TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
36ncı
Birleşim
19
Aralık 2013 Perşembe
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- YOKLAMALAR
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, hayatını
kaybeden Meclis çalışanı Mihriban Bora Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önerin 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
3.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun soru-cevap işlemi sırasında
İSKİ skandalından bahsetmesi üzerine, yolsuzluğun
yapıldığı dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Nurettin Sözenin skandala imza atan bürokratı
yargıya teslim ettiğine ilişkin açıklaması
4.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin
Alanın hayatını kaybeden annesine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
5.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, İstanbul Milletvekili Engin Alanın
annesinin vefatına, hukukun üstünlüğünün esas alınması ve
tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için üç gündür
açlık grevinde olduklarına ilişkin açıklaması
6.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, direnişlerine
destek veren milletvekillerine teşekkür ettiğine ve Hristiyan
vatandaşların Doğuş (Noel) Bayramını tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
7.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda birçok ilde uzun süredir elektrik
olmadığına ve Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
8.-
Mardin Milletvekili Erol Doranın, Hristiyan vatandaşların
Doğuş (Noel) Bayramını ve bütün vatandaşların
yeni yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener,
Başkanlık Divanı olarak hayatını kaybeden Meclis
çalışanı Mihriban Bora Allahtan rahmet dilediklerine
ilişkin konuşması
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saralın 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Oktay Saralın 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
4.- İstanbul Milletvekili Oktay Saralın, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
5.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Oktay Saralın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
6.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, İstanbul Milletvekili
Oktay Saralın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
7.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saralın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Sinop
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
9.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinde soru-cevap
işlemi sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
10.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Metin
Külünkün 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
11.-
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
12.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Metin
Külünkün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
VII.- YAZILI SORULAR VE
CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, gazetecilere ve sosyal medyaya baskı
yapıldığı iddiasına ve basın özgürlüğünü
engelleyen uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/33402)
2.- İstanbul
Milletvekili Celal Dinçerin, Türk Tarih Kurumu tarafından şeref
üyeliği verilecek tarihçiler için hazırlanan cübbelerde Yavuz Sultan
Selim ile ilişkili bir motifin bulunmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/33403)
3.- Kocaeli Milletvekili
Haydar Akarın, iletişim fakültesi mezunlarının istihdam
sorununa ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/33465)
4.- Antalya Milletvekili
Gürkut Acarın, basın özgürlüğüne ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/33794)
5.- İstanbul
Milletvekili Abdullah Levent Tüzelin, TRTde kadınlara yönelik
aşağılayıcı ifadeler içerdiği iddia edilen bir
programa ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/33799)
6.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, TRT yayınları çerçevesinde engellilere yönelik
çalışmalara ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/33800)
7.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, bağlı kurum ve kuruluşlarda
çalışan güvenlik görevlilerine ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/33802)
8.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, bağlı kurum ve kuruluşlara ait lojman ve sosyal tesislere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/33803)
9.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından satın
alınan ve kiralanan taşıtlara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/33804)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulutun, TRTnin Amasya iline bölge müdürlüğü
kurmasına yönelik bir çalışma yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/33806)
11.- Mersin Milletvekili Ali
Özün, Gezi Parkı protestoları nedeniyle zarar gören veya işten
atılan gazetecilere ve basın özgürlüğüne ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/33807)
12.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, 2013 yılında Bakanlık
tarafından gerçekleştirilen yatırımlara ilişkin sorusu
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
(7/34177)
13.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu yöneticilerinin özlük hakları ile kuruma ait lojman ve makam
araçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/34234)
14.- İstanbul
Milletvekili Osman Oktay Ekşinin, AB İlerleme Raporunda RTÜK ile
ilgili yer alan ifadelere ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/34248)
15.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın açıklamaları ile
ilgili yapılacak haberler konusunda basın kuruluşlarına
talimat verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/34295)
16.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükatamanın, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun
yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerine ödenen maaşlar ile sağlanan
diğer haklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/34318)
17.- İstanbul
Milletvekili Müslim Sarının, ÇED zorunluluğu olmayan HES
projelerine ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı (7/34464)
18.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, TRTnin reklam ihalesinin
verildiği şirkete ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/34485)
19.- Gaziantep Milletvekili
Mehmet Şekerin, Basın İlan Kurumunun bir uygulamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınçın cevabı (7/34514)
20.- İzmir Milletvekili
Ahmet Kenan Tanrıkulunun, süs bitkisi ve fidan
satışlarından KDV alınmamasının
doğurduğu haksız rekabete ilişkin sorusu ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/34683)
21.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında nesli
tükendiği tespit edilen hayvanların sayısına,
2013 Kasım ayı
itibarıyla doğadaki sakallı akbaba türü kuşların
sayısına,
İlişkin
soruları ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı (7/34685), (7/34686)
22.- Ankara Milletvekili
Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları arasında kurulan
yabancı sermaye ortaklı şirket sayısına ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/34767)
23.- İstanbul
Milletvekili Umut Oranın, teşvik uygulamalarına ilişkin
sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer Çağlayanın cevabı
(7/34768)
24.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, son iki yılda İstanbulda
Bakanlık tarafından yaptırılan anket ve
araştırmalara ilişkin sorusu ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı (7/34993)
25.- İstanbul
Milletvekili Celal Adanın, son iki yılda İstanbulda
bakanlık tarafından yaptırılan anket ve
araştırmalara ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayanın cevabı (7/35004)
19 Aralık 2013 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 10.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşimini açıyorum.
Toplantı
yeter sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Programa göre,
2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506)(X)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet
Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507)(X)
BAŞKAN
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
1inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım:
2012 YILI
MERKEZİ YÖNETİM KESİN
HESAP KANUNU
TASARISI
Gider bütçesi
MADDE 1- (1) 6260 sayılı 2012
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa bağlı (A) işaretli
cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 344.512.858.921 Türk
Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelere 38.944.870.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 2.027.897.000 Türk Lirası,
ödenek verilmiştir.
(2) 2012 yılı merkezi yönetim
konsolide ödenek toplamı 350.948.317.871 Türk Lirasıdır.
(3) Kanunların verdiği
yetkiye dayanarak yıl içerisinde eklenen ve düşülen ödenekler
sonrası merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2012 yılı bütçe
giderleri toplamı 353.641.946.589,96 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin 2012 yılı bütçe giderleri toplamı
51.140.871.954,43 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 2012 yılı bütçe
giderleri toplamı 2.193.643.124,38 Türk Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2012 yılı merkezi yönetim
konsolide bütçe gideri toplamı 361.886.686.234,03 Türk
Lirasıdır.
BAŞKAN
1inci maddeyi daha evvel kabul edilen cetvellerle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi
okutuyorum:
Gelir bütçesi
MADDE 2- (1)
6260 sayılı 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa
bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin gelirleri 322.884.924.000 Türk
Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin gelirleri 6.090.992.350 Türk Lirası öz gelir,
33.378.311.650 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
39.469.304.000 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 2.027.897.000 Türk
Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) 2012 yılı merkezi yönetim konsolide
bütçe gelir tahmini toplamı 329.844.816.950 Türk Lirasıdır.
(3) Merkezi yönetim kesin hesap gelir cetvellerinde
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel
bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 2012 yılı net bütçe
gelirleri toplamı 323.229.596.741,89 Türk Lirası,
b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel
bütçeli idarelerin 2012 yılı net bütçe gelirleri 9.677.479.848,65
Türk Lirası öz gelir, 40.853.227.229,75 Türk Lirası Hazine
yardımı olmak üzere toplam 50.530.707.078,40 Türk Lirası,
c) (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumların 2012 yılı net bütçe
gelirleri 2.317.531.483,84 Türk Lirası öz gelir, 20.500.000 Türk
Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 2.338.031.483,84 Türk
Lirası,
olarak gerçekleşmiştir.
(4) 2012 yılı merkezi yönetim konsolide
bütçe geliri toplamı 332.474.894.921,00 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz isteyen Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul
Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Saygıdeğer Başkan,
değerli milletvekilleri; 2012 yılı Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı 2nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum.
İki hafta sonra bir
yılı daha geride bırakacağız. Gündemdeki
gelişmeler, yeni yılın birçok kişi için büyük
değişiklikler getireceğini şimdiden göstermekte. Biz, CHP
olarak bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da halk ve hak için
çalışmaya devam edeceğiz.
Şimdi, sizlere AKPnin
belli başlı icraatlarını sürem dâhilinde anlatmaya
çalışacağım. Edep yahu! dediniz, daha önce de kadın
gazetecilere varıncaya dek birçok kez ağır hakaretlerde bulunan
vekilinize edebi öğretemediniz, hatta özendirdiniz, hep yenilerine sebep
oldunuz. Bir yandan kendinize gemicikler alırken, diğer yandan 300
bin öğretmen atama beklerken Öğretmenler Gününde -alay eder gibi-
bir gemi maketi dağıttınız. İktidara geldiğiniz
günden beri, kıyafet değiştirir gibi sınav sistemini
değiştirip yapboz tahtasına çevirdiniz, çocukların ve
gençlerin istikbaliyle oynadınız. 2002den bu yana eğitimde 5
bakan değişti, 5i de farklı sınavlardan müfredata, bir sürü
değişiklik getirdi. Eğitimde bugüne değin emsali
görülmemiş 15 temel değişiklik yapıldı. Okul
öncesinden ortaöğretime kaos ortamı oluştu. Son on bir
yılda öğrencilerin başına gelenler hiçbir iktidar döneminde
gelmedi. Ortaöğretime geçiş sınavı olan LGS gitti, yerine
OKS geldi. Olmadı, OKS gitti, SBS geldi. Olmadı, üç aşamalı
SBS kalktı, SBS tek sınav olarak uygulanmaya başladı. O da
olmadı, SBS gitti, merkezî ortak sınavlar getirildi.
Gelelim üniversiteye. Üniversiteye giriş
sınavları iki aşamalı oldu. ÖSS kalktı, YGS ve LYS
geldi. Katsayı uygulaması bir kalktı, bir daha geldi, sonra bir
daha kalktı. Ortaöğrenim başarı puanı uygulanmaya
başladı, haksız rekabet ortamı yaratıldı.
Anadolu liseleri iğdiş edildi. Türkiye
genelinde 1.953 genel lise Anadolu lisesine dönüştürüldü. Türk eğitim
sistemi 4+4+4 ucubesiyle tanıştı; Apar topar, yangından mal
kaçırırcasına, bilim adamlarının, eğitim
uzmanlarının, sendikaların görüşü dikkate
alınmaksızın dert yasası olarak getirildi. Bu çocuklar
deneme tahtasıydı ya nasılsa! Önce, altmış altı
aylık çocuklarını okula göndermek istemeyenlerin evlatları
geri zekâlı ilan edildi. Sonra baktınız, sistem sizin
hatalarınızı tolere edemeyecek kadar yanlış
çıkınca geri adım attınız. Yüzlerce okulu imam hatibe
dönüştürdünüz, normal okul tercihini zorlaştırdınız.
Sizin bir dediğiniz bir dediğinizi tutmadı. Dindar ve kindar bir
nesil yetiştirmek için elinizden geleni yaptınız. Son olarak
dershaneleri hedef aldınız. Sanki eğitim sisteminin tüm
aksaklıklarını çözmüş gibi, çocukların geleceğini
bir siyasi malzeme yapmaktan da geri durmadınız.
Derslik sayısıyla övünen kişilere şu
soruyu sormak istiyorum: İstanbulda valiliğin açıklaması
var. 300 binin üzerinde, okuma yazma bilmeyen bir grup var. Türkiye genelinde 2
milyondan fazla kadın okuma yazma dahi bilmiyor. Bunları niye
konuşmuyorsunuz millî eğitimde yaptığınız
atakları söylerken?
Sağlıkta geçici çözümlerle göz
boyadınız. Sağlık personelinin
sıkıntılarını sormadınız. Şu anda, en
mutsuz çalışanlar grubu sağlık personeli. Hekime yönelik
şiddet olayları artarken yine çalışanları
suçladınız, geçici çözümler üretmeye çalıştınız. Bugün
Anadoluda, kırsalda görev yapan doktor, ebe, hemşire ve diğer
sağlık çalışanlarının
uğradığı hakaret ve psikolojik baskıların haddi
hesabı yoktur. Darp, yaralama, hatta ölümle sonuçlanan şiddet
olayları her geçen gün artış göstermektedir. Sağlık
çalışanlarının
şiddet olaylarını bildirmesi için hizmete giren Beyaz Kod
verilerine göre, hastanelerde sağlık çalışanlarına
yönelik fiziksel saldırılar 2013ün ilk altı ayında yüzde 7
artış göstermiştir. Üstelik bu veriler, sizin iğdiş
etmeye çalıştığınız meslek odalarının
değil, bizzat sizin bünyenizde faaliyet gösteren bir birimin
açıkladığı rakamlardır.
İstanbulda
yeşil alanların tamamına göz koydunuz. Onaltı Dokuz
konutlarını yapan yandaşa küser gibi davranıp ama
yanındaki tank fabrikasının arsasını aynı imara
açtınız.
Bugün,
ülkenin en büyük sorunları işsizlik, hayat
pahalılığı, ulusal güvenlik ve terör üzerine inşa
edildiği hâlde bunları görmezlikten geldiniz, sadece türban üstüne,
camilerin ahır olması üstüne bir politika güttünüz.
Emekliler
çocuklarına muhtaç hâle getirildi. Emeklilerden her gün imdat
çığlıkları yükselmesine sebep oldunuz.
Tüm
uyarılarımıza rağmen, eksiklikleriyle
çıkardığınız İntibak Yasası maaşlar
arasında uçuruma neden oldu.
Sosyal
adaletsizlikler yarattınız. 2000den sonra emekli olanları süründürdünüz. Yakınlarınız
rahat evlerinde, gemiciklerinde, holding koltuklarında ihalelerin
peşinde koşarken, evlerine para sayma makinesi alırken görmezden
geldiğiniz ve belli ki küçümsediğiniz birkaç yüz TLnin bir emeklinin
katkı payı, ilaç parası, aş parası, geçim parası
olduğunu bilemediniz çünkü siz halktan kopuktunuz. Siz, öğretmek
yerine biat kültürünü yerleştirmeyi, yardım etmek yerine muhtaç
etmeyi, onlara yardımlar götürmeyi tercih ettiniz.
Bir
bakanınız 800 lirayla bir ailenin aslanlar gibi geçinebileceğini
buralardan söyleme cesaretinde bulundu.
Engellileri
hiçe saydınız. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde
engellilere tüm yaşam alanlarında tek başına
hayatını idame ettirebilecek sosyoekonomik imkânlar yıllar
öncesinde sağlanabilmişken siz, çıkardığınız
yasaları dahi uygulayamadınız. Engellilerden öğretmen olmaz.
diyen bir Millî Eğitim Bakanı, Görmediğin hâlde sana iş
vermişiz. diyen Sağlık Bakanı, Sizi adam yerine koyduk.
diyen bir milletvekili varken aksi de olamazdı zaten.
Avrupanın en genç nüfuslu ülkesi olmamıza
rağmen, gençliğe bir türlü kulak vermediniz, milyonlarcası
sokağa döküldü, sizin açıkladığınız rakamlarla bu
3,5 milyon kişiydi. Başka ülkelere akıl satarken, Orta
Doğuyu nizam ederken bu vatanın geleceğini gençlerin inşa
edeceğini görmezden, duymazdan, bilmezden geldiniz. Ayyaş dediniz,
Çapulcu dediniz, Camide içki içtiler. iftiraları atmaktan geri
durmadınız. Bu pırıl pırıl, yarının
işleyen beyinleri, aydınlık yüzleri olan gençleri en büyük rant
malzemenize alet ederek türbanlı bir kadının üzerine
saldırdıklarını, çocuğunu iğrenç bir şekilde
taciz ettiklerini söyleyecek kadar ileri gittiniz. Son cami fantezinize ise
tabanınızı bile inandıramadınız. Bir bakanınız
camide öpüşenler olduğunu söyleme cesaretini gösterdi, sanıyorum
kendi fantezisiydi.
Siz sokağın sesini, gençlerin fikrini
değil, fikri ve zikri olmayan, sadece sizi alkışlayan
insanları dinlemeyi tercih ettiniz. Siz, kendi gençlerinize misilleme
yapıp mitingler düzenlediniz. Ve yine siz, kendi gençlerinizi
copladınız, gazladınız, püskürttünüz ve öldürdünüz. Esmaya
haklı olarak ağladınız, ölen 7 gencimize rahmet bile
dilemediniz. Gözlerini çıkarttığınız 14 gencimize
geçmiş olsun bile demediniz. Hâlâ da Gezi olaylarına
katılanların peşinde, onları gözaltına almanın
peşindesiniz. Siz, dindar nesil hayaliyle öğrencilerin sözde
ebeveynliğine soyunarak evlerini, yurtlarını siyasete malzeme
ettiniz. Bu ülkenin vatandaşlarını ayrıştırmak
için elinizden geleni yaptınız. Türkiyenin tamamının yöneticisi
olduğunuzu unuttunuz; Benim % 50m dediniz, Sokağa dökerim. diye
tehdit ederken kürsülerden demokrasi ve ifade özgürlüğü naraları
atmayı da ihmal etmediniz. Darbe, darbe, darbe
diyerek ülkenin en
yurtsever aydınlarının, askerlerinin, en itibarlı
kişilerinin evlerini sabah beşte medyayla birlikte
bastınız. Sevinç naraları attınız. Şimdi ise bu
işler yapılırken, altınız oyulurken Komplo var.
diyorsunuz.
Siz bu ülkede ekonomiyi de sadece kendiniz için
işlettiniz. Bir yandan dolaylı vergilerle toplumun ümüğünü
sıkarken, bütçenin bütün yükünü ÖTV ve KDV üzerinden halkın,
emekçinin sırtına yüklerken diğer yandan sermaye gruplarınızı
hileli işlerine göz yumarak veya destek olarak büyüttünüz. Özellikle de
geçimin zaten zor olduğu büyük şehirlerde adım başı
AVM açarak küçük esnafı bitirme noktasına getirdiniz. Gözünüzü rant
bürüdüğü için küçük esnafın, mahalle bakkalının, terzinin,
züccaciyecinin sıkıntısını nasıl çözeriz dahi
demediniz.
Siyasete yırtık ayakkabıyla girdik.
dediniz, ayakkabı kutularınızda milyonlarca dolar buldunuz. On
bir yıl sonunda altı delik ayakkabısıyla, yerde,
katledilmiş yatan Hrant Dink ve milyonlarca yoksulu gördük. Siz bu ülkenin
gencinin, yaşlısının, işçisinin, emekçisinin,
doktorunun, mühendisinin, öğrencisinin, öğretmeninin, kısaca tüm
kesimlerinin günahına girdiniz. Gün gelecek,
yaptıklarınızın hepsinin hesabını toplum önünde,
sandıkta vereceksiniz. Unutmayın ki zamanı gelmiş bir
fikirden daha güçlü hiçbir şey yoktur.
Saygılarımla. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Halil Aksoy, Ağrı Milletvekili.
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı bütçe
kesin hesap yasa tasarısının 2nci maddesi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün bütçe
görüşmeleri sona eriyor. 2014 yılı bütçesini de tıpkı
önceki yılların bütçeleri gibi kafanıza göre belirlediniz.
Halkı esas alan, yoksulluğu, eşitsizlikleri ortadan
kaldıran, adaletli ve hakkaniyete uygun bir bütçe yapmadınız ne
yazık ki. Ancak, bugün, kamu emekçileri grev yapıyorlar, sokakta
eylem yapıyorlar, tıpkı burada, Meclis Genel Kurulunda grev
yapan milletvekili arkadaşlarımız gibi haksızlığa
karşı ses çıkarıyorlar.
2014 bütçesinin büyük bölümü yani yüzde 86,5'i
emekçilerin maaşlarından kesilen vergilerden oluşuyor.
Vergiciler için cennet hâline getirilen Türkiyede sermayenin doğrudan
ödediği kurumlar vergisi ise 31 milyar lira ile vergi gelirlerinin sadece
yüzde 7,68ini oluşturuyor. Bütçenin yükü sadece vergilerle değil,
vergi dışı gelirlerle de halkın, emekçilerin
sırtına yüklenmiş bulunmaktadır çünkü vergi
dışı gelirlerin büyük bölümü özelleştirme ve topluma ait
varlıkların satışından elde edilen gelirlerden
oluşuyor.
Değerli milletvekilleri, yine, bugün, tarihte önemli
bir güne denk geliyor. On üç yıl önce bugün yani 19 Aralık 2000
tarihinde Türkiye cezaevlerinde unutulmayacak katliamlar yaşandı.
Bugün, en çok hak ihlallerinin yaşandığı ve o dönemi
savunanların bugün şikâyet ettiği F tipi cezaevlerine
karşı ölüm orucuna giren yüzlerce tutuklu ve hükümlüye bombalarla,
gazlarla, greyderlerle, uzun namlulu silahlarla saldırıldı.
Medyaya yansıttıkları sözüm ona Hayata Dönüş Operasyonu,
aslında Tufan ismini verdikleri operasyonlar neticesinde 32
insanımız can verdi. 20 cezaevine, eş zamanlı olarak 10
binin üzerinde güvenlik güçleriyle birlikte müdahale edildi.
Anımsayacaksınız mutlaka, Bayrampaşa Cezaevinde
yaşananlar âdeta bir savaş filmi sahnesini andırıyordu.
Orada yanarak can verenlerin ve yaralıların görüntüsü hâlâ
hafızamızda canlıdır.
Peki ne olmuştu da bu devlet on binlerce güvenlik
görevlisiyle yurttaşlarının kaldığı cezaevlerini
savaş alanına çeviriyordu? En doğal hakları olan protesto
hakkını kullanarak açlık grevine girmişlerdi, bedenlerini
ölüme yatırmışlardı.
Ne gariptir, o gün F tipi cezaevlerini savunanlar,
yürürlüğe konan bu Hayata Dönüş Operasyonu emrini veren askerler
bugün F tipi cezaevlerinde kalıyor ve onlar da şikâyet ediyorlar, F
tipi cezaevi koşullarının ağır olduğunu
söylüyorlar. Haklılar çünkü gerçekten de F tipi cezaevleri insan
haklarına aykırı bir mimari yapıdadır.
Demokrasi, insan hakları ve hukuk herkes için
gereklidir. Dün yaptığınız cezaevleri bugün veya yarın
sizin meskeniniz olabilir. Sizin getirdiğiniz antidemokratik yasalar,
mahkemeler, bugün sizi yargılayabiliyor. Hiç kimse ama hiç kimse adaletten
ve gerçek hukuktan kaçamaz, kaçmamalıdır. Tarihte bütün diktatörler
ve diktatoryal yönetimler halka hesap vermişlerdir, bundan sonra da
vereceklerdir.
Bakınız, bir ayrıntıyı daha
hatırlatayım: Türkiyede binlerce faili meçhul cinayetlerin, köy
yakma kararlarının verildiği Millî Güvenlik Kurulunda bu
operasyonların yapılacağı kararlaştırılmıştı.
Yine, bir ayrıntı daha vereyim: F tipi
cezaevlerinin mimarlarından olan ve operasyonlar sırasında Ceza
ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü görevinde bulunan Ali Suat Ertosun, 2004
yılında, AKP Hükûmeti kararıyla, dönemin Devlet Bakanı,
şimdiki Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek tarafından
Devlet Üstün Hizmet Madalyası aldı. Dolayısıyla, bu Hükûmet
çıkıp diyemez ki Benim iktidarım zamanında
gerçekleşmedi bu olay. Bu olayın baş sorumlularının
ödüllendirilerek ve yine, operasyon kararını veren, düzenleyen ve 32
insanı katledenler hakkında etkin bir soruşturma yapmayarak,
onları yargı önüne çıkarmayarak bu katliama siz de ortak
oluyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, peki ne oldu, cezaevleri
sizin döneminizde ne hâle geldi, biliyor musunuz? Toplama kampları hâline
geldi doğrusu, her türlü insan hak ve gereksinimlerinin gasbedildiği
yerler oldu cezaevleri. Cezaevlerinde insan hakları ihlallerinin en çok
yaşandığı dönem bu Hükûmetin dönemidir. Bu iktidar
döneminde, cezaevi mevcudu 2 katına çıkarıldı. İlk
defa, sizin döneminizde tutuklu sayısı hükümlü sayısını
geçti. Binlerce çocuğu taş attı diye ya da benzer gerekçelerle
tutukladınız. Bu çocuklar sizin döneminizde Pozantı'da,
Antalya'da, Mardin'de, Sincan'da taciz, tecavüz ve her türlü fiziki saldırıya
uğradı.
Yine, hiçbir dönemde, cezaevlerinde nakil ve sevk
adı altında gerçekleştirilen sürgünler bu kadar
yaşanmadı. Bir gecede
yüzlerce tutsağı, ülkenin bir ucundan öbür ucuna sürdünüz. Bunu
yaparken de hiçbir makul gerekçeniz yoktu. Açlık grevine giren binlerce tutsağa
karşı intikam duygusuyla hareket ettiniz. Devlet ciddiyeti bu
değildir, bu olmamalıdır.
Cezaevlerinde bugün yaşanan en önemli ve en acil
sorun elbette ki hasta tutuklu ve hükümlülerin tahliye edilmemesi ve gereken
tedavilerinin yapılmamasıdır. Bakınız, defalarca bu
kürsüden ve başka platformlardan dile getirdik. Şu an durumu çok
ağır olan hasta tutuklu ve hükümlülerin durumu hiçbir şekilde
siyasete malzeme edilemez, pazarlık konusu yapılamaz. Şu an,
Türkiye genelinde son verilere göre, 166'sı ağır olmak üzere 600
civarında hasta tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bunların
birçoğu cezaevinde tek başına yaşamını idame
ettirme imkânlarına da sahip değildir. Ne yazık ki Adli
Tıpı Kurumu tamamen siyasi saiklerle vermiş olduğu
kararlarla tahliye taleplerini reddetmektedir.
Bakınız, Adli Tıp Kurumuna muazzam
yetkiler sunulmuş. En azından Parlamento ve Hükûmet,
siyasallaşmış bu kurumun tekelini kırmalıdır. Adalet
Bakanlığınca belirtilen tam teşekküllü hastanelerin
sağlık kurullarınca düzenlenen raporlarının Adli
Tıp Kurumunun onayına sunulmasıla ilgili düzenleme derhâl
kaldırılmalıdır. Ayrıca, Adli Tıp Kurumu, tam
teşekküllü hastanelerin vermiş olduğu raporları onaylamak
için tutukluyu da İstanbul'a, kendi ayağına
çağırmaktadır. Ring araçları içerisinde yapılan bu
nakiller, başlı başına bir eziyet hâlini almaktadır.
Adli Tıp Kurumu -bildiğiniz üzere- verilen
raporları neredeyse hiç onaylamıyor. Özellikle ceza
dosyalarının içeriğine bakarak, siyasi tutuklu ve hükümlülere
karşı tarafsızlığını tamamen yitiriyor. Bu
nedenle, yasanın bu hükmünün değiştirilerek hapis
cezasının hastalık nedeniyle ertelenmesinin Adli Tıp
tekelinden çıkarılması zorunlu ve kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri, tekrar etmek gerekirse,
bilimsel kriterlerden ziyade siyasi kriterler ile hareket eden ve tamamen
siyasetin etkisinde olan Adli Tıp Kurumunun bu tekelinin derhâl
kırılması gerekiyor.
Üniversitelerin adli tıp anabilim dalı
başkanlıkları veya Sağlık Bakanlığının
eğitim ve araştırma hastaneleri gibi kurumların
bilirkişilik vasfı kabul edilmeli, buna göre düzenlemeler
yapılmalıdır. Ayrıca, tüm cezaevlerinde tam
donanımlı ve yeterli uzman personel barındıran hastaneler
ve revirler açılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, fırsat buldukça birçok
cezaevine ben de gittim. Geçenlerde,
Sincan 2 No.lu F Tipi Cezaevinde kadın ve erkekleri ziyaret
ettim. Çocuk ve gençlik cezaevlerini de
ziyaret etmek istemiştim ancak her nedense bana bu izin verilmedi.
Mevzuatta buna ilişkin hiçbir kısıtlayıcı düzenleme
yokken Adalet Bakanlığının bu talebimi tamamen subjektif
bir ifadeyle Uygun görülmemiştir. şeklinde reddetmesi doğrusu
kabul edilemez. Bu hukuk dışı keyfî uygulamaların kamuoyu
gündemine gelmesinden korktukları için herhâlde bizim cezaevlerine,
özellikle çocuk cezaevlerine gitmemizi istemiyorlar.
Burada da çok sayıda ağır hasta, tutuklu
ve hükümlü vardır. Mesela Hüseyin Yıldız, Cengiz Eker, Hasan
Alkış, Burhan Kartal, Burhan Kaya, Mehmet Nuri Çelebi, Mehmet Çelebi
Çalar, Mehmet Yalçın, Aziz Yalçın gibi isimler ağır
hastadırlar. Bu hastaların 2 No.lu F tipi cezaevinde keyfî
uygulamalarla tutulması kabul edilemez.
Keza, aynı cezaevinde birçok hak ihlali
yaşanmaktadır. Bunlardan birisi de mektup, gazete ve diğer
yayınların geç veriliyor olmasıdır, yine kıyafet de
verilmiyor. Benzer çok sayıda sorun da hâlâ yaşanmaktadır.
Başta ağır hastaların sorunları olmak üzere, bütün
sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini
tekrar hatırlatmak istiyorum.
Bu nedenle sayın Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen
Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanunun 2nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz aldım. Yüce heyeti bu
vesileyle saygılarımla selamlıyorum.
Madde gelirlerle ilgili ama ondan önce, özellikle ifade
etmek istediğim bir husus var. Sayın Bakan, bundan sonra orada
oturmadığınız müddetçe bu işten anlayan, bizim de
sorularımıza cevap verecek bir sayın bakanı oturtun lütfen.
Fişlemeden sorumlu olacak, MHPlilerin fişleneceği bir alanda
görev yapan bir bakanla, sorduğumuz soruya cevap alamayacaksak öyle bir
muhatap istemiyoruz, onu açıkça beyan etmek istiyorum. Çünkü, bu benim
4üncü konuşmam bütçede, sizinle sanıyorum ilk defa bunda
karşı karşıya geliyoruz. Bunu özellikle ifade etmek
istiyorum.
Bir de gıyabınızda her zaman
sitayişle bahsettiğim bir husus vardır, Söylediği, bize
verdiği teknik bilgiler de doğrudur. derdim. Evvelki akşam
burada verdiğiniz beyanat hakikaten vatandaşta bir yankı buldu.
Bu meydana gelen olaylarla ilgili şahsi duruşunuzun ne
olacağına dair vatandaş
olumlu tepki de verdi. Tebrik de ediyorduk o yüzden ama gece
attığınız tweetlerle ertesi gün vatandaş Sizin bu
methettiğiniz adam nasıl döndü akşamdan sabaha? diye bize
tekrar dönmeye başladı. Onu da yüce Mecliste, Genel Kurulun huzurunda
size bir duyurmak istedim.
Şimdi, orta vadeli program ile orta vadeli mali
planın amacı belli. Maliye politikanızın amacı ne
sizin? Ekonomik ve finansal istikrarı desteklemeniz mi? Hayır,
desteklemiyorsunuz, böyle bir şey yok. Yurt içi tasarrufları
artırdınız mı? Rezil ettiniz. Bundan siz de sorumlusunuz.
En çok sorumlu olan da sizsiniz. Siz dersiniz ki: Benim
çalıştığım alan kamu maliyesi, bal gibi de kamu
harcanabilir gelirini artırdım. Artırdınız,
doğru, nereden nereye çıkardığınız da belli ama
Türkiye tasarruf liginde dünyada çakıldı, çakıldı, küme
düşüyor. Küme düşeceği bir alt küme yok zaten yani orada rezil
vaziyette.
Cari açığı kontrol ettiniz mi? Bunlar
anayasal görev aynı zamanda. Cari açık, dış ticaret
açığı rezil, yine 100 milyar doları buldu. Cari açık
rezil, hâl meydanda. Şimdi, faiz dışı harcamaları
kontrol mu ediyorsunuz? Yapıyı değiştiremiyorsunuz.
Aslında, AKP Hükûmeti, bal gibi de faizci, faizcinin kralı.
Açıklanan son millî gelir rakamlarına bakın, mali sektörün
durumu, oradaki kazancı, artışı vesaireyi görürsünüz,
AKPnin faizcilerle nasıl hemhâl olduğu, iç içe olduğu,
birbirine geçtiği çok net ve açık bir şekilde gözüküyor. En iyi
gelişme orada, kabarmış, genişlemiş. Tüketici Yasasında
yine aynı. Faizle siz kâr ortaklığını aynı kefeye
koydunuz. Bu, Müslümanı kandırmaktan başka bir şey
değil. Düzelt falan dedik, AKPli arkadaşlar da rıza
göstermediler, hakikaten değişmesi lazım geldiğini
söylediler. Yapılan değişiklik şeyi karşılamıyor.
Çok rezil bir vaziyette. Yani inancı olan vatandaşları da resmen
kandırıyorsunuz. Belki tasarının altında imzanız
vardı ama farkında değilsiniz. Biz burada ne yaptık? diye
lütfen bir bakın.
Kamu gelirlerinin kalitesini
artıracaktınız, hikâye. Nereden artırdınız kamu
gelirlerinin kalitesini? Dolaylı vergiler artıyor. 1 litre benzinden
ne alıyordunuz siz kabaca baktığınız zaman? Siz
iktidara geldiğinizde 1 lira 15 kuruş vergi alıyordunuz,
şimdi alıyorsunuz 2 lira 91 kuruş. Eksiğim var,
fazlası yoktur. 1 litre tüp gazdan ne alıyordunuz? 6-7 lira
alıyordunuz 12 litrelikten, şimdi 25 liradan daha fazla
alıyorsunuz. Dolaylı vergilerin payı düştü. falan demeyin,
vatandaşın cebinden çıkıyor mu, çıkmıyor mu? 1
litre mazottan ne alıyordunuz? 76 kuruş falan alıyordunuz
-yanlışım varsa gelin, düzeltin- şu anda ne
alıyorsunuz? Neredeyse 2,5 lirayı buldu. Öyle değil mi? Bunlar
sizin elinizde. Vatandaşa niye doğruyu anlatmıyorsunuz,
açık bir şekilde anlatmıyorsunuz? Çünkü doğruyu
anlattığınız zaman vatandaş farklı düşünüyor
sizin hakkınızda. Zaten fiilen yaşıyor, bunu da size
söylüyor.
Elektronik vergi mevzuatını gözden
geçirecektiniz, ayıpsınız, ne kadar hırsız,
uğursuz, kaçakçı, gayrimeşru iş yapan varsa
parasını legalize etmek için burada kanun çıkarıyorsunuz.
Siz varlık barışı falan yapmıyorsunuz,
varlıklılarla barış yapıyorsunuz. Zaten iki gündür
ortalığa çıkan, saçılan işler kimlerle ilişkide
olduğunuzu çok açık ve net bir şekilde gösterdi.
Varlıklılarla barış yapıyorsunuz siz. 130 milyar
dolardı ilk açıklandığında Sayın Babacanın
söylediği o meblağ, sanıyorum 50 milyar TL bir beyan oldu. Onun
da, kaçakçılar falan da, gayrimeşru parası olanlar da size
itimat etmiyor; beyan ediyor da, gelip ödemiyor. Siz, şimdi, oradan 2
milyar TLye yakın vergi aldınız. Kaç parayı
aklamış oldunuz, gayrimeşru parayı? Yaklaşık 50
milyar TL. Ben olsam, bir Maliye Bakanı olarak orada oturuyor olsam
sıkılırım, utanırım bundan. Bunu bir kere
yapmadınız, bir daha yaptınız. Dışarıda
bunun şu kadar parası oluyor. diye bir Başbakan
Yardımcısı söylüyorsa bunları biliyor demektir,
ilişkisi var demektir, ona talep gelmiş demektir. Aksi takdirde
nereden biliyorsunuz kimin dışarıda ne kadar parası
olduğunu? Gelirlerin falan öyle düzgün değil. Kamuda falan da öyle,
hani dengeli dağıttınız şu bu falan yok. Hasan
değil basan alıyor. Denizliye hastane yapılacaktı, Bülent
Bey bastırdı Manisaya gitti. Stat yapılacaktı, bilmem
nereye gitti. Söz verdiniz hızlı tren yapılacaktı, bilmem
nereye gitti. Öyle verdiğiniz sözlerin falan da tutulduğu mutulduğu
yok, onlar da hikâye.
Elektronik ticaret yasası bekliyordu, hani
kayıt dışını önleyecektiniz ya. Onu da faizciler,
lobiler burada beklettiriyor size. Getirin burada bir görüşelim de
çıksın o da. Kayıt dışını önleyecektik.
Şimdi, kamu harcanabilir geliri: Mahallî idarelerde
bu sene seçim yılı ya artırıyorsunuz kamu kesimi genel
dengesini ama dış ticaretten aldığınız vergi
240-250 milyar doları buldu siz iktidara geldiğinizden beri.
Dış ticarette bu vergi olmadığı zaman,
almadığınız zaman, ithalatı kıstığınız
zaman ne oluyor? Bütçeyi hallediyorsunuz ama bütçeye vergi
aldığınız zaman dış ticaretten, öbür taraftan ne
oluyor, bir taraftan da cari işlem açığı ortaya çıkıyor.
Sıkıntılı bir durum, öyle değil mi?
2013ten 2014e kamu kesimi genel dengesine
bakınız 15 milyar TL kamu harcanabilir geliri artıyor, cari
giderler 19 milyar artıyor. Genel toplam, devlet toplam gelirinin yurt içi
hasılaya oranı 1,5 düşüyor. Merkezî yönetim bütçesinde kamu
harcanabilir geliri artmıyor, cari giderler artıyor. Merkezî yönetim
bütçesinde kamu tasarrufu artıyor ama özel sıkıntıda.
Dolaysız vergilerin yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 6lar
düzeyinde. Dolaylı vergiler yüzde 11den yüzde 15e yükseliyor. Toplam
vergiler yüzde 17den yüzde 20ye yükseliyor. Sadece 2013ten 2014e yurt içi
hasılanın 1,4ü kadar
dolaylı vergiyi arttırıyorsunuz, öyle değil mi, bu
programdaki rakamlar bunu gösteriyor.
Kayıt
dışını legalize ediyorsunuz. Bakın, Denizlide ben,
sizin yetkililere sordum; 100 liralık, 150 liralık gelirde yeniden yapılanma
var mı? dedim. Vallahi Vekilim siz, herhâlde onu biliyorsunuz, bir
şeyi, bir araştıralım da öyle cevap verelim. dediler. Ama,
siz, adamların trilyonunu bir kalemde varlıklıyla
barışarak hırsızın, uğursuzun parasını
getiriyorsunuz. Nasıl buna vicdanınız razı oluyor ya?
Garibanın sırtına çöküyorsunuz, 100 lira-150 lira için size
yeniden yapılandırmaya geliyor ya. Bu kadar sıkıntı
olur mu?
Vergi esnekliği
Bir senede 1,6dan 1e
düşüyor, daha önceki sene yine 1 civarında. Böyle bir vergi esnekliğinin
olması için korkunç bir değişim olması lazım
ekonomide. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Bunu millete
söylemiyorsunuz. Gelir politikasında temel amaçları
sayıyorsunuz, vergi sisteminde etkinlik ve adaleti
sağlayacaksınız. Allahını severseniz,
sağladınız mı ya? Rezil kepaze ettiniz, işte
şimdi yeni tasarı getireceğiz diye uğraşıyorsunuz
ya.
Bunun dışında, her sene torba yasa
getiriyorsunuz. İlk geldiğinizde, Bakan olduğunuzda biraz
çekinmiştiniz, hakikaten bundan biraz hicap duyar hâldeydiniz ama
şimdi, amiyane tabiriyle, eliniz yüzünüzden gitti ya. 250 maddelik torba
tasarı olur mu ya, nerede görülmüş? Siz hiç gittiğiniz
uluslararası kuruluşlarda gidip anlatıyor musunuz? Biz 250
maddelik torba tasarı getiriyoruz, içinde yok yok; hırsızı
da affediyoruz, uğursuzla da barışıyoruz, garibanın
tepesine çöküyoruz. Anlatıyor musunuz böyle? Anlatabilecek durumunuz yok
çünkü. Saklıyorsunuz, televizyonlarda on beş dakikaya bir biriniz
çıkıyor, konuşuyor, ne yapıyorsunuz?
Sıkıntıya sokuyorsunuz. Ülkenin neresi
İki üç gündür olan
biteni -biraz önce söyledim- evvelki akşam söylediğinizi sizin burada,
vatandaş bir iyilik timsali, doğruluk timsali diye yorumladı,
bize söyledi. Sabahleyin tweetlerde Cıvıttı. dediler yani
amiyane tabiriyle.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum
Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli)
Hırsızlık parayla pulla mı?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Biraz daha
nezaketli olsan ne olur?
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Yalan mı var
söylediğimde?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, doğru da
nezaketle anlat, böyle anlatılmaz ki ya! Doğru söylüyorsan da
nezaketle anlat.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Var mı yalan
anlattıklarımda?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Ya, ben nezaketle
anlat diyorum.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Gel
dışarıda basın toplantısı yapalım,
bakalım beraber.
BAŞKAN Şahsı adına söz isteyen
Recai Berber, Manisa Milletvekili
(AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
RECAİ
BERBER (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012
yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 2nci maddesinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bütçe, belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleri ile
bunların uygulamasına ilişkin hususları gösteren ve usulüne
uygun olarak yürürlüğe konulan belge olarak
tanımlanmıştır. Bütçe hakkının vatandaşlar
adına parlamentolar tarafından kullanılmasının bir
sonucu olarak günümüzde, bütçeler, parlamentolarının onayıyla
yürürlüğe girer. Bütçe hakkı ise bir yönüyle vergi verenlerin yani
vatandaşların ödedikleri vergilerin nereye ve nasıl
harcandığına ilişkin denetimdir. Parlamenter sistemlerde
vatandaşlar bu hakkını, parlamento ve parlamentoya raporlar
sunan sayıştaylar vasıtasıyla kullanırlar. Türkiye
Büyük Millet Meclisi de merkezî yönetim bütçe kanunu uygulama
sonuçlarını onama yetkisini Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu ve bu
kanuna ilişkin olarak Sayıştay tarafından hazırlanan
genel uygunluk bildirimi vasıtasıyla kullanmaktadır. 2012
yılı Genel Uygunluk Bildirimi Anayasanın 164üncü maddesi, 6085
sayılı Sayıştay Kanunu ve 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanununun ilgili hükümleri çerçevesinde hazırlanarak
yüce Meclisimize sunulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı
görüşmelerine başladığımız komisyon
çalışmalarından bu yana, maalesef, Sayıştayın
2012 yılı kesin hesapları ve denetim ve raporları
tartışma konusu olmuştur. Hatta buradan hareketle,
Sayıştayın denetimleri yapamadığı,
yaptığı denetimleri de raporlayamadığı iddia
edilmiştir; oysa 6085 sayılı Sayıştay Kanununun
Genel uygunluk bildirimi başlıklı 41inci maddesi
gereğince, genel uygunluk bildirimi çalışmalarında kesin
hesap kanunu tasarısında yer alan merkezî yönetim bütçe kanunu uygulama
sonuçları ile kamu idareleri hesapları arasında
karşılaştırma yapılması, merkezî yönetim kesin
hesap kanunu tasarısı ekinde yer alan cetvel ve belgelerin
incelenmesi ve ortaya çıkan muhtemel uyumsuzlukların genel uygunluk
bildirimine alınması esastır. Söz konusu kamu idareleri
hesaplarını oluşturan mali tabloların genel bütçeli
idareler bazında henüz tam olarak hazırlanamaması nedeniyle,
uygunluk karşılaştırması çalışmalarında
merkezî yönetim hesaplarındaki muhasebe birimleri yönetim dönemi hesaplarını
oluşturan mali tablolar esas alınmış. Sayıştay,
raporlarında, genel uygunluk bildiriminde bunu belirtiyor. 5018
sayılı Kanunun Kesin hesap kanunu başlıklı 42ncı
maddesi gereğince kesin hesap kanunu Maliye
Bakanlığımızca hazırlanmaktadır. Maliye Bakanlığınca
hazırlanan 2012 Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ve
Sayıştay tarafından hazırlanan genel uygunluk bildirimi
raporuna göre, konsülde uygulama sonuçları detaylı olarak elimizdeki
raporlarda yer almaktadır.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) Yetki kanunundaki imza sahte miydi, değil miydi? Daha
net olsun, sahte miydi, değil miydi?
RECAİ BERBER (Devamla) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugüne kadar çok arkadaşımız
Sayıştayın gerekli denetimleri yapamadığı
iddiasında da bulunmuştur. Şimdi, yapılan bu denetimlerle
ilgili yine Sayıştayın dış denetim değerlendirme
raporunda nelerin yapıldığını ben birkaç
başlık hâlinde belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, genel yönetim
kapsamındaki 42 adet genel bütçeli idare, 88 adet özel bütçeli idare, 8
adet düzenleyici ve denetleyici kurum -ki tamamıdır bunlar- 64 adet
il özel idaresi, 16 büyükşehir belediyesinin tamamı, 14
büyükşehir belediyesine bağlı idare, 41 adet büyükşehir
ilçe belediyesi, 61 adet il belediyesi, 2 adet sosyal güvenlik kurumu ile 5018
sayılı Kanuna tabii olmayan ancak Sayıştayın denetim
kapsamında bulunan 16 adet kalkınma ajansı ve 6 adet diğer
kamu idaresi olmak üzere toplam 358 adet kamu idaresi denetlenmiş ve
raporları Meclisimize, İçişleri Bakanlığında
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğüne iletilmiş.
Değerli arkadaşlar, özellikle arkadaşlar
Sayıştay raporlarıyla ilgili hususlarda Maliye
Bakanlığı ile Sayıştay arasında yapılan
çalışmalar sonucunda önümüzdeki yıldan itibaren
İZZET ÇETİN (Ankara) Dinleseydin,
başına bunlar gelmezdi bak.
RECAİ BERBER (Devamla) -
bunların
sonuçlarını görebileceğimiz tarzda raporların
geleceğinden emin oldukları için, bu yıl, bu, maalesef çok
kullanıldı.
İZZET ÇETİN (Ankara) Geçen sene ne oldu?
RECAİ BERBER (Devamla) Esasen bu raporlar daha
önceki yıllarda hiç gelmiyordu.
İZZET ÇETİN (Ankara) Yok, döneminizde iki
yıl.
RECAİ BERBER (Devamla) - Şimdi ise
yaptığımız Sayıştay Kanunu ile
yaptığımız düzenlemelerle bu raporların hem
denetlenmesi bütün kamu kurumlarının
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ya
Sayın Berber, yine arının çomağına giriyorsun. Hangi
rapor geldi ya?
İZZET ÇETİN (Ankara) Eğer o raporlar
gelseydi, ayakkabı kutusu partisi olmazdınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Ya bu
konuyu artık kapat ya! Bilmediğin konuda konuşma ya! Hangi rapor
geldi ya? Hâlâ daha rapor geldi. diyorsun ya!
RECAİ BERBER (Devamla) Devletin yüzde 50sinden
fazla parasının olduğu bütün kurumlar denetlenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
RECAİ BERBER (Devamla) 2014 yılı
bütçemizin ve kesin hesap kanun tasarımızın hayırlı
olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Yapmayın Allah aşkına, insanı isyan ettirmeyin ya!
Görüş bildirilmemiştir. demek rapor mu, değil mi ya?
Yapmayın Allah aşkına ya! Hâlâ daha arının
çomağına çomağına geliyorsun ya!
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Hükûmet adına Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, buradan birtakım iddialar ortaya
konuldu. Ben size rakamlarla kimin faizci olup olmadığını
müsaadenizle ortaya koymak istiyorum.
2002 yılında Türkiye'de toplam vergi
gelirlerinin yüzde 86sı faize gidiyordu yani Türkiye 100 lira vergi
topluyor, 86sı faize gidiyordu. Peki, 2013 yılında ne kadar
faize gidiyor? 15,5 lira yani eskiden milletten toplanan vergilerin yüzde
86sı faize giderken bugün yüzde 15,5u gidiyor ve dolayısıyla
arda kalan fark millete hizmet olarak gidiyor. Peki, bu rakam nasıl bir
rakam? 1983ten bu yana Türkiyenin iç ve dış borç faize, vergi
gelirlerine oran olarak ödediği en düşük faizdir. Ne zamandan beri?
1983ten beri. Aynı rakamı millî
gelire oranla da bakabilirsiniz, aynı rakamı bütçe giderlerine oran
olarak da bakabilirsiniz. Bakın, 2002 yılında bütçe
harcamalarının tamamının yüzde 43,2si faize gidiyor, bugün
bu rakam 12,4e inmiş, 1985ten bu yana en düşük. Şimdi, ben,
hepinizin tabii ki vicdanına bırakıyorum kimin faizci
olduğuna dair hususu.
İkinci önemli bir argüman, sık sık
yapılır; Türkiye'de dolaylı vergilerin arttığı
argümanı yapılır. Şimdi, değerli arkadaşlar, ben
geçen gün de söyledim. Biz dünyada yaşıyoruz, değil mi? OECDnin
34 tane üyesi var. OECD standartlarını kullanıp bizim
dolaylı, dolaysız vergi, toplam vergi vesaire gibi yükleri
karşılaştırmamız lazım. Dünyada madem böyle bir
standart var, herkes kendi standardını geliştiremez. Bakın,
OECD sınıflandırmasına göre, Türkiyede dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı, 2002de yüzde 47,3.
Yüzde 47,3; bunun içinde sosyal güvenlik primi de var, belediyelerin
topladığı vergiler de var, harçlar da var. Dünya böyle
yapıyor. Ne zaman? 2002de. Ne kadar? Yüzde 47,3. Bugün ne kadar? 2013
rakamını söylüyorum: Yüzde 46,1. Bunun yüksek olduğunu
söyleyebilirsiniz ama yükseldiğini iddia etmek bu rakamlar çerçevesinde
gerçekçi değil.
Şimdi, akaryakıt üzerindeki
vergi yüküne bakalım. 2002 yılında benzinin üzerinde, 95
oktanlı bir benzin, siz bir gidip 100 liralık benzin
aldığınız zaman pompadan, onun 70 lira 22 kuruşu
hazineye geliyor, maliyeye geliyor yani yüzde 70,22 vergi yükü var. 2013,
geçtiğimiz hafta itibarıyla yüzde 59,76ya inmiş. Bakın,
akaryakıt üzerindeki vergi yükü yüzde 70lerden yüzde 60ın biraz
altına inmiş. Peki, diyeceksiniz ki
İZZET
ÇETİN (Ankara) Akaryakıt ucuzlamış mı Sayın
Bakan?
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Lütfen, bakın, ben oradan
hiç müdahale etmiyorum, sizleri saygıyla dinliyorum.
Şimdi
İZZET
ÇETİN (Ankara) Dünyanın en pahalı akaryakıtı bizde.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Hayır, en pahalı da
değil.
İZZET
ÇETİN (Ankara) İsveç, Finlandiya...
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Madem söylediniz, o zaman müsaade
edin.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Tabii.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bakın, şu anda
benzinde vergi yükü sıralamasında, Hollandada yüzde 61,92;
İngilterede yüzde 60,98; İtalyada yüzde 60,18; Yunanistanda yüzde
60,13; Türkiyede yüzde 59,76. Motorini de söyleyeyim: Bakın, şu anda
İngilterede yüzde 58,49 vergi yükü motorinde, İtalyada yüzde
55,28
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ben en pahalı olduğunu söylüyorum Türkiye'de.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
İsveçte yüzde 54,
İrlandada yüzde 52,2; Türkiye'de yüzde
İZZET
ÇETİN (Ankara) O ülkelerle bizim gelir durumumuz bir mi?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Vergi yükünden bahsediyorum Sayın
Çetin, vergi yükünden bahsediyorum.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Ücret, gelir durumu nasıl?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, dolayısıyla, diyeceksiniz ki
Ha,
vergi yükü yüksek, bunu biz zaten söylüyoruz ama Yükselttiniz. diyemezsiniz,
vergi yükü inmiştir.
Bakın, brent
tipi ham petrol fiyatı 2002 yılından bu yana yüzde 281,75
artmış.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Hâlâ İngilterede yaşıyorsunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Bakın, ham petrol fiyatı
Kurda da yüzde 24lük bir artış olmuş çünkü ithal ettiğimiz
bir ürün. Peki, dolayısıyla, toplamda ne olmuş yani birikimli olarak
ham petrol fiyatı TL cinsinden ne kadar artmış? Yüzde 374,76
artmış. Peki, 95 oktanlı benzinin fiyatı ne kadar
artmış? Yüzde 154 artmış. Her şey tutarlı. Yani
dolayısıyla, burada da bu iddiada bulunmadan önce birkaç kez
düşünmeniz lazım.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Sayın Bakan, eğer şey yapacak
olursanız rakamları veririm.
MALİYE BAKANI MEHMET
ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, ham petrol fiyatı
İZZET
ÇETİN (Ankara) Mesela Sayıştay raporları niye gelmedi?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, konudan konuya niye atlıyorsunuz?
Müsaade edin.
İZZET
ÇETİN (Ankara) Hayır, onları atlayamaz, o rakamlar atlamaz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, kamu tasarrufları
Bu önemlidir. Ben bütçeyi buraya
getirmişim; kamu tasarrufları artmış mı artmamış
mı, bütçe dengeleri iyileşmiş mi; ona bakmamız lazım.
2002
yılında, hatırlayın, kamu tasarruflarının millî
gelire oranı eksi yüzde 4,8. Bugün ne? Artı 2,9. Millî gelire oran
olarak 8 puanlık iyileşme var. Kamu tasarruflarını,
bütçeyi, toplam tasarruf düzeyini eleştirebilirsiniz. Bugün çok açık
ve net olarak söylüyorum: Bütçe performansımızı buyurun
eleştirin. Bütçe hedeflerini tutturmuş muyuz? Bu bütçe Plan ve Bütçe
Komisyonuna geldiğinden bugüne kadar, geçmişte -geçen seneyi
konuşuyorum- sürekli eleştirildi; hedefler tutmayacak, tutmayacak,
tutmayacak... Tam aksine, hedeflerin çok çok altında bir açıkla
gidiyor. Türkiye, bugün, reel faizin hâlâ çok düşük oranlarda olduğu,
yüzde 1ler, 2ler civarında olduğu bir dönem yaşıyor. 2002
yılında reel faizler yüzde 25ti. Şimdi, bunları görmeden,
ondan sonra da
İZZET ÇETİN (Ankara) 2001-2002nin
koşulları böyle miydi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Karşılaştıracağım.
Değerli arkadaşlar, bir tane daha rakam
söyleyip kapatacağım. Bakın, Dünya Bankasından
bahsediyoruz, Dünya Bankasının sınıflandırmasına
göre
İZZET ÇETİN (Ankara) Halk Bankasından
bahsedelim biraz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Türkiye 2002 yılında alt orta gelir grubundaydı, bunu ben
söylemiyorum Dünya Bankası söylüyor. Bugün, Türkiye, 2012 yılı
itibarıyla üst orta gelir grubundadır ve eğer orta vadeli
program hedefleri çerçevesinde ülkemiz giderse 2016 yılında Türkiye,
Dünya Bankası sınıflandırmasına göre üst gelir
grubundaki ülkeler arasında yerini alacaktır.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Kim giriyor Sayın
Bakan o üst gelir grubuna?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Şimdi, biz mükemmel miyiz? Değiliz.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bir de Halk
Bankasından bahsedelim. Sıra bankaya gelmişken biraz da Halk
Bankasından
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Eksiklikler yok mu? Var. Bir cari açık problemi yok mu? Var. Ama az
önce
Bir de eleştirinin de bir tarzı var, şimdi, bir de
doğru olsa.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Bir tüpten kaç para
vergi alınıyordu, onu söylemedin.
BAŞKAN Şahsı adına söz isteyen
Lütfü Türkkan, Kocaeli Milletvekili. (MHP sıralarından
alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Maliye Bakanının bu kürsüye
geldiğinden beri en çok şikâyet ettiği konu, memleketin de
hakikaten sıkıntıda olduğu konu cari açık konusu. Ama,
son günlerde gelişen olaylara baktığınızda, Sayın
Bakanım, ayakkabı kutularını boşaltsanız sizin bu
cari açık meseleniz kalmaz vallahi. Siz boşuna kendinizi harap
etmişsiniz burada. İşin büyüğü ayakkabı kutusunda
saklı aslında.
Sayın Başbakan gittiği her yerde pembe
tablolar çiziyordu bugüne kadar. On bir yıllık iktidarını
öve öve bitiremedi. Türkiyenin büyüdüğünü, borçların
temizlendiğini, kişi başına düşen millî gelirin
arttığını söylüyor
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Banka kasaları
yetmiyor, evine götürüyor parayı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla)
karşısındaki
bindirilmiş kıtalar da bilip bilmeden kendisini alkış
yağmuruna tutuyordu.
TÜRK-İŞ her ay düzenli araştırma
yapıyor. 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı,
Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde yüzde 170 oranında
artmış. 2002de 4 kişilik bir aile 380 lirayla dengeli ve
düzenli beslenebilirken bu tutar 2013ün ilk on aylık döneminde 1000
liraya yükselmiş. Yine TÜRK-İŞin araştırmasına
göre, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 2013
Kasım ayına göre 3.500 lira, açlık sınırı ise
1.100 lira.
Ekmek, bizim toplumumuzda çok kutsal, yerde görsek öpüp
başımızın üzerine koyarız ve yüksek bir yere
bırakırız ama Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
ekmeğe de saygı gösterilmemiş. Yavan ekmek yemek zorunda kalan
insanların ekmeği bile Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde
yüzde 180 oranında artmış.
Dünyanın en pahalı akaryakıtını
kullanan ülkeyiz Sayın Bakanım. Benzin fiyatları on bir
yılda yüzde 195, motorin fiyatları da yüzde 240 oranında
artmış. El insaf demek lazım. Sonra da Biz
sanayileşeceğiz. diye bir taraftan birtakım
yatırımları heba etmek durumunda kalıyoruz. Başbakan,
bunun sorumlusu olarak otomatik fiyatlandırma sistemini gösteriyor. Ben
buradan Sayın Başbakana soruyorum: Dünyanın hangi ülkesinde,
benzin için ödenen her 100 liranın 60 lirası, motorin için ödenen her
100 liranın 54 lirası KDV ve ÖTV olarak devlete gidiyor? Bir tek ülke
gösteremezsiniz. Doğal gaz alamadığı için kömürden
zehirlenen bir toplumda, doğal gaza ödenen her 100 liranın 20
lirasının da vergi olarak gitmesi acı ve düşündürücü.
Enerji Bakanı durmadan bağırıyor
Kaçak elektrik kullanmayın. diye. Ya milleti kaçak elektrik kullanmaya
siz teşvik ediyorsunuz. 2002 yılından bu yana konutlarda
kullanılan elektriğin vergiler ve diğer kalemler dâhil fiyatı
yüzde 130 oranında artmış, elektriğin 16 kuruş olan
kilovatsaati 36 kuruşa çıkmış. Konutlarda kullanılan
kömürün ortalama fiyatı da son on yılda yüzde 180 oranında
artmış, 190 lira olan ton başına kömür fiyatı bugün
550 lira. Doğal gazdaki artış yüzde 150; doğal gazın
39 kuruş olan metreküp fiyatı, Ekim 2013 itibarıyla 107
kuruş. 12 kilogramlık tüp gazın fiyatı 21 liradan 70 liraya
çıkmış. Suya gelen zam yüzde 110. Millet yıkanmaktan korkar
hâle geldi su fiyatlarından korktuğu için. Bunlar Hükûmetin on bir
yılda halktan kepçeyle aldıkları.
Ne verdi peki? Asgari ücret 226 lirayken 804 liraya
çıkmış.
RECAİ BERBER (Manisa) - Yüzde 100 mü
artmış, yüzde 400 mü artmış?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Başbakanın
hesabına göre on bir yılda enflasyon yüzde 160 artmış. Yani
asgari ücretlilere enflasyonun 2 katı oranında zam
yapılmış ama siz...
RECAİ BERBER (Manisa) Yani yüzde 400
artış olmuş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - ...enflasyon hesaplanırken
yazın atkıyı, kışın mayoyu, mandalı
koyarsanız bu enflasyon hesabınız çok şaşar.
İHSAN ŞENER (Ordu) - Bu keyfî değil.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Enflasyon pazardaki
enflasyondur.
RECAİ BERBER (Manisa) Suyun fiyatını
hesaplarken doğru hesaplayın.
İHSAN ŞENER (Ordu) Bu keyfî
hesaplanmıyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ben hep onu söylüyorum, bir
yıl evvel pazara çıktığınızda fileyi
doldurduğunuz fiyatla bir yıl sonraki fiyat arasındaki fiyat
farkı, sizin gerçek, hayattaki reel enflasyonunuz. Atkıyla, mayoyla,
mandalla enflasyon hesabı yapılmaz.
RECAİ BERBER (Manisa) - Sizin enflasyon sepetiyle
bunun arasında hiçbir fark yok.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Enflasyon sepeti dediğiniz
işte kışın mayo, yazın atkı.
RECAİ BERBER (Manisa) - O zaman da
aynıydı, değişmedi.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Bir de simit hesabı
yaptı Sayın Başbakan hatırlıyorsanız, bu simit
hesabını da yanlış yaptı. Bunu herkes anlattı,
ben bir daha anlatmayayım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şimdi on dakika süreyle soru-cevap
işlemi yapılacaktır.
Sayın Belen, buyurun.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Tekirdağ ili Çorlu ilçesi Seymen köyü
93 ada 7 parsel ile 16 ada 18 parselle kayıtlı mera vasfındaki
araziler, yaklaşık yetmiş yıl önce köylüler tarafından
otlaki olmak üzere bağışlanmıştı. 1.500 dekar civarında
olan bu araziler, Çorlu Havaalanı karşısında olup çok
değerlidir. Geçtiğimiz hafta Çorlu Kaymakamı tarafından,
köy muhtarından bu arazinin 500 dekarının MÜSİAD
tarafından istendiği ve bu konuda köylülerin karşı
çıkmaması istenmişti. 17 Aralık tarihli Hürriyet gazetesinde
yazar Yalçın Bayerin köşesinde yer alan bu haberden sonra böyle bir
işlemin yapılmasına müsaade edecek misiniz?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, darphanede yılda 70 ton altın yani 3 milyar
dolarlık bir değerde altın işleniyor. Bir: Bu işlemeyi
yaptıran kişiler vergi mükellefi mi? Maalesef, fatura kesilmiyor, bir
irsaliye kesiliyor ve 50 kilo altını götürüyor, Sayın Bakan,
vatandaşlık numarasıyla işlem görüyor; kimin oğlu,
kimin kızı
Sen bu altını nereden buldun getirdin? diye sorulmuyor.
Bir: Sizin incelemenizle, darphanenin vereceği cevapla değil, benim
sorularıma sizin incelemenizle
Yarın, kara para aklanacak bir yer
olmaması lazım darphane. Bu açıdan, bunlar vergi mükellefi mi?
Bu işlemlerin acaba aracı kurumlarla birlikte, her türlü aracı
kurumların muhatap olacağı şekilde yapılması bu
ülkede kara para aklanmasını ortadan kaldırabilir mi Sayın
Bakan?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Halaman? Yok.
Sayın Moroğlu
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Bakan,
Sayıştay Kanununun 9uncu maddesinde, denetçilerin istedikleri
bazı bilgi ve belgeleri vermeyen bürokratlar hakkında, bu belge ve
bilgileri verinceye kadar yarım maaş ceza uygulanır diye bir hüküm
var. Bugüne kadar çok tartışılan Sayıştay
raporları hakkında, bu belge ve bilgileri vermeyen memurlar
hakkında böyle bir işlem yapılmış mıdır,
yapmayı düşünür müsünüz?
Bir diğer sorum, direkt sizinle ilgili değil
ama: Temmuz 2013 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından,
bir soru önergesiyle, bir soruyla bir konuyu aydınlatmasını istemiştim.
İnternet sayfasında, yoksullukla ilgili bilgiler silinmişti,
Geçici süre silinecek ve devamlı da tekrar yer almayabilir. diye bir
ifade kullanılmıştı. Hâlâ buna bir cevap alamadık. Bu,
yoksullukla ilgili istatistiki bilgiler bu Bakanlığın
İnternet sayfasında ne zaman yer alacak?
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle benzer nitelikte görev ifa eden kariyer uzmanlar arasında
ücret dengesizliklerinin giderilmesi amaçlanmıştı. Ancak
defterdarlık uzmanları ve uzman yardımcıları bu hükmün
dışında tutulmuştur. Bu mağduriyetin giderilmesi için
bir çalışmanız var mıdır?
İkinci sorum: Maliye Bakanlığında tüm
müdür unvanlarında görev yapan personele 3.000 ek gösterge verilmesine
rağmen taşradaki personel müdürlerine 2.200 ek gösterge verilmesi bir
mağduriyettir ve bu mağduriyet bir türlü giderilememiştir. Bu
konuda yaptığınız bir çalışma var
mıdır?
Son sorum: 2003 ve 2004 yıllarında yapılan
ortak sınavlarda başarılı olan adaylar arasında gelir
uzman yardımcısı olarak atananlarla devlet gelir uzman
yardımcısı ve vergi denetmen yardımcısı olarak
atananlar arasında statü, mali haklar ve özlük hakları
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
TÜBİTAK BİLGEMden 480 kişinin işten
çıkarıldığı, 855 kişinin onların yerine
alındığı, danışmanlık statüsü altında
50 bin liranın üstünde maaş verildiği doğru mudur?
Çok övündüğünüz ama bir türlü hayatta bizim
göremediğimiz millî eğitimde, Sultanbeylide, benim bölgemde,
İstanbulun ortasında 60 kişilik sınıfların
olduğunu biliyor musunuz? Bunların geliştirilmesi için
yapacağınız bir şeyler var mı? Bir kaynak
aktarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Ayhan
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakandan 1 litre mazot, 1 litre motorin, 12
litrelik tüp gazın 2002deki ve şu andaki vergi
miktarlarını rica ediyorum mümkünse?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii, Tekirdağdaki mera konusu
Tarım,
Gıda ve Hayvancılık Bakanlığının uhdesindedir
genelde meralar. Meradan çıkartılıp
çıkartılmayacağı hususu kendi takdirlerindedir.
Çıkartıldıktan sonra, ancak, o zaman Millî Emlakin bir tasarruf
imkânı olur. Dolayısıyla, bu konuda bu aşamada fazla
söylenecek bir şey yok.
Sayın Aslanoğlu, tabii ki darphanenin
işleyişiyle ilgili olarak, daha doğrusu orada altın
işlenmesine ilişkin olarak sorduğunuz sorunuz
Ancak incelenirse
farklı bir çalışma içerisine girilebilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
incelenirse
Efendim, hiçbiri vergi mükellefi değil Sayın Bakan,
ihbar ediyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Aslında işlemlerin muhtemelen büyük bir kısmını
aracı kurumlar yapıyordur ama
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Yapmıyorlar.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
belki tamamının aracı kurumlar tarafından
yapılması noktasında adım atılabilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Efendim, siz yarın sabah 100 kilo götürün, yarın sabah ben götüreyim,
100 kiloyu işleyip bana veriyor. Sormuyor bana.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Moroğlu, tabii
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, inceletecek misiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
öncelikle şunu söyleyeyim: Kamu idarelerinin Sayıştaya bilgi,
belge vermemesi diye bir şey mümkün değil. Bakın,
Sayıştay Başkanı Sayın Akyel, Plan ve Bütçe
Komisyonuna geldi. Ben Meclis tutanaklarından okuyorum size, kendi metnini
okuyorum: Diğer bir husus, Maliye Bakanımız Evrakları
verdik. diyor, doğrudur. Sayıştay bütün kurumlarda denetim
yaptı ve bu denetimlerde kurumlar hukuka uygunluk denetimini kullanmak
üzere kendilerinden bütün belge ve verileri verdiler. Sayıştay
Başkanı söylüyor bunu. Bunlarda herhangi bir kişisel bazda
belgeleri vermeme konusu mümkün değil. Bizim ifade ettiğimiz,
sistemden kaynaklanan, kurum yöneticilerinin, üst yöneticilerin isteseler dahi
veremeyecekleri, üretilemeyen mali tabloları biz kastetmiş olduk.
Yoksa bilgi ve belgeler verilmiş oldu. Bunu söyleyen Sayıştay
Başkanı.
Şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığının web sitesine ne konuluyor, ne konulmuyor,
doğrusu bu soruyu ilgili bakanlığımıza iletmek
gerekiyor. Siz zaten sormuşsunuz, size cevabı vermekle mükellefler.
Dolayısıyla benim bu konuda, web sitesiyle ilgili bir yorum yapmam,
siz de takdir edersiniz, çok anlamlı olmaz.
Sayın Akçay, tabii, bu ücret dengesizlikleri konusu
tartışmalı bir konudur. Şimdi, merkezdeki uzmanla
taşradaki uzmanı biz aynı görmüyoruz, aynı statüde
görmüyoruz. Benzer şekilde, merkezdeki müdürlerle taşradaki müdürler
de farklı, aynı sınava dahi girseler, sonuçta, idarenin
merkezdeki ihtiyaçları, taşradaki ihtiyaçları, bu
ihtiyaçların niteliği farklılaşabiliyor; buna göre de özlük
haklarının farklılaşması kadar doğal bir şey
yoktur diye düşünüyorum. Dolayısıyla, şu anda, Maliye
Bakanlığı olarak, hiçbir kesime yönelik olarak özlük
hakları üzerinde bir çalışmamız yoktur.
Sayın Öğüt, TÜBİTAKtan işten
çıkartmalar vesaire gibi hususlarda muhatap belli, ben memnuniyetle
sorunuzu iletirim ama benim, yani, şu aşamada, tabii ki bu türden bir
soruya cevap vermem mümkün değil.
60 kişilik sınıflara gelince; 60
kişilik sınıflar tek tük yerlerde olabilir, Batmanda da
olabilir ama derslik ihtiyacını karşılamak için çok
yoğun bir çaba içerisinde olduğumuz belli. Şu anda Türkiyede
var olan dersliklerin neredeyse yarısına yakın bir
kısmını son on bir yılda Türkiye inşa etmiş, 205
binin üzerinde derslik yapılmış Türkiyede ve gerek
öğretmen başına düşen öğrencide gerekse derslik
başına düşen öğrenci sayısında çok ciddi
düzelmeler olmuş. Şu anda Millî Eğitim bütçeden -ve üniversiteyi
de katarsak- en fazla kaynağın gittiği, vergi gelirlerinin
yaklaşık yüzde 22,5unun, toplam harcamaların yaklaşık
yüzde 18nin gittiği alan tabii ki bütçe.
Sayın Ayhanın sorusuna gelince; benzin 2002
yılında 1 lira 63 kuruş, motorin 1 lira 28 kuruş, LPG 1
lira 03 kuruş. Vergi yükü 2002 yılında benzinde yüzde 70,22,
motorinde yüzde 59,16, LPGde 51,1. 2013 yılı itibarıyla fiyat
4,89 benzinde, motorinde 4,55, LPGde 3,12. Vergi yükü 2013 yılında
yüzde 59,76 yani yüzde 70ten düşmüş, motorin yüzde 50,30 yani yüzde
59dan düşmüş, LPG vergi yükü yüzde 43,58 yani yüzde 51,1den
düşmüş. Peki, bu nereden kaynaklanıyor? Az önce de söyledim,
petrol fiyatları, Türkiyenin ithal ettiği ham petrol fiyatları
2002 yılında ortalama 24 dolar, şu anda petrol fiyatları
110 dolar civarında gidip geliyor. Bir de kurda bir miktar hareketlilik
var ama nispeten az. Esas itibarıyla burada belirleyici olan tabii ki
petrol fiyatlarıdır. Açık ve net olarak söylüyorum,
akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükü artmamıştır.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) Biz vergi yükünü
sormadık, TL bazında ne kadar alıyorsunuz, onu sorduk.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Şimdi, (B) cetvelinin genel toplamlarını
okutup oylarınıza sunuyorum:
B cetvelini okutuyorum:
(B) CETVELİ
|
|
(TL) |
Bütçe Geliri Tahmini 347.053.688.000,00
Tahsilat 362.654.793.996,36
Ret ve İadeler (-) 39.425.197.254,47
Net Tahsilat 323.229.596.741,89
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi (B)
işaretli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
2nci madde (B)
işaretli cetveliyle birlikte kabul edilmiştir.
3üncü maddeyi
okutuyorum:
Denge
MADDE 3- (1) 2012 yılı bütçe giderleri
ile bütçe gelirleri toplamları arasında, 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a) (I) sayılı cetvelde yer
alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin 30.412.349.848,07 Türk
Lirası bütçe gider fazlası,
b) (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idarelerin 610.164.876,03 Türk Lirası bütçe gider
fazlası,
c) (III) sayılı cetvelde yer
alan düzenleyici ve denetleyici kurumların 144.388.359,46 Türk Lirası
bütçe gelir fazlası,
gerçekleşmiştir.
(2) 2012 yılı merkezi yönetim
konsolide bütçe gider fazlası 29.411.791.313,03 Türk Lirasıdır.
BAŞKAN Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz isteyen Mehmet Ali Ediboğlu, Hatay Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ EDİBOĞLU
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı
kesin hesap kanunu tasarısının 3üncü maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum.
Bugün burada bütçeyle ilgili değil, bütçe konusunda
birçok konuşmacı arkadaşımız değerli
konuşmalar yaptıkları için, bir başka konuya, ülkemizde
yara hâlini almış bir soruna kamuda yardımcı hizmetler
olarak adlandırılan ancak deve mi, kuş mu olduğu hâlâ
tanımlanamayan bir sınıfın sorunlarına parmak basmak
için söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, yardımcı
hizmetler sınıfını oluşturan 170 binden fazla kamu
görevlisinin evinde para kasaları, para sayma makinaları yok. Bu
dostlarımızın, aldıkları ücretle evini geçindirme, ay
sonunu getirebilme çabaları dışında mağduriyetlerinin
giderilmesi ve özlük haklarını almaları konusunda bizden yani
yüce Meclisimizden beklentileri var.
Değerli milletvekilleri, artık, kamu idareleri,
hizmet satın alımı yoluyla yardımcı hizmetler
sınıfındakilerin yaptığı işleri taşeron
şirketlere gördürmektedirler. 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa tabi, sayıları 170 bini bulan yardımcı hizmetler
sınıfında çalışan kamu görevlilerinin şu zamana
kadar bir meslek grubu olarak tanımlanmadığı da bir
gerçektir. Oysa bu sınıf çalışanlarının
arasında birçok ön lisans ve lisans mezunu, kendisini
yetiştirmiş ehil personeller bulunmaktadır.
Anayasamızın sosyal devlet ve hukuk devleti olması
münasebetiyle bu kişilerin kendilerini geliştirmeleri için bir
fırsatın verilmesi vicdani ve hakkaniyet ölçütlerinde de zorunluluk
doğurmaktadır. Bu hizmet sınıfı
çalışanları hemen hemen tüm kurum ve kuruluşlarda müdürleri
ve yöneticileri tarafından emir eri gibi görülmekte ve özel işlerinin
yapılması konusunda kullanılmaktadırlar. Özel işlerini
yapmaktan imtina eden bu sınıf çalışanlarına ise
mobbing uygulanmakta, baskı altına alınıp gözleri
korkutulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, işte tüm bu
sorunları çözmek ve yardımcı hizmetler sınıfında
çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi için ilk olarak
29/8/2005 tarihinde, Hükûmeti temsilen dönemin Sayın Bakanı Mehmet
Ali Şahin başkanlığında memur sendikalarıyla
yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde bu sorunlar ele
alınmıştı. Bu toplu sözleşme görüşmelerinin
sonucunda mutabakata varılan 11inci maddenin (b) bendi şöyle
diyordu: Yardımcı hizmetler sınıfında
çalışanların öğrenim durumlarına göre diğer
hizmetler sınıfına bir defaya mahsus olmak üzere
sınavsız atanmalarının sağlanması hususu zapt
altına alınmış, ancak bu konuda şu ana kadar bu
mutabakat uygulanmamıştır.
Sayın başkan, değerli milletvekilleri;
gelin, hep beraber, hükûmetiyle muhalefetiyle, bu feryada kulak verelim, çare
olalım, bu sorunu hep birlikte çözelim. Kendilerini çaresiz ve terk edilmiş
olarak gören yardımcı hizmetler sınıfının
sorunlarıyla ilgili çareleri de şöyle sıralayabiliriz:
1) 2005 yılında Hükûmet ile memur
sendikaları arasında imzalanan mutabakat metninde uzlaşı
sağlanmış olan 11inci maddenin (b) bendinin yürürlüğe
konulması zaruri ihtiyaçtır.
2) Eğer, Hükûmet Mevcut durumda yardımcı
hizmetler sınıfını tamamen kaldıramıyorum. diyor
ise, bu sınıfta görev yapan ve kendisini yetiştirmiş lise,
ön lisans ve lisans mezunlarını bir kereye mahsus genel idare
hizmetleri sınıfına geçişinin yapılması
hakkaniyet ilkesi çerçevesinde sağlanmalıdır. Böyle bir
çalışmayı gündeme almak ve yardımcı hizmet
sınıfı çalışanlarının sorunlarını
çözmek gereklidir diye düşünüyorum.
3) Yine, öğrenim düzeyi lisenin altında kalan
yardımcı hizmetler sınıfı personellerine Hükûmetiniz
tarafından daha önce de dile getirilen ek gösterge verilmesi
uygulaması derhâl başlatılmalıdır.
4) Diğer taraftan, Başbakanlık Genelgesi
2009/12de belirtilen, ihtiyacın doğması hâlinde görevde
yükselme sınavı açılması yönünde bir genelge
yayımlanmış olmasına rağmen, bakanlıkların
hiçbiri, üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen, yardımcı
hizmetler sınıfının yükselmesi için herhangi bir sınav
da açmamıştır.
Bu çerçevede, görevde yükselme
sınavlarının yapılması için, ÖSYM sınavı
gibi bir sınav takvimi oluşturulması da gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, gelin, kendilerini 657
sayılı Yasanın ikinci sınıfı olarak kabul eden,
hatta bir dönem bir kölenin hayatının anlatıldığı
televizyon dizisi "Kunta Kinte"ye benzeten bu mağdur
sınıfın mağduriyetlerinin sürmesine gözümüzü
yummayalım, kulaklarımızı tıkamayalım.
Devlet Memurları Kanununun yardımcı
hizmetler sınıfı hariç diğer bütün sınıfları
memurluğu temsil ederken yardımcı hizmetler
sınıfı maalesef memurluğu temsil etmemekte olup bir nevi
işçiyle özdeş kabul edilmektedir. Çünkü düz işçiyle
yardımcı hizmetler sınıfı aynı işi
yapmaktadırlar, bugün ise bu görevi taşeron şirketlere mensup
işçiler yapmakta. Bu durum 657'de bir tezatlığı
oluşturmakta, bu tezatlığın ortadan kaldırılması
da gerekmekte ve hatta geç kalınmış bir olgudur. Geçmiş
yıllarda yardımcı hizmetler sınıfında bulunan
bazı hizmetliler ve kaloriferciler, valilik oluru ile genel idare
hizmetleri sınıfına geçmiş olup memur statüsüne
alınmıştı. Ancak, bir defaya mahsus olarak
yapılmış bu uygulama tekrar edilmediği için öylece
kalakaldı.
Değerli milletvekilleri, yardımcı
hizmetler sınıfında bulunan personellerden ön lisans, lisans ve
yüksek lisans mezunları olmasına rağmen, kurumlarca görevde
yükselme yönetmeliği açılmadığından
donanımlı birçok personel bulunduğu pozisyon itibarıyla
atıl olarak kendi hâllerine terk edilmiş ve bunların
emeklerinden yararlanılamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 657
sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılacak bir
değişiklikle yardımcı hizmetler sınıfındaki
tüm personele memur statüsü verilerek genel idare hizmetleri
sınıfına alınması sağlanmalı. Kadrolu
yardımcı hizmetler sınıfının
kaldırılmasını sağlayacak böyle bir düzenlemeye
gidilmesiyle bu sınıftaki memurların hak kayıpları
önlenmiş olacak ve diğer bütün memurlarla eşitliği
sağlanarak kamu vicdanı da rahatlatılmış
olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz isteyen Erkan Akçay, Manisa Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; kesin hesap kanunu
tasarısının 3üncü maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, özellikle son iki gündür, operasyon sonrası
yaşananlar, vahim ötesi, devlet yönetimini ve hükûmet yönetimini, ülke
yönetimini kaosa sürükleme özelliği taşımaktadır. Çok çok
vahim bu hadiseler, iki gün içinde yaşanan Hükûmet mensuplarının
tutum ve davranışları bu olayları örtmeye ve
saptırmaya yönelik davranışlar olduğunu bize
göstermektedir. Bakanlar istifa etmiyor, hakkında bu kadar çok vahim
iddialar bulunan bakanlardan çıt çıkmıyor, sadece Bir şey çıkmaz.
diyorlar. Emniyet müdürlerini, şube müdürlerini, bu operasyonlarda görev
alan emniyet personelini görevden alıyorlar, savcıları görevden
almaya çalışıyorlar ve ilave savcılar vermek suretiyle soruşturmanın
yönünü değiştirmek istiyorlar. Yani açıkçası
soruşturmalar kapatılmak isteniyor, yolsuzluğun, rüşvetin,
kaçakçılığın üstü örtülmek isteniyor. Hükûmet
mensuplarının, Sayın Başbakanın
konuşmalarına baktığımızda hele hele Sayın
Bülent Arınçın basın toplantısını izleyip
okuduğumuzda üzülmemek mümkün değil. Arınç, iddialarla ilgili
hiçbir şey söylemiyor sadece mugalata yapıyor, hedef
saptırıyor. Mugalata kafa karıştırmak için laf
kalabalığı yapmak demektir ve Bülent Arınç da bunu gayet
iyi yapıyor ve maalesef devlet yönetimini bilmiyor. On bir yıllık
iktidarları
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
yapmasına ve bir hukukçu olmasına rağmen söylediği sözler
gerçekten bunun bilinmediğini veya bilinmezlikten gelindiğini bize
göstermektedir. Efendim, polisleri, emniyet şube müdürlerini, bu
operasyonla ilgili amirlerine haber vermemekle suçluyor Sayın Arınç.
Sayın Arınç, değerli Hükûmet, değerli milletvekilleri;
eğer o şube müdürleri operasyonla ilgili bilgi verirlerse suç
işlerler zaten. Savcılara bağlı olarak gizli bir
şekilde görev yaparlar. Haber verirse zaten ne olacak? Gezi
olaylarında da birkaç defa söyledim Türkiye Büyük Millet Meclisinde:
İstanbulun bir emniyet müdürü var mıdır? Yoktur.
İstanbulun bir valisi var mıdır? Yoktur. İstanbulun bir
belediye başkanı var mıdır? Yoktur. Ne vardır?
Başbakan Erdoğan vardır.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Şube
müdürleri vardır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Şube müdürlerini
görevden aldılar ya!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Şube müdürlerini görevden
aldılar. Yani bir görev yapmak istedi devlet görevlileri, onların da
elini kolunu bağlama gayreti içindedir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Onlar da ayakkabı
kutusunu bulmasaydı!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Değerli arkadaşlar, çok vahim bir şey
söyleyeceğim, maalesef bunu söylemek zorundayız: Bu devlet yönetim
anlayışı, bir iktidarı hükûmet olmaktan çete olmaya
dönüştürür. Eğer bu kadar hukuksuzluğun,
pervasızlığın içerisinde olursanız AKP
iktidarını çete olarak ilan ederim. Bu, bu kadar vahimdir. Ortaya
çıkan deliller, bugüne kadar olanlar, devleti yönetme biçiminiz çeteye
işaret etmektedir. Böyle devlet yönetimi olmaz. Aşiret dahi
değilsiniz, aşiretin dahi bir geleneği, göreneği
vardır, yüz yılların, bin yılların birikimi
vardır fakat on bir yılda halkın oyuyla 3 defa kahir ekseriyetle
iktidar olmak sizi sanki ülkenin tapusunu geçirdiğiniz vehmine
kaptırdı. Lütfen, bundan kurtulunuz.
Değerli milletvekilleri, meşhur polisiye
kahramanı vardır Sherlock Holmes pek çoğumuz bilir, hele
bugünlerde biraz daha fazla bilmemiz gerekir. Onun bir sözü vardır: Kül
tablasında kül hiçbir şey ifade etmez; eğer çarşafta kül
varsa çok mana ifade eder. Son iki gündür hep çarşafta görülen külleri
görüyoruz. Bir banka genel müdürünün bankasının kasasında
değil de evindeki ayakkabı kutularında milyon dolarlar
bulunuyorsa, işte bu, çarşaftaki küldür; bu örtülmek isteniyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) Ayakkabı kutusu
partisi!
ERKAN AKÇAY (Devamla) İlk defa
Ben maliyeciyim,
kırk yıl düşünsem hayal edemem, ilk defa birisinin evinde para
sayma makinesi bulunacak. Para sayma makinesi nerede bulunur değerli
arkadaşlar?
İZZET ÇETİN (Ankara) Ayakkabı kutusu
partisinde
ERKAN AKÇAY (Devamla) Bankalarda, vergi dairelerinde
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Döviz büfelerinde
ALİM IŞIK (Kütahya) Banka gibi
çalışıyorlar.
ERKAN AKÇAY (Devamla)
döviz büfelerinde bulunur.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Komplo,
komplo!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Büyük şirketlerde,
holdinglerde para sayma makinesi de bulunmaz. Onlar hesaplarını banka
üzerinden yaparlar.
ALİM IŞIK (Kütahya) Eğer o ev banka gibi
çalışıyorsa orada niye olmasın?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Cemaat
koymuş; komplo ya!
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Komplodur o komplo!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Evet, şimdi, mutlaka, bu,
kesinlikle ortaya, ayan beyan ortaya çıkmıştır. Elbette
yargı bunların kararını verecektir fakat yargının
bağımsızlığı, vesaire de her türlü tasallut
altına alınmak istenmektedir. İnternete yasak getirmeye
çalışıyorlar değerli kardeşlerim. Bir şeylerden
korkuluyor, daha vahim olaylardan. Yolsuzlukların
bulaşmadığı kurum ve kuruluş neredeyse kalmadı
artık. Deniz Feneri, belediyeler, özelleştirmeler, Enerji ve
Sağlık Bakanlığındaki yolsuzluklar ayyuka
çıktı; yıllardır kayıtsız kalındı ve
maalesef bu konuda yeterli toplumsal duyarlılıkların da
oluştuğunu söyleyemeyiz. İhalelerdeki usulsüzlükler ve
yolsuzluklar, sahte ilaç vurgunu, kamu bankalarından yandaşlara
verilen ve hortumlanan krediler -her gün- yıllardır medyada yer
alıyor. AKP Hükûmetine yakın iş adamları ile Halk
Bankası Genel Müdürü, AKPli İstanbul Fatih Belediye
Başkanı, Çevre Bakanlığı Genel Müdürü ve Çevre
Bakanının Danışmanı, Ekonomi Bakanının özel
kalem müdürleri, İçişleri Bakanı, Ekonomi Bakanı ve Çevre
Bakanının çocukları ve sonra bunların, bizzat da
kendilerinin de bu işin içinde olduğu hususunda çok ciddi deliller ve
endişeler uyandıracak birtakım veriler... Artık halkın
Hükûmete, bürokrasiye ve yargıya güveni çok ciddi şekilde
sarsılmaktadır. Bunun en vahim tarafı da, bu savunmaları tevil
etmeye çalışanların
Bülent Arınç tevil etmeye
çalışıyor. Yolsuzluk sanki normalmiş duygusu
uyandırıyor. Belki de topluma verdiği en büyük zararlardan biri
de budur. Allah hiç kimseyi Bülent Arınçın yerine düşürmesin.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Amin!
ERKAN AKÇAY (Devamla) Yani yolsuzlukları tevil
etmek gibi azap verici bir görev verildi kendisine. Bu görevi,
bırakın hakkında iddiada bulunulan bakanlar açıklasın.
Çeşitli zamanlarda verilen yolsuzluk iddialarına ait
yazılı, sözlü soruları, Meclis araştırmaları,
genel görüşme önergeleri ve gensorular, Meclis çoğunluğunu
elinde bulunduran AKP Hükûmeti tarafından hiç dikkate alınmadan
reddedilmiştir. Bundan sonra verilecek araştırma önergeleri,
soru önergeleri de yine aynı şeklide hasıraltı edilmeye çalışılırsa
artık Hükûmet bunların altından kalkamaz. Özelleştirmeler
yapıldı, yıllardır iktidar, 45 milyar dolarlık
özelleştirme yaptığıyla övünüyor ve burada kamu
yararının gerektiği şeklide gözetilmediği,
usulsüzlüklerin yapıldığı konusunda yargıya pek çok
kararlar taşındı, yargı kararları çıktı
fakat bu yargı kararlarını dahi baypas etme gayretleri AKPnin
en önemli çalışma alanlarından biri olmuştur. Kamu
İhale Kurumu
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla)
bir bakanlığın
normal bir genel müdürlüğü durumuna düştü. Temiz toplum hedefine
ulaşmak, devleti yıpratan
Halkın devlete, siyasete ve
siyasetçiye olan güvenini yeniden tesis etmek gerekmektedir, bunu da ancak hep
birlikte yapabiliriz.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
isteyen Erol Dora, Mardin Milletvekili. (BDP sıralarından
alkışlar)
BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı kapsamında 3üncü madde üzerinde
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün, bu konuşmamı nefret söylemleri ve nefret
suçları konusuna ayırmak istiyorum. Bir kişi ya da gruba, ait
olduğu kimliği, inancı, politik veya felsefi görüşü,
bedensel ya da kişisel özellikleri, cinsiyeti ya da cinsel yönelimi gibi
nedenlerle farklı biçimlerde zarar verme amacıyla yapılan
saldırılar sonucunda oluşan suçları genel olarak nefret
suçları olarak niteleyebiliriz. Bu suçlar, taciz veya hakaretten, mülk
veya eşyalara zarar vermeye, okul veya iş yerinde zorbalıktan
kundaklama ve cinayete kadar varabilmektedir. Günümüzde nefret suçu olarak
tanımladığımız eylemlerin engellenmesi için ilk
girişimler, 1960lı yıllarda Amerika Birleşik
Devletlerinde, özellikle Yahudilere ve siyahlara yönelik
saldırıları engellemek amacıyla
başlatılmıştır. Ancak nefret suçu kavramı, 1986
yılında, Amerikada New Yorkta bir grup beyaz genç tarafından
siyah bir kişiye yönelik gerçekleştirilen ırkçı
saldırı sonucu yaygın olarak kullanılmaya
başlandı. 1990ların başından itibaren ise sadece
ırk ya da din temelinde gerçekleşen saldırılar için
değil, aynı zamanda kişinin cinsel yönelimi, etnik kökeni,
engellilik hâli ve cinsiyeti nedeniyle yapılan saldırılar için
de kullanılmaya başlandı. Nefret suçlarının ön
yargılar, ayrımcılık, sosyal dışlanma, sosyal
adaletsizlik, antidemokratik uygulamalar ve benzeri nitelikteki pek çok olguyla
bağlantısı bulunmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye, nefret
söylemi ve bunun yol açtığı nefret suçlarının oldukça
yoğun yaşandığı bir ülkedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiyede Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Romanlar,
Araplar, Mahalmiler, Aleviler, Hristiyanlar, Ezidiler, kadınlar, LGBT
bireyler, engelliler gibi daha birçok dezavantajlı topluluk, çeşitli
biçimlerde nefret söylemlerine, nefret suçlarına maruz kalarak
yaşamaktadırlar. Bir nefret suçu olarak kadın cinayetleri devam
ederken kadınların belli özelliklerle
sınırlandırılması ve bunun söylemler içinde bir
aşağılama unsuru olarak kullanılması ve birçok
farklı alanda eril söylemlerin egemen kılınması yoluyla da
kadınlara karşı nefret suçları hâlâ sürmektedir.
Kürt
halkının yıllardır maruz kaldığı
inkârcı, ayrımcı politikalar ve nefret suçlarına yönelik
kitaplar dolusu bilgi, belge, görüntü mevcuttur. Zaman zaman, kimi yerlerde
Kürt yurttaşlara yönelik linç girişimleri hâlâ ortaya
çıkabilmektedir. Ayrımcılığın son örneğini
tutuklu Kürt milletvekillerinin tahliyelerini reddeden mahkeme kararıyla
hep birlikte gördük. Yine, bir ödül töreninde, yani müzik albümünde Kürtçe
şarkı okuyacağını belirten Ahmet Kayanın
nasıl bir söylem ve uygulamayla karşı karşıya
kaldığını ibretle izledik. Ahmet Kayanın ülkeyi terk
ederek genç yaşta ve yurt dışında hayatını
kaybetmesine neden olan bu acı hatıralar hâlâ zihinlerdeki
tazeliğini korumaktadır.
Değerli
milletvekilleri, dün 35inci yıl
dönümü anılan Maraş katliamı, diğer yandan insanların
diri diri yakıldıkları 1993 Sivas katliamı, ayrıca
yakın zamanlarda yaşanan kapılara işaretler konulması
vakaları, Alevi yurttaşlarımıza karşı geliştirilmiş
nefret söylemlerinin beslediği toplumda acı travmalar yaşatan
nefret suçlarından sadece birkaçıdır. Rum
yurttaşlarımızın büyük göç dalgalarıyla ülkelerini
terk etmelerine neden olan 6-7 Eylül 1955te gerçekleşen nefret
suçları, 2006da Trabzonda gerçekleştirilen Rahip Santoro cinayeti,
yazılarında Türkiye'deki her etnik topluluğun barış
içinde yaşaması gerektiğinin altını çizen AGOS
Gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dinkin 2007de katledilmesi gibi vakalar,
nefret söylemlerinin yol açtığı cinayetlerle sonuçlanan nefret
suçları tarihimize birer kara leke olarak geçmiştir.
Potansiyel suçlu
olarak görülen, dışlanan ve sık sık nefret içerikli söylem
ve uygulamalara maruz kalan bir diğer topluluk da Romanlardır.
Ayrıca, cinsel eğilimleri nedeniyle ayrımcılığa
maruz kalan ve yasalar çerçevesinde herhangi bir korumaları bulunmayan
LGBT bireyler de diğer dezavantajlı gruplar gibi gerek gündelik
yaşamda gerekse medyada sık sık nefret söylemlerine ve nefret
suçlarına maruz kalmaktadırlar.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; nefret suçları, bizzat insan
hakları fikrine yönelik bir saldırıdır. Başta
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak
üzere birçok uluslararası sözleşmede bütün insanların onur ve
hakları bakımından eşit doğduğu belirtilmektedir.
Bu suçlar, insan hakları sözleşmelerinin temel argümanlarından
biri olan eşitlik ilkesinin açıkça ihlalidir. Nefret suçları
aynı zamanda uluslararası insan hakları sözleşmeleri
tarafından garanti altına alınan, kişinin zihinsel ve
fiziksel bütünlük hakkına yönelik bir saldırıdır.
Saldırılara maruz kalan bireyler ve ait oldukları topluluklar
yaşadıkları travmayı uzun süre üzerlerinden
atamadıkları için zihinsel ve fiziksel bakımdan zarar görürler.
Toplumun diğer fertleriyle birlikte eşit korunma hakkından
yararlanamayan mağdurlar, giderek artan oranda diğer haklardan da mahrum
kalırlar. Bu durum, çalışma hakkının, eğitim
hakkının, sağlık hakkının, barınma
hakkının ve benzeri hakların da ihlalini beraberinde getirir.
Değerli milletvekilleri, Türkiyede bu konuyla
ilgili hukuki düzenleme henüz çok zayıf ama kâğıt üstünde de olsa
başladı. 2002de yeniden Türk Ceza Kanununun 216ncı maddesiyle
Haziran 2003te Mecliste onaylanan Birleşmiş Milletler Kişisel
ve Siyasi Haklar Sözleşmesi birlikte düşünüldüğünde, nefret
suçlarını cezalandırmak için yetersiz de olsa hukuksal bir zeminin
varlığından bahsedilebilir. Yine, Sayın
Başbakanın demokratikleşme paketinde dile getirdiği ve
geçtiğimiz günlerde de Meclise sunulan kanun tasarısında
öngörülen değişiklikleri önemsiyor olmakla birlikte, bu teklifin,
nefret suçunun açık bir tanımının yapılmamış
olması, etnik köken, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim
kavramlarına değinilmemiş olmasıyla eksik
kaldığını belirtmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
nefret suçlarıyla tek başına yasalar yoluyla mücadele
edilemeyeceği çok açıktır ancak yasal düzenlemelerin önemi de
göz ardı edilmemelidir. Bununla birlikte, bu suçları önlemek için
yapılacak yasal düzenlemelerle devlet nefret suçlarına
karşı net bir duruş sergilemeli ve nefret suçunu işleyenlere
en caydırıcı yaptırımları uygulamalıdır.
Bunun için de nefret suçlarının önlenmesi için yapılacak
düzenlemelerin bir tür oldubittiye getirilmemesi önemlidir. Yasal düzenlemeler,
mağdurlar ve mağdur yakınlarını da içerecek
şekilde, toplumun geniş bir kesiminin ve farklı alanlardaki
uzmanların katılımıyla gerçekleştirilmelidir.
Düzenlemelerin sosyal alanda da hayata geçebilmesi için politik bir irade
gösterilmelidir. Hükûmet başta olmak üzere, siyasetçiler ve sivil toplum
kuruluşları nefret suçlarına karşı
duruşlarını açık bir şekilde sergilemelidirler.
Değerli milletvekilleri, sorunun çözümü için uzman
yetiştirilmesi, araç gereç temin edilmesi, altyapının ve
kurumların oluşturulabilmesi, araştırmaların
yapılabilmesi ve sağlıklı verilerin toplanabilmesi için
gerekli olan bütçe, devletçe mutlaka tahsis edilmelidir. Toplumun geniş
bir kesimine yönelik farkındalık artırıcı eğitim
çalışmaları yapılmalıdır. Nefret söylemleri
kapsamında, millî eğitim ders kitapları yeniden
yapılandırılmalı, hoşgörü öğretme
programları oluşturulmalı, sınıflarda eşitlik ve
adalet gibi konular sıkça işlenmelidir. Ayrıca, basın ve
medya da haber söylemleri bakımından bu konuda üzerine düşeni
titizlikle yapmalıdır.
Sonuç olarak, nefret söylemi ve suçlarının
önlenebilmesi için, yasal tedbirlerin yanı sıra, konunun etik, sosyopolitik
ve insan hakları boyutuna gereken önemin gösterilmesi, hem sorunun
çözümünü kolaylaştıracak hem de tekrarlanmasının önüne
geçecektir. Umarım ki bütün siyasi partiler bu konuda duyarlılık
gösterir ve en kısa zamanda, biraz önce bu nefret suçlarıyla ilgili
olarak eksik olarak belirttiğimiz konuları da kapsayacak şekilde
yeni bir kanun tasarısı Meclise gelir ve bir daha Türkiyede bu
suçların işlenmemesi için gereken tedbirler alınır.
Bu duygu ve düşüncelerle tekrar Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (BDP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen
Fatih Han Ünal, Ordu Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
FATİH HAN ÜNAL (Ordu) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2014
yılı bütçemizin şimdiden milletimize ve ülkemize hayırlar
getirmesini temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Hükûmetimizin, AK
PARTİnin hazırladığı bütçeler nerelere gidiyor,
kısa sürede nasıl hizmete dönüyor, bu millete hizmet veriliyor;
bunları ifade etmek üzere birkaç örnek vermek istiyorum. Tabii, bu
örneklerimi verirken bir parça geçmişe giderek, eleştirme niyetiyle
değil ama biraz farkı ortaya koymak adına birkaç örnek vererek
sözlerime başlayacağım.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ Hükûmeti,
deprem paralarıyla maaş ödemedi, IMFden 23,5 milyar dolar borç
almadı. Bizden önce bu borçları alanların yakasını
ilikleyerek hangi talimatlar aldığını tabii ki milletimiz
biliyor.
Değerli arkadaşlar, bizden önce
ALİM IŞIK (Kütahya) Öncekiler kadar siz de
aldınız borcu.
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) -
AK PARTİden önce,
22 banka batırıldı.
ALİM IŞIK (Kütahya) Doğruyu
konuşun, ona göre dinleyelim, yoksa bu masalları çok dinledik burada.
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - 111 milyar dolar
batırılan
İZZET ÇETİN (Ankara) Suimisal, emsal olmaz.
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) -
millete ve devlete
atılan kazığı milletimiz henüz unutmadı.
İZZET ÇETİN (Ankara) Kötü örnek, örnek olmaz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Atılan
kazıkların ne olduğunu görüyor bugün millet!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, bu özellikle kutu hesabı meraklılarına ben bu
111 milyar doları nasıl hesap edeceklerini kendilerine iletiyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Devlete kimin ne kadar
kazık attığını bugün millet görüyor! Ölçülü
konuşursanız iyi olur!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kutudan sana bir şey
çıkmadı galiba muhterem!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, hemen Orduya geliyorum. 1990 yılında ek hastane
inşaatı temel atma töreninden sonra, kaç yıl sonra bu açıldı?
2004 yılında açıldı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Sen de kutuyu açacak
mısın Hocam?
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - On dört yıl; on dört
yılda bir ek hastane inşaatını bitiremeyen iktidarlar gördü
bu ülke.
Peki, bu arada kaç sağlık bakanı eskitti
bu ek hastane inşaatı? 12 sağlık bakanı eskitti ama
nasıl bir bütçe idaresiyse bu ek hastane bir türlü sonuçlanamadı, AK
PARTİ bunu sonuçlandırdı.
Peki, AK PARTİ nasıl çalışıyor,
nasıl hizmete dönüştürüyor bu bütçeleri? Ordu-Giresun havalimanı
inşaatından örnek vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu havalimanının
özelliği, dünyada 2nci ve Türkiyede ilk ve tek olma özelliğini
taşıyor, denize dolgu yapma şekliyle.
ALİM IŞIK (Kütahya) - Yap-işlet-devret mi,
devlet mi yapıyor?
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - 2011 yılında
inşaata başladık ve hızla devam ediyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Yap-işlet-devret mi,
devlet mi yapıyor, onu bir söyler misin?
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - 350 milyon bütçeli, 2
milyon yolcu kapasiteli bir havalimanını 2014 yılında
hizmete açacağız.
ALİM IŞIK (Kütahya) Kütahyada da
yapıldı da, şimdi otuz sene birilerini besleyeceğiz!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - İşte gelinen
son durumun fotoğrafı: AK PARTİ çalışıyor.
Değerli arkadaşlar, tabii, daha öncesi,
Karadeniz-Akdeniz yolu olarak bilinen ve Osmanlı Padişahı II.
Abdülhamid Han zamanında yüz kırk yıllık özlem olarak bir
türlü gerçekleştirilememiş bu yolu da biz gerçekleştiriyoruz ve
2015te açacağız.
Burada ifade etmek istediğim, özellikle Ordu
geçişi zor bir bölgedir, 88 kilometredir, 22 tünel var. 22 tünel ve
bunların hızla inşaatı devam ediyor. Tünel deyince
aklıma tabii, Bolu Tüneli geliyor. Eğer AK PARTİ iktidara
gelmeseydi, değerli arkadaşlar, bu millete patates ve elma deposu
olarak hizmet vermeye devam edecekti ama (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) AK PARTİ gelince yol olarak hizmet vermeye devam
ediyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - AK PARTİ yokken
Boğazdan karşıdan karşıya sandalla geçiyorduk,
sandalla! Boğazdan sandalla geçiyorduk AK PARTİ yokken!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) - Tabii, AK PARTİ
döneminde yeni tanıştığınız bazı terimler
var, o da toplu açılışlarla ilgili dönemlerdir.
AYKAN ERDEMİR (Bursa) Iphone yoktu, Iphone; Iphone
sizin sayenizde geldi!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) Arkadaşlar, toplu
açılış deyince aklınıza futbol topu gelmesin. AK PARTİ
bu bütçelerle ülkesine hizmet ediyor.
Cumartesi günü Sayın
Başbakanımızı Orduda ağırlayacağız.
Peki, Başbakanımız niye geliyor Orduya? Daha önce, bir
Başbakan bir ile gittiğinde orada temel atsa
alkışlanır ve büyük bir kabul görürdü ama şimdi
ALİM IŞIK (Kütahya) Hangi şirket
yapıyor havaalanını, onu bir milletvekillerimiz öğrensin?
FATİH HAN ÜNAL (Devamla)
bakın, Orduya
gelişinde -her ilde bu açılışlar yapılıyor- 96
tesis, 296 milyon liralık yatırımın bir anda kurdelesi
kesilerek hizmete açılacak. İşte, çalışan iktidar
böyle olur.
VELİ AĞBABA (Malatya) Doğru söylüyor! O
kadar çalışıyorsunuz ki paraları makinede
sayıyorsunuz!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) İşte, millete
hizmet böyle olur diyor ve milletin gönlünde taht kurmaya devam ediyoruz.
VELİ AĞBABA (Malatya) Çalışkan
adamlarsınız vesselam!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) Değerli
arkadaşlar, ben, bütçemize emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) Para sayma makinesini
de siz icat ettiniz, para sayma makinesini!
FATİH HAN ÜNAL (Devamla) Milletimize tekrar
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Sayın Hatip konuşmasında dedi ki: AKP döneminden önce
kazıklar atılmıştı. Aslında kazık
şimdi vatandaşa atılıyor. 3 tane bakanın çocuğu
yolsuzluktan, rüşvetten gözaltında.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, her hatibin konuşmasını Mahmut Bey mi
düzeltecek yahu?
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yani, bunları
anlatsınlar bize, kimlerin kazık attığını.
BAŞKAN Evet, teşekkür ediyorum.
Şahsı adına söz isteyen Mustafa
Moroğlu, İzmir Milletvekili. (CHP sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken -son
günlerde konuştuğumuz bütçeye ve yolsuzluklara ilişkin gündem
sıcakken- unutulan bir konuyu hatırlatarak başlamak istiyorum.
Anayasa Mahkemesinin verdiği son karardan sonra
bütün milletvekillerinin salınması gerekirken salınmayan 6
milletvekilinin bir an önce salıverilmesi için de
Cumhuriyet Halk Partisi
adına ve şahsım adına, gerekli düzenlemelerin
yapılmadan da Anayasa Mahkemesinin kararıyla
salınabileceğini belirterek başlamak istiyorum.
Bütün sorunların gelip dayandığı yer
sizin Bakanlığınız Sayın Bakan. Bu sorunları
konuşurken, bütçeyi konuşurken, hem 2012 yılının kesin
hesabına ilişkin hem de 2014 yılının bütçesine
ilişkin sorunları konuşurken, bu görüşmelerin sonunda,
ilerleyen günlerde bazı konuları düzeltmek için görüşlerimizden
faydalanılması gerektiğini düşünenlerdenim. Bunun için de
daha önce bütünşehir yasası olarak gündeme gelen yasa
tasarısındaki bir konunun düzeltilmesini, özellikle yerel seçimler
öncesi ve yerel seçimler sonrası Türkiyede yine gerilimlere neden olacak
bir konunun düzeltilmesini bütçe açığını gidermek için,
bazı kamu mallarının satışından doğacak
tartışmaların son bulması için gerekli görüyorum. Buna
ilişkin teklifimiz de şudur: Bildiğiniz gibi bütünşehir
yapılan illerde il özel idareleri kapatılıyor ve il özel idare mallarının
dağıtımı valinin başkanlığında
kurulacak bir kurula bırakılmıştı. İzmir
Büyükşehir Belediyesi olarak da il özel idaresi mallarının
bütünüyle belediyelere devredilmesi gerektiği konusunda da bir görüş
belirtilmiş ve Sümerbank arazisinin İzmir Büyükşehir
Belediyesine devredilmesi konusunda il özel idaresinin aldığı
karar da vali tarafından üçüncü defadır geriye gönderilmektedir. Bu
örnekte de görüldüğü gibi, bu tür ihtilafların yaşanmaması
için önümüzdeki günlerde bütün parti gruplarımızca verilecek bir
kanun teklifiyle il özel idare mallarının bütünüyle
bütünşehirlere devredilmesi kanunlaştırılabilir ve bu tür
ihtilaflar ve tartışmalar önlenebilir.
Nedeni de şudur: Çünkü bugüne kadar il özel
idarelerinin bütün bütünşehir sınırları içerisindeki köylere
götürdüğü hizmetlerin tümü bütünşehir belediye
başkanlıkları tarafından yapılmak istenmektedir. Bu
yükümlülük onlara bırakılmıştır, dolayısıyla
bütün mallar da bunlara bırakılmalıdır; hak da hukuk da
adalet de bunu gerektirmektedir. Aksi hâlde hem iktidarınız hem de
belediye başkanlarımız töhmet altında kalacaktır.
Birçok belediye başkanının bu hizmetleri verirken
zorlanmaması için bu yasa önümüzdeki günlerde
çıkarılmalıdır.
Bir başka gerekçe de şudur, özellikle
İzmir Büyükşehir Belediyesi açısından: İzmir
Büyükşehir Belediyesi on yıldan beri 1 metrekare yer
satmamıştır ve 840 trilyonu aşan kamulaştırma
yapmıştır kavşaklar açmak için, yollar açmak için. Biz öyle
bir düzenle karşı karşıyayız ki ele geçirilen bütün
kamu malları, yılların emeği olan kamu malları son
Karayolları örneğinde, dünkü konuşmamda da ifade etmeye
çalışmıştım- haraç mezat, bütçe
açığını kapatmak için ya da bazı müteahhitlere rant
sağlamak için, büyük binalar, AVMler, alışveriş merkezleri
yapmak için buralara peşkeş çekilmek istenmektedir ve bir bölümünün
yürütmesi durdurulmasına rağmen satışına devam
edilmektedir. O nedenle, bu kanunun bir an önce
çıkarılmasını ve sizin de bu konuda çaba göstermenizi rica
ediyoruz bütün yurttaşlarımız adına, bütün kamunun ortak
malları adına.
Değerli Maliye Bakanımıza da daha önce de
bir soru önergesiyle ifade etmiştim: Özellikle 100 metrekareyi, 1.000
metrekareyi aşan yerlerde hemen bazı belediyelere tahsis
yapılamadığı gibi bir izlenim doğuyor. Bu izlenimi de
bir an önce kaldırmak için yine Bayraklı Belediyemizin istediği
4 bin metrekarelik 2 tane hazine arazisini Bayraklılı
yurttaşlarımızın ihtiyaçlarını
karşılamak üzere tahsis ederseniz bu izlenimi de
kaldırmış olursunuz diye düşünüyorum.
Ayrıca, bugüne kadarki bir özlemimizi de dile
getirmek istiyorum. Aslında çok partili döneme geçildiğinden beri
bütün kamu kuruluşları siyasi iktidarlara hizmet etmenin ötesinde
bütün yurttaşlara hizmet eden bir konuma gelememiştir. Bu, özellikle
son AKP iktidarı döneminde artarak devam etmiştir. Eğer böyle
bir kurumlaşma sağlasaydık bugünkü tartışmaları
yapmıyor olurduk diyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
On dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Öğüt, buyurun.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Son günlerde ortaya çıkarılan yolsuzluk
haberlerini hep birlikte ibretle izliyoruz. Bunun
karşılığında iktidar bunu uluslararası komplo
olarak nitelendiriyor. Hâlbuki aynı operasyonlar Profesör Türkan Saylana,
yurtsever askerlere yapılırken darbe çığlıkları
atılıyordu. O zaman da söylemiştik, Büyük bir operasyon var.
dedik, Türkiyenin aydınlarının ve yurtseverlerinin
değersizleştirilmeye çalışıldığını
söyledik. Kurunun yanında yaşın da yanabileceğini söylediniz.
Hâlbuki darbecilerle yurtseverleri ayırmış olsaydık
bugünlere gelmeyecektik; o rektörler, o profesörler, o askerler bugün suçsuz
yere hapislerde yatmamış olacaktı. Kuddusi Okkırdan,
Türkan Saylandan, İyi oldu. diyen arkadaşların bir özür
dilemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu komplo varsa hep birlikte
uluslararası komploya karşı milletçe direnelim diyorum,
teşekkür ediyorum.
Meclisin bunu araştırmasını
istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Bakan, büyükşehire dâhil olan köylerimizde, köy tüzel
kişiliğine ait meralar ve köy tüzel kişiliğinin sahip
olduğu araziler ilgili belediyeye geçiyor. Buralar mera; bunlar, şu
anda, bu belediyeler başladı burada imar planlarına ve
bunları satmaya çalışıyorlar. Bu açıdan, yıllarca
kullanılan bu gayrimenkullerin, köy tüzel kişiliğine ait
gayrimenkullerin ilgili belediye tarafından satılmasına engel
olacak mısınız?
İki: Spor kulüpleri hep vergi borçlu olan kulüpler.
Bu yasayla bu şekilde, spor kulüplerinin vergi borçlarını hiçbir
zaman tahsil edemeyeceksiniz. Aynı federasyonda olduğu gibi,
federasyon borcu olan kulüplere lisans vermiyor, siz de muhatabınız
federasyon olmak kaydıyla vergi borcu olan kulüplere federasyonun lisans
vermemesini temin ederseniz vergi borcundan kurtulursunuz. Bu nedenle bu yasada
değişiklik yapacak mısınız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bütün sporseverleri de
karşınıza alırsınız tabii.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Kimi
alırsan al
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Türk çiftçisi Tarım
Bakanının vicdanına bir türlü sesini duyuramıyor çünkü
kendisi angusçuları ve tarım ürünleri ithalatçılarını
çok seviyor ve onlarla düşüp kalkıyor. Hükûmetleriniz döneminde,
yanlış tarım politikaları yüzünden çiftçimiz çok
perişan hâldedir. Gübre ve elektrikte yüzde 18, zirai ilaç ve hayvan
yeminde yüzde 8, tohumlukta yüzde 1 KDV varken mazotta yüzde 15,25 KDV, yüzde
37,61 oranında ÖTV bulunmaktadır. Tarım ürünlerindeki en yüksek
girdi maliyeti bundan kaynaklanmaktadır. Mazot desteği yerine,
tarımda kullanılan mazottan ÖTVyi kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
Pırlantaya ÖTV muafiyeti getirirken çiftçinin
kullandığı mazota niye ÖTV muafiyeti getirmiyorsunuz?
Ayrıca, 2002 yılında çiftçinin
kullandığı mazot 1 lira 9 kuruştu, şu an 4 lira 50
kuruştur. Bu konuda bir şeyler yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum.
Sayın Işık
ALİM IŞIK (Kütahya) Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, İstanbul Fatih Belediyesi
sınırları içinde tarihî eserlerin de bulunduğu bir alana
Belediye Başkanlığınca lüks sayılabilecek bir yurt
yaptırılarak Sayın Başbakanın aile bireylerinin kurduğu
bir vakfa hibe veya hediye edildiği iddiaları doğru mudur? Doğruysa, bu arazinin büyüklüğü ve yurdun kapasitesi ne
kadardır? Arazinin ne kadarı Hazineye aittir? Bu işlerden
Bakanlığınızın bir bilgisi var mıdır?
Sayın Başbakanın ailelerinin bu hazineye ihtiyaçları
nereden doğmuştur? Adı geçen Belediye Başkanının
da içinde bulunduğu son günlerde kamuoyunun gündemine gelen yolsuzluk
operasyonlarına dâhil edilen konulardan birisinin de bu konu olduğu
iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bugüne kadar
Kabine üyesi kaç bakanın istifa etmiş olması gerekiyordu?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Bu sorunun muhatabı Maliye Bakanı değil,
Sayın Başbakandır.
1994 yılında Belediye
Başkanlığı sırasında Bugüne kadar
evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim,
duymadım. Hırsızlık babadan evlada geçer, evlattan babaya
değil. Dolayısıyla Yönetimlerde hırsızlık
yukarıdaki üst yöneticilerden alttaki yöneticilere geçer, oradan halka
yansır. diyen Başbakan
Erdoğandır.
Buradan hareketle, Sayın Başbakanın bu açıklamasına
göre bu sayın bakanların çocuklarının, bürokratların
bu durumu karşısında acaba bunlar bu icrai faaliyeti nereden
öğrenmişlerdir? Bu işleri öğretenlerin başı kimdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Şimdi, Sayın Öğüt,
anladığım kadarıyla bir öneride bulundular; kendilerine
teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, bu büyükşehir olan
köylerde meraların durumunu sordular.
Şimdi, bir kere belediyeler isteseler dahi -benim
bildiğim kadarıyla- Tarım Bakanlığı yani mera
pozisyonundan çıkartmadığı müddetçe imar planı vesaire
uygulaması yapamazlar ama makul bir talep ve hassasiyet için ben teşekkür
ediyorum. Bu husus değerlendirilebilir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
İstanbul Arnavutköy yapıyor efendim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Hayır, anlıyorum ama işte dediğim gibi yani mutlaka bir
komite var, bir komisyon var biliyorsunuz, o komisyon mera alanından
çıkarmazsa belediye orada bir uygulamaya gidemez. Yani belediyeye
geçmiş olması o anlamda bir tasarruf yapabileceği anlamına
gelmiyor ama yine de meraların korunmasına yönelik olarak ilave bir
hassasiyet söz konusu, bakılması gerekir.
Şimdi, spor kulüplerine ilişkin olarak,
değerli arkadaşlar, amatör spor kulüplerinin desteklenmesi vesaire
hususunda zerre kadar tereddüdüm yok fakat milyonlarca dolarlık transfer
yapan kulüplere biz vergi takibini sürdüreceğiz, hiçbir şekilde
vergilerine af söz konusu olmaz. Gelir vergisi tasarısı geçerse
futbolcular da bütün vatandaşlarımız gibi artan oranlı
gelir vergisine tabi olacaklar. Dolayısıyla, yani profesyonel anlamda
bu işi yapan kulüplere yönelik olarak, bir; hiçbir şekilde şu
anda bir vergi affı gündemde değil, ben tamamen
karşıyım. Ayrıca, vergilendirmede de hiçbir imtiyazı,
hiçbir ayrıcalığı da kabul etmiyorum.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Efendim, muhatabınız federasyon olsun, onu söylüyorum; aksi hâlde
kulüpler ödemezler, muhatabınız federasyon olsun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tarımla
ilgili bir soru var. Ben müsaadenizle şunu söyleyeyim: Mazot desteği
çiftçimize ilk defa 2004 yılında Hükûmetimiz döneminde
başlatılmıştır. Yani, 2004ten önce de bildiğiniz
gibi mazot üzerinde veya diğer akaryakıt ürünleri üzerinde vergi yükü
oldukça ağır fakat ilk defa çiftçiye mazot desteğini Hükûmetimiz
2004 yılında başlatmış ve bugüne kadar 4 milyar 440
milyon liralık mazot desteği yapılmıştır. Yani,
eski parayla 4,4 katrilyon lira civarında bir mazot desteği söz
konusu.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım,
mazot fiyatı 4 kat arttı, yapsanız ne olacak? 1 liradan 4,5
liraya çıktı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
- Bu mazot desteğinin toplam satılan mazot değerine oranı
yüzde 16 civarındadır.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakan,
pırlantadan ÖTVyi kaldırıyorsunuz, mazottan niye
kaldırmıyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bakın, 2014 yılı bütçesiyle biz çiftçimize 9,7 milyar
liralık doğrudan destek vereceğiz.
ALİM IŞIK (Kütahya) Gemici olanlara ÖTV yok,
çiftçiye var! Sayın Bakan, yapmayın Allah aşkına!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Doğrudan desteklerin 2002 yılında 2 milyar liranın
altında olduğunu dikkate alırsanız, bu çok ciddi bir
artıştır.
HASAN AKGÖL (Hatay) Sen destek verme,
fiyatını artır, gerçek değerini ver!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Açık ve net olarak söylüyorum: Çiftçimizin yanındayız.
Bakın, eğer öyle olmasaydı, tarımsal gayrisafi yurt içi
hasıla itibarıyla Türkiye, Avrupada 4üncü sıradan 1inci
sıraya, dünyada da 11inci sıradan 7nci sıraya
çıkmazdı. Ama bu şu anlama gelmiyor: Tarım sektöründe
sıkıntılar yok anlamına gelmiyor. Tarım sektöründe
özellikle ölçeğin düşük olması önemli bir sorundur. Bu,
beraberinde verimsizliği getiriyor. Bu konularda da ilgili
Bakanlığımız çalışmalarda bulunuyor. Tabii ki
daha yapılacak o anlamda işimiz var.
Sayın Işık, şimdi, İstanbul
Fatih Belediyesinin bir tasarrufu hakkında bana bir soru soruyorsunuz.
Maliyeyle ilgili bir boyutu varsa konuyu araştıracağım.
ALİM IŞIK (Kütahya) Hazine arazisi olan var
mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
İşte bahsettiğiniz konuyu araştıracağım
arkadaşlar ama bize spesifik
Ne yurdu, hangi yurttan bahsediyorsunuz, onu
da iletirseniz biz onu spesifik olarak araştıralım.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakan,
vakfın adı belli, yapılan yurt belli, arazi belli. Niye ben
söyleyeyim size yani
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Adı belliyse verin adı...
ALİM IŞIK (Kütahya) Elemanlarınız niye duruyor orada?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Ne adı, nedir adı, yurdun adı ne, vakfın adı ne?
ALİM IŞIK (Kütahya) Vakfın adı
TÜRGEV.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Tamam işte, verin bize onları diyorum.
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Bakanım,
siz biliyorsunuz bunu, yani illa, her şeyi, ismini de söyleyeyim mi aile
bireylerinin? Bunu bilmiyor mu millet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi, dolayısıyla, birincisi, Maliye Bakanlığı
olarak bizim
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Sayın Başkan, bir dakika daha çünkü müdahale ettiler.
Maliye Bakanlığı olarak, bizim herhangi
bir millî emlak yani hazine mülkünü
ALİM IŞIK (Kütahya) Ben de onu soruyorum size
yani bunun maliyeyle ilgisi var mı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bakın, soruyu sordunuz, dinlemeyi lütfen
Bakın, yani bu çok mu zor değerli
arkadaşlar?
ALİM IŞIK (Kütahya) Peki, peki Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, Maliye
Bakanlığı olarak, hazine mülklerini Millî Emlak yönetiyor yani
biz yönetiyoruz. Bunları verirken kanunla, mutlaka ihaleyle veriyoruz.
İhale dışında sadece ve sadece kamu yararı statüsü
olan vakıf ve derneklere doğrudan verebiliyoruz ama doğrudan
verirken de yine bir piyasa rayiç değeri neyse onu dikkate alıyoruz.
Ayrıca, diyelim ki herhangi bir yer için iki vakıf üniversitesi veya
kamu yararı statüsü olan iki ayrı dernek başvurdu. Onlar
arasında da ihale yapmak zorundayız. Dolayısıyla, Maliye
Bakanlığı olarak biz yaptığımız bütün
tasarruflarda yani hazine mülkleriyle ilgili yaptığımız tasarruflarda
son derece açık ve net olarak bu çerçevede hareket ediyoruz. Bu bahsettiğiniz
hususla ilgili
ALİM IŞIK (Kütahya) O zaman, Sayın
Bakan, soruyu değiştiriyorum. TÜRGEV vakfına siz
bağışta bulundunuz mu, bedava arsa verdiniz mi devlet olarak?
Arkadaşlara onu soruyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Şimdi bu soruyu sordunuz, arkadaşlar inceleyecekler
ALİM IŞIK (Kütahya) TÜRGEV isimli vakfa ne
kadar arazi verildi? Ben size onu soruyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Arkadaşlar inceleyecekler, cevabı vereceğiz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 3üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Birleşime bir saat ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 12.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, 4üncü
maddeyi okutuyorum
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, hayatını
kaybeden Meclis çalışanı Mihriban Bora Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
MAHMUT TANAL
(İstanbul) Ben çok özür dilerim.
Meclis
çalışanlarından Mihriban Bor vefat etmiştir. Kendisine
Allahtan rahmet diliyoruz, ailesine ve yakınlarına, Mecliste
çalışan tüm mesai arkadaşlarına sabırlar diliyoruz.
BAŞKAN Çok
teşekkür ederim Sayın Tanal.
V.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.-
Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Meral Akşener,
Başkanlık Divanı olarak hayatını kaybeden Meclis
çalışanı Mihriban Bora Allahtan rahmet dilediklerine
ilişkin konuşması
BAŞKAN Ben,
sizden duydum. Sanırım Genel Kurulda bulunan milletvekillerimiz de
şu anda sizden duydu. Meclis adına, ben de Başkanlık
Divanı adına merhumeye rahmet, inşallah ailesine de sabır
diliyorum. Sayın Özkesin danışmanı değil mi?
MAHMUT TANAL
(İstanbul) - Evet.
BAŞKAN
Sayın Özkese de sabır diliyorum.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN
Maddeyi okutuyorum:
Devredilen, iptal edilen ve tamamlayıcı
ödenek
MADDE 4- (1)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinin ilgili sütununda
gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin 2012 yılı içinde harcanmayan toplam 255.248.341,20 Türk
Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin 2012
yılı içinde harcanmayan toplam 55.081.576,02 Türk Lirası,
ödeneği
ertesi yıla devredilmiştir.
(2)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, 2012
yılı içinde kullanılan ve ertesi yıla devredilen özel
ödenekler dışında kalan ödeneklerden, 5018 sayılı Kanuna
ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerinin toplam 19.012.189.952,94 Türk Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin toplam
3.267.886.281,60 Türk Lirası,
c)
(III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların toplam 153.993.875,62 Türk Lirası,
ödeneği
iptal edilmiştir.
(3)
Merkezi yönetim kesin hesap gider cetvellerinde gösterildiği üzere, kamu
idarelerinin 2012 yılı ödenek üstü giderlerini karşılamak
üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a)
(I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri için toplam 15.056.878.194,39 Türk Lirası,
b)
(II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler için toplam
17.943.305,67 Türk Lirası,
tamamlayıcı
ödenek kabul edilmiştir.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Hasan Akgöle aittir.
Buyurun Sayın Akgöl. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HASAN AKGÖL (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce Sayın İhsan
Özkesin danışmanı merhumeye de başsağlığı
diliyorum, Allah ailesine ve kendilerine sabır versin diyorum.
Yine söylüyorum, konuşmama başlamadan önce,
demin girerken bir haber aldık, Hükûmetin son başarısı,
İstanbul il Emniyet Müdürünü de görevden almışlar. Herhâlde
sırada muhalefet milletvekillerini de Meclisten nasıl atarız,
onun tasarısını getirirler, bir o kaldı. Allah akıl,
hidayet versin diyorum, başka bir şey diyemiyorum.
ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) Size de.
HASAN
AKGÖL (Devamla) Yaklaşık on gündür Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri Türk halkına Sayıştay raporları sunulmadan,
denetim olanakları ortadan kaldırılarak Meclisin önünden
bütçenin kaçırılma maratonunu anlatıyor.
Değerli milletvekilleri, 17 Aralık tarihi
Türkiye için bir milat tarihidir. 17 Aralık, Sayıştay
raporlarının milletin vekillerinden, yani milletten neden
gizlendiği ve kaçırıldığını ortaya
koyması bakımından son derece anlamlıdır. AKP
Hükûmetinin boğazına kadar kirli ilişkiler, pazarlıklar,
rüşvet, ihaleye fesat, zimmet ve benzeri suçlara
karıştığı, bu zincirin halkalarının aile
boyu ve dahi kabine boyuna kadar uzandığı ayan beyan
ortadadır. Türk halkı içerisinde AKPli bakanlardan AKPnin
bürokratlarına, kudretli bakan çocuklarından yetenekli yandaş
iş adamlarına kadar geniş bir kadronun vizyona koyduğu
organize işler filmini izlemektedir. Bir buçuk yıldır devam eden
bu soruşturmanın teknik takip aşamasında görev alan
memurlardan şube müdürüne, emniyet amirinden soruşturmayı
yürüten savcılarına, teknik takip için izin veren hâkimlerine kadar
soruşturmanın gizlilik içerisinde sürdürülmüş,
sürdürülebilmiş olması, bu noktada gösterdiği özen
dolayısıyla yolsuzluk filminin gişe rekorları kırmaya
devam etmesini önleyenlere Türk halkı adına teşekkür ediyorum;
demek ki bu ülkede hâlen korku imparatorluğuna karşı dimdik
ayakta durabilecek, halkın hukukunu koruyabilecek devlet memurları da
varmış. Buradan önlerinde saygıyla eğiliyorum. Ne diyordu
dolar milyoneri yetenekli çocuğun İçişleri Bakanı olan
babası yaklaşık altı ay önce, Gezi direnişine destek
veren, bu ülkenin kötü yönetildiğini ifade eden gençleri gece demeden,
gündüz demeden gözaltına alan emniyet teşkilatı için bir
hatırlayın sosyal medya mesajları üstünden cadı avı
başlatıp ve tam da durduk yere alınan gençler için Polis durduk
yere kimseyi gözaltına almaz. Bak, beni niye almıyorlar? diye ifade
kullanıyordu. Bak, sana da dokundular. Şimdi, Sayın Bakan hem de
kabine boyu dokundular. Türkiye çantalardan çıkan milyon dolar ve
yolsuzluk iddiasıyla gözaltında bulunan oğlunu konuşacak bu
bakanın, bu Bakan da hâlen o koltuğu işgal etmeye devam edecek.
Dünyanın hangi ülkesinde var böyle bir şey? Aynen diyen bakanın
arkadaşları gibi tuzun koktuğunun bir belgesidir, çantalardan,
kasalardan, ayakkabı kutularından çıkan paralar. Onurlu bir
şekilde istifa mekanizmasının devreye girmesi gereken şu
süreçte utanmayacaksınız, bir de çıkıp dış
destekli komplo diyeceksiniz. Yani, bu komplo olmasaydı,
yaptığınız iş meşru mu olacaktı, doğru
mu kılınacaktı? Komplo teorileriyle pirüpak olamazsınız,
soruşturmayı sulandırarak aklanamazsınız, polisleri
görevden alarak, soruşturmaya müfettişlik yapsınlar diye
savcı eklemekle aklanamazsınız.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl
bütçe görüşmeleri esnasında ısrarla Kamu İhale Kanunuyla
neden bu kadar oynandığını sormuştum? Kamu İhale
Kanununun ana kısmında 18 kez, torba kanunlarla da 23 kez olmak
üzere, İhale Kanununu 41 kez değiştirdiniz. Sayın Bakan,
yanılıyorsam lütfen rakamı düzeltiniz, belki daha fazladır,
bilmiyorum, Kamu İhale Kurumunun nasıl baypas edildiğini,
sanayici, iş adamı, müteahhit biliyordu. Halkımız bir de
sizin ağzınızdan duysun, ihalelerin nasıl peşkeş
çekildiğini sizden öğrensin istemiştim fakat Hükûmet
sıralarından bir türlü açıklama gelmedi. Fakat yürütülen
organize yolsuzluk işleri dolayısıyla bu yasanın 41 kez değiştirildiğini-
niye değiştirildiğini anlamayan kalmamıştır diye
düşünüyorum ben. Bu milletin parası, bu şekilde kimin
kursağından geçmişse haram, zehir, zıkkım olsun. O kul
hakkını Allah bir gün ödetecektir kesinlikle.
KAMER GENÇ (Tunceli) Daha fazla, daha fazla, o eksik.
HASAN AKGÖL (Devamla) Allah aşkına, bir
yetkili bana açıklasın; 2003 yılından bu yana doğrudan
temin yöntemiyle, rekabetçi olmayan yöntemlerle yaptığınız
mal ve hizmet alımlarına Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesinden ne
kadar ödeme yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de yaşayan
normal bir vatandaşın cep harçlığı 50 liradır,
100 liradır, bilemezsiniz 150 liradır. Soruyorum buradan: Sayın
Başbakanın cep harçlığı ne kadar? Sayın
Başbakanın cep harçlığı 5 bin, 10 bin değil tam
tamına 2 trilyondur. Bu 2 trilyonu nereye harcadı? Kime
harcandı? Bir gün de çıkar inşallah bunun
açıklamasını yapar Sayın Başbakan.
3 bakanın oğlunun, bir kamu bankası genel
müdürünün, AKPli belediye başkanın
karıştığı iddia edilen organize yolsuzluk girişimlerine
komplo teorisi diyor Sayın Başbakan. Nerede kaldı senin
Yolsuzluk yapan babamın oğlu olsa haddini bildiririm.
diyeceğin? Sen çıktın, bir şekilde Bu yolsuzluğu
nasıl örterim? diye mücadele ediyorsun. Buradaki saygıdeğer
milletvekilleri de o yolsuzluk yapan bakanları korumak için, aklamak için
tüm konuşmaları onun üzerine kurmaktadırlar. Bu, açıkça,
varsa yolsuzluğun üzerini örtmektir. Görevi kötüye kullandıkları
için ilgili illerin valileri bu görevden almaları yapıyor Başka
illere de sıçrayacak. diyor Sayın Başbakan. Evet, Sayın
Başbakan haklı. Burada bir görevi kötüye kullanma söz konusudur ancak
bu görevi kötüye kullananlar Türk polisinin operasyonu yaptığı
çeteye kabine kalkanı ile koruma sağlayanlardır yani Hükûmettir
yani Hükûmetin Başbakanı Sayın Recep Tayyip
Erdoğandır. Tehdit ediyor Sayın Başbakan. Doğru, bu sizde
alışkanlık hâlini aldı. Tehdit eden Başbakan; kamu
bürokrasisini, polisleri, savcıları tehdit ediyor.
Saygıdeğer bir bakanımız da Hatayda Adalet
Bakanının adaylık açıklaması sırasında Hatay
halkını tehdit ediyor. Efendim, 30 Martta Hatay halkı oy
vermezse ayın 1inde sizinle hesaplaşırız. Sen kimsin, ne
haddine Hatay halkını tehdit edersin? O halk özellikle 30 Martta
hesabını verecektir. Ülkemizi ve özelde Hatayı milletin vergi
gelirleriyle eli kanlı terör örgütlerinin üssü hâline getirenler,
Hatayın 53 yurttaşını Reyhanlıda öldürenler,
Cilvegözünde 14 vatandaşını öldürenler, Gezi eylemleri
sürecinde 3 gencini katledenler Hatayı tehdit edemezler. Biz buna izin
vermeyiz.
Barış
kenti Hatayı savaş üssüne çevirenler, Hatayı tehdit edenler,
Hataylıyla savaşıp kendileriyle barışık
Bakanlarını belediye başkanı yapmak isteyenler
Hatay bu
oyuna gelmeyecektir, Hatay halkı bu oyunu bozacaktır.
Değerli
arkadaşlar, bu milletin değerleriyle barışık
olmanın yolu çalmamaktır, çırpmamaktır, haram yememektir.
Bu eşik açıldı mı milletin bakışı
değişmeye başlar. Siz, bunu gittiğiniz yerlerden
hissediyorsunuz, görüşüyorsunuz. Keşke
katıldığınız yemeklerde içkiye, domuz etine dikkat ettiğiniz
hassasiyetin onda birini yolsuzluklar için gösterseydiniz; çok daha iyi olurdu.
Biliyorum, içinizde haysiyetli, dürüst, onurlu arkadaşlarımız
var, mevcut. Sizlerin de el kaldırıp indiren robot gibi
algılanmaktan yana dertli olduğunuzu biliyoruz. Gelin, bir seferlik
elinizi vicdanınıza göre kaldırın. Bu milletin
vergilerinin, emeğinin çarçur edilmesine Dur. deyin. Bunu
yapabileceğinizi gösterin bu millete. Şükretmeyi bilmek bazen
Sayın Şükürün yaptığı gibi
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN
AKGÖL (Devamla) -
istifa mekanizmasını işletmekten geçer. Türk
halkı yürekli vekiller istiyor. Diktatöre kapı kulluğu yapmaktan
vazgeçerek millete askerlik yapacak milletvekilleri her zaman
başımızın tacıdır.
Saygılarımla.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa
Kalaycı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP
GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
İhaleye
fesat karıştırmak, rüşvet vermek, hayalî ihracat
yapmak, kara para ve altın kaçakçılığı, usulsüz imar
düzenlemesi yapmak, Kültür Tabiat Varlıkları Kanununa
aykırı hareket etmek gibi çok ciddi ve ağır
suçlamaların yer aldığı operasyonla ilgili üç gündür
sürekli yeni gelişmeler yaşanmaktadır. Ancak yolsuzluk ve
rüşvet iddialarıyla çocukları gözaltına alınan
bakanlar hâlâ istifa etmemiştir.
Samimi olarak soruyorum: Bu bakanların delilleri
karartmadıklarına kim garanti verebilir? İlgili belge ve
evrakları tahrip etmediklerine kim güvence verebilir?
Soruşturmayı yürüten görevlilere baskı yapmadıklarına
kim teminat verebilir? Polis müdürlerinin ve İstanbul Emniyet Müdürünün
görevden alınması bu soruşturmaya müdahale değil midir?
Baskı yapıldığını göstermiyor mu? Oğlunu
gözaltına alan polis müdürlerini görevden alan veya aldıran bir
bakanın bu icraatını kim tasdik edebilir? Hâl böyleyken, tam
tersine yeni savcılar görevlendirilmekte, polis müdürleri görevden
alınmaktadır. Bunun anlamı, yolsuzlukları örtbas etmeye
teşebbüs değil midir? Bunu başka nasıl yorumlayabilirsiniz?
Ama ne söylerseniz söyleyin milleti
inandıramazsınız. Yapılanlar yolsuzluk
iddialarının çok ciddi olduğuna, AKP Hükûmetinin
paçasını kurtarmaya çalıştığına delalet
etmektedir. Adı geçen bakanlar derhâl istifa etmelidir. Soruşturma
normal seyrine bırakılmalıdır. Yargıya müdahale
edilmemelidir. İhale lobileri, rant lobileri, kaçakçılar,
rüşvetçiler ve vurguncular mutlaka ortaya
çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri, uzun süredir
Sayıştay denetimi ve raporları tartışılıyor.
Yapılan düzenlemeler ve yaşanan gelişmeler şunu net bir
şekilde ortaya koymaktadır ki, AKP Hükûmeti şeffaflıktan,
denetimden ve hesap vermekten kaçmaktadır. AKP temsilcileri 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu ve 6085 sayılı
Sayıştay Kanununu biz çıkardık, denetimden kaçsaydık
bunu yapar mıydık? diyor.
Bu kanunlar AKP döneminde çıktı ama bu
gerekçeye kargalar bile güler. Denetimden kaçış öykünüz Avrupa
Birliği ve uluslararası kuruluşların raporlarına bile
yansımıştır.
Ayrıca, 2003 yılında çıkarılan
ve kamu maliyesi reformunun temelini oluşturan 5018 sayılı
Kanunda, Sayıştay tarafından yapılacak uluslararası
standartlara uygun dış denetime, çağdaş denetime
ilişkin hükümler yer almıştır. Ancak bu kanuna uyumlu bir
Sayıştay Kanunu yedi yıl sonra, 2010 yılı Aralık
ayında çıkarılmıştır. AKP iktidarı,
Sayıştay Kanunuyla ilgili düzenlemeyi yıllarca
geciktirmiştir. Sayıştay kendi kanununun uyumlu
olmadığı gerekçesiyle 5018 sayılı Kanunun
öngördüğü denetimi yıllarca yapmamış, dolayısıyla
gerekli raporları Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunmamıştır.
Sayıştay Kanunu çıkmış, ancak
AKP iktidarı bu kanunu bir türlü hazmedememiştir, bu kanunu
çıkardığına bin pişman olmuştur;
Sayıştaya âdeta savaş açmış, denetimden kaçmaya, hesap
vermemeye, Sayıştayı susturmaya dönük peş peşe
girişimlerde bulunmuştur.
Sayıştay Kanununun yürürlüğe girmesi
üzerinden daha bir yıl bile geçmeden, sermayesindeki kamu payı yüzde
50nin altında olan Türk Hava Yolları ve TELEKOM gibi
şirketleri, 662 sayılı KHKyla Sayıştay denetiminden
kaçıran kimdir? 2012 yılında
6353 sayılı Torba Kanunla, Sayıştayı
işlevsiz ve etkisiz hâle getirmeye yönelik operasyonu yapan kimdir?
Anayasa Mahkemesinin 27 Aralık 2012 tarihli
kararı ile Torba Kanunla yapılan bu düzenlemenin iptal edilmesi
üzerine, Sayıştayı Hükûmetin arka bahçesi hâline döndürmeyi ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine genel
raporlar dışında rapor göndermemeyi içeren kanun teklifini 124
milletvekilinin imzasıyla 18 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisine veren ve komisyon gündemine aldıran kim?
Daha
ne olsun? Denetimden, hesap vermekten kaçıldığı açık
bir şekilde ortadadır. Böylelikle, bu yıla kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisine raporların gelmesi engellenmiş, bu yıl da AKP
iktidarının yoğun baskısı sonuç vermiş,
Sayıştay raporları sözde gelmiştir. Ancak, hem
raporların hepsi gelmemiş hem de gelen raporlar kamu zararına
ilişkin tespitleri ve ekleri çıkarılarak gönderilmiştir.
Bakın, size Sayıştayın 2 raporunu gösteriyorum. Bu Maliye
Bakanlığının denetim raporu, bu da Ziraat
Bankasının denetim raporu. Birisi 400 sayfanın üzerinde,
diğeri 10 sayfa bile değil. Bu çifte standart acaba niye?
Başbakanlık ve bakanlıklar niye ayrıcalıklı, niye
torpilli?
Değerli
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen 146 denetim raporunda,
devasa bütçeye sahip Sosyal Güvenlik Kurumu, Savunma Sanayii
Müsteşarlığı, TMSF, Türkiye İş Kurumu,
TÜBİTAK gibi 15 kamu idaresinin hesapları hakkında olumsuz
görüş verilmiş; 50 hesap hakkında da görüş verilmekten kaçınılmıştır
ama bu konuda herhangi bir işlem yapılmamış, bu kamu idarelerine
ait hesaplar Kesin Hesap Kanunu Tasarısından
çıkarılmamıştır. O nedenle, 2012 yılı kesin
hesabı esastan sakat hâle gelmiştir.
Bakın, Gelir
İdaresi Başkanlığı ve Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı denetim raporlarında, Sayıştay
denetçilerinin istediği uzlaşma tutanaklarıyla ilgili bilgi ve
belgelerin verilmediği açık bir şekilde tespit edilmiştir.
Sayın Bakan vergi mahremiyeti diyor, güya Yetkileri yok. demeye
getiriyor, lafı dolaştırıyor, sonra da Gelin, uzlaşma
müessesesini kaldıralım. diyor. Sayın Bakan, bırakın
bu lafları, önce istenen belgeleri verin. Niye gocunuyorsunuz ki?
Sayıştayın istediği belgeleri niye vermiyorsunuz?
Mahremmiş. Sayıştay namahrem mi? Mahremiyeti ifşa mı edecek?
Sayın Bakan, siz anlamazsınız, anlamamanız da gayet normal ama
müsterih olun, denetim literatüründe mahremiyeti ve gizliliği koruyan
rapor yazma teknikleri vardır, bu raporlardan bir örneği de
buradadır. Ticari sır, bankacılık sırrı hiçbir
şekilde Sayıştay raporlarında ifşa edilmemektedir.
Kaldı ki denetçilerin Anayasaya,
Sayıştay Kanununa göre her türlü belgeyi isteme ve inceleme
yetkileri var. Biliyorsunuz, Sayıştay denetçileri yeminli mali
müşavir oluyor, daha ne olsun? Anlaşılan o ki kapalı
kapılar arkasında, gizli saklı çevrilen işler var. Bunu
başka türlü yorumlamak mümkün mü? Bunun adı denetimden
kaçmaktır, hesap vermekten kaçmaktır, şeffaflıktan
kaçınmaktır.
Sayıştay
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, dolayısıyla Türk milleti
adına denetim yapmakla görevlidir. Denetimin konusu kamu gelirleri, kamu giderleri
ve kamu malları olup 76 milyonun üzerinde hakkı olan bir konudur. O
nedenle, hiç kimsenin, babasının malı gibi tasarruf etme
hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Hiç kimse lâyüsel değildir, kamu
görevini yürüten herkes yaptıklarının da, görevi olup
yapmadıklarının da hesabını vermelidir. Hesap
vermemek, ancak diktatörlüklerde ve oligarşilerde söz konusudur.
Sayın Bakan
biraz önce yaptığı konuşmada faizlerden bahsetti ama bir
konuyu söylemiyor, bunu ben söyleyeyim: Muhafazakâr olduğunu iddia eden AKP
zihniyeti, vatandaşı faiz lobilerinin kucağına
atmıştır. AKP Hükûmeti faiz lobilerini abat etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporuna göre
vatandaşın tüketici kredileri ve kredi kartı borçları için
2002 yılında ödediği faiz 2,5 katrilyon lira iken şimdi
36,5 katrilyon liraya ulaşmıştır. Vatandaşın
ödediği faiz on bir yılda 15 kat artmıştır; siz neden
bahsediyorsunuz? Vatandaşı faizlerle iliğine kadar
sömürmüşsünüz; daha ne yapacaksınız?
Bakın, bir de
bütçe açığını düşürmekle övünüyorsunuz Sayın
Bakan; taşeron işçilerin 10 milyar liralık
alacağını ödemiyorsunuz, taşeron işçilerin
sırtından bütçe açığını düşürmekle
övünüyorsunuz. Öncelikle mahkeme kararlarını uygulayın,
taşeron işçilerin 10 milyar liraya varan kıdem tazminatlarını
ödeyin. Bunu söyleyen, bu rakamı veren de Ulaştırma Bakanı
ve Çalışma Bakanı.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın Demir Çelik.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA DEMİR ÇELİK (Muş)
Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sizleri sahsım ve partim adına saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki
gündür uzun uzadıya tartıştığımız konunun
kendisine dair ne kadar çok konuşsak, üzerine ne kadar çok
yoğunlaşsak ve okumalarımızda ortaklaşsak o kadar
anlamlı ve değerlidir. Anlamlı ve değerlidir çünkü söz
konusu olan ulus üniter devletin yüz yıllık serüveniyle ilgilidir. Bu
serüven ki kimlikleri, kültürleri, inançları tek tipleştirip merkezî
devlete tabi tutan algının bizatihi iflasıdır. Bu manada,
Türkiye Cumhuriyeti ve devleti bugün yeni bir eşiğin, yeni bir
değişim ve dönüşümün arifesinde olduğunun ifadesi
anlamlıdır. Bu manada da risktir, ekonomik istikrarla birlikte
siyasal ve toplumsal istikrarsızlık söz konusudur ama bunu
fırsata dönüştürmek de mümkündür. Bu manada duygusallığa
kapılmadan, reaksiyoner ve tepkisel eylemsellikler ve faaliyetler içerisinde
olmadan toplumun hakikatiyle yüzleşmek, toplum gerçekliğiyle
buluşmak, olması gerekendir. Görünen o ki topluma giydirilen bir deli
gömleği söz konusu. Bu deli gömleği paramparça olmuştur,
yırtılmıştır, lime lime olmuştur. Aynı
zamanda, giydirilen bu deli gömleğine mızrağın
sığmadığı, oradan buradan delerek çıkmak zorunda
olduğu durumuyla bizi karşı karşıya
bırakmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
iktidara geldiği ilk günden bu yana yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla
mücadele edeceğini, bu manada da üç olmazsa olmazı topluma neredeyse
kabul ettirir, dayatır bir noktada bulunmuştu. Bugün, yolsuzluk: Artık,
izah etmeye gerek yok; bakanların, bakan çocuklarının bile
gündemde olduğu, yakınlarının bile artık milyon
dolarlarla gözaltına alınma durumuyla
karşılaştığı bir ülkede, bununla mücadele
ettiğini söyleyen bir siyasal iktidar da, siyasal yapı da
gerçeği söylememiş olacaktır.
Yoksulluk: Yoksulluk bugün yüzde 11 rakamlarına
varan, bu manada da 7 milyon 500 bin yoksul işsizimizin yanı
sıra 25-26 milyon civarında yoksulumuzla da yoksullukla ne kadar
mücadele edildiğinin, aksine başarısız
kalındığının işaretidir.
Yasaklar ise herkesin dilinden düşmeyen bir gerçek,
bir hakikat olmaya devam ediyor.
Tüm bunların nedeni, devlet denilen iktidar ve
hegemonik gücün toplumun gerçekliğine rağmen büyümek zorunda
olduğunu, gücünü topluma dayatmak ve dayattığı bu güç
üzerinden yeniden kendisini sürdürebilmek olduğu gerçeğidir. Bu
anlamıyla da biz, iktidar, egemen ve egemenlikçi anlayışa karşı
siyasal bir duruşu; özgürlük lehine, adalet lehine, eşitlik lehine
harekete geçirmediğimizde, bugün yaşadığımız,
yarın da, öbür gün de yaşayabilme olanağının ve
fırsatının olduğunu unutmamalıyız.
Bu yönüyle de 14 Nisan 2009dan bu yana on binlerce Kürt
siyasetçisi, öngörülen ceza ilgili mahkemeler tarafından verilmiş ve
Yargıtay tarafından onanmış olsaydı bile, söz konusu
cezanın infazını yatacak süreyi doldurmuş olmasına
rağmen insanlar hâlâ cezaevinde. 6 milletvekilimiz, 20 belediye
başkanımız, 150 civarından il genel ve belediye meclis üyesi
arkadaşlarımızla birlikte 10 bin insan, Yasaklarla mücadele
edeceğim. diyen AKP Hükûmetinin anayasası olan Terörle Mücadele
Kanunu sayesinde yargısız infaza tabi tutularak cezaevlerinin
soğuk duvarları arasında hâlâ yaşam sürdürmek durumuyla
karşı karşıyadırlar.
Yasakla da mücadele edilmediğini
Yolsuzluk ve
yoksullukla mücadele etme zahmetinde bulunmayan AKPnin artık tarihsel
misyonu da, miadı da dolmuştur.
Bu ülkede, bu ülke halklarına, bu ülkenin
gerçeklerine uygun bir siyasal aksiyon, bir siyasal parti, bir siyasal iktidar
olmazsa olmaz durumuna gelmiştir. Artık, balçıkla
sıvanmayan güneşin bizatihi kendisi bizi aydınlatacak yeni
ufuklar, yeni umutlar veriyor.
Değerli Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; tarih boyunca her din, her inanç insanlığı
iyiye, doğruya, güzele ulaştırmak için vardır. İyiye,
doğruya, güzele ulaştırmak adına var olan bu toplum
hakikatleri üzerinde toplumun ahlaki, etik değerleri oluşmuştur.
Toplumun ahlaki, etik değerlerine rağmen hiyerarşiyi korumaya,
malı mülkü ve mülkiyeti korumaya adanmış hukuk bir şey
veremez; özgürlükleri, adaleti, eşitliği sağlayamaz. Bu yönüyle
de, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, doksan yıl boyunca toplumun bu
hakikatlerine rağmen, onu cendere altında tutmak, otoritesini kurmak
adına 3 kez darbe yapılmış, onlarca kez darbeye
kalkışılmış, muhtıralar verilmiş, 4 kez
Anayasasını değiştirmek, yeni anayasalar kurmak durumunda
kalınmış, en sonunda -yıllardır- yeni, eşitlikçi,
özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapma durumuyla karşı
karşıya kalınmıştır. Kör gözüme parmak. demenin
anlamı ve değeri kalmamıştır.
Gerçekle yüzleşmek, toplumun etik ve ahlak
kuralları üzerine yeni bir toplumsal konsensüse razı gelmek, biz
siyasi partilere, siyasal aktörlere düşendir; bunu yapmak yerine, mevcut
gelenekçi siyasal partilerin alışılageldiğinde ısrar
etmekse boşuna zaman kaybıdır.
Otuz beş yıllık siyasal mücadele
tarihinde, ben, onlarca hükûmete, lidere, siyasal partiye ve bu manada da
darbeler ve darbeler muhtırasına tanıklık ettim. Her biri,
toplum önüne farklı olduğunun algısını yayarak bu
yönlü siyasal projelerle seçenekler sunacağı gerçeği
karşılaştırıldığında iflas
etmiştir çünkü söz konusu olan, ulus üniterin pazarını korumak
adına herkesi ve her kesimi homojenleştiren, tek tipleştiren
anlayışına, zihniyetine karşın toplum
gerçekliğinin, toplum dinamiklerinin itirazıdır,
isyanıdır. Siz, bunu doğal ve demokratik mecrasına
kavuşturmadığınızda siyasal otoriteyle toplumu dizayn
edemezsiniz, dize getiremezsiniz, iradesizleştirip teslim
alamazsınız.
İradesizleştirip teslim almak adına
siyasal soykırım operasyonu bugün Kürt siyasal hareketine, Kürt
siyasal partisine öngörüldüğü hâlde Kürtleri teslim alamadılar,
alamazlar çünkü bu, bir toplum realitesidir. Nedir? Biz cezaevine ana dilde
eğitimi savunuyoruz, biz cezaevine kimliğimiz, kültürümüz anayasal ve
yasal güvenceye tabi tutulsun diye, biz cezaevine Kürtlerin de mevcut
ademimerkeziyetçi ilişkilerin söz konusu olduğu günümüz
dünyasında kendi kendilerini yönetebilme fırsatı,
olanağı verilsin diye cezaevlerinin yollarını ev yolu gibi
ezberledik. Bu mudur çözüm? Bu mudur demokrasi? Bu mudur demokratik çözüm?
Bu anlamıyla, yanlışta ısrar etmek
dün olduğu gibi bugün de kaybettirir. Sorunu çözmeyenin çözüleceği
gerçeğini hatırlatmak isterim. Anavatan Partisi, Doğru Yol
Partisi, koalisyonlar hükûmeti bu çözümsüzlükteki ısrarın neticesinde
bir bir iktidardan, bir bir hükûmetten ve yürütmeden
uzaklaştıkları gibi, bugün de AKP Hükûmeti çözüm adına
taahhütte bulunduğu, çözüm adına vaatte bulunduğu ve her gün
yeniden umudu pazarladığı alışkanlığından
kurtulmadığı, sıyrılmadığı sürece bu
iş nafiledir. O anlamıyla, söz konusu olan, çözümsüzlükteki
ısrarın iktidar kavgasına yansıyan boyutudur. Bu iktidar
kavgasına, ne olursunuz, toplum ve toplumun hakikatleri alet edilmemeli,
toplum meşru, demokratik yollarla kendi ahlaki, etik değerleri
üzerinden kendisini yönetebilme becerisine de, şansına da,
olanağına da sahiptir diyor, saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına ilk söz Hatay Milletvekili
Sayın Hacı Bayram Türkoğlu, buyurunuz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 4üncü maddesi üzerinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün, Hatay Dörtyolda, 19
Aralık 1918de millî mücadelede ilk kurşunun
atılışının 95inci yıl dönümü kutlanıyor. Bu
kutlama, narenciye festivaliyle taçlandırılıyor. Ben de bu
kutlamalara
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Narenciye 25 kuruş
olmuş, narenciyenin kutlanacak yanı mı kalmış ya?
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) -
gönülden
iştirak ediyor, tüm hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Narenciyenin neyini
kutlayacaksın?
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) Mondros Mütarekesi
sonrası yurdumuzun dört bir yanı işgal edilmişti. 11
Aralık 1918de Fransızlar ve Ermeni iş birlikçiler
tarafından Dörtyol da bu işgalden nasibini aldı; halkın
malına, canına kastedildi. Zulüm ve işgale dayanamayan Kara
Mehmet Çavuş, Kara Hasan Paşa, Mehmet Emin Hoca ve
arkadaşları millî direnişin, millî mücadelenin ilk
kurşununu atarak ilk toplu direnişle tarihe kayıt düşmüşlerdir.
Bizlere, bu aziz vatanı emanet eden, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ebet
müddet üzere yaşatılması için emanet eden başta Gazi
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve
kahramanlarımızı bir kez daha rahmetle, minnetle anıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bütçeler Hükûmetin
hedef ve vizyonlarını yansıtan maliye politikalarının
uygulama araçlarındandır. 2014 bütçemiz insan odaklı,
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. felsefesini güden,
insanın refah ve mutluluğunu artırmaya yönelik bir bütçedir. Bu
bütçe, istihdamı artıran, çalışan ve emekliyi gözeten,
çiftçimizi destekleyen, yatırımcılara destek olan bir bütçedir.
İZZET ÇETİN (Ankara) Bakan çocuklarına
destek olan bir bütçe.
HACI BAYRAM TÜRKOĞLU (Devamla) - 2014 bütçesi,
eğitimden sağlığa, sanayiden tarıma, enerjiden
şehirleşmeye, ulaştırmadan adalete, turizme, her sahaya
yönelen bir yatırım ve hizmet bütçesidir; mali disiplini ve ekonomik
istikrarı hedef almıştır. Geçmişte bu çatı
altında bütçeler üzerinde konuşulurken, rakamlar ortaya konurken
Faize ne kadar para gidecek?, Sosyal güvenlik ne olacak?, IMFden ne kadar
para gelecek?, Türkiye, OECD rakamlarına ne zaman ulaşacak? gibi
sorular sorulur, endişeler birbiri ardına gelirdi. Artık, bütçe
için hem hedef koyabiliyor hem de hedeflerimiz doğrultusunda adımlar
atabiliyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bütçeler bir devletin yol haritasıdır. 2014
yılı bütçemizde ulaştırma, sağlık ve eğitime
ayrılan kaynaklara baktığımızda insana
yatırım yapan bir bütçe olduğunu görmekteyiz. Eğitim
bütçesi yüzde 15,6 oranında artışla 78,5 milyar liraya
çıktı. Sağlığa ayrılan kaynak 2013
yılına göre yüzde 11 oranında artışla 75 milyar liraya
çıktı. Böylece son on yılda kamu sağlık harcamaları
yaklaşık 6 katına çıktı. Engellilerin de
unutulmadığı bütçede evde bakım için ayrılan ödenek
yüzde 14,2 artarak 4,2 milyar liraya çıkmıştır. Bu sayede
2014 yılı sonunda 473 bin engelli vatandaşın bakım
giderlerinin karşılanması için aylık asgari ücret
tutarında destek sağlanmış olacak.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi on bir
yılda 3 kattan fazla büyüdü, enflasyon tek haneye indirildi; istihdama,
yatırıma, rekabet gücünü destekleyen politikalara çok önem verildi.
Sağlanan güven ortamı sayesinde uluslararası
yatırımcıların ülkemize ilgisi arttı. Türkiyenin her
geçen gün bölgedeki etkisi arttıkça, ekonomisi büyüdükçe demokrasisi
gelişti, güçlendi. 2012 yılında ödenen faizlerin millî gelire
oranı yüzde 15lerden 3,4e düştü. Bugün gelinen nokta,
çağdaş ülkelerle mukayese edilebilir bir orandır. 2014
yılı bütçesi vizyoner olarak düzenli bir artışla ülkemizi
2023 hedeflerine taşıyacaktır.
Sözlerime son verirken, 2014 yılı bütçesinin
hayırlı olmasını diliyor, bir kez daha sizleri ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Hükûmet adına Maliye Bakanı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın
Başkanım, bir cümleyle sadece
Sağlığa ayrılan bütçenin 76 milyar
olduğu söylendi. Sağlık Bakanlığı bütçesi 18
küsur milyardır, kendi kayıtlarından. Yanlış bilgi
vermemeleri iyi olur diye düşünüyorum.
BAŞKAN Peki.
Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek,
buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, dün ve bugün sorulan bir iki soruya cevap vermek
istiyorum çünkü soru-cevap seanslarında yeterince vaktimiz olmuyor.
Bir değerli milletvekilimiz, Türkiye Gençlik ve
Eğitime Hizmet Vakfına İstanbul ili, Fatih ilçesi sınırları
içerisinde irtifak hakkı tesisinde bulunulmuş mu,
bulunulmamış mı? Doğrudan bedelsiz bir satış söz
konusu mu, yok mu? diye soru sordular. Arkadaşlar konuyu
araştırdılar. İstanbul ili, Fatih ilçesi
sınırları içerisinde TÜRGEVe herhangi bir irtifak hakkı
tesisinde bulunulmamış ve herhangi bir hazine taşınmazı
satışı da gerçekleşmemiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ama yirmi beş seneliğine
kiralanmış mı, kiralanmamış mı?
ENGİN ALTAY (Sinop) Siz belediyeye
vermişsiniz, belediye onlara verdi Sayın Bakan.
CELAL DİNÇER (İstanbul) Belediyeye verip
belediye kiraya veriyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Tayyipin oğluna, Tayyip
Erdoğanın oğluna yirmi beş seneliğine kiraya
verilmiş mi, verilmemiş mi?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Arkadaşlar, şimdi, bakın
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen, rica
ediyorum
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hayır, Tayyip
Erdoğanın oğluna değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır efendim, verilmiş.
Fatih Belediyesi yol yapmış, yirmi beş seneliğine Tayyipin
oğluna kiraya vermiş.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Vakfa verilmiş,
ihaleyle verilmiş. Sen de gel, sen de al.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bülent, bu işlerde
konuşmayın, ağzınızı açacak hâliniz yok
artık, konuşmayın be!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, lütfen kendi
aranızda konuşmayın.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Özgür, haddini bil!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Şimdi, tabii, yine, dün bir arkadaşımız
KAMER GENÇ (Tunceli) Fatih Belediye
Başkanlığı yurt yaptırıyor, Tayyipin oğluna
yirmi beş seneliğine bedava veriyor.
BAŞKAN Ya, soruya cevap veriyor Sayın Genç,
böyle bir usulümüz yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) Doğrusunu söylesin.
BAŞKAN - Benden daha iyi biliyorsunuz, senelerce
buradan yönettiniz, yapmayın Allah aşkına!
İHSAN ŞENER (Ordu) Ya, senin istediğin
cevabı mı verecek?
BÜLENT TURAN (İstanbul) 300 öğrenci var
orada.
BAŞKAN Buyurun Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Siemensle ilgili olarak bir araştırmanın yapılıp
yapılmadığını
KAMER GENÇ (Tunceli) Sen de ortaksın da, anlaşılan
öyle.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Terbiyesizlik yapma! Nerden
çıkıyor o?!
KAMER GENÇ (Tunceli) Tamam, sen yapıyorsun her
şeyi.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Siemensin rüşvet vermesiyle ilgili olarak bir araştırma
yapılıp yapılmadığını sordu.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Bunu kayda geçer misin
lütfen Ortaksın. diyor. Haddini bil, yaşın büyük. Nasıl
ortakmışım ben oraya? Ne demek o, ne demek o?
KAMER GENÇ (Tunceli) İstifa etmeyi göze
alıyor musun?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Ayıp, iftirada bulunmayın
ya!
KAMER GENÇ (Tunceli) Fatih Belediyesi, yurdu,
eğer, yirmi beş seneliğine Tayyipin oğluna vermiş ise
istifa etmeyi düşünüyor musun? (AK PARTİ ve CHP sıraları
arasında karşılıklı laf atmalar)
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Şimdi, Siemens şirketiyle ilgili rüşvet iddialarına,
Başbakanlık makamından alınan onay üzerine,
Başbakanlık Teftiş Kurulunca, 24/01/2012 tarihli 47/12-05
sayılı inceleme raporu düzenlenmiş olup söz konusu rapor ve bu
rapora ilişkin Başbakanlık makamından alınan olur,
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının
26/03/2012 tarihli B020TKB663468 sayılı yazısı ekinde
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına intikal
etmiştir. Yani, dolayısıyla, Siemensin gündeme getirdiği
rüşvetle ilgili olarak gerekli soruşturma yapılmış,
ilgili rapor Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün
de aslında söyledim, Sayıştay denetim yapmıştır.
Yarın, öbür gün kamu zararını tazmin için Sayıştay
dosyaları gönderip ilgililerden tazmin edildiğinde ve ben o bilgileri
buraya getirdiğimde, buraya her gün çıkıp Sayıştay
denetim yapmamıştır. diyen arkadaşlarım acaba, merak
ediyorum, gelip özür dileyecekler mi?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Yani, niye özür dilesinler, sen
normal bir şey yapıyorsun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Sayıştayın denetim yapmadığını iddia eden
arkadaşlar
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Meclise bir getirin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Şimdi, Sayıştay Genel Uygunluk Bildirimini göndermiş.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Özür dilemeye
Siz normalini,
yapmanız gerekeni yapıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Sayıştay, Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunu
göndermiş.
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayıştay mali
raporları göndermedi.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Sayıştay, Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunu
göndermiş. Sayıştay, mali istatistikler değerlendirme
raporlarını göndermiş. Sayıştay kamu zararına söz
konusu olan raporları Meclise göndermiyor çünkü burası bir mahkeme
değil
KAMER GENÇ (Tunceli) Bu kadar yalan beyan verilmez ya!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
-
onu kendisi ilgili dairelerinde değerlendirip tazmin yoluna
başvuruyor. Bir suç varsa, yine Meclise gelmiyor.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Niye Meclise gelmiyor?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
- Nereye gidiyor? Mahkemeye gidiyor, savcıya gidiyor değerli
arkadaşlar.
Sayıştay denetim yapmıştır.
Sayıştay, vergi uzlaşmalarını da denetlemiştir.
Bakın, Sayıştay; Merkezî Uzlaşma Komisyonu, Koordinasyon
Uzlaşma Komisyonu, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı
Uzlaşma Komisyonu nezdinde
denetim yapmış. Hangi konuda? Uzlaşma tutanakları
konusunda.
ENGİN ALTAY (Sinop) Nerede bu tutanaklar?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Sayıştaya bilgi verilmediği konusu: Bakın, uzlaşmaya
konu tutarlar verilmiş, uzlaşma sonucu tutarlar verilmiş,
uzlaşılmayan tutarlar verilmiş.
ENGİN ALTAY (Sinop) Tutanaklar nerede?
Tutanakları görmek istiyoruz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
- Sayıştay Başkanımız, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
okuyorum: Diğer bir husus: Maliye Bakanımız, evrakları
verdik. diyor, dorudur; Sayıştay bütün kurumlarda denetimleri
yaptı
diyor. Diyen kim? Sayıştay Başkanı.
KAMER GENÇ (Tunceli) Ya, bu kadar yalan söylemekten
Sayıştay hangi denetimi yaptı?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
ve bu denetimlerde kurumlar, hukuka uygunluk denetimini kullanmak üzere,
kendilerinden bütün belge ve verileri verdiler. Kim söylüyor bunu?
Sayıştay Başkanı söylüyor. Sayıştay
Başkanı diyor ki: İstediğimiz bilgi, belge ve verileri verdiler.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Vermediler. diyor.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Devam ediyor, Burada herhangi bir kişisel bazda belgeleri vermeme söz
konusu değildir. Bizim ifade ettiğimiz, sistemden kaynaklanan; kurum
yöneticilerinin, üst yöneticilerinin isteseler dahi veremeyecekleri
üretilemeyen mali tabloları biz kastetmiş olduk. Yoksa, bilgi ve
belgeler verilmiş oldu. Kim söylüyor bunu? Sayıştay
Başkanı söylüyor.
Şimdi, gündeme gelen diğer bir husus: Kamu
İhale Kurumuyla ilgili olarak, dün de söyledim, 2012 yılında,
bakın, bütün kamunun alımlarının toplamı 94,4 milyar
lira ve bunun yaklaşık 7,2 milyar lirası kapsam
dışı yani istisnalar kapsamında. Bu istisnalar
kapsamında olanın da bakın, şöyle söyleyeyim
yaklaşık yüzde 95,57si KİTlere ait. Yani Avrupa
Birliğinde de kapsam dışı olan, Avrupa Birliğinde de
istisna olan rakamlardan bahsediyoruz.
Peki, nedir bu istisnalar? Örneğin, en son,
işte, Eskişehir diyelim ki Türk kültür dünyası başkenti
seçilecek, kısa bir süre var, ondan dolayı bir istisna vermiş
Meclisimiz. Benzeri istisnalar var.
Bakın, açık ve net olarak söylüyorum, Kamu
İhale Kurumu Başkanına talimat vermişim, Bütün
istisnaları kaldıralım. Avrupa Birliğinde ne istisnalar
varsa -ki yüzde 95,6sı zaten Avrupa Birliği çerçevesinde istisnalar
kapsamındadır- tamamını kaldıralım.
İnşallah, kısmet olur ben onu da buraya getiririm, onu da hep
birlikte yaparız. Onun için, yani burada
Ha, şunu da söyleyeyim: Diyelim ki Kamu İhale
Kanunu kapsamı dışında, istisna; bu hiçbir kurala tabi
değil mi?
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Değil tabii!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Olur mu öyle şey ya! Yine kurallara tabidir. Esas ve usuller
Sayıştay tarafından onaylanmak zorundadır. Esas ve usuller,
yine Maliye Bakanlığı tarafından olumlu görüş almak
zorundadır.
Dolayısıyla, Kamu İhale Kanunu
kapsamında yapıldı diye, bir şeyi tamamen, yani hiçbir
denetime tabi değil, hiçbir kurala, hiçbir usule tabi değildir diye
getirip, burada sunmak, bunu yolsuzluklarla ilişkilendirmek son derece
yanlıştır.
Kim yolsuzluk yaparsa mutlaka cezasını görmeli,
hem Allah belasını versin hem de tabii ki
(AK PARTİ, CHP ve MHP
sıralarından alkışlar) Ama yetmez o, öbür dünyaya
kalmaması lazım. Öbür dünyaya kalmaması lazım.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Ama savcılar,
polisler gitti!
ENGİN ALTAY (Sinop) Onun için de polis
şeflerini aldınız görevden.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Burada, hukukun sonuna kadar üstüne gitmesi lazım. Kim yanlış
yaparsa, kim olursa olsun, ismi cismi kim olursa olsun bizim mahkemeler
Şimdi, düne kadar deniliyordu ki Burada otoriter
bir hükûmet var, her şeyi kontrol ediyor.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ama edemiyor
artık!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
İşte, gördük, polisler, savcılarımız
çalışıyor değerli arkadaşlar
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Ama edemiyor
artık, cin şişeden çıktı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Ya, edeni görevden
alıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Bakın, iddiaların tutarlı olması lazım.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Etmeye
çalışıyor, edemiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Kontrol edeni görevden
alıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla)
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Şahıslar adına son söz
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, Sayın
Bakan, konuşmasında, partimizin, bütçe görüşmeleri boyunca
ortaya koyduğu Sayıştay raporlarıyla ilgili
görüşlerini ve önerilerini çarpıtarak, tahrif ederek kamuoyunun ve
Genel Kurulun söylediklerimizi yanlış anlamasına meydan verecek
konuşma yapmıştır.
Müsaade ederseniz, Bülent Kuşoğlu partimiz
adına cevap versin.
BAŞKAN Sayın Kuşoğlu, rica
ediyorum, cevap verilmesine yol açacak bir şey yapmayın lütfen.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY (Sinop) O yapmaz.
BAŞKAN Onun için kendisine rica ettim zaten.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlunun, Maliye Bakanı
Mehmet Şimşekin 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının
4üncü maddesi üzerinde Hükûmet adına yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu Sayıştay raporları konusu hakikaten
önemli. Sayın Bakan da biraz önce, bizim, muhalefet olarak,
görüşmelerin başından beri Sayıştay
raporlarının, Sayıştay denetiminin
yapılmadığını iddia ettiğimizi söyledi.
Şimdi şöyle bir durum var: Geçen yıl ve ondan önceki yıl da
Genel Uygunluk Bildirimi ve diğer üç rapor Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi, başka hiçbir rapor gelmemesine rağmen geldi, bu sene de geldi
bunlar. Ama, bunların haricinde de gelmesi gereken raporlar var, 146
rapor. Geçen yıl ve ondan önceki yıl gelmedi o 146 rapor, bu sene
geldi. Yalnız, bu 146 raporun 42si genel bütçeyle ilgili ve genel
bütçeyle ilgili olanların hiçbiri yeni mevzuat olan 5018 sayılı
Kanuna ve yönetmeliğe uygun değil, hiçbiri buna göre
yapılmış değil. Sadece Sayıştay denetçilerinin
bazılarının eski mevzuata, harcama belgelerine istinaden
yaptığı çalışmadır, hiçbiri 5018e uygun
değildir. 5018, 2005
yılından beri yürürlüktedir ve hiçbiri 5018e uygun değildir
bakın. Yapılan çalışmalar da, raporlar da
Sayıştay tarafından sansürlenip buraya gönderilmiştir,
eksik raporlardır. Bizim tenkit ettiğimiz budur. Bunlara bu şekilde Sayıştay
raporu demek mümkün değildir. Zaten, burada, Genel Kurulumuzda, Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda bunlarla ilgili olarak hiçbir işlem yapılamamıştır.
Bunlarla kesin hesabı denetlemek, 2014 bütçesini yapmak mümkün
değildir.
Bizim söylediğimiz, en başından beri
budur. Sayıştay denetçileriyle birlikte bir kesin hesap komisyonu
kurulup birlikte cari dönemde çalışmamız gerekir, böyle bir
eksiklik vardır. Bu eksiklik hâlen giderilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) Komisyonda da
ısrar ettik bu konuda, hâlâ bu çalışma
yaptırılmamıştır ve burada bir kasıt
olduğunu artık düşünmeye başlamışız, bu
duruma gelmişizdir; bunu özellikle belirtmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
Değerli Bakan açıklamasını yaparken kamuoyunu
yanıltıcı, çarpıtıcı bir bilgi vermiştir.
Konu şu
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan, hangi maddeye göre konuşuyor?
BAŞKAN Şimdi, bakın, cevap verildi.
Artık, konuyu istismar etmeyelim.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama benim ne
söyleyeceğimi
BAŞKAN Yani konuyu derken benim yönetimimi
istismar etmeyiniz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Efendim
BAŞKAN Hayır.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Ama ne söyleyeceğimi
bilmiyorsunuz ki.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, 2012 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme
Raporunun Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Mersin Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kürkcü, buyurunuz. (BDP sıralarından
alkışlar)
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
benim ne söyleyeceğimi bilmeden
Bu bir ihsasıreydir, yani
BAŞKAN Şimdi söz verdim. Bakın,
Sayıştay konusunda cevap verildi. Sayın Grup Başkan
Vekiliniz Sayın Kuşoğlunu yönlendirdi, tamam.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Farklı bir konu
efendim. Bakın, Sayın Başkan, ihsasırey talebinde
bulunuyorsunuz.
BAŞKAN Başka konuları da başka zaman
konuşuruz.
Buyurun Sayın Kürkcü.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) Sayın Başkan,
sevgili arkadaşlar; hepinize iyi günler dilerim.
Bugün açlık grevimizin üçüncü günündeyiz ve bütçe
görüşmelerine buradan dâhil oluyoruz, bunun sebebini biliyorsunuz. Serbest
bırakılmayan milletvekili arkadaşlarımızın
serbest bırakılmamaları önünde hiçbir yasal kayıt
olmadığı hâlde bir yargı kliği tarafından
onların zincirlere vurularak orada tutulmalarını protesto
ediyoruz. Ancak, bu açlık grevimizin sonuca
ulaşacağını da ümit ediyoruz, çünkü ne dünyada ne
Türkiyede bu mahkûmiyeti, bu tutukluluğu meşru ve mazur gösterecek
hiçbir yasal gerekçe olmadığı için bu yargıçlar kliği
soyutlanacak, izole olacak ve eninde sonunda arkadaşlarımız dışarıya
çıkacaklardır.
Ancak, açlık grevleri tarihi Türkiyede çok uzun bir
geçmişe dayanıyor. Bugün 19 Aralık. 2000 yılında
Anasol-M Hükûmetinin düzenlediği bir kıyam operasyonuyla -ki bunun
adına ironik bir biçimde hayata dönüş demişlerdi- 2si asker
30u tutuklu 32 kişinin ölümüne yol açan bir operasyonla F tipi
cezaevlerinin kapıları açılarak buna karşı açlık
greviyle direnenlerin ortadan kaldırılması, boyun
eğdirilmesi amaçlanmıştı ve hâlâ bu operasyonun nasıl
gaddarca, yasa dışı ve kıyıcı bir biçimde
gerçekleştirildiğine dair açılan dava sonuçlanmadı. Ama F
tiplerinin mirasını bugünkü Hükûmet ve ondan önceki hükûmetler de
devraldılar.
Bugün, aynı zamanda 1978 Kahramanmaraş Alevi
katliamının başlayışının yıl dönümü.
150 Alevi katledildi bu katliamda, yüzlercesi yerlerinden edildi, binlercesi
Türkiye dışına göçmek zorunda kaldılar. Ancak, bugün,
Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetiminde olan Kahramanmaraş ilinin
Valisi, yurtlarından edilmiş bu Alevi yurttaşlarımızın
kentlerine gelip bu kıyamı anmalarını,
kayıplarını hatırlamalarını Kahramanmaraş
buna hazır değil. diye önlemeye çalışıyor.
Gene bundan önceki yıllara gittiğimizde,
tabloya baktığımızda aslında AnaSol-M Hükûmetinin
yıkılışına yol açan ve ondan önceki hükûmetlerin
yıkılışına yol açan bütün hükûmet krizlerinin
aslında bir yolsuzluk rezaletiyle başladığını ve
böylelikle bu hükûmetlerin sonlarını bulduklarını
görmüş idik. Çok tuhaf bir biçimde Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükûmeti de kendinden önceki hükûmetlerden sadece bu inkâr ve imha
mirasını değil, aynı zamanda yolsuzluk mirasını
da devralmış gözüküyor.
Tarihçiler, doğruluğu bütün tarihî olaylar
bakımından ispat edilmiş olan bir önermeye yaslanırlar
büyük tarihi açıklamak bakımından, Kültürel olarak nispeten
geri toplumlar, genellikle barbar kavimler, imparatorlukları
fethettiklerinde eğer kendi kültürleri fethettikleri
imparatorluğunkinden daha gerideyse, ondan daha yüksek bir kültürü temsil
etmiyorlarsa o fethettikleri medeniyetin ya da ulusun kültürünü
devralırlar. derler. Bu, siyaset için de çok büyük ölçüde doğrudur.
Adalet ve Kalkınma Partisi kendisine ümitler bağlayan,
dışlandığını hisseden kitlelerin arzuları
üzerinde yükselmiş ama fethettiği devletin içine girerek ondaki bütün
mirası devralmış ve bütün bu mirasla birlikte hükûmet etmek
icraatını, bu eski mirasa dayanarak sürdürmek geleneğinden
kendisini kurtaramamıştır. Kaçınılmaz olarak bu
gelenek hükmünü icra edecek ve toplumu yönetmek, daha yüksek bir kültüre ve
medeniyete onu yükseltmek gücünü gösteremeyen Hükûmet kendi sonuna doğru gidecektir.
İhtimal, pek çok bakanının kellesi gidecek
ama bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin altında kalmış
olduğu bu medeniyet enkazının çöküntüsünden kurtaramayacak, onun
yerini elbette halkın seçtiği güçlü, devrimci, haktan yana bir
hükûmet alacaktır. Bu açıdan, Adalet ve Kalkınma Partisinin
iktidarının yıkılışına bu bütçenin
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Devamla)
katkıda
bulunacağını hepinizin göreceğini düşünüyorum.
Hepinize iyi günler. (BDP sıralarından
alkışlar )
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, üç gündür, yürütülmekte olan bu soygun
soruşturmasıyla ilgili, Başbakan Yardımcısı
Sayın Bekir Bozdağ Adalet Komisyonu toplantısında
soruşturmayı yürüten savcılar hakkında suç duyurusunda
bulunmuştur. Bu da gösteriyor ki Hükûmet paçasını kurtarabilmek
için İstanbul İl Emniyet Müdürünü görevden aldı, daha kimleri görevden
alacağı belli değil. Böyle bir karartma uygulanması, demokratik
ülkelerde normal midir?
Ayrıca, Sayın
İçişleri Bakanının Gülerden valilere: Polisleri
gözden geçirin. diye bir İnternet haberi var. Büyük rüşvet
operasyonunun ardından, İçişleri Bakanı Muammer Gülerin
talimatıyla 81 il valisine, başta organize, kaçakçılık ve
mali suçlarla mücadele şube müdürlükleri olmak üzere, şube müdürleri
ve sorumlu emniyet müdür yardımcılarını gözden geçirin
talimatı verilmiştir. Bunlara ne diyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, son günlerde bakanların ve
çocuklarının da işin içinde olduğu iddia edilen yolsuzluk
olayları hepimizi ülkemiz adına derinden üzmüş ve
yaralamıştır. AKP zaten düşüşe geçmiş ve gidici
konuma gelmiş iken ülkemizi ve devletimizi de küçük düşürerek gidiyor
olması gerçekten üzücüdür. Hekim gözüyle baktığımda, uzan
zamandır biriken apse patlamış ve cerahat etrafa
saçılmıştır.
Ben, Hükûmete, sözleri Ercüment Ere, bestesi Sadettin
Kaynaka ait segâh makamında bir şarkı ithaf ediyor ve sık
sık dinlemelerini öneriyorum:
Bir rüzgârdır gelir geçer sanmıştım.
Meğer başımda esen
kasırgaymış sevgilim.
Gönül oyunudur bunun izi kalmaz demiştim.
Meğer içimde yanan bir volkanmış
sevgilim.
Teşekkür ederim. (CHP, MHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Moroğlu
MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) Sayın Bakan,
sorularla konuşa konuşa anlaşacağız sanıyorum.
Sayıştay Kanununa ilişkin maddeyi okumuştum, siz de
Sayıştay Başkanının komisyondaki ya da size
verdiği ifadeyi okudunuz. Biz göndermek istemediğimizden değil,
bu verileri alabilecek mekanizmalar yoktur. gibi bir şey anladım,
yanlış anlamadıysam. Bu mekanizmaları sağlamak kimin
görevi ve ne zaman sağlanacak bu verileri almak şeyi?
Bir de son kanun hükmünde bir kararnameyle Türk Mühendis
ve Mimar Odaları Birliğine bağlı bazı odaların
denetlenmesini Şehircilik Bakanlığına
bağladınız ki bu kanun hükmünde kararname, 12 Eylül
darbecilerinin çıkardığı bir kararnameydi, otuz
yıldır uygulanmıyordu, yeni uygulanmaya başlandı. Dün
sizin bu soruya verdiğiniz cevapta Benim haberim yok, mutlaka Mecliste
görüşülmüştür. diye bir ifade verdiniz, bunu tutanaklardan
çıkardım. Aslında sizin haberiniz olan bir kanun hükmünde
kararnameyle çıkmış yine; yorgunluğunuza
bağlıyorum bu unutkanlığınızı ama isteğim
de şu: Darbecilerin bile uygulayamadığı, otuz
yıldır uygulanmayan kanun hükmünde kararnameyi tekrar
çıkarmanızı da doğru bulmuyorum. Bunu geri alın ve Mühendis
ve Mimar Odalarını da özgür bırakın efendim.
BAŞKAN Sayın Şandır
MEHMET ŞANDIR (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, dün İstanbul merkezli
başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını
yapan adli kolluk görevlisi polisler, cari hukukumuza göre,
soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarının emrindedir.
Görevli polislerin, soruşturmaları sıralı amirlerine haber
vermedikleri gerekçesiyle görevden alınmaları, bana göre Hükûmetin
doğrudan yargı sürecine müdahalesidir ve suçtur. Sayın Bakan, bu
Hükûmetin üyesi bir bakan olarak bu konuda siz ne düşünüyorsunuz,
Hükûmetin bu tavrını paylaşıyor musunuz? Sayın Bülent
Arınçın ortaya koyduğu gerekçeyle polislerin görevden
alınmalarını doğru buluyor musunuz, bunu Hükûmetiniz ve
ülkemiz açısından faydalı görüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Bu kadar yolsuzluk çamuruna bulaşmış bir
kabinenin hiçbir üyesine bakan demiyorum!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) Biz de sana adam
demiyoruz!
KAMER GENÇ (Tunceli) Şimdi, Mehmet Bey: Ben olsam
istifa edeceğim. dedi. Şimdi, Hükûmette sorumluluk kolektiftir;
bakanların yolsuzluğu ortaya çıktığına göre
istifa etmeyi düşünüyor mu? İstifa etmediği takdirde onlara
destek veriyor, bir.
İkincisi: Bülent Arınç dün diyor ki: Polisler,
İçişleri Bakanının oğlunu tevkif edeceğim diye,
İçişleri Bakanına söylemedi diye polisleri görevden
alıyorum. diyor. Bu kadar mantıksız bir şey olur mu?
Polis, savcının kendisine verdiği görevi gizlemek zorunda, aksi
takdirde görevini ihmal etmiş oluyor. Bunu bildikleri hâlde halka yalan
söyleyerek aldatıyor. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere, bir çok
bakan, çocukları bu iktidar zamanında yolsuzluklarla Karun kadar
zengin oldular, hepsinin de büyük servetleri oldu. Şimdi, bunları
çıkaran savcıları, hâkimleri de görevden alınca kim
bunların hesabını soracak? Böyle bir devlet olur mu? Bence, buna
destek veren AKP milletvekilleri de suçludur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani, yolsuzluğu
destekleyenlerin yolsuzlukla ortak
BAŞKAN Sayın Tanal
MAHMUT TANAL (İstanbul) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Bu son soruşturmayla ilgili savcıların, 2
savcının atanması, emniyet müdürlerinin görevden
alınması, bu, yargıya ve soruşturmaya müdahale değil
mi? Bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı
değil mi? Bu, adalet önünde herkesin eşit olduğu ilkesine
aykırı değil mi Sayın Bakan?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu devam eden
soruşturmalarla ilgili olarak, son, bu üçüncü gün galiba, epey soru
sordunuz, ben de hep cevap verdim.
Şimdi,
emniyet müdürlerinin görev yerlerinin değiştirilmesi, görevden
alınması tasarrufu tabii ki ilgili Bakanlık, Emniyet Genel
Müdürlüğü tarafından yapılıyor. Emniyet Genel
Müdürlüğü dün bu konuda açıklama yaptı. Bu açıklamayı
yeterli bulursunuz, bulmazsınız.
Yine,
Sayın Başbakan Yardımcımız bu süreçle ilgili
bilgilendirme yaptı. Şu anda yani bir soruşturma var,
yargıya intikal etmiş bir konu var. Her konuda olduğu gibi bu
konuda da peşin hükümlü olmak doğru değildir. Süreç
sağlıklı bir şekilde yürümeli ve -tekrar ediyorum- milletin
bir kuruşunu dahi şu veya bu şekilde, haksız bir
şekilde kullanan, yiyen birileri çıkarsa sonuna kadar
cezalandırılmalı. Bunu dün de söyledim, öbür gün de söyledim,
bugün de söylüyorum.
Benim
tavrımın ne olacağı soruluyor. Ben tavrımın ne
olacağını açık ve net olarak ifade ettim. Bazı
arkadaşlar çıktılar, dediler ki: Siz sonradan Twitterdan
yalanladınız. Hayır. Twitterda ben, cümlemin öncesinin ve
sonrasının da dikkate alınmadığını söyledim,
cımbızlandığını söyledim. Cümlemin öncesinde
dedim ki ben: Bu yargıya intikal etmiş bir konudur ve
dolayısıyla bu aşamada bizlerin yorum yapması, hüküm
vermesi doğru değil.
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Bakan, yargıya gerek kalmadan evinde
4,5 milyon dolar yakalandı.
MALİYE
BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Arkadaşlar, siz bir önceki
soruşturmalarda aynı şeyleri söylüyordunuz, benim söylediğim
şey de bu. Benim tavrımın ne olacağı açık ve
nettir. Onun için yani bu konuda hiç tereddüdüm yok.
Şimdi,
Sayıştay Kanununa gelince: Bu mekanizmaları sağlamak,
daha doğrusu bu raporların üretilmesini sağlamak kimin
sorumluluğunda? diye soruldu. Şimdi, değerli arkadaşlar,
tekrar edeyim müsaade ederseniz: Şimdi, Sayıştaya verilmeyen bir
tek rapor var idareler bazında, o da şudur: Sayıştay bize
dedi ki Her kamu idaresi bazında siz bize bilanço, mizan üretip
vereceksiniz. Bunu ne zaman söyledi? 2011in sonunda
çıkarttığı bir yönetmelikle söyledi. Yönetmelik
çıkarken Sayıştaya dedik ki: Bunlar üretilemez, anlamlı bir
şekilde üretilemez çünkü kurumlar kendi adlarına
borçlanmıyorlar, Hazine borçlanıyor herkes adına, kayıtlar
Hazinede. Kurumlar gelir toplamıyorlar, bütün gelirleri Maliye toplar.
Kurumların mülkü yoktur. Mülkün tamamı, işte, hazine mülküdür,
Maliye tarafından yönetilir. Bu nedenle, varlık, alacak, borç, gider,
gelir gibi her şeyin dengede olması gereken bir mizanı
üretemeyiz, anlamlı olmaz. Onlar Yok, biz isteriz. dediler. Peki. Biz
buna rağmen bunları ürettik.
Bakın, örneğin, üniversiteler özel bütçeli
kurumlardır. Bunların bu konudaki raporlarında bir
sıkıntı yok -değerli arkadaşlarım burada, Plan ve
Bütçe Komisyonundaki çok değerli arkadaşlar burada- oralarda hiç, bakın,
görüş vermeme de yok. Sadece genel yönetim kapsamında olan yani daha
doğrusu merkezî bütçe kapsamında olan idareler bu raporun -bir tek
rapor, rapordan bahsediyoruz, harcama denetiminden bahsetmiyoruz, gelir
denetiminden bahsetmiyoruz, borçlanma denetiminden bahsetmiyoruz- tutarlı
olmadığını
E, biz zaten söyledik, tutarlı olmaz diye
ve nitekim Sayıştay Başkanı da diyor ki: Efendim, bu
üretilemediği için verilememiş.
Şimdi, gelelim çözüme. Siz çözümü sordunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) Sayın Bakan, on
birinci yılda bunları mu konuşacağız? On bir yıl
oldu.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
On bir yıl değil Sayın Kuşoğlu, siz de biliyorsunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) 2003te
çıktı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
Bu kanun 2010 yılında çıktı.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) 5018, 2003te
çıktı.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
2011 yılının sonunda yönetmelik çıktı. Lütfen
Bakın, 2011in sonunda, Aralık ayında yönetmelik
çıkıyor. İlk defa da 2012 yılında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, bir cümleyle toparlamanız
için mikrofonu açıyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman)
yani şu anda konuştuğumuz kesin hesaptan
Bakın, şu
anda kesin hesap da geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, on yıl, on
bir yıl değil. Dolayısıyla, lütfen, eleştirin.
Bakın, eleştirecek çok konu var, haklı olduğunuz noktalar
var, amenna, saygı duyuyorum, eleştiriye açığım ama
öyle konularda eleştiri yapıyorsunuz ki siz de biliyorsunuz bizim bu
konularda en ufak bir eksikliğimizin olmadığını. Ama,
şunu kabul ediyorum: Sayıştayın bu konuda bir talebi var.
Sayıştayla oturduk, şu anda bir komisyon, bir çalışma
grubu var. O çalışma grubu neye karar verirse Maliye Bakanı
olarak bundan sonra o raporların o çerçevede üretilmesinin temini için
-tabii ki yeterli zaman çerçevesinde- ne gerekiyorsa yapacağım çünkü
bu Meclise karşı bizim boyun borcumuzdur. Milletin vergilerinin
nereye harcandığını bilmek, sizlerin, bizlerin boynunun
borcudur.
Bakın, bir Maliye Bakanı olarak
Sayıştay denetimi çok önemlidir. Sayıştay yetkilerinin
kesinlikle hiçbir şekilde sınırlanmaması lazım. Niye?
Çünkü ben bir idareci olarak bana yol gösterici olarak buluyorum ve bunu bütün
samimiyetimle söylüyorum. Bunun da gereğini yapacağım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
II.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili
ayağa kalktı)
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
yoklama talep ediyoruz.
BAŞKAN Tamam.
Sayın Altay, Sayın Dinçer, Sayın Özel,
Sayın Moroğlu, Sayın Öner, Sayın Tanal, Sayın Öz,
Sayın Aydın, Sayın Topal, Sayın Atıcı, Sayın
Karaahmetoğlu, Sayın Tunay, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Genç, Sayın Akova, Sayın Kuşoğlu, Sayın Özdemir,
Sayın Özkoç, Sayın Özkan, Sayın Serter, Sayın Öztrak.
Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklamayı
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN Toplantı yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
II.- YOKLAMA
BAŞKAN 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
4üncü maddesinin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yeniden
elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel
Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN
4üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum.
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon burada,
Hükûmet burada.
Şimdi, 5inci
maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- (1)
Devlet borçlarına ilişkin cetvellerde gösterildiği üzere 2012
yılı sonu itibarıyla;
a)
386.541.675.527,70 Türk Lirası kısa, orta ve uzun vadeli Devlet iç
borcu,
b)
146.349.256.928,29 Türk Lirası Devlet dış borcu,
c)
22.092.210.633,36 Türk Lirası Hazine garantili borç,
mevcuttur.
BAŞKAN Madde üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Ali Haydar Önere
aittir.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta)
Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; devlet
borçları hakkında bir kısa bilgi sunmak istiyorum. Hep
söyleniyor IMFye olan borç ödendi, borç bile veriyoruz. diye. Hatta bir
sivil toplum örgütü şükran bildirisi de yayınladı. Ancak, gerçek
ne? Gerçekten de 2002 yılında 23,5 milyar olan IMF borcu toplam borçlar
içinde, toplam 64 milyar 533 milyonluk borç içinde bir rakamdı ancak
2012ye gelindiğinde IMFe olan borçlar sıfırlandı. Buna
karşılık ne oldu? Burada bir grafik her şeyi çok açık
bir şekilde özetliyor. Mavi renkli çizgi, grafik, IMFe olan
borçların azalan seyrini ve sıfırlanışını
gösteriyor ancak kırmızı çizgi dış borçların ne
kadar yükselerek, çoğalarak devam ettiğini gösteriyor. Özel sektörün
borçlarını da dâhil etmemiz hâlinde, bu, grafiğe sığmıyor.
Yani, Cottarelliye borçlarımız azalmış ama Hans Amcaya,
Sam Amcaya, Abdulgaffar Dayıya borçlarımız giderek
artmış. Bunun övünülecek nesi var?
Gelelim asıl meseleye: Tabii, bu arada
özelleştirme gelirlerinden söz etmek lazım, 100 milyar liranın
üzerinde. 2/B gelirlerinden, varlık barışı gelirlerinden
söz etmek lazım. TLyi dolar bazında Türk lirasına çevirip
tahvil alanların TL üzerinden faiz alarak yurt dışına
transferlerini de göz önüne alırsak faiz lobisine kimin hizmet ettiği
çok iyi ortaya çıkıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17
Aralık operasyonu yaşanıyor. 3 oğul, 3-5 bakan
hakkında işlem yürütülüyor. Ancak bilinmelidir ki bunlar acemiler,
ustalar nerede? Acemiler beceriksiz çıktılar, ustalar karda
yürüyorlar izlerini belli etmiyorlar. Kimler az
zamanda çok ve büyük servet sahibi oldular? Millete din iman deyip
malı mülkü kimler götürüyor? Yoksulları sadakaya muhtaç ve mahkûm
edenler hangi haram lokma için besmele çekiyorlar? Haram lokma için besmele
çekilmez. Hangi ünlü son yirmi yılda edindiği servetin
hesabını yapamaz, millete de hesabını veremez durumda?
Kimler bu duruma pişkinlikle göz yumuyor?
Haram iki türlüdür. Bir yemek, bir de yenmesine müsaade
etmek. Hangi alışveriş merkezi nasıl ruhsat aldı?
Hangi alışveriş merkezlerinin otoparkları kimin veya
kimlerin çocuklarının imtiyazında? Hangi ünlünün eşi ve
çocukları hangi şirketlerin ortakları? Bu ortaklıklar hangi
sermayeyle oluşturuldu? Hangi HES kime peşkeş çekildi? Hangi
HESin ürettiği elektrik kimleri çarpıyor, doğayı tahrip
ediyor? Doğrusu pes. Hangi işletme dünyanın dört bir
tarafında arsa, arazi kapatıyor? Hangi şirketlere batık
krediler verildi, batık krediler başka bankalara transfer edildi?
Buna karşılık kaç yüz bin kredi kartı mağduru
yaratıldı? Çiftçi, esnaf, emekli, işçi, memur aç perişanken,
işsizler, atanamayanlar intihar ederken kimler hangi köşeyi bir daha
dönmenin hesabını yapıyor? 45 milyon kişi bankalara borçlu,
yılda 2 milyondan fazla borç takibatına maruz kalıyor, haberiniz
var mı?
Türban konusu açıldı, Nûr Suresi 31inci
ayetten, Ahzâb Suresi 59uncu ayetten söz edildi. Nûr Suresi 31inci ayet
örtünün diyor, Ahzâb Suresi Cilbablarınızla ziynetlerinizi örtün,
gözlerinizi sakının. diyor, burkaya varıyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Ya, sen git de müftün
gelsin, boşver!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) - Ama peki, Nûr Suresi
30uncu ayet ne diyor?
İbrahim Korkmaz sana sataşıyorum, gel
cevap ver?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) Sen git de müftün
gelsin, müftün!
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Sana cevap veriyorum,
gel cevap ver. Her konuşmamda TRTnin kadrolu paraziti gibi
sataşıyorsun, gel cevap ver.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Valla sataştı,
girdi kayıtlara. Bakayım ne cevap verecek?
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Peki, Nûr Suresi 30uncu
ayet ne diyor? Gözlerinizi sakının. diyor, Kadıköyden
inenleri gözlemeyin. diyor.
En büyük günahlardan, kebâirden biri gıybet, biri
kibir. En kibirli kim? Biri gulûl. Gulûl kim? Gulûl ne demek? Beytülmale el
uzatmak, yoksulun, yetimin hakkını yemek. Kim kin ve haset dolu
söylemler sergiliyor? Millete din iman, bunlara mal mülk!
Yolsuzlukları araştıran
savcıların etkinliği niçin azaltılıyor? Polisler niye
görevden çektiriliyor? Sebebini söyleyeyim: Sıra kendilerine
geldiğinde haber vermek zorunda bırakılmaları için.
Sıra ne zaman, kime gelecek çok iyi biliyorsunuz.
Gelin, madem Yolsuzluk yok. diyorsunuz, bir yolsuzlukları
araştırma komisyonu kuralım, çoğunluğu da iktidar
partisinde olsun.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Verdik, bugün teklifi
verdik.
ALİ HAYDAR ÖNER (Devamla) Bakayım, Gezi mi,
FED mi, faiz lobisi mi, MOSSAD mı, hangi senaryonun ürünü?
Bataklıktan kurtulmak zordur arkadaşlar, gelin
bataklığı kurutalım. Polis üstüne haber vermemiş.
Nasıl diyecek Müsaade ederseniz sizin evde arama yapacağız.
diye? Böyle mantıksız bir yaklaşım olur mu? Mevki, makam
için yanlışlıklara ses çıkarmayanlar bugünün
sorumlusudurlar.
Seçim meydanlarında ak, ak, ak diyordunuz, milleti
kandırıyordunuz. Bu gidişle nasıl aklanacaksınız?
Savcıları, polisleri
uzaklaştırıp pisliklerin örtülmesi mümkün değildir.
Mızrak çok büyük, çuvala da harala da artık sığmıyor.
Süpürge milletin elinde, ister süpürür, ister sonuçlarına katlanır.
30 Ağustos Resepsiyonunda ağır
şüpheli, arkadaşları yargılanıp mahkûm olmuş biri
elimi sıktı, istem dışı olarak elimi sıktı.
Elimi koltuğumun altında sildim, ilk fırsatta mendille,
takibinde lavaboda elimi yıkadım. Şahit milletvekillerimiz var
burada. O, Sayın Başbakanın koruduğu, Bülent
Arınçın da Yetkim olsa görevden alırdım. dediği
zat. Sayın Bülent Arınç çok kötü duruma düştü. Meclis Başkanı
olarak çok saygı duyuyordum ama bu duruma düşmesine gönlüm razı
olmuyor.
Değerli milletvekillerimiz, biraz önce burası
kalabalıktı, yoklama için geldiniz. Görev verilenler resmî bültenleri
okuyorlar, biraz da Sayın Başbakana hoş görünecek söylemleri
sergileyip çıkıyorlar ama muhalefetin eleştirilerini
dinlemiyorlar bile. Muhalefet sıradan eleştiriler yapmıyor.
Anayasa, özgürlükler, yasalar, hak, hukuk, dürüstlük bakımından
söylemler sergiliyor, emek veriyor, ona bile saygı duyulmuyor. Sonra da
oylamayla, kim ne derse kaldırılıyor. Burası yeşile
boyansın. deseler el kaldıracaksınız. Yargılamadan,
vicdanınıza danışmadan bu tür şeyleri yapmamak
lazım. Vatandaş vergisini veriyor arkadaşlar.
Yaptıklarının hesabını veremeyen Hükûmet yerine Sayın
Maliye Bakanımız sıkıntı çekiyor. Yolsuzluk
yapanların çaldıklarını sırtlarına yükleyeceğiz,
bakalım taşıyabilecekler mi? Onlara besmeleyle haram lokma
yenemeyeceğini bu millet gösterecek.
Meclisimizin saygın milletvekillerini, ettikleri
yemine sadık kalan milletvekillerini saygıyla selamlıyor,
bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Sayın Başkan
BAŞKAN Efendim?
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Isparta
Milletvekili Ali Haydar Önerin 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap
Kanunu Tasarısının 5inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) Müsaade
ederseniz, zabıtlara geçmesi açısından birkaç şey söylemek
istiyorum.
Burada hepimiz halkın oylarıyla seçilmiş,
gelmiş milletvekilleriyiz. Konuşma yapan değerli milletvekili,
milletvekili arkadaşlarımıza ve grubumuza gerçekten kabul
edilmeyecek hakaretlerde bulundu. Kendisine aynı şekilde iade
ediyorum.
Biz burada birilerine şirin görünmek için
bulunmuyoruz, görevimizi yapıyoruz. Milletvekili olarak birbirimize
saygı duymamız gerektiğini tekrar hatırlatıyorum ve
kendisine iade ediyorum bütün sözlerini. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Hakaret yok
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu maddede devlet
borçlarımız var. Tabii, en fazla üzerinde manipülasyon yapılarak
konuşulan rakamlardan bir tanesi. Ben bu vesileyle sizlere bazı
bilgilerin alternatiflerini de sunmak istiyorum.
Kalkınma Bakanlığı bütçesi üzerinde
yaptığım konuşmada size Sayın Başbakanın
ekonomi konusundaki danışmanlarını artık uyarmaktan
vazgeçtiğimi, bunun kasten yapıldığını
bildiğim için
Yedi-sekiz yıldır aynı şeyler
söyleniyor rakamlar değiştirilerek, sadece rakamı
değiştirip arkadaşlarımız devam ediyorlar.
Bugün önemsemediğiniz en önemli sorunlardan birisi
borç sorunu. Sadece devletin borcu değil, özel sektörün borcu da çok
önemli noktaya gelmiş. Onun ötesinde, hane halkının borcu da çok
kritik noktaya geldiği için -şu anda ekonomiyle ilgili bakanlarımız
yok ama- BDDK aracılığıyla da taksitlendirme yoluna,
taksitleri düşürme yoluna, bazı limitler koyma yoluna gitmeniz
vatandaşın borç sınırının kendi ödeme
potansiyelini aştığını zaten gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, birkaç tane rakamı
sizlerin dikkatine sunarak geri kalan yorumları sizlere
bırakacağım.
Sayın Başbakanın sıkça söylediği
artık galatımeşhur olan laflardan bir tanesi de borçlarla
ilgili. Daha bütçe konuşmasında söylediği şeyi size tekrar
edip sonra doğrusunu buradan aktarmak istiyorum. Diyor ki: AB
tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı 2002
yılında şuydu, net kamu borç stoku buydu. Tamam. Şimdi ben
size kamu net borç stokuyla brüt borç stoku arasındaki farkı
isterseniz söyleyeyim yani yarısından daha az bir hâle geldiğini
beraberce görün. Yani yüzde 36 dediğiniz borç stoku brüt borç stokunun
yarısından daha az bir rakam. Anlatabiliyor muyum? Yani net borç
stoku diye hesapladığınız rakam brüt borç stokundan daha az
bir rakam yani yarısını siliyorsunuz elimizdeki borcun. Neye
göre siliyoruz? Şu kadar varlığımız var diye siliyoruz. Biz de diyoruz ki:
Alacakla borç ödenir mi?
Örnek söylüyorum, geçen gün hava attı Sayın
Başbakan; işte şu kadarlık bizim bir şeyimiz
olmuş
Yani tabii, özellikle danışmanlarına söylüyorum
-çünkü Sayın Başbakan önüne konanı okuyor- ekonomiden sorumlu
bakanlara söylüyorum. Niye söylüyorum? İşsizlik Sigortası
Fonunu hamdolsun 70 milyara çıkardık. diyor. Bu ne işe
yarıyor biliyor musunuz? Az önce söylemiş olduğum rakamı
yarıya düşürmeye yarıyor. Kamu net borç stokundan üzerine önce
en az bir 70 koyacaksınız. Hadi devletin varlıklarını
alıyor içine hesap yaparken arkadaşlarımız ama
işsizlere ödenmesi gereken parayı da devletin kendi varlığı
gibi içinden düşüyor. Tanım yanlış ama içindeki 70i bir kere
bir çıkarmanız lazım, birincisi. Tam rakamı söyleyeyim:
Merkezî yönetimin brüt borç stoku neymiş? 2012 sonunu söyleyeyim ki hani
mukayese olarak yanlış şey verdi demesin, Sayın
Başbakan da onu kullandı: 532. Peki sizin
oranladığınız, yüzde 36 dediğiniz rakam kaç? 240 yani
yarısından daha aza düşüyor. Anlatabiliyor muyum? Şu anda
240. 2 misli 480 mi? Yani 532, arada 50
milyar daha boşluk var. Dolayısıyla, bu rakamları manipüle
etmek yerine, Bizim brüt borç stokumuz 532 milyon -TL olarak- bunun üzerinden
şu kadarını düştük, 70 milyon, İşsizlik
Sigortası Fonunu düştük. demek lazım. Bu da bir vakıa.
Öbür taraftan, sadece devletin dış borcunu
söylüyoruz, özel kesiminkini söylemiyoruz. Şimdi, değerli
arkadaşlar, geçmişe dönüp mukayese yapmak güzel oluyor işinize
geldiği yerde ama dönüp bakıyoruz, toplam dış borcumuz
129,5tu 2002de, şimdi gelmişiz, ikinci çeyrek itibarıyla 367.
Üçüncü çeyrek açıklandığı zaman daha farklı bir rakam
çıkacak. Yani bu rakamları doğru ifade etmek gerekiyor.
Türkiyenin bir borç sorunu var. Özellikle kısa vadelisine
baktığımız zaman, 110 milyara yaklaşan bir kısa
vadeli borç var. Bu yıl içerisinde Türkiyenin bu süreçte ödemesi gereken
borç var, nakit olarak bulmamız gereken para var. Bunları eğer
bulamazsak bu sorun bizim için devam edecek. Yani şu anda, bu yıl
için 220-225 milyarlık bir -nakit olarak- borç ödemesi
gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunlar sorun mu? Evet, sorun. Eğer sorun
olmasa, cari açığı düşürelim diye, yok tasarrufları
artıralım, yok kredi kartlarını keselim, onlara
taksitlerini sınırlandıralım diye
uğraşmazsınız. Ama burada sorunun özünü görmek gerekiyor
değerli arkadaşlar.
Şimdi, öbür taraftan, borcu söylerken -yine geçen
gün kısaca değinmiştim- sürekli olarak IMFnin borcunu söylüyor.
Hâlâ arkadaşlarımız da söylüyor, Sayın Başbakandan
sonra uyardık, söylemeye devam ediyorsunuz. Bakın değerli
arkadaşlar, o konuda da bir kavram kargaşası var. Ben tekrar
size burada Hazine Müsteşarlığının Kasım
2013teki Borç Yönetim Raporundan toplam Hazineden kullanımı
söylüyorum: 2003ten bu yana yapılmış olan kullanım -zaten
2008de kullanımlar bitti, siz ödediniz- 13,3 milyar dolar. 2003ten
sonraki kullanım 13,3 milyar dolar. Bunun 10 milyar dolarını
2005te siz aldıktan sonra kullandınız, ondan önceki 3
milyarı da sürekli kötülediğiniz 57nci Hükûmet döneminden kalan
tahsislerden kullanım yaparak kullandınız. Dolayısıyla bir taraftan hem kendi
kullandığınız parayı ödeyip sonra da cengâverlik
yapmış gibi, sonra öbür taraftan da hem dış borcu hem iç
borcu katlayarak, artırarak bunun ötesinde özel sektörün borcunun
artmasına göz yumup, vatandaşın borçlarının 40-50 kat
artmasına seyirci kalarak bunu çözme şansımız yok. Peki, ne
yapmamız lazım? Defalarca söylüyorum, bu kısır
çekişmelerden uzaklaşıp yapısal önlemler almamız
lazım. Tüketime dayalı, konuta dayalı, inşaata dayalı,
AVMye dayalı yaparsanız, işte kaç gündür burada
arkadaşlarımız yolsuzlukları tartışıyor, işin
içerisinde imar planları tadilatları, ilgili belediyelerin imar
planı tadilatları
Ben kimseyi töhmet altında bırakmak için
söylemiyorum ama komisyonda da Sayın Çevre ve Şehircilik
Bakanına söylemiştim Böyle böyle bir yerde imar planı
tadilatı yapmışsınız, şu şuradan buraya
geçmiş, buraya geçmiş: diye. Buna dayalı olarak sürdürme
şansımız yok. Televizyonlardaki reklamların yarısı
yapsatlarla, inşaatla, konutla ilgili dedim ve şunu da defalarca
söyledim hem komisyonda hem burada: Eğer bu şekliyle
şişerse Türkiyede önümüzdeki süreçte bir Türk usulü mortgage krizi
yani AVM, inşaat, konut krizi yaşanabilir. demiştim. Bugün
bunun ipuçlarını bu yapılan soruşturmalarda görüyorsunuz.
Yani nerelerde imar tadilatı yapıldı, o imar
planlarının tadilatlarının resen yapılırken hangi
konularda kimlerle görüşme yapıldığı maalesef sorunlu
hâle geliyor. Bu, sadece ekonominin genel yapısını, istihdama
yönelik, işsizliği azaltmaya yönelik üretim yapamamanın ötesinde
birtakım yozlaşmalara, kent rantlarına, şehir
rantlarına dönüşüyor. Kentsel dönüşüm yerine rantsal
dönüşüme başlıyoruz; o zaman da kentin kimliği yerine,
kimlerle, nereden, ne çıkarı paylaşacağız, buna
dönmeye başlıyoruz. Onun için bütün bunları bırakıp
kısa vadeli sadece ekonomik değil, siyasi rantlardan da vazgeçip
ülkenin temel sorunlarını çözmeye odaklanmamız lazım. Aksi
takdirde bu tip kolay rantların yaratıldığı yerde
yolsuzluk da olur, usulsüzlük de olur, biz de bunu dolaylı olarak o zaman
teşvik etmiş oluruz. Gelin bu sanal gündemlerle uğraşmaktan
vazgeçin. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz her zaman yapıcı, yol
gösterici bir muhalefet anlayışına sahibiz. Tabii ki
yanlışlar olduğu zaman bunu burada usulüne uygun dile
getireceğiz, denetim görevimizi yapacağız ama bunlar
usulsüzlüklerin, yolsuzlukların üstünü örtmek üzere iki aydır
tartıştığımız gibi Sayıştayın
raporlarının gelmemesinin savunulması şekline dönerse bırakın
engellemeyi ve önümüzdeki üç yıl içerisinde de Meclisin bu denetimi
yapmasını, bütçe hakkını kullanmasını
engelleyecek tarzda dönüşürse artık bu konularda yapacak bir şey
kalmamış demektir.
İnşallah bu yaşananlardan ders alarak daha
iyi çalışan bir demokrasi anlayışı içerisinde ülkemizi
2023te lider ülke olma vizyonuna tekrar döndürecek, yapısal önlemleri
alabilecek bir yapıya kavuştururuz diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Ağrı Milletvekili Sayın Halil Aksoy.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA HALİL AKSOY (Ağrı)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 yılı bütçe
kesin hesap yasa tasarısının 5inci maddesi üzerine söz
aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi
bu ülkede hukuk, adalet ve eşitlik ilkesi bir kez daha ayaklar altına
alındı. Yüz binlerce oy alarak milletin irademdir deyip
seçtiği, kendisini temsilen Meclise gönderdiği milletvekilleri neredeyse
dönem bitecek hâlâ cezaevlerinde tutuluyorlar. Eşitsizlik ve hukuksuzluk
silsilesi esas itibarıyla bir süreç olarak da devam ediyor. Bu
arkadaşlarımız ve onlar gibi yüzlerce belediye başkanı
ve meclis üyesi arkadaşlarımız, binlerce partili
arkadaşımız esaret altında, belli bir plan dâhilinde
tutuklandılar. Siyaset yapan bu arkadaşlarımız beş
yıla yakındır cezaevinde tutuluyorlar. Haklarında somut,
inandırıcı ve kesinlik arz edilen hiçbir delil mevcut
değilken tahliye edilmiyorlar. Tahliye edilmedikleri gibi etkin ve adil
bir yargılama yapılmadığı için mahkeme henüz karar
verme aşamasına dahi gelmemiştir. Yargılama sonucunda bu
arkadaşlarımızın büyük çoğunlukla beraat edeceklerini
de düşünüyorum.
Yine, birçoğunun cezaevinde kaldığı
süre ile yargılandığı suç bakımından
karşılaştırıldığında, infazlarının
çok üstünde cezaevinde tutuldukları da bir gerçektir. Diyoruz ya,
hukuksuzluk ve eşitsizlik bir silsile hâlinde devam ediyor. Anayasa ve
evrensel hukuk normlarına rağmen, milletvekili
arkadaşlarımız tahliye edilmiyor.
Şimdi, bakıyoruz, Anayasa Mahkemesi, Sayın
Balbayın başvurusu üzerine bir karar verdi. Yüksek Mahkemenin
vermiş olduğu bu karar, son derece önemli ve yerinde bir karar
olmuştur.
Bakınız, Anayasanın 153üncü maddesinin
son fıkrasını aynen okumak istiyorum: Anayasa Mahkemesi kararları
Resmî Gazetede yayımlandıktan
sonra yasama, yürütme ve yargı organları ile gerçek ve
tüzelkişileri bağlar. diyor.
Şimdi, bu karar, hukuki deyimle, amir hüküm
niteliğindedir. Bu karara gerek yargı organları gerekse de resmî
kurum ve kuruluşlar uymak zorundadır. Bu kararın gereğini
yerine getirmemek, uygulamamak, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesini, Türkiye Anayasasını ve diğer
anayasaları tanımamaktır.
Diyarbakır 5 ve 6. Ağır Ceza Mahkemesi
üyeleri, bu ülkenin Anayasasını ve yasalarını hiçe saydıklarından,
haklarında bir an önce yasal işlem
başlatılmalıdır. Nasıl ki şu an yolsuzluklar
dosyasına bakan savcıları, emniyet mensuplarını bir
gecede görevden alıyor, görev değişikliği
yapıyorsanız aynı süreç anayasal ihlal noktasında bu
kişilere de işletilmelidir. Bu mahkeme üyeleri ve savcıları
alenen yapılan hukuksuzluğa rağmen nasıl hâlâ orada
tutuluyorlar, ben anlayamadım. Buna HSYK karar veriyor. denilmesi bile
Adalet Bakanının bu kurul üzerindeki etkisini görmezlikten gelmektir.
Oysa biliyoruz ki Adalet Bakanının bu kurul üzerinde etkisi
vardır. Verilen kararın bir üst mahkemede düzeltileceği umudunu
da çok fazla taşımıyorum. Neden? Onu da açıklayayım:
Çünkü gerçekten de bu ülkede ikili hukuk sistemi yürütülmektedir.
Bakınız, yıllardır diyoruz: Fıratın
doğusunda -daha iyi anlaşılması için, Kürdistanda-
ayrı bir hukuk sistemi işletiliyor, âdeta düşman hukuku
diyebileceğimiz ya da sömürge hukuku diyebileceğimiz bir hukuk
işletiliyor. Böyle olmazsa bu kadar açık seçik bir meydan okunmasına,
hukuk ve insan haklarının ayaklar altına alınmasına
bir anlam veremeyiz. Diyarbakır 5 ve 6. Ağır Ceza mahkemeleri
üyeleri -tabii ki burada karara muhalif olanları kastetmiyoruz-
vermiş oldukları bu kararla bir kez daha Türkiye'de ikili hukuk
sisteminin uygulandığını, dolayısıyla Kürtlere
farklı bir hukuk işletildiğini tescil etmişlerdir.
Türkiye'de vicdan ve ahlak sahibi hiç kimse bu kararın arkasında
duramaz, durmamalıdır. Zira, hukuk, bir gün gelir, herkese lazım
olur. Sadece sıkıştığımız zaman,
yolsuzluklarımız ortaya çıktığı zaman ya da
yalnızca yaptığımız hukuk dışı olay ve
yapılanmalarımız ortaya çıktığı zaman hukuka
ve demokrasiye sarılmamız kimse için inandırıcı olmaz.
Aslolan, haksızlıkların karşısında dimdik
durabilmek, hukuku ve eşitliği ülkede yaşayan her yurttaş
için hiçbir ayrım gözetmeden uygulamaktır. Sadece tesis etmek de
yetmiyor, bunun gerçek hayatta karşılığının olup
olmadığı da denetlenmelidir. Zira, gün olur, devran döner; çıkardığımız
antidemokratik yasalar, kurduğumuz antidemokratik mahkemeler gelip bir gün
bizim de yakamıza yapışabilirler, inşa ettiğimiz
cezaevleri bir gün gelir bize de mesken olabilir.
Değerli
milletvekilleri, tabii, ayakkabı kutularında ortaya saçılan
paraları, yine, para sayma makinelerini ve kasalarını görünce
aklımıza bu ülkede yaşayan ve çocuğuna bir ayakkabı
almak için gece gündüz çalışan milyonlarca yoksul yurttaş
geliyor. Bağlı olarak bir gerçek daha var: Yoksul öğrenci
gerçeği. Yoksulluk yüzünden okuyamayan binlerce çocuk ve genç var bu
ülkede. Yapılan araştırmalara göre Türkiyede gençler de
ülkemizin en başta gelen sorunları sıralamasında yüzde 49la
yoksulluk sıralamasında ön sıraya
çıkmışlardır. Yapılan araştırmalara göre
yine yaklaşık öğrencilerin dörtte 1i yani 24,8i
öğrenimini sürdürebilmesi için yeterli para bulamamaktadır. Mevcut
yurtlar ihtiyacın sadece yüzde 16sını
karşılayabilmektedir. 1,5 milyondan fazla öğrenci kaderine terk
edilmiş durumdadır. Maddi durumu iyi olmayan yüz binlerce
öğrenci cemaat yurtlarının ağlarına takılmakta ya
da üç beş arkadaşla bir araya gelerek bin bir zorlukla ortak bir ev
tutabilmektedir. Bir üniversite öğrencisinin ortalama aylık
maliyetinin en önemli kalemini barınma oluşturmaktadır. Yurda
yerleşemeyen bir öğrencinin 250 lira -3 öğrenci ortak bir yer
tuttukları varsayılırsa 250 lira- yurtta kalan bir
öğrencinin ise 150 lira barınma masrafı bulunmaktadır. Evde
kalan bir öğrencinin ayrıca doğal gaz, elektrik, su, aidat,
İnternet gibi sabit giderlere en az 150 lira ayırdığını
da unutmayalım. Ulaşım masrafı günde 3 liradan 90 lira,
beslenme maliyeti minimum 10 liradan hesaplanırsa bu eder 300 lira. Buraya
kadar sadece barınma, beslenme ve ulaşım maliyetlerini ifade
ettim. Oysa bu toplam 700 lirayı buluyor. Kaldı ki bu maliyete
eğitim öğretim harcamaları, sportif, kültürel ve sosyal harcamalar
dâhil değildir. Başbakan geçen gün burs miktarlarını
açıkladı. Buna göre, 280 lira olan Başbakanlık bursunu 1
Ocak 2014 tarihi itibarıyla 300e çıkardı. Oysa biraz evvel de
ifade ettiğimiz gibi, bir öğrencinin en asgari ve yaşamsal
ihtiyaçlarının toplamı 700 liradır. Ailelerinin gelirleri
yetmeyen öğrenciler ek işlerde çalışmak, beslenmeden,
ulaşımdan, sosyal kültürel ve sportif aktivitelerden vazgeçmek
durumunda kalıyorlar. Masraflarını karşılayamayan
öğrencilerden bir kısmı da okulu terk etmek zorunda
kalıyor. Oysa eğitim hakkı evrensel ve bölünmez, devredilmez bir
haktır. Başkasına devredilmeyen hak kavramı, söz konusu
hakkın kullanımı sırasında
karşılaşılan engellerin ortadan
kaldırılmasını gerektirir. Eğitimin hak olarak
görülmesi devlete sorumluluk yüklüyor, gereksinim olarak algılanması
bu sorumluluğun ailelere devredilmesi anlamına geliyor. Gereksinim
söylemi eğitimin özelleştirilmesine, hak söylemi ise eğitimin
bir kamusal alan olarak görülmesine neden olur.
Değerli arkadaşlar, vazgeçilmez bir kurumsal
alandır eğitim. Kamusal alan olan yükseköğretim giderek artan
bir oranda özel sektöre ve vakıflara devredilmektedir. Bu durum toplumun
ekonomik bakımdan dezavantajlı kesimlerinin yükseköğretime
erişimini de zorlamaktadır. Ne yazık ki bu bütçede de
eğitim yatırımları yoksul öğrenciler ve yoksul
öğrenci ailelerini görmezlikten gelmiştir.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Şahıslar adına, İstanbul Milletvekili
Sayın Oktay Saral.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
OKTAY SARAL (İstanbul) Sayın
Başkanım, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarım;
sizleri ve bizleri ekranları başında izleyen
saygıdeğer vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Dünyaya
hâkim oldukları üç yüz yıl boyunca işledikleri cinayetlerle,
katliamlarla, soykırımlarla, tecavüzlerle dünyanın
başına bela olmuş, dünyayı ifsat etmiş, insanlık
düşmanı, hakikat düşmanı, sömürgeci Batılı güçler
bu fesatla birlikte dünyayı kan ve gözyaşına
boğmuşlardır. Özellikle Amerikadaki 11 Eylül
saldırılarından sonra da İslam dini ve Müslümanlar
tehlikeli olarak görülmüş ve bugün İslam coğrafyasında
özellikle ırki temele ve mezhebî temele dayalı fitne ve fesatlarla birlikte
de çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden oluk oluk kan dökülüyor.
Biz de
buradan diyoruz ki: Ya Kahhar, biz yapmadık, yapamadık bari sen
kahret! Evet, Allahın Firavun ve avanesini mazlumların
gözyaşı denizinde boğmasını temenni ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; bilgisiz, beceriksiz, basiretsiz ve bereketsiz
iktidarları bu ülke, millet olarak hep birlikte gördük, yaşadık.
Milletten ve milletin değerlerinden uzak politikalarla, siyasetlerle
milleti inim inim inleten, ülkemizi içeride de, dışarıda da el
âleme rezil eden ve bırakın bir adım ileriye gitmeyi, geri
noktada durup ve Avrupayla, gelişmiş dünyayla da makası açan
bir durumdaydık ve AK PARTİ iktidarıyla on bir yıldan beri
bu on yılların acısını çıkartırcasına
özellikle yapılan restorasyonlarla, on bir yıllık süreç
içerisinde ülkemiz olması gereken noktaya emin adımlarla ilerliyor.
Ne yaptık değerli milletvekilleri? Cumhuriyetin
tanzimini yaptık. Cumhuriyet, sadece birilerinin cumhuriyetiydi; milletten
uzak, içerisinde milletin olmadığı, seçkinci, elitist ve
onların güruhunu besleyen bir cumhuriyet tanımı vardı ama
bizler, devlet ile milleti kaynaştırarak, birleştirerek,
bütünleştirerek, o vuslatı sağlayarak cumhuriyetin gerçek manada
nasıl olması gerektiğini on bir yıllık süreç
içerisinde gösterdik.
İkincisi; ekonomik restorasyon olmuştur.
Bakınız, çok yakın bir tarihte 1 milyar dolar IMFden alabilmek
için neredeyse 1 milyar kez takla attığımız günler
vardı.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) Bunlar boş
laflar.
OKTAY SARAL (Devamla) Sadece bir örnek veriyorum
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) Artık, bakanların
çocuklarından isteriz!
OKTAY SARAL (Devamla) Değerli milletvekilleri,
bakınız, sadece AK PARTİ iktidarında kamu-özel iş
birliği içerisinde 20 katrilyon lira tutan hastaneler var; evet,
sağlıkta sağlıklı bir Türkiye. Ben sadece bir örnek
veriyorum değerli arkadaşlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Kamu özel iş birliğiyle
bütçeyi, kamu kaynaklarını har vurup harman savuruyorsunuz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sağlıkla geldiniz,
sağlıkla gideceksiniz!
OKTAY SARAL (Devamla) Ve dış politikaya
baktığımızda edilgen, ram olunan, emredildiğinde
tak-şak yapan bir dış
siyaset, dış politika
Ama CHPnin de özellikle ezberlerini bozan,
dünyanın ezberlerini bozan, bölgesinde lider, dünyada da küresel aktör
olan bir dış politikayı elhamdülillah başardık.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Biraz teeddüb edin. Biraz
teeddüb yahu!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Şu
hesaplarınızı bir verin önce.
OKTAY SARAL (Devamla) Ama bir tek
başaramadığımız bir restorasyon var, muhalefeti
restore edemedik. Evet, muhalefeti restore edemedik. Muhalefet maalesef,
üzülerek söylüyorum ki kalbi mühürlenmiş, hakikatleri göremez hâle
gelmiş.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bari bugünlerde böyle
konuşmayın, çok ayıp oluyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Hiç olmazsa bugün
konuşmayın.
OKTAY SARAL (Devamla) Muhalefette 3 hastalık peyda
oldu: Hamaset, husumet ve hakaret. Allah sizlere acil şifalar versin.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Ayakkabı kutusu biriktirmek. Alışkanlıklarınızdan
biri değil mi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bari bugünlerde biraz yüzünüz
kızarsın.
OKTAY SARAL (Devamla) Şimdi, değerli
arkadaşlar, nasıl ki millî mücadelemizde ve Çanakkale Zaferinde
Alevisiyle
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Bugün konuşma bari, bugün
konuşma! Otur!
OKTAY SARAL (Devamla)
Sünnisiyle, Türkü, Kürtü, Boşnakı bütün etnik
unsurlarıyla beraber atalarımız
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Otur! Bir de bize
saldırıyorsun. Otur! Bugün konuşma.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnsanın biraz yüzü
kızarır da oturur be!
ERKAN AKÇAY (Manisa) İnsanın biraz yüzü
kızarır.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) İnsanda biraz çekinmek olur
ya!
OKTAY SARAL (Devamla)
bu ülke adına bütün her
şeyini feda etmişler ve düveli muazzamaya karşı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Edep yahu!
OKTAY SARAL (Devamla)
bütün etnik unsurlarıyla,
ötekileştirmeden, yok saymadan, o ruhla, o imanla bu ülke toprakları
yeniden kazanılmışsa, istiklal mücadelemizi kazandık...
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Pislik akıyor her
tarafından.
LEVENT GÖK (Ankara) Önce bir anlayalım,
bakalım Oktay Bey
OKTAY SARAL (Devamla) Allahın izniyle, AK
PARTİ iktidarıyla, hiç kimseyi ötekileştirmeden
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Yolsuzluklarla dört
nala
OKTAY SARAL (Devamla)
herkesi barış, huzur
ve kardeşlik içerisinde sahiplenerek bu noktada da istikbal mücadelemizi
yapacağız değerli arkadaşlar. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Teşekkürler.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubundan aldığın
alkışa bak.
LEVENT GÖK (Ankara) Bak, kimse
alkışlamıyor seni.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Grubundan aldığın
alkışa bak, komik duruma düşüyorsun. (CHP sıralarından
gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, kürsü
işgali yapıyor.
OKTAY SARAL (Devamla) Er kişi odur ki dünyada
koya bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Muhterem, bitti bitti.
OKTAY SARAL (Devamla) Bitti mi Sayın
Başkanım?
BAŞKAN Bitti, çok oldu.
LEVENT GÖK (Ankara) Süren beş dakika önce bitti.
OKTAY SARAL (Devamla) Bitti mi Başkanım?
ERKAN AKÇAY (Manisa) İdare amirleri müdahale etsin
Sayın Başkan.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Kendini restore et.
BAŞKAN Sayın Saral, bitti, bitti,
bayağı oluyor biteli, epey oldu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Ayıp! Bari bugün
şov yapmayın. Yazıklar olsun!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Boş laf, şov.
AYTUĞ ATICI (Mersin) İnsanın biraz yüzü
kızarır.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Gürültü kesilsin
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
BAŞKAN - Sayın Altay
Önce o
kalkmıştı.
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan, sayın
hatip partimizin ismini de zikrederek esasen bütün muhalefeti kastederek
sataşmada bulundu.
BAŞKAN Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saralın 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; sayın hatibe çok şey söylemek mümkün de
ben size yaşanmış bir şey
OKTAY SARAL (İstanbul) Söyleyin, söyleyin.
ENGİN ALTAY (Devamla) ...yaşanmış
bir olay anlatacağım, Türkiye Cumhuriyetinde yaşanmış
bir olay anlatacağım. 1930lu yıllar -bunu iyi dinleyin-
İsmet İnönü Başbakan, Büyük Atatürk Cumhurbaşkanı;
Nazilli Basma Fabrikasında 25 kuruşluk bir usulsüzlük tespit olundu
ve Başbakan İsmet İnönüye bu konu intikal ettikten sonra
İsmet İnönünün âdeta ruh hâli değişti, bozuldu, depresyona
girdi ve o İsmet İnönü, Büyük Atatürkün huzuruna çıkıp
Başbakanlıktan istifasını sundu, Başbakanlıktan;
25 kuruş için! (CHP sıralarından alkışlar) Bugünlerde
yaşadıklarımızı görünce, sizin bu
pişkinliğinize, sizin bu pişkinliğinize verecek cevap bile
bulamıyorum. (CHP sıralarından Bravo sesleri,
alkışlar) Ancak bu, kamuoyunun, milletimizin gözünde cereyan eden
olaylarla ilgili, 7nci maddede bir beş dakika konuşacağım,
önce onu söyleyeyim.
Ama size yaşanmış bir olay daha
söyleyeceğim. İstanbul Esenler Otogarında, güvenlikçi Sinan Y.
yardım ve insaniyet adına otogarda 4 kişiyi kendi indirim
kartından metroya geçirdiği için toplam 4 lira 90 kuruşluk bir
suistimalden -ki iyi niyetle yapılmış bir suistimalden
dolayı- yedi yıl hapisle yargılanıyor.
LEVENT GÖK (Ankara) Yuh olsun ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) 3 bakanın
çocuklarının nüfuz kullandığını
düşünebiliriz ama Meclise fezlekesi gelen, yolda olan ya da gelmiş
olan bir bakan var ki 1,5 milyon doları aldığı
belgelenmiş görüntülerle. Pişkinliğin bu kadarına da pes
diyorum! (CHP sıralarından Pes, pes! sesleri, alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Oktay, senin performansın
üzerine bu alkışlar!
BAŞKAN Buyurun.
3.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Oktay Saralın 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 5inci maddesi üzerinde şahsı adına
yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi
Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her şeyden önce, insan olmanın
en büyük hususiyetlerinden biri utanma duygusuna sahip olmaktır.
AYTUĞ
ATICI (Mersin)- Evet, edep duygusudur ya.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Her şeyden önce insan birtakım olaylardan
utanır. Bu, dediğim gibi insanlığın en önemli
hususiyetlerinden biridir. Eğer utanmıyorsanız insanlık
dışına da çıkmışsınız demektir. Tarihin
birçok döneminde yolsuzluklarla, rüşvetlerle karşı
karşıya kalınmıştır. Fakat ilginç olan şey,
rüşvet ve yolsuzluğa giren hemen herkes, sonunda ortaya
çıktığında o utanma duygusuyla istifa etmesini
bilmiştir.
LEVENT
GÖK (Ankara) Aynen öyle.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Ama bazılarının, ilginçtir ki
lügatlerinde istifa kelimesi yoktur ve o pişkinlikle
başkalarını restore etmeye kalkışırlar, kendi
çöküşmüşlüklerini başkalarına yıkmaya
çalışırlar çünkü aynada kendilerini görüyorlardır. Aynada
gördüklerini başkası zannederler. Önce siz kendi kendinizi bir
restore etmeye çalışın, kendi içinizdeki düzensizlikleri bir
düzeltmeye çalışın, kendinizi bir sorgulamaya
çalışın, ondan sonra konuşun.
Bugün,
artık, hiçbir kimsenin aksini söyleyemeyeceği birtakım
görüntülerle ve olaylarla karşı karşıyasınız.
Kendinizi bir sorgulayın, ne yaptık, ne yapmadık diye.
İnsanlığın temelinde yatan utanma duygusunu da hiç olmazsa
birazcık duyun. Başınızı öne eğin ve sesinizi
çıkarmayın. (MHP sıralarından alkışlar) Hiç
olmazsa en önemli şey, bu utanma duygusunun en önemli vasfını
yerine getirin. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
Hepinize
saygılar sunuyorum.
OKTAY
SARAL (İstanbul) Başkanım, Utanmaz ve insanlıktan
nasibini almamış. diye söylediğinden
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Hadi bir vatan, millet nutku çek bakalım, din,
iman nutku çek.
BAŞKAN
Hayhay, buyurun, buyurun. Başlattınız, devamını
getirin.
OKTAY
SARAL (İstanbul) Yok, ben bir şey yapmadım.
BAŞKAN
- Buyurun, buyurun, buyurun, buyurun, buyurun, hayhay. Hadi bakayım
ÖZGÜR
ÖZEL (Manisa) Kızardın ama kızardın! Belli bir
kızarıklık var.
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Hadi bir din, iman nutku çek bakalım, hadi.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Camileri yaktınız diye başla
hadi.
4.- İstanbul Milletvekili Oktay Saralın, Kayseri Milletvekili
Yusuf Halaçoğlunun sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
OKTAY
SARAL (İstanbul) Saygıdeğer vekillerim, şimdi, burada,
tabii Yusuf Halaçoğlu Hocamız saygı duyduğum bir insan, bir
hocamız. Burada gerçekten her gruptan da saygı duyduğumuz
değerli büyüklerim var. Hepsiyle de teşrikimesaimiz iyi bir durumda
ama bakınız, burada, siz, vaktiyle sizinle alakalı suç
isnadında bulunulduğunda hemen Masumiyet karinesi, hemen efendim
Deliller, daha henüz yargı durumunda, pozisyonunda iş. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
ALİ
HAYDAR ÖNER (Isparta) Darbeciler söyledi de kim dinledi? Kim dinledi?
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Darbeciler, darbeciler sizi
ALİ
UZUNIRMAK (Aydın) Fark var ama fark.
OKTAY
SARAL (Devamla) Yani bunları gelip burada söylemek doğrusu Hocam,
yakışmadı.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Kim dinledi, kim?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Hiç olmazsa emniyet
müdürü görevden alınmadı! Ayıp! Otur yerine ya!
OKTAY SARAL (Devamla) Yani bu işin sürecini
Sayın Başbakanımız da, Sayın Başbakan
Yardımcılarımız da bizzat söyledi. Ucu nereye
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Otur yerine!
Soruşturma yapanlar görevden alınmadı yahu! Otur yerine!
OKTAY SARAL (Devamla) Bir otur aşağı! Ya,
bir dinlemesini bil! Otur aşağıya! Konuşma be! Terbiyesiz
adam!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sensin terbiyesiz!
OKTAY SARAL (Devamla) Saygılı ol biraz!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Otur yerine!
OKTAY SARAL (Devamla) Terbiyeli ol! Saygılı
olun be!
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Önce sen
saygılı olacaksın. Emniyet müdürleri görevden
alınmadı! Soruşturma yapan polis görevden alınmadı,
savcı alınmadı!
ERKAN AKÇAY (Manisa) Sayın Başkan, müdahale
edin.
BAŞKAN Nasıl müdahale edeyim?
OKTAY SARAL (Devamla) Hoca, bak, ben saygılı
başladım. Burada Başkanımız da, Başbakan
Yardımcımız da Ucu nereye varırsa, benim oğlum da
olsa, kim olursa olsun hepsine sonuna kadar varacağız,
ulaşacağız. dedi.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Onun için mi emniyet
müdürlerini aldınız?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Emniyet
müdürlerini niye aldınız?
OKTAY SARAL (Devamla) Yani, burada, geçmişte
yaşanan hakikatleri söylemek şeyinize mi dokunuyor? Bir yerinize mi
batıyor?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Başkan!
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Ne demek bu!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) Bizim bir yerimize
batmıyor. Bize batan bir şey yok. Size batmış! Batan size
batmış!
BAŞKAN Eyvah! Sayın Saral
OKTAY SARAL (Devamla) Kusura bakmayın.
Evet, teşekkür ederim.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
BAŞKAN Her ikinize de söz hakkı doğdu
muhterem. Bir dakika.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sataşmada bulundu
tekrardan.
BAŞKAN Anladım, anladım
Buyurun.
5.- Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili
Oktay Saralın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi, bakın, demin utanma duygusundan
bahsettim. Ama utanma duygusunun en önemli göstergesi de şudur: Bugün
mahkemece henüz kanıtlanmamış veyahut da mahkûm edilmemiş
insanlar var gerçektir, doğrudur. Ama, bakın, burada önemli olan
şey şu: Geçmiş dönemde
OKTAY SARAL (İstanbul) İki günden beri
başka bir şey konuşmuyorsunuz burada!
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) İki gün değil,
beş gün de yüz gün de bu konuyu konuşuruz.
OKTAY SARAL (İstanbul) İki günden beri
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Siz daha dün Savcı
Öz için altına zırhlı araçlar verir ve onu göklere
çıkarırken, bugün onu görevden aldınız. Emniyet müdürlerini
görevden aldınız bunlarla ilgili araştırma yapan.
Bunları görevden almasaydınız, Başbakan şunu
yapsaydı tutup onları korumak yerine, Sizler bu namussuzluğu
yaptınız. Ben sizi en azından soruşturmanın
güvenliği için görevden alıyorum. deseydi, diyemedi.
BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) Bekle, bekle
YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) Çünkü nereye
gideceğini kimse bilmiyor bu işin.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Cami hocasını
aldılar soruşturmanın selameti için.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bir defa şunları düşünün
arkadaşlar, değerli arkadaşlar: Şimdi, küçücük olaylarda
hemen aslan kesiliyorsunuz ama bakın, bir genel müdürün evinden 4,5 milyon
dolar çıkıyor.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Diyorlar
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Caizdir, caiz!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Bir başka bakanın oğlunun evinden 1,5
milyon dolar çıkıyor.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Diyorlar
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Hocam, hiçbirisi kanıtlanmış
değil bunların.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Diyorlar değil, resimleriyle çekilmiş.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Bunların hepsi iddia Hocam.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Telefon konuşmaları ayyuka
çıkmış. Şimdi, bakın, bunlar gerçek mi, değil mi;
bunlara mahkeme karar verecek ama en azından şaibenin ortadan
kalkması için Genel Başkanın, Başbakanın bunları
görevden alması ve selameti açısından Bunlara ben hüsnüniyetle
yaklaşıyorum, sonuna kadar gitmesi gerekir. demesi gerekirdi ama
aksine, siz hem savcıları hem bütün emniyet mensuplarını
yer değiştiriyorsunuz ve görevi kötüye kullanmaktan alıyorsunuz.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Caizdir, caiz! Caiz lobisi!
YUSUF
HALAÇOĞLU (Devamla) Görev kötüye mi kullanıldı? Yani bir
soruşturmayı ortaya çıkarmak
Diğer taraftan, kim yaparsa
yapsın ama sonuç, bu ülkede yolsuzluk yapıldı, bunu hepiniz
biliyorsunuz, öyleyse üzerine hepimizin gitmesi gerekir.
Hepinize
saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Hiçbirimiz bilmiyoruz, hukuk devam ediyor,
yargı süreci devam ediyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Şimdi Sayın Ali Uzunırmakın sırası.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkanım, aynı gerekçe, Sayın
Başkana verdiğiniz gerekçe bizim için de geçerli ama hatip Ben
CHPye söylemedim, MHPye söyledim. derse mesele yok.
BAŞKAN
Sayın Altay, ben
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yani Sayın Başkana verdiğiniz gerekçenin
tıpatıp aynısı bizim için de geçerli.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Veriyor, veriyor, sana verecek, Ali Beye önce
veriyor.
BAŞKAN
Şimdi, siz niye böyle bir konuşma yapma ihtiyacını
hissetiniz? Derseniz ki
ENGİN ALTAY
(Sinop) Bir şey demedim Başkanım.
BAŞKAN Bir
dakika ya
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ali Bey mi var önce?
BAŞKAN
Evet. Sayın Ali Uzunırmaka Terbiyesiz! dendi. Hah, tamam mı?
Buyurun
ENGİN ALTAY
(Sinop) Özür dilerim Başkanım.
BAŞKAN
Şimdi yüksek sesle söyleyin bakayım.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Özür dilerim Başkanım.
BAŞKAN
Tamam, kabulümdür, teşekkür ederim.
Habire, herkes
bana kızıyor çünkü.
Buyurun Sayın
Ali Uzunırmak.
6.-
Aydın Milletvekili Ali Uzunırmakın, İstanbul Milletvekili
Oktay Saralın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Tabii ki burada
iki milletvekilinin terbiyesizlik veya başka konuda çok farklı bir
biçimde tartışması çok doğru şeyler değil ama
şunu ifade etmek istiyorum: Bugün, çok acıdır ki
hırsızlar, hırsızlık yapanları yakalayanları
görevden alıyorlar. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Nereden biliyorsun?
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Hırsızlar, hırsızlık yapanları
yakalayanları görevden alıyorlar. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Nereden biliyorsun? Nereden biliyorsun?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Hiç yakışmıyor sana, hiç!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Hiç gerek yok. Yani Halk Bankası Genel Müdürünün
İHSAN
ŞENER (Ordu) Nereden biliyorsun?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Hiç yakışmıyor!
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Böyle bir şey olur mu ya!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Halk Bankası Genel Müdürünün
OKTAY SARAL
(İstanbul) Ya, sizin döneminizde hırsızlığın
daniskası vardı!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Dönemi karıştırma, boş ver.
OKTAY SARAL
(İstanbul) Daniskası vardı sizin döneminizde, daniskası
vardı!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Onlar hesaplarını verdiler, dönemdekiler.
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, lütfen
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Halk Bankası Genel Müdürünün bankada
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sana hiç yakışmıyor! Süreç Türklerin
bekası, süreç devletin bekası! Sana hiç yakışmıyor!
BAŞKAN
Sayın Külünk
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - ...para saymaya vakti yetmedi de
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sana hiç yakışmıyor! 12 Eylülde darbeyle
mücadelene de yakışmıyor!
BAŞKAN
Sayın Külünk, lütfen
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) -
götürdü, gitti, onları evinde sayıyor. Evinde saymak
için yer bulamadı
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Süreç devletin bekası!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) -
ondan sonra da bunları ayakkabı kutularının
içine mi sakladı acaba?
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Küresel sistemin
oyuncağı oldunuz!
BAŞKAN
Sayın Külünk, lütfen
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Bunun savunulacak neyi var değerli arkadaşlar?
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Kim savunuyor yahu!
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Kimse savunmuyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Lütfen
Bunu ne bir küresel güçle ne bir başka bir şeyle
ne de başka bir şeyle bağdaştırmayın.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Kimse savunmuyor! Anlayın!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Bırakın hayalî düşmanlar yaratmayı.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Süreç devletin bekası, süreç Türklerin bekası! Sen de çok iyi biliyorsun bunu!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Hayalî düşmanlar yaratmayı bırakın. Kendinizle,
vicdanınızla hesaplaşın.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sen de çok iyi biliyorsun bunu! Bu kürsüden sadece sahaya
şov yapmak için konuşuyorsun!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Hayalî düşman yaratmayın. Yel değirmenleriyle
dövüşmeyin. Bırakın bu işleri.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Yazıklar olsun sana!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Ortada her şey. Yakalanan var, yakalananı
savunmayın. Yakalanmayana bir şey değil ama yakalananı
savunmayın değerli arkadaşlar.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Savunma yok! Savunma yok!
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Kimsenin savunduğu yok!
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Göreceksiniz, süreç işliyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Bu ülkenin her şeye ihtiyacı var, dürüstlüğe
ihtiyacı var, doğruluğa ihtiyacı var. Bu vatandaş
bunun için oy veriyor.
Bakın, on bir
yıldır iktidarsınız. Ne olur, lütfen
Bu ülke bizim
ülkemiz, hepimizin. Herkes doğru düşünsün.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (İstanbul) Sayın Başkan, cevap vermem lazım.
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Süreç işliyor, göreceksiniz!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Süreç doğru işlemiyor. Sürecin doğru
işlemediğinedir itirazımız.
MUZAFFER
BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bu ülke hepimizin!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Yoksa süreç işlemiyor değil, elbet süreç işleyecek
ama süreç doğru işlemiyor
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) Doğru işliyor, doğru.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) -
ahlaklı işlemiyor, yolunda işlemiyor.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Size göre öyle!
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) Eğer yolunda işliyor diye iddia eden varsa,
delikanlıca çıksın, Yolunda işliyor. desin.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Uzunırmak, teşekkür ederim.
Sayın Altay,
buyurun.
OKTAY SARAL
(İstanbul) Ben ona bir şey söylemedim Sayın Başkan,
Özgüre söyledim, Özgüre.
BAŞKAN O
zaman Özgür konuşur ki, yandı gülüm keten helva.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Özgüre de cevap hakkı doğdu, iyi oldu.
BAŞKAN
Buyurun, grup adına cevap verin.
7.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Oktay
Saralın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kürsüde
müteaddit defalar söylediğim bir şeyi tekrar etmek isterim. Yeri
geldi mi öfke muhalefete, sabır iktidaradır, bir. Siyasetin bir
nezaket ve vicdan işi olduğunu hep söyleyegeldim, iki.
OKTAY SARAL
(İstanbul) Onu siz yapıyorsunuz!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Hele hele bugünlerde bir milletvekilinin çıkıp muhalefete
Bir yerine mi batıyor? lafı çok ayıptır. Evet, bize batan
bir şeyler var. Bize batan bir şeyler niye olmasın ki? Tabii ki
var. Ülke bu hâldeyken bize bir şeylerin batmaması mümkün mü?
Onları söyleyeyim isterseniz.
OKTAY SARAL
(İstanbul) Millet iradesi size batıyor, millet iradesi!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Dün Türkiye bağırsaklarını temizliyor.
diyenlerin bugün kabız olmuş gibi konuşmaları bize
batıyor. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Hiç
yakışmıyor, hiç yakışmıyor. Hadi oradan be!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Evet, bu bize batıyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Nezaket bu mu!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Dün Küçük Tayyip okula yaya
giderdi, ayakları ıslanırdı. diyen bir insanın
Başbakan olduktan sonra Maliye Bakanı orada, vergi
kayıtlarını çıkarsın göstersin- dünyanın en
zengin 13üncü Başbakanı olması bize batıyor, evet. (AK
PARTİ sıralarından Hadi oradan! sesleri) Bir
vatandaşın bana Bakanlar Kurulu üyelerinin kollarındaki
saatlerinin bedeliyle Türkiyenin bir ilinin bütün sorunları çözülür.
demesi bana, bize batar. (CHP sıralarından alkışlar)
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Ya, yok öyle bir
şey ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ve şunu da söyleyeyim:
Hukuken şaibeli, siyaseten ayıplı, dinen günahkâr, kamu
vicdanında kirli bir cumhuriyet Hükûmeti bize batar.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Sayın Satır, buyurun.
Şimdi, şikâyete ve sataşmaya sebep
olmayın, ara vereceğim zaten, peşinen söyleyeyim.
Buyurun.
8.-
İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satırın, Sinop
Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine
sataşması nedeniyle konuşması
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Üsluptan şikâyet eden değerli Grup Başkan
Vekilinin üslubunu, kullandığı kelimeleri, verdiği
örnekleri takdirinize bırakıyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne kullandım ya? Vicdan
diyoruz, nezaket diyoruz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Biraz evvel
Grup Başkan Vekili Hırsızlar hırsızlık
yapanları kolluyor. dedi. Bunu aynen iade ediyorum.
ENGİN ALTAY (Sinop) Bir dakika, bir dakika, bana
bakma.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Siz
değil, pardon, belki diğer arkadaş olabilir, affedersiniz.
Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel
Başkanı ve Başbakanımız iki gündür devam eden
soruşturma ve hukuki süreçle ilgili Nereye giderse gitsin, babamın
oğlu dahi olsa sonuna kadar takip ederim. dedi mi? Dedi. (CHP
sıralarından gürültüler)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Dedi ama icraat yok.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Dediği başka,
ettiği başka!
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Dediği
başka, yaptığı başka! Niye emniyet amirlerini
aldınız, niye aldınız? Hırsızlık var,
hırsızlık!
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Bizim
sorumluluğumuz size karşı değil, halka karşı,
birincisi bu.
İkincisi: Bu kovuşturmanın devam
ettiğini hepiniz biliyorsunuz.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Gezi polislerine
birer maaş verdiniz, bunları içeri attınız ya!
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Biraz evvel
bahsettiğiniz belgeler, bilgiler, İnternet sitesinde veya Twitterda
paylaşılan dokümanların, maillerin veya videoların gerçek
olup olmadığı konusunda henüz kesinleşmiş bir şey
yoktur.
NURETTİN DEMİR (Muğla) Bunlara
ikişer maaş vermek lazım.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) Sürecin
sonunda kimin mahkûm olacağı veya kimin istifa edip etmeyeceğini
de göreceksiniz.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Süreci sulandırırsanız
ne olacağı belli olmaz.
MİHRİMAH
BELMA SATIR (Devamla) Dolayısıyla, bu gündemi siyasi malzeme olarak
kullanmanızı doğru bulmuyoruz. Biz Türkiyedeki bütün
yolsuzlukların, bütün yanlışlıkların, bütün
adaletsizliklerin yok olması için iktidara gelmiş bir partiyiz ve
Türkiyede de bunu uygulamış bir partiyiz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) On bir
yıldır yapıyoruz.
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sahte CDler için
bir tek kelime söylediniz mi?
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Bir dinle be, bir
dinle ya!
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sahte CDler için
bir kelime söylediniz mi, sahte CDler için? Bırakın!
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) - Bugün, ortaya
çıkan, iki gündür konuştuğumuz gündemle ilgili lütfen bekleyiniz
ve görünüz. Bu yargılamanın sonucunda mahkûm olacakları da
göreceksiniz. Bu yargılamanın veya bu kovuşturmanın sonunda
kimlerin açığa çıkacağını, kimlerin beraat
edeceğini hep beraber bekleyip göreceğiz. Biz asla ve asla
kirlilikleri, pislikleri sümen altına bugüne kadar süpürmedik.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Bırakın
yargılansın, süreç işlesin. Niye bırakmıyorsunuz?
Ellerini kollarını bağlıyorsunuz.
MİHRİMAH BELMA SATIR (Devamla) - Bugünden sonra
da süpürmeyeceğiz. Bizi test edecek olan, Türkiye Cumhuriyeti
topraklarında yaşayan vatandaşlardır ve biz bu testten
göğsümüzü gere gere bir kere daha geçeceğiz, bundan eminiz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.31
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi, 5inci
madde üzerinde söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Ferit
Mevlüt Aslanoğluna aittir.
Buyurun Sayın
Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (İstanbul) Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; deminden beri, tartışmaları, hakikaten
vicdanımda çok üzüntüyle izliyorum; vicdanım da
kaldırmıyor, hakikaten vicdanım kaldırmıyor.
Size bir anekdot anlatacağım:
Bir varlık barışı getirildi, 29 Mayısta yürürlüğe
girdi ve buradaki amaç, yurt dışındaki varlıkların
ülkeye kazandırılmasıydı ve yüzde 2 de vergi tahakkuk
ettirilecekti. Orada iki yoldan getirilebiliyordu: Bir, beyannameler, bir
bankalara, bir vergi dairelerine veya aracı kurumlara. Bankalara verilen
beyannamelerde vergi yükünü bankalar on beş gün içinde yatırmak
zorundaydı, sorumluluk bankanındı, doğruydu. Eğer
banka o kişinin sorumluluğunu alıyorsa, banka on beş gün
sonra ilgili vergiyi Maliyeye yatıracaktı. Ama, biz burada, arkadaşlarım
ve ben dedik ki: Hırsıza kapıyı açık
bırakmayın, hırsıza kapıyı açık
bırakmayın, etmeyin, tutmayın. Vergi dairelerine verilen
beyannamelerde geçen sene hırsızlar yarattınız bir önceki
varlık barışında. Yine aynı şekilde olur,
etmeyin, tutmayın. Aynı, bu işi vergi daireleri de, bankalar
gibi, verilen beyannamenin anında vergisini tahsil etsin.
Değerli arkadaşlarım, ne oldu biliyor
musunuz? 69 milyarlık beyanname verildi, 69 milyarlık; buna
karşın sadece 10,5 milyarlık bölümünün vergisi, 209 milyon
tahsil edildi. Alınan beyannamelerin -yaklaşık 1 milyar 396
milyonluk tutuyordu- sadece 209 milyonu tahsil edildi. Yani, devlet 1,1
milyarlık vergisini tahsil edemedi, yeni hırsızlar yarattı.
Arkadaşlar, bu muhalefet eğer size bir şey
söylüyorsa bunları niye dinlemiyorsunuz? Ben şahsen âdeta
yalvardım bu yasa çıkarken, Sayın Ayaydın ikaz etti. Ya,
siz, geçen dönem 5 milyar beyanname veren bir tane adam geldi, Türkiyenin en
zengini diye çıktı ortaya; bu adamı takip ettiniz, hiçbir
şeyini alamadınız. Bu sefer, arkadaşlar, 5 milyar
değil 59 milyarlık hırsız çıktı ortaya, 59
milyarlık beyannamenin parası tahsil edilemedi. Ya, bu nasıl
iş arkadaşlar ya? Niçin yapıyorsunuz o zaman? O zaman niçin
alıyorsunuz?
Ya, şimdi ben merak ediyorum, bir adam durup dururken
diyelim 1 milyarlık bir beyanname verdi. 1 milyarlık beyannamede
şu kadarlık vergi tahakkukunu bile bile kendisini bir adam borçlu
çıkarır mı? Bunlar kaç kişi Sayın Bakan? O 59 milyar
tahsil edilemeyen beyannamenin kaç kişi tarafından vergisinin ödenmediğini,
hakikaten ben bunu merak ediyorum. Niçin yaparlar? Bu beyanname verenler,
beyanname, bir tarafta vergi borçlusu çıktı şimdi. Acaba bu
beyanname veren kişiler varlık barışının
diğer maddelerinden yararlanacak mı? Yoksa, bir adam durup dururken beyanname
verip ödemeyecekse niçin beyanname versin, neden bir de borçlu
çıksın? Hakikaten, ben bunu merak ediyorum. Varlık
barışının adı hırsız yaratma
olmuştur, varlık barışının adı
kaçakçılara kucak açan bir varlık barışı
olmuştur. Devlet hırsız yaratmaz, bununla devlet
hırsız yaratmıştır, bunun adı başka bir
şey değil arkadaşlar.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) Mevlüt Hoca, bunun
adı o değil ya.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) Evet,
evet, evet.
Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Bu tartışmalara Yunus Emre çok güzel cevap
veriyor: Edep, edep, edep.
Edebim el vermez, edebi elden gidene/Susmak en güzel
cevap, edebi elden gidene.
Sayın Bakan, sizin konunuz değil ama ancak
Maliye bürokratları size yardımcı olur. SSK, BAĞ-KUR ve
Emekli Sandığından emekli olan belediye
başkanlarının özlük haklarında eşitsizlik söz
konusudur. SSK ve BAĞ-KUR emeklisi belediye başkanları Emekli
Sandığından emekli olan belediye başkanlarına göre
daha az ücret almaktadır. Bu adaletsizliğe son vermeyi düşünüyor
musunuz?
Emekli Sandığından emekli olan belediye
başkanlarına seyyanen yapılacak ücret artışı
-2014te- SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine yapılacak mı?
Emekli belediye başkanlarından
sağlıkta alınan katılım payını
kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Savcılığın, 4 bakan hakkında
yolsuzluk, gelir ve dokümanları Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderdiğini öğrendik. Sanırım Adalet
Bakanlığından Meclise gelecek, prosedür budur diye tahmin
ediyorum. Bu dosyanın savsaklanmadan ve geciktirilmeden, bir an evvel,
Hükûmet tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesini talep
ediyorum.
Yolsuzluğu yapan babam ve hatta oğlum olsa
bile cezasını veririz. diyen Sayın Başbakanın, bu
yolsuzluk operasyonunu yapan savcı ve emniyet müdürlerini çete olarak
değerlendirmesini, bunu, soruşturma safahatını yönlendirme
ve saptırma gayreti olarak değerlendiriyor musunuz?
Arınç, yolsuzluk operasyonu kapsamında Davet
edilselerdi gelirlerdi, sabahın beşinde neden baskın
yapıldı? demektedir. Hükûmet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Baluken
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bir ay öncesine kadar partinize
mensup olan Bingöl Belediye Başkanı Serdar Atalay Saadet Partisine geçmiştir. Saadet Partisine
geçişini, Kabinenizin üyesi olan Kalkınma Bakanı edepsizlik ve
ihanet olarak değerlendirmişti. Kendisi de bu tanım üzerine
vermiş olduğu cevapta, asıl ihanetin yolsuzluklara bulaşmak
ve yolsuzluklara göz yummak olduğunu belirtmiş ve bu konuda Kalkınma
Bakanlığında ve Bingölde ciddi yolsuzlukların
olduğuna dikkat çekmiştir.
Belediye Başkanının bahsettiği bu
yolsuzluklar nelerdir? Bu konuyu parti olarak araştırdınız
mı? Bingöl halkına Hükûmet olarak bir açıklama yapmayı
düşünüyor musunuz? Eski Belediye Başkanınızın bu
cevabını bir ihbar olarak kabul ediyor musunuz? Bu ihbarla başlatılmış
bir adli soruşturma var mıdır? Bingöldeki ayakkabı
kutularından neler çıkacağını biz çok merak ediyoruz,
siz de merak ediyor musunuz?
Bir de size denk geldiği için söyleyeyim: Burada
Türkiyede susuz il kalmadı. dediniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Karakoçanda sekiz
gündür sular akmıyor. Isınma ve barınma, sağlık
sorunları dâhil ağır sorunlar yaşanıyor. Bu sorundan
haberdar mısınız, çözmek için ne yapacaksınız?
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim.
Efendim, aslında şimdi Hükûmet
sırasında oturan da bir zamanlar Orman Bakanlığında
olan toprak dökme alanlarını İstanbul Belediye
Başkanlığına getirmiş vermişti. O Belediye Başkanlığının
o birimine de kendi akrabasını getirmişti. Milyar dolarlar
gitti, tabii, kimse hesabını sormuyor.
Şimdi, Sayın Başkan, bugün sorumluluk
Tayyip Erdoğandadır, Başbakandadır. Bu kadar yolsuzluk
ayyuka çıktığına göre Tayyip Erdoğanın bugün
istifa etmesi lazım, sorumluluk buna aittir. Ayrıca da Abdullah Gül,
Devlet Denetleme Kurulunu faaliyete geçirmediği için devlet
soyulmuştur ve sorumluluk da ona aittir. Şimdi, bu devleti pislikten
temizlemek için, eğer iktidar mevkisinde olan insanlar alnı
açıklarsa bağımsız yargı bunları denetler ve
ondan sonra aklarsa, gelir burada otururlarsa biz de güvenoyunu veririz ama
aksi takdirde, bu polisleri görevden alırlarsa yani
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
KAMER GENÇ (Tunceli) -
hırsızlık
yapanları ortaya çıkartan polisleri atarlarsa o,
hırsızlıklarının var olduğunu gösterir.
BAŞKAN Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, gerçi Maliye Bakanı yok burada ama
umarım bizi duyar ve yanıtlayabilir. Yap-işlet-devret modelinden
sonra şimdi de Türkiyeye nur topu gibi yap-kirala-devret modelini
getirdiniz. Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle özel şirketlere
hastaneler yaptırıp otuz yıllığına kira
ödeyeceksiniz. Oysa, bu yatırımları siz yaparsanız dört beş
yıllık kira karşılığında bunu amorti
edebiliyorsunuz yani bunun mülkiyetini alabiliyorsunuz. Bu yöntemle
geleceğimizin de otuz yılını ipotek ettiniz, sonra da halka
Size şehir hastaneleri yapıyoruz. diye, doğruları
söylemiyorsunuz. Bu şekilde bir yöntemden sonra Bütçeler bundan sonra
kira bütçesi olacak. ifadesini basit bir şekilde AKP Hükûmeti artık
yatırım yapamıyor. şeklinde yorumlayabilir miyiz? Ülkemizi
mal sahibi yaptıktan sonra kiracı konumuna getirdiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Burdur Milletvekilimizin
Özellikle, emekli olan;
belediye başkanlarının emeklilik maaşları arasında,
hakikaten, fark var; eğer Emekli Sandığından emekli
olmuşlarsa durum ayrı, SSKdan veya BAĞ-KURdan emekli
olmuşlarsa durum ayrı yani yatırdığı paraya göre,
ona göre bir emeklilik maaşı alıyorlar ama
arkadaşlarımız bunu da inceleyecekler. Sayın Vekilim, size
de sağlıklı bir cevap verilecek ama şu anda bu konuda,
maaş farklılıklarının düzeltilmesi konusunda bir
çalışma yok. Ama ben Sayın Maliye Bakanına da, ayrıca
diğer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza da
aktaracağım, konu üzerinde derinlemesine bir araştırma
yapılacak.
Tabii, şöyle, Sayın Akçay, 4 bakanla ilgili,
tabii ki Adalet Bakanlığından buraya intikal edecektir ama
şunu ifade edeyim: Evvela, Allah aşkına, doğru oturup
eğri konuşalım.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Hep öyle yapıyorsunuz
zaten, doğru oturup eğri konuşuyorsunuz!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Eğri konuşup doğru oturalım.
Şöyle: Bakın, evvela, bir iddianame bile hazır değil yani
bu kişiler daha sanık bile değil. İddianame hazırlansın,
ortaya çıksın, durumu görelim yani neticede tabii ki bir yolsuzluk varsa
KAMER GENÇ (Tunceli) Daha varsa
Ne zaman
yapılacak?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben de malum İSKİ skandalından
sonra İSKİ Genel Müdürü olan bir kişiyim. 2,5 milyar doları
İSKİ skandalında geri ödedik maalesef. Daha sonra, Yuvacık
Barajında bu ülke 4,5 milyar dolar ödedi bakın, 4,5 milyar dolar,
Yuvacıkta.
VELİ AĞBABA (Malatya) Kanuninin veziri de
yolsuzluk yapmış Sayın Bakan, onu da anlat. Kanuninin veziri de
yolsuzluk yapmıştı, ona da bahane bul.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bunlar sizi aklıyor mu
Sayın Bakan, bunlar sizi aklar mı?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ayrıca, ben DSİ Genel Müdürü
olduğum zaman 3,2 katrilyon TL, bunu, giden paraları geri aldık.
Yani, şöyle yapalım: Tabii ki, elbette yolsuzluk yapan varsa
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) Var, var
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar)
bunun hesabı hem bu dünyada hem öbür
dünyada görülür ama şu anda daha iddianame bile hazır değilken
bu şekilde değerlendirmek yanlıştır.
Sayın Baluken, tabii ki, Bingöl Belediye
Başkanı daha önce, biliyorsunuz, AK PARTİdeydi. Tabii ki,
kendisi aday gösterilmediyse, biliyorsunuz, başka bir partiden aday oldu
ama tabii ki, bu konuda bir iddiaları varsa
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Yolsuzluk
iddiaları var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar)
herhangi bir suç isnat ediliyorsa,
savcılar ortada; dilekçe verilir, ona göre gerekli işlemler
yapılır. Yani, şu anda, böyle bir iddia yok.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Partinizin de bir
soruşturma yürütmesi gerekmiyor mu Sayın Bakan?
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Daha önce böyle
demiyordunuz Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Karakoçandaki suya gelince, hakikaten, biz,
şu ana kadar, bütün illerin su meselesini kökünden çözdük ama şu anda
ilçedeki durumu bilmiyorum, bakacağım, gerekirse hemen el
atacağım.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Sekiz gündür su yok
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Biliyorsunuz, Bingölde bir heyelan oldu, isale
hattıyla ilgili problem oldu. Hatta, şu anda, biz, Bingöl için yedek
bir
Gerçekten, çok hızlı bir şekilde bir taraftan
boruların imalatını yaptırıyoruz, bir taraftan
ferşiyat, döşeme ihalesini yaptırarak Bingöle de çok kısa
sürede ikinci bir hatla suyu getireceğiz.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) Karakoçandaki mesele
bir an önce çözülürse
İnsanlar perişanlar.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ben, şu anda, sizden alayım, neyse
problemi -sizler, lütfen verirseniz- tabii, yardımcı oluruz çözmek
için.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hele, şu yeğenine de
gel, yeğenine de.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Genç, bir defa benim akrabam on iki on
üç yıllık çevre mühendisi, hafriyatla alakası yok, tamamen çöp
dediğimiz katı atıkların bertarafıyla alakalı
Alakası yok. Bu konuda defalarca cevap verdik, hâlâ böyle saçma sapan bir
iddiada bulunuyorsun, doğrusu yakıştıramadım.
KAMER GENÇ (Tunceli) Saçma sapan sen konuşuyorsun.
Eğer, alnın açıksa araştıralım.
BAŞKAN Sayın Genç, lütfen
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU
(Afyonkarahisar) Sayın vekilim, sizin hastanelerle ilgili
BAŞKAN Bakın, çok az zaman kaldı,
diğer sorulara cevap veremeyecek.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, müsaade ederseniz
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim Saçma sapan
konuşuyorsun. diyor.
BAŞKAN Anladım da, yani, bakın, cevap
veremeyecek.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Biliyorsunuz; kamu-özel
ortaklığı, yap-işlet-devret, yap-işlet metotları
bütün dünyada uygulanan, hatta bizde bana göre çok geç kalınmış
bir sistemdir bakın. Çünkü, bu, neticede, hakikaten çok kısa zamanda
yapılıyor. Bu da Türkiyede kamu-özel ortaklığına çok
iyi bir misaldir. Bana göre, fevkalade.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan hastane
işinde olmaz, okulda olmaz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade edin.
Bakın, daha önce, bundan bir iki ay önce, ben,
Bitlise açılış merasimi için gitmiştim. Bitliste, hemen
bizim su deposunun yanındaki hastaneyi gösterdiler, dediler ki: Bu hastane,
geçmişte temeli atılmıştı, on sekiz yılda
bitmedi.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Siz bitirin,
iktidarsınız.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) -Yani, bakın, görüyoruz, şehir
hastaneleri gerçekten muhteşem bir sistemdir. Bakın, bir buçuk iki
yıl içinde bütün Türkiyede en az 15 tane ilde
AYTUĞ ATICI (Mersin) Otuz yılı ipotek
ediyorsunuz Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) -
muazzam bir hizmet verildiğini hep
birlikte göreceğiz. Ya, millete hizmet versin yani neticede çok
hızlı yapılıyor, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan, otuz
yılı ipotek ediyorsunuz. Yapmayın, bunun adı hizmet
değil, bunun adı hortumdur. Yapmayın Allah aşkına!
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Sayın Bakan, bu savunmayı
unutmayın, Yüce Divanda yaparsınız.
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Sen de hâkim mi olacaksın?
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Hep sen
hâkim oldun ağabey şimdiye kadar, ne olmuş!
BAŞKAN Süreniz doldu, daha sonra yazılı
verirsiniz.
Maddeyi oylarınıza
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım,
çok kısa
BAŞKAN Evet.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun soru-cevap işlemi sırasında
İSKİ skandalından bahsetmesi üzerine, yolsuzluğun
yapıldığı dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Nurettin Sözenin skandala imza atan bürokratı
yargıya teslim ettiğine ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Bakan bir
İSKİ hatırlatması yaptı, çok da isabetli oldu, çok iyi
oldu, teşekkür ediyorum kendisine. Ben de çok küçük bir hatırlatma
yapmak istiyorum: İSKİ skandalının, yolsuzluğunun
yapıldığı dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Nurettin Sözen skandala imzasını atan
bürokratın kulağından
tutup yargıya teslim etti ve şunu demedi, bu operasyonu yapan
polisler için Bunlar devletin içindeki çetelerdir. demedi. Kayıtlara
geçsin istedim.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı
Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
2012 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Oylarınıza sunuyorum maddeyi:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Diğer maddeyi okutuyorum
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, bana da
sataştı, bana dedi ki: Saçma sapan soru soruyorsun.
İHSAN ŞENER (Ordu) Durum tespiti
yapmış.
KAMER GENÇ (Tunceli) Bakın, müsaade ederseniz,
bunda sataşma var çünkü kendisi bu işte suçlu. Onu
açıklayayım efendim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) -Soru için söyledim.
BAŞKAN Sayın Bakan Ben Sayın Gençi
kastetmedim. diyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) Hayır, beni kastetti.
BAŞKAN Ama söyledi canım. Ee, şimdi
zorla mı? Allah Allah!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sayın Bakan,
yakıştı mı?
BAŞKAN Öyle beyanda bulunuyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yüzü kızardı, yüzü
kızardı!
KAMER GENÇ (Tunceli) Tutanağı getirtin,
tutanağı.
BAŞKAN Beyanda bulundu. Ya, Onu kastetmedim.
diyor, zorla mı? Zorla Kastettin. mi diyeceğiz?
KAMER GENÇ (Tunceli) Efendim, yalan söylüyor.
Tutanağı getirin.
BAŞKAN Olabilir ama geri almış oldu. Aa,
böyle şey olmaz!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Yakışmadı
Sayın Bakan vallahi, hem söylediniz hem de Söylemedim. dediniz.
BAŞKAN - Evet, okuyun.
Yürürlük
MADDE 6- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde de ne kadar kısaymış.
Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
Hatay Milletvekili Sayın Refik Eryılmaz.
Buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA REFİK ERYILMAZ (Hatay) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bütçe
kanun tasarısının yürürlük maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
17/12/2013 tarihinde, sabahın erken saatlerinde,
Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk
soruşturması haberleriyle uyandı. Türkiye'de deprem etkisi
yaratan bu soruşturma, aynı zamanda bütün dünyada manşetlere
konu olmuştur.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili tarafından
düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınanların sayısı
52ye yükseldi. Yapılan operasyonlarda Ekonomi Bakanının
oğlu, İçişleri Bakanının oğlu ve Çevre ve
Şehircilik Bakanının oğlu gözaltında. Gözaltına
alınanlar arasında AKP Fatih Belediye Başkanı, Çevre
Bakanlığı Genel Müdürü, Çevre Bakanı
danışmanı, Ekonomi Bakanının özel kalem müdürleri,
iş adamları ve Halk Bankası Genel Müdürü de yer almaktadır.
AKP, ateş bacayı sarmış olsa gerek,
operasyondan hemen sonra İstanbul Emniyetinin operasyon yetkilisi 12 üst
düzey emniyet müdürünü görevden almıştır. Bu da yetmemiş
olacak ki soruşturmayı yürüten savcı da görevden
alındı.
Operasyonu yürüten savcı ve polis müdürlerinin
görevden alınması, yolsuzluk soruşturmasının üstünü
örtme çabasından başka bir şey ifade etmemektedir. Bu çaba
beyhude bir çabadır, çünkü mızrak, çuvala sığmıyor
artık. Ne yaparsanız yapın bu yolsuzlukların üstünü
örtemeyeceksiniz. Şunu çok iyi biliniz ki halkımızın
vicdanında mahkûm oldunuz. AKP, bu yolsuzlukların üstünü örtme
telaşına düşmüştür.
Değerli milletvekilleri, adı geçen bakanlar,
soruşturmaların sağlıklı yürümesi için derhâl istifa
etmek zorundadır. Bugüne kadar bu bakanların istifa etmemiş
olması bir siyasi skandaldır, Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir
leke olarak kaydedilecektir. Madem bakanlar, bu kadar ciddi iddialar, bilgi,
belge ve kayıtlara rağmen siyasi erdemlilik gösterip istifa etmedi, o
zaman görev Başbakana düşüyor. Başbakanın,
soruşturmanın sağlıklı yürümesi ve
sonuçlandırılabilmesi için adı geçen bakanları derhâl
istifaya davet etmesi gerekiyordu. Ancak, Başbakan, devlet
adamlığı ciddiyetiyle bağdaşmayacak bir tutum
sergileyerek, bakanları istifa edeceğine, görevlilerini devlet
içinde devlet olmakla ve çete kurmakla suçlayarak soruşturmaya
açık bir müdahalede bulunmuştur.
Evet, ceza hukukumuzun temel ilkelerinden biri masumiyet
karinesidir. Yani, sanığın suçluluğu ispat edilinceye
kadar, diğer bir ifadeyle mahkeme kararı kesinleşinceye kadar
herkes masumdur. Buna hiç kimsenin itirazı yok. Biz de bu aşamada
kimseyi suçlu ilan etmiyoruz. Her ne kadar Balyoz, Ergenekon,
milletvekillerinin yargılandığı davalarda sizler,
yandaş basın ve medyanız, yargılanan sanıkları
peşinen mahkûm etmeye kalkıştıysanız da bizler böyle
bir anlayışın içinde değiliz. Ancak, bir yıldır
teknik ve fizikî takip altında olan, somut bilgi, belge ve telefon
kayıtlarıyla desteklenen bir yolsuzluk operasyonunda suçlanan
bakanların o koltukta oturma hakkı yoktur. Siyasi ahlak, siyasi erdem
bunu gerektiriyor. Yürütülen soruşturmanın selameti için bu
bakanların istifa etmesi gerekiyor. Bu, siyasi etiğin bir
gereğidir. Masumiyet karinesinin arkasına saklanarak
soruşturmayı karartmaya, delilleri yok etmeye ve soruşturmaya
gölge düşürmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
İçişleri Bakanı ve oğlu, somut
belgelerle yolsuzluk ve rüşvetle suçlanıyor, soruşturmayı
yürüten emniyet birimleri de İçişleri Bakanlığına
bağlı. Bakan, koltuğunda oturmaya devam ediyor ve siz bu halktan
soruşturmanın sağlıklı yapıldığına
inanmasını bekleyeceksiniz değil mi?
Maalesef, Başbakan ve bakanların bu tavrı,
Hükûmetin meşruiyetini dahi tartışma konusu hâline
getirmiştir. Deliller, suçlamalar, iddialar, bilgi ve belgeler havada
uçuşuyor. O bakanlar hâlâ koltuğunda oturuyor. Bunun adı
pervasızlıktır ve millete saygısızlıktır.
Hem bakanları hem de bu bakanları korumaya çalışan ve
bugüne kadar görevden almayan Başbakanı istifaya davet ediyoruz.
Dün Başbakan, 17 Aralık operasyonuyla ilgili
olarak Bunlar bir nevi çetedir. Bunlar devletin içinde devlet olma gayreti
içindedir. Bu örgütlenmeyi ortaya çıkaracağız,
babamızın oğlu da olsa ortaya çıkaracağız. gibi
bir beyanda bulunmuştur. Ben bu konuşmanın neresini düzelteyim
arkadaşlar? Sayın Başbakan, maalesef, şuursuzca
saldırmakta ve ne konuştuğunu bilmemektedir. Bu çete diye
suçladığınız kişi ya da kişiler kimler Sayın
Başbakan? Bu suçlamalarınızla devletin bütün
kurumlarını ve görevlilerini töhmet altında
bırakmış olmuyor musunuz? Acaba çete olarak
suçladığınız, yolsuzluk operasyonunu gerçekleştiren
emniyet müdürleri ve savcıları mıdır? Bunları çete
oluşturdukları gerekçesiyle mi görevden aldınız? Bunlar
iddia ettiğiniz gibi bir çeteyse bunlara karşı herhangi bir suç
duyurusunda bulundunuz mu?
Değerli milletvekilleri, Başbakanın görevi
soruşturmayı yapan savcılara ve emniyet görevlilerine sahip
çıkmak, korumak ve cesaretlendirmektir. Ancak, Başbakanın bunun
tam tersi bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Bu, kabul edilemez. Bu
durum halkımızın devlete olan güvenini sarsmaktadır.
Bakanların bugüne kadar istifa etmemiş olması, kesinlikle kabul
edilebilir bir durum değildir.
Basına yansıyan haberlerde, adı geçen her
üç bakanın aynı dosyada gözaltına alınan Reza Zarrab diye
birinden toplam 133 milyon TL rüşvet aldıklarına dair kamera
kayıtlarının soruşturma dosyasına girdiği
haberleri de yer aldı. İçişleri Bakanının oğlunun
evinde yapılan operasyonda alınan görüntüler, âdeta, bir bankada
operasyon yapılıyor görüntüsünü andırmaktadır. Para sayma
makinesi, yüklü miktarda Türk lirası, dolar, euro ve rüşvetle ilgili
dokümanlar, soruşturmada gözaltına alınan banka genel müdürünün
evindeki kütüphanede de ayakkabı kutuları içerisinde
saklanmış 4,5 milyon dolar para ele geçiriliyor. Ayakkabılarla
camilere girdiler. diye gençlerimizi linç etmeye çalışan ve
kıyameti koparanlar, anlaşılıyor ki o ayakkabı
kutularıyla malı götürüyorlarmış.
Neye üzülüyorum biliyor musunuz? Kendi
hırslarınıza ve kirli işlerinize
çocuklarınızı da bulaştırdınız ya. O
çocukları bile elinizden kurtarmak lazım çünkü çıkarcı,
vurguncu sisteminizin ahlakını aşılıyorsunuz onlara.
Gezi direnişinde milyonlarca gencimiz işte bu yüzden alanlara ve
meydanlara indi arkadaşlar. Size inanmadıkları için gencecik
bedenlerini size değil toprağa emanet ettiler. Anlaşılan o
ki, rant ve çıkar, ideolojilerin hatta inançların da önüne
geçmiştir. Bu yolsuzluk manzarası, dinin ülkemizde nasıl
siyasete alet edildiğini ve bunun üzerinden nasıl çıkar elde
edildiğini de göstermiştir.
Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammedin bir sözünü bir
kez daha burada hatırlatmak istiyorum: Haksızlık
karşısında susan, dilsiz şeytandır. Ben de soruyorum
değerli arkadaşlar: Bu yolsuzluklardan, rüşvetten daha büyük bir
haksızlık olabilir mi? Ne zaman konuşacağız arkadaşlar?
Değerli milletvekilleri, başka ülkelerde,
bırakın yolsuzluk ve rüşvet suçlamasına maruz kalmayı,
en basit suçlamalara maruz kalan siyasilerin dahi nasıl siyasi etik
kurallarına uyarak istifa ettiklerini de görüyoruz. Japonyada depremde
halkına zamanında su götüremedi diye intihar eden siyasileri de
gördük, Bulgaristanda Polisin insanları dövdüğü bir Hükûmette yer
almayacağım. diye istifa eden başbakanları da gördük,
Letonyanın Başkenti Rigada 54 kişinin ölümüyle sonuçlanan
süpermarket çatısının çökmesi olayında hiçbir kusuru
olmadığı hâlde istifa eden başbakanları da gördük.
Bizde ise Türkiye'nin çatısı çöktü, bırakın istifa etmeyi,
bu operasyonu yürüten savcı ve emniyet müdürlerine yönelik operasyonlar
düzenleniyor.
Halk Bankası Genel Müdürünün evinde yapılan
aramada ayakkabı kutuları içinden eğer milyon dolarlar çıkıyorsa
İsviçre bankalarından Allah bilir ne paralar, dolarlar çıkar.
Asrın soygunu diye
tanımladığımız Deniz Feneri davası
savcılarının başına
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
REFİK ERYILMAZ (Devamla)
gelenler maalesef bu
soruşturmayı yürüten savcı ve emniyet müdürlerinin de
başına gelmeye başladı.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından Kutu, kutu sesleri)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
REFİK ERYILMAZ (Devamla) Bu ayakkabıyı
da değerli arkadaşlar
Sayın
Başbakanımız siyasete girdiği zaman Ben
yırtık ve delik ayakkabıyla siyasete girdim. demişti.
Şu anda dünyanın en zengin başbakanlarından biri, Allah
versin
SUAT ÖNAL (Osmaniye) Şov yapma, densizlik yapma.
İSMAİL AYDIN (Bursa) Burası tiyatro
değil.
REFİK ERYILMAZ (Devamla)
ve anlaşılan o
ki bu ayakkabı kutularından deste deste dolarlar da çıkmaya
başlıyor. Bu ayakkabı kutuları nelere kadirmiş?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Eryılmaz.
Sayın
Eryılmaz, süreniz bitti, teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
Muş Milletvekili Sayın
Sırrı Sakık.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar )
BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum.
Bugün 19 Aralık. 19 Aralık,
Kahramanmaraşta, otuz beş yıl önce, masum insanların
katledildiği bir gün ve bugün o mağdurların yakınları
Türkiyenin dört bir tarafından, Avrupadan, Amerikadan gelip,
Kahramanmaraşta ölenlerin ruhunu şad etmek adına orada bir eylem
koyacaklar, devleti geçmişle yüzleşmeye davet edeceklerdi ama ne
yazık ki Kahramanmaraş Valisi, durumdan vazife çıkararak o
mağdurların bu talebini yerine getirmedi. Eğer,
Kahramanmaraştaki katliamla biz karşılaşmış
olsaydık, yüzleşmiş olsaydık, Sivas olmayacaktı, Çorum
olmayacaktı, Gazi olmayacaktı, Roboski olmayacaktı, emin olun
bugünkü konuşulan bu konuların hiçbiri olmayacaktı. Çünkü,
hepsinin üstünü örttük, muhaliflerimize karşı ne yapıldıysa
hepsine Hak ettiler. dedik ve
sırtımızı döndük.
İkinci bir olay, yine 19 Aralık 2000
yılında, cezaevinde tutsak olan 30 devrimcinin katledilişidir.
Aradan on üç yıl geçti, cezaevinde -tırnak içinde- Hayata Dönüş
Operasyonu başlattılar, 30 tane genç devrimci katledildi, 2 tane de
asker yaşamını yitirdi; onların failleri yok ortada. Hukuk
devletinden bahsediyoruz ve bizim namusumuz olup, bunları gözaltına
alıp tutukladığımızda Artık devletin
himayesindedir. dediğimiz insanlar içeride katlediliyor. O dönemin
iktidarları emir veriyor ama iktidarla ilgili bir tek soruşturma yok,
o dönem görevde olanlarla ilgili bir tek soruşturma yok.
O dönem eylemlerde bulunan, o operasyonun bizzat içinde
olanlar, şimdi itirafta bulunuyorlar. Aynen şunu söylüyor, diyor ki
görevli A.S.: Operasyon sonucunda çok sayıda özellikle DHKP-Cli
tutsaklar ve hükümlüler hayatlarını kaybetmişlerdi. Bayan
arkadaşlar dışarı çıkmak istiyordu ama yetkililer
müsaade etmiyordu. Onları içeri tıktılar ve içeride alevler
içerisinde çığlıkları yükseliyordu. Ben, böyle bir
vahşet görmedim. İtfaiye vardı orada, itfaiye müdahale
etmiyordu. Devlet oradaydı, devlet de müdahale etmiyordu. Biz müdahale
etmeye kalkışıyorduk, amirlerimiz bizi engelliyorlardı.
Sonra, yetkililer, alev topu gibi yananlara sözüm ona ıslak battaniyeler
atıyorlardı kendilerini kollayıp korusunlar diye. Sonra
anladık ki battaniyeler atıldığında daha
yakıcı, bu battaniyelere sarınanlar ateş topu gibi
oluyorlardı.
İşte, böyle bir katliamla on üç yıl önce
Türkiye karşılaştı. Ne yazık ki bugün Parlamentoda,
bakıyorum, hiç kimsenin umurunda değil, bir kayıkçı
kavgasıdır devam ediyor gidiyor. Siz şunu yaptınız,
biz bunu yaptık. Vallaha, geçmişten bugüne kadar bütün iktidarlar
kirlidir; açık ve net söylüyorum. Şu koltukların dili olsa,
şu bakanlıkların dili olsa, eski hükûmetlerin ve bugünkü
hükûmetlerin neler yaptığını, bir dili olsa konuşsa.
Böyle ahlaktan, böyle demokrasiden gelip buralarda ders verenlerin hepsini
tanıyoruz, hepinizin sicilini biliyoruz! Ama siz, halka karşı
suç işlediniz, halka karşı suç işlenirken de ortaklaştınız.
Muhalifleriniz Kürtlerse, devrimcilerse, Alevilerse Oh oldu! dediniz ve onun
için siz bu konuda suçsuz değilsiniz.
Sevgili arkadaşlar, bakın, ben burada bunu
gündeme getirdiğim için, o dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürüyle
ilgili bu kürsüde sarf ettiğim sözlerden dolayı
O dönemin katilleri
yok ortada, sorumlular var; hâlâ ellerini, kollarını sallıyor ve
bu Parlamento o dönem, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olan adama plaket
veriyor, bu Parlamento plaket veriyor. Ben, Parlamento adına plaketi geri
istediğim için hakkımda dava açtılar, 15 milyara yakın
mahkûm oldum. Yargı yok, zaten Kürtler olunca anında, beş gün
içerisinde mahkûmiyet oluyor ama aynı yargı
Mesela, evet, Boluda
bir gazete, açık ve net olarak şunu söylüyor, manşet haberler
yapıyor ve bizim bütün resimlerimizi, Demokratik Toplum Partisinin
milletvekillerinin resimlerini ön sayfaya koyuyor: Ey Türk, senin
düşmanların bunlar. Eğer, bir asker öldürülürse bunların
hepsini öldürme hakkına sahipsiniz. diyor. Biz dava açıyoruz. Ne
oluyor biliyor musunuz? Savcı, takipsizlik kararı veriyor. Bir üst
mahkemeye başvuruyoruz. Üst mahkeme de aynı şeyi söylüyor: Bu,
bir düşünce özgürlüğüdür. diyor, aynı karara imza atıyor.
Bakın, öldürün diyor, çünkü burada yargılananlar Kürtler, hedef
gösterilenler Kürtler, öldürülmesi gerekenler Kürtler. En iyi Kürt, ölü
Kürttür. mantığıyla yargı böyle bakıyor.
Bu sıralardan bize hakaretler oldu: Kimi bize
bağışlayın, demek zorundayım- it oğlu it dedi,
kimi şerefsiz dedi. Biz de kalktık yargıya gittik, dedik ki:
Açık, net. Tutanaklarda var, kayıtlarda var. Dava açtık.
Hâkimler ve savcılar ne dedi biliyor musunuz? Bu, bir düşünce, ifade
özgürlüğüdür. dedi. Şimdi, böyle bir hukuk, muhaliflerinize
olduğu için ölüm emri veriliyor, sesiniz çıkmıyor; yargı,
yargılığını bırakıyor, militanlık
yapıyor, sesiniz sedanız çıkmıyor. Bize düşen tek
şey, ne yapabiliriz? Biz de hepsini üst üste koyduk, bize söyleyenlere bin
kat iade ettik, o gruba da ettik, bu gruba da ettik ve sonra döndük ne
yaptık? Vallaha, buradan paketleyip bu konuda karar veren o hâkimlere,
savcılara aynısını bin kat iade ettik.
Şimdi, böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Şimdi, gelip bizim bu olaylardan yeni bir şey çıkarabiliriz
sevgili arkadaşlar. Ne yapabiliriz? Bu geçmişimizle yüzleşerek
geleceğimizi birlikte inşa edebiliriz. Ne yapabiliriz? Tarih bize
fırsatlar sunuyor. Bu yapıyla bu ülke yönetilmiyor çünkü sizin
yapınız ret ve inkâr üzerine inşa edilmiş;
Anayasanız, yasanız öyle, yargınız öyle, ordunuz öyle. Bir
bütün olarak düşmanlık üzerine inşa edilen kurumlar,
yargılar bu ülkede adaleti ve huzuru sağlayamazlar. Bütün
Parlamentoya: Bu olayları, son günlerde
yaşadığımız olayları dâhil ederek, gelin,
birlikte evrensel hukuku hayata geçirelim; gelin, birlikte Siyasi Partiler
Yasası ve Seçim Kanununu değiştirelim, bu siyasi parti
liderlerinin, bu diktatörlerin saltanatına son verelim. Milletvekili
özgürce çıksın Ben halkın vekiliyim. desin. Vekil, partinin sayın
genel başkanının vekili; hâkim, militan hâkim; ordu, militan
ordu. E, şimdi böyle militanlıkların kol gezdiği bir
coğrafyada siz hiçbir şeyi inşa edemezsiniz.
İşte, hayat size bir fırsat sunuyor.
Gelin, birlikte evrensel hukuku hayata geçirelim, kendimize uygun bir hukuk
sistemini değil. Türkiye'nin en büyük sıkıntısı o. Her
seferinde Türkiye'nin özgül koşulları var, efendim, biz
Anayasayı bu şey
Evrensel hukuk vardır. Evrensel hukuku hep
birlikte inşa edelim, hepimizin ortak Türkiyesini birlikte yaratalım.
Yani, hep deriz ya empati vicdanlarımıza karşı sanık
sandalyesine oturalım. Bu ülkede nerede nasıl bir eksiklik
yaptım? Ve dönelim empati yapalım -yani Türkçesi Kendini benim
yerime koy, ben de kendimi sizin yerinize koyayım. ve Kürtçesi (
)(X)- ve bu empatiden bir sempati
oluşturalım. Biz bugüne kadar nerede, nasıl bir
yanlışlık yaptık, bu halka karşı nerede günah işledik,
hepimiz çıkıp bir öz eleştiride bulunalım. Yoksa
kayıkçı kavgası, yoksa böyle olaylarda akbabalara dönüşerek
buralardan siyaseten nemalanmak bu ülkeye hiçbir şey kazandırtmaz.
Hepimiz çıkıp bir öz eleştiride bulunacağız, hepimiz
diyeceğiz ki: Kardeşim, evet, bugüne kadar biz evrensel hukuka uygun
bir hukuk inşa edemedik, Türkiye halklarından özür diliyoruz,
acı duyan ve acılı yıllar yaşayan halkların
hepsinden özür diliyoruz. O zaman demokrasimiz yol alır, o zaman hepimiz
birbirimize kenetleniriz. Buna varsanız, biz de varız.
Bir barış süreci devam ediyor ve bu
barış sürecinin ruhuna uygun bir yasal düzenlemenin de
kaçınılmaz olduğunu diliyor, umuyorum ve son
konuşmamız olduğu için ülkemize hayırlı
olmasını diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Seyfettin Yılmaz, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, yeni haber
aldık, İstanbul Milletvekilimiz Engin Alanın annesi rahmetli
olmuş, Cenab-ı Allahtan rahmet diliyorum.
Konuşmama da bir hadisi şerifle başlamak
istiyorum. Peygamber Efendimiz sahabeyle sohbet ediyor ve bu sohbetinde diyor
ki: Zalimlere yardımcı olun. Sahabe Nasıl ya Resulullah?
dediğinde, Peygamber Efendimiz diyor ki: Onların zulmetmelerini
engelleyin. Onları makamlara, önemli görevlere, yetkili yerlere getirmeyin
ki daha fazla zulmetmesinler. Zalimler de cehenneme girmesin, onların da
cehenneme girmesini istemem, zulmetmesinler ki cehenneme girmesinler. Bunu,
hadisi şerifi ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu bütçe meşru değil
arkadaşlar ama burada Maliye Bakanının olması gerekiyordu,
Orman Bakanı var. Ben, Orman Bakanlığındaki iddialarla
ilgili kendisine söylediğimde Orman Bakanlığındaki
iddialara cevap veremeyen bir bakanın Maliye Bakanlığıyla
ilgili söyleyeceklerime nasıl cevap vereceğini merak ediyorum.
Şimdi, size bir skandaldan bahsetmek istiyorum. Bu
bütçe meşru değildir değerli arkadaşlar. Şimdi
getirdiğim iddiaların gerek Hükûmet tarafından gerek AKP Grubu
tarafından aksi ispat edilmezse, bu bütçenin meşru
olmadığını açıkça ifade ediyorum.
Niye söylüyorum? Bakın, Sağlık
Bakanlığının 2012 yılı harcamalarından 2,5
milyar yani 2,5 katrilyon bütçe giderleri arasına alınmadı. Bu
durum, Türkiye'nin 2012 yılı bütçe açığının 2,5
milyar lira yani 2,5 katrilyon daha düşük gösterilmesine sebep oldu.
Sayıştay ise bu gayriyasal uygulamayı 2012 Yılı Genel
Uygunluk Bildirimine almayarak görmezden geldi. Sayıştayın en
önemli raporlarından biri, Anayasada yer alan Genel Uygunluk
Bildirimidir. Bu bildirimle Sayıştay, kamu idarelerinin
hesaplarının, başta yılı bütçe kanunu olmak üzere,
kanunlara uygunluğunu genel anlamda irdeler ve uygun olmayan
sonuçları Meclise raporlar. Ancak, kamu idarelerinden biri olan
Sağlık Bakanlığına ilişkin genel kritik bir husus
bu rapora alınmamıştır.
2012 Yılı Denetim Raporunda denetçiler, kamu
idarelerinin Toplu Konut İdaresi Başkanlığına protokol
karşılığında yapım işi yaptırma
uygulamasının yaygın hâle geldiğine dikkat çektiler. Buna
göre, söz konusu uygulama,
Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim
Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, üniversiteler
gibi kamu idareleri tarafından
sıklıkla kullanılır hâle gelmiştir. Ancak,
uygulamanın kimi sonuçları, devletin mali hesap ve raporlarına
güveni sarsacak şekildedir. Sağlık
Bakanlığının Toplu Konut İdaresi
Başkanlığına protokol karşılığında
yaptırdığı hastane ve sağlık tesislerine
ilişkin Toplu Konut İdaresine aktardığı 2,5 milyar
liralık harcamanın bütçe gideri olarak muhasebeleştirilmediği
denetçiler tarafından raporlanmıştır. Buna göre,
Sağlık Bakanlığı 2012 yılı
harcamalarını 2,5 milyar lira daha düşük göstermiştir.
Türk ekonomisine kredi veren kreditörler, Türk
ekonomisine puan veren derecelendirme kuruluşları genelde Türk
Hükûmetinin, özelde Sağlık Bakanlığının 2012
yılında 2,5 milyarlık tasarruf ettiği, mevcut
performansını 2,5 milyar lira daha düşük harcamayla
gerçekleştirdiği bilgisine göre hareket etmektedirler yani iç ve
dış kamuoyu Türkiye'nin 2012 yılı bütçe
açığını olduğundan 2,5 milyar lira daha düşük
olarak bilmektedir. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
yaptığı hastane ve sağlık tesislerini Sağlık
Bakanlığına devrettiğinde bu tutar bütçeye toplu olarak
yansıyacaktır. Böylece, gerçekte 2012 yılında yapılan
bütçe gideri 2014 ya da 2015 yılı bütçe gideri olarak gözükecektir.
Bu yıllara kadar bu rakam daha da büyüyecektir.
2,5 milyar liralık harcamanın neden
gizlendiğini bu Hükûmetin veya Sağlık
Bakanlığının makul şekilde açıklaması
gerekiyor. Böylece 2012 yılı mali tablolarının şeffaf
olmadığı görülecektir. Sayıştayın 2012
Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin de doğru
olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu yanlış
uygulamayla Türk devlet yönetimi iç ve dış kamuoyunda güven
kaybedecektir. Oysa, güven günümüz ekonomilerinin üzerine inşa edildiği
iki tılsımlı sözcükten biridir, diğeri ise istikrardır.
Güven kaybolunca istikrar da kaybolur ve açılan kapılar bir bir
kapanır. Bütçe hesaplarında yapılan 2,5 milyarlık bir hata,
Türk Hükûmetine olan güveni sarsabilecek, önemli büyüklükteki bir bütçe
açığıdır.
Acaba, yapılan bu gizleme TOKİyle
çalışan Millî Eğitim, Millî Savunma, Çevre ve Şehircilik
bakanlıklarında da var mıdır? AK PARTİnin
övündüğü diğer ekonomik göstergelerde bu tarz ustalık gerektiren
ayarlamalar mı yapılmaktadır?
Evet, zamanım daralıyor ama TOKİye bu
kadar dokunulmazlık yapılmasının sebeplerini, işte,
birer birer bugün gelinen uygulamalarla görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz önce söylediğim
gibi, eğer güven kaybolursa istikrar da kaybolur. Bütün
konuşmacılar söyledi, bugün geldiğimiz nokta, artık tuzun
koktuğu noktadayız. Bu kürsülerden -iki buçuk yıldır
milletvekiliyim- birçok iddiayı dile getirmemize rağmen hepsinin
üzerini kapattınız. İşte, Orman Bakanı burada, Toprak
dökümünde usulsüzlük var. dedim, iddialıyım, bir gün o da
çıkacak. Ne söylerse söylesin Sayın Bakan, o toprak dökümünde
milyarlarca dolarlık usulsüzlük var.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yapma Allah aşkına.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Yapma. diyor.
Bir kişi, oraya özel kalemden kardeşinin
oğlunu getirecek, ağabeyinin oğlunu özel kalemden açıktan
atamayla atayacak, ondan sonra da toprak döküm işini oradan, Orman Bölge
Müdürlüğünden İstanbul Büyükşehir Belediyesine verecek ve
kardeşinin oğlunu da oraya geçirecek, ondan sonra da Yapma ya.
diyecek. Adalet
Allahın adaletinden kurtuluş yok.
Bakın, bunları uyardık, Çanakkale
Şehitliğini uyardık, tek cevap yok.
Müsteşarla ilgili dedim ki: Yahu, ihmali
vardır. Bakın, müfettiş raporları var, savcılık
iddianamesi var. Ama ne oldu? 2 müfettiş raporunu kabul etmedi, 1
müfettiş görevlendirdi ve ne yaptı? O müfettiş bu olayı
kapattı. Peki, bu müfettişin -buradan soruyorum-
görevlendirdiğin müfettişin taraflı karar verdiğiyle ilgili
mahkeme kararı var mıdır, yok mudur? Şimdi, bunların
olduğu yerde
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hakkında tazminat davası
açıldı.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Saklayabilirsiniz, bu
milletten saklayabilirsiniz ama Cenab-ı Allahtan
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hakkında tazminat davası
açıldı, merak etme.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Görüşeceğiz
tazminatta. Allaha şükür, ben 10 milyar lira tazminat davasını
da kazanacağım, verirsem de anamın ak sütü gibi helal
maaşımla vereceğim.
Evet, şunu söylüyorum: Allahın adaletinden
kurtuluş yoktur. Bakın, Allahın adaletinden kurtulamayız,
mahkemelerden kurtulabiliriz. Bugün, masumiyet karinesine inanıyoruz.
Birilerine yapılırken buradan ağzınıza geleni
söylediniz, kırk yıl öncesine gittiniz, elli yıl öncesine
gittiniz. Biz o zaman, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, grup olarak yine
dimdik durduk, bugün de dimdik duruyoruz.
Masumiyetlerine nasıl
inandırırsınız? Açık söylüyorum. Şimdi bir
soruşturma var. Bu soruşturmayı yapan polisleri görevden
alırsanız, Türkiye'nin her tarafında emniyet amirlerini,
şube müdürlerini görevden alırsanız, o savcıların
yanına 2 savcı daha verip dün göklere
çıkardığınız Zekeriya Özün yetkilerini
alırsanız ve bu işi de şuna getirirseniz, yani Bir
devletin temelleri dinamitleniyor. Bu, Türkiye Cumhuriyetine karşı
yapılan bir operasyondur; bu, Başbakana karşı yapılan
bir operasyondur. derseniz milletin vicdanında aklanamazsınız.
Açık söylüyorum, milletin vicdanında aklanamazsınız.
Bırakın
Türk yargısına, Türk hâkimine, Türk adaletine,
Türk emniyetine bütün olumsuzluklara rağmen güvenmek zorundayız.
Yargı da bizim, emniyet de bizim, devlet de bizim. Ama bunu
yaparsanız belki kurtulacaksınız.
Şimdi, düşünülebiliyor musunuz,
İçişleri Bakanının hakkında öyle iddialar var -iddia
ediyorum- ama o İçişleri Bakanının talimatıyla siz
polisleri görevden alırsanız bu millet sizin doğruluğunuza,
dürüstlüğünüze nasıl inanacak? Milletin vicdanında aklanabilir
misiniz?
Ben, yazın, Aladağın Gerdibi köyündeydim.
İki saat, üç saat, oradaki vatandaş sizin doğruluğunuzla
ilgili beni ikna etmeye çalışıyordu. Gücünüze güvenmeyin. O
Gerdibindeki anamın duası sizi de yerle bir eder. Açık ve net
söylüyorum, o duayla gidersiniz; o duayla gidersiniz, bunu iyi bilin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Elinizi
vicdanınıza koyun. Hep beraber doğrudan yana olalım, hep
beraber haktan yana olalım.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın
Yılmaz.
Şahıslar adına İstanbul Milletvekili
Sayın Ahmet Berat Çonkar.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve
bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Gündemdeki yolsuzluk iddialarıyla ilgili AK
PARTİnin tutumu nettir. Her kim yanlış yapmışsa hukuk
ve millet önünde hesabını vermelidir, bedeli neyse ödenmelidir.
Bununla birlikte yolsuzluk iddiaları üzerinden farklı
manipülasyonlarla Hükûmetimize ve ülkemize yönelebilecek art niyetli komplo ve
operasyonlara karşı da milletçe aynı şekilde hassasiyet
içinde olmamız gerektiğine inanıyorum.
Sözlerime başlarken, Hükûmetimizce hazırlanan
12nci bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
İnanıyorum ki bu bütçe de daha önce hazırlanan ve uygulanan 11
bütçe gibi başarılı ve yüksek performanslı olacak,
istikrarımızı pekiştirecek, milletimizin refahını
artıracaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiyemiz, son on
yılda, gerek ekonomi gerekse demokrasi ve özgürlükler açısından
çok gelişti. Gücüne güç, itibarına itibar kattı. Hükûmetimiz
millî iradenin tam anlamıyla hâkim kılınabilmesi yolunda büyük
ve samimi bir mücadele verdi. Çok ağır süreçlerden geçen AK
PARTİ hükûmetleri, milletimizin hakemliği ve kendisine verdiği
güçlü destekle, vesayetçi anlayışı tasfiye etme, demokrasiyi,
hak ve özgürlükleri yükseltme yolunda büyük başarılar elde etti. Ülke
ve Hükûmet olarak yaşadığımız tecrübeler bize gösterdi
ki huzur varsa, istikrar varsa, güven ve emniyet varsa bir ülke ekonomik
açıdan büyüyebilir, millet refaha kavuşabilir. Tek parti
dönemlerinde, koalisyon hükûmetlerinde, darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık
dönemlerinde ekonomimiz kan kaybetmiş, maalesef, ülkemiz ve milletimiz çok
ağır bedeller ödemiştir. Yasakların, yolsuzluğun,
yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü, demokrasinin
kurallarının işlemediği, millî iradenin vesayet altına
alındığı yıllar hamdolsun artık geride
kalmıştır.
Değerli arkadaşlar, maalesef, geçmişi çok
çabuk unutuyoruz. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğanın liderliğinde AK PARTİnin hükûmete geldiği
günlerden bugüne ekonomik alanda neler değişti, birkaç
başlığı sizlerin ve halkımızın dikkatlerine
sunmak istiyorum. Bir kez de ben vurgulamak isterim ki, AK PARTİ
hükûmetlerinin bütçeleri faiz bütçeleri değil hizmet bütçeleri
olmuştur. Milletimizin sırtında yük olan, toplanan vergilerin
zaman zaman faiz ödemelerini dahi karşılayamadığı bütçeler
AK PARTİ iktidarlarıyla geride kalmış, ülkenin gelirleri
rant lobilerine değil, halkımızın hizmetine
sunulmuştur. İktidara geldiğimizde, toplanan vergilerin yüzde
86sı faiz ödemelerine gidiyordu. Bugün bu oran yüzde 13-14lere
düştü. Eğer eski düzen devam etseydi Türkiyenin 640 milyar
lirası faiz ödemesine gidecekti. Çift haneli, zaman zaman 3 haneli
rakamlara çıkan enflasyon bugün yüzde 6lara düştü. Merkez
Bankasının rezervi 27,5 milyar dolardan 135 milyar dolara yükseldi.
36 milyar dolar olan ihracat 153 milyar dolara ulaştı.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) İthalat kaça
çıktı, ithalat, onu da söyle!
AHMET BERAT ÇONKAR (Devamla) Ülkemizin millî geliri 230
milyar dolardan 782 milyar dolara, kişi başı millî gelirimiz 3
bin dolarlardan 11 bin dolarlara çıktı.
Değerli arkadaşlar, 1 milyar dolar kredi için
ülkemize talimatlar yağdıran IMFye olan 23,5 milyar dolar borcu
Hükûmetimiz sıfırladı. IMFye borç verme noktasına geldik.
Nüfusumuzun yüzde 71i sosyal güvenlik kapsamındayken bugün bu oran yüzde
99dur. Vergi gelirlerinden 4 milyar 750 milyon lira pay alan belediyelerin
payı bugün 35 milyar liraya çıktı. Fona devredilen bankalar
kanalıyla devlete ve millete yüklenen 111 milyar liralık zarar
hükûmetlerimizce ödendi. Eğitime ayrılan kaynak 2002ye göre 7 kat
arttı. Savunma sanayimizin başını çektiği pek çok mega
proje hayata geçirildi, birçoğunun da çalışmaları devam
ediyor.
Değerli milletvekilleri, bütün bunları,
Başbakanımızın liderliğindeki AK PARTİ
hükûmetleri milletimizin verdiği büyük destekle ve milletimizle omuz omuza
gerçekleştirdi. Başarı milletimizin
başarısıdır.
Görüyoruz ki halkımız, millete rağmen
değil millet için siyaset yapan, millî iradeye saygılı, gece
gündüz demeden özveriyle çalışan Başbakanına ve onun
hizmetlerine sahip çıkıyor. Vesayetçi odakların içerideki
temsilcileri ve dış bağlantıları, Sayın
Başbakanımızla ve AK PARTİyle halkımızın
arasını açamayacak, gönül köprüsünü yok edemeyecektir.
İnanıyorum ki AK PARTİ, aziz milletimizin desteğiyle,
geçmişte olduğu gibi bundan böyle de her alanda yeni
başarılara imza atacak, daha huzurlu, daha müreffeh bir Türkiye ve
dünya için milletimizle birlikte geleceğe yürüyecektir.
Bütçenin hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlu.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MESUT DEDEOĞLU (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısının üzerine şahsım adına
söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hazırlanan bu bütçe
2014 yılı ve 2013 yılından daha zor geçecek gibi gözüküyor.
Ülkemizde, hemen hemen her alanda sorunlar artarak devam etmektedir. Türkiye
neredeyse taşeron işçi cennetine dönüşmüştür. Sosyal
haklardan mahrum ve sendikasız bir şekilde çalışmaya mahkûm
edilen taşeron işçi sayısı her geçen gün artmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında 585.788 ve özel sektör kesiminde ise
419.466 kişi taşeron olarak çalışmaktadır. Ülkemizde taşeron
işçiliğinin en yaygın olduğu sektörler arasında
temizlik ve inşaat sektörü gözükmektedir. 417 bin kişi temizlik
sektöründe çalışırken inşaat sektöründe taşeron
işçilerinin sayısı 318 bine çıkmıştır.
Taşeron işçilerinin iş güvencesi ve sosyal haklarına
yönelik mutlaka bir çalışma yapılmalıdır. Bunlar
devlette çalışmak üzere kadro beklemektedir.
Ülkemizde pek çok iş sektörü istihdam ve üretim için
teşvik ve destek de beklemektedir. Protestolu senet sayısı 2013
yılının ilk sekiz ayında geçen yılın aynı
dönemine göre yüzde 7,4 oranında artarak 724 bin adede yükselmiştir.
Protestolu senet tutarı ise yüzde 20 artışla 4 milyar 904 milyon
lira olmuştur.
Bütçede istihdama ve üretime daha fazla kaynak
ayrılmalıdır. Sanayinin rekabet gücü artırılmalı
ve sanayi kesimine ucuz enerji mutlaka sağlanmalıdır. Ülkemizde
yaşanan işsizliği önlemenin tek yolu yalnızca sanayiden ve
üretim artışından geçmektedir. Bu sağlanmazsa bütün bu
yaşanan sorunlar daha da derinleşir, yeni sosyal patlamalara yol
açar.
Ülkemizde hemen hemen her alanda sıkıntı
devam etmektedir. Bu nedenle, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik
gibi alanlara da daha fazla kaynak ayırmak mecburiyetindeyiz.
Tarım ve hayvancılık desteklenmeli ve bu
alana ayrı bir önem verilmelidir. Köylümüz el emeğinin ve alın
terinin karşılığını almalıdır. Bugün
bunların hiçbirisi yapılmış değildir.
Tarım ve hayvancılık alanında
işler iyiye gitmemektedir. Tarım ve hayvancılık
alanında maalesef ki ithalatlar başlamış ve artarak da
devam etmektedir. Türkiye tarihinde ilk kez, canlı hayvan ve saman
ithaline başlanmıştır. Yüksek vergiler tarım ve
hayvancılık alanında
girdi fiyatlarını maalesef ki çok yüksek oranda
artırmıştır.
Eğitim alanında sürekli olarak yeni sistemler
denenmektedir. Hükûmet, okul, öğretmen ve derslik açıklarına
çözüm bulmak yerine, kapatmak için dershanelerin kapısına
dayanmıştır. Yöneticiler ve öğretmenler, yine, hiçbir
dönemde olmadığı kadar, bu dönemde sıkıntı
yaşamaktadırlar. Yöneticiler rotasyona uğramış ve
atanamayan öğretmenlerimizden intihar edenler olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
dış politika, ekonomi, tarım ve hayvancılık,
eğitim ve pek çok alanda olduğu gibi sağlık alanında
da ülkemizde çok büyük sıkıntılar yaşanmaya devam
edilmektedir. Hastanelerde kuyruklar uzamış, küçük operasyonlar için
bile hastalar hâlen büyükşehir hastanelerine gitmeye devam etmektedir.
Hastalardan muayene, katkı, katılım, reçete ve ilaç gibi çok
sayıda yeni ücretler alınmaya başlanmıştır.
Hükûmet bütün bu sorunlara en kısa sürede çözüm bulmak zorundadır.
Milletimizin büyük bir çoğunluğu geçim
sıkıntısı içerisinde yaşamaktadır. Sosyal
yardımlardaki artışın tek nedeni de milletimizin içine
düştüğü geçim sıkıntısı ve rey alma
politikasıdır.
Bu bütçenin her şeye rağmen yüce Meclise
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
İstanbul Milletvekilimiz Engin Alanın annesi
vefat etmiştir. Merhumeye Allahtan rahmet, ailesine sabırlar
diliyorum.
Komşumuz olan ve benim ailemin de 1938
yılında göç edip geldiği Bulgaristanda, geçtiğimiz ay
Bulgaristan Başbakanı soydaşlarımızdan, 1989 öncesi
Türklere yapılan zulüm, işkence ve ölümlerle sonuçlanan zorla isim
değiştirme hadisesinden dolayı özür diledi. Fakat bu yeterli
etkiyi göstermemiş olacak ki geçtiğimiz günlerde Varna ili Belediye
Meclisi, 2013 yılının son toplantısında il genelinde
toplam 215 adet yerleşim yerinin Türkçe olan adlarını Bulgarcaya
çevirme kararı almıştır. Avrupa Birliğine girmiş
olan Bulgaristanın bu davranışını
kınıyorum, kararından geri dönmeye davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Yılmaz
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Net soruyorum Sayın Bakan: Geçici işçileri
kadroya alacak mısınız? 2014 yılında ne kadar orman
mühendisi alacaksınız?
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Maraş katliamı, sadece Türk tarihinin
değil, insanlık tarihinin de en büyük utanç tablolarından
biridir, sözün de insanlığın da bittiği noktadır.
İnsanları inançları uğruna çoluk çocuk, genç
yaşlı, kadın erkek demeden katletmek gerici zihniyetin ne denli
tehlikeli olduğunun ve neler yapabileceğinin en büyük göstergesidir.
Maraş sokaklarından oluk oluk kan akarken, bu
katliam, ona tanık olan, bilen, izleyen milyonların belleğine
kazınmıştır. Tarih içinde unutturulmak istense de bu menfur
olay hafızalarda hep taze kalmalıdır. Zira başka
Maraşların, Sivasların yaşanmaması adına,
yönlendirilmiş nefretin neler yapabileceğini görmek, anlamak ve
anlatmak gerekmektedir.
Yedi gün süren ve yüzlerce Alevinin katledildiği
olayların başlangıcının yıl dönümünde
katliamın tüm mağdurlarını bir kez daha rahmetle
anıyorum, yakınlarına tekrar başsağlığı
diliyorum, ülkemizin böyle bir katliamla bir daha karşı
karşıya kalmamasını diliyorum.
BAŞKAN Sayın Özkan
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Bakan, günümüz koşullarında, 81
ilimizde BAĞ-KUR tarım emeklileri bugün asgari ücretin altında
yani 530 lira dolaylarında maaş almaktadır ve geçimlerini bu
hayat pahalılığında zor zahmet sağlamaktadırlar.
Yıllarca sabah, öğlen, akşam soframıza koyduğumuz eti,
sütü, yumurtayı, ekmeği, meyveyi, sebzeyi yetiştiren,
doğduğu topraklarda doymak isteyen bu köylü kardeşlerimizin
tarım BAĞ-KURu emekli maaşını en az asgari ücret
düzeyine çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Biraz önce sordum. Bu, Hükûmet sırasında oturan
zat, orman idaresine ait olan toprak sahalarını İstanbul
Belediye Başkanına usulsüz verdi ve o belediyenin o biriminin
başkanlığına kendi yakınını getirdi, milyar
dolar seviyesindeki yolsuzluklar yapıldı; bunlar araştırılmadı.
Burada da, bu denetimini yaptığımız
2012 Kesin Hesap Kanunudur. Kesin Hesap Kanununda bir denetim
yapılmamıştır. Mehmet Şimşek diyor: 25 milyon
yevmiyeyi Sayıştaya elektronik ortamda gönderdik. Tamamen bu gerçek
dışı bir beyandır çünkü ödemelerin usulüne uygun
yapılıp yapılmadığı denetlenmemiştir.
Dolayısıyla, müteahhide ne para verilmişse, bunu kime
Doğru
mu ödeniyor, ihale usulüne uygun yapılmış mı, alınan
faturalar naylon mudur, denetlenmemiştir. Dolayısıyla bu bütçe
denetlenmez.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN
Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Üç gündür süren yolsuzluk, rüşvet,
kaçakçılık soruşturması sürecinde Sayın
Başbakanın tutumu ve ifadeleri ve 4 bakanın istifa etmemesi,
emniyet müdürlerinin görevlerinden alınması, yargının
baskı altına alınması ve yandaş basının
komplo paranoyasına girmesi, yolsuzlukların üstünü örtme gayretidir.
Sorumluluğu nedeniyle Sayın Başbakanı istifaya davet
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özel
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Dört yıl önce bugün, Albay Ali Tatar, amirallere
suikastla suçlanmış, masumiyet karinesine dikkat edilmemiş,
suçlamalar basına sızdırılmış ve dört yıl
önce bugün intihar etmişti.
Kuddusi Okkır, Ergenekonun kasası olmakla
suçlanıyordu, asılsız deliller basına
sızdırıldı, üzüntüden kanser oldu, öldü, cenazesini,
Ergenekonun kasasının cenazesini belediye kaldırdı.
Binbaşı Y.P.nin kendi helali
nişanlısıyla Facebooktaki fotoğrafları eskort
kız diye yayınlatıldı, nişanlısı intihara
kalkıştı.
Teğmen Çelebinin cep telefonuna sehven 100den
fazla tanımadığı kişinin numarası yüklendi. O gün
masumiyet karinesini düşünmeyenlere ve bu sızdırmalara ses
etmeyenlere atalarımızdan gelsin cevap: Ayarını
bozduğun kantar, gün olur seni de tartar. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; özellikle, tabii, Sayın Belenin temennilerine ben de
aynen katılıyorum, hakikaten o konuda gereğinin
yapılması lazım. Sayın Belenin temennilerine ben de
katılıyorum, bu konuda hassas olmak lazım.
Şimdi, Sayın Yılmaz, bir kere, avansla
ilgili bir hususu belirtmişti konuşmasında, önce ona cevap
vereyeyim. Efendim, bu avans yani 2,5 milyar TL, özellikle, Sağlık
Bakanlığı tarafından TOKİye aktarılan avans.
Tabii, mevzuat uyarınca, söz konusu avansların giderleştirilmesi
gerekiyor. Dolayısıyla, bu konuda bir yönetmelik hazırlandı,
yeni hüküm eklendi bu konuda ve yıl sonuna kadar avansların
giderleşmesi sağlanacak. Yani, bu avans olduğu için, ona
dikkatinizi çekmek istiyorum.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Şimdi, niye o
biliyor musun, niye girmedim ona? Hak edişler gitmiyor, hak edişler.
Denetimden kaçırıyorsunuz, denetimden!
AHMET AYDIN (Adıyaman) Böyle bir usul var mı
Sayın Başkanım? Soruyu sordu, cevabını almıyor!
Böyle bir usul olur mu ya!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Sayın Vekil, ben dinledim, haddini bil!
Haddini bil!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Haddimi sen mi
bildireceksin?
BAŞKAN Sayın Yılmaz, lütfen
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Bana Haddini bil!
diyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
İSMAİL AYDIN (Bursa) Bağırma!
BAŞKAN Ben onu duymadım ama lütfen yani,
yerinizden
Her seferinde aynı şey oluyor ya!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bağırmaya gerek yok. Ben sizi
nezaketle dinledim, nezaketle dinledim. Lütfen, siz de saygı gösterin.
BAŞKAN Sayın Bakan, lütfen
Sayın Yılmaz, lütfen
Sonra hâlleşirsiniz. Şimdi sorulara cevap
Başkalarının hakkını alıyorsunuz.
Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım, sayın
milletvekillerim; bir de hafriyat meselesine gelince, geçen dönem bütün gruplar
özellikle Plan Bütçe Komisyonu odasında toplandılar, beni de
çağırdılar, dediler ki: Bu hafriyat, döküm meselesi
sıkıntı oluyor, mümkünse bir kanun çıkaralım,
bunları tamamen büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerine, ilçelerde
ilçe belediyelerine verelim. Bunun üzerine böyle bir tasarı
hazırlandı. Hafriyat, döküm alanlarını biz, bu yüce
Meclisin bütün gruplarının katılımıyla, tamamen
büyükşehir belediyelerine veriyoruz. Ayrıca, şunu da açıkça
belirteyim: Bizden önce ihale edilmiş
Mesela, İstanbulda bizden
önce ihale edilenlerden on-on buçuk yılda yaklaşık 17 milyon TL
para alınmış. Ama, bunun içinde ağaçlandırma yok,
bakım yok. Biz şimdi hem belediyelerden para alıyoruz hem de
bakım ve boylu ağaçların, en azından 1,5 metre
yükseklikteki fidanların, hafriyat alanı dolduktan sonra, üç yıl
bakımı garanti olmak üzere onlara veriyoruz. Sırf İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Başkanlığından şu ana kadar
on yılda 15-16 milyon TL alınırken biz 30-32 milyon TL
almışız, bir.
Sadece İstanbula değil, biz, aynı
zamanda, mesela geçenlerde İzmir Büyükşehir Belediyesine verdik, ilçe
belediye başkanlıklarına veriyoruz katı atık bertaraf
tesisleri için. Bu, sizin ortaya koyduğunuz, kanun gereği, bunda hiç
kimsenin dahli yok, tamamen kamudan kamuya veriliyor. Onu özellikle belirtmek
istiyorum. Burada bir usulsüzlük yoktur. Usulsüzlük iddia eden buyursun, ortaya
rakamları koysun, savcılığa versin.
İkinci husus
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yeğeninizle ilgili
iddiayı attı ortaya Sayın Bakan, sizin yeğeninizle ilgili.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yeğenimle de alakalı
Yeğenim
benim dönemimde belediyeye girmiş değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sizin yeğeninizle
ilgili iddiaya da cevap verir misiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bakın, şunu ifade edeyim: Yeğenim
hafriyatla alakalı değil, katı atık dediğimiz
çöplerle
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yo
Yeğeninizin atama
yapıldığı yerle ilgili soruya cevap verir misiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hayır efendim, öyle bir şey yok. Öyle
bir şey yok.
BAŞKAN Şimdi, bakın, döndü
karşılıklı konuşmaya. Yapmayın lütfen!
MAHMUT TANAL (İstanbul) Yok mu öyle bir şey?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Hayır, öyle bir şey katiyen yoktur.
Bir kere, onu söyleyeyim.
BAŞKAN Siz sorulara cevap verir misiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Tamamen o, çöp ve tıbbi atıkların
bertarafıyla ilgilidir. Kendisi çevre mühendisidir, dolayısıyla
bununla, hafriyatla alakası yoktur.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çevre mühendisi, nerede
görevli?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Efendim, bunun dışında,
Sayın Özkan
Sayın Özkan
KAMER GENÇ (Tunceli) Soygun, soygun! Paralar kimin
cebine gitti?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Özkan, bir kere,
BAĞ-KURlulardan tarım emeklileri 2002 yılında sadece 65
milyon yani o zaman, biliyorsunuz 65 milyon, şimdiki parayla 65 lira para
alıyordu. Şu anda, 2013 yılında 580 lira yani yüzde 781
artışla bir iyileştirme yapıldı. Tabii, devletin
imkânları iyileşince daha da iyileştirme olacaktır. Yüzde
781 yani bu süre zarfında enflasyonun yüzde 159 olduğu dikkate
alınınca enflasyonun takriben 5 katı kadar bir iyileştirme
yapılmıştır. Onu özetle belirtmek istiyorum.
Bunun dışında, geçici işçiler olarak
Biliyorsunuz, 2006 yılında altı ay ve daha fazla
çalışmakta olan geçici işçiler kadroya alındı ama
şu an itibarıyla geçici işçilerin kadroya alınmasıyla
ilgili herhangi bir çalışma olduğunu bilmiyorum. Onu da özetle
belirteyim.
Tabii, orman mühendisleri alınacak mutlaka, her
sene. En çok orman mühendisi de bizim Hükûmetimiz döneminde alındı.
Elbette 2014 yılında da
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Süreniz doldu.
Maddeyi oylarınıza
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan
BAŞKAN Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan
BAŞKAN - Ya, muhterem, halledeceğiz, dur!
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Ama haddimi
BAŞKAN - Tamam, yok, bir şey yok. Hayır,
bir şey dedim mi ben size?
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Ha, buyur, söyle.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Çok sinirliniz Sayın
Başkan, bu sinirle olmaz ki! Çok sinirlisiniz efendim.
BAŞKAN Hayır, ben sinirli minirli
değilim. Sürekli sözümü kesiyorsunuz, kulaklarım duymuyor ondan
sonra, bir ağızdan
Buyurun.
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
şimdi, Veysel Eroğlunun şahsıyla hiçbir problemim olmaz ama
ben kendisinin memuru değilim; bana haddimi bildirmek ne onun
hakkıdır, ne haddidir. Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN - Herkes herkese
Hadi bakalım, buyurun!
Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
9.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 6ncı maddesinde soru-cevap
işlemi sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben devlet memurluğumu şanımla
şerefimle, anamın ak sütü gibi, yedi yıldır
Sayın
Veysel Eroğlunun müfettişlerinin biri gidiyor biri geliyor, biri
gidiyor biri geliyor ama Allaha şükür, alnınız aksa 70 tane
müfettiş de gönderseniz, bakan size özel muamele de yapsa bir şey
yapamaz.
Şimdi de bakın, beni neyle tehdit ediyor?
Müsteşarına 10 bin liralık tazminat davası
açtırmış. Ben haddimi biliyorum, Allah rızası için
biliyorum. Bakın, bir şey söyleyeceğim: Ama, ben fakir
fukaranın, garip gurebanın, yetimin Allah indinde sorumlusu
olduğumuz için onları dile getiriyorum. Eğer bu hadsizlikse
hadsizliğe devam edeceğim, hadsizliğe devam edeceğim çünkü
ben uyarı görevimi yapıyorum.
Şimdi elinizde bakanlık olabilir, elinizde
yetkiler olabilir, müfettişleri değiştirebilirsiniz işinize
gelmediği zaman ama yarın, o Hükûmetten gittiğinizde, o toprak
dökümüyle ilgili büyük hesap vereceksiniz. Bakın, açık yüreklilikle
söylüyorum: Eğer kendine güveniyorsan Sayın Veysel Eroğlu -ben kendime güveniyorum- 3 milletvekili,
Allah rızası için, şu toprak dökümünü bir inceleyelim. Orada,
belediyedeki ihaleler kime verilmiş? Var mısın? Varsan gidelim.
Allah rızası için gidelim.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ben gönüllü varım.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Bakın, Çanakkale
Şehitliğinde yapılan usulsüzlükleri dile getirdim. Getirmeyecek
miyim? Bu, haddimi aşmak mı? Kitaplarında
yayınlamış, kitaplarında yayınlıyor. Bu, Yüce
Divanlık suç. Verebildi mi cevap? Veremedi. 58 trilyonluk işi 80
trilyona getirmiş. Onu imzalamayan görevlilerden birini Vana sürüyor,
komisyonu görevden alıyor. Ben bunları söyleyeceğim ya, bu
hadsizlik mi? Bu, milletin parası. (CHP sıralarından
alkışlar) Milletin alın terini, emeğini
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) İhaleyi biz yapmıyoruz. Senin haberin
yok!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla)
kuruşunu Allah
rızası için korumak benim ne kadar görevimse iktidar partisinin
milletvekillerinin de o kadar görevi. Bugünün yarını var.
Unutmayın, 28 Şubat süreççileri de Bin yıl sürecek. deniliyordu
ama on yıl sürmedi. Siz de sanıyorsunuz ki bu devran böyle gidecek,
gitmez!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sultan Süleymana kalmadı!
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) Çünkü gayretullaha
dokundunuz.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Sayın Başkan,
bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Allah rızası için ya, bıktım
açıklamalardan.
Buyur Hocam.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Milletvekilimiz Engin
Alan Beyin muhterem anneleri Ayşe Hanım
BAŞKAN Ha onu açıkladılar evet, özür
dilerim. Bir saniye mikrofonu açacağım. Ben, gene başka bir
açıklama söz konusu zannettim de, kusura bakmayın.
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Yok hayır, bununla
ilgili söz istemiştim.
BAŞKAN Anladım buyurun. Yani gerginlikten
gerildim de.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.-
Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlunun, İstanbul Milletvekili Engin
Alanın hayatını kaybeden annesine Allahtan rahmet
dilediğine ilişkin açıklaması
YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Milletvekilimiz Engin Alan Beyin muhterem anneleri
Ayşe Hanım oğlunun acısına dayanamayarak
rahatsızlanmış ve iki aydır hastanede tedavi
altındaydı, bugün Hakkkın rahmetine kavuşmuştur. Kendisine Allahtan
rahmet, ailesine ve camiamıza sabır diliyorum. Makamı cennet
olsun.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN 7nci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 7- (1)
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir. (CHP sıralarından
alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) Sayın Başkan, Bakanlar
Kurulu diye bir şey kalmadı. Sorulan sorulara doğru cevap ver
be!
BAŞKAN Sayın Genç, Sayın Özdemiri
dinleyebilir miyiz.
KAMER GENÇ (Tunceli) Yani yiğitsen
çıkaralım onları, denetleyelim. O paralar kimin cebine giriyor?
BAŞKAN Sayın Genç, Sayın Özdemiri
izleyebilir miyiz, dinleyebilir miyiz.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas)
Teşekkürler Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan Bütçe Kanunu
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, on gündür devam eden bir maratonun nihayet sonuna
gelmiş bulunuyoruz. Burada bütçenin ne anlama geldiğini bir kere daha
ifade etmeye ihtiyaç hissetmiyorum ama bütçe hakkının önemli bir
kavram olduğunu, demokrasinin çıkışının da
kaynağını bütçe hakkı kavramının
oluşturduğunu, kısacası devletin ve Hükûmetin
vatandaşlara hesap verme mecburiyetinde olduğunun bir başka
ifadesi olduğunu söylemek istiyorum. Kul hakkı denen şeyin tam
da bu olduğu olması gerekiyor. Yaptığımız
işin nasıl bir sorumluluk ve vebal altına girmek olduğunu
iyi bilmemiz gerekiyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım,
samimiyetle, akşamın bu saatinde, hepinizi şöyle
sıralarınızda geriye yaslanıp kısa bir öz
eleştiri ve bir vicdan muhasebesi yapmaya davet ediyorum. İçinizden
bir arkadaşımız çıkıp şunu söyleyebilir mi? Bu
bütçenin hazırlanmasında benim kişisel katkılarım oldu
ve bana oy veren seçmenin, seçim bölgemin haklarını sonuna kadar
savundum. diyebilecek bir arkadaşımız var mı? Ya da
içimizden bir arkadaşımız Geçen yılki bütçeyi sonuna kadar
inceledim, geçen yılki bütçede devletin bir kör kuruşu bile heba
edilmeden, ona buna peşkeş çekilmeden vatandaşımıza
hizmet için harcandığına üzerine yemin ettiğim namusum
kadar eminim. diyebilecek bir arkadaşımız var mı?
Değerli arkadaşlarım, hiçbir milletvekili arkadaşımıza
haksızlık etmek istemem. Eminim ki eğer fırsat
verilmiş olsaydı her birimize hepimiz, büyük çoğunluğumuz
milletvekili olmanın sorumluluğu ve bilinciyle hareket eder, bu
bütçeye katkı sağlayabilirdik ama ne yazık ki bize, hiçbir
milletvekiline bu fırsat verilmedi. On günlük bütçe maratonunun
arkasından aklımızda kalan iki şey oldu. Bunlardan bir
tanesi, Sayıştay raporlarının zamanında Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirilmemiş olmasından dolayı aslında
haksız, hukuksuz, yasal olmayan bir işlem yaptık. İki, bol
küfürlü, kötü sözlü, kavgalı oturumlar düzenledik, hâlâ bu oturumları
düzenlemeye de devam ediyoruz.
Peki,
değerli arkadaşlarım, bizden yapılması istenen
şey neydi, samimiyetle? Üzülerek söyleyeyim ki birileri tarafından
hazırlanmış kötü bir tiyatroyu, kötü bir senaryoyu burada
oynamamız âdeta bir seremoniyi gerçekleştirmemiz bizden istendi.
Hepimize ayrılan roller ve verilen süreler belliydi: Kimimiz beş
dakika, kimimiz on dakika; bir çoğumuz kendi repliklerimizi kendimiz
hazırladık, bir kısmımız da başkaları
tarafından hazırlanan rollerimizi sadece gelip bu kürsüde okuduk.
Haksızlık etmek istemem, bu arada ezberini bozan, ezber bozan
arkadaşlarımız oldu. Onlardan da eline sahip olamayanlar bir
başka milletvekilini yumrukladı, diline ve beline sahip olmayanlar da
başka milletvekili arkadaşlarımıza ana avrat küfretme
cesaretini gösterdiler. Küfreden milletvekilinin küfründen utanmadık, bu
küfürlerin, bu sinkaflı küfürlerin tutanaklara girmesinden
utandığımız için tutanaklardan çıkarılması
için gayret gösterdik. Bu da yetmedi, Meclis Camisinin İmamından
küfretmenin kötülüğü hakkında milletvekillerine vaaz verdirmek
durumunda kaldık. Biliyorum, gülüyorsunuz değerli
arkadaşlarım ama bu trajikomik tiyatroyu daha trajikomik hâle
getirdik bunlarla.
Değerli arkadaşlarım, İç Tüzükümüzü
düzenleyenler bu Mecliste bu kürsüden kaba ve kötü sözü, yaralayıcı
sözü yasaklamışlar ve bir hükme bağlamışlar ama bu
İç Tüzükü düzenleyenler gün gelip bu Parlamento çatısı
altında bir milletvekilinin bir başka milletvekiline ana avrat
küfredecek kadar aşağılaşabileceğini hesap
etmemişler, o nedenle bu konuda bir yaptırım söz konusu
olmamış. Meclis Başkanımız Sayın Cemil Çiçek
geçenlerde basına bir demeç verdi, Meclisin sokaktaki itibarı
giderek artık sıfırın altına düşüyor. dedi.
Parlamentonun bu kadar itibar kaybetmesinin sebebi nedir değerli
arkadaşlarım, durup dururken mi bu noktaya geldik? Tabii ki hiçbir
gerekçe burada yaşanan küfrü ve kötü sözü haklı gösteremez ama bu
konuda en büyük sorumluluk başta Sayın Başbakana ve iktidar
milletvekillerine aittir. Daha bu maratonun başında, Sayın
Başbakan kendisine laf atan milletvekillerine dönüp Terbiyesiz herifler.
derse, bu ülkenin Başbakanı senin yüzde 50n, benim yüzde 50m diye
toplumu ayrıştırırsa,
Tencere, tava çalan komşularınızı şikâyet
edin. muhbirliğine soyunursa, bu ülkede sokakta, Parlamentoda, bu ülkede
barışı, demokrasiyi nasıl koruyabiliriz değerli
arkadaşlarım? O nedenle, önce dönüp kendimize sormamız
gerekiyor.
Peki, Meclisin itibarını düşüren şey
sadece bu Parlamentoda yaşanan küfür, kötü sözden mi ibaret? Hayır,
keşke bununla sabit olsaydı belki bunu düzeltmek elimizde olabilirdi
ama Meclisin giderek işlevsiz hâle gelmiş olması, içinin
boşaltılmış olması, yasama görevinin ve
dolayısıyla denetim görevinin Meclisin elinden alınmış
olması da Meclisin, siyasetin itibarının kaybolmasında en
önemli etkenlerden bir tanesi. Bu nedenledir ki sokaktaki vatandaşın
gözünde milletvekilleri sadece parmak kaldıran adam ya da boş yere
devletten maaş alan adam durumuna düşmüştür. Sayıştay
raporlarının Meclise gelmemiş olması sadece bir idari
eksiklik değildir, Meclisin denetim yetkisinin elinden alınması
ve bir başka ifadeyle Meclisin iğdiş edilmesi demektir
değerli arkadaşlarım.
Şimdi, son iki günden bu tarafa Türkiyede bir
deprem yaşıyoruz. Cumhuriyet tarihimizin belki en önemli, en büyük
yolsuzluk ve rüşvet olayları tartışılıyor. Peki,
bu olaylar karşısında siyasetçinin tavrı ne? Sayın
Başbakan çıkıp diyor ki: Bu bir kirli operasyondur. Yani
operasyonu yapanları suçluyor. Başbakan Yardımcısı
Devletin içerisine çeteler sızmış, bu çeteleri gün yüzüne çıkarmak
bizim namus borcumuz olmalıdır. diyor. Yani, herkes operasyonu yapan
savcıyı ve polisi suçluyor ama dolaplarında, ayakkabı
kutularının içerisinde milyon dolarları saklayan
hırsızlardan tek kelime laf eden bir siyasetçi yok. Bu
anlayış, bu söylem siyasetin itibarını artırabilir mi
değerli arkadaşlarım? Tam da Sayın Başbakanın
deyimiyle Edep yahu demek geliyor içimden. Hani hep beraber biliyoruz
Nasrettin Hocanın güzel bir sözü var: Ya hırsızın hiç mi
suçu yok? Yani operasyonu düzenleyenler suçlu da, polisler, savcılar
suçlu da suçu ne? Polis, evine giderken İçişleri Bakanına
Oğlunu almaya gidiyoruz. dememiş.
Değerli arkadaşlar, geçmişte
yaşadık. Deniz Feneri soruşturmasında polisin baskın
yapacağı evleri bilen bir Sayın Başbakan
Yardımcısı âdeta köstebeklik yapmıştı, baskın
yapılacak yerlere telefon edip Aman hazırlıklı olun, polis
geliyor. demişti. Yani bugün de aynı şeyin
yapılmasını mı istiyorduk, bunu mu bekliyorduk? Biraz önce
Sayın Bakan yine dayanamadı İSKİ yolsuzluğundan
bahsetti. Sayın grup başkan vekilim İSKİ yolsuzluğunun
ne olduğunu, o konudaki belediye başkanımızın, bizim
tavrımızı anlattı. Ama bir şey söyleyeyim, Sayın
Tayyip Erdoğanın siyasete girişi ve siyasetteki yükselişi
tam da İSKİ yolsuzluğundan sonra başladı. Size oy veren
yurttaşlar döndü, dediler ki: Ya, bu insanlar namazında
niyazında, kolay kolay bunlar hırsızlık, yolsuzluk yapmaz.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Allaha şükür. Bu doğru.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Peki,
şimdi, bugün içine düştüğünüz bu tabloda, siyaseti hangi noktaya
getirdiğinizin hesabını verebilecek misiniz?
Yine, geçmiş dönemde, Sayın Bakan, iki bakandan
söz etmek istiyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yuvacıktan bahsedersen memnun olurum!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Bir Güler
İleri diye Sayın Bakanımız vardı; babasının
ölüm ilanının parasını cebinden vermedi, devletten verdi
diye ertesi gün istifa ettirdik. (CHP sıralarından
alkışlar)
Bir Sayın Hilmi İşgüzar vardı
geçmişte; Yüce Divanda yargılandı, tek suçu bir müteahhitten
parasını ödemeden 3 takım elbise almış
olmasıydı. Şimdi, o günkü siyaset mi onurlu ve namuslu, bugünkü
siyaset mi onurlu ve namuslu diye hep birlikte düşünmemiz gerekiyor.
Başbakan yardımcısı çetelerden bahsediyor.
Eğer söylemeye diliniz varsa, dışarıda
tutuklanmamış adam kalmış olsaydı, bunu da eminim
Ergenekonun üzerine yıkmış olacaktınız. Biraz önce
arkadaşlarımız söyledi, benim de hemşehrim olan Yarbay Ali
Tatar -tam da bugün ölüm yıl dönümü, onu bu kürsüden rahmetle anıyorum-
onuruna ve haysiyetine yediremediği için intihar etmek durumunda
kaldı. Kuddusi Okkırın cenazesinin belediyeler tarafından
kaldırıldığını biliyoruz.
Son sözüm şu, Pir Sultan Abdalın güzel bir
sözü var, güzel bir deyimi var; diyor ki: Bozuk düzende sağlam çark
olmaz, bu düzeni baştan kurmak lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Şimdi,
bakanın, bakanların çocuklarıyla değil, Sayın
Başbakanın
Yapması gereken şey, siyasi otoritenin
başı olarak Sayın Başbakanın ve Hükûmetin derhâl
istifa etmesi gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) Ancak, o zaman
siyasi formu tutturabiliriz, ancak o zaman milletvekilinin itibarını
sokakta yeniden yüceltebiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, ben
kişisel olarak söz almak istiyorum.
BAŞKAN Niçin?
ÖZDAL ÜÇER (Van) Cezaevinde bulunduğu hâlde
annesini yitirmiş sayın milletvekilimize
başsağlığı dilemek ve durumuyla ilgili bir
açıklama yapmak üzere ben söz almak istiyorum.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Böyle bir usul yok.
BAŞKAN Şimdi, böyle bir usul yok ama
60ıncı maddeye göre söz isteyebilirsiniz, girin sisteme.
Her bir yerinden fırlayanda bir kere ben de
sıçrıyorum Ne oldu? diye.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Yok, yok,
asayiş berkemal.
BAŞKAN Hayır, genel olarak, iki gündür öyle
oldu.
Buyurun.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.-
Van Milletvekili Özdal Üçerin, İstanbul Milletvekili Engin Alanın
annesinin vefatına, hukukun üstünlüğünün esas alınması ve
tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması için üç gündür
açlık grevinde olduklarına ilişkin açıklaması
ÖZDAL ÜÇER (Van) Sayın Başkan, az evvel,
üzülerek cezaevinde bulunan sayın milletvekilinin annesinin
yaşamını yitirdiğini öğrendik. Annelik gibi kutsal bir
mefhumun karşısında, annesini yitirdiği hâlde ve
milletvekili olduğu hâlde annesini görmeme ve annesinin cenazesine
katılamama gibi bir durumla kalmanın acısını
paylaşıyorum.
3 gündür biz açlık grevindeyiz ve bu açlık
grevimiz hukukun üstünlüğünün esas alınması, tutuklu bulunan
milletvekillerinin serbest bırakılması için
yapılmış bir eylemdir. Siyasi görüşü ne olursa olsun
eğer hukuk esas alınsın diyorsak, eğer hukuk üstün
kılınsın diyorsak bu temelde eşitlikçi ve vicdanlı bir
duyarlılık içinde olmamız gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÖZDAL ÜÇER (Devamla) Sayın milletvekiline,
başsağlığı diliyorum. Umuyorum, o da diğer
milletvekilleriyle birlikte yakın bir zamanda özgürlüğüne
kavuşur.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve
İçişleri Bakanlığı Tarafından Sayıştaya
Gönderilen Genel Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin
Sayıştay Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı
Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına Mardin Milletvekili Sayın Erol Dora. (BDP
sıralarından alkışlar)
Şimdi
Sayın Dora gelinceye kadar
Sizin açlık grevi bu maddeyi
tamamladıktan sonra bitiyor mu? Yarın mı bitiyor?
ÖZDAL
ÜÇER (Van) Meclis görüşmelerinin bitiminden sonra, bütçe
görüşmelerinin sonuna kadar.
BAŞKAN
Ha, yarın, bitimine kadar. Tamam.
Buyurun
Sayın Dora.
BDP
GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 2012 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 7nci maddesi üzerine
Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamda,
barış süreci ve bütçe içerisinde son derece sorunlu bir alan
teşkil eden koruculuk sistemine değineceğim. 1985
yılında Köy Kanununun 74üncü maddesinde yapılan
değişiklikle yürürlüğe konulan köy koruculuğu sistemi,
sivillerin devlet tarafından silahlandırılması suretiyle
PKKye karşı yürütülen mücadelenin bir ayağı olarak sisteme
dâhil edilmiştir.
Dünyada
da köy koruculuğu sistemine benzer paramiliter birliklere rastlamak
mümkündür. Örneğin, Peruda köylü devriyeleri, Kolombiyada
birleşik müdafaa kuvvetleri, Çeçenistanda Kadirovun takipçileri
bunlar arasında belirtilebilir.
Türkiyedeki
köy koruculuğu uygulamasının kökenlerini yöntem itibarıyla,
Hamidiye Alaylarına kadar götürebilmek mümkündür. Bilindiği üzere;
Hamidiye Alayları, 1891 yılında II. Abdülhamit tarafından
Kürt aşiret milislerinden oluşturularak Osmanlı Devleti
yönetimindeki Ermenilerin tasfiyesini sağlamak amacıyla
kurulmuştur.
Değerli
milletvekilleri, geçici köy korucularına ilişkin verilere erişim
oldukça sorunludur. Hükûmetler tarafından Geçici Köy Korucuları Yönetmeliği
gizli tutulmuştur. Sadece yönetmeliğe değil, geçici köy
korucularının gerçek sayılarına ilişkin verilere
ulaşmak da oldukça sorunludur. Gazetelere yansıyan, kitaplarda yer
alan, milletvekillerinin sorularına verilen cevaplar üzerinden rakamlara ulaşılabilmektedir.
Geçici ve gönüllü köy koruculuğuna dair elde edilebilen verilere göre,
1985-2009 yılları arasında yaklaşık 123 bin köy
korucusu görev yapmıştır. Köy korucuları sayısı
1995te 62 bine, 2000 yılına doğru 90 bine yükseltilmiştir.
İçişleri Bakanlığının verilerine göre, 2009 Mart
ayı itibarıyla 48 bini kadrolu, 23 bini gönüllü, toplam 71
bin köy korucusu bulunmaktadır.
Son verilere göre ise 46.495i geçici köy korucusu,
19.343'ü gönüllü köy korucusu olmak üzere toplam 65.838 korucu görev yapmaktadır.
Değerli milletvekilleri, koruculuk sistemi, bir
bakıma devlet gücünü arkasına alma, devletin silahını
bulundurma ve kullanma ayrıcalığından kaynaklı güç
sahibi olma anlamına gelmektedir. Öncelikle, 90lı yıllarda
korucuların silahlarını aşiretler arası iç
hesaplaşma ve kendi nüfuzlarını arttırmak, ayrıca
baskı ve tehdit amaçlı kullanması sonucu, bölgede şiddet
daha da çok yaygınlaşmış, söz konusu yaygınlaşan
şiddet ise devlet tarafından güvenlik gerekçesi adı
altında meşrulaştırılmıştır.
1995 yılında Meclis Faili Meçhul Siyasi
Cinayetleri Araştırma Komisyonunun hazırladığı
raporda, köy korucularının birçok cinayete
karışmış olduğu açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca raporda, birçok köy korucusunun silah
kaçakçılığına bulaştığı ve PKK üyesi
oldukları iddiasıyla çok sayıda insanı öldürdüğü
şeklinde bilgilere de yer verilmiştir.
1986 ile 1996 arasındaki on yıllık sürede
23.222 geçici köy korucusunun görevine, işledikleri çeşitli suçlar
nedeniyle son verilmiştir.
Değerli milletvekilleri, birçok köy korucusu köy
yakmadan adam öldürmeye, tecavüzden hırsızlığa, gasptan
uyuşturucu ve silah kaçakçılığına kadar bir dizi suça
karışmıştır. Bu suçlar yalnızca sivil halka yönelik
olmakla kalmamış, korucular kimi zaman kendi aralarında
çıkan anlaşmazlıklar sonucu da kendilerine devletçe tahsis
edilen silahları kullanmaktan geri durmamışlardır.
2009 yılında 44
yurttaşımızın hayatını kaybettiği Mardin
Bilge köyü katliamı başta olmak üzere, korucuların
bulaştığı onlarca katliam bulunmaktadır. Ve bu
katliamlar sonucunda maalesef yüzlerce insanımız hayatını
kaybetmiştir.
İnsan
Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi tarafından
yayınlanan 1990-2009 yıllarını kapsayan Köy Korucuları
Tarafından Gerçekleştirilen İnsan Hakları İhlallerine
İlişkin Özel Raporda da köy korucularının 38 köy yakma, 14
köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 insan kaçırma, 294 silahlı
saldırı, 176 kişiyi silahlı saldırılar sonucu
yaralama, 132 kişiyi silahlı saldırılar sonucu öldürme, 2
kayıp olayı, 50 infaz, 70 gasp, 454 işkence ve kötü muamele, 9
intihara sebebiyet verme, 17 ormanlık alanı yakma suçlarını
işledikleri belirtilmektedir. Ancak, İnsan Hakları Derneği
bu verilerin yapılan başvurulardan ve kamuoyuna yansıyan
haberlerden oluştuğunu ifade ederek, verilerin yetersizliği ve
dönemin koşullarının ağırlığı nedeniyle
pek çok vakanın raporlaştırılamadığını,
dolayısıyla bu raporda yer alan rakamların köy
korucularının karıştıkları suçların
tamamını yansıtmadığını bildirmiştir.
İçişleri
Bakanlığı tarafından 2006 yılında yapılan
bir açıklamaya göre de terör suçlarıyla ilgili 2.384, mala
karşı işlenen suçlarla ilgili 934, şahsa karşı
suçlarla ilgili 1.233, kaçakçılık suçlarıyla ilgili 420 olmak
üzere, toplam 5 bin civarında geçici köy korucusu suç işledi; buna
karşılık sadece 853 köy korucusu tutuklandı. Ayrıca, İnsan
Hakları Derneğinin güncel raporlarına göre, sadece son dört
yılda korucular toplam 91 kişiyi öldürmüşlerdir.
Değerli
milletvekilleri, köy koruculuğu sisteminin varlığı, hem
yerinden edilme sürecinin önemli bir nedeni hem de geri dönüşler önündeki
engellerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Köylerde ve civar köylerde bulunan köy korucularının
varlığı, köylere geri dönüş hâlinde, zorla yerinden edilen
kişilerin köy korucuları tarafından tehdit edilmeleri
olasılığını artırmaktadır. Bu nedenle de köy
koruculuğu sistemi geri dönüşler önündeki en önemli engellerdendir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; barış sürecinin sağlıklı
ilerleyebilmesi açısından köy korucusu alımları derhâl
durdurulmalı ve koruculuk sistemi bir an önce tasfiye edilmelidir. Ayrıca,
köy korucularının işlediği suçlar
araştırılmalı ve gerekli hukuki işlemler
yürütülmelidir. Korucular tarafından hakları gasbedilen
kişilerin maddi ve manevi zararları karşılanmalıdır.
Benzer şekilde, korucuların köy yakmaları başta olmak
üzere, gasp, taciz, tecavüz gibi suçları işlemesine olanak
sağlayan ya da göz yuman kolluk kuvvetlerinin de gerekli soruşturma
ve yargılama sürecine tabi tutulması kaçınılmazdır.
Suçluların tespit edilmesi ve gerekli hukuki yaptırımların
uygulanması toplumsal barışa katkı sunacak, köylerine
dönmek isteyen insanların kaygılarını giderecek bir
adım olacaktır. Yaşanan çatışmalı dönemde meydana
gelen zorunlu göç sonrasında köylerini terk eden insanların evlerine
ve arazilerine çoğunlukla korucular el koymuşlardır. El konulan
mülklerin bir an önce tespit edilip hak sahiplerine iade edilmesi
sağlanmalıdır.
Yaklaşık on aydır
sürdürülen demokratik barış ve çözüm sürecinin yol
açtığı çatışmasızlık durumu birçok olumlu
gelişmenin önünü açar niteliktedir. Elbette bu çatışmasızlık
hâlinin en önemli kazanımı, büyük emeklerle yetiştirdiğimiz
gençlerimizin ölmüyor olmasıdır. Bu sürecin ilerlemesi ve
kalıcı barışa evrilebilmesi konusunda siyasetin alması
gereken daha çok yol vardır. Netice itibarıyla, koruculuk gibi
paramiliter sistemlerin bir hukuk devletinde zaten yeri yok iken özellikle
barış ve çözüm sürecinin önemli gereklerinden biri olarak derhâl
kaldırılmalıdır. Koruculuk sisteminin
kaldırılması bölge halkının da sürece güvenini
artıracak önemli bir adım olacaktır.
Benim de bu son konuşmam olduğundan
dolayı, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, iyi günler
diliyorum. Sağ olun, var olun. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işık. (MHP sıralarından
alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul)
Sayın Belediye Başkanım efendim, sayın belediye
başkanım.
BAŞKAN Evet, Sayın Aslanoğlunun
deyimiyle Sayın Belediye Başkanım. Öyle dedi.
Buyurun.
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2012 yılı merkezî yönetim bütçesinin son maddesi üzerinde Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve
bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu bütçeyle ilgili
söylenecek hemen hemen her şey iktidar, muhalefet tüm milletvekillerimiz
tarafından söylendi. Ben, söylenmeyenlerle ilgili olarak bu on
dakikalık zamanımı değerlendirmeyi daha çok tercih
ediyorum.
Söylenmeyenlerden birisi: Son iki üç gündür Türkiyenin
gündemine düşen yolsuzluk ve usulsüzlük operasyonlarından sonra
artık bu bütçedeki öngörülen vergi gelirlerinin herhâlde en az yüzde 50
aşağı düşeceğini tahmin etmek çok fazla bilgi
gerektirmiyor. Bu millet, artık bundan sonra vergi vermez. Çünkü
verdiği vergiyi birilerinin aşırdığını gören
bu aziz milletim, vergi vermeyecektir. Dolayısıyla, Hükûmetin vergi
gelirlerini ve 2014 bütçesini tamamen yeniden gözden geçirmesi gerekir.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Onlar kendileri vermezler,
vatandaştan zorla alırlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Maaşlardan kesiyor.
ALİM IŞIK (Devamla) Artık bunun bir
anlamı yok. Birincisi, bunu söylemek istiyorum.
İkincisi: Hükûmet on bir yıldır,
Türkiyeyi otoyollarla, yüksek hızlı tren projeleriyle ve
havaalanlarıyla donattığını söylüyor. Doğrudur,
yapılanlara teşekkür ediyoruz, emeği geçenlere teşekkür
ediyoruz. Ancak, bundan dolayı, Hükûmetin kimlere nasıl kaynak
aktardığını sadece kendi ilimdeki bir havaalanı
örneğinden yola çıkarak size açıklamak istiyorum.
Bilindiği gibi, Kütahya, Afyonkarahisar ve Uşak
illerinin ortaklaşa kullanması amacıyla Zafer Bölgesel
Havaalanı Projesi, bizim milletvekillerimizin de, bölge illerinin
milletvekillerinin de çabasıyla uygulamaya geçti ve geçen yıl, 2012 yılı
24 Kasım tarihinde söz konusu havaalanı uygulamaya açıldı.
Sayın Bakanın da bu konuda büyük emekleri vardır, kendisine
teşekkür ediyorum. Ancak, bu havaalanının yapımıyla
ilgili olarak çok önemli tespitler var, önemli itirazlar var ama buna
rağmen, niye bu havaalanının bu şartlarda
yapıldığını sizlerin ve bizleri izleyen tam 76 milyon
aziz milletimin takdirine bırakıyorum.
21 Haziran 2010 tarihli Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığının resmî
yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu havaalanıyla
ilgili görüş alınmak üzere, ilgili Hazine
Müsteşarlığına ve Devlet Planlama Teşkilatı
uzmanlarına görüş soruluyor ve bu görüşte aynen şöyle
diyor: Bugüne kadar, diğer havaalanı işletmeciliğine
ilişkin ana faaliyetlerin görevli şirketçe gördürülmesinde hukuki altyapı
olarak herhangi bir sorun bulunmamakla birlikte, Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğünün asli görevlerinin taşeron
personel eliyle gördürülmesi, uzun vadede, KİT sistemine planlanmayan
personel girişine neden olabilecektir. Sözleşme süresinin
tamamlanmasını müteakip, Zafer Bölgesel Havaalanının
Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü
tarafından işletilmesi durumunda, ana faaliyeti yürüten taşeron
personelin, mahkeme yoluyla kamu iktisadi teşebbüsü sistemi içerisine
girmesi gündeme gelebilecektir. Bu çerçevede, uygulama sözleşmesi
taslağının kapsamının önceki yap-işlet-devret
projelerinde olduğu gibi, terminal binasının yapımı ve
işletmeciliğiyle sınırlı tutulmasının uygun
olacağı değerlendirilmektedir.
Yine, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğünce
daha önce 6 adet havaalanı terminalinin ülkemizde bu Hükûmet döneminde
yapıldığını, bunların hiçbirinde altyapı
hizmetlerinin yap-işlet-devret modeliyle özel sektöre
bırakılmadığını söylüyor ve burada Diğer
illerde nasıl yaptıysanız bu havaalanını da aynı
şekilde yapın. Hem altyapı hem üstyapıyla beraber bunu özel
sektöre yaptırmanız hâlinde ekonomik görünmemektedir, hazine zarara
uğrayacaktır. diyor resmî görüş.
Ve söz konusu işletmecilik için garanti edilen iç ve
dış yolcu sayıları, madde metninde, her yıl sabit
olarak iç hat için 500 bin ve dış hat için 350 bin yolcu garantisinin
sağlandığı ifade edilmektedir. Söz konusu garanti
rakamlarının, Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğü
havaalanı-yolcu istatistikleriyle kıyaslandığında çok
yüksek olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca Uşak ve Kütahya illeri için ise
herhangi bir havayolunun talep analizi bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, bunları yeniden komple değerlendirin, revize
edin. diye, özetle, devletin resmî kuruluşunun, Hazine Müsteşarlığının
raporuna rağmen, bu havaalanı, ısrarla 500 bin iç yolcu giden
-gelen değil bakınız- 350 bin de dış yolcu giden olmak
üzere birinci yıl 850 bin yolcu garantili, dış yolcu
başına 10 euro, iç yolcu başına 2 euro olmak üzere yirmi
dokuz yıl on bir ay yani otuz yıl süreyle, yolcu sayıları
da her yıl artmak kaydıyla garanti veriliyor. Sözleşmenin
28inci maddesinde, birinci yıl 500 artı 350 olan bu yolcu
sayısı, örneğin onuncu yıl 775.137; 542.596 olmak üzere
yüzde 7den başlayıp yüzde 3e doğru azalan rakamlarla gidiyor.
Şimdi, bunun anlamı ne?
Değerli milletvekilleri, lütfen, bir dinleyiniz. 10
euro çarpı 350 bin yolcu, yılda 3,5 milyon euro -hiç uçmasın
isterseniz- 2 euro çarpı 500 bin yolcu, 1 milyon euro da oradan 4,5 milyon
euro; otuz yıl, en az 160-170 milyon euro. Peki, bunun yatırım
bedeli ne sözleşmede? 50 milyon euro. Böyle ballı kaymaklı
projeye hanginiz atlamaz? Maalesef, bu memleketin vergileri
Yap-işlet-devret modeliyle devletten 5 kuruş para harcamadık.
diye bölgede reklam yapacaksınız, siyaset yapacaksınız,
Havaalanı yaptık. diyeceksiniz ama bu havaalanını hangi
şartlarda kime yaptırdığınızı
söylemeyeceksiniz. Dahası var, bu sadece devlet garantisi.
Değerli milletvekilleri, bakınız, bu
havaalanıyla ilgili başka havaalanlarında olmayıp da burada
olan ne var? Madde 27de tüm hizmetlerden elde edilecek gelirler de
işletmeye bırakılmış. Hangi gelirler? Yolcu servis
ücreti gelirleri; köprü, su gelirleri; konma, konaklama gelirleri; her türlü
kira, hasılat payı ve benzeri gelirler; aydınlatma, emniyet
tedbirleri gelirleri; follow-me gelirleri, diğer PAT saha gelirleri;
havaalanı kamu kurum ve kuruluşları dışındaki
kişi ve kuruluşlara tahsil edilen yerler için tahakkuk ettirilen
ısıtma, havalandırma gelirleri, kontuar gelirleri, CIP
gelirleri, otopark gelirleri; uçuş bilgi, telefon, teleks, anons, diyafon
gelirleri; film çekme gelirler;, emanet odaları gelirleri; yakıt
ikmal imtiyaz gelirleri; muayene, tedavi gelirleri; yer hizmetleri gelirleri;
konferans ve toplantı salonu gelirleri. Bunların tamamı, üstüne
kaymak. Firmaya Al bunu yap; otuz yıl boyunca bu şartlarda ben seni
destekleyeceğim, aradaki yolcu farkı senin için hiç önemli
değil, bu parayı alacaksın, üstüne de bu gelirleri
koyacaksın. Hayırlı olsun. denmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu ihaleye, şartname
alan hiçbir firma katılmamıştır. Bu ihale, daha sonra
telefon usulüyle bir firmanın çağrılarak verildiği bir
ihaledir. Buradan kimlere ne gidiyorsa bunun takdirini sizlere bırakıyorum.
Sayın Bakanım, sizin bu konuda buraya gelip bu
konuyla ilgili açıklamayı yapmanızı mutlaka elzem
görüyorum. Bölgenin Bakanı olarak, bölgenin milletvekilleri olarak, benim
Kütahyamda, Afyonda bu konuyla ilgili yapılan siyasi
propagandaların bir rant geliri propagandası olduğunu, lütfen,
gelin siz de buradan söyleyin çünkü bu şartlarda bu havaalanı
çalışmayacaktır.
Nitekim, açıldığından bu yana,
gerçekleşen, ekim ayı sonu itibarıyla 77 bin yolcu
gelmiştir. Hedeflenen, birinci yıl için 850 bin yolcu; 77 bin gelen
ve giden yolcu. Desteklenen sadece giden yolcu, 850 bin ama gerçekleşen
veri, gelen ve giden toplamı 77 bin, hadi diyelim ki 100 bin bu iki üç ay
içerisinde.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu milletin
parasını bu kadar kolay harcamamalıyız, bu kadar kolay
savurmamalıyız, bu kadar bedavadan zengin olanları
yaratmamalıyız. Bu Meclise bu bilgileri sunma gereğini duydum.
Bu bütçede maalesef diğer konularla beraber
keşke bunları konuşmamış olsaydık diyorum ve
bütçenin, her şeye rağmen hayırlara vesile olması
temennisiyle tekrar hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk; buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularla
selamlıyorum.
Bütçe görüşmelerinin sonuna geldiğimiz bu
vakitte, gündemimizi işgal eden son iki günlük operasyon üzerinden
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. AK PARTİ Grubunun
hiçbir ferdi, başta lideri, ülkemizin Başbakanı ve tüm
kadroları, bu ülkede hukukun üstünlüğüne yürekten inanmış
bir hareketin mensupları olarak, Adaletin kestiği parmak
acımaz. diyen birey ve hareket olarak adı geçen operasyonda hukukun
tecellisi noktasında hiç şüphemiz yok, hiç tereddüdümüz yok ama sizi
anlıyorum, muhalefeti, buradan siyaset devşirmek istiyorsunuz
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anlamamışsın!
METİN KÜLÜNK (Devamla)
buradan iktidar
devşirmek istiyorsunuz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Anlamamışsın!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Ama 30 Mart, üç ay sonra
sandık önümüze gelecek. Biz bugüne dek siyasal hareketimizin,
anlayışımızın merkezine hep sandığı ve
milleti koyduk.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Onda bir sıkıntı
yok, onda bir sıkıntı yok.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Yine de sandık ve
millet diyoruz, hodri meydan. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sandık başka, bu
başka Metin!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bu noktada bizim hiç
şüphemiz yok.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sandık başka,
hırsızlık başka; sandık başka, yolsuzluk
başka!
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Dolayısıyla,
burada sizi
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ne alakası var sandıkla
bunun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bakın,
bahsettiğiniz kavramın kararını verecek olan
yargıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yargı, yargı,
yargı.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Dolayısıyla,
yargının verdiği karara biz yürekten saygılıyız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) O zaman niye müdahale ediyorsunuz
kardeşim?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Onun için sabırlı
olun.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye müdahale ediyorsunuz?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bizim hiçbir şeye
müdahale ettiğimiz filan yok.
Çok geriye gitmeye gerek yok. Aslında, bütün bu
süreci ifade edecek temel hedef önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı
seçimleridir. Türkiyede Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep
sancılı olmuştur
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye, Abdullah Gül mü
yapıyor bunu?
METİN KÜLÜNK (Devamla)
Cumhurbaşkanlığı
seçimleri hep tartışmalı olmuştur.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden Türkiye hep ciddi
tartışmaları yaşamıştır. 2013ün
başından itibaren de aslında, Türkiye, bu tartışmalara
sokulmak istendi. Tabii ki Cumhurbaşkanlığı üzerinden bu
tartışmalarla beraber asıl düğüm noktası 2013ün
başında duran kan ve gözyaşıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ya, bu hırsızlıkla
ne alakası var Metin?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Sayın
Başbakanımızın bu milletin başını
ağrıtan otuz yıllık terörün
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Halk Bankasının
Müdürünün evindeki 4,5 milyon dolarla ne alakası var bunun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
nihayetlenmesi ve de Kürt
meselesinin bu coğrafyanın doğal diyalektiğine uygun olarak
çözümü yolunda aldığı inisiyatifle, Türkiye üzerinde son yüz
yıldır sürekli operasyon yapmak isteyen, bölgenin
huzursuzluğundan beslenen güçlerin rahatsızlığının,
içeride müttefikleriyle beraber ortaya koyduğu fotoğraftan başka
bir şey değildir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin, ben mi koydum o
paraları bakanların çocuklarının evlerine ya?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Arkadaşlar, ne
değişti ülkemizde? Bakın, milyonlarca ağaç diken bu
Hükûmetin 10 tane ağacın yerini değiştirmek istemesi
üzerine binlerce masum çocuk sokağa döküldü, rahmetli oldular.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kimin sayesinde?
Başbakanın sayesinde.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Ondan sonra da gittiler, o
insanların evlerinde, annelerinin babalarının gözyaşlarından
medet umdular, siyaset devşirmeye kalktılar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen Mısırdakinden
umacağına buradakinden umsaydın.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Gezi eylemlerinde kimler
vardı ve hedefleri neydi? Sermayeyle sermaye
karşıtlarını Taksim Gezi Parkında bir araya getiren
güç, kimin siyasi mühendislik aklıydı?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Mısırdaki için
ağlıyordun ya, bir de buradaki için ağlasaydın.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bu akıl, millete
rağmen politika üreten derin mihraklarla, kurgu operasyonlarla Türkiyenin
2023ten 2071e evrilen tarihî kaderini engellemeye çalışan
akıldı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zeytinyağı gibi su
üstüne çıkmak böyle bir şey. Zeytinyağı gibisin be!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bu kaderi dönüştürmeye
çalışanlara millet yine alanlarda cevap verdi, vermeye de devam
edecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Zeytinyağını
geçtin Metin!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Cumhuriyet tarihinin
gördüğü en büyük Vandalizmi Gezi Parkında gördük. Bunu boşa
çıkaran akıl, bu milletin feraset aklıdır, basiret
aklıdır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Seni bakan yapmazlar.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Haydar, bir dur ya!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Gezi Parkı üzerinden
milletin ferasetiyle baş edemeyenler, şimdi milletin önüne ekim
sendromunu koydular ama orada da üniversiteler üzerinden gerçekleştirmek
istedikleri ameliyat yine milletin ferasetiyle, devletin yenilenen aklıyla
boşa çıktı.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Polis
copuyla boşa çıktı.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bu iki kalkışmada
da istediğini elde edemeyen dış senaristler, küresel finans
oligarklarının içerideki yerli ortakları
(CHP
sıralarından Vay, vay, vay sesleri)
Cumhurbaşkanlığı seçiminin yarı finali olarak
gördükleri 30 Mart öncesinde
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Bir daha
söyle.
METİN KÜLÜNK (Devamla)
ülkemizi yeni bir kaosa,
bir siyasi darbeye mahkûm etmek için farklı senaryoları sahneye
koymaya başladılar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin, kitabında Biz niye
bu hâle geldik? diye soruyorsun, senin yazdığın kitapta. Sayfa
numarasını söyleyeyim mi?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bu senaryo, sadece,
yaşananlar sadece Hükûmetimiz ve AK PARTİ üzerinde değil
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sen söylüyorsun kitabında
Biz, bu hâle niye geldik? diye.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
devletin bekası
üzerinde ortaya konulmak istenen senaryolardır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bak, Zamanın Ruhu
kitabında; Metin, senin kitabında, sayfa 178de Biz, niye bu hâle
geldik? diye soruyorsun.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Peki, soruyorum size, biraz
evvel buraya gelen sayın konuşmacı vicdandan bahsetti,
şimdi sizin vicdanınıza soruyorum: CHPnin
sağcılaştırılmasından mutlu musunuz? (CHP
sıralarından Ooo! sesleri)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Ooo, bravo Metin!
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Geç onları,
geç. Sandıkta soygun var mı, yok mu, onu söyle.
METİN KÜLÜNK (Devamla) CHPyi
sağcılaştırırken, sola da iktidar havucunu göstererek
yalı bahçelerinde yetiştirdikleri gülleri derin mahzenlerde
kurguladıkları siyasi mühendisliklerinin perdesi hâline getirerek
milletimize karşı operasyonlarına yeni bir halka daha ekleme
gayretindeler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin, bak, tek bir şey
söyle: Senin kitabının Zamanın Ruhu kitabının
178inci sayfasında Biz, niye bu hâle geldik? sorusunu niye soruyorsun?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Soruyorum vicdanınıza:
Otuz altı yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Başkanını Amerika Birleşik Devletlerine hangi akıl
gönderdi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Washingtonun sokaklarında yoksa iktidar arama aklı mı gönderdi?
(CHP sıralarından Vay, vay, vay! sesleri)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siz öyle mi oldunuz iktidar?
Tecrübeli konuşuyorsun bakıyorum.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Yoksa, orada, küresel
finans baronlarına Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsaydı, Mavi
Marmaraya izin vermezdi. diyerek
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vermezdik, biz
insanlarımızı öldürtmezdik.
METİN KÜLÜNK (Devamla)
halkçı partiyi,
Mustafa Kemalin kurduğu bu partiyi küresel finans oligarklarına
teslim edip döndü.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Siyasi rant uğruna
insanlarımızı öldürtmezdik Metin.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Sandıkta
soygun var mı Külünk?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Aynı şekilde, CHP
Genel Başkanı, bugün, bakıyoruz, Amerikan Büyükelçisiyle
birlikte. Bizim devlet geleneğimizde
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin, siyasi rant uğruna
insanlarımızı öldürtmezdik.
METİN KÜLÜNK (Devamla)
bir iktidara aday, iktidar
kollayan muhalefetin genel başkanı bir ülkenin büyükelçisinin
ayağına gitmez, büyükelçiyle dışarıda buluşmaz;
bu büyükelçiler bizim genel başkanlığımızda
görüşmek istediklerinde
MEHMET GÜNAL (Antalya) İktidardakileri mi
zannediyor bu?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sadece iktidardakiler mi
buluşur?
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
AK PARTİ Genel
Merkezinde genel başkan yardımcılarımızla
görüşür.
Peki, bu operasyonun asıl hedefi ne? Bu operasyonun
asıl hedefi, Başbakanımız, ricalimiz Recep Tayyip
Erdoğan ve de devletin yenilenen aklıdır. Oysa bu operasyonun
arkasındaki akıl, bu devleti tanımıyor, bu devletin
AYTUĞ ATICI (Mersin) Operasyonun hedefi
hırsızlar, kimse hırsız.
METİN KÜLÜNK (Devamla)
bu coğrafyada bin
yıldır hangi dinamiklerle ayakta durduğunu bilmiyor.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Taşyapı, Taşyapı...
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sen, hırsızı
tanıyorsan, söyle.
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Bu devletin aklı,
bunun gibi nice operasyonları yaşadı
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Alkış, alkış,
alkışlayın!
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
bu operasyonu atlatmaya da
milletin iradesiyle yine mahir olacaktır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yemezler Metin artık, bu millet
size inanmıyor, yemezler!
METİN KÜLÜNK (Devamla) 30 Martta, yine,
Başbakanımızın
yalnızlaştırılmasına bu millet müsaade etmeyecek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bitti o işler, bitti!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Memleketimizde dikte
edilen
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bitti, vatandaşın dinî duygularını
sömürme bitti.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
kırk yıllık
terörü coğrafyamızın doğal diyalektiğine uygun olarak
demokratikleşen bir akılla çözüm yoluna soktuğu için, denkleme
Kuzey Irak Kürt bölgesel yönetimini dâhil ederek enerji transfer ve güvenlik
iş birliği anlaşmasıyla yüz yıldır bölgenin
tutsak edilmek istendiği
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Nerede, anlaşma nerede
Metin? Anlaşma nerede?
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
anarşizmi
bitirdiği için; derin tröstlerin, derin çetelerin, küresel
oligarkların
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vay, vay, vay!
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
bu ülkedeki ameliyat
çabalarının yeni adıdır bu operasyon.
OSMAN AŞKIN BAK
(İstanbul) Millet izin vermez, millet izin vermez.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Kürt meselesi sürecinde
Sayın Başbakanımızın, Kürt meselesinin ve de terörün
çözüm sürecinde Başbakanımızın bu coğrafyada
aklıyla inisiyatifi ele alarak barış atmosferinde yer alan bir
Türkiyeyi inşa etmesi kimleri rahatsız etmişse, oturun, Musul,
Kerkükün Lozan görüşmelerini bir daha okuyun; oturun, Mustafa Kemalin
Meclisi Mebusanda yaptığı konuşmaları okuyun
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Oku, oku
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin, senin kitabını
okudum, orada yazmışsın, Biz niye bu hâle geldik? diye
yazmışsın. Bir söyle, niye geldik bu hâle?
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
oturun, Mustafa Kemalin
kafasındaki tahayyül ettiği Türkiyeyi okuyun. Asıl hedefleri,
teröre tutsak edilmiş Türkiye. Asıl hedefleri, içerideki
meselelerinden dışarıya bakamayan Türkiye. Asıl meseleleri,
New York-Londra aksının dışında İstanbulun
finans merkezi olmasını engellemek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Evet, bakanların evlerini
yapmışsınız finans merkezi, çocuklarını. Finans
kurumu mu onlar?
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Asıl hedefleri, boğazlardaki
hâkimiyetini kanal İstanbul ve Marmaray ile Yavuz Sultan Selim köprüsüyle
tekrar tescil ettiren büyük Türkiyeyi engellemek.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vay, vay, vay, vay!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Boşuna uğraşma
senden bakan olmaz.
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Asıl hedefleri, üçüncü
havalimanıyla dünyanın en büyük yolcu transfer merkezi olacak
İstanbulu üç ağacın gölgesine tutsak etmek. Asıl
hedefleri, İran petrol ticareti
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin uğraşma,
uğraşma; seni bakan yapmayacaklar.
METİN KÜLÜNK (Devamla) -
Kuzey Irak Kürt
yönetimiyle yapılan enerji ve güvenlik anlaşmasıyla
Azerbaycandan İtalyaya uzanacak Güney Gaz Koridorunun
şekillendirdiği büyük Avrasya projesini bertaraf etmek.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) Büyük
ayakkabı projesi!
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Ama buna gücünüz
yetmeyecek. Asıl meseleleri, cumhuriyetin müntehibisani döneminden beri
Londra-Tel Aviv aksına kilitlenmiş bağımsız
politikalar üretemeyen, tükenmiş, köhne sistemin devamıdır. Bu
millet buna müsaade etmeyecektir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Bu millet
hırsızlara müsaade etmeyecektir.
METİN KÜLÜNK (Devamla) - Ateşi Nemruttan
korkar mı İbrahim olan? Hodri meydan! Hodri meydan! Hodri meydan!
Hodri meydan! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Hadi, hodri meydan! Hadi, hodri
meydan! Benim evimde mi çıktı 1,5 milyon dolar, senin
bakanının evinde mi çıktı 1,5 milyon dolar? Hadi hodri
meydan! Kaç numara ayakkabı giyiyorsun?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın hatip, partimizi sağcılaşmakla
suçlamak dâhil çok sayıda eleştiri yaptı, yurt
dışı gezilerimiz dâhil
BAŞKAN Anladım, ben, çünkü, şimdi öyle
bir gürültü vardı ki onu duyamadım.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
10.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Metin
Külünkün 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısının 7nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına yaptığı konuşması sırasında
Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın hatip merak etmesin, 30 Martı biz de dört
gözle bekliyoruz, hiç ondan şüpheniz olmasın.
Eğer küresel bir operasyonla gelmediyseniz küresel
bir operasyonla gideceğiz endişesine hiç kapılmayın! (CHP
sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler) Hiç kimse sizi göndermez, hiç merak etmeyin! Önce bunu söyleyeyim.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Hiç alakası
yok! Millet izin vermez, hiç alakası yok!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Geldikleri gibi giderler!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Gezi Vandalizmse, Vandalizmin kralını son günlerde
Türkiye gördü.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Evet!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Vandalizm aynı zamanda yağmalamaktır.
Vandalizmin nasıl olduğunu Türkiye'ye de gösterdiniz. Devleti
kırıp dökmektir Vandalizm. (CHP sıralarından
alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Yağmacı,
yağmacı!
ENGİN ALTAY
(Devamla) İlaveten, Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi
rotası, senin aklının ereceği bir iş de değildir.
Cumhuriyet Halk Partisine boğazından haram geçmemiş
(AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
TEMEL COŞKUN (Yalova) İSKİ,
İSKİ!
ENGİN ALTAY
(Devamla)
Atatürkle sorunu olmayan, cumhuriyetle sorunu olmayan,
laikliği özümsemiş herkese, kapısını çalan herkese
Cumhuriyet Halk Partisinde yer ve fırsat vardır. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar) Ve Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı, sizin Genel Başkanınız gibi
Amerikaya özel temsilcisini yollayıp, Beni tuvalet çukuruna süpürmeyin,
kullanın. dememiştir hiçbir zaman, bundan sonra da demeyecektir.
Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, Yasin
El Kadıyı önce Tanımam. deyip öğleden sonra
Tanırım, param kadar kefilim. dememiştir, demeyecektir. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
TEMEL COŞKUN (Yalova) İSKİ,
İSKİ!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, 300 bin
kişinin katili El Beşirin altına kırmızı
halı sermemiştir, bundan sonra da sermeyecektir. Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı, cumhuriyeti kuran insanlara ayyaş
diyen bir siyasi partinin genel başkanının düştüğü
rezil duruma düşmeyecektir, hiçbir zaman düşmeyecektir. (CHP
sıralarından Bravo sesleri, alkışlar; AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
Hepinizi saygıyla selamlarım.
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın
Başkan
BAŞKAN Arkadaşlar, önce bir gürültü kesilsin.
Kaşlarınızı enseye kadar
kaldırıyorsunuz, çıkıyorsunuz -her biriniz için
konuşuyorum- sonra bana gereken yüksek perdeden konuşmalar
yapılıyor, sonra orada konuşuluyor, sonra
çıkılıyor yan yana çay içiyorsunuz. Bundan sonra fotoğraflarınızı
çekip basına vereceğim. Yan yana gelenlerin
fotoğrafını çekeceğim.
Hah, tamam, şimdi buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) Sayın
Başkan, bir saygı olur insanda ya! Önü bile açık, böyle fedai
gibi. Nedir bu?
BAŞKAN E, öyle uygun gördü muhterem!
Buyurun.
11.-
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
METİN KÜLÜNK (İstanbul) Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanım,
bahsettiğiniz fotoğraftan bu milletvekili
arkadaşınızın ayrı durduğunu zatıaliniz çok
iyi bilirler. Sözümü söylediğim adamla nerede çay içip nerede çay
içmeyeceğimi bilecek kadar yürekli bir adamım; bu, bir. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vay!
METİN KÜLÜNK (Devamla) İkincisi: Sayın
Altay, benim aklımın zekâtı sana yetmez.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Vay!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Benim aklımın zekâtının
çapını dahi ölçmeye senin zekân yetmez. Bu, şahsi mesele.
AK PARTİ hareketinin liderine ifade ettiğiniz
bütün cümleleri aynıyla size iade ediyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Niye? Engin Beyin bakanları
malı mı götürmüş?
METİN KÜLÜNK (Devamla) Sayın
Başbakanımız ve AK PARTİ hareketini bu milletin derin
vicdanı 2002de iktidara taşımıştır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Aklının yetmediği
belli oldu Metin!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Aynı vicdan şimdi
süpürecek onu.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Bu AK PARTİ
hareketinin Allahın huzurunda ve milletin huzurunda eğilmekten
başka hiçbir vesayet müessesesine başı eğilmeyecektir,
eğilmemiştir, eğilmeyecektir de.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bir de paranın,
paranın, yeşil doların önünde eğilmiştir. Doları
görünce eğilmişsiniz hepiniz.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Aynı vicdan şimdi
onu gömecek o sandığa.
MEHMET GÜNAL (Antalya) Yargıya eğil sen bir
de yargıya!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Cumhuriyet Halk Partisinin
de sağcılaşmasından da mutsuz olduğumu ifade
etmiyorum, mutlu olduğumu ifade ediyorum. Hiç olmazsa yıllarca
gıyabında hakaretlerle dolu, iftiralarla dolu konuştuğunuz
insanlarla aynı camide namaz kılacak olmanızdan biz son derece
mutluyuz, bundan yana endişeniz olmasın.
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Biz sonradan
Müslüman olma değiliz!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Metin, en son Müslüman olan
kavimsin sen be! Belli bile değil ne olduğun!
AYTUĞ ATICI (Mersin) Gene namaza
sarıldınız, tam zamanı!
METİN KÜLÜNK (Devamla) Ama bir gerçeği de
kabul edin. AK PARTİ bu milletin derin vicdanının
karşılığıdır.
Sevgiyle, saygıyla
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) Allahla aldatanlar!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Allahla aldatıyorsunuz,
Allahla, Allahla aldatanlarsınız sizler.
Müslümanlığınız bile tartışılır.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sıkışınca
camiye sarıl, namaza sarıl; helal olsun!
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın Başkanım
EMRULLAH İŞLER (Ankara) Sayın
Başkan, bir hakaret yok ki.
BAŞKAN Öyle mi diyorsunuz? Valla yani kelimelerin
Şimdi, bir atasözü söylerim ama ayıp olur.
Buyurun.
12.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Metin
Külünkün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sizin zekânızı
ölçecek alet bende yok ama iş hayatında çok başarılı
olduğunuzu biliyorum, çok başarılı olduğunuzu
biliyorum.
MAHMUT TANAL (İstanbul) Hangi tarihten sonra ama?
ENGİN ALTAY (Devamla) O konuda da bizde bilgiler,
değişik şeyler
Bunlara girmek için söylemiyorum ama tabii ki
benim sizin kadar işini bilen biri olmam mümkün değil, bunu
peşinen söyleyeyim, çok başarılısınız iş
hayatınızda. (CHP sıralarından alkışlar)
Tekraren söylüyorum: Ben kolay kolay sinirlenmemeye
çalışan, buradaki tansiyonu minimize etmeye çalışan bir
arkadaşınızım, bilirsiniz. Böyle bir tabloda, böyle
günlerde sizin bu kürsüye gelip böyle âdeta kaşınmanızı
anlamak mümkün değil. Bunu Sayın Başbakana bir iltifat olsun
diye
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bu nasıl bir
tabir ya?
ENGİN ALTAY (Devamla) Siyasi kaşınma,
uyuz kaşınmasını kastetmiyorum tabii, uyuz oldunuz da
kaşınıyorsunuz demiyorum. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN Daha başka şeyler de söylendi, bu
taraftan da söylendi.
FATİH ŞAHİN (Ankara)
Kaşınma. diyorsun, kendi kendini tekzip ediyorsun, kendini
yalanlıyorsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) Şimdi, Başbakana
saygısız konuştuğumu söyledin ya
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bu mu tansiyonu
düşürmek, bu mu?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, uyarın.
ENGİN ALTAY (Devamla) Bak, bak, dinle.
Onların
FATİH ŞAHİN (Ankara) Kendi kendini
yalanlıyorsun. Böyle mi tansiyon düşürülür?
ENGİN ALTAY (Devamla) Ne söylediğimi
biliyorum ben.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bilmiyorsun,
farkında değilsin, ağzından çıkanı
kulağın duymuyor!
ENGİN ALTAY (Devamla) Sen bilmiyorsan siyaseti,
öğren de gel.
BAŞKAN Sayın Altay
ENGİN ALTAY (Devamla) Sayın Başkan,
müdahale etmeyecek misiniz?
BAŞKAN Anladım da siz de biraz daha dikkatli
konuşun.
FATİH ŞAHİN (Ankara) Bu mu tansiyonu
düşürmek?
BÜLENT TURAN (İstanbul) Hiç
yakışmadı Engin Bey, hiç!
ENGİN ALTAY (Devamla) Bak söyledim,
Başbakanınızdan alıntı yapıyorum: Onların
cemaziyel evvelini biliriz, onların kirliliğini çok iyi biliriz.
diyen bir Başbakana benim rezil demekten başka hiçbir
şansım ve fırsatım yoktur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) Sensin rezil be!
BÜLENT TURAN (İstanbul) Sanki Muharrem İnce
konuşuyor.
BAŞKAN Buyurun Sayın Ünal.
13.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünalın, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsünün bir
dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu vardır.
ENGİN ALTAY (Sinop) Başbakanlık kürsüsü
de öyle, Başbakanlık kürsüsü!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Bu doğru, bu doğru
fakat burası İç Tüzükte ifade edildiği şekilde
şahsiyatla uğraşılacak ya da çirkin bir dil
kullanılacak bir yer değildir.
ENGİN ALTAY (Sinop) Evet, değil.
Başbakanlık da değil, Başbakanlık da değil!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Hatip kendi fikirlerini ifade
etmiştir. Yüksek zekâlar fikirleri konuşurlar, düşük
akıllar ise insanları ve olayları konuşurlar. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla,
burada kullandığınız ifadeleri size aynıyla iade ediyorum
çünkü bu kürsüde bu ifadeleri tekrar daha tekrarlamayı kendi
şahsiyetime yakıştırmıyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) Terbiyesiz
lafını kendi Genel Başkanına söyle!
MAHİR ÜNAL (Devamla) Dolayısıyla, burada
söylenen ifadelerden dolayı, kaşınma ifadesinden dolayı,
özellikle Sayın Grup Başkan Vekili, lütfen gruptan özür dileyiniz!
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:17.59
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Muharrem IŞIK (Erzincan), Fehmi
KÜPÇÜ (Bolu)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36ncı
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
görüşmelerine devam edeceğiz.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S. Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Komisyon
burada.
Hükûmet burada.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan
BAŞKAN Evet, Sayın Ünal.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) Sayın Başkan, bir önceki oturumda, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altayın,
yaptığı konuşmada Sayın Başbakanımıza dönük bir
ifadesi var. Biz bunu şimdi tutanaklarda gördük ve tespit ettik. Ben
burada, Genel Kurulun huzurunda, kullandığı bu ifadeden
dolayı bunu ya tavzih etmesini ya da bu konuda özür dilemesini talep
ediyorum.
BAŞKAN Şimdi, 7nci madde üzerinde söz
sırası Sinop Milletvekili Sayın Engin Altayda.
Buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) Genelde en son aleyhte
konuşulurdu Başkanım aslında.
BAŞKAN Öyle mi? Neyse
Buyurunuz.
ENGİN ALTAY (Sinop) Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önce,
bu son günlerde yaşadıklarımız, diğer, Türkiye'nin
sorunlarını gözden kaçırmaya da vesile oldu. Başta,
Sayın Engin Alanın merhum annesine rahmet diliyorum. Keşke, bu
uzun tutukluluk süreleri sorununu Meclisimiz aşabilseydi, bugün bir anayla
bir oğul böyle ayrılmasaydı.
Yine bir başka konu, içeride bulunan 5 milletvekili
hâlen içeride. Hep söylemişizdir Cumhuriyet Halk Partisi olarak: Üyelerini
özgürlüğüne kavuşturamayan bir Parlamento sakat bir parlamentodur,
kusurlu, özürlü bir parlamentodur. Şurada -kameramanlar da orayı
göstersin- milletvekilleri açlık grevi yapıyor. Bir milletvekili,
durduk yerde aç kalmaz. Hele bunu bu çatı altında yapıyorsa
hepimizin bundan alacağı ibretler vardır. (BDP ve HDP
sıralarından alkışlar) Kamuoyunu ve Parlamentoyu bu konuda
duyarlılığa ve Parlamentoyu bu ayıptan kurtarmaya davet
ediyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 2 üyemiz
özgürlüğüne kavuştu diye sevinmiş değiliz. Cezaevindeki 5-6
milletvekilimizin de bir an önce burada olmasını istiyoruz. (CHP
sıralarından alkışlar) Üyeleri cezaevindeyken bu
Parlamentonun yaptığı bütçe bile meşru sayılmaz.
Değerli arkadaşlar, biraz önceki
tartışmalar içerisinde, Sayın Başbakanın ve Sayın
Külünkün bize yönelik çok kırıcı sözlerine binaen, ben de
sanıyorum, Sayın Başbakanla ilgili, istemediğim, söylememem
gereken bir ifade kullanmışım. Hep söylediğim bir şey
var: Hepimiz insanız. Tıpkı hepinizin içinde çok güzel iyilik
meleklerinin olduğunu bildiğim ama her insanın içinde ilaveten
var olan şeytanın da olduğu ve bazen harekete geçtiği gibi,
insanlar da bazen, zaman zaman yanlış işler yaparlar.
İş ki insanların nezaketi ve vicdanı elden
bırakmamasıdır. Tahrik olan her insandan her şey beklenir.
Nitekim, Sayın Başbakan bu kürsüden bize yönelik olarak Terbiyesiz
herifler! ifadesini kullandığında, biz, bu konuyu artık
Kaçtı ağzından. diye düşündük. Bilerek, önceden
kurgulayarak böyle bir şey söylemedi. diye düşündük.
Sayın milletvekilleri, Türkiye kötü günler
Öncelikle, hepinize geçmiş olsun, Hükûmete
geçmiş olsun. Bu, kabul edilebilir sınırların içerisindeki
bir olay değildir, kesinlikle değildir. Ve ben her birinizin,
ayrı ayrı, bu yaşananlardan dolayı gergin olduğunuzu,
üzgün olduğunuzu, Olmasaydı keşke! dediğinizi biliyorum.
Hükûmetin bütün üyelerini suçluyor da değiliz, esasen adı geçen
sayın bakanları da peşinen suçlu ilan etmiş değiliz.
Çünkü, biz, masumiyet karinesini işimize geldiği zaman değil,
her zaman savunan bir anlayış ve partiyiz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) Gruba söylüyorsunuz
değil mi?
ENGİN ALTAY (Devamla) O yüzdendir ki şuna çok
seviniyoruz: Dün, bir davanın infaz savcılığına
soyunan anlayışın, bugün masumiyet karinesinden bahsetmesi en
azından demokrasimiz için yararlı bir gelişmedir. diye
düşünüyoruz. Ama bu çerçevede, biraz önce -tutanak burada, o
tutanağı bulabilirse arkadaşlar getirsin, beyaz dosyada- yani
Hükûmetin bir Sayın Bakanı şimdi burada yok- Sayın Maliye
Bakanı, son yaşananlar için bu kürsüden şu lafı ettiyse: Allah
belasını versin! dediyse, olay ciddidir arkadaşlar -tutanak
orada, beyaz dosyada- olay ciddidir. Böyle bir ciddi olay
karşısında sayın bakanları peşinen
yargılamıyoruz, infaz etmiyoruz, hüküm vermiyoruz ama diyoruz ki:
Eğer Türkiye demokrasiyse, eğer Türkiye gerçekten ileri demokrasiyse
bu soruşturmayla ilgili olarak yolun kapatılmaması lazım,
bu soruşturmayla ilgili delillerin karartılmaması lazım ve
bu soruşturmayı başlatan -yedi ay, on ay, bilmiyorum- belli bir
noktaya getiren polis şeflerinin görevden alınmasını hangi
mantıkla izah edeceksiniz? Efendim, amirlerine haber vermemişler.
Yahu, verirse suç. 3-4 tane hukukçuyla
konuştum. Değerli milletvekilleri, o polis şeflerinin, o daire
başkanlarının amiri savcıdır, savcının
emriyle iş ve işlem yapmışlardır.
Dolayısıyla, o şeflerin ayrıca İstanbul İl
Emniyet Müdürüne, İstanbul Valisine yani yürütmeye, yani idareye haber
vermeleri mümkün değildir, veremezler, verirlerse kusurludurlar. Bu kadar
operasyon, Emniyet içinde yapılan operasyon gösterdi ki Hükûmet
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla)
Emniyette bir fişleme
yapmış ve şimdi o fişleme doğrultusunda Türkiye'nin
birçok yerinde polis şefleri görevden alınıyor. Bu da
peşinen, kamu vicdanı bakımından, kimi sayın bakanların
suçluluğunu hüküm altına alır. Ben size iyilik olsun diye
söylüyorum. Gelin, bu soruşturmanın önüne engel olmayın, ya bir
yol gösterin, ya bir yol açın ya da yoldan çekilin.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim Sayın Altay.
İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Domaç.
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 7nci maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Yaklaşmakta olan 2014
yılının, sizlere, ülkemize ve milletimize, barış,
sağlık, özgürlük ve refah dolu bir yıl olarak geçmesini
diliyorum.
Ben de Sayın Alana
başsağlığı diliyorum, annesine Allah'tan rahmet
diliyorum.
Bu uzamış tutukluluk hâllerinin Anayasa
Mahkemesinin verdiği karar doğrultusunda bir an önce
sonuçlandırılmasını diliyorum. Hiç kimse kanunların
tersinden davranarak kişileri içeride tutma hakkına sahip
değildir. İnanıyorum ki bu son üç gündür
tartıştığımız olaylar hukukun üstünlüğüyle
sona erecektir ve sonuna kadar bunların ortaya çıkarılması
sağlanacaktır. Bundan da hiçbir kuşkum yok.
Değerli milletvekilleri, biz, 2013
yılının bütçesini işsizliğin Avrupada
arttığı, kamu borçlarının ödenmesinde güçlük
çekildiği ve dünya finans krizinin devam ettiği bir süreçte
tartıştık, bitirmek üzereyiz de. Bu süreçlerde, biz AK
PARTİ iktidarı olarak, bütçelerimizin temel hareket noktası
olarak güven ve istikrarı hep koruduk ve korumaya devam ettik.
Yapılan yatırımlar, alınan önlemler güven
duyulmasını sağladı bu bütçelere ve onun arkasından da
istikrar ortaya çıktı. Güven ve istikrar ortamının
sağlanmasındaki en büyük katkı
vatandaşımızın katkısıdır, milletimizin
katkısıdır, halkımızın katkısıdır
çünkü onlar AK PARTİnin 3 genel seçimde, 2 yerel seçimde iktidar
olmasını sağlamışlardır, dolayısıyla AK
PARTİnin bütçelerine, yaptıklarına destek
olmuşlardır. Dünyadaki ekonomik belirsizlikler, Türkiyedeki
istikrarın ve dengelerin korunmuş olmasıyla Türkiyeyi çok fazla
sıkıntıya sokmamıştır. Halkımızın
hükûmetlere duyduğu güvenle, verdiği destekle ülkemizdeki mali
dengeler korunmuştur, küresel krize rağmen istihdam
artmıştır ve millî gelirin 2013 yılında da artırılması
sağlanmıştır. 2009-2013 döneminde Avrupa bölgesinde, euro
bölgesinde 2,2 milyon istihdam kaybı yaşanırken Türkiye bu
dönemde yüzde 4,8 istihdam artışıyla 4,7 milyon kişiye
istihdam sağlamıştır.
AR-GE destekleri artırılarak katma değeri yüksek ürünler
üretmek için önemli adımlar atılmış, cari
açığın daraltılması çabaları giderek
artırılmıştır. Enflasyonist baskıların
azaltılması için inovatif üretimlerin ortaya
çıkarılması desteklenmiştir.
Değerli milletvekilleri, biz, bu Parlamento
çatısı altında halkımızın tercihleri sonucunda
bulunuyoruz. İktidar partisi mensubu milletvekilleri de muhalefette
bulunan milletvekillerimiz de halkımızın arzusuyla görev almış
durumdalar. Hepimizin birincil görevi halkımıza hizmet etmek,
ülkemize hizmet etmek, ülkemizin ekonomisini, demokrasisini,
insanlarımızın yaşam kalitesini yükseltmek, Türkiye'nin de
huzur ve barış ortamı içerisinde mücadele etmesini ve
kalkınmasını sağlamak. Dolayısıyla, ülkemiz 2013
yılını sadece ekonomik kazanımlarla geçirmemiş,
demokrasinin, özgürlüğün ve barışın egemen olduğu bir
sene olmasını da sağlamıştır. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde esen bahar havasıyla birlikte
yapılan yatırımlar hız kazanmış, turizm
canlanmış, ticaret artmış, bölge insanımız
geleceğe umutla bakar hâle gelmiştir. Türkiyede huzur, istikrar,
güven, barış ve demokrasi egemen olduğu müddetçe ülkemiz
büyümeye, kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir. Demokrasi kurallarıyla
işledikçe, millî irade tüm süreçlere egemen oldukça Türkiye önüne
koyduğu her hedefe ulaşacak, hedeflerini aşacak ve aynı
şekilde büyümeyi sürdürecektir.
2014 yılı bütçesinin ülkemiz için
hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Teşekkür ederim.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çok kısa bir sorum olacak:
Taş ocağı işletilen bir yerde yangın yolları
yapmak için ağaç kesilir mi? Bu soruyu niye sordum? Mersinin Akkuyu
bölgesine bir nükleer santral yapıyorsunuz. Bu, bir siyasi karardır,
bunu tartışmayacağım burada; yanlış
yapıyorsunuz ama yapıyorsunuz. Ancak, henüz ÇED raporu
alamadınız. İnsanlar orada direniyor ölmemek için. ÇED raporu
almadığınız hâlde gittiniz, oradaki nükleer santral
firmasına, Rus firmasına taş ocağı ruhsatı
verdiniz. Mersin Valiliği bu ruhsatı verdi ve taş
ocağı işletiliyor. Ben de gittim orayı inceledim,
baktım ki binlerce ağaç kesilmiş. Kaç ağaç kesildi?
dedim, 20 bin ağaç kesildi. dediler. Kim kesti bunları?,
Parasını verdik, orman bölge müdürlüğü kesti. dediler. Niye?
dedim, Efendim, yangın yolları yapıyoruz. dediler. Ben de
dedim ki: Taş ocağı yapılan bir yere yangın
yolları yapılır mı? Bunu taş kafalılar bile
yapmaz.
Bu konuda bir açıklamanız olursa sevinirim
Sayın Bakan.
BAŞKAN Sayın Belen
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı
buradayken tarımsal sulamayla ilgili soru sormak istiyorum.
AB ülkelerinde tarımsal elektrik 9 sent iken ülkemizde
tarımsal sulamada kullanılan elektrik yaklaşık 17 senttir
ve yüzde 18 KDV alınmaktadır. Bu konuda bir düzenleme yapacak
mısınız?
Tarlasını sulayan üretici sulama birliklerine
Bakanlar Kurulunun belirlediği fiyattan az olmamak şartıyla,
dönüm başına su kullanım hizmet bedeli ödemektedir ve sayaç
takma zorunluluğu getirilmiştir. Dekar başına ortalama 7
lira 75 kuruş su kullanma bedeli alınmaya
başlanmıştır. Bu konuda bir şey yapacak mısınız?
Ayrıca, elektrik birim fiyatının
düşürülmesi için elektriğe uygulanmakta olan yüzde 18 KDV
tarımda kullanılan elektrikten alınmamalı. Bu konuda bir
şeyiniz var mı?
Ayrıca, Trakyada ayçiçeği üreticisi
perişan vaziyettedir. Geçen yıl 1,5 liraya sattığı
ayçiçeğini bu sene 1 liraya ancak satabildi. Devlet desteğini 24
kuruştan 50 kuruşa çıkarırsanız belki
rahatlayabilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Öğüt
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Az önce, 3,5 milyon Geziciye yağmacı diyen
AKP milletvekiliyle benzer sözleri, İTÜ Bölüm Başkanı da
söylemişti, o ne demişti? Üç beş eylemci, çapulcu değil;
Yahudi, Ermeni ve Rum, özünde ahmakların bileşeni bir grubun
isyancılarıyla dünden yarına kavgamız olacaktır.
Yahudi, Ermeni ve Rumsanız Gezi eylemlerinde aktif rol almanızı
anlayışla karşılıyorum. Lütfen, soyunuzu
araştırın.
Defalarca konuştuğumuz hâlde bu nefret
söylemine soruşturma bile açılmadı, sayenizde yerinde duruyor
aslanlar gibi. O da, milletvekili de haklı çünkü Başbakanı
Camide içki içtiler, başörtülü bacımıza saldırdılar.
İspat edeceğim, kayıtlar var. dedi, aylar geçti bir şey
yok. Öyle bir şey olmadı. diyen müezzine soruşturma
açıldı, tayini çıkarıldı. Yetmedi, bakanları
inanılmaz bir cami fantezisi kurarak Camide öpüştüler. dedi. Eh, bu
arkadaşın da Başbakanın, bakanın arkasından
gitmesi kadar doğal bir şey yok, varlığının
sebebini reddedecek hâli yok.
Asıl yağmacılar, dün hazineyi 25 milyar
dolar zarar ettirenlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Akçay
ERKAN AKÇAY (Manisa) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bakanlığınız
döneminde yapılan tantanalı açılış törenleri için ne
kadar ve nasıl harcama yaptınız?
İkinci olarak: Televizyonlara verilen
reklamların parasal tutarı nedir? Reklam paraları kim veya hangi
kurum tarafından nasıl ödenmiştir?
Üçüncü olarak: Kamuda çalışan ekonomistler, ek
gösterge rakamlarının tespitinde I sayılı cetvelin
II-Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünde jeolog, hidrolog,
matematikçi gibi unvanlarla birlikte değerlendirilirken özel hizmet
tazminat oranlarının tespit edildiği Bakanlar Kurulu
kararında yer alan II sayılı cetvelin Teknik Hizmetler 1/(c)
maddesi ve az önce belirttiğim, diğer unvanları içerirken
ekonomistler bu listeden çıkarılmıştır. Kamuda
çalışan ekonomistlerin özel hizmet tazminatından kaynaklanan
mağduriyeti ne zaman çözülecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN Sayın Genç
KAMER GENÇ (Tunceli) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, ben de BDPli milletvekillerinin
tahliye edilmemesini şiddetle kınıyorum. Hukukta çifte standart
olmaz.
Ayrıca, MHP milletvekili Sayın Alana
başsağlığı diliyorum. Sayın Alanın,
Anayasanın 83üncü maddesine göre -hiçbir mahkeme kararı olmadan-
şu anda aramızda olması lazım, bunu incelemeleri lazım.
Ayrıca, Sayın Başkan, bu bütçede kul
hakkı yenilmiştir, haram bir bütçe yapılmıştır.
Bu bütçe bu Hükûmete de şey olmaz.
Şimdi aldığımız bir habere göre,
yapılan bu soygunlara bir yayın yasağı getirilmeye
çalışılıyor. AKPlileri ikaz ediyorum:
Hırsızlıklarının meydana çıkarılmasını
engellemek için yayın yasağı koyabilirler ama bu onlara da
hayır getirmez. Bu, hukuk cinayetidir; bu,
eşkıyalıktır; bu, zorbalıktır. Bu
zorbalıkla, bu eşkıyalıkla, bu cinayetle biz bunlara bu
memleketin yönetimini bırakamayız ve bununla da
akıllarını başlarına alacaklarına
inanıyorum.
BAŞKAN Sayın Önder...
Sayın Öndere 60ıncı maddeye göre söz
veriyorum.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
6.-
İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin, direnişlerine
destek veren milletvekillerine teşekkür ettiğine ve Hristiyan
vatandaşların Doğuş (Noel) Bayramını tebrik
ettiğine ilişkin açıklaması
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) Sayın
Başkan, teşekkür ediyoruz.
Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.
Bu farkındalığı yaratmak için 6 vekil
arkadaş olarak yürüttüğümüz bu direnişe desteklerini sunan, bu
konuda duyarlılık gösteren bütün siyasal partilerimizin değerli
üyelerine teşekkür ediyoruz. İnşallah, bütçenin hemen
ardından ya da arasında bir kanun teklifiyle Meclis kendi iradesi
üzerine düşürülen bu gölgeyi kaldıracaktır diye umuyoruz,
kaldırmalıdır diye umuyoruz.
Bir de, 25 Aralık geliyor, bütün Hristiyan
yurttaşlarımızın Doğuş Bayramı olan
Noellerini tebrik ediyoruz şimdiden.
Teşekkür ederiz. (BDP sıralarından
alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan
MAHMUT TANAL (İstanbul) Sayın Başkan,
kanun teklifi hazır, hemen bugün getirin. Kanun teklifi vermişiz, Mecliste.
Sayın Başkan, kanun teklifi Mecliste hazır, hemen şimdi
Genel Kurula indirelim, bu sorunu bitirelim, sizin yetkinizde.
BAŞKAN Sayın Bakan, buyurunuz.
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, ben de
istemiştim
BAŞKAN Soru sırası bitti.
SIRRI SAKIK (Muş) Ben de sizden rica ettim, önemli
bir konu var yani Bakanın bilmesi gereken.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Olur, olur.
BAŞKAN 60ıncı maddeye göre gene
Sayın Sakıka söz veriyorum.
Buyurun.
7.-
Muş Milletvekili Sırrı Sakıkın, Doğu ve
Güneydoğu Anadoluda birçok ilde uzun süredir elektrik
olmadığına ve Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet
ettiğine ilişkin açıklaması
SIRRI SAKIK (Muş) Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum.
Gerçekten de önemli bir konu. Şimdi, seçim
bölgemizde, Muşta, Ağrıda, Mardinde ve Erzurumda, birçok
ilde uzun süredir elektrik yok. Kış koşullarının çok
ağır olduğu bir süreci yaşıyoruz ve köylerin büyük bir
çoğunluğunda on sekiz gündür elektrik yok. Bu TEDAŞın bir
miktar özelleştirilmesinden sonra bu işi alanların çok gaddarca
davrandıklarına ve insanları terbiye etmek adına
trafoları kapattıklarına dair çok büyük şikâyetler
alıyoruz. Hükûmeti bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.
BAŞKAN Evet, Sayın Bakan
EROL DORA (Mardin) Sayın Başkan, özür
dilerim
BAŞKAN Yok, yok, yeter artık, tamam.
Bakın, 50 kere konuşma yaptınız, tamam.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi,
Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı
Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel Faaliyet Raporları
ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay Değerlendirmesini
İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Dış
Denetim Genel Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Değerli milletvekilleri, ben de
teşekkür ediyorum.
Efendim, Sayın Atıcı Taş
ocaklarıyla ilgili, özellikle, nükleer santral yapılacak yerde ÇED
raporu alınmadı, taş ocağı izni niye veriyorsunuz?
diyor. Bir kere, taş ocağı izni ayrı bir izin yani taş
ocağına hangi durumlarda izin verileceği çok açık.
AYTUĞ ATICI (Mersin) Sorum o değil Sayın
Bakan, ağaç niye kesildi?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Kaldı ki biz yangın yollarını
bütün Türkiyede yapıyoruz yani özellikle, bir yangın olması
hâlinde o bölgeye rahatça ulaşmak, ayrıca bir yerde yangın
olduğu zaman diğer bir bölgeye atlamaması için yangın
yolları yapılıyor Sayın Vekilim.
Sayın Belen, tabii ki elektrik fiyatları
açısından, sulamalardaki elektrik fiyatlarıyla, Avrupada 9
sent Türkiyede 15 sent olduğunu ifade ettiniz. Şimdi, bu konuda
biliyorsunuz biz çiftçilere özellikle ayrı destekler veriyoruz, ürün
desteği veriyoruz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Ürün destekleri yetmiyor
Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Yani şu anda bakın, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2013
yılında verdiği desteklerin toplam miktarı 9,7 milyar TL.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Sayın Bakan,
rakamlara boğmayın! Ayçiçeği geçen sene 1,5 liraydı bu sene
yine düştü. Nasıl destek bu?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Dolayısıyla, bunu özellikle vurgulamak
istiyorum. Yani, çiftçiler destekleniyor.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Nasıl destekleniyor?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Çok farklı şekilde destekleniyor.
Ayrıca, biz de sulama yapıyoruz, sulamayla destekliyoruz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Bırakın Allah
aşkına!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bir kere, sulamalarda en azından dekar
başına 300-400 lira bir gelir artışı oluyor sulama
yapıldığı zaman.
Sayaç takma zorunluluğuna gelince: Yani, sayaç değil
ölçüm sistemi şeklinde bir yönetmelik vardı. Biliyorsunuz, Mecliste
bunun ölçüm sistemi takma mecburiyeti tehir edildi ancak şimdi biz
yaptığımız çalışmada sadece kritik bölgelerde,
Türkiyenin her yerinde değil, su seviyesi azalan bölgelerde; Konya kapalı
havzası gibi, Ergene gibi yerler dışında sayaç takılma
zorunluluğu yok sanayi hariç olmak üzere.
Şimdi, Trakyadaki ayçiçeği üreticisine
gelince: Yani, Trakyada sulamalar sebebiyle çeltik ve ayçiçeğinde -biz
daha geçen haftalarda Trakyadaydık- gerçekten o kadar çok bol mahsul
aldılar ki, vatandaşla yaptığımız
görüşmelerde fevkalade memnun olduklarını gördük.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Paraları koyacak yer
bulamıyorlar, ayakkabı kutularına koyuyorlar paraları!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Akçay, yani biz açılış
merasimleri için sadece broşür ve davetiyeler dışında bir
masraf yapmıyoruz. Genellikle bunları müteahhit firmalar
karşılıyor. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kitap
dağıttınız Sayın Bakan geçen gün, kitap!
Yarısı yalan yanlış
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ekonomistlerin listeden
çıkarılmasıyla ilgili hususa gelince: Ekonomistler bitirdikleri
okullar itibarıyla özellikle teknik eğitim mezunu kabul edilmediklerinden
söz konusu tazminattan yararlanamamaktadır. Teknik eğitim
mezunlarının tamamı ise bu tazminattan yararlanmaktadır.
Biliyorsunuz, bunlar teknik elemanlara veriliyor. O bakımdan onu özetle
vurgulamak istiyorum.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Müteahhitler hep siyasi propaganda
yapıyor!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bir diğer husus da, efendim, bir defa
diğer konuşmalarla ilgili bir iki hususu açıklamamda fayda var.
Yani, Türkiyenin, özellikle toplam genel devlet borcunun
azaldığını biliyoruz. 2002 yılında Türkiyenin
toplam genel devlet borcunun gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 75
iken, bugün bu oran yüzde 35e inmiştir bir kere.
ERKAN AKÇAY (Manisa) Borç azalması değildi
Sayın Bakan!
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Kaç paraydı, bugün kaç para
devletin borcu? Kaç liraydı, kaç para olmuş?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ayrıca, kamu net dış borç stoku
ise, hatırlayın, 2000li yıllarda yüzde 25 iken bugün eksi 3,9
yani eksi 4e inmiştir yani artık Türkiyenin diğer ülkelerden
net olarak alacağı vardır yani alacağı borcundan
fazladır. Bu, gerçekten gurur duyacağımız bir şey.
Yani tamam bazı şeyler, tenkitler olsun. Bizim
de zaten 3T prensibimiz var. Yani tenkitlere açık olmak lazım çünkü
Bârikayi hakikat müsademeyi efkârdan neşet eder. diye bir söz var yani
hakikat kıvılcım fikirlerin çatışmasından
oluşur elbette. Sizlerin tenkitlerini, olumlu tavsiyelerini, varsa
tekliflerinizi, tabii, saygıyla karşılıyoruz. Ama marifet
iltifata tabi.
Bir de, hakikaten, Hükûmetin yaptığı güzel
şeyleri, dünyada kriz varken Türkiyenin şu anda yüzde 4,4 büyüme ile
136 milyar dolarlık dövize sahip olduğunu ve IMFye olan 23,5 milyar
dolar borcu ödediği gibi 5 milyar dolar IMFye bir borç vermeye hazır
olduğunu da unutmayalım. Yani ben, özellikle, İSKİ Genel
Müdürü olduğum zaman bir gecelik faizin yüzde 500 olduğu dönemleri
gördüm. Ama şimdi, bakın, enflasyon, faizler tek rakamlara, hanelere
indi. Bakın, devletin 2002 yılında
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Dünyada hangi ülkede enflasyon
var, söyler misiniz? Nerede enflasyon var dünyada?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade et.
dokuz aylık borçlanma faizi yüzde 63tü, yani yüzde
63, şimdi tek rakamlara, hanelere indi. Yani Allah aşkına, bunlara
da dikkat edin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Sayın Bakan, dünyada şu
anda hangi ülkede enflasyon var, söyler misiniz?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Lütfen
Ayrıca, Türkiyede, bakın, kaç yılda
yüzde
Benim babam esnaf, biz yüzde 80, yüzde 100 enflasyonları gördük.
2002 yılında da yüzde 33tü. Yani el insaf diyelim. Tek rakamlara,
hanelere indik.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şu anda dünyada hiçbir yerde
enflasyon yok, Somalide bile yok. Başarı diye anlatıyorsun!
BAŞKAN Sayın Akar, başka soruları
cevaplandıramıyor, yapmayın.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ayrıca, değerli arkadaşlar,
bakın, toplanan vergilerin bizden önce yüzde 86sı tamamen faize
gidiyordu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Şimdi de evdeki
ayakkabı kutularına gidiyor.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Şimdi bu oran çok aşağı
indi. Yani bunları takdir edin.
Ayrıca, Allah aşkına, hafızayı
beşer nisyan ile maluldür.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Bizden önce, bizden önce
Sizden önce dünya yoktu!
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Batan 22 bankanın bugün itibarıyla
karşılığı ne biliyor musunuz, bütçeye yüklediği,
hazineye yüklediği miktar? 280 milyar TL. Bunlardan bahsedin biraz da,
özellikle bunu vurgulamak istiyorum.
Tabii ki bir de geçen bütçe konuşmasında birkaç
soruya cevap verememiştim zaman yetersizliği dolayısıyla.
ADNAN ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay)
Bankaları biz batırmadık Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Seyfettin Bey, Adana Milletvekili, Cumali
Kınacının hafta sonlarında İstanbula gittiğini
ifade etti. Arkadaşlar, Profesör Doktor Cumali Kınacı -kadrosu
üniversitede- Üniversiteler Kanununun 38inci maddesine göre bakanlıkta
görevli, maaşını da teknik üniversiteden alıyor.
Dolayısıyla, tabii, zaman zaman üniversitesine gitmesinden tabii bir
şey olamaz.
BÜLENT BELEN (Tekirdağ) Peki,
gidiş-geliş masraflarını kim karşılıyor?
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Çanakkale Tanıtım Merkeziyle ilgili
bir bilgi de arz edeyim müsaadenizle. Çanakkale Tanıtım Merkezi
gerçekten Türkiyenin gururu. Hatta burada o zamanki arkadaşlar, Biz bunu
yap-işlet-devretle yapalım. dediğimiz zaman, Türkiyenin
bütçesi var, bunu öz kaynakla yapın. diye teklif ettiler. Biz de öz
kaynak için tamamen yarışmayla, yarışma açarak ve jüri de
bizim tamamen dışımızda
Özellikle Genelkurmay
Başkanlığından Kültür ve Turizm Bakanlığına
kadar jüriler teşkil edildi, şeffaf bir şekilde en uygun proje
seçildi, açık bir şekilde ihale yapıldı, açık.
Şimdi, arkadaşımızın
anlamadığı husus şu: Şimdi, bu proje ihale edilince
elektrik için enerji nakil hattı ve elektrikteki teçhizatlar
unutulmuş. Dedik ki: Biliyorsunuz, 4734 sayılı Kanun ve 4735
sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun müsaade
ettiği miktar yüzde 10a kadar, eksik kalan işlerin
tamamlanmasına mevzuat cevaz veriyor. Biz de sadece bunu
yaptırdık, bunun dışında asla herhangi bir ödeme
yapılmamıştır. Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.
Bunun dışında, bir diğeri de Zafer
Havaalanıyla ilgili
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN Sayın Bakan, şimdi süreniz doldu.
Ben size
ALİM IŞIK (Kütahya) Sayın Başkan,
bir iki dakika verir misiniz? Zafer Havaalanıyla ilgili bir açıklama
yapacak.
BAŞKAN Hayır, hayır, bir dakika ya,
vereceğim de, bir şey
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın Başkanım
BAŞKAN Ya ben hiçbir sözümü bitiremeyecek miyim
şu Mecliste? Bir saniye
Ben size ekledim, ekleyeceğim, o başka.
Sayın Ali Uzunırmak, sizi dinleyeyim.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Sayın Başkan,
Sayın Bakan bankalarla ilgili doğru bilgi vermiyor. Bankalar
battı dendiği zaman bankalara konan para 24,5 milyar dolar
civarında bir paradır, rasyolar düzeltilmiştir ve bankalar
rasyoları düzeldikten sonra sadece bankaların satılmasından
hazineye yapılan tahsilat 23,5 milyar dolar civarındadır. Yani
dolayısıyla 57nci Hükûmet zamanındaki bankalar operasyonundan
daha sonra bankaların satışından Hazineye dönen parayla 1
milyar dolar civarında bir zarar vardır, onun dışında
bir zarar yoktur bankalarla ilgili olarak.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN Kayıtlara geçti.
Şimdi, Sayın Bakan
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Müsaade ederseniz efendim
BAŞKAN
size ben bir dakika, tekrar,
eklettiriyorum ve sözlerinizi toparlayın lütfen.
Sonra Sayın Doraya söz vereceğim.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Bankaların zararı çok açık,
bugünkü değeri tam 280 milyar TL, bunu rakamlarla ispat ederiz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) Görev
zararlarını bana açıklıyorsan onlar çok eski.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Kaldı ki 22 bankadan bahsediyoruz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) Rakamları TÜİKten
almayın Sayın Bakan.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL
EROĞLU (Afyonkarahisar) Ayrıca, Halkbankla Ziraat
Bankasının, Vakıflar Bankasının görev
zararlarını da lütfen, onları da dikkate alırsanız çok
memnun olurum.
Bir de son olarak
(Gürültüler) Müsaade ederseniz, sürem
sınırlı.
Efendim, bir de hafriyatla alakalı çok kısa
bilgi vereyim: Efendim, hafriyatla alakalı, burada, bütün grupların
katılımıyla -geçmişteki grup başkanlarınıza
sorun- bu hafriyat toprağıyla ilgili belediyeler ve büyükşehir
belediyeler kanununda hafriyat topraklarının sevk ve idaresi tamamen
büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerine ait olduğundan cihetle
ormandaki bu birtakım taş ocakları, maden ocaklarının
hafriyat topraklarıyla doldurulması işinin büyükşehirlerde
büyükşehirlere, ilçelerde ise ilçe belediyelerine verilmesi ve diğer
vilayetlerde il belediyelerine verilmesi hususu konusunda burada kanun
çıkarıldı. Biz de bu kanun çerçevesinde, bakın, Sayın
Başkanım, hemen rakamları vereceğim, bana rakamlar geldi.
BAŞKAN Yani bitinceye kadar
Bitti, şu anda
bitti.
Ben hemen maddeyi oylarınıza sunayım
herhangi bir problem çıkmadan: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Ben Sayın Doraya şimdi 60ıncı
maddeye göre söz veriyorum.
Buyurunuz.
IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.-
Mardin Milletvekili Erol Doranın, Hristiyan vatandaşların
Doğuş (Noel) Bayramını ve bütün vatandaşların
yeni yılını kutladığına ilişkin
açıklaması
EROL DORA (Mardin) Teşekkürler Sayın
Başkan.
Ben de bütün Hristiyan
vatandaşlarımızın Doğuş Bayramını,
Noel Bayramını kutluyorum ve ayrıca, bütün
vatandaşlarımızın yeni yılını kutluyor, 2014
yılının insanlar arasındaki ilişkilerde sevgiye ve
barışa vesile olmasını temenni ediyor, teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN İnşallah.
III.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2014 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/832) (S. Sayısı: 506) (Devam)
2.- 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2012 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısına İlişkin
Olarak Hazırlanan 2012 Yılı Genel Uygunluk Bildiriminin
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi, Maliye Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı Tarafından Sayıştaya Gönderilen Genel
Faaliyet Raporları ile Bu Raporlara İlişkin Sayıştay
Değerlendirmesini İçeren 2012 Yılı Faaliyet Genel
Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna İlişkin
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi, 2012
Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporunun
Sunulduğuna İlişkin Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi, 2012 Yılı Mali
İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna
İlişkin Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/798, 3/1275, 3/1277, 3/1278, 3/1279) (S.
Sayısı: 507) (Devam)
BAŞKAN Sayın milletvekilleri, böylece 2012
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddeleri kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylama yarınki birleşimde, son konuşmalardan
sonra yapılacaktır.
Sayın milletvekili arkadaşlarım, on günlük
çok yoğun ve yorgun bir maratonu tamamladınız. Hepinize çok
teşekkür ediyorum, sağ olasınız, var olasınız.
(Alkışlar) Seçmenleriniz için söylüyorum yani çok
çalıştığınıza ben şehadet ediyorum.
Programa göre, bütçenin tümü üzerindeki son konuşmaları
ve 2014 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2012 yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının açık oylamalarını
yapmak için, 20 Aralık 2013 Cuma günü saat 14.00te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Geçmiş olsun.
Kapanma Saati:
18.56