TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
43üncü
Birleşim
7
Ocak 2014 Salı
(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından
hazırlanan bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından
ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İÇİNDEKİLER
I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.-
GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
ANT İÇME
1.- Mardin Milletvekili
Gülser Yıldırım, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Ayhan, Şırnak Milletvekili Selma Irmak, Şırnak Milletvekili
Faysal Sarıyıldız ve Van Milletvekili Kemal Aktaşın
ant içmesi
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Adana Milletvekili Ali Halamanın, Adananın düşman
işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
2.-
Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin, Hakkârideki elektrik kesintileriyle
ilgili sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
3.-
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün, demokrasi ve hukuk konusuna
ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğütün, Gezi ve Uludere
olaylarında ölen gençlerin ailelerinin acılarına ve tutukluların
görüşme sürelerinde farklılıklar olduğuna ilişkin
açıklaması
2.-
Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın, Seyyid Ahmet Arvasinin ve Arif
Nihat Asyanın ölüm yıl dönümlerine ilişkin açıklaması
3.- İstanbul
Milletvekili Haluk Eyidoğanın, kentsel dönüşüm
uygulamalarında yaşanan başıbozukluğun önlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
4.- Bolu Milletvekili Tanju
Özcanın, Boluda su borularının sık sık
patlamasına ilişkin açıklaması
5.- Mersin Milletvekili
Aytuğ Atıcının, AKP iktidarında Türkiyenin getirildiği
noktanın utanç verici olduğuna ilişkin açıklaması
6.- Antalya Milletvekili
Yusuf Ziya İrbeçin, adil soruşturma ve yargılamayla yolsuzlukların üzerine
gidilmesi ve acilen şeffaflık politikasına geçilmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
7.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, AKPnin yargıdan elini çekmesi gerektiğine ilişkin
açıklaması
8.- Isparta Milletvekili S.
Nevzat Korkmazın, İstanbul Milletvekili Engin Alanı sevgiyle,
saygıyla andıklarına ve Başbakanın yolsuzluk ve
hırsızlık olaylarıyla ilgili tavrına ilişkin
açıklaması
9.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, İstanbul Milletvekili Engin Alanı saygıyla
selamladığına ve halkın yaşadığı geçim
sıkıntısı konusunda Hükûmetin ne yapacağını
öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması
10.- Malatya Milletvekili
Veli Ağbabanın, Malatyalı kayısı üreticilerinin zor
durumda olduğuna ilişkin açıklaması
11.- Sinop Milletvekili Engin
Altayın, yemin ederek görevlerine başlayan 5 milletvekiline
başarılar dilediğine, İstanbul Milletvekili Engin Alan
gelmeden Parlamentonun ayıplı görüntüsünün silinmeyeceğine ve
bazı milletvekillerine yurt dışı yasağı
getirilmesinin Meclise yapılabilecek en büyük aşağılama
olduğuna ilişkin açıklaması
12.- Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydının, yemin ederek görevlerine başlayan 5
milletvekiline başarılar dilediğine, bunun Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru hakkının tanınmasıyla mümkün
olabildiğine, yolsuzlukla mücadelenin AK PARTİnin varlık nedeni
olduğuna ve yargıya müdahalenin söz konusu olmadığına
ilişkin açıklaması
13.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldanın, yemin ederek görevlerine başlayan 5
milletvekiline geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, İstanbul
Milletvekili Engin Alanın da görevine başlamasını temenni
ettiğine, milletvekillerine yurt dışı yasağı
getirilmesinin bir iradeye saygısızlık olduğuna ve
Türkiyenin bu konudaki ayıbından kurtulması gerektiğine
ilişkin açıklaması
14.-
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın, Ordu Milletvekili
İhsan Şenerin BDP grup önerisi üzerinde yaptığı
konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
15.-
Ordu Milletvekili İhsan Şenerin, Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın yaptığı açıklamasındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
16.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmir Milletvekili Hamza
Dağın BDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
17.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun sözlü sorulara cevabındaki bazı
ifadelerine ilişkin açıklaması
18.-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun, Adana Milletvekili
Seyfettin Yılmazın yaptığı açıklamasındaki
bazı ifadelerine ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Önergeler
1.-
Bursa Milletvekili Önder Matlının, Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/134)
2.-
Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/136)
3.-
Amasya Milletvekili Mehmet Naci Bostancının, üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/137)
4.-
Çanakkale Milletvekili Mehmet Danişin, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/138)
5.-
Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubeyin, Dışişleri
Komisyonu ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu
üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/135)
6.-
Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı'nın, (2/1152) esas numaralı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/133)
B)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 21 milletvekilinin, Suriyeli mülteciler
için oluşturulan konteyner kentlerde görev yapan sağlık
çalışanlarının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/809)
2.-
İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 20 milletvekilinin, 2004-2012
yılları arasında açıklanan teşvik paketlerinin
uygulama sonuçlarının ve eksik yönlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/810)
3.-
Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 20 milletvekilinin,
kadınların çalışma yaşamında
karşılaştıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/811)
C)
Tezkereler
1.-
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı İbrahim
Yiğit başkanlığında Komisyon üyelerinden oluşan
bir heyetin, Hırvatistan Parlamentosu Tarım Komisyonu
Başkanı Franjo Lucicin vaki davetine icabet etmek üzere
Hırvatistana resmî bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi
(3/1361)
VIII.-
ÖNERİLER
A)
Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.-
BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan, 28/12/2011 tarihinde meydana gelen ve 35
yurttaşımızın yaşamını yitirdiği
Uludere (Roboski) katliamı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/436) görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak
2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi
2.-
MHP Grubunun, 10/10/2012 tarih ve 6284 sayı ile Hatay Milletvekili Adnan
Şefik Çirkin ve arkadaşları tarafından Suriyede
yaşanan olaylar nedeniyle başta Hatay olmak üzere bölge illerinin
sorunlarının belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2014 Salı
günkü birleşiminde okunarak, görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
3.-
CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve
arkadaşları tarafından 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
operasyonu sonrasında gelişen olayların
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 6/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 7 Ocak 2014 Salı
günkü birleşiminde okunmasına, görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
4.-
AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmında bulunan
520, 455, 63 ve 377 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 3, 4, 5 ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Metin
Külünkün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.-
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, İstanbul Milletvekili Metin
Külünkün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, Sinop Milletvekili Engin
Altayın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
5.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması
nedeniyle konuşması
6.-
Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin, Manisa Milletvekili Hasan Örenin
AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
7.-
Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin
sataşma nedeniyle yaptığı konuşması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
8.-
Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın, Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun yaptığı açıklaması
sırasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
X.-
SEÇİMLER
A)
Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Plan ve
Bütçe; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Dilekçe; Çevre; Millî Savunma; Avrupa
Birliği Uyum; Dışişleri;
İnsan Haklarını İnceleme komisyonlarında
açık bulunan üyeliklere seçim
XI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars, Ağrı ve Iğdır
illerindeki üniversitelerin bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/120) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
2.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
orman muhafaza memurluğuna bayanların alınmadığı
iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/2790) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
3.- Samsun Milletvekili Cemalettin
Şimşekin, Çarşamba ve Bafra ovalarına sulama kanalı
yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3024) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
4.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, Bakanlık istisnai kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3156) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
5.- Bursa Milletvekili İsmet
Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren gerçekleştirilen
temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3226) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
6.- Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin,
2007-2013 yılları arasında Ankarada kullanılan su
miktarına ve toplanan atık su bedellerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3265) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
7.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, 2-B arazileri ile ilgili mevzuatta yapılan
değişikliklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3408) ve Orman ve
Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
8.- İstanbul Milletvekili Mahmut
Tanalın, kullanılabilir su potansiyeline ve kişi
başına düşen su miktarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3631) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
9.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Sumbas ilçesinin orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3646) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
10.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Bahçe ilçesinin orman kadastrosuna ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3647) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
11.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Kadirli ilçesinin orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3648) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
12.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Toprakkale ilçesinin orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3649) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
13.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Hasanbeyli ilçesinin orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3650) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
14.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki bir köyün orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3651) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
15.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki bir köyün orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3652) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
16.- Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin
Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki bir köyün orman kadastrosuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3653) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
17.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Şanlıurfa, Osmaniye ve Kilisteki sulama
kanallarının temizlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3681)
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Elazığ, Adıyaman, Bitlis ve Siirtte sulama
kanallarının temizlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3682)
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
19.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Iğdır, Erzurum ve Karstaki sulama kanallarının
temizlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3683) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
20.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Vanda yapılması planlanan bir HES projesine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3684) ve Orman ve Su İşleri Bakanı
Veysel Eroğlunun cevabı
21.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Iğdırda sulama birlikleri tarafından
kullanılan suyun ücretine ve sulama suyu borçlarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3747) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
22.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahandaki su tüketim ücretlerine ve sağlıklı
içme suyu teminine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3753) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
23.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Karsa yönelik proje ve yatırımlara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/3783) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
24.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türelinin, İstanbulda 3. Boğaz Köprüsü
yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3812) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
25.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Bakanlık tarafından kiralanan araçlar ile
diğer taşınır mallara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3917) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
26.- Kütahya Milletvekili Alim Işıkın,
Bakanlık tarafından kiralanan taşınmazlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3919) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
27.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Bakanlık tarafından gerçekleştirilen
taşınır mal satışlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/4044) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
28.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Bakanlık personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4095) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
29.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Bakanlık kadrolarına ve personel durumuna
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4097) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
30.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, 2002-2013 yılları arasında
Bakanlıkta hizmet alımı yoluyla veya sözleşmeli olarak
çalıştırılan personele ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4150) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
31.- İzmir Milletvekili Rahmi
Aşkın Türelinin, İzmir Beydağ Barajı Sulama Projesi
kapsamına alınmayan terfili alanlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4251) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
32.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adanaya yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4366) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
33.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, 4/C statüsünde çalışan personele ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4554) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, ücretsiz personel servisi uygulaması bulunup
bulunmadığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4556) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
35.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık tarafından kiralama yoluyla
kullanılan hizmet binalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4560) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
36.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Kütahyanın Altıntaş ilçesinde yürütülen
sulama projesi çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4613) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
37.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Darıderesi Göleti yapım
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4614) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
38.- Kütahya Milletvekili Alim
Işıkın, Dağardı ve civar köylerinin içme suyu
sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/4615) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
39.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlıktaki boş kadrolara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/4618) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
40.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Bakanlık personeline ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4619) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
41.- Adana Milletvekili Ali
Halamanın, Adananın Kozan ilçesinde orman
yangınlarının artmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4662) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
42.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahana yönelik proje ve yatırımlara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4736) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
43.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahan iline yönelik işbirliği ve ticari anlaşma
amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4795) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
44.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Kars ve Iğdır illerine yönelik işbirliği ve
ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4796) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
45.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Gümüşhane ve Bayburt illerine yönelik işbirliği ve
ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4797) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
46.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Van ve Ağrı illerine yönelik işbirliği ve
ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4813) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
47.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Erzurum ve Elazığ illerine yönelik işbirliği
ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4828) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
48.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğütün, Ardahanın Çıldır ilçesindeki Aktaş Gölü ve çevresinin
sit alanı ilan edilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4829) ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
49.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğrunun, Tokatın Erbaa ilçesindeki HES inşaatına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4948) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mesut
Dedeoğlunun, Kahramanmaraş Elbistan Kalealtı Sulama
Birliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/5017) ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
51.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2010-2013 yılları arasında Meteoroloji Genel
Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen AR-GE
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5041) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
52.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, bölge tahmin ve uyarı merkezlerinin sayısının
artırılması için gerçekleştirilen çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/5042) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
53.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, 2010-2013 yılları arasında Meteoroloji Genel
Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen AR-GE
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5043) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
54.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından tahmin ve erken
uyarı sistemlerinin geliştirilmesi kapsamında yapılan
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/5044) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
55.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün üyesi olduğu
uluslararası kuruluşlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/5045) ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
56.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yabancı
ülkeler ile ortak yürütülen projelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/5046)
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
57.- Ankara Milletvekili Özcan
Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/5047) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
XII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ayşe Nur
Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal ve
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer Gençin; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/242, 2/80)
(S. Sayısı: 156)
2.- Devlet Sırrı
Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet
Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı: 287)
3.-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer
Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/850) (S. Sayısı:
520)
XIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Yurt Dışı Türkler ve Akraba
Toplulukları Başkanlığının Doğu Türkistana
yönelik çalışmalarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı (7/32638)
2.-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait
yurtların erkek-kız yurtları olarak ayrılmasına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/32756)
3.-
İstanbul Milletvekili İhsan Özkesin, Edirnenin Enez ilçesine
bağlı bir köyün imam ihtiyacına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler'in
cevabı (7/33126)
4.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Gezi Parkı
protestolarına katıldıkları gerekçesiyle haklarında
soruşturma açılan personele ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı (7/33159)
5.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, Gezi Parkı
eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle haklarında
soruşturma açılan personele ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/33240)
6.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Türk Hava Yollarının
AnkaraParis arasında doğrudan uçuş seferleri başlatıp
başlatmayacağına,
Türk
Hava Yollarının Ankaradan hangi ülkelere ve şehirlere
doğrudan uçuş seferleri yaptığına,
İlişkin
soruları ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşekin cevabı
(7/33378), (7/33379)
7.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, seçimleri
gerçekleştirilmesine rağmen başkanlık atamaları
yapılmayan federasyonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik
ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/33393)
8.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, dopingin
engellenmesine yönelik denetimlere ve Türkiyede kullanılan doping
maddelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı
Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/33396)
9.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, futbol
kulüplerine yönelik desteklere, futbolda vergilendirme sistemine ve futbol
sektöründeki harcamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve
Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı
(7/33421)
10.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, öğrenim
kredisi ve burslara ilişkin Başbakandan sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/33424)
11.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, barış
elçisi olan gençlerin dünyaya mesaj vermek için çıktıkları gemi
seyahatine,
Türkiye-Akdeniz
Gençlik Barış Gemisi Projesi ve proje sırasında
yaşandığı iddia edilen olaylara,
İlişkin
Başbakandan soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/33435), (7/33910)
12.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, 2000 yılından
itibaren Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapan
personel sayısına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Emrullah İşler'in cevabı (7/33468)
13.-
Kütahya Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyanın
Tavşanlı ilçesine bağlı bir köydeki kamulaştırma
ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldızın cevabı (7/33526)
14.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2002-2013 yılları
arasında Türkiyede engelli vatandaşların spor olanaklarına
ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay
Kılıç'ın cevabı (7/33553)
15.-
Batman Milletvekili Ayla Akat Atanın, yeni evlenecek genç çiftlere
yapılacak yardımlara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor
Bakanı Akif Çağatay Kılıç'ın cevabı (7/33555)
16.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, yoklama
kaçakları ve bakayalara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
İsmet Yılmazın cevabı (7/33670)
17.-
Mersin Milletvekili Ali Özün, bağlı kurum ve kuruluşlar
tarafından satın alınan ve kiralanan taşıtlara
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Emrullah
İşler'in cevabı (7/33824)
18.-
İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprakın, meyve ve sebze halleri
ile ilgili sorunlara ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcının cevabı (7/34564)
19.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Suriye sınırındaki
mayınlara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı İsmet
Yılmazın cevabı (7/34674)
20.-
Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürkün, kapatılan Elektrik
İşleri Etüt İdaresine ait taşınır ve
taşınmaz malların akıbetine ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın cevabı
(7/34796)
21.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, TRTnin Başbakana sansür
uyguladığı iddialarına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/34905)
22.-
İstanbul Milletvekili Celal Adanın, son iki yılda İstanbulda
yaptırılan anket ve araştırmalara ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/34906)
23.-
Erzurum Milletvekili Oktay Öztürkün, enerji geri ödemelerinde indirim
yapılan bölgelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/34939)
24.-
Erzincan Milletvekili Muharrem Işıkın, Nabucco Projesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/34940)
25.-
Amasya Milletvekili Ramis Topalın, destekleme prim ödemelerine,
-
İstanbul Milletvekili Celal Dinçerin, karekod uygulamasına,
-
İstanbul Milletvekili Celal Adanın, son iki yılda
İstanbulda Bakanlık tarafından yaptırılan anket ve
araştırmalara,
-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, Tarımsal Yayını
Geliştirme Projesine,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/34965), (7/34966), (7/34967), (7/34968)
26.-
Kocaeli Milletvekili Haydar Akarın, Kocaelideki doğal gaz
yatırımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldızın cevabı (7/35035)
27.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, bir derginin
yayınlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/35052)
28.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, tarihî bir hanın
kiralanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/35065)
29.-
İstanbul Milletvekili Ali Özgündüzün, bir vakfın yöneticilerine
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35071)
30.-
Samsun Milletvekili Haluk Koçun, bir vakfa ait gayrimenkule ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/35072)
31.-
Ankara Milletvekili Levent Gökün, Ankaranın Çubuk ilçesinin bazı
cadde ve mahallelerindeki yüksek gerilim hattı ve elektrik dağıtım
şebekesinin yer altına alınmasına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/35130)
32.-
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanalın, Şanlıurfada
bazı bölgelerde yaşanan uzun süreli elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldızın cevabı (7/35204)
33.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığın afet yönetim planına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızın
cevabı (7/35205)
34.-
Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmazın, tütün üreticilerinin
sorunlarına,
-
İstanbul Milletvekili Melda Onurun, Yedikule bostanları için ilgili
bakanlığa verilen görüşlere,
-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığın afet yönetim planına,
İlişkin
soruları ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehmet Mehdi Ekerin cevabı
(7/35208), (7/35209), (7/35210)
35.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Sarp Gümrük
Kapısında tespit edilen kaçakçılık olaylarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/35239)
36.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Kapıkule Gümrük
Kapısında tespit edilen kaçakçılık olaylarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı (7/35242)
37.-
Eskişehir Milletvekili Kazım Kurtun, Gürbulak Gümrük
Kapısında tespit edilen kaçakçılık olaylarına
ilişkin sorusu ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
Yazıcının cevabı
(7/35244)
38.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun,
Bakanlığın afet yönetim planına ilişkin sorusu ve
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcının cevabı
(7/35257)
39.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, bağlı
kurum ve kuruluşların İstanbul ilindeki binalarında depreme
karşı dayanıklılık ölçümü yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı (7/35297)
40.-
Manisa Milletvekili Erkan Akçayın, Manisada herhangi bir
azınlık cemaatinin vakıf olarak tescil edilmek üzere
başvuru yapıp yapmadığına,
Azınlık
cemaat vakıflarının taşınmaz iadesi taleplerine,
İlişkin
soruları ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35363), (7/35364)
41.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, TRTnin tartışma
programlarına katılan milletvekillerine ilişkin sorusu ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın cevabı
(7/35365)
42.-
İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulunun, ÇAYKURun ürettiği
bir ürüne ilişkin sorusu ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehmet Mehdi Ekerin
cevabı (7/35443)
43.-
İstanbul Milletvekili Umut Oranın, Gezi Parkı protestoları
sırasında İstanbul Bezm-i Alem Camiinde çekilen görüntülere
ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35499)
44.-
Manisa Milletvekili Özgür Özelin, Anadolu Ajansının Bezm-i Alem
Valide Sultan Camiinde içki içildiği yönünde yaptığı
haberlere ilişkin sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınçın cevabı (7/35670)
45.-
İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulunun, toplu
açılış törenlerine ve açılışı yapılan
tesislere ilişkin sorusu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin
cevabı (7/35741)
46.-
Diyarbakır Milletvekili Altan Tanın, Başbakanın bir
ifadesinin TRT tarafından sansürlendiği iddiasına ilişkin
sorusu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın
cevabı (7/35809)
7 Ocak 2014 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama
için üç dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama
işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere
başlıyoruz.
IV.- ANT İÇME
1.-
Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan, Şırnak Milletvekili Selma Irmak,
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve Van
Milletvekili Kemal Aktaşın ant içmesi
BAŞKAN Sayın
milletvekilleri, Anayasamıza göre milletvekillerinin göreve
başlamadan önce ant içmeleri gerekmektedir.
Şimdi, ant
içmemiş milletvekillerinin adlarını okuyup ant içmek üzere
kürsüye davet edeceğim.
Mardin Milletvekili
Sayın Gülser Yıldırım.
Buyurun Sayın
Yıldırım. (BDP ve HDP sıralarından alkışlar)
(Mardin
Milletvekili Gülser Yıldırım ant içti)
(BDP, AK
PARTİ, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Şanlıurfa
Milletvekili Sayın İbrahim Ayhan.
Buyurun Sayın
Ayhan. (BDP ve HDP sıralarından alkışlar)
(Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Ayhan ant içti)
(BDP, AK
PARTİ, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Şırnak
Milletvekili Sayın Selma Irmak.
Buyurun Sayın
Irmak. (BDP ve HDP sıralarından alkışlar)
(Şırnak
Milletvekili Selma Irmak ant içti)
(BDP, AK PARTİ, CHP ve HDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Irmak.
Şırnak
Milletvekili Sayın Faysal Sarıyıldız.
Buyurun. (BDP ve
HDP sıralarından alkışlar)
(Şırnak Milletvekili Faysal
Sarıyıldız ant içti)
(BDP, AK PARTİ,
CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Sarıyıldız.
Van Milletvekili
Sayın Kemal Aktaş.
Buyurun. (BDP ve
HDP sıralarından alkışlar)
(Van Milletvekili
Kemal Aktaş ant içti)
(BDP, AK
PARTİ, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Aktaş.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem
dışı ilk söz, Adananın düşman işgalinden
kurtuluşunun 92nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Ali Halamana aittir.
Sayın milletvekilleri,
Genel Kurulda ciddi bir uğultu var, sükûneti sağlarsak
Gerçekten,
ben işitemiyorum.
Buyurun Sayın
Halaman. (MHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Adana Milletvekili Ali Halamanın,
Adananın düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ HALAMAN
(Adana) Sağ ol Başkanım.
5 Ocak Adana, 6
Ocak Ceyhanın düşman işgalinden kurtuluşunun 92nci
yıl dönümü hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Adana, Ceyhan millî
mücadelenin soluk aldığı yerler. 1918-1920 arası, üç
yıllık bir dönemde -Osmanlının son dönemi-
Fransızlar, Adana coğrafyasını Mersinden,
İskenderundan, gemilerden inip işgal ediyorlar. Son zamanlarda, bu,
Adana
İşgal altındayken; doksan iki yıl önce, millî
mücadelesini verip kurtulduktan sonra da, son on-on iki
yıllık dönem içerisinde de Adana en çok -PKK terörü tarafından-
şehit veren, gazisi çok olan bir ilimiz.
Bundan
tam doksan iki yıl önce al bayrağımıza kanının
rengini veren, hakkı ödenmez vatan evlatlarının verdiği bu
kutsal mücadele sonucu, bugünlerde, o kahramanların torunları,
evlatları kurtuluş bayramını kutluyorlar.
Millî
Mücadelenin kazanılmasında büyük emeği geçen Mustafa Kemal
Atatürk o günlerde şöyle diyor: Adanayı işgal eden
düşmanın defedilmesinde, kurtuluş mücadelesinde ilk hissî
teşebbüsün, bağımsızlık fikrinin temellerinin
oluşmasının, filizlenmesinin yeri Adanadır. Adana, bu güzel
memleket, birçok yiğidin, kahramanların çıkarak, destanlar
yazarak düşman askerlerinin kovulmasına sebep oldu.
Şanlı
tarihimizde buna benzer nice zaferler kazanmış ve yaşanan
sıkıntılarda büyük dayanışma örneği
göstermiş bir milletin evlatları olarak Millî Mücadeleyi ve
kurtuluş hareketini tarihî sorumluluk içerisinde kutlamanın sevinci
ve gururu Adanalılar tarafından yaşanmaktadır. Her
sayfası zaferle, şan ve şerefle dolu tarihimizde, millî
değerlerimiz uğruna atalarımızın gösterdiği büyük
fedakârlık ve kahramanlıklar geleceğimizin teminatı olan
değerli gençlerimiz tarafından iyi bilinmelidir çünkü milletimizi
ekonomide, fende, kültürde, sanatta ve medeniyet alanlarında ileriye
taşımak için tarihimizin her sayfası mücadele alanlarıyla
dolu. Atalarımızın canı ve kanı pahasına
vermiş oldukları millî ve manevi mücadeleye ter dökerek,
çalışarak, öğrenerek anlam kazandırmak zorundayız.
Çünkü, en başta insanlık için, Türklük için, dolayısıyla
Müslümanlık için vatanlarını korumak, işgalcileri defetmek
için, başta bunun için çok mücadele veren Mustafa Kemal Atatürke,
dolayısıyla o gün Allahın rahmetine kavuşan
Adanalılara nesil olarak teşekkür etme borcumuzun olduğunu
hissediyorum. İman gücü ve millî gücün birlikte olması
gerektiğini ve işgalcilerden kurtulmanın yolunu ve önemini Adana
halkı herkese göstermiştir.
Türk
Bayrağını indirmeye, bu vatanı bölmeye kimsenin gücünün
yetmeyeceğini büyük bir istekle söylemiş olan Adanalıların
5 Ocak bayramını kutluyor, büyük Türk milletine saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Halaman.
Gündem
dışı ikinci söz, Hakkârinin elektrik sorunlarıyla ilgili
söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sayın Adil Zozaniye aittir.
Buyurun Sayın
Zozani. (BDP sıralarından alkışlar)
2.- Hakkâri Milletvekili Adil Zozaninin,
Hakkârideki elektrik kesintileriyle ilgili sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması
ADİL ZOZANİ
(Hakkâri) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle, 5 değerli
arkadaşımızın bugün bizim aramıza
katılmış olmalarından duyduğum memnuniyeti,
mutluluğu ifade ederek konuşmama başlıyorum. 5 vekilimiz
aramıza katıldı, umut ediyorum diğer eksikler de
tamamlanır. Ama, özellikle hakkı gasbedilen, milletvekilliği
gasbedilen ve bugün Meclise çalıntı parlamenterlik kavramını
da getiren uygulamanın son bulacağını umut ediyor ve bunun
için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha belirtiyor, önümüzdeki
süreçte Sayın Hatip Diclenin de Parlamentoda, bu sıralarda
oturmasını sağlamak için mücadele etmeye devam edeceğimizi
ifade etmek istiyorum. Gelen 5 arkadaşımız bunun habercisidir,
ekranları başında bizi izleyen değerli halkımıza,
halklarımıza da bunu ifade etmek isterim.
Hakkârinin elektrik
sorunlarıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum ancak
öyle görünüyor ki mevcut durumda kentlerin ihmal edilen hizmetlerinin,
sıkıntılarının konuşulacağının çok
da zemini yok maalesef Türkiyede. Hayatlar karartılırken elektrik
kesintisinden söz etmek çok da anlamlı gelmiyor açıkçası.
Şırnak
bölgesinden tutun, Hakkâri bölgesini de içine alacak sınır
kuşağında, hemen hemen, günün ortalama altı saatinde
elektrik kesintisinin yaşandığı bir durumdan söz etmek
istiyorum. Parlamentoya geldiğimiz günden bugüne kadar, bire bir, bu
sorunların giderilmesi için, özellikle Hakkâri ve ilçelerindeki elektrik
kesintilerinin ve sıkıntılarının giderilmesi, bu
sorunun aşılması için, ilgili bakanlık nezdinde defalarca
girişimlerimiz oldu, soru önergeleri verdik, verilen cevaplar hep
aynı. Bir yıl önce, 2012 yılında verdiğimiz soru
önergesine, 2013 yılı başı itibarıyla Enerji
Bakanlığı bize cevap veriyor, diyor ki: Bütün sorunların
farkındayız, sorunları biliyoruz. Sorunların giderilmesi
için programımızı hazırladık ve bu yıl içerisinde
ödeneğini de ayırmak suretiyle -2013 yılı içerisinde-
Hakkârinin elektrik sorunu çözülmüş olacak. Üzerinden bir yıl
geçti, 2014 yılı içerisindeyiz, yine sorduk, Plan ve Bütçe
Komisyonunda altı saat boyunca Bakanla bu konuda cebelleştik. Bir
yıl önce bize verdiği cevabın aynısını
tekrarlıyor Sayın Bakan. Yine, Hakkârinin ve ilçelerinin, özellikle
Yüksekova ve Şemdinlinin elektrik sorunlarının farkında
olduklarını, bunu gidermek için de ödenek
ayırdıklarını ifade ediyor. Bir yıl önce verilen cevap
ile birkaç gün önce bana verilen cevap birbirinin aynısı.
Sayın
Bakandan rica ediyoruz, artık bize bu
şekilde cevap, matbu cevaplar göndermesin; ya mertçe çıkıp
Orası bizim açımızdan mahrumiyet bölgesidir. Biz oraya hizmet
götürmüyoruz, hizmet götürmeyeceğiz. desin ya da diğer bölgelere
ayırdıkları gibi, oranın da sorunlarını
belirlenen program çerçevesinde gidermesini, verdikleri sözü yerine getirmesini
bekliyoruz. Açıkçası, Enerji Bakanı, Enerji
Bakanlığı Hakkâri halkına bu konuda yalan söylemiştir.
Programda olduğu hâlde, programa konulmuş olduğu hâlde,
ödeneği ayrıldığı hâlde, bu konuda 2013 yılı
içerisinde verilmiş hiçbir söz yerine getirilmemiştir ve bugün,
Hakkârinin özellikle Yüksekova ve Şemdinli ilçeleri ve bağlı
köyleri günün çoğunu karanlıkta geçirmek durumunda kalıyorlar.
Ama, son söz şunu söyleyeyim: Orada hayatlar
karartılıyor, elektrik kesintisi neyi ifade eder? derseniz buna da
hak veririz. Çünkü, bugünkü Roboski kararı, Roboskiyle ilgili alınan
takipsizlik kararı bu konuda bizim açımızdan yeterince açıklayıcıdır.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Zozani.
Gündem
dışı üçüncü söz, demokrasi ve hukuk konusunda söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Ali Rıza Öztürke aittir.
Buyurun Sayın
Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürkün,
demokrasi ve hukuk konusuna ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ RIZA
ÖZTÜRK (Mersin) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
demokrasi ve hukuk adına gündem dışı söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bir ülkede eğer demokrasiyi geliştirmek,
güçlendirmek istiyorsanız hukuku güçlendirmek zorundasınız.
Demokrasiyi güçlendirirken hukuk da güçlenmeli. Hukuk tükenirken demokrasi
güçlenmez.
Şimdi, son
günlerde, bu ülkede bir kavga yaşıyoruz. Bu kavga,
Tellioğulları ile Seferoğullarının sulak araziyi ele
geçirme kavgası. Yani, Hükûmetle cemaatin rant dağıtan devleti
ele geçirme kavgasını yaşıyoruz. Tabii ki cemaatle Hükûmet
arasındaki bu kavga şöyle dursun, bizi bunun hukuk kısmı
ilgilendiriyor. Böyle bir çatışmadan sonra çıkan en önemli konu,
burada gerçekten hukukun bu iktidar tarafından nasıl
katledildiğinin somut bir göstergesi. Yine, cemaatle iktidar
arasındaki bu kavganın en somut göstergelerinden birisi, özgür
toplumun temeli laiklik ilkesidir.
Değerli
milletvekilleri, bu elimdeki kutu, bu kutudan insan korkar mı? Bu kutu...
Bu kutunun içinde demokrasi ve hukuk olursa korkar. Aslında, diktatör
anlayışa sahip insanlar demokrasiden ve hukuktan korkarlar ama bu
boş kutu yani bunun içerisinde dolar falan yok, bu boş kutu. Fakat,
Sayın Başbakan bu kutudan korkuyor, balkonundan bu kutuyu gösteren
insanlar apar topar gözaltına alınıyor.
Şimdi, 17
Aralıkta cemaatle bu iktidar arasındaki çatlaktan, patlaktan sonra
araya bir pislik yayıldı. Bu pislikten biz şunu gördük
değerli arkadaşlarım: Gerçekten, Türkiye yolsuzluğa
boğazına kadar batmış, bu siyasi iktidar yolsuzluğa
boğazına kadar batmış. Sayın Başbakan bundan
önceki yargı sorunlarıyla ilgili konuşurken hep yargıya
övgüler düzüyordu; nedense bu yolsuzluk soruşturmasının üzerine
giden hâkim ve savcıları, bu yolsuzluk soruşturmasını
yürütmekle görevli polisleri çete olarak tanımlamaya başladı.
Şimdi, çete var mıdır, yok mudur? Çete varsa bugün mü
olmuştur? On iki yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi bu
ülkeyi yönettiğine göre, çete ne zamandan beri bu ülkede vardır? Çete
kimlerdir? Sayın Başbakan bunları açıklamalıdır,
çete edebiyatının arkasına sığınarak
yolsuzluğu örtme girişiminde bulunmamalıdır.
Değerli
arkadaşlarım, Sayın Başbakan 12 Eylül referandumuyla ilgili
diyor ki: Bağımsız yargı teminat altına
alındı. Ve yine Sayın Başbakan 12 Eylül referandumuyla
ilgili diyor ki: Biz üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne
gittik. Yine İşini yeraltında götüren karşısında
yargıyı bulacak. diyor. İşte, şimdi,
Başbakanın yakınına kadar dolaşan bu yolsuzluk
işinde işini yeraltında götürmek isteyenler
karşısında yargıyı buldular ama Sayın
Başbakan bu yargının görev yapmasını engellemeye
başladı. Daha önce, Sayın Başbakan demiş ki:
Bırakın mahkemeler işini yapsın, bırakın
savcılar işini yapsın. Şimdi ben de diyorum ki Sayın
Başbakana: Ey Sayın Başbakan, bırak, savcılar ve
yargı işini yapsın. Elbette ki devlet içerisinde paralel bir
örgütlenme, çeteleşme varsa bu çeteleşme açığa
çıkarılmalıdır ama Çeteleşmeyle
hesaplaşacağım. adı altında, gerçekten yolsuzluklar
bu ülkede örtülmemelidir değerli arkadaşlarım.
Türkiyede, öteden
beri yargıda sorunlar olduğunu biz söyledik. 12 Eylül 2010
yılındaki Anayasa değişikliğiyle ilgili iki tane madde
vardı: Birisi HSYK, birisi Anayasa Mahkemesiydi. Diğer maddelerde
muhalefet olarak bir itirazımız yoktu. Sayın Başbakan ve
AKPliler çıktılar, Gerçekten bu Anayasa referandumuna hayır
oyu kullananlar darbecidir. dediler. Şimdi, Sayın Başbakan HSYK
konusunda yanlış yaptığını söylüyor. Ben
şimdi bu Meclis kürsüsünden söylüyorum: Acaba, Sayın Başbakan da
darbeci bir anlayışa mı sahip oldu?
Değerli
arkadaşlarım, hukukta çifte standart olmaz. Bakın,
milletvekillerinin tahliyesi yapılıyor, bir karara bir yerde
uyuluyor, diğerinde uyulmuyor ve bir karar bir başka karara hiç
uymuyor. Örneğin, BDPli milletvekili arkadaşlarımız
aramıza geldi, hoş geldiler. Onlara yurt dışı
çıkış yasağı konulmadı, iyi oldu, doğrusu da
budur ama diğer 3 milletvekili yurt dışı yasağı
konularak tahliye edildi. Yine, daha önce Mustafa Balbaya ilişkin karar
açık ve seçik BDP milletvekillerine uygulanması gerekirken aynı
yargı bunu uygulamadı değerli arkadaşlarım.
Hukukta çiftçe
standart olmaz. Bu hukuku bu hâle getiren de Adalet ve Kalkınma Partisi
iktidarından başkası değildir. AKPnin alternatifi cemaat
değildir, AKPnin de cemaatin de alternatifi Cumhuriyet Halk Partisidir.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
60ncı maddeye
göre 10 arkadaşımıza söz vereceğim.
Sayın
Öğüt
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen
Öğütün, Gezi ve Uludere olaylarında ölen gençlerin ailelerinin
acılarına ve tutukluların görüşme sürelerinde
farklılıklar olduğuna ilişkin açıklaması
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Geçtiğimiz
yıl, Türkiye açısından tam bir dram yılıydı. En
önemli dram, Gezide vahşice öldürülen gençlerimizdi. Bu gençlerin
arkalarında gözü yaşlı, acılı anneler, babalar
bırakıldı. Acıları o kadar derindi ki Mehmet
Ayvalıtaşın sevgili annesi Fadime anamız, bu acıya
dayanamadı vefat etti. Yine, Roboski Uluderede kim vurduya giden
gençlerimizden birkaçının annesi ölümünün 2nci yıl dönümünde
acıya dayanamadı vefat etti. Onlara rahmet diliyorum.
Bir de bugünlerde,
oğullarını polise ifade vermeye, onun için yollamaya bile
kıyamayan babalar var. Onlarınki de evlat,
Başbakanımızınki de evlat. Bu acıya
ortaklığımızı söylemek istiyorum.
Ayrıca
beş yıldır zulümhanede tutulan yurtseverlerin çocukları,
ayda bir kere on dakika görüşebilirken bazı Ben tanırım,
iyi çocuktur. diye arkaları sıvazlananlar her gün
görüşmektedirler. Bunun da bir hukuk devletinde nasıl olduğunu
öğrenmek istiyorum, halkımızın da bunu öğrenmesini
istiyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Özdağ
2.- Manisa Milletvekili Selçuk Özdağın,
Seyyid Ahmet Arvasinin ve Arif Nihat Asyanın ölüm yıl dönümlerine
ilişkin açıklaması
SELÇUK ÖZDAĞ
(Manisa) 31 Aralık ve 5 Ocak tarihleri, Türk kültür ve edebiyat
hayatımız açısından çok büyük kayıpların
yaşandığı tarihtir.
31 Aralık 1988
yılında, henüz 56 yaşında ve daktilosu başında
vefat eden ve Ben İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en
büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek
isteyen ve böylece İslamı gaye edinen Türk milliyetçiliği
şuuruna sahibim. İnanıyorum ki hem Türk hem Müslüman olmak hem
de muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız bütün
tarihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O hâlde
bizler niye bu tarihî misyonumuzu yerine getirmeyelim? sözlerinin sahibi,
bedene değil ruha akseden, yerli düşünen, yerli fikirler üreten,
şahsiyet sahibi İnsanın kurduğu medeniyette ilim, sanat ve
din âdeta üç sütun gibidir, insanlık bunlara dayanarak yücelebilmektedir,
yahut insanlık kendini koruyup geliştirecek üç sığınak
bulmuştur; bunlar, laboratuvarlar, sanat galerileri ve evleri ile
mabetleridir. diyerek eserleriyle milletimize yön gösteren büyük mütefekkir
Seyyid Ahmet Arvasiyi 25inci vefat yıl dönümünde rahmet ve minnetle
anıyorum.
5 Ocak 1975
tarihinde kaybettiğimiz, Peygamber Efendimize yazdığı
naatı gönüllerimize taht kuran Ve gelirse eğer mutlu günüm. / Yapılırsa
bir gün düğünüm. / Telsiz duvaksız olabilirim. / Bayraksız
olamam! diyen bayrak şairimiz Arif Nihat Asyayı rahmetle
anıyorum.
BAŞKAN
Sayın Eyidoğan
3.-
İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğanın, kentsel dönüşüm
uygulamalarında yaşanan başıbozukluğun önlenmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
HALUK
EYİDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkan.
6306
sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında
Yasayla başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları için,
Türkiyede 121 riskli alan ilan edildi. 100 belediyeye bilgi isteme
yazısı yazdık ancak yüzde 33ünden cevap alabildik. Yüzde
10unda belediye meclisi kararı var ancak yüzde 5inde halka
sorulmuş. Bu gerçekten vahim bir durumdur. Özellikle hak sahipleri ile
müteahhitler, yüklenici ve belediye arasında yapılan
sözleşmelerde hak sahibi hukuken korunamıyor, hak sahipleri
müteahhitlerin önüne atılıyor. Hak sahiplerinin mülkiyetlerini
kaybetme riski çok yüksek, birçok belirsizlik var, evleri
yıkılanların sokakta kalma ihtimali var. Kentsel dönüşümde
başıbozukluğun önlenmesi gerektiğini söylüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Özcan
4.-
Bolu Milletvekili Tanju Özcanın, Boluda su borularının
sık sık patlamasına ilişkin açıklaması
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, artık, Boluda yolsuzluk topraktan
fışkırıyor. Boluda, su boruları yolları
parçalarcasına patlıyor, can ve mal güvenliğini tehdit ediyor.
İki gün önce 66ncı patlama gerçekleşti Boludaki su
borularında ve maalesef, bu boruların döşenmesinde çok ciddi
yolsuzluk iddiaları söz konusu.
Ben buradan,
aracılığınızla Hükûmete soruyorum: 66 patlama geçti
üzerinden, daha kaç patlama olması lazım ki Hükûmet Bolu Belediyesinin
bu usulsüz uygulamasını sorgulayacak?
Bir de tabii,
şunu da sormak istiyorum: Boludaki bu su borusu patlamaları
yargıya intikal etti, suç duyurusunda bulundu bir grup
arkadaşımız. Acaba, bu soruşturmayı yürüten
savcıyı Hükûmet değiştirmeyi düşünür mü, düşünmez
mi? Bu soruyu da aracılığınızla sormak istiyorum.
BAŞKAN
Sayın Atıcı
5.-
Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcının, AKP iktidarında
Türkiyenin getirildiği noktanın utanç verici olduğuna
ilişkin açıklaması
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, güzel Türkiyemizin AKP iktidarında getirildiği nokta
gerçekten utanç vericidir. Her yer Taksim, her yer direniş. diyenler tek
tek toplanıp tutsak edilirken Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk.
diyenler korunmaya çalışılıyor. Yurtta barış,
dünyada barış. diyenler tutsak edilirken Suriyeye tırlar
dolusu silah gönderenler ödüllendiriliyor. Egemenlik kayıtsız
şartsız milletindir. diyenler görevden el çektirilirken Egemenlik
kayıtsız şartsız Başbakanındır. diyenler
göreve getiriliyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Halkımız
büyük bir koro hâlinde, sevgili Musa Eroğlunun sık sık terennüm
ettiği gibi, şu sözleri söylüyor:
Azrailin gelir
kendi,
Ne ağa der ne
efendi,
Sayılı
günler tükendi,
Yolun sonu
görünüyor.
Saygılar
sunarım.
BAŞKAN
Sayın İrbeç
6.-
Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeçin, adil soruşturma ve yargılamayla
yolsuzlukların üzerine gidilmesi ve acilen şeffaflık
politikasına geçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması
YUSUF ZİYA
İRBEÇ (Antalya) Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye, Reza
Zarrab gibi, yabancı ülkelerden gelip yolsuzluğa
karışanların rahatça hareket edebildiği ve hatta bakanlarla
bile kolayca irtibat kurabildiği bir ülke hâline geldi. Bu durumda
Dış güçler bize kumpas kuruyor. demenin ne kadar
inandırıcı olduğu ortadadır. Bizim, Başbakandan
beklentimiz, Türkiyede kendi vatandaşlarımızın
yolsuzluktan emin olduğu bir ortamı oluşturmasıdır. Bu
da yolsuzlukları hafife alma ve üstünü örtme algısı varsa
olamaz. Hükûmetin ne yaptığını bilme hakkımız
çeşitli operasyonlarla engelleniyor izlenimi de
oluşmamalıdır. Hükûmet, Suriyede Türkmenlere yardım
edildiğini vurguluyor, Türkmen Meclis Başkan
Yardımcısı ise açıklama yapıyor, İsviçreden
gelen bir tırla giysi yardımı var, onun dışında bir
yardım yok. diyor. Saklama, gizleme yapılmıyor, yolsuzlukların
üzerine gidiliyor algısı adil soruşturma ve yargılamayla
olur. Acilen şeffaflık politikasına geçilmelidir.
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Yeniçeri
7.-
Ankara Milletvekili Özcan Yeniçerinin, AKPnin yargıdan elini çekmesi
gerektiğine ilişkin açıklaması
ÖZCAN
YENİÇERİ (Ankara) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Başbakan
görülmekte olan bir davanın savcısı olduğunu ilan
etmişti, ardından da Yargıya söyledik, gereği
yapılacaktır. demişti. İktidar yanlılarının
adlarının karıştığı Deniz Feneri
davalarının savcıları görevden alınmış ve
yargılanmıştı. AKP, bürokratlara özgü yasa
çıkartmıştı. Türkiyede yargı, iktidarın
tutumuyla alenen siyasallaşmıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı yargının
siyasallaştığından söz etmiştir.
Ayakkabı
kutularındaki dolarlar AKPnin kimyasını bozmuştur. AKP,
yargının bağımsız ve tarafsız işlemesini
istemiyor. AKP, kurumları çalıştırmıyor,
çatıştırıyor. Kuvvetlerin ayrılığı
ilkesi, AKP döneminde kuvvetlerin çatışması ilkesine
dönüşmüştür. Savcı emir veriyor, emniyet yerine getirmiyor;
savcı konuşuyor, başsavcı yalanlıyor; MİT ile
emniyet karşı karşıya geliyor, Başbakan savcılara
verip veriştiriyor. Manzara budur. 17 Aralıktan bu yana devlet
işlemiyor. Devleti işletmeyen iktidar da yok hükmündedir. AKP
yargıdan elini çekmeli
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Sayın Korkmaz
8.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmazın, İstanbul Milletvekili
Engin Alanı sevgiyle, saygıyla andıklarına ve
Başbakanın yolsuzluk ve hırsızlık olaylarıyla
ilgili tavrına ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) Sayın Başkan, sözlerimin başında, Türk
milletinin kahraman evladı, İstanbul Milletvekili Sayın Engin
Alan Paşayı sevgiyle, saygıyla anıyoruz ve
hatırlatıyoruz ki ilahi adaletten hiç kimse kaçamayacaktır.
Sayın
Başbakan Bir yargı mensubu maaşıyla yılda 20-22 defa
nasıl yurt dışına çıkabilir? diyor. otuz beş
yıl önce simit satarak hayata atılan bir Başbakan nasıl
dünyanın 8inci en zengin başbakanı olabiliyorsa,
oğulları daha ağzı süt kokarken nasıl fabrikalar ve
gemicikler sahibi olabiliyorsa, bakan oğulları nasıl milyon
dolarlık villa sahibi olabiliyorsa, bir kamu bankasının genel
müdürünün evinde 4,5 milyon dolar nasıl istiflenebiliyor ise yönetiminizde
o da olur Sayın Başbakan.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan meydanlarda, televizyonlarda
hırsızlıkları, yolsuzlukları hiç ağzına
almıyor, bilinen tekrarlara devam ediyor dış güçler, operasyon
diye. Bilmiyor musun Sayın Başbakan, dış güçlerin
operasyonuyla gelenler dış güçlerin operasyonuyla giderler.
Vatandaş
soruyor: Savcıya, polise bağırdığın kadar ne
zaman hırsızlara, yolsuzlara bağıracaksın?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Doğru
9.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğrunun, İstanbul Milletvekili Engin Alanı
saygıyla selamladığına ve halkın
yaşadığı geçim sıkıntısı konusunda
Hükûmetin ne yapacağını öğrenmek istediğine
ilişkin açıklaması
REŞAT
DOĞRU (Tokat) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sözlerimin
başında, cezaevinde haksız, hukuksuz şekilde, yiğitçe
yatan kahraman insan, İstanbul Milletvekilimiz Engin Alanı Türkiye
Büyük Millet Meclisinden saygıyla selamlıyorum. Zulüm mutlaka bir gün
bitecek, yapanları da boğacaktır diyorum.
İkinci olarak,
ülkemizde yolsuzluk, haksızlık, rant kavgaları
yapılırken ülkemizin her yeri gibi Tokat ilinde de çiftçi, esnaf,
memur, işçi çok büyük geçim problemiyle karşı
karşıyadır. Çiftçi üretimde aradığını
bulamamış, borç batağına saplanmış,
kapısına icra daireleri dayanmıştır. Küçük esnaf
iş yapamamaktan şikâyetçi olup senet ve çeklerini ödeyememiş,
onlara da icralar gelmeye başlamıştır, kepenk kapatır
konuma gelmişlerdir. Sonuçta, toplumda herkes icra, iflas, üretimden
vazgeçme, esnafın kepenk kapatmasıyla ilgili durumla karşı
karşıyadır. Bunlarla ilgili, Hükûmetin ne
yapacağını merakla bekliyoruz.
Saygılar
sunuyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN
Sayın Ağbaba
10.-
Malatya Milletvekili Veli Ağbabanın, Malatyalı kayısı
üreticilerinin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması
VELİ
AĞBABA (Malatya) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Geçtiğimiz hafta sonu Malatyadaydım.
Malatyada Hekimhan ilçesi Kocaözü beldesini ziyaret ettim. Kocaözü beldesi
bütün Malatyayı aslında gösteren bir yer. Orada da kayısı
ekip, kayısıyı hasat edip hâlâ para alamayan, ürünlerini satamayan
çiftçi çoğunlukta. Maalesef, Malatyalı, kayısının para
etmemesi nedeniyle açlıkla karşı karşıya. Bir
yıldan beri biz söyledik ama AKP milletvekilleri, AKP duymadı.
Malatyalı ekiyor, biçiyor, çalışıyor, herkesten fazla çalışıyor
ama ekmiş olduğu ürün para etmiyor. Maalesef tedbir de
alınmıyor, biz söylediğimizle kalıyoruz.
Bu duyguları,
düşünceleri Kocaözülüler iletmemi istediler, ben de Meclise iletiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Altay, buyurun.
11.-
Sinop Milletvekili Engin Altayın, yemin ederek görevlerine başlayan
5 milletvekiline başarılar dilediğine, İstanbul
Milletvekili Engin Alan gelmeden Parlamentonun ayıplı görüntüsünün
silinmeyeceğine ve bazı milletvekillerine yurt dışı
yasağı getirilmesinin Meclise yapılabilecek en büyük aşağılama
olduğuna ilişkin açıklaması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Başkan, 24üncü Dönem Parlamentosu, 8 üyesinin tutsak olarak
cezaevlerinde, zindanlarda kaldığı bir ortamda
çalışmalarına başladı. Aradan geçen iki buçuk yıl
içerisinde yani iki yıl 8 üyesinin özgürlükten mahrum olması, millî
iradenin Parlamentoya tam yansımamış şekilde, Parlamentonun
ayıplı, defolu ve fireli olarak çalışmasına yol
açmış idi. Önce Sayın Mehmet Haberal, sonra Sayın Mustafa
Ali Balbay Parlamentoya gelerek, yemin ederek çalışmalarına
başladılar.
Bugün yemin eden
Sayın Yıldırıma, Sayın Ayhana, Sayın Irmaka,
Sayın Sarıyıldıza ve Sayın Aktaşa Geçmiş
olsun. diyoruz, başarılar diliyoruz. Bir hukuk
ayıbının, bir hukuk garabetinin ve millî iradeye saygısızlığın
ortadan kalkmasından dolayı memnuniyetimizi ifade ediyoruz. Ancak,
aynı şekilde hâlen cezaevinde bulunan İstanbul Milletvekili
Sayın Engin Alan Parlamentoya gelmeden, Parlamentomuzun ayıplı,
defolu ve fireli görüntüsü kamuoyundan silinmeyecektir. Parlamentomuzun
öncelikli işi, Sayın Engin Alanın da Parlamentoya gelmesi
olmalıdır.
İlaveten, bir
milletvekiline, birden çok milletvekiline yurt dışı
yasağı getirmek, bir parlamentoya, Türkiye Büyük Millet Meclisine
yapılabilecek en büyük aşağılamadır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı olarak bu duruma yönelik tedbir
ve çaba içinde olmanızı da Cumhuriyet Halk Partisi olarak diliyoruz.
Sayın Aygünün, Sayın Haberalın ve Sayın Balbayın
yurt dışı yasağı onların şahsına
değil, Türkiye Büyük Millet Meclisine büyük bir aşağılama
ve hakarettir.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Aydın
12.-
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının, yemin ederek görevlerine
başlayan 5 milletvekiline başarılar dilediğine, bunun
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının tanınmasıyla
mümkün olabildiğine, yolsuzlukla mücadelenin AK PARTİnin varlık
nedeni olduğuna ve yargıya müdahalenin söz konusu
olmadığına ilişkin açıklaması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün 5
milletvekili arkadaşımızın yemin ederek görevlerine
başlamasını biz de tebrik ediyoruz, hayırlı olsun
diyoruz. Millî irade açısından, Meclisimiz açısından,
milletimiz açısından hayırlı olsun. Kendilerine
başarılar diliyorum.
Tabii şu da
unutulmamalıdır ki eğer bugün bu arkadaşlarımız,
burada yemin edip görevlerine başlıyorlarsa özellikle AK PARTİ
iktidarının demokratikleşmeye vermiş olduğu önemin bir
göstergesi olarak, en son 2010 yılında referandum suretiyle geçen
pakette yer alan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını
kullanmak suretiyle bugün buradalar. Bundan da büyük bir mutluluk
duyduğumu ifade ediyorum. Eğer o gün orada, o bireysel başvuru
maddesi de o paketin içinde olmasaydı ne yazık ki bugün bu
arkadaşlarımızın burada olması biraz zor gibi
görünüyordu. Ama, her şeye rağmen, geç de olsa bu karardan
dolayı ben kendilerini tebrik ediyorum, saygıyla
karşılıyoruz, hayırlı olsun diyorum.
Yine, aynı
şekilde, özellikle konuşmacı arkadaşlarımız
yolsuzlukla AK PARTİyi sürekli birleştirmeye, bir araya getirmeye
çalışıyorlar. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum ki
yolsuzlukla mücadele AK PARTİnin varlık nedenidir. Gelinen noktada,
baktığınızda, özellikle 2002 yılında
uluslararası yolsuzlukla mücadeledeki algı endeksine baktığınızda,
şeffaflaşmada, Türkiye, 2002 yılında 102 ülke arasında
65inci sıradayken şu anda gelinen noktada 177 ülke arasında
53üncü sıraya kadar yükselmiş, çok ciddi adımlar
atmış. Tabii ki bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Tabii ki hukukçular
da hukuka bağlı kalmak suretiyle yargı işini
yapacaktır. Yargıya asla müdahale etmeyeceğiz. Ancak,
yargının bir operasyonuymuş gibi algılanıp da bu perde
arkasında, özellikle bu operasyonun tüm AK PARTİ hükûmetlerine, tüm
AK PARTİ iktidarına ve bu millete mal edilmesine de dur
diyeceğiz, bu siyasi suikasta da dur diyeceğiz, bu açıdan da
elimizden geleni yapacağız diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Buldan
13.-
Iğdır Milletvekili Pervin Buldanın, yemin ederek görevlerine
başlayan 5 milletvekiline geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna,
İstanbul Milletvekili Engin Alanın da görevine
başlamasını temenni ettiğine, milletvekillerine yurt
dışı yasağı getirilmesinin bir iradeye
saygısızlık olduğuna ve Türkiyenin bu konudaki
ayıbından kurtulması gerektiğine ilişkin
açıklaması
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de bugün yemin
ederek görevlerine başlayan Sayın Yıldırım, Sayın
Irmak, Sayın Aktaş, Sayın Sarıyıldız ve
Sayın Ayhana bir kez daha geçmiş olsun diyorum.
Aynı zamanda,
gruplar adına teşekkür konuşması ve geçmiş olsun
dileklerini ileten grup başkan vekillerine de teşekkür ediyorum.
En kısa
zamanda bir tutuklu milletvekilinin daha görevine başlaması
dileğimizi, temennimizi ifade etmek istiyorum.
Ve bu, Sayın
Engin Altayın ifade ettiği, tutuklu vekillerin serbest
kalmasıyla birlikte gündeme gelen yurt dışı
yasağının bir an önce
kaldırılması gerektiğini ben de ifade etmek istiyorum çünkü
bizim de HDP Genel Başkanımız Sayın Sebahat Tuncel
hakkında yurt dışına çıkma yasağı var;
dolayısıyla, bunun bir iradeye saygısızlık
olduğunu ifade ederek bu
yasağın bir an önce kaldırılması gerektiğini
düşünüyorum.
Bu konuda kurulan
bir komisyonumuz var, Meclis bünyesinde hukukçu vekillerden oluşan bir
komisyon var. Ve bu komisyonun bir an önce bu konuyu, bu meseleyi gündemine
alarak Türkiye'nin artık bu konudaki ayıbından kurtulması
gerektiğini ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın
Genel Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı,
gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 1, 1320, 1504, 1592,
1637, 1664, 1776, 1932, 1947, 1948, 1949, 1950, 1951, 1952, 1953, 1954, 1979,
1980, 1981, 1982, 2032, 2036, 2060, 2088, 2186, 2188, 2304, 2349, 2351, 2401,
2502, 2607, 2792, 2794, 2798, 2850, 2851, 2852, 2855, 2856, 2898, 2972, 3031,
3032, 3033, 3049, 3064, 3065, 3184, 3253, 3277, 3278, 3279, 3280, 3281, 3282 ve
3283üncü sıralarında yer alan önergeleri birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim. Sayın Nabi
Avcı yerine Sayın Veysel Eroğlu cevaplandıracaktır.
Komisyonlardan
istifa tezkereleri vardır, okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Bursa Milletvekili Önder Matlının,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/134)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğimden istifa ediyorum.
Gereğini arz
ederim.
Önder
Matlı
Bursa
2.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/136)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu
üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
07/01/2014
Oya Eronat
Diyarbakır
3.- Amasya Milletvekili Mehmet Naci
Bostancının, üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin
önergesi (4/137)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
TBMM İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu üyeliği görevimden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 07/01/2014
Mehmet
Naci Bostancı
Amasya
4.- Çanakkale Milletvekili Mehmet Danişin,
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi
(4/138)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Partim tarafından Çanakkale Belediye Başkan
Adayı olarak gösterilmemden dolayı Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
ve Başkanlığından istifa ediyorum.
Gereği hususunda bilgilerinize arz ederim.
Mehmet
Daniş
Çanakkale
5.- Mardin Milletvekili Gönül Bekin
Şahkulubeyin, Dışişleri Komisyonu ile Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/135)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Komisyonu ve Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu üyeliklerinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
07/01/2014
Gönül
Bekin Şahkulubey
Mardin
BAŞKAN Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Hülya Güven ve 21
milletvekilinin, Suriyeli mülteciler için oluşturulan konteyner kentlerde
görev yapan sağlık çalışanlarının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/809)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başbakanlık
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının 29/12/2011
tarih ve 8551 sayılı yazısında Öncüpınar Gümrük
Sahası Hac Konaklama Tesislerinde Suriyeli
sığınmacılar için konteyner kent alanı
oluşturulduğu öğrenilmiştir.
12.000 kişilik
konteyner kent alanının 2.001 konteynerden oluştuğu, 17/3/2012
tarihi itibarıyla Hatay ilinden ve Öncüpınar Sınır
Kapısından gelerek 10/4/2012 tarihi itibarıyla konteyner kent
alanına 1.775 konteynere 9.171 Suriyeli mültecinin yerleştiği,
kamp alanındaki konteynerlerden 2 tanesinin sağlık
müdürlüğü elemanlarına tahsis edildiği, kamp sahasında 112
acil elemanları ve bir ambulansın yirmi dört saat görev
yaptığı bildirilmektedir.
Ancak,
sınırımızda yaşanan çatışmalar ve bu nedenle
artan mülteci akını karşısında konteyner kentteki
sağlık ünitesinin oldukça yetersiz kaldığı, özellikle
de acil hizmet vermenin zor olduğu ve Suriye'den gelen silah seslerinin
altında hasta bakmak durumunda kaldıkları belirtilmiştir.
Kilis ilinde her
branştan sınırlı sayıda hekim yirmi dört saat zorunlu
olarak çalışmasına rağmen, dört ana daldan hekimin her gün
çatışma tehdidi altında ve güvensiz ortamda konteyner
sağlık biriminde (Öncüpınar Gümrük Müdürlüğü Kamp
Alanı Polikliniğinde) görevlendirildikleri ve görevlendirmelerde
hekimlerin özel durumlarının (gebelik gibi) dikkate
alınmadığı bildirilmektedir.
Bunun yanında,
Kilis Valiliğince, bir ambulansa çatışmanın
yaşandığı komşu ülkeden yaralı alması için
emir verildiği, doğal olarak bir başka ülke toprağına
izinsiz girip çatışma ortamına girmek istemeyen 112 acil
sorumlusunun ise açığa alındığı
bildirilmiştir.
Ülkemiz
savaşta olmadığına göre ambulansa sınırın
diğer tarafından kimleri alması için emir verildiği de
aydınlatılması gereken diğer bir noktadır.
Suriye
sınırında yer alan Öncüpınar ve bunun gibi diğer
alanlarda sağlık çalışanları için yetersiz güvenlik
önlemleri ve mülteci kampındaki çalışma
koşullarının yeni Ersin Aslanların kaybedilmesine neden
olacak nitelikte olduğu belirtilmektedir.
Bu nedenle, Öncüpınar'da ve Suriye
sınırında mülteci akını nedeniyle oluşturulan diğer
alanlarda sağlık çalışanlarının can
güvenliğine yönelik tehditlerin, ülkemiz savaşta
olmadığı hâlde sınır ötesinden yaralı getirmeleri
için sağlık çalışanlarına verilen bazı emirlerin
ve sağlık çalışanlarının en kısa zamanda
yaşam güvenliği olan uygun çalışma koşullarına
kavuşturulmalarına yönelik olarak alınacak önlemlerin ne
olması gerektiğinin daha detaylı olarak
araştırılması gerekmektedir. Bu nedenle
Anayasamızın 98inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve
105inci maddeleri gereğince bir araştırma komisyonu
kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Hülya Güven (İzmir)
2) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
3) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
4) Emre Köprülü (Tekirdağ)
5) Candan Yüceer (Tekirdağ)
6) Alaattin Yüksel (İzmir)
7) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
8) Ramis Topal (Amasya)
9) Haluk Ahmet Gümüş (Balıkesir)
10) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
11) Erdoğan Toprak (İstanbul)
12) Engin Altay (Sinop)
13) S. Sencer Ayata (Ankara)
14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
15) Vahap Seçer (Mersin)
16) Namık Havutça (Balıkesir)
17) Ümit Özgümüş (Adana)
18) Haydar Akar (Kocaeli)
19) Faik Öztrak (Tekirdağ)
20) Aydın Ağan
Ayaydın (İstanbul)
21) Oğuz Oyan (İzmir)
22) Ömer Süha Aldan (Muğla)
2.- İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 20
milletvekilinin, 2004-2012 yılları arasında açıklanan
teşvik paketlerinin uygulama sonuçlarının ve eksik yönlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/810)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2004
yılından beri ekonomik gelişmenin sağlanması,
sosyoekonomik farklılıkların azaltılması, bölgeler
arası eşitsizliklerin giderilmesi ve yapısal sorunların
ortadan kaldırılması amacıyla sonuncusu bu yıl olmak
üzere toplamda 4 teşvik paketi açıklanmış, bu teşvik
paketleri ile sağlanan kolaylıklarla belli amaçlara
ulaşılması hedeflenmiştir.
Nitekim 5 ve 6 Nisan tarihlerinde
Sayın Başbakan ve Ekonomi Bakanı son teşvik paketini açıklamış;
yatırım, üretim, istihdam, ihracat politikaları arasındaki
bütünlüğün sağlanması, ithalatına bağımlı
olduğumuz ara maddelerin ve ham maddelerin Türkiye'de üretiminin
sağlanması, ihracatımızın emek yoğun teknolojiden
bilgi yoğun teknolojiye doğru geçişinin sağlanması
konusundaki ihtiyaçları tespit etmiş ve bu sorunların çözümü
için de teşvik aracını kullanmıştır. Buna
karşın, daha önceki teşvik paketlerinin sonuçları objektif
kriterlerle araştırılmamış, bir değerlendirme
raporu açıklanmamış, son açıklanan teşvik paketinin de
hangi güncel ve objektif verilerle hazırlandığı
belirtilmemiş, teşvik aracının doğru işlemesi,
bölgeler arası farklılıkların giderilmesi, gençlerin ve
kadınların istihdama katılımlarının
arttırılması, enerjide dışa
bağımlılığın giderilmesi, yeni enerji politikaları
geliştirilmesi ve yenilenebilir enerji, yeşil ekonomi, ileri
teknoloji üretimi gibi alanlara nasıl etki edeceği
planlanmamış, geçmiş tecrübelerde gereken incelemeye tabi
tutularak teşvik paketi objektif kıstaslarla ortaya
konulmamıştır.
Bütün bu gerekçelerle;
2004-2012 yılları arasında açıklanan teşvik
paketlerinin uygulama sonuçlarının araştırılması,
bu teşvik paketlerinin olumlu ve olumsuz uygulamalarının
belirlenmesi, iyi örneklerin ortaya konulması, eksik kalan yönlerinin
belirlenerek yeni teşvik paketlerinde bu sebeple ortaya çıkabilecek
aksaklıkların önlenmesi, teşviklere esas olacak objektif
kriterlerin belirlenmesi ile alınması gereken tedbirlerin tespiti
amacıyla, Anayasa'nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını saygılarımla arz
ederim.
1) Umut Oran (İstanbul)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Hülya Güven (İzmir)
4) İhsan Özkes (İstanbul)
5) Ayşe Nedret Akova (Balıkesir)
6) Namık Havutça (Balıkesir)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Gürkut Acar (Antalya)
9) Turgut Dibek (Kırklareli)
10) Mehmet Şeker (Gaziantep)
11) Refik Eryılmaz (Hatay)
12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
13) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
14) İzzet Çetin (Ankara)
15) Bülent Tezcan (Aydın)
16) Mahmut Tanal (İstanbul)
17) Aylin Nazlıaka (Ankara)
18) Mehmet Hilal Kaplan (Kocaeli)
19) Ali Özgündüz (İstanbul)
20) Arif Bulut (Antalya)
21) Kadir Gökmen Öğüt
(İstanbul)
3.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ve 20
milletvekilinin, kadınların çalışma yaşamında
karşılaştıkları sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/811)
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarihe
baktığımızda her dönem kadın iş gücüne ihtiyaç
duyulmuş, günümüzün zorlu iş yaşamında da bu ihtiyaç
giderek artmıştır. Kadın çalışanlar her türlü
çalışma ortamında erkek çalışanların
yaşadığı sorunları yaşamış, hatta
kadın olmalarından kaynaklanan birçok farklı sorunla da mücadele
etmek zorunda kalmışlardır.
Dünya nüfusunun
yarısını kadınlar oluşturmaktadır.
Kadınların özgürleşmeye başlamasıyla birlikte
yaşam tarzı da giderek değişmiştir. Kadın-erkek
eşitliğinin toplum tarafından kabul görmesiyle kadınlar,
özellikle iş hayatının her alanında çalışmaya
başlamışlardır. Fakat, özellikle erkek egemen bir toplum
olan ülkemizde, kadın nüfus ile erkek nüfus arasında hep bir
dengesizlik yaşanmıştır. Özellikle çalışma
hayatında ve sosyal hayatta bu dengesizlikler kendisini daha çok
göstermiştir. Çalışma hayatında kadınların
yaşadığı sorunlar yasal düzenlemelerle ve uluslararası
antlaşmalarla güvence altına alınmış olmasına
rağmen, birçok kadın, hâlâ temeli erkeklerden kaynaklı
değerler nedeniyle birtakım güçlüklerle mücadele etmektedirler. Bu
mücadele tarih boyunca var olmuş bir mücadeledir. Geçmişten günümüze
kadar gelen süreçte kadınların çalışma hayatındaki
sorunları her zaman var olmuştur. Günümüzde kadınlar hukuki
olarak birçok hakka sahip olmuş olsa da bu haklarını yeterince
kullanmamaları onların çalışma hayatındaki
sorunlarının devam etmesine de neden olmaktadır.
Çalışma
hayatına katılım, kadınların yaşamlarında
çok sayıda sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir.
Kadınlar iş yerlerinde cinsiyetlerinden dolayı en çok amir ve
yöneticilerinin tutumlarından, tacizden, gelecek kaygısından,
iş yerlerindeki fiziki ortamdan, iş yerlerinde uygulanan
kadın-erkek ayrımcılığından, ücret
eşitsizliğinden ve mevcut yasaların kadınları
korumadaki etkinliğinden şikâyet
etmektedirler. Özellikle evli ve çocuğu olan kadınlar için
durum daha da sıkıntılıdır. Çünkü kadınların
istihdama katılımının önündeki en önemli engellerden biri
çocuk bakımının tamamen kadınlara yüklenmiş
olmasıdır. Kadına yüklenen onca rolün arasında en zoru
çalışan anne olmaktır. Annenin
çalıştığı saatlerde çocuğun bakımı,
annenin çocuğuyla yeterince ilgilenememesi, çalıştığı
için çocuğunu ihmal ediyor olma düşüncesi çocukla anne arasında
sağlıklı bir iletişimin kurulmasına da engel bir
durumdur. Bu nedenle, çalışan kadınlar çocuklarına
karşı çoğunlukla suçluluk duygusu yaşarlar. Bu nedenle,
çalışan kadınların sorunlarının çözümüne yönelik
toplumsal destek politikalarının geliştirilmesi büyük önem
taşımaktadır.
Kadının
omuzlarındaki yük çalışmaya başlamasıyla birlikte hem
artmakta hem de ağırlaşmaktadır. Kadın, annelik, ev
kadını ve iş kadını rolleri arasında sıkışmakta
ve bu durum nedeniyle daha çabuk yıpranmaktadır. Uzun
çalışma süreleriyle paralel az uyuma, çok çalışma ve her
işe yetişebilme kaygısıyla yaşayan çalışan
kadınlarımız gün geçtikçe mutsuzlaşmaktadırlar. O
nedenle, ülkemizde, aile yaşamında çocuk bakımı,
yaşlı ve hasta bakımı gibi yükümlülükleri sadece
kadınların sorumluluğunda gören anlayış yerine, bu
sorumlulukların anne, baba, devlet veya işveren arasında
paylaşılması yaklaşımının eksikliği
giderilmelidir. Çalışma hayatının bir parçası olarak
kadın çalışanların sırf kadın olduklarından
dolayı yaşadıkları sorunları ortadan kaldırmadan
onlardan iyi bir performans sergilemelerini beklemek mümkün olmayacaktır.
Eğer çocuk
sahibiyse çalışan kadınlar için en büyük sorunlardan bir tanesi
çalıştıkları iş yerlerinde kreş
olmamasıdır. Bilindiği gibi, ülkemizde yıllar içinde kamu
kurumlarına ait kreşler birer birer kapatılmıştır.
Hâlen yasada var olan 100 kadından fazla çalışanı olan
iş yerlerinin (özel, kamu) kreş açması zorunluluğu
uygulanmamakta, konuyla ilgili 2010 yılında yayınlanan 2010/14
sayılı Başbakanlık Genelgesi olmasına rağmen,
buna özen gösterilmemektedir. Bu durum ise en çok fabrikalarda
çalışan kadınları, anneleri olumsuz etkilemektedir.
Bilindiği gibi, kadın çalışanların büyük bir bölümü
fabrikalarda çalışmakta ve bu konu binlerce çocuk sahibi
çalışan anneyi yakından ilgilendirmektedir.
Çalışan kadınların
çalışma yaşamında karşılaştıkları
sorunların saptanması amacıyla Anayasanın 98inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Candan Yüceer (Tekirdağ)
2) Mustafa Sezgin
Tanrıkulu (İstanbul)
3) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
4) Mahmut Tanal (İstanbul)
5) Aylin
Nazlıaka (Ankara)
6) Kadir Gökmen
Öğüt (İstanbul)
7) Ayşe Nedret
Akova (Balıkesir)
8) Namık
Havutça (Balıkesir)
9) Hülya Güven (İzmir)
10) Ali Rıza
Öztürk (Mersin)
11) Gürkut Acar (Antalya)
12) Mehmet
Şeker (Gaziantep)
13) Turgut Dibek (Kırklareli)
14) İhsan
Özkes (İstanbul)
15) Refik
Eryılmaz (Hatay)
16) Mehmet Ali
Ediboğlu (Hatay)
17) İzzet
Çetin (Ankara)
18) Bülent Tezcan (Aydın)
19) Mehmet Hilal
Kaplan (Kocaeli)
20) Ali Özgündüz (İstanbul)
21) Arif Bulut (Antalya)
BAŞKAN
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığının, Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit
başkanlığında Komisyon üyelerinden oluşan bir heyetin,
Hırvatistan Parlamentosu Tarım Komisyonu Başkanı Franjo
Lucicin vaki davetine icabet etmek üzere Hırvatistana resmî bir
ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1361)
03/01/2014
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu Başkanı İbrahim Yiğit Başkanlığında
Komisyon üyelerinden oluşan bir heyetin, Hırvatistan Parlamentosu
Tarım Komisyonu Başkanı Franjo Lucıc'in vaki davetine
icabet etmek üzere Hırvatistan'a resmî bir ziyarette bulunması
hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun'un 6'ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Cemil Çiçek
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN Kabul
edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
28/12/2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin (10/436) görüşmelerinin,
Genel Kurulun 7 Ocak 2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına
ilişkin önerisi
07/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 07/01/2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Pervin Buldan
Iğdır
Grup Başkan Vekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis
Araştırmasına Dair Ön Görüşmeler kısmında yer
alan (10/436) 28 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği Uludere/Roboski katliamı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesinin Genel Kurulun
07/01/2014 Salı günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplana aittir.
Buyurun Sayın
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın
milletvekilleri, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Roboskiyi,
34 canı, paramparça olan insanlarımızı
konuşacağız. Bakıyorum gerçekten toplu bir katliamın,
insan hakları ihlalinin, yaşam hakkı ihlalinin, böylesine bir
vahim olayın geldiği nokta bu mu olmalıydı, Meclisi
kullanarak bu noktaya mı gelmeliydi? Mecliste, maalesef, Meclisin
İnsan Hakları Komisyonunun alt komisyonu olarak teşekkül eden
bir komisyonda iktidar partisinin çoğunluk oylarıyla alınan bir
rapor ve üç muhalefet partisinin reddine rağmen getirilip
Diyarbakıra gönderilen ve özel yetkili mahkemelerinde gizlilik
kararı alınan, sonra da Genelkurmay Askerî Savcılığına
gönderilen bir süreci konuşuyoruz. Evet, bu süreci konuştuğumuz
zaman tekrar geliyoruz, dönüyoruz ve Meclise diyoruz ki: Bu ülkede, kendi
bayrağını taşıyan F-16 uçakları tam bir saat, 4
ayrı defa, 4 ayrı emirle kendi yurttaşlarını
bombaladı, parçaladı ve bu süreçte, bu faillerin tamamı
kamuoyunca bilinmesine rağmen, Roboski halkı tarafından
bilinmesine rağmen, sivil toplum tarafından bilinmesine rağmen,
Meclisin araştırma komisyonunun yaptığı incelemede
bilinmesine rağmen, bütün dünya bilmesine rağmen ve en son karşımıza,
işte, şöyle bir kararla geldi: Genelkurmay
Başkanlığı Askerî Savcılığı, Ankara: Takipsizlik
kararı
Takipsizlik kararı
İsteyen takip etmesin ama insan
olup da Takip etmiyorum. diyenin vicdanı kurusun! Vicdanı kurusun!
diyorum. Biz adalet için sonuna kadar takip edeceğiz. Nasıl takip
etmezsiniz? Sizin takip etmediğiniz an bizim takibini yeniden
başlattığımız andır. 34 can için anaların
yüreklerinin feryadını, adalet arayışlarını,
Meclise gelişlerini, Meclis heyetlerinin oraya gidişlerini ne çabuk
unutuverdik?
Şimdi, sormak
istiyorum: Bize Ankaranın karanlık dehlizlerinde Roboski
katliamının asla unutulmayacağını söyleyen
Başbakan şimdi ne diyecek acaba? Ankaranın karanlık
dehlizlerinde değil, Meclisin biraz ilerisinde, karanlık değil
ışıklı Genelkurmay Başkanlığının
askerî mahkemesinin ışıklı koridorlarında adalet
kaybediliyor. Hani Diclenin kenarında bir kurt bir kuzuyu yese Allah hesabını
Ömerden sorardı? Hazreti Ömerin özdeyişini sık sık
kullanırdınız
Kuzu değil, 34 can... Size kolay geliyor
değil mi? İnsanlığı, vicdanı, ahlakı,
adaleti, onuru, doğruluğu, hukuku, yasayı bir
hatırlarınıza getirin bakayım.
Bu Meclisin en
büyük ayıbı nedir biliyor musunuz bu kararda? Bu kararın en
büyük dayanağı Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı
karar
diyor. Savaş tezkeresine imza atan, oy verenlerin hepsi bu
kararın aynı zamanda sorumlusudur maalesef. Çünkü bu kararda öyle
yazıyor. Bu kararda bir şey daha söylüyor; Bakanlar Kurulunun
verdiği emirle
Bakanlar Kurulunun verdiği emir, F-16
bombardıman uçakları
Ve sonuçta Meclis İnsan Hakları
Komisyonunda iktidar partisinin oylarıyla Bu kazaydı. diyor.
Kazaysa beyler, trafik kazasında bile kusurlu olana ceza verilmiyor mu bu
ülkede? Hava trafiğinde 34 can paramparça olurken, hava trafiğinde 34
can paramparça olurken onun kusuru yok mu, ihmali yok mu, dikkatsizliği
yok mu, tedbirsizliği yok mu, ihmali yok mu? Adalet yok mu, insanlık
yok mu, onur yok mu, Allah yok mu, Allah korkusu yok mu yüreklerinizde? Bu
Meclis, nasıl böyle bir kararın payandası olabilir? Bu Meclis,
bu kararın altına nasıl böyle bir imza atabilir? Bu Meclis,
böyle bir kararın altında kalır, kalır. Takipsizlik
kararının arkasından Roboski anaları, simsiyah giysileri,
başları dik, alınları dik, onurlarıyla, ellerinde
çocuklarının resimleriyle dayanacaklar Strazburga, Cenevreye,
Laheye, Uluslararası Ceza Mahkemesine. Brükselde, Laheyde, Strazburgda
artık sizler mahkeme ve Türkiye olarak yargılanacaksınız.
Bunu mu istiyordunuz? Barışa gitmek varken, çözüm istemek varken,
onurlu bir şekilde çözmek varken, adalet varken, hukuk varken gittiniz,
kendinizi başkalarının kucağına attınız. Bu
ülkenin onurunu orada nasıl temsil ettiğinizi, nasıl
savunduğunuzu göreceğiz hepinizin. Orada başı dik Roboskili
analar olacak. Orada çocuklarının defterleriyle,
çocuklarının ayakkabılarıyla gelecek analar, Adalet! diye
çınlatacaklar o alanları. Siz ne yapacaksınız? Mahkûm
olacaksınız. Yaşam hakkından, adaleti sağlayamamaktan,
adil yargıyı sağlayamamaktan, 21inci yüzyılda hâlâ
kadıyı kadıya şikâyet etmekten ve koskoca bir Meclis
olarak, bu karanlığa, bu adaletsizliğe taraf ve malzeme olmaktan
utanacaksınız. Öyle bir utanacaksınız ki şu
gördüğünüz yaşları 14-15 civarında 17 okul öğrencisi,
çocuk okul defteriyle can verdi. Bunlar rüyalarınıza girecek.
Rüyalarınıza girecek bunlar. Bunlar, takipsizlik kararı
verenlerin rüyalarına girecek. Rüyalarınızdan
hıçkırarak, zıplayarak uyanacaksınız, Adalet!
diyecek anaların elleri yakanıza yapışacak. Ölen 34 çocuk
gözleriyle gözlerinizin içine bakacak ve Siz insan değil misiniz? diye
soracak. Siz insan değil misiniz? Siz insan değil misiniz? Savaş
uçaklarının tam kusursuz hata
Tam kusursuz hataysa, Allah
aşkına şu karara bakın, gün boyu, adım adım,
komutan komutan yazışmışlar; Hava Kuvvetleri Genelkurmaya,
Genelkurmay Kara Kuvvetlerine, Kara Kuvvetleri -MGK toplantısı var-
Genelkurmay Başkanına ve Genelkurmay Başkanıyla
yapılan görüşmelerden sonra, bu Meclisin dört saat boyunca
izlediği insansız hava araçlarındaki görüntülere rağmen,
işte son karar
Genelkurmay ve Hükûmet bu katliamın emrini ve iznini
mi verdiler?
İşte
bombalama saatleri: 21.39 ilk bomba, 21.43 ikinci bomba, 22.02 üçüncü bomba ve
Allah bu bombaları zalimlerin beynine indirsin! Zalimlerin beynine
indirsin ki bir daha evlatlar, çocuklar ölürken adalet
karşısında bu kadar suskun kalmasınlar! Bu kadar
vicdansız kalmasınlar! Bu kadar acımasız olmasınlar!
Ve sonuna kadar adalet diyeceğiz.
Biz peşlerini
bırakmayacağız, yakalarını da asla
bırakmayacağız. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde ilk söz Ordu
Milletvekili Sayın İhsan Şener.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bundan yaklaşık iki yıl önce meydana gelen çok elim, acı
bir olayla ilgili Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği
araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu olay meydana
geldiği andan itibaren Meclis İnsan Hakları Komisyonu olarak muhalefet
partilerinin tamamıyla, iktidar partisinin de talebiyle bir inceleme alt
komisyonu kuruldu. Bu komisyon derhâl olay yerine gitti, acıyı
yaşayan insanlarla görüştü; oradaki devlet organlarının
temsilcileriyle görüştü, emniyet birimleriyle, istihbarat birimleriyle
görüştü. Buraya geldi; olayla ilgisi, taraf olabilecek olan kurum ve
kişileri komisyona davet etti, onlarla görüştü. Bütün bu inceleme
neticesinde
Ki muhalefet partili arkadaşlarıma ben yürekten
teşekkür ediyorum çünkü alınan bütün kararları,
yapılması gereken bütün işlemleri oy birliğiyle o zaman
yaptık ve kararlaştırdık.
Şunun
altını çizmek istiyorum: Burada muhalefet partisinden
arkadaşlarımızla da beraber yaptığımız bu
çalışmada final cümlesi olarak zikredilen cümle yani inceleme sonucunda
kasta dair bir belgeye rastlayamadığımızı ifade ettik.
Bir şey gizlemedik. Elimizdeki olan bilgi ve belgeler
ışığında bu olayı detaylıca inceledik,
taraflarıyla görüştük. Yapılabilecek başka işlem
olmadığına birlikte karar verdik bütün
arkadaşlarımızla; BDPden, MHPden ve CHPden
arkadaşlarımızla. Ama bu bir inceleme komisyonuydu. Bu inceleme
komisyonu neticesinde bir rapor hazırlandı. Rapora muhalefet
şerhi yazan arkadaşlarımız oldu. Onların da görüşleri
ve önerileri ek olarak raporda yer aldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu olarak yapılan bu
çalışma tenkit edilebilir, eksik bulunabilir ama şu
yapılamaz: Yani bunu, biz, bu acılı olaydan, gerçekten derin
elem duyan bütün arkadaşlarımız, bütün milletimiz olarak
söylüyorum, bu görmezlikten gelinecek bir şey değildir hiç
şüphesiz ama Türkiye, kurumlarıyla bir hukuk devleti olarak
ayaktadır, hak arama yolları her zaman açıktır. Bugün sivil
mahkeme görevsizlik kararı verdi, askerî savcılık da takipsizlik
kararı verdi ama bu itiraza açık bir karardır, itiraz edilir,
neticede bu nihai bir durum değildir. Şimdi, burada bu acı
üzerinden
Gerçekten, Türkiye'nin yapısal problemleri
vardır ve süreç içinde bunlar, Türkiye'nin hesap verebilir bir devlet
olması ve şeffaf bir devlet olması için yapılacak
değişikliklerle ilgili bizim iktidar partisi olarak taleplerimiz
vardır. İki buçuk yıl süren bir Anayasa
değişikliği süreci yaşandı ve maalesef, şu anda
bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu dağıtıldı. Sebebi çok
açıktır, hiç
HASAN ÖREN (Manisa) Dağıtılmadı,
siz masadan kalktınız.
İHSAN ŞENER (Devamla) O süreci milletimiz
biliyor. Dolayısıyla, burada iyi niyetle, Türkiye'nin gerçekten
demokratik bir devlet olması, hesap verebilir bir mekanizmayla
milletimizin idare edilebilmesi için çok çaba sarf edildi. Ben hiçbir partiyi
ya da temsilcilerini ayıplamak adına söylemiyorum ama bizim siyaset
kültürümüz ve geleneğimiz bu sonucu oluşturacak olgunluğa
ulaşmadı, sonuç itibarıyla bunu söylemek istiyorum. Eğer
Anayasa, bizim hep birlikte şikâyet ettiğimiz 82 Anayasası bu
dönem ya da bundan önceki dönemlerde daha hesap verebilir ve şeffaf bir
devlet oluşturmaya yönelik bir mekanizma hâline gelmiş olsaydı
bugün belki bunları konuşmuyor olacaktık.
Bütün kusuru ve suçu bu Anayasa
değişikliğinin yapılmamasına bağlamak istemiyorum
ama neticede her birimiz siyasi kişileriz ve sorumluluklarımız
millete karşıdır. Bu tür müessif olayların bir daha
yaşanmaması, kurumsal ve mevzuat olarak böyle bir olaydan kendilerini
meşru ve haklı görecek bir kurum ve kişinin meydana gelmemesi
için hesap verebilir bir yapının olması lazım. Bu
yapıyı hep birlikte oluşturmak Meclis olarak, siyasi partiler
olarak bizlerin görevidir. Bu acı olaydan kimse, Türkiye Cumhuriyeti
devleti sınırları içinde yaşayan hiç kimse hoşnut
değil, bu açık. Bence de hatası, kusuru olan kim varsa hesap
vermelidir, bu da açık.
HASAN ÖREN (Manisa)
Emri kim vermiş açıklayın.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Ama siz Türkiye Büyük Millet Meclisini
yargının yerine koymaya kalkarsanız bu hata olur.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Niye yargının yerine geçip karar
aldınız o zaman? Kasıt yoktur. diye rapor verme
hakkını kim verdi size, kim verdi Sayın Başkan o zaman?
Kasıt yoktur. raporunu hangi mantıkla verdiniz ya!
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen
İHSAN
ŞENER (Devamla) Hasip Bey, biraz önce siz burada
iddialarınızı dile getirdiniz, lütfen, dinlerseniz iyi olur.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Konuşurken mantıklı konuşun, hukuk
konuşun, doğru konuşun.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Mantık dersini sizden almayacağım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Almadığınız belli oluyor, Roboskide
şaşırdığınızdan belli zaten!
BAŞKAN
Lütfen Sayın Kaplan, rica ediyorum.
İHSAN
ŞENER (Devamla) İnceleme komisyonunun yapması gereken görev,
hassasiyetle bütün unsurlar incelenerek yapılmıştır ve
orada Kasıt yoktur. ibaresi de yoktur ayrıca, Kasta dair bir bilgi
ve belgeye rastlanmamıştır. ibaresi vardır, bu çok nettir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Ölenler gerçek değil miydi 34 kişi, onu da
mı yazamadınız?
İHSAN
ŞENER (Devamla) Sayın Kaplan, bakın, siz o kadar burada bağırdınız
çağırdınız, sizi sükûnetle dinledim, siz de aynı sükûnetle
dinlemelisiniz, vereceğiniz bir cevap varsa gelip buraya vereceksiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Vallahi bu hataları yapmaya devam ederseniz kimse sükûnetle
dinlemez!
BAŞKAN
Sayın Kaplan, rica ediyorum, lütfen
İHSAN
ŞENER (Devamla) Millet her şeye şahittir.
BAŞKAN -
Sayın Şener, siz de lütfen Genel Kurula hitap edin.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Şimdi, değerli arkadaşlar,
dolayısıyla, bu olayla ilgili henüz hukukun verdiği nihai bir
karar yoktur, bu itiraza açık bir durumdur. Bu süreç mutlaka bir gün
adalet önünde hesap verecektir, biz buna inanıyoruz ama Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemi aşikâr ve açıktır, bu meseleyle ilgili
yapılacak olanlar, en azından inceleme komisyonu bazında yapılması
gerekenler yapılmıştır. Bundan sonraki süreçte
yapılması gerekenler adalet mekanizmasının,
yargının işidir, hukukun işidir. Gülyazıda, Ortasuda
hayatlarını kaybeden bu kardeşlerimize rahmet diliyorum ben,
acılarını ailelerin yürekten paylaşıyorum. O
acıyı ben orada, gittiğimde de arkadaşlarımızla
birlikte beraber yaşadık. Hiç kimse böyle acılı süreçlerden
kendisine günlük siyasi çıkar elde etmek hedefine de koşmasın.
Bu doğru bir sonuç değildir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Adalet için, adalet için susmak...
İHSAN
ŞENER (Devamla) Adalet için yapılması gereken şeylerin
usulü bellidir
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Adalet için ses çıkaranlara böyle mi
yapıyorsunuz?
İHSAN
ŞENER (Devamla)
ve nerede yapılacağı da
açıktır.
Dolayısıyla,
burada Barış ve Demokrasi Partisinin verdiği araştırma
önergesiyle ilgili, grubumuzun tutumu açıktır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin şu andaki gündemi, hedefleri bellidir. Ben, grubumuzun, bu
araştırma önergesinin aleyhinde olduğunu beyan ediyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, kendisi Komisyon
Başkanıydı İnsan Hakları Komisyonunda ve
raporları belli. Hakikaten tamamen kamuoyunu aldatan, yanlış bilgilendiren
bir açıklama yaptı, onu düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN
Buyurun.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
Sayın Başkan ben de
BAŞKAN Yok,
sizler alamazsınız, ilgilisine veriyoruz işte. Yok, öyle olmaz.
Kendi kendime dedim
ki Ay, harika gidiyor bugün, sessiz, sakin. Ya Allah bismillah, Allahü ekber!
dendi.
Haydi bakalım,
buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
14.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplanın, Ordu Milletvekili İhsan Şenerin BDP grup önerisi
üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sizler, İnsan
Hakları Komisyonu Alt Komisyon Başkanlığını
yaptınız ve bir rapor düzenlediniz. Bu raporda Kasıt tespit
edilemedi. dediniz. Siz, yasamayken, Meclisin denetim, araştırma komisyonuyken
hangi hakla kendinizi yargının yerine koyup Kasıt yoktur.
deyip şu takipsizlik kararına malzeme sağladınız, bu
bir. Bu yanlışı yaptınız.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Siz raporu okudunuz mu, okudunuz mu raporu? Hayır,
yanlış bilgi veriyorsun, yanlış bilgi veriyorsun.
HASİP KAPLAN
(Devamla) Vicdanında adalet olan birisi bunu yapmaz. Vicdanı,
insanlık
BAŞKAN
Birbirinizi sinirlendirmeyin, lütfen
İHSAN
ŞENER (Ordu) Hayır ama yanlış bilgi veriyor.
BAŞKAN
Anladım da şimdi siz de düzeltirsiniz, karşılıklı
olarak devam eder gider.
HASİP KAPLAN
(Devamla) İkinci bir konu, yine, bakın hiç olmazsa bu takipsizlik
kararında 5-6 tane şüphelinin, generalin ismi var; Hava Kuvvetleri,
Kara Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı. Sizin
Komisyonunuzda 4 tanesini çağırıp, şöyle
karşınıza alıp, doğru dürüst bir sorgulama yapıp
bu konuda bir rapor düzenlerken bu raporda, burada, insansız hava
araçlarının hangi ülkenin emrinde olduğunu, istihbaratın
nasıl yanlış bilgi verdiğini, MİTin niye suskun
kaldığını, devletin derin birimlerinin, paralel devletin,
zalim devletin, katil devletin, acımasız devletin, acımasız
katillerin, bu insanların üstüne bomba yağdıranların,
bunların da bir sorumlu olduğunu, araba kullanırken bile bir
trafik kazasında çarptığınız bir bebenin, çarptığınız
bir canlı hayvanın adalette bir bedeli olduğunu İnsan
Hakları Komisyonu bilmiyorsa marangozlar komisyonu mu bilecekti? Bunda
biraz vicdan ve kamuoyunu doğru bilgilendirin. Burada 34 canı konuşuyoruz,
34 can. 34 canı konuşurken insan hayatını konuşuyoruz.
İnsan hayatında da doğru bilgilendirmek
Ve yüreğiniz
yetiyorsa gelin araştırma komisyonu kuralım, gelin
araştıralım, bu kadar basit.
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sayın Başkan, istirham ediyorum, yanlış
bilgi veriyor. Cümleyi yanlış
BAŞKAN
Tamam, buyurun.
Şimdi, herkes
birbirini düzeltsin, hadi bakalım. Keşke dilimi
ısıraymışım, baktım Meclise, Harika. dedim ve
gitti!
Buyurun.
15.- Ordu Milletvekili İhsan Şenerin,
Şırnak Milletvekili Hasip Kaplanın yaptığı
açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin
açıklaması
İHSAN
ŞENER (Ordu) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
arkadaşlar, bizim raporumuzun son cümlesi açıktır. Son cümlesi
bir yargı cümlesi değildir ve net ifade ediyorum: Bizim
araştırma ve incelemelerimizde kasta dair bir belgeye rastlanmamıştır.
İfade budur. Dolayısıyla, bunu
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bunu nasıl yazarsınız?
İHSAN
ŞENER (Devamla) Lütfen, lütfen, lütfen
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hâkim misin? Hâkim misin?
İHSAN
ŞENER (Devamla) Lütfen diyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Hâkimsen yazarsın ama yapmayın
İHSAN
ŞENER (Devamla) Lütfen, oturur musunuz yerinize.
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
bunu anlatıyoruz, anlamıyorsunuz.
BAŞKAN
Sayın Kaplan, lütfen.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Dolayısıyla, bu cümleyi evirip çevirmeye
Çünkü, Ertuğrul Bey burada yok, sizin buradaki taleplerinizi Ertuğrul
Bey yazılı olarak bize komisyon sürecinde iletmedi.
LEVENT GÖK (Ankara)
İletti canım!
İHSAN
ŞENER (Devamla) Hayır, iletmedi.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) Nasıl iletmedi?
İHSAN
ŞENER (Devamla) Yazılı talepleri yoktu, lütfen Levent Bey.
LEVENT GÖK (Ankara)
Ama reddettiniz
İHSAN
ŞENER (Devamla) Değil.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Var, var; elinizde, elinizde.
İHSAN
ŞENER (Devamla) Bakınız, şimdi, yapmamız gereken
şey ne ise o zaman -Levent Bey de Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan
arkadaşımızdı- hepsini birlikte karar aldık, ne
yapacağımıza asla kimsenin şerhi olmadı.
Çalışma süreci, takvimi ve şekli hususunda grubumuz, o zamanki komisyon,
alt komisyon birlikte karar verdi. Bugün buradan yola çıkıp
yanlış bilgiler, yanlış beyanlarda lütfen
bulunmayalım.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bunlar ne? Bunlar ne Başkan?
İHSAN ŞENER
(Devamla) Lütfen.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Bu BDPnin, bu CHPnin; MHPnin de vardı. Al, al
İHSAN ŞENER
(Devamla) Sayın Başkanım
HASİP KAPLAN
(Şırnak)
al, yalan söyleme, o kürsüden yalan söyleme.
İHSAN ŞENER
(Devamla) Hayır, ben yalan söylemiyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yalan söyleme ama.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım böyle şey oluyor mu ki?
BAŞKAN Sayın
Şener
Ne yapalım
şimdi? Ara veriyorum o zaman, tamam bitirdi.
İHSAN ŞENER
(Devamla) Bu bir itiraz şerhidir, onlar var zaten.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Başkanım, yani bu kadar göz göre göre yalan
söylenmez ki.
İHSAN ŞENER
(Devamla) Onlar var zaten.
BAŞKAN Anladım
da ama yani dövüşerek, kavga ederek çözemezsiniz ki.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) Yalanın da biraz adabı olur,
sınırı olur.
İHSAN ŞENER
(Devamla) Hayır, itiraz
BAŞKAN Herkes
konuşacak, fikrini söyleyecek.
İHSAN ŞENER
(Devamla) İtiraz şerhi zaten var, ben ondan da bahsettim,
arkadaşlarımızın itirazi görüşlerinin olduğunu
söyledim. Rapor zaten onlarla bir bütün olarak ortadadır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN
(Iğdır) BDPnin yok. diyorsunuz ama Başkan.
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati:16.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.44
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, 28/12/2011 tarihinde
meydana gelen ve 35 yurttaşımızın yaşamını
yitirdiği Uludere (Roboski) katliamı sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesinin (10/436) görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Ocak
2014 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
önerisi (Devam)
BAŞKAN -
Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin lehinde Ankara
Milletvekili Sayın Levent Gök; buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve
Demokrasi Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi
üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bugün sözün
bittiği bir günü konuşuyoruz. Acaba gerçekten söz bitti mi? Az önce
izlediğim AKP sözcüsü arkadaşlarımın bir
yanlışı savunurken vicdanlarının nasıl
titrediğine tanık oldum -yakından tanıdığım
arkadaşlarımın- zaten öyle de olması gerekirdi. Yakın
tarihimizin en yakın ve en mağdur edici bir trajik olayını
konuşuyoruz. 34 gencecik bedenimizin paramparça edildiği bir olayda
bugün geldiğimiz noktada bakın hangi tablodayız? Roboskide,
Uluderede 28 Aralık 2011 tarihinde Türk savaş uçaklarının
34 yurttaşımızı öldürmesi ve 4
yurttaşımızı yaralaması üzerine bir karartma
uygulandı, ölenlerin PKKlı olduğu algısı kamuoyuna
yerleştirilmeye çalışıldı ama acı gerçek elbette
ki mızrağın çuvala sığmayacağı gibi bir
gerçekti ve ortaya çıkan gerçekler konusunda Başbakan dedi ki: Bu
olay Türkiyenin karanlık dehlizlerinde kalmayacak.
Değerli
milletvekilleri, tam 3 tane mekanizma kurduk; Meclis İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda bu konu
araştırıldı, İçişleri Bakanlığı
müfettişleri görevlendirildi ve Diyarbakır Özel Yetkili
Savcılığı soruşturma başlattı. Şimdi,
gelinen noktada, tüm yurttaşlarımız ve Uluderede
çocuklarını kaybeden aileler devlete güvendiler çünkü devlet onlara
söz verdi, Bu olay karanlık dehlizlerde kalmayacak. Adalete güvenin,
adaleti bir takip edin. Bakın, Meclis komisyonu çalışıyor,
İçişleri Bakanlığı müfettişleri de görev
yapıyor ve Diyarbakır Savcılığı olayı
soruşturuyor. denildi ve aileler bugüne kadar bağırlarına
taş bastılar. Peki, ne oldu? Meclis İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun AKPli üyelerinin çoğunluğunun
verdiği oylarla sadece kasıt yok denilmedi değerli
milletvekilleri, kasıt yok denilse idi bir derece belki hafifletici
neden olabilirdi ama AKPli üyeler yazdıkları gerekçede, ölen 34
yurttaşımızın içinde 2 tane de PKKlı olduğunu
yazarak olayı meşru göstermeye çalıştılar, olayın
asıl üzücü tarafı budur. Olayda AKPli üyeler çok masum
değiller. Esasında, zaten onlar da o kararı kendileri
yazmadı çünkü bizim son karar toplantısında oylama
yapacağımız gün, -Komisyon Başkanını göremiyorum
şu anda salonda- Arkadaşlar,
ben de bu raporu sizlerle birlikte yeni açtım, yeni okuyorum. dedi. Bu
rapor Genelkurmay ve iktidarın bilemediğimiz karanlık
odalarında hazırlandı ve önlerine kondu her zaman olduğu
gibi. Raporu o gün gördüler onlar da. Ne gördüler? 2 tane PKKlı 34
kişinin arasına girdi. Peki, o hâlde nedir? O hâlde bu olay
meşrudur. Öyle midir değerli arkadaşlar? Devletin her zaman,
herkesi öldürme yetkisi var mıdır?
Bir de AKPli
sözcüler diyor ki: Meclis İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu inceleme raporunu düzenler, yargıya intikal etmez. Öyle değil
değerli arkadaşlarım. Bizim kapı gibi muhalefet
şerhimiz var. Meclis İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu özel bir kanunla kurulmuştur ve bu kanunun 6ncı maddesi
aynen şöyledir: Komisyonun gerekli görmesi halinde; inceleme konusunun
sorumluları hakkında genel hükümlere göre kovuşturma veya
işlem yapılabilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığınca Komisyon raporu ilgili merciye bildirilir.
Başkan da raporu ilgili mercilere bildirir. Yani, öyle hafiften görülecek
bir komisyon değiliz. Bizim vardığımız kanaatleri
Meclis Başkanı savcılara göndermek durumundaydı
değerli arkadaşlarım ama AKPli üyelerin çoğunluk
oylarıyla, İnsan Hakları bünyesinde kurulan alt komisyon ne yazık
ki kendilerinin de bilmediği bir gerekçeyle olayı kapatmaya
çalıştı. Bu şaşırtıcı değildi
bizler için çünkü Uludereye gittiğimizden itibaren, halka verilen
sözlerin bir bir yerine getirilmediğini biz komisyon
çalışmaları sırasında çok net gördük. Verdiğimiz
tanık dinletme taleplerimiz reddedilmiştir değerli
arkadaşlarım. Genelkurmay Harekât Dairesinden, en önemli daireden en
üst düzeydeki bir yetkilinin dinlenme talepleri reddedilmiştir. O nedenle,
biz, bu komisyonda her kararımızı oy birliğiyle
almadık; BDPnin de talepleri reddedilmiştir, bizim de taleplerimiz
reddedilmiştir.
Peki, İçişleri
Bakanlığı ne yaptı? İçişleri
Bakanlığının görevlendirdiği müfettişlerin
raporuna bir baktık ki, ön inceleme raporu. Yani, sonuç doğurmayacak
bir rapor, olayın fotoğrafını çeken bir rapor. Ne
yapılması gerekiyordu? İçişleri
Bakanlığının, ön inceleme raporu üzerine derhâl bir
soruşturma izni ve soruşturma raporu düzenlenmesi talimatı
vermesi gerekiyordu.
Değerli
milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı
müfettişlerinin verdikleri ön inceleme raporu, 2012 yılının
Şubat ayında sunulduğu hâlde daha bugüne kadar
İçişleri Bakanlığı tarafından verilmiş bir
soruşturma izni veya soruşturma raporu bulunmamaktadır.
Şimdi, Meclis İnsan Hakları Komisyonu olayı kapattı,
İçişleri Bakanlığı olayı kapattı. Peki
yargı ne yaptı değerli arkadaşlarım, hepimizin güvenmek
istediği yargı ne yaptı? Diyarbakır Özel Yetkili
Savcılığı, tam bir buçuk yıl sonra görevsizlik
kararı verdi, dosyayı Genelkurmay Askerî
Savcılığına gönderdi. Bir tek askerî yetkiliyi dinlemeden
değerli arkadaşlar, bir tek askerî yetkiliyi dinlemeden Diyarbakır
Özel Yetkili Savcılığı görevsizlik kararı verdi ve
dosyayı Genelkurmay Askerî Savcılığına gönderdi. Sabah
saatlerinde aldığımız karar, elimde. Muhalefet gerekçemizde
ne yazıyorsak olayı aynen anlatıyor, diyor ki: Genelkurmay
Analiz Dairesi kararını Genelkurmay İkinci Başkanına
bildirmiştir, Genelkurmay İkinci Başkanı da gitmiştir,
Genelkurmay Başkanını bulmuştur, Genelkurmay
Başkanı o zaman Millî Güvenlik Kurulundadır ve Genelkurmay
Başkanının verdiği karar sonucu hava harekâtı
yapılmıştır.
Değerli
yurttaşlarım, değerli milletvekilleri; 34 tane bedenin
öldürüldüğü bir olayda, askerî savcılık olayı nasıl
bağlıyor biliyor musunuz? Askerî yetkililer görevlerini yerine
getirirken kaçınılmaz bir hataya düşmüşler. Cümleye
bakın değerli arkadaşlarım,
kaçınılmaz bir
hataya düşmüşler. 34 tane beden paramparça oluyor, 4 tanesi
yaralanıyor ve askerî yetkililer kaçınılmaz bir hataya
düşüyorlar.
BİNNAZ TOPRAK
(İstanbul) Ne demek o kaçınılmaz?
LEVENT GÖK
(Devamla) Değerli milletvekilleri, en basit bir olayda dahi herkesin
dünyasının karartıldığı bir Türkiyede
yaşıyoruz. 18 yaşından küçük çocukların öldüğü, 4
tanesinin 13 yaşında olduğu bu olayda, insan hayatı bu
kadar ucuz mudur, bu kadar bedava mıdır? Biz bu ülkemizde adaleti ne
zaman gerçekleştireceğiz?
Bugün devlet
aklı çökmüştür değerli milletvekilleri, devlet aklı iflas
etmiştir, devlet aklı tükenmiştir, vicdanlar
kanamıştır. Uluderedeki aileler, bugün bir kez daha,
çocuklarının ilk öldüğü günkü gibi sarsılmaktadırlar.
Tüm Türkiyede bu olayı yakından takip eden sivil toplum örgütleri,
yurttaşlarımız, her gün, her dakika bu olayın
acısını, bir kez daha, içlerinde hissetmektedirler. Bu kadar
bedava değildir.
Peki, acaba, sizce
bugün sözün bittiği bir gün müdür? Bence ancak Adalet ve Kalkınma
Partisinin ve Genelkurmayın sözünün bittiği bir gündür. Bugün
artık, Türk halkının bu olayla ilgili iktidara ve Genelkurmaya
verdiği avansın bittiği bir gündür. (CHP ve BDP
sıralarından alkışlar)
Bundan sonra artık vicdanlar ayağa kalkacaktır, bundan
sonra artık insanlık ayağa kalkacaktır, bundan sonra sivil
toplum ayağa kalkacaktır, dünya ayağa kalkacaktır ve herkes
artık, esas, bugünden sonra konuşmaya başlayacaktır.
Böylesi bir olayda, kimse zannetmesin ki, Türkiyede adalet yerini bulmayacak,
failler yargılanmayacak diye. Türk toplumu duyarlı değerli
arkadaşlarım. Adalet ve Kalkınma Partisinin bu
duyarsızlığı karşısında, Genelkurmayın
bu duyarsızlığı karşısında Türk halkı,
bir kez daha, hesap sorma kararlılığı içerisindedir.
Bakın, burada hepiniz başınız önünüze eğik olarak
izliyorsunuz çünkü bugün bir utanç yaşanıyor.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Bizim adımıza konuşmayın!
LEVENT GÖK
(Devamla) Adalet bugün yere battı, tekrar yere çökertildi, diz
çökertildi, yerin altına sokuldu; utanç yaşıyoruz bugün. 34 tane
gencecik bir körpe çocuğumuzun, Türkiye Cumhuriyetinin eşit birer
yurttaşının bugün hesabını
kapattığınızı zannediyorsunuz ama o hesap bugün
açılıyor. O hesabı bugün Türk halkı açıyor, Uludereli
aileler açıyor.
Onlar adına
bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak üzerimize düşen bütün sorumlulukla,
bu görevi, bundan sonra da aynı kararlılıkla
üstleneceğimizi ifade ediyorum ve Barış ve Demokrasi Partisinin
vermiş olduğu öneriyi desteklediğimizi ifade ediyor, hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gök.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu önerisinin aleyhinde İzmir Milletvekili Sayın
Hamza Dağ.
Buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Barış ve Demokrasi Partisinin vermiş
olduğu grup önerisi aleyhinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum.
28 Aralık 2012 günü,
Şırnak ili Uludere ilçesi Gülyazı köyü Irak
sınırında gerçekleşen ve 34
vatandaşımızın vefat ettiği olay, gerçekten, hepimizi
derinden üzmüştür ve bu olay ve bu tarih sıradan bir tarih
değildir, hepimiz için de hep tarihte ciddi anlamda yerini alacak bir gün
olacaktır.
Bu olayın
yaşanmasının hemen arkasından, içerisinde bulunduğumuz
grup ile diğer siyasi partilerin İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun içinde bir alt komisyon kurulması için
teklifleri söz konusu olmuştur. Bu teklifler neticesinde, 9 Ocak 2012 günü
yapılan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu
toplantısında Şırnak ili Uludere ilçesi Irak
sınırında yapılan hava harekâtı neticesinde meydana
gelen ölüm olaylarıyla alakalı bir alt komisyon kurulmasına
karar verilmiştir.
6 Şubat 2012
tarihinde bölgeye gidilip orada, yakınlarını kaybeden
vatandaşlarımızla ve hem de yetkili kişilerle görüşme
yapılmıştır. Komisyon üyeleri tarafından İHA
görüntüleri incelenmiş, konuyla ilgili görevli bulunan gerek Genelkurmay ve
Millî Savunma Bakanlığı gerekse Diyarbakır Özel Yetkili
Mahkemesi tarafından gerekli dosyalar Komisyona istenmiştir ve bu
dosyalar da Komisyonda mevcuttur. Bütün bu incelemelerden sonra,
gerçekleşen bu üzücü olayın meydana gelmesinin yani
yanılmanın nedenlerini düşündüğümüz takdirde, önümüzde
İHA görüntüleri ve istihbarat konusunu görmekteyiz. Komisyona gelen bilgi
ve belgelerden çıkardığımız nokta olarak da kasım
ve aralık ayına ilişkin olarak çok yoğun bir istihbarat
paylaşımının olduğunu görmekteyiz. Bu istihbaratların
hem jandarma istihbaratından hem MİTten hem de diğer
kurumlardan çok yoğun bir şekilde geldiği gözlemlenmektedir ama
28 Aralık tarihine ilişkin bir istihbaratın da söz konusu
olmadığını görüyoruz.
İHA görüntüleri
olayın olduğu gün Gülyazı Jandarma Tugay
Komutanlığından, 23üncü Jandarma Tümen
Komutanlığından, 2nci Ordudan ve Genelkurmaydan yani toplamda 8
tane merkezden izlenmektedir. Bizim izlediğimiz ekrandan daha büyük
ekrandan ve askerî bilgiye sahip, artık bu konunun ustası olmuş
kişiler tarafından bu incelemeler gerçekleştirilmiştir ve
bütün bu incelemeler neticesinde burada yaşanan hareketliliğin bir
terörist hareketliliği olduğu kanaatine
varılmıştır. Ve bu kanaat neticesinde de gerçekten raporda
da dercettiğimiz Tümen Komutanının şu ifadesi bizim için
çok manidardır: Ben Tümen Komutanı olarak bu görüntüleri izledikten
sonra bu kişilerin kaçakçı olduğunu bilsem uçar birlik
harekâtı planlamam. Neden? Yapmayacağım derken de
endişem
Neden planlamam? Çünkü o kaçakçı da
yakaladığım şey de o riske değmez. Ben, orada 2
helikopterimi kırarsam yani düşerse, iyi eğitimli en az 30 vatan
evladı hayatını kaybeder. 15 olduğunu düşünün veya 30
kişi, 1inin düştüğünü düşünün yani ben kaçakçı için
böyle riskli bir harekâtı gece planlamam. Ben, işte yıllardır
-generalliğimin 5inci senesi- böyle bir şey duymadım, ben de
böyle bir şey planlamadım. Ha, bana emir verirlerse Kaçakçı
için uçar birlik harekâtı planla. diye, önce itiraz ederim, risklerini
söylerim ama emir verirlerse bunu da yapmak durumundayım.
Dolayısıyla, burada Tümen Komutanı dahi yer güvenliği
alınmadığı hâlde bu uçar birlik harekâtını
düşündüğünü ifade etmektedir.
İnsan şunu
düşünmeden edemiyor: Burada kasti bir durum olsa idi görüntüleri izleyen
bu kişi, sivil kişilerin olduğu ve bölgede sürekli hâle
gelmiş, ismine ister kaçakçılık deyin, ister sınır
ticareti deyin, kişilerin olduğu gruba karşı böyle bir
harekâtı düzenlemek gibi bir durumu düşünebilir miydi?
Bu konuyla ilgili hem
uluslararası hem de ülkemizden birkaç örnek vermek istiyorum, hem eski
Türkiye anlatımı açısından hem de uluslararası alanda
bu konudaki örnekler açısından bunun da önemli olduğu
kanaatindeyim: Almanyada 2000 ile 2006 yılları arasında
Neonaziler tarafından işlenen cinayetler neticesinde 26 Ocak 2012de
Alman Parlamentosunda bir araştırma komisyonu kurulmuş, bu
komisyon konuyla ilgili gerekli incelemeler yapmış ve en neticesinde,
raporu hâlen verilmemiştir ve işi yargıya havale etmiştir.
2 Temmuz 1993 günü
Sivasta meydana gelen olaylarla ilgili 6 Temmuz 1993te Meclis
araştırma komisyonu kurulmuş ve bu komisyon 12-15 Temmuz
arası Sivasta incelemelerde bulunmuştur. Komisyon
tutanaklarından öğrendiğimiz üzere, komisyon birçok bürokratik
engellerle karşılaşmış ve yeterli bilgi ve belge temin
edemediği için raporu dahi dercedememiştir.
Aynı
şekilde, kanlı Nevroz olarak tarihe geçen, 1992de, DYP ve SHP
iktidarı dönemindeki Nevrozda, Şırnakın Cizre ilçesinde
çok ciddi bir katliam olmasına rağmen bununla ilgili de eski
Türkiyede ne yazık ki hiçbir şey yapılamamıştır.
LEVENT GÖK (Ankara)
Hamza, bugüne gel, Hamza.
HAMZA DAĞ
(Devamla) Şimdi, burada şu noktaya dikkat çekmek istiyorum:
Meclisin iki temel görevi vardır, yasama ve denetim. Yani Meclisin
yargılama gibi bir görevi söz konusu değildir.
LEVENT GÖK (Ankara)
Hamza, Komisyonun 6ncı maddesi ne diyor ama?
HAMZA DAĞ
(Devamla) Uludereyle ilgili kurulan komisyon bölgeye gitmiş, ilgili
bütün kurumları tek tek dinlemiş, ilgili belge ve bilgileri
almış, en mahrem verileri bile incelemiştir ve raporunu düzenleyerek
komisyona sunmuştur. Yani Meclis, yasama ve denetim anlamında
görevini yapmıştır. Bu noktadan sonra Meclis araştırma
komisyonu açılmasının bir anlamı olmadığı
kanaatindeyim. Çünkü biraz önce de değerli Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşımız da inceleme komisyonunun ne kadar
önemli görevleri olduğunu söylemiş, araştırma komisyonuyla
bu görevlerin ötesinde bir görevin olması çok da mümkün gözükmemektedir.
Genelkurmay
Başkanlığı Askerî Savcılığı da dün
itibarıyla soruşturmasını tamamlamış ve kovuşturmaya
yer olmadığına karar vermiştir. Şimdi, Genelkurmay
Askerî Savcılığının bu şekilde karara gitmesinin
birkaç gerekçesine sürem de çok azaldı- değinmek istiyorum.
Sinat-Haftanin bölgesine ait, son döneme ilişkin, yetkili istihbarat
birimlerince iletilen bilgi, duyum ve arşiv bilgileri kapsamında,
özellikle, bölgeden sorumlu birlik komutanlıklarında ve Genelkurmay
İstihbarat Başkanlığında olay öncesi, son bir
aylık dönemde bölgede terörist yoğunlaşmanın olduğu,
bölgeden Şırnak kırsalına terörist geçişlerin
yapılacağı ve sınırı geçen teröristlerin
sansasyonel bir saldırı gerçekleştireceği hususunda
yoğun bir beklentinin oluşması; yine, dosyada mevcut uzman
raporlarından ve izlenen görüntülerden anlaşılacağı
üzere, İHA görüntülerinden ısı kaynaklarının boyut ve
hareketlerine dayanılarak, nitelikleri hakkında araç, insan, hayvan
gibi tahminî değerlendirmeler yapılabilmesi; bu tanımlama
dışında diğer niteliklere, terörist, kaçakçı, çoban ve
benzere ilişkin kesin bir değerlendirmenin yapılamaması;
dolayısıyla İHA tarafından tespit edilen ısı
kaynaklarının başkaca bilgilerle ilişkilendirilerek
tamamlanması gerekmesi; bu kapsamda mevcut istihbarat bilgileri dikkate
alınmaksızın, sadece İHA görüntülerinin incelenmesiyle
yapılan değerlendirmelerin alınacak karar açısından
belirleyici nitelikte olmayacağı.
Aynen bizim
raporumuzda bahsettiğimiz gibi burada sonuca gidecek iki husus
vardır: Bir İHA görüntüleridir, iki istihbarattır. Son aylarda
istihbaratın yoğunlaşması sebebiyle
Gerçekten biraz önce
kaçınılmaz hata konusu gündeme getirildi. Kaçınılmaz hata
birilerinin uydurduğu bir husus değildir, bizim Meclis olarak kanun
hâline getirdiğimiz Türk Ceza Kanununun 30uncu maddesinde,
kaçınılmaz hata, taksirle ilgili suçlarda suçu ortadan kaldıran
bir sebep olarak gösterilmiş bir husustur. Türk Ceza Kanununun 30uncu
maddesinin (3)üncü bendi bu konuda gayet açıktır.
Değerli
arkadaşlar, çözüm sürecini yaşıyoruz. Çözüm süreci, gerçekten
bizim için çok önemli ve ülkemiz için de tarihî bir süreçtir. Ben bu olayı
gördüğümde ve bu olayı, bizzat, işin içinde inceleyen komisyonun
bir üyesi olarak, keşke bu çözüm sürecini çok daha önceleri
yaşamış olsaydık.
Bizler, buradan, bu
kürsüden, içinde hamaset ve husumet olan sözler söyleyebiliriz. Bizim sesimiz
de gür çıkabilir, ama önemli olan sözümüzün gür çıkmasıdır.
Bir şeyin yeşermesi, bir şeyin ortaya çıkması, gök
gürültüsünün gürlüğünden değil, yağan yağmurun
güzelliğindendir. Dolayısıyla, burada, sesimiz çok gür bir
şekilde bir şeyler söyleyebiliriz.
Bu sesi gür
çıkan arkadaşlarımız, biz onlara Bingölde Hatice Belginin
vefatını söylediğimizde, Orada düşük yoğunluklu bir
savaş var kardeşim, bu tarzda şeyler olur. Ne yazık ki
bunları söylediler.
Keşke Silvan
olayını yaşamamış olsaydık, keşke bu çözüm
sürecini daha önce yaşamış olsaydık. Eğer Silvan
olayını yaşamamış olsaydık, belki de bugün
Uludereyi yaşamamış olacaktık, Uludereyi konuşmuyor
olacaktık.
Son olarak da
Sayın Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisi, sözcüsü
arkadaşımız raporu o gün öğrendiğimizi, komisyon üyeleri
olarak raporu o gün okuduğumuzu söylediler. Rapor, kırk sekiz saat
öncesinden Meclis komisyonundaki bütün üyelere gönderilmiştir ve ben
kendim, şahsım raporu daha önce biliyordum ve raporu daha önce
muhalefet şerhleriyle birlikte okumuştum. Dolayısıyla, bu
konuda Meclis olarak gerekli incelemeler yapılmıştır.
Meclis araştırması konusu yapılmasına gerek
olmadığı kanaatiyle hepinizi sevgi, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Dağ.
LEVENT GÖK (Ankara)
Sayın Başkan
BAŞKAN
Efendim?
LEVENT GÖK (Ankara)
Bir dakika bir açıklama yapmama izin verir misiniz efendim. Konu önemli,
bir dakika açıklama yapmama izin verir misiniz efendim.
HAMZA DAĞ
(İzmir) Sataşmadım Sayın Başkan,
sataşmadım.
BAŞKAN
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
16.- Ankara Milletvekili Levent Gökün, İzmir
Milletvekili Hamza Dağın BDP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
LEVENT GÖK (Ankara)
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; konu önemli, konu
ciddi. Biz, ülkemizde gerçekleşen ve hepinizin üzüldüğünü
bildiğim bu olayın adalet yönünden gerçekleşmesini başka
mercilere bırakmamalıyız. Yani, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi bu konuyu çözmemeliydi, bu konuyu biz kendi iç hukukumuzla, kendi
mekanizmalarımızla çözmeliydik ve vicdanları tatmin etmeliydik.
Doğrusu bu değil midir değerli arkadaşlarım? Yani,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine olay götürülecek, oradan bir karar
çıkacak
E, biz bunu istemiyoruz ki. Bunu kendi
mekanizmalarımızla, mahkemelerimizle, savcılarımızla,
komisyonlarımızla beraber çözelim. Yani, biz bir olayı
çözemeyecek bir iradede miyiz? Bakın ne olacak? Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin geçen kasım ayında verdiği bir
kararda, yine buna benzer bir olayda, Şırnakta iki köyümüzün
bombalanmasında tam 38 yurttaşımızın ölmesi ve bunun
üzerine etkin soruşturma yapılmaması üzerine aileler Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvurdular ve kasım ayında
açıklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kararında,
Türkiyeyi tam 2 milyon 305 bin euro tazminata mahkûm etti. Şimdi, burada
Türkiyeyi çok ciddi tazminatlar bekliyor değerli arkadaşlarım.
Tazminatlar da bir yana, yani kamuoyu vicdanının rahatlaması
lazım, hepimizin vicdanının rahatlaması lazım.
Uluderede ölen çocukların annelerinin vicdanlarının bir nebze
olsun teselli edilmesi lazım. Anlatmaya
çalıştığımız bu,
çırpındığımız bu.
Az önce Hamza
Beyin söylediği üst komisyon toplantısı değildir. Biz ilk
önce alt komisyonda toplantı yaparken Komisyon Başkanımız
Sayın İhsan Şener kalkmıştır, demiştir ki:
Arkadaşlar, ben de bu raporu şu anda sizler gibi ilk defa
görüyorum. Benim kastettiğim odur. Aynen böyle olmuştur ve biz de
şaşırdık elbette ki. Yani, AKPli üyeler kendi gerekçelerini
hazırlayamıyorlar mı ya da Başkan niçin bu gerekçeyi
söyledi? Eğer inandırıcı bir gerekçeyi bize burada söylerse
kendisini dinleriz. Ama, biz kendimiz olmalıyız, adaleti de kendimiz
sağlamalıyız.
Hepinizi sevgiyle,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- BDP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan,
28/12/2011 tarihinde meydana gelen ve 35 yurttaşımızın
yaşamını yitirdiği Uludere (Roboski) katliamı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin (10/436) görüşmelerinin,
Genel Kurulun 7 Ocak 2014 Salı günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)
BAŞKAN
Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım:
2.- MHP Grubunun, 10/10/2012 tarih ve 6284 sayı
ile Hatay Milletvekili Adnan Şefik Çirkin ve arkadaşları
tarafından Suriyede yaşanan olaylar nedeniyle başta Hatay olmak
üzere bölge illerinin sorunlarının belirlenmesi amacıyla Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun 7 Ocak 2014 Salı
günkü birleşiminde okunarak, görüşmelerinin aynı tarihli
birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
Tarih: 07/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 7 Ocak 2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, Grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf Halaçoğlu
Kayseri
MHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
10 Ekim 2012 tarih,
6284 sayı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Hatay Milletvekili Şefik Çirkin ve
arkadaşlarının Suriyede yaşanan olaylar nedeniyle
başta Hatay olmak üzere bölge illerinin sorunlarının
belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması
önergesinin, 7 Ocak 2014 Salı günü (bugün) Genel Kurulda okunarak,
görüşmelerinin bugünkü birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz Hatay Milletvekili
Sayın Adnan Şefik Çirkine aittir.
Buyurun Sayın
Çirkin. (MHP sıralarından alkışlar)
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın
milletvekilleri, hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum.
Şimdi, malum
olduğu üzere, son günlerde de gündeme gelen bu Suriye meseleleri nedeniyle
Hatayımızın çektiği sıkıntılarla ilgili
sorunları burada arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunmaktayım.
Sayın
milletvekilleri, öncelikle, şöyle bir geriye dönecek olursak bir anda,
dost olduğumuz, aramızda çok derin ekonomik ilişkiler olan,
kardeş dediğimiz bir ülkeyle birdenbire, yirmi dört saat içerisinde
ipleri, bağları kopardık ve bunun da ötesine geçip âdeta bir emperyal
devlet havası ve edasıyla Suriyedeki rejimi devirmek üzere bir
harekât başlattık. Ne dedik? Emevi Camiinde namaz
kılacağız dedik. Elimize Kocatepe Camisi kaldı. Ne dedik?
Sayın Dışişleri Bakanı üç haftaya kadar Suriye
yıkılıyor, şöyle olacak, böyle olacak dedi. Üç sene geçti,
daha Suriye yıkılacak. Ne dedik? İşte, Suriyenin öz
evlatları Suriyedeki rejimi devirecek dedik. Ama Sayın
Başbakanın Suriyenin öz evlatları dediği insanlar kafa
kesti, kol kesti, vatandaşın ciğerini söktü, onu yedi. Ve böyle
bir güruhla, böyle bir zebani ordusuyla koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti
müttefik oldu, bu bir realite. Bunun arkasından ne oldu? Bunun
arkasından, Hatayı harekât merkezi yaptık yani Suriyeyi
devirmek üzere olan ordunun harekât merkezi. Komuta konseyi, sanki bir şey
var. Ne yaptık? Özgür Suriye Ordusunu sözde kurduk. Onun başına,
bu kadar generalin geleceğinin beklendiği bir ordunun
başına bir albay getirdik. Orada da tabii, bu, harekâttan anlamayan,
efendime söyleyeyim, bir altyapısı olmayan kişilerin
yaptığı bir dış politikanın, güya, sözde emperyal
bir dış politikanın basit hesaplarına ve acizliğine bu
da kurban gitti. Ve biz bundan iki sene evvel Özgür Suriye Ordusu bir gün
dağılacak. dediğimizde buralardan bize çok kızdılar
ama bugün Özgür Suriye Ordusu dağılmış ve Suriyede 1.200
tane grup var. Bilmiyorum sayın milletvekilleri, sizlerin ya da Hükûmetin
bundan haberi var mı?
Bunun yanı
sıra ne oldu? Merkez yaptığınız Hatayda yüzbinlerce
başıboş insan serseri mayın gibi dolaştı ve
Hatayın huzuru bozuldu. Yetmezmiş gibi, Hatay içerisinde
birtakım terör eylemleri başladı ve sonunda göstere, göstere,
göstere Reyhanlı patlaması geldi. Ne oldu Reyhanlı
patlaması? Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı
oldu. Ne oldu Reyhanlıda ve aynı zamanda bütün Hatayda? Hatay terör
bölgesi hâline geldi. Reyhanlı esnafı battı başta, Hatay,
Antakya, İskenderun, Kırıkhan, bütün bu esnaf battı ve ne
yaptınız siz bunun karşılığında
Reyhanlıya? Bugün, Uluderede hayatlarını kaybeden
kardeşlerimize yaklaşık 125 milyar hayat kaybından
dolayı bir tazminat uygun görürken -keşke birkaç yüz milyar
olsaydı, ki kimsenin de bunu aldığı yok- Reyhanlıda
35 milyar, ortalama 35 milyar para verdiniz. Yani, dünyanın 16ncı
büyük ekonomisi, büyük devlet, filan devlet, falan devlet, dünya liderine de
sahip bir Hükûmet olarak Reyhanlılıya layık gördüğünüz para
35 milyar. Hükûmetin bundan utanması gerekir her şeyden evvel, bunu
hem Hataylı hem bir Reyhanlılı olarak söylüyorum; ki bu
Reyhanlı 53 insanını kaybetmesine rağmen
çıtını çıkarmamış, ağzını
açmamış, asil bir şekilde, vakar bir şekilde olayları
karşılamıştır.
4 milyar
ağır yaralılara ödenen para, yeni rakamla 4 bin lira, 2.500 lira
orta yaralılara ödenen para, 1.000 lira hafif yaralılara ödenen para.
Bakın, bugün
bir kızımız hastanede -geçen konuşmamda burada bahsettim
size- bir kızımız belediyenin yanındaki patlamadan
dolayı mağdur. Günde sayısız şekilde, günde defalarca
bayılıyor genç bir kızımız artık bundan sonraki
hayatı ne olacak belli değil- ve bugün hastanede yatıyor, tedavi
görüyor ve tedavi masraflarını karşılayamıyor.
Hükûmetin bundan utanması gerekmektedir.
Ve başta
Reyhanlı olmak üzere Hatayı bitirdiniz. Hükûmete sesleniyorum
eğer duyabiliyorsa: Hatayın esnafı bitti, çiftçisi bitti, turizm
yatırımcısı bitti, her şeyi bitti, turist gelmiyor. Bu
şekilde, siz ne yaptınız bunun
karşılığında, olan bu tahribatın giderilmesi
amacıyla kaç lira yardımda bulundunuz Hükûmet olarak, soruyorum.
Varsa cevapları gelsin, söylesinler. Hangi esnafın borcunu
affettiniz, hangi esnafa faizsiz kredi açtınız, hangi çiftçinin
kredisini ertelediniz? Vazgeçtik Suriyedeki bu felaketten dolayı
esnafın uğradığı felaketten, sel felaketine dair,
tarımda sel felaketinin dahi borçlarını,
tazminatlarını, zararlarını ödemediniz. Ondan sonra,
16ncı büyük ekonomi, şöyle, böyle; yok filan temeli attık, yok
falan temeli attık, yok şu kadar yatırım yaptık da
Gezi olayları çıktı; yok şu oldu, yok bu oldu da ondan
sonra, efendime söyleyeyim, bu Halk Bankası operasyonu çıktı
veyahut başka bir operasyon çıktı. Geçin bunları, bunlar
boş laflar.
Değerli
arkadaşlar, son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Geçtiğimiz
günlerde Hatayda bir tır vakası oldu. Bu tır
vakasının arkasından Sayın İçişleri
Bakanımız çıktı, bir açıklama yaptı. Tabii, bunun
El Kaideye gittiği, şuraya gittiği, buraya gittiği yolunda
birçok değerlendirmeler yapıldı. Sayın İçişleri
Bakanı sanki biliyormuşçasına
Onun birinci açıklaması
da var: Dolarları kim aldı biliyoruz. Bir
araştırılsın
Cevap yok. İkinci açıklaması:
Efendim, bu tır Türkmenlere yardım için gitmiştir. Herkes
işine baksın, içinde ne olduğunu kim biliyor.
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) Türkmenler öyle bir şey demiyor.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Götürme işi, götürme işi, götürme dediği o!
ADNAN ŞEFİK
ÇİRKİN (Devamla) Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum
sayın milletvekilleri: Ben sahadaki Türkmenlerle konuşuyorum, ben
sahada yiyecek ekmek bulamayan, atacak mermi bulamayan, Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetinin teşvikiyle rejim güçleriyle karşı karşıya
kalmış ve ondan sonra da Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Hükûmetinin
desteklediği El Nusra, El Kaide unsurlarının kıskacına
girmiş ve onlar tarafından da katledilmeye başlanan ve şu
anda sahip çıkılmayan Türkmenlerle konuşuyorum, sahadaki
komutanlarla konuşuyorum, gelen bir yardım yok. Peki, nereye gidiyor
bu? Sayın İçişleri Bakanına tavsiyemiz, biraz destekli
konuşmasıdır.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) El Kaideye gidiyor.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) O zaman bu nereye gidiyor? Peki,
bu, bu kadar eğer Türkmene gidiyorsa kabul etmek gerekir ki bunu dahi
beceremediniz yani bir tırı -Hatayı Türkiyenin hatta dünyanın gündemine sokacak
şekilde- oradan alıp bir sınırdan geçiremediniz ya! Bunu
kaçakçıya verin, sizden iyi yapar, Hükûmetten iyi yapar. Bu nasıl bir
anlayıştır Allah aşkına? 40 ayrı noktada Hatayda
arama var. Hatayın güvenlik kuvvetlerinin bu operasyondan haberi olmaz
mı? Bu yardım meşru bir yardımsa Türkmene gidiyorsa niçin
güvenlik kuvvetlerinin -valisi dâhil olmak üzere- hiçbirisinin bundan haberi
yok? Böyle bir devlet anlayışı olmaz.
Şimdi, Türk
devleti yıpranmasın diye her şeyi ifade edemiyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Belki Rızanın altınları vardır, belki
Rızanın altınları orada!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Ama, daha tırların
olduğu da söyleniyor, daha malzemelerin olduğu da söyleniyor ve bunun
El Kaideye gittiği yolunda çok ciddi bilgiler, emareler var. Ama, bir
şeyi iyi biliyoruz, Türkmene giden bir damla yok.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Türkmenlere yardım götürüyor ya, o kadar
insafsızlık yapma!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Rızanın altınlarını yükleyip götürüyor.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Sahadaki Türkmenden haberiniz var
mı sizin?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Var.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Var mı?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Var, haberimiz var.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) E, çık gel, kim söylüyorsa
gel burada söyle Sayın Grup Başkan Vekili. Nasıl olsa biraz
sonra cevap vereceksiniz.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Devlet sırrı
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Ben sahadakilerle konuşuyorum.
Sizin kurduğunuz Türkmen derneklerinin
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Soyduğunuz paralar bile devlet sırrı oluyor be,
bırakın devlet sırrını!
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla)
sizin teşvikinizle
yaptığı açıklamalara inanmak durumunda değiliz.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Soyduğunuz paralar devlet sırrı.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Ben de bir Türkmenim ayrıca,
bunu bilin. Akrabalarım var orada. Bırakın bu işleri.
Yani, Türkiye
Cumhuriyeti devletini bu kadar rezil rüsva etmenin ve oradaki Türkmenleri de
aynı zamanda mağdur etmenin, bu yanlış politika neticesinde
oradaki Türkmenleri de istismar etmenin, kullanmanın ahlaki bir yönünün
olmadığını da burada ifade etmek istiyorum ve bunu bir an
evvel temizleyin, oradaki Türkmenlerin yarasını sarın;
silahı yok, mermisi yok, yiyeceği yok, içeceği yok, hiçbir
şeyi yok, yok oğlu yok.
Hepinize
saygılar
AHMET AYDIN
(Adıyaman) E, götürüyorlar.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Efendim, buyurun.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yardım götürüyorlar işte. Yok, tamam da
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Kim götürüyor efendim?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yardımı götürüyorlar Türkmenlere.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Siz mi götürüyorsunuz?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kim götürüyor?
FARUK BAL (Konya)
Hüseyin El Abdullah diyor ki: Hiçbir yardım almıyoruz.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Devamla) Gelin, burada açıklayın.
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Çirkin.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Soymayı devlet sırrı hâline getirdiniz,
bırakın bu işleri!
Soygunu devlet
sırrı hâline getirdiniz.
BAŞKAN -
Teşekkür ederim.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Herkes kendine gelsin! Lafa bak ya!
BAŞKAN -
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Hatay Milletvekili
Sayın Refik Eryılmaz
Sayın Refik
Eryılmaz yok mu?
Peki, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Şahin burada mı?
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Bir önceki konuşmacı olmayınca
sürpriz oldu.
BAŞKAN
Hayır işte, bir lehte bir aleyhte veriyoruz da ondan dolayı.
Buyurun.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; MHP Grubunun, Suriyede yaşanan olaylar ve
sınırımızdaki illere yansımaları konusunda
vermiş olduğu Meclis araştırması önergesiyle ilgili
söz almış bulunuyorum grubum adına. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum, aziz milletimize saygı ve
selamlarımı sunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, ben, 1970 yılında, Gaziantepin Nizip ilçesine
bağlı İkizce köyünde yani Suriye sınırımıza
sadece 20 kilometre uzaklıkta bir köyde dünyaya geldim. 20li
yaşlarına kadar, 20 kilometre uzağımızdaki bir
başka millet için, bir başka ülke için, bir başka toplum için
asla bir şey hayal edemedik. Niye? Çünkü, aramıza örülmüş
sınırlar vardı, suni sınırlar vardı. Niye? Çünkü,
aramıza maalesef ki döşenmiş 200 kilometreyi aşkın bir
mayınlı bölge vardı. Karşı taraftaki insanları
hep o yıllarda, çocukluk yıllarımda, gençlik
yıllarımda, sanki farklı bir milletmiş gibi, sanki
farklı bir toplulukmuş gibi hayal ederdim.
1994
yılında Pakistan Karaçi Üniversitesinde okurken orada
karşılaştığım Ürdünlü Ali Ağa ismindeki bir
arkadaşımla yaşadığım bir hatıraya kadar
şuuraltımdaki Suriye, Orta Doğu algısı, hep farklı
bir coğrafya, farklı bir millet algısıydı çünkü
şuuraltımıza, zihnimize döşenmiş, aynen o fiziki
mayınlar gibi maalesef psikolojik bir sınır da söz konusuydu.
Ali Ağa ile bir gün konuşurken
Ali Ağa, Filistin
asıllı Ürdünlü bir sınıf arkadaşımdı. Karaçi
Üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümünde okurken var olan
Arapçamı ilerletmek adına kendisiyle yakınlık kurmaya
çalışmama rağmen kendisi, tam tersi oldukça uzak
yaklaşıyor, soğuk bir tavır sergiliyordu. Ali
Ağanın bu davranışı, bu tavrı yaklaşık
bir iki yıl kadar devam etti; ben ise sıcaklığımdan
asla taviz vermeden, onunla olan ilişkilerimi, hem Orta Doğuya hem
Arap toplumuna olan sevgimden dolayı, yakınlığımdan
dolayı, kendisine olan yakınlığımı her hâlükârda
hissettirmeye çalıştım.
İki yıl
sonra Ali Ağa bir gün bana gelerek şöyle tarihî bir yüzleşmeye
vesile oldu: Ali, ben Türkiyeden gelen arkadaşları ve sizleri
tanıdıktan sonra Türkiyeye ilişkin kanaatlerim ve
düşüncelerim tamamıyla değişti. dedi. Böyle deyince
şaşırdım. Peki Ali Ağa, bize ilişkin
kanaatlerin, bize ilişkin düşüncelerin neydi ki iki yıl sonra bu
şekilde söylüyorsun ve değiştiğini ifade ediyorsun? Biz, tarih
kitaplarımızda Türkiyeye ilişkin, Osmanlı
İmparatorluğuna ilişkin şeyler okuduğumuzda hep
Türklerin bizi sömürdüğünü, hep Türklerin zenginliklerimizi
çaldıklarını, Türkler sefahat içerisindeyken Arap
toplumlarının sefalet içerisinde yüzdüklerini okuduk. Hâlbuki, ben
iki yıldan bu yana bakıyorum sizler de bizim gibi
insanlarsınız; gurur, kibir sahibi değilsiniz; benden bana daha
sıcak yaklaşıyorsunuz.
Bir şeyi asla
unutamıyorum: Ürdünün kimi yerlerinde -burası çok önemli- biz siyah
köpekleri Türk lakabıyla çağırırız. Şimdi, bunu
sorgulamaya başladım: Biz, niçin kendi coğrafyamızdaki
siyah köpeklere Türk lakabı takıyoruz diye. Böyle deyince güldüm.
Peki Ali Ağa, Türkiyede de kimi bölgelerde siyah köpeklere Arap
lakabı takıldığını söylesem
şaşırır mısın? Sence, bu bir tesadüf olabilir
mi? dedim.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) - Türkiyedekiler hakaret değil kardeşim
ya!
ALİ
ŞAHİN (Devamla) Türk coğrafyasında siyah köpeklerin Arap
lakabıyla
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hakaret için değil Türkiyedekiler.
ALİ
ŞAHİN (Devamla)
Arap coğrafyasında siyah köpeklerin Türk
lakabıyla çağrılması bir tesadüf müdür, yoksa
küresel güçlerin yüz yıldan beri bu coğrafyaya ilişkin
oynadıkları bir oyunun, projeksiyonun bir neticesi midir?
Ona
dedim ki sizleri bu coğrafyadan ayırmak adına, Arap
toplumlarını, bu coğrafyayı bölmek ve bölmek suretiyle
sömürebilmek adına size gelip dediler ki: İşte, siz, Arap
toplumları, niçin kendi imparatorluğunuzu kurmuyorsunuz? Bu
düşünceyle, sizden tam 22 ülke yarattılar. Aynı dili
konuşan, aynı dine inanan, aynı kültürden,
sınırları cetvellerle çizilmiş tam 22 ülke. Şu an, bu
22 ülkenin kendi sınırları arasında, kendi aralarında
sınır problemleri var.
Bu
da yetmedi, şuuraltlarımıza da sınırlar örüldü. Ne
oldu? Arap coğrafyasında birileri, bizim
dışımızda, bu coğrafyanın
dışındaki birileri siyah köpekleri Arap lakabıyla
çağırtırken kendi coğrafyamızda, biz siyah köpekleri,
yıllarca, Arap coğrafyasında Türk lakabıyla
çağrılan siyah köpekleri biz kendi coğrafyamızda Arap
lakabıyla çağırdık. Bu da yetmedi, biz Araplarla
alakalı
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Kardeşim, biz köpek seviyoruz, onlar
sevmez. Hakaret değil, hakaret değil!
ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Ben burada bir şuuraltı uyanmasına
değiniyorum.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Öyle bir şey olur mu ya?
ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Bu hakaret değil bakın, bu bir tespit, bu
iki kişi arasında
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Ne alakası var?
ALİ
ŞAHİN (Devamla) -
bir Arap genciyle bir Türk genci arasında
vuku bulan bir konuşma, bir tespit.
FARUK
BAL (Konya) MHPnin önerisine gel, bırak hikâyeyi kardeşim ya!
ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Ben burada bir tespit yapmaya
çalışıyorum.
KADİR
GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) Olur mu öyle şey ya! Bu
ırkçılıktan başka bir şey değil.
ALİ
ŞAHİN (Devamla) - Tabii, bu, sadece onunla sınırlı
kalmadı, Arap atasözleri ürettik biz kendi içimizde. İşte, zor
bir işi tarif etmek için, anlaşılması güç bir şeyi tarif
etmek için dedik ki: Anladıysam Arap olayım. ifadesini
kullandık veya ne bileyim, içinden çıkılmaz bir işi tarif
etmek istediğimiz zaman Bu iş Arap saçına döndü. gibi. O
toplum ile bu toplumun insanlarını, o coğrafya ile bu
coğrafyanın insanlarını birbirinden psikolojik olarak,
sosyolojik olarak ayıracak birtakım fitne tohumlarını
ektiler şuuraltımıza.
Suriye
ile ilgili son zamanlarda çekilmiş bir belgesi izlerken Suriyeli birisinin
Türkiye tanımlaması beni oldukça
şaşırtmıştı. Biz, bu olaylar yaşanıncaya
kadar Türkiyenin Müslüman bir ülke olduğunu bilmiyorduk. Bu yaşanan
olaylardan sonra Türkiyeli kardeşlerimizin bizlere kucaklarını
açmasıyla, evlerini açmasıyla, ekmeklerini paylaşmasıyla
birlikte biz Türkiyeyi tanımaya başladık. Maalesef ki tam yüz
yıldan bu yana bu coğrafyada oynanan bu oyunlar bugün ortadan
kalkmış durumda.
Ben,
ilinde 3 tane Suriye kampı olan bir milletvekiliyim. Gaziantepimizde 3
tane kampımız var. Nizipte, Gaziantepin merkezinde ve ilçelerimizde
yaşayan Suriyeli kardeşlerimiz var, zaman zaman onların evlerini
ziyaret ediyorum. İnsani olarak, bakın, bütün ideolojik, bütün etnik
duygularımızdan, hislerimizden ayrılarak gerçekten illerimizde
yaşayan, ilçelerimizde yaşayan, aramızda bize
sığınmış o insanları, o evleri, ben, bütün
milletvekili arkadaşlarımızın, özellikle o sınır
illerinde yaşayan arkadaşlarımızın gidip ziyaret
etmesini isterim. O insanların gözlerindeki bize duydukları minneti,
bizim onlarla paylaştığımız ekmeklerimizden
dolayı, evlerimizden dolayı bize duydukları şükranı
gözlerine bakıp okumak dahi yeterli. Bu ziyaretlerimden birisinde Suriyeli
bir kadının bana söyledikleri çok manidardı. Şöyle diyordu
Suriyeli kadın: Belki çok büyük bir imtihandan geçiyoruz, çok
sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Bu süreci tanımlamak
çok zor. Çocuklarımızı kaybettik, evlerimizi kaybettik,
geleceğimizi göremiyoruz. Ama, bu sürecin bize bahşettiği bir
şey var, o da Türkiye halkını tanımak; bizden farklı
olduğunu düşündüğümüz, farklı insanlar şeklinde
tanımladığımız Türkiye insanını tanımak
için, Türk insanını tanımak için bize büyük bir fırsat
yarattı. ve buna şükrediyordu. Her şeyden önce, tabii ki bu
süreç kolay tanımlanabilir bir süreç değil, kolay katlanılabilir
bir süreç değil.
Sözlerimin sonunda
şunu da ifade etmek istiyorum: Allaha hamdolsun ki biz kendisine
sığınılan bir milletiz. Suriye halkı bize
-canını, malını, namusunu- güvendiği için kendisine
sığınılmış bir milletiz. Bir başka millete
sığınmak zorunda olmak da vardı. Bir başka millete
yaşadığımız sorunlardan dolayı,
sıkıntılardan dolayı, katliamlardan dolayı
sığınmak zorunda kala da bilirdik. O anlamda, bu
coğrafyayı tanımlarken bu coğrafya gerçekten
yaşadığı toprakla, üzerinde yaşayan Alevisi, Sünnisi, Kürtü, Arapı,
Lazı, Çerkeziyle, bundan önceki dönemlerde zor durumda kalmış
milletlere kucak açmışlığıyla, aziz ve necip bir
milleti bağrında taşıyan bir millettir.
Bu
noktayı da unutmadan sözlerimi bir bayram namazı sonrası
karşılaştığımız Suriyeli bir
kardeşimizin sözleriyle bitirmek istiyorum, çok manalı bir sözdü:
Biz, Türkiye'nin ve Türk milletinin bize yaptıklarını bir gün
unutabiliriz, çocuklarımız bir gün milletinizin, sizlerin bize
yaptıklarını unutabilir ancak Allahutaala bize
yaptığınız bu iyilikleri asla unutmayacaktır.
Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyor,
MHP Grubunun bu önerisinin, bu
aşamada çok anlamlı bir altyapısı olduğunu
düşünmüyorum.
Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Şahin.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin lehinde son söz Van Milletvekili Sayın Nazmi
Güre aittir.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) - Sayın Başkan...
BAŞKAN
Efendim.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Sayın Başkanım,
şimdi, sayın hatibin konuşmasında sanki bizim,
verdiğimiz önergeyle veyahut yaptığımız
konuşmayla Suriyedeki, Suriyeden gelen mültecilere yapılan
yardımlara karşı olduğumuz gibi bir mana çıkıyor.
Bunu düzeltmek üzere müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Yok ama yani hiç konuyla ilgili bir şey
konuşmadı.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Zaten sorun da orada.
BAŞKAN
Hayır, anekdot anlattı.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Teşekkür ediyorum. Konuyla
ilgili bir şey konuşmadığı açık.
BAŞKAN
Dolayısıyla ne sataşma var ne eksik bilgilendirme ne
yanlış bilgilendirme var.
Şimdi
söyledikleriniz de kayıtlara geçti. Gerçekten Sayın Çirkin, ben
dikkatle izledim çünkü.
ADNAN
ŞEFİK ÇİRKİN (Hatay) Konuyla ilgili
konuşmadığını da zatıaliniz söyledi zaten.
BAŞKAN Yani
araştırma önergesiyle ilgili olmaktan ziyade anekdot anlattı.
Buyurun Sayın
Gür.
NAZMİ GÜR
(Van) Teşekkürler Sayın Başkan.
Bugün aramıza
5 arkadaş daha katıldı, bunun sevincini yaşıyoruz.
Umarım Parlamentoda olması gereken diğer vekilimiz de en
kısa sürede aramızda olur ve böylece bu Parlamento, bu ayıptan
da kurtulmuş olur. Tabii, biz, bu sevinci yaşarken Askerî
Savcılığın Roboskiyle ilgili aldığı karar
hepimizi derinden yaraladı, yüreklerimizi, vicdanlarımızı
kanattı. Bu ülkede hukukun nasıl işlediği, hukukun
üstünlüğünün nasıl bir masal olduğu, bir söylem olduğu ve
dolayısıyla hak, hukuk, adalet gibi söylemlerin içinin ne kadar
boş olduğu bir kez daha kanıtlanmış oldu. Ama
inanıyorum ki biz, özellikle Roboski aileleri, halkımız,
Türkiyede vicdanı olan, burada Roboski aileleriyle birlikte hareket eden,
onların acısını paylaşan gerek Parlamentoda gerekse de
demokratik muhalefetle birlikte Roboskinin hesabını
soracağız. Bu hesap -bir hatibin söylediği gibi- yeni
açıldı, kapanmayacak. Ta ki Roboskinin emrini verenler, bu
katliamın emrini verenler cezalandırılıncaya kadar bizler
mücadelemizi sürdüreceğiz.
Değerli
arkadaşlar, Suriye konusu, tabii, iki iki buçuk yıl öncesinden
başlayarak yaklaşık üç yıldır Suriyedeki iç
savaşın Türkiyeyi nasıl etkilediği, Türkiye'nin sadece
dış politikasını değil ama içini de nasıl etkilediğini
hepimiz defalarca bu kürsüde dile getirdik, âdeta dilimizde tüy bitti,
Hükûmeti, yanlış uygulamalarını hep eleştirdik,
doğru yolu da gösterdik, çözüm yollarını da gösterdik ama
Hükûmet hep bildiğini okudu, Hükûmet hep bu konuda kulaklarını
muhalefetin eleştirilerine, demokratik muhalefetin eleştirilerine
kapattı; dik durma siyaseti üzerinden, özellikle Suriyede çöken bir
dış politika ve nihayetinde de Türkiyeyi hem ekonomik hem de büyük
mülteci göçü nedeniyle -mültecilerin içeride kalanı, sadece kayda geçenler
değil- kayıt dışı mültecilerin de
yarattığı ciddi sorunlarla karşı karşıya
getirdi.
Biliyorsunuz, biz
uzun süredir hep şunu dile getirdik, dedik ki: Hükûmet Suriyede
özellikle dış politika konusunda ciddi yanlışlar içinde,
hatalar içinde. Bu konuda ayrımcı politikalar güdüyor, sadece Sünni
eksenli bir politika güdüyor, El Kaide ve El Kaide bağlantılı
örgütleri destekliyor. Bu, bir bumerangdır, günün birinde size döner,
döndüğünde de size nasıl çarptığı belli olmaz. Hep bu
uyarılarımızı dile getirdik. Fakat Hükûmet her nedense bu
uyarılarımızı hiçbir şekilde dikkate almadı.
Başka bir
şey daha söyledik Hükûmete, biz dedik ki: Suriye halklarını
sakın ha, inançlarına göre, etnik kökenlerine göre, dillerine göre,
dinlerine göre ayırmayın, böyle bir ayrımcılığa
tabi tutmayın. Çünkü eğer siz gerçekten Suriye halklarını
düşünüyorsanız, Suriyede gerçekten demokratik kuralların
yerleşmesini istiyorsanız sizin yürüttüğünüz politikaların
yanlış olduğunu
Bir an önce bu politikalardan vazgeçin.
Aslında, tam tersini yaparsanız Suriye halklarına gerekli
yardımı ve gerekli desteği sunarsınız. Ama Hükûmet bu
uyarılarımıza da maalesef kulak asmadı, bu
uyarılarımızı da dinlemedi.
Şimdi,
özellikle Kürtlerin durumu bizim için son derece önemli. Diyeceksiniz ki:
Kürtlerden başka Suriyede halk yok mu? Var. Suriyedeki bütün halklar,
özellikle, rejimle ve ona karşı savaş sürdüren ya da
sürdürdüğü iddia edilen El Kaide bağlantılı radikal
İslamcı grupların cenderesi altında inim inim inliyor. Her
iki taraf da gerçekten -biz hep söyledik- insanlığa karşı
suç işliyor. Bu hem Birleşmiş Milletlerin kararlarına,
raporlarına ve hem de uluslararası insan hakları örgütlerinin,
bağımsız insan hakları örgütlerinin raporlarına
yansıdı ve biz şunu söyledik: Sakın ha! Bu iki tarafın
da işlediği insanlık suçlarına karşı tavır
alın, onlardan yana asla bir eğilim göstermeyin, onları
eleştirin. Fakat ne hikmettir ki bu konuda da en ufak bir hareketlenme
gösterilmedi.
Şimdi
Hükûmetin karşı karşıya kaldığı son derece
önemli sorunlar var. Mültecilere ilişkin sorunlar özellikle, hem
mültecilerin yüz binlercesinin yarattığı toplumsal, sosyal ve
ekonomik sorunlar, bir taraftan da Hükûmetin özellikle Türkiyedeki
yoksulların boğazından keserek onlara, güya Misafirlerimizi iyi
ağırlayacağız. diye yardım etmesi; tabii ki bu insani
bir duruştur. Biz bunu tabii ki takdirle karşılarız. Ancak
Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar sebebiyle
Suriyedeki göç katbekat artarak Hükûmetin de beklentileri
dışında
Çünkü Hükûmet yaklaşık 100-150 bin
kişilik bir göç dalgası bekliyordu ama Hükûmetin de gücünün ötesinde
bir göç alınca, bir mülteci akınıyla karşı
karşıya gelince şimdi uluslararası camiaya Hükûmet Biz
bunların altından kalkamıyoruz, bunların yükü çok
ağır. Bize destek verin. feryadını yükseltmeye
çalıştı.
Bir yanıyla
mülteciler. Diğer yanıyla özellikle El Kaide
bağlantılı, El Nusra gibi örgütlere Hükûmetin, devletin
sunduğu katkı, destek, hem politik destek hem silah yardımı
hem lojistik yardımı
Özellikle Kürtlere karşı, Kürt
bölgelerine karşı amansız bir savaş içine girdiler ve
Türkiye hep bunların arkasında oldu. Biz bunun da yanlış
olduğunu söyledik, dedik ki: Bakın, bunu yapmayın. Oradaki
Kürtler size düşman değil, oradaki Kürtlerin size karşı
hasmane bir tutumu söz konusu değil. Kürtlerin orada
yaptığı tek bir şey var; kendi bölgelerini koruyorlar,
kendi yerleşim alanlarını koruyorlar, köylerini,
kasabalarını, şehirlerini koruyorlar, namuslarını
koruyorlar, çocuklarını koruyorlar. Onların Türkiyeye
karşı hasmane bir tutumu yok, onlar Türkiye ile iyi ilişkiler
geliştirmek istiyorlar. Siz eğer gerçekten Suriye halklarına
destek sağlıyorsanız başta Kürtler olmak üzere Ermenilere,
Süryani halkına ve diğer bütün halklara eşit mesafede
yaklaşın, onları destekleyin, Suriyedeki demokratik muhalefeti
destekleyin. Çünkü, AKPnin desteklediği, oluşturduğu muhalefet
-işte bugün de görüyoruz- Cenevre 2ye doğru giderken âdeta gümledi,
deyim yerindeyse, amiyane terimle, gümledi, birlikleri bozuldu çünkü çetelerden
oluşmuş bir muhalefete demokratik muhalefet diyemezsiniz. Çetelerden
oluşmuş bir muhalefetle Esed rejiminin karşısına
Cenevre 2de oturamazsınız, bir pazarlık söz konusu olmaz.
Değerli
arkadaşlar, bir konu da insani yardım konusu. Bakın,
Qamişloda, Kobanide, Afrinde, özellikle Afrinde son derece ciddi
-özellikle havaların da soğuk geçmesiyle, mevsim nedeniyle- insani
bir dram yaşanıyor ve emin olun ne Türkiyenin ne uluslararası
camianın ne de Birleşmiş Milletlerin Kürtlere şimdiye kadar
bir çöpü daha gitmemiştir, yardım diye bir çöpü dahi
gitmemiştir. İşte biz bu ayrımcılığı
hep eleştirdik.
Daha dün gece
Suriyedeki Kürt kardeşlerimizle bir telefon görüşmesi yaptım,
özellikle Afrin bölgesindeki yardım heyetiyle, yardım
organizasyonuyla uğraşan kişilerle, sivil toplum örgütleri
temsilcileriyle. Onların
(x) bütün
dünyaya duyulurken Türkiyeden duyulmaması gerçekten bizim
açımızdan içler acısı bir durum.
Değerli arkadaşlar, Kürt
bölgesinde sadece Kürtler yaşamıyor. Suriyeden, iç savaştan
kaçan her halktan, her ırktan ve her inançtan insanlar daha güvenlikli
olduğu için o bölgelere sığınmış durumda, nüfus
neredeyse ikiye katlanmış durumda. Dolayısıyla, bir kez
daha burada çağrımızı yineliyoruz. Türkiyeden özellikle Afrine,
Qamişloya, Kobaniye yani Kürt bölgelerine yardım
ulaştırılması için Hükûmetin bir an önce o bölgelerde
yardım koridorları açması gerekiyor. O bölgede, özellikle
sınırda sıfır nokta politikasına işlerlik
kazandırması gerekiyor çünkü bizim, BDPnin, belediyelerimizin
topladığı, Kürt halkının Türkiyede
topladığı insani yardımlar kamplarda bekletiliyor. Ciddi
bir şekilde zorlanıyoruz o yardımların
ulaştırılması için, çocuklar aç, ilaç yok, insanlar
soğuktan donmak üzere. Tabii ki kapıları kapatırsanız
oradaki yaşanan insani dramın da sorumluluğunu üstlenmiş
olursunuz. Bir an önce bizim çağrımıza kulak açın,
özellikle Suriye Kürtlerinin ve Suriyedeki diğer bütün halkların bu
insani yardımlardan gerçekten eşit bir şekilde yararlanabilmesi
için harekete geçin, bu yanlışlarınızdan dönün. MİTin
denetiminde Türkmenlere insani yardım gönderiyoruz. adı
altında gizli saklı silah göndermekten vazgeçin. Radikal İslami
grupları, El Kaide bağlantılı grupları desteklemekten
vazgeçin. Radikal İslami grupları, El Kaide bağlantılı
grupları, desteklemekten vazgeçin, Suriyede Suriye halklarını,
Suriyenin demokratik muhalefetini destekleyin, Cenevre 2de de Kürtler olmazsa
Suriyede bundan sonra ne barış ne de istikrar olur. Bunu da burada
bir kez daha dile getirmek istiyoruz. Suriye Kürtlerinin mutlaka Yüksek Kürt
Konseyi üzerinden
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
NAZMİ GÜR
(Devamla) -
Cenevre 2ye katılmaları gerekiyor. Hükûmetin de bu
konuda gerçekten olumlu davranması gerekiyor, pozitif davranması
gerekiyor.
Genel Kurulu
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Gür.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz, Hatay Milletvekili Sayın Refik
Eryılmaza aittir.
Buyurun Sayın
Eryılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
REFİK ERYILMAZ
(Hatay) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi
Hareket Partisinin verdiği araştırma önergesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaklaşık üç
yıldır biz bu kürsüden AKPnin tamamen mezhep eksenli Suriye
politikasının yanlışlıklarını,
sakıncalarını ve yarattığı tahribatı
anlatmaya çalıştık. Hükûmetin izlemiş olduğu
yanlış Suriye politikası hem Suriye halkına hem de bölge
halkına büyük bir kaos ve sıkıntı
yaratmıştır. 900 kilometrelik Suriye sınırında
şu anda Birleşmiş Milletlerin terör listesinde yer alan radikal,
köktenci silahlı grupların hâkim olduğunu görüyoruz. Devlet
görevlileri, güvenlik kuvvetlerimiz sınırda devriye görevi bile
yapamaz bir hâle gelmiştir.
Bugün, 900
kilometrelik sınır boyunca çalışır vaziyette bir tek
gümrük kapımız kalmamıştır. Gümrük
kapılarının Hükûmetin desteğiyle silahlı radikal
grupların eline geçmesiyle birlikte bölge büyük bir ekonomik krizin eşiğine
gelmiştir. Şu anda bu sınırların kapanmasıyla
birlikte Hatayın can damarı olan, Orta Doğuya açılan
kapısı olan bütün gümrük kapıları kapanmış, bunun
neticesinde, nakliyeciler, ihracatçılar, sanayiciler ve diğer esnaf
mensupları büyük bir ekonomik buhran yaşamıştır ve bu
sıkıntılar devam etmektedir.
Bütün bunların
dışında, bölgede sınırların radikal
grupların elinde olmasından kaynaklı çok ciddi güvenlik
sorununun olduğunu da görüyoruz. Hükûmet, Suriyedeki
çatışmalara taraf olarak, Suriyedeki radikal, köktenci gruplara her
türlü desteği sağlayarak, her türlü silah desteğini sağlayarak maalesef Suriyede dökülen
kandan da sorumlu olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, yeni yıla girerken kuşkusuz hepimiz yeni yıla
ilişkin mesajlar yayınladık; 2014ün ülkemize barış,
mutluluk ve huzur getirmesini, ülkemizde hukuksuzluğun, yolsuzluğun
yaşanmamasını temenni ettik. Ancak 2014ün ilk gününde Hatayda
yaşadığımız bir skandalla 2014e yine bir hukuksuzlukla
başlamış olduk.
1 Ocak 2014
tarihinde, Hatay ili Kırıkhan ilçesi sınırlarında bir
tır, içerisinde silah taşındığı ihbarı
üzerine jandarma tarafından durduruluyor. Bu durum özel yetkili Adana
Cumhuriyet Başsavcılığına da bildiriliyor.
Başsavcılık tarafından görevlendirilen Adana Özel Yetkili
Cumhuriyet Savcısı olay yerine intikal ediyor ve mahkeme
kararına istinaden tırda arama yapmak istiyor. Tırda bulunan ve
tıra eskortluk eden aracın içinde bulunan ve kendilerini MİT
elemanı olarak tanıtan şahıslar, tırın içinde
devlet sırrı olarak kabul edilen eşyaların bulunduğunu
ileri sürerek özel yetkili cumhuriyet savcısının tırda
arama yapmasına engel oluyorlar. Israrla mahkeme kararını
gösterip tırda arama yapmak isteyen savcıya bu sefer fiilî müdahaleye
varacak bir tepki ortaya konuluyor. Bunun üzerine valiye haber veriliyor, vali
de İçişleri Bakanını arıyor, İçişleri
Bakanı da bu tırda arama yapılmaması konusunda valiye
talimat veriyor ve bu talimat üzerine Hatay Valisi yazılı bir talimat
göndererek bu tırda arama yapılamayacağını, bu
tırdaki görevlilerin MİT elemanı olduğunu, bunların
sadece kimliklerinin tespit edilerek şahıslarla birlikte
tırın serbest bırakılması konusunda talimat veriyor.
Bunun üzerine kolluk kuvvetleri yani jandarma valinin bu yazılı
talimatını gerekçe göstererek olay yerinden uzaklaşıyor. Bu
ara, cumhuriyet savcısı tekrar bu tırın aranması
konusunda ısrarcı olunca jandarmayla MİT elemanları
arasında çatışmaya varacak bir tartışma
yaşanıyor. Jandarmanın ayrılması üzerine cumhuriyet
savcısı Benim can güvenliğim tehlike altına
girmiştir. Bu nedenle arama yapamıyorum. diyerek olay yerinden
uzaklaşmak zorunda kalıyor. Sayın cumhuriyet savcısı bunun
üzerine bu olayı bir tutanak hâline getirip bu olayı esas
soruşturan Adana Özel Yetkili Cumhuriyet
Başsavcılığına bunu suç duyurusu olarak veriyor.
Değerli
milletvekilleri, bu bir hukuk skandalıdır ve maalesef bu olayda
devlet yetkilileri açıkça hukuka tecavüz etmişlerdir. Mahkeme
kararına rağmen cumhuriyet savcısının görevini yerine
getirmesine engel olan bütün devlet yetkilileri açıkça suç
işlemişlerdir.
Ayrıca
şunu ifade edeyim: Bu olay uluslararası suç kapsamında
değerlendirilmesi gereken bir olaydır. Zira aranmasına izin
verilmeyen tırın taşıdığı silahların
Birleşmiş Milletler tarafından terör listesine alınan
radikal, köktenci gruplara taşındığı yönünde vahim
iddialar taşıyor. Bu olay üstü örtülemeyecek ve
geçiştirilemeyecek kadar önemlidir.
Maalesef, bu
skandalla, Türkiye terör gruplarına silah desteği veren bir ülke
konumuna düşürülmüştür. Nitekim, Birleşmiş Milletler
temsilcisi bu konuda açıklama yapmış, Avrupa Parlamentosu da bu
konuyu gündemine taşımıştır. Ülkemizin
güvenliğini ve uluslararası itibarını zedeleyen bu
skandalın tek sorumlusu siyasi iktidardır.
Değerli
milletvekilleri, olayın basına yansıması üzerine
İçişleri Bakanı yakalanan tırın MİT
mensuplarına ait olduğunu ve içinde devlet sırrı
teşkil eden malzemeler taşındığını
açıklamıştır. Ayrıca, bunların Türkmenlere
götürüldüğü yönünde de bir ifade kullanmıştır. Biz de
Sayın Bakana soruyoruz: Sayın Bakan, insani yardım malzemeleri
ne zamandan beri devlet sırrı oluyor? Yok, eğer söylendiği
gibi, taşınan silah ise o zaman, silahlar ne zamandan beri insani
yardım kategorisinde değerlendirilebiliyor?
Sayın Bakan,
şayet durdurulan tırda silah yoksa, o zaman mahkeme kararına
rağmen neden tırın aranmasına izin vermediniz? Bu
telaşınız neden? Neden tırı aratmamak için bütün
devlet kurumlarını seferber ettiniz? Yargı kararına
rağmen tırı incelemeye çalışan cumhuriyet
savcısını tehdit etme cüretini bu görevliler kimden alıyor?
Yüzyılın soygunu Deniz Feneri davasında ve cumhuriyet
tarihimizin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarında görev
alan savcı ve emniyet müdürlerinin başına gelenler, bu
tırı durduran, aramak isteyen emniyet görevlileri ve cumhuriyet
savcılarının da başına gelmiştir. Unutmayınız
ki er ya da geç, bu hukuksuzluğun ve pervasızlığın
altına imza atanlar ve bunları koruyanlar halkımıza hesap
vermek zorunda kalacaktır.
Değerli
milletvekilleri, Suriye halkına gerçek anlamda insani yardım,
gıda ve battaniye gibi yardımları götüren gerçek
yardımsever vatandaşlarımız özel yetkili cumhuriyet
savcıları tarafından yaka paça götürülüp tutuklanırken,
tırlarla teröristlere silah sevkiyatı yapanlar, uluslararası
teröre destek verenler, hukuku ayaklar altına alıp çiğneyenler
Hükûmet tarafından korunup kollanabiliyor.
Bu tır
olayı Hükûmetin ilk vukuatı da değildir.
Hatırlarsanız, kısa bir süre önce Adanada da füze
başlıkları ve değişik türde silah taşıyan
tırlar yakalanmıştı. O olay da yargıya intikal
etmişti. Biz bu olayların takipçisiyiz.
Son olarak,
Genelkurmay Başkanına da buradan bir çift sözümüz var: Millî orduya
kumpas kuruldu. diye gazeteler her gün manşetten veriyorlar. Millî orduya
kumpas kurulup bu ülkenin generalleri, yurtseverleri tek tek evlerinden
alınıp cezaevine konulur iken sesini çıkaramayan Genelkurmay
Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz, Sevgili
Arkadaşımız Hüseyin Aygünün bir sorusu üzerine hemen suç
duyurusunda bulunabiliyor. Gönül isterdi ki bu ülkenin generalleri, bu ülkenin
komutanları yaka paça kumpasla görevden alınıp cezaevine
götürülürken de bu şekilde sesinizi çıkarabilseydiniz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından 17 Aralık
rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında gelişen olayların
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 6/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 7 Ocak 2014
Salı günkü birleşiminde okunmasına, görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
07/01/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma Kurulunun
07/01/2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy
birliği sağlanamadığından, grubumuzun
aşağıdaki önerisinin İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Engin Altay
Sinop
CHP Grup Başkan Vekili
Öneri:
Aydın
Milletvekili Metin Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından,
06/01/2014 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına "17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk
operasyonu sonrasında gelişen olayların
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması" amacıyla verilmiş olan Meclis
Araştırma Önergesinin (1231 sıra no.lu) Genel Kurulun bilgisine
sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 07/01/2014
Salı günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve
görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz, Aydın
Milletvekili Sayın Metin Lütfi Baydar.
Buyurunuz. (CHP
sıralarından alkışlar)
METİN
LÜTFİ BAYDAR (Aydın) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
17 Aralık operasyonu sonrası yaşanan gelişmelerde iktidar
yetkililerince uluslararası komplo, kumpas, maşa,
taşeronlar, çete gibi sözcükler ile devlet içinde devlet, paralel
devlet, iç mihraklar, dış mihraklar, global güçler
kavramları oldukça fazla dile getirilmiştir. Hükûmetinizi ve
devletimizi tehdit eden, komplo kuran, paralel devlet oluşturan bu iç ve
dış mihraklar, global güçler, çeteler, taşeronlar kimlerdir? Bu
mihraklar devlet içinde devlet kurarken neredeydiniz; tatilde miydiniz, yolluk
ve yevmiyeli yurt dışı gezide miydiniz yoksa sizi
kandırdılar mı? Günde 5 vakit 25 televizyon kanalından
yaptığınız canlı yayın sırasında
mı ele geçirmişler devleti? 2 iç mihrak toplamı 1 komşu
dış mihrak eder mi? Bunların açıklanmaya ihtiyacı
vardır.
Vatandaşın
bize sorduğu bizim de sizden sormamızı istediği bazı
soruları şimdi sormak istiyorum: Özgül
ağırlığını önemseten duygular içerisinde olan
iktidar sözcüsünün söylediği gibi, yargıda yapılan atamalar
sonrası Güzel Allahım verdikçe veriyor. diyen sizler değil
misiniz?
Ağlayan
ifadelerle kameralar karşısına geçip Bana suikast
yapacaklardı. diyerek, kozmik odayı basarak devletin bütün gizli
bilgilerini deşifre eden yargıya destek veren sizin bu sözcünüz ve
sizler değil misiniz?
Türkiye Cumhuriyeti
Genelkurmay Başkanı terör örgütü üyesi sıfatıyla içeri
atılırken bağımsız yargıya
karışılamayacağını açıklayıp,
şimdi ise, yargının gizli bir yapılanma içinde
olduğunu söyleyen sizler değil misiniz?
İki günlük
gazete kâğıtlarına sarılı hâlde bulunan
kullanılmış mühimmat parçalarını delil gösterip içeri
atılanların seslerini duymayan, görmeyen, konuşmayan sizler
değil misiniz?
İfade vermek
için yurt dışı görevlerinden koşa koşa gelen
askerlerimizi, istihbaratçılarımızı, öğretim görevlilerimizi
içeri tıkanlara ses çıkarmayan sizler değil misiniz?
Karaciğer
kanseri hastalığı belgelenen, onlarca heyet raporuna rağmen
hâlâ içeride suçunun ne olduğunu bilmeden yatan Profesör Doktor Fatih
Hilmioğlunun tahliye edilmesi için kılını bile kıpırdatmayan,
vicdanı sızlamayan sizler değil misiniz?
Yıllarca
mağdur edebiyatı yapıp Bize fişleme yapılıyor.
diyerek fişlemelerin babasını yapanlar sizler değil
misiniz?
Vücudunun
parçalarını Türk vatanı için bırakmış
askerlerimizin yapılan haksızlara dayanamayıp beylik
tabancalarıyla yaşamlarına son vermelerine neden olan, sizlerin
ordumuza yapılan suçlamalar karşısındaki suskunluğunuz
değil mi?
Ergenekon, Balyoz,
amirallere suikast, askerî casusluk gibi aslında olmayan
yapıları olmuş gibi ortaya çıkaran, suçlayan,
yargılayan, hapse atan sonra da geri adım atıp bir pazarlık
gibi, bir lütuf gibi dışarıya çıkarmaya çalışan
sizler değil misiniz?
Gezi olayları
sırasında Camide içki içildi. yalanına tutunup meydan meydan
gezen, halkı galeyana getirip anlatan, Görüntüleri
yayınlayacağız. diyen, nedense bir türlü yayınlamayan
sizler değil misiniz?
Suriye
sınırında yakalanan tırdaki silah ve mühimmatı
Suriyedeki Türkmenlere gönderiyoruz. diye açıklama yapan
İçişleri Bakanına cevap veren Suriyedeki Türkmenlerin Bugüne
kadar Türkiyeden hiçbir yardım almadık. açıklaması
sonrası dut yemiş bülbüle dönen sizler değil misiniz?
Türk Silahlı
Kuvvetlerinin resmî olarak yaptığı kayıt altında olan
sivil kamyonlarla mühimmat taşınması işini tüm kanallara,
devletin kanalına canlı yayın yaptırarak orduya iftira
atan, kumpas kuran ama içi silah, mühimmat dolu tırları Suriyedeki
şeriatçı yapılara, El Kaideye MİT eliyle gönderip
bunları aramak isteyen savcıyı tehdit eden,
bağımsız yargıya valilik yazısıyla müdahale eden,
o bölgedeki tüm emniyet
mensuplarının yerlerini değiştiren sizler değil
misiniz?
Aydınlarımızın,
gazetecilerimizin, öğretim görevlilerimizin, askerlerimizin,
emniyetçilerimizin evlerine, ofislerine düzmece CDler, belgeler, flaş diskler koyan, sonra bunlar üzerinden
iddianame hazırlayan emniyet ile yargıya destek veren sizler
değil misiniz?
Sabah saat beşte
vatandaşlarımızın evini basan, eşinin, çocuğunun
yanından yaka paça gözaltına alan, aldıran kurumlara ses
çıkarmayan, Elbette olacak. deyip 17 Aralık sabahı bakan
çocuklarının evleri basılınca Böyle şey olur mu?
diyenler sizler değil misiniz?
Kahraman Albay
Mustafa Levent Göktaşın avukatlık ofisinde bulunan 51
numaralı DVDnin polis tarafından konulduğu
kanıtlanmasına rağmen gıkını çıkartmayan,
bakan çocuklarının odalarından para sayma makineleri
çıkınca makineyi polisin koyduğunu iddia eden sizler değil
misiniz?
Halkbank Müdürünün
evinden ayakkabı kutuları içinde çıkan 4,5 milyon doları
ilk önce İmam hatip yaptıracaktık. deyip sonra Makedonyadaki
Balkan Üniversitesine bağış için toplanan para olduğunu söyleyen,
Balkan Üniversitesi Rektörünün Bizim böyle bir paradan haberimiz yok.
açıklaması sonrası yine çevirip Polis koydu. iddiasında
bulunan sizler değil misiniz?
Subaylarımızın,
aydınlarımızın, gazetecilerimizin onlarca polis
tarafından itilip kakılıp gözaltına alınmasından
utanmayıp bakan çocuğunun koluna polisin elini bile değdirtmeyen
sizler değil misiniz?
Gezi Parkı
olaylarında ölen evlatlarımız için bir kelime bile söylemeyip,
kilometrelerce uzaklıkta ölen birisi için ağlama programları
yaptırıp; daha ne anlama geldiğini çözemediğimiz
Mısır tarafından yasaklanan bir işareti, ortaya
saçılan dolarları, euroları, Türk liralarını kapatmak
için kullanan sizler değil misiniz?
Yıllarca
hizmet aşkıyla yanıp tutuşan dostlarınıza bir
anda sırt çevirip inlerine gireceğinizi söyleyenler sizler değil
misiniz?
Çocukları
tutuklanan ve soruşturmada adı geçen bakanları ilk önce el
üstünde tutan, sonra rahatlatmaları için istifa ettiren, görevden
alınan bir bakanın Başbakan da istifa etsin.
açıklamasını duymayarak Çürük yumurtaları temizledik.
diyenler sizler değil misiniz?
Mahkemelerin
amirallere suikast, casusluk davalarında vermiş olduğu arama,
gözaltına alma ve tutuklama kararlarına harfiyen uyan, 17 Aralık
operasyonu sonrasında ise Adli Kolluk Yönetmeliğini
değiştiren, binlerce emniyet personelinin görev yerini
değiştiren sizler değil misiniz?
Ayağa
kalkmadığı için cezalandırıldığını
söylediğiniz, şimdi ise milletin vekili olduğu hâlde hâlâ
içeride tuttuğunuz Kahraman Engin Alan Paşamızı
nasıl dışarı çıkartabiliriz? diyerek bugünlerde kara
kara düşünen sizler değil misiniz?
12 Eylül
referandumunda sizlere ölümüne destek veren hizmete karşı iktidar
sözcüsünü Pensilvanyaya gönderip
Hocamızın bir isteği var mı? diye sordurtan, şimdi
kalkıp Yargıtaydan bir dosya Pensilvanyaya gitti. diyerek
yargıyı suçlayan sizler değil misiniz?
Değerli
milletvekilleri, yolsuzlukları yok edeceklerini söyleyenler,
Hortumları keseceğiz. diyenler aslında hortum yerine boru
döşediklerinin; milletin karşısına ak
çıktıklarını söyleyenlerin, Türkiyeyi karanlığa
götürdüklerinin ortaya çıkış tarihidir 17 Aralık.
Değerli
milletvekilleri, gerçekleri öğrenmemiz için çürük yumurta durumuna
düşmemeniz; Yasama da benim, yürütme de benim. diyerek kuvvetler
ayrılığı ilkesini yok sayanlara yasama erkinin ne demek olduğunu
hatırlatmanız; meselenin ehlinamus olmak mı yoksa ehlinamus
görünmek mi olduğunu tespit etmek; hırsızlığın
babadan mı oğula yoksa oğuldan mı babaya geçtiğinin
incelenebilmesi; Allahın ipine sarılın. diyenlerin
aslında euro ve dolar ipine nasıl sarıldıklarının
ortaya çıkarılabilmesi; kendilerine yönelik ciddi iddialara maruz
kalan ve istifa etmek zorunda kalan bakanların hakkındaki
fezlekelerin bir an önce Meclise gelip görüşmelerinin yapılabilmesi
için Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin tarihe not düşebilmesi ve
tertemiz bir Türkiyenin yaratılabilmesi için vermiş olduğumuz
bu Meclis araştırması önergesine desteklerinizi bekliyor,
hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Baydar.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde İstanbul Milletvekili Sayın Metin
Külünk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisi hakkında
AK PARTİ Grubu adına önerinin aleyhinde söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ana muhalefet partisi ne
öneriyor? 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ardına
gizlenmiş, bu ülkenin millî devlet yapısına yönelik, darbe girişimine
yönelik olarak atılmış bu adımın ardından
gelişen olayların araştırılması ve ortaya
çıkarılması için Meclis araştırma komisyonu
kurulması öneriliyor. Gerekçesinde de şu ifade ediliyor: Operasyon
sonrasında Hükûmet tarafından ve özellikle Başbakan tarafından
yasama, yürütme ve yargı erklerinin
bağımsızlığına gölge düşürecek niteliğe
ulaşılmıştır. Sonuç olarak CHP diyor ki: Yürütme erki
diğer erklere, özellikle de yargı erkine göre üstün konuma
gelmiştir. Bu sebeple yasama erki olarak bir araştırma komisyonu
kuralım ve bağımsız olması gereken yargı erki ve
mahkemelere yön verelim. Yani yasama erkini yürütme ve yargı erkine
müdahale aracı olarak kullanalım. Böyle bir anlayışla
Meclis araştırma komisyonu kurulabilir mi? Soruyorum sizlere. Peki,
diyelim ki bu komisyon kuruldu, mahkemeye intikal etmiş soruşturma
konusu dosya, yargılama aşamasında olan bu dosyalar ve davalar
hakkında kurulacak olan Meclis araştırma komisyonu ne yapacak?
Oluşturulacak komisyon mahkeme karar vermeden önce
çalışmasını sonuçlandırıp raporunu ortaya koyarsa
mahkeme bu sonuçlardan olumlu ya da olumsuz etkilenmeyecek mi? Peki, yürürlükte
olan Anayasamızın 138inci maddesi ne diyor? Hâkimler, görevlerinde
bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
İlk kez mi oluyor Metin Bey?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Ve sayın milletvekilleri, devam ediyor, burası çok önemli;
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Başbakan hariç mi diyor?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Cumhuriyet Halk Partisi Anayasanın 138inci maddesinden
galiba haberdar değil.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat)
Meclis Başkanı söyledi onun öldüğünü.
METİN KÜLÜNK (Devamla) Değerli
milletvekilleri, Anayasa diyeceksiniz, hukuk diyeceksiniz, erklerin
bağımsızlığı diyeceksiniz sonra gelip Türkiye
Büyük Millet Meclisinde Anayasanın 138inci maddesini alenen ihlal eden
önerge vereceksiniz. Buna da, sözde Adaletin ve hukukun tecellisi için
yapıyoruz. diyeceksiniz. Bu millet böyle Şark
kurnazlıklarını bugüne kadar yutmadı, bugün de yutmayacak
değerli arkadaşlar.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Meclis Başkanını dinlemiyor musun?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Ancak, bu yollara, bir ülkenin iddia sahibi olması gereken ana
muhalefet partisinin başvurması doğrusu çok düşündürücü.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hassas, hassas konu.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Zaten, ana muhalefet partisi görevini hakkıyla yerine
getiremediği için Parlamento dışında değişik
kurumların başlarında ve dün siyasetin dışına
itilmek isteyenlerin ne kadar irade koyup sürece dair bir ana muhalefet
hareketi gibi tavır koymasından anlaşılmaktadır.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Sen besledin, sen besledin onları!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Millete bir şey vadedemeyen, güven vermeyen, iddiası ve
inandırıcılığı olmayan CHPnin iktidar olmak
istediğinden ben şahsen şüphe ediyorum.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) Siz onları iktidar yapın.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Hiç emin değilim iktidar olmaktan
Zaten de bir anlamda
iktidardan kaçmak için bütün bu tavırların içerisine giriyorsunuz.
Çünkü bu milletin zamanın ruhuna uygun Büyük Türkiye idealini
gerçekleştirecek iddiayı kendinize çok fazla elbise olarak
biçemiyorsunuz.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kutu bile alamamışız! Bir kutumuz
bile yok!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Çünkü planınız yok, projeniz yok, bir gelecek tasavvurunuz
yok.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Bir kutumuz bile yok, bir kutumuz bile yok!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Bağımsız bir
Türkiye hayaliyle millet iradesine, sandık iradesine saygınız
yok.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Para makinemiz de yok, kutumuz da yok.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Peki, ne var ana muhalefet partisinde? Sabırla dinlerseniz,
bakın ne var? Bir: Gezicilerin arkasında kuyruk olmak var.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Onur duyarız.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) İki: Türkiyeye operasyon yapmak isteyenlere alkış
tutmak var.
Üç: Sermaye ve faiz
lobisinin dümen suyuna girmek var.
Dört: Polise
küfretme, kamu düzenini bozma, bozanları teşvik etmek var.
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) Siz yapıyorsunuz. Kaç polisi görevden aldınız?
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Diktatörlere ve darbecilere selam vermek var.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Daha dün gece 800 polisi görevden
aldınız.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Amerikanın sokaklarından, lobilerden iktidar arama
talebi var. Kendi genel
kurullarında onayladıkları ihraç ettiklerinden iktidar
devşirme talebi var. Yavaş yavaş dönüşen, kendi
duruşunu ve ideolojisini bile belirleyemeyen, güller açan, ortaya
karışık bir ana muhalefet partisi var. Şimdi de maalesef
paralel devlet anlayışından medet uman, Acaba buradan bir
iktidar çıkarabilir miyiz? diyen bir CHP var.
Değerli
milletvekilleri, bu ülke 17 Aralık darbe girişimiyle son iki haftada
döviz-faiz-borsa ekseninde yaşananlardan dolayı 120 milyar lira
zarara uğratılmıştır; mutlu musunuz?
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) - Onlara
söyle, kutuları dolduranlara söyle onu.
TANJU ÖZCAN (Bolu)
Ayakkabı kutularını dolduranlara
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - İnanıyorum ki hiçbiriniz bu fotoğraftan mutlu
değil. Her ülkede görülebilecek hukuki bir soruşturma gizlilik ilkesi
ihlal edilerek sansasyonel bir operasyona dönüştürülmüştür.
Soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiş,
Başsavcının ve hâkimin görmediği bilgi ve belgeler
basına sızdırılarak bu darbe girişiminin psikolojik
harekât yöntemleriyle halk nezdindeki adımı
atılmıştır.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Ee, etme bulma dünyası! Etme bulma
dünyası!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Karşımızda hukuki bir süreç değil, seçimle,
sandıkla iş başına gelmiş bir iktidarı darbe
girişimiyle alaşağı etme talebi vardır.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Bu yağmur herkesin üzerine yağar.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Buna asla müsaade etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz de.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Etme bulma dünyası! Alma mazlumun
ahını!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, operasyonun hedefi çözüm
sürecini akamete uğratmaktır, operasyonun hedefi Türkiyeye ikinci
bir Sevri dayatmaktır, operasyonun hedefi millî devleti yok etmektir,
operasyonun hedefi yeni Türkiyedir.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hurma, hurma meselesi, hurma!
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Götür malı.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Bakınız, ey CHP, şimdi size sesleniyorum
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Hadi bakalım.
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - İstiklal Savaşını yapan, cumhuriyeti kuran
kadronun ruhunu muazzep ediyorsunuz. Nasıl Sevr alelade bir anlaşma
değilse 17 Aralık da herhangi bir soruşturma değildir.
Küresel sermayenin millî devlet çatışmasıdır; bu coğrafyada
devam eden küresel sermaye ile millî devlet mücadelesinin bir
karşılığıdır 17 Aralık darbe girişimi.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Allah Allah!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Açılım politikalarıyla ikinci Sevri saf
dışı bırakan siyasi akla 17 Aralık darbesiyle yeni bir
Sevr dayatılmak istenmektedir. Bu millet yine Kuvayımilliye ruhuyla
ayaktadır, bu operasyonu da boşa
çıkarmıştır. (CHP ve
MHP sıralarından Vay vay vay, bravo sesleri, alkışlar[!])
Ey CHP,
gelişmeleri okuyamamakla olup bitenleri anlamlı bir çerçeveye
oturtamayarak İstiklal Savaşı şehitlerine ve Mustafa
Kemale haksızlık ediyorsunuz. Doksan yıllık Cumhuriyet
Türkiyesiyle geldiğimiz aşama Mustafa Kemalin söylediği
muasır medeniyet seviyesinin son aşamasını
zorlamaktır. (CHP sıralarından Vay vay sesleri,
alkışlar [!]) O hedef, muasır medeniyetler seviyesinin
ardından küresel güç olacak Türkiye hedefidir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Tek yol devrim diye çıkarsınız!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Lakin lafın tamamı adama anlatılmaz, içinde
bulunduğumuz durum size her şeyin tek tek teferruatıyla
anlatılmasını gerektiriyor ne acı ki. Muasır medeniyet
seviyesine ulaşmak, ulaştıktan sonra bu seviyenin
aşılması var. AK PARTİ iktidarı bu seviyeyi aşmanın
sancılarıyla doludur.
1920li
yıllarda bu ülkede bakanlıklar inşaatında kullanılacak
kireç bulunamıyordu, o günden bugüne geldik. Bugüne kadar emeği geçen
herkesi saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
İDRİS
YILDIZ (Ordu) Bugünden Allah razı olsun!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Türkiye, Başbakanın çalışma ofislerinin bile
dinlenildiği bir müstemleke devleti değildir, devletle paralel
yapının kaldırılması Sayın
Başbakanımızın dile getirdiği gibi ikinci
kurtuluş savaşıdır. (CHP ve MHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar[!])
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Bir kutu daha bulsan Tek yol devrim diye
METİN KÜLÜNK
(Devamla) - Bu paralel yapının yaşamlarını,
sağlıklarını, aile huzurlarını,
itibarlarını ve haysiyetlerini darmadağın ettiği
herkese sesleniyorum, Türkiyemizde garip şeyler oluyor endişesine
kapılanlara sesleniyorum: Başta Sayın Başbakanımız
olmak üzere AK PARTİ iktidarı dimdik ayaktadır, gelişmelere
hâkimdir, ikinci kurtuluş savaşını da bu millet
Allahın izniyle kazanacaktır. (CHP ve MHP sıralarından
Bravo sesleri, alkışlar[!])
Saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Buyurun Sayın Altay.
Ben gürültünün
kesilmesini bekledim de
ENGİN ALTAY
(Sinop) Üç dakika rica etsem olur mu?
BAŞKAN Yok,
onu yapamam ama maalesef. Şimdi, açmadan evvel önce bir gürültünün
kesilmesini bekleyelim, zaten süreniz iki dakika olduğu için.
Sayın
milletvekilleri, lütfen, Sayın Grup Başkan Vekili konuşacak.
Buyurunuz.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün CHP grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Allah hiçbir
siyasetçiyi Meclis kürsüsünde biraz önceki sayın vekilin içinde
bulunduğu hâl içine düşürmesin, önce bunu temenni ediyorum bir.
(CHP
sıralarından "Amin" sesleri, alkışlar)
İkincisi:
Sayın vekil bize Anayasa 138i hatırlattı ama sayın vekil,
17 Aralık operasyonunun -asrın, tarihin en büyük yolsuzluk ve
rüşvet operasyonunun- adli sonuçları da var, ekonomik sonuçları
da var, siyasi sonuçları da var. Biz verdiğimiz önergeyle sizin devleti ne kadar
kirlettiğinizin araştırılmasını istiyoruz, önce
onu söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, siyasi
partiler birbirini eleştirir, eder. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisiyle
ilgili söylediğiniz çok gayrietik, çok yakışmayan, ilkokul
çocuklarının ağzına yakışmayan lafları size
iade ederim. Ama ben buradan yüzlü yüzlü derim ki: Sizin içinizden çıkan
Hükûmet hukuken zanlıdır, siyaseten kirli bir Hükûmettir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Ben bu kürsüde
sordum, sizin partinize mensup, eski bakan da buradan kaça kaça gitti,
şimdi yine soruyorum: Egemen Bağış, 1,5 milyon dolar
rüşveti aldın mı, almadın mı? Egemen
Bağışın yüreği yetiyorsa gelsin bu kürsüye
almadım desin, almadım desin.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kürsüden konuştu ya, kürsüden cevap verdi.
Başımız dik alnımız ak dedi, duymadın mı?
Sen yok muydun?
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ben bu kürsüden Halk Bankası Genel Müdürünün evindeki 4,5
milyonu o eve, o ayakkabı kutularının içine küresel güçler mi
koydu, ana muhalefet partisi mi koydu, kim koydu, bunun cevabını
arıyorum.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Konuşma yaptı burada, bütçede konuştu.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Şeytan koydu.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Kürsüden cevap verdi.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Milletvekili olarak bunun cevabını aramak benim
görevimdir, Sayın Milletvekili.
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Ya, kürsüden konuştu duymadınız mı?
Kürsüden konuştu.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Sizin şu işte söyleyecek bir tek lafınız yok.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kuvayımilliye yaptı!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bu konuda buraya gelip, konuşup da daha çok batmayın,
daha aciz bir hâl içine burada girmeyin, size de yazık. Ben bu grupta
haramdan sakınan birçok milletvekili olduğunu biliyorum. Bu gruptaki
milletvekillerinin belki de büyük çoğunluğunun
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla)
siyaseti kendisi için değil millet için
yaptığını biliyorum ama bu Parlamentoda, bu Hükûmette
siyaset üzerinden zenginleşen Başbakan dâhil birçok insanın
olduğunu da biliyorum.
LÜTFÜ TÜRKKAN
(Kocaeli) Eyvah, eyvah!
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bence gene Başbakanın tabiriyle, edep yahu, edep! Size
ancak bu söylenir. (CHP sıralarından alkışlar)
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kalpak vereyim mi, kalpak?
BAŞKAN
Yalnız, cevap verilmesine sebep olacak bir konuşma yapmayın
lütfen.
Buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Metin Külünkün,
Sinop Milletvekili Engin Altayın sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri
tekraren saygıyla selamlıyorum.
Keşke buraya
gelen sayın grup başkan vekili, benim siyaset okumam üzerinden
konuşabilseydi. Cümleler arasına
sıkıştırdığı aciz, ilkokul talebesi
üslubuna cevap vermeye dahi layık görmüyorum.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Vah, vah, vah!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Ardından da keşke AK PARTİnin Türkiyeyi, on bir
yılda devlet felsefesini nasıl dönüştürdüğünü tarihe
bakarak anlayabilseydiler ve bunun için de Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi
üzerinden bir okuma yapabilseydiler.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi çarpar seni, çarpar!
METİN KÜLÜNK
(Devamla) Bakın, burası Parlamento, burası bir anlamda
entelektüel tartışmaların merkezi, burada böyle seviyesi
düşük, birbirimizi itham ve ilzam edecek üslubu ne ben size
yakıştırıyorum ne de kendime
yakıştırıyorum. Ancak benim, Cumhuriyet Halk Partisinin
durduğu aklı bu kürsüden sorgulama hakkım var. Siz nasıl
bizi sorguluyorsanız, bizim de bunu sorgulama hakkımız var, buna
saygı duymak hepimizin ortak görevi.
Artı, AK
PARTİnin başı diktir, AK PARTİnin yüreği
aydınlıktır, AK PARTİnin bu ülkede
başardıkları gelecek yüzyılın şekillenmesine
dairdir. Bugünkü bu kavga da 2023ten 2123e taşınacak Türkiyenin
kavgasıdır. Birileri tekrar Türkiyeyi elimizden almak istiyor. Biz
bu Türkiyeyi, aldığımız, millet olarak alıp bu
noktaya getirdiğimiz Türkiyeyi
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kim almak istiyor, kim? Adını söyle,
adını. Amerika mı, kim?
METİN KÜLÜNK
(Devamla)
bu ülkeye Sevri dayatanlara, bu topraklardaki Türklerin ve
Kürtlerin kaderini birbirinden ayırmak isteyenlere teslim etmeyeceğiz
diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Kime, kime?
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, yani seviye düşüklüğünden bahsetti. Şimdi seviyeyi
yükseltiriz.
BAŞKAN Buyurun.
3.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
İstanbul Milletvekili Metin Külünkün sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Başkan, teşekkür ederim.
Ortaya karışık ana
muhalefet partisi dersen, böyle bir saygısızlık yaparsan az
bile söylerim sana. Neyse, ben seviyeyi biraz yumuşatayım,
ortamı da yumuşatayım. Bir fıkra anlatmak istiyorum
Sayın Başkan, bu fıkra bir cevaptır aynı zamanda.
Köyün birine bir hırsız
dadanmış, köyün camisine dadanmış hırsız. Cemaat
her namaza durup imam Allahü ekber. dediğinde, hırsız hemen
hem caminin içinde hem köyde operasyon yapıyor, eline ne geçirirse
çalıp çırpıyor. Bir gün, iki gün derken köylüler bir gün
hırsızı yakalar. Ne yapalım, nasıl bir ceza verelim?
derler ve ihtiyar heyeti bir karar verir uzun tartışmadan sonra. Bu
hırsızı camiye imam yapalım. Böylece önümüzde olur, namaz
kıldırır, hırsızlık yapamaz. derler. Güzel, hırsızı
imam yaparlar. Köyden ayrılan bir vatandaş da uzun süre sonra köye
geri döner ve meraken ilk karşılaştığı köylüye de
Ya şu bizim hırsız ne yapıyor? İmam olunca
uslandı mı, hırsızlıkları bitti mi? diye de
sorar. Ne gezer! demiş arkadaşı. İmamlığa
devam ediyor ama hırsızlığı da sürdürüyor.
Nasıl oluyor o? Allahı var, artık çalmıyor. der.
Allahı var, artık çalmıyor. Hatta günde beş vakit
hırsızlık günahtır ey cemaat, aman ha! diye vaaz
veriyor. Köylü sorar: Ee? İki tane adam tuttu, onlara çaldırıyor,
malı götürüyor. der.
Teşekkür ederim. Tablo budur. Tablo
budur. (CHP sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Nerede bu?
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım...
BAŞKAN Efendim?
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne var bunda?
Bunda sataşmadan söz verilemez.
AHMET AYDIN (Adıyaman) Sayın
Başkanım, bu fıkrayı ne amaçla, kimi kastederek konuştu,
söylesin efendim sayın grup başkan vekili.
ENGİN ALTAY (Sinop) Ne
alakası var? Fıkra anlattım ben kürsüde.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT
(İstanbul) Merak ettik, nerede olduğunu bile söylemedi.
BAŞKAN Bir saniye, bir saniye
Sayın Altay, diyor ki Sayın
Aydın: Bu fıkrayı kimin için, neyi kastederek anlattı?
AHMET AYDIN (Adıyaman) Kimi
kastettiği
ENGİN ALTAY (Sinop) Sayın
Aydın bunu bilmiyorsa burada boşuna oturuyor.
AHMET AYDIN (Adıyaman)
Öğrenelim, söylesin. Tamam, söyleyin. Hangi köyün imamıymış,
onu söyleyin.
BAŞKAN
Buyurunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
4.- Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydının, Sinop Milletvekili Engin Altayın sataşma
nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet
ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Evet, Cumhuriyet
Halk Partisi, Sayın Başbakanımızdan bazen iyi şeyler
de öğrenebiliyormuş, Edep yahu! dediği gibi. Sayın
Başbakanımız da bizler de her zaman bu ifadeyi
kullanıyoruz.
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Evet, terbiyesizleri de kullanıyor ama.
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Edep yahu! Edep!
AHMET AYDIN
(Devamla) İfadelerimizi kullanırken sözümüzün nereye gittiğini
hepimizin çok iyi takdir etmesi lazım. O sözün altında kalmaması
lazım. O sözün altında kimsenin kalmaması lazım.
ENGİN ÖZKOÇ
(Sakarya) - Çalarken de edepli olmak lazım.
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, sizler Çankayanın
yamyamlarını unuttunuz herhâlde, değil mi?
OSMAN AŞKIN
BAK (İstanbul) Doyuramadılar mı? Doymuyorlar hâlâ!
AHMET AYDIN
(Devamla) Unuttunuz herhâlde değil mi? Doyuramadı sizi değil
mi?
Kusura
bakmayın eğer bir hırsızlık varsa, eğer bir
yolsuzluk varsa üzerine gidilmiyorsa, kim gitmiyorsa o namerttir! (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) O şerefsizdir! Sonuna kadar
hırsızlığın yolsuzluğun üzerine gidilecektir!
MUHARREM VARLI
(Adana) Kim gitmiyorsa namerttir!
ORHAN DÜZGÜN
(Tokat) - Deniz Feneri hırsızları ne oldu, onu söyle!
AHMET AYDIN
(Devamla) Ama olmadığı hâlde de birileri bu şekilde isnatlarda
bulunuyorsa da o da şerefsizdir! O da namussuzdur! O da
ahlaksızdır!
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Mahdum ifade vermeye gitmedi ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) Değerli arkadaşlar, mahkemeler, yargı işini
yapacak ama bir operasyon adı altında da eğer milletin iradesi
gasbedilmeye çalışılıyorsa da bu millet namusu bildiği
iradesine sahip çıkacaktır. Siz ne yaparsanız yapın bu
millet iradesine sahip çıkacaktır.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yardımları açıklasanız!
AHMET TOPTAŞ
(Afyonkarahisar) Bakanlar nerede, bakanlar?
AHMET AYDIN
(Devamla) Ve bu manada bu siyasi suikasta da asla ve asla prim vermeyecektir.
Evet, yargı
işini yapacak ama kusura bakmayın da siyaseti de gasbedemeyecektir, siyaset
de işini yapacaktır. Siyaset, yapılan yanlışlara,
hukuksuzluklara dur demek için vardır.
Dolayısıyla
kim hukuksuzluğu yapıyorsa, kim hukuku çiğniyorsa, hukukçular da
dâhil olmak üzere, siyaset bunun gereğini yapacaktır, millet
adına yapacaktır. Yargı da, yasama da, yürütme de millet
adına iş yapar. Milletin aleyhine kim ne iş yaparsa da buna
hepimiz dur diyeceğiz diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR GÖKMEN
ÖĞÜT (İstanbul) Ahmet, mahdum ifadeye gidecek mi şimdi?
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şimdi benim anlattığım fıkradan sebep bir
üzerine alınma oldu, öyle anlıyorum ben.
Şimdi Çankaya
yamyamları derken bizi mi kastettiniz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sizin belediye başkanınız söylemişti,
Çankaya Belediye Başkanı söylemişti. Ben söylemedim efendim,
Çankaya Belediye Başkanı söylemişti. Ben onları
hatırlattım burada.
ENGİN ALTAY
(Sinop) İyi, o hiç değilse söylemiş.
BAŞKAN
Buyurun.
5.- Sinop Milletvekili Engin Altayın,
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının sataşma nedeniyle
yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk
Partisine sataşması nedeniyle konuşması
ENGİN ALTAY
(Sinop) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Çankaya Belediye
Başkanı en azından müşteki olmuş. Böyle her kurumda,
her ailede, her siyasi partide bu tür şeyler çıkar
AHMET AYDIN
(Adıyaman) CHPlileri doyuramıyorum
ENGİN ALTAY
(Devamla) Otur yahu! Otur! Ayıp yahu! Otur! Ayıp, ayıp
Şimdi, demek
ki Çankaya Belediye Başkanı da birilerinden rahatsız olmuş,
adam bunu söylemiş. Keşke o Çankaya Belediye Başkanı kadar olabilse
Sayın Başbakan ve dese ki
Keşke Adnan Menderes kadar olabilse
Sayın Başbakan, keşke Adnan Menderes kadar olabilse, oğluna
ticaret yapma yasağı getirebilse ve oğluna Oğlum,
burası hukuk devleti, git mahkemeye, git savcıya ifadeni ver.
diyebilse
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Başbakan söyledi: Evladım olsa bile affetmem.
dedi.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Bir dur kardeşim.
Siz biraz önce
dediniz ki: Kim üstüne gitmiyorsa
Siz söylediniz Sayın Başkan.
(Gürültüler)
Başkan, kim
konuşacak?
BAŞKAN Vallahi
öyle tercih ediyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Kim yolsuzluğun üstüne gitmiyorsa -yanlış
duymadıysam- namussuz ve şerefsiz. dediniz, doğru mu?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Doğrudur.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Peki.
Şimdi, ben
burada bir soru soruyorum: Ortada iddialar var, para kasaları var, para
sayma makineleri var, paralar var, çil çil dolarlar var, milyarlık saatler
var, ayakkabı kutuları var.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Yargı kararını verir.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Ve siz, hepiniz, hepiniz değil, bir kısmınız,
AKP Grubunun bir kısmı koro hâlinde Büyük Türkiye'nin önünü kesmek
için yapıldı. diyorsunuz değil mi siz?
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Evet ama Yolsuzluğun üzerine gidilecektir. diyor.
ENGİN ALTAY
(Devamla) Peki, ben de diyorum ki: Türkiye hukuk devletiyse, Necmettin Bilal
Erdoğana bir mahkeme bir çağrı yapmış ise edep
şunu gerektirir: Git oğlum, ver ifadeni. demeyi gerektirir. Edep
bunu gerektirir.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.46
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- CHP Grubunun, Aydın Milletvekili Metin
Lütfi Baydar ve arkadaşları tarafından 17 Aralık
rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında gelişen olayların
araştırılarak sorumluların ortaya
çıkarılması amacıyla 6/1/2014 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis
araştırması önergesinin, Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere
bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak Genel Kurulun 7 Ocak 2014
Salı günkü birleşiminde okunmasına, görüşmelerinin
aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin
lehinde Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.
Buyurunuz. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET GÜNAL (Antalya) Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, maalesef, aradan önceki
iktidar mensubu konuşmacılar on bir yıldır iktidar
olduklarını galiba unutmuşlar. Ben hayretle izledim içeriği.
Herkes tartışmaya cevabını verdi, ben de söyleyeceğim
ama baştan şunu belirtmek istiyorum ki siz on bir yıldır
iktidardasınız.
Şimdi, burada özellikle de Sayın Külünk ikinci
kurtuluş savaşı falan dedi, birazdan geleceğim ama
eğer on bir yıldır iktidardaysanız bu savaşı kime
karşı vereceksiniz onu da anlayabilmiş değilim. Yani
iktidarınız döneminde palazlanan, gerçekleşen bu işlerden
hakikaten haberdar değilseniz zaten böyle bir şeyi konuşmanın
bir anlamı yok, boşa iktidar olmuşsunuz, on bir yıldır
haberiniz yok demektir.
Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bu olayın 2013 yılının
değil, on bir yıllık AKP iktidarının da değil,
Türkiye Cumhuriyetinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu
olduğu, iddianamede yer alan hususlar eğer gerçek çıkarsa çok
net bir şekilde ortadadır. Ama bu ilk değil. Biliyorsunuz, daha
önce üstü örtülen özelleştirme ihaleleri oldu, TÜPRAŞ, Türk TELEKOM,
Galataport... Bunun üzerine Deniz Feneri Almanyada yargılandı,
burada üzeri örtüldü, aklandı. O zaman da yargı vardı, o zaman
da hâkimler, savcılar vardı. Maalesef, bu yolsuzlukların üstü
örtüldü, teftiş kurulları kapandı
Burada bütçe
görüşmelerinde saatlerce tartıştık biliyorsunuz, AKPnin
Sayıştay denetiminden nasıl kaçtığını hep
birlikte gördük. Neden? E, bir şey
araştırıldığı zaman usulsüzlük, yolsuzluk ortaya
çıkıyor. Bunun araştırılmasını önlemenin
yolu da kanunlarla kurumları kapatarak, denetim yetkisini elinden alarak
oluyor.
Şimdi, biz,
esas itibarıyla masumiyet karinesine inanıyoruz. Suçsuzlukları
ispat oluncaya kadar ya da suçlu oldukları ispat olununcaya kadar herkesle
ilgili bir şey söylemek doğru değil ama ortada da görünen
deliller var. Bunların soruşturulmasını engellemeyi anlamak
da mümkün değil. Çok net bir şekilde yalanlanamayan, ortada görünen
deliller var ki bu deliller ciddi bulunduğu için ilgili bakanlar
görevlerinden alındı ya da istifa ettirildi ve şu anda yeni bir
kabine oluşturuldu. Herhâlde hiçbir şey olmamış
olsaydı dururlardı veya ilk anda en azından istifaları
istenebilirdi.
Şimdi,
değerli arkadaşlar, burada birkaç tane hususu dikkatinize sunmak
istiyorum. Dedim ya, on bir yıldır bu devam ediyor diye. AKP
hükûmetleri birtakım yasal çalışmalarla bu usulsüzlüklerin,
yolsuzlukların altyapısını yaptılar. Bir iki örnek
vereyim: Şu anda arkadaşlarımız yukarıda, Plan ve
Bütçe Komisyonunda mevcut hâliyle 130 maddeye yakın, ekleneceklerle 150yi
geçecek bir torba kanun tasarısı daha görüşüyorlar. Onun
içerisinde de bu söylediğim tipten öneriler, teklifler,
tasarının içerisinde olan maddeler var. En önemlisi, Kamu İhale
Kanununda birçok madde değiştirildi, her şey istisna, muafiyet
kapsamına alındı ve böylece usulsüzlüğün, yolsuzluğun
önü açılmış oldu.
İkincisi:
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, TOKİ gibi
kurumlara ve üstüne üstlük de Çevre ve Şehircilik
Bakanlığına bugün gündemde olan imar planlarıyla özel imar yetkisi verildi, belediyelerin
üzerinde, kendiliğinden, kafasına göre bir imar yapma yetkisi
verildi, imar planlarını tadil etme yetkisi verildi. Şimdi, bu
da bu tip yolsuzlukların önünü açan bir düzenlemeydi, uyardık,
olmadı.
Burada Halk
Bankasıyla ilgili konuşulan, onun dışında 87 milyar
eurodan bahsedilen şey sadece İrana ambargonun delinmesiyle ilgili,
altın ticaretiyle ilgili husus değil biliyorsunuz. Bunun içerisinde
kara para aklama var, suçlamalar var. Burada biz terörün finansmanıyla
ilgili, kara paranın önlenmesiyle ilgili kanun çıkardık mı?
Çıkardık. Ama başka ne çıkardık? Bunu
kolaylaştıran vergi barışı, varlık barışı
gibi kanunlar da çıkardık. Kaynağını sormadan
getirdiğiniz parayı yüzde 2 alıp, aklayacağız dedik.
Şimdi, bunlar bu usulsüzlüğün önünü açmıyor mu?
Kaynağını sormadan gelen para nereden geldi, ne kadar miktar
geldi, kim getirdi? Sorduğumuz sorular havada kalmıştı.
Maalesef bunlar uzun hikâyeler.
Bu bankalarla
ilgili konuyu ayrıca gündeme getireceğim ama burada birkaç şeye
daha değinmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Kısacası,
denetimden nasıl kaçtığımız ortadayken bunları
engelleme şansımız yok. Soruşturulması, üzerine
gidilmesi lazım.
Sayın
Başbakan az önce Sayın Külünkün dediği gibi istiklal
savaşı olarak nitelendiriyor. Hakikaten, bu yolsuzluğun üstünü
örtmek için emniyetle, yargıyla başlattığınız
savaşı nasıl istiklal savaşı olarak görüyorsunuz ben
anlamadım. Kimin istiklali ya da kimin istikbali için bu savaşı
yapıyorsunuz? Türk milletinin istiklali için
çalışmadığınız ortada çünkü on bir
yıldır bütün Türk milletinin istiklalini tehlikeye atan bölücü,
parçalayıcı politikalar bu dönemde gündeme geldi. Haburdan Osloya
uzanan ve en son şu anda Mecliste de devamını seyrettiğimiz
birtakım senaryolar Türk milletinin istiklalini de, istikbalini de
tehlikeye atan senaryolardı. Genel Başkanımız önceki hafta
İzmirde yaptığı konuşmada sormuştu: Bu
savaşın tarafları kim, kime karşı yapıyorsunuz?
Böyle bir savaş nasıl olur? Burada istiklal ne anlama gelir?
Örneğin, helale yüz çevirip haramın derin çukuruna düşmek
istiklal mi, yoksa ikbal mücadelesi midir? Bunları açık bir
şekilde ortaya koymak lazım. Asıl, istikbalimizi gölgeleyen;
varsa yerli, yabancı, iş birlikçi, kumpasçı, paralel, ne varsa
bunları palazlandıran, bunları bu hâle getiren Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarıdır. On bir yıldır bunlar
çıkmıştır. Burada, lütfen, eğer terör örgütüne
Türk
milletinin istiklalini terör lobilerine, cinayet projelerine, illegal
örgütlere, devlet içinde yuvalanan her neviden gruplara ikram eden, asıl
bu İstiklal mücadelesi yapıyorum. diyen on bir yıllık AKP
iktidarıdır.
Değerli
arkadaşlar, burada, hukuki durumla ilgili birkaç şeyi dikkatinize
sunmak istiyorum. Sayın Başbakanın çok çarpıcı
cümleleri var bugün yaşadığımız garabetle ilgili.
Sayın Genel Başkanımız bugün grup toplantısında
değindiler, bir cümleyi sizin de dikkatinize sunmak istiyorum. Diyor ki
Sayın Başbakan 13 Ocak 2009 tarihli Meclis toplantısında
Bugün mahkemeye sürekli müdahale ederek yargıyı yönlendirdiğini
HSYKyla ilgili kanun tekliflerini, tasarılarını,
Danıştayla ilgili tasarıları, teklifleri unutarak, bugün
sanki orada bir paralel devlet varmış gibi söylüyor ama bakın
2009 yılında ne demiş: Ortada devam eden bir dava, bir mahkeme
süreci, devam eden bir soruşturma var. Savcılarımız,
hâkimlerimiz tamamen bağımsız şekilde
çalışmalarını yürütüyor. Süreç tamamen hukuk çerçevesinde,
tamamen Anayasa ve ilgili yasalar çerçevesinde devam ediyor. Bunu Sayın
Başbakan söylüyor. Şimdi ne oldu? Şimdi ters döndü, bunlar
paralel devlet oldu. Hukuk nereye gitti? Devamında da şöyle diyor:
Esasen Hükûmet olarak da, siyasetçiler olarak da, vatandaşlar olarak da
bize düşen, hukuk kurallarının işlemesine yardımcı
olmaktır. Şimdi niye olmuyorsunuz? Kimin istikbali ve istiklali için
mücadele ediyorsunuz? Burada gerçekten de vahim iddialar vardır.
Anayasamıza, yasalarımıza göre suç teşkil eden ithamlar
vardır. Bu iddiaların peşine düşen, bu iddiaları
aydınlatmaya çalışan bir hukuk sistemimiz var. Bırakalım
yargı işlesin, bırakalım hukuk işlesin,
bırakalım ak ile kara ortaya çıksın. diyor Sayın
Başbakan. Biz de onun bu sözlerine katılıyoruz ama bugün de bunu
kabul etmesi gerektiğini söylüyoruz.
Şimdi, burada,
değerli arkadaşlar bir taraftan hukukun üstünlüğünü savunurken,
bir taraftan bu tip yaklaşımlarda bulunmak, emniyeti,
savcıları, hâkimleri yer değişikliğine tabi tutmak,
görevden almak ve paralel devlet olarak nitelendirmek doğru değil.
Ha, orada varsa bir usulsüzlük onun da üstüne gidin, orada varsa farklı,
Anayasaya, yasalara aykırı bir durum onun da üstüne gidin, üstünü
örtmeyin, bizim buna itirazımız yok ama böyle bir ortamda
olumsuzlukların üstünün örtülmesini ve hele hele kendisinin de itiraf
ettiği gibi Oğlumun üzerinden bana geliyorlar. dediği imar
usulsüzlükleri, vakıf yolsuzluklarının üstünün örtülmesini biz
anlayamıyoruz.
Bir taraftan son,
bu durumu düzeltmek için şu anda hukuk çalışmaları
yapılıyor, bir taraftan istiklal ve istikbal mücadelesi diyorsunuz
ama gerçekten istiklal mücadelesini yapan, bu memleketin istiklali ve istikbali
için mücadele eden değerli milletvekilimiz, şu anda tutuklu bulunan
Engin Alanın durumunu da burada istismar malzemesi yapıyorsunuz.
Bunları anlamak mümkün değil. Hukuk devleti varsa herkes için
eşit uygulanmak zorunda. Neden beklediniz, neden tutukluluk kararı
çıkıncaya kadar beklediniz de bugün
karıştırıyorsunuz? Lütfen Engin Alan Paşayı
buraya karıştırmayınız. Sayın Genel
Başkanımızın tabiriyle şerefsizce yazılan,
iğrenç bir senaryonun sonucunda içeride tutulan Engin Paşanın
kendisi de bizatihi gönderdiği şeyde kendisinin bunlardan ayrı
tutulması gerektiğini ve PKKnın aklanmasına,
İmralı canisinin affına yol açacaksa ömür boyu orada
yatmayı tercih ettiğini söylemiştir.
Bizler bu
yolsuzlukların üstünün örtülmesini istemiyoruz. Hukuk devleti varsa
herkese eşit uygulansın, sonuna kadar gidilsin, Başbakan da olsa
onun da sonuna kadar gidilsin diyor, saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Günal.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Kırıkkale Milletvekili Sayın
Ramazan Can.
Buyurunuz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAMAZAN CAN
(Kırıkkale) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken, her şeyden önce beraatizimmet asıldır, onu beyan
etmek istiyorum. Buna rağmen, kim yolsuzluk yaptıysa Allah onu
kahretsin, çaldığı çırptığı varsa zehir ile
zıkkım olsun. (MHP sıralarından Amin! Amin! sesleri)
ADİL
ZOZANİ (Hakkâri) Beddua etme Ramazan!
RAMAZAN CAN (Devamla)
Ancak, yine özellikle söylüyorum ben: Beraatizimmet asıldır. Hak
ettiği cezayı da herkes almalıdır. Hukuk devletinde hukuk
kendi işini yapacak, siyaset de kendi işini yapacaktır. Hükûmet
ve parti olarak bizler yolsuzluk yapanların karşısında olduk,
olmaya devam edeceğiz. Sayın Başbakanımız Eğer
yolsuzluk yapan babamın oğlu da olsa, oğlum da olsa onun üzerine
gideceğiz. demiştir. Siyaseten de yapılması gerekenler
yapılmış ve ilgili bakanlar, beraatizimmet asıl olmakla
birlikte, görevlerinden istifa etmişlerdir. Ancak 17 Aralık
operasyonu, yolsuzluk adı altında yapılan, millî iradeye ve
Hükûmeti devirmeye yönelik bir operasyondur, demokratik açılım
sürecine ve terörün çözümüne yönelik sürecin önünü kesmek için ulusal ve
uluslararası bazı güçlerin yolsuzluk kılıfı
altında yapmış oldukları operasyondur. 17 Aralık
komplosunun Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 30 Mart belediye
seçimleri öncesinde Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmaya yönelik bir hamle
olduğunu herkes bilmektedir. On dört ay boyunca gizlenmiş ve 17
Aralıkta tüm emniyet ve adalet hiyerarşisi atlanarak siyasi
mühendisliğe gidilmiş ve Türkiye'nin önü kesilmek istenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, yolsuzluk kisvesi altında yapılan aslında çok
farklı boyutları olan bir operasyon, asla bir rutin hukuki işlem
değildir. Hukuki operasyon zırhında, birbiri içerisine çok
farklı siyasi hedeflerin konulduğu, siyaset mühendisliği
projesidir.
Hazırlık
tahkikatı gizlidir. Hazırlık tahkikatında deliller lehe ve
aleyhe olmak üzere toplanır. Dosyaların gizli olması, hukukta,
birincisi, soruşturmanın selameti açısından, ikincisi de
şüphelilerin infaz edilmemesi açısından gereklidir. Ama bütün bu
süreçlere, hukukun genel ilkelerine uyulmamıştır. Masumiyet
karinesi açısından tahkikat gizli olmalıdır dedik. Bu
süreçte buna uyulmamıştır. On dört aylık bir bekletme söz
konusudur. Emniyetçe ve savcılıkça bilgi sızdırılarak
operasyonun ikinci ayağı olan medya devreye sokularak toplumda
Hükûmet ve AK PARTİ aleyhine yolsuzluk algısı işlenmeye
çalışılmıştır. Savcı bununla da yetinmeyerek,
âdeta basın açıklaması yaparak basına bildiri
dağıtmıştır.
Böyle bir garabet,
Allah aşkına, değerli milletvekili arkadaşlar, hiçbir hukuk
devletinde olabilir mi? İki dakika süren var, ifadeni ver, çık.,
Efendiler seni kurtarsın. demek hangi hukuk devletinde vardır?
Diğer taraftan, farklı soruşturmaların tesirinin güçlü
olması açısından aynı güne denk getirilmesi, maalesef
yargıdaki belli bir grubun siyaset mühendisliğine soyunması anlamına
gelmektedir.
Operasyon hukuka
aykırı bir şekilde başlamış ve aynı
şekilde devam etmektedir ve masumiyet karinesi çiğnetilmiştir.
dedik. Hâlbuki, aslolan, öncelikle hukukçuların uyması gerekir
hukuka. Yargının dışında olan eğer bir
hukuksuzluk varsa yargı gereğini yapmalıdır ancak hukuk
camiasında, yargı camiasında hukuksuzluk yapan varsa, siyasi
mühendisliğe soyunan varsa yargı ve hukuk gereğini
yapmalıdır. Yargı içerisinde yanlışlık yapan
varsa dokunulmaz olmamalı, imtiyaz sahibi olmamalıdır.
Diğer taraftan, HSYK bir idari
kuruldur, yargılama kurulu ve yargı makamı değildir. Buna
rağmen, idari kurulun yürüyen bir davayla ilgili açıklama
yapması Anayasamızın 138inci maddesinin açıkça ihlalidir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bunu muhalefet partileri de bilir ki, AK
PARTİnin varlık sebebi yolsuzluk, yasak ve yoksulluğa
karşı çıkışıdır. Bu hukuk
dışı operasyonla toplum vicdanında AK PARTİ aleyhinde
yolsuzluk algısı medya üzerinden oluşturulmak istendi ancak
toplum ve milletimiz oynanan oyunları gördü, fotoğrafın
tamamına şahit oldu. 30 Martta sizler de göreceksiniz. Herkes hukuka
uymalı, herkesten önce de yargı hukuka uymalı, asla tuz
kokmamalı. Yargı, elindeki hukuk silahını siyaseten
kullanmamalı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 17 Aralık mühendisliği milletin
Hükûmetini ve milletin iradesini hedef almıştır. 17 Aralık
mühendisliği Türkiye ekonomisini, demokrasiyi, sandığı
hedef almıştır; Türkiyenin enerji
yatırımlarını, Türkiyenin aktif, onurlu dış politikalarını
hedef almıştır. 17 Aralık mühendisliği, hangi partiye
oy verirse versin, ayrım yapmaksızın milletimizi, milletimizin
alın terini hedef almıştır. Yine, 17 Aralık
mühendisliği Diyarbakırda oluşan kardeşlik iklimini, susan
silahları, gelmeyen şehitleri, ölüleri, çözüm sürecini,
kardeşliğimizi, millî birlik ve beraberliğimizi hedef almıştır.
Yargı ve emniyet
üzerine çöreklenmiş bir yapı, aldığı talimatlarla
Türkiyenin istikrarına, güven ortamına, Türkiyenin büyüyen
ekonomisine ve kardeşliğine suikastta bulunmuştur, hatta
çöreklenmiş bu yapı egemenliği milletten alıp yargıya
devretmek için kirli tuzaklar kurmuştur. Hâlbuki bu tuzaklara gerek
yoktur. Demokraside millet getirir, millet götürür. Önümüzde 30 Mart seçimleri,
bir yıl sonra cumhurbaşkanlığı seçimleri ve bir
yıl sonra genel seçimler var. Eğer millet memnun değilse
iktidarı görevden alır, son söz milletindir. Millet bize destek
oldukça biz de bu emaneti kimseye yedirmeyeceğiz. Yeni Türkiyede
hükûmetleri sadece millet işbaşına getirir, sadece millet
görevden alır; birtakım kurumlar içindeki illegal yapılar asla
değil.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; medya, geçmişte yaptığı gibi,
millete, siyasete yön vermiştir ama artık asla veremeyecektir.
Sermaye, geçmişte yaptığı gibi, Hükûmet kurmuş, asla
kuramayacaktır bugün. Uluslararası şer odakları,
geçmişte olduğu gibi, içerideki hain taşeronları kullanarak
ülkemizi ameliyat edemeyeceklerdir. Biz buna asla fırsat vermedik,
vermeyeceğiz. Eski Türkiyenin alışkanlıkları
artık geri gelmemek üzere tarihe geçmiştir. Yeni Türkiyede egemenlik
milletindir, söz de karar da yetki de milletindir. Çözüm süreci, bu
saldırı ve sabotajlara rağmen güçlü bir şekilde
gelişecek, kardeşliğimiz pekişecek, millî birlik ve
beraberliğimiz güçlenmeye devam edecektir.
Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; operasyonun hedefi yolsuzlukla
mücadele değil, millî iradeye operasyondur; Hükûmeti devirmeye yönelik bir
operasyondur; 30 Mart seçimlerine, cumhurbaşkanı seçimlerine yönelik
operasyondur. Hukuki olmadığını, bu operasyonların
siyasi olduğunu vatandaşımız da biliyor. Bu nedenle
sandıkta, 30 Martta da buna vereceği cevaptan şüphemiz
olmadığını tekrar beyan ediyorum.
Ülkemizin
dünyanın sayılı ekonomilerinden biri olması, 2023
vizyonundan, terörün çözümüne yönelik atılan adımlardan, mazlum
ülkelerin temsilcisi olmamızdan, dışarıda itibar
kazanmamızdan, millî gelirimizin artmasından, şehitlerin
gelmemesinden kim memnun değilse operasyonun arkasında onların
olduğu da açıktır. Demokratik açılım sürecinin önünü
kesmek için ulusal ve uluslararası bazı güçler devreye
girmiştir.
Değerli
arkadaşlar, hiç kuşkunuz olmasın, yeni Türkiye, 2023, 2053 ve
2071 hedeflerine, büyük Türkiye idealine el birliğiyle yürüyecek, âdeta
koşacaktır. Milletimizin hayır dualarıyla kurulmuş
devletimizin aydınlık yarınlara doğru koşmasına
siyaset mühendisleri asla engel olamayacaktır ve buna milletimiz karar
verecektir diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmemiştir.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzükün 19uncu maddesine göre
verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 520, 455, 63 ve 377 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 3, 4, 5 ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
7/1/2014
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Danışma
Kurulunun 7/1/2014 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, İç Tüzükün 19uncu maddesi
gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ederim.
Ahmet
Aydın
Adıyaman
AK
PARTİ Grup Başkan Vekili
Öneri:
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 520, 455, 63 ve 377 sıra
sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 3, 4, 5
ve 6ncı sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
önerilmiştir.
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde ilk söz,
İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarcaya aittir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
TÜLAY
KAYNARCA (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde söz aldım. Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ grup önerimiz, gündemde görüşülmesi
öngörülen kanun tasarı ve teklifleriyle ilgilidir.
Gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler kısmında bulunan 520, 455, 63 ve 377 sıra
sayılı kanun tasarılarının, bu kısmın 3, 4,
5 ve 6ncı sıralarına alınması ve diğer
işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
önerilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, görüşülmesini önerdiğimiz uluslararası
sözleşmelerde ise şunlar yer alıyor: Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı; diğer uluslararası sözleşme ise
Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu,
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı
Hükümeti Arasında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve son olarak, 377 sıra sayılı Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı.
Adalet ve
Kalkınma Partisi grup önerisine desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Kaynarca.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Manisa Milletvekili Sayın
Hasan Ören, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, kürsüye
çıktığımda her zaman tekrarladığım bir
şeyi daha tekrarlayacağım: Gerçekten bu Meclisin seçmene
saygısı var ise, bu Meclisin seçmenden sakladığı bir
şey yok ise TRT 3ü yani Meclis kanalını Parlamento
çalıştığı süre içerisinde açık tutması gereklidir.
Yine tekrarlıyorum: Yirmi dört saat yayın yapan TRT Şeş,
Arap ülkeleri bunu hak ediyor ise bu yüce Meclisi, bu Parlamentoyu izlemek,
milletvekillerini denetleme hakkını kullanmak isteyen halktan neyi
kaçırıyorsunuz? Lütfen, rica ediyorum, burada bu kürsüden
halkının adına konuşan milletvekillerini halkın
izlemesini engellemeyin.
Bir
araştırma önergesi, bununla ilgili, geçen hafta Danıştay
Kanunuyla ilgili yine gündem değişikliğine gidildi. Danıştay
Kanunuyla ilgili yapılan gündem değişikliğinde, Başbakanın
Japonya gezisi öncesi konuştuğuyla Danıştay Kanununun
gelmeyeceği öğrenildi. Bakanın haberi yok, milletvekillerinin
haberi yok; muhalefet milletvekillerine hadi haber vermiyorsunuz,
saymıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, her gün böyle bir gündem gelir. Hepimiz milletvekilleri
olarak bu gündem üzerinde çalışırız,
tartışırız ama ne yazık ki yürütme yasamayı öyle
bir baypas etmiş ki, artık, gündemle ilgili milletvekillerini
bilgilendirmeye ihtiyaç hissedilmez hâle gelmiş. Gündemde grup
önerileriyle ilgili
BDPnin grup önerisi var, MHPnin grup önerisi var,
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi var. Peki, bu gündemde Adalet ve
Kalkınma Partisinin grup önerisi yok mu? Haberimiz yok. Hadi bizim
haberimiz yok, anladık. Peki, siz milletvekillerinin haberi olması
gerekli değil mi? Yani AKP milletvekillerinin odasına gelen bu
gündemde, milletvekilleri olarak siz, bu gündeme göre hazırlanmıyor
musunuz? Yani burada da aynı; CHP, MHP, BDP grup önerileri.
Değerli
arkadaşlarım, bu, halkın Meclisiyse, devamlı övünüyor
iseniz, halk iradesiyle teşekkül etmiş Meclise saygı istiyor
iseniz, ilk önce yürütme yasamaya saygı gösterecek.
Türkiye
yolsuzluklarla çalkalanıyor. Biraz evvel değerli
arkadaşımız Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini getirdi.
Türkiye, 17 Aralıkta patlayan ve Türk halkının hiç müsamaha
göstermediği doğru, yanlış- iddialar üzerine Adalet ve
Kalkınma Partisini dinlemek istiyor ama ne yazık ki, Cumhuriyet Halk
Partisinin, Sayın Metin Lütfi Baydarın getirdiği grup önerisini
reddediyorsunuz. Niye çekiniyorsunuz? Niye konuşmayla ilgili bu konu
üzerinde fikir beyan etmiyorsunuz? Neden yine yan yollara sapıyorsunuz,
yine teorisyenlik yapıyorsunuz? Bize karşı komplo kuruldu.
Paralel devlet, derin devlet, pergel devlet... Biz bunları
konuşmuyoruz. Bizim cemaatle işimiz yok, AKPyle işimiz yok. Bu
hırsızlığı kim yapmış, bu halkın
emeğini ve alın terini kim çalmış, bizim düşüncemiz
bu, bunu bulalım. Eğer iktidar siz iseniz iktidarın bunun
cevabını vermesi gerekli ama bakıyorsunuz ki iktidar oralı
değil, iktidar başka bir şeyin peşinde. Aman bu gündemi
kapatalım, aman bunu konuşmayalım. Ee, peki, Türkiyedeki
milyonlarca insan bunun konuşulmasını istiyor ise sizin derdiniz
ne?
Yirmi yıldan
beri
1993 yılında Nurettin Sözenin İstanbul Belediye
Başkanlığı yaptığı dönemde, İSKİ
Genel Müdürünün zimmetine geçirdiği parayla ilgili, Nurettin Sözen
parayı geçiren genel müdürü aldı götürdü, savcının, hâkimin
karşısına dikti. Yirmi yıldır İSKİ,
İSKİ şarkısı söylediniz. Şimdi, 17
Aralıktan bu yana, kutuları konuşalım; Olmaz. Para sayma
makinesini konuşalım. Konuşmayalım. Ee, peki, bu para
kasalarını konuşalım; Onu da konuşmayalım.
Gaziantep
milletvekilleri çok iyi bilir, para kasalarının en iyi imal
edildiği yer Gazianteptir. Ee, Seyyar Tayyar, tweette çok şampiyonsun,
tweet atmaya başladın, patladı gitti. Bununla ilgili,
Bakanın oğlunun evinde çıkan 6 tane para kasasıyla ilgili
hiçbir düşüncen yok mu? Tweetleri kullanırken yani Bülent
Arınçın dediği gibi çıt çıt
attığınız tweetlerde bununla ilgili bir şey
söylemeyecek misiniz?
AKPnin seçmeni
sizden bir izahat beklemiyor mu? Keşke inkâr etseydiniz, keşke
şunu söyleseydiniz seçmen buna inanacaktı: Bunlar fotomontaj, bu
kasalar yok, fotoğraflarda hile yapmışlar, dijital hileler
kullanılmış. Bu gerçek değil. deseydiniz seçmeniniz buna
ikna olacaktı ama bir hata yaptınız -Cenab-ı Allah
yukarıda, elinizi kolunuzu bağladı- dediniz ki: Evet, Genel
Müdürün evinde çil çil yeşil 4,5 milyon dolar kutuların içerisinde
bulundu ama
Bulundu. dediğiniz an o parayı kabullenmiş
oldunuz. Dediniz ki: Evet, para kasaları var, para sayma makinesi var,
milyon dolarlar var ama
Değerli arkadaşlarım, amayı
dinlemiyor insanlar, amayı dinlemiyor insanlar. Genel Müdürün evinde bu
kadar paranın nasıl durduğunu izah etmek zorundasınız.
Değerli
arkadaşlarım, bu, Adalet ve Kalkınma Partisi bir panik hâline
gelmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi yolsuzlukla ilgili gerekli olan
tedbiri almamaktadır, üzerini örtme telaşı içerisindesiniz. Niye
üzerini örtüyorsunuz? Şimdi, yirmi yıldır İSKİ,
İSKİ, İSKİ
bir marş hâline getirdiniz, şimdi
Bilal, Bilal, Bilal, Bilal
diye yirmi yıl da biz konuşalım
mı?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Yakışır sana!
İHSAN
ŞENER (Ordu) Haklılığınız varsa
konuşursunuz. Böyle bir şey yok ama. İftira atarak ona
inanıyorsunuz, sadece iftira atıyorsunuz.
HASAN ÖREN
(Devamla) Anayasaya hepimiz yemin etmedik mi burada? Bu Anayasaya yemin
etmedik mi? Anayasaya bağlı kalacağımıza, hukuk
devleti olduğumuza yemin etmedik mi? Savcı, hukuk devletinin cumhuriyet
savcısı eğer bir tebligat çıkarıyor ise
İHSAN
ŞENER (Ordu) Sabırlı olun, sabırlı.
HASAN ÖREN
(Devamla)
o tebligata Genelkurmay Başkanı uyuyor ise Sevgili Bilal
niye uymuyor?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Şu an yaptığınız bir
iftira.
HASAN ÖREN (Devamla)
Birçoğunuzu tenzih ederim ama sizlerin çocuklarını
anaları Kadir Gecesinde mi doğurmuş? Bizlerinki ne oluyor?
İHSAN
ŞENER (Ordu) İftira üzerinden siyaset yapmayın.
HASAN ÖREN
(Devamla) Nasıl bir iftira?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Tabii ki iftira.
HASAN ÖREN
(Devamla) Tutuklulukla ilgili 2 defa müracaat ediyorsunuz, tutukluluk
süresinin devamına karar veriyor. Savcıyı
değiştiriyorsunuz, yetmedi, binlere yakın polisi ve müdürü
değiştiriyorsunuz. Sinmiyor içinize, yüzünüzden belli; sinmiyor,
sinmeyecek de içinize.
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Yo, gayet de siniyor.
HASAN ÖREN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, eğer siz gerçekten bu
batağın içinden çıkmak istiyor iseniz dün söylediklerinizi bugün
kulaklarınızın duyması gerekli. Hani dün ne diyordunuz?
Hani burada oturan arkadaşlarımız diyordu ki: Biz biat etmeyiz
kimseye, biat bizim kültürümüzde yok. Tutturmuşsunuz Kemalizm
Bir izm
takmışsınız, kişiye biat ediyorsunuz.
Konuşulanları ne yapacağız? Dün dündür, bugün bugündür. Ne
diyor arkadaşlar: Biz biat ederiz, itaat ederiz, yolunda da ölürüz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Aynen
Ölürüz, evet.
HASAN ÖREN
(Devamla) E, biz de Mustafa Kemal Atatürk için ölürüz.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Ölün.
HASAN ÖREN
(Devamla) Biz de Mustafa Kemal Atatürk için ölürüz. Demek ki dün
söyledikleriniz doğru değil.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Biat bizim kültürümüzde var.
HASAN ÖREN
(Devamla) - Ama biz biat etmeyiz Mustafa Kemal Atatürke, biz itaat etmeyiz
Mustafa Kemal Atatürke...
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Mustafa Kemal Atatürk yolsuzluk mu yaptı? Niye mukayese
ediyorsun Sayın Ören?
HASAN ÖREN
(Devamla) -
biz Mustafa Kemal Atatürkü sevdiğimiz için onunla birlikte
hareket ederiz. (Gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa)
Yolsuzluk yapan Tayyip Erdoğana biat ediyor bunlar. Haramzadelere, kara
paracılara biat ediyorlar. Mustafa Kemalle mukayese edilir mi?
HASAN ÖREN
(Devamla) Değerli arkadaşlarım, gemi battı, bir an evvel
terk edin. Terk eden arkadaşlarımız bellidir, bu da devam
edecektir. Buradan kaçış yok.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sen biatin anlamını öğren, ondan sonra
HASAN ÖREN
(Devamla) - Bunların hepsini biz söylemiş olsaydık kabul
Ne
dedi Erdoğan Bayraktar? Ben bunu yaptıysam sen söyledin yaptım.
Sen de o zaman yargılan, sen de o zaman istifa et. dedi. Kime söyledi?
Sayın Başbakana söyledi.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Ören.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sayın Başkan, şu meseleye ben de bir iki çift
laf edeyim, biat meselesine.
BAŞKAN Yani,
o iki çift lafı ederseniz yarım saatimiz gider.
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Ya, iki çift laf edip
Burası kahvehane mi Sayın
Başkan? Ne biçim söz istiyor bu adam? İki çift laf edecekmiş.
Git, kuliste
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Şöyle bir kelimeyle, lütfen
BAŞKAN
Muhterem, ben size söz veririm de ben ricada bulunuyorum, diyorum ki: Feragat
ederseniz yarım saatimiz şey yapar.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Sataşma yok ki.
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Hiçbir şekilde bir şey yapmam. Merak etmeyin.
BAŞKAN O
sizin hakkınız, vereceğim onu. Başka bir şey dedim,
kişisel bir ricada bulundum.
Buyurunuz.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
6.- Adıyaman Milletvekili Mehmet Metinerin,
Manisa Milletvekili Hasan Örenin AK PARTİ grup önerisi üzerinde
yaptığı konuşması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Sevgili Hasan, bırak da kimi ne kadar seveceğimize,
nasıl seveceğimize biz karar verelim. Biatin anlamını
bilmiyorsan öğrenirsin; sadakatle bağlılık demektir. Biz
liderimize sadakatle bağlıyız. Söylediğimiz budur. Zoruna
gidiyorsa gitsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Allahtan başkasına biat etmem. diyen
bakanlarınız vardı o zaman.
MEHMET METİNER
(Devamla) - Biat dediğiniz şey, itaat dediğiniz şey bizim
nezdimizde kötü olan bir şey değildir.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Allahtan başkasına biat edilmez. diyordu.
MEHMET METİNER
(Devamla) Biz ihanetçilerden değiliz; liderimize sadakatle
bağlıyız, ölümüne de arkasındayız.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Başbakan yardımcısı diyordu iki sene önce.
MEHMET METİNER
(Devamla) - Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
HASAN ÖREN (Manisa)
- Sayın Başkan, sataşma var efendim.
BAŞKAN Bir
şey demedi ama
Yok, Sayın Ören
HASAN ÖREN (Manisa)
Efendim, ismimi zikrederek...
BAŞKAN Yok,
Allah aşkına!
HASAN ÖREN (Manisa)
Olur mu Hasan Ören dedi, bana söyledi.
BAŞKAN
Hayır canım
Siz ona dediniz.
HASAN ÖREN (Manisa)
Olur mu efendim, ben isim kullanmadım. Bakın, efendim benim
konuşmamda
BAŞKAN
Hayır canım, sağır sultan biliyor. Sayın
Milletvekilim
HASAN ÖREN (Manisa)
Sayın Başkanım, 69a göre isim zikrederek konuşuluyor ise
bana bir hak doğar.
BAŞKAN
Hayır canım
HASAN ÖREN (Manisa)
Arkadaşımızın ismini zikretmediğim hâlde siz ona o
hakkı verdiyseniz ben de 69a göre hakkımı istiyorum.
BAŞKAN
Hayır, öyle bir şey yok. Bakın, isminiz
HASAN ÖREN (Manisa)
Ben Metiner demedim, bir şey söylemedim, niçin söz verdiniz?
BAŞKAN Niye
söz vermeyeyim?
HASAN ÖREN (Manisa)
Hasan Ören dedi.
BAŞKAN
Biatla ilgili mevzuyu sağır sultan duydu.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Sayın Başkan
BAŞKAN
Hayır, şimdi bir saniye, bir dakika...
Yani sadece kendimi
anlatabileyim ondan sonra konuşuruz.
Şimdi, bir:
Her isim söylendiğinde, yani bunun içinde sataşma olur, hakaret olur,
eziyet olur, şu olur, bu olur tamam.
HASAN ÖREN (Manisa)
Sataşma var efendim.
BAŞKAN Böyle
bir şey yapmadı, sadece biat kelimesini size açıkladı.
Şimdi, Sayın Altay, yani...
ENGİN ALTAY
(Sinop) Şimdi, takdir, tasarruf tabii ki makamınızın.
BAŞKAN
Hakkaniyet açısından bakıldığı zaman
ENGİN ALTAY
(Sinop) Ancak, sayın milletvekili ismini zikrederek Türkçe bilgisinin
eksik olduğunu itham etti.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) - Öyle mi anladınız? Vallahi helal olsun!
HASAN ÖREN (Manisa)
Öyle anladık.
MEHMET ŞÜKRÜ
ERDİNÇ (Adana) Ne kadar genişsiniz. Vallahi helal olsun size!
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yani Meclisi izleyen seçmenler milletvekilleriyle ilgili, bir
dakika.. Takdir sizin.
BAŞKAN
Sayın Altay, grup başkan vekilini kıramayacağımı
biliyorsunuz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Taktir sizin. Ama Türkçe bilgisizliğiyle itham etti.
BAŞKAN
Şimdi, ben gayet dikkatle dinledim. Amma velakin, şimdi bu yarım
saat gider bu iş.
ENGİN ALTAY
(Sinop) Yok yok gitmez, Hasan Bey çok naziktir.
BAŞKAN
Buyurun.
7.- Manisa Milletvekili Hasan Örenin, Adıyaman
Milletvekili Mehmet Metinerin sataşma nedeniyle yaptığı
konuşması sırasında şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
HASAN ÖREN (Manisa)
Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli
arkadaşlar, isim zikretmediğim hâlde bir kelime üzerinde eğer
bir görüş belirtiyorsanız o zaman siz arşivlere dönüp
bakacaksınız, biat kelimesiyle ilgili grup başkan vekilleriniz,
Başbakan yardımcılarınız ve zatınız neler
söylemiş?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Neler söylemiş?
HASAN ÖREN
(Devamla) Biatin kime yapılacağını, biat kelimesinin
Sadece
Allaha biat edileceğini söyleyen siz değil misiniz?
İHSAN
ŞENER (Ordu) Doğru.
HASAN ÖREN
(Devamla) Peki, ne oldu şimdi, ne değişti?
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Hiç alakası yok.
HASAN ÖREN
(Devamla) - Yani her gün bir şey değiştiriyorsunuz. Yani şu
an biati nereye çevirdiniz?
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Peygambere çevirdik biatı.
HASAN ÖREN
(Devamla) Yüzyılın lideri Mustafa Kemal Atatürktü, çevirdiniz, iki
yüz yılın lideri Tayyip Erdoğan demeye
başladınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Değerli
arkadaşlarım, kızmayın
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Biat ehli biziz, siyaset ehli sizsiniz.
HASAN ÖREN
(Devamla) -
sinirlenmeyin çünkü üzerine bastığınız bu
çamur sizi yutacak. Eğer siz
ALİ
ŞAHİN (Gaziantep) Biatin kelime anlamına bir bakın.
HASAN ÖREN
(Devamla) - 17 Aralıkta düştüğünüz bu girdaptan ancak bir
şekilde çıkarsınız: Hukuka güvenirsiniz, hukukun
gereği olan, savcıların elini kolunu
Dün, Sayın Metinerin
dediği gibi, Balyoz davasında, Ergenekon davasında
zırhlı araba verdiğiniz gün, aynı savcıya
tanıdığınız hakları bugün
tanıdığınız gün ancak o zaman çıkabilirsiniz.
Niye tanımıyorsunuz?
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Hata yaparsa, yanlış yaparsa tabii...
HASAN ÖREN
(Devamla) - Ne oldu, niye kızıyorsunuz?
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Niye kızalım?
HASAN ÖREN
(Devamla) - O savcıyı niye görevden alıyorsunuz? Ama
yaptığınız bir şey var. Ucunun nereye gideceğini
biliyorsunuz, oraya gittiğinde de sizlere sirayet edeceğini
biliyorsunuz.
ŞUAY ALPAY
(Elâzığ) Yanlışı kim yaparsa
karşısına dikiliriz, hiç unutmayın. Bunu siz bilmiyorsunuz.
HASAN ÖREN
(Devamla) - Ne kadar güzel tenzih ederim birçoğunuzu-
çocuklarınız varmış
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Allaha biat edilmez, kula biat edilir.
HASAN ÖREN
(Devamla) -
hepsi de Kadir Gecesinde doğmuşlar,
maşallahları var.
Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET METİNER
(Adıyaman) Allaha biat edilmez, Allaha itaat edilir.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmında bulunan 520, 455, 63 ve 377 sıra sayılı kanun
tasarılarının bu kısmın 3, 4, 5 ve 6ncı
sıralarına alınmasına ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi
(Devam)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin lehinde, Bolu Milletvekili
Sayın Ali Ercoşkun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz.
ALİ
ERCOŞKUN (Bolu) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubu lehine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Biraz önce,
değerli grup yönetim kurulu üyemiz Tülay Kaynarca Hanımefendi
grubumuzun tasarrufuyla alakalı detaylı bir bilgi paylaştı.
Evet, bu hafta Genel Kurul gündeminde özellikle uluslararası
sözleşmeler olarak bildiğimiz bazı kanun tasarı ve
tekliflerini görüşerek karara bağlamak istiyoruz. Ben bunların
üstünde çok fazla durmak istemiyorum.
Sanayi Ticaret
Komisyonunda birlikte çalıştığımız Değerli
Milletvekili Ağabeyimiz Hasan Bey bazı görüşlerde bulundu. Her
ne kadar grup önerimizle alakalı olmasa da bir milletvekili olarak Meclis
kürsüsünde görüşlerini paylaşması gayet doğal ama
şöyle satır başlarına baktığımız zaman:
17 Aralıktan bahsetti, İSKİden bahsetti, yargı dedi,
üzerini örtme telaşesi dedi, savcıyı değiştirme
dedi, birçok şey söyledi. Ama burada konuştuğumuz meselelerin
sübjektif meseleler olmaması lazım yani net
Ortada yürüyen bir
yargı süreci varken, bu yargı sürecinin üzerinde
Hepimiz şunu
çok iyi biliyoruz ki Adalet ve Kalkınma Partisi bu sürecin sonuna kadar
takipçisi olacağını ilk günden itibaren Sayın
Başbakanımızın iradesiyle ortaya koydu. Bu konuda hiçbir
tereddüt yokken ve AK PARTİ bugüne kadar, 2001 yılında
başladığı bu yolda, 3 Kasım 2002den itibaren
milletten aldığı güçle bu anlamda irade ortaya koymuşken
bunun üstünden herhangi bir siyasi rant elde etmeye çalışmak
açıkçası çok akıllıca da değil. Çünkü, eğer
burada Bir ay sonra memur maaşını nasıl veririz? diye
düşünen bir Türkiyeden şu anda millî gelirini 3e
katlamış, her ortamda yapılacak hizmetleri defalarca değişik
dönemlerle karşılaştırabileceğimiz bir tablo
konuşuyorsak, nasıl Gezi olaylarında mesele 3 ağaç
meselesi değil noktasına aklıselim her insan gelmişse, o
zaman, 17 Aralık operasyonu meselesinde de mesele 17 Aralıktaki
usulsüzlükler veya yolsuzluklar değil.
HASAN ÖREN (Manisa)
Değil, paralel devlet
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) Buradaki mesele, tamamen, Türkiyenin bu meseleler
üzerinden yolunu kesme meselesi. Bunun da yapılabilmesinin tek yolu,
yöntemi bu Hükûmetin başı Recep Tayyip Erdoğanın önünü
kesmek. Ha, bunu kesebilme gayretiyle eğer bunlar konuşuluyorsa onun
yeri de burası değil. Çünkü, milletten aldığı güçle
hareket eden bir parti, gücünü derin güçlerden veya herhangi bir statükodan
almayan bir parti bugüne kadar defalarca eğer bu oyunları bozduysa
bugün de Allahın izniyle bu oyunları sonuna kadar bozar. Bal gibi
hepimiz biliyoruz. Biz bu operasyonun her boyutunun, sadece yargı boyutun
değil her boyutunun sonuna kadar arkasından gideceğiz
HASAN ÖREN (Manisa)
Kim yaptı bu operasyonu? Kim yaptı bu operasyonu; CHP mi, MHP mi?
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla)
ve gerçeklerin gün yüzüne çıkması için de
biz üstümüze ne düşüyorsa, bugüne kadarki iradeyle nasıl
yaptıysak bundan sonra da yapacağız. Ama şuna hiçbir zaman
izin vermeyeceğiz, bugüne kadar gelmiş olduğumuz bu noktadan bir
adım geri gidilmesine kesinlikle müsaade etmeyeceğiz ve bu milletten
aldığımız bu güçle de Sayın
Başbakanımızın arkasında dimdik durarak bunu hep
birlikte gerçekleştireceğiz. O yüzden, Hasan Ağabey, kusura
bakma, buradan size herhangi bir şey çıkmaz.
HASAN ÖREN (Manisa)
Oradan bize ne çıkacak! Kutular size çıkıyor, bize ne
çıkacak!
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) Ve biz de Allahın izniyle Sayın
Başbakanımızın, Recep Tayyip Erdoğanın
arkasında dimdik durarak bu süreci hep beraber götüreceğiz.
HASAN ÖREN (Manisa)
Kim yaptı bunu kim, bunu kim yaptı? Hadi dün asker yapıyordu,
derin devlet; bugün paralel
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) Bizim oralarda bir laf vardır, derler ki:
Sayılı gün çabuk geçer. Yani şurada 30 Marta çok az bir zaman
kaldı, sayılı gün çabuk geçer.
HASAN ÖREN (Manisa)
Yarın cetvel
ALİ ERCOŞKUN
(Devamla) Hep beraber 30 Martı görürüz ve 30 Mart neticesinde
yanılan kim olacak, hep birlikte bu millet bu kararı verir diyorum.
HASAN ÖREN (Manisa)
Yemin etmedin mi Anayasa üzerine?
ALİ
ERCOŞKUN (Devamla) Grubumuzun bugünkü durumunun lehinde söz
aldığımı bir kez daha yineliyor ve Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
İç Tüzükün
37nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma
önergesi vardır. Okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
A) Önergeler (Devam)
6.- Konya Milletvekili Mustafa
Kalaycı'nın, (2/1152) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/133)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
2/1152 Esas
Numaralı Kanun Teklifimin, İç Tüzüğün 37. Maddesine göre
doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz
ederim.
Mustafa Kalaycı
Konya
BAŞKAN
Teklif sahibi adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal, buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konya
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycının Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin İç Tüzükün 37nci maddesine
göre gündeme alınmasıyla ilgili söz aldım.
Kendisi bugün biraz
rahatsız olduğu için kendisine de geçmiş olsun diyorum.
Değerli
arkadaşlar, buradaki işin esası, emekli aylığı
hesabında refah payının tam olarak verilmesini öngörüyoruz kanun
teklifinde. Arkadaşlarımız gürültüden duyamamış
olabilir, bir daha tekrar edeyim, emeklileri ilgilendiriyor çünkü: Emekli
aylığı hesabında refah payının tam olarak
verilmesini öngörüyoruz -ki bunu on bir yıllık devri
iktidarınızda, 2008 yılında sizler yüzde 30a
indirmiştiniz- dolayısıyla bunun yeniden hesaplanmasında
tamamının dikkate alınmasını istiyoruz. Maalesef
birtakım istikrar masallarına ve Enflasyona ezdirmedik. pembe
yalanlarına rağmen en fazla ezilen kesimlerden bir tanesi
emeklilerimiz. Uzunca süredir hak ettiklerini alamıyorlar, yüzde 100den
yüzde 30a düştü ve öyle duruyor.
Tabii, bunun
dışında, sadece emeklilerimiz değil, esnaflarımız
da, emekli esnaflarımız da bu dönemde maalesef ezilen kesimler
arasında yer aldılar ve şu andaki artışlar da bu
çerçevede yeterli değil. Görüyorsunuz işte, enflasyona göre yüzde 2
küsur artışlar geliyor ama bunun fiilî yansıması maalesef
20-25 lirayı geçmiyor; BAĞ-KUR, Emekli Sandığı olarak
baktığımız zaman hâlâ yetersiz düzeyde.
Tabii, bu durum
emeklilerimizi normal bir hayat standardının -Anayasanın da
öngördüğü şekliyle normal bir hayat standardının-
altında yaşattığı gibi maalesef çoğu açlık
sınırının altında yaşıyor. Hem
aldıkları maaş itibarıyla hem de zamlar itibarıyla
bunları hak etmediklerini düşünüyoruz. Onun için, hiç olmazsa bir
nebze rahatlatılabilmesi için bu refah payının tam olarak
hesaplanması gerektiğini düşünüyoruz.
Örneğin, bunun
dışında, çok gündeme gelen banka promosyonları var.
Biliyorsunuz, sendikalar dava açtı, çalışanların çoğu
alıyor, hatta bunlarla ilgili birtakım usulsüzlükler bile
konuşuluyor ama yedi yıldır emekliler bankalardan promosyon
alamıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu yılda 120-130 milyar liralık
-katrilyonluk eski parayla- emekli maaşı ödüyor, küçücük bir
şeyi olan kurum bile promosyon anlaşması yapıyor ve
mensuplarına bunu ödüyor, emekliler maalesef bunu alamıyor.
Şimdi,
bakınız, Halk Bankasındaki işlere bakınız, yani
kimlere kredi verildiğine bakınız, kimlerin vergilerinin
uzlaşmayla silindiğine bakınız, yandaşlara
geldiği zaman kredi hemen veriliyor. Bunlar hakkını istiyor.
Ziraat Bankasında -sordum değerli bakana, gelirse cevap, hâlâ
gelmedi- belli gruplara verilen krediler batmış, başka bir
bankanın kabul etmediği, kredibil bulmadığı,
teminatı geçersiz bulduğu gruba krediyi vermiş, gitti.
Faizleriyle beraber 600-700 milyon lirayı buluyor.
Şimdi,
arkadaşlar, peki, bunlara göz yumarken yani zavallı emeklilerin
hesaplanmasında, ne olur, refah payını yüzde 100e
çıkarsak. Çünkü gerçekten açlık sınırının
altında birçok insan yaşıyor ve bir anket yapmışlar
işçilerin derneği ve yüzde 60ından fazlasının
çocukları işsiz, yüzde 95inden fazlasının durumu, burada
mutlu bir hayat sürdürme imkânı olmadığını söylüyor.
Gelin, bu, toplumun
yararına olan bir şey, siyasi bir şey değildir, bu kanun
teklifimizi gündeme alın. Yukarıda, bakın, bir torba kanun
görüşülüyor, yani evlere şenlik, hararı şimdiden geçti. 41
tane kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik
yapılıyor, hazır aile ve sosyal politikalar dediniz, bununla
ilgili esas maddeler var ama gelin, bu kanunun içine hiç olmazsa bunları
da bir önergeyle dercedelim ve söylemiş olduğunuz Emekliyi
ezdirmedik. lafının kısmen doğrulanmasını
sağlayalım tamamen olmasa da. Bu, değiştirmiş
olduğunuz, 2008 yılındaki hesaplamaya yeniden dönelim. Aynı
zamanda, onların maaşlarını da -geçen sefer birtakım
şeylerde tartışılmıştı meccanen ödeme
yapılması konusunda- artışın dışında
emeklilerin maaşlarını da insanca yaşanabilecek bir düzeye
getirelim diyor, teklifimizin kabulünü, tekrar Genel Kurulun takdirlerine arz
ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Manisa Milletvekili
Sayın Erkan Akçay, buyurun. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emekli
aylığı hesabında refah payının tam olarak
verilmesini öngören, Milliyetçi Hareket Partisi Konya Milletvekilimiz
Sayın Mustafa Kalaycı tarafından verilen kanun teklifi üzerinde
şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 10 milyon 500 bin
vatandaşımız emekli, dul ve yetim aylığı
almaktadır. AKP Hükûmeti, emekliler arasındaki maaş
adaletsizliğini gidereceği sözünü vermesine rağmen on bir yıldır bu sözünü hâlen yerine
getirmemiştir. İntibak düzenlemesi olarak takdim edilen kanunla
sadece 2000 yılı öncesi SSK emeklileri için kısmi iyileşme
yapılmıştır. 2000 yılı ve sonrası
emeklilerin aylıklarındaki eşitsizlik görmezden
gelinmiştir, BAĞ-KUR emeklilerinin mağduriyeti hiç dikkate
alınmamıştır. AKP Hükûmeti, 2008 yılında
çıkardığı kanunla emekli aylıklarındaki refah
payını yüzde 100den yüzde 30a indirmiş, emekli
aylığı hesabında aylık bağlama oranını
düşürmüştür yani büyümenin
yüzde 70i emekli maaşlarına yansıtılmamıştır.
Ülkenin büyümesinden yeterince pay
alamayan SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları her geçen gün
erimektedir. Ekim 2008den sonraki hizmetler için eskisine nazaran çok
düşük emekli aylığı bağlanmaktadır. Bu nedenle
eski ve yeni emeklilerin aylıkları arasındaki fark her geçen
yıl artmaktadır.
Emeklilerin geçim
kaygısı duymadan, onuruna yakışır bir hayat sürmesini
temin etmek devletin en önemli görevleri arasındadır ancak
emeklilerin tamamına yakını açlık
sınırının altında aylık almaktadır. 2014
yılında memur emekli aylığında yıllık
ortalama 140 lira civarında artış olacaktır. SSK ve
BAĞ-KUR emeklileri aylıkları ise 2014 yılı Ocak ve Temmuz
aylarında sırasıyla yüzde 2,85 ve yüzde 2,36 nispetinde
artırılacaktır. Ocak ayında enflasyon farkı olarak
emekli aylıklarına sadece 2 lira, 3 lira artış
yapılacaktır. AKP Hükûmeti âdeta emekliyle dalga geçerken yandaş
basın bu artışı emekliye müjde diye verebilmektedir. Ocak
ayında 6ncı basamak tarım BAĞ-KUR emekli
aylığı 20 lira, esnaf BAĞ-KUR emekli aylığı
25 lira, SSK emekli aylığı da ortalama 30 lira artacaktır.
Emekli aldığı aylıkla geçinememekte -birçoğu borç
batağına girmiş- geçim sıkıntısı içinde
boğulmaktadır. AKP Hükûmeti emeklilerimizi yoksulluğa mahkûm
etmiş; bir torba kömüre, bir paket makarnaya muhtaç hâle getirmiştir.
Türkiye İşçi Emeklileri Derneğinin yaptığı
araştırmaya göre, emeklilerin yüzde 95,6sı mutlu bir hayat
sürdürememektedir. İşsiz çocuğu olan emeklilerin oranı
yüzde 60ın üzerine çıkmıştır. Emeklinin
aldığı aylık kendine yetmezken bir de işsiz
çocuğuna bakmakla karşı karşıyadır. Emekliler
üvey evlat muamelesi görmektedir.
Nitekim, emekliler
yedi yıldır banka promosyonunu alamamaktadır. SGK
yıllık 120 milyar yani eski ifadeyle 120 katrilyon lirayı
aşan emekli aylıkları ödüyor. Bu ödemeleri yapan bankalardan
emeklilere neden promosyon alınamıyor?
Emeklilerin
enflasyona ezdirilmediği söylenmektedir ancak halkın gerçek
enflasyonunu yansıtan gıda, kira, ulaşım, su, elektrik ve
gaz gibi kalemler açısından değerlendirdiğimizde
emeklilerin enflasyona ezdirildiği açıkça görülmektedir.
Emekliye güya
Sağlık harcamaları ücretsiz. deniyor ama emekli daha
ilacını almadan hapı yutmaktadır. Muayene parası,
fark ücreti, katılma payı, reçete parası, kutu
parası, ilaç fark parası diyerek yapılan kesintilerle
emeklimizin maaşı kuşa çevrilmektedir.
Çalışan
emekli esnafa Niye çalışıyorsun? diye borç
çıkarılmakta, emekli aylığından prim kesilmektedir.
Başbakan ve bakanlar Emekli aylıklarını şöyle
artırdık, böyle artırdık. derken de yaptığı
bu kesintileri hiç hesaba katmamaktadır; ondan sonra Enflasyona
ezdirmedik. masalları anlatılmaktadır.
AKP Hükûmeti,
iş yeri açan, katma değer yaratan, gençlere iş imkânı sunan
emekli esnafı ödüllendirmek yerine İş yerini niye
kapatmadın? Neden iş yeri açtın? diye esnafın emekli
maaşının yüzde 15ine el koymakta, sosyal güvenlik destek
primini kesmektedir.
Bu
düşüncelerle, kanun teklifinin kabulü dileğiyle hepinize
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmemiştir.
Gündemin Seçim
kısmına geçiyoruz.
X.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm; Plan ve Bütçe; Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji;
Dilekçe; Çevre; Millî Savunma; Avrupa Birliği Uyum;
Dışişleri; İnsan
Haklarını İnceleme komisyonlarında açık bulunan
üyeliklere seçim
BAŞKAN -
Şimdi bazı komisyonlarda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen üyelikler için seçim yapacağız.
Adayları
okuyorum:
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda boş bulunan
üyelikler için;
Düzce Milletvekili
Sayın İbrahim Korkmaz: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Ordu Milletvekili
Sayın Mustafa Hamarat: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul
edilmiştir.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda boş bulunan üyelik için Bursa Milletvekili Sayın Önder
Matlı: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda boş bulunan üyelikler için;
Bursa Milletvekili
Sayın Bedrettin Yıldırım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İstanbul
Milletvekili Sayın Sevim Savaşer: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda boş bulunan
üyelik için Zonguldak Milletvekili Sayın Ercan Candan: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan üyelik için Mardin Milletvekili Sayın Gönül
Bekin Şahkulubey: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Çevre Komisyonunda boş bulunan üyelik için
Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas Şeker: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî Savunma Komisyonunda boş bulunan
üyelik için İstanbul Milletvekili Sayın Gülay Dalyan: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş
bulunan üyelik için Niğde Milletvekili Sayın Ömer Selvi: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dışişleri
Komisyonunda boş bulunan üyelikler için;
Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Mehmet Kasım Gülpınar: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gaziantep
Milletvekili Sayın Ali Şahin: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Karabük
Milletvekili Sayın Osman Kahveci: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Erzurum
Milletvekili Sayın Fazilet Dağcı Çığlık: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan üyelik için
Batman Milletvekili Sayın Ziver Özdemir: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime
kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.42
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin Sözlü
Sorular kısmına geçiyoruz.
XI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğütün,
Kars, Ağrı ve Iğdır illerindeki üniversitelerin bazı
ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/120) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
2.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, orman muhafaza memurluğuna
bayanların alınmadığı iddiasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/2790) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
3.- Samsun
Milletvekili Cemalettin Şimşekin, Çarşamba ve Bafra
ovalarına sulama kanalı yapılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3024) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, Bakanlık istisnai
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3156) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
5.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükatamanın, 2002 yılından itibaren
gerçekleştirilen temsil giderlerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3226) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
6.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2007-2013 yılları arasında
Ankarada kullanılan su miktarına ve toplanan atık su
bedellerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3265) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, 2-B arazileri ile ilgili mevzuatta
yapılan değişikliklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/3408)
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
8.- İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanalın, kullanılabilir su potansiyeline ve
kişi başına düşen su miktarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3631) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
9.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Sumbas ilçesinin
orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3646) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
10.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Bahçe ilçesinin
orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3647) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
11.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Kadirli ilçesinin
orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3648) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
12.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Toprakkale ilçesinin
orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3649) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
13.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Hasanbeyli ilçesinin
orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3650) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
14.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki
bir köyün orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3651) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
15.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki
bir köyün orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3652) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
16.- Osmaniye
Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlunun, Osmaniyenin Düziçi ilçesindeki
bir köyün orman kadastrosuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/3653) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Şanlıurfa, Osmaniye ve Kilisteki
sulama kanallarının temizlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3681) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Elazığ, Adıyaman, Bitlis ve
Siirtte sulama kanallarının temizlenmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/3682) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdır, Erzurum ve Karstaki sulama
kanallarının temizlenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3683)
ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Vanda yapılması planlanan bir HES
projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/3684) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
21.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Iğdırda sulama birlikleri
tarafından kullanılan suyun ücretine ve sulama suyu borçlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3747) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
22.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahandaki su tüketim ücretlerine ve
sağlıklı içme suyu teminine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/3753) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Karsa yönelik proje ve yatırımlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/3783) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
24.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, İstanbulda 3. Boğaz
Köprüsü yapımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/3812) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık tarafından
kiralanan araçlar ile diğer taşınır mallara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/3917) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
26.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık tarafından
kiralanan taşınmazlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/3919) ve
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
27.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık tarafından
gerçekleştirilen taşınır mal satışlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4044) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
28.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık personelinin görev yeri
değişikliklerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4095) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Bakanlık kadrolarına ve
personel durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/4097) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
30.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, 2002-2013 yılları
arasında Bakanlıkta hizmet alımı yoluyla veya
sözleşmeli olarak çalıştırılan personele ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4150) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
31.- İzmir
Milletvekili Rahmi Aşkın Türelinin, İzmir Beydağ
Barajı Sulama Projesi kapsamına alınmayan terfili alanlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4251) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
32.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, Adanaya yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/4366) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
33.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, 4/C statüsünde
çalışan personele ilişkin sözlü soru önergesi (6/4554) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
34.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, ücretsiz personel
servisi uygulaması bulunup bulunmadığına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/4556) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
35.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Bakanlık
tarafından kiralama yoluyla kullanılan hizmet binalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/4560) ve Orman ve Su İşleri
Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Kütahyanın Altıntaş
ilçesinde yürütülen sulama projesi çalışmalarına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4613) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
37.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Darıderesi Göleti yapım
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4614) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın, Dağardı ve civar köylerinin
içme suyu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/4615) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
39.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Bakanlıktaki
boş kadrolara ilişkin sözlü soru önergesi (6/4618) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
40.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Bakanlık
personeline ilişkin sözlü soru önergesi (6/4619) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
41.- Adana
Milletvekili Ali Halamanın, Adananın Kozan ilçesinde orman
yangınlarının artmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/4662) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
42.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahana yönelik proje ve
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/4736) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
43.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahan iline yönelik işbirliği ve
ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet ziyaretlerine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/4795) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
44.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Kars ve Iğdır illerine yönelik
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4796) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
45.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Gümüşhane ve Bayburt illerine yönelik
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4797) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Van ve Ağrı illerine yönelik
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4813) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Erzurum ve Elazığ illerine yönelik
işbirliği ve ticari anlaşma amaçlı yabancı heyet
ziyaretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/4828) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
48.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğütün, Ardahanın Çıldır ilçesindeki
Aktaş Gölü ve çevresinin sit alanı ilan edilmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/4829) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
49.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğrunun, Tokatın Erbaa ilçesindeki HES
inşaatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/4948) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
50.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mesut Dedeoğlunun, Kahramanmaraş
Elbistan Kalealtı Sulama Birliğine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/5017) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
51.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2010-2013 yılları arasında
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen AR-GE
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5041) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
52.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, bölge tahmin ve uyarı merkezlerinin
sayısının artırılması için gerçekleştirilen
çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/5042) ve Orman ve Su
İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
53.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, 2010-2013 yılları arasında
Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen AR-GE
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/5043) ve Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun cevabı
54.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü
tarafından tahmin ve erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi
kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/5044) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
55.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün üyesi
olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/5045) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlunun
cevabı
56.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü
tarafından yabancı ülkeler ile ortak yürütülen projelere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/5046) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı
57.- Ankara
Milletvekili Özcan Yeniçerinin, Meteoroloji Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülen çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/5047) ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun cevabı(x)
BAŞKAN -
Sayın milletvekilleri, sunuşlar bölümünde belirttiğim sözlü soru
önergelerini cevaplandırmak üzere Orman ve Su İşleri Bakanı
Sayın Veysel Eroğlu.
Buyurun Sayın
Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) -
Sayın
Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/120) esas numaralı sözlü
sorusunu cevaplandırmak istiyorum: Kafkas Üniversitesi 2011-2012
eğitim-öğretim yılında ihtiyaç duyulan alanlarda
öğretim üyesi ve öğretim görevlisi ilanı
yapmıştır. Yapımı 2013 yılı
sonu itibarıyla tamamlanan 20 daireli lojman hak sahiplerine teslim
edilecek, ayrıca, 20 daireli lojmanın yapımına devam
edilecektir. Üniversite kütüphanesinin kitap ve yazılım ihtiyacı
karşılanmış, fiziki olarak da 2024 yılına kadar
ihtiyaçları karşılayacak kapasitededir.
Iğdır
Üniversitesinde, her yıl artan öğrenci sayısına göre
ihtiyaç duyulan öğretim elemanı ihtiyacı
karşılanmaktadır. Üniversitede görevli öğretim
elemanları için kiralama usulüyle lojman ihtiyacı giderilmektedir.
Mevcut kütüphane ihtiyaçları karşılanmaktadır, ayrıca,
merkezî kütüphane için çalışmalar devam etmektedir.
Ağrı
İbrahim Çeçen Üniversitesinde 324 öğretim üyesi ve görevlisi
bulunmaktadır. Ek olarak 2013 yılında 60 kişilik kadro
ilanına çıkılmıştır. 2014 yılında da
100 kadro tahsisi konusunda çalışmalar devam etmektedir. 24 tanesi
kampüs alanı içerisinde 40 adet de dışarıda olmak üzere 64
adet lojman bulunmaktadır. Kütüphanelerde kitap sayısı,
ihtiyaçlar doğrultusunda yeni alımlarla
artırılmaktadır.
Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamanın (6/2790) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Yönetmelikte yapılan değişiklikle erkek ifadesi
çıkarılmıştır, bayan adaylar da orman muhafaza memuru
olarak atanmaktadır.
Samsun Milletvekili
Sayın Cemalettin Şimşekin (6/3024) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Bafra Ovası ve Çarşamba Ovası
sulamalarında ana kanallar ile sulanacak tarım alanları
arasında yeterli kot farkı bulunmaması sebebiyle sulama
projeleri basınçlı borulu sisteme dönüştürülememiştir.
Bursa Milletvekili
Sayın İsmet Büyükatamanın (6/3156) esas numaralı sözlü
sorusu: 6 bakanlık müşaviri, 1 basın halkla ilişkiler
müşaviri ve 1 özel kalem müdürü kadrosu bulunmaktadır.
Bakanlıkta istisnai kadrodan ataması yapıldıktan sonra
başka kuruma geçen 2 personel bulunmaktadır.
Bursa Milletvekili
Sayın İsmet Büyükatamanın (6/3226) esas numaralı sözlü
sorusu: Bakanlığım 4 Temmuz 2011 tarih ve 27984 mükerrer
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 645 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile kurulmuş olup genel bütçenin temsil ve
tanıtım giderleri faslından 2011, 2012 ve 2013 yılları
için tahsis edilen toplam 1 milyon 590 bin 825 TL ödeneğin sadece 818.651
Türk lirasını harcamıştır. Bu harcama sadece bakan
yardımcılığı, müsteşar ve müsteşar yardımcılarının
dışında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Doğa Koruma ve
Millî Parklar Genel Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel
Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Bakanlık üst
yönetim ve üç genel müdürlüğünün kullandığı temsil ve
tanıtım giderleri, ağırlıklı olarak yabancı
heyetlerin ağırlanması konularında
kullanılmıştır. Zorunlu olmadıkça temsil ve
tanıtım harcaması yapılmamaktadır. Miktarlardan da görüleceği
üzere tahsis edilen ödeneğin yüzde 49u tasarruf edilmiştir.
Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin (6/3265) esas numaralı sözlü sorusu:
2007-2012 yılları arasında kullanılan sulama suyu
miktarı 224 milyon metreküptür. İş yeri ve konutlarda
kullanılan su miktarıyla abonelerden toplanan atık su bedelleri
konusu, mahalli yönetimlerin ve dolayısıyla da İçişleri
Bakanlığının vazife alanındadır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3408) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: 2/B alanları için ödenmesi gereken bedellerin
tespitiyle alakalı düzenlemeler yapılmış olup sorulan husus
Maliye Bakanlığının uhdesindedir.
İstanbul
Milletvekili Sayın Mahmut Tanalın (6/3631) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Ülkemizin brüt yer üstü suyu potansiyeli 193 milyar
metreküptür. Kişi başına düşen yıllık su
miktarı 1.519 metreküptür. Türkiye
su zengini olmadığı gibi su fakiri de değildir.
Osmaniye
Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Türkoğlunun (6/3646), (6/3647),
(6/3648), (6/3649), (6/3650), (6/3651), (6/3652) ve (6/3653) esas numaralı
sözlü sorularına müşterek cevabım: Osmaniyedeki
çalışmalar da 2/B kapsamında yürütülmektedir. Osmaniye merkez,
Bahçe, Düziçi, Hasanbeyli, Kadirli ve Sumbas ilçelerinde bulunan 184 birimin
78inde 2/B uygulaması yapılmıştır. 2/B
uygulaması yapılmamış 106 birimdeyse Bakanlığım
imkânları dâhilinde ve bir plan çerçevesinde önümüzdeki yıllarda
yapılacaktır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3681) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Sulama mevsimi başlamadan önce Şanlıurfa,
Osmaniye ve Kilis illerinde sulama ve tahliye kanallarında temizlik
çalışmalarını gerçekleştirdik. Sulamada herhangi bir
problem bulunmamaktadır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3682) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Elâzığ, Adıyaman, Bitlis ve Siirtte her
yıl sulama sezonundan önce kanalların bakım ve temizlik
çalışmaları yapılmaktadır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3683) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Erzurumda sulama birlikleri tarafından
işletilen tesislerin temizliği birlikler tarafından,
Bakanlığımca işletilen tesislerin temizliği ise
tarafımızca ihtiyaç duyulan her dönemde yapılmaktadır. Kars
ve Iğdırda işletmeye açılmış sulama
kanallarının temizliği, devralan kullanıcı
teşkilatlarca yapılmaktadır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3684) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Tarihî Şamran Kanalı ile Köprüler, Gem HES
Projesi eski Şamran Kanalının suyunu da alarak kanala paralel
olarak inşa edilmekte, herhangi bir olumsuz etkisi olmamaktadır.
Firma, ÇED sürecinde kanun ve ilgili yönetmelik hükümlerine uyulacağı
taahhüdünü vermektedir.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3747) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Çiftçilerin sulama birliklerine olan
borçlarının yeniden yapılandırılması ya da
affedilmesi hususunda Bakanlığımızın herhangi bir
yetkisi bulunmamaktadır.
Ardahan Milletvekili
Sayın Ensar Öğütün (6/3753) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Bakanlık olarak 1053 sayılı Kanun gereğince,
yatırım programında yer almak kaydıyla, belediye
teşkilatı olan yerleşim yerlerine içme ve kullanma suyu temin
ediyoruz. Bakanlık olarak en son teknoloji kullanılarak tesislerin
işletme maliyetlerini asgari seviyeye indiriyoruz.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/3783) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Kars ilimizde 2002-2012 yılları arasında
toplam 171 milyon 823 bin 482 TL, Bakanlığımızca
yatırım yapılmıştır. Kars için planlayıp
yapmadığımız bir proje yoktur. 2014 yılında da
Karsımıza yatırımlar devam edecektir.
İzmir
Milletvekili Sayın Rahmi Aşkın Türelinin (6/3812) esas
numaralı sözlü sorusuna cevabım: Kuzey Marmara otoyolu ve üçüncü
köprü güzergâhı için 2.542 hektar orman alanında izin
verilmiştir. Bunun 706,92 hektarında çalışma
yapılacaktır. Üçüncü köprünün trafiği rahatlatacağına
inanıyorum.
Kütahya
Milletvekili Alim Işıkın (6/3917) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Kiralama yoluyla 1i makam aracı olmak üzere toplam
29 adet kiralık araç mevcut olup, yıllık kira tutarı
657.925 TLdir. DSİ Genel Müdürlüğü merkez birimlerinde 27 adet
kiralık araç mevcut olup, yıllık toplam 1 milyon 57 bin 879 TL
ödeme yapılmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü merkez birimlerinde
25 adet kiralık araç mevcut olup, yıllık toplam 289.718 TL ödeme
yapılmaktadır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü merkez birimlerinde
17 adet kiralık araç mevcut olup, yıllık toplam 331.956 TL ödeme
yapılmaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/3919) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Merkez teşkilatı ve bağlı
kuruluşlarım için kiralanmış herhangi bir gayrimenkul
bulunmamaktadır. Orman Genel Müdürlüğü yeni kampüs alanı
yapılıncaya kadar Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı tarafından kiralanan 2 adet binada geçici
olarak hizmet vermektedir.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/4044) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Merkez ve taşra teşkilatımda
herhangi bir taşınır satışı
yapılmamıştır. DSİ Genel Müdürlüğünde
taşınır satışlardan 2 milyon 992 bin 439 TL, Orman
Genel Müdürlüğünde taşınır satışlardan 4 milyon
948 bin 631 TL ve Meteoroloji Genel Müdürlüğünde taşınır
satışlardan 6 milyon 200 bin TL ek gelir elde edilmiştir. Bu
satışlardan elde edilen gelir, kurumlarımızın döner
sermayesine kaydedilmiş ve ihtiyaçlar doğrultusunda
kullanılmıştır. Taşınır
satışlardan dolayı açılmış herhangi bir dava
bulunmamaktadır.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/4095) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Bakanlığımın merkez ve
taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlardaki görev
yeri değişiklikleri birimlerimizin personel ihtiyaçları dikkate
alınarak, yürürlükteki mevzuata uygun yapılmakta olup, 2002-2013
yılları arasında resen ataması yapılan 789 personelden
240ı mahkeme kararıyla eski görevlerine iade edilmiştir. Bu da
bütün personel dikkate alındığında ancak binde 7ye tekabül
etmektedir.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/4097) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Kurulduğu günden bugüne istifa, emeklilik,
ölüm vesaire gibi sebeplerle merkez ve taşra teşkilatında 165
kadro boşalmıştır. 2002-2013 yılları
arasında DSİ Genel Müdürlüğünde 20.734, Orman Genel
Müdürlüğünde 9.507 ve Meteoroloji Genel Müdürlüğünde 1.045 personel
kadrosu istifa, emeklilik, ölüm vesaire gibi sebeplerle
boşalmıştır. Boşalan bu kadrolar KPSS neticelerine
göre, ÖSYM tarafından yapılan yerleştirilmelerle, açıktan
atama suretiyle doldurulmuştur.
Kütahya
Milletvekili Sayın Alim Işıkın (6/4150) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Hizmet alım suretiyle
Bakanlığımda 181, bağlı kuruluşlardan DSİ
Genel Müdürlüğünde 398, Orman Genel Müdürlüğünde 206 ve Meteoroloji
Genel Müdürlüğünde 114 personel
çalıştırılmaktadır. Bakanlığım ve
bağlı kuruluşlarımda 2002-2013 yıllarında
sözleşmeli olarak işe alınan 1.436 personel bulunmaktadır. Bunların
bir kısmı 2011 yılında çıkarılan 632
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, geri kalanı da 6495
sayılı Kanunla memur kadrosuna atanmışlardır. Merkez,
taşra ve bağlı kuruluşlarımda 4/C statüsünde toplam
752 personel çalışmaktadır. Bakanlığımızda
toplam 69.187 personel bulunmakta olup 4/C statüsündekiler toplam personelin
binde 1idir.
İzmir Milletvekili
Sayın Rahmi Aşkın Türelinin (6/4251) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Beydağ Barajında 2009 yılında su
tutulmuştur. 196.500 dekar alanı sulamaya açacak bu projeden,
Ödemiş ve Beydağ ilçeleri de dâhil olmak üzere, 38 adet yerleşim
yeri faydalanacaktır. Terfi gerektiren alanlar proje kapsamında
değerlendirilememiş ve bu konuda bir çalışma
yapılmamıştır.
Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamanın (6/4366) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Adana iline 2003-2013 yılları arasında
Bakanlığım tarafından 832 milyon TL yatırım
yapılmıştır. Adana ilindeki Bakanlığım ve
bağlı kuruluşların taşra teşkilatındaki
personel ihtiyacı için 2013/1 ve 2013/2 KPSS yerleştirmeleri
neticesinde alımlar yapılmıştır. Boş kadrolara
2014 KPSS yerleştirmeleriyle yeniden alım yapılacaktır.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/4554) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Bakanlığımın merkez ve
taşra teşkilatı ile bağlı kuruluşlarda 4/C
statüsünde toplam 752 personel çalıştırılmaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/4556) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Bakanlığımın merkez teşkilatı ve
bağlı kuruluşlarında personelin işe geliş ve
gidişlerini sağlamak maksadıyla hizmet alımı suretiyle
taşıt kiralanmaktadır. Merkez teşkilatında 63,
DSİ Genel Müdürlüğünde 89, Orman Genel Müdürlüğünde 91 ve
Meteoroloji Genel Müdürlüğünde 38 adet servis aracı hizmet satın
alınması yoluyla kiralanmıştır.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/4560) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım:
Bakanlığım merkez teşkilatı ve bağlı
kurumlar için kiralanmış herhangi bir gayrimenkul
bulunmamaktadır. Bağlı kuruluşum Orman Genel Müdürlüğü,
yeni kampüs alanı yapılıncaya kadar Başbakanlık Toplu
Konut İdaresi tarafından kiralanan 2 adet binada geçici olarak hizmet
vermektedir. Orman Genel Müdürlüğünün yeni binasının projeleri
tamamlanmış, ihalesi yapılmıştır.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işıkın (6/4613) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım:
Kütahyanın Altıntaş ilçesinde yapılmakta olan
Beşkarış Sulama Projesine 22 Şubat 2013 tarihinde
başlanmıştır. Fiziki gerçekleşmesi yüzde 12, parasal
gerçekleşmesi yüzde 10dur. Sözleşmesine göre iş bitim tarihi 22
Ocak 2015tir. Proje ile toplam 234.410 metre şebeke imalatı ile
9.672 hektar arazi sulanacaktır. 2013 yılı iş
programında bir aksama yaşanmamıştır.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işıkın (6/4614) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım:
Kütahyanın Simav ilçesi Dağardı köyünde yapılması
istenen içme ve sulama maksatlı göletle alakalı etüt
çalışmalarına hâlen devam edilmektedir.
Kütahya Milletvekili Sayın Alim
Işıkın (6/4615) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım:
Köylere içme suyu temin görevi, il özel idarelerinin uhdesinde olup sorulan
hususların Bakanlığımın görevleriyle alakası
bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mesut
Dedeoğlunun (6/4618) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım:
Bakanlığımdaki boş kadrolar, KPSS neticelerine göre ÖSYM
tarafından yapılan yerleştirmeler ile doldurulmaktadır.
İlgili kurumlardan mevzuat gereği alınması zorunlu olan
izin ve vizeler alındıktan sonra açıktan atamalar
yapılacaktır.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/4619) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Bakanlığım merkez ve taşra
teşkilatında 2013 yılı sonu itibarı ile 763 kadın
ve 2.205 erkek personel görev yapmaktadır. Personel istihdamı
cinsiyete göre değil, liyakate göre yapılmaktadır. Ayrıca,
oranlara bakılacak olursa, özel sektör ya da kamudaki pek çok kurumdan
oran yüksektir.
Adana Milletvekili
Sayın Ali Halamanın (6/4662) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Yangın sezonu süresince, Orman Genel Müdürlüğümüze
bağlı ekipler, yirmi dört saat teyakkuz hâlinde nöbet
tutmaktadır. Ayrıca, kritik günlerde orman içinde
konuşlandırılarak hem ormanlarımızın hem de
vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini temin etmeye
çalışmaktadırlar.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/4736) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: 2014 yılında tüm illerimizde olduğu gibi
Ardahanda da yatırımlara devam edilecektir. On bir yılda
Ardahanda Orman ve Su İşleri Bakanlığı
tarafından takriben 25 milyon TL yatırım
yapılmıştır. Ayrıca, Doğu Anadolu Projesi (DAP)
başlatılmıştır.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/4795), (6/4796), (6/4797),
(6/4813) ve (6/4828) esas numaralı sözlü soru önergelerine cevabım:
Son on yılda Ardahan, Kars, Iğdır, Gümüşhane, Bayburt, Van,
Ağrı, Erzurum ve Elâzığ illerine iş birliği ve
ticari anlaşma yapmak üzere herhangi bir yabancı heyet
gelmemiştir.
Ardahan
Milletvekili Sayın Ensar Öğütün (6/4829) esas numaralı sözlü
sorusuna cevabım: Ardahanda bulunan Çıldır ve Aktaş
gölleri, uluslararası öneme sahip sulak alanlarımızdandır.
Doğal sit alanı belirleme ve tescil yetkisi Çevre ve Şehircilik
Bakanlığının uhdesindedir.
Tokat Milletvekili
Sayın Reşat Doğrunun (6/4948) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Tokat Erbaa ilçesinde bulunan Tepekışla Barajı ve
HESin inşaatı devam etmektedir. Projenin 2015 yılında
bitirilmesi öngörülmektedir. Projeyle yılda ortalama 230 milyon kilovat/saat
enerji üretimi hedeflenmektedir. Tepekışla Barajının
sulama maksadı bulunmamaktadır.
Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Mesut Dedeoğlunun (6/5017) esas numaralı
sözlü sorusuna cevabım: Sulama birliklerinde
çalıştırılan personelin işvereni 6172 sayılı
Sulama Birlikleri Kanunu gereğince birliktir. Personel, 4857
sayılı İş Kanunu hükümlerine göre
çalıştırılmaktadır. Birlik personelinin sosyal ve
ekonomik haklarının birlik meclisi tarafından belirlenmesi
gerekmektedir.
Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin (6/5041), (6/5043) ve (6/5046) esas numaralı
sözlü soru önergelerine müşterek cevabım: 2010-2013 yılları
arasında meteoroloji, atmosfer ve çevre alanlarında her yıl 6
adet olmak üzere toplam 18 adet araştırma ve geliştirme projesi
uygulanmıştır. Projelerin detayları meteoroloji gözlem
ağının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi adına
diğer yürütülen çalışmalara ait bilgiler, tarafınızca
aynı konuda verilmiş olan -26 adet- (7/35570)ten (7/35595)e kadar
olan yazılı soru önergelerinin cevabında belirtilmiştir,
tarafınıza da iletilecektir.
Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin (6/5042) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabım: Meteoroloji Genel Müdürlüğünün 15 bölge müdürlüğünde
tahmin merkezleri oluşturulmuştur. 2012 yılı sonunda,
hedeflenen sayıya da ulaşılmıştır. Ülkemizde hâlen
930 ilçenin günlük ve beş günlük hava tahminleri
hazırlanmaktadır. Hatta, web sitemizden, meteoroloji.gov.trden
yayınlanmaktadır.
Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin (6/5044) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabım:
Tahmin ve erken
uyarı sistemleri:
1) Karadeniz ve
Ortadoğu Bölgesel Ani Taşkın Erken Uyarı Sistemi,
2) Güneydoğu
Avrupa Ani Taşkın Erken Uyarı Sistemi,
3) Orman
Yangınlarına Yönelik Meteorolojik Erken Uyarı Modeli,
4) Zirai Don
Uyarı Sistemi olarak belirlenmiştir.
İklim
değişikliklerinin izlenmesine yönelik çalışmalar ise
1) Türkiye ve
çevresi için bölgesel iklim modeli uygulamaları ve iklim
projeksiyonlarının geliştirilmesi,
2) Dünya
Meteoroloji Teşkilatı Doğu Akdeniz İklim Merkezi olarak
bölgedeki 10 ülkeye sunulması. Yani, bundan gurur duyuyorum. Hakikaten,
biz 10 ülkenin de meteoroloji açısından bir tahmin merkeziyiz.
Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin (6/5045) esas numaralı sözlü soru önergesine
cevabım: Meteoroloji Genel Müdürlüğünün üye olduğu kurumlar ve
yürütülen ortak projeler şunlardır:
1) Avrupa
Birliği ve Dünya Meteoroloji Teşkilatı ile Batı
Balkanlarda ve Türkiyede Afet Direncini Geliştirme Projesi,
2) Hidrolojik ürün
geliştirme maksatlı Uydu Verisi Uygulama Konsorsiyumunda sürekli ürün
geliştirme maksatlı proje,
3) Avusturya
Meteoroloji Teşkilatı ile yüksek çözünürlüklü EPS Projesi,
4) Dünya
Meteoroloji Teşkilatı ile Karadeniz ve Ortadoğu Ani
Taşkın Erken Uyarı Sistemi. Bu sistem 2013 yılında
kurularak tamamlandı.
5) Dünya Meteoroloji
Teşkilatınca Doğu Akdeniz Bölgesel İklim Merkezi. 2009dan
bugüne kadar bu bizde, Doğu Akdeniz Bölgesel İklim Merkezi.
6) Hükûmetler
Arası İklim Hizmetleri Kurulunda ve Dünya Meteoroloji
Teşkilatı Klimatoloji Komisyonunda görev yapılmaktadır.
Dolayısıyla,
Meteoroloji gerçekten çok yaygın bir çalışma yapıyor.
Ankara Milletvekili
Sayın Özcan Yeniçerinin (6/5047) esas numaralı sözlü sorusuna
cevabım: Ülkemizde 81 il ve 930 ilçe merkezimizde hava tahmini
yapılmaktadır. Ayrıca, deniz, hava tahminleri ile kuvvetli
meteorolojik olaylar için erken uyarılar hazırlanmaktadır.
Meteorolojik değerlendirme ve uyarılara kurum İnternet
sayfası ile Meteorolojinin Sesi Radyosunun yanı sıra,
televizyon, e-posta, SMS gibi iletişim imkânları ile
ulaşılabilmektedir.
2013 yılı
içerisinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü personelimizin gelişmesine
yönelik olarak düzenlenen 92 adet eğitim ve seminere 2.900 personel
katılmıştır.
Ayrıca,
Sayın Seyfettin Yılmazın, Çevre Yönetimi Genel
Müdürlüğünde yaşanan mutemedin soruşturulması konusuyla
ilgili kısa bilgi açıklayacağım.
Bakanlığımızda yapılan 6,2 milyon TLlik maaş
yolsuzluğuyla alakalı olarak, olay tarafımızdan ortaya
çıkarılmış, dolandırıcılığı
yapan mutemet tutuklanmıştır. Görevlendirilen 2 müfettiş,
dosya üzerinde bir yıl süreyle hiçbir yönlendirme
yapılmaksızın tam bağımsız olarak
çalışmışlardır. Talepleri doğrultusunda
Bakanlığımız ve Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı mensubu 34 kişi hakkında müfettiş ön
incelemesi yapılmış, müfettiş raporu doğrultusunda,
kusur ve ihmali görülen, 2si maaş mutemedi olan 4 kişi hakkında
soruşturma izni verilmiştir. Diğer 30 kişinin olayda
herhangi bir ihmali, kusuru olmadığı cihetle soruşturma
izni verilmemiş, bu durum (2013/1026) sayılı Danıştay
Kararı ile de kesinleşmiştir.
Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı 23/12/2013 sayılı
İşlemden Kaldırma Karalı ile mutemetler tarafından
yapılan sahte belgelerin iğfal kabiliyetini haiz olduğu,
diğer görevlilerin fiilleriyle olay arasında illiyet
rabıtası bulunmadığı tespiti ile dosyanın
işlemden kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir.
Olayın faili 2
mutemet hakkında ki onları da biz yakaladık- savcılık
tarafından nitelikli dolandırıcılık suçundan
ağır cezada dava açılmıştır.
Görüldüğü gibi
olay, talimatımla başlatılan teftiş ile birlikte, en
objektif bir şekilde bütün idari ve adli incelemelerden geçmiş,
mutemetler haricinde hiçbir kamu görevlisinin olayda ihmal veya kusuru
bulunmadığı adli mercilerce kesin karara
bağlanmıştır.
Gene Sayın
Seyfettin Yılmazın Çanakkale Destanı Tanıtım
Merkeziyle alakalı bilgi notu: Çanakkale Destanı Tanıtım
Merkezi ihalesiyle alakalı olarak yürütmeyi durdurma kararının
kaldırılması yönündeki müteahhit firma ile şikâyetçi firma
arasında cereyan eden görüşmeler,
Bakanlığımızın bilgisi dışında
olmuştur. Bakanlığımızla hiçbir alakası yoktur.
İddia edildiği gibi bundan dolayı
Bakanlığımızca müteahhit firmaya bir ödeme
yapılmamıştır, kamu zararı da söz konusu
değildir. İddia, sayın milletvekiline verilen yanlış
bilgiden kaynaklanmaktadır.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sizin çıkardığınız kitapta
yazıyor, ben yanlış bilgi vermiyorum ki.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Proje maliyetinin
artışı ise ihale kapsamında bulunmayan, bir, enerji nakil
hattı ve buna ait ekipmanlar ve iki, çevre düzenlemesinden kaynaklanan,
sözleşmesinde bulunmayıp bilahare ihtiyaç duyulan ve 4734 ve 4735
sayılı kanunların müsaade ettiği proje ile alakalı
ilave işlerin yüzde 10 mertebesindeki keşif artışı
yolu ile yaptırılmasına dair ödemeleri kapsamaktadır.
Müteahhide fazla yapılan bir ödeme şeklinde ifade edilmesi de
doğru bir iddia değildir.
Son olarak, toprak
dolgu ile ilgili özet bir bilgi arz edeceğim, konuşmamı
tamamlayacağım.
Efendim, 1996-2009
yılları arasında İstanbul ilinde 48 adede denk gelen 3
milyon 919 bin 681 metrekarelik alanın 72 milyon 788 bin 499 metreküp
dolgu malzemesi ile doldurulması işlemleri ihale edilmiştir. Bu
işlemler sonucunda toplam 35 milyon 125 bin 443 TL gelir elde
edilmiştir. Ancak, dolgu sonrası ağaçlandırma ve bakım
çalışmalarına -fidan bedeli, arazi hazırlığı
ve beş yıllık bakım bedeli, dikim masrafları, idaremiz
araçlarının giderleri ve amortismanları gibi- yapılan
masraflar hesaplandığında yapılan masrafın 20 milyon
239 bin 956 TL olduğu görülmektedir. Şimdi, 2010 yılında
kanuni düzenleme yapıldıktan sonra İstanbul Büyükşehir
Belediyesine toplam 21 adet izinle 4 milyon 614 bin 512 metrekarelik alanda 73
milyon 759 bin 189 metreküp dolgu izni verilmiştir. Verilen -bakın,
aşağı yukarı miktar aynı yaklaşık hacim
olarak- izinlerden toplam, bakın, 47 milyon 178 bin 976 TL bedel
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden tahsil edilmiştir.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İnşallah biz soruştururuz Sayın
Bakanım onları, Allah fırsat verir de biz soruştururuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Ayrıca -sadece
İstanbula değil, kanun gereği biz büyükşehirlere veriyoruz-
Kocaeli Büyükşehir Belediyesine toplam 10 adet izinle 840.315 metrekare
alanda 15 milyon 605 bin 275 metreküp dolgu izni verilmiştir, verilen
izinlerden toplam 10 milyon 251 bin 812 TL bedel tahsil edilmiştir.
İzmir Büyükşehir Belediyesine 1 adet izinle 45.461
metrekare alanda 1 milyon 857 bin 277 metreküp dolgu izni verilmiştir,
verilen izinlerden toplam 1 milyon 209 bin 175 TL tahsil edilmiştir.
Manisa Belediyesine 1 adet
izinle 15.589 metrekare alanda 381.729 metreküp dolgu izni verilmiştir,
verilen izinden toplam 259.174 TL tahsil edilmiştir.
Ayrıca, alınan
taahhüt senetlerinde toprak dolgu işleminin tamamlanmasını
takiben büyükşehir belediyelerince bu alanların en az 1,5 metre
boyunda tüplü fidanlar ile ağaçlandırılması ve beş
yıl süreyle bakımlarının yapılması
zorunluluğu getirilmiştir. Bu alanlarda yapılan dolgu
işlemleri hem idaremizce hem de büyükşehir belediyelerince denetime
ve kontrole tabi tutulmaktadır.
Ben hepinizi saygıyla
tekrar selamlıyorum, teşekkür ediyorum efendim, sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
Sayın Halaman
ALİ HALAMAN (Adana)
Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanım alınganlık
yapmasın yalnız. Ben, Adananın Kozan ilçesindenim. Kozanın
orman bölgesi sulu tarım yapılan bir bölge. Buranın Devlet Su
İşlerini Sayın Bakanım kapattı, başka bir ilçeye,
Ceyhana götürdü. Dolayısıyla, Meteoroloji de kapandı.
Yine, bizim bu
Kozanın kenarından bir ırmak geçer, kenarında sulu
tarım yapılır. Bunun taşlanmasıyla ilgili, selden
korunmasıyla ilgili çok mücadele verdim. Bir kısmı
taşlandı, geri kalan kısmı da bir miktar benim de arazim
var orada, bana gelince durdu. Şimdi, durmasından ben çok
alınganlık da yapmıyorum ama lütfen, Sayın Bakanım -oradaki
personel arkadaşlar çalışkan çocuklar, Taş yok. diyorlar-
eğer, bir tensip veya bir emir buyurursanız, bu selden korunması
için bu taşlanmayı devam ettirirse bundan mutlu oluruz.
Teşekkür
ediyorum.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kozan ilçesi
mi? Onu ben sizden not alayım.
BAŞKAN Kozan
ilçesi. Şimdi cevap verirsiniz.
Sayın
Yılmaz, sizin sorunuz yok, dolayısıyla ek soru
soramazsınız. Dolayısıyla
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) 60a göre kısa bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN Ha, o
zaman sadece açıklama yaparsınız. Yani, izah ediyorum ki
Sayın Bakan
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Ama cevap verdi o. Neye cevap verdi? Benim üç tane soruma
cevap verdi.
BAŞKAN
Hayır, sizin sorunuz yok dedi arkadaşlar.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Niye cevap verdi üç tane soruma Seyfettin Yılmazın
diye?
BÜLENT BELEN
(Tekirdağ) Üç tane soruyla ilgili açıklama yaptı Sayın
Başkan.
BAŞKAN Yok,
yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) O zaman sormadığım soruya mı cevap verdi?
BAŞKAN
Hayır, konunuz aynı olabilir de burada isminiz yok.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Var, Seyfettin Yılmaz dedi, ismimi de kullandı,
tutanaklarda var.
BAŞKAN
Hayır, ben onu duymadım. Bakın
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) İnceleyin.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kayda geçsin
diye söyledim.
BAŞKAN
Kayda geçsin diye söyledim. diyor ama bu
Bir dakika ya, ben
60a göre söz vereceğim.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Korsan cevap verdi o zaman.
BAŞKAN
Sayın Bakan istemezse size cevap vermeyebilir, o anlamda söylüyorum.
Şimdi, 60a
göre bir dakika söz veriyorum.
Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
17.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun sözlü sorulara cevabındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Şimdi, asrın yolsuzluğunda, iddiaların
arasında 10 milyar dolarlık Sultanbeyli Paşaköy maden
işletmesi izniyle ilgili iddialar vardır. Sayın Bakan
bunları açıklığa kavuşturmadan burada yaptığı
açıklamalar kanımca yok hükmündedir.
Şimdi, burada,
özellikle maden arazisine, sit çalışmaları devam ettiği,
madencilik faaliyetleri başladığı takdirde sosyal
problemlerle karşılaşılacağı, İstanbul il
sınırları içerisinde doğal olarak yetişen bitki türlerinin
bulunduğu ve kontrolsüz kentleşme, aşırı ölçüde
gelişme ve yeşil alanlara yapılan müdahalelerden dolayı
tehdit altında bulunması gerekçesiyle maden işletme izni
verilmiyordu. Fakat, meşhur Bosphorus360, Yasin El Kadının da
ortağı olduğu firmanın devreye girmesiyle beraber buraya
maden işletme izninin verildiği ifade ediliyor ve bu ifadelerde,
Sayın Başbakanın Orman ve Su İşleri Bakanını
aradığı ve Özel Kalem Müdürünün devreye girdiği
iddiaları var. Şimdi, bu kadar önemli, 10 milyar dolarlık bu
maden sahasına, sit alanında olmasına rağmen izin verildi
mi, verilmedi mi? Verildiyse, Sayın Başbakan sizi arayıp da
mı verdiniz, Özel Kalem Müdürü
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana)
devreye girdiği için mi verdiniz? Bunların bir
açıklığa kavuşması lazım.
BAŞKAN Şimdi, Sayın Halamanın
sorusuyla ilgili siz oradan Bana yazılı olarak
anlatırsanız gereğini yapacağım. dediniz. Bu soruya cevap
verip vermeme hakkınız mevcut. Verecekseniz, zamanınız var,
buyurun, size söz veriyorum.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Müsaade ederseniz
BAŞKAN
Ben sadece usulü anlatıyorum.
Buyurun.
18.- Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun, Adana Milletvekili Seyfettin Yılmazın
yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine
ilişkin açıklaması
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi,
özellikle bir maden ruhsatına -ormanlık alanda- nasıl izin
verileceği gayet bellidir. Önce Maden İşleri Genel
Müdürlüğünden ruhsat alır. Esasen, Maden Kanununda da, Maden
İşlerinden ruhsat alınca
Orman Kanunundaki 16 ve 17nci
maddelere bakarsanız İzin verilebilir. değil, İzin
verilir. hükmü vardır. Ama özellikle bazı alanlarda çok büyük
hassasiyet var, dolayısıyla ben bizzat kendim inceletiyorum.
Bu
Sultanbeylidekinde herhangi bir mahzur var mı diye üç noktainazardan
incelettim. Yoksa, verilecek olsa niye inceleteyim? Bir: Acaba yerleşim
alanlarına mesafesi yönetmelikte belirtilen mesafeye uygun mu? Dediler
Uygun. İki: Endemik türler var mı, onu şey yaptık. Üç:
Herhangi diğer havzayla ilgili
Orada içme suyu havzası var,
Ömerlide. Havza da kanunda belirtilen alanda mı, yoksa mutlak koruma alanında
mı? Bunların hepsi belirlendi, ondan sonra, bu üç tane hususta hiçbir
mahzur olmayınca biz buraya verdik. Sadece burası değil, ben
aşağı yukarı haftada 400-500 tane maden izni inceliyorum.
Bizzat ben de
Bakanlıkta güzel bir sistem vardır. Sistemi, tabakaları
üst üste koyuyoruz, havza vesaire, herhangi bir mahzuru olup
olmadığını belirledikten sonra veriyoruz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yasin El Kadı neresinde bu işin, Yasin El Kadı?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bu da
müracaat etmiş, ruhsatını almış.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Yasin El Kadı neresinde bu işin?
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Göbeğinde, göbeğinde.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
şunu söylüyorum: Başbakanımız o kadar dürüst adam ki
Ben
İSKİ Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü, Çevre ve
Orman Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri
Bakanlığı yaptım.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Başbakanın dürüstlüğünü bırak da Yasin El
Kadı neresinde bunun?
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bir dakika,
müsaade edin.
Şu
ana kadar Başbakan telefon edip de bana Şu kişiye şunu
ver. diye söylememiştir, asla böyle bir şey değil.
Başbakanımız başı dik, son derece dürüst bir
insandır, bunu özellikle söylüyorum.
İkincisi,
şunu söyleyeyim
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Mahkemede cevap versin, mahkemede. Mahkemeye çıkıp
bir cevap versin.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bakın,
şunu söylüyorum
Bakın, mahkemede
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Dürüstse mahkemede cevap versin.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Bana telefon
falan etmemiştir.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Bakan, ona Yüce Divan karar verecek, merak etmeyin.
Siz endişe buyurmayın efendim, Yüce Divan karar verecek ona.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
İkincisi: Biz İSKİyi yolsuzluktan aldık,
büyükşehirden, Yuvacık Barajını şey yaptık.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) O zaman şu TÜRGEVi açıklasana, TÜRGEVe
yapılan ödemeleri!
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) - Hâlâ utanmadan İSKİ yolsuzluğu
diyorsun ya!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) DSİye
geldiğimiz zaman 3,2 katrilyon
Bunları şey yapan bir
kişiyiz, kusura bakmayın.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) O kadar Başbakanı savunuyorsun, TÜRGEVe
yapılan bağışları açıklasana, TÜRGEVe
yapılan bağışları!
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, lütfen
Anladım ama lütfen
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Özellikle dürüstlük
konusunda hiç kimse bize çamur atamaz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Açıkla o zaman TÜRGEVe yapılan
bağışları!
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla) Allaha şükür,
alnımız açık, her şey ortada. Kusura bakmayın, öyle
bir şey diyemezsiniz.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Açıklasana TÜRGEVi, TÜRGEVİ açıklasana o
zaman! TÜRGEVi açıklasana, TÜRGEVe yapılan
bağışları, Başbakana kefilsen!
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, lütfen
BÜLENT
BELEN (Tekirdağ) Yasin El Kadıyı açıkla!
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Temiz bir yer kalmamış ki, neyi açıklayacak
Allah aşkına!
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Açıklasana!
BAŞKAN
Sayın Yılmaz, lütfen
Ben çok zor durumda kalıyorum. Onun
sorusuna cevap vermeme hakkına sahip.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Devamla)
Arkadaşlar, ben sizi dinledim, karşılıklı bir şey
yok. Haddini bil!
Arkadaşlar,
kati surette, bizim yaptığımız her şey hukuka
uygundur. Hiçbir şekilde -kendisi de aslında bilir beni- hiçbir
şekilde herhangi tavassut veya da suistimal söz konusu değildir.
Allaha şükürler olsun, alnımız açık. O bakımdan, bunu
açık söyleyeyim, varsa şey yapsın.
Teşekkür
ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Sayın Başkan, Sayın Bakan
konuşmasında Haddini bil! diyerek şahsıma hakaret
etmiştir, sataşmadan dolayı söz istiyorum.
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Hakaret değil efendim.
ENGİN
ALTAY (Sinop) Sataşma olabilir, hakaret değil ama bir sataşma
var yine de.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Esasen
arkadaşın bir kuyruk acısı var, bir sürü yolsuzluklardan
mahkemeye gidiyor, arkadaşlar da dava açtılar. (MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN
Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
8.- Adana Milletvekili Seyfettin
Yılmazın, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel
Eroğlunun yaptığı açıklaması sırasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
SEYFETTİN
YILMAZ (Adana) Bakın, bunu açıklamayan, burada iddia ediyorum,
ahlak yoksunudur! Benim hiçbir şeyim yok. Bakın, bana üç sene boyunca
gönderdiği müfettişler var, Allah rızası için gelsin, ifade
etsin. Burada Orman Genel Müdürü var, Osman Kahveci, çıksın, ifade
etsin. Altında Osman Kahvecinin imzası var beni
suçladığı konuda. Var mı, yok mu Sayın Bakan?
Dolayısıyla, Orman Bakanlığının izni var. Nedir
biliyor musunuz?
BAŞKAN
Birbirinize hitap etmeyin lütfen.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) 2004 yılında, AKP iktidarı döneminde
büyükşehir belediyesine verilen bir yerle ilgili. Verilen yer, belediye.
10 tane müfettiş gönderdin, bir şey çıkarabildin mi? O
mahkemeler ne dedi biliyor musun? Orada suç unsuru yok. dedi. Hani sen yalan
söylemezdin, gel izah etsene, gel! Ne kuyruk acım varmış benim?
Hiçbir kuyruk acım yok! Ama
AHMET
AYDIN (Adıyaman) Böyle bir usul var mı ya?
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Sen oraya cevap verme, oraya cevap ver.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) - Sen, bana sen diyemezsin.
SEYFETTİN
YILMAZ (Devamla) - Şimdi, ben buradan soruyorum: Gel sen, sen orada
şeysen... Bu işte, Sultanbeylide, tamam mı, Sultanbeylide
Yasin El Kadının olduğu iddia ediliyor. Önce verilmeyen izne,
izin veriyorsun. Orada Adem Peker, maden izninin sahibi. Maden izninin
sahibinin elindeki yetkiler alınıyor, Yasin El Kadıya kadar
ortaya geçiriyor.
Şimdi,
abdestinden şüphesi olmayan, Allaha inanan, Kur'ana inanan, bayrağa
inanan... Açıkça söylüyorum, ben on yıldır sorgulanıyorum.
Sayın Başbakan da sayın bakanlar da eğer adalete
inanıyorsa, Türk yargısına inanıyorsa, Türk polisine
inanıyorsa... Bakın, Başbakanla ilgili iddiaları operasyon
var diye geçiremezsiniz. Burada söylenenler var. Burada ne söyleniyor?
İş alan iş adamları TÜRGEVe bağışta
bulundu. deniyor. Burada, yüreğiniz yetiyorsa, TÜRGEVe hangi iş
adamı ne kadar bağış yapmıştır, gelin bunu
açıklayın da o zaman alnınızın ak olduğunu
görelim, o zaman abdestinizden şüpheniz olmadığını
görelim. Var mı sizde bu yürek? Gelsin bir kişi açıklasın
bakayım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM KORKMAZ
(Düzce) Vakıf orası, vakıf!
BAŞKAN
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.11
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Dilek YÜKSEL (Tokat), Bayram
ÖZÇELİK (Burdur)
----- 0 -----
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43üncü
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER
A)
Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul
Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Kahramanmaraş
Milletvekili Mahir Ünal ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydının;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi ile Tunceli Milletvekili Kamer
Gençin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/242, 2/80) (S. Sayısı: 156)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2nci sırada yer alan, Devlet Sırrı Kanunu
Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile Adalet Komisyonu
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
2.-
Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum
Komisyonu ile Adalet Komisyonu Raporları (1/484) (S. Sayısı:
287)
BAŞKAN Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3üncü sıraya
alınan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında
Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu raporlarının görüşmelerine
başlayacağız.
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya
Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin Barışçıl Amaçlarla
Kullanımına Dair İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu ile
Dışişleri Komisyonu Raporları (1/850) (S. Sayısı:
520) (x)
BAŞKAN
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 520
sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Tasarının
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin
Milletvekili Sayın Aytuğ Atıcı, buyurunuz lütfen. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
CHP GRUBU ADINA
AYTUĞ ATICI (Mersin) Teşekkür ederim.
Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının tümü üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Nükleer
santrallerin kirliliklerine bulaşmayan ve ülkemizin başına bu
püsküllü belayı sarmaya çalışmayan milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, konumuz
nükleer enerji, nükleer enerjinin barışçıl kullanımı
yani enerji konuşacağız, Enerji Bakanı yok. Konumuz bu
enerjiyle ilgili yapılan bir uluslararası sözleşme,
Dışişleri Bakanı yok. Sayın Bakan Ben nöbetçi
Bakanım, her işe bakarım. diyor, ben de nöbetçi hekim
olduğum zaman, anlamadığım konularda konsültasyon
yapardım, acilen çağırırdım. Eğer böyle bir
uygulama varsa Sayın Bakan, Dışişleri Bakanını ve
Enerji Bakanını buraya çağırmanızı istiyorum
çünkü bu hassas bir konudur, teknik bir konudur. Ha, eğer gelmeyeceklerse
ben burada yolsuzlukları konuşacağım çünkü ondan
anlarsınız. Ama, eğer enerji konuşacaksak, dış
politika konuşacaksak burada Dışişleri Bakanı da
olacak, Enerji Bakanı da olacak.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Siz de doktorsunuz enerjiyi konuşuyorsunuz, Sayın
Bakan da anlar.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Elbette, ben doktorum ve enerji konuşacağım
Sayın Grup Başkan Vekili. Niye biliyor musunuz? Çünkü, sizin
Türkiye'nin başına bela etmek istediğiniz enerji insan
sağlığına zararlı. Eğer isterseniz bu konuda
saatlerce konuşabilirim ve gerekirse de konuşacağım, bu
çatı altında defalarca da konuştum. Sizin Türkiyeye getirmek
istediğiniz bu kirli enerji Sayın Aydın, sizin
çocuklarınızı da kanser yapabilir, inşallah yapmaz.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Nereden çıkarıyorsunuz bunu Allah
aşkına?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Nereden çıkarıyorsunuz? diye enerjiden anlayan bir
milletvekili sordu.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Evet, anladığım için söylüyorum:
Nereden çıkardınız?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Sayın Milletvekilim, nereden
çıkardığımı size hemen söylüyorum: Almanyada nükleer
santral çevresinde yapılan bir araştırma
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Fransa onun yüzde 72sini üretiyor, kapatsın
gitsin o zaman Fransa.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, soru sordunuz, eğer müsaade ederseniz cevap
vereceğim. Soru sordunuz, eğer merak ediyorsanız
Yok,
sataşmaysa memnun olurum.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Yok, hayır, hayır, merak ediyorum.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Merak ediyorsanız
Ben bu kürsüden de bu anlaşmanın
metnini ve hakemli dergide yayımlanmış şeklini gösterdim.
Almanyada bir nükleer santralin çevresinde yapılan araştırmada
lösemi yani kan kanseri oranının çocuklarda 2,2 kat
arttığı tespit edilmiş ve bu, uluslararası bir dergide
Almanca ve İngilizce olarak yayımlanmış. Eğer arzu
ederseniz derhâl size bunu takdim edebilirim. Bakın, altını çizerek
söylüyorum Sayın Milletvekili: Herhangi bir kaza yok, herhangi bir bilinen
sızıntı yok, herhangi bir felaket de yok, depremdi, terör
saldırısıydı yok; sadece bir nükleer santral var ve bu
nükleer santralin etrafında yaşayanlarda kan kanseri oranı 2,2
kat fazla. Diğer kanserler üzerinde bir araştırma
yapılmadığı için bilmiyoruz. Ama kan kanseri 2,2 kat fazla.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Kanadaya gidin. Nükleer santralin girişindeki
gölden balık avlıyor insanlar, kamping yapıyor insanlar. Allah
aşkına!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi Karadenizde insanlar balık avlıyor.
diyorsunuz. Çok güzel bir hatırlatma yaptınız,
halkımızın da hatırlayacağını çok iyi tahmin
ediyorum. Çernobil olayında
İDRİS
ŞAHİN (Çankırı) Kanadayı diyor.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Ha, Kanadayı diyorsunuz
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Kanada
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Kanadaya da geleyim, Fransayı da telaffuz ettiniz, ona da
geleyim ama çağrışım yaptığı için
söylüyorum: Karadenizde de biliyorsunuz, Çernobilden sonra bir sayın
bakan çıkmış, demişti ki: Kardeşim, bakın, siz
buradaki çaylara nükleer bulaşık diyorsunuz. Bakın, aha çay,
ben içiyorum. televizyonun karşısında.
Hatırlarsınız siz de, rahmetli oldu o bakan. Niye öldü, biliyor
musunuz? Kanserden öldü.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Çaydan değil ama. Yapma ya!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Yapmayın değil Sayın Milletvekili. Bu sayın
bakan kanserden öldü.
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) O kanserin Çernobille ne alakası var?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) O kanserin Çernobille ne alakası var? diye bir soru geldi.
Çok güzel. Sayın Milletvekili, siz, gördüğüm kadarıyla
KEMALETTİN
AYDIN (Gümüşhane) Kaç yıl olması lazım?
BAŞKAN
İsterseniz doktorlar olarak birbirinizle konuşmayın da Genel
Kurula hitap edilsin çünkü ben de izliyorum, bilgileniyorum.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Peki Sayın Başkanım.
Şimdi, soruyu soran
milletvekili bir hekim milletvekili. Şaşırdım doğrusu
bu soruyu nasıl sorduğuna.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Fransanın tamamının kanser
olması gerekirdi doğru söyleseydiniz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bir nükleer sızıntı olduğunda maruz
kaldığınız enerji miktarı ile kanser oluşma
süresi arasında ters orantı vardır yani bir
sızıntıya ne kadar çok maruz kalırsanız kanser olma
süreniz o kadar kısalır. Biz bu sayın bakanın bu sızıntıya
ne kadar maruz kaldığını bilmiyoruz ama kaderin cilvesi
diyelim, bu insan Ben nükleer bulaşmış dediğiniz
çayı içiyorum, siz de için ey halkım. dedi ve kanserden öldü.
Buradan akıllı insanlar ders çıkarırlar, akıllı
insanlar; daha akıllı insanlar ise başkalarının,
diğer ülkelerin yaptıklarından ders çıkarırlar.
Sayın Dışişleri Komisyonu Başkanı burada -gerçi
biraz meşgul görünüyor Sayın Bozkır ama- o da çok iyi
hatırlayacak. Sayın Enerji Bakanı ben Dışişleri
Komisyonu üyesiyken geldi, bize bilgi aktarıyordu, ben ona dedim ki
Sizin
Kanada ve Fransa sorunuza Sayın Milletvekili cevap olarak söylüyorum.
Sayın Bakan, Allah rızası için söyleyin, bir nükleer santralin
olduğu yerin dibinde siz denize girer misiniz? Çünkü, Mersine
yaptığınız nükleer santral belası turizmimizi
öldürecek. Sayın Bakan tebessüm etti, dedi ki: Ben daha önceki
bakanı hatırlıyorum, şimdi siz de belki güleceksiniz ama
evet, ben o santralin yanından denize girerim. Şimdi, Allah uzun
ömür versin Sayın Enerji Bakanına, gerçi oraya santral
yapılmayacak ama ben naçizane- Fransa ve Kanadada, birçok yerde deniz kıyısında
santraller var; bir gün, kendisini ve çocuklarını burada denize
girerken görmek istiyorum, bir gün. Girmeyecektir, aklı varsa girmez,
Enerji Bakanımız akıllı bir adam. Şu kadar aklı
olan bir insan girmez.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Kanser olayına sadece bağlama Aytuğ Bey yani
doktor olarak...
AYTUĞ ATICI
(Devamla) O yüzden, söylediklerimi bir siyasi polemik olarak almayın,
ciddiye alın. Ben burada, bu kürsüde, size bir soru sormuştum tam bir
yıl önce. Demiştim ki Allah rızası için bana söyleyin; hangi
biriniz evinizin yanına, kendi iline nükleer santral ister? Kimse el
kaldırmamıştı, hatırlıyor musunuz?
Haklıydınız çünkü siz de akıllısınız,
evinizin yanına, kendi ilinize nükleer santral istemeyeceksiniz. Bunu çok
iyi biliyorum.
İSMAİL
TAMER (Kayseri) Fransada kaç tane nükleer santral var Aytuğ Bey?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, konuşmamı biraz daha
detaylandıracağım ama sataşmalarınızı da
memnuniyetle karşılayıp bana cevap verme hakkı
doğurduğunuz için teşekkür ediyorum, daha renkli olur o zaman.
Fransada kaç tane
nükleer santral var? Almanyada kaç tane nükleer santral var? soruları
geliyor. Almanya, teknolojinin devi, dünyada enerjiyi en çok kullanan
ülkelerden bir tanesidir ve bütün nükleer santralleri kapatma kararı
almıştır.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Sayın Atıcı, bu konudaki bilgilerinizi
tazeleyin.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Dediler ki veya Külünk de diyecek ki şimdi: Efendim, süresi
bittiği için kapatılacak. Ve onu diyen
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Hayır, onu demeyeceğim. Şuna cevap verin
sadece: Nükleer santraller kapatıldı. görüntüsü altında
işleyen nükleer santrallerden bahsediyoruz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) O ancak AKP zihniyetinde mümkün. Almanyada böyle ikircikli, böyle
ikiyüzlü politika olmaz. O ancak size mahsus bir şeydir.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Almanyayla da anlaşmamız var, nükleer enerji.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Almanyada bütün nükleer santrallerin
kapatılacağını Merkel söyledi, bakın, muhafazakâr,
sağcı birisi. Kime söyledi biliyor musunuz? Yeşiller Partisinin
olduğu bir ortamda söyledi.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Fransadan ithal edecek o zaman.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Nereden ithal edeceğini söyleyeceğim.
Şu anda,
Almanyada bir tane bile yeni nükleer santral yok, olmayacak.
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) İhtiyaç yok çünkü.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bunu söyleyen Almanyanın Başbakanıdır.
Almanyanın Başbakanı bizden daha mı akıllı,
bizden daha mı vicdanlı? Öyle görünüyor, keşke olmasaydı.
Almanyanın Başbakanının benim Başbakanımdan daha
akıllı, daha zeki, daha vicdanlı olmasını
hazmedemiyorum, hazmedemiyorum!
AFİF
DEMİRKIRAN (Siirt) Değildir ki!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Alman Başbakanının Alman halkını Recep
Tayyip Erdoğanın kendi halkını sevdiğinden daha çok
sevmesini de kendime yediremiyorum.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Hamburgda olup bitenlerden haberin var mı? O
Vicdanlı dediğin Başbakanın olduğu ülkedeki,
Hamburgda olup bitenlerden haberiniz var mı? Bir haftadır Hamburgda
neler oluyor?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, Almanya acaba nasıl enerji ihtiyacını
karşılayacak? Almanya acaba bütün fabrikaları kapatacak mı
yoksa kapatmayacak mı? Cevap: Kapatmayacak.
METİN KÜLÜNK
(İstanbul) Kendi ülkenize bu kadar sadıksınız siz!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Peki, enerjiyi nereden elde edecek?
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Kompleks bu, kompleks. Almanya kompleksi var
sende.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Enerjiyi nereden elde edecek biliyor musunuz? Bizden daha
akıllı çıktılar. Sizler, sizin gibi düşünenler,
Fransa, İngiltere gibi emperyal ülkeler Libyanın çöllerinin
altındaki fosil yakıtlara göz dikerken akıllı Alman çölün
üstündeki güneşe göz dikti arkadaşlar. Şu anda, Almanlar
Libyanın çöllerinde tam 12 tane büyük güneş enerjisi santrali
inşa ediyor. Ben buradan bunu söylerken yine sizin gibi düşünen ve
ilk defa karşılaştığım bir milletvekili bana
demişti ki: Sen güneş enerjisi lobisinin adamı
mısın? Hiç unutmuyorum. Allah Allah! Ya, böyle bir lobi mi var?
dedim. Yani bunu düşünmek de ancak AKPli zihniyetlere
yakışır. Güya, güneş enerjisi lobisi varmış, ben
de o lobi adına konuşuyormuşum. Ancak gülerim ama nasıl
gülerim, onu sizin takdirinize bırakıyorum.
Şimdi, gelelim
Japonyayla yapacağınız bu anlaşmaya. Bu
anlaşmanın Japonyayla karşılıklı dostluk ve
çıkar temelinde yürütüleceği söyleniyor. Japonyayla anlaşma
yapmanıza hiç karşı değiliz, hiç.
Sayın Bakan,
Enerji Bakanı gelmedi, Dışişleri Bakanı da gelmedi,
ben de sözümü tutuyorum, yolsuzluklara giriyorum, haberiniz olsun. Vallahi
girmeyecektim. Dışişleri Bakanı gelmedi, Enerji Bakanı
da yok; konuşacak, bu konuyu toparlayacağız.
Şimdi,
Japonyayla yapacağınız anlaşmalara karşı
değiliz, bu hariç. Ben, Japonyayla daha çok iş birliği
yapmanızı öneririm, Japonyayla çok daha fazla ilişkiler
kurmanızı öneririm. Niye biliyor musunuz? Belki biraz onlardan onurlu
davranış öğrenirsiniz, belki biraz edep öğrenirsiniz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sayın Başkanım, böyle bir konuşma olur mu
ya?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Belki de ülkenizi daha iyi yönetirsiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Böyle konuşma olur mu ya? Ne demek? Edebi
başkasından mı öğreneceğiz?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Evet.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Siz önce edebi kendiniz öğrenin, gelin edepli
konuşun! Öyle şey mi olur!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Edebi başkasından öğrenme zorunluluğu olanlar
böyle zıplar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Böyle şey olur mu ya?
BAŞKAN
Sayın Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Edep öğrenme zorunluluğunu hissedenler zıplar.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Hâlâ hakaret ediyorsun sen ya!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Benim edebim bana yeter. diyorsan oturursun yerine ama senin
edebin sana yetmiyorsa zıplar, itiraz edersin.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Sizin edebiniz yetmiyor işte, bu şekilde
konuşmaya hakkınız yok sizin!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, ben size Japonlarla iş birliği yapın,
onlardan edep öğrenin derken harakiri yapın demiyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Harakiriyi sen yapıyorsun şimdi zaten!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Merak ediyorum
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Edep öğrenin. derken harakiri yapıyorsun ,
edepsiz olduğun için!
AYTUĞ ATICI
(Devamla)
bir Japon bakan, eğer rüşvet aldığı
tespit edilirse veya güçlü iddialarla, güçlü delillerle suçlanırsa acaba
ne yapar? Bunu bir öğrenin, bunu öğrenmek iyi bir şey. Belki o
zaman siz de bu davranışlarınızla oturduğunuz
kürsülere layık olabilirsiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Onu vatandaş takdir ediyor, vatandaş onu biliyor!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Merak ediyorum, bir Japon bakanın çocuklarının
evlerinde, odalarında milyonlarca dolar bulunursa o Japon bakan ne
yapardı acaba?
CELAL ADAN
(İstanbul) İntihar eder, intihar!
FARUK BAL (Konya)
Harakiri
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bunun milyonda biri olsa harakiri yapardı. Ben onun için size
öğrenin diyorum.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Biz biliyoruz, sen öğren yeter!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bakın, anlaşma yapıyorsunuz, güzel ama bakın bu
anlaşmayı gelin nükleer alanda yapmayalım
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Sen ne yaparsın, sen!
AYTUĞ ATICI (Devamla)
her alanda yapalım. Hiç olmazsa onun zararı yoktur, hiç olmazsa
biraz, böyle, karşılıklı konuşmakla bir şeyler
öğrenebilirsiniz, onurlu davranışları
öğrenebilirsiniz.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Kimseye bir şey öğretmeyin siz, burada öğrenci
yok. Siz kendiniz öğrenin, kendiniz konuşun. Biz
öğreneceğimizi öğrendik, sizden öğrenecek değiliz.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bir Japon bakanın çocuğunun evinden para sayma makinesi
çıksa acaba ne yapar, merak ediyorum.
Tabii ki AKPnin
grup başkan vekili elbette ki bu şekildeki saldırılara -saldırı
değil, itham değil, bunlar gerçekler- ya da bunlara tabii ki cevap
verecek, kayıtlara geçecek ki daha sonra Başbakan Aferin, iyi
yaptın. diyecek. Mecbur yapmaya, anlayışla
karşılıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Şimdi
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ne kadar basit bir şey konuşuyorsun ya!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Senin Genel Başkanın şu konuştuklarına
bakarak mı senin hakkında karar verecek? Yazık sana, yazık!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Kime yazık olduğunu zaman gösterecek.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Demek ki sen
tutanakları Genel Başkanına götürüyorsun.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Kime yazık olduğunu zaman gösterecek. Dönüp
dolaşıp Halk bilir, halk bilir. diyorsunuz. Doğru
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Halk da bilmez, zaten her şeyi siz bilirsiniz! Her
şeyi siz bilirsiniz, siz bilirsiniz!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Halkımız en iyiyi bilir, halkımız en iyiyi
bilir. Halkımız nasıl hesap sorulacağı konusunu da çok
iyi bilir ancak sandık konulduğunda
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Kırk yıldır CHPye sorduğu gibi
halkın, değil mi!1
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Efendim?
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Kırk yıldır CHPye sorduğu gibi, çok iyi
biliyor.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Peki.
Sandık
konulduğunda
BAŞKAN
Sayın milletvekilleri, birbirinizle konuşmayın lütfen.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Konuşmayalım da Başkanım, bir
iktidara gelememe kompleksi var arkadaşlarda. Habire saldırıyorlar,
ne yapalım yani!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Şimdi, sandık konulduğunda halkımız size
dersini verecek. Benim buna karışma hakkım yok, benim buna
karışma haddim de yok.
RECEP ÖZEL
(Isparta) Ha, işte haddini bil!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Benim ancak ve de ancak kendi adıma ve şu anda
olduğu gibi partim adına konuşma hakkım var.
Halkımızın ne yapacağını benim söylememe gerek
yok. Bugüne kadar halkımız nasıl siyasi partilerin tamamını
-CHP dâhil- tokatladıysa sizi de tokatlamasını bilecektir. Ona
söyleyecek bir lafım yok.
İBRAHİM
KORKMAZ (Düzce) Siz tokadı niye yediniz? Tokadı niye yediniz, niye?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Söyleyeceğim.
İkinci hesap
vereceğiniz nokta öteki taraftadır. Öteki tarafa da
karışmak benim haddim değildir.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Karışma oraya artık ya!
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Öteki tarafla ilgili bir şey söylemeye de hakkım yok.
Onun da hesabını orada vereceksiniz ancak bu dünyada ve siz
yaşarken vereceğiniz üçüncü hesabın yeri Yüce Divandır.
Bunu da sağlayacak olan Cumhuriyet Halk Partisidir. İşte siz
bundan korkuyorsunuz.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Hâkim sen mi olacaksın, hâkim?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Halk hesabı gördü, sizi sandığa gömdü, ne olur?
Alırsınız çantanızı gidersiniz, sorun yok. Ha,
öldünüz, cennet de var, cehennem de var, denge de var, Hepsi haktır.
deyip orada gereğini görürsünüz ama Yüce Divana gitme korkusu, burada
bulunan az sayıdaki milletvekilini ve bizi dinleyen milletvekillerini
zıplatıyor. O nedenle, gideceğiniz Yüce Divandan hiçbir
şekilde kurtuluşunuz olmayacak.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Ne olacak orada?
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Ne olacağını da ben bilmem.
İSMAİL
KAŞDEMİR (Çanakkale) Söyle bakalım, söyle bakalım ne
olacak.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Yüce Divana gideceksiniz, hesap vereceksiniz.
İSMAİL
AYDIN (Bursa) Ne olacağını da söyle.
AYTUĞ ATICI
(Devamla) Bizler sizin gibi ne olacağını önceden bilmeyiz,
bizler sizin gibi yargıya talimat vermeyiz, bizler daha öncesinden kurgulu
planların içerisinde olmayız. Bunu ancak sizin zihniyetiniz anlar ve
attığınız laflardan da bunları çok iyi bir
şekilde anlıyoruz.
Şimdi, bu
anlaşmanın başlığına
baktığınız zaman, barışçıl olduğunu
söylüyorsunuz ve barışın adını kirletiyorsunuz.
Barış sözcüğünde insanın onuru vardır,
barış sözcüğünde insanın haysiyeti vardır,
refahı vardır, mutluluğu vardır, şerefi vardır,
geleceği vardır ama nükleerle getireceğiniz barışta
Barışçıl amaçlı kullanımmış! Sevsinler sizin
güzel, süslü cümlelerinizi! Burada ölüm var, ölüm; nükleerin her noktasında
ölüm var. Dün de ölüm vardı, bugün de ölüm var, yarın da ölüm olacak
ve siz, bu nükleer santrallerle bütün Türkiyeye ölüm saçacaksınız.
Bakın, demin
bir laf konuştum. Bu lafı dikkatle tekrar dinlemenizi istirham
ediyorum: Akıllı olanlar yaptıkları hatalardan ders
alırlar, daha akıllı olanlar başkalarının
hatalarından ders alırlar. Bu hatalar geçmişte
yapıldı mı? Elbette ki yapıldı. Nerede
yapıldı? Sizin şu anda anlaşma
yaptığınız Japonyada yapıldı. Japonyada nükleer
santrallerle ilgili iki tane çok ama çok büyük kaza oldu. Bunlardan bir tanesi
Fukuşimadır. Fukuşimada yaşanan olaylar Japon
halkını öldürdü, Japon halkının boyu kısa, boyu uzun
olanını dinlemedi. Tıpkı, sizin Akkuyuda ve Sinopta
yapacağınız ve daha sonra başka yerlerde yapmayı
planladığınız ve bu anlaşmayı da onun için
getirdiğiniz yerlerdeki halkımızın öleceği gibi, Fukuşimada
da Tokaimurada da Mihamada da insanlar öldüler. Niye biliyor musunuz? Sizin
bir türlü aklınızın almadığı nükleer kazalar
yüzünden. Bunların hepsi Japonyada oldu. Kelin ilacı olsa
başına sürer. diye bir atasözü var, Japonlar bu işi bilselerdi
kendi ülkelerinde kazalara neden olmazlardı. En ileri teknolojiyi
getiriyoruz. diyorsunuz yazdığınız gerekçede. En ileri
teknolojiyi getiriyoruz ve en ileri teknolojiyi uygulayan ülkede onlarca
nükleer kaza var ve bu nükleer kazalardan dolayı ölen yüzlerce insan var.
Bakın, atom bombasından bahsetmiyorum, Nagasaki ve Hiroşima,
onları da Japonlar yaşadı, ondan bahsetmiyorum veya
Kazakistanın yaptığı gibi nükleer denemelerden de
bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey, sizin barışçıl
amaçlı olarak kullanmayı düşündüğünüz nükleer
santrallerdir.
Bakın, çok
canlı bir örnek vereceğim: İran. İranın nükleer
santrali var mı? Var. Uranyum zenginleştiriyor mu?
Zenginleştiriyor. Amacı ne? Barışçıl işler için
yapıyor. Bunu böyle vadediyor, iddia ediyor, altına imza atıyor.
Barışçıl. Kim inanıyor? Hiç kimse inanmıyor. Amerika
Birleşik Devletleri geliyor, İranla bir anlaşma yapıyor,
bütün dünya seviniyor. Neden? Çünkü, buradaki nükleer santrallerin hiçbir
tanesi barışçıl amaçlı değil, tıpkı sizin
Türkiyede yapmayı planladığınız gibi.
Çocuklarınıza nükleer santral bırakıyorsunuz beyler,
bayanlar, çocuklarınıza nükleer santral bırakıyorsunuz.
Sizin çocuklarınıza ayakkabı kutusu dolusu paralar, bizim
çocuklarımıza nükleer santraller.
Hepinize iyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Atıcı.
Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal, buyurunuz.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) Teşekkür ediyorum.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Japonya
Hükûmeti arasındaki nükleer enerjiye ilişkin anlaşma metninin
onaylanması kanun tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz aldım. Yüce heyeti partim ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Yıl 1850,
Amerikadan kalkan Commodore Perry komutasında bir gemi Japonyaya gelir.
O tarihe kadar Japonya, kendi içinde izolasyon politikasını uygulayan,
dünyaya kapalı bir ülkedir. Bizimle ticaret yapacaksınız. der,
Japon imparatoru karşı çıkar. Bir yıl sonra tekrar
geleceğim, kalabalık geleceğim. der. Bir yıl sonra, daha
çok gemiyle Commodore Perry gelir ve Japonlar Amerikayla bir dış
ticaret anlaşması yapmak zorunda kalır. Japonlar buna Kara
gemiyle gelen felaket. der, anlaşmaya da Eşitsizlik anlaşması.
Biz buna yabancı değiliz; aynen Osmanlı
İmparatorluğunun kapitülasyonları gibi bir anlaşma
yapılır. Japonya bu kapitülasyonlardan kurtulabilmek için, ruhlarına
sinmiş çalışkanlık, disiplin, gurur ve vatanseverlikle
sıyrılabilmenin çarelerini arar ve dünyaya açılmaya başlar.
1887
yılında, Japon İmparatoru Komei yeğenini prensi- Abdülhamite
gönderir ve Sultan Abdülhamit ile ilk teması bu şekilde başlar.
Arkasından, bu ziyareti iade maksadıyla Ertuğrul Fırkateyni
1890 yılında gönderilir ama hazin bir kazayla Ertuğrul
Fırkateyni kayalıklara çarpar, 600 civarında Osmanlı
subayı ve askeri şehit olur. Burada, Japonlarla Türk milleti
arasındaki duygusal ilişki başlar. Hüzne dayalı olan bu
ilişki, tarihi boyunca dostluğa dönüşebilecek bir hâl alır.
Yıl 1941,
kendilerini sömüren Amerikaya karşı Japonlar bir mücadele
içerisinde; ekonomide, sanayide ve ticarette gelişmişler, Pearl
Harborda Amerikanın uçak gemisine saldırırlar ve 1945
yılına gelindiğinde 2 tane atom bombası -biri little boy,
biri fat man- biri Hiroşimaya, biri Nagasakiye atılmak suretiyle,
hem dünyanın tarihini değiştirir ve hem de Japonya ile Türkiye
arasında bir başka hüzne dayalı yakınlaşmayı
ortaya çıkarır.
Yıl 2011,
Fukuşimayı tsunami vurur ve oradaki nükleer santralin
yaydığı radyasyon ile Japon halkı bir kez daha radyasyonla
tanışır ve ciddi kayıplarla, Türkiyenin manevi
desteğini ve maddi desteğini ortaklık ve dostluk çerçevesi
içerisinde hak eder.
Yıl 2011, bu
defa Türkiyede bir deprem olur ve o depreme yardıma gelen Miyazaki
artçı depremler sırasında hayatını kaybeder.
Bu kısa
geçmiş içerisinde, Türk-Japon dostluğuna hüzünlü bir tablo çizdim. O
hüznün, o acıların paylaşılması iki ülke arasında
ve iki millet arasında güçlü dostlukların doğmasına vesile
olmuştur. Bu hüzünlü olayların cereyanı sırasında
hayatını kaybeden herkese Cenab-ı Allahtan bir kez daha rahmet
diliyor ve onların maruz kaldığı felaketlerin gerek
Japonyada gerek Türkiyede cereyan etmemesini temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bugün önümüzde bulunan tasarı ile
Türkiyede inşa edilecek Mersin ve Sinopta, daha sonra belirlenecek üçüncü
bir yerde nükleer enerji üretilecek. Bu enerjinin sağlıklı bir
şekilde, güvenli bir şekilde üretebilmesine imkân sağlayacak bir
anlaşma tasarısı yüce heyetin önündedir.
Japonya, tabiidir
ki içinde bulunduğu coğrafi konum, iklim şartları ve
tüketim pazarlarına uzaklığı nedeniyle teknolojiyi
geliştirme ihtiyacı içinde olan bir ülkedir ve o
geliştirdiği teknolojilerden bir tanesi de elimizdeki nükleer güç
reaktörü, nükleer güç ekipmanı, nükleer güç maddesi ve enerji santrali
üretimi ve işletmesiyle ilgilidir.
Burada bizim
Hükümetle paylaşmak istediğimiz iddiamızı iki bölümde
sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, Japonyadan çok daha fazla
Türkiye nükleer enerji üretimine sahip, kaynaklara sahiptir ve dünyada en büyük
kaynakların bulunduğu coğrafya da Türkiye Cumhuriyeti devletinin
sınırları içerisindedir. Bunlardan bir tanesi toryumdur,
diğeri neptünyumdur, bir üçüncüsü ise bordur. Dolayısıyla bu
teknolojinin -Japon teknolojisi için madem buraya bir anlaşma
tasarısı getirdiniz- bu teknolojilerin millîleştirilerek
Türkiyede yer altında bulunan ve bin yılın madeni olarak
tanımlanan bor, toryum ve neptünyumdan enerji üretilmesi konusunda da
teknolojik bir iş birliğinin bir anlaşmaya bağlanması
gerekmektedir.
Sayın Bakan
çok dikkatle dinlemiyor beni ama herhâlde yanındaki arkadaşlar
dikkate almışlardır.
İkincisi ise
değerli arkadaşlarım, nükleer enerji, tehlike
katsayısı çok yüksek bir teknolojinin ürünü olarak üretilen
enerjidir. Nükleer enerjinin felaket hâline dönüşmesi, insanoğlunun
geliştirebildiği tekniklerle önlenmesi mümkün olmayan
hastalıklar yaymaktadır, radyoaktif maddeler. Dolayısıyla,
Japonyayla yapılan bu anlaşmayla kurulacak olan tesislerin öncelikli
hedefi, mademki Dünyanın en gelişmiş ülkesi Japonya. deniliyor
burada, varsa daha gelişmiş, diğer gelişmiş ülkelerle
iş birliği yapılmak suretiyle güvenlik meselesi ön planda
tutularak bir çalışma yapılması gerekmektedir. Demek ki
güvenlik meselesiyle ilgili yasada gördüğümüz eksiği değerli
milletvekili arkadaşlarımızla paylaşmış oluyoruz.
Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konumuz, tabii, dış
ilişkilerle ilgili. Biz, bu kanuna, elbette ki Japonyayla olan
dostluğumuz, karşılıklı iş birliğimiz
çerçevesinde bakıyoruz ama Japonyayla olan ticarete
(Gürültüler)
BAŞKAN
Sayın Bal, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, konuşmalarınızı tek tek ben
işitiyorum buradan.
Buyurun Sayın
Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Japonyayla ilgili ekonomik ilişkilerimize değinmek isterim. Bu
kadar dost olduğumuz ülkenin ithalat ve ihracat rakamlarını
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim Japonyaya 2012 yılında
yaptığımız ihracatın toplamı 332 milyon dolar,
Japonyadan yaptığımız ithalatın tutarı ise 2
milyar 818 milyon dolar. Neredeyse 10 katı, aradaki fark 2 milyar 486
milyon dolar. Burada, şimdi İhracatı patlattık. diyen
sayın ekonomiden sorunlu bakanlar veya Sayın Bakan da cevap verebilir:
Japonyadan bu kadar büyük bir ithalatı yaparken niçin
ihracatımızda onun karşılığında bir
yükseliş olmamaktadır?
Diğer taraftan
da Türkiyede Hükûmet içerisinde ithalattan sorumlu bir bakan var mı, ben
onu çok merak ediyorum. O bakan kimse Sayın Bakan buradan bize ifade
etsin, ona soracak sorularımız vardır. Bu patlamanın sadece
ithalatta mı yoksa, ihracatta da bir patlama olup
olmadığını yüce Kurula arz etmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
dış ilişkilerle ilgili
Sayın milletvekillerinin
sohbetlerinden daha fazla ilgi çekeceğini umduğum için Japonya
bahsini kapatıyorum. Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde, kurulduğu
yıldan itibaren hep toprak kazanmıştır. Türkiye
Cumhuriyeti, cumhuriyet dönemi kurulduktan sonra Suriye ve Irak
sınırını çizebilmiş bir ülkedir, Hatayı Türk
topraklarına kazandırabilmiş bir ülkedir, Kıbrıstaki
Kıbrıs Türklüğüne sahip olabilmiş bir ülkedir ta ki AKP
gelene kadar. AKP geldikten sonra, 2011 yılında, Ege adalarında
bulunan 16 tane Lozan çerçevesi içerisinde sahipsiz adacıklar Yunanistan
tarafından işgal edilmiştir. Bir zamanlar Tansu Çiller
Hanımın Başbakanlığı döneminde sadece Kardak
kayalıklarıyla ilgili Türkiye ile Yunanistan harp hâline
gelmişken 16 tane adanın Yunanlılar tarafından
işgaline AKP seyirci kalmıştır, niçin? Uygulanan
politikalar gereği. Uygulanan politika nedir? Sıfır sorun.
Sıfır sorunla
başladık: İranla sorunumuz zaten sıfırdı, ta
Karlofça Antlaşmasından beri sorunumuz yoktu; Irakla bir PKK
sorunumuz vardı, Barzani sorunumuz vardı AKP iktidara geldiğinde;
Suriye ile sorunumuz kalmamıştı, Yunanistanla aslında
sorunumuz kalmamıştı, Bulgaristanla Jivkov gittikten sonra
sorunumuz kalmamıştı. Aşağı yukarı
sıfır sorunla AKP Türkiye'yi dış politika çerçevesinde
teslim aldı, geldiğimiz günlerde dostumuz olan bir tane ülke
kalmadı. İranla neredeyse harp hâline giriyorduk, Irakla harp
hâline girmek üzereyiz, Suriye ile ateşle barut gibiyiz. Güney
Kıbrıs Rum kesimiyle, Akdenizin doğu ve kuzeyindeki petrol ve
doğal gaz yatakları nedeniyle eğer Türkiye direnebilirse,
milletinin hakkını koruyabilirse harp hâlindeyiz; 16 tane
adacığa eğer Türkiye sahip çıkabilirse Yunanistanla harp
hâlindeyiz.
Değerli arkadaşlarım, işte
sıfır sorun denilen ebleh politika Türkiye'yi on bir yılda
buraya getirmiştir. On bir yılın vebali gelecek nesillere
taşınan husumetlerle sizin vicdanınızda büyük bir yara
açacaktır eğer vicdan varsa tabii. Gelecek yıllarda bunlardan
kaynaklanan, Türkiye'nin elinin zayıflamasından kaynaklanan bir
sorunda akacak kanın vebali sizin üzerinizde olacaktır. Yunanistanla
bir çatışmanın vebali sizin üzerinizde olacaktır. Gaz ve
Akdenizdeki petrol nedeniyle şimdi sadece Güney Kıbrıs Rum kesimiyle
değil, anlaşarak İsraille, Mısırla, Yunanistanla
ortaklık kurdukları için oradaki Türk milletinin hakkını
korumak isterseniz bu 3 ülkeyle çatışacaksınız, sizin
sorunuz olacaktır, sizin vebaliniz olacaktır.
Suriyedeki sorun:
El Nusrayı destekliyorsunuz, El Kaideyi destekliyorsunuz. Biliyor
musunuz ki El Nusranın, El Kaidenin militanları Suriyedeki Türkmen
köylerine gidiyorlar, Sizin itikatınız zayıf, kanınız
bize helal, malınız bize helal. diyor hem canına hem
malına hem ırzına tecavüz ediyor. Siz, iki yıl önce Üç
hafta sonra cumayı Şamda kılacağız. diyen Sayın
Davutoğlunun uygulamış olduğu bu miyop politikası
nedeniyle sadece -Türkiyenin güvenliğini- 910 kilometrelik
sınır komşusu olan Türkiyeyle Suriye arasında güvenlik
sorunu yaratmadınız, oradaki 3,5 milyon Türkmenin canının,
malının ve ırzının vebalini taşıyan bir hâle
geldiniz. Demek ki ortağınız, dostunuz, sıfır sorunlu
olduğunuz Suriyede sadece El Nusracı, sadece El Kaideci ve
PKKnın uzantısı PYD kalmıştır. Görmüyor musunuz,
milletvekilisiniz siz, milletin temsilcisisiniz? Barzani dururken Suriyenin
kuzeydoğusunda ikinci bir Barzani devleti oldu. Bu, Barzaniden daha da
ileri, doğrudan PKKnin kontrolünde olan bir bölge ve burada ayrı bir
devletçik oluştu. İsteseniz de istemeseniz de bu devlete
karşı Türkiyenin hukukunu korumak zorundasınız. Siz, bu
hukuku korumuyorsunuz. Siz, aksine, oradaki Türkmenlere kapıyı
kapatıyorsunuz, PYDnin eli kanlı celladını getirip
Türkiyede ağırlıyorsunuz. Demek ki sıfır sorunun
getirdiği, sizin dış politikada ortağınız El
Nusradan sonra bir de PKK terör örgütünün uzantısı PYD
olmuştur.
Üçüncüsü:
Ortağınız var tabii. Malikiyle düşmansınız, Merkezî
Irak Hükümetiyle düşmansınız, Iraktaki Şiilerle
düşmansınız, Sünni Araplarla düşmansınız. Geriye
ne kaldı? Yol arkadaşınız Kandil ve yol
arkadaşınız İmralıdaki bebek katili. Iraktaki iki
tane dostunuz da bu kaldı.
Toparlarsak
değerli arkadaşlarım, sizin dostunuz olarak ortaya çıkan
Iraktaki PKK, Iraktaki Kandil, Suriyedeki PYD ve Suriyedeki El Nusra, El
Kaide dünyada terörist olarak algılanmaktadır. Siz Türkiyeyi terörist
bir ülke hâline mi getirmek istiyorsunuz, bunun için mi tırlarla birtakım
malzemeleri gönderiyorsunuz? Dünyada, Türkiye terör ülkesi ilan edilirse,
teröre yardım eden ülke olarak ilan edilirse Türkiyenin gelecekteki bir
yıl, beş yıl, on yıl değil, elli yılını
kapatırsınız. Dolayısıyla, ortaya koymuş
olduğunuz buradan bir çıkış yolu var.
Dönüyoruz
Japonyaya. Japonyaya döndüğümüzde
Bu olaylar Japonyada olsa ne olurdu?
İsterseniz birkaç cümle şu yolsuzluktan başlayayım da ne
olduğunu ondan sonra anlatayım
Eğer
Japonyada bir bakanın, oğluna Dikkat et, seni dinliyorlar. O paranın
tamamını aldın mı, gerisi de ödendi mi? gibi cümleleriyle
sabit olan rüşvet işine girdiği belli olsaydı
bırakın o bakanı, o evladı, o bakanın en yakını,
can dostu insanlar harakiri yapar intihar ederdi, harakiri. Böyle
haysiyetlidir, böyle şereflidir, böyle değerleri vardır Japon
insanının. Eğer bir bankanın genel müdüründe, genel
müdürünün odasında ayakkabı kutusunun içerisinde milyon dolar
olsaydı o bankanın genel müdürü değil, onun şerefsizlik,
haysiyetsizliğinden utanan en yakını olan kişiler intihar
ederdi Japonlarda.
Buna ilişkin
iki tane örnek vermek istiyorum. Birisi: Japon eski Maliye Bakanı bir
Amerika ziyaretinde, resmî bir toplantıda uyuklamış. Bu konu
Japonyada gündeme geldiğinde, adam Japonyaya ayağını
basar basmaz Ben istifa ediyorum, milletimin değerlerini orada
savunamadım. dedi. Sizin, yolsuzlukları bir kenara
bırakın, dakikalarca, saatlerce uyuyan bir Bakanınız
vardı değil mi? Turizmden sorumlu bakanınız vardı,
dillere destandı, uyuyan Bakan olarak geçmişti cumhuriyet tarihine.
Şimdi nerede o, arkadaşlar, biliyor musunuz? Dinlemeyen milletvekili
arkadaşlara soruyorum: Nerede şimdi o biliyor musunuz? Cevabı
ben vereyim: Telsimin Yönetim Kurulu üyesi, Telsimin.
FAİK TUNAY
(İstanbul) Turkcellin.
FARUK BAL (Devamla)
- Karamehmetin hakkını güya Sovyetlere karşı savunacak.
Uyuyarak mı savunacak?
İkincisi
RECEP ÖZEL
(Isparta) O rahatsızdı, tedavi oldu geçti. Geçti onun
rahatsızlığı, tedavi oldu.
FARUK BAL (Devamla)
Bunu siz Hükûmet kararıyla atadınız, Hükûmet kararıyla atadınız.
Haysiyetli ve ahlaki bir yönetimi Japonyayla mukayese ederek konuşuyorum.
İkinci bir
örnek vereyim; yeni bu örnek, yeni, sizin 17 Aralıktan hemen sonra cereyan
eden bir örnek. Vali Naoki Inose, Tokya Valisi Naoki Inoseye bir iddiada
bulunuldu. Dediler ki: Sen bir şirketten 480 bin dolar -milyon değil
o adamcağızınki- parayı rüşvet olarak
almışsın. Vali çıkıyor Ben bu parayı 2002
yılında kredi olarak aldım ve kredi olarak da borcumu bir
yıl içerisinde ödedim; delilim, belgem burada. Fakat, ben belgelerimle ne
kadar suçsuz olduğumu ispatlasam da Japon halkı üzerinde
yaratılmış olan şüpheyi gideremediğim için ben istifa
ediyorum. diyor ve istifa ediyor; böyle haysiyetli, böyle ahlaki bir
duruş bu.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi sizin bakanlarınız sekiz gün sonra
istifa etti, polislerin tayinine imza attıktan sonra istifa etti, gerekli
tedbirleri aldıktan sonra istifa etti, delilleri kararttıktan sonra
istifa etti ve istifaları ile birlikte de sizin üzerinize çok gölge
düştü.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN
Teşekkür ederim Sayın Bal.
FARUK BAL (Devamla)
Peki, ben teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, daha
önce benzer bir soru sordum ama sanıyorum ya iyi anlatamadım ya da
yeterli zaman bulamadınız. Şimdi çok zamanınız var,
yirmi dakika; herhâlde başka soru giren de yok,
karşılıklı konuşacağız.
Şimdi, Akkuyu
Nükleer Santralinin yapıldığı yere bir ziyarette bulundum
ve henüz olumlu ÇED raporu çıkmadan binlerce ağacın
kesildiğini gözümle gördüm. Oradakilere niye bu ağaçları
kestiniz diye sorduğumda Efendim, yangın yolu yapıyoruz.
dediler nükleer santral için tahsis edilen arazi içine ÇED raporu
alınmadan Sayın Bakan. Bundan haberiniz var mı, nasıl
yorumluyorsunuz, nasıl bunu kabullendiniz bir Bakan olarak, onu merak
ediyorum.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan buyurunuz.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkanım, değerli vekiller; özellikle şunu
Sayın
Atıcının söylediği hususa daha önceden esasen cevap verdim
ben. Biliyorsunuz, biz bütün ormanlara yangın yolları yapıyoruz.
Yani, bir yangın olduğu zaman -daha öncede ifade etmiştim- bir
taraftan öbür tarafa sıçramaması, ayrıca arazözlerin,
araçların rahatça yangın mahalline ulaşması için biz
Türkiye'de her yere yangın yolları yapıyoruz. Onu
arkadaşlara sordum o maksatla yapıldığını
söylediler yani tamamen bunun içindir, özetle belirteyim.
Ayrıca siz
konuşmanızda şunu belirtiniz: Nükleer santrallerin gerçekten son
derece riskli olduğunu ifade ettiniz. Ona da bir cevap vermek istiyorum.
Bir kere, bakın, Fransa elektrik enerjisinin yüzde 86sını
nükleer santrallerden karşılıyor.
YUSUF
HALAÇOĞLU (Kayseri) Yüzde 56.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Şunu da
ifade edeyim: Sanıldığı gibi
Mesela Amerika Birleşik
Devletlerinde, 100den fazla santrali olan bir ülkede, insanların maruz
kaldığı radyasyon dozunun yüzde 96sı tamamen tıp
kaynaklı. Bakın, televizyonlar, biliyorsunuz radyasyon yayıyor.
Ayrıca, herhangi biri gidip de röntgen çektirdiği zaman cihazlar da
radyasyon yayıyor. Yani, özellikle kazaların haricinde,
insanların nükleer santrallerden radyasyona maruz kalmaları -siz de
biliyorsunuz hekim olarak- son derece sınırlıdır, bunu özetle
belirteyim. Bir nükleer faaliyet nedeniyle halkın almasına müsaade
edilen doz o kadar düşüktür ki 10 tane röntgen çektirilmekle bu dozun
üzerinde bir radyasyon alınır yani bu çok açık, bunu özetle
vurgulamak istiyorum. Bir de bu işin tıp
açısından yönü bu.
Diğer yönlerine
baktığımız zaman, Türkiye bana göre nükleer santral
inşa etmekte çok geç kalmıştır. Biliyorsunuz, Türkiye
enerjide tamamen dışa bağımlıdır. Yüzde
76sını enerjinin dışarıdan
karşılıyoruz ve cari açığın da büyük bir
kısmı ve belki de tamamı enerji ithalatından
kaynaklanıyor. Dolayısıyla Türkiyede, eğer Türkiyenin
kalkınmasını istiyorsak enerjide arz güvenliği, enerji
çeşitliliği, dışa
bağımlılığın azaltılması fevkalade
önemlidir. Dolayısıyla Almanya da nitekim Kapatacağım.
diyor ama bana göre Sayın Merkelin bu söylediği siyasi maksatlı
söylenmiş bir sözdür seçimlerden önce. Almanya şu anda hiçbir nükleer
santralini kapatmıyor, miadı dolmuş santralleri kapatıyor
ama Fransa
Bakın, hemen dibimizde Bulgaristanda yeni yeni nükleer
santraller inşa ediliyor. Geçmişte inşa edilmiş,
bakın, özellikle Doğu Blokunda çok sayıda eski teknolojiyle
inşa edilmiş nükleer santraller var. Esas tehlike Türkiye'de yapılacak
olan nükleer santraller değil; burnumuzun dibinde Doğu Bloku ülkeleri
zamanında inşa edilmiş, geri teknolojiyle yapılan nükleer
santraller var, onlar üzerinde titizlikle durmamız lazım. Ama
Sayın Balın da ifade ettiği husus çok doğru; bana göre,
özellikle bu risklere karşı en ileri teknolojinin, emniyet
tedbirlerini almak için en güvenli teknolojinin seçilmesi, bu konuda çok büyük
hassasiyet gösterilmesi gerektiğine ben de yürekten inanıyorum. Zaten
bu yapılıyor, bu yapılacak, bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Kaldı ki bu nükleer santral şu anda söz konusu
değil benim bildiğim. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı
Demirel zamanında da Türkiyede enerji ihtiyacını nasıl
karşılarız? diye bütün kurumlara yazı gönderilmiştir
Cumhurbaşkanlığı makamından. O zaman da ifade edildi
yani nükleer santrallerin Türkiyeye bir an önce kurulması dışa
bağımlılığı azaltacak. Özellikle arz
güvenliği ve bir de elektrik enerjisi güvenliği açısından
önemli olduğunu söylemişti. Bu konuda da biliyorsunuz
değişik adımlar atıldı ama değişik
vesilelerle akamete uğratıldı, bu yüzden yapılamadı
ama biz şu anda bu santrali yapmaya kararlıyız.
Kaldı ki atıkların giderilmesi, nükleer
atıklar konusunda son zamanlarda çok ileri bir teknoloji de ortaya
konuldu. İnşallah, nükleer atıkların giderilmesini de biz o
şekilde sağlayacağız, merak etmeyin. Yani, bana göre,
nükleer santraller ileri teknolojiyle kurulacak ve de ülke enerji arz
güvenliği açısından ve dışa
bağımlılığın azaltılması
açısından ciddi bir mesafe katedecektir. Aksi takdirde,
dışa bağımlı olursak, bakın
Hatta -burada arkadaşlar,
enerjiyle ilgili olanlar hatırlar- bundan iki üç yıl önce,
biliyorsunuz, doğal gaz vanaları kapatıldı
değişik vesilelerle, Türkiye neredeyse elektriksiz kalacaktı ama
biz hidroelektrik santrallerin yedeklerini dahi devreye sokmak suretiyle
Türkiyeyi hakikaten enerjisiz kalmaktan o tarihlerde
kurtarmıştık.
Dolayısıyla, nükleer enerji gerçekten dünyada
en temiz, en çevreci enerji kaynağı olarak bilinmektedir. Bakın,
bunu ben size ispat ederim, esasen dokümanlar da var. Bunları da size
Sayın Vekilim, madem ilgileniyorsun -çevre kısmını,
tıp kısmını- bunlarla ilgili bilgiyi vereceğim, atıkların
bertarafıyla ilgili bilgiyi vereceğim ve bunun
dışında, tabii, bunun ekonomik yanını istiyorsan
tartışalım. Tıp yanını size ispat edeceğim
ama Ekonomik yanını konuşalım. derseniz onu da
konuşalım.
Türkiyede nükleer
enerji santrallerinin kurulması keyiften değil, bir zaruretten
kaynaklanmaktadır. Bu da hakikaten Türkiyenin kalkınması
açısından, dışa bağımlılığın
azaltılması açısından son derece lüzumludur; bakın,
bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ve son teknoloji ile kurulmakta
olması da gerçekten bir şanstır, bunu da belirteyim. Ve nükleer
santrallerdeki kazalar diğer kazalara göre çok daha
sınırlıdır.
Size ben önümüzdeki
hafta bu konudaki, nükleer santrallerle ilgili çok detaylı bilgiyi
bilgilenmeniz için göndereceğim. İşin sadece tıp yönü yok,
sadece hekimlik yönü yok; işin ekonomik boyutu var, ülkenin
kalkınması var, geleceğe emin adımlarla yürümek var ve
sanayinin ucuz, sürekli ve emniyetli şekilde elektrik
ihtiyacının karşılanması var. Yani, özellikle bunu
vurgulamak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN
Sayın Atıcı, buyurun.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi,
efendim, bir dakikalık soru sordum, tam on iki dakikada cevap verdi Sayın
Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ama demek ki
iyi bir soru sormuşsunuz ki
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Şimdi, bir dokun bin ah işit. Ben öğrencilerime
şunu öğretirdim okuldayken: Ne kadar bir hastalığı
detaylı anlatırsanız hastaya, demek ki o hastalık o kadar
ağırdır ve siz de bunun teşhisini
koyamamışsınız derdim. Bir dakikaya on iki dakika
konuştunuz ama söylediklerinizin hiç birisi doğru değil
Sayın Bakan. Yangın yolu yaptık. dediniz Sayın Bakan.
Orası uluslararası sözleşme
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Yok,
aslında öyle değil. Bakın, demek ki o kadar vahim ki sizin
hastalığınız, detaylı izah etmek durumunda
kaldım.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) On iki dakika yetmediyse susuyorum. On iki dakika yetmediyse ben
susayım benim bir dakikamı da siz kullanın.
Şimdi,
uluslararası anlaşmayla Hükûmetinizin imzaladığı ve
nükleer santral yapmak üzere tahsis ettiği bir yere siz yangın yolu
yapamazsınız Sayın Bakan, yapamazsınız.
Halkımıza doğruları söyleyin.
Radyasyon,
tıbbi; doğru. Ne olur bilmediğiniz konulara da çok girmeyin. Biz
iyonize radyasyondan bahsediyoruz. Eğer siz de izin verirseniz belki
Sayın Başkan bir dakika daha verir, konuşurum ama
BAŞKAN Yo,
sizin vaktiniz var.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Dışa bağımlılık diyorsunuz.
Bakın dışa bağımlılık dediğiniz
şey nükleer santrallerle ortadan kalkmıyor, tam tersi, daha çok hem
Rusyaya hem Japonyaya dışa bağımlılık oluyor.
Bakın,
Merkele diyorsunuz ki: Siyasi polemik yapıyor. Hayır, o size
mahsus Sayın Bakan. Siz halka doğruları söylemezsiniz.
Avrupalılar, özellikle Almanlar hiç yalan söylemezler. Eğer Merkel
bunu söylüyorsa bu bir devlet politikasıdır, lütfen bunu
anlayın.
Bakın
ekonomik diyorsunuz. Hayır Sayın Bakan, ekonomik değil. 12,35
sent kilovatsaate satacaksınız halkımıza siz bunu, hem de
satım garantisiyle bunu verdiniz. Bunu yapmaya hiçbir şekilde
hakkınız yok.
Metsamordan
bahsetmeye çalıştınız, Ermenistandaki miadı dolan.
Evet, o da yapıldığında en büyük teknolojiyle, en ileri
teknolojiyle yapılmıştı, şimdi bize resmen zehir
saçıyor. Sizin yapacağınız bu santraller de bize zehir
saçmaya devam edecek.
Efendim, hiçbir
şekilde, halka rağmen, otuz yedi yıldır direnen Mersin
halkına rağmen bu santrali yapamayacaksınız Sayın
Bakan. Gelin, paramızı hiçbir şekilde boşa
harcamayalım.
Şimdi dediniz
ki: Efendim, atık sorununu çözdük. Sayın Bakanım, ne olur
halkı yanıltmayın. Bakın, Uluslararası Enerji
Ajansı da, Amerika Birleşik Devletleri Enerji
Bakanlığı da sizin dediğinizin tam tersini söylüyor, diyor
ki: Atık sorununu çözsem bütün dünyayı nükleer enerji santralleriyle
donatırım. Hayır Sayın Bakan, bu sorun çözülmedi.
Doğaya dost
diyorsunuz, Allah rızası için yapmayın bunu. O
bahsettiğiniz belirlenen dozlardaki, az dozlardaki enerjiden bahsetmiyorum
ben; ben Fukuşimadan bahsediyorum, ben nükleer kazalardan, Çernobilden
bahsediyorum Sayın Bakan. Orada olacak bir kazada
Mersinde benim
çocuğum var, sizin çocuğunuz olmayabilir. Ama, Türkiyede, özellikle
Mersinde bulutların dağılımına
baktığınız zaman, bir nükleer kazada nükleer bulutlar
ağustos ayında Adana, Gaziantep, Urfa üzerinden Iraka, İrana
gidiyor; diğer aylarda Antalya üzerinden Yunanistana, Kıbrısa
gidiyor. Sayın Bakanım, bunları küçümsemeyin.
Karşınızda
da yıllardır bu işin resmen artık kurdu olmaya
çalışan bir insan var ve ciğeri yanan bir milletvekili var.
Benim kentime siz nükleer santral yapamazsınız Sayın Bakan,
halkın rızasını almak zorundasınız. Hep halk,
halk, halk diyorsunuz, gelin, eğer gerçekten samimiyseniz koyalım
sandığı, halk istiyorsa
ben susacağım ve milletvekilliğimden istifa edeceğim
ama eğer halk istemiyorsa siz de bu illeti Mersinden, Sinoptan lütfen
çekin Sayın Bakan.
Teşekkür
ederim.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Sayın
Başkan
BAŞKAN Evet,
buyurun.
Aslında soru
yok.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Soruyu
anlayamadım.
BAŞKAN
Hayır, soru yok.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Soru yok, soru yok.
BAŞKAN Benim
gördüğüm kadarıyla katkıda bulundu Sayın Atıcı.
Tasarının
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler
Kabul etmeyenler
Kabul edilmiştir.
1inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE JAPONYA
HÜKÜMETİ ARASINDA NÜKLEER ENERJİNİN BARIŞÇIL AMAÇLARLA
KULLANIMINA DAİR İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) "Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Nükleer Enerjinin
Barışçıl Amaçlarla Kullanımına Dair
İşbirliği Anlaşması"nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili
Sayın Hüseyin Aygün, buyurunuz. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) Sayın Başkanım, çok
teşekkürler.
Nükleer enerjiye
dayalı bu tartışmada, Japon ulusunun geleneksel kültürünün bir
parçası olan harakiri, sürekli, muhalefetteki arkadaşlar
tarafından AKPli milletvekillerine örnek verildi. Para
kutularının, sayma makinelerinin bir Japon bakanın evinde veya
oğlunun evinde çıkması hâlinde neler olabileceğine dair
sorular soruldu. Tabii, bu, bir partinin gururu ve şerefi üzerinden ele
alınarak sert tepkiler gösterildi.
Şimdi, bu
sabah üç karar geldi: Bir tanesi İzmirden, 3 emniyet müdürünün açığa
alındığına dair. Oradaki bir yolsuzluk
soruşturmasına yine Hükûmetin müdahale ettiğini ve polis
müdürlerinden 3ünün, soruşturmayı yürüten polis müdürlerinden 3ünün
görev yerini değiştirdiğine dair karar geldi.
Bir tanesi: iki
yıldır Hozatta halkın fişlendiğine dair ayan beyan
delilleri araştırmayan Meclis, soruşturmayan Malatya Özel
Yetkili Savcılığı ve kusurları çok açık olan
İçişleri Bakanlığı personeli polis müdürlerini
görevden almayı veya meslekten uzaklaştırmayı bile
öngörmeyen İçişleri Bakanlığının kararlarına
bir ilave olarak, iki yıl sonra, oradaki soruşturmanın, oradaki
fişlemenin 2004ten beri aslında olduğuna ve teknik takibin
2004ten beri polisler tarafından yapıldığına dair
yeni belgeler. Burada 32 kişinin Hozatta Emniyet Müdürlüğü
tarafından fişlendiğine dair yeni bir belge var. Bugün
basında yer aldı, oradaki bir gazeteci
araştırmalarıyla ortaya çıkardı.
Üçüncü olay ise,
Uluderede meydana gelen ve 18i çocuk 34 insanın katledildiğine dair
askerî savcılığın takipsizlik kararı 14 sayfadan
oluşuyor ve nedense, sadece orada görevli olan 23üncü Tümen
Sınır Komutanlığındaki 5 askerin
soruşturulduğunu içeriyor. Öte yandan, bugüne kadar muhalefet
milletvekillerinin hep iddia ettiği ama resmen kanıtlanamayan, emrin
Genelkurmay Başkanı tarafından verildiğine dair bir
savcılık yazısını kamuoyu öğrenmiş oldu.
Genelkurmay Başkanı evinden haritaları izledikten sonra evinden
oturarak Uluderede 30 kişinin katledildiği operasyonun emrini
vermiş. Savcılığın 14 sayfalık kararından
bunu öğreniyoruz.
Bu üç olay,
aslında nükleer enerji gibi hayati bir konudaki etik
tartışmanın üzerine Türkiye'nin üç ayrı bölgesinden gelen
bu üç haber kendi içimizde nükleer enerji dışında da bir etik
tartışma yapmak gerektiğini aklıma getirdi. Şöyle ki:
Aslında Genelkurmay Başkanına bu emrin de Recep Tayyip
Erdoğan tarafından verildiğini biz, Uludere katliamı
yapıldıktan bir gün sonra Başbakanın Genelkurmay
Başkanını tebrik etmesinden anlamıştık. Yine,
Recep Tayyip Erdoğanın Uludere katliamına yükselen yoğun
tepkiler karşısında Bekleyelim bir. Askerî savcı
araştırıyor. Yargıya güvenelim. dediğinde de bu
soruşturmanın kapanacağını biliyordu. Yine, askerî
savcılığın bu dosyaya el koyar koymaz öncelikle ve ivedilikle gizlilik kararı
verdiği gün aslında bu soruşturmanın bittiği ve buradan
hiçbir şey çıkmayacağını Türkiyede yaşayan her
yurttaş biliyor.
Buradan Hozattaki
soruşturmaya gelecek olursam, polislerin bütün bir ilçe halkını
fişlediği bir soruşturmada neden Malatya özel yetkili
savcısının iki yıl evvel gizlilik kararı verdiği
ve iki yıldır bu dosyanın neden gizlice
soruşturulduğunu da Uludereyle birlikte düşündüğümüzde bir
çerçeveye oturtabiliyoruz. Çünkü bir dosyada gizlilik kararı verilmediğinde,
o dosyayı mağdurların, avukatların, kamuoyunun,
gazetecilerin, basının, televizyonların izlemesi, oradaki
delillerin değerlendirilmesi, oradaki soruşturmaya müdahale edip
soruşturmanın saydam bir şekilde adalet ve hakkaniyete göre
yürütülmesini etkileme imkânı bulunuyor. Bu yüzden, Türkiye'nin her
yerinde mahkemeler, soruşturmaları kamuoyundan, avukatlardan ve
halktan gizliyorlar.
Şimdi, bu
Uludere kararına dair önce şunu söyleyelim: Genelkurmay
Başkanı son on güne damgasını vurdu, iki tane açıklama
yaptı. Eski, AKPnin çok reklamını yaptığı
vesayet günlerini hatırlatan gelişmeler yaşandı. Allahtan
savcı kararı bugün açıkladı da emri bizzat kendisinin
verdiğini, neden Hükûmete yıllardır bu kadar yakın
çalıştığını ve Hükûmeti savunmakta bu kadar
cevval olduğunu anlamış olduk. Çünkü açık bir suç
ortaklığı var, katliam emrini kendisi vermiş. Bu yüzden
kendi kaderini Recep Tayyip Erdoğanın kaderiyle bir ve aynı
görüyor, şaşırmamak gerek.
Hozattaki
gelişme, tabii, AKPlileri ve AKP Grubunu ilgilendiriyor mu bilmiyorum.
Çünkü Türkiyede yargı çökmüş durumda, Meclis Başkanı
Anayasanın 138inci maddesi öldü. diyor, savcılar açığa
alınıyor, savcıların görev yerleri
değiştiriliyor. İşte, Zekeriya Öz, henüz
kanıtlanamayan gazete haberleriyle Bakırköy Savcılığına
atandı bugün öğleden sonra. Dolayısıyla mevcut ve
meşru bir yargı rejimi de yok, sağlıklı bir
tartışma yapmak mümkün değil. Ancak, Hozat fişlemelerine
dair şunu söyleyeyim: Bu fişlemeler çok önemli üç koldan
soruşturulan, çok önemli araştırmalara konu olan ve kamuoyunun umutla
beklediği bir süreci beraberinde getirdi. İdari soruşturma,
İçişleri Bakanlığının hemen olay olur olmaz
müdahale etmesi ve hazırladıkları 23 sayfalık uzman
bilirkişi raporu fişleme yapıldığını
kesinleştiren bir rapordu. Yine Malatya özel yetkili
savcılığının polislere karşı
açtığı soruşturma, o da çok önemliydi üzerinde gizlilik
kararı olsa bile. Ve nihayet bütün partilerin oy birliği ile
fişlemelere dair Mecliste bir komisyon kurulması ve Hozatta
mağdurları da dinleyerek bu konuda bir çözüm planı toplumun
önüne koyma beklentisi vardı. Fakat bu üç ayak iyi işlemediğinden,
oğlu hırsızlıktan içeri atılan ve şu an burada
bulunamayan, Meclise de herhâlde utancından gelemeyen Muammer Gülerin
yaptığı açıklamaya göre, İçişleri
Bakanlığı oradaki polislerin soruşturulmasını
gerekli görmemiş ve soruşturmayı kapatmış, ağustos
ayında öğrendik.
Yine, iki yıldır
süren Malatya özel yetkili savcılığı
soruşturmasından da iki yıldır hiçbir karar
çıkmadı ve hiçbir polis memuru mahkeme önüne
çıkarılmadı, muhtemelen bu soruşturmadan da takipsizlik
kararı çıkacak bugünkü Uludere kararı gibi. Öte yandan, Meclis
fişleme komisyonu ise, bu olaya dair spesifik olarak kurulan komisyon iki
yıldır yaptığı incelemelerin ardından geçen
haziran ayında bütün çalışmalarını tamamladı. O
günden bu yana raporunu yazması ve açıklaması beklenirken herhangi
bir gelişme sağlanamadı. Bu üç ayaktan hiçbir şey
çıkmaması, kamuoyunun doyurucu bir adalet tatmini elde edememesi
karşısında bugün orada çalışan yerel bir gazeteci yeni
takiplerin, yeni fişlemelerin, yeni emniyet raporlarının
olduğunu duyurdu ve bütün basında geniş olarak yer aldı.
Emniyetin yeni olan iddiaları, aslında bizim iki yıldır
incelediğimiz konulara bakıldığında çok yeni
değil; insanların birebir takip edildiğini, insanların içki
içip içmediğini, insanların kimlerle gezip kimlerle tozduğunu,
insanların hangi yasal partilere, derneklere gittiğini,
insanların hangi milletvekiline selam verdiğini, bölgede kimlerle
görüştüğünü, yurt dışına çıkıp
çıkmadığını içeren garip MİT raporlarından
oluşuyor. Çünkü, bu eylemlerin hiçbiri suç değil, bu eylemler sosyal
bir varlık olan bütün insanların gerçekleştireceği eylemler
ama orası Hozat olduğu için polisler, muhtemelen kendilerini devlet
adına görevli sayıp yoğun şekilde yurttaşları
takip etmişler. Eğer komisyon, Meclisteki komisyon, Malatya
savcısı ve İçişleri Bakanlığı
fişlemeleri yapan polis memurlarına ve emniyet amirlerine
karşı bir yaptırım uygulasaydı, eminim ki
fişlemeler konusunda en
azından orada bugün aldığımız haberleri
almazdık, herkes kendisine çekidüzen verirdi. Ancak, bu
yapılmadı ve bundan sonra da orada fişleme yapanlara dair
herhangi bir tedbir uygulanacağına dair umut verici hiçbir tablo
önümüzde görülmüyor çünkü Türkiyede hukuk çökmüş durumda, mevcut rejim
altüst olmuş durumda, hiç kimse yargıya güvenmiyor. Yargıya
güvensizliği öğlen başlayan oturumlarda buraya çıkıp
konuşan bütün AKPliler ellerine aldıkları yazılı
metinlerle sık sık vurguluyorlar ve yargının Hükûmete
karşı, millî iradeye karşı, seçilmiş Hükûmete
karşı bir darbe girişimi içinde olduğunu söylüyorlar.
Şimdi, eğer, mevcut durum böyleyse, Meclis Başkanı da bu
durumu kabul ediyor ve ilan ediyorsa Hozattaki binlerce insan ya da
geçtiğimiz hafta Gaziantepin İslâhiye ilçesinde fişlenen
yüzlerce genç, mevcut yargıya nasıl güvenecek, hangi hareketlerinin
suç oluşturduğunu, ne yaparsa fişleneceğini, hangi
hareketlerinin yasanın koruması altında olduğunu nasıl
belirleyecek ve huzur ve güven içerisinde nasıl yaşayacak? Benim
buradan özetle söyleyeceğim şey şu: Siz, kısa bir süre
evvel cemaatin sizi fişlediğini, emniyette F tipi polisler
bulunduğunu, Yargıtayın, emniyetin imamları
bulunduğunu söylediniz. Bu size döndüğünde değil, bütün
vatandaşlar fişlemenin hedefi olduğunda, saldırıya
uğradığında vatandaşların hak ve hukukuna sahip
çıkmalısınız, aksi hâlde hiçbir
inandırıcılığınız olmaz.
Çok teşekkür
ederim.
Saygılar. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN Evet,
soru-cevap işlemine geçiyorum.
Bu sefer, bir
saniye, beş dakika, beş dakika
Sayın
Atıcı
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
demin ağaçların niçin kesildiği konusuna net cevap vermekten
kaçındınız. Peki, anladım. Aynı bölgede Sayın
Bakan, nükleer santralin yapılacağı -ve tekrar altını
çizerek söylüyorum- uluslararası anlaşmayla Ruslara tahsis edilen
alanda bizzat yaptığım incelemelerde, ÇED raporu çıkmadan
onlarca kamyon, dozer ve iş makinası gördüm, görüntüledim ve gelip
burada milletin kürsüsünde sundum. Belki bunu açıklarsınız,
belki bilginiz vardır çünkü ormanlık alan ve burada ÇED raporu henüz
yok. Ne yapıyorsunuz burada? dedim. Efendim, biz taş
ocağı işletiyoruz. dediler. Kardeşim, burası nükleer
santral alanı değil mi? Evet, nükleer
Nasıl taş
ocağı işletiyorsunuz? Efendim, biz böyle, bir, işte,
katakulli yaptık. Peki, taş ocağından
aldığınız taşları ne yapıyorsunuz? Nükleer
santrale temel oluşturuyoruz. dediler. Bunların hepsi
kayıtlarda var Sayın Bakan, bu konuda ne diyeceksiniz?
BAŞKAN
Sayın Kaplan
MEHMET HİLAL
KAPLAN (Kocaeli) Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Gebze Orman İşletme Şefliğine ait şehir merkezinde
bulunan taşınmaz, imar durumu resmî kuruma
kayıtlı olmak şartıyla görünürken imar
değişikliği yapıldı. Bu taşınmaz resmî kurum
kaydının dışına çıkarıldı. Orada,
imarda kat irtifakı 6 kata çıkarıldı ve bir yandaşa
ticaret alanı olarak tahsis edildi. Karşılığında
da Orman İşletme Müdürlüğüne ait bulunan Gaziler
Dağındaki ormanın içerisinde 350-400 civarında yirmi-yirmi
beş yıllık çam ağaçları kesilerek yerine Orman
İşletmesine ait lojman ve idari bina yapılması konusunda
sizin de onayınızın olduğu bir yapılanma oldu. Hükûmet
uygulamalarında bir taraftan mevcut lojmanları satarken Orman
İşletme Şefliğinin orman arazisinin içerisinde lojman
yapmasını nasıl karşılıyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET
HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - İki: Ormanda vatandaş herhangi bir dal
keserse sorun olup ceza yağdırılırken Orman
Bakanlığına ait bu durum muaf mı tutuluyor?
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Sayın Bakan, buyurun.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Atıcı, tabii şöyle: Taş
ocağı için usuller belli. Mutlaka, bu taş ocağı varsa,
Maden İşleri Genel Müdürlüğünden ruhsat almıştır.
Yani biz bu taş ocağı için -ormandan- izin verirken Kanuna
göre, Orman Kanununun 16 ve 17nci maddesine göre bizim ne maksatla
kullanacağını araştırma durumumuz söz konusu
değil. Yani onların öyle söylediğini iddia ediyorsunuz ama
taş ocağı ruhsatı almıştır mutlaka mevzuata
göre. Şu anda bana gelmediği için konuyu bilemiyorum ama
inceleyeceğim. Taş ocağı ruhsatı almışsa biz
de -mahzuru yoksa herhangi bir şekilde- ona ormanda izin veriyoruz tekrar
rehabilite edip ağaçlandırmak kaydıyla. Çünkü 2008
yılında -daha önceki- maden ocakları, taş ocakları
için -bırakıp gidiyorlardı- bir genelge çıkardım.
Taş ocakları ve maden ocakları tamamen
Eğer İstanbul,
Ankara, İzmir gibi hafriyat toprağı döküm için uygunsa oralarda
belediyelere veriyoruz ama diğer alanlarda tamamen doldurup,
ağaçlandırıp rehabilitasyon projesi hazırlayıp ona
göre veriyoruz; durum budur.
Sayın
Kaplan, tabii, şöyle: Aslında lojmanlarla ilgili hakikaten
Hükûmetimiz lojmanların yapılmaması yönünde bir karar aldı.
Ama, bazı bölgelerde bilhassa ormanların korunması, orman
muhafaza memurları ve orman yangınlarıyla mücadele
durumlarında mecburen acil hâller için lojman yapıyoruz ama genelde
diğer maksatlar için lojman yapılmıyor; onu da özellikle vurgulamak
istiyorum.
Evet,
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Sayın Atıcı, tekrar mı?
Buyurun.
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın
Bakanım, özellikle altını çizerek söylüyorum, sizin
verdiğiniz cevaplar normal orman alanı olan alanlar içindir, buna
itirazım yok. Elbette ki burası muz cumhuriyeti değil, bir
ormanda taş ocağı işletilecekse elbette ki ruhsat alacak.
Benim söylediğim alan ise uluslararası anlaşmayla
sınırları belirlenmiş, Hükûmetiniz tarafından
imzalanmış ve nükleer santral kurmak üzere tahsis edilmiş alan;
etrafı çevrilmiş, şu anda özel bir güvenlik alanı olarak
kabul ediliyor. Ben milletvekili olarak oraya girmek için Hükûmetinizden izin
almak zorunda kalıyorum, herkese kapalı. Böyle bir alanda taş
ocağı işlettiğini söylüyorlar ve buna yani taş
kafalılar bile güler diyorum ben de. O yüzden, şu anda
bilmediğinizi söylediniz, anlıyorum, saygıyla
karşılıyorum. Ben, bu sözünüzü bana yazılı cevap
olarak vereceğinizi düşünebilir miyim diye soruyorum.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Tabii,
yazılı cevap vereceğim yani. Ayrıca, sizin bize böyle Katakulli
yaptık. şeklindeki bu ifadeyi
BAŞKAN
Mikrofonunuz açık, biraz yükseltebilirsiniz.
ORMAN
VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Sayın Vekilim, özellikle, tabii, siz oradaki kişilerle
konuştunuz. Bu işi böyle bir -tabiri caizse- Katakulli yaparak böyle
bir çözüm bulduk. şeklinde bir ifadede bulundunuz. Ama, bunu kim söyledi,
nasıl, kim, bunu söyleyen resmî bir kişi midir, onu da bize
verirseniz onu da tahkik edelim. Yani, bu bir tahkikata konu olacak bir
husustur, onu da verirseniz memnun olurum, biz bunu inceletiriz yani.
Evet,
teşekkür ederim.
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
1inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum
AYTUĞ
ATICI (Mersin) Sayın Başkan, müsaade ederseniz
BAŞKAN
Buyurun.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Sayın Bakanım bir soru sorduğu için de
söyleyeceğim. Sayın Bakanım, benim orada resmî izinli olarak
girdiğim ve muhatap aldığım kişiler Rus yetkililerdir,
oradaki Rus güvenlik şefi, oradaki Rus teknik elemanlar, Rus teknik
mühendislerdir ve onlar bize bu bilgileri verdiler tek tek. Ha, bizden sonra,
benim girişimden sonra Mersin Barosu bir tespit davası açtı,
Gülnar mahkemesinde ve buraya mahkeme kararıyla girdiler. Onlar da tespit
yaptılar Sayın Bakanım.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Tespit
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Tespit davası açıldı ve mahkeme kararıyla buraya
girdi Mersin Barosu ve tespit yaptı. Yani benim söylediklerim katakulli
matakulli değil, gerçeğin ta kendisidir.
Eğer gerçekten
samimiyseniz, gerçekten bu konuyla ilgileniyor iseniz ve yetimin
hakkını yedirmeyecek iseniz, o zaman lütfen baronun tespitlerini ve
benim tespitlerimi ihbar olarak kabul edin ve buraya taş ocağı
ruhsatı verdiği söylenen valiyi bir araştırın. Vali
bize verdi bunu. diyor çünkü.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Müsaade
ederseniz...
BAŞKAN
Tabii, müsaade sizin.
Buyurun.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yanlış anlaşılma var yani ben sizin katakulli
yaptığınızı demedim. Siz konuşmanızda bu
şekilde bir oyun yaparak, katakulli yaparak bu şekilde taş
ocağı işletmesi yaptığınızı söylediniz,
onların beyanı şeklinde.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Onların beyanı, evet.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) O
şekilde anladım. Yoksa siz öyle demediniz.
AYTUĞ ATICI
(Mersin) Demem zaten Sayın Bakan.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Katakulli
yapıyorum filan diye, onu düzeltiyorum, herhâlde yanlış
anlaşılma var. Yani o kişilerin böyle bir söz söylediğini
ifade ettiniz, o bakımdan söyledim.
Evet ben
inceleyeceğim, size yazılı cevap da vereceğim.
Teşekkür
ederim.
BAŞKAN
Maddeyi oylayabilir miyim?
Bitti mi? Hâlleştik
mi? Vakit var da onun için soruyorum.
1inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2nci maddeyi oylarınıza
Pardon, okutuyorum:
MADDE 2-(1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili
Sayın Hasan Ören.
On dakikanız
var, 23.00te bitecek.
Evet, buyurunuz.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HASAN ÖREN (Manisa) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
nükleer santraller üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten nükleer santrallerle ilgili konu çok önemli
ki siz gündem değişikliği yapıp nükleer santrallerle ilgili
konuyu öne aldınız, her ne kadar hiçbir milletvekilinin bu konuda
daha önceden bilgisi olmasa da önem arz ettiğinden dolayı böyle bir
işlem yaptınız. Ama Sevgili Aytuğ Hocamın
söylediği gibi bu konu bu kadar önemliyse Sayın Orman
Bakanının ne işi var? Konu çok önemliyse Enerji Bakanı
burada olmalı. Enerji Komisyonu üyesi olarak belki bizim de bir
katkımız olabilir ama ne yazık ki böyle bir uygulamayı
yapmıyorsunuz. Yasamayı ciddiye almıyorsunuz, yasamayı
sadece bir noter olarak görüyorsunuz, sadece noterin yaptığı
gibi tasdik mekanizması olarak düşünüyorsunuz ve onun için bu
koltuklar boş. Ben biliyorum sizin de içinize sinmiyor bu.
AHMET AYDIN
(Adıyaman) Koltuklar nerede boş ya! Şu koltuklara bak Hasan
Bey, şu koltuklara!
HASAN ÖREN
(Devamla) Yukarıdan birileri söylüyor, birileri emir veriyor. Biraz
evvel görüldüğü gibi, Meclis Başkanımızın sürçülisan
edişiyle madde üzerinde daha konuşmalar gerçekleşmeden 2nci
maddeyi oy
deyince parmakların hepsi havaya kalkıyor. Yapmayın
arkadaşlar, gözünüzü seveyim!
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Keşke iktidar olsanız da
kaldırabilseniz!
HASAN ÖREN
(Devamla) Burası halkın iradesinin teşekkül ettiği yer.
Buraya bizi milletvekilleri- görev yapsınlar diye göndermişler.
HAKAN
ÇAVUŞOĞLU (Bursa) Bir şu koltukların tadına
varamadınız, varamayacaksınız da!
HASAN ÖREN
(Devamla) Şimdi, biz Sayın Bakanımıza soralım
branşıyla ilgili: Sayın
Bakanım, bir yıl önce Manisaya geldiniz, bakan olarak AKPnin
kongresine katıldınız, orada güzel açıklamalar
yaptınız. Kütahyadan başlayıp Menemende son bulan 403
kilometrelik koruma altına alınmış Gediz havzasıyla
ilgili Benim Bakanlığımda, bir yıl sonunda, 2012nin
sonunda Gediz Nehrinde balık yakalamaya başlayacağız.
dediniz. Doğru mudur? Doğrudur. Kayıtlarda var, kayıtlar
burada. Peki, aradan bir yıl geçti. Büyükşehir Belediye
Başkanı, Kütahyadan başlayıp Menemende denize dökülen
pislikleri, trilyonlarca para harcayarak her yıl sizin yüzünüzden
temizlemek zorunda kalıyor. Ondan sonra, İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanına yüzlerce müfettiş gönderiyorsunuz.
Uşak organize
sanayide arıtma yok. AKPli belediye başkanlarının
bulunduğu yerde arıtma yok. Hatta, Turgutlu Belediye
Başkanı -sizinle çok iyi sevişir, biraz sonra
anlatacağım- diyor ki: Ben aptal mıyım 2 tane yol yapmak
var iken arıtma yapacağım? Arıtma neymiş? Ben
arıtma yapmam.
Dibinde 10 bin
nüfuslu Ahmetli beldesi var.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Salihlide
var mı, Manisada var mı?
HASAN ÖREN
(Devamla) Salihli devam ediyor. Ha, bak nasıl hemen geliyorsunuz,
hoş geldiniz! Salihlinin ihalesi bitti, devam ediyor şu an.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Ama kim
yaptı?
HASAN ÖREN
(Devamla) Turgutluyu ne zaman yapacaksınız?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Turgutluyu
da yapacağız merak etme, onu da yapacağız.
HASAN ÖREN
(Devamla) Şimdi, Ahmetli Belediyesi bundan önce Cumhuriyet Halk Partili
belediyeydi, 10 bin nüfuslu, arıtma tesisini yaptı,
çalıştırmaya başladı. Seçim bu, sandık;
kazanılır, kaybedilir, sandıktan AKPli belediye
başkanı geldi. Şimdi, AKPli belediye başkanı CHPli
belediye başkanının yaptığı arıtmayı
çalıştırmıyor, enerji fazla gidiyormuş. Basmıyor
aklı, aklı basmıyor.
Peki, ne zaman biz
Gedizde balık tutacağız? Siz Gedizde balık tutmayla
ilgili vaadinizi ne zaman gerçekleştireceksiniz?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Biz
Bakanlık olarak vazifemizi yaptık ama Salihli Belediyesi, Manisa
Belediyesi yaptı mı?
BAŞKAN
Şimdi, Sayın Bakan ve Sayın Milletvekilim, birbirinizle
konuşmayınız, Genel Kurula hitap ediniz.
HASAN ÖREN
(Devamla) Biraz sonra cevap verirsiniz. Bakın, yine
zıplıyorsunuz, yine atlıyorsunuz. Yapmayın, hatibi bir
dinleyin, yanlışımız varsa siz devam edin, gelin buraya
söyleyin.
Değerli
arkadaşlarım, bütün Gediz Nehri şu an koruma altına
alınmış Ramsar Sözleşmesiyle, tarımsal alanda
dünyanın yedi harikası olarak gösterilen bir bölge. Bölgenin içine
edilmiş, Bakan geldiğinden bu yana her şey daha kötüye gitmeye
başlamış. Hatta, bir şey daha sorayım.
BAŞKAN Siz sormayın.
Genel Kurula, Genel Kurula
HASAN ÖREN
(Devamla) Sormadan nasıl cevap alacağım?
BAŞKAN
Hayır, Genel Kurula, Genel Kurula
HASAN ÖREN
(Devamla) Sormadan nasıl cevap alacağım?
RECEP ÖZEL
(Isparta) Buraya konuş ya! Soru-cevap var, soru-cevap.
HASAN ÖREN
(Devamla) - Size döndüğümde zıplıyorsunuz siz,
başlıyorsunuz bağırmaya. Tahammül
sınırlarınız aşınmış, onun
hakkını kullanıyorsunuz.
Peki, Çal
Dağıyla ilgili, bu kürsüye gelip de siz demediniz mi
Çal
Dağı dediğiniz yer neresidir? Turgutlu Çal Dağı nikel
madeni. Yani, Çal Dağında yabancıların ve yerlilerin
aradığı nikel madeninde 18 milyon ton sülfürik asit
kullanılacak. Yani, Ramsar Sözleşmesiyle koruma altına
alınmış, dünyanın yedi harikasından birinde, en
verimli havzanın göbeğinde, kalbinde, Çal Dağında nikel
madeni kurduracaksınız. Peki, siz bu kürsüden demediniz mi Ben
altına imza atmadım. diye? Kayıtlarda var. Peki, sizden önceki
Orman Bakanı da dedi ki: Benim bileğimi bükemediler. Ben, Çal
Dağında insan sağlığına zararlı
olmadığını görseydim, çevreye zararının
olmadığını bilseydim o ruhsatın altına imza
atardım. Aranızda başka bakan yok. Neydi adı? Osman Pepe.
Peki, Osman Pepe bu imzayı atmadı. Siz de geldiniz -kayıtlarda
var- bu kürsüden kâğıdı gösterdiniz, Ben de atmadım bu imzayı.
dediniz. Yoksa, belediye başkanınızın söylediği gibi,
İngilizler mi attı bu imzayı? Hani bir belediye
başkanınız var ya, Turgutlu Belediye Başkanınız,
videolarda da var. Sayın Bakan beni çağırdı. Serhat
Orhan, sıkıştık, İngiliz Hükûmeti bize baskı yapıyor,
biz bu baskıya dayanamayacağız, Çal Dağındaki
ruhsatı vermek zorunda kalacağız. beyanatını
söyleyen AKPli Belediye Başkanına 4 defa soru önergesi vermeme
rağmen dava mı açtınız? Belediye Başkanı
ısrar ediyor orada, Ben yalan söylemem. Bakan çağırdı,
bunu bana odasında söyledi. diyor. Gerçekten, buradaki, Çal
Dağıyla ilgili ruhsatı imzalamak için
Siz İngilizlerin
zoruyla mı imza attınız? Peki, arkadaşlar, birisi AKPnin
Belediye Başkanı, birisi AKPnin Bakanı. İkisinden biri
yanlış söylüyor, yalan kelimesini kullanmayayım. Peki,
hangisine inanacağız? Eğer Belediye Başkanı
yanlış söylüyorsa Bakan hukuksal haklarını arasın.
Defalarca kendisine yazmama rağmen Biz kendisiyle telefonda
görüştük. O öyle bir şey dememiş... Kayıtlar ortada.
Kayıtlar ortada olmasına rağmen nasıl bir iştir bu?
Ama artık zıvanadan çıkmışsınız, biraz evvel
diyorsunuz ki: İSKİ, İSKİ
Yapmayın arkadaşlar,
1993 yılında olan olayı anlatırken ben cümlenin içerisine
hangi kelimeyi koyayım ki incinmeyin; yüzsüz desem olmaz veya başka
bir şey kullansam olmaz ama bu kadar pişkinlik olmaz. Yani 17
Aralık ortada iken, 17 Aralıktaki bu kadar maskaralık
basına yansımışken -hiç sevmediğimiz, hiç
istemediğimiz- bakanların çocukları içeride iken, para
kasalarının meşhur olduğu, artık bürokratların
bir ayakkabıcı dükkânına gidip de ayakkabı alırken
Aman evladım, çıkar kutusundan yanlış
anlaşılır. dediği bir mantığa geldiğimiz
dönemde siz hâlâ 93te kalmışsınız.
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
Yuvacıkı da unutma.
HASAN ÖREN
(Devamla) 93te kalmışsınız. Anlıyorum, biliyorum,
bu konu üzerinde sıkıntınız fazla ama olacak, bundan
kaçış yok, bundan kaçmanız mümkün değil, biz bunu size
unutturmayacağız. Size unutturmadığımız gibi,
Türkiyede yaşayan emeklinin, işçinin, memurun ve Türkiyede
tarımla uğraşan bütün yurttaşlarımızın
alın terini ve emeğini çaldırmayacağız, çaldırmayacağız.
Öyle buraya gelip de hamasi nutuklarla bir şeyler anlatmak değil,
cevap vereceksiniz: Çal Dağında gerçekten siz baskı
altında kaldınız mı?
ORMAN VE SU
İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) Kaç defa
cevap verdim. Duymuyor, bak!
HASAN ÖREN
(Devamla) Kalmadıysanız, bununla ilgili imzayı
attıysanız, bu kürsüde neden atmadım dediniz. Gediz Nehriyle
ilgili verdiğiniz sözler niye yerine gelmiyor? Hâlâ daha AKPli belediye
başkanlarının arıtmayla ilgili lüks gördüğü
olayları siz nasıl görüyorsunuz? Yazık değil midir
İzmir Belediye Başkanına bu kadar müfettiş
göndereceğinize, 403 kilometrelik, Kütahya, Afyon ve Menemende biten,
Manisadan geçen Gediz Nehrindeki bu kirlilikle ilgili tedbirleri alsanız
daha iyi değil midir? İzmir Belediye Başkanının
harcadığı milyonlar İzmirli
yurttaşımızın sırtından çıkmıyor mu?
Tıpkı Türkiyedeki bu yapılan yolsuzluklarla ilgili, bu
yolsuzluk iddialarıyla ilgili yapılanlar gibi. Susmayacağız
arkadaşlar, bu kürsüden dile getireceğiz. Bu kürsünün dili var, bu
kürsünün dili de halkın dili. O ayakkabı kutuları, o para
kasaları, bunun hesabını soracağız. Bunu yirmi
yıl idare ettiniz: İSKİ, İSKİ, İSKİ
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
HASAN ÖREN
(Devamla) Şimdi kutuların zamanı geldi. Bu kutuların
hesabını hepiniz vereceksiniz.
Saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN
Teşekkür ederim.
İki buçuk
dakika kaldığından, alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için, 8 Ocak 2014 Çarşamba günü saat
14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.58