TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
33üncü
Birleşim
16
Aralık 2013 Pazartesi
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Tarafından
Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara
İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012
Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
Ğ) BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı
H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standartları
Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Patent Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Konya Milletvekili Faruk Balın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
3.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
onuncu tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının onuncu tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
8.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmazın, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının onuncu tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
9.-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin, Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
10.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahinin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
12.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın yaptığı açıklaması
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
13.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, kadın milletvekillerinin
kırmızı şal takma eylemlerinin hiçbir şahsı ya da grubu hedef
almadığına ilişkin açıklaması
2.-
İstanbul
Milletvekili Halide İncekaranın, Konya Milletvekili Faruk
Balın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle
MHP Grubu milletvekillerinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
4.-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleriyle bir
grubu hedef almadığına ve herkesi temiz bir dil kullanmaya davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
6.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, tarımsal veri tabanının
ilk defa Milliyetçi Hareket Partisi döneminde
kullanıldığına ilişkin açıklaması
7.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, şu anda Vanda depremzede pek çok ailenin
zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye
çalıştıklarına ve bu aileler için ne
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
8.-
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin, Van Milletvekili
Özdal Üçerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
9.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtanenin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
10.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Kars
Milletvekili Mülkiye Birtanenin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
11.-
İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, PKKnın terör örgütü olduğuna ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesinin meşru, hukuki ve
siyasi meşruiyeti olan bir mücadele olduğuna ilişkin
açıklaması
12.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Van Milletvekili Özdal
Üçere, yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle kınama
cezası verilmesi
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Doğan
Şafakın, Niğdedeki elma ve fasulye üreticilerinin
fırtınadan kaynaklanan mağduriyetlerine,
- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Mersinde hortum felaketinden etkilenen çiftçilerin mağduriyetine,
- Eskişehir Milletvekili
Kazım Kurtun, kuraklık nedeniyle yapılan borç ertelemesindeki
farklı uygulamalara,
- İstanbul Milletvekili
Osman Oktay Ekşinin, AB İlerleme Raporunda Bakanlığın
uhdesinde bulunan alanlarla ilgili yer alan ifadelere,
- Kocaeli Milletvekili Haydar
Akarın, gıda mühendisi, ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi ve
veteriner hekim mezunlarının atamalarına,
- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında badem üreticilerine
verilen teşvike,
- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında ithal edilen
Antepfıstığı miktarına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/33556), (7/33557), (7/33558), (7/33559), (7/33560), (7/33561), (7/33562)
16 Aralık 2013
Pazartesi
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
10.00
BAŞKAN: Başkan
Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, gündeme
geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Program uyarınca
bugün iki tur görüşme yapacağız.
Onuncu turda Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve
Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk
Sağlığı Kurumunun
bütçe ve kesin hesapları yer almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (x)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin Olarak
Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (x)
A)
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
1)
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
B)
TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1)
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
C)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
Ç)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D)
TÜRKİYE HUDUT VE SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1)
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
E)
TÜRKİYE İLAÇ VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1)
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
F)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1)
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
G)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1)
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2)
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.
Onuncu turda grupları ve şahısları
adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına: Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili; Kemalettin Yılmaz,
Afyonkarahisar Milletvekili; Ruhsar Demirel, Eskişehir Milletvekili; Ali
Öz, Mersin Milletvekili; Cemalettin Şimşek, Samsun Milletvekili.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına: Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili;
Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili; Demir Çelik, Muş Milletvekili.
AK PARTİ Grubu
adına: Mehmet Erdoğan, Adıyaman Milletvekili; Tülay Bakır,
Samsun Milletvekili; Önder Matlı, Bursa Milletvekili; İbrahim
Yiğit, İstanbul Milletvekili; Nurcan Dalbudak, Denizli Milletvekili;
Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili; Halide İncekara, İstanbul
Milletvekili; Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Diyarbakır
Milletvekili; Sevim Savaşer, İstanbul Milletvekili; Tülay
Babuşcu, Balıkesir Milletvekili; Ülker Can, Eskişehir
Milletvekili; İsmail Tamer, Kayseri Milletvekili; Salih Fırat,
Adıyaman Milletvekili.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına: Vahap Seçer, Mersin Milletvekili; Ramazan Kerim Özkan, Burdur
Milletvekili; İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili; Ayşe Nedret Akova,
Balıkesir Milletvekili; Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili;
Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili; Özgür Özel, Manisa
Milletvekili; Hülya Güven, İzmir Milletvekili.
Şahısları
adına söz isteyen: Lehinde, Bedrettin Yıldırım, Bursa
Milletvekili; aleyhinde, Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli Milletvekili.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Sadir Durmaz, Yozgat Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SADİR
DURMAZ (Yozgat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, tarım ve gıda, insanımızın
yaşamını idame ettirebilmesi açısından hayati öneme
sahiptir. Tarımın, gıda üretiminin, nesillerin devamı için
stratejik bir sektör olduğu bütün dünya tarafından kabul edilen bir
gerçektir. AKP iktidarları dönemindeki yanlış uygulamalarla
tarım sektörü ihmal edilmiş, çiftçimiz, üreticimiz yoksulluğa
mahkûm edilmiştir.
Sayın Bakan
her zaman yaptığı gibi rakamlara boğarak, rakamlara takla
attırarak, Nereden nereye geldik! diyerek, işine gelen
rakamları verip işine gelmeyen rakamları görmezden gelerek
bütçeyi Plan ve Bütçede değerlendirmiştir. Şimdi, biz, Sayın
Bakanın değinmediği, görmezden geldiği rakamlarla,
bazı sorularla konuşmamızı sürdürelim.
Sayın Bakan,
iktidarı devraldığınızda mazot kaç liraydı, gübre
kaç liraydı, çiftçimiz ne kadar destek alıyordu, buğday
fiyatı kaç liraydı?
Değerli milletvekilleri,
AKP işbaşına geldiğinde mazot yaklaşık 1 lira,
buğday ortalama 35 kuruştu yani 3 kilogram buğdayla 1 litre
mazot rahatlıkla satın alabiliyordu çiftçimiz. Mazot bugün 4 lira 58
kuruş, buğday ortalama 65 kuruş; 7 kilogram buğdayla ancak
1 litre mazot alabilmektedir. AKPnin işbaşına geldiği 2002
yılında DAP gübresinin fiyatı 35 kuruştu ve 1 kilogram
buğdayla 1 kilogram DAP gübresi satın alabilecek güce sahipti. Bugün,
DAP gübresi 1.450 kuruş; çiftçimiz, 2 kilogram buğdayla 1 kilogram
DAP gübresini satın alamamaktadır. Dünyanın en pahalı
mazotunu kullanan çiftçimizin başka ülkelerin çiftçileriyle rekabete
zorlanması, AKPnin ekonomi politikasının özeti olarak ifade
edebileceğimiz Üretme, yandaşlar ithal etsin, köşeyi dönsün.
mantığının tarıma yansıtılmış
hâlinden başka bir şey değildir. On bir yıllık AKP
iktidarları döneminde, ürün fiyatları en fazla yüzde 70-80
mertebesinde artarken girdi fiyatlarının yüzde 300-yüzde 400ler civarında
artmış olması ve üstelik son on yıl enflasyonunu da dikkate
aldığınızda çiftçinin hâlinin nice olduğunu anlamak
için dahi olmaya gerek yoktur.
On bir yıl
önce, Sayın Başbakan, meydanlarda dolaşıp, çiftçinin
kullandığı mazotun üzerindeki vergileri kaldırıp
mazotu ucuzlatacağının sözünü vermişti. Türk çiftçisi, on bir
yıldır, Sayın Başbakandan bu sözünü tutmasını
bekliyor. Sayın Başbakan bu arada çiftçiye verdiği sözü
tutmadı ama başka bir mazotu ucuzlattı,
gemiciklerin mazotunu ucuzlattı. Gemiciklerin mazotunun üzerindeki vergi
yüklerini kaldırarak, onlara daha ucuz mazot kullanmayı temin etti.
Sayın
Bakanın görmezden geldiği, ifade etmediği başka bir konuya
da değinmek istiyorum. Sayın Bakan, 2006 yılında Tarım
Kanunu çıkarttınız, 21inci maddesine de tarıma
ayrılacak desteğin gayrisafi millî hasılanın yüzde 1inden
aşağı olamayacağı hükmünü kendiniz koydunuz. Yani, bir
kanun maddesi ama 2007den bu yana bu maddeye kendiniz uymayarak çiftçimizin
cebinden yaklaşık 35 katrilyon lira parayı çekip
aldınız. Bir de bunu sadece buğday için söylüyorum, sadece buğdayda çiftçinin ürününün hak
ettiği değeri bulamamasının kaybı olan
yaklaşık 15 katrilyon lirayı da eklediğinizde çiftçinin
kaybı, sadece 2 kalemde, destekleme ve buğdayda yaklaşık 50
katrilyon lira.
Bir
de şu borç rakamına gelelim. Sayın Bakan ne zaman söz alsa çiftçinin
borcunu ödemekte ne kadar rahat olduğunu, efendim, işte tahsilat
oranlarının şu kadar yüksek olduğunu, yüzde 97lerde,
98lerde olduğunu söylüyor. Bir bakalım gerçekten öyle miymiş?
2002de Bakanlığı devraldığınızda çiftçinin
toplam borcu 530 milyon lira, bugün 40 milyar lira, yaklaşık 40
milyar lira. Şimdi sormak lazım: Sayın Bakan, çiftçi yüzde 97,
yüzde 98 bu borcu ödüyor da bu toplam borç niye hiç düşmüyor? 40 milyar
lira nasıl birikti bugüne kadar?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) O kredi,
kredi.
SADİR
DURMAZ (Devamla) Yani, tahsilat oranlarını yüksek göstermek için
birtakım muhasebe oyunlarına başvuracaksınız, efendim,
ikide birde tahsil kabiliyeti düşük olan borçları kararnameyle
erteleyeceksiniz, erteleme kapsamındaki borçlar tahsil edilmiş gibi
gözükecek, siz de çıkıp burada Yüzde 97, 98. diyeceksiniz.
Başka
ne yapıyorsunuz? Başka şunu yapıyorsunuz: Geçmişteki
uygulamalardan farklı olarak anapara artı faiz kadar yeni kredi
tespit ederek, sürekli kredileri yenileyerek yani hiçbir zaman tahsilatı
yapmayarak tahsil edilmiş gibi kayıt üzerinde bu rakamlarla milleti
kandırıyorsunuz. Bunlar çiftçinin rakamları
değil, bunlar aldatma, kandırma siyasetinin rakamlarıdır.
Bugün, çiftçimiz hapis ve haciz kıskacındadır, inim inim
inlemektedir. Cebinde çay parası olmadığı için kahveye
gidememekte, kışlık ihtiyaçlarını temin edememektedir.
Köyler boşalmakta, köylerde oturan gençler evlenememektedir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Buna rağmen AKPye oy veriyorlar!
SADİR DURMAZ (Devamla)
Nitekim, işbaşına geldiğinizden bu yana
yaklaşık 3 milyon hektar alan tarım dışı
kalmış, atıl vaziyettedir. Çiftçi, traktörüne mazot
koyamadığı için tarlasına gidememektedir. Bugün, çiftçimiz
tarlasının, bahçesinin, serasının sahibi değildir değerli
milletvekilleri; tamamı bankalarındır, bankalara ipoteklidir bu
araziler. Sayın Bakan ne zaman söz alsa çiftçiyi, tarımı ne
kadar desteklediklerini öve öve bitiremiyor ama rakamlar da ortada. Sayın
Bakana soruyorum: Ziraat Bankasının 2012 yılında kullandırdığı
zirai krediler düştü mü düşmedi mi Sayın Bakan? Ziraat
Bankasının tarımsal krediden sorumlu genel müdür
yardımcılığı lağvedildi mi edilmedi mi?
Tarımsal kredi daire başkanlığı
kaldırıldı mı kaldırılmadı mı? Bölge
müdürlüklerindeki tarımsal kredi bölümleri kaldırıldı
mı kaldırılmadı mı? Antalyada büyük bir törenle
açılışını yaptığınız ve sadece
çiftçilere yönelik hizmet edeceğini söylediğiniz tarımsal
şube uygulamasına neden son verildi madem yararlıydı?
Sayın
milletvekilleri, artık, Ziraat Bankası, kredi almak isteyen
çiftçileri ticari kredi müşterileriyle aynı kategoride
değerlendirmekte, aynı bilgi ve belgeleri istemektedir. Ziraat
Bankası, eskiden olduğu gibi yani adına ve kuruluş
amacına uygun olarak çiftçimizi kredilendirmemekte, çiftçimizden
esirgediği krediyi ticari kredi müşterilerine peşkeş
çekmektedir. Hatırlayın, burada bir değerli milletvekili gündeme
getirmişti, başka bankaların vermediği krediyi, 650 trilyon
lirayı bir çırpıda bir ticari şirkete ticari kredi olarak
veren Ziraat Bankası ilk taksidini bile alamadan, tahsil edemeden idari
takipteki kredilere aktarmıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir bankadan satın aldı özel bankayı kurtarmak için.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Evet.
Yani, çiftçinin 3
kuruşluk borcu için çiftçiyi hapse tıktıran AKP zihniyeti, 650
trilyon lirayı, ilk taksidini bile alamayacağı bir krediyi bir
ticari firmaya peşkeş çekmiştir. Sonra ne olmuş? Sonra bu
bankanın Genel Müdürü bankaları denetlemekle görevli, yükümlü
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başına
getirilmiş yani oranın Yönetim Kuruluna atanmış. Şimdi
Ne var bunda? diyebilir bazı arkadaşlar, doğru söylüyorlar.
Yani Deniz Feneri davasında da sanıkları bırakıp savcıları
yargılamadı mı bu arkadaşlar? Aynı şey,
değişen bir şey yok yani.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bravo, aynen öyle. (CHP sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ
(Devamla) Sayın Bakan, telefonumun mesaj kutusu yaklaşık üç
aydır, sizden atama bekleyen, verdiğiniz sözü tutmanızı
isteyen gıda mühendisleri, biyologlar, veterinerler ve diğer branşlardan
mezun olmuş, sizin sözünüzü tutmanızı bekleyen üniversite mezunu
işsizlerin mesajlarıyla dolu. Hatta, içlerinden bazıları
-Allah korusun- intihar etmeyi düşündüklerini bile söylüyorlar;
telefonumda, gösterebilirim.
Sayın Bakan,
diğer bakanlar bu kadroları alırken siz neden
alamıyorsunuz? Siz aynı kabinede yer almıyor musunuz? Bu gençler
kadrosuzluk nedeniyle bunalımın eşiğine gelmişse bunun
bütün vebali size ait Sayın Bakan.
Geçen gün
Sayın Bakan diyor ki: Çok şükür, Rabbim bu günleri gösterdi, hayvan
ihraç edecek hâle geldik. Şimdi, değerli milletvekilleri, Sayın
Bakan her zaman yaptığı gibi bizim aklımızla, milletin
aklıyla alay ediyor. Ne diyor? Yani, on altı yıl aradan sonra
2010 yılında canlı hayvan ithalatına
başladığınızdan bugüne kadar 171.501 düve ithal
etmişsiniz, 3 milyar dolar para ödemişsiniz. Şimdi, ihraç
edeceğinizi söylediğiniz hayvan sayısı, eğer
doğruysa, 250. Sayın Bakan rakamlara takla attırmada
başarılıdır diye boşuna söylemedik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Matematikten anlamıyor zaten.
SADİR DURMAZ
(Devamla) 171.501 düve 3 milyar dolar, karşılığında 250
düve ihraç ediyorum diye. Cenab-ı Allaha şükrediyorum,
ihracatçı olacağız. diyorsun. Ben de Allah akıl fikir
versin diyorum, başka bir şey diyemiyorum size.
2001
yılında çıkarılan Hayvan Islahı Kanununu yürürlükten
kaldıran sizsiniz. Sizden önceki kendi kabine arkadaşınız,
bakanınız zamanında uygulamaya konulan Hayvancılık
Strateji Belgesini yürürlükten kaldıracaksın; çiftçiyi batıran,
yerli üreticiyi perişan eden, mahveden ithalatın
kapısını sonuna kadar aralayacaksın, sonra da buradan bir
başarı öyküsü çıkaracaksın. Bunu ancak sen
başarabilirsin Sayın Bakan yani başkasının
yapması mümkün değil.
Sayın Bakan,
geçtiğimiz günlerde yani yaz aylarında çeşitli medya
organlarına yansıyan bir yazı var elimde, bir haber var. Burada
bir iş adamıyla
Tarım Bakanlığının bir
etkinliğinde bir iş adamına ait olduğu söylenen ifadeler
var. Sizin de orada olduğunuz esnada söylediği sözler var. Diyor ki
toplantıda söz alan falanca iş adamı, Sayın Bakan Mehdi
Ekere duyduğu hayranlığı dile getirerek
başlıyor: Ben bu Bakana âşık oldum. Bu, dalkavukluk veya
yağcılık değil. -affedersiniz- konuşmanın
ilerleyen bölümünde: Benim ismim ineklere âşık iş adamı
olarak bilinir, alametifarikam budur. diyen iş adamı
Tarımı köylünün elinden almazsak devrim olmaz. Tarım çiftçiye,
köylüye bırakılmamalı.
Sayın
Bakanım, bu doğru mu? Böyle bir toplantıda bulundunuz mu?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kime bırakacak?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Öyle yapıyor zaten. Ne yapıyor ki farklı?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ürdünlüye bırakacak.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Böyle bir konuşma oldu mu? Eğer bu olduysa sizin bugün
burada oturmanız hem bu millete hem bu Meclise hem bu iradeye
saygısızlıktır Sayın Bakan. Eğer buna gerekli cevabı
vermediyseniz bugün burada ne hakla oturuyorsunuz yani bu söz doğruysa
şayet?
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Memlekette çiftçi mi kaldı? Tarlalarını
sattı hepsi çiftçilerin.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Oturmuyor, oturmuyor, yatıyor, otursa iyi yine.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Daha başka şeyler de var. Hakikaten hicap duyuyorum. Bu
sayın iş adamının müdahalesinden sonra Mera Kanununda
değişiklik yapıldığı şeklinde iddialar var.
Bu sayın iş adamının müdahalesinden sonra, sizin Yeteri
kadar besi materyalimiz vardır. dediğiniz tarihten iki ay sonra
ithalat kapılarının ardına kadar açılması, yine
bu sayın iş adamının sayesindedir şeklinde yorumlar
var. Bunları bugün burada bütün açıklığıyla
cevaplandırmanızı Türk çiftçisi adına istiyorum. Eğer
siz, bu konuşmada buna tanık oldu ve cevap vermediyseniz bir dakika
bile burada durmanız yazıktır, günahtır. Derhâl istifa
etmenizi bekliyorum. Türk çiftçisi adına bunu sizden istiyorum.
Sayın Bakan,
daha önce de söylemiştim, siz gelmiş geçmiş en
başarısız bakansınız, Diyarbakır
kontenjanından burada oturuyorsunuz. Şimdi, Barzaninin
teşrifatçılığını da yaptınız, yerinizi
sağlama aldınız ama gün gelecek bunları siz bile taşıyamayacaksınız.
Bu
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bütçenin
hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Kemalettin Yılmaz, Afyonkarahisar Milletvekili.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurulu bütçe ve kesin hesap görüşmeleri
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Tarım,
geniş bir etki alanına sahiptir; bu yüzden tarım
politikaları siyasal, sosyal ve ekonomik yönden büyük bir önem arz
etmektedir. Diğer taraftan diğer sektörlere ham madde temin etmesi,
ciddi bir istihdam alanı olması, millî gelir ve ihracattaki payı
nedeniyle tarım, her cumhuriyet hükûmetlerinin önemsediği, önemsemesi
gereken bir sektör olmak durumundadır.
İnsanların
gıda ihtiyaçlarının karşılanması
açısından da son derece stratejik bir sektör olan tarım sektörü,
tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de ekonomisi ve sosyal yapısında
en önemli sektörlerin başında gelmektedir. Ülke nüfusunun
sağlıklı ve dengeli beslenmesi, gıda güvenilirliği,
üreticisinin refahı, tüketicinin korunması ve kollanması gibi
konuların sağlıklı bir şekilde
gerçekleştirilebilmesi için ülkede uygulanan tarım politikaları
ciddi bir önem arz etmektedir.
AKPnin on bir yıllık devri iktidarında
diğer temel ve stratejik sektörler gibi tarım da ne yazık ki hak
ettiği değeri bulamamıştır. Çiftçimiz, üreticimiz,
yoksulluğa itilerek doğdukları toprakları terk etmeye
zorlanmış, ürettiğine pişman edilmiş, âdeta tarım sektörü yok edilmeye
çalışılmıştır. Bunun tabii neticesidir ki bugün,
ülke nüfusumuzun büyük bir
çoğunluğu sağlıklı ve dengeli beslenememektedir.
Beslenmek için gerekli tarım ve gıda ürünlerini uygun fiyatla
satın alamamaktadırlar ve maalesef, o ekonomik güce sahip
değildir insanlarımız. Yani, ülkemizde ne üretici memnundur ne de tüketici.
AKP'nin iktidarda
bulunduğu on bir yıllık
süre içinde özellikle son altı yıldır hayata geçirilen
vizyonsuz, öngörüsüz ve günü kurtarmaya yönelik uygulamalar ülke
tarımının sorunlarının çözümünden öte daha da
artmasına sebep olmuştur.
Benden önceki hatip
söyledi, ben de tekrarlayacağım, belki sabah mahmurluğuyla
anlaşılmamış olabilir. Bu dönem, âdeta, üretimin ve
üreticinin cezalandırıldığı bir dönem olmuştur.
AKP döneminde tarımsal destekleme ödemelerinin millî gelir içerisindeki
payının 2006 yılında sizin çıkarmış
olduğunuz 5488 sayılı Tarım Kanunu 21inci maddesine göre,
en az yüzde 1 olacağı belirtilmiş olmasına rağmen,
şu ana kadar ortalama binde 5-6 civarında gerçekleşmiştir.
2014 yılında da tarımsal desteklemeye ayrılan miktar 9,7
milyar TL olup millî gelirin, maalesef, binde 5,7sine tekabül etmektedir.
Tabii, sizlerin rakamlara takla attırarak bu desteklemeleri yüksek
göstermeye çalışmanız, maalesef, gerçeği
değiştirmiyor değerli milletvekilleri. Kandırılan,
aldatılan, yok farz edilen çiftçimiz açlığa, yokluğa, banka
faiz, haciz, ipotek kıskacına mahkûm edilmiştir. Köylerinde
sağlık, eğitim imkânlarından mahrum hâle getirilerek âdeta
Buraları terk et. denilmektedir.
Unutmamalıyız
ki tarımsal desteklemelerin ekonomik boyutunun yanında çok ciddi
sosyal boyutları da vardır. Desteklemelerde bir yandan kırsal
alanda üreticiye uygun gelir sağlanırken diğer taraftan da
kırsal alanda şehirlere göçün önüne geçilmiş olacaktır.
Doğdukları yerlerde karnı doymayan ürünü para etmeyen, insanca
yaşamayan çiftçilerimiz köyleri boşaltmakta, üreticilikten tüketici
konumuna gelmektedir. Bu kürsüden tarımın, üreticinin, çiftçinin,
besicinin sorunlarının yanında çözüm önerilerimizi de defalarca
dile getirdik. Görmezden, duymazdan ve hatta duyduğunuzu da anlamazdan
geldiniz, çiftçiyi, üreticiyi âdeta adam yerine koymadınız.
Değerli
milletvekilleri, köyler boşalıyor. Seçim bölgem olan Afyonda bile
nüfusu 100ün altına düşmüş olan tam 114 tane köy vardır.
Bu arada sırf siyasi mülahazalarla 10 tane köyümüz maalesef mahalle hâline
getirilmiştir. Tekrar söylüyorum değerli milletvekilleri,
Türkiyemizde tarımda bıçak kemiğe dayanmıştır,
âdeta can çekişmektedir, SOS vermektedir
Tarımda yeni
teknolojiler üreten ve tarım tekniklerini yaygınlaştırmak
ve çiftçiye, üreticiye, besiciye götürmek için gerekli eğitimini
almış ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, gıda
mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, peyzaj mimarları, ziraat
teknisyenleri, veteriner sağlık teknisyenleri ve teknikerleri, gerek
Bakanlık çalışanları gerekse atama bekleyenler, Türk tarımının
bu acıklı durumundan hiç memnun değiller ve çok üzülüyorlar.
Sayın Bakan ve
etrafındaki üst düzey bürokratlar ise maalesef pembe dünyalarında
âdeta Polyannacılık oynamaktadırlar. Türkiyede
tarımı bitirdikten için Fransadan şövalye madalyaları alma
peşindedirler Ama, TARSİM kafasına göre sigortalama
çalışmaları yaparken üreticiden çok kendi
çıkarlarını kollamakta, tarım kredi kooperatifleri ise
perişan olmuş çiftçiye, besiciye yarım kilo zeytin, 5 kilo
ayçiçeği yağı promosyonları ile yem, gübre, ilaç satmaya
çalışmaktadır. Allahım kurban olayım ki, diyor ya
işte Nereden nereye?
Birim alandan daha
fazla ürün almak için, yeni yetiştirme teknikleri, yeni ıslah
yöntemleri geliştirmek ve üreticilere
yaygınlaştırılması hususunda üniversitelerimizin ve
Bakanlık çalışanlarımızın çok ciddi
katkıları olmuştur.
Bugün için 20 binden fazla ziraat mühendisi
boş gezmekte veya aldığı eğitimle alakası olmayan
alanlarda çalışmaktadırlar. Gıda işletmelerinde uzman
personel istihdamı zorunluluğunun kaldırılması nedeniyle
ismine doğru, güvenilir, sağlıklı gıda arzı
işletmelerin insafına bırakılmıştır.
Bakanlığımızda
5 bin civarında gıda denetçisi vardır. Bunun yanında
kayıtlı gıda üretimi yapan işletme sayısı
yaklaşık 40 bin, gıda ürünleri satan ve dağıtan
işletme sayısı ise 500 bin civarındadır. Bu durum bile
sektörde gıda mühendisi açığı olduğunu gösteriyor.
"Alo 174 Gıda" hattına gelen ihbarlar her geçen gün
artmakta ve çözüm beklemektedir.
Gerekli
düzenlemeler yapılarak gıda mühendislerinin istihdamlarının
önünün açılması, gıda sektöründe kamu denetiminin daha etkin
kullanılmasıyla haksız rekabetin önüne geçilebilir ve
tüketicinin korunması da sağlanmış olur. Büyükşehir
belediyelerimiz milyonlarca dolar harcayarak yurt dışından fidan
ve süs bitkileri getirirken bizim peyzaj mimarlarımız maalesef
boşta gezmektedir.
Sayın
milletvekilleri, diğer taraftan, 1380 sayılı Su Ürünleri
Kanununda su ürünleri mühendisleri tanımının
yapılmamış olması ve su ürünleri koruma ve kontrol
alanlarında yetkilendirilmemiş olmaları, su ürünleri
mühendislerinin kamu ve özel sektörde istihdamlarının önüne
geçmektedir. Ülkemizde 15 binden fazla su ürünleri ve balıkçılık
teknolojisi mühendisi ciddi şekilde mağduriyet
yaşamaktadırlar. Üç tarafı denizle çevrili ülkemizde bu konu çok
önem arz etmektedir.
Milyonlarca dekar
tarım yapılabilir hazine arazisi de maalesef boş
durmaktadır. Bir kanun veya sizlerin sıkça başvurduğunuz
kanun hükmünde kararnameyle bu arazileri işlemek isteyen ziraat mühendislerine,
veteriner hekimlere, peyzaj mimarlarına tahsisi sağlanabilir.
İşletme kredisi desteklemeleri ve alım garantili üretim
uygulamalarıyla buralarda örnek teknik tarım uygulamaları
yapılabilir. Ülkemiz ekonomisine önemli bir istihdam ve katma değer
sağlanmış olur. Sözleşmeli, alım garantili üretim yaptırılarak,
milyarlarca dolar ödeyerek dışarıdan
aldığımız yem ve yağ bitkileri
açığımız kapatılabilir. Bu kürsüden sadece
sorunları değil, çözüm yollarını da dile getirmeye
çalışıyoruz. Tercih sizin. Bu mağduriyetler ülke
tarımını ve hayvancılığını da olumsuz
yönde etkilemektedir ve ne yazık ki çiftçimiz, üreticimiz perişan
hâldedir.
İthal GDOlu
ürünler piyasada terör estirirken, tüberkülozlu, brusellalı hayvanlar
ortalıkta kol gezerken şaptan dolayı karantina uygulamaları
ve pazarlar kapanmaktadır. Kontrolden uzak, merdiven altı gıda
üretimi bugünümüzü de ve gelecek nesillerimizi de tehdit ederken veteriner
hekimlerimiz, ziraat ve gıda mühendislerimiz boş gezmekte, atama
beklemektedirler.
Dünyanın en
pahalı mazotunu, gübresini ve ilacını kullanan çiftçimiz
perişandır, traktörü hacizli, tarlası ipoteklidir. Girdi
maliyetleri çiftçinin belini bükmüştür. Ürünü para etmemektedir.
Tarladaki, seradaki, ahırdaki yangına tek çare bu boş
sıralardaki Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleridir. Gelin, hep beraber çare
bulalım, tarımın en önemli girdileri olan mazot, ilaç, gübre,
tohum, yem ve tarımsal sulamada kullanılan elektrik
fiyatlarındaki ÖTV ve KDVyi acilen kaldıralım. Takdir edersiniz
ki dörtçeker cipe konular mazot ile traktöre konulan mazotun, patpata konulan
mazotun aynı fiyattan satılması kabul edilemez.
Millî ekonominin
temeli ziraat olan ülkemizde canlı hayvan ithal etmek, kurbanlık
ithal etmek, karkas eti ithal etmek, yem veya yağ ham maddesi ithal etmek
ve en üzücüsü de saman ithal etmek hiç ama hiç yakışmamaktadır.
Pancar üreticisi
perişandır. Milat kabul ettiğiniz 2002 yılında
çiftçimizin 1 litre mazot alabilmek için
10 kilogram pancar teslim etmesi yeterli iken bugün, 40 kilogram pancar teslim
etmesi gerekiyor. Kota uygulamaları da işin cabası. Geçen sene
pancar üreticisine kilo başına 1 kuruş verdiniz, bu sene 1
kuruşu bile maalesef çok gördünüz.
Değerli
milletvekilleri, buğday üreticimiz perişandır. Defalarca
ikazımıza, uyarmalarımıza rağmen, buğday
çiftçinin elinden çıktıktan sonra taban fiyatları
açıklamakta ısrar ediyorsunuz. Mağdur olan da çiftçi
olmaktadır. 2013 yılında Toprak Mahsulleri Ofisinin ne kadar
ekmeklik, ne kadar makarnalık buğday satın
aldığını gerçekten çok merak ediyorum. 2002
yılında 2,5-3 kilogram buğday satarak 1 litre mazot alabilen
çiftçimizin 2013 yılında 1 litre mazot alabilmek için 7-8 kilogram
buğday satması gerekiyor.
Biraz önceki hatip söyledi, belki
anlamamışsınızdır, tekraren söylüyorum, 2002
yılında süt üreticisi 2 litre ham süt satarak 1 litre mazot
alabilirken bugün ise 1 litre mazot alabilmek için 6 litre ham süt satmak
zorunda kalmaktadır.
Hele şu
hayvancılıkta uyguladığınız iki sene ödemesiz
beş yıl yer ödemeli faizsiz kredi var ya burada tam bir trajikomik
olaylar silsilesi yaşanıyor. Krediyi kullanan insanlar bu işe
girdiklerine bin pişmanlar, bir dokun bin ah işit.
Değerli
milletvekilleri, eldeki verilere göre, ülkemizdeki ortalama tarım
işletme büyüklüğü 6 hektardır. Bu, Avrupa Birliğinde 27
hektar, Fransa'da 52, İngiltere'de 54, Amerika Birleşik Devletlerinde
181 hektardır. Diğer taraftan ülkemizdeki işletmelerin
arazilerinin çok parçalı olması gerçeği göz önüne
alındığında durum yürekler acısıdır. Bu çok
parçalı işletme yapısı ve işletme büyüklüğü çok
ciddi problem yaratmaktadır. Acilen miras hukukunda değişiklik
yapılarak konuya makul, mantıklı bir hukuki çözüm
bulunmalıdır. Bazı bölgelerde yapılan arazi
tapulaştırmaları ile -bunu iddia ediyorlar, çok çok
söylüyorsunuz- kaç kişiye ve aileye tapu verilmiştir? Şahsen
bunu da merak ediyorum. Sayın Bakan cevap verirse memnun olurum.
Değerli milletvekilleri, TEKEL destekleme
alımlarından çekildikten sonra üretimin şartları, tespiti
ve tütün fiyatının belirlemesi çok uluslu tütün şirketlerinin
eline geçmiştir ancak bu
şirketlerle sözleşme yapabilen, anlaşma imzalayabilen çiftçiler
tütün üretimi yapabiliyor. Çiftçiler şirketler tarafından âdeta
sömürülüyor. Tütün fiyatları her yıl artan girdi maliyetlerini bile
zor karşılamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, gelin, çiftçilerimize, üreticimize sahip çıkalım,
onları yok farz etmeyelim. Sayın bakanlardan bir tanesi Gözünü kara
toprak doyursun." dese de, Sayın Başbakanımız azarlasa
da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak onlara sahip çıkalım. Yoksa
ithal ete, ithal süte, ithal yeme, ithal yağa, ithal meyveye, sebzeye,
hatta gün gelir ithal ekmeğe ve suya bile mahkûm ve mecbur
kalırız. Bu durumdaki bir bütçeye yani çiftçimizin, üreticimizin,
besicimizin, köylümüzün hayrına olmayan, Tarım
Bakanlığı çalışanlarının hayrına
olmayan, Türkiye'nin hayrına olmayan bu bütçeye Milliyetçi Hareket Partisi
olarak Hayır. oyu vermek bir borçtur, bir vebaldir.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına üçüncü konuşmacı Ruhsar Demirel, Eskişehir
Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA RUHSAR
DEMİREL (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi
televizyonları başında izleyen milletimize hayırlı
haftalar dilerken salonda bulunan 12 Adalet ve Kalkınma Partili
milletvekiline ayrıca teşekkür ediyorum burada bulundukları ve
muhalefeti dinleme nezaketi göstermeleri itibarıyla.
Ben 2014 yılı
merkezi yönetim bütçesi ve 2012 yılı kesin hesap bütçe
tasarıları hakkında, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının bütçesiyle ilgili parti grubumun
görüşlerini belirtmek için buradayım.
Tabii ki bu bütçe görüşmeleri mali ve
ekonomik olmakla beraber daha çok sosyal ve siyasal yansımaları olan
metinler, bildiğiniz gibi sonuçları da hukuki ve politik oluyorlar.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesinin rakamsal
boyutuna baktığımızda 2012 yılının yüzde
30unun zarar olduğunu, 2013 yılı Ağustos sonuna kadar
bütçenin yüzde 50sinin zarar olduğunu,
2014 yılı için de zaten şu anda öngörülen beşte
2lik kısmının zarar olarak ifade edildiğini söyledikten
sonra, bütçe hakkı ve hesap verebilirlik konusunda birkaç cümle söylemek
istiyorum.
Bütçe
hakkının etkin kullanımı hesap verebilirlikle mümkün ve
zaten, demokrasileri içselleştiren, hukukun üstünlüğüne inanan
ülkelerde hesap verebilirlik çok önemli bir parametre ve bu işin olmazsa
olmaz ilkesi. İşte, bu hesap verebilirlik bütçe müzakerelerine tabii
ki yansıyor, ne kadar olduğu. Ama bunun ötesinde de yasama
yılı boyunca biz, özellikle muhalefet milletvekillerinin, bazı
enstrümanlarla hesap verebilirliği test etme şansımız
oluyor. Ben de, ilgili bakanlığın konusu itibarıyla
kadın, aile, çocuk konusunda hangi hesap verebilirlikler olmuş ya da
olamamış ya da hangi gayret içinde bulunulmuş, onu sizinle
paylaşmak istiyorum.
Soru önergeleri
efendim. Soru önergeleri, muhalefetin yürütme üzerindeki denetim
mekanizmasını gösterir. Ben, üç tane soru önergesini özetle sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Bir tanesi,
Başbakanlığın -ki Sayın Başbakanın
imzasıyla yayınlanmış- kadın-erkek eşitliği
konusunda bakanlarına görev tevdi ettiği bir genelge var. Bu
genelgeyle ilgili ilgili, bakanlar ne yapmış? diye sordum. Bir sayın
bakanın cevabını mealen paylaşmak istiyorum, Sayın
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı Bey şöyle cevap
vermiş, Zaten mevzuat var. Bizim Bakanlığımızda her
şey eşitlik ilkesine göre yürütülüyor. Bu genelgeye göre bizim
ayrıca bir birim kurmamız, birini görevlendirmemiz gerekmiyor.
demiş Sayın Bakan. Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Kadın
konusundaki ikinci bir soru önergesinin cevabı Sayın
Dışişleri Bakanından. Bunu cevap olarak alıp almama
konusunu, ben, bizi dinleyen milletimizin takdirine sunacağım.
Sayın Bakana sorduğumuz soru şu, Uygur Türklerinin sembol ismi
kahraman bir Türk kadını Sayın Rabia Kadir Hanım, dünyanın her yerine gidebiliyor. Neden
Türkiyeye gelemiyor, neden vize veremiyorsunuz? diye mükerrer sorularıma
Sayın Dışişleri Bakanı sonunda şöyle bir cevap
verdi: Urumçi ile İstanbul arasında uçaklar kalkıyor. Doğu
Türkistanla ticareti geliştiriyoruz. İş
adamlarımızı uçaklara doldurup biz o bölgeye götürüyoruz.
İşte, biz, böyle ticaret yapıyoruz. Hani, dış ticaretten
sorumlu sayın bakana sorsam, herhâlde, o, bu kadar güzel anlatamazdı
ama Sayın Dışişleri Bakanının verdiği
cevapta ne vize ne Rabia Kadir ne bir Türk kadının
uğradığı haksızlık, hiçbiri yoktu.
Bir üçüncü soru
önergesini de Sayın Fatma Şahine sordum. Üç değil aslında,
birkaç kere sordum aynı soruyu. Çünkü, olay şöyle gelişti: 2012
yılının başlarında bir gazete haberi, yine büyük müjdeler
vardı ülkemize. 2.505 aileyi çocuk sahibi yapacağız tüp
bebekle. diye bir gazete haberi üzerine Sayın Bakana soru önergesi
yolladım -tabii Sayın Bakana derken Bakanlığa onun
şahsında yolluyoruz soru önergelerini- cevap gelmedi. Sorunun
şeklini değiştirip yolladım, yine cevap gelmedi. Her iki
önergeyi tekrar yolladım, yine cevap gelmedi. Şimdi, ben sizin
huzurunuzda Sayın Bakandan bu sorularıma cevap istemek adına
tekrar sorularımı yöneltmek istiyorum. Sayın Bakan, 2.505 tüp
bebeğin dağılımı Türkiye genelinde nasıl
yapılmış olabilir diye ben bir hesap yaptım kendi ilim
Eskişehir üzerinden. Sizin hesabınıza göre 14 düşmüş
Eskişehire, benim hesabıma göre daha fazla düşmesi gerekiyor.
Nüfus kriterine göre de baksan daha fazla düşüyor, sosyal eşitlik
ilkesi açısından da baksan daha fazla düşmesi gerekir. Özellikle
bu tür sağlık sorunları toplumun genelinde belli bir yüzde
oranında görüldüğü için nüfus esaslı
dağıtmış olmanız gerekirken, Eskişehire benzer,
hatta hemen hemen aynı nüfustaki illere çok daha farklı
dağıtımlar yapıldığını gördüm ve
Eskişehir yine öksüz, yine yetimdi Bakanlık ve Hükûmet nezdinde. Ama
asıl mesele şurada: Neden bu özel hastaneler grubu? Neden bu özel
hastaneler grubunun sahibi olan beyin adını basın önünde
mükerrer defalar tekrarlayarak böyle bir reklama müsaade ettiniz? Rekabet
Kurumu burada nasıl bir fonksiyon gördü? Bu özel kurumun tüp bebek
konusundaki başarı oranı diğer özel kurumlardan daha
mı yüksekti veya kamu kurumlarından daha mı yüksek tüp bebek
başarı oranı vardı? Bu özel kurumun bu kadar önceliklenmesiyle,
basın aracılığıyla, 81 ile genelge yollamak suretiyle
yaptığınız bu reklamlar üzerinden, bu özel kuruma
kazandırdıklarınıza rağmen, kamu kaynaklarıyla
kurulmuş tüp bebek merkezlerinin, bu milletin vergileriyle kurulmuş
tüp bebek merkezlerinin atıl kalma ihtimalini hiç düşündünüz mü,
bunun memlekete getireceği yükü hiç hesapladınız mı?
Sosyal sorumluluk projesi diye daha sonrasında ek bir haber yayınlandı
bu önergelerle ilgili. Bunun sosyal sorumluluk projesi olduğunu da
varsayarsak, düşününüz ki iktidarınız zamanında Milliyetçi
Hareket Partili olarak fişlenmiş müesseseler olduğunu kamu da
kabul etti. Bu fişlediğiniz Milliyetçi Hareket Partili bir
müteşebbis böyle bir sosyal sorumluluk projesi yapmak istediğini
iletseydi, bu partili arkadaşımızın adını da
basın önünde zikredip 81 ilin valiliğine,
kaymakamlığına ve Bakanlığınızın
taşra teşkilatlarına isimlerini açık açık yazarak
genelge yayınlayacak mıydınız? Bu sorularımı
sıranız geldiğinde cevaplarsanız Türk milleti adına
biz memnun olacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu soru önergesine sebep olan mevzu burada da
bitmiyor. Ekindeki genelgede şöyle bir cümle var -çünkü dil niyetin
aynası, dil bilinçaltlarımızın yansıması-
bakınız diyor ki:
Vakıflar tarafından muhtaç olduğu tespit edilip proje
kapsamında tedavilerinin yapılmasına karar verilen
kadınların
Sayın Bakan, bu konuyu bilmek için hekim olmak
gerekmiyor. Bakınız, Sayın Başbakan da hekim değil ama
kürtaj, sezaryen, bu konuları çok iyi biliyor. Siz de biraz
düşünseniz çok iyi tespit yapabilirdiniz. Çocuk sahibi olamamak
yalnızca kadına özel bir durum değildir. Tüp bebek yalnızca
kadınlardaki fonksiyon bozuklukları için yapılan bir tedavi
yöntemi değildir ama bu fikir, bu kafa, bu ses, aynı ses.
Kadını sakat diye kabul eden, kadını eksik diye gören
ve kadına şiddeti çağıran ses bu ses. Bu ülkede de,
dünyanın her yerindeki ülkelerde de erkeklerin de böyle fonksiyon
bozuklukları olabileceğini burada herkesin huzurunda milletin bir vekili,
bir hekim, bir kadın olarak ifade etmek istiyorum. Eğer zaten
muradınız aileleri çocuk
sahibi yapmak olsaydı, biz geçtiğimiz 8 Martta Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Dünya Kadınlar Günü sebebiyle Genel Kurulda
yaptığımız konuşmada bir öneride bulunduk. Dedik ki: Evlat
edindirme yasasının hilafına yönetmeliğinizde
kısıtlayıcı bir madde var ve bu madde -ki Türkiye'de
kadınların en dezavantajlı olduğu konulardan biri-
eğitimi ifade ediyor. Bu konuyu yumuşatınız. Türkiye'de
yüzlerce, binlerce hane evlat sahibi olmayı, bir o kadar çocuk da aile
sahibi olmayı beklerken bu Evlat Edindirme Yönetmeliğindeki
yasanın hilafına maddeyi düzenleyiniz, aileler çocuk sahibi olsun.
İlgilenmediniz. Niye? Çünkü murat, aileleri çocuk sahibi yapmak
değil. Kadınlarla ilgili bir sorununuz var sizin ve bunun adına
da eşitlik diyorsunuz.
Sayın
milletvekilleri, bakınız, Sayın Emine Erdoğan
Hanımefendiye uluslararası alanda yapılmış bir sözlü
taciz var. Bunu hepimiz kınadık, ben dâhil hepimiz kınadık.
Bu, diplomatik dilde nedir ne değildir, onu biz bilemeyiz ama vicdani olarak
bir hanımefendi konuşurken bir beyefendiye düşen dinlemektir;
söyleyecek sözünüz varsa sonrasında söylersiniz. Ama burada kınayan
bir dilin başka yerde de kınıyor olması lazım. Nerede
biliyor musunuz? Ben size söylüyorum: Türkiye-Rusya 4üncü Üst Düzey
İşbirliği Konsey Toplantısına katılmak üzere
Sayın Başbakan Rusyada Konstantinovski Sarayında Putinle
görüşüyor ve arkasından bir basın toplantısı
yapılıyor. Basın toplantısında bir gazeteci Sayın
Başbakana soruyor, diyor ki: Sayın Başkanla konuyu görüştünüz
mü? Rusya dışına çıkış yasağı
olduğu söyleniyor. Böyle bir şey yoksa beraberinizde Gizem
Akhanı da Türkiyeye götürecek misiniz? Kameralarda Sayın
Başbakanın gülen yüzünü görüyoruz Putinin cevabıyla beraber
çünkü Putin şöyle söylüyor: Sayın Başbakan eşiyle buraya
geldi. Bu nasıl bir soru? diyor ve Başbakanımızın
kahkahalarla gülen yüzünü görüyoruz.
Sayın
milletvekilleri, burada bulunan Adalet ve Kalkınma Partili nezaket
göstermiş sayın milletvekilleri, özellikle size söylüyorum: Gizem
Akhanın adının yerine kendi kız evladınızın
adını koyunuz, güler miydiniz yoksa Sayın Putin, (
)(X) mi derdiniz? Tahmin ediyorum,
öbürünü söylerdiniz. Eğer gerçekten vicdanımız varsa, eğer
gerçekten kadınlara eşitlik istiyorsak Türkiyedeki bütün çocuklar
gibi, bütün kadınlar gibi bütün kızlarımız da bizimdir.
deyip
Türk milliyetçiliği işte budur. Uluslararası alanda bir
Türk kızına yapılanı espri diye kabul ediyorsak kendi
ülkemizde de kendi kızlarımıza yapılanı espri diye
kabul edecek demokratik olgunluğa erişmemiz gerekir. Bu
erişimsizlik o kadar keskin bir çizgi ki
Burada bizler milletvekiliyiz.
Milletin vekili olarak, kılık kıyafet düzenlemesi
yapıldı ve inancımızın uzantısı olarak
kılık kıyafetlerimizi serbestçe giyme hakkımız oldu.
Bizim milletin vekili olarak hakkımız olan şey, müvekkilinin
vekili olan kadınlara olmadı. Müvekkilinin vekili olan kadınlar
görevlerini tam olarak ifa edemiyorlar. Neden? Bunun adı eşitlik mi
sizce? Eğer siz oraya özel alan derseniz birisi de buraya özel alan
der, bunu da istisna diye göremezsiniz. Eşitlik herkes için, bütün
kadınlar için, bütün insanlar için olursa anlamlıdır.
Yalnızca benden olan, yalnızca benim gibi düşünen, yalnızca
benim yanımda yer alan için vicdanlarınız sızlamasın.
Vicdanlarınız bütün millet için sızlasın.
Sızlamasın, vicdanlarımız coşsun, hepimiz birlikte
olalım, eşit olalım. İşte gerçek milliyetçilik
hepimizi eşit kabul eden zihniyette olacaktır.
Ve sayın milletvekilleri, şunu söylemek
istiyorum: Ben bundan iki yıl önce bütçe konuşmamda bir ifadede
bulundum -Sayın Başbakana usta denildiğinin en moda
olduğu yıllardı, yeni Hükûmet kurulmuştu- dedim ki:
Maalesef kadından sorumlu Bakan bu ülkede hiçbir zaman usta
olamıyor, hep yeni bakan geliyor. Bunu bazen alınganlık
yaptı arkadaşlarımız ama sanıyorum tarih tekerrürden
ibaret olacak. Sayın Bakan, biliyorsunuz, belediye başkan adayı
oldu. Ben, Yüksek Seçim Kurulunun hakkaniyetsiz kararına rağmen
Sayın Başbakanın ve sayın bakanların siyasi etik
adına bütçe görüşmelerinden sonra istifalarını verip uygun
bir tarihte de bir yeni revizyonun yapılacağını
düşünüyorum, buna inanmak istiyorum Türk milleti adına.
İşte o zaman, umuyorum, yine bir kadın bakanımız olur
çünkü bir önceki Hükûmette 2, bu Hükûmette 1 kadın bakana sahip olduk,
inşallah bundan sonrakinde de bir bakanımız olur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına dördüncü
konuşmacı Ali Öz, Mersin Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİ
ÖZ (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
yılı Sağlık Bakanlığı ve bağlı
kuruluşları bütçe görüşmeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları
başında bizi izleyen aziz milletimizi, tüm sağlık
çalışanlarını ve yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekillerim, Türkiyenin 2013 yılı itibarıyla
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi
sıralamasında 187 ülke içinde 90ıncı sırada olmasının
temel nedenlerinden biri sağlık alanındaki tablodur. Zira,
kişi başına gelir açısından
baktığınızda 59uncu sıradayken eğitim ve
sağlık göstergelerini eklediğimizde 90ıncı
sıraya düşüyoruz ve OECD Sağlık 2013 Raporuna göre
Türkiyede sağlık harcamalarının gayrisafi millî
hasılaya oranı yüzde 6,1 iken OECD ortalaması yüzde 9,3tür.
Kişi başı sağlık harcamasında, ne yazık ki,
OECDnin en sonuncu ülkesiyiz.
Türkiyedeki hekim
sayısındaki açığın yanı sıra hekim
dağılımındaki adaletsizlik de ayrı bir sorundur.
Bugün, Anadoluda, temel branşlarda bile hekim bulma zorluğu
vardır. Bu durum, yeni bir planlama yapılmasını
gerektirmektedir. Keza, sağlık personelinde de durum bundan
farklı değildir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre,
toplam sağlık harcaması 2012 yılında 76 milyar 358
milyon lira olarak gerçekleşmiş ve bu verilere göre kişi
başı sağlık harcaması 2012 yılında 1.020
liradır. Kişi başı sağlık harcamasının
2009dan 2012ye kadar yüzde 27 arttığını görüyoruz. Genel
devlet sağlık harcamasının toplam sağlık
harcamasına oranı 2009da yüzde 81 iken 2012de bu rakam yüzde 76,8e
düşmüştür. Kamu harcamalarındaki bu düşüş
vatandaşlarımızın harcamalarıyla giderilmiştir.
Hanehalkı sağlık harcamasının toplam sağlık
harcamalarına oranı 2009da yüzde 14 iken 2012de yüzde 15,4
olmuştur. Sağlık harcamasının millî gelire oranı
da düşmeye devam etmektedir.
İktidar, cepten
yapılan sağlık harcamalarında azalma olduğunu ifade
ederken, son on bir yıl içerisinde çok değişik kalemlerde yeni
yükler geldiğini hepimiz biliyoruz. Bu yük, kıt kanaat geçinen insanlar
için yeni bir çile kapısı olmuştur. Doktorun elini
vatandaşın cebinden çekeceğiz. derken o cebe kendi elinizi
soktuğunuz uygulamanızla ortaya çıkmıştır.
İktidar olarak bir
yandan Sağlıkta hizmette sınır yok. diyorsunuz Hekimini
seçebilirsin. diyorsunuz; öte yandan, vatandaşın her
adımından da para alıyorsunuz Paran varsa hastaneye gidersin.
diyorsunuz. Sağlıkta dönüşüm kandırmacası, 11
çeşit katılım payı alınmasıyla açıkça
görülmektedir. Bu ücretler: İlaç katılım payı, muayene
katılım payı, reçete ücreti, eş değer ilaç fiyat
farkı, kutu başına ilave 1 TL, özel hastane fark ücreti, tetkik
fark ücreti, erken muayene fark ücreti, öncelikli tetkik ücreti, istisnai
sağlık hizmeti, telefonla randevu parası.
Kamu-özel
ortaklığıyla yapılacak kampüs hastaneleri, devletin kendi
evinde kiracı olmasını, sağlığı sermaye
sahiplerinin kiralamasını ve emeği ucuzlatmaya yönelik modeli
dayatmaktadır. Sağlıkta Dönüşüm
Programınızın finali bu olsa gerektir. Külfet ve zahmet devlet
ve millete, nimet ise küresel sermayeye aktarılmıştır.
Sağlığın adım adım özelleştiğini
milletimiz de artık anlamış durumdadır. 2003te 1 kişi
yılda 1,8 kez hekime başvururken bu rakam 2012de 8,9a yükselmiştir.
Bu da sağlıkla ilgili ciddi sorulara işaret etmektedir. Bu
artış rakamsal olarak mutluluk verebilir ancak kalite noktasında
sorgulanmayı gerektirir. Siz, vatandaşlarımıza Özel
hastaneler bedava, önceden özel hastanelerin önünden bile geçemiyordunuz,
şimdi hiç fark ödemeden tedavi olabiliyorsunuz. diyordunuz. Bu masal
artık tamamen sona ermiştir. Bize göre bu masal 2008de
bitmişti. 2008de yüzde 30 fark ücreti geldi, 2009da yüzde 70e, 2012de
yüzde 90a, son olarak da yüzde 200e kadar fark ücreti alınması
kararlaştırıldı ve bununla sigortalılar, emekli, dul
ve yetimlerin büyük çoğunluğu özel hastane hizmetlerinden
yararlanamayacak duruma geldiler. Özel hastane sayısının 2014te
463ten 515e çıkarılacağı belirtilmiştir; bu,
düşündürücüdür. Son beş yılda özel hastanelere vatandaşlarımızın
ödediği fark ücretinde artış yüzde 700ü bulmuştur. Hükûmet
olarak özel hastanelere doktor bulma işinde Tam Gün Yasasını
delerek kiralık profesör dönemini de başlattınız.
Değerli
milletvekilleri, Sağlık Bakanlığının 2014
yılı bütçesine bakıldığında, bütçenin
ağırlıklı olarak personel giderlerini gösterdiği ve
yatırıma pay ayrılmadığı görülüyor. Bunun
anlamı, sağlık hizmetlerinin
piyasa şartlarına terk edilmesidir. Sağlık
harcamalarındaki artış, gerçekten bu artışa paralel
kaliteli bir sağlık hizmeti sunulmasına vesile
olmamıştır. Sağlık Bakanlığı yetkilileri,
sağlıkta kuyrukların
kaldırıldığını, sıra beklenilmediğini,
rahatça muayene olunabildiğini belirtseler de bu bir aldatmacadır.
Hekimlik
mesleğinin esasını oluşturan Hastalık yoktur, hasta
vardır. ilkesinin hayata geçirilmesi performans sistemiyle yok
olmuş, çok sayıda gereksiz tetkik yapılmasının önü
açılmış ve bu da sağlık harcamalarının amaca
uygun olmayan artışına sebep olmuştur.
Sağlık
Bakanlığının poliklinik ve yatak sayısını
artırmak için plansız yapılanmaya müsaade etmesi,
kaynakların doğru kullanılmadığının da bir
işaretidir. Hastalar, düne göre modern binalarla
tanışmış ancak güler yüzle
karşılayamayan hekimlerle muhatap olmak zorunda bırakılmıştır.
Sevginin, güler yüzün unutulduğu bir ortamda verimli bir sağlık
hizmeti sunmak mümkün değildir. Hastayı müşteri gibi gören bir
anlayış, kimseye fayda sağlamayacaktır. Aslında
sağlık çalışanlarının memnuniyetini esas alan bir
hizmet sunumu modernleşen yapıyla birleştirilemediğinden
bunca yatırımın karşılığı kalite olarak
dönmemiştir.
Sağlıkta
Dönüşüm Programı, sağlığın artan oranda
ticarileşmesinin önünü açmış, küresel sermayeye ciddi bir alan
yaratmıştır. Sağlık politikalarında en çok
paranın konuşulur hâle gelmesi, devletin anayasal görevini ihmal
ettiği anlamına gelmektedir.
Ne zaman hekimlerin
özlük haklarında iyileşmeden söz edilecek olsa iktidarca devletin
bütçesinin bu yükü kaldıramayacağı gibi garip bir defans
uygulanmaktadır. Oysa emekli uzman hekimlerin aldıkları
maaşlarla hayat standartlarını devam ettirmekte ne kadar
zorlandıklarını hepimiz biliyoruz. Başta hekimler olmak
üzere, sağlık çalışanlarının devletten
beklentileri hep boşa çıkmıştır. Zor şartlar
altında eğitim alarak yetişen fakat hak ettiği karşılığı
maalesef göremeyen, son yıllarda da saygınlığı
gittikçe azalan sağlık ordusunun özlük haklarının
iyileştirilmesi için gereken adımlar maalesef
atılmamıştır. Tüm sağlık
çalışanlarının en büyük korku ve endişesi emekli
olmaktır. Bu durumun on bir yıllık Adalet ve Kalkınma
Partisi iktidarında düzeltilememesinin kabul edilebilir hiçbir mazereti
yoktur. Döner sermaye gelirlerinin emekliliğe tam olarak
yansıması sağlanmalıdır. Kamuda hizmet sunmaya
çalışan doktorlara zorlamayla görev yaptırmak dünyanın
hiçbir ülkesinde yoktur. Tıp fakültesi gibi zor şartlarda bitirilen
fakülteden sonra 3 defasında mecburi hizmet yükümlülüğü hâline gelmek
vicdani ve hukuki de değildir. Son tasarıyla, yurt
dışından gelecek olanlara mecburi hizmet uygulamasını
kaldırmak da adil ve vicdani bir uygulama değildir.
Sağlık
sisteminde kurulan çok başlı bir yönetim anlayışı
yetki kargaşası yaratmıştır. Bu yeni kurulan yapı
birilerine yol açmış, imtiyazlı ve yandaş bir
kadrolaşmanın önünü açmıştır. Siyaset,
sağlığın âdeta iliklerine kadar monte edilmiş, liyakat
ortadan kaldırılmıştır. Mutlu bir zümre
yaratılmıştır. Sağlık çalışanları
arasında barış bozulmuş, amirlere yakın olma
yarışı başlamış, yandaş sendikaya üye olma
gayreti içine girilmiştir. Verim azalmıştır, kurum içi
mobbing tetiklenmiş, tedirginlikler ve gelecek kaygısı daha da
derinleşmiştir.
Sağlık
Bakanlığınca denetim ve teftiş, bütçede Sayıştay
raporunun Meclise getirilmediği gibi ortadan
kaldırılmış; 5 başkan, 5 bina, 5 ayrı yapı
kurularak personel sayısı artırılmış, devletin
parası çarçur edilmiş, sonuçta düne göre başarılı bir
denetleme mekanizması kurulamamıştır. Kurulan yeni
yapılara yapılan atamalarsa kamuoyunda hep şüpheyle
bakışlara vesile olmuştur.
Tam Gün
Yasası, Milliyetçi Hareket Partisinin de destek olduğu bir uygulama
olmakla beraber ruhunu uygun şekilde düzenlememiş,
yaptığınız düzenlemelerle eşitler arasında
ayrımcılık yaratan bir model hâline getirmişsiniz. Akademik
dünyada, bu uygulamanızla yeni sorunları başlattınız.
Bu düzenleme, sağlıkta eşit hizmet almayı ortadan
kaldırmış, paran kadar sağlık hizmeti
alırsın anlayışını yerleştirmiştir.
Aile hekimliği
uygulamasına Türkiye, sağlık sisteminde yeni bir model olarak
geçmiş ancak aile hekimine başta verilen sözler tutulmamış,
her geçen gün iş yükleri artırılmış, son olarak da Avrupa
ülkelerinin hiçbirinde olmayan nöbet sistemi de aile hekimlerinin görevleri
arasına yerleştirilmiştir.
Toplum
sağlığı merkezinde aile hekimlerinin yanında
sözleşmeli olarak çalışan yardımcı sağlık
personelinin iş güvencesi mutlaka sağlanmalıdır.
Nöbet ücretlerinin
yoğun bakım, acil servis ve 112 acil sağlık hizmetlerinde
artırılması olumludur ancak kapsamı genişletilerek tüm
sağlık çalışanlarını içine almalıdır.
Sağlık
çalışanlarının hak ettikleri fiilî hizmet zammı
uygulaması mutlaka hayata geçirilmelidir.
Sağlıkta
taşeron işçi sayısının arttırılmasına
bir an önce çözüm bulunmalıdır. 2002de 11 bin olan taşeron
işçi sayısı 2013te, sağlıkta, 160 binlere
ulaşmıştır. Sağlık hizmetlerinin taşeron
eliyle yürütülmesi, her şeyden önce toplum sağlığı
açısından büyük riskler taşımaktadır. Taşeron
işçileri iş güvencesi olmadan, izin hakkı ve fazla mesai
verilmeden günde on iki saati bulan sürelerde köle gibi
çalıştırılmaktadır. İşten atılmak
korkusunu sürekli yaşayan, maaşları zamanında ödenmeyen,
hizmetin önemli bir bölümünü yürüten bu işçiler de bir an önce
sorunlarından kurtulmalı ve sadece seçimden seçime
inandırıcı olmayan vaatlerle aldatılmamalıdır.
Bir gün kadro sözü verilip diğer gün Sizin yerinize çalışacak
çok insan var. diyerek onurları ve kişilik hakları
zedelenmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, sağlıkta tasarruf önlemleri politikanıza da
kısaca değinmek istiyorum. Bir yandan ilaç fiyatları
baskılanırken diğer yandan özel hastaneler yoluyla
sağlık harcamalarında gerçekleşen artış gözlerden
kaçırılmaktadır. Ülkemizde sağlık hizmetleri
içerisinde özel sektör payı yüzde 6dan yüzde 30lara
çıkmıştır. Bugün ülkemizde, yanlış politikalar
sonucunda, ilaç alanında âdeta bir kriz vardır. Fiyat baskılama
yöntemleri piyasada ilaçların bulunmaması anlamına gelmekte ve
bugün ülkemizde çok sayıda ilaç
piyasada bulunamamaktadır. İlaç firmalarının ilaçları
üretememe ya da ithalatını durdurması nedeniyle
vatandaşlarımız karaborsadan ilaç temin eder duruma
gelmiştir. İlaçta KDV oranı mutlaka yüzde 1 oranına
geriletilmeli ve düşürülmelidir. Yerli ilaç sektörü desteklenmelidir.
Serbest eczacılar, gün geçtikçe, zor şartlarda kamuya hizmet vermeye
devam etmektedir. Fiyat değişikliğinden doğan eczacı
stok zararlarının bir an önce karşılanması
gerekmektedir. Bu zararın sorumlusu, hiçbir zaman, halkın âdeta
psikolojik danışmanlığını yapan eczacılar
olarak görülmemelidir.
Öte yandan,
sağlıkta şiddet sorunu hâlâ çözülememiştir. Şiddetin
artık şekli de değişmiştir. Dün sadece sözlü, fiilî
olarak yapılan saldırılara artık bıçaklı ve
silahlı saldırılar da ilave olmuş, Türkiye Büyük Millet
Meclisince sağlıktaki şiddet konusunda kurulan
araştırma komisyonunun almış olduğu tedbirler yerine
getirilmemiş, şiddete gereken duyarlılık
gösterilmemiştir. Şiddeti önleme komisyonunun
hazırladığı raporda yer alan 66 çözüm önerisi de mutlaka
hayata geçirilmelidir diyor, bu düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına son konuşmacı Cemalettin Şimşek,
Samsun Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe kanunu
tasarısı ve 2013 yılı kesin hesap cetvelleri hakkında
Sağlık Bakanlığı, bağlı
kuruluşları, kamu hastane birlikleri ve halk
sağlığı birimi hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin
görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye on bir yıldır sürekli bir reklam filmini
izliyor. Yapılan işlerden çok işlerin reklamını gözlemliyoruz.
Yanlış işler doğru, doğru olmayan işler
olmuş gibi, yapılmayan işler ise yapılmış gibi
gösterilerek siyaseti bir algı yönetimi olarak görenler ve olaylara böyle
bakanlar, maalesef memleketimizi bugün her bakımdan bir açmazın içine
sürüklemişler; ülkemiz sosyal, siyasal ve ekonomik olarak geldiğimiz
noktada artık duvara toslamıştır.
Varsa yoksa reklam.
Bir yerde bir billboardda ya da herhangi bir rakette, pankartta görüyorsunuz:
Köprünüz hayırlı olsun. Recep Tayyip Erdoğan. Yanda büyük bir
resmiyle beraber bu pankartları her zaman görmeniz mümkün. Buna benzer
farklı ilanlar ülkenin her tarafında binlerce yere çarşaf
çarşaf asılıyor. Başbakanı gören bakanlar da
aşağı kalır mı? Onlar da Stadınız
hayırlı olsun. ya da Gençlik merkeziniz hayırlı olsun.
gibi reklamlarla ülkeyi reklama boğmaktadırlar.
Değerli
milletvekilleri, peki, kim bu Recep Tayyip Erdoğan? Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı ve kamu görevlisi. Peki, nasıl yapmışlar
kamu reklamını? Yaptıkları şeyleri, kamu görevlisi
olarak, kamu adına ve kamu kaynağını kullanarak
yapmış. Dikkatinizi çekiyorum, Recep Tayyip Erdoğan ya da
herhangi bir bakan; bunlar hayırsever değiller, bunlar kamu
görevlisi. Ne zamandan beri kamu görevlileri yaptıkları işlerin
reklamını kamu kaynağını kullanarak yapmaktadırlar?
Ayrıca, bunun için de kamunun kaynağını kullanıyorlar
elbette hepimizin bildiği gibi. Dolayısıyla kamunun
parasını da har vurup harman savuruyorlar. Buna ne hakları var?
Değerli
milletvekilleri, bu iktidar, reklamcı, aynı zamanda mirasyedi bir
iktidardır ama artık, kamu kaynakları tükendi, satılacak
yerler azaldı, deniz bitti. Ülke artık bir iç ve dış borç
batağında. Hanehalkı tasarruf edemiyor, hanehalkı
borçları artmış, kredi kartı ve tüketici kredileri zirve
yapmış, büyüme hedefi son yıllarda tutturulamaz olmuş.
Bu iktidarın
bir özelliği de denetimden kaçan
bir iktidar olması. Benden önceki hemen hemen bütün
konuşmacılar, Sayıştay raporlarının
olmadığından, dolayısıyla bu bütçenin çok da geçerli
bir bütçe olmadığından bahsettiler.
Değerli
milletvekilleri, bu Hükûmet devletin bütün işlerini denetimden
kaçırarak Ben yaptım, oldu. mantığıyla
yürütmektedir. Şu elimde gördüğünüz kâğıtlarda
-getirmiştim buraya, yanımda şu anda yok-
Sayıştayın Sağlık Bakanlığı, Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığı ve Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu hakkında tuttuğu raporlar
vardı, onları unutmuşum şu anda yanımda yok, sizlere
gösteremiyorum.
Sayıştayın
Sağlık Bakanlığı ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu ve
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu hakkındaki 2012 denetleme
raporları var; bu raporlarda Sayıştay diyor ki: Her üç kuruma da
kendilerinden Sayıştay
tarafından istenen 6085 sayılı Sayıştay
Kanununun 8inci maddesine dayanarak istenen bilgi ve belgeleri
veremediğinden bu üç kurumun da denetimlerinin
yapılamadığını, elde edilen belgeler çerçevesinde
yapılan incelemelerde ise birçok eksikliğin olduğunu, verilen
bilgilerin birbiriyle çeliştiğini ifade ederek bunun her türlü
yolsuzluğa, mütalaaya açık olduğunu ifade etmişlerdir.
Durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymak bakımından bu
önemlidir. Bu kurumlar tarafından Sayıştay bulgularına yani
bu eksik raporlamalara iştirak edilmekte ve 2013 yılından
itibaren gereğinin yapılacağını Sayıştaya
bildirmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, 663 sayılı
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile kurulmuştur. Kamu tüzel kişiliğini haiz
kurum bağlı hastaneleri, ağız ve diş
sağlığı merkezlerini ve benzeri sağlık
kuruluşlarını kurmak, işletmek, sağlık ve destek
hizmetlerini yürütmek, gerektiğinde de bunları birleştirmek,
ayırmak, nakletmek ve kapatmakla görevlidir.
Değerli
arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiyede 2003 yılından itibaren
sağlıkta bir dönüşüm furyası yaşanmaktadır. Hani
adına dönüşüm ya da değişim deyince önce
insanlarımız buna Ay, ne kadar güzel, işte sağlıkta
dönüşüyor ve gelişiyoruz. diyerek destek oldular hâlbuki bir
şeyin adının değişim ya da dönüşüm
olması bu sağlıkta değişim ve dönüşümde de
olduğu gibi neticesi itibarıyla iyi olmayabilir. İşte,
bizdeki sağlıktaki değişim ve dönüşüm de iyi
değildi. Milletvekili olduğum sürece bu kürsüden ifade ettim, bu
sağlıkta değişim ve dönüşüm diye ortaya konulan
sistem sürdürülebilir değildir. Bunun için de on senedir bu
sağlıkta dönüşüm sistemi bir türlü yerli yerine oturmuyor, döne
döne artık sistemin başı döndü.
Değerli
milletvekilleri, maalesef bu sistemi kim kurguladı, nereden
alındı bilmem ama bu sağlıkta dönüşüm diye
adlandırılan sistemin mantığı yanlış ve on
yıldır yapılan bu değişiklikler bu mantık
içerisinde ve belli bir yaklaşımla yapılıyor. Esasen, bu
mantık, bu yaklaşım yanlış olduğu için ve
yapılan değişiklikler de bu mantıkla
yapıldığından sağlık sistemi on yıldır
yerli yerine oturmuyor, bu gidişle de oturacağı yok.
Değerli
milletvekilleri, bu mantık şu: SGK 2008 yılından beri SUT
fiyatlarını yani hastanelere ödediği fiyatları hiç
artırmayacak, siz de kamu hastane birliklerini kurarken
yapacağınız sözleşmede birinci olmazsa olmaz maddeniz,
sorumluluk alanındaki, birlik başkanının sorumluluk
alanındaki hastanenin performansları olacak, bunun da baştaki
mali performansı olacak, çalışanların elden geldiğince
döner sermayeleri ödenecek. Dolayısıyla doktorlarına ve
çalışanlarına Çok hasta bakın, çok girişimsel
işlem yapın., tabiri caizse Sürümden kazanın. diyeceksin.
Bakınız,
bir tane hastane birlik başkanı arkadaşım, geçenlerde
görüştüğümde bana şunu söylüyor: Benim sorumlu olduğum
hastane birliklerinde en verimli yer ağız ve diş
sağlığı merkezi. Niçin? diye sorduğumuzda, bu
ağız ve diş sağlığı merkezinin mali
bakımdan en iyi olan kurum olduğunu ifade ediyor yani orada
bakılan, orada tedavi edilen hastaların ne kadar yarar
sağladığı, ne kadar fayda
sağladığını hiç değerlendirmeye bile almıyor
çünkü onunla yapılan sözleşme mali planı ön plana çıkararak
yapılmış. Sonunda, en öncelikli olarak mali yönden denetlenecek
ve kendisine o anlamda bir puan verilecek. Onun için başka şeylerle
ilgilenmiyor.
Ayrıca, bu
sistemde hekime de deniliyor ki: Çok hasta bak, müracaat edenleri muayene ve
birtakım tetkiklerden geçir yoksa döner sermayeden para alamazsın.
Doktor ne yapsın? Hem kendi performansını hem de birlik başkanının
performansını kurtarabilmek için çok hasta bakıyor, çok
girişimsel işlem yapıyor. Neticesi itibarıyla da hastaya
aynı derecede yararlı ve faydalı olamamaktadır.
Değerli
milletvekilleri, böyle bir mantıkla ve yaklaşımla verilen
sağlık hizmetinden kim ne yarar sağlar? İşte sizin
Hasta müracaatını yüzde 4lerden 8,3e getirdik. dediğiniz
mantık bu. Evet, bu dönemde hastalar hastaneye çok müracaat ettiler ama az
fayda buldular. Sosyal Güvenlik Kurumunun da paraları boşa
harcandı.
Değerli
milletvekilleri, bunları boşa söylemiyoruz. Bu anlamda
sağlıkta Türkiye 2012 panoramasını sizlerle paylaşmak
istiyorum: Türkiyede, birinci basamakta -112 ve aciller dâhil- 235 milyon,
ikinci ve üçüncü basamakta -ağız ve diş
sağlığı merkezleri dâhil- 261 milyon, üniversite
hastanelerinde 27 milyon, özel hastanelerde ise 99 milyon, toplamda 622 milyon
hasta muayene edilmiş, -hastanelerde toplam muayene edilen hasta
sayısı 2012 yılında budur; 8,3 hasta müracaatı da
buradan elde edilmektedir- karşılığı SGK
tarafından ise birinci basamakta 7 milyar 750 milyon, ikinci ve üçüncü
basamakta 24 milyar 113 milyon, üniversite hastanelerine 6 milyar 358 milyon,
özel hastanelere ise 7 milyar 374 milyon, diğer sağlık
kuruluşlarına 2 milyar 569 milyon, ilaç gideri olarak da eczanelere
14 milyar 484 milyon ödeyerek toplamda 62 milyar 648 milyon TL sağlık
harcaması kamu harcamaları olarak 2012 yılında
yapılmıştır.
Bir hasta devlete
birinci basamakta 33 lira, ikinci ve üçüncü basamakta -ağız ve
diş sağlığı merkezleri dâhil- 92,3 lira, üniversite
hastanelerinde 235,4 lira, özel hastanelerde 74,4 TLye mal olmaktadır. Bu
rakamlar Sağlık Bakanlığı kaynaklarından temin
edilmiştir Sayın Bakanım.
Değerli
milletvekilleri, neresinden bakarsanız bakın, bugün Türkiyede
sağlık hizmetlerinin sunumunda nicelik ön plana
çıkmış, nitelik üzerinde ise hiç durulmamıştır.
Bugün, bu Hükûmetin bütün olaylarda reklamcılığının
yanında, Sağlık Bakanlığındaki tayin, terfi, atama
ve belli bir yere getirmede de birinci özelliği maalesef yandaş
korumadır. Karşı düşüncede olanlara ise her türlü
baskı ve yıldırma yolunu seçmektedir. Bu, kamu hastane
birliklerinin yapılanmasında da kuvvetli bir şekilde
gözlemlenmektedir. Kamu hastane birliklerinin kurulması sadece siyasi bir
amaca hizmet etmekten öte, bir işe yaramadığı da
görülmektedir. Kamu hastane birlikleri de bu niceliksel hasta
bakımını öncelemekte çünkü çok hasta bakarak sorumlu olduğu
kamu hastane birliklerinin mali yapısı onu ilgilendirmektedir.
Dolayısıyla, bu amaçla kurulan bu kamu hastanelerinden çok da kaliteli
hizmet beklemek ham hayal olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu Hükûmet, özel hastaneler kurulurken onları müthiş
bir şekilde destekledi ve kurulmasını önceledi ancak daha sonra
her nedense bu özel hastanelerin çalışmalarının hep önüne
geçecek tarzda tedbirler aldı. Diyeceksiniz ki: Bunu nereden
çıkarıyorsun? Hükûmet özel sağlık kuruluşlarına
karşı tavır içerisinde oldu. diye bir defa, bakanlık kendi
için yapmadığı planlamaları, yatırımları
özel hastaneler için uyguluyor. Özel hastane kendisine gerekli olan bir hekimi
alabilmek için inanılmaz zorluklarla karşılaşıyor.
İnanır mısınız, bu konuda hekim borsası
oluştu. Sağlık Bakanlığı bu zamana kadar Ben
sana kadro veremem, nereden bulursan al, ben karışmam. dediği
için branşlara göre değişen fiyatlarla özel hastaneler
arası kadro piyasası oluştu bu memlekette.
Bakınız,
bunlarla alakalı -zamanım bitiyor- çok şeyler söyleyecektim özel
hastanelerle kamu hastanelerindeki maliyetleri de ortaya koyarak ve kamu
yararının sağlık hizmetlerinde
sağlanmadığını ve kamu hastane birlikleri ise bu
mantıkla kurulduğundan yapılacak olan kamu özel
ortaklığı da bu kamu hastaneleri sistemiyle
çalışılacağından, dolayısıyla kamuda bu
mantık değişmediği müddetçe bir rekabet ortamının
oluşmayacağı ve sağlık hizmetlerinin de rayına
oturmayacağını ifade etmek isteyecektim ama zamanım
yetişmedi.
Hepinize tekrar
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HALİL AKSOY (Ağrı) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2014 yılı bütçesi üzerine söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tarım, Türkiye için sosyal,
ekonomik ve politik bakımdan son derece önemli bir sektördür; ulusal
gelire göre yüzde 9, istihdama göre yüzde 25 katkı sunan, kırsal
alanın hemen hemen tek ekonomik kaynağı olan, doyuran ve
barındıran bir sektördür. Son on yılda Türkiye nüfusu
yaklaşık 8 milyon artarken, tarım alanları, maalesef
dramatik bir şekilde azalmış, bitkisel ürünlerin çoğunda
üretim ya gerilemiş ya da artmamıştır. Türkiye'de
istihdamın yaklaşık olarak yüzde 25i tarım sektöründe
çalışan insanlardan oluşuyor yani 4 çalışandan 1i tarımda
çalışmaktadır. Bu çok önemli bir rakamdır. Amerika
Birleşik Devletlerinde bu oran yüzde 1,6; Avrupa Birliği ülkelerinde
yüzde 3,6; OECD ülkelerinde ise yüzde 5,1; Türkiye'de ise yüzde 25.
2000 yılında tarımın
istihdamdaki payı yüzde 36 iken 2013te yüzde 25e düşmüştür.
Yani 1,7 milyon çiftçi tarımdan kopmuş,
uzaklaşmıştır. Bu düşüşün nedeni modern
tarıma girildiği ya da sanayi ülkesi hâline gelindiği için
değil, çiftçi ezildiği ve borç batağında boğulduğu
için üretimden vazgeçmiştir. Türkiye, tarımda kendi kendine yeten bir
ülke durumundan ne yazık ki son on yılda net bir şekilde
ithalatçı konumuna gelmiştir.
Değerli
milletvekilleri, hükûmetler, tarımda düzenleyicilik yapan kurumları
özelleştirerek ortadan kaldırdı. Kamunun düzenleyicilikten çekilmediği
ürünlerde ise var olan düzenleyici kurumlar, piyasayı düzenleyebilme
olanakları kısıtlanarak etkisizleştirildi. Üretim girdileri
temini ve pazarlamasını özel sektör tamamen ele geçirdi. Girdi
fiyatlarını istedikleri oranda artırıyorlar veya azaltıyorlar.
Ürün fiyatlarını, üreten çiftçiler değil, ürün
alımını yapan özel sektör tek başına belirliyor. Yani
üretim girdilerinin belirlenmesinde çiftçilerin bir rolü yok, çiftçiler üretim
girdilerini alırken pazarlık yapma olanağına da sahip
değiller. 2013 yılı için Hükûmet, Anadolu kırmızı
sert ekmeklik buğday fiyatının tonunu 720 lira olarak
belirlemişti. Bu belirlemeyle 2012 yılana göre buğday alım
fiyatlarında yüzde 8,27 civarında artış
yapılmış oluyor. Üretim girdileri ise 2012-2013 sezonunda yüzde
15 ile 30 arasında arttı.
Sayın Bakan,
siz, açıklamalarınızda, enflasyon oranında artış
olduğunu söylediniz fakat buğdayın fiyatı, piyasada,
Bakanlığın açıkladığı gibi de
gerçekleşmedi. Piyasada buğdayın yüzde 85ine yakını
kilosu 50-55 kuruşa yani yemlik fiyatına ancak alıcı buldu.
Bekletme gücüne sahip olanlar ise bir iki ay sonra aynı kalite
buğdayı 80-85 kuruştan sattı. Fiyatın düşmesini
ancak Toprak Mahsulleri Ofisinin piyasaya girmesi ve açıklanan fiyat
üzerinden alım yapması engelleyebilirdi. Ancak, Toprak Mahsulleri
Ofisi piyasaya yeterince girmedi, açıkladığı fiyatın
arkasında durmadı, çiftçileri tüccarlara yem etti.
1970li
yıllarda 1 kilogram buğday ile 2 litre mazot alınabiliyordu.
2002 yılında 3,5 kilo buğdayla 1 litre mazot
alınabiliyordu. Şimdilerde ise 1 litre mazot alabilmek için 8
kilogram buğday satmak gerekiyor.
Son on
yıldır buğday ve mısır ithalatına para
ödenmektedir. 21 milyon ton buğday ithalatı yapıldı,
karşılığında 6 milyar dolar para ödendi.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; mısırda, 8 milyon ton
ithalatın karşılığında 1,7 milyar dolar
ödenmiş. Pamukta yıllık ithalat 1,5 milyar doları
aştı. Yağlı tohum türevlerinde yıllık ithalat 2,5
milyar doları buldu ve bunların hemen tamamına yakını
da GDOludur.
TEKEL destekleme
alımından çekildikten sonra üretim koşulları ve tütün
fiyatının belirleyiciliği tek başına çok uluslu tütün
şirketlerine geçti. Ancak şirketlerle sözleşme yapabilen
çiftçiler tütün üretimi yapabiliyorlar. Sözleşmeli üreticilikle,
çiftçiler, şirketler tarafından sömürülüyor, üretim girdileri her yıl
artıyor, tütün fiyatları girdi artış oranı seviyesinde
gerçekleşmiyor, çiftçilerin emeği tütün ve girdi
sağlayıcı şirketler tarafından böylelikle
çalınmış oluyor.
Şeker
pancarındaysa 22 milyon ton olan üretim, 16 milyon tona düştü.
Şeker pancarı birim fiyatı son on yıldır
değişmiyor, üreticiler kan ağlıyor. Muş,
Ağrı, Bingöl, Bitlis, Erzurum, Iğdır vesaire gibi yerlerde
hâlâ pancarın kilosu 150-160 kuruştan alınıyor.
Yine, pancar
piyasasında önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum. Orada
çalışan geçici işçilerin sorunları oldukça büyük, hâlâ
çözülmemiş, yıllardır çözülmemiş. Sözleşme gereği
yılda sadece yüz yirmi gün çalışma hakkı bulunan bu
işçiler ailelerini geçindirmekte zorluk çekiyorlar ve mağdurdurlar.
Bu işçiler İŞKURa başvurduklarında da Sizler geçici
işçisiniz, iş akdiniz askıya alınmış, işten
çıkarılmamışsınız, doğal olarak size
işsiz muamelesi yapamayız. diyorlar. Yılın sekiz
ayında işsiz güçsüz bir şekilde geçinmeye çalışan bu
işçilere kadro verilmesi ya da kamuda başka görevler verilmesi gerekir.
Bu işçilerin feryadını, Sayın Bakan, lütfen duyun.
Değerli
milletvekilleri, eldeki verilere göre tarımda ortalama işletme
büyüklüğü Türkiyede 6 hektardır. Aynı rakamın AB
ortalaması 27, İngilterede 54, Fransada 52, Almanyada 46,
İspanyada 24, Amerika Birleşik Devletlerinde ise 181
hektardır. Buna, Türkiyedeki işletmelerin sahip olduğu arazinin
çok parçalı yapısı da eklendiğinde nasıl bir faciayla
karşı karşıya olduğumuz görülüyor. Sadece parçalanmadan
kaynaklanan kayıp arazi miktarı 2 milyon hektardır.
Sınır kaybı, ulaşım zorluğu, mekanizasyon
maliyeti ve verim kayıpları dikkate alındığında,
çok parçalı araziler ve arazi parçalanması nedeniyle Türkiyenin bir
yılda uğradığı zarar yaklaşık 8 milyar
TLdir. Bu anlamda toplulaştırma çalışmalarına mutlaka
hız verilmelidir.
Yine, toprak
tarım reformu kapsamında arazileri kamulaştırılan,
ancak kamulaştırma bedelleri hâlâ ödenmeyen hak sahiplerinin
arazileriyle ilgili mağduriyet bir an önce giderilmelidir.
Yine söylemek
gerekiyor Sayın Bakanıma: Harrandaki hak sahiplerinin
feryatlarını duymalısınız Sayın Bakan. Zira, bu
konuda yasal düzenleme yapılmış olmasına karşın
uygulamada hâlâ ciddi sorunlar devam etmektedir.
Değerli
milletvekilleri tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da iç
açıcı bir tablodan söz etmek mümkün değil.
Hayvancılığa oldukça elverişli bir ülke olmasına
rağmen ülkemiz, canlı hayvan üretiminde de "ihracatçı"
konumundan "ithal eden ülke" durumuna gelmiştir.
Uzun yıllardan
bu yana hayvan sayımız azalıyor, arzulanan seviyede bir türlü
gerçekleşmiyor. Türkiye, 2011 yılında ilk kez kurbanlık
için canlı hayvan satın aldı, ithal etti. Kurbanlıktan
sonra, 2012 yılında yurt dışından bu kez de saman
alınmaya başlandı ama Hükûmet, hâlâ hayvancılıkla
ilgili ciddi çözümlere yönelmiyor, günü kurtarmaya bakıyor. Piyasaya
ithalatla kontrol politikası uygulanmaktadır, bu da hayvan
yetiştiricilerimizi caydırmaktadır. Hayvancılık
sektöründe üretim girdisi ve pazarlama piyasasını düzenleyen kurumlar
1993, 1994, 1995 yıllarında özelleştirildi, serbest piyasaya
geçildi. Serbest piyasaya hâkim olan şirketlerin zarar ettirici
politikaları nedeniyle hayvan yetiştiricilerinin çoğu
hayvancılığı bırakmak zorunda kaldılar.
Hükûmetler, üretimi arttırıcı politikalar yerine ithalatla
hayvancılığı terbiye etme yolunu seçmişlerdir.
İthalatla terbiye etme politikaları, ülkeyi hayvansal ürünler
konusunda büsbütün ithalatçı durumuna getirmiştir. İkinci plana
itilmişlerdir üreticilerimiz. Üretim, tüketimi karşılayamaz
duruma gelmiştir. Karşılanamayan et ihtiyacı ithalatı karşılanma
yoluna gidilmiş, fiyatlar ithalatla kontrol edilmeye başlanmıştır.
İthalatla piyasa kontrolüne örnek: 2011 yılı içerisinde 116.136
ton karkas sığır eti ithal edildi. Yurt dışından
126.873 baş canlı kasaplık dana, 1 milyon 133 bin 587 baş
kasaplık koyun satın alındı. Besi amaçlı 392.988
sığır, 472.415 baş koyun dışarıdan
getirildi. Kurbanlık için 16.606 baş sığır, 53.693
baş koyun ithalatı gerçekleştirildi. İthalat
rakamlarıyla üretimimizi
karşılaştırdığımızda ithalatın
azımsanmayacak bir boyuta geldiği de anlaşılıyor. İthalatın
boyutu ve üretim üzerinde oluşturduğu baskı
hayvancılıkla uğraşanları endişelendiriyor.
İthalat politikalarını düzenlemek için de Et ve Süt Kurumu oluşturuldu. Et ve
Süt Kurumu ile et piyasasına müdahale edilmeye başlandı.
Bakın,
devletin sıfır gümrükle ithalat yetkisi verdiği Et ve Süt Kurumu,
2010 yılından bu yana kilosunu 8-9 liradan ithal ettiği eti
dondurarak depoya koydu. Şimdi de o eti 15,65 liradan piyasaya vererek
fiyatın yükselmesini önlemeye çalışıyor. Yapılan
müdahale perakende et fiyatlarını düşürmediği gibi ithalat
nedeniyle üretimi sürdürmekte zorlanan besicileri iflas ettirdi. Yem
fiyatları sürekli artıyor, et ve süt fiyatları ise birkaç özel
sektörün belirleyiciliğinde düşük oranda belirleniyor.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de hayvancılık sektöründe yaşanan
sorunların en büyük nedenlerinden bir tanesi de son otuz yıldır
bölgede devam eden çatışmalı ortamdır. Bu çatışma
süreci bölge ekonomisini çok ciddi boyutlarda sarsmıştır. Yine,
getirilen mera ve yayla yasakları bölgede tarım ve
hayvancılığı durma noktasına getirmiştir. Binlerce
hektar mera ve yayla güvenlik gerekçesiyle yasaklanmış ve yasaklar
ise hâlâ birçok yerde devam etmektedir. Hükûmet, mayınların
temizlenmesi için gerekli kaynağı 2014 yılı bütçesine
koymalıdır. Temizlenecek bu araziler de yöre halkına
tarımsal üretim için tahsis edilmelidir. Her yıl üretim girdileri
artıyor, ürün fiyatları düşüyor ancak Hükûmet tarımsal
destekleme ödemelerini artırmıyor.
2006
yılında çıkarılan Tarım Kanunu'nun 21inci maddesine
göre, her yıl tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak
kaynak, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1'i düzeyinde olmak
zorundadır. Ancak, bakıyoruz, bu rakam binde 5-6larda
gerçekleşebilmiştir. Tarımı ve çiftçiyi geliştirmeyen,
âdeta öldürmeyip süründüren politika, çiftçiye aba altından sopa
göstermektir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızı,
çiftçiyi, köylüyü, metropollerde yedek, ucuz iş gücü hâline getirmek için
oluşturulmuş bu politikalar, tarımsal üretimi bugün büyük
şirketlerin tekeline bırakma eğilimi gütmektedir. Bugün
çiftçinin kullandığı krediler, çiftçiyi yüksek faizlerle borç
altına ve bataklığına sürüklemişken çiftçinin son on
yılda kullandığı kredilerin ve faizlerin enflasyon
oranı yüzde 30'lar civarındadır. Bu da çiftçiye daha fazla faiz
yüklemek anlamına gelmektedir. Bugün çiftçi maalesef yüksek kredi faizleri
altında âdeta ezilmektedir.
Son olarak bir şeyi
daha söylemekte yarar var Sayın Bakanım. Su ürünleri mühendisleri,
ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, veteriner hekimler adaletli bir
atama beklemektedirler. Lütfen bu feryadı da duyun.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
MÜLKİYE BİRTANE (Kars) Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 2014 yılı bütçe kanunu tasarısı Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı kalemi üzerine Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, genel anlamda hazırlanan bütçelerin tümünde toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmaları yapılması
gerekmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi ise
bu konuda öncelik sahibidir ve bu nedenle bütçesinin tamamının
toplumsal cinsiyete duyarlı bir perspektifle hazırlanması
gerekmektedir. Diğer ülke örneklerine baktığımızda,
toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemede en başarılı
ülkelerden birinin bir Eşitlik Bakanlığının mevcut
olduğu İsveç olduğu görülmektedir. İsveçte her
bakanlığın kendi politikaları belirlenirken cinsiyet
eşitliği perspektifi esas alınmaktadır. İngilterede
ise bütçe görüşmelerinde her türlü ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda
cinsiyete dayalı bir analizle rapor edilmekte ve bu analizler sonucunda
örneğin istihdam için ayrılan bütçenin yüzde 95i kadın
istihdamına ayrılması için ayarlanabilmektedir. Geçen yılki
Bakanlık bütçesinin -yüzde 3,6- bu yıl yüzde 3,9 olması,
herhangi bir artışın olmadığı gözler önünde.
Kadına
yönelik şiddetin, taciz ve tecavüzün, emek sömürüsünün ve kadına
karşı ayrımcılığın çok derin olması
itibarıyla, Türkiye, bu konuda özellikle çaba göstermesi gereken bir
ülkedir. Fakat ne yazık ki, Bakanlık bütçesi dâhil olmak üzere bu
konuda hiçbir uygulama görememekteyiz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kadınla ilgili
politikaların üretilip uygulamaya geçirildiği bir Bakanlık
bütçesinin, kadın örgütlerinin fikirleri alınarak
hazırlanması şarttır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
her türlü projesinde ve bütçeye dair karar alım süreçlerinde kadın
örgütlerini muhatap alarak sürece katılımlarını
sağlamakla yükümlüdür. Bakanlık bütçesi, kadın değil, aile
bütçesi olarak tasarlanmıştır. Ne yazık ki, Sayın
Fatma Şahinin açıklamalarından da Bakanlık bünyesinde
kadının bağımsız olarak güçlenmesi değil, aile
değerlerinin korunmasının esas alındığı
anlaşılmaktadır. Eğer aileye yönelik çalışmalar
yapılacaksa baskıcı ve emek sömürüsüne dayalı aile
yapısının güçlenmesi değil, demokratik ve eşitlikçi
bir yapıya kavuşması esas alınmalıdır. Bunun için bütçeleme faaliyetlerinde de kadının
geleneksel rollerini güçlendirmekten kaçınılmalı ve sosyal
yardım değil, sosyal hak temelinde
çalışılmalıdır.
Toplumun kolektif
ihtiyaçlarını karşılamak için planlanan merkezî bütçe,
eğitim, sağlık, sosyal güvenlik sistemi, istihdam,
ulaşım başta olmak üzere tüm alanlarda cinsiyetler arası
eşitsizliği ortadan kaldıracak biçimde
planlanmadığı takdirde kadına yönelik
ayrımcılığın önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılı 9 Ocakta
Pariste 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesiyle bu süreç
başlamıştı. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemez arkadaşlarımızın hunharca
katledilişlerinin üzerinden neredeyse bir yıl geçecek ancak olay hâlâ
aydınlatılmadı. Fransa devleti tarafından yürütülen
soruşturmada henüz bir gelişme kaydedilemedi. Kadınlar
başta olmak üzere kamuoyu katliamın sorumlularının
açığa çıkarılması ve yargılanması yönünde
bir irade ortaya koymuşlardır ancak Sayın Bakan, bu konuda
bugüne kadar bir açıklama dahi yapmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, kadın cinayetleri konusunda verdiğimiz önergelere
çelişkili cevaplar gelmekte, Adalet Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının verileri birbiriyle çelişmektedir.
Sorularımızın çoğu ise cevapsız kalmaktadır.
Örneğin Adalet Bakanlığına göre 2009un ilk yedi
ayında 953, İçişleri Bakanlığına göre 324 kadın
öldürülmüştür. İçişleri Bakanlığı tarafından
(7/17781) esas numaralı Önergemize verilen cevabi yazıda 2009-2012
yılları arasında 1.411 kadın cinayete kurban
gitmiştir., aynı mahiyette (7/12389) numaralı Önergemize
Adalet Bakanlığına ait cevabi yazıda ise 2009-2012 yılları
arasında cinayete kurban giden kadın sayısı 155 olarak
verilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiyede kadınlar koruma altındayken
bile öldürülmektedir. En son, haziran ayında kocası tarafından
bıçaklanarak öldürülen Muhterem Göçmene cinayetten sekiz gün önce koruma
kararının uygulanması için başvurduğu emniyet
tarafından Bütün polisler Gezide. yanıtı verilmişti.
Bunun gibi pek çok kadın katliamı basına da
yansımışken, Bakanlığın bu konuda harekete
geçtiğini ne yazık ki göremedik. Sayın Bakan bu konuda ne
yapmayı düşünmektedir, koruma yöntemlerini ve dolayısıyla
kadını güçlendirmeyi hangi yollarla sağlamayı
değerlendirmektedir; merak ediyoruz.
Bakanlık bu yıl
25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günündeki tutum ve açıklamalarıyla
da kadına karşı şiddeti bir nefisle mücadele sorunu gibi
ele almış ve sistematik kadın katliamlarının üzerini
örtmeye çalışmıştır. Bakanlık bu konuda kurumsal
anlamda üzerine en büyük sorumluluk düşen yapıdır ve elbette bu mücadeleye
katılmakla ve hatta öncülük etmekle de yükümlüdür fakat mücadele
yöntemlerinin uygunluğu ve kullanılan dilin önemi
unutulmamalıdır.
Bakanlık
tarafından 25 Kasımda başlatılan imza kampanyasında
Kadına yönelik şiddete ortak olmayacağız, seyirci
kalmayacağız. Kadına yönelik şiddete son vermek için el ele
verelim. Kadına karşı şiddetle mücadelede üzerimize
düşen görevi yapmak üzere kararlıyız, biz de varız.
ifadeleri yer almaktadır. Bakanlığın bu konudaki görev ve
sorumluluğu had safhada önemli iken toplumun pasif bir
bileşeniymiş gibi Biz de varız! ifadesinin kullanılması
kadına dönük şiddetle mücadele görevini ikinci plana
attığını göstermektedir. İmza kampanyaları
genellikle sivil yapılanmalar ya da bireyler tarafından
başlatılan ve devletleri ya da hükûmet mensuplarını bir
konuda adım atmaya zorlamak için seçilen bir mücadele yöntemidir.
Bakanlık kendisini kadına karşı şiddette bir özne
olarak konumlandırmakta mıdır, yoksa İçişleri
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı,
Başbakanlık gibi kurumları bu konuda adım atmaya
çağırmış ve karşılık bulamayarak ilgili
kurumları zorlamak için böyle bir yol mu seçmiştir?
Değerli milletvekilleri, bir tarafta Hükûmetin
kürtaj yaptırmak isteyen kadınlara çeşitli zorluklar
çıkardığı, doğum kontrol haplarının SGK
kapsamına alınmadığı, liseli ve üniversiteli
kadınlara zorla bekâret testi yaptırıldığı ve
ailelerine bildirildiği, kürtaj yaptıran kadınların
fişlendiği ve peş peşe çıkan evlilik teşvikleri
düşünüldüğünde kadının bedeni üzerinden yürütülen politikaların
kadının üzerindeki baskıyı artırdığı
bir gerçektir. Kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel yönünün
olmadığını, bedeni ve doğurganlığı
üzerinde kurulan tahakkümün de bu kapsama girdiğini unutmamak gerekiyor.
Bu noktada, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kadınlara
yönelik şiddetin bu boyutunu da ele alarak ciddi anlamda kadını
özgürleştiren sosyal politikalar üretmesi aciliyet arz etmektedir.
AKP döneminde giderek artan kadın cinayetlerinin
nedenleri ve faillerine baktığımızda, cinayetlerin aile içi
tartışma ve boşanmaların sonucunda ve genel olarak
kadına yakın olan eş, eski eş, nişanlı, baba ya
da erkek kardeş tarafından işlendiği görülmektedir. Koruma
tedbirleri ve sığınma evleri yetersiz kalmakta, cinayetlerin
önüne geçilememektedir. Basından derlenen verilere göre 2013 yılının
ilk on ayında erkekler tarafından 268 kadın öldürülmüş, 148
kadına ve kız çocuğuna tecavüz edilmiş, 170 kadın
yaralanmış ve 123 kadın taciz edilmiştir.
Yine,
kadını şiddetten korumak için çıkarılan yasanın
ailenin korunması mantığı üzerine inşa edilmiş
olması, kadını yok sayan anlayışın bir ürünü
olarak karşımıza çıkmaktadır. Şiddetin en fazla
yaşandığı yer olan aile kutsanarak kadın sadece
ailenin devamı için korunması gereken bir nesne hâline
getirildiğinde ortaya çıkacak tablonun bundan farklı olması
beklenemezdi. AKP Hükûmetinin iktidarı boyunca kadına yönelik
şiddetin neredeyse her yıl katlanarak yüzde 1.400 oranında
artmış olması da bunun bir sonucu değil midir?
Bir
yıldır üzerinde çalışılan fakat içeriği henüz
kadın örgütleri ve siyasi parti gruplarıyla paylaşılmayan
istihdam paketinin kadınlar için nasıl ve ne şekilde istihdam
koşulları sağlayacağı konusunda ciddi
kaygılarımız bulunmaktadır. Kadınlar
yıllardır istihdam alanında toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlanması için mücadele etmektedir. Buna
rağmen, kadın istihdam paketi hazırlanırken kadın örgütleriyle
görüş alışverişi yapılmamış ve
kadınların talepleri dikkate alınmamıştır.
Kadını çok çocuk doğurarak bu çocukların
bakımını kendi başına üstlenmeye itecek olan bu paket,
kadının özgürleşmesinden çok emeğinin daha çok
sömürülmesine yol açacaktır.
Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarının söylem ve politikaları ataerkil
düzenin zihniyetiyle bire bir uyum içerisindedir. Başbakan,
kadınlardan en az üç çocuk doğurmalarını istediğini
her platformda ifade etmektedir. Türkiye ve Kürdistanda kadınlar, Hükûmetin
bedenleri üzerinde tasarruf sahibi olma talebine yıllardır alanlarda
olarak ve dayanışmayla karşı çıkmaktadır.
Sayın Başbakan Ağustos 2013 tarihli bir konuşmasında
Ben bu davaya gönül vermiş hanım kardeşlerime, gelin, en az üç
çocuğu vatana hibe edin diyorum. ifadelerini kullanmıştır.
İktidarın, kadınların çok çocuk
doğurmalarını istemesi yalnızca muhafazakar politikalar
ekseninde değerlendirilemez. Bu aynı zamanda militarist bir yaklaşımı
benimseyen yönetimlerin askerî güçlerini artırmak için nüfus
politikası olarak izlediği bir yoldur. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı da Hükûmetin, kadınları çok çocuk
doğurmaya teşvik eden politikalarının en büyük
uygulayıcısı konumundadır.
Değerli
milletvekilleri, tecavüz ve cinsel saldırı, kadına yönelik
şiddetin en vahşi boyutlarından biri olarak
karşımıza çıkmaktadır. Sistem, bu konuda bir bütün
olarak çalışıp cinsel şiddete uğrayan
kadının mağduriyetini artırmaktadır. Tecavüz ve
diğer cinsel suçlara ilişkin davalarda yargısal sürecin de
kadınların aleyhine işlediğini ve ataerkil devlet
zihniyetinin kadınlara yönelik tutumunun uygulayıcısı
olduğunu görüyoruz. Uluslararası hukuk metinlerinde,
insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına giren
cinsel suçlar, Türkiyede birkaç olumlu örnek dışında
cezasızlığa tabi tutulmaktadır. Cinsel suçların
failleri, çeşitli gerekçelerle ya ceza indirimi ya da salıverme
yoluyla âdeta ödüllendirilmektedir.
Bakanlık, bu
noktada, cinsel suçlara ilişkin davalardaki sürecin takipçisi olmalı
ve kadına karşı şiddeti önleme perspektifiyle
yargıdaki kurumları zorlayarak kadınları destekleyici bir
tavır almalıdır. Zira, tecavüzün gerçekleşmesi kadar
tecavüzcülerin yargılanmaması ve devlet tarafından
korunması da cinsel şiddet sorununun çözümlenmemesinde etkili
olmaktadır. Pek çok olayda, özellikle asker, polis, okul müdürü gibi
devletin kurumlarında çalışan erkekler tarafından
işlenen tecavüz suçlarının yargılanma aşamasında
faillerin serbest bırakıldığını gördük.
Bingölde 16
yaşındaki kız çocuğuna 8 uzman çavuş tarafından
yapılan cinsel istismar davasında faillerin serbest
bırakılması, Dersimde AKP eski il başkanının
engelli bir kız çocuğuna tecavüz edip cezasız kalarak beraat
etmesi, Sayın Şahine göre mücadele edilmesi gereken sistematik
şiddet ürünleri değil midir?
Pek çok hak ihlallerinin
yaşanmakta olduğu cezaevleri de, kadınlar ve LGBT bireyleri
açısından ayrımcılığın
yoğunlaştığı, baskı ve zulmün
arttığı mekânlardır. Zorla çıplak arama
uygulaması, cinsel taciz ve şiddet bu alanda en çok
karşımıza çıkan uygulamalardır. Yapılan fiziksel
ve psikolojik şiddete kadın tutsaklar tarafından direnç
gösterildiğinde ise hücre cezası verilmekte ya da tutsakların
ceza süreleri uzatılmaktadır. Çıplak arama uluslararası
sözleşmelerce insan onuruna aykırı olarak
tanımlandığı hâlde, Türkiye cezaevlerinde bu uygulama hâlen
sürmektedir.
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı bütçesi hakkında konuşurken,
nefret söyleminin ve nefret cinayetlerinin en büyük mağdurlarından
biri olan trans bireylerden de bahsetmeyi zorunlu görmekteyiz. 2012
yılında 6, 2013 yılında ise 5 trans birey
öldürülmüştür. Kadına yönelik şiddet ve kadın
katliamları gibi, trans bireylere yönelik şiddet ve trans cinayetleri
de politik ve sistematiktir. Bakanlık ise bu gerçek karşısında
hiçbir açıklama yapmamış, cinayetleri önlemek için herhangi bir
adım atmamıştır. Bütçe hazırlanırken bu konunun
gündeme alınıp alınmadığı merak konusudur.
Değerli
milletvekilleri, cinsiyet eşitsizliği,
ayrımcılığın en keskin ve en yaygın biçimi
olduğundan, siyasal alanın demokratikleşmesi için
kadının özgürleşmesi ve karar mekanizmalarına eşit
katılımı esastır. Bunun için, devlet, siyasetin tüm
süreçlerine kadınların eşit ve aktif
katılımını sağlamakla ve bunun önündeki engellerle
mücadele etmek durumundadır. Kadınların karar alma ve uygulama
süreçlerinde temsiliyetlerini sınırlayan koşulların ortadan
kaldırılması için siyasette kadın kotasının esas
alınması şarttır. Seçimlerin ve siyasal sistemin
demokratikleşmesi için Seçim Yasasında değişikliğe
gidilerek yüzde 50 eşit temsiliyet uygulanması ve kadın adayların
maddi olarak desteklenmesi için ayrı bütçe ayrılması
gerekmektedir. Yerel yönetimlerde kadının temsiliyetini artırmak
açısından eş başkanlık sisteminin yasal olarak
tanınması zorunludur. Bu noktada Mecliste içinde kadın
kelimesi geçen tek bir birim olan Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu hakkında çıkan haberler konusunda da
Bakanlıktan bir açıklama beklemekteyiz. Komisyonun
kapatılacağı ya da adından kadın kelimesinin çıkarılacağı
yönündeki haberler basına yansıdığı hâlde bu konuda
resmî bir açıklama yapılmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığın görev alanına giren engelli
bireylerin sorunları da çözüm beklemektedir. Dezavantajlı gruplar
arasında yer alan engelli vatandaşların bedensel ve zihinsel
engellilik durumları toplum içinde ayrımcılığa
uğramasına neden olmaktadır. Devletin engelli
politikasının, sosyal haklar perspektifine değil, engellileri
muhtaç, kendisini de hayırsever olarak konumlayan bir bakış
açısına dayandığını görmekteyiz. Engelli
vatandaşlar, kent yaşamından sosyal güvenceye kadar pek çok
alanda sorunlar yaşamaktadır. Hükûmetin engellileri eşit
vatandaş saymayıp yardıma muhtaç bir kesim olarak görmesine
çarpıcı bir örnek AKP Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut
tarafından sarf edilen sözlerle açığa
çıkmıştır. Sayın Akbulut, Bakanlığın
politikalarını övme amaçlı yaptığı bir
konuşmada 2005 yılında çıkardığımız
yasa ile biz, engellileri insan yerine koyduk, adam yerine koyduk. ifadelerini
kullanmıştır. Bu sözler, Hükûmetin yasalarda
yaptığı sözcük değişiklikleriyle süslemeye
çalıştığı engelli politikasının gerçek
yüzünü açıkça yansıtmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyenin sosyal politika alanındaki
değişikliklerine dair en önemli sıkıntılardan bir
kısmı da çocuklar tarafından tecrübe edilmektedir. Ne yazık
ki, Türkiye, okul çağında olan ve normalde okullarında
olması gereken çocukların çocuk işçi olarak en fazla
çalıştırıldığı ülkeler
arasındadır. Mevsimlik tarım işçiliğinde
fazlasıyla öne çıkan çocuk emeği sömürüsüne
Bakanlığınızın acil olarak adım atması
gerektiği kanaatindeyim.
Yine, etkin bir mücadele
yürütülmesi gereken diğer bir alan da Türkiyedeki adalet
mekanizmasının büyük oranda pay sahibi olduğu, çocuklara yönelik
cinsel şiddet ve istismardır. Her yıl binlerce çocuk -önemli
kısmı birinci dereceden yakın akrabası tarafından olmak
üzere- cinsel istismara uğramaktadır.
Çocukların
yaşadığı ve devletin pay sahibi olduğu sorunlardan bir
diğeri de suçsuz olduğu hâlde cezaevlerinde tutulan yüzlerce Kürt
çocuğuna ilişkindir. Pozantı Cezaevi, bu konuda hepimizin ilk
aklına gelen yer olmakla beraber, Şakranda, Sincanda ve daha pek
çok cezaevinde uygulanan işkence ve tecrit koşulları belki de en
çok çocukları etkilemektedir.
Pozantı Cezaeviyle
basına yansıyan ve kamuoyu vicdanını yaralayan
Cezaevlerinde çocuklara karşı şiddet ve istismar konusunda
hâlen hiçbir gelişme olmaması, Hükûmetin ve
Bakanlığınızın bu konuda duyarsız
kaldığını düşündürmektedir.
Devletin
silahlarıyla öldürülen Kürt çocukları da şiddetin bir boyutudur.
Ceylan, Uğur, Enes ve daha birçok çocuk bu
kurşunlarla katledilmiştir. Bu konuda da herhangi bir ilerleme
kaydedilmemektedir ve failler hâlâ cezasız kalmaktadır.
Tablo, iç karartan
bir tablodur değerli milletvekilleri. Bilinmelidir ki
demokratikleşme, kadınlara, çocuklara, engellilere yönelik
şiddet devam ederken söz konusu olmayacaktır. Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı, adında geçen sosyal
politikaları kurarken tüm bu katliamları, tecavüzleri ve hak ihlallerini gündemine
alıp bunlara karşı bir mücadele örgütleyecek midir yoksa bu yılın bütçesi de öncekiler gibi
toplumsal kesimlerin gerçek talep ve ihtiyaçları hesaba katılmadan
mı değerlendirilecektir diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 11.51
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 12.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, söz
sırası, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına üçüncü
konuşmacı olarak Muş Milletvekili Demir Çelikte. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Çelik.
Süreniz yirmi
beş dakikadır.
BDP GRUBU ADINA
DEMİR ÇELİK (Muş) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı
bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, sayın bakanlarımız da buradayken Hükûmetin
dikkatine sunmak üzere, az önce bir haber aldık; geçen hafta Anayasa
Mahkemesinin uzun tutukluluk süresi ve aynı zamanda
seçilmişliğini göz önünde bulundurarak Sayın Mustafa
Balbayın tahliye yönlü kararını dikkate alan mahkeme, ne
yazık ki Diyarbakırda aynı gerekçelerle tutuklu bulunan
milletvekillerimizin tahliye taleplerini reddetmiştir. Bu bir
skandaldır. Bunun adı hukuk değil, keyfiyettir, siyasi saiklerle
bir kesimi ötekileştirmektir, iradesizleştirip teslim almaktır.
Yıllardır tam da itiraz ettiğimiz mevcut, var olan
uygulamaların muhatabı olma pozisyonundaki konumumuzun gereği
yer yer isyana kalkışımızın nedenleri görülmelidir.
Hukuk adil olmalıdır, herkese eşit mesafede, herkesi kucaklayan
eşitlikçi zihniyetin yansıması olarak
yansıtılmalıdır. Bugün KCK davası adı
altında tutuklu bulunan milletvekilleri için istenen ceza örgüt
üyeliğinden altı yıl üç aydır. Bunun infazı toplamda
dört buçuk yılı ihtiva ediyor olmasına karşın
milletvekillerimiz beş yılı aşkın bir süredir içeride
tutukludur, buna rağmen tahliye edilmemektedir. Uyaran, ikaz eden ve hukuk
dışılığa vurgu yapan Anayasa Mahkemesi iradesini de
yerel mahkemeler dikkate almamaktadır. Ya devlet, devlet olmaktan
çıkmıştır ya siyasal hesaplar neticesinde bir bölgeye,
bölgenin halkına, onun siyasal temsilcilerine yaklaşım,
tamamıyla militarist çizginin inkârcı, imhacı
anlayışının, zihniyetinin tezahürüdür, bu manada da
skandaldır. Bu skandal ya tez elden ortadan kaldırılmalı,
hukuki gerekçeler öne çıkarılarak milletvekillerimiz özgürlüğüne
kavuşturulup olması gereken mekânlarına gelmelerine fırsat
verilmelidir ya da demokratik çözüme toplumumuzun yüzde 80inin umut
beslediği bu ortamda, giderek güvenin yitimi, giderek
çatışmanın, ölüm ve öldürmelerin yeniden
yaşanacağı bir kaygıyı
yaşayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bütçeye ilişkin
düşüncelerimi de ifade etmek isterim. Demokratik ve hukuk devletinin
aynı zamanda hukuk kaideleriyle yönetilen ülkelerde bütçeler toplumun
temel meşru, demokratik taleplerini karşılamak için vardır.
Başta barınma, beslenme, güvenlik, eğitim ve sağlık
olmak üzere, sosyal politikaları ve ihtiyaçlarını
karşılamak için vardır ama aynı zamanda siyasal, kültürel
ve ekonomik faaliyetlerini, hem bireyin hem toplumun ve toplulukların bu
faaliyetlerini yürütmesini kolaylaştırmak için
hazırlanılır hem de demokratik hukuk devletinin
sürdürülebilirliğine hizmet edecek bir kısım mali ve cari
harcamalarına fırsat vermek için hazırlanılır ancak
söz konusu Türkiye, söz konusu Türkiyenin 2014 bütçesi olduğunda bu
kriterlere, niteliklere uygun bir bütçenin
hazırlandığını, buna dair
duyarlılıkların devreye konulduğunu söylemek mümkün
değil. Her şeyden önce, toplum dinamikleri, örgütlü yapıları
dikkate alınmadan, demokratik meşruiyet kazandırmadan, askerî ve
sivil bürokrasinin bir kısım hassasiyetlerine,
duyarlılıklarına ve masabaşı bir kısım
matematiksel, aritmetik işlemlere tabi tutulan bir bütçe olması
özelliğiyle demokratik değil ama aynı şekilde, bu bütçe,
büyüyen ve çoğalan toplum ihtiyaçlarını karşılamadan
öte, devletin ve hiyerarşinin sürdürülebilirliğine yani devletin ve
erkin dikey büyümesine hizmet edecek niteliktedir. Yatay değil, toplumun
meşru, demokratik taleplerini karşılamaktan uzak bir
niteliktedir. Bu özellikleriyle de erildir, bu özelliklerinden hareketle de
sosyal muhtevadan yoksundur. İçinde kadın, çocuk, engelli, yoksul,
emekçi, ezilen ve emeklinin ihtiyaçlarını karşılamak gibi
bir duyarlılığı da, bir ihtiyacı da gündeme getirmiş
değildir.
Bu manada da bütçeden
murat edilen şey, demokratik çözüm ruhuna denk düşen bir zihniyetle
ülkeyi demokrasiye duyarlı kılmak, demokratik cumhuriyette eşit,
adil vatandaş olmanın haklarına sahip insani ve ahlaki bir
kısım sorunları karşılamaktan uzaktır. Eril
olduğu kadar da bu boyutuyla çatışmacıdır, güvenlikçi
politikaların esaretinden kendini kurtarabilmiş değildir. Bu
yönüyle de barışçıl değildir, barışçıl
olmadığı için de hukuk devletiyle bağdaşmayan
barışık bir pozisyonda ve konumda değildir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gönül isterdi ki, demokratik çözümden
bahsettiğimiz bu süreçte, bütün sivil toplum örgütleri, demokratik kitle
örgütleri, sendikalar ve onların temsilcisi pozisyonundaki Millet Meclisi
siyasi partileri, aktörleri bu bütçenin aktif bileşenleri, öncüleri ve
özneleri olmalıydı ama nasıl ki, bu süreçte özne ve öncülük
rolü, mevcut sivil toplumun demokratik örgütlüğüne tanınmadıysa,
bütçenin kendisinde de insan da özne olarak görülmemiştir,
sağlık da özne olarak görülmemiştir. İnsan ve insani
ihtiyaçlarını satın alınabilinir, satılabilinir bir
kısım meta fetişizmine kurban edilmiştir ama aynı
şekilde, sağlık da bu fetişizmden gerekli nasibini alarak
uluslararası ve küresel boyuttaki emperyal güçlerin taşeronluğuna,
onun ülkedeki ayağı ve pozisyonu konumunda bulunan iktidarın yaklaşımına
da hizmet etmiştir.
Bu anlamıyla
da bütçe, mevcut, var olan sorunları, siyasal, sosyal, ekonomik,
demokratik, kültürel sorunları karşılamaktan uzak
olacaktır. Nereden biliyoruz diye soracak olursanız, bütçenin yüzde
45i mali ve cari harcamalara, yüzde 13ü askerî ve güvenlik
politikalarına, yine, birçok bakanlığın cari
harcamalarını da toplamda üst üste koyduğumuz da yüzde 22lik
gibi bir bareme tekabül eder ki, toplamda da, bu manada, cari harcamalara,
savaş ve savaş politikalarına gidecek rakam toplamın yüzde
80idir. Geriye kalan yüzde 20lik bir bütçe oranıyla siz eğitimi,
sağlığı, kültürü, sosyal politikaları
karşılamaya çalışırım dediğinizde, bizi, en
nihayetinde, izaha muhtaç bir durumla karşı karşıya
bıraktırırsınız.
Karşılanamadığı, karşılanamayacağı
geçen doksan yıllık cumhuriyet tarihinde görülmüştür ama ne
yazık ki sosyal politikalar denilince, hükûmetler,
iktidarlarını sürdürmeye hizmet edecek bir kısım
ilişkilere dönüştürdüklerinden, gizli ödeneklerle bu sosyal
politikaları, sosyal yardımlaşma vakıfları üzerinden,
ilçelerde kaymakamlar üzerinden, ilde valiler üzerinden, toplumu hem
iradesizleştirmek hem onun iradesini satın alınabilinir bir
metaya dönüştürme zihniyetine sahip oldukları için de, seçim
öncesinde bu ve benzeri kaynaklar bol hesaptan aktarılır.
Sosyal
yardımlaşma vakıfları, özgür olması gereken bireyin,
seçme seçilme hakkını ve iradesini sandığa özgürce
yansıtma hakkını gasbetmek için kullanılır; yoksul
bıraktırır, yoksul bırakmakla beraber muhtaç
bıraktırır, muhtaç ve yoksul
bıraktırdığı vatandaşı, küçük, günübirlik
bir kısım ihtiyaçlarını karşılayacağı
vaadi ve taahhüdüyle onun oyuna göz diker. İktidarlar dün de bunu böyle
yapmıştır, bugün de böyle yapmaya devam ediyor. Bu nedenle,
bütçelerde cari ve mali harcamalarla sivil ve askerî bürokrasinin
oligarşik yapısını korumaya hizmet eder, dikeyine büyüyen
devletin güvenliğini, dikeyine büyüyen devletin geleceğini güvence
altına alan uygulamalarla bütçeler şişirilir; içinde özgürlük
yoktur, adalet yoktur, eşitlik yoktur; içinde insan yoktur, insan ve
insanın meşru talepleri yoktur. Bu anlamıyla da 2014 bütçesinin
kendisinde de, Sağlık Bakanlığının bütçesinde de
bu kriterlere yaklaşmak mümkün görünmüyor.
1975ten bu yana,
yaklaşık otuz sekiz yıllık zaman diliminde, uluslararası
küresel emperyal gücün neoliberal politikalarının yansıması
olarak bütçe şekillendirilmiştir, bütçe,
taşeronlaştırmanın, piyasalaştırmanın ve
ticarileştirmenin bir uygulama alanına dönüştürülmüştür.
Evet, geçmişte kamu hastanelerine, üniversite hastanelerine bireyin
erişimi zordu, iş kolaylaştırılmış gibi
görünebilir ama kolaylaştırılan erişimde söz konusu olan
hizmetin bedeli ağırdır. Sosyal güvenlikten yoksunsanız,
elitist siyasetin yürütücüsü değilseniz, mal ve mülk sahibi zengin sermaye
sahibi değilseniz o hastanelerde tedavi görmekte, o hastanelerde öngörülen
tedavinin bedelini karşılamakta da zorlanırsınız.
Belki hastanızı rehin bırakmayabilirsiniz ama hastaneden
çıkardığınız hastanın tedavisine
harcadığınız bedelin karşılığı
olan senetlerle kendinizi borçlu kılmak durumundasınız. Söz
konusu olan umut vadetmektir, söz konusu olan yarına dair umudu
pekiştirmek, bu umut arkasına takılan yığınlarla
onların geleceğini çalmaktır. Bütçede öngörülen de bundan öte
bir durum ve özellik arz etmemektedir. Bu manada da 2014 bütçesinin kendisi,
kendisiyle birlikte Sağlık Bakanlığı bütçesi bu
özelliklerinden yoksun olduğu için de, toplumda beklenmesi gereken,
barınma, beslenme ve güvenlik temelli taleplerin
karşılanamayacağından kaynaklı mutluluk değildir,
mutsuzluktur; refah ve zenginlik değil, yoksulluktur.
Evet, ülkemiz ekonomik
düzeyde büyüyor olabilir, dünyanın sayılı ekonomik gücü,
16'ncı güç gibi her gün övündüğümüz bir güce erişmiş
olabiliriz. Ama bu güç bireye ve bireyin ihtiyaçlarını
karşılamaya yansıtılmadığı gibi, her gün
iktidarını ve sermayesini biriktirerek güçlenen ve büyüyen devasa
holdingler, ama o büyüyen devasa holdinglerin karşısında da
hiçleşen birey ve bireyin hakları, yoksunlukları,
yetmezlikleriyle karşı karşıya
bırakmıştır.
Bu uygulamanın ürünü
ve eseridir ki, hâlâ Türkiye'de yüzde 12, Kürdistanda yüzde 15 işsizlik
söz konusudur. Bu ve benzeri uygulamalardan dolayı, hâlâ açlık
sınırı olan 1 milyon 500 bin lira ücretin altında asgari
ücretle insanlar çalıştırılmak durumundadır, emekliler
açlık sınırının altında bir emekli
maaşıyla yaşamını idame ettirme durumuyla
karşı karşıya
bıraktırılmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün, yoksulluk sınırı ülkemizde
3 milyon 500 bin liradır. 4 kişilik bir ailenin 3 milyon 500 bin lira
gelire sahip olduğunu söylemek, neredeyse 25-26 milyon nüfus için mümkün
değil. Bu insanlar, 3 milyon 500 binlik yoksulluk sınırına
rağmen, ya asgari ücretle ya da emekli maaşının zor,
sıkıntılı koşullarıyla yaşamlarını
idame ettirme durumuyla karşı karşıya bıraktırılmış;
onunla yetinilmemiş, yüzde 3, yüzde 4 oranında altı ayda bir
yapacağımız zamlarla sanki onlara iyilik lütfediyormuşuz
anlayışı ve yaklaşımıyla
her gün onların umudunu karartıyoruz,
beklentilerini karartıyoruz, onların haklarını
çalıyor, haklarını engelliyor, gasbediyoruz ve bu manada da, tam
da Sağlık Bakanlığının bütçesini
konuştuğumuz bu günlerde toplumda beklenen iyilik hâllerini
göremiyoruz.
Sağlık, sizin,
bizim, hepimizin olmazsa olmazımızdır. Sağlık,
doğal ve demokratik toplumdan bireyin kazandığı bir
haktır. O hak; egemenlikçi, iktidarcı, hiyerarşik
ilişkilere kurban edilemez, kurban edilmemelidir de ama ne yazık ki,
birey olarak bizler, biz bireylerden müteşekkil toplum,
sağlıklı düşünemiyor. Fiziksel, siyasal, sosyal, ruhsal ve
bedensel noktada bu iyilik hâllerinden yoksunuz. Yoksun olduğumuz için
cinayetler işleniyor, yoksun olduğumuz için şiddet ardı
arkası kesilmez bir uygulama, ölüm ve öldürme makinelerine
dönüştürülen insanlar olarak biz insanlığımızdan
utanır ilişkilere mahkûm kılındık. Yetinmiyor,
işçiler fabrikada, atölyede, tarlada, inşaatta her gün ölümle burun
buruna. Son on yıllık AKP iktidarında 10.800 işçi sosyal
güvenliğinden ve güvenlikli iş koşullarından yoksun
olduğu için yaşamını kaybetmiştir. Bir Allahın
kulu çıkıp bunun hesabını vermediği gibi, Avrupada ya
da ileri ülkelerde gördüğümüz erdemliliğin gereği olarak ilgili
kişiler ve sorumlu bakanlar istifa etmeyi bile gerekli
görmemişlerdir.
Onlarca insanın
öldüğü, yaşamını yitirdiği günler yaşadık.
Hesabını vermediğimiz gibi, sorumlu kişiler yargı
karşısında beraatla taçlandırılıyor ama özgürlük
istediği için, adalet istediği için, hak istediği için, bugün,
on binler siyasal tutsak ve rehine olarak cezaevlerinde âdeta
yoksunlukları, yetmezlikleri ve siyasal iradesizleştirmeyi
yaşıyorlar. Bu mu adalet? Böylesi bir adaletten bahsedebilmek
demokratik bir hukuk devletinde mümkün müdür? Değil ama gelin görün ki
ileri demokrasi söylemiyle peşimize taktığımız
yığınlarla onların açlığını terbiye
etmek, onların yoksulluklarını umuda dönüşme
fırsatını elimizden bırakmadığımız için
de iktidar olarak biz on iki yıldır toplumun tek seçeneği
olarak, toplum karşısında tek seçenek olarak durmayı da
başaran bir iktidara sahibiz.
Bu, elbette ki
iktidarın suçu, günahı değil, biz muhalefetin, demokratik
muhalefetin yapması gereken görevi
yapamadığımızın öz eleştirisidir. Bu manada, bu
kürsüden de ifade etmek isterim ki toplum seçeneksiz değildir,
alternatifsiz olamaz. Tek seçenek, tek alternatif, AKPnin on bir
yıllık yoksunluklar ve yetmezlikler iktidarı ve alternatifi
olamaz, aksine toplum kendi öz gücüne dayalı olarak bu alternatifini,
seçeneğini yaratmak, oluşturmak ve kendisine kader olarak belirlenen
bu duruma itiraz etmek durumundadır. O nedenle de önümüzde önemli
fırsatlar var.
Demokratik çözümden
bahsettiğimiz, silahların sustuğu, parmağın tetikten
çekildiği bu süreci fırsata dönüştürmek durumundayız. Yani
demokratik siyaseti öne çıkaran, demokratik siyaset üzerinden, toplumun meşru,
demokratik taleplerini karşılayan bir noktadan soruna yaklaşmak
durumundayız. O yönüyle, biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak,
bu seçeneklerimiz ve projelerimizle toplumun huzuruna her günden çok daha
hazır olduğumuzu, bu hazırlık içerisinde çıkacağımızı
da bu vesileyle ifade etmek, belirtmek istiyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; dünya her gün hızla
değişiyor. Değişen dünyanın bize sunduğu olanak
ve imkânları görmezlikten gelerek, onları öteleyip, erteleyerek,
toplumu her gün zapturapt altında tutabilme muktediriyetine sahip
olmadığımızı bilmemiz gerekiyor.
Evet, toplum bir
ana kadar, bir noktaya kadar size umut besleyebilir, beslediği umudun
arkasında da kalabilir ama sonsuza, ilelebet bu umut muhafaza edilemez.
Toplumun meşru taleplerini, demokratik meşru zeminde
karşılayamadığınızda, dün olduğu gibi bugün
de toplum dinamikleri itiraz eder, itiraz etmekle birlikte kendilerine kader
olarak verilen bu duruma müdahale eder. Bu toplum, nice şahları,
padişahları, imparatorlukları tanımıştır ama
hiçbiri ilelebet kalıcı olmadığı gibi, toplum kendi doğal
demokratik mecrasına ulaşmak için kıyasıya bir mücadeleyle,
her gün ama her gün, anbean değişimi soluklamakta, değişimi
topluma öngörmektedir.
Bu mücadelenin
ürünü ve eseridir ki dünya da merkeziyetçi, katı devlet yapısı,
otoriter idari yapı yerine ademimerkeziyetçi bir yönetime hızla
evriliyor. Ülkemizin de buradan etkilenmemesi, dışında
kalması beklenemez. İşte, 1980li yıllardan bu yana
başlayıp bir yanıyla neoliberal politikalarla toplumu kontrol
altında tutmak isteyen ama öbür yanıyla da ademimerkeziyetçi
yönetimlerle toplumun öz yönetimine dayalı ihtiyaçlarını karşılama
algısı bizde de tez elden devreye konulmalıdır.
Ülke, Ankaradan
yönetilemeyecek kadar büyüktür, Ankaradan ihtiyaçların
karşılanamayacağı kadar yoğun nüfusa sahiptir. 780 bin
kilometrekarelik her bir alanda meşru demokratik taleplerin
karşılanması noktasında öz yönetime fırsat
verildiğinde refah çıkar, zenginlik çıkar, mutluluk çıkar.
Bu da öncelikle özgür, demokratik yerel yönetimler zihniyeti üzerinden
demokratik, katılımcı, şeffaf, adil yönetimlerle olabilir.
Siz, sağlığı Ankarada
konumlandırdığınız Sağlık
Bakanlığıyla, Sağlık Bakanlığına
bağlı bürokratlarla Muşu, Hakkâriyi, Artvini, Çanakkaleyi,
Edirneyi yönetemezsiniz. Yönetmeye
kalkıştığınızda da oradaki iş ve
işlemleriniz demokratik olmaz. Ama siz, yerel yönetimlere idari, mali
özerklik verdiğinizde, belediyelere sağlık, eğitim, kültür
ve turizmi devrettiğinizde, belediyelere zabıta faaliyetleriyle
birlikte asayiş ve güvenlik faaliyetlerini verdiğinizde, Avrupada
olduğuna benzer, Bölgesel ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile
ora halklarının, ora kimliklerinin, kültürlerinin kendilerinin öz
yönetim organlarıyla kendisini yönetmesi mümkün olabilir ve bu manada da
bedensel, ruhsal olduğu kadar siyasal ve sosyal iyilik hâli olan
sağlığı da bireyin ayağına götürmüş
olduğunuz gibi, birey ve bireylerden oluşan topluluklar hem mecliste
hem yönetimde hem de bütçede, bütçenin oluşturulma süreçlerine aktif
katıldıkları için de demokrasiyi hayat bulur noktaya
taşırsınız.
Demokrasi sanal,
sözde bir kavram değil; ete kemiğe büründürülecek kadar, siyasal,
sosyal dokuyla içli dışlı olan bir olgudur. Demokrasi, bu
manada, kişinin, kişiden oluşan toplulukların günlük
hayatına sirayet etmeyecekse anlamı ne? Demokraside insanlar mutlu
değilse, özgür değilse, adil, eşitlikçi değilse, benim için
uygulanmış yüzde 99u için uygulanmamışsa
kıymetiharbiyesi olabilir mi? Bu manada, Meclis, sadece kendisi için,
kendisinden oluşma siyasal partiler için, bu siyasal partilerin elitist
yapıları içinde değil bütün toplum için demokrasi istemelidir. O
yönüyle de biz, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın
gereği olarak, şeffaf, hesap verebilir, sürdürülebilir yerel
yönetimler hizmetinin önünü açmalı, ona fırsat verebilmeliyiz.
Bizim
imzaladığımız, 92den bu yana
imzaladığımız Avrupa Birliği Bölgesel Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı üzerindeki çekinceleri niye kaldırmıyoruz,
niye çekiniyoruz? Çekinecek bir durumda olmadığımızın
realitesini, gerçeğini gördük. Kürtler ayrı bir devlet sevdası,
ayrı bir devlet kurma mücadelesi yerine demokratik ortak vatanda birlikte
yaşama iradesini beyan etmişken, bu fırsat üzerinde demokratik,
ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmayla toplumu öz gücüne
kavuşturmak, özgürlüğüne kavuşturmak bize ne kaybettirir? Aksine,
kazanacağımız, dünya kadar bir gelecek. Bu gelecekte, dili,
kimliği, kültürü, inancı, cinsi, rengi ne olursa olsun herkesin
eşit, özgür vatandaş olarak erişebildiği, evrensel hukuka
dayalı parasız ana dilde sağlık, ana dilde eğitimi
alabildiği bir ülkede hepimiz mutlu, hepimiz huzurlu, hepimiz
kardeşçe, barış içerisinde bir arada yaşayabiliriz. Ama,
çok görüldü, çok görülüyor, adalet, eşitlik dağıtması
gereken kurum bile bu anlayıştan, bu zihniyetten uzaksa toplumun
ötekisi çok daha geridir, çok daha uzaktır.
Bu manada da
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz 3 Ocak 2014te
demokratik çözüm sürecinin birinci yılını doldurmuş
olacağız. Kürt tarafının önemli ve nitelikli adımlar
attığı bu süreçte -devlet kendisinden beklenen nitelikli
adımlarla- toplumun ve toplulukların, halkların,
inançların, kültürlerin kendisinden beklenen özgürlüklere kavuşması
hakkı vardır. Bu hakkı gasbetmeden, bu hakkı ötelemeden,
ertelemeden halklara, kimliklere, inançlara tanımak, devretmek bu Meclisin
görevidir. Bu görevin yerine getirileceği, ifa edileceği
duygularımla hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, iyi günler
diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Barış ve
Demokrasi Partisinin grup adına konuşmaları bitti sayın milletvekilleri.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşmalar bölümüne geçiyoruz.
Adalet ve
Kalkınma Partisi adına birinci konuşmacı Mehmet Erdoğan,
Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, bundan tam on yıl önce, itibarı
yıpratılmış, ekonomi içinde kara delik diye tabir edilen,
üvey evlat muamelesi gören bir Türk tarımı ve çiftçisi vardı.
765 bin çiftçimiz 2,5 katrilyonluk bir borçla haciz kıskacındaydı.
Yüzde 59luk faizle aldığı o cüzi krediler birikmiş ve
bunları ödeyemez hâle gelmişti.
FARUK BAL (Konya)
Anlat, anlat; masal bunlar.
MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) - Tarımda reform yaptık. diyenlere sormak lazım. O
yıllar da gübre desteği kaldırılmış Muhtaç
çiftçilere ödünç tohumluk verilmeyecek, kredi faizleri sübvanse edilmeyecek,
Toprak Mahsulleri Ofisinin fiyat desteği kaldırılacak. diye
IMFye taahhütlerin verildiği bir dönemdi. Bunların yerine
doğrudan gelir desteği konacak. deniliyordu. Halk buna tarla
parası diyordu. Tarlası olan, tapusu olan alıyordu bu
parayı. Ürünle, üretimle, verimlilikle hiç alakası yoktu
bunların. O yıllarda üç haneli enflasyon rakamları vardı,
gecelik 7.500lük faizler vardı, batırılan bankalar, hortumlanan
yüzlerce milyar dolar vardı. Tarımda reform adı altında
bu ülkenin insanlarına, aziz çiftçilerimize bir zehir içirilmek istendi
ama milletimiz bunları unutmadı. AK PARTİ, Türk çiftçisini
ekonomimiz içinde vazgeçilmez bir aktör olarak gördü. Çiftçimiz ekonominin
hayırlı evladıdır. Tarımı
kalkındırmadan Türkiyeyi kalkındıramayız. Hedefimiz,
tarımın gelişmesi ve büyüyen Türkiyeye damgasını
vurmasıydı.
AK PARTİ
hükûmetlerinin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının sorunları çözme konusundaki iradesi,
kararlı politikalar ve sağlanan desteklerle bugün tarımda önemli
bir noktaya geldik. 52 yeni destek verildi; sadece 2013 yılında 9
milyar TL, son on yılda çiftçimize 60 katrilyonluk nakit destek verildi,
12 milyarlık hayvancılık desteği verildi. Tarım
Kanunu, Tohumculuk Kanunu, tarım ürünleri sigortası AK PARTİ
döneminde çıkartıldı.
Tarım
havzaları, kırsal kalkınma hamleleri, sulama
yatırımlarına hibe desteği, arazi
toplulaştırılması, yem bitkileri, mera ıslahı,
tohumculuk destekleri, güvenilir gıda Bakanlığımızın
yaptığı çalışmalardan birkaçı. Tarım
sektörüne verilen destekler sadece bundan ibaret değil, tarımsal
kredilerin sübvansiyonu var. İşte, 2002li yıllarda yüzde 59
olan faizler AK PARTİ döneminde yüzde 0-8 aralığına
çekildi. Toprak Mahsulleri Ofisinin ürün alımları yoluyla
yaptığı desteklemeler var, Devlet Su İşlerinin sulama
amaçlı yaptığı yatırımlar var.
Yapılan bu
çalışmalarla bitkisel ve hayvansal üretimde önemli artışlar
sağlandı; toplam tahıl üretimimiz 30 milyon tondan 36,5 milyon
tona yükseldi, süt üretimi 8,5 milyon tondan 17,5 milyon tona yükseldi, tarım
sektörünün millî gelire katkısı 36 milyar TLden 112 milyar TLye
ulaştı, tarımsal ihracatımız 4 milyar dolardan 16
milyar dolara yükseldi.
Dünya Bankası
Türkiye'nin sıralamasını yazıyor: Dünyada 7nci
sıradasın; Avrupada 1inci sıradasın. diyor. Kim diyor? Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı FAO, Türkiye'nin
tarımdaki başarı hikâyesinden bahsediyor.
SELAHATTİN
KARAAHMETOĞLU (Giresun) Hollanda 80 milyar dolar satıyor, biz 12
milyar dolar; Hollanda, Konyadan küçük!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kandırmış seni, kandırmış.
MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) Sayın milletvekilleri, Adıyamanda AK PARTİ
iktidarı döneminde çiftçimize on yılda 626 milyon TL -626 trilyon-
nakit destek verildi, 108 bin dekar tarım arazisi sulamaya
açıldı. Samsat birinci etap ve Çamgazi sulamaları bizim
dönemimizde tamamlandı. Yıllardır bir rüyaydı, Çetintepe
Barajının temeli atıldı, Koçali Barajının
birinci ihalesi 16 Ocakta yapılıyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kaç milyon metreküp, depolama alanı kaç milyon metreküp? Ben
söyleyeyim mi?
MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) Besni Barajı, Çelikhan sulaması, Bebek, Aslanoğlu
sulamaları, Gömükan Barajı proje çalışmaları bitmek
üzere, inşallah 2014 yılında ihaleleri yapılacak. Sincik Arıkonak,
Gerger Çifthisar, Çelikhan Yeşiltepe, Gölbaşı Balkar ve Çelik,
Besni Akpınar göletlerindeki çalışmalar devam ediyor, Büyükçay
Barajındaki planlama çalışmaları devam etmekte. Suya
hasret toprakların cazibeli suya kavuştukları dönemi AK
PARTİ iktidarıyla görüyoruz ve göreceğiz. 800 bin dönüm
arazimiz, yapılan bu çalışmalarla üretimle, bereketle
buluşacak inşallah. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
Bakanımız Mehdi Ekere ve Bakanlık bürokratlarına
teşekkür eder, bütçenin hayırlı olmasını diler,
sizleri saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, hatip, 57nci Hükûmet döneminde çiftçilere yapılan
hizmetleri çarpıtarak anlatmıştır, yalan ve
yanlış bilgiler vermiştir. Cevap vermek üzere söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun Sayın Bal.
Süreniz iki dakika.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğanın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Goebbels diyor ki: Gerçeğin hiç önemi yok, yalanı 40 defa
tekrarlarsan o gerçekmiş gibi anlatılır. Biraz önce burada
hitap eden sayın hatip de o Goebbels kuralına uygun bir
davranışta bulundu.
Gerçek şu:
Cumhuriyet tarihinde çiftçimizin, hayvancılıkla meşgul olan
kardeşlerimizin ilk defa cebi para görmüştür, ilk defa doğrudan
cebine para verilmiştir, aradaki aracılar, tefeciler ve siyasi
rantçılar ortadan kaldırılmıştır. Bugüne
gelindiğinde, 2002-2013 arasındaki ortalama enflasyon yüzde
160tır. Çiftçinin buğdayı 2002deki fiyata göre yüzde 160
artması gerekir. 450-500 lira civarında buğdaya para veriyordu o
dönemin Hükûmeti.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) 230.
FARUK BAL (Devamla)
Şimdi 500-600 lira civarında. Aradaki kayıp çiftçinin cebinden
bu Hükûmetin yaptığı soygundur. (MHP sıralarından
alkışlar)
Geçen sene,
ayçiçeğinin fiyatı 1.500 liraydı, bugün 1.100 lira.
MUHARREM VARLI (Adana)
Ne 1.100 lirası Sayın
Bakanım, 800 lira!
FARUK BAL (Devamla)
Aradaki fark, çiftçinin cebinden bu Hükûmetin politikalarının
yapmış olduğu soygundur.
MUHARREM VARLI (Adana)
Ama Mehmet Erdoğan bunu anlamaz ki.
FARUK BAL (Devamla) Bir
dakika canım!
2002 yılında,
hayvancılıkla ilgili
Yemin
torbası 6,5 liraydı, bugün 48 lira; aradaki fark, bu Hükûmetin
politikalarının çiftçinin cebinden yapmış olduğu
soygundur. 2002 yılında, DAP gübresinin, ilacın fiyatıyla
bugünü karşılaştırdığınız zaman yüzde
3le yüzde 7,5 arasında 1 kat fark vardır. Aradaki fark 57nci
Hükûmetin döneminde çiftçiye vermiş olduğu refah payından bu
Hükûmetin çiftçinin cebinden yapmış olduğu soygundur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Faruk Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Niçin, gübre fiyatı ekim zamanı
SADİR DURMAZ (Yozgat)
1.500 lira.
FARUK BAL (Devamla)
2bin
liraya kadar çıkıyor da
BAŞKAN
Sayın Bal, süreniz bitti.
Teşekkür ederim.
FARUK BAL (Devamla)
ekim
zamanı geçtikten sonra bin liraya, 800 liraya, 700 liraya düşüyor?
Aradaki rantçılara sağlamış olduğunuz farktır bu.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Aydın.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın hatip
konuşmasında özellikle AK PARTİ Grubunun ve Hükûmetinin
rantçılara sağladığı desteklerden ve özellikle de
çiftçinin cebinden soygun yaptığından bahisle
sataşmıştır.
FARUK BAL (Konya) Çok doğru, sataşma değil,
hakikat.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sataşmaya cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Aydın.
Süreniz iki
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Konya Milletvekili Faruk Balın
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN (Adıyaman) Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Ben burada gerçek
rakamları ifade edeceğim arkadaşlar. Yalnız, gerçek
rakamları ifade ederken de lütfen samimiyetle, sıcaklıkla dinleyelim. Yani, hiç öyle
sıkıntıya sokmadan
.
FARUK BAL (Konya)
İlacın, gübrenin, arpanın, mazotun
AHMET AYDIN (Devamla) Bu fiyatları siz istediniz.
Bakın, tarımsal
hasıla: 2002 yılında, Türkiyede tarımsal
hasılayı 23,7 milyar dolardan devralmışız, on
yılda bunu 3 kat artırmışız, 62 milyar dolara
çıkarmışız.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) On yıl önce sen de on yıl daha gençtin.
AHMET AYDIN
(Devamla) Yetmiş dokuz yılı, biz on yılda 3e
katlamışız.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Dünya büyüyor ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) Tarımda kişi başına millî gelir: Bakın, tarımda
çiftçinin cebine gelen parayı hesap ediyoruz.
FARUK BAL (Konya)
Büyüyenler holdingler, çiftçi değil.
AHMET AYDIN
(Devamla) Kişi başına millî gelir, tarımda 1.064
dolardı, biz bunu 3.591 dolara çıkarttık. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir gecede mi? Bir gecede mi?
AHMET AYDIN
(Devamla) Yine, tarımsal hasılada on yıl önce
(Gürültüler)
Tarımsal
hasılada Türkiye on yıl önce Avrupa 4üncüsüydü, dünyanın 11incisiydi.
Gelinen noktada, 2008den beri Türkiye, Avrupanın 1incisi, dünyanın
da 7ncisi konumuna geldi. Bunu AK PARTİ iktidarı getirdi.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Kişi başına düşen gelirde
kaçıncı sıradayız?
AHMET AYDIN
(Devamla) Son on bir yılda, tarımsal ihracatımız 4 kat
artmıştır. 4 milyar dolardan almışız, 16 milyar
dolara çıkartmışız. Yine, son on bir yılda, çiftçimize
sağlanan nakdî karşılıksız hibe desteği 60
milyara kadar ulaştı.
Ya rakamlar ortada,
halkımız biliyor zaten, on yıl öncesini de on yıl
sonrasını da çok iyi biliyor, çok iyi gözlemliyor. Gelinen noktada,
AK PARTİ iktidarının çiftçimize, köylümüze yapmış
olduğu destekleri, katkıları çok çok iyi biliyor. Siz ne kadar
burada inkâr ederseniz edin, aslolan bu rakamlardır.
Ben, bu kez, bu
rakamlardan dolayı, AK PARTİ iktidarının
Başbakanı, AK PARTİ Hükûmetinin Başbakanı Sayın
Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Tarım
Bakanımıza ve tüm ekibine çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Aydın, bakanlıkta çok kuyruk var,
sen biraz bekle!
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Hatip benim sözlerimin yalan ve yanlış olduğunu ifade etmek
suretiyle sataşmada bulundu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hayır, burada çiftçinin cebinde soygun yok ki.
FARUK BAL (Konya)
Lütfen efendim.
BAŞKAN
Sayın Bal, öyle bir şeyi söylemedi, sadece rakamları ifade etti.
FARUK BAL (Konya)
Hayır efendim, benim söylediğim rakamları düzeltmek için
çıktığını ifade etti. Oysa sadece kendi sözleriyle
ifade etti.
BAŞKAN
Buyurun, yerinizden vereyim Sayın Bal çünkü bakın, başka
arkadaşlar da söz istiyorlar, buna bir yerde nokta koymamız
lazım.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, çiftçinin cebinde soygun
olsaydı bu rakamlar olur muydu? Olmazdı.
BAŞKAN
Lütfen
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Onu ifade etmeye çalıştım.
BAŞKAN
Gıda ve Tarım Bakanı
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, ben, AKP Hükûmetinin çiftçinin cebinden
yaptığı soygunu kalem kalem anlattım.
BAŞKAN
Tamam.
FARUK BAL (Konya)
Beyefendi buna cevap vereceğim diye çıktı, ona bir cevap
vermedi, kendi ifadesiyle benim sözlerimin yanlış olduğunu ifade
etti.
BAŞKAN Kendi
cevabıdır, teşekkür ederim.
FARUK BAL (Konya)
Ama böyle bırakamazsınız bunu!
BAŞKAN
Sayın Bal, teşekkür ederim.
Buyurun yerinizden
vereyim size bir dakika, bir açıklama
FARUK BAL (Konya)
Efendim, hayır, ben teşekkürü konuşmadan sonra hak etmek
istiyorum. Lütfen, iki dakika
BAŞKAN
Sayın Bal, yerinizden açıklama vereceğim.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, bakın, buna bir cevap vermek istiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, çiftçinin cebinde soygunun
olmadığını ifade ettim, bir sataşmada bulunmadım
ki. Yani, çiftçinin cebinde soygun olsaydı bu rakamlara çıkabilir
miydik? Çıkamazdık.
BAŞKAN
Sayın Bal, sizin şahsınızla ilgili bir şey söylemedi
ama
FARUK BAL (Konya)
Şahsım değil, ben
BAŞKAN Bir
müsaade eder misiniz!
Sizin
şahsınızla ilgili bir sataşmada bulunmadı, sadece
rakamları açıklamadı. Ama çok ısrar ediyorsanız
buyurun vereceğim size
Ama lütfen artık son olsun bu.
FARUK BAL (Konya)
Çok az. sizin verdiğiniz sürenin yarısını
kullanacağım.
BAŞKAN Peki,
iki dakika
3.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Değerli arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, çiftçi
dediğimiz kişi nerede yaşar? Köyde yaşar değil mi?
Türkiyede köyde yaşayanların nüfusu yüzde 18 oranında AKP
Hükûmeti zamanında düşmüştür. Niçin? Tarlaya takkaya ekti,
bedelini alamadı, yiyecek ekmeğe muhtaç, asgari ücretle
çalışmaya mahkûm kaldı.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Şehirleşmenin de göstergesi,
sanayileşmenin de bir göstergesi, böyle bir şey olabilir mi?
FARUK BAL (Devamla)
En belirgin özellik bu. İşte, yüzde 8,5 oranında tarım
alanı mümbit olan Konyadan insanlar göç etti, Konya yüzde 8,5-10
civarında göç verdi; bu en önemli gerçektir. Ben, Sayın
Aydının Evet, sizin söylediğiniz rakamlar yanlış,
doğrusu şudur. demesini beklerdim. Verdiği rakamları
tetkik etmedim ama şu bir gerçek: Çiftçi, ekimini yapmayacak şekilde
mağduriyete düşürüldükten sonra yandaşlara hortum hortum
devletin parası verildi; oluşturulan hayvan çiftlikleriyle tarım
kesiminde hayvancılıkla, tavukçulukla, danacılıkla
uğraşan insanlara rant sağladı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ya rant olsaydı, soygun olsaydı bu rakamlara
ulaşılabilir miydi?
FARUK BAL (Devamla)
8 milyar liraya dana sattınız 3,5 milyar liraya çiftçi bunu geri
ödeyemedi. Adını faizsiz koydunuz, peşin parayı katlaya
katlaya çiftçinin cebinden soydunuz, bu bir gerçektir bunu herkes bilmektedir.
Hepinize
teşekkür ediyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Geçmiş dönemle karıştırmayın!
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
( Adıyaman) Sayın Başkan, Sayın Bal az evvel
konuşmasında Kırk defa bir yalanı söylersen gerçeğe
dönüşür. tarzında benim konuşmalarıma atfen söyledi.
BAŞKAN Grup başkan
vekiliniz sizin adınıza cevap verdi yalnız Sayın
Erdoğan.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, sağ olun.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
İkinci konuşmacı Tülay Bakır, Samsun Milletvekili.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakikadır.
AK
PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY BAKIR (Samsun) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine grubumuz
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarım
politikalarının ana hedefleri, artan nüfusun beslenme
ihtiyacının karşılanması, üretim riskinin
azaltılması, sektörde çalışanlara yeterli ve düzenli gelir
temin edilmesi, kırsal kesimin kalkınması, tüketicilere uygun
fiyatla ürün sağlanması ve ihracatın
artırılmasıdır. Bakanlığımızın
etkin ve istikrarlı politikası ile tarımsal millî gelirimiz 2002
yılında 23,7 milyar dolardan 2012 yılında 62,5 milyar
dolara ulaşmıştır. Tarımsal ihracatımız 4
milyar dolardan 16 milyar dolara yükselmiştir.
Bakanlığımız,
tarım sektörünün öncelikli problemlerinin çözümüne katkıda bulunmak,
çiftçilerimizin piyasa koşullarında faaliyetlerini yürütmesine
yardımcı olmak amacıyla, doğrudan gelir desteği
başta olmak üzere birçok farklı destekler vermektedir. Çiftçilerimize
2002 yılında verilen 1,8 milyar lira destek, 2013 yılında 9
milyara yükseltilmiştir. On bir yıllık dönemde toplam 60 milyar
lira nakit tarımsal destek verilmiştir. Mazot desteği 2003
yılında başlatılmış, toplam 4,7 milyar, gübre
desteği 2005te başlatılmış ve toplam 4,2 milyar
destek verilmiştir.
Hayvancılığa
2002 yılında verilen 83 milyon lira destek son on yılda 26 kat
artışla 2,5 milyara ulaşmıştır. Bunun toplam
destek içindeki oranı 2002de yüzde 4,4; 2013te yüzde 28dir. Hayvancılık
desteğinde 2010 yılından itibaren faiz oranının
tamamı sübvanse edilmektedir. Bu sayede, son on yılda 50 baş
üzerindeki büyükbaş hayvancılık işletme sayısı
yüzde 548 artarak 27.865 olmuştur.
Ziraat
Bankası tarafından kullandırılan kredi faizi 2002de yüzde
59 iken yıllar içinde azalarak bazı alanlarda faiz
sıfırlanmıştır. Ziraat Bankası ve tarım
kredi kooperatifleri tarafından kullandırılan kredi toplamı
2002de 529 milyon liradan 2012de 22,1
milyara ulaşmıştır. Kredilerin geri ödeme oranı Ziraat
Bankası için yüzde 37, tarım kredi kooperatifleri için yüzde 71 iken
dönemimizde yüzde 97 ve yüzde 98 çıkmıştır.
Doğal afetlere
karşı poliçe bedelinin yüzde 50si devlet tarafından ödenen
tarım sigortası uygulamalarıyla çiftçimizin ürünleri güvence
altına alınmaktadır. Bu kapsamda, son altı yılda 740
milyon lira prim desteği ve 756 milyon lira hasar bedeli ödenmiştir.
Organik tarım
desteklemeleriyle çiftçilerimize 143 milyon lira ödenmiştir. Ürün
sayısı yüzde 50 artmış, organik tarım alanı 90
bin hektardan 615 bin hektara ulaşmıştır. İyi
tarım uygulamaları için 14 milyon lira destek verilmiştir.
İlk defa bizim
dönemimizde başlatılan kırsal kalkınma hamlesiyle
tarımsal sanayi tesisleri kuran girişimcilere yüzde 50 hibe
desteği verilmektedir. Bakanlığımız
araştırma enstitülerince geliştirilen nohut, mercimek, çeltik
gibi birçok yerli tohumlukların kullanım oranı yüzde 100e,
buğday ve arpada ise yüzde 95e ulaşmıştır.
Desteklenen tohumluk üretimi 145 bin tondan 647 bin tona çıkmıştır.
Yerli tohumluk kullanımının ekonomimize katkısı 1 milyar
lira civarındadır.
Arazi
toplulaştırma çalışmalarında kırk bir yılda
sadece 450 bin hektar toplulaştırılmışken
iktidarımız döneminde 4 milyon hektarın
toplulaştırılması bitmiş, 2 milyon hektarda ise
çalışmalar devam etmektedir.
Çalışmalarımızla
ekolojik ve en yüksek kalitede verim alınabilecek 30 tarım
havzası belirlenmiştir.
Bakanlığımız
tarafından TARGEL kapsamında göreve başlatılan 10 bin
veteriner hekim ve ziraat mühendisi, çiftçilerimize aile hekimi
anlayışında hizmet vermektedir.
Çalışmalarımızla zirai ilaç kullanım oranı son on
yılda yüzde 20 azaldı ve Avrupa'da birim alanda en az zirai ilaç
kullanan bir ülke durumuna geldik.
Hak
sağlığı denetimlerimiz 2002 yılında 39 bin iken
2012de 413 bine ulaştı. Denetçi sayımız 1.500den 4.732ye
çıkarıldı. Halkımız, Avrupa Birliği
standartlarında güvenli gıda tüketmektedir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız,
partimizin 2023 vizyonunda sürdürülebilir büyümesi devam eden, gayrisafi yurt
içi hasılası 150 milyar dolar, ihracatı 40 milyar dolar, arazi
toplulaştırması 14 milyon hektar, sulanabilir 8,5 milyon
hektarın tamamının suya kavuştuğu bir tarımı
hedeflemektedir.
Bütçemizin ülkemize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Üçüncü konuşmacı
Önder Matlı, Bursa Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖNDER MATLI (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
2014 bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, az önce burada sayın grup başkan vekilimiz rakamları
ifade etti. Ben, aslına bakarsanız, rakamları tekrar ifade etmek
istemiyorum. Ama, şunu da özellikle vurgulamak istiyorum: Bazı
şeyleri yorumlayabilirsiniz ancak tek değişmeyen gerçekler
vardır, rakamlardır. Dolayısıyla, bu rakamlar, farklı
bir şekilde yorumlamaya mahal vermeyecek derecede çok net olarak somut
göstergelerdir. Evet, burada, bakıyoruz, on bir yıllık AK
PARTİ iktidarında Türkiye'nin gelişmesini hep beraberce
görüyoruz, bunu rakamlarla görüyoruz. Bu, farklı alanlarla farklı
yorumlara mahal vermeyecek derecede çok net gerçektir. Tarımda da
aynı gerçekleri, aynı rakamları görüyoruz. Evet tarım,
gayrisafi millî hasılamız on yıllık zaman zarfında 3
kattan fazla artmış. Millî gelir dediğimiz zaman, millî gelirin
artışı Türkiye Cumhuriyeti iktidarlarının her zaman en
önemli önceliği olmuştur ve bu manada da tarım kesiminin millî
gelirinin 3,5 kat artırılması AK PARTİ iktidarı
zamanında başarılmış; gerçekten büyük bir
başarıdır. Dolayısıyla, bu manada bunlarla ilgili
olarak eleştirileri gerçekten ben haksız bulduğumu ifade etmek
istiyorum. İhracat diyoruz, ihracatımızı tarımsal
ürünlerde, gıda ürünlerinde 4 kattan fazla artırmışız.
Ancak bundan da daha ötesinde şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Bizim,
AK PARTİ iktidarının bugün belki en çok eleştirildiği
konu, en çok eleştiri aldığımız konu cari açık
konusu olmasına rağmen, biz, tarımsal ürünlerin ticaretinde,
dış ticaretinde net dış ticaret fazlası veren bir
dönemi burada yaşıyoruz; bunu ifade etmek istiyorum.
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Bakanlıkta yediğiniz gıdadan zehirlendiniz mi Önder Bey?
ÖNDER MATLI (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bunları nasıl sağladık?
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Bakanlıkta yediğiniz gıdadan zehirlendiğinize dair
haberler var, bunu teyit edin.
ÖNDER MATLI (Devamla)
Bunları nasıl sağladık? Bunları üretim
artışıyla, verimlilikle, akılcı destekleme
politikalarıyla sağladık. Evet, bu rakamsal artışlar
tabii ki üretim artışıyla beraber gerçekleşti.
Bakıyoruz, süt üretimi on yıl önce 8,5 milyon ton iken, bugün 17,5
milyon tonu aşmış durumda.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Hastaneye kaldırmışlar sizi, Gıda
Bakanlığında gıdadan zehirlenmişsiniz. Bakanlıkta
yediğiniz gıdadan zehirlendiniz mi, onu bir söyleyin.
ÖNDER MATLI
(Devamla) Kırmızı et üretiminden bahsettiğimiz zaman 420
bin tonluk kırmızı et üretiminin 900 bin tonları
geçtiğini hep beraberce görüyoruz ancak buradaki en önemli unsur, hayvan
sayılarıyla ilgili olarak çok eleştiri alıyoruz -bu konuda
bizleri eleştiriyorsunuz- ancak biz, bu ülkede, üretim verimliliğini
sağlayarak bu manada önemli adımlar attık, açılımlar
yaptık, bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben sektörüm itibarıyla hem bir yem üreticisi hem bir
tavukçu olarak, sektörle ilgili olarak bazı verileri sizlerle
paylaşmak istiyorum. 2002de Türkiyede 5 milyon ton yem üretiliyordu,
2012, 2013 yılına geldiğimiz zaman 5 milyon tonluk rakam 15
milyon ton rakamına çıkmış durumdadır.
Şimdi,
şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Az önce sayın hatip bahsetti,
yem fiyatı çok pahalı, üretici, çiftçi, hayvancı, yem
yediremiyor. Peki, hayvancı yem yediremiyor da bu 5 milyon tonluk yem
üretimi nasıl oldu da 15 milyon tona çıktı? Bunu özellikle
vurgulamak istiyorum.
Evet, bu 15 milyon
tonluk üretimle beraber yem sanayinin cirosu 7,5 milyar dolara
çıkmıştır. Bugün yem üretiminde Avrupada 3üncü
durumdayız, şükürler olsun, dünyada 10uncu durumdayız ve her
yıl yem üretimi çift haneli rakam olarak büyümeye devam ediyor. Bu
rakamlar o kadar çarpıcı ki belki yurt içindeki bazı
arkadaşlarımız, muhalefet görmek istemiyor ama dünya bunu
görüyor ve dünya buna imrenerek bakıyor ve diyor ki: 2016 yılında dünya yem kongresi
düzenlenecek. Avrupa Yem Kongresi Türkiye Yem Sanayicileri Birliğine
geliyor, diyor ki: 2016daki Yem Kongresini Türkiye düzenlesin. Bu,
Hükûmetiyle, sanayicisiyle hep beraberce kazanılmış bir
başarıdır.
Pirinç
üretimine bakıyoruz, yumurta
üretimine bakıyoruz, inanılmaz
başarılar elde etmişiz. Pirinç üretiminde 2002 yılında
sadece 12 milyon dolar ihracat yapıyorduk. 2012 yılına
geldiğimiz zaman bu rakam, 560 milyon dolara gelmiş. Yumurta ve piliç
eti ihracatının bir hedefi vardı, birkaç yıl önce sektör
2023 vizyonunu önüne koymuş, 2023 yılında 1 milyar dolar ihracat
gerçekleştireceğiz diye. Ancak bu rakam daha 2013 yılında
gerçekleştirilmiş ve sektör diyor ki: Kusura bakmayın, biz bir
hata yaptık, hesap hatası yaptık, bu hatamızdan dönüyoruz,
şimdi bu hedefimizi, 1 milyar doları 3 milyar dolar olarak revize
ediyoruz. Evet, nereye bakarsak böyle. Un ihracatında dünyada 1inci
sıradayız, makarna ihracatına baktığımız
zaman dünyada 2nci sıradayız ve bu, AK PARTİ iktidarı zamanında
gerçekleştirilmiş bir durumdur. Bu manada da sizleri saygıyla
selamlıyorum ama son bir söz söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ÖNDER MATLI
(Devamla) - Öncelikle, biz burada Hükûmete eleştiri getirmek isterken ben
sektörün burada emeğine karşı bir saygısızlık
yapıldığını ifade etmek istiyorum çünkü sektör, bu
ihracat hedeflerini dünyanın her tarafına giderek
gerçekleştirmiştir.
Bütçemizin
hayırlı olması temenni eder, hepinize saygılar sevgiler
sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Matlı.
Dördüncü
konuşmacı İbrahim Yiğit, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
Yiğit. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun
bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu devlet tekelinin
tam anlamıyla sona erdiği 2002 yılında ülke ekonomisi ve
toplumsal açıdan stratejik önem taşıyan, tütün ve alkol
piyasalarını düzenlemek, denetlemek üzere idari ve mali
özerkliğe sahip olarak 4733 sayılı Kanunla kurulmuştur.
Kurumun yaklaşık 34 milyar TL ekonomik büyüklüğü bulunuyor.
Tütün ve alkol piyasalarındaki temel fonksiyonu üretim, ithalat, ihracat,
ambalajlama, depolama, satış, dağıtım ve reklam
başta olmak üzere, tüm sektör faaliyetlerinin kayıt altına
alınması, düzenlenmesi, nihai tüketiciye ulaşıncaya dek
sistematik etkin takip ve denetlenmesinin sağlanmasıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde tütün üretimi altı
coğrafi bölgede yapılmaktadır. Ülkemiz şark tipi tütün
üretimi ve ihracatında dünya liderliğini sürdürmektedir. Tütün
ihracatımızın 2012 yılında ekonomiye katkısı
427 milyon dolar olarak gerçekleşmiş olup 2013 yılı Haziran
ayı sonuna kadar da 324 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Değerli
milletvekilleri, alkollü içkiler piyasasının işlem hacmi 8
milyar dolar civarındadır. Ülkemizde, alkollü içki piyasasında
5i hem üretici hem ithalatçı olmak üzere, 165 üretici firma, 111
ithalatçı firma olmak üzere, toplam 281 firma faaliyet göstermektedir.
2013 yılı
Eylül ayı sonu itibarıyla, sigara ve kıyılmış
tütün ihracatı da yaklaşık 335 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir.
Ülkemizde etil
alkol piyasası 250 milyon dolar, metanol piyasası ise 600 milyon
dolar civarında işlem hacmine sahiptir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, tüm dünyada,
metanol kullanılarak üretilen sahte alkollü içki üretiminden kaynaklanan
ölüm vakalarıyla da karşılaşılmaktadır. Bu
nedenle, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından dünyada
ilk olarak gerçekleştirilen bir uygulama ile sahte alkollü içki üretiminde
metanol kullanılmasının önüne geçilmesinde önemli ve
caydırıcı önlemler alınmıştır.
Ülke genelinde,
tütün mamulleri, alkol ve alkollü içkiler sektöründeki ürünlerin pazarlama ve
dağıtımında 20 Ekim 2013 tarihi itibarıyla toplam
190.811 kurum belgeli satıcı bulunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tütün ürünlerinin zararlarına karşı bir bilinç
oluşturmak amacıyla Sağlık Bakanlığıyla
birlikte Dumansız Hava Sahası Hareketi Projesi
hazırlanmış ve hayata geçirilmiştir.
Diğer
taraftan, tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı kamu
düzenini doğrudan etkilediği gibi, vergi gelirlerinde de önemli
miktarda kayba sebep olmaktadır. Kaçakçılığın
önlenmesi, toplum düzeninin korunması ve bu konuda etkin bir şekilde
mücadele edilebilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı,
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu ve ilgili diğer kamu
kurumlarının da katılımıyla, Kaçakçılıkla
Mücadele Eylem Planı hazırlanmıştır.
Ayrıca, tütün
ve tütün mamulleri ve alkollü içkiler kaçakçılığıyla
mücadele edilebilmesi ve toplum sağlığının
korunabilmesini teminen Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından ilgili bazı kurumlara ödenek aktarımı da
yapılmıştır. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından ülkemizde uygulanmakta olan tütün mamullerinde paketleme,
etiketleme tedbirleri Dünya Sağlık Örgütü tarafından Avrupa
bölgesinde de en iyi uygulama olarak seçilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
genel bütçeden pay almayan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun,
tahminlere göre 2014 yılı bütçesi 73 milyon 600 bin TL olarak
öngörülmüştür. Kurum, kurulduğu tarihten itibaren 2013 yılı
da dâhil olmak üzere yaklaşık 275 milyon TL hazineye para
aktarmıştır.
Burada sözlerime
son verirken 2014 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Beşinci
konuşmacı Nurcan Dalbudak, Denizli Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA NURCAN DALBUDAK (Denizli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
2001 krizi ve
öncesinde yaşadığımız onlarca kriz ve çöküntüden bir
şekilde doğrulmamızı sağlayan faktörleri
sıralayalım dediğimizde şüphesiz aile kavramı ilk
başta yer alır. Aile, toplumun en önemli kurumudur. Biz şu
ifadeleri hep bir arada kullandık: Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü
toplum. Kadının güçlendirilmesi, kesintisiz eğitim, istihdam ve
sosyal hayatta var olmasıyla mümkündür. Temel eğitimde yüzde 98lere
ulaşıldı, ortaöğretimde yüzde 68lere, yükseköğretimde
yüzde 14lerden yüzde 35lere ulaşılmıştır.
İş gücüne katılımda yüzde 31, istihdam rakamlarında
ise yüzde 28,5lara ulaşılmıştır. Uygulanan doğru
politikalarla kadın istihdam oranlarının bundan böyle çok daha
yüksek olacağını düşünüyorum. Ayrıca, kamusal alanda
başörtüsü sorununun kalkmasıyla da bu adaletsizliğe son
verilmiş, fırsatlar eşitlenmiştir. Bunun için Rabbime
binlerce hamdediyor, bu yolda tüm engelleri ortadan kaldıran Sayın Başbakanımıza
tekrar şükranlarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
2002de tüm
Türkiyede sadece 10 tane kadın konukevi vardı. Şiddete
sıfır tolerans. dedik.
Şu anda Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bağlı
90, STKlara bağlı 3, yerel yönetimlere bağlı 32 olmak
üzere toplam 125 konukevi hizmet vermektedir. İlk kabul birimlerini ve
şiddet önleme ve izleme merkezlerini hayata geçirdik. Temennimiz odur ki
hiçbir kadın şiddet görmesin ve bu kurumlara gerek kalmasın
ancak olumsuz bir durum yaşandığında da devletin
şefkatli ve sıcak eli daima mağdurun ve mazlumun yanında
olsun.
Kendi
çocuklarımız için ne istiyor isek Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına bağlı kurumlarda kalan 12.694
çocuğumuz için de aynı şeyi istiyoruz. Yurt ve
yuvalarımız ne kadar konforlu olursa olsun onlara en uygun ortam
ailenin yanıdır. dedik ve aileye dönüş, aile yanına destek
uygulamasıyla 45.353 çocuğumuzun aile ve yakınlarına da
ortalama aylık 538 TL destek sağlayarak yanlarında
barınmasını sağladık. Gönül Elçileri Projesi ile 2013
yılında 1.782 çocuğumuz koruyucu aile yanına
yerleştirilmiş, koruma, bakım altındaki 367 çocuğumuz
özel okullara gönderilmiştir.
Bu kâinatta
ağlayabildiğimiz kadar, karşımızdakinin
acısını anlayabildiğimiz kadar insanız. dedik.
İçeriğinde aile yardımları, barınma, yakacak,
eğitim, ücretsiz ders kitapları, eğitim yardımları
olan sosyal yardım ve hizmetlerine 2002de 1 milyar 376 milyon TL kaynak
aktarılırken bunu 2013 yılında 20 milyar TLye
çıkarttık. Şartlı eğitimle 2 milyon öğrencimize
nakdî yardım yaparak 40 bin engelli öğrencimizin okullara
taşınmasını sağladık.
Eşi vefat eden
268 bin kadınımıza, çocuğunu veya eşini askere
gönderen 49 bin aileye düzenli nakdî destek sağlıyoruz.
Engellilerimizin
toplumsal yaşamda etkin yer almalarını sağlayan en önemli
faktörlerden birisi istihdama katılımlarıdır. Engelleri
aşıp istihdamda ve sosyal hayatta ne tür mucizelere imza
attıklarını her geçen gün çok daha iyi görüyor ve bu potansiyeli
hayata geçirmekle çok doğru bir iş
yaptığımızı daha iyi anlıyoruz. 2012-2013 EMSS
kuraya göre işe yerleşen toplam engelli sayımız 11.180,
özel sektörde istihdam edilen işçi sayısı ise 2013
itibarıyla 80.837dir.
Bu vatana hiç
düşünmeden canını veren şehitlerimizin ardında
kalanlar şehitlerimizin bize emanetidir. dedik. Şehit
yakınlarına ve yine, vatanın birlik ve bütünlüğünü
sağlamak adına gazi olanlara 2013 yılında yapılan
düzenlemeyle istihdam hakkını genişlettik; şehit
yakınlarına 2, gazilerimize 1 istihdam hakkı getirdik. Faizsiz
konut kredisi, eğitim öğretim yardımları, su, elektrik
ücreti indirimi, ücretsiz seyahat hakkına kadar daha birçok düzenlemeyi
hayata geçirdik.
Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımızın 2014 bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Altıncı
konuşmacı Azize Sibel Gönül, Kocaeli Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA AZİZE SİBEL GÖNÜL (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2014 yılı
merkezî bütçe kanunu görüşmelerimizin ülkemize, milletimize, demokrasimize
ve ekonomimize hayırlı ve bereketli olmasını temenni
ediyorum. Bütçe tasarısının hazırlanmasında emeği
geçen herkese de yürekten teşekkür ediyorum.
Gerek bütçe kanunu
görüşmelerinde gerek 24üncü Dönem tüm yasama yıllarında,
özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında Türkiye
Büyük Millet Meclisine yakışmayacak ifadelerin, hatta şiddet
eylemlerinin olduğunu gördük. Bunlar bizi gerçekten çok üzdü. Hem siyasete
hem Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmayan bu tür ifadelerin,
davranışların artık hiç olmazsa 24üncü Dönemin son yasama
yılında ve yeni yılda bırakılmasını temenni
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığımız 2011 yılında ayrı
bir icracı bakanlık hâline gelmişti. Birey, aile ve toplum
refahını arttırmak amacıyla, dezavantajlı kesimler
öncelikli olmak üzere tüm toplumu hedefleyen katılımcı anlayışla
adil ve arz odaklı bütüncül sosyal politikalar üretmek, uygulamak ve
izlemek misyonuyla göreve başlayan Bakanlığımız
Anayasada belirtildiği gibi sosyal bir hukuk devleti olma
yükümlülüğünü sırtlanmış bir performans sergilemektedir.
Bakanlığımızın
devletin sosyal altyapısını güçlendirmek adına
yapmış olduğu çalışmalar her geçen yıl
artmaktadır. Bakanlığımızın bu yılki
bütçesine baktığımızda, 2013 yılına göre yüzde
16lık bir artış görmekteyiz. Kısaca sosyal yardımlar
programına baktığımızda kadınlarımıza,
engellilerimize, yaşlılarımıza, yoksul
vatandaşlarımıza ulaşılarak gelir
dağılımındaki adaletin en iyi şekilde
iyileştirilerek ön plana çıktığını görmekteyiz.
Sosyal politikalara
şöyle bir göz atarsak da -beş dakikanın içinde belki
bunların hepsinden söz etmek mümkün değil ama- özellikle eşi
vefat etmiş kadınlara yönelik yardım programlarıyla 268 bin
kadınımıza aylık 250 TLlik, çalışma
çağındaki çocuğa ve eşini askere gönderen muhtaç durumdaki
ailelere askerlik hizmeti boyunca aylık 250 TL
Yaşlı ve engelli
aylıklarında geçmişle kıyaslanmayacak iyileştirmeler
yapılarak 1 milyon 240 bin kişiye, yine, genel sağlık
sigortası uygulamalarıyla 9,5 milyon yoksul
vatandaşımıza ulaştık. Sosyal yardım
alanında bilişim uygulamalarını da etkin şekilde
kullanarak yoksul envanteri oluşturduk ve tüm sosyal yardım
süreçlerini elektronik ortama aktardık. Bununla beraber, sosyal
yardım kullanıcılarının kır-kent
ayrımını ve bölgesel farklılıklarını da
içerecek objektif kriterler çerçevesinde belirlenmesi için TÜBİTAK ve
TÜİKle birlikte Puanlama Formülü Projesini hayata geçirdik. Puanlama
formüllerini bütünleşik sisteme entegre ettik ve gerçek hane verileri
üzerinden denemeleri yapıyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bilindiği gibi, bütçe, devletin ilgili yılda
yapacağı harcamaları gösteren önemli bir belgedir. Bütçe
görüşmeleri esnasında, özellikle bütçenin eksik, toplumun
yarısını dikkate almadan hazırlanmış olduğu
birçok kez söylendi.
Özellikle Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının eksik ve toplumun
yarısını dikkate almadığını, eşitlikçi
bütçe konusunda duyarlı olmadığını söylemek mümkün
değil. Ancak şunu belirtmeliyim ki: Bu konuda Bakanlık hem
çalışıyor hem de bu konuda en duyarlı bakanlık Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığıdır. Ancak şunu da
bilmeliyiz ki: Türkiyenin önümüzdeki dönemde, 2014 ve 2018
yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planında
eşitlikçi bütçe konusunda, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme
konusunda farkındalık oluşturulacak ve örnek uygulamalar
geliştirilecek hedefi ve ilkelerini belirlemiş olması; bunun
yanında, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün özellikle
yerelde eşitlikçi bütçe uygulamalarıyla ilgili proje
çalışmalarının ve yine, Komisyonumuzun bu dönemde
eşitlikçi bütçe konusunda alt komisyon kurarak önümüzdeki günlerde raporu
da ilgili kurumlara açıklayacağından, dolayısıyla
önümüzdeki dönemde Türkiyede bu konuda çalışmaların
olacağını belirtmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, beş dakikada
Evet, sürenin sonuna geliyorum ama
şunu söylemek istiyorum: Bu ülke için kimlerin sadece nutuk
attığını, kimlerin de taş taş üstüne
koyduğunu, hizmet ürettiğini milletimizin görmesini istiyoruz. Son on
yılda elde ettiğimiz başarılar AK PARTİ hükûmetlerinin
başarısından ziyade bizatihi aziz milletimin
başarısıdır, Türkiyenin başarısıdır,
cumhuriyetin başarısıdır diyorum.
Bu duygularla
hepinizi selamlıyorum, hepinize esenlik diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Yedinci
konuşmacı Halide İncekara, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın
İncekara.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarımız; efendim, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının 2014 yılı bütçesi
üzerine söz almış bulunmaktayım.
Şimdi, ben
yine bir fıkrayla başlamak istiyorum çünkü bir iki saattir
dinliyorum, bize bakarsak bizim bütün konuşmalarımızda En
iyisini biz yaptık, en âlâsını biz yaptık, bizden iyi yapan
yok. Muhalefeti dinliyorum ki: Katiyen bir şey yapmadınız.
Soydunuz soğana çevirdiniz. Allah sizi yok etsin.
Ama bak bir
fıkrayla uzlaşalım.
YUSUF HALAÇOĞLU
(Kayseri) Bak şimdi, ama öyle bir şey yok yani.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Şimdi, Temelin caddede karnı
acıkır, lokantaların önünden geçerken, lokantanın birinde
yazar, der ki: Ye, iç, hesabını -kim ödesin- torunun ödesin. Girer,
bedava ya bu, yer içer, Çıkarken bir hesap getirirler önüne.
Hayırdır, benim hesabı torun ödeyecekti. der. İyi de
Temel, bu senin dedenin hesabı derler. (AK PARTİ
sıralarından gülüşmeler)
Şimdi,
değerli muhalefet, azalttıklarınızı
çoğalttık, aç bıraktıklarınızı doyurduk,
çıplak bıraktıklarınızı giydirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sizden önce herkes acından ölüyordu zaten! Hiçbir şey
yoktu bu ülkede! Her şeyi siz yaptınız!
İZZET
ÇETİN (Ankara) Gözünüze dizinize dursun, ne diyeyim?
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Şimdi, siz inkârcı olabilirsiniz
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sizin dedenizi,
babanızı kim doyurdu ki!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Yahu, kırmızı şal değil,
Sayın Başkan, kırmızı battaniye örtünsek bir
faydası yok, resmen sözlü saldırıya muhatabız gördüğünüz gibi,
konuşmamızdan çalıyorlar.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Terbiye sınırları içerisinde konuşun! Biz de
buradan başka kırmızılar mı gösterelim yani?
Ayıptır, çok ayıp yaptığınız.
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Evet.
Şimdi,
Sayın Bakanlığın yaptığı
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Çok çirkin.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Çirkin olan nedir Sayın Milletvekili? Çirkin
olan denir?
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Kırmızıyla neyi kastediyorsunuz? Neyi
kastediyorsunuz?
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Hayır, nedir? Bugün bütün bayan arkadaşlar
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ayıp ya!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla)
beylerin Genel Kurulda yaptığı
şiddet eğilimleri ve küfürleri için bir protesto eylemi
yapıyorlar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Önce kendi partinizdekine el kaldırmayı
öğrenin de sonra söyleyin.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) Şimdi, önceki sonraki yok. Bir tavradır
alınan tavır. Onun için bunu terbiyeye falan değil
Siz her
konuşmacının sözünü kesiyorsunuz buraya
çıktığınızda.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Siz de kesiyorsunuz.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ben ne zaman konuştum ki, ne zaman söz kestim ya!
BAŞKAN
Sayın İncekara, lütfen söyleyeceklerinizi Genel Kurula hitap ederek
söyleyiniz, lütfen.
HALİDE İNCEKARA
(Devamla) Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın
Bakanlığımız Fatma Şahin Hanımefendinin
Başkanlığında bütün ekibi yirmi dört saat
çalışarak icra bakanlığı olduğu günden beri bir,
iki, üç, dört, beş genel müdürlük, bir daire
başkanlığıyla hizmet vermektedir.
Arkadaşlarımız sayılar ve rakamlarla size gerekenleri
söylediler ama detayları öğrenmek isterseniz elimde listelere
sığmayacak kadar, birkaç kitap olabilecek kadar yapılan
çalışmanın sayıları ve değerleri burada
bulunmaktadır. Ben öncelikle kendilerine yeni belediye
başkanlığı döneminde başarılar diliyorum,
başarılarının bundan sonra da devam etmesini arzu ediyorum.
İnanıyorum ki bir kadın elinin belediyeye değdiğinde
bir şehirde neler değiştirebileceğini el birliğiyle
göreceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu arada aynı
zamanda Bakanlıkta yaptığı... Bakanlık, bütün
dezavantajlı kesimlerin hizmetine koşan, imdadına koşan,
telefonuna çıkan, uykusunu yarım bırakıp, sofrasında
yemeğini yarım bırakıp hizmete gittiğiniz bir yerdir.
Böyle uzaktan bakıp da Onu da yaptınız, bunu da
yapamadınız. dediğiniz yer değil, tam tersi her
yaptıkları hizmet için teşekkür edeceğimiz, hürmet
edeceğimiz, takdirleri sunacağımız bir yerdir. Buradan
yaptığınız hiç tanımadığınız,
bilmediğiniz o kadar emek sarf eden insanların hakkını,
emeğini yok saymayı da biraz hukuksuzluk ve haksızlık
olarak görüyorum.
Ben daha fazla bir
şey söylemeyeceğim. Her çıkan konuşmacının
insicamını bozmak bazı milletvekillerinin ahlakı hâline
gelmiş. Hele ki hele ki köydeki nüfusun azalmasını tarımda
teknolojinin gelişmesi, sanayileşmenin artması,
modernleşmenin artması gibi görmek yerine tarımda
toprağın
FARUK BAL (Konya)
Mazot fiyatı, gübre fiyatı, ilaç fiyatı; siz bunları
nereden bileceksiniz!
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Bunları siz anlamazsınız.
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) - Ya, bugün Milliyetçi Hareket Partisinin günü
anlaşılan; sizi tebrik ediyorum, siz söz atmaya devam edin!
FARUK BAL (Konya)
Bunu terbiyeyle nasıl bağdaştırıyorsunuz
hanımefendi!
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Siz oradan her şeyi söyleyin, biz bir şey söylemeyelim
öyle mi!
HALİDE
İNCEKARA (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum ve Bakanlığa
yaptığı çalışmalardan dolayı da çok teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın İncekara. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım, ben hayatımda
hiç küfretmedim, hiç küfretmedim hem de. Ama tutup bana kırmızı
kaşkol göstermek suretiyle küfrettiğimiz gibi bir anlam çıkaran
şahsı kınıyorum, birincisi. İkincisi, o kaşkolü
takmadan önce kendi partileri içerisinde galiz küfürler sarf eden kişiler
için ellerini kaldırmayı becerebilselerdi herhâlde bunlar
olmayacaktı.
Teşekkür
ediyorum.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Biz de teşekkür ederiz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Küfür nereden ve
hangi partiden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin biz de Divan olarak
karşısında olduğumuzu belirtiyoruz. Burada hiçbir hedef
yok, hiçbir partiyi hedef almadık, hiçbir kişiyi hedef almamamız
gerektiğine inanıyoruz.
Teşekkür
ederim.
Buyurun Sayın
Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, biraz önce konuşan hatip milletvekillerinin
terbiyeli konuşması gerektiğini ifade ederek peşinden de
köylerdeki boşalmanın sanayileşmeyle ilgili olması
gerektiğini ifade ederek benim biraz önce yaptığım
konuşmaya sataşarak
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Hiç öyle bir şey demedim ben Sayın
Başkan.
FARUK BAL (Konya) -
ve şahsımızı da terbiyesizlikle itham edecek bir ifadede
bulundu.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Hiç alakası yok
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle bir şey demedi Sayın Başkan.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Hiç alakası yok
FARUK BAL (Konya)
Hayır efendim
BAŞKAN
Sayın Bal
FARUK BAL (Konya)
Zabıtları getirin, ben...
BAŞKAN
Sayın Bal, lütfen, rica ediyorum, şahsınızla ilgili bir
şey yok ama arzu ederseniz
FARUK BAL (Konya)
Efendim, biraz önce
BAŞKAN
Tutanakları getirtelim
FARUK BAL (Konya)
Lütfen getirtiniz.
BAŞKAN
Tamam, sonra konuşalım.
FARUK BAL (Konya) -
Lütfen getirtiniz.
BAŞKAN -Çok
teşekkür ederim anlayışınıza.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Aydın.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, kadın milletvekillerinin
kırmızı şal takma eylemlerinin hiçbir şahsı ya da grubu hedef
almadığına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, bugün, zannediyorum, sizler de
bir basın açıklamasıyla duyurdunuz. Özellikle kadın
milletvekillerimiz kırmızı şal takmışlar. Bunun
hiçbir kişiyi, hiçbir grubu hedef almadığını ben de
özellikle ifade etmek istiyorum. Burada, Meclis çatısı altında
bu milletin onuruna, haysiyetine yakışır bir dil kullanmak
adına, kadına şiddetin önlenmesi adına tepkisel bir durum
ortaya koymuşlardır. Hiçbir kişi ya da hiçbir grubu
kastetmemişlerdir. Dolayısıyla, hepimizin, bütün milletvekilleri
olarak, 550 milletvekili olarak burada konuşacağımıza,
yapacağımıza, üslubumuza, edebimize hepimizin dikkat etmesi
lazım çünkü milletin temsilcileriyiz ve millete yakışır bir
dil kullanmamız gerektiğini ifade ediyorum.
Sizlere
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Halaçoğlu.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ahmet Bey, eksik oldu galiba. Bunu böyle göstererek
bize doğru tutamaz.
BAŞKAN
Sayın Halaçoğlu
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yo, hayır hayır, öyle bir şey yok.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Ne alakası var!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama tuttu, hepiniz gördünüz.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Hayır
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Tutamaz Ayıp bir şeydir bu!
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Espri yapmayacak mıyız ya?
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) - Bu ayıp bir şeydir!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Anlaşılmıştır.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Herkes haddini bilsin.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Espri yapmayacak mıyız? O kastettiğinizin hiç alakası
yok!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sen kendine bak Allah aşkına! Hayret bir şey ya,
espri yapmış! Samimiyet var da espri yapmış!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN -
Sekizinci konuşmacı Mehmet Süleyman Hamzaoğulları,
Diyarbakır Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET SÜLEYMAN HAMZAOĞULLARI (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık
Bakanlığının 2014 yılı bütçesi üzerine grubum
adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sağlık
hizmetleri, bir ülkeyi yaşanabilir kılan en önemli kriterlerden
biridir. İdeal sağlık sistemi, erişebilir, kaliteli, verimli
ve sürdürülebilir olmalıdır. Bireylerin ihtiyaç duydukları
sağlık hizmetlerine yerinde, zamanında ve eşit şekilde
erişimleri hayati önem arz etmektedir.
Hükûmetimizin
göreve geldiği 2002 yılı sonunda sağlık sistemimizin
içinde bulunduğu durum, hizmet sunumundan finansmanına, insan
gücünden bilgi sistemine kadar birçok alanda köklü değişikliklere
gidilmesini zorunlu kılmaktaydı. Dünya Sağlık Örgütünün
ifadesiyle, yeni bin yılın başında, 2002 yılında
Türkiyedeki sağlık sektörünün performansı, sağlık sonuçları,
mali koruma ve hasta memnuniyeti penceresinden bakıldığında
hem OECD ülkeleri arasında hem de Avrupa bölgesinde en alt
sıradaydı. 2003 yılında AK PARTİ iktidarıyla
sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir
şekilde sunulması ve finansal sürdürülebilirliğinin
sağlanması amacıyla Sağlıkta Dönüşüm
Programı uygulamaya konulmuş, sağlık alanında
vatandaşlarımızın hayatını
kolaylaştıran adımlar cesaret ve kararlılıkla
atılmıştır. Bugüne kadar ender görülen hız ve düzeyde
sağlık göstergelerimiz iyileştirilerek küresel bir
başarı örneği sergilenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla sağlık hizmeti bugün herkesin
ulaşabildiği seviyeye gelmiştir. Sağlıkta
çalışan kişi sayısı 256 binden 516 bine yükselmiş,
sağlık personelinin ülke genelinde dağılımındaki
dengesizlikler giderilmiş, kaynakların etkin ve verimli
kullanılması sağlanmıştır. Yoğun bakım
yatak sayısı 869tan 11.130a, yanık yatak sayısı
35ten 390a, nitelikli yatak sayısı ise yüzde 6dan yüzde 38e
yükselmiş, 2017 yılı nitelikli yatak oranının yüzde
90ın üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Acil
sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılarak
kentlerimizle birlikte kırsalda da 112 acil sağlık hizmeti
verilmeye başlanmış, kar paletli ambulanslar, hasta kabinli kar
araçları, özel donanımlı ambulanslar, kara, hava ve deniz
ambulanslarıyla acil hizmetlerinde önemli başarılara imza
atılmıştır. Vatandaşlarımızdan
hastasına takılacak serumun talep edildiği, hastaların
hastanelerde rehin kaldığı günlerden artık ücretsiz
sağlık hizmetlerinin verildiği, uçak ve helikopter ambulanslar
ile hizmet sunulduğu günlere gelinmiştir. Artık yatağa
bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi bakım
ve rehabilitasyonları evlerinde gerçekleştirilmektedir. 2013
yılının ilk dokuz ayında 346 bin kişiye
ulaşılmıştır.
Aşılama
hizmetlerinde ülkemiz en geniş aşılama programını
uygulamaktadır. Aşılama oranı 2002 yılında yüzde
78ken, bugün bu oran yüzde 97ye ulaşmıştır. Dünyada ilk
kez ülkemizde karekod destekli elektronik aşı takip ve soğuk
zincir izleme sistemi uygulanmaktadır.
Tütünle mücadele
programında ülkemiz Dünya Sağlık Örgütünün MPOWER kriterlerinin
tamamını karşılayan ilk ve tek ülkedir. Çalışan
güvenliği konusunda iş yeri hekimliği ve iş güvenliği
hizmetleri yaygınlaştırılmaktadır. Çalışma
ortamlarında risk analizi yapılarak çalışan
sağlığına yönelik risklerin azaltılması
hedeflenmektedir.
Sağlık
hizmet kalitesini arttırmak ve maliyet etkin sağlık hizmeti
dengesini kurabilmek amacıyla inşasına başlanan şehir
hastanelerinin ülkemizin dört bir tarafında yapımı ile ilgili
çalışmalar devam etmektedir.
Yine, önemli bir
proje olan sağlık turizmiyle ilgili olarak sağlık turizmi
kapsamında elde edilen gelirlere vergi muafiyeti getirilmiş,
altı dilde hizmet veren yurt dışı hasta danışma
hattı kurulmuş, konaklama tesislerinde sağlık kuruluşu
kurulup işletilmesi imkânı getirilmiştir.
Kadın
sağlığı konusunda sağlıklı evlilik ve
sağlıklı doğum programları
yaygınlaştırılmakta, Misafir anne uygulaması
güçlendirilmektedir.
AK PARTİ olarak
tek amacımız vatandaşlarımıza hizmetin en iyisini
sunmak, yüzde 39dan yüzde 76ya yükselen sağlık hizmetlerindeki
memnuniyet oranını daha iyi noktalara taşıyabilmektir.
Sağlık
Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Dokuzuncu
konuşmacı Sevim Savaşer,
İstanbul Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEVİM SAVAŞER (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının
2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu selamlarım.
Ülkeler
vatandaşlarına en iyi sağlık hizmetini sürdürülebilir bir
şekilde sunmak için çaba gösterirler. AK PARTİ iktidara gelir gelmez
Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulamalarıyla
sağlık hizmetlerinin daha etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir
şekilde sunulması yolunda çok önemli adımlar
atmıştır. Başta Sayın Başbakanımız ve
sayın bakanlarımız olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarının
özverili gayretleri neticesinde kısa sürede sağlıkta
başarılı çıktılar sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014te bütçeden sağlığa ayrılan pay
2013e göre yüzde 11 oranında fazla olup 2002 yılından bu yana
artış 5,5 kattır. Tabii ki yapılan harcamalardan elde
edilen çıktıların beklenen sonucu verip vermediği
önemlidir. Bu bağlamda sizlere bazı sayısal veriler vermek
istiyorum. Türkiye'de doğumda beklenen yaşam süresi 76 yıla
yükselmiş, bebek ölüm hızı 2002de binde 31,5ten 2012de 7,4e;
anne ölüm hızı yüz binde 64ten 15,4e gerilemiş, doğum
öncesi bakım hizmeti alanların oranı 2002de yüzde 70ten
2012de yüzde 90a; hastanede yapılan doğum oranı yüzde 69dan
yüzde 97ye; bebek izlem oranı yüzde 62den yüzde 97ye; bebek dostu
hastane sayısı 141den 990a çıkmıştır.
Aynı şekilde,
bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ve
bağışıklamada da önemli mesafeler katedilmiştir.
Aşı takvimine suçiçeği aşısının ilavesiyle
aşıyla korunabilen hastalık sayısı 13 olmuştur.
Bulaşıcı hastalıklar yükünün azalmasıyla başta
bulaşıcı olmayan ve kronik hastalıkların, orta
yaş ve sonrasında ölüme ve sakatlığa neden olan
durumların erken tedavisi için de önemli fırsatlar
doğmuştur. Bu kapsamda, obeziteyle mücadele, tütünle mücadele,
diyabeti önleme, kalp ve damar hastalıklarını önleme ve kontrol,
sağlıklı beslenme ve hareketli hayat, tuzla mücadele ve ruh
sağlığı kontrol programları uygulamaya konularak
halkın sağlığını koruma yönünde gerekli önlemler
alınmaktadır.
Yine, 2010 yılı
başından itibaren evde sağlık hizmetleri uygulaması
başlatılmıştır. Bakanlığımız
çalışanları tarafından yatağa bağımlı
hastalara, KOAH ve benzeri solunum sistemi hastalığı olanlara,
ileri derecedeki kas hastalığı olanlara ve terminal dönemdeki
kanser hastalarına palyatif bakım ve tedavisi hastaların evinde
verilmektedir. Bugüne kadar 346 bin hastaya evde sağlık hizmeti
verilmiş olup bugün için hizmet alan sayısı 180 bindir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidarımız döneminde sağlıkta insan gücü
oranında da gözle görülür
artışlar olmuştur.
Yine, AK PARTİ
döneminde, 1954 tarihli Hemşirelik Kanununda değişiklik
yapılarak mesleğin uluslararası normlara uygun
ayrıntılı görev tanımları
yapılmıştır. Hemşirelik Kanununun 1inci maddesine
göre, ülkemizde hemşire olabilmek için hemşirelikte lisans
programlarından mezun olmak gerekir. Hemşire sayısının
yetersizliği nedeniyle sağlık meslek liselerinde hemşire
programlarının devamına karar verilmiştir. Ancak, son iki
yıldır resmî ve özel sağlık meslek liselerinin
ulaştığı hemşirelik öğrenci sayısı
Bakanlığın 2023 hedeflerine ulaşmış
durumdadır. Bugüne kadar lise mezunu hemşireler ile hizmet
verilmiş olması bunun doğru olduğu anlamına gelmez.
Ayrıca, lise mezunlarına ve yüksekokul mezunlarına aynı
unvanın verilmesiyle de lisans mezunlarına haksızlık
yapılmıştır. Son yapılan düzenlemeyle lise mezunları da yardımcı
hemşire olarak görev alacaklardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; İnsanı yaşat ki
devlet yaşasın. felsefesiyle çıkılan bu yolda bundan sonra
da hizmetin temelini önce insan kabul ederek sağlıklı nesiller
için çalışmaya devam edeceğiz.
Bu duygu,
düşüncelerle, Sağlık Bakanlığımızın
2014 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor,
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Onuncu
konuşmacı Tülay Babuşcu, Balıkesir Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz 5
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA TÜLAY BABUŞCU (Balıkesir) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının Türkiye
Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün bütçesi
üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyadaki kitlesel
ölümlerin en önemli nedeni olan bulaşıcı hastalıklar insan
sağlığının yanı sıra ülkelerin ekonomi ve
turizmine büyük darbeler vurmaktadır.
Sağlık
Bakanlığının dışa açılan penceresi olan
Türkiye Hudut ve Sahiller
Sağlık Genel Müdürlüğü, sağlık denetimleri, seyahat
sağlığı hizmetleri, tele sağlık hizmetleri, gemi
adamları sağlık işlemleriyle ilgili hizmetleri yerine
getirmektedir. Kurum, sağlık denetimleri hizmetleri kapsamında
uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin
ülkemize girmesini önlemek amacıyla uluslararası giriş
noktaları, kara, hava ve deniz hudut kapılarında ve Türk
boğazlarında gerekli her türlü sağlık tedbirini almakta ve
uygulamaktadır. 2013 yılında kurum tarafından 34.193 gemiye
serbest pratika, 34 bin 68 gemiye patenta verilmiş, ayrıca 3.075
gemiye de gemi sağlık sertifikaları düzenlenmiştir. Seyahat
sağlığı hizmetleri kapsamında yurt
dışına seyahat eden vatandaşlarımıza seyahatte
karşılaşabilecekleri sağlık riskleriyle ilgili
bilgilendirme yapmakta, gerekli aşı ve koruyucu ilaçlar
uygulamaktadır. Bazı ülkelere girişte zorunlu olan
uluslararası aşı ve ilaç sertifikası düzenlemektedir. 2013
yılında kurum tarafından 31.726 kişiye seyahat
sağlığı hizmeti verilmiş, 25.359 sarıhumma
aşısı, 3.342 tifo aşısı
yapılmıştır. Sıtmanın görüldüğü ülkelere giden
5.673 kişiye de hastalıktan korunmak için sıtma koruyucu ilaç
verilmiştir.
Tele
sağlık hizmetleri kapsamında 2013 yılında kurum
tarafından 1.100 kişiye uzaktan sağlık yardımı
yapılmıştır.
Gemi adamları
sağlık işlemleriyle ilgili hizmetler kapsamında ulusal ve
uluslararası taşıtlarda çalışan gemi
adamlarının sağlık muayeneleri yapılarak
uluslararası geçerliliği olan sağlık sertifikası düzenlenmektedir.
2013 yılında 37.466 gemi adamının sağlık
sertifikaları düzenlenmiştir.
Bütün bu hizmetler
Genel Müdürlüğe bağlı 32 seyahat sağlığı
merkezi, 1 tele sağlık merkezi, 43 denetleme merkezi, 16 gemi
adamları sağlık merkezi ve 2 boğaz sağlık
denetleme merkezi eliyle gerçekleştirilmektedir. Görev alanıyla
ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Denizcilik
Örgütü, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve diğer ulusal
ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapan kurum, Türk
limanları arasında seyreden yabancı ülke limanlarından Türk
limanlarına gelen ve Türk boğazlarından transit geçen gemilerden
sağlık resmî tahsilatı yapmakta, bu gelirlerle ülke
sağlık hizmetlerine katkı sağlamaktadır.
Bu kapsamda 2005
yılından bugüne kadar Sağlık Bakanlığınca
belirlenen tıbbi cihaz ihtiyaçları için yaklaşık 700 milyon
lira tutarında tıbbi cihaz alımı
gerçekleştirilmiş ve ihtiyaç sahibi hastanelere teslim
edilmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçesinin
ülkemize ve aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni eder, yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
On birinci
konuşmacı Ülker Can, Eskişehir Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ÜLKER CAN (Eskişehir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığımıza
bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 2014 bütçesi
üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; partimiz, göreve geldiği günden
bu yana, çağın çok gerisinde kalmış, âdeta millete eziyet
sistemi hâline gelen sağlık sistemini sürekli bir dönüşüm ve
değişime tabi tutmuştur. Sayın
Başbakanımızın halka hizmeti Hakka hizmet sayan
anlayışıyla gerçekleştirdiği reform niteliğindeki
düzenlemeler bugün sağlıkta memnuniyet oranlarını yüzde
35ten yüzde 75lere yükseltmiş durumda. Dün bıçak parasını
denkleştirmek, eczaneden ilaç almak için tarlasını,
hayvanını satmak zorunda kalan bu aziz millet, bugün bir telefonla
istediği doktordan randevusunu alabiliyor, istediği zaman tedavi
oluyor, dilediği eczaneden de ilacını alabiliyor. Tüm
bunları yaparken de elinde artık reçeteyle gezmiyor. E-reçete sistemi
sayesinde doktorun yazdığı ilaç eczacısının
bilgisayarında tek tuşla görülüyor.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık sisteminin en
önemli ayaklarından biri olan ilaç ve eczacılık sektörü
vatandaşımızı ve eczacılarımızı
birlikte koruyarak bugünlere gelmiştir. İlacı vatandaşımıza
en kolay şekilde ulaştırırken eczacı ile
vatandaşımızın arasındaki bürokrasi duvarını
yıkarak tüm eczaneleri vatandaşımızın hizmetine yine
biz açtık. Son yaptığımız düzenlemeyle eczane ve
eczacılarımızın yarınlarını da güvence
altına aldık. Bilindiği gibi her 3 bin kişiye bir eczane
düşecek şekilde bir standart getirdik. Yeni
mezunlarımızı da bu yasayla koruyarak önlerini açacak düzenleme
yaptık. Bizden önceki dönemde vatandaşımızın sağlık
için cebinden harcadığı para toplam sağlık
harcamalarının yüzde 30u iken bugün bu oran yüzde 15e kadar
düşmüştür.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; son on yılda ilaç ve
eczacılığı çok ileri noktalara taşıyan önemli
adımları da attık. Bunlardan bir tanesi de İTS olarak
bilinen İlaç Takip Sistemi ve Kare Kod ilaç uygulamasıdır.
Uygulanan bu sistem bilinçsiz ilaç kullanımının önüne geçerken
aynı zamanda hastaların tedavi sürecinin daha verimli bir
şekilde takibini sağlıyor. Bu millet aynı ilacı on
sene sonra daha ucuza alabiliyor, ilaca daha kolay ulaşabiliyorsa bunu halkçıyız
veya milliyetçiyiz diyen herkesin takdirle
karşılaması beklenir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gelinen noktayı görmek
istemeyenler bir zamanlar milleti SSKda ilaç kuyruklarına mahkûm
edenlerdir. Bizi ayrıştırmakla, ayrımcılıkla
suçlayanlar bundan on sene öncesine kadar milleti SSKlı, BAĞ-KURlu
diye ayırıp bir kutu ilaca muhtaç bırakanlardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yıllar boyu bu millet, SSK
hastanelerinin bodrum katlarında yeri geldi günlerce ilaç almak için
sıra bekledi. Bu millet, aynı vergiyi ödedi, aynı
sandığa oy kullandı ancak devletinden aynı eşit
hizmeti alamadı. Cebinde parası olmadan, tedavi olması gereken
doktoru muayenesinde görmeden bu millet insanca hizmet almaktan mahrum
kaldı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar
attığımız her adımı hakkaniyet ölçülerine uygun,
vicdan terazimizle tartarak attık. Aynı şekilde
sağlıkta elde edilen bu başarı mesleğine
saygılı tüm sağlık
çalışanlarımızın, eczacılarımızın
ve bu sektörde hizmet verenlerin özverili gayretlerinin bir eseridir.
Sağlıkta bu noktalara gelinmesi tesadüfen elde edilmiş bir
başarı değildir elbette, millete kader ortaklığı
yapmış, milletinin derdiyle dertlenmiş Sayın
Başbakanımız ve AK PARTİ iktidarının millete verdiği
değerinin bir sonucudur.
Sağlıkta
reform dediğimiz zaman bugün gelinen noktayı hayal dahi
edemeyenlerin bu doğrultuda milletin AK PARTİye olan teveccühünü de
anlamaları mümkün değildir. Bugünü anlamak için dünü iyi okumak
gerekir. Bugün olduğu gibi ancak bunu doğru okuyanlar millete hizmet
etme şerefine erişebiliyorlar. Dünü inkâr etmek, geçmişin
acı hatıralarını yok saymak gelecek adına hayalleri
olmayan, milletine daha iyisini layık göremeyenlerin yapacağı
bir iştir.
Ben bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, 2014
yılı bütçemizin vatanımıza, milletimize hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
On ikinci
konuşmacı İsmail Tamer, Kayseri Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İSMAİL TAMER (Kayseri) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sağlık Bakanlığının 2014
yılı Kamu Hastaneleri Kurumu bütçesinin görüşmelerinde grubum adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği
üzere, 2/11/2012 tarihi itibarıyla 81 ilde ikinci ve üçüncü basamak
sağlık hizmetleri sunan sağlık kuruluşları dâhil
ağız diş sağlığı merkezleri, ağız
diş sağlığı hastanelerinin bağlı
bulunduğu 87 adet kamu hastaneleri birlikleri kurulmuştur. Buradaki
amacımız neydi? Sağlık hizmetlerini ülkemizin her yerinde
en üst seviyede rantabl kullanarak, en kaliteli, verimli, erişilebilir ve
hakkaniyetle sunabilmesi, hizmetlerin daha hızlı ve
etkili sunumunu gerçekleştirmek olmuştu ve bu şekilde de devam
etti. Hasta hakları ve hasta-çalışan memnuniyetini en üst
seviyeye aynı zamanda çıkarabilmek ve Bakanlık
politikalarıyla beraber uygun sağlık tesislerinin faaliyetlerini
izlemek ve değerlendirmek amacımızdı. Tüm bunları
273.675 personelle meydana getirdik.
Tabii,
bundan önceki -daha önce de bahsetmiş olduğum gibi- Türkiyedeki
sağlık hizmetlerinin sunumundaki eski hastanelerin fiziki
yapılarını da göz önüne alacak olursak, yeni bir şekilde,
Başbakanımızın önderliğinde şehir hastanelerinin
kurulmasıyla ilgili, 29 bölgede artık şehir hastaneleri
kuruyoruz. İşte, ben, size görsel olarak da ifade edeyim: İlk
defa Kayseride temelini attığımız şehir
hastanelerimizin bir avan projesini burada göstermek istiyorum. Bu şehir
hastanelerinde neyi gerçekleştirmek istiyoruz? Burada, daha kaliteli,
insanların insan gibi yaşayabilecekleri odaları ön plana
çıkarmak istiyoruz. Bunlar için, en az 30 metrekarenin üzerinde, refakatçi
koltuklarıyla beraber, hasta yataklarının konforlu bir
şekilde, banyosu, tuvaleti ve diğer hizmetleriyle birlikte hastanelerin
yapımını amaçladık. 1.584 yataklı Kayseri Hastanesinin
artık buradaki avan projelerini görmektesiniz. İşte şu
şekildeki projeleri görüyorsunuz. Daha önce koğuş sistemi söz
konusuydu ama bugün, artık bu koğuş sistemini
bırakıyoruz, işte bu şekildeki daha kaliteli, daha
anlamlı ve daha insanların konforuyla beraber hasta
yataklarının olduğu bir yerden bahsediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bundan önceki dönemde, biliyoruz, ambulans sisteminde
hastaları alabilmek için ambulanslara benzin yoktu, mazot yoktu,
gidemiyorlardı ama ne yapıldı? Bugün için 3 tane uçak ambulans,
17 tane helikopter ambulans, 4 tane deniz ambulansıyla artık burada
taşımakta olduğumuz hastalara ücretsiz bir şekilde hizmet
verdiğimizi de hatırlatmak istiyorum.
Yine, Kayseride
yapmış olduğumuz bir hastaneden bahsedeceğim size. Acilden
bahsedeceğim.
Burada 18 bin
metrekare kapalı alana yapmış olduğumuz acilin
görünümlerini sunuyoruz. İşte modern bir hastane, insana insan gibi
hizmet edebilecek, önünde ambulansları ve yoğun bakım üniteleriyle
beraber yapabildiğimiz, yanık üniteleriyle beraber yapılabilen,
yine aynı şekilde üzerinde heliport bulunan, hava
ambulansının indiği hastanelerden bahsediyoruz değerli
arkadaşlar.
Siz ne kadar inkâr
ederseniz edin, ne kadar, olanı görmezseniz görmeyin ama halk bunu
değerlendirdi, yüzde 39,1 olan hasta memnuniyet oranları bugün yüzde
75lere çıkmıştır. Aynı şekilde de devam ediyor.
İnsana insan gibi hizmet veren ve hastalarımızı daha kaliteli
ortamlarda tedavi edebileceğimiz bir hastaneden bahsediyoruz.
Yıllar önce
SSK hastanesiyle devlet hastanesi yan yanaydı Kayseride. Arada 1,5 metre
duvar, üzerinde de yine 1,5 metrelik tel örgüler mevcuttu. Neyi koruyorduk biz
acaba o zaman? İşte, Allaha şükürler olsun ki, benim de başhekimlik
dönemimde o Berlin Duvarlarını yıkmak bizlere nasip oldu. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Başhekim olarak da bana
nasip oldu.
Tüm bu duygu
düşünceler içerisinde, kısa da olsa ifade edebildiğim bu güzel
hizmetleri, yurdun dört köşesindeki halkımıza sağlık
hizmetini götürebilmek adına, 2014 yılının hayırlara
vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
On üçüncü ve son
konuşmacı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Vekilim, daha önce başhekim değil miydiniz
siz? Niye yıkmadınız o zaman?
BAŞKAN
Lütfen sözümü kesmeyin, lütfen
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Evet. 2003te başhekim oldum, ondan önce yoktum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ondan önceki başhekimlere de biraz saygısızlık
oldu.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Öyle bir şey yok. Sistem bu. Ayrıca kimseye
saygısızlık yapmam.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Meslektaşlarınıza ayıp oldu. Şikâyet
ettiniz bakın.
MUHARREM VARLI
(Adana) Çin Seddini de siz mi yaptınız, Çin Seddini!..
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, sözümü kesmeyin lütfen.
On üçüncü ve son
konuşmacı Salih Fırat, Adıyaman Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA SALİH FIRAT (Adıyaman) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014
yılı bütçesi hakkında konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
663
sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı
Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname sonrasında Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 90
bin personelle halk sağlığını korumak,
geliştirmek, sağlık için
risk oluşturan faktörlerle
mücadele etmek üzere 19 Mart 2012 tarihinde kuruldu.
Bu
yapılanmayla birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetleri tek
elde toplanmış, bu hizmetin etkin sunumu için taşra
teşkilatı oluşturulmuştur. Bu yapı, daha
hızlı ve sonuca odaklı müdahaleler ile koruyucu ve önleyici
hizmetlerin daha etkin sunulmasını sağlamaktadır.
Halk
Sağlığı Kurumu birinci basamak sağlık
hizmetlerini aile hekimliği uygulamasıyla yürütmektedir. 6.750 hizmet
noktasında 21.200 aile hekimiyle yurdun her köşesinde
vatandaşlarımıza en yakın noktada hizmet verilmektedir.
Aile hekimleri, başta anne ve çocuk sağlığı olmak
üzere, her yaştan vatandaşımızın
sağlığını korumak, hastalıklarına erken
tanı koymak ve sürekli hastalıklarda etkin tedavi ve takip yürütmek
üzere organize olmuş durumdadır ve yılda 240 milyon kez
vatandaşlarımızla karşılaşmaktadır. 2014
yılında uygulamaya geçilecek periyodik muayenelerle aile hekimlerinin
etkinlikleri artacak ve gelecekte sağlık sistemi içinde rolleri daha
da önem kazanacaktır.
Bireye
yönelik sağlık hizmetlerinin ötesinde kalan çalışan
sağlığı, koruyucu ağız ve diş
sağlığı hizmetleri, adli tabiplik, okul
sağlığı, toplu yaşam alanlarına yönelik
hizmetler, çevre sağlığı gibi pek çok hizmeti yürüten 967
toplum sağlığı merkezi de birinci basamak sağlık
hizmetlerini bütünleyen önemli bir fonksiyon icra etmektedirler.
2014
yılından itibaren birinci basamak sağlık hizmetlerini
diyetisyen, psikolog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimcisi
gibi sağlık elemanlarıyla destekleyecek, hizmet kapsam ve
kalitesini artıracağız.
Sağlık
Bakanlığımızın hükûmetlerimiz döneminde koruyucu
sağlığa özel bir önem verdiğini ve bunun bir sonucu olarak
koruyucu sağlık hizmetlerinde sağlık göstergelerine de
yansıyan önemli gelişmeler olduğunu biliyoruz. Her şeyden
önce doğumda beklenen yaşam süremiz artmıştır. Son on
yıllık süreçte vatandaşlarımızın ortalama
ömürleri beş yıl uzamıştır. Anne ve bebek
ölümlerindeki azalmada kaydedilen gelişme uluslararası raporlarda
diğer ülkelere örnek olarak gösterilmiştir. Dünyanın en
gelişmiş ülkelerine benzer şekilde, 13 farklı antijen
içeren ve yüksek bir oranda uygulanan bağışıklama
faaliyetlerinin de katkısıyla, bulaşıcı
hastalıklarla mücadelede çarpıcı başarılar elde
edilmiştir. Daha etkin ve çağdaş bir yapılanma örneği
olan Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun bu alanlardaki başarıyı
daha da öteye taşımasını bekliyoruz.
Anne ve bebek ölümleri ile bulaşıcı
hastalıklarla mücadelede elde edilen başarılar sağlık
problemlerimizin daha farklı bir alana kaymasına neden olmuştur.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bulaşıcı olmayan
hastalıkların ön plana çıktığını görüyoruz.
Bu hastalıkları kontrol altına almak için 4 risk faktörüyle
mücadele etmek gerekiyor: Tütün kullanımı, sağlıksız
beslenme alışkanlıkları, hareketsiz hayat tarzı ve
alkol. Dünyaya örnek olmuş tütün mücadelemizde elde ettiğimiz
başarıyı obezite mücadelesinde de göstermemiz gerekiyor.
Doğru beslenme ve aktif bir hayat tarzıyla bunu da
başarıyla sağlayacağımıza inanıyorum.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun
faaliyet alanları bunlarla da bitmiyor. Kurum merkezinde bütün ülkeye
hizmet veren akredite, referans laboratuvarlarının yanı
sıra illerimizde bulunan halk sağlığı
laboratuvarları ve hıfzıssıhha bölge enstitüleri ile
laboratuvar altyapısı güçlendirilmiş durumdadır. Bu
laboratuvarlar, başta tüketicinin korunması olmak üzere bulaşıcı
hastalıkların kontrolü, içme ve kullanma suları ile diğer
çevre sağlığı hizmetlerinin kontrolü görevini
başarıyla sürdürmektedir.
Vatandaşlarımızın uzun ve
sağlıklı bir ömür geçirmeleri için çalışan Türkiye
Halk Sağlığı Kurumunun 2014 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına konuşmalar da sona ermiştir.
Birleşime otuz dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 13.47
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.23
BAŞKAN: Başkan
Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon yerinde,
Hükûmet yerinde.
Şimdi,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak olan
konuşmaların bölümüne geçiyoruz.
Buyurun Sayın
Bal.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, daha önceki oturumda konuşan Halide
Hanımefendinin benim yaptığım konuşmaya atıfta
bulunarak
BAŞKAN Hangi
cümle?
FARUK BAL (Konya)
Zabıtları getirtiriz efendim.
BAŞKAN
Burada. Hangi cümle?
FARUK BAL (Konya)
Şimdi, üç şey söylüyor Halide Hanım. Bir, milletvekili
ahlakı, terbiyesi. İki, Sayın Bakanın belediye
başkanlığıyla ilgili yapmış olduğu
propaganda. Üçüncüsü de teşekkür etmek, takdir etmek yerine, aynen
okuyorum: Hele ki köydeki nüfusun azalmasını, tarımda
teknolojinin gelişmesi ve sanayileşmenin artması,
modernleşmenin artması gibi görmek yerine
demek suretiyle bizim
yaptığımız konuşmanın milletvekili terbiyesi ve
ahlakıyla bağdaşmadığını ifade ettiler.
Dolayısıyla, buna, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan, arkadaşa söz
verirseniz ben de konuşacağım.
BAŞKAN
Sayın Bal, müsaade eder misiniz bir açıklama yapacağım.
Aslında aynı oturumda söz vermem gerekiyordu ama tutanakları
inceleme için süre aldığımdan, tutanakları da
incelediğimden size söz veriyorum.
Buyurun, iki
dakika, sataşmadan.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
4.- Konya Milletvekili Faruk
Balın, İstanbul Milletvekili Halide İncekaranın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının onuncu tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci oturumda,
Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz alan Halide Hanımefendi
konuşmasında bütçeyle ilgili konuşma yapması gerekirken
milletvekillerinin terbiyesinden, ahlakından bahsederek bazı
şeyler söyledi. Arkasından da Gaziantepte belediye başkanı
olan Sayın Bakanın seçim propagandası yapacak şekilde ona
tebrik, takdir ve teşekkürleri iletmemiz gerektiğini ifade etti.
Bunu yapmak yerine,
benim daha önce yaptığım konuşmada mazot fiyatı, ilaç
fiyatı, gübre fiyatındaki artışları ifade ederek
çiftçinin üretmiş olduğu ürünlerde fiyatların sabit
tutulması nedeniyle ya da düşük bir artışla köylerin
boşaldığından bahsetmiştim. Buna doğru dürüst
cevap vermek yerine, benim ifademi ahlaki değerlerle
bağdaştırmak suretiyle şahsıma bir sataşmada
bulunmuştur. Bunun yersiz olduğunu söylüyorum. Hiç kimsenin hiç
kimseye ahlak dersi vermesine ihtiyacı yoktur, hele hele benim mürebbiyeye
hiç ihtiyacım yok. Dolayısıyla, edebi, ahlakı bilen bir
milletvekiliyim. Yaptığım konuşmaya siyasi nezaket
çerçevesi içerisinde eğer cevap verebilirse çok teşekkür
edeceğim Halide Hanımefendiye.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Vekilim, tutanakları alabilir
miyim?
BAŞKAN - Ne
yapmak istiyorsunuz Halide İncekara?
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Cevap vermek istiyorum, sayın milletvekilimiz
cevap vermemi istedi.
BAŞKAN - Biz
ilerleyelim, siz tutanakları inceleyin. Sataşma varsa
değerlendirme yaparız.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN -
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılacak
konuşmalar bölümüne geçtik.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Vahap Seçer, Mersin
Milletvekili.
Buyurun Sayın
Seçer, süreniz dokuz dakikadır. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2014
bütçesini görüşüyoruz. Gerçekten önemli bir bakanlık, bunu her zaman
söylüyorum. Türkiye'nin ekonomisi, Türkiye'nin sosyoekonomik yapısı,
tarım sektöründe çalışanların istihdamdaki payı,
geçinenlerin; dolaylı, direkt vesaire vesaire.
Zor bir
bakanlığı idare etmeye çalışıyor Sayın Eker,
2005ten bu yana da bu bakanlığı idare ediyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Zor bir bakanlık mı, Bakanlığı mı
zor idare ediyor?
VAHAP SEÇER
(Devamla) Bunu başlangıçta söylememin nedeni, AKP hükûmetleri
sürecince en uzun Tarım Bakanlığı görevini yürüten
Sayın Bakan, dolayısıyla bugün ortaya çıkan sonuçtan direkt
olarak sorumlu olan Sayın Bakandır.
Değerli
arkadaşlarım, peki, sektör bu kadar önemli; Türkiye'nin gayrisafi
millî hasılasındaki payı yüzde 8, istihdamdaki payı yüzde
27. Yeterli derecede modern tarım yapabiliyor muyuz? Elbette ki bu anlamda
sıkıntılar var. Bunu nasıl gerçekleştireceğiz?
Elbette ki bu alanda üniversitelerimizde, ziraat fakültelerimizde, gıda
mühendisliği fakültelerimizde, su ürünleri fakültelerimizde
öğrencilerimizi yetiştireceğiz ve bunları Bakanlık
bünyesinde çalıştıracağız. Bu şikâyetleri daha
önceki konuşmacılar da dile getirdiler.
Atama bekleyen mühendis
arkadaşlar var, meslektaşlarımız var, Sayın
Bakanın meslektaşları var. 2013 yılında Diyanet
İşleri Başkanlığı personeli olarak 12 bin
kişi alınıyor, emniyet teşkilatının son on
yılda aldığı polis miktarı 110 bin ancak Tarım
Bakanlığı son on yılda 17.607 mühendis ve veteriner hekim
bünyesine katıyor. Tarım bu kadar önemli, sosyal yönü var, ekonomik
yönü var; 17.607 arkadaşımız Bakanlıkta göreve
başlıyor. Peki, bunun sorumlusu kim? Sayın Bakan Bunun sorumlusu ben değilim, Maliye
Bakanı. diyor. Maliye Bakanına soruyorsunuz, o da diyor ki: Evet,
böyle bir talep var ama Devlet Personel Başkanlığında, ben
onların görüşünü bekliyorum. Ama, bu mühendis çocuklarımız
da sizlerden görevlendirme bekliyor, atama bekliyor. Sizlere bunu Meclis
kürsüsünden duyurmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, son günlerin en önemli konularından bir tanesi de
hava koşullarından dolayı meydana gelen elektrik kesintileri.
Hoş, Sayın Bakan Kriz yok. diyor. Sayın Bakan, nasıl bir
ortamda bunun adını kriz olarak koyacak? Yani, bugün enerji nakil
hatlarında önemli problemler yaşanıyor, günde üç saat, beş
saat, on saat elektrik kesintileri meydana geliyor; vatandaş üşüdü,
üretim durdu. Bunun tarımsal üretime yansımaları da var.
Kanatlı üretiminde önemli sıkıntılar yaşıyorlar
elektrik kesintilerinden dolayı. Özellikle, Akdeniz Bölgesinde, narenciye
üretim tesislerinde dondan korunma yöntemi olarak pervaneleri
çalıştıramıyorlar, sulama sistemlerini
çalıştıramıyorlar. İşte, Anamurda afetten
dolayı, dondan dolayı önemli zararlar meydana gelmiş. Üreticiler
seralarını ısıtamıyorlar ama Sayın Enerji
Bakanına göre bu elektrik kesintileri bir kriz değildir.
Değerli
arkadaşlarım, narenciyeden söz açılmışken, biraz sonra
Sayın Bakan kürsüye çıktığında, Türkiyede gerçekten
tarım sektöründe herhangi bir sorunun yaşanmadığından
bahsedecek, üretimin arttığından bahsedecek, çiftçinin gelirinin
arttığından bahsedecek, Avrupada, dünyada tarım ekonomisi
olarak büyüdüğümüzden bahsedecek, ama, ben bugün güncel bir sorunu burada
dile getirmek istiyorum. Narenciye henüz hasat döneminde ve özellikle benim
bölgemde, Akdeniz Bölgesinde narenciye üreticileri narenciyelerini
satamıyorlar; 30 kuruş, 35 kuruş, 40 kuruş bu ürünlerin
fiyatları. Peki, bunun sebebi ne? Elbette ki yeterli ihracat yok.
Üretimimiz tüketimimizden fazla, dolayısıyla ihracat yapmamız
lazım, ihracat yapabilmemiz için devletin desteğine ihtiyacı var
ihracatçının, devlet bu desteği yapamıyor.
Ben buradan
vatandaşlarıma seslenmek istiyorum. Lütfen, Hükûmetin yapamadığını
siz yurttaşlarımız yapın, akşam eve giderken 1
kilogram portakal alın, 1 kilogram mandalina alın hem kış
günü soğuk algınlığı için birebir, her derde devadır.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Para nerede, para?
VAHAP SEÇER (Devamla)
Ayrıca, Sayın Bakandan da rica ediyorum narenciye üreticilerinin
adına: Sayın Bakanım, biliyorsunuz, bir Okul Sütü Projesi
gerçekleştirdiniz. Niçin okul narenciyesi projesi olmasın?
Sağlığımı düşünüyorum, narenciye tüketiyorum.
Slogan da hazır. Böyle bir projeyi Tarım Bakanlığı
olarak pekâlâ hayata geçirebilirsiniz.
Değerli
arkadaşlar, Türkiyede tarımsal üretimi imkânsız kılan en
önemli sorunların başında girdi fiyatları gelir.
Bakınız, on bir yıllık AKP hükûmetleri -2002 sonu, bugün
2013ü bitiriyoruz- girdi fiyatlarına bakıyoruz: Mazot fiyatları
1,25 TLden 4,5 TLye gelmiş; gübre fiyatları -çeşitlerine göre
değişmek üzere- yüzde 300lere, yüzde 350lere varan fiyat
farklarına ulaşmış; tarım elektriği fiyatı
yine yüzde 200, yüzde 300 fiyat artışlarına sebebiyet
vermiş.
Şimdi, ürün
fiyatlarına bakıyoruz aynı oranda büyümüş mü? Bir taraftan,
yüzde 200, yüzde 300, yüzde 400 girdi maliyetlerinde artış ama
tarım ürünleri fiyatlarında -2002 ile 2013ü mukayese ettiğiniz
zaman- aynı oranları yakalamamız mümkün değil. Buğday
fiyatlarına bakıyorsunuz, 2002 sonunda 30 kuruş olan buğday
fiyatları, bugün 60 70 kuruş seviyelerine gelmiş.
Mısır, 25 kuruş seviyelerindeymiş 50 kuruş
fiyatlarına gelmiş. İşte, portakal, mandalina dalında,
satılmıyor. Üzüm, bu sene sezon yine kötü geçti. Üretici on yıl
önceki fiyatları arar konuma geldi.
Dünyanın neresine
giderseniz gidin, hiçbir ülkede, tarımsal üretime devlet eli
değmezse, tarımsal üretim devlet marifetiyle desteklenmezse üretim
yapma şansınız yoktur, bunu herkes biliyor, Sayın Bakan da
biliyor. Bakınız, 2006 yılında bir yasa
çıkmış: Tarım Kanunu. Burada, merkezî bütçeden
tarımsal desteklere ayrılacak oran olarak yüzde 1 şeklinde bunu
kanuna geçmişiz. Bunu hep beraber yapmışız. Doğru mu?
Doğru.
Peki, 2013
yılında gerçekleşmesi beklenen tarımsal destek miktarı
ne? 9 milyar TL. 2014te öngörülen ne? 9,670 milyar TL.
Peki, Türkiye'nin
gayrisafi millî hasılası ne bugün? 800 milyar dolar civarında
yani 1,6-1,7 trilyon TL. Bunun yüzde 1i nedir? 16-17 milyar TL ama bakın,
bugün, 6-7 milyar, çiftçiye verdiğimiz destek miktarı gerilerde
kalmış.
Tarım Kanunu
2006da çıkmış; 2007yle 2013 arasında çiftçiye
yaklaşık olarak 40 milyar TL eksik ödeme yapmışız.
Efendim, çiftçiye
gerekli desteği veriyoruz ama bunun karşılığında
da çiftçiden pekâlâ vergi alıyoruz. Bakın, 3,5 milyon ton, çiftçinin
bir yılda yaklaşık olarak tükettiği mazot miktarı.
Buna ödediği ÖTV, KDV miktarı, merkezî bütçeden çiftçiye ödenen
destekleme miktarıyla eşit.
Diğer
taraftan, çiftçi her türlü girdisine, gübresine, ilacına, suyuna,
havasına, her şeye KDV ödüyor, ÖTV ödüyor. Hale ürününü götürüyor,
stopaj ödüyor, hal rüsumu ödüyor ama diğer taraftan çiftçiye bizim
verdiğimiz 9 milyar TL, 10 milyar TL; Türkiye'nin bütçesi 400 milyar
TLnin üzerinde.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
VAHAP SEÇER
(Devamla) Gerçekten, sanki çok devasa rakamlar gibi kamuoyuna sunulmaya
çalışılıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
VAHAP SEÇER
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, tabii ki tarım için
söylenecek çok söz var.
Her şeye
rağmen, 2014 bütçesinin çiftçinin derdine deva
olamayacağını bile bile hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı, Ramazan Kerim Özkan, Burdur Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum ancak
Meclisimiz boş olduğu için buradan televizyonları
başındaki eli hamur, karnı aç olan üretici kardeşlerime, tüketicilerimize,
atama bekleyen gıda mühendislerine, su ürünleri mühendislerine, ziraat
mühendislerine ve teknisyenlerine, veteriner hekimlere ve teknisyenlerine
sesleneceğim ve Bakanlığa da uyarılarda
bulunacağım.
Değerli
vatandaşlarım, nasılsınız, iyi misiniz? İyi
olmadığınızı biliyorum. Kış geldi, dertler
arttı. Yakacak dert, saman dert, ot dert, yem dert, mazot dert, ilaç dert.
Elmayı, narenciyeyi, domatesi, biberi, sütü satmak, eti satmak dert. Üretmek
de ayrı bir dert. Çünkü, siz gübreyi 8 liraya alıyordunuz, aynı
gübre bugün 80 lira ama ürettiğiniz ürünlerin fiyatları yerinde
saymaya devam ediyor. Her şey güllük gülistanlık ama durum öyle
değil. Burdur tabiriyle Cici pappam parıl parıl
parıldıyor, aç karnım curul curul curulduyor. yani tok,
açın hâlinden anlamıyor. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bakıyorum,
yetkililer, sütü, eti, buğdayı, arpayı, fasulyeyi,
salatalığı, domatesi, elmayı, armudu kendiliğinden
oluyor sanıyor. Değerli vatandaşlarım, saygıdeğer
milletvekilleri; bunların üretiminde toprak var, su var, enerji var,
traktör var, mazot var, gübre var, ilaç var, alın teri var. Yeter mi?
Teknik kadrosunda ziraat mühendisi var, gıda mühendisleri var, su ürünleri
mühendisleri var, veteriner hekimler var, teknikerler var.
Bakanlığa
soruyorum: Ne oldu Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığında kadroya alınacak 6.557 kişi? Sayın
Bakan diyor ki: Biz bu kadroyu Maliye Bakanlığından istedik?
Maliye Bakanlığı istediğimiz kadroyu vermedi. Sizler
aynı Kabinenin üyeleri değil misiniz? Sayın Maliye Bakanına
sözünüz geçmiyor mu? Niçin on binlerce ailenin duygularıyla oynuyorsunuz?
Bir an önce bu sorunu çözün. Vatandaş sizden çözüm bekliyor.
Değerli
vatandaşlarım, bakın, şu anda saman 40 kuruş, silaj 20
kuruş. Saman, dolgu maddesi, gıda değeri yok. Silaj, protein
kaynağı, gerekli gıda. Bunu dahi öğretememişiz üretenlere.
Niçin? Eğitim için, kontrol için, üretim için, koruyucu mücadele için.
Maliye Bakanlığı bu kadro işini bir an önce çözmelidir. Bu
çiftçilerimize bu maddeler öğretilmelidir. Silaj nedir, kepek nedir, yem
nedir?
Günün birinde bir
siyasetçi, bir köye gidiyor, köylüler dertleniyor Efendim, kepek 100
kuruş, arpa 60 kuruş. diyorlar, E, kardeşim, o zaman siz de
kepek yerine arpa ekin. diyor. Çünkü, o siyasetçi kepeği bilmiyor,
köpeği bilmiyor, biz bunlarla
karşılaştık. Bu insanlara kepeğin ne olduğunu,
köpeğin ne olduğu, kepeneğin ne olduğunu öğretmemiz
gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Et Konseyi ve
Süt Konseyinin kurulmasını uygun buluyoruz. Ancak, Et Konseyi ve Süt
Konseyinin, Tarım Kredi Kooperatiflerinin, Toprak Mahsulleri Ofisinin
özerk yapıda olmasını istiyoruz. Ancak, buralarda
siyasallaşmanın olduğunu görüyoruz ve üzülüyoruz. Bu kurumlar,
çiftçinin kara gün dostudur ancak, kârlarının yüksek rakamlarda
olması köylüleri üzmektedir. Tarım Kredi Kooperatifleri övünüyor 165
milyon kâr ettim diye, kimden ettin kardeşim bu kârı? Köylüden,
çiftçiden. Bu kârı etmeyeceksin, sen kara gün dostusun, ona destek
vereceksin, o köylünün kârına ortak olmayacaksın. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hükûmet olarak, arz-talep
dengelerini korumalısınız. Geçtiğimiz yıllarda
sıfır faiz diye bir uygulama yaptınız, binlerce üreticiyi
iflas ettirdiniz. Sıfır faiz oldu yüzde 100 faiz. Vatandaş
perişan oldu, vatandaşı âdeta değirmene buğdaysız
un öğütmeye gönderdiniz.
Sevgili
vatandaşlarım, bu bütçeden yine bir müjde yok. Bağı
bellemesini bilmeyen âşık, üzümün kıymetini anlamıyor.
Buğday para etmiyor, elma para etmiyor, süt para etmiyor, narenciye para
etmiyor. Şu anda, seralarda vatandaşlar akşam beşte
başlıyor odun yakmaya, sabahın yedisine kadar odun yakıyor,
sera ısıtıyor. Seralarda şu anda, odunun steri kamuda 60
lira, serbest piyasada 150 lira. Vatandaş seralara nasıl odun
bulacağım diye kara kara düşünüyor. Bunlara çözüm bulmamız
gerekiyor.
Ürün, yerinde ucuz,
pazarda pahalı. Elma, şu anda -Çivrildeydim, Eğirdirdeydim
geçen hafta- 10 kuruş değerli arkadaşlarım ama Ankarada 2
lira. Bu, yazık değil mi? Bu üretici-tüketici
buluşmasını niçin başaramadınız? On
yıllık iktidar, Başarılı bir iktidar diyorsunuz,
neden bu işi başarmadınız? Üretici-tüketici
buluşmasını niçin yapmadınız? Hâlâ da
yapamıyorsunuz.
OKTAY VURAL (İzmir)
Onlar başka buluşmaların peşinde.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Osloda buluşuyorlar onlar.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, isteklerimiz:
Bakın Yeşil mazot veya ucuz mazot vereceğiz. dediniz, on
yılda veremediniz, bir an önce yeşil mazotu verin. Sütte, ette KDVyi yüzde 8den 1e
çekeceğiz. dediniz, çekmediniz; yüzde 1e çekin. Tarımsal sulamada
kullanılan enerjide indirim yapacağız. dediniz,
yapmadınız, hâlâ yüzde 18. Destekler yeterli mi? Hayır.
Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1ini destek olarak vereceğiz.
dediniz, hâlâ o oranı yakalayamadınız. Mazottan alınan özel
tüketim vergisi ve KDV 10 milyarı geçiyor, 10 milyarı. Vatandaşa
verdiğiniz tarımsal destek 9 milyar. Yani, sağ cebinden
verdiğinizi, sol cebinden alıyorsunuz. Buna, ilaçtan
alınanı, gübreden alınanı, yemden alınanı,
şaraptan alınanı katmıyorum.
Bakın, Çal ilçesinde
şarap üreticileri var. Onların ürettiği paradan biz de maaş
alıyoruz, siz de maaş alıyorsunuz, imam da alıyor, müftü de
alıyor. Onlardan şişe başına 1 litreden 5 lira para
alıyorsunuz; daha bunu, tüketime sunulmadan alıyorsunuz. Bu para,
yazıktır, günahtır, haramdır. Bunu kesinlikle
kaldırmanız gerekiyor. Bir cebine koyduğunuzu diğer
cebinden alıyorsunuz dedim. Bu arada, KDV indirimi beklerken, geçen gün,
kanatlı etinde yüzde 1lik KDVyi yüzde 8e çıkardınız. Bu
ne perhiz bu ne lahana turşusu! Doğruluğunu Sayın Bakan
anlatsın. Bu mudur üreticiyi, tüketici korumak?
Sayın Bakan,
besicilik bitiyor, köylerde mal sayısı her gün azalıyor.
Geçenlerde Afyonda, Burdurda 50-60 tokası yani hayvanı olan
insanlar, 5-6 hayvana şu anda bakamıyor girdi maliyetlerinden
dolayı. Bunun için, buna bir an önce son verdirmeniz gerekiyor.
Bakanlık olarak Düve ihraç ettik. diye övünüyorsunuz. 250 düve ihraç
etmişiz, 174.501 düve son dört yılda almışız.
Alınana bakın, satılana bakın. Bu, övünç meselesi
olmamalı.
Uyarılarımız:
Islah kooperatiflerini destekleyiniz. Yerli üretime sahip
çıkınız. Ucuz yeşil mazotu veriniz. Irk
ıslahını yaygınlaştırınız.
İthalattan vazgeçiniz. Orta Doğu ülkeleriyle
barışınız. Onların gıda ihtiyaçlarına cevap
arayınız. Üretici desteklerini artırınız.
Unutmayın, üç yılda samana 3 milyar dolar bu Hükûmet para verdi, 3
milyar dolar; yazıktır, günahtır.
Bakın,
koruyucu mücadele ve tedbir eksikliğinden şap, çiçek, brusella,
tüberküloz, Kırım Kongo kanamalı ateşi, kuduz devam ediyor.
Hayvan pazarları kapalı. Vatandaş sudan çıkmış
balığa döndü. Kadro eksikliğini tamamlayın, bu
hastalıklara son verin.
Bir daha, ithal süt
tozu, tereyağı veya süt alımı istenmiyor. Sahada
kooperatiflerde yetki kargaşası var. 1163 sayılı Yasayla
kurulan kooperatifleri koruyunuz.
Son olarak,
31/12/2013e kadar devam eden, 200 kilogram üstü danalara verilen desteğin,
bugün, burada 2014 yılı için de devam edeceği sözünü veriniz.
Unutmayın, bu uygulama dişi kesimleri bir nebze olsa önlemektedir.
Ana olmadan dana olmaz. söylemini hatırlatmak isterim.
Bütçenin ülkemize
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Bu kısa sürede
ancak bunları anlatabildim vatandaşlarım. Sizlerle daha sonra
çok büyük sorunları beraber paylaşacağız.
Çözüm, Cumhuriyet
Halk Partisi. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Üçüncü
konuşmacı İlhan Demiröz, Bursa Milletvekili.
Buyurun Sayın
Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
kanun hükmünde kararnameyle kurulan ve Sayıştaya gönderilmesi gereken
defter, tablo ve belgelerin hiçbirisini sunmamış Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına görüşlerimi ifade etmek için söz
almış bulunuyorum. Bursada ve ülkemizin dört bir yanında en zor
koşullarda üretim yapan, inadına üretim yapan, dimdik ayakta duran
kıymetli çiftçilerimiz başta olmak üzere tüm
yurttaşlarımızı ve sizleri sevgi ve saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, 2014 yılı bütçesinin içerisinde işçi yok,
emekli yok, dul, yetim yok, memur yok, çiftçi ve köylü de yok; gözden
çıkarılan siz çiftçi kardeşlerimizin içinde bulunduğu sorun
ve sıkıntıları giderecek bir pay, bir kalem, bir ödenek yok.
Sayın Bakan
birazdan bu kürsüye gelecek ve güncellenmeyen, takla attırmayı
sevdiği rakamlarla sizlere yapılanları anlatacak ve pembe
tablolar çizecek.
Değerli çiftçi
kardeşlerim, sizlere sesleniyorum: Lütfen, Bakanın
anlattıklarını kendi cebinizde olanla
karşılaştırın, köylere gelen sarı taksilerle
karşılaştırın, köy kahvesindeki siyah çantalı
kişilerle karşılaştırın, ilçenizde
sayıları hızla artan icra daireleriyle
karşılaştırın, ektiğiniz tarla ve aldığınız
mahsul, sattığınız ürünle
karşılaştırın, damdaki hayvan sayınızla
karşılaştırın, mağdur olmuş çiftçiye
Ananı da al git., Gözünü toprak doyursun., Kusura bakma, senin
oğlun da işsiz kalsın. diyen AKPli yetkililerin ifadeleriyle
karşılaştırın, sonra da, Yüce Atatürkün Köylü
milletin efendisidir. sözüyle karşılaştırın ve
kararı siz verin.
Değerli
milletvekilleri, dünya üzerinde
tarımın desteklenmediği hiçbir ülke yok, ancak bizim ülkemizde
tarım destekleniyormuş gibi yapılıyor, bütçeye göstermelik
konan ödenekler o yıl içerisinde -arkadaşlarımızın da
ifade ettiği gibi- çiftçilerin kullandığı mazot üzerinden
ÖTV ve KDV olarak fazlasıyla geri alınmaktadır.
Ekranları
başında bizi izleyen çiftçi kardeşlerimin huzurunda, Sayın
Bakana, çiftçilerimizi desteklemediğini, tarımın Hükûmet eliyle
çökertildiğini ifade etmek istiyorum.
Ülkemizde çiftçi ve köylü
gözden çıkarılmış, her fırsatta çiftçiye destek
vermeme politikası üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.
Bu çalışmalara basınla ses veren örgüt temsilcilerinin ifadesi
bizim için çok önemlidir. Dünyanın en yüksek girdi fiyatlarına ve en
düşük ürün fiyatına on iki yıl dayanan bir holding bile
tarımsal üretim merkezini kapatırken çiftçi nasıl dayansın
diyoruz.
Herkesin aklını
başına toplaması gerektiğini ifade eden oda temsilcileri
şöyle diyor: Bu, böyle devam edemez, bu sektörde çalışan
insanların mesleği terk etmesi, bir holdingin çekilmesine benzemez.
Çiftçiler bu ülkenin çimentosudur, vatansever, özverili, çalışkan
insanlardır. Böyle bir durum, ülkede çok büyük bir sosyal çalkantı
yaratır ki, hiçbir açılım, saçılım bu sosyal kaosu
gideremez.
Tarım
mutfağındaki temsilciler bu şekilde feryat ederken, tarihte
saman ithal eden Bakan olarak anılacak olan Sayın Mehdi Ekerin
Fransadan aldığı şövalye nişanını da
çiftçilerimiz unutmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
basında hep TOKİ ilanlarını görmeyelim, artık
sahibinden satılık çiftçiler var. İşte, bakın
(Hatip, elindeki
gazeteyi gösterdi)
İBRAHİM
YİĞİT (İstanbul) Bu tarafa da göster.
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Buyurun.
Kredi kullanıp
iflasın eşiğine gelen yatırımcılardan biri diyor
ki, 2010 yılının sonlarına doğru aldığı
krediyle çiftlik kurduğunu ancak devletin kredi vermesindeki amaçla
uygulamanın tutmadığını; dedesinden, babasından
kalan otuz yılda biriktirdiği tüm mal varlığını
kaybettiğini
Kredi kullanan bu vatandaş 300 hayvanım
vardı, şimdi 150 tane kaldı. Çektiğim krediyle 40 tane
hayvan alabiliyordum, şimdi, 100 hayvanı satsam da geri
ödeyemiyorum. diyor ve kurduğu çiftliği satıyor değerli
arkadaşlar.
Sayın Bakan
bir ödül töreninde yaptığı konuşmada iki projeyle Guinness
Rekorlar Kitabına başvurduğunu ifade etmiştir. Dünyaya
açılan bu girişimleri takdirle karşılıyoruz. Guinness
yetkilileri de ülkemize geldiklerinde ne kadar geç kaldıklarını
ve Sayın Bakanın ülkemiz tarımına yönelik tüm
çalışmalarının aslında kitabın ilk
sayfasında yer almayı hak ettiğini göreceklerdir.
Bu iktidarın
2006 tarihinde çıkardığı Tarım Kanununun 21inci
maddesi hükmü gereği, çiftçilerimize 40 milyar TL borçlu olduğunu bu
kürsüden bir kez daha ifade ediyorum. Bu borcu ödemediklerini biliyoruz ancak
bu konuda çiftçilerimizin alacaklarının ödenmesi için iki ayrı
kanun teklifi verdiğimi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığında olduğunu da ifade etmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanı çeşitli toplantılarda
görüyoruz. Bu toplantıların çoğu, otel salonlarında
yapılmaktadır. Acaba, Bakanlığınız döneminde
çiftçilerle nerede, kaç defa toplantı yaptınız?
Ayakkabınız killi, ağır bünyeli, tınlı topraklara
değdi mi? Çiftçileri bire bir dinlediniz mi? Orada bulunuyorsanız,
bakanlık koltuğuna oturuyorsanız, bunun sebebi çiftçi
kardeşlerimizdir, bunları yok saymaya, ötelemeye hakkınız
yok.
Son olarak, Bursa
Gemlik, İznik, Mudanya ve Orhangazi ilçelerinden, sofralık zeytine 50
kuruş prim destek talebiyle yaklaşık 12 bin imza topladık
değerli arkadaşlar. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
üyesi olmama rağmen, 4 ilçe başkanı, ziraat oda
başkanları ve üretici temsilcileriyle birlikte Sayın Bakandan
dosyayı teslim etmek için randevu istediğimizde, Sayın Bakan,
bize, maalesef randevu vermemiştir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden
kuzeyine alın teri döken ve bizleri doyuran kıymetli çiftçilerimizin,
her şeye rağmen umutlu olmalarını istiyorum, çünkü
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, herkes için üretim ve herkes için
zenginlik içeren yeni tarım düzeni planlamamızla,
iktidarımızda, devletin desteği, toprağın bereketi
çiftçimizin olacak diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
Dördüncü
konuşmacı Ayşe Nedret Akova, Balıkesir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
AYŞE NEDRET AKOVA (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
2012
yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
yaptığı harcama ve işlemleri gerektiği gibi
denetleyemedim, çünkü siyasi iktidarın yönlendirmesiyle Sayıştay
üst yönetimi, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği raporları,
hepinizin de iyi bildiği gibi budadı.
Milletimin
verdiği bütçe hakkını kullanarak,
vatandaşlarımızın ödediği vergilerin usulüne uygun
olarak harcanıp harcanmadığını tespit etmem, Hükûmetçe
ve Sayıştay üst yönetimi tarafından engellendi. Sözlerime bu durumu
protesto ederek başlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının 2014 yılı bütçesindeki payı
yüzde 3,9dur. Bu kadar düşük bütçe payı ile ülkemizin en muhtaç
kesimine nasıl hizmet edilecektir, bunu anlamak mümkün değildir.
Bakanlık bütçesi tahsis edilirken en büyük pay, kömür, erzak vesair
dağıtımına ayrılmıştır. Sosyal
Yardımlar Genel Müdürlüğünün Bakanlık bütçesindeki payı
yüzde 62dir. Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine
bütçeden ayrılan pay yüzde 0,6dır. Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğüne ayrılan pay da yüzde 0,6dır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 14 Ekim 2013 tarihli Anadolu Ajansının haberine
göre, kapatılıp yerine, içinde kadının adı geçmeyen
bir komisyon kurulacağı yani bizlerin de içinde bulunduğu, benim
de görev aldığım Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun kaldırılacağı ve bir başka ad ile
başka bir komisyon kurulacağı haberi yayınlanmasına
rağmen, Sayın Bakanlık tarafından bu konu da
yalanlanmamıştır. Sayın Bakanımız da
huzurdadır, bu konu kamuoyu tarafından çok merak edilmektedir çünkü
yüzyıllardır süren kadın haklarındaki mücadelede geriye
gidiştir. Bu nedenle, Sayın Bakan tarafından da bu komisyonun
adının değişmeyeceği, kadının
adının kaldırılmayacağı hususunun huzurunuzda
söylenmesini talep ediyorum efendim.
Ayrıca,
saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakan bütçe sunuş
konuşmasında sadece iki yerde kadına değindi;
kadının iş gücüne katılma oranlarının
düşüklüğü, kadın konukevlerine ayrılan pay... Kadın
konukevlerine ayrılan payın düşüklüğünden de bahsetti.
Böylelikle, ülkemizde kadının güçsüzlüğü, bütçe sunuş
konuşmasında Sayın Bakan tarafından da kabul edilerek
açıklanmış bulunmaktadır.
Aile kavramı
içerisine hapsedilen kadın işsizdir, şiddet görüyor. Devlet, kadını
korumada ve kadını ekonomik ve siyasal açıdan güçlendirmede
yetersiz. Kadının adı her yerden silinmek isteniyor,
kadının bedeni üzerindeki haklarının
kısıtlanmasına yönelik yasalar çıkarılıyor. Kaç
çocuk yapacağının baskısı yanında, doğumu
bile nasıl yapacağı belirleniyor. Bunun yanı sıra,
kadının siyasal anlamda güçlenmesi ve karar alma
mekanizmalarında daha fazla yer alması istenirken her adayın
açıklanmasında, her belediye başkanı adayının
açıklanmasında -televizyonlarda da izledik- 3! 3! diye
bağırılması, mahrem ve özel konuların seçime malzeme
olması, kadına karşı işlenmiş ruhsal bir
şiddet değil de nedir?
Dünya Ekonomik
Forumu 2013 Global Cinsiyet Uçurumu Raporuna göre Türkiye, 136 ülke
arasında 120nci sıradadır; siyasi katılımda
103teyiz, ücret eşitliğinde 79dayız. Saygıdeğer
milletvekilleri, kadının iş gücüne katılımı yüzde
30, erkeklerde yüzde 76; kadınlar arasında işsizlik oranı
yüzde 11, erkeklerde yüzde 9; kadınlar arasında yarım gün
çalışma oranı yüzde 24, erkeklerde yüzde 9; tarım
dışı istihdamda kadın iş gücü oranı yüzde 23,
banka hesabı olan kadınların oranı yüzde 33,
saygıdeğer milletvekilleri, erkeklerde yüzde 82 gibi çok yüksek bir
oran, buna da dikkatinizi çekiyorum. İşletmelerde liderlik konumuna
yükselebilen kadın oranı yüzde 4.
2008
yılında hazırlanan Türkiyede Kadına Yönelik Aile İçi
Şiddet Araştırması Raporuna göre ülkemizde
kadınların yüzde 41,9u, eşi veya en yakınında bulunan
babası, sevgilisi, dostu, ağabeyi, arkadaşı tarafından
şiddet görmektedir. 2008 yılından sonra da
açıklanmış resmî bir rakam, resmî bir veri yoktur.
Bu nedenle de
hakikaten Türkiyemizin, ülkemizin en önemli sorunlarından birisi olan
çocuk gelinler konusu. Türkiyede, ülkemizde her 4 evlilikten 1isinin çocuk
gelin olduğu, bazı bölgelerde de 3 evlilikten 1isinin çocuk gelin
olduğu gazetelerde, medyada ve bazı istatistiki bilgilerde yer
almaktadır.
Bunun yanı
sıra her gün gazetelerde gördüğümüz üzere kadına karşı
şiddet, kadına karşı cinayetler gün geçtikçe
artmaktadır. Bu nedenle bunların ekonomik boyutlarının,
sosyolojik boyutlarının, psikolojik boyutlarının
araştırılması konusunda mutlaka, Sayın Bakan, bir
komisyon kurulup araştırılması ve bu işin çözüm
yollarının, nasıl çözüleceğinin, nasıl önüne
geçileceğinin araştırılması gerekmektedir. Bu, gün geçtikçe
artmaktadır. Ülkemizdeki en önemli sorunlardan işsizliğin
yanı sıra bu da çok önemli bir sorundur; buna da dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Ülkemizdeki
kadının durumu bu iken, kadın-erkek eşitliğinin
sağlanması olan, yine, toplumsal yaşamın tüm alanlarında
kadınların konumlarının güçlendirilmesi için,
kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın
önlenmesi nedeniyle de bu konuda -Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü görevlerinden olan- Bakanlık bütçesindeki binde 6lık
bütçe payının da bu kadınların bu sorunlarının
çözülmesine yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Binde 6lık
bütçe payı çok düşüktür, reklamlara ayrılan payla aynı
orandadır. Bu nedenle, Sayın Bakan, mutlaka, bu reklamlara
ayrılan paydan, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne bu paydan
bir kısım daha fazla payın ayrılması ve
kadınların ülkemizde yaşadıkları sorunların ve
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanı
içerisinde bulunan problemlerin çözülmesi için de bu payın daha artırılması
gerektiği kanaatinde bulunmaktayım.
Ülkemizde
çalışabilecek yaşta kadın sayısı 27 milyon 773
bin kişi olarak tespit edilirken sadece 8 milyon 192 bin kadın
iş gücü olarak gösterilmiştir. Ülkeler arasında yapılan
araştırmalar, uzun dönem potansiyel büyümeyle kadınların
istihdama katılım oranı arasında pozitif ve güçlü bir
ilişkinin varlığını tespit etmiştir. Bu nedenle
de kadının iş gücüne katılım oranının
artırılması konusunda elimizdeki imkânların bu yönde
kullanılması gerekmektedir.
Ayrıca,
ülkemizde toplam nüfusun yüzde 12,29u, yani yaklaşık 9 milyon
vatandaşımız da engellidir. Engellilere ayrılan pay,
Bakanlık bütçesindeki pay yaşlılarla birlikte
değerlendirilmiş; bu da yüzde 0,15tir, toplam bütçedeki payı
ise binde 0,6dır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AYŞE NEDRET
AKOVA (Devamla) - Nüfusumuzun çoğu engelli ve yaşlı iken bu
payın da çok az olduğu konusunda dikkatlerinizi çekiyorum.
Bütçenin her
şeye rağmen ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Beşinci
konuşmacı Candan Yüceer, Tekirdağ Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz sekiz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmet geçen yıl yaptığı harcamaları denetleyen
Sayıştay raporlarını Meclise getirmeden yeni bütçeyi
Meclise getiriyor. Hangi yüzle? Önce geçen yılın hesabını
vermeniz gerekmez mi? 2012 yılı Sayıştay raporları
Meclise getirilmedi. Sayıştayın denetim görüşü, Belgeler
bize sunulmadığı için görüş bildiremiyoruz. oldu.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Getirildi, getirildi, odanıza uğramadınız
herhâlde.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
2014 yılı bütçesi 10 Aralık günü Genel Kurula geldi.
Yaklaşık on bir günlük bir görüşmenin sonrasında iktidar
partisinin yeterli parmak çoğunluğuyla kabul edilecek ve daha sonrasında
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp yürürlüğe girecek.
Peki, bu durum bu bütçeyi
meşru kılar mı? Ak demekle aklanılmadığı
gibi, bu bütçeyi de parmak çoğunluğuyla aklayamazsınız.
Sayıştay raporları buraya gelmeden bu bütçe gayrimeşru
bütçedir, bu bütçe helal bütçe değildir. (CHP sıralarından
alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayıştay raporları gelmiş, gelmiş,
Sayıştay raporları burada.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Odanızda, odanızda; sizin odanıza da gönderildi,
hepsi odanızda var.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Hesap vermeyen, denetlenemeyen bir bütçe meşru olamaz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Sana göre olamaz.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Şeffaf, her yapılanın, her kuruşun hesabını
verebilen, insanların huzur ve refahını artırmayı
hedefleyen, vergide adaleti sağlayan, gelir
dağılımındaki eşitsizliği götürebilen,
giderebilen, bazılarının değil, herkesin
haklarını koruyan bir bütçe meşrudur, halkın bütçesidir ve
helaldir.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Gelen bütçeyi okusaydınız görürdünüz.
CANDAN YÜCEER (Devamla)
Bütçeden önce ben Sayın Fatma Şahine bir iki kelam etmek isterim. 26
kişiden oluşan kabinenin içinde tek kadın olarak kaybolsa da,
Bakanlığının adından kadın kelimesi çıkarılsa
da kadın-erkek eşitliğine inanan bütün milletvekilleri,
Sayın Bakanının kadın sorunlarının çözümüne
katkı sunmak istediğine samimiyetle inanarak onu bu erkek egemen
kabinenin içinde ayrı bir yere koydu. Millî mücadelede bir
kadının söylediği gibi, Kim demiş bir kadın küçük
şeydir, belki bir kadın en büyük şeydir. sözünde olduğu
gibi, 24 erkek bakana, Başbakana, partisindeki ve toplumdaki erkek egemen
zihniyete rağmen, eşitlik ve özgürlük temelinde verilecek olan hak
mücadelesinde sesi olmayan kadınların sesi, gücü olmayan
kadınların gücü olarak tüm mağdur kadınları
kucaklayarak bu mücadeleyi verebileceğini umdum. Gönül umduğundan
küsermiş ama maalesef, biz gördük ki kadınlar yerine,
eşitliğe inanmayan, kadınların kaç çocuk
doğuracağına, kürtajına, sezaryenine karışan,
Kadıköy vapurundan inen kadınlara tahammül eden, çocukların
aynı okulda okumasından, aynı sıralarda yan yana
oturmasından rahatsızlık duyan bir zihniyetin sözcülüğünü
yaptı. (CHP sıralarından alkışlar) Maalesef, mağdur
kadınları bile benden, senden diye ayırt etti.
Kadınları siyasete ve kendi içindeki, parti içindeki erkek egemen
zihniyete kurban ettiniz. İşte, bu zihniyetin kadına yönelik
yaklaşımları ve gizli ajandası, zaman zaman, iktidar ve
onun sözcüleri tarafından âdeta
itiraf niteliğinde ifade ediliyor ve siz de maalesef, bunları
açıklama çabası içindesiniz. Neymiş efendim, öyle demek
istenmemiş, böyle denilmek istenmiş. Aslında, ne denilmek
istenildiğini, ne denildiğini biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz.
Sayın Bakan şiddetle mücadele konusunda
dünyanın en güçlü yasalarından birini bizim hayata geçirdiğimizi
ve İstanbul Sözleşmesini çekincesiz, ilk imzalayan ülkelerden biri
olduğumuzu her fırsatta ifade ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi
çatısı altında, dışında, kadınlara yönelik
düzenlemelerin altında imzanız olduğu gerçektir ancak asıl
gerçek, kadın-erkek eşitliğine inanmayan bu zihniyetin iktidar
olmasıdır ve kadınların birey olarak yok
sayılmasıdır. Bırakın kadının kendisini,
kadının adının bile her yerden silinmeye
çalışılmasıdır. Kadını toplumun eşit
bir bireyi olarak değil, aileyi oluşturan puzzleın bir
parçası olarak gören AKP Hükûmeti, devlet içindeki mevcut
mekanizmaları güçlendirmek yerine, devlet içindeki var olan kadın
birimlerini tek tek temizleme çabasına girmiştir. İşte,
Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi AKP
iktidarı döneminde kapatılmıştır. Kırsal
Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığının yerinde
yeller esmektedir. 2011 yılında, Kadın ve Aile
Bakanlığı kapatılıp Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına dönüştürülmüştür. 2009 yılında,
tüm partilerin ortak mutabakatıyla oluşturulan Kadın Erkek
Eşitliği Komisyonu, Başbakanlıkta fırsat
eşitliği kelimesi eklenerek gelmiş, bugün de aile ve sosyal
politikalar komisyonuna dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Gördüğünüz
gibi, kadınlara karşı sorunları çözmek için yasalar yeterli
olmuyor, uygulanılması da gerekiyor. Dolayısıyla,
kadının kimliğini, eşitliğini bu toplumun bilincine
yerleştirmediğimiz sürece, istediğimiz kadar yasalar
yapalım, istediğimiz kadar önlemler alalım, bu konuda bir arpa
boyu yol alamayacağımızı -istatistikleri, rakamları
ben bir kenara bırakıyorum- biz bizatihi yaşayarak görüyoruz.
Kadın konusunda çalışmaların eksik kalmasının en
büyük sebebi samimiyetsiz politikalar ve kadın-erkek eşitliğini
biz gerçekten sağlamak istiyorsak, bu konuda güçlü bir politik iradeye
ihtiyacımız var ama maalesef, ne bu irade ne bu samimiyet AKP
Hükûmetinde yok.
Değerli
milletvekilleri, demokratik, sosyal bir devletin amacı, bireylerin yasalar
önünde olduğu kadar siyasal, toplumsal, ekonomik alanda da eşit ve
özgür olmalarını sağlamaktır. Dolayısıyla,
bütçeler sadece rakamlardan oluşmaz, aslında ekonomik, siyasal ve
yönetsel belgelerdir, her bir kalem bir siyasi belgedir iktidarın politika
hedeflerini gösteren. Bu nedenle, ekonomi ve politika açısından
bütçeleri değerlendirmek lazım. Biz, 2014 yılı Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesini, 17
milyarlık bütçeyi değerlendiremiyoruz, sadece niyet okuyoruz ve bu
niyet üzerinden değerlendirmeye çalışıyoruz çünkü
Sayıştay raporunda dört satır var. Dört satırda da
şunu yazıyor, onun bir cümlesinde: 2012 yılına
ilişkin mali rapor ve tablolar hakkında görüş bildiremiyorum
çünkü denetime sunulan bir tablo, bir belge, bir rapor yok. deniliyor.
Dolayısıyla, biz niyet okuyoruz aslında bugün, şurada. Bu
dört satırlık denetim bunu söylüyor.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Bugüne kadar var mı bilanço?
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Bu bütçede de kadın istihdamının
artırılmasına, kadın-erkek eşitsizliğinin
giderilmesine yönelik bir girişim yok. Kadının sosyal ve
ekonomik anlamda güçlenmesine dair bir adım yok. Devlet içinde
kadının olduğu, kadın sözcüğünün olduğu tek
birim olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü de işlevsiz hâle
getirilmiş. Bakın, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne
bütçeden ayrılan kalem 9 milyon lira, kadın konuk evleri, ilk kabul
birimleri ve ŞÖNİMlere ayrılan para şimdiden 123 milyon
lira. Bu ne anlama gelir biliyor musunuz? Bu şu anlama geliyor: Çok trafik
kazası olan bozuk bir yolda, biz, yolları tamir etmektense, araba
tamirhanesi açmayı tercih ediyoruz.
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Bakanlık bilançosu yüzde 15 arttı.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Çünkü amacımız yolları tamir etmek değil, çünkü
amacımız kadın-erkek eşitliğini sağlamak da
değil.
Bakın, ben,
aslında yetişmedi ama buradan şunu söylemek istiyorum: Burada,
Sayın İsmail Korkmazın -Allah rahmet eylesin- annesinden bir
mesaj vardı, diyor ki: Yavrumun acımasızca, öldüresiye
dövüldüğünü, nasıl katledildiğini herkes izledi. Sayın
Fatma Şahin izlerken hiç mi içi sızlamadı, hiç
duygulanmadı mı ki bir kez olsun Böyle olsun istemezdik. demedi,
başsağlığı dilemedi. Ama benim yavruma dünyanın
her yerinden rahmet okundu. Ben Sayın Fatma Şahine, Sayın Bakan
Fatma Şahine hakkımı helal etmiyorum. dedi. Evet, biz de, ben
de, kadın Bakan olarak Fatma Şahine hakkımı helal etmiyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VEDAT DEMİRÖZ
(Bitlis) Hakkın varsa etme!
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Herkesin bir hakkı vardır, herkesin bir
helalliği vardır, sen karar veremezsin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Altıncı
konuşmacı Aytuğ Atıcı, Mersin Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu içindeki Sağlık Bakanlığı
bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Vatandaşın
alın terinden toplanan her kuruşun hesabını veren ve o
paralara göz dikmeyen milletvekillerini ve herkesi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
vatandaşlarımızın sağlık hakkı
Anayasamız ile güvence altına alınmıştır, bunu
defalarca buradan söyledim. Yurttaşlarımızın
sağlığını korumak, koruyamadığı durumda
ise onları tedavi etmek anayasal bir görevdir. Kimin görevidir? Devletin
görevidir. Devlet adına bu görevi, Sayın Sağlık Bakanı,
Sağlık Bakanlığıyla birlikte yapar; bu görev ona
Anayasa tarafından verilmiştir. Ama Anayasa, Sayın Bakan, size
Git vatandaştan katkı payı al.
dememiştir ve demeyecektir.
Sizin
bütçe rakamlarını incelediğimizde,
hazırladığınız bütçeyle
sağlığımızı korumakla ilgili herhangi bir
işlem yapmadığınızı görüyorum. Bakın,
Sağlık Bakanlığının 2014 bütçesi 18 milyar
civarında, 18 milyar 647 milyon 271 bin lira. Peki, Başbakan ne
diyor? Efendim Biz sağlığa yaklaşık 76 milyar para
ayırdık. Hoppala! Nereden çıktı bu 76 milyar? Hani senin
Sağlık Bakanlığı bütçen 18 milyardı. 18 milyar
nere, 76 milyar nere? Yine, AKP, bilerek yanlış ve abartılı
rakamlar kullanarak halkı yanıltıyor. Nereden geldi bu 76
milyar? Efendim SGKnın da harcayacağı paraları biz
Sağlık bütçesine koyduk. E,
be kardeşim, SGKda biriken paralar kimin parası? Herkesin
ödediği vergilerden Millî Eğitime, Millî Savunmaya bütçe
ayırıyorsun, sağlığa da ayırıyorsun.
Ayrıca, biz, vatandaşlar olarak size sağlık primi ödüyoruz.
O primleri biriktiriyorsunuz, SGKnın geri ödemesini bize Ben 76 milyar
para ayırıyorum. diye yutturmaya kalkıyorsunuz. Bu gerçekten
ayıptır ve hiçbir şekilde kabul edilemez.
Peki,
18 milyar üzerinden gidelim. 18 milyar lirayı nasıl ayırdınız
Sayın Bakan? Hani bizim sağlığımızı
koruyacaktınız ya, hani vatandaşlarımız hasta
olmasın diye uğraşacaktınız ya, bakın, nasıl
harcamışsınız: Yüzde 60,5ini personel giderlerine
harcamışsınız, yüzde 30unu mal ve hizmet giderlerine,
sadece yüzde 9unu yatırıma. Yani, Anayasamızın,
sağlığın korunması için size verdiği görevi siz
olduğu gibi SGKya devretmişsiniz. Yani, SGK diyor ki: Ben, kimin
tedavi olacağına, kimin hangi şekilde tedavi edileceğine ve
kimi tedavi edip kimi tedavi etmeyeceğine karar veririm Sağlık
Bakanı, sen de ancak beni izlersin. Bu da gerçekten bir hekim olarak beni
utandırıyor. SGK diyor ki: Kapalı ameliyatları ödemem
kardeşim, ağrısız doğumu ödemem, bazı kaliteli
malzemelerin parasını ödemem, bazı ilaçları hiç ödemem. Ne
yapacak vatandaş? Cepten ödeyecek. Birazdan size vatandaşın
cebinden ne kadar para çıktığını da rakamlarla
söyleyeceğim. Hepsinden önemlisi, SGK
diyor ki değerli arkadaşlarım: Fark ve katkı payı
ödemezseniz hiç kimseye sağlık hizmeti vermem. Hadi buyurun, Sağlık
Bakanı olarak verdirebiliyorsanız verdirin, görelim. Siz iktidara
geldiğinizde Nüfus cüzdanıyla herkes sağlık hizmeti
alacak. derken şimdi Para cüzdanın yoksa sağlık hizmeti
alamazsın. noktasına getirdiniz
sağlığımızı. (CHP sıralarından
alkışlar) Maalesef, halk bunu biraz geç anladı ama çok
yakında bunun hesabını soracak.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, ben rakam üretmeyeceğim,
Sağlık Bakanının kendisinin ürettiği rakamlardan yola
çıkarak bazı şeyler söyleyeceğim. Diyor ki Sağlık
Bakanı kendi bütçe sunumunda: Toplam sağlık primlerinin
sağlık giderlerini karşılama oranı yüzde 85. Yani, ne
demek? Vatandaştan topladığın paralarla sen
sağlık hizmeti veriyorsun ve verdiğin hizmetin yüzde 85ini
vatandaş prim olarak zaten sana ödüyor. E, bunun üzerine sen katkı
payı alıyorsun, katılım payı alıyorsun yani kâra
geçiyorsun ve utanmadan
Bu ülkede dolar milyarderi de, asgari ücretlisi de,
işsizi de, herkes ama herkes fark ücreti ödemek zorunda kalıyor.
İşte bu yüzden bu bütçe adil değildir değerli
arkadaşlarım, işte bu yüzden bu bütçe ahlaklı bir bütçe
değildir, işte bu yüzden bu bütçe ayrışmalara zemin
hazırlayan, soygun düzenini getiren bir bütçe olmuştur.
Bakın,
rakamlara devam ediyorum, ne kadar mahcup olacaksınız bilmem ama
rakamlar çok net konuşuyor, diyor ki: Sağlık
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılasındaki payı
2001de yüzde 5,2; 2002de 5,4; 2012de 5,4. Hani artmıştı
sağlık harcamaları? Rakam olarak artmış olabilir ama
gayrisafi millî hasıladaki yani hepimizin alın teriyle
oluşturduğu hasıladaki oranı aynı. Siz halkı
yanıltıyorsunuz. 2001deki 5,2; şimdiki 5,4. Hani
artış vardı? Hiçbir şekilde bir artış söz konusu
değildir. Merak edenler için söyleyeyim: OECD ortalaması da 9,2 yani
neredeyse sizin bütçenizin 2 katı.
Şimdi, önemli
bir rakam daha söyleyeceğim -yine Sağlık Bakanının
kendi hazırladığı cep kitapçığından
aldım- bunu da vatandaşlarımızın dikkatle dinlemesini
rica ediyorum. Kişi başına cepten harcama -cebimizden
sağlığa ne kadar para harcıyoruz- 2002de 56 lira, 2012de
157 lira; 3 katı kadar bir artış var. Bunu Sağlık
Bakanının kendisi yayınlıyor. Peki, bu 176yı 76
milyonla çarptığınız zaman ne kadar ediyor biliyor musunuz
arkadaşlarım? 12 katrilyon lira para ediyor. Yani, 12 katrilyon lira
parayı siz vatandaşın cebinden her yıl çıkarıp
alıyorsunuz. Ha, diyebilirsiniz ki: Enflasyon vardı, şu
vardı, bu vardı. Buyurun, dolar hesabı yapalım. Dolar
hesabıyla 2002de cepten harcama 37 dolar, 2012de 87 dolar yani 2,3 kat,
dolar bazında da vatandaşın cebinden kendi
sağlığına harcadığı parayı
artırmışsınız. Yani, vatandaşın cebinden
parasını uçuruyorsunuz, sağlık hizmeti olarak geri
veriyorsunuz, sonra diyorsunuz ki: Vatandaşım, beni
alkışla, ben sana sağlık hizmeti verdim. Yok böyle bir
şey Sayın Bakan. Siz vatandaşın cebinden
aldığınız paralarla bu hizmeti yapıyorsunuz. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu da vatandaşın bilmeye
hakkı var ve bu 12 katrilyon lirayı ne
yaptığınızı burada çıkıp söylemek zorundasınız.
Buraya kadar
anlattıklarım şanslı kesimi ilgilendiriyordu değerli
arkadaşlarım yani sağlık sigortası olanları
ilgilendiriyordu. Beterin beteri var mı? Var. İşte, buyurun,
sağlık sigortası olmayanlar. Milyonlarca insanın
sağlık sigortası yok. Niye yok? Ya gelir testini geçemedi; o
komik rakamlarınız var ya, asgari ücretin üçte 1i, ya onu geçemedi
veya gelir testi yaptıramadı. O yüzden bu insanlar sağlık
hizmeti alamıyorlar. Şimdi, siz, seçimler yaklaştı,
milyonlar sağlık hizmeti alamıyor, gördünüz. Ne
yaptınız? Af çıkarıyorsunuz. E, yakıştı
mı Sayın Bakan, yakıştı mı? Yani, bunca zaman,
insanlar
Ben buradan bağırdım: Ölüyorlar.
İnanmadınız, şimdi inandınız. Ama, ne zaman?
Seçim zamanı inandınız. Seçime gelirken bu insanlara af
çıkarıyorsunuz.
Üniversitelerin durumu
nasıl? Üniversitelerin durumu yani artık anlatmaya dilim varmıyor.
Hani siz hoca farkını kaldırıyordunuz, hani siz bıçak
parasını kaldırıyordunuz Sayın Bakan? Yeni
getirdiğiniz yasayla yeniden hoca farkı getiriyorsunuz. Eskiden, iyi
kötü, ahbap çavuş ilişkisiyle, sosyal adaletle, her ne olursa olsun
-beni hekim arkadaşlarım çok iyi anlıyorlar- insanlar hocalara
ulaşabiliyorlardı. Şimdi, sizin sayenizde, hocalara sadece ve de
sadece parası olanlar ulaşıyor, ya hastanede
ulaşıyorlar ya özel hastanelerde ulaşıyorlar. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu
yaptığınızı kesinlikle halkımız, asla ve de
asla affetmeyecektir.
Tam gün ne oldu Sayın
Bakan? Hani sizin tam gününüz? Hani tam gün yapacaktınız? Tam günü
tam fiyaskoya çevirdiniz. Ne demek hekimlerin yarısı
çalışabilir dışarda, yarısı çalışamaz?
Üstelik de hocalara diyorsunuz ki: Git dışarı çalış,
kazandığının yarısını getir bana, ancak o
zaman seninle anlaşırım. Neresinden baksam...
Taşeronlardan
söz etmeden geçemem. 2002de taşeron 10 binler civarında, 2013te 150
bin civarında ve bu taşeronlar şükrediyorlar Taşeronuz,
Allaha şükür, yiyecek ekmek buluyoruz. diye. Ama siz onların emeğini
sömürüyorsunuz ve onlar size intizar etmeye devam edecekler Sayın Bakan.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Yedinci
konuşmacı Özgür Özel, Manisa Milletvekili.
Süreniz sekiz
dakika.
CHP GRUBU ADINA
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 bütçesi üzerinde, Türkiye
İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumunun bütçesi üzerinde söz
almış bulunuyorum grubum adına. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
AKP, on bir
yıl önce, yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele etmek için
gelmişti, kendi söylemi buydu ve bu güzel ülkeyi on bir yılda bir
yasaklar ülkesine çevirdi, ülkeyi yoksulluğa, yandaşları paraya
boğdu, gırtlağına kadar da yolsuzluğa battı. Bunu biz söylemiyoruz, bunu, devletin en üst
denetim organı olan Sayıştay raporları söylüyor. Tuğla
gibi Sayıştay raporları var, 400 sayfa, 700 sayfa. Bunun içinden
6-7 sayfalık özetlerle içindeki yüzlerce yolsuzluk gizlendi.
Sağlık Bakanlığı bütçesi de bundan azade
değildir. Rahmetli Adile Naşit geldi aklıma, kasaba giderdi
Yarım kilo et ver oğlum, yağsız yerinden olsun. derdi.
Sayın bakanlar Sayıştaya gitmişler ve Bize 7 sayfa bir
rapor verin, yolsuzluk olmayan yerinden olsun demişler. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Sayın Bakan,
bir ülkenin sağlığını sağlık
bakanının ve bakanlığının yönetmesi beklenir ama
Türkiyede sağlığın patronajı el değiştirdi,
bu işi SGK yapıyor. Ama, hiç fark etmiyor. Siz, SGK ya da Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, her biriniz, sağlığı her
vatandaşın eşit, ayrımsız ve ücretsiz erişmesi
gereken sosyal bir hak olmaktan çıkarıp alınan satılan bir
meta, hastaları müşteri, doktoru, eczacıyı, diş
hekimini, hemşireyi, sağlık personelini birer köle ve bu
güzelim, kutsal hizmet alanımızı bir sektör olarak görüyorsunuz.
Temel sorunumuz budur.
Hep son on bir
yılla bugünü karşılaştırıyorsunuz. Hodri meydan,
karşılaştıralım. Ülkeler sağlık
politikalarındaki samimiyetlerinde gayrisafi millî hasıladan yüzde
kaç pay ayırdıklarıyla sorgulanırlar. 2002de rakam yüzde
5,4tü, bugün getirdiğiniz yine yüzde 5,4. 2002 ile bugün arasında
gözle görülür bir fark var: 2002de OECD ülkeleri arasında sondan
2nciydik, Meksikanın önünde, sondan 2nci. Bugün tablo değişti
Sayın Bakan, Meksika bizi geçti, biz sonuncuyuz. Meksika, Sağlık
Bakanıyla gurur duyuyor. (CHP sıralarından alkışlar)
17 Aralık
2011de, bu kürsüye ilk çıktığımda demiştim ki, ilk
bütçe konuşmamda: 2001de, siz gelmeden önce 1 çeşit
katılım payı alınıyordu, şimdi 7ye
çıktı. O günden sonra her bütçede tek tek saydım, 8e
çıktı, 9a çıktı, 10a çıktı. Vakit olsa yine tek
tek sayarım. Değerli vatandaşlarımız, teyzeler,
amcalar ne ödediklerini kendileri biliyorlar ama bugün kürsüye çıkarken
11incisini de icat ettiniz. Adalet ve Kalkınma Partisi gururla sunar,
hastaneye gitmeyi kafaya koyduysanız, önce telefonla randevu
alacaksınız; randevu almak için telefonu
kaldıracaksınız ve 11inci çeşit para, 25 kuruşla 4,5
lira arasında randevu alma parası. Adalet ve Kalkınma Partisi
gururla sunar! (CHP sıralarından alkışlar)
Bakınız,
bütün ülkeler katılım payı alır. Bu 10 çeşit
katılım payından 1 ya da 2sini alırlar. 10unun birden
alındığı tek ülke Türkiyedir. Katılım payı
hastayı maliyete ortak etmek değildir, katılım payı
iğneyi kendine, çuvaldızı devlete batır demektir. Ama
yaptığınız iş, yani bir fabrikatörle onun
fabrikasında çalışan asgari ücretliden aynı
katılım payını almak, ayıptır, günahtır,
hastalarımıza yazıktır Sayın Bakan.
Sağlığa
ayrılan para az olunca, hastaya yaptığınız gibi, daha
başka işler yapıyorsunuz. İlaç fiyatlarını
baskılamak için dünyada 8 çeşit yöntem uygulanıyor; referans
fiyattan başlıyor, global bütçeye kadar, defalarca saydım. Siz
bu 8 yöntemin 8ini birden uygulayan tek ülkesiniz. Bir 9uncusunu icat
etmişsiniz, kur baskısı, kurda Deli Dumrul paritesi. Adam
ilacı ithal ederken, etken maddeyi ithal ederken euroyu 2,80lik güncel
kurdan ödeyecek, devlete satarken 1,90 lira ödeyeceksiniz. İşte, bu
politikaların sonucunda, ilaç sanayisi, eczacılar ve hastalar zorda.
Önemli olan, zaten, hastanın zorluğu. Onun
yaşadığı sıkıntı, bazen Trakyada bir
bakanın bir kanser hastası genç kadının cebine para
sıkıştırmasıyla, bazen de gözü yaşlı bir
annenin, babanın, evladın eczane eczane kanser ilacı arayıp
bulamamasıyla karşımıza çıkıyor.
Bunların
hepsini bundan yirmi ay önce, 2012nin Martında verdiğim bir soru
önergesinde ifade etmiştim, dedim ki: Şu kanser ilacı, içine
nişasta ve tuz konarak şurada üretiliyor, bütün dünya ve
hastalarımız zehirleniyor. Komik bir cevap geldi bana, Eczanelerden
alsınlar. diye. Bulunmayan kanser ilaçları yüzünden
vatandaşlarımız denize düştüler, yılana
sarıldılar. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir operasyonla
70e yakın kişi gözaltına alındı. Daha ilk gün 96
hasta Benim annem, babam bu ilaç yüzünden ölmüş olabilir. diye gitti.
Gerçek rakamın 5.bin olduğunu iddia ediyorum, iddialarım iki
sene önceki gibi bugün de kanıtlanacaktır Sayın Bakan. (CHP
sıralarından alkışlar)
NURETTİN
DEMİR (Muğla) Vekile inanmıyor onlar, vekile
inanmıyorlar, hemşireye inanıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Sağlığa ayrılan bütçeden bahsettim.
Sağlığa eğer az bütçe ayırırsanız, işte
burada konuştuğumuz şeyler olur. Bazen kuvözde yeni
doğmuş bir bebekten, bazen, maalesef, ölümü bekleyen bir yatalak
hastanın yakınlarına, bazen Ziraat Bankasında emekli
maaşını çekerken 800 liralık emekli maaşının
250 lirasının ilaç ve hastane kesintisine gitmesine, bazen yeni mezun
bir doktorun, yeni mezun bir eczacının hastasıyla
karşı karşıya gelmesine, mesleğini yapmak yerine sizin
bu politikalarınızı anlatmak mecburiyetine, bazen gerginliklere,
bazen darplara sebebiyet veriyor.
Dünya bir yere
doğru gidiyor. Dünyanın gittiği yerde bilimsellikteki
gelişmeler, teknolojik gelişmeler, İnternet teknolojisi,
iletişim teknolojisi, bunlar birtakım olanaklar sağlıyor.
Bir zaman treninin
içindeyiz. Tren giderken siz de bazen ileriye, bazen geriye yürüyorsunuz.
Sonra, trenden dışarı bakıyorsunuz Sayın Bakan, Ne
kadar hızlı koşuyorum. diyorsunuz. Ama bizi
kandıramazsınız, hepimiz aynı trenin içindeyiz ve sizin,
trenin içinde yavaş yavaş yürürken o dışarıya bakıp
kendinizi kandırmanızı biz yemiyoruz. Bazen yanlış
politikalarla geri geri gidip sonra trenin sizi götürdüğü yerle övünüp
İyi bir yere geldik. diyorsunuz.
Şimdi, şu
kadarını söyleyelim; teknolojik gelişme, bilimsel
gelişmeler, iletim teknolojisi, çağın bizatihi kendisi treni bir
yerlere doğru götürüyor olabilir ama geldiğimiz noktada şunu
ifade etmek istiyorum Sayın Bakan
(Hatip, hareket
memuru şapkası takıp eline hareket diski aldı)
Geldiğiniz
durak son duraktır. (CHP sıralarından alkışlar) Size vatandaşımız
Dur artık! diyor. Artık, sağlıkta talan dursun!
Artık, özelleştirmeler dursun! Hasta hakkı ihlalleri dursun!
Hekim ve eczacı intiharları dursun! Sağlık
politikaları halktan yana olsun!
Sayın Bakan,
size Dur. yanıyor, partinize Dur. yanıyor! (CHP
sıralarından alkışlar) Ama, bakın, arkada, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubuna Yolunuz açık olsun. diyor.
Yolunuz açık
olsun, yolumuz açık olsun! (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Aydın, buyurun.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Her şeye cevap verecek mi, Sayın Başkan! Böyle bir
usul yok bütçede.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hatip, konuşmasında AK PARTİ Grubu
gırtlağına kadar yolsuzluğa
bulaşmıştır." dedi.
Efendim,
haksız bir sataşma, söz istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ama Sayın Başkan, Bakan cevap verecek.
BAŞKAN
Grubu diyor ama.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) AK PARTİ diyor.
BAŞKAN
Hükûmet dese ona verecektim.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Böyle bir usul yok ama.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Bakan cevap verecek.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) AK PARTİ Grubu diyor arkadaşlar.
BAŞKAN
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Manisa Milletvekili Özgür
Özelin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507
sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
onuncu tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı
konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Çok değerli arkadaşlar, tabii, Özgür Bey
arkadaşımız çok iyi bir belediye başkanı ya da çok iyi
başka bir şey olabilir.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Gırtlağına kadar da sen anlat
bakalım, dinleyelim.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Burada şov yaparak bu işler çözülmüyor.
Bir de
halkımız her şeyi çok iyi biliyor, her şeyi, hepimizi çok
iyi izliyor. Bir defa, bahsettiğiniz Adile Naşit eğer bir dönemi
anlatıyorsa -AK PARTİ döneminde yaşamıyordu, rahmetli oldu-
anlatsa anlatsa CHP dönemini anlatmıştır, onu söylemek
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Senin dedenin dönemini anlattı, senin dedenin!
AHMET AYDIN
(Devamla) - İkincisi: Bütçemiz sonuna kadar adil, ahlaklı bir
bütçedir, insan odaklı bir bütçedir. Bu bütçede eğer yolsuzluk
olsaydı
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayıştay raporları gelirdi olmasaydı!
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan neye cevap verecek Ahmet Bey ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) - ...bu bütçeyle, sağlık bütçesiyle on bir yılda 650
adet hastane yapamazdık. Eğer yolsuzluk olsaydı bu bütçede 2.243
adet sağlık tesisi yapamazdık.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, Bakan neye cevap verecek?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Eğer yolsuzluk olsaydı -önemli olan vatandaşın
memnuniyeti- vatandaşın memnuniyeti yüzde 39lardan yüzde 75lere
artmazdı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ya, Ahmet Bey, Sayın Bakan cevap veremiyor mu?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Vatandaş kime yeşil ışık yakıyor?
Sandığa gittiğiniz zaman kime oy veriyorsa vatandaş o
partiye yeşil ışık yakıyordur. Burada şov yaparak
olmuyor bu işler.
Yine, değerli
arkadaşlar, vatandaşın sağlığa
harcadığı paradan bahsedildi.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ya, ama böyle olmaz ki. Sayın Bakan gelip burada cevap
verecek.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan ne anlatacak?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bakın, sağlık harcaması sebebiyle
yoksullaşan hane sayısına baktığımızda,
2002de 80 bin hane varken
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakana güvenmiyor!
AHMET AYDIN
(Devamla) -
sağlık harcaması nedeniyle yoksullaşan 80 bin
hane varken, nüfus arttı ama sağlık nedeniyle yoksullaşan
hane sayısı 14 bine düştü, 80 binden 14 bine biz düşürdük.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Pardon, Bakanlar Kurulu mu değişti!
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ahmet Bey Bakan olabilir!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksine gidip
baktığınızda, 2002de 102 ülke arasında 65inci
sıradayken Türkiye yolsuzlukta, bugün gelinen noktada, 177 ülkede 53üncü
sıradayız arkadaşlar.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hepsi çıkmıyor ki, söylüyoruz, söylüyoruz
çıkmıyor. Turizm Bakanlığında yolsuzluk dosyaları
ortadadır.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Arkadaşlar, yine bütçeyle alakalı olarak, denetimi
uluslararası standartlara AK PARTİ getirdi.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Hele bir iktidardan gidin ne yolsuzluk dosyaları
çıkacak. Yüzlerce var, yüzlerce!
AHMET AYDIN
(Devamla) - İlk defa, askerî mallar, belediyenin iktisadi
teşekkülleri, sosyal güvenlik kuruluşları
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
AHMET AYDIN
(Devamla) -
tüm yan kurum ve kuruluşları AK PARTİ döneminde
denetime tabi tutuldu diyorum.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Allah izin verirse göreceğiz hepsini.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili
konuşmama cevaben yaptığı konuşmasında gerçekleri
çarpıttığımı ve anlatsam anlatsam başka bir
dönemi anlattığımı söyleyip, bunun dışında
da daha pek çok ithamla hem tarafımız hem grubumuz itham edildi.
Müsaade ederseniz cevap vermek istiyorum.
RECEP ÖZEL
(Isparta) İtham yok ya!
BAŞKAN
Mesela, başka pek çok itham nedir?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Şahsına yönelik bir ithamımız yok.
BAŞKAN
Başka pek çok itham nedir Sayın Özel?
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Orada anlatacak efendim, orada!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Ayrı ayrı anlatayım efendim.
Şimdi, ilk
olarak, kendisi, beni gerçekleri saptırmakla
BAŞKAN
Tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
doğruları konuşmamakla
BAŞKAN
Tamam.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Devam etmememe gerek var mı?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Evet, var.
BAŞKAN Peki,
gelin.
İki dakika,
sataşmadan, Sayın Özel.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bravo Başkan, işte bu ya!
6.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bir milletvekili
açısından, konuşmasını yaptıktan sonra iktidar
partisi grubu böyle ayağa kalkıyorsa, sayın bakanlar vücut
dilleriyle kimyalarının bozulduğunu gösteriyorsa ve iktidar
partisi grup başkan vekili çıkıp altmış-yetmiş
sene öncesine kadar gidip laf atmaya çalıyorsa yapılan muhalefet
yerine varmış demektir. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi,
Vatandaşın ödediği paraları siz daha iyi bilirsiniz.
dediniz ya, efendim, şöyle izah edelim: Siz gelmeden önce, vatandaş;
raporlular hiç para ödemezdi, emekliyse yüzde 10, çalışırsa
yüzde 20 öderdi.
ÜLKER CAN
(Eskişehir) Yapma Allah aşkına!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Şimdi, ekranları başındaki teyzelerim,
amcalarım
Allah için, ben söyleyeyim, onlar ya bana ya size hak
versinler. Teyzeciğim, sen bu fiyat farkı dışında
muayeneye devlet hastanesine gittiysen 5 lira, özelde gittiysen 12 lira daha
para ödüyorsun, Ahmet Bey Ödemiyorsunuz. diyor. Reçete başına 3
lira daha para alıyor senden eczane, Ahmet Bey Almıyoruz. diyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Eskiden vatandaş cenazesini morgdan alamıyordu,
alamıyordu!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bırak, bırak
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Eş değer ilaç
Yazılan ilacını devlet
ödemiyor, en ucuzunu veriyor teyzeciğim, farkı sen vereceksin. diyor
eczacı, Ahmet Bey Fark vermiyorsun. diyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Cenazesi morgda rehin kalıyordu.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) 3 kalemden çok ilaç yazılmış
amcacığım, her biri için 1 lira daha vereceksiniz. diyorlar,
Ahmet Bey Böyle bir para almıyoruz. diyor.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yalan söylüyor!
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) Özel hastaneye gidince fark ücreti istiyorlar, Ahmet Bey
İstemiyoruz. diyor. Tetkiklerin hepsini devlet ödemiyor, 26 lira daha
verirsen hepsi olur amcacığım diyorlar. İsmail Amca. Ahmet
Bey Yok böyle bir şey. diyor. Muayeneye erken geldin, on gün içinde 2
kere aynı dahiliyeciye, aynı branşa gidemezsin, bütün muayene
parasını sen ödeyeceksin. diyorlar, Ahmet Bey Lafı mı
olur? diyor. MR isteniyor, üç günde gelecek, üç ay sonraya gün, öncelikli
tetkik için para isteniyor ve istisnai sağlık hizmeti
Dizine bir
delik açıp, buraya bir delik açıp kansız ameliyat için para,
yoksa baştan aşağı yararız. diyorlar. Ahmet Bey Yok
böyle bir şey. diyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederiz.
ÖZGÜR ÖZEL
(Devamla) O haklıysa ona inan, ben haklıysam bana inan
amcacığım. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Buyurunuz Sayın Aydın, sizi dinliyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ben cevap vermeyeceğim, yalnız tutanaklara geçmesi
açısından söylüyorum; (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Arkadaşlar, bir sessiz olalım. Sayın milletvekilleri, lütfen,
bir sessizlik, Sayın Aydının kayda geçmesi gerekiyor.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kimin doğru söyleyip söylemediğini
halkımız iyi biliyor.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bilmiyorlar da söylüyoruz işte.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Zaten, halk yeşil ışık
yakmadığı için burada kendi kendilerine yeşil
ışık yakmaya çalışıyorlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Bak, bak, halkın ışığı burada.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Âdeta oyun oynuyorlar burada. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sağ olun, teşekkür ederiz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ahmet Bey de bakan değişikliğinden
dolayı Hükûmet adına konuşuyor!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ahmetçiğim, sana daha sıra var, acele etme.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakanlar Kurulundaki değişiklik bir an önce
yapılsın efendim. Yani iyi olur, faydalı olur.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI
DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Sekizinci konuşmacı Hülya Güven, İzmir Milletvekili.
Süreniz yedi
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜLYA GÜVEN (İzmir) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
2014 yılı bütçe kanunu tasarısı ile ilgili olarak Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu
hakkında grup adına görüşlerimi bildirmek üzere bulunuyor,
saygılarımı sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, aslında, burada gördüğümüz, sağlık hizmeti
denince, nedense hep binalar akla geliyor ve binalar anlatılıyor;
insan, hasta, hekim, sağlık çalışanları yok
içeriğinde.
Sayın
milletvekilleri, bütçeye baktığımızda, Halk
Sağlığı Kurumu bütçesinin 2014 yılında 6 milyar
874 milyon lira, Kamu Hastaneleri Kurumunun 9 milyar 29 milyon lira,
Sağlık Bakanlığının ise 2 milyar 530 milyon lira
olduğunu görüyoruz. Yani, Sağlık
Bakanlığının bütçesi Kamu Hastaneleri Kurumundan ve Halk
Sağlığı Kurumundan küçük. Harcama kalemlerine
baktığımız zaman ise daha çok, personel ve taşıt
alımı. Yine, bütçede Sağlık
Bakanlığının ayrı, Halk Sağlığı
Kurumunun ayrı, Kamu Hastaneleri Kurumunun da ayrı kalemler hâlinde
olduğunu görüyoruz. Yani, Sağlık Bakanlığı yok
ediliyor herhâlde, önce bütçesi küçültülecek, sonra kendisi ortadan kaldırılacak.
Aile hekimleri, aşılamalar, bulaşıcı hastalıklar,
ikinci basamak hastaneler, daha birçok hizmet Halk Sağlığı
Kurumuna bağlanmış. Onun için, zaten kızamık, çocuk
felci Türkiyede yaygınlaştı ve Bakanlık hiçbir önlem
alamadı. Yalnızca 2013 yılında 7 bin kızamık
vakası bildirilmiş. Aşılamalar yine Cumhuriyet Halk
Partisinin önergeleriyle hatırlandı. Ama ne gördük? Valilikler
AVMlerde istasyon açıyorlar, aşılamalara başladılar.
Sağlık sorunlarını herhâlde valiler çözecek artık. Kim
aşılandı, kim aşılanmadı belli değil. Bugün
bilinen en az 1.500 kızamık sekeli olan çocuk var. Yarın da
çocuk felcinin sekellerini göreceğiz. Sağlık Bakanımız
Sayın Müezzinoğlu biliyor mu acaba? Önlem alınıyor mu?
Sanmıyorum. Çünkü görev onun değil, Halk Sağlığı
Kurumunun.
Aslında esas
olan, sağlık hizmetinin hastanın ayağına gitmesidir,
bunu biliyoruz. Siz tam tersini yapıyorsunuz, hastalar sağlık
hizmeti almak üzere gidiyorlar ama nasıl gidiyorlar? Kilometrelerce yol
katederek. Çok övündüğünüz, şehrin bir ucuna yapılan şehir
hastanelerine hasta nasıl gidecek, düşünülmüyor. Sayın
Başbakan şehir hastanelerinden bahsediyor. Şehir hastanelerinde
neler var? Nitelikli odalar, anneevi, konukevleri, yürüyen bantlı koridor,
merdiven, yeşil çatı, gri su sistemleri, kongre merkezi, lokanta, kafe, restoran, daha birçok ek
sayabiliriz. Bir hastane için tüm bunların olması elbette istenir ama
bir şey unutulmuş Sayın Bakanım: Hastaya hizmeti kim
veriyor? Binalar mı yoksa içinde çalışan sağlık
emekçileri mi? Sağlık emekçilerini yok sayıyorsunuz.
Engellilere, kanser hastalarına, lösemili çocuklara nasıl
sağlık hizmeti verilecek, hiçbir şekilde bunlar yok, bunlar
anlatılmıyor. Bugün kemik iliği nakli yapılamıyor,
Ödenek yok. deniyor. Hastanelerde tuvalette hastalar ölüyor ancak iki gün
sonra fark ediliyor.
Sayın
milletvekilleri, Halk Sağlığı Kurumu ile Kamu Hastaneleri Kurumunun
görevi, aslında Sağlık Bakanlığını yok
ederek tüm sağlık çalışanlarını sözleşmeye
geçirmek ve sağlıkta taşeron sistemine tümüyle geçilmesini
sağlamak, öyle anlaşılıyor. Sağlık
taşeronlaşırsa bugün 1 hasta unutulur, yarın 5 hasta, öbür
gün 10 hasta. İşte, sağlıkta dönüşüm ile getirilen,
gördüğümüz gibi, paramız varsa sağlığımıza
kavuşacağız demektir. Bugün engelliler bile tıbbi
malzemelerini alamamaktadırlar.
Sayın milletvekilleri,
Kamu Hastaneleri Kurumu ve Halk Sağlığı Kurumunun
kuruluş amacına baktığımızda Yurttaşlara
hesap verme açıklığının sağlanması için yeni
anlayış getirmek. olarak tanımlandığını
görüyoruz. Ancak, size 27/9/2013 tarihli Sayıştay Denetim Raporunu
okumak istiyorum, bu üç kurum için de geçerli: Kamu idaresi mali tablosu
başlığı altında Kurumda, Sayıştay
tarafından 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 8inci
maddesine dayanarak hazırlanan ve gönderilmesi gereken defter, tablo ve
belgeler 2012 hesap dönemi için istenmiş ancak temin edilemediğinden
denetim yapılamamıştır. denmektedir. Açıklık
bunun neresinde? Siz verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz, harcamalarınızın
denetiminden kaçıyorsunuz, bu anlaşılmaktadır.
Seçimlerden önce
Özel hastaneler bedava. deniyordu ama şimdi yüzde 200 katkı
payı alınmaya başlandı. Katkı payını hangi
hastaneler alıyor? Büyük hastaneler, A sınıfı hastaneler.
Çünkü o hastanelere gidebilen hasta için katkı payının önemi
yok. Küçük hastaneler ise daha az katkı payı almaya çalışıyor
ama bugün, onlar kapanıyor artık, hekimler dâhil, sağlık
çalışanları açıkta kalıyorlar. Yani, hastaların
parası varsa tedavi olabilecekleri güne geldik.
Şimdi, Halk
Sağlığı Kurumu üç yazı yollamış temmuz
ayında, hastanelerin engelsiz hâle gelmesi için. Ama yapıldı
mı? Yapılmadı.
Getirilen 4+4+4
sistemiyle, açık öğretim kandırmacasıyla eğitimsiz,
bilgisiz, sağlıksız, yoksul ve işsiz bırakılan
yurttaşlar binalarla kandırılıyorlar.
Şu anda,
sağlık çalışanlarının yerine kimler gelecek?
Afrikadan, Türki cumhuriyetlerinden sağlık elemanları,
yöneticiler. Bu bütçe herhâlde onlar için hazırlandı.
Saygılarımı
sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, parti grupları adına yapılan konuşmalar
sona ermiştir.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Söz istiyorum Sayın Başkanım, cevap vermek için.
BAŞKAN Ne gerekçeyle?
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sataşmadan dolayı efendim.
BAŞKAN Kime karşı? Ne için?
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hanımefendi, Sayın Fatma Şahinin yerine
talip. Bakan olmak istiyor arkadaş.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Oturum geçti, oturuma ara verdiniz Başkan, geçti.
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Faruk Bal, kürsüde ismime binaen
Cevap
versin. dediği için, izin verirseniz cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN Açıklama vereyim, yerinizde oturun. Yeni
bir sataşmaya neden olmayın.
Bir dakika süre,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.-
İstanbul
Milletvekili Halide İncekaranın, Konya Milletvekili Faruk
Balın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HALİDE
İNCEKARA (İstanbul) Sayın Başkan, efendim, ben yeni bir sataşmaya
mahal vermeyeceğim.
Faruk Bal Beye
teşekkür ediyorum, hem tutanakları isteterek hem de cevap vermemi
isteyerek bir yanlış anlaşılmayı engellemeye sebep
olmuştur. Çok teşekkür ediyorum.
Ben konuşmaya
başladığımda, tarafları bir araya getirecek bir espri,
bir fıkra anlatarak söze başladığımda Gözünüze
dizinize dursun, terbiye sınırları içerisinde konuşun, çok
çirkin, ayıp ya gibi söz ve sataşmalara muhatap olunca bugün,
hanım milletvekillerinin Meclis içinde sözlü, yazılı vesaire,
gösterilen şiddet eğilimlerine karşı bir tavır
sergilemek için boynumuza verdikleri kırmızı şalı
göstererek Yahu, kırmızı battaniye giysek de faydası yok.
diye bir espri yapmak istedim. Yanlış anlaşılmak istemem.
Bu
fırsatı verdiğiniz için size de teşekkür ediyorum.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hepinizde kırmızı şal var, neden?
BAŞKAN Teşekkür ederim.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, şimdi, Halide Hanım benim konuşmam
nedeniyle bir söz alarak konuştu ve Gözüne dizine dursun. diye telaffuz
ediyor. Bunları kim söylemiş, bunu ben mi söylemişim? Alinin
takkesini Veliye geçiriyor, söz hakkı istiyor, olur mu?
BAŞKAN Tutanaklarda
her şey belli Sayın Bal, yazılı tutanaklarda.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Şimdi, şahısları adına konuşmalara
başlayacağız.
Lehinde olmak üzere
Bedrettin Yıldırım, Bursa Milletvekili.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika Bedrettin Bey.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
görüşmelerine devam edilen kanun tasarısı üzerine
şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Anayasamızda da belirtildiği üzere, Türkiye
Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Her Türk
vatandaşı Anayasamızdaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet
ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine
doğuştan sahiptir ancak AK PARTİ hükûmetleri iktidara gelinceye
kadar, Anayasanın bu anlayışı yerine jakoben,
dayatmacı, milletini hakir gören, baskıcı bir
anlayışla idare edilegelmiştir. AK PARTİ iktidara
geldiğinde Anayasanın sosyal hukuk devlet
anlayışını hayata geçirmiş, bir dizi sosyal projeyi
milletimizin hizmetine sunmuştur.
Özellikle,
milletimizden kırmızı kart görenlerin burada bize
kırmızı kart göstermeleri nafile. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Milletimiz 8 kere
kırmızı kart gösterdi. Esasen, 1950den bu tarafa iki
yakası bir araya gelemeyenlerin bugün, bize burada kırmızı
kart göstermesi beyhude. 9uncu kırmızı kartı da
inşallah, 30 Martta göreceksiniz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, iktidarımız, öğrencilere bedava ders
kitabı vermekten, fakir fukaranın gıda gelirini karşılamaktan,
ihtiyaç sahibi insanlarımızın tedavi giderlerini
karşılamaya kadar bir dizi sosyal proje hayata geçirmiş, askere
giden insanlarımızın geride kalanlarına, eşlerine ya
da anne babalarına aylık yardımları
artırmış, 10 milyona yakın öğrencimize 6 milyar
civarında destek vermiş, bütün illerde üniversiteler kurarak
çocuklarımızın en yakınında
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Hepsini işsiz bıraktınız.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) -
üniversite eğitimi almasına destek vermiş,
öğrenci yurtlarını yaygınlaştırmış ve
öğrencilere yurtlarda sabah kahvaltısını bedava vermeye başlamış,
yine, ihtiyaç sahibi kişilere 16
milyon ton, ihtiyacı olan kişilere yakıt yardımı
sağlamıştır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Kömür, kömür
Oradaki yolsuzluğu biliyor musunuz, kömürdeki?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) Engelli vatandaşlarımıza bir dizi
yardımlar sunmuş, yoksul vatandaşlarımıza, ödeme
güçlerini aşan ilaç ve tedavi giderlerini bizzat Hükûmetimiz
karşılamış, sağlık sektöründe
ayrımcılığa son vermiş, SSK ve devlet hastanelerini
birleştirmiştir.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Atı alan Üsküdarı geçti! Anlatıyor
Malı
götürüyor kömürcüler!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, doğal afetlerden zarar
gören vatandaşlarımızın yararlarını en kısa
sürede sarmanın yollarını AK PARTİ iktidarları
sağlamış, eşi vefat eden kadınların kendilerine,
askere giden çocuklarımızın anne babalarına
yardımı AK PARTİ iktidarları döneminde
artırmış ve bugün 500 liraya çıkarmıştır.
Evlilik hazırlığı yapan gençlere, ailelere, çocuklara, dul
ve yetimlere her çeşit desteği AK PARTİ iktidarları
sağlamıştır.
Değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğimizde, o günkü seçim beyannamelerini
kamuoyuna açıklayan partiler, 1 milyon çiftçinin Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatifleriyle
davalı olduğunu ve Bu çiftçileri siz stadyumlara mı
dolduracaksınız? diye kampanyalar yürüten partililer, o günün
partilileri
AK PARTİ iktidara geldiğinde bu 1 milyon çiftçinin
yaklaşık 1,5 katrilyon borcunu yapılandırdı,
faizlerini sildi
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Namusuyla ödeyenler suçlu mu oldu?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) -
ve bugün, bu kadar büyük bir meblağ veren tarım
kredi ve Ziraat Bankası, ne yazık ki sizin dediğiniz gibi
değil, artık çiftçilerle bir barış
anlaşmasını yapmış, çiftçilere istediği krediyi
ulaştırmıştır.
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Hangi çiftçi?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) - Bugün ulaşılan kredi miktarı 20 milyar
TLyi aşmıştır ve bu kredinin geri dönüşü de yüzde
98lerdedir. Hiç burada abartı yapmayın. Burada konuşan
muhalefet partilerinin sözcüleri, sanki bir başka ülkede kendilerini
anlatmaya çalışıyorlar.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Geçen sene ayçiçeği 1,5 liraydı, bu sene 1 lira
oldu!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) Bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti çiftçisinin
yanındadır, milletinin yanındadır.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Siz yanıltıyorsunuz milleti!
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sen inanıyor musun?
AHMET YENİ
(Samsun) Sayın Vekilim, seçime az kaldı!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) - 2002 yılında kullandırılan kredi
sadece 1 milyar civarındadır, verilen destek 1.800 trilyondur. Bugün
verilen destek 9 katrilyona çıkmıştır, kullanılan
kredi 20 milyardır.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Ne kadarı icrada, yüzde kaçı icrada?
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Yıldırım, doğruyu
söylemiyorsun!
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Yüzde kaçı icrada, yüzde kaçı icrada?
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Doğruyu söylemiyorsun, doğruları söyle.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Devamla) Kapatılmayla yüz yüze gelen tarım kredi kooperatifleri
de bugün 5 milyar kredi kullandırmaktadır çiftçilere ve Türkiyede
bir marka olmuştur, çiftçinin dostudur. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
Ben bu duygularla
bütçenin hayırlar getirmesini diliyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) - Yem kaç para? Yem, gübre, ilaç ne oldu? Onları söyle. Mazot
kaç para?
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ya, hiç tarıma değinmedin!
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Sayın Başkan, sayın hatip konuşmasında
partimizi kastederek iki yakası bir araya gelmeyenler demek suretiyle
partimizin şahsi kimliğine hakaret etmiştir.
BAŞKAN
Partinizi mi kastetti?
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Evet.
BAŞKAN Peki,
buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Çıkıp özür dilerse söz talebim olmaz.
AHMET YENİ
(Samsun) - İki yakası bir araya gelmeyen siz misiniz?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) - Partiyi kastetmedim, neyse doğru, onu söyledim.
BAŞKAN
Partiyi kastettiyse
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Öyle anladık biz, CHPyi kastetmediniz mi?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Üzerinize almayın, niye üzerinize alınıyorsunuz?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Niye üzerinize alınıyorsunuz? CHP
demedi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - CHPyi kastetmediyse söz istemiyorum ama çıksın, ayağa
kalksın, söylesin, CHPyi kastetmedim. desin.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Hayır, hayır
CHPden bahsetmedim ben.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) Bir dakika söz verin Sayın Başkan, söylesin.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) - Niye üstünüze alınıyorsunuz? CHP demedi.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Vekilim, kalkın, CHPyi kastetmedim deyin, bu kadar
basit.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Ya, biz bunları konuştuk, CHP demedim, üzerinize almayın.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Tamam, konuşmuyoruz o zaman.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Altay.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Ben bizzat sizi kastetmiştim dese kırmızı gösteririz.
Arkasında duramıyorsun sözünün.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
- Parlamento dışı muhalefet olacaksınız.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.
FARUK BAL (Konya) -
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Bal, buyurun.
FARUK BAL (Konya)
Sayın hatip, belli belli besbelli ki CHPyi kastederek 50li
yıllardan itibaren iki yakası bir araya gelemeyenler dedi.
Şimdi de Ben sizi kastetmedim. diyor, muhalefette biz de varız,
demek ki bizi kastetti. Ben söz istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bal, lütfen
FARUK BAL (Konya) -
Ama efendim, bize doğruyu söylesin.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Ya, kimi kastettin Hocam, söyle kurtulalım.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) AKPyi, kendi partisini!
BAŞKAN
Şimdi, sayın milletvekilleri
FARUK BAL (Konya)
Kalkın, bizi de kastetmediyseniz söyleyin.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, izin verir misiniz.
Yani, buradaki,
kürsüdeki her konuşmacıdan sonra sataşmadan diye söz almak
69uncu maddenin ruhuna uygun değil diye düşünüyorum. Bu şekilde
hareket edersek iktidar partisinin konuşmacılarının burada
hiç konuşmaması gerekiyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bir kasıt varsa kimi kastettiğini
açıklasınlar.
FARUK BAL (Konya)
Efendim, desin ki MHPyi kastetmedim, ben söz talebimden vazgeçeceğim.
BAŞKAN - Ne
yapıyorsunuz Sayın Yıldırım?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Laf olsun diye konuştu Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Kimseyi hedef aldığını söylemedi. Hedef
almadığını söyledi Sayın Bal.
Teşekkür
ederim.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Başarısız muhalefeti
kastetmiş Sayın Başkan. Yani kendilerini
başarısız addediyorlarsa söylesinler.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - AKPyi kastetti, AKPyi! Kendi partisini söyleyemedi açık
açık.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Sayın Başkan, bunda ne var, iki yakası bir araya
gelmiyorsa nefes alırlar, daha iyi. Allah vermesin.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim sayın milletvekilleri.
Şimdi, Hükûmet
adına konuşmalara geldik.
İlk söz,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet
Mehdi Ekerde.
Buyurun Sayın
Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
beş dakika.
Sayın
milletvekilleri, sessizliği muhafaza edersek
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan, yüce
Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımın
ve Bakanlığımın ilişkili kuruluşu Tütün ve Alkol
Piyasası Üst Kurulunun 2014 yılı bütçesi vesilesiyle
huzurlarınızdayım.
Ben, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, sadece gelecekteki
projeleri, Türk tarımının geleceğini
tartışmayı, bunu konuşmayı, sadece bunun üzerinden
değerli milletvekillerime hitap etmeyi arzu ederdim ama maalesef, bütün
konuşmacılar çıktıklarında, burada, işte,
şöyle battı, böyle battı, tarım şöyle öldü, böyle öldü
deyince, ister istemez, on yıl içerisinde yapılan
çalışmaları kayıtlara geçmesi açısından,
milletimizin zihninde yanlış bir izlenim oluşmaması için bu
şekilde anlatıyorum.
OKTAY VURAL (İzmir)
Zaten biz bütçeyi konuşmuyor muyuz, on yıllık kalkınma
planını mı
konuşuyoruz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bizim 2002yle ilgili
sürekli oraya vurgu yapmamızın sebebi de esasen, o tarihten sonra
hangi noktada devraldık ve ondan sonraki gelişme nedir, bu
gelişmeyle ilgili hem tarihe not düşmek hem milletimize ve yüce Meclise
hesap vermek sadedindedir, onun dışında bir düşüncemiz yok.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarım sektörü, hükûmetlerimizin icraatlarıyla,
1960tan sonra ilk defa, son 10 yılın 9unda pozitif büyüme
göstererek en istikrarlı dönemine ulaştı. Tarım
hasılasını 23,7 milyar dolar, kişi başına
gelirini 1.064 dolardan devraldığımız sektör, 62 milyar
dolar toplam tarım hasılasına ve 3.591 dolar kişi
başı gelire sahip güçlü bir konuma yükseldi. On yıl önce,
tarımsal hasıla itibarıyla Türkiye, tarım sektöründe
dünyada 11inci sıradaydı, Avrupada 4üncü sıradaydı; 2008
yılından bugüne dünyada 7nci, Avrupadaysa 1inci sıradaki
konumunu korumaktadır. Bu yükseliş OECD, Dünya Bankası ve
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)
gibi birçok uluslararası kuruluşun yayınladığı
raporlarda da teyit edilmiş ve ifadelendirilmiştir.
Tarım ihracatı 4
milyar dolardan 16 milyar dolara yükseldi. Son on yılık dönemde,
gıda maddeleri dış ticaretinde Türkiye'nin toplam dış
ticaret fazlası 41 milyar dolardır, yani pozitif, ilave- Türkiye
satın aldığından 41 milyar dolar fazlasını
dünyaya satmıştır. Toplam olarak da on yıllık süre içerisinde
sanayinin kullandığı ham maddeler dâhil yani lastik sanayisinin
kullandığı kauçuk, selüloz, kâğıt, kereste, tekstil
endüstrisinin kullandığı lif dâhil olmak üzere, bunları da
dâhil ettiğimizde, yine son on yıl içerisinde toplam tarım
ihracatımız toplam ithalatımızdan daha büyüktür.
Gıdada hassaten çok büyük bir fazlamız var ama toplamda, bütün
tarım sektörü itibarıyla da yine pozitif durumdayız.
Burada, tabii, dile getirildiği için
söylüyorum, 2002 yılında Türkiye 161 ülkeye 1.480 gıda maddesi,
gıda ürünü, tarım ürünü ihraç ediyordu, bugün 188 ülkeye 1.663 ürün
ihraç eder noktaya gelmiştir. Şimdi, zaman zaman Türkiye şunu
da ithal ediyor, bunu da ithal ediyor
Bize gelince katma değeri dikkate
almayan, ihracatı hiçbir şekilde dikkate almayan bazı arkadaşlar
mesela Hollandanın ihracatını övmektedirler. Hâlbuki, Hollanda
12 milyar dolar tarım istihsaline, üretimine sahip, 72 milyar dolar
ithalat yapıyor, tarım ithalatı, bunu işliyor ve dünyaya
ihraç ediyor. Şimdi, biz, buna
benzer bir şey yaptığımızda, örneğin 2,4 milyar
dolar, 804 bin ton lif pamuk -tekstil için- ithal edip bunu 8,7 milyar dolar
ürüne, ihracata dönüştürdüğümüzde de Vay, Türkiye, ithalat
yapıyor, Türkiye bu hâllere mi
düştü? denilmektedir. Buğday için de
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Pamuk ithal etmiyor muyuz Sayın Bakan? Lütfen,
çarpıtmayın.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Büyüdü, büyüdü
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) - Düze çıkarın
Türkiyeyi, niye çıkarmıyorsunuz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Büyüdü, büyüdü
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Pamuk ithal ediyor muyuz, etmiyor muyuz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O zaman Türkiyenin gücü
yoktu.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Nasıl gücü yoktu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O zaman Türkiyenin gücü
yoktu.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Pamuğunu da ithal ediyorsunuz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiyenin sanayisi de,
Türkiyenin tekstili de büyüdü. O zaman, Türkiyenin ihracatıyla bugünkü
ihracatı farklı. İhtiyaç farklı.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) - Çiftçi ağlıyor, çitfçi. Çiftçinin
ağlamasına bir şey söyle Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Buğdayda da öyle,
buğdayda da öyle.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Çiftçi ağlıyor, çiftçi.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye, dünya buğday ihracatında
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu nasıl Tarım Bakanı ya? Fransanın
Tarım Bakanı!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
bizim Hükûmetimiz
döneminde, dünyanın 1incisi veya 2ncisidir 2005 yılından bu
yana.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 23 milyon ton buğday ithal ettiniz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Biz
devraldığımızda, Türkiye, buğday unu ihracatında
dünyanın 11incisiydi, 11incisi. 11incilikten biz aldık Türkiyeyi
1inciliğe, 2nciliğe taşıdık. Bundan sonra da devam
edeceğiz.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Bakan, 23 milyon ton buğday ithal
ettiniz mi, etmediniz mi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Arkadaşım
Değerli
Arkadaşım, onun sebebi şu: O, sanayicinin kullanacağı
ham madde. Sen ihtiyaçtan dolayı değil
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) - Öteki taraf da alıyor
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sen ihtiyaçtan
dolayı değil, ihraç etmek üzere yapıyorsun. İhraç etmek
üzere bunu ithal ediyorsun.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hastalıklı buğday ithalatına niye izin
veriyorsunuz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki tarım dünyanın birçok
ülkesinde, demin bir arkadaşımız söyledi
İşte, Yeni
Zelanda mesela tarıma destek vermez, tamamen liberal şartlarda üretim
vardır. Ama, onun dışında dünyanın birçok ülkesinde,
gücü yeten ülkelerin tamamı tarım sektörlerini desteklemektedir. Biz
de destekliyoruz ve devraldığımız noktadan bugüne de 5 kat
destekleri artırdık çünkü 1,8 milyar dolardı şu anda 9
milyar, şu anda 9 milyar
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Çiftçiden aldığınız vergi ne kadar? Çiftçinin
kullandığı mazottan aldığın vergi 10,5 milyar.
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) - Çiftçiden aldığınızı yandaşa
veriyorsunuz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bak, bu doğru
değil.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Niye doğru değil?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bak, kesinlikle
doğru değil.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Hesap yapalım.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hesap yapalım. Bak,
1,5 milyon ton çiftçi mazot kullanıyor. 4,3le bunu çarp 6,6 milyar lira.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan matematiği bilmiyor.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) ÖTVsi, KDVsi 3,5 milyon litre.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 1,5 değil, 3,5 milyon ton kullanıyor,
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunun fiyatı,
vergisi, tamamı içinde 6,6 milyar dolar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Her şey içinde!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Nereden çıktı
10 milyar lira?
Birisi 9 milyar
diyor, ötekisi 8 milyar diyor. Ya insaf! Hani biraz rakamları okuyarak,
ciddiyetle, lütfen, ele alalım.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başbakan da söyledi Matematiği kötüdür.
dedi.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Başım üstüne,
eğer siz gerçekten doğru bir şekilde söylerseniz ona hiç
itirazım olmaz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bakana matematik sormayın.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Tarımda 3,5 milyon litre kullanmıyor mu? Yapma
ya.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ama illa böyle muhalefet
telinden konuşacağım diye de
6,6 milyar toplam mazotun
tamamının fiyatı.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 1,5 milyon ton kullanmıyor bu çiftçi; 3,5 milyon
ton kullanıyor.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunun tamamı vergi
olsa 6 milyar olacak, sen diyorsun ki 10,5 milyar lira mazottan vergi
alıyorsun. Yani bu olacak bir şey değil, kusura bakmayın,
bu desteksiz yani hiç böyle
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Mazotun fiyatı nereden nereye geldi.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, Bakan konuşmasını
yapsın, soru-cevap bölümünde sorularınızı sorarsınız.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 3,5 milyon ton kullanıyor. TÜİK
rakamlarına göre, ziraat odasına
BAŞKAN Rica
ediyorum Sayın Demiröz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kaç ton kullanıyor, kaç ton Sayın Bakan?
Rakamları doğru ver.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) 1,5 milyon tona indi ya.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, tarımsal kredilerde de son on
yıl içerisinde önemli gelişmeler sağlandı. Hükûmete
geldiğimizde tarımsal kredilerdeki faiz oranı ticari kredilerle
eşitleştirilmişti. Bakın, burada, elimde mektup var onu
gösterebilirim. Hangi tarihte hangi destekler niye kaldırıldı,
ne zaman kaldırıldı, kimlerin önerisi ve imzasıyla. Dünya
Bankasına yazılan mektubun İngilizce metni elimde, Türkçe metni
de elimde; bunu okuyabilirim.
HASAN ÖREN (Manisa)
Oku, oku. Bırak palavrayı oku!
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Onu bir duyalım Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Burada da bu metnin de
Duyalım,
bakın neler çıkarılmış Sayın Vekilim.
Kimyevi gübre
desteği 1/1/2002 tarihinde kaldırıldı. Tarımda kredi
faiz sübvansiyonu kaldırıldı. Zirai krediler ticari kredi gibi
yüksek faize terkedildi; zirai krediler Ziraat Bankasının yüzde 59,
tarım krediler de 10 puan ilave ediyordu, yüzde 68e kadar
çıkıyordu.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) - Sayın Başbakan 70 bin dedi, netleştirin bir.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Fiyat desteği ve
taban fiyat desteği uygulaması 2001 yılında
kaldırıldı. Doğal afetlerden zarar gören çiftçilere verilen
tohumluk yardımı ve kredi borçlarının ertelenmesi
uygulamaları 2002 yılında kaldırıldı.
AHMET ARSLAN (Kars)
AK PARTİ iktidarda mıydı Sayın Bakanım?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) AK PARTİden önce.
AHMET ARSLAN (Kars)
Normaldir.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Zirai mücadele ve
veteriner ilaç desteği fatura bedelinin yüzde 30una kadar ödeniyordu,
01/01/2002 tarihinde kaldırıldı. Tarımda kullanılan
elektrik desteği 2002 yılında kaldırıldı.
Şimdi,
bunların kaldırıldığı, bunların
kaldırılacağı şuradaki Dünya Bankası
Başkanı Wolfowitze yazılan mektup.
OKTAY VURAL
(İzmir) Siz geri getirdiniz mi elektrik desteğini? Geri getirdiniz
mi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Altında kaç tane
bakanın imzası var? Burada bakanların da isimleri
yazıldı.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Her sene, yedi yıldır gösteriyorsunuz!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, değerli
kardeşlerim, İngilizcesi de, Türkçesi de burada.
Şimdi, kim
kaldırdı desteği, kim geri yeni destekler getirdi bunu millet
biliyor. Bunu millet biliyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Doğrudan gelir desteği getirdiniz, elektrik
desteği mi veriyorsunuz siz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Millet zaten
inanıyor. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Millet zaten bunu biliyor.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Mazot kaç para oldu mazot? Mazot 2002de kaç paraydı,
şimdi ne oldu? Yem kaç paraydı, şimdi ne oldu? Gübre kaç
paraydı şimdi ne oldu? Bunları soruyoruz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Onun için, bakın,
muhalefet ciddiyet ister, çalışmak ister, gayret ister.
Çalışın, gayret edin, beni eleştirin, tenkit edin
başım üstüne. Bana deyin ki, doğru şekilde ortaya koyun,
ben o yanlışları, olabilecek olan bütün
yanlışları düzeltmeye hazırım hiçbir sorun yok ama
eğer tamamen muhalefet edeceğiz diye kalkıp da işte, 3
milyarlık şeyi kalkıp 9 milyar anlatınca
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Doğru bir işin yok ki Sayın Bakan!
SADİR DURMAZ
(Yozgat) - Başka söyleyeceğiniz bir şey yok Sayın Bakan.
Sen sorduğumuz sorulara cevap ver. Köylüye, çiftçiye yağmacı
diyenlerle bir arada oturdunuz mu oturmadınız mı?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
yok Şu destek
kalktı, bu destek geldi. dediğinizde doğru değil.
OKTAY VURAL
(İzmir) Elektrik desteği veriyor musunuz çiftçilere?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, demin
söylendi. Bakın, 2002 yılında değerli arkadaşlar,
buğdayın tonu 230 lira, 230 lira buğdayın tonu. Demin
şimdi, burada bir kardeşimiz söyledi. Efendim 2002 yılında
400-450 liraydı buğdayın tonu, 400-450 liraydı. Hâlbuki
230du. Toprak Mahsulleri Ofisinin -ben o tarihte Bakanlık
müşaviriydim- kayıtları ortada.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Kim dedi onu? 450 lira ya!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2002 yılında
230 lira, 230 lira.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) 450 lira.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Toprak Mahsulleri
Ofisinin ilan ettiği fiyat 230 lira.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) 450 liraya buğday satıldı. Makbuzu getiririm,
gösteririm ben sana; Yerköyde 450 liraya satıldı.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 230 lira, Toprak
Mahsulleri Ofisinin fiyatı o, bugün de Toprak Mahsulleri Ofisi 720 liradan
alıyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Eğer getirirsek istifa edecek misin?
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Makbuz ben de. 450 liralık makbuzu getirirsek istifa edecek
misin?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Toprak Mahsulleri
Ofisinin
OKTAY VURAL
(İzmir) İstifa edecek misin?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Toprak Mahsulleri
Ofisinin
OKTAY VURAL
(İzmir) İstifa edecek misin?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Siz istifa edersiniz, siz!
Millet sizi istifa ettirir zaten merak etmeyin.
OKTAY VURAL
(İzmir) İstifa edecek misin?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Toprak Mahsulleri
Ofisinin resmî alım fiyatı, ilan edilmiş resmî alım
fiyatı.
Değerli
kardeşlerim
OKTAY VURAL
(İzmir) İstifa edecek misin?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bunları ezbere
konuşmayacağız.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) O makbuzu getireyim size.
OKTAY VURAL
(İzmir) İstifa edecek misin?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunları bilerek
bilerek konuşacağız.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sayın Bakan, nasıl hesaplandığını
bilmiyorsunuz, ortalama fiyat alacaksın sen, serbest piyasanın
ortalamasını alacaksın.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, bir bakan kürsüde yalan söyler mi ya! Yalan söyler mi?
Haksızlık milletvekillerine.
BAŞKAN
Sayın Vural lütfen
SADİR DURMAZ
(Yozgat) 450 liralık makbuzu getiririm bak.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; AK
PARTİ döneminde 2003 yılından bugüne 90 milyar lira
tarımsal kredi kullandırıldı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yalana bak! Hiç yüzü de kızarmıyor.
BAŞKAN
Sayın Vural lütfen
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunun 70 milyar
lirası sübvansiyonlu yani faiz indirimli kredilerdi. Yani, çiftçiye yüzde
58e, 59a kadar faizle kredi kullandıran Ziraat Bankası, bugün,
toplamda 90 milyar lira kullandırmış ve 70 milyar lirası da
bunun sübvansiyonlu. Ayrıca geri dönüş oranı hani deniyor
ya
Şimdi, kredi veriyorsun, diyor
ki: Çiftçi borçlu. Hâlbuki çiftçi borcunu geri ödeyebiliyor.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Tarlaya, traktöre el kondu, herkes hacizli.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2002 yılında
çiftçi Ziraat Bankasından aldığı kredinin 100 liranın
38 lirasını geri ödeyebiliyordu, bugün yüzde 98ini geri
ödeyebiliyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Bakan, Fransa hükûmeti size niye madalya verdi, bunu bir
açıklar mısınız?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Tarım kredinin yüzde
71ini geri ödeyebiliyordu, şu anda yüzde 97sini geri ödeyebiliyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakanım, bize doğru anlatın.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, bunları
bileceğiz.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Fransa hükûmeti neden madalya verdi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Bakanım, bize niye bakamıyorsunuz?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bakın, bitkisel üretimde
uyguladığımız destekleme ve AR-GE politikalarıyla
verdiğimiz desteklerle 2013 yılı cumhuriyet tarihinin üretim
rekorlarının kırıldığı, kaydedildiği
yıldır.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Fransa hükûmeti neden madalya verdi, bunu bir açıklayın.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Onu da söyleyeceğim,
söyleyeceğim.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Söyleyin artık, iki senedir soruyorum.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Söyleyeceğim, niye
verdiğini şimdi söyleyeceğim, sabret, cevabını
vereceğim.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Cevabını biliyorum da Meclis bilsin.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Bakan, sadece mazotu, gübreyi, yemi söyle yeter!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Buğday üretimimiz 22
milyon tona, mısır üretimimiz 5,9 milyon tona, çeltik üretimimiz 900
bin tona, ayçiçeği üretimimiz 1 milyon 500 bin tona çıktı.
Bunların 4ü de cumhuriyet tarihin rekorudur. Cumhuriyet tarihinin hiçbir
döneminde Türkiye bir yılda 22 milyon ton üretim yapmadı
buğdayda, mısırda 5,9 milyon ton üretim yapmadı, çeltikte
900 bin ton üretim yapmadı, ayçiçeğinde 1,5 milyon ton üretim
yapmadı.
MUHARREM VARLI
(Adana) Seneye bak bakalım, seneye.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Eğer iddia
edildiği gibi tarım sektörü bitmiş olsaydı bu kadar ürün,
bu kadar üretim rekoru kırılabilir miydi? Üstelik bizim mücadelemiz
şahıslarla değil, bizim mücadelemiz bir, zihniyetle; iki,
verimsizlikle; üç, yoksullukla; dört, fukaralıkla. Biz bunu sürekli yenmeye,
bu olumsuz tabloyu değiştirmeye, bunu geliştirmeye
Hep bunun
gayreti içerisinde olduk ve verimliliği de hamdolsun artırdık.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Şu Fransa konusuna gelsek artık, Fransa konusuna.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bugün 8 milyon hektar
alandan biz 22 milyon ton buğday alabiliyoruz, bu çok önemli. Daha önce
öyle değildi; 2002de 9,3 milyon hektar alandan 19,5 milyon ton
alınıyordu, bugün 8 milyon hektardan 22 milyon ton buğday
alınabiliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Peki, neden saman ithal ediyoruz?
MUHARREM VARLI
(Adana) Mısır, Sayın Bakan, mısır alıyoruz.
Mısırı ayağa düşürdünüz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bu, verimlilik
artışıyla oldu, verimlilikle alakalı.
Meyve üretimi
aynı şekilde 13 milyon tondan 18 milyon tona, sebze üretimi 25 milyon
tondan 28 milyon tona
Domateste, kivide, narda, muzda yine aynı
şekilde bütün bunların hepsinde önemli artış var.
MUHARREM VARLI
(Adana) Hayal, seninki hayal.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Fransaya gelelim mi artık?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, şunu
söyleseniz anlarım, deyin ki: Türkiye'de arazi parçalanması çok
fazla. Siz bunu niye bir an önce değiştirmiyorsunuz? miras yasasını
birlikte değiştirelim. Birlikte, sizinle birlikte mücadele edelim
çünkü Türkiyenin arazide temel sorunu, arazilerin aşırı
derecede bölünmüş ve parçalanmış olmasıdır.
MUHARREM VARLI
(Adana) Mısır ne kadar olacak? Hatırlatırım seneye
burada.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Şu Fransa ve madalya konusuna bir gelir misiniz artık?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Burada arkadaşlar
geldiler, söylediler İşte, şu kadar arazi terk edildi.
vesaire. Arkadaşlar, terk edilen arazinin sebebi şu: Çiftçinin üretim
kabiliyetinin, veriminin düşmesinden değil arazi çok küçük
parçalı olması hasebiyle kayıt içerisine alınıp
üretilmiyor; sebebi problemin bu.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Polatlıya gidelim bakalım Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Biz bunu da neyle
çözüyoruz? Toplulaştırmayla çözüyoruz. 4 milyon hektar araziyi biz
Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde yapılmamış, bütün cumhuriyet
tarihi boyunca, bizden önce 450 bin hektar arazi
toplulaştırılmıştı; biz 4 milyon hektar arazide
toplulaştırmayı tamamladık, 2 milyon hektar da şu anda
yapılıyor, 2014 sonunda bitecek, eder 6 milyon hektar, biz
toplulaştırmış olacağız.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Fransa size niye minnettar Sayın Bakan? Şunu bir anlatın
artık, iki senedir söylüyoruz. Fransa niye minnettar, niye madalya
veriyor?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bize diyorlar ki: İşte Türk
tarımını batırdığınız için
Fransızlar size şövalye nişanı verdiler.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Ha, şövalye nişanı; doğru, doğru,
doğru. Bir anlatsanıza onu.
OKTAY
VURAL (Bolu) Çok alçak gönüllüsünüz!
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bakın, şimdi, Fransa
Burada bir
arkadaşımız söyledi. Bizim şahsımızla
alakalı değil bu, Türkiye Cumhuriyetinin bakanına
verilmiş.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Öyle mi? Niye verilmiş? Sebebini bir anlatsanıza.
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) En son kapitülasyonlarda vermişlerdi Sayın Bakan.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Dolayısıyla
sizin de Türkiye Cumhuriyetinin Bakanına uluslararası alanda verilen
bir liyakat nişanını
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Ne kıyak yaptınız Fransaya? Onu söyleyin
bakalım.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
aslında
eğer biraz ince düşünürseniz sizin de alkışlamanız
gerekirdi çünkü o, Türkiyenin bakanı ve siz de Türkiye Cumhuriyetinin
vatandaşısınız. Sizin bundan gocunmamanız lazım.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Efendim, siz şunu bir anlatın, hangi
kıyağı yaptınız da o madalyayı aldınız?
Kara kaşınıza, kara gözünüze mi verdiler o madalyayı?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi
söyleyeyim. Diyorlar ki
Bakın, arkadaşlar, 2012 yılında
Türkiye, Fransaya 469 milyon dolar tarım ve gıda maddesi ihraç
etmiş.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Ne kadar ithalat yapmışız Fransadan o madalyayı
aldığınız yıl? Söyleyin bakalım.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bizim
ihracatımız daha fazla. İthalatımız 339 milyon dolar.
Aradaki fark 130 milyon dolar. Şimdi, eğer zannedildiği gibi
ithalat vesaireyle olsa bizim onlara madalya vermemiz gerekiyordu, öyle
değil mi? Hâlbuki öyle değil. Biz daha çok satıyoruz onlara.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Yani sizi şövalye mi ilan ettiler ithalattan dolayı?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) İki: Bir
şey daha söyleyeceğim; burası çok önemli, buna lütfen dikkat
edin.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Dinliyoruz Sayın Bakan.
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2002
yılında Türkiye 23,7 milyar dolar tarım hasılasına
sahipken Fransanın -Avrupanın 1incisi o- o tarihte 30,7 milyar
dolar tarım hasılası var. Fransa bizden önde ve Avrupanın
1incisi tarım hasılası bakımından.
MUHARREM
VARLI (Adana) Biz dinlemekten usandık, sen anlatmaktan usanmadın!
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye 2012de
62 milyar dolara çıktı, Fransa 46 milyar dolara çıktı.
Şimdi aradaki fark 16 milyar dolar. Yani, Türkiye, hani demin dedim ya
Avrupanın 1incisi oldu, dünyanın 7ncisi oldu; işte bu
arkadaşlar.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Sizi niye şövalye ilan ettiler?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi,
Fransanın Tarım Bakanlığı ve hükûmeti, Türkiyenin
Tarım Bakanına, G20deki katkıları, küresel açlıkla
mücadelede sağladığı başarı
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Yüksek miktarda ithalatı, canlı hayvan
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
ve Türkiye
tarım sektörünün ortaya koyduğu performans ve başarı
sebebiyle o madalyayı verdi.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) O yüzden mi şövalye ilan etti?
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Fransaya gitmek mi şart?
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Belgesi de
burada. Sizin bunu da kıskanmamanız lazım. Siz de çok
çalışın.
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Bravo! Vallahi bravo!
HAYDAR
AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Türkiyede asgari ücretle
çalışanların tümü açlık sınırının
altında yaşıyorlar. Sizin haberiniz yok galiba!
TANJU
ÖZCAN (Bolu) Doğrusunu bari söyleyin şunun.
OKTAY VURAL (İzmir) Fransa sizinle gurur duyuyor
Sayın Bakan!
GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bizimle Türk
milleti gurur duyuyor. Sen merak
etme.
OKTAY VURAL
(İzmir) Şövalye Bakan!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Şövalyem, halkımız açlıktan
kırılmaktadır!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşları, bu memlekette yaşayan herkes, Kürt de Türk de Arap
da Çerkez de Laz da hepsi bizimle gurur duyuyor. Siz merak etmeyin.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Köylümüz açtır, sefildir Sayın Şövalyem! Türk köylüsüne de
bakın.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Dışişleri Bakanını bile şövalye ilan etmediler.
Ne bu artık?
OKTAY VURAL (İzmir)
Şövalye Bakan, şövalye!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bizim öyle başkalarının
gururuna şeyimiz yok.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tohumluk üretimini bakın en
çok konuşulan konulardan bir tanesi bu- 145 bin tondan 647 bin tona
çıkardık. Miktar itibarıyla tohum ihracatımız 4.279
ton fazla veriyor. Yani biz satın aldığımızdan 4.279
ton daha fazla tohum dünyaya satıyoruz. Bu noktaya geldi.
Dünyanın
3üncü büyük tohum gen bankası kuruldu. 3.513 türde toplam 97.031 tohum
örneğinin muhafaza edildiği bir sistem kurduk. Dünyanın en
modern, en gelişmiş, burada, Ankara içerisinde tohum gen
bankasını kurduk.
Havza bazlı
üretim modeliyle uydulardan parsel tanımlama sistemi entegre edilerek
ekolojik şartlar da dikkate alınıp doğru ürünlerin
doğru miktarda doğru yerlerde üretilmesi de 2014 yılı
içerisinde başlatacağımız projelerden bir tanesi.
Tarımda
desteklerde, parsel ve işletme bazlı destekleme sistemine geçiyoruz.
Burada tohumluk üretimimizi 1 milyon tona artırmayı hedefliyoruz
çünkü 647 bin tona çıkarmıştık.
Burada,
hayvancılık ve su ürünlerinde -biraz önce söyledim bir daha
söyleyeceğim- birçok alanda üretim rekorları kırıldı.
Hayvansal ürünler itibarıyla da, örneğin sütte de aynı durum söz
konusu, balık üretiminde de özellikle yetiştiricilik
açısından burada da bu durum söz konusu.
Şimdi, Türkiye,
cumhuriyet tarihinde ilk defa, evet ilk defa -biraz önce burada
eleştirildi bu çok önemli- kendi geliştirdiği gen
kaynağını, damızlık gebe düve ihracatını
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sizin zamanınızda mı?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
tarihinde ilk defa
Türkiye geçen ay yaptı.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Ne zaman, ne zaman başladı o proje?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Biz başlattık,
biz. Bırak şimdi.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) 57nci Hükûmet zamanında başladı. Nereden siz
başlattınız? Siz Türk tipi inek diye dalga geçiyordunuz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Şimdi diyor ki: 250
tane gönderdiniz.
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Türk tipi inek diye dalga geçiyordunuz o zaman biz başlattığımızda.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Doğruları söyle bari!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli arkadaşım, 6
bin bağlantı
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Doğruları söyle, doğruları!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O Türk ineği değil.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ayağını kaldırıyor zaten.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Türk ineği değil o, hiç
alakası yok.
SADİR DURMAZ (Yozgat)
Ne alakası yok?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Hiç alakası yok. Onlar Holstein,
Holstein.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Şu karekodu bir açıklasana Sayın Bakan? şu 1
milyar dolarlık karekodu bir açıkla sana, karekodu.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, ilk defa cumhuriyet
tarihinde artık ihracat noktasına geldi. Bu ihracat şu: Kendi
yetiştirdiğimiz genetik kapasitesi yüksek gebe düveyi artık
Türkiye ihraç eder noktaya geldi.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Şu etiketi kime verdin? Etiketi hangi iş adamına
verdiniz?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 29 Kasımda bunun ikinci partisi
İzmirden gönderildi. 6 bin bağlantı yapıldı, 6 bin
baş ve bu, 2018 yılına kadar devam edecek. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SADİR DURMAZ (Yozgat)
İş adamıyla toplantıya bir gel Sayın Bakan, iş
adamıyla toplantıya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Damızlık keçi ihracatı
da aynı şekilde yapıldı.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Karekodu bir açıklasana Sayın Bakan, karekodu. 1 milyar
dolarlık karekoddan bahsediyorlar.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 1984-2002 döneminde 53 milyondan
yüzde 40lık azalmayla 31,9 milyon başa gerileyen küçükbaş
hayvan sayısı, on yıl içinde yüzde 12 artışla 35,7
milyon başa yükseldi.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) O etiketleri hangi iş adamı aldı, etiketleri? Bu Hakan
Bilal Kutlualp kimdir?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, süt üretimi 8,4 milyon
tondan 17,4 milyon tona; kırmızı et üretimi 420 bin tondan 916
bin tona, tavuk eti üretimi 700 bin tondan ilave 1 milyon ton daha olmak
suretiyle 1 milyon 700 bin tona çıktı.
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Et ithalat rakamlarını
söyleseniz Sayın Bakan, et ithalat rakamlarını söyleseniz bir
de!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Değerli kardeşlerim,
bunların hepsi önümüzdeki yıllarda ihracat olarak devam edecek. Süt
ve süt ürünleri ihracatında bu 2012 yılında özellikle ciddi bir
artış var; 659 milyon dolar ihracat fazlası verildi,
ihracatımız 1,1 milyar dolara çıktı hayvansal ürünler
ihracatında. Bu, süt, et vesaire.
MEHMET GÜNAL (Antalya) O
nasıl, ihraç fazlalarını döküyor musunuz?
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) İthalatı söyler misiniz
lütfen?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
İhraç fazlası tekstil mi bu, nedir?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bu gelişmenin altında yatan
çalışmalar şunlar: Biz yem bitkilerini destekleme kapsamına
aldık. Et ve Süt Kurumu kuruldu.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Şu karekodu bir açıkla Sayın Bakan. Karekodu kim
almış?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) 2014 yılında
hayvancılıkta yeni projeler başlatıyoruz. Bakın,
bunları da dinleyin, öğrenin, önemli bunlar, Türkiye için önemli.
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bunu bir açıkla, bunu! Karekodu bir açıkla, karekodu!
Etiketleri kim aldı?
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Bir cevap ver de öğrenelim, şunu bir öğret bize! Bir de
şunu öğret bize ya!
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi, eti etçi ırklardan,
sütü sütçü ırklardan alma hedefi çerçevesinde biz özellikle
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Bu Hakan Bilal Kutlualp kimdir, bu Hakan Bilal Kutlualp?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
2014 yılında
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bir özel etçi
sığırları ıslah etme projesi uygulamaya koyuyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ne zaman bu?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bu, 2014 yılı 1
Ocağında başlıyor
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) 1 milyar dolarlık bu iş için bir şirket
diyor.
Kimin bu şirket? 1 milyar dolar, 1 milyar dolar!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ve hayvancılık,
işletme, et üretimi içerisinde yüzde 12 olan payını yüzde 25e
çıkarmayı hedef hâline getirdik.
Su ürünlerinde
önümüzdeki on yıl içerisinde yetiştiricilik üretimimizi 212 bin
tondan 500 bin tona çıkarmayı hedefliyoruz. Biz bunu 60-70 bin
tonlardan aldık, 212 bin tona çıkardık.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bu şirket kimin, bu şirket? Süreniz bitti Sayın
Bakan. Bu 1 milyar dolarlık işi alan şirket kimin şirketi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Özellikle bundan sonraki
sistem içerisinde de bu devam edecek.
Kırsal
kalkınma konusunda 2006 yılında
başlattığımız Kırsal Kalkınma
Yatırımlarının Desteklenmesi Projesinde bugüne kadar
4.134
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
tarım ve
hayvancılık işletmesinde
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Şu 1 milyarlık şirketi bir
açıklasaydınız. Şunu da bir açıklayın.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Cevap verecekse açın Sayın Başkan.
BAŞKAN
Süreniz mi bitti?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Evet.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayın Bakan, şu mazotu, yemi, gübreyi bir türlü
açıklayamadınız.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Peki.
Bütçenin hayırlı
olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. Allaha emanet
olun.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkan, Sayın Bakan bizim
konuşmalarda vermiş olduğumuz değerlerin yanlış
olduğunu ifade etti. Bu bakımdan iki dakika söz istiyorum.
BAŞKAN Bu
bir sataşma değil yalnız.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sataşma efendim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Yalancılıkla itham ediyor efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama Yanlış. diyor yani.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Benim söylediklerimin yanlış ve doğru
olmadığını söyledi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Eğer o doğruysa, biz yanlışsak nasıl
doğruyu yanlışı
İddia sahibi burası.
BAŞKAN
Sayın Vural, bakın, 69uncu maddeyi iyice incelersek
milletvekillerinin burada söyledikleri sözün tersine bir beyanda bulunması
sataşmadan dolayı söz alma hakkını doğurmuyor.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Ama bizim direkt şahsımızı
kastederek Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yerinden açıklama yapsın Sayın Başkan.
BAŞKAN O
yüzden ben yerinizde size bir dakika açıklama vereceğim.
Buyurun.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN Bir
dakika, sırayla gidelim.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sayın Bakan bizim doğruları söylemediğimizi, desteksiz
konuştuğumuzu söyledi; oysa biz doğruları
söylediğimizi belgeleriyle ortaya koymak istiyoruz. Bize söz hakkı
vermeniz gerekiyor.
BAŞKAN
Tamam, bir dakika vereceğim, yerinizden.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Oradan kürsüden verin efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, 69uncu madde diyor ki: Şahsına
sataşılan veya ileri sürmüş olduğu görüşten
farklı bir görüş kendisine atfolunan Hükûmet, komisyon, siyasi parti
grubu veya milletvekilleri... Dolayısıyla, tam da bu noktada
BAŞKAN Tam
da bu noktada saptamamı yapıyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) -
ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir
görüş kendisine atfedildiği için
BAŞKAN Tam
işte, onu biliyorum. Bakın, Sayın Vural, tam da bu noktada
milletvekilinin ileri sürdüğü fikirden başka bir fikir
söylediğini iddia ettiği zaman bu şey verilir.
OKTAY VURAL
(İzmir) Evet, evet, işte onu söyledim zaten. Evet, doğru
olmadığını söyledi, doğru olduğunu ispat edecek.
BAŞKAN Yani
bu sizin söylediğiniz tanım buna uymuyor ama söz vereceğim.(CHP
ve MHP sıralarından gürültüler) Vereceğim söz, bir dakika arkadaşlar.
Sayın Demiröz,
buyurun yerinize geçin.
Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim, Sayın Bakan konuşması sırasında hem
sözleriyle hem de parmağıyla aşağılayıcı bir
şekilde işaret etmek suretiyle, bizim söylediklerimizin
yanlış olduğunu, hatalı olduğunu Siz bu işlerden
anlamazsınız. dedi.
BAŞKAN
Sayın Demiröze söz verdim bu konuda.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Şahsıma sataşmış oldu, ben sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, böyle bir usul olur mu ya?
BAŞKAN
Sayın Özcan, sizin şahsınıza sataşılmadı.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim şahsıma sataştı. Parmağıyla da
göstermek suretiyle
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN Bu
gerekçeyle Sayın Demiröze söz verdim, lütfen, buyurun. O zaman bütün
milletvekillerinizi alın, söz veririm ben size, konuşturayım
sizi.
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Sayın Başkanım kürsüden
konuşayım müsaade ederseniz.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkanım, bakın ben sataşmadan dolayı
sık sık söz isteyen biri değilim ancak
BAŞKAN
Sayın Özcan, sizin adınızı andı mı?
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Efendim, beni parmağıyla göstermek suretiyle
(AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olabilir mi?
BAŞKAN
Anmadı. Ben sizin grubunuz adına Sayın Demiröze kürsüden söz
veriyorum, iki dakika, tamam.
Buyurun.
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
7.-
Bursa Milletvekili İlhan Demirözün, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının onuncu tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına ve CHP Grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
İLHAN
DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanla
anlaşamadığımız bir husus var: TÜİK
rakamları ortada, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin
rakamları ortada. Tarımcıların kullandığı
mazot 3,5 milyon ton veya 3,5 milyar litre/yıl ama Sayın Bakan her
toplantıda Bu 1,5 milyon ton. diyerek bu kadar yüzde 100 farklı bir
durumu ortaya koyuyor; birincisi bu.
İkincisi:
2002yle 2012 arasında gayrisafi yurt içi hasılada büyüme
hızı yüzde 5,2; tarım sektöründe 2,9. Biz, tarımsal ham
maddede dış ticarette net ithalatçıyız, evet. Türkiyenin
gıda maddelerinde de ihracatçı olduğunu söylüyoruz.
Uluslararası standart sanayi sınıflandırılmasına
göre 2011de 3,6 milyar dolar tarımda cari açığımız
var; 2012de bu rakam 2,1 milyar dolar, 2013ün sekiz ayında 1,5 milyar
dolar olduğunu ifade etmek istiyorum.
Son olarak -zaman
anlamında- şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakan dünyanın
7nci büyük tarım ekonomisi olduğunu söylüyor. Tamam, kabul ettik,
7nci ama Türkiye'de kişi başına düşen çiftçi geliri
açısından dünyada 22nci sıradayız; Sayın Bakan bunu
da söylesin. Türkiye'de 3.500 dolar civarında olan kişi başına
çiftçi için gelirin, Kanadada 43 bin, Fransada 41 bin, Hollandada 33 bin,
ABDde 31 bin dolar olduğunu özellikle söylemek istiyorum.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Nereden aldınız o rakamları?
İLHAN
DEMİRÖZ (Devamla) Sonra, her toplantıda OECDyle ilgili bir rakam
veriyor. OECDyle ilgili vermiş olduğu 2,1; 2002de -aynı
şekilde hesaplama yaparsanız- yüzde 3,1den 2,1e gerilediğini
hep beraber görürüz. Onun için, Sayın Bakan rakamları her
defasında böyle atlatarak kullanıyor.
Teşekkür
ederim.(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Aynı gerekçeyle ben de müsaade ederseniz açıklık
getirmek istiyorum bazı konulara.
BAŞKAN
Bakın, size de söz vereceğim ama sayın milletvekilleri, burada
herkes kendi rakamlarını söylüyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ama Yanlış. dedi Sayın Başkan.
BAŞKAN Bunun
doğruluğunu veya yanlışlığını biz
burada belirleyemeyiz; ne siz belirleyebilirsiniz ne Divan belirleyebilir.
Herkes kendi rakamlarını söylüyor. Dolayısıyla da O
yanlış söyledi, ben doğru söyledim. gibi bir
tartışmanın içine girersek çıkamayız.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Somut olarak ortaya koyacağım.
BAŞKAN Ben
size söz veriyorum.
Buyurun iki dakika
ama lütfen bir daha böyle yapmayalım arkadaşlar.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Teşekkür ederim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Bakan polemik yapıyor.
BAŞKAN
Polemik konusu yapmayalım çünkü herkes kendi rakamını söylüyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Siz değil Sayın Başkan, Sayın Bakan
yapıyor.
BAŞKAN O da
kendi rakamlarını söyledi.
8.- Yozgat Milletvekili Sadir
Durmazın, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin 506 sıra
sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile 507 sıra
sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının onuncu tur
görüşmelerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Sayın Bakan, ne zaman
buraya çıksanız yalan yanlış rakamlarla milleti
kandırıyorsunuz.
RECAİ BERBER
(Manisa) Bu da sataşma o zaman.
BAŞKAN
Buyurun bu da sataşma.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Şimdi, mazot konusunu İlhan Bey söyledi, ben başka
konulara gireceğim.
BAŞKAN Ama
sataşmadan söz aldınız, lütfen sataşmaya mahal vermeyin.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Başka konulara gireceğim. Siz de bize Desteksiz.
dediniz; aynı şey.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Böyle bir
şey olur mu?
SADİR DURMAZ
(Devamla) Sayın Bakan, size bir soru sordum.
BAŞKAN Cevap
vermeye çıkıyorsunuz, sataşma yapıyorsunuz.
SADİR DURMAZ
(Devamla) İş adamıyla böyle bir toplantıya
katıldınız mı, böyle bir konuşma oldu mu? Niçin cevap
vermiyorsunuz? Çok önemli bir konu. Orada iş adamı köylüyü, çiftçiyi
yağmacı olmakla suçluyor. Siz de köylünün, çiftçinin alın
teriyle bu makamda oturuyorsunuz. Buna cevap vermek zorundasınız.
Videosu orada, beraber dinleyebiliriz.
Başka bir
şey: Sayın Bakan, Bakanlığınızın adı Gıda
ile başlıyor. Sizi ziyarete gelen iki sayın milletvekili sizin
makamınızda yediği yemekten zehirleniyor.
BAŞKAN
Sayın Milletvekili, lütfen, Genel Kurula hitap eder misiniz.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Şimdi, yani, siz halkın gıda güvenliğini
sağlayacaksınız, misafirinizin gıda güvenliğini kendi
Bakanlığınızda sağlayamıyorsunuz ya.
Başka bir
şey: Geçtiğimiz günlerde eğitim yayın dairesi Antalyada
bir toplantı yapıyor -basına düştü- Antalyadaki
toplantıda çiftçinin parasıyla dansöz oynatılıyor; sonra
Bakanlık yetkilisine soruyorlar, Bakanlık yetkilisi diyor ki:
Efendim, toplantı bizimdi ama dansöz otelinkiydi. Bari kendiniz buradan
götürseydiniz. Böyle bir şey olur mu? Bunlara cevap vereceksiniz
Sayın Bakan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bunlar çok basit
sorular.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Böyle bir şey yok ya. Böyle bir şey olur mu ya?
BAŞKAN
Sayın Hatip
SADİR DURMAZ
(Devamla) Türk çiftçisi, Türk köylüsü sizden bunların cevabını
bekliyor, rakamları çarpıtmayın.
BAŞKAN
Sayın Hatip, temiz bir dille konuşun, lütfen.
SADİR DURMAZ
(Devamla) 450 liralık 2002 yılına ait makbuzu getiririm size.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sorular bitince
bunların cevabını vereceğim.
SADİR DURMAZ
(Devamla) Buradan Türk çiftçisi bizi dinliyor, göndersinler
makbuzlarını; 450 lira, 430 lira.
Evet,
buğdayın fiyatını hesaplamayı bilmeyen, yedi
yıldır işin başında olan bir Bakansınız.
Size ne diyelim başka? Allah akıl fikir versin. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Temiz
bir dille konuşun, lütfen Sayın Hatip.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Doğru söylüyor, hesaplamayı bilmiyor işte.
BAŞKAN Evet,
şimdi, ikinci konuşmacı
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, sataşmadan
BAŞKAN
Baktım size, oralı olmadınız da o yüzden
başladım. Size baktım Sayın Bakan, sayın
milletvekiliyle konuşuyordunuz, söz istemeyeceksiniz zannettim.
İstiyorsanız buyurun, iki dakika size elbette ki vereceğiz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yani, şimdi,
ben yerimden konuşayım.
BAŞKAN
Kürsüye.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Açın,
buradan bir zahmet
BAŞKAN
Sataşmadan istiyor iseniz kürsüye gelmek zorundasınız.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Evet,
yalancı diyor yani.
BAŞKAN
Buyurun o zaman kürsüye Sayın Bakan, problem yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bakan çık meydana, korkma ya!
SİNAN AYDIN
AYGÜN (Ankara) Çık, korkma!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Başkan vekilini kutluyorum, zorla Sayın Bakanı
kürsüye çıkardı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Adamı zorla kürsüye çıkardınız.
BAŞKAN Usul,
usul
Buyurun.
İki dakika
Sayın Bakan.
9.-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin, Yozgat Milletvekili Sadir Durmazın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, şimdi, burada muhalefet yapmak elbette ki sizin
hakkınız, muhalefetinizi yaparsınız, ona bir itirazım
yok. Ama, bana yalancı diyene aynen iade ediyorum, aynen iade ediyorum.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Siz bize demiştiniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Siz dediniz, siz!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Tamam mı?
Ben, görevde
bulunduğum süre içerisinde bana sorulmuş olan bütün sorulara cevap
verdim, bundan sonra da cevap veririm.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ver o zaman, ver hadi!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bu soruların,
söylediğiniz soruların hiçbirisi, öyle merak etmeyin
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hadi bir cevap ver işte.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Benim 4 tane cevaplanmayan sorum var Sayın Bakanımızdan.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
kendinize göre bir
şeyler, yalan yanlış duyduğunuz,
aktardığınız, size aktarılmış bir
şeyler
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Görüştün mü, görüşmedin mi? Görüşmedim. desene ya.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunları söyleyince,
bunları buralardan getirip buralara götürüp, hani bir şey
varmış gibi anlatıyorsunuz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Görüşmedim. de o zaman.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bana soru
sorarsınız, ben de bunun cevabını veririm.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ver!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ben bir
başkasının avukatı değilim. İlgili kişinin
söylediği kendi görüşüdür. Beni
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Siz orada mıydınız? diye sordum ben size.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Şu 1 milyar dolarlık işi açıkla. Kime
verdiniz o işi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bakın, biz her gün
onlarca toplantıya katılıyoruz, yüzlerce insan
Mesela sizin
bulunduğunuz ortamda da bulunuyoruz, sizler de konuşuyorsunuz, bir
kısmına cevap veriyoruz, bir kısmına cevap veremiyoruz.
Anlatabildim mi?
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 1 milyar dolarlık işe cevap ver!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bunun işi bu. Soruyu
doğru dürüst sorarsınız, ben size doğru dürüst bunun
cevabını veririm.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ne zaman?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Millete
veremeyeceğimiz
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Millet duysun ver de.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
yüce Parlamentoya
veremeyeceğimiz hiçbir hesap yok, hepsi doğru.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ver işte!
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Bakanlık dökülüyor, dökülüyor.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O benim makamımda
kimse zehirlenmiş falan değil. Bu da yanlış bir bilgi,
gerçek bir bilgi değil.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tekzip etmediniz.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) O dansöz meselesi
dediğiniz şey de, o da gerçek değil.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 1 milyar dolarlık etikete cevap ver.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Bizimle, Bakanlıkla
hiçbir ilişkisi yok.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Şuna bir bak Sayın Bakan!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O zor soru
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Oturun
Oturun
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Cevap ver! Cevap ver!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Oturun, cevap veriyorum
canım. Bağırma
Ayıp oluyor. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Sayın Vural,
rica ediyorum.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Şimdi bak, bugün,
sizin gibi insanların, sizin tavrınızı protesto etmek için
hanımefendiler bugün özel giysiyle bunu işaretlediler. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAV VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan, bakın, hepimize hakaret ediyor,
duyuyorsunuz değil mi?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) Ben sizi böyle bir günde
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)
özellikle böyle bir
günde üslubunuza
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan, Sizin gibi insanlar diyor, kendini
söylüyor.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sana tahammül ediyor bu insanlar!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ben kamu malının peşindeyim, yetimin
malının peşindeyim
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Asıl senin gibisini protesto ediyorlar.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aynen sana iade ediyorum, aynen!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana)
fakir fukaranın, garip gurebanın
BAŞKAN
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.29
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.48
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Fehmi KÜPÇÜ (Bolu)
-----0-----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
İzmir Milletvekili Oktay Vuralın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle MHP Grubu
milletvekillerinden özür dilemesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Bakan konuşmalarında Parlamento
nezdinde milletvekillerimiz açısından kabul edilemeyecek bazı
ifadeleri grubumuza atfetmiştir. Bu konuda, grubumuz milletvekillerinden
bundan dolayı özür dilemeye davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan, bir açıklama yapacak mısınız?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bir açıklama
yapayım.
BAŞKAN
Buyurun.
4.-
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi
Ekerin, İzmir Milletvekili Oktay Vuralın açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ben ömrümün hiçbir döneminde hiçbir
zaman kategorik düşünmedim, hiçbir zaman bir kitleyi hiçbir şekilde
toptan hedef almadım, ne bugün ne de ömrümün bir başka döneminde,
hiçbir zaman. Bu benim tabiatıma, tarzıma, üslubuma aykırı.
Ben bana haksız bir şekilde Yalancı. diyen insanı
kastettim, onları ona söyledim. Eğer onlar arasında birden fazla
kişi varsa kastım sadece bana Yalancı. diye hitap edenlerdir.
Onun dışında, ben bir kitleyi asla muhatap alıp onları
kastetmedim.
Çok üzüldüm bugün.
Niye çok üzüldüm? Çünkü, bütçe görüşmeleri yapıyoruz, bütçe
görüşmeleri yaparken bana yerinden sürekli Yalancı. diye hitap
eden, kürsüye çıkıp düzeltme yaparken de yani cevap hakkını
kullanırken de bana Yalancı. diyen insanların, böyle bir günde
o aklıma geldi, bugün, bizi üsluba, hepimizi temiz bir üsluba davet etmek
üzere arkadaşlarımızın, milletvekili hanımefendilerin
bir işaretle bugün bunu dile getirdikleri böyle bir günde, bu üslubun
uygun bir üslup olmadığını kastettim ve şahısla,
bunu, bana, bu şekilde hakaret edenle sınırlıdır benim
söylediğim.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Genel Kuruldan özür mü diliyorsunuz? Özür dileyin.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Onun dışında,
hiç kimsenin bunu üzerine alınmaması
Çünkü, benim asla böyle bir
niyetim olmadı, asla böyle bir niyetim yok, asla böyle bir tarzım
yok, asla böyle bir iddiam da, öyle bir ithamım da yoktur.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Özür, özür
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -
Dolayısıyla, kimsenin bunu üzerine alınmasını ben asla
istemiyorum, doğru bulmuyorum, kabul etmiyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan özür mü diliyor?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Eğer, böyle
bir şey varsa da bu, haksız bir şekildedir. Düzeltmeyse, ben,
bunu, bu şekilde düzeltmek istiyorum.
Saygılar
sunuyorum.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Sayın Başkan özür mü diliyor?
BAŞKAN Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, sizin de içinde bulunduğunuz bir
protesto, bir üslup konusundan öteye, açıkçası başka bir amaçla
yapıldığı gayet açık ve nettir. Dolayısıyla,
Sayın Bakanın tevil yoluna gitmesi yerine, doğrudan doğruya
zatıalinizin de içinde bulunduğu şahsiyetlerin
yaptığı, daha doğrusu şikâyet ettiği
münhasır konuyla ilişkili olmadığını, böyle bir
algılama olmuşsa bundan dolayı özür dilediğini ifade etmeye
çağırıyorum, bu kadar açık ve net.
BAŞKAN Ama
bunu söyledi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, bunda şeye gerek yok. Sizin ne için
yaptığınız belli, bununla ilişki kurmak suretiyle, bu
üslup meselesiyle ilgili değildir. Burada Yalan yanlış bilgiler
veriyorsunuz. denmiştir, Yalancı. denmemiştir. Aynı
şeyi kendisi kullanmıştır.
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Desteksiz
OKTAY VURAL
(İzmir) Desteksiz atıyorlar. diye söylemiştir.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Atıyorlar.
demedim.
OKTAY VURAL
(İzmir) O bakımından, müstakilen bizim hiçbirimizin tasvip
etmediği hakarete ve küfre varan birtakım konularla ilgili
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Belgesiz
OKTAY VURAL (İzmir) -
yapılan
bir girişimi buradaki bir sataşmayla ilişkilendirmesi hâlen
devam ediyor. Lütfen, bunun sizin
yaptığınız eylemle ilişkili
olmadığını, aynı kefeye
konulamayacağını, eğer böyle bir algılama varsa özür
dilediğini ifade etsin. Mesele budur efendim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ RECAİ BERBER (Manisa) Düzelttiğini söyledi.
BAŞKAN
Söyledi bunu yalnız. Bunu söyledi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Size demiyor, Sayın Bakana
BAŞKAN
Bayan arkadaşların yapmış olduğu eylemle ilgili
olarak bir grubu veya kişiyi hedeflemedim. dedi Sayın Bakan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, eylem
Kendisi dedi ki: Üslupla ilgili
Sayın
Başkanım, üslupla ilgili değil. Dolayısıyla,
kamuoyunun bildiği bir konuyu Sayın Bakanın burada tevile
götürüp kendisine yapılan sataşmalarla ilişkilendirmesi
doğru değildir. İstirham ediyorum
Ne
yaptığımızı biliyorsunuz.
BAŞKAN Çok
haklısınız. Yalnız Sayın Bakan bu benzetmeden hareket
etmediğini söyledi Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, siz öyle hareket etmediğinizi söyleyebilirsiniz
ama onun hangi amaçla yapıldığına ilişkin kamuoyunda
BAŞKAN Sayın
Bakan söyledi bunu. diyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hayır, üslupla ilgili değil bu mesele.
BAŞKAN
Hayır, üslupla olmadığını söyledi. Üslupla
olmadığını ve bugün
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır, kendisi protestonun üslupla ilgili olduğunu
söyledi.
BAŞKAN Ama
bu hareketinin, şu andaki açıklamasında bu hareketinin
kadın milletvekillerinin yapmış olduğu eylemden hareketle
olmadığını açıkladı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, öyle söylemedi. Öyle söylemedi.
BAŞKAN Ben
öyle duydum.
OKTAY VURAL
(İzmir) Aksine, diyor ki: Üslupla ilgili protestolar varken ben üslupla
ilgili olarak söyledim. Bunu söyledi, açık ve net.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tutanakları getirelim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, tekrar dinleyelim.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan, ben
biraz önce yeteri kadar sarih ve açık söyledim. Ben, sadece bana gerek
kürsüden gerek yerinden laf atmak suretiyle Yalancı. diye, haksız
bir şekilde Yalan söylüyorsun. ve
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Yalancı. yok Yalancı. değil, tutanaklara
bakarsınız.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Bak, tutanakların hepsi
var. Tutanakların hepsi var.
Dolayısıyla,
ben ona atıf yaptım. Benim muhatabım, söylediğim ve
İade ediyorum. dediğim şey sadece o şahısların
kendileridir, asla bir grup değildir, asla bir kitle değildir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sizin gibiler ne demek?
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yüce Meclisin hükmi
şahsiyeti içerisinde yer alan külli olarak, bütün olarak bir grup, bir
milletvekili grubu asla değildir. Bunu tekrar tekrar söyledim, bir daha
düzeltiyorum. Dolayısıyla, kim
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Aynen cevaplar gibi yaptı, aynısını yaptı.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, biraz mert olmak lazım!
GIDA, TARIM ve
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Bakın, şimdi
OKTAY VURAL
(İzmir) İlişki kurduğunuz
GIDA, TARIM ve
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) -
eylemle ilgili diyorum. Kendileri bizim
sataşmamızı uygun görmeyebilir.
GIDA, TARIM ve
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Şimdi,
eğer, bazı arkadaşlarımızın kavga etmek gibi bir
niyeti
BAŞKAN
Sayın Bakan, bu sözleriniz bugünkü söz konusu olan eylemle mi
ilişkili midir?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Öyle söyledi.
GIDA, TARIM ve
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkanım, benim söylediğim şu:Bakın, siz de şahitsiniz,
bütün milletvekillerimiz şahit. Ben, kürsüde, burada bana hakaret
ediliyor, haksız bir şekilde ithamda bulunuluyor, ben bana hakaret
edenlere aynı kelimeyi iade ettiğimi, onlara başka türlü bir söz
söylemek istemediğimi, sadece iade ettiğimi söyledim ve böyle bir
günde de bunun olmaması gerektiğini söyledim, benim dediğim bu.
Şahıstır benim muhatabım, asla bir kitle değildir, bir
parti grubu değildir, ben tekrar söylüyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hâlâ söylemiyor, hâlâ söylemiyor. (MHP sıralarından
gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN - Yani
Sayın Bakan, düzeltmek anlamında söylüyorum: Bugünkü kadın
milletvekillerinin eylemleri
GIDA, TARIM ve
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Özür dilenecekse
herkes özür dileyecek, herkes özür dileyecek.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sizin gibi milletvekilleri dedi, sizin gibi dedi, baksın
Başkan tutanaklara.
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
OKTAY VURAL
(İzmir) Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan?
Sataşmadan dolayı söz istiyor arkadaşlar.
BAŞKAN
Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bizlere bakarak sizin gibi milletvekilleri dedi, ben iade
ediyorum Sayın Bakana. Bizim gibi değil, kendisi gibi milletvekilleri
o zaman.
BAŞKAN -
Yalnız, bugünkü eylemle ilişkili olmadığını
söyledi.
Ben Sayın
Oktay Vurala sataşmadan dolayı söz veriyorum.
Buyurun Sayın
Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bana değil, grupla ilgili milletvekillerine
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hepimize sizin gibi
milletvekilleri" dedi, özür dilesin. Ya özür dilesin
BAŞKAN - Ee, siz istediniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Benim şu anda söz talebim yok.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ben söz istiyorum çünkü sizin gibi milletvekilleri dedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN -
Buyurun Sayın Aydın.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Önce bize söz verir misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Bir
dakika
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Başka zaman ama Bekleyin. diyorsunuz.
5.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleriyle bir
grubu hedef almadığına ve herkesi temiz bir dil kullanmaya davet
ettiklerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; az önce Sayın Bakanım 2 defa konuyu
izah etti. Çok açık ve net bir şekilde muhatabının bir
kitle, bir grup olmadığını ifade etti ve burada biz bugün
herkesi temiz dil kullanmaya davet ediyoruz. Hem kürsüde hem yerinde
bağırarak, çağırarak Sayın Bakana yalan söyleyenlerle
ilgili şahıslarla sınırlı olmak üzere onlara yönelik
bir ithamda eğer ithamsa o- bulundu. Ama bir grubu kastetmediğini
defalarca söyledi Sayın Bakan ve bu olayda da bir hakaret, bir küfür de
yok, bir şey yok.
Dolayısıyla,
burada bu Meclisin haysiyetini, onurunu hepimizin koruması lazım
diyoruz. Hepimizin kullanacağımız dile dikkat etmesi lazım,
üslubumuza dikkat etmemiz lazım. Evet, bir kişiyi kastederek,
eğer bir kişi Sayın Bakana aynı tahriklerle Yalan
söylüyorsun. diyorsa Sayın Bakan o kişiyi kastettiğini ifade
etti.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizin yaptığınız eylemle ne
alakası var bunun?
BAŞKAN
Bana bağırmayın!
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Burada meram anlaşılmıştır.
Dolayısıyla, bundan sonraki süreçte efendim, devam etmeniz lazım.
OKTAY
VURAL (İzmir) Öyle bir şey olur mu? Mert olacaksınız,
mert! Ya söylediyseniz arkasında duracaksınız ya
yanlış söylediyseniz özür dileyeceksiniz. Ne var bunda ya?
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Söyleyeceğini söyledi. Kimseye hakaret etmedi,
hiçbir gruba hakaret etmedi, kastını ifade etti Sayın Bakan.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ne var bunda ya?
BAŞKAN
Sayın Vural, ben bir şey söyleyeceğim, müsaade eder misiniz.
Ya, bir açıklama yapacağım, bir müsaade edin arkadaşlar.
Ben
içeride Sayın Oktay Vurala açıklama yaptım. Bu
açıklamayı yaparken de yanımda Sayın Pervin Buldan ve
Sayın Mihrimah Belma Satır vardı. Bugün, kadın
milletvekillerinin yapmış olduğu eylemle ilgili olarak ne bir
kitle ne bir kişi ne bir parti ne bir grup hedeflenmemiştir. Bunu
size içeride açıkladık, sanıyorum ikna oldunuz Sayın Vural.
Arkadaşlarınıza da bunu anlatın, bu bir.
İkincisi,
siz ikide bir zatıaliniz diyorsunuz da, o yüzden açıklamak zorunda
kaldım. Sanıyorum sizi ikna ettik, Sayın Altay da
yanımızdaydı, o konuyu bir kapatalım.
Burada
ne bir grup ne bir parti ne de bir kişi hedef
alınmıştır, çok açık ve çok nettir.
OKTAY
VURAL (İzmir) Evet, keşke AKP Grubundakiler yaptığı
zaman yapsaydınız.
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Sayın Başkan, Sayın Bakan ilişkilendirdi,
siz değil. Sayın Bakan ilişkilendirdi, burada, kürsüde
ilişkilendirdi.
BAŞKAN
Bir dakika, bitmedi Sayın Günal. Bir dakika, ben ona
bağlayacağım şimdi.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Ya, grupla alakası yok efendim.
Sayın
Başkanım, meram anlaşılmıştır.
BAŞKAN
Bu, bir.
İki,
Sayın Bakanın bu ilişkilendirmeyi yaptığını
iddia ediyorsunuz, değil mi?
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Ediyoruz, burada duydunuz, sizin gibi milletvekilleri dedi.
BAŞKAN
Söyledi, yaptı; peki, yaptı. Sayın Bakan da Bu
ilişkilendirmeyi yapmadım. dedi. Peki, ne yapacağız
şimdi?
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Yaptı, orada görüyorsunuz, tutanaklara bakın, arka
arkaya getirdi, siz de biliyorsunuz.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sayın Başkan, sizin, üslupla ilgili
Şimdi,
bizim burada üslupla ilgili, burada milletvekilinin Bunlar yanlış
,
Bunlar sataşma
Milletvekilinin sataşma yapmasına ilişkin
bir tepki midir?
BAŞKAN
Kimin tepkisi?
OKTAY
VURAL (İzmir) Yani sizin bu tepkiniz bunun için midir?
BAŞKAN
Hayır, ben tepki göstermedim ki sadece durumu açıklıyorum.
OKTAY
VURAL (İzmir) Sizin tepkinizle milletvekillerinin burada
yaptığı müdahale ya da sataşmayla ne alakası var?
Hiçbir alakası yok, illiyet bağı
BAŞKAN
Hayır, sizin grubunuz veya başka bir grupla ilgili
olmadığını söyledim Sayın Vural. Rica ediyorum,
aşk olsun!
OKTAY
VURAL (İzmir) O zaman, Sayın Başkan, tamam, siz bir illiyet
bağı olmadığını söylediğinize göre
Sayın Bakan illiyet bağı kurarak bunu atfetmesi sizi
rahatsız etmiyor mu?
BAŞKAN
Ediyor ve soruyorum: Bu illiyet bağını kurdunuz mu Sayın
Bakan? Kurdunuz mu, kurmadınız mı, kürsüde söyler misiniz
lütfen?
MEHMET
GÜNAL (Antalya) Onu söyleyemiyor.
OKTAY
VURAL (İzmir) Ediyor
Bakın işte, düzeltmiyor. Hiç!
ALİM
IŞIK (Kütahya) - Adam gibi, çıksın özür dilesin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN
Arkadaşlar, lütfen
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkanım, konu
anlaşılmıştır.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, konu
anlaşılmıştır, yeterince açıklığa
kavuşmuştur. Sayın Bakan maksadını söylemiştir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hiç de anlaşılmadı, çünkü Sayın Bakan
doğru söylemiyor!
SADİR DURMAZ
(Yozgat) Biz anlayamadık efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Orada söylediği aynen böyleydi.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bir şey söylemek istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Bakan Öyle anlaşılıyor ise düzeltiyorum. dedi.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Demedi efendim, Üsluptan dolayı söyledim. dedi.
BAŞKAN Bir
kez daha soruyorum. Lütfen
Sayın Bakan, bugünkü söyleminizde, bugün
yapılan kadın milletvekillerinin yaptığı eylem
arasında bir irtibat kurdunuz mu kurmadınız mı, lütfen
açıklar mısınız?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, 2 defa açıklama
yaptı Sayın Bakan.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O dinlemiyor bile ya! Dinlemiyor bile!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, böyle bir usul yok ki!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın
Başkan, ben 2 defa açıkladım, kaç defa
açıklayacağım yani?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, böyle bir usul yok!
BAŞKAN
Lütfen, evet veya hayır deyin!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ya, Sayın Başkan, burada siz mahkeme görevi
göremezsiniz ki!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) 2 defa açıkladı Sayın Bakan, söyledi!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ya, 2 defa açıkladım,
kaç defa açıklanır bir şey! Lütfen ya, böyle bir usul yok.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ya, Sayın Bakan gerekli
açıklamalarını yaptı!
SAKİNE ÖZ
(Manisa) Sayın Başkan, bizi söyleyip durmasınlar, CHPli
kadınlar bunda yok!
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) 2 defa
açıkladık ya! Böyle şey olur mu ya! (Gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Yani ne var bunda! Bizi, elini tutarak Sizin gibi milletvekilleri
dedi, daha ne desin yani anlamıyorum!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
Sayın milletvekilleri
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Bakan açıklamalarını yaptı,
kastını ifade etti, bir grubu kastetmediğini söyledi.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam edelim efendim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O zaman onu haklı çıkarıp biz de konuşalım
mı öyle?
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Bakan 3 kere açıklama yaptı
SADİR DURMAZ
(Yozgat) O bana söyledi, ben de ona söyledim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Hiç açıklama yapmadı! Her zamanki gibi, kürsüde
yaptığı gibi laf kalabalığı yaptı, hiçbir açıklama
yapmadı.
BAŞKAN
Düzeltme yapıyorum. dedi.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Laf kalabalığını siz
yapıyorsunuz ya!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, Sayın Bakanın
yaptığı açıklama hiç de doyurucu bir açıklama
değil!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, kusura bakmayın,
bakın 3 defa açıkladı, bu kadar laf kalabalığına
gerek yok, olay çözülmüştür. Kastını ifade etti.
BAŞKAN
Yeteri kadar konunun anlaşıldığını
düşünüyorum.
Sayın Halaman,
bir söz istemiştiniz, size bir dakika söz veriyorum ve
çalışmalarımıza devam ediyoruz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
BAŞKAN
Lütfen
Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, bir şeyi ifade etmek istiyorum
BAŞKAN
Lütfen Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Aslında, bugün, maalesef hepimizin rahatsız
olduğu bu konular Mehdi Eker gibileri rahatsız etmiyor, ona
yakışıyor bu laflar
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Mehdi Eker gibiler ifadesini kullanma! Bakın, bu
ifade Sayın Başkan, hakaret içeriyor! Tehdit eder gibi
konuşamaz!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Parmağa bak parmağa!
BAŞKAN
Sayın Vural, lütfen yerinize oturun.
Sayın Halaman,
buyurun.
Lütfen
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Senin ne yapmak istediğin belli Sayın Vural!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Üslubu öğren!
BAŞKAN
Sayın Ünal, Sayın Aydın
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Her zaman yaptığını yapıyorsun!
Her zamanki provokasyonunu yapıyorsun!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Ne demek bu ya!
BAŞKAN
Sayın Aydın, Sayın Ünal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Böyle yaptı, bak, Sizin gibiler dedi. Ben sana desem
alınmaz mısın?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Mehdi Eker gibiler ne demek!
BAŞKAN
Sayın Ünal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Ben sana desem alınmaz mısın?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Devletin bakanına karşı saygılı
olun, saygı ifadesi kullanın!
BAŞKAN
Sayın Ünal
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bizi Zeyid Aslanla aynı kefeye koydu, daha ne diyelim yani!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Bizi Zeyid Aslanla aynı kefeye koydu, sizin gibiler diyor!
BAŞKAN
Sayın Aydın, Sayın Ünal, lütfen
Sayın Halaman,
buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Biz o gibilerle aynı kefeye girmek istemiyoruz
Başkanım, kime söylediyse açıkça söylesin!
OKTAY VURAL
(İzmir) Kendine söylemiştir, kendine!
6.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, tarımsal veri tabanının
ilk defa Milliyetçi Hareket Partisi döneminde
kullanıldığına ilişkin açıklaması
ALİ HALAMAN
(Adana) Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN
Tamam, bitti
Bitti, bu tartışma, lütfen
ALİ HALAMAN
(Adana) Sayın Başkan, Sayın Tarım Bakanımız
cevap bölümünde, 2001-2002 yıllarında yani 57nci Hükûmet dönemi,
Milliyetçi Hareket Partisi döneminde Dünya Bankasına mektup
gönderildiğini değişik bütçe görüşmelerinde hep gösterdi
ama ilk defa doğrudan gelir desteği çiftçiye Milliyetçi Hareket
Partisi döneminde verildi, kendileri devam etti, sonra ürüne
dönüştürdüler. Dolayısıyla, ilk defa Tarım
Bakanlığının veri tabanı Milliyetçi Hareket Partisi
döneminde oldu. Ben bu mevzuda katkıda bulunmak için söz aldım.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaman.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile
Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN -
Şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin
konuşacak.
Buyurun Sayın
Şahin. (AK PARTİ sıralarından sürekli alkışlar)
Süreniz yirmi
dakikadır.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkanım
Sayın Başkan
Kafayı
kaldırmadan devam ediyor, Sadık Yakut gibi yapıyor.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan, bir saniye
BAŞKAN
Bakanı anons ettim, sonra, Bakan konuştuktan sonra.
FARUK BAL (Konya)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Sayın Başkan, bu, daha büyük bir
saygısızlık oluyor yani Sadık Yakuta benzemeye
başladınız kafanızı eğerek.
MEHMET DOĞAN
KUBAT (İstanbul) Ya, ayıp ya!
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ya, kime benzediğinden sana ne ya! Bir
hanımefendiyle ilgili böyle konuşamazsın sen ya!
BAŞKAN Çok
ayıp ediyorsunuz, duydum, duymamazlığa geldim, çok özür dilerim,
kimsenin karşısında korkudan başımı öne
eğmedim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Kafayı eğip buraya bakmamak olmaz, burada birileri
konuşuyor!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Nasıl saygı ifadesi kullanıyorsun sen?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Divana saygılı olman lazım. Bu nasıl
ifade böyle? Saygı duyman lazım!
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Kafayı eğiyor böyle, dinlemiyor! Bu, saygısızlık
değil mi?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Düzgün konuş! Düzgün konuş!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Böyle saygısızlık olur mu?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Saygısızlık değil,
alkışlattırmasın
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Yeter artık! Yeter artık!
BAŞKAN -
Sayın Günal, kimsenin karşısında başımı öne
eğmedim, bundan sonra da böyle olacak. Lütfen
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar, MHP sıralarından
gürültüler)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) O zaman dinleyin, burada Sayın Başkan. diyorlar. Dinleyin
o zaman. Sayın Bakana yazık.
AHMET YENİ
(Samsun) Bayan Bakan konuşmaya çıktı, bekliyoruz Sayın
Bakanı.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sürem
başladı.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, lütfen Sayın Bakana söz
verir misiniz.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) Süreyi başa
alalım.
BAŞKAN Evet,
süreyi sıfırlayın.
Buyurun Sayın
Bakan.
Süreniz yirmi
dakikadır.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının 2014 bütçesini anlatmak üzere
huzurlarınızdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şu ana gelene
kadar bütün çalışmalarda yanımızda olan bütün partilerden
milletvekili arkadaşlarıma, Plan ve Bütçe Komisyonundaki
kıymetli arkadaşlarıma, kendi Bakanlığımda
çalışan, bu işe emek veren bütün herkese teşekkürlerimi,
yeniden sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Bizim
Bakanlığımız ekonomik kalkınmayla beraber sosyal
adaletin sağlandığı, sosyal refahın
sağlandığı, burada baktığınız zaman,
ekonomik kalkınmayla beraber sosyal barışın
sağlandığı ve insani gelişmişlik kriterlerinin
güçlü bir şekilde yerine getirilmeye
çalışıldığı, insanı merkeze alan bir
bakanlıktır. Dolayısıyla, biz bütüncül bakıyoruz,
standartları belirliyoruz, izleme ve takip sistemini koyuyoruz ve
TÜBİTAK, TÜİKle, istatistiki bilgilerle, sivil toplum
kuruluşlarımızla beraber çalışarak, insana hizmet
etmeyi, mağdura, muhtaca, dezavantajlı bütün gruplara, hastaya, yetime,
yoksula yardım etmeyi, yaşama dokunmayı çok önemsiyoruz.
İnsan
mutluluğuysa aslında bizim hedefimiz, aslında belki bu
Parlamentonun, biraz hepimizin bu bakımdan şöyle bir nefes
almamız gerekiyor. Baktığınız zaman, toplumsal huzur
ve barış bu Parlamentodaki nabızdan, bu Parlamentodaki
tansiyondan topluma dalga dalga yayılıyor. O yüzden benim
istirhamım bir kadın, bir bakan olarak, herkesin bu konuda çok hassas olması.
Çünkü, bazen algılar olguların önüne geçiyor, bazen çok farklı,
negatif enerji toplumun bütün katmanlarına gidiyor. Bu bakımdan, biz
özellikle sosyal yardım anlayışımızı insan
odaklı yapıp fırsat eşitliği vermeye
çalıştık. Bölgesi ne olursa olsun, cinsiyeti ne olursa olsun,
mezhebi ne olursa olsun, herkese insan odaklı, eşrefi mahlukat olarak
doğan insana fırsat eşitliği verip eğer bir
dezavantajı varsa da ona pozitif ayrımcılık vererek herkesi
kalkınmanın bir parçası yapmaya çalıştık.
Rakamlara
baktığımız zaman da sosyal yardımlarla sosyal hizmeti
birleştirdiğimizde, bugün, aslında hepinizin bildiği bütün
kalemlerin toplamında yüzde 1,4e ulaştık. Bugün sosyal
refahı sağlamış ülkelerde, bu, ortalama yüzde 2dir. Ama,
Tarım Bakanlığının Okul Sütü, Millî Eğitim
Bakanlığının FATİH Projesi gibi sosyal transferleri de
koyduğunuz zaman bu 1,7ye yükselmiştir. Hızla, sosyal
refahı sağlamış ülkelerin rakamlarına ulaşmak
için de büyük bir gayret gösteriyoruz. Artık günlük 1 dolardan
bahsetmiyoruz, artık günlük 2 dolardan bahsetmiyoruz. Bütün dünyanın
mutlak yoksulluk dediği, Gini katsayısı dediği zenginle
fakir arasındaki farkı kapatıp hak temelli yaklaşan, bunu
bir lütuf, bir imtiyaz olarak da görmeyen bir anlayışla yolumuza
devam ediyoruz. Günlük 4,3 dolardan da yüzde 30 olan rakamı bugün yüzde
2,7ye düşürdük. Ben ve arkadaşlarımın, bütün çalışma
arkadaşlarımızın hedefi bunu da
sıfırlamaktır. İnşallah, en kısa sürede bunu
sıfırlayarak huzurlarınıza geleceğiz.
Yoksulluğu
önleyebilmek için yoksulluğa bir sonuç olarak bakıyoruz. Koruyucu,
önleyici tedbirleri çok önemsiyoruz. Özellikle kadınlarımızın
ve kız çocuklarımızın eğitim ve sağlık
imkânlarından fırsat eşitliğini almasını çok
önemsiyoruz. Ve burada hepimizin, bütün parlamenterlerin ortak hedefi
eğitim, eğitim, eğitim diyoruz. O yüzden, biz de kız
çocuklarımızın yurt ihtiyacını gidermek için sosyal
yardımlardan, her ay toplandığımız Fon Kurulundan,
sosyal yardım kaynaklarından fonlamayı önemsiyoruz. Çünkü
eğitimsizliğin yoksulluğun da bir nedeni olduğunu görüyoruz
ve 2009da başladık bu fonlamaya. Şu anda
kızlarımız taşımalı eğitime rağmen gelemiyorsa,
özellikle güneydoğuda coğrafi durumundan dolayı eğer
kızlarımız yeniden eğitimini yarım bırakmak
zorunda kalıyorsa bunu önlemek için 154 yurdun
çalışmasını fonladık. Yalnızca 2013
yılında 39 adet yurdun yapılmasını sağladık,
28 bin öğrencimize de barınma imkânını sağladık.
Sosyal
yardımlarda en temel haklardan bir tanesi sosyal konutlar. Herkesin
doğuştan gelen hakkı var dedik. Bu haklardan bir tanesi de
barınma hakkı. O yüzden fakirin fukaranın kira öder gibi sosyal
konutların içerisine girmesi için 2023te 100 bin hedefini koyduk. Şu
anda nedir diye bakacak olursak 18 bin kişinin anahtar teslimini
yaptık. 1+1leri 2+1e çevirdik ve bunun artı maliyetini de
Bakanlık olarak fonladık, 43 binini planladık. Allahın
izniyle, 2023te 100 bin sosyal konutu vatandaşlarımıza teslim
etmiş olacağız.
Genelde, organize
sanayisi olan şehirlerde hep şu şikâyeti duyardık: Sosyal
yardım-istihdam bağlantısı. İşte Çok fazla
fonladığınız için çalıştıracak kişi
bulamıyoruz. diyorlardı. Biz de onun üzerine Sosyal Yardımla
Çalışma Bakanlığındaki meslek uzmanlarını
bir araya getirdik. Çalışabilir erkeklerin, sağlıklı
erkeklerin, sosyal yardım desteği alan kişilerin sistemin
içerisine, istihdamın içerisine girmesini sağlamak için bir
çalışma başlattık. Kocaeli, Denizli ve Gaziantepte
yaptığımız pilot çalışmanın bütün Türkiyede
yaygınlaştırılacak şekilde şu an
altyapısını oluşturduk. Bu şekilde 43 bin
vatandaşımızı işe yerleştirdik, 74 binini meslek
kursuna başlattık.
Gelir Getirici
Proje çok önemliydi çünkü hep Balık veriyorsunuz, balık tutmayı
öğretmiyorsunuz. diyorlardı. Toplam 78 bin aileye Gelir Getirici
Proje desteği verdik; yalnızca 2013te 2.082 aileye verdik. Eğer
bunlar kadınsa yüzde 30 kota ayırdık ve
ayırdığımız mali desteği önce kadınlara
ayıracak şekilde güçlü bir çalışmayı yaptık.
Düzenli
yardımlar çok önemliydi çünkü tematik yardımlara geçmek istiyorduk.
Her ay gidip bir vakıf müdürünün yanında, bir valinin
kapısında beklemesini insani bulmadığımız için
tematik yardımlara geçtik ve hepinizin de bildiği gibi, sahada da çok
net bir şekilde karşılığını gördüğünüz
gibi eşi vefat eden kadınlarımıza verdiğimiz destek
268 bin oldu, muhtaç asker ailelerinde verdiğimiz aile sayısı 55
bin oldu. Yaşlı ve engelli aylığından 1 milyon 240 bin
kişi istifade etmektedir. Dolayısıyla,
baktığınız zaman, yaşamın her alanına
dokunan önemli bir yardım sistemini hayata geçirdik. Özellikle
Güneydoğuda, yine, aile destek merkezleri kurduk. Aile destek
merkezlerindeki muradımız kadınları ve çocukları
sosyal hayatın içerisine almak, onların, eğer, bir bakımdan
hangi noktadan yeteneği varsa, kabiliyeti varsa, hangi alanda kurs almak
istiyorsa, bütün kursları açtık ve buradan sosyal aile destek
merkezleriyle beraber aslında onları rehabilite eden, sosyal
hayatın içine alan ve bir taraftan da el sanatlarımızı
geliştirecek, Güneydoğunun o güzelliğini ortaya çıkaracak
güçlü bir altyapının da oluşmasını sağladık.
Sosyal Yardım
Kart Sistemine geçtik. Kuyrukların bitmesi önemliydi, kimsenin
sırada beklemesini istemedik. Teknolojiyi kullanalım dedik ve PTT
Bankla beraber yaptığımız PTT Kart sistemiyle şu anda
1 milyon 550 bin kişiye kartları dağıtıldı ve SMS
elektronik sistemle de 600 bin kişiye Şu gün, şu saatte,
şu bayiden gidip ücretinizi, yardımınızı,
desteğinizi alabilirsiniz. şeklinde bir teknolojik
altyapıyı da kullanmış olduk. Bu bakımdan, sosyal
yardım sisteminde sosyal adaleti gözeten bir çalışmaya devam
ediyoruz.
TÜBİTAKla
çalışıyoruz, 40 mühendis şu anda teknolojik
altyapımızı yapıyor. Puanlama ve bütünleşik sistem
tamamlandığı zaman da kır-kent ayrımını da
yapacak şekilde sosyal adaleti daha da güçlendirecek
çalışmayı tamamlamış olacağız.
Bizim
Bakanlığımızın en önemli
çalışmalarından bir tanesi Kadının Statüsü Genel
Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının
Bakanlık projelerine baktığınız zaman ve bütçelemesine
baktığınız zaman, en önemli kısmın kadın
olduğunu görüyorsunuz. Fakat, çok da sevdiğim
arkadaşımın buraya gelip Kadının Statüsü merkez
bütçesini, kadınlara dair yapılmış bütün bütçelemeymiş
gibi söyleyip, Kadına ayrılan para yok, kadının adı
yok, onun adı yok. deyip de eksik bilgi üzerinden bilgi vermesinden de
çok üzüntü duyduğumu söylüyorum. Yalnızca, Sosyal Yardım
Sisteminden kadınlara verilen destek 2 milyar TLdir. O,
Kadının Statüsü bölümünün bütçesini -Bakanlık
teşkilatındaki küçük birimi- siz kadınlara ayrılan bütçe
olarak söylüyorsunuz. İnşallah, bütçelemenin nasıl
olduğunu, nasıl toplanması, nasıl
çıkarılması, nasıl çarpılması gerektiğini
oturup beraber çalışalım, doğru bilgiyi inşallah-
vatandaşlarımıza verelim diye düşünüyorum.
Biz kadın
meselesini bu toplumun kalkınması olarak görüyoruz. Her yerde
söylediğim bir şey var, 2023te dünyanın 10uncu ekonomisi
olacaksak kadının aklını, kadının potansiyelini,
kadının bütün gücünü kalkınmanın parçası
yapacağız. O yüzden, eğitim ve sağlık alanı
olmazsa olmazımız dedik. Aslında, bizim
başardığımız, ülkemizin başardığı
çok önemli bir şey var. Biz bugün anne ve bebek ölüm hızı
oranlarını en hızlı düşüren ülkelerden birisi olduk.
Doğan her çocuk sigortalı doğuyor, anası-babası kim
olursa olsun 18 yaşına kadar bütün sağlık
imkânlarından istifade ediyor. Bu, ülkenin başarısı; bu,
Parlamentonun başarısı. Dolayısıyla, eğitimi ve
sağlığı almış kadın, üniversite
ortamına
Şimdi, biliyorsunuz, temel eğitimde verilen
desteklerle fırsat eşitliğini yakaladık.
Geliyoruz üniversiteye: Nereden
nereye geldik? Yüzde 13ten yüzde 35e çıktık kız
çocuklarının üniversiteye gitme oranında. Kadını yok
sayan bir iktidar bunu yapabilir mi? Kadını yok sayan bir iktidar,
2008de dünyada bir kriz varken bir istihdam paketi çıkartıp
Kardeşim, kadın çalıştırıyorsan gel ben senin
işveren payını vereyim. diyebilir mi, ben size soruyorum? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden, bunları
söylerken rakamlarla söylememiz ve bunun gereğini yapmamız gerekiyor.
Tabii ki eksiklerimiz
olabilir. Sonuçta yaşam değişiyor, ihtiyaçlar
değişiyor. Bu ihtiyaçları gidermek hepimizin görevi ama bunun
sonunda ne oldu? İlk kez, şeytanın bacağını
kırdık, yüzde 31i yakaladık, beraber yakaladık. Sigortalı
kadın sayısına baktığınız zaman yüzde 100
bir artış var, 2 milyondan 4 milyon 600 bine çıkmış
sigortalı kadın çalışan. Üniversiteyi bitiren
kadınlarımızın yüzde 70i istihdamın içerisinde
değerli arkadaşlar. Ha, bu olmazsa biz dünyanın 10uncu ekonomisi
de olamayız, ben buna bir kadın olarak inanıyorum. Bu
bakımdan da önümüzdeki süreci çok daha akıllı bir şekilde
Bilgi ekonomisine gidiyor dünya, akıllı ekonomiye gidiyor. O yüzden
aklın yarısını kullanmazsak neyi ekonomiye
dönüştüreceğiz? Bu bakımdan da aynı şeyi
düşünüyoruz, aynı hedefe doğru kilitlenmiş bir şekilde
yolumuza devam ediyoruz.
Biz istihdamla ilgili
mücadeleyi özel sektör olarak ayrı çalışıyoruz, kamu olarak
ayrı çalışıyoruz. İstihdamın önündeki engelleri
aşmak için Ekonomik Kurulla, İstihdam-aile bağlantısı;
iş gücü-aile bağlantısında neler yapmalıyız,
nasıl yol gitmeliyiz; dünya nereye gidiyor; biz ne yapmalıyız?ı
çalışıyoruz. İşte, kreş desteklerini onun için
daha güçlendirmek istiyoruz. Çünkü bunun bir tercih olmaması
gerektiğini
Hem kariyer yapıp hem çocuk yapabilecek seçenekleri,
alternatifleri Anadolu kadınına sunmamız gerektiğine
inanıyoruz ve bunu ekonomi kurmaylarıyla çalışıyoruz,
Fatma Şahin olarak bir kadın bakışıyla
bakmıyoruz. Sayın
Başbakan Yardımcısının başkanlığında
Kalkınma Bakanlığının merkezinde olduğu bir
çalışmayı hayata geçirmeye çalışıyoruz.
Şiddetle mücadele, en
önemli mücadele alanımızdır. Üç temel şeyi yapıyoruz:
En iyi hukuk devletinde en iyi yasayı biz çıkaracağız. Ben,
iddiayla söylüyorum; bugün varım, yarım yokum, bütçeden sonra da bu
kürsüde yokum, belki de son konuşmamı yapıyorum ama iddiayla
söylüyorum: Şu an, hukuk devletinde en ileri yasayı
çıkardık. İkinci, kurumsal altyapıyı
oluşturuyoruz: Şiddet izleme merkezleri, kadın konukevi.
Bakın, teslim aldığımda bu emaneti bin yatak vardı, bu
kardeşiniz şu an 2.600e çıkardı. Ben, buradaki sizlerin
huzurunda, bizi dinleyenlerin vicdanına bunu söylüyorum. Şiddet
izleme merkezleri, ilk adım istasyonları
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) Hakkımız helal olsun! Hakkımız helal!
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Devamla) Bunların
hepsini bu konuda
Ama eksiklerimiz var çünkü toplumsal, zihinsel dönüşüm
gerekiyor, akşamdan sabaha bu düzelmeyecek, akşam dünyanın en iyi
yasasını çıkartıp sabahleyin bunun en iyisini
yakalamayacağız; bu bir süreç ama sonuçta, bunu bir devlet
politikası yapan ve bunun için gayret eden bir anlayış var.
Bunun için beş dakikam kaldı, hızlı bir şekilde
geçmem gerekiyor- aile değerleri bizim için önemli. Biz, muhafazakâr
demokrat bir partiyiz, aile değerlerini önemsiyoruz. Bu, kadını
zayıflatmak anlamına da gelmez. Ben, yirmi dört yıllık evli
bir kadınım, 2 çocuk annesiyim. Evde de güçlü bir bireyim, güçlü de
bir ailenin temsilcisiyim. Bir kere, bunların birbirinin alternatifi
olmadığını, birbirinin tamamlayıcısı
olduğunu, bu konuda daha çok fazla örnek olduğunu, hepinizin
arasında çok iyi örnekler olduğunu biliyoruz. Kadını
güçlendirmek aileyi zayıflatmaz, aileyi güçlendirmek kadını
zayıflatmaz; bunlar, birbirinin tamamlayıcısıdır. Biz,
evlilik öncesi eğitimlerimizi de yapıyoruz, şu anda 60 bin
kişiye evlilik öncesi eğitim verdik, evlilik boyunca
eğitimlerimize devam ediyoruz.
Boşanmak için
gelip aile mahkemesine başvuranlarda gördüğümüz bir şey var:
Küçücük desteklerle, bakıyorsunuz, aile kurumuna devam etmek istiyor, bu
tamamen onlara kalmış bir şey. Bu çalışmayı neden
başlattık? Bir araştırma yaptık,
ayrılanların yüzde 17si yeniden eski eşiyle evleniyor, bu çok
önemli bir oran. Onlara vereceğimiz küçük danışmanlık,
rehberlik hizmetiyle eğer aile kurumu devam edecekse bunu vermek için de
çalışma yaptık. Adalet Bakanlığımızla hukuki
altyapıyı oluşturduk. İnşallah, benden sonraki
arkadaşım da bunu devam ettirecektir.
Çocuk bölümü çok
önemli. Çocuklar bizim istiklalimiz ve istikbalimiz. Önce çocuk diyoruz.
Dönüşümün yüzde 75ini tamamlamış olarak
huzurlarınızdayım. Bugün, 3 bin çocuğumuzu yedi ayda
anasıyla, babasıyla, yuva sıcaklığıyla
buluşturmuş bir kampanyayı, Koruyucu Aileyi yapmış
olarak huzurlarınızdayız. 14 bin evladımız var,
hepsinin yaşam kalitesini yükseltmeye çalışıyoruz. 18
yaşından sonda da Onlar bizim evladımız. deyip bire bir
onların hayatlarını takip etmeye çalışıyoruz.
İlk kez, YPK kararı iki gün önce Resmî Gazetede
yayınlandı. Çocuk Eylem Planını oluşturduk. Çocuk
işçiliğiyle ilgili mücadele, çocuk gelinlerle mücadele,
çocukların yaşamına dair ne yapacaksak, Çocuklar İçin
Adalet, Çocuk Dostu Medya, ne gerekiyorsa da bunun
altyapısını oluşturacağız.
Engelli
kardeşlerimiz bizim her şeyimiz. Hukuki mevzuatla ilgili yeni bir
düzenleme yapıyoruz; muhtaçlık artık tıbbı bir ihtiyaç
değil. Artık, onlar, engelliler için ayrı bölümler değil,
bütün hayatın engelli ve engelsizler için eşit paylaşıldığı,
nimetin ve külfetin eşit paylaşıldığı bir Türkiye
için çalışıyoruz. Şu anda önümüzdeki en büyük sorun
ulaşılabilirlik; eğitim ve sağlıktan istifade etmeye
başladılar, geliyorlar
Şehirlerimizin,
kaldırımın, toplu taşımanın, her alanın engelliye
göre ayarlanması lazım; bu konuda standartlar oluşturduk
artık ceza sistemine geçiyoruz, yapanla yapmayanın ayırt
edildiği, yapmayana ceza verildiği, içinde de sivil toplumun
olduğu bir çalışmayı yapacağız.
Son bölüm, iki
dakikam kaldı.
Sizinle beraber çok
önemli bir yasa çıkardık, bir yılda iki önemli yasa
çıkardık. Sonunda ne oldu? Bakın, bu Parlamento bir ve beraber
olunca nasıl yaşama dokunuyor, bunu da belirtmek istiyorum.
Şehit
yakınlarıyla ilgili çıkardığımız yasadan
sonra, şu anda 16 bin şehit yakınımız, gazimiz kamuda
işe yerleştirildi. 33 bin şehit yakınımızın
aylıklarında 200 binle 400 bin arası düzeltmeler
yapıldı; 3 bin annenin, babanın muhtaçlık şartı
kaldırıldı, aylığa bağlandı; terör
mağduru 760 vatandaşımız aylığa
bağlandı; 8 bin vatandaşımıza faizsiz konut kredisi
verildi; 5 bin şehit yakınımızın çocuğu da
eğitimden destek aldı. Bunu birlikte başardık, bu
Parlamentoda beraber başardık. Bir taraftan bunu yapıyoruz ama
bir taraftan da çözüm süreciyle şehitlerimiz olmasın diye
uğraşıyoruz.
Gelelim Candan
Yüceer kardeşimin söylediğine: Neden İsmail Korkmazın annesine
başsağlığı dilemedin? dedi, eksik bilgi. Ben şunu söyledim: Biz
anaların arasında ayrım yapamayız, mezhep
ayrımcılığı yapamayız, biz bölgesel
ayrımcılık yapamayız, anaların bütün acısı
bizim acımız. İsmail Korkmazın annesinin acısı
da benim acım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben bu açıklamayı daha o gün ilk yapan, Kabinede ilk yapan
arkadaşınızım. Ben bir anayım. Hiç kimsenin evlat
acısına müsaade etmeyiz ama birilerinin de bunun üzerinden,
acılar üzerinden, acıları yarıştırarak siyaset
yapmasına da müsaade etmeyiz. O konuda da ben sizi esefle
kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
kardeşlerim, Sayın Ruhsar Hanımın Acıbademle ilgili
verdiği örnekte şunu söylemek istiyorum: Acıbademle
yapılan destek, 9 bin prim desteği almayan yani bugün devletten gidip
tüp bebek de yaptıracak da olsa, özel sektörde de tüp bebek
yaptıracak olsa bunu alamayan, buna hak kazanamayan en alt gelir grubu.
Dolayısıyla, biz burada Acıbademe bir kutu ilaç vermedik, bir
gram para vermedik; tam tersi, bu insanlar geldiler, Biz bunu sosyal sorumluluk
adına yapıyoruz. dediler.
Ben
şunu bugün buradan, bu ekrandan söylüyorum: 2.500 kişi Acıbadem
üzerinden yapıyor. Diğer tüp bebek yapan bütün ünitelere
kapımız açık. Ben onlarla konuştuğum zaman, biz destek
veriyoruz da Acıbadem yapıyor zannettiklerini söylediler. Hiçbir
destek yok. O yüzden, eğer kim gelip bizden bu desteği almak
istiyorsa biz ona hazırız; yeter ki bir anne baba evlatsız, bir
evlat da ana babasız kalmasın diyorum.
Yüce
heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Yüceer.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Sayın Bakan bütçeyi
değerlendiremediğimi, bu konuda eksik kaldığımı
ve diğer cümlelerimde bazı yanlışlar olduğunu
söylediler. O yüzden, düzeltmem gereken
BAŞKAN
Sayın Yüceer, Sayın Bakan sizinle ilgili duygularının çok
olumlu olduğunu söyledi.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Ben de onunla ilgili duygularımı ifade etmek
isterim ama, iki dakikada.
BAŞKAN
Bir dakika
Hiç
hakaret yok.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Böyle bir şey yok Sayın Başkan, ben hakaret etmedim ki.
BAŞKAN
Biliyorum Sayın Bakan, ben biliyorum.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) Hayır, hakaret değil, hakaret için
değil.
AİLE
VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Yüceer Hakkımı helal etmiyorum. dedi, ben ediyorum.
CANDAN
YÜCEER (Tekirdağ) - Biraz önce dedi ki: Bütçeyi
değerlendiremediniz. Bütçeyi yanlış değerlendirdiğimi
ifade etti. Mümkünse, ben şuradan iki dakikalık konuşmamda
bütçeyi değerlendiremediğimin sebeplerini anlatmak isterim.
BAŞKAN
Ama bu bir hakaret değil. Sayın
Yüceer, Sayın Bakanı bire
bir dinledim, Sayın Bakan son derece nazik, hiç kimseye sataşmayan
bir konuşma yaptı, size de hakkını helal etti
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Bakın, beni işaret eden cümleler sarf etti.
BAŞKAN
asla
size sataşmadı.
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Hayır, sataşma
BAŞKAN
Sataşmadı. Lütfen
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Bakın ama benim bütçeyi yanlış
değerlendirdiğimi ifade etti.
BAŞKAN
Lütfen
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Lütfen
İki dakika konuşmam lazım.
BAŞKAN
Veremeyeceğim çünkü sataşma yok. Lütfen
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Nasıl sataşma yok?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Üçer, buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, sataşmadan dolayı değil, Sayın
Bakanlığımızın sorumluluğunda olan ve şu an
çok acil bir müdahalesini gerektiren bir konuyla ilgili bilgi eksiğini
tamamlamak istiyorum.
BAŞKAN
Yanına gelin veya soru-cevap kısmında söylersiniz Sayın
Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Yerimden kısaca söz hakkı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Demirel, sizin bir açıklamanız olacak galiba.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Başkan, benim açıklamam Sayın
Bakanla ilgili değil, başka bir konuyla ilgili söz talebim var.
BAŞKAN Nedir
konu?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Aileler
BAŞKAN Bir
dakika
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Mehdi Ekerin sözleriyle ilgili söz talebim var.
Kadın milletvekillerinin eylemde olduğuna dair sizin bir sözünüz var,
onun da sebebiyle
BAŞKAN
Duymadım Sayın Demirel.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Mehdi Ekerin kadın milletvekillerinin
eylemine atıfla söylediği Sizin gibiler sözünden ötürü ve sizin de
Kadın milletvekilleri bugün eylemde. sözünüzden ötürü 60a göre kısa
bir söz talebim var. Müsaade ederseniz
BAŞKAN
Sayın Demirel, bu konuyu hallettik
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, o konuyla ilgili değil, eylemle ilgili.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Hayır, efendim, halletmedik.
BAŞKAN
lütfen, anlayışla karşılamanızı istiyorum.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Bahçekapılı, bu konuda
anlayış gösteremem.
BAŞKAN
60ıncı maddeye göre söz Başkanın takdirindedir. Bu konuyu
konuştuk ve bu konuyu geçtik.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Sayın Bahçekapılı, o zaman buradan
söylüyorum: Sayın Cemil Çiçekin 16 Temmuz günü bir açıklaması
var -oturduğunuz kürsünün aslında sürekli Meclis Başkanı
olarak sahibi gibi görünen diyelim, her neyse- Meclis eylem yeri
değildir. diyor. Siz vekâlet ettiğiniz kişinin adına,
söylediği bu sözün hilafına Mecliste kadın milletvekilleri
eylem yapıyor. diyorsunuz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Demirel.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Ben eylemde değilim Sayın Meclis Başkan
Vekili.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Buyurun Sayın
Üçer.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Milliyetçi Hareket Partisinin kadın milletvekilleri
bugün eylemde değildirler.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, sayın milletvekilinin sözünün bitmesine
Lütfen,
bir hanımefendi olarak
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Kayda geçmesi için söylüyorum.
BAŞKAN Ama,
kayda geçti.
Ne söylemek
istediğini de anladık Sayın Vural. Yani aynı cümleleri
tekrar etmeye gerek yok, kayda da geçti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Genel Kurula hitap ediyorlar.
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Demirel.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Efendim, Milliyetçi Hareket Partisinin kadın
milletvekilleri bugün eylemde değildir. Bu da kayıtlara geçsin.
Çünkü, yapılan eylem kadınların sorunu değildir, erkeklerin
dil ve beden diliyle ilgili sorundur. Buna bütün kadın milletvekillerinin
de katılacağına inanıyorum. Buradaki kırıcı,
aşağılayıcı konuşmalar biz kadınlardan ötürü
olmuyor, bizim ağzımızdan çıkmıyor.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Bu sebeple, erkek milletvekillerinin asıl bir
tavır koyması gerektiğini düşündüğümüzden Milliyetçi
Hareket Partisinin hiçbir kadın milletvekili eylemde değildir ve
Meclis eylem yeri değildir. diyen Sayın Cemil Çiçekin sözünü de
başta şahsınız olmak üzere herkese
hatırlatıyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. Ben de katılıyorum,
sağ olun, teşekkür ederim.
ENGİN ALTAY (Sinop)
Sayın Başkan
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın
Üçer, buyurun. Nedir konu?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, şu an Vanda eksi 10-15 derece soğukta
yaşamını devam ettirmek zorunda kalan, konteynerde
yaşamını devam ettirmek zorunda kalan 111 aileyle ilgili
kısa bir Meclis bilgilendirmesi yapmak istiyorum ve Meclisin en önemli
görevlerinden biridir şu anki durum. Müsaadeniz olursa
BAŞKAN Sayın
Bakana yönelik mi yoksa genel olarak mı?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Genel,
Meclisi bilgilendirmek ve Bakanı da sorumluluğa davet etmek için.
BAŞKAN Ama,
şimdi görüştüğümüz konuyla bu konunun ilgisi yok Sayın
Üçer. Eğer konu Sayın Bakanı ilgilendiriyorsa yanına gelip
söyleyin.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Bakanı ve Meclisin tümünü ilgilendiriyor Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buradaki
konuşmaların, buradaki açıklamaların konuştuğumuz
konuyla ilgisi olması gerekiyor Sayın Üçer.
ÖZDAL ÜÇER (Van) 111
aile Sayın Bakanı ve Meclisi ilgilendirmiyorsa kimi ilgilendiriyor?
BAŞKAN - Sayın
Üçer, şu anda bütçeyi görüşüyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Tam da
onlara ayrılacak bütçeyle ilgili
BAŞKAN -
Açıklama isteğinin konuşulan konularla ilgili olması
gerekiyor, lütfen
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, İç Tüzük gereği Meclisi bilgilendirmek üzere,
acil bilgilendirme amacıyla söz talep ediyorum.
BAŞKAN Ama, bu
bilgilendirme talebinizin konuşulan konuyla ilgili olması gerekiyor
Sayın Üçer. O zaman bütün milletvekili arkadaşlar istediği zaman
söz alsın.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Siz
İç Tüzükü ihlal ediyorsunuz. Ben istediğime söz veririm,
istemediğime vermen. diyorsanız o ayrı bir şey. İç
Tüzük sorumluluğunuz gereği bana söz hakkı vermek
zorundasınız.
BAŞKAN Hayır,
hiç değilim, bana böyle dayatma yapmayın, hiç değilim, o benim
takdirimde.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Yani,
sizin takdirinizde olması Söz hakkı vermeyeceğim. yetkisini
BAŞKAN Şu anda
konuşulan konuyla ilgili olarak söz istiyorsanız size söz veririm.
Bakın, şu anda konuşulan konuyla ilgili söz istiyorsanız
bir dakika size yerinizden söz veririm ama konu başka bir şeyse, rica
ederim, takdir hakkımı kullanmak durumunda kalabilirim.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Başkanım, daha ne olacak, şimdi Türkçe konuşuyoruz, konunun
ne olduğunu tanımlıyoruz, bunun üzerinde polemik yapmadan söz
hakkı verecekseniz lütfen verin. Bunu söylüyorum. Ben konunun ne
olduğunu açık ve net bir dille ifade ediyorum. (Gürültüler)
İLYAS ŞEKER
(Kocaeli) Böyle bir usul yok, bütçe görüşüyoruz.
EKREM ÇELEBİ
(Ağrı) Böyle bir şey yok.
BAŞKAN Sayın
Üçer, tekrar etmiyorum, tekrar ettirme durumunda bırakmayın bizi.
Sayın Bakanı ilgilendiren bir konuysa lütfen yanına gidip
söyleyin.
Sayın Altay,
buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Elini sokacağın yeri göstereceğim! Hoplayıp, zıplama!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Hoplayan, zıplayan sensin.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Terbiyesiz!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sakin ol.
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Burada hoplayan, zıplayan yok!
Ağzından çıkanı da kulağın duysun!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Ben küfür etmiyorum, gözüne sokacağım diyorum. Ben asla küfür
etmedim, kimseye de küfür etmem.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Ben istediğime söz veririm, istediğime söz vermem. diyecekseniz
Söz verecekseniz verin, vermeyecekseniz
BAŞKAN Olur,
tamam, bir daha size sorar davranış yaparım.
Sayın Altay,
siz biliyorum, 69uncu maddeye göre
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, Anayasanın 87nci maddesi Türkiye Büyük
Millet Meclisinin görev ve yetkilerini ifade etmiştir,
tanımlamıştır.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Öyle hoplayıp zıplamayın!
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Çok konuşma, otur be yerine! Hoplayıp
zıplayan sensin.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir dakika kardeşim!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Hoplayıp zıplama, öyle el kol hareketi yapma!
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Hoplayan, zıplayan sensin!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
El kol hareketi yapma!
İLYAS
ŞEKER (Kocaeli) Sen eline bak önce!
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sabrımızı çok taşırma, el kol hareketi yapma!
ÜLKER CAN
(Eskişehir) Ne yapacaksın sabrın taşarsa?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu görev ve yetkiler aynı zamanda milletvekillerinin de görev ve
yetkileridir. Bu çerçevede bütçe yapmak milletvekilinin üçüncü temel görev ve
yetkisidir. Sayın Bakan -iyi niyetle de olabilir ancak- hatibimiz için
Bütçeyi değerlendiremiyorsun. ifadesinde bulunmak suretiyle kamuoyunda
ve Genel Kurulda milletvekilimizin göreviyle ilgili eksik olduğu
kanaatinin oluşmasına sebep olmuştur.
BAŞKAN
Sayın Yüceerin şahsıyla ilgili mi söyledi?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bu, bir sataşmadır. Kaldı ki sözü talep eden bir
kadın milletvekilidir, muhatap bir kadın bakandır.
BAŞKAN Sayın
Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir sorun olacağına asla ihtimal vermem ama Sayın
Başkan, siz bir konuşmadan sonra Benim verdiğim rakamlardan
başka türlü rakam verdi. diyene burada söz verip de buraya söz
vermezseniz ben bunu asla kabul edemem.
BAŞKAN
Sayın Altay, 69u uyguluyorum. Eğer Sayın Yüceerin
şahsına yönelik bir sataşma varsa elbette ki söz vereceğim
ama
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Tutanakları getirtin Başkanım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bütçeyi değerlendiremiyorsun. ifade bu. Milletvekilinin görevi
bütçe yapmak.
BAŞKAN - Bu
lafı Sayın Yüceerin şahsına mı kullandı?
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Şahsıma yönelik
BAŞKAN
Buyurun o zaman, iki dakika
(CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayın Başkan, böyle bir usul yok!
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
10.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceerin, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanı Fatma Şahinin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının onuncu tur görüşmelerinde Hükûmet adına
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
CANDAN YÜCEER
(Tekirdağ) Bu iki dakikayı bu kadar zor almamayı ümit ederdim
Sayın Başkan Vekilimiz.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Alma o zaman, niye alıyorsun?
BAŞKAN Usulü
uygularsanız öyle oluyor Sayın Yüceer.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Şimdi öncelikle, Sayın Bakan Bütçeyi
değerlendirememişsin. dedi. Doğrudur, bütçeyi
değerlendiremedik, zaten çıkan bütün hatipler de
değerlendiremediğimizi ifade ediyor ama bunda kusur muhalefet milletvekillerinde
midir, Parlamentoda mıdır, bunda asıl sizi sorgulamak
lazım. Bakın, denetim raporlarını, tabloları,
defterleri kaçıran, denetimden muaf tutan ve Sayıştayın
denetiminden kaçıran, olanı da buraya getirmeyen bizler değiliz,
ben değilim. Dolayısıyla, bu konuda eksiklikler olmuştur
ama bu eksiklik, bu kusur bizim kusurumuz değildir; asıl, bu
Sayıştay raporlarını buraya getirmeyenlerindir ve bu,
dediğimiz gibi de meşru değildir, hakkaniyetli değildir.
Artı, Sadece
rakamlardan oluşmaz. dedim bütçe, doğru, rakamlardan oluşmaz.
Biz Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün görevlerini biliyoruz.
Kadının statüsünün, kadın-erkek eşitliğinin,
kadına karşı şiddetin ve ayrımcılığın
önlenmesinin toplumsal alanın her yerinde olması gerektiğini ama
rakamlara baktığımızda ve yaşama
baktığımızda hiç de böyle olmadığını,
olamadığını görüyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sen hâlâ parmak gösterip konuşuyorsun, ayıp ya!
AKİF
ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Ne diyorsun ya!
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Evet, Sayın Bakan Bu akşamdan sabaha olmaz. dedi.
Katılıyoruz, biz de bunu söylüyoruz, akşamdan sabaha olmaz ama
samimi politikalarla olur, samimiyetle inanarak güçlü bir politik iradeyle
olur. Sizde eksik olanlar, bu süreçte bizim için, bizim tarafımızdan
değerlendirmeler budur.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Bana kimsenin Konuşma lan! deme hakkı yok.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Artı, biliyorsunuz, Gezide birçok kadın Akrep denilen
araçlarda taciz edildi, çırılçıplak soyularak arandı, bir
sürü hakarete, sözlü tecavüz tehditlerine maruz kaldı. Peki, bunlara
karşı
Ki sizin göreviniz bunları engellemek, onların
haklarını korumak, bu tacize, şiddete engel olmak değil mi?
Yoksa, sizin göreviniz sadece olmuşla ölmüşe müdahil olmak mı?
Bizim söylemeye çalıştığımız buydu ve şu an
Ali İsmailin annesinin söylemek istediği de bu.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
CANDAN YÜCEER
(Devamla) Yoksa, Sayın Fatma Şahinin şahsına değil,
Bakan Fatma Şahinin şahsına helal etmediğini söylüyor.
Benim için de durumun özeti budur.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şimdi, konuşma sırası
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, şimdi, İç Tüzük 60a göre
Çok kısa bir sözü olduğunu belirten üyeye Başkan, yerinden
kısa bir konuşma izni verebilir. diye yazıyor. Buradan da, Van
Milletvekilimiz de Vandan gelmiş durumda ve orada da biliyorsunuz,
konteynerde kalan ailelerin dışarıya atılması,
elektrik ve susuz bırakılmasıyla ilgili, yaşamı tehdit
eden çok acil bir durum var. O nedenle, yerinden çok kısa bir söz talebimiz
var hem Genel Kurula hem de Hükûmet, Kabine üyelerini bilgilendirmek
amacıyla söz talep ediyoruz.
BAŞKAN
Sayın Baluken, bana 60ıncı maddeyi okuyorsunuz, teşekkür
ederim ama 60ıncı maddenin ikinci fıkrasını da
okumanızı size öneriyorum. Lütfen
Hukukçu
arkadaşlarınızla değerlendirin.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Basın toplantısı yapabilirler.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bakın, bu maddeyi siz hep
milletvekillerine söz vermemek üzerine kullanıyorsunuz.
BAŞKAN
Hayır
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Tutumunuz doğru değildir.
BAŞKAN
Hayır, hiç öyle bir şey yapmıyorum, ikinci fıkrayı
hatırlatıyorum size.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Biz, Vandaki durumla ilgili yerinden kısa bir
bilgilendirme yapmak istiyoruz. Acil bir durum olduğunu söylüyorum.
BAŞKAN
Şimdi, bakın, yerinden kısa bilgilendirme yapmak için burada
konuşulan konuyla ilgili olması gerekiyor Sayın Baluken.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Birinci fıkrada son derece açık, Sayın
Başkan: Adını önceden kaydettirmeyen veya oturum
sırasında Başkandan söz almayan hiç kimse konuşamaz.
BAŞKAN
İç Tüzükün 60ıncı maddesinin ikinci fıkrası bunu
amirdir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, öyle şey olur mu?
BAŞKAN
Açın, okuyun o zaman ikinci fıkrayı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Şimdi, Bingölde bu dakika itibarıyla deprem
olursa, o depremle ilgili acil bir durum olursa siz bize söz vermeyecek
misiniz? Yani, böyle bir uygulama yok.
BAŞKAN
Sayın Baluken, bu örnekleri çoğaltırsanız burada söz
vermekten başka hiçbir şey yapamayız.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, acil bir durum var diyoruz. Yaşamı
tehdit eden acil bir durum var.
BAŞKAN
Buyurun, söylesinler sayın bakanlara.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Çocukların, kadınların
yaşamını tehdit eden acil bir durumla ilgili
BAŞKAN
Sayın Şahine söyleyebilirler burada.
SITKI GÜVENÇ
(Kahramanmaraş) Basın toplantısı yap.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Genel Kurulu bilgilendirelim efendim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Niye böyle yapıyorsunuz? Yani, acil bir
durumda, afet durumunda
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Soru-cevap diye bir şey var Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Soru-cevap bölümünde vereceğim söz kendisine, tamam? Soru-cevapta
Teşekkür
ederim.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, böyle bir usul
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
Sayın Başkan
Özür dilerim.
Sayın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız
açıklamalarını yaparken
Engelli
vatandaşlarımızın ücretsiz olarak toplu ulaşım
araçlarından yararlanmasıyla ilgili bir kanunu Meclis
çıkardı.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Efendim, soru sorsun. Böyle korsan konuşuyor
herkes. Mecbur değiliz bunları böyle dinlemeye.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ancak, bununla ilgili yönetmeliğin
çıkarılacağı söylendi, yönetmelik
çıkarılmadığı için vatandaşlarımız
mağdur.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sayın Başkan, izin vermeyin lütfen! Neye
göre konuşuyor? Hangi maddeye göre konuşuyor? İç Tüzük var
burada! Bunu dinlemek zorunda değiliz!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Bakanımız bu konuda da bir açıklama
yaparsa mutlu olurum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Tanal. Neye göre, hangi gerekçeyle
konuştuğunuzu, usulün hangi maddesine göre konuştuğunuzu
önce bir belirtin de ondan sonra size söz hakkı vereyim veya vermeyim.
Lütfen
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Mecbur değiliz bunu dinlemeye bu kadar! Yeter
Sayın Başkan!
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ama doğru bir şey söyledik Sayın Başkan.
BAŞKAN Bu
işin cılkı çıktı yani.
FATİH
ŞAHİN (Ankara) Sayın Başkan, yeter artık!
BAŞKAN
Lütfen
Tüzükü iyi okuyalım, iyi yorumlayalım.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Efendim, Tüzük benim elimde, 60ıncı madde
gündemdeki konu diyor.
BAŞKAN
Lütfen
Ne için konuşacağınızı
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben gündemdeki konuyu huzura getirdim.
BAŞKAN
Tüzükün ilgili maddesine göre söyleyerek konuşun.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan, yani konuyu bitirdim ama siz
uzatıyorsunuz.
BAŞKAN Bu
İç Tüzük nedir? Usuldür, değil mi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Bakın, İç Tüzük ne diyor? Gündemdeki bir konu
diyor. Ben söyledim bitti ama siz uzattınız.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu.
Buyurun efendim.
Süreniz yirmi
dakikadır.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Saygıdeğer
Başkanım, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sağlık
Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesinin Genel
Kurula sunumu için söz almış bulunuyorum.
Konuşmama,
Sağlıkta Dönüşüm Programına on bir yıl boyunca bu
yüce çatı altında çok büyük destek veren siz değerli milletvekillerimize
teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Başta
hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık
çalışanlarımıza özellikle ve öncelikle teşekkür
borcumuzu ifade etmek isterim.
Sağlıkta
Dönüşüm Programının ruhunu ve gereklerini sağlık
çalışanlarımız içselleştirmemiş olsalardı
biz bugün bu başarılardan bahsedemezdik. Bu büyük
başarının gerçek kahramanları olan
doktorlarımıza, hemşirelerimize, bütün sağlık
çalışanlarımıza ve büyük fedakârlıklarla hizmet
bayrağını taşıyan değerli sağlık
yöneticilerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Hiç şüphe yok
ki bu süreçte en büyük teşekkürü halkımız hak ediyor. Bu millet,
bu asil millet kendisine sunulan hizmeti büyük bir kadirşinaslıkla
destekledi, her seçimde arkamızda durarak bize güç verdi. Bu sayede büyük
dönüşümü gerçekleştirmemiz mümkün oldu. Hizmetlerin en iyisine, en
güzeline layık olan aziz milletimize de huzurlarınızda
teşekkürlerimi sunuyorum.
Önce insan, önce
sağlık. diyerek yola çıktık ve devasa bir dönüşümü
gerçekleştirdik. 2002 yılında 71,8 olan doğumda beklenen
yaşam süresi 2012 yılında 76 olarak gerçekleşti. Bebek ölüm
hızı bin canlı doğumda 31,5ten 7,4e, anne ölüm
oranı, 100 bin canlı doğumda 64ten 15,4e; sağlık
hizmetlerinden genel memnuniyet oranı yüzde 39,5tan yüzde 75e yükseldi.
Daha birçok göstergede önemli iyileşmeler ve gelişmeler oldu. Bütün
bunları istikrarlı bir yönetimle, gelişen ekonomiyle
yaptık. Çok açık söylemeliyim ki Sağlık
Bakanlığının tek başına böyle devasa bir reformu
gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bunun arkasında kararlı
bir Hükûmet, bu meseleyi sahiplenen bir Başbakan var. Destek veren Maliye,
Hazine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarına ve yüce
Meclise tekrar burada teşekkür ediyorum.
Bu
başarılarımızın uluslararası
yansımaları ülkemizin, hepimizin iftihar vesilesidir. Bakın,
Dünya Sağlık Örgütü ülkemizin sağlıktaki durumunu 2002
yılı için şöyle özetliyor: Yeni bin yılın
başında Türkiye, sağlık sektörünün performansı,
sağlık sonuçları, mali koruma ve hasta memnuniyeti penceresinden
bakıldığında hem OECD ülkeleri arasında hem de Dünya
Sağlık Örgütü Avrupa bölgesinde en alt sıradaydı. Aynı
Dünya Sağlık Örgütü 2012 yılında ise DSÖ Tallinn
Sözleşmesinin sağlıkta hakkaniyet ve cevap verebilirlik prensiplerini
uygulayan ülkeler için Türkiye başarılı bir örnektir. diyor.
Meksika örneği veren arkadaşlarımıza bu cümleleri de
hatırlatmak isterim.
Evet, bütün bu
takdirlerin ışığında diyoruz ki: Durmak yok, yola
devam!
Dünya
Sağlık Örgütünün Tallinn Sözleşmesi ve Sağlık 2020
politikalarıyla uyumlu 2013-2017 stratejik planımızı
hazırladık. Dünya Sağlık Örgütü,
yaptığımız bu stratejik planla ilgili -şu ifadeleri
kullanıyor- Türkiye Sağlık Bakanlığı stratejik
planının Dünya Sağlık Örgütü Avrupa bölgesindeki diğer
üye ülkeler için örnek olabileceğini ifade ediyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ilgili neler
yaptığımızı, bundan sonra neler yapmayı
planladığımızı kısaca anlatmak istiyorum.
Elbette, yürüttüğümüz bu devasa dönüşüm programını bu
kısıtlı zaman diliminde tam olarak anlatmam çok mümkün
değil. Yüce heyetinize kısaca arz etmek istediğim, başta
koruyucu sağlık ve anne çocuk sağlığı hizmetleri
olmak üzere birinci basamak sağlık hizmetlerini güçlendirdik.
Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri için 2013 yılında
ayrılan bütçe 7,4 milyar TL iken bu rakamı yüzde 13 oranında
arttırarak 8,3 milyar TLye çıkarttık. Aşılama
programına dünyanın en gelişmiş
aşılarını ilave ettik. Aşılama hizmetlerini
tamamen ücretsiz sunuyoruz. Yüksek aşılama oranlarına devam
ediyoruz. Anne ve bebek sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırdık
ve güçlendirdik. 2002 yılında doğum öncesi bakım hizmetleri
yüzde 70 iken 2012 yılında yüzde 97ye ulaştık.
Hastanelerde yapılan doğum oranı yüzde 69lardan bugün yüzde
97lere gelmiş durumda. Bebek izleme oranı yüzde 62lerden yüzde
99lara ulaştı. Bebek dostu hastane sayısı 141den 962ye
çıktı. Ülke genelinde yeni doğan tarama programlarını
yaygınlaştırdık ve genişlettik. Bu kapsamda,
doğuştan kalça çıkığı tarama
programlarını yaygınlaştırıyoruz.
İşitme taramasını okul çağı çocuklarında da
başlatıyoruz. Okul öncesi, çocuklarda, kırma kusurlarına
yönelik görme taramalarını başlatıyoruz. Koruyucu
ağız ve diş sağlığı hizmetlerini
genişletiyoruz. 55 ilde 85 sağlık tesisinde 600 yatakla anne
oteli hizmetini sunmaktayız. Aile hekimliğiyle birinci basamak
sağlık hizmetlerini güçlendirdik. Aile hekimi sayımız bugün
21.200e ulaştı. Aile hekimi başına düşen nüfusu 2017
yılına kadar 3 binin altına düşürmeyi hedefliyoruz. Aile
hekimliğinde yaşa özel periyodik muayeneleri başlatıyoruz.
Değerli
arkadaşlar, sağlığın korunması için kapsamlı
programları hayata geçirdik. Bu kapsamda kalp damar
hastalıkları, kanser, diyabet, kronik solunum yolu
hastalıkları başta olmak üzere belirli hastalıklar için
ulusal programları uygulamaya koyduk. Özellikle tütünle mücadelede önemli
mesafeler katettik. Dünya Sağlık Örgütünün uluslararası
değerlendirme kriterlerine göre sigarayla mücadelede 2012
yılında en yüksek uygulama puanı alarak bu alanda lider ülke
olduk. Bütün bu programları sağlığın
geliştirilmesi ve teşviki diye
adlandırdığımız programa entegre şekilde
yürütüyoruz ve geliştiriyoruz.
Biliyorsunuz, 663
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamemiz ile bu alanı yürütmek için
genel müdürlük kurduk. İnşallah bu yeni yapıyla salgın
hâlindeki obezite başta olmak üzere diğer bulaşıcı
olmayan hastalıklarla mücadelemizde etkili sonuçlar alacağız.
Evde
sağlık hizmeti uygulamasına devam ediyoruz. Yatağa
bağımlı hastaların evde yapılabilecek tıbbi
bakım ve rehabilitasyonlarını ev ortamlarında
gerçekleştiriyoruz. 2013 yılının ilk dokuz ayında 346
bin kişiye ulaştık. İhtiyacı olan herkese hizmet
veriyoruz.
Çok Sektörlü
Sağlık Sorumluluğu Geliştirme Programını
devletin tümü, toplumun tümü anlayışıyla geliştirdik ve
yürütüyoruz. Tüm sektörlerle birlikte çalışıyoruz.
Kısaca tedavi
hizmetlerimizden de bahsedecek olursak 2002 yılında kişi
başı hekime müracaat 2,2 iken 2012 yılında 8,2ye
çıktı. Nitelikli yatak oranımızı 2002
yılında yüzde 6dan 2012 yılında yüzde 34e
ulaştırdık. Hedefimiz 2017 yılı sonuna kadar bu
oranı yüzde 90ın üzerine taşımak. Yoğun bakım
yatak sayımızı da -2002 yılında 869 iken- 11.130lara
yükselttik. Hastanelerimizin hem tıbbi teknoloji kullanım
kapasitelerini artırıyoruz hem de kalite ve güvenliğini
denetliyoruz. 2013 yılında 314 radyolog ile 301 hastanenin MR, BT,
mamografi tetkiklerini 188 kardiyolog ile de 188 hastanede koroner
anjiyografilerin uygunluğunu denetledik.
Biliyorsunuz,
ülkemizin sağlıkla ilgili en önemli meselelerinden biri de organ
nakilleridir. Ülke genelinde canlı ve kadavradan gerçekleşen tüm
organ nakilleri ile organ bekleyen hasta bilgilerini içeren yeni Ulusal Organ
Nakli Bilgi Sistemini oluşturduk. Bu sayede 2002 yılında 745
olan organ nakli sayımız 2013 yılında 4.196larda
gerçekleşti. Burada, tabii, organ bağışı konusunda,
önümüzdeki dönemde, öncelikle bu yüce Meclisteki siz değerli milletvekili
arkadaşlarımıza ve tüm kamuoyuna yeni bir kampanyada önemli
sorumluluklar düşüyor ve bu anlamda hepinizin desteğini de
beklediğimizi burada ifade etmek isterim.
Merkezî hastane
randevu sistemini tüm Türkiyede yaygınlaştırdık.
Vatandaşlarımızın 182 numaralı çağrı merkezi
üzerinden telefon ile randevu almalarını sağladık.
Telefonların ücretli olmasıyla ilgili, inşallah, telefonla
randevuda 1 lirayı geçmeyecek bir çalışmayı yürütüyoruz,
bunu da en kısa zamanda sonuçlandıracağız. Ama burada bir
şeyi daha söylemek isterim: İnternet üzerinden randevular
ücretsizdir. Dolayısıyla, telefon kullanan tüm
hastalarımızın İnternet üzerinden ücretsiz şekilde
randevu alabileceklerini de bilmelerini burada ifade etmek isterim. Günlük
ortalama 225 bin işlem gerçekleştiriyoruz. Randevu alarak muayene
olma oranı yüzde 45lerde, 2014 yılında bu oranı yüzde
65lere taşımayı hedefliyoruz. Bakanlığımıza
bağlı tüm hastanelerde hasta hakları birimi kurduk ve hekim
seçme hakkı getirdik. İlaç fiyatlarını ucuzlattık.
Tüm dünyada büyük takdir toplayan ilaç takip sistemini kurduk. Bu sistem,
karekod kullanılan ve izleme yapılabilen ilk yaygın
uygulamadır. Bilindiği üzere karekod ilacın parmak izidir ve
2014 yılından itibaren -inşallah- telefonlarımıza
vereceğimiz programlarla hastalarımız kendi aldıkları
ilacın karekodunu okutarak bu ilacın Ruhsatlı mı, izinli
mi ve takibi yapılmış mı? Özgür kardeşim bunu da
takip edebilecekler ve dünyada ilk olacak.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
İnşallah
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla)
Herhâlde, teşekkür için -sataşma yok burada- söz alabilirsin.
Reçete bilgi
sistemini uyulamaya koyduk. Akılcı İlaç Kullanımı
Ulusal Eylem Planı 2013-2017yi hazırladık. Güvenli ürüne
erişimi sağlamak ve kayıt dışı ekonomiyle
mücadele kapsamında ülkemizde üretilen veya ithal edilen tıbbi
cihazların ve kozmetik ürünlerin piyasaya sürülmesi, denetimi, takibi ve
gözetimini yapmak üzere üretim, ürün takip sisteminin kurulması
çalışmalarına başladık.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; yalnızca
şehirlerde değil köylerde de 112 acil hizmeti sunmaya
başladık. İstasyon sayısını artırıp
ambulanslarımızı en son teknolojilerle donattık. Sisteme,
hava ve deniz ambulanslarını ekledik, eklemeye devam ediyoruz.
Bakınız,
sadece 2013 yılı içinde ulusal ambulans filomuza dâhil edilen yeni
ambulans sayımız 710dur. 2002 yılında Türkiye'nin toplam
ambulans sayısı 634tü, yalnız 2013 yılında
Türkiyenin sağlık hizmetine 710 yeni ambulansı sunduk.
Avrupanın en
büyük medikal kurtarma ekibini kurduk. 81 ilimizde özel eğitimli 5.367
sağlık personeli yetiştirdik. Bu ekiplerimiz ülke içinde ve ülke
dışında göğsümüzü kabartan kurtarma operasyonlarına
katıldılar.
2002
yılında hizmet alımı dâhil 256 bin olan çalışan
sayısını 2013 yılında 516 bine
ulaştırdık yani 260 bin kişilik net bir
artışımız var. Uzman hekim, pratisyen hekim, diş
hekimi, hemşire, ebe başına düşen nüfusun en fazla olduğu
il ile en az olduğu il arasındaki farkı 13ten 3e indirdik.
Dolayısıyla, hakkaniyetli ulaşımın da
altyapısını kurduk.
Sağlık
yatırımlarında çok büyük ilerlemeler katettik. 2003-2012
yılları arasında 610u hastane ve ek binası olmak üzere,
1.522si birinci basamak sağlık kuruluşu olmak üzere, 2.132
sağlık tesisini tamamladık. Şehir hastanelerinin ülkemizin
özellikle bölgede sağlık merkezi olması konusunda önemli bir
vizyona hizmet edeceğine inanıyorum.
Değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; kamu sağlık
harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranı
2002 yılında 3,8 iken 2012 yılında devasa bir dönüşüme
rağmen bu rakam sadece yüzde 4,1 oldu. Burada geldiğimiz noktayı
vereceğim, 2 rakamla dikkatlerinize sunmak isterim. Bu, aynı zamanda
Sağlıkta çok para harcıyorsunuz. tezine verilecek basit bir
cevaptır. Ülkemizde 2012 yılında kişi başına kamu
sağlık harcaması 753 satın alma gücü paritesi / dolar iken
OECD ülkelerinde bu rakam yirmi beş yıl önce yani 1987
yılında 739 satın alma gücü paritesi / dolardır. Bu
rakamlar, sunduğumuz sağlık hizmetlerinin finansal
verimliliğinin ne kadar doğru olduğunu, ne kadar yüksek
olduğunu da göstermektedir.
Burada bir hususa
daha dikkatinizi çekmek isterim. İddiaların aksine, cepten
yapılan sağlık harcamalarının oranı da
azaldı. Bakın, TÜİKin açıklamış olduğu son
rakamlar ne diyor? Yorumsuz olarak sizlerle paylaşmak istiyorum: Cepten
yapılan sağlık harcamasının toplam sağlık
harcaması içindeki payı 2002 yılında yüzde 19,8 yani yüzde
20 iken 2012 yılında yüzde 15,4 yani yüzde 15,5larda.
Değerli arkadaşlar,
konuşmamın sonunda önümüzdeki dönem hedeflerimizden de kısaca
bahsetmek istiyorum. Gece gündüz demeden çalışmalarımıza
devam ediyoruz, edeceğiz. Gücümüzü, heyecanımızı ve
enerjimizi milletimiz için harcayacak çok daha geniş ufuklara yelken açarak
devam edeceğiz.
Gemi Hastane
Projesine başladık. Sağlık turizmi kapsamında elde
edilen gelirlere vergi muafiyeti getirdik, konaklama tesislerinde
sağlık kuruluşu kurulup işletmesi imkânı
sağladık. Sağlık tanıtımlarını da
önümüzdeki dönemde artıracağız. Ülkemizde serbest
sağlık bölgeleri kurulabilmesinin önünü açtık ama burada
özellikle Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi inşallah 2014
yılı mart, nisan aylarında ülkemizin hizmetine girecek.
Zamanın
sonlarına geldik. Klinik kalite standartlarını geliştiriyoruz.
Diyabet, gebelik süreci, doğum, diş protezi, kalça protezi, koroner
kalp hastalığı gibi birçok konuda klinik değerlendirmeleri
yapıyoruz.
Bizim için en büyük
şeref, aziz milletimize hizmet etmektir. Bununla iftihar ediyoruz,
gücümüzü milletimizin hem oyundan hem de dualarından alıyoruz. Bize
bu millet dua etsin, bize bir defa Allah razı olsun desin yeter,
başka bir şey istemiyoruz.
Hepinize
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi
şahsı adına aleyhte olmak üzere Mehmet Hilal Kaplan, Kocaeli
Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi ve hâlâ içeride olan tutuklu milletvekillerini saygıyla
selamlıyorum.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükûmeti, Sağlıkta Dönüşüm
Programını vatandaşın daha ucuz ve daha kolay
ulaşabileceği istediği doktorunu ve istediği hastaneyi
seçmesi için geçirdiğini ifade ediyor. Biz ne dedik? Hasta ile hekim
arasındaki güveni ortadan kaldıran, performansa dayalı bu sistem
aslında kamusal bir hak olan sağlığı
piyasalaştırmaktadır, özelleştirmektedir dedik, gün geldi,
bunda tıkanırsınız dedik, bize kulak asmadınız.
Bakın, Sayın Bakanım, gelinen
noktayı, sizi dikkatle dinledim, verdiğiniz rakamların benzerini,
ben de Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğünün
verdiği verilerle sizinle paylaşmak istiyorum. Hem de
paylaşırken, hemen hemen hepiniz bu kürsüye çıkarken 2002yi
milat olarak kullanıyorsunuz ya, ben de 2002yi milat olarak kullanıp
sizinle paylaşmak istiyorum. Yıl 2002, Türkiyedeki toplam hastane
sayısı 1.150, bunun 250 tanesi özel hastane. Yıl 2012, toplam
hastane sayısı 1.480, bunun 580i özel hastane. Yani, Türkiyedeki
özel hastane sayısı devri Hükûmetiniz döneminde yüzde 120; 2,5 kat
arttı. Bitmedi, 2002 yılında Türkiyede toplam yatak
sayısı 165 bindi, bunun 12 bin tanesi özel hastanelerdeydi. Yıl
2012, 200 bin yatağımız var, bunun 36 bini özel hastanelerde.
Yani, özel hastanelerdeki yatak sayısındaki artış devri
Hükûmetiniz döneminde yüzde 300 Sayın Bakanım. Bitmedi, bir şey
daha hatırlatayım: 2002 yılında hastanelere müracaat eden
hasta sayısı 124 milyon kişi, bunun 5 milyonu özel hastanelere müracaatını
yaptı. Yıl 2012, hastanelere müracaat eden hasta sayısı 355
milyon, bunun 67 milyonu özel hastanelerden müracaat etti yani devri
Hükûmetiniz döneminde özel hastanelere müracaat eden hasta sayısı 12
kat artmıştır Sayın Bakanım. Bir örnek daha vermek
istiyorum: 2002 yılında, Türkiyede toplam 5 milyon 500 bin hastanın
hastanelere yatışı yapıldı, bunun 500 bini özel
hastanelerdeydi. Yıl 2012, hastanelerimizde yatan hasta sayısı
toplam 12 milyon, bunun 3,5 milyonu özel hastanelerde yani devri Hükûmetiniz
döneminde özel hastanelerde yatan hasta sayısı 7 kat arttı.
Benzerini ameliyat sayılarında da verdiğiniz istatistik
rakamlarında ifade edebilirim.
Bunları niye söylüyorum
değerli milletvekilleri? Şimdi, iktidara geldiğinizde
sağlığa ayırdığınız bütçe 10 milyar
Türk lirası gibiydi. Bu pasta şimdi 50 milyar-60 milyar gibi bir
rakama geldi. Nereye verdiniz? Kamu yatırımları yerine özele
yatırdınız ve bunu piyasalaştırdınız. Rakam
mı istiyorsunuz, size rakam vereyim: SGKnın 2002 yılında
özel hastanelere ödediği para 500 milyon lira. Yıl 2012, SGKnın
özel hastanelere ödediği para 8-9 milyar Türk lirası yani 20 kat
artmış. Getirdiğiniz nokta, Sağlıkta Dönüşüm
Programıyla, uygulamalarınızla sağlığı bir
hak olmaktan çıkardınız, artık bir kamu hizmeti olmaktan
çıktı, parası olanın hizmet alacağı bir alana
getirdiniz. Gün geçtikçe de artan bu para sıkıntısını
ya kamu-özel ortaklığı şirketiyle uluslararası finans
kuruluşlarının kapısına gidiyorsunuz ya da
vatandaşın cebinden katkı payından alıyorsunuz.
Sayın Bakanım, ben sizi dinledim. Sizin verdiğiniz rakamlarla
ben de bir rakam veriyorum. Kişi başına kamu
sağlığı harcaması Türkiyede 750 dolar. Yine, bu istatistik
rakamlarında kişi başına toplam sağlık
harcaması 980 dolar. Fark 230 dolar. Kim veriyor bu farkı?
Vatandaşın cebinden alıyordunuz. Nereye denk geliyor rakam?
Yüzde 24e denk geliyor. Hani siz Sağlıkta Dönüşüm Programı
ile özelleştirme değil- hizmeti vatandaşa daha ucuza
verecektiniz? Olmadı. Benzer bir örnek daha vereyim: Özellikle ekonomik
noktada tıkanacağınızda uluslararası finans
kuruluşlarına gittiniz. Kamu-özel ortaklığı diye
acayip bir şey var -tanımını yapamıyorum- ne
diyorsunuz insanlara? Gel, arazisi benden, yapım bedeli benden, hizmetin
kirası benden, hatta yüzde 70 yatak doluluk oranını ben
veriyorum, yeter ki gel Türkiye'de hastaneyi kur. Sayın Bakana soruyorum,
insafınıza ve
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Devamla)
vicdanınıza sesleniyorum: Bunun adı özelleştirme
değil mi? Gün gelir bu toplumun sağlığı
bozulduğunda bunun altından kalkamazsınız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, onuncu turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.
Biraz sonra soru-cevap
işlemine geçeceğiz.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Sayın Başkan...
BAŞKAN Buyurun
Sayın Baluken.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Soru-cevap işlemine geçmeden önce acil bir durumla ilgili söz
talebimiz olacak İç Tüzük 60a göre.
BAŞKAN Evet, ben o
konuda söz vereceğim demiştim.
Bir dakika süre veriyorum
Sayın Üçere yerinden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
7.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, şu anda Vanda depremzede pek çok ailenin
zor şartlarda yaşamlarını sürdürmeye
çalıştıklarına ve bu aileler için ne
yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin
açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an Vanda bir
insanlık trajedisi yaşanıyor, yaklaşık üç
yıldır devam ediyor. Binlerce aile kendi olanaklarıyla bir
yerlerde barınma durumunda kaldılar. Tabii, bu, devletin sosyal
sorumluluklarını yerine getirdiği anlamını
taşımıyor ama hâlihazırda 111 aile -20lere varan
soğukta çocuklarıyla beraber; özürlü, engelli ve bakıma muhtaç
yaşlılarıyla birlikte konteynerde elektrikleri kesilmiş bir
vaziyette yaşıyorlar. Sayın Vali bugün elektriğin
verileceğini söyledi, umuyoruz ki elektrikleri hiç kesilmesin. Üç
aydır elektrikleri kesik, o ailelerde engelli çocuklar var, psikolojik
sorunlu bireyler var hem Aile Bakanlığının hem
Sağlık Bakanlığının hem
Başbakanlığın sorumluluğunda olan bu ailelerin
korunması için ne yapılacak?
BAŞKAN
Teşekkürler Sayın Üçer.
Şimdi, soru-cevap
işlemine başlayacağız.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Biraz da belediye baksın
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sana belediye baksın.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Cevap vermek
istiyorum.
BAŞKAN Söz
mü istediniz?
Buyurun Sayın
Bakan.
8.-
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahinin, Van Milletvekili
Özdal Üçerin yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Bu konu bizim
yakın takibimizde. Van Valimizle beraber yönettiğimiz bir konu.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Çöplerini toplarken
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep)
Sayın Vekilim, cevap veriyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Bakanım, bu hep bize oluyor.
BAŞKAN
Sayın Üçer
ÖZDAL ÜÇER (Van) -
Biz konuşurken burada Konuşma lan. diyen kesimler oluyor
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Tamam, ben
cevap veriyorum.
BAŞKAN
Sayın Üçer, lütfen
ÖZDAL ÜÇER (Van)
-
başka sataşmalar oluyor.
BAŞKAN
Sayın Üçer, lütfen
Sayın Bakan açıklama yapıyor. Rica
edeyim
Buyurun Sayın
Bakan.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Şimdi, 150
konutta kalan ailelerimize Kira desteği verelim, oradan sizi
çıkartalım. denmesine rağmen, Bize ev verirseniz ancak oradan
çıkarız. dendi. 75 aile sonradan kira yardımını kabul
etti, konteynerden çıktı, 75 aile kira yardımını kabul
etmediği için konteynerde kalmaya devam ediyor. Biz, şu anda, bu
ailelerin neye ihtiyacı varsa -biz Valimizi o şekilde
talimatlandırdık- biz sosyal yardımlardan bunu fonlayacak
durumdayız. Önümüzdeki hafta da fon kurulumuz toplanıyor. Neye
ihtiyaçları varsa, bu ihtiyacı giderecek şekilde her türlü yardımı
vereceğimizi, hem istihdam hem şartlı nakit transferlerinden bu
ailelerimize pozitif ayrımcılık yapacağımızı
söyledik. Dolayısıyla, eğer, burada bir sorun varsa, tamamen,
beraber gidip bunu beraber de yönetebiliriz. Oradaki bir kadının, bir
çocuğun, bir ailenin üşümesi bizim üşümemiz anlamına gelir.
İnatlaşmadan bu sorunu çözmemiz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler, sağ olun, çok teşekkür ederim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Bakan, bir
konut sözü verirseniz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım
BAŞKAN
Sayın Özel
.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Sayın Başkanım, biraz önce, Tarım Bakanımız
Sayın Mehdi Eker, bir tartışma sırasında,
Bakanlığı süresince kendisine yöneltilen hiçbir soruyu
cevapsız bırakmadığını ifade etti.
BAŞKAN Tamam
Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Oysa 24üncü Dönem
BAŞKAN
Soru-cevap kısmında sorarsınız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
Hayır
BAŞKAN Böyle
bir usul yok. Lütfen
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)
24üncü Dönem üçüncü, dördüncü yasama yıllarında toplam 30 soruya
cevap vermemiştir. Tutanaklara geçmesi açısından arz ediyorum.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
A) GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANLIĞI (Devam)
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
B) TÜTÜN VE ALKOL
PİYASASI DÜZENLEME KURUMU (Devam)
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
C) AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞI (Devam)
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
Ç) SAĞLIK BAKANLIĞI
(Devam)
1)
Sağlık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2)
Sağlık Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
D) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞ (Devam)
1) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRKİYE İLAÇ VE
TIBBİ CİHAZ KURUMU (Devam)
1) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye
İlaç ve Tıbbi Cihaz kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
F) TÜRKİYE KAMU
HASTANELERİ KURUMU (Devam)
1) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRKİYE HALK
SAĞLIĞI KURUMU (Devam)
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, yirmi dakikalık soru-cevap işlemine
başlıyoruz. On dakika içinde sorular sorulacak, on dakika içinde de
sayın bakanlar cevap verecek.
Sayın Belen,
buyurun.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanına soruyorum: İki gün evvel gazetelerde bir başlık
vardı, Yalçın Akdoğanın eniştesinin itirafı:
Konuşursam Hükûmet düşer. Sağlık
Yatırımları Genel Müdürü Muhammet Mısıra 100 bin TL
rüşvet verdim. diyen Oktay Ferşat rüşvet dosyasını
Erdoğana sunduğunu, yanıt gelmezse konuşmakla tehdit etti
Ayrıca, Ferşatın iddiaları bununla da
sınırlı kalmadı. Ferşat, Sağlık
Bakanının seçim bölgesine sponsor olduğunu da savundu.
Ferşat, bu kapsamda 40 milyon liralık taahhütte bulunduğunu
belirtti, seçim bölgelerine sponsor olması için
zorlandığını söyledi.
Ayrıca,
Bakanlığınızda göreve geldikten sonra Onarım Daire
Başkanlığına getirdiğiniz Hasan Yükselin
kayınbiraderinin Vera İnşaat şirketine, Hasan Yükselin
Bakanlığınızdan ihale alan müteahhitlere baskı yaparak
malzeme temini yaptırdığı doğru mu?
Tarım
Bakanına soruyorum: Trakyadaki ayçiçeği üreticisi perişan. 24
kuruş olan birimin
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanına sorum.
Birinci sorum: bu
Tarım Bakanlığının değerlendireceği kadrolar
ki ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, gıda mühendisleri, su ürünleri
mühendisleri ve teknikerleri için -devamlı bu soru soruldu- 6.557 kadro
Maliyeden istendi mi, kaç kadro verildi? Aileler bir cevap bekliyor,
devamlı mesajlar alıyoruz. Bu konuda bugün bir cevap bekliyoruz.
İki:
31/12/2013e kadar devam eden 200 kilo ve üstü danalara verilen destek 2014
yılı içerisinde devam edecek mi etmeyecek mi? Bu konuda da bir cevap
bekliyoruz. Bu uygulama iyi bir uygulama, devam etmesini istiyoruz çünkü
dişi kesimlerini önlüyor. Ana olmadan dana olmaz. diyoruz. Bunu
hatırlatmak istiyorum. Bu konuda bugün bir cevap bekliyoruz.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Vural
OKTAY VURAL
(İzmir) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, öncelikle bir konuyu Hükûmetin dikkatine sunuyorum: Dün
Şanlıurfadaydım, gerçekten, elektrik kesintileri
vatandaşı canından bezdirmiş. Günde on- on iki saat
elektrik kesiliyor. Mahallelerde, köylerde vatandaşlar isyan ediyor.
Dolayısıyla, bu konuyu gündeme getirmem istendi. Ayrıca,
bulunduğum gün de maalesef mum ışığında iş
yeri açmak durumunda kaldık. Dolayısıyla, bu elektrik
kesintileri çok önemli bir sorun Şanlıurfada. Bunun çözülmesi
konusunda ivedilikle adım atılması gerekir. Ayrıca, Mardinden
arandık, Dargeçitten aranıyoruz, ciddi bir elektrik
kısıntısı var.
Diğer
taraftan, Sayın Tarım Bakanına: Ürdünlü Hicazi firması ile
Bakanlığınızın ya da sizin nasıl bir
ilişkisi olmuştur?
Bir de Sayın
Bakan, belediye başkan adayı oldunuz, birkaç bakan daha oldu. Onlar,
bütçeleri görüşüldükten sonra istifa etmediler. Acaba siz bu bütçe
görüşüldükten sonra Bakanlık görevinden ayrılmayı ve onlara
bir ders vermeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Yılmaz
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Tarım Bakanına soruyorum: Yozgat Milletvekilimiz
Sadri Bey Yozgat çiftçisinin prim alacağını soruyor, bu arada
Adana çiftçisinin de prim alacakları ne zaman ödenecek onu soruyorum.
İkinci sorum
da: Şurada görülüyor Sayın Bakan, bu karekod uygulamasında, karekod
uygulamasını hangi firma aldı? 1 milyar dolarlık bir ek
maliyetten bahsediliyor. Bunun için bir ihale açıldı mı? Kaç
tane firma katıldı? Kazanan firmanın özellikleri nelerdir?
Dünyada bu uygulamanın başka bir örneği var mıdır? Bu
ihaleyi alan firmanın sahibinin özel uçağı var mıdır?
Eğer varsa, Bakan olarak bu özel uçağıyla kaç defa uçtunuz, ne
diye uçtunuz? Bu firmanın sahibi, Veriso Datanın sahibi kimdir? Bu
bilgileri verirseniz memnun oluruz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sorum Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanıma: Sayın Bakan, Kocaelinin Gölcük
ilçesinde 2001 yılında Türk-Alman Vakfı tarafından
Saraylıda sevgievleri, çocukevleri anlamında bir yapılanma
oldu. Amaç, depremde kimsesiz kalan çocukların
barınmalarını sağlamak, onlara sahip çıkmak. Amaç,
korunmaya ihtiyacı olan çocukların gelecekte iyi bir psikolojik ve
eğitimsel alanlarını da oluşturmak ama son günlerde Kocaeli
basınında, Kocaelindeki yetkililerin burayı erkek
yetiştirme yurduna dönüştürmek için villa tarzında olan bu
yapıyı yıkacaklarını, TOKİye devredeceklerini,
bunun yerine erkek yetiştirme yurdu gibi bir durumla karşı
karşıyayız.
Bir taraftan, villa
tarzındaki sevgievlerini Türkiyenin birçok alanında yaparken
Kocaelide, Gölcükte neden böyle bir girişimde bulunulmuştur
bilginiz var mı?
BAŞKAN
Sayın Türkoğlu
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sağlık
Bakanlığındaki araştırmacı kadrosuna atanan
personelin hak kayıplarının ne zaman düzeleceğini merak
ediyoruz.
Bir de, özel
hastane ve tıp merkezleri için uygulanan norm kadro benzeri bir uygulama
var. Bu uygulama, zamanında norm kadroları alanların çok büyük
paralar kazanmasına sebep olmakta. Âdeta ticari taksi plakası gibi 1
milyon liraya kadar varan rakamlarda kadrolar devredilmektedir. Bu
kadroları zamanında bedelsiz alanlar kimlerdir, ne kadar kadro ihdas
edilmiştir? Bu devirlerde kazanılan paraların, haksız
kazançların vergilendirilmesi mümkün olmamaktadır. Takip ediyor
musunuz, edecek misiniz?
Sayın Fatma
Şahine soruyorum: Efendim, 2002ye göre sosyal yardımların 1
milyar 376 milyondan 20 milyar liraya çıktığı, yani 15 kat
arttığı söylenmekte. Bu bir fakirleşme işareti midir
yoksa zenginleşme işareti midir? Diğer yandan
Çankırıda, mart ayında 150 bin çalışabilir
erkeğe yardım yapmışız. demişsiniz. Bu 150 bin
kişi yoksa seçimde oyu size versinler diye mi?
BAŞKAN
Sayın Erdoğan
MEHMET ERDOĞAN
(Muğla) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Tarım Bakanı her şey güllük gülistanlık diyorsunuz
ama köylü gırtlağına
kadar borçlu. Borcu artmaya da devam ediyor. Şu anda Muğlada
çiftçilerimiz portakalını 25 kuruşa satamıyor. Çiftçi ne
zamana kadar dünyanın en pahalı mazotunu, gübresini,
ilacını kullanacak; yine çiftçilerimiz kullandığı pahalı
girdilerle ürettiği portakalını, limonunu, domatesini ne zamana
kadar maliyetinin altında satmaya devam edecek? Ayrıca bu sene ne
kadar su ürünleri mühendisi, gıda mühendisi, veteriner, işsiz ziraat
mühendisini istihdam edeceksiniz, bunlara bir iş müjdesi verecek misiniz?
Sayın
Sağlık Bakanı, AKP iktidarları döneminde sağlık
yatırımları konusunda Muğlayı
cezalandırdınız. İktidarınız döneminde
Muğlaya hiç hastane yapmadınız. Bugün bir araştırma
hastanesi yapmaya başlasanız bile siz hastaneyi bitirmeden Muğla
Üniversitesi Tıp Fakültesi mezun vermiş olacak. Bir
araştırma hastanesinde staj yapmadan doktor olan gençlerin
yapacağı hataların vebali size mi ait olacak, yoksa bize mi ait
olacak?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN
(Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sorum
Sağlık Bakanına: Adananın Numune Hastanesi var, bir de
Devlet Hastanesi var, Şimdi kamu
hastaneleri birliği oldu tabii. Bir iki sene önce bu Adana Numune
Hastanesinde bürokrat, siyasetçi, iş adamı üzerinden yolsuzlukla ilgili
sorgulamalar, tutuklamalar oldu. Bu tutuklamalar, sorgulamaların sonucunda
ceza alan oldu mu, tutuklamalar devam ediyor mu?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Akar
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) - Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker, şubat ayından itibaren katıldığı birçok
televizyon programında 2.500 gıda mühendisi istihdamı için
Maliye Bakanlığına ve Devlet Personel
Başkanlığına başvuru
yapıldığını açıklamış, 2013
yılı içerisinde atamaların olacağını
belirtmiştir. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal paylaşım
sitesinde buna dair bir başvurunun olmadığını
belirtmiş ancak vermiş olduğum soru önergesinde Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının
başvurusu olduğunu belirterek prosedürün tamamlanmasını,
sonrasında bu atamaların yapılacağını
belirtmiştir. Yaklaşık sekiz ay önce Bakanın Başvuru
yaptık. açıklamaları bulunurken bu prosedür hâlâ nasıl
sonuçlanmamıştır? 2013 yılı bitiyor, son aydayız;
Bakan hâlâ 2013 yılı atamaları yapılacak
Yaklaşık 50 bin gencimiz Bakan keyfini umutla bekliyor. Bu atamalar
bu ay içerisinde yapılacak mı Sayın Bakan yoksa yine
televizyonlara çıkıp aynı masalı anlatmaya devam mı
edeceksiniz?
İkinci sorum:
Tarımda ve gıdada ithalat ve ihracat miktarları nedir? Özellikle
ithalat nedir, ithalatı soruyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN Sayın
Demirel
RUHSAR DEMİREL
(Eskişehir) Birinci sorum Sayın Sağlık Bakanına:
Sayın Bakan, 75 milyonluk Türkiye'de 2 milyar kutu ilaç harcayarak
kişi başına neredeyse 27 kutu ilaç tüketen bir ülkeyiz ama
ülkemizde çok basit bir ilaç Deposilin
bile piyasada yok ama bu arada sahte ilaç üssü olduğumuzu iki
yıldır Amerika gazeteleri dâhil yazıyor. Tarihe bunların
anekdotlarıyla geçecek bir bakan olmamak için ne yapmayı
düşünüyorsunuz veya ne yapıyorsunuz?
İkinci sorum
Sayın Şahine: Sayın Şahin, bedelli askerlik
paralarının şehit ailelerine dağıtımı
konusunda durum nedir, onu öğrenmek istiyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Moroğlu
MUSTAFA
MOROĞLU (İzmir) Sayın Tarım Bakanı, benimki bir
talep: İzmirin Kınık ilçesinde 1.200 dönüm arazi kooperatif
birlikleriyle ve kaymakamın önderliğinde üç yıldır
işletilmeye başlanıldı, kuyular açıldı, trafolar
yapıldı, silaj makineleri alındı ve kooperatif bu araziyi
işleterek köylülerin daha iyi olanaklarda tarım yapmasına olanak
sağlıyordu. Bu, son olarak Maliye Bakanlığının
çıkardığı bir ihaleyle özel bir şirkete
kiralandı, mahkeme devam ediyor. Maliye Bakanlığıyla
görüşerek bu sorunu çözmenizi Kınık köylüleri adına talep
ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
buyurun.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Evet, öncelikle teşekkür ediyorum
Sayın Belen.
Tabii
iftira atmak kolay, belgesiz konuşmak kolay ama tabii hukuk devletiyiz.
Gerek şahsım olarak hem cumhuriyet savcılıklarına suç
duyurusunda bulunmak hem maddi manevi tüm haklarımı hukuki yoldan
aramak adına gerekli hukuki çalışmaları
başlattığımızı ifade etmek isterim.
Yine
Muhammet Mısırın 100 bin TL verdim. Ama arkadaşlar, o
kadar çok tutarsızlıklar var ki. Arabamı sattım,
altın bozdurdum, 100 bin TL verdim ama Bakanın seçim bölgesine 40
milyon sponsorluk yaptım. Yani yapılan iş 40 milyonu sponsorluk
ama şunu net söyleyeyim: Yirmi bir yıldır siyaset
yapıyorum; kendi siyasi sponsorluğumu, bugüne kadar, Allaha çok
şükür, kendi imkânlarımla yaptım; hiçbir vicdan sahibi gelip de
şu üç kuruşu verdim diyemez.
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Teklif etmedi mi Sayın Bakan?
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Ha müfterilere
söyleyeceğimiz söz: İspat edemeyen müfteridir, ispatla yükümlüdür. Bu
anlamda da hem Muhammet Mısır Bey hukuki haklarını
arayacaktır, cumhuriyet başsavcılığına suç
duyurusunda bulunacaktır hem basın yayın kuruluşuna hem de
bu iddiada bulunanlara. Ben bu anlamda soru
için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bu anlamda başımız
dik, alnımız açık. İspatlamayan da artık müfteri pozisyonundadır.
Sayın
Türkoğlu, araştırmacılarla ilgili haklar konusunu,
muhtemelen bu on beş yirmi günde çok
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Hasan Yüksel için bir şey demediniz Sayın
Bakan. Vera İnşaat.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Hasan Yükselle ilgili, yani
herhangi bir bürokratımızın şu anda böyle bir şey
yapabildiğini asla kabul etmiyorum.
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Bunu araştırın Sayın Bakanım.
Böyle bir iddia var.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Yapıyorsa da gerekli
araştırmayı yapar ve onun cezai müeyyidesi ne ise
Arkadaşlar, hukuk devleti olacaksak herkes makamın hakkını
hem koruyacak hem de hakkını verecek. İnşallah, bu anlamda
da size bilgiyi de veririz ama ben, Hasan Yüksel de o göreve
-yanılmıyorsam- on beş gün önce geldi.
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Daha evvel daire başkan
yardımcısıydı.
SAĞLIK
BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) On beş gün içinde bunu yaptıysa
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Hayır Sayın Bakan, daha evvel daire başkan
yardımcısıydı.
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Şimdi, Sayın Türkoğlu,
araştırmacılarla ilgili on beş gündür çok konuştuk,
torba kanunu bekliyoruz. İnşallah bir on-on beş gün içinde, bu
yıl bitmeden yüce Meclis kanunu tamamlayabilirse,
araştırmacılarımızın özlük hakları
konusundaki mağduriyetlerini gidermiş olacağız.
Norm kadro
devirleriyle ilgili, arkadaşlar, doğru olmadığını
ve bundan sonra bir kadronun ticari bir meta gibi satışını
yıl sonu itibarıyla bitiriyoruz. Bu anlamda yönetmelik
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Parayı götüren götürdü Sayın Bakanım.
Bunlar kim?
SAĞLIK BAKANI
MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) Arkadaşlar, onun listesi neticede
yasal olarak yayınlanmış, 75 milyon her
vatandaşımızın da bu anlamda hakları yönetmelikle
duyurulmuş. Bunu kimler kullandı? Bunu inceleriz, size de
verebilirim.
Ben, herhâlde süre
konusunda, devam edebilirim
BAŞKAN
Altı dakikanız var. Üç, üç paylaşabilirsiniz sayın bakanlarım.
Buyurun Sayın
Bakan.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Sayın Vuralın sorusuna cevap vermek istiyorum. Şu anda herkesin
bildiği gibi belediye başkan adayıyım. Bunu daha önce Plan
Bütçede cevaplandırdım. Biz makamlardan güç almadık, milletin
hizmetkârı, hemşehrilerimizin hizmetkârı olarak yola
çıktığımız için, bu makamlara da ihtiyacımız
yok. Ama kampanya daha başlamadı. Cumhuriyet Halk Partisinin
Gaziantep adayı daha belli değil. Biz şu anda bu kampanya
sürecine hiç girmedik.
FARUK BAL (Konya)
Üç bakan sizi tanıtmaya gitti Antepe.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayın
Başbakanımız da, Sayın Başbakan
Yardımcımız Hükûmet Sözcümüz de söyledi, Yüksek Seçim Kurulu
kararına rağmen biz burada yeni yıla yeni bakanla
gireceğiz. O konuda rahat olun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Bence bütçeden sonra ayrılmanız en doğrusu.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Biz gücümüzü
makamdan hiç almadık. Emeğimizle yüreğimizle bu alanda olduk. Bu
alanda olmaya devam edeceğiz.
Sayın
Kaplanın sorusuna cevap vermek istiyorum; Erkek yetiştirme yurduyla
ilgili kesinlikle yıkım yok, bu söylediğimiz dönüşüm var.
Yani daha küçük sevgievleri, çocukevleri dediğimiz sistem var. Asla orada bir
yıkım olmayacak. O konuda eğer bir yanlış anlama varsa
düzeltiriz.
Sayın
Türkoğlunun sorusuna cevap vermek istiyorum: Şimdi, sosyal devlet
olmak sosyal transferleri daha güçlü yapmak demek ve yoksulluk, mutlak
yoksulluk sınırını yukarıya çıkarmak demek.
Dolayısıyla, bizim daha fazla mali destek ayırmamız bu
ülkenin fakirleştiği anlamına gelmiyor, sosyal devletin ve
sosyal barışın gereğini yaptığımız
anlamına geliyor. O anlamda bakarsanız bugün İskandinav
ülkelerinin en fakir ülkeler olması lazım. Böyle bir kriter
doğru bir kriter değil. Biz o yüzden
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yardım dağıtılan fakir sayısının
artması
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Evet, o
rakamı da artırmaya devam edeceğiz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Sayı artması neden, sayı artması?
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Sayı
artması, doğru
ALİM IŞIK
(Kütahya) Yardıma muhtaç vatandaşların
sayısının artması
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Doğru
söylüyorsunuz, zaten bilimsel yaklaşıyoruz, TÜBİTAKla beraber
çalışıyoruz.
Sayın Demirelin
sorusuna cevap vermek istiyorum: Şu ana kadar bedelli askerlikle ilgili
son durumda 2 milyar 255 milyon TL kaynak sağlanmış olup, 585
milyon 396 bin 940 TL harcanmıştır. Bunların hepsi Maliye
Bakanlığıyla beraber hazırladığımız
yönetmeliğe göre çalışılmaktadır ve bu kaynaklar
özellikle -son çıkardığımız- muhtaç asker ailelerine,
58 bin-60 bin muhtaç asker ailelerine gidecek şekilde de
çalışmalarımıza devam ediyoruz. Engellilerimize de bu
kaynaktan transfer yapıyoruz. Yani yasanın getirdiği,
yönetmeliğin gerektirdiği her şeyi yapıyoruz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) Şehit aileleri
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) Onlara da
ALİM IŞIK
(Kütahya) Şehit babası aradı.
AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Evet, evet,
onlara da veriyoruz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Buyurun
Sayın Bakanım.
GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Özkanın
sorusu kadrolarla ilgili. Aslında diğer sayın
milletvekillerimizin de bu yönde soruları var. 2002 tarihinde Tarım
Bakanlığındaki toplam teknik personel sayısı 9.240.
17.632 teknik personel aldık, bunlar ziraat mühendisi ve veteriner
hekimler. Oranda yüzde 175lik bir artış var. Bu yıl içerisinde,
2013 yılında alımı gerçekleşen toplam 4.087. Bunun
yılın ilk ayında, 2013te 2.600ü alındı; 1.487nin de
1.002 tanesi yıl içerisinde alındı. 20 Aralık tarihi
itibarıyla da 467 sözleşmeli personel alınacak. Bunlar, daha çok
ziraat mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi
şeklinde. Tabii, Bakanlığımızın talepleri oluyor,
daha fazla norm kadroya göre biz talepte bulunuyoruz. Bu 2014 yılı
için 6 bin sözleşmeli pozisyon talebinde bulunuldu. Bütçe imkânları
çerçevesinde, Maliye Bakanlığının vereceği kadro
çerçevesinde de biz 2014 yılı içerisinde de bu alımlarımızı
sürdüreceğiz.
Sayın
Özkanın ikinci sorusu, özellikle besi materyaliyle ilgili olarak, 200
kilogram üstü hayvanlara verilecek desteklerin devam edip etmeyeceğiyle
ilgili. Miktarı daha sonra kesinleşmek kaydıyla şu anda
prensip olarak 2014 yılı içerisinde de besicilere bu desteğin
verileceğini söyleyebilirim, bunu özellikle ifade ediyorum.
Yine, Sayın
Yılmazın sorusu: Yozgat ve Adana için hâlen bekleyen bir prim
ödemesi yok. Yani bir prim ödemesi varmış gibi söylendi, böyle bir
bekleyen ödeme yok. Bazı ödemelerde blokeliyse -örneğin
savcılıkça veya bazen soruşturma gereği- birtakım
şeyler varsa onlarla ilgili de blokelerde illerden icmal geldiği
zaman ödüyoruz. Paramız var, bu manada herhangi bir problemimiz yok.
Turunçgil
üretimiyle ilgili olarak
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Karekod var Sayın Bakan, ikinci sorum, karekod, karekod.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) O da gelecek, o
da, sabret.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İkinci sorum, ikinci sorum.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Turunçgil üretimi,
değerli milletvekilleri, 2 milyon 493 bin tondan 3 milyon 600 bin tona
çıkarıldı, üretim o düzeye çıktı.
Dolayısıyla
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bu ihaleyi kim aldı? Niye cevap vermiyorsun?
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Ya, bir sabret
ya, sana da vereceğiz.
BAŞKAN Süre
geçiyor sayın milletvekilleri, lütfen.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Cevaplarız
sen merak etme. Öyle senin düşündüğün, ima ettiğin gibi bir
şey yok, her şey açık. Açık, açık, her şey
açık.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Kimin aldığı belli.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan, süreniz bitti.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Bakan sorulara cevap vermedi. Yani burada
bir bütçe denetimi yapıyoruz. Dolayısıyla, Sayın Bakan,
Senin anladığın gibi şeyler yok. falan filan
Ne varsa
onu söylesin. Yani yoksa Hicazi firmasını sorduk, cevap vermedi.
GIDA, TARIM VE
HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) Yazılı
vereceğim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Laf kalabalığı yapıyor.
BAŞKAN
Usulümüz buna uygun değil Sayın Vural, şu anda usulümüz buna
uygun değil.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla onuncu turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım:
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
30) GIDA,
TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
1) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 135.330.990
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 4.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 13.925.789.110
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
05 Çevre Koruma Hizmetleri 3.250.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 106.100.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 42.817.900
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 13.117.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 14.230.405.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2) Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 11.260.613.914,00
Bütçe Gideri 11.144.430.574,45
Ödenek Üstü Gider 1.023.927,25
İptal Edilen Ödenek 117.207.266,80
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı 2012 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
42.09)
TÜTÜN VE ALKOL PİYASASI DÜZENLEME KURUMU
1) Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumu 2014 yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 24.865.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 48.735.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 73.600.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 69.540.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 4.060.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 73.600.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 59.770.000,00
Bütçe Gideri 58.344.084,48
İptal Edilen Ödenek 1.425.915,52
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 49.770.000,00
Net Tahsilat 58.344.084,48
Ret ve İadeler 196.596,64
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Etmeyenler daha çok
Sayın Başkan.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
Başkanım, şüphesiz çoğunluk var ama Kabul edenler.
diyorsunuz 5 parmak kalkıyor, Kabul etmeyenler. diyorsunuz 40 parmak
kalkıyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kayıtları
isteyin.
BAŞKAN Dikkat edin. Sayın milletvekillerinden
rica ediyoruz.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
24)
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI
1) Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 290.164.700
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 77.599.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 16.657.043.300
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 17.024.807.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 11.390.024.420,90
Bütçe Gideri 11.348.905.463,00
Ödenek Üstü Gider 26.602,50
İptal Edilen Ödenek 40.416.932,37
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 728.628,03
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığının 2014
yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15)
SAĞLIK BAKANLIĞI
1) Sağlık
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 61.958.000
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 4.212.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 2.463.423.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.529.593.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Sağlık Bakanlığının 2012
yılı kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Sağlık Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 6.839.821.314,69
Bütçe Gideri 4.789.362.998,14
Ödenek Üstü Gider 50.357.464,72
İptal Edilen Ödenek 2.100.815.781,27
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 1.792.013.117,52
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğünün 2014 yılı bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.19) TÜRKİYE HUDUT VE
SAHİLLER SAĞLIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 10.029.000
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 21.000
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 1.806.000
BAŞKAN Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 117.138.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 128.994.000
BAŞKAN Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Vergi Gelirleri 162.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 645.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 6.590.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 169.235.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 264.118.938,00
Bütçe Gideri 139.658.173,06
İptal Edilen Ödenek 124.460.764,94
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 24.524.124,05
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 158.500.000,00
Net Tahsilat 199.670.336,29
Ret ve İadeler (-) 68.213,65
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.59) TÜRKİYE İLAÇ
VE TIBBİ CİHAZ KURUMU
1) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 27.006.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 463.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 57.890.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 85.359.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 67.603.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 15.056.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 2.700.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 85.359.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 40.389.275,20
Bütçe Gideri 28.621.497,85
İptal Edilen Ödenek 11.767.777,35
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Net Tahsilat 92.525.804,66
Ret ve İadeler (-) 236.080,56
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15.75)
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1) Türkiye Kamu Hastaneleri
Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 25.929.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.165.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 9.001.800.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 9.028.894.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 5.154.154.644,71
Bütçe Gideri 5.189.316.290,69
Ödenek Üstü Gider 52.843.795,73
İptal Edilen Ödenek 17.533.505.04
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 148.644,71
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
15.76)
TÜRKİYE HALK SAĞLIĞI KURUMU
1) Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 100.914.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 6.773.517.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 6.874.431.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 4.462.820.870,84
Bütçe Gideri 4.348.536.257,98
Ödenek Üstü Gider 10.793.548,76
İptal Edilen Ödenek 125.078.161,62
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 114.246.342,82
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğü, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Türkiye Kamu
Hastaneleri Kurumu ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumunun 2014
yılı merkezî yönetim bütçeleri ile 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı
olmasını temenni ederim.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.41
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
18.58
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER:
Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muharrem IŞIK (Erzincan)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
Şimdi on birinci tur görüşmelerine
başlayacağız.
On birinci turda Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı,
Türk Standartları Enstitüsü,
Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik
Araştırma Kurumu, Türkiye Bilimler Akademisi, Millî Savunma Bakanlığı,
Savunma Sanayi Müsteşarlığı bütçe ve kesin hesapları yer
almaktadır.
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
Ğ) BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı
H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standartları
Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Patent Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Sayın milletvekilleri, turda yer alan bütçelerle
ilgili olarak soru sormak isteyen milletvekilleri sisteme girebilirler.
On birinci turda grupları ve
şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Mehmet Ali Susam, Hasan Ören, Kemal Değirmendereli, Binnaz
Toprak, Mustafa Moroğlu, Orhan Düzgün; Milliyetçi Hareket Partisi
adına Lütfü Türkkan, Celal Adan, Ahmet Duran Bulut, Koray Aydın;
Barış ve Demokrasi Partisi adına Mülkiye Birtane, Özdal Üçer,
Hüsamettin Zenderlioğlu, Sırrı Sakık; Adalet ve
Kalkınma Partisi adına Abdullah Nejat Koçer, Dilek Yüksel, Ömer Faruk
Öz, Zeki Aygün, Halil Mazıcıoğlu, Nurdan Şanlı, Ömer
Selvi, Mustafa Kabakcı, Şirin Ünal, İsmail Güneş,
İbrahim Korkmaz.
Şahısları adına: Lehinde, Harun
Karaca; aleyhinde, Mustafa Kalaycı.
Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
birinci konuşmacı Mehmet Ali Susam, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı bütçesinde grubum adına söz aldım.
Bu bütçenin hepinize, ülkemize, sanayimize hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Sanayi, bilim ve
teknoloji bir arada düşünüldüğünde çok önemli bir olay. Bilgi ve
teknoloji çağında sanayinin daha ileri noktalara gidebilmesi
hepimizin çok önemsediği bir konu. Bu nokta itibarıyla,
sanayicilerimize buradan bir tanımlamamızı yaparak bir selam
vermek istiyorum, Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Sanayici, bir kamu
görevlisidir. Artık, kendi ihtiyaçlarını aşmış,
ülkeye istihdam yaratan, yatırım yapan, ihracat yapan ve bu ülke
insanının refahı ve mutluluğu için kendi özel
ihtiyaçlarının ötesinde, özel bir fedakârlık gösteren kesim
olarak bakıyoruz sanayiciye ve sanayiye. Bu anlamıyla, sanayicinin
bugüne kadar çabasıyla gelinen rakamları ve alınan
sonuçları saygıyla karşılıyoruz, sanayicilerimizi
selamlıyoruz. Ancak, sanayicilerimizin tüm bu çabalarına rağmen,
Türkiye sanayisinin içinde bulunduğu durumu bugün yeniden bir
değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı bütçesinde de bunu yaparken bilimsel
verilerden hareket ederek, bu anlamıyla konuşmama özen göstermeye
gayret edeceğim.
Öncelikle bir
algının altını çizmek istiyorum: Adalet ve Kalkınma
Partisinin on bir yıllık iktidarı sürecinde topluma
anlattığı bir algı vardır. O algı: Adalet ve
Kalkınma Partisi döneminde Türkiye çok büyümüş ve çok
gelişmiştir. Bu algı doğru değildir, rakamla
söylüyorum: On bir yıllık iktidar sürecindeki büyüme oranı
4,8dir; Türkiyenin Adalet ve Kalkınma Partisinden önce, 1946-2002
yılları arasındaki ortalama büyüme hızı 5,1dir. Bu
anlamıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin büyüme rakamı doğru
değildir. Aynı zamanda, bu on bir yıllık süre içerisinde
gelişmekte olan ülkelerin büyüme rakamı da 6,4tür. Yani,
Türkiyenin büyüme rakamı karşısında gelişmekte olan,
bizim rekabet ettiğimiz ülkeler daha önde durmuşlardır. Peki, bu
niye böyledir, bunun altyapısına bir bakalım.
Türkiyede
on bir yıllık iktidar sürecinde sanayi tabanı erimiştir.
98de gayrisafi millî hasılada sanayinin payı yüzde 35,5 iken bugün
yüzde 28dir. Yani eksi 8 puan vardır ve gelişmekte olan bizim gibi
ülkelerde, gelişen ülkelerin hiçbirinde bu eksi puan yoktur.
Üretimin
niteliği bozulmuştur, ara malı ithalatı öne
çıkmıştır. 100 dolarlık bir mal üretmek için 2002de
27 dolarlık ara malı ithalatı yapılması gerekirken
bugün için 43 dolar ara malı ithalatı yapılması
gerekmektedir.
Adalet
ve Kalkınma Partisinin ekonomik politikası cari açık üretiyor ve
üretimi ithalata bağımlı hâle getiriyor. Neden? Düşük kur,
yüksek faizden dolayı getiriyor -OECDnin- en pahalı enerji
maliyetleri olan bir ülke olduğumuz için getiriyor, vergilerin ve
dolaylı vergilerin sanayiye yansımasının çok önemli yükleri
olduğu için getiriyor; üretimi zorlaştırıcı uygulamalardan
ve asgari ücretin üzerindeki vergilerden dolayı oluyor. Gayrisafi yurt içi
hasıla içerisinde ara malı ithalatı Adalet ve Kalkınma
Partisi gelmeden önce yüzde 10du 2002de, şu an yüzde 16ya
yükselmiş durumda.
Dünya
üretim liginde neredeyiz? Dünya üretim liginde 1990 yılında Türkiye
13üncü sıradaydı, 2000 yılında 15inci sıraya
geriledi. Şu an 2013 yılında bu 15inci sıradan
düşmüş. İlk 15 üretimde birinci ligdir yani küme
düşmüş, ikinci lige düşmüştür.
Uzak
Doğunun bir lojistik üssü olduk Türkiye olarak. İthal ederek, montaj yaparak onu ihraç eden bir ülke
noktasına geldik.
Bu verdiğim
rakamlar ve değerlendirmeler sadece benim değerlendirmem
değildir. Bu konuda bir değerlendirmeyi de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Son büyüme ve cari açık rakamları yapısaldır.
diyor. Yeterli ham madde ve ara malı üretemiyoruz. diyor.
İhracatımız ithalata bağımlı hâle
gelmiştir, yüzde 82 bağımlıdır. diyor. Teşvik
sistemimiz rasyonel şekilde işlemiyor. diyor. Ülkemizin vakit
geçirmeden bir bilgi ekonomisi hâline dönüşmesi elzemdir. diyor. Ve
Nitelikli bir eğitim sistemine dönmemiz gereklidir. diyor. Kim diyor?
Sayın Cumhurbaşkanı 2011 yılındaki Meclis
açılış konuşmasında diyor.
Değerli
arkadaşlar, büyümemiz istikrarlı bir büyüme değildir. Bir
yıl önce 9,2 olan büyüme ertesi yıl eksilere düşebilmektedir,
çok ciddi bir şekilde büyümede istikrarsızlık vardır. Son
büyüme rakamlarıyla ilgili olarak sayın bakanlar dediler ki: Dört
dörtlük büyüdük. Dört dörtlük büyümekten keyif alırız, mutlu oluruz;
sanayimiz büyüyorsa biz bundan mutluluk alırız. Ama büyümenin alt rakamlarına
döndüğümüz zaman nereden gelmiş büyüme? Baktığımızda,
dört dörtlük büyümenin 3,1i hizmet sektöründen gelmiş ve sanayiden gelen
payı da 1,1. Hizmet sektöründe de 1,3le bankacılık ve finans
sektörü büyümeye en büyük katkıyı yapmış. Demek ki büyümede
sanayi değil, hizmet sektörü -3üncü çeyrek büyümeyi, turizmi de
koyduğunuz zaman- ve finans sektörüdür. Büyümemiz ileri teknolojili bir
sanayileşme politikasının değil, hizmet sektörüne
dayalı ve finansa dayalı bir büyüme şeklinde kendini göstermektedir.
Bundan dolayı da ihracatımızın niteliği kaliteli
değildir.
Bakın,
arkadaşlar, Türkiye 1 kilogram ihracat yaptığında 1,46
dolar para kazanıyor. Güney Kore 3 dolar kazanıyor, Japonya 3,5 dolar
kazanıyor, Almanya 4,1 dolar kazanıyor. Yani, biz, yükte ağır,
fiyatta, pahada hafif ürünler yani yüksek teknolojisi olmayan hamallık
ürünler üretme noktasına gelen bir sanayiyi taşıma
noktasındayız. Bu sanayiyi küçümsemiyorum ama bu sanayinin bu
niteliğinin bilgi teknoloji çağında rekabet edip, 2023
yılında ilk 10 ekonomi içerisine girmeyi hedef koymuş bir ülkede
bu noktada olması kabul edilemezdir. Bu anlamıyla bilime ve
teknolojiye büyük bir değer vermemiz gerekiyor. Bunun için eğitim
kalitesini yükseltmeliyiz, eğitimde niteliği öne
çıkarmalıyız. Uluslararası PISA değerlendirmesinde 65
ülke arasında Türkiye matematikte 44üncü, fende 43üncü, okuma anlamada
42nci. Biz bütün bu yükler içerisinde reel sektör olarak sanayiye gidip
baktığımızda, onlarla konuştuğumuzda
Bakınız,
sanayimize çeşitli destekler verilmeye çalışılıyor.
Bir bakan, Sanayi Bakanlığı elinden gelen gayreti
gösterdiğini yazıyor, söylüyor. Nedir durum? dediğimizde
Burada şunun da altını çizmek istiyorum: Sanayi Bakanlığımızın
bütün verilerini, bütün çalışmalarını okudum ve
değerlendirdim, bu konuda hep geleceğe yönelik tasarımlar ve
belirli yatırımlar var. Ama, ekonominin Sanayi
Bakanlığının koyduğu vizyona da müsaade etmeyen bir
noktada olduğunun altını çizmek istiyorum. Bu anlamıyla
Sanayi Bakanlığının eğitimde, bilimde ve teknolojide
destek vermesi gerektiğini çok net olarak bir kez daha sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, geçen Sayın Bakanın da bulunduğu
TÜBİTAK bilim ödüllerini vermede Cumhurbaşkanlığı
Köşkündeydik. Ankara Üniversitesinden bir bilim adamı çok net bir
şey söyledi: Bilimsel çalışmalarda herkes Mersine giderken biz
tersine gidiyoruz. Üniversitelerde bilimsel çalışmaları ileri
noktaya taşıma şansına sahip değiliz. Bilim
adamlarının teşvik edilmediği bir ortamı
yaşıyoruz. Buna dikkat edilmesi gerekir. Bunu ödül
aldığı bir törende yaptı. Bunun için, bilimi ve eğitimi
ön planda tutan bir sanayileşme politikası yapmalıyız.
Bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyor, bütçenin hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı Hasan Ören, Manisa Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçesi üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Maliye
Bakanı bütçe açılış konuşmasında bu bütçenin
Hazreti Ali hassasiyetiyle hazırlandığını
söylemişti. Ya Sayın Bakanımız Hazreti Alinin
hassasiyetini bilmiyor ya da bu bütçeye bakmamış. Bu bütçenin, içinde
işçiyi barındırmayan, emekliyi barındırmayan,
köylüyle, çiftçiyle ilişkisi olmayan, KOBİleri bir bir iflas
ettiren, sanayiciyi ise bir avuç insanın eline teslim eden bir
anlayışla hazırlandığını hep birlikte
görmekteyiz. Aslında, bu bütçe hazırlanırken Sayın
Başbakanın devamlı iki yıldan bu yana kendi beslediği,
kendi yarattığı faiz lobisine hazırlanmış bir
bütçe olduğunu görmek ve anlamak için çok fazlasıyla akıllı
olmaya gerek yok. Bugün ülkede büyük kazanç sağlayan 10 firmanın 8i
banka ise burada düşünmek gerekli. Eğer yüzde 7 enflasyonun
olduğu bir ülkede kredi kartı faizleri yüzde 24 oluyor ise bu
bütçenin kimler için hazırlandığını görmekte
sıkıntı çekmemek gerekli.
Tabii, bu işin
bir yüzü ama ikinci yüzünde gerçekten Sayın Başbakanı anlamak
mümkün değil. Bu ülkenin yüzde 60ını ötekileştirdi.
Ötekileştirmekten zevk duyan, kin ve nefreti devamlı bünyesinde
besleyen Sayın Başbakanın, bu kin ve nefretini
milletvekillerine, bakanlara da aktardığını görüyoruz.
Dünkü Hükûmet Sözcüsü Hüseyin Çelikin konuşmasına
baktığınızda üzülmemek mümkün değil. Bizim
kaybettiğimiz insanlarla ilgili, hayatlarını kaybeden insanlarla
ilgili söylediklerimiz bellidir, Allah rahmet eylesin. deriz, Mekânı
cennet olsun. deriz, yakınlarına başsağlığı
dileriz, sabır dileriz çünkü bizim din anlayışımız,
dinî anlayışımız bunu gerektirir. Ama Hükûmet Sözcüsünün
söylediği gibi Yaptıklarının hesabını vermeden
gitti. demeyiz. Bu ne size yakışır ne de içinizdeki kin ve
nefreti çıkarmanıza bu kadar müsait bir ortamın olduğunu da
anlamak mümkün değil.
Peki, nereden
kaynaklanıyor, nedir bu kin ve intikam? Niye böyle bir üslup seçilir
Türkiyede? Bu üslubu anlamakta sıkıntı mı çekiyorum?
Hayır, çekmiyorum çünkü bu üslup, kin ve nefreti içerisinde besleyen üslup
Tayyip Erdoğanın üslubu.
Bakınız,
iki ay geriye dönün. İki ay önce bu ülkede, hiç kimseye sormadan, bu yüce
Mecliste tartışmadan Türkiyede T.C.ler kaldırıldı,
antlarımız okunmamaya başladı. Süratle aşağıya
inen AKPnin oylarını gören Tayyip Erdoğan gündemi
değiştirmek zorundaydı. Değiştirmeyle ilgili
sıkıntısı yok.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Senin çok komplo teorilerin var Hasan.
HASAN ÖREN
(Devamla) Kendisini kiraya vermiş olan köşe yazarları kiralık
olan televizyonlarda bir şeyi söylediğinde bir anda gündem
değişiyordu ve hemen gündemi değiştirdik. Gündem neye
kaydı? Başörtüsüyle Meclise milletvekili
arkadaşlarımız girsin mi girmesin mi? Neyi
düşünmüşlerdi? Eğer, başörtüsüyle ilgili,
arkadaşlarımız Meclise girer ise her zaman bildiğimiz
Cumhuriyet Halk Partisi sıraların üzerine çıkar,
yumruklarını vurur ve ben de bunu seçim dönemi kullanırım.
hesabı yapılmıştı. Ama, sevgili milletvekili
arkadaşlarım bu oyuna gelmediler çünkü başörtüsüyle ilgili bir
sorunumuz da söz konusu değildi. Ama, belki Cumhuriyet Halk Partisinin
yıllardır anlatamadığını Adalet ve Kalkınma
Partisi anlattı. Ve girdiler. Belki sizce doksan yıllık sorun
çözülmüştü. Peki, bu doksan yıllık sorunu bu ülkenin
insanlarının empati yapmasına niye müsaade etmediniz? Bu
insanların başörtüsüyle ilgili sorunu çözüldüyse neden 76 milyonun
birbiriyle barışması, birbiriyle konuşmasına müsaade
etmediniz? Çünkü orada şu vardı, oradaki düşünceniz şuydu:
Cumhuriyet Halk Partisinin bu yaptığı olgunluk, bu yaptığı
hareketten dolayı, kalemini kiraya verenler dahi Cumhuriyet Halk
Partisiyle ilgili iyi şeyler yazmaya başladılar. Tayyip
Erdoğanın bunu kaldırması da mümkün değildi. Ne oldu?
Sonuçta nereye geldik? Gündemi değiştirmek gerekliydi. Neyle
değiştirdiniz? Cumhuriyet tarihinde, yurtlarla ilgili, pansiyonlarla
ilgili, kiralık evlerle ilgili, bu insanı, doğusunda, kuzeyinde,
güneyinde, batısında yaşayan Fatma Teyzemi, Ayşe Yengemi
çocuğunun bir odada, bir evde kaldığını anlatarak
korkutma hakkına sahip miydiniz? Çünkü korktunuz. Hayatınızda,
içinizde sevgiyi beslemiyorsunuz, kin ve nefretle büyümeye
çalışıyorsunuz. Eğer, bu korku, bu kin ve nefret
Başbakandan başlayıp sizlere kadar sirayet ederek devam ederse
ötekileştirdiğiniz insanları kazanmanız mümkün değil.
Değerli
arkadaşlarım, ben şu hikâyeyi anlatmak istiyorum, kısa bir
hikâye, belki de hepiniz biliyorsunuz: Kızılderili,
çadırının önünde oturur, kabilenin şefidir. Yaşlı
Kızılderilinin önünde, çadırının önünde iki köpek her
gün kavga ederler. Torun dayanamaz, sorar: Dede, bu köpekler neden kavga eder
senin çadırının önünde her gün? der. Kızılderili der
ki: Bak, torun, birisi beyaz, iyiliği temsil eder, birisi siyah,
kötülüğü temsil eder. Ben istediğim sürece de kavga ederler. Torun
yine dayanamaz, sorar: Peki, bunların hangisi kazanır? Yine
kabilenin reisi, şefi der ki: Yüreğimde hangisini besler isem o
kazanır. Yüreğinizde kötülüğü beslediğiniz süre içesinde
kötülük kazanacak. Yüreğinizde sevgiyi besleyin. Bu sevgiyi
beslediğiniz süre içerisinde bu ülkenin 76 milyonu kazanacak.
Türban sorununun
çözümünü bile içinize sindiremediniz. Yani torununuzu götürürsünüz, ben çok
yaparım hafta sonları, torunumu alır oyuncakçı
dükkânına götürürüm. Orada torunum bir oyuncağı alır ve
oradaki o mutluluğunu ben de onunla birlikte yaşarım ama
çocuktur, çocuğa ne söyleyeceksin. Eve geldiğinizde, komşunun
çocuğu da kendisine elindeki oyuncakla oynamayla ilgili ortak olmaya
çalışır ama torunum kendisine alındığından
dolayı o gün o dakikadaki, o dükkândaki, o mağazadaki mutluluğu
bir anda unutur ve o paylaşmadan huzursuz olduğundan dolayı
komşunun çocuğuyla oyuncağını paylaşmaz ve orada
mutsuzluk başlar. Şimdi, AKPnin ve Tayyip Erdoğanın da
durumu bu.
AHMET YENİ
(Samsun) Bütçeyle ne alakası var!
HASAN ÖREN
(Devamla) Yani çocuğun yaptığını hoş
görebiliriz ama bu ülkeyi yöneten, bu ülkede yönetimle ilgili iddiaları
olan insanların çocuk gibi, çocukça davranmalarını hoş
görmek mümkün değildir
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Bu ülke hepimizin. Kim
çocukça davranıyor ya, kim çocukça davranıyor!
HASAN ÖREN
(Devamla) Bu ülkede hepimiz birlikte yaşıyoruz. Bunu yapabilmek
için gayret edin, içinizdeki kin ve nefreti sevginizi bastırmak için
kullanmayın, kin ve nefreti atın. Burada her sorunu çözebiliriz.
Nasıl ki başörtüsü sorununu çözdüysek, eğer bu Meclise getirir
iseniz, bu Mecliste konuşur isek Kürt sorununu da çözeriz, yeter ki
sorunların adresi Meclis olsun.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Üçüncü
konuşmacı Kemal Değirmendereli, Edirne Milletvekili.
Süreniz dokuz
dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Patent Enstitüsü bütçesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle, Hükûmetin belirlediği ancak mevcut
politikalarla nasıl gerçekleşeceği şaibeli olan 2023
yılında dünyanın on büyük ekonomisi içerisinde olma hedefiyle
doğrudan ilintili Patent Enstitümüz, ne yazık ki küresel büyüme,
gelişim ve üretim dinamikleri yeterince göz önünde bulundurulmayan politikalarla
daha aktif hâle getirilememektedir.
Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının 2010-2014 stratejik planında
Bakanlığın vizyonu, Türk sanayisinin rekabet
edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek dünya
ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak da
yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerinin üretildiği,
nitelikli iş gücüne sahip, çevreye ve topluma duyarlı sanayi
yapısına dönüşümü hızlandırmak olarak
belirlenmiştir. Bu çerçevede de Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, bütçe tasarısı sunumunda, ülkemizin
gayrisafi millî hasılasından AR-GEye ayırdığı
payın 2013 yılına kadar yüzde 2ye çıkarılması ve
bu payın da en az yüzde 50sinin özel sektör tarafından
karşılanması ifade edilmektedir. Bu hedefler doğru
hedeflerdir ancak bunlara ulaşmak için atılan adımlarda
aynı bilinci ve aynı heyecanı taşımak gerekiyor.
Değerli
milletvekilleri, patent konusu ele alınırken göz ardı edilmemesi
gereken birkaç önemli husus var. Birincisi, büyüme hızında
başarıya ulaşmayı ve Türkiyenin kalkınma sıçramasını
sağlayacak üretim hedeflerinin belirlenmesi, yeniliklere açık,
dünyayla yarışan yüksek teknoloji ürünlerine odaklanılması,
yüksek teknoloji ürünlerinin geliştirilmesinde de esas itibarıyla
sonucu buluş olan AR-GE çalışmalarının desteklenmesi
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakanlık bunu bu şekilde ifade etmekle
birlikte, uygulamaya geldiğinde 2013 yılına kadar AR-GE
harcamalarına yüzde 2 ayıracağız. demesine rağmen
bugün için AR-GEye ayrılan pay yüzde 0,86 oranında
kalmıştır. Yani bu da söylenenlerle yapılanların
uymadığının çok net göstergesidir.
Değerli
milletvekilleri, gelişmişlik göstergelerini AKP iktidarının
başladığı andan alıp dünyayı görmeden AKP iktidar
süreciyle karşılaştırarak değerlendirirseniz kendinizi
kandırırsınız. Dünya gelişim göstergelerine yükselen
ve gelişmekte olan piyasa ekonomileriyle kıyaslamalı
bakmalıyız. Bakınız, yüksek teknoloji ürünleri
ihracında 2011 yılı verileri incelendiğinde, Türkiye olarak
1 milyar 921 milyon dolarlık yani sanayi üretiminin sadece yüzde 1,8ini
ileri teknoloji ürünlerinden yaptığını görüyoruz. Ancak
1960larda aynı düzeylerde, hatta daha ileri olduğumuz Güney Korede
bu oran bizim 1,9 milyar dolarımıza karşılık 122
milyar dolardır ve bu oran Güney Kore ihracatında yüzde 25,7lik bir
payı oluşturmaktadır. Keza bu oran Malezyada yüzde 43ü
oluşturmakta, Macaristanda yüzde 22yi oluşturmakta, Amerikada 145
milyar dolarla yüzde 18i oluşturmakta, Almanyada 183 milyarla yüzde 15i
oluşturmakta. Ve değerli milletvekilleri, Çin, Çin, kendimizi Çinle
birlikte kıyaslıyoruz, dünyanın Çinden sonra en
hızlı büyüyen ekonomisi diye adlandırıyoruz ama Çinin
2011 yılında yüksek teknoloji ürünü olarak ihraç ettiği
ürünlerin toplamı 457 milyar dolar değerli milletvekilleri ve Çinin
toplam ihracatının yüzde 25,8ini oluşturuyor.
Sayın Bakan,
evet, AR-GEye yüzde 2 pay ayıracağız diyoruz, Çinle
yarışacağız diyoruz ama Çinin AR-GEye
ayırdığı pay nerelerde, Çinin başvurduğu
patentler nerelerde, bizde nerede? Bir de ona bakacak olursak
Yani bugün
Sanayi Bakanlığının sunumunda yine Türkiye patent
başvurularının 2012 yılında 11 binlere
ulaştığı ifade ediliyor ama bu rakamla bile biz dünyada
maalesef 25inci sıradayız. Yani Güney Koreyi örnek alıyoruz
kendimize, Güney Koredeki patent başvuru sayısı 138 bin,
Çindeki patent başvuru sayısı 415 bin. Yani bizim
olağanüstü bir sıçrama yapmamız gerekiyor. Bu şartlarda,
biz, yüzde 3 büyüyerek, yüzde 4 büyüyerek 2023 yılında en
gelişmiş 10 ekonomi içerisine nasıl girebileceğiz?
Bir de AR-GE
harcamalarımıza bakarsak, biraz önce söz ettiğim gibi biz
maalesef yüzde 0,86da kalmışız. İsrail yüzde 4,4te, Güney
Kore yine 3,74te, Almanya 2,82de değerli milletvekilleri. Biz AR-GEye
yaptığımız bugünkü yatırımlarla devam edersek
İspanyanın bugünkü durumuna taa 2040 yılında
ulaşacağız, Almanyaya ise 2100 yılında. Yani biz
kalkınma ivmemizi, AR-GE harcamalarımızı onlardan daha
yüksek oranda yapabilmeliyiz ki bir mesafe katedebilelim.
Değerli
milletvekilleri, dünya ekonomisini ve ticaretini ileri teknoloji sürüklüyor.
Biz de 2023te dünyanın en büyük ekonomisi arasında olmayı
hedefliyor isek büyüme hızımızı en az yüzde 6lara
çıkarıp sürdürülebilir kılmalıyız. Bunun da motoru
esas olarak AR-GE desteğiyle yüksek teknoloji ürünleri içerisinde
yapacağımız üretimdir. Ancak son on yıldır
yaptığımız gibi düşük teknolojili üretim
yapısı ve düşük-orta teknoloji ağırlıklı
ihracat sürdürüldükçe ülkemizin başarıyı yakalaması mümkün
olmayacaktır. AR-GEye, tasarıma, teknolojiye yapılacak
teşviklerle patent sayısının artırılması
ülkemizin gelişmesinde esası oluşturmaktadır.
Bütçe maalesef bu
önemli değerlendirmeleri ele almamaktadır.
Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Dördüncü
konuşmacı Binnaz Toprak, İstanbul Milletvekili.
Süreniz sekiz
dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) Sayın Başkan, çok sevgili
milletvekili arkadaşlarım; biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
ilk defa olarak bir yılın bütçesini Sayıştay raporu olmadan
onaylamaya çalışıyoruz. Bunun ne demek olduğunu
aslında şuna baktığınızda anlıyorsunuz.
Özellikle ben bugün TÜBİTAK ve TÜBA bütçesi üzerinde
konuşacağım. Bu kalın, kiremit gibi, tuğla gibi kitap
veya rapor Plan ve Bütçe Komisyonunun 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı Raporu. Onun, TÜBİTAKla ilgili bu raporun
son bölümünü okumak istiyorum size olduğu gibi buradan.
Bu bölümde,
denetimin görüşü yani Sayıştayın görüşü
yazılmış. Aslında TÜBİTAK Sayıştaya
defterleri ve belgeleri vermemiş yani
kanunen vermekle yükümlü olduğu bu belgeler verilmemiş. Ancak
gene de bir şeyler yazabilmişler, onu da işte, geçici mizan,
kesin mizan ve bilançolara bakarak yapmışlar. Yani, son hesap
değil, kesin hesap değil ama işte bulabildikleri kadarıyla
bir şeyler yazılmış burada.
Denetim görüşü
şöyle özet olarak: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu (TÜBİTAK) özel bütçesi 2012 yılına ilişkin mali
rapor ve tablolarının, kamu idaresinin faaliyet ve işlemlerinin
sonucunu tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir olarak
yansıtmadığı; içerik, nitelik ve miktar olarak önemli
sayılabilecek hatalar içerdiği; kamu idaresinde 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun öngördüğü bir muhasebe sisteminin
kurulup yürütülemediği; gelir, gider ve mallarına ilişkin hesap
ve işlemlerinde mali rapor ve tabloları etkileyecek düzeyde hukuki
düzenlemelere aykırılıklar bulunduğu kanaatine
varılmıştır. Yani, bu korkunç bir şey,
inanılacak bir şey değil
gerçekten de.
Ne diyor burada
özet olarak söyleyeyim: Sayıştaya TÜBİTAKın sunduğu
rapor da -veya şeyde- bilgiler bir kere doğru ve güvenilir
değil, çok önemli hatalar veya önemli sayılabilecek hatalar içeriyor;
muhasebe sistemi yok, bu sistem kurulmamış; hâlbuki kanunen
kurulması gerekiyor ve ne gelirine ne giderine ne de mallarına
ilişkin olarak, işlemlerine baktığınızda bunlara
ilişkin hukuki düzenlemelerde büyük aykırılıklar var.
Şimdi,
ayrıca bunu ben Komisyonda olan arkadaşlarıma da danıştım çünkü Plan ve
Bütçe Komisyonunda ne konuşulduğunu
bilmiyordum, onlardan edindiğim bilgiye göre yani sadece bu
defterler, belgeler verilmemiş değil, maaş bordrolarında
mesela düzensizlik, usulsüzlük ve yolsuzluklar var; bu bilgiye
ulaştım. Çalışanlara mesela, mükerrer ödemeler
yapılmış; işte, böyle bir araştırmalarda görev
almışlar gibi gösterilip TÜBİTAK bütçesinden onlara para
ödenmiş. Nitekim, şuraya baktığınızda, yani bu
tuğla kitaba baktığınızda sayfalarca
Sayıştay işte şu, şu konuda şu kadar bin lira
zarara uğratılmış veya hata yapılmış.
diyerek 4 sayfa, 5 sayfa bunları belirtiyor. Hepsinin toplamı 5
milyon Türk lirası civarında, bütün bu zararların.
Şimdi, 5 milyon Türk
lirası bir devlet bütçesi için nedir? diyebilirsiniz ama bir kamu
kuruluşu için önemli bir rakam. Geçen gün, bu bütçenin açılışında
Sayın Başbakan birtakım hesaplardan bahsetti, kendisi
hesaplamış; işte, dedi ki: Biz iktidara geldiğimizde
asgari ücretle çalışan bir kişi şu kadar bulgur
alıyordu, şimdi bu kadar bulgur alıyor; şu kadar mercimek
alıyordu, oysa şimdi bu kadar mercimek alıyor. Vallahi, ben de
ona benzer bir hesap yaptım yani bu 5 milyon lira ne anlama geliyor diye
ve hesabım şu: 14 işçi otuz yıl boyunca
çalışsalar ve kazandıkları parayı hiçbir şekilde harcamasalar
5 milyon lira ediyor 14 işçinin emeği. (CHP sıralarından
alkışlar) Dolayısıyla, bu, mühim bir para, önemli bir para
ve bu paranın niçin burada olmadığı belli değil.
Şimdi, benim sorum
şu: Bütün bu ciddiyetsizliğe, yasaları hiçe saymaya, istismara
rağmen TÜBİTAK bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonundan nasıl geçti?
Bunun çok önemli bir soru olduğunu düşünüyorum yani böyle bir bütçe
geçemez. Ben ki bütçelerden mütçelerden fazla anlamam ama hakikaten de
baktığımda şaşkına döndüm, Acaba ben mi
yanlış okuyorum, ben mi yanlış görüyorum, cümleleri mi
anlayamadım? diyerek
Buna kim oy verdi? Aslında bu soruyu
düşünmenizi istiyorum, bunu AKPli arkadaşlara söylüyorum ama
maalesef pek yoklar ortada. Düşünmenizi istiyorum hakikaten, kendim de bu
sorunun cevabını biliyorum çünkü bu Mecliste defalarca ve defalarca
yapıldığı gibi şöyle geçti: AKPli üyelerin
oylarıyla. O Komisyonda 40 üye var. Bunların 25i AKPli üye,
ellerini kaldırdıklarında, bütün komisyonlarda da olduğu
gibi ve daha da önemlisi bu Mecliste olduğu gibi, istediklerini
geçiriyorlar, eleştirilere bakmadan, muhalefet görüşlerine bakmadan.
Ben, bunun fevkalade yanlış olduğunu düşünüyorum ve
şimdi Bu tabloyla biz ne yapacağız diye Sayın Bakana da
bunu sormak istiyorum. Yani böyle bir rezalete bu Meclis göz mü yumacak?
Sayıştayın bizzat söylediği Şurada usulsüzlük var,
burada yolsuzluk var, burada hata var, burada yanlış var, burada
kanuna aykırılık
dediği bir bütçeyi bu Meclis onaylayacak
mı? Yani 2012nin hesabını vermemiş olan TÜBİTAK için
biz 2014te para mı vereceğiz?
Eyvah, zamanım
çok azalmış.
Aslında, ben,
şunu öneriyorum TÜBİTAKla ilgili olarak: Bu kanun
tasarısını, eğer yani 2012 tasarısını, kesin
hesap tasarısını geçireceksek bunu bir şerhle geçirelim
diyorum, TÜBİTAKla ilgili bir şerh konsun oraya. Her şeyden
önce, TÜBİTAK yeni baştan bütün bu hesaplarını sunsun
Sayıştaya, yolsuzlukların müsebbiplerini bulsun, müeyyideler
uygulansın bunlar hakkında ve Sayıştay Meclise bildirdikten
sonra biz 2012 bütçesini onaylayalım. Yani niye Plan ve Bütçe Komisyonundaki
bizim arkadaşlarımız böyle bir şerh koymamışlar,
onu da anlamış değilim, konulması lazım diye
düşünüyorum. Aksi hâlde hakikaten de bugün buna onay verecek olursak
Meclisin ciddiyeti ve saygınlığına gölge düşürmüş
olacağız.
Aynı zamanda,
tabii, bu beni çok da şaşırtmıyor çünkü TÜBİTAKda,
TÜBAda, her ikisinde de sorun var. Bu ciddiyetsizliğin bir önemli nedeni
de kuruluş kanunlarının değişmiş olması.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
BİNNAZ TOPRAK
(Devamla) Her ikisi de idari, mali ve bilimsel yönden özerk
kuruluşlarken AKPnin bir önerisiyle, daha doğrusu kanun hükmünde
kararnamesiyle Hükûmete bağlı kuruluşlar oldular. Tabii ki böyle
hatalar oluyor.
Çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Toprak.
Beşinci
konuşmacı Mustafa Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Başkan, sayın
milletvekili arkadaşlarım; Millî Savunma
Bakanlığının bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin
Millî Savunma Komisyonundaki sözcüsü olarak konuşma hakkımı
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
ilginç bir anımla başlayayım. Milletvekili olduğum günlerde
Mustafa Moroğlu, hangi komisyonda olmak istiyorsan o komisyonla ilgili
bir yazı yaz, bir dilekçeyle başvur. dendi. Ben de hiç
düşünmeden Millî Savunma Komisyonunu işaretledim.
Arkadaşlarım dedi ki: Ya, Moroğlu, sen 12 Eylül askerî
darbesinin muhatabı olarak altı yıldan fazla ceza yatmış
adamsın. Niye durup dururken, İnsan Hakları Komisyonu, Adalet
Komisyonu falan değil de Millî Savunma Komisyonunu seçtin? Cevabım
şu oldu: Ben milletvekili olmadan önce, AKPnin kalfalık döneminde,
giderek tümümüze, halkın basın özgürlüğüne, düşünce
özgürlüğüne, mallarımıza, yaşam alanlarımıza,
özgürlüğümüze saldırılar oldu. Savunmanın nasıl
yapıldığını öğrenmiş olmam lazım,
öğrenmem lazım diyerek böyle bir ironiyle başladım ama
asıl gerekçem şuydu: Bize karşı, halka karşı
darbeler yapmakla anılan ordunun da, orduya saldırı
yapılmadan, onlar hakkında iddianameler, onlar hakkında
mahkemeler hazırlanmadan da demokratik bir yapılanmaya
kavuşması için onların muhatabı olmuş Mustafa
Moroğlunun da ordunun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
yapılanmasına hizmet edebileceğini düşündüğüm için,
buna katkı koymak için o Komisyonda yer almayı daha uygun gördüm.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bizzat ustalık
dönemi de gösterdi ki, özellikle konuşmamda ironi yaparak
başladığım birçok konuda kendimizi savunmak zorunda
kalmamız AKPnin saldırıları karşısında daha
da fazlalaştı. Can güvenliğimizi savunmak zorundaydık,
ifade özgürlüğümüzü savunmak zorundaydık, seyahat özgürlüğümüzü
savunmak zorundaydık; sandığımızı,
okullarımızı, yaşam alanlarımızı,
ağaçlarımızı ve topraklarımızı savunmak
zorundaydık; ama en önemlisi, topraklarımızı savunmak için
Millî Savunma Komisyonunda Acaba bir katkım olabilir mi?
düşüncesiyle de vatan savunmamızı gerçekleştirmek
zorundaydık. Ama ne yazık ki vatan savunmamızı
dış güçlere karşı değil, ülkemizin başında
bizi yöneten iktidara karşı da topraklarımızı savunmak
zorunda kaldığımızı da ifade etmek zorundayım.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Bizzat
Başbakanın talimatıyla valilerimizin, içişleri
bakanlarımızın ve emniyet müdürlerimizin
yarattığı iklimle canlarımızın
kaybolmasını, onların yok olmasını engelleyemedik.
Tıpkı Gezi direnişlerinde olduğu gibi, tıpkı
maden ocaklarında olduğu gibi, tıpkı Roboskide olduğu
gibi bütün bu çabamıza rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin de bu
talimatlarla ya da bu iklime uyarak canlarımızı yok etmesini
engelleyemediğimiz için de görevimizi tam anlamıyla yapamayan bir
Millî Savunma Bakanlığının da eleştirilerine geçmek
istiyorum.
İşte, bizim
iktidarımız kendi topraklarımızı korumakla meşgul
olmazken, onları sanki Türkiyenin altına dört teker
takılıp haraç mezat satmaya hazırlanırken başka
ülkelerin topraklarını da savunmaya yeltendiğini de gördük,
yaşadık. Bununla ilgili çok konuşuldu, özellikle
komşularımızla ilgili girişilen savaşlarda, onlara
ilişkin çatışmalarda çok konuşuldu ama Suriyeye
ilişkin son gün, yani sanırım dün bir gazetecinin çabasıyla
ortaya çıkan bir gerçeği de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugüne
kadar hep iddia ettik, bunları anlatmaya çalıştık.
Suriyedeki savaşa Türkiye topraklarını korumakla yükümlü olan
bir iktidar tarafından silah ve mühimmat sevkiyatı
yapılıyor. dedik, bunu hep yalanladılar, bize
Yalancısınız, yanlış bilgi veriyorsunuz. dediler ama
en son bir belge ortaya çıktı ki hem Birleşmiş Milletlerin
veri tabanında hem de TÜİKin veri tabanlarında Türkiye'nin
gümrük kapılarından Suriyeye haziran ayından eylül
ayının sonuna kadar tam 49 ton silah ve mühimmat sevkiyatı
yapıldığı 93 no.lu kod ihracat
başlığıyla kayıtlara geçti. İlginç olan da bu
silah sevkiyatının her ay oradaki konjonktüre göre ya da Türkiye'nin
savaşa ne kadar müdahil olup olmak istemediğine göre
artmış. Örneğin, haziran ayında 3,3 ton silah ve mühimmat
sevkiyatı yapılmış, temmuz ayında 4,4e
çıkmış, ağustos ayında yani kimyasal
saldırıyla 100 bine yakın kişinin öldüğü dönemde 10
tona çıkmış ama herkesin savaş beklediği, özellikle
iktidarın Artık Suriyenin sonu gelmelidir, bu iktidar
devrilmelidir. diye savaş çığlıkları
attığı dönemde de 29 tona çıkmış. Evet, maalesef
bizim ülkemizin iktidarı bizim savunmamız başka ülkelerin
savunmasıyla, daha doğrusu başka ülkelerin çıkarları
için komşu ülkelerimizin talan edilmesiyle meşgul olan bir savunma
politikası izlemiş.
Aynı gizlilik
Bunlar gizlenecek diye çok çaba harcandı ama bu son örnekte de
görüldüğü gibi güneş balçıkla sıvanamıyor ve millî
savunmamızın da gizlilik içinde yürütülemeyeceği gün
ışığına çıkmış oluyor. Aynı
gizlilik Sayıştay meselesiyle de yürütüldü. Buna çok değinildi
ama Millî Savunma Bakanlığının bütçesinde de aynı
gizliliği yaşadık. İktidar temsilcileri tarafından
birinin artık çıkıp şunu demesi gerekiyor: Evet, Herhangi
bir belge bize verilmediği için bu konuda gerekli denetlemeyi
yapamadık. diyen Sayıştaya ya bir şey yapılacak,
bunlar da diğer kurumlarda olduğu gibi işten atılacak,
yerine başkaları konulacak ya da evet, bu bir eksiklikti, bir dahaki
döneme Sayıştay raporları bu Meclisin önüne tam gelecek. diye
bir şey yapılması gerekiyor.
Ayrıca, bütçe konuşmalarında,
Millî Savunma Bakanlığının Bütçe Komisyonundaki
görüşmelere de baktığımızda Millî Savunma
Bakanımız millî savunmayla ilgili bütün gelişmelerin gayet
açık, net şeylerle iyi yürüdüğünü, savunmamızın ve
silahlı kuvvetlerimizin iyi tesisatlarla
donatıldığını ve iyi yatırımlar
yapıldığını anlatmaya çalışmış.
Personelin de iyi haklarla donatıldığını, yeteri kadar
haklarını aldığını anlatmaya
çalışmış. Bence, Millî Savunma Bakanımız bütçede
de, birazdan buraya geldiğinde de başka şeylerle
konuşabilir, konuşmalı
da. Çünkü bütün dünya tarihindeki savaşların ve Kurtuluş
Savaşının da gösterdiği
bir gerçek var ki, eğer ülke savunulmak isteniyorsa, bu, ancak
bütün halkla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, savunma göreviyle donatılan
Türk Silahlı Kuvvetlerinin iç içe geçmesiyle, kaynaşmasıyla
kazanılabilir. Yani halkın katılmadığı hiçbir
savunma başarıya ulaşamaz, halkın
katılmadığı hiçbir savaş kazanılamaz.
Tıpkı, ufak tefek Vietnam halkının, ABDnin bütün
bombalarına, bütün silah güçlerine rağmen, o savaşı, o
başarıyı kazandığı gibi; tıpkı, ulusal Kurtuluş
Savaşımızda hiçbir silahı, hiçbir gücü olmayan bütün
köylülerimizin ve bütün Türkiye halkının omuz omuza beraber
kazandığı Kurtuluş Savaşı gibi.
Onun için, Sevgili
Bakanımız, ilk önce kurum içindeki, yani Türk Silahlı Kuvvetleri
içindeki adaletsizlikleri, eşitsizlikleri ve haksızlıkları
gidermek zorundayız. İki buçuk
yıllık görev süremizce hep bu gerçekleri anlatmaya
çalıştık; Astsubaylarla subaylar arasındaki
eşitsizlikleri giderin, özlük haklarındaki eşitsizlikleri
giderin, yüzde 300e varan maaş farklılıklarını
giderin. dedik, kulak tıkadınız. Plan ve Bütçe Komisyonunda da
çok muğlak ifadelerle Elbet bir şey yapacağız. Optimum
noktayı arıyoruz. deyip geçiştirdiniz.
Yine, resen
emeklilerle ilgili adaletsizlikleri her komisyon toplantısında, her
Meclise gelen askerî, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili kanunlarda ifade
etmeye çalıştık. Onlara da hep Yapacağız,
edeceğiz, ayrıştıracağız. dediniz, hâlâ bir
adım atmadınız.
Onun için, bu bütçe
görüşmelerinde, Cumhuriyet Halk Partisi adına bütün
milletvekillerimizin halktan aldığı, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarından aldığı üç dört önemli isteği artık
gerçekleştirmek durumundasınız. Bunu
gerçekleştirmediğiniz zaman, Türkiyenin millî savunmasını
üstlenmiş bir bakanlık olarak değil, tıpkı
Başbakanın talimatlarıyla ifade edilen bir
bakanlığın yürütüldüğünü, başka ülkelerin
çıkarları için hareket eden bir bakanlık görevini
yaptığınızı bütün halka köşe bucak dolaşarak
anlatmak da bizim boynumuzun borcu olsun. Ne kadar bu Meclis kürsüleri bize
kapatılsa da ne de baskılarınızla,
talimatlarınızla bizim sesimiz medya tarafından
kısılmaya çalışılsa da sokak sokak, bu
Bakanlığın millî olmaktan çıktığını, bu
Bakanlığın bütçesiyle de, Türk Silahlı Kuvvetleri
mensuplarına karşı uyguladığı bütün haksız
uygulamalarla da başka ülkelerin çıkarlarını savunmak için
harekete geçen bir Bakanlık olduğunu anlatmaya
çalışacağız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk
Partisi adına son konuşmacı Orhan Düzgün, Tokat Milletvekili.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz dokuz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Savunma Sanayii Müsteşarlığı bütçesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, muhalefetin görevi, iktidarı eleştirmek olduğu
kadar doğru yaptığı şeyleri de söylemektir diye
düşünüyorum. Savunma Sanayii Müsteşarlığı gerçekten
bir kurum olarak ülke adına çok iyi şeyler yapmakta, bunu biliyorum
ve bu kurumun bünyesinde bulunan ROKETSAN, HAVELSAN, ASELSAN gibi firmalarda
çok iyi silahlar üretildiğini biliyorum ve bundan daha çok sevinilecek
şeyin de, burada tamamen yerli sermayenin ve bizim en saygın
üniversitelerimizden mezun 20-30 yaş arası gencecik çocukların
bu işleri yaptıklarını biliyorum. Bu çocukların büyük
bir çoğunluğu, Sayın Başbakanın yanında 5 bin
polisle girebildiği ODTÜ mezunu çocuklar. (CHP sıralarından
alkışlar) Ancak bu çocuklar yalnızca 1.500-2. 500 lira
maaşla bu işi yapmaya çalışıyorlar.
Akşamları Kennedyde, Kuğuluda, Dikmende eylem yapıp,
sabah ülkelerinin savunması için canla başla silah üretmeye
çalışıyorlar.
Sayın
milletvekilleri, silahla savaş kazanamazsınız. Eğer bir
savaş olursa -ki, biz hiçbir zaman savaş taraftarı olmayız-
mutlaka elinizde savaşma azmi olan ve savaşacak morali olan bir ordu
gerekli olur size. Peki, bizim ordumuz ne durumda, size kısaca özetlemek
istiyorum:
Sayın
milletvekilleri, Ordunun bir önceki Genelkurmay Başkanı şu anda
bir zindana tıkılmış durumda. 2005-2013 yılları
arasında TSKdan kendi isteğiyle emekli olan veya istifa eden subay
sayısı 8.349, astsubay sayısı 23 bin ve kendi
isteğiyle sözleşmesini yenilemeyen uzman erbaş sayısı
13.589 yani toplam 44.945 kişi ordudan ayrılmış.
2002-2012 yılları
arasında şehit olan asker sayısı 818, intihar eden asker
sayısı 934, buna ek olarak şehit polis sayısı 94 ve
intihar eden polis sayısı 340. Millî Savunma Komisyonuna gerek sözlü
olarak gerekse yazılı olarak müracaat ettim, asker
intiharlarını araştıralım dedim; cevap alamadık.
Meclise araştırma önergesi gönderdik hem asker hem polis
intiharlarının gerekçelerini araştıralım diye,
maalesef herhangi bir cevap alamadık, önergeler tozlu raflarda çürütülmeye
bırakıldı.
Sayın
milletvekilleri, ben size bir intihar hikâyesi anlatmak istiyorum. Şehit
olan askerin babası tarafından anlatılıyor. Diyor ki:
Oğlum askerdi, koğuş arkadaşlarıyla mezhep
çatışması yüzünden kavga etmiş. Daha sonra, kalabalık
olan ekip oğluma tecavüz etmiş ve dövmüş. Bunun üzerine
oğlum komutanına gidip durumu anlatmış ancak komutan bu
durumu ciddiye almamış. Daha sonra bunalıma giren çocuk
psikiyatriye gönderilmiş ve bu sırada babasına haber
verilmiş. Babası diyor ki: Gittim gördüm, oğlumu
tanıyamadım, bambaşka bir çocuk olmuştu. Doktora
yalvardım hastaneye yatırın, bu çocuk çok kötü durumda dedim.
Hava değişimi verdiler, yatırmadılar. Köye geldik,
oğlum bana bu hikâyeyi anlattı ve ertesi gün intihar etti. diyor.
Sayın
milletvekilleri, böyle onlarca hikâye var. Bu hikâyeleri neden öğrenmek
istemiyorsunuz, neden bunların araştırılmasını
engelliyorsunuz? Aynı babaya şunu sordum: Neden şikâyetçi
olmuyorsun? dedim. Söylediği cevap intihardan daha
acıklıydı. Dedi ki: Sayın Vekilim, geride bir dul
eşi, iki tane de çocuğu kaldı. Bana dediler ki: Eğer
şikâyetçi olursan şehit maaşı bağlamazlar. Eğer
şehit maaşı alamazsam ben bu kadına ve bu çocuklara nasıl
bakarım bu dağın başında.
Evet, değerli
arkadaşlarım, umarım, Meclis bu asker ve polis intiharları
konusunda ciddi bir araştırma yapar ve bunların gerekçelerini
düzeltmek için çaba sarf eder.
Ordu, değerli
arkadaşlarım, Ergenekon, Balyoz, fuhuş, casusluk gibi
operasyonlarla hırpalanmaya çalışıldı. Bir taraftan
kurum hırpalanmaya çalışılırken bir taraftan da
kişisel hırpalamalara devam edildi. Üç gün sonra ölüm yıl dönümü
olan Yarbay Ali Tatarın, İnternet sitelerinde ailesiyle ilgili
ağza alınmayacak iğrenç iftiralar dolaştı. Bugünlerde
devletin mahremiyetinden, kişilerin mahremiyetinden çokça bahseden
Sayın Başbakanımız o gün o ailenin mahremiyetinden hiçbir
şekilde bahsetmedi ve maalesef kendisi intihar etti. Değerli
arkadaşlarım, bu karalamalara o gün sessiz kalanların üzerinde
Yarbay Ali Tatarın kanı vardır. Umarım, bu kanı
temizlemek için de bir şeyler yaparsınız diye düşünüyorum.
Yine, şunu
söylemeliyim ki polisi çok sevdiğini söyleyen Hükûmetiniz polisler
sendikal haklarını kullanmaya kalktıklarında, sendika
kurmaya kalktıklarında yaka paça meslekten atıldılar. Hiç
kimse bunların çocuklarının ne yiyeceğinin, ne
içeceğinin hesabını yapmadı ancak onlar bütün bunlara
rağmen de direnmeye ve sendikalarını kurmaya devam ediyorlar.
Sayın
milletvekilleri, aslında buna benzer çok dava var ama ben size kısaca
Balyoz davasından bahsetmek istiyorum. Neler olmuş bu balyoz
davasında? Bakın, bu gördüğünüz tablo harp akademilerimizin
tablosu. Bugünkü Genelkurmay Başkanımız o günlerde Kara Harp
Akademisi Komutanıydı. Kendisine en uzak olan kurum, darbe yapmaya
çalışan kurum sadece 600 metre uzaklıktaydı, jandarmayla
bitişikti, harp akademileriyle 300 metre mesafedeydi.
NAMIK HAVUTÇA
(Balıkesir) Bakana göster, Bakana.
ORHAN DÜZGÜN
(Devamla) Deniz Harp Akademisine 30 metre mesafedeydi, Hava Harp Akademisine
30 metre mesafedeydi. Evet, değerli milletvekilleri, Kara
Harp Akademileri Komutanlığının Komutanı, Komutan
Yardımcısı ve Kurmay Başkanı darbe suçuyla
tutuklandı; Deniz Harp Akademisinin öğrencileri tutuklandı,
komutanları zaten gene bir karalama kampanyasıyla emekliye
ayrılmak zorunda kalmıştı; Hava Harp Akademisinin
Komutanı ve öğrencileri tutuklandı, Jandarmanın
öğrencileri tutuklandı, Silahlı Kuvvetler Akademisinin
Komutanı tutuklandı; Kara Harp Akademisinin ise öğretim üyeleri
ve öğrencileri tutuklandı, sadece Kara Harp Akademisi Komutanı
tutuklanmadı, yani bugünkü Genelkurmay Başkanımız tutuklanmadı.
Evet,
değerli milletvekilleri, şimdi şöyle bir manzara düşünün:
Size en uzak mesafede, 600 metre mesafede bütün komutanlar, öğretmenler,
öğrenciler oturmuşlar, güya iktidarı yıkmak için darbe
planı yapıyorlar fakat Sayın Özelin bu konuda herhangi bir
dahli olmadığı gibi haberi de olmuyor.
Değerli
arkadaşlarım, kendisinin deyimiyle devlet memuru ise bu, devlet
memurunun görevi ihmal suçudur. Eğer askerî disiplin cezası
uygulanırsa 54üncü maddeye göre de bu bir suçtur fakat maalesef ki, herhangi
bir işlem yapılmadığı gibi kendisinin ifadesi bile
alınmamıştır. Ancak daha sonra bu hikâyeye
inanılamayacağını, böyle büyük bir masala kimsenin
inanmayacağını görenler, Yargıtayda Sayın Özelin
öğretim üyelerini ve öğrencilerini tahliye ettiler ve biz bunu
söylediğimizde, Sayın Genelkurmay Başkanı ve Hükûmetin bir
bakanı, bizi orduya nifak sokmakla suçladı. Açıkça söylüyorum:
Orduya nifak sokanlar, kendi silah arkadaşlarını rehin
bırakanlar ve akrabaları dağda askere kurşun
sıkanlardır. Biz değiliz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli
milletvekilleri, bu ülkede gerçek adaletin kurulduğu gün çok uzakta
değil ve bu oyunun kurgulayıcılarını er ya da geç
gerçek adaletin karşısına çıkaracağımızdan
da hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Böylelikle
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmalar sona ermiştir.
Şimdi
birleşime kırk dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.57
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT
(İstanbul), Muhammet Rıza YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü
Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına birinci konuşmacı Lütfü
Türkkan, Kocaeli Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on iki
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi hakkında MHP
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmamda
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında sanayinin nasıl her geçen
gün kötüye gittiğini, sanayicinin üretmekten vazgeçip nasıl
ithalatçı olduğunu gözler önüne sermek istiyorum vakit
yettiğince.
Türkiye 1990
yılında imalat sanayisinde 15 ülke arasında 13üncü sırada
iken 2010da liste dışı kaldı. Sanayi ve
ihracatımızın ithalata bağımlılığı
kaygı verici boyutlara ulaştı. Bugün 100 dolarlık ihracat
için Türkiyede 62 dolarlık ithalat yapılmaktadır. Bakın,
100 dolarlık bir malı imal etmek için 2002de 27 dolar ithal malzeme
kullanılırken 2007de 39 dolar, 2011de de 43 dolar ithal malzeme
kullanmak zorunda kalıyorsunuz. Yani, artık ithalat cazip hâle geldi.
Böyle bir tabloda ihracat rakamlarının gerçeği ifade
ettiğini iddia edebilir misiniz? Bu iktidar sanayicinin rekabet gücünü
öldürmüştür. Sanayi sektöründe reel büyüme hızı çok
hızlı bir şekilde çöküşe geçmiştir. Örneğin, reel
büyüme hızı 2010 yılında yüzde 12,8 iken 2012
yılında yüzde 1,9a gerilemiştir. Sanayideki bu tepetaklak gidiş
birer birer kepenk de kapattırmıştır. Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinin verilerine göre, 2010 yılında kurulan
şirketlerin yüzde 22si, 2011de yüzde 24ü, 2012de yüzde 36sı
kapanmış durumda. Bu oran 2013ün ilk on ayında yüzde 30u
geçmiştir. 2011 yılında yüzde 11 olan sanayi sektörünün
üretimindeki artış hızı 2012 yılında yüzde
2,5lara düştü.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün imalat sanayisinde her 100 fabrikadan
26sı kapalı. Kendi seçim bölgem olan Kocaeliden örnek vermek
istiyorum. Kocaeli bir sanayi kenti ama korkarım ki bu gidişle bu
sıfatı yakın zamanda yok olacak. Kocaelideki sanayici
arkadaşların tamamı kan ağlıyor. Bakın, Kocaelide
sanayicinin, ticaretle uğraşanların nasıl kan ağladığını
size rakamlarla anlatayım. Ekim 2012 ile Ekim 2013 dönemi arasında
Kocaelide toplam 1.137 şirket açılmış. Aynı dönemde
kaçı kapanmış biliyor musunuz? 405 şirket kapanmış
ve kaydını sildirmiş. Ayrıca, 2012den bugüne kadar üretim
yapan 144 sanayi üretim tesisi kapanmış durumda Kocaelide, bir
yılda 144 fabrika.
Şimdi size bir
şey söyleyeceğim: Sayın Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanımız Kocaelili. Her bakan kendi ilinde
ağırlığını hissettirir. Bakanın
seçildiği ile gittiğinizde o bakanın
ağırlığını yatırımlardan hissedersiniz.
Başka bir ifadeyle, bakan o şehre mührünü vurur. Ancak, bu, ne
yazık ki Sayın Nihat Ergün için geçerli değil, Kocaelide böyle
bir şey maalesef yok, acı ama gerçek. Mayıs 2009dan bu yana bu
koltukta oturan Sayın Bakan Kocaeli için hiçbir şey
yapmamıştır, parmağını
kıpırdatmamıştır. Diğer illerde o ilin
bakanları kentlerine hizmet ediyor, eser bırakıyor ama
Sayın Nihat Ergünün Bakan olarak kente kattığı hiçbir
şey yok, varsa buyursun, göstersin. Bir Cengiz Topel Havalimanı
vardı, üç ay çalıştı, bizlerin ve kamuoyunun
baskısıyla açmaya kalktılar, o da haftada bir gün, o da uçak
dolarsa sefer yapıyor, aktarmalı sefer.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AKPnin iktidarda olduğu son on
bir yılda ne olmuş, sanayide ne hâle gelmişiz bir bakalım.
Sanayi üretimi artış hızı yavaşlamış.
İthalata bağımlılık kaygı verici boyutlara
ulaşmış. 100 dolarlık ihracat için 62 dolarlık ithalat
yapılmaya başlanmış. Sanayi sektöründe reel büyüme
hızı çöküşe geçmiş. Bu yılın ilk on ayında
kurulan şirketlerden yüzde 30dan fazlası kepenk kapatmış,
işsizlik kronikleşmiş. Türkiye, sanayide rekabet ettiği
ülkeler arasında en pahalı elektriği, akaryakıtı, suyu
kullanan ülke. İstihdam üzerindeki vergi yükünün en fazla olduğu bir
ülke ve bu ülkede sanayiciler ayakta durmaya çalışıyor.
Peki, Adalet ve
Kalkınma Partisinin iktidarda olduğu son on bir yılda başka
ne oldu? Sanayi tabanı eridi Türkiyede. Türkiyenin eline bile su
dökemeyecek ülkeler adım adım büyürken Türkiye küçüldü. Dünya
Bankası rakamlarına göre, son yıllarda Endonezyada yüzde 2,
Meksikada yüzde 7,8; Çinde binde 4, Hindistanda yüzde 1 büyüme oldu, Türkiye
sanayide yüzde 7,7 küçüldü. Üretim düşünce işsizlik ordusuna da yeni
neferler katıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri, on bir
yıldır işsizlikle mücadelede bir arpa boyu yol katedemediler.
AKP döneminde işsizlik azalmamış, gerçekten kronik bir hâle
gelmiştir.
Siz bakmayın o
aldatıcı rakamlara. TÜİK, 2012deki hesaplamaya, bu hesaplara
iş aramayan yaklaşık 2 milyon kişiyi dâhil etmedi.
İş aramayan işsizler dâhil edildiğinde 2012deki
işsizlik rakam oranının yüzde 17ye
çıktığını rahatlıkla görebilirsiniz.
HAYDAR AKAR
(Kocaeli) 2013te 19.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Devamla) 2013 Ağustos ayı verilerine göre Türkiyede işsiz
sayısı 5 milyonu aşıyor. Sayın Başbakan ve
bakanlar ne derlerse desinler, istedikleri kadar pembe tablolar çizsinler, Türk
sanayisi çok ciddi sıkıntı içindedir, ekonomide ciddi
sıkıntılar yaşanmaktadır. Millî sanayimiz, üreticimiz
zor durumdadır, rekabet gücü gerçekten tükenme noktasına
gelmiştir. Çok sayıda sanayici, üretici, iş adamı borç
batağına girmiş, iflasın eşiğine gelmiştir;
icra memurları sıraya girmiştir. Düzlüğe çıkmak için
üretim, istihdam ve ihracat odaklı yeni planlara ihtiyaç vardır.
Ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde böyle bir planın psi
bile bulunmamaktadır. Onların tüm planları yandaşları
zengin etmek üzere kurgulanmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde genç nüfus çok. Kent
nüfusuyla ilgili problemlerimiz var. Bu yüzden acilen istihdam yoğunluklu
sanayi kurulması gerekiyor. Türkiyeyi bir sanayi devleti yapmak
istiyorsak kuraklık, artan nüfus nedeniyle insanımızı daha
iyi doyurmak için tarıma dayalı sanayiye ağırlık
vermek zorundayız. Türkiyede işsizleri yerinde istihdam etmenin en
fizibil yolu, tarım alanlarının bulunduğu bölgelerde
yaşamalarını ve tarımda çalışmalarını
sağlamaktır bu nüfusun. Bu yapılırken diğer taraftan
aynı bölgelerde tarıma dayalı sanayi teşvik edilmelidir ki
daha kârlı bir sektör hâline gelsin tarım sektörü.
Sanayiciler sadece
az önce anlattığım sorunlarla uğraşmıyor ki,
başka sorunları da var. Bir işveren iş yerinde iş
sağlığı, iş güvenliği uzmanı, iş yeri
hekimi, yardımcı sağlık personeli, avukat
çalıştırmak zorunda. Bunların işverene ortalama
maliyeti aylık 15 bin TL civarında. Hepsi bu kadar mı?
Değil tabii. Üstüne üstlük, bir de Hükûmetin uyguladığı
vergi baskısı var. Koç Grubuna geçtiğimiz günlerde vergi
incelemesi başlatıldı. Bunun neden olduğunu hepimiz
biliyoruz. Çünkü Koç Grubuna ait bir otel Gezi eylemlerinde polisin
aşırı müdahalesiyle yaralananlara kapısını
açtı. Bu adım Koç Grubuna pahalıya mal oldu. Maliye
Bakanlığı TÜPRAŞ ve Aygazdan sonra Yapı Kredi
Bankasına da kesilen 103,2 milyon Türk liralık vergi
cezasını 25,8 milyon Türk lirası daha artırdı.
Bitmedi, sadece Koç Grubuna değil, Boydak Holdinge de bir vergi denetmeni
gönderdi. Niye biliyor musunuz? Koç Grubuna yönelik vergi denetimi
baskınlarının ardından Boydak Holding Koç Grubuna destek
çıkmış, İş dünyasında düşmansın,
değilsin. ayrımı yapılmamasını istemişti.
Bu açıklamanın ardından Boydak Holdingin Hükûmet ile arası
açıldı. Bir de üstüne üstlük Yönetim Kurulu Başkanının
Dershanelerin kapatılması yanlış. diye bir görüş
belirtmesi üzerine bu iş daha da azdı. Hükûmet de şimdi bunun
hesabını soruyor Boydak Holdingten. Özetle, siz hem sanayicinin
ensesinde boza pişireceksiniz hem de üretim bekleyeceksiniz, ihracat
bekleyeceksiniz. Bu hiçbir şekilde mümkün değil sayın
milletvekilleri.
Konuşmamda son
olarak inovasyonun önemini de vurgulamak istiyorum. Türkiye, inovasyon
alanında birçok ülkenin gerisinde, çok gerisinde. Son on yılda
Türkiyede gayrisafi millî hasıladan AR-GE ve inovasyona ayrılan pay
binde 1ler civarında iken 2012 yılında binde 8lere yükseldi.
Bu güzel bir gelişme, takdire şayan ancak beş altı yıl
önce Türkiye, 2013 yılında gayrisafi millî hasılasının
yüzde 2sini AR-GE ve inovasyona
ayırmayı hedefliyordu, bu hedef tutmadı. Türkiyede sanayinin
gelişmesi için inovasyona ayrılan bütçenin artırılması
da lazım çünkü dünyada bu ortalama yaklaşık yüzde 7. Yani,
cihanşümul olmak istiyorsak dünyada yeni teknolojiler sunan bir inovasyon
ülkesine dönüşmekten başka çaremiz yok. Batı, çevresini kirleten
ağır metal sanayisinden, otomotiv sanayisinden vazgeçmişken biz
Batının çok geç bir şekilde taklidini yapmaya
başladık. Sayın Ekonomi Bakanının ve Sayın Sanayi
Bakanının ısrarla söylediği yerli otomotiv sektöründe
Avrupada Batılılar otomotiv sektöründen çıkmaya başladılar.
Sebebi, çevreye olan duyarlılıklarıyla beraber metal üretiminin ülkeye
verdiği sıkıntılar. Metali Uzakdoğu ülkelerinde,
Çinde ürettiren Batı Avrupa, kendisi teknolojinin getirdiği
imkânlarla Japonyayla beraber çok ciddi teknoloji üretim ihracatına
başladı. Renault Fransada bir arabayı 6 bin dolara satarken
Japonya 360 derece simülasyonu olan bir araç kamerasını 9.800 dolara
satıyor. Birisi 1,5 tonluk bir arabayı 6 bin dolara satarken, birisi
de sadece 170 gram ağırlığında bir dijital
aygıtı 9.800 dolara satıyor.
Türkiye, Batı
Avrupanın kirlettiği ülkelerin arasında yer almamalı,
çevresine duyarlı olmalı, metal endüstrisinden şiddetle
kaçınmalı, teknolojiye yatırım yapmalı.
Bu bütçenin, 2014
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini
Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum,
sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı Celal Adan, İstanbul Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
CELAL ADAN (İstanbul) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hükûmet,
KOBİlerin ekonominin motoru olduğunu ifade etmekte, KOBİleri
destekledik, geliştirdik. gibi lafları ağzından
düşürmemekte, ama Hükûmetin herhangi bir KOBİ politikası yoktur,
sadece KOBİ retoriği vardır. Şöyle diyor Başbakan:
Hükûmet olarak geçtiğimiz on bir yılda KOBİlere 2,2 milyar
lira destek sağlayarak bu muazzam potansiyeli destekledik, güçlendirdik,
geliştirdik. Ayrıca, KOBİlerimizin kullandıkları
kredilerin faizlerinin 1 milyar liralık bölümünü Hükûmet olarak
karşıladık. KOBİleri gülümseten bir itiraftır bu.
Türkiyede, mikro
ölçekli olanlar dâhil, 2 milyondan fazla KOBİ bulunmaktadır. Demek ki
on bir yılda her bir KOBİye 1.100 Türk lirası verilmiş. Bu
da KOBİlerin her birine yılda 100 Türk lirası tekabül
etmiş demektir. Peki, Başbakan bir yılda 100 lira verdiği
KOBİlerden ne kadar vergi, harç ve ceza aldığını da
hesaplayabilmiş midir? 212 bin KOBİye 1 milyar Türk lirası
faiz desteği vermiş yani her
bir KOBİye 4.600 Türk lirası. İşte, can suyu, bu,. bir
aylık kira bedelini karşılamayan ve ifadesi can suyu olan
destek. Ayıplamıyoruz, Başbakan zaten Bizim sadaka kültürümüz
vardır. demişti ama unutulmasın, verdiği can suyu, krizden
bayılıp yerde upuzun yatan KOBİlere verilmişti.
Başbakan bu sadakayı verirken kaç bin KOBİyi
boğduğunu da bilmekte midir? 2013ün ilk yarısı sonunda
haciz altındaki 190 bin KOBİ neyin nesidir Sayın Bakan? Dik durup eğri konuşmak
mı, eğri oturup doğru
konuşmak mı? Hükûmet daima birincisini seçtiği için ben
ikincisini seçiyorum.
Biliyorsunuz, Türkiyede
KOBİlerin en temel sorunu, finansal kaynaklara erişimdir. Niçin?
KOBİlere bu yol kapatılmıştır da ondan. Peki, Hükûmet
bu yolu açmış mıdır? Açmak için on bir yıl boyunca bu yönde tek bir
girişimde bulunmuş mudur? Bulunmamıştır.
Sorulduğunda, Sorumlusu ben değilim faiz lobisidir. diye laf
dolaştırmakta. Gelin, gerçek durumun ne olduğuna bakalım.
Hükûmetin her etkinliğine katılıp boy fotoğrafı
çektirmeyi hiç ihmal etmediği gerçek bir KOBİ teşkilatı
olan MÜSİAD raporu ne demiş, ona göz atalım. Haziran
2003te şunları demiş
MÜSİAD: Bankacılığın teminata kredi veren sistemden
projeye de kredi veren sisteme geçmesi gerekir. Kamu bankalarının
mevduat bankacılığı kadar yatırım
bankacılığı faaliyetlerinde de ağırlık
kazanması gerekir. Bankacılık sistemi proje finansmanı için
teşvik edilmeli, kamu projelerini finanse edilebilir ölçeklere bölün,
projelerin gerçekleştirilmesinde tabanı genişletin. Enerji
yatırımlarında orta büyüklükteki işletmelerin önünü
açın, büyük ölçekli portföy özelleştirmelerinde kademeli uygulamaya
gidin. Bu talepler Adalet ve Kalkınma Partisinin ağzından
düşürmediği KOBİ edebiyatı eşliğinde on bir
yılda gelinen noktaya işaret etmekte.
KOBİlerin bu
talepleri ancak bir dizi reformla karşılanabilir. Reform
sözcüğünü ağzından düşürmeyen Adalet ve Kalkınma
Partisinin, KOBİler lehine reform sözcüğünü bir kere olsun
kullandığı, adım attığı görülmemiştir.
Hükûmetin KOBİler lehine bir politikası yoktur ama KOBİleri un
ufak eden bir politikası olduğu açıktır. Üstelik, 2014
yılına girerken KOBİlere karşı güttüğü bu
husumet politikasını daha da yoğunlaştıracağı
açıklanmıştır. Orta Vadeli Programı KOBİlerin
fedakârlığına bağlamıştır.
Nasıl mı?
Biliyorsunuz, Hükûmet, 2016ya kadar, ekonomik büyüme hedeflerini geri çekti.
Bir de tasarruf politikası ilan etti. Peş peşe daralma
tedbirleri almaya başladı, besbelli ki KOBİlerin ümüğünü
biraz daha sıkacak. Önce, şu tarafına bakalım: Hükûmet,
ekonomide büyüme hızını düşürme politikalarında daha
vizyonsuz kalıyor; sıkıştıkça piyasaya
saldırıyor, kaba saba önlemlere başvuruyor, tüketimi kısmak
için yasaklara yöneliyor. Yarın postmodern narhçılık yapmaya
özenirse hiç şaşmayın!
Borçlanmayla
kapatamayacağını anladığı noktada, cari
açığı azaltmak için üretken reel ekonomiye saldırıyor.
Oysa, biz biliyoruz ki, Türkiyede piyasayı KOBİler ve tüm
çalışanların yüzde 70ini oluşturan KOBİ
çalışanları ayakta tutar. İç piyasaya her
saldırı, Türkiyede KOBİlere saldırıdır.
Başbakan her sıkıştığında yeni bir çağ
başlatmıştır, şimdi az susamlı simit
çağını başlatmıştır. Herkes biliyor ve
söylüyor: Cari açık, tüketim mallarının tüketiminden
doğmuyor, ara malı tüketiminden doğuyor. Yani, tüketirken değil,
üretirken doğuyor; tek çaresi yüksek katma değerli üretimdir.
Hükûmet, birkaç
yıl önce, törenlerle, yeni dediği bir sanayileşme stratejisi
ilan etmişti, ithal ikamesi yani. Nesi yeni? Türkiyenin 1960-1980
arasındaki politikası.
AKP usulü
sanayileşmenin bir ayağı da KOBİ stratejisi ve eylem
planıydı. KOBİlerin yönetim becerileri ve kurumsal yetenekleri
geliştirilecek, KOBİlere AR-GE ve yenilik kapasitesi
kazandırılacaktı. Ama nasıl? KOBİleri
dışlayarak.
5746
sayılı AR-GE Merkezleri Kanunu çıkarıldı. Kuranlara
destek, muafiyet, istisnalar sağlandı, -elbette 50 ve daha fazla tam
zamanlı araştırmacı çalıştırma
koşuluyla, sonra bu sayı 30a indirildi. Sayılara
bakılmasın, KOBİler zaten araştırma- geliştirme
yapamaz, yapmasın. denmiş. 3-5 araştırmacı mı
var? Bu, işe yaramaz. diye bakılmış. Bu anlayış,
KOBİleri yüksek katma değerli üretime taşıyamaz. Bu
anlayış KOBİleri rekabetçi yapamaz. Oysa, Avrupa
Birliğinin AR-GE için geliştirdiği çerçeve programlarına
bakıyoruz: Nasıl ederim de KOBİlere imtiyaz
tanırım. diye kurgulanmış. 30, 50, 100
araştırmacı istihdam aramıyor, AR-GE yapmaya istekli
KOBİ arıyor, tek bir araştırmacıyı bile
destekliyor. İşte AB, işte AKP, işte KOBİ politikası.
2014
yılına büyük bir belirsizlikle giriyor Türkiye. Yüz binlerce
KOBİ endişe içinde; zaten kârsız çalışıyor,
desteksiz çalışıyor, yarın ne olacağını
bilmiyor. Hani, bir küçüğü koruma kanunumuz vardı, AB KOBİ
şartlarına uyacağız demiştik, KOBİleri
koruyacaktık. Hani KOBİler kamu alımlarında öne
çıkacaktı? Hani ödemelerde KOBİlere öncelik
tanınacaktı, alım şartnameleri KOBİlere göre yeniden
yazılacaktı? Süpermarketler, AVMler ödemelerde KOBİyi
gözeteceklerdi? Bunların hiçbirisi olmadı, olmuyor ve kısaca
AKPyle olmayacak. Hani KOBİleri ilgilendiren, üretimi destekleyen, mali,
idari reform sözleri? Hani vergi reformunuz? Gelir vergisinin yüzde 80e
yakınını ücretliler ve çalışanlar, kalanını
da küçük esnaf ve KOBİler ödüyor. 348 milyar liralık vergi geliri
öngörüyorsunuz, kimden alacaksınız? 118 milyarını tüketimden,
dolaylı vergilerden. AKP maliyeciliği otomatik bir haraç toplama
makinesi hâline gelmiştir. Vergi incelemesi denilen medeni bir
uygulamayı bu vergi baskınlarına dönüştürdünüz. Buna
vergilendirme denmez, ekonomiye saldırı denir. Bu gidişle
vergilendirecek KOBİ bulamayacaksınız. KOBİ
reformlarını gündeminize alın, zamanıdır
diyeceğim ama niyetiniz yok.
Söz
konusu olan ekonomi olunca AKP laftır, iş değildir. AKPnin
büyük ekonomistleri var, her tökezlemeye bir bahane bulmakta
sıkıntı çekmezler. Birinci sığınakları
küreselleşmedir. Yabancı sermaye girişi mi yavaşladı,
kusur FEDindir; ihracatta sıkışıklık mı var,
kusur krizden çıkmayı bir türlü beceremeyen Avrupanındır.
Yüksek katma değer yerine tonaj mı ihraç ediyorsunuz, sebep AR-GE
yatırımından kaçınan özel sektördür, KOBİlerdir, faiz
lobisidir. Cari açık mı büyük; bahane hazır, sebep, enerji
ithalatımızdır. Peki, Güney Kore 110 milyar dolarlık enerji
ithal ediyor ama cari fazlası var. Bu nasıl oluyor? AKPnin hiç
kusuru yok, AKP mazlumdur, suçlu olan küreselleşmedir! Sürekli, küreselleşmeden yakınan bir Hükûmetin
küresel iddialarda bulunması inandırıcı olabilir mi?
Hükûmetin ekonomik
kararlarının tümüne cari açık yön veriyor. Büyüdü mü? Kredileri
kes, KOBİ'leri boğazla, piyasayı daralt. Düştü mü? Ara malı
ithalatını hızlandır, dâhilde işlemeyi canlandır,
ihracatı artır. Kimin yüksek katma değerini, kime
satıyorsunuz? Bu politikayla cari açıkla mücadele edilmez.
Türkiye, 1923-2002
arasında seksen yılda 57 milyar dolar cari açık verdi. AKP,
2002de cari açığın millî gelire oranı yüzde 3,5 olan bir
ekonomi devraldı. On bir yılda önceki seksen yılın toplam
cari açığının 7 katı cari açık üretti,
açığın millî gelire oranını 3 katına
çıkarttı, yüksek katma değerli üretime geçiş
iddiasında sınıfta kaldı çünkü politikasızdı.
Türkiye, yüksek katma değer üretimine geçemez mi? Politikası olursa
geçer. Önce KOBİ'lere yüksek katma değerli üretim
yaptırabilmenin altyapısı hazırlanacak.
Altyapının öncelikli ayağı eğitimdir, üniversitelerdir,
çok sayıda araştırmacı yetiştirmektir. AKP, bu
konuları ele almaktan çekinmektedir.
Eğitimle
ilgili başlattığı tartışmalara bakın bugün
Türkiye'de. Türkiye'nin ihtiyacı olan tartışma bunlar
mıdır? Eğitimin niteliği bu olmamalıdır. Bu
eğitimle rekabetçi olunamaz. Hani farklı ve eleştirel
düşünme, nerede inovatif zekânın teşvik edilmesi? Oysa, Hükûmet,
toplumsal zekâyı frenlemekle meşgul. Bu yaklaşımla
ekonomide girdi maliyetlerini sıfırlasanız da cari
açığı kapatamazsınız. Aslında, Türkiye'de cari
açık falan yok, liyakat açıklığı vardır.
Desteksiz
atmasıyla namlı Ekonomi Bakanımız sık sık
söylüyor: 100 bin ihracatçı KOBİmiz olacak. İhracata
dayalı büyümemiz olacak. Nasıl olacak, lafla mı? KOBİ
ihracatçı olamıyor çünkü yabancı piyasaları bilmiyor, pazar
araştırması yapamıyor, bürokratik engelleri
aşamıyor. KOBİlerin istihdam, ihracat, inovasyon, teknoloji, AR-GE,
finansman kapasitelerini iyileştirecek destekler yok denecek kadar
düşük, olanı da erişilmez bir yerde duruyor. KOBİ,
olanı bile almaya istekli değil. KOBİlerin kamu desteklerine
erişebileceği noktalara bakınız, KOSGEBtir, kalkınma
ajanslarıdır. Bunların her biri bürokratik bir kümelenmeden
ibarettir.
AKP yeni bir laf
daha üretti Orta gelir tuzağından çıkalım. diyor. Bunun
bilinen bir tek yolu vardır; KOBİlere daha uygun ortamlar
yaratacaksınız, KOBİleri cahil yerine
koymayacaksınız. KOBİler cahil değildir, tam aksine,
Türkiye ekonomisinin entelektüel ve deneysel zekâsı KOBİlerdedir.
KOBİler sadaka değil, doğru politika istemektedir.
Girişimcilik
için uygun ortam yok, girişimci yetişmiyor çünkü girişimci
sermayesi yok, girişimcinin kaynak bulması ve yaratması zor,
girişimci destekleri varla yok arasında, artacağına
gittikçe azalıyor.
Çağımızda
yaratıcılığı ve girişimciliği
popülerleştiren birinci sektör bilişim sektörüdür. Yeni ekonomiyi ve
bilgi toplumunu bilişim sektörü kurmaktadır. Türkiyede KOBİler
hâlâ bu sektörün dışındadır. En büyük işsizlik,
çözümsüzlük, politikasızlık bilişim sektöründe yaşanmaktadır.
KOBİler için hâlâ bilişim sektöründe kümelenme yaratacak somut bir
proje bulunmamaktadır.
Girişimcilik
öyle bir şeydir ki AKPnin politikasızlığı nedeniyle
Türkiyede girişimciliğin kendisi değil, korkusu
yaşanmaktadır. Türkiye orta gelir tuzağından nasıl
çıkar? AR-GE ve inovasyonla çıkar ama AKPnin politikasızlığıyla
asla çıkamaz. Ciddiyet lazım. Politikasızlık var,
ciddiyetsizlik var.
Örnek veriyorum:
Birkaç yıldır 2023 Vizyonu ağızlarından
düşmüyor. Sanılır ki böyle bir vizyon gerçekte var. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bu konuda telif hakkı istemeyiz ama sulandırma
davası açma hakkımız var. Binbir emekle
hazırlanmış bir toplum projesini iğdiş edip ayağa
düşürmenin bir başka örneği görüşmemiştir. Bilen bilir
de bilmeyenler öğrensin. Altında Başbakan
Yardımcısı Sayın Devlet Bahçelinin imzası olan Vizyon
2023 çalışmasına ve Strateji Belgesi 2003-2023e dikkatinizi
çekmek isterim. Bu çalışmanın tarafımızdan Bilim ve
Teknoloji Yüksek Kurulunda Aralık 2000de başlatılan bir
çalışma olduğunu, her sektörden ve her kesimden binlerce
uzmanın katıldığını, 2023 yılına uzanan
yirmi yıllık bilim ve teknoloji politikalarına
odaklandığını, toplumsal bir proje olarak ele
alındığını, bir yılda toplam 192 toplantı,
36 geniş katılımlı panel toplantısı, 7 bin uzmana
gidildiğini, 2.400 uzmandan yanıt
alındığını, toplam 94 teknolojik faaliyet konusu için
yol haritaları hazırlandığını biliniz, yeter.
AKPnin 2023 vizyonu vizyon değildir, 57nci Hükûmetin 2023 vizyonunun
devamı da değildir. 2023 Adalet ve Kalkınma Partisi sadece, bir
şakadır.
Değerli
milletvekilleri, dış politikada büyük senaryolar çizdiler,
dünyayı yönetiyorlardı, yanı başımızda Erbili
yönetemediler, Suriyeyi yönetemediler, hiçbir dinamiği yönetemediler.
Zamanımız
daraldığı için söylüyorum. 2002de iç borç 92 milyar dolar,
bugün 201 milyar dolar; dış borç 86 milyar dolar 2002de, bugün 114
milyar dolar. Özel sektör dış borcu 2002de 43 milyar dolar, bugün
252 milyar dolar. Toplam dış borç 129 milyar dolar 2002de, şu
anda 367 milyar dolar; tüketici kredisi önemli, 2,3 milyar Türk lirası,
şu anda 213 milyar Türk lirası; kredi kartı borcu 4,1 milyar
Türk lirası, şu anda 84 milyar Türk lirası.
Bu vesileyle,
düşüncelerimizi değerli milletvekilleri, sizinle paylaştım.
Milletimize hayırlı olmasını diliyorum, buna ret oyu
vereceğimizi de ifade ederek hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Üçüncü
konuşmacı Ahmet Duran Bulut, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on üç
dakika Sayın Bulut.
MHP GRUBU ADINA
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; TÜBİTAK ve Türkiye Bilimler Akademisi
Başkanlığının bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi
ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Buraya gelirken
günlerdir telefonlarla, maillerle, emekliler bir duyurularını dile
getirmek istiyorlar. Hükûmet bizi unuttu, siz unutmayın, kürsüden
hatırlatın. Emekliler zor durumda, ay başına
ulaşamıyorlar. Bu mağduriyetimizi gidersinler, bu bütçede bize
de pay versinler. diye, dileklerini yerine getiriyorum.
Değerli
milletvekilleri, TÜBİTAK bütçesine baktığımızda, öyle
bir kurum ki TÜBİTAK, sapla samanın birbirine
karıştığı, hesabın içinden
çıkılmadığı, karmakarışık bir kurum
hâline gelmiş. Bunu ben demiyorum, bunu Sayıştay diyor.
Gönderdiği raporunda madde madde, kalem kalem belirlemiş, nezaket
buyurmuş, incelik buyurmuş, bunları da hata olarak
belirtmiş. 43 milyar, 2 milyar, 825 bin, 7 milyar 344 bin, 1 milyar 702
bin, 8 milyar 968 bin
Ne diyor? Ankara Başkanlık Hizmetleri
binasının yeniden değerlendirilmesine ait muhasebe
kayıtlarının hatalı ve eksik yapılması suretiyle,
binalar hesabından 67.070, yeniden değerlendirilme farkları
hesabından 44 bin, giderler hesabından 882 bin, birikmiş
amortismanlar hesabından olmak üzere
diyerek 43 milyon tutarında
hataya yol açıldığını rakam rakam belirterek bu kuruma
olumsuz değerlendirme raporu vermiş Sayıştay. Bunu neyin
üzerine tekrar konuşuyoruz, nasıl bu, Genel Kurula geliyor,
Sayın Bakanın yine takdirine, değerli milletvekillerinin
takdirine sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu, TÜBİTAK ve TÜBA denilen Türkiye Bilimler Akademisinin
ortak özelliği bilim. Bilim, hür ortamda, bilim adamları marifetiyle
üretildiği takdirde, ülkeye ve insanlığa hizmet eder. Önceleri
Başbakanlığa bağlı olan bu kurum, daha sonra,
Türkiyede Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına
bağlanarak bu kurum içerisinde görevini yürütmektedir. Bilim ile
ilgilenmesi, araştırma ve geliştirme yapması gereken bu kurumlar,
maalesef, politik kadrolaşmalara mahkûm edilmiştir.
93
yılında, bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip bir kurum
olarak kurulan TÜBAnın bünyesinde bir bilim kurulunun olması ve bu
bilim kurulunun akademisyenlerinin, bilim adamlarının kendi
yaptıkları seçim sonucunda oluşması, özerkliğini
sağlayacaktı. Hükûmet, TÜBAya müdahale ederek, kanun hükmünde bir
kararname çıkararak 150 kişilik bilim heyetini 300 kişiye
çıkarmış, bunun üçte 1ini TÜBİTAKtan, üçte 1ini YÖKten,
geri kalan üçte 1ini de bilim adamlarının kendi aralarından
seçerek oluşturdukları bir kurum hâline getirmiş.
YÖK ve
TÜBİTAK, Hükûmetin kontrolüne girmiş kurumlardır Dolayısıyla,
doğrudan doğruya, bilim kurulunu Hükûmetin emrine vermiş olmakla
TÜBAnın bilimsel özerkliği yok edilmiş olmaktadır. Bu
sebeple, 2011 yılında yapılan bu uygulamanın sonucu,
TÜBAdan 69 üye istifa etmiştir. Avrupa Ulusal Bilimler Akademileri
Federasyonu, Cumhurbaşkanımıza, yapılan işin bilime
hakaret olduğunu ifade eden mektup göndermiş ve biz, Avrupada uyguladığımız
bilim politikaları sebebiyle protesto edildik.
TÜBİTAK, bilim
alanında devletimizin ve milletimizin gurur duyduğu kurumların
başındaydı ancak bugün, bu niteliğini giderek
yitirmektedir. Siyasi etkinin izlerini TÜBİTAK yönetiminde görmek
mümkündür. Daha önce, TÜBİTAKın 14 üyeli yönetiminin 10unun
Başbakan tarafından atanması sağlanmıştı.
Atamaların isabetini anlamanız açısından bir örnek vermek
istiyorum. TÜBİTAK İnternet sitesinde bir öz geçmişten
bahsediliyor. Kişi, lise çağlarında bir firmaya giriyor
Perşembe Pazarında. O firmayla çalışarak aynı zamanda
okuyup kimya mühendisi oluyor, kimya eğitimi alıyor ve bu
firmayı uluslararası bir firma hâline getiriyor. Hani bilimsel
özelliği, hani yazdığı bir eser, nerede bilimle ilgili bir
altyapısı? Bu kişi bilim kuruluna alınıyor.
İşletmeciliğiyle, müteşebbis özelliğiyle bir
başka yerde değerlendirilecek bu kişi, maalesef TÜBİTAK
üyesi olarak bugün görev yapmaktadır.
TÜBAya
TÜBİTAKtan ve YÖKten atanan kişilere bakıyoruz. 19
kişinin tek bir uluslararası makalesi yok. YÖKün
atadığı kişilerden 20si akademik yayınlarda hiç aktif
olmamış. Öte yandan, atamalarda da âdeta alay eder gibi, eski YÖK
Başkanı TÜBİTAK listesinden, eski TÜBİTAK Başkanı
YÖK listesinden TÜBAya üye olarak atanıyor. Dahası, daha önce
asosiye üyesi olan kişiler yine aynı yere atanarak alay eder
mahiyette bir atama sergileniyor.
Değerli
milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi
aklaştırdığı kurumlar gibi, bilimi de
aklaştırmak istiyor! Aklaştırdı da ne oldu? İyiye
mi gitti? Başarı mı elde ettik? Uluslararası ölçümlerde
Türkiye daha iyi bir noktaya mı geldi? İsterseniz bunları bir
değerlendirelim.
Ülkelerin
birbirleriyle kıyaslanmasında ve rekabet edebilme yeteneklerinin
belirlenmesinde ülkelerin bu faaliyetlerini dikkate alan bazı
uluslararası göstergeler bulunmaktadır. Bu göstergelerin yaygın
olanlarından birisi, bilim, teknoloji, yakınlık ve yararlanma endeksidir.
Dünya Ekonomik Forumunca geliştirilen, Ağyapılar İçinde
Olmaya Hazırlık Endeksi denilen AHEye göre, yıllara göre
ülkemizin yerine ilişkin gelişmeleri incelendiğinde 2001-2002
döneminde dünya sıralamasında 41inci sırada yer alan ülkemiz
2008-2009 döneminde 61inci sırada, 2009-2010 döneminde 69uncu
sırada, 2010-2011 döneminde 52nci sırada yer almaktadır.
Bu verilere göre,
Türkiye, on yıllık AKP iktidarları döneminde bilim ve teknoloji
altyapısıyla AR-GE faaliyetleri açısından 2002
yılına göre tam 10 sıra gerilemiştir. Hükûmet her
fırsatta ülkemizin 16, 17nci büyük ekonomiye sahip olduğunu belirtse
de, yine, Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre, kişi başına
düşen millî gelir açısından ikinci grup ülkeler arasında
yer alan ülkemiz, dünya sıralamasında 2002 yılında
46ncı sırada yer alırken, Dünya Ekonomik Forumu Küresel
Rekabetçilik Endeksi 2012-2013 verilerine göre kişi başına
düşen millî gelir sıralamasında 59uncu sırada yer alarak
13 sıra gerilemiştir.
Son olarak,
ülkemiz, on yılda bilim ve teknoloji alanında uluslararası
yarışma gücü açısından ekonomik gücüne göre 5 sıra
daha geride kalmıştır. Bu da ülkemizin sahip olduğu
ekonomik gücün AR-GE faaliyetlerine hak ettiği payı
ayırmadığını göstermektedir.
Dünya Ekonomik
Forumunun hazırladığı Küresel Rekabet Raporu 2012
verilerine bakıldığında ise ülkemiz 142 ülke arasında
ancak 72nci sırada yer alabilmiştir. Bu rapora göre ülkemiz 5
kategoride gelişmiş ülkeler düzeyinde, 4 kategoride
gelişmişliğe yakın, 3 kategoride ilerleme düzeyinde, 8
kategoride de gelişmişlik düzeyine oldukça uzaktır.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye, bilim ve teknolojide olması gereken yerde
değildir. Bunun sebebi, AKP iktidarının çarpık eğitim
politikaları, TÜBA, TÜBİTAK gibi kurumları -diğer kurumlara
yaptığı gibi- ele geçirme çabalarıdır; ehil,
liyakatli, bilimsel birikimi, kariyer ve eserleri olan kadrolar yerine
yandaş gayretlerin neticesidir. Üniversitelerden mezun on binlerce
bilişim öğretmeni bulunduğu hâlde, okullarda bilişim
derslerine 100 saatlik eğitimle öğretmenler girmektedir. Böyle bir
altyapı içerisinde ülkenin yetiştirdiği insanlar varken,
öğretmenler varken, bilişim öğretmenleri kadrolara atanmak için
sıra beklerken sırf günü kurtarmak adına yapılan bu
çalışmaların, bilimsel faaliyetlere katkısını
sizlerin takdirlerine sunuyorum. Bu sebeple, bu vesileyle de şubat
atamasında bilişim öğretmenlerine kontenjan verilmesinin mutlaka
çok önemli olduğunu arz ediyorum.
Değerli
milletvekilleri, bilime egemen olup bilimi, teknolojiyi üreten bir ülke
durumuna gelmek zorundayız. Bu kurumda çok değerli bilim
adamları çok önemli çalışmalar yapmaktalar. Bu
yetiştirdiğimiz, TÜBİTAKtaki bu önemli insanları,
maalesef, devletimiz bu insanları koruyamamakta, onlara sahip
çıkamamaktadır. Kripto uzmanı 3 TÜBİTAK görevlisi Çanakkale-Gelibolu
yolu üzerinde 2004 yılında şaibeli bir kaza neticesinde
hayatlarını kaybetmişlerdir. TÜBİTAKta ulusal güvenlikle
ilgili stratejik bir görev yapan bir yüzbaşı ve iki mühendis,
Türkiyenin güvenliğiyle ilgili gizli şifreler üzerinde
çalışan bu görevliler, yeni geliştirdikleri bir askerî
cihazı denemek için Çanakkaleye gidiyorlardı. Kazayı köylüler
savcılığa haber veriyor, savcıdan önce bir araç geliyor,
aracın içerisinde arama yapıyor ve gidiyorlar. Neyin
alındığı, kimlerin bu kazaya sebep olduğu
Arkadan
çünkü iki araç arasında onu ezerek bu insanları katlediyorlar. Bunun
ötesinde, tıpkı uçak tanıtım sistemlerinin
millîleştirilmesi konusunda ASELSANdaki üç mühendisin intihar süsü
verilerek katledilişi gibi. Bunların da, bildiğiniz gibi, ABD
güdümlü elektronik sistemlerin kontrol dışı
bırakılması çalışmalarını yürüten,
onların hâkimiyetinden çıkarıp bu hâkimiyeti millîleştiren
cihazları ortaya koymuş üç değerli insanımızın,
Ankaranın değişik yerlerinde intihar süsü verilerek
Binasının altıncı katından, yedinci katından
atladı. gibi senaryolarla ölümlerine sebep olundu.
Bütçenin hâli
budur. TÜBİTAKın ve TÜBAnın hak etmediği yerde
olduğunu ifade ediyorum.
Bütçenin ülkemize
hayırlar getirmesi dileklerimle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Dördüncü
konuşmacı Koray Aydın, Trabzon Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
MHP GRUBU ADINA
KORAY AYDIN (Trabzon) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sözde çözüm ve
barış süreci adı altında yapılan uygulamalar, millî
savunma ve güvenlik politikalarımızı zaafa
uğratmıştır. Bilindiği üzere, Türk Silahlı
Kuvvetlerini yıpratmak, itibarsızlaştırmak ve
etkisizleştirmek için yürütülen operasyonlar sonucu komuta kademesinin
önemli bir bölümü darbeye teşebbüs gerekçesiyle mahkûm edilmiştir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığına atanacak oramiral
kalmamış, mevcut Deniz Kuvvetleri Komutanımız da
atandıktan yaklaşık sekiz ay sonra oramiralliğe terfi
etmiştir.
AKP iktidarı,
maalesef, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerleşik teamüllerini yerle bir
etmeyi marifet saymıştır. Yaşananlara tepki gösteren birçok
subay istifa etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri bütün bu süreçten
olumsuz etkilenmiş, askerimizin morali bozulmuştur. AKP iktidarı
sadece askerî personelin değil, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde
görev yapan sivil memurların sorunlarını da görmezden
gelmektedir. Çalışma, izin ve disiplin yönüyle askerî personel
sayılan sivil memurlarımız, maaş konusunda ise normal memur
sayılmaktadır. Sivil memurlarımızın durumu aynen
Almanyada çalışan vatandaşlarımızın durumu
gibidir: Türkiyede Almancı, Almanyada yabancı.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; uzman
erbaşlarımızın durumu ise içler acısıdır.
Yapılan bütün iyileştirmelerden mahrum bırakılan uzman
erbaşlar kendi kaderleriyle baş başa
kalmışlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki subay,
astsubay, uzman jandarma, sivil memur kadrolarının tamamına
çalışma yıllarına göre ek gösterge hakkı
getirilmiştir, sadece uzman erbaşların ek göstergesi yoktur.
Uzman erbaşlara da tahsil ve kıdem yıllarına göre ek
göstergeleri verilmeli, bu haksızlık ve adaletsizlik acilen
giderilmelidir.
Uzman
erbaşların sağlık ve disiplin mevzuatı da benzer görev
yapanlarla eşit hâle getirilmelidir. Yürürlükteki mevzuata göre, uzman
erbaşların doksan günü aşan hava değişimi ve rapor
hâllerinde orduyla ilişkileri kesilmektedir. Sadece kanser ve bazı
hastalıklar ilişik kesmekten istisna tutulmuş ancak trafik
kazası sonucu oluşan ağır yaralanma ve sakatlanmalar ne
yazık ki unutulmuştur.
Uzman
erbaşlarımızın yaşadığı bir diğer
sorun da emeklilik sorunudur. 45 yaşına gelen uzman erbaşlar,
maaşlı emekliliği hak edene kadar Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde sivil memur olarak çalışmakta, süreleri dolar dolmaz da
zoraki emekli edilmektedirler.
Uzman
erbaşların kamu kurum ve kuruluşlarının
kadrolarına aktarılmaları mevzuatı ise kurumların
keyfine bırakılmış, kapsayıcı ve
zorlayıcı bir düzenleme yapılmamış, özelleştirme
mağdurları için yapılan uygulama bu kardeşlerimizden esirgenmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; astsubaylarımızın
durumu da uzman erbaşlardan farksızdır. Şimdi,
astsubaylarımızla ilgili bana ulaşan çok üzücü bir bilgiyi
burada üzülerek paylaşmak istiyorum. Bakınız, kasım
ayında, on dört gün içinde tam 6 astsubayımız çeşitli
sebeplerle intihar etmiştir. Haberi bize intikal ettiren Türkiye Emekli
Astsubaylar Derneği mobbing, baskı, ekonomik yetersizlikler, hukuk
dışı uygulamalar gibi sebepler belirtmişlerse de konu
derinlemesine araştırmaya, incelenmeye ve çözüme muhtaçtır.
Astsubaylarımızın bu Hükûmete dertlerini anlatabilmek için acaba
daha ne yapmaları gerekiyor? Türk milletinin vicdanını kanatan
subay ve astsubay intiharları derhâl araştırılmalı,
altında yatan sebepler her neyse ortaya çıkarılmalı ve çare
bulunmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin rayından
çıkardığı asker alma sistemi yapboz tahtasına
dönmüş, ipin ucu kaçmıştır. Hepinizin bildiği gibi,
her defasında son kez denilerek bedelli askerlik düzenlemesi yapılmış, düzenlemede
temel eğitim de kaldırılmış ve -daha önceki
konuşmalarımda da değindiğim gibi- resmen, bedelli muafiyet
uygulamasına geçilmiştir. Aklına esen AKP sözcüsünün bedelli
açıklaması yapması hem Sayın Millî Savunma
Bakanını hem de beklenti içinde olan on binlerce genci ve
onların ailelerini zor durumda bırakmaktadır. Bedelli askerlik
uygulamasının sürekli gündemde tutulması başta olmak üzere,
AKP iktidarının uyguladığı millî savunma politikaları
gençlerimizi askerlikten soğutmaktadır. Aralık 2013 tarihi itibarıyla
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki erbaş ve er sayısı
434.797dir; oysa bugün, asker kaçağı sayısı bu
rakamların çok üzerindedir.
Daha geçen yıl
bedelli askerlikte sezon sonu kampanyasını yürürlüğe koyan
iktidar, bu yıl ise asker kaçağı sayısındaki rekor artışı
rekor cezalarla önlemeye çalışmaktadır. Oysaki önümüzde duran bu
çelişkili tablo AKP iktidarının eseridir, tıpkı yazboz
tahtasına çevrilmiş ve ele yüze
bulaştırılmış eğitim ve sağlık sistemi
gibi. AKP iktidarı gerek dış politikada ve gerekse millî savunma
politikasında her defasında aynı hataları yapmakta ama
farklı sonuçlar beklemektedir. İktidarın dış
politikadaki ufuksuz, basiretsiz ve tutarsız tavrı, maalesef,
Türkiye'nin savunma ve güvenliğine
büyük zarar vermektedir.
Değerli
arkadaşlar, Doğu Akdenizde yaşanan gelişmelere özellikle
dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye'nin güvenliği için hayati önem
taşıyan Doğu Akdenizde kurulan ittifakları görmezden
gelemeyiz. Nitekim, Kıbrıs Rum Yönetimi fırsatı
kaçırmamış, vakit geçirmeden Mısırla iş birliğine
başlamıştır; taraflar arasında Mısırın
doğal gaz aramada Rum yönetimine teknik destek sağlaması ve
ekonomik iş birliği konularında anlaşma
sağlanmıştır. Oysa bütün bunlar olmadan Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın
Derviş Eroğlunun uyarısı gazetelere
yansımıştı. Sayın Eroğlu âdeta isyan etmiş, Türkiye
kiminle ters düşerse, Rum ve Yunan, orayla ilişkilerini
geliştirmek, yeni anlaşmalar yapmak için harekete geçiyor. İşte
İsrail, son olarak da Mısır. Eğer Mısırla
Yunanistan anlaşırsa bu bizi sıkıntıya sokar.
demiştir. Lüzumsuz yere kavga ettiğiniz Mısırla bizi
getirdiğiniz durum da maalesef budur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiyenin güney
sınırlarının güvenliği Antalyadan, Mersinden
değil, Kıbrısın da ötesinden başlar. AKP
iktidarının tıpkı stratejik derinlik politikasıyla
uygulamaya koyduğu dış politikası gibi millî savunma
politikası da Akdenizin derin sularında batmıştır.
Güney
sınırı derken sadece Doğu Akdenizi kastetmiyoruz. Esas
fecaat Suriye sınırımızda yaşanmaktadır.
Malumlarınız olduğu üzere, ülkemizin komşularıyla en
uzun kara sınırı Suriye sınırıdır.
Sayın Başbakanın kardeşim Esad söylemi kanlım
Esede dönüşmüş, bu U dönüşü Türkiyeye çok pahalıya mal
olmuştur. AKP iktidarı bölücü terör örgütü PKKnın Suriye kolu
PYDnin elebaşı Salih Müslime yol vermiş, Salih Müslim de bu
yoldan yürüyerek kuzey Suriyede özerk Kürdistan kuracaklarını
açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Böylece AKP
iktidarı Türkiyeyi Suriyede yeni bir batağa saplamış ve
bölücü çevrelerin deyimiyle sözde batı Kürdistanı kendi elleriyle
inşa etmiştir.
AKP iktidarı
döneminde Türkiye, denizde gemisine operasyon yapılıp
vatandaşları katledilen, havada uçağı düşürülen,
karada şehirleri bombalanıp katliam yapılan bir ülke konumuna düşürülmüştür.
Son olarak yapılan araştırmalara göre de bu bölgede Türkiye, ne
yazık ki, üzülerek söylüyorum, sözüne güvenilmeyen, yalancı ve
herkesi arkadan hançerleyebilecek bir ülke algısına sahip
olmuştur. Bu kötülüğü Türkiyeye yapmaya hiç kimsenin hakkı
yoktur.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bölücü, ayrılıkçı
çevreler, Kürdistan diye diye, bu söylemi maalesef Sayın Başbakana
da kabul ettirmişlerdir. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan
Kürdistan ifadesini kullanmış, bölücü çevrelerin emellerine can
suyu vermiştir.
Şimdi buradan
soruyoruz: Batısı Suriyede, doğusu İranda, güneyi Irakta
olan bu sözde Kürdistanın kuzeyi hangi galaksidedir acaba? Hadi
canım sen de, ne var burada, Osmanlıda da Lazistan ve Kürdistan
eyaletleri vardı. derseniz bu ülkeyi kendi ellerinizle bölersiniz,
milletin arasına ayrılığı, tefrikayı
sokarsınız. Ondan sonra, dünyanın en mükemmel savunma ve
güvenlik politikasını da uygulasanız bölünmeyi önleyemezsiniz.
Millî Şairimiz Mehmet
Akifin dediği gibi Girmedikçe bir millete tefrika düşman giremez/
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Mehmet
Akifi niye sürdüler?
KORAY AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, bölücü ve ayrılıkçı
cephe hızını alamamış ve nihayet 2014 yılı bütçe
kanunu tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonu Raporuna muhalefet
şerhi olarak defalarca Kürdistan ibaresini
yazdırmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin ve liderinin
kararlı tutumu ve yaklaşan yerel seçimler nedeniyle paniğe
kapılan AKP iktidarı, acilen müdahale ederek Kürdistan şerhi
düşülen eki kitapçıktan çıkarmıştır. Şimdi
bazı AKP sözcüleri, televizyon televizyon dolaşıp Kürdistan
ibaresini çıkarmamıza en çok MHP üzüldü çünkü seçimlerde bu konuyu
propaganda malzemesi yapacaklardı. diyorlar. Oysaki Kürdistan ibaresini
o kitapçıktan çıkarttıran irade Milliyetçi Hareket Partisinin
bölücü ihanet karşısındaki çelikten iradesidir.
Esas şimdi
turpun büyüğü heybede beklemektedir. AKP, BDP, PKK
ortaklığında hazırlanan ve İmralı-Kandil
hattında son şekli verilen sözde demokratikleşme paketlerinin
ilki Parlamentoya sunulmuştur. İşte o bölünme paketinde Kürtçe
eğitim vardır, Kürtçe tabela vardır, teröristlere siyaset
serbestisi ve eş başkanlık hakkı vardır, velhasıl,
sözde Kürdistanın altyapı hazırlıkları vardır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sevr paçavrasını
paramparça eden Türk milleti, yeniden sahnelenen bu yüz yıllık oyunu
da bozacaktır. Vatanımızı paramparça etmeyi ve Anadoludaki
Türk-İslam varlığına son vermeyi amaçlayan Sevr
Barış Anlaşmasının bir bölümünü, çoğu kimse
tarafından bilinmeyen ve ders kitaplarında yer almayan bir bölümünü
burada dikkatlerinize sunuyor ve bütün Türk milletini düşünmeye davet
ediyorum.
Anlaşmanın
orijinali elimde. 1920de Pariste imzalanan Sevr Anlaşması III. Kısım,
madde başlığı Kürdistan, madde 62: İngiliz,
Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon
kurulacak ve altı ay içinde Kürtlerin sayıca fazla olduğu
vilayetlerin yerel özerkliği sağlanacaktır.
Madde 63:
Osmanlı Hükûmeti 62nci maddede öngörülen komisyonların
kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay
içinde kabul etmeyi ve yürürlüğe koymayı şimdiden taahhüt eder.
Madde 64:
Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra 62nci
maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler bu bölgelerdeki nüfusun
çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini
kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa, Konsey de bu
nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne
varırsa ve bu bağımsızlığı onlara
tanımayı Türkiye'ye tavsiye ederse, Türkiye bu tavsiyeye uymayı,
bu bölgeler üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından
feragat etmeyi şimdiden taahhüt eder.
Şimdi buradan
soruyorum: Dünkü Sevr Anlaşmasının Kürdistan bölümüyle
bugünkü sözde çözüm sürecinin ne farkı var Allah aşkına? MHP
olarak bir kez daha uyarıyoruz: Sözde çözüm sürecinin varacağı
yer, aşama aşama Türk vatanının parçalanmasıdır.
Sözde çözüm sürecinin varacağı yer, emperyalistlerin yüz
yıllık emeli olan Sevrin hayata geçirilmesidir.
Şimdi Bütün
bunları nereden çıkarıyorsunuz? Siz muhalefet olsun diye mi
niyet okuyorsunuz? diyenler çıkabilir, oluyor da zaten zaman zaman.
Onlara bugüne kadar gerçekleşen adımları teminat olarak
gösteriyor ve bir kez daha uyarıyoruz: Milliyetçi Hareket Partisinin
yaptığı, niyet okumak değil, tarih okumaktır. Hiç
kimse Türklerin bin yıllık mütevazılığını âcizlik
sanmasın. Türk milleti uysal bir koyun gibi başını
celladına uzatmayacak, varlığına ve birliğine yönelen
hain saldırıyı mutlaka bertaraf edecektir.
Bu duygu ve
düşünceler içinde, 2014 yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı uğurlu olmasını yüce Allahtan niyaz ediyor,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Böylelikle
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlandı.
Şimdi
Barış ve Demokrasi Partisi adına grup konuşmalarına
geçiyoruz.
Birinci
konuşmacı Mülkiye Birtane, Kars Milletvekili.
Buyurun. (BDP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
BDP GRUBU ADINA MÜLKİYE
BİRTANE (Kars) Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının Sanayi Bakanlığı ve
bağlı kurumları hakkında söz aldım. Ekranları
başında bizleri izleyen halkımızı, tutuklu milletvekillerimiz
Sayın Hatip Dicle, Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Selma Irmak,
Sayın Faysal Sarıyıldız, Sayın Kemal Aktaş ve
Sayın Gülser Yıldırımı ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Bütçe
görüşmeleri, halkı ortaklaştırmayan,
katılımcı hassasiyetten uzak, muğlak ve geçiştirmeci
bu tutumla, demokratik katılımcılığı esas
almadan, toplumun en geniş kesimlerinin müzakere ve onayına
başvurulmadan hazırlanmış ve Genel Kurulda da aynı
anlayışla görüşülmeye devam etmektedir. Bakanlık
hakkında görüş bildirmeden önce, aynı anlayışın
tezahürü olan, bütçenin neden tek güçle yönetildiğini daha iyi
anlamamızı sağlayacak, halk iradesini yok sayan iktidar
anlayışıyla yıllardır cezaevinde siyasi rehin olarak
tutulan milletvekillerimiz hakkında konuşacağım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçe hakkı, halkın toplanan
vergilerinin nasıl harcandığının hesabını
siyasal iktidardan sormak anlamına gelmektedir. Ancak, iktidarın
bütçe politikaları bu hakkı ortadan kaldırmıştır.
Bütçe görüşmeleri
sadece demokratik katılımcılığı ihlal ediyor
değil, aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan milletvekillerinin
katılımını da engellemektedir. Kürdistanın Amed
Milletvekili Sayın Hatip Dicle, Riha Milletvekili Sayın İbrahim
Ayhan, Şırnak milletvekilleri Sayın Selma Irmak ve Sayın
Faysal Sarıyıldız, Van Milletvekili Sayın Kemal Aktaş
ve Merdin Milletvekili Sayın Gülser Yıldırım milletvekili
seçildikleri hâlde halk iradesini kullanma yetkileri ellerinden
alınmıştır. 24üncü Dönem milletvekilleri olarak
seçilmişlerdir ancak dönem bitmek üzere, milletvekilleri ise hâlâ
cezaevindedir.
Bugün partimizin yaptığı
basın toplantısındaki metnimizde de dile getirildiği gibi,
kendilerine isnat edilen fiil siyaset yapmaktır. Bu da düşünce,
örgütlenme ve siyaset özgürlüğü kapsamındadır. Vekillerimiz
diğer tutuklu siyasetçiler gibi yıllardır cezaevinde siyasi
rehine olarak tutulmakta ve uzun tutuklulukla, aslında, açıkça
yargısız bir infazla yüz yüze bırakılmaktadırlar.
Tutuklu bulundukları süre dikkate alındığında, ceza
alsalar bile alacakları cezanın infazını çoktan tamamlamış
durumdadırlar. Demokratik rejim anlayışını Ben
bildiğimi yaparım, beğenmezsen sandıkta bana oy vermezsin.
tutumu ile bir sandığa sığdıracak kadar daraltmış
olan Sayın Başbakana soruyoruz: Madem demokrasi sandık
başında hayat buluyorsa, Kürdistanlıların oy verdikleri,
ezici çoğunlukla seçtikleri temsilcileri neden cezaevindedir? Sayın
Hatip Diclenin vekilliği neden düşürülmüştür? Ona oy veren
85.945 kişinin sandık
başına giderek gösterdiği iradeye iktidarınız
tarafından saygı gösterilmiş midir? Bu irade hangi gerekçe ile
cezaevinde tutuluyor? Sayın Hatip Dicle ve diğer tüm
milletvekillerimiz seçilmiş olmasalardı hâlâ cezaevlerinde olacaklar
mıydı?
Kürdistanda vekiller cezaevinde tutuluyor,
İstanbulda tahliye ediliyor. Demokratik siyaset diyeceksin,
gerillaları siyaset yapmaya çağıracaksın, Kürdistan
milletvekillerini cezaevinde tutacaksın. Sayın Başbakan
meydanlarda Kürdistan diyecek, hâkimi, savcısı Kürte, Kürdistan
sözüne ceza yağdıracak Halk iradesi, halkın sözcüleri,
hizmetçisi diyeceksin, milletvekillerini cezaevinde tutacaksın. Buna ne
denir? Ancak ve ancak, kandırmaca siyaseti.
Şu an
cezaevinde tutuklu bulunan Kürtlerle birlikte tutuklu milletvekillerine oy
vermiş tam 356.104 Kürdistanlı da cezaevindedir. Bu durumda hangi demokrasiden
bahsedilebilir? Demokrasi, iktidarın tek güç olduğu sistemler
olmadığı gibi, sandıkta oy kullanmakla da
sınırlandırılamaz. Parlamenter temsilî demokrasi ile
Meclise girmeye hak kazanmış kişilerin Meclis
dışında tutulması, iktidarların İstediğimi
yaparım. dediği otoriter rejimlere özgü bir durumdur. Bu
kişiler cezaevinden çıktıklarında Meclise gelecekler. Kaçma
şüpheleri yok, delil karartma gibi bir durumları yok ki. Zaten, neyle
suçlandıklarını bizler
de, onlar da, hâkimler ve savcılar da bilmiyor. Bu hukuk garabetinden
kurtulmak, bu ayıbı ortadan kaldırmak gerekiyor. Tutukluluk
hâllerinin devamı, demokrasinin, hukukun, adaletin, halk iradesinin, seçme
ve seçilme hakkının hapiste tutulmasıdır.
En son Anayasa
Mahkemesi Sayın Balbayla ilgili bir karar verdi ve bu karar, hiçbir
tartışma götürmeksizin, bağlayıcı bir nitelik
taşımaktadır. Bu karara göre tüm seçilmişlerin serbest
bırakılması gerekiyor ancak buna rağmen idare ve yargı
organları bu karara uymamaktadır. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu
kararın tartışmasız yerine getirilmesi gerekirdi. Ancak,
bugün, Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri tutuklu
vekillerimizin tahliye taleplerini oy çokluğuyla reddetmiştir. Bu
karar hukuki değil, siyasi bir karardır. Yargı,
bağımsız ya da bağımlı olarak, tutuklu
vekillerimiz ve siyasetçilerimize karşı ayrımcı bir tutum
izlemektedir. Bu karar bir hukuk skandalıdır, bir çifte
standarttır. Bu karar yıllardır sık sık dile
getirdiğimiz Yasalar Fıratın doğusunda, ayrı
batısında ayrı işliyor. söylemimizin
doğrulandığını göstermektedir.
Buradan bir kez
daha Hükûmete sesleniyoruz: Kürdistan milletvekilleri serbest
bırakılmalıdır. Halk iradesinin Meclise yansıması
sağlanarak Türkiye bu ayıptan ancak kurtulabilir. Kürtler bu
kararı kabul etmiyor ve şiddetle kınıyorlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi Sanayi
Bakanlığının bütçesi üzerine konuşmamı devam
ettirmek istiyorum.
Türkiyede sanayi
dağılımı dengesiz olarak
yoğunlaşmıştır. Yerel düzeyde çalışmalar
yürütülüp bölgelerin potansiyelleri doğrultusunda sanayinin
geliştirilmesi için politika yürütülmediği gibi, küçük ve orta
ölçekli işletmelerin ekonomideki rolünü ve etkinliğini artırmaya
dönük kalıcı önlemler de alınmamaktadır. Bu nedenledir ki,
sanayileşme tekelleşerek büyümekte, bu olgu ise gelir
dağılımındaki adaletsizliği giderek
boyutlandırmaktadır. Sanayideki tekelleşme aynı zamanda
doğanın ve doğal kaynakların da yok edilmesine,
doğanın sermaye doğanın
sermaye sahiplerince çıkarları doğrultusunda özel mülkiyet gibi
kullanılmasına sebep olmaktadır. Bölgelerin ekonomik
potansiyelleri doğrultusunda kırsal kalkınma stratejileri
geliştirilmediği gibi, geri bırakılmış bölgelerin
kaynakları metropollere taşınmaktadır. Bugüne kadar tüm
zorluklara rağmen ayakta kalmış fabrikalar
kapatılmış, hayvancılık ve tarım, girdi
fiyatlarının yükseltilmesi ile baltalanmıştır.
Karadeniz, İç
Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin doğal
kaynakları bölgelerin kendi ihtiyaçları için
kullanılmamaktadır. Bu bölgelerde binlerce köy hâlâ elektriksizdir.
Bölgelerin kendi kaynakları ile hayvancılık ve tarım
alanlarında işletmeler ve buna bağlı olarak milyonlarca
istihdam alanı açma olanağı varken, bu bölgeler metropoller ve
sanayileşmiş bölgelerin sömürgesi hâline getirilmiştir. Köylüler
üretimden koparılarak, metropollerde ucuz iş gücü kaynağı
yapılmıştır. Aynı zamanda kentsel alanlarda üretim ve
ticaretin gelişmesine yönelik etkin iktisadi politikaların
olmaması, doğu ve güneydoğu bölgeleri ile batı bölgeleri
arasındaki iktisadi gelişmişlik farkını artan oranda açmaktadır.
Bölgesel eşitsizlik, Doğu Karadeniz ve İç Anadolu Bölgeleri ve
bazı Ege ve Akdeniz illeri için de geçerlidir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye'de de uygulanmakta olan ekonomi politikalarıyla,
hızla iç inisiyatif kaybedilmekte, ekonominin kontrolü küresel finans
çevrelerine bırakılmakta ve dışa
bağımlılık oranı her geçen gün artmaktadır çünkü
sanayinin lokomotifi sayılabilecek stratejik ve büyük ölçekli
kuruluşlar hızla özelleştirilmiş, sabit sermaye
yatırımları da düşmüştür. Kamunun ekonomik alandan
çekilmesine hız vermek adına KİT yatırımları
kesilmiştir. Yeni sanayi modelleriyle birlikte ithal kaynak
kullanımı artmıştır. Sürdürülen ekonomi
politikalarıyla, cari işlemler açığı 1990lı
yılların ikinci yarısından itibaren ortalama 1,3 milyar
dolar iken 2013 yılının ilk sekiz ayında 44 milyar 293
milyon dolara ulaşmıştır. 2002 yılında 129,6
milyar dolar olan Türkiyenin dış borç stoku her yıl artarak
büyümeye devam etmektedir. 2013 yılı ikinci çeyreğinde borç
stoku 367,3 milyar dolara yükselmiştir. İhracata yönelik üretim yapan
sanayi kollarında kullanılan ham maddelerin ithalatla
karşılanma oranları 2002 yılında yüzde 60 iken bu
sayı 2012de yüzde 70lere çıkmış, ihracat, artan ithalata
bağımlı kılınmıştır.
Sanayi Genel
Müdürlüğü tarafından 2012 yılında hazırlanan 81
İl Durum Raporu verilerinden alınan bilgilere göre, sanayi
işletmelerinin yüzde 71i 12 ilde toplanmıştır. Bu
işletmelerin yüzde 31 gibi çok büyük bir bölümü İstanbulda, 2nci
sırada yer alan Bursada yüzde 8i, Ankarada yüzde 7si, İzmirde
ise yüzde 5i kümelenmiştir. Aynı rapora göre toplam sanayi
işletmelerinin bölgelere dağılımları ise, Marmara
Bölgesi yüzde 48, İç Anadolu Bölgesi yüzde 17, Ege Bölgesi yüzde 14,
Akdeniz Bölgesi yüzde 8, Karadeniz Bölgesi yüzde 6, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi yüzde 5, Doğu Anadolu Bölgesi yüzde 2 olarak ifade
edilmiştir.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Yani Kürdistan yüzde 7 yapıyor toplamda.
MÜLKİYE
BİRTANE (Devamla) Bu tabloda, bölgeler arasında var olan dengesiz
yığılmalar bölgenin kendi içerisinde de görülmektedir. Bu da
belli illerde yığılmış olarak görülmektedir.
Bölgeler arası
ekonomik farklılıkların giderilmesi için ham madde, enerji,
sermaye, teknik iş gücü, ulaşım, pazar sahası gibi
alanlarda eksikliği olan bölgelerde, bölgenin kendine özgü
şartları da göz önünde bulundurularak sorunları
giderici özel tedbirler alınmalıdır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sanayi stratejisi üretiminde önemli
veriler sağlayacak olan sanayi envanteri hâlen tamamlanmış
değildir. 2008 yılında dönemin Sanayi Bakanı tarafından
bu konuda çalışmanın müjdesi verilmiş olmasına
rağmen, envanter çalışması hâlen
yapılmamıştır. Bugün bir ülkenin ekonomisinin
uluslararası pazarda rekabet edebilmesinin temel unsurlarından
birisi, hiç şüphesiz ki iyi işleyen bir fikrî mülkiyet sistemidir.
Markalar hakkında bir kanun henüz çıkarılmış
değildir. Marka hakkını güvence altına alan hukuki mevzuatın,
556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname olduğunu biliyoruz. Marka,
patent, endüstriyel fikri mülkiyet hakkının kanun hükmünde
kararnameler çerçevesinde güvence altına alınması
amaçlanmış
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MÜLKİYE
BİRTANE (Devamla) -
ancak markaların koruma altına
alınması konusunda cezai ve ekonomik yaptırımlar olsa da bu
hukuki düzenleme henüz yeterli oranda yapılmamıştır diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan
BAŞKAN
Bir dakika
Sayın
Milletvekili, biraz önce kürsüde söylediğiniz sözleri yasama
dokunulmazlığı çerçevesinde düşünsem bile, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri
değil, milleti temsil ederler; biz hepimiz Türkiye milletvekilleriyiz der,
teşekkürlerimi sunarım.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
9.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, Kars Milletvekili Mülkiye
Birtanenin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı ile
507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre, Türkiye
Cumhuriyeti millî ve üniter bir devlettir. Bu topraklar üzerinde, Türkiye
Cumhuriyeti otoritesi dışında herhangi bir siyasal otorite
yoktur. Bunun kayıtlara geçirilmesini istiyorum. Ancak üzüntü
duyduğum husus şudur: Türkiye Cumhuriyeti devleti Hükûmetinin 2 bakanı
ve siyasal çoğunluğu temsil eden
BAŞKAN
Kimseyi itham etmeyin Sayın Korkmaz, siz kendi düşüncelerinizi
söyleyin.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Adalet ve Kalkınma Partisinden de bu
gerçekleri kayıtlara geçirmelerini hassaten rica ediyorum.
BAŞKAN
Siz kendi düşüncelerinizi söyleyin Sayın Korkmaz.
S.
NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Evet, bizim düşüncelerimiz bu. Onlar da kendi
düşüncelerini, müspet veya menfi, açıklasınlar Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Biz Divan olarak, burada, kendi aramızda, benim söylediğim
şeyleri söyleme kararı aldık ve bunları söyledik.
Anayasanın hükmünü hatırlattık.
Teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkanım, size de itiraz ediyorum. Sayın
Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Benim bu itirazıma Hükûmet de cevap verebilir, AKP Grubu da
cevap verebilir.
BAŞKAN Ayakta
duruyor Grup Başkan Vekili.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Siz orada benim düşüncelerime karşı çıkan bir
görüş ifade edemezsiniz.
BAŞKAN Ben
karşı çıkmıyorum, sadece düzeni sağlamakla
meşgulüm, usulü uyguluyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır efendim, bu yaptığınız öyle bir
şey değil.
BAŞKAN
Yanlış algıladınız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Kesinlikle taraf gibi konuşuyorsunuz, Adalet ve Kalkınma
Partisinin Grup Başkan Vekili gibi. Burada Hükûmet de var, AKP Grubu da
var; onlar kendilerini savunabilir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Müsaade edersen, biz de cevap vereceğiz.
BAŞKAN Yalnız,
ayakta duruyor Grup Başkan Vekili Sayın Korkmaz. Ben Divan olarak
açıklamamı yaptım, siz yaptınız, şimdi Sayın
Aydını dinleyeceğim.
Buyurun
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Bırakın o açıklamayı onlar yapsın.
BAŞKAN Usulü
uyguluyoruz lütfen
Buyurun Sayın
Aydın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hayır, usulle alakası yok.
10.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, Kars
Milletvekili Mülkiye Birtanenin 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu Tasarısı
ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, tabii, müsaade ederlerse
aynı şekilde biz de ifadeleri tutanağa geçirecektik.
Bir defa,
Anayasamızın çok açık hükümleri var. Seçildiği bölgelerden
ziyade her milletvekili Türkiye'nin tamamını temsil eder.
Dolayısıyla, her milletvekili, seçilen her milletvekili Türkiye
milletvekilidir, başka bir ilden seçilse dahi.
ÖZDAL ÜÇER (Van) O
zaman, Amed Milletvekili Hatip Dicle Türkiye milletvekili olarak bu Mecliste
niye yer almıyor?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kaldı ki illeri o
bölgeyle o şekilde tanımlamanın da doğru
olmadığını ifade etmek isterim.
Yine, aynı şekilde,
Sayın Başbakan meydanlarda Kürdistan lafını
kullanıyor, ondan sonra vekilleri içeride tutuyor. diyor. Bir defa,
kararı veren yargı mercileridir. Bizler hiçbir zaman
Tabii ki
onların aday olması sürecinde bizler de tutuklu birinin aday
yapılmaması gerektiğini, aksi takdirde yarın yargı
karar verse yargının kararına herkesin saygı duyması
gerektiğini ifade ettik. Bağımsız yargının
verdiği karar ama gelinen noktada milletvekillerinin, tabii, tutuklu
olarak devamı noktasında bizler de bu noktada arzulu değiliz ama
yargının kararıdır, siyasi bir karar değildir.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Siyasi bir karardır!
BAŞKAN
Teşekkür ederiz Sayın Aydın.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, Hükûmetin de bir açıklaması olmalı buna.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yine, aynı şekilde, Sayın
Başbakanımızın
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Millî Savunma Bakanının da bir
açıklaması olmalı, özellikle.
BAŞKAN Sayın
Korkmaz, müsaade ederseniz, Meclisi ben idare edeyim, izin verirseniz
eğer!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Efendim, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türk
Silahlı Kuvvetlerinin siyasal temsilcisi Millî Savunma Bakanından bir
açıklama bekliyoruz.
BAŞKAN Hükûmete
sıra geldiği zaman da bu konuyla ilgili bir şey söylemezse o
zaman eleştirinizi yaparsınız Sayın Korkmaz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, Sayın Korkmaz grup başkan
vekili değil. Bizden bir arkadaş kalkıp karşı
çıksaydı izin vermezdiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
BAŞKAN Vermedim
zaten, açıklama yaptı Sayın Pervin Buldan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Vermeyin o zaman, neden konuşuyor?
BAŞKAN Ben de
kendisine usulü hatırlatıyorum Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Korkmaz grup başkan vekili değil ama
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Ben grup yöneticisiyim.
BAŞKAN Sayın
Buldan, usulü hatırlatıyorum, lütfen, yeter!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
Sayın Başkanım,
müsaadenizle
III.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
Ğ) BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı
H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Standartları
Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi adına ikinci konuşmacı
Özdal Üçer, Van Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakikadır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, niye açıklamada bulunmadınız, niye
açıklamıyorsunuz efendim? Şimdi zamanıydı tam.
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Ne zaman
konuşacağımızı biliriz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Öyle mi?
BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Nasıl
konuşacağımı da biliyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
İtiraz edeceksiniz, itiraz, kayıtlara geçsin diye.
Hadi, bekliyorum
bakalım Sayın Bakan.
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER
(Van) TÜBA ve TÜBİTAK bütçesi üzerine grubumuz adına söz
almış bulunmaktayım, Genel Kurulu selamlıyorum.
TÜBAnın ve
TÜBİTAKın bütçesindeki usulsüzlüklere, yolsuzluklara girmeden önce,
orada çarçur edilen millî sermayeye girmeden önce, millî hassasiyetleri bu
kadar kabarık olan bir Meclise Kürdistan denilince neden bu kadar
tepkisel oldukları ilk kurucu Meclisin tarihine bakmaları konusunda
ikazda bulunmak istiyorum.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Orada doğru bilgi vermiyorsunuz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Kayıkçı kavgası yapıyorsunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) O
zamanki Kürdistan mebusları olmamış olsaydı, Erzurum
Kongresinde Kürdistanlılar olmamış olsaydı, bugün bu
Meclis de olmayacaktı.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
O zaman Kürdistan mı vardı, Osmanlı vardı.
HASAN ÖREN (Manisa)
Amacınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Bazen,
bazı konuları
Eğer daha sonrasında, sistemin egemenleri o
mebusları darağaçlarına göndermemiş olsaydı, bugün bu
Meclis olmamış olacaktı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ya kardeşim, oraya katılanlar Türkiye
Cumhuriyeti devletinin altında, sen şimdi ayrıştırmaya
çalışıyorsun ya!
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Millî şair olarak Rahmetli Mehmet Akif Ersoyun sürgünde hangi
ızdırapları yaşadığını bu Meclis neden
görmüyor?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Onunla aynı felsefede olman mümkün değil ki
senin.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Sayın Başbakanla aynı fikirleri söylüyorsunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy neden İstanbulda tedavi bile olamadı, o
millî şiiri yazan şair 1926da neden buradan sürgün edildi,
bunları tartışın. Kürdistan mıdır, değil
midir konusunda, 2 kere 2nin 4 ettiği kadar basit bilimsel bir gerçekliği, dünya
insanlık tarihinde Kürdistan olarak geçen bir coğrafyayı, bir
ülkeyi yok saymak ancak bilim dışıdır, akıl dışıdır.
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Evet, Başbakanla aynı şeyleri söylüyorsunuz.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Kürdistan bizim yurdumuzdur, ata yurdumuzdur, birlikte
yaşadığımız, barış içinde, demokratik
birliktelik temelinde birlikte yaşayacağımız bir ülkedir;
Kuzeyi de Kürdistandır, güneyi de Kürdistandır, batısı da
Kürdistandır, doğusu da Kürdistandır.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Hepsi Türkiye Cumhuriyeti devletinin
sınırları içerisinde efendi! Bunların sizi
aldattığına bakmayın, inanmayın böyle şeylere,
Sayın Başbakanın söylediklerine.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Doğu Kürdistanda İran halklarıyla, Güney Kürdistanda Irak
halklarıyla, Batı Kürdistanda Suriye halklarıyla, Kuzey
Kürdistanda da Türkiye halklarıyla demokratik bir şekilde, birlikte
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Kiminle kaç canı yakacaksınız?
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
eşitçe, kardeşçe yaşama temelinde bir özgürlük mücadelesinin
vekilleri
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Anayasal suç.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla)
Van Milletvekili Kemal Aktaş, aynı zamanda -Vandan seçilmiş
olmasına rağmen- Türkiye Milletvekili Sayın Kemal Aktaş,
hem Kürdistan hem Türkiye Milletvekili olan, Amedden seçilen Sayın Hatip
Dicle
GÜRKUT
ACAR (Antalya) Sınırları da söyle bari,
sınırları da söyle! Nereden geçiyor sınırlar?
ÖZDAL
ÜÇER (Devamla)
Ruhadan seçilen Sayın İbrahim Ayhan,
Şırnaktan seçilen Sayın Faysal Sarıyıldız
(CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, anayasal suç, anayasal.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, artık müdahale etmelisiniz. Türk
milletine bu kadar hakarete izin veremezsiniz.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla)
Şırnaktan seçilen Sayın Selma Irmak
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, anayasal suç bu, oradan seyrediyorsunuz!
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Müdahale edin!
BAŞKAN
Burası Türkiye Sayın
Konuşmacı, lütfen
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla)
ve Mardinden seçilen Gülser Yıldırım
OKTAY VURAL
(İzmir) Bu kadar hakarete izin veremezsiniz Sayın Başkan,
lütfen müdahalede bulunun. Sesini kesin!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Bunlar hakaret değil, bunlar gerçekliktir, bilimsel
gerçekliktir.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Anayasal suç.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hakaret diye bir şey yok Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sesini kesin! Türk milletine hakaret ediyor, doğuda
Kürtlere hakaret ediyor.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Bu bilimsel gerçeği kendine hakaret sayanlar
BAŞKAN Sayın
Konuşmacı
Sayın Konuşmacı
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla)
lütfen akılla, izanla hareket etsin...
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, lütfen
müsaade eder misiniz. Sesinizi kesiyorum, lütfen, müdahale ediyorum.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla)
lütfen vicdanla hareket etsin.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Anayasal suç.
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı
Sayın milletvekilleri
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Süremi durdurun o zaman Sayın Başkan.
(Mikrofon başkan
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Evet,
durdurulacak tabii süre.
Sayın
milletvekilleri, Anayasanın 3üncü maddesine göre, Türkiye devleti
ülkesiyle ve milletiyle de bir bölünmez bütünlüğü ifade eder. Biraz önce
de söyledim, bizler Türkiyenin bir bölümünün, bir bölgesinin değil
Türkiyenin milletvekilleriyiz. Biz milletvekili olarak görevimize başladığımız
zaman da bu yemini ettik, Anayasaya sadakatten
ayrılmayacağımıza dair yemin ettik. Anayasanın
80inci maddesini tekrar size hatırlatıyorum ve lütfen
konuşmalarınıza dikkat etmenizi rica ediyorum.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Aynı Anayasa
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bölünmez bütünlüğe yönelik bir şey yok ortada.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Ortada Anayasa mı bıraktınız!
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Anayasa mı bıraktınız!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Sayın Başkan, Anayasaya sadakatten bahsediyorsanız,
aynı Anayasa, Parlamentonun yeni bir anayasa yapma yetkisini de sunar.
Peki, yeni bir anayasa nasıl yapılır? Meclis gruplarından
ya da parlamenterlerinden bir grubun ya da belli bir sayıdaki
milletvekillerinin önerisi doğrultusunda gelir. Bütün maddeler de
Anayasayı yeniden yapma hükümlerine uygun mudur? Evet. İlk 3 madde
anayasa teklifine engeldir. diye düşünenlerin o zaman bizim İlk 3
madde değiştirilmez. denen 4üncü maddenin
değişikliği talebimizi değerlendirmesi lazım. Anayasa
Komisyonu bugüne kadar tekliği, Türklüğü dayatmışsa, bu
ülkede Arnavutundan, Çerkezinden, Özbekinden
(CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Böl böl, say say! Aynı Başbakan gibi konuşuyorsun!
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Boşver, sen kendi adına konuş, kendi adına.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla)
Tatarından, Kürtünden, herkes Çanakkalede birlikte
canını vermişse özgürlük için, bugün bu Meclis de şey
yapacak. (Gürültüler)
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Aynı Başbakan gibi konuşuyorsun! Bölebildiğin
kadar böl!
BAŞKAN
Sayın Konuşmacı, lütfen
Lütfen, konuşmalarınıza
dikkat edin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz Genel Kurula
konuşmanızı yapın.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Ben Genel Kurula konuşuyorum Sayın
Başkan. Şu an kürsüde tehdit edildiğimi lütfen kayıtlar
altına alın.
BAŞKAN
Tehdit edilmiyorsunuz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Kimse seni tehdit etmiyor kardeşim ya!
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) İkiyüzlülük yapma!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) Söylediğine dikkat et ya, Allah Allah!
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sen burayı tehdit ediyorsun!
BAŞKAN
Hayır, tehdit filan yok, lütfen. Tehdit filan yok.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Burada konuşan parlamenterler tehdit ediliyorsa
(Gürültüler)
BAŞKAN
Tehdit yok.
Sayın
milletvekilleri, lütfen siz de konuşmacıya müdahale etmeyin, lütfen.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sayın Başkan, birlik ve beraberliğimizi tehdit
ediyor.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) ...bu ülkede yaşayan çocukların, gençlerin, üniversite
öğrencilerinin, siyasi parti yöneticilerinin yaşamış
olduğu durumu varın, siz düşünün.
TÜBA, Türkiye
Bilimler Akademisi, bilimden ne kadar uzak.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) TÜBAnın da Kürdistanı var mı!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Şimdi, gerçekliği, amacı bilimsel
çalışmalar yapmak. Faaliyetleri burs, destek ve ödül programları
düzenlemek, bilimsel program geliştirmek, projeler ve çalışma
grupları oluşturmak, uluslararası ilişkiler
geliştirmek.
Peki, parlamenterlere
soruyorum: Hangi biriniz TÜBAnın kime burs verdiğini biliyor? Hangi
biriniz TÜBAnın kime destek verdiğini biliyor? Hangi biriniz
TÜBAnın kime ödül verdiğini biliyor?
HASAN ÖREN (Manisa)
Sen söyleyeceksin, öğreneceğiz. Senin gibi bilgili değiliz ki!
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Okuma yazma bilmeyen adamın ders vermesi gibi bir şey!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Hangi ödülü verdi, ne ödül verdi, kaç milyon para harcandı,
kaç milyon sermaye harcandı? Millî sermaye ne kadar, kime harcandı,
kimlere peşkeş çekildi? Madem millîlikse, madem milliyetse
Yok,
hayır, sizler de
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Okuma yazma bilmeyenlerden ders alacak hâlimiz yok! Koca koca
konuşuyorsun! Ne öğreneceğim senden kardeşim? Ayıp be!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ne biçim konuşuyorsunuz siz ya!
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Madem ki millî değerlerse o TÜBAda yok edilen millî servet
herkesin, bunu sorgulayın, bütçesi üzerinden götürün.
Şimdi, bu
bütçeleri denetlerken TÜBAnın hakkında Sayıştayın
güvenirliliğini soruşturacak
HARUN KARACA
(İstanbul) Kime vermiş, söyle bakalım. Bir söyle, kime
vermiş? Bir sürü şey söyledin, bir şey söylemedin.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Yani, et kokar, tuzlarsın; tuz kokar, ne yaparsın? Sen bu
durumda
TÜBA tarafından kaç milyon para harcanmış? Kime ödül
verilmiş, kime burs verilmiş, kime destek verilmiş, bunlar
bilinmiyor. Ama, Sayıştay üzerine rapor hazırlıyor Her
şey yerli yerinde olmuş. diye. Peki, hiçbir rakam vermiş mi?
Hayır. Peki, o zaman Sayıştaya nasıl güveneceğiz?
Sayıştay bu devletin bütün vatandaşlarına hizmet etmesi
gereken bir kurum değil mi? Aynen. Peki, TÜBİTAKla ilgili
Sayıştay raporlarına
Bu sefer Sayıştay işini
yapmış. 31 maddede Sayıştay TÜBİTAKın
bütçesinin, 2012 bütçesinin kanunlara uygun olmadığını,
yönetmeliklere uygun olmadığını ve burada milyarları
bulan harcamaların denetimsiz, kontrolsüz ve usulsüz
yapıldığına dair 31
maddede beyanat da sunmuştur. Peki, bu milyarlar ne olmuştur, kimin
cebine girmiştir? Türkiyede, o zaman, Türkiyelilik bilinci, millî sermaye
bilinci burada neden sorgulanmıyor? Hükûmet de, muhalefet partileri de
bugün, bu bütçeyi bu şekilde sorgulamamaktan dolayı sorumludur.
Bugün Vanda on
binlerce aile evsiz, yurtsuz. Sadece Vanlılar değil, Kütahya
Simavdaki depremzedeler de hâlâ evsiz, İstanbuldakiler de hâlâ evsiz.
Ve, bu ülkede Türk olsun, Kürt olsun fakir fukara perişan olurken
sermayeyle, uluslararası sermayelerle ilişkili gruplar
milyonları götürüyor o zaman millî değerlerden bahsetmek mümkün değildir.
Bu ülke sınırları içerisinde Adanalısı,
Vanlısı, Kütahyalısı, İstanbullusu, İzmirlisi
Kürt olsun, Türk olsun, Laz olsun, Çerkez olsun, Abhaz olsun, 40 millet var bu
coğrafyada.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sen illa etnik bir şey söylemek zorunda mısın?
Allah, Allah!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Bu 40 milletin çocukları fakruzaruret içinde yaşarken,
Vanda eksi 20 derecede insanlar, çocuklar donarken birileri TÜBİTAK
isminde Türkiye var diye, Türk var diye sorgulanmayacak bir kurumun
milyarlarının hesabını verebilir mi?
HARUN KARACA
(İstanbul) Konuştuğunu bil! Konuştuğunu bilsene,
konuştuğunu!
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Hesabını vermeyeceğimiz bir şey yoktur,
kusura bakma! Her şeyin hesabını verdik, millete veririz
hesabını!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - Bakın, son üç yılda 5 milyar 300 milyon lira TÜBİTAK
tarafından harcanmış ama nereye gittiği bilinmemekte. 5
milyar 300 milyonu, siz 40 liraya bölün. 40 lira, neden? Çünkü TOKİnin o
kadar hesap şişirmesine rağmen, bir ailenin asgari düzeyde
barınabileceği bir konutun azami maliyeti 38 lira; hadi 2 bin lira da
TOKİ yetkililerinin biraz özel ihtiyaçları açısından
düşünün, 40 lira. Tam o 40 liraya böldüğünüz zaman ne kadar
yapıyor biliyor musunuz? 17 bin 500 ev yapıyor ve bu TOKİ, bu
TÜBİTAKta harcanan milyarlar kontrol edilebilmiş olsaydı vatan,
millet, Sakarya! edebiyatı yapıp da milyarları uçuranlar
eğer bu millete saygı duymuş olsaydı, bugün Vanda
konutları yıkılmış 14 bin depremzedenin evi
yapılmış olurdu, Kütahya Simavda yirmi yılı
aşkındır evleri yıkıldığı hâlde
yapılmamış, belli zor koşulları yaşayan
insanların sorunları çözülmüş olurdu.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Eh, bu konuda hemfikiriz.
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Eğer, biz birliktelikten bahsediyorsak, demokratik
birliktelikten, hepimize fayda olacaktır. Kürtler de özgür olmalı,
Türkler de özgür olmalı, bu coğrafyada, bu ülkede bütün diller özgür
olmalı, bütün düşünceler özgür olmalı, bütün felsefeler özgür
olmalı, bütün dinler özgür olmalı.
CELAL ADAN
(İstanbul) Daha nasıl özgür olsun!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) - İnsanlık onuru
adına, insan kimliğini taşıyan herkes bu ülkede eşit
ve özgür yaşayabilirse o zaman büyük, demokratik bir Türkiyeden
bahsedebilmek mümkündür.
HARUN KARACA
(İstanbul) Tutanağı al da bir bak!
ÖZDAL ÜÇER
(Devamla) Özgür bir Kürdistanda demokratik bir Türkiye birlikteliğine
gidecek yolu görmek mümkündür. Eğer Kürdistan özgürleşmezse, Lazistan
özgürleşmezse demokratik Türkiye birlikteliğinden bahsetmek mümkün
değildir.
Saygılar.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Ya, sen ne diyorsun Allah aşkına ya! Demokratik Türkiyeyi
kuracağız, demokratik Türkiyeyi biz zaten ileri noktaya götürmeye
çalışıyoruz. Size rağmen bu demokrasiyi
sağlayacağız.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Demokratik Türkiyede 5 milyar uçuyor!
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Buldan,
size bir bilgi vermek istiyorum. Biraz önce Sayın Nevzat Korkmazın
konuşmasıyla ilgili bir itirazınız olmuştu. Sayın
Nevzat Korkmaz, Divana verilen bilgi doğrultusunda, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunu temsil etme yetkisine sahiptir.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, bundan sonra, o zaman biz de
yerimizden söz aldığımız zaman, size grubu yönetiyor ya da
yöneticisi diye bilgi veririz, ondan sonra arkadaşlarımız söz
hakkı alır.
BAŞKAN Bu
daha önce bize bilgi olarak verildi Sayın Buldan.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Grup başkan vekilleri olmadığı zaman grup
yöneticisi konuşur. Bunu bilmiyor musunuz?
BAŞKAN
Üçüncü konuşmacı Hüsamettin Zenderlioğlu, Bitlis Milletvekili.
(BDP sıralarından alkışlar)
Süreniz on beş
dakikadır.
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısıyla ilgili Millî Savunma Bakanlığı
hakkında Barış ve Demokrasi Partisi adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Bugün, tutuklu
milletvekillerimiz hakkında, Diyarbakır 5. Ağır Ceza
Mahkemesi tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar vemiştir.
Alınmış olan bu karar demokratik siyaset yapma hakkını
ve halkın iradesini hiçe sayan bir karardır. Türkiye devletinin
demokrasi ve adalet geleneğini bu kararda görebilirsiniz. Tutuklu
milletvekillerimiz Sayın Hatip Dicle, Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Selma Irmak, Sayın Faysal Sarıyıldız,
Sayın Kemal Aktaş ve Sayın Gülser Yıldırım hakkında
herhangi bir hüküm yokken bu reddin ne için verildiğini henüz
anlamış değiliz. Çünkü, İstanbulda verilen bir karar
ayrı, Diyarbakırda verilen bir karar ayrıdır. Bunu da
sizin takdirinize sunuyorum.
Bu ülkede Alan hâkimiyetini
sağlayacağım. gerekçesiyle otuz yıldan beri adaletsiz,
hukuksuz, kirli bir savaş yaşatıldı. Sözüm ona hukuk
devleti adına yaptıklarını her alanda övünerek
söylemektedirler. Kürt halkının demokratik talepleri sıkıyönetimlerle,
olağanüstü hâllerle, istiklal mahkemeleriyle, devlet güvenlik
mahkemeleriyle, özel mahkemelerle, sahte tutanaklarla askerî mahkemelerde
yargılayarak, cezaevlerine tıkarak çürümeye terk edilmiştir.
Bazı güvenlik
uygulamaları gerekçe gösterilerek 4 bin köy boşaltıldı, 6
milyon insan zorla batıya göç ettirildi. 60 bin insan bu düşük
yoğunluklu savaşta yaşamını yitirdi. 17.500 insan
faili meçhul cinayete gitti. Türkiyedeki devlet ve demokrasi geleneğini
bu tabloyu incelerseniz görebilirsiniz. Bu nedenle, demokratikleşmeyen
cumhuriyetin önündeki en büyük handikap kuşkusuz militarizmdir, askerî
dayatmadır, eziklik düşüncesidir. Bu anlamda, reformların önünü
askerî bürokrasi tıkamıştır. 27 Mayıs 1960 darbesi, 12
Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesiyle sonuçta halkı,
milleti sürü olarak gördüler.
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin psikolojik hareket stratejisi: Ben bilirim. Hâlbuki demokratik
ülkelerde ordu ölçülü konuşur, hatta dilsiz olmaları önerilir. Siyasi
ve toplumsal konularda belirleyici olan politikacılar olmalıdır.
Yıllardır, Kürt sorununun çözümünde negatif davrandılar çünkü
sınırları onlar belirliyor, şimdi çözüm sürecini de kerhen
destekledikleri ifade ediliyor.
JİTEM, Özel
Harp Dairesi, gladyo, yıllardır varlığını
gizlediler ya da inkâr ettiler. Dünya devletleri ve halklar hızla
demokratikleşirken Türk siyasetçileri uzaktan gözlemeye
çalıştı ya da izledi. Çünkü, ordunun militarist tavrı,
vatandaşını düşman gösteren bir anlayıştı.
Bu açıdan, Türk Silahlı Kuvvetleri, her zaman Türkleri bir ulus
olarak değil, bir ordu olarak görmüştür; buna istinaden Türkleri
savaşçı bir millet olarak görür Bir Türk dünyaya bedeldir.
değerlendirmesini yapar. Oysaki, ortak yaşamın
sınırlarını belirleyen kurum ve kurallardır, toplumsal
uzlaşı metinleridir. Demokrasilerde katılımcı,
çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasa toplumsal
barışın garantisidir. Bu ülke kırk yıldan beri darbe
Anayasasıyla idare edilmektedir. Toplumun farklı kesimleri yeni,
demokratik bir anayasa yapılmasını istemektedir, ayrıca
yamalı bir anayasayı da asla istememektedir yani yeni bir anayasa
için herkesin çaba sarf etmesi gerekirdi. Genelkurmay Millî Savunma
Bakanlığına bağlanabilseydi bu Anayasanın da
demokratikleşmesi mümkün olabilirdi ancak, Parlamento o zaman
sorunları çözüp halkın demokratik taleplerine cevap olabilirdi.
Değişimin gücü olan bu Parlamento, öncelikle bu seçim
barajını kaldırarak o zaman halkın özgür iradesinin
açığa çıkmasını sağlayabilirdi; temel hak ve
özgürlükleri sınırlayan, statükocu, tekçi vesayet
anlayışı ortadan kalkardı.
Dünyanın diğer ülkelerine göre Türkiye, her
geçen yıl savaşa olan bütçesini artırmakta. Türkiye,
dünyanın en fazla silahlanan ülkeleri arasındadır. Merkezî
bütçenin dışında örtülü ödenekten, kamu kurum ve
kuruluşlarından, vakıf, dernek adı altında
Millî Savunma Bakanlığına milyarlarca kaynak
aktarılmaktadır.
2013
yılı içerisinde, sadece merkezî yönetim bütçesinde AK PARTİnin
savaş talebinin yüzde 7 artmış olduğunu gösterebiliriz. AK
PARTİ Hükûmetinin hazırladığı bu bütçe, halkı
soymaya, yoksullaştırmaya, işsiz bırakmaya, Türkiyenin
geleceğini karartmaya devam etmektedir. Bu bütçe iş, aş yaratan
bir bütçe değildir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Milli Savunma
Bakanlığının bütçesi AK PARTİ döneminde 2 katına
çıkmıştır. Her yıl yenisi eklenen silah
anlaşmaları, askerî projeler ve bunlar için yapılan harcamalar,
aynı zamanda bu günlerde iflas ettiği artık herkes
tarafından açıkça görülebilen beceriksiz dış politikalar,
kısaca değerli yalnızlıktır, bu da onun özetidir. AK
PARTİ Hükûmetinin dış siyasetteki bu travma hâli, bugün Rojava
Kürdistanına yönelik izole edici ve Kürt halkının Rojavadaki
devrimini görmezden gelmenin,
onları tanımamakta direnmenin de ifadesidir.
Suriyede
yaşanan iç savaştan dolayı Türkiyenin uyguladığı
siyasi tutum ve davranışlar, Suriye içerisinde bulunan El Kaide, El
Nusra, IŞİD gibi çetelere silah, gıda, sağlık gibi
birçok alanda yardımda bulunması, sınır kapılarını
bu gibi terörist gruplara açması ve Türkiye sınırındaki
birçok yerde de karargâhlar kurulması Türkiyenin ve bölgede yaşayan
insanların hayatlarını tehlikeye atmaktadır. Bunun en bariz
örneği: Suriye tarafından, çeteler eliyle Türkiyenin sınır
bölgesine yakın bulunan yerleşim yerlerine atılan bombalar
sonucunda hayatını kaybeden vatandaşlarımızın
sayısını bilen var mı içinizde?
1921
Ankara Antlaşmasıyla belirlenen, 1923 Lozan Antlaşmasıyla
kesinleşen Türkiye-Suriye sınırı Kürt coğrafyasının egemen güçler
tarafından parçalanışının bir resmidir. Ancak, aradan
geçen bir asra yakın zamanda, bu sınırların suni
sınırlar olduğu yaşanan pratikte gözler önüne
serilmiştir.
Kürtler,
etrafları örtülen, tel örgüyle sınırlar çekilen bir halk olarak,
var olduklarını her fırsatta ispatlamıştır.
Türkiye ile Suriye sınırındaki Kürt coğrafyasını
bölen sınırlar, bir korkunun yansımasıydı.
Bundandır ki Kürtleri ayırmak amacıyla sınırda tel
örgüler çekilmekle kalınmamış, devasa büyüklükte bir tampon
bölge oluşturularak mayınlı bir bölge de
oluşturulmuştur.
Binlerce Kürt,
sınırın öte yakasındaki akrabalarıyla buluşmak
isterken veya sınır ticareti yapmak isterken sınırda gömülü
olan mayınlara kurban olmuştur ve hâlen bu mayınlar,
sınırlarda yaşayan insanların hayatlarını
karartmaya da devam etmektedir. Bugün, toprak altında 982 bin mayın
bulunmaktadır. Türkiye'de, her yıl bu mayınlardan dolayı
100e yakın vaka oluşmaktadır. Mayınlar ve
patlamamış askerî mühimmatlardan dolayı yüzlerce çocuk
hayatını kaybetmiştir. Buna rağmen, Türkiye'de henüz
mayın eylem otoritesi" veya "mayın eylem merkezi"
bulunmamaktadır. Oysaki Türkiye, 2003 yılında Ottawa
Sözleşmesini imzalamış, böylece 1 Mart 2008 yılına
kadar stoklardaki mayınları imha edip 2014 yılına kadar
toprağa döşeli mayınları temizleyecekti, bunu şu ana
kadar yapmış değildir. 2007 yılından günümüze kadar,
gömülü mayınlarla ilgili ciddi bir temizlik de
yapılmamıştır. Mayın temizlemeyi bırakın da
Qamişlo ile Nusaybin arasına örülen utanç duvarı
mayınları korumak adına yapılan bir girişimdir.
Türkiye de bu davranış karşısında uluslararası
hukuka göre suç işlemektedir. Hiçbir hak, hukuk, vicdan bu duvarın
kurulmasına müsaade edemez. Dünyada bu türden örülen duvarlar her zaman
utanç duvarı olarak tarihin sayfalarına düşmüştür.
Bildiğimiz
gibi, bir yıldır çözüm süreci olarak adlandırabileceğimiz
bir süreç yaşamaktayız. Bu süreç boyunca tek bir askerin, tek bir
gerillanın burnu kanamamıştır. Bundan hoşnutsuz
olanları biliyoruz, bunu çekemeyenleri biliyoruz ama şunu söylüyoruz:
Ey Türk anası, ey Kürt anası, dikkat edin, bu Meclisi izleyin,
söylenenleri iyice dinleyin ve ondan sonra bir karar verin. Bu, elbette, çok
olumlu bir gelişmedir.
Partimiz her zaman
barışı savundu, bugün de barışın
sağlanması için, çözüm sürecinin devamı için elinden gelen bütün
çabayı sarf etmektedir. Öte yandan, baktığımızda,
devlet ise savaş hazırlıklarına tam gazla devam etmektedir.
Bunun en somut göstergesi, hâlihazırda bölgede aktif şekilde devam
eden askerî faaliyetlerdir. Hâlen karakolları yapmaktadır,
bırakın karakolları, kalekolları yapmaktadır. Peki, bu
barış sürecinde bu kalekollar, bu karakollar, bu faaliyetler neyin
ifadesidir?
Bugün çözüm süreci
içerisinde çatışmalar durmuş olabilir fakat Türk Silahlı
Kuvvetlerinin yakın bir geçmişte nasıl bir savaş
yürüttüğü herkes tarafından bilinmektedir. Zira, Kazan Vadisinde
kimyasal silahlar kullanılarak, 1999 yılında Silopide kimyasal
silah kullanılarak 20 ARGK'linin hayatını kaybettiği iddiaları
söz konusudur. Bunları araştırmak için hakikatleri
araştırma komisyonunun kurulması elbette ki şarttır.
Türk Silahlı
Kuvvetleri birçok defa savaş suçu işlemiştir. Yapılan
rastgele bombalamalarla birçok savaş mühimmatı her yere
saçılmış durumdadır. Biz, her yıl, sağa sola
saçılmış mühimmatlardan dolayı Kürt çocuklarının
ölüm haberlerini duymaktayız. Bu nedenle, onlarca çocuk bu patlamalar
sonucunda yaşamlarını yitirmişlerdir. Ama şu açık
ki Türk Silahlı Kuvvetleri olsun, Millî Savunma Bakanlığı
olsun, bu sorunlarla hiçbir zaman ilgilendikleri söylenemez. Bunun gibi
sorunların çözümü adına, Millî Savunma Bakanlığı,
herhangi bir çözüm girişiminde bulunmaması nedeniyle güven verici bir
kurum olmaktan da uzak durmaktadır. Aksi halde, bu kuruma aktarılacak
para bu ülkeye kan ve gözyaşı olmaya devam edecektir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir
diğer yapısal sorunu zorunlu askerliktir. Dünyada demokratik
gelişimini tamamlayan hiçbir ülkede zorunlu askerlik diye bir olguya
rastlayamazsınız. Zorunlu askerlik, devletin vatandaşına
eziyetine dönmektedir. Oysa, toplumda çoğunluğu aşan bu gençler,
askerliğe zorunluluk dışında bir anlam atfetmemektedir ama
maalesef, Hükûmet vatandaşlarının bu isteğine kulak
tıkamaktadır. Oysa demokrasilerde olması gereken, halkın
taleplerinin ve isteklerinin esas alınmasıdır.
Türkiyede
insanların askere gitmek istemedikleri açıkça ortadadır. 2013
yılı itibarıyla 400 bine yakın bakaya ve yoklama
kaçağının bulunması, bu ülkede insanların
askerliğe sıcak bakmadıklarının bir versiyonudur.
Yoklama kaçağı ve bakayaların idari para cezaları en az 296
liradan başlayarak kademeli olarak 22 bine kadar çıkmaktadır.
Zorunlu
askerliğin kaldırılması hepimiz için önemlidir. Bunun için
atılması gereken en önemli adım vicdani ret hakkının
anayasal güvenceye alınmasıdır.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zenderlioğlu.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Devamla) Peki, bu vesileyle herkesi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Dördüncü ve son konuşmacı Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili.
Buyurun, süreniz on
beş dakika. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
ben hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Birbirimize biraz
tahammüllü olacağız. Bu kürsünün dokunulmazlığından
bahsedersiniz, biz sizin gibi düşünmek zorunda değiliz. Coğrafi
terimlere hiç kimsenin gem vurmaya da hakkı yok. Bir realiteden
bahsediyoruz. Onun için, bizim düşüncelerimize saygı göstereceksiniz,
bizi tehdit etmeyeceksiniz, bize kafa sallamayacaksınız, bize
dişlerinizi, tırnaklarınızı, pençelerinizi
göstermeyeceksiniz; bunlara boyun eğmeyiz. Biz size ne kadar tahammül
ediyorsak sizin de bize tahammül etmeniz gerekir.
Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; önemli bir bütçeyi görüşüyoruz,
Millî Savunma Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz, cumhuriyetin
kuruluşundan bugüne kadar aslan payı alan bir bütçeyi
görüşüyoruz. Bu bütçe denetlenemez bir bütçe. Bu bütçe hesap vermez. Bu
bütçenin aktörleri bu ülkede devlet içerisinde devletçikler oluşturan
aktörlerdir, şehirler içerisinde şehircikler oluşturan
aktörlerdir. Kendilerini Parlamentonun üstünde görmüşlerdir, yeri ve
zamanı gelince ihtilal yapmışlardır. Yeri ve zamanı
gelince bu Parlamento komisyonlar oluşturmuş, onları buraya
davet etmek istemiş, Hadi, siz de kimsiniz, biz nasıl geliriz!
Çünkü ellerinde silahları, üstlerinde üniformaları var, halkın
iradesini yok hükmünde sayacaklar. Yeri gelmiş, oturmuşlar, sivil
iktidarlardan rahatsız olmuşlar. Ay ışığında
içerken Vallahi, bu gece bir darbe yapalım, adını da Ay
ışığı koyalım. Bir yerde oturmuşlar,
sarışın biri geçmiş, Vallahi, Sarışın
darbesini de yapalım.
ŞİRİN
ÜNAL (İstanbul) Sarıkız
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sarıkız mı, neyse artık
Şimdi, böyle
bir kurumun bütçesini görüşüyoruz. Ben 2011 yılı bütçesinde,
yine bu kurumla ilgili konuşurken savaşın vahşetine vurgu
yaparak Amerikalı bir gazinin Vietnam Savaşındaki
anılarını sizlerle paylaşmıştım, aynen
şöyle diyor: Üzerine bin kiloluk bir bombanın
atıldığı bir köye gidersiniz. Esir almak diye bir sorununuz
yoktur çünkü esir alınacak kimse kalmamıştır.
Öldürülenlerin Vietnamlı olup olmadıklarını bilemezsiniz,
insan olup olmadıklarını da bilemezsiniz. Ve biz böyle bir
vahşeti yaşadık, o dönem hiçbir şey söyleyemedik ve sonra
döndük, savaş bitti, evimize gittik, çocuklarımızın yüzüne
bakamadık. Bunu 13 Aralık 2011 bütçesinde burada seslendirdim. Ben
ne bilebilirdim ki on beş gün sonra benim topraklarımda bu ülkenin
savaş uçakları havalanacak ve Roboskide 34 insanı paramparça
edecek. Vietnamdaki vahşet neyse Roboskideki vahşet de budur
işte.
Aslında
biliyorduk, devletimizi tanıyorduk, geçmişini de iyi biliyorduk. Biz
sizi nereden tanıyoruz? 3.500 köyün yakılmasından
tanıyoruz. Biz sizi nereden biliyoruz? Ağrıdan biliyoruz,
Dersimden biliyoruz. Biz sizi nereden tanıyoruz? 33 masum Kürtün
Zilanda kurşunlanmasında da biliyoruz. Biz sizi nereden
tanıyoruz, nereden biliyoruz? Yıl 1994 ve savaş uçakları havalanıyor
ve Roboski yakınlarında bir köyde, Şırnakın
Kuşkonar köyünde ve Koçağılı köyünde ve 38 köylü paramparça
ediliyor ve uçaklar
O dönemin Başbakanı aynen şöyle söylüyor:
Bu uçaklar bu devletin uçakları değil. diyor. İçişleri
Bakanı, yalanla görevli olan Bakan Devlet,
hava harekâtı düzenleyerek 150 PKKliyi öldürdü. diyor. O dönem Genelkurmay
Başkanı Güreş ve Çiller ikilisi Uçaklardaki
kayışların gevşemesi nedeniyle bombalar
yanlışlıkla düştü. diyor ve hep inkâr ediliyor. Bir iki ay
önce, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunların yalan
olduğunu ve
Türkiyeyi 2 milyon 305 bin euroya mahkûm etti. Biz
devletimizi tanıyoruz, biliyoruz. Onun için, belki devlet buradan ders
almıştır, bir daha böyle bir şey yapmaz diye
düşünüyorduk ama yanılmışız. Vietnamdaki uçaklar ve
oradaki bombalar ne yaptıysa Roboskideki insanlar da paramparça edildi ve
bir anne aynen şöyle diyordu: Oğlum 1.90 boyundaydı.
Oğlumun o paramparça bedenini bir poşete doldurdum, içinde
katırların etleri de vardı ve götürdüm, defnettim.
İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz, böyle
acılarımız var, bu acıların sahibiyiz ve bize hâlâ
haksızlık ediyorsunuz.
Şimdi,
dönüyorum ve soruyorum: Sevgili arkadaşlarım, bu topraklar çok
ağır bedeller ödedi, bu topraklar
Bakın, bahsettiğimiz bu
kurum, üzerinde üniforması ve silahıyla gittiler, 3.500 köyü
yaktılar; gittiler, insanları diri diri yaktılar. Kimin
adına, hangi hukuk adına? Bunların hepsini bunlar yaptılar
ve ne yaptılar biliyor musunuz? Hiçbir görevleri yoktu bunların.
Bunlar devletin bütün kurumlarını kendi tekellerine almışlardı
ve gidiyorlardı, ticaret yapıyorlardı, maaşlarını
artırıyorlardı, emekli olduklarında emekli
maaşları
Dışişlerinden emekli olan birileri 70 bin TL
alırken kendileri 700 bin TL alıyorlardı. Devlet, vatan, bilmem
ne hepsi geride kalıyordu. Biz hiçbir kurumun düşmanı
değiliz ama bir kurum eğer hukukun dışına
çıkarsa, bir kurum hukuksuzluk yaparsa, vallaha, karşısında
da dimdik dururuz. Ben bunları bugün söylemiyorum. Kimi AKPli
arkadaşlar zaman zaman Bizim demokratikleşmemizden siz böyle
yiğitçe laflar ediyorsunuz. diyor. Vallaha, yıl 1991, 1992, 1993; bu
kardeşiniz, Parlamentoda aynı soruyu sormuşum: OYAK nedir?
Nereden nemalanıyorsunuz? Bize hesap vereceksiniz. Tehdit edilmişim:
Öldüreceğiz. Hodri meydan! Bir Tanrıya borcumuz var, başka
hiçbir kimseye boyun eğmeyiz ve sonra tutuklamışlar bizleri ve arkadaşlarımızı,
milletvekilliklerimiz düşmüş ama hayat bizi teyit etmiştir. Şimdi, geldiğimiz bu topraklarda bu
süreçte ayrımcı politikalara karşı Dur. diyeceğiz.
Nasıl ki Başbakan Davosta dönüp dedi ya
(x),
Bir dakika. Biz de sizlere Bir dakika. diyoruz arkadaşlar. Bu
politikalar bizi isyan ettirir, bu politikalar barışı
sağlamaz, savaşı sürdürür. Biz de sizlere, bu zulüm
politikalarını uygulayanlara
(x)
diyoruz.
Bakın, bugün,
bizim arkadaşlarımız
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Ajite yapıyorsunuz!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, laf atmayınız, beni dinleyiniz, laf
atmayınız!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Olur mu ya, ajite yapıyorsun burada ya! Ajite
yapıyorsunuz! Bir de Bingölde ölen 33 tane askerden, onlardan bahset
biraz.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sevgili kardeşim, 33 asker de
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Binlerce şehit askerden bahset biraz da, hep aynı
şeyleri sürekli söylüyorsun ya!
SIRRI SAKIK
(Devamla) 33 asker de
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Siyaset ajitasyondur, ne zaman öğreneceksiniz bunun böyle olduğunu,
bu yaşa gelmişsiniz?
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bütün 33 asker de benim acımdır.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Onlardan bahset biraz da!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bütün 33 asker de benim
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Tek taraflı değil, tek taraflı değil!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Lütfen, Sayın Başkan, lütfen
33 asker de
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Tek taraflı değil!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, yerinizden laf atarak olmaz.
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Tek taraflı değil ama!
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, lütfen hatibi dinleyin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bakın, sizin Genel Başkanınızı bile
anlayamamış kadar bilgi eksikliğiniz vardır. Bakın,
biraz önce grup başkan vekiliniz
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Binlerce vatan evladı şehit düştü.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Lütfen susar mısın diyorum sana! Yeter artık! Ne
diyorsun sen ya, ne diyorsun ya?
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Her şehirde binlerce şehit var ya! Aynı
şeyleri dinliyoruz!
BAŞKAN
Sayın Hatip
Sayın
Yıldırım, lütfen
SIRRI SAKIK
(Devamla) Susturun
BAŞKAN
Sayın Yıldırım, lütfen!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Hep aynı şeyleri dinliyoruz, aynı
şeyleri sürekli
BAŞKAN
Sayın Yıldırım
SIRRI SAKIK
(Devamla) Dinleyeceksin, dinleyeceksin, aynı şeyleri dinleyeceksin!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Dinlemeyeceğim!
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bu sorun çözülmediği müddetçe aynı şeyleri
dinleyeceksin sen!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Dinlemiyorsan çık dışarıya!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Allah Allah!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Dinlemiyorsan çık dışarı, buranın
düzeni bozamazsın!
BAŞKAN
Sayın Hatip, lütfen devam edin.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Şimdi, Sayın Başkan, bakın, bugün
Diyarbakırda
Eğer bu ülkede, sevgili arkadaşlarım, bu
ülkede ordu, yargı, medya ve kurumlar Kürtlere karşı
acımasız bir savaş içerisindeyse bizden de eleştirileri
alırsınız. Bakın, eğer bugün Diyarbakırdaki
yargı İstanbuldaki yargıyla çekişiyorsa, Anayasa
Mahkemesinin kararını yok hükmünde sayıyorsa siz burada dönüp bana
hukuktan, adaletten ders veremezsiniz. İstanbuldaki mahkeme Balbay beyaz
Türk değil mi onu serbest bırakıyor ama Kürt milletvekillerinin
tutukluluk taleplerinin kaldırılmasına karşı koyuyor.
Niye koyuyor? Sen onun bile bilincinde değilsin, onun için bana laf
söyleme!
BEDRETTİN
YILDIRIM (Bursa) Kendine bak sen!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sırrı Bey, Genel Kurula hitap edin, varsa
cevabı kürsüden verir!
SIRRI SAKIK
(Devamla) İşte, eğer ordusu, yargısı, medyası
bu konuda tarafsa biz çıkar bunları teşhir ederiz.
Bakın, sevgili
arkadaşlar, medya her gün bizleri eleştiriyor, küçük bir
eleştirimize bile tahammülleri yok, bizi vurmaya çalışıyor.
Hodri meydan, vurun!
Ama size
sesleniyorum, o kalemşorlar, o alçaklara sesleniyorum: Siz bir gün
Roboskiyle ilgili bir satır yazdınız mı, siz bir gün
BDPli milletvekilleriyle ilgili bir satır yazdınız mı, siz
bugünkü hukuksuzluğu nereye sığdırabilirsiniz?
Şimdi,
eğer böyle bir hukuksuzluk varsa BDPlilerden de çok sağduyulu bir
konuşma beklemeyiniz. Eğer İstanbuldaki yargı farklı,
Diyarbakırdaki yargı farklıysa, valla, bunun hesabını
veremezsiniz.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Onların değer yargıları farklıdır.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Hele hele bir uzlaşma,
bir diyalog, bir müzakere sürecinden bahsediyorsanız bu hukukun ve adaletin
eşit olması gerekir; işte
(x)
anlamı da bu. Kürt çocuklarına ve Kürt halkına farklı
hukuklar uygulandığı için, bugün de eğer savaş hukuku
uygulanıyorsa Kürtlere, Kürtlerden farklı bir şey
beklemeyeceksiniz. Bugünkü Diyarbakırdaki mahkeme bir savaş
hukukudur, bir düşmanlık hukukudur.
Bakın, grup
başkan vekiliniz dönüp diyor ki: Yargının
bağımsızlığı
Peki, ben size soruyorum: Sizin medyadan
sorumlu Genel Başkan Yardımcınız ne diyor? İnsani,
vicdani bir açıklama yapıyor, diyor ki: İstanbulda hukuk
farklı, Diyarbakırda farklı olamaz, çifte standart içerisinde
olmamalıyız. Biz size bunları hatırlatıyoruz. Bir de
düşününüz
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sayın Sakık, sadece böyle, Kürtler, Kürtler
derseniz esas ırkçılık orada olur. Haksızlık var
BAŞKAN
Sayın konuşmacıya laf atmayın lütfen.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Peki, tersten alalım.
Peki, bugünkü
Diyarbakırdaki yargılama ne için, Diyarbakırdaki karar kimler
için veriliyor? Kürtler için veriliyor. Ve dönün bakın cumhuriyete, bugüne
kadar
Bakın, sevgili
kardeşlerim, bugün bir şeye inandım: Daha şark istiklal
mahkemeleri, askerî mahkemeler, olağanüstü hâl uygulamaları ne ise,
özel yetkili mahkemeleriniz ne ise Allah adına bunların hepsini
ortadan kaldırırsanız Türkiyede ticaret mahkemeleri bizi idam
etmeye yeterlidir, yeter ki adı Kürt olsun, yeter ki
(BDP
sıralarından alkışlar)
Bakın, bugünkü
karara karşı sizin söyleyebilecek hiçbir şeyiniz yok. Bu konuyu,
bunu eğer savunuyorsanız o zaman bizim sizlerle oturup konuşacak
hiçbir şeyimiz yok.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Savunmaya zorlamayın.
SIRRI SAKIK
(Devamla) E peki, neyi
Siz de -çıkın deyin ki- işte Hüseyin
Çelik gibi Evet, bu bir ayrımcı politikadır, bu bir
haksızlıktır, hukuksuzluktur. derseniz baş göz üzerinde.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Söz gelince söyleriz.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Ne zaman? Biz sizi bekleyeceğiz, yıllarca cezaevinde
bulunan milletvekilleri, Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir. sözünü yıllarca bekleyeceğiz, dönem bitecek, bir gün
siz lütufta bulunacaksınız, döneceksiniz: Yargı bu konuda
haksızlık yaptı. El vicdan derim, el vicdan!
Sayın
arkadaşlar, sevgili kardeşlerim; biz hiç kimsenin, hiçbir kurumun
düşmanı olmadık, olamayız. Bütün haksızlık ve
hukuksuzluk, çifte standart uygulandığı içindir o kurumda, bu
kurumda.
Ben bir duruşmayı
geçen gün izledim. Bakın, yirmi yıl önce 9 insan paramparça
edilmiş ve yakılmış ve güvenlik güçleri o köyün
etrafını sarmışlar. Yirmi yıl sonra dava
açılıyor. Oradayım. Orada bilfiil olayın içinde bulunan bir
yüzbaşı -bugün albay- dönüp aynen şunu söylüyor mahkemeye
Suçüstü yakalanmışlar. Mahkeme başkanı diyor ki: Siz
oradaydınız. Bu evler yakıldığında, bu insanlar
diri diri yandığında ne yaptınız? Bizim görevimiz
yoktu. diyor, Bizim söndürmek gibi bir görevimiz yok. Çünkü yakmak gibi bir
göreviniz var. Böyle bir görevle karşı karşıya,
düşünün! Ve bu, çıkıp acılarımızla alay etmektir.
Yirmi yıl sonra bu dava görülüyor, 9 insanın ölümünden sorumlu bu
insanlar mahkemeden benim gibi elini kolunu sallayarak çıkıyorlar ama
bu ülkede YÖKü protesto eden insanları, bu ülkede parasız
eğitim talebinde bulunan insanları çıkıp tutuklayabiliyor
bu yargı.
İşte
böyle bir yargıyla karşı karşıyayız, böyle bir
hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Sesimizin bu kadar gür
çıkmasının nedeni, hukuksuzluğa
uğradığımızdır. Biz de hukuk ve huzurun ülkesinin
yaratılmasını istiyoruz. Sizi de vicdanınızdaki
hukukla baş başa bırakıyoruz. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, efendim, bir hususun kayıtlara
geçmesini istirham ediyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.-
İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, PKKnın terör örgütü olduğuna ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadelesinin meşru, hukuki ve
siyasi meşruiyeti olan bir mücadele olduğuna ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Asıl, Türk milletine, doğudaki Kürt
kardeşlerimize katliam uygulayan, onları öldüren, kundaktaki
bebeleri, kadınları öldüren PKK terör örgütü. Asıl düşman
PKK terör örgütüdür, PKK terör örgütü de uluslararası bir
maşadır, emperyalizmin uşağıdır.
Milliyetçi Hareket
Partisi olarak Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü savunan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin yürüttüğü terörle mücadelesinin meşru,
hukuki ve siyasi meşruiyeti olan bir mücadele olduğunu ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Aydın
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, Sayın Sakık
konuşmasında özellikle beni de işaret ederek tutuklu BDP
milletvekilleriyle ilgili söylediğim anlamdan farklı bir anlam
yüklemeye çalıştı.
Sataşmadan
dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN Hangi
konuda Sayın Aydın?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Tutuklu milletvekilleriyle ilgili beni de işaret ederek
mahkeme kararı
BAŞKAN
Farklı bir şey söylemedi.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Söyledi, söyledi. Grup başkan vekili şöyle dedi.
dedi, yanlış bir ifade kullandı.
BAŞKAN Peki,
buyurun, iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
(Devam)
11.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Muş Milletvekili
Sırrı Sakıkın 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, değerli
arkadaşlar, tabii, bu ülkede 76 milyon olarak sevinçlerimiz de
acılarımız da ortak, ona inanan insanlardan biriyim ve bu ülkede hep beraberiz. Bu ülkenin
ta kuruluş sürecinden beri, hatta Anadoluya ayak basmadan beri, 1071den
beri bu toprakları birlikte vatan yaptık, bu toprakları beraber
düşmana karşı savunduk, cumhuriyeti hep birlikte kurduk ve omuz
omuza mücadele verdik. Dolayısıyla ayrımcı politikalara
kesinlikle hep birlikte dur dememiz lazım. Ama,
ayrıştırıcı bir dili de lütfen kullanmayalım. Bu
ülkenin kurumlarına, kurullarına, kurallarına hepimizin riayet
etmesi lazım ve 76 milyon olarak hepimizin bir arada kucaklaşması
lazım.
Ne oldu, bin
yıldır beraber yaşarken bu kardeşliğe ne oldu, kim
nifak soktu, niye bu hâle geldi? Olmaması gerekirdi, hiçbir problemin
olmaması gerekirdi. Eğer vatandaşlık temelinde, eğer
insan merkezli olarak meseleye bakabilirsek, eğer gerçekten
karşılıklı empati yapabilirsek hep birlikte bu ülkede çok
daha mutlu olabiliriz, olmamamız için hiçbir neden yok.
İşte
bunun için, bu terör sorununun çözümü noktasında oluşturulan çözüm
sürecine mutlak surette herkesin destek olması lazım, sağduyulu
olan herkesin destek olması lazım, sağduyulu olan herkesin
destek olması lazım. Terörün bitmesi lazım,
sorunlarımızın demokratik kanallarda
tartışılması lazım.
HASAN ÖREN (Manisa)
Bırakılmayan milletvekilleri hakkında bir fikrin var mı?
AHMET AYDIN
(Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar, tutuklu vekillerle ilgili
ben kararın doğru bir karar olduğunu söylemedim ki.
SIRRI SAKIK
(Muş) Siz Yargının kararına saygılı
olmalıyız. dediniz.
AHMET AYDIN
(Devamla) Sadece siyasi bir karardır. dediniz, siyasete yüklemeye
çalıştınız. Bu karar siyasi bir karar değildir. (BDP
sıralarından gürültüler) Evet, yargının verdiği bir
karardır ama tartışmalı bir karardır, katılıyorum.
Tartışmalı bir karardır, bu kararı yargı
vermiştir, karar tartışılabilir.
HASAN ÖREN (Manisa)
Savcıları harekete geçiren Başbakan, kararı veren
yargı.
AHMET AYDIN
(Devamla) Evet, eğer Mustafa Balbay salıverilebiliyorsa diğer
vekillerin de salıverilmesi gerekirdi bir hukukçu olarak benim de
kanaatim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Onu söyleyin.
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Özel mahkemeleri kaldıralım Sayın Başkan,
bu özel mahkemeleri siz kurdunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) Ama onu söylerken de doğru olan bir şeyi de söylüyorum;
bu kararı yargı veriyor.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Devamla) Anayasa Mahkemesinin yine AK PARTİnin sayesinde getirmiş
olduğu bireysel başvuru yöntemiyle tutuklular
salıverilebiliyorsa onlara da verilebilir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Sayın
Sakık söz istemişti.
Buyurun Sayın
Sakık. Bir dakika anlamadım Sayın Sakık. Sayın
Sakık özür dilerim, niçin söz aldınız?
SIRRI SAKIK
(Muş) Yani, bütün cinayetlerin
nereden kaynaklanmış olduğuna dair
BAŞKAN Ama
Barış ve Demokrasi Partisi adını üstüne almadı. PKK
OKTAY VURAL
(İzmir) Hayır efendim, ben PKK terör örgütüyle ilgili söyledim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, yanlış bilgi
(Muş
Milletvekili Sırrı Sakık kürsü önüne geldi)
BAŞKAN
Sayın Sakık, size söz vermedim, lütfen yerinize geçer misiniz.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım veremezsiniz, Sayın
Başkanım, PKK terör örgütünün
Veremezsiniz
BAŞKAN
Sayın Sakık, sizi kürsüye çağırmadım, şöyle
alayım sizi lütfen. Çünkü niçin kürsüye geldiğinizi bilmiyorum
Sayın Sakık.
OKTAY VURAL
(İzmir) Veremezsiniz, veremezsiniz! PKK terör örgütünün burada, burada
temsilciliğini
Hayır Sayın Başkanım
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Roboskide çocukları katleden, insanları diri diri yakan, devletin
askeri, polisi
Gençlerin kafasına kurşun sıkan orada polistir.
BAŞKAN Siz
oturun yerinize.
Sayın
Sakık, bakın
SIRRI SAKIK
(Muş) Daha önce de bu kürsüde bir kaç kez seslendirdim.
BAŞKAN Yerinize
alabilir miyim sizi lütfen, rica ediyorum. Teşekkür ederim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ben buradayım ama söz istiyorum.
BAŞKAN
Hayır söz istediniz, ben sizi dinlemeden kürsüye geldiniz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Çok özür diliyorum.
BAŞKAN Onu
söylemeye çalışıyorum. Niçin istiyorsunuz söz, ne diyorsunuz?
SIRRI SAKIK
(Muş) Efendim, bütün cinayetlerin kaynağının PKK
olduğunu söyledi. Ben geçmişten bugüne kadar onlarca kez Meclis
araştırma önergeleri verdim, gelin hep birlikte bu konuyu
araştıralım; kim, nerede, ne cinayetler işlediyse hep
birlikte
Ben bu konuda
açıklama yapmak istiyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Ama
yaptınız zaten.
Bakın,
Milliyetçi Hareket Partisi, düşman olarak, Barış ve Demokrasi
Partisiyle ilgili bir tek cümle
söylemedi Sayın Sakık, sadece PKK dedi.
SIRRI SAKIK
(Muş) Benim konuşmama cevap verdi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gerçeklerin çarpıtıldığını
ifade etti Sayın Başkan.
BAŞKAN
Hayır, hiç demedi, hiç demedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Olur mu canım? Sayın Başkanım
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, PKK bir terör örgütüdür, en
başta da doğu ve güneydoğudaki Kürt kökenli insanları
mezralarda katletmiştir, bu kadar açık ve net. (BDP
sıralarından gürültüler)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sizi
dinlemiyorum, sizi dinlemiyorum, sizi
dinlemiyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Roboskiyi
BAŞKAN Sizi
dinlemiyorum, lütfen oturun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Roboski katliamını yapan devletin resmî uçaklarıydı ve
devlettir o zaman terör örgütü. Şimdi, burada devletin terörünü kimsenin
yüklenmesine gerek yok.
BAŞKAN
Sayın Sakık, size söz vereceğim yalnız Sayın Vural
Barış ve Demokrasi Partisiyle ilgili bir şey söylemedi. Terör
PKKtan gelmektedir. dedi. Bunu üstleniyorsanız, sataşma olarak
görüyorsanız buyurun.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, Sayın Başkanım, bununla ilgili
sataşma olarak görerek nasıl verirsiniz ya?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Var, nasıl yok?
BAŞKAN
Bakalım, ne diyecek Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani insaf ya! Sayın Başkanım, böyle bir konuda
söz vermeniz züldür! PKK bir terör örgütüdür.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, söylediği cümleye sahip
çıkmıyor, yanlış bilgiler verdiğini söyledi.
BAŞKAN
Sayın Vural, eğer üstleniyorsa onu, cevabını dinlemek
zorundayım. Lütfen
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, hayır, söz veremezsiniz, doğru
yapmıyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi PKKyı bir terör
örgütü olarak görmüyor mu?
BAŞKAN
Söyledim, e, bunu söyledim,. söyledim Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Nasıl? Zorla mı veriyorsunuz, zorla mı? Biz
istediğimiz zaman vermiyorsunuz da silah mı dayatıyorlar?
BAŞKAN E,
söyledim ama Sakıkın söz hakkını da
Bana sataşma
var. diyor.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sizden mi müsaade alması gerekir? Ben konuşurken sizden
mi müsaade almam lazım?
OKTAY VURAL
(İzmir) PKK bir terör örgütüdür. PKK katliam yapmış bir terör
örgütüdür, Türk kökenli insanları katletmiştir.
BAŞKAN
Sayın Vural, Sayın Sakık sizin söylemeniz üzerine değil,
sataşma olduğu gerekçesiyle söz aldı.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Hangi konuda?
OKTAY VURAL
(İzmir) Ya, hangi konuda, sorun; sataşma yok.
BAŞKAN
Söylüyor kendisi.
SIRRI SAKIK(Muş)
Sizden mi müsaade alacak yani Başkan sizden mi müsaade alacak?
BAŞKAN
Lütfen, benim işime karışmayın, rica ediyorum.
Buyurun Sayın
Sakık.
Bu konudaki
düşüncelerimi açıkladım, lütfen siz de oturun, yeniden
başlatın süreyi.
AHMET
AYDIN(Adıyaman) Sayın Başkanım, yalnız BDP Grubuna
yönelik bir sataşma olmadığını ben de
düşünüyorum. PKKnın bir terör örgütü olduğunu herkes biliyor,
cümle âlem biliyor.
12.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, İzmir Milletvekili
Oktay Vuralın yaptığı açıklaması
sırasında Barış ve Demokrasi Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben afaki
konuşmam, arkasında da dolanarak konuşmam. Son günlerde onlarca
gazetede bulabileceğiniz haberler var. İtiraflarda bulunuyor.
Vietnamda savaşa katılan ve sonra gidip çocuklarının
gözünün içine bakamayan konumda olan askerler de şimdi tek tek
çıkıyor, diyor ki: Bakın, biz köy yakma birlikleriydik,
gidiyorduk, köyleri yakıyorduk ve gidip yaktıklarımız da
bunlar işte bakın, insanlar
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Şırnak Valisinin bugünkü
açıklamalarını söyleyin Sırrı Bey.
SIRRI
SAKIK(Devamla) Bu köyler yakıldı, bu üniformalılar gittiler
yaktılar, bu üniformalılar değil miydi? Bakın, bugün
toprağa gömülen Teoman neydi? Şunu söyleyeyim açık ve net
olarak
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Bakan, lütfen cevap verin, siz Türkiye Cumhuriyetinin
Hükûmetisiniz ve Millî Savunma Bakanısınız!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Cevap verecek, sayın hatip konuşmasını
bitirsin.
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Yanınızda oturanlara bakın ya, ayıp!
OKTAY VURAL
(İzmir) Böylesine bir zülu kabul edemeyiz.
BAŞKAN
Sayın Vural, sayın bakanlar nerede, ne zaman
konuşacağını bilebilecek yetenekteler lütfen
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sizi yönetiyor, Bakanı yönetiyor
AYTUN ÇIRAY
(İzmir) Sen onların avukatı mısın?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Bizler zulmü kabul etmeyiz. Hodri meydan!
BAŞKAN -
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Başkanım, zaten
BAŞKAN
Buyurun siz, tamam, geçmesin vakit, buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Bitti. Yeniden lütfen başa alır mısınız
Sayın Başkan. Sayın Başkanım, lütfen başa
alır mısınız, konuşamadık bir şey.
BAŞKAN
Hayır, konuştunuz Sayın Sakık, on beş yirmi saniye
kayboldu. Devam edin lütfen.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Sayın Başkanım, lütfen alır
mısınız. Ben, önemli bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN
Alamam şu anda süreyi başa.
SIRRI SAKIK
(Devamla) Alamazsanız o zaman
BAŞKAN Ama
siz konuştunuz Sayın Sakık.
SIRRI SAKIK
(Devamla) O zaman Vuraldan onay alalım.
BAŞKAN
Tamam, bir dakika daha vereceğim.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Kürsüye çıktığımızda Vural ne diyorsa
BAŞKAN
Tamam, bir dakika, bir dakika daha vereceğim.
Sayın
Sakık, lütfen
SIRRI SAKIK (Devamla)
Sevgili arkadaşlar, bakın, bugün bir general toprağa verildi.
Bu general 1960 yılında Yassıadadaydı, Yassıadada
halkın oylarıyla seçilmiş Adnan Menderesi
tokatladığı iddiası var, bu generalin Adnan Menderesi
aşağıladığı iddiası var. Bu generalin,
saysam onlarca, halka karşı işlediği suçlar var.
Ben, ailesine,
çalışma arkadaşlarına bir kin filan gütmüyorum. Bugün
sizler de çıkıp diyorsunuz ki mahkemeikübra. Mahkemeikübranın
sahibi size iktidarı nasip etti, size yargıyı verdi, size
halkın iradesini verdi, Alın bunları yargılayın.
dedi ama siz yargılamazsanız, alın, elli üç yıl sonra,
öldükten sonra mahkemei kübraya havale edip kurtulamazsınız.
Mahkemeikübra sizi de davet eder: Gelin bakayım, yardım
yataklıktan siz de gelin. Siz, elli üç yıl bu tür olaylara seyirci
kaldınız.
İşte,
ülkede bu son yirmi yıl önce olup biten olaylarda da gelin hep birlikte
bir Meclis araştırma önergesini hayata geçirelim. PKK nerede suç
işledi, devlet nerede suç işledi, polis nerede suç işlediyse hep
birlikte bunları çıkaralım, barışımızı
birlikte inşa edelim.
Ben, herkes pirüpaktır
demiyorum ama bu süreç içerisinde kim ki günah işlediyse gelsin bu halka
hesap versin diyorum, farklı bir şey demiyorum. Siz niye buna tepki
gösteriyorsunuz? (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sakık.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Altaya söz vereceğim.
Buyurun Sayın
Altay.
Epeydir elini
kaldırıyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Gerekçemi söyleyeyim mi? Yani bu kadar muhabbetten sonra ben de direkt
diyebilirim.
Sayın
Sakık, İzmir Milletvekilimize hiç de hak etmediği bir
yaklaşımda
SIRRI SAKIK
(Devamla) Hayır, ben, şu anlamda bir ironi yaptım.
BAŞKAN
Sataşmadan iki dakika
Buyurun.
13.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, 506 sıra sayılı Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 507 sıra sayılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının on birinci tur görüşmelerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında CHP
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın
Sakıkın İzmir Milletvekilimiz Sayın Mustafa Ali Balbayla
ilgili
Doğrudur, belki art niyet yok ama kendisine gene de ben
yakıştıramadığımı söylemem lazım. Uzun
tutukluluk zulmünden en çok etkilenmiş insandır Sayın Balbay
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Engin Bey, biz onların gelmesinden memnunuz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Ama beni yanlış anladın.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Lütfen dinleyin.
SIRRI SAKIK
(Muş) - Bağırma öyle elini kolunu sallayarak, yanlış
anladın.
BAŞKAN
Sayın Sakık, lütfen
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ve Sayın Balbay çıktığında da Bir
yarım içeride kaldı, diğer milletvekilleri içerideyken ben
kendimi çıkmış zannetmiyorum. demiş...
ÖZDAL ÜÇER (Van) -
Biz Sayın Balbayın da, diğer milletvekillerinin de, tümünün
serbest kalmasını istiyoruz hangi parti olursa olsun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bütün uzun tutukluluk sürecine maruz kalmış tutuklular,
tutsaklar özgürleşmeden kendimi bütünüyle özgür hissetmeyeceğim.
demiş bir arkadaşımıza bu şekilde bir
anlayışı çok mantıklı bulmuyorum.
ÖZDAL ÜÇER (Van) -
AKPli milletvekilleri de tutuklansa ona da karşı çıkarız.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Zira, Sayın Haberal da aynı anlayışı
çıktığında ortaya koymuştur, bunu belirtmek isterim.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Balbayın çıkışından çok memnunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) İktidar partisinin parti sözcüsünün yaptığı bir
hatayı gene burada sayın sözcü yaptı. Ölülerin arkasından
konuşmayın, bu konuda dinî bir emir de var. Hüseyin Çelike yakışmamıştı,
Sayın Sakıka da yakışmadı. Adam ölmüş
gitmiş.
Öte yandan, otuz
dört saniyede buradaki tartışmalara Cumhuriyet Halk Partisinin
görüşünü, buradaki tartışmalarla ilgili görüşünü
açıklamam mümkün değil. Ancak, bir şeyin altını çizmek
istiyorum: Türkiye'nin bir Kürt sorunu vardır, bunu herkes böyle bilecek
ama Türkiye'nin bir terör sorunu da vardır, bir terör örgütü sorunu da
vardır, bunu da herkes böylece bilecek.
Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Terör ayrı bir şeydir, başkaldırı
ayrı bir şeydir. Gidin, bilim adamlarına sorun öğrenin.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, AK Parti Grubu adına
konuşan Sayın Ahmet Aydın, ayrımcı bir dil
kullandığımızı ifade ederek grubumuza
sataşmıştır.
BAŞKAN Hiç
Barış ve Demokrasi Partisini kastetmedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Hayır, niye kastetmedi?
BAŞKAN Bütün
Genel Kurula hitap etti.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, Ayrımcı bir dil kullanıyor.
dedi ve partimizi kastetti, bu konuda suçladı.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Öyle bir şey söylemedim Sayın Başkan, o genel
ifadedir.
BAŞKAN
Partiyle ilgili bir şey söylemedi, çok iyi dinledim. Kucaklayıcı
bir dil kullandı.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır
BAŞKAN Hep
birlikte kardeşçe davranalım. dedi Sayın Baluken.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Siz, Başkanlık Divanında yönetirken de
Anayasada belirtilen vatanın bölünmez bütünlüğüyle ilgili suçlama da
getirdiniz, bir şey demedik.
BAŞKAN Bu,
suçlama değil; bu, Anayasanın bir hükmü. Suçlama değil, özür dilerim.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bu konuda açıklama yapmaya ihtiyaç var.
BAŞKAN Hiç
suçlama değil.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Biz ayrımcı bir dil kullanmıyoruz. Sizin
bahsetmiş olduğunuz bölünmez bütünlüğe yönelik bir faaliyette
bulunmuyoruz. Bunu açıklamak istiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Sayın Başkanım, BDP Grubuna yönelik benim en
ufak bir sataşmam olmadı. Olmadı yani, böyle bir şey yok.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Ya, niye bu kadar korkuyorsunuz BDPnin
konuşmasından? Sataştınız, biz de cevap
vereceğiz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Ben genel bir ifade kullandım Herkes diline, üslubuna
dikkat etsin. dedim.
BAŞKAN
Sayın Baluken söylemek istediklerinizi söylediniz. Bakın, saat
gecenin on biri, daha çok uzun süre buradayız.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Gecenin on biri diye konuşmayacak mıyız
Sayın Başkan?
BAŞKAN
Sayın Sırrı Sakık söyledi, Sayın Sırrı
Sakık açıkladı, bir kez daha söz verdim. Lütfen,
anlayışınızı bekliyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, burada
BAŞKAN Rica
ediyorum. Bakın, rica ediyorum
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) - Bakın, parti grubumuza yönelik ayrımcı bir
dil kullandığımız
BAŞKAN -
Buyurun oradan konuşun, bir dakika söz vereyim size. Lütfen oturun
yerinize, bir dakika söz vereceğim. Lütfen
ABDULLAH NEJAT
KOÇER (Gaziantep) - Sayın Başkan, konuşma hakkımı
kullanmak istiyorum.
SIRRI SAKIK
(Muş) Sayın Başkan, ben Mustafa Balbayın özgürlüğe
kavuşmasından büyük bir mutluluk duydum.
BAŞKAN
Söylediniz evet.
SIRRI SAKIK
(Muş) Kendisini kucakladım, hoş geldin dedim. Ben bir ironi
yaptım ama siz yanlış anladınız.
BAŞKAN - Tamam
Sayın Sakık anlaşıldı, kayıtlara geçti,
arkadaşlar okuyabilirler.
Buyurun Sayın
Baluken.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Bingöl Milletvekili İdris Balukenin, Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, bu tutumunuz doğru değil.
Grubumuza bir sataşmada bulunulmuştur ve bize orada söz hakkı
tanımanız gerekir.
Şimdi, kürsüde Kürt ve Kürdistan
demekle biz ülkeyi bölmüyoruz, ayrımcı bir dil kullanmıyoruz.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak tam tersine inkârı,
imhayı, asimilasyonu kaldıran politikaların bu ülkeyi
bütünleştiren ve büyüten politikalar olduğunu ifade ediyoruz.
Bakın, bu Mecliste normal bir tablo yavaş yavaş oturuyor. Geçen
günkü Meclis oturumunda bir başörtülü milletvekili konuşma yaptı;
oradan Arapça Kuran-ı Kerim bir ayet okundu, Kürtçe bir şiir okundu,
Kürt ve Kürdistan kelimelerinin geçtiği cümleler kullanıldı.
Normal olan durum budur. Anormal olanı normal olarak bize
gösterdiğiniz zaman burada bizim irademize ipotek koymuş olursunuz.
Dolayısıyla, Meclisin artık bu konuyu bir bölme, bölünme
paranoyasından bir an önce çıkarması gerekiyor.
Arkadaşlarımızın yerleşim yerleriyle ilgili orijinal
adlarını, değiştirilmemiş adları
kullanmasına herkesin tüyleri diken diken oluyor. Oysaki bir yıl önce
Tillo dediğimiz zaman da Norşin dediğimiz zaman da aynı
tepki ortaya konuyordu. Burada Barış ve Demokrasi Partisinin
nasıl konuşması gerektiğini, hangi terminolojiyi
kullanması gerektiğini kimse belirleyemez. Muhalefet şerhini
çıkardınız, şimdi de kürsüde hangi kalıpla
konuşmamız gerektiğini belirlemeye
çalışıyorsunuz, doğru değildir. Bu ülkeyi bölen
anlayış, arkadaşlarımızın deminden beri ifade
ettiği, Sayın Balbayın, Sayın Haberalın
tahliyesinden biz memnuniyet duyduk ama onların tahliye kararı emsal
olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesinin kararı olmasına
rağmen tutuklu vekil arkadaşlarımızı içeride
bırakan zihniyettir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Meclisteki tüm milletvekillerin de bu tabloyu böyle
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl)
görmesini istiyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN İki
dakika verdim, teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural. (BDP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar lütfen bir
nokta koyalım artık, tamam. Herkes düşüncelerini söyledi, tekrara
başladık şimdi.
Sayın Vural, buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkanım, ben PKKnın bir terör örgütünü ifade
etmiştim, bununla ilgili bir sataşma olmasından dolayı
sizin söz vermenizi doğrusu çok yadırgadığımı ifade
etmek istiyorum.
Şuradan tekrar ifade
ediyorum ki PKK bir terör örgütüdür hem de narko terör örgütüdür; uyuşturucu
ve insan kaçakçılığı yapıp doğu ve
güneydoğuda, o masum çocukları, o masum kadınları katleden
bir terör örgütüdür.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Başkan, ben buna itiraz ediyorum, gündemle ilgili değil.
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Bu, senin düşüncendir.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bu gerçeği hiç kimse değiştiremeyecektir, bunu herkes böyle
bilsin.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Ben de
PKKnin bir terör örgütü olmadığını, Kürdistan
İşçi Partisi olarak
(x) olarak
geldiğini
BAŞKAN Lütfen
yerinize oturur musunuz. Size söz vermedim Sayın Üçer, lütfen
Yerinize
oturun lütfen.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Kürdistan İşçi Partisinin üyesi olmaktan gurur duyuyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Unutmayacağız, unutturmayacağız. PKK terör örgütü bir
maşadır. Kürt kökenli kardeşlerimizi de kullanan bir
maşadır.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Diyarbakır zindanlarında devlet
(MHP ve BDP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir)
PKK bir terör örgütüdür ve hem de uyuşturucu
kaçakçılığı yapan bir terör örgütüdür.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Kendini
savunmaktan başka bir şey yapmıyor.
BAŞKAN Beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.02
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 23.16
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
Ğ) BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı
H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Standartları
Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, Adalet
ve Kalkınma Partisinin grup konuşmalarına
başlayacağız.
Birinci
konuşmacı Abdullah Nejat Koçer, Gaziantep Milletvekili. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, güven ve istikrar ekonomik güç getirir. Bu da, güçlü siyasetle
ve istikrarla oluşur. Dünyada ve özellikle Avrupada yaşanan ekonomik
buhran, Türkiyenin sahip olduğu üretim becerisiyle oluşturduğu
rekabet gücünün değerini ve önemini çok net olarak ortaya koymuştur.
Türkiyenin bilim ve teknoloji kapasitesini artırmak için hazırlanan
ve yol haritası niteliğindeki sektörel strateji belgeleriyle âdeta
yeni bir dönemin başladığını, Türk sanayisinin
katettiği mesafeyi bugün çok daha iyi görebiliyoruz.
Sanayi Strateji
Belgesi ve Eylem Planı Türk sanayisini düşük teknoloji seviyesinden
çıkartarak orta teknoloji seviyesine getirmiş, sanayimizin hedefi
artık ileri teknoloji olmuştur. Türkiyenin marka ve patent
tescilinde son on yılda yüzde 448 artış sağlanmış
olması, marka tescilinde son üç senedir 110 binin üzerindeki
başvuruyla Avrupada 1inci sırada yer alması, AR-GE
harcamalarının millî gelire oranının son on yılda 2
kat artarak yüzde 1e yaklaşmış olması ve 2023
yılına kadar yüzde 3 seviyesine çıkartma hedefimiz, AR-GE
merkezi belgesi alan işletme sayısının 154e, 2008-2012
yılları arasında yapılan AR-GE harcamasının 7,3
milyar TLye ulaşmış olması, patent başvurusunda
Avrupada 8inci, dünyada 17nci sıraya yükselmiş olmamız
hedeflerimize ulaşma arzumuzun ve hedeflerin gerçekçiliğinin
açık ifadesidir.
Değerli
milletvekilleri, son yıllarda Türkiye, markalaşmayı, inovasyonu,
nanoteknolojiyi, akıllı sanayi ürünlerini konuşuyor. Anadolu
şehirlerimiz markalaşmaya ve inovasyon vadileri oluşturmaya
başladılar. Bakanlığımızın destekleriyle
Gaziantep, Denizli, Kayseri, Adana, Konya gibi birçok Anadolu şehrinde
sanayi cazibe merkezleri oluşmaya başladı. Türkiyenin
geleceği için sanayi stratejisi bakımından büyük önem arz eden
Bilişim Vadisi Projesiyle, kamu, sanayi ve üniversite iş
birliğini sağlayan SAN-TEZ proje destekleriyle bilginin
ticarileştirilmesi, katma değerli ürünler ortaya
çıkarılması ve bununla ilgili sonuçları son derece önemli
buluyorum. Teknogirişim Sermayesi Desteğiyle önü açılan
binden fazla üniversite mezunu gencin bu destekle kendi işini kurmuş
olması, AR-GEye verilen destek ve teşvikin önemini
artırıyor. 2002de 2 teknoparkımız varken bugün 37 tanesi
faal olmak üzere 52 teknoparkımızın olması gelecek için
umut veriyor. Yeni teşvik sistemiyle OSBlere sağlanan arsa tahsisi
yanında verilen desteğin artması, altyapı sorunu gibi önemli temel problemlerle yakından
ilgileniyor olması
Yeni kurulacak
OSBler için istihdam artışı sağlanmasına
Bakanlığımızca çok önem veriliyor. Kümelenme
çalışmalarını, rekabet gücü ve verimliliği
artıcı etki açısından son derece önemli buluyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türk sanayisinin ulaştığı seviye, elde
ettiği başarılı sonuçlar ülkemizin geleceği
bakımından çok önemli. Dünyanın en önemli
coğrafyasında en büyük üretim merkeziyiz ve yüksek kaliteli Türk
malı algısını ihraç ettiğimiz her sanayi ürününde tüm
dünyaya gösteriyoruz ve bununla iftihar ediyoruz.
Bugün Türkiyede
seramik üretiminde dünya 3üncüsü, çelik üretiminde Avrupa 3üncüsü, hazır
giyimde ve televizyon ihracatında Avrupa 2ncisi, Avrupanın en büyük
otobüs üreticisi, en büyük çimento ihracatçısı ve buzdolabı üreticisiyiz.
Türkiyede artık SAN-TEZ ve teknopark girişimleriyle; insansız
hava araçları, çeşitli yazılımlar, kızılötesi
kameralar, yeni nesil zırhlı araçlar, yerli navigasyon, RASAT ve
GÖKTÜRK-2 devreye alınırken GÖKTÜRK-3 millî gözlem uydusu
çalışmaya başlıyor. Bütün bunlarla birlikte
markalaşmanın, inovasyonun ve AR-GEnin daha çok
arttığı bir Türkiye dileğiyle,
Bakanlığımızın 2014 bütçesinin hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İkinci
konuşmacı Dilek Yüksel, Tokat Milletvekili...
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA DİLEK YÜKSEL (Tokat) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi üzerine AK
PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı, sanayi siteleri, organize sanayi bölgeleri ve
endüstri bölgeleri uygulamalarıyla sanayinin ülkemizde
sağlıklı bir şekilde dağılımını
sağlamaktadır. 88 adedi son on bir yılda olmak üzere toplam 153
adet organize sanayi bölgesi projesinin inşaatı tamamlanarak
sanayicilerimizin hizmetine sunduk. Bakanlığımızca Tokat
ilimizde, Tokat, Erbaa, Niksar, Turhal, Zile olmak üzere 5 organize sanayi
bölgesi kurulmuştur. Ayrıca Yeşilyurt ilçemizde 54 iş yeri
kapasiteli sanayi sitesinin inşaatı devam etmektedir. Tokat
Gaziosmanpaşa Üniversitemiz bünyesinde kurulan teknopark
inşaatımız devam etmektedir ki temelini Sayın
Bakanımızla beraber attık, inşallah Ocak 2014 tarihinde
Sayın Bakanımızla beraber açılışını
yapacağız.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığımızın uygulama alanına
giren bir konu olan üstün yetenekli çocuklarımızdan bahsetmek
istiyorum. Yıllardır yitik bir hazinemiz olan, Millî Eğitim
Bakanlığımız bünyesinde faaliyet gösteren bilim sanat
merkezleri ve bu konuda yapılan çalıştaylar
dışında bugüne kadar herhangi bir uygulama maalesef bu konuda
yapılmamıştır. Meclisimizde kurulmuş olan Üstün
Yetenekli Çocuklar Araştırma Komisyonumuzun
çalışmalarının da bir sonucu olarak
Bakanlığımız, TÜBİTAK bünyesinde Ankara, İstanbul
ve İzmir illerimizde 3 adet yeni okul açacaktır. İnşallah
bu okullarda Nobel ödülleri alacak geleceğin bilim insanları
yetişecektir. Ülkemizin en büyük zenginliği olan bu
çocuklarımız için harekete geçen Sayın Bakanımızı
tebrik ediyor, bütün bakanlarımız ve kurumlarımızdan bu
konuda aynı hassasiyeti bekliyoruz.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimiz döneminde uzaya 6 Türk uydusu gönderdik ve bu
uyduların tamamına yakınını Türkiye'de ürettik. Yüzde
yüz yerli kaynak ve teknoloji kullanarak ürettiğimiz GÖKTÜRK-2 uydusunu
uzaya gönderdik. Çok ilginçtir bu tarihî ve gurur verici olayı protesto
edenler, hatta işi daha da ileriye götürerek illegal bir
gösteriye dönüştürenleri görünce, bu ülkede güzel şeylerin
olmasını istemeyenlerin, rahatsız olanların, milletin
güçlenmesinden korkanların çırpınışlarını
tekrar tekrar görüyoruz. Dünyada kendi uydusunu yapabilen 25 ülkeden biri
olmanın gururunu yaşamak yerine üniversitede uydu fırlatma
töreninin izlendiği salonu basmayı düşünen, taş,
molotofkokteyli atan ve yakıp yıkan maskeli göstericiler ve bu
illegal gösterilere destek verenler acaba bu ülkeyi ne kadar seviyorlar? Bütün
bu güzel gelişmeler, bu ülkeyi sevdiğini iddia edenler
tarafından nasıl protesto edilir? Tüm dünya bilim
çağını yaşarken, aya giderken, milletimizin
yıllardır geri bırakılması bilimle, teknolojiyle ve
hiçbir ifade biçimiyle açıklanamaz.
Sayın
milletvekilleri, iktidarımız döneminde, bilim, sanayi ve teknolojide
76 milyon insanımızın hayatını
kolaylaştıracak, ülkemizi daha ileriye, muasır medeniyetler
seviyesinin üzerine taşıyacak adımlar attık;
halkımızın hiçbir ferdini ötekileştirmedik;
insanlarımızın inançlarıyla, giyim kuşamlarının
nasıl olduğuyla değil, insan hak ve hürriyetlerinin güvenceye
alınmasıyla, kendilerini -üstün değil- üstün ve seçkin sanan
azınlığın hukukuyla değil, hukukun üstünlüğü için
milletimizle birlikte mücadele verdik; ulaşım ve iletişim
teknolojilerindeki hizmetlerimizle sadece kıtaları değil, 76
milyon insanımızın yüreklerini ve gönüllerini de bir araya
getirip bin yıllık kardeşliğimizi daha da güçlendirdik.
Ülkemize
ve milletimize hizmet ederken, uzaya yerli uydumuzu gönderirken,
İstanbula 3üncü köprüyü, havaalanını, Kanal İstanbulu,
Marmarayı, nükleer enerji santralimizi inşa ederken,
ihracatımızı, sanayi üretimimizi ve dolayısıyla
istihdamı ve kişi başına düşen millî gelirimizi
artırmak için gece gündüz demeden çalışırken tam bu noktada
hazımsızların Geziye çıkmalarını, milletimiz
sandıkta ayrıca takdir edecek ve değerlendirecektir.
Sözlerime
son verirken 2014 yılı bütçemizin hayırlara vesile
olmasını diliyor, Sayın Başbakanımız başta
olmak üzere Sayın Bakanımız ve çalışma
arkadaşlarına teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Üçüncü
konuşmacı Ömer Faruk Öz, Malatya Milletvekili.
Süreniz
beş dakikadır.
Buyurun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 2014 yılı
bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ekonomik büyümenin,
rekabet üstünlüğünün ve sürdürülebilir sosyoekonomik kalkınmanın
temel unsurlarının başında bilim, sanayi ve teknoloji
gelmektedir. Bakanlık bilim, sanayi ve teknoloji alanlarında
ülkemizde mevcut altyapının geliştirilmesini, tüm sektörel
alanlarda rekabet gücümüzün artırılmasını sağlamak
amacıyla otomotivden makineye, demir çelikten elektrik elektroniğe,
tekstil ve hazır giyimden deri ürünlerine, gemi inşaatından
gıda sanayisine kadar her alanda paydaşlarla birlikte stratejik eylem
planlarını ve yol haritalarını hazırlamıştır.
Belirlenen bu politika, strateji ve programlar çerçevesinde öncelikle bilgi
toplumuna dönüşüm sürecinin hızlandırılması, yüksek
katma değerli, ileri teknolojiye dayalı, dışa
bağımlılığı azaltmaya yönelik, güvenli ve
sürdürülebilir, aynı zamanda çevreye duyarlı bir üretim
yapısının oluşturulması noktasında çok
sayıda hizmetleri gerçekleştirmiştir.
Bilim ve teknolojiye
dayalı sanayileşmeyle bölgeler arası
kalkınmışlık farklılıklarının
giderilmesinde özellikle organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerine yönelik
çalışmalar hız kazanmıştır. Ülkemizde şu
anda faaliyette olan organize sanayi bölgelerinin yarısından
fazlası iktidarımız döneminde gerçekleştirilmiştir.
Ayrıca, 448 adet sanayi sitesinin altyapı ve üstyapı
çalışmaları tamamlanmıştır.
Örnek vermek gerekirse,
seçim bölgem Malatyada yer alan 2 adet organize sanayi bölgesinde gıda
ürünlerinden tekstile, makineden kimyasal ürüne kadar toplam 278 adet
işletmede yaklaşık 15 bin civarında istihdam
sağlanmaktadır. Tahsis edilen parsellerdeki yatırımlar tamamlandığında
istihdam sayısı 2 misline artacaktır. 8 milyon metrekare
üzerinde kurulu 330 parselin haricinde 12 milyon metrekare arazide de 3üncü
organize sanayi bölgemizle ilgili de çalışmalar son noktaya gelmiştir.
Buranın, 1 milyon 700 bin metrekarelik alanın altyapı ihalesi
geçtiğimiz temmuz ayında gerçekleşmiş ve alana tekabül
edecek yerlerle ilgili de tahsis işlemleri tamamlanmıştır.
Değerli
milletvekilleri; üniversitelerimiz ile sanayi iş birliğinin
genişletilmesi noktasında
yatırımcılarımızın üniversitelerin
imkânlarından azami derecede istifade etmelerini sağlamak
amacıyla 52 adet teknopark kurulmuştur. Bugün teknoloji
geliştirme bölgelerinde yaklaşık 2.500 civarında firma
faaliyet göstermekte ve bunların ihracatı 900 milyonu bulmak
üzeredir.
Yine, Malatyada
üniversite kampüsü içiresinde yaklaşık 8 trilyonluk bir
yatırım ile Teknoloji Geliştirme Bölgesi
tamamlanmıştır. Teknoparkta şimdiden 20 civarında
AR-GE firması faaliyetlerine başlamıştır.
Bakanlığımız tarafından gönderilecek 700 bin
liralık hak edişle beraber finansman ihtiyacı da
tamamlanmış olacaktır. Teknoparkımızın hizmete
alınması noktasında projeyle yakından ilgilenen ve
desteğini esirgemeyen Bakanımız Sayın Nihat Ergüne
teşekkür ediyorum.
Kıymetli
milletvekilleri gördüğünüz üzere on yıl gibi kısa sayılacak
bir sürede düşük teknoloji seviyesinden orta teknoloji seviyesine
ulaşma hedefinde önemli mesafeler katedilmiştir. AK PARTİ
iktidarı döneminde hayata geçirilen bu uygulamalar sayesinde ihracat
rakamlarımız 155 milyar doları aşmıştır.
İhracatımız içinde yüksek teknoloji ürünlerine ait payın
artırılması kapsamında makine ve otomotiv gibi
yerleşik sektörlerin güçlendirilmesi; bilişim, elektronik,
sağlık ve ilaç gibi sektörlere ivme kazandırılması
noktasında da her türlü destek verilmektedir.
AR-GE
faaliyetlerine destek olabileceği düşüncesiyle bir öneride bulunmak
istiyorum. Dünyada her yıl milyonlarca buluş için patent
başvurusu yapılıyor. Bu patentlerle ilgili telif ve koruma
hakkı yirmi yıldır. Yirmi yılı geçen bu
buluşlarla ilgili Türk Patent Enstitüsü bu buluşlardan istifade etmek
üzere yerel üreticilere bunlardan istifade etmesi noktasında yol
göstermesini Türk Patent Enstitüsünden talep etmekteyim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının ve Türkiye Cumhuriyeti 2014
yılı bütçesinin ülkemize, bakanlıklarımıza
hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Dördüncü
konuşmacı Zeki Aygün, Kocaeli Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA ZEKİ AYGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; KOSGEB olarak bilinen Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığının 2014 yılı bütçesi üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükûmetimizin
başarılı çalışmalarının başında,
ekonomik refah seviyesinin yükseltilmesi gelmektedir. Ekonomik ve bilimsel
gelişmelerle birlikte destek programlarıyla da
vatandaşlarımızın girişimcilik ve inovasyon
konularına ilgi ve alakası büyük ivme kazanmıştır.
Özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının
öncülüğünde gerçekleştirilen destek, hibe ve cazip kredi
fırsatlarıyla hem KOBİlerimiz hem de girişimcilerimiz
büyük fırsatlara sahip olmuş
ve bunu ekonomimize katma değer olarak yansıtmıştır.
Bilhassa KOSGEB âdeta KOBİlerin yol arkadaşı hâline
gelmiş, sadece maddi olarak değil eğitim ve rehberlik
faaliyetleriyle de işletmelerimizin her daim yanında olmuştur.
1990
yılında, 3624 sayılı Kanun ile kurulan KOSGEBin
kuruluş amacı, ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının
karşılanmasında KOBİlerin oranını ve
etkinliğini artırmak, rekabet güçlerini yükseltmek, ekonomik ve
sosyal kalkınmadaki paylarını artırmaktır.
KOBİler
ülkemizdeki işletmelerin yüzde 99undan fazlasını, toplam
istihdamın ise yüzde 78ini oluşturmaktadır. Bunun yanında,
toplam katma değer içindeki oranları, ihracattaki payları ve
toplam yatırımdaki oranlarıyla ülkemizin kalkınmasında
önemli rol almışlardır. Bu açıdan, KOBİlerin
desteklenmesi ülke ekonomisi açısından hayati önem arz etmektedir.
İşte bu nedenle, AK PARTİ döneminde KOBİ desteklerinin
hedef kitlesi hizmet ve ticaret sektörünü de kapsayacak biçimde genişletilmiştir.
Öyle ki, 2008 yılı sonu itibarıyla KOSGEB veri tabanına
kayıtlı işletme sayısı 82 bin iken bu rakam 2013
yılı Aralık ayı itibarıyla 725 bine ulaşmıştır.
KOSGEB sadece KOBİlere değil, ülkemizin güzide girişimcilerine
30 bin Türk liralık hibe ve 70 bin TLye kadar kredi gibi birbirinden
cazip destek imkânları sunmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, girişimcilik kültürünü sadece para vererek destekleme
açısından görmemek gerekir. Bilinçli girişimciler
oluşturmak, ekonomideki israfı ve yanlış yatırımları
önlemek de şarttır. Bu amaçla 2010 yılında, Uygulamalı
Girişimcilik Eğitimi Programı kapsamında yeni nesil
girişimci projesine start verilerek yaklaşık 200 bin kişiye
girişimcilik eğitimi verilmiştir. 10 bine yakın
girişimci kendi işletmesini kurmak üzere KOSGEBin yeni
girişimci desteğinden yararlanmıştır. Ayrıca,
KOSGEB, ülkemizde girişimciliğin geliştirilmesine yönelik
çalışmaları bir çatı altında toplayarak stratejiler
oluşturulmasını ve uygulamaya geçilmesini sağlamak
amacıyla Girişimcilik Konseyi kurulmasına öncülük etmiştir.
Bugün
markalaşma ve kurumsallaşma konuları işletmelerimiz
açısından hâlâ büyük bir sorun hâlinde karşımıza
çıkmaktadır. Bu konu hakkında bu çalışmaları
sürdüren KOSGEB, KOBİlere profesyonel yönetişim, eğitim ve
rehberlik desteği vermektedir. 2013 itibarıyla, KOSGEB, AR-GE,
inovasyon ve endüstriyel uygulama destek programları ve iş
birliği, güç birliği ve destek programlarını da
barındıran toplam 7 adet destek programını yürütmektedir.
Tüm bu
çalışmaların başarılı sonuçları olarak
iktidarımızın geliştirdiği ihracat
politikalarıyla KOBİler Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika
pazarlarında çok önemli roller üstlenmiştir. 2008-2009 dünya ekonomik
krizinde gelişmiş ülkelerin dış ticaretleri yüzde 45
etkilenirken ülkemiz ortalama yüzde 27 etkilenmiş ve bu, KOBİlerin
önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığının liderliğinde ve vizyonunda
gerçekleştirdikleri başarılı çalışmalarından
dolayı, milletim adına başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Sayın Nihat Ergüne ve KOSGEBe teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Beşinci
konuşmacı İbrahim Halil Mazıcıoğlu, Gaziantep
Milletvekili.
Süreniz beş dakika.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014 yılı mali
yılı bütçe kanunu tasarısı görüşmelerinin on birinci
turunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili
kuruluşu olarak faaliyet gösteren Türk Standartları Enstitüsü bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, 2014 mali
yılı bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen başta
Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşeke,
bakanlarımıza, bürokratlarına, Plan Bütçe Komisyonu Başkan
ve üyelerine, tüm kamu bürokrasisine huzurlarınızda
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, 1954 yılında sadece uluslararası
standartların takibini yapmak üzere küçük bir birim olarak kurulan Türk
Standartları Enstitüsü bugün Uluslararası Standardizasyon
kuruşlarında aktif görevler üstlenen, yurt içinde ve yurt
dışında yaygın teşkilatlanmasıyla göz dolduran ve
iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu tüm alanlarda test, muayene,
bilgilendirme hizmetlerini verebilecek bir yapıya odaklanan bir kurum
olarak karşımızdadır. Bugün TSE, ülke sanayisinin daha az
maliyetle yüksek kalitede, uluslararası standartlara uygun mal ve hizmet
üretmesinin anahtarı hâline gelmiş bir kurumdur. Sadece ulusal alanda
değil, başta komşu ve çevre ülkeler olmak üzere
uluslararası pazarlarda da aranan, tercih edilen, itibar gösterilen bir
marka değerine kavuşmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla 10 ayrı
yerleşkede uluslararası akreditasyona sahip 18 deney
laboratuvarıyla sanayicilere hizmet veren enstitü, öz kaynaklarıyla
yaklaşık 400 milyon liralık yeni laboratuvar
yatırımı yapmayı planlamaktadır.
Bu laboratuvar
yatırımlarının anlamı şudur: Sanayicilerimiz
milyon dolarlar ödeyerek yurt dışında yaptırmak zorunda
kaldıkları testleri artık Türkiyemizde yaptırabilecekler.
Böylece, hem millî kaynakların yabancı belgelendirme
kuruluşlarına transferleri engellenmiş olacak hem de yerli
üreticilerimiz zaman ve kaynak tasarrufu sağlayacaktır.
TSEnin ülkemize
prestij kazandıran adımlarından birisini de geçtiğimiz ay
içerisinde Avrupanın kalite alanındaki lider kuruluşu Avrupa
Kalite Teşkilatının aldığı kararda görüyoruz.
Avrupa Kalite Teşkilatı, TSEnin geliştirdiği kalite belgelendirme
modelini üye ülkelerde uygulama kararı aldı. Böylece, Türkiye ilk kez
Avrupa ülkelerine bir kalite belgelendirme modelini ihraç etmiş oldu. Bu
ülkelerin yapacağı her belgelendirmeden TSEnin belge
başına ücret alması da söz konusu olacak.
Ülkemizde bugüne
kadar üzerinde yeterince durulmayan, önemi anlaşılmayan ancak ülke
ekonomileri için çok büyük önem taşıyan bir konu var,
standardizasyon. OECD raporlarına göre, standartlar ve teknik
düzenlemelerin dünya ticaretine etkisi yüzde 80ler düzeyindedir.
Dolayısıyla, standart ve teknik düzenlemelerin belirlenme sürecinde
etkin olan ülkeler dünya ticaretine de yön veren ülkeler olmaktadır.
Dünyadaki ekonomik savaşın bir standartlar savaşına
dönüştüğü bilinciyle Türkiye'nin sadece standartlara uyum sağlayan
ülke değil, standartları belirleyen ülke konumuna gelmesi yönünde
atılan yeni adımlar sayesinde enstitünün, uluslararası ve
bölgesel standardizasyon kuruluşlarının karar
mekanizmalarında etkinliği de artırıldı. Bu durum,
Türk sanayicisine Avrupa standartlarının hazırlanmasında ve
kabulünde söz hakkı veren çok önemli bir gelişmedir.
Vaktim az
kaldı, yedi günden beri gidemediğim Gaziantepimi çok özlediğimi
belirtmek istiyorum. (Gülüşmeler, AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Bu saatte bizi
dinleyen tüm vekillerimize ve Gaziantepli hemşehrilerimize sevgi ve
saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Altıncı
konuşmacı Sayın Nurdan
Şanlı, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
NURDAN ŞANLI (Ankara) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Patent Enstitüsü Başkanlığının
2014 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz
aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken
öncelikle sınai mülkiyetinin tarihçesi üzerinde kısaca durmak
istiyorum. Sınai mülkiyete ilişkin düzenlemelerin
başlangıcı 13üncü, 14üncü yüzyıllardaki Ahilik kurumuna
dayanmaktadır. Ahilik sisteminin Batıdaki lonca sisteminden farkı, buluşa
dayanması ve yenilikçiliği özendirmesidir. 19uncu yüzyılda
çıkarılan marka ve patent yasaları da Avrupanın en eski
sınai mülkiyet yasalarındandır. 1871 tarihli Alameti Farika
Nizamnamesi ve 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu marka ve patent
konularında yasal korumanın temelini oluşturmaktadır.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında ülkemiz dünyada fikrî mülkiyet sisteminin anayasası
olarak kabul edilen Paris Sözleşmesine 1925 yılında taraf
olmuştur. 1965 yılında 551 sayılı Marka Kanununun
yürürlüğe girmesi ve 1976 yılında da Dünya Fikrî Mülkiyet
Teşkilatı Kuruluş Anlaşmasına katılım,
ülkemizde sınai mülkiyet koruması alanındaki önemli adımlar
arasında yer almaktadır.
Dünyada son yıllarda
büyük hız kazanan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin en dikkat
çekici sonuçlarından birisi, sınai mülkiyet haklarının
ekonomi ve sanayi açısından yükselen önemi olmuştur. Sınai
mülkiyet sadece hak sahiplerini değil, toplumun bütün kesimlerini
etkileyen bir konu olduğu için bu alanda ulusal ve uluslararası
düzeyde kaydedilen gelişmelerin izlenmesi fevkalade önemlidir. Bu noktada,
Türk Patent Enstitüsüne kuşkusuz önemli görevler düşmektedir.
Ülkemiz, yenilikçi ürünler üretmenin, özgün tasarımlar geliştirmenin;
bu yenilikleri, buluşları, tasarımları, ekonomik ve
toplumsal alanda katma değere, istihdama, refaha dönüştürmenin
gerekliliğini kavramış bir ülke konumundadır. Son on bir
yılda sınai mülkiyet alanında uygulamaya konulan projeler,
üretilen yapısal çözümler ve geliştirilen kalıcı
mekanizmalar bu farkındalığı açıkça göstermektedir.
Ülkemizin ekonomik
gelişmesine paralel olarak marka, patent ve tasarımdan oluşan
sınai mülkiyet başvurularında çok önemli artışlar
yaşanmıştır. 2002 yılında 36 bin olan marka
başvuru sayısı 2013 yılında 110 bine, 20 bin olan
tasarım sayısı 42 bine, 3 bin olan patent ve faydalı model
sayısı ise 15 bine yükselmiştir. Ülkemizin bu alanda son on bir
yılda aldığı mesafeyi açık bir biçimde ortaya
koyabilmek için, geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletlere
bağlı Dünya Fikrî Mülkiyet Teşkilatı tarafından
yayınlanan 2013 raporunda ülkemiz adına dikkat çekici veriler
görülmektedir.
Türkiye, patent,
marka ve tasarım başvurularında bir önceki yıla göre 2
basamak birden yükselerek dünyada 7nci sıraya yerleşmiştir. Bu
sıralamada Türkiyenin önünde sadece Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya,
Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Güney Kore ve Fransa yer
alırken, ülkemiz, İtalya, İngiltere, Hindistan, Brezilya, Rusya
ve İspanya gibi fikrî mülkiyet alanında önemli ülkeleri geride
bırakmayı başarmıştır.
Sınai
mülkiyetin her bir bileşeni için yapılan sıralamalara
baktığımızda, Türkiyenin, dünyada patent
başvurularında 15inci, faydalı model başvurularında
7nci, marka başvurularında 6ncı, tasarım
başvurularında ise 4üncü sırada yer
aldığını görmekteyiz. Görüldüğü üzere, ülkemiz, bugün,
geldiğimiz noktada etkin işleyen ve ciddi boyutlarda patent, marka,
tasarım üreten bir sınai mülkiyet sistemine sahip bulunmaktadır.
Türk Patent Enstitüsü hızla artan
sınai mülkiyet başvuruları karşısında tescil
faaliyetlerini hızlı ve etkin bir şekilde yürütebilmek
amacıyla 2013 yılında on-line başvuru hizmetlerinin
kapsamını büyük ölçüde genişletmiş, patent ve marka
uzmanı istihdamı sağlayarak kurumsal kapasitenin
geliştirilmesi konusunda çok önemli adımlar atmıştır.
Sayın
Başkanım, değerli vekiller; sözlerime burada son verirken 2014
yılı bütçesinin ülkemize, milletimize ve Türk Patent Enstitüsüne
hayırlı olmasını, hayırlar getirmesini yürekten
diliyor, bir kez daha saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Yedinci
konuşmacı Ömer Selvi, Niğde Milletvekili. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz
beş dakika.
AK
PARTİ GRUBU ADINA ÖMER SELVİ (Niğde) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TÜBİTAKın 2014 yılı mali
bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.
Yoğun
bir küresel rekabetin yaşandığı dünyamızda bir ülkenin
söz sahibi olması, malumunuz, ürettiği bilgi ve
geliştirdiği teknoloji oranında mümkün. Bu itibarla, ülkemizin
2023 hedeflerine ulaşması açısından en önemli alanlardan
biri de bilim ve teknoloji alanı. Zira, bilim ve teknoloji konusunda
ilerleyeceğimiz her basamak bizi diğer alanlarda çok daha
yukarıya taşıyacak. Bu bilinçte ve anlayışta olan
Hükûmetimiz, toplumda bilim ve teknoloji kültürünün ve AR-GE politikalarının
oluşması için çalışan TÜBİTAKın faaliyetlerine
büyük önem vermekte.
Bilim
ve teknoloji alanı için son on bir yılda ayrılan kaynak, ondan
önceki kırk yılda sağlanan kaynağın çok üzerinde.
TÜBİTAK bütçesinin 2012 yılındaki konsolide bütçeye oranı
bugün 5 kattan fazla arttı ve 2014 yılı TÜBİTAK bütçesi
yaklaşık 1 milyar 890 milyon Türk lirası olarak
gerçekleşecek. Tabii, 2012 bütçesine baktığımız zaman
TÜBİTAKın yaklaşık olarak 102 milyon Türk lirası,
artış yaklaşık 19 kat. Bu da hükûmetlerimizin, AK
PARTİ hükûmetlerinin AR-GE faaliyetlerine, bilim ve teknolojiye
verdiği önemin en önemli göstergelerinden biri.
Tabii,
ben, burada, bu vesileyle, TÜBİTAK birçok alanda faaliyet gösteriyor ama
sadece ve sadece AR-GE alanında gösterdiği faaliyetleri, başarılı
faaliyetleri sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Akademik AR-GE alanında, TÜBİTAK,
kurulduğu 1964 yılından itibaren izleyen kırk senede yani
1964-2003 yılları arasında sadece 7.330 proje için 2013
yılı sabit fiyatlarıyla 233 milyon Türk lirası destek aktarmış
ama gene Hükûmetimiz zamanında, 2005-2012 yılları arasında
toplam 9.635 proje için yine 2013 sabit fiyatlarıyla yaklaşık 1
milyar 630 milyon Türk lirası destek sağlamış.
Yine, enteresan bir bilgi: 2013 yılının
ilk on bir ayında yine akademik AR-GE faaliyetleri kapsamında
sağlanan destek 235 milyon Türk lirası ve bu rakam ilk kırk
yılda sağlanan destekten daha fazla.
Yine, TÜBİTAK,
akademik AR-GE faaliyetleriyle beraber özel sektörde AR-GE faaliyetlerinde
ciddi anlamda destekler sağlamış. Yine, bir kıyas yapmak
gerekirse, 1995-2002 yılları arasında sadece 1.146 proje için
toplam yine 2013 sabit fiyatlarıyla 363,7 milyon Türk lirası destek
sağlamış fakat yine iktidarımız döneminde, 2003-2013
yılları arasında bu rakam yaklaşık 9 katına
çıkmış, 8.190 proje için yaklaşık 3,27 milyar Türk
lirası destek sağlanmış.
Tabii, bu yürütülen
AR-GE çalışmaları neticesinde ne olmuş? Türkiye'de AR-GE
harcamalarının millî gelire oranı 2000 yılıyla
kıyaslandığında, 2012 senesinde yaklaşık 2
katına çıkmış. Tabii, 2000 yılından 2012
yılına kadar millî gelirimizin de yaklaşık 4 katına
çıktığını düşünürsek aslında AR-GE
harcamaları Türkiye'de 2000 yılına oranla 2012 yılında
yaklaşık 8 katına çıkmış vaziyette.
Diğer
taraftan, tabii, bu sayede, bu AR-GE çalışmaları sayesinde daha
önce ithal etmekte olduğumuz birçok ileri teknoloji ürününü artık
yerli imkânlarla üretmekteyiz, dışa
bağımlılığımız bu bağlamda
azalıyor. Ben, bu bağlamda bazı örnekler vermek istiyorum,
sadece ve sadece savunma sanayisinden örnek vermek istiyorum. Aslında
TÜBİTAKın birçok alanda çalışmaları var,
başarılı faaliyetleri var. Ben, sadece savunma sanayisinde
bilinenin dışında, herkesin bildiği insansız hava
uçağı, millî gemimiz, tankımız, tüfeğimiz
dışında birçok kişinin bilmediği örnekler vermek istiyorum.
Mesela, klasik genel maksat bombalarını akıllı hâle getiren
ve bu sayede hassas vuruş yeteneği sağlayan hassas güdüm kiti ki
biz bunu daha önce ithal etmekteydik, artık yerli imkânlarla üretiyoruz.
Yine, üretim teknolojisi yalnız 5 ülkede bulunan ve silah sistemlerine
enerji sağlamak üzere kullanılan ısıl pilleri,
ardışık delici harp başlığına sahip dünyada
ilk ve tek uçak bombası olarak kayda geçmiş olan nüfuz edici bomba ve
dünyada sadece birkaç gelişmiş ülkeyle beraber uluslararası
standartlara uygun olarak yerli imkânlarla ürettiğimiz füze
yakıtı; bunlar önemli örnekler.
Hükûmetimizin verdiği
önem sonucu bilim ve teknolojide bugün geldiğimiz noktaya
baktığımızda, her bir ferdimizin gurur duyacağı
büyük başarılara imza attığımız görülmekte.
Ben son sözde bütçemizin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Grup başkan
vekillerini arka odaya davet ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 23.53
SEKİZİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 01.03
BAŞKAN:
Başkan Vekili Ayşe Nur BAHÇEKAPILI
KÂTİP
ÜYELER: Muhammet Bilal MACİT (İstanbul), Muhammet Rıza
YALÇINKAYA (Bartın)
-----0-----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33üncü Birleşiminin
Sekizinci Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN
Müsaade ederseniz bir açıklama yapmak istiyorum.
VI.- DİSİPLİN
CEZASI İŞLEMLERİ
1.- Van Milletvekili Özdal
Üçere, yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri nedeniyle kınama
cezası verilmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, geçen oturumda yaşanan bir tartışmanın
tutanaklarını incelediğimizde Van Milletvekili Sayın Özdal
Üçerin yerinden sarf ettiği sözlerin İç Tüzükün 160ıncı
maddesinin 3üncü bendi kapsamında yaralayıcı nitelikte
olduğu Başkanlığımızca
değerlendirilmiştir. Bu nedenle, 163üncü madde uyarınca
kendisine kınama cezasının verilmesini Genel Kurula teklif
edeceğim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkan, içeride bu konuda
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, parti grubumuzun bu konuda bir
açıklaması olacak efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bu konuda içeride bizim tutumumuzu
açıklamıştım. Dolayısıyla, bu konuda
milletvekilinin PKKnın bir terör örgütü olmadığını,
Kürdistan İşçi Partisinin üyesi olmaktan gurur duyduğunu ifade
eden kelimelerle İç Tüzükün 161inci maddesinde yer alan, görüşmeler
sırasında halkı kanun dışı hareketlere
teşvik veya tahrik etmek suçunun işlendiğinden bahisle, bu
ifadenin bir terör örgütünü meşrulaştırmak ve halkın da bu
terör örgütünü desteklemesi amacıyla, tahrik ettiğini ve teşvik
etmeye girdiğini ifade ederek bununla ilgili grubumuz olarak işlem
yapmanızı isteyeceğimi ifade etmiştim.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak İç Tüzük
gereğince bu ifadelerin İç Tüzükümüzün 161inci maddesinin dördüncü
fıkrasına uygun olduğunu, kanun dışı hareketlere
teşvik ve tahrik eyleminin gerçekleştirildiğini, bu çerçevede,
Başkanlık Divanının bu eylemi bu şekilde
değerlendirmek suretiyle, gruplara bu konuda görüşünü belirtmesinin
uygun olacağını ifade ediyorum.
BAŞKAN Gruplardan görüşlerini
alacağım.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Baluken
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan, şimdi, Genel Kurulda kürsüden
hitaben yapılan bir konuşma söz konusu değil, yerinden,
mikrofondan yapılan bir konuşma söz konusu değil. Mecliste,
burada çıkmış bir gerginlik ve sonrasında oluşmuş
bir kavga sırasında Sayın Özdal Üçerin kullanmış
olduğu sözler tutanağa yansıtılmış. Biz bu sözlerin
Sayın Oktay Vuralın bahsettiği cezai yaptırımı
gerektirmediğini düşünüyoruz.
Sayın Oktay
Vural PKKyi tanımlarken farklı tanımlayabilir, herhangi
başka bir milletvekili tanımlarken farklı tanımlayabilir.
Burada halkı ayaklanmaya, isyana çağıran hiçbir konuşma,
hiçbir şey yoktur. Bir aidiyet belirten, kavga sırasında sarf
edilmiş, bir gerginlik sırasında sarf edilmiş,
milletvekilimize ait bir söz vardır. Dolayısıyla, böyle bir
cezanın verilmesi uygun değildir.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, PKK bir kanun dışı
BAŞKAN
Sayın Vural, grupları dinleyelim.
OKTAY VURAL
(İzmir) Benim ismimi zikrettikleri için söylüyorum.
BAŞKAN
Sayın Vural, izin verir misiniz, sizi dinledik.
OKTAY VURAL
(İzmir) Kanun dışıdır, kanun dışı
olan bir konuda meşrulaştırmak halkı tahrik ve teşvik
etmektir, açık.
BAŞKAN Sizi
dinledim Sayın Vural.
OKTAY VURAL
(İzmir) Ama içeride konuştuğumuz şekliyle hareket etmeniz
gerekiyor.
BAŞKAN
Sayın Ünal
OKTAY VURAL
(İzmir) Yani, içeride mutabakata varıyoruz, sonradan
inisiyatifinizi farklı kullanıyorsunuz. Doğru değil.
BAŞKAN
İçeride mutabakata varamadık Sayın Vural. Lütfen
Buyurun.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, içeride maalesef bir mutabakat
oluşmadı. Bizim AK PARTİ Grubu olarak, bir sorun
karşısında, şiddeti, terörü, kanı ve ölümü bir çözüm
olarak kabul etmiş bir terör örgütünün, PKK terör örgütünün
yaptıklarını tasvip etmemiz söz konusu olamaz. PKK bir terör
örgütüdür ve yirmi beş yıldan beri bir sorunun çözümü konusunda
şiddeti ve terörü kendisine çözüm aracı edinmiştir. Bu, hiç kimse
tarafından tartışılamaz bir gerçektir.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) AK PARTİ Grubunun düşüncesidir bu.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Ama, biz burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Anayasanın ve hukukun bekçileriyiz. Biz burada duygusal davranmak
değil; rasyonel davranmak, Anayasanın amir hükümlerinin
gerekliliğini yerine getirmekle sorumluyuz.
Biz AK PARTİ
Grubu olarak burada ifade edilen sözleri asla kabul etmiyoruz, tasvip etmiyoruz
ve kınıyoruz ve Başkanlık Divanının
kınamadan yana kararının ve tutumunun yanındayız.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Özdal
Üçer bugün bir yanlış, bir doğru söyledi. Doğru
söylediği şudur: PKKnın üyesi olmaktan gurur duyuyorum. dedi.
Adam kendini PKKlı hissediyor, bu beni ilgilendirmez. Yanlış
söylediği şudur: PKK bir terör örgütü değildir. dedi, bu
yanlış. PKK terör örgütüdür, eli kanlı bir terör örgütüdür.
PKKnın Türkiye Büyük Millet Meclisinde övülmesine, teşvik
edilmesine
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bu sizin düşüncenizdir. PKK bir sonuçtur, bir neden
değildir.
BAŞKAN
Sayın Baluken, saygılı olun lütfen. Dinleyelim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) -
biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak şüphesiz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil.
İçeride konuştuğunuz gibi konuşmuyorsunuz burada.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İçeride de aynı şeyi konuştum ben. PKKyı
biz
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Böyle konuşmadınız.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ben orada kürsüde de söyledim: PKK bir terör örgütüdür. Bunu
başından beri de söylüyoruz, bunu herkes de biliyor. Sayın Özdal
Üçer PKK terör örgütü değil. dedi.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Diyebilir.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bence yanlış.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Diyebilir. Siz bunu dersiniz, o başka der.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Efendim, bence yanlış, bence yanlış!
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil.
ENGİN ALTAY
(Sinop) - Ben öyle düşünmüyorum.
BAŞKAN
Sayın Baluken, lütfen müdahale etmeyin. Bir sorunu çözmeye
çalışıyoruz, lütfen
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil ki.
Aynı düşünsek aynı yerde oluruz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) PKKnın Türkiye Büyük Millet Meclisinde övülmesinin teşvik
edilmesine müsaade edilmemelidir. Ancak, Sayın Özdal Üçerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bunu söyleme
cüreti bulmasında bazı sebeplerin olduğu da muhakkaktır.
PKKyı kuran PKKnın elebaşıyla Hükûmet haftalık rutin
görüşme yaparsa Özdal Üçer de, PKK da bu sözü söyler. (CHP
sıralarından alkışlar)
Grubumuzca bir
cezai yaptırım şarttır. Grubumuzca Sayın Özdal Üçeri
biz de kınıyoruz. Kınama cezası verilmesi uygundur.
Meclisten geçici
çıkarma cezası verilecekse önce Abdullah Öcalanla görüşen
Hükûmeti yurt dışına geçici çıkarmak lazım.
Teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Ne alakası var şimdi bunun?
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) Siz kandan nemalanıyorsunuz!
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri
OKTAY VURAL
(İzmir) Sayın Başkanım, bir şey ifade etmek
istiyorum.
BAŞKAN -
Yeteri kadar dinledim Sayın Vural. Herkese söz verdim eşit ölçüde.
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bir şey söyleyeceğim.
Yalnız, bu
ifadeler kınama cezasının ötesinde, açık bir şekilde
lafzıyla yer almış
BAŞKAN
Dinledim sizi Sayın Vural, dinledim sizi.
OKTAY VURAL
(İzmir)
hükümlere aykırıdır. Adalet ve Kalkınma
Partisinin bunu sadece kınamayla geçiştirmesini doğru
bulmuyorum.
BAŞKAN
Geçiştirme değil.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce de açıkladığım gibi,
Başkanlık Divanı olarak sayın milletvekilinin
davranışının 160ıncı maddesinin üçüncü bendi
kapsamına girdiğini beyan etmiştim. Bu nedenle, 163üncü madde
uyarınca kendisine kınama cezası verilmesini Genel Kurulun
teklifine sunuyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sayın Başkan
BAŞKAN
Sayın Özdal
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bir saniye
İçeride
konuşurken de hem siz hem kanun yapıcı arkadaşlar hem de
grup başkan vekilleri, bizim katılmamamıza rağmen, buradaki
ifadenin uyarı cezasına uyduğunu, İç Tüzükün uyarı
cezasıyla ilgili maddesine uyduğunu söylediler. Sadece, MHP Grup
Başkan Vekili bu konuda farklı görüş ifade etti. Siz de içeride
böyle bir mutabakat üzerinden buraya geldiniz. Şimdi, burada bu
şekilde kınama cezası olarak ifade etmeniz doğru
değil.
BAŞKAN
Sayın Aydın, size söz veriyorum.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İçeride konuştuğumuzun arkasında
durmalıydınız.
BAŞKAN
Sayın Aydın, buyurun.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Dürüst olmalısınız, grup başkan
vekilleri de dürüst olmalıdır.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir dakika
Bir dakika
Lütfen
BAŞKAN
Sayın Aydın
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hem AK PARTİ hem Cumhuriyet Halk Partisi
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ya, kınama dedik biz.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Olur mu öyle şey? İçeride ne söylediniz?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Kınama dedik.
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İçeriden nasıl çıktınız?
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Kınama diye konuştuk. Kınama dedik
ya!
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Hayır, uyarı
BAŞKAN
Sayın Baluken, beni hiçbir şekilde itham edemezsiniz.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Kınama dedik ya!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir dakika lütfen, kınama dedik arkadaşım ya,
kınama dedik!
BAŞKAN Biz
bu yazıyı
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Uyarı dedik, yapmayın!
BAŞKAN
Lütfen
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hayır, bakın
BAŞKAN Bu
yazıyı içeride
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) İçeride farklı konuşup burada farklı
sunum yapamazsınız. Grup başkan vekilleri
BAŞKAN Biz
öyle bir şey yapmıyoruz Sayın Baluken, müsaade eder misiniz.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Uyarı dendi en son.
BAŞKAN
Hayır.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Sayın Başkan, Uyarı cezası verilecek.
denilmedi mi içeride?
BAŞKAN Biz
bu yazıyı içeride hazırlarken
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Uyarı cezası vereceğiz. demediniz mi?
BAŞKAN
Yüzünüzün ifadesini değiştirmeyin, korkutmuyorsunuz beni. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Siz bağırıyorsunuz, siz
bağırdığınız için biz bağırıyoruz.
BAŞKAN Bu
yazıyı içeride yazarken içeride bir mutabakat olup da
dışarı çıkmış değiliz.
SIRRI SAKIK
(Muş) Başkanım, kimse kimseyi korkutmuyor ama burada bir
vekilin açık, net olarak Ben şuyum. deme hakkı da var. Kürsü
dokunulmazlığı diyorsanız dokunulmazlık bu.
BAŞKAN Sizi
de dinledim, MHPyi de dinledim, CHPyi de dinledim, AK PARTİyi de
dinledim.
SIRRI SAKIK
(Muş) Biz burada duymadık mı 100 kez, Ergenekon terör örgütüne
ben gidip imza atacağım, üye olacağım. dediler.
BAŞKAN
Başkanlığımız böyle değerlendiriyor, lütfen.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) İçeride bir mutabakat oluşmadı Sayın
Başkan, içeride bir mutabakat oluşmadı!
BAŞKAN
Şimdi, 163üncü madde uyarınca kendisine kınama
cezasının verilmesini Genel Kurulda tespit ettim. Savunma yapabilir
misiniz, savunma yapacak mısınız?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Sizin bu tavrınızı protesto ediyoruz. BDPyi
susturmaya yönelik hem Başkanlık Divanını hem üç grubu
protesto ediyoruz.
BAŞKAN
Savunma yapacak mısınız?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Bu bütçe görüşmelerinde BDPyi susturmak için
uğraşıyorsunuz. Bravo, bravo!
BAŞKAN
Kınama cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir. (AK PARTİ
sıralarından Hadi güle güle! sesleri)
SIRRI SAKIK
(Muş) Size de bir gün güle güle derler.
HÜSAMETTİN
ZENDERLİOĞLU (Bitlis) O asker anaları sizi asla af etmeyecek.
(AK PARTİ sıralarından Yürü! sesleri)
(BDP
milletvekilleri Genel Kurul salonunu terk etti)
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısına İlişkin Olarak Hazırlanan 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, Maliye
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278,
3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
Ğ) BİLİM,
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI (Devam)
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî yönetim Kesin Hesabı
H) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ
İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ
BAŞKANLIĞI (Devam)
1) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2014 Yılı
Merkezî
Yönetim Bütçesi
2) Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
I) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Standartları
Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Standartları
Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
İ) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ (Devam)
1) Türk Patent Enstitüsü 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türk Patent Enstitüsü 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
J) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU (Devam)
1) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimsel ve
Teknolojik Araştırma Kurumu 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
K) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ (Devam)
1) Türkiye Bilimler Akademisi
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Türkiye Bilimler Akademisi
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
L) MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI (Devam)
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Millî Savunma
Bakanlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
M) SAVUNMA SANAYİ
MÜSTEŞARLIĞI (Devam)
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
2) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı 2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi adına grup konuşmalarına devam
ediyoruz.
Sekizinci
sırada Sayın Mustafa Kabakcı, Konya Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA KABAKCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 2014 yılı Türkiye Bilimler
Akademisi bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Milletlerin
geçmişten geleceğe doğru devam eden bir hayatları
vardır. Bir millet iddialı ve güçlü bir gelecek istiyorsa
geçmişten de beslenmelidir. Türk milleti geçmişinde ilme her dönemde
ehemmiyet vermiş bir millettir. Medeniyetimiz her sahada olduğu gibi
ilim sahasında da tarihin her döneminde insanlığın
faydasını esas alan bir anlayışı kabul etmiştir.
Bu anlayışa uygun olarak, tarih boyunca dünyada zamanın en
yüksek astronomi ve matematik bilgini olarak kabul edilen Harezmiyi, ünlü
mekanikçi Ebul İz El Cezeriyi, sistematik ve metodolojik astronominin
kurucusu Birûnîyi, matematik, felsefe ve müzik alanında büyük eserler
vermiş Farabiyi, Avrupa üniversitelerinin tıp bölümlerinde
yüzyıllarca temel ders kitabı olarak okutulan tıp
kitabının yazarı İbni Sinayı ve isimlerini burada
saymakla bitiremeyeceğim ilim adamlarını
kazandırmıştır. AK PARTİ Hükûmeti, kurulduğundan
bu yana yaptığı çalışmalarla milletini geçmişle
buluşturup geleceğe daha sağlam adımlarla
taşımayı hedeflemiş, bunun için de en başta ilime ve
bilime gerekli önemi her zaman vermiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bütün ülkelerde bilgi toplumuna
dönüşüm sürecine etkin katkı sağlama bakımından bilim
akademileri önemli kurumlar arasında yer almıştır.
Kısa adı TÜBA olan Türkiye Bilimler Akademisi, kuruluşundan
bugüne kadar bilimin öneminin toplum tarafından fark edilmesine ve
benimsenmesine, bilim adamlarımızın
onurlandırılması ve imkânlar dâhilinde desteklenmesine yönelik
birçok faaliyetler gerçekleştirmiştir. TÜBA yeni dönemde,
farklılıkları çatışma nedeni değil, zenginlik
olarak değerlendirmeyi, kurumsal devamlılığı ve ulusal
akademi olma sorumluluğunu esas alan stratejik bir
yaklaşımı da benimsemiştir. Bu yaklaşım
doğrultusunda Türk bilim klasikleri ve bu klasiklerin çocuklara
uyarlamaları, Çocuk Platformu Projesi, uluslararası Türk bilim ödülü,
Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugatı gibi yeni program ve
projelerin devreye sokulmasıyla ilgili çalışmaları da
gerçekleştirmiştir.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı bütçe teklifinde
TÜBA için ön plana çıkan program ve projelere
baktığımızda, Üstün Başarılı Genç Bilim
İnsanlarını Ödüllendirme Programı -ki bugüne kadar 294 tane
genç bilim insanı ödüllendirilmiştir- Bilimsel Telif ve Çeviri Eser
Ödülleri Programı -ki gene bugüne kadar 126 esere ödül verilmiştir-
ayrıca uluslararası Türk bilim ödülü programı ve
araştırma desteği sağlama faaliyetleri devam etmektedir.
Yukarıda yer
verilen ödül ve destek programları dışında TÜBAnın
üzerinde önemle durduğu, Türkiyede doktora ve sonrası
çalışmalarının bilimsel düzeylerinin geliştirilmesine
katkı sağlayacağı iki burs programı
bulunmaktadır. Bunlar Bütünleştirilmiş Doktora Programı ve
Doktora Sonrası Araştırma Programlarıdır.
TÜBAnın öteden beri yürüttüğü Bilim Eğitimi Programı ve
Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü 2014 yılında geliştirilerek
sürdürülecektir. TÜBAnın 2014 yılında geliştirerek
sürdüreceği faaliyetlerinin devamını diliyorum.
Konuşmama son
verirken, içerisinde bulunduğumuz haftaya adını veren Hazreti
Mevlânânın 740ıncı vuslat dönümünde İnsanlık
esastır. diyen herkesi gönüller kapısı Konyaya davet ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şirin Ünal,
İstanbul Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısında Millî Savunma Bakanlığımız bütçesi
üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2013 yılı
bütçesine göre yüzde 7,14lük bir artış ile huzurlarımıza
getirilen 21 milyar 815 milyon 196 bin Türk liralık Millî Savunma
Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi, millî
güvenlik politikamız çerçevesinde üstlendiğimiz görevleri yüksek bir
yetkinlikle yerine getirmek ve savunma gücümüzü çağın gereklerine
göre artırma hedefleri doğrultusunda
hazırlanmıştır.
Türkiyenin millî
savunma politikasını yönlendiren temel ilke, cumhuriyetimizin
kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün Yurtta sulh, cihanda sulh. ilkesidir.
Değerli
milletvekilleri, Hükûmetimizin 2023 vizyonu doğrultusunda, millî savunmada
hedefimiz, savunma sanayisi gelişmiş, dünyadaki ilk on büyük ekonomi
arasına girmektir. Geçmişte ekonomimiz için ağır bir yük
olan savunma alımlarımız ülkemiz sanayisi ve teknolojisi için
büyük bir katma değere dönüştürülmüştür. AK PARTİyle ilk
olarak 2004 yılı Mayıs ayında toplanan Savunma Sanayii
İcra Komitesinde AK PARTİ Hükûmetinden önce yabancı müteahhitler
eliyle yürütülmesi planlanmakta olan 4 projenin ihaleleri iptal edilmiş,
bunların millî sanayimize dayalı yeni yöntemlerle hayata geçirilmesi
kararı alınmıştır. Böylece bugünkü Altay
tankımız, ATAK helikopterimiz, İnsansız Hava Aracı
ANKA Projemiz, ve millî savaş gemilerimiz ortaya
çıkmıştır. Diğer yandan, Deniz Kuvvetlerimize ve Sahil
Güvenliğimize 100 parçaya yakın askerî gemi ve karakol botu Türk gemi
inşa sektörünün tersanelerinde üretilerek teslim edilmiştir.
Donanmamız bugün tamamen millîleşme yolundadır. Fırkateyn
ve denizaltı alanlarında yeni atılımlarla bu
yolculuğumuz devam edecektir.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında başlayan, ancak akim kalan havacılık
atılımımız yeniden
canlandırılmıştır. Altmış senelik bir aradan
sonra Avrupa Havacılık Otoritesi Sertifikasyon Kurallarına göre
tasarlanan ilk millî eğitim uçağımız HÜRKUŞ bu sene havalanmıştır.
Millî savaş uçağımızın ilk kavramsal
tasarımları tamamlanmıştır. İnsansız hava
araçlarında geniş bir yelpazede çalışmalar devam edecektir.
Millî sanayimizin
katkılarıyla geliştirilen deniz karakol uçaklarımız bu
sene içinde envantere alınarak hizmete başlamıştır.
Havadan ihbar
kontrol, yani AWACS uçaklarımız önümüzdeki birkaç ay içinde hizmete
alınacaktır.
Kara Kuvvetlerimizin
bütün zırhlı araçları, Kirpi gibi, askerlerimizi mayından
koruyan yepyeni bir araç dâhil olmak üzere Türkiyede üretilmiş ve
üretilmeye devam etmektedir. Seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü
roketler kendi teknolojimizle üretilir hâle getirilmiştir.
Uydu fırlatma
merkezimizin kurulması için etütler
başlatılmıştır. İlk millî gözlem uydumuz GÖKTÜRK-2
uzaya fırlatılmış, yüksek görüntü çözünürlüğüne sahip
olacak GÖKTÜRK-1 uydumuz, önümüzdeki yıl Türkiyede entegrasyon ve
testleri tamamlandıktan sonra 2015te fırlatılarak hizmete
alınacaktır. Askerî gözlem ve haberleşme uydu sistemlerimiz
bundan böyle tamamen ülkemizde tasarlanıp, üretilebilecektir.
Alçak ve orta
irtifa hava savunması için millî olarak geliştirdiğimiz
HİSAR füzelerinin ilk atış denemesi Tuz Gölünde geçtiğimiz
ay içerisinde başarıyla icra edilmiştir.
Askerlerimizin
eline cumhuriyet tarihinde ilk defa millî piyade tüfeğini veriyoruz.
Önümüzdeki yıldan başlayarak
en son teknolojileri kullanan modern bir piyade tüfeğimizin üretimine
geçilmiş, birliklere dağıtımına başlanmış
olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bu sadece bir başlangıçtır. Cumhuriyetimizin
100üncü yılında millî savaş uçağımızı
uçurmayı, ülkemizde tasarlanan uyduları yine ülkemizden
fırlatmayı, millî denizaltımızı üretmeyi ve uzun
menzilli füzelerimizi hizmete almayı planlamaktayız.
Değerli
milletvekilleri, değil beş dakika saatlerce anlatılsa da
bitiremeyeceğimiz icraatlarımız başta Sayın
Başbakanımızın önderliğinde bakanlarımız,
özellikle Savunma Sanayi Müsteşarımız ve ilgili
bürokratlarımız
tarafından başarıyla sürdürülmektedir.
Millî Savunma
Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını temenni
ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. Hayırlı
geceler. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Onuncu
konuşmacı İsmail Güneş, Uşak Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Savunma
Bakanlığımızın 2014 yılı bütçesi üzerinde AK
PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye, günümüzün
tehditleriyle mücadelede yeni dünya düzeninin bilincinde, gelişen her yeni
durum karşısında, millî menfaatleri doğrultusunda uygun
politikalara yönelmek ve jeopolitik imkânlarını etkin bir
şekilde kullanmak suretiyle, küresel ortamdaki etkinliğini
artırmış ve bölgesel inisiyatif sahibi ülke konumunu
güçlendirmiştir.
Jeopolitik ve
jeostratejik konumu itibarıyla çok yönlü tehditlere açık olan
ülkemiz, mili güvenlik siyasetini destekleme imkân ve kabiliyetlere sahip bir
askerî güce ulaşması, sahip olacağı askerî gücü
çağın gereklerine uygun olarak tesis etmesi ve geliştirmesi
Türkiyenin savunma siyaseti ve stratejisinin temel taşlarını
oluşturmaktadır. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri içinde
bulunduğumuz dönemin güvenlik ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir
yapı içerisinde kısa, orta, uzun vadeli tehdit/risk
değerlendirmeleri ışığında imkân ve kabiliyetleri
nitelik bakımından daha da geliştirilerek daha fazla
etkinliğe ve yüksek teknolojiye sahip daha modern, ateş gücü üstün ve
manevra kabiliyeti yüksek bir güce kavuşması için gerekli
çalışmaların yapıldığını görmek bizleri
memnun etmektedir.
Uluslararası
ilişkilerde devamlı dostluk veya düşmanlık söz konusu
olamaz. Parasını ödediğimiz silahların nerede, ne zaman ve
kimlere karşı kullanıp kullanılmayacağını
satıcıların tespit ettiği ortamda özgürlük ve hürriyetten
bahsetmek sadece kendimizi kandırmaktan başka bir şey olamaz.
Değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğimiz günden beri bu bilinçle hareket
ederek yerli üretime büyük önem verilmiştir. 1400lü, 1500lü
yıllarda kendi topunu, kendi tüfeğini, kendi gemisini yapan bir ülke
geleneğinden gelen ülkemiz son yüzyıllarda teknolojiye ayak
uyduramaması siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar neticesinde
savunma sanayimiz iktidara geldiğimiz dönemde yüzde 80 dışa bağımlı
bir hâldeydi. Savunma açısından bu çok önemli bir zafiyettir. ASELSAN, ROKETSAN, Makine Kimya Endüstrisi gibi kamu işletmeleri ve özel
sektörümüzün çalışmalarıyla Türkiyenin ilk savaş gemisi
MİLGEM Projesi sayesinde hayata konmuş, 2 tanesi yapılmış,
denize indirilmiş, 1 tanesinin de yapımına
başlanmıştır.
Diğer
taraftan, ilk uçuşu 2010 tarihinde gerçekleştiren insansız hava
uçağı projesi olan ANKA
sayesinde bir buçuk yıldır test sürüşleri
yapılmış ve 2 adedinin yapımı tamamlanmış,
10 adedinin yapımı sürmektedir.
Diğer
taraftan, ilk Türk tasarım eğitim uçağı olan HÜRKUŞun
-24 Ağustos 2013 tarihinde ilk uçuşunu gerçekleştirmiş- 15
adet seri üretimi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, ATAK Projesi
kapsamında 4 adet -yine yerli yapımı- Türk helikopterlerin
yapımına devam edilmektedir. En önemlisi de en çok kullanılan
Makine Kimya Endüstrisi tarafından yeni piyade tüfeği kapsamında
çalışmalar bitmiş ve 2014 yılında seri üretimine
başlanacaktır. Diğer taraftan da UMTAŞ Projesi sayesinde
uzun menzilli tanksavar füzesi projesi hayata geçirilmiş, 2014
yılında yine bunun da seri üretimine devam edilecektir.
Bugün savunma
sanayimiz, yaklaşık 5 milyar dolara yakın üretim gücüne, 1,5
milyar dolara yakın ihracat kapasitesine ulaşmıştır.
Dünyanın en büyük ilk 100 savunma şirketi arasında 2 tane
şirketimiz bulunmaktadır. Bütün bunlar, millî savunma bütçemizin
millî gelire oranının yüzde 4ten yüzde 2nin altına
düştüğü dönemde gerçekleştirilmiştir.
Millî Savunma
Bakanlığı, bütçe planlamasını, ekonomik gücümüzün
bilincinde olarak, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar ile Orta Vadeli Program
çerçevesinde, zorunlu ihtiyaçlar için
yapmaktadır. Kendisine tahsis edilen kaynakları ise kamu yönetiminde yeniden
yapılanmanın temel ilkelerinden olan mali saydamlık ve hesap
verebilirlik esasları doğrultusunda kullanmaktadır.
Tahsis edilen kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli
kullanılmasını sağlayacak yasal ve yönetsel sistem ve
süreçleri örnek seviyede uygulayan Millî Savunma
Bakanlığının 2014 bütçesi 21 milyar 815 milyon 196 bin
TLdir. Bu bütçe içindeki payımız yüzde 5ini
oluşturmaktadır ve sıralamada da 5inci sırada yer
almaktadır. Bu bağlamda, bütçesinin şimdiye kadar olduğu
gibi, bundan sonra da azami tasarruf anlayışıyla kullanılması hususunda
gerekli çabanın gösterilmesine devam edileceğine olan inancım
tamdır.
Bu duygu ve
düşüncelerle, Millî Savunma Bakanlığının 2014
yılı bütçesinin Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
Son
konuşmacı İbrahim Korkmaz, Düzce Milletvekili.
Süreniz beş
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU
ADINA İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Savunma Sanayi Müsteşarlığı bütçesi
üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrusu, ben
bu akşam savunma sanayisi bütçesi üzerine konuşacaktım ama benim
arkadaşlarım söyleyeceğim her şeyi söylediler. Ben bu
sebeple biraz konuyu daha değişik bir mecradan ele almak istiyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biraz geçmişe
doğru gitmek istiyorum müsaade ederseniz.
Osmanlının
dünyayı idare ettiği dönemde bu gücünün onun kalabalık
olmasından, çok büyük bir askerî sayıya sahip olmasından
olduğunu söylerler ama bu doğru değil. Osmanlı, hepinizin
de bildiği gibi, en mükemmel top döküm teknolojisine sahipti. Fatih,
İstanbulun surlarını dökerken Macar döküm ustalarını
getirdi ve top döküm teknolojisine sahip oldu ve ince cidarlı, yüksek
basınca dayanabilen ve uzun menzilli gülle atabilen topları
geliştirdi. Yavuz, Mısıra gittiğinde,
Mısırı aldığında, o çölü geçtiğinde bu tür
topları beraberinde götürdü. Mısır Meliki Tomanbay, kendisine
Ama sizde ağır silahlar vardı, toplar vardı.
dediğinde de ona Sen, Allah Resulünün Düşmanının
silahıyla silahlan dediğini bilmiyor musun? demişti.
Osmanlı Avrupaya giderken, Viyana önüne giderken bu mükemmel topları
yani çok ince cidarlı, hafif, taşınabilen topları rahatlıkla
beraberinde götürebiliyordu ve askerî başarılar elde edebiliyordu.
Hepinizin de bildiği gibi Osmanlı, çok büyük savaş gemileri
kullanmamıştır, çok ufak savaş gemileri
kullanmıştır ama atış gücü çok yüksek gemilerdi
bunlar.
Buradan şuna
gelmek istiyorum: Yani, biz yüz yıllarca önce sahip olduğumuz
teknolojiyi bugün konuşmaya başladık. Maalesef, son iki yüz
yıldır biz özellikle teknolojiden uzak kaldığımız
için savaş sanayisini geliştiremedik. Bugün geliştirmeye
çalıştığımız bu sanayiye biz geçmişte sahiptik.
Hepiniz de
biliyorsunuz yani 1930lu yılların sonunda biz uçak fabrikası
kurduk, bugün hâlâ onu yapmaya çalışıyoruz, HÜRKUŞu
uçurmaya çalıştık. Bu, uçak fabrikası maalesef
batırıldı, Fransızlardan uçak alarak bu uçak
fabrikasını batırdık. Onun siparişlerini devlet
almadı ve bu fabrika kapattırıldı. Eğer o teknoloji
bugün devam etseydi, bizim, bugün Airbus gibi bir uçağı
yapmamamız için hiçbir sebep yoktu. Rahmetli Erbakan Hoca Allah kendisine
gani gani rahmet eylesin- Türkiyede ağır sanayiden bahsetmiş
olduğu zaman bu Meclis sıralarında kendisine gülüyorlardı.
Kendi topumuzu, kendi tankımızı, kendi gemimizi, kendi
uçağımızı yapacağız. dediği zaman rahmetli
Hocaya burada herkes gülüyordu ve kendisiyle alay ediyordu. Ufuk o
kadardı çünkü kendine güveni olmayan insanlarla hiçbir şeyi
geliştiremezsiniz, hiçbir atılımı yapamazsınız.
Bugün, biz,
geldiğimiz bu noktada -Allaha hamdolsun- kendimize güvendiğimiz bir
noktadayız. Arkadaşlarımız saydı, döktüler yani neler
yapmışız, şu anda neler yapıyoruz bunları tek tek
söylediler, birkaç tanesini de
isterseniz ben söyleyeyim. Yani nedir? Millî piyade tüfeğini
geliştiriyoruz, millî tank, Altay Projesini geliştiriyoruz, uzun
menzilli roketler, ANKA Türk insansız hava aracı geliştiriyoruz,
mayına karşı korumalı araç geliştiriyoruz, MİLGEM
Savaş Gemisini geliştiriyoruz, ATAK
helikopterini geliştiriyoruz, yerli jet projesini
geliştiriyoruz, yerli insansız araçları geliştiriyoruz
vesaire vesaire. Daha da yapacağız. Ama bunların hepsinde de
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Bilgiyi geliştiren bütün komutanların hepsini içeri
tıktınız. Bilgiyi geliştiren komutanların hepsi
içeride.
İBRAHİM
KORKMAZ (Devamla) - Bunları komutanlar yapmıyor, mühendisler
yapıyor. Biz komutanların ihtiyacını
karşılıyoruz.
GÜRKUT ACAR (Antalya)
Mühendisleri de içeri attınız, subayları da içeri
attınız.
İBRAHİM
KORKMAZ (Devamla) - Yapma, gözünü seveyim, yapma, yapma, boşver. Yani
bunları komutanlar yapmıyor, komutanlar kendi işini yapacak,
sanayici kendi işini yapacak. Onun için, boşver.
Allahın
izniyle bundan sonra biz inanıyoruz ki, bizim kendimize güvenimiz geldi.
Bak, artık Türkiye bunları yapıyor. derken kimse bu
sıralardan yapamayız demiyor. Bu, büyük bir başarı, büyük
bir atılım.
Bu eşiği
geçtik, bundan sonra yapamayacağımız hiçbir şey yok diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Gruplar adına
konuşmalar sona erdi.
Şimdi, Hükûmet
adına, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergünde söz
sırası. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BİLİM, SANAYİ VE
TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; 2012 yılı bütçemizin kesin hesabı
ve 2014 yılı bütçemiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Gecenin bu vaktinde bizleri dinleyen
aziz milletimizi de saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlık olarak bizim temel hedefimiz Türkiye'nin
önümüzdeki on yıl içerisinde varmak istediği hedefler konusunda
önemli adımlar atmak. Türkiye önümüzdeki on yılda 500 milyar dolar
ihracat yapan ilk 10 ekonomiden biri olmak istiyor. Bunu yaparken
geldiğimiz yer on yıl içerisinde 230 milyar dolarlık millî gelir
seviyesinden yaklaşık 800 milyar dolara ulaşmak, fert
başına 3.500 dolardan 11.000 dolara ulaşan bir Türkiye
gerçekleşti, bu orta gelir düzeyi.
Teknolojik olarak da, yaklaşık on
yıl önce, on beş yıl önce Türkiye'deki üretim yapısı
düşük teknolojilerin yoğun olduğu üretim
yapısıydı, üretimin ve ihracatın yüzde 70i buna dayanıyordu
ama son on, on beş yılda Türkiye'nin yapmış olduğu
hamleler orta teknolojilerde bir odaklanma meydana getirdi. Fakat önümüzdeki on
yılın hedeflerine varmak için ne bu gelir düzeyi, ne de bu teknolojik
düzey bizim o hedeflere varmamızı mümkün kılmaz, bunun
farkındayız. Onun için, AR-GEye ve inovasyona önem vererek rekâbet
gücümüzün buralarda yattığını görerek önümüzdeki on
yılda mutlaka Türkiye'nin hedeflerine varabilmesi için fert
başına millî geliri 25 bin doları aşan, 2 trilyon dolar
millî gelir üreten bir Türkiye inşa etmek ve yüksek katma değerli,
ileri teknolojili ürünler üreten bir sanayi inşa etmek mecburiyetindeyiz,
bu amaçla çalışıyoruz.
Sanayi Strateji Belgemiz Türkiye'nin bir sanayi
ülkesi olması esasına dayanıyor.
İhracatımızın yüzde 95i sanayi ürünlerinden
oluşmaktadır. Çok doğru bir tercih yaptık, bir sanayi
ülkesi olmak. Bizim en doğru tercihlerimizden bir tanesi bu. Şimdi,
bu sanayinin, yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünler üreten bir
sanayiye dönüşmesi adımlarını atıyoruz. Sanayi Strateji
Belgemizin vizyonu da budur, orta ve yüksek teknolojili ürünlerde, ülkemizi,
Avrasyanın, bulunduğumuz geniş coğrafyanın bir üretim
ve AR-GE merkezi hâline getirmektir. Bu konuda Türkiye geç
kalmıştır, birçok konuda geç kaldığımız
gibi. Mesela, Türkiye, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili düzenlemelerini
Amerika Birleşik Devletlerinden
yaklaşık yüz yıl sonra yapabilmiştir, tüketici
haklarıyla ilgili düzenlemelerini Avrupadan yaklaşık elli
yıl sonra yapabilmiştir.
Bazı konularda
adımlarımızı gerektiği zamanlarda atamamış
olabiliriz. Son on yılda -2005, 2007,
2008 yılında- AR-GEyle ilgili çok önemli kanunlar çıkardık
ve ondan sonra, gerçekten, büyük bir hızlanma oldu ve şimdi,
Türkiyenin teknogirişimcilerini oluşturan, teknogirişim
sermayesi desteğiyle 1.100-1.200 arkadaşımızın
üniversitelerde teknogirişimci olmasını sağladık.
Burada Biz, 100 gençten 300 gence çıkaralım her yıl
desteği. Bütçeyi 10 milyondan 30 milyona çıkaralım. Derken,
Plan ve Bütçe Komisyonumuz bunun önemini kavradı önceki yıl ve bizi,
10 milyondan 50 milyona bu konuda çıkardı. Şimdi 550 gencimizi
destekleyebiliyoruz. Bunların içinden çok önemli simalar çıkacak, çok
önemli konularda projeler yürütüyorlar. Burada, bunların
ayrıntısına girme şansımız yok.
AR-GE merkezleri
kanununu çıkardığımızda 2007-2008de, şimdi
150den fazla büyük işletme AR-GE merkezi kurdu ve 21.500 AR-GE
elemanı buralarda AR-GE çalışması yapıyor. Son on
yıl içerisinde kurulan teknopark sayısı 50yi geçti ve buralarda
20 binden fazla AR-GE elemanı teknopark şirketlerinde
araştırma geliştirme faaliyetleri yürütüyor.
Sanayi Tezleri
Programıyla özellikle KOBİler, küçük orta boy işletmeler,
harcamaların yüzde 75ini biz karşılıyoruz
yaptıkları projenin, AR-GE projesinin yüzde 75ini;
Bakanlığımızın bütçesinden
karşıladığımız SAN-TEZ projeleriyle AR-GE yapma
imkânı elde ettiler. Yüzlerce KOBİ buradan yararlanıyor.
Organize sanayi
bölgeleri çok önemli bir altyapı sanayileşme açısından.
Türkiyede altyapısı tamamlanan 150den fazla sanayi, organize sanayi
bölgesinin yaklaşık 90 tanesi bu dönemde tamamlandı; son on
yıl içerisinde 153 taneden 90 tanesi bu dönemde tamamlandı.
Şimdi,
ıslah organize sanayi bölgeleriyle -yaklaşık 40a yakın
ıslah organize sanayi bölgesi başvurusu oldu- bunlarla Türkiyedeki
dağınık sanayiyi de topluyoruz. İşte, Trakyada Ergene
havzasında, 9 tane Tekirdağda, 2 tane Kırklarelide olmak üzere
11 tane ıslah organize sanayi bölgesinin kuruluşu gerçekleşti.
Bunların 8 tanesi normal organize sanayi hüviyetini kazandı ve
şimdi önümüzdeki yıl, 2014 yılının Ocak ve Şubat
aylarında yaklaşık 500 milyonluk altyapı ihalesi Ergene
havzasındaki bu ıslah organize sanayi bölgeleri için yapılacak.
Bununla alakalı projelendirme çalışmalarımız
tamamlandı.
Değerli
arkadaşlar, bunlar gerçekten Bakanlığımıza tahsis
edilen bütçelerin yerli yerinde kullanıldığının çok
önemli işaretleri. Ben muhalefet partilerinden
arkadaşlarımızın eleştirilerini de dikkatle dinledim,
iktidar partisinden arkadaşlarımızın da
Bakanlığımız faaliyetleriyle ilgili
çalışmalarını dikkatle dinledim, hepsine teşekkür
ediyorum. Çok güzel şeyler ifade edildi, güzel eleştiriler de oldu
bunlardan da istifade edeceğiz ama gerçekten biz, bu Bakanlığa
tahsis edilen, yüce Meclisin tahsis etmiş olduğu bütçe rakamlarını
en üst düzeyde harcamaya özen gösteriyoruz.
KOSGEBle gerçekten
KOBİlere ve girişimciliğe çok büyük önem veriyoruz. 5 bin
girişimcinin her yıl kendi işini kurması için 30 bin liraya
kadar hibe destek, 170 bin liraya kadar kredi, faizsiz kredi veriyoruz.
Girişimcilik eğitimleri çok yaygınlaştı, son dört
beş yıl içerisinde 200 binden fazla insan girişimcilik
eğitimi aldı. Üniversitelerimizde girişimcilik ve yenilikçilik
endeksini oluşturduktan sonra gerçekten bütün üniversitelerimiz bir
yarışa girdiler ve girişimciliğe, yenilikçiliğe önem
vermeye başladılar.
Türk
Standartları Enstitüsü, artık, Türkiyede ölçülemeyen, Türkiyede
analizi yapılamayan hiçbir mevzunun kalmayacağı bir
altyapıya kavuştu. İnşallah uluslararası bir
şirketle, uluslararası kuruluşlarla rekabet edebilecek bir
noktaya getirmiş olacağız Türk Standartları Enstitüsünü.
TÜBİTAKın
araştırmalarıyla, her alanda gerçekten TÜBİTAKta çok
önemli araştırmalar yapılıyor, biyoteknolojiden tutun da
savunma sanayi, uzay araştırmalarına varana kadar. Türkiye
artık kendi uydularını yapabilen ve bunun fırlatma
sistemlerini yapabilecek olan ülkelerden birisi hâline geliyor. Şimdi,
gözlem uydularının yerine takım uydular ve haberleşme
uyduları projeleri de artık TÜBİTAKta, Savunma Sanayimizle
birlikte çalıştığımız projeler hâline geldi. Yani
Paramız nereye gidiyor? diye sorduğumuz zaman şunu da söyleyebiliriz: Evet, paramızın
bir kısmı uydu olarak uzaya gidiyor. Bizim ülkemizin
fotoğrafını çeksinler, görüntüsünü alsınlar. diye
başkasına verdiğimiz paralar
Artık, uzayda kendi
uydularımız Türkiyenin fotoğrafını çekiyor,
Türkiyenin görüntülerini alıyor.
Daha ileriki
dönemlerde haberleşme uydularıyla Türkiye kendi haberleşmesini
de, diğer sistemlerini de kendisi yapma imkânına sahip olmuş
olacak. Bütün bunlar sizlerin vermiş olduğu desteklerle
gerçekleşen hadiselerdir.
Biyoteknoloji
alanında yapılan yeni çalışmalarla, biyoteknolojik
ilaçların üretilmesi süreci TÜBİTAKta
başlatılmıştır. Yerli enerji sistemlerinin,
teknolojilerinin geliştirilmesi süreci
başlatılmıştır. Bütün bunlar gerçekten ülkemiz
adına sevindirici gelişmelerdir.
Ben
arkadaşlarımıza yapmış oldukları katkılardan
dolaylı çok teşekkür ediyorum. Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize,
Genel Kurulda milletvekillerimize, 2014 yılı bütçesinin de aynı
anlayışla kullanılacağını, ülkemizin menfaatine çok önemli projeler için
bu kıt kaynakların -Türkiye kaynakları kıt problemleri çok
bir ülke- bu şekilde kullanılacağının taahhüdünü bir
kere daha yineliyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şimdi, Millî
Savunma Bakanına söz vereceğim.
Sayın
İsmet Yılmaz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının 2014
yılı bütçesiyle ilgili açıklamalarıma geçmeden önce sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; sürekli bir değişimin
yaşandığı günümüz dünyası on yıl öncesine göre
daha az istikrarlı, daha az öngörülebilir ve daha çok karmaşık
bir hâl almıştır. Bu değişim sürecinde yeni güvenlik
sorunları ve ihtiyaçları ortaya çıkmıştır. Buna
bağlı olarak güvenlik algılamaları klasik savaş
tehdidinin ötesine geçerek çok taraflı, asimetrik, karmaşık ve
belirsiz bir hâl almıştır. İşte, bu belirsizlik hâli
içerisinde NATOnun da en güçlü ordusu, bölgenin de en güçlü ordusu Türk
Silahlı Kuvvetleridir. Bizim ordumuzun bu savaşa her an hazır
olması nedeniyle başımız dik, alnımız açık
ve ordumuzla gurur duyuyoruz.
Tabii, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ordumuzun temelini insan
oluşturmakta; eğer insan yoksa ordu da yok. Dolayısıyla da
bütün Türk Silahlı Kuvvetlerinin her bir bireyi bizim için çok
değerli ve önemlidir. Öncelikle yaşam hakkı en temel hak olarak
her türlü faaliyetin önünde tutulmaktadır ve Ya şehit ol, ya gazi
diye gönderilen Mehmetçikler bize emanettir. Bu kapsamda biz emanetlerimize,
Mehmetçiklerimize kışlaya adım atmalarından itibaren gerek
fiziki sağlıklarıyla gerekse psikolojik durumlarıyla sıkı
bir tarama yapılmakta ve birçok evladımız belki burada ilk defa
psikologla karşılaşmaktadır. Fiziki
sağlıklarıyla ilgili olarak aşıları
yapılmakta, muayeneleri gerçekleştirilmekte varsa ifade ettikleri
şikâyetler üzerine en kısa zamanda en yakın hastaneye sevk
edilmektedir. Psikolojik durumları, katılışları
esnasında uygulanan mülakat ve anketlerle incelenmekte,
rahatsızlığı olan personel sağlık
kuruluşlarına sevk edilmektedir. Uyum güçlüğü çeken personelle
de psikologlarımızla görüşmeler gerçekleştirilmektedir ve
askerliğe uyumunun sağlanmasına
çalışılmaktadır.
Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde rehberlik ve danışma merkezleri, psikolojik
olarak personelin sorunlarını belirlemek, yardımcı olmak ve
koruyucu ruh sağlığı hizmetlerini sağlamak maksadıyla
337 merkezde 961 personel ile psikolog, psikolojik danışman ve
yardımcı personel görev yapmaktadır. Her geçen gün bu
sayının artırılmasına yönelik personel temin
faaliyetlerimiz de devam etmektedir.
Ayrıca
tüm Mehmetçiklerimizin istedikleri anda ulaşabilecekleri ve
sorunlarını paylaşacakları Alo Mehmetçik hattı
vasıtasıyla kışlalarımızda bulunan telefonlarla
destek sağlanmaktadır. TELE-NET telefon hattıyla da personelin
doğrudan GATA Askerî Psikoloji ve Harp Psikiyatrisi Bilim Dalı
Başkanlığına her an ulaşma imkânı da vardır.
Bunun yanı sıra, personelin silah
arkadaşlığının bir parçası olarak Can Dostu
Uygulamasıyla sürekli olarak ve özellikle de ani kriz durumlarında
sağlık, hatta maddi sorunları takip edilerek her koşulda
yardımcı olmaya çalışılmaktadır.
Tüm
bu tedbirlere rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinden,
diğer ordularla da mukayese edildiğinde çok az da olsa ölümle
sonuçlanan olaylar olmaktadır. Ölümle sonuçlanan her olayda hem adli hem
de idari soruşturma açılmakta ve olay, mutlaka, en ince
ayrıntısına kadar araştırılmakta ve varsa sorumlu
olanlar hakkında idari ve adli soruşturma yapılmaktadır.
Bugüne kadar kayıtlarımızda adli ve idari yönden tahkikat
yapılmamış, ölümü araştırılmamış,
şüpheli olarak bırakılmış bir vaka
bulunmamaktadır.
Ancak,
burada, yıllar itibarıyla Silahlı Kuvvetlerimizde yer alan
Mehmetçiklerimizden intihar sayılarını görüyoruz. İntihar
yıllar itibarıyla azalmış durumdadır. Bir rakam vermem
gerekirse, 2000 yılında 149 er ve erbaş intihar etmişken,
2001de 127; 2002de 149; 2003te 95; 2010da 80 ve 2013ün başından
bugüne kadar 59 erbaş ve er intihar kaydı olarak geçmiştir.
Ancak,
bu, sadece Türkiyede olan bir husus değildir, sadece Silahlı
Kuvvetlerde olan bir husus değildir. Bizde bakan intihar etti -eğer girerseniz-
Japon bakanı intihar etti, Suriyeli bakan intihar etti, Sırp bakan
intihar etti, bizde rektör intihar etti,
Bayburt...
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Siz de intihar edecek misiniz?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Yani intihar etti Bayburttan, Erzincandan.
İlahiyat profesörü intihar etti. Mimar, anne babasını
öldürdükten sonra intihar etti. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri bu milletin
bir parçasıdır, bu millette ne varsa aynısı Silahlı
Kuvvetlerde de var; onu söylemek istiyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
İyi bir şey mi?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) İyi bir şey değil, onda hiç
şüphe yok ama toplumun
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sanki iyi bir şeymiş gibi anlatıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Bunun sadece basit bir sorun
olmadığını, toplumun her tarafında böyle bir sorun
olduğunu, dolayısıyla herkesin katkısını
gerektirdiğini
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sanki normal bir şey gibi anlatıyorsunuz.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Bakın, Amerika Savunma
Bakanlığı sitesine girildiğinde, her ay Amerikan Savunma
Bakanlığı sitesinde o ay ne kadar asker intihar ettiğine
ilişkin kayıtlar vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli)
Bizim dinimizde intihar en büyük günah.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) 2012 yılında 182 adet aktif olarak
askeriyede bulunanlardan, 143 adet de ulusal muhafızlar ve yedekler,
toplam 300ün üzerinde ve yine diyor ki general: Otuz yedi yıldır Silahlı
Kuvvetlerdeyim -Birleşik Devletlerin- fakat bunun kadar zor bir problemle
hiçbir yerde karşılaşmadım. Dolayısıyla, bu
problemi çözmek için herkesin, ailelerin, komutanların,
arkadaşlarının ve sivil toplumun da yardımı
gereklidir. Yine, bir başka yerde ekim ayında aktif olarak 10, aktif
olmayanlardan 12 kişi intihar etti. Bu ana kadar da 126 tane aktif
olanlardan, 125 tane de aktif olmayanlardan
Bunların
sayısını artırabiliriz.
Yine, Amerikan generalinin
dediği gibi, bu sadece bizim Silahlı Kuvvetlerin sorunu değildir;
dünyadaki silahlı kuvvetlerde de vardır. Bir rakam vermek isterim:
Yine, Amerikan Savunma Bakanlığının sitesinde 2012
yılında intihar eden Amerikalı sayısı 34 bin ve bu
sayı trafik kazasında ölenlerden çok daha fazladır ve
bunların da çoğunluğu genç insanlardan olmaktadır. diyor.
Bizim toplumumuzun da bu intihar olayına
bağışıklığı yoktur.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Bakan, bir yılda mı 34 bin?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI
İSMET YILMAZ (Devamla) Evet, evet, 2012 yılında ama askeriyede
değil. Bu yazıyı size tekrar verebilirim, sitesine de girerseniz Amerikan Savunma
Bakanlığı sitesinde var, bir yıldaki 34 bin. 34 bin
insanımız,
(x)
diyerek, Geçen yıl 34 binden fazla insan kendi canını
aldı. diyerek kayıtları var. Dolayısıyla, çok
kompleks ve karmaşık bir şey.
OKTAY VURAL
(İzmir) Orada olağan da bizim dinimize uymaz efendim.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Dolayısıyla Her gün yeni bir
şey öğrenmek gerekiyor. diyor. Dolayısıyla da
aşırı risk alma var, madde
bağımlılığı var, hayatında keskin
değişiklikler var, sahip olduklarından ayrılmak,
bırakmak, bunların her biri bunu etkiliyor. Dolayısıyla da
biz tüm
Bu Mehmetçikler, bu evlatlar hepimizin evlatları hepimizin
kardeşleri. Kim ne biliyorsa, kim ne destek vermek istiyorsa hoş geldi,
sefa geldi, Silahlı Kuvvetlerimiz buna açıktır. Herkesin bu
yolda desteğini almaya hazırız ki bu, toplumumuzun ortak
problemi, Silahlı Kuvvetlere yansıyan parçasını minimuma
indirelim.
Bir başka
konu, Suriyeye silah ihracatı yapıldı mı? ile ilgili olarak,
Türkiyeden yapılan bütün silah ihracatlarının izni Millî
Savunma Bakanlığından geçer. Millî Savunma
Bakanlığı olarak Suriyeye herhangi bir silah ihracatına
izin verilmemiştir. Ancak, Gümrük Bakanlığının bugün
yapmış olduğu açıklamayı bir kez daha yüce Meclise
açıklamak isterim. Suriyeye harp silahı ihraç edilmemiştir.
Haberdeki mesnetsiz iddianın aksine 2013 yılında Türkiyeden
Suriyeye hiçbir silah gitmemiştir. İhraç edilenler ise yivsiz av
tüfeği ve kurusıkı ses tabancası cinsi eşyadır.
Bunun dışında bir ihracatımız söz konusu
değildir. Haberlerin görsel olarak verilen fotoğraflarında yer
alan harp silahlarının ihracatı
yapılmamıştır, yivsiz silahların da resmi
değildir. Dolayısıyla, haber görselinde verilen
fotoğraflarla kamuoyu bir kez daha yanıltılmak istenmektedir.
Suriyeye ihraç edilen spor amaçlı kullanıma uygun yivsiz av
tüfeği ve kurusıkı tabanca cinsi silahlar söz konusu, haberde
denildiği şekilde harp silahı değildir. Bu eşya mevcut
uluslararası mevzuata uygun olarak Suriyeye ihracatı herhangi bir
kısıtlamaya ve izne tabi değildir ve gümrük kontrolünde de
kırmızı hattan geçirilerek yapılmıştır.
Bir başka
husus
GÜRKUT ACAR
(Antalya) Gizlice gönderilmiş Sayın Bakan, ihraç edilmemiş.
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Onlar da istatistiklerde yer almaz,
ihracat kalemi olmaz. [CHP sıralarından alkışlar(!)]
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Çok doğru söylediniz Sayın Bakan(!)
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Sayıştay denetimi
dışında kalan Silahlı Kuvvetlerin hiçbir unsuru yoktur. Her
hususta Silahlı Kuvvetlerin her bölümü denetlenmektedir.
Son olarak da;
Türkiyede toplumsal barış, toplumsal farklılıklara,
kimliklere ve değerlere hakem olacak bir devleti zorunlu kılar,
farklılıkların bir arada, birlikte yaşamasının
hayata geçirilmesi bizi güçlendirecektir. Çözümsüzlük uğruna her yıl
belli sayıda şehit vermeyi kaçınılmaz zayiat gibi gören bir
anlayışa son vermek istiyoruz. Yıllarca denenenleri hiçbir
şey olmamış gibi bundan sonra denemenin bu ülkenin
sorunlarını çözmeyeceğini söylüyoruz. Türkiyede bin
yıllık süreç içinde bir arada yaşayan, o yapı içinde
akrabalaşmış, aynı
tarihi yaşayarak medeniyet kurmuş, ortak paydaları farklı
oldukları noktalardan çok daha fazla olan insanlar yaşamaktadır.
Onları bir millet hâline getiren bin yıllık süreci ve tarihi,
kültürü hiç kimse geriye çeviremez, buna kimsenin gücü de yetmez. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Teröre 30 binden
fazla
15 bin şehit verdik, 15 bin gazi verdik, teröristlerin
tarafında da var. Dolayısıyla, mahkeme kararıyla da terör
örgütünün terör örgütü olduğu tespit edilmiştir, tasdik
edilmiştir. Gözünü kapayan kendisine gece yapar. Kim ne söylerse söylesin,
bu insanların
Hiçbir şey 33 tane Mehmetçikimizin şehit
olduğunu unutturamaz. Ancak, bu Mehmetçiğimiz sadece Türklerden
değil, içinde Türkü de var, Kürtü de var, Lazı da var. Yani,
Türkiye Cumhuriyetini oluşturan milletin bütün unsurları
şehitlerimizin içinde de vardır.
Biz kendimize
güveniyoruz. Neden? İstiklal Marşı diyor ki: Korkma, sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak. Ne zamana kadar? Sönmeden yurdumun üstünde
tüten en son ocak. Tek bir ocak kaldığı sürece bu ocak sönmez,
bu bayrak inmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜKKAN
(Kocaeli) Sayın Bakan korkma diyor ama niye korkuyorsunuz?
MİLLÎ SAVUNMA
BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) Son cümle olarak diyorum ki:
Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal.
Dolayısıyla
da İstiklal Marşına inanan, güvenen kimsenin bu
bayrağın inmeyeceğine, bu devletin bölünmeyeceğine, bu
vatanın bölünmeyeceğine şüphesi yoktur. Biz inanıyoruz,
güveniyoruz ve bunu sağlamak için de Türkiyenin yeterli gücü vardır.
Silahlı Kuvvetlerimize güveniyoruz, biz kendimize güveniyoruz, biz
milletimize güveniyoruz, bu milleti oluşturan unsurlara güveniyoruz.
Bu görüşlerle,
bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, bütçemizin
hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Şahsı
adına
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum,
Sayın Bakan intiharların olağan bir durummuş gibi
algılanmasını sağlamıştır. Bir hekim olarak
söylüyorum: Sayın Bakan, bu çok tehlikeli bir durumdur. Sizin bu
konuşmanızdan sonra intiharlar artabilir.
BAŞKAN Öyle
bir şey söylemedi Sayın Atıcı.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Bu konuda lütfen düzeltici bir konuşma yapınız.
İntiharların sebeplerinin araştırılması
lazım.
BAŞKAN Yani
olağanlaştırmadı intihar olaylarını, ben de
dinledim. Lütfen.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Siz niye savunuyorsunuz Sayın Başkan? Bakanın
açıklaması var. Siz niye savunuyorsunuz Bakanı?
BAŞKAN
Ayıp, çok ayıp! Buradan duyuluyor.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Yarın bir intihar olursa herkesin vicdanı sızlar.
BAŞKAN -
Şimdi, şahsı adına, aleyhinde olmak üzere Sayın
Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Millî Savunma
Bakanlığı bütçesi aleyhinde yapacağım konuşmamda
astsubaylarımızın yaşadığı bazı
sorunları dile getireceğim. Gerek muvazzaf gerekse emekli
astsubaylarımızın çok ciddi ve birikmiş sorunları
bulunmaktadır. Astsubay okulları 2002 yılında yüksekokul
seviyesine çıkarılmış olmasına rağmen daha önce
mezun olan astsubayların intibakları yapılmamış,
verilen sözler hâlen tutulmamıştır. Bu nedenle, 2nci ve 3üncü
derecelerden emekli olmuş astsubaylarımız yıllardır
600 lira düzeyinde, daha az emekli aylığı almaktadır.
Yazık, gerçekten yazık! Böyle bir haksızlık olabilir mi?
Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı
bu haksızlığı görmüyor mu? Kamuda böyle bir
uygulamanın örneğini bulamazsınız. 926 sayılı
Yasadan önce sanat okulu, lise mezunu ve iki yıllık harp okulu
mezunlarına tanınan intibak hakkı, Astsubay Meslek Yüksek
Okulları Kanunundan önce mezun olan astsubaylarımıza ve
emeklilerine de tanınıp bunların intibakları meslek
yüksekokulu mezunu olarak yapılmalıdır. Sayın Bakan, size
burada soruyor ve cevabını bekliyoruz. Bu
haksızlığı giderecek misiniz, gerekli düzenlemeyi yapacak
mısınız? Astsubaylarımız net cevap bekliyor.
Astsubayların
önemli sorunlarından biri de hep gözardı edilmelerinin etkisiyle
maaşlarının sürekli erimiş olmasıdır. Astsubaylar
uygulama başladığından beri yani on iki yıldır
makam ve görev tazminatı alamamakta ve emekli olduklarında maaşları
önemli oranda azalmaktadır. Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu tarafından makam ve görev tazminatı ödenmesi konusunda 601
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin özüne aykırı uygulama
içeren ilgili Kararnamenin 1inci maddesinin adil olmadığı
gerekçesiyle iptaline karar verilmiş olmasına rağmen, 2008
yılında çıkarılan yeni düzenlemeyle aynı
haksızlık devam ettirilmiştir. Bu tazminatlar ile ek ödemenin
bir an önce verilmesi astsubayların sosyal yaşantıları,
moral ve motivasyonu açısından artık kaçınılmaz hâle
gelmiştir.
Ayrıca, 2006
yılından beri emekli emniyet ve MİT mensuplarına 100 lira
ek ödeme verilirken, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu emekliler görmezden
gelinmiştir. OYAK iştirakçilerinin büyük çoğunluğunu
oluşturmasına rağmen Yönetim Kuruluna bir astsubay ancak mahkeme
kararıyla girebilmiştir. Oysaki, mantıksal ve hukuki olan çözüm
OYAK iştirakçisi herkesin iştirakçiliği oranında temsil
hakkı elde etmesidir. OYAK ve iştiraklerinin yönetim ve denetim kurullarında
OYAK üyelerinin yüzde 60ını oluşturan astsubaylar ve
emeklilerinin bu oranda temsil edilmeleri sağlanmalıdır.
Yine, sosyal
tesislerin sayı ve fiziki kapasiteleri astsubaylar aleyhinedir. Türk
Silahlı Kuvvetleri bir ailedir, bir bütündür. Esasen bütün sosyal tesisler
ve ordu evlerine giriş tüm personele hizmet edecek şekilde açık
olmalıdır. Astsubaylar lojmanlardan yeteri kadar
yararlanamamaktadır. Lojman dağıtımında adalet tesis
edilmeli ve lojmanda oturması şart olan personele rütbesine
bakılmaksızın tahsis yapılmalıdır.
Muvazzafıyla emeklisiyle astsubaylarımız imtiyaz ve
ayrıcalık değil, adalet ve eşitlik istiyor.
Astsubayların hakları bir an önce verilmeli, adalet ve eşitlik
sağlanmalıdır.
Diğer
taraftan, kısa süre içinde 7 astsubayın intihar etmesi kamuoyunda
üzüntü ve endişeyle karşılanmıştır.
İntiharlar olağan görülmemeli, intiharların sebepleri mutlaka
araştırılmalıdır. Sorumlu mevki ve makamdaki tüm
yetkililerin bu duruma görev alanı kapsamında ilgi göstermesi ve müdahale
etmesi zaruri hâle gelmiştir.
Ben bütçenin
hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şimdi
sırasıyla on birinci turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi
hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
26) BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI
1) Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 2.159.728.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 2.262.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 511.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 626.526.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 74.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 2.789.101.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.508.202.556,95
Bütçe Gideri 2.491.363.978,93
İptal Edilen Ödenek 16.838.578,02
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 11.251.067,83
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014
yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.30) KÜÇÜK VE ORTA
ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME
İDARESİ BAŞKANLIĞI
1) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 21.026.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 2.350.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 545.265.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 568.641.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri 3.458.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 473.641.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 34.542.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
08 Alacaklardan Tahsilat 12.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir
TOPLAM 523.641.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 613.255.705,68
Bütçe Gideri 572.635.935,65
İptal Edilen Ödenek 28.999.337,35
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 11.620.432,68
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 362.038.000,00
Net Tahsilat 472.434.209,19
Ret ve İadeler (-) 1.614,45
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.22) TÜRK STANDARTLARI
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Standartları Enstitüsü 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 37.956.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 3.000.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 195.907.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 236.863.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 199.100.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 38.800.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 237.900.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Türk Standartları Enstitüsü 2014 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2) Türk Standartları Enstitüsü 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 717.211.000,00
Bütçe Gideri 589.839.627,89
İptal Edilen Ödenek 127.371.372,11
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 263.000.000,00
Net Tahsilat 209.941.622,61
Ret ve İadeler (-) 272.106,40
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Standartları Enstitüsü 2012 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.24) TÜRK PATENT
ENSTİTÜSÜ
1) Türk Patent Enstitüsü 2014 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 18.406.800
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 3.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 947.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Ekonomik İşler ve
Hizmetler 27.386.600
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 46.744.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 82.480.200
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 21.519.800
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 104.000.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Türk Patent Enstitüsü 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türk Patent Enstitüsü 2012 Yılı Merkezî Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 233.614.000,00
Bütçe Gideri 229.550.081,75
İptal Edilen Ödenek 4.063.918,25
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 120.000.000,00
Net Tahsilat 96.188.597,20
Ret ve İadeler (-) 150.628,28
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2012 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.08) TÜRKİYE
BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA KURUMU
1) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 1.806.579.520
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve Güvenlik
Hizmetleri 790.480
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
07 Sağlık Hizmetleri 433.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
09 Eğitim Hizmetleri 82.664.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 1.890.467.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 170.721.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1.658.567.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 61.179.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 1.890.467.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2014 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2012 yılı merkezî yönetimi kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
2012 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 2.205.685.442,94
Bütçe Gideri 1.561.972.575,53
İptal Edilen Ödenek 643.712.867,41
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 13.403.575,04
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 1.609.394.000,00
Net Tahsilat 1.642.783.499,83
Ret ve İadeler (-) 572.430,17
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Kurumu 2012 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2014 yılı merkezî
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.09) TÜRKİYE
BİLİMLER AKADEMİSİ
1) Türkiye Bilimler Akademisi 2014 Yılı Merkezî
Yönetim Bütçesi
ÖDENEK CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 12.563.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 12.563.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 154.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 12.409.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 12.563.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir
Türkiye Bilimler Akademisi 2014 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2012 yılı merkezî yönetim
kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2) Türkiye Bilimler Akademisi 2012 Yılı Merkezî
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 9.995.299,21
Bütçe Gideri 6.256.228,61
İptal Edilen Ödenek 3.739.070,60
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 8.491.000,00
Net Tahsilat 8.531.712,53
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi 2012 yılı merkezî
yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
09)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞI
1) Millî Savunma
Bakanlığı 2014 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
01 Genel Kamu Hizmetleri 199.198.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
02 Savunma Hizmetleri 21.603.857.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
06 İskân ve Toplum Refahı
Hizmetleri 8.268.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
10 Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Yardım Hizmetleri 3.873.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 21.815.196.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir
Millî Savunma Bakanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Millî Savunma Bakanlığı 2012 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 26.131.204.926,38
Bütçe Gideri 18.524.519.701,44
İptal Edilen Ödenek 7.514.929.601,04
Ertesi Yıla Devredilen Ödenek 7.578.180.150,02
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Bakanlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri okutuyorum:
40.28)
SAVUNMA SANAYİ MÜSTEŞARLIĞI
1) Savunma Sanayi
Müsteşarlığı Merkezî Yönetim Bütçesi
ÖDENEK
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
02 Savunma Hizmetleri 46.566.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
GENEL
TOPLAM 46.566.000
BAŞKAN Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
GELİR
CETVELİ
Kodu |
Açıklama |
(TL) |
03 Teşebbüs ve Mülkiyet
Gelirleri 107.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
04 Alınan Bağış
ve Yardımlar ile Özel Gelirler 5.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
05 Diğer Gelirler 46.403.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
06 Sermaye Gelirleri 1.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
08 Alacaklardan Tahsilat 50.000
BAŞKAN Kabul edenler
Etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
TOPLAM 46.566.000
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2014
yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2) Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN (A) cetvelinin genel toplamını
okutuyorum:
(A) CETVELİ
|
(TL) |
Toplam Ödenek 41.496.000,00
Bütçe Gideri 39.794.478,53
İptal Edilen Ödenek 1.701.521,47
BAŞKAN (A) cetvelini kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kesin hesap (B) cetvelini okutuyorum:
(B)
CETVELİ
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 33.919.000,00
Net Tahsilat 33.816.420,75
Ret ve İadeler (-) 950,60
BAŞKAN (B) cetvelini kabul edenler
Etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2012
yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, böylece Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü,
Türk Patent Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu,
Türkiye Bilimler Akademisi, Millî Savunma Bakanlığı, Savunma
Sanayii Müsteşarlığının 2014 yılı merkezî yönetim bütçeleri ile
2012 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, programa göre, kuruluşların bütçe ve kesin
hesaplarını görüşmek ve 2014 yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının oylanmamış maddelerinin
görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 17 Aralık 2013
Salı günü saat 10.00da toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum;
teşekkür ediyor, iyi geceler diliyorum.
Kapanma Saati: 02.18
(x) 506 ve 507 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 10/12/2013 tarihli 27nci Birleşim Tutanağına eklidir.
(X) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.
(x) Bu bölümde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.