TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
35inci
Birleşim
18
Aralık 2013 Çarşamba
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507)
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bütçe oylamasının, devam etmekte
olan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili iddianamenin
hazırlanmasından sonraya ertelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
2.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi üzerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi üzerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci
maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
11inci maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.-
Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
yaptığı açıklaması sırasında Barış
ve Demokrasi Partisine, sataşması nedeniyle konuşması
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
5.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
6.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürkün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
8.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında yenilenebilir enerjiyle
ilgili verilere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/32722)
2.-
Tekirdağ Milletvekili Bülent Belenin, Çorlu Devlet Hastanesi
inşaatına ve yüklenici firmanın esnaf ve tüccarlara olan
borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/33410)
3.-
Elâzığ Milletvekili Enver Erdemin, Elâzığda doğal
gaz dağıtım işini üstlenen firmanın yükümlülüklerini
yerine getirmemesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33536)
4.-
İstanbul Milletvekili Osman Oktay Ekşinin, AB ilerleme raporunda yer
alan bazı ifadelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33537)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Diyarbakır ve Şanlıurfada
ulusal ve uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33538)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Muş, Şırnak, Mardin ve
Osmaniyede ulusal ve uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/33539)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Siirt, Adıyaman ve Hakkâride ulusal ve
uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/33540)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Bingöl, Batman ve Bitliste ulusal ve
uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/33541)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Erzurum ve Elâzığda ulusal ve
uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/33542)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı kuruluşlar
tarafından Kars, Iğdır ve Ağrıda ulusal ve
uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/33543)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Ardahanda ulusal ve uluslararası
sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33544)
12.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Bakanlık ve bağlı
kuruluşlar tarafından Ağrı, Gümüşhane ve Bayburtta
ulusal ve uluslararası sempozyumlar düzenlenmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33545)
13.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2013 Eylül ayı itibarıyla
kullanılmayan petrol kuyularında yaşanan kazaların
sayısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/33546)
14.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, Eti Maden
İşletmelerindeki usulsüzlük iddialarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33547)
15.- Edirne
Milletvekili Recep Gürkanın, belediyelerin elektrik borçlarına ve
Edirne Belediyesinin elektriğinin kesilmesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33548)
16.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Silopi Termik Santralindeki
işçilerin çalışma koşullarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/33549)
17.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, THYle ilgili soru önergelerine
cevap verilmemesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşekin cevabı (7/33629)
18.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2013 Ekim ayı itibarıyla engelliler
için ayrılan rampaların bazı nesnelerle kullanılmaz hâle
gelmesine
- 2013 Ekim
ayı itibarıyla engelli vatandaşlar için sorun teşkil eden
kaldırımlar la ilgili yapılan çalışmalara
-
Kaldırımların engelli erişimine uygun hâle getirilmesine
ilişkin Soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/33881), (7/33882), (7/33885)
19.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, Çevre Kanununa aykırı hareket edildiği
gerekçesiyle kesilen cezalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/33889)
20.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, Ilıcak köyündeki
kaplıcaların sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktarın cevabı
(7/34390)
21.- Konya
Milletvekili Atilla Kartın, Akşehir Gölündeki bazı sorunlara
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/34391)
22.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, 2013 Kasım
ayı itibarıyla faaliyet gösteren yapı denetim firmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktarın cevabı (7/34762)
23.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Devlet Personel Başkanlığı
Hizmet Binası inşaatı işinin iptal edilmesinden kaynaklanan
harcamalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktarın cevabı (7/34763)
18 Aralık 2013
Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 10.01
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Bu, bütçeyle ilgili
alınan bir geleneksel karar olduğu için yapıyorum muhteremler.
Sayın
milletvekilleri, şimdi programa göre 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (X)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (X)
BAŞKAN Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 5inci
maddesi kabul edilmişti.
Şimdi 6ncı
maddeyi okutuyorum
OKTAY VURAL (İzmir)
Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun
Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bugünkü görüşmelere başlamadan önce bir hususu Genel Kurula arz etmek
istiyorum.
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vuralın, bütçe oylamasının, devam etmekte
olan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili iddianamenin
hazırlanmasından sonraya ertelenmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) Efendim, bütçeler önemli belgelerdir. Hem kesin hesap hem
bütçeyle ilgili, sayın bakanların bütçeleri oylanmakta,
yaptığı işlerin hesabı verilmekte ve bu oylama
sonucunda denetim ve güven ilişkisine dayalı bir değerlendirme
yapılmaktadır. Şimdi, gerçekten bu bütçeler aynı zamanda bu
bütçeyi uygulayacak olan bakana da güven duyulup
duyulmadığını ortaya koyan bütçelerdir. Bu bakımdan,
çok önemli bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu devam etmekte ve bu
operasyon içerisinde bazı kamu görevlileri ve bakanların
ilişkileri sorgulanmaktadır. Bütçenin güvene dayalı olması
çok önemlidir. Dolayısıyla bu bütçe görüşmelerinin
yürütüldüğü bir ortam içerisinde birilerinin savcılıkta ama
bütçelerinin Mecliste olması bu görüşmelerin sağlıklı
bir ortam içerisinde yapılmasını engellemektedir.
Bu bakımdan,
eğer uygun olursa, bu bütçelerle ilgili
Belki bunun sonucunda sayın
bakanların değişmesi durumu olabilir, Hükûmetin alacağı
takdirdir ama burada eğer biz bununla ilgili bir oylamayı yaparsak,
bu sebepten dolayı ayrılmaları söz konusu olan bakanlara bir
taraftan güven duymuş olacağız, bir taraftan da böyle bir
hususla ilgili bir ortam ortaya çıkacak. Bu da değerli milletvekillerinin
verdiği oyların yanlış anlaşılmaya sebebiyet
vereceğini düşünüyorum.
O bakımdan,
Hükûmetin özellikle bu konuda bu bütçenin görüşmelerinin
oylanmasının, bu rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili
iddianame ortaya çıkıncaya kadar ve bununla ilgili, Hükûmetin,
Sayın Başbakanın kullanabileceği bir inisiyatif
gerçekleşinceye kadar ve milletimizi de bütçesiz bırakmamayı da
dikkate alarak 2014 yılından önce olmak şartıyla son
oylamalarının ötelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi
takdirde, bu bütçede eğer öyle bir şey, bundan dolayı sayın
bakanlarla ilgili Sayın Başbakanın bir icraatı olacaksa
-burada milletvekillerimizin yaptığı oylama güven
oylamasıdır- Parlamentonun güven duyup da daha sonra bununla ilgili
bir görevden alınma gibi bir durum ortaya çıkarsa, sistem
açısından sıkıntı olacaktır.
Ben bu konuyu arz etmek
istedim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bir de şunu ifade etmek istiyorum: Burada Hükûmet var. Rüşvet ve
yolsuzluk operasyonu devam ederken, bu operasyonu yapan kamu görevlilerinin
görevden alınması hukukun üstünlüğüne darbedir, bu bir parti devleti
anlayışıdır. Hiç kimse ayıpların üstünü
örtemeyecektir. Eğer bir vicdan isyanı varsa,
bırakınız da kamu görevlileri çalışsın. Hodri
meydan diyoruz.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
RECEP ÖZEL (Isparta)
Efendim, basın toplantısı yapsın bununla ilgili. Bunu,
burada niye açıklıyor? Basın toplantısı yapsın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Ama bu girişimin hukuk devletine, hukuk devleti ilkelerine
aykırı olduğunu, Hükûmetin bu konuda
RECEP ÖZEL (Isparta)
Bunlar bütçeyle alakalı konu mu?
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Bütçeyle alakası olmaz olur mu, tam da bütçenin kendisi.
OKTAY VURAL (İzmir)
hukuki sürecin önünü açması
gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Vural.
RECEP ÖZEL (Isparta) Başkanım, bununla ilgili
basın toplantısı yapabilir ya.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Yolsuzlukların ta kendisi.
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Neyle alakalı? Bütçeyle alakalı, her şeyle alakalı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Milletin parasıyla alakalı, parası.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Tabii ki, tam bütçeyle alakalı.
OKTAY VURAL (İzmir)
Tam da bütçe, bütçe tabii. Nasıl kesin hesaba oy vereceksiniz? İnsaf
ya, sizi düşünüyoruz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Maddeyi
okutuyorum:
Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri
MADDE 6-
(1) a) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
bütçelerinin "Personel
Giderleri" ile "Sosyal
Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" tertiplerinde yer
alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin "Personel
Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile gerektiğinde
"Yedek Ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara ilişkin
tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara tabi
olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin "Yedek
Ödenek" tertibine aktarmaya,
b) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu idaresinin isteği üzerine
bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine,
fonksiyonel sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın
ödenek aktarmaya ve bu konuda gerekli işlemleri yapmaya,
c) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
için 2014 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karara uygun olarak yılı yatırım programında
değişiklik yapılması hâlinde, değişiklik konusu
projelere ait ödeneklerle ilgili kurumlar arası aktarmaya,
ç) Kamu idarelerinin yeniden
teşkilatlanması sonucu, bütçe kanunlarının uygulanması
ve kesin hesapların hazırlanması ile ilgili olarak gerekli
görülen her türlü bütçe ve muhasebe işlemleri için gerekli düzenlemeleri
yapmaya,
Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20'sine kadar
kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu idarelerin yüzde
20'yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya
Maliye Bakanı yetkilidir. 2014 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak
2014 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer alan projelerde değişiklik yapılması
hâlinde bu değişikliğin gerektirdiği tertipler arası
ödenek aktarması işlemlerinin tamamı 5018 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
sınırlamalara tabi olmaksızın idarelerce yapılır.
(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 29/6/2011 tarihli ve
644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.
(4) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 12/11/2012 tarihli ve
6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi
Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 üncü
maddesi kapsamında yaptıracakları her türlü yatırım,
yapım, bakım, onarım ve yardım işlerine ilişkin
ödeneklerini İçişleri Bakanlığı bütçesine aktarmaya
yetkilidir. Merkezi yönetim kapsamındaki diğer kamu idareleri ise bu
kapsamdaki kaynak transferlerini tahakkuk işlemi ile gerçekleştirir.
(5) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı; cari
yıl içinde aralarında yapılan hizmetlerin bedellerini
karşılamak amacıyla varılacak mutabakat üzerine, bütçeleri
arasında karşılıklı aktarma yapmaya yetkilidir.
(6) Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı;
bütçelerinde yer alan Silahlı Kuvvetlerin tek merkezden yönetilmesi
gereken ikmal ve tedarik hizmetleri ile bir fonksiyona ait bir hizmetin
diğer bir fonksiyon tarafından yürütülmesi hâlinde ilgili
ödeneği, fonksiyonlar arasında karşılıklı olarak
aktarmaya yetkilidir.
(7) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların
(B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde
gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net
finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme
karşılıklarını, idare ve kurumların bütçelerinin
mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Maliye
Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kamu
idareleri yetkilidir.
(8) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle
yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve
kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle
gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı
tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli
cetvellere gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvellere ödenek
kaydedilir.
(9) a) Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil
Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü
bütçelerinin (özel ödenekler ve "03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri"
ekonomik kodunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ile
ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden
yılı içinde harcanmayan
kısımları,
hizmetin
devamlılığını
sağlamak amacıyla
ödeneklerinin yüzde 30'unu aşmamak üzere ertesi yıl bütçesine devren
ödenek kaydetmeye,
b) 12/3/1982
tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci
maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm
Bakanlığı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu
altında bulunan (03) ekonomik
kodunu içeren tertiplerinde
yer alan tanıtma
amaçlı ödeneklerden
harcanmayan kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı
tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
c) Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu bütçesinin
40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertibine devren
ödenek kaydetmeye,
ç) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.02-1-07.1, 26.01.31.00-04.8.1.04-1-08.1,
26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4 tertiplerinde yer
alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,
d) Hazine Müsteşarlığı
bütçesinin 07.82.32.00-04.1.1.00-1-07.2, 07.82.32.00-04.1.1.00-1-05.6 ve
07.82.32.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan
kısımları ertesi yıl bütçesinin aynı tertiplerine
devren ödenek kaydetmeye,
e) Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinin
"03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri
Yatırımları" fonksiyonu altında yer alan
yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları ertesi yıl
bütçesinin aynı tertibine devren ödenek kaydetmeye,
f) İlgili mevzuatı gereğince
özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde
söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten
kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir
kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili
tertiplere aktarma yapmaya, yılı içinde harcanmayan ödenekleri (2013
yılından devredenler de dâhil) ertesi yıl bütçesine devren gelir
ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere
ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,
Maliye Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Madde
üzerinde ilk söz, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Sayın Özdal Üçere aittir.
Buyurun Sayın Üçer. (BDP sıralarından
alkışlar)
(Hatip elinde bir fotoğrafla kürsüye
çıktı)
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, değerli üyeler; yaklaşık yirmi sekiz
yıldır cezaevinde bulunmaktayım. Yaşamımı
demokrasi ve özgürlük mücadelesine adadım. Ülkemizin
demokratikleşmesi, özgürleşmesi ve özgürlükler ülkesi hâline gelmesi
için sizlerle birlikte çalışmak isterdim ama bu mümkün olmadı.
Oldukça kısıtlayıcı koşullarda milletvekilliğimin
üçüncü yılını da cezaevinde bitirmek üzereyim. Maliye
Bakanlığının sunduğu 2014 yılı bütçesi
hakkında, araştırma ve inceleme imkânlarımın
olmadığı bir ortamda sadece sorumluluk duygusuyla ve katkı
yapmak dileğiyle sizlere sesleniyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe hazırlıkları ve uygulamaları tüm yönleriyle
hayatımızı etkiliyor. Demokrasimizin sağlıklı
işleyip işlemediğinin ve toplumlarımızın önceliklerine
hitap edip etmediğinin göstergesi olmaktadır. Bilindiği gibi,
demokrasisi gelişmiş olan toplumlar öncelikle
şeffaflığı esas alırlar. Geçmiş
uygulamaların hesabını verme gibi çok önemli bir konuyu dar bir
zaman aralığına sığdırıp
tartışamazlar, tartışmazlar çünkü böylesi bir daraltma
sorgulamayı imkânsız hâle getirir. Bu yüzden, hazırlanan
bütçeler her hazırlanma aşamasında ilgili topluluk ve kurumlarla
tartışılarak aleniyet kazanır. Günümüzün gelişmiş
iletişim teknolojisi bir hayli kolaylık da sağlamaktadır.
Maalesef bu önemli konu önemsenmemekte ve insanlarımıza hesap
vermekten kaçınma bir iktidar tasarrufu olarak görülmektedir.
Demokrasisi zayıf olan ülkeler
şeffaflıktan kaçınırlar. Hükûmetin şeffaflıktan
kaçınması öz güven yoksunluğundan ve sınırlı bir
demokrasiyi savunmasından kaynaklanmaktadır. En önemlisi de
kapsayıcı bir politika uygulamaktan uzak olduğu için bu evrensel
ilkeyi işletmemektedir. Peki, Hükûmet neden bu evrensel ilkeyi işletmemektedir?
Kuşku yok ki Hükûmetin on bir yıllık bütçe uygulamaları
kendine yakın şirketleri kollama, kendi yerel yönetimlerini besleme,
en fazla rant getiren alanlara yönelme, hazine arazileri ve kamu
alanlarının satışı, inşaat, sağlık ve
benzeri gibi ve bankalar aracılığıyla piyasalarla oynayarak
günlük büyük kazançlar elde etme politikaları ülkemizi bölmüş ve
toplumda gelir uçurumu yaratmıştır. Şeffaflık ve hesap
verebilirlik ilkeleri işletilmediği için bütçe
tartışmalarında Meclis âdeta bir oldubittiye
zorlanmaktadır. Sonuçta, hesap vermeden, şeffaflık sağlanmadan
bütçe onaylanmaktadır. Muhakkak ki bütçeyi Hükûmet
hazırlayacaktır, politik olarak kendi önceliklerine
ağırlık verecektir ancak yasalar karşısında
sorumluluk taşıdığını ve dengeleri sağlamak
zorunda olduğunu da unutmayacaktır.
Zaten demokrasisi oldukça zayıf olan -örgütlenme,
düşünce özgürlüğü ve benzeri konular açısından
değerlendirildiğinde- ülkemizde otoriter ve merkezî bir mantıkla
bütçe çalışmaları ele alınırsa nihayetinde zorbalığa
varan uygulamalar ortaya çıkar. Bu zorbaca uygulamaların başında
hidroelektrik santralleri ve maden arama faaliyetleri gelmektedir. On bir
yıllık h
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yine, şeffaflık ilkesi uygulanmadığı ve
katılımcılık esas alınmadığı için
şu anda mahkemece iptal edilen Karadeniz Sahil Yolu Projesinin giderleri
kimlerden tahsil edilecektir? Bu büyük projeye gerek planlama gerek fizibilite
gerekse de uygulama çalışmaları aşamalarında
yapılan astronomik, sadece hafriyat taşımaya ödenen rakamlar
bile akıl dışıdır. Ödemelerin hesabını kimler
verecektir?
Tabii ki Hükûmet sadece şeffaflıkla ilgili
değil, aynı zamanda bütçe hazırlama aşamalarında ve
uygulamalarda katılımcı ve denetime açık politikalardan
uzak durmaktadır. Karadeniz Sahil Yolu Projesi yüzlerce örnekten sadece
biridir, katılımcı bir politikadan uzak olarak
hazırlanıp uygulandığı için çökmüştür. Aynı
durum, üçüncü köprü başlangıç uygulamalarında da
görülmüştür. Bu örneklere dayanarak şunu belirtmek istiyorum: Karadeniz
Sahil Yolu Projesine harcanan bütçe, askerî harcamalar çıkarılsa
yıllık olarak Doğu Anadolu Bölgesine harcanan bütçeden daha
fazladır. Şimdi de kaynak çöpe atılmış, mahkemece
iptal edilmiştir. Sadece bu yol için yapılan viyadüklere ödenen para
Van Belediyesinin üç yıllık bütçesini geçmektedir. Bu kayıplar,
demokrasi kültürünü önemsemeyen merkezî
uygulamaların bir sonucudur. Hükûmetin birçok alanda
hazırladığı bütçelerin katılımcılıktan
-yerel halkların ihtiyacı, STKlar, yerel yönetimler ve daha
nicesi- uzak olarak
hazırlanmasının en önemli nedeni, Hükûmet yanlısı
şirketlere büyük rantlar
sağlamak içindir. Bunun için bazı alanlardaki bütçe
hazırlıkları, kamusal akılla hiçbir alakası olmayan bu
tür uygulamalar kendini en büyük işveren olarak görme
anlayışından kaynaklanmaktadır. Özellikle, HES, yol, köprü,
enerji ve tarım alanında hazırlanan bütçelerde bu
kayırmalar görülmektedir. Basından
öğrendiğim kadarıyla bu bilgileri takdim ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetin 2014 yılı bütçesi de bu
mantıkla hazırlanmıştır. Yıllardır ihmal
edilen eğitim bütçesini buna örnek gösterebiliriz. Yine, sunulan mevcut
bütçeyle kentsel kalkınma esas alınmakta ve bir bütün olarak
kırsal kesimin tasfiyesi amaçlanmaktadır. Bu politika, bütçe mantığında bindiği
dalı kesmektir. Başta çok fazla talep, tüketici toplumunun
büyütülmesini yaratarak pazarı canlandırma amaçlansa da
sonuçları itibarıyla yıkıcı olduğu
açıktır. Fakat, Hükûmetin on yıldır
uyguladığı tarım, hayvancılık, orman, maden, HES
politikaları vahşi kapitalizmi anımsatmaktadır.
Doğamız, doğal park ve sit alanlarımız kör bir
hırsla yağmalanmaktadır. Birçok havzamızda ekolojik
felaketler -gediz havzası, Konya Ovası gibi- birbirini takip etmekte
ve ekosistemler tahrip edilmektedir.
Sayın Başkan ve
değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2014
yılı bütçesi sunuşunda şöyle denilmektedir: Türkiyede
kadınların iş gücüne katılım oranı düşüktür.
Temmuz 2013 itibarıyla yüzde 31,6 olan kadınların iş gücüne
katılımı, yüzde 64,4 olan OECD ortalamasının
yarısı kadardır. Türkiyede iş gücü piyasanın en
önemli sorunlarından biri de iş gücü piyasasındaki
katılıktır. Türkiyede iş gücü piyasası esneklik
göstergeleri açısından 34 OECD üyesi ülke arasında en son
sıradadır. Türkiyede haftalık 48,9 saat olan ortalama
çalışma süresi, OECD ülkelerindeki ortalama 38,5 saat ile karşılaştırıldığında
çok yüksektir. Ayrıca, toplam istihdamın sadece 11,8i kısmi
zamanlıdır. Bu oran, OECD ülkelerinde yüzde 20lerin üzerindedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sonuç olarak 2014 yılı bütçesinde işsizliğe, emekçilerin
içinde bulunduğu koşullara, kırsal kesimin korunarak
geliştirilmesine ve doğanın tahribatı sorununun nasıl
çözüleceğine ilişkin en ufak bir emare bulunmamaktadır. Tam
tersine, HES ve nükleer santraller ön plana çıkarılarak -kısmen
demir yollarına geçmişten biraz fazla önem verilmesi
dışında- ekolojik tahribatı sürdürmede ısrarcı
olduğu görülmektedir. Ayrıca, otuz yıllık savaşın
yarattığı büyük ekonomik tahribatlar bulunmaktadır. Köye
dönüş çalışmaları başta olmak üzere toplumsal alanda
ortaya çıkan yaraların sarılması ve istihdamın
artırılması büyük önem taşımaktadır. Bütçe
hazırlanırken böylesine büyük bir sorun yokmuş gibi görmezden
gelinmiştir.
2014 yılı bütçesinin, belirtilen
eleştirilerin ışığında düzeltilerek
yürürlüğe girmesini ümit ediyorum. Daha anlamlı katkılar
yapabileceğim özgür koşullarda birlikte çalışma
dileğimi tekrardan yineliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Kemal Aktaş. Van Milletvekili. D Tipi Kapalı
Cezaevi. Diyarbakır. (BDP sıralarından alkışlar)
Diyarbakırda ve bütün zindanlarda özgürlük direnişi
olan bütün KCK tutukluları başta olmak üzere, sayın
milletvekillerimiz başta olmak üzere, bütün siyasi tutsakların onurlu
mücadelesini, onurlu direnişini saygıyla selamlıyorum. Ülkemizde
bütün siyasi tutsakların özgür olması dileğiyle sayın
milletvekillerimin, başta Sayın Hatip Dicle olmak üzere bütün
sayın milletvekillerimin Mecliste bizlerle siyaset yapabilme
şansına bir an önce kavuşabilmesi dileğiyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Bütçe
Kanununun 6ncı maddesi üzerinde grubum adına görüşlerimizi
aktarmak üzere huzurunuza geldim. Bu vesileyle sizleri ve bizleri izleyen aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, özellikle bazı konularda yedek ödeneklerin
aktarılması, idare içerisinde fasıllar arası
kaydırmanın yapılması, yatırımlar için kurumlar
arası aktarmaların yapılması, her türlü bütçe ve muhasebe
işlemleri için gerekli düzenlemelerin yapılması konusunda Maliye
Bakanına yetki veriyor yani tabiri caizse Ormanın kralı benim.
diyor Sayın Bakan, Her türlü yetki bana aittir; ben istersem olur, ben
istemezsem olmaz. anlamında bir yetki alıyor. Hayırlı
olsun. Olması da gerekir.
Diğer taraftan, ödeneğin yüzde 20sine kadar
aktarma yapılabilmesini ve bunu aşan durumlarda yine Maliye
Bakanının yetkili kılınmasını öngören
düzenlemeler var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yapacağı
işler için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine
aktarma yapılacağı hükümleri yer alıyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Önce Bakanını bir
aktarmak lazım!
ALİM IŞIK (Devamla) Evet.
Diğer taraftan, büyükşehir yapılan yeni
bütünşehirlerde yine İçişleri Bakanlığına yetki
veriyor. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı
ve Sahil Güvenlik Komutanlığı arasında aktarmaların
yapılabileceği hüküm altına bağlanıyor. Fazla
gelirler, idarece ödenek olarak kendi idarelerine eklenebilecek. Ayrıca,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına da yine yetki veriliyor.
Bunlarla ilgili görüşlerimi biraz sonra
açıklayacağım. Ancak, konuşmamın başında,
dün Sayın Bakana Türkiyenin gündemine gelen yolsuzluk
operasyonlarıyla ilgili düşüncesini sorduğumda gayet samimi bir
şekilde Şahsımla veya yakın çevremde böyle bir olay olsa
düşünebilirim. şeklinde cevap vermişti
ve hepimiz de rahatladık yani sağduyunun hâkim olduğu kabine
üyelerinin de bulunduğu konusunda. Ancak, bu sabah, eğer
doğruysa, Twitterdan sanki bunun cımbızla çekilip
alındığı, başka anlamlara gelecek şekilde
verildiği gibi bir mesajınızı okudum. Sayın
Bakanım, sizin dürüstlüğünüze inandığımı zaten
dün de söylemiştim. Bugün de bu dönüşün
Eğer doğruysa bu
ifadeler medyada yer alan -ki Twitterdan verdiğiniz mesajların size
ait olduğunu düşünüyorum- o zaman, dünkü söylediğinizin bugün
arkasında kalmanızın sizin açınızdan size
yakışan olduğunu düşünüyorum.
Diğer taraftan, sadece bu olaylara
adı karışan bakanlarla ilgili bir yorum yapmayı
düşünmüyorum. Fakat siz bu bütçeyi, bu bakanlarla, nasıl bunlara
emanet ederek yürüteceksiniz? Artık, bu, bulandı. Onun için, bir
taraftan, evet, Yargıya intikal etmiş bir konu, yorum yapmak
istemiyorum. diyorsunuz, doğrudur, ben de aynı şeyi
düşünüyorum ama aynı Hükûmetin bir gecede bu operasyonları yapan
müdürleri görevden alması yargıya müdahale değil mi Sayın
Bakanım? Yani, bu nasıl bir Türkiye, bu nasıl bir hükûmet
anlayışı? Operasyonu yapan müdürleri görevden
alacaksınız, Deniz Fenerindeki savcıları görevden
alacaksınız, ondan sonra da Yargıya intikal etmiş konuda
biz herhangi bir yorum yapmak istemiyoruz. diyeceksiniz. Burada bir
çelişki var, burada bir sıkıntı var. Onun için, özellikle
sizin bu konuyu -düzeltecek ifadelerle, size yakışan şekilde-
tekrar yorumlayacağınıza inancımı belirtmek istiyorum
konuşmamın başında.
Değerli milletvekilleri, günümüzde
meydana gelen olumsuzluklara baktığımızda altında rant
kavgasının olduğu ortaya çıkıyor. Bu, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının yine bu maddeyle
aldığı haklar dan -ödenek aktarması ve yetkilerin onda
toplanması, büyükşehir yapılan yerlerde yeni bir düzenleme
getirilmesi- yeniden kavgaların, hırsızlıkların,
usulsüzlüklerin yaşanacağı bir 2014 yılını bize
hazırlıyor. Kentsel
dönüşüm adı altında yapılan düzenlemelere
baktığınız zaman tamamen birilerini zengin etmeye yönelik
ada ve parsel bazında özel uygulamaların
yapıldığını görüyoruz.
Ben kendi ilim Kütahyadan örnek vereyim. Küçük Sanayi
Sitesinin bulunduğu ve ona yakın bir mahallemizde, Karapınar
Mahallesi olarak bilinen mahallede, göçmen
vatandaşlarımızın çoğunlukla bulunduğu parseller üzerinde
sıvılaşma ve zemin sıvılaşması olduğu
gerekçesiyle kentsel dönüşüm başlatıldı. 2 katlı
binayı kaldıramaz. anlayışıyla
yıktığınız mahallede 11 katlı, 12 katlı
şimdi şehrin içerisinde ucube binalar dikiliyor. Ama, bir
bakıyorsunuz gerçekten orada yaşayan vatandaşların evleri,
arazileri ellerinden öldüm pahasına alınmış, itiraz
edenlere akşamüzeri bir ekip geliyor, zorla ikna ediliyorlar, ertesi gün
imza atılıyor, şimdi 40-50 bin liraya evler alınıyor,
aynı yerde o evin bulunduğu yere 12 katlı apartmanlar dikiliyor
ve apartmanın bir dairesi 150-200 bin liradan aşağı
değil. Şimdi, yani bunun neresinde vicdan var? Bunun neresi bu
milletin lehine?
Dolayısıyla, bu bütçede Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı ile ilgili aktarmaları derhâl
kaldırmanız lazım. Artık, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Türkiye'nin her yerinde bu konuda, maalesef, sicil
olarak sicili bozulmuş bir Bakanlık durumuna gelmiştir. Onun
için, ben bu bakan arkadaşlarımızın derhâl ama derhâl,
yarından itibaren veya bugün bu görevi bırakmalarından yana
olduğumu şahsi fikrim olarak ifade ediyorum. Bu Hükûmette bu
yolsuzluğa bulaşan Bakan arkadaşlarımızın bu
bütçeyi doğru dürüst uygulama şansı kalmamıştır.
Doğru yaptıkları her işte dahi vatandaşın
kafasında mutlaka bir soru işareti çıkacak,
dolayısıyla bu, huzur getirmeyecektir. Bunu mutlaka sizlerle
paylaşmak istedim.
Bir diğer konu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı ile ilgili. Buradaki yetkililerle ilgili olduğu
için konuşuyorum. Cari açığın önemli kalemlerinden
birisinin enerji giderleri olduğunu biliyoruz, sizler de zaman zaman dile
getiriyorsunuz. Fakat Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığının sorumluluğunda olan TÜBİTAK'ın
rapor verdiği ve Türkiye'de bazı girişimci mucit
insanlarımızın ürettiği yakıt tasarruf cihazları,
bir türlü, iki üç yıldır, müracaatları yapılmasına
rağmen, Bakanlığınızdan ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından bir teşvik alamıyor. Ticari ismi
"Eko 66" olarak Amerika'dan dahi yılın ödülünü
almış bir belgeli yakıt tasarruf cihazı. TÜBİTAK'a
soruyoruz, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına soruyoruz
"TÜBİTAK'tan böyle bir rapor alınmamıştır."
diyor ama vatandaşın elinde rapor var. "Yüzde 12-13
oranında yakıt tasarrufu sağlar." diye TÜBİTAK raporu
veriyor ama Bakanlık böyle bir raporun verilmediğini ifade ediyor.
Şimdi, bu konuda, özellikle yerli mucitlerin
desteklenmesi, yakıt tasarrufuna yol açan önemli buluşların
teşvik edilmesi konusunda, enerji açığının
kapatılması ve yerli girişimcileri motive etme adına önemli
bir uygulama olacağını düşünüyorum. Özellikle bu konuyu sizlerden
istirham ediyorum Sayın Bakanım yani enerji tasarrufu sağlayan
yerli uygulamalara bu Hükümetin bir şekilde destek olması
gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel
Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı
arasındaki ödenek aktarmalarının doğru bir uygulama
olacağını düşünüyorum. Ancak Sahil Güvenlik
Komutanlığının uygulamaları ve orada gerçekleşen
bazı idari görevlerdeki usulsüzlükler konusunu size buradan
hatırlatmak istiyorum, belgelerini size ulaştırırım. Defalarca
soru önergesi vermeme rağmen, bu konuda, maalesef,
inandırıcı, doğru bir cevap alamadık. Fakat orada çok
ciddi iddialar vardır, birkaç bürokrat koca bakanlığın
adını lekeleyecek durumdadır; bunu da sizlerle paylaşmak
istiyorum
Diğer taraftan, yeni büyükşehir yapılan
illere yapılacak ödenekler konusunda da İçişleri
Bakanlığının çok dikkatli davranması gerektiğini
düşünüyorum. Zaten burada çıkarılan kanunlarla
büyükşehirlerdeki meraları imar alanına açtınız, bir
de para aktardınız, her türlü yetkiyi bu bakanlıklara
verdiğiniz zaman bu anlamda ciddi sorunların
yaşanacağı bir 2014 yılı kaçınılmaz olur
diyorum, bu duygu ve düşüncelerle tekrar 2014
yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor,
sizlere de saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ahmet Toptaş.
Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının
6ncı maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlarım.
Bütçe görüşmelerinde Hükûmetin
halka hesap vermesi gereken konularda, halk adına denetim yapma görevimizi
yerine getirmemizi engelleyen ve bu çerçevede, Sayıştay
raporlarını Meclise göndermeyen Sayıştay
Başkanını ve bu raporları talep etmeyen Meclis
Başkanını protesto ediyorum.
Değerli arkadaşlar, iki gündür
medyada flaş haber olarak sürekli verilen ihaleye fesat
karıştırma, rüşvet alma, kara para aklama ile ilgili
operasyon, gözaltına alınan bakan çocukları, iş
adamları, banka yöneticileriyle ilgili iddialar, Sayıştay
raporlarının neden Meclisten kaçırılarak nelerin gizlenmek
istendiğini ortaya çıkarmıştır. Artık mızrak
çuvala sığmamaktadır. Yıllardır söylediğimiz,
Meclis araştırması, Meclis soruşturması
istediğimiz yolsuzluk iddialarımız sürekli reddedildi ama kirli
ilişkiler, kirli çamaşırlar, kumpaslar ortaya serilmeye
başlandı. Bunlar henüz buz dağının görünen
parçaları.
Değerli milletvekilleri, Türk
halkı inim inim inlerken, AKP iktidarı pembe dünyalar anlatarak,
doğru olmayanları gerçekmiş gibi anlatarak bugüne kadar geldik.
Artık, halkımız gerçeği yaşamakta, görmekte ve sizin
pembe hayallerinize itibar etmemektedir; Sayın Başbakanın
dediği gibi, 30 Mart seçimleri de bu itibarın da derecesini
gösterecektir.
Bakınız,
sizin halkı uyutmak için kurguladığınız, her gün
korkuttuğunuz, yandaşınız olan ya da akrabayı
taallukatınıza aldırdığınız gazeteler ve
televizyonlarda yayınlattığınız pembe dünya,
halkın gerçekleriyle nasıl çatışıyor göreceksiniz.
Bırakın bir meslek ya da kariyer sahibi
olmadığı için iş bulamayan milyonlarca insanı,
milyonlarca üniversite mezunu genç -inşaat mühendisi, mimar, gıda
mühendisi, ziraat mühendisi, atanamayan binlerce öğretmen,
sağlık memuru- yoksul ana babalarının kendilerine
verdiği harçlıkla sokaklarda gençliklerini tüketmektedirler. Yarattığınız
ithalata dayalı ekonomik modelle, bizim çocuklarımızın
yerine başka ülkelerin çocuklarına iş olanağı
sağlıyorsunuz.
Bir memurun aylığı açlık
sınırını zor karşılıyor. Bir işçi
emeklisinin aylığı başka hiçbir gideri olmasa yani
giyinmese, kuşanmasa, elektrik parası, su parası ödemese, kira
parası ödemese, çocuklarının okul masrafını ödemese
sadece beslenmek için harcasa ancak yirmi yedi gününe yetiyor. Aynı
şekilde, bir BAĞ-KUR emeklisinin maaşı yirmi üç günlük
beslenmesine yetiyor. Bir asgari ücretlinin aldığı ücret, yirmi
üç günlük beslenmesine yetiyor. Emekli, karnını bile
doyuramadığı için bir iş yeri açıyor,
maaşından yüzde 15, sosyal güvenlik destekleme primi kesiyorsunuz.
Gidin, görün şu, bu gibi koşullarda, buz gibi havada 3 metrekarelik
dükkânda bir örs, çekiç koymuş, ayakkabı tamirciliği yapan ve
tamir için ayakkabı bekleyen emekliyi. Çöp kutularından pet
şişe toplayan emeklileri görün, şoförlük yapan emeklileri görün,
anahtarcılık yapmak zorunda kalan emeklileri görün. Günde 10 lira
para kazanacak, evine bir ekmek fazla götürecek diye çabalayan emekliyi,
geçinecek kadar para vermediğiniz için çalışmak zorunda kalan
emekliyi, bir de yüzde 15 sosyal güvenlik destekleme primi keserek
cezalandırıyorsunuz.
İşçilerin iş güvenliğini yok ettiniz.
Çalışma özgürlüğünü ortadan kaldırdınız. Hiçbir
işçi sendikasının direne direne toplu sözleşme
yaptığına tanık oldunuz mu? Memur sendikalarına grev
hakkı verecektiniz, artık memur sendikaları da
yandaşınız bir sendikada topladığınız
memurlar adına, on dakikada sözleşme imzalar hâle geldi.
4/Bler yarattınız, 4/Cler
yarattınız; işçilerin ve memurların iş güvencesini,
gelecek güvencesini ortadan kaldırdınız.
Yirmi beş yıl kesintisiz prim
yatırmış insanları Yaşınız tutmuyor. diye
emekli etmediniz, hatta, sağlık hakkından bile yararlanamayan bu
insanlar, sokakta hiçbir güvencesiz ama yirmi beş yılını
prim ödeyerek bu ülke için çalışarak geçirmiş insanlar.
Değerli arkadaşlar, hiçbir gelecek güvencesi
olmayan taşeron işçilerinin miktarı 1 milyonun üzerindedir.
Hastanelerde, belediyelerde, Karayollarında, hatta Mecliste, binlerce
taşeron işçisi hiçbir iş güvenliği olmadan güvence
beklemektedir.
700 bine yakın güvenlik görevlisi hiçbir gelecek
güvencesi olmadan sizden çare beklemektedir ama hiçbirinizin bunu kendine dert
ettiğini sanmıyorum. Eğer dert etmiş olsaydınız,
bu sorunların çözümü için, gerekli düzenlemeler için Parlamentoya tasarılar
getirirdiniz.
Borcunu ödeyemediği için intihar eden
memurları, askerleri düşünün, intihar eden polisleri düşünün.
Değerli arkadaşlar, sizin yarattığınız hayal
dünyasıyla gerçekler birbiriyle aynı değil. Çocuğu için,
kundaktaki çocuğu için mama çalan, mama çaldığı için de
cezaevine çocuğuyla birlikte gönderilen bir anneyi düşünün.
Dinleyin, esaret altındaymış gibi YÖK
baskısı altında bulunan, özgürlüğü elinden
alınmış üniversiteleri dinleyin, üniversite gençlerini dinleyin.
Dinleyin değerli arkadaşlar, bilim üretemeyen bu kuruluşlarda,
bilim üretemeyen üniversite hocalarını dinleyin. Banklarda oturma
şekline bile karıştığınız, kafelerde
oturmalarına bile fırsat vermediğiniz binlerce gencin
sorunlarını dinleyin.
Değerli milletvekilleri, AKPnin devri
iktidarında 2,9 milyon hektar tarım arazisi artık
işlenmiyor. Motorinin fiyatı 1,30 liradan 4,58 liraya
çıktı. Gübre ve tarım ilaçları fiyatları uçarken, buğday,
arpa, pancar, patates, ayçiçeği vesaire tarım ürünlerinin
fiyatları artık bunların arkasında nal toplar hâle geldi.
2012de sadece 150 milyon dolarlık buğday ithal
eden Türkiye, 2012 yılında 1,1 milyar dolarlık buğday ithal
etti, saman ithal etti. Yani, kendi çiftçilerimize vermediğimiz için 2,9
milyon hektar arazi boş kalıyor ama biz başkalarının
çiftçilerine para ödüyoruz. Kendi çiftçilerimizden esirgediklerimizi başka
ülkelerin çiftçilerine ödüyoruz, onlardan saman almak durumunda kalıyoruz.
2002 yılında sadece 8 milyon dolarlık canlı hayvan ve et
ithal ederken 2011 yılında 1 milyar 535 milyon dolarlık
canlı hayvan ve et ithal etmişiz.
Esnaf, bankalara esir olmuş. 2002de 8 milyon olan
icra dosyası, 2012de 21 milyona yükselmiş. Esnafı
vergilerinizle ezmişsiniz, AVMlerle eziliyorlar. Bir de önümüzdeki
yıl yürürlüğe girecek olan İş Güvenliği
Yasasıyla küçük esnafın artık ayakta duramayacak hâle
geldiğini söylemek isterim.
Yandaşlarınızı ihya ettiniz. Muhalif
saydığınız sanayicileri, iş adamlarını her
türlü iktidar yetkilerini kullanarak yok etmeye çalışıyorsunuz.
Türk halkı artık pembe senaryolara itibar etmiyor. Yıllarca
türban üzerinden siyaset yaptınız, sürdürdünüz bugüne kadar,
sıkıştınız, şimdi,
sıkıştığınızda her zaman
yaptığınız gibi, bir cami yalanı ortaya atıyorsunuz.
Sayın Başbakan, Edirnede 150 caminin
yıkıldığını söylemiş Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında. Sayın Başbakanın deyişiyle ne demek
lazım? Edep yahu! demek lazım. Değerli arkadaşlar,
Camide içki içildi. dedi beş
ay önce, imam üç yer değiştirmek zorunda kaldı. Camiler
yıkıldı. dedi. Soruyorum Sayın Başbakana: Foça
Kozbeyli Camisi, Üsküdar Aminehatun Camisi, Alvarlızade Camisi
Sayayım mı? 70-80 tane cami devri iktidarınızda
yıkılmış. Cemevleri, camiler birileri için siyaset
meydanı ama bizim için ibadethanedir.
Değerli arkadaşlar, Lincolnün ünlü bir sözü
vardır: Herkesi bazen kandırabilirsiniz, birilerini her zaman
kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman kandıramazsınız.
Şimdi, şapka düşmüş kel
görünmüştür. Bütün iman, edep, ahlak tartışması yapanların
çocukları soruşturuluyor. Çevreci çocuklar, yaşam haklarına
müdahaleye karşı çıkan çocuklar öldürülürken Destan
yazdı. dediğiniz polisler, şimdi bakan çocuklarını
soruşturuyor, bugün 5 tane emniyet müdürü görevden alındı. Yani
bizim çocuklar öldürülürken destan yazılacak, sizin çocuklar
soruşturulurken hepsi görevden alınacak
(CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AHMET TOPTAŞ (Devamla) Bunun sonu gelmez
değerli arkadaşlar. Vicdanı olan herkes, bu halkın
hakkına sahip çıkmak zorundadır. Hukuk devletine sahip
çıkmak zorundadır, bir gün hesabın birilerinden
sorulacağını da anlamalıdır.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şahıslar adına ilk söz, İstanbul
Milletvekili Sayın Harun Karaca. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
HARUN KARACA (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla
selamlıyorum.
Dokuz gündür 2014 yılı bütçesi üzerinde
müzakereler yapmaktayız. Benden önceki konuşmacıların
yapıcı eleştirilerine ve hak etmediğimiz acımasız
eleştirilerine hep beraber şahit olduk.
Bütçelerde hükûmet müzakereleri, hükûmet
politikaları gözden geçirilirken muhalefetin de muhalefet etme biçimleri
gözden geçirilmektedir. Şunu gördük ki ağzımızla kuş
tutsak, ne kadar hizmet edersek edelim muhalefet her zamanki gibi karalamaya
devam etmektedir. Ben de merak ettim, çok eskilere gidip Meclis
tutanaklarına bir göz attım. Tarih 15 Kasım 1954. Hükûmet
sıralarında rahmetli Menderes, Zorlu, Polatkan ve
arkadaşları
İZZET ÇETİN (Ankara) Oraya
sığının gene.
HARUN KARACA (Devamla)
muhalefet sıralarında
da merhum İnönü. Bu muhalefet tarzı eminim ki size çok
tanıdık gelecek.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ya, biraz utanır
insan ya, sakalından biraz utanır.
HARUN KARACA (Devamla) Üç konudan bahsediliyor.
Sabrederseniz dinleyeceksiniz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Neden
utanacağız?
HARUN KARACA (Devamla) - Bağımsız
yargı, seçim emniyeti, linyit kömürü. Meclis tutanaklarından
okuyacağım.
İZZET ÇETİN (Ankara) Eğer
utanılacaklar varsa döküldü, saçıldı, onlardan utan.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Diktatör
diyorsunuz
HARUN KARACA (Devamla) - Niye? Tarihinizden utanıyor
musunuz? Meclis tutanaklarından okuyorum
MUHARREM İNCE (Yalova) Boşver Meclis
tutanaklarını da polis tutanaklarına bir bak istersen, polis
tutanaklarına.
HARUN KARACA (Devamla) - İsmet İnönü Bugün
bu memleketin müşterek olan başlıca dertlerinden birisi adli istiklal
meselesidir...
MUHARREM İNCE (Yalova) Polisleri niye görevden
aldınız, ona bak.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kahraman polisti,
Gezideyken kahraman polisti.
HARUN KARACA (Devamla)
arkadaşlar, mahkeme
istiklalini, hâkim teminatını lütfen ve behemahâl ve süratle tamir ve
ıslah ediniz. Bu memleketin başlıca davası hâkimlerin
teminatının tamamlanmasıdır. Bu memlekette hâkim, Adalet
Bakanlığının salahiyetlerinin tehdidi altındadır.
Hâkim, Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde Başbakanın ve salahiyetlerinin
ithamları ve tesirleri altında nasıl vazife ifa eder? Vatanda
seçim emniyeti, her türlü huzur ve emniyetin muhafazası, adaletin tesir
altında bulunmadığına itimat etmeye müstenittir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Adam olsaydı 3
bakan, şimdi istifa etmez miydi?
HARUN KARACA (Devamla) Bunu temin ediniz
arkadaşlar. Merzifonda Hükûmet linyit kömürü dağıtıyor,
muhtarları çağırıyor, köyünün veya
şahıslarının kömür alabilmeleri için CHPden istifa etmeleri
lazım olduğunu söylüyorlar. Merzifonda böyle olmuştur,
Bilecikte böyle olmuştur, Bigadiçte böyle olmuştur.
Çağrılıyor ve istifaya icbar ediliyor. diyor merhum İnönü.
Menderes cevap veriyor: Onların ifadesine göre bu
memlekette istibdat vardır, bu memlekette seçim emniyeti mevcut
değildir, bu memlekette 1 ton linyit pahasına partilerden istifa
edilir. 7 vilayette örfi idare hâkimken seçimleri yaptınız, yine
kazandık. Neden? Çünkü iman bütünlüğü var. Biz senin muhtarın
gibi 1 ton linyite iman satan insanlardan parti kurmadık
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hiç değişmemişler
o zamandan bu yana.
HARUN KARACA (Devamla) -
Üst üste seçimleri her
defasında kazanan bir iktidara karşı böylesine mücadele edilmez.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ben biraz sonra
anlatacağım 3Yyi.
HARUN
KARACA (Devamla) Bu, günahtır, insafa uygun değildir. Bu,
memleketin kaderini karartmak teşebbüslerinden başka mana ifade
etmez. Dün Meclis seçimlerini kazanırsınız, Onun hakkında
söyleyeceklerimiz var. derler. Bu geçer, demek ki tesiri sıfıra iner,
arkasından muhtar seçimlerini kahir bir ekseriyetle
kazanırsınız fakat ne gam! Halk Partisi derhâl bir beyanname
neşreder, seçimin bütün tesir ve neticelerini sıfıra indirmek
için, dalavere yapıldığı iddiasında bulunur. Bu
dünyada en çok sövülüp sayılan bir başvekil olarak
huzurunuzdayım. Dünyada benim kadar sövülen sayılan, benim kadar
hakarete maruz bırakılan bir başvekil daha mevcut
değildir
MUHARREM İNCE
(Yalova) Yok, sonra oldu.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Sayenizde, sayenizde; gurur duyun!
HARUN KARACA (Devamla)
Bizim günahımız iktidara gelmemizdir. Affetmez bir kin bizi bu
günahımız için ölünceye kadar takip edecektir.
Ağzımızla kuş tutsak, Allahı semavattan şahit
diye yere indirsek kabul etmelerine imkân yoktur
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen
50yi bırak da bugüne şahit
MUHARREM İNCE (Yalova)
Ya, şu İstanbulu anlat, İstanbulu! Boş ver 50yi ya,
İstanbulu anlat, İstanbulu!
HARUN KARACA (Devamla)
çünkü onları tatmin edecek olan hırs, sadece iktidara gelmekten
ibarettir
MUHARREM İNCE
(Yalova) İstanbulu anlatsana, İstanbulu!
HARUN KARACA (Devamla)
Zamanım yetmediği için size bir şiirle cevap vereceğim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Tarihî eser kaçakçılığını anlat, altın
kaçakçılığını anlat, altın
kaçakçılığını!
HARUN KARACA (Devamla)
Onlar sanıyorlar ki biz sussak mesele kalmayacak./Hâlbuki biz sussak,
tarih susmayacak
İZZET ÇETİN
(Ankara) İnsan bir utanır ya!
HARUN KARACA (Devamla)
Tarih sussa hakikat susmayacak
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Onlar sanıyorlar ki bizden kurtulsalar mesele
kalmayacak./Hâlbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından
kurtulamayacaklar
OKTAY VURAL (İzmir)
Aynen öyle, susmayacağız!
MUHARREM İNCE
(Yalova) Marmaraydaki tarihî eser kaçakçılığını
anlat! Altınları anlat, altınları!
HARUN KARACA (Devamla)
Vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklar.
der Sezai Karakoç üstat.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Altınları anlat, altınları!
HARUN KARACA (Devamla)
Zamanım olmadığı için cevap vermiyorum.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Babasının konumuna göre cirosu artanları anlat!
HARUN KARACA (Devamla)
Ben bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. 2014 bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diliyorum.
Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Karaca.
OKTAY VURAL (İzmir)
Susturamayacaksınız! Aynen öyle olacak, susmayacağız,
susturamayacaksınız!
HARUN KARACA
(İstanbul) Sıranızı verirseniz size de cevap veririm.
OKTAY VURAL (İzmir)
Bütün yolsuzluk ve rüşvetlerle
HARUN KARACA
(İstanbul) Verin on dakika sıranızı, size de cevap
vereyim.
OKTAY VURAL (İzmir)
Hepinizi davet ediyoruz, gelin, gelin!
HARUN KARACA
(İstanbul) Güveniyorsanız sıranızı verin, size de
cevap vereyim.
BAŞKAN Sayın
Vural, bir saniye
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Sezai Karakoç verdiğiniz ödülleri bile kabul etmedi, ağzına bile
almıyor adınızı!
BAŞKAN Sayın
Akçay
Şahıslar
adına son söz İzmir Milletvekili Sayın Mustafa Moroğlunda.
Buyurun Sayın
Moroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sevgili
Başkan, sayın milletvekilleri; evet, siz sussanız tarih
susmayacak. Bunu son konuşan arkadaşım çok güzel söyledi çünkü
bugün milletvekili görevi yapanların asıl görevi bugünün
sorunlarını ve çözüm yollarını anlatmak, özellikle son iki
gündür yapılan olaylarla ilgili bu Meclisi göreve davet etmektir. Bu
Meclisin görevini yapması ancak öyle sağlanabilir. Değilse, elli
yıl öncesindeki hikâyeleri anlatmakla milletvekilinin, görevini,
yapmış olabileceğini zannetmiyorum.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hikâye değil, tutanağı var.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Hikâye değil, tutanaklar var. Meclis
tutanakları hikâye değil yahu!
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Yasama, yürütme, yargı var.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Meclis tutanakları hikâye değil ki!
OKTAY VURAL
(İzmir) Polis tutanakları da var.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Üç erki bir anlasanız; yasama, yürütme,
yargıyı bir anlasanız.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Dediğim gibi, siz bugünkü tutanaklara bakarak
görevinizi yapmaya çalışırsınız, geçmişe de
GÖKCEN ÖZDOĞAN
ENÇ (Antalya) Sizden mi öğreneceğiz ne
yapacağımızı?
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Bakın arkadaşlar, ben sizi ilk önce bir
(AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Sevgili milletvekili arkadaşlarım, ilk önce,
ne zaman milletvekilleri birbirini dinlemeyi öğrenirse, ne zaman
(AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
Şimdi,
Sayın Moroğlu, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Herhâlde yeniden başlatacaksınız?
BAŞKAN
Sayın Özel lütfen
Tek tek isim olarak mı söyleyeyim canım.
MUSTAFA
MOROĞLU (Devamla) Genel Kurula hitap edeceğim de hakkımı
talep ediyorum Sayın Başkan.
Savunmaya devam
edecektik, dün savunma bütçesiyle ilgili söyleyemediklerimi söylemeye
çalışacaktım, arkadaşlarım kendilerine dokunan sözler
olunca, eleştiri olunca dayanamıyorlar. Ben her zaman dayanmaya ve
söz sırası geldiğince sözümü söylemeye devam edeceğim.
Bütün arkadaşları da aynı kurallar içinde çalışmaya
davet ediyorum sevgili arkadaşlarım.
Savunmaya devam
edeceğiz. dedim çünkü savunmayla ilgili İzmirin önemli
sorunları var. İzmirin en önemli sorunları arasında da
Bütünşehir Yasasıyla ortaya çıkan, kamu mallarının
talan edilmesi için Hükûmetin ve iktidarın tıpkı bugün
tartışılan konularda olduğu gibi İzmire büyük
saldırıları var. Bu saldırıların en
önemlilerinden birisini de kamu mallarının haraç mezat
satılması şeklinde görüyoruz çünkü Bütünşehir Yasası
çıktıktan sonra bütün il özel idarelerinin yaptıkları hizmetleri
belediyelere yüklerken kamu mallarının yani o şehrin bugüne
kadar elde ettiği, kazandığı bütün zenginliklerin kime
devredileceği konusunda AKP iktidarı kendi belediyelerine
farklı, diğer, Cumhuriyet Halk Partili ve muhalefet belediyelerine de
farklı davranışlarını sürdürmektedir.
Başbakan
Trabzonda en son yaptığı konuşmada, kendiliğinden,
Bütünşehir Yasasının ortaya koyduğu antidemokratik
kurulları bile oluşturmaya gerek kalmadan, Evet, Trabzonun bütün
mallarını, İl Özel idaresinin bütün mallarını Trabzon
Belediyesine veriyorum. diyebilmektedir. AKPnin Trabzon milletvekilleri ya da
Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri dışında da AKPnin
Trabzon ve İzmir milletvekillerinden buna karşı bir ses
çıkarmalarını beklemek de bir İzmir milletvekili olarak
benim görevim. Çünkü, bu kurullar oluşturulurken muhalefetin
milletvekillerine ya da muhalefetin belediye başkanlarına bile
sorulmadan İzmirin Karayolları arazileri haraç mezat
satılmıştır, Kınıktaki arazileri başka bir
biçimde yandaşlara peşkeş çekilmeye devam edilmektedir.
Şimdi, soruyorum
değerli milletvekilleri ve değerli yurttaşlarıma: Kendi
çıkardıkları yasalara bile bağlı kalmadan bir kürsüden
Ben, Özel İdarenin mallarını, tümüyle, Trabzon Büyükşehir
Belediyesine veriyorum. diyen bir Başbakanınız varsa,
bakanlarınızın buna bağlı olarak işlem
yapmaları ve dün ve bugün yaşadığımız
tabloların ortaya çıkması doğaldır. Onun için
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Gereği neymiş? Anlayamadık.
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) Dinlerseniz anlarsınız çünkü başka şeyler
konuşuyorsunuz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Ne yazık ki anlayamıyoruz sizi, öyle bir
sıkıntımız var bizim.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Bence dinlese de anlayamıyor.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Hayır, belediyeleri bitiremediniz mi?
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) Belediyelere
Sevgili arkadaşlarım, sevgili
kardeşim, talebimiz şudur: Bir Başbakan, kendi
çıkardığı Bütünşehir Yasasının
kurullarını bile oluşturmadan Şu şehirde AKPli
belediye var, bu özel idarenin mallarını ben bu belediyeye
veriyorum. diyemez. Diyorsa, orada Başbakan, tek adam diktatörlüğü
vardır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Aynı yasa Antalyada uygulanacak, CHPli belediye var, onu ne
yapacağız?
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) Demin eleştirmeye kalktığınız tek adam
diktatörlüğü vardır. Siz Meclisin iradesini de
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen.
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla)
bu tek adama devretmiş sayılırsınız.
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Şaka mı, şaka mı?
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) Bunu anlayamayacak kadar ve buna karşı çıkamayacak
kadar iradelerinizi bir kişiye teslim ettiyseniz, benim söyleyecek bir
şeyim yok, siz yolunuza devam edin. (CHP sıralarından
alkışlar)
BÜLENT TURAN
(İstanbul) Çok ayıp, çok ayıp.
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) Ama ben yine, sözlerimi o şairin sözleriyle
Tarihin
akışını hiç kimse durduramayacaktır, ne
İçişleri Bakanının talimatıyla görevden alınan
emniyet müdürlerine yaptığınız uygulama ne de üç çocuk
yaparak yolsuzluklara devam etme mecburiyeti durduracaktır.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Bu kadar dam üstünde saksağan olamaz.
MUSTAFA MOROĞLU
(Devamla) Yolsuzluklarınıza devam edin.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Moroğlu.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sorum Sayın Maliye Bakanımıza. On sekiz
yaşını bitirmiş, işe girememiş gençler; yirmi
beş yaşına gelmiş, üniversiteyi bitirmiş, işe
girememiş gençler
Bunlara genel sağlık sigortasından
sigorta yapılmak isteniyor ama bunların sigorta primleri aile geliri
üzerinden tahakkuk ettiriliyor. Bu, doğru bir yaklaşım mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Moroğlu
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın
Başkan, devam ediyorum: Bedelli askerlikle ilgili bir kanun teklifimiz var
2013ün 11inci ayında. AKP Genel Başkan Yardımcısı
Numan Kurtulmuş Sıcak bakıyoruz bedelli askerliğe. dedi;
bir başka yetkili çıktı Bakmıyoruz. dedi; Grup
Başkanvekili Elitaş O, teknik bir konudur, açıklama
yapmıştır, Meclis gereğini yapar. dedi. Evet, Meclis
gereğini yapacak mı? Bedelli askerlik kanunu ile ilgili teklifimizin
bir an önce gelmesini talep ediyoruz ve zenginimiz bedel öder, askerimiz
fakirdendir anlayışının son bulmasını istiyoruz.
Bir an önce bu talebimizin Meclis tarafından yerine getirilmesini talep
ediyoruz.
BAŞKAN Sayın Toptaş
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çalışan emeklilerden kesilen
yüzde 15 sosyal güvenlik destekleme primi artık bir cezaya
dönüşmüştür, kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Yine, yirmi beş yıl çalışıp
emeklilik primini sürekli yatıran ama yaşı
tutmadığı için emekli olamayan, hatta sosyal güvenliğin
sağlık yardımından bile yararlanamayan emeklilerle ilgili
bir düzenleme düşünüyor musunuz?
Yine, Sayın Bakan, iki gündür yapılan
operasyonla ilgili beş emniyet şube müdürünün görevden
alındığını öğrendik. Dün akşam da sosyal
medyaya yansıyan haberlere göre, Adalet Bakanının acilen Hataydaki
programını kesip döndüğü, HSYKyı toplantıya
çağırdığı, soruşturmayı yürüten
savcılarla ilgili bir operasyon yapılacağı gibi haberler
yayıldı. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın İnce
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, rüşvet, sahte belge, yolsuzluk,
tarihî eser kaçakçılığı, altın
kaçakçılığı, hayalî ihracat, yabancıların usulsüz
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçirilmesi gibi çok
ciddi iddialar var. 3 bakanın çocuğu, 1 kamu bankasının
genel müdürü, 1 belediye başkanı ve çeşitli bürokratlar gözaltında.
Bir yandan da bu operasyonu küçültmek, itibarsızlaştırmak
isteyen insanlar var, gruplar var, çabalar var. Siz Benimle ilgili
olsaydı istifa edebilirdim. gibi bir söz ettiniz. Şu anda Mehmet
Şimşek olarak bulunmuyorsunuz, Hükûmeti temsilen orada
bulunuyorsunuz. Peki, diğer bakanlar için ne söyleyeceksiniz, Hükûmetiniz
adına ne söyleyeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Aksünger
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Bakan,
Bakanlığınız döneminde başlatılan e-haciz
sistemi, Maliyede borçlulara hiçbir ihbar göndermeden yapılmakta. Sistem,
yıllar öncesinden kalan küçük bakiyeler de dâhil olmak üzere, sistemde
gördüğü anda tüm hesapların hepsine el koymaktadır. Bu küçük
küsuratlardan dolayı küçük esnaf ve KOBİ çok ciddi şekilde
mağdur durumdadır. Şimdi, bu e-haciz sistemiyle ilgili şu
ana kadar kaç mükellefi, kaç
Veya orada şöyle de belki tarif etmek
lazım: Aslında çok küçük bakiyelerden dolayı mağdur olan
esnafı, KOBİyi ayırt edebildiniz mi? Kaç kişiye bu tür
uygulama yapılmıştır? Kaç kişinin hesaplarına el
konulmuş, kaç kişi gerçekten de mağduriyetten ve bir vesileyle
yaptığınız incelemeyle geri
bırakılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Çetin
İZZET ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan,
gerçekten bugün orada bulunmak istemezdim, sizin yerinizde olmak istemezdim
böyle bir günde ama yine de biz sorularımızı
soracağız.
Sayın Bakan, Millî Savunma bünyesinde ve tüm kamu
personeli içerisinde, mevcut çalışma yaşamı içindeki
ücretli ve maaşlıların özellikle emekli olduktan sonraki
maaşları arasında korkunç farklılık var. Bu,
yanlış ücret politikasının doğal sonucu. Özellikle astsubaylar
ve polisler, dünün Gezi sırasında kahramanları, bugünün yaramaz
çocukları Emniyet mensupları, hakikaten, emekli olduklarında
perişanlık içine giriyor. Yani sıkı para politikası ya
da sıkı personel politikası, çalışanları
çalışırken de, emekliliğinde de mağdur ediyor. Ne
zaman onlara bir müjde vereceksiniz? Yani makamları yukarıda
olanların mutluluğunu biraz azaltıp çalışanlara bir
şey vadedebilecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlar,
sorularınız için de teşekkür ediyorum.
Sayın Halamandan başlayayım. Tabii,
takdir edersiniz ki sağlık, sosyal güvenlik, prim üzerine kurulu bir
sistem. Yani tabii ki 18 yaşına kadar veya öğrenciyse, işte,
öğrenciliği bitene kadar genel sağlık sigortası
kapsamındadır. Ancak, daha sonrasında ailevi durumu, maddi
imkânları, geliri eğer elverişli ise tabii ki oradan cüzi bir
prim alınarak bu sağlık kapsamında tutulmaya devam ediyor.
Benim bildiğim kadarıyla, dünyada uygulamalar bu çerçevede
yürütülüyor. O açıdan, Türkiyedeki uygulama çok aykırı bir
uygulama değildir. Buna rağmen yani bu bahsettiğiniz ilave prime
rağmen biz önümüzdeki sene bu bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumuna tam 77
milyar lira para aktaracağız. Bu, şu anlama geliyor: Türkiyede
yapılan toplam yatırımların neredeyse 2 katı bir
bedeli biz bütçeden sosyal güvenlik sistemine destek, prim veya açık
finansmanı olarak aktaracağız. Dolayısıyla, takdir
sizin.
Sayın Moroğlunun sorusuna gelince, bedelli
askerlik konusu tabii ki ağırlıklı olarak Millî Savunma
Bakanlığının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
ihtiyaçları ve tabii ki onların önerileri çerçevesinde
şekillenirse daha doğru olur diye düşünüyorum. Yani ben Maliye
Bakanı olarak
Tabii ki bedelli askerlikten çok, aslında tamamen bir
profesyonel askerliğe geçilmesi daha etkin ama bu benim görüşüm. Ama
bu konu, yani bu benim portföyüm değil, benim alanım değil, ben
sadece
Bedelli askerlik konusunda şu anda sizin bir teklifiniz var. Bu
tabii ki Meclisimizin takdirinde olan bir konudur. Benim bu noktada ilave bir
şey söylemem zor olur.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
(İstanbul) Kökünü kaldırın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Sayın Toptaşın sorusuna gelince, tabii, emekli olduktan sonra
tekrar iş hayatına dönülürse bir prim kesiliyor, bir katkı
payı. Bu, bildiğim kadarıyla 2008den sonra getirildi. Ben bunun
doğru bir uygulama olduğu kanısındayım. Sebebi de
şu: Yani, eğer çalışabilir düzeyde ise, o zaman
aslında vatandaşımızın erken emekli olmamasında
hem ülke açısından hem kendileri açısından büyük bir fayda
var ama
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan,
emeklilik maaşıyla geçinemediği için çalışıyor
adam. Baktığınız noktadan bakmamak lazım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Ama, değerli arkadaşlar, şöyle
Bakın, ben size bir örnek
vereyim. Keşke zamanım olsa
Bundan iki yıl önce Almanya geldi,
tek taraflı olarak Çifte Vergilendirme Anlaşmasını iptal
etti. Ya, durun bir saniye. Ne yapıyorsunuz? şeklinde konuya
baktık; dediler ki: Biz kendi ülkemizde artık emeklilerden de vergi
alacağız.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Bura Türkiye
Sayın Bakan, emeklilerin durumu ortada.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Hayır, hayır. Arkadaşlar, bakın, örnek olarak veriyorum
ben size.
Ve, biz itiraz ettik, Hayır. dedik. Tek olarak
iptal ettiler. Sonra oturduk. Tekrar müzakereler yapıldı, yeni bir
anlaşma imzalandı. Belli bir seviyeye kadar muaf tutuldu,
sonrasında yüzde 10 getirildi. Yani çalışan emeklilerden değil,
normal emeklilerden dahi vergi alan ülkeler var.
Bu, emniyetteki
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Yaşa
takılanlar
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Yaşa takılanlar
Şimdi, değerli arkadaşlar, Türkiyede
emeklilikte ortalama yaş 44 ve bu Avrupadaki emeklilik
yaşlarına göre yani Avrupadaki sistemlere göre, OECDye göre
karşılaştırdığınız zaman
yaklaşık otuz yıl daha düşük. ve, sosyal güvenlik sistemi
-az önce de rakamlar verdim- bu şekilde gidemez, sosyal güvenlik
sisteminin sürdürülebilirliği bu anlamda sıkıntılı. O
nedenle, yani, emekli olabilmek için sadece prim gün sayısı doldurmak
yetmiyor, mutlaka yaşı da doldurması lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sosyal güvenlikten
yararlanamıyorlar, bari ondan yararlansınlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Şimdi, emniyet müdürleriyle ilgili, görevden alınmasıyla
ilgili soruyu sordunuz. Bu konuyla ilgili benim bir bilgim yok,
dolayısıyla değerlendirme yapmam doğru olmaz ama ben
yargıya tabii ki şu anda
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, sizin de hiçbir
şeyden bilginiz yok. Bakanlarla ilgili operasyon yapılıyor,
Bilgim yok. diyorsunuz; emniyet müdürü hakkında soruşturma
yapılıyor, Bilgim yok. diyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, gerçekten yok. Ben sabah sabah çıktım
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, sizin neden haberiniz var?
LEVENT GÖK (Ankara) E, siz Hükûmetsiniz ama, kimin
bilgisi olacak yani?
MUHARREM İNCE (Yalova) Tabii, sizin korkunuz yok,
sizin çocuğunuz 1 yaşında daha.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, benim henüz çocuk yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, müsaade
ederseniz
LEVENT GÖK (Ankara) Ya, sizin neden bilginiz var
Sayın Bakan? Yani siz bilmeyeceksiniz de kim bilecek bunları?
MUHARREM İNCE (Yalova) Sizin korkunuz yok, bebek
daha.
KAMER GENÇ (Tunceli) O zaman, Hükûmet
sırasına oturmayın.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şöyle şimdi, şu anda soruşturma aşamasında
olan, bir anlamda yargı noktasında sürecin devam ettiği bir
operasyonla ilgili olarak yorum yapmamın doğru
olmadığını ben dün de ifade ettim değerli
arkadaşlar.
LEVENT GÖK (Ankara) O koltukta niye oturuyorsunuz
bilginiz yoksa?
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Soruşturmayı yapanlar görevden alınıyor, siz Bilgim yok.
diyorsunuz!
MEHMET GÜNAL (Antalya) Savcıları, hâkimleri
de alıyorlar.
OKTAY VURAL (İzmir) 4,5 milyon dolar bulunmuş
efendim, ayakkabı kutusunda.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, işte, siz burada söylüyorsunuz, ben de
sabah sizin gibi gelmişim, bu konularla ilgili bir bilgim yok ama arada,
arzu ediyorsanız, ilgili bakan arkadaşımı ararım, onun
bana verdiği bilgileri sizinle paylaşırım.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, şimdiye
kadar 40 defa aramış olmanız lazımdı.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Arayın, sorun,
bize cevap verin, gazetelerden öğrenmeyelim.
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, niye itiraz
ediyorsunuz? Bilgim yok. diyor. Allah Allah!..
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Gazetelerden
öğreniyoruz Sayın Başkan. Gazetelerden değil, Hükûmetten
öğrenelim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan,
onlar bilgi almak istemiyor ki ortalığı
karıştırmak istiyor.
OKTAY VURAL (İzmir) Maliye Bakanına bilgi
vermiyorlar.
BAŞKAN Kırk dokuz saniyeniz var,
hızlıca bitirin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bu, mükellef, e-hacizle ilgili bir soru vardı. E-hacizle ilgili olarak,
tabii, önce e-haciz uygulanabilmesi için borcun kesinleşmiş
olması lazım ve kendisine defalarca ödeme emri gönderilmiş,
ödememiş olması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, devlete borcunuz varsa bunu
öncelik sıralamasında en alta koymak da doğru bir şey
değildir. Yani sizin banka hesaplarınızda paranız varken
devlete, dolayısıyla 76 milyona borcunuz varsa ödemenizde fayda var.
Maliyenin yaptığı, bu alacakların tahsilatı
dışında
ERDAL AKSÜNGER (İzmir) Sayın Bakan, ödeyip
ödememe meselesi değil, küçük bakiyelerle ilgiliydi.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Bakan, sizin
bilginiz yoksa, Başkan bir ara versin de ben anlatayım size neler
olduğunu.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, uygulanan haciz tutarı ise borcun miktarı
kadardır. Borç tahsil edildikten sonra da kalan para istenildiği gibi
tabii ki mükellef tarafından kullanılabilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim Sayın
Bakan. Kalan sorulara yazılı cevap verme imkânınız var.
LEVENT GÖK (Ankara) Sayın Bakan, siz bunları
öğrenin, bu sorular tekrar sorulacak, Bilmiyorum. diye cevap vermeyin.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Bakan bu operasyonlarla ilgili bilgisi
olmadığını söylüyor. İsterseniz bize bir söz
hakkı verin de aydınlatalım Meclisi.
BAŞKAN Yok, öyle bir usulümüz olsa olurdu da,
Sayın Grup Başkan Vekili, öyle bir usul yok.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Nereden
biliyorsunuz ya? Siz de operasyonları gazetelerden biliyorsunuz, nereden
biliyorsunuz?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Savcı mı
kendileri Sayın Başkan?
RECEP ÖZEL (Isparta) Siz nereden biliyorsunuz
operasyonları, size mi bilgi veriyorlar?
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Nereden mi biliyoruz?
Her yerden biliyoruz. Ya, hiç olmazsa biraz susmayı öğrenin ya!
BAŞKAN Madde
6da bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinin (9)
numaralı fıkrasının (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI LÜFTİ
ELVAN (Karaman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Anayasanın bütçe görüşmelerini
düzenleyen 162nci maddesinin Değişiklik önergeleri, üzerinde
ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.
hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Bütçe kanunları ile Maliye Bakanına verilen
Anayasaya ve 5018 sayılı Kanuna aykırı yetkilerin
diğer doğrudan bir sonucu ise, TBMM'nin bütçe hakkı
kapsamında verdiği harcanabilecek miktarın üst
sınırının aşılarak "ödenek üstü
harcama"ya yol açılmasıdır.
5018 sayılı Kanunun temel amaçlarından
biri de ekonomik istikrarı, sürdürülebilir büyümeyi ve mali disiplini
sağlamaktır.
Nitekim Kanunun "Kamu maliyesinin temel
ilkeleri" başlıklı 5. maddesinin birinci
fıkrasının (e) bendinde, "Kamu malî yönetimi malî disiplini
sağlar." denilirken; "Bütçe ilkeleri"
başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde "Bütçelerin hazırlanması ve uygulanmasında,
makroekonomik istikrarla birlikte sürdürülebilir kalkınmayı
sağlamak esastır." kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, Kanunun 20. maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinde, "Kamu idareleri, bütçelerinde yer
alan ödeneklerin üzerinde harcama yapılamaz." kuralına yer
verilirken; 70. maddesinde, "Kamu zararı oluşturmamakla birlikte
bütçelere, ayrıntılı harcama programlarına, serbest bırakma
oranlarına aykırı olarak veya ödenek gönderme belgelerindeki
ödenek miktarını aşan harcama talimatı veren harcama
yetkililerine, her türlü aylık, ödenek, zam ve tazminat dahil yapılan
bir aylık net ödemeler toplamının iki katı tutarına
kadar para cezası verilir." denilerek 1050 sayılı Kanundan
farklı olarak 5018 sayılı Kanunda ödenek üstü harcama
yapılması, cezai yaptırıma
bağlanmıştır.
AKP İktidarlarının 2003-2012 bütçeleri
kesin hesap kanunları incelendiğinde ilginç sonuçlara
ulaşılmaktadır.
AKP İktidarları 2003-2012 döneminde merkezi
yönetim bütçesi kapsamında 2 trilyon 237 milyar 270 milyon 119 bin TL
harcama yaparken, bunun yüzde 3'ü oranında ve 66 milyar 971 milyon 466 bin
TL ödenek üstü harcama yapmıştır.
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun
yürürlükte olduğu 2003-2005 döneminde konsolide bütçe harcama tutarı
462 milyar 896 milyon 328 bin TL ve ödenek üstü harcama ise 7 milyar 346 milyon
375 bin TL ile yüzde 0,96 oranındadır.
Buna karşın, ekonomik istikrar ve mali
disiplini esas alan ve ödenek üstü harcama yapılmasını cezai
yaptırıma bağlayan 5018 sayılı Kanunun yürürlükte
olduğu 2006-2012 döneminde ise, merkezi yönetim harcama tutarı 1
trilyon 774 milyar 373 milyon 791 bin TL olarak gerçekleşmiş ve bunun
yüzde 3,36 oranında ve 59 milyar 625 milyon 90 bin TL tutarında
ödenek üstü harcama yapılmıştır.
Başka bir anlatımla, 2003-2005 döneminde yüzde
0,96 olan ödenek üstü harcama, 2006-2012 döneminde tam 3,5 kat artarak yüzde
3,36'ya çıkmıştır.
Bu durum, AKP iktidarı bütçelerinin bir yandan
samimiyetsizliğini ve ülkeyi hızla mali disiplinden
uzaklaştırdığını, diğer yandan 2003-2012
döneminde merkezî yönetim bütçesi kapsamında yaptığı 66
milyar 971 milyon 466 bin TL ödenek üstü harcamayı TBMM'nin "bütçe
hakkı" dışında gerçekleştirdiğini ortaya
koymaktadır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
7nci maddeyi okutuyorum:
Diğer bütçe işlemleri
MADDE 7- (1) Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığı bütçesinin 38.01.02.00-09.4.2.20-2-05.2
(Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) tertibinde yer alan ödenek,
bu Program kapsamında lisansüstü eğitim veren
yükseköğretim
kurumlarına, mal ve
hizmet alımlarında kullanılmak üzere, görevlendirilen öğrencilerin
sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk
ettirilmek suretiyle ödenir. Ödenen bu tutar
karşılığını bir yandan ilgili yükseköğretim
kurumunun (B) işaretli cetveline öz
gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydetmeye
ilgili yükseköğretim kurumu yetkilidir.
(2) 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 43 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci,
ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843
sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve
diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir
ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili
yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim
kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre
kullandırılır.
(3) Öz gelir karşılığı
olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesinin (A) işaretli cetvelinde
fonksiyonel sınıflandırmanın dördüncü düzeyinde tertiplenen
ödenekler arasında (09.6.0-Eğitime yardımcı hizmetler
fonksiyonu altında öz gelir karşılığı tefrik
edilen ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma
yapılamaz.
(4) Maliye Bakanı;
a) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığınca yabancı ülkelere ve uluslararası
kuruluşlara kiraya verilen veya bir hizmetin yerine getirilmesinde
kullanılan kara, deniz ve hava taşıtlarından alınan
kira veya ücret tutarlarını,
b) Türk Silahlı Kuvvetlerinin öğrenim
ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı
uyruklu subay, astsubay veya erlere yapılan giderler
karşılığında ilgili devletlerce ödenen tutarları,
c) Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim
ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı
uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderler
karşılığında ilgili devletler veya uluslararası
kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,
ç) NATO makamlarınca yapılan
anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları
için ödenecek tutarları, aynı amaçla kullanılmak üzere bir
yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan yukarıda yazılı
idare bütçelerinde açılacak özel tertiplere ödenek kaydetmeye ve bu
suretle ödenek kaydedilen tutarlardan yılı içinde harcanmayan kısımları
ertesi yıla devretmeye yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili
Sayın Erol Dora.
Buyurun. (BDP sıralarından
alkışlar)
(Hatip tarafından hatip kürsüsüne
fotoğraf asıldı)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün ben cezaevinde
bulunan Şırnak Milletvekilimiz Sayın Faysal
Sarıyıldızın göndermiş olduğu metni sizlere
okuyacağım.
Konuşmama başlamadan önce,
tutuklu milletvekillerimiz Hatip Dicle, Gülser Yıldırım, Selma
Irmak, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş ve İbrahim
Ayhanı saygıyla selamlıyorum.
İkinci olarak da vekillerimizin
tahliye edilmemeleri gerekçesiyle bu kararı protesto etmek amacıyla
Halkların Demokratik Partisinin başlatmış olduğu bu
açlık grevini de selamlıyorum ve bu anlamda da bütün siyasi partileri
göreve çağırıyorum.
Bütçe kanun tasarısı dâhil,
kamunun huzuru ve demokratik yaşamını temin etme iddiasıyla
başlatılan hiçbir faaliyetin onsuz yapılamayacağı
çatışmasızlık, diyalog ve müzakere süreci, meselenin
esasına dair kayda değer bir adım atılmadan
yaklaşık bir yıldır sürüyor ise bu topraklara gençlerimizin
kanının artık dökülmüyor olmasının huyu suyu
hatırınadır.
Şüphesiz, insanların
artık eskisi kadar ölmüyor olması, ocaklara ateş düşmüyor, ölümlerden
bitap düşen yüreklerin yanmıyor olması çok değerlidir.
Halk iradesinin
kurumsallaşmış mekânlarından biri olan Millet Meclisinin en
kutsal görevi, bu ortamı daim kılacak bir yasama faaliyetinde
bulunmaktır. Tekinsiz bir rehavete emanet edilmeyecek kadar ehemmiyetli
olan bu sürecin ağırlığına denk bir çabanın
içerisinde olmak, her şeyden önce
samimi ve gerçekçi olmayı icap ediyor.
Siyasal iktidar, henüz görev ve
sorumluluklarını yerine getirmemiştir. Egemenlik kibri, üslubu
ve diliyle zehirlenen siyasal ortam, her hakkın ancak siyasal iktidar
tarafından baş edilebileceğine inanan ferasetin
aşılmasıyla değişebilir. Bu anlamda, özünde
tarafların her türlü egemenlik duygusundan arınarak karşılıklı
saygı temelinde gelişen müzakere, tüm zamanların olduğu
gibi günümüzün de yegâne çözüm yöntemidir.
Bir kapitalist uygarlık imalatı olan ulus
devletçiliğin milliyetçi ideolojisiyle temiz Anadolu insanının
yüreğine bir asırdır korku salınıyor. Tüm bir toplum
paranoyak hâline getirilmeye çalışılıyor. Şu an ne zaman
insani, demokratik hak ve talepler ifade edilmeye
çalışılırsa aynı retoriğe kodlanan siyasal
iktidar, halkın henüz hazır olmadığı klişesine
sarılır.
İktidar yapılarının
biçimlendirilmiş kitle algılarına göre popülist bir siyasete
sarılmalara anlaşılırdır. Ancak, gün geçtikçe gerilen
sürecin, Hükûmetin mevcut yaklaşımı ile fazla gelişme
kaydedemeyeceğini, aksine, arzu etmediğimiz bir mecraya
sürükleneceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.
Kürt siyasal hareketi bu ülkenin en kadim sorununun çözümünün
bir süreç işi olduğunun farkındadır. Ancak,
halkımız, gerçek barışı getireceğine
inandığı bir sürecin başladığına dair bir
emare, bir iyi niyet yaklaşımını görmek istemektedir.
Siyasal iktidar, çözüm niyeti taşıdığına dair
halkımızın güvenini almak durumundadır. Ancak, Hükûmet,
şu ana kadarki politik yaklaşımı ile güven telkin etmek bir
yana sürece dair ilk başlarda oluşan iyimser havayı da
pervasızca dağıtmaktadır.
İçinde bulunduğumuz süreç, her şeyden
önce, tarafların birbirine karşı insani, ahlaki ve vicdani bir
yaklaşım geliştirmesini gerektirmektedir. İster
Yaradanın sesi olarak algılansın ister ahlaki bir yeti ya da
duygusal olarak algılansın, şayet vicdan kaskatı
kesilmemişse bir halka ve çocuklarına karşı eldeki tüm
kurumlarla düşmanlık beslemeye, had bildirmeye devam edilirse
güvenilirlik testinden geçmek mümkün değil. Bu durum da süreç,
başından itibaren kadük kalır.
Şu an cezaevlerindeki gerçeklik büyük bir
insanlık ayıbı durumundadır. Yıllar önce uygulanan
işkenceler ve cezaevi koşulları nedeniyle bedenleri çürüyen
insanlara insanca bir ölümü dahi çok gören, vicdan eksikliğiyle malul
zihniyet, halkımızın yüzüne karşı pişkince ve
âdeta öç duygusuyla sırıtmaktadır. Anlamlı bir
barışı amaçlayan diyalog ve müzakere süreçleri tarafların karşılıklı
atacakları iyi niyet adımlarıyla insani jestlerle ruh
kazanır, yüreklerde biriken öfkeler yumuşar, insana uzunca bir
gerilim iklimiyle oluşan yargılarını gözden geçirme
imkânı sağlar. Tarihte de hep böyle olmuştur, siyasi
pazarlık niteliği olmasa da insani, ahlaki yönü olan adımlar
büyük barışlara ortam sunmuştur. Oysa, bu ülkenin en temel
sorununu çözme iddiasıyla başlatılan bu süreçte, sözünü
ettiğimiz duyarlılığı sergilemek bir yana, mevcut
yasalar dahi uygulanmamakta, aynı millî tornadan geçmiş devlet
kurumları, siyasal iktidardan cesaret alarak, el birliği
etmişçesine cezaevlerinde siyasi tutsaklara karşı düşmanca
bir tutum almaya devam etmektedir.
5275 sayılı
İnfaz Kanununun 16ncı maddesinin (3)üncü fıkrasında
ölümcül hastalığı olan ya da cezaevinde tedavi imkânı
bulunmayan hayati nitelikteki hastalıkları olan tutuklu ve
hükümlülerin infazına ara verilmesini yani mahkûmların cezaevlerinden
bırakılması gerektiğini söylüyor. Oysa, Adalet
Bakanlığının verilerine göre, sadece şimdiki Hükûmet
döneminde 2 binden fazla insan cezaevlerinde yaşamını
yitirmiştir. Bakanlığın aynı raporunda cezaevlerindeki
sürekli hastalığı olan mahkûm sayısı 264 olarak
belirtilse de gerçek rakam bunun daha çok fazlasıdır.
Mesela, şu an Adalet
Bakanlığının hasta tutsaklar listesinde olmayanlardan biri
de hemen yanı başımdaki ranzada baygın hâlde yatan
Gıyasettin Sevmiştir. Gıyasettin Sevmişin Wilson
hastalığı, kuru bakır birikimi nedeniyle böbrek,
karaciğer ve beyninde tahribat başlayınca durumu giderek
ağırlaşmaya başladı. Ağır siroz hastası
olan Sevmiş, bir ay kadar önce Van F tipi cezaevinden Dicle Üniversitesine
sevk edildi. Ancak kuru bakır ölçüm cihazının bozuk olduğu
belirtilerek hasta tekrar Van F Tipi Cezaevine gönderilmek üzere şu an
Diyarbakır F Tipi Cezaevinde tutuluyor yani ölüme terk edilmiş
durumda. Şahsım olarak, her gün dirhem dirhem eriyen bir
arkadaşımın ölüme giderek yaklaştığına
şahit oluyorum.
Şu anda ülkemizin dört bir yanındaki
cezaevlerinde ölümün eşiğinde olan yüzlerce insan bulunmaktadır.
Önemli bir kısmı için araştırma, devlet ve üniversite
hastanelerinin kurullarınca verilen cezaevi koşullarında
kalamaz raporlarına rağmen içeride tutulmaya devam ediliyor.
Alınan söz konusu raporlara rağmen hastalar, ölümün
kıyısına varınca ancak adli tıp kurumlarına
yönlendirilmekte, buradaki görevlilerin ideolojik yaklaşımları
nedeniyle de ancak hastaların az bir kısmına tahliye edilmeleri
yönünde rapor düzenlenmektedir. Buradan alınacak olası tahliye
yönündeki raporlara rağmen, bu kez devletin savcıları devreye girmekte,
rahatlıkla Toplumun güvenliği için tehlike arz ediyor.
diyebilmektedirler.
Sizinle paylaşacağım, yine bizzat
tanık olduğum başka bir hikâye, büyük bir dram olmakla birlikte
bu ülkenin savcısının ve güvenlik birimlerinin adalet, vicdan,
barış ve hukukla hiçbir ilgisi olmayan garazi
yaklaşımlarını ele vermek açısından uygun bir
örnek. Ramazan Özalp, yaklaşık yirmi yıldır cezaevinde,
birçok hastalığın yanı sıra iki yıl kadar önce
felç geçirdi, o günden beri bir et ve kemik yığını olarak
yatağında duruyor. Özalpa uzunca bir zamandan sonra Adli Tıp
Kurumu tarafından cezaevinde yaşayamaz raporu verildi. Tahliye
beklenirken bu kez ülkenin savcı ve polisi devreye girerek Özalp
çıkamaz. dediler. Ramazan Özalp için TEMin hazırladığı
raporda Her ne kadar kişinin serbest bırakılması
kendisinin bu hâliyle toplum güvenliği için tehlike arz etmiyorsa da
serbest bırakılması hâlinde örgüt tarafından
kullanılacak olması ve örgütün propagandasını
yapacağı yönünde istihbari bilgilere
ulaşılmıştır. denildiği için serbest
bırakılmıyor.
Kemik kanseri olan Halil Güneş de şu anda
benimle aynı cezaevinde olan, solunum cihazına bağlı
başka bir hasta. Ameliyat sonrası cezaevinde enfeksiyon
kaptığı için açık yarasından dışarı
taşmış kaburgalarıyla yirmi dört saat acı içerisinde
kıvranıyor, her gün ancak morfin kullanarak
yatıştırılabiliyor.
Mehmet Emin Özkanın da durumu aynı
şekildedir.
Zaman yetmediği için kısa kesmek zorunda
kalacağım.
Balzacın belirttiği üzere,
Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır biz onu öldürmedikçe.
Ancak Kürtler, demokratlar, muhalifler ve sosyalistler söz konusu
olduğunda muktedirdirler. Acımasızca vicdanı yerle yeksan
ettikleri için mevcut hukuk ve adalet sistemi de yanılan bir teraziye
dönüşmüştür. Bir halka ve çocuklarına böyle rüsva bir yaşamı
reva görmek yazıktır, günahtır. Barışa
bağışlamak istediğimiz öfkemizi bastırmakta
inanın çok zorlanıyoruz. Ölmekte olan
arkadaşlarımızı bilhassa böyle bir süreçte şantaj
konusu yapmayın.
Faysal Sarıyıldız. Diyarbakır D Tipi
Kapalı Cezaevi.
Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7nci maddesi üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı Hükûmetin 12nci bütçesidir. Bütçeler,
devletin hangi alanlara ne kadar kaynak ayırdığını ve
hangi alanlarda ne kadar kaynak sağlayacağını gösterme
açısından çok önemlidir. Hükûmetin 12nci bütçesi de daha önceki
bütçelerde olduğu gibi yine tamamen vergiye dayalı kaynaklar üzerine
kurulmuştur. Hükûmet, bu kaynakları, toplumun günlük hayatta
kullandığı pek çok ürüne zam yaparak, hatta vatandaşa ceza
keserek sağlamayı planlamaktadır. Yeni yılda trafik
cezalarına bile umut bağlayarak gelir sağlamayı planlayan
Hükûmet daha şimdiden dar gelirlinin tüpüne ve gazına zam
yapmıştır. Düşük oranda yapılan zamlar daha ceplere
girmeden, yılbaşı öncesi LPG fiyatları yüzde 30
oranında artmıştır. Hükûmet evde kullanılan tüp
gazının rafineri çıkış fiyatını da yüzde
15,41 oranında yükseltmiştir. Hükûmetin gelir kaynaklarının
başında akaryakıt zamları hâlen birinci sırada yer
almaktadır. Türkiye, bu nedenle, son on bir yıl içinde dünyanın
en pahalı akaryakıtını kullanır hâle gelmiştir.
2002de 1,60 lira olan benzinin litre fiyatı, bu Hükûmet döneminde,
yapılan son zamlardan sonra 4,90 liraya yükselmiştir. Bugün ülkemizde
mazot, benzin fiyatlarıyla neredeyse yarışır hâle
gelmiştir. Mazotun litre fiyatı 4,45 liraya
çıkmıştır. Hükûmet sadece akaryakıt fiyatlarına
zam yapmakla kalmamış, bu bütçe sonrası pek çok sayıda
ürüne zam yapmayı da planlamaktadır. Hükûmet, bütçe
açıklarını zam yaparak yine vatandaşlarının
sırtına yüklemeyi âdeta her bütçe çalışmalarında
alışkanlık hâline getirmiştir. Bütçe öncesi yapılan ve
sonrası yapılması planlanan yüksek oranlı zamlar bunun en
açık göstergesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Hükûmet tarafından, başta enerji politikaları olmak üzere, pek
çok alanda yanlış politika uygulanmaktadır. Hükûmet bu bütçede
de geçmiş bütçelerde de olduğu gibi, yükü yine işçinin, memurun,
emeklinin, esnafın, çiftçinin, asgari ücretlinin ve dar gelirlinin
sırtına yüklemiştir.
Bütçe dengelerini tutturmak amacıyla,
çalışanlardan alınan vergilerden vazgeçmeyen Hükûmet, ortaya
çıkan gelir dağılımı bozukluğuna da seyirci
kalmaktadır. Ülkemizde gelir dağılımı iyice
bozulmuştur. Uygulanan yanlış ekonomik politikayla açlık ve
yoksulluk sınırının da gerisinde
bırakılmıştır. Açıklanan rakamlara göre
işçi, memur, emekli ve taşeron işçilerin büyük bir
kısmı açlık ve yoksulluk sınırının
altında yaşamaktadır. Hükûmet, açlık ve yoksulluk
sınırı altında yaşayan bu kesimlere bu bütçede mutlaka
bir yer vermeli, buna yönelik bir çalışma yapmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
bütçede çalışanlar ve emekliler için bir umut yoktur, dar gelirli
artık bütçeden umudunu kesmiştir. İşçi, memur, emekli,
esnaf ve asgari ücretli bu bütçede de maalesef unutulmuştur. Bu bütçe ülke
genelindeki devlet yatırımlarını da olumsuz yönde etkileyecektir.
Kahramanmaraş ilimizde pek çok konuda da kaynak bekleyen yatırım
bulunmaktadır. Bu yatırımların başlaması veya en
kısa sürede tamamlanması gerekmektedir. Hükûmet, bütün bu yatırımları
tamamlamak yerine, ülke genelinde yabancı yatırımlarla birlikte
yap-işlet-devret veya yap-işlet-kirala şeklindeki
yatırımlara yönelmektedir.
Ülkemizin kalkınmasına ve istikrarına
yönelik çalışmalar yapılmalıdır, işsizlik
önlenmeli ve üretim artırılmalıdır. Bu vergi
anlayışı ve politikalar nedeniyle Hükûmetin hiçbir yere
varması mümkün değildir, Hükûmet bu gidişle hiçbir yere varamaz.
Hükûmet, milletimizin her türlü zorunlu harcamasından yüksek oranda vergi
almaya devam etmektedir. İktidar, uygulanan yanlış ekonomi
politikalarından bir an önce vazgeçmelidir. Hükûmet bulabilirse yeni
kaynaklara yönelmelidir, özelleştirme politikalarındaki
yanlışı milletin günlük harcamalarına fatura etmeye
çalışmamalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
elimizde bulunan ne kadar millî kurum ve kuruluşumuz varsa yok
pahasına satılmıştır, satmaya da devam etmektedirler.
Kahramanmaraş ilimiz de maalesef bu özelleştirmelerden nasibini
fazlasıyla almıştır. Hükûmet, cumhuriyet döneminden kalma
birçok tesisi özelleştirmiştir. Bunların en başında
gelen Elbistan Şeker Fabrikası da tüm itirazlarımıza
rağmen özelleştirilmiştir ancak bu özelleştirme sonradan
beklemeye tabi tutulmuştur. Burada özveriyle çalışan personelin
akıbeti belirsizdir, burada çalışan personel kendi geleceğinden
umutsuzdur. Burada çalışan personelimiz senede otuz gün,
altmış gün veya doksan gün çalışmaktadır ve
yıllarını oraya vermiştir. Bunlar emekli olabilecek mi,
olamayacak mı, Hükûmetin bu konuyla ilgili bir çalışma
yapması gerekmektedir.
Birleşik Arap Emirliklerine verilen Elbistan linyit
kömür havzasının bir bölümünde de anlaşmazlık nedeniyle
benzer olaylar yaşanmaktadır. Kahramanmaraş ilimizde devlet
yatırımları yapılmasını, kalan
yatırımların bir an önce tamamlanmasını ve
özelleştirme çalışmalarından vazgeçilmesini diliyorum.
Yine, Kahramanmaraşımızın en büyük
problemlerinden bir tanesi Sütçü İmam Üniversitemizin Tıp
Fakültesiydi. Çok uzun yıllar mücadele edilmesine rağmen, nihayetinde
bitti. Sayın Maliye Bakanım, dün akşam sormuş olduğum
soruda cevap verdiniz. Üniversitemizin bitmesine rağmen, teçhizat konusunda
ve personel konusunda, asistanlar konusunda çok büyük eksiklikler var. 130 tane
acil bakım ünitemiz olmasına rağmen, maalesef ki bu eksiklikler
nedeniyle çalışamamaktadır. Dün akşamki verdiğiniz
sözü, inşallah, ocak ayının içerisinde gerçekleştiririz ve
Kahramanmaraş Tıp Fakültesi Hastanemiz istenilen özelliklerde
halkımıza hizmet vermeye başlar.
Yine, Kahramanmaraşımızın en büyük
problemlerinden bir tanesi organize sanayi bölgemiz. İki tarafta
düşünülen, Gaziantep yolu üzerinde ve Adana yolu üzerinde düşünülen,
Türkoğlu bölgesinde düşünülen organize sanayi bölgelerimizin bir an
önce istimlak çalışmalarının ve tahsislerinin
yapılarak üretime hazır hâle getirilmesi ve müteşebbislerimize
sunulması noktasında çalışmaların
yapılmasını diliyorum.
Kahramanmaraşın birçok problemi var; şu
son zamanlar da özellikle ilçelerimizde ve beldelerimizde belediyelerde
çalışan personelimizin maaş alamama konusu. Sadece bir tanesinin
örneğini vermek istiyorum, Çağlayancerit ilçemizin memurları ve
işçileri zamanında maaş alamamakta. İşçilerimiz
beş aydan beri Çağlayancerit Belediyesinden maaşlarını
alamamakta.
Bununla beraber yine, problemlerimizden bir tanesi
Kahramanmaraşımınız yolları. Çevre illere
bağlantı sağlayan en önemli yollarımız
Kahramanmaraş-Göksun-Kayseri yolumuz ve Kahramanmaraş- Gaziantep
yolumuz, Kahramanmaraş-Adana bağlantı yolumuz yıllardan
beri sürüm sürüm sürünmekte, nihayetinde bir noktaya gelemedik. Bunlara bir an
önce ödenek ayrılması noktasında ve bunların hizmete
geçmesi noktasında çalışmaların yapılmasını
ve bütçe ayrılmasını temenni etmekteyim.
Bunlarla beraber,
Kahramanmaraşımızın eğitim konusu: Türkiye
genelindeki 81 ilimizin son sıralarında yer almakta ama bu Hükûmet
dershanelerle uğraşmakta. Eğitimin önünü açması lazım,
yeni dersliklerin yapılması lazım, atanamayan
öğretmenlerimizi atamamız lazım. Bir sürü vekil
öğretmenimiz çalışıyor, onların yerine asli
unsurları teşekkül etmiş ve pedagojik formasyonlarını
tam almış atanamayan öğretmenlerimizin derhâl atanması ve
bu 130 bin öğretmen açığımızın derhâl yerine
getirilmesini temenni ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Dedeoğlu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Erzincan
Milletvekili Sayın Muharrem Işık.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM IŞIK (Erzincan)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubum adına 7nci
madde üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, iki gündür Meclisimizde
açlık grevi yapan BDP ve HDPli milletvekillerimizin bu
yaptığı grevin bir an önce görülmesini ve tutuklu
milletvekillerimizin ve aynı zamanda haksız yere yıllarca
tutuklu yatan tüm vatandaşlarımızın da bir an önce serbest
bırakılmasını temenni ederek sözlerime
başlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Teşekkür
ederiz.
MUHARREM IŞIK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, 1215 yılında Magna Carta Sözleşmesinde
şöyle diyor: Kral, halkın onayını almadan vergi
toplamayacak. Mahkemeler halka açık olacak. Kişiler kanunlara uygun
olarak yargılanacak. Haksız yere kimse tutuklanmayacak, sürgün
edilmeyecek. Soylulardan oluşan bir kurul kralın Magna Cartaya uygun
hareket edip etmeyeceğini denetleyecek. Bu sözleşmede vergiler ile
ilgili yükümlülüklerin halkın rızasıyla kararlaştırılmasına
karar verilmiş, kamu harcamalarında halkın rızasının
alınması kararlaştırılmış ve her yıl da
tekrarlanması istenmiş.
Şimdi,
ben maliyeden fazla bir şey anlamam, para işinden de fazla anlamam
ama okuduğum şeyi anlayacak kadar da zeki olduğumu
düşünüyorum, vatandaşımız da bunu düşünüyor.
Şimdi, bir bakanlığa ait denetim görüşü, diyor ki: Denetim
görüşü oluşturabilmek için gerekli mali rapor ve tablolar ile bilgi
ve belgeler yukarıda Kamu İdaresi Mali Tabloları ile
Denetimin Dayanağı, Amacı, Yöntemi ve Kapsamı
başlıkları altında açıklandığı üzere,
kamu idaresi yönetimi tarafından sağlanamadığı için
Adalet Bakanlığının 2012 yılına ilişkin mali
rapor ve tabloları hakkında görüş bildirilememektedir.
Yine, başka:
Sayıştay 2011 TOKİ denetim raporunda kritik bir tespit
yapmış, bunu basından öğrendik. TOKİnin bütçe
formatının standartlara uygun olmadığını belirten
denetçiler, bu nedenle kurum faaliyetlerinin sağlıklı
incelenmediğini vurguluyor.
Ayrıca, TOKİye
2011 yılında 18 milyar olarak arsa, arazi verilmiş,
satışı yapmış ve 2012 yılında da TOKİ
karşılıksız, bedelsiz olarak hazineden 1 milyon 914 bin 626
metrekare arsa almış. Denetçiler
Bu tabloda görülen şeye hiçbir
şey demeye gerek yok. İşte, Şu tablo geldi, bu tablo
geldi. Siz anlamıyorsunuz, siz bilmiyorsunuz
İşte, grup
başkanlarımız çıkıyor, bakanlarımız
çıkıyor ama burada görünen bu; işte, kamu idaresi yönetimi
tarafından getirilip belgeleri verilmemiş, orada ne olmuş,
dürüst mü yapmışlar, yoksa çalmışlar mı
çırpmışlar mı; onu bilen yok. Zaten TOKİde olan
olayları da, bugün mahkemelerin yaptığı tutuklamalarda da
gördük ki demek ki bir şeyler var. Zaten alınan arsaların
bedelsiz verilmesi, onların kimlere ne yapıldığı, o
İstanbuldaki gökdelenleri gördüğümüz zaman onları görmekteyiz.
Tabii, Demokrasilerde en
önemli yasa, vazgeçilmez olan yasa bütçe. diyorlar, bunu her zaman da
söylüyorlar. Özellikle dünyada demokrasilerin başlamasının
özgürlük mücadelesiyle, vergi mücadelesiyle başladığı
söyleniyor çünkü ekonomi her zaman için çok önemli, rekabette de bu çok önemli.
Eğer siyasetçi bunu, bu aldığı bütçeyi dürüst bir
şekilde kullanmıyorsa, yandaşına aktarıyorsa, oy
getirmek için uğraşıyorsa buradan demokrasi çıkması
mümkün değil. Tabii, demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu geçerli ama bizde
ne yazık ki göremiyoruz. Biz bütçe denetlemesi yapamadık, doğru
da karar veremedik. İnsan düşünüyor, acaba biz 1215
yılından, sekiz yüz yıl önceden de daha geriye mi gidiyoruz?
Baktığımız şeyleri gördüğümüz zaman da gerçekten
öyle gittiğimiz görünüyor.
Ben buradaki milletvekili
arkadaşların birçoğunun çok iyi niyetli olduğunu
düşünüyorum, içlerinde bir kötülük olmadığını da
düşünüyorum ama yani ben iki senedir şunu gördüm: Hükûmet ne
getirirse hiç tartışmadan Evet. diyorsunuz; hiç
tartışmıyorsunuz, hiç yorumlamıyorsunuz. Bari şu
bütçeyi tartışsaydınız, bari şu bütçede ne
olduğunu görseydiniz. Vebal altına giriyorsunuz, bu doğru bir
şey değil. Amerika Birleşik Devletleri gibi bir ülkede Obama
gibi güçlü bir liderin haftalarca neler çektiğini hepimiz televizyonlarda
izledik; bütçeyi geçiremedi, bir sürü sıkıntı yaşadı
ama tabii, bunları örnek almak lazım, bunlardan da ders çıkarmak
lazım.
Tabii, vergilerin
şeyine baktığımız zaman, yüzde 70ini dolaylı
vergilerden aldığımızı, gine zavallı, gariban
halkın üzerine yüklediğimizi görüyoruz ancak yüzde 8le 9unu sermayeden
aldığımızı görüyoruz. Bunları yaparken de
İşte, biz vatandaşa şunları yaptık. diye
anlatıyoruz ama bunlar inandırıcı değil, insan
gördüğüne inanıyor. İşte, Tarım Bakanı burada
çıkıyor, diyor ki: Biz çiftçiye şunları verdik. Ben bir
örnek vereyim: Erzincan Otlukbelinin Karadivan köyünde -yazın gidip
gezdiğiniz zaman- geçen yıl 6.700 liraya aldığı bir
ineğin taksitini ödeyecek, zamanı gelmiş, 10 bin lira taksit
verecek. 4 tane inek götürmüş satmaya, satamıyor ki taksitini versin.
İşte gelinen nokta bu.
Tabii, en önemli
olan Demokrasinin yerleşmesi. dedik ama ne yazık ki ülkemizde
demokrasi yerleşmiyor, yapılan onca özelleştirmenin nereye
gittiğini kimse bilmiyor, harcamaların nereye gittiğini kimse
bilmiyor. Bir örtülü ödeneği örnek vereceğiz: Örtülü ödenekteki
artışlara baktığımız zaman, bu yıl 1
milyarı geçeceği söyleniyor, geçen yıl 1,2 milyar olmuş ama
bunun nereye gittiğini, kime verildiğini, nasıl
harcandığını hiç kimse bilmiyor. İşte, 2005
yılında 150 milyon harcama yaparken şu anda milyarlar
konuşuluyor, bunun da ne olduğunun görülmesi lazım aslında.
Vatandaşı
o kadar düşünüyoruz ki, pırlantada, altında KDVyi
düşürürken tavukta 8 kat artırmasını biliyoruz ne
yazık ki!
Özellikle, biz
burada Polis devletine doğru gidiyoruz. dediğimiz zaman siz
kızıyorsunuz bize ama bunun en güzel göstergesi hem polise hem
jandarmaya ayırdığınız para, MİTe
ayırdığınız para ve en son olarak da yeni
bulduğunuz, o imparatorluk kurmak için uyguladığınız
dinlemelerle ilgili olarak ayırdığınız paralar.
Bilişim teknolojilerine ayırdığınız paralar
korkunç miktarda. Ve herkesi dinliyorsunuz ama ne yazık ki kendiniz de
dinlenmişsiniz haberiniz yok.
Özelleşen
kurumlar zarar etse kimsenin içi yanmayacak ama zarar etmediğini
bildiğimiz hâlde, işte, TELEKOMu, TÜPRAŞı, özellikle
rakı diyeyim, rakıyı büyük bir oranda özelleştirdiniz
ama
Mesela rakının nasıl özelleştirildiğine
baktığımız zaman TEKELde, önce 292 milyona birine siz
satmışsınız. Daha sonra, alan vatandaş hemencecik 950
milyona satmış, orada 600 milyon bir kâr etmiş. O da tutmuş
2,1 milyar dolara satmış, demek ki gerçek değeri bu. Acaba bu
aldığı zaman çok büyük yatırım mı yaptı,
sattı? Yok, aynı tesisi sattı ama dünyanın parasını
orada kazanmış oldu, bunu da bilmemiz lazım.
Tabii, Demokrasiyle
yönetilmiyoruz. diyoruz ama kızıyorsunuz. Örneğin, açlık
sınırında yaşayan insanlara asgari ücret belirlerken hiç
düşünmeden -eğer bütçeleri gerçekten demokrasiye uygun
hazırlamış olsak- o insanlara açlık
sınırının altında fiyat vermeyiz, biraz daha üstünde
veririz ama ne yazık ki açlık sınırının
altında, bir kişiyi hesaplayarak ölüme mahkûm etmekteyiz.
Eğer, dediğim
gibi demokrasiyle yönetilmiş olsak, bu bütçe buraya gelir, burada herkes
tartışır, herkes onaylardı. Yargıda neden taraf
tutuluyor? diye sorulurdu. Bugün, işinize geldiği için 5 polis
müdürü neden görevden alındı? diye sorulurdu. Deniz Fenerinin
hesabı sorulurdu, asrın soygunuydu ama kapattınız, bunun
hesabı sorulurdu bu Mecliste. MİT Başkanına neden
ayrımcılık yaptınız? diye sorulurdu.
Başbakanın İstediğiniz her şeyi verdim, daha ne
istiyorsunuz? lafına burada, çıkıp herkes Ne verdin? diye
sorardı, bunun altında çok şey var çünkü. Ama, bunların
hiçbirini biz burada sormadık.
Ethem Sarısülükü
vuran katil polis saklanmazdı -sen vurdun göz göre göre, herkes görüyor
yani hiç yoruma gerek var mı? Herkes izlediği zaman görüyor ki
çekmiş silahı, sıkmış- ona hesap sorulurdu, o öyle,
bir yerlere gönderilip maaşla ödüllendirilmezdi, şu anda içeride
olurdu. İsmail Korkmazı dövenler yakalandığı zaman, aylarca
-serbest bırakıldı, yakalandı- konuşmalarından
sonra, o vali bir dakika bırakılmazdı görev yerinde.
Vatandaşına kavat diyen bir vali orada bırakılmaz,
anında görevden alınırdı ama ne yazık ki bunların
hiçbiri yapılmadı.
Vatandaşını
yüzde 50-50 diye ayıran bir Başbakana hesap sorulurdu ama
sormadık. Her konuşmasında Alevi, Kürt, Sünni, Laz, Çerkez
ayrımını yapmazdı, bir Başbakana yakışmayan
bir şey ve bunun hesabı sorulurdu ama ne yazık ki hiçbiri
sorulmadı.
Askerde intihar eden onca
gencimizin neden intihar ettiğini defalarca getirdik buraya, hesap
sorulurdu Niye intihar ediyorlar? diye ama ne yazık ki hiçbiri
sorulmadı.
Tabii, Sayın
Başbakan, istifa eden kendi milletvekili için dün demiş ki: Meclise
kendisi tek başına seçilmedi. Ahlaklı olanın partiden
değil, Parlamentodan ayrılması gerekir. İyi de sormazlar
mı Sayın Başbakan, benim Salih ağabeyimdi o zaman, istifa
ettiği zaman hemen kucaklayıp aldınız, o kimin
oylarıyla seçilmişti, vatandaşın oyuyla seçilmemiş
miydi? (CHP sıralarından alkışlar) CHPli olunca ya da
başka bir partiden olunca onlar vatandaş olmuyor mu? Onların
oyunun iradesi olmuyor mu? Söyleyeceğiniz şeyden önce, bir de eskiden
söylediklerinize bakmanız lazım. Zaten o kadar
şanslısınız ki basın ve medya ele
alınmış, tamamen ele geçirilmiş ve ne yazık ki
basın ve medyanın yayınlamalarından dolayı da böyle
şey yapılıyor.
Tabii, şunu söyleyeceğim son olarak: Gerçekten
korktuğunuz bir şeyler var. Çünkü, dün Twittera bakarken şöyle
bir şey gördüm: Bir vatandaş Twitterdan bir belediye
başkanına bir tweet atmış, Senin oğlanı içeri
almışlar! demiş, hemen cevap olarak -büyük yazıyla- nerde
okudun. diye feryat ediyor. Demek ki korktuğunuz bir şeyler var.
Bunu artık saklayamıyorsunuz, açığa çıktı. Ama
bence doğru olan şey şu: Artık çuval mızrağa
sığmıyor, her şey açığa çıkmaya
başladı. Sizin de burada yapmanız gereken bu sorgulamaları,
bütçeden başlayarak her şeyi demokrasiye uygun olarak ve
insanların da geleceğini düşünerek
Çünkü, siz kendi
geleceğinizi fazla düşünüyorsunuz, bu düşünmeyle de
İşte bu operasyonlar bazı şeyleri gösterdi aslında.
Demek ki hâlen bu ülkede bazı şeyleri
oturtamamışsınız çünkü geldiğinizden beri
insanları ötekileştirdiniz, bundan vazgeçmeniz lazım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar?
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Işık.
Şahısları adına ilk söz, Antalya
Milletvekili Sayın Gökcen Özdoğan Enç
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarında
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 2014 Mali
Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının 7nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyetinde eğitim her alanda kalkınmanın öncelikli
hedeflerinden birisi olmuştur. Bu anlamda, eğitimde
yakalayacağımız başarılar tabii ki ülkemizin
gelişmesi adına da çok önemlidir. Hükûmetimiz, on bir
yıllık dönemi boyunca, eğitimin alt yapısını
güçlendirmek, eğitimdeki sıkıntıları gidermek
adına birtakım girişimlerde bulunmuştur.
Türkiye çok genç bir nüfusa sahip. Hükûmetimiz, ülkesini
takip eden, çağdaş ülkeleri takip eden nesillerin yetiştirilmesi
adına da elinden geleni yapmaya devam etmektedir. Maalesef, bu noktada,
yurt dışında lisansüstü eğitimini tamamlayanlar ülkemize
gelip çalışmak yerine, dış ülkelerde birtakım
şirketlerde, üniversitelerde görev almaktadırlar. Buna, biz
kısaca beyin göçü diyoruz. Türkiye yıllardır beyin göçüyle
ilgili birçok çalışma yaptı ancak biz bunda istediğimiz
hedefi yakalayamadık ta ki tersine beyin göçünü başlatıncaya
kadar. Bu anlamda, büyük teknoloji şirket ve kurumlarımızın
hem de üniversitelerimizin dış ülkelerle rekabet edecek düzeyde
ekonomik güce ulaşmaları beyin göçünü azaltarak ülkemize olan talebi
artırmıştır. Ülkemizde ciddi anlamda AR-GE
olanaklarının artırılması,
bakanlıklarımızca verilen destekler artık giderek beyin
göçünün azaldığını kanıtlamaktadır. Yurt
dışında yaşayan Türk araştırmacıların
ülkemize geri dönmesi için TÜBİTAK tarafından başlatılan
2232-Yurda Dönüş Araştırma Burs Programı büyük ilgi
görmüştür. 2013 yılında, 117 araştırmacı
Türkiyeye geri dönmek için başvuruda bulunmuştur. Bu burs
programı sayesinde, geçen yıla göre bu başvuru oranı 5 kat
artmıştır. TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire
Başkanlığının başlattığı
2232-Yurda Dönüş Araştırma Burs Programı kapsamında,
araştırmacılara iki yıl boyunca aylık 3.250 TL burs
verilmektedir.
Eğitimin sürekli çok önemli olduğunu
vurgulamaktayız. Bu anlamda, 2002 yılında 99 tane üniversitemiz
vardı, geldiğimiz tarih itibarıyla 175 tane üniversitemiz oldu.
Bu rakam devlet ve vakıf üniversitelerini kapsamaktadır. Yeni kurulan
51 üniversiteye de 106 bin yeni kadro ihdas edilmiştir. 2002
yılı bütçesinde Bakanlık, YÖK ve üniversiteler olmak üzere
eğitime yaklaşık olarak 10 milyar TL
ayrılmıştı. 2014 yılı bütçesinde ise eğitime
ayrılan tutar yüzde 630 artırılarak 72 milyar liraya
ulaşmıştır. Bu da cumhuriyet tarihinin rekoru demektir.
Bütçedeki oranına baktığımız zaman da birinci
sıraya eğitimi almış bulunmaktayız.
Birkaç rakam daha vererek konuşmamı
sonlandırmak istiyorum.
Bizi, kadınları, kızları hapsetmekle
suçlayanlara, her ortamda kadın politikamızı eleştirenlere
yükseköğretimde geldiğimiz oranları vererek konuşmamı
tamamlamak istiyorum. 2002-2003 öğretim yılında
yükseköğretim içinde okullaşma oranı kadınlarda yüzde 23,
erkeklerde yüzde 31, toplamda yüzde 27 olmuştur. 2012-2013 eğitim öğretim
yılında ise okullaşma oranı -yükseköğretimden
bahsediyoruz- kadınlarda yüzde 70, erkeklerde yüzde 79, toplamda yüzde
74e yükseltilmiştir. Bu rakamlar gerçekten dikkat çekicidir. Çünkü,
özellikle ana muhalefet partisinin sürekli, diline pelesenk ettiği
Kadınları, kızları evlere kapatıyorsunuz.
Kadınları çocuk doğurmanın dışında
işlevselleştirmediniz. diyenler için bu rakamların dikkatle
incelenmesini rica ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Daha zaman vardı, 40
saniye vardı daha.
İZZET ÇETİN (Ankara) Daha süre vardı.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Konuşun,
çıkın, konuşun.
İZZET ÇETİN (Ankara) Artan süreyi biz
kullanabilir miyiz?
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani süre vardı,
kullanabilirdiniz. Konuşurken laf atmadık bak, oturunca söyledik.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Hayır,
çıkın, konuşun. Buradan laf atınca da Çık,
konuş. diyorsunuz, konuşuyorum, işte.
BAŞKAN Şahıslar adına son söz
Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işıkın.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
2014 yılı mali bütçesinin 7nci maddesi üzerinde şahsım
adına söz aldım. Bu vesileyle, sizleri ve bizleri izleyen
değerli vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Bu madde Yükseköğretim Kurulundaki bazı
uygulamalar ve buna yönelik ödeneklerin aktarılmasıyla ilgili bir
madde. O nedenle, bu konuşmamı üniversite öğrencileri,
üniversitede çalışan personel ve üniversitedeki öğretim
elemanlarının sorunlarına ayırmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, siyasi
bir politika aracı olarak seçimler öncesinde üniversitelerdeki birinci
öğretim harçları indirildi, kaldırıldı, güzel,
hepimizin istediği bir uygulamaydı. Ama, aynı üniversitede
ikinci öğretim öğrencilerinin para ödemesi devam ediyor. Veliler
diyor ki: Bu haksızlığı ne zaman kaldıracak Hükûmet?
Buradan Sayın Bakana söylüyorum: İkinci öğretim
harçlarının kaldırılması gerekiyor. Bunu, mutlaka bu
2014 yılında gerçekleştirmemiz gerektiğini
düşünüyorum.
Bir diğeri, öğrencilerimizin yatay geçiş
yapma hakkı. Tabii, üniversiteler sayı olarak artınca birçok
üniversite arasında yatay geçiş imkânları arttı fakat
üniversitelerde yatay geçiş yapan öğrencilere uygulanan yeni
programlardaki düzensizlik nedeniyle, her öğrenci en az bir dönem veya bir
yıl kaybetmek zorunda kalıyor. Bunu da çözmemiz lazım. YÖKün
buna bir standart getirmesi yine öğrencilerimizin ve onların
velilerinin talepleri.
Değerli milletvekilleri, en önemli sorunlardan
birisi, maalesef, son dönemde üniversite yönetimlerinin kendi üniversitelerinde
çalışan öğretim elemanlarına yaptıkları
baskılar ve açtıkları disiplin soruşturmalarıdır.
Verdiğim bir soru önergesine aldığım cevapta da görülüyor
ki son dört beş yılda hem öğrencilere hem de öğretim
elemanlarına ve personele açılan disiplin soruşturması ve
ceza alanların sayısı patlamış. Yani, ne oluyor,
memleket nereye gidiyor? Bu sayın rektörler kendi babalarının
çiftliği mi zannediyorlar üniversiteyi?
Diğer taraftan, birçok üniversitemizde doçent
unvanını almış, kadroya yerleştirilemeyen, profesörlük
için süresini doldurmuş, her türlü bilimsel şartlarını
hazırlamış ama iki yıl geçmiş, kadro alamayan, tek
sebebinin de sayın rektörün arzu etmediği, istemediği bir
kişi olmasından dolayı kadro alamayan yüzlerce elemanımız
var. Doktorasını bitirmiş, yardımcı doçent
atanması lazım, kadro var ama sayın rektör istemiyor. Niye?
Yarın doçent olduğunda
bana oy vermez. Sayın Bakanım, siz kadroları veriyorsunuz,
YÖKte de kadrolar var. Üniversiteler bölümlerden ve fakültelerden gelen
talepler doğrultusunda, rektörlük aracılığıyla bu
kadro taleplerini YÖKe bildirmiyorlar veya istedikleri adamınkini
bildiriyorlar, istemediklerini bildirmiyorlar. Bu sorunu çözmemiz lazım.
Bu, gerçekten, üniversitelerdeki sosyal barışı bozacak en büyük
problemlerden birisi.
Bir diğer konu: 50/D ile araştırma
görevlileri doktora yapmalarından, yüksek lisans yapmalarından sonra,
süresi bittiği anda kapının önünde kalıyor gençlerimiz. En
azından bir yere atanıncaya kadar bunlara üniversiteye devam
hakkının verilmesi gerekiyor.
Akademik personelin özlük hakları konusu, maalesef,
yıllarca bu Hükûmetin üzerine gitmediği, gitmek istemediği ve
çözmek istemediği bir konu hâline gelmiştir. Bugün, bir üniversite
öğretim üyesi veya orada çalışan araştırma görevlisi
veya uzman ya da öğretim görevlisi aldığı maaşı
evindeki çocuğuna söylemekten utanır hâle gelmiştir.
Sayın Bakanım, üniversitelerde
çalışan akademik personelin bu özlük hakkı sorununu
düzeltmediğimiz sürece üniversitelerden bilimsel çalışma
beklemeyiniz lütfen. Üniversitede bir saatlik ek ders için kavga eden
hocaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Mutlaka bu
özlük hakları sorununu çözmek lazım. YÖKün sayfasında da zaten
buna yönelik teklif var. Maliye Bakanının olumlu
baktığı söyleniyor ama Sayın Başbakan Üniversiteler
benim istediğim çizgiye gelmeden para alamaz. diye diretiyor. diye
iddialar var. Ben size aktarıyorum, bunu söyleyen aynen bir üniversite
öğretim üyesi.
İdari personele mesai ücreti hakkı verildi ama
denildi ki: Aylık elli saati geçemez ve idari personelin ancak yüzde 30u
bunu alabilir. Böyle bir şey olabilir mi değerli milletvekilleri?
Bir yüksekokulda 10 kişi var idari personel, ancak 3üne verebilirsiniz; daha
önce 100 saat olan hakkı 50 saate düşürdünüz. Verdiğiniz para
zaten çekirdek parası. Bunun da kaldırılması lazım.
Mutlaka buna çözüm getirilmesi gerekiyor.
ÖYP programından mezun olanlara mecburi hizmet
hakkı ciddi anlamda ailevi sorunlara yol açıyor. Bunun da çözülmesi
gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanı her bütçe
konuşmasında veya bir yerde bulduğumuz zaman topu taca
atıyor. Şöyle ki 6 bin kadro talebi olduğunu ifade ediyor ve
Maliye Bakanlığından bu konuda olur istiyoruz. ifadesi var.
Ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, veteriner
arkadaşlarımız sizin ağzınızdan bu konuda bir
açıklama bekliyorlar. Bu konuda oldukça fazla telefon ve faks aldık.
Bu 6 bin kadroyla ilgili ne düşünüyorsunuz? 2014 yılında bu
meslektaşlarımız için müjdeli bir haberi bari siz verin,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından
vazgeçtik çünkü.
BAŞKAN Sayın İnce
MUHARREM İNCE
(Yalova) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bundan
önceki soruda size şunları sordum, dedim ki: Altın
kaçakçılığı, tarihî eser kaçakçılığı,
imar yolsuzluğu, rüşvet, sahte belge, hayali ihracat, bunlarla ilgili
bir operasyon sürüyor, siz de Bilgim yok. dediniz. Şimdi, Hükûmeti
temsilen şu Genel Kurulda siz bulunuyorsunuz, başka kimseye soracak
hâlimiz yok bunu, size soracağız.
İstanbulda Mali
Şube Müdürü, Kaçakçılık Şube Müdürü, Organize
İşler Şube Müdürü, Terörle Mücadele Şube Müdürü,
Asayiş Şube Müdürü görevden alındı yani operasyonun bir
parçası olan kişiler, polis müdürleri görevden alınıyor.
Bu, ahlaki mi; bu, doğru mu; bu, hukuka uygun mu; bu, vicdana uygun mu?
Bunu, siz Hükûmetin bir temsilcisi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz,
bunlar neden görevden alındı? Yani, işlem yürürken bunları
görevden alan güç nedir? Ucu başka yerlere dokunacak diye korku mu var?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUHARREM İNCE
(Yalova) Daha üst yerler mi var, nedir bu? Bu konuda bilgi istiyorum
Hükûmetten.
BAŞKAN
Sayın Günal
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
dün buradaki açıklamanızda özel hayatın gizliliği ve vergi
mahremiyetinden bahsetmiştiniz. Vergi Usul Kanununun 5inci maddesinde
aynen bu hususta açıklama var: Ayrıca, kamu görevlilerince
yapılan adli ve idari soruşturmalar ile ilgili olarak talep edilen
bilgi ve belgeler ile bankalara, yapacakları vergi tahsiline yönelik
bilgiler verilebilir. Peki, Sayıştayın yaptığı
bir soruşturma değil mi, Sayıştay bir mahkeme değil
mi? Onların istediği bilgileri vermemek için neden vergi
mahremiyetinin arkasına sığınıyorsunuz?
Bir de dün başlayan
operasyonun arkasından bugün falanca gruba şu kadar vergi cezası
diye bir haber gördük. Gezi olaylarının arkasında da bir
şey gelmişti. Bu, bir tesadüf müdür, devam eden bir işlem midir?
Merak ediyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın
Aksünger...
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Sorum, Sayın Maliye Bakanına. Türkiyede
dolaylı, dolaysız vergi oranları çok yüksek. Bundan dolayı
vergi mükellefi artmıyor, daha çok kayıt dışı
çoğalıyor. Yani, Sayın
Bakanımızın bu vergi oranlarını -dolaylı,
dolaysız- düşürtme imkânı var mı? Bununla ilgili bir
çalışırlarsa memnun oluruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Devamlı, Hükûmet sırasında oturan zatlar
sorduğumuz sorulara cevap vermiyorlar. Vermiyorlarsa niye orada
oturuyorlar? Türkiyede 9 şiddetinde bir deprem olmuş;
çağdaş bir ülkede, ahlaklı bir ülkede, edepli bir ülkede,
sorumluluk taşıyan insanların olduğu bir siyasi kadroda, bu,
Hükûmetin istifasını gerektirir.
Şimdi, Hükûmet diye bir şey yok. Bu milletle
alay ediliyor ve maalesef, suistimallerin üzerine giden kişiler de
alınıyor. E, bütçe de zaten yok. Soruyoruz, Merkezî Uzlaşma
Komisyonunda soruyorum- 700 trilyon liralık vergisi 40 trilyona indirilen
kişi kimdir? Kim yaptı bunu? Sizin AKP Grubunda mali müşavirlik
yapan kişiler var. Merkezî Uzlaşma Komisyonunda trilyonlarca vergi ve
ceza siliniyor. Kimleri sildiniz, bunları açıklayın. Bunun,
vergi mahremiyetiyle ne ilgisi var? Yani vergileri zaten kim ne ediyorsa
şey ediyor. Vergi incelemelerini kestiniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli)
hayalî ihracat incelemelerini
kestiniz.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Dün yapılan operasyonlarla ilgili iddialar fevkalade
korkunçtur. 3 bakanın çocukları ve 1 bakanla ilgili, bazı
iş adamları, belediye başkanlarıyla ilgili, rüşvet,
ihaleye fesat karıştırma, kara para aklama, kaçakçılık
gibi fevkalade suçlamalar vardır. Bunun üzerine, İstanbul Mali
Şube, Kaçakçılık, Organize, Asayiş, Terörle Mücadele
Şube müdürleri görevden alınmıştır. Şimdi de
savcıları değiştirme gayreti içindedirler. 2 bakan,
çocuklarıyla ilgili Bir şey çıkmaz. diyebiliyor. Bunu
nasıl söyleyebiliyor? Ya Bir şey yok. diyemiyor, Bir şey
çıkmaz. diyor. Bu dahi bir baskı durumudur. Şu anda
savcılar, hâkimler, emniyet personeli baskı altındadır.
Hükûmet bu soruşturmalardan elini çekmelidir ve Hükûmeti buna davet
ediyorum ve AKP Meclis Grubunu da sessiz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) -
kalmamaya davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Demirözün sorusundan başlayayım.
Biz, 2014 yılı bütçesinde, yaklaşık 74 bin istihdam
öngördük ama bunların kurumlar arasında nasıl
dağıtılacağı hususunda henüz kesinleşmiş bir
karar yok. Dolayısıyla, bütçe onaylandıktan sonra, muhtemelen
ocak, şubat aylarında, bu 74 binin dağılımı
noktasında bir çalışma yapılacak; Maliye
Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığının
ortak yapacağı bir çalışma.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımızın 6 bin ilave personel talebini ben de
duyuyorum, bana da bu konuda epey talepler geliyor. Fakat, bu yönde, henüz
Devlet Personelden bize ulaşmış olumlu bir görüş yok, önce
onu bir ifade edeyim ama ulaşsaydı da muhtemelen artık bu sene
kapsamında değerlendirilmez, 2014te değerlendirilir. Fakat,
2014te de kurumların yani ne kadar eleman alacağı hususunda
tabii ki benim bugünden bir şey söylemem doğru olmaz.
Yalnız, şunu ifade edeyim ben size: Son, mesela
2006-2012 döneminde biz Tarım Bakanlığına toplamda 12.546
kadro vermişiz. Bunun 4.681 adedi veteriner hekim, 7.694 adedi ise
mühendis unvanlı pozisyonlardır. Dolayısıyla, yani biz,
gerek Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı
olsun gerekse diğer bakanlıklar olsun tabii ki ihtiyaçları
çerçevesinde bunu 74 binlik üst sınırla değerlendireceğiz,
o çerçevede gereken desteği vereceğiz.
Sayın İnce, açık ve net olarak söylüyorum:
Şu anda birtakım iddialar var, soruşturmalar var yani
yargıya intikal etmiş bir husus var. Siz, benim yerimde
olsaydınız daha ilave ne söyleyebilirsiniz? Ben diyorum ki:
Yargıya intikal etmiş bir konudur, benim bu konuda yorum yapmam
doğru olmaz.
Şimdi, emniyet müdürlerinin görevden
alınması meselesine gelince
MUHARREM İNCE (Yalova) Sizin yerinizde olmak
istemezdim şu an için!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arada, ben İçişleri Bakanımızı aradım,
ulaşamadım kendilerine.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Kimse ulaşamıyor!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Ama şunu söylüyorum: Eğer, bu, soruşturmanın tabii ki
sağlıklı bir şekilde yürütülmesini engellemeye yönelik bir
çaba ise tabii ki bu doğru olmaz ama böyle olup
olmadığını ben bilmiyorum. Hangi saiklerle, neden
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama tepki gösterecek misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Arkadaşlar, bakın, tepki gösterebilmem için
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, bunu
engellemeye yönelik bir hareketse tepki gösterecek misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Genç, arkadaşlar, bakın,
tepki gösterebilmem için konunun detaylarına vâkıf olmam lazım.
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara)
Polisi niye görevden alıyorsunuz? Bu nasıl bir anlayış?
BAŞKAN Şimdi niye yerinizden
bağırıyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) Yargıya intikal etmiş bir konudur.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yargıyla
ilgisi yok ki.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bunlar şu anda iddia düzeyindedir.
BAŞKAN Cevap veriyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bu
konuda benden daha nasıl bir yorum beklersiniz? Kim
yanlış yapmışsa yargı gereğini yapar değerli
arkadaşlar.
HASAN ÖREN (Manisa) Gün içinde
ulaşmak mümkün müdür İçişleri Bakanına? Öğleden sonra
cevap verirsiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) O sorunun muhatabı ben değilim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta)
Savcılarda da bir değişiklik var herhâlde. O konuda ne
diyeceksiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Vergi Usul Kanununda 5inci
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Belki İçişleri
Bakanına ulaşamazsınız ama Adalet Bakanına
ulaşabilirsiniz.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Değerli arkadaşlar, böyle bir usul
yok. Ben sorulara cevap vermeye çalışıyorum.
BAŞKAN Sayın Korkmaz,
lüften
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) İyi de soru sorsaydınız cevap
verirdim o zaman.
BAŞKAN Lütfen
Sayın
Korkmaz, lütfen
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, değerli arkadaşlar,
vergi mahremiyeti konusu son derece açık ve nettir. Ben dün de söyledim,
gelecek sene Vergi Usul Kanununda köklü bir değişiklik için Vergi
Usul Kanununu Meclise getireceğiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye gelecek
seneye bırakıyorsunuz? Kaldırırsınız o zaman.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Getirdiğimizde, eğer burada bir
irade oluşursa ben vergi mahremiyetinin tamamen kaldırılmasından
bile yanayım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Şu anda
Sayıştaya vermenize engel mi diye sordum, soruya cevap verin lütfen.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şu anda Sayıştayın
yaptığı denetim adli veya idari bir soruşturma
değildir. Sayıştay incelemeyi yapar, eğer bir kamu
zararı söz konusuysa tahsiline gider.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Buna dayanarak
Sayıştaya vermemeniz doğru mu?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Eğer bir suç unsuru varsa yargıya
iletir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Buna dayanarak
vermemeniz doğru mu?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bunu çok iyi biliyorsunuz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Siz de biliyorsunuz,
istisna getirmiş zaten.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Dolayısıyla, Sayıştay
burada adli veya idari bir soruşturma mercisi değil.
Sayıştayın burada yaptığı iş, sonuçta
eğer
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkür ederim
Sayın Bakan, süreniz doldu.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın
Başkan, hiçbirisine cevap vermedi, sorulara cevap vermedi efendim.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir önerge
vardır, okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 7 nci
maddesinin (1) numaralı fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET
ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK
(Batman) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 161. maddesinin ikinci
fıkrasında Malî yıl başlangıcı ile merkezi
yönetim bütçesinin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir.
kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın sözünü ettiği merkezi yönetim
bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunudur.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
Tasarısının yasalaşması, Avrupa Birliği Uyum
Şartları arasında yer almış; IMF İcra
Direktörleri Kurulu'nun 6. gözden geçirmeyi onaylamasında ön şart
olarak kabul edilmiş, yasalaşması için 3 Ağustos 2002
tarihinde TBMM'ye sunulmuş, 10.12.2003 tarihinde yasalaşmış
ve 1.1.2006 tarihinde bütün maddeleriyle yürürlüğe girmiştir.
Kanun ile uluslararası standartlara ve Avrupa
Birliği normlarına uygun olan, mali saydamlığa ve hesap
verebilirliğe dayanan, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik,
verimli ve yasalara uygun şekilde elde edilmesi ve
kullanılmasını sağlayan ve TBMM'nin bütçe hakkından
kaynaklanan denetim yetkisini kullanabilmesine güvence oluşturan bir kamu
mali yönetim sistemi kurulması amaçlanmıştır.
5018 sayılı Kanunun temelinde, stratejik
planlama ve performans esaslı çok yıllı bütçeleme"
yatmaktadır. Kanuna göre kamu idarelerinin bütçeleri, kalkınma
planı - stratejik plan - performans programı - bütçe gibi birbirine
bağlı ve birbirini tamamlayan ve yukarıdan
aşağıya hiyerarşik bir yapı oluşturan bütünsel
bir süreç olarak tasarlanmıştır.
Buna göre, kamu idareleri, stratejik amaçlar ve
ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden
belirlenmiş göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve
değerlendirmesini yapmak amacıyla uzun süreli stratejik plan (md.
9/1) ile stratejik plana göre yürütecekleri faaliyet ve projeleri ve
bunların kaynak ihtiyacı ile performans hedef ve göstergelerini
içeren yıllık performans programı hazırlamak (md. 9/4) ve
kamu hizmetlerinin istenilen düzeyde ve kalitede sunulabilmek için bütçeleri
ile program ve proje bazında kaynak tahsislerini, stratejik
planlarına, yıllık amaç ve hedefleri ile performans
göstergelerine dayandırmak zorundadırlar (md: 9/2).
İdarelerce her yılın sonunda
hazırlanacak idare faaliyet raporlarında ise, ilgili idare
hakkındaki genel bilgilerle birlikte, kullanılan kaynaklar, bütçe
hedef ve gerçekleşmeleri ile meydana gelen sapmaların nedenleri,
stratejik plan ve performans programı uyarınca yürütülen faaliyetler
ile performans bilgilerini içerir şekilde hazırlanacak (md. 41/4);
Sayıştay söz konusu raporları değerlendirerek
değerlendirme sonuçları ile birlikte TBMM'ye sunacak, TBMM ise bu
raporlar ve değerlendirmeler ile denetim bulguları temelinde, kamu
kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına
ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme
sorumluluklarını görüşecektir (md. 41/3).
Bununla birlikte, AKP iktidarları merkezi yönetim
bütçesini, 5018 sayılı Kanuna göre hazırlamak ve uygulamak
yerine, 5018 sayılı Kanunla yürürlükten
kaldırılmış olan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanununa göre hazırlamaya ve uygulamaya devam etmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8inci maddeyi okutuyorum:
Mali kontrole ilişkin hükümler
MADDE 8- (1) 5018 sayılı Kanuna ekli
(I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;
a) Arızi nitelikteki işleriyle
sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı
aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya
çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,
b) İlgili mevzuatı uyarınca
kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere
yapılacak ödemeleri,
c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı
Mesleki Eğitim Kanununun 25 inci maddesi gereğince aday, çırak
ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere yapılacak
ödemeleri,
ç) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası
gereğince çalıştırılan geçici personele yapılacak
ödemeleri,
bütçelerinin (01.4) ekonomik kodunda yer alan
ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu ekonomik kodu
içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka tertiplerinden (bu
ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar ile 6
ncı maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
yapılan aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama
yapılamaz. Ancak, özelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri
feshedilenlerden 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (C)
fıkrası hükmü çerçevesinde anılan kamu idarelerinde istihdam
edilecek personel ile bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması
gereken akademik jüri ücreti ödemeleri için gerekli olan tutarları ilgili
tertiplere aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir.
(2) Bu Kanuna bağlı (T) işaretli
cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hâllere
münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi
üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile edinilebilir.
(3) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve
(II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli
işçileri ile 4/4/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçileri, bütçelerinin (01.3)
ile (02.3) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri
aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu
işçilerle ilgili toplu iş sözleşmelerinden doğacak
yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve
sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek
noksanlıkları Maliye Bakanlığı bütçesinin
"Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile
"Yedek Ödenek" tertiplerinde yer alan ödeneklerden aktarma
yapılmak suretiyle karşılanabilir. Bu fıkrada belirtilen
ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar
arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar
hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı
gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu
fıkradaki ödenek aktarmasına ilişkin kısıtlamalar,
kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla
TÜBİTAK için uygulanmaz.
(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve
(II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin harcama
yetkilileri, sürekli işçiler ile 5620 sayılı Kanuna göre
çalıştıracakları geçici işçilerin fazla çalışmaları
karşılığı öngörülen ödeneğe göre iş
programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla
süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve
ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla
çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler.
Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi,
çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Bakanlar
Kurulu kararları uyarınca yaptırılacak fazla
çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin
ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli
çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir
şekilde ödenek aktarması yapılamaz.
(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından uluslararası
anlaşma, kanun ve kararnameler gereği üye olunan uluslararası
kuruluşlar dışındaki uluslararası kuruluşlara,
gerekli ödeneğin temini hususunda Maliye Bakanlığının
uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile
üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.
(6) Ekonomi Bakanlığı ve Hazine
Müsteşarlığının uluslararası anlaşma, kanun
ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu
uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma
payı ödemeleri dâhil) beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(7) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk
bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri,
münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden
karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner
sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2014 yılında ilk defa
istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.
BAŞKAN Madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili
Sayın Bengi Yıldızda.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA BENGİ YILDIZ (Batman) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci maddesi hakkında BDP Grubu
adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de sözlerime başlarken başta
cezaevlerindeki milletvekili arkadaşlarımı, tutuklu belediye
başkanlarını, il encümenlerini, belediye meclisi üyelerini ve
haksız yere cezaevinde uzun yıllardır tutsak bulunan bütün tutukluları
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
AKP Hükûmeti döneminde uygulanan ekonomik politikalarla
taşeronlaşma, eksik zamanlı ve esnek çalışma
adı altında emekçi kesimin sosyal güvencelerden yoksun, tam bir köle
düzeni içerisinde çalıştırıldığı
bilinmektedir.
Kadınların iş gücüne
katılımında ve işçi ölümlerinde Avrupa Birliği
standartlarının çok uzağındayız. Hâlihazırda,
çalışan 8 milyona yakın kadının yüzde 53ü yani 4
milyonu kayıt dışıdır. 11 milyonun üzerinde ev kadını
iş gücünden sayılmıyor, yani iş sahibi gibi görünüyorlar.
İş kazalarında Türkiye Avrupa 1incisi.
Verilere göre, 2000 ile 2012 yılları arasında, Türkiyede toplam
12.686 işçi iş kazalarında hayatını kaybetmiştir.
Bu durum 2013 yılında daha da vahimdir. 2013 yılının
ilk on aylık döneminde 1.017 işçi yaşamını yitirirken
2012 yılının ilk on aylık dönemine nazaran, bu, 300 küsur
bir artış anlamına gelir yani bir azalma değil
artış söz konusudur. Tabii, bu sayılar, basına
yansıyan iş kazalarının derlenmesiyle ulaşılan sayılar
olduğu için, gerçek rakamların bu sayının çok daha üzerinde
olduğu bilinmektedir.
Kadının iş hayatına
katılımı, sosyal ve siyasal yaşamdaki yeri rejimin
karakterini belirler. İşçinin sağlığı ve
güvenliği ise devletin hukukla ve demokrasiyle olan ilişkisini
gösterir. Bu açıdan, bu rejim ne demokrasi ne de hukuk devletidir; bu
devlet, insandan çok sermayeyi kutsayan bir egemen zümrenin devletidir. Öyle
olduğu içindir ki kimse kendini güvende hissetmiyor.
Bugün, kimin hangi gerekçeyle gözaltına
alınacağı ve tutuklanacağının bir ölçütü yoktur.
Herkesin her zaman, herhangi bir uyduruk gerekçeyle tutuklanabildiği bir
ülkedeyiz. Bu olup bitenlerden kim sorumludur? AKP ve yandaş
medyasına göre, geçmişte Ergenekon sorumluydu, şimdi de cemaat.
Dönüp sorulduğunda, aynı çevreler KCK, Ergenekon, Balbay, Nedim
Şener, Ahmet Şık gibi gözaltı ve tutuklamalardan da cemaat
sorumludur. diyorlar.
Doğrusunu isterseniz Bu cemaat ne kadar güçlü?
diye soru sormak gerekiyor. Hem KCK ve PKKyle savaşıyor hem
Ergenekon ve onun çevresiyle savaşıyor hem de Hükûmetle
savaşıyor ve hâlen de bu kadar etkin ve bu kadar gücünü
koruyabiliyor. Geçmişte, komünizm, Kürtçülük, irtica korkularıyla
ülke idare ediliyordu, şimdi ise moda cemaat. Cemaat kim? Biz
vatandaş olarak bu yapıların hesabını kimden
soracağız? Cemaat bir parti değil ki bir daha oy
vermeyeceğiz diyelim. Bu işi yapan hâkim, savcı, emniyet
yetkilileri, her kimse onları görevden alma, hukuka aykırı
işlem yapanlardan hesap sorma gücünüz ve olanaklarınız
vardır. 2010 öncesi ve sonrası diye ayrımlar yapıyorsunuz,
âdeta milattan önce ve milattan sonra gibi. Şimdi, milattan sonra
değil mi?
Meclis Başkanı, AKPli vekiller, yandaş
medya ve köşeyi dönmüş yazarlar Diyarbakır mahkemelerinin
verdiği kararların yanlışlığına vurgu
yapıyorlar ve topu cemaatin sahasına atıyorlar. Hiç samimi
değilsiniz. Samimi olsaydınız bir zulme dönüşen
tutukluluğu, hâkimlerin ve savcıların insafına
bırakmak yerine hukukun güvencesine bağlardınız.
Diyarbakırdaki hâkim ve savcılar Anayasa Mahkemesini dinlemiyor.
diyorsunuz, siz dinliyor musunuz? Buyurun bakalım, Anayasa Mahkemesi 04/07/2013
tarihinde yani dört beş ay önce 6352 sayılı Yargı
Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi ve yine 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 10uncu maddesindeki düzenlemeyi iptal etti. İptal
edilen düzenleme CMKnın tutukluluk sürelerini düzenliyordu. Neydi bu
düzenleme? CMKnın 102nci maddesine göre, ağır ceza
mahkemelerinin dışında kalan tutukluluk süresi bir
yıldır, bunu ancak altı yıl daha uzatabilirsiniz.
Ağır ceza mahkemesinin kapsamındaki tutukluluk süreleri iki
yıldır, üç yıl daha uzatırsınız beş yıl
olur. Ama, bunu, Terörle Mücadele Kanunu ve diğer düzenlemelerle ne hâle
getirdiniz? Beş yılı on yıl yapabiliyor mahkemeler yani
ağır ceza mahkemeleri bunun 2 katı uygulayabiliyorlar. Bu
tutukluluk süresini Anayasa Mahkemesi iptal etti ve topu Meclise attı. Bir
yıl sonra geçerli olacak bu iptal kararı, aradan dört beş ay
geçmesine rağmen Meclis bu alanda bir düzenleme getirmemiştir.
Anayasanın 153üncü maddesine göre, yürürlüğü ertelenen bu iptal
kararını Meclis öncelikle ele alıp bu kanun boşluğunu
doldurmakla görevlidir. Hâlbuki şu ana kadar hâlen bu alanda bir düzenleme
yapılmış değildir. Siz de bunu biliyorsunuz.
Yine, son olarak verilen başka Anayasa Mahkemesi
kararları da var. Hem Sayın Balbayın tutukluluğunun makul
süreyi aştığı ve seçilme hakkının ihlal
edildiğine ilişkin kararı hem de onu takip eden günlerde Anayasa
Mahkemesi, Firas Aslan ve Hebat Aslan adlı örgüt üyeliğinden
yargılanan 2 tutuklunun birisi dört yıl, diğeri üç yıl
sekiz ay yatmalarını uzun tutukluluk açısından ihlal olarak
gördü, özgürlük ve güvenlik haklarına müdahale edildiği gerekçesiyle
8 milyar manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Şimdi, Anayasa Mahkemesi arka arkaya karar veriyor,
uzun tutukluluğun bir işkenceye, bir
cezaya dönüştüğünü söylüyor. Bir, iki, üç, dört, arka arkaya
son dört ay içerisinde kararlar veriyor ama Meclis, Meclis
Başkanıyla, Başbakanıyla, milletvekilleriyle, yandaş
medyasıyla, gazetelerinde manşet atanlar, şurada, Sayın
Sırrı Süreyya Önderin de dediği gibi, on dakika on beş
dakika içerisinde bir maddeyle uzun tutukluluğu ortadan
kaldırabilecek bir düzenlemeyi hayata geçirmiyor, sonra da dönüp cemaati
ve diğer kesimleri suçlayarak bu işin içerisinden
sıyrılabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla, biz,
AKP Hükûmetinin bu konuda samimi olmadığını belirtmek istiyoruz
ama hani, işçi sınıfı meydanlarda çokça dillendiriyor Gün
gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek. O günlerin çok yakın
olduğunu bu operasyonlarla anlıyoruz. Gün dönüyor, devran dönüyor.
Eminim ki hepiniz hukuka, hukuk devletine, uzun tutukluluğun
bir işkenceye dönüştüğüne ilişkin şeylerden önümüzdeki
günlerde çokça şikâyet edeceksiniz çünkü hukukun egemen
olmadığı bir ülkede hiç kimse güvence altında
değildir. Siz dahi üç dönem arka arkaya Parlamentoya büyük bir
çoğunlukla gelmenize rağmen, sizin de geleceğiniz güvence
altında değildir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın İzzet Çetin.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014
yılı bütçe kanun tasarısının 8inci maddesi üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, bütçe kanunu uzun
bir maraton. Bir taraftan Plan ve Bütçe Komisyonu, diğer taraftan bugüne
kadar geçen süre içerisinde hep Mecliste bütçeye ilişkin çok şey
söylendi ama iki günden bu yana normal bir bütçe görüşmeleri
yapılıyor gibi olsa da hem iktidar partisinin Hükûmet kanadında
hem de Parlamento kanadında işlerin iyi gitmediği açık.
8inci madde mali kontrole ilişkin hükümleri
içeriyor. Yani burada iki günden bu yana yaşadığımız
konularla maddeyi şöyle yan yana getirdiğinizde, bütçe kanununa
bakarsanız, sanki ülkedeki kaynakları kullanan hep taşeron
işçileri, esnek çalışmak zorunda kalan işçiler, 4/Cliler,
4/Bliler ya da özelleştirilme mağduru konumunda olanlar ya da
yaşa takılıp bekleyenler ya da tamamına yakını
yoksulluk sınırının altında maaş alan emekliler
sanki bu ülkede bütün kaynakları götürüyor da Hükûmet tedbir alıyor
gibi bir mantıkla düzenlenmiş bir madde yani mali kontrole
ilişkin. Okuduğunuzda, sıkı para politikasının ve
sıkı personel politikasının nasıl önlenmek istendiğine
tanıklık edersiniz. Bir de madde içerisinde, özellikle son
yıllarda ve özellikle de AKPnin son döneminde, taşıt
alımlarına ve kiralamalarına ilişkin işlemlerin
nasıl yapılması, düzenlenmesi gerektiğini içeren bir madde.
Ben sondan başlayayım. Gerçekten,
taşıtlara ilişkin düzenlemeye baktığınızda;
2011, 2012, 2013 yıllarının seyrini izlerseniz taşıt
alımlarında bir azalma görürsünüz ama işin özüne,
derinliğine inerseniz, taşıt almak yerine makam mevki
sahiplerine, iş görürken hizmet satın almada olduğu gibi burada
da kiralama yönteminin önünün açıldığına ve kaynak
kullanımının Hükûmet eliyle nasıl israfa doğru
yöneldiğine tanıklık edersiniz. Çok açık söyleyeyim.
Kurumun adını vermek istemiyorum. Maliye
Bakanlığının bağlı kuruluşlarından
birinin genel müdürü -plaka sivil olunca- Kırıkkale Tıp
Fakültesinde okuyan kızını devletin kiraladığı
araçla her gün getirip götürüyor mu? Sayın Bakan buna bir baksın ve
bunun ne anlama geldiğini iyi değerlendirsin. Yani, plakaları
resmiyetten çıkarttığınızda halktan araç
kullanımını gizlersiniz, israfı derinleştirir, sonra
da sanki çalışanlar burada ülkeyi soyuyormuş gibi bir
mantıkla olaya yaklaşırsınız.
Değerli arkadaşlar, gerçekten
çalışanların pek çok sorunu var. Bu madde, çalışanlara
ilişkin ödeneklerin nasıl yapılması gerektiğini
düzenliyor ama ben buna takılmak istemiyorum bugün.
Şimdi, ülkemizdeki bir manzaraya bakın:
Ülkemizde 10,5 milyon emeklinin yüzde 60ı açlık
sınırı olan 1.065 liranın altında maaş
alıyor, tamamı yoksulluk sınırının altında
maaş alıyor. Ortalama olarak 2 milyon 700 bin civarında olan
devlet memurlarının büyük bir bölümü, 4 kişilik aile için baz
alınan yoksulluk sınırının altında maaş
alıyor. Asgari ücret, hepiniz biliyorsunuz, 803 lira.
Çalışanların yüzde 47si -Maliye Bakanımızın kendi
rakamıdır- ya asgari ücretle çalıştırılıyor
ya da asgari ücretli gösteriliyor. Kayıt dışı ekonomi yüzde
39. Kayıt dışı ekonomi bölümünde çalışanlar
asgari ücrete hasret. Şimdi, böyle bir manzara var. Diğer taraftan,
BAĞ-KUR emeklilerinin, Emekli Sandığı emeklilerinin durumu
daha vahim. Öbür taraftan, şu anda ülkemizde 12 milyon 226 bin 334
yurttaşımız yeşil kart sahibi yani yoksulluk testi
yaptırdılar, kişi başına gelirleri asgari ücretin üçte
1inin altına olduğu için yeşil kart aldılar.
Şimdi, bir tarafta böyle bir manzara var. Öbür
tarafa bir baktığınız zaman, değerli arkadaşlar,
neyi göreceksiniz bu manzarada? Çok daha farklı. Yirmili
yaşlarında bile milyon dolarlık işler yapanlar, daha düne
kadar dışarıda eş dost parasıyla okurken bugün
gemiciklerle filo kuranlar; öbür tarafta, iş takibi yaparak köşe
dönenler, babalarının konumuna göre cüzdanları kabaranlar,
iktidara yakınlığına göre de cüzdanları
şişip lüks içinde yaşayanlar var.
Düşünün değerli arkadaşlar, Türkiye
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. diyor Anayasanın 2nci
maddesi. Eğer Türkiyede demokrasi körleştirilmeseydi bu on bir
yıllık süre içerisinde, dünden bu yana
yaşadıklarımız yaşanmazdı. 3 bakanın
oğlu soruşturma geçiriyor, bakan neredeyse maiyetindeki
memurları tarafından oğlunun soruşturuluyor olmasından
rahatsızlık duymamış, diğer bakanlar pişkin
pişkin, iki günden bu yana bekliyoruz. Hadi Başbakanı
anlıyorum, feryat ediyor, hiçbir şey yapması mümkün değil
ama birazcık ar, namus, hayâsı olan insan o koltuğu
soruşturmanın selameti için bırakır, beklenen budur. (CHP
sıralarından alkışlar) Ama nerede böyle bir
davranış!
Başbakan Hakan Şükür için, partisinden istifa
etti diye Meclisten de istifa etmesi gerekir. diyor. Evet, ahlaken belki öyle
olması gerekir ama on iki yıldan bu yana seçildikleri partilerden
istifa edip AKPye geçenlere madalya takarken Başbakan, aklına, bir
gün AKPde de çözülme olacağı hiç gelmedi mi? (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Unutmuş, unutmuş.
İZZET ÇETİN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bu olayı cemaat-AKP hesaplaşması gibi küçültmenin bir
mantığı yok. On bir yıldan bu yana adım adım
demokrasiden uzaklaşmanın doğal sonucudur
yaşadıklarımız ama keşke benim ülkem böylesi çirkinlikleri
yaşamasa.
Bakınız, özelleştirmelerle
başladı. Özelleştirmelerde Balıkesir SEKAya 133 milyon
dolar değer tespiti yapıldı, yandaş Albayraklara 1 milyon
105 bin dolara verildi, bir daire parasına.
TÜPRAŞın yüzde 65i 1 milyar 305 milyon dolara
satıldı. PETROL-İŞ Sendikamız dava açtı,
Danıştay iptal etti. Bir yıl sonra yüzde 49u bu sefer 4 milyar
100 milyon dolara satıldı. Aradaki 3 milyar doların hesabı
sorulmadı. Deniz Fenerinin hesabı sorulmadı.
2002 yılı 3 Kasım seçimlerinden önce iki
genel başkan, o günkü Genel Başkanımız Sayın Deniz
Baykalla birlikte Başbakan kürsüye çıktığında,
dokunulmazlıkları kaldırmak için anlaştılar; kim
iktidar olursa dokunulmazlıkları kaldıracaktı. Ne oldu?
Dokunulmazlıkları kaldırsaydık ne olurdu? Bugün
bakanların çocuklarına, yarın belki başka bakanlara kadar
uzanacak bu yüz kızartıcı halkalar yaşanmayabilirdi. Ne
dedi Başbakan o zaman? Dokunulmazlıkları kaldıralım
da bir gecede polis bizi evden toplasın mı? dedi.
Kaldırmadınız ama on iki yıl sonra geldiğiniz noktada
dokunmak zorunda kaldılar. Eğer o gün dokunulmazlıklar
kalkmış olsa temiz siyaset Türkiyeye yerleşir, hepimiz yüzü ak,
başı dik, gerine gerine siyaset yapardık. Belki
çocuklarınız da dokunulmazlık zırhının
altına saklanarak böylesi yüzünüzü kızartacak işlere
girişmezlerdi.
Değerli arkadaşlar, gerçekten, bu ülke bizim
ülkemiz yani bizim ülkemizde demokrasi, insan hakları elbette
gelişmeli. Bakınız, arkadaşlar açlık grevinde. Neden?
Hukuk zedelendi bu ülkede, yargı taraflı hâle geldi. Anadolunun bir
yerinde başka bir yargı ya da hüküm, bir başka yerinde bir
başka hüküm uygulanır ve böylesi bir noktaya taşınırsa
ülke, elbette adalet hepimiz için aranır bir noktaya düşer. Bugün
haksızlığa uğradığı için hakkını
hukuk yoluyla arayanları horlar, iter kakarsanız yarınlarda
umarım sizler aynı duruma düşmezsiniz. Ben orada mücadele eden
arkadaşların bu haklı mücadelesini İzzet Çetin olarak
yürekten destekliyorum. (BDP sıralarından alkışlar) Gelin,
bu ülke hepimizin, barışı, dostluğu,
dayanışmayı güçlendirelim, demokrasiyi ve özgürlükleri
genişletelim, kirli siyasetten arınmak için
dokunulmazlıkları kaldıralım, şu kürsüde konuşma
dışında herkes hesabını versin, Başbakan bile
olsa.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Manisa
Milletvekili Sayın Erkan Akçay.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür
ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2014 Bütçe Kanununun 8inci maddesi üzerine söz
aldım ve 8inci madde de mali kontrole ilişkin hükümleri düzenliyor.
Tabii, mali yapının, bir devlet yapısının öncelikle
şeffaf olması gerekir, hesap verebilir olması gerekir ve
denetlenebilir olması gerekir. Denetim ve kontrol, devlet olmanın en
temel gereklerinden biridir ve denetimin yok sayıldığı bir
mali model, hukuk ve demokrasi dışıdır ve
yozlaşmanın çok ciddi bir belirtisidir.
Değerli arkadaşlar, 2014 bütçesi giderleri 436
milyar liradan oluşuyor, 403 milyar lira da bütçe gelir toplayacak.
Şimdi, ben buradan
sizlere ve vatandaşlarımıza soruyorum: Devletin bu bütçesini,
436 milyar harcamasını ve 403 milyar liralık gelirini AKP
Hükûmetine emanet edebilir miyiz bu yaşadığımız süreç
sonunda? Yani, artık ortaya da çıktı ki -biz yıllardır
tabii bunu söylüyoruz ve iddia ediyoruz- âdeta kediye ciğer
emanet edilir bir duruma gelmiştir ve yaşadığımız
olaylar nedeniyle artık AKP iktidarına para pul emanet edilemez çünkü
şeffaf değil, denetlenebilir değil, hesap verebilir değil.
Bir
yöneticiye, bir Hükûmete üç şey emanet edilir değerli
arkadaşlar: Bir, para; iki, iş; üç, insan. On bir yıllık
AKP iktidarının geldiği nokta da, artık, bu Hükûmete -o
kadar bir yıpranmışlık içerisindedir ki- para, iş ve
insan emanet edilemez. Son yapılan operasyonlarla ilgili iddialar üstü
örtülemeyecek kadar vahimdir değerli arkadaşlar; mugalata ve polemik
yapılacak bir konu da değildir. Çok ciddi iddialar vardır;
rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, kara para aklama, tarihî eser kaçakçılığı ve bu
iddialara karışan 49, 50den fazla insanın operasyona uğradığı insan gruplarına
baktığımızda bir üçlü grup görüyoruz; -dün de ifade
ettiğim gibi- siyasetçi, iş adamı ve bürokrat iş
birliği yani bu yolsuzluğun meydana gelmesi için gerekli olan üç
faktörün de oluştuğunu görüyoruz. 3 bakan çocuğu gözaltına
alınıyor ve 1 bakanla ilgili çok vahim rüşvet iddiaları
var, inşallah doğru değildir ve pek çok ünlü iş adamı
ve bürokrat da göz altına alındı.
Değerli arkadaşlar, imar usulsüzlükleri, rant
yolsuzlukları, yerel yönetimlerin imarı açmadığı
arazilerin rüşvetle bakanlık üzerinden illegal olarak imara
açılması iddiaları var. Hatırlıyor musunuz
değerli arkadaşlar, iktidar ve muhalefet olarak, ben, 2007den bu
yana, çok iyi hatırlıyorum, TOKİyle ilgili düzenlemelerde,
Çevre Şehircilik Bakanlığının, eski
Bayındırlık Bakanlığının görev ve
yetkilerinde, Belediye Kanununda pek çok değişiklikler yaptı
AKP iktidarı ve biz bunlara itiraz ettik, TOKİye, Çevre ve
Şehircilik Bakanlığına imar düzenleme yetkileri verildi ve
eleştirdik. Şimdi bu yapılan operasyonlardan ve ortaya
atılan iddialardan da anlıyoruz ki AKP iktidarı TOKİyle
ilgili bu imar düzenlemelerini, bakanlığa yetki veren düzenlemeleri
demek ki bunun için yapmış şüphesi artık ayan olmaya
başladı. Bir yerde imar, inşaat, rant varsa orada durmak
gerekir.
On bir yıldır iktidarsınız. On bir
yılda seçimleri kazanmanın rahatlığı, kibri ve hatta
şımarıklığıyla maalesef AKP iktidarı,
ülkenin tapusunu aldığı zehabına, vehmine
kaptırmıştır kendisini. Savcılar
değiştirilerek soruşturmanın seyri değiştirilmek
isteniyor. Biraz önce öğreniyoruz ki bazı savcılar ilave
ediliyor ve bu soruşturma sulandırılmak isteniyor. 3 bakanla
ilgili fezleke hazırlığını duyuyoruz. Bu konu, bu
iş, MİT Müsteşarını bir gecede burada soruşturmadan
kurtarmaya benzemez, benzemeyecek.
Her şey elinizde, iktidar, tek başına
iktidar, siz de kurumlar üzerinde her türlü imkâna ve tahakküme sahipsiniz.
Ancak Sayın Başbakan diyor ki: Bizim Allahımız var.
Peki, bizim Allahımız da var. Savcıların, polislerin,
hâkimlerin Allahı yok mu değerli arkadaşlar? Allah herkes
içindir. Herkes kendisi içindir. Hiç
kimse siyasi cambazlık yapmaya kalkmasın.
İstanbulda Emniyet Müdürlüğü Mali Şube,
Kaçakçılık, Organize Suçlar, Asayiş, Terörle Mücadele Şube müdürleri
derhâl görevden alınıyor. Suçluluğun ve suçüstü olmanın
telaşı vardır. Neden görevden alınıyor? AKP Hükûmeti
çok ciddi bir şaibe altındadır fakat aynı Hükûmet, bu
yolsuzlukları örtmenin gayreti içindedir.
Şimdi de eğer siz bu savcıları da
değiştirirseniz ve soruşturmanın seyrini, yönünü başka
yönlere çekip üstünü de örtmeye kalkarsanız, vallahi, bu da artık
sizi kesinlikle kurtarmayacaktır. O nedenle, biraz önce sorum da da ifade
ettiğim gibi, Adalet Kalkınma Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Grubu da bu konuda sessiz kalmamalıdır, haksızlık
karşısında susmamalıdır. Haksızlık
karşısında susmanın kültürümüzde ne demek olduğunu
hepimiz biliyoruz. 2 sayın bakan, çocuklarıyla ilgili Bir şey
çıkmaz. diyor. Bir şey çıkmaz. demek bu soruşturulan
konunun mahiyeti hakkında bilgi sahibi olduğunu gösterir. Bir
şey yok. diyemiyor, Bir şey çıkmaz. diyor. Bilip
bilmediğini de bilemiyoruz ama bu söz dahi görevlileri etki altına
almaya yönelik mesajlardır. Şu anda hâkimler, savcılar, emniyet
personeli, kamu görevlileri çok ciddi bir baskı altındadır. Ben
Hükûmeti bu soruşturmalardan elini çekmeye davet ediyorum ve hakkında
çok ciddi iddialar bulunan bakanları da derhâl istifa etmeye davet
ediyorum.
Tabii, son yıllarda bu yolsuzluk artık ülkemizi
saran bir virüs hâline geldi ve toplumsal ve ekonomik dokular ciddi olarak
tahrip edilmektedir ve bu yolsuzluklar istikrarsızlık yaratıyor;
güvenlik, iktisadi ve insani boyutun pek çok yönünü olumsuz etkiliyor. Birçok
kurum ve kuruluşta meydana gelen yolsuzluklar, ülke ekonomisini tehdit
ettiği gibi, kamuoyunda Hükûmete ve Türkiye Büyük Millet Meclisine olan
güveni de sarsmaktadır.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahısları adına ilk söz Van
Milletvekili Sayın Fatih Çiftciye aittir.
Buyurun Sayın Çiftçi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
FATİH ÇİFTCİ (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Mali Yılı Bütçe
Kanunu Tasarısının 8inci maddesi üzerinde şahsım
adına, lehte konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Bütçenin 8'inci maddesi mali kontrole ilişkin
hükümleri içermekte ve düzenlemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bütçe yapma hakkı demokrasilerin olmazsa olmazıdır.
İktidarların topladığı vergileri ve kamu kaynaklarını
nerede harcadığını ve nasıl
kullandığını toplumun ve temsilcilerinin bilmesi
demokrasinin gereğidir.
2014 bütçesi AK PARTİnin 12nci bütçesidir. AK
PARTİ hükûmetleri bu bağlamda yaptıkları disiplinli,
popülizmden uzak, şeffaf, insan odaklı, yatırım ve
istihdamı destekleyen bütçelerle bugüne kadar hizmet etmiş ve
ülkemizi kalkındırmıştır. Uygulanan disiplinli mali
politikalar sayesinde istikrar sağlanmıştır. 2014
bütçesinde de bu görülmektedir. Ayrıca, bu ekonomik gelişmeye paralel
olarak, ülkemizin demokratikleşmesi ve ileri demokrasiye
ulaşması için reformlar yapılmış ve yapılmaya da
devam edilmektedir. Temel hak ve hürriyetlerin korunması, yasakların
kaldırılması ve özgürlükler ortamının
doğması için anayasal ve yasal reformlar
yapılmıştır. AK PARTİ hükûmetleri döneminde
yapılan reformlar ve politikalar sonucunda ekonomimiz istikrar
kazanmış ve sürekli
büyümüştür. Dünyadaki ekonomik krize rağmen, iktidarımız
süresince ortalama yüzde 5,1 büyüme sağlanmıştır. Ülkemizde
hükûmetlerimizin yapmış olduğu bütçeler ve aldığı
kararlarla vergi yükü azaltılmıştır. Türkiye, OECD ülkeleri
arasında en düşük vergi yüküne sahip 6ncı ülkedir. Aynı
şekilde, istihdam üzerindeki vergi yükü de
azaltılmıştır.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri;
AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri, ülkemizin her köşesine
ihtiyaç duyduğu yatırımı götüren, reel kesimi destekleyen,
ekonomik ve sosyal kalkınmaya odaklanmış, toplumsal refahı,
ekonomik, idari, mali istikrarı gözeten bütçelerdir. AK PARTİyle
birlikte makro dengeler çok iyi bir konuma gelmiş, ihracat rekor seviyeye
ulaşarak 2012de 152,5 milyar dolar olmuştur. Faiz oranları çok
yüksek seviyelerden tek haneli rakamlara düşmüş, millî gelir 3.500
dolardan 10.700 dolara ulaşmıştır. Milletimizin vergileri ve kamu kaynakları
yatırıma dönüşmüştür. Altyapı ve üstyapı,
istihdamı artıran yatırımlar yapılmış ve
desteklenmiştir. Başta eğitim, sağlık,
ulaşım, tarım, enerji, kentsel dönüşüm ve TOKİ
yatırımlarıyla ülkemizde çok önemli yatırımlar
yapılmış, 2014 bütçesinde de yatırımlar için 44,3
milyar TL yatırım ödeneği ayrılmıştır.
Hükûmetimizin
yaptığı bazı hizmetleri anlatmak gerekirse; en büyük pay
eğitime ayrılmış, eğitim kurumlarında fiziki
şartlar ve derslik sayısı eskisiyle kıyaslanmayacak derece
de arttırılmış, ücretsiz kitap verilmeye
başlanmış, her ile bir üniversite, yükseköğrenim
yurtları yapılmış, üniversitelerde harç
paralarının kaldırılmasıyla eğitim alanında
çok büyük reform yapılmıştır.
Sağlıkta
çok önemli yatırımlar yapılmış, SSK ve devlet
hastaneleri birleştirilmiş, her ilde yeni hastaneler
oluşturulmuş, şimdi ise şehir hastaneleri
yapılmaktadır. 2014 bütçesinde de en büyük ikinci pay
sağlık harcamalarına ayrılmıştır.
Ulaşımda,
kara yolları, deniz yolları, hava yolları ve demir
yollarında yapılan yatırımlarla âdeta çağ atlatılmıştır.
Sadece kara yollarından bir kıyaslama yaparsak 6.100 kilometre olan
kara yolları bölünmüş yolları 22.845 kilometreye
ulaşmıştır.
Bölgeler arası gelişmişlik
farkı azaltılarak gelişmemiş bölgeleri
kalkındırmak için Hükûmetimizce çok önemli yatırımlar
yapılmış; GAP, DAP, DOKAP ve KOP illerinde yatırım
ödenekleri on bir yılda 6 kat arttırılmıştır.
Hükûmetlerimizin
uygulamaya koyduğu yatırım teşvik sistemi ile
yatırımlara hiçbir zaman olmadığı kadar destek
verilmiş, bu bağlamda 5inci ve 6ncı bölgelerdeki doğu ve
güneydoğu illeri de desteklenmiştir.
Yeni
teşvik sistemiyle vergi ve sosyal güvenlik primi faiz indirimi,
yatırım için arazi tahsisi gibi destekler de
sağlanmıştır. Engelli ve özürlüler için çok önemli
yatırımlar yapılmış ve kaynaklar aktarılmıştır.
Kamu çalışanları ve emekliler enflasyona karşı
ezdirilmemiş, 2014 bütçesinde bu konuda iyileşmeler
sağlanmıştır.
Çiftçilerimiz de Hükûmetimizce
desteklenmiştir. 2014 bütçesinde bu destekler devam edecektir. 2014
bütçesinde de çiftçilerimize 9,7 milyar TL destek
ayrılmıştır.
2002de 23 milyar dolar olan gayrisafi yurt içi
hasıla 2012de 62 milyar dolara ulaşmış, böylece
tarımsal büyüklükte Avrupa'nın 1incisi, dünyanın 7nci ülkesi
konumuna ülkemiz ulaşmıştır.
Tüm
bu duygu ve düşüncelerle 2014 bütçesinin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahısları
adına son söz İstanbul Milletvekili Sayın Abdullah Levent Tüzel,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, dün başlamış olduğumuz
açlık grevinden söz etmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, başvuruya
rağmen bırakılmayan 5 vekil arkadaşımızın
-iki buçuk yıldır tutuklu bulunan vekil
arkadaşlarımızın- bırakılmasına dönük ve
Meclisin harekete geçmesine dönük bir açlık grevi başlattık.
Bugün de sürdürüyoruz. Dayanışma gösteren, sahip çıkan bütün
milletvekillerine ve -Türkiye halkı
ayakta- bütün herkese teşekkür ediyoruz. Meclisin, burada, hızla
harekete geçmesi gerekiyor. Artık, bu seyirciliğe son verilmesi
lazım. Açıkça, çifte standart ve ikiyüzlülüğe son verecek
adımların atılması gerekiyor. Öncelikle de, bu Terörle
Mücadele Kanununun ve özel yetkili mahkemelerin ortadan
kaldırılması, bu adil olmayan ve insan haklarıyla
bağdaşmayan uygulamalara son verilmesi, halkın temsilcilerinin
göreve gelmelerinin sağlanması lazım. Bu bütçe görüşmeleri
de bitmeden vekil arkadaşlarımızı burada bekliyoruz.
Biz bu açlık grevine başlamışken
Türkiye gündemi, bildiğiniz gibi,
rüşvet, ihale, yolsuzluk skandalı ve bunun operasyonuyla
sarsıldı. Bir kez daha TOKİ, belediyeler, bakan çocukları,
danışmanları, müteahhitler, bunların içerisinde olduğu
bir yolsuzluk zinciri karşımıza çıktı. Bunlar
bilinmedik şeyler değildi. Türkiyede, iktidarlar, hep,
bildiğimiz gibi, bu türden yolsuzluk ilişkileri içerisinde
iktidarlarını sürdürdüler. Bir kez daha kamu arazilerinin, orman
alanlarının peşkeş çekilmesi karşımıza
çıktı.
Bütçede konuştuğumuz -daha dün konuşulan-
Kamu İhale Kurumu ve Kamu İhale Yasası, torba yasalarla tam
50yi aşkın kez değiştirilen bu yasa, hatırladık
TOKİ gibi büyük bir kurumun doğrudan Başbakanlığa
bağlı olduğunu biliyoruz. Bu iktidarın temiz
olmadığı, hep konuşulan yetim hakkı yedirmeme
işinde, aslında birinci dereceden sorumlu olduğu açığa
çıkıyor. Aslında, bir iç hesaplaşmanın
yansıması gibi karşımıza çıkıyor. Ama bu
bilinenlerin, bu şimdi ortaya ifşa edilenlerin sadece bununla
sınırla olmadığını ve bütün yönleriyle
açığa çıkarılması gerektiğini açıkça hepimiz
ortaya koyuyoruz ve talep ediyoruz.
AKPyi oluşturan, bugünkü iktidarı
oluşturan güçlerin ekonomik temelleri sarsılıyor ve birbirlerine
saldırıyorlar. Ancak, Başbakanı ve Hükûmeti Yüce Divana
götürecek şekilde bu soruşturmanın ilerletilmesi ve bütün
yönleriyle açığa çıkarılması gerekiyor. Meclisin de,
bütün vekillerin de böyle bir irade otaya sergilemesi lazım ama
bakıyoruz biz, emniyet müdürleri görevden alınıyor,
savcılar değiştiriliyor, böylesi bir müdahaleyle karşı
karşıyayız, bildiğimiz manzaralar yaşanıyor.
Yani, bakanların görevde kalmaması yetmez ama aynı şekilde,
bir bütün olarak Hükûmetin soruşturulması ve bir mercek altına
yatırılması gerekir.
Diğer taraftan, Meclise düşen görev, elbette
demokratik adımların hızlı bir şekilde
atılmasıdır bu dediğimiz yasal düzenlemelerin
yapılması ve vekillerin özgürlüğüne kavuşturulması
açısından.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Bakana daha
öncesinde sorduğumuz bir soru var onu bir kez daha hatırlatmak
istiyoruz. Daha doğrusu Başbakanlığa sorduk, onun
adına bakan yanıt verdi. 10 Ekim tarihli sorumuzda, 2011
yılı Sayıştay raporlarında geçen 87 tane şirketin
2,5 milyar liralık borcunun 2,4 milyarı tamamen silinmiş. Bu
nasıl bir silinme, bu nasıl bir uzlaşma? Yani, burada bir
yolsuzluk araştırması gerekmiyor mu? Aslında,
bakıyoruz, yolsuzluğun adı uzlaşmaya çıkmış
ya da vergi mahremiyetiyle bunun üzeri örtülmek isteniyor.
İşte bu bütçe görüşmeleri sırasında
halkın emeğini, vergisini, alın terini, geleceğini korumak
adına, biliyorsunuz, kamu emekçileri, 19 Aralıkta yani yarın
greve çıkıyorlar. Bu grev aslında halkın grevine
dönüştürülmeli, bütün bu yolsuzlukların derinleştirilmesi,
Hükûmetin hesap vermesi ve halkın ödediği vergilerin bu yolsuzluklara
kurban edilmemesi için bu greve sahip çıkılması gerekiyor.
Meclis bu görevlerini yapmazsa o zaman ne olacak? Elbette bizim
yapmış olduğumuz açlık grevi yetmeyecek, o zaman
doğrudan Meclisin, doğrudan grevi
Meclis bu grevi hak edecek, Meclis
bu boykotu hak edecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ABDULLAH LEVENT TÜZEL (Devamla) O nedenle bu bütçeye
onay vermiyoruz. Bu bütçenin arkasında halkın yakasına
yapışmasını talep ediyoruz.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kamu iktisadi teşekküllerinde 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre 2 sayılı cetvele
tabi çalışan personelin maaşları ve kesintileri
arasında maaş artışları dikkate
alındığında önemli ölçüde kayıp olduğu;
örneğin, Aralık 2013 maaşından kesilen verginin
yaklaşık 900 TL olduğu söylenmekte. Bu personelde maaş
artışı ve kesinti nedeniyle oluşan dengesizlik nasıl
giderilecek, bu konuda bir çalışmanız var mı?
Ayrıca, KİTlerde çalışan personele
ödenen ek tazminat ve ek ödemelerin emekli maaşına
yansıtılmasıyla ilgili bir çalışma olabilecek mi?
İkinci sorum: Özellikle son dönemde İrana
uygulanan ambargonun sonucu olarak İranla alışveriş yapan
ülkelerin bankalar aracılığıyla para transferi
yapamadığı, dolayısıyla Türkiyenin de İranla
yaptığı alışverişlerde altınla bu işi
çözüldüğü ve bunda da Halkbankın aracı olduğu
iddiaları var. Bu konuda son durum nedir?
BAŞKAN Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, deniz
sınırlarımızda, kara sınırlarımızda son
günlerde aşırı disiplinsizlik, güvensizlikten dolayı mazot
kaçakçılığı daha çok öne çıkmıştır, bu
da haksız rekabete sebebiyet veriyor. Bunu nasıl halledeceksiniz
Sayın Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
1928 tarihinde kurulan ve 1939 yılında Bakanlar
Kurulu kararıyla kamuya yararlı dernek statüsü edinen Türk Maarif
Cemiyeti ve en son Türk Eğitim Derneği ana tüzüğünde belirtilen
amaçları yerine getirirken yapılan çelenk bağışları
ve Avrupa Birliği ülkeleriyle birlikte yürüttüğü burs
programları ticari faaliyet kapsamında değerlendirilip kurumlar
vergisine tabi tutulmaya zorlanmaktadır ve iktisadi işletme
sayılmaktadır. Bu kadar baskı ve zorlama Türk Eğitim
Derneğine nereden kaynaklanmaktadır? Bildiğiniz üzere, vergi
adaleti, eşitlik ve genellik açısından bu uygulamayı bütün
benzeri kurumlar için uyguluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaplan.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, özelleştirme mağduru
yaklaşık 24 bin 4/Cli, Hükûmetin birçok açıklamasında
kendilerine verdiği kadro sözünü bir türlü tutamadığından
yakınıyor. Maaşları yarı yarıya inen, iş hakları
amirlerinin iki dudağı arasında bulunan 4/Clilerin neredeyse
memurların yarısı kadar maaş aldıkları biliniyor.
Aile yardımı almayan, çocuk yardımı almayan, izin
hakları olmayan 4/Cliler bu özelleştirmenin faturasını
ağır olarak ödeyenlerden biri. Hükûmetiniz olarak, Maliye Bakanı
olarak 4/Clilere verdiğiniz bu sözü tutma konusunda bir
çalışmanız var mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öğüt...
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Hükûmetinizin başı
partinizden istifa eden milletvekili Hakan Şükürle ilgili olarak ''Böyle
bir şeyi kendisine yakıştıramadım. Bir insan bir
partinin bayrağı altında seçime giriyorsa ondan sonra o parti
ile birlikte hareket eder; ayrılıyorsa sadece o partiden
ayrılmaz, eğer dürüstse, altını çiziyorum, eğer
dürüstse o zaman Parlamentodan ayrılır, milletvekilliğinden
ayrılır çünkü bağımsız olarak bu Parlamentoya
gelmiş birisi değilsin. Ama tabii, bu herkese nasip olan bir şey
değil. Gene tekrar ediyorum, ama tabii, bu herkese nasip olan bir şey
değil. Olması gereken budur. demiştir. Siz de aynı
görüşte misiniz? Daha yakın zamanda Adıyamandan seçilen CHP
milletvekili AKPye geçmiştir. Bu milletvekili neden nasiplenmiştir,
açıklayabilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, aslında, ben, Tayyip
Erdoğanın hangi olay vuku bulursa istifa edeceğini
öğrenmek istiyorum? Şimdi, Sadullah Ergin belediye başkanı
adayı, geliyor, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu topluyor. Hâkimler ve
Savcılar Kurulu bundan on beş
yirmi gün önce tüm kadrosuyla Amerikaya çok lüks bir geziye
gönderilmişti. Evvela Bakandan öğrenmek istiyorum: Bu gezi Türkiyeye
kaça mal oldu?
Bir de yani normal bir akıl, izan ve halk
karşısında sorumluluk sahibi, halka saygısı olan bir hükûmet
bir soygunla karşı karşıya kaldığı zaman
onun ortaya çıkması için başarı gösterir ama bu, istifa
etmiyor, emniyeti görevden alıyor. Burada Hükûmet sözcüsü diyor ki:
Efendim, bu adalete intikal etmiş. Adalete intikal etmemiş,
adaletin elinden almaya çalışıyorsunuz. Bu olayı ortaya
çıkaran emniyet görevlilerini görevden alıyorsunuz. Hâkimler ve
Savcılar Kurulunu toplayıp ondan sonra savcıları görevden
alacaksınız. Peki, nasıl bu yargı işleyecek, onu
öğrenmek istiyorum efendim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Birinci sorudan başlayacağım. Şimdi,
gelir vergisi çerçevesinde tüm kazançlar gibi ücretler de artan oranlı
vergiye tabidir. Yani dolayısıyla bu husus sadece KİTlere özgü
değil, aslında hem özel sektör hem kamuda gelir vergisi oranları
artan oranlı olduğu için yüzde 15ten başlayıp yüzde 35e
kadar çıkıyor. Dolayısıyla gelir düzeyine bağlı
olarak zaman içerisinde daha yüksek vergi dilimlerine girilebiliyor. Bundan
dolayı bu bahsettiğiniz durum yaşanıyor ama sadece
KİTlere özgü değil. Şimdi, KİTlerde ödenen ek ödeme, ek
tazminatların emekliliğe yansıtılması konusunda
şu anda bir çalışma yok. Bildiğiniz gibi bu ödemeler
vergiye de tabi değil. Dolayısıyla bu çerçevede şu anda
üzerinde durduğumuz bir çalışma söz konusu değil.
Geçici personelle ilgili soru soruldu. Biliyorsunuz, 2004
yılına kadar özelleştirme sonucu kıdem tazminatı,
ihbar tazminatı ödenenlere kamuda çalışma imkânı
sağlanmıyordu. Sendikaların girişimiyle, Hükûmetimizin
uygun bulmasıyla birlikte bir düzenleme yapıldı ve eskiden de
özelleştirme nedeniyle kıdem, ihbar tazminatını alıp
da kamudan bir şekilde işine son verilenler tekrar kamuya
alındı, alınırken 4/C kapsamında alındı ve o
gün için bayağı çok önemli, çok iyi bir gelişme olarak addedildi
hem sendikalar tarafından hem bütün ilgili kesimler tarafından. Zaman
içerisinde aslında 4/Clilerin durumunda epey bir
iyileştirme yaptık.
Şunu
söyleyeyim: Mesela, 2014 yılı için, biz, normal olarak, diyelim ki
memur maaş artışının 2 katına yakın bir
artış yaptık. Mesela 2014 yılı için 350 lira
artırılmış. Ayrıca, aile yardımı
ödeneği de getirilmiştir. Dolayısıyla, eskiden olmayan
birtakım imkânlar da şu anda verilmiştir. Ben şöyle
söyleyeyim: İlköğretim mezunu olanlar ilk
alındıklarında, 2004 yılı Aralık ayında 350
lira alıyorlardı; Ekim 2013 itibarıyla 1.033 lira
alıyorlar, Ocakta 1.547 lira alacak ilkokul mezunları. Lise ve dengi
okul mezunları 2004 yılı Aralık ayında 397 lira
alıyorlardı, Ekim itibarıyla 1.144 lira alıyorlar, yine
Ocak 2014te 1.658 lira alacaklar.
KAMER GENÇ (Tunceli) Böyle fuzuli
şeylerle zamanı dolduruyor, ondan sonra sorularımıza cevap
vermiyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Yükseköğrenim mezunları 443 lira
alıyorlardı, şimdi 1.254 lira alıyorlar ama 2014ün
başında 1.768 lira alacaklar. Dolayısıyla, gerçekten 4/Cli
çalışanlarımıza yönelik olarak çok ciddi artışlar
söz konusudur ve burada hem fazla çalışma ücreti getirilmiş,
aile yardımı getirilmiş, bütün bunlar, yani mali haklarında
çok ciddi iyileştirmeler yapılmıştır fakat şu an
itibarıyla kadro noktasında bir çalışmamız söz konusu
değildir.
Altın ihracatına ilişkin
soruldu ama ben soruyu tam olarak alamadım. Onun için kusuruma
bakmasınlar. Yani sorunun son kısmını
anlayamadığım için cevap veremeyeceğim.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sonra
bir daha sorarım.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Yine bir değerli
arkadaşımızın uzlaşmayla ilgili bir hususu vardı.
Değerli arkadaşlar, dün burada
da ifade ettim. Uzlaşma müessesi 1961den beri hukukumuzda var ve
uygulanıyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama sizin kadar
suistimal eden olmadı. 5 milyar doları, Citibankın bir kalemde
sildiniz, 5 milyar dolar, Citibankın borcu. Bir de yandaş bir
tüccarın 700 milyonunun sildiniz, onları açıkla.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bunun nasıl yapılacağına
ilişkin 1999da en son yönetmelik değişikliği
yapılmış.
Değerli arkadaşlar,
uzlaşma müessesinde, yazılan inceleme raporunun ilgili mevzuata uygun
olup olmadığı, idarenin konu hakkındaki uygulamaları
ve görüşü, olayın yeterince delillendirilip delillendirilmediği,
tarhiyatın yargı mercisinde
dava konusu yapılması hâlinde, idarenin lehine sonuçlanıp
sonuçlanmayacağı gibi hususlar dikkate alınarak, tabii ki
cezalardan, faizden, bazen de -orada eğer bir hata varsa onu dikkate
alarak- ana paradan indirimler yapılıyor. Ama dün de ifade ettim,
yakında, inşallah, 2014 yılında Vergi Usul Kanununa
ilişkin çalışmayı bitireceğiz, buraya
getireceğiz, burada bir irade oluşsun ve ben Maliye Bakanı
olarak bu uzlaşmanın külliyen kaldırılmasına tarafım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Mahkemeler var, hukuk mahkemeleri
var, Danıştay var. Ne işe yarıyor onlar?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bakın, açık ve net olarak söylüyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Parayı alan merkez
uzlaşmadan cebine atıyor, ondan sonra devletin memurları da siliyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Eğer Hükûmetimiz ve sizler yani Meclis olarak bu yönde ortaya irade
koyarsanız ben uzlaşma müessesesinin tamamen
kaldırılmasından yanayım.
Dolayısıyla, bu konularda benim pozisyonum
açık ve nettir değerli arkadaşlar. Ama 1961den beri
KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan, on bir senedir
oradasın. Bu yolsuzluklar varken niye şimdiye kadar harekete
geçmediniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Sayın Genç, bakın, cevap veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yazık yani! Bu devletin
giden parasına yazık!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Ama, bakın, böyle bir usul yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayıştay
raporlarından birisi bu! Gizlediğiniz raporlardan birisi bu!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Siz soru sorarken ben dinliyorum, şu anda siz beni dinlemiyorsunuz ve
oradan bana bağırıyorsunuz. Yanlış bu
yaptığınız.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır bağırma
değil ama içimiz yanıyor. Milletin kanını emdiniz yahu!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Yani gerçekten ben
arkadaşların sorularına samimi olarak cevap vermeye
çalışıyorum, arkadaşların oradan
bağırmaları hiç hoş değil.
BAŞKAN Siz de cevap vermeyin. Siz sorulara cevap
verin. Karşılıklı konuşmayın. Bitti zaten süreniz,
on beş saniye kaldı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Evet, dolayısıyla, benim sorularla ilgili söyleyeceklerim bu kadar
Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, Hâkimler ve Savcılar
Kurulunu Amerikaya gönderdiler. Onların masrafını soruyorum,
söylesin.
BAŞKAN Zamanı doldu.
Bağrıştınız, zaman doldu.
Evet, madde üzerinde iki önerge vardır,
sırasıyla okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin dördüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay Oktay
Vural Yusuf
Halaçoğlu
Manisa
İzmir
Kayseri
Mesut
Dedeoğlu Sümer
Oral Alim
Işık
Kahramanmaraş
Manisa
Kütahya
Mehmet
Günal Mustafa
Kalaycı
Antalya
Konya
Kamu kurum ve kuruluşlarında asli ve
süreklilik arz eden görevlerde taşeron eliyle personel
çalıştırılması amacıyla hizmet satın
alınamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 8inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (a) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Anayasanın 161.
maddesinin ikinci fıkrasında, "Malî yıl
başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin
hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla düzenlenir."
kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın sözünü
ettiği merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması
ve kontrolüne ilişkin kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunudur.
Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu Tasarısının yasalaşması, Avrupa
Birliği Uyum Şartları arasında yer almış; IMF
İcra Direktörleri Kurulu'nun 6. gözden geçirmeyi onaylamasında ön
şart olarak kabul edilmiş, yasalaşması için 3 Ağustos
2002 tarihinde TBMM'ye sunulmuş, 10.12.2003 tarihinde
yasalaşmış ve 1.1.2006 tarihinde bütün maddeleriyle
yürürlüğe girmiştir.
Kanun ile
uluslararası standartlara ve Avrupa Birliği normlarına uygun
olan, mali saydamlığa ve hesap verebilirliğe dayanan, kamu
kaynaklarının etkili, ekonomik, verimli ve yasalara uygun
şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını sağlayan ve
TBMM'nin bütçe hakkından kaynaklanan denetim yetkisini kullanabilmesine
güvence oluşturan bir kamu mali yönetim sistemi kurulması
amaçlanmıştır.
5018 sayılı
Kanunun temelinde, "stratejik planlama ve performans esaslı çok
yıllı bütçeleme" yatmaktadır. Kanuna göre kamu idarelerinin
bütçeleri, kalkınma planı-stratejik plan-performans
programı-bütçe gibi birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan ve
yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir yapı
oluşturan bütünsel bir süreç olarak tasarlanmıştır.
Buna göre, kamu idareleri,
stratejik amaçlar ve ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını
önceden belirlenmiş göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin
izleme ve değerlendirmesini yapmak amacıyla uzun süreli stratejik
plan (md. 9/1) ile stratejik plana göre yürütecekleri faaliyet ve projeleri ve
bunların kaynak ihtiyacı ile performans hedef ve göstergelerini
içeren yıllık performans programı hazırlamak (md. 9/4) ve
kamu hizmetlerinin istenilen düzeyde ve kalitede sunulabilmesi için bütçeleri
ile program ve proje bazında kaynak tahsislerini, stratejik
planlarına, yıllık amaç ve hedefleri ile performans
göstergelerine dayandırmak zorundadırlar (md. 9/2).
İdarelerce her
yılın sonunda hazırlanacak idare faaliyet raporlarında ise,
ilgili idare hakkındaki genel bilgilerle birlikte, kullanılan
kaynaklar, bütçe hedef ve gerçekleşmeleri ile meydana gelen
sapmaların nedenleri, stratejik plan ve performans programı
uyarınca yürütülen faaliyetler ile performans bilgilerini içerir
şekilde hazırlanacak (md. 41/4); Sayıştay söz konusu
raporları değerlendirerek değerlendirme sonuçları ile
birlikte TBMM'ye sunacak, TBMM ise bu raporlar ve değerlendirmeler ile
denetim bulguları temelinde, kamu kaynağının elde edilmesi
ve kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve
hesap verme sorumluluklarını görüşecektir (md. 41/3).
Bununla birlikte, AKP
İktidarları merkezi yönetim bütçesini, 5018 sayılı Kanuna
göre hazırlamak ve uygulamak yerine, 5018 sayılı Kanunla
yürürlükten kaldırılmış olan 1050 sayılı
Muhasebe-i Umumiye Kanununa göre hazırlamaya ve uygulamaya devam
etmektedir.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 8 inci maddesinin dördüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
Kamu kurum ve
kuruluşlarında asli ve süreklilik arzeden görevlerde taşeron
eliyle personel çalıştırılması amacıyla hizmet
satın alınamaz.
BAŞKAN
Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul)
Katılamıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Katılamıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
21.
Yüzyılın kölelik düzeni olarak da adlandırılabilecek olan
taşeron hizmetinin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde
kaldırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime bir
saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.16
İKİNCİ
OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine devam
edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet
burada.
9uncu maddeyi okutuyorum.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yatırım Harcamaları, Mahalli İdareler ve
Fonlara İlişkin Hükümler
Yatırım harcamaları
MADDE 9 - (1) 2014 Yılı
Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan
projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu
cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş
projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW
üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa,
Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve
Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca
gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri
ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapımı ve
çeken araç projeleri hariç) 2014 yılında başlanabilmesi için
proje veya işin 2014 yılı yatırım ödeneği, proje
maliyetinin yüzde 10'undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje
ve işler için gerektiğinde projeler 2014 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak
suretiyle revize edilebilir.
(2) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin, yatırım programında ödenekleri toplu olarak
verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük
onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı
ve donanımı projelerinin detay programları ile alt projeleri
itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen
toplulaştırılmış projeler ile ilgili işlemlerde
2014 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır.
(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu
idarelerinin bütçelerine yatırım projeleri ile ilgili olarak
yapılacak ödenek ekleme, devir ve aktarma işlemleri 2014
Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve
İzlenmesine Dair Kararda yer alan usul ve esaslara göre yatırım
programı ile ilişkilendirilir.
(4) 2014 Yılı Yatırım
Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde
yapılması zorunlu değişiklikler için 2014 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Kararda yer alan usullere uyulur.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Osman Kaptana aittir.
Buyurun Sayın Kaptan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2014
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 9uncu
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım,
hepinizi selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, yatırımlar,
özellikle de sabit sermaye yatırımları çok önemlidir. Çünkü
sabit sermaye yatırımları üretim demektir, iş demektir,
istihdam demektir, gelir artışı demektir, teknoloji demektir,
sermaye birikimi demektir. Hükûmet, yatırımların
yaklaşık yüzde 80ini özel sektöre bırakmıştır.
Özel sektör ise kaynak yaratacak, istihdam yaratacak, döviz girdisi
sağlayacak, üretime ve ticarete dönük yatırımlar yapmak yerine;
genellikle altyapı yatırımları yapmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz ki
ülkemizin büyüme ve kalkınma sürecinde ana unsur
yatırımlardır. Yatırımlar, tasarruflarla finanse
edilmektedir. Türkiyede yurt içi tasarruflar AKP döneminde dibe
vurmuştur. Çünkü insanlarımız, bırakın tasarruf
yapmayı zaten zar zor geçinebilmektedirler. 1990lı yıllarda
millî gelir içindeki payı yüzde 23ler civarında olan yurt içi
tasarruflar, 2003-2013 döneminde yüzde 15lere gerilemiştir.
AKP devri iktidarında icra dosyası
sayısı 2,5 kat artarak 21 milyona ulaşmıştır,
vatandaşlarımızın bankalara olan borcu ise 50 kat artarak
322 milyar TLye ulaşmıştır. Ülkemiz, 2002
yılında Birleşmiş Milletler insani gelişmişlik
sıralamasında 88inci sıradayken, 2012 yılında yine bu
listede 90ıncı sıraya düşmüşse, maalesef, son on bir
yılda bırakın iyileşmeyi, durumumuz daha da
kötüleşmiştir denebilir. Bu durumda, dünyanın en büyük
16ncı, Avrupanın en büyük 6ncı ekonomisi olmakla övünmemiz de
ne yazık ki anlamsız hâle gelmektedir.
Değerli milletvekilleri, üretimin çok daha ciddi
biçimde desteklenmesine, yapısının değiştirilmesine,
yeni sektörlerin devreye sokulmasına, bilgi ekonomisine geçişin
hızlandırılmasına ihtiyaç vardır. Enerjide
dışa bağımlılığı azaltan, boraks ve
diğer kıymetli maden potansiyellerimizi değerlendiren
yatırımlara öncelik vermeliyiz. Teknolojiye, AR-GEye, eğitime,
sağlığa, tarıma ve turizm yatırımlarına daha
fazla ağırlık vermeliyiz. İç ve dış
yatırımcılar için uygulanan bürokrasi ve prosedürler en aza
indirgenmelidir. Kalkınmaya önder olacak, iş olanakları
yaratacak doğrudan sermaye yatırımlarına, GAP, DAP, KOP ve
DOKAP gibi bölgesel kalkınma projelerine gerekli kaynak
ayrılmalıdır.
Hükûmet, eğitimi yazboz tahtasına
çevirmiş, eğitimde sınıfta kalmıştır. Çin,
Hong Kong, Kore, Malezya ve Japonya gibi ülkeler eğitime ciddi
yatırım yapıyorlar, OECD PISA araştırmalarına
göre de ilk sıralarda yer alıyorlar. Türkiye ise dip sıralardan
kurtulmak için eğitime daha çok yatırım yapmak ve eğitimde
ciddi çağdaş reformlar yapmak zorundadır.
Değerli arkadaşlarım, dünyanın her
yerinde üretime destek vermek amacıyla akaryakıt ve elektrik
fiyatları düşürülürken biz de artırılmaktadır. Mazot
fiyatı benzine yaklaşmıştır. 5 liralık benzinden
3 liralık vergi alınmaktadır. Çiftçimiz dünyanın en pahalı
akaryakıtını, en pahalı gübresini ve en pahalı
ilacını kullanmaktadır. Mersinde narenciye üreticileri 2001
yılında portakalın kilosunu 60-70 kuruştan satıyorduk,
şimdi 25-30 kuruşa satamıyoruz. 2001de mazot 1 liraydı,
şimdi 4,5 lira. İstanbulda portakalı 3 liraya vatandaş
yiyor, 1 liraya yese bu durum ağırımıza gitmez ama
Sayın Başbakan bizim anamızı ağlattı. diyorlar.
Sayın milletvekilleri, inşaatta Çinden sonra
dünya 2ncisiyiz; inşaat firmalarımızı kutluyoruz. Ne
yapsınlar, yurt içinde TOKİyle haksız rekabet
yapacaklarına yurt dışına gidiyorlar. Sayın
Erdoğan Bayraktar Geçen yıl TOKİ 50-55 milyon lira
dolandırıldı, bunda bizim de sorumluluğumuz var.
demişti. Sayın Bakan, bu sorumluluğunuzun gereğini yerine
getirdiniz mi? Ne yaptınız? Yoksa, konuyu oğlunuza mı
havale ettiniz? TOKİ, öncelikle, 174 üniversitemizin ihtiyacı olan
YURTKURun öğrenci yurtlarını bir an önce yapıp
bitirmelidir, öğrencilerimizi de kışta kıyamette
perişan olmaktan kurtarmalıdır.
Sayın arkadaşlarım, Türkiyede
yatırımlar açısından öncelikli illerden bir tanesi de
Antalyadır. Bu kürsüden birçok kez ifade ettiğim gibi, Antalya
demek, yılda 11 milyon turistin geldiği, 7 milyar dolar turizm geliri
getiren il demektir. Antalya, Paris, Londra ve New Yorktan sonra dünyada en
fazla turist çeken 4üncü, Avrupada ise 3üncü il demektir. Antalya, sebze ve
meyve ihracatında Türkiyede 1inci il demektir; nüfusta 6ncı,
sosyoekonomik gelişmişlikte 5inci ildir.
Antalya demek, 80 ilden insanlarımızın
gelip yerleştiği il demektir. Antalya, her yıl sele, su
baskınına, doluya, dona maruz kalan, seralarını su
bastığı, sebzeleri çürüdüğü, çiftçilerimizin elinin
böğründe kaldığı il demektir.
GAP gibi, DAP gibi projelere bir de BAP (Batı
Akdeniz Projesi) veya AP (Antalya Projesi) eklenmelidir. Batı
ilçelerimizin birine havaalanı yapılmalıdır. Antalya çevre
yolları öncelikle bitirilmelidir. Çubukbeline tünel
yapılmalıdır. Doğal gazın turizm ve
seracılıkta kullanılması için tüm ilçelerimize
yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.
Üretici bölgelerinin aleyhine olan Toptancı Hal Kanununun yeniden
düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Sebzemizin, narenciyemizin, narımızın,
elmamızın, mantarımızın, velhasıl
malımızın para etmesini istiyoruz. İhracatın
süreklilik kazanmasını, ihracat primlerinden üreticilere de pay
verilmesini istiyoruz.
Antalyaya hızlı tren projesi EXPO 2016ya
yetişecek denmişti, 2014 yılı yatırımına da
alınmamıştır. Bu gidişle Antalyaya ne Konya üzerinden
ne de Eskişehir üzerinden 2016ya hızlı tren de yetişmez,
yavaş tren de yetişmez. Devletten aldığının
fazlasını devlete veren bir il olan Antalya, bu
yatırımları fazlasıyla hak etmiyor mu?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yatırımlar konusunda gerçek şudur: Samanı bile
dışarıdan ithal eder duruma geldikten sonra Hükûmet ekonomik
yatırım yapmıyor diyebiliriz. Ne yapıyor? Siyasi
yatırım yapıyor, ideolojik yatırım yapıyor, kendi
partisine yatırım yapıyor, kendi yakınlarına,
yandaşlarına yatırım yapıyor, çocuklarına
yatırım yapıyor; laik cumhuriyete karşı, Atatürke
karşı, Türke karşı, ne mutlu Türküm diyene
karşı yatırım yapıyor. Bu tehlikeli, bu
karşı devrim yatırımları Hükûmetin elinde er geç
patlayacaktır. Bu yanlış gidişe, bu tehlikeli gidişe
yüce Türk milleti sandıkta dur. diyecektir.
Dün başlayan soruşturmaların selameti için
ilgili bakanlar hemen istifa etmelidir. İstifa etmezlerse yine
soruşturmanın selameti için derhâl görevlerinden
alınmalıdırlar.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Soruşturmayı
yürüten savcıları görevden aldılar, savcıları,
bırak istifa etmeyi!
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Emin Haluk Ayhan. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan bütçe kanunun 9uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Kanun tasarısının üçüncü bölümünde
Yatırım Harcamaları, Mahalli İdareler ve Fonlara
İlişkin Hükümler başlığı altında
yatırım harcamalarını kapsayan bir madde bu madde. Maddenin
(2)nci fıkrasına gerek var mıydı yok muydu? Sayın
Bakan burada yok ama oradaki Bakan bu işi biliyor mu bilmiyor mu
bilmiyorum.
Biliyor musunuz, (2)nci fıkrasına gerek var
mıydı?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI
(Eskişehir) - Siz yapın konuşmanızı, gereken
cevabı
EMİN HALUK AYHAN (Devamla) - Var mıydı?
Bilmiyorsunuz, bilmiyorsunuz, anlaşıldı.
Şimdi, iki gündür cereyan eden olay var. Bakın,
Ekonomi arızalı, arızalı yürüttünüz. dedim. Dün olan
olayı dikkate alırsanız, eğer borsa çakılıyor,
dolar yükseliyorsa iki şey var. Sayın Bakan, eğer dün olan
olaydan dolayı dolar yükseliyor, borsa çakılıyorsa iki şey
var: Ya sizin yönettiğiniz ekonomi çok arızalı,
kırılgan, çok kötü, bu hâle düştü ya da çok vahim bir olay var;
ikisinden biri. Ya basit bir şeyden bu hâle geldiniz, basit bir
şeyden ekonominin böyle olmaması lazım. İyi dediyseniz
işin rezaleti çıkıyor. Gerçi sizin o taraf fişlemeyle
meşgul, sizin o taraf fişlemeyle meşgul. Dün söyledim,
araştırma önergesi verdim Sayıştayla ilgili Sayın
Bakan. Gelin, burada bir müşterek araştırma komisyonu kurulsun,
Sayıştayın yetkililerini de koyalım şuraya, bu
işten anlayan her partinin milletvekilleri dizilsin, bir hesap
soralım. Onlar bizim adımıza denetleme yapıyorlar. Ne
yapıyorlar, bir görelim, görmüyoruz ne yaptıklarını. Buraya
geliyor Maliye Bakanı bir şey konuşuyor, muhalefet orada
konuşuyor, laf ortada kalıyor. Bizim adımıza, Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetleme yapılıyor. Gelin, bunun
hesabını soralım.
Bakın, iki şey var diyorum: Ya dünkü olan olay
çok vahim, borsa böyle çakılıyor yahut da ekonomi kırılgan,
tırışkadan bir şeyden ne oluyor? Ekonomi bu hâle geliyor.
Sizin bunu söylemeniz lazım.
Şimdi, iki gündür ben çıktığım
zaman Sayın Bakan burada olmuyor, onu özellikle söylemek istiyorum. Biz
Sayın Bakanın takdir ettiğimiz yönlerini hiç çekinmeyiz,
açıkça söyleriz ama şunu açık ve net bir şekilde
söyleyeyim, hesaplarınız sakat, kitaplarınızda yazan da
sakat. Neden söylüyorum? Bakın, sabit sermaye yatırımlarının
yurt içi hasılaya katkıları 2012 yılında negatif, 2013
yılı birinci çeyreğinde binde 6, ikinci çeyrekte yüzde 1, üçüncü
çeyrekte 1,3.
Gelelim kamu sektörüne: 2012 yılında binde 3,
2013 yılı birinci çeyrekte yüzde 2,3; ikinci çeyrekte yüzde 1,5;
üçüncü çeyrekte binde 4. Bu ne saçmalık? Kamu altyapı
yatırımlarını kışta kıyamette, birinci
çeyrekte mi yapıyorsunuz? İstatistiğin hesapları orada,
yanınızda Maliyenin bürokratları var. Birinci çeyrekte eğer
siz yatırım rakamlarını yüksek gösteriyorsanız bütçeden
demek ki geçen sene harcamaları düşük göstermek için ne
yaptınız? Bu seneye ödemeleri sarkıttınız, 2013ün
başına. Herkes bunları bilir, orada oturan sıradaki
arkadaşların hepsi bilir bunları. Hesap kitap tutmuyor
birbiriyle.
Gelelim özel sektör sabit sermaye
yatırımlarına: 2012 yılında yurt içi hasılaya
katkısı negatif 1,1; birinci çeyrekte negatif 1,6; ikinci çeyrekte
negatif binde 4; üçüncü çeyrekte yüzde 1. Yani, üçüncü çeyrekte, altı
çeyrekten sonra, özel kesim yatırımları aşka gelmiş,
coşmuş, coşmuş, böyle bir şey olabilir mi?
2013 yılında
yıllık artış hedefiniz toplam sabit sermaye
yatırımları için nedir? Artış hedefiniz 2013
yılı için, yüzde 6,8di Sayın Bakan; kamunun yüzde 5,4; özelin
yüzde 7,1. Şimdi, diyorsunuz ki, yıllık 6,8 dediğiniz 2,9
olacak.; 5,4 dediğiniz 18,6 olacak. Hatta, ilk yarısı için
yüzde 55ler civarında. Bu hesabı kitabı yapan oradaki, arkadaki
arkadaşların hepsi güler size, gerçekten güler. Bir bilenle oturun,
konuşun bari, size yakın bürokrat da vardır
Yaptığımız bu rezillik nedir? diye bir sorun,
öğrenin. Oraya Bakan diye oturmak, bu işlerden sizi vareste
kılmaz, bilmeniz lazım.
Kamu harcamaları
İhale Kanunu 50 kere değişti. Her yolsuzluğu burada Türkiye
Büyük Millet Meclisine legalize etme yoluna gittiniz. Hatta, öyle bir şey
var ki, UNCTADla Başbakanlık Teftiş Kurulunun siyasetin
finansmanıyla ilgili, yolsuzlukla ilgili,
şeffaflaştırılmasıyla ilgili toplantıda
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay diyor ki: Biz,
İhale Kanununu değiştirdik. İhale Kanununu siz yapmadınız,
İhale Kanunu sizden önceki dönemde yapıldı. Siz, her
yolsuzluğu legalize etmek için İhale Kanununu 50 kere
değiştirdiniz, her yolsuzluğa göre düzeltme yoluna gittiniz.
ALİM IŞIK
(Kütahya) 50 kere az, 80 kere.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Allahtan korkmak lazım.
ALİM IŞIK
(Kütahya) 80 madde değişti.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) Değişen 80 madde ama 50 kere değişti.
Şimdi, bakın,
altı çeyrekte düşen özel yatırım harcamaları,
yatırım teşvik belgelerindeki artışların
gerçekleştiği dönemde kaydediliyor. Böyle bir şey olabilir mi?
İmalat sanayisinde özel sektör yatırımlarını
teşvik etmiyorsunuz, cukkalı şehir hastanelerine,
yandaşlara iş çıkarıyorsunuz;
yaptığınız iş bu. Özel sektör yapsın, imalat
sanayine ara malı üretimi için yapsın, ihracata katkı
sağlasın. Bakın, ihracatın büyümeye katkısı
negatif olmaya devam ediyor. Siz bunlardan anlamazsınız, anlayan
çıkıp gidiyor.
Şimdi, son beş
yılki rakamlarda teşviki görmek mümkün. 2007 ile 2012 arasında
yüzde 30 civarında ortalama artış kaydeden yatırım teşvik
belgeleri var. Buna rağmen, aynı dönemde, özel yatırım
artış ortalaması cari fiyatlarla -reel demiyorum- sadece cari
fiyatlarla yüzde 10. Bir anlamda, teşvik belgelerindeki artış
ekonomi genelinde özel yatırım artışına istenilen
ölçüde etki etmemiş.
Sayın Bakan, ben, sizin arkadaşlara, bizim
burada söylediğimizi duyurmak istiyorum; lütfen, gidin söyleyin.
Muhalefet milletvekilleri, dünkü olaydan sonra eğer borsa
çakılıp dolar yükseliyorsa ya bizim ekonomimiz çok kırılgan,
bu basit, ufak tefek gözaltılardan dolayı rezil bir vaziyete geldi ya
da çok vahim olaylar oluyor, ülkenin itibarını rezil ediyoruz; bunu,
muhalefet böyle söyledi. diye lütfen Kabinede söyleyin. Siz burada bizi
dinliyorsanız, bunları aktarma mecburiyetini de kendinizde lütfen
hissedin.
Bakın, araştırma önergesi verdim diyorum.
Gelin, Sayıştaya, hep beraber, buradan, her siyasi partiden
arkadaşlarla gidelim, komisyona üye verelim, bizim adımıza ne
yapıyorlar öğrenelim. Siz hiç bir Sayıştay
Başkanının bir yetkisini, bir açıklamasını gördünüz
mü? Bize verdikleri cevaba baktığınız zaman
Bakın,
neyi sormuşuz, dün söyledim, kamuoyu duysun diye tekrar aynı
şeyi söylüyorum: Sadık Yakut Beyi aradım, Sizin imzanızla
bana geldi. Yarın açıklama yaparsam alınmayın. dedim.
Bakın, söyledi: Yapın, rahat yapın. Denetime
başlandıktan sonra, denetimden vazgeçilen veya denetim sonucu rapor
düzenlenmeyen kurum var mı? Denetimden vazgeçen kurumlar hangileridir?
diye sordum. Cevaba bakın: Denetçisinin vefatı, emekliliğe
ayrılması ya da yurt dışına gitmesi gibi beklenmedik
sebeplerle çok sınırlı sayıda kurum denetimi
tamamlanmadığı için revize edilmek zorunda
kalınmıştır. Cevap mı bu? Bir buçuk asırlık
kurum bu ya! Ne hâle getirdiniz bu kadar sürede! Hiç mi sıkılma yok
canım! Bu Sayıştay hepimizin kurumu, orada yetişen insanlar
güzide insanlar. Kurumsal yapıyı da rezil ettiniz. Maliye ile
Sayıştay birbirine düşer oldu. Yanınızdaki bürokrat
arkadaşlar Sayıştaydaki arkadaşlarla ne hâle geldiler. Niye
böyle yapıyorsunuz canım!
Gelin, araştırma önergemize evet diyelim.
Ben, buraya verdim ama size de bırakacağım bir
nüshasını. Yani kırmızı plakalı arabaya oturup,
bu kadar koruma ordusuyla etrafı dolaşmak, Hükûmette bulunmak iş
değil. Yüzlerce polisle beraber
Görülmüş değil böyle bir
şey!
Ben, bütçenin hayırlı olmasını
diliyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Bitlis Milletvekili Sayın Hüsamettin Zenderlioğlu.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU
(Bitlis) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı 9uncu maddesi üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, Diyarbakır 5. ve 6. Ağır
Ceza Mahkemelerince milletvekillerimizle ilgili tahliye taleplerinin reddine
ilişkin bir karar alınmıştır. Bu karar, bugün,
Türkiye'nin gündemine oturmuş ve bu kararın ne kadar antidemokratik
olduğunu ve bu kararı gerçekten insan haklarıyla
bağdaşmayan, adaletin geleneğiyle bağdaşmayan,
demokrasiyle hiç ilişkisi olmayan bir karar olarak nitelendirmek mümkündür
çünkü tutuklu milletvekillerimiz, bilindiği gibi, hâlen
yargılanmaktadırlar. Sayın Hatip Dicle, Sayın İbrahim
Ayhan, Sayın Selma Irmak, Sayın Faysal Sarıyıldız,
Sayın Kemal Aktaş ve Sayın Gülser Yıldırım
hakkında herhangi bir hüküm olmadığı hâlde, her ne
hikmetse, bu karar 5. ve 6. ağır ceza mahkemelerinin kendi
duygularını katarak böyle bir karar alması bir adaletin
skandalıdır, bir skandaldır aslında. Kendilerine isnat
edilen bir fiilî suç yok, suçları sadece siyaset yapmaktır, sadece,
kendi halkına yapılan zulmü ve mezalimi dile getirmekten başka
bir şeyleri yoktur. Yolsuzluklara karışmamış, ihale
almamış, çalmamış çırpmamış olmasına
rağmen, düşüncelerinden dolayı bugün, bu mahkemelerde üç
buçuk-dört yıldan beri bu insanlar yargılanmaktadır ve ceza dahi
verilse bu suçun cezası yerine getirilmiştir. Ancak bu kararın
hukukla ilgisi yok, bu karar sadece siyasi bir karardır. Dünya
devletlerine baktığımızda, halklara
baktığımızda, bu devletler demokratikleşirken gerek
Türkiyenin adaleti gerek siyasi bakımdan onun yargısına
baktığımızda, ne kadar art niyetli olduğunu, ne kadar
geri olduğunu da görmek mümkündür.
Bu vesileyle, gerçekten, cezaevleriyle ilgili bu antiterör
yasası olsun, diğer kanunlardaki maddeler olsun, tamamen Kürt
halkına yönelik çıkarılan yasalardır, özel yasalardır.
Çünkü bu özel yasalar istiklal mahkemelerinden tutalım, devlet güvenlik
mahkemelerine kadar ve bugün de -bu sıkıyönetim mahkemeleri dâhil- AK
PARTİ Hükûmetinin çıkarmış olduğu özel yasalar
çerçevesi içerisinde bu insanlar düşüncelerinden dolayı
içeridedirler. Sadece milletvekilleri değil, seçilmiş 10 bine
yakın insanımız şu anda içeride, belediye
başkanları içeride, meclis üyeleri içeride, il genel meclisi üyeleri
içeride.
Biz şunu söylüyorduk, bu kürsüde defalarca ifade
ettik, Bakın, Türkiye bir polis devletine doğru hızla
gitmektedir. dedik.
Bugün bazıları çıkmış, burada
söylüyor, işte, Şu olmuş, bu olmuş. Ben hiç ona
değinmeyeceğim. Benim, bir kere bu polis operasyonlarına bir
inancım yoktur, çünkü biliyoruz ki bu operasyonlar çok bilinçli olarak
ortaya konulan operasyonlardır. Bugün arkadaşlarımız
açlık grevinde ve dolayısıyla, partimiz demokratik
hakkını kullanarak gündem oluşturmaya çalışırken,
bomba gibi başka bir gündem yaratarak gerçekten gündemi altüst ettiler. Bunun
neresi adaletle bağdaşıyor? Bunun neresi insanlıkla
ilişkilidir?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabii ki söz cezaevlerinden açılmışken, Türkiye'deki hapishanelerde
yaşanan hak ihlalleri
Kendilerine göre bir tespitte bulunarak, çok böyle
periyodik bir biçimde işkencehanelere dönüşmüştür ve hâlen
Türkiye'de siyasi tutukluların dışındaki insanlara da zaman
zaman bu tür yakıştırmalar da yapılmıştır.
Hasta tutuklularla ilgili şunu ifade etmek istiyorum:
Hâlen bu hasta hükümlü olan insanlar tedavi edilmiyor. Birkaç kez Sayın
Adalet Bakanıyla görüşmelerimiz oldu, kendilerine dosyalar sunduk. Bu
cezaevlerinde gerçekten 411 kişinin çok acil durumda, hasta olduklarını,
tedavi imkânlarının bu cezaevi koşullarında
olmadığını, hatta bu cezaevleriyle ilgili bir düzenlemenin
yapılması gerektiğini
Cezaevlerini tam bir ceberut devlet
sistemini yansıtan müdürler idare ediyor ve bu müdürlerin hiçbir zaman da
Adalet Bakanını dinledikleri söylenemez.
Bu vesileyle, bizimle beraber
Tabii ki bu sürecin bir
barış süreci olması, bu barış sürecinde
silahların susması, demokratik mücadeleye, siyasal mücadeleye,
politik mücadeleye öncelik verilmesi açısından bazı
şeylerin olmasını istemiyoruz. Alt komisyon olarak
arkadaşlarımızla beraber 12 tane cezaevine gitme
kararımız vardı fakat her nedense 6 cezaevine gittik, alt
komisyon olarak gittik ve ondan sonra birkaç cezaevine kendim gittim. O arkadaşlarımız
da orada gördüler. Kemoterapiyle tedavi gören bir insan, bütün adli
kuruluşların, tıbbın, cezaevinde kendini idame edemeyecek
derecede hasta oldukları hâlde, biliyor musunuz adli tıp yeni bir
karar alıyor, diyor ki: Hayır, bunlar cezaevinde kendilerini idame
edebilirler. Bunlardan bir kaçını isterseniz size sayayım.
Hulki Güneş, Ali Öztürk, Barış Karahan, Hasan Alkış,
Cesim Yıldırım, Cihan Güneş, Cemil İvendi, Cevdet
Bayır ve Hasan Kaçar. 160 hasta tutuklu şu anda ölümle yaşam
arasında mücadele etmektedir. Geriye kalan 108 kişinin şu anda
acilen tedavi görmeleri gerekir. Geriye kalan 181 kişinin de mutlaka
ivedilikle tedavi olmaları gerekir. Yani, buna
baktığımızda, 411 kişi şu anda hasta, kendilerini
cezaevlerinde idame edecek durumda olmadıklarını elimizdeki
belgelerle burada size gösterebiliriz. Tabii ki bu insanların böyle,
yönetime yalvararak, yakararak, ezilerek, büzülerek, horlanarak değil,
kendi hakları olanı istemektedirler, insanca tedavi görmek
istemektedirler ama ne yazık ki bu tespitlerin hiçbirini kimse ne
değerlendirdi ve ne de kulak astı, âdeta göz ardı edildi. Buna
örnek çoğaltabiliriz çünkü biliyoruz ki Türkiyede cezaevleri keyfî
uygulamaların, insan hak ihlallerinin, onur kırıcı
muamelelerin, baskı, işkence ve
İşkenceyle insanları
katleden, tedavileri yapılmayan bu insanların sorumlusu kimdir? Ben
bu halkın kürsüsünden sesleniyorum, diyorum ki: Bakın,
gerillanın cenazesi gelmiyor, askerin cenazesi gelmiyor ama bu süreçte,
eğer cezaevlerinden böylesi cenazeler çıkarsa kimse buna cevap
olamaz. Onun için söylüyorum, hukuki bir kararla bu insanlar bugün
çıkabilirler ama maalesef, kimse bunların feryadını, sesini
duymuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
HÜSAMETTİN ZENDERLİOĞLU (Devamla)
Geçenlerde yani 31 Ocak 2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6411
sayılı Kanunla, İnfaz Kanununun 16ncı maddesine göre bu
insanların serbest bırakılması gerekirken, bürokrasinin
direnişinden dolayı bu hasta tutuklular bırakılmıyor.
Bunu Sayın Adalet Bakanının dikkatine sunuyorum.
Tümünü anlatma zamanımız olmadı, inşallah
başka bir zaman arkadaşlarımızın bu dileklerini bu
kürsüden bir daha yerine getireceğiz.
Saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına ilk söz, İstanbul
Milletvekili Sayın Osman Boyrazda.
Buyurun Sayın Boyraz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
OSMAN BOYRAZ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 9uncu maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında
bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi, saygı ve muhabbetle
selamlıyorum. Bütçemizin hazırlanmasında emeği geçen
başta Sayın Başbakanımız, bakanlarımız ve
bütün herkese bir kez daha millet adına şükranlarımı
sunuyorum.
Bu milletin geleceği, ümidi, hayalleri olan AK
PARTİnin 2002 yılında iktidara gelmesiyle yani millet
iradesinin tecelli etmesiyle eğitimden sağlığa, adaletten
emniyete, enerjiden tarıma, dış politikadan iç politikaya,
demokrasiden insan haklarına hemen hemen her alanda hayal dahi edilemeyen
başarılara hep birlikte imza attık. Dünyanın, özellikle
komşu ülkelerinin ekonomik ve siyasal krizlerle
karşılaştığı bugünlerde Türkiye daima
gelişen, büyüyen ekonomisiyle çevresine, çevre ülkelere ilham
kaynağı olmaya başlamıştır. Çok büyük proje ve
yatırımlara da malumunuz olmak üzere imza
atmışızdır. İstikrarlı büyümenin
sağlanabilmesi için özel sektör yatırımlarının da
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunun için, yatırım
ortamlarını daha uygun hâle getirebilmek için, stratejik ve bölgesel
yatırımlar başta olmak üzere, özel sektör
yatırımlarına da çok yönlü politikalar uygulamaktayız.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sizlere
özellikle AK PARTİ dönemlerinde yapılmış ve yapılmakta
olan yatırımların bazılarından bahsetmek istiyorum. On
bir yıllık iktidarımız döneminde kara yollarına 98,5
milyar, demir yollarına 29,4 milyar, hava yollarına ise 8,3 milyar
yatırım yapılırken haberleşme hizmetleri için 19,3
milyar, denizcilik hizmetleri için de 2,5 milyar kaynak
aktarılmıştır. Demir yolu ağımız 12.730 kilometreye
çıkmıştır. Yaklaşık 2.500 kilometrelik yüksek
hızlı tren demir yolunun da inşasına devam ediyoruz. Aktif
havalimanı sayımız 26dan 52ye çıkmış, 2013
yılında yaklaşık 34,5 milyon olan toplam yolcu
sayısı 2012 yılının sonunda 131 milyona ulaşmıştır. 2003
yılında bilişim sektörünün pazar büyüklüğü 11,5 milyar
dolar iken bugün bu rakam 47 milyar doları aşmıştır.
Son on iki ayda istihdam edilen kişi
sayısı artırılarak işsizlik oranımız yüzde
9,9a gerilemiştir. Tüm bu gelişmeler Türkiyenin krizler ülkesi
olarak değil, huzur ve istikrar ülkesi olma yolunda ilerlediğini
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, siyasetimizin tek öznesi
olan insanımızı merkeze alarak insan odaklı siyaset
yapıyoruz ve hiç kimseyi ötekileştirmeden, yok saymadan, rengine,
tenine bakmadan, 780 bin kilometrekarelik alanı evimiz ve 76 milyonu da
kardeşimiz bilerek diyoruz ki: İnsan olan insan gelsin beriye/Kimi
kara kimi çalar sarıya/Aslolan insandır, bakma deriye/ İnsana
muhabbet, cana muhabbet. diyoruz ve şairin de ifade ettiği gibi
muhabbet köprüleri kuruyoruz, milletimizle gönül köprülerini inşa
ediyoruz. Bu köprüde muhabbet var, bu köprüde aşk var, bu köprüde sevda
var. Ve necip milletimiz de kadirşinaslığını her
zaman, her daim göstermekte ve girdiğimiz her seçimde oyumuzu
artırarak ve milletimizin desteğine, teveccühüne mazhar olarak
millete hizmet etme noktasında gece gündüz çalışmalara devam
ediyoruz.
SELAHATTİN KARAAHMETOĞLU (Giresun) Bu
hikâyenin sonu...
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Bir düşünürün ifade
ettiği gibi: Başarı uzun soluklu bir yarıştır,
asla varış noktası değildir. İşte, onun için biz
diyoruz ki: Bundan yıllar önce bir saat önünü bile göremeyen hükûmetlerden
bugün 2023ü, 2071i hayal eden ve onun için projeksiyon hazırlayan
hükûmetleri görüyoruz.
Tabii, biraz önce buradan laf atan
arkadaşımıza da diyorum ki: Eğer bu millet sizin
söylediklerinize itibar etseydi on bir yıldır o sıralarda
değil, işte bu sıralarda otururdunuz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Önümüzdeki dönem sen
oturacaksın buralarda, önümüzdeki dönemi bekle.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Artık savcılar da
söylüyor, biz söylemiyoruz.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Önümüzdeki dönem
inşallah gelirsin buraya.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) - Evet, özellikle şunu da
ifade edeyim: Meclisimizin özellikle son zamanlarda birbirimizle olan
ilişkilerinde, birbirimize davranışlarımızda zaman
zaman üslupta sıkıntılar yaşıyoruz. Ve şunu ifade
ediyorum
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Burada
oturmamızın anlamı belli oluyor Yusuf Bey.
OSMAN BOYRAZ (Devamla) -
Bir gönül adamı olan Yunus Emrenin sözleriyle sözlerimi noktalamak
istiyorum, Meclisin mehabetine daha uygun davranmak adına: Çiçeklerle
hoş geçin, balı incitme gönül/Bir küçük meyve için dalı incitme
gönül/Dokunur gayretine, karışma hizmetine/Sahibi hürmetine bir kulu
incitme gönül/Sevmekten geri kalma, yapan ol, yıkan olma/Sevene diken
olma, gülü incitme gönül
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Birkaç tane Yunustan
oku, Yunustan.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) İncitmeden götür!
MUHARREM İNCE (Yalova) Ağacı kökünden
söktünüz be!
OSMAN BOYRAZ (Devamla) -
Konuşmak bize mahsus,
olsa da bir güzel söz/Ya hayır de ya da sus; dili incitme gönül.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından Bravo! sesleri, alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şahıslar adına ikinci söz, Osmaniye
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğluna aittir.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye)
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 9uncu madde üzerine şahsen söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Bütçe, kapsadığı dönem itibarıyla
bütçenin uygulayıcısı olan hükûmetlerin gelir
politikalarıyla gider politikalarının neler olduğunu, hangi
önceliklere sahip olduklarını, siyasal ve sosyal tercihlerini
gösteren belgelerdir. Bir başka açıdan ise bütçe, milletten
alınan ve devlete geçen paranın nasıl
harcanılacağını gösteren bir belgedir.
Bu bütçeyi hazırlayan ve dokuz gündür bizimle
müzakere eden Hükûmet, dün, bu sefer gerçekten cumhuriyet tarihinin en önemli
olayına imza atmıştır. Dün, alın yetkiyi, milletin ve
devletin parasını harcayın dediğiniz bu Hükûmetin
üyelerinin çocukları, akrabaları, yanlarında çalışanlar,
belediye başkanları ve birçok yandaş iş adamları,
birçok kişi, kara para aklama, ihaleye fesat karıştırma,
imar yolsuzluğu, kaçakçılık gibi çok ciddi suçlardan
gözaltına alındılar. Soruşturmanın sonucu nereye
gider, kime dayanır henüz bilmiyoruz ama sizlerin, iktidar partisi
milletvekillerinin Beyler, ne oluyor? deme vaktiniz hâlâ gelmedi mi? Bu olan
biten nedir, bu kadar cüretkâr bir soruşturmanın içinde muhakkak
doğrular vardır, Hükûmet bize Başbakan
aracılığıyla izahta bulunmalı. talebiniz olmayacak
mı? Yoksa Beni milletvekili yaptılar, bana ne, ne güzel ceylan
derisi koltukta oturuyorum, iyi bir maaş ve itibar sahibiyim. mi
diyeceksiniz? Ya da Bizim de kredi ve teşvik, ihale gibi işlerimiz
var, aman sessiz kalayım da sekteye uğramasın. mı
diyeceksiniz? Veyahut Beni zamanında bürokraside terfi ettirdiler, o
zaman da salla başı, al maaşı, şimdi de. mi
diyeceksiniz?
Tercih tabii ki sizin ancak hatırlatmak isterim ki
işler bu noktaya gelmeden evvel bu kürsüden ve birçok yerden sizlere
uyarılar yapıldı, Bu Hükûmet yolsuzluğa
bulaşmış. denildi, bizim diye sahip çıktınız.
Elli defa Kamu İhale Kanunu değiştirildi, itiraz ettik, parmak
çoğunluğunuzla reddettiniz. TELEKOM özelleşiyor, pis kokular
geliyor, kasasında milyara yakın parayla devrediliyor.
dediğimizde Usta bilir. dediniz. 55 milyon dolarlık Balıkesir
SEKA, 1 milyon 100 bin dolara Sayın Başbakanın dünürüne
satılıp Danıştay satışı iptal ettiğinde
Özelleştirme Kanununu değiştirip yargı kararını
etkisiz kılan düzenlemeye imza attınız.
Partinizin bir genel
başkan yardımcısının ilk defa rüşvetin belgesiyle
yakalandığını görmezden geldiniz.
Gemlikte bir gübre
fabrikası deposunda 33 milyon dolarlık gübreyle 85 milyon dolara 5
taksitle satıldı, o gübre kokusunu bile duymadınız.
Sabah-ATV grubu
satıldı, satın alan kişi Sayın Başbakanın damadını Genel
Müdür yaptı. Satışı için iki kamu bankası her türlü
kuralı çiğnedi, kredi verdi. Yani, devletin parasıyla devletin
malını aldılar, olayın içine bakmak yerine, ATVnin
dizilerine baktınız.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tanesi 1 milyon 200 bin avroya metrobüs aldı
yani Türk parasıyla tanesi 3,5 trilyona otobüs aldı, Kadir
Ağabeyimiz. deyip geçtiniz.
Cuma günü 14.30da 16
milyon TLlik ihale onayı veren, 16.30da ihale ilanına çıkan,
takip eden pazartesi sabah dokuzda ihale yapan, o işe münhasır 10
milyon TLlik teminat mektubunu ihaleden on gün önce hazırlayan firmaya
işi veren valinin işi tezgâhlayan milletvekilinizin ricasıyla
batıya daha iyi bir ile tayin edilmesine Terfi dediniz.
İnsanımızın
fitre, zekat ve kurban paralarını zimmetine geçirenlerin
soruşturmasını köstekleyen Hükûmete, hatta soruşturma yapan
savcıların sudan bahanelerle yargılamasına, bu savcıların
Dokunulmaz, yaklaşılmaz bir hırsızlar imparatoru var.
ifadelerine üç maymunu oynadınız.
Bütün dünyada sorgulanan
ve yargılanan Mercedes ve Siemensin rüşvet iddialarını
merak bile etmediniz. Sabaha kadar saysak zaman yetmez.
Şimdi, bugün, 17
Aralık depreminden sonra sakın bize Vallahi yeni duyduk, Allah Allah
neler olmuş? İftiradır.
Yaptığımız bir cihat. Yoldan çıkma
olabilir. Cemaatin işleri
filan
demeyin. Bu soruşturmalardan dolayı failler muhakkak Türk adaleti
önünde hesap vermelidir, ucu nereye dayanırsa dayansın, sonuna kadar
gidilmelidir.
Ancak, Adalet ve Kalkınma
Partisinin ehli namus milletvekilleri için bir fırsat vardır ve
fırsat da bu Hükûmetin hemen bugün sorgulanmasıdır. Eğer bu
yapılmaz ise bu yolsuzluk, usulsüzlük ve kaçakçılığa suç
ortağı olmak anlamına gelir ki belki bu dünyada bundan
sıyrılmak mümkün olur ama mahkemeikübrada kaçmak ve gizlenmek asla
mümkün değildir.
Bu düşüncelerle bütçenin hayırlı
olmasını diler, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla
selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana) Sayın Başkanım,
teşekkür ederim.
Sayın Bakanımıza sorduk, cevap da
alamadık ama zamanı yetmedi zannedersem. Basında sürekli,
Türkiye'nin muhtelif yerlerinde işte Elektrik parası
toplanmıyor, su parası toplanmıyor, vergi toplanmıyor.
diyerek söylentiler olur. Bir de vergisini veren gerçek usulde,
dolayısıyla kurumsal vergisini verenlere son zamanlarda şöyle
bir söylenti var: Yani defterler incelenmeden salma usulü vergi istendiği
söyleniyor. Bu doğru mu, makul mü? Bakanımıza bunu sormak
isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
Sayın Öğüt yok mu?
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İranla ilgili sorumu
tekrarlıyorum: Bilindiği gibi, son yıllarda İrana
uygulanan ambargo nedeniyle İranla ticaret yapan ülkeler arasında
bankalar aracılığıyla para transferi zorlaştı
veya engellendi. Türkiye'nin İranla yaptığı ticaretin
karşılığı olarak İrana altın veya alma ya
da verme şeklinde bir uygulamayı seçtiği ve burada da Halkbankı
aracı olarak kullandığı, son iki günde Türkiyeyi
çalkalayan sansasyonun altında da bunun bir sebep olduğu
iddiaları var yani Halkbankın İrandan gelen altınları
birileri aracılığıyla bölüştüğü iddiaları doğru
mu? İranla altın alışverişi ve ticaretimizin son
durumu nedir? Bu konuya özellikle sizin bir açıklık getirmenizi
istirham ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan, sağlık
çalışanlarının döner sermaye gelirlerinin emekliliklerine yansıtılmasıyla
alakalı on bir yıllık iktidarınız döneminde bir mesafe
alınamadı. Hâlâ emekli ücretiyle kıt kanaat geçinmeye
çalışıyorlar, geçinemedikleri için de çoğu ek iş arıyor
ve emekli olmaktan da korkuyorlar. Dolayısıyla, bu
aldıkları aktif dönemdeki döner sermayelerinin emekliye
yansıtılması için tüm sağlık
çalışanları adına böyle bir çalışma yapacak
mısınız?
Türkiyenin ekonomik durumunun iyi olduğunu;
gelişen, büyüyen bir Türkiye olduğunu iddia etmenize rağmen bu
sağlık çalışanlarını cüce bırakmaktan
artık vazgeçmenizin zamanı gelmedi mi diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, size bir soru önergesi vermiştim.
Bu soru önergesinde Yastıkaltı altınlar ne oluyor, acaba kara para
mı aklanıyor? demiştim. Size arzu ederseniz onun
sayısını, tarihini veririm. 7nci soruma cevap olarak dediniz
ki: MASAK Başkanlığına altın mevduat hesabı
kapsamında 38 adet şüpheli işlem bildiriminde bulunulmuştur.
Ancak, size bu konuda falanca kanunun maddesi uyarınca bilgi vermem mümkün
değildir. İmza: Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı.
Şimdi, Sayın Bakan, bu yaşanan
olayları siz daha önce biliyor muydunuz? Bu 38 şüpheli bildirim
içinde bu son iki gündür yaşanan olayların benim verdiğim soru
önergesiyle bir ilgisi var mı? Sanki siz biliyordunuz, acaba bunu
Başbakana söylemediniz mi? diye aklımdan geçirmiyor değilim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çalışma yaşamında
4/Cli, 4/Bli , sözleşmeli, taşeron istihdam, geçici istihdam gibi
bir çok istihdam şekilleri Hükûmetiniz döneminde
Çalışanların sosyal güvenlik destek priminden
Hatta geçici
işçilerin 100 yaşına kadar emekli olamama gibi durumları
var. Bu işçilerin, geçici işçilerin özellikle, emekli olmaları
için Hükûmetiniz döneminde bir çalışma yürütülüyor mu?
İkincisi: İl genel meclislerinden
büyükşehir belediyesine dönüşen, orada istihdam edilen
sözleşmeli işçilerin, geçici işçilerin, taşeron
çalışanlarının kadroya alınması, devlet ve kamu
yerlerinde çalışan bu işçilerin kadroya alınmasıyla
ilgili Hükûmetinizin bir çalışması var mı?
BAŞKAN Sayın Özcan
TANJU ÖZCAN (Bolu) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Ben de Sayın Bakana bu güncel konularla ilgili bir
konuyu sormak istiyorum: Halk Bankasının ihtilaflı
alacakları yüzde 10a yaklaştı Sayın Bakanım. Bu
ihtilaflı alacakları hiç inceletme şansınız
oldu mu? Bu ihtilaflı alacakların özellikle belirli kişilerle
ilgili ihtilaflı alacaklar olduğu yönünde duyumlarımız var.
Ben sizden bu konuda bir cevap bekliyorum.
Bir de tabii tuhaf olan bir durum var,
size de tuhaf geliyor mu bilmiyorum: Bir Halk Bankası Genel Müdürünün, bir
bürokratın evinde 4,5 milyon dolarlık nakit para bulunması sizce
normal midir? Niye böyle bir Genel Müdür bankacılık sistemini
kullanmayı tercih etmez? Ben bu soruların cevabını merak
ediyorum.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, birincisi, Sayın
Halamanın sorduğu bir soru vardı bir önceki seanstan, müsaade
ederseniz onunla başlayayım. Bu, akaryakıt
kaçakçılığıyla ilgili bir soruydu yanlış
hatırlamıyorsam. Biz son iki yılda gerek İstanbul gerek
Ankara Organize Vergi Kaçakçılığı ile Mücadele Grup
Başkanlıklarının çabalarıyla fiilî envanter ve denetim
çalışmalarını gerçekleştirdik. 2012-2013
yıllarında yaklaşık 1,7 milyar liralık vergi tarh
edilmesi sonucu ortaya çıktı.
Ayrıca, jet
yakıtlarının havacılık sektörü dışında
amacına aykırı olarak kullanılmasından kaynaklanan
vergi kayıp ve kaçaklarının önüne geçmek için denetim
faaliyetlerini yürüttük ve orada da yaklaşık olarak 246 milyon lira
ilave vergi tarhiyatına gittik.
Yine, ÖTVsiz deniz
yakıtının amaç dışı kullanımını
önlemek amacıyla bir çalışma başlattık ve bu
çalışma sonucunda bugüne kadar 103 milyon liralık bir vergi tarh
edilmesi söz konusu olmuştur.
Ayrıca, bir iki hafta önce
şöyle bir tedbir aldık: Eskiden götürü teminat uygulaması
vardı yurt dışından akaryakıt ithalatında.
Şimdi, ithal edilen ürünlerin... ÖTVnin tamamını teminat olarak
istiyoruz. Dolayısıyla, akaryakıt
kaçakçılığını engellemek için hakikaten yoğun bir
çaba içerisindeyiz. Tabii ki akaryakıt
üzerindeki vergi yükünün yüksek olması hasebi burada
kaçakçılığı cazip kılan bir faktör ama buna
rağmen mücadele noktasında ne gerekiyorsa yapıyoruz.
Şimdi, gelelim bugünkü son sorunuza. Salma usulü
Siz öyle bir şey dediniz herhâlde. Salma usulü bir vergi tarhiyatına
gidilmesi kesinlikle bizim kabul edeceğimiz bir durum değildir. Bunu
yapan bir daire varsa lütfen bana iletin, ben o daire hakkında -ama
elinizde de bir şeyler varsa yani şikâyet- hemen gerekli
soruşturmayı açayım.
Bir önceki konuşmacı
arkadaşlarımızdan bir tanesi, yanlış
hatırlamıyorsam Sayın Çetin de yine bir
bürokratımızın taşıtları usulüne aykırı
olarak, şahsı için şehirler arası
kullandığına dair bir şey söyledi. Konuyu
araştıracağım ama bir bilgileri varsa lütfen iletsinler,
gereğini yapayım. Yani, dolayısıyla, lütfen, bu konularda
elinizde bir şey varsa bize yardımcı olun, biz gereğini
yapalım.
Gelelim İran'la ilgili soruya. Değerli
arkadaşlar, şu an itibarıyla önümde İran'la altın
ihracatının, ithalatının büyüklükleri yok. Genel anlamda
arkadaşlar altın ticaretine ilişkin birtakım rakamlar
vermişler. 2012 yılında Türkiye -2012den bahsediyorum- net
olarak 5,7 milyar dolarlık altın ihracatı yaparken 2013 Ekim
ayı itibarıyla net olarak -yaklaşık- 9 milyar dolarlık
altın ithalatı yapmıştır. Dolayısıyla,
bazı yıllar Türkiye net ithalatçı, bazı yıllar Türkiye
net ihracatçı. Aslında, örneğin, net altın ithalat-ihracatını
geçen seneyle birlikte cari açık hesaplarından
ayırırsanız bu sene cari açıkta bir kötüleşme
olmadığını ben bütçe konuşmamda ifade etmiştim.
Şimdi, Halk Bankasıyla ilgili olarak,
değerli arkadaşlar
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan, iddia
da oradan kaynaklanıyor zaten. İrandan gelen altının
fazlalaştığı ve bu banka aracılığıyla
piyasaya girmesi
Yolsuzluğun oradan çıktığı
anlaşılıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Anlıyorum da bakın, öbür sorulara cevap veremeyeceğim böyle
diyalog kurarsak.
Şimdi, dolayısıyla Halk Bankasına
ilişkin özel bir sorunuz varsa takdir edersiniz ki ben bilemem, BDDK veya
ilgili bakan arkadaşlarımıza lütfen sorun.
Sağlık çalışanlarına gelince.
Doğrudur, döner sermaye ödemeleri nedeniyle şu anda
aldıkları maaşla emekli olduklarında büyük
farklılıklar çıkıyor ortaya. Ama, şöyle bir husus var
değerli arkadaşlar: Bu sadece sağlık
çalışanları için değil, aynı şey -sabahleyin gündeme
getirildi- astsubaylarımız için de geçerlidir, aynı şey
polislerimiz için de geçerlidir. Sosyal güvenlik sisteminin mevcut durumu
ortada. Şu anda ilave özlük haklarının getireceği yük çok
ciddi boyutlara ulaşacaktır. O nedenle, bana deseniz ki: Bu konuda
şu anda bir çalışmanız var mı? Hayır. Böyle bir
talep var mı Sağlık Bakanlığımızdan? Var.
Daha önceki Bakanımızdan da vardı, şimdi de var. Ama,
devletin imkânlarını dikkate almak zorundayız, almazsak ya ilave
borçlanacağız ya da ilave vergi tabii ki gündeme gelecek. Bizim
tercihimiz mümkün olduğunca ülkenin şu an itibarıyla
yağında kavrulması, bu şekilde götürmemiz.
Yastıkaltı
altınlarla ilgili soru sormuşsunuz bana.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Başkanım, bir dakika izin verirseniz
BAŞKAN Tamam, bir
dakika ekliyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, ben size bize bildirilen şüpheli işlemeleri ifade
etmişim. Ama, kimler hakkında şüpheli işlem
bildirildiği hususu, bakın yine dönüp dolaşıyor -yani
şahıs veya şirketlerle ilgili olarak- bu yine Maliye
Bakanlığı bünyesinde vergi mahremiyetine takılıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki Bunu bahane olarak kullanıyor. Ben bahane
olarak kullanmıyorum. Şu anda, Vergi Usul Kanununda yani daha
önceden yapılan böyle bir düzenleme olmasa, ben sizlerle paylaşmaktan
memnun olurum. Ben bu konuların detayına vâkıf değilim.
Yılda 70 bin inceleme yapılıyor, ben her birisine bir dakika
ayırsam, geçen gün hesapladım, günde on altı saat 365 gün
çalışarak ancak günde bir dakika ayırabileceğim. Ben daha
çok makro düzeyde bu ülkenin gelir gider ve bütçesini yönetmeye
çalışıyorum.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Dünkü olaylarla ilgisi var mı Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, dünkü olaylarla ilgisi olup
olmadığını bilmiyorum ama konuyu araştırabilirim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Lütfen, rica ediyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, dolayısıyla, bu hususta
benim ve Sayın Başbakanımız arasında bir diyalog
olmamıştır. Çünkü ben detaylarıyla
Dediğim gibi, sadece
sizin sorunuza, ben, ne kadar inceleme yapılmıştır, onun
bilgisini verdim.
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Bu konuyu da yazılı bildirirseniz
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Sayın Başkan müsaade ederse öbür
sorulara da cevap veririm.
BAŞKAN Yok, onlara
vaktimiz yok. Daha sonra yazılı cevap verirsiniz.
Şimdi, madde
üzerinde
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkan, efendim, müsaade ederseniz bir cümle söyleyeyim.
Şimdi, bu Maliye Bakanı vergi mahremiyetini yanlış
anlıyor. Vergi mahremiyeti, Vergi Usul Kanununun 5inci maddesinde
deniliyor ki
BÜLENT TURAN
(İstanbul) - Sayın Başkan, hangi usule göre konuşuyoruz?
BAŞKAN Anladım da siz de yani devamlı
bir akıl verme hâlindesiniz. Ne yapayım canım!
KAMER GENÇ (Tunceli) Bir dakikanızı rica
edeyim.
Bu sırlar imalat sırrıdır, yoksa
vergi kaçakçısının kaçırdığı vergi
miktarını saklamak değildir, siz onun adına
sığınarak kaçakçıları koruyorsunuz.
BAŞKAN Tamamdır Sayın Genç, ben
bunu elli kere duydum sizden.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Vergi mahremiyeti bu değil efendim.
BAŞKAN - Tamam, kayıtlara geçti.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
yanlış bilgi veriyorlar.
BAŞKAN Ne yapalım canım, Allah Allah!
KAMER GENÇ (Tunceli) Hırsızları ve
yolsuzları koruyorlar.
BAŞKAN - Geçti kayıtlara, tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yani doğru cevap versin,
ona sığınmasın.
BAŞKAN İyi, ben elime kerpeten alayım
sökeyim dişlerini Doğrusunu söyle. diye, hayret bir şey ya!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Dişlerini sökmeyi de hak
ediyor.
BAŞKAN - Madde üzerinde bir önerge vardır
okutup işleme alıyorum.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 9 ncu maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki, "Bu oranın altında kalan
proje ve işler için gerektiğinde projeler 2014 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair
Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım
ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir. Cümlesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon
katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
AKP İktidarlarının 5018 sayılı
Kanuna aykırı uygulamaları, Maliye Bakanına 5018
sayılı Kanuna aykırı olarak verilen yetkiler ile ödenek
üstü harcamalarda öne çıkmaktadır.
5018 sayılı Kanunun "Ödenek aktarmaları"
başlıklı 21. maddesi;
"Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır.
Ancak, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri,
aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin, yılı bütçe kanununda
farklı bir oran belirlenmedikçe yüzde beşine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu şekilde yapılan
aktarmalar, yedi gün içinde Maliye Bakanlığına bildirilir.
Personel giderleri tertiplerinden, aktarma
yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma
yapılamaz."
şeklinde kurallaştırılmış;
"Yedek ödenek" başlıklı 23. maddesinde ise, merkezî
yönetim bütçe kanununda belirtilen hizmet ve amaçları
gerçekleştirmek, ödenek yetersizliğini gidermek veya bütçelerde
öngörülmeyen hizmetler için, genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine kadar
Maliye Bakanlığı bütçesine yedek ödenek konulabileceği, bu
ödenekten aktarma yapmaya Maliye Bakanının yetkili olduğu
belirtilmiştir.
Bu kurallara göre;
- Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasında ödenek aktarımı kanunla yapılacak;
- Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri kendi
bütçeleri içinde yılı bütçe kanununda farklı bir oran
belirtilmedikçe aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde
beşine kadar ödenek aktarmalarını kendi yapacak ve bunu yedi gün
içinde Maliye Bakanlığına bildirecek;
- Personel giderleri tertiplerinden, aktarma
yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma
yapılamayacak;
- Maliye Bakanlığı bütçesine genel bütçe
ödeneklerinin yüzde ikisine kadar yedek ödenek konulabilecek ve yedek ödenekten
aktarma yapmaya Maliye Bakanı yetkili olacaktır.
Bu bağlamda, 5018 sayılı Kanunda Maliye
Bakanına tanınan yetki, Maliye Bakanlığı bütçesine
genel bütçe gelirlerinin yüzde ikisi kadar konulacak yedek ödenekten aktarma
yapmakla sınırlıdır.
Geçmiş yıllar Bütçe Kanunlarında
olduğu üzere, "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının "Aktarma,
ekleme, devir ve iptal işlemleri" başlıklı
6. Maddesinde de Maliye Bakanına 5018 sayılı Kanunda
öngörülmeyen ve 5018 sayılı Kanunun temel amacı ve
sistematiği yanında yukarıda yer verilen 21 ve 23.
maddelerindeki temel kurallarına açıkça aykırı olan; bu
aykırılıktan dolayı Anayasanın 161. maddesinin ikinci
fıkrasıyla bağdaşmayan yetkiler verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Sizin önergeniz, sizin.
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan,
arada buraya da söyleyin. Bunların da haberi yok, arkadaşlara
hatırlatın lütfen.
BAŞKAN Demin onlara da söyledim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Gerçi
arkadaşların bu ara sesi çıkmıyor ama
BAŞKAN Sayın Ağbaba, hepinizin çok
yorgun olduğunu biliyorum ben.
VELİ AĞBABA (Malatya) Efendim, biz yorgunuz,
onlar bir şey yapmıyor ki, biz yorgunuz.
BAŞKAN Hepiniz çok yorgunsunuz, ayırt edemem.
VELİ AĞBABA (Malatya) Onlar sadece böyle
yapıyorlar, biz çalışıyoruz.
BAŞKAN Dolayısıyla, ondan
hatırlatma ihtiyacı duyuyorum, yoksa şey değil. Yani
hakikaten, acayip bir çalışma gösterdi bütün milletvekilleri. Allah
yardımcınız olsun. Ayrıca da tebrik ediyorum.
Evet, 10uncu maddeyi okutuyorum:
Mahalli idarelere ilişkin işlemler
MADDE 10- (1) Maliye Bakanlığı
bütçesinin;
a) 12.01.31.00-06.1.0.07-1-05.2 tertibinde yer
alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanun uyarınca il
özel idarelerine devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali
ve sosyal haklarına ilişkin ödemelerini karşılamak üzere il
özel idarelerine,
b) 12.01.31.00-06.1.0.08-1-07.1 tertibinde yer
alan ödenek, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi
(KÖYDES) kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel
idareleri ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,
c) 12.01.31.00-06.1.0.09-1-07.1 tertibinde yer
alan ödenek, Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında
belediyelerin içme suyu ve atıksu projelerini gerçekleştirmek üzere
İller Bankası Anonim Şirketine,
tahakkuk ettirilmek suretiyle
kullandırılır. SUKAP kapsamında ihtiyaç olması hâlinde
genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli
idare bütçesine ödenek aktarılabilir. Bu fıkra kapsamında ilgili
idarelere yapılan Hazine yardımları haczedilemez ve üzerine
ihtiyati tedbir konulamaz.
(2) Birinci fıkranın (a) bendine göre
yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar İçişleri
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından
birlikte belirlenir.
(3) Birinci fıkranın (b) ve (c)
bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2014 Yılı Yatırım
Programında belirlenmesini müteakip, KÖYDES Projesi için iller
bazında; SUKAP için ise belediyeler bazında
dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve denetimine
ilişkin usul ve esaslar Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara
bağlanır.
(4) 6360 sayılı Kanun uyarınca
tüzel kişiliği kaldırılan il özel idarelerinin
bulunduğu illerdeki büyükşehir belediyeleri 2013 yılında
söz konusu il özel idarelerince öz kaynakları ile gerçekleştirilen
eğitim ve sağlık amaçlı yatırım tutarlarının
dörtte üçünden az olmamak üzere, her derecedeki Devlet okullarının
inşaat, bakım ve onarımları ile sağlık
yatırım projelerinin gerçekleştirilmesi için yatırım
harcaması yaparlar. Bu harcamalar, Milli Eğitim
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının
planlamaları esas alınarak ilgili büyükşehir belediyesi ile
valilik arasında yapılacak protokollere dayalı olarak
yapımı devam eden projelere öncelik verilmek suretiyle
gerçekleştirilir. Tamamlanan proje konusu işler ilgili
Bakanlığa bedelsiz olarak devredilir. Bu kapsamda, söz konusu
yatırımların valilik bünyesinde yapılmasının
kararlaştırılması halinde büyükşehir belediyelerince
aktarılan tutarları, bir yandan genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir, diğer yandan İçişleri Bakanlığı
bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye, kaydedilen bu ödeneklerden
kullanılmayan tutarları ertesi yıl bütçesine devren gelir ve
ödenek kaydetmeye İçişleri Bakanı yetkilidir.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Bolu Milletvekili Sayın Tanju Özcanda. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
CHP GRUBU ADINA TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın
Başkanım, çok değerli milletvekilleri; 10uncu madde üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, az önce Sayın Başkan yorgunluktan
bahsetti ama şu soruyu sormadan da geçemeyeceğim sözlerimin
başında. Ben iki gündür AKP Grubunda bir durgunluk görüyorum. Bu
durgunluğun sebebini de merak ediyorum. Bu gerçekten el kaldırıp
indirmekten kaynaklanan bir yorgunluk mu, yoksa dünden bu yana Türkiyede
yaşanan gelişmelerin verdiği bir durum mu?
EŞREF TAŞ (Bingöl) Hiç alakası yok.
MUHARREM İNCE (Yalova) Durgunluk değil,
vurgunluk!
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz dimdik
ayaktayız.
RECEP ÖZEL (Isparta) Hiçbir şey yok, hiç
alakası yok Tanju.
EŞREF TAŞ (Bingöl) - Dimdik ayaktayız biz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ama dışarıdan
bakılınca dimdik ayakta gibi görünmüyorsunuz, öncelikle onu
söyleyeyim.
Arkadaşlar, ben size bir şey
soracağım. Şimdi, 1994
yılında bir değerli Türk büyüğümüz açıklama
yapmış, diyor ki: Yolsuzluğu babam yapsa
cezalandırırım.
EŞREF TAŞ (Bingöl) Doğru.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Aynı noktadayız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Türk büyüğü deme
bir büyüğümüz de, adam Türküm demiyor.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Kim biliyor musunuz bu
açıklamayı yapan? Şu anda Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Diyor ki:
Yolsuzluğu yapan babam bile olsa cezalandırırım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
EŞREF TAŞ (Bingöl) - Aynen, aynen
katılıyoruz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Şimdi, arkadaşlar,
bakın Türkiyede Sayın Başbakanın bu sözünden cesaret alan
bir namuslu savcı çıkmış bir operasyon düzenliyor, diyor
ki: Türkiyede yolsuzluğu kim yaparsa yapsın cezalandırırım.
Babam bile yapsa ben bunu cezalandırırım. diyen bir
Başbakanın yönettiği ülkede ben rahatça soruşturmamı
yaparım. diyor ve samimi olarak bir soruşturma
başlatılıyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) O savcılara
dün ateş püskürüyordun, ateş, ateş!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Peki, bu soruşturmada
soruşturulan konular neler arkadaşlar, şöyle bir
hatırlayalım: Rüşvet var. Ne için rüşvet var? İhaleler
için rüşvet var, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı
vermek için rüşvet var, yolsuzluklar var, kara para aklama var. Ana
başlıkları bunlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Nereden biliyorsun?
TANJU ÖZCAN (Devamla) E, bunu herkes söylüyor.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Yargı
kararını versin, ondan sonra konuşacağız.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Senin bildiğini ben de
biliyorum elbette.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Maşallah, her şeyden haberiniz var, bizim haberimiz yok ama sizin var!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, Başbakan
şunu da söylüyor, diyor ki
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siz yargıç
mısınız? Mahkeme kararı olmadan
TANJU ÖZCAN (Devamla) Müsaade ederseniz
Adli süreç devam ediyor, bu yüzden
konuşamam. ama bir yandan da
kendilerine tuzak kurulduğundan bahsediyor ama şunu hiç söyleyemiyor:
Yok, bu iddialar mesnetsiz, aslı astarı yok, iftira bunlar. bile
diyemiyor.
AHMET YENİ (Samsun) Mahkemeye müdahale
edemezsiniz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, Mahkemeye
müdahale etmeyin. güzel de Ergenekon süreci başladığında
Sayın Başbakan Ben bu sürecin savcısıyım.
demişti, hatırlar mısınız? Şimdi biz aynı
Başbakandan şunu bekledik, Yolsuzluk yapan babam bile olsa
cezalandırırım. diyen Başbakan şunu demeliydi: Bu
sürecin savcısı bundan sonra benim. Diyebildi mi peki? Diyemedi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Aynen öyle
yaparız ama haysiyet cellatlığına da izin vermeyiz.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, suçlamalar
sonucunda kimler gözaltına alındı, hatırlatıyorum: 3
değerli bakanımızın oğlu, bakanların özel kalem
müdürleri
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Demek ki kimsenin
gözünün yaşına bakmıyor...
TANJU ÖZCAN (Devamla)
bir kamu bankasının
genel müdürü, iktidara çok yakın olduğunu bildiğimiz iş
adamları, bir sayın bakan hakkında da rüşvet alırken
çekilmiş görüntüleri olduğu söyleniyor. İktidar bakanlarından
bir tanesi de bugüne kadar çıkıp Yok böyle bir şey, nereden
çıktı? demedi veya en
azından Bu bakan ben değilim. de demedi. Çok dikkat çekicidir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sükût ikrardan gelir.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Peki, bu kadar ciddi bir
soruşturma varken, bu kadar ciddi gözaltılar varken Sayın
Başbakan ne dedi? Az önce söyledim, Bize tuzak kurdular. dedi, Bize
tuzak kurdular. Kim tuzak kurdu, nasıl kurdu bilmiyorum ama Sayın
Başbakandan ben şu cevabı beklerdim Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı, milletvekili olarak: Yok kardeşim bunlar. Bunlar
iftira, birileri bize iftira attı, sayın bakanlara iftira attı,
onların çocuklarına iftira attı, kamu bankası genel
müdürümüze iftira attı. demesini beklerdim.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O zaman sen ne
söyleyecektin?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ama böyle bir şey söylenmedi
arkadaşlar.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Öyle söylese sen ne
söyleyecektin?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ne yapıldı peki
arkadaşlar?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Başbakan mahkeme değil ki.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) İşte onu
söylese, ne söyleyecektin?
BAŞKAN Rica ediyorum ya, yapmayın!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Tam tersi, ne yapıldı
arkadaşlar?
BAŞKAN Lütfen!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Öyle söyleseydi sen
ne söyleyecektin, onu söyle?
BAŞKAN E, peki, şimdi
MEHMET METİNER (Adıyaman) Neyi yapmayın
ya, haysiyet cellatlığına izin vermeyiz!
BAŞKAN Tamam canım, çıkar cevap
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sayın Başkan, müsaade
ederlerse devam edeceğim.
Bu iş nereye giderse gitsin, sonuna kadar gitsin.
denileceğine
EŞREF TAŞ (Bingöl) Gitsin.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
ne yaptı bizim
Başbakanımız?
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Emniyet müdürlerini
görevden aldı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Hiçbir şey yapmadı.
Bakanlar aynen görevde, suçlanan bakanlar görevde, çocuklar gözaltında.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Suçun
şahsiliği ilkesi var.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Savcıyı,
emniyet müdürünü görevden aldı.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ne yaptı? Hiçbir şey
yapmadı. Tam tersi, görevden alması gereken bakanları görevden
almadı. O görevden alınması gereken bakanlar, görevden
alınmaması gereken, soruşturmayı yürüten polis müdürlerini
görevden aldı. Hatta, Hatay Büyükşehir Belediye başkan
adayı olan AKPli bir zatımuhterem artık aday olduğunu
unuttu, hâlâ Adalet Bakanı saikiyle davranıp, HSYKya müdahale edip
savcıların görev yerlerini bile değiştirmeye, soruşturmadan
el çektirtmeye çalıştı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Adalet Bakanı
o, Adalet Bakanı!
EŞREF TAŞ (Bingöl) Bakan, Bakan!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar biz neden
bahsediyoruz? Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Gülüyorsunuz
bazılarınız da niye güldüğünüzü bile anlamıyorum!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sana gülüyoruz, sana!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bakın, bir ülkede
İçişleri Bakanının oğlu kendi maiyetindeki polisler
tarafından evinden alınmış sabaha karşı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mahkeme
kararını bekleyin.
TANJU ÖZCAN (Devamla) O İçişleri Bakanı
görevinin başında Vay, siz benim oğlumu nasıl
gözaltına alırsınız? der gibi oradaki polis müdürlerini
görevden alıyor. Bu, yürütmenin yargıya karşı açık
müdahalesidir. Bu bir darbedir arkadaşlar, darbedir; bunun adı
darbedir, koymak lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
Böyle bir şey siz dünyada duydunuz mu? Bakın,
böyle bir iddia Japonyada olsa ne olurdu? Japonyada bir bakanın
oğlu rüşvet almaktan dolayı gözaltına alınsaydı,
kara para aklamaktan dolayı gözaltına alınsaydı o bakan
intihar ederdi.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Mahkeme
kararını bekleyin mahkeme kararını, ondan sonra
konuşursunuz!
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen hukukçu
değil misin?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Avrupada veya herhangi bir dünya
ülkesinde en azından o bakan ne yapardı biliyor musunuz? Özür dilerdi
ve görevinden istifa ederdi.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen hukukçu
değil misin?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Veya bir başka ülkedeki bir
başbakan ne yapardı biliyor musunuz bu durum
karşısında? Onları kulaklarından tutup o görevlerinden
alır kenara koyardı.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sizin babanız
suç işlese sizi mi suçlayacağız!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Yargı derhâl gereğini
yapmalıdır. derdi. Bunların hiçbiri
yapılmadığı gibi, tam tersi, Sayın Başbakan, hâlâ
bu bakanlar sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Suçlu
olduklarını ne biliyorsun ya?
TANJU ÖZCAN (Devamla)
bakanlarımızın
çocuklarının herhangi bir suçu, günahı yokmuş gibi Bize
tuzak kurdular. diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Masumiyet karinesi ne? Tanju,
masumiyet karinesini anlatsana!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, ben hukukçuyum,
biraz samimi olalım.
RECEP ÖZEL (Isparta) Masumiyet karinesini anlat!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ya, soruyorum size, hepiniz
akşama kadar şurada İnterneti takip ediyorsunuz: ya,
İçişleri Bakanımızın oğlunun evinden para sayma
makinesi çıkıyor, para sayma makinesi, siz hâlâ neden
bahsediyorsunuz! Bir danışmanlık şirketi sahibinin evinden
para sayma makinesi çıkıyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Çıkar.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Çok miktarda para çıktığından
da bahsetmiyorum, ayakkabı kutularındaki paralardan da bahsetmiyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Suç mu?
TANJU ÖZCAN (Devamla) Demek ki o kadar çok para var ki
elinden gelip geçen, artık eliyle saymaya yorulmuş adam, siz hâlâ
nelerden bahsediyorsunuz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Bizim bakkal Ahmette
de var o.
MUHARREM İNCE (Yalova) Niye
kıskanıyorsun ya, niye kıskanıyorsun! Bizim çocukları
staja göndereceğiz oraya!
TANJU ÖZCAN (Devamla) Arkadaşlar, sizi
vicdanlı olmaya davet ediyorum, biraz vicdanlı olun. Bakın,
yaşananlardan çok rahatsız olduğunuzu biliyorum, bu işlerin
içinde bazılarınızın olduğunu da tahmin ediyorum ama
büyük bir çoğunluğunuzun bu işlerin içinde olduğuna
inanmıyorum, inanmak da istemiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
RECEP ÖZEL (Isparta) Sayın Başkan, böyle bir
şey var mı, olur mu böyle bir şey!
TANJU ÖZCAN (Devamla)
Ama arkadaşlar en azından şunu çıkın,
Sayın Başbakana söyleyin: Ne oluyor Sayın Başbakanım,
bu bakanlar hâlâ niye görevde? deyin, Allahınızı severseniz
bunu söyleyin.
Arkadaşlar, bakın, buradan açık
söylüyorum, dünyada bunun örneği görülmemiştir. Ya Sayın
Başbakan bu bakanları azledecek, görevlerinden alacak ya da
Sayın Başbakan onlarla birlikte o kayığa binecek ve derhâl
istifa edecek.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Emrin olur.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bu yükü AKP Hükûmeti
taşıyamaz, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti böyle bir yükü, böyle
bir utancı taşıyamaz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Üç ay sonra seçim
var, seçim. Üç ay sonra seçim var.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Sizi bu utanca ortak olmamaya
davet ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, tabii,
aslında belediyelerden, il özel idarelerinden bahsedecektim ama gündem
Türkiyede o kadar hızlı ki
Aslında, şöyle bakın,
Türkiyedeki AKPli belediye başkanları, aynı,
İçişleri Bakanının oğlu muamelesi görüyor. Ne
yapıyor? Kendi oğlu için polis müdürlerini görevden alıyor,
soruşturmayı engellemeye çalışıyor; hangi AKPli
belediye başkanı hakkında bir suç duyurusu, şikâyet olursa
da soruşturma izni vermemek suretiyle o belediye başkanını
kendi oğlu gibi koruyor âdeta. Bunları biliyorsunuz arkadaşlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bir sürü belediye
başkanına soruşturma izni verildi, gözaltına
alındı, tutuklandı, onu söylemiyorsunuz. Sizin derdiniz
başka.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Türkiyenin en çok şikâyet
edilen belediye başkanı Bolunun Belediye Başkanıdır
Sayın Metiner ve Bolunun Belediye Başkanı hakkında
verilmiş daha şu güne kadar üç tane soruşturma izni yok.
Araştırmak istiyoruz, yolsuzluk iddiaları var, bunları
araştırayım. diyor savcı, buna dahi izin verilmiyor.
Yüzlerce şikâyetten bahsediyorum, üç tane soruşturma izni yok diyorum
ortada. Soruşturulması ayıp mı?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Onlarca insan
gösterebiliriz size.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Bir vatandaş şikâyette
bulunuyorsa, Bunu soruşturun. diyorsa savcı da, İçişleri
Bakanı neden bunu engelliyor?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ucu kendine dokunur diye.
TANJU ÖZCAN (Devamla) Ucu kendine dokunur diye mi
endişe ediyor? Evet, ucu kendine dokunur diye mi endişe ediyor?
Aynı soruyu o zaman şöyle değiştirerek soralım:
Sayın Başbakan o zaman, bu son soruşturmada bu bakanları
görevde tutmak suretiyle ve o bakanlar eliyle savcıları
değiştirmeye çalışarak, polis müdürlerini değiştirterek
ucunun kendine dokunmasını mı engellemeye
çalışıyor? O zaman bu soruyu da mı soralım?
Arkadaşlar, yerel yönetimlerle ilgili de çok vahim
iddialar var. Bugün İçişleri Bakanının soruşturma
iznine tabi olduğu için birçok konu ortaya çıkmıyor ama inşallah
2015 yılında veya yakın tarihte, devri iktidarınız
sona erdikten sonra
MEHMET METİNER (Adıyaman) Çok beklersiniz
onu, çok beklersiniz.
TANJU ÖZCAN (Devamla)
o belediyelerinizdeki
yolsuzluklar da teker teker ortaya çıkacak, Türk milleti bunu öğrenme
şansı bulacak.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, konuşmacı grubumuzu kastederek
BAŞKAN Sayın hatip geçsin, evet, buyurun
Sayın Ünal.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Martta
hesaplaşırız sandıkta. Çok beklersin!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
konuşmacı grubumuzu
(AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Siz de bağırmayın da
dinleyeyim Sayın Ünalı. Sayın Metiner, Sayın Ünalı
dinleyeceğim.
Buyurun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
konuşmacı grubumuzu kastederek Birçoğunuzun da içinde
bulunduğunuzu biliyorum. gibi çirkin bir ifade kullandı.
BAŞKAN Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Bolu Milletvekili
Tanju Özcanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ
Grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; burada her şeyden önce, her
birimiz siyasetin tek limanının ahlak olduğu bilinciyle siyaset
yapıyoruz. Dolayısıyla adli, hukuki sürecin devam etmesi
başka bir şeydir, bizim bu işin ahlakını muhafaza
etmemiz ayrı bir şeydir. (CHP, MHP ve BDP sıralarından
gürültüler) Bunun üzerinden bir itibar suikastı yapmak ahlaki
değildir, bunun üzerinden bir siyasi suikasta kalkışmak ahlaki
değildir. [CHP ve MHP sıralarından alkışlar(!)]
VELİ AĞBABA (Malatya) Vay, vay, vay!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Biz AK PARTİ olarak
diyoruz ki bu işin sonu nereye kadar giderse gitsin, bu işin
peşindeyiz, bu işin hukuki olarak takipçisiyiz.
CELAL ADAN (İstanbul) Savcıyı niye
görevden alıyorsun kardeşim o zaman?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Savcıyı görevden
alıyorsun, polis müdürünü görevden alıyorsun, böyle sonuna gitmez.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Bu ayrı bir konu ama
birilerinin de bu hukuki durumu kullanarak siyasi suikast yapmalarına da
biz meşru Hükûmet olarak izin vermeyiz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ya, bu da mı darbe
girişimi Sayın Ünal, bu da mı darbe girişimi?
GÜRKUT ACAR (Antalya) Bu da mı darbe? Yine mi
darbe diyorsunuz? Yine darbe mi diyorsunuz?
RECEP ÖZEL (Isparta) Bir dinle ya!
MAHİR ÜNAL (Devamla) İşin diğer
tarafına gelince, arkadaşlar, bir şeyin meşru olması
başka bir şeydir, ahlaki olması başka bir şeydir,
hukuki olması başka bir şeydir. Burada Emniyet Genel Müdürünün
yaptığı bir açıklama var, Emniyet Genel Müdürü diyor ki:
Bazı şube müdürlerinin görevi kötüye kullandıkları tespit
edilmiş
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, bırak Allah
aşkına ya! Sen inandın mı Başkan buna ya?
PERVİN BULDAN (Iğdır) Siz inanıyor
musunuz bu söylediğinize? Siz, kendiniz inandınız mı buna?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) Söylediklerine
inanıyor musun sen? Allah aşkına, bırak bunları ya!
MAHİR ÜNAL (Devamla)
ve haklarında
soruşturma açılmıştır. Ve Başsavcı diyor ki:
Görevden aldık. demiyor, Yanlarına soruşturmanın daha
hızlı sürdürülmesi için ek savcı hizmete
alınmıştır. diyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Hadi canım sen de!
GÜRKUT ACAR (Antalya) Engellenmesi için yapıyor,
soruşturmayı engellemek için yapıyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Selameti
açısından!
PERVİN BULDAN (Iğdır) Siz kendiniz
inandınız mı buna?
MAHİR ÜNAL (Devamla) Şimdi, buradan yola
çıkarak bize suikast yapmaya kalkışmayın, bu işi
kullanmaya kalkışmayın
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Mızrak çuvala
sığmıyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Harakiri yapıyorsunuz,
harakiri.
GÜRKUT ACAR (Antalya) Derhâl istifa etmeleri lazım.
MAHİR ÜNAL (Devamla)
bunun üzerinden bir
itibarsızlaştırmaya çalışmayın çünkü hukuk
hepimiz için lazım. (Gürültüler)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Aynen öyle!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Genel Kurulu
saygılarımla selamlıyorum. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar; CHP, MHP ve BDP sıralarından alkışlar
(!)]
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
BAŞKAN Gürültü kesilsin...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sataşacak bir
ifadem olmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN Canım, ne dediğini bilmiyoruz.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan,
Sayın Grup Başkan Vekili, Bu konu üzerinden siyaset yapmak ahlaki
değildir. diyerek grubumuzun üyesini incitmiştir. İzin
verirseniz cevap vermek istiyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, Yargı süreci devam eden bir hususla ilgili, Genel Kurul
yargı makamı değildir ve bunun üzerinden de
itibarsızlaştırma yapılmamalıdır. dedim.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, bence geçerli
bir gerekçe. Ben de aynı gerekçeyle bir siyasetçi olarak siyaset yapmak
BAŞKAN Ben o kadar sinirleniyorum ki bu
işlere
Yani bu, çocuk oyuncağı hâline çevrildiği zaman,
son derece, bütün sigortalarım atar, istismar edildiği zaman da bütün
sigortalarım atar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Engin Alanı içeri atarken
hiç sesiniz çıkmadı. Engin Alanı Balyozdan içeri atarken
nasıl oldu bu iş?
BAŞKAN Ben milletvekillerine son derece,
konuşmalarına müsait davranan bir insanım ama gerçekten, alay
edilmiş hissediyorum kendimi.
ÖZDAL ÜÇER (Van) Estağfurullah Sayın
Başkan, böyle bir maksadımız olmadı.
BAŞKAN Bu beni son derece rencide eder, ben de
rencide ederim. Yani onu söyleyeyim. Yani gülerek, gülerek bu olmaz.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 15.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?
Burada.
Hükûmet? Burada.
Madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Muğla Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe kanununun 10uncu
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mahallî idarelere yapılacak yardımlar ve
mahallî idarelerle ilgili iş ve işlemler yıllardır her bütçe
kanununda yer almaktadır. Belediyelerin görevleri Belediye Kanunuyla
belirlenmiş ve belediyelerin hizmetlerini yerine getirebilmesi için
gerekli olan kaynaklar da Belediye Gelirleri Kanunuyla belirlenmiştir.
Pekâlâ, bu durumda bütçe kanununda mahallî idarelere değişik adlar
altında hazineden yardım verilmesine ilişkin hükümler niçin yer
almaktadır? Cevap belli arkadaşlar. Belediyeleri iktidara muhtaç
etmek, bir mahallî seçim öncesinde İktidardan belediye başkanı
seçmezseniz size yardım yok. muhabbeti yapabilmek için.
Yine, başka partilerden seçilen belediye
başkanlarını, tehditle, şantajla kendi partinize getirmek
için de bu baskı araçlarına ihtiyacınız var. Şimdi
soruyorum size: 2009 mahallî seçimlerinden bu yana hazine yardımlarını
ve diğer baskı yöntemlerini kullanmak suretiyle kaç belediye
başkanımızı AKP
saflarına transfer ettiniz? Tabii, AKPnin mahallî idarelerdeki
ayrımcılığı, aklımızın, hayalimizin
ötesine geçmiştir. AKP iktidarı denetimi, muhalefet belediyelerinin üzerinde
Demoklesin kılıcı gibi kullanırken, iktidar belediyelerini
denetlememekte, onlarla ilgili ortaya çıkan yolsuzluklara yargılama
izni vermemektedir. Yolsuzluk yaptığı mahkeme tarafından
tescil edilen iktidar mensubu birçok belediye başkanı hâlâ görevlerinin
başında kalmaya devam ederken muhalefete mensup belediyelerde
herhangi bir soruşturma başladığı zaman, önce
belediyle başkanları görevden
uzaklaştırılmaktadır yani çifte standart uygulanmaktadır,
iş muhalefete gelince AKPnin adaleti tatile gitmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 yılı bütçesinin en önemli özelliği Sayıştay
raporları olmadan bütçe görüşmesi yapılmasıdır.
Hâlbuki demokrasinin en önemli özelliği seçilmişlerin hesap
vermesidir ama AKPnin böyle bir niyeti hiç olmadı.
Değerli arkadaşlar, mahallî idareler yani
belediyeler ve özel idareler de bütçeden ciddi kaynaklar kullanmaktadır.
Bunların denetimlerinin de Sayıştay tarafından
yapılması ve denetim raporlarının Meclise gelmesi
lazım. Bakınız, Sayıştay Raporları Değerlendirme
Kurulu toplanmış, bizim yerimize karar almış
arkadaşlar: Mahalli idarelerin de meclisleri var, biz bu raporları
Türkiye Büyük Millet Meclisine değil, ilgili kurumlara gönderelim, onlar
kendi meclislerinde görüşsünler. Bu nasıl bir zihniyet? Bu
raporları Meclisten kaçırmak kimsenin hakkı da, haddi de
değildir, bunun sorumlusu AKP iktidarıdır. Bu raporların
muhakkak Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi lazım.
Yine, Sayıştayın yandaş tutumunu ve
iktidara mensup belediyelerin denetlenmesini nasıl engellediğinizi de
dikkatinize sunmak istiyorum. Sayıştay İstanbul Büyükşehir
Belediyesini denetlemek için 3 Sayıştay denetçisi
görevlendirmiştir. 3 denetçiyle bu mümkün mü? Elbette değil. Peki,
burada amaç nedir? Denetimi etkisizleştirmek. Öyle de yapıyorlar
zaten. İşte, denetim bitince yolsuzluklar da ayyuka
çıkıyor, her yerde savruluyor.
Yine, basına da aksettiği gibi, Ankara
Büyükşehir Belediyesini, EGO Genel Müdürlüğünü ve ASKİ Genel
Müdürlüğünü denetlemekle görevli Sayıştay ekiplerinin ekip
başkanları Sayıştay tarafından
değiştirilmiştir. Sebep gayet açık: Bu kamu görevlileri
iktidar ve ona mensup belediyelerin yolsuzluklarını ve
yanlışlarını ortaya çıkarmanın suç olduğunu
önceden öğrenmeden bu işleri yapmışlar, iktidarı
üzecek raporların yazılmasına sebep olmuşlardır.
Pekâlâ bundan sonra iktidarı üzecek, iktidarın
yanlışlarını ortaya çıkaracak Sayıştay
denetçilerinin meslekten ihracıyla ilgili bir çalışmanız
olacak mı arkadaşlar?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
çifte standart uygulamasında başka bir örneği de sizlerle ve
yüce milletimizle paylaşmak istiyorum. Orman ve Su İşleri
Bakanlığı bütçesi görüşülürken burada Sayın Bakana
sorduk ama cevap alamadık. Onun için buradan tekrar soruyorum:
Bilindiği gibi, Orman ve Su İşleri Bakanlığı,
içme suyu tesislerini ve barajlarını yapmakta ve belediyelerle
protokol yaparak bu tesisleri belediyelere kullandırmaktadır. Bu
tesislerin parasını bir takvim dâhilinde belediyelerden
almaktadır. Ancak duyumlarımıza göre, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından kullanılmakta olan Melen
Projesiyle ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir protokol
yapılmamıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
Melen Projesinden suyu bedava olarak almakta, İstanbullu vatandaşlarımıza
satıp parasını tahsil etmektedir. Oysa iktidar partisine mensup
olmayan belediyelerden suyu bedava kullanan yoktur.
Buradan Sayın Bakana tekrar soruyorum: İstanbul
dışında iktidara mensup belediyeler tarafından bedava içme
suyu tesisi kullanan kaç belediye vardır? Bunlar hangi belediyelerdir?
Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu konuda neden çifte
standart uygulamaktadır ve 30 Martta AKP İstanbul Büyükşehir
Belediyesini kaybederse Melen Projesinden bedava su vermeye devam edecek
misiniz İstanbul Belediyesine?
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemiz hızla 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak mahallî idareler genel
seçimlerine odaklanmaktadır. Bu konuda bütün partiler yoğun bir
çalışma içinde olup adaylarını belirleme ve tanıtma
gayretindedirler ancak partisinin tabelasından başka hiçbir
uygulamasında adalet bulunmayan AKP iktidarı, mahallî seçimlerle
ilgili olarak bütün devlet imkânlarını kullanarak haksız bir
rekabet başlatmıştır. Diğer partiler kendi
imkânlarıyla aday tanıtım toplantıları ve mitingleri
yaparken AKP iktidarı, devletin kaynakları ve kamu görevlileri eliyle
sözde açılış ve temel atma törenleri düzenlemekte ve bu
törenlerde adaylarını hem tanıtmakta hem de oradaki kamu
görevlilerine emanet etmektedir. Bunun bir örneği de 1 Aralıkta
Muğlada yaşanmıştır. Eğer adayımız
seçilmezse siz yerinizde oturamazsınız. kısmı da kibarca
kamu görevlilerine ihsas edilmiştir. Bu, son derece yanlış bir
uygulamadır, devlet adabına da, siyasi ahlaka da uygun değildir.
AKPnin devlet kesesinden yaptığı bu aday tanıtım
çalışmalarını kınıyorum ve yüce milletimize
şikâyet ediyorum. Bu yanlışların hesabı Milliyetçi
Hareket Partisi iktidarı tarafından size ve bu yanlışa alet
olan kamu görevlilerine muhakkak sorulacaktır. Yine, yüce milletimiz 30
Martta bu yanlışın hesabını size sandıkta
muhakkak ödetecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmamın son kısmında Hükûmete bazı önerilerim
olacak. Öncelikle AKP iktidarı AB Bakanlığını süratle
kapatmalıdır ve AB üyeliği hedefinden hemen vazgeçmelidir.
Eğer ABye katılırsak Hükûmetin görevine devam etmesi mümkün
değildir. Çünkü AB normlarını uygulamaya koyarsanız
yolsuzluk yapamazsınız; yolsuzlukları araştıran, takip
eden, ortaya çıkaran emniyet müdürlerini görevinden alamazsınız;
görevden aldığınız bu işleri yapan emniyet müdürlerine
soruşturma açamazsınız, soruşturma yapan
savcıları görevden alamazsınız ya da işi
sulandırmak için 2 savcının yanına 2 savcı daha
katamazsınız. AB üyesi olursanız yapmanız gereken iş
bellidir arkadaşlar. Almanyada Cumhurbaşkanı Christian Wulff,
yolsuzluk ve dostlarından para almakla itham edilince istifa etti.
Fransada Bütçe Bakanı Jerome Cahuzac hakkında vergi kaçırmak
suçundan soruşturma açıldı, ilgili bakan istifa etti.
İngiltere Enerji Bakanı, hakkında soruşturma açılınca
istifa etti. İtalya Kalkınma Bakanı, hakkında
soruşturma açılınca, bu yolsuzluk iddiaları ortaya
çıkınca istifa etti. Bu listeyi uzatmak mümkün ama ortak nokta belli
arkadaşlar. Soruşturma yapan emniyet müdürlerini,
savcılarını görevden almak yok. Bu görevlilerle ilgili onlara
Siz yetkinizi, görevinizi kötüye kullandınız. diye soruşturma
açmak yok. Suçlananlar, herhangi bir yolsuzlukla itham edilenler milletinden
özür dileyip boynunu büküyor, erdemli bir davranış sergileyip istifa
ediyorlar. O savcılar ve emniyet müdürleri de birtakım
yolsuzlukları ortaya çıkarttıkları için terfilerini
alıp görevlerine devam ediyorlar.
Burada iktidar gücünüzü kullanarak yolsuzluk
soruşturmalarını bir müddet öteleyebilirsiniz. Artık
mızrak çuvala sığmıyor. Türk milleti olanların hepsini
görüyor. Allahın adaleti mutlaktır. Er ya da geç Allahın
adaleti tecelli edecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak buradan Türk
milletine söz veriyoruz. Bugün gündemde olan bütün yolsuzlukların
hesabını bir bir soracağız.
Yaptıklarınızın hiçbirisini yanınıza
bırakmayacağız.
Bu vesileyle bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Teşekkürler
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
kapsamında 10uncu madde üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan, önce Şırnak
Milletvekilimiz Sayın Faysal Sarıyıldızın metnini
bitirememiştim, oradan devam edeceğim. Bu hasta tutuklular
biliyorsunuz bizim çok önemsediğimiz bir konudur. O açıdan, onun
göndermiş olduğu mektubu bütünüyle sizlere aktarmak istedim. Meclisin
bu anlamdaki duyarlılığını bu yöne çekmek
amacıyla devam edeceğim.
Kemik
kanseri olan Halil Güneş de şu anda benimle aynı cezaevinde olan
solunum cihazına bağlı başka bir hasta. Ameliyat
sonrası cezaevinde enfeksiyon kaptığı için açık
yarasından dışarı taşmış kaburgalarıyla
yirmi dört saat acı içerisinde kıvranıyor. Her gün ancak morfin
kullanılarak yatıştırılabiliyor. Mehmet Emin Özkan ise
bir itirafçının ifadeleri doğrultusunda yirmi yıl önce bir
suikast silahıyla öldürülen Tümgeneral Bahtiyar Aydın olayından
sorumlu tutulan, yetmiş beş yaşında bir sürü
hastalıkla boğuşan ölümün eşiğindeki bir hükümlüdür.
Daha sonra Bahtiyar Aydının devlet içinde oluşan çeteler
tarafından infaz edildiği ortaya çıkmasına rağmen
Licenin bir köylüsü olan Özkan hâlâ tutuklu. Devletin, Hükûmetin ve aynı
millî hassasiyete sahip geçmiş devlet kurumlarının
halkımıza yönelik yaklaşımını ele veren bu
örnekleri daha da uzatabiliriz.
Şimdi, biraz
hukuk devletinden sizlere bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, hukuk
devleti, bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan,
hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasaya ve evrensel
hukuka aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren devlettir. Buradan
çıkarılacak fikir odur ki yurttaşların yargı
sisteminden en öncelikli talepleri adalete erişimdir. Bu nedenle,
yargı mekanizmasının da en asli görevi yurttaşların
adalet ihtiyacına cevap vermektir. Trajik olan şudur ki yeni sivil
bir anayasa yapmaya uğraştığımız şu zaman
diliminde, mevcut 1982 darbe Anayasasının suç ve cezalara
ilişkin esasların yer aldığı 38inci maddesinde Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. denilerek kabul edilen
masumiyet karinesini bile dikkate almayan uygulamalarla karşı
karşıyayız. Kaldı ki Anayasanın da üzerinde bulunan
ve Türkiye'nin de uygulama yükümlülüğü olan Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 5inci maddesinde gözaltına alındıktan sonra
hâkim karşısına çıkarılan ve tutuklanmasına karar
verilen kişinin makul bir süre içinde yargılanmaya ve adli
kovuşturma sırasında serbest bırakılmaya ve serbest
bırakılmayı istemeye hakkı açıkça belirtilmiş bir
husustur. Bu referansla güncel konu olan Diyarbakır 5. ve 6. Ceza
Mahkemelerinin verdiği karara değinmek istiyorum. Yargının
bu kararı, seçilmiş milletvekillerinin yasama faaliyetlerini yerine
getirmelerini engelleyen bir müdahaledir -halkın iradesiyle oluşan
siyasal temsil yetkisini ortadan kaldıran- seçmen iradesinin Parlamentoya
yansımasını önlemektedir. Anayasa Mahkemesinin Sayın Balbay
kararında da belirttiği gibi milletvekillerinin adil yargılanma
hakları ve tutuklulukları da makul süreyi aşmış
bulunmaktadır. Milletvekillerinin tutuklu yargılanmaları
Anayasaya aykırıdır ve insan haklarını açıkça
ihlal etmektedir. Bu hem kişi özgürlüğü hem de temsil ihlali yani
temsil ettiklerinin de haklarının ihlali olarak
değerlendirilmiştir Anayasa Mahkemesinde. Tahliye taleplerinin
reddedilmesi, bizce, keyfîliktir, siyasi
bir karardır ve hukuku tanımamaktır.
Bildiğiniz gibi, Anayasamızın 153üncü
maddesine göre de, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını
bağladığı yoruma mahal bırakmayacak şekilde
açık ve net olarak belirtilmiş bulunmaktadır.
Milletvekillerimizin tahliye taleplerinin reddedilmesi, mahkemelerin çifte
standartlı davrandıklarının da açık bir göstergesidir. Yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin
açık kararına rağmen, yerel mahkemeler tarafından Anayasa
Mahkemesinin bu içtihadını hiçe sayarak evrensel sözleşmelerde
referans edilen hukuk devleti kavramı ile Türkiyede işletilen kanun
devletinin aslında birbirinden ne derece uzak yapılar olduğunu
hem Türkiye kamuoyuna hem de dünya
kamuoyuna bir kez daha ispat etmiş oldu. Gerek Anayasa Mahkemesi
kararıyla ve gerekse evrensel hukuk norm ve içtihatlarıyla bağdaşmayan
bu karar, ülke yurttaşlarının adaletin tecellisine olan inançlarını
bir kez daha zedelemiş bulunmaktadır, demokratikleşmeye
çalışan bir ülkenin önüne yeni bir set koymuş
bulunmaktadır. Bu vesileyle, Türkiyenin uluslararası düzeyde parlak
olmayan hukuk karnesine bir zayıf not daha eklemiş
bulunmaktadır.
Biz, Barış ve Demokrasi Partisi milletvekilleri
ve temsil ettiğimiz yurttaşlar olarak hukuk dersinden sürekli
zayıf not alan bir yargı sistemiyle artık yaşamak
istemiyoruz. Bununla ilgili her türlü demokratik mücadeleyi vermekten geri durmayacağız.
Kaldı ki demokrasi yolunda Parlamento çatısı altında
bulunan tüm milletvekillerinin de önceliği bu olmalıdır. Hukuk,
yurttaşların tamamını ilgilendiren bir meseledir. Bu
nedenle, hukuksuzluğa sırtını dönen
anlayışların hukuksuzluktan nemalanmaktan başka gerekçeleri
olamaz.
Değerli
milletvekilleri, hukuk devletlerinde eşitlik, görmezden gelinemeyecek
önemde bir kavramdır. Demokrasilerde eşitlik, kamu
politikalarının üretimine etkin ve etkili biçimde katılabilme ve
bu üretimi tartışma fırsat ve yetkisine sahip
yurttaşların ortaya çıkabilmesinin temelidir. Siyasal
katılım siyasal bilincin ve güvenin gelişmesine katkıda
bulunduğuna göre, bu anlamda yurttaşlıkta eşitlenme veya
eşit yurttaşlık kişinin ve toplumun kendini
gerçekleştirmesini sağlar. Daha önemlisi, eşit
yurttaşlığın siyasal ve toplumsal barış ve
istikrar için temel bir koşul olduğu da unutulmamalıdır.
Eşitsizliklerin giderilmesi ayrıca siyaset ve adalet
kavramlarının toplum zihninde meşruiyet kazanmalarını
sağlar. Bununla birlikte, bir ülkede adaletsizliğin giderilmesi
bireyin ya da topluluğun kendisini o ülkede yurttaş olarak
görebilmesini sağlar.
Değerli
milletvekilleri, özellikle adında adalet vurgusu yapılan bir partinin
on yıldır iktidarda olduğu bir ülkede en basit haklar olan
yurttaşın seçme, vekilin seçilme hakkına dair bir konuda
ağır problemler yaşanıyor olması demokratik siyasetin
gelişebilmesi bakımından hayal kırıcıdır.
Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak barışı ve
demokrasiyi herkes için istiyoruz. Sizlerin de, Parlamentoda grubu bulunan tüm
siyasi partilerin düşüncelerinin bu temelde olması gerektiğine
inanıyoruz. Millî duygulara hassasiyeti ülkede yaşayan bütün halklar
için istediğinizde, cumhuriyeti bu ülkede yaşayan tüm farklı
toplulukları dikkate alarak kurguladığınızda, adalet
ve kalkınmayı bütün halklar ve siyasi görüşler için tesis
edebildiğinizde bu ülkede gerçek bir demokrasi ve eşit
yurttaşlık duyguları yeşerebilecektir. Aksi durumda,
hukuki, kültürel, sosyal ve politik ötekileştirme tarzında beyhude
ısrarlar gerilimleri, istikrarsızlıkları,
çatışmaları, netice itibarıyla da kaygıları ve
korkuları artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Burada ortaya koymaya çalıştığımız tespitler,
siyasi değil, tarih boyunca birçok farklı coğrafyada ve
özellikle de üzerinde yaşıyor olduğumuz bu coğrafyada defalarca
tecrübe edilmiş sosyolojik gerçekliklerdir.
Bu düşüncelerle konuşmama son vermeden önce,
düşünüyorum ve umut etmek istiyorum ki, hiçbir parti farkı
gözetilmeden içeride bulunan şu anda bütün milletvekillerimizin, hangi
partiye ait olursa olsun hepsinin bir an önce bu Meclise dönmelerini
sağlamak yönünde bir an önce Meclisin harekete geçmesidir. Şu anda
Meclisin meşruiyeti açısından, bu Meclisin meşruiyetine
gölge düşüren bu durumdan hepimizin sıkılması
gerektiğine inanıyorum. Hukuk hepimiz için gereklidir ve halkın
iradesine ipotek konulduğunu da düşünüyoruz. Bu temelde bir an önce
bütün siyasi tutukluların ve bir tedbir olan tutukluluğun
aslında bir infaza dönüşmüş olduğundan dolayı bütün
uzun tutukluların bir an önce serbest bırakılması
noktasında bir an önce Meclisin harekete geçmesini bekliyor, bu duygularla
tekrar hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Şahıslar adına ilk söz Kastamonu
Milletvekili Sayın Mustafa Gökhan Gülşende.
Buyurun Sayın Gülşen. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MUSTAFA GÖKHAN GÜLŞEN (Kastamonu) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 merkezi yönetim bütçe kanunu 10uncu
maddesi üzerine söz aldım, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Mahalli idarelere ödenek aktarımıyla ilgili
olan bu madde KÖYDES Projesini de kapsamaktadır. Bu vesileyle KÖYDES
programından başlayarak on bir yıldır AK PARTİ
hükûmetlerince hazırlanan bütçelerin seçim bölgem Kastamonuya nasıl
yansıdığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Projenin başlangıç yılı olan 2005
yılından bugüne kadar KÖYDES Projesi kapsamında ilimize 213
milyon liralık ödenek aktarılmıştır. Bu kaynaklarla
1.630 kilometre asfalt, 2.250 kilometre stabilize, 116 bin kilometre parke yol
yapılmış, 1.266 köy ve mahallenin içme suyu problemi
çözülmüş, 75 köprü, 1.350 menfez hizmete girmiştir. 1.070 köyü, 9.700
kilometre köy yolu ağı bulunan Kastamonunda elbette köylerimizin
altyapı sorunları tamamen bitmemiş ancak büyük oranda
çözülmüştür. Kırsal nüfusumuzun ana geçim kaynağı
hayvancılık ve orman gelirleridir. On bir yıllık süreçte
yem bitkisi ve hayvancılık için köylümüzün aldığı
destek 1 milyon 500 bin liradan 25 milyon liraya yükselerek 16 kat
artış göstermiştir. Orman köylümüz 2002 yılında yaptığı
üretim için toplamda 12 milyon lira alırken, 2013 yılında üretim
için 101 milyon lira ödeme yapılmıştır. Tarım
kesiminde gelir artışını sağlayacak bir başka
önemli yatırım da Devlet Su İşleri tarafından
yapılmış, 117 bin dekar tarım arazisi bu dönemde sulamaya
açılmıştır. Son on yıl içinde Devlet Su
İşlerimiz Kastamonu genelinde 337 milyon liralık
yatırım gerçekleştirmiştir.
Sağlık Bakanlığınca 8 ilçe
devlet hastanesi, 7 sağlık ocağı tamamlanarak hizmete
açılmış. Merkez ve 3 ilçemizde yapılacak devlet
hastanelerinin ihale süreçleri başlatılmıştır. Millî
Eğitim Bakanlığımız, Turizm
Bakanlığımız, Gençlik ve Spor
Bakanlığımız milyonlarca liralık yatırımla
onlarca hizmeti ilimizde faaliyete geçirmiştir. 2006 yılında
kurulan Kastamonu Üniversitesi yılda 79 milyon lira bütçesi ve 18 bin
öğrencisiyle ilimizin, ilçelerimizin ekonomik, sosyal ve kültürel manada
gelişimine katkı sağlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin her
köşesinde olduğu gibi Kastamonuda da ulaşım
yatırımlarında büyük artış vardır. 2002 öncesi on
yıllık dönemde güncel rakamlarla kara yollarındaki
yatırım tutarımız 107 milyon lira iken, 2002 yılı
sonrasındaki on yılda kara yolları
yatırımlarımız 720 milyon liraya
ulaşmıştır. Bu süreçte bölünmüş yol uzunluğumuz
da 6 katına çıkmıştır. Sayın
Başbakanımızın Biz Ferhat, millet Şirin;
dağları dele dele gidiyoruz. ifadesi Kastamonuda
karşılığını bulmuş, Ilgaz Tüneli
çalışmalarına başlanmıştır. Yine
Kastamonunun elli dört yıldır özlemle beklediği Kastamonu Hava
Limanı bu dönemde hizmete girmiş, temmuz ayı itibarıyla
seferler başlamıştır. Kurtuluş
Savaşımızın en önemli lojistik üssü olan İnebolu
Limanı bu dönemde tamamlanmış, 1998 yılında
kapatılan İnebolu gümrüğü AK PARTİ Hükûmetince tekrar
hizmete açılmıştır.
Tüm bunların sonunda yıllarca ulaşım
zorlukları sebebiyle Karadeniz ile Ilgaz Dağları arasında
sıkışıp kalmış, gelişememiş,
kalkınamamış, göç vermiş olan Kastamonu, havadan, karadan,
denizden ulaşımın rahat olduğu bir şehir hâline
gelmiştir. Elbette artık Kastamonu halkı bu hizmetleri yapan
kadrolardan demir yolunu da talep etmektedir.
Ulaşım imkânlarının artması ve
uygulanan teşvikler neticesinde, il merkezi ve Tosya ilçemizde bulunan
organize sanayi bölgelerimiz büyük oranda dolmuş, yeni organize sanayi
bölgesi kurulması için çalışmalara
başlanmıştır. Son on yıllık süreçte 50 kişi
üzeri işçi çalıştıran firma sayımız 15ten 99a
çıkmış, işsizlik rakamlarımız çok
aşağılara, yüzde 3,5lara kadar gerilemiş ve göç durma
noktasına gelmiştir.
Değerli milletvekilleri, elbette
şehirlerimizin, ilçelerimizin daha büyük hizmetlere ihtiyacı var.
Milletimiz bize güvendikçe hizmet nimettir şuuruyla onlar için
çalışmaya, daha büyük hizmetler yapmaya, milletin talep ettiği
hizmetleri yerine getirmeye gayret edeceğiz.
Bu vesileyle, bu yatırımlarda emeği olan
geçmiş dönem milletvekillerimize, saygıdeğer
bakanlarımıza ve Kastamonuyu hayalleriyle buluşturan Sayın
Başbakanımıza şükranlarımı arz ediyorum. 2014
bütçesinin ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını
diliyor, sizlere saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına son söz Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Durdu Özbolat.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 10uncu maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. O vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan
önce, cezaevinde yatan milletvekillerinin serbest bırakılması
için Türkiye Büyük Millet Meclisinde açlık grevi yapan milletvekili
arkadaşlarıma selamlar gönderiyor ve yürekten destekliyorum. (CHP,
BDP ve HDP sıralarından alkışlar)
Bütçe gerek gelirler gerekse harcamalar
yönünden denetlenmemektedir. Bu, halkın hesap sorma, vergilerin nasıl
harcandığını öğrenme ve sorgulama hakkı olan
bütçe hakkının ortadan kaldırılması demektir. Hükûmet,
hem halkın yaratmış olduğu artı değerin
yaklaşık üçte 1ine vergi, prim, fon ya da kamusal hizmet fiyatlaması
adı altında el koyuyor hem de bu el koyduğu gelirleri nereye
harcadığı konusunda bilgi vermeye yanaşmıyor.
AKPnin millî gelirden
kullandığı kaynaklar, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin de
yükselmesiyle yüzde 40a yaklaştı. Uygar ülkelerde kaynakları
toplayan ve dağıtan devlet kurumları arasında merkez yerel
paylaşımı daha dengeliyken Türkiyede bir uçurum var. OECD
verileri gösteriyor ki, Türkiye, kamu harcamalarının yüzde 10unu
dahi yerel yönetimlere kullandırmıyor. Bu yüzde 10luk harcama
dilimine, doğrudan merkeze bağlı il özel idarelerinin yüzde
20ye yaklaşan payları da dâhil.
Türkiyede 30 büyükşehir, 3 binden
fazla belediye, 51 il özel idaresi, 35 bine yakın köy bulunuyor. Belediye
hizmeti aldığı varsayılan 65 nüfus var, yani toplam nüfusun
yüzde 85i. Ancak bu kurumların yaptıkları harcama, toplam
devlet harcamasının yüzde 10unu dahi bulmuyor. Esas
çarpıklık burada.
Toplam kamu harcamaları millî
gelirin yüzde 36sını bulurken mahalli idarelerin
yaptığı harcamalar millî gelirin yüzde 3,6sına
ulaşamıyor. Bu yüzde 10u bile bulamayan payla belediyeler,
bırakın yatırım yapmayı, personel
harcamalarını, temel mal ve hizmetlerini tedarik etmeyi dahi
başaramıyorlar. Bakınız,
Cumhurbaşkanlığının bütçesi Diyarbakır ve
Eskişehir belediyelerine ayrılan payların toplamından
fazla. 2014 bütçesinden Diyanet İşleri
Başkanlığına ayrılan ödenek 5,5 milyar lira. Yüzde
18lik bir artış anlamına gelen bu ödenekle Diyanet, tam on üç
bakanlığı geride bırakmış. Bir de milyonlarca
yurttaşımıza hizmet götürmesi beklenen belediyelere ayrılan
bütçenin 39 milyar lira olduğu düşünülürse durumun vahameti daha iyi
kavranacaktır.
Değerli arkadaşlar, tüm
bunlara ek olarak, siyasi hesaplarla ve seçimlere yönelik kaygıyla
çıkarılan Büyükşehir Yasası var ki yerel hizmetleri tamamen hayal hâline getirdi. Sayısız belde ve
köye, yolunu dahi bilmeyen merkez belediyelerce hizmet götürülmesini beklemek
bir trajedidir. Kent merkezine 40 kilometre uzaklıkta bulunan
Maraşın Pazarcık ilçesinin 9 köyünün mahalleye
dönüştürülerek merkez ilçeye bağlanması, 3 köyünün
Türkoğluna bağlanması bu yanlış uygulamalardan sadece
bir örnek. Bu siyasi kararlar, yerel yönetimleri ve belediye hizmetlerini
bitirmek anlamına gelir.
Kendi belediyelerine kepçeyle dağıtan Hükûmet,
diğer belediyelere kaşıkla veriyor. Bununla da yetinmiyor,
denetim elemanlarına kamp kurduruyor, soruşturma ve gece
yarısı baskınlarıyla muhalif parti belediyelerini
çalışamaz hâle getiriyor.
Bu tablo, Türkiyeyi, neoliberal renklerle
süslenmiş, toplumsal ve mali açıdan çarpık, iktidarın tam
güdüm ve denetiminde bir yerel idare sistemine götürmektedir. Belediyeler
sürekli borçlanmaya yöneliyor ve toplam borçları 45 milyar lirayı
aşmış durumda.
Aynı zamanda bu anlayış, yerel idarelerin
farklı ekonomik arayışlar içerisine girmesinin ve ranta
dayalı yağmalamanın kapılarını da açıyor.
Halkımız için bir değer ifade eden her türlü mekânlar, sermaye
için rant alanına dönüştürüldü. Tarihsel ve toplumsal değerler,
doğal kaynaklar, tabiat ve kültür miraslarımız rant için yok
edilmekte. Kentsel dönüşümün arkasına sığınarak polis
gücüyle insanları evlerinden yurtlarından eden zorbalıklar,
kentlerde hâkimiyetini ilan eden rant ekonomisinin bir sonucudur.
Bu gerçeğin sayısız örneklerinden biri,
hemen yanı başımızda Dikmen Vadisinde yıllardır
yaşanıyor. Orada yaşayanlar sekiz yıldır zulme
karşı direniyorlar.
Çağdaş kent ve yaşam hedefi, yerel
yağmalamaya, talan politikalarına yem edilemez. Bu nedenle, 2014
yılı merkezî yönetim bütçesine evet dememiz olanaksızdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Acar
GÜRKUT ACAR (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın
Bakan, Antalya Çağdaş Eğitim Vakfında çelenk
bağışları için ticari faaliyet olduğu gerekçesiyle
inceleme yapıyorsunuz. Çelenk bağışları nasıl bir
ticari iş sayılır, bunu merak ediyorum. Asla ticari bir iş
yapmayan, tüm mal varlığını ve gelirlerini yoksul
öğrencilere özgülemiş bir vakfa haksızlık yapmıyor
musunuz? Adalet ve Kalkınma Partisi yandaşı vakıflarla
eşitliği bozmuş olmuyor musunuz? AKPnin arka bahçesindeki kaç
vakfa benzeri cezalar verildi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Şimşek
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım,
25 yaşını doldurmuş, üniversiteyi bitirmiş ancak
iş bulamamış, işsiz olan ve yine, 18 yaşını
doldurmuş, işsiz olan gençlere ailesinin geliri üzerinden genel sağlık
sigortası primi tahakkuk ettirilmektedir. Her türlü sorumlulukları
ailesi üzerinden düşmüş olan bu şahısların genel
sağlık sigortasında ailelerinin geliri üzerinden
sağlık sigortası tahakkuk ettirilmesi doğru mu? Bu konuda
bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Bir de hakikaten,
Türkiyede garip şeyler oluyor. Önemli bir soruşturmanın
akabinde soruşturmayı yürüten polis müdürlerinin görevden
alınmasını nasıl izah ediyorsunuz? Bu bakımdan kamuoyu
Hükûmetten bir açıklama bekliyor. Bu polis müdürleri niçin görevlerinden
alındılar?
BAŞKAN Sayın
Soydan
MUSTAFA SERDAR SOYDAN
(Çanakkale) Teşekkür ederim.
Gazetecileri Koruma
Komitesi tutuklu gazetecilerin dünya sıralamasında Türkiye'nin 1inci
sırayı koruduğunu açıkladı. Bu birincilik,
başarıyla övünen, hayatın her alanına ileri demokrasiyi
yerleştirmeye çalışan Hükûmete ve olimpiyatlardan birincilik
yerine kına getiren Sayın Spor Bakanına hayırlı olsun!
Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum.
BAŞKAN Sayın
Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ
(Adana) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bu Tarım
Bakanlığı karekod adı altında bir uygulama
yapıyor. Yaklaşık 1 milyar dolar gibi bir rakamı
Özel
uçağı da olan ve Tarım Bakanının da bu özel uçakla defalarca
uçtuğu iddia edilen bir firmaya bir yıl içerisinde 1 milyar dolar
gibi bir paranın aktarıldığı iddiası
ortalıklarda dolaşıyor. Dünyada hiç eşi benzeri yok bu
uygulamanın. Bir etiketi 6 kuruş gibi bir fiyatla sadece bir
firmadan, Veriso Data firmasından alma zorunluluğu getiriliyor. Sizin
bandrol uygulamanız var, bin tanesini
2,7 kuruşa verirken bir etiketin 6 kuruşa verilmesi yani 2.500 kat
bir fiyat konulması ve 1 milyara yakın bir paranın bir firmaya
bu şekilde aktarılıyor olması nasıl etiktir? Yani
dünyada eşi benzeri yok
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Oğan
SİNAN OĞAN (Iğdır) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, ağabeyiniz Selahattin
Şimşekin Iğdır İl Millî Eğitim Müdürü
olduğu dönemlerde Iğdırdaki birçok hazine arazisi kimsenin
haberi olmadan, herhangi bir satış ilanı, açık artırma
olmadan Batmanlı iş adamlarınca satın alındı. Bu
konuda Bakanlığınıza bir de soru önergesi yönelttim.
Iğdırdaki neredeyse bütün hazine arazilerinin Batmanlılar
tarafından gizlice alınmasını Batmanlı ve bu arazilerden
sorumlu bir Bakan olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Havutça
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tarımsal üretimi Türkiyenin en
önemli ekonomik güçlerinden birini oluşturuyor, temelini oluşturuyor.
Şimdi, çiftçilerimiz şu anda tarımsal üretimde 3 milyon dönüme
yakın araziyi ekmekten vazgeçti. Türk çiftçisi dünyanın en
pahalı mazotunu, gübresini kullanıyor. Çiftçilerimiz
kullandığı mazotu Bodruma tatile gitmek için kullanmıyor,
Türkiyede buğday üretmek için, et üretmek için ve mısır üretmek
için kullanıyor yani Türkiyeyi beslemek için kullanıyor. Gemicilere
verdiğiniz, pırlantaya verdiğiniz KDV desteğini Türk
çiftçisinden esirgerseniz Türkiyede üretim imkânsız hâle gelecek. Çiftçilerimiz
soruyorum- bir kilo mazota ne kadar KDV ve ÖTV ödüyor? Hükûmet olarak,
bunların nefes alması için onlara bu desteği vermeyi
düşünüyor musunuz?
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Antalya
Çağdaş Eğitim Vakfıyla ilgili bir soru var, çelenk
bağışlarının nasıl bir ticari iş
kapsamında değerlendirildiği hususu. Ben yani spesifik olarak
her ilde yapılan incelemenin mahiyetine vâkıf değilim ama
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine ilişkin,
birtakım faaliyetlerin ticari faaliyet niteliğinde olduğuna
ilişkin bir inceleme yapılmış veya en azından
basına bu yansıdı. Şimdi, Kızılayın da
ticari mahiyette, diğer herhangi bir vakfın da bu anlamda ticari
mahiyette bir faaliyeti varsa maliyenin değerlendirmesi böyle olur yani
herhangi bir derneğe, herhangi bir vakfa ilişkin özel bir
uygulamamız söz konusu olamaz. Fakat dün bu konu çok
tartışıldı ve ben bu konuyu inceleteceğimi, eğer
kanuna, mevzuata aykırı bir uygulamamız varsa gereğini
yapacağımı söylemiştim dün. Dolayısıyla, yine bu
çerçevede ben cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, 25 yaşını
doldurmuş veya 18 yaşını doldurmuş
vatandaşlarımızdan, daha doğrusu ailelerinden genel
sağlık sigortası kapsamında gelir düzeyi müsaitse prim
alınması hususu kanunla yapılan bir düzenlemedir. Bu düzenleme
doğru mu yanlış mı, bu sübjektif bir konudur. Şu anda
fiilen var olan bir husustur. Muhtemelen Meclisimizden geçmiş bir yasayla
yapılmıştır. Bu konu incelenebilir ama sosyal güvenlik
sistemi, katkıya dayanır. Şu anda sosyal güvenlik sisteminde
büyük bir açık vardır buna rağmen. Dolayısıyla,
imkânı olanların sağlıktan tamamen hiçbir prim ödemeden
yararlanması doğru olmaz. Bu defa prim ödeyenlere bir
haksızlık olur. Dolayısıyla, yani sistem bu anlamda
bakılırsa doğru kurgulanmıştır.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Milyonlarca kişi
borçlu, milyonlarca kişi. Borçtan dolayı da tedavi falan
göremiyorlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Soruşturmayı, daha doğrusu bu emniyet müdürlerinin görevden
alınması meselesini tekrar sordunuz. Sabahleyin bu konuyu ben
açıkladım. Değerli arkadaşlar, kim bu milletin bir
kuruşuna tenezzül ederse...
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya bu lafları
bırakın ya. Yazık, yazık ya!
AHMET YENİ (Samsun) Ya dinle, cevap veriyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bir müsaade edin, konuşuyoruz ya.
BAŞKAN Bakın, bir sürü soruya cevap vermesi
lazım, yerinizden laf atmayın, zaman geçiyor. Kaldı iki dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama Sayın Başkan yani
böyle laf söylenmez ki.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, kim bu milletin bir kuruşunu yerse, mahkemelerimiz,
yargımız sonuna kadar gitsin.
KAMER GENÇ (Tunceli) Siz biliyorsunuz ki hesap soran
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sonuna kadar. Kimliği ne olursa olsun, hangi şahıs olursa
olsun, kim olursa olsun ve değerli arkadaşlar, şu anda bu konu
yargıya intikal etmiştir. Sabahleyin de dün de bu konularda hep
sorular soruldu, defalarca söyledim yani ne gerekiyorsa yapılmalıdır,
kim olursa olsun gereği yapılacaktır.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Yargıya intikal etmiş konuyla ilgili bir şey
söylemeyeceğim. Polis müdürleri niye görevden alındı?
ALİM IŞIK (Kütahya) Nasıl adaletten
bahsedersin Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bizim, yanlış yapanı barındırmamız,
savunmamız asla mümkün değildir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, bir defa, kimin
hesaplarını inceliyorsun sen Maliye Bakanı olarak?
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Çocukların hesapları da incelendi mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bu milletin -dediğim gibi- 1 kuruşuna tenezzül edenin sonuna kadar
cezalandırılmasından tarafım ben. Dolayısıyla, bu
konuda açık ve netim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Allahın adaletinden
kurtuluş yok.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, hem Allah nezdinde hesap verecekler hem de tabii ki yargı
nezdinde bu millete hesap verecekler ama şu anda soruşturma
aşamasında olan bir konudur, yargıya intikal etmiş bir
konudur.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Yargıya intikal etmiş konuya bir şey demiyorum. Polis müdürleri
niye görevden alındı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bunu sık sık bana sormanız, aynı çerçevede cevap
almanız yani
BAŞKAN Konuşun, konuşun, bitti zaman.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım,
polis müdürleri niye görevden alındı, görüşünüzü soruyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar...
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Sayın Bakan, yargıya intikal etmiş konuda bir şey demiyoruz.
Polis müdürleri niye görevden alındı?
BAŞKAN Hadi bakalım, aferin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, tutuklu gazetecilerle ilgili olarak
BAŞKAN Tamam canım, konuşun, gitti.
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Ama soru
soruyoruz.
BAŞKAN Yani, gitti, zaman gitti.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Türkiye'nin ilk sırada olması büyük bir ayıptır.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) O
ayıbı kaldırın, madem öyle.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Ve Türkiye'nin ama bu detayları yani muhtemelen
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) Kimse
açıklama yapmıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
hangi sebeplerle, niçin olduğunu, gerçekten bunlar gazetecilik
mesleğinden dolayı mı, değil mi?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Bunlar klasik
laflar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bu konuda, geçmişte, Adalet Bakanlığının
birtakım açıklamaları oldu.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bari bugün
bunları söylemeyin, ayıp ayıp ya! Evlerinde 4.5 milyon dolar
çıkmadı onların, ayıp ya!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, ben diyorum ki, bu
hususta daha önceden birtakım değerlendirmeler, açıklamalar
oldu. Yargıtay tarafından
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Gazetecilik
yaptığı için tutukladık. demeyecek zaten,
kılıfına uyduracak.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bakın Gazetecilerin gazetecilik mesleği nedeniyle tutuklanması
bir yanlıştır, bir ayıptır. diyorum ama başka
sebeplerden dolayı
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Zaten,
başka sebepler uydurulur Sayın Bakan, böyle cevap olmaz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Yargıtayca onaylanmış cezası varsa da bunu gazetecilik
kapsamında değerlendirmemek lazım; onu söylüyorum. İkisinin
ayrımını -yapacak kadar- herhâlde siz de rahat bir şekilde
yapabilirsiniz.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın
Başkan, ek süre verebilir misiniz Sayın Bakana, süre bitti.
BAŞKAN Vermeyeceğim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, Tarım Bakanlığıyla ilgili bir konu sordunuz;
bu bir iddia. Tarım Bakanlığına ilişkin bir husus var.
Tarım Bakanımız buraya geldiler, yine gelecekler.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Cevap vermiyor ki.
BAŞKAN Devam et, devam.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Lütfen sorun kendilerine, açıklama yapsınlar ama şimdi,
Tarım Bakanının cevap vermediği bir hususu bir iddia olarak
ortaya atıyorsunuz. Benim şu anda önümde bir şey yok, ben
nasıl size cevap vereyim?
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Daha dün kendisi
açıkladı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Dolayısıyla, bu iddianız varsa, bu hususta birtakım
bilgi, belgeler varsa lütfen gereğini yapınız, lütfen ilgili
arkadaşımıza sorunuz.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Cevap verse
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, gelelim
SİNAN OĞAN (Iğdır)
Iğdıra gel.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Iğdıra gelelim.
Ben şimdi talimat verdim. O dönemde yapılan
bütün satışlar, ihalesiz veya ihaleli
SİNAN OĞAN (Iğdır) Soru önergesi de
verdim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Soru önergesinde sormuşsanız mutlaka cevabını da veririz.
Yani, en son orada ne zaman görev yaptı? Bu,
herhâlde üç dört yıl öncedir. Ben ne zaman Maliye Bakanı oldum?
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın
Bakanım, hâlâ devam ediyor.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) Bilmiyor musunuz Sayın
Bakanım?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bakın, arkadaşlar, şimdi, dolayısıyla, o konuyu
inceleteceğim. Bakın, ne diyorum? Kim olursa olsun
SİNAN OĞAN (Iğdır) O ilişkiler
üzerinden devam ediyor satışlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Ama, o ilişkiler üzerinden diye bir şey yok.
Şimdi, bir vatandaş
Bakın, konuyu
inceleteceğim, çıkartacağım. Sizin iddia ettiğiniz
gibi gizli mizli şey olur mu arkadaşlar ya? Millî Emlakın bütün
satışları; bir, teşvik kapsamında değilse mutlaka
ve mutlaka ihaleyle olur, ihaleyle olmaması ancak kanunla olur. Kanun kime
cevaz veriyor? Vakıf üniversitelerine, kamu yararı olan derneklere
veriyor. Dolayısıyla, ben bu iddiayı oturup, inceletip
çıkartacağım.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Sayın
Bakan, ciddi bir iddiadır.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Eğer sizin söylediğiniz şekilde değilse siz
çıkıp özür diler misiniz, onu da merak ediyorum.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Iğdır
iş adamları adına soruyorum, Biz almak istiyoruz
diyorlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, ama, işte, onun, bunun söylemesi değil. Bakın,
konuyu aldım, inceleteceğim, getireceğim. Müsteşara
söyledim: Şu son yani benim Bakan olduğumdan bugüne kadar
Iğdırda yapılmış bütün işlemleri hemen
çıkartın. Hele Batmanlı birisi bulaşmışsa
özellikle çıkartın, bütün detaylarıyla getirin. Açık ve
net olarak söylüyorum, o konuda en ufak bir tereddüdüm yok.
SİNAN OĞAN (Iğdır) Biz de size
Allah razı olsun. deriz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, tabii ki çiftçimize, değerli arkadaşlar, biz
imkânlarımız çerçevesinde bütçeden tarımsal destek veriyoruz. Bu
destek yeterli mi, yetersiz mi tartışılabilir ama bir mazot
desteği var. Şimdi, şunu da kabul edelim: Bakın, Türkiye,
tarımda Avrupada 4üncü sıradaydı. Ne zaman? Tarımsal
gayrisafi yurt içi hasılada 2002 yılında 4üncü sırada,
bugün 1inci sıraya çıkmış; dünyada 11inci
sıradaydı, bugün 7nci sıraya çıkmış. Nerede?
Tarım sektörünün büyüklüğünde. Şimdi, dolayısıyla,
tarım sektöründe
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Evet, teşekkür ederim.
Şimdi, madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesinin (1)
numaralı fıkrasındaki SUKAP kapsamında ihtiyaç olması
hâlinde genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel
bütçeli idare bütçesine ödenek aktarılabilir. cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULKERİM GÖK
(Şanlıurfa) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam.
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe
Anayasanın 161. maddesinin ikinci
fıkrasında, "Malî yıl başlangıcı ile merkezi
yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir." kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın sözünü ettiği merkezi yönetim
bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunudur.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
Tasarısının yasalaşması, Avrupa Birliği Uyum
Şartları arasında yer almış; IMF İcra
Direktörleri Kurulu'nun 6. gözden geçirmeyi onaylamasında ön şart
olarak kabul edilmiş, yasalaşması için 3 Ağustos 2002
tarihinde TBMM'ye sunulmuş, 10.12.2003 tarihinde yasalaşmış
ve 1.1.2006 tarihinde bütün maddeleriyle yürürlüğe girmiştir.
Kanun ile uluslararası standartlara ve Avrupa
Birliği normlarına uygun olan, mali saydamlığa ve hesap
verebilirliğe dayanan, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik,
verimli ve yasalara uygun şekilde elde edilmesi ve
kullanılmasını sağlayan ve TBMM'nin bütçe hakkından
kaynaklanan denetim yetkisini kullanabilmesine güvence oluşturan bir kamu
mali yönetim sistemi kurulması amaçlanmıştır.
5018 sayılı Kanunun temelinde, "stratejik
planlama ve performans esaslı çok yıllı bütçeleme"
yatmaktadır. Kanuna göre kamu idarelerinin bütçeleri, kalkınma
planı -stratejik plan-performans programı-bütçe gibi birbirine
bağlı ve birbirini tamamlayan ve yukarıdan aşağıya
hiyerarşik bir yapı oluşturan bütünsel bir süreç olarak
tasarlanmıştır.
Buna göre, kamu idareleri, stratejik amaçlar ve
ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden
belirlenmiş göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve
değerlendirmesini yapmak amacıyla uzun süreli stratejik plan (md. 9/1)
ile stratejik plana göre yürütecekleri faaliyet ve projeleri ve bunların
kaynak ihtiyacı ile performans hedef ve göstergelerini içeren
yıllık performans programı hazırlamak (md. 9/4) ve kamu
hizmetlerinin istenilen düzeyde ve kalitede sunulabilmek için bütçeleri ile
program ve proje bazında kaynak tahsislerini, stratejik planlarına,
yıllık amaç ve hedefleri ile performans göstergelerine
dayandırmak zorundadırlar (md: 9/2).
İdarelerce her yılın sonunda
hazırlanacak idare faaliyet raporlarında ise, ilgili idare
hakkındaki genel bilgilerle birlikte, kullanılan kaynaklar, bütçe
hedef ve gerçekleşmeleri ile meydana gelen sapmaların nedenleri,
stratejik plan ve performans programı uyarınca yürütülen faaliyetler
ile performans bilgilerini içerir şekilde hazırlanacak (md. 41/4);
Sayıştay söz konusu raporları değerlendirerek
değerlendirme sonuçları ile birlikte TBMM'ye sunacak, TBMM ise bu
raporlar ve değerlendirmeler ile denetim bulguları temelinde, kamu
kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasına
ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap verme
sorumluluklarını görüşecektir (md. 41/3).
Bununla birlikte, AKP İktidarları merkezi
yönetim bütçesini, 5018 sayılı Kanuna göre hazırlamak ve
uygulamak yerine, 5018 sayılı Kanunla yürürlükten
kaldırılmış olan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye
Kanununa göre hazırlamaya ve uygulamaya devam etmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 11i okutuyorum:
Fonlara ilişkin işlemler
MADDE 11- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerine
stratejik hedef planı uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve
gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı
yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar;
7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii
Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve
diğer ayni ve nakdi imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle
Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde
karşılanır.
(2) Milli Savunma Bakanlığı,
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik
Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden
birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek tutarları; Emniyet
Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden uçak ve
helikopter, insansız hava araçları (İHA), uçuş simülatörü
ve Elektronik Harp (HEWS) projesine ilişkin tutarları; Türkiye Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen
mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden
motorbot alımına yönelik tutarları; Orman Genel Müdürlüğüne
bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden Helikopter Alım Projesine
ilişkin tutarları; Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğüne bütçe
ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden araştırma gemisi
alımına yönelik tutarları; ilgili hizmetleri
gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine
göre Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı,
Sağlık Bakanı, Orman ve Su İşleri Bakanı veya Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı yetkilidir.
(3) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan
Hazineye yatırılacak tutarları bir yandan genel bütçeye gelir,
diğer yandan Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili
tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini
devretmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(4) İlgili yıllar bütçe
kanunları uyarınca, yürütülmesi öngörülen projeler için Savunma
Sanayii Destekleme Fonuna aktarılan tutarlardan kullanılmayan
kısımlar, Savunma Sanayii Destekleme Fonundan ilgili genel bütçeli
idarenin merkez muhasebe birimi hesabına; özel bütçeli idarelerde ise
muhasebe birimi hesabına yatırılır ve ilgili idarenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar
karşılığını ilgili idare bütçesine ödenek
kaydetmeye genel bütçeli idarelerde Maliye Bakanı, özel bütçeli idarelerde
ise ilgili özel bütçeli idare yetkilidir. Milli Savunma
Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı dışındaki idarelerde ödenek
kaydı yılı yatırım programı ile ilişkilendirilerek
yapılır.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Arif Bulutta.
Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ARİF BULUT (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 11inci madde üzerinde
grubum adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1700lü yıllarda,
Napolyon Para, para, para diye bir üçleme yapmış. Neden bunu
söylediği konusunda rivayetler muhtelif ama paranın önemini
vurgulaması açısından önemi büyük. Bütçe demek de Para, para,
para. demektir. Bizim bütçemiz de Vergi, vergi, vergi. üçlemesinden
oluşmaktadır. Doğal olarak, bu kadar ağır
vergilendirme de Rüşvet, rüşvet, rüşvet. üçlemesine neden olmaktadır.
Bu rüşvet olayından ülkemiz çok büyük zararlar görmüştür,
görmeye de devam etmektedir.
Bakanlar Kurulunun 3
üyesinin oğlanları, rüşvet almak iddiasıyla gözaltına
alındı. Hükûmete yakın birçok isim de şu anda
gözaltında. Hepsinin ortak paydası, rüşvet almak ve rüşvet
vermek. Normal şartlar altında, bu 3 bakan ve bankalardan sorumlu
olan devlet bakanı Ali Babacan derhâl istifa etmelidir. Özellikle,
İçişleri Bakanının yerinde kalması ülke için bir
felakettir. Başbakanın bu tür kanunsuz olaylarda
takındığı tavrı biliyoruz. Beraber yürüdüğümüz
arkadaşlarımı yedirmem. diyen Başbakan, şimdi de Bizim
Allahımız var. diyerek bakanlarını yedirmeyeceğinin
sinyalini vermektedir bu aziz milletin de Allahı olduğunu
unutmaktadır. Milletle yolsuzluklar, kanunsuzluklar arasına
Allahı koyarak milleti kandırdığını sanan
Başbakanı kınıyorum.
Takke düşmüş, kel
görünmüştür; devletin malı deniz değildir; aksırıncaya
kadar, tıksırıncaya kadar yiyemeyeceksiniz; polisleri de
görevden alsanız, savcıları da görevden alsanız, hâkimleri
de görevden alsanız kurtulamayacaksınız; bunun
hesabını bu aziz millete muhakkak vereceksiniz.
Yerel seçimlerin
yaklaşmakta olduğu şu günlerde, sosyal yardım bütçeleri bir
önceki yıla göre yüzde 15,3 oranında artırılarak 30 milyar
Türk lirasına çıkarılmıştır. Bu artış,
Hazreti Ali hassasiyetiyle yapılan bir artış değildir, bu
artışın altında yerel seçimler yatmaktadır. Yerel
seçimler öncesinde, iyice yoksullaştırılan vatandaşa sadaka
dağıtılarak devletin imkânlarını seçim
yatırımı olarak kullanıp bundan oy artışı
sağlamayı amaçlamaktadır.
On bir yıllık
AKP iktidarı, demokratik bir toplumdaki sosyal devlet
anlayışını kendi anlayışına uygun hâle
getirdi. Kendi anlayışına evirerek demokratik toplumdaki
kişisel hak ve özgürlükler çerçevesindeki ekonomik özgürlüğü de yok
ederek, toplumu fukaralaştırarak, demokratik toplumdaki bireyi ümmet
hâline getirerek bir sadaka toplumu yaratmıştır. Yine, bu süre
içinde, topladığı vergilerin, vergi dışı
gelirlerin, özelleştirme gelirlerinin, birçok fonun ve örtülü
ödeneğin nereye ve nasıl harcandığının
hesabını verememişler, denetimden
kaçırmışlardır. Bir toplumdaki aşevlerinin
sayısının artmış olması, sosyal
yardımların artmış olması, Emekliler Fak-Fuk Fondan
yardım alabilir. diye yasa çıkarılmış olması,
ülkenin iyi yönetildiğini değil, kötü yönetildiğini gösterir.
Değerli arkadaşlar, 2013 yılı sonu
itibarıyla ülkemizde kaç tane Suriyeli sığınmacı var?
Suriyedeki iç savaşa ne kadar karıştık? El Kaideye ne
kadar destek veriyoruz? Suriyeye ne kadar silah sevkiyatı yaptık?
Kaç tane çocuğun ölümüne sebep olduk? Bütçemizin ne kadarını
Suriye için heba ettik? Bundan sonra ne kadar para harcayacağız?
Bunları tam olarak bilmiyoruz. Verilen rakamlar tatmin etmekten çok
uzaktır.
Dışişlerindeki
başarısızlığımız, başta İran olmak
üzere, Libya, Irak, Mısır, Suriye ve İsraille olan ticari
ilişkilerimizi bozmuş, hem ihracatta
hem de turizmde Türkiye çok büyük, çok ciddi zarara
uğratılmıştır. Özellikle Antalya ve Göller Bölgesini
tercih eden İranlı ve İsrailli turistler, artık, Türkiyeye
de, Antalyaya da gelmez olmuşlardır. Sayın Başbakan,
sürekli ve tekrar tekrar, Suriyedeki iç savaş nedeniyle zor koşullar
altında yaşama mücadelesi veren Suriye vatandaşlarının
ve çocuklarının acılarını dile getirmekte,
Mısırda yaşananların kendisini çok üzdüğünü
söylemektedir. Mısırdaki darbe, Türkiye'nin en önemli sorunu hâline
gelmiştir. Rabia işareti, AKPnin resmî işareti olmuştur.
Hepimiz darbelere karşıyız, demokrasi dışı
uygulamalara karşıyız. Bu yüzden Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyoruz ancak kendi ülkemizdeki yokluk ve
yoksulluğu çözemezken, kendi ülkemizdeki çocukların karnı tok
olarak yatağa girmesini sağlayamamışken, Van depreminden
bugüne geçen sürede hâlen çocuklarımız,
vatandaşlarımız ısıtılamamış,
başlarını sokacak bir çatı kurulamamışken,
ayaklarında çorap bile yokken, elektriksiz konteynerlerde yaşam
savaşı verirken, bu söylenenlerin hiçbir
inandırıcılığı yoktur. Burada söylenenlerin
hiçbiri, Başbakanın çektiği vicdan azabından değildir,
demokrasi aşkından, demokrasiye olan inancından ve yüksek ahlaki
değerlerinden değildir; Millî Görüş
anlayışının ve buna bağlı olan dünya
görüşünün Müslüman Kardeşlerle aynı olmasındandır,
Mursinin şahsında kendi kimliğini ve kişiliğini
görmesindendir, insan sevgisinden, hümanistlikten değil, dinî
duygularının gereğidir, çıkarmış olduğunu
söylediği Millî Görüş gömleğini yeniden giydiğinin
göstergesidir. Bu nedenle, bizim açımızdan hiçbir anlam ifade etmeyen
sözlerdir.
Değerli
arkadaşlar, bütçe görüşmelerinden önce Tam Gün Yasasını da
içine alan torba yasa görüşüldü ancak bitirilemedi, iyi ki de bitirilemedi
çünkü Türkiye'nin her yerinden, başta tabip odaları, uzmanlık
dernekleri, bizzat çalışan hekimlerin kendileri, emekli hekimler ve
diğer sağlık çalışanları, aile hekimleri, asistan
hekimler, hatta sağlıkla ilgisi olan herkes -Sağlık
Bakanı hariç, AKPli doktor milletvekilleri hariç- ama herkes isyan etti.
Bu gruplar içinde iktidar korkusu nedeniyle sessiz kalanlar da oldu ama hiç
kimse İyi oldu. demedi. Bu nedenle, Sağlık Bakanını
uyarıyorum. Bunu bir fırsat olarak görüyorum, bu fırsatın
değerlendirilmesi gerekir. Bu yasa, bu hâliyle
çıkarılmamalıdır. Her denemede
başarısızlıkla sonuçlanan, hekimin ve diğer
sağlık çalışanlarının çalışma
barışını ve huzurunu bozan, çalışma hevesini
tamamen yok eden bir metodu, üstelik Anayasa Mahkemesinin uygulanmasında
yarar görmediği, iptal ettiği bir metodu yeniden ve tekrar tekrar
getirerek yasalaştırmanın ne çalışanlara ne doktorlara
ne de hastalara bir şey kazandırmayacağı, hatta her iki
tarafa da zarar vereceği göz önüne alınmalı, ülkemiz
gerçeklerine uygun bir yasa çıkarılmalıdır. Bu yasa
çıkarılırken, 20 bin nitelikli uzman hekim açığı
olduğu da unutulmamalıdır.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi milletvekilleri olarak her türlü desteği vermeye
hazırız. Bu bile yetmez, tüm tarafların mutabık olduğu
bir yasa çıkarılmalıdır. Sağlıkta
deneme-yanılma yöntemiyle yön tayini yapılmaz. Sağlık ciddi
bir iştir. Halkın sağlığı, başdanışmanın
eniştesiyle, Spor Bakanının kayınpederine emanet edilemez.
Değerli arkadaşlar, bakınız, 2011
yılının Ekim ayında Antalyanın Serik ilçesinin Gebiz
beldesinde bir sel felaketi yaşandı, 6 vatandaşımız
sele kapılarak öldü, 2 tanesinin cenazesi bile bulunamadı, 36 ev ve
10 iş yeri yok oldu, ulaşımı sağlayan köprüler
yıkıldı, yollar bozuldu. İki yıldan fazla oldu,
bölgeye 5 adet konteyner kondu ve 5 aile buraya başını soktu. 36
aileden 30 tanesi hâlen akrabalarının evinde kalmaktadır.
Bunların başını sokacağı bir konut bile
yapılamamıştır. Her sene Antalyanın çeşitli
yerlerinde afetler olmakta; sel felaketi, dolu felaketi, hortumla oluşan
afetler olmakta ancak bunların hiçbiri bugüne kadar afet kapsamına
alınarak Afetler Fonundan yararlandırılmamıştır.
Demek ki, bu fonlar, kullanılması gereken yerde kullanılmamaktadır.
Antalyanın Aksu, Demre, Kumluca, Finike, Serik, Manavgat bölgelerinde
ciddi afetler oluşmuştur, hiçbiri afetler fonundan
faydalanamamıştır. Suriyeli sığınmacılara
sağlanan imkân ve olanaklar kendi vatandaşlarımıza asla
sağlanmamıştır. Kendi vatandaşlarımızın
acıları yok sayılmıştır. Ancak Suriyeli
sığınmacılara devletin tüm imkânları seferber
edilmiştir.
Bir başka sorun da Türkiye genelindeki elektrik
dağıtımıdır. Türkiyenin her yeri gibi, Antalyada da
elektrik kesintileri vatandaşın kâbusu olmuştur. Enerji
Bakanı ise çaresizliği oynamakta, elektrikteki büyük sorunları
inkâr etmektedir. Elektrik dağıtımının
özelleştirilmesinden sonra altyapı sorunları hızla artmıştır.
Dağıtım şebekeleri talebe ve ihtiyaca cevap veremez duruma
gelmiştir. Bırakın yeni yatırım yapmayı, eski
şebekelerin idamesi bile mümkün değildir. Başta Serik ilçesi
olmak üzere, Antalyanın bütün ilçelerinde ciddi elektrik sorunu
vardır arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ARİF BULUT (Devamla) Bu sorunun Türkiyenin her
yerinde olduğunu bilmekteyiz. Enerji Bakanına, bir an önce bu sorunu
çözmesi için çağrı yapıyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Bursa
Milletvekili Sayın Necati Özensoy.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bütçe kanunu 11inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugünlerde bütçe kanununu görüşüyoruz. Yani
işçinin, memurun, köylünün, esnafın, sanayicinin ve yine dolaylı
olarak da bütün Türk milletinin ödediği vergiler, yani tüyü bitmemiş
yetimin hakkı olan bu milyarlarca lira üzerinde yapılan tasarruflarla
ilgili görüşlerimizi burada ifade ediyoruz, ama bir taraftan da bugünlerde,
kötü bir tesadüf, eğer rakamlar doğruysa, eğer ifade edilenler
doğruysa, cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk
operasyonunu hep birlikte izliyoruz.
Ben, bu konuyla ilgili masumiyet karinesini dikkate
alarak konuşacağım, geçmişten bu yana hep böyle
konuştuk, şimdi de böyle konuşacağım. Dilerim ki bu
ismi geçen bakan çocukları, bakanlar, banka müdürleri, bakanların
özel kalem müdürlerinin hepsi suçsuz olsunlar. Samimi olarak söylüyorum,
işte, çıkan paraların kaynaklarını ifade edebilsinler,
görüntüler sahte olsun, bunu canıgönülden istiyorum, çünkü milletvekili
olduğum bir dönemin, böyle büyük bir rüşvetle, böyle büyük bir
yolsuzlukla anılmasını, yarınlarda tarihe böyle geçmesini
de gerçekten istemiyorum, ama şunu ifade etmek istiyorum: Bakın, bu
operasyon sonucunda, mahkemeler kurulduktan sonra, bütün bu operasyonda
gözaltına alınanlar, yargılananlar beraat etseler bile, bugün
yapılan operasyonlarla ilgili polis müdürlerinin görevden
alınması ve dün kahraman olan Savcı Zekeriya Öz, Ergenekon
soruşturmasını yaparken -üstelik altına korunsun diye
zırhlı araba da verdiğiniz- âdeta kahraman ilan ettiğiniz
cesur savcının yanına 2 savcı vererek onu
etkisizleştirmenin neticesinde çıkacak karar acaba kamu
vicdanında ne kadar kabul görecek?
Şimdi, iktidar partisi mensupları, Sayın
Başbakan diyor ki: Bunlar tuzak. Peki, ifade ettiğim gibi, dün
Ergenekon soruşturmasını tek başına yapan bu kahraman
savcı mı şimdi bu iktidara, Sayın Başbakana tuzak
kuruyor? Bunu da biraz ifade etmek lazım, biraz doğru bir
şekilde izah etmek lazım diye düşünüyorum.
Şimdi, bakın, bundan önce, 57nci Hükûmet
döneminde yine Bayındırlık Bakanlığında bir
operasyon olmuştu. Bayındırlık
Bakanlığındaki yapılan operasyonda Sayın Bakanın
ne çocuklarının ne akrabalarının ne de
yandaşlarının herhangi bir ismi geçmediği hâlde Sayın
Koray Aydın o gün hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden
istifa etti. Milletvekilliğinden istifayı Meclis kabul etmedi. Daha
sonra, sizin yine burada, o dönemdeki oylarınızla Yüce Divana sevk
ettiniz. Yüce Divana sevk etmenizin gerekçesi de geçmişteki on yıl
içerisinde hesaplarından geçen 1,5 milyon dolar civarındaki bir para.
Tabii ki Sayın Koray Aydın bakanlığa,
milletvekilliğine gelirken ne belediye başkanlığından
ne de memurluktan geldi. Yüzlerce, binlerce yaptığı
inşaatçılıktan kaynaklanan dairelerin satışından
dolayı kaynaklarını gösterdi ve yine Anayasa Mahkemesinde, Yüce
Divanda 11 hâkimin de beraat istemesiyle aklandı.
Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili Mahir Bey
biraz önce burada güzel bir şey ifade etti: Her şey hukuk demek
değil, ahlak da lazım. dedi. Çok doğru, katılıyorum,
bazen ahlaki de davranmak lazım.
Şimdi buradan ifade ediyorum: Sayın
bakanların yerinde kalmaları hukuki olabilir ama ahlaki olan,
sayın bakanların bir an önce oradan istifa etmeleridir.
Dolayısıyla, bu ahlaki duruşu sayın bakanların bir an
önce göstermesi ve üstelik, soruşturmayı yapan İçişleri
Bakanlığı gibi bir bakanlığın başında
bulunan bir Bakanın da bundan son derece imtina etmesi lazım.
Adı geçen bakanların da kendilerini temize çıkarmaları
açısından da bu konuda hassasiyet göstermeleri, kamuoyunda daha fazla
bu konuların tartışılmaması gerektiği, Meclise ve
Hükûmete de bu konuda daha fazla ithamlarda bulunulmaması noktasında
hassasiyetlerimi ben buradan ifade etmek istiyorum.
Tabii, bütçe konuşmalarında, bütçe
görüşmelerinde birçok konu konuşuldu, birçok şey söylendi.
Bakın, biraz önce genel sağlık sigortasıyla ilgili bir soru
soruldu. Sayın Bakan Bir kanun gereği yapılıyor. Bu kanun doğrudur yanlıştır,
bu, sübjektif bir şey. dedi. Sayın milletvekillerine burada
yaşayarak gördüğüm bir şeyi ifade edeyim, ne kadar sübjektif ne
kadar doğru siz de karar verin.
Bakın, gelir testi nasıl yapılıyor?
Daha doğrusu, 18 yaşını bitirmiş, eğer
öğrenci değilse veya öğrenciyse de anasının
babasının herhangi bir sosyal güvenliği yoksa, bu anlamda,
oturduğu evin aile gelir testi yapılıyor veya gelir testi
yaptırmayanlar en üst noktadan yani 300 küsur lira her ay o genel
sağlık sigortasına para ödemek zorundalar. Bundan haberdar olmayan
milyonlarca genç var.
Ben yine bir vatandaşa yardımcı olmak
açısından, 18 yaşını bitirmiş bir lise
öğrencisi için, ameliyatına da yardımcı olayım diye o
gelir testiyle ilgili gittiğimde, bakın, ağabeylerinin
yanında oturuyor, annesinin, babasının herhangi bir sosyal
güvencesi yok ama ağabeylerinin gelirlerini teste tabi tuttukları
için bir sürü borç çıkarmışlar. Hâlâ o vatandaş
ameliyatını olamadı, o şekilde bekliyor.
Yine, oraya gittiğimde gözümle şahit
olduğum, bir babanın feryadını işittim. Çocuğu
sakat, çalışamaz durumda, 26-27 yaşlarında. Diyor ki baba:
Ya, ben zaten bu çocuğa iş bulamıyorum, zaten ben engelli
olduğu için birçok fedakârlıkla bu çocuğu bu yaşlara getirdim.
Bir de genel sağlık sigortası için benden niye para
istiyorsunuz? Tabii ki oradaki memur da haklı olarak diyor ki: Kanun
böyle. Şimdi, 18 yaşını bitirmiş, öğrenci
olmayan bir gencin ailedeki yükümlülüğü bitiyorsa, eğer o gencin
herhangi bir geliri varsa, kira geliri vesaire, onun üzerinden
alınması gerekir. Dolayısıyla, genel sağlık
sigortası sisteminde ciddi anlamda sıkıntılar var
Sayın Bakan. Kanun böyle. deyip bunu üzerinizden atamazsınız.
Bunun için de tekrar bir çalışma yapmanız gerekir.
Fonlarla ilgili çok fazla söze giremedim ama bu
kanundakinin dışında, özellikle İşsizlik Fonuna, 2002
yılı başında başlayan bu İşsizlik Fonuna
yatan 69 milyar lira para var. Bu 69 milyar liranın bugüne kadar ancak ve
ancak 6 milyar lirasını işsizlik parası olarak
ödemişsiniz. Türkiyede, kayıtlı, rakamlara göre 2 milyon 800
bin işsiz var. Birtakım, daha genişletirseniz 4 milyonun
üzerinde işsiz var. Bu noktada bir an önce işsizlere, işlerinden
ayrılanlara hak ettikleri
O fona konulan paraları birtakım yerlere
ayırıp veya birtakım açıklarınızı finanse
etmek yerine, hakkını vermek üzere, işçilere daha iyi
şartlar oluşturmak üzere yeniden birtakım girişimlerde
bulunmanız gerekir.
Bizim bütçeye ret vereceğimizi ifade ediyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Diyarbakır Milletvekili Sayın Nursel Aydoğan.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır)
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi öncelikle
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi,
bu Meclisin bir tutuklu vekiller sorunu var, tutuklu vekiller problemi var ve
iki buçuk yıldan beri de bu sorun Meclisin gündemindedir. İlginçtir,
iki buçuk yıldan beri bu sorun hâlen çözümlenmemiş bir sorun ve
şimdi, bu şekilde, Diyarbakır 5. ve 6. Ağır Ceza Mahkemelerinin
verdiği bir kararla önümüze tekrar gelmiş bulunmaktadır.
Şimdi, iki buçuk yıldan beri, tutuklu
milletvekilleri sorununun çözülmesi için Barış ve Demokrasi Partisi
olarak inanılmaz bir mücadele verdik. Bu mücadelenin bir
kısmını Mecliste sürdürürken, diğer kısmını,
asıl önemli olanı sokakta verdik, alanlarda, meydanlarda verdik.
Yapmadığımız eylem ve etkinlik kalmadı. Mitingler
yaptık, basın açıklamaları yaptık, oturma eylemleri
yaptık. Yani, yaptığımız bütün eylem ve etkinliklerin
karşısında, Mecliste bir tek gün tutuklu vekillerin problemi
gündeme gelmedi. İktidar partisi AKP, ne yazık ki bu kadar eylem ve
etkinliği, bu kadar halkın kendi seçtiklerini, iradesini Mecliste
görmek istediğiyle ilgili talebi görmezden geldi.
Şimdi, gerçekten demokrasilerde böyle midir
arkadaşlar? Demokrasiye inanıyorsak, demokrasiyi benimsiyorsak
Demokrasi
nedir, bunu hepimizin bilmesi gerekir. Biliyoruz da zaten, biliyoruz ama
yapmıyoruz. Yüzde 50 oyla iktidara gelmiş bir parti. Binlerce insan
sokaklara çıkıyor, alanlara, meydanlara çıkıyor, Siyasi
irademi hapsedemezsiniz. diyor; yüzde 50 oy almış olan bir iktidar
partisi, bütün bu halkın talebini, istemini görmezden geliyor. Demokrasi
bu demek değildir ki. Siz sokakları dikkate almayacaksanız,
insanların sokağa çıkıp yaptıkları eylemleri,
etkinlikleri dikkate almayacaksanız, o zaman bu ülkede bir demokrasiden
söz etmek mümkün değil.
Öyle midir gerçekten demokrasinin işlediği
ülkelerde? En beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz İsrailde
halk çıktı sokaklara, ev kiralarının yüksek olduğuyla
ilgili, 100 bin kişiyle bir eylem yaptı. Ertesi gün İsrailin
Başbakanı çıktı, Ben bununla ilgili konuyu gündeme
getiriyorum ve derhâl ev kiralarıyla ilgili problemi çözeceğim.
dedi. Eğer demokrasi varsa, inanıyorsak, işte budur
arkadaşlar. Sokağa çıkanı, eylem yapanı, talep edeni
göreceksiniz. Bunu görmüyorsanız, demokrasiye inanmıyorsunuz
demektir.
Şimdi, vakit hâlen çok geçmiş değildir.
Meclisin önünde bir görev duruyor. Yani, tutuklu milletvekillerinin sorunu, bu
ülkedeki, Diyarbakırdaki iki özel yetkili ağır ceza
mahkemesinin yetkisine, sorumluluğuna bırakılacak bir konu
değildir, konu olmadığı da anlaşılmıştır
zaten. Son derece keyfî bir kararla, hukuku katlederek bir karar
vermişlerdir.
Bu Türkiyede en yüksek yargı organlarından
biri de Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin kararları herkesi
bağlar; toplumu bağlar, bireyleri bağlar, Hükûmeti bağlar,
mahkemeleri bağlar, herkesi bağlar. Böyle bir karar
alınıyor ama bakıyorsunuz, bir iki savcıyla üç beş
mahkeme heyeti Anayasa Mahkemesinin bu kararını boşa
çıkarıyor. Şimdi, demek ki biz bu kararı üç beş
savcı, üç beş hâkime, onların keyfiyetine
bırakmayacağız. Meclisin bu konuda bir görevi var, bir
sorumluluğu var, halkın taleplerini ve istemlerini görmezlikten
gelemez. Hâlen, bu yasanın değiştirilmesiyle ilgili önümüzde bir
görev ve sorumluluk var. Meclis en kısa zamanda
Arkadaşlarımız ağır ceza mahkemesine, bir üst
mahkemeye başvuru yaptılar. Tabii ki mahkemenin kararını
bekleyeceğiz ama eğer o mahkemenin kararı da olumsuz gelirse
Meclis bu anlamda üzerine düşen görevi hızla yerine getirmelidir
diyoruz.
Şimdi, arkadaşlar, ağır ceza
mahkemesinin verdiği bu karar, inanmanızı istiyorum ki, sadece
tutuklu milletvekillerinin tutuklu kalmasıyla ilgili bir karar
değildir. Bunu hepimizin anlaması, bilince çıkarması
gerekir. Bu karar, Türkiyede yürümekte olan çözüm sürecine bir darbedir
değerli arkadaşlar. Bu karar oradaki 2 hâkimin kendiliğinden,
bireysel olarak verdikleri bir karar değildir. Nasıl ki Hakan
Şükür AKPden kendi isteğiyle istifa etmediyse, oradaki mahkeme
başkanları, üyeleri de -yani ben muhalif olanlara demiyorum, bu
karara imza atanlar- kendileri bu kararı vermemişlerdir, bir
yerlerden aldıkları emir ve talimatla bu kararı
vermişlerdir.
Şimdi, bu karar, o
kadar basit bir karar değildir. Bu kararı verenler istiyorlar ki PKK hemen ateşkesi bozsun, silaha
sarılsın, gelsin tekrar silahlı mücadeleye başlasın,
binlerce insan gerçekten bu ülkede tekrar yaşamını yitirsin. Bu
karar, öyle basit, 5 tane BDP milletvekilinin tutuklanmalarını
gerektiren, tutuklanmalarıyla ilgili bir karar değildir ki. Esas
önemli yönü burasıdır, esas, Meclisin görmesi gereken yeri
burasıdır. Eğer biz bunu görmezsek, gerçekten çok büyük
çabalarla, emeklerle başlatılmış olan bu süreci tekrar,
bozulmayla karşı karşıya bırakmış
olacağız değerli arkadaşlar. O nedenle, hepimizin bu konuda
son derece dikkatli olması gerekiyor, son derece uyanık olması
gerekiyor bu süreci bozmak isteyenlere karşı.
Yani bu süreç şimdi
bozulmak istenmiyor, bu sürecin bozulmak istenmesiyle ilgili süreç iki sene
önce başladı. Bugün mahkemelere bu kararı aldıranlar, bir
süre önce, MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidanı da tutuklamak almak istediler,
onun da ifadesini almak istediler. Ama, Sayın Hakan Fidan onlara teslim olmadı, bu
anlayışa teslim olmadı. Eğer bunu başarabilselerdi,
eğer bunu yapabilselerdi, arkadan, Sayın Başbakanı da aynı şekilde
belki tutuklamak için mahkemelere götürecekler, savcı
karşısına çıkaracaklardı ama Sayın Başbakan
da bu konuda direndi. Evet, direnmesiydi, süreç bu şekilde bu noktaya
gelmeyecekti. İşte, bu süreci başlatanlar, şimdi bu
şekilde devam ettirenlerdir ama biz bu gelişmeleri, bu zihniyeti çok
iyi okuyoruz. Onlara pabuç bırakmayacağız, herkes bunu böyle
bilsin. Kimsenin gücü bu ülkede artık bu barışın, bu çözüm
sürecinin engellenmesine yetmeyecektir. Bu operasyonları yapanlar da
aynı zihniyettir, bu operasyonların arkasında da çözüm sürecini
sabote etmek vardır. Evet, net söylüyorum: Hükûmetin gücünü azaltmak
istiyorlar, Hükûmeti farklı şeylerle muhatap hâline getirip çözüm
sürecinde daha dik durmasını, daha çözüm sürecinin arkasında
durmasını engellemeye çalışıyorlar. Biz bunu
anlamayacak kadar apolitik değiliz, biz bunları çözmeyecek kadar
politikanın, siyasetin uzağında değiliz; bütün bunları
çok iyi anlıyoruz. Hükûmetin içerisine sokulmak istenen durumu da çok iyi
anlıyoruz, çok iyi biliyoruz ama başaramayacaklar.
Şimdi, bazı arkadaşlar diyorlar ki 5 tane
emniyet müdürünü niye görevden aldınız? Şimdi, bu operasyon
basit bir operasyon değildir ki. Yapacaktınız, niye altı ay
önce yapmadınız, niye iki sene önce yapmadınız? İki
seneden beri teknik takip var bu işleri yapanlara. Yani bu operasyonu
yapanlar, bu emniyet müdürleri, öyle basit değildir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Ya, oraya
söyleyin!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Evet, ben,
arkadaşlara söylüyorum, milletvekili arkadaşlara söylüyorum. Bu
gelişmeleri hepimizin iyi okuması lazım.
Öyle kendiliğinden bu sürece
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Oraya söyleyin!
Oraya söyleyin!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Hayır, oraya
değil, size söylüyorum.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Niye? Neden
bize söylüyorsunuz? Onlara söyleyin.
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) İlla ki diyorsunuz Emniyet
müdürlerini niye görevden aldılar?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Yolsuzluğa
devam etsinler, devam etsinler! Söyleyin, devam etsinler!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Alacaklar tabii ki. Onlar
alacaklar tabii ki, o emniyet müdürlerini de görevden alacaklar. Onların
yaptığı basit bir iş değildir.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) Söyleyin, devam
etsinler! Devam etsinler!
NURSEL AYDOĞAN (Devamla) Basit bir iş
değildir. Elbette ki bunu söylerken bu ülkede yolsuzluk
yapılsın, rant yapılsın, bakanların çocukları
bunlara bulaşsın demek istemiyoruz
HASAN ÖREN (Manisa) Ne demek istiyorsunuz?
NURSEL AYDOĞAN (Devamla)
ama bunu yapan
zihniyetin çözüm sürecini sabote etmekle alakası var, ilgisi var diyorum,
sadece bunu izah etmek istiyorum. Herkesin bunu böyle bilmesi gerekir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahıslar adına
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkanım
BAŞKAN Buyurun.
V.-
AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun, Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi üzerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın
Başkanım, şimdi, yani, Allah aşkına, bir yolsuzluk
varsa, kim çıkarıyorsa çıkarsın, kim ortaya koyuyorsa
koysun. Niye bugün çıkardınız, niye yarın
çıkardınız? denmez; yolsuzluk varsa üzerine gidilir, kim, ne
zaman yapmışsa bunun hesabı sorulur. Sayın Bakan da bunu
izah etti demin, Sonuna kadar gidilsin. diye. Ben samimiyetine
inanıyorum ama Hükûmetin samimiyetine inanmıyorum. Hem
yolsuzluğu çıkaran emniyet müdürlerini görevden alacak
BAŞKAN Anlamadım ben Sayın
Halaçoğlu.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
hem şube
müdürlerini görevden alacak
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bakan Bey
Hükûmetin temsilcisi olarak orada oturmuyor mu Başkanım?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) -
hem savcıları
görevden alacak. Böyle bir saçma şey olmaz! Bunun hesabı, kim olursa
olsun sorulmak zorundadır.
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Oyunu gördük, oyunu!
Hocam, oyunu gördük!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Oyun veya oyun
değil; yapılmış mı, yapılmamış mı,
ona bakın siz.
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, bir saniye
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Gizlemenin gereği
yok ki, kim yapmışsa
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Yahu,
ayakkabıda 4,5 milyon dolar çıkmış, oyun diyorsunuz.
Böyle bir şey olur mu ya!
BAŞKAN Sayın Türkoğlu, bir saniye
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O yönü de var, bu
yönü de var; çok yönlü.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Ama, olmaz
ya!
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Olmuş mu,
olmamış mı? Olmuşsa, kim yapmışsa üzerine gideceksin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Hocam, hukuk bunun
üzerine gidecek, sonuna kadar takipçisi olacağız.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Ama bakın, görevden
aldıklarınız
BAŞKAN Sayın Halaçoğlu, Sayın
Baluken bir şey söyleyecek, onu dinlemek istiyorum. Sonra, kaldı ki
Sayın Aydoğan bu emniyet müdürleriyle ilgili fikrini söyledi. O da
bir fikir, dolayısıyla sizinki de bir fikir; tamam.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Adamlar
çalmış, oyun da oyun
BAŞKAN - Buyurun.
3.- Bingöl Milletvekili
İdris Balukenin, Diyarbakır
Milletvekili Nursel Aydoğanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi üzerinde BDP Grubu
adına yaptığı konuşmasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sayın
Halaçoğlunun konuşmasından sonra, hani, sanki, Barış
ve Demokrasi Partisi olarak, burada konuşan sayın hatibimiz
Yolsuzlukların üzerine gitmesin. der gibi bir algı oluştu.
BAŞKAN Yok, şimdi kayıtlara
geçiriyorsunuz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bunun tutanaklara
geçmesi açısından şunu ifade edeyim: Biz, Barış ve
Demokrasi Partisi olarak, ortaya çıkan hem bu yolsuzluk kirliliğinin
hem de devlet içerisindeki otonom örgütlenmenin çözülmesi için Meclisin
inisiyatif alması gerektiğini, bağımsız
araştırma komisyonlarıyla hem sonuna kadar yolsuzlukların
üstüne hem de sonuna kadar bu paralel devlet yapılanması üstüne
gittiğini bugün ifade ettik.
Diğer taraftan, emniyet müdürlerinin
alınmasıyla ilgili de bir haftadır burada bas bas
bağırıyoruz. Yüksekovada 3 genci katleden emniyet müdürünü
almayan AKPnin, kendisine dokundu diye 5 emniyet müdürünü almasının
sorgulanması gerektiğini ifade ediyoruz.
BAŞKAN Tamam, kayıtlara geçti Sayın
Baluken.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Son bir cümlem
BAŞKAN Geçti ama. Şimdi, bakın,
kayıtlara geçti.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Son bir cümle
BAŞKAN Tek bir cümle o zaman.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yine, savcılarla
ilgili, kendisine dokunduğu zaman müdahale eden anlayışın,
tutuklu vekillerle ilgili de karar veren savcı ve hâkimlerle ilgili de
aynı tutumu göstermesi gerektiğini söylüyorum.
BAŞKAN Paragraf oldu. Tamamdır.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Şimdi, şahıslar adına
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, partimize de sataştı.
BAŞKAN Aslında sataşma
yok ama buyurun, siz de kayıtlara geçirin, eşitlik
sağlansın.
4.-
Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğanın 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci
maddesi üzerinde BDP Grubu adına yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkan, para görüntüleri ortada, 5 tane kasa ortada, para sayma makinesi
ortada. Bütün bunlar ortadayken bunlar komplo mu? Yani, yazık! Bunu insan
nasıl savunabilir? Bugün bütün görüntüler ortadayken, savcılar
görevden alınmışken, polis müdürleri görevden
alınmışken nasıl bunu çözüm sürecine bağlıyor?
Bu, gerçekten, yani ne satranca uygun ne zekâya uygun ne siyasete uygun. Bu
hiçbir şeye uygun değil, bu ahlaka da uygun değil.
BAŞKAN Neyse
Sayın
Aydoğanın fikri öyle.
MUHARREM İNCE (Yalova) Yani,
ortada, görüntüler ortada. Nasıl olur da soruşturma yürürken polis
müdürlerini görevden alıyorsunuz, savcıyı görevden
alıyorsunuz? Yani, ortada.
BAŞKAN Şimdi kayıtlara
geçti.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Bırakın insanlar araştırsın, sonuna kadar üzerine
gitsin demeniz varken ne diye
Hükûmetin avukatlığı BDPye mi
düştü? Hükûmetin avukatlığını
(BDP
sıralarından gürültüler)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Ne
demek ya?
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Ne demek? Avukatlığını yapmıyoruz biz AKPnin.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN Şimdi, evet,
çarşı karıştı.
Bir saniye
Sayın Ünala da
vereyim.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Sayın Başkan
BAŞKAN - Tamam, sizin
hakkınız baki.
Buyurun Sayın Ünal.
5.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Diyarbakır Milletvekili Nursel
Aydoğanın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 11inci maddesi üzerinde BDP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, burada bir milletvekilinin kürsüde bir siyasi okuma
yapması neden bizi rahatsız ediyor? Kendi siyasi okumasını,
kendi politik okumasını kürsüde paylaşabilir ve meseleleri bu
şekilde gördüğünü ve kendi siyasi okumasını da bu
şekilde yaptığını ifade edebilir, bu da en doğal
hakkıdır. Kaldı ki yargı süreci devam ederken
Türkiye
Büyük Millet Meclisi yargı makamı değildir.
Dolayısıyla, yargı süreci devam eden bir hususu, sanki
yargı sonuçlanmış ve mahkeme kararını vermiş ve
suç sabit olmuş gibi burada siyasilerin değerlendirmesi hem toplumsal
sorumluluğa hem de siyasi sorumluluğa uygun değildir.
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
Şimdi, buyurun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl)
Kürsüden mi cevap vereyim, buradan mı?
BAŞKAN
Ben, önce
Sayın İncenin sataştığını
mı düşünüyorsunuz?
İDRİS
BALUKEN (Bingöl) Hükûmetin avukatlığını BDP
yapıyormuş gibi bir cümle kullandı.
BAŞKAN
Bir dakika, bir dakika
Tamam, onu anladım da
Genelde, muhalefet
partileri birbirine sataştı diye söz
vermek hiç olmuyordu da burada yani karşılıklı,
iktidar-muhalefet arasında.
Buyurun.
MUHARREM İNCE
(Yalova) Sayın Başkanım, neden ben buradan konuşuyorum?
SIRRI SAKIK (Muş) Biz mağduruz,
onun için.
BAŞKAN Şimdi,
o da size sataşırsa
Bakın, ben önce bir eşitlik
yaptım herkese, kayıtlara geçirdik sözlerinizi ama o arada BDP,
Hükûmetin avukatı mı oldu? sorusu üzerine bir sataşmadan
aldı. Şimdi o size sataşırsa size de veririm. Dikkatle
dinleyin.
Buyurun Sayın
Baluken.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.-
Bingöl
Milletvekili İdris Balukenin, Yalova Milletvekili Muharrem İncenin
yaptığı açıklaması sırasında Barış
ve Demokrasi Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İDRİS BALUKEN
(Bingöl) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, demin burada
konuşan arkadaşımızın ifadelerinden farklı bir
şey algılamış olabilirsiniz ama BDP'nin bu konudaki
duruşu ve ifadeleri son derece nettir. BDP, burada, AKP Hükûmetini, bu
çözüm sürecindeki yaklaşımlarından dolayı en fazla
eleştiren ve çözüm sürecini bitirme riskini de -bu Hükûmetle- Meclisin
gündemine taşıyan bir konumda tanımlıyor.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Gezide de öyle.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Bu konuda bugüne kadar yapmış olduğumuz
açıklamaların tamamında bunu ifade ettik. En son Yüksekovada
yapılan katliamda da Evet, ortada bir provokasyon var, bir paralel
örgütlenme var ama AKP de bu paralel örgütlenmenin suç
ortağıdır. dedik, Bunun gereğini yerine getirmediği
sürece bütün sorumluluk Hükûmettedir. dedik. Bugün de aynı şeyi
söylüyoruz. Alabildiğince kirlilik içerisine bulaşmış,
pislik akıtan bir yolsuzluk skandalıyla karşı
karşıyayız. Bunu getirip savunacak hâlimiz yok, sonuna kadar
üstüne gidilmesi lazım ama bu üstüne gidilme işini artık AKP
Hükûmetinin yerine getirme güvenilirliği de kalmamıştır. O
nedenle, bu işi Meclis yapmalıdır diyoruz.
Diğer taraftan, bu
kadar derin bir organizasyonla paralel bir otonom yapının da üzerine
gidilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bunun için de Meclis inisiyatif
almalıdır. O nedenle, açık ve net söyleyeyim, bütün bu
suçların tamamında AKP ortaktır; Yüksekovadaki katliamda,
tutuklu vekillerin serbest bırakılmamasında ve birkaç gündür
ortaya çıkan pisliklerin tamamında ağır sorumluluk
Hükûmettedir.
İZZET ÇETİN
(Ankara) Arkadaşın öyle demedi.
İDRİS BALUKEN
(Devamla) Gereğini yerine getirir, bu konularla ilgili kendi
sorumluluğunu yerine getirip paralel devleti ortaya çıkaran
farklı bir tutum ortaya koyarsa o zaman biz bununla ilgili farklı
şeyler ifade edebiliriz. Şu anda gerek süreçle ilgili gerek bu
paralel devletin yaptığı bütün pisliklerle ilgili bütün
sorumluluk AKP Hükûmetinin kendisindedir.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN
Şahıslar adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Oya
Eronat, buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 11inci maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Ben, bugün, İnsan
Hakları Komisyonunun Mağdur Hakları Alt Komisyonu hakkında
biraz bilgi vermek istiyorum. Mağdur hakları sadece Türkiyeyle
alakalı bir konu değil, bu, dünyayla alakalı bir konu. 1940
yılında ilk defa dünyada Mağdur vardır. cümlesi
literatüre girmiştir. 1960dan sonra kadın haklarıyla ilgili
yapılan çalışmalar sonucu 2004 ve 2005 yıllarında CMK
ve TCKya Mağdur vardır. cümlesi eklenmiştir. Evet,
mağdur vardır ama haklarını ne kadar biliyor? Bir de kim
mağdur, kim suçtan zarar gören?
Şimdi, bir trafik
kazasını örnek verelim: Bu trafik kazasında hayatını
kaybeden kişi mağdur ama onun eş ve çocukları suçtan zarar
gören kapsamına giriyor. Bunu cinayet ve benzeri gibi suçlar için de
söyleyebiliriz. Bir de mağdur hakkını ne kadar biliyor? İlk
beyanda çok büyük sorunlar yaşanıyor. Hâkim soruyor: Şikâyetçi
misin? Cevap: Evet, şikayetçiyim. Hemen yasa gereği 2nci soruyu
soruyor: Peki, davaya katılacak mısın? Cevap: Hayır,
katılmayacağım; aman aman, katılmak istemiyorum. Davaya
katılmayı mahkemeye gidip gelme olarak algılıyor yani müdahil
olmuyor. O zaman da hâkim günlük telaşı içinde eğer davaya
katılmanın mahkemeye gidip gelmek olmadığını
mağdura açıklayamamışsa mağdur daha sonra
yargılama sonucu temyize gitme hakkını kaybediyor. Bu konularda
sıkıntılarımız var.
Bir diğer
sıkıntı da ulaşım konusunda yaşanıyor.
Sanık, cezaevinden adli tıbba, doktora veya başka bir
şehirdeki mahkemeye cezaevi araçlarıyla, ring araçlarıyla
gidebilirken mağdurun bu tip hakları yok. Yalnızca adli
tıbba gitmesi gerekirken ona imkân sağlanabiliyor ama dönüşte
gene imkânları yok, bunda da büyük sıkıntılar var.
Bir de kurumlarda ve devlette çalışma
şartı hükümlülerde yüzde 2 iken mağdurlarda böyle bir şart
yok. Diyelim ki işte, bir ailenin geçindirmekle yükümlü erkeği trafik
kazasında hayatını kaybetti, onun eş ve çocukları
mağdursa, bunlar için, yasada, kurumlarda çalışma
şartı yok, bunlar için böyle bir yasa tasarısı da yok. Bu
tip eksiklerin de giderileceğini umuyoruz. Bu konuda, Adalet
Bakanlığı bünyesinde üç hafta önce Mağdur Hakları
Daire Başkanlığı kuruldu. Gerçi, çok çiçeği burnunda
bir daire başkanlığı ama çalışmalarına
başladı, inşallah, verimli sonuçlar elde edeceğiz.
Gene, son zamanlarda, çocuklarla ilgili, 2011
yılından itibaren güzel çalışmalar yapıldı.
Çocuklara yönelik istismar ile mücadele kapsamında 2011 yılı
Mayıs ayında çocuk izleme merkezleri kuruldu, ÇİM diyoruz
bunlara. Çocuklara bilinçli ve etkin bir şekilde müdahale etmek
amacıyla, adli ve tıbbi işlemlerin bu alanda eğitimli kişiler
tarafından tek seferde yapılması için bu merkezler açıldı.
Daha önce, çocuğun bu mağduriyetini veya ifadesini hem adliyede hem
adli tıpta defaaten anlata anlata mağduriyeti ve
yaşadığı travma daha fazla, katlanarak artıyordu.
Ben sözlerimi daha fazla mağduriyetlerin
yaşanmaması üzerine bitiriyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına son söz İstanbul
Milletvekili Sayın Sırrı Süreyya Önderde.
Sayın Önder yok mu? Geçti sayacağım.
SIRRI SAKIK (Muş) O açlık grevinde, aklı
başında değil.
BAŞKAN Hayır, grevi yan odada yapıyor.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Geldi, geldi.
BAŞKAN Ya, muhterem, öyle olur işte.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan, kıymetli arkadaşlar; gecikmemi
bağışlayın. İçeride Sayın Arınçın
yaptığı söylem aşırmasını dinliyordum. Aklımda
kalan son cümleyi söyleyeyim, diyordu ki: Bu kadar ilgisiz tutuklamalar olur
mu? Çağırdığınız zaman gelecek insanlar
sabahın köründe tutuklanır mı? falan. (BDP ve CHP
sıralarından gülüşmeler)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Bu cümlelere çok
aşinayız.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Bu
cümleleri Sayın Başbakan Yardımcısı kullanmaz,
tutuklamayla gözaltının ne anlama geldiğini gayet iyi bilir
Sırrı Bey.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İşte,
şimdi orada arkadaşlar, bak, bu yan odada
Hâlen devam ediyor.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı)
Gözaltıyla tutuklamanın farkını bilirsiniz.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) İşte, ben biliyorum
da
Biz bilmekle de kalmadık, biz çok yaşadık, siz yeni
öğreniyorsunuz, o yüzden Sayın Naimsiz İdris Şahin. (BDP
sıralarından gülüşmeler, alkışlar)
Burada yok, değil mi?
Arkadaşlar, otuz üç yıl önce bugün bu ülkede
çok önemli bir şey oldu. 12 Eylülde DİSK yargılaması
başladı. Yaklaşık 2 bin kişi yargılandı,
gözaltına alındı, tutuklandı. Böyle bir tarihî gün, onun
ilk davasının görüldüğü gün. Sorgulamaları on altı ay
sürdü. DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürkün sadece
sorgusu yüz dokuz gün sürdü. Yöneltilen suçlama, TİSKe, İşveren
Sendikaları Konfederasyonuna ve TÜSİADa yöneltilmeyen
suçlamalardı. Onlar yaptığında meşru gören cunta,
DİSKin yaptığını bir anayasal suç olarak
nitelendirmişti. Bu yargılama aşağı yukarı
altı yıl sürdü ve DİSK, on bir yıl kapalı kaldı.
78 tane idam isteniyordu, bu altı yıllık duruşmanın
sonunda bütün DİSKten yargılanan emekçiler, uzmanlar, aydınlar,
bilim insanlarının tümü beraat
ettiler fakat Terörle Mücadele Yasasına o zaman, o zaman hükûmet olan
Özal iktidarı, bugün AK PARTİ içinde o günkü Özal iktidarında
bakan olan birçok arkadaş Terörle Mücadele Yasasına bir madde
ekleyip DİSKin malını geri iade ettirmemek için elli bin türlü
Ali Cengiz oyunu oynadılar.
Bu örneği şunun için verdim: Bu ülkede Anayasa
hiç yok; emekçiler söz konusu olduğunda, solcular söz konusu
olduğunda, aydınlar, bilim insanları, ilerlemeden yana olan
insanlar söz konusu olduğunda bu ülkenin anayasası Terörle Mücadele
Kanunu. Hiçbir şekilde bu Anayasadan, meri olandan bile müstefit
olduğu görülmemiştir bu adını andığım
kesimlerin. Bir de buna inanç temsiliyetlerini ekleyelim, inancını
bir politik duruş olarak dile getiren, zamanında ister
İslamcı, Alevi, ne olursa olsun. Sistem böyle
çalışıyor. Terörle Mücadele Kanununu anayasa yapmış
bir sistemden bahsediyoruz ve otuz yıldır mağdurları,
mazlumları ve zalimleri değişiyor ama sistem hiç
değişmiyor. Bugün olan bitene hayıflanacağınıza,
dün burada herkesin bu cümlelerle itiraz ettiği şeye siz bugün
iltihak edeceğinize, elde Gelin demokratik siyasete bir alan açalım;
gelin, bu iradeye kimsenin meydan okumasına fırsat vermeyelim.
seçeneği hiç değerlendirilmiyor. Niye? Çünkü muktedir olmanın
avantajını kimse bırakmıyor. Siyaset, demokratik siyasal
yollar yerine daima sistemin o karanlık, küflü, bilindik, solcuların,
Kürtlerin, Alevilerin çok yakından bildiği sistemler üzerinden
yürüyor, hatta MHPlilerin. Onun için, bunun mağduru olmayan yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Bu vesileyle, 2nci
gününü idrak ettiğimiz, buna bir farkındalık yaratmak için
yürüttüğümüz bu açlık grevine tekrar dikkatinizi çekiyorum. Meclis
kendi iradesine ve şerefine el koymalıdır yoksa bugün siz onlara
söversiniz, dün onlar size sövüyordu, biz hepinize sitem ediyorduk, hiç sövmedik.
Bunu bu şekilde Meclise havale ediyorum.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevaba geçiyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Yüksekova Esendere Gümrük
Kapısında hayalî ihracat yaptıkları gerekçesiyle MASAK
tarafından inceleme ve soruşturma açılan işletme
sahiplerinin sonuçta hangi cezalar aldığı kamuoyunca merak
edilmektedir. Bu soruşturmanın sonucu ne oldu?
İkincisi: Kütahyada Dumlupınar Üniversitesi
Merkez Kampüsünde Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi için
yapılmış 520 yataklı bir yeni bina var ama üç
yıldır 300-400 bin TLlik bir ödenek nedeniyle faaliyete
geçirilemedi. Bu konuda yardımcı olabilir misiniz? Sağlık
Bakanlığına devri yapılmış olmasına rağmen,
ödenek yetersizliği yüzünden şu ana kadar hizmete sokulamayan bu bina
hizmete sokulabilir mi?
Bir de Kütahya ili ve bazı diğer illerde
taşımalı eğitimde taşıma hizmeti veren servis
ücretlerinin ödenmediği iddiası var
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, geçtiğimiz günlerde, kanatlı
etinde ve yumurtada KDVyi yüzde 1den yüzde 8e çıkardınız. Bu
oran, vatandaşın sofrasında yüzde 7lik bir fiyat
artışı demektir. Bu uygulamadan vazgeçmeyi düşünüyor
musunuz?
Yine, ayrıca, yemde ve sütte yüzde 8 olan,
elektrikte yüzde 18 olan KDV ile mazottaki yüzde 65lik özel tüketim vergisi ve
KDVyi aşağıya çekmeyi düşünür müsünüz? Hükûmetin bu konuda
bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖGÜT (İstanbul) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, şu sıralar -ismini
veremediğimiz için Bankacılık Kanununa göre- operasyon geçiren
bir kamu bankası genel müdürünün evinde 4,5 milyon dolar bulunduğunu
öğrendik. Sizin, banka genel müdürü atarken daha dikkatli
olmanızı rica ediyoruz. Kendi bankasına bile güvenemeyip evinde
para saklayan bir genel müdürden ne beklemektesiniz?
Daha bir hafta önce, bu banka vasıtasıyla
esnafa ne kadar çok kredi verdiğinizi Başbakan ballandıra
ballandıra anlatmıştı. Övünerek
anlattığınız bankanın genel müdür
yardımcıları partinizden milletvekili ve genel başkan
adayıdır. Şimdi Bürokratları yaptı. deyip elinizi
yıkamaya nasıl içiniz rahat ediyor, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, soru sormaya gerek yok çünkü
sorulara yanlış cevap veriliyor.
Biraz önce, konuşmasında dedi ki Mehmet Bey
Efendim, devletin kör kuruşunu kimseye yedirtmeyiz. Soruyorum: Tayyip
Erdoğanın çocuklarının, damatlarının
hesaplarını incelediniz mi? En büyük para orada var. Albayrakların
hesaplarını incelediniz mi, Çalıkın hesaplarını
incelediniz mi, Taşyapının hesaplarını incelediniz
mi? İncelemediniz. Sadece gidiyorsunuz, işte, rakiplerin
hesaplarını inceliyorsunuz. Bu sizin sakladığınız
Sayıştay raporunda, Merkez Uzlaşma Komisyonunda sizin bazı
milletvekillerinin de mali müşavir olduğu bazı firmaların
çok büyük vergi alacaklarının silindiği yazılı, bunun
için bu raporları açıklamıyorsunuz. Dolayısıyla,
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisine doğru bilgi verin. Ayrıca,
yapılan soruşturmada savcıları görevden
almışsınız yani yeni yeni savcı vermişsiniz,
biraz önce söyledi. Polisleri görevinden almışsınız.
Alnı açık bir hükûmet çıkar, istifa eder. Buyurun, varsa bir
yolsuzluğumuz, hırsızlığımız bulun. diyecek.
Bu, örtbas etmektir hırsızlığı, arkası kirli
olmak demektir, alnı kirli olmak demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu millet size gerekli cezayı
verecektir. Lütfen, bunu örtbas etmeyin.
BAŞKAN Sayın Öz
ALİ ÖZ (Mersin) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakanım, kara yollarındaki
taşıtlara 2 tane sigorta yapılıyor. Bir tanesi normal,
zorunlu taşıt sigortası; bir de isteğe bağlı
kasko sigorta. Sosyal Güvenlik Kurumunun bazı hastalıkların
tedavisi için, aynı arabalarda, taşıtlarda olduğu gibi,
insanlara da Belli hastalıklarınıza biz artık
bakmıyoruz, ek prim, sosyal destek primi mutlaka yatırın.
diyerek yeni bir sigorta sistemi yaratılacağı ifadeleri var.
Böyle bir uygulamaya geçilecek mi? Eğer böyle bir uygulamaya geçilecekse
devlet, insanların sağlığı noktasındaki anayasal
hakkını ihlal etmiş olmayacak mı? Birinci sorum bu.
Bir diğer sorum da
Bugüne kadar Suriyeden ülkemize
gelen mülteci sayısı ne kadardır? Bunlara ne kadar para
harcanmıştır? Harcanan kısmın ne kadarı
sağlık gideridir? Sağlık gideri içerisinde de acil durumlar
dışında, elektif şartlarda yapılması gerekenler
de yapılıp bunlara sürekli olarak ülke bütçesinden kaynak
aktarılmış mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Erdemir
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hürriyet gazetesi yazarı Tolga
Tanış 15 Aralık 2013 tarihinde yayımlanan makalesinde
Birleşmiş Milletler ve TÜİK kaynaklarında Türkiyeden
Suriyeye haziran ayından bugüne kadar 47 ton silah ihraç edildiğinin
görüldüğü bilgisini paylaştı. Gümrük bildirimlerinin ve ihracat
verilerinin bu derece ayrıntılı ve gerçeği
yansıtır bir şekilde tutulmasından dolayı
duyduğum memnuniyeti ifade etmek ve bu konuda görevini layıkıyla
yapan görevlilere teşekkür etmek istedim. Suriyeye silah ambargosu
uygulandığını iddia eden Hükûmet yetkililerimizin
açıklamalarının gerçeği
yansıtmadığını kanıtlayan bu görevlilerimizin
gayretkeşliği bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. Allah
kendilerinden razı olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, tabii, 1inci sorudan
başlayacağım. 20/07/2011 tarihinde, Gümrük ve Ticaret
Bakanlığının denetim elemanı görevlendirmesi talep
edilmiş MASAK tarafından, denetim elemanları
görevlendirilmiş. Denetim elemanı tarafından Aklama Suçu
İnceleme Raporu düzenlenmiş. Raporda 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 282nci maddesi kapsamında suç duyurusunda bulunulmuş olup
rapor ilgili savcılığa gönderilmiştir. Şu anda,
bendeki bilgi bu kadar. Savcılık ve mahkeme süreci muhtemelen- devam
ettiği için, arkadaşlar sonuca ilişkin bana bir şey
getirmediler.
Şimdi, Dumlupınardaki sağlık
tesisiyle ilgili olarak, eğer hakikaten ödenek ihtiyacı sizin
söylediğiniz gibi sadece 300-400 bin liralık bir ihtiyaçsa
memnuniyetle karşılarız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ederim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Taşımalı eğitime ilişkin iki gündür sorular geliyor
değerli arkadaşlar. Taşımalı eğitim ödenekleri
ülke genelinde zamanında yapılıyor yani ödenekler
aktarılıyor, herhangi bir sıkıntı yok ama bazı il
ve ilçelerde Millî Eğitim uygulamaları vesairesi nedeniyle mahallî
düzeyde sıkıntılar varsa ben bilmiyorum. Ama, az önce Millî
Eğitim Bakanımız da buradaydı yani Maliye
Bakanlığı olarak biz o ödeneklerin tamamını serbest
bıraktık, bırakıyoruz. O anlamda bir sıkıntı
yok. Sadece Millî Eğitim Bakanlığının
büyükşehirlerde kapsamı genişleten bir yönetmelik
çalışması vardı, ona ilişkin henüz uygun görüş
vermedik, büyükşehirlerden bahsediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, beyaz ette
-yani daha doğrusu, işte, kanatlı dediniz- eskiden de KDV
oranı perakende yüzde 8di, bugün de yüzde 8, dolayısıyla
vatandaşa yansıması yok. Şöyle bir şey olmuştu:
Tarım Bakanlığının talebi üzerine, et ürünlerinde
toptan bakın, toptan diyorum- satışlarda KDV 1e
çekilmişti, perakende yüzde 8deydi. Fakat sonradan, özellikle tavuk
üreticileri geldiler, KDV iadeleri biraz zaman alıyor ve bu zaman
almasından -bizim sektör kayıt içerisinde- dolayı da biz büyük
bir finansman yüküyle karşı karşıyayız. Ne olur bu
KDVyi eski hâle getirin yani kırmızı etle bizi
karıştırmayın, bu hâle getirin. dediler, talepleri o yönde
oldu. Biz sektörün talebine binaen bu düzenlemeyi yaptık. Vatandaşa
yansıması olmayacak çünkü nihai tüketiciye satıcıda KDV
yüzde 8di, yine yüzde 8. İndirilen KDV eskiden toptandaydı,
şimdi toptanda da yüzde 8e çıkarttık, böylece bu sorunu
çözmüş olduk.
Değerli arkadaşlar, akaryakıt ürünlerinde
vergi yükünün yüksek olduğunu ben defalarca söyledim. Benzinde
yaklaşık yüzde 60, motorinde yaklaşık yüzde 50dir. Bu
oranlar yüksektir ama şunu da söyledim: 2002 yılına oranla da bu
oranlar yükselmemiştir ama bu, yüksek olmadığı
anlamına da gelmiyor. Şu anda, indirmeye yönelik bir
çalışmamız yok, nedeni de şu: Hadi, bırakalım
bütçeyi bir kenara, gelir saikini bir kenara bırakalım, geçen sene,
biz doğal gaz ve petrol ithalatı için 60 milyar dolar ödemiş bir
ülkeyiz, bu yüksek bir rakamdır, sürdürülebilir bir rakam değildir.
Şimdi, bunun üzerindeki vergileri indirerek bunun tüketimini
artırmanın önünü açamayız değerli arkadaşlar, açık
ve net olarak söyleyeyim.
Şimdi, kamu bankası genel müdürümüzle ilgili
olarak, değerli arkadaşlar, tekrarlıyorum: Kim olursa olsun,
ismi cismi ne olursa olsun, kim hata yapmışsa yargı
gereğini sonuna kadar yapsın. Bunun için yargıya her türlü
desteği veririz. Aramızda -bakın, ben genel konuşuyorum-
hata yapmış olanlar olabilir, önemli olan bunların yargı,
hukuk önünde tam cezasına çarptırılmasıdır. Bunun için,
biz yargının arkasında olacağız, yargıya gereken
desteği vermek durumundayız, vereceğiz.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Onu
atamayanın sorumluluğu yok mu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, açık ve net: Bak, benim söylediğim çok açık
ve net: Kim olursa olsun, hata yapılmışsa
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
İngilterede böyle mi olurdu? Siz İngilterede yetiştiniz,
İngilterede de böyle mi olurdu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz, diğer sorular da var.
Şimdi, Sayın Genç, bakın, hiçbir
yolsuzluğu örtbas etme gibi bir derdimiz yok. Bahsettiğiniz
şahıs veya şirketler denetlenmiş olsa dahi, ben vergi
mahremiyeti nedeniyle denetlenip denetlenemediğini söyleyemiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Onun ardına
sığınıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Genç, bakın, bunu defalarca tekrarladım. Vergi
mahremiyetini bu Meclis kaldırsın, ben memnuniyetle kimin
denetlendiğini, kimin denetlenmediğini sizlerle paylaşmaktan
büyük gurur duyarım.
KAMER GENÇ (Tunceli) O bahaneye
sığınıyorsunuz, tamamen örtbas ediyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, değerli arkadaşlar, Sosyal Güvenlik Kurumunun ilave bir
prim, ilave bir sigorta yaptırtma hususuna ilişkin bir
çalışmanın farkında değilim. Böyle bir
çalışma varsa benim bilgim yok. Bu konunun birinci muhatabı
tabii
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süremiz doldu.
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı"nın 11 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki "... ve
diğer ayni ve nakdi imkânlar
birlikte ..." ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ERTUĞRUL
SOYSAL (Yozgat) Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Tamam.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
AKP iktidarlarının 5018 sayılı Kanuna
aykırı uygulamaları, Maliye Bakanına 5018 sayılı
Kanuna aykırı olarak verilen yetkiler ile ödenek üstü harcamalarda
öne çıkmaktadır.
5018 sayılı Kanunun "ödenek
aktarmaları" başlıklı 21. maddesi;
"Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır.
Ancak, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri,
aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin, yılı bütçe kanununda
farklı bir oran belirlenmedikçe yüzde beşine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu şekilde yapılan
aktarmalar, yedi gün içinde Maliye Bakanlığına bildirilir.
Personel giderleri tertiplerinden, aktarma
yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma
yapılamaz."
şeklinde kurallaştırılmış;
"Yedek ödenek" başlıklı 23. maddesinde ise, merkezî
yönetim bütçe kanununda belirtilen hizmet ve amaçları
gerçekleştirmek, ödenek yetersizliğini gidermek veya bütçelerde
öngörülmeyen hizmetler için, genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine kadar Maliye
Bakanlığı bütçesine yedek ödenek konulabileceği, bu
ödenekten aktarma yapmaya Maliye Bakanının yetkili olduğu
belirtilmiştir.
Bu kurallara göre;
Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasında ödenek
aktarımı kanunla yapılacak;
Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri kendi
bütçeleri içinde yılı bütçe kanununda farklı bir oran
belirtilmedikçe aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde
beşine kadar ödenek aktarmalarını kendi yapacak ve bunu yedi gün
içinde Maliye Bakanlığına bildirecek;
Personel giderleri tertiplerinden, aktarma
yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma
yapılamayacak;
Maliye
Bakanlığı bütçesine genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine
kadar yedek ödenek konulabilecek ve yedek ödenekten aktarma yapmaya Maliye
Bakanı yetkili olacaktır.
Bu bağlamda, 5018 sayılı Kanunda Maliye
Bakanına tanınan yetki, Maliye Bakanlığı bütçesine
genel bütçe gelirlerinin yüzde ikisi kadar konulacak yedek ödenekten aktarma
yapmakla sınırlıdır.
Geçmiş yıllar Bütçe Kanunlarında
olduğu üzere, "2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının "Aktarma, ekleme, devir ve iptal
işlemleri" başlıklı 6. Maddesinde de Maliye
Bakanına 5018 sayılı Kanunda öngörülmeyen ve 5018
sayılı Kanunun temel amacı ve sistematiği yanında
yukarıda yer verilen 21 ve 23. maddelerindeki temel kurallarına
açıkça aykırı olan; bu aykırılıktan dolayı
Anayasanın 161. maddesinin ikinci fıkrasıyla
bağdaşmayan yetkiler verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
MUHARREM İNCE (Yalova) Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN Tamam, evet.
Sayın İnce, Sayın Havutça, Sayın
Ayaydın, Sayın Ören, Sayın Moroğlu, Sayın Tayan,
Sayın Öner, Sayın Özkan, Sayın Genç, Sayın Erdemir,
Sayın Serter, Sayın Öğüt, Sayın Ağbaba, Sayın
Aygün, Sayın Çetin, Sayın Akar, Sayın Köktürk, Sayın
Kaplan, Sayın Oyan, Sayın Acar.
Yoklamayı başlatıyorum, iki dakika süre
veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.48
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.06
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK
BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - 11inci madde üzerinde Ferit Mevlüt
Aslanoğlunun verdiği önergenin oylamasından önce yapılan
yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi yoklama işlemini tekrar
yapacağım.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Komisyon ve
Hükûmet burada.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
12nci maddeyi okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Hazine garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti ile borç
üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler
MADDE 12- (1) 2014
yılında, 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre
sağlanacak; garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti 3 milyar
ABD Dolarını aşamaz.
(2) 1
inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile belirlenen
başlangıç ödeneklerinin yüzde 1'ine kadar ikrazen özel tertip Devlet
iç borçlanma senedi ihraç edilebilir.
(3)
2014 yılında 4749 sayılı Kanunun 8/A maddesi çerçevesinde
Hazine Müsteşarlığınca sağlanacak borç üstlenim
taahhüdü 3 milyar ABD Dolarını aşamaz.
BAŞKAN
Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Manisa Milletvekili Sayın Hasan Örene aittir..
Buyurun
Sayın Ören. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP
GRUBU ADINA HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten böyle günlerde siyaset çok zordur. Siyasetçi de sinirlerine
hâkim olmalı, dengesini kaybetmemeli; dengesini kaybettiğinde de
ağzından çıkan sözlerin nereye gittiğini, kimleri
kırdığını duyması, görmesi gerekli.
Sayın
Başbakan, dün Konyada, istifa eden Hakan Şükürle ilgili bir
şeyler söylemişti, söylediğini aynen buradan okuyorum: Bir
partinin bayrağı altında seçime giriyor isen devam edeceksin,
partiden ayrılıyor isen dürüstsen o zaman milletvekilliğinden de
istifa edeceksin. Aslında kime sorarsanız bunun altına imza
atar, yıllardır Cumhuriyet Halk Partisinin söylediği de bu.
Yani, siyasi etik kanunu çıkaralım, böyle alavere dalaverelerle
transferlerden vazgeçelim. Evet, bir milletvekili partisiyle anlaşamaz,
istifa eder ve bağımsız kalır, buna kimsenin diyeceği
bir şey yok ama bir milletvekili istifa ettikten sonra sizin partinize
geçiyor ise Adıyaman Milletvekilini partinize almaktan gurur ve
kıvanç duyuyor iseniz
Şimdi, Başbakanın bu, partisinden
istifa etmiş olan Hakan Şükür için kullandığı dürüstlük
kelimesini Adıyaman Milletvekili Salih fiyat acaba nasıl
algılayacaktır, kendilerine sormak gerekli. (CHP
sıralarından alkışlar)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Fırat, Fırat. Fiyat değil.
HASAN
ÖREN (Devamla) Pardon, özür dilerim. Fırat, Fırat, Fırat.
Doğrudur. Ben fiyat mı dedim? Özür dilerim. (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET
METİNER (Adıyaman) O noktaya kadar geldiysen
ALİM
IŞIK (Kütahya) Ne kadar fiyatı acaba, kaç para?
MEHMET
METİNER (Adıyaman) Fıratın fiyatı yoktur.
HASAN ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bugünlerdeki kızmanızı anlıyorum. Bugün kızma
hakkınız var, kızma hakkınızı kullanın çünkü
hepinizin kafası karışık; sizin değil, Bülent
Arınçın kafası karışık, bakanların
kafası karışık, başbakanların kafası
karışık.
Ne oldu? Yolsuzluklar, yıllardır söylüyoruz
MEHMET METİNER (Adıyaman) Hasan, buraya kadar
düştün mü?
HASAN ÖREN (Devamla) - Siyaset-yargı
Hani, dün, o
yargıya övgüler yağdırdığınız, biz size
Durun bakalım sonuçlansın, yargı devam ediyor, yargı devam
ederken suçsuzluk karinesi var. Bunun üzerine konuşulmaz.
dediğimizde sizler ne diyordunuz?
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Aksini
söyleyen mi var?
HASAN ÖREN (Devamla) -
Dediğiniz bir tek şey vardı: Ergenekon, Türkiye bağırsaklarını
temizliyor. Şimdi Türkiye neresini
temizliyor? (CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Şimdi Türkiye
neresini temizliyor?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Niye şimdi
aynısını söylemiyorsunuz?
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, dün kahraman yaptığınız Zekeriya
Özü aldınız. Şimdi, Zekeriya Öz, bakanın çocuklarına
dokununca
Allahım göstermesin, asla böyle bir şeyin
olmasını istemiyorum, doğru da saymıyorum. Ama, bu
yargı, altı boş olan bir iddiayla İçişleri
Bakanının çocuğuna kadar gidebiliyor ise on bir yılın içindeki hesabı yine siz
vereceksiniz.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ(Antalya) Demek ki yargı
bağımsızmış.
HASAN ÖREN (Devamla) - Bu yargıyı, o zaman,
buraya getirmişsiniz demek ki. O zaman, Ergenekon davasında, KCK
davalarında bu yargı yanlış kararlar vermiş demek ki.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Yargı
sonuçlansın, sonuçlansın.
HASAN ÖREN (Devamla) - Şimdi, aşağı
tükürsen bıyık, yukarıya tükürsen sakal. Eğer, bu hukuk
sistemi çocuklarınızla ilgili gerekli olan belgeleri ve bilgileri
çıkarır ise yani bu tutuklamaya dönüşür ise o zaman bir felaket.
Şimdi, bakınız, ben, size
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Oradan kendine
çıkar yol arama, oradan Ergenekonu kurtarmaya çalışma.
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakınız, ben masum olduklarına inanıyorum, öyle inanmak
istiyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Aferin.
HASAN ÖREN (Devamla) - Bakanın
çocuklarının hırsızlık yapmasını,
bakanın çocuklarının bu ülkenin yetim, gurebanın
hakkını yemesini düşünmek mümkün müdür? Aksini düşünüyorum
ama aksini düşündüğümde de bu bu Zekeriya Özleri, bu
savcıları nereye koyalım, siz onu söyleyin bana.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Ne
yapalım ya, söyle, ne yapalım?
HASAN ÖREN (Devamla) Bakınız arkadaşlar,
yirmi dokuz saniyelik bir şey, Başbakan konuşuyor,
bakınız.
(Hatip cep telefonundan bir ses kaydı dinletti)
(AK PARTİ sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Ne şimdi bu?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biz hangi suçluya
sahip çıkmışız?
BAŞKAN Sayın Ören, hem vaktinizi kaybediyorsunuz
hem kürsüde sadece siz konuşabilirsiniz.
HASAN ÖREN (Devamla) Ben yirmi dokuz dakikamı feda
etmeye hazır olduğum için bunu yaptım. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) Başbakana verdi, söz
hakkını Başbakana verdi.
BAŞKAN Ama yani öyle de bir sistemimiz var.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) Sen konuş,
sen!
HASAN ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
demek ki Sayın Başbakanın dediği gibi
hırsızlık çocuktan babaya geçmiyor yani babadan çocuğa
geçiyor.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Başbakan
hayranlığınıza da bayıldım yani.
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) Biraz önce
İnanmıyorum. dedin.
HASAN ÖREN (Devamla) Yani eğer bir bürokrat
hırsızlık yapıyorsa
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Hani
inanmıyordun?
HASAN ÖREN (Devamla)
bu ülkenin değerlerini
ayakkabı kutularına saklıyorsa o zaman bakanından hesap
sormak gerekli.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Hani İnanmıyorum
diyordun az önce?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Masumiyet karinesi
diye bir şey var.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Soruşturur o.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Sen
orada mıydın, gördün mü? Gördün mü?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Hepsi laf!
HASAN ÖREN (Devamla) Şimdi, biraz evvel Sayın
Maliye Bakanı buradan gitti. Dedi ki: Ben Maliye Bakanı olarak
eğer benim Bakanlığımda bu gerçekleşseydi, benim
Bakanlığımla ilgili bu söylenmiş olsaydı ben istifa
ederdim.
Değerli arkadaşlar, bu bakanların
diğerinin dili yok mu?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Böyle bir şey
söylemedi. Yalan söyleme, öyle söylemedi! Yalan söyleme!
HASAN ÖREN (Devamla) Böylesine bir olayda burada Maliye
Bakanı bunu söylüyor ise diğerlerine ne demek gerekli?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Yalan söylüyorsun,
öyle söylemedi, sözü çarpıtma! Ortada vuku bulmuş bir şey yok.
HASAN ÖREN (Devamla) Sevgili Milletvekilim, senin Yalan
söylüyorsun. demendeki hakareti bugünkü kızgınlığına
veriyorum, sinirine veriyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ben buradaydım.
Yok canım!
HASAN ÖREN (Devamla) Çünkü, bu yolsuzluk ve usulsüzlük
seni de çıldırtıyor, sen de insansın.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) Allah Allah,
yapma ya!
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Kesinleşmiş
bir şey yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Yalan
konuşuyorsun!
HASAN ÖREN (Devamla) Bakınız, şimdi
yapılacak olan bir tek şey var. Eğer burada yargı bunu
devam ettiriyorsa savcıları niye alıyorsunuz görevden?
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Savcılar
görevden alınmadılar, alınmadılar.
HASAN ÖREN (Devamla) Ergenekon
savcılarını aldınız mı, KCK
tutuklularının yargılandığı yerdeki
savcıları aldınız mı? (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
Zekeriya Özü getirdiniz, orada altına
zırhlı arabaları verdiniz, bugün niye alıyorsunuz?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Alınan bir
şey yok ki, nereden çıkarıyorsunuz onu?
HASAN ÖREN (Devamla) Peki, emniyet müdürlerini, emniyet
müdür yardımcılarını niye alıyorsunuz? İki dakika
önce yine İnternete düştü, 6 emniyet müdür
yardımcısını daha almışsınız.
MEHMET METİNER (Adıyaman) İyi
yapmışız, iyi yapmışız, iyi iyi.
HASAN ÖREN (Devamla)
Daha kolayı var; bunun kolayı, eğer gerçekten, siz,
Türkiyede yaşanan bu soygunu, bu imar yolsuzluklarını
açığa çıkartmak istiyor iseniz savcıları ve emniyet
müdürlerini alacağınıza
MEHMET METİNER (Adıyaman) Burası
bürokratik bir cumhuriyet değil; iyi yapmışız.
HASAN ÖREN (Devamla) ... İçişleri
Bakanını alsanız da Bakan arkadaşımızı
rahatlatıp, bu sonuçlar ortaya çıktıktan sonra alnının
akıyla tekrar o Bakanlığa gelse olmaz mı? (CHP sıralarından
alkışlar) Niye zorluyorsunuz?
İHSAN ŞENER (Ordu) Ne
yapacağımızı biz biliriz.
HASAN ÖREN (Devamla) Şimdi ne dediniz, Gezi
eylemlerinde bangır bangır bağırdınız: Destan
yazan polislerimiz Şimdi ne yazıyor polisler? Emekliliklerini mi
yazıyorlar? (CHP sıralarından alkışlar)
Aldığınız polisler, müdürler emekliliğini mi
yazıyor şu an?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Siyasetin bu kadar,
siyasetin bu kadar ya!
HASAN ÖREN (Devamla) Değerli arkadaşlar,
bakınız, Halk Bankası Genel Müdürünün evinden
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Siz de siyaseti buraya kadar
düşürdüyseniz...
HASAN ÖREN (Devamla)
eğer kutular içerisinde 4,5 trilyonluk, yani 4,5 milyonluk bir
para çıkıyor ise
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Sen
gördün mü, orada mıydın?
HASAN ÖREN (Devamla) Ben bunları söylüyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Niye
konuşuyorsun burada?
HASAN ÖREN (Devamla)
Bütün, bütün, bütün fotoğraflarla önünüzde. Eğer böyle bir
para çıkıyor ise
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Siyasetçinin
muhatabı siyasetçidir.
HASAN ÖREN (Devamla) Böyle bir para, bu para
çıkıyor ise bakınız ne diyor Ayşe Teyze
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sinan Aygünün
evinden ne kadar çıkmıştı hatırlıyor musun?
HASAN ÖREN (Devamla) Halk Bankası Genel Müdürünün
ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolar para çıkmış," emekli
Ayşe Teyzem hâlâ daha kışlık mantosunun cebinde
unuttuğu 5 lirayı bulduğuna seviniyor. Bir tarafta 4,5 milyon
dolar, bir tarafta ise Ayşe Teyzenin geçmiş yıldan
kışlık mantosunun cebinde bıraktığı 5 lira.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Bırak, demagoji
yapma!
HASAN ÖREN (Devamla) Bu insanların
paralarını çarçur etmeyin arkadaşlar, söylediğimiz bu,
hepinize bunu söylüyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) O işi de siz yaparsınız.
HASAN ÖREN (Devamla) Diyorum ki, eğer çiftçi
mazotu 4.500 liraya alıyor ise, eğer emekli maaşları bu
kadar düşük ise
İZZET ÇETİN (Ankara) Bakanlara dön de konuş,
bakanlara.
HASAN ÖREN (Devamla)
işçiyi asgari ücretle geçinmeye mahkûm ediyorsanız, siz
kredi kartı borçlularını milyonlarca insana
taşıdıysanız ayakkabı kutusu içerisinde giden
paralardan dolayı emeğiyle geçinen insanların sırtına
sarıyorsunuz. Yapmayın! Hani Allahtan korkuyorduk. Bunun
karşısında, bu 3 bakanı dinlendirmek, kenara almak doğru bir anlayış
değil mi?
MEHMET METİNER (Adıyaman) Sabret, sabret!
Biraz bekle.
İHSAN ŞENER (Ordu) Korksan bunları
söyleyemezdin şu anda.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Biraz bekle, biraz
sabret, acele etme.
HASAN ÖREN (Devamla) 2009 yılında, Almanyada
Ulaştırma Bakanı, 50 kilometrelik hız yapılacak bir
alanda 109 kilometreyle radara girdiğinden dolayı istifa eden bir
bakan.
Şimdi, kendi emir verdiği, emri altında
çalıştığı, canının istediğinde
dakikasında müdürleri işten el çektirdiği Bakanın oğlu
yakalanmış, siz orada diyorsunuz ki: Bunlar normaldir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Burası
bürokratik bir cumhuriyet değil Hasan Bey.
HASAN ÖREN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, hukuk hepimize lazım.
Hepinize teşekkür ederim. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bravo! Bravo sana!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Ören.
MEHMET METİNER (Adıyaman) Bravo sana! Sen
bile bu kerteye düştüysen, bravo
sana!
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Kocaeli Milletvekili, Sayın Lütfü Türkkan. (MHP sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) O ne kasa
mı, para kasası mı?
MUHARREM İNCE (Yalova) Lütfü, ayakkabı kutusu
mu o?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Ayakkabı kutusu mu o?
MUHARREM İNCE (Yalova) Ne kutuymuş be!
BAŞKAN - Buyurunuz.
MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bazı terk eden
arkadaşların söylediklerim karşısında söyleyecek
lafı olmamalı ki erkenden dışarıya doğru
çıkıyorlar. Şu anda onların bu soygunun ortağı
olmadığını düşünmek istiyorum.
Ben, Türkiye bu kadar sıcak gündem içerisindeyken
dikkatinizi bir başka noktaya çekmek istiyorum. Dünyada, çok
uzağımızda olsa bile bizden olan insanların
katliamına seyirci kalının
bir dünyada yaşıyoruz. Mısırdaki ölen çocuklara, Suriyede
ölen çocuklara ağlayanlar, maalesef, Doğu Türkistanda katledilen
Türklerin farkında değiller, bir gün dahi ağızlarına
almadılar. Ben, çok hoş olmamakla beraber, birkaç resmi sizinle
paylaşmak için resim getirdim, onları da göstermek istiyorum.
Bu, Doğu Türkistanda katledilen annenin
başında ağlayan bir çocuk, annesiz kalan bir çocuk.
SIRRI SAKIK (Muş) Bize de göster Lütfü Bey, biz de
görelim.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Evet, sizin de görmenizde fayda
var.
Bu, öldürüldükten sonra ortaya atılan bir Uygur Türkünün
cesedi üzerindeki akbabalar
Öldürmek kesmiyor Çinlileri, bir de derilerini
yüzüyorlar. Bunu fazla göstermek istemiyorum, çocukların görmemesi
gerekiyor.
Dünyada böyle bir çılgınlık
yaşanırken burada Halk Bankasının Müdürünün kasasından
ne kadar çıktığını konuşmak benim
canımı acıtıyor. Böyle bir gerçek de var
karşımızda, bunun da farkına varmanızı istiyorum.
Doğu Türkistanda sadece katledilmiyor, oradaki Türk nüfusunun yok
edilmesi için âdeta bir soykırım uygulanıyor.
Bundan sonra biraz
sıcak gündeme geçmek istiyorum. Bu yapılan operasyonlarla
alakalı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi medyası zamanlaması
manidar, cemaat operasyonu, uluslararası operasyon veya
Erdoğansız AKP isteyenlerin operasyonu şeklinde birtakım
bahanelerle operasyonun içini boşaltmaya çalışıyorlar. Ama
hiçbirisi, bugüne dek hiçbirisi Hayır, bizim dönemimizde yolsuzluk
yapılmadı. diyemiyor, öyle bir gerçek de var.
Bakın,
arkadaşlar, havaalanından deniz dolgusuna, Topçu
Kışlasından medya patronluğuna, maden ruhsatına
kadar, TOKİ ihalelerine kadar bütün ihalelere katılan patronlar hep
aynı, bunların sayısı yaklaşık 10u geçmiyor. Hep
aynı insanlar mı var Türkiye'de, başka hiç iş adamı
yok mu, hiç becerikli adam kalmadı mı? Halkın gördüğü bu
yolsuzlukları medya görmedi bugüne kadar ama bundan sonra herhâlde çok
saklanamayacak gibi geliyor.
Ben günahını
almak istemiyorum kimsenin. Hele hele bir babanın oğlunu bir
nezaretin kapısında görmesini asla istemiyorum. Ben babama tanık
oldum. Nezarethane kapısında, cezaevi demirlerinin arkasında
babamın beni nasıl gördüğünü çok iyi
hatırlıyorum; rahmetlinin o yüzündeki acıyı çok iyi
biliyorum. Allah hiçbir babaya -evlatlarımız var- böyle bir
acıyı yaşatmasın. Belki de soruşturmada adı
geçenlerin gerçekten yolsuzlukla hiçbir ilişkileri yoktur;
analarının ak sütü gibi helal para kazanıyorlardır belki
ama hiç kimse, yolsuzluğun olmadığına, AKPlilerin temiz
olduğuna inanmıyor artık; bunu da kabullenin. Kimi dinlerseniz dinleyin sokağa
çıktığınızda, size bir yolsuzluk hikâyesi anlatacaktır,
kendi çevresinde duyduğu, var olduğu, bildiği bir yolsuzluk
hikâyesi anlatacaktır.
Bakın, bunlardan bir tanesini ben sizinle
paylaşacağım. Geçen seçimlerden önce çok konuşulan, çok
bilinen ama medyada dile getirilmeyen, gözaltında olan Fatih Belediye
Başkanıyla ilgili bir iddia var. Diyorlar ki: Bizim 2011
seçimlerinden önce bu beyefendi, bir rüşvet soruşturmasından
sonra ayağından vuruldu; hemen bir ön pansuman yapıldı,
özel uçakla yurt dışına gitti, yedi sekiz gün sonra getirildi,
hiçbir şey olmamış gibi kimseden şikâyet edilmedi, konu da
kapandı. Şimdi, bakın, arkadaşlar -vuran da hiçbir ceza
almıyor çünkü şikâyetçi yok ortada- bu Belediye Başkanı
şu anda Vatandaki emniyet müdürlüğünün üst katında, VIP
katında misafir ediliyor, soruşturması devam ediyor. Bu, sadece
bizim kulağımıza -ben Fatihliyim- gelenlerden bir tanesi. Sizin
de kulağınıza buna benzer bir sürü şeyler geliyor.
Bunları saklamak, yok olduğu anlamına gelmez. Bunlar, mutlaka,
zaman içerisinde ortaya çıkacak ve konuşulacak.
Bana göre, Türkiye, artık,
boğazına kadar yolsuzluğa bulaşmış bir takım
tarafından yönetiliyor. Böyle bir sıkıntısı var
Türkiyenin. Şimdi yolsuzluk varken kalkıp bunu da Irak
petrolleriydi, ABDnin operasyonuydu gibi kılıflara
sığdırmanın anlamı yok; mızrak çuvala
sığmıyor çünkü. Biraz evvel konuşmacı
arkadaşımız söyledi, Türkiye bağırsaklarını
temizlemişti, şimdi neresini temizliyor? Ama temizlenen bir yer var,
onu da biliyorum. Bu milletin, yetimin, fakirin fukaranın
hakkını gasbedenler yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Bir televizyon kanalının haber müdürü, bu yolsuzluğun 100 milyar dolara
yaklaştığını söylemiş. Ben böyle bir bütçe
olduğunu düşünmüyorum, bu çok büyük bir para. 100 milyar dolar
Türkiye'nin çok ciddi bir meselesi.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yüzde 10 alıyorlar Lütfü
Bey, yüzde 10.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Ama bir hanım
kızımız çok güzel bir yazı yazmış, biraz evvel
ulaştı, diyor ki: Hükûmetin iddia ettiği yıllık 10
bin dolarlık gayrisafi millî hasılası, demek ki hiç
çalınmasa, bizim aylık gayrisafi millî hasılamız
olacaktı. Çalmanın boyutu bu noktaya kadar gelmiş. Ve
demiş ki: Ben AKPye oy verdim. Biz bu ülkeyi yönetsinler diye oy verdik,
ülkeyi yesinler diye değil. Seçmeninizden de böyle bir sitem var.
Bakın, Sabah gazetesinde bir haber okuyorum, diyor
ki: Halk Bankasına yapılan bu operasyon, Yahudi lobisi kuruluşu
AIPACın Halk Bankasına operasyonudur.
Ya muhterem, adamın ayakkabı kutusundan 4,5
milyon dolar çıkabiliyorsa bunu Amerika, AIPAC, Yahudi lobisi diye
adlandırmanın bu işi temizleyecek bir tarafı var mı?
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Yahudi lobisi
koymuştur onu.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yani, bence, kimin
yaptırdığı değil, bu işin yapanı kim; ona
bakmak lazım.
MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) Faiz lobisi... Faiz
lobisi
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yani bir şey
söyleyeceğim ama
Ben küçük çapta bir sanayiciyim. Evde eşimin
mücevherlerini saklayacak bir kasam dahi yok, hiç öyle bir kasam yok.
Ayakkabı kutusunda para saklamak gerçekten hiç aklıma
gelmemişti.
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Çok
yaratıcı.
D. ALİ TORLAK (İstanbul) Ayakkabı numarası
da 58miş galiba.
SIRRI SAKIK (Muş) Hiç yoksulluk çekmemişsin o
zaman.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) Yani, bu çok önemli bir beyin.
Bunu alıp buzluğa kaldırmak lazım. Böyle beyni
çalışan yeteneklere ülkenin ihtiyacı var.
Bu operasyonlar sonucu bir şey daha çıkacak, o
da şu: Gözaltındaki müteahhitlerden daireleri olan, ehven
şartlarda -dikkatinizi çekiyorum, ehven şartlarda- daireler alan eski
Marksist dönekleri, kendilerini liberal yandaş sayan gazeteciler de ortaya
çıkacak. Onlar şu anda sizlerden fazla korkuyorlar. Bundan emin
olabilirsiniz.
Bir
şey söylemek istiyorum: Bu operasyonun haklı veya haksız
olduğu konusunda herkes çeşitli fikirler yürütebilir. Doğru
olabilir, yanlış olabilir; sonucu hakkında kimse hüküm veremez
şu aşamada. Peki, emniyet müdürlerini görevden almak bu operasyona
meşruiyet kazandırır mı, kazandırmaz mı? Ben
iktidar erki olsam bu işi sonuna kadar takip etmesi için
bırakırım. Eğer görevden alıyorsam bir
sıkıntı hasıl olur. Zaten vardı, bu
sıkıntı büyüyecek.
Peki, polisleri görevden
aldın, savcıyı da aldın, ne oldu? Bitti mi? Kapandı
mı? Hayır.
HASAN HÜSEYİN
TÜRKOĞLU (Osmaniye) Deniz Feneri gibi kapanır zannediyorlar.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
Bakın, Anadoluda bir tabir var: Eşeğin büyüğü ahırda.
Bundan sonra daha çıkacaklar, olanlar vardır. Öyle düşünüyorum,
bu ilk olmayacaktır, son da değildir. Eğer böyle bir yol
açıldıysa bu yol burada bitmeyecektir, bundan sonra gerisi de
gelecektir ama benim bütün üzüntüm, ülkeye zarar verecek noktaya gelmesi.
Zekeriya Özü, bir adamı darbecilikten attığında
alkışlayanlar şimdi postmodern darbeci diyorlar.
Efendime söyleyeyim,
yolsuzluk ve rüşvetin araştırıldığı bu
operasyon Türkiyeye dün 25 milyar liraya mal oldu. Yani dün İstanbul Borsası
25 milyar lira kaybetti. O da havalimanıyla üçüncü köprüden gelen paralar
dün zayi oldu. Bakın, dün borsa yüzde 5,21 düşüşle
kapatmış; 70.946 puanla kapanmış. Bunu, üçüncü köprüden
gelen paraları, havalimanından gelen paraları yok ederek; 4,5
milyon dolar için Türkiye'nin 25 milyar lirasına mal edenler utansın;
bu durumdan kendine pay çıkarsın.
Hepinize saygılar
sunuyorum, sağ olun var olun. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Türkkan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA SIRRI
SAKIK (Muş) Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
MHP Grubu adına
konuşan arkadaşımızın Uygur Türkleriyle ilgili göstermiş
olduğu o tablo hepimizin acısıdır. İnsanlığa
karşı bir vahşet uygulanırsa, adı kim olursa olsun,
coğrafyası ne olursa olsun hepimiz onun karşısında dik
durmalıyız, zulme karşı direnmeliyiz.
Sevgili arkadaşlarımız,
aslında bu Parlamentoda tartışıp konuştuğumuz
konular; bu ülkede hukuk sistemi çökmüştür. Hepimiz bu sistemin
mağdurlarıyız ve asıl sorun nedir? Eğer Türkiyede
bugün yolsuzluklar konuşuluyorsa, Türkiyede
hukuksuzluk konuşuluyorsa, çözemediğimiz yüz yıllık Kürt
sorununun bu işin ana maddesi olduğunu düşünelim çünkü hep
dedik: Kürtlerle ilgili Kürt sorunu gündemde kaldığı müddetçe bu
ülkede ne bütçeyi tartışabiliriz
GÜRKUT ACAR (Antalya) Her şeyi ona
bağlıyorsunuz.
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) Her şey ona bağlı.
SIRRI SAKIK (Devamla) -
ne orduyu denetleyebiliriz ne
yargıyı denetleyebiliriz çünkü hepsi bir bütün olarak birer militan
gibi duruyorlar; herkes ülkeyi babasının çiftliği gibi
yönetiyor, asıl sorun burada. İsterseniz on beş, yirmi
yıllık canlı tarihe doğru bir hareket edelim ve o
sıcak süreci birlikte değerlendirelim. Bakın, on beş yirmi
yıl içerisindeki -çok uzak değil, hepimizin
yaşadığı bu tarihte- hukuksuzluklara bir göz atalım.
Ne oldu? Neler yapıldı? Bu Parlamento bu hukuksuzluklara
karşı ne kadar seyirci kaldı? Geçmişten bugüne kadar,
Demokratik Toplum Partisinden Barış Partisine, geçmişten,
HEPten DEPe kadar bu kürsüde hep bunları seslendirdik. Bu ülkede
farklı bir hukuk uygulanıyor. Özellikle sorun Kürtler olunca yine
tepki göstereceksiniz, Aman aman, Kürt sorunu
- gözünüzü
kapattınız, kulaklarınızı kapattınız,
Kürtlere nerede zalimane politikalar uygulanıyorsa uygulansın. dediniz
ve seyirci kaldınız, bu sürece ortak oldunuz. Yani cumhuriyet
döneminde Kürtlere Kürdo, idam
yani Kürtler idam ediliyordu,
yargısız, sualsiz idam ediliyordu.
Mesela Sasonda ne oldu biliyor musunuz? Bir mahkeme
kurulmuş, mahkeme başkanı ve arkadaşları oturuyor,
hiçbir yargılama yok, ayakta bulunan bütün arkadaşlar sıraya
dizilmiş, 1den 15e kadar idam, 15ten 90a kadar on beş yıl,
90 sonrası beraat. Bakın, cumhuriyet döneminde böyle bir zulüm. Sonra,
cumhuriyet sonrası, işte, son birkaç yıldır Kürte
zindan
ve hiçbir yargı yok, hiçbir hesaplaşma, kitaplaşma yok,
sadece, yargı, bir militanlık düzeyinde Kürte acımasız bir
şekilde, zalimce davranıyor.
Dönün bakın, Uğur Kaymaz 12 yaşında,
bedeninde 13 kurşun var, babasıyla birlikte Kızıltepenin
göbeğinde öldürülüyor ve yargı yeri Mardin olması gerekirken
alelacele katilleri kollamak, korumak adına mahkeme Eskişehire
alınıyor, Uğur Kaymazı katledenler beraat ediyor.
Şerzan Kurt, bir Kürt öğrenci. Muğlada
YÖKü protesto ediyor, parasız bir eğitim talebi var. Beylik
tabancasını çeken bir polis Şerzanı alnından,
ensesinden kurşunlayıp öldürüyor. Muğladaki mahkemeye
güvenmiyorlar bu karanlık güçler, alelacele mahkemeyi tekrar
Eskişehire alıyorlar. O katil polis orada serbest
bırakılıyor ve bugün aramızda dolaşıyor.
Yine, Bulanıkta Demokratik Toplum Partisinin
kapatılmasını protesto eden oradaki BDPliler
saldırıya maruz kalıyor, 2
kişi ölüyor, 10 kişi yaralanıyor. Mahkeme Muştan
Samsuna, Samsundan Ankaraya... Altı ay içerisinde katiller, 2
kişiyi öldürmüş, 10 kişiyi yaralamış bu katiller
aklanıyor, beraat ediyorlar.
Ve sonra dönüp geliyoruz bugün
yaşadığımız bu süreçte, şimdi kıyametler
kopuyor. Ne oluyor? Bu ülkenin yargı konusunda en üst mercisi olan Anayasa
Mahkemesi -Anayasa Mahkemesi diyor ki- bir karar alıyor, uzun tutukluluk
süresini haksız buluyor ve bundan dolayı Mustafa Balbay -otuz dört
yıl ceza almış Mustafa Balbay- serbest
bırakılıyor. Aynı şekilde emsal teşkil etmesi
gereken BDPli milletvekilleri için yapılan başvuru reddediliyor. Biz
bunu iyi okuruz yani buradan ne yapılmak istediğini çok iyi
biliyoruz. Mustafa Balbay otuz dört yıl ceza almış, bizim
arkadaşlarımızın alacağı ceza yedi yıl, on
yıl arasıdır ve bu arkadaşlarımız zaten beş
yıldır cezaevinde ve bu hâkimler bir militan duruş
sergiliyorlar. Ne yapıyorlar? Mesleklerini riske etmek adına yani
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, yarın bu dosyaları alıp
bakacak, bunların geleceğiyle ilgili Bakın, siz militanlık
yaptınız, siz adaletli davranmadınız
Bunu göz önünde
bulundurmalarına rağmen militanca bir duruş sergiliyorlar ve
mahkeme karar veriyor bu arkadaşlarımızın tutukluluk
hâllerinin devamına.
Şimdi, bu ülkede Kürtlere karşı uygulanan
bu politikaları hep birlikte görüyoruz ve ne oluyor? Anayasa Mahkemesinin
yani en üst kurul olan yargının hükmünü yok hükmünde sayıyor bu
yargıçlar. Şimdi, bana dönüp söyleyebilir misiniz: Yargıçlar
orada hukuk adına konuşuyor. Hayır, militan yargıçlık
gösteriyorlar.
Şimdi, siz, bu ülkede böyle militan yargıçlar
yarattınız; siz, bu ülkede militan kurumlar oluşturdunuz, hesap
soramayacağınız kurumlar oluşturdunuz çünkü siz
sorunları çözmediniz; sorunların üstünü örttünüz, sümen altı
ettiniz. Kürt sorununu çözmediğiniz müddetçe, bu ülkede -kim gelirse
gelsin- emin olun, bugünkü tablo, gelecek her iktidarın başına
gelir çünkü şeffaflık yok, çünkü demokrasi yok, çünkü hukuk yok,
çünkü sizde de vicdan yok.
Şimdi şikâyet ediyorsunuz. Peki, bu yargı
sisteminden hepiniz, hepimiz sorumlu değil miyiz? AK PARTİ sorumlu
değil mi? CHP, MHP, BDP zaten bu işin mağduru. Sizler sorumlu
değil misiniz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Anayasa'ya Evet. oyu
verenler düşünsün.
SIRRI SAKIK (Devamla) Ama Kürtlere
uygulandığı için siz buna sessiz ve sedasız
kaldınız ve Kürtlere uygulanan bu zulüm politikalarının
ortağı oldunuz.
Ya, yirmi yıldır infazlar gerçekleşiyor,
yirmi yıldır gencecik insanlar öldürülüyor
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Kendi
arkadaşlarına bak, başkalarına bakma.
SIRRI SAKIK (Devamla)
ve suçüstü yakalanıyorlar
ama hiçbiriyle ilgili bir tek soruşturma bile yapılmıyor ve
bütün zorlamalara rağmen, zaman aşımını aşabilmek
adına bir mahkeme açılıyor, göstermelik bir şekilde mahkeme
açılıyor. Arkasından, mahkeme, katiller suçüstü
yakalanmasına rağmen katilleri tutuklamıyor ama en basit suçtan
mağdur olan insanlar on yıl, on beş yıl cezaevlerinde
kalabiliyorlar. Şimdi, bunları görmedik mi, yaşamadık
mı? Bugün mü akıl başımıza geldi? Ama bunları hep
sizlerle paylaştık. Kayıkçı kavgasının
dışında ne yaptınız, ne ettiniz?
Bir tek şeyi sizinle paylaşmak istiyorum:
Sadece yargı bu değil. Bakın, şu Parlamentonun şu arka
odasında geçen gün bir olaya tanıklık ettim. Buradan bir
arkadaşımız kalktı, düşüncesini ifade etti. BDPnin
sizin gibi PKKyi değerlendirme hakkı
Size hiç kimse bu hakkı
vermez. Ben, PKKyi ve Kürt özgürlük hareketini bir terörist örgüt olarak
görmüyorum. BDPliler böyle bakıyor. Ama, arkada hemen alelacele bir
toplantı gerçekleşti. Gittik, bütün grup başkan vekilleri
geldiler oraya bütün partiler adına. Şimdi, İç Tüzükte böyle
bir ceza yok, bütün grup başkan vekilleri tek tek ifade etti. Sevgili
Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili de dedi: Yani, İç Tüzükümüzde
böyle bir ceza yok. Veremeyiz. dediler. Ama, sorun Kürtler, Kürt
milletvekilleri olunca
Anlaştık, oradan çıkıp buraya
geldik; kendinize göre bir yargı sistemi oluşturdunuz. Geldiniz,
birleştiniz ve arkadaşımızı
cezalandırdınız. Yani, şimdi, sorun Kürtler olunca -bu
kadar, kendiliğinizden- bu Parlamento bile bir an önce oturup kendisini
yargıç yerine koyabiliyor; asıl tehlike buradadır. Hepimizin
sığınabileceği bir hukuka hepimizin ihtiyacı var.
Eğer hukukun ve huzurun ülkesini istiyorsanız- kişiden
kişiye, halktan halka, siyasi partilerden siyasi partilere amansız,
lakinsiz, hepimizin sığınabileceği bir hukuka
ihtiyacımız vardır. Gerisi, çıkıp Yok, biz
seçmenlerimize bunu anlatamayız. Allah belasını versin bu
oyların! Allah belasını versin bu iktidar kavgasının!
Yani, kandan daha kutsal mı, insanlarımızın ölümünden daha
kutsal mıdır bu seçmen tutkunluğu, bu iktidar tutkunluğu,
bu mevki, makam tutkunluğu? Nereye kadar? Cumhuriyet kurulduğu günden
bugüne kadar sürekli bu iktidar kavgası ve sürekli Kürt Mehmet nöbete.
anlayışı ama artık, emin olun, denizin bittiği yerdir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkürler.
Şahısları
adına ilk söz Denizli Milletvekili Sayın Bilal Uçar.
Buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BİLAL UÇAR (Denizli)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı
Bütçe Kanunu Tasarısının 12nci maddesi üzerinde
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, bugün ebediyete uğurladığımız
21inci Dönem Denizli Milletvekilimiz Mehmet Gözlükayaya Allahtan rahmet
diliyorum, ailesine ve dostlarına da başsağlığı
diliyorum.
Ben konuşmamda kendi ilim Denizliden ve ilimizin
Türkiye ekonomisine katkılarından bahsetmek istiyorum kısaca:
1980li yıllarda Türkiye'nin yapmış olduğu toplam
ihracatın daha fazlasını Denizli bugün tek başına
gerçekleştirmektedir. Yıllık 3 milyar dolar civarındaki
ihracatıyla Türkiye'nin kalkınmasına ciddi katkı
sunmaktadır. Yeni yatırımlara, üretime ve pazarlamaya
odaklanmış müteşebbis Denizli insanı,
geliştirdiği ekonomik modeliyle gelişmekte ve kalkınmakta
olan illere örnek olarak gösterilmektedir.
Denizli imalat sanayisi tekstil sektöründe, özellikle uzmanlaştığı
havlu, bornoz alanında üretim ve satışlarıyla son
yıllarda dünya ölçeğinde ilk sırada yer almış, bu
alanda işini dünyada en iyi yapan bir endüstri konumuna gelmiştir.
Türkiyede en fazla ihracat yapan iller sıralamasında Denizli 8inci
sıradadır.
10 ve 10un üzerinde işçi çalıştıran
firma sayısı 3.253, ihracatçı firma sayısı
840tır.
SGKlı çalışan işçi sayısı
eylül ayı itibarıyla 189.514tür. Kadın istihdamında da
yüzde 31 ile Türkiyede 2nci sıradadır.
1i ıslah olmak üzere 6 organize sanayi bölgesi
bulunmakta olup deri ve mermer organize sanayi bölgeleri yakında faaliyete
geçecektir.
Yine, Türkiyede ilk ve tek organize sera bölgesi,
jeotermal kaynaklarımızın da avantajıyla ilimizde faaliyete
geçmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Denizli ekonomisini oluşturan ana sektörler sanayi, tarım,
hayvancılık, madencilik ve turizmdir. Tarımda 376.738 hektar
olan tarım alanlarının 51.700 hektarında
toplulaştırma işlemi tamamlanmış olup 51 bin
hektarlık alanda çalışmalar devam etmektedir.
Yine, tarım alanlarımızın 166 bin
hektarı sulanmakta, 28 bin hektarlık alanda inşaat
çalışmaları devam etmektedir.
Tarımsal üretimde üzüm, nar, kiraz, tütün,
buğday, elma, leblebi, kekik, domates, ay çekirdeği, ceviz ihracat
kaleminde önemli yer tutmaktadır. İlimizden 87 çeşit tarım
ürünü 83 ayrı ülkeye ihraç edilmektedir. Bugün Türkiyede leblebi
üretiminin yüzde 70ini Serinhisar ve Tavas ilçeleri başta olmak üzere
Denizli sağlamaktadır.
Hayvancılıkta Denizli bölgesel bir merkez
konumuna gelmiştir. 2002 yılında 75 bin civarında olan
büyükbaş hayvan sayısı 250 bine, 300 bin civarında olan
küçükbaş hayvan sayısı 700 bine ulaşmıştır.
Özellikle Acıpayam, büyük kapasiteli hayvancılık tesisleri ile
ciddi bir yatırım alanıdır.
Mermerde Türkiyenin 2nci büyük mermer havzası
Denizlidedir. Özellikle traverten mermer dünyanın her bir yanından
talep almakta ve ihracatımızda önemli bir kalemi teşkil
etmektedir.
Denizli, sahip olduğu eşsiz tabiat
harikası Pamukkale sayesinde turizm sektöründe önemli bir merkez
hâlindedir. İç ve dış turizme on iki ay hizmet veren ilimiz, en
çok turist çeken iller sıralamasında 5inci sırada yer almaktadır.
Yıllık 2 milyon turist Pamukkale ve Laodikeiayı ziyaret
etmektedir.
Jeotermal kaynak bakımından Türkiyenin en
büyük rezervi ilimizde olup elektrik üretiminde ciddi yatırım
yapılmıştır ve yatırımlar devam etmektedir.
Jeotermal kaynak seracılıkta ve termal sağlık turizminde
büyük bir potansiyeli barındırmaktadır.
Ulaştırmaya baktığımız
zaman, 2003 yılına kadar 65 kilometre olan bölünmüş yola on
yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde 236 kilometre ilave
yapılarak 301 kilometreye ulaşmıştır. Demir yolunda
ise yüz elli yıllık maziye sahip Denizli-İzmir demir yolu
yenilenmiş ve modern ulaşıma açılmıştır.
Denizli-İstanbul ulaşımını sağlayan demir yolunda
ise yenileme çalışmaları son aşamadadır.
Eğitimde de Denizli başarılı bir
profil sergilemektedir. Pamukkale Üniversitesi 13 fakülte, 4 enstitü, 5 adet
dört yıllık yüksekokul, 12 meslek yüksekokulu ile 45 bin
öğrenciye eğitim vermektedir.
En önemlisi, Denizli, belediyecilikte AK PARTİ ile
tam bir devrim yaşamış, destanlar yazılacak hizmetlerle
Denizli, Türkiyenin en güzel şehirlerinden biri olmuş ve Egenin
vizyon kenti olmuştur.
Barışın, sevginin,
çalışmanın, üretmenin ve bir arada kardeşçe
yaşamanın adıdır Denizli. Buradan bütün hemşehrilerimi
ve Genel Kurulu saygıyla selamlarken 2014 bütçesinin hayırlı
olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Amasya Milletvekili Sayın Ramis Topal, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Vallahi, bu yorgunluk üzerine çok güzel
alkışlıyorsunuz, tebrikler. (CHP sıralarından
alkışlar)
RAMİS TOPAL (Amasya) Bütçe kanunun 12nci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen sayın
vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
geçtiğimiz yıllardaki bütçeler, Türkiyeye ve Amasyaya neler
kazandırmış şöyle bir bakalım: Orman ve Su
İşleri Bakanlığının ORKÖY
aracılığıyla orman köylüsünü 18 bin TL
borçlandırıp süt ineği diye verdiği inekler, kesimlik et
ineği angus çıktı. Türkiyeye çağ
atlattığını söyleyen Hükûmet; hâlâ Amasyada içme suyu
bulunmayan ya da zehirli içme suyu bulunan köylerimiz var. Bu köyler adına
ben buradan Hükûmete soruyorum: Bu köylerimiz ne zaman temiz içme suyuna
kavuşacak? Buna ek olarak, yıllarca bitmeyen Amasya sulama göletleri
yanına bir de Amasya merkezde Aydınca Barajı eklendi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığının projeler düzenleyerek, köylülere yardım
olsun diye 7 bin TLden başlayıp 4 bin TLye verdiği ineklerin
bugün piyasa değerleri 1.500 TLdir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığına
gelince, güzelim Yeşilırmak üzerine 22 tane HES projesine izin verdi.
Yeşilırmak havzasını can suyuna muhtaç bıraktı.
Amasyanın dünya markası olmuş elmasının, çiçek bamyasının
suyunu keserek onları yok etmeye çalıştı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ise ön
adı yeşil olan Amasyaya termik santral yapmak için kolları
sıvadı. Sevdası için dağları delen bir Ferhatı
vardı Amasyanın. Şimdi ise Amasyayı, Suluovayı,
Merzifonu kül ve zehirli havayla doldurup yaşanmaz hâle getirmeye
çalışan bir Enerji Bakanımız var.
Ulaştırma Bakanlığı on
yıldır bir kamyon, bir greyderle Amasyaya çevre yolu yapmaya
çalışıyor. Ne yazık ki bitiremiyor, bitecek gibi de
gözükmüyor. Yetmiyor, 21inci yüzyılda yolları asfalt olmayan ya da
asfaltları bozulmuş, derin çukurlar olan köy yolları var.
Köylüler, köylere gidip gelirken bu yollara düşmemek için, çukurlara
düşmemek için ne yapacaklarını şaşırıyorlar.
Bu mu çağ atlamış Türkiye?
Dışişleri Bakanlığı tüm
komşularımızla aramızı bozdu. Türkiyenin en fazla
soğanını üretip komşulara satan Amasyanın,
soğanlarını satamayıp Yeşilırmaka dökmesine
sebep oldu.
Millî Eğitim Bakanlığı, ilçede norm
kadro fazlası öğretmen bulunmasına karşın, köylere
öğretmen atama yerine, köydeki öğrencileri ve köylüleri ilçelere göç
etmeye zorladı.
Maliye Bakanlığı çiftçiye, memura,
emekliye zam verirken cimri davrandı; mazota, gübreye, elektriğe,
besi yemlerine, suya ve benzeri temel ihtiyaçlara zamma gelince eli çok
açık ve bonkör davrandı.
Ekonomi Bakanlığı kişi
başına düşen millî gelirin 10.500 doları geçtiğini
söylüyor ama Amasya'da kimse kredi kartı borçlarını, Ziraat
Bankasına olan borçlarını, tarım kredi kooperatiflerine
olan borçlarını kapatamadı; aksine, her geçen yıl
borçları daha da arttı. Bu gidişle kapatmaları da
imkânsız görünüyor.
Sağlık Bakanlığına gelince,
hastanelerin eksik olan doktor ve araç gereçlerini tamamlayacağı
yerde, Amasya Merzifon'daki hastane tabelalarından T.C. ibaresini
kaldırmayı Amasyaya büyük hizmet olarak gördü.
İçişleri Bakanlığı milletin
huzurunu ve güvenliğini sağlayacağı yerde, Gezi
olaylarında insanların ölümlerine, gözlerini kaybetmelerine ve
yaralanmalarına sebep oldu. Taksim Divan Oteli önünde benim burnumu
kıranlar da dâhil olmak üzere suçluları yakalayamadı.
Adalet Bakanlığı suçluları
yakalayıp adaletin karşısına çıkaracağına
suçluları koruma yoluna gitti. Her vatandaşın hukuk
karşısında eşit hissetmesini sağlayacağı
yerde Amasya Gümüşhacıköy'de liseyi kapatıp bir hapishane verdi.
Gençlik ve Spor Bakanlığına gelince,
yapamadığı yurtlar yüzünden bırakın durumu iyi olan
ailelerin çocuklarını, asgari ücretle geçinen ailelerin
çocuklarını bile yurtlara yerleştiremedi. Çocuklarımız
üniversite eğitimlerini yarım bırakmak zorunda kaldı.
Ben, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyesiyim.
Bu Komisyonun görevinin ne olduğunu, hangi amaç için kurulduğunu hâlâ
anlayamadım. Komisyonda ülke çiftçisinin, besicinin sorunlarının
tartışılacağını, kanunlar, teklifler
hazırlanacağını düşünüyordum. Ancak bu Komisyon, üç
yılda 13 defa toplandı. Bu Komisyona Tarım Bakanı bir defa
katıldı. Tarımdaki sıkıntılar bir defa
konuşuldu. Kalan 12 toplantıda ise, 2/B arazileri ve
uluslararası anlaşmalar konuşuldu. Nasıl bir Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu bu komisyon, bilemiyorum!
Üç yıl içinde Amasya'mıza birçok bakan geldi,
gitti. Hiçbir bakan Merzifona, Taşova'ya, Suluova'ya, Göynüceke,
Hamamözü'ne, Gümüşhacıköy'e gidip Buradaki
sıkıntılar, sorunlar nedir? diye sormadı. Her
geldiklerinde o güzelim Amasyanın tarihî yerlerini, camilerini, müzelerini
gezip turistik seyahat yaparak gittiler.
2014 bütçesinin de,
diğer bütçeler gibi, Türkiye'de ve Amasya'daki çiftçinin, köylünün,
esnafın, emeklinin durumunun daha da iyileştireceğini
düşünmüyorum. Bu bütçeyi bir cümlede özetlemek gerekirse Kayınpeder
enişte, çiftçi, memur, vatandaş, hiç şaşırmadık
bu işe! diyor, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Öğüt, buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanımız yerinde az önce Savunma
Bakanı vardı, onun için, ona yönlendireceğim bir sorumuz var,
kusura bakmayınız Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, vekiliniz, yani Genel
Başkan Yardımcınız, 2 numaranız, partinin 2
numarası Numan Kurtulmuş, televizyonda, herkesin gözü önünde Bedelli
askerlik çıkacak. diyor, milyonlarca genci ve aileyi
umutlandırıyor fakat daha sonra, Savunma Bakanı Böyle bir
şey yok. diyor. Hanginiz doğru söylüyorsunuz? Tam kararınız
nedir? Bu kadar gencin ve ailenin umutlarını kırmaya
hakkınız var mıdır?
Döneminizde 1.036 asker intihar etmiştir. Sadece
geçen on beş günde 7 astsubay intihar etmiştir. Sebebi
araştırılmış mıdır? Ordumuzun bel
kemiği astsubaylarımızın ekonomik, sosyal ve psikolojik
durumları araştırılmış mıdır? 25 bin
uzman jandarmanın ek göstergelerini düzeltecek misiniz? Orduevlerinden
yararlandıracak mısınız? Okulda geçen süreler sosyal
güvenceye alınacak mıdır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Sayın Başbakan Adanada ekim
ayında yaptığı bir konuşmada Merkez Bankası
kasasında 129 milyar dolar para olduğunu, millî gelirin de 800 milyar
dolara çıktığını söyledi. Durum böyle ise,
otomobillerden, otobüslerden, yolcu taşımacılığından,
şehirler arası ve yurt dışı
taşımacılarından, 10 numara yağ yakan kamyon
şoförlerinden, yani 50NClerden, tırlardan alınan sorma ver parası olan, A, B, C, D, E,
R1, R2, K1, K2, L, F belgeleri, T1, T2, T3 paralarından vazgeçmeyi
düşünüyor musunuz? Vatandaş bunu soruyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Millî Eğitim
Bakanlığı bursuyla, 1416 sayılı Kanun gereğince
yurt dışına gönderilen yüksek lisans ve doktora
öğrencilerinin, geri dönüşlerinde herhangi bir üniversiteye
atanmaları veya herhangi bir kuruma atanmaları hâlinde, yurt
dışında öğrenimleri boyunca geçirilen sürelerin
kıdemlerine yansıtılmadığı, dolayısıyla,
bir mağduriyet ortaya çıktığı söylenmekte. Bu konunun
çözümü için bir çalışma yapılması sağlanabilir mi?
İkincisi de, nakliyeci esnafının
kullandığı ve çiftçimizin kullandığı mazottan
ÖTVnin kaldırılması veya düşürülmesi, KDVnin belli bir
oranda düşürülmesi konusunda bir düşünceniz var mı? Bu konuda
yardımcı olabilir misiniz bu esnaflara?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, temmuz ayında, 25 Temmuz
tarihli size bir soru önergem var. Soru önergesine verdiğiniz cevap da
yanımda. Benim sorularımla hiç alakalı olmayan bir şey var.
Size sorduğum soru şu: Kocaeli ilinin önemli şirketlerinden,
aynı zamanda Türkiye'nin de önemli şirketi olan TÜPRAŞa, sizin,
o dönem, polis nezaretinde, sabahın erken saatinde 20 polis ve maliye
ekipleriyle Rutin kontrol yaptık. diye bir açıklamanız var.
Size o zaman sorduğum soru şuydu: Size bir ihbar mı
yapılmıştı? İhbar yapılmamışsa siz tüm
Maliye Bakanlığı olarak herhangi bir kuruma polis gözetiminde mi
gidiyorsunuz? Soruma cevap alamadım.
Yine, benzer bir durum, Koç Holdingin, bugün, özellikle
Aygaz, TOFAŞ gibi şirketlerine böyle bir baskı yapmak sizin
Maliye Bakanlığının başka bir yerden bir emir
aldığı anlamına mı geliyor? Açıklarsanız
sevinirim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Kaleli
SENA KALELİ (Bursa) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Her kim kimliği, ilmi, serveti, iktidarıyla
büyüklenir, hikmetinden sual olunmaz, kendi iradesini dayatır, keyfine
göre yönetirse kendini Allah yerine koyar. Her kim de buna rıza gösterirse
bu şirke ortak olur.
Değerli iktidar milletvekilleri,
iktidarınıza karşı bu kadar paranoya geliştirirseniz,
hiç kimseye hak arama alanı bırakmazsınız. Her hak
arayışını, her soruşturmayı komplo, yıpratma
olarak değerlendirirsiniz. Soruşturmanın gizliliği ve selameti
açısından görevlileri görevinden alacağınıza,
bakanlarınız istifa etse, soruşturmanın gizliliği ve
selametini sağlamış olmaz mısınız?
Ayrıca, mesleki planlama yapılmadan eğitim
alan iş ve meslek danışmanları, tıbbi sekreterler,
öğretmenler ve diğer meslek sahipleri, yaşa takılanlar,
hepsi atama bekliyorlar ve işsizler. Bunca yolsuzluğa,
peşkeş
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Şimşek
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, öncelikle şunu ifade etmek
isterim ki bu soruyu size -bir Hükûmet üyesi olarak- yönlendiriyorum ve
amacım da bir polemik yaratmak falan değil çünkü bu
soruşturmayla ilgili de bir yorum yapmıyoruz yani adli süreçle
alakalı bir yorumumuz yok. Ancak bu soruşturma, öyle sıradan bir
soruşturma değil, 3 bakanın oğlunun da gözaltına
alındığı bir soruşturma. Ve akşam bu kişiler
gözaltına alınıyor, sabah, soruşturmayı yürüten polis
müdürleri görevden alınıyor. Eğer bu durum demokratik bir ülkede
olsaydı derhâl Bakanlar Kurulu toplanır, kamuoyunu bu konuda
bilgilendirirdi ancak bizim bakanlar, Başbakan da dâhil, sanki ülkede
hiçbir şey olmamış gibi rutin işlerini,
programlarını devam ettiriyorlar ve siz de bu konuyla ilgili bir
soruya verdiğiniz cevapta İçişleri Bakanına ulaşamadığınızı
söylediniz
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) -
Başbakan ise Burası muz cumhuriyeti değil
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum.
Müsaade ederseniz son iki sorudan başlayayım
çünkü bu konuları çok işledik bugün.
Bir kere, her şeyden önce, şunu söyleyeyim: O
bahsettiğiniz husus yani İçişleri Bakanımızla ilgili
ulaşamama hususu, sabahleyin, arada bir kez arayıp kendisinin
toplantıda olduğu bir husustu. Yani dolayısıyla, onu o
bağlamda değerlendirmek lazım.
Başbakan Yardımcımız Sayın
Bülent Arınç, bugün bir basın toplantısı yaptılar ve
bu konularda bilgilendirdiler.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ayten. dedi,
Ayten.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, biz milletimizin irfanına, sağduyusuna güveniyoruz. Ben
eminim ki milletimiz bu kadar aceleci davranmayacaktır; iddianameyi
görecektir, savunmayı görecektir ve bu çerçevede hükmünü verecektir.
Bakın, başından beri söylüyorum, kim bu ülkede bir yanlışlık
yaparsa, bu ülkenin haksız bir şekilde 1 kuruşunu dahi bir
şekilde kullanır, gasbederse, ne gerekiyorsa, biz adli
makamların arkasındayız, yargının
arkasındayız, gerekli desteği vereceğiz, gereken
yapılmalıdır. Her toplumda, her yerde yanlış yapan
çıkabilir, önemli olan bu yanlışa karşı bizim
tavrımızdır. Ama burada da tartışmalar
yaşandı, yani bunun arka planında ayrı birtakım
mülahazalar var mı yok mu, bunlar tartışılıyor. Bunu
komplo teorileri çerçevesinde de değerlendirmemek lazım. Ben,
şahsen, bir sorun varsa, o sorunun bütün yönleriyle değerlendirilmesi
gerektiğine inanıyorum.
Bakın, yine tekrarlıyorum, bir iddianame var,
sabredelim bu iddianame açıklansın, arkasından bunun
savunması yapılsın. Yani bizler de aceleci davranmayalım
gerçekten. Ben inanıyorum ki milletimiz de böyle yapacaktır ve
milletimiz son verdiği kararda da, yani bu hüküm tabii ki vicdanda
yankı bulacaktır. Burada bir hata varsa, bir eksik varsa gereği
yapılmalıdır. Bakın, bunu, sabahtan beri, inanın
birçok vesileyle defalarca söyledim, ama teşekkür ediyorum bu konudaki
hassasiyetiniz için, biz de en az sizin kadar bu konularda hassasız.
Şimdi, bir önceki soruya geleyim. Bir
arkadaşımız dedi ki: İş, meslek
danışmanları, yaşa takılanlar vesaire.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir kere
şunu görmemiz lazım: Bizim hedefimiz, Türkiye'de herkesin, mümkün
olan, yani lise mezunu herkesin artık üniversiteye gitmesi Korede
olduğu gibi, dünyayla rekabet etmemiz için herkesin üniversite mezunu
olması. Ama üniversite mezunu herkesin devlette çalışacağına
dair bir kanı, yanlış bir kanıdır.
Bakın, 400 binin üzerinde öğretmen
almışız, belki üç yıl, beş yıl sonra hiç
öğretmen alma ihtiyacımız olmayacak arkadaşlar, belki hiç
kamuya personel alma ihtiyacımız olmayacak değerli
arkadaşlar. Eğer üniversiteyi sadece devlette bir işe girmek
için, yani olaya bu şekilde yaklaşıyorsak yanlış
yaklaşıyoruz. Üniversite eğitimi ayrı bir boyut
kazandırıyor insana. Dolayısıyla, ben olaya o çerçevede
bakıyorum. Kamunun ihtiyacı olan personeli bütçe imkânları
çerçevesinde almaya devam edeceğiz, ama herhangi bir okul, herhangi bir
fakülte, bir meslekten bir arkadaşımız mezun oldu diye devletin
böyle bir taahhüdü yok. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir taahhüt
yoktur, olamaz da değerli arkadaşlar.
Şimdi, TÜPRAŞa gelelim. Ben, şirket ismi
vererek değerlendirme normalde yapamam ama siz kendiniz ismini verdiniz.
Bakın, şunu söyleyeyim, bu, basına yansıdığı
için söylüyorum: Zaman zaman ihbar veya savcılık talebi üzerine
-bakın, genel konuşuyorum burada- zaman zaman aramalı inceleme
yapılabiliyor. Bu yeni değil, bu ilk değil. Şimdi, bunun
Gezi olayları sonrasına tekabül etmesi birtakım tabii ki
algılar, çağrışımlar yapmış olabilir ama dün
de bu soruya cevap verdim. Gezi sonrası ortaya çıkan, hatta mesela,
dün, öbür gün sonuçlanan diyelim ki bazı incelemeler hemen o konuyla
ilişkilendiriliyor. İnanın hiçbir inceleme altı ay önceden
bitmiyor. Bazı incelemeler değerli arkadaşlar
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım, bakın
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bir müsaade edin bakın
Soru sordunuz.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, incelemeler zaman zaman bir yılı alıyor, bazen
uzatılıyor, daha çok zaman alıyor. Ben size şunu
söyleyebilirim: Keşke şu mahremiyet olmasa da bahsettiğiniz
teker teker bütün incelemeler hangi tarihte başlamış, neyin
üzerine, hangi saikle, hangi ihbar, hangi savcı, hangi bilmem neyin veya
hangi birimin değerlendirmesiyle veya bize geri inceleme raporları
gönderilmesiyle yapılmıştır; söyleyebilsem, vergi
mahremiyeti var, söyleyemiyorum. Koç Grubu Türkiyede güzide bir gruptur.
İstihdam sağlıyor, katma değer sağlıyor. Biz,
Türkiyede üretim yapan, yatırım yapan, istihdam yapan herkesi
değerli buluyoruz. Maliye Bakanlığının
yaklaşımı budur. Türkiyede katma değer üreten herkesin
önünde Maliye Bakanlığı olarak biz önümüzü ilikleriz. Genel
konuşuyorum ve hiçbir istisnası yoktur. Bakın, burada
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Sayın
Bakanım, size sorduğum soru şu, dedim ki: 20 polisle sizin
rutin baskınınız, bütün kurumları böyle mi inceliyorsunuz?
diye sordum, yanıt alamadım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, ben rutin demedim. İncelemeler
Bakın değerli arkadaşlar, ben, şimdi
Bakın, arkadaşlar bilgi verdiler, Bakanlığımız
Vergi Denetim Kurulunca 2011, 2012 ve 2013 yıllarında toplam yani
TÜPRAŞta olduğu gibi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir saniye
Size bir dakika daha
vereceğim ben.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yalnız şu var
Sayın Bakanım: Vergi mahremiyeti, incelemenin tarihi, ne zaman
yapılır, ne zaman sonuçlanır, o kapsama girmez mi?
BAŞKAN Açıldı Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, bakın, 2011, 2012,
2013 yıllarında TÜPRAŞta olduğu gibi, toplam 59 adet
aramalı inceleme yapılıyor. Yani, polisle birlikte, gerekirse
savcıyla birlikte maliye elemanlarının gittiği, bakın,
59 tane. Şimdi siz kalkıp bir tanesinden bahsediyorsunuz.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) O zaman ihbar
mı var? Soruma cevap alamadığım için soruyorum Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Değerli arkadaşlar, bakın, ben mahremiyet çerçevesinde detay
veremiyorum ama detayları veriyorum size mümkün olduğunca.
Dolayısıyla olayları bu şeklide değerlendirmek
lazım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Husumete mi dayalı
aramalı inceleme yapılıyor? Senin adamların aramalı
incelemeye tabi mi? Yok.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Öğütün sorusu vardı. Millî Savunma Bakanımız
burada, daha sonra takdir ederlerse cevaplandırırlar.
Sayın Özkan, şöyle: Yani, bizim Merkez
Bankamızda rezervimizin olması veya millî gelirimizin belli boyutlara
ulaşmış olması
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Efendim, beş dakika verirseniz
BAŞKAN Beş dakika veremem, o zaman o yol
olur, yol.
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas)
Yazılı verelim.
BAŞKAN Evet, yazılı vereceksiniz.
Şimdi, madde üzerinde bir adet önerge vardır,
okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 12 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasında yer alan "Hazine
Müsteşarlığınca" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Katılmıyoruz.
BAŞKAN Sayın Hükûmet, Sayın
Şimşek, önergeye katılıyor musunuz önergeye?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 6ncı maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına verilen;
"Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile
özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel Giderleri" ile
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri"
tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin
"Personel Giderlerini Karşılama ödeneği" ile
gerektiğinde "Yedek ödenek" tertibine; diğer ekonomik kodlara
ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı Kanunun
21. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan sınırlamalara
tabi olmaksızın Maliye Bakanlığı bütçesinin
"Yedek ödenek" tertibine aktarma yetkisi, 5018 sayılı
Kanunun 21. maddesindeki, kamu idareleri bütçeleri arasında ödenek
aktarımının kanunla olacağı ile personel giderleri
tertiplerinden diğer tertiplere aktarma yapılamayacağına
ilişkin kurallarına açıkça aykırıdır.
Yine aynı şekilde, Maliye Bakanına 6.
maddenin birinci fıkrasının (b) bendiyle, "Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu
idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine" üstelik, "fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına
bakılmaksızın" ödenek aktarma yetkisi verilmesi; 5018
sayılı Kanunun 21. maddesindeki, kamu idareleri bütçeleri
arasında ödenek aktarımının kanunla olacağı
kuralına aykırıdır. Kurumlar arası ödenek
aktarımının "fonksiyonel sınıflandırma
ayrımına bakılmaksızın" verilmesi ve böylece
örneğin (X) idaresinin bütçesindeki bir yatırım
harcamasının, (Y) idaresinin bütçesine tüketim harcaması olarak
aktarılabilmesi ise, bütçede değişiklik yapılması
anlamına gelir ki, Anayasanın 163. maddesindeki, "Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname ile bütçede değişiklik yapmak
yetkisi verilemez." kuralı karşısında, Bakanlar
Kuruluna verilmeyen bütçede değişiklik yapma yetkisinin Maliye
Bakanına verilmesi, Anayasanın 163. maddesine
aykırıdır.
6. maddenin ikinci fıkrasıyla, kamu
idarelerinin kendi bütçeleri içinde yapacakları ödenek
aktarımının yüzde 20'yi aşması halinde, yüzde 20'yi
aşan ödenek aktarımlarını yapma yetkisinin Maliye
Bakanına verilmesi, 5018 sayılı Kanunun 21. maddesinde, kamu
idare bütçeleri içinde yapılacak ödenek aktarımlarının kamu
idareleri tarafından yapılacağı kuralı
karşısında, 21. maddesine ve ayrıca Maliye
Bakanının aktarma yetkisinin Maliye Bakanlığı
bütçesinin "yedek ödenek" tertibiyle sınırlı olduğuna
ilişkin 23. maddesine aykırıdır.
6. maddenin sekizinci fıkrasındaki, "Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri
ödenek aktarma suretiyle yapılır." şeklindeki düzenleme
5018 sayılı Kanunun 21. Maddesinin birinci fıkrasındaki,
"Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri
arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır."
kuralına aykırıdır.
6. maddenin dokuzuncu fıkrasının (a), (b),
(c), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerinde, Maliye Bakanına kamu idaresi
bütçelerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçelerine devren ödenek kaydetme yetkisi verilmesi, 5018
sayılı Kanunun "Ödeneklerin kullanılması"
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendindeki, "Cari yılda kullanılmayan ödenekler yıl sonunda
iptal edilir." kuralına açıkça aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Madde 13ü okutuyorum:
Gelir ve giderlere ilişkin diğer
hükümler
MADDE 13- (1) 22/2/2005 tarihli ve 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 51 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendi ile 3/7/2005 tarihli ve 5393
sayılı Belediye Kanununun 68 inci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendi uyarınca il özel idareleri ve
belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren
altyapı yatırımlarında Kalkınma
Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kabul
edilen projeleri için yapılacak borçlanmalar, 5302 sayılı Kanunun 51
inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 5393
sayılı Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasının
(d) bendi kapsamında hesaplanan faiz dâhil borç limitinin
hesaplanmasına dâhil edilir. Ancak, il özel idareleri, belediyeler ve
bunların bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde
50'sinden fazlasına sahip oldukları şirketler tarafından
Avrupa Birliği ile katılım öncesi mali iş birliği
çerçevesinde desteklenen projelerinin finansmanı için yapılan
borçlanmalar, çok taraflı yatırım ve kalkınma
bankalarından doğrudan veya İller Bankası Anonim
Şirketi aracılığıyla yapılan borçlanmalar ile
SUKAP kapsamında yürütülecek işler için İller Bankası
Anonim Şirketinden yapılan borçlanmalarda söz konusu borç stoku
limitine uyma şartı aranmaz.
(2) Türkiye İhracat Kredi Bankası
Anonim Şirketinin politik risk kapsamında yapacağı
tahsilatın ve Bankanın faaliyet kârlarından Hazineye tekabül
eden temettü tutarlarının ve olağanüstü yedek akçelerinin
tamamı veya bir kısmı, Bankanın politik risk
alacağına ve/veya ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilir. Söz
konusu mahsup işlemlerine Hazine Müsteşarlığının
bağlı olduğu Bakan; mahsup işlemlerini Hazine
Müsteşarlığının teklifi üzerine mahiyetlerine göre
ilgili Devlet hesaplarına kaydettirmeye ve bu işlemlere
karşılık gelen tutarları bir yandan bütçeye gelir, diğer
yandan da Hazine Müsteşarlığı bütçesinin ilgili tertibine
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
(3) 2006 yılından önce katma bütçeli
olan idarelerden 5018 sayılı Kanunla genel bütçe kapsamına
alınanların ilgili mevzuatında belirtilen kurum gelirleri, genel
bütçe geliri olarak tahsil edilir.
(4) 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı
Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların
Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun kapsamındaki tabii kaynakların ve
tesislerin işletme haklarının devrinden elde edilen gelirlerin
tamamı genel bütçeye gelir kaydedilir.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın İlhan Cihanere
aittir.
Buyurun Sayın Cihaner. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER (Denizli)
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama çok basit birtakım gerçekleri
hatırlatarak başlayacağım. Bütçeler aslında basit
birer mali tablo olmanın ötesinde anlamlar taşır. Bunlara
bakarak, ülkeyi yöneten hükûmetlerin hangi iktisadi ve sosyal politikaları
izlediklerini, kimlerden vergi topladıklarını, vergilerin adil
bir şekilde toplanıp toplanmadığını,
eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe ne kadar pay
ayrıldığını yani bunlara ne kadar önem verdiğini
görebiliriz. Ancak, AKP bütçeleri, emeğiyle geçinen
yurttaşlarımızın, işçilerin, memurların ve tüm
emekçilerin ödedikleri vergilerle devletten aldıkları hizmetler
arasındaki orantısızlığın tablosu olarak
karşımızda durmaktadır. Bu bütçeler, Türkiyede sosyal
devletin nasıl ortadan kaldırıldığının, kamu
girişimciliğinin nasıl tasfiye edildiğinin, sermaye
yanlısı neoliberal politikaların nasıl
uygulandığının açık birer belgesi olarak
karışımızda durmaktadır.
On bir yıl boyunca sosyal devleti tasfiye eden
iktidar, Başbakan millî iradeyi dilinden düşürmemesine rağmen,
millî iradenin somutlaştığı yeri yani bu Meclisi devre
dışı bırakmak, etkisizleştirmek,
işlevsizleştirmek için elinden geleni yapmaktadır. İktidar,
milletvekillerinin verdiği soru önergelerine yanıt verilmemesinden
tutun da Sayıştay raporları üzerinden Hükûmetin denetlenmesine
olanak veren mekanizmaları ortadan kaldırmaya kadar uzanan bir
genişlikte millî iradeyi temsil eden kurumu yani Parlamentoyu iş göremez hâle
getirmiş, yasama organını göstermelik bir kuruma
dönüştürmüştür.
Tarih en büyük
öğretmendir, kafalarına vura vura hukuku, adaleti öğretecek hem
de kendi argümanlarını, enstrümanlarını kullanarak. Bu
sözleri yaklaşık iki yıl önce etmiştim. Hükûmet sözcüsünün
biraz önce yaptığı açıklamasını ibretle okuyun ve
diğer davalarda yaşananlara verdiği tepkileri bir
hatırlayın ama samimi üzüntüm, bu öğrenmenin yani hukuku adaleti
öğrenmenin, bunun farkına varmanın çocuklar ve evlatlar
üzerinden yaşanıyor olmasıdır. Evlatlar hep
değerlidir, suçsuzdur anaların gözünde ama anlaşılıyor
ki sizin evlatlarınız daha değerliymiş. Bugüne kadar bu
halkın çocuklarına küfür eden valileri korudunuz,
çırılçıplak soyup utandırmadan arayanları, taciz
edenleri korudunuz, öldürenleri, kör edenleri, cezaevlerinde tecavüz edenleri
korudunuz, hatta Destan yazdılar. deyip ikramiye verdiniz. Komada
direnen 14 yaşındaki Berkinin hiçbir değeri olmadı sizin
için. Asfalta boyayla Faşizme ölüm, Hükûmet istifa yazdı diye
asfalta zarar vermek suçundan yargılanan 13 yaşındaki
çocuğun adını hiç bilmezsiniz. Bakın, 13 yaşından
bahsediyorum, bu halkın çocuklarını katlettiğiniz
yetmiyormuş gibi, cenazelerinin kaldırılmasına bile
günlerce izin vermediniz.
Bu halkın
gazetecilerine, politikacılarına, avukatlarına işkence
yaptınız, cezaevlerine doldurdunuz; öğretmenlerini, emekçilerini
copladınız, gaza boğdunuz. Katliamları, yolsuzlukları
soruşturacağınıza bunları açığa
çıkaranların, halk için hack yapanların peşine
düştünüz. Roboskide çocuklarını katlettiğiniz bu
halkın -bu arada heceleyeyim, yanlışlık olmasın:
Dobroski değil, Ro-bos-ki- hiç ama hiç birinde siyasi sorumluluk
hissetmediğiniz gibi, bu saldırıların sorumlusu olan
valiler ve emniyet müdürleri için Yedirmeyiz, adamlarımızı
satmayız. dediniz. Hele, şimdilerde papaz olduğunuz
savcılar için Kıllarına dokundurtmayız! demiştiniz,
hatırladınız mı? Ali Tatarın, onun intiharından
sorumlu olan; özel hayatı açıkça ve alçakça medyaya
sızdırıldığı için intihar eden Berk Erdenin
ölümünden sorumlu olan savcılar... Siyasi davalarda benzer yüzlerce
hukuksuzluğa imza atmış savcıların
Kıllarına dokundurtmayız. deyip sırtlarını
sıvazladınız, altlarına zırhlı araçlar verdiniz.
Bunca hukuksuzluk, işkence, ölüm kılınızı
kıpırdatmadı da bugün ne oldu ki müdürler görevden
alındı, savcılar değiştirildi yeni savcılar
eklendi?
Başta,
çocuklarınız çok değerliymiş dedim ama değilmiş
aslında; anlaşıldı ki değerli olan
cüzdanlarınızmış, para kasalarınızmış,
para sayma makinalarınızmış, kendi kirli hesaplarınızmış.
Yedirmeyiz. derken Hissemizi başkasına yedirmeyizmiş
meğer kastınız. İşte, seçilmiş milletvekilleri,
belediye başkanları, siyasi parti liderleri; açıkça, zorbaca
cezaevinde tutuluyorken hiç böyle cevval önlemler alma gereği
duymadınız ama belki de tarihin en önemli yolsuzluk iddiaları
soruşturulurken polisleri, savcıları değiştirdiniz.
Gazetecilere, yazarlara hatta adalet çağrısı yapan barolara, ana
muhalefet partisinin Genel Başkanına eleştirileri nedeniyle adil
yargılamayı etkileme suçundan dava açıp fezleke düzenleyen
savcılar, bu görevden almalara bakalım ne diyecekler?
Her şeye rağmen, tüm kalbimle ve samimiyetimle
çocuklarınız ve adamlarınız için adil bir süreç diliyorum.
Ama korkarım ki devri iktidarınızda adil savcı ve hâkimleri
bulmakta çok zorlanacaksınız. Çünkü, bir çoğunu kanser ettiniz,
özel hayatlarını açıklamakla tehdit edip istifa ettirdiniz.
Çetenin nöbetçi hâkimi. dediniz, uydurma soruşturmalarla sürdünüz,
mesleklerine küstürdünüz, uzaklaştırdınız.
İki gündür ortaya çıkan tablonun siyasi sonucu
Hükûmetin ya derhâl istifasıdır ya da karnından
konuşmayı bırakıp devlet içinde örgütlü yapıdan
kasıtları her kim ise o konuda etkin bir soruşturma
başlatmaktır. On bir yıl boyunca sosyal devleti, hukuk
devletini, demokrasiyi, Meclis iradesini ayaklar altına
aldınız; otoriter, baskıcı, antidemokratik bir rejim
kurdunuz. Şimdi kendi içinizden çözülüyorsunuz. Yakında gideceksiniz
ama polisiye operasyonlarla değil, bizzat halk gönderecek sizi.
İşte o zaman hepsinin hesabını birer birer vereceksiniz.
Ben, AKPye oy veren
yurttaşlarımıza da seslenmek istiyorum: Artık bu
iktidarın ülkemize ne yaptığını görün.
Yurttaşları kutuplaştırıp ikiye böldükleri
yetmiyormuş gibi şimdi de devlet aygıtını ikiye
böldüler. Devlet bölünmemişken ne hayrını gördük ki.
diyebilirsiniz ama polisi, yargıyı, karanlık odaklara gönüllü
teslim ettiğini itiraf eden bir hükûmet söz konusu. Bir hukuk devletinde,
bir demokraside seçilmiş hükûmetler gölge, kapalı, illegal
yapılanmalarla iktidarı paylaşır mı? Parlamentoyu,
meşruiyet ve kıymetiharbiyeden yoksun hâle getirmiş bir hükûmet
söz konusu. Ne istediler de vermedik? deyip mutlu mesut günlerde kamu
kaynaklarını, valilikleri, bakanlıkları kardeşçe
paylaştığını itiraf eden bir hükûmet söz konusu.
Bu mudur düşlediğimiz,
yaşamak istediğimiz ülke? Kasetlerle özel hayata ait gizlice
çekilmiş görüntülerle dizayn edilen bir ülke mi istediğimiz? Herkesin
telefonunun dinlendiği ya da bu kaygıyla yaşadığı
bir ülke mi istediğimiz? Soruşturmalardan kurtulmak için
Başbakanın tanıdığına ihtiyaç duyulan bir ülke mi?
Sizlerin, bizlerin, çocuklarımızın payına, kendisini
ateşe verecek boyutta yoksulluk, taşeron işçiliği, iş
cinayetleri, güzel ölümler, gıda yardımları, konteyner kentlerde
dondurucu soğuk düşerken, bunların çocuklarının
payına düşenleri iyi takip edin ve hesabını sorun.
Yıllarca haysiyet
cellatlığı yaptılar. Şimdi, devlet içinde
örgütlenmiş yapı, masumiyet karinesi, soruşturmanın
gizliliği, siyasi soruşturma diyorlar; davetle gelebilecek
kişilerin evleri sabahın beşinde basılır mı
diyorlar; beraatizimmet asıldır diyorlar. Bu çifte standartlı,
ahlaksız kavgadan adalet ve özgürlük çıkmaz, çıksa çıksa
daha fazla pislik çıkar. Gelin, şeffaf, adil, özgür, eşit bir
ülkeyi beraber inşa edelim. Aksi takdirde, kendileriyle birlikte tüm
halkı dibe çekecekler.
Konuşmamı haziran
direnişine uygun bir çağrıyla bitireyim: Şimdi elinizdeki
mazbataları yavaşça yere bırakıp Meclisi terk edin.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) Vallahi, ona millet karar verir
Sayın Cihaner.
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adını İstanbul Milletvekili Sayın Celal Adan.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CELAL ADAN (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Özellikle, 3 bakanın çocuklarının sabah
polis marifetiyle alınıp yolsuzluk iddiasıyla gözaltına
alınması, iki gündür medyada cereyan eden bu çalma çırpmaya
dayalı iddiaların Türk demokrasisi adına, Türk siyaseti
adına, beni üzdüğünü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunu
üzdüğünü ifade etmek isterim.
Öncelikle, böyle bir iddia ile ilgili konuşayım
mı, konuşmayım mı diye emin olun çok düşündüm. Fakat,
zaman zaman burada konuşurken -özellikle 2002deki milyar doları olan
vatandaş sayısıyla 2013 yılında milyar dolarları
olan sayıya baktığımızda- katma değer üretmeden,
sanayici olmadan, tarımda faaliyet göstermeden birilerinin milyar
dolarları olduğunu ve İstanbulda 4 bin imar
değişikliğinin olduğunu söyledim. Ayrıca,
İstanbul milletvekillerini davet ettim, Değerli arkadaşlar,
İstanbul'un oksijen alanlarını peşkeş çektiler.
dedim, kulak asmadınız. İşte, bu kulak asmamanın Türk
demokrasisine, Türk siyasetine bir darbeye dönüştüğü bir döneme de bu
vesileyle öncülük yaptınız.
Değerli milletvekilleri, bir yıllık teknik
ve fiziki takip sonucunda, yolsuzluk ağlarının deşifre
edildiği, kirli kazanç bağlantılarının
belirlendiği, rüşvet çarkının tespit edildiği
anlaşılmaktadır. Sahte belgelerle hayalî ihracat
teşebbüsleri, altın kaçakçılığı, kara para
aklama, rüşvetle vatandaşlık dağıtımı, imar
usulsüzlükleri, rant yolsuzlukları, arazi vurgunculuğu ve ihalelere
fesat karıştırma gibi ağır suç ve suçlamalar iktidar
yönlendirmeli yandaş ve yolsuzluk çetelerini köşeye
sıkıştırmıştır.
İstanbuldaki
yolsuzluk operasyonu bir kez daha göstermiştir ki Hükûmet boyunu aşan
kir ve karanlık işlere bulaşmış, çıkar
ilişkilerinin, kul ve yetim hakkını gasbeden
ahlaksızların merkez üssü hâline getirilmiştir. Nitekim,
Başbakan Erdoğanın yönetimi altındaki Türkiye, resmen
yolsuzluğun, yoksulluğun, yasakların hâkimiyeti altına
girmiştir. Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz hırsızlar,
yağmacılar, talancılar, hortumcular, yankesiciler,
komisyoncular, tefeciler, tufeyliler, AKP Hükûmetinin etrafında öbek öbek
toplanmışlar, aynı amaca doğru yönelmişlerdir. Şu
günkü şartlarda Hükûmetin sevk ve idare ettiği yolsuzluk ve
hukuksuzluk kervanı gizlenmeyecek, saklanmayacak, örtülemeyecek kadar
büyümüş, kökleşmiş, her tarafı sarmıştır.
Kara para zincirinin halkaları, gayrimeşru gelir
kapılarının parçaları, yasa dışı yollarla
servet üstüne servet edinen mafyatik yapılanmaların
uzantıları AKPye tam olarak sızmış, hatta ele
geçirmiştir.
Her şeyden önce,
sürdürülen adil soruşturma nereye uzanırsa uzansın, ucu kime
dokunursa dokunsun mutlaka sonuna kadar götürülmelidir. Türkiye yolsuzluklarla
hesaplaşmalı, temiz toplum, temiz yönetim, temiz siyaset için herkes
samimi bir şekilde mücadele etmelidir. Kanunsuzluklarla baş
edebilmek, yolsuzluk damarlarını kökünden kesip atabilmek için bu tarihî
fırsat heba edilmemelidir.
Ayrıca, söz konusu
hukuki süreci yıpratmak, sulandırmak, rotasından saptırmak
amacıyla gündemde sıcaklığını koruyan siyasi bir
kutuplaşmaya, malum anlaşmasızlığa ve sözde rövanşist
bir çıkışa bağlamak en azından pişkinlik ve
utanmazlık örneğidir. Meseleyi Hükûmet-cemaat çekişmesine
hapsetmek, yolsuzluklarla ilgili soruşturmayı zamanlama
itibarıyla manidar bulup yakın geçmişteki iktidar
tasarruflarına misilleme olarak yorumlamak son derece maksatlı, son
derece kasti, oldukça da akıl dışıdır. Başbakan
Erdoğanın Tehditlere boyun eğmeyeceğiz. diyerek
saptırma girişimi, Birilerinin topu, tüfeği varsa, bizim
Allahımız var. ifadeleri suçüstü yakalanan, üste çıkmaya
gayret eden telaşlı bir zihniyetin
çırpınışlarından başka bir şey
değildir. Yolsuzlukları örtbas etmeye, millî irade
dolandırıcılığıyla akılları
karıştırmaya ve siyaset cambazlığıyla
günahları örtmeye hiç kimse, hele ki Başbakan Erdoğan asla
kalkışmamalıdır.
Aziz milletimiz, çalan çırpan,
hırsızlıklarla menfaat temin eden kim olursa olsun yakalarından
tutulmasını, bunlardan hesap sorulmasını beklemektedir.
Tüyü bitmemiş yüz binlerce yetimin, mağdur olmuş milyonlarca
mazlumun hakkına el uzatacak kadar İslamdan, insaftan,
insanlıktan uzaklaşanlar sona yaklaşmış, krediyi
tüketmişlerdir.
Milliyetçi Hareket Partisi İstanbulda süren
yolsuzluk soruşturmasını titizlikle, büyük bir özenle takip
edecektir. Hukuka saygı duymak herkes için ortak yükümlülüktür. Bu
kapsamda, siyasi telkin ve müdahalelerin olmaması konusunda özellikle
Başbakan ve Hükûmetin çok dikkatli hareket etmesi zorunluluğu
vardır. Bugünkü ortamda gecikmeyle de olsa yargı devreye girmiş,
inisiyatifi ele almıştır.
Değerli milletvekilleri, Hükûmete karşı
nerede bir şey gelişirse millî iradeye bir kumpas kurulduğu, bir
darbe zihniyetinin toplumda oluşturulmaya
çalışıldığı düşüncesi Başbakan
tarafından ifade edilmektedir. Önce Allah, sonra millet iradesi diyen
Milliyetçi Hareket Partisi... Millet iradesini dışlayacak herhangi
bir komplo, herhangi bir yapılanma varsa Başbakan Tayyip Erdoğan
bu iradeyi gelsin, burada ortaya koysun. Millet iradesi sahipsiz değildir,
sonuna kadar millet iradesine sahip çıkarız. Ancak, bizim,
yolsuzluklarla ilgili geçmişte söylediklerimiz bugün gün
ışığına çıkarken geçenlerde
yaptığım bir konuşmada eğer bir gün adalet
teşekkül eder, Hükûmet değişirse ve adaletli bir Hükûmet
Türkiyede yönetimi devralırsa bakanların, Başbakanın hesap
vereceğini söyledim; bir adım ötesi, tutuklanacaklarını
söyledim.
Şimdi, bakınız, bu süreç, bu yolsuzluk
süreci bir şekliyle bir yere geldi oturdu. Söylüyorum: İstanbulda
katrilyonluk projeleri, yani imar sahibi Hasan Özdemirken -faraza bir isim-
ona imar izni bir, imar bir başka tapu sahibine geçince iki buçuğa
çıkıyor. Size samimi bir şey söylüyorum: Gidelim, 2002den sonra
değişikliklerde hep imar değişiklikleri olmuş. Her
imar değişikliğinin tekabül ettiği rakam 100 milyon
dolardır. Bunun üzerine gideceğiz.
Ama bir şeyi daha sizinle paylaşmak istiyorum
bu bütçe sürecinde karşılaştığımız bir iki
olayla ilgili. Önce, Başbakan, bizatihi öncülüğünü yaparak, Türk
milletinin millet olma olgusu üzerinde bir tartışma zemini
yarattı. Türk milleti âdeta yokmuş gibi, 36 etnik gruptan
müteşekkil bir cemiyet inşasıyla milleti
tartıştık. Sonra, Türk devletini -Osmanlının
bitişi- ezanı hür, bayrağı hür Türk devletinin iradesini
tartıştık. Ne mutlu Türküm! ifadelerini ayaklar altına
aldık. T.C.yi tartıştık, Türk devletinin iradesini
tartıştık.
Bu zemin bir tartışmayı daha getirdi.
Millet, devlet tartışmasından sonra, burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsünde Kürdistan coğrafyasından bahsedildi. Âdeta,
millî birliği, beraberliği teminat altına alan, Türk devletinin
kuruluşuna öncülük yapmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde
bu tartışmalara hep birlikte şahit olduk.
Bir şeyi daha söylüyorum burada bugün tarihe not
düşmesi için. Bu tartışmalara öncülük yapanlar, bu
tartışmalardan güç alarak burada zaman zaman irade ortaya koyanlar,
Türk milletinin merhametine, şefkatine, sevgisine
sığınanlar şunu bilmelidirler: Bugün bu ortamı yaratan
hem Hükûmetten hem de bu Hükûmetin yarattığı bu ortamı Türk
milletine âdeta küfrederek dile getirenlerden hesap sorulacaktır.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; 2014 bütçesinin 13üncü maddesi üzerine söz almış
bulunmaktayım. Şahsım ve partim adına hepinizi
saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
evet, günlerdir bütçeyi tartışıyor, konuşuyoruz ancak iki
gündür bütçenin kendisine dair sözlerin yetmediği bir anı beraberce
de yaşıyoruz. Gündem o kadar hızlı ve o kadar
derinliğine, yoğunca yaşanıyor ki yetişmek, ifade
etmek, yorumlamak bile bazen imkânsız. Bu yönüyle de bizim geçmişten
beri söylediğimizde haklı çıktığımızın
canlı tanıklığına şahit olduğumuz
anları ve zamanları yaşıyoruz. Her şeyden önce, bütçenin
bir savaş ve çatışmacı, güvenlikçi anlayışın
bütçesi olduğunun, özgürlükleri, adaleti, eşitliği esas
almadığının, hiyerarşik olduğunun, eril
olduğunun, antidemokratik ve katılımcı
olmadığının altını çizdik. Bu manada da,
yaşananlar, bu nitelikteki bir bütçeyi yeniden tartışmanın
çok da kıymetinin kalmadığı gerçeğiyle bizi
karşı karşıya bıraktırmıştır ama
her şey bitmiş değil. Yaşananlar bir realite ise,
yaşananlar doksan yıllık birikmiş
sorunlarımızın demokratik siyasetin gereği olarak çözümsüz
bırakılmış olmasının bizatihi sonucuysa bu manada
da yeni olanaklar, yeni fırsatları da bize tanıyor. Ancak gelin
görün ki tam da demokratik siyaset üzerinden Türkiye'nin
demokratikleşmesine yönelik çözüm projelerimizi tartışacağımız
yer Meclis olması gerekirken sıralar bomboş, koltuklardan eser
yok. Bunu kiminle, nasıl tartışacağız? Bu
anlamıyla da öncelikle iktidarından muhalefetine tüm siyasi
partilerin ve aktörlerin bir şeye karar vermesi lazım. Biz, gerçekten
sürdürülebilir, hesap verebilir, şeffaf, adil ve hukuk devleti olma
kararında, isteğinde miyiz, değil miyiz? Bunda birlikteysek
gelin, ne olur, kendi programımızın, ikbalimizin ve
geleceğimizin sınırlamasından azade bir duruşla hep
birlikte bu kaosu, bu kaotiği aşacak yeni bir ortak zihniyeti var
edebiliriz, etmeliyiz de. Çünkü Meclis dediğiniz şey, en nihayetinde
70 milyon insanımızın, 70 milyon Türkiye toplumunun ve
halklarının siyasal iradesinin tescilidir. Bu siyasal irade
onların yaşadıklarına çözüm bulamayacaksa, onların
yaşadıkları siyasal, sosyal sorunlarına meşru çözüm
perspektifi, projesi sunamayacaksa niçin var olsun, niçin heba edilsin ülkenin
kaynakları, değerleri? Biz, 550 insan, sorunları çözebilmek
adına halkımızdan aldığımız vesayetin
gereğini yerine getirmek zorundayız, biz onların siyasal temsilcileriyiz
ama gelin, görün ki sizin, bizim, hepimizin rahatsızlık duyduğu,
kaldırılması uğruna otuz üç yıldır bıkmadan,
usanmadan tartıştığımız, tartışıyor
olduğumuz Anayasa, bütün bu kötülüklerin anası değil mi?
Katılımcı değil, demokratik değil, özgürlükçü
değil. 5 askerî diktatörün karar verdiği Anayasayı
değiştiremeyen bir Meclis, yolsuzluğun da yoksulluğun da,
sefaletin de önüne geçebilme iradesine sahip değil demektir.
Bir Meclis ki, Uzlaşma Komisyonuna eşit
sayıda temsiliyeti sağlamışken, böylesi bir
olanağı bütün siyasal partilerin koordinasyonuyla karar altına
alabilmişken Anayasayı değiştiremiyorsa o Anayasadan
beslenen yasalarımızı da, kanunlarımızı da
değiştiremeyiz çünkü bizim gönlümüzde ve gözümüzde özgürlük yok,
adalet yok, eşitlik yok. Bizim gönlümüzde ve gözümüzde kutsanan yasalar ve
kanunlar var. Yasa ve kanun, toplum için, birey için, özgürlük için
değilse ne anlamı var? Rahatsızlık duyduğumuz bu konu,
hepimizin yüreğini acıtıyor, daraltıyorsa niçin
değiştirmeme kararsızlığında veya
değiştirmeme ısrarında bulunuyoruz.
Bakın, dün de söyledim, bugün de söylemekte bir beis
görmüyorum. Evet, Amedde yani Diyarbakırda bir hukuk skandalı
yaşandı. Bu hukuk skandalı yeni yaşanıyor değil
ama Türkiye'nin tümünün vicdanını sızlatan, siyasal düşüncesi,
fikri ne olursa olsun herkese Artık yeter, bu da olmaz! dedirtecek bir
skandal, hukuk dışı. Biz siyasal olduğunu söylemiştik.
14 Nisan 2009dan başlayan, 100 binlerce Kürt siyasetçisini içeriye almayı,
gözaltına alarak tutsak ve rehine muamelesine tabi tutmak istediklerini
ilk günden itibaren söylüyoruz. Bunun hukuki bir gerekçesi yok. Gizli
tanıklara söyletilen, gizli tanıklara yapılan basınç ve
baskının neticesinde bizatihi ifadesiymiş noktasında iddianameye
tabi tutulan ifadelerle insanların kaderleriyle, gelecekleriyle,
gençlikleriyle, aşklarıyla oynadılar, oynuyorlar. Bugün, 10
binlerce siyasi tutsak, seçilmiş milletvekilinden belediye
başkanına, il genel meclisinden belediye meclis üyesine 10 binlerce
insanla biz 30 Mart 2014te adil, eşitlikçi bir seçimi birlikte
yürütebilir miyiz? Hazineden yardım almayan, yüzde 10 seçim
barajlarına tabi tutulan ve 10 binlerce siyasetçisiyle siyaset yürütme
fırsatını verdiğini sananlarla biz adil, eşitlikçi bir
koşulu, bir ortamı birlikte paylaşabilir miyiz? Biz bu anlamda
yükselen bir hukuka adalet diyebilir miyiz?
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; kapitalist modernitenin hiyerarşiye ve hegemonik güce
yarattığı fırsatın adı hukuk değildir.
Kapitalist modernitenin sermaye birikimine, iktidar birikimine hizmet edecek
hukuk adil değildir, eşitlikçi değildir, evrensel değildir.
Demokratik ve evrensel olmayan hukuktan yana olmak, ister BDP, MHP, CHP, AKP
olsun fark etmez, bilerek, işe lades demektir. Eğer
rahatsızlık duyuyorsak, yolsuzluktan, suistimalden, kaçaktan göçekten
rahatsızlık duyuyorsak, sermaye birikimine, iktidar birikimine yol
açan retçi, inkârcı, asimilasyonist, tekçi politikalara itiraz
edeceğiz; yerine, adil, eşitlikçi, demokratik bir anayasaya ile
eşit, özgür vatandaş olmanın haklarını birbirimize tanıyacağız.
Bu çerçevede, bu perspektifte birlikte olacağız ki bize dün
gösterdikleri gibi yeni düşmanlar yaratanlara fırsat vermeyelim.
Bakın, doksan yıl boyunca bu devlette iktidar olanlar her zaman bir
şeyi başarmışlardır: Bize, ötekileştirdiğini
düşman göstererek iktidarın nemasını fırsata
dönüştürmüştür. Kürtü düşman göstermiştir, Aleviyi
göstermiştir, demokratı göstermiştir, dindarı
göstermiştir yeri geldiğinde ve gösteriyor. Yeter
diyemediğimizde, çözüm alanı ve mekanı olan Meclisin siyasal
iradesini ortaklaştıramadığımızda, iktidar
değişse bile iktidar partilerinden herhangi biri yerine güç alsa, erk
ve güç sahibi olduğunda yapacağımız budur.
Hatırlayınız, Gezi olayları esnasında günümüzün
İçişleri Bakanı Sayın Muammer Bey Polis durduk yere
herkesi gözaltına almaz. Beni niçin almıyor? dememiş miydi? O
gün gözaltına alınanların suçunun olduğuna yönelik bir
çağrıyı, bir söylemi dile getiren Sayın İçişleri
Bakanı, bugün çocuğu gözaltına alındı diye kendisiyle
birlikte bir kısım emniyet görevlilerini görevden alabiliyorsa bu
paradoksu, bu çelişkiyi izah etmek durumundayız. Güç ve iktidar
kimdeyse onun düdüğünün çaldığı Türkiye, hukuk devleti
değildir. Böylesi bir ülke adil ve demokratik yönetimlerden yoksun
demektir. O nedenle, Kürt sorunu, Alevi sorunu, ezilenlerin, emekçilerin,
yoksulluk, açlık, sefalet sorununu ve iktidardan dışarıya
kalmış toplumun yüzde 95inin eğitim, sağlık, sosyal,
siyasal sorunlarının tümünün çözüm iradesi burasıdır. Tam
da demokratik çözümü, demokratik siyaseti konuştuğumuz bu süreçte
biz, ya demokratik özgür bir ülke olacağız ya da bu söylemimiz havada
kalmış bizlerse acısını yüreklerimizde
taşıdığımız ahlar vahlarla günümüzü gün
edeceğiz.
Elit siyaset istemiyorsak, halkın ve toplumun temel
ihtiyaçlarına cevap olabilecek özgürlükler buradan yükselmeli diyor,
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, AK PARTİ Grubu adına konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Tamam, tamam
Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sekiz gündür bütçe meselelerini görüşmeye
çalışıyoruz. İnşallah cuma günü de son noktayı
koyup, 2014 yılı merkezi yönetim bütçesini ve 2012 yılıyla
ilgili merkezî yönetim bütçesinin kesin hesap kanununun oylamalarını
yapıp gerçekleştireceğiz. Bütçemizin öncelikle milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Dün ve bugün ortaya çıkan çeşitli
operasyonlarla ilgili, dün yaşadığımız, 3
bakanımızın oğlunun da adının geçtiği ifade
edilen soruşturma sonucunda Hükûmet Sözcümüz yaklaşık bir saat
önce bu konuyla ilgili açıklamalar yaptı, AK PARTİ sözcüsü
olarak sözcü Genel Başkan Yardımcımız açıklamalar
yaptı ve biraz önce de, herhâlde, muhtemelen Sayın
Başbakanımız bu konuyla ilgili açıklamalar yaptı.
Değerli milletvekilleri, her kim ki yolsuzluk
yapıyorsa, her kim ki bu ülkenin tüyü bitmedik yetiminin hakkını
yiyorsa, her kim ki nüfuz kullanarak bilerek veya bilmeyerek kendi menfaatine
bir şey temin ediyorsa, onun üzerine sonuna kadar gidilmesi
gerektiğini ifade ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Niye önünü kapatıyorsunuz?
Niye alıyorsunuz görevden? Savcıyı görevden niye
alıyorsunuz?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) On bir
yıldır bu memlekette mafyayla, çeteyle
KAMER GENÇ (Tunceli) Polisleri görevden
alıyorsunuz. Savcıları görevden alıyorsunuz. Korku var,
korku.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Polis müdürlerini görevden
aldınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
yolsuzlukla
mücadele eden bir iktidarın, bu süreç içerisinde kim yaparsa yapsın,
ucu nereye giderse gitsin
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya ucu size geldiği için
Ucu, Tayyipe geliyor Tayyipe
MUSTAFA
ELİTAŞ (Devamla)
bu konuyu araştırmak boynunun borcudur
ve vazifesidir. İnşallah bu süreç içerisinde bu gerçekleşecek
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yiğit olun, yiğit! Dürüst olun, dürüst!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama değerli milletvekilleri, bakın Beraatizimmet
asıldır. diye bir esas vardır ama daha ortada
RECEP ÖZEL (Isparta) Biz
dürüst oluyoruz!
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Başkan, şu korsan yayını durdurur
musunuz?
BAŞKAN Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Şu korsan yayını durdurur musunuz?
BAŞKAN Durdurmaya çalışıyorum
da olmuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Dürüst olsun efendim, doğru konuşsun. Hem polisleri görevden
alıyorlar hem savcıları görevden alıyorlar, bir de Nereye
ucu dokunursa
diyor.
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın grup başkan vekiline rica etsek belki susturabilir.
BAŞKAN
Sanmıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ucu
dokunuyor bunlara, Recep Erdoğana dokunuyor, onun için...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Grup Başkan Vekilim
BAŞKAN Sayın
Genç, lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Grup Başkan Vekili, susturun, konuşalım.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sana ne ya!
AYTUN ÇIRAY (İzmir)
Ya, siz buraya talimat vermeye
KAMER GENÇ (Tunceli)
Grup başkan vekili benim amirim değil. Evvela insanca konuş!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Sayın Başkan, İç Tüzük hükümleri belli. Konuşan
konuşmacıya
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
milletvekiliyim, bağımsız
BAŞKAN Sayın
Elitaş, siz buraya hitap edin Genel Kurula.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Ama konuşamıyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya)
Sen önüne bak
BAŞKAN Sayın
Genç, rica ediyorum, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli)
Sayın Başkanım, milletvekiline saygı göstersin!
BAŞKAN Bakın,
ben çok zor durumda kalıyorum ama
KAMER GENÇ (Tunceli) Ne
demek yani, grup başkan vekilim beni sustursun!
BAŞKAN İşte,
anladım ama ben çok zor durumda kalıyorum her seferinde.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Hayır, yani ben kişiliğimi bilen bir insanım, nerede ne
zaman konuşacağımı biliyorum ama Parlamentoya saygı
göstersin!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Kişiliğini, şahsiyetini, yerini bilseydin oradan laf
atmazdın.
BAŞKAN Lütfen, rica
ediyorum
KAMER GENÇ (Tunceli)
Ucu nereye dokunursa dokunsun. diyor, niye savcıyı görevden
alıyorlar? Niye polisi görevden alıyorlar?
BAŞKAN Bakın,
defalarca siz bunu söylediniz, arkadaşlar söyledi, çıktı cevap
veriyor.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yiğit olun, yiğit! Çıkın, dürüst konuşun!
BAŞKAN - Sayın
Genç, lütfen
KAMER GENÇ (Tunceli)
Dürüst olun, dürüst!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Seninle bir konuya, tartışmaya girmiyorum, seni de
ciddiye almıyorum, seni de muhatap almıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ben
de seni muhatap almıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) O zaman sus, laf atma, sus!
RECEP ÖZEL (Isparta) O
zaman sus!
BAŞKAN Sayın
Elitaş, siz devam eder misiniz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Az sonra senin servetini getiririm.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Dürüst ol, dürüst!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Az sonra senin servetinin ne olduğunu getiririm. Ömür boyunca
memurluk yapmış bir adamın çocuğunun üzerine 10 tane
gayrimenkul nereden gelir? Senin çocuğunun üzerinde 10 tane gayrimenkul
KAMER GENÇ (Tunceli)
Yahu varsa, şerefli adamsan açalım soruşturmayı
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Senin çocuğun burada, Mecliste memur olarak
çalışıyor, 10 tane gayrimenkulü nereden bulmuş?
KAMER GENÇ (Tunceli)
Bak, soruşturmayı açalım
Tamam, peki, ben şimdi sana cevap
vereceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Senin çocuğun bu Mecliste memur olarak
çalışıyor, en fazla maaşı 3 bin liradır; 10 tane
gayrimenkulü nereden bulmuş, onun şeyini ver sen, dürüstlük timsali olarak
ortaya çıkıyorsun!
BAŞKAN Buyurun
Sayın Elitaş, siz
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) Bakın, değerli milletvekilleri, beraatizimmet
asıldır.
Şimdi, bir ifade
okuyacağım: Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanlığı üzerinden bu senenin başında bir
operasyon başlatıldı, çeşitli iddialar var. İddialar
içerisinde diyor ki: Sahte fatura kullanmak, 10 misli fiyatla asfalt almak
KEMAL
DEĞİRMENDERELİ (Edirne) 29 polis müdürü görevden
alınmış Sayın Elitaş, nasıl oluyor bu?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
10
katı fiyatla toprak kazımını yapmak, 5 katı fiyatla
beton alımını yapmak, edimin ifasına fesat
karıştırmak. Ama şu anda bu iş yargıda.
Yargı sürecinde olan bir şeyi ifade ederek, Eskişehir
Büyükşehir Belediye Başkanlığının bunları
bunları
yaptığını ifade etmek yanlıştır,
yargı son kararını verecektir. Nitekim 10 Aralık tarihinde,
9 Aralık tarihinde birinci derece mahkeme bir milletvekili hakkında
otuz dört yıl hüküm vermesine rağmen, darbe yapmakla suçlanmasına
rağmen, o milletvekiliyle ilgili son aşamaya gelmediğinden
dolayı, Yargıtay kesin kararını
onamadığından dolayı milletvekili
arkadaşımız hukuk felsefesi çerçevesinde karar verilene kadar
hâlâ masumdur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş,
bunu siz söylemediniz mi? Beş yıl herkesi darbeci diye suçladınız.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama değerli
milletvekilleri böyle bir hadise çıktı diye ya niye doğru
söylediğimiz şeylerden rahatsız oluyorsunuz?
VELİ AĞBABA (Malatya) Ama herkesi
darbecilikle suçlamadınız mı? Beş yıldır da
herkesi darbecilikle suçlamadınız mı Allah aşkına?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Burada
konuşanları biz dinliyoruz, dikkate alıyoruz, ciddiye
alıyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Ergenekon sürecinde, Balyoz
sürecinde bunları söyledim ben.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne evler
yaktınız, kimini fuhşa soktunuz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın,
değerli milletvekilleri, ama bir şeyi kalkıp da kesin hükümlü
olarak, kesin hüküm vererek iddiaları, araştırmaları,
soruşturmaları sanki bitmiş gibi ortaya koymak, o insanları
töhmet altında bırakmak hukuka saygısızlıktır,
insan ahlakına olan saygısızlıktır. (CHP
sıralarından gürültüler)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ya, yıllarca
bunu yapmadınız mı ya?
TANJU ÖZCAN (Bolu) Peki, o bakanların orada
kalması normal mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
Türkiye üzerine eskiden oyunlar oynanırdı, Türkiyede bir vesayet
vardı. Bu vesayet de üç yılda bir, beş yılda bir
birilerinin ne yapacağıyla ilgili dikkatle beklenirdi.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş,
300 tane subay fuhuşla suçlandı bu yargı tarafından,
aynı yargı tarafından.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Birileri manşet
atardı, derdi ki: Görevliler ne zaman gelecek? Ordu göreve. diye davet
eden üniversite profesörleri vardı, Genç subaylar rahatsızdır.
diye manşet atan gazetecilerimiz vardı.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Sayın Elitaş, bu
bakanların görevde kalması doğru mu, değil mi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Genelkurmay Başkanlığında
Hadi, daha ne olacak? diye ordu komutanlarıyla toplantı yapıp
göreve davet eden gazeteciler vardı.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Para sayma makinelerı
var, para sayma makineleri!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, Gezi
olaylarıyla ilgili ortaya çıktığında Gezi
olaylarının öncüsü biri, dedi ki: Maksat ağaç değil,
nereye gideceği belli.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Sayın Elitaş,
işiniz çok zor, çok.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Kim o öncüsü? 4
milyon insan çıktı ortaya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
ve şanlı
haziran direnişi dedikleri
Ondan önce cumhuriyet mitingleriyle ilgili,
halkın iradesiyle seçilmiş Parlamentoyu içine sindiremeyenler,
içselleştiremeyenler
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Bu laflar eskidi, yeni laflar
bulmanız lazım.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Hikâye anlatmaya mı
çıktın oraya?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -
Muhtar dahi
olamaz. diye ifade ettikleri bir kişinin liderliğinde -Genel
Başkanın- sürekli yükselerek yüzde 50 halkın gönlüne girmiş
bir siyasi partiyi içine kabul edemeyenler, bunu hazmedemeyenler derin güçleri
göreve çağırma ile faaliyet ederlerdi.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Sürekli yükseldiniz,
çok yükseldiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, hiçbir
zaman fırsatçılık yapmadık, fırsat içinde de
bulunmadık.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş,
bakın bu resimlere!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, yaşadığım bir hadiseyi anlatıyorum
size: 17 Ağustos 1999 depremi oldu.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Şimdi
yaşananları anlat, şimdi yaşananları!
TANJU ÖZCAN (Bolu) O Bakanın, o görevde
kalması doğru mu değil mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Aziz
Yıldırımın resmine bak, Aziz
Yıldırımın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 17 Ağustos 1999
depremi oldu, o zaman hepimizin yüreği yandı.
BAŞKAN Lütfen, Sayın Ağbaba lütfen
yapmayın tamam yapmayın, bakın cevap veriyor, konuşuyor.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) Zorlamayalım işi zor
zaten, anlatamıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) O depremde
yaşayan, içinde olan birisi olarak ifade ediyorum Türkiyenin en büyük
soba imalat eden firmaların yönetim kurulu başkanı, genel müdürü
olarak. Geldiler, dediler ki: 17 Ağustos depreminde katalitik sobaya
ihtiyacımız var. En fazla soba imal eden firmanın genel
müdürüyüm. Tamam. dedik.
AYTUN ÇIRAY (İzmir) TOMAları kim sattı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Biz bundan bir
kuruş para kazanmayacağız, fiyatımız 33
dolardır. dedik, bir sobanın fiyatı. Günde ne kadar
yaparsınız? 1.000 veya 1.200 tane yaparız, daha da
artırabiliriz, belki 1.500e çıkarabiliriz. Neye
ihtiyacınız var? 45 bin soba ihtiyacımız var. 33 dolara
veririz. dedik. Dediler ki bize: Hayır, biz 33 dolardan almayacağız.
Kaçtan alacaksınız? Bu ya 1 dolar kâr eder ya 1 dolar zarar eder ya
da başa baş gelir. Sanki benden ikram bekliyor gibi. Ne
istiyorsanız onu verin. Biz sizden 45 dolara alacağız
dediler. Ne yapıyorsunuz, 45 dolara nasıl alınabilir? dedik.
Ve değerli arkadaşlar, biz veremedik 33 dolardan, 45 dolardan
aldılar.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Yeterlilik yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Sonra, hasbelkader
milletvekili olduk. Arkasından, o süreç içerisinde 80 bin ranza istediler.
Dedim ki: 80 bin ranzayı 16 milyon liraya veririm. o günkü fiyatla.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ya intihar eden
subayların hesabını ver intihar eden subayların. Yarın
Ali Tatarın ölüm yıl dönümü. Ali Tatar, onuruna yediremedi kendini
vurdu, sizin yüzünüzden!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Hayır, 29 bin
liraya alacağız. dediler. Veremeyiz dedik. İnsanın
vicdanı sızlar, buzun üstüne temel atmak demektir bu iş. dedik.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Şimdi mi
aklınıza geldi?
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)
Işığı gördüğünde, ateşi gördüğünde erir,
biter. dedik.
Sonra, milletvekili olduk, Soruşturma Komisyonu
Başkanı olduk. Bakın, enteresan.
KEMAL DEĞİRMENDERELİ (Edirne) Şimdi
vicdan kalmamış herhâlde.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sen paradan bahset sen,
bahset.
BAŞKAN Sayın Yılmaz, lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Soruşturma
Komisyonu Başkanı olduk. İncelerken incelerken baktık ki, o
ranzalar, 80 bin ranza 29 bin liradan alınmış ve 45 bin
katalitik soba 45 dolardan alınmış. Felaketten zengin
olanları gördük. Felaketi fırsat bilip zengin olanları gördük,
değerlendirdik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Vallahi Sayın
Elitaş çok güzel anlatıyor, nereden nereye getirdi Sayın
Başkan, bravo yani.
BAŞKAN Olabilir, olabilir. Herkes aynını
yapıyor, habire bir şey diyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bakın, şu anda soruşturmalar devam ediyor. Bu
soruşturmalar çerçevesinde savcıların yeri
değiştirilmedi, savcılar da görevden alınmadı.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş,
unutmamak lazım; Erzincan depreminde de yolsuzluk oldu Sayın
Elitaş. Esas konu aslında o olması lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) 52 kişinin
gözaltında bulunduğu durumda savcılara yardımcı olmak
üzere Ergenekon iddianamesinde de bu iş oldu, Balyoz iddianamesinde de bu
iş oldu.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Allah, Allah! 300 kişi getirdin
de bunlar yedek savcı tayin edildi mi?
VELİ AĞBABA (Malatya) Bu Osmanlı
döneminde padişahın veziri de yolsuzluk yapmıştı, idam
edildi; onu da anlatın Sayın Elitaş. Konu oraya geliyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Savcılara
yardımcı olmak üzere 2 tane daha savcı ilave edildi.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yetkiyi onlardan alıp kendi
adamlarınıza veriyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Değerli
milletvekilleri, bunu fırsata dönüştürmeyelim.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Allah var, Allah,
yukarıda. Allah var, unutma.
KAMER GENÇ (Tunceli) Allahtan kork.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Siyasette,
bakın, iftiraları, soruşturmaları iftira kapsamında
getirip gerçek gibi ifade etmek yarın bu Parlamentonun itibarını
zedeler. Birileri rahatsız. diye manşet atanlar başka
şeyleri rahatsız diye ifade ederler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş,
bu kadar
Bravo!
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) Bugün, bu
konuların başka kaynaklardan olduğunu hepimizin bilmesi gerekir
diye ifade ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar; CHP sıralarından
Bravo[!] sesleri, alkışlar)
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Elitaş,
bravo!
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Elitaş.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan
VELİ AĞBABA (Malatya) Bravo vallahi! Çok
başarılı bir Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş!
BAŞKAN Gürültüyü kessin arkadaşlar. Gürültü
kesilsin de duyabileyim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ne güzel anlattı!
Kutlarım sizi Sayın Elitaş!
BAŞKAN Evet, buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, Sayın
Elitaş Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanımızı, imalı bir şekilde, yolsuzluk
yapmış gibi
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Mahkemede mahkeme
başkanı söylüyor. dedim.
MUHARREM İNCE (Yalova) Belediye
Başkanımızı
BAŞKAN Şimdi, ben, önce Sayın Gençe söz
vereceğim, sonra size söz veririm ama önce Sayın Gençe
vereceğim.
Buyurun Sayın Genç. (CHP sıralarından
alkışlar)
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Gençin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bunların konuşmalarını
dinledikçe insanlığımdan utanıyorum. Ya, böyle bir şey
olur mu?
Diyorlar ki: Efendim, ucu kime dokunursa dokunsun, her
şeyini açık bıraktık. Sen, şimdi, bugün
soruşturmayı yapan
Senin Bülent Arınçı dinledik.
Efendim, soruşturmayı yapan o emniyet amirleri, memurları
Emniyet Genel Müdürüne niye bildirmediler? diyor. E, bildirseler önünü
keserler.
Eğer, bak, Mustafa Elitaş, aklın
çalışıyorsa, hakikaten insanları kandırmak
istemiyorsan, namuslu insansanız, buyurun,
bu soruşturmaları yapan savcıları görevden
almayalım. Yanına 2 tane savcı niye veriyorsunuz? Çünkü, o savcının
görevini alıp ona vereceksiniz. Polislerin de elindeki belgeleri
aldınız, tahrip edeceksiniz.
Yani, alnı açık olan, Tayyip Erdoğan
çıkar, arkadaş, madem ki böyle bir yolsuzluk, bir soygun
çıkmış ortaya, ben Başbakanlığı
bırakıyorum -adliyede zaten hâkimler de size göre oluşturuldu
yani yargı da size göre- ben giderim, bu yargıda hesabı veririm,
aklanırım, gelirim, milletin karşısında derim ki: Ey
vatandaşlar, bakın, ben gittim yargıya, herhangi bir suçum yok,
geldim. Ama, sizin arkanızda binlerce yolsuzluk davaları var, binler
değil, on binlerce var, devleti talan ettiniz. Bakın,
özelleştirmede kimlere neler verdiniz? Devletin en kıymetli
arazilerini yandaşlarına verdiniz.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen
kızının gayrimenkullerinden bahset.
KAMER GENÇ (Devamla) Bakın, Tayyip Erdoğan
gidiyor, Rixos otellerinde ailesiyle kalıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kamer, sen
gayrimenkullerinden bahset.
KAMER GENÇ (Devamla) Rixos otellerine, geçenlerde,
Bodrumda 687 dönüm devletin arazisini verdi 150 milyon dolara
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kamer, seninkini
geçtik de kızının gayrimenkullerinden bahset.
TANJU ÖZCAN (Bolu) Laf atıyor efendim, laf
atıyor.
KAMER GENÇ (Devamla)
hemen üç gün sonra gitti, Ziraat
Bankasından 180 milyon dolarlık kredi aldı. Bu, öte tarafta,
emekliye 2 bin lira şey vermiyor.
Mustafa Bey, bak, Mustafa, sen Kayseride hâkime telefon
ettin mi, ettin mi, takıldın mı?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
Kızının gayrimenkulleri gelince biliyor musun
KAMER GENÇ (Devamla) Bak, eğer benimle ilgili, bir
suistimal konusunda şeyin varsa; bak, işte Maliye Bakanı burada,
hesap uzmanları, maliye müfettişleri orada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) Yiğitliğiniz varsa,
şerefiniz varsa bütün her şeyimizi açıklayalım,
çıkalım, kürsülerde konuşalım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sen kızının
gayrimenkullerinden bahset.
KAMER GENÇ (Devamla) Böyle iki dakikayla beni
konuşmaktan mahrum etmeyin.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Kızının
gayrimenkullerinden bahset sen.
KAMER GENÇ (Devamla) Sayın Başkan, herkese üç
dakika veriyorsunuz
BAŞKAN Ay, hiç ben öyle bir şey
yapmadım.
KAMER GENÇ (Devamla) Peki, neyse
(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Yani, üstüme iyilik sağlık.
RECEP ÖZEL (Isparta) Efendim, işte hep iftira, hep
iftira, hep yalan.
BAŞKAN Katiyen onu yapmadım.
Standardımız var bizim ya.
Buyurun.
4.- Yalova Milletvekili Muharrem İncenin, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaşın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 13üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
MUHARREM İNCE (Yalova) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Eskişehir Büyükşehir Belediye
Başkanımızın başarısını Artvinden
Edirneye herkes kabul ediyor. Hiç burada çamur atmaya gerek yok. Emniyet
elinizde, savcılar elinizde, Hükûmet sizsiniz, İçişleri
Bakanlığı sizde, gereğini yapın, gereğini
yapın.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Savcılar
elimizde!
RECEP ÖZEL (Isparta) Savcılar elimizde olsa
MUHARREM İNCE (Devamla) Şimdi, bakın,
birincisi, Başbakan suç işliyor. Başbakan az önce çete diyor,
Çete. Başbakan açıkça suç işliyor, adil yargılamayı
etkiliyor Başbakan.
Bakın, hiç hukuktan anlamaya gerek yok, avukat
olmaya, hukuk fakültesi bitirmeye gerek yok. Bir, polisler birilerini
gözaltına almış, savcı biliyor bunu değil mi? Siz
savcıyı değiştirirseniz, polisleri
değiştirirseniz
Ne yapmak istiyorsunuz? Ne için
değiştirmiş olabilirsiniz? Bunu düşünelim. Yani, o polis
müdürlerini siz niye değiştiriyorsunuz? Organize işler,
kaçakçılık, bütün bunları neden?
Birincisi bu.
RECEP ÖZEL (Isparta) Savcı değişmiyor.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Bak, hukukçular ne
diyor.
RECEP ÖZEL (Isparta) Savcı değişmedi ki.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bir diğeri ne biliyor
musunuz? Bakın, ben size hukukla, Anayasayla, yönetmelikle, İç
Tüzükle konuşmayayım, vicdanımla konuşayım,
vicdanımla. Çok ah aldınız, çok can yaktınız, çok
insanı intihar ettirdiniz, çok insanı hapislerde çürüttünüz. Kul
hakkı var üzerinizde.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ali Tatarın ölüm
yıl dönümü yarın.
MUHARREM İNCE (Devamla) - Fitil fitil burnunuzdan
çıkacak bunlar; Anayasada da çıkacak, mahkemede de çıkacak,
Allahın huzurunda da çıkacak. O kadar insanın canını
yaktınız ki. (CHP sıralarından alkışlar) O kadar
insana darbeci dediniz, incittiniz ki, o kadar insanı ezdiniz ki, o
kadar insanı
VELİ AĞBABA (Malatya) Fuhuş
MUHARREM İNCE (Devamla) - Bakın,
nişanlısıyla çekilmiş fotoğrafı, subayı, fuhuş diye
tanıttınız. O kadar insanı itibarsız hâle getirdiniz
ki, o kadar kul hakkı var ki üzerinizde, fitil fitil bunlar burnunuzdan
gelecek. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
VELİ AĞBABA (Malatya) İnşallah,
inşallah!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Oyun bittiğinde
şahla piyon aynı torbaya girer. Bunu unutmayın. Oyun bitti
bence, bitti.
Teşekkürler. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Hayrola Sayın Tanal?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şimdi, Sayın
Başkan, Sayın Elitaş dedi ki: Siz bu yolsuzlukları buraya
getiriyorsunuz, yalan söylüyorsunuz, tüm milletvekillerinin, bizim
itibarımızı zedeliyor.
BAŞKAN Neyse şimdi
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben, Sayın
Başkan, elimdeki MG rumuzlu, İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesinin, hesaplarına yatan parayla ilgili ve bu yatan paranın
başkaları tarafından çekildikten sonra ve bu parayı dava
etmediğinin
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir usul, esas yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) -
şikâyet
etmediğinin resmî belgesini huzurunuza sunacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Böyle bir usul olur
mu Sayın Başkan?
BAŞKAN Sayın Elitaş, hiçbir usul usulüne
uygun gitmiyor. Herkes birbirine aynı şeyi yapıyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Maliye Bakanı burada
BAŞKAN Sayın Tanal, anlaşıldı.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, aklına esen konuşuyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bakın, Sayın
Başkan, Maliye Bakanı burada. Bu MG rumuzlu kişi kim? Bu yüklü
çekilen paraları niçin ihbar etmezler?
BAŞKAN - Bak, ara veririm. Yapmayın ya!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Grup başkan
vekili niye konuşuyor Sayın Başkan?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu bakan mıdır,
Bakanlar Kurulunda mıdır, milletvekili midir?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, grup başkan vekili niye konuşuyor? Böyle bir usul olur
mu?
BAŞKAN Ya, anladım da, ya bir
ağızdan, cümbür cemaat konuşuluyor.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama lütfen
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Ama siz burada
konuşturuyorsunuz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama Sayın
Başkan, bu Meclisin itibarını zedeleyen Elitaştır.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Sayın
Başkan, böyle bir zorluk
Grup başkan vekili niye konuşuyor
burada?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ben size belgeyle, mahkeme
kararıyla konuşmak istiyorum.
BAŞKAN Ben birleşime kırk beş
dakika ara veriyorum.
Hadi buyurun, afiyet olsun.
Kapanma
Saati: 19.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Muhammet
Bilal MACİT (İstanbul)
-----0-----
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının görüşmelerine devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Şimdi, söz sırası Hükûmet adına
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşekte. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Şimşek.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu tasarıda şimdiye kadar kürsüye
çıkmadım fakat bugün bir milletvekili arkadaşımız,
Sayın Sinan Oğan bir iddiada bulundu, ben de konuyu
araştırttım.
İddia şuydu: Kardeşimin İl Millî Eğitim
Müdürü olarak görevli olduğu dönemde, Iğdırda birçok hazine
taşınmazının ihalesiz olarak ve doğrudan bir
şekilde Batmanlılara satıldığı
iddiasıydı.
Şimdi, ben 1 Mayıs 2009 yılında
Maliye Bakanı oldum ve hâlen Maliye Bakanıyım. Kardeşim ise
1 Kasım 2007 ile 17 Haziran 2010 tarihleri arasında Millî Eğitim
Müdürü olarak görev yaptı. Buna göre, Iğdır ilinde,
kardeşimin görevde olduğu dönem ile Bakanlığımın
döneminin kesiştiği yani 1 Mayıs 2009 ile 17 Haziran 2010
yılları arasında hiçbir Batmanlıya Iğdırda arazi
satışı gerçekleşmemiştir, bir kere onun
altını çizeyim. Bu dönemde Iğdırda sadece 14 hazine
taşınmazının, ama o da 2886 sayılı Devlet
İhale Kanununun 45inci maddesi uyarınca yani açık,
şeffaf, rekabetçi ortamda ihaleyle değişik vatandaşlara
satış yapılmıştır. Toplam yüz ölçümü 8.093
metrekaredir, toplam bedeli ise 81.840 liradır; bakın, bu,
Iğdırda bu dönemde yapılan bütün satışlar.
Dolayısıyla, kardeşimin Iğdırda Millî Eğitim
Müdürü olduğu dönemde, hiçbir Batmanlıya değil, hiçbir
vatandaşa ihalesiz, doğrudan satış
yapılmamıştır.
Şimdi, ben değerli arkadaşıma sorusu
için teşekkür ediyorum ama bu iddialar önemlidir, bu kadar kolay
olmaması lazım.
Ben, şimdi,
kendisinden istirham ediyorum: Hem Batmanlı hemşehrilerimden hem
benden hem de kardeşimden özür dilesin.
Teşekkür ediyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür
ederim.
Şahıslar
adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Cuma İçten.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN
(Diyarbakır) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve
ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarım;
peygamberler ve sahabiler kenti şehri Diyarbekirden sizlere selamlar
getirdik.
On bir yıl önce
Mecliste konuşamadıklarımızı artık bugün
konuşabiliyoruz. On bir yıl önce sağcısından
solcusuna, Türkünden Kürtüne, doğusundan batısına neredeyse
tüm vatandaşlarımızın gözlerinden kan akıyordu;
annelerimiz evlat acısı yaşıyor ve ocaklara ateşler
düşüyordu; Etilerde, Bebekte, Boğazda oturan para babaları bu
ülkeyi bir eli yağda, diğer eli balda yönetiyorlardı. Hafızanızı
lütfen yoklayın, vatandaş çöplerden ekmek toplayarak geçimini
sağlıyordu; seyahatten, eğitimden, sağlıktan neredeyse
yoksun yaşıyorduk; bırakın köyleri, şehirde bile su,
yol, elektrik yoktu. Bir Anayasa kitapçığı
fırlatıldı, bizlere maliyeti 5 milyar doları geçti.
Binlerce iş adamı iflas etti. Aileler dağıldı. Hatta,
intiharlar yaşandı. Enflasyonun yüzde 40lara
çıktığını, paranın rengine
bakıldığını ve hepsinden kötüsü faiz lobilerinin
bankalarla el ele verip vatandaşın kanını emdiğini
gördük. Biz, bu ülkede, bunları yaşadık.
İşte,
şimdi, on bir yıllık AK PARTİ iktidarıyla,
anaların yüreklerine su serpildi. Sağlık, eğitim, adalet ve
ekonomik alanlarda birçok sorunu bitirdik. Artık, ötekileştirmeyen;
din, dil, ırk ayrımı yapmayan, bölmeyen; 81 ilde temsil edilen
ve hizmet götürürken ülkenin her yerinden oy alan bir siyasi anlayış
oluşturduk. Hep birlikte yeni adı Türkiye olan bir medeniyet
inşa ediyoruz.
Biz bunları yaparken,
ülkenin sadece batısından ve doğusundan, yani bu büyük
coğrafyayı sadece yaşadığı yerden görenler ne
yapıyorlar? Milleti temsilen geldikleri Mecliste, halkın
sıkıntılarına derman olmak, sorunlarına dokunmak
yerine, sıralara vuruyorlar, kürsüye çıkıp küfür ve hakaret
ediyorlar; kimi oturma eylemi yapıyor, kimi bardak kırıyor, kimi
kürsüyü işgal edip laf atıyor ama hepsi kalp kırıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) Kimi de para sayıyor
makineyle!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sevgili kardeşim, herkes,
milletin parasının hesabını soruyor, milletin vergisinin
CUMA İÇTEN (Devamla) Artık, akan kan durmuştur. Ülkemize
barış ve huzur gelmesine rağmen, hâlâ bundan rahatsız
olanlar var; bu kardeşlik iklimini reddediyorlar,
atalarımızın şanlı tarihini de görmezlikten
geliyorlar. Bakın, biz Silahlar susacak. dedik, elhamdülillah sustu.
Vesayetçi sistem son bulacak. dedik, hamdolsun son buluyor. Biz dün ne dediysek
hepsini yaptık. Allah, dün kan akıtanları bugün konuşturup
İslam kardeşliğinden, ümmet anlayışından, birlik
ve beraber yaşamaktan bahsettirdi. E günaydın, günaydın!
Nihayet, otuz yıl sonra, dediğimizi anladılar. Herkes rahat
olsun, biz var oldukça bu ülkeyi kimse bölemez. Ankarada, Edirnede,
Yozgatta, birileri, siyaset yapma uğruna atıp tutacaklarına, e
buyursunlar Diyarbakıra gidip konuşsunlar. Ama,
yaptığımız her şeye rağmen, kulakları duymayanlar,
ne Diyarbakırdan asrın lideri Sayın Başbakanımızın
ziyaretinde 80 yaşında bir amcanın Artık kan akmayacak,
gözyaşlarımı bırakın toprağa değsin,
barış olsun. diyen feryadını duyabilirler ne de hasta
yatağında yatan engelli kardeşimin maaş
aldığını görebilirler.
2014 yılı bütçesi ve AK PARTİ
iktidarının diğer bütçeleri insanlık onurunu temel
almaktadır. Bu bütçe, yeni bir Türkiye'nin, barışın,
sevginin ve kardeşliğin bütçesidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bütçeyi bir denetleyebilsek
CUMA İÇTEN (Devamla) Bu bütçe, Halid Bin Velid
gibi gönülleri fetheden, Selâhaddin Eyyubî gibi mazlumları koruyan ve
Fatih Sultan Mehmet gibi birleştiren yeni bir Türkiye'nin bütçesidir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir denetleyebilsek bütçeyi,
çalınmasının önüne geçebilsek; doğru söylüyorsun.
CUMA İÇTEN (Devamla) - Biz, Pir Sultan Abdalın
dediği gibi Gelin canlar bir olalım. diyoruz. Mevlânânın
dediği gibi Yaratılanı sevdik Yaradandan ötürü. diyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de parayı sevdik,
sıcaklığından dolayı!
CUMA İÇTEN (Devamla) - Yunusun dediği gibi
Biz gelmedik dava için / Bizim işimiz sevda için/Dostun evi gönüllerdir /
Gönül yapmaya geldik. diyoruz. Cahit Sıtkının dediği gibi
Memleket isterim/Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun/Kardeş
kavgasına bir nihayet olsun. diyor ve halka hizmetin Hakka hizmet
olduğuna inanıyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kardeşim, hepiniz şair
oldunuz ama
CUMA İÇTEN (Devamla) - Evet, solcusuyla
sağcısıyla, doğusuyla batısıyla, türküsüyle
sazıyla, şiiriyle sevdasıyla; iktidarıyla muhalefetiyle biz
aynı damardan akan kanız; biz biriz, biz beraber Türkiyeyiz.
En kalbî duygularımla sizleri selamlıyor, 2014
bütçesinin vatanımıza, milletimize hayırlara vesile
olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına son söz, Konya Milletvekili
Sayın Mustafa Kalaycı.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
AKPnin on bir yıllık iktidar dönemi hem
merkezî idarede hem de mahallî idarelerde kamu ihaleleri ve imar
düzenlemeleriyle ilgili yolsuzluk iddialarının ayyuka
çıktığı bir dönem olmuştur. AKP hükûmetleri
yolsuzluklarla mücadele etmediği gibi, yolsuzlukların önünü açacak
düzenlemeler yapmış, etkin bir denetim sistemi oluşturmak yerine
denetimi etkisizleştirmiştir.
AKP iktidarı, ilk önce, ihale mevzuatını
değiştirmekle işe başlamıştır. Kamu
ihalelerini istedikleri gibi yönlendirebilmek için ihale mevzuatında çok
sayıda değişiklikler yapılmış, birçok işe
istisna ve muafiyet getirilmiş ve ihale mevzuatı dikensiz gül
bahçesine döndürülmüştür.
Kamu ihale sisteminden kaçmak, ihalelerin dilediğine
verilmesini sağlama almak için ilan yapılmayan ihalelerde ihale
dokümanının sadece idare tarafından davet edilenlere
satılmasına yönelik düzenleme bile yapılmıştır.
Yolsuzlukların önünü açan ikinci düzenleme
alanı imar mevzuatında olmuştur. İmara ilişkin
yetkilerin çeşitlendirilmesi suretiyle rant paylaşımı
kolaylaştırılmış, kentsel rantların
paylaşımı için âdeta altyapı oluşturulmuştur.
Şehirler sağlıklı yaşam alanları olmaktan
çıkarılarak belirli ellerde toplanan rant alanları hâline
dönüştürülmüştür. Vatandaşın elinden düşük fiyatlarla
alınan yerler, imar yetkisi kullanılarak kısa süreler içinde,
büyük rantların sağlandığı alanlar hâline
getirilmiştir.
Yolsuzlukların önünü açan üçüncü düzenleme
alanı ise denetim sisteminin engel olmaktan çıkarılması
olmuştur. Teftiş kurullarını, önce toptan kapatmaya
yeltenen, sonra da tesirsiz hâle getiren AKP Hükûmetinin
Sayıştayı da işlevsiz ve etkisiz hâle getirmek için
çıkardığı kanun Anayasa Mahkemesinden dönmüş ancak
tekrar, çok daha ağır hükümleri içeren bir kanun teklifi gündeme
getirilerek Sayıştay üzerinde baskı oluşturulmuş,
Sayıştay sindirilmiştir.
AKPnin yaptığı dördüncü düzenleme
alanı ise yolsuzluk cezalarının hafifletilmesi olmuştur.
Türk Ceza Kanununda yapılan değişikliklerle, usulsüzlük ve
yolsuzluk yapanlar kurtarılmıştır. İhaleye fesat
karıştırma suçunun cezası azaltılmış,
görevini ihmal eden ve kötüye
kullananlara verilecek ceza indirilmiş, cezanın ertelenmesi ya da
paraya çevrilebilmesinin önü açılmıştır.
Türkiye, hiçbir dönemde yolsuzluğu ve
kanunsuzluğu kendisi için bir nevi hak ve imtiyaz gibi gören böylesine bir iktidar tarafından
yönetilmemiştir. AKP zihniyetinin sahip olduğu eksik ve mahzurlu demokrasi
anlayışı sonucunda, artık, iktidar olmak, milletimizin
yüksek menfaatinin sağlanmasının aracı olarak değil,
âdeta, yağmacılığın, zenginleşmenin
vasıtası olarak görülür bir konuma gelinmiştir.
Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları yine, gündeme
damgasını vurmuştur. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarında,
bir bakanın kayınpederi ve Başbakanın
danışmanın eniştesiyle ilgili konular gündemdeyken bu defa,
AKPli bazı bakanların çocukları, bir AKP genel başkan
yardımcısının kuzeni, bazı bakanların
danışmanları ve özel kalemleri, AKPli bir belediye
başkanı, AKPnin atadığı bir kamu bankası genel
müdürü ve bazı bürokratlar ile AKP yandaşlığıyla temayüz etmiş bazı iş
adamlarının rol oynadığı görülmektedir. Suçlamalara
bakar mısınız: İhaleye fesat karıştırmak,
rüşvet vermek, hayali ihracat yapmak, kara para ve altın kaçakçılığı,
usulsüz imar düzenlemesi yapmak, Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununa aykırı hareket etmek.
Değerli arkadaşlarım, her şeyden önce
sürdürülen adli soruşturma nereye kadar uzanırsa uzansın, ucu
kime dokunursa dokunsun mutlaka sonuna kadar götürülmelidir, ihale lobileri,
rant lobileri, kaçakçılar, rüşvetçiler, vurguncular ortaya
çıkarılmalıdır. Türk milleti, soruşturmayı
yürüten savcının ve operasyonları yapan polis müdürlerinin
değil, bu yolsuzluk iddialarında çocukları, yakınları
yer alan bakanların istifasını istemektedir. Türkiye
yolsuzluklarla hesaplaşmalı, temiz toplum, temiz yönetim ve temiz
siyaset için herkes samimi bir şekilde mücadele etmelidir.
Kanunsuzluklarla baş edebilmek ve yolsuzluk damarlarını kökünden
kesip atabilmek için bu tarihî fırsat heba edilmemelidir.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Bursa
Mustafakemalpaşa Taşpınar Köyündeki 2/B arazisi için
Mustafakemalpaşa Mal Müdürlüğünce bir tespit fiyatı, 6 bin ile 8
bin TL arasında tespit edildi. İtiraz hakkının
olmadığını biliyoruz. Vatandaşımız soruyor:
Fiyat artışı Taşpınar köyüne mi mahsus? Çevremizdeki
komşu köylerde metrekaresi 250-400 TL arasında değişiyor.
Durak, Akçapınar, Onaç köylerini örnek vermiş. Taşpınar köyündeki
arazinin konumu ise 1 kilogram toprak bulunmamaktadır. Bizim yerlerimiz
kime satıldı, bunu öğrenmek istiyoruz. diyor. Sayın Bakan,
bu konuda bir inceleme yaptırmanız mümkün mü?
Aynı durum Osmangazi Yiğitalide var,
Yıldırım Fidyekızıkta var. Birbirine yakın olan
2 parsel arasında korkunç fiyat farklılıkları var. Bunun da
siyaseten veya başka nedenle olduğu ifade ediliyor. Bu konuda
inceleme yaptırırsanız
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bankalarda şüpheli alacaklarla
ilgili, rumuz, mesela şu anda benim elimde olan bir karar var, MG
rumuzlu, Kapalıçarşı Halk Bankasından çok yüksek tonajda
bir para çekilmiş ve bu para da
O, MG rumuzlu kişi bu şüpheli
olan paranın peşine düşmemiş, şikâyet etmemiş ve
dava da etmemiş. Bu dosya numarası İstanbul 8. Ağır
Ceza Mahkemesi, 2011/33 esas. Bu MG rumuzlu kişi milletvekili midir,
Bakanlar Kurulunun içerisinde midir, bir şahıs mıdır?
Bununla ilgili, şüpheli alacaklarla ilgili Maliye herhangi bir
araştırma yapıyor mu, bir teftiş yapıyor mu,
aramalı bir vergi denetimi yapıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Genç
KAMER GENÇ (Tunceli)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, şu anda
Tuncelinin Pülümür dağında ve çeşitli şantiyelerde,
Elâzığın çeşitli şantiyelerinde bulunan
Karayolları işçileri diyorlar ki Biz taşeron işçisi
statüsünde olmayıp Karayollarının esas elemanı olmamız
konusunda yargı kararı var, bu karar ne zaman uygulanacak?
Ayrıca, yaşa takılanlar var. Bunlar Hiç olmazsa yaş
haddinden emekli oluncaya kadar, o tarihe kadar sosyal güvenlikten yararlanacak
mıyız? diye bu konuda ısrarla sordukları için soruyorum.
Şimdi, Sayın
Başkan, biraz önce Bülent Arınçı dinledik, diyor ki: Efendim,
başlatılan bu soruşturma amirlerine bildirilmemiş.
Savcı talimat vermiş polise, demiş ki: Bunları yakala.
HAYDAR AKAR (Kocaeli)
Bilseydi gereğini yapmazdı ki.
KAMER GENÇ (Tunceli)
Zaten Emniyet Genel Müdürüne, Valiye bildirilse, onlar Bakanın
adamları, bunu engelleyecekler. Yani, bu AKP Hükûmeti Yolsuzluk yok.
demiyor ama Niye bize haber vermeden bu soruşturmaya başladınız?
diyor. Yani, Bize haber verin ona göre biz size izin verelim. diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın
Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, kamu
mallarının yani barajların, limanların, şeker
fabrikalarının, devlet üretme çiftliklerinin, sigara
fabrikalarının, gübre fabrikalarının
satışından elde edilen gelirle geçtiğimiz on bir yıl
içinde günün ihtiyaçlarına cevap verecek, işsizliği çözecek kaç
fabrika, kaç entegre tesis yapılmıştır? Bir iki örnek verir
misiniz.
Şeker
fabrikalarında çalışan taşeron işçileriyle ilgili bir
çalışmanız var mı?
Biraz önce sorduğum
taşıt belgelerinin paralarının
kaldırılmasıyla ilgili düşüncelerinizi almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın
Ağbaba
VELİ AĞBABA
(Malatya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Malatya ili Yeşilyurt
ilçesine bağlı Görgü yani Cafana köyü Malatyaya en yakın ve en
büyük köylerimizden birisidir. Ankara asfaltında bulunmaktadır.
Ankaradan, Mersinden gelirken bu köye geldiğinizi kokan kanalizasyon
sularından anlayabiliyorsunuz. Maalesef köyde bulunan kanalizasyon
şebekelerinden sızan sular hem köyü kirletmekte hem de insan
sağlığını tehdit etmektedir. Köyde bulunan çocukların
birçoğu hastadır. Maalesef, orada bulunan insanlar kokudan geceleri
yatamamaktadır. Ben geçtiğimiz hafta ziyaret ettim,
kışın bile o köyden büyük kokular gelmektedir.
Yine bu köyün tarım arazileri taş ocakları
nedeniyle işgal edilmiş durumdadır. Bu taş
ocaklarının vermiş olduğu zarar neticesinde artık
Cafanada tarım yapılamaz durumdadır.
Bu kanalizasyon suyunun düzenlenebilmesi için Maliye
Bakanlığından paraya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda
Cafana köyüne yardım etmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi şöyle yapalım: Bursa
Mustafakemalpaşaydı yanlış hatırlamıyorsam,
orada bahsettiğiniz köydeki
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Taşpınar
köyü.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Taşpınar köyündeki 2/B rayiç bedellerini inceletelim. Bütün rayiç
bedeller komisyon usulüyle tespit edilmiştir. İtiraz olmuşsa
merkezden yine uzmanlar gidip bakmışlardır.
Dolayısıyla, bir kere o noktada biz gereken o dosyaları
alır, inceletiriz. Bu, birinci husus.
Şimdi, başkasına verilmesi diye bir
şey söz konusu değil. Biz hak sahiplerini belirlemişiz. Bir
kanun var, Meclisten geçen kanun çerçevesinde bu satışlar
gerçekleştiriliyor ama tabii, mevcut hak sahipleri almazsa hazine
mülkiyetine geçiyor. Dolayısıyla, o husus da ayrı bir konu.
Şimdi, Sayın Tanal, elinizdeki belgeyi lütfen
bize iletin. Birinci husus o.
İkinci husus: Ne tür bir denetim gerekiyorsa, burada
MASAK mı gerekiyor, başka bir kurumun mu bakması gerekiyor, o
çerçevede, gerekirse şikâyeti de bildirin yani belgeyi de verin bize,
şikâyeti de
MAHMUT TANAL (İstanbul) Dosya numarasını
söylüyorum: İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar, şöyle, elinizde var, bir kopyasını verin
bize, elinizde var, bir kopyasını verirseniz
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, işte
söylüyorum, sayıyı söylüyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tamam, işimiz daha kolaylaşır, daha hızlı
bakılır.
Şimdi, Sayın Genç, Karayolları
taşeron işçilerine ilişkin bazı yargı kararları
var. Bu yargı kararları çerçevesinde ne yapılacağı
hususunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız
bir çalışma yaptı ve bunun sonucunda genel anlamda taşeron
işçilerinee ilişkin düzenlemeleri de içeren bir yasa paketi üzerinde çalışıyorlardı
en son. Muhtemelen, ben ümit ediyorum ki önümüzdeki yılın
başında gelir ama onun çerçevesi, detayları konusunda ilgili
bakanın bilgi vermesi daha doğru olur. Yani, ne yapılacak? Yargı
kararları ne çerçevede uygulanacak? Ayrıca, genel anlamda taşeron
işçilerine ilişkin ne tür düzenlemeler yapılacak meselesi ilgili
bakanlığın onu detaylandırmasında fayda var.
Şimdi, emeklilikte yaş bekleyenler meselesinde
bunların, işte, bu bekleme süresinde sosyal güvenlik, daha
doğrusu sağlık hizmetlerinden yararlanması meselesi de
bildiğim kadarıyla ilgili bakanlık tarafından üzerinde
çalışılan bir konu. Ama bu aşamada hani, verilmiş,
kesinleşmiş bir karar veya bir düzenleme olmadığı için
bir şey söylemem doğru olmaz.
Şimdi, Sayın Özkan, burada bütün özelleştirmelerden
elde edilen gelirleri sormuşsunuz. Arkadaşlar getirseydi ben hemen
paylaşırdım ama birazdan getirirlerse paylaşırım.
Peki, bu gelirlerle ne kadar fabrika yapıldı? diye soruyorsunuz. Şimdi,
değerli arkadaşlar, 1980li yıllardan itibaren, hemen hemen her
hükûmet döneminde özelleştirme yapıldı. Sol, yani demek
istediğim, solundan sağından bütün hükûmetler yani her türlü
hükûmet özelleştirme yaptı. Özelleştirmelerde, burada maksat,
bir: Tabii ki esas itibarıyla, üretimden çok, devletin asli hizmetlerine,
görevlerine döndürmesini sağlamak yani böyle bir amaç belirlendi ve
dolayısıyla, devlet buradan elde ettiği gelirlerle yeni
fabrikalar açma gibi zaten bir çaba içerisinde hiçbir dönemde olmadı.
Devlet, esas itibarıyla buradan gelen gelirleri hazineye
aktarmıştır, Hazine birliği ilkesi vardır; bütün
gelirler, özelleştirme gelirleri dâhil bir havuzda toplanır ve o
çerçevede milletimizin hizmeti için kullanılır.
Şimdi, taşeron işçilerine ben zaten cevap
vermiştim.
Sayın Ağbaba, Malatyanın bir köyüyle
ilgili bir hususu gündeme getirdiniz. Onun siz detaylarını bize
iletin, biz Maliye olarak bakalım. Normalde KÖYDESten bunların
karşılanması lazım ama... Siz bir getirin, yıl sonunda
biz ilgilenelim onunla.
Peki, şimdi
(Gürültüler)
Sayın Başkan, biraz gürültü var, kusura
bakmayın.
BAŞKAN Gürültüyü hanımlar yapıyor.
Şimdi ben onlara kıyıp da gürültü yapmayın diyemem, kusura
bakmayın, olmaz. (Alkışlar) Adamlar taş yesin,
kadınlar çok yaşasın. (Alkışlar)
Evet, ama gene, şimdi, Sayın Bakan hafifçe
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Biz de kendilerini alkışlıyoruz.
BAŞKAN
yani, sesini duyurabilmesi lazım.
Gürültüyü biraz azaltalım.
Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Aslında ben sorulan bütün sorulara cevap verdim Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
Madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup
işleme alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan "2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 13 ncü maddesinin (1) numaralı
fıkrasının birinci cümlesinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Muhterem Komisyon, katılıyor
musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ BOĞA
(Muğla) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Tamam, teşekkür ederim.
Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Evet, gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Anayasanın 161. maddesinin ikinci
fıkrasında, Malî yıl başlangıcı ile merkezi
yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü kanunla
düzenlenir. kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın sözünü ettiği merkezi yönetim
bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolüne ilişkin
kanun, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunudur.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
Tasarısının yasalaşması, Avrupa Birliği Uyum
Şartları arasında yer almış; IMF İcra
Direktörleri Kurulu'nun 6. gözden geçirmeyi onaylamasında ön şart
olarak kabul edilmiş, yasalaşması için 3 Ağustos 2002
tarihinde TBMM'ye sunulmuş, 10.12.2003 tarihinde yasalaşmış
ve 1.1.2006 tarihinde bütün maddeleriyle yürürlüğe girmiştir.
Kanun ile uluslararası standartlara ve Avrupa
Birliği normlarına uygun olan, mali saydamlığa ve hesap
verebilirliğe dayanan, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik,
verimli ve yasalara uygun şekilde elde edilmesi ve
kullanılmasını sağlayan ve TBMM'nin bütçe hakkından
kaynaklanan denetim yetkisini kullanabilmesine güvence oluşturan bir kamu
mali yönetim sistemi kurulması amaçlanmıştır.
5018 sayılı Kanunun temelinde, stratejik
planlama ve performans esaslı çok yıllı bütçeleme
yatmaktadır. Kanuna göre kamu idarelerinin bütçeleri, kalkınma
planı -stratejik plan-performans programı- bütçe gibi birbirine
bağlı ve birbirini tamamlayan ve yukarıdan
aşağıya hiyerarşik bir yapı oluşturan bütünsel
bir süreç olarak tasarlanmıştır.
Buna göre, kamu idareleri, stratejik amaçlar ve
ölçülebilir hedefler saptamak, performanslarını önceden
belirlenmiş göstergeler doğrultusunda ölçmek ve bu sürecin izleme ve
değerlendirmesini yapmak amacıyla uzun süreli stratejik plan (md.9/1)
ile stratejik plana göre yürütecekleri faaliyet ve projeleri ve bunların
kaynak ihtiyacı ile performans hedef ve göstergelerini içeren
yıllık performans programı hazırlamak (md.9/4) ve kamu
hizmetlerinin istenilen düzeyde ve kalitede sunulabilmek için bütçeleri ile
program ve proje bazında kaynak tahsislerini, stratejik planlarına,
yıllık amaç ve hedefleri ile performans göstergelerine
dayandırmak zorundadırlar (md.9/2).
İdarelerce her yılın sonunda
hazırlanacak idare faaliyet raporlarında ise, ilgili idare
hakkındaki genel bilgilerle birlikte, kullanılan kaynaklar, bütçe
hedef ve gerçekleşmeleri ile meydana gelen sapmaların nedenleri,
stratejik plan ve performans programı uyarınca
yürütülen faaliyetler ile performans bilgilerini içerir şekilde
hazırlanacak (md. 41/4); Sayıştay söz konusu raporları
değerlendirerek değerlendirme sonuçları ile birlikte TBMM'ye
sunacak, TBMM ise bu raporlar ve değerlendirmeler ile denetim
bulguları temelinde, kamu kaynağının elde edilmesi ve
kullanılmasına ilişkin olarak kamu idarelerinin yönetim ve hesap
verme sorumluluklarını görüşecektir (md. 41/3).
Bununla birlikte, AKP
iktidarları merkezi yönetim bütçesini, 5018 sayılı Kanuna göre
hazırlamak ve uygulamak yerine, 5018 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmış
olan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununa göre hazırlamaya ve
uygulamaya devam etmektedir.
BAŞKAN Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Hava çok güzel Meclisin
içinde, herkes gülümsemeye başladı. Lütfen, bunu bozmadan bir
maddemiz kaldı, onu tamamlayalım. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
14üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 14 - (1) Bu Kanun 1/1/2014 tarihinde yürürlüğe
girer.
BAŞKAN Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın
Ercan Cengiz.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar )
CHP GRUBU ADINA ERCAN
CENGİZ (İstanbul) Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde grubum adına söz
almış buluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, hukuk devleti ilkesi, devletin her türlü işlem ve
eylemlerinin hukuk kurallarına bağlılığının
sağlanması yoluyla devletin hukuk çerçevesine
alınmasını, hukukla bağlanmasını ve yönetimde
keyfîliğin yerine, kuralların ve adaletin hâkim olmasını,
vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulunmasını gerekli kılar.
Kısaca, hukuk devleti, bireyler gibi devletin bütün organlarıyla
işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uyması ve kendisini bu
kurallara bağlı sayması demektir. Burada, hukuk devleti
kavramıyla kanun devleti kavramları farklı şeyleri ifade
etmektedir. Hukuk devleti kavramı, sadece pozitif hukuku olan bir devlet
değil, hukukun hâkim kılındığı bir devlettir. Bir
iktidarın gerçekleştirdiği bütün eylemler biçimsel olarak kanuni
olsa bile, gerçekleştirilen eylemlerin hukuk devleti ilkesiyle
bağdaştırılabilmesi için kanunun varlığı tek
başına yeterli değildir. Mutlak monarşilerde ya da
diktatörlüklerde de kanun vardır ama bunlara hukuk devleti denemez. Hukuk
devleti, çağdaş hukuk normlarıyla nihai amacı adalet olan
temel hak ve özgürlükleri ve demokrasiyi güvence altına alan devlettir.
Hukuk devletinin oluşmasında etken olacak en önemli unsur ise
kuvvetler ayrılığı ilkesi ve yargı
bağımsızlığıdır. Yargı
bağımsızlığı bir hukuk devletinin en temel
unsurudur. Kuşkusuz bu bağımsızlık, yargı
mensuplarına verilmiş bir imtiyaz da değildir.
Bu genel tespitler ışığında
baktığımızda, ülkemizi on bir yıldır tek
başına yönetmekte olan AKP iktidarının hukukla ve
bağımsız yargı ile ciddi sorunlar
yaşadığını, en azından bu ilkelerle
kafasının karışık olduğunu söyleyebiliriz. AKP
zihniyetinin demokrasi anlayışı kendi yapısından
farklı olmayan bir anlayıştır. Eğer, işlerine
gelirse yargı yücedir, bağımsızdır; işlerine
gelmezse yargı diktadır ve siyasidir. Onların bu
tavırlarını pek çok Anayasa Mahkemesi, Yargıtay,
Danıştay ve mahkeme kararlarında gördük, yaşadık; bu
konuda ilkeli hiçbir tavırlarını görmüş değiliz.
Yargıdan bunların istediği kararlar çıkıyorsa
yargı bağımsızdır, süperdir, hatta harikadır
ama bunların istemediği karar var ise yargının ne
diktası ne Ergenekonu ne CHPlisi kalıyor. Bugüne kadar ortaya
çıkan pek çok olayda AKPnin bu çelişkili tavırlarına
tanık olduk. Ergenekon için bir davayı yürüten savcılar süper,
yargı bağımsız; Balyoz isimli davayı yürüten
savcılar çok iyi yargı bağımsız; cemaate
ilişkin davayı yürüten savcı Ergenekoncu, Derin yapılanma
ürünü. Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcılar derin
devletçi , Ergenekoncu, hukuk dışı ilişkileri var.
MİT soruşturmasını yürüten savcılar derin devlet,
hukuk dışı ilişki içerisinde. Milletvekillerinin
tutukluluk durumlarıyla ilgili verilen kararlar için siyasi, derin devlet
işi gibi yaptıkları değerlendirmeleri
hatırlıyoruz. Görüyoruz ki AKP, hukuku, pragmatist bir araç olarak
görmektedir. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda hukuk
onlar için vazgeçilmezdir, tersi bir durumda ise kararı veren kişiler
darbecidir, Ergenekoncudur. Hukuksal kararların hepsine saygı
duymazsak nasıl hukuk devleti olabiliriz? Kuşkusuz, yargı
bağımsızlığı tek başına bir imtiyaz
sayılmaz. Bu kural, bireylerin doğru ve adil yargılanma
haklarının teminatı olarak tanınmıştır. Bu
teminat ancak iyi eğitimli, bilgili, donanımlı, maddi ve manevi
yönden tatmin edilmiş yargıç ve savcılar eliyle
sağlanabilir.
Sayın milletvekilleri, Adalet
Bakanlığı bütçesi, birlikte görüşülen kurumlar da dâhil
edildiğinde genel bütçenin yüzde 2sini bile bulmamaktadır; 480
milyarda 9,5 milyarı bulmuyor adalet bütçesi.
Türkiyede 2013 yılı Eylül
ayı itibarıyla hâkim ve savcı sayısı 12.767,
mahkemelerde çalışan adalet personeli sayısı ise 43 bindir.
Gerek personel gerekse hâkim sayısı Avrupa Birliği üye ülkelerinin
ortalamasının çok altındadır. Ağır iş yükü,
cazip olmayan ücret politikası yargının en önemli sorunudur. Bu
ucuz politika, yargıda ciddi anlamda nitelik sorununu da ortaya
çıkarmaktadır. Bu politikanın ısrarla sürdürülmesi ve buna
AKP dönemindeki siyasallaşmanın eklenmesi, nitelikli hâkim ve
savcıların meslekten ayrılması sonucunu
doğurmuştur. Bir hukuk devleti iddiasında olan Türkiyede
yargının bağımsızlığına ve
tarafsızlığına olan inanç maalesef günden güne
azalmış, pek çok olay ve uygulamalarla siyasal iktidarın kontrol
ettiği bir yargı kurumu algısı topluma
yerleşmiştir.
Nitekim, OECD ülkeleri arasında
yargıya güvenin en az olduğu ülkenin Türkiye olduğu
geçtiğimiz günlerde medyaya yansıdı. Bugün yüksek mahkemeler
dâhil Türk yargısı büyük bir çöküşün içerisindedir. Maalesef,
bugün hiç kimse için yargı ve yargıç güvencesi kalmamış
durumdadır.
Anayasanın 160 ve 164üncü maddelerinde,
yüksek denetim kurumu ve hesap mahkemesi olarak düzenlenen Sayıştay
da AKP iktidarında etkisizleştirilmiş, âdeta bir tabela kurumuna
dönüştürülmüştür. Sayıştay denetimleri, kamu mali
yönetiminde şeffaflığın sağlanması, kamu
kaynaklarının etkin, verimli ve idareli bir şekilde
kullanılmasını temin ve yolsuzlukların önlenmesi
açısından son derece önemli olmasına rağmen bu denetim organı gerek yapılan yasal
düzenlemelerle gerekse uygulamadaki lakayıt tavırlarla
etkisizleştirilmiş, pasivize edilmiştir. Görülüyor ki kamu
kaynaklarının nasıl kullanıldığının
tespiti ve bunların raporlar aracılığıyla bütçe
hakkının sahibi Parlamentoya sunulması AKPyi rahatsız
etmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde ilk defa 1961
Anayasasıyla yargıç güvencesi sağlanmış ancak
yargı bağımsızlığı tam anlamıyla bir
türlü gerçekleştirilememiştir. 1982 Anayasasında ise
yargıçlar ve savcılar birlikte düşünülmüş, bir yandan
savcılar yargıç gibi düşünülmeye başlanmış,
diğer yandan hâkimler savcılar kanalıyla kontrol altına
alınıp memurlaştırılmıştır. Bugünkü
sistem, memurlaştırılmış yargıçlar sistemidir ve
bu sistemin yargı bağımsızlığı ve kavramıyla
bir ilgisi yoktur. Böyle bir yapıdaki yargı, kişilere güvence
olabilir mi? Siyasi bir görüş temsilcisi olan ya da kendini o şekilde
tanımlayan bir yargı mensubu kendisi dâhil hiç kimseye güvence
olamaz.
Değerli arkadaşlar, yargı
bağımsızlığı konusu öncelikle bir kültür
işidir. Devletlerin, halkların, kurumların, bireylerin,
bağımsız yargı ve bağımsız yargıç
kültürünü benimsemeleri hâlinde o toplumda bağımsız bir
yargı bilinci oluşabilir. Bu kültürden uzak toplumların,
bireylerin, hatta yargıçların bağımsız
yargıyı gerçekleştirebilmeleri hiçbir şekilde mümkün
olamaz.
Biz bugün HSYK yapısı nasıl olmalı
diye tartışıyoruz, Gelişmiş ülkelerde, başka
ülkelerde şöyle ya da böyle. diye. Unutulmamalı ki
gelişmişlik, bağımsız yargı kültürüne ve
bilincine sahip olmak demektir. O ülkelerde toplum, bireyler, devlet, herkes
bağımsız yargı kültürünü benimsemiştir. En
azından, baskın görüş öyledir, davranışları da
böyledir. Dolayısıyla, bu tür ülkelerde hangi sistem olursa olsun o
sistem doğruya, ideale yakın çalışır, yargıda ve
yargılamada sorunlar olmaz, o ülkelerde hâkimlerle ilgili kararları
veren kurulun, hükûmet ya da adalet bakanı tarafından
oluşturulması hâlinde dahi çok fazla sorunlar yaşanmaz.
Bugün, AKP iktidarı kendi yargısını
oluşturmaya çalışmış, bütün hukuk dışı,
yanlış, çelişkili kararlarıyla, tutarsız hukuk
yorumlarıyla kendine yakışır bir yargı. Ne yazık
ki Türk yargısı bugün bir grubun hâkimiyetine ve tercihlerine teslim
edilmiştir.
Bakınız,
değerli arkadaşlar, iş o hâle geldi ki bir gün önce çok önemli
bir soruşturma başlatılıyor ve bugün sabah İstanbulda
bazı emniyet müdürleri jet hızıyla görevden alınıyor.
Henüz soruşturma ve yargı aşamasında olan bu durumla ilgili
çok konuşmak istemiyorum ancak birkaç kelime etmeden de geçmek doğru
olmaz. Şu an toplumdaki herkeste, her yerde, her kesimde, kafalarda
aynı soru var: Bu olay bir cemaat-Hükûmet kavgası mı, yoksa
böyle bir hava mı yaratılıyor? Bence bunun arkasına
sığınmak operasyonun boyutunu hafife almaktır. Ortada bir
yolsuzluk iddiasıyla başlatılan büyük bir soruşturma var ve
bu soruşturma Hükûmetin 4 bakanına yönelik iddialar içermektedir.
Hükûmete düşen görev, soruşturmayı yürüten savcıları
ve emniyet görevlilerini rahat bırakmak, hatta onlara destek
olmaktır. Oysa, aksine girişim iddialarını
duymaktayız, bunun gerçek olmadığını düşünmek
istiyoruz. Bazı delillerin karartılması iddiası dahi vahim
sonuçlar doğurur. Evet, bir siyasal, dinî hizmet, adı her neyse, bir
hareketin yargıda kadrolaşmasına göz yumar, destek verir, onların size muhalif
olanlarına yaptıkları hukuk dışılıkları
alkışlarsanız; iş, güç kavgasına
dönüştüğünde siz de hedef olursunuz, bu sefer siz feryat eder,
bağırırsınız. Yargının,
yargılamanın çok hassas bir konu olduğunu her fırsatta
söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Güven veren, güçlü,
bağımsız, teminatlı bir yargı örgütü
oluşturmanın zamanı çoktan gelmiştir.
Arkadaşlar, toplumun
en büyük arzusu adaletin eşit dağıtılmasıdır ve
toplumların en büyük derdi de adaletsizliktir. Unutulmamalıdır
ki adaletin olmadığı yerde yaşam değersizdir. Topluma
ve insanlara mutluluk yolunu açan adaletli günler diliyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlu.
Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HASAN
HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) Sayın Başkan, Türk milletinin
saygıdeğer milletvekilleri; 2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısının 14üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
İktidara geldiğinde yoksullukla, yolsuzlukla ve
yasaklarla mücadele edeceği iddiasını programına koyan AKP
hükûmetleri bu alanların her birinde ayrı ayrı
başarısız olmuştur. Yolsuzlukla mücadele edeceğini
söyleyen AKP hükûmetleri bizzat yolsuzluk ve usulsüzlükle
anılmaktadırlar. Kendileri yetmiyormuş gibi, dünürleri,
çocukları, yandaşları, hatta birçok partililerini
yolsuzlukların, şaibelerin içinde görmekteyiz. Hükûmet, Türkiye
Cumhuriyetini bir siyasal ganimet olarak görmektedir. Bir yandan, Cumhuriyet
Türkiyesine hınç ve rövanş duygularıyla bazen açık ve
bazen sinsi bir savaş yürütürken diğer yandan, cumhuriyetin bütün
birikimlerini bir siyasi savaş ganimeti gibi geçmişin mücahitleri,
dünün müteahhitleri ve bugünün her şeye müsaitlerine bonkörce
dağıtmaktadır. Devletin mülkleri, iktisadi ve ticari
işletmeleri, makam ve unvanları Sayın Başbakanın
yandaş ve yoldaşlarına alenen peşkeş çekilmektedir.
Tam bir han-ı yağma düzeni.
Olaya bakın, yolsuzluk iddiasına muhatap olan
kişi Başbakanın danışmanı, kayınbiraderi,
milletvekili ve Başbakanın başdanışmanı,
damadı, Başbakanın Spor Bakanı. Maşallah,
Başbakanlık değil, sanki aile şirketi.
Bizim Çukurovada bir tabir vardır, annenin
kardeşine yani teyzeye dezze denir. Belediye başkanı
belediyeye hep akrabalarını doldurmuşsa o belediyeye de dezzem
oğlu belediyesi derler. Bizimki de dezzem oğlu hükûmeti olmuş
da haberimiz yok.
Çıraklık döneminde acemice yapılan
yolsuzluklar kalfalık döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi de alet
edilerek suç olmaktan çıkarılmış ya da cezası
hafifletilmiştir. Ustalık döneminde ise Sayıştay
raporları gibi denetim raporları hoyratça toplumdan ve Türkiye Büyük
Millet Meclisinden ve adaletten kaçırılmaktadır. Eğer AKPye
mensup olup da bu yolsuzlukların cihat gereği olduğunu
düşünen varsa bilsinler ki tüyü bitmemiş yetimin hakkı tam da
budur.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütçeler siyasal
iktidarların elde ettikleri kamu gelirleriyle kamu servetini toplum
kesimleri arasında nasıl paylaştırmayı
planladığını ve hangi kamu hizmetlerine ne kadar kaynak
ayıracaklarını gösteren temel iktisadi, mali ve siyasi
metinlerdir. Bütçeler bir yandan, kamu gelirlerinin kaynaklarını
belirleme bakımından toplumsal külfetin
dağıtımını düzenlerken diğer yandan kamusal
nimetlerin paylaşımının esaslarını ortaya
koyarlar. Bu bakımdan, bütçeler toplumsal barışı ve sosyal
adaleti gözeterek adalet, hak ve nesafet ilkelerine bağlı kalmak
zorundadırlar. Ancak AKP iktidarının on bir yıldır
Türk milletine ve demokratik, laik cumhuriyete karşı yönelttiği
şaşı bakış maalesef Hükûmetin bütçesine de
yansımıştır.
Bir yandan, medeni toplumun vazgeçilmez ihtiyaçları
hâline gelen otomobilden telefona, akaryakıttan doğal gaza kadar her
türlü ihtiyacın üzerine bindirilip değişik isimlerle kamufle
edilen dolaylı vergilerle dar ve orta gelirli
vatandaşlarımız bir vergi cehennemine sokulurken, geçmişin
mücahitleri, dünün müteahhitleri, bugünün ise her şeye müsaitleri olanlar
âdeta bir vergi cennetinde yaşayıp dokunulmazlıklarının
keyfini çıkarmaktadırlar.
Bu bütçeyle, çalışan emekçi kesimleri, memuru,
işçiyi, esnafı ve emekliyi mağdur eden, çiftçiyi ve köylüyü
yoksulluğa mahkûm eden bir paylaşım düzeni kurulmaktadır.
Üstat Necip Fazılın dediği gibi Bir kişiye dokuz pul,
dokuz kişiye bir pul dağıtılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin
bakış ve zaviye bozukluğunun en vahim ve en tehlikelisine Türk
milletinin birlik ve beraberlik ve huzuru üzerinde yürüttüğü gayrimillî
operasyonlarda şahit olmaktayız. Bin yıllık
kardeşliğimiz, tek ve güçlü bir millet olarak birlikte yaşama
azim ve kararımız, bizi birbirimize bağlayan manevi halatlar
Türkiye düşmanı lağım fareleri tarafından hesaplaşma,
hırs ve kin duygularıyla sinsice kemirilmektedir.
Bu iktidar sinsidir çünkü bölücü küresel projelerine
meşruiyet kazandırmak için şehitlerimizin mübarek
kanlarını bahane edebilmiştir. Akan kan duracak, analar
ağlamayacak. sloganlarıyla diktiği bölücülük fidanını
kan ve gözyaşı istismarıyla sulamış, beslemiş,
büyütmüştür. Sayın Başbakanın diktiği bu bölücülük
fidanı on bir yılda hızla büyümüş ve cehennemdeki zakkum
ağacı gibi meyvelerini vermiştir. Başbakan bugün, kendi
büyüttüğü lanetli ağacın bölücü meyvelerini İmralı ve
Erbille birlikte devşirmekle meşguldür. Türkiye'nin belli bir
coğrafyasını Kürdistan diye niteleyerek Türk milletine,
Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Anayasasına, bu kutsal mekânda
ettiği milletvekili yeminine ihanet etmiştir. Bir de
sıkılmadan, Birinci Meclisi ve zabıtlarını kendisine
şahit tutmuştur. Buradan Sayın Başbakanı siyasi namus
adına söylediklerini ispata davet ediyorum. Ne son Osmanlı Meclisi
Mebusanında ne de onun devamı olan Birinci Mecliste hiçbir zaman
Kürdistan Mebusu sıfatı taşıyan bir milletvekili
olmamıştır. Varsa, Sayın Başbakan çıksın o
Kürdistan mebusunun adını ve temsil ettiği siyasi birimin neresi
olduğunu söylesin. Söyleyemez çünkü tarih ve devletin resmî belgeleri
Sayın Başbakanı yalanlayacaktır. Sayın Başbakan
hem Osmanlı Devletinin ve aziz ecdadımızın
hatıralarına hem de cumhuriyetin kurucu kadrolarına alenen
iftira etmiştir. Aslında Sayın Başbakanın derdi tarihî
gerçekleri ortaya çıkarmak değildir; Sayın Başbakanın
amacı Türk milleti üzerinde psikolojik harekât yürüterek zihin
bulanıklığı yaratmak ve hayalini kurduğu Kürdistana
giden yolun taşlarını döşemektir. Kürdistanı kurma
konusunda Sayın Başbakan Lozan görüşmelerine katılan
müstevli İngiliz Başbakanı Lloyd Georgedan daha şehvetli
ve arzulu çıkmıştır. Onun ruhuna Fatiha okutacak kadar
ileri gitmiştir. Ancak, Sayın Başbakana hatırlatmayı
borç bilirim: Türk milleti en zayıf olduğu o günlerde bütün dünyaya,
düvelimuazzamaya, İngilize, Fransıza, İtalyana ve Rusa
rağmen vatanını ve milletini böldürtmemiştir ki şimdi
size böldürtsün. İşte, ben, bu yüzden bu iktidar sinsidir diyorum. Eline
kara bir hokkabaz çuvalı almış, sürekli cafcaflı,
yaldızlı ve gösterişli paketler çıkarmakta. Önümüze konulan
her paketten ayrı bir ihanet ve fitne projesi çıkmaktadır.
Gösterişli bir paketin, açıyorsunuz, içinden bebek katiline af
çıkıyor; başka birine bakıyorsunuz, Barzani; bir
diğerinden Şeyh Sait çıkıyor. Son
açtığımız pakette ise dağdaki teröriste övgüler dizip
Mehmetçike hakaretleriyle bilinen hainler, Ahmet Kaya ve Şivan Perwer
çıkıyor. Kısacası; bin yıllık
kardeşliğimizi yıkmayı hedef alan ne kadar küresel ve yerel
bölücü fitne varsa Sayın Başbakanın kara çuvalından
çıkıyor. Sayın Başbakan barış ve kardeşlik
diye diye bizi 36 farklı aileye, 36 ayrı kabileye, 36 ayrı dile
ayırmaya çalışmaktadır. Türkülerimizi,
ağıtlarımızı, sevinçlerimizi, kederlerimizi,
akrabalık bağlarımızı, şehirlerimizi,
mahallelerimizi ve daha da vahimi, ortak gelecek hayalimizi, birlikte
yaşama arzumuzu ve umutlarımızı yıkmaya
çabalamaktadır. Diyarbakırda büyük buluşma deyip bölücü
tiyatro sahnesinde boy gösteren Şivan Perwer haininin teröristlerin ölümü
için yaktığı ağıtları dinlerken maaile
gözyaşı dökmeye utanmamıştır. Diyarbakırda
anlaşılmıştır ki, Sayın Başbakan Analar
ağlamayacak. derken asıl kaygılandıklarının
şehit anaları değil, bölücü terörist anaları olduğunu
göstermiştir.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Ayıp,
ayıp!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Bu durumda
mecburen soracağım. Başbakan ve ailesi hiç ömrü boyunca
şehitlerimiz için ağlamış mıdır? Acılı
şehit analarının ağıtlarını,
feryatlarını dinlemiş midir?
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) Ayıp ya, ayıp!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla)
Kınalı kuzularımıza yakılan türkülerle düet
yapmış mıdır? Hayır, aksine benim şehidime
kelle diyerek onları tahkir etmiştir. Bu iktidar sinsidir çünkü
binlerce gencimizin kanını üzerinde taşıyan bebek katilinin
ve teröristlerin affedilerek sokağa salınması arzusunu çözüm
süreci ve normalleşme diye milletimize yutturmaya
çalışmıştır.
Başbakan Kandil ve İmralıyı affetme
arzusunu Bu benim hayalim. diyerek milletin aklıyla alay etmeye cüret
edebilecek kadar izandan uzaktır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Ya bırak!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Sayın
Başbakanın hayali İmralı ve Öcalan olabilir ama kâbusu
Milliyetçi Hareket Partisi ve Devlet Bahçeli olacaktır.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) Belli oluyor, belli
oluyor!
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Devamla) Sayın
Başbakanın hayali Kürdistan olabilir ama 780 bin kilometrekarelik bir
ve bütün mübarek vatan toprağının tapusunu uhdesinde bulunduran
Türk milliyetçileri kâbusu olacaktır. Sayın Başbakanın
hayali modern sultanlık olabilir ama aklı hür, vicdanı hür,
feraseti yüksek aziz Türk milleti kâbusu olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin milletimize
hayırlar getirmesini diler, Türk milletinin milletvekillerini
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın
Türkoğlu AKP Grubuna sataştı efendim.
BAŞKAN Ama bakın yani demin bir söz söyledim
Sayın Ağbaba. Dedim ki yani hava çok güzel ne olur bunu bozmadan
götürelim. Olabilir.
BAŞKAN - Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozani. (BDP
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA ADİL ZOZANİ (Hakkâri)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kürsüde ne söylediysek, geçmişte ne söylediysek
esasında gelişmeler, olup bitenler bir şekilde bizi
doğruladı. Bir şekilde bizim burada ifade ettiğimiz çifte
standartlar, çifte hukuk uygulamaları, usulsüzlükler, yolsuzluklar, güne
dönük ne söylediysek bir bir karşımıza çıktı. Ve
geçmişte sadece bize dokunup herkesin sustuğu durum şimdi
herkese dokunur duruma geldi. Umut ediyorum, güncel gelişmeler
ışığında Meclis, artık sadece BDPye veya
BDPlilere dokunduğu zaman sessiz kaldığı durumlar
karşısında bugün dönüp artık herkese dönük tahripkâr bir
ortamın oluştuğunu ve giderek siyaset açısından
felaket olarak telakki edilebilecek, ifade edebilecek bir tabloyla
karşı karşıya olduğumuzu herkese ifade eder.
Bakınız, son iki gündür Türkiyede olup
bitenler, eğer usulsüzlükler ve yolsuzluklar boyutuyla doğruysa çok
vahim, doğru değilse çok daha
vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu bize
gösteriyor.
Özel yetkili mahkemelerle ilgili olarak bizler
geçmişte bu kürsüde ne ifade ettiysek bugün de aynı şeyi ifade
ediyoruz. Bakınız, Temmuz 2012de özel yetkili mahkemelerin yetki
alanlarının sınırlandırılmasılla ilgili
olarak üçüncü yargı paketi bu Mecliste kabul edildi. Biz o gün ne
demişiz, bugün ne diyoruz paylaşmak istiyorum. Temmuz 2012de özel
yetkili mahkemelerin görev alanlarının
sınırlandırılmasıyla ilgili olarak
yaptığımız konuşmanın birinde aynen şu
cümleyi kullanıyoruz: Merak etmeyin, özel yetkili mahkemeler kalkmaz. Biz
bu devletin aklını ezberledik. Bu devlet biz Kürtleri mahkemesiz,
özel yetkili mahkemelerden mahrum bırakmaz. demişizdir. Biz bu mantığı
biliyoruz. Ta, 1920lerden bugüne kadar bu mantık bu şekilde
işledi. Ne zaman Bir iyileştirme yapılacak. dendiyse daha
vahimi geldi, gelen gideni arattı. O nedenle, samimi
duygularımızı ifade edeyim. Biz dün şunu söylüyorduk:
Keşke değişiklik adı altında bir tasarı
gelmese, hiç olmazsa mevcut olan kalsa. Gelen daha beter, gelen ya da
getirilmek istenen öncekinden çok daha beter. ifadelerini
kullanmışız. O gün bizi dinlemediniz, o gün bizi dinlemediniz,
bugün karşınıza çıktı.
1920lerden beri yani Hasan Hayrinin
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizi karıştırma.
ADİL ZOZANİ (Devamla) -
Diyap Ağanın Kürdistan
Milletvekili olarak davet edilip bu kürsülerden konuştuğu günlerden
bugüne kadar tablo aynı işliyor, tablo aynı işliyor, herkes
açısından aynı işliyor. Hiçbirimizin, hiçbirinizin ne
mahremiyeti kaldı ne özel yaşantısı kaldı. Şimdi
silkelenip kendinize gelecek misiniz? Onu ifade ediyoruz. Herkese dokunmaya
başladı. Bugüne kadar bize dokundu, sessiz kaldınız;
şimdi, devletin yarattığı bu canavar devletin
Başbakanı tarafından çete örgütlenmesi olarak ifade ediliyor.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Ödül verecek
ödül, polislere
ADİL ZOZANİ (Devamla) - Biz ne diyorduk? Çete yapılanması
diyorduk.
Sizden rica ediyorum, bugün görevden
aldıklarınızı Hakkâriye, Diyarbakıra, Vana,
Batmana, Şırnaka göndermeyin, Dersime göndermeyin, bari bu
iyiliği çok görmeyin. Görevden aldıklarınızı oraya
göndermeyin, evlerinde kalsınlar, maaşlarını da ödeyin
çünkü geçmişte hep yaptınız. Daha geçen yaz 500 civarında polisin
görev yeri değiştirildi, Batıda operasyonlarla ilgili
işiniz bitti, hadi doğuya gidin. dediniz. Bunları göndermeyin,
bunlar yerinde kalsın, bunu ifade ediyorum.
Ağız tadıyla biz bu bütçeyle ilgili olarak
teknik değerlendirmeler yapmak istedik ama ne hikmetse bu bütçe
görüşüldüğü günden bu yana her gün sarsıcı yeni bir
gelişme oluyor, esasında bütçeyi konuşmuyoruz. Düşünün ilk
günkü atmosferi, böyle, Sayıştayla ilgili raporların havada uçuştuğu
ilk tabloyu bir göz önüne getirin. Şimdi Sayıştayla ilgili kimse
bir şey tartışmıyor.
Kayıtlara geçmesi açısından, pratik olarak
ben Sayıştayla ilgili olarak ne yapılması gerektiğini
konuşmamın bu bölümünde ifade etmek istiyorum.
Birinci olarak, Sayıştay Kanununun 34üncü
maddesinin (a) bendinde güvenilir ve yeterli bilgi kavramı
kullanılıyor. Öncelikle Sayıştaya verilen bilginin
güvenilir ve yeterlilik kavramlarıyla tanımlanmasının önüne
geçeceğiz. Verilen bilgi güvenilir ve yeterli olacak. Sayıştay
Kanunundaki 9uncu madde gereği talep edilen her bilginin
Sayıştayın önünde olmasını
sağlayacağız. Bunu kim sağlayacak? Öncelikle iktidar
partisi, hükûmeti oluşturan parti bunu oluşturacak.
Aynı maddenin (c) fıkrasında düzenleme
ihtiyacı var. Bakın, dün de ifade ettik, ne performans denetimiyle
ilgili rapor geliyor ne düzenlilikle ilgili Meclise rapor geliyor. Bu konuda
mutlak anlamda bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Performansı
denetlenmemiş hiçbir bütçe amacına ulaşmış bütçe
olarak varsayılamaz.
36ncı maddenin (2)nci fıkrasının
(a) bendiyle ilgili mutlak bir düzenleme bu anlamda yapılmak
durumundadır. Sayıştaya düzenlilik denetimi yapılabilecek
bir olanağın verilmesi gerekir. Bunun için de 5018/42nci maddeye bir
ilavenin yapılması, bir fıkra eklenmesi gerekir. Ayrıca
5018/43te de hükûmeti taahhüt altına alacak, hükûmetin bilgileri
kısıtlamadan Sayıştayla paylaşacağı bir
düzenlemenin yapılması gerekiyor.
Bakın, madde madde ifade ediyorum.
Görüşlerimizi ifade ediyoruz. Hangi maddede, hangi kanunun maddesinde ne
yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Çünkü bunu yapmazsak
gelecek sene aynı şeyleri tartışıyor
olacağız.
6085
yani Sayıştay Kanununun 48inci maddesine mutlak surette bir
fıkranın eklenmesi gerekir. Oraya da genel uygunluk bildirimiyle
birlikte Sayıştay raporlarının tamamının Meclisin
bilgisine sunulmasını zorunlu kılacak ifadeler koymamız
gerekir.
Bakın,
6085/43 (2)nci fıkrada hâlâ Sayıştay raporlarının
Devlet Planlama Teşkilatıyla paylaşılacağı ifade
ediliyor. Siz bu kurumu gömeli yıllar oldu, böyle bir kurum yok.
Şimdi onun yerine Kalkınma Bakanlığını kurdunuz,
ifadeyi bari değiştirmeniz gerekir.
Ayrıca, 44üncü
maddeye askerî ve güvenlik harcamalarının mutlak surette denetim
altına alınacağı bir ifadenin, bir fıkranın
eklenmesi gerekecek. Bunun için bir düzenlemeye ihtiyaç var, yasal düzenlemeye ihtiyaç
var. Hazır bir komisyon kurulmuşken bu komisyon bu alanda da bir
çalışma yapmak durumundadır.
Ayrıca, mevcut
hâliyle Sayıştay raporlarını Plan ve Bütçe Komisyonunda
sağlıklı değerlendirme olanağı yoktur. Dünyadaki
diğer örneklerini inceleme, yerinde görme fırsatımız oldu.
Mesela İngilterede bu iş nasıl işliyor? Sayıştay
raporlarını, devletin harcamalarını kontrol eden ayrı
bir komisyon var ve o komisyonun başkanlığını da
iktidar partisi mensubu bir milletvekili yapmıyor, muhalefet partisi
mensubu bir milletvekili yapıyor. Bizim de burada benzer bir düzenlemeye
ihtiyacımız vardır. Ya Plan ve Bütçe Komisyonunun içerisinde
-bir alt komisyon marifetiyle- Sayıştay raporlarını
değerlendirecek yeni bir komisyon kurulacak ya da ayrıca bir ihtisas
komisyonuna ihtiyaç vardır. Sayıştay raporlarının
Meclise sunulma süresini geriye çekmek durumundayız. Bütçeyle birlikte
Sayıştay raporlarını aynı komisyonda
değerlendirme olanağı mevcut değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Devamla) Bu düzenlemeleri
yapabilirsek bundan sonraki yıllar için daha sağlıklı
değerlendirme yapma şansına sahibiz. Bunları partimizin
görüşü olarak ifade etmek istedim.
Teşekkür ediyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Şahıslar
adına ilk söz Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Öztürke aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi lehine şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle bütçemizin milletimize, ülkemiz
dışında yaşayan soydaşlara, akraba topluluklarına
ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını
diliyorum.
Bugün bütçe görüşmelerinin dokuzuncu günü, dokuz
gündür bütçe görüşmelerini dinliyoruz. Partimizin
hazırlamış olduğu on ikinci bütçeye muhalefetin yine ciddi
bir eleştiri getiremediğini gördük.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) Daha ne getirsin?
Allahtan kork ya!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Başlangıçta
Sayıştayla yattılar kalktılar, şimdi de iki gündür
kendilerine bir şey çıkmayacak operasyonlardan bahsediyorlar. Bu
operasyonlardan size bir şey çıkmaz merak etmeyin. Neden? Bakın,
bu yapılan mesele
MEHMET GÜNAL (Antalya) Bize çıkmayacak zaten, size
çıkacak!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Yolsuzluk kim olursa olsun
üstüne gideriz, kesinleşen şeylere...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sen ne biliyorsun ya,
detayları biliyor musun sen?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla)
ama bu operasyon Türkiyeye
yapılan bir operasyondur, bu operasyon bu millete yapılan bir
operasyondur, Türkiye ekonomisine darbe operasyonudur.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Allah Allah ya! Adamın
evinde 4 milyon dolar çıkıyor, operasyondan bahsediyorsun!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Bakmıyor musunuz
Türkiyeyle Halk Bankasının arasında, İranla altın
ticaretiyle arasındaki şeye?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaç numara ayakkabı
giyiyorsun ya!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Bakmıyor musunuz füze
meselesine?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ne kadar
önyargılısın, bir soruşturma tamamlansın. Bak, siz
demiyor musunuz, Soruşturma tamamlansın. demiyor musunuz?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Bakmıyor musunuz Kuzey
Irak petrollerinin parasının nerede tutulacağına? Görmüyor
musunuz bunları? Bunları görün, ona göre değerlendirin. O yüzden
bu operasyonlar Türkiyeye karşı yapılıyor. Siz bari ortak
olmayın bu operasyonlara, boş verin.
Muhalefet partilerinden maalesef bütçenin özüne,
hedeflerine dair bir proje almadık, hiçbir söz etmediler. Bu noktada
rahmetli Erbakan Hocamızı dinledim, bütçe görüşmelerini -o
bütçe görüşmelerini ben arıyorum şahsen- müthiş bir
konuşma, müthiş nükteler. Rahmetli Erbakan Hocamız herhâlde
şöyle derdi muhalefete
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sizi gidi faizciler sizi,
sizi gidi faizciler sizi!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Sizi gidi yavru üçüzler sizi!
Hadi oradan hadi! Dersinize iyi çalışmamışsınız,
dersinize iyi çalışıp öyle gelin. derdi. AK PARTİ
iktidarlarından önce hazırlanan bütçelerde IMF kırmızı
çizgiler belirlerdi. Kendine olan faiz borçlarının ödenmesi için ne
derdi? Eğitime kaynak aktarma, sağlığa kaynak aktarma,
sosyal kaynaklara kaynak aktarma derdi.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Rahmetli Hocayı
yalnız bırakıp gittiniz. Günah mı çıkarıyorsunuz,
günah mı!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Daha önceki hükûmetler
döneminde gelirlerin büyük bir kısmı borç ve faize gidiyordu,
onları ödüyorduk. Para basılıyordu, devalüasyonla bir gecede
millî gelirimizin yarıya düştüğünü gördük. Böyle bir bütçeyle
kalkınmayı, yatırımları, üretimi nasıl
yapacağız, cari masrafları nasıl karşılayacaksınız?
Karşılanmadı zaten, hep küçüldük hep küçüldük, büyüyemedik,
gelişemedik. Biz millî bir bütçe hazırladık, açık, net
söylüyorum. Ne demek millî bütçe? IMFden ve dış kaynaklardan
bağımsız bir bütçe hazırladık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Tabii ya!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) İşte,
geldiğimizde 23,5 milyar dolar borç vardı. Bunları ödedik, 5
milyar dolar da borç verme anlaşması yaptık.
VELİ AĞBABA (Malatya) Bakan
çocuklarının bile milyar dolar paraları var.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Ülke menfaatlerine ve
beklentilerine uygun bir bütçe hazırladık. Enflasyon yüzde 30
küsurken yüzde 6 noktalara indi. Faiz ve borç kıskacından
kurtulmuş bir bütçe hazırladık. Yüzde 63 ile borçlanan Türkiye
artık bir dönem yüzde 4,67ye düşmüştü, işte yine sizin
anlayamadığınız Gezi olaylarıyla biraz yükseldi.
Türkiyeye nasıl operasyonlar yapılıyor onları
araştırın.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Ya adam olun
yaptırmayın kardeşim, ülkeyi siz yönetiyorsunuz. Ülkeyi siz
yönetiyorsunuz, adam olun yaptırmayın operasyonu.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Büyümeyi hedefleyen bir bütçe
hazırladık. AK PARTİ iktidarları döneminde ortalama yüzde 5
büyüdü, büyümeye de devam ediyor, dünyada kriz olmasına rağmen.
Yatırımı ve üretimi teşvik ettik. 44,2
milyar yatırıma ayırdık, ihracatı ve istihdamı
artıran bir bütçe hazırladık. İhracat 36 milyar dolardan
153 milyar dolarları geçti. Nasıl oluyor bu? Sanayiyle oluyor,
üretimle oluyor, teşvikle oluyor, destekle oluyor.
Ben bütçeyi üç ana başlıkta incelemek
istiyorum. Bir: Bilgi ve AR-GE meselesi. Bilgi edinme kalitesi eğitimden
geçer, eğitim reformundan geçer, gençlerimizin yeteneklerini ortaya
çıkaracak araştırma ve proje bazlı eğitimden geçer.
Biz, bunun için bu bütçede de en fazla payı eğitime harcadık. 78,5
milyar dolar harcadık, aktardık oraya.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Harcadın da denetliyor musun
o bütçeyi? Denetliyor musun nereye harcadı diye!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Bak, birinci birinci!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bu bakan bu parayı nereye
harcadı diye denetliyor musun! Denetliyor musun!
BAŞKAN Sayın Akar, Sayın Akar. Biraz
sonra konuşacaksınız.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Sağlığa
aktardık 75 milyar lira. Cumhuriyet tarihinde
yapıldığı kadar derslik yaptık, öğretmen
ataması yaptık. İstiyoruz ki dünya çapında bilim
adamları yetişsin, buluşlar yapalım, AR-GE yapalım,
yüksek teknolojiye sahip olalım, dünya çapında markalarımız
olsun. Bu nedenle AR-GE paylarını binde 4ten yüzde 1lere, 2.5 katı
artırdık. Yeterli mi? Hayır yeterli değil. Avrupa
Birliğinin ortalamasını geçmek zorundayız. Özel sektörün
AR-GEye daha fazla kaynak aktararak hem kendilerini büyütmelerini hem de
dünyayla rekabet etmelerini istiyoruz.
İkincisi: Sermaye ve kaynak kullanımı.
Sermaye birikimi yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Bak, bütün
sermaye yöntemlerini kullandık, dış sermayeyi çektik, kamu-özel
ortaklığı yaptık, hepsini yaptık elhamdülillah. O
yüzden yatırımları yapıyoruz, altyapı
ihtiyaçlarını gideriyoruz.
Bir başkası da enerji. Enerjiyi de çözüyoruz,
alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarını üretiyoruz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu konuşmadan sana
bakanlık çıkmaz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Dolayısıyla,
silahımızı, tüfeğimizi, tankımızı kendimiz
yapıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Millî, bakın, millî,
geçen bir gazetede çıktı.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Bu konuşmadan sana
bakanlık çıkmaz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) ASELSAN diyor ki:
Bırakın bize millî bütçemizi yapalım. Millî bütçemizi
yapıyoruz, millî.
Hayırlı olsun. (AK PARTİ
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; CHP ve MHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar[!])
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Tanal, ben şimdi Sayın
Akara söz vereceğim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN Buyurun.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
sayın hatip biraz önce dedi ki: Türkiye'de yapılan bu operasyonlar Türkiye Cumhuriyeti devletine
yapılan operasyondur.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Türkiye'ye yapılan,
ekonomiye yapılan bir
MAHMUT TANAL (İstanbul) Peki, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri,
üniversite öğrencileri, üniversite öğretim üyelerine baskı
yapıldığı zaman neredeydi? Onlarda bir yolsuzluk mu
vardı?
MEHMET GÜNAL (Antalya) Oh olsun. diyorlardı o
zaman.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, belgesini ben size
gösteriyorum. Bakın, bunun neresi
BAŞKAN Şahıslar adına son söz
Kocaeli Milletvekili Sayın Haydar Akara aittir.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; evet, Türkiye dün sabah büyük bir krizle
uyandı. Hepimiz bu krizi hâlen izliyoruz. Tabii, bu kriz neydi? Belki de
Türkiye'nin ve dünyanın, gelmiş geçmiş, içinde Hükûmet
üyelerinin, ailelerin olduğu, çocukların olduğu bir krizdi, bir
ilkti bu; 3 bakanın ailelerinin, çocuklarının olduğu bir
kriz. Bir kamu bankasının üst düzey yöneticisinin olduğu, yine
bir belediye başkanının olduğu ve birden çok insanın
olduğu bir krizden bahsediyoruz. Neydi bu kriz? Rüşvet ve yolsuzluk
kriziydi.
Aslında üç ayrı olay birleştirilmiş
ve birlikte yapılmıştı. Öyle bir operasyon
yapıldı ki, zarflar özel dağıtıldı operasyon
yapacak timlere. Nedeni de şuydu: Hükûmetinize, Hükûmetinizi idare eden
İçişleri Bakanına, onların emniyet müdürlerine
güvenmedikleri için cumhuriyet savcıları operasyonu gizli
yaptılar.
Şimdi, kim yaptı bu operasyonu? Cumhuriyetin
savcıları, Türkiye Cumhuriyetinin savcıları yaptı.
Kimle birlikte yaptı? Emniyetle birlikte yaptı. Nasıl
olması gerekiyordu bu operasyon sonucunda? Birtakım insanlar
gözaltına alındı. Kimdi bu gözaltına alınanlar? Tabii,
sizin Hükûmetinizin mensubu olan bakanların çocukları da vardı
bunların içinde. Bir başka ülkede olsaydı bu nasıl olurdu?
O bakanlar hemen istifa ederlerdi yani Temiz siyaset, temiz toplum budur.
derlerdi ve istifa ederlerdi. Bunun dünyada örnekleri var arkadaşlar.
Yani, size hemen kısa birkaç örnek sunmak istersem: Örneğin,
Danimarka Kalkınma Bakanı bürokratların kendisini
uyarmadığı için halkı yanılttığını
düşünerek istifa etti bir konuda. Yine, Lüksemburg Başbakanı
rüşvet ve yasa dışı dinleme olayı olduğu için
-bir kez olmuş yasa dışı- istifa etmiş. Türkiyede her
gün yasa dışı dinlemeler oluyor ama istifa eden ortada yok.
Yine, Çek Cumhuriyeti Başbakanı istifa etmiş. Niye istifa
ettiklerini ben söyleyeyim, siz araştırın arkadaşlar.
Ama, asıl önemlisi şu arkadaşlar:
Bakın, ben bir KİT Komisyonu üyesiyim. Yani, 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununa göre ihaleler yapılıyor bu kamu
kurumlarında, KİTlerde (kamu iktisadi teşebbüsleri) biz
KİT Komisyonunda denetliyoruz. Neyi denetliyoruz? Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının bize vermiş olduğu yetkiyi yani
Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir ferdi olarak gidiyoruz orada kamu
adına ve vatandaşlar adına denetim yapıyoruz,
Sayıştay raporlarından yapıyoruz. Şimdi, bu
Sayıştay raporlarından yaptığımız
denetimlerde birçok ihlale, birçok yolsuzluğa rastlıyoruz;
bunları burada tek tek sayabilirim sizlere. Ama, garip olan, aynı
burada davrandığınız gibi, bütçeyi
onayladığınız gibi, bütçenin her kalemini Acaba bir
yıl önce Sayın Bakan bu bütçeyi nasıl kullanmış, Enerji
Bakanı bu bütçeyi nasıl kullanmış, Ulaştırma
Bakanı bu bütçeyi nasıl kullanmış? diye sormadan
onayladığınız gibi o Komisyondaki
arkadaşlarımız da aynen bu şekilde onaylıyorlar, hiç
bakmaksızın ibra ediyorlar oradaki yolsuzlukları.
4734 sayılı Kanun sizin döneminizde
değiştirildi. Niye değiştirildi arkadaşlar? Avrupa
müktesebatına uyduruldu, eksikler giderildi. Bir de 3üncü maddesi var.
Nedir bu 3üncü maddesi? İstisnalar maddesiydi. 4 tane alt
fıkrası vardı bunların ama bugün alfabenin harfleri
yetmiyor istisnalarda. Nedir bu istisnalar biliyor musunuz? En basit (r) maddesini
söyleyeyim ben size, redevans usulü. Biliyor musunuz fakirlere
dağıtılan kömürün redevansla
alındığını? Biliyor musunuz bugün Zonguldak taş
kömürü işletmesinin redevansla verildiğini? Biliyor musunuz,
Afşin-Elbistanda, hani sizin yandaş gazeteleri alan baronlar varya,
basın baronları, onların nasıl bedava
aldığını ve devleti nasıl
kazıkladığını? Niye bunları merak edip
sormuyorsunuz?
Şimdi, sevgili arkadaşlar, aslında sizin
bir suçunuz yok, günahınız yok. Gerçekten, sizin içinizdeki
milletvekili arkadaşların yüzde 98i, yüzde 95i bu işlerle hiç
ilgilenmiyor, suçu günahı yok. Parayı götüren, malı götüren,
devleti götüren, soyan, arkadaki bir kesim var. İşte sizden ricam, bu
arkadaki kesime sahip çıkmayın arkadaşlar ve siz buna sahip
çıkıyorsunuz burada, sahip çıkıyorsunuz bunlara siz.
Çıkmayın! (CHP sıralarından alkışlar)
Demin hatip konuşuyor. Ne konuştuğunu
biliyor musun sen? Ne konuştuğunu biliyor musun? Bugün dünyanın
en büyük yolsuzluğu açıklanmış Türkiyede, bütün Avrupa
basını bundan bahsediyor, sen kalkmışsın bunu
savunuyorsun. Savunman gereken şu: 3 tane bakan derhâl istifa etmeli.
demen lazım bu kürsüden.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ortak değilse.
HAYDAR AKAR (Devamla) - 29 tane emniyet görevlisi
görevden alınacağına, 3 tane bakan derhâl istifa etmeli, Hükûmet
istifa etmeli. demelisin buradan. Sana düşen görev bu.
Sana vatandaş Benim verdiğim vergileri,
doğru, yolsuzluk yapmadan, çarçur etmeden, ayakkabı numarasına
göre sığdıracağın para olarak görmemelisin. diyor.
(CHP sıralarından Bravo sesleri, alkışlar)
Şimdi, bunu yapmazsan kul hakkı yemiş
olursun diyorum, saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkan,
sataşma var. Sataşmadan söz istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kime sataştım?
BAŞKAN Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkan,
sataşma
BAŞKAN Şunu bitireyim, olabilir. Ya, mümkün
olduğunca görmemeye çalışıyorum da.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Sayın
Bakanım, sağlık mensupları, bildiğiniz gibi
maaşları en düşük çalışanlardır. Ek birtakım
ödemelerle yaşam şartları biraz yükseltilmiştir ama ek ödemeler
özlük haklarına yansımamaktadır. Bu da emeklilikte ciddi
ekonomik zorluklar çekmelerine sebep olmaktadır. Kırk bir
yıllık bir uzman doktor emekli olduğunda 1.700-1.800 lira
almaktadır. Büyük ekonomik zorluklar ailevi olarak da sosyal
sıkıntılara yol açmaktadır.
Bunun yanı sıra haberlerde, gazetelerde, 2014
yılından itibaren göz ve diş konusunda devletin artık ödeme
yapmayacağına dair birtakım haberler duyduk. Bu haberlerin ne
kadarının doğru olduğunu bilemiyoruz ama haberlerde
gördüğümüz kadarıyla da çok ayrıntı var ve sonuçta da özel
sigorta sistemiyle, tamamlayıcı sigortayla bunların tamamlanacağı
söyleniyor. Bu da halka yeni bir yük getirecektir. Özellikle diş ve gözde
halkın sağlığı konusunda çok önemli problemler yarattığını
söylemek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Demiröz
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: 2/B
arazilerinin satışının içerisine hazineye ait tarım
arazilerinin satışı da konuldu. Alan olarak da tarım
arazileri 2/B arazilerinden fazla. Bu yasa içerisine tarım
alanlarının satışı neden konuldu, bunu öğrenmek
istiyorum; bir. Çünkü, Milli Emlak Müdürlüğü tarafından zaten
satıyordunuz veya kiralıyordunuz.
Ayrıca, 2/B ile tarım alanlarının
satışını
karşılaştırdığımız zaman, ülkemizde
2013 itibarıyla ne kadar bir satış gerçekleştirildi?
Yine, tarım arazilerinin satışı
Bursamızda ne kadar gerçekleştirildi, bu konuda bilgi istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
BAŞKAN Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Hazinenin mahallî idarelerden
alacaklarının büyük bir bölümü büyükşehir belediyelerine ait.
Bunların başında da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Ankara
Büyükşehir Belediyesi var. Siz Maliye Bakanı olarak bu belediyeleri
Başbakanlığın Tasarruf Genelgesine uyup uymadıklarıyla
ilgili hiç denetlediniz mi?
Yine, siz Maliye Bakanlığı
aracılığıyla, kendinizden olmayan belediyelere,
örneğin, Didim Belediyesine, atık su bedeli ve su bedeli
karşılığı esnafa bir genelge göndererek, borçlanan
belediyenin hesaplarının bu defterdarlığa
yatırılmasını istiyorsunuz. Niye Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi için ya da AKP'li belediyeler
için böyle bir şey düşünmüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, ülkemizde enerji fiyatları oldukça
yüksek. Ülkeler arasında en pahalı elektriği tüketiyoruz.
Elektrik özelleşti; sorunlar, sıkıntılar devam ediyor.
Kayıp kaçak oranı oldukça yüksek. Bu bedeli düzgün
vatandaşın üzerine yüklemek adalet anlayışına hiç
yakışmıyor. Kaldırılması talebi var.
Özelleşme sonucu, bu yaz kısa aralıklarla vatandaşın
fatura ödemeye zorlanması, bir ayda 2 fatura gönderilmesi, fatura
ödemesini geciktirenlerin elektriklerinin kesilmesi ve aç-kapa parası
alınması vatandaşı canından bezdirdi. Maliye olarak
elektrik paralarının iki ayda bir alınmasıyla ilgili bir
çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Vatandaşın
isteğidir, paylaşıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Dedeoğlu
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Maliye Bakanım, 666 no.lu Kanun Hükmünde
Kararnameyle, çalışanlara fazla mesaileri
kaldırdınız. Vergilerinizi toplayan, büyük bir özveriyle
çalışan Maliye personelinize hiç olmazsa maaşlarında özel
bir iyileştirme veya bir prim düşündünüz mü, düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akar
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, Kandıra
Karaağaç köylüleri 2/B arazilerini alamamaktan yakınıyorlar,
nedeni şu: Hemen Adapazarı sınırında olan, Sakarya
sınırında olan bu köy Kocaelinin köyü. Adapazarı
sınırında, Sakarya sınırında olan köylüler,
yarı fiyatında 2/B rayiç bedeli belirlenmişken, bu köyde
bunların 2 katı, 3 katı şeklinde bir rayiç fiyat
belirlenmiş ve sürekli bu köylüler şehir merkezlerine gelerek
haklarını aramaya çalışmaktadırlar.
Sıkıntı şu: Yetmiş
yıldır, seksen yıldır aynı araziyi, toprakları
kullanan bu köylüler -köyün tamamında var bu olay- kendi dedelerinden
kalan bu toprakları alma şansına sahip değil çünkü bu köylüler
çiftçi yani ektikleri üründen kazanamadıkları için bırakın
kendi oturdukları araziyi almayı, 1 metrekare alma şansına
bile sahip değiller. Bu rayiçlerin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor
diyorum. Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, sağlık mensupları, özellikle
doktorlarımızla ilgili hususlar daha önce de gündeme getirildi.
Özellikle emeklilik maaşlarıyla cari maaşlar arasındaki
farklılıklar gündeme getirildi, birkaç kez cevap verdim.
Bu arada, birtakım rakamları da sizlerle
paylaşmak istiyorum. 4ün 1inde olan bir uzman doktorun kadro net
maaşı 3.785, döner sermayeden de 6.517 alabiliyor -bunlar ortalama
rakamlar herhâlde- yani, 10.300ün üzerine kadar bu maaş rahat bir
şekilde çıkabiliyor veya 9 bin, 10 bin civarı.
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Yok böyle bir
şey.
NURETTİN DEMİR (Muğla) 10 bin alan var
mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
12 bin de alan var değerli arkadaşlar, 12 binden daha fazla bile
alan doktorlar var.
CEMALETTİN
ŞİMŞEK (Samsun) Güvenceli maaştan söz ediyorlar
Sayın Bakan, güvenceli, sosyal güvencesi olan.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Bakın, şimdi, dolayısıyla
Şimdi, emeklilik
maaşlarıyla ilgili -o zaman, madem, karşılıklı
diyaloğa geçeceğiz- daha önce söyledim
AYTUĞ ATICI (Mersin)
Sayın Bakan, çok iyi olmadı, bu konuda fazla iddialı
konuşmayın ne olur. Doktorların büyük bir kısmı
açlık sınırında yaşıyor.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şu anda, hiçbir kesimin emeklilik
maaşlarının iyileştirilmesine yönelik bir
çalışmamız yoktur. Sosyal güvenlik sistemi zaten büyük bir
açık, büyük bir yükle karşı karşıyadır. Bu
açığı artıracak, bu yükü artıracak herhangi bir
çalışmamız şu an itibarıyla yoktur.
Göz ve diş tedavileri
konusunda devletin ödeme yapmayacağı hususu hakkında herhangi
bir bilgim yoktur. İlgili Bakan arkadaşımıza
sorarsanız eminim böyle bir çalışma var mı, yok mu
iletirler ama bizim bildiğimiz böyle bir çalışma yok.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Onların da haberi yok.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Ben, böyle bir çalışma bilmiyorum
değerli arkadaşlar.
Yine, özel sigorta,
tamamlayıcı sigorta hususları tartışılabilir ama
şu anda benim bildiğim kadarıyla, yani bizim gündemimizde,
Maliye Bakanlığının gündeminde böyle bir çalışma
yok. İleride, bu hususların hepsi tartışılabilir, ülke
için doğrusu neyse, o yapılır.
Şimdi, Sayın
Demiröz, hazineye ait tarım arazileri 2/B tasarısı
kapsamında, 2/B koşullarında satılması noktasında
zaten bir kanun çıkartılmıştı, o süreç devam ediyor.
Yani Siz, zaten, tarım arazilerini Millî Emlak olarak satıyordunuz
da, bunda fark nedir? diye sorduğunuz zaman, fark şu: 2/B
koşullarında
2/B koşulları şu demek: Peşin
ödüyorsanız 100 liralık bir yeri 50 liraya alıyorsunuz demektir
-yanlış hatırlamıyorsam öyle- yok, taksitle
ödüyorsanız, yüzde 10unu ödüyorsunuz, sonra altı yılda
taksitler hâlinde ödüyorsunuz. Dolayısıyla, büyük bir avantaj.
Sayın Kaplan,
şimdi, biz Maliye Bakanlığı olarak hiçbir belediyeyi
denetlemiyoruz, yani idari anlamda vesaire diğer konularda;
Sayıştay denetliyor veya İçişleri Bakanlığı
denetliyor. Biz, sadece, bir ticari faaliyet varsa o çerçevede vergi
denetiminde bulunabiliyoruz, bizim denetimimiz onunla
sınırlıdır. Yani, dolayısıyla, bu noktada
MEHMET HİLAL KAPLAN
(Kocaeli) Didim Belediyesi Maliye Bakanlığı eliyle
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Batman) Şimdi, Didim konusu hakkında bir
bilgim yok. Arkadaşlar not almışlar, Didim konusuna
bakarız. Yani, Didime karşı özel bir uygulamamızın
olması için bir sebep yoktur.
Şimdi, gelelim enerji konusuna. Değerli
arkadaşlar, yani, dünyanın ve Avrupanın en yüksek
elektriği
Yani, daha doğrusu, en yüksek fiyata elektrik
sattığımız iddiası doğru bir iddia değildir.
Enerji Bakanımız, defalarca, Eurostatnın rakamlarını
telaffuz edip Avrupada en ucuz doğal gazın Türkiyede
satıldığını hanehalkına, en ucuz elektrik satan
ülkelerden birisi olduğunun altını çizmiştir.
Dolayısıyla ben bunu düzeltmek istiyorum. Kayıp kaçak
oranı, aslında bir iki bölge hariç, Avrupa Birliği
ortalamasındadır fakat o bölgelerde de inşallah, şimdi,
özelleştirmeyle birlikte, kayıp kaçak oranı hızla
düşecektir. Elektrik bedeli ödenmediği zaman kesilmesi yani normal
bir hizmet olarak bakılması gereken bir husustur. Şu an
itibarıyla, elektrik bedellerinin iki ayda bir ödenmesi hususunu
çalışmıyoruz yani önümüzde böyle bir çalışma yok.
Şimdi, özelleştirmeden sonra yatırımlar devam etti.
Arkadaşların bana verdiği rakamlara göre, özelleştirme
sonrasında yatırımlar bir önceki yıla göre 2ye
katlanıp 1,7 milyar liraya çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika ekliyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Dolayısıyla özelleştirme nedeniyle yani
yatırım yapılmadığı vesaire gibi hususlar
gerçeği yansıtmıyor, yatırımlar 2ye
katlanmıştır. Şu andaki uygulamaya göre, tüketim, ortalama
kırk beş günlük bir sürede faturalandırılıyormuş;
arkadaşlar bana yeni getirdiler.
Burada, yine, bütün bu hizmetler, hizmetlerde aksama
olması
Özelleştirmeyi tabii ki Özelleştirme İdaresi
yaptı ama bundan sonra EPDK sorumludur yani biz, yakında,
inşallah TEDAŞı, olduğu gibi, Enerji
Bakanlığına veya EPDKya devredeceğiz. Özellikle tüketici
hakları noktasında, hizmet kalitesi noktasında,
yatırımlar noktasında EPDKnın bu işleri takip etmesi
zaten mevzuat gereğidir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname
çerçevesinde, biz, fazla mesai ücretlerini, sadece ve sadece
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Bir dakika daha vereyim, siz de
toparlayın.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tamam.
Belli bir sınırlama getirdik, tamamen
kaldırılmış değildir, Bakanlar Kurulu kararıyla
bu ihdas edilebiliyor ama herkese, çalışsa da çalışmasa da,
fazla mesaiye kalsa da kalmasa da uygulamasına son verdik.
Maliye Bakanlığına özel bir düzenleme
yapmam söz konusu olamaz çünkü bu doğru olmaz, zaten yapsam bile
Başbakanlık kabul etmez ama işin şey kısmı
şu: Herhangi bir kesime ilişkin özel bir düzenlemeyi ben doğru
bulmuyorum, özlük haklarında düzenleme yapılacaksa eşit,
adaletli bir şekilde herkes için yapılmalıdır.
Sayın Akar, Karaağaç köyüyle ilgili konu bize
iletildi, arkadaşlar inceleyecekler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Teşekkür ederim Sayın
Bakan.
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Sayın Öztürk, bir şey diyorsunuz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkanım,
şahsıma yönelik bir sataşma var. Sataşmadan dolayı söz
istiyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Sataşma var!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne zaman?
BAŞKAN Çok iştiyakla
arkadaşlarımız sizin konuşmanızı arzu ediyorlar.
Hayır, bir dakika
Vermedim canım daha, dur.
Bir dakika
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ben de
konuşacağım.
BAŞKAN - Arzu ediyorlar. Bakın, CHP Grubu
şiddetle sizin konuşmanızı arzu ediyor. Şimdi, siz
konuşacaksınız, ondan sonra, değdi, değmedi, öyle
oldu, böyle oldu; haydi bakalım, bir on beş dakika gitti.
Hayırlısıyla
Buyurunuz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Bir dakika Sayın
Başkan.
BAŞKAN İki dakikadır bizim sistem.
İki dakika öyle, iki dakika öyle; hayırlısıyla bir yolu
açtınız.
Haydi bakalım. Hayırlı olsun.
Buyurun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Başkanım,
ben sizi üzmeyeceğim.
BAŞKAN - Görmemeye gayret etmiştim ama
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Bursa Milletvekili
Mustafa Öztürkün, Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 14üncü maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; bakın, şahsıma
dönerek dedi ki: Neden karşı çıkmıyorsunuz? Sözlerimizin
başında şunu söyledik, dedik ki: Hukuksal olarak kimin
yolsuzluk yaptığı tespit edilirse biz onun üstüne gideriz. AK
PARTİ iktidarı bunun için geldi. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
NURETTİN DEMİR (Muğla) Daha ne olsun ya!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Bakın, biz, hukuksal
anlamda tespit edilen kendi belediye başkanlarımızı disiplin
kuruluna sevk ettik ve partiden ihraç ettik ama sizde bir tane gösterebilir
misiniz?
RAMİS TOPAL (Amasya) Yok, suçlu yok kardeşim.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Geçmişe bakın. (CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Neyine bakayım ya!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) İSKİye bakın,
Çankayaya bakın, Kocaeliye bakın. Çok şey var, şu anda
olanlar var. Beni konuşturmayın.
Bakın, şunu söylüyorum: Geçmişe
bakın
RAMİS TOPAL (Amasya) Siz zaten o kadar
denetliyorsunuz ki!
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - 28 Şubattan 2002
yılına kadar baktığınız zaman, bu ülkenin 111
milyar doları gitti, peşkeş çekildi birilerine. İhaleler
kapalı kapılar ardında yapılıyordu, biz televizyondan
şeffaf ihaleler yapıyoruz; bakın onlara, onlara bakın. (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Paraları
ayakkabının içinde saklıyorsunuz.
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) - Sizin bize bu konuda
söyleyecek hiçbir sözünüz yok.
Bakın, biz yolsuzluklardan elde ettiğimiz
kaynaklarla Marmarayı yaptık, İzmir-İstanbul otobanını
yapıyoruz, füzeyi yapıyoruz, uydu fırlatıyoruz,
tankımızı, tüfeğimizi yapıyoruz. Bunları bu
kaynaklarla yapıyoruz, neyle yapacağız? Yani dolayısıyla, sizin bize bu konuda
söz söyleme hakkınız yok. (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
Dolayısıyla, ben yüce Meclisi
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) TELEKOMu kaça
sattınız, TELEKOMu? TELEKOM kaça gitti Mustafa?
MUSTAFA ÖZTÜRK (Devamla) Yani özellikle, bakın, 28
Şubata bakın; sermayenin kırmızıya, yeşile
ayrıldığı dönemleri yaşadık, ne kadar büyük
baskılar yaşadık. Bunlara bakın, ondan sonra gelip burada
bize söz söyleyebilirsiniz, sizin bize söyleyecek hiçbir sözünüz yok.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Sayın Öztürk, hayırlı,
mübarek olsun açtığınız yol! Hadi bakayım!
Sayın Akar, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
6.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Bursa Milletvekili Mustafa
Öztürkün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, Sevgili
Arkadaşım, otuz yıldır, İSKİdeki, 600 bin
dolarlık, bir kamu görevlisinin yapmış olduğu
yolsuzluğun, ki bizim ihbarımız üzerine ortaya
çıkmıştır, bunun bedelini ödeyemedik ama bugün sizin bürokratınızın evinde
ayakkabı kutuları içinde 4,5 milyon dolar çıkıyor
MUHARREM İNCE (Yalova) Kaç numaraymış
ayakkabı?
VELİ AĞBABA (Malatya) Ayakkabı
numarası 80, 80!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Yine,
bakanlarınızın, ki ülkedeki İçişleri
Bakanının oğlunun evinde para sayma makineleri bulunuyor ama
paranın yüzü tatlıdır, paranın yüzü sıcaktır.
MUHARREM İNCE (Yalova) 48 numaraymış
ayakkabı!
VELİ AĞBABA (Malatya) 45-50 olmaz, 80!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Şimdi, belediyelere gelince,
ben sana çok örnek veririm ama çok basit, kendi belediyemden, bulunduğum
ilçe belediyesinden örnek vereceğim. Defalarca bu kürsüden söyledim,
İçişleri Bakanına ve arkadaşlarıma, Kocaeli milletvekili
arkadaşlara raporları sundum; teknik takip sonucu yakalanan belediye
başkanı nasıl
yakalandı biliyor musunuz? Devletin müfettişine 50 bin TL rüşvet
verirken yakalandı polise, devletin müfettişine ve bugün serbest
geziyor. Arkasında kim var biliyor musun? Sabah akşam din, iman,
kitap diyen Şevki Yılmaz var Sevgili Kardeşim. Para o kadar
tatlı bir şey ki, ne din kalıyor ne iman kalıyor ne kitap
kalıyor; bunu da hiçbir zaman unutma! Bu para herkesi yoldan
çıkartır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Ben buraya geldim, bir şey söyledim, Buradaki
arkadaşların yüzde 90ı bu işle ilişkili değil.
dedim. Bakın, hepinizin iki gündür kafası eğik, burada malı
götürenler farklı insanlar. Yüzünüz, kafanız aşağı
düşmüş.
İSRAFİL KIŞLA (Artvin) Kimsenin
kafası öne eğik değil beyefendi, sen kendi adına
konuş!
HAYDAR AKAR (Devamla) Sizin yapmanız gereken ne
biliyor musunuz, doğru hareket? Bakanların, bu işe
bulaşmış bakanların derhâl istifasını istemek.
Eğer bunu yapabilmiş olsaydınız, ben bu kürsüden size
teşekkür eder ve alkışlardım. Bu alkışı
şimdi hak etmiyorsunuz, çünkü hâlen o savunmayı yapıyorsunuz
buradan. O hırsızlığı, vatandaşın parasının
çalınmasını sineye çekiyorsunuz diyeyim. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum, çünkü
söylersem ağır konuşmuş olacağım.
Teşekkür ediyorum. Sağ olun.
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.33
BAŞKAN: Başkan
Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram
ÖZÇELİK (Burdur), Mine LÖK BEYAZ (Diyarbakır)
----- 0 -----
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 35inci Birleşiminin
Altıncı Oturumunu açıyorum.
2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerine
devam edeceğiz.
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Madde üzerinde bir önerge
var, okutup işleme alıyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 14üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
"Yürürlük
MADDE 14- (1) Bu Kanun
31/12/2013 tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN Komisyon katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ALİ BOĞA
(Muğla) Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
AKP İktidarlarının 5018 sayılı
Kanuna aykırı uygulamaları, Maliye Bakanına 5018
sayılı Kanuna aykırı olarak verilen yetkiler ile ödenek
üstü harcamalarda öne çıkmaktadır.
5018 sayılı Kanunun "Ödenek
aktarmaları" başlıklı 21. maddesi;
"Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır.
Ancak, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri,
aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin, yılı bütçe kanununda
farklı bir oran belirlenmedikçe yüzde beşine kadar kendi bütçeleri
içinde ödenek aktarması yapabilirler. Bu şekilde yapılan
aktarmalar, yedi gün içinde Maliye Bakanlığına bildirilir.
Personel giderleri tertiplerinden, aktarma
yapılmış tertiplerden ve yedek ödenekten aktarma
yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere aktarma
yapılamaz."
şeklinde kurallaştırılmış;
"Yedek ödenek" başlıklı 23. maddesinde ise, merkezî
yönetim bütçe kanununda belirtilen hizmet ve amaçları gerçekleştirmek,
ödenek yetersizliğini gidermek veya bütçelerde öngörülmeyen hizmetler
için, genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine kadar Maliye
Bakanlığı bütçesine yedek ödenek konulabileceği, bu
ödenekten aktarma yapmaya Maliye Bakanının yetkili olduğu belirtilmiştir.
Bu kurallara göre;
- Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasında ödenek
aktarımı kanunla yapılacak;
- Merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idareleri kendi bütçeleri içinde yılı bütçe
kanununda farklı bir oran belirtilmedikçe aktarma yapılacak
tertipteki ödeneğin yüzde beşine kadar ödenek aktarmalarını
kendi yapacak ve bunu yedi gün içinde Maliye Bakanlığına bildirecek;
- Personel
giderleri tertiplerinden, aktarma yapılmış tertiplerden ve yedek
ödenekten aktarma yapılmış tertiplerden, diğer tertiplere
aktarma yapılamayacak;
- Maliye
Bakanlığı bütçesine genel bütçe ödeneklerinin yüzde ikisine
kadar yedek ödenek konulabilecek ve yedek ödenekten aktarma yapmaya Maliye
Bakanı yetkili olacaktır.
Bu bağlamda, 5018 sayılı Kanunda Maliye
Bakanına tanınan yetki, Maliye Bakanlığı bütçesine
genel bütçe gelirlerinin yüzde ikisi kadar konulacak yedek ödenekten aktarma
yapmakla sınırlıdır.
Geçmiş yıllar Bütçe Kanunlarında
olduğu üzere, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının "Aktarma, ekleme, devir ve iptal
işlemleri" başlıklı 6. maddesinde de Maliye Bakanına
5018 sayılı Kanunda öngörülmeyen ve 5018 sayılı Kanunun
temel amacı ve sistematiği yanında yukarıda yer verilen 21
ve 23. maddelerindeki temel kurallarına açıkça aykırı olan;
bu aykırılıktan dolayı Anayasanın 161. maddesinin
ikinci fıkrasıyla bağdaşmayan yetkiler verilmektedir.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
15inci ve son maddeyi okutacağım.
Sizden bir kere daha rica ediyorum. Yani yeteri kadar
herkes birbiriyle hâlleşti. Şimdi, şunu hızlıca
bitirelim ve herkes evine gitsin. Ben yorgun değilim ama sizin yorgun
olmanız lazım. Maşallah, cin gibisiniz.
15inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 15 - (1) Bu Kanunun;
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi ile ilgili
hükümlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,
b) Cumhurbaşkanlığı ile
ilgili hükümlerini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri,
c) Sayıştay
Başkanlığı ile ilgili hükümlerini Sayıştay
Başkanı,
ç) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri
ile ilgili hükümlerini ilgili bakanlar ve Maliye Bakanı,
d) Özel bütçeli idarelere ilişkin
hükümlerini idarelerin bağlı veya ilgili olduğu bakanlar ve
Maliye Bakanı,
e) Düzenleyici ve denetleyici kurumlara
ilişkin hükümlerini kendi kurulları ve/veya kurum
başkanları,
f) Diğer hükümlerini Maliye Bakanı,
yürütür.
BAŞKAN Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Aykan Erdemir.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Sayın Erdemir, çok mutlu bir yüz ifadesiyle
geldiniz, hayrola?
(Hatip kürsüye bir kutu bıraktı)
CHP GRUBU ADINA AYKAN ERDEMİR (Bursa) Evet.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri ve bizleri ekran başında izleyen aziz
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Büyüklerimiz demiş ki: Açtırma kutuyu,
söyletme kötüyü.
İSMAİL KAŞDEMİR (Çanakkale) Hadi aç
bakalım, aç!
RECEP ÖZEL (Isparta) Başkanım, sizi hiç
dinlememiş.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bugün burada iyiyi de,
kötüyü de söyleyeceğiz, her daim olduğu gibi hakikati
konuşacağız. Bu kutu AK PARTİnin kara kutusu.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Beyaz görünüyor.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bugün burada,
halkımızın huzurunda karakutuyu açacağız.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Karayla beyazı
karıştırıyorsun aslanım!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bugüne kadar doğru
yaptıklarınızı övdük, size teşekkür ettik, Allah
razı olsun dedik.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Nasıl övdünüz!
İki buçuk senedir hakaret ediyorsunuz.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Yanlış
yaptığınızda ise uyardık, eleştirdik. Hakkı
ve hukuku tebliğ ettik.
RECEP ÖZEL (Isparta) Allah, Allah, ne zaman
yaptınız bunu ya, ne zaman yaptınız? Rüyanda mı
yaptın sen bunları?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Ne yazık ki
dinletemedik, sizi yolunuzdan çeviremedik.
Rahat olun, endişe etmeyin.
Bir sayın bakana rüşvet iddialarını
sormuşlar: Ben rahatım. demiş. Acaba Ben rahatım, siz
rahat olmayan diğer bakanlara sorun bu soruyu. mu demek istemiş?
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Oscar ödüllerinde en
iyi erkek oyuncu ödülünü mutlaka sana verirler bu sene.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Kendisinin ne kadar rahat
olduğu kamuoyunun malumu. Türkiyenin sıkıntısı
işte bu rahatlık. Bu işler, bu organize işler bu kadar
rahat olmamalı. Biliyoruz ki, bu işler dünyada bu kadar rahat
değil. Böyle bir yolsuzluk ve rüşvet skandalı Japonyada olsa
harakiriye, İsveçte olsa istifaya, Türkiyede olsa pişkinliğe
yol açıyor. (CHP sıralarından Bravo! sesleri,
alkışlar) Bu pisliğe, bu rezilliğe, bu
ahlaksızlığa, bu kokuşmuşluğa ne söylesek az!
Yüz yıl önceden bugünü görmüşçesine yazan
Tevfik Fikret üstat bizim yerimize konuşsun, han-ı yağmanızı
dile getirsin: Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say/Haseb,
neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray/Bütün sizin, efendiler,
konak, saray, gelin, alay/Bütün sizin, bütün sizin; hazır hazır, kolay
kolay/Yiyin efendiler yiyin, bu hanı iştiha sizin/Doyunca,
tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! (CHP
sıralarından alkışlar)
Evet, yalnızca doyuncaya,
tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yememiş bazı
mahdumlar, çalıp çırptıklarını kutularına
istiflemiş, yeşilleri saymaktan bitap düşmüşler. O derece
ki, para sayma makinesi almışlar; o derece ki, bir eve 7 kasa
sığdırmışlar. Bizim çocuklara düşen ise,
Nazım Hikmetin dediği gibi: Hani şimdi bizim soframıza
haftada bir et gelir ve çocuklarımız işten eve sapsarı
iskelet gelir. Bu güzel ve yoksul ülkede niceleri evine 1 kilo et girmeden
uykuya dalar, niceleri yarattığınız kâbusta uyuyabilmek
için koyunları sayar. Sizin mahdumlar, görüyoruz ki, yatak odasında
para sayıyor, para! (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın efendiler, sayın; doyuncaya, tıksırıncaya,
çatlayıncaya kadar sayın yeşilleri, sayın paraları!
Duble yol. diye diye memleketin dört bir yanına duble yolsuzluk
döşemişsiniz. Sizin mahdumlar olmasa, bu hızla radara
yakalanmasa duble yolsuzluk hızlı tren süratinde, dolu dizgin devam
edecekmiş.
Değerli milletvekilleri, hırsızlara kefil
olmayın.
RECEP ÖZEL (Isparta) Daha kesinleşmiş bir
şey var mı bunları söylüyorsun?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Siz burada emeğinizi,
gecenizi, eşinizden, çoluğunuzdan çocuğunuzdan
esirgediğiniz vaktinizi veriyorsunuz; cebinizden, malınızdan,
mülkünüzden harcıyorsunuz ama kimileri var ki sırtınızdan
memleketi soyuyor, geleceğimizi çalıyor. Harama, haramzadeye ortak
olmayın. Ey alnı ak olanlar, ey alnı ak kalanlar,
Alınlarınıza kara çaldırmayın. Ey bu ülkenin
geleceğini çalanlar! Biliyoruz ki gün artık ağarmaktadır,
gün doğacak ve çaldığınızı yerine
koyacağız, sattığınızı yeniden
yapacağız, kırıp döktüğünüzü birleştireceğiz
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) -ceğiz,
-ceğiz, -ceğiz
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
yaraları saracak,
gönülleri yapacağız ama bu karakutunuzda bir günahınız var
ki, bir enkazınız var ki, bir suçunuz var ki düzeltebilir miyiz bilemiyorum.
RECEP ÖZEL (Isparta) Baykalın şu
Sarıgülle ilgili dosyayı açabilecek misin, sen açabilecek misin onu?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Buramızda, burada,
halkımızın huzurunda AK PARTİnin karakutusunu
açıyorum, hazır mısınız, geliyor...
RECEP ÖZEL (Isparta) Sen de şu karakutunu açsana,
şu karakutunu! Şu Baykalın Sarıgülle ilgili
dosyasını açabilecek misin?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Sizinki gibi 85 numara
değil, 42 numara; 4,5 milyon dolar almaz. İşte, karakutunuz. Bu
gördüğünüz, Sayın Bakanım, yeşil inci Bursa.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) Gazeteciler çekiyor
bak, bu tarafa, bu tarafa, yanlış yere gösteriyorsun!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bizi bizde, bizim için
saklayan bir hazine, Osmanlının payitahtı, Ivo Andriçin O,
dünyanın en güzel şehirlerinden biridir, Bursayı görmeyenin
Türkiyeyi gördüğü söylenemez. dediği güzel Bursa. Ama ey geleneksiz
muhafazakârlar! Nasıl kıyabildiniz bu güzel Bursaya? Geleneksiz
muhafazakârlar diyorum çünkü kâr uğruna, rant uğruna, fani
dünyanın malı uğruna, Doğanbey TOKİnizle ya da
Bursalının deyimiyle Doğanbey ucubesiyle Ulu Camiyi de
Yeşil Türbeyi de gölgesinde bıraktınız
rantınızın. Bursanın tarihî siluetini mahvettiniz ve biz
iktidara geldiğimizde sözümüz olsun ki, andımız olsun ki ilk
kazmayı biz vuracağız, Bursayı geleneksiz muhafazakârların
gölgesinden kurtaracağız, Osmanlının payitahtını
bir kez daha layık olduğu o kültür mirası şehir
unvanına kavuşturacağız. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ
(Antalya) Antalyaya yaptığınız gibi mi Bursaya
yapacaksınız?
AYKAN ERDEMİR
(Devamla) Ey geleneksiz muhafazakârlar! Değer miydi? Bir kat
uğruna, bir rant uğruna, bir kâr uğruna, şu güzelim
Bursaya, şu güzelim Ulu Camiye, şu güzelim Yeşil Türbeye bu
gölgeyi düşürmeye, bu lekeyi düşürmeye değer miydi?
Doymadınız mı; aksırıncaya, tıksırıncaya
kadar yediniz, doymadınız mı? Değer miydi? İşte,
gün gelecek, gün ağaracak, Doğanbey Mahallesinde bir kez daha
insanlar güneşi görecek çünkü bugün Doğanbey güneşe hasret çünkü
bugün Doğanbey huzura hasret. Doğanbey ranta boğulmuş,
Doğanbey kâra boğulmuş, Doğanbey mahdumların
şirketlerine boğulmuş ama Doğanbey Bursaya hasret,
Doğanbey Ulu Camiye hasret, Doğanbey Yeşil Türbeye hasret ama
gün gelecek, Doğanbeyde bir kez daha
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Aynı şeyleri konuşuyorsun,
başka bir şey konuş!
AYKAN ERDEMİR
(Devamla)
halkın ve Hakkın mahallesi Doğanbey ortaya
çıkacak ve bunun için önce bir kazma gerekecek, önce yıkmak gerekecek
çünkü bu rezillik önce hak ile yeksan olacak, ondan sonra yeniden bu ülkeye
Hakkın günleri gelecek.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından Bravo
sesleri, alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
BAŞKAN Buyurunuz.
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
7.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Bursa Milletvekili Aykan
Erdemirin 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşması sırasında Adalet ve
Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
MAHİR ÜNAL
(Kahramanmaraş) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bildiğim kadarıyla, Aykan Bey
iyi bir akademisyen ve burada, kürsüde bir keresinde Ben derslerime
başlarken edeple başlarım, erdemle başlarım.
demişti. Bu da ilkeli bir insan olduğu duygusunu, izlenimini
oluşturuyor.
Şimdi, isterseniz, bakın, az önce ahlaktan
bahsettim, ahlak ilkeli olmaktır, erdemli olmaktır. O hâlde
hatırlayalım: Şimdi, siz burada masumiyet karinesini yok
ettiniz, yargısız infaz yaptınız. Henüz, daha gözaltı
aşamasında olan ve suçu sübut bulmamış insanların
haysiyetlerine ve onurlarına dönük öyle bir suikast yaptınız ki,
öyle bir haysiyet cellatlığı yaptınız ki
RECEP GÜRKAN (Edirne) Siz, on yıldır
yapıyorsunuz, on yıldır!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Bakın, kimden gelirse
gelsin, geçmişte bunu
Bakın, arkadaşlar, iki yanlış
bir doğru etmez. (CHP sıralarından gürültüler)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Doğru, iki
yanlış bir doğru etmez, doğru.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Şimdi, şunu
konuşamayız
Bakın, ahlaklı olmak şu demek
değildir: Siz bize şunu yaptınız, biz size şunu
yapıyoruz. demek değildir.
VELİ AĞBABA (Malatya) Ali Tatar ne diyordu,
Ali Tatar?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Ali
Tatardan nasıl özür dileyeceksiniz?
MAHİR ÜNAL (Devamla) Bu Meclis bir karar verecek,
buradaki milletvekilleri
VELİ AĞBABA (Malatya) Sayın Ünal, Ali
Tatar intihar etti, kendini vurdu, yarın ölüm yıl dönümü.
BAŞKAN Sayın Ağbaba, ben Sayın
Ünalı duyamıyorum ya!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Sayın Ağbaba,
müsaade et!
VELİ AĞBABA (Malatya) Yarın ölüm
yıl dönümü Ali Tatarın.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Bakın, hepimiz
yetişkin insanlarız ve buraya çıkıp konuşabilecek
erişkinlikte insanlarız.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) O
onurluydu, intihar etti.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Dolayısıyla,
sözünüz varsa gelin buradan konuşun da konuşabilelim ama şunu
yapmayalım: Haysiyet cellatlığı yapmayalım, itibar
suikastları yapmayalım, suçu kesinleşmemiş insanların
haysiyetlerine ve onurlarına dönük buradan pervasız ifadeler
kullanmayalım. Geçmişte şu olmuştu, bu olmuştu.
demek, bunu devam ettirmek demektir. Dolayısıyla, burada, bu Meclis,
tarihî bir Meclistir; bu Meclis, bunu başarabilecek bir Meclistir.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Onlarca
kişi öldü Mahir Bey, onlarca kişi!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ben, burada, birilerine
sataşmak adına da bunları söylemiyorum, sadece ahlaki bir ilkeyi
hatırlatmak için bunları söylüyorum. Bir akademisyenin, erdemi
kendisine değer edinmiş akademisyenin böyle bir konuşma
yapmasını da bir milletvekili olarak açıkçası kabul
edemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın Başkan, biz
kimseyi peşinen suçlu kabul etmiyoruz, böyle bir düşüncemiz yok.
MAHİR ÜNAL (Devamla) Ama bütün konuşma bunun
üzerine.
MUHARREM İNCE (Yalova) Ama söylemek
istediğimiz şu: Bir soruşturma yürürken polis
müdürlerini görevden alıyorlarsa, savcıları görevden
alıyorlarsa birilerini korumak, önlem almak çabası demektir bu;
birincisi bu.
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana)
Milleti kandırmayın! Hiçbir savcı görevden alınmadı.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
İktidarın savcıyı görevden alma yetkisi var mı?
MUHARREM İNCE (Yalova) -
İkincisi, iki yanlış bir doğru tabii ki yapmaz. Ama,
insanların onuruyla oynadıkları için intihar eden insanlar
vardı. Genelkurmay Başkanını terörist ilan ettiler.
Ergenekonun kasası dedikleri insanın cenazesini belediye
kaldırdı, belediye. Cebinde beş kuruş para çıkmadı.
Neredeydi o vicdanlılar o zaman? (CHP sıralarından
alkışlar) Bunları görmediler mi? Bunların
hesabını verecek, herkes verecek! Bu dünyada da verecek, öbür dünyada
da verecek! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Biz bu
dünyanın peşindeyiz, gerisi bizi ilgilendirmez.
BAŞKAN Tamamdır.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bu dünyada
bu hesap verilecek, herkes verecek bu hesabı!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Sayın Başkan, burası mahkeme değil. Öncelikle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunu birileri mahkemeye dönüştürmesin.
İki yanlıştan bir
doğru çıkmaz. ifadesini şunun için kullandım: Tencere
dibin kara, seninki benden kara. diyerek bir üslup atışması
veya tartışması için buraya gelmedik biz. Dolayısıyla,
burada, öncelikle her birimiz kendi ilkelerimiz doğrultusunda
konuşmak durumundayız ve ebeveyn-çocuk ilişkisi ya da
çocuk-çocuk ilişkisiyle burada siyaset yapamayız. Biz buraya
yetişkin insanlar olarak geldik. Sen şunu yaptın, ben bunu
yaptım. siyasetini yapmayalım anlamında bunu ifade ettim.
Dolayısıyla, geçmişteki yargılamaların da
soruşturulacağı yer burası değildir ama Meclis karar
alırsa başka bir sonuç çıkar.
MUHARREM İNCE (Yalova) Sayın
Başkanım, ebeveyn-çocuk ilişkisi
Duyan da kreşteki
çocukları zanneder.
RECEP ÖZEL (Isparta) Öyle bir şey
var mı ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) Biz
kreşteki çocuklardan söz etmiyoruz.
BAŞKAN Hayır, öyle
değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Yatak
odasından para sayma makinesi çıkan çocuklardan söz ediyoruz
BAŞKAN Hayır, o başka.
Sayın İnce, bir saniye
MUHARREM İNCE (Yalova) -
4,5
milyon dolar paradan söz ediyoruz.
BAŞKAN Şimdi, bakın, bu
50 kere söylendi de bahsettiği
MUHARREM İNCE (Yalova)
Kreşten söz etmiyoruz biz.
BAŞKAN Bir şey demiyorum.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Buna yargı karar verir Sayın Başkan. Meclis de bunun
arkasında dursun, yargı da buna karar versin.
BAŞKAN Sayın Ünalın
söylediği başka bir şey. Bizim birbirimizle olan
ilişkilerimiz açısından söyledi doğru anladıysam.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş)
Evet.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Sayın
Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili beni suikast yapmakla
itham etti. 69a göre söz istiyorum
BAŞKAN Buyurun.
Yalnız, rica edeyim Hocam yani tekrarı
olmasın şu işin.
8.-
Bursa Milletvekili Aykan Erdemirin, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir
Ünalın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde
Değerli Hocamız Sayın Profesör Doktor Binnaz Toprakı bir
suikast çetesinin üyesi olmakla itham etmiştiniz. Kendisi Sayın Bilal
Erdoğana suikast düzenleyecek olan bir grup akademisyen çetesinin
içindeydi. İddianamede böyle yer alıyordu.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Biz mi
hazırladık o iddianameyi?
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Bu suikast meselesini
biraz bence fazla abartmaya başladınız
MUHARREM İNCE (Yalova) Bülent Arınça da
vardı bir suikast.
AYKAN ERDEMİR (Devamla)
ve her gördüğünüz
kişiyi de suikast yapacak zannediyorsunuz. Ama, bunun ötesinde
polemiği uzatmak istemiyorum, ben Sayın Grup Başkan Vekiline
katıldığımı söylemek istiyorum. Ne güzel ki aradan
geçen iki buçuk yıl sonra hem AK PARTİ hem Cumhuriyet Halk Partisi
bugün bir noktada anlaşmaya başladı.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Eskiden de
anlaşıyordunuz, eskiden de.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) İkinize birden
dokununca anlaştınız tabi.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Masumiyet karinesi
dediniz, Allah razı olsun; hukukun üstünlüğü dediniz, Allah
razı olsun.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Bunu her zaman
söylüyoruz, bunu hep söyledik.
VELİ AĞBABA (Malatya) Darbeciler sizi,
darbeciler!
AYKAN ERDEMİR (Devamla) İki buçuk
yıldır size bunları anlatmaya çalışıyorduk.
Görüyoruz ki yavaş da olsa, ağır da olsa, geç de olsa idrak
etmeye başladınız. Bu, Türkiye için bir kazanımdır.
Gelin, bugün masumiyet karinesinden, hukukun üstünlüğünden, yargı
bağımsızlığından yararlanamayan, hapislerde
çürüyen, uzun tutukluluk süreleriyle işkence çeken kişileri de
kurtaralım. Milletvekillerimiz var, hem Milliyetçi Hareket Partisinden var
hem Barış ve Demokrasi Partisinden var. Gelin, hukukun
üstünlüğünü; gelin, masumiyet karinesini; gelin, yargının
bağımsızlığını; gelin, özgürlüğün
önemini bir kere daha idrak edelim ve gereğini yapalım.
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Niye anayasadan
kaçtınız o zaman? Anayasayı değiştirelim.
AYKAN ERDEMİR (Devamla) Çünkü, hukuk,
yalnızca mahdumlar için yok; hukuk, öncelikle insanlar için var,
halkımız için var; öncelikle hukuk adalet için var. (CHP sıralarından
alkışlar)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
1.- 2014
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/832) (S.
Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına
İlişkin Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk
Bildiriminin Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Isparta Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, değerli
arkadaşlar, 21inci Dönem Milliyetçi Hareket Partisi Isparta Milletvekili
Doktor Sayın Osman Gazi Aksoyu kaybettiğimizi bugün
öğrenmiş bulunuyorum. Dolayısıyla bu vesileyle kendisine
Allahtan rahmet diliyorum, sevenlerine ve Milliyetçi Hareket Partisi
camiasına da sabırlar diliyorum.
Evet, değerli
milletvekilleri, gerçekten millet adına kaygılanan, milletin derdiyle
dertlenenler için son derece yoğun ve bir o kadar sıkıcı
bir gündemin içerisindeyiz. Bakan çocuklarının, üst düzey
bürokratların ve bazı iş adamlarının çok ciddi
yolsuzluk suçlamalarıyla gözaltına alınmaları,
tutuklanmaları gerçekten Türkiyeyi germiştir. Kamuoyu, Hükûmetin yapacağı
açıklamayı sabırla beklemiştir. Ben, bugün Sayın
Arınçın açıklamasını izlerken gerçekten istemeden de
olsa trajikomik bir görüntüye şahitlik ettim: Sayın Arınç
Soruşturmayı engelleyecek müdahalelerde bulunmayacağız.
diye söylerken inanın altından alt yazı geçiyordu, emniyetteki o
şube müdürlerinin görevden alındığıyla ilgili alt
yazı geçiyordu.
Gelin, arkadaşlar, bu
konu üzerine biraz kafa yoralım, sadece bu işi böyle
açıklamalarla, sudan, böyle su üstüne yazılan konuşmalarla falan
geçiştirmeyelim. Bunlar çok ciddi iddialar, bu ciddi iddiaların
üzerinde duralım. Maalesef, bu açıklama kamu vicdanını
tatmin etmemiştir. Dolayısıyla, bazı sualleri kamuoyu
adına sormak ve milletimizin düşüncelerini de bu kürsüden ifade etmek
gibi bir mesuliyetle karşı karşıya kaldık.
Değerli
milletvekilleri, bu vesileyle şunu hatırlatmak istiyorum: 2011de
Milliyetçi Hareket Partisine kurulan tuzaklar sonrasında, maalesef,
Sayın Başbakan meydan meydan dolaşıp bu işin keyfini
sürmüştür. Ben bu ülkenin Başbakanıyım, haberleşme
hürriyetine ve özel hayata müdahale benim sorumluluğumdur, suçluları
çıkarıp milletçe paylaşayım. dememiştir. Üzerinden
iki buçuk yıl geçtiği hâlde hâlâ daha suçlular yargı önüne
çıkarılmamıştır. Maalesef, bu işin keyfi
sürülmüştür arkadaşlar. Bu ahlaksız tezgâh, maalesef, Hükûmetin
yapacağı müdahaleyle ortadan kaldırılmadığı
gibi meydan meydan dillendirilmiştir. Âdeta meydanlarda insanların
onurlarıyla, haysiyetleriyle oynanırcasına bütün oraya gelen
kitlelere âdeta rakam saydırır gibi saydırma
yapılmıştır. Efendim Şu kadar divan üyeleri var
bunların. Kaldı mı 10 -yok, işte, birkaç gün sonra-
kaldı mı 9 -bilmem- kaldı mı 8.
Hatırladınız mı? Şimdi, bu millet, arkadaşlar, bu
ahlaksız tezgâhı unutmamıştır. Vatandaş
şimdi, şöyle sayıyor kıymetli arkadaşlar:
Başbakan dâhil Bakanlar Kurulunda 26 bakan var. 25, 24, kaldı
mı 23. diye. Daha gerisi var. deniyor. Evet, etme bulma dünyası.
Kasetler havada uçuşuyor, yolsuzluklar ayyuka çıkmış.
Sadece bir genel müdür, bir müsteşar, bir bakandan bahsedilmiyor; âdeta
organize suç şebekesiymiş gibi Bakanlar Kurulundan, 3-4 bakandan
-belki daha fazla bakan, soruşturmayla ortaya çıkacak- söz ediliyor.
Tabii, Bakanlar Kurulunun başı olarak Başbakan burada hangi
konuma düşürülüyor, yüce Meclisin takdirine bırakıyorum.
Başbakanın şahsının bizim açımızdan
samimiyetle söylememiz gerekirse hiçbir önemi yok ama Türkiye Cumhuriyetinin
Başbakanının böyle anılması herkes gibi beni de
üzüyor.
Sayın Başbakan bu ciddi iddialar
karşısında kamuoyunu, adalet mekanizmasını hâkim ve
savcıların adalet mücadelelerine destek vererek onları rahatlatmak,
onları cesaretlendirmek yerine Yedirtmem. edebiyatına çoktan
başladı. Sayın Başbakan her gittiğiniz yerde hak,
adalet edebiyatı yapıyorsunuz Tüysüz yetimin hakkını
kimseye yedirmem. diye. Biz gerçekten anlayamadık, yedirmediğiniz
tüysüz yetimin hakkı mı, yoksa tüysüz yetimin hakkını
yiyenler mi? Kaldı ki bu millet -elhamdülillah- neyi yiyip neyi
yemeyeceğini gayet iyi biliyor; sağlığını,
sıhhatini bozacak mikroplu şeylerden hep uzak durmuştur. Çok
şükür, bunları da sizden öğrenecek değildir.
Sayın Başbakan, marazalı ne kadar
kişi ve olay varsa sizin göreviniz bunları ortaya çıkarmak,
yargıya teslim etmek, yoksa adaletin önünde barikatlar kurmak değil.
Bu ülkenin hâkim ve savcıları yolsuzlukların üstüne gitmek için
harekete geçmiş, Başbakan kollarını açmış
Yedirtmem. diyor. Hangi demokratik hukuk devletinde bir Başbakan bunu
yapabilir?
Ayrıca bu tavır, adaletin tecellisinin
engellenmesi suçu değil de nedir? Sormamız gerekmiyor mu Sayın
Başbakana, savcılar, iş kendine kadar uzayınca mı
şer odaklarının iş birlikçisi oldu? Yoksa, Bu win-winler
kayıplara, zararlara dönüşmeye başlar. diye mi korkuyorsunuz?
Adımız ak. diyorsunuz, sizin için önemli olan,
alnınızın ak olması değil mi? Bu iş nereye kadar
giderse gitsin -şahsına, oğluna, kızına, yakın
çevresine ne ise- önemli olan, tüysüz yetimin hakkının
korunmasıdır. neden diyemiyorsunuz, neden? Hâlbuki, 2008deki Konya
konuşmasını sizlere hatırlatmak istiyorum: Tüyü
bitmemiş yetimin hakkını yemedik ve yedirmeyeceğiz. Ha,
aksi varsa, yiyen varsa onu da aramızda
barındırmayacağız. Evet, işte, zülüf önünüze döküldü;
hadi bakalım, ak mı kara mı göreceğiz, samimi olup
olmadığınızı göreceğiz ama Sayın
Başbakan, bu millet artık tanıyor sizi, kusura bakmayın.
Meclis Anayasa Komisyonunda bekleyen, sizin, bakanlarınızın ve
bazı milletvekillerinin yolsuzluk iddiası içeren fezlekeleri var. Biz
inanmak istemiyoruz, inşallah, bu ülkenin Başbakanı ve
bakanları için bu bir iftira olsun ama bir şeyin aslı
astarı olması başka, milletin seçtiği yöneticilerin
üzerinde şaibe bulutlarının dolaşması başka bir
şey.
Bugüne kadar Benim alnım açık, vicdanım
rahat, kaldırın dokunulmazlığımı, hatta, tüm
dosyaları da kaldırın. Yargı bizim suçsuzluğumuza
zaten karar verecektir. Böylece, muhalefetin de iddiası boşa
çıkacaktır. neden diyemiyorsunuz Sayın Erdoğan, neden
diyemiyorsunuz?
Başka bir Başbakan olsaydı yerinizde
-hangi görüşten olursa olsun- Yüz kere başvurmuştu, Çiğ et
yedim de karnım mı ağrıyacak, kaldırın
dokunulmazlığı. diye Yüz kere başvurmuştu.
Yapamıyorsunuz, sesiniz çıkmıyor. Gerekli gereksiz her konuda
konuşuyorsunuz ama millet ağzınızın içine bakıyor
Bu muhalefetin meydan okumasına ne cevap verecek? diye, susuyorsunuz.
Sayın Başbakan, bu dosyalarla ilgili suskunluğunuzun sebebi
nedir? Bu, hep karşı çıktığınız üstünlerin
hukuku değil de nedir? Böyle durumlarda kendisine güvenen bir hükûmet ne
yapar? Hemen harekete geçer ve kamuoyunda kendisiyle ilgili şüpheleri
kaldırmak üzere yargının önüne çıkar, hesabını
verir.
Peki, bu Hükûmet ne yaptı? İşte, birkaç
saat önce Sayın Arınç açıkladı, sanırım
-samimiyetle söylüyorum- siyasi hayatının en zor
konuşmasını yaptı. Zorlandı, yutkundu ve dedi ki: Yargı
sürecinin açık, hızlı, şeffaf gerçekleşmesini
bekliyoruz. Arkadaş, olaylar ortaya çıkıyor, sen, emniyet
şube müdürlerini görevden alıyorsun. Yarın, yetki
değişikliğine gideceğini kör gözlerin bile gördüğü
savcı ataması yapıyorsun. Nereden biliyorsunuz? Nereden
biliyorsunuz? diye söyleyeceksiniz bu yetki değişikliğine
tevessül edip etmeyeceğinizi. Deniz Fenerinden biliyoruz, Kayseri
mahkemelerinden biliyoruz. Dürüst bir hükûmetin yapacağı şey
midir bu, arkadaşlar? Yatak odalarından çıkan para sayma
makineleri ve ayakkabı kutularında istif edilen milyon dolarlar
Nasıl gizleyeceksiniz? Mızrağı çuvala
sığdıramayacaksınız ey AKPli milletvekili
arkadaşlarım. Bunu takip etmek, milletvekili olarak boynumuzun
borcudur.
Gelelim size Sayın Maliye Bakanı. Bu iddialar
benim hakkımda olsaydı çoktan istifa ederdim. gibi bir söz
söylediniz. Sayın Bakan, bu meselelere çok da dahliniz
olmadığını görüyorum, memnuniyetle görüyorum ve bu sözünüzü
de samimi kabul ediyorum. Ancak, Sayın Bakan, bu sözüm hem size hem
Sayın Başbakana: Dürüst olmak, sadece kendisinin yememesi,
içmemesiyle bitmiyor. Dürüst devlet adamı, beytülmali sadece yemeyen
değil, aynı zamanda, yedirmeyen, hatta kem gözlerden gözü gibi
saklayan insandır. Siz tertemiz olsanız da çevrenizdeki insanlar
kirliyse, malı götürüyorsa sizin görevinizi yapmış
olduğunuzu kabul edemeyiz. Ben bu işler içinde yokum. demeniz
vicdanı rahatlatmaz yani o sıralarda o
arkadaşlarınızla oturacaksınız, birbirinizin yüzüne
bakacaksınız; bu, sizi rahatsız etmeyecek mi? Efendim, mahkeme
safhasında; beklemek lazım. Suçsuzluk karinesi
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Doğru, doğru,
arkadaşlar, insanların suçlu olup olmadığını ancak
o soruşturma sonunda anlayabilirsiniz. Nasıl Suçludur. demek
yanlışsa, baştan Suçlu değildir. demek de o kadar
yanlıştır.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Tabii ki öyledir,
tabii ki öyledir!
RECEP ÖZEL (Isparta) Müsavi düzen
Beraatizimmet
asıldır ya!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) Müsaade edin
Bu soruşturma sağlıklı bir biçimde
yürüsün diyorum. Yüce Meclisi de bu geç saatte saygıyla selamlıyorum.(MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkürler.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Sayın Özdal Üçer. (BDP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; on iki yıldır AKP
Hükûmetinin halka ve hakka uygun bütçe hazırlamadığı ve
bütçe harcamalarını yapmadığı, kamu
harcamalarında çok büyük sorunların olduğunu artık
söylemeye gerek yok, 7 yaşındaki çocukları bu kürsüye getirseniz
bu ülkede neler olup bittiğini çok iyi biliyor.
Ben, AKPnin 3Y teorisinden bahsetmek istiyorum.
İşte, yolsuzlukla, yoksullukla ve yol yapım
çalışmalarıyla ilgili 3Y. Evet, yollar yapıldı,
duble yollar, hani kara yolları tabirine göre, bölünmüş yollar
diyorlar ya, aslında bölünmüş değil, parça parça yollar,
paramparça olmuş yollar yaptılar. Yapılan yol, altı ay
içinde bozuldu, bir daha yaptılar. Benim ilçemle Van merkez
arasındaki Gürpınar yolu on iki yıldır 12 defaya yakın
yapıldı, bozuldu ve o yolda hangi müteahhitler kazandı, ona
hangi bakan yakındı, onun da sorgulanmasını, eğer çok
duyarlı bir savcı varsa ona da bir savcılık müdahalesi
gerektiğini belirtmek istiyorum ama aynı durum, Van Adliyesi için de
geçerliydi. Orada cemaat üyesi savcıların oradaki
ortaklığını da sorgulamak gerekiyor. Yolsuzlukla ilgili bu
Meclisin derhâl bir Meclis araştırması komisyonu
oluşturması ve bu konuda derhâl üstüne güçlü bir şekilde gitmesi
lazım.
Şimdi, adliyenin yapım inşaatında da
yolsuzluk var, kara yollarında da, hava yollarında da, okulda da,
hatta cezaevi inşatlarında da var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Bu Meclis binasında
da varmış yolsuzluk. Yeni yapılan Meclis binasında da
varmış diyorlar.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) En çok yapılan karakollarda
bile yolsuzluk var, cezaevlerinde bile yolsuzluk var ama o yapılan
cezaevlerinde aslında yolsuzluk yapanların, suçlu olarak içeride
olması gerekirken kim içeride? Kemal Aktaş içeride, Van Milletvekili.
O adliyenin yolsuzluğuyla, müteahhitlerin
intiharına neden yolsuzluklarla ilgili, adliye yetkilileri, savcılar hiçbir
şekilde yargılanmıyor, dokunulmuyor, eleştirilmiyor,
tartışılmıyor. Oradan rant sağlayan TOKİ
yetkilileri ya da siyasi parti yetkilileri ya da milletvekili çocukları,
kasaları olan çocuklar etkilenmiyor, demir kasalar yaptırıyorlar
ama bizim çocuklarımıza da demir kafesler yapıyorlar. Panzere
taş attı. diye on iki yıl ceza yiyen 13 yaşında
çocuklarımız var. 30 yaşındaki her şeyi bilen ve kutu
kutu paraları olan ama onu kutu kutu penseymiş, arkasını
dönseymiş gibi lanse ettirenler, onlara çocuk diyenler o zaman
şunu bilsinler: Sayın Meclis Başkanı, o dönem Panzere
taş attı. diye çocukları terörist ilan etmemiş miydi,
Onlar çocuk değiller. dememiş miydi? Peki, şimdi, 30
yaşındaki, 40 yaşındakilere niye çocuk deniyor? Onlar
çocuk değiller. O panzerlere karşı duran, yürekleri büyük,
elleri küçükler çocuktu ama o çocuklar terörist ilan edildiler. 11
yaşındaki çocukların bedenine 13 kurşun sıktılar,
11 yaşındaki çocukları on üç yıl hapis cezalarıyla
tıktıkları cezaevlerindeki yaşadıkları trajediyi
artık anlatmaya dilimiz dönmüyor.
Biz iki gündür açlık grevindeyiz Bütün siyasi
tutuklular serbest kalsın. diye. Bu Meclisin ayıbı olan, bu
Meclisin yüz karası olan bir davanın sona erdirilmesi için siyasi
parti temsilcilerinin devreye girmesi, bütün milletvekillerinin serbest
kalması için biz eylem yapıyoruz. Açız, aç demeye
utanıyoruz çünkü bu ülkede milyonlarca çocuk aç uyuyor. Biz açlıktan
ölsek de açız diyemeyeceğiz, utanacağız, utanmalıyız
çünkü bu ülkede daha geçen yıl annesinin kucağında çocuk
açlıktan öldü ama birileri iftar sofralarında, kuş sütü eksik
olmayan sofralarda besmele çekip iftar açtı ama Sabahtan akşama
kadar orucum, ibadet ediyorum. diye iftar saatinde de çocuklarına, 30
yaşındaki, 40 yaşındaki çocuklarına, el bebek gül bebek
muamelesi yapan kodamanlar, Allahın huzuruna nasıl çıkacak,
artık, onların işi. Ben orada onlara hiçbirimizin
yardımcı olamayacağını, hiçbir avukatın
yardımcı olamayacağını, hiçbir savcının
yardımcı olamayacağını, hiçbir masumiyet karinesinin
geçerli olmayacağını düşünmekteyim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim, bu işi
ahirete havale etme, Türkiyede hesap soralım ayrıca.
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Masumiyet karinesi deniliyor,
peki, on yıllardır mahkemesi başlamış, tutukluluk
gerekçesi yok, iddianamesi hazırlanmamış, yaklaşık on
yıldır cezaevinde olan KCK tutuklularına MHP, CHP, AKP hep
birlikte terör demiyor mu? Milletvekilleri terör, belediye
başkanları terör, çocuklar terör diye ilan ediliyor ama terör
Terör
nedir? Terör, birinin malına, canına kasten zarar vermektir ama
bunların hiçbiri birinin malına, canına kasten zarar vermedi,
tek suçları siyasetçi olmaktı, nefsimüdafaa yapabilmekti. Panzere
karşı kendini savunabilmek için taş atan çocuklar terör oldu ama
o panzerlerin metalleri ağırlığı kadar altın
çalanlar, olmadı. Enflasyon olmasın diye sokağa dökülen
kadınlar tencere, tava çaldı; onlar çaldı diye terör oldu ama
milyonları çalan, milyarları çalan, ayakkabı
kutularını dolduranlar terör olmadı. İşte o yüzden,
asıl terör, devletin yetkisini, devletin gücünü, milletin
parasını kullanıp da birilerinin malına, canına zarar
verenlerdir.
Siz, bizlerin siyaset yapamadığını
eleştirenler, daha nasıl siyaset yapalım, daha neyi nasıl
söyleyelim? Hangi dinî kitapta bizim söylediklerimizin
karşılığı yok, hangi felsefede bizim söylediklerimizin
doğruluğu, karşılığı yok? Hepsinde var.
Bütün inançlara, bütün dinî değerlere, bütün felsefelere göre en
doğruyu söylüyoruz ama burada, inanın biz BDPliler en doğruyu
söylediğimiz hâlde bile, maalesef, üçlü blok karşımızda
dimdik duruyor. Niye? Biz bölücüyüz.
Evet, biz böleceğiz. Biz, demokratik özerk Kürdistan
projemizi bir bölme operasyonu olarak algılayanlara sunuyoruz. Evet, biz
demokratik bir bölmeden, paylaşmadan bahsediyoruz. İktidarı
paylaşmadan, yönetimi paylaşmadan bahsediyoruz. Demokratik
birliktelikten bahsediyoruz. Bir ekmeği bölmekten bahsediyoruz. Bölerek
çoğalmaktan bahsediyoruz. Bölmek, ekmeği parçalar, dilimlere
ayırır, belki ekmeğin dilimini küçültür ama ekmeği yiyen
kişi sayısını artırır. Bölmek azaltmaz,
çoğaltır. Asıl, çarpmak böler, çarpmak azaltır. Çarpmak,
nasıl çarpmak? Böyle kasalarca parayı çarpmak, terörizmdir.
Panzerlerle çocuklara çarpmak, terörizmdir. Polis kurşunuyla
insanların kafasına çarpmak, terörizmdir.
O yüzden matematik özürlü bir Meclisimiz var. Lütfen,
Millî Eğitim Bakanlığımızdan rica ediyorum, millî
eğitim müfredatına bölmeyle, çarpmayla ilgili gerçekçi, güzel,
bilimsel bir müfredat konulsun. Bölmenin zararlı olmadığı,
çarpmanın zararlı olduğu, çalıp çırpmanın
zararlı olduğunu matematiksel olarak şey yapsın.
Evet, matematikten bahsettik. Çalıp çırpıp
çarpıp ayakkabı kutularına doldurulan o parayla, bir kutu
parayla kaç tane depremzedeye ev yapılırdı
hesapladınız mı? Kutu gibi evler yapılırdı ama o
ayakkabı kutusundan büyük olurdu evler. O evlere çocuklar
sığardı. O evlere yüreği yanık analar
sığardı. Şu an dul olduğu için, çocukları aç
perişan olduğu için konteynerde yaşayanlar çocuklar
sığardı.
O ayakkabı kutularındaki paralarla kaç okul
yapılırdı, biliyor musunuz? Şu an Vandaki Erek Lisesinde
konteynerde ders işlemek zorunda kalan öğrenciler, o kutu gibi
dersliklere sığarlardı. Ve o Erek Lisesindeki öğrencinin
etrafı sarılıyor, her gün polis baskısından
mağdur ediliyor. Efendim niye? Gençler terör
Lise öğrencilerine
terör muamelesi yapılıyor ama o okuldaki usulsüzlüğü yapanlara
terör muamelesi yapılmıyor.
İşte terör, insanın malına,
canına kasten zarar veren insanlardır. Bu ülkede birileri, bizim
halkımızın canına ve malına kasten zarar veriyor, hırsızlık
yapıyor, çalıp çırpıyor, yolsuzluk yapıyor. Yol
yapıyor gibi görünüyor ama yol yaparken yolsuzluk yapmayı ihmal
etmiyor ve o yolsuzluk, yoksulluğa neden oluyor.
Evet,
3Y hiçbir zaman aklımızdan silinmiyor AKP gelince
aklımıza; 3Y. 3Y hepsi büyük bir Yye dönüşüyor, kocaman
bir Y: Yalan, yalan, yalan! AKP yalan, AKP yalan, AKP yalan! (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Şahıslar adına Eskişehir Milletvekili Sayın Salih
Koca.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
SALİH KOCA
(Eskişehir) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmelerinde sona geldiğimiz 2014 Yılı Bütçe Kanunu
Tasarısının 15inci maddesi üzerine söz almış
bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık bir ay
boyunca Plan Bütçe Komisyonu toplantılarında, son dokuz gündür de
Genel Kurulda öz eleştiri yapan, katkı sağlayan
milletvekillerimizin yanı sıra çok talihsiz sözler de duyduk.
İktidarımızın yaptığı hizmetlere
karşı küçümseyici, yok sayıcı ifadelerle birlikte milletin
iradesini hiçe sayan söylemler işittik. Milletin iradesini hiçe saymaktan
daha büyük gericilik olamaz. Çağdaşlığın,
çağı yakalamanın tek yolu, bireyin tercihlerini önemsemek,
seçtiğine öncelikle milletin tercihi diye saygı duymaktan geçer.
Millet niçin AK PARTİyi tercih ediyor?
Bir kez olsun samimiyetle bu sorunun sorulması gerekirdi. Ben bu soruyu
her gün kendime soruyor, yanıtlara her gün bir yenisinin daha
eklendiğini görüyorum. Şöyle ki: Özüyle, ruhuyla buluşmuş,
kökleriyle barışmış, kardeşlik ve dayanışma,
birlik ve beraberlik içinde yaşayan bir Türkiye hedefinde olduğumuz
için; on bir yılda demokratikleşme adına reformlara imza
atıp hayal denilen açılım politikaları ve
demokratikleşme paketleriyle milletin, devletine olan güvenini inşa
ettiğimiz için; sadece sözümüzle, dilimizle değil, kalbimizle,
ruhumuzla Türkiye sevdalısı olup tek devlet, tek millet, tek bayrak,
tek vatan dediğimiz için; KÖYDES ve BELDES projeleriyle yerel yönetimleri
daha da güçlendirerek, son sekiz yılda mahallî idarelerimize 8 milyar 728 milyon lira ödenek gönderip yolsuz, susuz,
elektriksiz köy bırakmadığımız için; 87 milyar olan
dış ticaretimizi 387 milyar dolara, 36 milyar dolar olan
ihracatımızı 153 milyar dolara, Merkez Bankası döviz
rezervimizi 27 milyar dolardan 135 milyar dolara
çıkardığımız için; TİKA, Yunus Emre enstitüleri,
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı ve benzeri kurumlarımızla
dünyanın her yerine ulaşıp gönül köprüleri kurduğumuz için;
on bir yılda 205.036 derslik ekleyip eğitimin hizmetine
sunduğumuz, FATİH Projesini hayata geçirip ücretsiz ders
kitapları ve 1 milyonun üzerinde bilgisayar ve tablet bilgisayarları
öğrencilerimizle buluşturduğumuz için; 650 adet hastane, 2.243
adet sağlık tesisi yapıp, hastaneleri birleştirip,
şehir hastanelerinin temellerini atıp sürekli yenilikler sunarak
sağlıktan memnuniyet oranını yüzde 39lardan yüzde 76lara
yükselttiğimiz için; başta şehitlerimizin geride
kalanlarını kutsal bir emanet olarak kabul edip ihtiyaçları
karşılamak üzere sosyal yardım kaynaklarını 1 milyar
376 milyondan 20 milyara çıkardığımız için; Altay
tankımız, Awacs uçaklarımız, ATAK helikopterimiz,
İnsansız Hava Aracı Projemiz, MİLGEM savaş
gemilerimizi ortaya çıkarıp seyir füzeleri, tanksavar füzeleri,
güdümlü roketleri kendi teknolojilerimiz ile üretir hâle geldiğimiz için;
2002 yılındaki 6.100 kilometre bölünmüş yol ağını
22.845 kilometreye ulaştırdığımız ve 6 il
birbirine duble yol ile bağlıyken bugün 74 ilimizi duble yollarla
birbirine bağladığımız için; on bir yılda 10
milyondan fazla yolcuyu ilk kez uçağa bindirip, toplam yolcu
sayısını 35 milyondan 152 milyona çıkarıp, Türk Hava Yollarını
halkın yolu hâline getirip dünya markası
yaptığımız için; bir mühendislik harikası olan
asrın projesi Marmarayı, milletimizin hizmetine sunduğumuz
için; Ankara-Eskişehir yüksek hızlı tren hattıyla ülkemizi
dünyada 8inci, Avrupada 6ncı yüksek hızlı tren
işletmecisi ülke seviyesine yükseltip nüfusun yarısına tekabül
eden yaklaşık 15 ilimizi daha yüksek hızlı tren
ağıyla birbirlerine bağlayacağımız için;
şehirlerimizi, konforlu ulaşımı, tertemiz havası ve
yeşil doğası, üst düzey estetiğiyle daha
yaşanılabilir mekânlara çevirdiğimiz için.
Kısaca, bu iktidar,
Hükûmet, adaleti ve kalkınmayı gerçekleştirerek, siyaseti
halkı için yaptığı için halkın gönlüne girmiş ve
üç dönemdir iktidar olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SALİH KOCA (Devamla)
- Bu düşüncelerle, 2014 yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Bursa Milletvekili,
Sayın İlhan Demiröz. (CHP sıralarından alkışlar)
Hayrola, bütçenin son
maddesinde hep Bursalılar konuşuyor.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Nasıl efendim?
BAŞKAN Bütün
partilerden
Buyurun.
PERVİN BULDAN (Iğdır)
Bizimki, Bursalı değil, Vanlıydı Başkan.
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) İnşallah, Bursadan da çıkaracağız
bir dahakine.
BAŞKAN Hayır,
hayır. Sizinkini kastetmedim.
Buyurun.
İLHAN DEMİRÖZ
(Bursa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin
ilerleyen bu saatinde, bu son konuşmamda hepinize saygı ve
sevgilerimi ileterek başlamak istiyorum.
Buradan, bizden önce çok
değerli hatip arkadaşlarımız konuşma yaptı.
Ancak, AKP sıralarında bu akşam alınganlık çok fazla.
Arkadaşlar, sizleri suçlayan yok ama ortada bir gerçek var, bir operasyon
var, bir yolsuzluk var. Hani siz 3Yyle başlamıştınız...
RECEP ÖZEL (Isparta)
Operasyon var da
İLHAN DEMİRÖZ
(Devamla) Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele olarak. Şimdi,
şöyle düşünmenizi istiyorum. Eğer bugün, 3 bakan istifa etseydi
bu konuşmaların hiçbir tanesi olmayacaktı. Eğer 29 tane
şube müdürü görevden alınmasaydı bu konuşmaların
hiçbir tanesi olmayacaktı. Lütfen, bu akşam, gecenin ilerleyen bu
saatinden sonra, evinize gittiğiniz zaman, yattığınız
zaman, vicdanınızla, gözlerinizi kapadığınız
zaman dışarıdaki yoksul insanları, emeklileri, dul,
yetimleri, çiftçileri bir düşünün. Hani kul hakkı yemiyorduk, hani
yetim hakkı yemiyorduk, hani hiçbir kimseye bunları yedirmiyorduk? Bu
arkadaşlarımızın ifadeleri bundan öteye gitmiyor. Onun
için, biz sizlere güveniyoruz. Sizin de en az muhalefet milletvekilleri kadar
bu olaya sahip çıkıp, ilgililerin sonuna kadar gitmesini
sağlamanız lazım. Aksi takdirde, bu görevden almalarla, efendim,
savcıların yanına yeni savcılar katmalarla bu
soruşturmanın selamete ulaşamayacağının
altını özellikle çizmek istiyorum ve burada bu leke de bir kara leke
olarak her zaman sizin üzerinizde kalır arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Ben, tabii ki, bu ifadelerden sonra bir iki konuya da
değinmek istiyorum daha çok kendi konumla ilgili. Buraya çıkan bir
sayın arkadaşımızın sorusundan sonra, Tarım
Bakanı gibi Maliye Bakanı da hemen Efendim, tarım ekonomisinde
dünyanın 7ncisi, Avrupanın 1incisiyiz. diyor. Arkadaşlar,
bununla ilgili konuşma veya seçenekleri tartışabiliriz ama bunu
derken, Sayın Bakanın, isterdim ki, kişi başına
düşen millî gelir 10.600 TL ama aynı şekilde çiftçilerde çiftçi
başına düşen millî gelir 3.600
dolar
Ve şöyle şunu da söylerdim hemen: Kanadada 43 bin
dolar, Hollandada 33 bin dolar, Amerika
Birleşik Devletlerinde 31 bin dolar, Malezyada 7 bin dolar. Bu ne? Çiftçilerin yıllık
millî gelire olan desteği.
Peki, biz bu durumla kaçıncı
sıradayız? 22nci sıradayız arkadaşlar. Sayın
Maliye Bakanının, özellikle dünya tarım ekonomisinde 7nci,
Avrupada 1inci olarak söylerken, o zaman çiftçi olarak çiftçilerin
düştüğü gelir paylarıyla da dünyada 22nci olduğumuzu
söylemesi gerekir diye düşünüyorum.
İkinci bir konu, Sayın Maliye
Bakanını bulmuşken; Mazotla ilgili bir çatışmamız
var Tarım Bakanıyla ilgili. Efendim, işte bu seneki bütçe
içerisinde 14 milyar 300 milyonluk Tarım Bakanlığının
bir bütçesi var. Biz, 9 milyar 600 bin TL destek veriyoruz. diyor. Biz de
diyoruz ki: Türkiyede tarım işçileri 3,5 milyar litre/yıl mazot
kullanıyor arkadaşlar, 3,5 milyar litre mazot. E, bunun ÖTV ve
KDVsiyle çarptığınız zaman yani 4,25in ancak 1,50si,
rafineriden pompaya kadar gelen masrafları düşünürseniz, bununla
çarptığınız zaman, Tarım Bakanlığı
olarak çiftçiyi desteklemediğinizi ifade etmek istiyorum.
Bir konuyu da söylemem lazım. Çok kanunlar
çıkarıyor ve bu kanunların yürürlükte kalması için çaba
sarf ediyorsunuz. Sayın Maliye Bakanına bir ricam var. 2006
yılında çıkan Tarım Kanununda, gayrisafi yurt içi
hasılanın yüzde 1inden az olmamak üzere çiftçilere destek
yapılması gerekmektedir. 2006dan 2013e kadar gelen, çiftçilere
eksik ödenen pay 40 milyar TLdir. Sayın Bakanın, bu payı çiftçilere,
köylülere ödemesi gerektiğini ifade ediyorum.
Gecenin ilerleyen bu saatinde hepinize iyi akşamlar
diliyorum, iyi geceler diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Bütçenin de
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor ancak ret
vereceğimizi de özellikle belirtmek istiyorum çünkü bu bütçenin içerisinde
işçi yok, memur yok, dul-yetim yok, çiftçi yok, hiç kimse yok.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) Bursaya gelen
yatırımlara bak.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Demiröz.
İLHAN DEMİRÖZ (Devamla) Kimlerin olduğu
da bu operasyonla belli oldu, onun için ret veriyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sağ olun.
Şimdi, Sayın Demirözün de dediği gibi,
gecenin bu ilerleyen saatlerinde biraz daha hızlansak iyi olacak.
Şimdi soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, geçen yıl yapılan yasa
değişikliğiyle Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına genel müdürlük olarak bağlanan fakir fukara
fonunun, kamu bankalarında tutulan fon paralarının promosyonunu
nemalandırdığı ve nema gelirininden -7,5 milyon lira-
usulsüz harcama yapıldığını siz de takip
etmiştiniz, biliyorsunuz. Sayıştaya göre Fon geliri devletin
geliridir, devletin gelir hesabına kaydedilir, hiçbir şekilde
harcanmaz, hazineye aktarılır. bilgisini bilmiş olmanıza
rağmen bu konuda Maliye Bakanlığı olarak herhangi bir
çalışma yürüttünüz mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Demir
NURETTİN DEMİR (Muğla) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün sorumun sonunu
duyamamıştınız, o yüzden sorumu tekrarlıyorum: Bugün
Türkiyede 130 bin öğretmen açığı var, 30 binden fazla
ücretli öğretmen çok kötü sosyal ve ekonomik koşullarda görev
yapmaktadır. Atanamayan öğretmen sayısı ise 350 bini buldu.
35ten fazla öğretmen adayı da atanamadığı için
intihar etti. Atanamayan öğretmenler için kadro konusunda bir
çalışmanız var mı?
İkinci bir sorum: 6235 sayılı Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununa 12 Eylül darbe döneminde
eklenen ek 3üncü maddeyle, meslek odalarını idari ve mali
açıdan bakanlıklara bağlıyorsunuz, bir yandan da Darbelere
karşıyız. diyorsunuz, diğer yandan da darbelerden,
nimetlerinden faydalanmaktan çekinmiyorsunuz. Sizce bu, bir çelişki
değil midir?
Son bir nokta, dün yapılan
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, saman gibi atık ürünlerin suyla
çürütülmesinden elde edilen kültür mantarı kompostunda KDV yüzde 18dir,
kültür mantarında ise yüzde 8dir. Bu konu yıllardır
karışıklık yaratmaktadır ve defalarca soru önergeleri
vermemize rağmen hâlâ bir çözüm üretilememiştir.
Bitkisel bir protein olan, birçok derde deva olan kültür
mantarı kompostundaki yüzde 18lik KDVyi yüzde 1e düşürmeyi
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bana gelen bir tweeti aynen size
okuyorum: Başbakan Erdoğanın yeğeni maddeyle
yakalanıp İçiciyim. deyince serbest bırakıldı.
Şu anda yolsuzluk ve rüşvetle ilgili soruşturma yapılanlar
ve gözaltında bulunanlar da Biz yiyiciyiz. derlerse, acaba kanun
anlamında bunlar da serbest kalır mı, kanun buna cevaz verir
mi?
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar,
AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) Sen
bir avukatsın, yasasının ne olduğunu biliyorsun. Şu
soru sorulur mu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ne oldu? Biraz daha yüksek
sesle söyleyin, duymayanlar var.
BAŞKAN Sayın Önder, buyurun.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın Bakan,
Sayın İçişleri Bakanı Gezi olaylarında polise
dağıttığımız ikramiyeleri geri
toplayacağız. diyormuş. Aslı var mı?
İkincisi, bölgenize gideceksiniz. Bölgenizin
vekilleri çifte standarttan dolayı içeride. Bir küçük çocuk size bunun
sebebini sorduğunda ne cevap vermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Tıbbi sekreterler iki yıl veyahut da dört
yıl yüksekokul okuyan, fakülte okuyan, hastane ve polikliniklerde önemli
görevler gören gençler, bir meslek. Bu arkadaşlarımız, 60 bin
mezun şu anda işsiz vaziyette, atanmayı bekliyorlar.
Bunların yerine ise halk eğitimlerde birer aylık sertifika
programıyla tıbbi sekreterler devlete yerleştiriliyor. Bunlara
kadro vermeyi düşünüyor musunuz, onu sormak istiyorum.
Bir de bugünkü en son ileri demokrasi örneği olarak,
eskinin çok önemli demokratı olarak gördüğünüz gazeteci Sayın
Ilıcakın Sabah gazetesinden atıldığını
duyduk. İleri demokrasiye yeni bir taze kan daha geldiğini
öğrenmiş olduk. Sanıyorum hepiniz mutlu olmuşsunuzdur.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Köktürk
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) Sayın
Bakan, Almanyada Siemensin rüşvet vermesiyle ilgili açılan davada,
Siemensin üst düzeydeki yetkilisi, Türkiyeye 13 milyar euroluk mal
sattıklarını, bunun karşılığında da 57
milyon euroluk rüşvet dağıttıklarını ve bu
rüşvetin bir kısmını da Hükûmette, kabinede görev alan bir bakana
verdiklerini ifade etmişti. Bu Siemensin yetkilisinin Alman mahkemesinde
rüşvet verdiklerini iddia ettiği bakan kimdir? Siemens dosyası
Almanyadan istenilmiş midir? Bu konuda herhangi bir soruşturma
yapılmış mıdır? (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bu Sosyal Dayanışma ve
Yardımlaşma Fonu paralarının
nemalandırıldığı, buradan elde edilen
komisyonların usulsüz kullanıldığı
hususlarını ilk defa duyuyorum. Bu varsa, ilgili denetimi
Sayıştay yapar. Maliye Bakanlığı hiçbir devlet
idaresini doğrudan doğruya denetleyemez ve sadece vergi denetimi
noktasında mükellefleri
Kendi, Maliye Bakanlığı içerisinde
bir sorun varsa tabii ki yine teftişi yapabiliyoruz. Başka yerlerde,
başka kurumlarda denetimi, hususları ancak görevlendirme olursa
yapabiliyoruz. Normalde bu husus varsa, lütfen, gerek Başbakanlık
Teftiş Kurulu olsun gerek Cumhurbaşkanlığına
bağlı denetim birimleri olsun gerekse diğer denetim birimlerine
bildirin, konu incelensin, gereği yapılsın.
Şimdi, değerli arkadaşlar, öğretmen
noktasında, bu rakamları biliyorsunuz. Biz bugüne kadar
yaklaşık 408 bin civarında öğretmen atadık. Yani,
şu anda görev yapan 810 bin civarında öğretmenin
yarısından fazlası son on bir yıl içerisinde, AK PARTİ
hükûmetleri döneminde atanmış.
NAMIK HAVUTÇA (Balıkesir) Yarısı da
emekli oldu zaten.
RECEP GÜRKAN (Edirne) Hiç ayrılanları
söylemiyorsun. Şunu atadım, bunu atadım... Bir de
ayrılanları söyle.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Önümüzdeki sene de yine ihtiyaçlar
çerçevesinde tabii ki öğretmen alımı yapılacaktır ama
şunun altını tekrar çizmek istiyorum: Şu veya bu
şekilde, ilgili fakültelerden mezun olan arkadaşlarımızın
illa kamuya öğretmen olarak alınacağı taahhüdü yok yani
öğretmen olarak alınma taahhüdü yok. Hiçbir mezuna hiçbir taahhüdümüz
olamaz. Şu anda her mezunu aldığımız bir tek alan var,
o da tıp. Diğer alanlarda böyle bir ne taahhüt var ne bir öngörümüz
var. Öyle bir gün gelecek ki -çok da fazla değil, belki üç beş
yıl içerisinde- kamunun emekli olanlar dışında hiçbir
şekilde eleman alma ihtiyacı olmayabilir çünkü şu anda zaten
kamunun personel harcamaları, şöyle söyleyeyim, bütçede personel
harcamaları yüzde 30 sınırına dayanmış durumda.
Bu oran 2002 yılında yüzde 18 küsurdu. Dolayısıyla, zaten
artık bütçede de alan olarak son derece sınırlı bir alanla
karşı karşıyayız.
MUHARREM İNCE (Yalova) Mülakatla
alırsınız.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Urfada 10 bin
öğretmen açığı var Sayın Bakan, 10 bin!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tabii ki ihtiyaç olanı alacağız ama dediğim gibi, böyle
bir taahhüt yok, gençlerimiz üniversite tercihlerinde bunu dikkate
alsınlar.
Şimdi,
Mühendisler odasıyla ilgili düzenlemeyle idari açıdan
bakanlıklara bağlanması meselesi bir çelişki ifade ediyor
mu? Bu konunun muhatabı ben değilim ama yani düzenleme eğer
yapıldıysa muhtemelen Mecliste yapılmıştır, onda
tartışılmıştır.
Mantarla ilgili
konuda detaylara vâkıf değilim ama not aldık. Diğer
mantarlara paralel olarak yüzde 8e indirilmesi çalışılabilir
ama bir taahhüt
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) Mantar kompostu
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Anladım. Çünkü, ben, konuyu
çalışmadan, araştırmadan buradan bir şey söylemem,
sadece bu konu çalışılabilir diyorum.
Şimdi,
Sayın Önder, şöyle söyleyeyim: Biz, mahkemelerden tutarlı karar
vermelerini bekleriz ve bütün vekillerin burada olması ve bu Meclis
çatısı altında kendileriyle ilişkili karar kesinleşene
kadar görev yapması bizim de temennimizdir, tercihimizdir.
Dolayısıyla, aslında, bu, son derece açık ve nettir.
Anayasa Mahkemesinin kararı da açık ve nettir ama bu konudaki
farklı uygulamalar, takdir edersiniz ki Hükûmetin takdirinde olan bir konu
değildir. Ama açık ve net olarak söylüyorum: Yani, biz, nihai hüküm
kesinleşene kadar milletvekillerimizin burada, sizler gibi bu
sıralarda oturup siyaset yapmasını tercih ederiz.
Sayın Öğüt,
yine, tıbbi sekreterlerle ilgili
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) İhale meselesini atladınız Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
atamayla ilgili konuyu sordunuz.
Şu anda, hiçbir kesime biz
Bütçe çerçevesinde toplamda 74 bin kamu
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Hemen bitiriyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN
Tamam.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Batman) Teşekkür ediyorum.
Yani, şu an
itibarıyla, brüt olarak, bütçede, 74 bin kamuya personel alımı
öngörülüyor. Bunun dağılımını henüz yapmadık.
Hangi bakanlığa, hangi idareye ne kadar kadro
dağıtılacağı meselesi inanıyorum ki ilk çeyrekte
belirlenir.
Sayın Köktürkün Siemensle ilgili bir sorusu var
Bir soruşturma var mı, o soruşturmanın sonucu ne oldu?
şeklinde. Ben arkadaşlara söyledim, baksınlar. Benim
hatırladığım kadarıyla, o hususta, bir ara bir
görevlendirme yapılmıştı. Sonucu ne oldu, öğrenirsem
yarın sizlerle paylaşırım ama yani, burada, hangi dönemde
olduğu
O konuları da öğrenirim. Siemensin bunu hangi dönemde
yapmış
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
hangi yıllarda yapmış olduğunu da
paylaşırım.
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutup işleme
alıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 15 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (c) bendinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
İstanbul
BAŞKAN Komisyon, katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL
(Denizli) Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
"2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı"nın 6. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendiyle Maliye Bakanına verilen;
"Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile
özel bütçeli idarelerin bütçelerinin "Personel Giderleri" ile
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri"
tertiplerinde yer alan ödenekleri, Maliye Bakanlığı bütçesinin
"Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği" ile
gerektiğinde "Yedek ödenek" tertibine; diğer ekonomik
kodlara ilişkin tertiplerde yer alan ödenekleri ise 5018 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
sınırlamalara tabi olmaksızın Maliye
Bakanlığı bütçesinin "Yedek Ödenek" tertibine
aktarma" yetkisi, 5018 sayılı Kanunun 21. maddesindeki, kamu
idareleri bütçeleri arasında ödenek aktarımının kanunla
olacağı ile personel giderleri tertiplerinden diğer tertiplere
aktarma yapılamayacağına ilişkin kurallarına
açıkça aykırıdır.
Yine aynı şekilde, Maliye Bakanına 6.
maddenin birinci fıkrasının (b) bendiyle, "Genel bütçe
kapsamındaki kamu idarelerinden, hizmeti yaptıracak olan kamu
idaresinin isteği üzerine bütçesinden yıl içinde hizmeti yürütecek
olan idarenin bütçesine" üstelik, "fonksiyonel
sınıflandırma ayrımına
bakılmaksızın" ödenek aktarma yetkisi verilmesi; 5018
sayılı Kanunun 21. maddesindeki, kamu idareleri bütçeleri
arasında ödenek aktarımının kanunla olacağı
kuralına aykırıdır. Kurumlar arası ödenek
aktarımının "fonksiyonel sınıflandırma ayrımına
bakılmaksızın" verilmesi ve böylece örneğin (X)
İdaresinin bütçesindeki bir yatırım harcamasının, (Y)
idaresinin bütçesine tüketim harcaması olarak aktarılabilmesi ise,
bütçede değişiklik yapılması anlamına gelir ki,
Anayasanın 163. maddesindeki, "Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez."
kuralı karşısında, Bakanlar Kuruluna verilmeyen bütçede
değişiklik yapma yetkisinin Maliye Bakanına verilmesi, Anayasanın
163. maddesine aykırıdır.
6. maddenin ikinci fıkrasıyla, kamu
idarelerinin kendi bütçeleri içinde yapacakları ödenek
aktarımının yüzde 20'yi aşması hâlinde, yüzde 20'yi
aşan ödenek aktarımlarını yapma yetkisinin Maliye
Bakanına verilmesi, 5018 Sayılı Kanunun 21. maddesinde, kamu
idare bütçeleri içinde yapılacak ödenek aktarımlarının kamu
idareleri tarafından yapılacağı kuralı
karşısında, 21. maddesine ve ayrıca Maliye
Bakanının aktarma yetkisinin Maliye Bakanlığı bütçesinin
"yedek ödenek" tertibiyle sınırlı olduğuna
ilişkin 23. maddesine aykırıdır.
6. maddenin sekizinci fıkrasındaki, "Genel
bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri
ödenek aktarma suretiyle yapılır." şeklindeki düzenleme
5018 sayılı Kanunun 21. Maddesinin birinci fıkrasındaki,
"Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri
arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır."
kuralına aykırıdır.
6. maddenin dokuzuncu fıkrasının (a), (b),
(c), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerinde, Maliye Bakanına kamu idaresi
bütçelerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları ertesi
yıl bütçelerine devren ödenek kaydetme yetkisi verilmesi, 5018
Sayılı Kanunun "ödeneklerin kullanılması"
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendindeki, "Cari yılda kullanılmayan ödenekler yıl sonunda
iptal edilir." kuralına açıkça aykırıdır.
BAŞKAN Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, 10 madde geçirdik.
Sayın Özçelik, gelmiş geçmiş en hızlı
metin okuyan bir kâtip üye olarak, Sayın Kâtip Üyemiz olarak
(AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Hayır,
hayır
Okumadı bu akşam. Sizin sataşma talepleriniz,
onun yavaş yavaş okuması sonucunda bir saat fazladan
çalışmış olduk.
Teşekkür ediyorum hepinize.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Performans düşüşü var.
BAŞKAN - Hayır, Sayın İnce
baktığı zaman performansı düştü.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan, Sayın Burhan Kuzu Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığına atanmış. Şimdi Twitterda
Onu da kutluyoruz
grubumuz adına, yeni görevi de hayırlı olsun.
BAŞKAN Programa göre, 2012 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının oylanmamış
maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 19
Aralık 2013 Perşembe günü saat 10.00da toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
İyi geceler dilerim.
Kapanma Saati: 23.43