Manavgat Ahmetler köyünden aradılar. Melda
Hanımın yaptığı konuşmayı izlemişler
ve soruyorlar köylüler: Köylerinde yapılmaya çalışılan
HESlere karşı yaptıkları protestoda özel güvenliğe
ait elemanlar tarafından köylüye üç el ateş edilmiş, bu
soruşturma yapılmış mıdır?
Yapılmış ise sorumluları kimlerdir? Bu konuda
bilgilendirirseniz, bu bilgiyi bekliyor köylüler bizden.
İkinci
açıklamam da Sayın Orman ve Su İşleri Bakanına olacak:
Bu kitapçıkta baraj yaptığınızı
Tanımladığınız
30 tane tesisten bahsediyorsunuz. Üşenmedim, oturdum, topladım ve
toplamda bunlar 782 milyon 882 bin 430 metreküplük bir su depolama alanına
sahip. Bunun ne anlama geldiğini ifade etmek istiyorum: Atatürk
Barajının ellide 1i, Keban Barajının otuz beşte
1i, Hirfanlı Barajının da yedide 1i, diğer
barajları saymayacağım dahi. Yani devin tanımı
mı değişti, yoksa siz farklı bir anlam mı
yüklüyorsunuz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
İçişleri
Bakanımıza soruyorum, dünkü Hürriyet gazetesinde bir
başlık: Boğaziçi Üniversitesi, Fener Rum Patriğini
ekümenik ilan etti. Boğaziçi Rektörünün imzasını
taşıyan, Ekümenik Patrik Bartholomeos I için düzenlenen fahri
doktora unvanı takdim törenine katılmanızı
saygılarımla rica ederim. diye bir davetiye. Bu rektörle ilgili bir
şey yapmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca,
geçtiğimiz günlerde, Erzurum ilinde İŞKURun düzenlediği
toplantıya katılan Vali Yardımcısı Ertuğrul
Egemen, bir genelgeye sığınarak İstiklal Marşı
okutmamıştır. Böyle bir genelge var mıdır?
Bürokratlarınızdaki bu İstiklal Marşı
düşmanlığı nedir? Aynı şahıs daha evvel
katıldığı bir kapalı toplantıda ayağa
kalkmayanları azarlamıştır. İnşallah, bu
başarılarından dolayı ilk kararnamede vali
yaparsınız.
Ayrıca,
Sayın Veysel Eroğluna soruyorum: Haziran ayında kaç orman
mühendisi alacaksınız?
OKTAY VURAL
(İzmir) Su ürünleri mühendisi aynı zamanda.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Işık
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Orman ve Su
İşleri Bakanıma sormak istiyorum: Sayın Bakanım, bu 113
dev eseri görünce ben size küstüm. Bütün illeri koymuşsunuz, Erzincana
bir tek 4 tane otomatik meteoroloji gözlem istasyonu
yazmışsınız. Hiç değilse, Erzincana gelip büyük
törenle Vasgirt Çayına dikmiş olduğunuz ve şu anda kuruyan
32 tane ağacın resmini koyaydınız.
İkinci sorum
da, Sayın Bakanım, Erzincanda yapılan HESler. Özellikle 42
tane HES projesi var şu anda bizim öğrendiğimiz, daha gerisi de
vardır ama
Yani bu işte bir art niyet aramıyorum ama neden
özellikle bu yapılan barajlar için -sulama göletleri olsun ya da HESlerin
olsun- özellikle Cumhuriyet Halk Partisine oy veren köyler niye seçiliyor? Ben
art niyet aramak istemiyorum ama bilinçli mi diyeceğim, bakıyorsun,
diğer tarafta da sular var, diğer tarafta da su tutulacak yerler var ama özellikle buralarda
yapılmak isteniyor. Yani bu konuda, kötü niyet aramamakla birlikte, cevap
istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Serindağ
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
İçişleri Bakanına soruyorum: Metro istasyonu, yeşil alan ve
park olması gereken, düzenleme ortaklık payı ve Atatürk Orman
Çiftliğinden belediyeye intikal eden çok değerli bir alanda mevcut
imar planlarına ilgili kurumların itirazlarına, mahkeme
kararlarına, müfettiş ve bilirkişi raporlarına rağmen
90 milyon TL harcanarak yapılan, 2013 yılında ise
yıkılan, yeri düşük bedelle yandaşlara satılan ve imar
durumu değiştirilen, bir yolsuzluk, rant ve hukuksuzluk abidesi olan,
Eskişehir yolu üzerinde bulunan demir kafes ile ilgili olarak Mülkiye
Teftiş Kurulunu görevlendirmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Son soru,
Sayın Çelebi
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın
İçişleri Bakanına sormak istiyorum: Avukat Taylan Tanaya emniyette
işkence uygulanmıştır. Görüntüler basına
yansımıştır. Görüntülerde Tanay, beş polis
tarafından zor kullanılarak yere yatırılıyor, bir
polis, Tanayın elini ters vaziyette yukarıya kaldırırken,
bir diğeri de mürekkep sürerek örneğini alıyor. Bu esnada
diğer polisler, Tanayın bacaklarını ve
sırtını tutuyor. Bu görüntüler işkence kanıtı
değil mi?
İkinci sorum:
TOMAların tankına doldurulurken belgelenen ve görüntülenen, insan
yaşamını tehdit eden corrosiva maddesi hangi ülkeden
alınmıştır? Bu ilaç, TOMAlardaki suya
katıldığında hangi etkileri göstermektedir? Bu
ilaçların vücutta kalıcı etkiler yaratacak nitelikte
olduğunu biliyor musunuz? İnsan sağlığını
tehdit ettiği açık olan bu kimyevi maddeleri kullanmaya devam etmeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Tam Seyfettin Beye gelmişti, niye bitirdiniz Sayın
Başkan?
BAŞKAN
Sayın Bakan da cevap versin, sonra tekrar vereyim süre.
Buyurun Sayın
Bakanım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum.
Biz genelde 1053
sayılı Kanun çerçevesinde bütün belediyelerle bir protokol
yapıyoruz. Ancak Melen Projesi ile ilgili protokol hazırlandı
ama şu anda Melen Projesinin baraj kısmı var. Barajın da
inşaatı tamamlanıyor, tamamlandıktan sonra yani kanun
çerçevesinde protokolü olmayan hiçbir belediyeye herhangi bir imkân
tanımıyoruz, mutlaka protokol yapılıyor.
Kaz
Dağlarıyla ilgili de şunu söyleyeyim, Sayın Vekilim, tabii
Çanakkaleyle ilgili az önce söyleyecektim ama şu anda ifade edeyim: Kaz
Dağlarında -biliyorsunuz- korunan alanı millî park olarak ilan
ettik. Millî parkta kati surette bir izne müsaade verilmiyor. Orada da
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Yüzde 10 Bakanım, yüzde 10 o.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamam, onu
özellikle belirteyim. Bunun dışında diğer alanlarda tabii,
mevzuat neyse ona göre, mevzuata uygun olarak izin veriyoruz ama mutlaka
denetliyoruz, maden alındıktan sonra orayı rehabilite ediyoruz.
Bakın, bunu söyleyeyim, unuttum: 2008 yılında bir genelge
yayımladık, maden alındıktan sonra aynen rehabilite
edilecek, ağaçlandırılacak; bunu, özellikle vurgulamak
istiyorum. Kaldı ki biz, Çanakkalede gerçekten çok büyük
yatırımlara imza attık yani bunu siz de biliyorsunuz, oradaki
Çokal Barajı, Taşoluk Barajı falan bitti hepsi. Bütün
barajları bitirdik ve en büyük yardımı -kusura bakmayın-
Çanakkaleye ayırdık.
ALİ
SARIBAŞ (Çanakkale) Sulamalara ne zaman başladınız? Yani Baraj
bitti. demeyin ya, kanallar yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim şimdi, Sayın Akarın
söylediği baraj meselesi: Efendim, gölet ve barajın tarifi çok
açıktır. 30 metre yüksekliğe kadar olanlara biz gölet diyoruz,
30 metreden yükseklere ise baraj diyoruz; bu, buna göre tarif
edilmiştir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hepsine baraj demişsiniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kusura bakmayın, ona bakarsanız
Türkiye'nin en yüksek barajını biz inşa ettik. İşte
Deriner 249 metre, Ermenek Barajı
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Siz, tamamlıyorsunuz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne zaman başlamıştı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yeni bitirdik 12/12/2012 tarihinde. Daha önce
Ermenek Barajını bitirdik, dünyanın sayılı
barajı, 218 metre yükseklikte.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Siz tamamlıyorsunuz Sayın Bakan, tamamlıyorsunuz.
Siz hayal edemezsiniz, tamamlıyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın, insaf edin, bitirdiğimiz
barajları
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Dev mi Sayın Bakan, dev mi?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne zaman başlamıştı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Hangisi ne zaman başladı?
Derinerin başlaması önemli değil, 2003 yılında
Derinerde daha temel bile atılmıştı.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hakkı bari teslim edin Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bunlara
lütfen, bir bakın. Ermenek Barajında, bir bakarsanız sayın
vekilim, temel bile başlamamıştı. Bunun
dışında
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Marmarayla ilgili hakkı da teslim etmiyorsunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim,
özellikle Erzincan vekilimizin bahsettiği
Buna hakikaten fevkalâde
üzüldüm.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Ben de üzüldüm.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Su neredeyse
biz oraya baraj yapıyoruz, etüt yapılıyor. Bizim herhangi bir
şekilde hangi köyün CHPli, hangi köyün diğer partili olduğunu
bilmemiz mümkün değil. (CHP sıralarından gürültüler) Kaldı
ki biliyorsunuz, biz Erzincana da daha yakında
Bu kitapta yoksa
biliyorsunuz, Turnaçayırı Barajının temelini attık,
çok hızlı şekilde inşa edeceğiz. Ayrıca, Vasgirt
Deresini tamamlıyoruz. Bunu da özetle vurgulamak istiyorum.
Bir de az önce bir
husus vardı, Sayın Seyfettin Beyin bahsettiği hususa ben burada
açıklık getirmek istiyorum.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Benim soruma cevap vermediniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Efendim, bir
sayman tarafından 6,5 milyon TLlik bir sahtekârlık yapılmış.
Ama, sahtekârlık şöyle: Arkadaşlarımız, maaş
mutemedinin bankaya yatırması gereken parayı
imzalamışlar; normal ama o, renkli fotokopide maaşların
toplam miktarını değiştirmek suretiyle paranın bir
kısmını peyderpey maalesef kendi hesabına
aktarmış. Bu sahtekârlığı biz belirledik, tamam
mı?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İhmal var mı, yok mu; yedi sene sürdü?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bir dakika,
bir dakika. İhmal yok, hatta bu konuda hiçbir ihmal yok. Bunu zaten
arkadaşlarımız yakaladı ve neticede şu anda da kendisi
hapiste. Yani netice itibarıyla yolsuzluk yapanı, sahtekârlık
yapanı biz hapse atarız; netice budur.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Para nerede para? Nerede para?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Parası
işte alınıyor, bir kısmı geri alındı.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İhmali bırak, zimmet olur o zaman, parayı
alamadıysa.
BAŞKAN Evet,
Sayın Bakanım, diğer sorulara cevap verelim lütfen.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Orman mühendisi alacak mıydınız Sayın
Bakanım, söylemediniz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Önümüzdeki
haziranda alacağız tabii.
MELDA ONUR
(İstanbul) Sayın Bakan, bana da cevap verseydiniz keşke ya.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; efendim, polisimizin özlük haklarıyla ilgili,
değerli milletvekillerimizin konuşmalarında da dile getirdikleri
konular oldu. Özellikle şunu ifade edeyim: Bizim Hükûmet dönemimizde kamu
çalışanlarının enflasyonun gerisinde
bırakılmayacak bir ücret sistemini
uyguladığımızı biliyorsunuz ancak şurada
şahsi görüşümü de katarak ifade ediyorum, en stresli, en zor
Gerçekten
ücretlerinde en çok iyileştirme yapılması gereken kolluk
görevlileridir ve polis de bunların başında gelmektedir. Bununla
ilgili olarak gerçekten de bu son on bir yıllık dönemde polis
teşkilatıyla ilgili birçok mali ve sosyal hak düzeltmeleri
yapılmış bulunmaktadır. Sayın
Başbakanımızın da sözü var, bizim de sözümüz vardır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Vatandaşı dövmüş, ikramiye verirsiniz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Onlar demokrasiye katkı sağlıyor, tabii,
maaşlarını artırın!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Müsaade buyurun efendim, müsaade buyurun.
Üç konuda
arkadaşlarımızın özel sıkıntısı
olduğunu biliyorum. Bunların bir tanesi ek gösterge konusudur, bir
tanesi fazla mesai konusudur, bir diğeri de emekliliklerinde maaş
düşüklüklerini düzenleyen kanundur; onları çözeceğiz.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Evet, bunu çözün, çözün, konuşmayın. Konuşmayın,
çözün!
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Yalnız, ben şimdi şahsi
görüşümü burada ifade ediyorum, müsaade buyurursanız.
OKTAY VURAL
(İzmir) Olmaz efendim, Hükûmet adına oturuyor.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Peki, şahsi görüşümü söylemiyorum.
Komisyonda
söylediğim bir konu vardı: Polislerle ilgili bir konuyu
getirdiğimiz zaman hemen diğer meslek gruplarıyla ilgili
diğer konular getirilerek bu konuda işte herkes Genel düzenleme yapılsın.
diye de
Maliye Bakanlığımız Büyük bir mali yük
getiriyor. diye maalesef bu konu biraz geride kalıyor ama
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, önergeyi getirin, biz hazırız.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Polislerimizle ilgili sizlerin de aktif
ayrımcılık yapmanız konusundaki desteklerinizi
beklediğimi buradan ifade etmek istiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Biz hazırız.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Evet, hazırız.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Tamam, peki.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Biz de veririz, biz de veririz
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) İnşallah.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Sayın Varlı, bu Büyükşehir
Yasasıyla ilgili olarak, malumunuz, 6360 sayılı Kanundan sonra
gerek valiliklerin yatırım izleme ve değerlendirme merkezleriyle
gerek kaymakamlıkların, artık köylerin mahalleye
dönüşmesiyle ilgili olarak, belli görevlerinin, bir kısmı
başka alanlara kaydırıldı, bir kısmı kalktı
ama buradaki itirazlar, Anayasa Mahkemesi tarafından da reddedildi. Ancak
valilik ve kaymakamlıkların kaldırılacağı
konusundaki görüşünüz
Zaten öyle bir şey söz konusu değil,
Hükûmet olarak da böyle bir görüşümüz yok, üç ay sonra da
değiştirilecek bir konu değil ama oradaki üç aylık
konuyu, ben, doğrusu, anlayamadığımı da ifade etmek
isterim.
Şimdi,
Sayın Erdoğan, birinci sınıf mülki idare amirleriyle ilgili
ek gösterge konusunda, 5800e getirilmesi konusunda Hükûmetimiz döneminde bir
iyileştirme yapıldı ancak bunun ben de- birinci
sınıfa ayrılmış mülki idare amirleri için 6400e
getirilmesi konusunda Bakanlık olarak bir çalışma
yapıyoruz. İnşallah
OKTAY VURAL
(İzmir) O zaman polislerinkini de yapın efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Polisleri zaten biraz önce söyledim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onu da yapıyoruz. deyin bari.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) İnşallah efendim.
Sayın
Başbakanımızın bu konuda sözü var, Bakanlık olarak
bizim de sözümüz var. Bu konuda, efendim, tekrar ediyorum, gerçekten de polis
teşkilatımızla ilgili
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) - Seçimden önce mi, seçimden sonra mı Sayın Bakan?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, bizim soruya gelin, tamam, Sayın
Bakanım, o anlaşıldı, benim soruya gelin.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) - Bizim sorulara cevap verin Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Şimdi, sizin sorulara geleceğim.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Erzurum Vali Yardımcısına ne
yapacaksınız Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Erzurum Vali Yardımcısını
vali yapmayacağız efendim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Adana Valisini ne yapacaksınız?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Biraz önce vali yapacak mısınız
diye sordunuz? Vali yapmayacağız ama
OKTAY VURAL
(İzmir) - Adana Valisini kavas olarak görevlendirecek misiniz efendim?
Başbakan, Adana Valisini kavas olarak görevlendirmeyi düşünüyor mu?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Şimdi sözlü soruya mı dönüştü?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, demir kafese gelin
artık, demir kafese.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Sözlü soruya dönüştü herhâlde efendim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Öldürülen gençlerimizin failleri ne oldu, gençlerimizin failleri?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Bir dakika, Sayın Serindağın
sorusuna cevap vereceğim, onu
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Süresi doldu.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Şimdi, Sayın Serindağ, bu sizin
sorunuzla ilgili, Bakanlığımızca araştırma ve ön
inceleme yapılmış, mülkiye başmüfettişleri
tarafından yapılan araştırma sonucunda, EGO Genel
Müdürlüğü yetkilileri hakkında düzenlenen tevdi raporu, genel
hükümlere göre işlem yapılmak üzere, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına tevdi edilmiştir. Ayrıca,
mülkiye başmüfettişleri tarafından yapılan ön inceleme
raporunda, düzenlenen önce inceleme raporuna istinaden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin)
Bakanlığımızca Ankara
Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ve İmar ve
Şehircilik Dairesi Başkanı Ömer Faruk Erciyes hakkında
verilen karar üzerine Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca işlemden kaldırma
kararı verilmiştir. Bu konudaki idari yargıyla ilgili
işlemler açıktır.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yeni bir durum var, imar planı yeni
değişti Sayın Bakan. O, eski; imar planı yeni
değişti, satış yeni oldu.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Kozan Hükûmet Konağı önündeki Atatürk
Anıtında Türk milleti ilelebet payidar kalacaktır. sözü,
tadilat ve yenileme nedeniyle geçici olarak kaldırılmış,
işin bitiminde tekrar kitabeye yazılmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Şu köylülerle ilgili bir soru sordum Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Ona da geliyorum.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, Manavgattaki konuyla ilgili elbette özel
güvenlik görevlilerinin zor kullanma yetkisi, onlarla ilgili kanunda ve yönetmelikte
çok şartlı olarak düzenlenmiştir.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Benim bir sorum vardı Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) Ancak, orada bir adli işlem olarak
güvenlik güçlerimiz bu konuyu incelemektedirler. Orada zabıtaya mukavemet
suçu da işlenmiştir. Şunu söylemek istiyorum: Oradaki konu,
lisansı alınmış, ÇED raporu alınmış bir
konuda, illa işi yaptırmayacak şeklindeki bir direnme de kanuna
uymamaktadır. Eğer orada ÇED raporu veya lisans, kanuna
aykırıysa, bu konuda idari yargı
yollarına da başvurarak bunun düzeltilmesi vardır ama
Ben zorla, dayatmayla, şiddet kullanarak bunu
yaptırmayacağım. şeklindeki bir davranış da
tasarruf hakkının kullanılmasına engeldir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Öyle bir şey yok Sayın Bakan, köylüler kendi haklarını
arıyorlar.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Buyurun efendim, yargı yolları
açıktır. Gerekli
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Kurşun sıkanı ne yaptınız, onu soruyoruz
Sayın Bakan.
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Tamam mı
Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Diğer sorulara da müsaade ederseniz
yazılı olarak cevap vereyim.
Sayın Demiröz,
belediyenin böyle bir yetkisi yok ama hangi yetkiyle bunu düzenlediler, belki
muhtar dernekleri verebiliyor, mahalle muhtarlarına mı vermiştir,
konuyu inceleteceğim.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Hayır, köy muhtarlarına verilmiş
Sayın Bakan, bunu belirteyim.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, sorunuz vardı, sonra Sayın Su
İşleri Bakanımız cevap verecek.
Buyurun.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum.
Ben, önce
İçişleri Bakanına soracağım. Adana Valisi
Artık
İnternette, twitlerde, basında Adana olarak meşhur olduk yani
bununla ilgili otuz kırk tane soru önergesi verdik. Bir tane mülkiye
müfettişi görevlendirdiniz mi bu Adana Valisiyle ilgili? Gönderiyoruz,
valiyle ilgili iddiada bulunuyoruz, cevap şu: Valiliğin
görevlendirmesi sonucundaki şeyi belirtiyorsunuz.
Diğer sorum da
Sayın Bakana. Sayın Bakana tabii, bu konuyu ikide bir getiriyoruz
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Yılmaz.
Buyurun Sayın
Çelebi, siz de sorun, Sayın Bakan cevaplayacak.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Başkanım, zaman
kısıtlılığı nedeniyle bu
sorularımızın yanıtını yeterince alamıyoruz.
Ricamız, aracılığınızla hani Yazılı
vereceğiz. diyorlar ya, gerçekten bu yazılı
yanıtlarını en kısa zamanda vermelerini istiyoruz. Soru
soruyoruz ve açıkta kalıyor, onu özellikle rica ediyorum
aracılığınızla. Bunu Sayın Bakanlardan rica
ediyoruz efendim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Onar dakika artıralım soruları.
BAŞKAN Evet,
Sayın Bakanlar tamam mı cevaplar efendim?
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Yazılı olarak cevap vereceğimi
ifade ettim efendim.
BAŞKAN - Konu
anlaşılmıştır.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) - Ama verin efendim.
İÇİŞLERİ
BAKANI MUAMMER GÜLER (Mardin) - Evet vereceğiz, vermezsek burada tekrar
söz alma hakkınız var efendim.
BAŞKAN
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi,
sırasıyla, yedinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, Sayın Bakan
soruya eksik yanıt verdi. Yanıltıcı bilgi var burada, izin
verirseniz düzeltmek istiyorum.
Şimdi, Sayın
Bakanın söylediği husus, Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının takipsizlik kararı o
yıkımdan önce, ondan sonra yeni bir durum oluşmuştur. O
nedenle konunun yeniden incelenmesi gerekmektedir Sayın Başkan.
II.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hayhay,
yoklama talebi var, yerine getireceğim.
Sayın Hamzaçebi,
Sayın Serindağ, Sayın Akar, Sayın Çelebi, Sayın
Eryılmaz, Sayın Aksünger, Sayın Demiröz, Sayın Kurt, Sayın
Sarı, Sayın Susam, Sayın Dinçer, Sayın Özkan, Sayın
Kaptan, Sayın Toptaş, Sayın Yıldız, Sayın Öz,
Sayın Küçük, Sayın Aygün, Sayın Özgümüş, Sayın Gök.
İki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı.)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI (Devam)
1) İçişleri
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) İçişleri
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Jandarma Genel
Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI (Devam)
1) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
D) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
E) ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI
(Devam)
1) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman ve Su İşleri Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
F) ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Orman Genel Müdürlüğü
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Orman Genel Müdürlüğü
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ğ) METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
H) TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türkiye Su Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Su Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümlerini
okutuyorum:
İçişleri
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10) İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
1)
İçişleri Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 3.498.585.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 118.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 2.220.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 50.000.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
GENEL
TOPLAM 3.550.923.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir
İçişleri
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) İçişleri
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.541.580.287,00
Bütçe Gideri 3.493.714.973,88
Ödenek Üstü Gider 38.002,61
İptal Edilen Ödenek 47.903.315,73
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçişleri
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.82) EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Emniyet
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 347.858.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 15.569.258.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 4.893.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 635.003.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 16.557.013.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir
Emniyet Genel Müdürlüğü
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Emniyet Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 13.336.809.790,85
Bütçe Gideri 13.125.872.116,67
Ödenek Üstü Gider 78.832.956,32
İptal Edilen Ödenek 274.325.031,65
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 267.569.647,47
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.81) JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI
1)
Jandarma Genel Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 6.151.841.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 4.700.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.156.691.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Jandarma Genel
Komutanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Jandarma Genel
Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 5.476.292.342,33
Bütçe Gideri 5.187.974.391,13
İptal Edilen Ödenek 287.785.569,30
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 285.211.454,03
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.83) SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
1) Sahil
Güvenlik Komutanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 452.488.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 452.488.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 408.936.897,58
Bütçe Gideri 334.897.734,74
İptal Edilen Ödenek 73.953.574,84
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 48.388.891,72
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sahil Güvenlik
Komutanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
10.85) GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 125.634.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 125.634.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
33) ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI
1) Orman
ve Su İşleri Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 10.473.077.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 964.500
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.849.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 265.091.400
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma Hizmetleri 204.568.600
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 10.945.551.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Orman ve Su İşleri
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Orman ve Su
İşleri Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel
toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.641.874.350,00
Bütçe Gideri 9.289.699.291,56
Ödenek Üstü Gider 656.648,32
İptal Edilen Ödenek 352.831.706,76
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman ve Su işleri
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
40.17)
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Orman Genel Müdürlüğü
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 10.566.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 294.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 2.028.157.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.039.017.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 385.030.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.358.017.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 294.960.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 10.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 2.038.017.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Orman Genel Müdürlüğü
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.069.379.789,86
Bütçe Gideri 1.818.587.087,44
İptal Edilen Ödenek 250.606.524,75
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 186.177,67
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 1.861.299.000,00
Net Tahsilat 1.795.999.858,28
Ret ve İadeler (-) 2.827.405,50
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.57)
DEVLET SU İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 43.688.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 755.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 27.355.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 8.451.268.500
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Çevre Koruma Hizmetleri 50.033.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 770.241.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 608.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 9.343.949.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 111.250.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 9.063.949.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 155.250.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 13.500.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 9.343.949.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 8.281.596.563,85
Bütçe Gideri 8.088.208.694,73
İptal Edilen Ödenek 189.365.502,12
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 79.223.295,60
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 7.980.416.000,00
Net Tahsilat 8.436.130.891,05
Ret ve İadeler (-) 1.594.687,11
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
33.75)
METEOROLOJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 198.300.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 2.750.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 226.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 201.276.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2014 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2012 yılı kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Meteoroloji Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
(BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 183.830.189,84
Bütçe Gideri 166.819.069,80
İptal Edilen Ödenek 17.011.120,04
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 14.433.913,24
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsü 2014
yılı merkezî bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.58)
TÜRKİYE SU ENSTİTÜSÜ
1) Türkiye Su Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 34.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 4.557.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 4.591.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 150.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 4.441.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.591.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsü 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsü 2012
yılı kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye Su Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 3.610.000,00
Bütçe Gideri 633.664,46
İptal Edilen Ödenek 2.976.335,54
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Net Tahsilat 1.343.326,96
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Su Enstitüsü 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
böylece İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Komutanlığı, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve
Türkiye Su Enstitüsünün 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleriyle 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesapları, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğünün 2014 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul
edilmiştir.
Hayırlı
olmalarını temenni ediyorum.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Hamzaçebi.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebinin, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun 506
sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının yedinci tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(İstanbul) Sayın Başkan, Sayın Orman ve Su
İşleri Bakanımız icraatlarını anlatırken
Deriner Barajını da kendi hükûmetlerinin
yaptığını ifade etti.
Elbette Adalet ve Kalkınma
Partisi hükûmetlerinin Deriner Barajı inşaatında çok büyük hizmetleri
olabilir ama bu barajın temeli 1998 yılında
atılmıştır. Dönemin Başbakanı Sayın Mesut
Yılmaz, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demireldir.
Onların katıldığı törene yine dönemin Azerbaycan
Devlet Başkanı Haydar Aliyev ve Gürcistan Devlet Başkanı
Şevardnadze de katılmıştır. Böylesi bir ulusal
birlikteliği yansıtan bir törenle temeli atılan bir baraj
inşaatını Sayın Bakanın sadece kendi hükûmetine mal
etmesini doğrusu son derece yadırgadım.
Ben bu barajın temelini
atan saydığım isimlere, Sayın Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirele, Sayın Başbakan Mesut Yılmaza buradan
şükranlarımızı, teşekkürlerimizi sunuyorum efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum Sayın Hamzaçebi.
Sayın milletvekilleri,
böylece yedinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.48
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.04
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
İsmail KAŞDEMİR (Çanakkale), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
I) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KALKINMA BAKANLIĞI
1) Kalkınma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
L) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
N) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükûmet? Yerinde.
Şimdi,
sekizinci tur görüşmelere başlayacağız.
Ekonomi
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye
İstatistik Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçe
ve kesin hesapları yer almaktadır.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Sayın
milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle ilgili olarak soru sormak isteyen
sayın milletvekilleri sisteme girebilirler.
Sekizinci turda
grupları adına ve şahısları adına söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum.
AK PARTİ Grubu
adına: Cengiz Yavilioğlu, Erzurum Milletvekili; Hüseyin Üzülmez,
Konya Milletvekili; Mehmet Ali Okur, Kocaeli Milletvekili; İlknur Denizli,
İzmir Milletvekili; Vural Kavuncu, Kütahya Milletvekili; Yunus
Kılıç, Kars Milletvekili; Temel Coşkun , Yalova Milletvekili; Sıtkı Güvenç, Kahramanmaraş
Milletvekili; Abdurrahim Akdağ, Mardin Milletvekili; Yahya Akman,
Şanlıurfa Milletvekili; Mustafa Bilici, Van Milletvekili; Gülay
Samancı, Konya Milletvekili; Mehmet Geldi, Giresun Milletvekili.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Müslim Sarı, İstanbul Milletvekili; Ümit
Özgümüş, Adana Milletvekili; Tufan
Köse, Çorum Milletvekili; Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili; Ensar Öğüt, Ardahan
Milletvekili; Doğan Şafak, Niğde Milletvekili; Selahattin
Karaahmetoğlu, Giresun Milletvekili.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına: Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili; Emin
Çınar, Kastamonu Milletvekili;
Mehmet Günal, Antalya Milletvekili; Adnan Şefik Çirkin, Hatay Milletvekili.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına: Altan Tan, Diyarbakır Milletvekili;
Bengi Yıldız, Batman Milletvekili; İbrahim Binici,
Şanlıurfa Milletvekili.
Şahısları
adına: Lehinde söz isteyen, Abdulkerim Gök, Şanlıurfa
Milletvekili; aleyhinde söz isteyen, Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili.
Şimdi, AK
PARTİ Grubu adına Cengiz Yavilioğlu.
Süreniz beş
dakikadır efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ekonomi Bakanlığı üzerinde
konuşma yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet
tarihinde, her hükûmetin halkın hafızasındaki yeri aynı
değildir. Mesela, bazı hükümetler tarımda, sanayide,
sağlıkta elde ettiği başarılarla anılırlar,
bazıları da benzin, yağ, ekmek gibi kuyruklarla,
bazıları IMFden aldığı borçlarla, bazıları
vesayeti normalleştirmeyle, bazıları ev ve anahtar
dağıtmakla, bazıları koalisyon krizleriyle,
bazıları batan bankalar, yüksek faizler, kapanan işletmelerle
hatırlanmaktadır. AK PARTİ hükûmetleri ise yaşanan bütün
zorluklara rağmen, hizmet, başarı ve özellikle istikrar ve
normalleşmeyle anılacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye istikrarsız ve anormal dönemlerden çok çekti.
Eğer bu ülkede, 1970-2002 arasında, otuz üç yıllık dönemde
20den fazla hükûmet görev yapmışsa, 1960tan itibaren onlarca siyasi
parti kapatılmış ve insanların gelecek beklentileri
karartılmışsa, ülkede yaşanan her sorunda çözüm Meclis
dışında başka yerlerde aranmışsa, sermaye
yeşil, beyaz ve bilmem hangi renklere ayrılmışsa, ülke
terör nedeniyle on yıllardır on binlerce insanını ve bir
çalışmaya göre 1,150 trilyon TL gibi devasa bir
kaynağını heba etmişse buradan tabii ki kalkınma
bekleyemezsiniz.
Değerli
milletvekilleri, Geçmişte ekonomik gelişme neden
sağlanamadı? sorusunun cevabı işte buralarda
yatmaktadır. Tarihin bu evresinde yaptığımız iş
bu safraları atmaktır. Biz biliyoruz ki gerçek anlamda kalkınma,
hem sermaye ve teknoloji ile hem de demokratikleşme, sosyal ve zihinsel
ilerlemeyle ve her alanda kendine güven ve kültürel bir kimlikle olur. Yani,
kalkınma, geçmişteki gibi yabancı veya ülkesine
yabancılaşmış teknisyenlerin ya da sıradan insanlarla
ilişiğini yitirmiş yerli bir seçkinler topluluğunun
yapacağı bir iş değildir. Kalkınma için halkın
hükûmete güven duyması gerekir. Ekonomik bütün göstergelerin altüst
olduğu 2001 yılında halkın hükûmete güveni sadece yüzde
22,8ti, bu oran 2012 yılında yüzde 60ın üzerine yükseldi.
Sadece bu oran bile AK PARTİ hükûmetlerinin neden başarılı
olduğunu göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, bizler, AK PARTİ hükûmetleri olarak, enflasyon, faiz ve bütçe
dengesinde mutlak iyileşmeler sağladık. İşsizlik
hususunda ise nispi iyileşmeler oluşturuldu. Cari dengeyi bozan
unsurlardan enerji ve tasarruflar konusunda çözümler geliştiriyoruz.
Bizim bütün
çabamız, on yıllık süreçte elde edilen ilerlemeyi, orta gelir
düzeyi gibi bir aşamadan artık, yüksek gelir düzeyine
taşımak yani orta gelir tuzağına yakalanmamaktır.
Türkiye 1955 yılında düşük orta gelir seviyesinde iken bizim
dönemimizde, 2005 yılında ancak yüksek orta gelir düzeyine
ulaşabilmiştir. Yani, yaklaşık elli yıl düşük
orta gelir düzeyinde kalmıştır Türkiye. Amacımız,
yüksek orta gelir düzeyinden yüksek gelir düzeyine olabilecek en kısa
zamanda çıkabilmektir. Bütün çalışmalarımız bunu
sağlamak içindir. Biz, gelişmenin en ciddi ve en önemli
aşamasında olduğumuzu ve neler yapmamız gerektiğini
iyi biliyoruz ve çalışıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, 1970lerde ülkemizin tarımsal ürünlerde, 1980 ve
1990larda ise daha çok tekstil ve hazır giyimde ihracat
ağırlığı vardı ama artık, günümüzde ihracat
payları önemli artış gösteren ürün grupları makine,
otomotiv ve elektroniktir. AR-GE için ayrılan kaynaklardaki
artış, teşvik sistemi ve teknokentler, bu alandaki
kararlılığımızı göstermektedir.
Çalışmaya
devam edeceğiz. Kalkınmanın ancak bütün toplum
katmanlarıyla beraber gerçekleştirilebileceğini iyi biliyoruz.
Bunun mayasının istikrar ve güven ortamı olduğunu AK
PARTİ hükûmetleri döneminde halkımız gördü ve onayladı. Bu
nedenle, bizlere desteğini artırarak devam ettiriyor. İstikrar
ve güvene destek veren halkımıza teşekkür ediyorum.
2014 yılı
bütçemizin hayırlı olmasını diliyor ve yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına ikinci konuşmacı Hüseyin Üzülmez, Konya Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HÜSEYİN ÜZÜLMEZ (Konya) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Ekonomi Bakanlığının 2014 bütçesi üzerine
AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın
başında, her yıl bugünlerde düzenlenen, vuslatının
740ncı yılında Hazreti Mevlânâyı rahmetle
huzurlarınızda yâd etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede son on bir yılda ekonomi adına pek çok
rekorlar kırılmış, ekonomik ve siyasi alanda önemli
reformlar yapılmıştır. Bunların neticesinde, Türkiye
uluslararası düzeyde önemli başarılar elde etmiştir. Son
beş altı yıldır küresel ekonomide ve ticarette yaşanan
olumsuzlukların hâlen devam ediyor olması, IMF ve OECDnin dünya
ekonomisi için 2013 yılında büyümeyi daha da aşağı
çekmesine rağmen, Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte beklentilerin üzerinde
yüzde 4,4 oranında büyüme kaydetmiştir. Bu büyüme oranıyla
beraber, 16 çeyrektir büyümesini kesintisiz sürdüren Türkiye ekonomisi bu süre
zarfında 6,2 büyüme yakalamıştır.
2012
yılı, dış ticaretimiz için de parlak bir yıl
olmuştur. 2002 yılında 87 milyar dolar olan dış
ticaret hacmimiz, 2012 yılının sonunda 389 milyar dolara
ulaşmıştır. Yine, 2012de, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ihracatımız rekor kırarak 153 milyar dolar ihracat
gerçekleştirmiştir. Kasım ayında ise ihracatımız
yine önemli bir rekor kırarak aylık bazda yüzde 8,8 artarak
aylık bazda en büyük ihracatı yakalamıştır.
Değerli
milletvekilleri, teşvik sisteminde ise yapısal dönüşüm gerçekleştirilmiş,
bölgesel gelişmişlik farklılıklarına göre Türkiye 6
bölgeye ayrılarak teşvik miktarları buna göre yeniden
belirlenmiştir. Önümüzdeki dönemde, daha dengeli ve sürdürülebilir büyüme
oranları elde edilmesi açısından bu yeni teşvik sistemi son
derece önemlidir. Teşvik sistemiyle uygulamaya konulan stratejik
yatırımların teşviki başlığı,
özellikle ithalat bağımlılığı yüksek ürünlerin
ülkemizde üretimini sağlayacak, ihracatımızda ürün
çeşitliliğini ve katma değeri artıracak,
dolayısıyla dış ticaret açığımızı
azaltacak ve sorunlarımıza kalıcı çözüm sağlayacak
yapısal bir yenilik olacaktır.
Yeni teşvik
sisteminin uygulamaya girdiği Haziran 2012 tarihinden bugüne kadar, 102
milyar TL tutarında 6.486 adet teşvik verilmiş ve bunların
neticesinde 240 bin istihdam öngörülmüştür. Ülkemizde yatırım
yaparak en ileri teknolojileri getirecek olan, yeni istihdam imkânları
sağlayarak ülkemizin kalkınmasına ek bir güç kazandıracak
olan yabancı yatırımcılar için tarihimizin en iyi, en
avantajlı teşvikleri getirilerek ülkemize yaklaşık 130
milyar dolar yabancı sermaye gelmesi sağlanmıştır.
2002 yılına kadar ülkemize gelen uluslararası doğrudan
yatırımcı tutarı 14 milyar dolar iken iktidarımızın,
AK PARTİ iktidarının olduğu dönemde ise bu rakam 9 kat
artarak 124 milyar doları bulmuştur.
Ekonomi
Bakanlığı, göstermiş olduğu güçlü performansla
ülkemizin ekonomik başarısına çok önemli katkılar
sunmaktadır. Önümüzdeki dönemde bu katkıların devam
ettirileceğine ve ülkemizi 2023te 500 milyar dolarlık mal ve 150
milyar dolarlık hizmet ihracatına ulaştıracağına
olan inancımız tamdır.
Ekonomi
Bakanlığının faaliyetlerinin etkin bir şekilde
sürdürülebilmesi amacıyla, 2014 yılı için kendisine tahsis
edilen bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına üçüncü konuşmacı Mehmet Ali Okur, Kocaeli Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ OKUR (Kocaeli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ekonomi
Bakanlığı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ, ülkemizin siyasi ve ekonomi
alanlarında büyük sıkıntılar yaşadığı
bir dönemde, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın
önderliğinde ülkesine ve milletine hizmet aşkıyla yola
çıkan, maruz kaldığı her türlü engellemeye rağmen
ülkemize büyük bir gelişim ve değişim süreci
yaşatmış, iç politikadan dış politikaya,
eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, enerjiden
tarıma, ulaşımdan turizme, ekonomiden toplumsal yaşama,
demokrasiden insan haklarına, her alanda devrim niteliğinde birçok
ilke imza atmış, başarmış bir partidir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye olarak, 2012de
yüzde 2,2 büyüdük. Gayrisafi yurt içi hasıla 786 milyar dolara, kişi
başına düşen gelir 10.497 dolara ulaştı. Ekonominin
büyümesindeki başlıca amaçlardan biri, istihdam yaratmak,
işsizliği azaltmaktır. İşsizlik, 2012de 0,6 puan
düşerek yüzde 9,2 olarak gerçekleşmiştir. 2012de istihdam
edilen kişi sayısı 711 bin kişi artarak 24 milyon 821 bin
kişiye yükseldi. 2013te performansımız iyi gidiyor. Son 12 ayda
istihdam edilen kişi sayısı 600 bin arttı ve işsizlik
oranımız yüzde 9,3 olmuştur. Türkiyedeki işsizlik
oranı, 28 Avrupa Birliği üyesinin 15inden daha iyi düzeydedir.
Büyüme, işsizlik ve üretimdeki olumlu performans mali disiplinden taviz
verilmeden gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türkiyenin en önemli meselesi, üretim ve ihracatın ithalata
bağımlılığını azaltmak, ülkemizdeki katma
değerleri ve teknoloji altyapısını yükseltmektir. Böylece,
cari açıkla büyüme arasındaki ilişkiyi azaltmak
hedeflenmektedir. Bu amaçla, bir yandan üretim, ihracat ve
yatırımları artırmaya dönük çalışmalar devam
etmekte, diğer taraftan ithalatı yöneten politikalar
oluşturulmakta ve yürütülmektedir. Son on yıldaki istikrarlı ve
öngörülebilir politikalarımız sayesinde ekonomide güven
ortamını oluşturduk. Böylece, ülkemize gelen uluslararası
doğrudan yatırımlar 2002ye kadar toplam 14,6 milyar dolar iken
2003 başından bugüne kadar 131 milyar dolara ve toplamda
yaklaşık 145 milyar dolara ulaştı. Bütün bu amaçlar ve
faaliyetler doğrultusunda kullanılmak üzere, Ekonomi
Bakanlığının 2014 yılı bütçesi, 2013e göre yüzde
6 artışla toplam 1 milyar 454 milyon 494 bin TL olmuştur.
Önümüzdeki dönemde de üretim ve ihracata dayalı büyüme modelinin
gereklerine göre ekonomi politikaları ve tedbirleri geliştirilerek
ülkemizin refah seviyesini artırmaya devam edeceğiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarlarınca
yapılan yatırımlar saymakla bitmez, rakamlar ortada. AK
PARTİ, boş laflarla vatandaşlarımızı avutan bir
parti olmadı, parti programında ve meydanlarda neyi vadetmişse
onu gerçekleştirdi. Bugüne kadar yapılan hizmetleri yeterli görmüyor,
ülkemizin dünyada daha güçlü, daha itibarlı olması, dünyanın en
büyük 10 ekonomisi arasında yer alması yolunda, milletimizin refah ve
mutluluğu için, gece gündüz demeden tüm gücümüzle
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken 2014
yılı bütçesinin ülkemiz ve aziz milletimiz için hayırlı
hizmetlere vesile olmasını temenni ederken, başta Sayın
Başbakanımız, bakanlarımız ve milletvekillerimiz olmak
üzere, bütçenin hazırlanmasında emeği geçen herkese
teşekkür eder, aziz milletimize ve yüce heyetinize
saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına dördüncü konuşmacı İlknur Denizli, İzmir
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İLKNUR DENİZLİ (İzmir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığı bütçesi
üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Meclisimizi
saygıyla selamlarım.
Sözlerimin
başında ifade etmek gerekirse, 2013 yılı Hükûmetimiz
açısından olduğu gibi Kalkınma
Bakanlığımız açısından da başarılı
bir yıl olmuştur. Planlı kalkınma döneminin, Onuncu
Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve 2014 yılı
programı hazırlanmış, Bölgesel Gelişme Ulusal
Stratejisi bölge planları ile bölgesel kalkınma eylem planları
hazırlık çalışmalarında son aşamaya
gelinmiştir. 5inci İktisat Kongresi yapılmıştır,
İzmir İktisat Kongresi.
Kalkınma
politikamızı ülkemizin kaynaklarını ortaya çıkaracak
ve var olan potansiyelimizi verimli kullanacak biçimde belirliyoruz Hükûmet
olarak. Sosyal devlet olmanın gereğini hiçbir zaman gözden
kaçırmıyoruz.
Kalkınma
dediğimiz şeyin tek başına rakamlarla ifade edilen bir amaç
olamayacağını, yaptığımız ve
yapacağımız her şeyin nihai hedefinin bu ülkenin
insanlarının mutluluğu ve huzuru olduğunu
aklımızdan çıkarmıyoruz. Kalkınma politikamız
istikrarlı ve toplumun bütün kesimlerinin büyümenin, kalkınmanın
olumlu sonuçlarından pay aldığı ekonomik büyümeyi
gözetmektedir.
Kalkınmaya
dair Hükûmetimizin ve partimizin hedefleri, diğer yandan da hukukun
üstünlüğü, bilgi toplumu, uluslararası rekabet gücü, insani
gelişmişlik, çevrenin korunması ve kaynakların
sürdürülebilir kullanımı gibi unsurları içermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cumhuriyetimizin 100üncü yılı ufkunu ortaya koyan
Onuncu Kalkınma Planımız 2023 vizyonuyla uyumludur ve dört
temel eksen üzerindedir. Bunlardan ilki Nitelikli insan, güçlü toplum,
ikincisi Yenilikçi üretim, istikrarlı yüksek büyüme, üçüncüsü
Yaşanabilir mekânlar, sürdürülebilir çevre, dördüncü ve son eksense
Kalkınma için uluslararası iş birliği
başlıkları altında toplanabilir. Ülkeyi on bir
yıldır yöneten bir parti olarak, sorumluluğumuzun bugünle
sınırlı olmadığını,
halkımızın bize gösterdiği güvenin, bize bu ülkenin
geleceğini de doğru planlama yükümlülüğünü yüklediğini
biliyoruz. Sahip olduğumuz genç ve dinamik nüfusu doğru yönlendirerek
küresel bir güç olma yolunda hızla ilerlemekteyiz.
Son on bir
yılda önemli bir kalkınma hamlesi yaptık. AK PARTİ
hükûmetleri döneminde kalkınma ve ekonomik gelişme
açısından ulaştığımız nokta bütün dünyada
takdir görmektedir. Aslında, kalkınma konusunu nasıl bir dünyada
yaşadığımızı bilerek konuşmamız gerekiyor.
Türkiye'nin verilerini değerlendirirken başka ülkelerin durumunun da
mutlaka farkında olmalıyız. Sonuçta, artık,
yaşadığımız dünyada her bir değişken
birbiriyle yakın ilişki ve etkileşim içinde. Ülkemiz
dünyanın büyük ekonomilerinin içine girdikçe, bizim
dışımızdaki ülkelerin yaşadıkları ekonomik
ve siyasi sıkıntılardan, çalkantılardan ister istemez
etkileniyoruz. Hükûmetimizin ve ekonomi yönetiminin akılcı ve ülke
çıkarlarını koruyan politikaları sayesinde, dünyadaki
krizin yıkıcı etkilerinden ülkemiz korunmakta, bunu
başarmaktadır. Ancak, dünyadaki bu değişimden etkilenmeyle
dünyanın istenilen hızda büyüyememesi, bizim de hedeflerimizi
gerçekleştirmek için sürekli biçimde, yeni durumlara göre yeni
düzenlemeler yapmamız gerekliliğini de ortaya koymaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda bir hakkı da
teslim etmekten mutluluk duyuyorum. Kalkınma
Bakanlığımız, ülkemiz adına doğru yolda ilerlemek
için çok değerli katkılar üretmektedir. Büyümemiz, gelişmemiz,
daha zengin, daha adaletli paylaşmış, daha mutlu bir ülke
olmamız için programlar, planlar yapmaktadır.
Bakanlığımızı
kutluyor, 2014 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum.
(AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına beşinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA VURAL KAVUNCU (Kütahya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bugün, Kalkınma Bakanlığı bütçemizi
konuşuyoruz, Türkiyenin kalkınmasını konuşuyoruz. AK
PARTİ, insanı merkez alan bir anlayışla, Türkiyenin
gelişim ve değişimini iradesi olarak ortaya koyan, buna uygun
geliştirdiği politika ve uygulamalarıyla da her seferinde
milletimizden karşılık ve değer görmüş bir partidir.
Ülkemiz, her geçen gün gelişiyor, kabuk değiştiriyor, büyüyor.
Bunu aklıselim, vicdan sahibi herkes görüyor ve takdir ediyor.
Hafızai beşer nisyan ile malûldür yani insan unutur. AK PARTİ
öncesi Türkiyeye geri dönecek olsanız, âdeta, zaman tüneline girmiş
gibi olursunuz, kendinizi başka bir Türkiyede hissedersiniz. Şimdiye
kadar AK PARTİ hükûmetleriyle sağlıkta, ulaşımda,
eğitimde, kentlerde büyük değişimler gerçekleşti.
Size kendi seçim
bölgem olan Kütahyadan örnekler vermek istiyorum. 2002 yılında
neredeydi, bugün, 2013 yılında neredeyiz? İlimiz sosyoekonomik
gelişmişlik sıralamasında 40ıncı sıradan
38inci sıraya yükseldi. 2012 yılı TÜİK istatistiklerine
göre, Kütahya ili en düşük işsizlik oranına sahip 1inci il
konumunda. Senelik ihracatımız 42,5 milyon dolardı, yüzde 340
artarak 145,5 milyon dolar olarak gerçekleşti. İnşallah,
gelecek senelerde bu artış
ivmelenerek daha devam edecek. Kişi başı elektrik tüketimi
gelişmişlik göstergelerinden birisidir. 2002 yılında bu
değer, 950 kilovatsaat iken bugün 3.350 kilovatsaate yükseldi.
Halkımız
bizlerden beklentilerini ne güzel ifade ederler, Çakılı çiviniz,
dikili taşınız, tüten bacanız olsun. derler.
İşte, AK PARTİ döneminde Kütahyaya bir de bu gözle
bakalım. 2002 yılında Kütahyada sadece 1 tane organize sanayi,
burada da 15 fabrika, 600 çalışan vardı. Bugün, Kütahyada 4
tane organize var, 2 tanesi Kütahyada, 1 tanesi Tavşanlı, 1 tanesi
de Gediz ilçemizde. Kütahyadan Almanyaya, İspanyaya otomobil koltuk
kılıfı ihraç ediliyor. Tavşanlıda önemli otomobil
markalarının kabloları yapılıyor. Gedizden tüm
dünyaya her gün onlarca tır dolusu seramik taşınıyor.
Kütahya organizelerinde 6 milyon metrekare alanda, şu anda faaliyette
bulunan 79 fabrikada toplam 7.750 kişi çalışıyor. Bunlar bu
aya ait rakamlar, önümüzdeki yıllarda ise çok daha büyük rakamlar
vereceğiz. Sadece Tavşanlı ilçemizde yeni fabrikalarla birlikte
3 bine yakın istihdam gerçekleşmiş olacak.
Bunlar
kendiliğinden gerçekleşmiyor. 2023 hedeflerimiz için,
yatırım, istihdam ve üretim konusunda var gücüyle çalışan,
krizlere rağmen büyümesini devam ettiren, yerli sanayimize, işçimize,
emeğimize, yerli sermayemize ve Türkiye'de üretilmiş damgalı
ürünlere destek sağladık.
Bugüne kadar
Kütahyadaki OSBlere 13,2 milyon TL kaynak aktarımı
yapıldı. Teşvik sisteminde Kütahya 4üncü bölge, organizelerimiz
5inci bölge.
5084
sayılı Kanun kapsamında uygulanan istihdam desteği sona
ermekle birlikte, tekrar 1inci grup iller için Kütahyada bu süre
uzatıldı. KOSGEB tarafından hizmet ve ticaret sektöründe 778
KOBİ ve girişimciye toplam 4,1 milyon TL destek sağladık.
Eğitimde büyük
yatırımlar yapıldı, yeni projelerimiz de devam ediyor.
İlk ve ortaöğrenim düzeyinde il genelinde 784 okulumuz vardı,
bugün 963 okulumuz var. Üniversitemizde 23.500 öğrenci vardı, bugün
46.500 öğrencimiz var. Öğrenci yurtları, sosyal tesisler, spor alanları,
olimpik yüzme havuzuyla ülkemizdeki en gözde kampüslerden birisi oldu.
Evliya Çelebi
Hastanemizde doçent, profesör hocalarımız hizmet veriyor. Kardiyolog
bulunmadığı için başka şehirlere giden
hastalarımız için, bugün, hastanemizde yüzlerce açık kalp
ameliyatları yapılıyor.
Sporda gençlik
merkezleri, atletizm pistleri, statlar, sentetik çim sahaları oldu.
Değerli
milletvekilleri, yenilenen Türkiye, kalkınan Kütahyada
sağlıktan eğitime, adaletten ulaşıma, altyapı
hizmetlerinden barajlara, spor yatırımlarına, on bir senede 4,6
milyar TL kamu yatırım ve transfer harcaması gerçekleşti.
Bugün, dönemlerinde 1 metre yol yapamamış, memleketine 1 tane hasta
yatağı ilave edememiş, tüten bir baca koyamamış
olanlar şimdi bizleri eleştiriyor. Onlar konuşuyor,
Kütahyayı köy hâline getirdiniz. diye feryat ediyor; halkımız
ise hizmetleri görüyor, kullanıyor, dua ediyorlar. Ondan sonra da Acaba
AK PARTİ Kütahyada neden bu kadar çok oy alıyor? diye merak
ediyorlar.
Değerli
milletvekilleri, kalkınmada insan faktörü, toplumla ilgili
çalışmalar, sosyal hizmetler, en önemli
gelişmişliğimiz. Gelecek Onuncu Kalkınma Planında
bunları etkin bir şekilde sağlamış olacağız.
Bütçenin
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ
adına altıncı konuşmacı Yunus Kılıç, Kars
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının bütçesi üzerine
söz aldım, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yaklaşık üç yıl önce İngilterenin en çok
satılan gazetelerinden bir tanesinde okuduğum bir makaleyle sözlerimi
sürdürmek isterim. Bu makale, Ermeni asıllı bir Amerikalı sanatçının
atalarının gelmiş olduğu toprakları
araştırması üzerine yapılmış bir makaleydi.
Şöyle diyor: Bu Ermeni sanatçının atalarının
doğduğu topraklar Karsın Rusya sınırındaki
Karakale köyü. Gittik gezdik, bu köyde hâlâ o atalarının
yaşadıkları zamanlardaki, taa Orta Çağ zamanlarındaki
tablodan pek fazla bir değişiklik olmadığını
gördük. Bunu başkaları okuduğu zaman belki çok fazla
etkilenmeyebilirler ama bölge kendi bölgemiz, köy kendi köyümüz, yöre kendi
yöremiz olduğu için bizde çok fazla değişik duygulara sebep
oldu. Neydi buradan çıkarılması gereken sonuç? Bu topraklarda
altı yüz yıl önce ne varsa çok fazla değişmeden bugüne
kadar maalesef gelmişti. Neydi bu periferideki fark
edilmemişliğin, garibanlığın, yoksulluğun sebebi,
bunun üzerine düşünmek gerektiğini düşündüm.
Saygıdeğer milletvekilleri, bence şuydu: Bu bölgenin insanı
cahil değildi, tembel değildi, Allahın onlara bir kaderi
değildi, sadece şuydu: Merkeziyetçi bir kafa vardı, Ankaradaydı,
İstanbuldaydı; Kars, Ardahan, Erzurum, Rize, Edirne hakkındaki
kararları alıyordu ama oraların şartlarını,
oraların iklimini, oraların ihtiyaçlarını bilmekten ve
benimsemekten uzaktı, hiçbir zaman da o kadar bir yakınlık
sağlayamadı.
Bir düşünün,
siz ülkenin bir ucunda yaşıyorsunuz, Antalyada bir proje
geliştiriyorsunuz ve Ankaradan aldığınız kararlarla,
merkeziyetçi bir zihniyetle bunun aynısını Karsa, Edirneye
yapmaya kalkıyorsunuz ve orada insanınızın beklemiş
olduğu sonuçları da almayı umut ediyorsunuz. Bu, hayalden öteye
gidecek bir tavır olmasa gerek.
Ülkemiz yüz
yıllarca bu sıkışmışlığın
sıkıntılarını çekmeye devam etti. Ne zamana kadar?
Bölgesel kalkınma planlarının yapılmış
olduğu günlere kadar. Bu, çok uzun bir geçmişe ait bir olay
değil. AK PARTİyle beraber başlayan bir zihniyet
değişikliği sonucunda, merkezden karar verilen bir ülke yerine,
insanı merkeze alan ama gelişmeyi kırsaldan ve taşradan,
periferiden başlatan bir anlayışa geçilmesiyle
başladı. Bunun altyapısını oluşturmak üzere
saygıdeğer milletvekilleri, tabii bir şeyleri planlayabilirsiniz
ama oraları bilen, o bölgelerden bilgiler getiren, planlayan, bunu
hazırlayan, sonuçlarını denetleyen, insanların
hayatında ne gibi değişikliklere sebep olduğunu
araştıran kurumlarınız olması lazım. Özellikle Onuncu
Kalkınma Planı planlanırken ülkemizde artık eskiden olmayan
ciddi hedefler konulmaya başlandı. Neydi bunlardan bir tanesi
saygıdeğer milletvekilleri? Aşağı yukarı, 2018in
sonunda, kişi başı 16 bin dolar gelir; 1,3 trilyon millî gelir,
ortalama yüzde 5,5lik bir büyüme ve 4 milyon yeni istihdam. Nasıl
yapacaksınız bunları Ankaradan, nasıl
yapacaksınız bunları eski merkeziyetçi kafayla? İşte,
bunların önünü kesecek olan, ülkenin planlanan gelişmeleri
sürdürmesinin önünü açacak olan en önemli şeylerden bir tanesi,
saygıdeğer milletvekilleri, Kalkınma
Bakanlığının, eskiden olmayan bir duygu ve düşünceyle,
yönetim tarzıyla ve tavırla bölgesel kalkınma ofislerini,
programlarını başlatması ve bölgelerde kalkınma
ajanslarını harekete geçirmesidir. Bu kararlar artık bu bölgesel
ofislerin, kalkınma ajanslarının bulunduğu yerlerde
kararlaştırılacak, bölgelerin potansiyelleri ortaya
çıkarılacak, oranın ihtiyaçları belirlenecek, efendim,
rasyonel yatırımlar yapılacak, sonuçları tespit edilecek ve
çıktıları alınacak; toplumdaki yaşamın, o
bölgelerdeki yaşamın nasıl değiştiği ve bu
yatırımların nasıl etkilerinin olduğu ortaya
çıkarılacak. Ve sonra düzensiz harcama ve insanımızın
ihtiyaçlarını asla karşılamayan yatırımların
da önüne geçilmiş olacağını düşünüyor, Kalkınma
Bakanlığının bütçesinin hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına yedinci konuşmacı Temel Coşkun, Yalova Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA TEMEL COŞKUN (Yalova) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı görüşmeleri üzerine Türkiye İstatistik Kurumu
bütçesi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce milletimizi ve siz değerli Meclis
üyelerimizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Kısa adı
TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu, geçmiş ile gelecek
arasında sayısal bir köprü kurarak tüm kurum ve kuruluşlara
güvenli bilgiler sağlamaktadır. Bir ülkenin gelişebilmesi için
gerekli ihtiyaçların tespit edilmesi, hedeflerin belirlenmesi ve
ilerlemenin gözlemlenmesi güvenilir istatistiki bilgi ile mümkündür. Doğru
ve çabuk karar almada gerekli bilgiyi sağlamak için güçlü bir istatistik
sistemi altyapısı oluşturmak ülkemizin bugünü ve geleceği
için çok önemlidir. TÜİK, ulusal ve uluslararası normlara göre
istatistikler üretmekle görevli bir kurumdur. Son yıllarda yapılan en
önemli çalışma, ulusal hesaplama yöntemlerinin Avrupa Birliği
istatistik normlarına uyumlu hâle getirilmesi olmuştur.
Uluslararası istatistik sisteminde yalnızca uygulayıcı bir
ülke konumundan çıkmış, sistemi belirleyen, yön veren aktörler
arasına dâhil olmuştur. Gerek ulusal fonlarla gerek AB desteği
ile geliştirdiği teknik kapasite sayesinde uluslararası
istatistik camiasında önemli bir kurum hâline gelen TÜİK sürekli
kendini yenilemiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; modern dünyanın en önemli
tanımlayıcı özelliklerinden biri, kuşku yok ki bilgi
çağıdır. Ülkemiz her alanda, her sektörde bilgi
çağının gereği yenilik ve paralelindeki gelişim
sürecinde adım adım ilerlemektedir. Küreselleşmenin boyutu
ilerledikçe güncel ve ayrıntılı bilgiye olan ihtiyaç
artmaktadır. Bu bilginin en az maliyetle elde edilebilmesi ancak belirli
standart sağlayan idari kayıt sistemlerinin kurulması ile
mümkündür. Doğru ve güvenilir bilgi ışığında
kalkınma ve ilerleme süreçleri başarılı bir şekilde
yürütülebilecektir. Bu nedenle, bütçemizden en büyük payı eğitime
ayırıyoruz, AR-GE yatırımları yapıyoruz.
Hükûmetlerimizin AR-GE, teşvik ve destek uygulamaları ulusal,
bölgesel ve yerel yeni uygulamalara kapı aralamıştır.
Bu bağlamda,
bölgemizde kurulan Doğu Marmara Kalkınma Ajansı mali ve teknik
destek programlarıyla müteşebbisimize önemli destekler
sağlamaktadır. Sadece Yalovamızda mali ve teknik destek
programlarına toplamda 183 proje başvurusu yapılmış ve
72 tanesi başarılı bulunmuştur ve desteklenmiştir. Yalova,
başarılı projeler arasında Doğu Marmara bölgesini
oluşturan illere göre yüzde 30luk payla 1inci sırayı
almıştır.
Ayrıca,
tarımın ve çiçekçiliğin hızla geliştiği Yalova,
çiçekçilik yatırımlarına ev sahipliği yapmaktadır.
Yine, çilek
çeşitleriyle Plantasyon Yenileme Projesi ilimizde uygulanmaktadır.
Türkiyede ilk defa yetiştirilen ve verimi daha fazla olan organik çilek
çeşitlerinin üretimi Yalovada yapılmaktadır. Nisan-kasım
ayları arasında taze ve organik çilek yiyebilirsiniz.
Ülkemizdeki kivi
üretiminin yarısı Yalovada yapılmaktadır.
Yine, 1.500 adet
Türkiye geofit bahçesi Yalovamızda bulunmakta ve yeni kurulmaktadır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde ilk olan bu proje, dünyanın en çok
endemik geofit türüne sahip koleksiyonu niteliğindedir. 2011
yılında Kalkınma Bakanlığımız
tarafından kabul edilen bu projenin maliyeti 5 milyon 500 bin TLdir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; birçok şeyler yaptık,
yapıyoruz ama biz ne yaptığımıza değil, ne
yapacağımıza bakıyoruz. On bir yıldır
yılmadan, yorulmadan çalışıyoruz ve çalışmaya da
devam ediyoruz. Her alanda yaptığımız
çalışmaları aziz milletimiz takdir ediyor ve inşallah yine
edecektir. 30 Mart 2014te milletimizin huzuruna yine çıkacağız
ve karnemizi yenileyeceğiz.
Bu düşünce ve
duygularla, 2014 yılı bütçesinin hazırlanmasında emeği
geçen, başta Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere, bütün kabine üyelerimize ve emeği geçen herkese
teşekkür ediyor, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına sekizinci konuşmacı Sıtkı Güvenç,
Kahramanmaraş Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının sekizinci turunda Türkiye İstatistik Kurumu
bütçesi, TÜİKin istatistiksel faaliyetleri üzerine AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi ve aziz milletimizi saygı ve
sevgiyle selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde bir ülkenin
gelişmesine yönelik doğru politikaların belirlenmesi, doğru
projeksiyonların yapılabilmesi fen ve sosyal bilimlerde doğru
sayısal analizler yapabilme yeteneğimize bağlıdır. Bu
analizlerin yapılabilmesi için güvenli verilerin toplanması, bu
verilerin işlenmesi ve istatistiksel teknikler kullanılarak
analizlerin yapılması son derece önemlidir.
AK PARTİ
olarak on bir yılık iktidarımız boyunca hayatın her
alanında yapmış olduğumuz düzenlemeleri ve atakları
TÜİKte de yaptık ve yapmaya devam ediyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; devletin başlıca veri
toplama kurumu olan Türkiye İstatistik Kurumu, uluslararası
standartlarda, kullanıcı odaklı, sürdürülebilir bir istatistik
sistemi kurarak teknolojiyi ve istatistik biliminin ortaya koyduğu yeni
yöntemleri en üst düzeyde kullanan bir araştırma kurumu hâline
getirilmiştir. Ulusal ve uluslararası kullanıcıların
ihtiyaç ve önceliklerini dikkate alarak kaliteli, güncel, güvenilir,
tutarlı, tarafsız, uluslararası standartlara uygun istatistikler
üreten, kullanımına sunan ve resmî istatistik üretim sürecinde
kurumlar arasında eş güdümü sağlayan bir kurum hâline getirilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu, teknolojinin ve istatistik biliminin ortaya
koyduğu yeni yöntemleri en üst düzeyde kullanan bir araştırma ve
bir analiz kuruluşu hâline getirilmiştir. Kurumun bu misyonu en iyi
biçimde yerine getirdiğinin kanıtı, ürettiği verilere
duyulan güvenin ülke içinde artmasıdır. Buna ilaveten, IMF, OECD
ülkeleri, Birleşmiş Milletler İstatistik Birimi gibi
uluslararası kuruşların ortaya koydukları
değerlendirme raporlarında da Türkiye verilerine duyulan güven
açıkça dile getirilmektedir. Bu kuruluşların detaylı
inceleme ve araştırma olmadan bu sonuca varamayacakları
hepimizin malumudur.
TÜİK birçok alanda derlediği bilgilerle
uluslararası standartlarda istatistikler üretmektedir. TÜİK
tarafından, 2013 yılında, ülke genelinde doğrudan alandan
veri derlemek suretiyle, 3.696 personelle 74 adet araştırma
yürütülmüştür. Üretilen verilerin anlaşılabilirliğini ve
kullanılabilirliğini artırmak amacıyla belirli özel
günlerde haber bültenlerinin yayınlanmasına devam edilmektedir. Bu
çerçevede, kadın, çocuk, gençlik, aile, demografi ve girişimcilik
konularında özel yayınlar yapılmıştır.
Çalışan çocuklar anketi sonuçları 2013 yılında
yayınlanmıştır. Tüketici Güven Endeksi, 2013
yılında Avrupa Birliği programına uyumlu hâle getirilip
yayınlamaya başlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
TÜİK tarafından güncel idari kayıtlara dayalı olarak nüfus
projeksiyonları yenilenmiş, ilk defa Türkiye toplamı için 2075
yılına kadar, iller için ise 2023 yılına kadar nüfus
projeksiyonları üretilmiştir. Ayrıca, Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sisteminden elde edilemeyen bina ve konut bilgileri, iş gücü,
engelli, göç, doğurganlık ve ölüm bilgilerinin
ayrıntılı olarak elde edilebilmesi amacıyla, ilk defa 2011
yılında, önceki nüfus sayımlarından farklı olarak
idari kayda dayalı olarak nüfus ve konut araştırması
yapılmıştır. Araştırma kapsamında, toplamda
2,2 milyon hanede yaklaşık 9 milyon kişiyle
görüşülmüştür. Çalışma sonuçları, Ocak 2013
yılında kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Bilindiği gibi, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi kurulmadan
önce, doğru ve güncel bilgilerin tespiti sürekli bir tartışma
konusuydu. On yıllık aralıklarla sokağa çıkma
yasağı uygulanır ve nüfus sayımları bu şekilde
yapılır, bu güncel ihtiyaçları karşılamayan bilgiler
elde edilirdi. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemiyle, 2007
yılından beri, her yıl bitiminden bir ay sonra nüfusumuzu
doğru olarak öğrenebilmekteyiz. İşte, AK PARTİ
iktidarıyla, nüfus sayımı için sokağa çıkma
yasağı gibi en ilkel uygulamadan kurtulmuş olduk, en doğru
verilere en kolay şekilde ulaşabilir hâle geldik. İşte, AK
PARTİnin ülkemizi getirdiği nokta budur. İnşallah,
önümüzdeki süreçte de bu reformlar, bu çalışmalar devam edecektir.
Bundan dolayı AK PARTİye ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bu
çalışmalarından dolayı AK PARTİye ve TÜİK
çalışanlarına teşekkür eder, 2014 bütçesinin hayırlara
vesile olmasını dilerim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına dokuzuncu konuşmacı Abdurrahim Akdağ, Mardin
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ABDURRAHİM AKDAĞ (Mardin) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2014 bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve
aziz milletimi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Güneydoğu Anadolu Projesi, bölgenin sahip olduğu
kaynakların değerlendirilerek bu yörede yaşayan
insanlarımızın gelir düzeyini ve yaşam kalitesini
yükseltmeyi, bölgeler arası farklılıkları gidermeyi ve
ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrarı hedeflemiş
bir projedir. 1960larda temeli atılan, 1980de GAP adını alan
projenin fiziki gerçekleşmesi bizim iktidarımıza kadar yüzde
15lerdeydi. AK PARTİ iktidarıyla GAP, Türkiye projesi olarak kabul
edilerek nerdeyse bitirilmek üzeredir. On yılda, kırk yılda
yapılanların 5 katı gerçekleştirildi.
2002
yılında GAPa ayrılan ödenek 578 milyon TL iken bugün 10 kat
artırılarak 2013 Eylül ayı itibarıyla 5,2 milyar TL ödenek
ayrılmıştır. GAP, 2012 yılı itibarıyla 10
hidroelektrik santrali ile ülke enerjisinin yüzde 48ini
karşılamaktadır. Yaklaşık 4 milyon kişiye iş
olanağı sağlayacak olan GAP bünyesinde, 2012 yılı sonu itibarıyla toplam 378 bin hektar
sulamaya açılmıştır. 2012 yılı sonuna kadar
toplam 843,4 kilometre ana kanal hizmete alınmıştır.
Bunlardan Aşağı Mardin Ana Kanalı 1inci Kısmın
28,5 kilometresi; Aşağı Mardin Ana Kanalı 2nci
Kısmın 42,8 kilometresi; Aşağı Mardin Ana Kanalı
3üncü Kısmın 37,3 kilometresi bitirilmiştir.
Eğitim
alanında, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 11.313 derslik,
2008-2012 döneminde de 9.100 öğrencilik 9 yurt bitirilmiştir.
Sosyal Destek
Programı kapsamında yaklaşık 341 milyon TL kaynak ile 1,2
milyon kişiye ulaşılmıştır. Gençler için
Diyarbakırda 2, Mardinde 1 adet gençlik merkezi tamamlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, GAP Eylem Planı ile Mardin ve diğer illerde 1,2
milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmalarının
yapılması hedeflenmiştir. GAP Eylem Planı ile bir
yüzyıl boyunca yapılmış olan 1 milyon hektarlık
toplulaştırma projesi kıyaslandığında çok
etkileyici bir çalışma yapıldığı görülecektir.
Bugüne kadar yapılan GAP arazi toplulaştırması ve tarla içi
geliştirme hizmetleriyle 1,1 milyon kişinin yararlandığı
1.881 köyde çalışmalar yürütülmüş ve 2,1 milyon hektar arazide
toplulaştırma çalışmaları
tamamlanmıştır.
Ilısu
Barajındaysa işe başlanmış olup fiziki
gerçekleşme yüzde 60tır.
GAP bölgesindeki
illerde doğal gaz projelerinin 5inden 2si tamamlanmış, kalan 3
projenin yapım işleri devam etmektedir. Bunlardan Mardin Doğal
Gaz Boru Hattı yapımı işinin ihalesi
gerçekleştirilmiş, sözleşmesi imzalanmış olup 2015
Ocak ayı itibarıyla tamamlanması planlanmaktadır.
GAP Eylem
Planı kapsamındaki Gaziantep-Şanlıurfa otoyolu, Gaziantep çevre
yolu kesimi, Gaziantep-Birecik kesimi, Birecik-Şanlıurfa kesimi
tamamlanmıştır. Şanlıurfa-Kızıltepe-Silopi
bölünmüş yolu genelinde fiziki gerçekleşme yüzde 95tir.
Batman
Havaalanı terminali 2010da açılmış, Şırnak
Şerafettin Elçi Havaalanı ise 2013te hizmete girmiş; Mardin
Havaalanının yeni pisti 2012de tamamlanmış, yeni terminal
binasının 2014 Şubat ayında hizmete açılması
planlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri, GAP, ekonomik kalkınmanın yanında, otuz
yıldır bölgede büyük yıkımlara neden olan terör sorununun
yarattığı birçok sıkıntının da ortadan kalkmasına
yardımcı olmaktadır. GAPın sağladığı
ekonomik kazanımlar ve çözüm sürecinin sağladığı güven
ortamı bölgeye yatırımları arttıracak ve bölgede
istihdamı ve refahı arttıracaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle 2014 bütçesinin
ülkemize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına onuncu konuşmacı Yahya Akman, Şanlıurfa
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ben de GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı 2014 yılı bütçesi üzerinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, başlangıçta toprak ve su kaynaklarının
geliştirilmesi amacıyla öngörülmüş olan GAP projesi, daha sonra
topyekûn bir kalkınma projesine dönüşmüş; 6 ille başlayan
bu süreç, 3 ilçenin il olmasından sonra 9 il olarak hayatiyetini sürdürmüştür.
Enerjiden sulamaya,
ulaştırmadan eğitime, sağlıktan turizme, kültürel
değerlerin restorasyonundan istihdama, tarımdan tarıma
dayalı sanayinin geliştirilmesine kadar birçok alanda
kalkınmayı hedefleyen GAP projesi, aslında altın
yumurtlayan bir tavuk gibidir. Bizler bu projeyi savunurken yıllarca
buraya yatırılan her kuruşun kısa bir süre sonra ülke
ekonomisine hızlı bir şekilde geri döneceğini ve kar topu
etkisiyle hem bölgeyi hem ülkeyi büyüteceğini ifade etmiştik. Bugün,
şükürler olsun, rakamlar bizi doğrular duruma geldi. GAP projesinin
master planında bu proje için 2012 değerleriyle 51,5 milyar lira
harcanması öngörülmekteydi. Bugün, 2013 itibarıyla bu rakamın
51,5 milyarı aşarak 53,2 milyar liraya
ulaştığını söylemeliyim. 2014 ile 2018 arasındaki
çalışmaları devam eden yeni beş yıllık program
çerçevesinde 33,8 milyar lira daha harcanacağının
öngörüldüğünü düşünürsek bu rakamın toplamda 87 milyar liraya
ulaşacağını ifade etmemiz gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, GAP projesinin seyri ve kaderini ülkenin kaderinden ve
seyrinden ayrı düşünmemek gerekiyor. Özellikle koalisyon dönemlerinde
ve ekonomik kriz dönemlerinde bu projenin neredeyse durma noktasına
geldiğini gözlemledik. Ancak, 2002 yılından sonra, AK PARTİ
iktidarlarıyla beraber buraya ayrılan ödeneklerin artmış
olduğunu görüyoruz. Daha önceki dönemlerde yani 2002ye kadar olan
dönemlerde yaklaşık yüzde 11 oranında sulama projelerinin bir
gerçekleştirilme oranı varken bu gerçekleşen oranın da
aslında yanlış sulama nedeniyle toprağın
çoraklaşmasına ve çölleşmesine sebebiyet verdiği de bir
gerçektir. Bugün, artık -bildiğiniz üzere- yeni tekniklerle sulama
projeleri devam etmektedir. 2002 senesine kadar sadece sulama alanında
1,92 milyar -2012 değerleriyle ifade ediyorum- sulama için para
harcanmışken sadece 2013 senesinde 1,25 milyar liranın sadece
sulama için harcanmış olduğunu ifade edersek AK PARTİ
döneminde bu projeye gösterilen ehemmiyeti bir kez daha ifade etmiş
oluruz.
Tabii, bu arada, 15
Mayıs 2008 tarihi GAP projesi için bir milattır değerli
arkadaşlar. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın Diyarbakırda açıklamış olduğu
GAP Eylem Planıyla beraber âdeta bu proje şahlanış
dönemini yaşamaya başlamıştır. Bu projeden sonra
yaklaşık 1 milyon dekar sulanabilir alanı olan Suruçumuz bundan
aslan payını almış
bu ödeneklerden- ve bugün artık Suruç tünellerinin
açılacağı zamanı günlerle ifade ediyoruz. Yıllar aylar
geride kaldı, günler sonra inşallah Suruçumuzun tünelleri
bitmiş olacak, Suruç Sulama Projesinin ve bu yaz da Suruçumuz suya
kavuşmuş olacak.
Değerli
arkadaşlar, bugün, artık bölge insanı 2014 ile 2018
yılı arasında gerçekleşecek olan yeni eylem
planını beklemektedir. Zira, bu eylem planıyla beraber
yaklaşık 229 tanesi yeni olmak üzere 446 projenin hayata geçmesini
beklemekteyiz. Bizim dönemimizde yapılan eylem planlarının
özelliği -demin de ifade ettim- topyekûn kalkınmayı
öngörmektedir yani toprağı sularken bilinçli sulamadan tutun da artacak
nüfusun eğitim ihtiyacının karşılanmasına, elde
edilen ürünlerin pazarlanmasına ve yeni ilave katma değerler
sağlanmasına kadar topyekûn entegre bir projeden bahsediyoruz.
Bölgenin altyapı, ulaşım, sağlık ve konut
ihtiyacına kadar tamamı bu programlar çerçevesinde
düşünülmektedir.
Sizlere bu projenin
altın yumurtlayan tavuk olduğunu ifade ettim. Bakın, bugün
Türkiyedeki hidroelektrik enerjinin yaklaşık yarısı bu
bölgede faaliyete geçen hidroelektrik santrallerinden elde edilir duruma
gelmiştir. Ve ihracatla ilgili bir rakamı vermem gerekirse 689 milyon
lira bu bölgeden 2002 senesinde ihracat yapılırken bugün bu
rakamın 8,1 milyar dolar olduğunu ve Türkiyedeki payının
yüzde 2den yüzde 5,3e çıktığını ifade edersem
GAPın ne demek olduğunu çok daha iyi anlatmış olurum.
Bu vesileyle,
Kalkınma Bakanlığımız başta olmak üzere bütün
2014 yılı bütçelerimizin memleketimiz için hayırlara vesile
olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına on birinci konuşmacı, Mustafa Bilici, Van Milletvekili.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA BİLİCİ (Van) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; DAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı bütçesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
Hükûmetimiz döneminde kanun hükmünde kararname ile 2011 yılında
kurulmuştur. DAP Bölge Kalkınma İdaresinde Ağrı,
Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elâzığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri,
Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van illeri
bulunmaktadır. DAP İdaresinin kuruluş amacı eylem
planı hazırlayarak bölgenin kalkınmasını
hızlandırmak, yatırım projelerinin uygulanmasını
koordine etmek ve değerlendirmek, ilgili kurum ve kuruluşların
yatırım projelerinin bütünlük içerisinde yürütülmesini
sağlamaktır.
DAP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı, 2013
yılında eylem planı hazırlamaya yönelik faaliyetler
sürdürmüştür. Kamu kurum ve kuruluşları, ajanslar, üniversiteler
ve sivil toplum kuruluşları ile çalıştaylar düzenleyerek DAP
Eylem Planı taslağı oluşturulmuştur. DAP Eylem
Planı taslağı, bölgede iktisadi sektörlerde verimliliğin
artırılması, kentsel yerleşimlerde yaşam kalitesinin
artırılması, beşerî, sosyal sermayenin güçlendirilmesi,
kurumsal kapasitenin geliştirilmesi, temel altyapı hizmetleri ve
çevresel koruma başlıklı beş ana gelişme ekseni
çerçevesinde hazırlanmıştır.
Yeni ekonomik dünya
düzeninde küresel düşünüp yerel davranmak çok önem arz etmektedir.
Merkeziyetçilik anlayışından kurtulmak, yerelde ekonomik
kalkınmayı sağlamak, uzman kişilerce yereldeki potansiyeli
harekete geçirmek bölgeler arası gelişmişlik
farklarını minimize edecektir. Bu anlayışla, DAP
İdaresi de Doğu Anadolu illerinde yatırımların
gerektirdiği araştırma, planlama, projelendirme hizmetlerini
yürütecektir.
Doğu Anadolu
Bölgesi Türkiye'nin en büyük bölgesi olup Türkiye yüzölçümünün yüzde 19unu
kapsamaktadır. 90lı yıllardan itibaren, Doğu Anadolu
Bölgesi, sosyoekonomik nedenler ve bölge içinde yaşanan sorunlardan
kaynaklı yoğun göç vermektedir. TÜİK verilerine göre, bölge
illeri içerisinde en büyük nüfusa sahip il Vandır, en az nüfusa sahip il
ise Tuncelidir.
Doğu Anadolu
Bölgesinin ekonomik faaliyetlerini incelediğimizde özellikle belirli
sektörler ön plana çıkmaktadır. Bu sektörler, turizm, tarım,
hayvancılık ve yer altı kaynaklarıdır. Günümüzde,
gelişmiş ülkelerin en önemli gelir kaynaklarından biri hiç
şüphesiz ki turizm girdileridir. Doğu Anadolu Bölgesi, turizm
verileri incelendiğinde, doğal potansiyelleri açısından
oldukça zengindir. Ancak, altyapı, tesis noksanlığı ve
bölgedeki güvenlik sorunları gibi nedenler bu potansiyeli ekonomik girdiye
dönüştürememektedir. Yerinde ve doğru uygulamalarla bilhassa
kış, termal, inanç ve tarih turizmi geliştirilebilir ve bölgeye
önemli katkı sağlanabilir.
Hayvancılık
sektöründe de zengin bir potansiyele sahip olan DAP bölgesinde Türkiyedeki
büyükbaş hayvan varlığının yüzde 21i, küçükbaş
hayvan varlığının ise yüzde 27si bu bölgede bulunmaktadır.
Doğu Anadolu Bölgesinde büyükbaş süt üretiminin Türkiye içerisindeki
payı yüzde 18dir, küçükbaş süt üretiminin Türkiye içerisindeki
payı ise yüzde 28dir.
Değerli
arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde Doğu Anadolu
Bölgesinde kamu yatırımlarında önemli bir oranda
artış sağlanmıştır. Toplam kamu yatırımları
2003-2013 yıllarında yaklaşık 7 kat
artmıştır. DAP bölgesinde 2012 kamu yatırımları
içerisinde en büyük payı yüzde 30 oranında eğitim sektörü
almıştır. Yine, 2003-2013 yıllarında bu derslik
sayısı yüzde 71 oranında artmış gözükmektedir.
Sağlık
sektöründe DAP bölgesi 2002 yılı hastane sayısı 90 iken 54
adet yeni hastane eklenmiş ve sayı 144e
ulaşmıştır.
Ulaştırma
sektöründe DAP bölgesinde 2013 öncesinde toplam 256 kilometre bölünmüş yol
ağı bulunurken 2013 yılında 12 kat artış
sağlanarak bu mesafe 3.120 kilometreye ulaşmıştır.
Değerli
arkadaşlar, hükûmetlerimiz döneminde yapılan icraatlar, uygulanan
ekonomik politikalarla Türkiye'nin bütün bölgelerinde ekonomik
canlılık olmuştur. İnşallah, yeni kalkınma
modelleri ve planlamalarla Doğu Anadolunun da kalkınma
hızı artacak, yatırımlar için cazip bir bölge
olacaktır diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2014 yılı bütçemizin hayırlı
olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına on ikinci konuşmacı Gülay Samancı, Konya
Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA GÜLAY SAMANCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 yılı bütçesi üzerine Kalkınma
Bakanlığına bağlı KOP Bölge Kalkınma İdaresi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
KOP Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı,
insanlığın ilk yerleşim alanlarından biri olan
Çatalhöyük ve Selçuklunun başkenti, hoşgörü ve sevgi kenti olan
Konyayı bünyesinde barındıran KOP bölgesini 2023 ve 2071
hedeflerine taşımak amacı ile 2011 yılında Sayın
Başbakanımızın direktifleriyle Kalkınma
Bakanlığımıza bağlı bir kurum olarak
kurulmuştur. KOP bölgesi; Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde illerinden
oluşmakta olup kalkınmaya yönelik yatırımların ve
projelerin gerektirdiği araştırma, planlama, programlama,
projelendirme, izleme, değerlendirme ve koordinasyon hizmetlerinin yerine
getirilmesi ve bölgenin kalkınmasının hızlandırılmasını
amaçlamaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz bölgeler arası
gelişmişlik farklarının azaltılmasını,
bölgesel ve yerel kalkınmanın hızlandırılması
politikasını hem kalkınma çabalarımızın hem de
ülke genelinde sosyal refah hedefimizin odağına
yerleştirmiştir. Yeni bölgesel gelişmenin temel stratejisi,
mümkün olduğu ölçüde etkinlik ve hakkaniyeti aynı anda
sağlamaktır. Hükûmetimiz döneminde başlatılan bölgesel
gelişme uygulamalarını, kalkınma imkânlarını
bütün ülke sathına yaymak, bölgelerin fırsatlarını öne
çıkarmak önceliğimiz olmuştur. Burada yerel bazda üretim
kültürüne geçişle birlikte bölgelerimizin potansiyelini azami düzeyde
kullanmayı amaçlayıp katılımcılığa dayanan,
tabandan tavana kalkınma anlayışını esas almaktayız.
Hazırlanmakta olan eylem planı, bölgenin ciddi bir kuraklık ve su
yetersizliği sorunu olmasının yanı sıra iklim
değişikliği kaynaklı ciddi sıkıntılarla
mücadele etmek durumunda kalması nedeniyle çevreci ve dönüşüm
sağlayan bir kalkınma anlayışını
yansıtacaktır. Bu anlayış çerçevesinde arazi
toplulaştırması, tarımsal altyapı ve üstyapı
çalışmaları ile birlikte sürdürebilir kırsal kalkınma,
kırsalı da dikkate alan yenilikçi kentleşme, akıllı
şehir perspektifleri, yenilenebilir enerji ve demir yolları temelinde
hızlı ve güvenli ulaşım altyapısı da KOP Eylem
Planının odağında yer alacaktır.
Değerli
arkadaşlar, Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda KOP
İdaresi bir taraftan eylem planı çalışmalarını
yürütürken diğer taraftan da konunun önemi ve önceliği nedeniyle il
özel idareleri ile iş birliği içerisinde Küçük Ölçekli Sulama
Sistemlerinin Rehabilitasyonu ve Yaygınlaştırılması
Programını yürütmektedir. Bu program kapsamında, KOP bölgesinde
2011 ve 2012 yıllarında gerçekleştirilen toplam 233 sulama
projesi ile 35 bin hektar alan, suyun tasarruflu kullanımına imkân
sağlayan modern sulama sistemlerine kavuşmuştur. 2013
yılında ayrılmış olan 74 milyon TL ödenek ile
çoğu düşük gelirli ve yoğun göç
veren dağlık bölgelerdeki 102 yerleşim biriminin sulama
sorunu giderilmiş ve katma değeri yüksek ürün desenine dönüşüm
desteklenmiş olacaktır. KOP Bölgesi Küçük Ölçekli Sulama
Sistemlerinin Rehabilitasyonu ve Yaygınlaştırılması
Programı önümüzdeki yıllarda da devam ettirilecektir çünkü su
yetersizliği nedeniyle özellikle KOP bölgesinde tasarruflu sulama
sistemlerine büyük ölçüde ihtiyaç duyulmaktadır.
KOP Eylem
Planı ile artış göstermesi beklenen KOP bölgesi kamu
yatırımları 2013 yılı için yaklaşık 1,2
milyar TL olarak gerçekleşmiştir. KOP kapsamında 2013
Yılı Yatırım Programında 8 adet büyük su projesi yer
almıştır. Havzaya dışarıdan su getirecek olan
Bağbaşı Barajı ve Mavi Tünel Projesi ile 204,9 milyon
metreküp su depolanacak olup Bağbaşı Barajını
besleyen Afşar ve Bozkır barajlarının da
tamamlanmasıyla yılda 413 milyon metreküp su, delme işlemleri
tamamlanmış olan 17 kilometre uzunluğundaki Mavi Tünel ile Konya
kapalı havzasına aktarılacaktır.
Hazırlanmakta
olan KOP Eylem Planı bütçesine sağlanacak ilave
kaynaklarımızdan bağımsız olarak KOP Kalkınma
İdaresinin 2014 yılı bütçesi 88 milyon 694 bin TL olarak
belirlenmiştir.
Konya Ovası
Projesi İdaremizin bütçesinin ülkemiz ve bölgemiz için hayırlı
olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN AK
PARTİ Grubu adına son konuşmacı Mehmet Geldi, Giresun
Milletvekili.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET GELDİ (Giresun) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu tasarısında Kalkınma
Bakanlığı Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
ve milletimi saygılarımla selamlıyorum.
Bu proje, Doğu
Karadeniz Bölgesinin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek bu
yörede yaşayan insanlarımızın gelir düzeyini ve yaşam
kalitesini yükseltmeyi, bölgeler arası ve bölge içi farklılıkları
gidermeyi, ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine
katkıda bulunmayı amaçlayan bir bölgesel kalkınma projesidir.
DOKAPın
koordinasyonunun ayrı bir birim tarafından yürütülmesi ve DOKAP Eylem
Planı hazırlanması amacıyla 8 Haziran 2011 tarihinde 642
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.
Doğu Karadeniz
Projesi, yüzölçümü 48.256 kilometrekare büyüklüğünde ve 8 ili içine alan,
2012 yılı rakamlarıyla 3 milyon 872 bin 793 kişinin
yaşadığı bir bölgede uygulanmaya
başlanmıştır. Proje alanında yer alan illerin 2011
yılı sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasındaki
yerleri sırasıyla; Trabzon 31inci, Samsun 33üncü, Rize 34üncü,
Artvin 44üncü, Giresun 52nci, Ordu 61inci, Gümüşhane 62nci, Bayburt
64üncü sıradadır. Bu sıralamadan da
anlaşılacağı üzere, bölge, gelişmişlik
açısından farklılıklar arz eden bir yapıya sahiptir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığında
başkan, başkan yardımcısı, 12 geçici, 19 kadrolu olmak
üzere 31 teknik hizmet ve genel idare hizmetli memur ve hizmet
alımıyla 27 personel çalışmaktadır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP Eylem Planı
çalışmaları kapsamında birçok faaliyet
gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda, DOKAP bölgesinde bölgeye dönük kararların
bulunduğu bütün çalışmalar taranmış ve hepsinden
mümkün olduğunca yararlanılması düşünülmüştür. Bu
sayede, daha önce yapılmış planlar ve bu planların uygulama
sonuçları değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler
ışığında, Başkanlıkça taslak DOKAP Eylem
Planı proje listesi hazırlıkları tamamlanmış ve
ilgili bakanlıkların strateji geliştirme
başkanlıkları ve diğer kurumlarla değerlendirme
toplantıları yapılmıştır. Bu değerlendirme
sonrasında, bakanlıkların görüş ve önerileriyle DOKAP Eylem
Planı son hâline getirilmek üzeredir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yine, DOKAPın en önemli
projelerinden biri de Yeşil Yol Projesidir. Yeşil Yol, turizm master
planı çerçevesinde öne çıkan, yayla ve turizm merkezlerini üst kottan
birbirine bağlayan, başlangıcı Samsun ili, bitişi
Artvin Sarp Sınır Kapısı olan ortalama 2.350 kilometre
uzunluğundaki yolu ifade etmektedir. Bu kapsamda, 2013 yılı,
Kalkınma Bakanlığımız tarafından DOKAP
İdaresi ve 8 il valisiyle Mayıs 2013te protokoller
imzalanmış, her ile 5 milyon TL olmak üzere, 8 ile toplam 40 milyon
TL ödenek gönderilmiştir. DOKAP İdaresine 2014 yılında ise,
bölgenin önemli yaylalarını ve kırsal yerleşimlerini
birleştirerek yeni bir turistik çekim alanı oluşturmaya yönelik
Yeşil Yol Projesini hayata geçirmek üzere 47 milyon TL kaynak tahsis
edilmiştir. Bu rakamın 40 milyon TLsinin bazı yayla
yollarının iyileştirilmesi için, geri kalan miktarının
ise turizme yönelik mali destek programında kullanılması
planlanmaktadır. Hâlihazırda, Yeşil Yol güzergâhında,
turizmin geliştirilmesi için kalkınma ajansları DOKA, OKA,
KUDAKA tarafından 2014 yılında ortak mali destek programı
uygulanmasına dair hazırlıklar devam etmektedir. Yapılan
protokoller gereğince Yeşil Yol yapım çalışmaları
valilik ve il özel idareleri tarafından uygulanmaya başlanmıştır.
Yeşil Yol ile ilgili izleme, değerlendirme ve denetleme
işlemleri ise Başkanlık tarafından yapılmaktadır.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2014 Mali Yılı Bütçe Kanun
Tasarısının ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.15
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.44
BAŞKAN:
Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi söz
sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Müslim Sarıda,
İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MÜSLİM SARI (İstanbul) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ekonomi
Bakanlığının 2014 yılı bütçesi hakkında söz
almış bulunuyorum. Herkesi saygıyla selamlarım.
Her bütçenin bir
teması var. Bu bütçenin de ana teması aslında Sayıştay
raporları oldu. Dolayısıyla Sayıştay raporlarına
ilişkin birkaç tane cümle sarf etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, bütçe hakkı dünyadaki bütün siyasal ve anayasal
gelişmelerin temelini teşkil eder. Magna Cartadan başlayan,
Fransız Devrimine kadar giden bütün süreç, bütün anayasal
gelişmeler, aslında, vatandaşın vergisinin
hesabının takibi üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla bu
kadar önemlidir ve bütçe hakkı parlamentolara verilmiştir. Parlamentolar
da bütçe hakkının doğru bir biçimde yerine getirilip
getirilmediğini denetler.
Bizler aslında
burada iki şey yapıyoruz, bir yandan 2014 yılı bütçesini
görüşüyoruz, diğer yandan da 2012 yılının kesin
hesaplarını görüşüyoruz. Dolayısıyla, 2012
yılını ibra ediyoruz. Nasıl ibra edeceğiz?
Sayıştayın düzenlediği raporlarla ibra edeceğiz.
Sayıştay yüz elli yıllık bir kurum, Türkiye Cumhuriyeti
tarihinden daha eski olan bir kurum, dolayısıyla
Sayıştayın verdiği raporlar üzerinden hem iktidar partisi
milletvekilleri hem de muhalefet partisi milletvekilleri bir değerlendirme
yapacaklar ve bu değerlendirme sonucunda hesapları ibra edecekler,
tıpkı özel sektördeki yönetim kurulu, denetim kurulu üyeleri gibi.
Ancak,
biliyorsunuz, 2003 yılında bir yasal düzenleme yapıldı
-Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu- ve bütün muhasebe sistemi temelden
değiştirildi. Avrupa Birliği standartlarına uygun,
çağdaş, şeffaf ve hesap verebilir bir sistem
kurulacağı varsayımıyla hareket edildi. 2006
yılında bu kanun tüm yönleriyle yürürlüğe girdi. Buna uygun
olarak 2010 yılında Sayıştay Yasası
çıkartıldı. Ancak 2013 yılına geldiğimiz hâlde
2012 yılının, yani yasanın çıkmasının
üzerinden dokuz yıl, yürürlüğe girmesinin üzerinden de
yaklaşık yedi yıl geçmiş olduğu hâlde biz, kanunlara
uygun biçimde, gereğine uygun bir biçimde Sayıştay
raporlarını düzenleyemedik ve huzurlarınıza getiremedik.
Şimdi, bunun
bir sorumlusunun olması lazım. Çok açık olarak söylüyorum bütçe
hakkı ihlal edilmiştir. Bütçe hakkının ihlalinden hem
Sayıştay sorumludur hem Hükûmet sorumludur. Bütçe hakkının
ihlali darbe suçu kadar önemli bir suçtur. Darbe suçu, nasıl bir sistemi
tepeden tırnağa ilga ediyorsa, nasıl bir sistem içindeki en
önemli suçsa vatandaşın vergi hakkının ve
aldığı vergilerin denetlenemiyor oluşu, Parlamentonun böyle
bir denetimi yerine getiremiyor oluşu da bu kadar önemli bir suçtur; bu
suç işlenmiştir.
Şimdi bu genel
değerlendirmeden sonra, Ekonomi Bakanlığı bütçesi
vesilesiyle ekonomiyle ilgili düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, bundan önceki konuşmalarda da, Hükûmetten gelen
konuşmalarda da ekonomiye ilişkin hep ılımlı, olumlu
bir hava, olumlu bir algı anlatılmaya çalışıldı.
Ancak bardağın bir de boş
tarafı var ama bu boş taraf hiç gündeme getirilmiyor ve
konuşulmuyor.
Şimdi ben,
biraz bardağın boş tarafını anlatmaya
çalışacağım, birinci söyleyeceğim şey şudur:
Bir Türk mucizesi söz konusu değildir yani Türkiye çok hızlı
büyüdü, çok yüksek büyüdü, dünyanın en hızlı büyüyen
ülkelerinden biri, AKP döneminde Türkiye ekonomisi mucize yarattı; böyle
bir şey yok.
Bakın, ben
size devletin resmî rakamlarını veriyorum: TÜİK rakamlarına
göre onar yıllık dönemler itibarıyla Türkiye ekonomisinin büyüme
ortalamaları var burada. AKP hükûmetleri dönemi boyunca 2003-2013 yani
orta vadeli hedeflerin tutturulduğunu varsaysak bile Türkiye ekonomisi
yüzde 4,9 büyüyecek. Cumhuriyet kurulduğundan AKP iktidara gelene kadar
yani 2002 yılına kadar Türkiye ekonomisinin büyüme ortalaması
yüzde 5tir. Dolayısıyla AKP hükûmetleri döneminde, Türkiye ekonomisinin tarihsel
ortalamalarının daha altında büyümüştür Türkiye; ancak
potansiyeli kadar diyorum, onu da çok ihtiyatlı söylüyorum,
potansiyelinin de altında büyümüştür.
İkinci nokta,
bir Türk mucizesi olup olmadığının
karşılaştırılması açısından;
bakınız, aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerle Türkiye'nin
karşılaştırmaları: Şu gördüğünüz barlar
gelişmekte olan ülkelerin ortalamaları, yanındaki maviler de
Türkiye ekonomisinin büyüme ortalamaları. İki dönemi aldım,
2003-2007 yani kriz öncesi dönem, 2008-2012 yani kriz sonrası dönem.
Gelişmekte olan ülkeler yüzde 7,6 büyümüş, Türkiye yüzde 6,9
büyümüş yani gelişmekte olan ülkelerin performansının
altında.
Krizden sonraya
geçiyoruz. Gelişmekte olan ülkelerin büyüme performansı
düşmüş biraz, 5,4e ama Türkiyeninki daha fazla düşmüş,
Türkiyenin büyüme ortalaması 3,2. Dolayısıyla, bu, Türkiyeye
ilişkin ayrıksı bir hikâyenin olduğunu, Türkiyede
uygulanan ekonomik modelin tıkandığını ve diğer
gelişmekte olan ülkelere göre daha olumlu bir performans
gösteremediğini gösteriyor.
Bakınız,
dünyadaki yerimiz, iki tane tablo: Birincisi, satın alma gücü paritesine
göre Türkiyenin dünya ekonomisindeki kişi başına geliri; 2004
yılında 63üncüymüş, bir ara 58e kadar düşmüş, 2012 yılında
64, dolayısıyla Türkiye AKP hükûmetleri döneminde gerilemiş
dünyadan. Dünyanın 17nci büyük ekonomisi. Başlarda da, zaten
iktidara geldiğinizde 17nci büyük ekonomiydi. 1980li yıllarda,
1990lı yıllarda daha iyi olduğumuz performanslar var.
Dolayısıyla, Türkiyenin dünyadaki yeri sizin büyüme
performansınızda gerilemiş Sayın Bakanım.
Yapamadığınız,
çözemediğiniz bir başka konu işsizlik. Bakınız,
Komisyon Başkanı Lütfi Ağabeyimiz 1990lı
yılları kayıp yıllar olarak ilan etti ve bu karanlık
ve kayıp yıllarda Türkiyenin birçok sorununun 1990lı
yıllara göre daha iyi noktada olduğunu gösterdi.
Bakın, ben
size bir grafik göstereceğim. 1980li yıllarda Türkiye ekonomisindeki
işsizlik oranı 8,3, 1990lı yıllarda, karanlık
yıllar dediğiniz yıllarda, istikrarsızlığın
olduğu yıllarda, hükûmetlerin gittiği geldiği yıllarda
Türkiye ekonomisinde işsizlik oranı yüzde 8,2.
Bakınız
kriz, cumhuriyet tarihinin en büyük krizi, işsizlik oranı yüzde 10,8,
2009da yüzde 14e çıkmış. Şimdi kaç? 2012de 9,2, şu
anda ise 9,8 yani 1980li yılların ve 1990lı yılların
üzerinde bir işsizlik ortalaması var Türkiyede ve işsizlik
sonbahardan itibaren artış trendine girmiş.
Türkiye
ekonomisinin makûs talihi cari açık. Bakınız, cari işlemler
açığıyla büyüme arasında ters ilişki var Türkiyede.
Dünyanın her ülkesi cari işlemler açığı verebilir
ancak büyümek için cari işlemler açığı vermek zorunda olan
ender ülkelerden biridir Türkiye ve ilginç olan, bir birim büyüme
başına vermek zorunda kaldığı cari işlemler
açığının da büyüdüğü ve derinleştiği bir
dönemi yaşıyor Türkiye. Bu, AKPnin icat ettiği bir ekonomik
modelin sonucu da değil ama AKP elinde derinleşen, giderek büyüyen
yapısal sorunlarımızdan birisi ve Hükûmet buraya hiçbir çözüm
bulamadı geçtiğimiz on yıl boyunca. Bunun sonucu olarak,
Türkiye, cari işlemler açığı açısından
dünyanın en yüksek cari işlem açığı veren ülkelerinden
biri. Yüzde 10lardaydık, yüzde 6,2ye düştük 2012 yılında
ancak sadece Güney Afrika ve Ukraynadan iyiyiz. Kaldı ki şu anda
yüzde 7lere doğru gidiyoruz, bu yılı yüzde 7nin üzerinde
tamamlayacağız. Dolayısıyla, Türkiye, dünyanın en
fazla cari işlemler açığı veren ülkelerinden biri.
Sayın
Başbakan borç oranlarımızın azaldığıyla
övünerek Nereden nereye. diyor, Şuradan aldık, şuraya
getirdik. diyor. Evet, kamu borcu azaldı ama cari işlemler
açığı borç yaratıcı kalemlerle finanse edildiği
için bu borcu birinin finanse etmesi gerekiyordu. Bunu kim yaptı? Özel
sektör yaptı.
Bakınız,
Türk özel sektörünün dış borç stokları, cumhuriyet
kurulduğundan 2002 yılına geldiğimiz döneme kadar,
Türkiyedeki bütün özel sektör firmalarının, bütün hükûmetlerin
biriktirdiği dış borç 43 milyar. Şu anda kaç? 252 milyar
yani son on yılda özel sektörün dış borcu 6 kat artmış.
Bu kadar çok cari işlemler açığı verirseniz, bu cari
işlemler açığının finansmanını da özel
sektöre yüklerseniz işte borç stokları bu noktaya gelir. Bunlardan
hiç bahsetmiyor Sayın Başbakan. Bunlar devletin resmî rakamları.
Bakınız,
Türkiye ekonomisinin kırılganlıkları büyüyor. Size iki tane
grafik göstereceğim. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Biri, reel sektörün
döviz pozisyon açıkları. Reel sektörün döviz cinsinden borçları
ve yükümlülükleri ile döviz cinsinden varlıkları arasındaki
fark, AKP iktidara geldiğinde 18 milyarmış, şu anda 164
milyar yani Türk reel sektör firmaları yatırım yapan, istihdam
üreten, Türk reel sektörü firmalarının döviz cinsinden borçları
döviz cinsinden varlıklarından 165 milyar dolar fazla,
dolayısıyla kura karşı kırılgan. Türkiye
ekonomisinin kırılganlıkları büyüyor.
Bakın,
Sayın Başbakan Merkez Bankası rezervleriyle övünüyor,
Şuradan şuraya geldik. Bir ülke niye rezerv biriktirir?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Borcu olduğu için.
MÜSLİM SARI
(Devamla) Kendi dış yükümlülüklerini karşılayabilmek
için, özellikle kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için.
Bir ülkenin kısa vadeli borçları ile rezervleri arasında
ilişki kurulur ve bunun 1 olması esastır.
Bakınız,
bu, 1 çizgisi; bu da Türkiye Cumhuriyeti rezervlerinin, Merkez Bankası
rezervlerinin kısa vadeli borçlara oranı ve bu oran AKP ilk iktidara
geldiğinde çok daha yüksekti, giderek aşağı doğru
düşüyor. Türkiye ekonomisinin kırılganlıkları büyüyor
sayın milletvekilleri.
Bakınız,
önümüzdeki bir yılda Türkiye ekonomisinin 225 milyar dolar kaynağa
ihtiyacı var. 165 milyar dolar borcun vadesi geliyor, 60-65 milyar da cari
işlemler açığı vereceğiz, 225 milyar ve dünyada ödünç
verilebilir fonlar daralıyor. Bundan iki yıl önce
konuşsaydık bunun 2 trilyon dolar olduğunu söylerdik ama bugün 1
trilyon dolar olduğunu söyleyenler var. Yani, giderek daralan bir
pastadan, giderek küçülen bir pastadan giderek daha fazla finansmanı
karşılamak zorunda Türkiye. Bu, Türkiye ekonomisinin
kırılganlıklarının büyüdüğü anlamına
geliyor. Önümüzdeki dönem FEDin operasyonlarının tersine dönmesi
paranın yönünü tersine çevirecek ve Türkiye ekonomisinin büyümesi daha
fazla düşecek, işsizliği daha fazla artacak.
Hiç
konuşulmayan konulardan biri enflasyon. Bakınız, 2006
yılında enflasyon hedefleme sistemine geçtik. Yedi yılın
hiçbirinde enflasyon hedefini tutturamadık. Sadece iki yıl tutturduk,
o da orijinal hedefleri değiştirerek. Şimdi, 2004ü 100 kabul
ederseniz, hedefleri kümülasyon yaparsanız, gerçekleştirmeleri
kümülasyon yaparsanız yaklaşık yüzde 40lık fark
görürsünüz. Bu, kredibilite açığıdır. Bu, Hükûmetin ve
Merkez Bankasının kredibilite açığıdır.
Dolayısıyla, enflasyon hedeflerini hiçbir zaman
tutturamamış, 2006 yılından beri tutturamamış bir
Merkez Bankası var.
Sonuç olarak,
önümüzde paranın yönünün değiştiği bir konjonktürde, büyüme
oranlarının düştüğü, işsizliğin yükselmeye
başladığı ve yükseleceği, cari işlemler
açığının yüksek kaldığı,
dolayısıyla ekonominin kırılganlıklarının
yükseldiği ve enflasyon hedeflerinin tutmadığı,
pahalılığın yüksek kaldığı bir ekonomik
patika var. Bu bütçe bu patikanın hiçbirisini görmüyor, bunları
öngörmüyor. Bunları öngörerek bunun üzerinden bir hikâyeyle
hazırlanmış bütçe değil, daha çok yabancı sermayeye
finansman ihtiyacı çerçevesinde sinyal vermek üzere kurgulanmış
bir bütçedir.
Ben, yine de
bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı Ümit Özgümüş, Adana
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kalkınma
Bakanlığının bütçesi üzerine söz aldım ama gerçekten
hangi bakanlığın üzerinde konuşma yapacağımı
ben de bilmiyorum çünkü Türkiyede ekonomi, kalkınma hangi
bakanlığa bağlı, kim, kimden sorumlu o belli değil. Türkiyenin
kalkınması ve ekonomisiyle ilgili bir Kalkınma
Bakanlığı var, Sayın Bakan burada; bir Ekonomi
Bakanlığı var, Sayın Bakan burada; bir de bunların
üzerinde mi, yanında mı, paralel mi olduğunu bilmediğim
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı var. Zaman zaman
verdiği demeçler, zaman zaman ilgi alanları, yetki alanları
birbirine karıştığı için
OKTAY VURAL
(İzmir) Gazcı, frenci
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Gerçekten ekonomiyle ilgili konuları hangi
bakanlığın bütçesinde konuşacağımızı
tam olarak bilmiyoruz. Askerde bir şey vardır; bir yumurtayı 3
kişiye taşıtırlar, 3ü de kırar, Türkiyede de
ekonomiyi, kalkınmayı üç bakanlığa birden
bağladılar ekonominin yumurtasını kırdılar. Bütçe
görüşmeleri başladığından beri birçok rakam ortaya
atıldı. Özellikle AKP milletvekilleri ellerine verilen
kâğıtlardan birçok rakam okudular. Zaten bir çuval rakamın
içerisinde belli başlı rakamları çıkarırsanız
Türkiyeyi uçurursunuz ama ekonominin yaldızını biraz önce
arkadaşım Müslim Sarı döktü. Bazı rakamları ortaya
koyarsanız gerçekten ne olduğunu görürsünüz. Ama en önemlisi AKP iktidarında;
yanlış ekonomi politikalarından dolayı enerji hariç ve
verimsiz alanlara giden yatırımlar hariç ciddi biçimde imalat sanayi
yatırımı yok. Bundan dolayı da sürekli olarak dış
ticaret açığı ve ona bağlı olarak cari açık
artıyor. Sayın Bakan Çağlayanın bazen televizyon
konuşmalarını dinliyorum, ihracatı nasıl
uçurduklarını, dünyada hangi ülkelere ihracat yaptıklarını
söylüyor ama sanki ithalatı yapan Cumhuriyet Halk Partisi, bir türlü ithalatı
söylemiyor. Ve bakın, Sayın Sarı ihracat, cari açık
rakamlarını verdiği için çok fazla girmeyeceğim ama sadece
geçen sene ilk dokuz ayda ihracatın ithalatı karşılama
oranı yüzde 70,2yken bir sene sonra, bu sene yine ilk dokuz ayda yüzde
62,1e geldi ve bu başka kanallardan kapatılamadığı
için cari açık da tabii, gittikçe büyüyor ve tehlikeli hâl almaya
başlıyor. 2012nin ilk dokuz ayında 35,7 milyar dolar cari
açık, 2013ün ilk dokuz ayında 49 milyar dolara çıktı.
Aslında bu önemli değil yani nominal olarak cari
açığın büyümüş olması önemli değil, gayrisafi
yurt içi hasıla büyümüş olabilir, onunla birlikte cari açık
büyümüş olabilir ama doğru olan şey cari açığın
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, ona baktığımız
zaman da geçen yılın ilk dokuz ayında yine gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 6,1iyken bu yıl yüzde 7,9a çıktı.
Burada dünyada kabul gören tehlike sınırı ya da
kırmızı alarm gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde
5idir. Yani Türkiye şu anda tehlikeli sulara çoktan girmiş ve devam
etmektedir.
Şimdi, cari
açığın kapatılması için -daha önce bu kürsülerde
söyledik- AKP iktidarı döneminde yapılan tek şey döviz
kazandırıcı işlemler, yatırımlar veya ihracat
değil, Türkiye'nin cumhuriyet döneminde kazandığı
varlıkları satmak. Değerli arkadaşlar, geçen sene burada
konuştum, bu konuşma sırasında Türkiye'nin
topraklarının yabancıya satışının
yanlışlığıyla ilgili konuşurken devletin resmî
rakamlarına göre, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının rakamlarına göre yabancıya
satılan arsa miktarı 90 milyon metrekareydi. Tarihlerini
vermiştim, bunun 20 milyon metrekaresi cumhuriyet tarihi boyunca
satılıyor, bunun içerisinde büyükelçiliklere satılması
gereken zorunlu araziler de var, 70 milyon metrekaresi AKP döneminde
satılandı. Şimdi, en son, MHP Milletvekilimiz Sayın Erkan
Akçayın soru önergesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
cevap veriyor ve diyor ki: Yabancıya satılan arsa
miktarımız 137 milyon metrekareyi buldu. Sonra, siz vatanı
satıyorsunuz dediğimiz zaman da kızıyorsunuz, davalar
açıyorsunuz. İşte, vatanı satıyorsunuz, 137 milyon
metrekare
Bunun çok önemli bir bölümü tarım arazisi. Tarım
arazilerini satarak cari açığı kapatmaya
çalışıyorsunuz. Satacağınız şeyler
sınırlı, yavaş yavaş sonuna geliniyor. Ondan sonra
geriye kalıyor borçlanma. Ama önümüzdeki dünya ekonomisiyle ilgili
yapılan tahminlerde Amerika Birleşik Devletlerinin tahvil
satışlarını yavaş yavaş azaltacağı ve
piyasada likidite krizi olacağı düşünülürse, önümüzdeki dönemde
Türkiye'yi nasıl tehlikeli bir
noktaya götürdüğünüzü hep birlikte göreceğiz.
İkinci bir
konu var: İşte, üçüncü çeyrekte 4,4 büyüdük. Davulla, zurnayla,
dünyada kriz varken bizim nasıl büyüdüğümüz anlatılmaya
çalışıldı iktidar partisinin Başbakanı ve
ekonomiden sorumlu bakanlarıyla.
Değerli
arkadaşlar, bakın, dünyada kabul görmüş kaynak,
Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü; onun
yaptığı çalışmaya göre 2012de Türkiyenin
yarattığı büyümenin yüzde 70,1i iç tüketimden
kaynaklanıyor. Acaba bu doğru mu diye biz de bazı rakamlara
baktık -siz de bakabilirsiniz- Maliye Bakanlığının
rakamlarına baktığınız zaman, illerin vergi
rakamları, vergi tabloları var, illerden toplanan vergiler.
Değerli
arkadaşlar, bakın, 6ncı sırada Mersin var, 7nci
sırada Antalya var, 9uncu sırada Hatay var, 10uncu sırada Tekirdağ
var. Bu illerimiz, Türkiyede, sanayileşmiş, sanayisi hızla
gelişen illerin toplamından daha fazla vergi ödüyor; yani Konyadan,
yani Kayseriden, Gaziantepten, Eskişehirden ve Denizliden daha fazla.
Nedir bunun özelliği, bu fazla vergi ödeyen illerin ortak özelliği
ne? Limanları var. Çünkü bu toplanan vergilerin çok büyük bir
kısmı uluslararası muamelelerden alınan vergi. Yani onun
alt kalemi de, yüzde 90-95i ithalde alınan katma değer vergisi.
Sadece iki örnek vereyim: 2012 yılında Hataydan toplanan vergi 26
milyar TL, bunun 11 milyar TLsi, yaklaşık olarak yüzde 40ı sadece
ithalde alınan katma değer vergisinden geliyor. Yine, Mersinin
toplam 47 milyar TL, bunun yaklaşık yüzde 35i, 17 milyar TLsi
ithalden alınan katma değer vergisinden geliyor, Türkiye'de yaratılan katma değerden
değil. Ekonomi bu şekilde çarpık gelişiyor. Siz, sabahtan
akşama kadar burada ekonominin nasıl uçtuğunu, bazı
rakamları cımbızlayarak burada açıklayın ama işin
gerçeği bu. Türkiyede sermaye, Türkiyede girişimci artık bu
imalat sanayine girmiyor; verimsiz alanlara, konuta, ithalata, hastane
yatırımcılığına ve alışveriş
merkezlerine giriyor. Bu şekilde Türkiye, ekonomisini devam ettiremez.
2002-2005
yıllarında Adana Sanayi Odası Başkanıyken Yunanistana
çok fazla gittik geldik. Yunanistan aynı şimdi bizim gibi, Biz
Avrupanın şımarık çocuğuyuz. Biz sanayide üretmeyiz,
zeytin ve pamuğun dışında tarımdan da
çıktık. diyorlardı -orada çalışacak olanlar da
Yunanlılar değil, Arnavutlar-
ve Avrupadan gelen paralarla ekonomiyi götüreceklerini
zannediyorlardı. Bugün gelinen noktada Yunanlı gençler 600 euro
hastalık parası alabilmek için damarlarından AIDS virüsü
şırınga ediyorlar, damarlarında AIDS çıksın ki o
600 euroyu alabilsinler. Umarım Türkiye o günlere gelmez, gelmeyecektir
ama gidişattaki tehlikeyi hepimizin görmesi gerekir.
Şimdi, bu
tablonun tersine döndürülmesi için iki şey yapmak lazım. Bir, çok
uzun yıllardan beri söylüyoruz, yapısal reformlar yaparak Türk
sanayisinin rekabet gücünü artırmak ve ithalat yerine ihracatı
artıracak ekonomik politikalar.
Değerli
arkadaşlar, ikincisi, doğru teşvik politikaları. Türkiye,
bir türlü teşvik politikasını öğrenemedi, AKP iktidarı
da öğrenemedi ve uygulayamadı. AKP iktidarından önce
Aslında teşviklerde niye yanlış uygulamalar var? Çünkü,
teşvikte
Bakın, birçok bakanlık teşvik veriyor. Teşvik
Uygulama, Ekonomi Bakanlığında; Kalkınma Ajansları
teşvik veriyor, Kalkınma Bakanlığında; Sanayi
Bakanlığı, KOSGEB teşvik veriyor, TÜBİTAK teşvik
veriyor, Teknoloji Girişim Desteği teşvik veriyor. Bunların
hepsini toplayıp doğru bir teşvik politikası ortaya
koyamıyorlar. Bundan on beş yıl önce ortaya konan 4325
sayılı Teşvik Yasası yanlıştı,
kalkınmada öncelikli yörelere toptancı bir teşvikti. AKP
iktidarı döneminde çıkarılan 5084, cumhuriyet tarihinin en kötü,
en anlamsız, en kaynak israfı yaratan bir teşvik
yasasıydı. Bunun çıkmaması için çok çok
uğraştık. Sayın Çağlayan bilir, o konuda ben ceza
aldım, kendisi de o konuda bir ceza almıştı o dönemde ama
buna rağmen bu yasa çıktı.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Senin cezan daha bitmedi ama!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Babaydı,
babaydı o!
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Şimdi, yeni çıkan teşvik paketi,
zararları azalmış olmasına rağmen ne yazık ki
yine doğru değil, yine yanlış, yine birbirine çok
yakın bölgelerde, illerde haksız rekabet yaratan bir teşvik
politikası. Adana ile Osmaniyenin arası 80 kilometre ama ikisinin
arasında, Adana 2nci bölgede, Osmaniye 5inci bölgede; Osmaniye Organize
Sanayi Bölgesine yaparsanız Mardinin, Şırnakın,
Hakkârinin teşvikinden yararlanıyor, 6ncı bölgenin
teşvikinden yararlanıyor. Aklı başında bir
yatırımcı da kalkıp oraya gitmez ya da İzmir ile
Manisa arasında bir yolun ayırdığı iki organize sanayi
bölgesinin arasında 20 kilometre var, 4 tane organize sanayi bölgesi var,
4 tane organize sanayi bölgesinin teşvikten yararlanma dereceleri
birbirinden farklı. Artık, yıllardan beri söylediğimiz
proje bazlı bir teşvik sistemine geçilmek zorunda.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) Adananın gözü doymadı!
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Kalkınma
ajansları meselesi var. Ömrümü tüketeceğim doğru bir
kalkınma ajansı yasasının çıkması için. Ne
yazık ki o da baştan aşağı yanlış; ölü
doğdu, hatalar yapılmaya devam ediliyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ömrün yetmez buna!
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Öyle görünüyor
ama AKP iktidarının ömrü bitecek, daha sonra doğru
politikaları inşallah uygulayacağız.
Kalkınma
ajansının verdiği teşvikler şu anda gerçekten tam bir
komedi, yani burada hepsini anlatmaya kalksam gerçekten gülersiniz. Birkaç tane
örnek verebilirim: Yatırım alanlarına değil, ihracat
yapabilecek alanlara değil, ithalatı ikame edecek alanlara
değil, komedi yani ne yaptığını bilmeden önüne gelen
değişik değişik şeylere hibe destekleri veriyorlar.
Bakın,
İhale Kanununda ihaleyi yapan merci birinci derece yakın
akrabalarına, sıhriye, şuna buna falan ihale veremez. Birincisi,
kalkınma ajanslarında asıl kaymağı yiyen kalkınma
ajansının yönetim kurulunu oluşturan valilikler, belediyeler,
odalar. Adana Belediyesi Dört Mevsim Yüzüyoruma hibe desteği
almış. Dört mevsim yüzdükleri zaman bu biraz evvel bahsettiğimiz
ekonomik tabloyu tersine çevireceğiz, döviz kazanacağız ya da
ithalatı ikame edeceğiz! Adana Büyükşehir Belediyesi Adananın
renklerine destek almış. Adana Sanayi Odası bir eğitim
salonu yapacak, kalkınma ajansından destek almış. Mersin
İl Çevre ve Orman Müdürlüğü valiliğe bağlı Doğu
Akdenizdeki kaplumbağaları kurtarma projesine hibe desteği
almış. Kaplumbağaları kurtardığımız
zaman ekonomiyi düzeltiyoruz! Kaplumbağalar yaşasın ama
bırakın, başka kurumlar var onları yaşatacak olan,
onlar yaşatsın. Onun yanında özel sektörde kapasite
artırımı, rekabet gücünün artırılması gibi projelere
hibe destekleri veriliyor.
Değerli arkadaşlar,
o zaman, siz bu firmalara para verecekseniz, benim verdiğim vergiyle
haksız rekabet yaratmayın. Eğer firma rekabet gücünü
artıracak makinalar alacaksa Halk Bankasını babalar gibi
satmayın, Halk Bankasından kredi alsın. Kalkınma
ajanslarının destekleri daha verimli alanlara gitsin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Televizyon alıyorlar, televizyon.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Devamla) Şimdiye kadar kalkınma ajansları için
1,6 milyar TL harcandı, 2014 bütçesinde 499 milyon TL
ayrılmış. Ben bu bütçeye evet demeyeceğim gibi, benim ve
yoksul halkın vergileriyle oluşturulan bu fonu, bu verimsiz alanlara
aktardığınız için hakkımı da helal etmiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Tufan Köse, Çorum
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TUFAN KÖSE (Çorum) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Gezi olayları
sırasında hayatını kaybeden Mehmet
Ayvalıtaşın annesi Fadime Ayvalıtaş, Fadime Ana dün
vefat etmiş, bugün de toprağa verilmiştir. Kendisine Tanrıdan
rahmet diliyoruz, ışıklar içerisinde yatsın.
Değerli
arkadaşlarım, ben de 2014 bütçesinde Türkiye İstatistik
Kurumunun bütçesi üzerinde görüşlerimi bildireceğim. Ülkemize ait
sayısal ve istatistiksel veri tabanı zenginliği ve tarihçesi
bakımından en güvenilir kaynağın TÜİK olması
gerektiği inancındayız. Peki, TÜİK böyle midir, en
güvenilir kaynak mıdır, şeffaf mıdır? Maalesef,
maalesef öyle değil. TÜİK uzun yıllardan beri
bozacının şahidi şıracı konumuna düşürülmüştür.
Anket sonuçlarıyla oynamaktadır, araştırma
sonuçlarıyla oynamaktadır, düzeltmektedir, devamında da Biz
hata yaptık, hatalarımızı düzeltiyoruz. demektedir.
Geçmişte yine verileri saatinden önce açıklayarak, mesajla erken
saatlerde bildirerek birçok skandala imza atmıştır.
Şimdi,
geçtiğimiz günlerde bütçe görüşmelerinde konuşuldu. 2013
yılında TÜİKin yaptığı bir araştırma
var. Araştırmanın başlığı Tüketici Fiyat
Endekslerini Belirlemek. Şimdi, bu anket çalışması
kapsamında evlerin kapısını çalıyor TÜİK
görevlileri, yakalarında devletin verdiği resmî kimlik var ve
diyorlar ki: Tesadüfi örneklemelerle sizin yanınıza geldik. Bu eve
geldik, bu anketin yapılacağı evi seçtik ve TÜİK
görevlisiyiz. Anket sorularına da cevap vermek zorundasınız, görevlisiniz.
Vermezlerse ne oluyor? Biliyorsunuz, 2008de Anayasa Mahkemesinin bir
kararıyla iptal edilmedi TÜİK Yasası Verilmezse 925 TL cezayla
karşı karşıya kalırsınız. diyorlar.
Peki, Tüketici
Fiyat Endeksini belirlemek üzere yapılan bu anket çalışmasında
TÜİK neler sormuş? Neler sormuş bakın, sorulara bakın
değerli arkadaşlarım, tam bir skandal. Hangi dine mensupsunuz?
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Anayasal suç.
TUFAN KÖSE
(Devamla) Size ne kardeşim? Tüketici Fiyat Endeksini
araştırıyorsunuz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Doğru değil.
TUFAN KÖSE
(Devamla) Doğru, doğru, bakarsınız.
Kendinizi hangi
mezhebe ait hissediyorsunuz? Aşağıdaki namazları hangi
sıklıkta kılıyorsunuz? Az olmak kaydıyla yalan
söylemek günah mıdır? Vallahi, az olmak kaydıyla yalan söylemek
günah mı bilmiyorum ama yalana vergi olsa herhâlde Bakanlar Kurulu
maaşı hacizden hiç kurtulmaz yani, yalana vergi olsa. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Yalandan ölen olsa
hiçbiri kalmayacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Maliye Bakanına söyleyelim, o konuda bir vergi getirsin.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Bakan mı talimat vermiş?
TUFAN KÖSE
(Devamla) Peki, Sarhoş olmayacak kadar içki içmek günah
mıdır? Alevi misiniz, Sünni misiniz?
filan böyle abuk sabuk sorular. Köpek giren eve melek girer mi?
Vallahi, girer mi girmez mi bilmiyorum ama siz on iki yıldır köpeksiz
köyde değneksiz dolaşmaya çalışıyorsunuz, maalesef.
(CHP sıralarından alkışlar)
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Yazılı açıklama yaptık
TÜİKle ilgili.
TUFAN KÖSE
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, anket devam ediyor, diyor ki:
Oy verirken adayın dindar olup olmadığını önemser
misiniz? Sanki AKP anket yaptırıyor, seçim anketi
yaptırıyor. Misafirlikte kadınlar ve erkekler aynı mı
otursun, ayrı mı otursun? Ya, aynı oturur, ayrı oturur; bu,
TÜİKi niye bu kadar ilgilendiriyor, onu da bilmiyorum. Laiklik
İslamı özgürce yaşamanın teminatı mıdır?
El cevap, teminatıdır. Eğer laiklik olmasaydı bugün
Afganistandan alın Fasa kadar olan coğrafyada insanlar Allahü
ekber! diyerek birbirlerini kesmezler, ölenler de Allahü ekber! diyerek
Hakkın rahmetine kavuşmazlardı. O anlamda laiklik hakikaten
dinin özgürce yaşanmasının teminatıdır.
Değerli
arkadaşlarım, AKPnin
temsilcileri buraya geldi, Hükûmet sözcüleri geldi, diyorlar ki:
Biz sessiz devrim yaptık, destan yazdık, kıskanıyorsunuz.
Yabancılar bizi takdir ediyor. Tabii yabancılar hangi mantıkla
takdir eder, bilmiyorum. Yani evin içi takdir etmiyor da yabancılar takdir
ediyorsa kendinizde bir suç arayın. Bir gevşeklik görüyorlar demek
ki.
Peki,
ne olmuş bu kadar destan yazdıkları dönemde?
Vatandaşların bankalara olan borcu, kredisi, tüketici kredisi ve
kredi kartı borçları tam 322 milyar TL olmuş. Yani 2002ye göre
tam 49 kat artış göstermiş. Peki, gelirleri artmış
mı vatandaşımızın? Hemen bakıyoruz. Nereden
bakacağız? Asgari ücretten bakacağız. 2002de 225 lira olan
asgari ücret -o günkü rakamla 225 bin lira- 2013te 803 lira olmuş, yani 4
kattan bile az artmış. 49 kat borç artmış. Yani borç içerisinde
bir rüya âleminde yaşatıyorlar vatandaşı.
Peki,
2012de bankalara borcunu ödemeyen yurttaş sayısı kaç? 3 milyon;
2 milyon 802 bin. Yani borçlarını, bu kredilerini ödeyemiyor
vatandaşlarımız.
İcra
dosya sayısı: Hani Başbakan rahmetli Bülent Ecevitin önüne
esnaf yazar kasa atmıştı, yürüyüşler düzenlemişlerdi,
krizin en yoğun olduğu dönem. O dönemde icra dosya sayısı
10 milyon 26 bin. Peki, 2010da ne? 20 milyondan fazla. 2011de gene 20
milyondan fazla. 2012de maalesef 21 milyonu aşmış.
Dış
borç: Dış borç 2002de 130 milyar US dolardan 2013te 326,3 milyar
dolara düşmüş. Ben bunları söylemeyeceğim,
arkadaşlarım söyledi. İşsizlik artmış -Müslim
arkadaşımız söyledi az önce- yoksulluk artmış.
TÜİK, şıracının şahidi bozacı ya, 2009dan
sonra yoksulluk anketinin verilerini değiştirmiş, hesaplama
yöntemini değiştirmiş. Şıracının şahidi
bozacı.
Mahkûm
sayısı -dün cezaevi komisyonu üyesi Veli Ağbaba söyledi- 57
binden 145 bine çıkmış.
Peki,
arkadaşlar, bu iktidar bir destan daha yazmış. Tarihe geçecekler.
Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2010 yılında
yaptığı -rakamlar 2010 yılına ait- bir
araştırma var. 2002de Türkiyedeki hayat kadını
sayısı 25 bin. 2010da bu rakam 100 bini geçmiş. 40 bin tane
kadın da vesika alabilmek için genelevlerin kapısında
bekliyormuş. 40 bin tane kadın. Bunlar da resmî veriler. Bu rakamlar
devletin telaffuz ettiği rakamlar. Peki, neden on bir yıllık iktidarınızda fuhuş
sektöründe çalışanların sayısı bu kadar astronomik
artmış? Niye artmış? Bunun ekonomik ve ahlaki sebepleri
nelerdir? Hiçbir bunları araştırdınız mı?
2002den beri, az evvel söyledim, ülkenin borç miktarı, işsizlik,
ödenmeyen çek ve senet toplamı, cari açıkları, ekonominin
negatife gittiğini gösteren göstergelerdeki artışla beraber
fuhuş sektöründe de aynı derecede artış meydana
gelmiş. Ekonomi bozuldukça rakamlara takla arttırmayın. Ekonomi
bozuldukça hayat kadını sayısı da maalesef
artmış.
Dindar ve muhafazakâr bir partisiniz. Bu dehşet
verici tablo üzerinde hiç düşünmeniz gerekmiyor mu? Osmanlının
çöküş döneminde de ekonominin bozulmasıyla beraber fuhşun
yaygınlaşması eşzamanlıdır.
Bakınız, size söylüyorum, tarih
araştırmacısı Cezmi Yurtseverin bir
araştırması var; Osmanlı Çökerken Türk
Kadınını Fahişe Yaptılar başlıklı
araştırması. Diyor ki Cezmi Hoca: Hayat kadınlarına
ilk defa 1915te çalışma vesikası verdiler. Ahlak
zabıtası o yıllarda kuruldu. Zührevi hastalıklar hastanesi
o yıllarda açıldı. Hele 1919-22 dönemi var, mütareke dönemi,
devletin parçalanmaya girdiği dönem ve işgal yılları. Bu
dönemde, mütareke yıllarında fuhuş olayları
İstanbulda tarihte görülmemiş seviyelere ulaşmış. 5
binleri geçmiş.
Ekonomide pembe tablolar çizmek, rakamlara takla
attırmak gittikçe artan fuhuş sektörünün AKP döneminde
ulaştığı zirveyi gizlemeye maalesef yetmiyor.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamı
son bir TÜİK araştırmasıyla noktalamak istiyorum. 2010
yılında yapılmış yaşam memnuniyeti
araştırmasına göre Türkiyedeki insanlarımızın
yüzde 85i kendisini mutlu olarak ifade etmiş. Az evvel söyledim ya,
yalana vergi yok, yalan söyleyen de ölmüyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi adına dördüncü
konuşmacı Muharrem Işık, Erzincan Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; milletimin bana
verdiği bütçe hakkını kullanarak vatandaşımın
ödediği vergilerin usulüne uygun olarak harcanıp harcanmadığını
tespit etmem Hükûmetçe ve Sayıştay üst yönetimi tarafından
engellendi. Sözlerime bu durumu protesto ederek başlıyorum. Biz bunu
hepimiz okuduğumuz zaman gülüyorsunuz. Bugün Sayıştay eski
Başkanlarından Hasan Baş Zaman gazetesine bir röportaj
vermiş, demiş ki: Son zamanlarda -bunu üzülerek söylemek
zorundayım- siyasal iktidarın gölgesi korkarım ki
Sayıştayın üzerine koyu bir biçimde düşmüş durumda.
Sayıştay da siyasal iktidarın rahatsız olabileceğini
tahmin ettiği zülfüyâre dokunması muhtemel denetim bulgularını
raporlara almakta birazcık duraksama gösteriyor olabilir. Bunu da
Sayıştay Başkanı açıklamış. Tabii, 2012
bütçesinin özellikle nereye harcandığını bilmediğimizi
söylediler arkadaşlarımız, mali raporların
gelmediğini, tabloların görülmediğini söylediler. Bunu
aslında Sayın Bülent Arınç da kabul etti, o gelen Sayıştay
raporlarının kâğıt parçası olduğunu söyledi.
Dolayısıyla, biz şöyle söyleyelim: Bu bütçe yamalı,
yırtık, eksik, hileli, en önemlisi de AKP korktuğu, kendine
güvenmediği için, getirmediği için bu bütçe şaibeli. Tabii Et
kokarsa tuzlanır. diye bir söz var. Ama tuz kokarsa ne olacak? Bu da
maalesef koktuğunu gösteriyor. Buraya gelip sürekli savunma yapmaya
çalışıyorsunuz. Madem ki bu kadar açıksınız,
madem ki bu kadar doğru, hiçbir hileniz hurdanız yok, o zaman niye
göndermiyorsunuz Sayıştay raporlarını? Gönderseydiniz biz
de hiçbirimiz- burada ne bu kadar engellemek için
çalışırdık ne de diğer şeyleri yapardık.
LÜTFİ ELVAN
(Karaman) Geldi raporlar.
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Evet Başkanım, doğru söylüyorsunuz.
Sonra, sanki hukuk
devleti değilmişiz, sanki Anayasa, güçler
ayrılığı yokmuş ülkemizde, sanki Türkiye Afrikada
yönetilen bir kabileymiş gibi yönetiyorsunuz, bunu her kurumda görüyoruz.
O çok övündüğünüz ikinci 12 Eylül de çıkardığınız
yasalarla Sayıştay zaten yok oldu, Danıştay yok oldu, daha
doğrusu yok olacak, daha tam olmamıştı, yeni olacak.
Yargıtayı zaten ne hâle getirdiğiniz belli. Anayasa Mahkemesi de
yok oldu ama bazen böyle cılız ses çıkarmaya
çalışıyor. İşte, onu da en son tutuklu
milletvekillerini serbest bırakmakla ilgili gösterdi. Sanki bu
lütufmuş gibi siz sunmaya çalışıyorsunuz bize,
teşekkür etmemizi bekliyorsunuz. Dört yıl, iki yüz yetmiş gün
içeride tuttuğunuz -millî iradeye saygı duydunuz sözüm ona- sahte
belgelerle, bulgularla tuttuğunuz kişiyi, milletvekilimizi
bıraktığınız için de kalkıp bizden teşekkür
bekliyorsunuz. Böyle bir şey yok tabii. Belgeleri biz çıkarmadık
ortaya diyorsunuz, yargılamayı biz yapmadık diyorsunuz son
itiraflarınızla, yargı bize karşı diyorsunuz yine son
itiraflarınızla, bizi dinlemiyor diyorsunuz ama işinize
geldiği zaman bir gece operasyonuyla Hakan Fidanı serbest
bırakıyorsunuz. Samimi olsaydınız şimdiye kadar o
milletvekilleri de haksız yere tutukladığınız onca
insan da serbest bırakılırdı bir gecedeki beş
dakikalık bir operasyonla ama ne yazık ki bunların hiçbirini
yapmadınız. Şimdi kalkmış bizden teşekkür
bekliyorsunuz, kusura bakmayın. Sizin özür dilemeniz gerekiyor çünkü bu
kadar masum insanı ve millî iradeye karşı olarak bu kadar
insanı içeride tuttunuz, dolayısıyla suçlusunuz. Ne derseniz
deyin, yargıyla anlaşamıyorsunuz, yargı sizin
lafınızı dinlemiyor, o bizi ilgilendirmez. Siz burada iktidar
olduğunuzu söylüyorsunuz.
Ayrıca
şunu da söyleyeyim, Başbakan diyordu ki, Sayın Başbakan:
Ben gündem oluştururum. ama son zamanlarda gündem de
oluşturamıyor. Cami meselesini gündeme getirdi, tutmadı.
Peşine, türbanlı bir bayan kardeşimize
saldırıldığını söyledi, tutmadı, görüntüler
vardı. Meclise türban geldiği zaman bizim çok büyük tepki
göstereceğimizi söylediniz, sandınız; tutmadı.
Dershanelerde bir şeyler yapmaya çalıştınız ama geri
adım attınız, o da tutmadı. Daha sonra Mustafa Balbay
serbest kaldı, sizin sayenizde olduğunu sanmıyorum ama o da
tutacaktı, o da tutmadı. Bugün, Sayın Başbakan yine
Antalyada bizi suçlayıcı şeyler söylemiş ama üç sene önce
kendi kardeşiydi, o da tutmuyor maalesef. Dolayısıyla, ne
yazık ki güveninizi kaybettiniz. Taraf, tarafını
değişince nasıl güvenilmez olduğunuz, menfaatler için
nasıl birbirinizi yok edeceğiniz de aslında ortaya
çıkmış oldu.
Mehmet
Ayvalıtaş, ne yazık ki birileri tarafından öldürüldü ve
-hâlen yakalanamadı- annesi o acıya dayanamayarak dün öldü, bugün
defnedildi. Şu kadarını söyleyeyim: Eğer öbür dünyaya
inanıyorsanız, bu ölen canların hepsinin iki eli sizin
yakanızda olacak. Bu kadının ölmesi, rahatsız olabilir ama evlat
acısına dayanamamaktan oldu. Vicdanı olanlar bunu da gündeme
getirir. O katili delikte bulup çıkaran insanları buluyorsunuz da onu
ezen insanı nasıl bulamıyorsunuz, hayretler içindeyiz.
Şimdi,
değerli milletvekilleri gelelim GAPa. Aslında GAPla ilgili hiçbir
şey söylemeye gerek yok. Şu resim, sayın bakanlarım,
GAPın ne olduğunu gösteriyor. GAP, işte, böyle her yaz onlarca,
yüzlerce insan oraya ırgat olarak çalışmaya gittiği zaman
ölümlerinin resimleri. GAPın gerçeği bu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Günlük 30 lira mı, kaç para?
MUHARREM IŞIK
(Devamla) Günde 25-30 liraya çalışıyorlar.
Tabii GAPta
yaptığınız şeyleri anlatıyorsunuz ama normalde bu
son on sene içinde yapmış olduğunuz, o har vurup harman
savurduğunuz -işte TÜPRAŞı özelleştirmeniz, SEKA,
TEKEL, TELEKOM gibi yerleri- özelleştirdiğiniz yerlerin
kârlarını iki üç sene ayırsaydınız, GAPta şu
anda hiçbir sorun kalmazdı, GAPtaki insanlar da böyle gidip yollarda
ölmezlerdi. El Kaideye yaptığınız o yardımların
bir kısmını GAPta yaşayan o çocuklara verseydiniz, o
çocuklar okurlardı, gidip de çadırların köşesinde
kalmazlardı.
Tabii, GAP,
yürütüldüğü bölgede 1 milyon 822 bin hektar alanı sulama
potansiyeline sahip yapıldığı zaman ama ne yazık ki
şu anda, on yıl içinde yalnızca 178.818 hektarını
sulamaya açabilmişsiniz. Yani, bu demek ki, hesaplarsak eğer, on
yılda bu kadar olmuş, yüz yıl sonra GAP bitmiş olur sizin
bu hızınızla gittiğimiz zaman.
Tabii, her alanda
olduğu gibi bölgesel olarak da büyük haksızlıklar
yapılıyor, bu haksızlıkları görüyoruz. Öyle
televizyonlara çıkıp ya da anlattığınız
şeylerle Şu kadar proje yaptık. demekle olmuyor. Biz orada
yaşıyoruz, ben de Erzincanlıyım sonuçta, orada nasıl
projeler yapıldığını görüyoruz, nasıl
ayrımcılık yapıldığını da görüyoruz.
GAPa 27 milyar
harcama yapmışsınız; bu harcadığınız 27
milyarın da 10 milyarını İşsizlik Sigortası
Fonundan almışsınız, harcamışsınız,
yine garibanın cebine elinizi sokmuşsunuz.
Tabii, GAPta bir
de SODES projeleriniz varmış. Bu projeleri yaparken de
harcadığınız para 674 milyon beş yıl içinde ama
proje sayısı 5.792. Hep bu sayıyı anlatıyorsunuz çünkü
rakamlarla oynamayı çok seviyorsunuz, bir de çok görünüyor ama
yapılan projelere baktığımız zaman içinde hiçbir
şey olmadığını zaten görüyoruz; nasıl
Diyarbakırda 1.300 tane tesis açtınız, kimi duvarları
boyadınız, kimi kapıları değiştirdiniz tesis oldu
ya, aynı tesisler bu şekilde de devam ediyor.
Özellikle, tabii,
canlı hayvan ve et ithal ettiğiniz için
hayvancılığı bitirdiniz, bütün bunlar var. Tabii, en
önemlisi de tarım il müdürlükleri ve Devlet Su İşleri ne
yazık ki bilinçli olarak çalıştırılmıyor, oradaki
arkadaşlar proje yapamıyor. Sulama için verdiğiniz yerlerde
şu anda hem taban suyu yükselmiş hem tuzlanma oranı
artmış, ekin de yapılmıyor. Bu konuda TEMAnın güzel
bir sözü var, diyor ki: Bu gidişle GAP diye bir şey kalmayacak.
Bir de şunu
söyleyeyim: Tabii, eğer kalkınmak istiyorsanız
Herkesin mailine
geliyordur, o atanamayan mühendis arkadaşlar diyorlar ki: 2013te kamuya
alınan imam sayısı 12 bin, 2013 yılında kamuya
alınan polis sayısı 14 bin, 2002-2012 yılları
arasında kamuya alınan ziraat, gıda, su ürünleri mühendisleri,
veteriner hekim sayısı 10 bin; işte gösterdiğiniz
çalışma bu. Eğer bilimsel bir çalışma yapmak
isterseniz, gerçekten tarımı kalkındırmak isteseniz,
GAPı kalkındırmak isteseniz, herhâlde mühendis
arkadaşları alır, bilimsel çalışmalar
yaparsınız.
Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına beşinci konuşmacı Ensar Öğüt,
Ardahan Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayırdır, yolculuk mu var?
CHP GRUBU ADINA
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 2014 bütçesi üzerine, Doğu Anadolu Kalkınma
İdaresi konusu üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, sayın bakanlarım; Doğu Anadolu şu ana
kadar, on bir yıllık AKP Hükûmetinden önce daha çok hızlı
kalkınırken bugün maalesef hakikaten durdu gibi bir durum var.
Şimdi, 2
bakanımız da benim hemşehrim, biri Batmanlı, biri
Muşlu.
EŞREF TAŞ
(Bingöl) Bingöllü, Bingöllü
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Hakikaten çok da sevinmiştim, kendilerini de çok severim ama
göçü durduramadılar. Göç durmadı; göç durmayınca bölgede korkunç
derecede de bir hezimet var.
Şimdi, göçle
ilgili bir şiir var, onu okuyacağım. Bir halk ozanımız
var bizim, Âşık Mürsel Sinan, diyor ki:
Fabrika işim
olsaydı,
Ekmeğim,
aşım olsaydı,
Ankara
başım olsaydı,
Ben köyümden göçer
miydim?
Evet, Ankara
başımız olsaydı, doğu ve güneydoğu göçmezdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
İkinci
kıtasında da diyor ki:
Öğretmenim
sürgün geldi,
Doktorum
ilaçsız kaldı,
Hastamız
kızakta öldü,
Ben köyümden göçer
miydim?
Evet,
hastalarımız şu anda kızakta ölüyor. Bitlisten
aradılar bugün, yollar kapanmış. Yani doğru dürüst yol
çalışmaları yok. Sayın bakanlar, bunları söylüyorum.
Üçüncü
kıtasında da şöyle diyor:
Ankarada Anayasa,
Gönlümüzde yoktur
tasa,
Beyler yan gelip
yatmasa,
Ben köyümden göçer
miydim?
Evet, Ankaradaki
beyler yan gelip yattı, millet göç etti, perişan oldu, yoksulluk had
safhada. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, bölgenin kalkınması için, bir kere bölgenin sürgün
yeri olmaması lazım. Bilgili, becerikli, yetenekli insanların
gitmesi lazım, yetenekli öğretmenlerin gitmesi lazım.
Öğretmenlere lojman yapılması lazım, doktorlara lojman
yapılması lazım. Valilerin en az beş yıl orada
kalması lazım, kaymakamların en az beş yıl
kalmaları lazım. İki yıl diyorlar, zaten adam doğru
dürüst bir program yapmıyor, bölge kalkınmadan çöküp gidiyor.
Değerli
arkadaşlar, burada bölgede çalışan memurlara, bütün devlet
memurlarına batıda çalışanlardan farklı bir ücret
ödenmesi lazım Sayın Bakanım. Niye? Şimdi, kar,
kış kıyamet. Adam 5 ton kömür yakıyor, batıdaki de 500
kilo ya yakıyor ya yakmıyor. Adam dünya kadar masraf ediyor. Zaten
bölge ağır kış şartları altında. Şimdi,
siz ona bir fark ödemezseniz orada öğretmen durmuyor, izin alıyor;
benim çocuğum üniversitede devamlı sonuncu, kolejde okuyan çocuk
devamlı birinci. Burada adaletsizlik var, bu adaletsizliği
Kalkınma Bakanlığı düzenleyecek. Onun için oraya giden memurların
sürgün memur olmaması lazım. Bilgili, becerikli insanlar gitsin ve
onlara yüzde 25-yüzde 30 da batıdaki insanlardan daha farklı ücret
ödensin. Ücret ödenirse o zaman bir teşvik olur. Başka türlü olmaz.
Değerli
arkadaşlar, Doğu Anadoluda şu anda her yerde elektrik kesik.
Beni biraz önce arayan arkadaşlarım var.
OKTAY VURAL
(İzmir) Silifkede de kesik, Mersinde de kesik.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Her yerde, Mersinde de
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kocaelide de kesik, Kocaelide de.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Kocaelide de kesik. Her yerde kesik.
Ya, Allah
aşkına, bu elektrikler nereye gidiyor? Nasıl oluyor? Bu
nasıl bir şey? Lütfen, rica ediyorum.
Bir de,
elektriği kesiyor yetmiyor, vatandaşı icraya veriyorlar, zaman
da tanımıyorlar. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Koca bir köy
diyelim suyunu çekiyor elektrikle, parasını ödemediği için koca
bir köy on beş gün susuz kalıyor ve de elektriksiz kalıyor.
Allah aşkına ya, buna bir esneklik yapsınlar ya. Bu insanlar bizim
insanlarımız.
Değerli
arkadaşlar, zamanımız kalmıyor. Bölgenin
kalkınması için aşağı yukarı her ile
havaalanı yapıldı ama Ardahan ve Artvine yapılmadı.
Ardahan ve Artvine ortak bir havaalanı yapılırsa hem Ardahanın
hem Artvinin hem Erzurumun ilçeleri ve en önemlisi de Gürcistanın
Ahıska bölgesi bundan yararlanacaktır. Şimdi, ne yaptı bu
AKP Hükûmeti? Gürcistanın Batumuna havaalanı yaptılar. Tamam,
yapılsın, ben buna karşı değilim, benim nenem de
Batumlu ama Ardahana niye yapılmadı? Ardahana da
yapılsın. Bölgenin kalkınması için havaalanı
şart, insanların ulaşımı, gidip gelmesi lazım.
Şimdi, burada
bir de Şavşat tünelimiz var -Sakarya tüneli- çok önemlidir. Şu
anda 2.500 rakımlı olduğu için kar, tipi, insanlar gidemiyor. Bu
tünelin de mutlak surette yapılması lazım.
Öte yandan, Ilgaz
Dağını biz geçemiyoruz, Posofa gidemiyoruz, Posof ilçemize
gidip gelmek mümkün değil. Hastamız olsa hakikaten kızaklarda
ölür. Onun için Posofa da mutlak surette bir tünel yapılması
lazım, bunları hızlandırmamız lazım, istirham
ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hele makinelerle bu devirde çok kolay.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, bu devlet ne yaptı
biliyor musunuz? Zamanımız kalmadığı için hemen
kısa geçiyorum. Hükûmet veya Tarım Bakanı tuttu, millete 6-7
milyar liraya hayvan sattı, kendisi.
İki yıl ödemesiz, beş yıl sıfır faiz. dedi.
Millet 6-7 milyar liraya aldı, arkasından Hükûmet ne yaptı
biliyor musunuz, Tarım Bakanı? Çok akıllı ya! İthal
et, ithal hayvan getirdi. Onu getirince, o, kendisinin 7 bin liraya
satmış olduğu hayvan 2,5 milyona indi, 3 milyona indi.
Doğru mu kardeşim? (CHP ve MHP sıralarından Doğru
sesleri) Bak, ne kadar güzel. Bu, inanın, korkunç derecede bizim
çiftçimizi öldürdü yani bu Edirnedekini de, Antalyadakini de, Adanadakini de,
Ardahandakini de. Karadenizin, Anadolunun her tarafındaki çiftçi
perişan oldu, zarar etti. Kaldı ki iki yıl ödemesiz dediler,
bir yıl sonra tahsil etmeye başladılar. Latif Şahsuvar,
benim arkadaşım aradı, Benden bir yıl sonra parayı
istediler ve aldılar. dedi. Şu anda aynı arkadaşım, ismini
söylediğim için söylüyorum Benim hayvanımı bana 7 bin liraya
sattılar, ithal hayvan getirdiler, beni batırdılar. 4 bin liraya
tekrar kendilerine iade ediyorum. 4 bin liraya alsınlar. dedi. Peki, alan
yok, veren yok. Şimdi, süt para etmiyor, yem pahalı, mazot
pahalı.
Değerli
arkadaşlar, burada ben size şunu göstereceğim
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Saman, saman.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Saman değil.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ekonomi Bakanına verelim satsın Somaliye onları,
ihracatı artırsın.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Şimdi, bu ne biliyor musunuz? Bu mazot, bu bir litre mazot.
ŞUAY ALPAY
(Elazığ) Başkanım, yanıcı patlayıcı
madde biliyorsun.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Sayın Bakanım, hesap kitabı böyle ilkokullular gibi
yapacağım. 1 litre mazotu almak için 1 litre süt yetmiyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne kadar yetiyor?
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) Dur şimdi.
2 litre yetmiyor
Haydar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Allah Allah!
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) 3 litre yetmiyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayda!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) 4 litre süt yetmiyor.
KAZIM KURT (Eskişehir) Vay anasını!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) 5 litre süt yetmiyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Batmış çiftçi ya!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Aha kardeşim, 6 litre
süt.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Vah
çiftçi vah!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bir hesap kitap yapalım Allah aşkına, burası Türkiye Büyük
Millet Meclisi. Köylü, burada, 6 litre süt verecek ki 1 litre mazot alsın.
Allahtan reva mı, Allah aşkına ya? Bu bölge nasıl
kalkınacak, çiftçi nasıl kalkınacak, köylü nasıl
kalkınacak arkadaşlar ya? (CHP ve MHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar) Bana onu söyleyin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bunların 7 bin liraya
sattığı inekler de vermiyor artık.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Ben, şimdi, Kocaelinin
Akmeşe köyüne, Haydar Beyin bölgesine gittim, orada da hayvan
pazarını kapatmışlar Sütümüz para etmiyor, perişan
durumdayız. dediler.
Arkadaşlar, Allah aşkına sayın
bakanlarım -zamanımız da kalmadı- yani buna bir çare bulun;
süt fabrikaları kurun, et kombinaları kurun, yem fabrikaları
kurun, efendim gübre fabrikaları kurun.
Bakın, size bir şey söyleyeceğim:
Mardinde fosfat fabrikaları var gübre için, yer altı
kaynaklarımız çok zengin, Hakkâride keza öyle, altın var,
Erzincan İliçte altın var, Ağrıda altın var, Karsta
altın var; yerin altı zengin, yerin üstü fakir arkadaşlar. Böyle
bir Hükûmet olabilir mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Olmaz!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) Evet, ben, şimdi,
mazotla sütü sayın bakanlara hediye edeyim. Günlük süt
(Hatip, mazot ve
süt şişesini Komisyon sırasına bıraktı)
DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) Şov bitti, şov
yapma.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yardım edelim mi?
BAŞKAN Sayın Öğüt lütfen, burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
altıncı konuşmacı Doğan Şafak, Niğde
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DOĞAN ŞAFAK (Niğde)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı
bütçesinde Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığına ayrılan bütçe üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz aldım.
Konya Ovası Projesi, 1907 yılında
çalışmalarına başlamış, 1913 yılında
tamamlanmıştır. Bu büyük proje o dönemde dünyanın önde
gelen projeleri arasında yer almıştır.
Ülkemizin ilk resmî
sulama projesi olan ve GAP'tan sonra en büyük sulama yatırımı
olma özelliğini taşıyan, Devlet Su İşleri
tarafından uygulanmaya başlanan projelere Konya ovaları
projeleri denilmiştir.
Bir bölgenin, hele su yetersizliği olan bir bölgenin
tek başına tarımla kalkınması zor
olacağından ve mevcut projeleri farklı kurumların yürütmesi
nedeniyle koordinasyon sağlanması gerektiğinden, bölgedeki proje
uygulamalarını koordine edip izleme ve değerlendirme görevini
yürütecek bir yapıya ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla 2011
yılında KOP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı kurulmuştur. KOP İdaresinin
kurulmasıyla tarım ve sulama yanında diğer sektörleri de
içeren kapsamlı, bütünleşik ve çok sektörlü bir bölgesel
kalkınma projesi amaçlanmaktadır. KOP Konya, Aksaray, Karaman,
Niğde illerini kapsamaktadır.
KOP projesi, tarihi süreçte, dünyanın önde gelen
projeleri olma özelliğini yitirmeye başlamıştır.
60ıncı Hükûmet döneminde Hükûmet yetkilileri bu projenin toplam
maliyetinin 1 milyar lira olduğunu söyleyerek bunun yüzde 9,5
oranının Niğde'ye yatırım olarak geleceğini
söylemişlerdir, diğer illere de bazı oranlar vermişlerdir.
KOP dâhilinde Niğde ve diğer illere henüz ciddi bir yatırım
gelmemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'nin
tarım ambarı sayılan Konya Ovası'nın su
rezervleri hızla tükenmektedir. KOP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanı, kendi ağzıyla, basına vermiş olduğu
demeçte kral çıplak demiştir. KOP'un önemli bölümü ve bölge illeri
kuru tarım yapmaktadır, sertifikalı buğday ve arpa üretip
satmaktadırlar. Çiftçimizin en büyük sıkıntılarından
biri, gelirlerinin sulu tarım yapanlara oranla çok daha az
olmasıdır.
Diğer
çiftçilerin, elektrik borçlarından dolayı hayatları felç
olmuştur. Tarımda kullanılan enerji fiyatlarının bu
Hükûmet döneminde maliyetleri tahammül
boyutlarını aşmıştır. 140 bin tarımsal
sulama abonesinin yüzde 80'inin
MEDAŞ ve enerji şirketlerine borcu vardır. Toplam borç,
faiziyle birlikte, 2,5 milyar liranın üzerinde, yüzde 40'ının
elektriği kesik durumdadır.
Türkiye'nin ekili
alanlarının yüzde 75'ini tahıl ürünleri kaplamaktadır,
bunlar buğday, arpa, çavdar, yulaftır. Bu ürünler para etmemektedir.
Ayrıca, KOP bölgesinde ağırlıklı olarak üretilen
pancar, lahana, buğday, ayçiçeği gibi ürünler artık köylüye
gelir getirmemektedir.
Bu bölgede ürün
dokusunun değiştirilmesi konusunda da ilgili makamlarla koordineli
çalışmak gerekmektedir.
Türkiye, bu Hükûmet
döneminde de; Türkiye'nin yüz ölçümü bakımından ikinci büyük ili olan
Ankara'nın yüz ölçümü kadar, 2,5 milyon hektar alanı tarımda
işlemekten vazgeçmiştir. Yanlış politikalar sonucu boş
bırakılan tarım alanının büyüklüğü ise
ülkemizdeki 8 ilin toplam alanını geçmiştir, toplam 20 bin
kilometrekaredir.
2002
yılında tarımdan geçimini sağlayan çiftçi, üretici
sayısı 7 milyon 400 bin iken, 2012 yılı itibarıyla bu
rakam 5 milyon civarındadır yani 2 milyon üretici üretimden elini
çekerek göç etmiştir.
Burada,
zamanımız kısıtlı olduğu için kısaca
değinmek istiyorum.
Karapınarda
yapılacağı duyurulan termik santralle ilgili toplam su
ihtiyacının 2 milyar tondan fazla olduğu belirtiliyor. Buna
karşılık Konya Havzası'nda 1,5 milyar tondan fazla su
olmadığı belirtilmektedir. KOP bölgesinde yatırım
yapılırken bütün bu çelişkiler, sorunlar da dikkate
alınarak yapılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Devlet Su İşlerinin tahminlerine göre, Mavi Tünel Projesiyle Konya
Ovası'nda 220 bin hektar alan daha sulu tarım yapma imkânı
olacağı söylenmektedir. Bu hesaba göre; proje sonrasında bile
ovada en fazla 1,1 milyon hektar sulu tarım yapılabilecektir. Geriye
kalan büyük bölümü yani 1,9 milyon hektar alan kuru tarım yapmaya devam
edecektir.
Mavi Tünel Konya
Ovası'nı suya doyuracak bir proje değildir. Bölgenin
tarımsal geleceğini planlarken bu gerçeği göz ardı etmemek
gerekiyor. KOP on yıl boyunca Konya Ovasının zaten sulak olan
güneyini kapsamaktadır. Oysaki, Konya-Ankara istikametindeki
arazilerin, Konya-Aksaray ve
Konya-Ereğli, Konya-Niğde istikametini kapsaması daha doğru
olacaktır.
Mavi Tünel denince,
genel algı ovanın bütün su ihtiyacını
karşılayacağı yönündedir.
Kurumun
başındaki yetkililer, ovanın, tedbir
alınmadığı takdirde, otuz yıl içinde bölgedeki yer
altı sularının biteceği uyarısını
yapıyor. Fakat, Devlet Su İşleri konuyla ilgili herhangi bir
tedbir almamaktadır.
Ayrıca, KOP
Başkanı, Devlet Su İşlerinin Mavi Tünel'le ilgili 220 bin metreküp alan
sulaması tahminini çok iyimser buluyor. Bu tahminin gerçekleşmesi durumunda, bölgede sulu
tarım yapılabilen alanın yüzde 33'ü geçmeyeceğini hatırlatıyor.
Bu tabloya karşılık, ovada sulu tarıma yönelişin
artmasının, çok fazla su isteyen tarım ürünlerinin öne
çıkması ile bunların katma değerinin çok daha yüksek
olduğunu ve bölgenin en büyük çelişkisinin ironik bir durumda
olduğunu itiraf ediyor. Bunun için, Konya ve çevresiyle ilgili
yapılması gereken en önemli proje, Mavi Tünel gibi
çalışmalarla bölgenin su miktarını biraz daha
arttırmak değil, kapsamlı bir kırsal kalkınma
programı hazırlayarak bunu uygulamaya geçirmektir.
Değerli
milletvekilleri, 27 Aralık 2012 tarihinde Orman ve Su İşleri
Bakanı Sayın Veysel Eroğlu'nun soru önergeme verdiği
cevapta, Konya Ovasındaki sulamada kullanılacak su miktarı için
Konya Eylem Planı hazırladığını, bu planda Konya
Ovasının yer altı suyu rezervinin hesaplandığını
ve buna karşılık sulanabilir alanların belirlendiğini
belirterek, tarıma göre su değil, suya göre tarım
yapılmasının zorunlu hâle geldiğini belirtmiştir.
Ayrıca, Sayın Bakan, yer altı suyu kullanımının
en yoğun olduğu Konya Kapalı Havzası rasat kuyularında
ölçülen yer altı suyu seviyelerinden elde edilen neticelere göre herhangi
bir tedbir alınmadığını da dile getirmiştir.
KOP'un birçok
sorununun olduğunu bilmemize rağmen, ayrılan bütçenin
yetersizliğini belirtir, programın revize edilmesinin
altını çizer, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına son konuşmacı, Giresun Milletvekili
Selahattin Karaahmetoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri, yeni bir bütçe yapıyoruz; içinde halk olmayan
bir bütçe, halka hesap verme sorumluluğu taşımayan bir bütçe.
Sistemin yapısal sorunlarının bedelini yine halkımız
ödeyecek. Büyük sermayenin ihtiraslarının
bedelini halkımız daha da yoksullaşarak ödeyecek.
24 Ocak
kararlarının çilesi hâlâ bitmedi. 24 Ocak 1980de alınan
ekonomik kararlarla tekelci sermaye, devletle bütünleşen tekelci sermayeyi
yakalamak istiyor. Devlet olanaklarını, tekelci sermayeyi
güçlendirmek için ekonomik kararlar alınıyor. Ülkede güçlü bir
toplumsal muhalefet var. Bu kararların o günkü Parlamento içinde hayata
geçmesi mümkün değil, sağ-sol çatışmaları var ve
gençlerimiz yaşamlarını kaybediyor. 12 Eylül 1980de emperyalizm
destekli askerî faşist darbe yapılıyor. Sağ-sol
çatışmaları ve ölümler sona eriyor. Düşünüyorum, bu
tedbirler önceden alınsa gençlerimiz bugün hayatta olacaktı, acaba bu
çatışmalar ve ölümler darbenin meşru bir kılıfı
mıydı? 12 Eylül askerî faşist darbesi olduğunda bir kesim,
bir düşünce; yeri, zamanı ve konjonktür uygun olduğu zaman
yararlanmak üzere korunma altına alındı. Tarımda taban
fiyatları düşük verildi, işçi ücretleri düşük, maaşlar,
memur maaşları düşük ve ağır vergi yükleriyle önemli
bir sermaye birikimi sağlandı. Bu sermaye birikimini ne yazık
ki, görgüsüz sermayedarlar ekonomiye kazandıramadılar.
90lı
yılların başında Sovyetler Birliğinin
dağılmasından sonra iki kutuplu dünya tek kutuplu hâle geldi ve
tek kutup hâline gelen kapitalist emperyalist sistem yeni ideolojisini ortaya
koydu. Bu, yeni dünya düzeni, küreselleşme ya da globalleşme
diye değişim ve özgürlükleri bir ideolojik argüman olarak kullanmaya
başladılar. Gerçekten, küreselleşme için özgürlükler, sermayenin
serbestçe her yere girip çıkması, önünde hiçbir engel kalmaması,
gümrüklerin ve sınırların kalkmasıydı; bunun
karşılığında da emeğin organize olması söz
konusu değildi. Şunun bilinmesini isterim ki: Emperyalizmle iş
birliği yaparak, barış, demokrasi ve özgürlükleri kazanamazsınız.
Tüm dünyada bir
değişim modası başladı. Aslında değişim,
küresel sermayeye teslim olmaktı, bu yolla ülkelerin yer altı ve yer
üstü kaynakları ile insan emeğini kullanmaktı.
12 Eylül askerî
faşist darbesi yapıldığında yeri ve zamanı
konjonktüre uygun olanın, uygun olduğu dönemde yararlanma adına
iktidara getirilmesini düşünenler için bir fırsat doğmuştu.
2002de yeni bir
seçim oldu, seçim öncesi DSP-MHP koalisyonu nedense yıkıldı,
yeni seçimlerde ülkemize yeni bir iktidar geldi. Birkaç yıllık ürkeklikten
sonra sermayenin olurunu alarak, güvenini alarak, 2005-2006 yılında
finans kapitalin yani banka sermayesi ile sanayi sermayesinin birleşmesine
sahip olan güçlerin, en gerici, en şoven ve en emperyal
unsurlarının altyapısı oluşmaya başladı.
Bunun adı faşizmdir. Bu, günümüze uygun bir faşizmdir. Klasik
Alman faşizmi ırkçılık üzerinden
yapılmıştır ve bugün bizde de inançlar üzerinden
yapılmaktadır.
Bir örnek vermek
istiyorum. Büyük kentlerde, merdiven altı atölyelerde,
sağlıksız çalışma koşullarında, düşük
ücretlerle, sigortasız ve sosyal güvencesiz olarak çalışan
başı örtülü genç kızımızın başörtüsü
Sayın Başbakan için bir özgürlük mücadelesi hâline geldi ama
aynı genç kızımızın ekonomik ve demokratik taleplerini
Sayın Başbakan görmezden geldi. İşte, burada
başörtüsünün görevi sömürünün üstünü örtmektir.
Doksan
yıllık cumhuriyet tarihimizde, AKP dönemi sermaye birikiminin en
fazla sağlandığı dönem oldu. 2002 yılında 4 olan
katrilyoner sayısı 44e çıktı, buna karşı
halkın yüzde 63ü de maddi olarak yoksullaştı.
Dünyanın en
büyük 17nci ekonomisi dediğimiz ülkemizin, halkının yaşam
standartları açısından dünyada 77nci sırada olması
bizim eleştirilerimizin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Küresel güçler ve yerli iş birlikçileri AKPnin
ekonomi politikasından ve bütçesinden oldukça memnunlar. Aslında AKP
bu anlamda görevini gerçekten layıkıyla yapan, iş birlikçi,
tekelci sermayenin siyasi bir temsilcisidir.
Ülkemizde milyonlarca insan ileri demokrasiyle
faşizmin farkının ne olduğunu bilmektedir. Kendi
taleplerini demokrasi olarak gören, muhalefet ve
karşıtlarının taleplerine gelince demokrasinin dsi
olmayan bir ülkede gerçekten ileri demokrasiden söz etmek pişkinliktir.
Bir ülkede ileri demokrasiden söz edebilmek için üretim güçlerinin
gelişmesi gerekir. Üretim ilişkilerini elinde bulunduran güçler
üretim güçlerinin önüne bir set çekiyorsa o ülkede siz ileri demokrasiden söz
edemezsiniz. İş kazalarında Avrupa 1incisi, dünya 3üncüsü olan
ve sendikal hakları gasbedilen bir ülkede ileri demokrasiden söz etmek
mümkün değildir. Faşizm ve darbeler sermayeden ve onun siyasi
örgütlerinden bağımsız olarak değerlendirilmez.
Doğu Karadeniz Projesi DOKAPın, bölge illeri
arasındaki eşitsizliği gidererek var olan mevcut potansiyeli
açığa çıkarmayı amaçlayan bir proje olduğunu
biliyoruz.
Giresun, bölgede sosyoekonomik olarak en az
gelişmiş il konumundadır. Tur güzergâhlarının
gezildiği yerler, tur sayısı, konaklama sayısı,
ortalama kalış süresi, doluluk oranları
değerlendirildiğinde en az faydalanan ildir.
Giresun il turizm kaynakları envanterinde tarihî ve
kültürel değerler kısmında Hisar Kale Manastırı,
Tirebolu Kalesi, Licese Kilisesi, Giresun Zeytinlik semti, Giresun Adası,
Çocuk Kütüphanesi ve Aksu Şenlik Alanı yoktur. Doğal
değerlerde Giresun Adası ve 4 bölümün bulunduğu bölge envanterde
yer almamıştır. Sis Dağı, Trabzon Yaylası olarak
gösterilmiştir. Hâlbuki Sis Dağı, Giresunun Görele ilçesinin
Bayazıt köyü sınırları içinde olup Trabzon ve Giresunun
ortak kullanma alanıdır ve düzeltilmesi gerekir. Adanın tescil
durumu yanlış yazılmış olup Giresun Adası 2nci
derece arkeolojik sit alanıdır. Planda, arabalı vapur seferleri
Rize, Trabzon, Orduya uğrayarak Samsuna gitmekte, büyük bir limana sahip
olan Giresun atlanarak iskelesi olan Orduya uğramaktadır, bu
gerçekten anlaşılmaz bir durumdur. DOKAP bölgesinin turizm
yapısının değişimi bölümünde Giresun ilinin yer
almaması eksiklik olarak görülmektedir.
Sözlerimi
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına ilk söz Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhanın.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; 2014 yılı Ekonomi
Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Bugün,
görüşmeleri takip ediyorum, görüşmelerde iktidar partisine mensup
arkadaşlar illerine ait temin ettikleri teknik bilgileri, muhalefete
mensup arkadaşlar da teorik ve uygulamadaki bilgileri ne yapıyorlar,
burada iletiyorlar, bütün millet de seyrediyor. Tabii ki bütçeler
görüşülürken bu doğal. Herkes bütçede ne olduğunu, bölgesinde ne
olduğunu, ne olması gerektiğini, bunun hesabını
soracak. İyi hizmet giden illeri de milletvekillerimiz vatandaşlara
anlatacaklar Biz bunları yaptırdık. veya Bunlar benim ilime
olmadı. diye. Tabii, burada gözden kaçan bir şey var: Geleneksel
olan, bütçelerde, hakikaten, milletin o sene ülkede olan biteni takip
edeceğine dair, iktidar ve muhalefet partilerinin bütçeler üzerindeki
görüşlerini de aktarmasıdır.
Ben Ekonomi Bakanlığı
üzerinde görüşeceğim, konuşacağım. Aslında,
şimdi görüşülmekte olan iki bakanlıktan bir tanesinde yirmi sene
çalıştım, bir diğerinde de müsteşar yardımcılığı görevinde bulundum;
hatta İGEMEde de genel sekreterlik yaptık.
Şimdi,
şu, Ekonomi Bakanlığı bütçesi, 2014 yılı
tasarısı. Çok güzel, Sayın Bakanım. Bunu zatıalinizin
gerçekten incelemiş olduğu kanaatini edinmek istiyorum çünkü
hızlı gelir, hızlı geçer. Ben planlamaya
başladığımda bütçeyle ilgileniyordum, hâlâ bütçeyle
ilgileniyorum fakat bu Maliye sizi yanıltıyor, burada o işi
yapan arkadaşları da sıkıntıya sokuyor.
Bakın, sayfa
numarası filan yok ama Sayın Bakanımız Zafer
Çağlayanın programı doğrultusunda yabancı sermaye
firmalarıyla ikili ve çoklu yatırımcı görüşmelerini
gerçekleştirmek. Doğru. Burası sizin tapulu malınız
mı? Emrihak vaki olsa Allah gecinden versin- kim gidecek buraya? Bir
başkasının gitmesi lazım, bakanın değişmesi
lazım. Bu isme olmaz bu. Maliye Bakanlığı sizi
aldatıyor, kandırıyor, takip etmiyor bunları.
Şimdi, bu,
işin ciddiye alınıp alınmadığını göstermesi
açısından önemli. Merak ediyorsunuz, söyleyeyim, atladınız
belki Sayın Bakan. Diyor ki: Sayın Bakanımız Zafer
Çağlayanın programı doğrultusunda yabancı sermayeli
firmalar ile ikili ve çoklu yatırımcı görüşmelerini
gerçekleştirmek. Yorumlayalım: Siz bakanlıktan
ayrıldınız, başkası için kanun çıkmasın. Bu Maliye
kandırıyor sizi.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Hayır, öyle
olmadığını sen de biliyorsun.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ben biliyorum ama bu, kanun diye çıkıyor buradan yani
bu, kanun, kanun görüşüyoruz şimdi.
Şimdi,
eğer böyle bir şey varsa, bu Hükûmet
Hayır, sizin
politikayı bırakacağınızı biz basından
öğreniyoruz ama bu sizi paşa ilan ediyor, paşa. Yani
şeysiz, emeklisi falan yok. Böyle bir şey olmaz. Burada ihracat
performansı diyor, ihracat performansı var burada ama ithalat
performansı yok baktığımız zaman.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İyi değil de ondan yok.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Şimdi, bunu şunun için söyledim: Çok detaylı
bakılabilir, bütçeyle ilgili çok detaylı rakamlara da
bakılabilir. Burada, fonksiyonel tasnifte, ithalata ne kadar kaynak
ayırdınız, ihracata ne kadar kaynak ayırdınız,
anlaşmalara ne kadar kaynak ayırdınız; bunlar falan
gözükmüyor. Zaten Hükûmetin de Maliye Bakanlığının da böyle
bir niyeti yok çünkü hesap sorulması konusunda Sayıştay
raporlarını buraya getirmekten korkuyor. O kanunu, Sayıştay
Kanununu onlar getirdi, çıkardı burada, biz de yardımcı
olduk. Şimdi, bu olay böyle.
2023 yılı
ihracat hedefiniz 500 milyar dolar. Öyle değil mi Sayın Bakanım?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Öyle.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) İthalat da 625 milyar dolar. Yanılıyor muyum?
Yok.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Yanılmazsın sen.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ama 84 milyon nüfus olacak, baktığınız
zaman, sizin hesapla, bana göre ithalat tutar da ihracat tutmaz. İthalat
gidiyor çünkü ama ihracat tutmaz. Çünkü siz de söylediniz, Bu hızla
gidersek bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil. diye. Sizin, 2023e
kadar, bu saatten sonra, yüzde 12 ihracat artış hızıyla
ülkeyi götürmeniz mümkün değil, olan biten meydanda. Ilımlı
büyüme diyorlar, ılımlı. Nasılsa? Mülayim.
Şimdi,
ihracat
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 36dan aldık.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Kim dedi 36 diye?
YILMAZ TUNÇ (Bartın)
36dan aldık.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Sen bu işleri biliyor musun?
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Tabii, biliyorum.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Çok bilir misin?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Onun bilmediği iş var mı ya? O her şeye
karışıyor.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) Senin zamanında 36ydı.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Kaç para olacak 2023e kadar ithalat artışı,
söyle bakalım bir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) 36dan 150ye çıktığına göre 150den 500e
çıkar.
BAŞKAN
Sayın Tunç, lütfen, hatibe müdahil olmayalım. Lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Söyle, benim sorduğumu bir söyle.
Sen bilir misin bu
işleri? (AK PARTİ sıralarında anlat, anlat sesleri)
BAŞKAN
Sayın Ayhan, karşılıklı konuşmayın, Genel
Kurula hitap edin.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Hayır, hayır, ben söyleyeceğim size de
BAŞKAN
Biliyorum, müdahale ettim, biliyorum.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Bakın, sizin hesabınızla 350 milyar dolar
artacak. Nasıl yapacaksınız bunu? Nasıl
yapacaksınız?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Geçmiş on senede olduğu gibi.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Hocam, bu hesabınız doğru olsaydı
iktidara sizi getirirdi bu millet. Öyle yapmıyor, demek ki sizin
bildiğiniz de doğru değil.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Sizinki paşa yapıyor, paşa.
BAŞKAN
Sayın Alpay, lütfen
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Bu karara göre Sayın Bakan paşa oluyor.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sen millete anlat Emin Ağabey, bunlar anlamaz, millete
anlat.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Yok, yok bunlar da anlar, bilen var içlerinde ya, ses
çıkarmıyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bilmeyenler konuşuyor.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Millet konuşuyor, millet.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Şimdi, 2023te 500 milyar dolar düzeyinde ihracat
seviyesine ulaşmak için, dediğim gibi, yüzde 12 büyüyeceksiniz, öyle
değil mi? Ancak artış hızı hedeflenen düzeyde
değil, sizin artış hızları. İhracat
artışı, pazar çeşitlendirmesi ve coğrafi konum
hususunda gayret gösteriyorsunuz ama netice alamıyorsunuz;
sıkıntı orada, kayda değer ciddi bir gelişme yok.
Diğer
taraftan, ülkeniz ileri teknoloji ürünlerinde rekabetçi olmadığı
ve ileri teknoloji ürünlerinde rekabetçiliği sağlayan politikalara
yönelmediği için uluslararası ekonomideki konumunu
güçlendirememiş yani Türkiye'nin uluslararası iş bölümü içindeki
konumu değişmemiş. Yüksek teknoloji ürünlerinin 91
yılı ihracatımız içindeki payı yüzde 3; 2001
yılında yüzde 7, bugün gelinen aşamada yüzde 4 civarında.
Ülkemiz bu teknoloji yapısıyla Malezya, Brezilya ve
Endonezyanın gerisinde. Dünyada giyim perakende sektöründe ilk 50 marka
içinde bir tek Türk firması var, pazar payı binde 1. Bu firmanın
Türk quality desteği yok. Kaç para
dağıttınız oradan on bir senede bir marka
çıkaramadınız? Dünya Bankasının iş yapma
kolaylığı sınıflandırmasında 183 ülke
arasında Türkiye, 2006, 2007, 2008 yıllarında
sırasıyla 84, 57 ve 59uncu ama 2012 yılında 71inci. Yatırımın her safhasında
ulusal ve uluslararası yatırımcıların
karşılaştığı idari engellere çözüm üretmek
amacını taşıyan ve yatırım ortamının
iyileştirilmesine çalışan YOİKK; buna rağmen durum
böyle. Bunu bir de daimî hâle getirdiniz. 50 milyon doların üzerindeki
teşvikler Başbakanlıkta bir yerde sahipleriyle görüşülmek
üzere bekliyor. deniliyor; doğru yanlış.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Kim diyor?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Bilmem.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sen milletvekilisin, inanır
mısın böyle bir şeye?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Yok de, yok de, yok de geçsin kayıtlara Sayın
Bakanım. Yok de
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Nasıl inanırsın böyle
şeye?
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Söyleyeceğim.
Ülkemizin
uluslararası ekonomideki konumunun güçlendirilmesinin bir diğer
nedeni, dünyadan kopuk biçimde, Türkiye'nin sadece kendi belirlediği,
benimsediği bir yaklaşım içinde olması, küresel
etkileşim içinde olmaması. Şimdi diyeceksiniz ki: En çok
seyahat eden hükûmetiz, uluslararası toplantılara en çok katılan
hükûmetiz. Türkiyede de düzenliyorsunuz ancak bu küresel etkileşim falan
değil. Örneğine bir de STAlarda bir bakalım. Son iki yıl
içinde belirlemiş olduğunuz 17 hedef ve 27 öncelikli olmak üzere 44
ülkeyi hedeflemiş durumdasınız. Bu ülkeler hedef ve öncelikli
ülke olarak belirlenirken ticaret potansiyellerinin olduğu ve ticaretin
artırılmasının hedeflendiğini anlıyorsunuz. Bu
pencereden bakınca önemli bir ticareti geliştirme ve küresel
etkileşim aracı olan serbest ticaret anlaşmalarının
durumuna bakmak lazım. 44 ülkenin sadece 4üyle Hükûmetiniz döneminde STA
imzalanmış durumda; Ürdün, Mısır, -Mısırla da
zaten bozuştunuz- Şili, Güney Kore.
Şimdi, bunu
devam ettirmek mümkün ancak bir şey söylemek istiyorum. Şu, Diyanet
Vakfının sitesinden alınma Kurban Bayramı öncesi.
Bakın, yurt içinde kurban kestirirseniz 550 lira, öyle değil mi? Yurt
dışında kestirirseniz 380 lira. Bu, Türkiyede
hayvancılığın ne hâle geldiğini göstermesi
açısından önemli. 7 bin liraya
sattığınız hayvan 4 bin liraya, 3 bin liraya
satılmıyor, faiz yüzde 100den fazlaya geldi.
MUHARREM VARLI
(Adana) 2,5, 2,5.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) - Daha bu bir şey değil Sayın Bakanım, daha
bu bir şey değil. Kızılay -Çetin Emeç Bulvarında,
bugün üstünü kapatıyorlardı- 380 lira değil, 300 liraya yurt
dışında kestiriyor, kredi kartına da 4 taksit
yapıyorlar. Siz hayvancılığın ne hâle geldiğini
buradan bir düşünün.
Bir diğer olay.
Sayın Bakanım, siz Merkez Bankası Başkanına
kızıyorsunuz. Buradan sahip çıktı Sayın Babacan. 1,92
ne oldu? dedik. Bakın, Ahmet Nazif Zorlu: Zorlu Centerı hayır
kurumuna bağışlarım. diyor. Ne olursa? Dişlerini
kırar dişlerini dolar 1,92 olursa diye. Siz Merkez Bankası
Başkanına bir şey söylüyorsunuz da kabinede söylemiyor musunuz,
yanınızdaki arkadaşa sormuyor musunuz? Kaçtan
hesapladınız önümüzdeki sene kurları? Sizin
hesapladığınız kurdan 10 bin doların üstüne
çıkıyor da 98 fiyatlarıyla hesapladığınız
zaman 1,4 kat ediyor millî gelirdeki gelişme, kişi başına
gelir. Öyle havadan milleti kandırmanın bir âlemi yok.
Şimdi,
bakın, 1 milyonu aşan şehirden yapılan ihracat, 1 milyonu
aşan firma sayısı. Bunlar benim o dönemde, müsteşar
yardımcısı olduğum dönemde isim de veririm- o
arkadaşlara yaptırdığım çalışmalarda, ilk
başlattığım. Şimdi yeni veri sunulmuyor
ortalığa, yeni veri gelmiyor. Dahilde İşleme Rejimini siteden
kaldırdınız, takip edemiyor millet. Bir de ona bakalım.
Şimdi, anket
yapıyorsunuz, sizin anketinize göre en fazla ihracat yapan ilk 500 firma,
bununla yapıyorsunuz. Ülkenin 50 binin üzerinde ihracat yapan firması
var. Bu durum dahi ihracatın yapısının değişmediğini
açık ve net bir şekilde gösteriyor. KOBİlere yönelik aktif bir
politika olsa KOBİlerin ihracatını da orada görürüz.
Bakın,
yaptırdığınız ankete göre, lojistik maliyetleri
yüksek, enerji maliyetleri yüksek, döviz kuru sıkıntısı
devam ediyor, ham madde ve ara malı ithalatı yüksek, finansman ihtiyacı
devam ediyor, bürokratik engeller devam ediyor. Bu sorunları özetle
sıraladık. Lojistikte sorunlar devam ediyor, hatta en temel sorunlar
devam ediyor. Kara yolu geçişlerinde Avrupa ülkelerince uygulanan kotalar
on yıl öncesinde olduğu gibi devam ediyor. Tabii, bunlar benim
cümlelerim falan değil, sizin yaptığınız
çalışma ve açıklamalardan çıkan ve orada yer alan
bulguların sonucu. Orta ve büyük ölçekli işletmelerin durumu bu,
KOBİler ne yapsın?
Şimdi, cari
açık artıyor. Neden? Yönettiğiniz ekonomi arızalı,
tasarrufları rezil ettiniz. Özel kesimin tasarruf oranı yüzde
24lerden döneminizde yüzde 9lara düştü.
Dış
politikanız arızalı. İthalatı teşvik ediyorsunuz.
İhracat ve iç talebe dayalı üretim, sanayi ithalata
bağımlı. İmalat sanayisinin yurt içi hasıla içindeki
payı dramatik bir şekilde düşüyor.
Enerji
politikanız arızalı. Sizi buradan uyarıyorum. 26ncı
maddesiyle Petrol Kanununun, teşviki Enerji Bakanlığı
üstüne alıyor, sizi atlıyor. Hatta o kanun tasarısı
Bakanlar Kurulu kararıyla geldi. İmzasını da siz mutlaka
atmışsınızdır ama farkında değilsiniz.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Niye farkında olmayayım ya!
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Ama oraya koydular, farkında değilsiniz.
Teşvikten siz sorumlu değil misiniz?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ben sen miyim ya, farkında
olmayayım?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - O daha vahim farkındaysan o zaman, vermişsin.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Teşvikten siz sorumlu değil misiniz? Yetkiyi ya
verdin bir haberin yok ya imzayı attın haberin yok Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Senin haberin yok senin, senin haberin
yok.
EMİN HALUK
AYHAN (Devamla) Bakın, şehir hastaneleriyle ilgili projelere
sokuyorsunuz özel sektörü. Orada yandaşlara avanta var. Özel sektörü bu
projelere, imalat sanayisine teşvik etseniz ithalatı azaltır,
ihracatı arttırırsınız. Hatta, sağlık gereç
teknolojisine yatırım yapmanın teşvik edilmesi
gerektiğini söylüyoruz. Bunu ne yaparsınız? Desteklersiniz.
Şimdi, sanayi
envanteri ortadaydı. Bakın, AKP döneminde toplam 1 trilyon 136 milyar
ihracat var, 1 trilyon 806 milyar da ithalat var. 667 milyar dolar ne var?
Açık var, Türkiye'nin yaklaşık bir yıllık millî
gelirine eşit. Bu ayıp bile yeter size! Cari açık kabaca 350
milyar. Şimdi, yaklaşık 250 milyar dolar dış
ticaretten alınan vergi var. Ya sizde açık oluyor, siz
açığı kapattınız mı bütçede açık oluyor.
Şimdi, bu sarmalın içine girmiş vaziyettesiniz.
Kanunlarda TUSKONu
getiriyorsunuz, MÜSİADı getiremiyorsunuz, TÜSİADı
getiremiyorsunuz. Siz TUSKONcu musunuz, akreditasyon mu geldi? Hangisini takip
ediyorsunuz? Sizin bakanlıkta en çok teşviklerden TUSKON mu
yararlanıyor, onu da bilmek lazım. Belki onlar çok kıvrak,
getirip öyle veriyorlar.
Bunu uzatıp
gitmek mümkün. 2009da teşviki devreye soktunuz. Yeni sisteme göre
istihdam en fazla tarım sektöründe artmış. Nerede
artmış? En gelişmiş sanayi illerinde. Bu illerdeki
artış en geri illerden 5 katı, basında var bunlar.
İstihdam artışı sanayiden değil tarımdan
kaynaklanıyor. Şimdi istihdam artışı 2004-2008
arası yüzde 8, 2008-2012 arası yüzde 17. Sanayide istihdam
artışı 2004-2008 16,3; 2008-2012 13,7. Tarım istihdam
artışı 2004-2008 yüzde 12; 2008-2012 21,55. Birinci bölgede
yüzde 42,3 artmış 2008-2012 arası, sizin teşvikiniz
döneminde, sizin bakanlığınız döneminde. Dördüncü dönem
yüzde 8,5a düşmüş. Şimdi bunlara baktığınız
zaman 2007-2012 arasında yatırım teşvik belgeleri yüzde 30
yıllık ortalama artıyor, özel sektör yatırım
ortalaması reel değil cari fiyatlarla yüzde 10 artıyor.
Doğal gaz ithalatını
karneye bağladınız siz. Var mı bir sıkıntı?
İthalatta bir problem var mı? Burada da böyle bir
sıkıntı var. Şimdi, olayları
değerlendirdiğiniz zaman cari açığın ülke
açısından fevkalade problemli olduğunu görüyoruz. Bunu sadece
enerjiye bağlamak yanlış bir şey. Zaten bunu herkes
yazıp çizmeye de başladı. Takip ediyorsanız fevkalade
önemli. Biraz önce Attığım imzadan haberim var. dediniz.
Petrol Kanununun 26ncı maddesi, bakın orada teşvik geldi.
Teşviki Enerji Bakanlığı düzenliyor Bakanlar Kurulu
kararı olarak. Sordum: Mevcut sistem ne? O da Bakanlar kurulu
kararı. Bu ne demek? dedim. Bakandan aldığım cevap, orada
tutanaklarda var, lütfen onlara bakın. Gerçekten ülkeyi
sıkıntılı bir döneme sokuyorsunuz, teşvikler de
işe yaramadı. Teşvikler işe yaramadığı gibi
Denizliye teşvik vermediğiniz için Denizlide paralar, Denizlilinin
parası aparta gitti. Apart yaptılar, apart enflasyonu var, millet
orada rezil olmuş durumda. Emniyetin yazdığı raporlar, Hüseyin
Çelik Bey söylüyor Başbakan söylemediğini bırakmadı,
Denizliyi milletin önünde rezil kepaze etmeye çalıştınız.
Böyle bir şeyin olması mümkün değil, Denizlili milletvekili
arkadaşlar da hangi partiye mensup olurlarsa olsun buna razı
olmazlar. Benim söylemek istediğim: Sayın Bakan, devlet işi ciddiyet
ister.
Hepinize
saygılar sunuyorum, bütçelerin de hayırlı olmasını
diliyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Birleşime
beş dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 20.13
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 20.24
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına ikinci konuşmacı Emin Çınar, Kastamonu
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN
ÇINAR (Kastamonu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
görüşmelerinde Ekonomi Bakanlığı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, on bir yıldır iktidarda olan AKPnin
basiretsiz yönetimi nedeniyle bir
uçuruma doğru sürüklenmektedir. Milletimiz bu on bir yılda ciddi
sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Milletimiz,
bu zaman diliminde ekonomiden sosyal yaşama, eğitimden
sağlığa birçok alanda sorunlarla boğuşmaktadır.
Çiftçimiz perişan olmuş, tarlasını terk etmiş,
esnafımız dükkânını kapatmış,
vatandaşımız borç batağına doğru itilmiş ve
milletimiz bölünmeye doğru sürüklenmiştir. Açılım
zırvaları altında teröristbaşı akıl
danışılan beyefendi ye çevrilmiş, bin yıldır bir
olarak bu topraklarda yaşayan aziz milletimiz her ortamda otuz altıya
bölünmek istenmiştir. AKPli yöneticiler daha da ileriye giderek binlerce
yıllık şan ve şeref dolu bir tarihe sahip olan Türk
milletini yok saymaya kalkışmıştır.
Vatandaşlarımız bir yandan fakirleşirken bir yandan da bu
sorunlarla muhatap bırakılmıştır. Buna rağmen,
iktidar, her ortamda pembe tablolar çizmiş, her yerde Ülkemizin ileriye
gittiği, zenginleştiği, milletimizin refah seviyesinin
arttığı masallarını anlatmıştır.
Ülkemizde son on
bir yılda ihracat yerine ithalat, rekabet yerine tekelleşme, tasarruf
yerine borçlanma anlayışı hâkim olmuştur. Bugün, maalesef,
esnafımız yaşam mücadelesi vermekte, vatandaşımız
bankalardan yakasını kurtarmaya çalışmaktadır. Borç
gırtlağa kadar dayanmış, neredeyse borcu olmayan çiftçi ya
da esnaf kalmamıştır.
Ülkemizi on bir
yıldır tek başına yöneten AKP, ülkemizin bütün değerli
varlıklarını satmış, milyarlarca dolar gelir elde
etmiştir. Bu elde edilen gelirlerle üretime dönük hangi
yatırımlar yapılmıştır, işsizliğe çözüm
adına hangi yeni fabrikalar açılmıştır, enerji sorunu
mu çözülmüştür, yoksa yeni enerji kaynakları mı
bulunmuştur? Bu paralar üretim yerine tüketime gitmiş, elde edilen
milyonlarca dolar heba edilmiştir. Bugün, maalesef, ülkemizin içerisinde
bulunduğu ekonomik tablo budur.
Türkiye ekonomisi
2002 yılından sonra borçlanma ve tüketim anlayışına
dayalı bir büyüme sürecine girmiştir. Bu süre zarfında ülkemizin
borç stoku giderek büyümüştür. 2002 yılında ülkemizin
dış borcu 129 milyar 597
milyon dolar iken 2013 yılı itibarıyla bu rakam 367 milyar 343
milyon dolara yükselmiştir. Sayın Başbakan her ortamda IMFye
borcun kapatıldığını ifade etmesine rağmen
ülkenin dış borcundan hiçbir zaman bahsetmemektedir. Sadece
dış borç değil, iç borç da bu süre zarfında katbekat
artmıştır. Merkezî yönetim iç borç stoku 2002 yılında
149 milyar 900 milyon TL iken 2013 yılında bu rakam 418 milyar TLye
yükselmiştir. On bir yılda devletimiz gibi milletimiz de giderek
borçlanmıştır. 2002 yılı sonunda hanehalkı
borçları 6 milyar 700 milyon TL iken bu rakam 2013 yılında 372
milyar 100 milyon TLye yükselmiştir. Vatandaşlarımız 2002
yılında kazançlarının yüzde 4,7sini borç ödemesine
ayırırken, bugün milletimiz kazandığı paranın
yüzde 55,2sini borçlarını ödemek için ayırmak
mecburiyetindedir. BDDK verilerine göre takipteki alacaklar 2002 yılında
3 milyar TL iken bugün 28 milyar TLye ulaşmıştır. Vatandaşımız
maalesef borçlarını ödeyememektedir.
İktidar
istediği kadar millî gelirimizin 10 bin dolara
çıktığını söylesin, milletimiz giderek
yoksullaşmaktadır. Vatandaşlarımız arasındaki
gelir dağılımı son on bir yılda ciddi manada
açılmış, uçurum hâline gelmiştir. Bugün toplumumuzun yüzde
20si millî gelirden yüzde 466sını elde ederken, en alttaki yüzde
20lik kısım ise millî gelirden yalnızca yüzde 5,9 pay
almaktadır. Ülkemizin giderek zenginleştiğini söyleyen iktidar,
herhâlde milyarder zengin sayımızın
arttığını ifade etmektedir. 2012 yılında 35 dolar
milyarderi bulunan ülkemizde 2013 yılında 44 dolar milyarderi
olmuştur. Halkımız yoksullaşırken zengin
sayımızın artması dikkat çekicidir. 2012 yılında
ülkemiz de 2,2 büyürken zenginlerin serveti yüzde 23 oranında
artmıştır. Birileri zenginliğine zenginlik katarken
milletimiz yoksullaşmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde yaşayan 30 milyona yakın
vatandaşımızın kendisine ait bir evi bulunmamaktadır. Yine bu
insanlarımız yaşadıkları ortamda ısınma sorunları
yaşamaktadır. 27 milyon insanımız yeni bir giysiyi
alamamakta, 46,5 milyon vatandaşımız taksitlerini ödeyememekte,
bankalara olan kredi borçlarından dolayı hanelerindeki temel ihtiyaçlarını
karşılayamamaktadır. Ne acıdır ki 65 milyon
vatandaşımız evinden uzakta ailesiyle beraber bir haftalık
tatile çıkamamakta, yine 60 milyona yakın insanımız
yıpranmış ev eşyalarını yenileyememektedir.
Bunlar ülkemizin acı gerçekleridir.
Türk-İş
tarafından açıklanan rakamlara göre 4 kişilik bir ailenin
açlık sınırı 1.065 TL, yoksulluk sınırı ise
3.470 TLdir. Bu rakamlara göre, çocuklarımızı yetiştiren
bütün öğretmenlerimiz yoksulluk sınırının altında
ücretle ücretlendirilmektedir. Yine diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında çalışan değerli memurlarımızın
durumları bundan daha da vahimdir. Ülkemizde yaklaşık 19 milyon
ailenin yüzde 61,2si ayda 1.200 TL ve altında bir gelirle
hayatını devam ettirmeye çalışmaktadır. Yani
milletimizin büyük çoğunluğu açlık sınırında
yaşamaktadır. Maalesef, iktidarın refah anlayışı
milletimizi daha da büyük sıkıntılara itmiştir.
Aslında iktidar vadettiği refah ve zenginliği
yandaşlarına sağlamıştır. Vatandaşın
refahı ve zenginliği başka baharlara kalmıştır.
Değerli
milletvekilleri, toplumun temel ekonomik öğelerinden birisi
esnaflarımızdır. Ülkemizde iş yerlerinin yüzde 99u esnaf
ve sanatkârlarımızdan oluşmaktadır. İstihdamın
yüzde 77si, ekonomide oluşturulan katma değerin yüzde 36sı
esnaflar tarafından sağlanmaktadır. Ekonomik şartların
zorlaşması, sürekli artan borç yükü, büyük alışveriş
merkezlerinin çoğalması esnafımızın kepenk
kapatmasının sebebi olmuştur. 2004 yılında Türkiye
genelinde 2 milyon 850 bin esnafımız varken, 2013 yılı
itibarıyla bu rakam 1 milyon 600 bine düşmüştür. Ne yazık
ki esnafımız AKP iktidarı döneminde hak ettiği gereksinimi
elde edememiştir. Bir alışveriş merkezinin
açılışında Sayın Başbakan Artık bakkal
devri bitti. diyerek küçük esnafı kaderine terk etmiştir. Kendisi ve
ailesini geçindirebilen esnafımız büyük alışveriş
baronlarına kurban edilmiş ve işsiz bırakılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde son on bir yılda sanayi sektöründeki sorunlar
da giderek artmıştır. AKP iktidarı döneminde izlenen
yanlış politikalar nedeniyle sanayimiz yurt dışından
gelen ucuz ara malların tahribatıyla karşı
karşıya kalmış ve montaja dayalı, ithalata
bağımlı bir yapıya sürüklenmiştir. Büyümenin motor
gücü, ekonomilerin ihracat yapabilme kapasitesidir. Gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde ileri teknoloji ürünlerinin sanayi üretim ve
ihracattaki payı çift hanelere ulaşmışken ülkemizde bu oran
bir hayli düşük seyretmektedir. 2002 yılında yüzde 6,2 olan
ileri teknoloji ürünlerinin ihracat içerisindeki payı 2012
yılında 3,7ye gerilemiştir. AKP pembe tablolar çizedursun;
millî sanayimiz, üreticimiz zor durumdadır. Birçok sanayicimiz, iş
adamı ve esnafımız borç batağına batmış ve
iş yerlerini kapatmak zorunda kalmıştır.
AKP iktidarı
döneminde dış ticaret açığı rekorları
kırılmış, ülkemiz on bir yılda ithalat cenneti hâline
gelmiştir. 2002 yılında 15 milyar dolar olan dış
ticaret açığı 2013 Ekim ayı itibarıyla 82 milyar
dolara çıkmıştır. 2002 yılında ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 69,9 iken 2013
yılında bu oran yüzde 60lara gerilemiştir. On bir yılda
672 milyar dolar dış ticaret açığı verilmiş yani
672 milyar dolar uçup gitmiştir. Aynı durum cari açıkta da
görülmektedir. 2002 yılında 626 milyon dolar olan cari açık
bugün 58 milyar doları aşmıştır. Böyle giderse
milletimizi büyük ekonomik krizler kapıda beklemektedir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde esnaf, sanayici ve
memurlarımız gibi, tarım ve hayvancılıkla
uğraşan çiftçilerimiz de perişan bir vaziyettedir. AKPnin
iktidar olduğu dönemde tarım alanları azalmış,
çiftçimiz tarlasını terk etmiş, neredeyse kredi borcu olmayan
çiftçimiz kalmamıştır. 2002 yılında 530 milyon lira
kredi borcu olan çiftçimizin son on yılda bu borcu 73 kat artarak 39
milyar TLye ulaşmıştır.
Tarımda
kendi kendine yeten dünyanın sayılı ülkelerinden biri olan
ülkemiz, AKP iktidarı döneminde tarım ithalatı yapan ülkeler
arasına girmiştir. AKP iktidarıyla birlikte ülkemizde birçok
tarım ürünü ithal edilirken 3 milyon hektar arazi boş olarak
durdurulmaktadır. Tarımdaki girdi maliyetlerinin yüksek olması
nedeniyle çiftçimiz kâr edemez hâle gelmiştir. İktidar, çiftçiyi
destekler gibi görünmekte ancak verdiği destekleri daha fazlasıyla
dolaylı vergi yollarıyla tahsil etmektedir. 2014 yılı
bütçesinde tarımsal desteklere 9 milyar 700 milyon TL tahsis edildiği
ifade edilmektedir. Bu oran, gayrisafi millî hasılamızın yüzde
0,56sına denk gelmektedir. İşte çiftçiye verilen değer bu
kadardır. Çiftçimiz borçlu, çiftçimiz perişan, çiftçimiz ne
yapacağını bilemez hâldedir. Çiftçimize bu hâli reva gören AKP
iktidarından başkası değildir.
Değerli
milletvekilleri, milletimizin daha birçok sorunu bulunmaktadır. Milletimiz
huzurlu bir hayat sürdürememektedir. Artık herkes, borçlarını
kapatmayı bırakın, nasıl azaltabileceğinin derdine
düşmüştür. Çizdiğiniz pembe tablolara bakmayı
bırakıp hayatın gerçeklerine yönelin. Yoksa bu gidişat
milletimizi daha büyük felaketlerle yüz yüze bırakacaktır.
Bu
vesileyle, 2014 yılı Ekonomi bütçesinin tekrardan hayırlara
vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi adına üçüncü konuşmacı Mehmet Günal, Antalya
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sizleri ve yüce Türk
milletini saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, bütçesini
görüşmüş olduğumuz Kalkınma
Bakanlığının, daha doğrusu eski adıyla Devlet
Planlama Teşkilatının ve bunun gibi ülke kalkınmasına
önemli katkıları olan birçok kurumun kurucusu olan, partimizin de
kurucusu olan merhum Alparslan Türkeşi de rahmetle, minnetle tekrar yâd
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Kalkınma
Bakanlığı, plan, planlama, program, çok yıllı
bütçeleme gibi birçok kavramları arkadaşlarımızı bize
burada anlatıyorlar. Ben kısaca bu işin başında,
tartışmaya girmeden önce, bu yıl bütçenin en önemli
tartışma konusu olan Sayıştay raporlarıyla ilgili bir
iki cümle söylemek istiyorum. Bunu da bana zorunlu kılan Değerli
Komisyon Başkanımız -az önce Sayın Sarı Lütfi
Ağabey dedi ama ben Kardeşim diyeyim- Sayın Elvan öyle bir
tablo çizdi ki
Hadi yukarıda bize anlatıyordu, her
söylediğimizde bir defa daha söylüyordu.
OKTAY VURAL (İzmir) Bakanlar bile öyle
anlatamamıştır.
MEHMET GÜNAL (Devamla) Yani Sayıştay
Başkanı dahi, Meclis Başkanı, bakanlar dahi o derecede bu
işin ayrıntısını savunamadılar.
Ben çok fazla o konuda vakit harcamayacağım ama
kendisinin söylediği Genel dış denetim raporunda her şey
yazıyor, ayrıntısına gerek yok. dediği şeyin 2
numaralı başlığından bir cümle okuyacağım
sadece. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine ilişkin konu:
Kurumsal mali tabloların Sayıştay denetimine sunulamaması
1inci başlık. İlk paragrafını okuyorum, Sayın
Elvana onun dışında başka hiçbir şey
söylemeyeceğim: Genel bütçe kapsamındaki (5018 sayılı
Kanuna ekli I sayılı cetvel) kamu idarelerinin tüm gelir, gider ve
mallarına ilişkin işlemlerinin raporlandığı
kurumsal düzeyde müstakil mali tabloları, 5018 sayılı Kanunun
öngördüğü şekilde üretilememekte ve Sayıştay denetimine
sunulamamaktadır. Bu durum 5018 sayılı Kanunun öngördüğü
mali saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerine aykırılık
teşkil etmektedir.
OKTAY VURAL (İzmir) Daha ne desin!
MEHMET GÜNAL (Devamla) Konunun özeti, dış
denetim raporunun ilgili kısmının daha birinci cümlesi. Ben onun
üstüne fazla bir şey söylemek istemiyorum. Maalesef, Meclisin en önemli
hakkı olan bütçe hakkı, Sayıştay denetimiyle
yapılması gereken bütçe denetimi yapılamamaktadır.
Dolayısıyla, ayrıntısını sorarsa sonra Sayın
Elvana ayrıntılı bir not da ben gönderebilirim ama hakikaten o
şekliyle savunmak bence doğru olmamıştır. Burada bir
eksiklik var, aynen Sayıştayın söylediği gibi. Bunun bir an
önce tamamlanması için çalışma yapılması gerekirken
Komisyonumuzun gündeminde bekleyen, geçen sene nisan ayında gelmiş
olan başka bir -Sayıştay Kanunuyla ilgili- bekleyen teklif var,
124 arkadaşımızın imzası var. Orada tamamıyla
kadük edecek bir şey vardı ama onu bile beklemeden, 8 Aralıkta
maalesef, Resmî Gazetede yayınlanan değişiklikle,
Sayıştay tamamen, bu hâliyle bile rapor hazırlayamaz hâle
getirilmiştir.
Şimdi, burada
Kalkınma Bakanlığı diyoruz, beş yıllık
önümüzdeki süreci planlayan, ekonomik, sosyal, bütün alanlarda, kültürel
alanlarda beş yıllık planı önümüze koyan kalkınma
planını burada görüştük. Açıkçası çok muzdarip oldum,
hâlen daha onunla ilgili de kamuoyunda bir tepki alabilmiş değilim.
Yani planın başında Sayın Bakanın güzel sözleri var:
Katılımcı olacak, şöyle olacak, böyle olacak; işte,
demokratik olacak, çalışmalarımız var. Ama maalesef burada
Meclis kapanırken aceleyle pazartesi günü, TBMM TVnin açık
olmadığı bir günde bunların yayınlanmış
olması o zaman da söyledim- buradan geçirilmiş olmasından
dolayı büyük bir ızdırap duyuyorum. Yani hem ileri demokrasi
diyeceksiniz hem beş yıllık kalkınma planını
doğru dürüst tartıştırmadan apar topar geçireceksiniz.
Bakın, şimdi, bugün kaçıncı günümüz Sayın Bakan?
Sadece planın bir yıllık uygulaması olan bütçeyi
konuşuyoruz. Kaç saat konuşuyoruz? Dönün, bakın bakalım
tutanaklara, o gün kaç saat konuşmuşuz. Bir yılını bu
kadar konuşuyoruz bakın. Önümüzdeki beş yılı, hiç
kimse dinlemeden buradan, televizyonların kapalı olduğu
pazartesi günü geçirdik. Bu bizim için büyük bir ayıptır diye
düşünüyorum.
Şimdi, Plan,
program, bütçe diyoruz. Arasında ahenk sağlayalım. diyoruz.
Planın afaki bir durumu var. Orta Vadeli Programa bakıyoruz, mali
plana bakıyoruz, zaten son günde, söylenen eylülde dahi gelmiyor.
Nasıl olacak da bu bütçe
Bütçeye geliyoruz,
Maliye Bakanı diyor ki: Vallahi benim söylediğime bakanlar bile
uymuyor, ben ne yapayım? diyor. Açık verdim. Haydi size ÖTV,
haydi size KDV, haydi size özel iletişim vergisinden ilave bütçeye kaynak
aktarmamız lazım. Şimdi, bunu
sağlamadığınız zaman bizim burada
yaptığımız tartışmanın hiçbir anlamı
kalmıyor. Dolayısıyla, Kalkınma
Bakanlığının, eski Devlet Planlama
Teşkilatının hazırlamış olduğu planda,
öncelikli sektörlerin, öncelikli alanların, öncelikli
yatırımların hiçbir anlamı kalmıyor.
Şimdi,
arkadaşlarım bakıyor, işte Sayın Bakan burada. Bir
tane somut örneğini, az önce değerli konuşmacımız şehir
hastaneleri diye bahsetti. Yukarıda beraber yaşadık ve hâlâ da,
ben inanamıyorum, Sayın Başbakan şatafatlı törenlerle
bu şehir hastanelerinin temellerini atıyor. Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? YPK karar çıkarıyor,
ilgili bakanlık burada, sekretaryasını yapan
arkadaşlarımız buradalar. YPK diyor ki: Şu, şu
illerde, 8 tane ilde yeni bir yatak kapasitesi yaratmaksızın siz bunu
yapabilirsiniz yani açtığınız kadar
kapatacaksınız. YPK kararı var. Ama biz ona bakmıyoruz,
Efendim, biz şehir hastanesi yapacağız. Nereye
yapıyorsunuz? İşte, Bilkent tarafına. Yanında ne
veriyorsunuz? Numune, Yüksek İhtisas, Etlik Hastanesi, bilmem ne;
hepsinin arazisini bonus olarak veriyoruz. Şimdi, şehir
rantlarından hastane rantlarına doğru geçersek bunun bir
anlamı yok. Değerli müsteşar yardımcımız burada,
Komisyonda sordum, Sayın Bakan yoktu o zaman: Önümüzdeki süreçte eğer
biz bir hastane planlaması reformu yapacaksak, yatak başına on
binde 26lık bir hedef belirlenmiş. Şu anda on binde 26. Peki,
orta, uzun vadede hedefimiz ne? dedim. On binde 30. yani 10 bin kişiye
düşen yatak sayısı. Yani rakamsal olarak? dedim.
Arkadaşlarımız söylediler, şu andaki mevcut yatak
kapasitesine -yenisine bakacağız yatırım programı
çıkınca- geçen yıl, 2013 yılı yatırım
programında sağlık yatırımları içerisinde yer
alan 5,2 milyarlık toplam yatırımın yatak kapasitesini
eklediğiniz zaman, arkadaşlarımızın söylediği
orta uzun vadeli hedefe ulaşıyoruz. Ne zaman? En fazla 2015
yılına kadar çünkü bütün o projelerin tamamı 2013, 2014, 2015te
bitiyor.
Şunu söylemeye
çalışıyorum: Değerli arkadaşlar, hiç gereği
yokken ve şu andaki, mevcut normal ihale yöntemiyle yapılan
hastaneler tamamlandığında
hedefimize ulaşmış
olacakken, biz önümüzdeki yirmi
beş-otuz sene sürekli olarak devleti borç altına sokan hastane
yatırımları yapıyoruz. Sayın Bakan biliyor, o masum,
biliyor; ben de biliyorum ama Bakanlar Kurulunun bir üyesi olarak, niye öyle
söylüyorum? Kalkınma Bakanlığının içerisinde Kamu Özel
Ortaklığı Başkanlığı var ama geliyor, Millî
Eğitim Bakanlığı Ben kendim yapayım. diyor,
Sağlık Bakanlığı Ben kendim yapayım. diyor,
Kültür Bakanlığı -Sayın Günay burada, ona da
sormuştuk- Efendim, şu adada şunu yapacağız, biz de
buradan şu yöntemle bunu yapalım. diyor. Bunu niye
ayrıntılı anlattım? Her işimiz böyle, herkes Kamu
İhale Kanunundan muaf olmak istiyor, herkes bir şeyden istisna olmak
istiyor. Peki, o kanunları niye çıkarıyoruz, o kurumları
niye kuruyoruz Sayın Bakanım?
Burada sizin belirlediğiniz
öncelikli sektörler var; önümüzdeki yıllarda, 2023e kadar, 2050ye kadar
dünyada trendler var. Buna göre bizim oturup
Eğer yap-işlet-devret
modeli çerçevesinde bir şey yapılacaksa işte Kalkınma
Bakanlığı burada, uzman birim orada. Sağlık Bakanlığında
-evlere şenlik- bir arkadaşımıza harcama yetkilisi diye
yazmışlar, oysa harcama yetkisi yok; genel müdürün harcama yetkilisi
olması lazım, daire başkanı harcama yetkilisi. Yani, bu
işe ne kadar önem vermediğimizin, gayriciddi
yaptığımızın göstergesi olarak söyledim; bunlar
doğru şeyler değil. Neden böyle oluyor? İşte, bu
ekonomik konular, öncelikler, yatırım öncelikleri
Az önce,
Sayın Ayhanın burada Sayın Çağlayana söylediği gibi
almamız gereken yapısal önlemler var, siyasi, kısır
çekişmelerle, gündelik çekişmelerle, Anayasaydı,
açılımdı, demokrasinin ilerisiydi, gerisiydi derken burada
gidiyoruz. Peki, ne olacak bunlar? Dahilde İşleme Rejimi
kalktı. diyor Haluk Bey az önce. Web sitesinde yok.
Öbür tarafta
GİTESle ilgili söyledik, Sayın Bakan bir şeyler söyledi.
Teşvik sisteminde yapılması gereken düzenlemeler var, dar
bölgeli, sektöre daha teşvik yapalım. dedik. Kendi ilimden,
ilçelerimden örnek verdim, Manavgatla, Antalyanın içerisindeki Gündoğmuş,
Akseki bir olmaz. diye söyledim. Revize ediyoruz. diyorlar, hâlâ bekliyoruz.
Maalesef, bu yapısal önlemleri öteleyen, gündelik kısır siyasi
çekişmeleri öne alan bir tartışma içerisindeyiz.
Maalesef, burada
bütün bunların ötesinde, kürsüye gelen arkadaşlarımız,
iktidar partisi mensupları -başta Sayın Başbakan olmak
üzere- gelip buradaki ihtiyaçları söyleyip yapıcı bir
şekilde bizlerden destek isteyecekleri yerde hamasi nutuklar
atıyorlar ve yanlışları tekrarlamaya devam ediyorlar. Ben
hâlâ, vallahi düzeltmekten bıktım, Sayın Başbakan aynı
şeyleri söylemekten bıkmadı. Yani aynı şeyler
olduğu için her seferinde burada arkadaşlarımız söylüyor,
bizler söylüyoruz. Bu yanlış bilgi sürekli olarak veriliyor ve
hamaset, sanki siyasetin bir şeyiymiş gibi
Sayın Elvan da buna
zaman zaman katılıyor, baktım, bütçe konuşmalarında
dikkatle izledim. Komisyon Başkanımız olarak, eski
meslektaşım, aynı kurumda çalışmış birisi
olarak, daha böyle teknik bir şeyler bekliyordum, Şu eksiğimiz
var, gelin beraber yapalım. demesini bekliyordum açıkçası, biraz
hayal kırıklığına uğradım diyeceğim.
Sayın
Bakanım çünkü diyor ki: Ben zaten emekli oluyorum, bana fazla
yüklenmeyin. Dolayısıyla
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Yok, yok. Niye? Yüklenebilirsin, serbest.
Benim korkum olmaz evelallah.
OKTAY VURAL
(İzmir) Öyle mi?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Evet, öyle.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani, onun için, tabii yavaş yavaş
İşin
esprisi bir tarafa, onu niye söyledim? Sayın Bakana da bir şey
soracağım da onun için vesile olsun diye söyledim.
Sizden tarafa çok
fazla girmeyeceğim ama ben defalarca söyledim Sayın
Başbakanın danışmanları şu metni bir
değiştirsin. diye. Sayın Bakanım, siz bari söyleyin,
İhracatta rekor kırdık. diyor, Dış ticaretimiz
şuraya çıktı. diyor, aynı dönemde ithalatta ve
dış ticaret açığında
kırdığımız rekoru söylemiyor.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) O da aynısını söylüyor.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Yani hiç olmazsa ilgili Bakan bir şeyler söylesin. Bu
dış ticaret, ithalat yok mu yani Ekonomi
Bakanlığının içerisinde, ben anlamıyorum. Yani
arkadaşlar unutuyorsa Sayın Bakanın Başbakanımıza
hatırlatması lazım ki.
Tabii, sadece
dış ticaret açığıyla kalmıyor değerli
arkadaşlar; IMFyle ilgili sürekli yaptığı yanlış
açıklamalar var, rezervlerle ilgili yanlış açıklamalar var,
borçlarla ilgili yine doğru olmayan açıklamalar var.
Açıkçası, ben bunları duydukça biraz
şaşırıyorum ama mecburen tekrar tekrar size bunları
hatırlatmak durumundayım. Başka türlü çünkü Sayın
Başbakan vazgeçmediğine göre biz de işin esasını,
doğrusunu söylemek durumundayız. Yani sıkça en çok
kullandığı yanlışlardan birisi de bu. İşine
geldiği şekliyle kullanıyor.
IMF'ye borcumuzu
ödedik. diyor. Burada bütün arkadaşlarımız duruyor. IMF'ye
borcunu ödemeyen bir ülke olur mu? İflas etmişsiniz demektir ödemezseniz
eğer. Ödeyeceksiniz. IMF'ye varsa da ödeyeceksiniz, falanca bankaya varsa
da ödeyeceksiniz, şu konsorsiyuma varsa da ödeyeceksiniz. Biz
geldiğimizde bir önceki hükûmetin borcunu ödemiyor muyuz? Siz
gittiğinizde biz geleceğiz, ödemeyecek miyiz? Ödeyeceğiz. Peki,
bunu niye söylüyor? Biz IMFyle çalışmıyoruz. Defalarca
sordum, 2005 yılında kim iktidardaydı? Mayıs ayında
aldığınız 10 milyar doları kim aldı? 57nci
Hükûmetin borcu biteli çok oldu, bu ödediğiniz sizin
borçlarınız, niye onu söylemiyorsunuz? Mayıs ayında 2005te
AKP Hükûmeti iktidarda değil miydi arkadaşlar?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yok, o birinci AKP.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Yani, dolayısıyla, 10 milyar; 6 milyar SDR, 10 milyara
yakın, 9 milyar küsur dolar kullandınız. Dolayısıyla,
bunları doğru söylemek lazım.
Sayın
Başbakan bir de rezervlerle ilgili çok enteresan bir cümle etti, hakikaten
şaşırdım yani. Diyor ki: 27,5 milyar dolar döviz rezervi
vardı -bakın, şimdi,
burayı dikkatinize sunuyorum, bütün ekonomist arkadaşlara, ekonomi
biliyorum diyenlere soruyorum- çalıştık, gayret ettik, hamdolsun
şu anda geldiğimiz nokta 134 milyar. Neyine
çalıştınız, rezerv toplamak için mi çalıştınız?
Kim çalıştı? Yani, hakikaten anlamıyorum ya! Merkez
Bankası bağımsız mı, değil mi? Toplanacak
rezervlere Başbakan müdahale ediyor mu, etmiyor mu? Eğer ediyorsa o
zaman dövizde manipülasyona aracı oluyor demektir. Eğer ediyorsa
kendisi faiz lobisine hizmet ediyor demektir. Nasıl
çalışıyor, nasıl gayret ediyor da rezerv biriktiriyor, ben
bunu anlamıyorum arkadaşlar; bir.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakan dedi diye faizi indirdi o ya!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) İkincisi, peki, bu paralar nerede? Çalıştın,
gayret ettin de kimin cebine koydun?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Faiz lobisinin.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Bu koyduğun para, 134 milyar hangi bankada? Bakın,
dökümünü versinler, tamamına yakını kendisinin faiz lobisi
diye suçladığı bankalarda değilse ben
milletvekilliğinden istifa edeyim. Bakın, kendisinin faiz lobisi diye
suçladığı uluslararası bankaların kasasında ve
Amerikan hazine bonolarında durmuyorsa nerede yani, Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankasının kasasında mı bu paralar?
OKTAY VURAL
(İzmir) 57 milyar dolar ABD hazine bonosu almışlar.
MEHMET GÜNAL (Devamla)
Bir de kaç paraya topluyorsunuz, maliyeti nedir, bunun
karşılığında ters operasyon yaparken ne kadar faize
arkadaşlarımız katlanıyor, sosyal maliyeti nedir; lütfen
bunu Sayın Başbakana anlatın, bizim burada söylediğimiz
gümbürtüye gidiyor.
Yine, işsizlikle
ilgili söylemiş; Sayın Başbakan işsizlikle ilgili de burada
gerilettik diyor ama son rakamı ya bilmiyor ya söylemiyor
arkadaşlarımız, 2012 sonundan bahsediyor. Hedeflerin
tutmadığını, yeniden revize ettiğimizi, yüzde 9un
üstüne çıktığımızı ve sonuç itibarıyla
yükselmeye başladığını yine
hatırlatmamışlar.
Borçlarla ilgili,
güzel, burada uluslararası yatırımcıların,
müteahhitlerin hesabından bahsetmiş. Şu kadar
artırdık. diyor, özel sektörün yatırımıyla övünüyor.
Peki, özel sektörün borcu ne olacak, o yatırımı neyle
yapıyor?
OKTAY VURAL
(İzmir) Olmaz, onlar sayılmaz.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) Borçla yapıyor.
Arkadaşlar,
bunlar siyasette risktir. Böyle, kredi kartlarını
sınırlayarak, taksitlerini indirerek, tüketime sınırlama
getirerek bu olmaz. Yapmamız gereken şey -biz her zaman söylüyoruz-
üretim, yatırım, ihracat seferberliği başlatmaktır ama
bunu sözle değil, yapısal önlemlerle desteklemektir. Sanal
gündemlerden uzaklaşarak, bu yapısal reformları alarak,
öncelikli sektörleri, planda yer alan sektörleri, programda yer alan sektörleri
teşvik edecek şekilde yeniden üretime, ihracata dönük bir strateji
izlemek lazım. Aksi takdirde, sadece konuta dönük, inşaata dönük,
tüketime dönük, ithalata dayalı bir yapı benimserseniz Allah
göstermesin, yakında Türk usulü bir mortgage kriziyle
karşılaşabiliriz, cari açığımız da artar,
sorunlarımız da çoğalır.
İnşallah
bunları dikkate alırsanız yapıcı bir şekilde
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarıların çıkmasında
katkıda bulunacağımızı söylüyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına son konuşmacı, Adnan Şefik Çirkin,
Hatay Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN
(Hatay) Sayın milletvekilleri, 3üncü defa GAP, DAP, DOKAP ve KOP
bütçeleri hakkında görüşlerimi belirtmek üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum efendim.
Fikritakip açısından önemli bir şans. 2012
bütçesinde ne söylediysek, 2013te ne söylediysek, maalesef 2014 için de
aynı şeyleri söylemek durumundayız. Yani, şöyle bir
baktığımız zaman, Sayın Bakanın GAP, DAP, KOP ve
DOKAP için sözlerini buradan aynen aktarmak istiyorum: GAP Bölge Kalkınma
İdaremizin yanında Konya Ovası Projesi, Doğu Anadolu
Projesi ve Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdarelerimiz de
kurumsallaşma çalışmalarını ve eylem planı
hazırlıklarını yürütmektedir. Üç senedir yahu, yani
Allahtan korkun. Burada da yazıyor: Yeni bölge kalkınma idareleri
DAP, KOP, DOKAP kurumsallaşma çalışmaları ve eylem
planı hazırlıkları devam etmektedir. Bu sizin
planınınız ve sizin ifadeniz.
Yani, dolayısıyla, tek tek böyle
baktığımızda, bu projeler hakkında konuşacak bir
şey bulamıyoruz çünkü bir şey yapılmıyor. Ha bire para
harcanıyor, ha bire kurumsallaşma, eylem planı
hazırlıkları, ha bire araba kiralanıyor, ha bire bina
kiralanıyor, ortada bir şey yok şimdi.
Mevcut GAP için şöyle bir
baktığımız zaman, özellikle GAP bir sulama projesidir. Yani,
böyle bilinir herkes tarafından. Bu vesileyle de, Sayın Süleyman
Demireli buradan minnetle ve şükranla anmayı da bir vazife
biliyorum. Yani, bir projeyi başlatan, Türkiyenin ufkunu açan
değerli insanları her zaman anmak durumundayız ve onlara minnet
ve şükranlarımızı her vesileyle ifade etmek
durumundayız. Demişiz ki geçen sene 370 bin hektar, bu sene cevap
378 bin. Yani, arkadaşlar, böyle giderse, yaklaşık yüz
yetmiş sekiz senede bu sulama kanaletleri faaliyetleri bitecek ve -ölme
eşeğim yaz gelsin- yüz yetmiş sekiz sene sonra, bu hızla
giderse tabii, GAPta sulama sorunu kalmayacak.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gitmez, gitmez inşallah, bitiriyoruz!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Şimdi, yine sizin ifadenize
göre -yani, bunlar sizin belgeleriniz değerli arkadaşlar, Hükûmetin
belgeleri- bakın, okuyorum şuradan: GAP bölgesinde
hayvancılık bitkisel üretime koşut bir gelişme
sağlayamamıştır. 1990-2008 döneminde, GAP bölgesinde,
hayvan varlığında, tüm ülke genelinde olduğu gibi
düşüşler olmuştur. Şimdi, bir hafta evvel Sayın
Başbakanı dinliyoruz, Hayvancılıkta ihracata
başladık. diyor, bakanlığı böyle söylüyor.
Değerli
arkadaşlar, bu bölgeler çok önemli bölgeler. Bu bölgelerde
hayvancılığı geliştiremezseniz, sulamayı
geliştiremezseniz, nüfus aç kalır ve ne yapar, göç eder. Yani, göç
durumuna baktığımız zaman -arkadaşlarım bunu son
derece güzel bir şekilde ifade ettiler ama tekrar olacak, özür diliyorum-
Adıyamanda Adıyamanlı kardeşlerimizin net göç hızı
13,79; Batmanda 9,1; Diyarbakırlı kardeşlerimin 10,49; Kilis
14,6; Mardin 11,9; Siirt 18,50; Siirt, Siirt yani Sayın
Başbakanın milletvekili seçildiği il burası yani
Güneydoğuda. Birileri Güneydoğuya, bu coğrafyaya siyasi bir
isim vermek istiyor, hatta bunu Meclisin bütçe tutanaklarına da geçirmek
istiyor ama ironik bir ifadeyle şunu söylemek durumundayım: Bu
hızla giderse, yaklaşık on
beş yirmi seneye kadar Güneydoğuda Kürt kalmayacak;
bakalım o zaman ne olacak. Yani, bunlar bu şekilde olmaz. Bir
projenin ciddiyeti olur.
Değerli
arkadaşlar, GAP, KOP, DOKAP, bu konularda konuşacak pek bir şey
bulamayacağımıza göre, bari, hiç olmazsa, bu fırsatla
çiftçinin dertlerine gelelim. Yani, gerek aynı bölgede gerek başka
bölgelerde, patatesinden zeytinyağına kadar, çiftçilerimizin önemli
dertleri var. Bari, bu vesileyle
MUHARREM VARLI
(Adana) Çiftçi kanser oldu, kanser, Sayın Çirkin.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Yani çiftçi dönüp oyunu da buraya
veriyor. Biraz da böyle bir sıkıntı oluyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kahrından veriyor.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) İşte kahrından
veriyor herhâlde yani biz burada konuşuyoruz, çiftçimizin dertlerini
anlatıyoruz ama çiftçimizin oy verdiği partiye bakınca yine AKP
çıkıyor, bu da garip bir durum ve iktidarın bakanları da
geliyor, bize burada Siz böyle söylüyorsunuz ama çiftçi size inanmıyor,
yine oyunu bize veriyor. diyor.
Şimdi, buradan
çiftçimize sesleniyorum: Bizi boşuna yormayın yani ya gereğini
yapın ya da hâlinize razı olun. Bunu, özellikle sadece bir muhalefet
milletvekili olarak değil bir çiftçi olarak ifade ediyorum yani
durumunuzun düzelmesini istiyorsanız değerli çiftçilerimiz iktidar
partisine bir ders vermek durumundasınız.
Mesela,
zeytinyağı. Bizim Yayladağı, Altınözü, kısmi
olarak Hassa -başka bölgelerde de var ama ağırlıklı
burada- bunlar zeytinyağı üreticileri. Altınözündeki
zeytinyağı üreticilerimizin, zeytin üreticilerimizin geçen yılki
Suriyeden gelen kaçak zeytinyağından dolayı mağdur
olduğunu söylerken birtakım belgelere göz attık, Ayvalıka
kadar vurmuş. Yani sizin Suriye politikanızın Ayvalıktaki
zeytinyağı üreticisini dahi perişan ettiğini gözlemliyoruz.
Ulusal Zeytinyağı Birliğinin tahmin ettiği 130-140 bin ton
zeytin rekoltesi var bu yıl için ve aynı kurum Suriyeden ne kadar
kaçak zeytinyağı geldiğini ifade ediyor, biliyor musunuz
arkadaşlar? 60 bin ton. Yani neredeyse üretimimizin üçte 1inden
fazlası Suriyeden kaçak geliyor ve zeytinyağı üreticisi
perişan oluyor. Oturup bunun için bir önlem almak ne zaman
aklınıza gelecek, doğrusu onu merak ediyorum. Buradan da yine
oyunu iktidar partisine veren zeytinyağı üreticilerini
selamlıyorum efendim.
Pamuk çiftçisinin
durumu aynı. Hiç değişmiyor. Dünyada pamuk ithalatında
Çinden sonra 2nci ülkeyiz yani bunu nüfusa göre vursanız, yüz ölçümüne
göre vursanız 1inci sıradayız. Ve pamuk çiftçisi perişan.
Biz size, beğenmediğiniz 57nci Hükûmette on bir, on iki yıl
evvel 1.100 liradan pamuğu teslim ettik. Ekonomik krize rağmen,
ekonomik sıkıntılara rağmen, üçlü koalisyona rağmen,
pamuk çiftçisinin pamuğunu 1.100 liradan teslim ettik. Aradan bu kadar
sene geçti, daha yeni buyur-1.500 lira, yani 1,5 lira -veyahut işte 1,5
milyon Sayın Başbakanın şeyiyle, biz rakamları da
karıştırıyor olduk yani- yeni 1,5 milyon. Ama müthiş
girdileri var. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanıyoruz.
Yani demin,
Cumhuriyet Halk Partisinin bir sayın milletvekili sütle ifade etti. Yani,
şöyle bakıyorum, buğday 600 bin, yani 7,5 kilo buğdayla -7
kilo süt ama- biz 1 litre mazot alabiliyoruz. 8 kilogram mısırla 1
litre mazot alabiliyoruz. Bak, nereden nereye, diyor ya Sayın
Başbakan Nereden nereye.
Sayın
Başbakan geçen gün Liradan altı sıfır attık, tuvalet
1 milyondu, 1 liraya düşürdük. diyor. Yani sanki ucuzlatmış.
Mandalina 250 kuruş, tuvalet 1 milyon
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Narenciyeci perişan, narenciyeci iflas etmiş
durumda.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) - Mandalina 250 kuruş
arkadaşlar, bununla ne kadar övünseniz az!
Şimdi, Erzin,
Payas, Dörtyol -mesela Hatayın- bunlar narenciyeci, bunlar perişan.
Bunlar oğlunu, kızını everemiyor, bunlar borcunu
ödeyemiyor. Bunlar bankaların kapılarında çile çekiyor,
ızdırap çekiyor.
Ziraat
Bankası, kulüpçü faizini geçmiş. Yani Ziraat Bankasında çiftçiye
yönelik öyle bir faiz anlayışı var ki, sözde düşük gibi
görünüyor ama bir parça vadesi geçince kulüpçüleri geçmiş. Ve yeni
birimler açılıyor Ziraat Bankasında, artık ticari banka
oluyor. Adı Ziraat, bari adını değiştirin
kurtulalım.
Bu defa çiftçi ne
yapıyor, yabancı bankalara gidiyor. Yabancı bankalar pusuda
bekliyor, yabancı bankalara tarlasını ipotek ediyor. Yani
lütfen, tarih bilmeyen dönsün baksın, burada, bu kürsüde söyledim. Fransa,
Hatay topraklarını yabancılaştırmak için Tunus
Bankasını gönderdi Hataya işgalde ve bizim
topraklarımız dâhil, Tunus Bankası tarafından ipotek edildi
ve orada yaşayan etnik kimliğini söylemeyeyim, mahzurlu buluyorum-
başka vatandaşlara devredildi arkadaşlar, lütfen buna iyi
bakın, bunlar çok ciddi konular. Allahtan, Hatay Samandağda
meşhur Samandağ biberi var da onlar da o biberle kurtarıyor.
Yani bununla da Hükûmetin Allaha şükür bir ilgisi yok. Reyhanlı
perişan, yani Reyhanlı, Kumlu, Hassa, Kırıkhan, bunlar
biraz üzüm, biraz zeytinyağı ama ağırlıklı olarak
pamuk eken bölgeler, buralar perişan. Reyhanlıya bakıyoruz, çok
büyük bir acı yaşadık orada. Sorduk Sayın Başbakana
yazılı olarak Burada ne kadar zarar var? Ne yaptınız? 11
trilyon zarar var. diyor Başbakanlığın resmî
yazısı, 9 trilyon ödenmiş yani 2 trilyon yok. Zaten perişan
olan bir memleket yani işin psikolojik boyutları da var. Bugün,
Reyhanlıda çok iyi bildiğim, çok iyi tanıdığım
bir kızımız hâlâ her gün bayılıyor, hâlâ bunun
sıkıntısını çekiyor. Patlamaya yakın bir bölgede
çalışan bir kızımız ve gencecik bir kız kendini
toparlayamıyor. Yani bunların sadece ekonomik boyutu yok,
bunların çok farklı boyutları da var.
Patatesçi 18
kuruştan, 22 kuruştan başlamış, 7 kuruşa kadar
düşmüş. Ne yapacak patatesçi? Nasıl düğün yapacak,
nasıl borcunu ödeyecek? Ödeyemeyecek.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Elma da dalda kaldı, elma da.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) İşte, hangi birini
sayalım. Yani bilmiyorum artık, pırlantacılar herhâlde çok
kâr ediyor Hükûmetiniz döneminde ama çiftçi batıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Gemiciler, gemi lojistiği yapanlar.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) İşte, yani buna benzer
şeyler oluyor değerli arkadaşlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Gemi sahipleri de iyi kazandı, gemicikler de arttı.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Şimdi, gemi sahiplerine,
gemicik sahiplerine yakıt son derece uygun şartlarda veriliyor ama
çiftçiden esirgeniyor. Yani çiftçi üvey evlat, Ananı da al git. üslubu,
tam anlamıyla çiftçide ekonomik olarak resmini bulmuş, çiftçi
anasını da alıyor, gidiyor.
Şimdi, bu
çiftçinin artık anasını da alıp sandığa gitmesi
de gerekiyor, yani buradan tekraren sesleniyorum, bu iş böyle gitmez.
Değerli arkadaşlar,
netice itibarıyla burada çiftçinin meselelerinden bahsediyoruz ama, her
kesim aynı dertte, çiftçi son derece darda.
Buraya gelip
diyorsunuz ki Siz sorun söylüyorsunuz, proje üretmiyorsunuz. Bakın,
geçen sene söyledik, her şarta rağmen doğruları da ifade
etmek lazım, tarım kredi kooperatifleri döneminizde
çalışmalarını artırıyor ve çiftçiye de
faydalı oluyor.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Saman da getiriyor!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Bunu
bankalaştırın. diyoruz size. Bunu bankalaştırın,
yani bir tarım bankası kurun, Ziraat Bankası artık
çiftçinin bankası değil.
Ve o gün, bir
sayın milletvekili, burada -zannediyorum Aykut Erdoğdu Bey,
Cumhuriyet Halk Partisinden- ifade etti, 670 trilyon krediyi
batırıyor Ziraat Bankası. Nerede? Bir AVMde.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çiftçinin cebinden!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Bu nereden? Çiftçinin cebinden.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Nasıl batırılıyor? Bir grubu kurtararak
batırılıyor kredi!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Sayın Başbakanın
her şekliyle her zaman ifade ettiği şu: İşte, 57nci
Hükûmet döneminde Ziraat Bankasını batırdınız.
Efendim, şimdi şöyle, şimdi böyle.
Ne oluyor? Kim
batırıyormuş Ziraat Bankasını? Hırsızlar.
Bunların hesabının verilmesi lazım. Çiftçinin bu kürsüden
bunları duyması, bilmesi gerekiyor arkadaşlar. Bunun için ifade
ediyoruz. Yani Ziraat Bankasında çiftçiye verilecek parayı çiftçi
batırmış oluyor, çiftçi suçlu oluyor sanki. Ne verdiniz ki
çiftçiye?
Efendim, Tarım
Bakanı, her fırsatta, biz bunları söylediğimiz zaman
çıkıyor, işte, Siz, zamanınızda 550 trilyon
veriyordunuz, yanlış hatırlamıyorsam, biz şimdi 12,5;
hatta 13,5 katrilyon veriyoruz. diyor. Yani bir meslek grubunu 30-40 katı
borçlandırıp da ona iyilik yaptığını söyleyen bir
mantığı anlamakta ben güçlük çekiyorum, bu tıbbi bir vaka
herhâlde yani! Aynı şekilde memur, aynı şekilde işçi,
bunların hepsini borçlandırıyorsun, borçlandırıyorsun
güzel, ondan sonra da Kalkındırdık. diyorsunuz.
Kalkındırıyorsanız adam niye göçüyor?
Kalkındırıyorsanız adam niye icralık oluyor, niye
hacizlik oluyor?
Tabii, bunlara bir
izahat nasıl olsa getireceksiniz, Sayın Bakan biraz sonra mutlaka
gelecek, 240 bin metrekarelik, 240 bin şeylik yeni ihale
hazırlığı yapıyoruz. diyecek. İşte, bu
ihaleyi belki de yapacaksınız, sulamayla ilgili, GAPtaki sulamayla
ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, mesele, ihale yapmak değil, yılda kaç
kilometre ilerleme kaydetmenizdir. Yoksa, 500 bin kilometre
yaparsınız, olur biter, Bunu da yaptık. dersiniz.
Hepinize
saygılar sevgiler sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına ilk konuşmacı Altan Tan,
Diyarbakır Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
ALTAN TAN (Diyarbakır) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; gecenin bu saatinde Türkiyenin en önemli iki
bakanlığının, Kalkınma Bakanlığı ve
Ekonomi Bakanlığının meseleleriyle ilgili söz
almış bulunuyorum.
Konuşmamı
iki ana eksen üzerinde yapmayı tasarlıyorum. Bunlardan birisi,
bölgesel, lokal diyebileceğimiz mevzularla alakalı tespitler,
eleştiriler ve yorumlar. İkincisi ise, Türkiyenin genel ekonomisiyle
ve kalkınma stratejisiyle ilgili yine görüşler.
Değerli
arkadaşlar, isterseniz önce, yaklaşık kırk yıldır
gündemimizi neredeyse her gün işgal eden GAP meselesiyle
başlayalım. Gerçi, benden sonra söz alacak Şanlıurfa
Milletvekilimiz Sayın İbrahim Binici arkadaşımız
konuşmasını münhasıran bu konu üzerinde yapacak. Ben sadece
çok kısa bir iki mevzuya değineceğim bununla alakalı.
Bir Mardin milletvekilimiz,
iktidar partisinden Sayın Abdurrahim Akdağ konuşmasında
sulama kanallarıyla ilgili rakamlar verirken Mardinle de ilgili rakamlar
verdi, Şu kadarı bitti. Ben Süleyman Demirel gibi sizleri rakamlara
boğmak istemiyorum, sadece çok basit bir soru soruyorum: Şu ana kadar
Mardin Ovasına bir damla su aktı mı, akmadı mı? Bu
kadar. Bunun yani uzunu, kısası, gerisi, önü, arkası yok. Bir
damla su Mardin Ovasına, Viranşehir sınırından,
Derikten Nusaybine kadar aktı mı, akmadı mı? Birinci soru
bu.
İkincisi, on
bir yıllık bir iktidar dönemi ve her dönemde şu söyleniyor:
Bizden önceki iktidarlar bu konuda bir şey yapmadılar,
savsakladılar, barajları yaptılar, kanalları
yapmadılar
Değerli arkadaşlar, on bir sene geçti, siz de hâlâ
aynı hikâyeleri söylüyorsunuz, hâlâ. On bir senede neler neler oldu. Yani
Manş Tünelinden tutun, Hong Kongdaki Shenzhen şehrinden Guangzhou
şehrine kadar
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Hong Kong bile Çine devroldu.
ALTAN TAN (Devamla)
Evet, ne sorunlar halledildi ve Hong Kong Çine devredildi, neler neler oldu.
Siz hâlâ, on bir senedir bu sulama kanallarının niçin
yapılamadığını veya ne kadarının
yapıldığını, ne kadarının yapılacağını,
aynen Sayın Demirel gibi bizleri rakamlara boğarak, kusura
bakmayın ama uyutuyorsunuz. 2011 diyordunuz, 12,13,14,15, sayı
saymayı öğreniyoruz. Bunu bırakıyorum. Dediğim gibi, arkadaşım
çok daha uzun, çok daha teferruatlı bir şekilde sizleri bilgilendirecek.
Değerli
arkadaşlar, tabii, Güneydoğu Anadolu Projesi bu durumda da, Doğu
Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi hangi
aşamada? Geçen sene yine ben aynı mevzuda söz almıştım
ve bazı sorular sormuştum. Geçen seneden bu seneye neler
yapıldı, doğrusu, merak ediyorum ama
araştırıyorum, inceliyorum, soruyorum, okuyorum, bakıyorum,
geziyorum; doğru düzgün bir şey göremiyorum. Ve İnternete
giriyorum, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine bakıyorum,
İstanbulda Giresun nüfusuna kayıtlı 490 bin kişi
görüyorum.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) 554 bin kişi.
ALTAN TAN (Devamla)
Geçen yılki rakam 490 bin. Bu sene daha açıklanmadı.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) 554 bin kaydını alanlar, doğanlar
hariç.
ALTAN TAN (Devamla)
Ordu 485 bin, Kastamonu 530 bin, Rize 200 küsur bin, Trabzon yine aynı
şekilde. 2 milyon sadece Doğu Karadenizli. Yani buna Kastamonu dâhil
değil, Batı Karadenizde sadece Kastamonu 530 bin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kocaeliye baksaydın, onu da ekle.
ALTAN TAN (Devamla)
Evet
Peki,
arkadaşlar, tamam, Güneydoğu Anadolu Projesini belli mülahazalarla
böyle geciktiriyorsunuz. Kendimizden vazgeçtik. Peki Doğu Karadenizle
ilgili, İstanbula doğru bu insan akını, hücumu, hatta
-öyle diyelim- sefer, bunun için ne yapıyorsunuz? Konya Ovasıyla
ilgili ne yapıyorsunuz ve yine, aynı şekilde, Doğu Anadolu
Projesiyle ilgili ne yapıyorsunuz? Erzurum, Erzincan, Kars,
Ağrı, Iğdır, boşaldı buralar. Allah yardım
etsin. Yani bizim durumumuz çok daha iyi yani Diyarbakır, Antep, Mardin; hudayinabit,
iman kuvvetiyle, gayretle, sınır ticaretiyle, ziraatla bir
şekilde kendimizi kurtarıyoruz. Peki, Doğu Anadolu
boşaldı, ne olacak burası? Hayvancılık deseniz
gitmiş, tarım deseniz zaten
yok doğru düzgün.
Bu konuda da
onlarca rakam var. Yani 226 bin Ardahanlı İstanbulda
yaşıyor. Peki, ne olacak bunun sonu? Ve siz, buna bir çare
bulacağınıza ne yaptınız? Dev bir proje
açıkladınız. Bütün mühendisleri, mimarları
Allah rahmet
etsin, Mimar Sinan mezarından kalksa onu hayretlere düşürecek bir
proje açıkladınız, İstanbula ikinci bir boğaz
yapacağız. dediniz. Ben de İstanbulu Kurtarma
Bakanlığı kurulsun diye bir teklifte bulundum.
Yirmi beş sene
bilfiil İstanbulda yaşadım. Çocukluğumdan itibaren yaz
tatillerinin tamamını İstanbulda geçirdim, İstanbul
Boğaziçide, Bebekte. Bütün ailem, 4 amcam, babaannem, dedem Bebekteydi.
Ben İstanbula gittiğim vakit yüreğim sızlıyor. Gece
gidiyorum, sabah Diyarbakıra dönüyorum; sabah gidiyorum, akşam
dönüyorum işim biter bitmez, dayalı döşeli evim de hâlâ
dururken.
İstanbulu
nasıl bu hâle getirdiniz? Peki siz GAPı çözmezseniz, Konya
Ovasını çözmezseniz, Doğu Karadeniz Projesini
uygulamazsanız, Doğu Anadolu DAP- Projesini hayata geçirmezseniz
nasıl olacak? Hani siz cazibe merkezleri kuracaktınız, 20 tane
cazibe merkezi kuracaktınız; işte, Konyayı, Denizliyi,
Manisayı, Aydını, Trabzonu, Erzurumu, Vanı,
Diyarbekiri, Eskişehiri birer cazibe merkezi hâline getirecektiniz? Bunu
yapacağınıza, İstanbula bir 10 milyon daha nüfus nereden
getiririz? Valla Doğu Anadoluda kalmadı Sayın Bakanım.
İsterseniz Gürcistandan, Azerbaycandan, Bulgaristandan
getirebilirsiniz. Kalmadı, nüfus kalmadı. Onun için, değerli
arkadaşlar, bugün birinci sorun bu projelerle alakalı: Bunlarla
İstanbul birbirine bağlıdır. Bu projeler doğru düzgün
hayata geçmeden İstanbul kurtulmaz, İstanbul kurtulmadan da Türkiye
kurtulmaz. Yazık.
Şimdi, hâlâ,
Türkiyenin ithalatının yarıdan fazlasının
yapıldığı Haydarpaşa Gümrüğü İstanbulun
göbeğinde duruyor. Ya, boğazın üzerinde gümrük olur mu, liman
olur mu? Hani, yolcu gemileri gelse, turizm olsa, seyahat olsa, tamam, kabul.
Hâlâ tersaneler Haliçte duruyor, Tuzla Tersanesi yine en olmayacak yerde
duruyor ve Türkiyenin sanki Irak gibi sadece Basraya açılan 20
kilometrelik bir sahili var. Kaç bin kilometrelik sahil var arkadaşlar,
bilen var mı? 3 bin kilometreden fazla sahil var, 4 bin kilometreye
yakın. Getirip bunların hepsini İstanbula koydunuz. Limanlar
İstanbulda, gümrükler İstanbulda, gemi yapım tersaneleri
İstanbulda, bütün orta ölçekli sanayi hâlâ İstanbulda.
Topkapıya gidin, bir bakın Topkapıya, Edirnekapıya, hâlâ
yarısı sanayi.
Peki, bunların
çözümüyle ilgili neler tasarladınız? Yani birbirimizi şimdi
böyle karalamayı bir yana bırakalım da bize, çıkın,
deyin ki: Biz İstanbulun Tuzla Tersanesini şuraya alıyoruz.
Haydarpaşa Gümrüğünü buraya götürüyoruz. Topkapıdaki sanayiyi
şuraya aktarıyoruz.
Ve değerli
arkadaşlar, bu konularda sektörel teşvik vermediğiniz müddetçe
yine bir yere varamazsınız. Şimdi, birinci bölge, ikinci bölge,
altıncı bölge, işte, şu kadar teşvik
Rakamlar, boyuna
rakamlar. Biz üniversitedeydik. Allah selametini versin, şimdi bir
bürokrat arkadaşım, burada aynı evde kalıyoruz, birkaç
arkadaşımız da AK PARTİden milletvekili, aynı evde
öğrenciliğimiz geçti. Süleyman Demirel devamlı rakamlar verirdi.
Millet de Ya, ne kadar çok rakam biliyor. derdi. Bir
arkadaşımız bir gün gülerek dedi ki: Bu rakamları bilen
var mı? Hele bir anlatın bakalım, bu rakamlar
Aklınızda
kalan bir şey var mı? Boyuna rakam veriyorsunuz. Ama
şehirlerimiz bu durumda ve bu göç hâlen de devam ediyor. Onun için
Türkiye'nin birinci sorunu önce Türkiye'nin sanayisini, ticaretini, turizmini,
limanlarını, gümrüklerini planlamadır. Bu konuda hiçbir şey
bilmiyorsanız Almanyaya
bakın. 85 milyon nüfusu var, bizden daha fazla ve toprakları
bizim neredeyse üçte 1imiz kadar, yüzde 35-37miz kadar. Almanyanın
toprakları 300 küsur bin
kilometrekare, en büyük şehirleri Hamburg ile Berlin. Düsseldorf,
Hannover, Köln -bunların hepsine bakın- Frankfurt, 700 bin, 800 bin,
900 bin, bilemediniz 1 milyonluk şehirler. Nasıl planlamış?
Hangi sektörleri nereye aktarmış? Dolayısıyla bugün
önümüzdeki birinci sorun, makro planda işte başta İstanbulu Kurtarma
Bakanlığının acilen kurulması
mantığıyla Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz
Projesi, Konya Ovası Projesi,
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve cazibe merkezleri projesidir. Lütfen
çıkın bize bu hayalî projelerden önce üçüncü köprüden veya
İstanbula yeni boğaz katma gibi hangi mantığa hitap
ettiği, hangi yarara dayandığı belli olmayan veya bir
şehir efsanesi hâline dönen, işte Avrupanın bilmem uçak merkezi
olacakmış, işte boğazlardan geçiş Montrö
Anlaşmasına göre bilmem ne olacakmış, bir de bizi kusura
bakmayın hiçbir şey bilmez
Bizde bir tabir var Ben köyden yarın geldim. diye. Stenograflar
kaydederken yarını sanki ben yanlış söyledim diye dün
geldim diye düzeltmişler. Arkadaşlar Ben köyden yarın geldim.
diye bir tekerleme var bizde. Yani köyden yarın gelen insanlar muamelesi
yapıyorsunuz bize. Bunları bize izah edin. Deyin ki, bakın, bu
projeleri yaptık, bu kalkınma hamlelerini oturttuk ve bunlarla ilgili
işte özellikle cazibe merkezleriyle ilgili şunları
şunları yaptık. Biz mesela yıllardır söylüyoruz Biz
Diyarbekire sanayi istemiyoruz, size olsun. Şimdi Antalyaya sanayi olur
mu? Belli şehirler sağlık şehridir, eğitim
şehridir, turizm şehridir, ticaret şehridir. Yani belli
sektörler var, bunları planlayın. Şimdi siz, Bodruma fabrika
yapabilir misiniz? Marmarise termik santral olur mu? Bunların hesabı
kitabı var, bunları da bilirsiniz, siz de bilirsiniz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yaptılar, Gökovaya yaptılar.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yapıyorlar, yapıyorlar.
ALTAN TAN (Devamla)
- Ve değerli arkadaşlar, şimdi, bütün bu girizgâhtan sonra bir
diğer önemli sorun bugün Türkiyenin iç barışı gitti zaten
yani dindar, laik, Kürt; işte bilmem Türk meselesi, Kürt meselesi;
arkasından Alevi, Sünni meselesi, bir kapışma, bir
çatışma.
Haydi, içerideki
kavga neyse ya Allah ya sabır; halledeceğiz kendi aramızda
inşallah. Peki, dışarıyla, herkesle kavga ettiniz.
Şimdi dönün bakın, Hataydaki bir tüccar veya Gaziantepteki bir orta
ölçekli sanayici veya Denizlideki, Bursadaki bir kumaş tüccarı,
havlu tüccarı, tekstilci malını yükledi gidecek. Nereye?
Suriyeye, gidemiyor; Basraya gidecek, gidemiyor; Suudi Arabistana gidecek,
Suriyeden Iraktan geçemiyor; Gazzeye gidecek, gidemiyor; Mısıra
gidecek, şimdi o kadar kişi fabrikalarını söktü, Mısıra
İskenderiyeye götürdü -ben de gittim bir heyetle, milletvekili olmadan
önce- bunların akıbeti belli değil. Afrikayla TUSKON yüzlerce
anlaşma yaptı başındaki benim sınıf
arkadaşım- binlerce şirket gitti; malını götürecek,
Süveyş Kanalından geçemiyor bu sefer. Peki, ne yapacak bunlar? Bir
tek ben geçenlerde Laz müteahhit dedim de Karadenizliler biraz
alındığı için Kürt müteahhidi de ekleyeyim üzerine.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Süveyşten kim geçemiyor Sayın
Tan?
ALTAN TAN (Devamla)
- Efendim, işte nasıl gidecek, kime götürecek, hangi
anlaşmaları yapacak? Karşılıklı
Dışişleri Bakanlığıyla büyükelçileri de
lağvettiniz. Sorunları kim çözecek? Başına bir iş
geldiği zaman kim takip edecek? Dolayısıyla, şu an rantiye
sınıfı belli bir müteahhitlerin de -hepsini tenzih ederim, ben
de müteahhidim, yıllarca yaptım, inşaat mühendisiyim, defalarca
söyledim- ama belli bir rantiye sınıfının haricinde
şehirlerde emsalleri değiştiren, imarları
değiştiren, İstanbulun başta dört tarafını talan
eden, Topkapı Sarayının, Sultanahmet Camisinin,
Ayasofyanın siluetini bozan belli bir kesim hariç mal üreten,
dışarıya giden insan perişan.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kimin müşterisi onlar?
ALTAN TAN (Devamla)
- Libya da böyle kaldı, parayla Libyaya para götürdük; 200 milyon dolar
mıydı, ne kadar?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 400
ALTAN TAN (Devamla)
- 400 milyon dolar mı? Evet.
Peki, değerli
arkadaşlar, bunları tartışmazsak, bir sene sonra, iki sene
sonra ciddi bir daralma yaşayacağız, ekonomide de ciddi bir
daralma yaşayacağız. İşte TUSKON feryat ediyor. Peki,
bu sorunları çözmek için bir makro siyaset var mı? Bir diğer
ikinci en önemli mevzu bu. Bunları nasıl aşacağız?
Peki, dönelim
buradan, gelelim biraz mahallemize. Dedim ya, biraz da özel şeylerden bahsedeceğim.
Şimdi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle ticaretler var. Resmî
adını söylüyorum. Bu Kürdistan üzerinden de bir polemik, bir
tartışmadır gidiyor bir haftadır. Biraz ben de
gireceğim o konulara ama sakin ve aklı başında
gireceğim. 10 milyar dolar ticaret yapıyoruz. Ben üç gün evvel
Erbildeydim, Duhoktaydım, Zahodaydım, her taraf bizim
şirketlerimizle dolu. Tamam, Allah daha fazla versin. E, daha otoban
bitmedi yani Urfa-Habur otobanının daha projesi bitmedi. İşte
evvelki akşam burada kara yolları bütçesi konuşulurken uzun
uzadıya konuştum, cevap vermedi Bakan. Bu yok. Habur yolu, yeni
geldim, arkadaşlar, 10 milyar dolar ticaret yaptığınız
bir yol, duble yol, gelin bakalım ne hâlde. Özellikle de Haburdan
Cizreye kadar olan kesim, en can alıcı kesim. Silopi çevre yolu hâlâ
bekliyor.
Bakın, 10
milyar dolardan bahsediyoruz ve her sene de artıyor bu, artıyor,
katlamalı artıyor. Karstan Tiflise demir yolu yapıyorsunuz,
hayırlı uğurlu olsun. Yani Bağdat milletvekilinin, Birinci
Meclisi Mebusanda Biz de gemi isteriz. diye
bağırdığı gibi, ben de Bize de gemi yapın, gemi
alın. falan demiyorum. Ama Gürcistana hayırlı olsun.
Peki, bir demir
yolu düşünmüyor musunuz? Düşünüyoruz. dediler. Bir etüt Sayın
Genel Müdür evvelsi gece koydu önüme. Peki, bunu niye ihale etmiyorsunuz? Bu
kadar, 10 binlerce kamyon, günde 3 bin, 4 bin, 5 bin tır -duruma göre-
yollarda. Bu mal kamyonla taşınır mı? Nereye kadar gidecek
bu? İkinci kapı açılacaktı, üçüncü kapı
açılacaktı. Anlaştık, konuştuk, oluyor, Barzani Evet
dedi, Bağdat Hayır dedi, işte bu hafta olacak. Peki, ne zaman
olacak, nasıl olacak? Yani, bu kilometrelerce kamyon kuyruğu
nasıl duracak?
Ve bir de
değerli arkadaşlar, bir trajikomik mevzu daha var. Şimdi, burada
her Kürdistan kelimesi geçtiği vakit belli arkadaşlar ayağa
kalkıyor. Bakın, arkadaşlar, bugün orada en önemli işleri
eski bir MHPli bakanın şirketi yapıyor, çok ünlü bir bakan yani
ben isim vermek istemiyorum aile şirketinin. Aile şirketi, şu an
en önemli tünelleri ve otoyolları o firma yapıyor.
Yine, aynı
şekilde, Rizesporun bir eski başkanı, en büyük işleri o
yapıyor. Yani havaalanları, böyle yani milyar dolarlık
işler Duhok Havaalanı 420 milyon dolar, Erbil Havaalanı TİP
Proje 420 milyon dolar, Erbil-Kerkük duble yolu 100 milyon dolar, bu
işlerden bahsediyorum. Ben Erbil şehrinden Şaklava şehrine
doğru gidiyorum işte üç gün önce. Bütün yol boyunca böyle
afişler elektrik direklerinin üzerinde. Kastamonulu bir firmamız -ben
o firmanın adını vermeyeceğim- kendi logosu ve
reklamını asmış ve bütün hepsinin de önüne kendi
şirketinden daha büyük harflerle Kastamonu adını
yazmış yani birkaç kilometre Kastamonu okuyarak gidiyorsun.
Kastamonuyla bir derdim yok, benim damadım da Kastamonulu, bir derdim
yok, baş göz üzerine ama bakın orada hiç kimse bir tepki duymuyor.
Yani, Kastamonu olsun veya bir MHPli eski bakanın şirketi olsun veya
ne bileyim, Karadenizli firmalar olsun milyar dolarlık işler böyle,
az buz işler değil ama burada Kürdistan adı geçtiği vakit
böyle bir tepki oluyor.
Bankalara gittim.
Yani, Türkiye çok şükür
Olumlu adımlar bunlar. Özel finans
kuruluşlarından diğer bankalara kadar birçok banka
açılmış. İnan edin, resimleri çekip getirecektim fakat
oradaki arkadaşlara bir polemik, bir sıkıntı olmasın
diye yapmadım bunu. Molla Mustafa Barzaninin resimleri müdürlerin
odasının arkasında, Mesut Barzaninin resimleri, yanında
Atatürkün resimleri.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, bunlar normalleşmenin alametleri ama
bunları da hazmetmeliyiz. Yani, Kastamonu orada var olsun, Kürdistan
burada var olsun, tarihî gerçekler inkâr edilmesin, barış
kazansın, dostluk kazansın, kardeşlik kazansın, çözüm
çıksın, birliktelik çıksın.
Petrol şimdi
mesela. Ben, defalarca soru önergesi verdim Sayın Taner
Yıldıza. Petrol anlaşmaları yapıyorsunuz, tamam, iyi.
Türkiyenin yıllık 50-60 milyar dolar -her yıl da artıyor
bu rakamlar, belki bu yıl daha da artmıştır- petrol, gaz
yani enerji ihtiyacı var. Türkiye enerjide dışarıya
bağımlı bir ülke, bu da çok iyi bir şey değil uzun
vadede. Yani bir ülke enerjisini çözememişse 21inci yüzyılda, ciddi
bir sıkıntı bu. Çözsün. Kimden çözsün? Kürt kardeşlerinde
var, onlardan çözsün; Arap kardeşleri var, onlarla çözsün; kendi
topraklarından çıkarsın, kendi çözsün.
Değerli
arkadaşlar, bugün bu anlaşmalar da nasıl oluyor, hangi rakamlarla
oluyor? İngiliz istihbaratı biliyor değerli arkadaşlar, CIA
biliyor. Alan biliyor, satan biliyor, siz biliyor musunuz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) KİT Komisyonu üyesiyim, denetliyoruz, Sayıştay bizim
adımıza denetliyor
ALTAN TAN (Devamla)
Biliyor musunuz siz?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bilmiyorum, bize yasak.
ALTAN TAN (Devamla)
Kimse bilmiyor. Peki, niye bilmiyoruz? Yani dünyanın bildiği ve
itiraz ettiği
Bağdat sizin yaptığınız bu
anlaşmaya itiraz ediyor, diyor ki: Uluslararası anlaşmalara
göre, ben kabul etmiyorum. İşte, dışarısı sorun
çıkarıyor, Amerikası, İngilteresi, şusu busu yani
Orta Doğudaki güç odakları.
Değerli
arkadaşlar, bu konuda da ben boruyu döşedim, petrolü de
akıttım, İranın, Azerbaycanın yarı
fiyatına aldım, benim bildiğim rakamlar da var. Yani sorup
oradan öğreniyorum, buradan öğrenemiyorum kaça
alındığını, kaça satıldığını,
kaç milyon varil olduğunu, ne olduğunu. Peki değerli
arkadaşlar, Ben yaptım, oldu. mantığıyla giderseniz,
bakın, Suriye gibi olur, Maliki gibi olur, Libya gibi olur,
Mısır gibi olur. Bunu bu Meclis de bilecek. Kendi milletvekiline
güvenmiyorsan, bu Parlamentoya, kapat burayı, kapısına kilit
vur, kapat, gerek yok.
Onun için, bu
petrol mevzusunda da ciddi sorunlar yaşayabiliriz, bunların
akıllı, uslu, mantıklı, dikkatli, uluslararası
dengeler göz önünde bulundurularak çözülmesi lazım. Evet, çözelim, biz de
istiyoruz, çözelim ve bundan bizim bölgemizin de yararlanmasını
istiyoruz. Bakın, dün değil evvelsi gece Sayın Bakan ve dün gece
yirmi sekiz saat Cizre-Nusaybin yolu kapalı kaldı, yirmi sekiz saat.
EŞREF TAŞ
(Bingöl) Afet
ALTAN TAN (Devamla) Yirmi sekiz
saatten bahsediyoruz arkadaşlar. Afet ve o yol böyle ova, dümdüz ova. Yirmi
sekiz saat! Üç saatten, beş saatten, altı saatten bahsetmiyoruz. Gece
yarısı arıyor vatandaş, sağ olsun, Şırnak
Valimize ulaşabildim, konuştum. Sayın Vali oraya gittikten dört
saat sonra ancak geçiş verilebildi.
Şimdi, afet tamam, afet baş
göz üzerine. İşte dönüyoruz başa, bu kadar trafiğin
olduğu bir yere demir yolu yapmamışsan, otobanları
yapmamışsan, çözümlerini hazırlamamışsan afetin
arkasına sığınamazsın. Afet, baş göz üzerine;
Allahtan gelen, baş göz üzerine ama aynı kar İngiltereye de
yağıyor, Japonyaya da yağıyor. Dümdüz ovadan bahsediyoruz
bir de, 4 bin kamyonu, 5 bin kamyonu her gün oradan götürmeye devam edersen
çözemezsin, yarın zaten arka arkaya İstanbul trafiği olur bu,
zaten dönem dönem oluyor, bir hafta, on gün kamyonlar bekliyor.
Değerli
arkadaşlar, bir iki şey daha sormak istiyorum, tekrar buradan
Türkiye'nin genel meselelerine çıkarak. Mesela
İthalatımız, ihracatımız arttı, şu kadar
arttı, bu kadar patladı. deniliyor sürekli. Turgut Özal iktidara
gelmeden evvel 80li yıllarda 2 milyar dolar bizim ihracatımız
vardı -yaklaşık bu rakamlar yani 100 milyonlar, 50 milyonlar
fark edebilir- 4 milyara yakın da bir ithalatımız vardı.
Şimdi, bugün yine arkadaşlara sordum biraz evvel, kendimi yenilemek
için, bu yılki ihracat hedefi 153 milyar dolar civarı, Henüz tam
kesin rakam çıkmamış, biraz altında da olabilir. deniliyor,
ithalat ne kadar? 251 milyar dolar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne
değişmiş?
ALTAN TAN (Devamla) E,
peki oranda ne değişti? Ne ürettiniz? Kaç tane patentimiz var? Sanayide,
diğer mevzularda ne kadar ciddi bir hamlemiz var?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hangi
markamız var?
ALTAN TAN (Devamla)
Hangi markalarımız var?
MUZAFFER YURTTAŞ
(Manisa) Türk Hava Yolları.
ALTAN TAN (Devamla)
Değerli arkadaşlar, bu konularda ciddi çalışmalar olmazsa
kendimizi rakamlara boğup sadece rakamlarla tatmin edebiliriz.
Bir iki şey de
Sayın Bakanımı -yani Bingöl Milletvekilimiz- görmüşken
söyleyeyim, evvelsi gece tekrar söyledim Karayollarıyla ilgili Sayın
Bakanım: Bu Bingöl-Diyarbakır yolu niye bitmiyor? İki tane tünel
ve viyadük
Ben her ay Karayollarından brifing alıyorum, her ay
alıyorum, her ay. Bu tünelle viyadük meselesi hâlâ çözülemedi, yani bir
karar verilemedi. Tapantepe mevkisinde ve ondan önceki karakol arasında
bir tünel yapılacak ve viyadük yapılacak. Bingölün önemli bir kesimi
Diyarbekirde oturuyor biliyorsunuz, hemşehrilerimiz, sürekli gidiş
geliş var, ama, maalesef, Karayolları Genel Müdürlüğünde bu
sorun aşılamadı yani çözülüp de noktalanamadı. Bingölün
içinden geçen vadi var, şehri ikiye bölüyor, oraya da bir viyadük,
doğru düzgün bir vadi düzenlemesi yapılmadı.
Dert çok, makro
projeler istiyoruz, bekliyoruz. İnşallah, hayırlı
işler olur.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Antalya Milletvekili Mehmet Günalın, Diyarbakır Milletvekili
Altan Tanın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının sekizinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Sayın Başkan, sayın
hatip konuşurken, partimizin adını zikrederek töhmet
altında bırakacak bir şey söyledi. Kayıtlara geçmesi
açısından söylüyorum: Milliyetçi Hareket Partisi olarak bize Dün
Kürdistan deyince ayağa kalkıyorlar. dedi. Bizim söylediğimiz
şey
BAŞKAN Ama
partinizin adını zikretmedi Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) MHPli eski bakan diyerek söyledi. Bize de
Kayıtlara geçsin
diye söylüyorum, söz istemiyorum.
Bizim itiraz
ettiğimiz şey, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi içerisinde kimin
yatırım yaptığı değildir. Buraya gelip
Kürdistan lafının tutanaklara girmesidir, burada Türkiye kürdistanı
denmesidir, bir özerklik istenmesidir.
Dolayısıyla,
Sayın Halaçoğlu, önceki gün de söyledi, tarihin hiçbir döneminde ne Irakın kuzeyindeki bir
bölgeye ne de Türkiyede Anadolu topraklarında bir yere Kürdistan
adı geçmemiştir. Bizim itiraz ettiğimiz onadır.
İsteyen istediği yatırımı, isteyen firmalar yapabilir.
İster Kastamonulu olur, ister filanca, o bizim işimiz değildir.
Bizim itiraz ettiğimiz konu odur.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın
Tan.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, Tarihin hiçbir döneminde
Kürdistan diye bir bölge, Türkiye sınırlarında
olmamıştır. denildi ve benim, parti ismi kastederek bir
töhmette bulunduğum söylendi. Düzeltmek için iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, düzeltme söz konusu olmaz Sayın Tan. Tutanaklara geçmesi
açısından söyledi. Partinizin adından da bahsetmedi. dedim.
Siz, buyurun
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Ben de, o zaman, tutanaklara geçmesi açısından
söyleyeyim.
BAŞKAN Siz
de buyurun söyleyin.
3.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Antalya Milletvekili Mehmet
Günalın açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
ALTAN TAN
(Diyarbakır) Yani burada tarih tartışacaksak belgelerle
tartışalım.
BAŞKAN
Tartışıldı zaten burada, geçen gün
tartışıldı.
ALTAN TAN
(Diyarbakır) 1847 senesinde, merkezi Diyarbekir olan Kürdistan eyaleti
kurulmuştur, paşaları vardır, yazışmaları vardır.
Bunların hepsini Sayın Başbakan bir konuşmasında da
zikretti. Bunlar, devletin arşivlerinde vardır. 1847 senesinde
merkezi Diyarbekir şehri olan, Amid şehri olan Kürdistan eyaleti
resmî olarak varlığını sürdürmüştür ve Sultan
Abdülaziz dönemine kadar.
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
I) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
(Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
L) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
N) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına ikinci konuşmacı Bengi Yıldız, Batman
Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığı bütçesi üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ Hükûmeti, 2011 yılının
Haziran ayında kamu yönetimini sadeleştirmek amacıyla
Kalkınma Bakanlığının kurulmasına karar
vermişti. Kalkınma Bakanlığının kurulması,
kamu yönetimi sistemimizde çok önemli bir geçmişe sahip olan Devlet Planlama
Teşkilatını da ortadan kaldırmıştır.
Bakanlık, bölgeselleşme
politikalarını, fonların kullanılmasını, merkezî
düzeyde yine politikalar belirleyerek bölge konusunda koordinasyonu
sağlamak, kalkınma ajansları için bir şemsiye görevi
üstlenmek, bölgesel kalkınma konusunda merkez ile yereli buluşturmak,
Kalkınma Ajanslarının hem kendi aralarında hem de bu
ajansların merkezî yönetimle arasında bir nevi köprü görevi üstlenmek
gibi amaçlarla kurulduğu söyleniyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüldüğü
gibi Avrupa Birliği müktesebatı gereği yerelleşme,
bölgeselleşme, yerelin söz ve karar süreçlerine katılması,
artık her kararın merkezden alınmadığı bir
modelden söz ediliyor. Güzel.
Pratikte ne yapılıyor? Bölgeler düzeyinde
toplantılar, bilgilendirmeler, bölge kalkınma ajansları
adı altında yirmi beş bölge oluşturmak yani şeklî
bakımdan tam demokrasinin bütün kurumları oluşturuluyor ama
yetkisiz ve etkisiz kurumlar gibi bir durumla da karşı
karşıyayız.
Sonuç ne? Yetkileri yerele aktardınız mı?
Belediye başkanları en ufak bir yatırım için Ankarada
ilgili bakanlığın kapılarını
aşındırmak zorunda kalmıyorlar mı? Geçmiş
seçimlerde olduğu gibi halka Bizden olanları seçin kesenin
ağzını sonuna kadar açacağız. demeyecek misiniz?
Bölgeler arası eşitsizliği mi kaldırdınız?
Teşvik dediniz, Anadolu kaplanları dediniz ama ekonomiyi,
İstanbul ve onun arka bahçesi olan İzmit ve Bursaya
sıkıştırmadınız mı? GAP ve DAPta ne
yaptınız? Tarım ve hayvancılık bakımından
Türkiyeye yeter bir potansiyel taşıyan bu bölgeler ne durumda,
biliyor musunuz?
Bölgede elektrik kaçağından bahsediyorsunuz;
bir araştırma yapın -sizde de verileri vardır muhakkak-
1980 yılı ile 1990 arasında bölgedeki elektrik kaçağı
oranı nedir? Tütünün yasaklandığı, tarımın ve
hayvancılığın yapılamaz hâle geldiği sizin
döneminize bir bakın, bu dönemler arasında elektrik kaçakları
durumlarını karşılaştırın. O zaman
gerçeği göreceksiniz ki, orada bugün elektrik kaçağı,
insanların yoksulluğundan ve fakirliğindendir.
Somut olarak isim vereyim: Batmanın Kozluk
ilçesinin Yedibölük köyü doğumluyum. 1983 yılında köyümüze
elektrik gelmiştir. 1992ye kadarki bütün kayıtlarda köyün
tamamının kendi borçlarını ödediğini göreceksiniz. Ne
zaman ki bölgedeki tütünü kotaya bağladınız, daha sonra da
alımından vazgeçtiniz, insanlar ne yazık ki elektrik
parasını ödeyemez duruma geldiler. Kozluk, Batman ve bölgenin
tamamı açısından da bu dönemleri
karşılaştırdığınızda kaçak elektrik
kullanımının bölgedeki gelişmelerle
bağlantılı olarak, gittikçe arttığını
hepimiz birlikte gözlemleyebiliriz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölge insanı seviniyordu.
Bakınız, artık bizim bölgeden de bakanlar çıkıyor.
Bingölden Sayın Cevdet Bey, Muş doğumlu olan Sayın Sanayi
Bakanımız Zafer Bey, Diyarbakırda Tarım ve
Hayvancılık Bakanımız ve benim seçim bölgem olan Batmanda
Maliye Bakanımız, serçeşmenin başı olarak AK
PARTİ Hükûmetinde görev yapıyorlar, bazıları da uzun
yıllardır görev yapıyor. Şimdi, tabii, Umut fakirin
ekmeğidir. diye ünlü bir özdeyiş vardır. Gerçekten de bölge
insanı bu durumu değerlendirdiğinde
Mesela Batmanda biliyorum,
yerel gazeteler günlerce yazdılar, Sayın Maliye Bakanının
Batmandan aday gösterilmesini. Bölge artık, bundan sonra, bu
bakanlarımız bölgenin gerçekliğini biliyorlar, buranın
sorunlarını biliyorlar, muhakkak çözüm önerileri konusunda da ciddi
katkıları olacak. diye değerlendirmeler yaptılar ama ne
yazık ki geldiğimiz noktayı biraz sonra, verilerle ortaya
koyacağım.
Şimdi,
Türkiyede çıkan petrollerin yaklaşık olarak yüzde 70i
Batmandan çıkıyor. Benim ve belirttiğim gibi Maliye
Bakanının bölgesi, bu sene işsizlik rakamlarında Batman
Türkiye 1incisi oldu. Geçen sene Adıyaman Türkiye 1incisiydi, Türkiye
petrollerinin kalan kısmının da Adıyamandan
çıktığını hepimiz biliyoruz. Bu bölgelerde özellikle
tütün, tarım ve hayvancılık üzerinden geçimlerini sağlayan
yüz binlerce insan vardı. Bu dönemde bunları yasakladınız.
Şimdi, sormak lazım Sayın Kalkınma Bakanımız,
bölge ajansları ve diğer yöntemlerle, alternatif ürünlerle ilgili bir
Bakanlıkta olduğu için; binlerce insanın
çalıştığı bu alanlara son verdiğimizde,
yasakladığımızda, kota koyduğumuzda, onun yerine yeni
ürünleri koymamız lazım. Mesela Batmanda binlerce işçinin
çalıştığı TÜPRAŞı özelleştirdiniz.
Batmanın gelirinin, özellikle merkezin gelirinin büyük kaynağı
TÜPRAŞtı, TPAOydu ama şu anda orada çalışan
işçilerin sayısı, 1.500 ile 2 bin arasına
sıkışmış durumdadır.
Sayın Bakan,
seminerleriniz, toplantılarınız, ajanslarınız o
insanlar için bir şey ifade etmiyor. Demin Sayın Altan Tan söyledi,
Türkiyenin yarısı İstanbul yoluna düşmüş. Şunu
belirteyim: Şu anda bölgede kendini en şanslı hisseden insanlar
eğer ailede bir yaşlı varsa veya -geçmişte, aslında
insanın doğal yaşantısında var- özürlü bir insan varsa,
bazı ailelerin, kendi geçimlerini daha sağlıklı
yaptıklarını görüyoruz.
Yani yaşlı ve özürlü insanların bir tür eline bakan bir
toplum yarattınız ne yazık ki orada.
Bir örnek vereyim,
biraz da esprili bir durumdu. Geçenlerde yaşlı yengemin yanına
gitmiştim. Kuzenim şöyle dedi: Yengem, yaşlılık
maaşını aldığı için bana hava atıyor. Geçen
gün, onun başını yıkarken, köpürtürken Şu
yaşlılık maaşım olmasaydı herhâlde sen başımı
bu kadar köpürtmezdin. dedi. Sosyal devletin bir gereği olarak tabii ki
yaşlılarımıza, özürlülerimize maaş
bağlanması çok olumlu bir durumdur ama bölge insanının, 10
kişilik ailelerin evdeki yaşlı maaşına bakmış
olması da ayrı bir trajik durumdur.
Şimdi,
Bakanlığınızın ve Hükûmetinizin Bölgeler arası
gelişmişlik farkını kapatacağız. söylemine
karşı ne durumda olduğumuzu verilerle görelim.
Sayın Altan Tan belirtti. Bölgede ve ülkemizde ciddi bir göç durumu
vardır. Hani 1 kişinin ölümü trajedi, 1 milyon kişininki
istatistik. derler ya, Türkiyedeki istatistikler de ne yazık ki
milyonlarca insanın göçünü o kadar olağan göstermeye
başladı ki bu işin vahametini bir türlü göremiyoruz. Her il, hem
göç alır hem göç verir. Verdiği göç, aldığı göçün
üstündeyse Net göç veren iller diyoruz bunlara. İllerin üçte 2si net
göç veriyor, yani nüfus kaybı var. Net göç vermek demek, bir ilin
gelişim kaynaklarının, insan gücü ve sermayesinin erozyonu
demektir. Bir il, neden aldığının üstünde göç veren bir
duruma gelir? Yanıt basittir. Memnuniyetsizlikten, iş yoktur,
mağduriyet çoktur, işi olan gelişemiyordur; can, mal
güvenliği yoktur; deprem, sel gibi felaketlere karşı önlemler
yetersizdir. Onun için göç verir.
AKP
Türkiyesinin son beş yılında net göç veren illerden yılda
230 bine yakın kayıp yaşanıyor. 81 ilden 55i net göç
verirken göçün yarısına yakını 20 ilden veriliyor. Net
göçle kan kaybına uğrayan, zayıf düşen, daha da gerileyen
illerin çoğunu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri illeri oluşturuyor
ama son yıllarda, özellikle İç Anadolu, Karadeniz, hatta Akdeniz
illeri bile dış göç vermeye başladı ne yazık ki.
Kalkınıyoruz, ekonomi büyüyor, gayrisafi millî hasılamız
artıyor ama millet, evi barkı bırakıyor, memleketini terk
ediyor ve başka illere, batı illerine göç ediyor. Göç mağduru
illerin başında Van geliyor özellikle. Son beş yılda net
göçle 67 bin kayba uğramış Van. Yine Van göçünü, deprem olmasa bile diğer Kürt nüfusunun
yoğunluklu olduğu illerin göçü izliyor. Bunlardan
Diyarbakırın son beş yılda göçü dur durak bilmemiş ve
Amedden 65 bin net göç yaşanmıştır. Hemen ardından
Ağrıda 59 bin, Mardinde 55 bin, Muşta 48 bin,
Şanlıurfada 43 bin, Adıyamanda 39 bin kişinin,
yaşadığı toprakları terk ettiğini gözlemliyoruz.
Göç, diğer doğu illerinde de dur durak
bilmiyor. Hayvancılığın hızla gerilediği illerden
Erzurum 62 bin, Kars 34 bin, Sivas 38 bin net göçle kapatmış son
beş yılı.
Göç, göçten dolayı kan kaybı, mağduriyet
deyince hep Kürtlerin yoğun olduğu doğu ve güneydoğu illeri
akla gelir. Oysa Orta Anadolu, Karadeniz, Akdeniz illeri de AKPnin neoliberal
politikalarından mağdur. Bu illerde de üretici faaliyetler,
tarım, hayvancılık, sanayi geriledikçe işsizlik, geçim
derdi artıyor. Sosyal devleti rafa kaldıran AKP, sorunlara yerinde
çözüm üretemeyince göç hızlanıyor.
Orta Anadoluda Yozgat, Çorum net göç veren illerin
başında geliyor. Karadenizde Samsun, Zonguldak, Tokat,
tarımın, sanayinin, madenciliğin gerilemesiyle
işsizliğin arttığı ve göçün
yaşandığı iller arasında yer alıyor. Çukurovada
özellikle Adana, geçmişte en fazla göç alan il olmasına rağmen,
şimdi göç veren bir il hâline geldi. Kahramanmaraş ve Hatay da en çok
göç veren ilk 20 il arasına girmiş bulunuyor.
Şimdi, moda, güneydoğu illerine
yatırım. Bir dizi samimiyetsiz iş adamının
katıldığı geziler düzenleniyor Diyarbakıra, Mardine.
Sanki bugüne kadar yatırıma engel olan, barışın
eksikliğiymiş gibi. Hiç ilgisi yok. Kâr-sermaye nerede kendini
görürse
Özellikle de bakın son zamanlarda, iş adamlarının petrol
hattında Irak Kürdistanında, o yörede nasıl yoğun bir
yatırım yaptığını hep birlikte izliyoruz,
görüyoruz.
Göçü önlemek, Kürt illeri kadar öteki illerin de derdi,
işsizlik öteki illerin de derdi olmaya devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, işsizlik durumunu belirttim, Batman yüzde 25le en çok
işsizliğin yaşandığı il; Mardin yüzde 20,9, Siirt
20, Şırnak 19,4, Adıyaman 15,8le diğer iller izliyor. Bu
verileri tabii ki bölgenin diğer illeri de ne yazık ki izliyor.
Şimdi, gerçek işsizlik rakamları ne yazık ki kamuoyundan
gizleniyor. Tanımları bilmeden işsizliğin gerçek boyutunu
kavramak da mümkün değil. Bir kere, 15 yaşın üstünde olduğu
hâlde iş gücü piyasasına çıkıp iş aramış
değilseniz, siz baştan iş gücü, dolayısıyla iş
sahibi ya da işsiz sayılmıyorsunuz. Mesela eli ayağı
tutan 11,4 milyon kadın, ev kadını oldukları için iş
gücü sayılmıyorlar, dolayısıyla da işsiz de
sayılmıyorlar. Kazara bunların dörtte 1i iş gücü
piyasasına çıkarsa, Türkiye, en yüksek işsizliğe sahip
ülkeler olarak bilinen İspanya, Portekiz, Güney Afrika gibi ülkeleri siler
geçer. 15 yaşın üstündeki erkeklerin neredeyse dörtte 3ü iş
gücü piyasasına çıkarken kadınların ancak yüzde 31i
iş gücü piyasasına çıkabiliyor.
Ağustos 2013
için işsizlik oranı yüzde 9,8 olarak duyurulmuş. Bunu tek
başına alıp mesela bir yıl öncesiyle kıyaslarsanız
1 puan artış var ki hiç de az değil. Sayı olarak on iki ay
önce 2,4 milyon işsiz varken bir yıl sonra bu sayı 2,8 milyonu
bulmuş durumdadır yani 400 bin kişi resmî işsizler
arasına katılmış durumdadır. Ancak esas kamuflaj
altındaki işsizleri yani yarı işsizleri dikkate
alırsanız sorunun gerçek boyutu ortaya çıkacak. Bu kesime Umudu
kırılan kesim. diyoruz. Aslında işsizlerdir ama iş
aramaktan sıdkı sıyrılmış, sorarsanız da İş
varsa çalışırım, niye çalışmayayım?
diyorlar. Peki sayıları? Az buz değil, tam 2,1 milyon insan bu
durumdadır. Bunları da resmî işsizlere
kattığımızda işsiz sayısı 4,9 milyonu
aşıyor.
Ancak, bu da
bitmedi. Resmî ve sayılmayan işsizlerin yanında bir de eksik
istihdam denilen yalan yanlış işi varmış gibi
görünenler var. Bunlar, haftada ancak 40 saatlik işi olan ve bulursa daha
fazla çalışmak istediğini belirtenlerdir. Ağustos 2013
itibarıyla 595 bin kişi bu konumdadır. Bunları da
eklediğimizde aslında işsiz sayısının yüzde 20
civarlarına dayandığını görüyoruz.
Kadın iş
gücü meselesi, ülkemizin yine en temel problemlerinden birisidir. TÜİKin
her ay yayınladığı hanehalkı iş gücü anketine
göre 15 yaşın üstü yani iş gücü olabilecek vasıftaki
kadın, Türkiye nüfusunun yarısının 1 puan üstünde. Ev
kadını sayısının 11,4 milyonu bulduğu bir ülkede
yaşıyoruz. Buna karşılık, evde oturmayıp iş
gücü piyasasına çıkan kadınların sayısı 8,8
milyon ve bunların yüzde 12,5u yani 1,1 milyonu işsiz olarak iş
beklerken, diğerleri bir biçimde istihdam ediliyor.
Kayıt
dışı, özellikle kadın çalışanlarda kayıt
dışı kesim çok fazla. Bunlar da 7 milyon, yani
çalışanların yüzde 53ü kayıt dışı.
Bunların sayısı 4 milyon civarında, sigortasız.
Bunların 2,5 milyonu tarımda ama kentte tarım
dışında çalışanlar da 1,6 milyona yakın kaçak
kadın ücretli çalışan var. Demek ki ülkemizin en temel
problemlerinden birisi de budur.
Yine, üst düzeyde -yani
şirketlerde yönetici olarak- çalışan kadınlara
baktığımızda, erkeklerle
karşılaştırdığımızda gerçekten
sıkıntılı bir durum vardır. Yuvarlak olarak 3 bin
küsur üst derece yöneticisi arasında ancak 155 tane kadın yönetici
var ki bu, ciddi bir eksikliktir. Gelişmiş ülkelerde, mesela
Norveçte, bu tür yerlerde üst derecede çalışanların yüzde
36sını kadınlar oluşturuyor, İsveç ve Finlandiya gibi
ülkelerde yüzde 27 ve bunu takip eden diğer Avrupa ülkelerinde
kadınların üst derece yönetici olarak
çalıştığı oran çok daha fazladır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BENGİ YILDIZ
(Devamla) Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; aslında, daha epey konuşulacak veriler var
ama süremiz yetmedi.
Teşekkür
ediyorum. Bu bütçenin de halkımıza hayırlı
olmasını diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı İbrahim
Binici, Şanlıurfa Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kırk yılı aşkın bir maziye sahip olan
Güneydoğu Anadolu Projesi, bugüne kadar tam 29 hükûmetle 15 bakanı
geride bırakmış, ne yazık ki bu süre içerisinde de
başı sıkışan başbakanlar için bulunmaz bir siyasi
malzeme olmaktan da kurtulamamıştır. Projenin amaç kısmında,
bölgeler arası dengesizliği gidermek, Güneydoğu Bölgesinin
refah düzeyini artırmak ve insan kaynaklarını geliştirmek
yazılı olsa da Milli Güvenlik Kurulunda ele alınmış
olması GAPın daha başka amaçlar için de
kullanıldığını maalesef göstermektedir.
Esasen, yükselen
Kürt siyaseti için bir tür dalgakıran yapılmaya
çalışılan GAP, Kürtler için ekonomik illüzyona
dönüştürülmüştür. Eğer bu maya tutarsa da Kürtlerden özgürlük
mücadelesi veren evlatlarının başını yiyecekleri
düşlenmiştir. Nitekim, rahmetli Turgut Özal Eğer bölge
kalkınır, bölge halkı zengin olursa politik reaksiyonlar ve
çatışmalar sona erer. diyerek Kürtlerle GAP arasında kurulmak
istenen ilişkiyi açıkça vurgulamıştır.
Kürtlerin kolektif
hak taleplerini ekonomik rüşvetlerle ikame edeceklerini düşünen bu
sakat anlayış, GAPa başından beri bu misyonu
yüklemiştir. GAPa yüklenen bu misyon, Kürt özgürlük mücadelesinin
sonlandırılması noktasında gelmiş geçmiş tüm
hükûmetlerin düşlerini süslemiştir. Dolayısıyla, Kürt
özgürlük sorununa gerçekçi çözüm üretemeyenler,
sıkıştıkları her alanda çözüm olarak GAPa
sarılmış, GAPtan medet ummuşlardır.
Değerli
milletvekilleri, hikâyesi çok derin olan bu projenin üzerinden
hızlıca geçerek tekrar hatırlatmanın faydalı
olacağını düşünüyorum. Aşağı Fırat ile
Dicle havza projelerinin 1977 yılında tek bir projeye indirgenmesiyle
oluşturulan Güneydoğu Anadolu Projesi, Diyarbakır,
Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Gaziantep, Kilis, Mardin,
Şırnak ve Siirt dâhil 9 ili kapsamaktadır. Bu kapsama alanı
Türkiye coğrafyasının yaklaşık onda 1ini, toplam
sulanabilir arazilerin ise beşte 1ini oluşturmaktadır.
Eğer bu proje tamamlanabilirse Fırat ve Dicleye yapılan
tesislerle Türkiye toplam su potansiyelinin üçte 1i kontrol edilmiş
olacaktır. Yine, bu proje tamamlanabilirse 1 milyon 800 bin hektar arazi
sulanmış olacaktır. Ayrıca
7.500 megavatlık kurulu güçle yılda 27 milyar kilovatsaat
elektrik enerjisi üretilecektir. İşte, bu hedeflerin
sıralandığı GAP Master Planı 1989 yılında
tamamlanmış ve aynı yıl GAP Bölge Kalkınma İdaresi
kurulmuştur. Kimileri tarafından yedi küpeli gelin olarak
nitelendirilen bu projenin uygulamaya konulmasıyla birlikte sulama
yatırımları neredeyse unutulmuş, tabir yerindeyse, Allaha
havale edilmiştir. Bölgesel kalkınma projesi olarak
kurgulanmış olmasına rağmen, ilk yıllarda, bölge için
katma değer yaratmayan barajlara ve bu barajlardan elde edilecek enerji
projelerine ağırlık verilmiştir. Aradan geçen neredeyse
kırk yılın sonunda ne yazık ki sulama projelerinin
yalnızca yüzde 20si tamamlanabilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, kırk yıldan bu yana süregelen GAP projesi, bir
yandan Kürtlerin gönlünü kazanma aracı olarak görülürken, öte yandan Kürt
coğrafyasını kalkındıracak proje olarak
sunulmuştur. Bu yönüyle yılan hikâyesine dönüştürülen GAP
projesi, Kürt oylarına talip olan her siyasetçinin dilinde pelesenk
olmuştur. Siyasetçiler veya hükûmetler değişse bile GAPın
bitirilmesi vaatleri hep baki kalmış ve hiç
değişmemiştir. On birinci yılını geride
bırakmış olan AKP Hükûmeti de işbaşına
geldiği tarihten bugüne kadar GAPla ilgili çeşitli vaatlerde
bulunmuştur.
Değerli
milletvekilleri, 2008 yılının Mayıs ayında AKP
Hükûmetinin topyekûn Diyarbakıra yaptığı büyük
çıkarmayı hepiniz hatırlarsınız, kabine üyelerinin
neredeyse tam kadro katıldığı. 100e yakın
milletvekili, meslek odaları yöneticileri, mülki amirler, belediye
başkanları, iş adamları ve gazeteci ordusuyla tam bir
siyasi şova dönüştüren Başbakan, önceki hükûmetler döneminde
açılan paketlerin benzerini bizzat kendisi
açıklamıştır. Kürt açılımının bir
parçası olarak da işlev görmesi beklenen bu pakete GAP Eylem
Planı adı verilmiştir. Başbakan Diyarbakırda
muhtemelen tek ayağını kaldırıp Bugün
açıkladığımız, bir rapor, proje veya dosya
değildir. Takvimi belirlenmiş,
somut olarak, müşahhas olarak tanımlanmış,
kaynağı temin edilmiş bir eylem planıdır. derken
yüzünün pancar gibi kızardığının farkında bile
değildi. Başbakan hararetle yaptığı açıklamada
2008-2012 yılları arasında uygulanacak eylem planıyla 1
milyon 60 bin hektar alanın sulanacağını, yılda 27
milyar kilovatsaat elektrik üretileceğini, kişi başına
gelirin yüzde 209 artacağını ve toplamda buna çok dikkat
etmenizi istiyorum- 3 milyon 800 bin kişiye iş imkânı yaratılacağını
söylemişti.
Şimdi, sevgili
arkadaşlar, ben bu noktada bir es vermek istiyorum. Zira, geçmiş bir
vaat olsa bile istihdam rakamına fena hâlde takılmış
durumdayım. Şöyle ki: Yalan yanlış hesaplamaları kabul
etsek bile, Türkiye genelinde işsizlerin toplam sayısı 2005
yılından bu yana 2,5 ile 3 milyon arasında gidip geliyor.
Şimdi, Türkiye İstatistik Kurumunun en son yayınladığı
kasım ayı bülteninde istihdam ve işsizliğe ilişkin
rakamlara baktım. Kurumun kasım bülteninden aynen size
aktarıyorum: Türkiye genelinde işsiz sayısı 2013
yılı Ağustos döneminde geçen yılın aynı dönemine
göre 361 bin kişi artarak 2 milyon 806 bin kişiye yükseldi. deniyor.
İşte, benim takıldığım yer tam da burası.
Ülkenizdeki toplam resmî işsiz sayınız 2 milyon 800 bin
kişiyken, yılan hikâyesine dönmüş bir projeyle ilgili eylem
planı hazırlayacaksınız, hesap kitap
yapacaksınız, sonra da insanların gözünün içine baka baka 3
milyon 800 bin kişiye istihdam yaratacağım. diyeceksiniz.
Düşünsenize sevgili arkadaşlar, GAP için uygulamaya konulan eylem planı
eğer gerçekleşmiş olsaydı, 1 milyon istihdam açığı
yaşayacak, maazallah, belki de bu açığı kapatmak için Özgür
Suriye Ordusunun elemanlarıyla bu boşluğu doldurup iş
istihdamı yapacaktık. Böyle bir facia düşünülebilir mi?
Değerli milletvekilleri, Başbakan hararetle
yaptığı Diyarbakır konuşmasında, bugüne kadar
bölgeye yönelik birçok paket açıklandığını, raporlar
yayınlandığını, ancak bunların bir işe
yaramadığını da söylemişti.
Yine aynı konuşmasında Başbakan ilk
defa takvimi belirlenmiş, kaynağı temin edilmiş bir eylem
planının AK PARTİ iktidarı döneminde
yapıldığını da ifade etmiştir. Kendisinden önceki
bütün iktidarları GAP konusunda kaynak bulamamakla ve beceriksizlikle
suçlayan Başbakan GAPın kaynağını da çoktan temin
etmişti. Başbakan, gerekli kaynağı, milyonlarca
işsizin bulunduğu ama yararlanabilmesi için âdeta bin bir dereden su
getirmesi istenen ve bu nedenle ancak bir avuç işsizin
faydalanabildiği İşsizlik Fonuna elini daldırarak temin
etmişti. AKPnin, İşsizlik Fonundan GAPı bahane ederek
bütçeye aktardığı rakam 10 milyar 824 milyon lirayı
aşmıştır. Bu rakam Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanının açıklamalarından alınmış olup fonun
kuruluşundan bugüne kadar işsizlere ödenen paranın
yaklaşık 2 katıdır arkadaşlar.
Değerli
milletvekilleri, 2008 yılı fiyatlarıyla, GAPın
tamamlanması için gerekli olan miktar 41 milyar 200 milyon TL olarak
hesaplanmıştı. Eylem planının devreye
alındığı 2008 yılına kadar yapılan
harcamaların toplam miktarı ise, yine 2008 yılı rakamlarıyla,
26 milyar liradır. İşte, GAP Eylem Planında allanıp
pullanan ve Hükûmetin gerçek hedefiymiş gibi gösterilen hikâyenin özeti de
bu 27 milyar liralık ek harcamayı yapmak ve yılan hikâyesine
dönüştürülen GAPı bitirmektir.
Peki, bu konuda
gelinen durum, katedilen aşama nasıl olmuştur? Kalkınma
Bakanı, bütçenin Komisyon görüşmelerinde, sanıyorum süre
sıkıntısı nedeniyle değinemediği ancak
atıfta bulunduğu sunum kitapçığında GAPa ilişkin
bilgiler vermiştir. Şimdi, sunum kitapçığında yer alan
GAP konusundaki bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Sayın Bakan,
sunum kitapçığında, eylem planı süresince GAPa
ayrılan kaynağın 18 milyar 200 milyon olduğunu, ancak
harcamaların 14 milyar 700 milyon lira olduğunu belirtiyor. Bu
ifadelerin açık anlamı aynen şudur: Birincisi, planda yer alan
miktardaki kaynağın tamamını verememişim; ikincisi ise
ayırabildiğim sınırlı kaynağı da
harcayamamış, işi yapacak veya işi bitirecek iradeyi ortaya
koyamamışım demektir.
Değerli
arkadaşlar, burada önemli bir hususun altını da kalınca
çizmek istiyorum, o da şudur: Bu harcamalar sadece enerji veya
tarımsal sulama yatırımlarıyla sınırlı
değildir. İcracı bakanlıkların yapması gereken
örneğin eğitim, sağlık, ulaştırma ve istihdam
gibi alanlara da bu harcama miktarı içerisinden pay
ayrılmıştır.
Sunum
kitapçığına devam edelim. Yine, Sayın Bakan merkezî
bütçeden önceleri GAP bölgesi için yüzde 7 pay ayrılmakta iken bu
payın eylem planı süresince yüzde 14e
çıkarıldığını iddia ediyor. Hemen ifade etmeliyim
ki, Sayın Bakan pay hesabı yaparken İşsizlik Fonundan
aşırılan yaklaşık 11 milyar liradan sunum kitapçığında
hiç ama hiç bahsetmiyor.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanın sunum kitapçığında
ihracat ve istihdam iyileşmelerine dair verdiği rakamların afakiliğini
bir yana bırakacak olursak, en ilginç ifadesi sulama alanlarına
ilişkindir.
Bu ifadeleri yine
sunum kitapçığından aynen aktarıyorum: Eylem planı
döneminde özellikle sulama altyapısında ciddi gelişmeler
sağlanmış, sulamaya açılan alan 273 bin hektardan 378 bin
hektara yükseltilmiştir. diye yazıyor. Evvela bir hatırlatmada
bulunmak istiyorum: Gerek eylem planında yazılı olan gerekse
Diyarbakırda yaptığı hararetli konuşmasında
Sayın Başbakanın ifade ettiği sulanacak alanın
miktarı tam 1 milyon 60 bin hektardır. Bakanın başarı
olarak lanse ettiği rakam ne? 273 bin hektar olan alanı 378 bin
hektara çıkarmıştır. Aradaki fark ne? 105 bin hektar. Yani
hedeflenen miktarın onda 1i bile değil. İnsaf yani!
Şimdi, basit bir hesap yapacak olursak: Eylem planı
ne zaman başladı? 2008de. 2008 yılını da dâhil
edersek, bugüne kadar aradan geçen süre tamı tamına altı
yıl. Altı yılda sulamaya açılan alan 105 bin hektar
olduğuna göre, bir yılda sulamaya açılacak olan alan
miktarı tam 17.500 hektar.
Hesap yapmaya devam edelim. Master planına göre
GAPla sulanacak alan ne kadar? Tam 1 milyon 800 bin hektar. Kırk
yıldan bugüne kadar sulamaya açılmış toplam alan ne kadar?
Yuvarlıyorum, 400 bin hektar. Geriye ne kaldı? 1 milyon 400 bin
hektar. Yılda sulamaya açtığımız alanı ne
bulmuştuk? 17.500 hektar. Hadi, bunu da 20 bin hektar olarak
yuvarlayalım. Bu hızla gidecek olursak sulanmayı bekleyen 1
milyon 400 bin hektarı kaç yılda bitirebiliriz? Bölelim 1 milyon 400
bini 20 bine. Ne çıktı şimdi? 70, değil mi? Hesap ortada.
İşte, bizim GAPa ilişkin düşüncelerimizin, meramımızın
özeti de budur.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin eylemi de paketi de, tıpkı
kendisinden önceki diğer hükûmetlerin
paketleri gibi boş çıkmıştır.
Aldığımız duyumlara göre, AKP şimdi de GAP'a ilişkin
yeni bir eylem planı hazırlığı içindeymiş;
hayırlı olsun diyelim.
Görüyorum ki geçen yıl yaptığım
eleştiri ve uyarıları dikkate almamışsınız.
Bu nedenle, geçen yıl yaptığım uyarıların
aynısını bu yıl da aynen tekrarlıyorum. Boşuna
uğraşmayın çünkü GAPa, bölgeye ve Kürtlere olan
yaklaşımınız değişmedikçe bu projeyi
bitiremezsiniz. Yüzyılın projesi olarak lanse edilen bu projenin odağında iyi niyet yok, çözüm yok,
doğa yok, insanlık yok ve en önemlisi de o coğrafyada
yaşayan Kürtler yok. Bu projenin odağında aldatma var, tarihsel
ve kültürel kıyım var, siyasi rant var, enerji var, sömürü var
değerli arkadaşlar. Bu anlayış devam ettiği sürece,
uçsuz bucaksız verimli topraklar tuzlanıp çoraklaşmaya devam
edecektir. Bu anlayış devam ettiği sürece, yanı
başındaki suyu tarlasına taşıyamadığı
için açtığı kuyular nedeniyle elektriğe muhtaç edilen çiftçi
icra kapılarını aşındıracaktır. En önemlisi
de, bu anlayış devam ettiği sürece, projede yeri olmayan ve
yıllardır kandırılmaktan usanmış milyonlarca
Kürtün ruhsal bağı aşınacaktır.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:22.19
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 31inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
yerinde.
Şimdi,
şahsı adına lehinde söz isteyen Abdulkerim Gök,
Şanlıurfa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 2014 yılı Kalkınma
Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı bütçeleri üzerine
görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2023 hedefleri doğrultusunda, adım adım bu
hedeflere doğru gitmenin mutluluğunu ve gururunu
yaşadığımızı ifade etmek istiyorum.
Avrupa Birliğine üye
ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri, hasılı dünya ekonomisi
büyüme rakamlarını aşağıya doğru revize ederken,
ülkemizde açıklanmış olan 4,4 büyüme rakamı, önümüzdeki
süreçte yıllık rakamı âdeta yakalayacağımızı
şimdiden bizlere müjdelemektedir.
Dönüp
baktığımızda, özellikle bizden önceki değerli
konuşmacılar âdeta bir başka ülkenin ekonomisinden bahseder gibi
bir algı oluştu bende çünkü hepimiz, bu arkadaşlarımız
da olmakla beraber, yurt dışına gittiğimizde, birçok uluslararası
kuruluşta olduğu gibi, bunların devlet başkanları ve
cumhurbaşkanları hep şunu sormuşlardır: Sizler,
özellikle ekonomideki başarınızı neye borçlusunuz,
nasıl yürütüyorsunuz?
Doğrudur, bu manada,
gerek makro gerekse mikro düzeydeki ekonomik gelişmemiz gittikçe ivme
kazanmaktadır ancak yeterli olmadığını biliyoruz, bu
doğrultuda da biz büyüme rakamlarını son derece önemsiyoruz.
Bunu destekleyen trendlere baktığımızda, ihracatta çok
önemli bir noktada olduğumuzu görmekteyiz.
Arkadaşlarımız bahsetti, oradaki en önemli
kısıtımız ise cari açığımızdır
ancak cari açığımızın da ana, temel sebebi buradaki
enerji açığımızdır. Enerji politikalarımızı
da gözden geçirirsek, bugün, özellikle enerji politikaları
doğrultusunda bunu bu manada değerlendiren ülkeler örnek
alınırsa, inşallah, önemli kararlarla enerji
politikamızı bir rayına koyduktan sonra cari
açığımızı da önemli bir noktada son derece ekonomik
manada bir kazanım olarak değerlendirmiş olacağız.
Sadece ekonomik anlamda değil, aynı zamanda her
bölgenin, her ilin kendi potansiyellerini harekete geçiren bölgesel
gelişme politikaları noktasında önemli bir yere doğru
bizleri taşıyan Kalkınma Bakanı ve değerli
bürokratlarını da kutlamak istiyorum.
Şunu ifade
etmek istiyorum ki 2002-2013 yılları arasında GAP, KAP, DOKAP ve
KOP gibi bölgesel gelişme politikalarına yapmış
olduğumuz yatırım -rakam olarak vermek istiyorum- 57 milyar TL,
eski parayla 57 katrilyon gibi bir rakamı karşımıza
çıkarmaktadır. Bu da aslında bölgeye ne kadar yatırım
yaptığımızı kısa olarak karşımıza
çıkarmaktadır. 20,6 katrilyon yani yeni parayla milyar TL olan
rakamı GAP bölgesine harcadık. Ancak, önümüzdeki aylarda Sayın
Başbakanımızın açılışını
gerçekleştireceği Suruç Sulama Tüneli bölge açısından da
son derece önemli. Benden önceki değerli konuşmacı ve aynı
zamanda hemşehrimiz olan Sayın Biniciyi de açılışa
özellikle davet etmek istiyorum. Çünkü, bittiği andan itibaren 732 bin
dönümü yakından ilgilendiren bu sulama projesinin bölge
açısından son derece önemli, hayati bir noktaya sahip olduğunu
görmekteyiz. Tabii ki bu gelişmelerimizi neye borçluyuz, ne kadar
borçluyuz, bunları sizlerin ve kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Ancak, şunu belirtmek isterim ki: Ülkedeki iç barışı, ileri
demokrasiyi, temel haklar noktasındaki ilerlememizi sağladıkça,
bu anlamdaki ivme devam ettikçe kalkınmamız da büyümemiz de belki çok
daha hızlı bir şekilde gerçekleşecektir.
Demek isterim ki
ülkemizdeki temel kazanımlar sadece ve sadece ekonomi politikalarına
bağlı olarak gelişmemektedir. Bugün, birçok ülke küresel krizi
henüz atlatamamışken bizler ise kısa, orta ve uzun vadeli
programlarımızı konuşup bu manada önemli bir gelişme
kaydediyoruz.
Bu duygu ve
düşüncelerle, gerek Ekonomi Bakanlığının gerekse
Kalkınma Bakanlığının bütçesinin ülkemize, milletimize
hayırlara vesile olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Hükûmet
adına Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süre otuz üç
dakika.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
2014 yılı
Ekonomi Bakanlığı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlar
getirmesini temenni ederek sözlerime başlıyorum.
Öncelikle,
sözlerimin başında, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçemizle ilgili görüş ifade eden,
değerlendirme, öneri yapan tüm arkadaşlarıma bilhassa
teşekkürlerimi ifade ediyorum ve yine, yapılan eleştirilerden
faydalanacağımızı, bu anlamda, değerli
arkadaşlarımıza teşekkür ettiğimi ifade etmek
istiyorum.
Evet, birçok
arkadaşımız görüşlerini ifade ettiler, Ekonomi
Bakanlığının faaliyetleri, Ekonomi
Bakanlığının Türkiye ekonomisiyle ilgili yapmış
olduğu faaliyetleri ve ekonomiyle ilgili faaliyetlerimize çeşitli
açılardan baktılar. Elbette ki muhalefetin bardağın
boş tarafını göstermesi, boş tarafını
anlatması bir kere işin doğasında var. Ancak şunu
belirtmek istiyorum ki bazı belirtilen hususların aslında
belirtildiği gibi olmadığını, sadece Türkiyenin
değil, bizim konuşmamızın ötesinde, tüm dünyada, IMF
başta olmak üzere birçok kuruluş tarafından Türkiye ekonomisiyle
ilgili değerlendirmelerin yapıldığını hepimiz
biliyoruz ve bu noktada, biraz sonra, sizlere uluslararası kuruluşlar
tarafından Türkiyenin gerek ekonomik performansı gerek ihracat
performansıyla ilgili söylenenleri tekraren hatırlatma konusunda
bilhassa konuşmama önem vereceğim.
Evet, ben
katılıyorum eski bir sanayici olarak, Türkiye ekonomisi büyümek
zorunda. Bilhassa 2023 Türkiyesi döneminde 2 trilyon dolarlık bir millî
gelire ulaşmak ve âdeta şampiyonlar liginde oynamak önemli bir hedef.
Elbette ki bu hedefe ulaşmak için de Türkiyenin her yıl ortalama
yüzde 5in üzerinde büyümesi kaçınılmaz. Elbette ki cumhuriyet
tarihinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti kurduktan sonra çeşitli
dönemlerde yapılan büyüme rakamlarının değerli
konuşmacıların ifade ettiği gibi önemli olduğunu
hiçbir zaman için kenara koymamak gerekiyor.
Ancak şunu
izah etmek gerekiyor ki bilhassa 2008de dünyada başlayan ve dünyanın
son derece önemli bir krizi hâline gelen, âdeta ikinci bir krizi olarak kabul
edilen, Amerikada başlayan küresel krizle beraber, bakın, bugün
Avrupa ekonomisinde toparlanmanın daha çok zaman alacağı, 17
euro bölgesi ülkesinin 7sinin 2008 öncesi ekonomik performansa
kavuşması için daha en az beş ila on yıl arasında
sabretmesi gerektiğini bir kere buradan hatırlatmak istiyoruz.
Ancak, Türkiyenin
üçüncü çeyrekte bilhassa, geçtiğimiz gün açıklanan verilerle 4,4lük
büyümesini ben, böyle bir ortamda dört dörtlük büyüme olarak
nitelendiriyorum. Daha fazla olur mu? Keşke olsaydı ama 4,4lük
büyümeyle Türkiye bugün OECD içinde üçüncü çeyrekte büyümesini en fazla
artıran 2nci ülke olmuştur ve yine G-20 içinde, bugün, Türkiye,
büyümesini en fazla artıran, en hızlı artıran 4üncü ülke
olmuştur. Bunlar uluslararası veriler, benim verilerim değil.
Ümit ediyoruz ki
Türkiye ekonomisi 2013 yılında Orta Vadeli Program hedefinde
-aslında ilk, revizyon öncesi program hedefinde- belirttiğimiz gibi,
inşallah yüzde 4e yakın bir rakamla büyümesini gerçekleştirsin.
Bu anlamda, Türkiyenin büyüme performansının daha fazla
artması, büyüme kalitesini daha fazla geliştirmesi, bir kere,
Hükûmetimizin ve Bakanlığımızın öncelikleri
arasındadır. Bilhassa ithalata dayalı bir ivme, büyüme ve bunun
beraberinde getirmiş olduğu cari açık meselesi
Değerli
arkadaşlar, muhalefet partisi milletvekilleri; bilhassa şunu ifade
etmek istiyorum ki bizim de sizinle bu konuda aynı görüş içinde
olduğumuzu ve cari açığın Türkiye açısından her
zaman için, bugün bir risk olmasa bile bir risk oluşturabileceği
faktörünü her zaman göz önünde tutmamız gerekiyor. Ancak cari
açığı tabii bir sonuç olarak gördüğümüz zaman, cari
açığı oluşturan sebeplerin ne olduğunu iyi bir
şekilde irdelemek zorundayız. Cari açık sadece Türkiyeye
münhasıran bir açık da değil. Bugün, Birleşmiş
Milletlere kayıtlı 189 ülkenin 130unda cari açık vardır ve
cari açık rakamı, bilhassa ülkeler bazında
baktığımız zaman, çoğu ülke açısından katlanılamaz
ve son derece büyük rakamlara ulaşmıştır.
Bu konuda,
bakın, cari açıkla ilgili Amerika Birleşik Devletleri,
İngiltere, Fransa, Hindistan, Kanada, Avustralya, Brezilya, bu ülkelerin
her biri cari açık veren ülkelerdir. Bunu söylerken cari açıkla ömür boyu
yaşamak zorunda olmadığımızı tekrar buradan ifade
ediyorum. Ancak, şunun bilinmesi gerekiyor ki ve bilindiğini tahmin
ederek ifade ediyorum ki: Cari açıkla mücadele konusunda, cari
açığımızı en temel alan konular, bilhassa GİTES
uygulaması Bakanlığım tarafından
başlatılmıştır. GİTES,
Başkanlığımda yapılan bu toplantılarda gerek
kamunun gerek özel sektörün ilgili tüm kuruluşları bu
çalışma içinde yer almıştır ve GİTESi
Türkiyenin en fazla dış ticaret açığı vermiş
olduğumuz sektörleri bazında inceledik. İncelemeyi yaparken
demir çelik sektörünü, makine sektörünü, otomotiv sektörünü, enerji sektörünü,
tarım sektörünü, tekstil ve konfeksiyon sektörünü tek tek masaya
yatırarak röntgen değil, âdeta bunların MRını çektik.
Ve itiraf etmeliyim ki yirmi yedi yıllık sanayicilik hayatım
boyunca öğrenemediğim, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
döneminde öğrenemediğim birçok veriyi de ben GİTES
uygulaması sonucunda gördüm ve gördüm ki benim ülkem demir çelik üretimi
yapmak için 10 milyar dolar demir çelik hurda ithalatı yapmak zorunda. 10
milyar dolar demir çelik hurda ithalatıyla Türkiye dünyanın en
yüksek, en fazla demir çelik ithalatı yapan ülkesidir. Peki, sebebi ne
bunun? Sebebi, geçmişten gelen demir çelik sektöründe bir sanayi
stratejisinin olmayışı ve geçmişte yapılan
teşviklerle, uygulamalarla demir çelik sektörüne önemli bir yolun,
istikametin verilmemiş olmasıdır.
Ve bu noktada,
bakın, 236,5 milyar dolar bizim 2012 yılı
ithalatımızdı. 236,5 milyar dolar ithalatın, değerli
arkadaşlar, 60,1 milyar doları Türkiyenin kendisinde olmayan enerji
ithalatıdır. Geriye kalan 174 milyar dolarlık ithalat içinde
demir çelik ithalatı 10 milyar dolar, geçmişten beri gelen,
sanayimizin yanlış yapılanmasından kaynaklanan ve
geçmişte alınmamış olan tedbirlerin bir sonucudur.
Aynı örnekleri bakır için verecek olursam, bakır sektöründe 3
milyar dolar, alüminyum sektöründe bugün Türkiye 2 milyar dolar açık
vermektedir; 2012 rakamlarından
size bahsediyorum 2013
kesinleşmediği için. Aynı şekilde otomotiv sektörü
başımızın tacı. Bu sene ihracatımız yüzde
10un üzerinde arttı otomotiv sektöründe. Ancak, otomotiv sektöründe
ihracat yapmak için, üretim yapmak için 5 milyar doların üzerinde biz
motor ve aktarma organları ithalatı yapıyoruz. Bunlar bugün
Türkiye'nin sorunları değil, geçmişten gelen, sektörün
getirmiş olduğu birtakım sıkıntıların ortaya
çıkartmış olduğu durumlardır ve aynı şekilde,
parça bazında, sektör bazında baktığımız zaman,
Türkiye bu cari açığı, dış ticaret
açığını bunlardan dolayı vermektedir.
Peki, tespitimizi
yaptık, önemli olan bu tespitin yapılması. Tespit
yapıldıktan sonra bunun tedavisi, bunun çözümü, bunun üretimi nedir,
bunun çaresi nedir onun üzerinde geniş çalışmalar yaptık.
Sanayi Bakanlığım döneminde 2008 yılında
yapılmış olan Girişimci Bilgi Sistemi sanayi envanteri
Türkiyede bir ilk çalışma özelliğine, hüviyetine sahiptir. Yine,
bu Bakanlık görevine geldikten sonra başlatmış
olduğumuz GİTES çalışmasıyla altı sektörü didik
didik ederek ithalatımızın nereden
kaynaklandığını tek tek tespit etmemiz bu anlamda son
derece önemli bir altyapı, bir veridir.
Ben sizlerin,
sanayi üretiminde ithalata bağımlı, ihracatta ithalata
bağımlı görüşlerinize katılıyorum, bunu inkâr
etmiyorum ancak değerli arkadaşlar, bu, son yılların sorunu
değildir; bu, geçmişten gelen yanlış sanayi
kurgulamasının, sanayinin gerekli şekilde
kurgulanmamasının ortaya çıkarmış olduğu bir
sonuçtur. Nasıl düzelteceğiz? Elimizde en büyük unsur
yatırım teşvik sistemi vardı. Yatırım teşvik
sistemini bilhassa getirip bunların üzerine monte ettik.
Değerli
arkadaşların bazıları konuşma yaptılar, dediler
ki: Teşvik sistemi bölgesel. Bölgesel teşvikte Adana 2nci
sırada, bilmem başka il 3, 4, 5, 6ncı sırada ve organize
sanayi bölgesinde olduğu zaman farklı yerlerde. Size bilhassa
şunu ifade etmek istiyorum ki yeni yatırım teşvik sistemi,
bugüne kadar Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iddialı, en cömert
yatırım teşvik sistemidir ve bugün, tüm dünyada dikkatle,
ilgiyle izlenen bir yatırım teşvik sistemi. Nedir? Dünya
konjonktüründeki bu sıkıntıların yaşanmış
olduğu bir ortamda, yatırım teşvik sistemi hayata
geçmiş olmasına rağmen, değerli arkadaşlar, bugün,
bizim yatırım teşvik sistemimizde, 20 Haziran 2012den itibaren
ortaya konulmuş olan teşvik sisteminde bir önceki dönemin aynı
aylarına, aynı yıllarına baktığımız
zaman, teşviklerde son derece önemli artışlar olduğunu hep
birlikte görüyoruz ve bugüne kadar, 20 Haziran 2012 itibaren yeni teşvik
sisteminin devreye girmesiyle beraber, kasım ayı sonuna kadar
geldiğimizde 108,5 milyar liralık yatırım teşvik
belgesi alınmıştır. 108,5 milyarlık yatırım
teşvik belgesinin size gerek sektörlerle gerek bölgelerle ilgili
dokümanlarını ve rakamlarını vermek isterim ve yeni
teşvik sistemini kurgularken biz, sadece bölgesel teşvik sistemi
yapmadık, bilhassa bu konuda arkadaşlarımın dikkatini
çekmesi adına söylüyorum, yeni teşvik sistemini 5 bacak üzerine
yapılandırdık: Genel teşvik sistemimizi
yapılandırdık, büyük ölçekli projeler teşvik sistemimizi
kurduk, stratejik yatırımlar teşvik sistemimizi kurduk ve bunun
yanı sıra öncelikli teşvikler dediğimiz, bugüne kadar
olmayan, ilk defa uygulanan yeni bir yatırım teşvik sistemini ve
hepsinden önemlisi Türkiyenin en fazla cari açık vermiş olduğu
sektörlerde, bilhassa cari açık odaklı, cari açığı
azaltacak stratejik yatırımlar kavramını ortaya
attık.
Gelmiş
olduğumuz noktada şunu arkadaşlarımın bilgisine sunmak
isterim ki: Değerli arkadaşlar. 30 Kasım 2013 tarihi
itibarıyla 20 Haziran 2012den gelmiş olduğumuz, teşvik
sisteminde öncelikli teşviklerin payı yüzde 15ti tüm teşviklerin
içinde. Bölgesel teşviklerin payı sadece yüzde 29dur ve bölgesel
teşviklerdeki asıl, ana gaye; istihdama en fazla ihtiyaç duyulan emek
yoğun sektörlerin bilhassa Uzak Doğu baskısıyla rekabet
gücüne güç katacak bir bölge tasarlanarak 6ncı bölge
ağırlıklı bir bölgesel teşvik sistemi
yapılmıştır ve bölgesel teşvik sistemi
yapılırken sektörel öncelikler, ağırlıklar dikkate
alınmıştır. Bunun yanı sıra, büyük projeler yüzde
4ünü, stratejik yatırımlar yüzde 12sini kapsamaktadır. Bugün
itibarıyla, stratejik yatırımlar olarak
Bakanlığımızdan 12,5 milyar liralık stratejik
yatırım teşvik belgesi bağlanmıştır ve bu
yatırım belgeleriyle beraber bakın, bilhassa kimya sektöründe -en
fazla açık vermiş olduğumuz sektörlerden bahsediyorum- bilhassa
enerji sektöründe önemli yatırımlar söz konusu olmuştur ve 12,5
milyar dolarlık bugünkü teşvik belgesiyle bağlanmış
olan bu yatırımlar üretime döndüğü zaman, yatırımdan
üretime dönüştüğü zaman, bakın, sadece kimya sektöründe, sadece
rafineri sektöründe 8 milyar dolar, kimya sektörünü katın, 1 milyar dolar
daha, 9 milyar dolarlık cari açığı azaltıcı bir
etkisi olacaktır.
Ne yapalım?
60,5 milyar dolar, geçen yıl söylediğim gibi, enerji ithalatına
para ödemek zorundayız ancak bunu da bir kader olarak görmedik. Bilhassa
teşvik sistemimizi, öncelikli teşvikleri bu anlamda son derece önemli
bir şekilde donanıma getirdik ve öncelikli teşviklerde, AR-GE
projesiyle sanayiye dönüşmesi, üretime dönüşmesi gereken projelere,
ister Adanada yapılsın ister Kahramanmaraşta
yapılsın, Tuncelide yapılsın, ister İstanbulda ister
Ankarada, hemen bu yakında yapılsın, aynı teşvik
sistemini, 5inci bölge teşvik sistemini uyguladık. Bunların
gayesi, ifade ettiğim gibi, bilhassa öncelikli dediğimiz, gerek
tıpta gerek ilaç sektöründe gerek medikal sektörlerde gerek bilhassa
otomotiv sektöründe ve yine, en fazla cari açık veren, cari açığa
sebep olan enerji sektöründe gerek dışa
bağımlılığı azaltacak gerek
açığımızı azaltacak önemli kararlar aldık.
Yapmış
olduğumuz uygulamalarla, bugün, yerli kömürden enerji
yatırımı elektrik üretimini Türkiyenin neresinde olursa olsun 5inci
bölge destekleriyle destekliyoruz. Gayemiz burada doğal gazı
İthal kömüre dayalı teşvik belgesi artık vermiyoruz ve
bilhassa, yapmış olduğumuz enerji sektöründeki bu uygulamalarla,
beraberinde, Türkiyenin neresinde olursa olsun, maden nerede olursa olsun
madenlere 5inci bölge destekleri uyguluyoruz ve bilhassa yine geçmişte
verilmeyen yüksek kalorili kömür, demir cevheri başta olmak üzere bu
alanları da bu dönemde ilk defa teşvik kapsamı içine aldık
ve bunlar ümit ediyorum ki, inşallah, beraberinde, birlikte, Türkiye
açısından, cari açık açısından, ödemeler dengesi
açısından önemli kazanımlar getirecektir.
Elbette ki sizlerin
de çok iyi bildiğini bilerek söylüyorum ki ben yirmi yedi yıl
sanayicilik yaptım. Bugün yapmış olduğunuz bir rafineri
yatırımını, bugün başlamış olduğunuz
bir sanayi yatırımını öyle bir yılda, iki yılda
bitirmeniz mümkün değil. Bunların kana karışması,
bunların kendini geri ödemeye başlaması, ekonominin içine aktif
olarak girmesi, nereden bakarsanız bakın, üç yıldan, dört
yıldan sonra ancak faydasını gösterecek. Bu konuda biraz daha
fazla sabırlı olmamız gerektiğini bilhassa ifade ediyorum
ve yine bu teşvik sisteminde stratejik yatırımları bilhassa
koyarak Türkiyenin dışarıdan ithal etmek zorunda
kalmış olduğu ürünlerin Türkiyede yapılmasını
önemsedik ve yüzde 40 katma değer şartı koyduk. Ben literatüre
bir şey getirdim ve her fırsatta onu ifade ettim. Bugün, Türkiye,
geçen yıl, ihracatının 1 kilogram fiyatını 1 dolar 58
sente yaptı. 2009 yılında bu ilk çalışmayı
başlattığım zaman, ilk devlet bakanlığı
görevime geldiğimde, o tarihte Türkiyenin birim ihracat kilogram
fiyatı 1 dolar 19 sentti. 2009dan 2012 sonuna geldiğimiz zaman,
ihracat birim kilogram fiyatında yüzde 36lık bir artış
var. Yeter mi? Tabii ki yetmez. Bu, tespiti yapma adına yapmış
olduğumuz bir çalışmaydı. Niye? Maalesef, Türkiye, sizler
de söylediniz, gerek sanayi üretiminde gerek ihracatında nitelikli, yüksek
katma değerli, yüksek teknolojili, inovasyona, AR-GEye dayanan üretimler
yapmıyor. Kim yapmıyor? Sanayi yapmıyor ama şunun da
altını çizmemiz lazım ki ben de sanayici olduğum dönemde,
2007 öncesinde, geçmiş dönemlerde, Türkiyede yüksek enflasyonun
olduğu, yüksek koruma duvarlarının olduğu yerde,
arkadaşlar, sanayiciyi, bakın, hiçbir zaman için AR-GE, inovasyon,
teknoloji, yüksek katma değer ilgilendirmezdi çünkü sanayiciyi bir
şekilde koruyan, ne yaparsanız yapın, dükkânındaki,
fabrikasındaki, rafındaki malına her ay yüzde 6, yüzde 7 getiren
bir yapı vardı. Türkiyede ne zaman ki enflasyon tek haneye
düştü, sanayici ondan sonra inovasyonun, AR-GEnin,
araştırmanın, katma değerin farkına varmaya
başladı. Biz de bütün yapılanmamızı, bütün teşvik
sistemlerimizi bilhassa bunların üzerine monte ederek
çalışmamızı yapmaya çalışıyoruz.
Şunu yine
ifade etmek istiyorum ki: İhracat konusunda gelmiş olduğumuz
nokta, arkadaşlar, fevkalade önemli bir noktadır. Bakın, bugün
Avrupa ithalatı yüzde 6 küçülürken Türkiye'nin Avrupaya ihracatı
yüzde 5,6 artmıştır, Avrupanın Türkiyeden ithalatı
artmıştır ve diğer taraftan, Türkiye'nin ihracatında
gerek Afrika gerek Asya Pasifik Bölgesinde ihracatı
artmıştır. Bugün, Türkiye'nin hiçbir ürününün dünyada
girmediği hiçbir yer kalmamıştır şükürler olsun. 237
gümrük bölgesine ihracat yapan bir yapıya sahibiz. Ülkemizde üretilen 20
binden fazla ürün çeşidi dünyanın 237 gümrük bölgesine ve ülkesine
ihracat malı olarak gidiyor. Yapılmayan -geçen yıl,
konuşmamda burada ifade etmiştim- sadece Mikronezya ve Nauru vardı;
şükürler olsun, bakın, bu yıl Mikronezyaya ve Nauruya da
ihracat yaptık. Şu anda, dünyada Türk ürünlerinin girmediği
hiçbir pazar kalmamıştır şükürler olsun. Bunu yaparken
ihracatta 97 faslın 80inde ihracat artışı
sağladık. İhracatımızda konjonktürel gelişmeden dolayı belki
istediğimiz rakamları yakalayamayabiliriz ama en azından, revize
edilmiş Orta Vadeli Program çerçevesinde geri gitmeme konusunda önemli
çalışmalar yapıyoruz. Son, kasım ayı ihracatçı
birlikleri açıklamasına baktığımız zaman, kasım
ayı tüm zamanların en yüksek ihracatının
gerçekleştiği ay olmuştur, 13,8 milyar dolar bir ayda ihracat
yapılmış. Ben, buradan Türk sanayisinde üretim yapan, ihracat
yapan tüm ihracatçılara, sanayicilere teşekkürlerimi de ifade etmek
istiyorum. Ve bunun yanı sıra, bir taraftan Türkiye, mal
ihracatını artırırken ümit ediyorum ki inşallah,
aralık ayı ihracatı da -bugünden rakamlara bakacak olursak-
önümüzdeki dönemde Türkiyenin ihracat konfigürasyonunu önemli şekilde
artıracak çünkü aralık ayı on üç günlük ihracat verilerine
baktığımız zaman, geçen yılın aynı dönemine
göre yüzde 22nin üzerinde bir artış, bu yılın bir önceki
ayına yani kasım ayına göre yani rekor kırmış
olduğumuz kasım ayına göre de yüzde 6lık bir
artış, öyle gösteriyor ki, inşallah, aralık ayında da
Türkiye, tüm zamanların en büyük ihracat rekorunu kıracak ve Türkiye,
mal ihracatında birçok ülke -Brezilyası, Amerika Birleşik Devletleri,
Avrupası- geri giderken Türkiye ihracatını, en azından
geçmiş hâlini koruma imkânına sahip olacaktır.
Bana deniliyor ki:
İthalattan bahsetmiyorsun. Arkadaşlar, bu konudaki ithamı
haksızlık kabul ederim. Ben göreve geldiğim günden beri,
2009dan sonra ezber bozdum. İhracattan bahsettiğim gibi ithalattan
da bahsetme cesaretini gösterecek bir yapıya sahibim.Her yıl ithalat
rakamları netleştikten sonra, ocak ayı sonu itibarıyla, tüm
yılın ithalat verileri çıktıktan sonra, çıkıyorum,
basının önünde bir buçuk saat, iki saat ithalatla ilgili
gelişmeleri tek tek anlatıyorum, ithalattan utanacak bir
tarafımız yok bizim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın
Bakanım doğru söylüyorsunuz ama bazı bakanlarda onun raporu yok.
EKONOMİ BAKANI MEHMET ZAFER
ÇAĞLAYAN (Devamla) Ama Türkiye, burada söylemek istediğim hadise,
ithalatını elbette yapacak ancak ithalat yapısı sizden
fazla bizi daha çok rahatsız ediyor ve bu konuda önemli olan, bu
rahatsızlığı sadece kabul etmek değil, bunu giderecek
olan sistemleri dizayn etmektir. Ancak, arkadaşlar, tekrar söylüyorum yani
bu ithalat üzerinde yıllardır yapılmamış politikaların,
alınmamış tedbirlerin, hatalı uygulamaların
faturasını getirip bugüne teşmil edersek hata yaparız,
yanlış yaparız. İthalat rakamlarınıda her
fırsatta açıklıyoruz, açıklamaya da devam edeceğiz,
bundan kimsenin endişesi olmasın.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
On bir sene oldu!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) On
bir sene oldu, on bir sene!
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) İthalat rakamları zaten açıklanıyor,
gümrük idaresini takip eden herkes, her ay sonunda Gümrük
Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve diğer
taraftan, TÜİKle beraber ithalat rakamlarını hepimiz
şeffaf bir şekilde görüyoruz.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Başbakanın konuşmasına neden giremiyor? Bir türlü girmiyor.
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bu rakamları saklayan yok, bu
rakamları gizleyen yok. Bu rakamları saklamanın, gizlemenin bir
mantığı da yok ama tekrar söylüyorum, İthalatta bu kadar
rakam niye? diye soruyorsanız geçmişte alınmış olan
yanlış politikaların sonucu olduğunu söylüyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
İhracat sizden, ithalat başkalarından, öyle mi?
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Gelmek istediğim nokta bilhassa şudur
ki her ne olursa olsun değerli arkadaşlarım, şunu ifade
etmek istiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Bilgisayar programlarında bir şey var, ithalatı siliyor hemen!
Virüs girmiş!
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın, Türkiye sizler açısından
farklı şekilde görünebilir ama tekrar söyledim, bugün bilhassa IMF
Türkiye'yi dünyadaki ilk 30 ekonomi içinde 2013 yılında büyümesini en
fazla artıracak 4üncü ülke olarak görüyor. Geçenlerde her yıl
yayınlanan- Brand Finance kuruluşunun yapmış olduğu
açıklamaya göre Türkiye'nin marka değeri 688 milyar dolara
çıkmıştır. İster iktidar ister muhalefet olalım,
ne olursak olalım, bunlardan hep birlikte iftihar etmesini mutlaka
bilmeliyiz diye düşünüyorum ve bu noktada, Türkiye bir taraftan da
uluslararası sermaye almaya devam ediyor. Dünyada uluslararası
sermayenin ciddi bir şekilde daraldığı, dünyada bu konuda
birçok yatırımcının frene bastığı, yeniden
karar döneminde olduğu bir ortamda, bakın -1984te Türkiye ilk
yabancı sermaye almaya başlamıştı- 1984ten 2002ye
geldiğimiz süreçte Türkiye'ye gelen toplam, bütün o yıllar
çerçevesinde gelen rakam sadece 14,6 milyar dolardı. Ama arkadaşlar,
bakın size bugün bir şey söylüyorum: Bugün ise 2003te AK
PARTİnin iktidara gelmesiyle beraber, bugüne kadar ülkemize gelen
uluslararası doğrudan yatırım miktarı 132,5 milyar
doları geçmiştir, ben bununla da iftihar ediyorum.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Şirketleri sattınız Sayın Bakan.
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ve bunlar farklı farklı sektörlere
gelmiştir.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Topkapı Sarayını satın, daha çok sermaye gelir!
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Şirket ortaklığı
yapmıştır. Biz de yapıyoruz şirket
ortaklığı arkadaşlar. Niye utanıyoruz?
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Dolmabahçe
Sarayını satın daha çok sermaye gelir!
EKONOMİ BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN
(Devamla) Ben de benim işletmelerim, Türk firmaları
dışarıda işletme alsın, işletmelere ortak olsun
diye Bakanlık olarak destek veriyorum. Türkiye bunları başarıyorsa,
bakın bu başarıları bizim alkışlamamız lazım
ve burada birçoğunun ifade ettiği gibi Efendim, hangi sektörlere
geliyor? E, sektörler bazında baktığımız zaman da
bunun yüzde 32sinin finans ve bankacılık sektörüne; finans ve
bankacılık sektörüne, bilhassa Türkiye'ye gelirken Türkiye'deki
siyasi istikrarı ve güveni ve yapısal reformları görmekten
dolayı geldiğini ifade ederken, bakın imalat sektöründe, enerji
sektöründe, telekomünikasyon sektöründe, toplam perakende sektöründe Türkiyeye önemli oranda uluslararası doğrudan
yatırım gelmeye devam ediyor.
Değerli
arkadaşlar, bilhassa, yine, bir iki arkadaşımın dile
getirmiş olduğu bir husus vardı. Söylemezsem eksik kalır,
üzerimde vebal olur.
Biraz evvel, bizim,
daha evvelki bakanlığımızda önemli görev yapmış
olan değerli kardeşim 50 milyon liranın üzerindeki
teşviklerin Başbakanlıkta yapıldığını
söylüyorlar. dedi.
Sizin ifadeniz
değil, değil mi bu Haluk Bey? Söylüyor. dediniz.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ben ne söylediysem zabıtlarda var.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben de diyorum ki bakın
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Soruşturma açılmış.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben de diyorum ki Ekonomi Bakanı
olarak
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Soruşturma açılmış, gösterdim sana.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Kim söylüyorsa yalan söylüyor, iftiradır ve müfteridir bu. Böyle bir
şey yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Soruşturma açılmış.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Teşviklerin karara bağlandığı,
teşviklerin verildiği tek yer var, Ekonomi Bakanlığı
Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğüdür arkadaşlar. Ekonomi
Bakanlığı Teşvik Uygulama Genel Müdürlüğü dışında
herhangi bir yerde teşvik belgesi
bağlanmışsa, veren bir yer varsa getirin bugün istifamı
basmaya hazırım. Bakın bu kadar iddialı konuşuyorum.
Ama, aksi hâlde, ispat edemeyen de aynı şekilde buradan istifa etsin.
Arkadaşlar,
bakın, bir şey söylerken, ne olur, kurumlarımızı
incitmeyelim, kurumlarımızın değerlerini düşürmeyelim.
Başbakanlığın başka işi gücü yok da teşvik
belgeleriyle mi ilgilenecek?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, bütün gayrimenkulleri kendisine bağlamadı mı?
Madenciler bekliyor.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ve bu noktada teşvik belgesinin
nereden, nasıl bağlandığı ve orada çalışan
arkadaşlarımızın ne yaptığı, bunların
hepsi ayan beyan ortadadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bütün gayrimenkuller
Başbakana bağlı değil mi?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla)
Arkadaşlar, işsizlik konusunda biraz evvel görüşler ifade
edildi çeşitli partilerimiz tarafından .
MEHMET GÜNAL
(Antalya) - Her şey durdu.
OKTAY VURAL
(İzmir) Her şey durdu ya! Madenciler perişan. Kaynak yapanlar
alıyor.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) İşsizlik konusunda ne derseniz
deyin. Bakın, geçmiş olduğumuz son dört yılda, dünyada
küresel krizin yaşanmış olduğu bir ortamda Avrupada 5
milyon 200 bin insan işini kaybederken, Allaha şükürler olsun, bizim
ülkemiz 6 milyondan fazla istihdam sağlamıştır. Ülkemizin
en son işsizlik rakamları yüzde 9,8dir. Elbette ki bu rakam
yüksektir. Ancak, bugün, Türkiyenin işsizlik rakamı, euro bölgesinin
de, Avrupanın da ortalamasının daha altında bir rakama
sahiptir.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Oralarda kriz var. Gelişmekte olan ülkelerle
karşılaştırın.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ve bu noktada yapacağımız
çalışmaları çok daha fazla artıracağız, çok daha
fazla, Allahın izniyle, geliştireceğiz.
Şunun
altını tek tek çizerek ifade etmek istiyorum ki: Arkadaşlar,
Türkiye ekonomisinde öyle kırılganlık falan filan yoktur.
Türkiye ekonomisi, şükürler olsun,
kaya gibi sağlamdır, dimdik sağlamdır. Bunu, bir kere,
herkesin bilmesini bilhassa buradan ifade etmek istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani Gaza basalım. diyorsunuz
Sayın Bakan.
MÜSLİM SARI
(İstanbul) Gaza mı basalım?
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz gazcıydınız galiba.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Diğer yandan, arkadaşlar,
şunu söyleyeyim ki: Şimdi, ihracatta, biz, ihracatın
yapısını çalıştırmaya uğraşıyoruz,
ihracatın yapısını değiştirmeye
çalışıyoruz. Ancak, bugün, yüksek teknoloji, yüksek katma
değer ihracatçının sorunu değil, sanayicinin sorunudur. Bu
noktada, gerek 2008de çıkarmış olduğumuz AR-GE teşvik
yasasıyla gerek diğer taraftan benim Bakanlığım ve
çeşitli bakanlıklar tarafından yapılan birçok uygulamayla
bilhassa sanayicimize yüksek katma değer, yüksek teknoloji, inovasyonu,
AR-GEyi öğrenecek son derece önemli çalışmalar ve bununla
ilgili destekler veriyoruz.
Bakanlık
olarak yapmış olduğumuz çalışmaların en
başında gelen şey hakikaten bir marka hâline gelen, maalesef bir
biraz önce bir arkadaşımın eleştirdiği
-başımın üstünde yeri var, her türlü eleştiriye
razıyız- TURQUALITY ve markayla ilgili Türkiye, bugün, Avrupada,
dünyada inşallah marka olacak. Yani, müsaade edin de Seksen yılda
marka olmamış firmaları getirin iki, üç senede marka
yapalım. diye aceleci de olmayın.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) İki üç sene değil, on bir sene, on
bir sene.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Biz TURQUALITYe beş yıl
verdik, arkasından, ben Bakanlık görevine geldikten sonra TURQUALITY
2005te başladı arkadaşlar- beş yıl da ben devam
ettirdim.
Şimdi, Türkiye
sadece mal ihracatçısı değil, Türkiye aynı zamanda önemli
bir hizmet ihracatçısı. Bugün, Türkiye dünya hizmet ihracatından
yüzde 1 pay alan önemli bir yapıya sahip. Geçen yıl Türkiye 43,2
milyar dolarlık hizmet ihracatı yaptı. Buna
karşılık, yapmış olduğu ithalatı
koyduğunuz zaman, Türkiye sadece hizmet dış ticaretinde 20
milyar dolardan fazla dış ticaret fazlası vererek cari
açığın azaltılmasında önemli bir yer oynadı.
Turizm konusunda
-kabul edin veya etmeyin- bugün, Türkiye -şükürler olsun, iftihar ederek
söylüyorum, dünyanın gittiğim her yerinde kasıla kasıla
söylüyorum- turizmde Avrupanın 4üncü, dünyanın 6ncı büyük
destinasyonudur. Ülkemize yerlilerle beraber 36 milyon turist gelmiştir,
turizm gelirlerimiz 29 milyar dolara yaklaşmıştır.
Size
sevineceğiniz başka bir şey söyleyeyim: Hizmet ihracatı bu
yıl, son on ay itibarıyla baktığımız zaman yüzde
10luk bir artış gösteriyor. Tarihimizde bugüne kadar gelmiş
geçmiş -Allahın izniyle- en fazla hizmet ihracatını da bu
yıl yapacak, 48 milyar dolar hizmet ihracatını
yakalayacağız. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bakın,
turizmde bu çabalar yapılırken diğer taraftan lojistik
sektöründe son derece önemli konumdayız. Bunun yanı sıra,
müteahhitlik sektöründe sektör âdeta tüm dünyaya ders verir hâle
gelmiştir. Benim de yakından bilmiş olduğum bu sektörde,
bakın, dünyada Çinden sonra uluslararası alanda en fazla iş
alan ülkeler sıralamasında Allahıma şükürler olsun,
iftihar ederek söylüyorum- 2nci hâle gelmiştir. Ve Türkiye, ilk
müteahhitlik işine 1972de Libyada başlamıştı.
1972-2002ye kadar aradan geçen otuz yılda Türk müteahhitlik sektörünün
dünyada almış olduğu iş toplamı değerli
arkadaşlar, sadece 44 milyar dolardı. Bugün ne oldu biliyor musunuz?
Bugün itibarıyla Türkiyenin müteahhitlik sektörü 102 ülkede, 7.300
projede toplam 264,7 milyar dolara ulaşmıştır şükürler
olsun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bunu da siz yaptınız değil mi?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Otuz yılda 44 milyar dolar
müteahhitlik sektöründe, bakın son otuz yılda, 1972-2002de
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz yaptınız değil mi?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Kimin yaptığına
milletimiz karar verecek.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz mi yaptınız?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) 1972-2002de 44 milyar dolar sadece
müteahhitlik sektöründe iş alan firmalarımız
Elbette biz
aldık.
OKTAY VURAL
(İzmir) İthalatı Başbakan yapıyor, bunu da siz
yapıyorsunuz yani Allahını seversen ya!
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) O tenkit etmiş olduğunuz o
uluslararası seyahatlerle, Sayın Başbakanımızın,
Sayın Cumhurbaşkanımızın, bizim heyetlerle
yapmış olduğumuz ve Türkiyenin itibarının artmasıyla,
Türkiyenin kredibilitesinin artmasıyla bunlar oldu. Müteahhitlik sektörü
durup dururken mi bunları yaptı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani sizin yüzü suyu hürmetinize mi oldu?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Bakın şunu söyleyeyim:
Arkadaşlar, müteahhitlik sektörü, belki ben bunu size söylerken Allah
bilir bir iki ülkede daha yeni işler alıp 265 milyar doları
geçmiştir. Otuz yılda 44 milyar dolar müteahhitlik işi alan
Türkiye, geçtiğimiz yıl, tek yılda 27 milyar dolar müteahhitlik
işi almıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunun altını şöyle çizeyim:
OKTAY VURAL
(İzmir) İçeride yandaşlara veriyorsunuz. Herhâlde
İçeride yandaşlar alıyor, dışarıda biz
alalım. diyorlar.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Sektörümüz baş tacı,
sektörümüzün gayretinden şeref duyuyoruz. Ancak, bugün, dünyanın en
iddialı projeleri havaalanları konusunda Türk firmaları dünyaya
şimdi know-how veriyor ve bilhassa altyapı projelerinde,
Varşova metrosundan tutun dünyanın birçok yerinde müteahhitlik
sektörümüz işler yapıyor. Müteahhitlik sektörü, şükürler olsun,
102 ülkede anlı şanlı, şerefli
bayrağımızı temsil ediyor ve dalgalandırıyor.
Müteahhitlik sektörü beraberinde 200e yakın sektöre kapı
açıyor. Müteahhitlik sektörü önemli bir katma değer yaratıyor.
Bunların hepsi hizmet ihracatında ortaya koymuş olduğumuz
önemli performanslar.
Bunun yanı
sıra, sizlere zamanım içinde söyleyeceğim bir iki şey daha
var ki, elbette Bakanlığımızın görevi sadece
yatırım, teşvik, yabancı sermaye, ekonomide hizmet
ticareti, bunun yanı sıra ithalat, ihracat değil;
Bakanlığımızın diğer alanı içinde serbest
bölgeler vardır. Bugün, 19 serbest bölgemizde Türkiye, önemli bir ihracat
başarısı elde ediyor, yaklaşık yılda 2 milyar
dolara yakın bir katma değer elde ediyor. Ve serbest bölgeler
konusunda yapmış olduğumuz çalışmayla, inşallah,
yeni nesil serbest bölgeyle bunu daha fazla yaygınlaştıracak,
daha fazla geliştirecek önemli bir tasarıyı inşallah
sizlerin dikkatine, Genel Kurulumuza getireceğiz.
Bunun yanı
sıra, Bakanlığımız bilhassa ithalatta kendisine
verilmiş olan yetki ve sorumluluk çerçevesinde, ürün güvenliği konusu
da başta olmak üzere, birçok ürün güvenliği denetimi yaparken
ithalatta Türkiyeye karşı haksız yapılan
uygulamaların, Türkiyedeki iç piyasada üretilen ürünlere karşı
yapılan hatalı uygulamaların önüne geçecek olan, sanayicimizin,
yerli sanayicimizin, Türkiyede üretim yapan sanayicimizin haklarını
da koruyacak çok önemli çalışmaları bir bir, arkası
arkasına gerçekleştiriyor.
Bilhassa şunu
söyleyerek konuşmamı bitirmek istiyorum: Evet, söylenecek çok
şey var. Değerli arkadaşlarım çok şey söyledi.
Bakın, söylediklerinizin hiçbirinden gocunmadım ama şunu ifade etmek istiyorum:
Değerli arkadaşlar, doğruyu doğru kabul etmek
zorundayız. Doğruyu yanlış göstermenin hiçbirimize
faydası yok, sadece bu ülkeye zarar veririz. Bu ülkenin
dışarıdan başarısını, bugün, gelenler
kendileri anlatıyor. Önümüzdeki hafta, sürekli, dünyanın birçok
ülkesinden devlet başkanları, başbakanlar geçmişte
olduğu gibi ülkemizi ziyaret edecek. Her biri gelirken yanında 50
kişi, 100 kişi, 200 kişi, iş dünyasını getirip
Orta Doğuda iş yapmak için, Kuzey Afrikada iş yapmak için,
o bölgelerde yatırım
yapmanın yolunun Türkiyeden geçtiğini görerek bunları ifade
ediyorlar şükürler olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha önce hiç gelmiyorlardı, ilk defa geliyorlar sanki.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ben bundan gurur duyarım,
bunları siyaset yapma adına söylemiyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Daha önce hiç gelmiyorlardı, sanki yeni öğrendiler.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) Ama, Türkiyenin gelmiş olduğu
seviyeyi ve Türkiyenin bu konudaki bilhassa yapmış olduğu
çalışmaları belirtmek adına ifade ettim.
Ben bütçemizin
Bakanlığımıza, milletimize, ülkemize hayırlar
getirmesini temenni ederken
Türkiye, sadece
bölgesinde, sadece ülkesinde doğrudan yabancı
yatırımları alan bir ülke olma özelliğinde Şükürler
olsun, yeni dönemde iftihar ederek söylediğimiz ve
Bakanlığımız tarafından desteklenen yeni bir çalışmayla
firmalarımıza yurt dışında yatırımlar yapma
konusunda destekler veriyoruz ve bugüne kadar Türk firmalarının yurt
dışında yapmış oldukları
yatırımları 31,5 milyar, 32 milyar dolara
yaklaşmıştır. Artık Afrikada 6 milyar dolar Türk
yatırımları var; Avrasya coğrafyasına gidin,
yaklaşık 10 milyar dolara yakın Türk firması
yatırımları var. Evet, GİTES
çalışmasını yaparken bilhassa girdi tedariki konusunda biz
üretemediğimiz, üretemeyeceğimiz ancak dışa
bağımlı olduğumuz ürünlerimizde istiyoruz ki firmalarımız gitsin, global markalar olsunlar,
dünyanın her yerinde olsunlar ve bunları üretsinler.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle tekrar, biraz evvel bütçemizle ilgili,
Bakanlığımla ilgili yapılan eleştirilere, tenkitlere,
önerilere, söylenen şeylere teşekkür ettiğimi ifade ediyorum.
Bunlardan, faydalı olanlardan yararlanacağımızı tekrar
tekrar ifade ediyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlarken önümüzdeki
yılın her birimize önce sağlık, sıhhat, afiyet ve
hayırlı seneler getirmesini temenni ediyor, hepinizi sevgiyle
saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, efendim, Sayın Bakan bu demir çelik
ithalatıyla ilgili geçmiş yılların
yanlışları dedi. Ama 2011de Sayın Başbakan,
İskenderunda demir çelik tesisi açtı. Dolayısıyla herhâlde
en büyük katkıyı kendileri döneminde verdiler. Hem yapıyorlar
hem şikâyet ediyorlar.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkanım,
İskenderunda yapılan, bizim baş tacımız, entegre
tesisidir. Ben zaten yüzde 70 entegre olmayan, hurdadan üretim yapanları
kastettim. İskenderun bizim için önemli.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Çalışıyor mu? Nereden çalışıyor?
Dışarıdan hurda değil malzeme getiriyor, galvanizleme
yapıyor. Bahse girelim mi sizinle?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Galvanizleme, galvanizleme
Demir
çelikten bahsediyoruz, yatırımdan bahsediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen, böyle bir usulümüz yok.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Ayhan.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakan, yatırımlarla ilgili hususta beni
kastetti. O sözleri ben söyledim, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, böyle bir usulümüz yok ki cevap verme anlamında
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ama isnat etti, bana söyledi çünkü.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet efendim.
BAŞKAN
Hayır, ne söyledi Sayın Ayhan?
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Daha ne diyecek? Şerefsizdir, haysiyetsizdir. dedi, daha
ne diyecek?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Kim? Ben mi dedim? Ben mi dedim?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Hayır, hayır, Sayın Başkan, öyle bir
ifade kullanılmadı.
BAŞKAN
Hayır, lütfen, bir saniye
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sadece Sayın Başkanım, Sayın
Bakanın kullandığı ifade Öyle mi dediniz, öyle
denildiğini mi söylediniz? dedi, o kadar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakanın avukatı da var.
BAŞKAN
Sayın Bakan söyler yani ne söylediğini de
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Hayır, kötü bir şey söylemeyeceğim Sayın
Başkanım, uzatmayacağım, açıklayacağım
bırakacağım.
BAŞKAN
Hayır, iyi bir şey, kötü bir şey anlamında değil yani.
Ne söyledi Sayın Bakan? Sizi
kastetmedi benim anladığım kadarıyla.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Ben dedim ki: 50 milyon doların üstündeki
teşvikler, yatırımlar Başbakanlıkta bekliyor. Aynen
bunu söyledim. Sayın Bakan da buna cevap verdi.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Ben de size sordum, dedim ki: Siz mi
söylüyorsunuz?
BAŞKAN
Verecek tabii, cevap verecek yani.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Ben de söyleyeni kastettim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Hayır, ama Bunu ispat etmeyen
dedi. Ne vardı,
işte, söyledi. Söyleyeceğim Sayın Başkanım, bir
şey söyleyeceğim, uzatmayacağım.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, tutanakları
verin baksınlar. Ben böyle bir şey kullanmadım.
BAŞKAN
Sayın Ayhan, süre var henüz. Hayır, tutanakları isteyeyim, süre
var, eğer söylemişse aynı şekilde sizin söylediğiniz
gibi söz vereceğim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, söyledi. Ben
uzatmayacağım, bir şey söyleyeceğim,
bırakacağım.
BAŞKAN
Söyleyin, buyurun madem öyle. Buyurun, tutanaklara geçiyor zaten.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Başkanım, Petrol Kanununun 26ncı
maddesinde, zaten teşviklerin Ekonomi Bakanlığının
alanı dışına da çıktığı gözüküyor; bu,
bir. Sayın Bakanın haberi var, yok; bu kanun.
İkincisi:
Başbakanlıkta, Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansıyla
ilgili, ayrılan şahısla ilgili soruşturma açıldı.
Buna Sayın Başbakan da onay verdi. Sayıştayın da
takibatı var, incelemeye aldı. Benim ifade etmek istediğim bu.
Sayın
Bakan neye alınganlık gösterdi, onu da bilmiyorum.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, lütfen Sayın Bakan. Soru-cevap işlemi yapmıyoruz
burada.
Teşekkür
ederim.
OKTAY
VURAL (İzmir) Demek Başbakanı yalanlıyor herhâlde.
EKONOMİ
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Tutanakları okuduğunuz zaman
göreceksiniz, o lafı ben kullanmam. Tutanaklara bakın.
BAŞKAN
Şimdi Hükûmet adına Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz
söz istemişlerdir.
Buyurun
Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KALKINMA
BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kalkınma Bakanlığının bütçesi ve
diğer ilgili, ilişkili kuruluşlarımızın
bütçesiyle ilgili, TÜİK, GAP, DAP, KOP, DOKAP Bölge Kalkınma
İdarelerimizin bütçeleriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, ben de öncelikle, bu oturum boyunca söz alan,
Bakanlığımızla ilgili, faaliyetlerimizle ilgili
görüşlerini, eleştirilerini ifade eden bütün gruplara, bütün
milletvekillerine şükranlarımı sunuyorum. Bunlar içinden tabii
katıldığımız fikirler olabilir,
katılmadığımız olabilir ama her hâlükârda tabii ki
hepsini çalışmalarımızda dikkate almak durumundayız.
Ayrıca, tabii bazılarına da bu konuşmam çerçevesinde cevap
vermeye gayret edeceğim.
Bu
vesileyle Kalkınma Bakanlığındaki, TÜİKteki, bölge
kalkınma idarelerimizdeki çalışma arkadaşlarıma da
teşekkür ediyorum. Bu bütçeleri buralara getiriyorsak, bu
çalışmaları yürütüyorsak buna tabii yüzlerce, binlerce
insanın katkısı var, katılımı var; hepsine
huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Kalkınma
Bakanlığımız, yeni bir bakanlık fakat bir taraftan da
köklü bir bakanlık. Devlet Planlama Teşkilatımızın
yarım asra ulaşan tecrübesi üzerine kurulmuş ve bunu daha
ilerilere taşıma gayretinde olan bir bakanlık. Bu
Bakanlığımız, bu
sene gerçekten çok yoğun bir mesai sarf etti. Bir taraftan Onuncu Beş
Yıllık Kalkınma Planımızı hazırladık,
diğer taraftan İzmirde İzmir İktisat Kongremizi
gerçekleştirdik, Orta Vadeli Programımızın,
yıllık programımızın, yatırım
programımızın teknik çalışmalarını
sürdürdük. Ayrıca, şu anda, bölgesel eylem planları üzerinde
çalışıyoruz. Yeni bir bilgi toplumu stratejisi üzerinde yine
bütün arkadaşlarımızla birlikte
çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kalkınma
planımızı daha iyi uygulamamızı sağlayacak
uygulama programlarını detaylandırma, yol haritalarını
çıkarma konusunda da yine gayret içindeyiz. Bu yoğun
çalışmalara katkıda bulunan herkese gerçekten
şükranlarımı sunuyorum.
Kalkınma
kavramından ben, birçok konuşmada yaptığım gibi,
başlamak istiyorum yine. Çünkü her zaman, maalesef, tekrarlamak durumunda
kalıyoruz. Kalkınma, ekonomiden ibaret değil.
Kalkınmanın tabii ki güçlü bir ekonomik boyutu var ama sosyal boyut,
çevresel boyut, kültürel boyut, hatta siyasi birtakım, hukuk devleti gibi,
temel haklar gibi boyutlar olmadan kalkınmayı sadece ekonomiyle tarif
etmek mümkün değil.
Burada
kalkınma ajanslarıyla ilgili bazı eleştiriler
yapıldı. Zannediyorum bu kalkınma kavramından hareket
edilmediği için o eleştiriler yapıldı. Çevre konusunda bir
projeye destek olması kalkınma ajansının tabii görev
alanı içindedir. Çünkü, kalkınma kavramının bir boyutunu da
nesiller arası denge değimiz çevre boyutu oluşturur. sosyal
konular oluşturur.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Çevre Bakanı ne yapıyor o zaman? Çevre
Bakanı yapsın onu.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Biz eğer böyle düşünmeseydik onlara
ekonomik ajanslar derdik, o ismi verirdik. Biz ekonomik ajans ismini tercih
etmedik, kalkınma ajansı dedik onlara, çünkü geniş bir
kalkınma perspektifinden hareket ediyoruz. Gerek merkezde gerek yörelerimizde
bütün bu değişik unsurları kapsayan sürdürülebilir insan
odaklı bir kalkınma anlayışı içinde
kurumlarımızı oluşturuyoruz ve
programlarımızı bu çerçevede yürütüyoruz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Onu Çevre Bakanına da söyleyin Sayın
Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Türkiye'nin son on yıllık dönemde bu
anlamda katettiği mesafe de ortada, kalkınma açısından
katettiği mesafe ortada. On yıl, on bir yıl önce 230 milyar
dolarlık bir büyüklüğü olan, ekonomik büyüklüğü olan,
ihracatı 36 milyar dolar olan, AR-GE harcamalarının millî gelire
oranı, o düşük millî gelire oranı yüzde 0,53 olan; bütçesi büyük
oranda borç ödeme, faiz ödeme bütçesine dönüşmüş;
işsizliğin çok daha yoğun olduğu, iş gücüne
katılım oranının düşük olduğu; gelir
dağılımında, Gini katsayısı dediğimiz gelir
dağılımını ölçen katsayısı 0,44ler
düzeyinde olan, bölgeler arası programları son derece yetersiz olan
bir ülke vardı. Bu son on yıllık dönemde ekonomide, sosyal
alanda, çevresel alanda, temel hak ve özgürlükler alanında Türkiye
gerçekten önemli mesafeler aldı. Tam olarak arzu ettiğimiz yerde
miyiz? Elbette değiliz. Yapmamız gereken daha çok şey var
mı?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Çevreyi mahvettiniz siz! Çevre konusunda ne
yaptınız?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Elbette var ama Türkiyenin katettiği mesafe,
Türkiyenin geldiği mesafe bütün dünya tarafından da görülüyor,
uluslararası kuruluşlar tarafından da
yatırımcılar tarafından da takdir ediliyor.
Planlamada üç tane
temel soru vardır, basitleştirecek olursak: Neden geldiğinizi ve
nerede olduğunuzu iyi bileceksiniz; nereye gitmek istediğinizi, hangi
noktaya ulaşmak istediğinizi iyi bileceksiniz -ama üçüncü bir soru
var ki bu ikisinden de daha önemli- nasıl gideceğinizi bileceksiniz,
bulunduğunuz durumdan varmak istediğiniz duruma hangi yollarla,
yöntemlerle, hangi stratejilerle ulaşacağınızı da iyi
bilmek durumundasınız. Bu çerçevede, Onuncu Planımız yol
gösterici bir plan. Bir taraftan, 2023 vizyonumuz var biliyorsunuz, 2 trilyon
dolarlık bir ekonomiyi hedefliyoruz, ihracatımız 500 milyar
dolar olsun diyoruz, kişi başına gelirimiz 25 bin dolara
ulaşsın diyoruz; diğer yandan, AR-GE harcamalarımız
yüzde 3lere kadar çıksın, bunun içinde de özel sektörün payı
üçte 2ye yükselsin istiyoruz. Eğitimde, sağlıkta,
ulaştırmada, birçok sektörde hedeflerimiz var. Bunlara
ulaşmanın yolları, yöntemleri de kalkınma planlarında
ifade ediliyor. Onuncu Planımızda, Meclisimizin kabul ettiği
Onuncu Planımızda bunun temel eksenlerini ortaya koymuş
durumdayız.
Dört temel eksenle
biz 2023e gideceğiz. Birincisi -ve planımızda da ilk defa,
bakın, sosyal bölümleri öne çektik biz, bu ilk defa yapıldı- nitelikli
insan, güçlü toplum dedik. İnsan odaklı bir kalkınma
anlayışını beşerî sermayeden başlatmak
durumundayız. Türkiye, doğal kaynaklarla, enerjiyle büyüyebilecek bir
ülke değil. Nitekim, enerji bağımlısı bir ülkeyiz,
dışarıdan enerjimizi ithal etmek durumundayız. Türkiye
kalkınacaksa coğrafyasıyla, tarihiyle, kültürüyle, devlet
geleneğiyle ve her şeyden önemlisi beşerî sermayesiyle,
donanımlı, nitelikli insan gücüyle -girişimci anlamında
olsun- çalışan anlamında olsun bu kalkınmayı
gerçekleştirecek. Ve bunun için de tabii sosyal boyutu birinci eksen
olarak vurguladım.
İkinci
eksenimiz, sürdürülebilir yüksek büyüme. Türkiye, üst orta gelir grubuna
yükselmiş bir ülke artık. Alt gelir grubunda değil, orta gelir
grubunun altında veya ortasında da değil, orta gelir grubunun
üst bandında yer alan bir ülke. İnşallah, orta vadede,
aşağı seviyesinde de olsa üst gelir grubuna girmeye aday bir
ülke, doğru politikalarla, istikrarlı politikalarla. Ve Onuncu
Beş Yıllık Planımızda biz işte bu vizyonla, 2023
vizyonumuzun ilk beş yıllık dilimini detaylı hâle getirdik,
yol haritamızı ayrıntılı bir şekilde ortaya
koyduk.
Ben, gerçekten bunu
rica ediyorum, bir boş vaktinizde o planın detaylarına
bakmanızda büyük fayda var. Tabii ki her şeyde eksikler olabilir,
daha ilave şeyler söylenebilir ama bu plan iyi bir plan oldu. 10 binin
üzerinde bir katılımcıyla, bütün yörelerimizin, bütün kurumlarımızın,
bütün kesimlerimizin katkısıyla hazırlanan; son derece
katılımcı süreçlerle, iki yıl boyunca emek harcanan bu
planın, ben Türkiye için önemli bir reform gündemi olduğuna
inanıyorum. Ve önümüzdeki süreçlerde Meclisimizin özellikle, vereceği
destekle, yasal düzenlemelerle ortaya koyacağı reformlarla bu
planımızın hayata geçeceğine yürekten inanıyorum.
Bu vizyonumuzu esas
aldığımız zaman, bazen şu soru soruluyor: 2023e
acaba Türkiye ulaşabilecek mi? Ortaya konan hedeflere gerçekçi bir
şekilde yürüyebilecek miyiz? Bakın, son on yılda millî
gelirimizi 3 kat artırmışız, 3 kattan fazla.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sabit fiyatlarla hesap
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - İhracatımızı 4 kattan fazla
artırmışız, AR-GE harcamalarımızı 5
mislinden fazla artırmışız. Önümüzdeki süreçte millî
gelirimizi 2,5 kat daha artırmayı öngörüyoruz ve bunu
başarabileceğine inanıyoruz Türkiyenin. Niçin böyle
düşünüyoruz? Son on yılda, küresel krize rağmen, ortalama yüzde
5 büyüme sağladı Türkiye ve bugün Avrupada yüzde 0,5 büyümeler,
yüzde 1 büyümeler böyle başarı gibi kutlanırken
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Avrupayla niye kıyaslıyorsunuz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla)
son küresel krizden sonra, aslında ortalama
olarak bakarsanız yüzde 6nın üzerinde ortalama bir büyüme
sağlamış durumda Türkiye. Bu sene de 3,6 diye tahmin
etmiştik ama son gelen çeyrek 4,4; inşallah 3,6yı da aşan
bir büyümeyi bu sene de gerçekleştireceğiz. Gelecek yıl yüzde 4,
ondan sonraki yıllar yüzde 5-5 giden bir hedef setimiz var. Ve bunu
küresel krize rağmen Türkiye başardı, küresel krize rağmen
istihdamda milyonlarca artış sağladı ve gerçekten önemli
bir ihracat performansı sağladı. Sayın Bakanımız
burada değil ama ona ve ekibine de gerçekten teşekkür etmek
gerekiyor. Dünyada, talebin daraldığı bir ortamda Türkiye
pazarlarını çeşitlendirmeyi becerdi ve ihracatını
artırmayı başardı. Her ülke bunu başaramıyor,
Türkiye bunu başaran bir ülke.
Önümüzdeki süreçte
ne tür avantajlarımız var? Geçmiş on yıldan farklı
olarak önümüzdeki dönemde, bir defa orta vadede küresel krizin etkilerini
özellikle Avrupanın atlatacağını düşünüyoruz. Bu,
Türkiye için tabii ki bir artı unsur, Avrupa bizim önemli bir pazarımız.
Diğer taraftan, bölgemizde yaşanan siyasi çalkantıları
hepiniz görüyorsunuz. Bunların da orta vadede daha bir
durulacağını varsayıyoruz.
Ayrıca,
enflasyon, bakın, yıllarca, otuz yıl bu ülkenin kaderi olarak
âdeta yaşandı ama önümüzdeki süreç, tek haneli enflasyonlarla
Türkiyenin kalkınmasını sürdüreceği bir süreç olacak.
Bunun katkısını önümüzdeki on yılda daha iyi
göreceğiz.
Yine,
geçtiğimiz on yılda eğitime ve AR-GEye
yaptığımız yatırımların
sonuçlarını daha fazla göreceğiz.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Eğitime ne yaptınız? İnsaf
ediniz, eğitimi tarumar ettiniz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Eğitim ve AR-GE, bugünden yarına sonuç
üreten, kısa vadede sonuç üreten yatırımlar değildir.
Türkiye, son on yılda, her yıl bütçesini yaparken eğitimi bir
numaraya koydu, üniversitelerden okul öncesi eğitime kadar eğitime
muazzam yatırımlar yaptı. Bunun sonuçlarını önümüzdeki
dönemde daha fazla göreceğiz çünkü bugünün
Bakın, Beşerî
Kalkınma Endeksi denen Birleşmiş Milletlerin bir endeksi var.
Orada üç unsur var: Ekonomik boyutu, sağlık boyutu, bir de
eğitim boyutu; ekonomi, sağlık ve eğitim.
Eğitimi
nasıl ölçüyorlar biliyor musunuz? Bugün verdiğiniz eğitimle
değil, 25 yaş üstü nüfusun örgün eğitimde geçirdiği süreyi
esas alıyorlar. Yani, bugün ölçtükleri beşerî sermayemiz, bizden çok
önceki hükûmetlerin eğitimdeki performansının sonuçları.
Bizim bugün yaptıklarımızın sonuçlarını da
önümüzdeki on yılda çok daha iyi göreceğiz inşallah çünkü bunlar
uzun vadeli yapısal politikalardır, böyle bir yılda, iki
yılda sonuç verecek işler değildir ama Türkiye gelecek
stratejisini, kalkınma stratejisini beşerî sermaye üzerine
kurguluyorsa, eğitime ve araştırmaya büyük değer vermek
zorundadır.
Dolayısıyla,
ikinci eksenimiz planda, yenilikçi üretim, katma değeri daha yüksek
üretim, daha fazla teknolojiye ve bilgiye dayalı üretim. Türkiye, daha
fazla kilo, daha fazla ton ihracatla yoluna devam edebilecek bir ülke
değil; birim değer, birim mal ve hizmet başına daha fazla
getiri elde etmek suretiyle 2023e gitmek durumunda olan bir ülke. Bu da katma
değer artışını gerekli kılıyor.
Tabii,
altyapıya, ulaştırmaya yaptığımız
yatırımlar, konuta yaptığımız,
sağlığa yaptığımız yatırımlar yine
önümüzdeki süreçte hep bize katkıda bulunacak hadiseler.
Ve nihayet çözüm
süreci: Türkiye son otuz yılda tam anlamıyla bir huzur ortamı
oluşturamadığı için, belli bölgelerimizde
çatışmalar yaşandığı için özel sektör odaklı
bir şekilde özellikle- tam anlamıyla potansiyelini de harekete
geçiremedi, kaynaklarını gereksiz yere kullanmak durumunda
kaldı. Önümüzdeki süreçte çözüm sürecinin de daha fazla pekişmesiyle,
çözüm sürecinin bize getirilerini de düşündüğümüzde, 2023 vizyonunu
Türkiye çok daha rahat bir şekilde yakalayacaktır diye
düşünüyorum.
Son on yılda
AR-GE harcamalarımızı 0,53ten 0,92ye kadar yükseltmiş
durumdayız. Bunun içinde de özel sektörün payını
artırmış durumdayız ama bunu çok daha fazla üst noktalara
çıkarmak durumundayız.
Yatırımlarımız
da bu süreçte gerçekten büyüdü, gelişti. Bakın, on yıl önce
kamunun yaptığı yatırım sadece 17 milyar Türk
lirasıydı, özelinki 43, toplam 60 milyar liraydı. Dolar
bazında da 40 milyar dolara denk gelen bir yatırımımız
vardı ama bu yılki rakamlara baktığınızda,
kamunun 75 milyar Türk lirası yatırım yaptığı,
özelin 240 milyar yatırım yaptığı; toplam 314 milyar
yatırım yapılan bir Türkiye. Bu da 174 milyar dolar gibi bir
rakama denk geliyor. Bunlar, Türkiyenin gücünü ortaya koyan rakamlar.
Gelir
dağılımında da son on yılda 0,44ten Gini
katsayısı 0,38e kadar gerilemiş durumda. Yani, Türkiye hem
büyümüş hem de gelir adaletini iyileştirmiş. Tam anlamıyla
gelir adaletini sağladık mı? Hayır. Elbette ki daha
yapmamız gereken şeyler var ama gelir
dağılımındaki dengesizliği de azaltmış
durumdayız. Bazıları eleştiriyorlar, İşte, AK
PARTİ döneminde zenginler zengin oldu. diyorlar. Doğru, zenginler de
gerçekten zenginleşti ama dar gelirliler daha fazla performans gösterdi,
onların gelirleri daha fazla arttı ve bu da bu konuda
uluslararası geçerliliği olan ölçümlerde de çok açık bir
şekilde görülüyor.
Kamu, bu arada
kendine büyük bir şekilde çekidüzen verdi. Bütçemiz, artık faiz
bütçesi olmaktan çıktı. Vergi gelirlerinin yüzde 85ini,
86sını faize harcayan bir Türkiyeden, bunun sadece yüzde 13ünü,
14ünü, 15ini harcayan bir Türkiyeye geldik. Yatırım bütçemiz,
sosyal harcamalarımız bütçe içinde çok önemli bir noktaya geldi.
Bundan sonra da işte bu yenilikçi bir ekonomik yapıyı
destekleyecek şekilde, Türkiye, siyasi istikrarını, bütçe
dengelerini ve bu harcamalarını, beşerî sermayeye ve araştırmaya
olan harcamalarını devam ettirmek durumunda. Sadece üniversitelere
yaptığımız yatırımlar ortada. Küresel kriz
nedeniyle birçok ülke bu tür yatırımlarını
kısıtlarken, potansiyel büyümelerini aşağıya çekerken,
Türkiye hiçbir şekilde buradan fedakârlık etmeden potansiyel
büyümesini artıran bir ülke olarak pozitif bir şekilde
ayrışmış durumda.
Bu genel çerçeve
içinde, özel bazı konulara da değinmek isterim. Kurla ilgili bir
milletvekilimiz Kur hedefiniz nedir? diye bir soru sordu yanlış
anlamadıysam. Biz hiçbir zaman dokümanlarımızda kur hedefi
ortaya koymuyoruz değerli arkadaşlar, bunu açık ve net söylemek
isterim.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) O zaman millî geliri nasıl hesaplıyorsun?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Hiçbir şekilde kur konusunda ne bir tahminimiz
var
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) O zaman millî geliri nasıl hesaplıyorsun?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bir dinleyin, bağırmak yerine bir dinleyin,
sonra yorumunuzu yapın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Kur konusunda ne
bir tahminimiz var ne bir hedefimiz var, sadece bir hesaplama
kuralımız var. Bu hesaplama kuralı da her sene
aynıdır, değişmez. Beklenen kuru alırız, yurt içi
ve yurt dışı deflatörleri de dikkate alarak ne değerlenen
ne değeri düşen bir kur şeklinde, bir hesaplama yöntemi
şeklinde biz çalışmalarımızda bunu kullanırız.
Çünkü biz serbest kur rejimini tesis etmiş durumdayız ve bunu
uyguluyoruz ama buna zaman zaman Merkez Bankamız spekülatif hareketlerin
yoğunlaştığı dönemlerde, volatilitenin
arttığı dönemlerde ve diğer birtakım ihtiyaç
anlarında elbette gerekli bazı müdahaleleri yapıyor ama bu
müdahaleler serbest kur rejiminden vazgeçtiğimiz anlamına kesinlikle
gelmiyor. Biz serbest kur rejimini bütün politika dokümanlarında ortaya
koyuyoruz, böyle de yapmaya devam edeceğiz.
Diğer
taraftan, bu genel kalkınma perspektifi içinde, plandaki üçüncü eksenimiz
mekânsal boyut. Mekânsal boyut son derece önemli; sosyal boyut, ekonomik boyut
kadar mekânsal boyut önemli. Yaşanabilir mekânlar oluşturmak, çevreyi
korumak, Onuncu Planımızın üçüncü ekseni. Burada da işte,
GAP, DAP, DOKAP, KOP gibi bölgesel politikalar, çevre konuları gündeme
geliyor. Şehirleşme konusu yine bu başlık altında ele
aldığımız konular arasında. Biz gerçekten
kalkınmış bir ülke olmak istiyorsak cazip şehir
ortamları oluşturmak durumdayız, donanımlı insanların
yaşamayı tercih ettiği bir ülke ve bir yöre olmak
durumundayız, bu da iyi bir şehirleşmeden geçiyor. Afetlere
karşı daha dayanıklı, şehir estetiğini koruyan,
kültürel, sanatsal altyapıları olan, trafiğinden hava kalitesine
kadar birçok unsuruyla yaşanabilir şehirler oluşturmak da yine
bizim temel politikalarımızdan biri.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Bakan, Doğu Anadoluda insanlar toprağın
altında yaşıyor.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bu çerçevede bir bakanlık kurduk biliyorsunuz.
Şehirleşme konusunda son derece önemli birtakım
çalışmalar, programlar yürütüyoruz, önümüzdeki süreçte de buna devam
edeceğiz. Bu kapsamda, ortalamanın altında olan bölgelerimizi de
ortalamaya yaklaştırma gayreti içindeyiz. Tabii, şunun
farkındayız: Türkiye büyük bir ülke ve gerçekten de bölgeler
arasında dengesizlikler var. Bir taraftan küresel düzeyde Türkiyeyi üst
sıralara taşırken bir taraftan da Türkiye içindeki
dengesizlikleri azaltmak durumdayız. Bu kapsamda da son on yılda
gerçekten yoğun bir gayret sarf ettik.
Şimdi Rakamlara çok boğmayalım. dedi
arkadaşlarımız ama bazen de rakam söylemek durumundayız.
Bakın, ortalamanın altında olan şu dört bölge: GAP (Güney
Doğu Anadolu), DAP (Doğu Anadolu), KOP (Konya Ovası) ve DOKAP
(Doğu Karadeniz Bölgesi); bu dört bölgemizin, 2002 yılında,
toplam dağıtılabilir kamu yatırımları içindeki
yüzdelik payı -tabii dağıtılabilir
yatırımları kastediyorum, yani bir kısmı da
dağıtılamıyor yatırımların malum- sadece
yüzde 20. Bu dört bölgemize 2002de yapılan yatırımların
toplam kamu yatırımlarına oranı sadece ve sadece yüzde 20.
Peki, 2013 yılında bu pay ne olmuş? Yüzde 37,4 olmuş. Bu,
işte, bizim bölgesel kalkınmaya verdiğimiz önemin çok açık
ve net bir göstergesi. Ha, bu yeterli mi? Bu, bir anda o bölgelerimizi
değiştirebilir mi? Elbette değil. Bu, biraz birikimli bir
etkidir. Bölgesel kalkınma dediğimiz hadise, yine yapısal bir
politikadır ve uzun dönemli etkiler üreten bir politikadır. Böyle,
bir yılda, üç yılda sonuç alamayabilirsiniz ama ısrarla bu
politikayı devam ettirmeniz hâlinde de mutlaka sonuç
alırsınız.
Bakın, bunun sonucunda ne olmuş? GAPtan örnek
vereyim sadece: Elbette, göç devam ediyor, orada haklı eleştiriler
var ama göç hızında çok ciddi bir azalma söz konusu. 2000
yılında, GAP illerinden göç eksi binde 36,20 iken, 2011-2012
döneminde eksi 7,55e kadar gerilemiş durumda. Yani, göç devam ediyor,
doğru ama göç hızında çok ciddi bir gerileme söz konusu.
İnşallah, bu, tersine de döner. Tersine dönmesi için, işte,
mutlaka bu çözüm sürecinin insanların zihinlerinde hiçbir soru
işareti kalmayacak şekilde sonuçlanması, pekişmesi son
derece önemli ve inşallah Türkiye bunu başaracak. Bunu
başardığımız zaman, hem o yörelerimizin potansiyeli
çok daha hızlı bir şekilde harekete geçecek, özel sektörün
oradaki yatırımlarının çok hızlı
arttığını göreceğiz hem de Türkiye,
kaynaklarını, daha kalkınmaya ilişkin, araştırma
alanında, eğitim alanında kullanma imkânına kavuşmuş
olacak. Sadece son beş yılda, GAP Eylem Planının
uygulandığı dönemde, bu 9 ilimizde oluşan istihdam 282 bin
kişi, son beş yılda. Hiçbir etkisi olmadı diyebilir miyiz?
Bakın, GAPta, ilk, 2008 yılında istihdam edilen
insanlarımızın sayısı 1 milyon 257 binken 2012de bu
sayı 1 milyon 539 bine çıkmış durumda. Beş yılda
282 bin insanımız, yaklaşık 300 bin insanımız
iş imkânına kavuşmuş. Bu, son derece önemli diye düşünüyorum.
Yine, GAP
bölgesinde, tabii, birçok proje var. Burada zaman yetersiz olduğu için
detaylarına giremeyeceğim ama arzu eden vekillerimize, tabii,
detaylı bir şekilde, nerelere, hangi yatırımları
yaptık, onların hepsini göndermemiz mümkün. Nitekim, bazı soru
önergelerine de, doğrusu, bu konuda gerekli cevapları da
göndermiştik.
İstihdamla
ilgili, yine, genel anlamda da şunu söylemek isterim: Son on yılda
Türkiye'nin istihdamı 5-6 milyon arttı. Bir taraftan da iş
gücüne katılım oranımız arttı ve yine, son dönemlerde,
kadın çalışanlarda, kadınlarımızın iş
gücüne katılımında ve istihdamında çok ciddi
artışlar görüyoruz. Ayrıca, yine, istihdamın kalitesi
açısından önemli olan kayıt dışı istihdamın
ciddi anlamda azaldığını görüyoruz. On yıl önce yüzde
50lerin üstündeyken kayıt dışı istihdam, bugün, yüzde
37lere, 35lere doğru gerilediğini görüyoruz. Yine, ücretli,
yevmiyeli çalışanların sayısında ciddi
artışlar olduğunu görüyoruz. Bunlar hep Türkiye'nin
başarıları.
Tabii, burada
GAPa işsizlik sigortasından bir kaynak aktarıldı. dendi.
Doğru, aktarıldı ama sadece GAPa değil yani orada -kanunu
da okursanız- GAP, DAP, KOP ve diğer bölgesel programlar,
altyapı programları
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) İşsizlik sigortası da onun için
kuruldu Sayın Bakan!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Yani, orada kanunda da zaten sadece GAP ifadesi yer
almaz. İstihdam sağlayıcı bölgesel programlar ve
altyapı programlarına bu kaynağı kullandırdık.
Küresel kriz ortamında kullandırdık, şu anda
kullanmıyoruz biliyorsunuz. İşçi payına da dokunmadık,
işveren payı ve kamu payını -0,75idir o- onu sadece kullandık
ve İnsanlar işsiz kalsınlar da onlara destek olalım.
demek yerine, yatırım yapalım, insanlar iş güç sahibi
olsun, hem işsizlik sigortasından para almak durumunda
kalmasınlar hem de işsizlik sigortasına, aksine, prim
yatırsınlar istedik. Nitekim, son dönemlerde İşsizlik
Sigortası Fonunun da azalmadığı, tersine hızlı
bir şekilde arttığını görüyoruz. Bizim buradaki
politikamız İnsanlar işsiz kalsın da yardım edelim.
değil İnsanlara iş bulalım. anlayışıyla
şekillendi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) İyi mi fonun artması Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) O dönemde, yine çok akıllıca bir politika
yaptık çünkü küresel kriz ortamında yatırımların
maliyeti de çok daha düşüktü, talep yetersiz olduğu için
yatırım maliyeti de çok düşüktü. O dönemde kamunun
altyapıya yatırım yapması Türkiye'nin işte bu son
yıllarda sağladığı başarıda önemli kritik
bir karardır ve doğru bir karardır. Doğru olduğunu da
büyüme hızımızdan ve istihdam artışından da çok
net bir şekilde görebiliyoruz.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
(İstanbul) Zaten işsizlik sigortası onun için kuruldu!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Tabii, bölgesel politikada üç unsur bence çok önemli.
Bir tanesi altyapı. Son on yılda gerçekten bu geri kalmış
dediğimiz, ortalamanın altında dediğimiz bölgelere ciddi
yatırımlar yaptık. Altyapıda ulaştırmaya
yatırım yaptık, üniversitelere yaptık, hastanelere
yaptık, kırsal alana yatırımlar yaptık. Diğer
taraftan, az önce Sayın Bakanımızın
anlattığı çok güçlü bir teşvik sistemi ortaya koyduk, 6
bölgeli bir sistem ama bunu huzur ortamıyla birleştirdiğinizde,
pekiştirdiğinizde
İşte, asıl bence en büyük
teşvik gerçekten bu çözüm sürecidir, en büyük teşvik huzur
ortamıdır, yatırımcının kafasında, zihninde
hiçbir kuşkunun olmadığı güvenli bir ortam
oluşturmaktır. Türkiye'nin toplam yatırımlarının
yüzde 80ini özel sektör, sadece yüzde 20sini kamu yapıyor. Bu
gerçeği görmek durumundayız. Türkiye, piyasa ekonomisinin olduğu
bir ülke ve toplam yatırımlarımızın yüzde 80ini
aslında özel sektör yapıyor. Dolayısıyla, biz, bu
bölgelerimizde özel sektör yatırımlarını
geliştirmezsek tam olarak arzu ettiğimiz refahı ve
istihdamı da oluşturamayız. Dolayısıyla, bunun gayreti
içinde olmaya devam edeceğiz.
Vaktim
daraldığı için TÜİKle ilgili bir konu var, ona geçmeden
önce Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Tarım ve hayvancılıkla ilgili bir şey söyleyin.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Çok az vaktim var. Ayrıca yine
tartışırız ama bunu tamamlamak istiyorum.
Sosyoekonomik Gelişmişlik
Endeksinde illeri, biliyorsunuz, yenilemiştik ama ilçeleri henüz
yapamadık. Bunun bir sebebi şu açıkçası: Yeni
Büyükşehir Belediyeleri Kanunumuzla birlikte ilçelerimizin
sınırları, kapsamı da değişti biliyorsunuz. Bu
kapsam değişikliğini dikkate alarak yeniden bir
çalışma yapmak durumundayız. O çalışmayı şu
anda yürütüyoruz, en kısa sürede de tamamlamak istiyoruz ama o
çalışmayı bitirmeden de ilçelerin Sosyoekonomik
Gelişmişlik Endeksini çıkarmamız anlamlı olmayacak.
Diğer taraftan, TÜİKle ilgili çok önemli bir
iddia ortaya atıldı bugün burada. TÜİKin yaptığı
birtakım anketlerde, hanelere giderek insanların dinini,
inancını sorguladığı şeklinde bir eleştiri
yapıldı. Sayın Sezgin Tanrıkulunun bir soru önergesi
vardı, ben kendisini telefonla da arayarak bilgi verdim doğrusu.
Aynı gün TÜİK de bir yazılı açıklama da yaptı,
herhâlde yanlış bir bilgilendirme, yanlış bir kaynaktan
gelen bir bilgi oldu, öyle zannediyorum.
SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) Sayın Bekir
Bozdağ söyledi efendim, Sayın Bekir Bozdağ iki gün önce söyledi.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Değerli arkadaşlar, bakın, burada hanehalkı bütçe
anketi soru formu. Bunlar böyle yorum meselesi değil. Bakın burada
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Hayır, birbirinizden haberiniz yok, Bekir
Bozdağ söyledi.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Tamam, ben izah etmeye çalışıyorum.
Hanehalkı
bütçe anketi soru formu. Lütfen, bu konuşmadan sonra gelsin
arkadaşlarımız, bu
dedikleri soru burada neredeymiş bir göstersinler.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Sayın Bakan, Diyanet İşleri
Başkanlığı
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Bir soru var ortada Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Kesinlikle söz konusu değil. Yani bu
hanehalkı bütçe anketinde her yıl nasıl yapılıyorsa
yine o şekilde yapılıyor.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Bütçede olmayabilir. Böyle bir
araştırma var mı yok mu?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Diğer taraftan, bakın, iki şeyi
birbirine karıştırmayalım.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Neyi değiştirir?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - TÜİK resmî anketler yapar, istatistikler
hazırlar; bu istatistiklere cevap vermek zorunludur, yasal olarak
zorunludur ve o kurallar içinde TÜİK bu anketlerini yapar, hanehalkı
bütçe anketi böyle bir ankettir. TÜİK kime giderse, vatandaşlık
görevi olarak bu soruya cevap verilmek durumunda.
Diğer
taraftan, uluslararası kuruluşların veya kamu
kurumlarının TÜİKten talepleri olabilir. Bir Bakanlık,
Aile Bakanlığımız da bunu talep edebilir, özürlülerle
ilgili bir çalışma yaptırır. Diyanet İşleri
Başkanlığımız da bir anketinde, Diyanet
İşleri Başkanlığının yaptığı
bir ankette TÜİKin yardımcı olmasını istemiştir.
TÜİK bu çerçevede
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) İşte bu.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) O apayrı bir anket ama.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Olabilir. Bu sorular var mı yok mu
Sayın Bakan?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bakın, onun da soru kâğıdı
burada. Burada Diyanet İşleri Başkanlığı anayasal
bir kurum olarak hizmetlerini bilimsel esaslara dayalı bir şekilde
yürütmek için bir anket yaptı ve bakın burada da diyor ki
Kesinlikle, bir
defa, isim sorulmuyor bu ankette, isim diye bir şey yok.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Nasıl yok?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Anket burada bakın, gelip inceleyebilirsiniz.
İkincisi, bu
ankete cevap vermek kesinlikle ve kesinlikle zorunlu değildir. Diğer
anketlerle bu anketleri karıştırmayalım. Bunlara isteyen
cevap verir, istemeyen cevap vermez, burada zaten yazıyor, bakın:
Ankete katılmak istemeyen veya ankete katılıp bazı
sorulara cevap vermek istemeyen fertler hiçbir şekilde zorlanamaz. Bu
anketler, bu tür anketlerdir. Kesinlikle zorlanamazlar.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Niye soruyorsunuz, sormaya ne gerek var?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Nitekim, bu ankette cevapsızlık oranı
yüzde 42dir. Yani istemeyen vatandaşlar cevap vermezler.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Peki, siz yüzde 42 cevapsızlık
oranı olan bir anketi niye yapıyorsunuz?
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Bakan, ne gereği var, sizce ne gereği var?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Burada, bu Diyanet İşleri
Başkanlığımızın bir anketidir, TÜİK buna
teknik bir destek vermiştir. Diyanet anayasal bir kurum. Her kurum gibi,
hizmetlerini yaparken kendi alanıyla ilgili bilgi toplayıp bunun
üzerinden hizmetlerini daha iyi bir şekilde yapmaya
çalışıyor. Burada
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Laiklik de Anayasada yer alan bir ilkedir.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Ama bakın, hiçbir insanı zorlama diye bir
şey söz konusu olamaz. Burada bu konular çok açık ve net ortaya konulmuş
durumda.
Diğer
taraftan, şunu da söyleyeyim: Bu tür anketleri TÜİK değil de
diyelim piyasadan bir şirkete yaptırsaydı Diyanet, bence çok
daha problemli bir şey olurdu çünkü TÜİKin çok daha oturmuş bir
sistemi vardır
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Efendim, size ne? O soruları niye
soruyorsunuz, size ne?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla)
çok daha güvenli bir şekildi işleyen bir
sistemdir. Dolayısıyla, bu, TÜİKin anketi değildir, Diyanetin
anketidir, TÜİK teknik bir destek vermiştir, güvenli bir şekilde
bunu yapmıştır. Hiçbir insanın ismi
alınmamıştır, hiçbir insan cevap vermeye
zorlanmamıştır, sadece, gönüllü bir şekilde bu ankete cevap
vermek isteyenler cevap vermişlerdir, olay bundan ibarettir.
SÜLEYMAN
ÇELEBİ (İstanbul) Devletin anketi, sonuçta devletin anketi.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) Bu ikisini, bu iki anketi birbiriyle
karıştırmamak gerekir, çok farklı statüde, çok farklı
içerikte iki ankettir bunlar; bunu da özellikle belirtmek isterim.
MUHARREM IŞIK
(Erzincan) Sayın Bakan, karıştıran yok, bunu niye
yaptınız? Onu açıklayın, onu.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Devamla) - Bu arada, sürem de dolmak üzere.
Ben bu vesileyle,
tekrar, bu tartışmalara katkıda bulunan bütün değerli
milletvekillerine ve bütün çalışanlara şükranlarımı sunuyorum. 2013 yılının
ülkemize, milletimize, bütün insanlığa iyilikler getirmesini
diliyorum. Bütçemizin milletimize, ülkemize hayırlı
olmasını diliyor hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Başkan, şimdi, Sayın
Bakan, Diyanetin talebi üzerine TÜİKin yapmış olduğu
anketle ilgili olarak, özellikle son cümlesinde şunu vurguladı: Bu
TÜİKin anketi değildir, Diyanetin anketidir. Yani Bunun
sorumluluğu bizde değil. anlamında bir açıklama
yaptı.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sorumluluk anlamında değil, doğrusu
neyse o.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Oysa hükûmeti temsilen burada konuşan bir
Sayın Bakan, eğer Diyanet bir anket yapmış ise, bunu
doğru buluyor ise bunun sorumluluğunu da üstlenmesi gerekir.
Şimdi, merak
ettiğim konu şudur: Bugüne kadar TÜİK veya Diyanet,
vatandaşların hangi inancın mensubu olduklarını
öğrenmek amacıyla bir anket yaptırmış mıdır?
Yaptırmadı ise -ki yaptırmadığını ben
anlıyorum- Diyanet böyle bir ankete neden ihtiyaç duymuştur? Yani
insanların hangi inanca mensup olduğunu, Alevi inancına mensup
olup olmadığını Diyanet neden merak ediyor acaba? Bu konuda
Sayın Bakan hiçbir açıklama yapmadı.
Ben, laik bir
devlette Diyanetin böylesi bir anket yaptırmasını kesinlikle
yanlış buluyorum, hele Sayın Bakanın Bunu bir özel
şirket yapsaydı doğru mu olurdu? açıklamasını
çok daha vahim buluyorum. Yani Diyanet sanki bu anketi mutlaka yaptırmak
zorunda ama Diyanet iyi bir şey yapmış özel şirkete
yaptırmamış ve TÜİKe yaptırmış. Böyle bir
anlayışı kınıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden açıklama yapın Sayın Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Yani grup başkan vekilinin söylediklerine
katılmam mümkün değil. Elbette ki Diyanetin ben doğru bir
şey yaptığına inanıyorum. Bütün kurumlar, anayasal
kurumlar, çalıştıkları alanla ilgili bilimsel
çalışmalar yapıp hizmetlerini bu bilgilere dayalı bir
şekilde yürütürlerse, bu, son derece modern, çağdaş bir yönetim
anlayışı olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Size yazıklar olsun! Yazıklar olsun!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Hiçbir şekilde laiklikle bunun bir ilgisini
kuramıyorum. Burada hiçbir insan din ve inanç anlamındaki konumunu
ifade etmeye zorlanmamıştır, anayasal hükümler tamamen
uygulanmıştır, yasal çerçeve içinde cevaplayanların ismi
bile sorulmamıştır
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Niye soruyorsun? Neden sorma
ihtiyacını duyuyorsun?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl)
çünkü Diyanet bir hizmet sunuyor, bir kamu hizmeti
sunuyor.
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Ne hizmeti sunacak? Sana ne!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) O hizmeti daha bilgi temelli bir şekilde
yürütmesinden daha doğal bir şey, daha çağdaş bir şey
olabilir mi?
ALİ
SERİNDAĞ (Gaziantep) Yani kilise mi yapacak, havra mı yapacak?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Karanlıkta, hiçbir bilgi olmadan bu hizmetleri
sunması mı acaba daha doğru yoksa sağlıklı
bilgiler bazında, hizmetlerini o bilgilere dayanarak yürütmesi mi daha
doğru, takdirlerinize bırakıyorum.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Yani, Sayın Bakan, Diyanet
İşleri Başkanlığı Alevi inancına mensup
vatandaşlarımıza hizmet mi sunacak, cemevlerini ibadethane mi
kabul edeceksiniz, bunu mu demek istiyorsunuz? Nereye, kaç sayıda, hangi
sayıda cemevi yapacağız, onu tespit etmek için bu anketi
yapıyoruz. mu demek istiyorsunuz?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Şimdi, bakın, o bilgileri Diyanet ne
yapacaksa
Ben Diyanetten sorumlu bakan değilim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Ama savunuyordunuz demin, demin Diyaneti
savunuyordunuz!
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Benim savunduğum şu, çok açık ve net,
lütfen başka yere çekmeyin: Her kurum, her anayasal kurum
çalıştığı alanın karanlığında
politikalar üreterek değil, bilgileri sağlıklı bir
şekilde değerleyerek politikalarını şekillendirirse
bu, çağdaş, şeffaf bir yönetim anlayışıdır.
Ama kişilik haklarında, orada yüzde yüz size katılıyorum.
Kişilik haklarına sonuna kadar riayet edilmeli ki dünya da bunu
yapıyor.
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (İstanbul) Sayın Bakan, laik ve demokratik bir devlette,
devlet, vatandaşların, o ülkede yaşayan insanların hangi
inanca mensup olduğunu merak etmez, böyle bir istatistiğe ihtiyaç
duymaz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Değerli Grup Başkan Vekili, isim
bazında, kişiler bazında hiçbir şekilde böyle bir bilgi söz
konusu değil.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) Sayın Bakanım, bütün Müslümanlar Alevidir. Herkes
ehlibeyittir, Hazreti Muhammedin yolundan gidiyor. Bu Diyanet cahillik
yapıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Şahsı
adına, aleyhte söz isteyen Aykan Erdemir, Bursa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekizinci turda
şahsım adına söz istedim. Yüce Meclisi ve
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada
Hükûmeti eleştirmek için değil övmek için bulunuyorum ama bu övgü,
övgülerini telekineziyle yapan yandaşların değil Türkiyenin
yetiştirdiği en parlak bilim insanlarının nesnel
değerlendirmelerini içeren bir övgü olacak.
Bahsedeceğim
övgüler Birikim dergisinin aralık sayısında, AKP Döneminde
Türkiye Ekonomisi başlıklı bir makalede yayınlandı.
Diyeceksiniz ki Nasıl oldu da kendini aylık sosyalist kültür
dergisi olarak adlandıran bir dergide AKP politikaları övüldü?
İşte, bilimsel nesnellik herkesin hakkını teslim etmeyi
gerektiriyor.
Makalemizin iki
yazarı var. İlk yazarı Doçent Doktor Refet Gürkaynak, Bilkent
Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi, Amerika Birleşik
Devletleri Merkez Bankası Başkanı Ben Bernankenin Princeton
Üniversitesindeki doktora öğrencisi, asistanı ve daha sonra da
birlikte makale yazdığı bir dâhi. Kendisi 36 yaşın
altında, gelecek vadeden iktisatçılara verilen Avrupa Merkez Bankası
Ödülünü almış bir dâhi.
Diğer
yazarımızsa Doçent Doktor Selin Sayek Böke, Bilkent Üniversitesi
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı ve
İktisat Bölümü Başkanı. Kendisi de, yine, 35 yaşın
altında, başarılı iktisatçılara Almanyadaki Kiel
Dünya Ekonomisi Enstitüsünün verdiği Küresel Ekonomide Mükemmeliyet
Ödülünü almış bir dâhi.
Bakın, bu iki
yazarımız ne diyor: On bir yıllık AKP iktidarını
ikiye ayırıyorlar, 2002-2006yı bir dönem, 2007-2013ü bir
başka dönem olarak değerlendiriyorlar. 2002-2006 döneminin ana
karakteri olarak da 2001 programının sürdürülmesini görüyorlar.
İçsel tutarlılık, uygulanabilirlik, kredibilite yaratma
bakımından güçlü bir program olarak değerlendiriyorlar.
Makroekonomik dengeyi sağlayan, devlet bütçesine çekidüzen veren bir
ekonomi yönetimi olduğunu ifade ediyorlar ve diyorlar ki: Cumhuriyet
tarihi bir hükûmetin yaptığını diğerinin
bozmasıyla doluyken AKP Hükûmeti kendisinden önceki Hükûmetin
programına sahip çıktı. Bunu sadece mecburiyetten, sessiz
eylemler ile değil, programa güvenilirlik kazandıran açıklamalar
ile de yaptığını vurgulamak gerekir. Evet, 2002-2006
arasındaki yüzde 7,2lik büyüme, dünyada, gelişmekte olan ülkeler
ortalaması olan yüzde 6,9un üzerinde. Bu başarıda emeği
geçen Ali Babacan başta olmak üzere ekip arkadaşları bir
teşekkürü hak ediyor gerçekten. Fakat nedense 2007-2012 arasında
Türkiyenin büyümesi yüzde 3,5a düşerken gelişmekte olan ülkelerin
ortalaması yüzde 6da kalıyor. Nasıl oluyor da bir
başarı hikâyesi böylesi bir başarısızlığı
doğuruyor? Bu iki bilim insanımız bu sorunun da
yanıtını aramışlar ve 2002-2006 arasında makro
iktisadi olarak iyi iktisat politikası çerçevesinden
uzaklaşılmış, o dönemin kurumsal kazanımları da
Hükûmetin her türlü kurumu kendi idaresine alması ve yasal
yapıyı da buna uydurmasıyla aşılmıştır.
Talebi körüklemek için borçluluk, kırılganlık, cari açık
artırılmıştır. Türkiye devlet borcu uçurumundan özel
sektör borcu uçurumuna taşınmıştır. diyorlar ve
ekliyorlar: AKP döneminin alametifarikası, hem rant yaratmak ve
dağıtmaktaki randımanı hem istihdam yaratan etkisi hem de
yaratılan yüksek talebin doğal bir sonucu olan inşaattır.
İnşaat balonu şiştiği için bizi uyarıyorlar ve
diyorlar ki 2013ün ilk yarısında Bakanlar Kurulu
kararlarının yüzde 60ı imar ile ilgilidir. ve yine ekliyorlar:
Yapı ruhsatlarının ortalama yıllık yüz ölçümü
2007-2012 döneminde, 2002-2006 dönemine kıyasla yüzde 75
artmıştır. Apartman inşaatının ülkenin üretim
kapasitesini artırmıyor olduğu, talep ve özellikle inşaat
bu kadar körüklenirken ortaya çıkan borçluluğun çok can yakacak
olduğu ise hep bir sonraki seçimden sonra düşünülmek üzere göz
ardı edilmektedir.
Ne
yapmalıyız? diye sorarsanız, elbette ki herkesin bildiği,
tasarrufları artırmak, iş gücüne katılımı
artırmak, eğitim düzeyini ve niteliğini artırmak
tavsiyesinde bulunuyorlar. Kısa vadede siyasi ve iktisadi olarak maliyetli
yapısal reformları yapmanız gerektiğini, uzun vadede de
üretim kapasitesini artırmak ve kırılganlıktan
uzaklaşmak için yapılması gereken adımları atmanız
gerektiğini söylüyorlar ve soruyorlar: Siyasi istek ve irade var
mı? Bu soru, halkımızın sorusu: On bir yıl sonra
siyasi istek ve iradeniz var mı?
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, sekizinci turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır.
Şimdi yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. On dakika soru
sorma, on dakika cevap verme süresidir.
Sayın Öz
ALİ ÖZ
(Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Kalkınma
Bakanına soruyorum: Sayın Bakan, 14 Kasım 2013te Konya Çumrada
bir toplantıda bir çiftçi sorununu anlatmaya çalışırken
susturuluyor ve diyor ki: Konuşacağım. Sizin demokrasiniz bu
mu? 1.500 liralık ayçiçeği 900 lira oldu. Mazot da 4.500 liraya
çıktı. Çiftçi kan ağlıyor, kan. Bu sözlere nasıl bir
cevap verdiniz? Tarım alanındaki başarı anlatma öykünüz
devam edecek mi? Bu çiftçi dertli mi, yoksa provokatör mü?
Ekonomi
Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakanım, Çukurova havalimanı
Türkiyenin ikinci büyük havalimanı olacak. Bu havalimanının son
durumu nedir? Kredi sorunu var mıdır? 28 Mayıs 2013te temeli
atılan bu yatırımın bugüne kadar yüzde kaçı
tamamlanmıştır? Tamamen faaliyete geçmesi, projenin
tamamlanması ne zaman olacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Ekonomi
Bakanı su gibi anlattı, Türkiyede hiçbir şey yok zannedersem
ama ben bunu soracağım: Şimdi, on senedir ithalat ne kadar
arttı? İhracat ne kadar arttı? Bu ithalatla ihracatın
arasında, bu cari fiyatlara göre dış ticaret
açığımız ne kadar?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Arkadaşıma
BAŞKAN
Hayır Sayın Akar, soru sorma işlemi devredilemez efendim.
Soracaksınız buyurun, yoksa devam edeceğim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hayır ama
BAŞKAN
Lütfen, soracaksanız siz soracaksınız.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Tamam, devam edin o zaman.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Sayın
Ekonomi Bakanına bir şeyi hatırlatmak istiyorum: İki sene
önce Seyhan Otelinde yaptığımız toplantıda
Adananın da bakanı olduğunu ifade etti ve 1 milyarlık
yatırımla Adanaya geliyorum. Bu muhalefet milletvekili bize niye
karşı çıkıyor? diyor. İki senedir bekliyoruz o 2
milyar dolarlık yatırımı, Sayın Bakan, bekliyoruz o
yatırımı.
İkincisi de:
Biraz önce Kalkınma Bakanı söyledi, Güçlü bir teşvik sistemi
kurduk. diyor. Bizim, Adana tarıma dayalı sanayiden dolayı
gerçekten Türkiyenin en sanayisi gelişmiş bir kentiyken bu, sizin
çıkardığınız teşvikle Adana perişan.
Adanada şu anda fabrikalar kapanıyor. Adana işsizlikte birinci
sırada. Bu nasıl bir uygulamadır? Yani bu, getirdiğiniz
teşvik Adanayı yerle bir etti, çok açık söylüyorum. Yani bunu
sanayiciler de söylüyor. Sayın Bakan Adana Havaalanına iniyor, orada
sanayicilerle görüşüyordur muhtemelen. Yani şu Adananın önünü
artık açın. On senedir Adanaya kan ağlatıyorsunuz,
Hükûmetiniz zamanında.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Çınar
EMİN ÇINAR
(Kastamonu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ekonomi
Bakanına sormak istiyorum: Geçtiğimiz günlerde seçim bölgem olan
Kastamonuda yerel basında parti yetkililerinizce bir haber
yayınlandı, Kastamonu
İnebolu ilçemize serbest bölge kurulmasıyla alakalı müjdeli bir
haber verildi. Bununla alakalı Bakanlığınız
tarafından herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
Kalkınma
Bakanına sormak istiyorum: Son beş yılda Kastamonuya ne kadar
vergi tahakkuk ettirilmiştir; bunun karşılığında
belediyeler hariç bölgemize ne kadar yatırım
sağlanmıştır?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Özensoy
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Cumhurbaşkanı Meclisin açılış konuşmasında
yaptığımız ihracatın her 1 dolarına
karşılık 82 sentlik ithalatın olduğundan bahsetti.
İki buçuk yıl sonra geldiğimiz nokta nerededir; bu ithalat
malları ihracatın içerisinde çoğaldı mı, azaldı
mı? On bir yılda cari açık toplam nedir? Bu cari
açığı nasıl finanse ettiniz? Bu finansmanın bize
maliyeti nedir?
Bir de
Kalkınma Bakanımıza ben Sayın Emin Çınarın
sorduğu sorunun aynısını Bursa için soruyorum: Bursaya son
beş yılda ne kadar vergi tahakkuk ettirildi? Bursaya merkezî
bütçeden ne kadar yatırım yaptınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Sayın Erdemir.
AYKAN ERDEMİR
(Bursa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Sayın
Kalkınma Bakanımıza sormak istiyorum: Sayın Bakanım,
Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri -sizin de çok iyi bildiğiniz
gibi- finansal okuryazarlık sorunu ve sizin bu alanda
yaptığınız samimi çalışmaları da takdirle
takip ediyorum fakat yaklaşık iki yıldır
Hükûmetinizden bir talebim var:
Türkiye'nin PISA sınavları kapsamında verilmekte olan finansal
okuryazarlık sınavını uygulaması ve bu vesileyle de
finansal okuryazarlık düzeyimizi ölçmesi ve bu vesileyle de finansal
okuryazarlığın örgün eğitimde zorunlu bir ders olarak
konulması. Bu sınavın maliyeti bildiğim kadarıyla 30
bin avro civarında. Sizden bu sınavın gerçek maliyetini
öğrenebilir miyim ve 30 bin avro için ya da 50 bin avro için bu
sınavın yapılmamasının Türkiyeye uzun vadede
getireceği bedel sizce ne kadar olacaktır?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Susam
MEHMET ALİ
SUSAM (İzmir) Sayın bakanlarımızın ikisine de sormak
istiyorum: Yaptıkları
konuşmalarda geçmişe yönelik eleştirileri vardı ama bugünü
irdelediğimizde sanayimizin rekabet gücünde erimeyi ve ihracatın
teknolojik yoğunlukta giderek geriye düştüğünü görüyoruz. 2002
yılında toplam ihracat içinde ileri teknoloji ürünlerinin payı
yüzde 6,2 iken 2012de yüzde 3,7ye düşmüş, ortanın altında
teknolojiye sahip ürünlerin ihracatımız içindeki payı yine
aynı dönemde yüzde 22,8den yüzde 31,5a çıkmış yani
teknoloji düşük ürünler yapmışız. Türkiye aradan geçen
zaman diliminde daha çok yükte ağır ama pahada hafif ürünler ihraç
eder hâle gelmiş. Demek ki ekonominin gelişmesi giderek kötüleyen bir
duruma gelmiş; rakamlar bunu gösteriyor, bu konuda ne demek istersiniz?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Güler
BİRGÜL AYMAN
GÜLER (İzmir) Sayın Yılmaz, kalkınma ajansları
kurulurken temel gerekçelerden biri Avrupa Birliği fonları ve Avrupa
Birliği hibelerinden yararlanacağız. idi. 2006-2012de 1,5
milyar gelirin yüzde 75i merkezî gelirler, yüzde 25i de yerel gelirlerdi. AB
hibeleri gelmedi mi? Geldiyse, 2006-2012de ne kadar Avrupa Birliği hibesi
kullandı kalkınma ajansları?
Bir kısa sorum
da Onuncu Kalkınma Planıyla ilgili. Uzun vadeli strateji
belirlenmedi bu sefer. Siz hep Türkiyenin 2023 hedeflerinden söz ediyorsunuz,
bunu çok aradım ama resmî bir devlet belgesi bulamadım. Acaba sözünü
ettiğiniz hedefler AKPnin belirlediği parti hedefleri mi? Bu belgeye
nasıl erişirim, nerede bulurum?
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Türeli
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) Sayın Başkan, öncelikle
Kalkınma Bakanımıza sormak istiyorum. Sayın Bakan, Türkiye
ekonomisinde büyümenin kaynaklarına bakıldığında gerek
2007-2012 döneminde ve gerekse 2013 yılı tahminlerinde toplam faktör
verimliliği gerilemektedir. Bu durumun nedeni nedir?
İkinci sorum:
Kamu kesiminde taşeron çalışma ilişkisi içinde istihdam
edilen kişi sayısı kaçtır?
İki soru da
Ekonomi Bakanımıza iletmek istiyorum.
Sayın Bakan,
Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılan ihracatın ara
malı ithalatına bağımlılığını
gösteren istatistikleri yayınlamayı bıraktınız. Bunu
neden bıraktınız, bu istatistikleri yeniden
yayınlamayı düşünüyor musunuz?
Diğer bir soru
da: Dahilde İşleme Rejimini gözden geçirmeyi ve tedricî bir biçimde
ve kendi kendine yeten sektörler başta olmak üzere kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
Özgümüş
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sorum Sayın Kalkınma Bakanına.
Sayın
Bakanım, iki tane soru önergesi verdim, yaklaşık bir buçuk
yıldan beri cevap vermiyorsunuz. Bunlardan bir tanesi şu: 12 Ocak
2012 tarihinde göreve başlayan Çukurova Kalkınma Ajansı Genel
Sekreteri kamu personeli yapancı dil seviye tespit sınavında 70
puan almış mıdır ya da geçerliliği olan
uluslararası belgesi var mıdır? Bir buçuk yıldan beri bir
dosyayı açıp buna bakamıyor musunuz? Bu
arkadaşımız bu kadar zamandan beri imza atıyor.
İkincisi, siz
de biliyorsunuz, Çukurova Kalkınma Ajansında yolsuzluk ve suistimal
yapıldı. 2 arkadaşımız tekrar devlete döndüğü
hâlde bunlara kıdem tazminatı ödendi. Bir buçuk yıl sonra bunu
ben ortaya çıkardım. Ben söylemeseydim bu geri
alınmayacaktı.
Peki, bu
arkadaşlardan paranın geri tahsil edilmesi, bunlara para ödeyenlerdeki
suç unsurunu ortadan kaldırıyor mu?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Baluken?
Yok.
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Efendim, AKP
döneminde, on bir yıl boyunca yıllık olarak özel tasarruf
oranında azalma kaç milyar dolar olmuştur, kümülatifi nedir?
Sayın
Çağlayan, demir hurdası ihracatı izne tabi mallardan, ne kadar
ihracat talebi izni istendi? İhracatı izne tabi
kıldığınızı ifade ettiniz. Bununla ilgili ne
kadar ihracat izni istendi, verdiniz mi, vermediniz mi?
Ayrıca, yurt
dışında özel ekonomi bölgeleri kuracağınızı
söylemiştiniz. Hani ülkelerde özel ekonomi bölgeleri kurdunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Evet, Sayın
Bakan, buyurun.
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Başkan, değerli
vekiller; öncelikle hepinizi tekrar sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Beş dakika
içinde sorulan sorulara cevap vermeye çalışacağım,
veremediklerimi de her zaman olduğu gibi yazılı olarak, tüm
milletvekillerimizin sorusunu eksiksiz bırakmamak üzere
cevaplayacağım.
Ben de
konuşmamın sonunda unutmuştum, personelimize, sanayicilere,
ihracatçılara, bu ülkede taş üstüne taş koyan herkese öncelikle
teşekkürlerimi iletiyorum ve bilhassa arkadaşlarımız
ithalattan, ihracattan bahsettiler. Şunu söylemek istiyorum: 2002
yılında Türkiye'nin ihracatı 36 milyar dolar, ithalatı 52
milyar dolardı; 2012 yılında Türkiye'nin ihracatı 152,5
milyar dolar, ithalatı 236,5 milyar dolar olmuş ve Türkiye'nin 236,5
milyar dolar ithalatının 60,1 milyar doları enerji sektöründeki
ithalatın bize vermiş olduğu paydır.
Şimdi,
ithalatın tabii, yapısını iyi incelemek lazım; ithalatın
nereden, nasıl yapıldığını iyi görmek lazım.
Zaman zaman ben de bu sorularla karşılaşıyorum ve her zaman
da sıkılmadan, yorulmadan cevap veriyorum. Arkadaşlar,
ithalatımızın yüzde 72si ara malları
ithalatıdır. Ara malı ithalatının büyük bir
çoğunluğu olan enerji ithalatı da ara malı ithalatı
kapsamı içinde olduğundan, enerjiyi hariç tuttuğunuz zaman, ara
malı ithalatı yüzde 51 seviyesindedir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Hangi sektörde?
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Türkiyede yüzde 15 de yatırım
malı ithalatıdır. Şimdi, yatırım malından
kastımız, ara malı ithalatından kastımız Türkiyede
yeni yapılan tevsi, modernizasyon vesaire yatırımlar, büyük
işletmelerin kurulması için özel sektörün yurt
dışından getirmiş olduğu yatırımlar için
getirilmiş olan bir şey, bundan korkmamak, bundan endişe etmemek
gerekiyor.
İkincisi, yine
aynı şekilde demir çelik, hurda ithalatı -ki net söyledim- bizim
geçmişten demir çelik sektöründeki bir yönlendirmenin
olmayışı, sektörün başıboş kalmasından ve
enerji maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı, bugün Türkiyedeki demir
çelik üretiminin yüzde 70i ark ocaklarında yani demir çelik
hurdasıyla, yüzde 30u ise entegre tesislerle yani Erdemir vesaire
İskenderun Demirle yapılmıştır.
Türkiye yassı
mamul ithalatı da yapan bir ülkedir. Türkiye, bilhassa otomotiv sektöründe
kaporta sacı dediğimiz nitelikli sacı maalesef şu anda üretememektedir
ama İskenderunda yeni yapılan bahsetmiş olduğumuz tesis de
bilhassa Türkiyenin ithal etmek zorunda kalmış olduğu ürünlerin
ithalatını azaltmak amacına yöneliktir.
Bakın,
Tosyalı Holdingin yapmış olduğu yatırım,
İskenderunda yapmış olduğu yatırım yassı
mamulde tam üretime geçtiği zaman, ithalatımızda 1 milyar
dolarlık bir azalma getirecektir ama bununla ilgili daha geniş,
detaylı açıklamayı sizlere göndereceğim.
Sayın Emin
Haluk Ayhanın bahsettiği bilhassa şu Petrol Kanunuyla ilgili
konu vardı ve kardeşime tekrar söylüyorum, ben sizin
bahsettiğiniz şekilde kelimeler sarf etmem. Çok açık söyledim,
ben dedim: Kim söylüyorsa size bunları söyleyenler müfteridir,
yalancıdır ve eğer böyle bir şey varsa ben bakanlıktan
hemen istifa etmeye hazırım. Diğerleri de bu şeyi, aynı
iddiayı yapıyor mu diye sadece bir sataşma olsun diye
Beni
zaten siz uzun yıllardır tanıyorsunuz, böyle bir üslup olmaz.
Ama burada gelmek
istediğim konu şu: Bakın, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Teşvik Kanunundaki uygulamalar Bakanlar Kurulu
kararıyla zaten yapılır. Teşvik Kanunundaki gerek Maden
Kanunundan gelen madde gerek Petrol Kanunundaki madde zaten kanuna
konulmuş olan madde çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararıyla bütün teşvikler
yararlandığı için bundan dolayı yararlanmaktadır.
Maden Kanununda uygulama var ama petrolde bununla ilgili geldiği
takdirde, biz, tabii ki bunu, gerekeni inceleriz ve genel teşvikler
kapsamında zaten bunlar yapılıyor. Şimdi, bu noktada bakın
tekrar söylüyorum, teşviklerin siz, eski bürokratsınız, bunu
benden iyi bilmeniz lazım- yayınlandığı yer Bakanlar
Kurulu kararnamesidir. Bundan dolayı teşviklerle ilgili bilhassa
uygulamalar burada yapılıyor.
EMİN HALUK
AYHAN (Denizli) Sayın Bakan
EKONOMİ BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Sayın Ayhan, ben, size tekrar bunu
uygulamalı bir şekilde göndereceğim.
Diğer
taraftan, Kastamonuyla ilgili serbest bölge sorulmuştu. On dokuz serbest
bölgemiz var. Kastamonu Valisi, milletvekillerimiz geldiler,
Bakanlığımızın ilgili genel müdürüyle
görüşüyorlar. Eğer hakikaten bir serbest bölge olma avantajı bir
katma değer yaratacaksa memnuniyetle bunu inceleriz, Bakanlar Kuruluna
sevk ederiz ve Bakanlar Kurulu
Yani şu anda inceleme
aşamasında, herhangi bir karara bağlanmış
değildir.
Adanayla ilgili
Süleyman Beyin bahsetmiş olduğu konuyu duyunca Acaba farklı
bir Adana mı var? diye ben de korkmaya başladım. Ben Adana
sanayisini de çok yakinen bilen biriyim. Bakın, Adanada yeni teşvik
belgesiyle beraber on yedi ayda 131 adet teşvik belgesi verildi. 3,3
katrilyon liralık teşvik belgesi Adana tarafından
alınmış durumda ve bu teşvikler yerine getirildiğinde
4.474 kişiye istihdam sağlanacaktır. Onun için, bu konuda,
tarım ürünleri konusunda olsun diğer ürünlerde olsun ilgili
bakanlıklarımız zaten bununla ilgili uygulamayı
yapıyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, benim sürem doluyor ancak bir şeyi daha
Çukurova
Havaalanı
Çünkü Sayın Vekilim -her zaman beraber olduğumuz- herhâlde
kayda geçsin diye bana sordu. Memnuniyetle
Kendisi en az benim kadar biliyor
zaten. Çukurova -şu anda- havaalanı 357 milyon euroya ihale
edilmiştir, Türkiyenin büyük üç havaalanı içinden biridir, kargo
havaalanı taşımacılığı yapacaktır ve bu
havaalanı şu anda işi üstlenmiş olan özel sektör firması
tarafından -357 milyon euro fiyat vardı zaten- yapılmaya, devam
edilmektedir. Bizim buradaki amacımız, muradımız
inşallah bu havaalanının belirtilen süre içinde bitirilmesidir.
Ben cevap veremediğim sorulara da
yazılı cevap göndereceğim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Zaten cevap veremeyeceksiniz.
EKONOMİ BAKANI MEHMET
ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum.
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ediyorum.
Ben de kalan dört buçuk
dakika içinde müsaadenizle hızlı bir şekilde cevap vermeye
çalışacağım.
Birincisi, bu Çumrayla
ilgili bir soru soruldu. Konya Çumrayı ziyaret etmiştim, orada
tarımla ilgili bir toplantıya gitmedim doğrusu, bir siyasi
toplantıydı, ilçe başkanlığımızın, ilçe
teşkilatımızın bir toplantısına gittim Çumrada
ama orada bir tane vatandaşımız kalktı, çok farklı bir
toplantı gündemi varken bir sorununu dile getirdi, o soruna
karşılık, biraz da doğrusu yüksek sesle diyelim dile
getirdi, korumalar müdahale etmeye çalıştılar. Ben müdahale
etmemelerini istedim, Bırakın, toplantıdan sonra kendisiyle
görüşürüz. dedim. Daha sonra vatandaşımız oturdu,
toplantıdan sonra da kendisiyle görüştüm. Tabii ki farklı
düşüncelerimiz vardı ama oturduk, konuştuk ve o şekilde
oradan ayrılmış olduk. Olay bundan ibaret.
Diğer taraftan, Adana
konusuna zaten cevap verildi. Adana gibi illerimizde
Ben sadece şunun
altını çizmek isterim. Bakın, bunlar metropol potansiyeli olacak
bölgelerimiz, bölgesel teşvik sisteminden ziyade stratejik sektörleri, 5inci
bölge sektörlerini, öncelikli sektörleri çok daha fazla -genel, teknik olarak
söylüyorum- tartışmamızda bence büyük fayda var. Asıl
büyük balıkları diyelim, alabileceğimiz bir bölge. Bu gözle
bakmamızda bence fayda var.
Diğer taraftan,
Kastamonu ve Bursayla ilgili şunu söyleyeyim. Kastamonuda son on
yılda yaptığımız yatırım
-ayrıştırabildiğimiz, bunun yüzde 50sini ancak
ayrıştırıyoruz, yüzde 50sini
ayrıştıramıyoruz- 500 milyon liranın üzerinde.
Bursadaki yatırım 2,3 milyar lira, kamu
yatırımlarından bahsediyorum, on yılda, 2002-2013 dönemi.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) On yılda 2,3 milyar sadece. Yazık ya!
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Evet, bu ayrıştırılabilir dediğim
gibi yani yüzde 50sini ayrıştırmış durumdayız.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) 50 milyarın üzerinde vergi verdi Sayın Bakan, 50
milyarın üzerinde!
KALKINMA BAKANI CEVDET
YILMAZ (Bingöl) Vergilerle ilgili de şunu söylemek istiyorum, yani
burada hep birlikte biraz dikkat edelim. Vergilerle bağlantılı
bir yatırım olsun anlayışının bizi siyasi olarak
nerelere götürebileceğini de takdirinize bırakıyorum. Vergilerle
biz bu işe bakamayız. Devlet vergileri toplar, ihtiyaca göre bu
harcamalarını yapar. Böyle Ben bu kadar vergi verdim, bu kadar
isterim. dersek, bu, bütçe disiplini açısından çok sağlıklı bir
yaklaşım olmaz farklı yerlere götürebilir bu
tartışmaları.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Herhâlde, hakkı değil mi Bursadakilerin? Üretiyorsa
alacak.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer
taraftan, bu finansal okuryazarlık konusu gerçekten çok önemli. Tasarruf
oranlarını artırmamız gerekiyor, çok yönlü çabalar sarf
etmemiz gerekiyor. Onlardan biri de finansal okuryazarlık. Burada yapılan öneriyi ben not ettim. Onu,
tabii, teknik olarak değerlendirmemiz lazım.
İleri
teknolojinin niçin payı azalıyor? Aslında, bakarsanız,
mutlak olarak azalmıyor tabii, oransal olarak azalıyor. Bu, oransal
azalış da tabii önemli, önemsiz demiyorum. Nitekim, Onuncu Beş
Yıllık Planımızda bunu artırmayı hedefledik. Bu
yönde de çabalarımızı
yoğunlaştıracağız.
Türkiye, düşük
teknolojiden orta teknolojiye doğru bir dönüşüm sağladı.
Ama şimdi işte yüksek teknolojiyi hedeflememiz lazım.
Nasıl, ileri gelir düzeyini hedefliyorsak, üretim ve ihracat
yapısında da yüksek teknolojiyi hedeflemek durumundayız. Üç gün
önce Ekonomi Bakanlığımız da bu konuda bir
çalışma başlatmış durumda. Hep birlikte bu
çalışmaları sürdüreceğiz.
Kalkınma
ajanslarımız, Avrupa Birliğinden hibe alsın. diye
kurulmadı doğrusu. Bir tane faktör belki o olabilir, yani o da çalışma
alanlarından bir tanesi. Esas itibarıyla, bizim kendi bütçemiz
çerçevesinde yeni bir bölgesel kalkınma enstrümanı. Ama bu süreçte,
bir taraftan kendileri proje hazırlayarak, bir taraftan da çeşitli
yörelerde projeler yaptırarak, Avrupa Birliği fonlarını da
epeyce kendi yörelerine çektiler. Bu ajanslarımız olmasaydı
birtakım alanlarda fon kaybı yaşayabilirdik. İçinde
bulundukları yöreye proje desteği vererek, projeler hazırlayarak
bu fonları daha etkili kullanmamızı sağladılar.
Önümüzdeki süreçte
yeni bir bütçe dönemi başlıyor Avrupanın, 2014-2020 dönemi.
Biliyorsunuz onlar, yedi yıllık bütçe yapıyorlar. Bu dönemde
aracı kurum olarak kalkınma ajanslarını kullanabilir
miyiz? diye komisyonla müzakerelerimiz devam ediyor.
Diğer
taraftan, bu uzun vadeli strateji
Tabii, kalkınma planları belli
stratejilere dayanıyor, bunlar her zaman belki dokümanlarla
yayınlanmıyor olabilir, ama bu son planımızda biz 2023
vizyonumuzu -kalkınma planı bağlamında söylüyorum- ilk defa
resmî bir dokümanın içine zaten derçettik yani kalkınma
planının belli bir bölümünde -onu size ayrıca gönderebilirim-
belli bir sayfasında 2023 hedeflerini net bir şekilde planın
içine dercetmiş olduk ve o çerçevede de planımızı
hazırladık. O vizyon var ama tabii ki planın daha somut ufku, beş
yıllık bir ufuk.
Sayın Türeli
toplam faktör verimliliğini sordu. Son dönemlerde aslında istihdamda
çok büyük bir artış sağladı Türkiye ve
ağırlıklı olarak da aslında hizmet istihdamı,
tarım istihdamı gibi boyutları da var. Bunun sonucu diye
yorumlanabilir bir bakımdan yani istihdam artışı
büyümemizin oldukça önünde gitti ama bunun daha detaylı bir analizini
ilgili arkadaşlarımızla birlikte iletebiliriz.
Taşeron
işçi sayısını da yine aynı şekilde, şimdi
yanlış bir rakam vermek istemiyorum, daha sonra yazılı
olarak vermemizde fayda var diye düşünüyorum.
RAHMİ
AŞKIN TÜRELİ (İzmir) İletirseniz seviniriz Sayın
Bakan.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sayın Özgümüş bir -kısa bir süre- genel
sekreterimizin dil puanını sordu. Doğrusu geçenlerde o soru
önergesini imzaladım, aklımda kaldığı kadarıyla
90ın üzerinde bir dil puanı var yani bir problem yok gibi.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Geçersiz o, çok eski. Sayın Bakan, gene
yanıltıyorlar.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Tekrar bir kontrol edeyim, peki.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Daha önce sizi yanıltılar, yine
yanıltıyorlar. Kaç kere sordum, gene yanıltıyorlar.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer taraftan, bu kıdem tazminatıyla
ilgili, kıdem tazminatı ödenmesi şu yoruma dayalı
yapılmıştı: Daha sonra çalışma hayatı
bittiğinde o kıdemi de alamayacaktı ama
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Niye almadılar? Bir buçuk sene sonra, ben
söyledikten sonra aldılar.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Doğru, sizin uyarınızla yeniden
değerlendirildi, böyle bir yöntem uygulandı ve o farklılık
giderilmiş oldu.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Bir buçuk sene almadılar, niye soruşturma
açmadınız Niye almadılar? diye.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bunu bir yolsuzluk olarak ifade etmek doğru
değil.
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ
(Adana) Ben sormasam o para gidecekti, devletin parası.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bazen uygulamalarda farklı yorumlar olabilir.
Kıdem tazminatını bugün mü alsın, gelecekte mi
alsın?, asıl sorun buydu aslında.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Ben söylemesem 2 kere alırlardı.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Bugün değil de geleceğe ertelenmesi yorumu
yapıldı. Bunu çok aşırı bir kelimeyle, yolsuzlukla
ifade etmeyi de doğrusu uygun görmüyorum.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Sayın Bakan, mahkemeye verdiler, ben beraat ettim.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Buna, olsa olsa bir yanlış diyebilirsiniz,
hata yapılmış diyebilirsiniz ama kimsenin burada böyle
bireysel bir menfaati söz konusu değil doğrusu.
ÜMİT
ÖZGÜMÜŞ (Adana) Ajans mahkemeye verdi, mahkeme beni haklı buldu.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Diğer taraftan, bu özel tasarruflarla ilgili
Sayın Vuralın bir sorusu vardı. Özel tasarruflar 2002de yüzde
18,6yken oran olarak 14,5e düştü ama mutlak değer olarak
arttı. 15,2 milyar Türk lirasından 26,6 milyar Türk lirasına
yükseldi.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) Biraz da Sayın Çağlayan konuşsun, devam etsin.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) İşte, bütün derdimiz, kamu kendisine
çekidüzen verdi, tasarruflarını artırdı, bundan sonraki
süreçte özel sektörü de geliştirmek istiyoruz.
BAŞKAN
Sayın Bakan, lütfen toparlar mısınız?
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür
ediyorum.
Evet Sayın
Akar, buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Sayın Yılmaza sorum.
Sayın Bakan,
Kocaeli ili İstanbuldan sonra nüfus yoğunluğu
bakımından 456 kişiyle, kilometrekareye düşen ikinci il.
Vergi tahakkukunda İstanbuldan sonra yine ikinci il ama tahsilatta
birinci il. Kişi başına düşen vergide de birinci
sırada Kocaeli ili. 2011de 78inci sırada yatırım
aldı, 2012 yılında 79uncu sırada yatırım
aldı ve biz bir Bayburt kadar yeni hastanelere, yeni okullara, yeni
yollara ihtiyacı olan bir kentiz.
2014 bütçesinde öngörmüş
olduğunuz yatırım nedir ve Türkiyedeki iller bazında
sıralaması nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN Çok
kısa olarak Sayın Bakan, buyurun.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Teşekkür ederim.
Hazır soru
sorulmuşken bir konuda bir yanlış ifade kullandım onu da
düzelteyim: Bursanın beş yıllık
yatırımını söylemişim, on yıllığı
4,755. Yani on yıllığı daha farklı; bu da yüzde
50sini ifade ediyor.
Sizin sorunuzla
ilgili de yazılı olarak cevap vereceğim, şu anda rakam yok
elimde.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Her sene soruyorum o soruyu Sayın Bakan, hazırlıklı
gelmeliydiniz.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Fakat şunu ısrarla söylüyorum:
BAŞKAN Evet,
teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
KALKINMA BAKANI
CEVDET YILMAZ (Bingöl) Sadece kamu yatırımlarına
bakmayınız, kamu özel iş birliği modeliyle milyarlarca
liralık yatırım yapıyoruz. Sadece hızlı tren
projesi, o rakamları
BAŞKAN
Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bizim projemiz değil Sayın Bakanım.
BAŞKAN-
Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.
Evet, soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi,
sırasıyla 8inci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım:
II.- YOKLAMA
(CHP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN
Yoklama talebi vardır, yerine getiriyorum.
Sayın
Hamzaçebi, Sayın Akar, Sayın Sarı, Sayın Öğüt,
Sayın Çelebi, Sayın Karaahmetoğlu, Sayın Özgümüş,
Sayın Serindağ, Sayın Kurt, Sayın Yıldız,
Sayın Türmen, Sayın Öz, Sayın Küçük, Sayın Yüceer,
Sayın Susam, Sayın Haberal, Sayın Dibek, Sayın Bayraktutan,
Sayın Türeli, Sayın Güler.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı.)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, toplantı
yeter sayısı vardır.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
I) EKONOMİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Ekonomi
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Ekonomi
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)
1) Kalkınma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Kalkınma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
(Devam)
1) Türkiye İstatistik
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye İstatistik
Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
K) GAP BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam)
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
L) DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA
İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
N) DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE
KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN
Ekonomi Bakanlığının 2014 yılı bütçesinin
bölümlere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul
etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
28) EKONOMİ BAKANLIĞI
1) Ekonomi
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 45.838.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 155.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 1.408.501.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.454.494.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Ekonomi
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.291.714.330,00
Bütçe Gideri 1.069.590.843,85
İptal Edilen Ödenek 222.123.486,15
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ekonomi Bakanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32) KALKINMA BAKANLIĞI
1)
Kalkınma Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.223.711.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 811.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 260.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 29.500.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.254.282.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Kalkınma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 1.068.297.500,00
Bütçe Gideri 886.897.586,33
İptal Edilen Ödenek 181.399.913,67
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kalkınma
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
32.75) TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU
BAŞKANLIĞI
1) Türkiye
İstatistik Kurumu Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 277.934.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.206.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 279.140.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 183.806.224,00
Bütçe Gideri 181.915.620,60
İptal Edilen Ödenek 1.890.603,40
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.34) GAP
BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 4.307.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 63.722.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 68.029.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 66.928.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 1.100.000
TOPLAM 68.029.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 70.854.000,00
Bütçe Gideri 63.120.220,91
İptal Edilen Ödenek 7.733.779,09
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 70.854.000,00
Net Tahsilat 58.918.078,33
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GAP Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.54)
DOĞU ANADOLU PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 69.050.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.050.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 68.829.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 220.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 69.050.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Doğu Anadolu Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.108.000,00
Bütçe Gideri 398.756,92
İptal Edilen Ödenek 3.709.243,08
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.108.000,00
Net Tahsilat 1.003.770,00
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Doğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.55)
KONYA OVASI PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 88.694.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 88.694.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 88.383.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 310.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 88.694.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Konya Ovası Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.108.000,00
Bütçe Gideri 1.991.154,23
İptal Edilen Ödenek 2.116.845,77
BAŞKAN (A) cetvelini kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.108.000,00
Net Tahsilat 4.115.363,36
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.56)
DOĞU KARADENİZ PROJESİ BÖLGE KALKINMA İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 59.278.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 59.278.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR CETVELİ
|
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 3.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 59.268.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 7.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
TOPLAM 59.278.000
BAŞKAN Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir
Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Doğu Karadeniz
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
(A)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.108.000,00
Bütçe Gideri 691.982,03
İptal Edilen Ödenek 3.416.017,97
BAŞKAN (A) cetvelini
kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini
okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 4.108.000,00
Net Tahsilat 1.004.735,00
BAŞKAN (B) cetvelini
kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Doğu Karadeniz Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece, Ekonomi
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Türkiye
İstatistik Kurumu, GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma
İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Doğu
Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığının 2014 yılı merkezî yönetim
bütçeleriyle 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir.
Hayırlı
olmasını temenni ediyoruz.
Sayın
milletvekilleri, programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını sırasıyla görüşmek için 15 Aralık
2013 Pazar günü saat 10.00da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 00.33